Obsesif Kompulsif Bozukluk Hastaları Đçin Rehber Başlarken Bu

Transkript

Obsesif Kompulsif Bozukluk Hastaları Đçin Rehber Başlarken Bu
Obsesif Kompulsif Bozukluk Hastaları Đçin Rehber
Başlarken
Bu broşür doktorunuz tarafından size verildiğine göre, ya size ya da bir yakınınıza
obsesif kompulsif bozukluk (OKB) tanısı konmuş demektir.
OKB tanısı konmuş olması -doğal olarak- aklınıza pek çok soruyu getirmiş olabilir.
Broşürün amacı, konu ile ilgili doğru soruları sorabilmenize, tedavi sorumluluğu
açısından doktorunuzla işbirliği kurarak sizin için en doğru yanıtları bulabilmenize
katkıda bulunabilmektir.
Öncelikle, OKB tanısının mutlaka bir doktor tarafından konması gerektiğini bilerek
okumaya başlamanızı öneririz.
Bazı obsesyonlar ve kompulsiyonlar sağlıklı kişilerde de bulunabilir. Obsesyon ve
kompulsiyonları olmak ile OKB hastalığı aynı şeyler değildir.
OKB tıbbi, psikiyatrik bir hastalıktır ve bu tanı ancak bir doktor tarafından konabilir.
Bu broşürde yazılanları, sizin dışınızda birinin okuması ve kendi yaşadıklarıyla
benzerlikler kurması halinde; kendi kendine tanı koymak yerine bir doktora ve en iyisi
bir psikiyatra başvurması önerilir.
OKB nedir?
Obsesyon, saçma olduğu kişi tarafından bilinse de zihinden çıkarılamayan düşünce ya
da dürtü demektir. Türkçe karşılığı olarak saplantı, takıntı, takınak gibi sözcükler
kullanılmaktadır.
Obsesyonlar kişinin isteği dışında aklına gelen ve istese de zihninden atamadığı,
kontrol edemediği düşünce ya da dürtülerdir. Bu düşünce ya da dürtüler zorlayıcı,
husursuzluk verici, inatçı ve tekrarlayıcıdır.
Kompulsiyon kişinin zihnindeki obsesyonun kaybolması için yapmak zorunda
hissettiği, saçma bulduğu ama yapmadığında yoğun sıkıntı hissi duyduğu davranışlar
anlamına gelmektedir. Türkçe karşılığı olarak zorlantı sözcüğü kullanılmaktadır.
OKB hastalığında kişi aklına gelen düşünce, istek ya da görüntünün saçma olduğunu
bilir, ancak o düşüncenin kaybolması için yapmak zorunda hissettiği davranışı
yapmazsa şiddeti giderek artan bir sıkıntı/bunaltı duygusu yaşar.
HASTA HEM DÜŞÜNCELERĐN HEM DE DAVRANIŞLARIN SAÇMA
OLDUĞUNU BĐLĐR ANCAK NE AKLINA GELMESĐNĐ ENGELLEYEBĐLĐR,
NE DE DAVRANIŞI YAPMADAN DURABĐLĐR.
OKB’de obsesyonlara eşlik eden yoğun bir sıkıntı/bunaltı duygusu olur. Bu
sıkıntı/bunaltı duygusu anksiyete olarak adlandırılır. Anksiyete, hem ruhsal hem de
bedensel belirtileri olan, hoşa gitmeyen,
huzursuzluk hissi veren korku duygusu olarak yaşanır.
Anksiyetenin bedensel belirtileri:
Terleme
Ağızda kuruma
Sık idrar yapma
Bulantı
Baş ağrısı
Baş dönmesi
Titreme
Çarpıntı
Göğüs ağrısı
Sık nefes alma
Nefes alma güçlüğü
Anksiyetenin ruhsal belirtileri:
Bunaltı/endişe
Sinirlilik
Kolay irkilme
Gerçek olmama hissi
Delirme korkusu
Kontrolünü kaybetme korkusu
Ölüm korkusu
Her hastada anksiyete belirtilerinin tamamı görülmeyebilir. Çoğu hasta bu belirtileri
yaşayınca fiziksel bir hastalığı olabileceğini düşünerek psikiyatri uzmanı olmayan
doktorlara başvurur. Obsesyon ve kompulsiyonlarını bu doktorlara söylemez.
Bunların bir hastalığın belirtisi olduğunu bilmez ya da söylemeye çekinir. Bazen de
hasta söylese bile doktor bu hastalığı aklına getirmediğinden üzerinde durmaz.
Yapılan muayene ve tetkiklerde fiziksel bir hastalık saptanamadığından, hastaya hiç
bir şeyi olmadığı söylenir.
Hastalar hem hoşa gitmeyen bu düşüncelerle hem de yaşadıkları anksiyetenin neden
olduğu rahatsızlıkla, kendilerini çaresiz hissederler. Akıllarına gelen bu saçma
düşünceleri düşünmemeye ve zorlandıkları davranışları yapmamaya çalışırlar. Ancak
bunu başaramazlar. Bu başarısızlıklar arttıkça hastalar kendilerini güçsüz, zayıf,
beceriksiz hissetmeye başlarlar. Akıllarına gelen düşünceleri engelleyemedikleri için
bu düşüncelerin kendi istekleri olduğu kararına varırlar. Bu kez de akıllarına gelen
düşüncelerin içeriğine göre kendilerini günahkar, suçlu, pis gibi görmeye başlarlar. Bu
aşamadan sonra hayat hastalar için çekilmez hale gelir ve bazı hastalar intihar etmeyi
düşünebilirler. Oysa yaşadıkları şey tedavisi olan bir tıbbi/psikiyatrik hastalıktır.
OKB, DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDEN ÇOK DAHA YAYGIN BĐR HASTALIKTIR.
OKB her yüz kişiden üçünde görülen bir hastalıktır.
Hastaların bir bölümü uzun zaman bu saçma düşüncelerin
ve davranışların bir hastalık olduğunu düşünmez.
Çoğu hasta ise bu düşüncelerini bir başkasına, yakınlarına, ailesine ya da bir doktora
söylemeye çekinir. Aklına gelen düşüncelerden utanır ya da kendisine “deli”
deneceğinden korkar.
Bu yüzden çoğu OKB hastası tedaviye geç başvurur ve zaman yitirir.
OKB’de görülen obsesyon ve kompulsiyonlar nelerdir?
Bulaşma obsesyonu:
Kişi dokunduğu, oturduğu yerden ya da giydiği giysiden kendisine zarar verecek,
kirletecek bir şey bulaşmış olabileceği obsesyonuna kapılır. El sıkışınca, paraya
dokununca, kapıyı tutunca vb. temas ettiği nesne ya da canlıdan kendisine mikrop,
sperm, idrar ya da dışkı gibi vücut atıklarının bulaşabileceği şeklinde obsesyon ortaya
çıkabilir.
Tuvalete girdiğinde giysilerine idrar sıçramış olabileceği, bulaşık ya da çamaşır
makinesinin kirlileri iyi yıkamamış olabileceği, market rafından aldığı gıda ya da
benzeri nesnenin kutusuna daha önce dokunan birinden herhangi bir şey bulaşmış
olabileceği gibi çok çeşitli bulaşma obsesyonları görülebilir.
Bulaşma obsesyonu ortaya çıktığında kişi kendisini ya da o nesneyi yeniden belli
sayıda yıkamak için karşı koyamadığı bir dürtü hisseder. Örneğin altı kere vücudunu
sabunlar, tam durulanırken gerçekten altı kez sabunlandığından emin olamaz ve
yeniden altı kez sabunlanmak zorunda hisseder.
Kontrol etme obsesyonu:
Anahtarı yanıma aldım mı, ocağı kapattım mı, fişi çektim mi gibi bir eylem ya da
davranışı yapıp yapmadığından emin olamama obsesyonudur.
Kontrol etme obsesyonu olan kişi emin olamadığı eylemi tekrar tekrar kontrol etmek
zorunda hisseder. Kontrol etmediğinde, giderek yoğunlaşan anksiyete duygusu yaşar.
Simetri, düzen obsesyonu:
Belirli ortam, nesne ya da durumların simetrik bir şekilde olması gerektiği obsesyonu
ya da bir eylemin belirlenmiş bir sırada yapılması gerektiği obsesyonu olarak görülür.
Masasının üzerindeki eşyalar belirli bir düzende durmazsa çalışmaya başlayamama ve
sürekli o düzeni korumaya çalışmaktan işi yapamama olarak ortaya çıkar.
Dini obsesyonlar:
Dindar bir kişinin ibadet sırasında aklına günah olduğunu düşündüğü şeylerin gelmesi
şeklinde görülür. Örneğin; bu düşünceler namaz sırasında gelirse, kişi yoğun
anksiyete ve suçluluk duygularıyla birlikte, namaza yeniden başlamak zorunda kalır,
bazen namaz saatlerce sürebilir.
Cinsellikle ilgili obsesyonlar:
Sıklıkla kişi için kabul edilemez, ayıp, günah olarak değerlendirilen cinsel eylem ya
da düşüncelerin akla gelmesidir. Yakınlarıyla cinsel ilişki, karşısındaki kişinin cinsel
organına baktığının sanılacağı korkusu, çırılçıplak soyunup sokağa çıkma, eşcinsel
olma ve benzeri tarzda olabilir.
Saldırganlık obsesyonları:
Genellikle kendisine, çok yakınlarına ya da başkalarına zarar verecek bir eylemde
bulunabileceği şeklinde ortaya çıkar. Çocuğunu, eşini, anne babasını yaralayabileceği,
öldürebileceği şeklinde görülür. Bazen kişi bu düşüncelerini eyleme
çevirebileceğinden o denli korkar ki, evdeki tüm kesici aletleri ortadan kaldırabilir.
Saldırganlık obsesyonları kişinin kendisine zarar verebileceği şeklinde de olabilir.
Kendisini pencereden dışarı atacağı, arabaların önüne atlayabileceği, kullandığı
arabayı bir yere çarpacağı şeklinde görülebilir.
SALDIRGANLIK OBSESYONU OLAN BĐR KĐŞĐ KORKTUĞU EYLEMĐ HĐÇ
BĐR ZAMAN YAPMAZ.
Her obsesyon hastalık mıdır?
Özellikle temizlik, düzen, sayma ve kontrol gibi obsesyonlar ve bazı davranışları
törenmişçesine sürekli aynı kurallara göre yapma özelliği değişik şiddetlerde herhangi
bir psikiyatrik hastalığı olmayan sağlıklı kişilerde de görülebilir.
Obsesyon ve kompulsiyonların hastalık düzeyinde olup olmadığına karar vermek için
mutlaka bir psikiyatrın görüşüne başvurulmalıdır.
Çocukluk çağında normal olarak görülebilen obsesif kompulsif belirtiler
2 yaşından başlayarak çocuklarda ve ergenlerde bazı obsesyonlar ve kompulsiyonlar
görülebilir. Bu belirtiler genellikle bir dönem olup, sonra kendiliğinden kaybolabilir.
Çocuklarda bu belirtiler sıklıkla kendine özgü bir kurallar dizisi şeklinde olabilir.
Örneğin bir çok çocukta altı yaşlarına kadar yemek yerken ya da yatarken
değiştirilemeyen, tören benzeri davranışlar olabilir. Yatak örtüsünün belli şekilde
katlanması, ışığın açık bırakılması, önce belli bir oyunu belli sayıda oynayıp ardından
yemek yenmesi gibi OKB’yi düşündürtecek belirtiler olabilir.
Benzer şekilde; yürürken çizgilere basmama, kontrol etme, dokunma, temizlenme,
mikrop kapma korkusu
gibi obsesyon ve kompulsiyonlar olabilir.
Çocuk ve ergenlerde belli yaşlarda başlayıp, genellikle okul çağı ya da ergenlik
sonuna kadar sürebilen bu belirtileri hastalık olarak görmemek gerekir ve bu
çocukları doktora götürmek gerekli değildir.
Çocuklarda görülebilen bu belirtiler, çocuğun günlük yaşam aktivitesini bozacak denli
yoğunlaşırsa, ya da çocuk gerçekleştiremediğinde şiddetli huzursuzluk, sıkıntı, bunaltı
duyguları yaşamaya başlarsa bir çocuk psikiyatrına danışmak gerekir.
OKB, tedavisi olan, gerçek bir hastalıktır; kişinin karakterinin zayıflığı, hatası,
yanlışları ya da yaşam
tarzı nedeniyle maruz kaldığı bir durum değildir.
BEBEKLĐK, ÇOCUKLUK VE ERGENLĐKTE GÖRÜLEBĐLEN OBSESYON
VE KOMPULSĐYONLAR ĐLERĐDE MUTLAKA HASTALIĞA DÖNÜŞMEZ.
OKB kimlerde olur, hangi yaşlarda görülür?
OKB kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görülür. Hastalığın ilk belirtileri küçük
yaşlardan itibaren başlayabilir. Ancak sıklıkla yirmili yaşlarda ortaya çıkar. Nadir
olarak daha ileri yaşlarda da başlayabilir.
OKB neden olur?
OKB’nin neden ortaya çıktığı bilinmemektedir. Hastalığın beyinde bazı bölgelerin
işlevlerindeki bozulma sonucu görüldüğü bilinmektedir. Tedavi öncesinde çeşitli
görüntüleme teknikleriyle saptanan bu bozulmaların, tedavi olup iyileşmiş hastalarda
düzeldiği gösterilebilmektedir.
Ancak bu işlev bozulmasına hangi etken ya da etkenlerin neden olduğu henüz
saptanamamıştır.
OKB hastalığı olanlarda, beyindeki sinir hücreleri arasında haberleşmeyi sağlayan
kimyasal maddelerden biri olan serotonin sisteminin işlevinin bozulduğu
bilinmektedir.
Günümüzde, genetik ve çevresel etkenlerin birlikte rol oynayarak hastalığın ortaya
çıkmasına neden oldukları kabul edilmektedir.
OKB ile karışan ya da onunla ilişkili olan diğer sorunlar
Đstem dışı ve kontrol edilemeyen şekilde saç yolma hastalığı olan trikotilomani, tırnak
yeme ya da deriyi yolma hastalıkları OKB ile karışabilir.
Tikler OKB ile karışabilir; kimi zaman da tiklerle OKB bir arada görülebilir.
OKB tedavisi
Hastalığın özelliklerini bilen ve kabullenen bir hasta ile hastasına zaman ayırıp onu
tedavi seçenekleri hakkında bilgilendiren ve doğru tedavileri uygulayan bir doktor
arasında iyi ve güvenli bir hasta doktor ilişkisi geliştiğinde, OKB tedavi edilebilir bir
psikiyatrik hastalık haline gelmektedir.
Tedavi seçenekleri
Başta ilaç tedavileri olmak üzere çok çeşitli tedavi
seçenekleri OKB tedavisinde kullanılmaktadır.
Psikiyatrik ilaçlarla ilgili yanlış inanışlar bir çok hastanın bu ilaçları kullanmaktan
kaçınmasına ya da ilaçları doktorun önerdiği dozdan daha düşük dozlarda ya da daha
kısa sürelerle kullanmalarına neden olmaktadır. Bu durum OKB tedavisinin
güçleşmesine neden olmaktadır.
Bu alanda günümüzde yapılan çalışmaların sağladığı bilimsel veriler; medikal (tıbbiilaç) ve psikoterapi (bireysel ve grup halinde içgörü, davranış değişimi vb. amaçlar
taşıyan görüşmeye dayanan tedavi şekli) uygulamalarının bir arada kullanımının OKB
tedavisinde iyi sonuç verdiğini ve OKB’yi iyileştirdiğini göstermektedir.
OKB’nin ilaçla tedavisinde temel olarak antidepresan grubu ilaçlar kullanılır.
Antidepresan ilaçlar
Bu grup ilaçlarla ilgili Türkiye’de çok yanlış bir inanış vardır. Bu ilaçların
“uyuşturucu” olduğu, alışkanlık, bağımlık yaptığına dair inanışlar hastaların bu
ilaçları kullanmaktan kaçınmalarına neden olmaktadır.
Antidepresan grubu ilaçlarla ilgili ilk bilmeniz gereken şey bu ilaçların kesinlikle
alışkanlık, bağımlılık yapıcı
ve “uyuşturucu” özelliklerinin bulunmadığıdır.
Antidepresan grubu ilaçlar, beyin hücreleri arasındaki haberleşmeyi sağlayan,
serotonin, noradrenalin, dopamin ve benzeri bazı kimyasal maddelerin miktarını
değiştiren ilaçlardır.
OKB’de özellikle serotonin sisteminin işlevini düzenleyen antidepresan ilaçların çok
daha etkin olduğu bilinmektedir.
Etkileri genellikle kullanılmaya başladıktan sonraki ikinci haftadan itibaren başlar ve
üçüncü haftada tam olarak etkileri görülür. Bu grup ilaçların tedavide iyileştirici
etkilerinin olup olmayacağı kararı sekiz hafta geçmeden verilmez.
Antidepresan ilaçların etkilerinin görülebilmesi için doğru dozlarda kullanılmaları
gereklidir. Doğru dozda kullanıldığında iyi gelebilecek bir ilaç düşük dozda
kullanılırsa aynı etkiyi gösteremez. Dolayısıyla ilacın etkisinden yararlanamamış
olursunuz.
Bu nedenle kullanılacak ilaca bir doktorun karar vermesi ve doz ayarlamasının onun
tarafından yapılması çok önemlidir.
Hemen tüm antidepresan ilaçların bazı yan etkileri vardır. Bu yan etkiler her hastada
görülmeyebilir. Bazı hastalarda ise yan etkiler sanki hastalığın belirtilerini
artırıyormuş gibi kendini gösterebilir.
Bu yan etkilerin olabildiğince az görülmesi için bu ilaçlar düşük dozlarda başlanır ve
doktor tarafından yapılan kontrollerde dozları etki edecekleri doza doğru yavaş yavaş
artırılır.
Benzer bir durum ilaç kullanımı sonlandırılırken de söz konusudur. Antidepresan
ilaçlar uzun süre kullanıldıktan sonra birden bırakılırlarsa bazı kişilerde “kesilme
sendromu” denilen ve huzursuzluk, uykusuzluk, bulantı, kusma, sinirlilik gibi geçici
belirtilere neden olabilirler.
Bu nedenle antidepresan ilaçların kullanımının doktor kontrolünde ve doz yavaş yavaş
azaltılarak sonlandırılması gerekir.
Antipsikotik ilaçlar
Antidepresan ilaçlarla yapılan tedavinin etkisini güçlendirmek için kullanılan
yardımcı ilaçlardır. Doktorunuzun OKB tedavisi için size antidepresan ilaçların yanı
sıra antipsikotik ilaç da vermesi siz de şizofreni ya da diğer psikoz denilen
hastalıkların olduğu anlamına gelmez.
Anksiyolitik ilaçlar
OKB tedavisinin özellikle başlangıç döneminde hastalığın bir parçası olan anksiyete
belirtisinin hasta için dayanılmaz düzeyde olduğuna doktor tarafından karar
verildiğinde kısa dönemli olarak kullanılabilen ilaçlardır. Bu ilaçların en önemli
özelliği, antidepresan ilaçların tersine, alışkanlık, bağımlılık yapıcı özelliklerinin
bulunmasıdır.
Bu nedenle bu grup ilaçlar Türkiye’de YEŞĐL REÇETE adı verilen üç nüshalı, özel
bir reçeteyle satılırlar. Bu grup ilaçların yazıldığı reçetelerin bir kopyası doktorda
kalır. Siz eczaneye iki kopyasını götürürsünüz. Eczane bu iki kopyanın birini
kendinde saklar, diğerini Sağlık Bakanlığı’na gönderir. Bu yolla, bu ilaçların tüketimi
kontrol altında tutulur.
Anksiyolitik ilaçlar, anksiyete belirtisini hızla yatıştırırlar. Ancak OKB’yi tedavi
edemezler.
Doktorunuz size bu gruptan bir ilaç verdiğinde ya da YEŞĐL REÇETE ile ilaç
verdiğinde bu seçenekleri ve bağımlılık risklerini sizinle konuşarak onayınızı
alacaktır.
OKB’nin ilaçsız tedavileri
Genel olarak psikoterapi adı altında toplanan ve bu konuda eğitim almış bir psikiyatri
uzmanı tarafından uygulanması gereken tedavilerdir.
OKB tedavisinde kullanılan çok çeşitli psikoterapi yöntemleri vardır.
OKB tedavisinde bilişsel davranışçı psikoterapi tekniklerinin ilaç tedavileriyle birlikte
uygulandığında diğer tedavi seçeneklerinden daha etkin olduğu kabul edilmektedir.
OKB hastalarının yakınları ve aileleri hastaya nasıl yardım edebilir?
Doktorunuzla konuşana kadar belki siz de bu yaşadıklarınızın bir hastalık olduğunu
bilmiyordunuz. Aile bireylerinizin ve yakınlarınızın da bunun bir hastalık olduğunu
bilemeyeceklerini unutmayın. Düşünce ve davranışlarınızı onlar da sizin gibi -hatta
çok daha- saçma buluyorlardır. Bu nedenle, isterseniz bu davranışları yapmayı
engelleyebileceğinizi sanmalarını doğal bulmalısınız. Dahası, bu şekilde düşündükleri
için, sizin “numara yaptığınızı”, “çaba harcamadığınızı” bile düşünüyor ve size
söylüyor olabilirler. Bu broşürü ailenize de okutun ve en az bir yakınınızın
doktorunuzla görüşmesini sağlayın.
Unutmayın, ailenizin üyeleri yaşadıklarınızı ve yaptıklarınızı elinizde olmadan
yaptığınızı bilirlerse, size daha anlayışlı yaklaşabilecekler ve hastalığı yenmek için
göstereceğiniz çabada size yardım edebileceklerdir.
Aileler hastaya nasıl yardım edebilirler?
Bu broşürü lütfen siz de dikkatlice okuyun. Yakınınızın size de saçma gelen
davranışları, tedavi edilebilir bir hastalık nedeniyle olmaktadır ve tedavi olmadan
kendi isteği, gücü ya da çabasıyla bunları durdurması mümkün değildir.
Bu belirtiler onun karakterinin özellikleri ya da kişiliğinin zayıf olmasından
kaynaklanmamaktadır.
Hastalanmak ne onun ne sizin ya da bir başkasının hatası değildir.
Hastanızı yapmak zorunda hissettiği davranışları
nedeniyle eleştirmeyin, ona öfkelenmeyin.
Hastanıza yapabileceğiniz en büyük yardım tedavisini sürdürmesi için ona destek
olmaktır. Çünkü bu hastalık tedavi olmadan geçmez.
Hastanıza yaşadığı sıkıntı ve ıstırabı size anlatabilmesi için fırsat tanıyın. Bu şekilde
onun sizden uzaklaşmasını, kendi içine kapanmasını engellemiş, sıkıntılarını
paylaşarak, kendini yalnız ve çaresiz hissetmesini önlemiş olursunuz.
Hastanızın sıkıntılarını paylaşır ve ona yardım ederken obsesyon ve
kompulsiyonlarını desteklemeyin. Doktoruyla işbirliği içinde aşamalı olarak
hastanızın
bu belirtilerle mücadele etmesine yardım edin.
Hastalığın tedavisinde “mizah” duygusunun çok büyük yardımı vardır. Bu şekilde
hasta düşündükleri ve yaptıklarından utanmasına gerek olmadığını fark edebilir.
Davranışlarının komik yanlarını hastanızla birlikte bulmaya, komik yanları ona
göstermeye çalışın. Bunu yaparken hastanızla değil hastalıkla “dalga geçtiğinizi”
gösterin.
Hastalığın belirtilerinin tutsağı olmayın. Tedavi başladıktan sonra yavaş yavaş
hastalık davranışlarının zorladığı kurallara uymamaya başlayın. Bunu yaparken
hastanızın doktorunun önerilerini uygulamasını sağlayın.
Tedavi sürecinde zaman zaman geri dönüşler ya da hastalığın belirtilerinin kötüleştiği
dönemler olabilir. Bu kötüleşmelerin olabileceğini, bunun tedavinin başarısız
olduğunu göstermeyeceğini bilin. Kendinizin ve
hastanızın moralinin bozulmasına izin vermeyin.
SIK SORULAN SORULAR
Bana tedavim için antidepresan ilaçlar verildi, oysa benim hastalığım depresyon
değil. Bu ilaç bana nasıl yarayacak?
Antidepresan grubu ilaçlar beyin hücreleri arasındaki haberleşmeyi sağlayan
serotonin, noradrenalin ve dopamin gibi bazı kimyasal maddelerin miktarlarını
değiştirirler. Bu etkileriyle hem depresyonun hem de OKB ve diğer anksiyete
bozukluklarının iyileşmesini sağlamaktadırlar.
Kullandığım antidepresan ilaçlar bağımlılık yaparlar mı?
Antidepresan grubu ilaçlar bağımlılık yapmazlar. Türkiye’de bağımlılık yapıcı
özelliği olan ilaçlar “yeşil reçete” ve “kırmızı reçete” adı verilen üç nüshalı özel
reçetelerle satılmaktadır.
Doktorun bana önerdiği ilaçlar mide bulantısı, sersemlik hissi ve huzursuzluğa
yol açtı. Bunlar geçecek mi?
Bütün antidepresan ilaçlar başlangıçta bazı hastalarda benzeri yan etkilere neden
olabilir. Bu yan etkiler genellikle geçicidir ve ilk on-on iki günde kaybolur. Yan
etkilerle ilgili kaygılarınızı lütfen kontrole gittiğinizde doktorunuzla paylaşın.
Doktorumun bana önerdiği antidepresan ilacı kendi başıma bırakırsam bir şey
olur mu?
Antidepresan ilaçlar bağımlılık yapmazlar. Ancak aniden bırakıldıklarında “kesilme
belirtileri” denilen bulantı, kusma, uykusuzluk, huzursuzluk gibi geçici, ancak sıkıntı
verici yan etkilere neden olabilirler.
Bu nedenle doktorunuza danışarak ve dozu onun kontrolünde giderek azaltarak ilaç
kullanımını sonlandırmanız daha doğru olacaktır.
Aklıma gelen ve yaptığımda çok utanacağımı bildiğim davranışı bir gün yapar
mıyım?
OKB’de akla gelen utandırıcı, ayıp, suç ya da günah olarak görülecek davranışları
yapma dürtüsü hiç bir zaman eyleme dönmez. Zaten siz de o düşünce ya da isteği
tuhaf ve utandırıcı bulduğunuz için yoğun anksiyete duyuyorsunuz. Yani size de
kabul edilmez geliyor.
Aklıma gelen düşünceler o kadar saçma ve tuhaf ki bana “deli” diyebileceğinden
ya da çok ayıplayabileceğinden korktuğum için kimseye söyleyemiyorum...
Önemli olan o düşünce ya da dürtünün saçma olduğunu sizin de bilmeniz. Bu
düşünceler elinizde olmadan aklınıza geliyor ve ne kadar çabalarsanız çabalayın
aklınıza gelmesini tedavi olmadan engelleyemezsiniz. Bu düşünceleri gerçekten
isteyerek düşünmediğinizi unutmayın. Hasta olmak utanılacak bir durum değildir.
Ailenizin doktorunuzdan bilgi almasını isteyin.
Doktorunuz onlara da içinde bulunduğunuz durumun bir hastalık olduğunu
anlatacaktır. Aileniz bir hastalığınız olduğunu bilirse sizden utanmaz, sizi ayıplayıp
dışlamaz, sadece hastalığı yenmenize yardım eder.
Unutmayın, bir hastalığınız olduğunu bilmeden önce siz de aklınıza gelen
düşüncelerden utanıyor hatta böyle şeyleri düşündüğünüz için kendinize
kızıyordunuz. Aileniz hastalık hakkında ne kadar bilgi sahibi olursa iyileşmeniz için
size o kadar çok destek olacaktır.
Bu hastalık irsi mi? Kardeşimde de benzer yakınmalar var. Çocuğumda da olur
mu?
Bu hastalığın kesinlikle irsi olduğu kanıtlanmamıştır. Ancak ailenin bir bireyinde
varsa ailenin diğer üyelerinin bazılarında da olabildiği gösterilmiştir.
Benzer belirtileri olan yakınlarınız varsa, onların da doktora başvurmalarında yarar
var.
Sizde bu hastalığın olması çocuğunuzda da mutlaka olacağı anlamına gelmez
Bu hastalık çocukluğumda yaşadığım olumsuzluklar yüzünden mi oldu?
Bunu bilebilmek çok zor. Çocuklukta ya da geçmişte yaşanan bazı olayların
insanlarda bu hastalığa yakalanma için bir eğilim oluşturabileceği bilinmektedir.
Ancak bu durumun şimdiki halinizin tedavisine bir zararı ya da yararı yoktur. Önemli
olan şimdi tedavi olmanızdır.
Son zamanlarda yaşadığım olumsuz olaylar bu hastalığa neden olmuş olabilir
mi?
Belki… Genellikle bu tip hastalıklardan önce olumsuz bir olay yaşanmış olabiliyor.
Ancak bu şart değil. Yaşadığınız olumsuz olayları doktorunuzla paylaşın.
Peki ben zayıf karakterli olduğum için mi hastalandım?
Öncelikle “zayıf karakter” kavramı herkes için farklı farklı şeyleri ifade eder.
Obsesyon ve kompulsiyonların en önemli özelliği ĐSTEM DIŞI olmalarıdır. Kişilik
özellikleri bu tip hastalıklar için yatkınlığı artırabilir ama
bu hastalığa “zayıf karakterliler” ya da “iradesiz insanlar” yakalanır gibi herkes için
farklı anlamlar taşıyabilen ve ruhsal bir karşılığı olmayan kavramlarla yaklaşmamak
gerekir.