Romandan Sinemaya: Selvi Boylum Al Yazmalım1 Prof. Dr. Metin

Transkript

Romandan Sinemaya: Selvi Boylum Al Yazmalım1 Prof. Dr. Metin
1
Romandan Sinemaya: Selvi Boylum Al Yazmalım 1
Prof. Dr. Metin ÖZARSLAN
Hacettepe Üniversitesi
Giriş
Sinema yaklaşık olarak bir asırlık geçmişe sahiptir ve sanat alanında yedinci sanat olarak kabul edilir. Sinema sanatının içinde diğer tüm sanat dallarını barındırabilme gücüne sahip olduğu ve doğuşundan kısa bir süre sonra, konulu filmlere yöneldiği bilinmektedir. Sinemanın bu açılımı senaryo
konusunu da gündeme getirmiştir. “Böylece daha önceden yazılmış metinler,
özellikle tahkiyeye dayalı eserler sinemacıların, senaristlerin dikkatini çeker
hâle gelmiştir. Dünya sinema tarihinde de edebiyat uyarlamaları 2 sinemacılar için çoğunlukla garantili işler olarak görülmüştür. Bu işleyiş Türk sineması için de geçerlidir. Böylece Türk sinema sanatında da, gerek Türk gerekse dünya edebiyatlarından seçilen eserler, sinemaya uyarlanmıştır” (Yılmaz
2008b: 11).
Sinema Dili, Edebiyat Dili kavramları arasında bakıldığında “Sinema Dili”
ve “Edebiyat Dili” kavramları iki ayrı ifade tarzı olması dolayısıyla sinemada
“Görüntü”, edebiyatta “Söz” anlatımın en küçük ve temel unsurları olarak
ortaya çıkar. Romanda anlatılanlar okuyucunun muhayyilesinde canlandırılır ve her okuyucuya göre farklılık arz eder. “Bir yazarın anlattıklarını gözümüzün önünde canlandırmaya çalıştığımızda, zihnimizdeki dünya görüntülerden oluşur. Tek tek kelimeler değil, onların yüklendiği anlam sayesinde
bunu yapabiliriz. İşte sinema dili buna doğrudan ulaşmaya çalışmaktadır”
(Çetin 1990: 12). Tabiat tasviri yapan bir yazar, bunu belki bir belki iki sayfada yapacaktır. Sinemada ise bütün bunlar birkaç saniye veya birkaç dakikaya
sığdırılabilir. Sinema somut şeyleri, roman ise soyut şeyleri anlatmada başarılıdır. Duyguların anlatılması bir ölçüye kadar mümkündür ama bunu sinema diliyle anlatmak çok farklı ve zordur (Özön 1964: 797-800). Senaryonun
esas olarak sinemasal çalışma olduğu dolayısıyla da edebî değil, yarı edebî
çalışma olduğu gerçeğinden hareketle filmin, Filmik terimlerle başka bir dil
yapısı içinde yazılır (Kıral 1982: 14-15) oluşu söz konusudur.
Edebiyattan ve Sinemaya Uyarlamalar ve Selvi Boylum Al Yazmalım
Genelde edebiyat [özelde roman] sinema ilişkisi ve edebiyattan sinemaya
uyarlanan filmler hakkında muhtelif çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalarda bu ilişki üzerinde durulduğu ve konunun çeşitli cepheleriyle ele alın1 Bu makale, 17-18 Aralık 2013 tarihinde Eskişehir’de düzenlenen ‘Doğumunun 85. Yılında Uluslar Arası
Cengiz Aytmatov Bilgi Şöleni ’nde bildiri olarak sunulmuştur.
2 Dünya edebiyatlarından yapılan uyarlamalar için bkz. (Scognamillo 2003: 349-356).
2
dığı bilenlerin malumudur. Burada bu konuya detaylı olarak girmek bir bildirinin çerçevesini aşacaktır. Bununla beraber bazı temel çalışmaları da zikretmek gerekir. Bunlar arasında 27 filmin incelendiği Edebiyat ve Sinema (Sakallı 2005) ve 10 filmin incelendiği Romandan Sinemaya (Yılmaz 2008a) adlı
çalışmalar bu konuda yapılan en son çalışmalardandır. Bu çalışmaların ikincisinde Selvi Boylum Al Yazmalım (Tiftikçi 2008) filmi de tahlil edilmiştir. Bunlardan daha önce de doğrudan ve dolaylı olarak Aytmatov’un sinemaya
uyarlanan eserleri (1990) Selvi Boylum Al Yazmalım filmini (Çetin 1990) inceleyen iki tez çalışması dışında yine bu filmin uyarlamasını farklı açılardan
konu edinen müstakil makaleler söz konusudur (Künüçen 2001 ve 2008).
Al Yazmalım, Selvi Boylum romanı ve Selvi Boylum Al Yazmalım filmi hakkında tanıtıcı birkaç bilgi vermek; çok iyi bilinen bu edebiyat ve sinema eserine dair bilgilerimizi tazelemek bakımından gereklidir.
Roman’a Dair
Selvi Boylum Al Yazmalım, bazı kaynaklara göre 1960, bazı kaynaklara göre
1961 yılında yazılmıştır. Yol Arkadaşı, Kazanmak ve Kaybetmek, Sahip Olmak ve
Kaybetmek, Selvi Boylum veya Al Yazmalım, Selvi Boylum gibi adlarla da yayınlanan eser, yazarın en çok bilinen eserleri arasındadır Al Yazmalım, Selvi Boylum da diğer tercüme eserler gibi, tercümanın ekledikleri çıkardıkları veya
değiştirdikleriyle karşımıza çıkar. Eser Türkiye’de Ararat, Günce, Gün, Yeni
Dünya, Hür ve Cem yayınevi tarafından yayınlanmıştır. Tercümeler ise Zeyyat Alpaslan, Halit Aliosmanoğlu, Şerif Hulusi Kurbanoğlu ve Mehmet Özgül tarafından yapılmıştır. Çeviriler arasında özde büyük farklar olmamasına
rağmen, üslup farklılıkları (Çetin 1990: 79) söz konusudur.
Roman, “Ön Söz Yerine” isimli bir bölümle başlar. Bu bölümde yazar, anlatacağı hikâyenin hangi şartlar altında oluştuğunu okuyucuyla paylaşır.
Adeta okuyucuyu hikâyeye hazırlar. Roman “Ön Söz Yerine" adlı girişten
sonra "Şoförün Hikâyesi" başlıklı verdiği ikinci kısımda anlatımı, romanın
kahramanı İlyas'ın bırakır. İlyas başından geçenleri bu bölümde kendi ağzından yazara anlatır. "Yol Ustasının Hikâyesi" adlı ikinci bir bölümde ise,
İlyas ve Asel'in hayatlarını değiştirecek olan yol ustası Baytemir yine gazeteci
anlatıcının yardımıyla okuyucuya tanıtılır. Tacikistan Cumhuriyet Gazetesi
tarafından, gazeteci/yazardan Kırgızistan dağ yolları hakkında bir yazı
yazması istenir. Kırgız yol işçilerinden bir heyetin Pamir'e gitmesiyle dolayısıyla gazeteci de Pamir'e gider. Heyet içinde yer alan Baytemir Kulof en iyi
yol ustalarından biridir. Anlatıcı, bu deneyimli yol ustasıyla tanışıklık kurar
ve onunla dostluk kurar. Aralarında oluşan sıcak alakayla yazar, yine gazeteci-anlatıcıyı devreye sokar ve Baytemir'in hayatıyla alakalı bilgileri okuyucuya aktarır 3.
Film Hakkında
3
Roman veya hikâyenin detaylı özeti için bkz. (Çakmakçı 2001 ve Tiftikçi 2008).
3
Selvi Boylum Al Yazmalım filmi Türk Sinemasının bugüne kadar gelmiş
geçmiş en iyi filmler arasında gösterilen ve neredeyse ülkemizdeki herkesin
bildiği 1977 yapımı bir filmdir. Atıf Yılmaz’ın yönettiği filmin konusu Cengiz
Aytmatov’un 1960 yılında yayımlanan Kırmızı Eşarp adlı romandan Ali Özgentürk tarafından uyarlanmıştır 4. Filmin müzikleri ise Cahit Berkay tarafından yapılmıştır. Film 1978’de Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En
iyi İkinci Film”, “En İyi Yönetmen” ve “En İyi Görüntü Yönetmeni” ödülleri
ve Taşkent film festivalinde ödül almıştır. Filmin Başrol Oyuncuları: Türkan
Şoray (Asya), Kadir İnanır (İlyas), Ahmet Mekin (Cemşit), Nurhan Nur (Gülşah), Cengiz Sezici (Can), Hülya Tuğlu (Dilek), Elif İnci (Samet), İhsan Yüce
(Yakup) ve diğer figüranlardan oluşur. Filmde Türkan Şoray’ı Tijen Par, Kadir İnanır’ı Pekcan Koşar, Ahmet Mekin’i Kamuran Usluer seslendirmiştir.
Gerek filme uyarlanan roman gerekse Selvi Boylum Al Yazmalım filmi arasında şahıs, zaman, mekân ve kurgu bakımında mukayeseleri çalışmalar yapılmıştır (Çetin 1990, 1994, Tiftikçi 2008). Bu değerlendirmelerin birinde (Çetin 1990: 9) filmin “star sinemasından yönetmen sinemasına giden yolda, en
belirgin eser durumunda” olduğu, “romanda sosyalist bir rejimin yaşandığı
bir ortamın tipik olaylarıyla karşılaşıldığı” ifade edilerek “filmin romandan
adapte edilirken, sadece sinema diline çevrilmesi yanı sıra, Türkiye şartlarına
uydurulduğu” ve “ filmin bir bakıma Yeşilçam’da bir dönüm noktası” olduğu gibi hususların altı çizilmiştir.
Filmin teması ise kısaca İstanbullu kamyon şoförü İlyas’ın, bir şantiyeye iş
için gelmesi, burada Asya’yı görüp birbirlerine âşık olmaları ve daha sonra
ayrılıklar ve dramatik tesadüflerin oluşmasıyla gelişen olayların anlatılması
şeklinde özetlenebilir. Hemen belirtmek gerekir ki birebir olmasa da tematik
omurga olarak Cherbourg Şemsiyeleri ve Selvi Boylum Al Yazmalım filmleri ortak özellik ve benzerlik taşır. Her iki film de aşk, fedakârlık ve yerine koyma
temaları üzerine kurulmuş olmaları bakımından benzeşirler 5.
Selvi Boylum Al Yazmalım filmi Kırgızistan’da da üç farklı versiyonunun
çekilmiş olmasına (Çetin 1994) rağmen en sevilen film durumundadır. Aslında filmin hüngür hüngür ağlatan bayağı bir melodrama dönüşme riski taşıyan bir öyküsü vardır. Onu büyük bir film yapan şey ise bu tuzağa hiç bir
4
5
Bu konuda detaylı bilgi için bkz. (Çetin 1990 ve 1994), (Tiftikçi 2008).
Cherbourg Şemsiyeleri [Les Parapluies de Cherbourg/The Umbrellas of Cherbourg] 1964 Fransa Almanya
ortak yapımı müzikal filmdir. Senaryosunu Jacques Demy'nin yazıp yönettiği filmin önemli
rollerini Catherine Deneuve, Nino Castelnuovo, Anne Vernon ve Marc Michel üstlenmiştir. Filmin
müziği Michel Legrand'a aittir. Filmin tema şarkısı olan "I Will Wait For You'nun sözleri ise filmin
yönetmeni Jacques Demy tarafından yazılmıştır. Bütün konuşmaların şarkı ile verildiği film,
yönetmenin kendi ifadesiyle ile bir "pop-art opera"dır. Film Cannes Film Festivali'nde Altın
Palmiye ödülü kazanmıştır. Film 1957 yılında 17 yaşındaki Geneviève ile 20 yaşındaki oto tamircisi
Guy Foucher’nin (Nino Castelnuovo) birbirlerine âşık olmaları ile başlar. Çift evlilik planları
yaparken Guy'ın annesi buna karşı gelir. Bir süre sonra askere alınan Guy Cezayir'e savaşa
gönderilir. Guy uzakta iken hamile kaldığını öğrenen Geneviève zengin bir kuyumcu olan Roland
Cassard (Marc Michel)'ın evlilik teklifini kabul etmek zorunda kalır. Yaralandığı için erken terhis
edilen Guy, Cherbourg'a döndüğünde Geneviève'in gitmiş olduğunu görür.
4
yerinde düşmemesidir. Hiç şüphesiz bunda senaryo, yönetim, müzik, icra ve
kastın büyük dikkat ve rolü vardır. İlyas ise al yazmalısının yerine, ilk kez
tanışmalarına vesile olan, evlenmek üzere kaçtıklarında içinde barındıkları
kamyonunu koyar. Kentli kocasının zaaflarına yenik düşmesiyle çıkmaza
giren ve çareyi evi terk etmekte arayan Asya ise, kendisine ve çocuğuna yıllarca emek veren, onları hiç yüzüstü bırakmayan Cemşit'i seçer. Çünkü oğlu
Samet baba olarak Cemşit'i bilmiştir. Bu durum anne Asya’ya bireysel tutkuları ötesinde bir sorumluluk yükler. Asya kadınlık ve annelik arasında bir
seçim yapar.
Filme Yakından Bakmak veya Filmi Okumak
Film de yakından bakıldığında bazı detaylar ilginç durmaktadır. Bunlardan en göze batanı İlyas ve Asya’nın oğulları Samet rolünün, Elif İnci adlı bir
kız çocuğuna oynatılmış olmasıdır. Türk sinemasının en gerçekçi filmlerinden biri sayılan bu filmde bu tercihle seyirci kandırılmışsa da zaman içinde
seyirci kitlesinde gelişen izleme bilinciyle birlikte filme yapışan bir olumsuzluk olarak kendi hususi şartları içinde yansımasını bulmuştur.
Film Adana [şimdi Osmaniye] civarında çekilmiştir ancak filmde olayın
geçtiği yer doğrudan belirtilmez, yine de ön camında Erzin yazan minibüsten mekân hakkında kısmen bilgi edinmek mümkündür. İlyas’ın Lakabı İstanbulludur; ancak bu yetmez kullandığı 34 plakalı kamyonla adeta onun
İstanbullu olduğu seyircinin gözüne sokulurcasına pekiştirilir. Oysa Can,
İlyas’a göre daha fazla şehirli ve dolayısıyla İstanbullu izlenimi verir. İlyas’ın
kamyonundaki “Aldırma Gönül” yazısı, Asya ile tanıştıktan sonra “Selvi
Boylum Al Yazmalım” şeklinde değişir. “Aldırma Gönül” ifadesi Sebahattin
Ali’nin şiirinin bir adıdır ve sonradan şarkı olarak bestelenmiştir ve siyasi sol
akımlar arasında son derece popüler hale gelmiştir. Dolayısıyla 1970’li yılların siyasî durumu ve bu şiir/şarkının arka planı ve çağrışımları düşünüldüğünde bu kamyon yazısının ideolojik bir tercih olarak seçilmiş ortadadır 6. Bu
seçimin Aytmatov’un içinde yaşadığı ideolojik durumla da paralellik taşıdığı
düşülebilir.
Asya bir köylü kızıdır, ancak annesiyle yaptığı konuşmalarda değişimden
yana tavır koyan ve handiyse geleneksele başkaldıran bir tutum sergilediği
görülür. Asya’nın annesi statükoyu temsil eder bir tarzda ve bir köylüden
beklenemeyecek derecede yol/baraj yapımına karşı duran bir tavır sergiler
şekildedir. Cemşit küçük Samet’e Türkü söyler, Erzurum yöresine ait bu
6
Zira 1970’li yıllarda dönemin filmlerinde de hava işçiden yana döner. Dönemin pek çok popüler
filminde mevcut düzenin sorunları ele alınır ve alternatif tahayyüllerle ilişkiler kurulur. Örneğin
Yavuz Özkan’ın Maden (1978) filminde, bu durum açıkça görülür. Melih Gülgen’in çektiği ve
başrolünde Cüneyt Arkın’ın rol aldığı Komiser Cemil serisi filmlerinin de sol popülizmin çekim
alanındadır. Döneme egemen olan alternatif tahayyüllerin ve toplumdaki devingenliğin beyaz
perde üzerinden popülerleşmesini düşünürken anılması gereken başka filmler de vardır. Selvi
Boylum Al Yazmalım da Atıf Yılmaz’ın diğer filmlerinde olduğu gibi o günkü havayı yansıtır
özellikleri belli oranda bünyesinde barındırır.
5
Türküyü söylerken mandolin çalar. Mandolinin de beli bir anlayışın sembolü
olduğu ve Köy Enstitülerinde yoğun olarak kullanılan bir çalgı olduğu bilenlerin malumudur. Filmde bu ve benzeri tarzda subliminal mesajlar taşıyan
başka unsurlar da vardır. Ancak sevgi tanımı “Sevgi emekti” ifadesiyle vurucu ve akılda kalıcı mesaj olarak verilir. Bu ve benzeri mesajlar izleyiciler özellikle hanımlar- üzerinde adeta filmin özeti ve ana fikri niteliğine bürünür
Bu hususta Hanım izleyiciler arasında yapılan şu küçük soruşturma 7, bu hususu destekler niteliktedir:
“Çok eskiden izlediğim bir film. Dramatik bir film olarak aklımda kaldı. Bir daha izlemeyi hiç istemem. Düşün artık ne kadar etkilendiğimi”
[Tahmina Alyarova (Azerbaycan), 27 Yaşında, TRT Avaz’da Seslendirmeci].
“Eski radyo temsillerini anımsatıyor. Belki 70’lere ait bir yapım olduğu
içindir” [Ayşe Ergen, 43 Yaşında, Ev Hanımı].
“Filmi defalarca izledim. Keşke Türkan Şoray kadar güzel olsaydım diyorum. Bu film beni çok ağlattı. Ama şunu söyleyeyim, Asya Cemşid’i
hiçbir zaman İlyas kadar sevmeyecek. Yani demek istediğim aşk sadece
bir kez olur, insan sadece bir kez âşık olur. Ama Asya yine de doğru olanı
yaptı. Çünkü gerçek aşk emek ister o emeği İlyas vermedi. Asya’nın yerinde olsam ne yapardım diye düşündüm o kadar korkuttu ki beni kesin
ne yapardım bilemedim” [Aynur Kazımova (Azerbaycan), 24 Yaşında, Editör].
“Diyorum ki, hayatta aşktan daha önemli kavramlar var. Sadakat, bağımlılık duygusu gibi... Asya bana onu hatırlatıyor. Aşkın gözü kör değil.
En azından kör olmamalı diyorum. Bak Asya’ya ne kadar âşıktı ama resti
çekti. Çocuğun adını hatırlayamadım neydi hah İlyas. Ama ne hissettiğimi
soruyorsun sen. Böyle bitmemeliydi film. Cemşid’in yaptığını İlyas yapmalıydı. Ne kadar İlyas’ın hatalı olduğunu bilsem de Asya’nın onu seçmesinden yana oluyorum ama öyle yapmıyor” [Seher Kambur, 23 Yaşında,
Türkçe Öğretmeni].
“70’ler dönemi sineması olduğu için mi emek vurgusu bu kadar yapılıyor diye düşündüğüm bir film. Aşk emektir. Sevgi neydi emekti. Herkesin
hatırladığı şeyler bunlar film hakkında. Bence bu film akıl-kalp çelişkisini
anlatıyor bize. Annelik güdüsünün nasıl kadınlık güdüsüne ağır bastığının bir göstergesi... Her şeyden önce anne olmuş bir kadın için, çocuğu söz
konusu olduğunda aşkı reddedebilmesi var bu filmde” [Tülin Peker, 65 Yaşında, Emekli Bankacı].
“Bir kez gençliğimde bir kez de yakın zamanda izledim. Gençken Asya
İlyas’ı tercih etmediği için ona kızardım. Ama aradan yıllar geçti, bu zamanda eşim de tıpkı İlyas’ın Asya’yı aldattığı gibi beni aldattı. Hatta daha
da açık konuşayım sen yabancı değilsin pavyonda konsomatris olan bir
kadınla aldattı beni. Ne diyordum, işte bu yaşadıklarımdan sonra iyi ki
Cemşit’i seçiyor diyorum” [Zeynep Böke, 49 Yaşında, Temizlik Görevlisi].
7
Soruşturmayı yapan değerli öğrencim Elif Has’a içtenlikle teşekkür ederim.
6
“Selvi Boylum Al Yazmalım, hayatım boyunca biriktirdiğim duygu ve
düşüncelerle tekrar tekrar izlediğim ve her seferinde farklı cevaplar verdiğim, hayatın en büyük ve gerçek sorusunu soran izleyebileceğim en iyi
film” [Ayşe Duman, 24 Yaşında, Öğrenci].
“Aklımda sarışın kadının Kadir İnanır’ın canlandırdığı karakteri göğsünden öptüğü sahne kalmış. Ne üzücü bir sahne idi. Türkan Şoray dışarıdan izliyordu onları. Ben hiç kocamı göğsünden öpmedim diyordu. O
sarışın kadını o sahnede öldürmek istedim hep. Doktor hayat verir ama
kadınım ben ya ne yapayım” [Sümeyra Koçyiğit, 30 yaşında, Patoloji Doktoru].
Cemşit ailesini bir depremde kaybetmiş orta yaşlı bir adamdır. Sürekli
olarak yalnızlık ve aile özlemi içindedir. Olumlu bir tip olarak filmde gözükür. Ancak onun bu olumlu haliyle ve daha sonra gelişen olaylarda İlyas ile
Asya arasındaki ilişkinin seyrinin değişmesinde tesirli olduğu görülür. Bir
bakıma filmin kazananı durumundadır. Erkek izleyicideki algı zaman zaman
İlyas ve Cemşit arasında gidip gelen bir kararsızlığa sebep olmuştur.
Selvi Boylum Al Yazmalım filmi hikâyenin konusu yanında filmde yer alan
iç konuşmalarla izleyeni tesir altında bırakan sözleriyle -özellikle hanım izleyiciler açısından- belleklere kazınmıştır. Birkaç örnek vermek gerekirse “Durursam bi daha kurtulamam”, “Ziyanı yok gülüşü yeter bize”, “Yüreğim
kaydıysa günah mı?”, “Çamura saplansam yardıma gelir misin?”, “Elini tuttum sıcacıktı, yüreği elimdeymiş gibi…”, “Elinden tutuversem benimle gelir
mi?”, “Seninim işte, alıp götürsene beni” veya “Samet ona baba demişti,
Cemşid’i babalığa seçmişti”, “Gözlerime bak sevdiğim, gözlerime bak. Seni
çok özledim. Asya’m, Al yazmalım…”, “Sevgi neydi, sevgi iyilikti, dostluktu… Sevgi emekti”, “Sevgi neydi? Sevgi dostça uzanan insan eliydi” yahut
“Elveda Asya, elveda selvi boylum, al yazmalım, elveda, bitmemiş türküm
benim” gibi ifadeler izleyiciyi bir duygu yoğunluğunun içine çeker.
Âşığın fedakârlık, maşukun güzellik sembolü olarak görüldüğü ve aşkın
yüceltilip ön plana çıkarıldığı anlatılar bizim edebiyat ve kültür tarihimizde
bol miktarda mevcuttur. Halk hikâyeleri (Boratav 1946) ve klasik edebiyattaki mesneviler (Kartal 2013) bu hususta bol miktarda örnekler barındırırlar.
Genellikle trajik sonla biten bu anlatılarda âşığın maşuk peşinde koşması ona
ulaşması macerası anlatılır. Selvi Boylum Al Yazmalım hikâyesi ve filmi de hiç
şüphe yok ki bir aşk hikâyesidir. Ancak burada özellikle filmde mevcut kurguyla biraz oynandığı görülmektedir. Bu husus biraz açarsak şöyle değiştirme veya ters yüz etme durumu ortaya çıkar. Selvi Boylum Al Yazmalım filminde fedakârlık rakibe verilir rakip âşığın yerine ikame edilir. Maşuktaki
güzellik korunur ama o da vuslattan sonra eski maşuk değil anne kimliğiyle
çocuğuna ve kendisine yapılan iyilik karşısında rakibi seçer. Burada inisiyatif
ve mücadele biraz maşuktaymış gibi gözükür. Bu aşk hikâyesini mukayese
etmek ne derece doğrudur tartışılır, ama bir Kerem’in (Duymaz 2001) hassa-
7
ten bir Ferhat’ın (Özarslan 2006) bu husustaki emeği, fedakârlığı yadsınamaz. Keza kadının emeği ve fedakârlığı noktasında Züleyha’nın durumu
(Settari 2010) çok daha ileridedir. Filmdeki bu tersyüz edişlere rağmen geleneksel anlatı türlerinde olduğu gibi trajik bir son olmamakla birlikte filmde
de mutlu son yoktur. Âşığı ve maşuku pek de memnun etmeyen ancak mantıklı ve gerçekçi bir şekilde ortaya çıkan bu son rakibe yarayan onu mutlu
eden bir sondur.
Sonuç Yerine
Bazı romanlar filme çekildikten sonra daha çok satan veya yazıldığı tarihten sonraki dönemlerden daha fazla popüler hâle gelir. Bu filmler için de geçerlidir. Selvi Boylum Al Yazmalım filmini ve romanını da belli ölçülerde böyle
değerlendirmek gerekecektir. Zira film belli oranda roman satışlarını etkilemiştir. Romanın baskılarından birinde film afişinin kapak olarak kullanılması bu konuda bir gösterge sayılabilir.
Edebi eserle ve sinema arasında oluşan ilişki başlangıçtan günümüze kadar yapılmış olanlarla kalmayacak bundan sonra da devam edecektir. Hiç
şüphe yok ki bu uyarlamalar salt okuyucu veya salt izleyiciyi olmasa bile
okuyucu/izleyiciyi hep ikilemde bırakmaya devam edecektir. Okuyucu/izleyicinin romanı veya filmi aynı derecede beğenmesi düşünülemez.
Dolaysıyla birinden birini daha fazla beğenecek olması kaçınılmazdır. Belki
de bu durum bu işin genel karakteri olarak değerlendirilmelidir.
Okuyucu/izleyicinin tercihi ne olursa olsun edebiyattan özellikle romandan [daha düşük nispette hikâye ve tiyatrodan] sinemaya yapılan uyarlamalarla bu iki sanat birbirini desteklemeye devam edecektir. Her ne kadar bahse konu romandan hareketle yapılan film, romana doğrudan dayanmayan ve
kendi başına bir görünüm sergilemekteyse de (Çetin 1994) yukarıda ifade
edilen hususlar Selvi Boylum Al Yazmalım romanı/filmi için de söz konusudur diye düşünüyorum.
Son olarak diğer başka örneklerde olduğu gibi bu filmde de edebiyattan
sinemaya aktarılan eserdeki tip veya karakterlerin yaratıcısının da önüne
geçen bir şöhrete kavuştuklarını ifade etmek istiyorum. Bu da sinemanın
kuvvetini gösteren bir olgu olarak karşımıza çıkar.
8
Kaynaklar
Aytmatov, Cengiz, (2011), Al Yazmalım Selvi Boylum / Erken Gelen Turnalar / Fuji-Yama / Denizin Kıyısında Koşan Ala Köpek, [Rusça Aslından Çeviren: Mehmet Özgül], (6. Basım),
İstanbul: Cem Yayınevi.
Boratav, Pertev Naili, (1946), Halk Hikâyeleri ve Halk Hikâyeciliği, Ankara Millî Eğitim Basımevi.
Çakmakçı, Selami, (2001), “Cengiz Aytmatov'un Hikâyelerinin Tematik Bakımdan İncelenmesi”, Elâzığ: Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı
Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi (Basılmamış).
Çetin, Mustafa, (1990), “Selvi Boylum Al Yazmalım’ın Roman, Senaryo, Film Olarak Mukayesesi”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo TV Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi (Basılmamış).
Çetin, Mustafa, (1994), “Cengiz Aytmatov’un Eserleri ve Eserlerinden Sinemaya Uyarlanan
Filmler Üzerine Bir İnceleme”, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Radyo TV Anabilim Dalı Doktora Tezi (Basılmamış).
Duymaz, Ali, (2001), Kerem ile Aslı Hikâyesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma, Ankara: Kültür
Bakanlığı Yayınları.
Erden, Kıral, (1982), “Edebiyat Uygulamaları ve “Sinema Dili, Edebiyat Dili””, Türkiye Yazıları, 59: 14-15.
Kartal Ahmet, (2013), Doğunun Uzun Hikâyesi, Türk Edebiyatında Mesnevi, İstanbul Doğu Kütüphanesi.
Künüçen, H. Hale, (2001), “Sözcük Sanatı Edebiyattan Görüntüye Sanat” Sinemaya Sevginin
Aktarılışı (Cengiz Aytmatov’un “Al Yazmalım, Selvi Boylum” Adlı Eserinden Sinemaya Uyarlanan Filmin Uyarlama Üzerine Düşündürdükleri)” Bilig, 19, Güz: 3351.
Künüçen, H. Hale, (2008, 'Türk Sinemasının En İyi Aşk Filmi "Selvi Boylum Al Yazmalım"
Filminde Yakın Çekimin Gücü”, Bilig, 46, Yaz: 9-36.
Özarslan, Metin, (2006), Ferhat ile Şirin -Mukayeseli Bir Araştırma-, İstanbul: Doğu Kütüphânesi,
Özön, Nijat, (1964), “Roman ve Sinema”, Türk Dili, Roman Özel Sayısı, 154: 797-800.
Sakallı, Fatih [Haz], (2011), Edebiyat ve Sinema-Edebi Eserden Beyazperdeye, İstanbul: Hat Yayınevi.
Scognamillo, Giovanni, 2003, Türk Sinema Tarihi, 2. Basım, İstanbul: Metis Yayınları
Settari, Celal 2010, Züleyhanın Aşk Derdi [Çev. Mehmet Kanar], 5. Baskı, İstanbul: İnsan
Yayınları.
Tiftikçi, Günseli, (2008), “Türk Sinemasının Klasiklerinden: Selvi Boylum Al Yazmalım”,
Romandan Sinemaya, [Ed. Ayfer Yılmaz], Ankara: Ürün Yayınları.
Yılmaz, Ayfer [Ed.], (2008a), Romandan Sinemaya, Ankara: Ürün Yayınları.
Yılmaz, Ayfer, (2008b), “Uyarlamalar Açısından Türkiye’de Roman Sinema Münasebeti”,
Romandan Sinemaya, [Ed. Ayfer Yılmaz], Ankara: Ürün Yayınları.

Benzer belgeler

Türk Sinemasının `En İyi Aşk Filmi` “Selvi Boylum Al Yazmalım

Türk Sinemasının `En İyi Aşk Filmi` “Selvi Boylum Al Yazmalım hâle gelmiştir. Dünya sinema tarihinde de edebiyat uyarlamaları 2 sinemacılar için çoğunlukla garantili işler olarak görülmüştür. Bu işleyiş Türk sineması için de geçerlidir. Böylece Türk sinema sa...

Detaylı