SAYI 12 - Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Transkript

SAYI 12 - Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi
SÜ Mevlâna Araştırmaları
Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Nuri
Şimşekler ile Mevlâna üzerine...
SAYFA 2'DE
SAYFA 4 ve 5'TE
NEÜ
Prof. Dr. Nihat Boydaş verdiği
konferansta ‘İslâm’da Hat
Estetiği’ni anlattı
aktüel
NEVŞEHİR ÜNİVERSİTESİ AYLIK GAZETESİDİR
ARALIK 2012
Sayı: 12
Üniversitemizin Akademik Açılış Töreni Bakan
Suat Kılıç'ın katılımları ile gerçekleşti
Üniversitemizde Pomza
Araştırma Laboratuvarı
kurulacak
Üniversitemiz bünyesinde kurulması
planlanan Pomza Araştırma
Laboratuvarı için Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığında, Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat
Ergün’ün katılımıyla bir toplantı
düzenlendi. SAYFA 2'DE
Öyle hızla geçer
zaman ki...
Post-modern dönem insanlara
bağlanmayı değil bağlanmamayı
salık verir. Bunun içindir ki insani
ilişkiler de dahil her şeyin hızlı
şekilde tüketilmesi gerekir. Her şey
kısa süreli belleğe kaydedilir ve yeni
şeylere yer açmak için hızla silinir
durumdadır. Bu nedenle
geçmişinden bağımsız, geleceğinden
habersiz post-modern insanların tek
gayesi anı yaşamaktır. SAYFA 6'DA
16. yüzyıl İtalya'sında
bir kadın besteci:
Francesca Caccini
Francesca Caccini, tarihin tozlu
sayfalarında, 16. Yüzyıl İtalya'sının
önemli bir kadın bestecisi olarak
karşımıza çıkıyor. Yaşamını müziğe
adamış olan Caccini kutsal drama,
bale bestelemiş, Buonarroti'nin
yazdığı “Festa Della Dame”, “La
fiera”, “La Stiave” isimli üç oyuna
da müzik yazmıştır. Ayrıca besteci
canzonettalar, oda müziği eserleri
bestelemiştir. SAYFA 7'DE
Nevşehir Üniversitesi 2012-2013 Akademik Yılı Açılış
Töreni, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın katılımıyla
gerçekleştirildi. Üniversitemizin Akademik Yılı Açılışı
münasebetiyle ilk tören, Nevşehir Üniversitesi ana
yerleşkesi Rektörlük Binası önünde yapıldı. Rektörümüz
Prof. Dr. Filiz Kılıç'ın, Atatürk Anıtına çelenk koyması,
II. İİBF Kariyer Günleri yapıldı
N
evşehir Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi tarafından 'II.
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Kariyer Günleri' düzenlendi. Etkinliğe
milletvekilleri, akademisyenler, kamu ve özel
sektör temsilcileri ve çeşitli iş sahalarındaki
danışman ve uzmanlar konuşmacı olarak
katıldı. “Engeller beni durduramaz, her bir
engel kararlılığımı daha da güçlendirir”
temalı etkinlikte öğrencileri iş yaşamına
hazırlama adına çok sayıda sunum
gerçekleştirildi. SAYFA 2'DE
saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan
açılış törenine üniversitemiz akademik ve idari personelin
yanı sıra öğrenciler katıldı. Üniversitemizi yeni kazanan
öğrencilere, Nevşehir Üniversitesi 2012-2013 Akademik
Yılı'nın ilk dersini Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç
verdi. SAYFA 3'TE
NEDİM'de dil kursları başladı
N
EDİM, yaptığı ve yapmayı planladığı
çalışmalar açısından Türkçe'nin
inceliklerini ve dünya dillerini
öğrenmek ve bu konudaki bilgilerini geliştirmek
isteyen Üniversite öğrenci ve personelinin yanı
sıra Kapadokya halkı için de büyük bir fırsat
sunuyor. Türkçenin ve diğer dillerin öğretimi
üzerine araştırma ve uygulamalar yapmak
amacıyla kurulan Nevşehir Üniversitesi Dil
Öğretim Uygulama ve Araştırma Merkezi
(NEDİM)'nde dil kursları başladı. SAYFA 8'DE
NEÜ
KTÜEL
ÜNİVERSİTE 2
'Kariyer Günleri' deneyimli isimleri
öğrencilerle bir araya getirdi
N
evşehir Üniversitesi
İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi
tarafından 'II. İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Kariyer
Günleri' gerçekleştirildi.
Milletvekillerinin,
akademisyenlerin, kamu ve özel
sektör temsilcilerinin ve çeşitli
iş sahalarındaki danışman ve
uzmanların konuşmacı olarak
katıldığı etkinlik 5 gün sürdü.
Açılışı Kapadokya Kültür ve
Sanat Merkezinde düzenlenen
etkinliğe; Nevşehir Valisi
Abdurrahman Savaş, Nevşehir
Belediye Başkanı Hasan Ünver,
Nevşehir Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Filiz Kılıç, Nevşehir
Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Şevki Özgener, Nevşehir İl
Emniyet Müdürü Mehmet
Yüksel, Nevşehir İl Müftüsü
Yakup Öztürk, kamu kurum ve
kuruluş yöneticileri ile
üniversitemiz akademik ve idari
personelinin yanı sıra
öğrenciler katıldı.
Yaptığı açış konuşmasında
insan hayatında iş seçiminin
çok önemli bir unsur olduğunu
belirten Üniversitemiz Rektörü
Prof. Dr. Filiz Kılıç, iş tercihi
“Engeller beni
durduramaz,
her bir engel
kararlılığımı
daha da
güçlendirir”
temalı etkinlikte
öğrencileri iş
yaşamına
hazırlama adına
çok sayıda
sunum
gerçekleştirildi
yapıldıktan sonra kariyerin
doğru planlanması amacıyla 'II.
İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Kariyer Günleri'ni
düzenlediklerini söyledi.
İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Şevki Özgener ise,
düzenledikleri kariyer
etkinliğinin temel amacının,
öğrencilerin profesyonel bakış
açılarından yararlanması,
öğrencilerin mesleki olarak
yönlendirilmesi, firmaları
tanıması olduğunu söyledi.
DENEYİMLİ İSİMLER
TECRÜBELERİNİ
PAYLAŞTI
“Engeller beni durduramaz, her
bir engel kararlılığımı daha da
güçlendirir” temalı etkinlikte
öğrencileri iş yaşamına
hazırlama adına çok sayıda
sunum gerçekleştirildi.
Öğrencilerin mezun olmadan
kendilerini yakından tanımaları
ve ilgi alanlarına, becerilerine
ve özelliklerine en uygun
kariyer yolunu belirlemeleri
amacını taşıyan etkinlikte
kamuda, turizmde ve sermaye
piyasalarında kariyer fırsatları,
iş hayatında farkındalık
kavramı ve mülakatlarda
istenilen başarıyı sağlama ve
etkili özgeçmiş hazırlama gibi
konular ayrıntılı olarak ele
alındı. Ayrıca siyaset ve
kamuda başarıyı yakalayan
isimler deneyimlerini
öğrencilerle paylaştı.
Nevşehir Üniversitesinde
Pomza Araştırma
Laboratuvarı kurulacak
Üniversitemiz bünyesinde kurulması planlanan
Pomza Araştırma Laboratuvarı için Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında bir toplantı
düzenlendi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
Nihat Ergün’ün katılımıyla gerçekleştirilen
toplantıya Nevşehir Milletvekillerinden Ahmet
Erdal Feralan, Ebubekir Gizligider, Murat
Göktürk, Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Filiz
Kılıç, Mühendislik Mimarlık Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Nesimi Aktaş, KOSGEB Başkanı
Mustafa Kaplan, Jeoloji Mühendisliği Bölüm
Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ahmet Orhan,
BİMSADER üyelerinden Serhat Sonugelen ve
Blok Bims Yönetim Kurulu Başkanı Musa
Ertaş katıldı. Toplantıda, Türkiye ve Nevşehir
ekonomisi için büyük öneme sahip pomza
taşının değerlendirilmesi noktasında
Üniversitemiz bünyesinde Pomza Araştırma
Laboratuvarı kurulması yönünde fikir birliğine
varıldı. Bakanlığın ve Bims Sanayicilerinin
desteği ile bu alandaki çalışmalara
önümüzdeki günlerde başlanması ve
laboratuvarın ihtiyaç duyulan her türlü Ar-Ge
ve test çalışmalarını gerçekleştirilebilecek
donanıma sahip olması planlanıyor.
‘İslâm’da Hat Estetiği’
konferansı Güzel Sanatlar
Fakültesinde gerçekleşti
Gazi Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Nihat Boydaş Güzel Sanatlar Fakültesi’nin
gerçekleştirdiği etkinlikte Üniversitemizin
konuğu oldu. Nihat Boydaş “İslâm’da Hat
Estetiği” adlı konferansta sanatta estetiğin
önemine değinerek, estetiğin oluşumunu
sağlayan unsurlar hakkında dinleyenlere bilgi
verdi. Hat sanatçısının tek malzemesinin 28
harf olduğunu ve bu sanatın sabır ve titizlik
gerektirdiğini söyleyen Prof. Dr. Nihat
Boydaş, hat sanatına ilişkin ‘besmele’
örneklerini salondakilerle paylaştı.
Üniversitemizde kadına
şiddet tartışıldı
Nevşehir Üniversitesi Kadın Çalışmaları
Uygulama ve Araştırma Merkezi (NÜKÇAM)
tarafından ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle
Mücadele Günü’ ile ‘5 Aralık Türk Kadının
Seçme ve Seçilme Hakkı Günü’ kapsamında
‘Kadın ve Şiddet’ konulu panel düzenlendi.
Panele, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet
Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Filiz
Demiröz, Kapadokya Kadın Derneği Başkanı
Hayriye Demirbilek, Nevşehir Barosu Kadın
Hakları Komisyonu Üyesi Avukat Sema
Yurtbilir Yavuz, Türk Kadınlar Birliği
Nevşehir Şubesi Yönetim Kurulu üyesi M.
Seza Yanağlıbaş ve Nevşehir Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu
Yönetimi 3. Sınıf öğrencisi Yasemin Bilgin
panelist olarak katıldı. Panelde kadınlara
uygulanan şiddet masaya yatırıldı.
Nevşehir Üniversitesi
Adına Sahibi
Prof. Dr. Filiz KILIÇ (Rektör)
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Prof. Dr. Çetin PEKACAR
Yayın Koordinatörü
Uzm. Mehmet AKBAŞ
Görsel Yönetmen
Öğr. Gör. Fadime ŞİMŞEK İŞLİYEN
Haber Müdürü
Uzm. Mustafa İŞLİYEN
Yazı İşleri
Öğr. Gör. Selçuk ULUTAŞ
Rıza GÜNAYDIN
Salim KÜRKLÜ
Haberleşme Adresi
Nevşehir Üniversitesi Rektörlüğü
Basın ve Halkla İlişkiler Birimi
2000 Evler/Nevşehir
www.nevsehir.edu.tr
[email protected]
t: 0384 228 10 33/34
f: 0384 215 30 58
Baskı
Sevgi Ofset Basım-Yayım Matbaacılık
Hizmetleri
Karasoku Mh. Meydan Sk
No:17 (Eski salı pazarı arkası)
Nevşehir
Tel: 0384 212 20 57
Gsm: 0545 858 06 50
NEÜ
KTÜEL
ÜNİVERSİTE 3
Üniversitemizin Akademik Açılış Töreni Bakan Suat
Kılıç'ın katılımları ile gerçekleşti
SALİM KÜRKLÜ
N
evşehir Üniversitesi
2012-2013 Akademik
Yılı Açılış Töreni,
Gençlik ve Spor Bakanı Suat
Kılıç'ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Üniversitemizin Akademik Yılı
Açılışı münasebetiyle ilk tören,
Nevşehir Üniversitesi ana
yerleşkesi Rektörlük Binası
önünde yapıldı. Rektörümüz Prof.
Dr. Filiz Kılıç'ın, Atatürk Anıtına
çelenk koyması, saygı duruşu ve
İstiklal Marşının okunmasıyla
başlayan açılış törenine
üniversitemiz akademik ve idari
personelin yanı sıra öğrenciler
katıldı.
Üniversitemiz ana yerleşkesinde
başlayan Akademik Yılı Açılış
Töreni, daha sonra Kapadokya
Kültür ve Sanat Merkezinde
devam etti. Yoğun katılımın olduğu
törene Gençlik ve Spor Bakanı
Suat Kılıç, Nevşehir Valisi
Abdurrahman Savaş, Nevşehir
Milletvekilleri A. Erdal Feralan,
Murat Göktürk ve Ebubekir
Gizligider, Nevşehir Belediye
Başkan Vekili Yücel Menekşe,
Nevşehir İl Jandarma ve Garnizon
Komutanı Jandarma Kıdemli
Albay Dursun Ertuğrul, Nevşehir
Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet
Ademoğlu, Nevşehir Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç,
Nevşehir İl Emniyet Müdürü
Mehmet Yüksel, ilçe belediye
başkanları, kurum ve kuruluşların
amirleri, siyasi parti ve sivil
toplum örgütlerinin temsilcileri,
üniversitemiz akademik ve idari
personeliyle birlikte öğrenciler,
Nevşehir Üniversitesi
hayırseverleri ve Nevşehirliler
katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal
Marşının ardından tören,
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül
ile Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere bakanların,
üniversite rektörlerinin ve sivil
toplum kuruluşları başkanlarının
kutlama mesajlarının okunması,
Nevşehir Üniversitesi tanıtım
filminin gösterimi ve müzik
dinletisiyle başladı.
Yaptığı açış konuşmasında eğitim
ve öğretimin önemine değinen
Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç,
“Tarih boyunca büyük
medeniyetlerin inşa edilmesi ve
ayakta kalabilmesi eğitim ve
öğretime verilen değerle mümkün
olmuştur. Büyük medeniyet
olmanın ön koşulu, nesilden nesile
aktarılan doğru ve sistemli bilgidir.
Bu noktada doğru ve sistemli
bilgiye ulaşmada, kayıt altına
alınıp sonraki nesillere aktarmada
ve bu bilgiyi geliştirmede en büyük
vazife üniversitelerindir.
Toplumları ileriye taşıyan bilim ve
sanat üreterek içinde bulunduğu
topluma yeni ve özgün bakış açıları
kazandıran üniversiteler, toplum
açısından varlığı en gerekli
kurumlardır. Bu itibarla
üniversiteler, doğru ve sistemli
bilgi ile donanarak toplumların
lokomotifi, itici gücü konumuna
gelebilmektedir. İşte bu
kurumlardan biri olan Nevşehir
Üniversitesi, üniversite misyonunu
kurulduğu 2007 yılından beri
layıkıyla yerine getirmektedir. Her
yıl olduğu gibi bu yıl da öğretim
hayatına yeni projeler ve umutlarla
başlayan genç ve dinamik
Üniversitemiz, Cumhuriyet'in
kazanımları ve Atatürk ilkeleri
ışığında, milli ve manevi
değerlerine bağlı ve saygılı
yapısıyla, değişen dünya şartlarına
hızla adapte olabilmektedir” dedi.
Rektör Prof. Dr. Kılıç, Nevşehir
Üniversitesinin 5 yıl gibi kısa bir
sürede gerek bilimsel, sportif ve
kültürel gerekse fiziki ve alt yapı
anlamında kat ettiği mesafeyi
sayısal verilere dayalı olarak
anlattı. Prof. Dr. Filiz Kılıç,
sözlerini şöyle sürdürdü; “Çok
hızlı bir değişim ve dönüşümün
yaşandığı dünyamızda değişime
ayak uyduran, gelişen ve sürekli
yenilenen ülkeler, şehirler ve
üniversiteler her zaman bir adım
önde olmuştur. Bizler de sürekli
olarak yenilenmeliyiz ki değişime
ayak uydurmaktan öte değişimi
yönlendirenlerden olalım.
Atamızın “Zafer, zafer benimdir
diyebilenin; başarı, başaracağım
diye başlayanın ve başardım
diyebilenindir” sözünden ilham
alarak, yeniliğin, gelişmenin
adresinde hep birlikte daha iyiye,
daha güzele ulaşacağız.”
Törende, üniversitelerin önemine
değinen Nevşehir Valisi
Abdurrahman Savaş, Nevşehir
Üniversitesinin önemine ve kısa
sürede çok önemli işlere imza
attığına vurgu yaparak 2012-2013
Akademik Yılının Nevşehir'e ve
Nevşehir Üniversitesine hayırlı
olması temennisinde bulundu.
“NEVŞEHİR'DE OKUYAN
ÖĞRENCİLER ÇOK ŞANSLI”
Üniversitemizi yeni kazanan
öğrencilere, Nevşehir Üniversitesi
2012-2013 Akademik Yılı'nın ilk
dersini veren Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıç, Anadolu'nun bir
kültür harmanı olduğunu ve henüz
tam manasıyla keşfedilmemiş bir
tarih kenti olan Nevşehir'de okuma
imkânı yakalayan öğrencilerin çok
şanslı olduklarını söyledi. Bakan
Kılıç, sözlerine şöyle devam etti:
“Güzel bir üniversiteniz var.
Gerçekten kompakt, yönetmeyi
bilir, öğrencisiyle öğretim
elemanları arasında köprüler
kurmaya müsait büyüklüğü olan,
rektöründen hocalarına kadar
herkesin birbirine istediğinde
dokunabileceği, temas edebileceği,
elini uzattığında tutunacak bir el
bulabileceği güzel bir yapınız var.
Bu yapıyı daha da kuvvetlendirmek
lazım. Biz 2007 yılında bu
üniversiteleri kurarken çok büyük
eleştirilere muhatap olduk. Hocaları
bile yok dediler. Akademisyen
kadrosu olmayan illerde üniversite
kurmanın anlamı nedir dediler.
Boşu boşuna dört duvar
yapacaksınız. Ne öğrenci ne de
hoca bulacaksınız dediler. İşte
geldik gördük. Daha 5. Senesinde
10 bini aşan öğrencisi ve akademik
kadrolara hazırlık yapma
aşamasında olan genç
kardeşlerimize 400'ü aşan sayıda
hocasıyla Nevşehir Üniversitesi. Bu
cübbeler çarşıda pazarda satılmıyor
sevgili gençler. Bu cübbeleri
alabilmek için ciddi bir akademik
kariyer yapmak tez ve lisans
süreleri sonrasında çok önemli
yılları geçirmek adeta gözyaşını
mürekkep gibi teriyle birlikte
kağıtlara akıtmak, yayınlar yapmak,
kitaplar yazmak gerekiyor. Sizin
için yapmaya gayret ettiğimiz daha
pek çok iş var. Nevşehir
Üniversitesi kampus alanı
içerisinde biri 500 kişilik, diğeri
750 kişilik olmak üzere toplamda
bin 250 gencimizin barınmasına
hizmet edecek olan iki yeni yurdu
sizlerin hizmetine sunmak üzere
inşa çalışmalarına başlıyoruz.
Bunlardan birinin ihalesi yapıldı,
inşaatı da başladı ama maalesef
anladığımız kadarıyla müteahhit
battı. Orayı yeniden yapım sürecine
alıyoruz. Diğer yurdun ihale tarihi
belirleyip ihaleye çıkacağız.”
Konuşmaların ardından
Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr.
Filiz Kılıç, günün nişanesi olarak
Bakan Suat Kılıç'a Kapadokya'yı
temsil eden bir hediye takdim etti.
Bakan Suat Kılıç ve Rektörümüz
Prof. Dr. Filiz Kılıç törenin
ardından Nevşehir Üniversitesi
Gençlik ve Spor Kulübü
bünyesinde Üniversitemizi çeşitli
branşlarda başarıyla temsil eden
sporcularımıza plaket verirken,
hayırseverlerimiz Nafiz ve Cemile
Dirikoç, Nevin Dirikoç adına Fatih
Mehmet Dirikoç, Merhume Nimet
Dirikoç'un varisleri adına Atıf
Bilgin'e teşekkür plaketlerini ise
Nevşehir Valisi Abdurrahman
Savaş verdi. Tören, Nevşehir
Üniversitesine yeni katılan ve
Nevşehir Üniversitesi bünyesinde
akademik ilerleme kaydeden
akademik personelin cübbelerinin
Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç
tarafından giydirilmesiyle son
buldu.
NEÜ
KTÜEL
RÖPORTAJ 4
“Manevî açlığının farkına varanlar bir şekilde mana
Uzm. MUSTAFA İŞLİYEN
N
e olursan ol yine gel
diyerek tüm insanlığı
kucaklayan Hz.
Mevlâna’nın bu çağrısına
uyan birçok insan her yıl olduğu
gibi bu yıl da Konya’da
düzenlenen Şeb-i Arus
etkinliklerinde buluştu. Mevlâna
diyarı olarak tanınan Konya’da
Mevlâna elbette yalnızca bu
törenlerle hatırlanmıyor. Yıl
boyunca Mevlâna’ya yönelik
etkinlikler, sema gösterileri
düzenlenmeye devam ediyor.
Neü aktüel olarak, Mevlâna
Celâleddin Rûmî’nin, eserlerini,
düşünce sistemini ve ana esaslarını
belirlediği yolu olan Mevlevîlik
kültür ve san’atını bilimsel
yöntemlerle araştırıp “hakikat”iyle
tanıma ve tanıtma amacıyla Selçuk
Üniversitesi bünyesinde
faaliyetlerini sürdüren Mevlâna
Araştırmaları Enstitüsü Müdürü
Doç. Dr. Nuri Şimşekler ile
Mevlâna’yı ve tasavvufu konuştuk.
Hocam, öncelikle tasavvuf ile
başlayalım dilerseniz. Tasavvufa
dair neler söylemek istersiniz?
Ben bu sorunuzdan İslâm'da
tasavvuf inancını anlıyorum ve bu
konuda bir şeyler söylemek
isterim. Çünkü İslâmiyet'ten önce
ve sonra da farklı din ve inançlarda
tasavvuf vardır, biz bunu genel
olarak 'sufizm' olarak
adlandırıyoruz. Peygamber
Efendimizin vefatının hemen
ardından malum bazı mücadelelere
sahne oldu İslâm dünyası. Bu acılı
dönemlerde Kâbe-i muazzama ve
Suffâ Mescidi etrafında oluşan bazı
guruplar dini tam anlamıyla
yaşayabilme adına dinî ibadetler
dışında sohbet ve zikir meclisleri
oluşturmaya başlamışlar. İslâm
tasavvufunun temelinin buraya
dayandığı söylenir.
İlerleyen zaman içerisinde özellikle
Horasan, Mâverâünnehir, Basra,
Bağdat, Şam, Halep gibi
bölgelerde daha çok İranî ve Türk
unsurların çerçevesinde tasavvuf
gelişmiş ve bir ekol haline
gelmiştir. M. VIII. ve X. yüzyıllar
arasında yaşayan Dâvûd-i Tâî,
Mârûf-i Kerhî, Seriy-yi Sakatî, Ebu
Sâîd-i Ebu'l-Hayr gibi isimler ilk
akla gelenlerdir. Türklerin
Selçuklular ile Anadolu'ya gelişi ile
birlikte bu bölge tasavvufun
önemli bir merkezi haline gelmiş,
özellikle Selçuklu sultanlarının da
desteği ile Konya, Kayseri, Sivas,
Erzurum, Kırşehir gibi
merkezlerde artık daha kurumsal
bir tasavvufî inanç yaşanmaya,
dergâhlar ve tekkeler açılarak da
yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu
anlamda Mevlâna ve Hacı Bektaş-ı
Velî ekolünün sadece Anadolu'da
değil Osmanlılar döneminde
Balkanlara kadar yaygınlaştığını ve
Osmanlılar döneminin en önemli
ve en büyük iki tasavvufî akımı
olduğunu söylemek gerekir.
Tasavvufun özü -aslında
birbirlerine benzer şekilde- farklı
olarak algılansa da özünde sadece
dini dış görünüşüyle, farz ve
sünnetlerle değil de iç görünüşüyle
de hâl ve hareketlerle yaşamaktır.
Tasavvufun temelini İslâmî
kâideler oluşturur, yaşam biçimi ise
sadece belli vakitlerde Allah'a
ibadet değil, her dem, her ân; her
“Kamışlıktan
kesilip içindeki
dünyalık
fazlalıklardan
kurtulmayan ve
yakıcı demirin
açtığı derin
yaralara
katlanamayan
kamış asla 'ney'
olup ses
veremez”
canlıda, her cansızda Yüce Allah'ı
temaşa edebilmektir. Allah'a
korkarak değil de severek itaat
etmektir. Bize bakış açımıza göre
kötü bile görünse, yanlış bile
algılansa bile her yaratılanı
Yaradan'dan dolayı sevebilmektir.
Mevlâna'nın yazdıklarına ve
söylediklerine baktığımız zaman
hep bir teslimiyet görüyoruz. Bu
anlamda tasavvufun özü teslim
olmak mıdır?
Teslimiyet, dediğiniz zaten
dinimizin ismi olan İslâm
kelimesinden türemiştir. İslâmiyet
zaten karşılıksız, sorgusuz, suâlsiz
Yüce Allah'a teslim olmaktır. Ama
burada kutsal kitabımızda da
defalarca geçen 'düşünmez misiniz,
akletmez misiniz?' düsturunu da
unutmamak gerekir. Tefekkür
ederek teslim olmak Allah katında
daha değerlidir bana göre. Biraz
önce de dediğim gibi var olan,
yaratılmış olan her şeyi 'mutlaka
bir kerameti vardır, bir mesaj için
yaratılmıştır' düşüncesiyle anlayamasak da- ondaki yaratılış
manasını kavramak gerekir. Eğer
kavrayamıyorsak bu bizim
kapasitemiz ile ilgili. Zaten
mutasavvıfların önemi de burada.
Bize bunu kavramamız için
hikâyelerle, misallerle, şiirlerle yol
gösteriyorlar.
Hz. Mevlâna'ya gelirsek…
Mevlâna da teslim olmayı diğer
mutasavvıflar gibi algılar. Eğer bizi
ve her şeyi yaratan Allah'ı bir
'Sevgili' gibi seviyorsak şeksiz,
şüphesiz O'nun imtihanlarına
sabretmemiz, bu sınavlardaki
mesajları algılamamız gerekir.
Ama burada şunu da belirtmek
gerekir, Mevlâna 'cebrîlik'e
kesinlikle karşıdır. Yani kişinin
başına gelen kötü olaylarda, ya da
kendisinin yaptığı yanlış işlerde
'ben ne yapayım, Allah her şeye
kâdirdir, beni yönlendiren O'dur,
demek ki O böyle istedi de ben bu
şekilde yaptım' demek son derece
yanlıştır. Tevekkülden önce gerekli
tedbirleri almak, yanlış şeyler
yapmamak için gayret sarf etmek
kişinin kendi ihtiyarındadır. Her
zaman iyi bir insan olmak için
gerekli şeyleri yerine getirecek,
sonrasında da tevekkül edip, teslim
olacak.
Tasavvufa gönül veren hatta
ömrünü adayanların 'kâmil insan'
olma yolunda hangi
merhalelerden geçmesi gerekir?
Kâmil insan, yani olgunlaşmış bir
insan olmak aslında İslâm'ın bir
düsturudur. Tasavvuf da bunu hep
ön planda tutar. Tasavvufî
ekollerde insân-ı kâmil olmak için
farklı sınavlar ve merhaleler vardır.
Genelinde hâkim olan uygulama
ise, insanın eziyet çekmeden,
dertlere katlanmayı bilmeden,
başına gelebilecek her türlü
kötülüklere sabretmeden ve en
önemlisi de 'hizmet' etmeden
olgunlaşamayacağıdır. Hani deriz
ya biz 'dert adamı pişirir,
olgunlaştırır' diye, bunun gibi.
Mevlâna'nın benzetmesiyle
söylemeye çalışırsak, güneşin
altında yakıcı sıcağa katlanmayan
koruk asla üzüm olup tatlı bir hale
gelmez; kamışlıktan kesilip
içindeki dünyalık fazlalıklardan
kurtulmayan ve yakıcı demirin
açtığı derin yaralara katlanamayan
kamış asla 'ney' olup ses veremez.
Sözün özü hâdim olmadan kâmil
olunmaz, nohut misali ateşte
pişmeden olgunlaşılmaz, gıda
haline, faydalı bir hale gelinmez.
Zorlu bir yoldur kâmil insan olma
yolu. Aslında bu yolda son da
yoktur, her ân olgunlaşmaya devam
etmeli. Koruk bir haldeyken üzüm
olunmuşsa bile, kazana düşüp
ateşte kaynamalı, pekmez haline
gelmeli. Ama bu yolda pekmez
olacağım derken, sirke olma
ihtimali de göz ardına atılmamalı,
her dâim uyanık olmalı.
NEÜ
KTÜEL
RÖPORTAJ 5
lokmalarının peşinde olacaklardır”
Mevlâna müritlerine kâmil insan
olma yolunda neleri, nasıl
öğütlemiştir?
Sabır, sabır, sabır; her yaratılmıştan
gelecek belâ ve cefaya katlanma; gül
misali dibine atılan kötü kokulu
gübreye sabredip güzel bir kokuya
kavuşma, bedeninde çıkan dikene
sabredip gül gibi kadife bir tene sahip
olma. İnsân-ı kâmil olma yolunda
Mevlâna'nın verdiği mesajları kısaca
bu şekilde özetlemek mümkün. Sana
mü'min deseler onların bu sözüne
kapılıp da kendini öyle görme; sana
kâfir deseler bile bu söze aldırma, sen
kendin ne yapıyorsun ona bak. Kendi
yaptıkların gül gibi mi, diken gibi mi
onu kıyasla, der Mevlâna. Yani
kişinin dışarıdan görünüşünün nasıl
olduğu değil, kendi davranışlarının
gönlünde nasıl yer ettiği ve
sonuçlarının ne olduğu önemlidir.
Mevlâna'ya göre, sakalla sarıkla
kâmil olunmaz; kâmillik gönüldedir,
davranışlardadır.
Mevlâna kullandığı pergel metaforu
ile 'pergelin iğneli ayağının İslâmî
değerlerde sabit olduğunu, diğer
ayağı ile 72 milleti dolaştığını'
anlatıyor. Bu sözünden anlıyoruz ki
İslâm inancını gittiği her yere
taşımayı kendine görev edinmiştir.
Ancak günümüzde dünya
Mevlâna'yı 'hoşgörüyü' öğütleyen
bir düşünür olarak tanıyor. Sizce
Mevlâna'nın temsil ettiği ve
savunduğu değerler noktasında tam
anlamı ile tanınması için neler
yapılması gerekir?
Dediğiniz gibi Hz. Mevlâna kendi
deyimi ile 'yaşadığı müddetçe
Kur'ân'a köle olan, Peygamberimizin
yolunda küçücük bir hizmetçi olan'
bir kişiliktir. Kendisinin beyitlerinden
bazılarını cımbızla alıntılamayla
farklı konumlara oturtanlar da oluyor.
Onu batılı anlayışıyla bir hümanist
olarak nitelendiriyorlar. Bu yanlıştır.
Evet hoşgörülüdür, dediğimiz gibi
yaratılanı Yaradan'dan dolayı
sevmiştir. Ama sorunuzda da
belirttiğiniz gibi sabit olan ayağı
İslâm'dadır. İslâm'ın 'Allah'ın
rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz!'
düsturu çerçevesinde her din
ve milletten insana
önyargısız bakabilmiştir.
'Hiçbir kâfiri hor görmeyin,
olur ya Müslüman olarak
ölebilir' diyerek onları
kazanma yolunda
ötekileştirmemiştir. Ancak
Mevlâna'nın bu hoşgörüsü
şartsız değildir, şart olan ise
kişinin özünü teşkil eden sâf
ve berrak bir gönle sahip
olmasıdır.
Mevlâna'nın tanınması ya da
tanıtılması meselesine
gelince… Mevlâna yaşadığı
dönemde insanlar beni
tanısın, ben insanlara yol
göstereyim düşüncesiyle
eser vermemiş, şiirler
söylememiştir. Sadece kendi
içsel ruhî gelişimini şiir
şeklinde dile getirmiş,
insanlar da buradaki mana
lokmalarından beslenmeye
çalışarak istifade etmişlerdir.
Bana göre bugün de böyle
olmalı. Aman, Mevlâna'yı
tanıtalım, herkes onu
okusun, faydalansın gibi bir
çabamız olmamalı. Beden
lokmasıyla doyup manevî
açlığının farkına varanlar
zaten bir şekilde mana
lokmalarının peşinde
olacaklardır. Bu gayreti
olmayanlara zaten
Mevlâna'nın söylediklerinin
bir faydası da olmaz. Bizim
asıl çabamız Mevlâna'nın
eserlerindeki bütünlüğü
kaybetmeden, cımbızla onun
beyitlerini alıp
kategorileştirmeden,
sloganlara hapsetmeden,
objektif olarak onu günümüz
insanlarına bütün olarak
sunmak olmalı. Gerisi
taliplere kalmalı. Herkes
kendi açlığı oranında, kendi zevki ve
selikası çerçevesinde ve en önemlisi
de kendi kabı miktarınca bu bütünden
alacağını almalı.
“MEVLANA'NIN 739. VUSLAT YIL DÖNÜMÜ”
PROGRAMI GERÇEKLEŞTİRİLDİ
Mevlâna'nın 739. Vuslat Yıl Dönümü dolayısıyla
Nevşehir'de de bir anma programı düzenlendi.
Nevşehir Mevlâna Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma
Derneği tarafından Kapadokya Kültür Merkezinde
düzenlenen programa; Üniversitemiz Rektörü Prof.
Dr. Filiz Kılıç, Nevşehir Belediye Başkan Yardımcısı
Yusuf Kaya, Nevşehir İl Müftüsü Yakup Öztürk, kamu
kurum ve kuruluşlarının yöneticileri, sivil toplum
kuruluşu temsilcilerinin yanı sıra Nevşehirliler katıldı.
Programda semazenler tarafından gerçekleştirilen
‘sema ayini’ izleyenler tarafından büyük beğeni
kazandı. Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kılıç, Hazreti
Mevlâna’nın ebediyete intikalinin 739. yılı olmasına
rağmen öğretisinin hâlâ yaşadığını ifade ederek onun
öğretisinin yaşamasının sebebinin evrensel nitelikte
mesajlar içermesinden kaynaklandığını belirtti.
ÜNÜVERSİTEMİZ FOTOĞRAFÇILIK
KULÜBÜNDEN “MEVLÂNA” SERGİSİ
Üniversitemiz Fotoğrafçılık Kulübü
tarafından “Hz. Mevlâna’yı Anma” konulu
fotoğraf sergisi düzenlendi.
Nevşehir Üniversitesi İncekara Sağlık
Hizmetleri Yüksekokulunda 17-19 Aralık
tarihlerinde fotoğraf severlerle buluşacak
olan 'Hz. Mevlâna'yı Anma' konulu
fotoğraf sergisinin açılışı, Rektörümüz
Prof. Dr. Filiz Kılıç, Eğitim Fakültesi
Dekan Vekili Prof. Dr. Tahsin Aktaş ve
Fotoğrafçılık Kulübü Akademik Danışmanı
Öğr. Gör. Nurdan Demir tarafından yapıldı.
Sergiye, üniversitemiz akademik ve idari
personelinin yanı sıra öğrenciler yoğun ilgi
gösterdi.
NEÜ
KTÜEL
POPÜLER KÜLTÜR 6
Öyle hızla geçer zaman ki… Dediğim aynıyla vaki…
Öğr. Gör. FADİME ŞİMŞEK İŞLİYEN
“
Bir saniyede değişir dünya…”
Bir gsm operatörünün reklam
filminde kullanılan bu slogan,
içinde yaşadığımız post-modern
çağı, tam da dönemin gerektirdiği
şekilde 'ivedilikle' özetliyor
aslında. Söz konusu reklam
filminde iki sevgili çay bahçesinde
oturmaktadır. Kız, elinde tuttuğu
cep telefonuna gülümseyerek
sevdiği çocukla mutluluk pozları
vermeye çalışmakta ki bunu
muhtemelen herhangi bir sosyal
ağdan duyuracağı aşkının belgesi
olarak kullanma gayesi ile
yapmaktadır. Neden? Çünkü
görünür olmadığı sürece
yaşadıkları ilişki gerçek olamaz.
Önceleri Japonlar için anlatılan bir
anekdot şimdilerde 'facebook
kuşağı' için daha uygun sanırım.
Seyahatten dönen bir Japon'dan
gittiği ülkenin nasıl bir yer
olduğunu anlatmasını istemişler. O
da “henüz fotoğrafların
çıkmadığını” söylemiş! “Carpe
diem” (anı yaşa) düsturu ile hareket
eden bizim facebook kuşağı da her
anı pozlayıp -fotoğraflayıp
demiyorum dikkat edersenizböylece anı yakalama ve
yaşadıklarını gerçek kılma gayreti
içerisinde. İyi de hakkını vererek,
gerçekten o anı yaşıyorlar mı bir de
buna bakmak lazım aslında.
Evet, reklam filmine dönelim
tekrar. Kız mutluluklarını
görüntülemiş ve bir “ohh”
çekmiştir. Ama telefonu elinden
bırakmaz, uğraşmayı sürdürür -bu
sırada görüntüyü face'ye atıyor
olmalı- Ancak çocuk beklenmedik
bir şekilde tam da 'ıssız adamgiller'
kabilesinden olduğunu
hissettirecek bir laf eder ve “ben
pek beceremiyorum bu ilişki
işlerini” der. Sevgilisinden -ki eski
sevgilisi mi demeliyim- bir saniye
ister, başını çevirir ve hapşırır.
Sonra tekrar kıza döner. Aman
Allah'ım bir de ne görsün? Kız
gelinlikler içerisindedir. Hayır,
çocuğu bir punduna getirip nikâh
masasına falan oturtmamıştır. Yani
oturtmuştur aslında ama şahit
olarak. Eski sevgilisini ve
arkadaşını nikâh masasında gören
genç, şaşkınlık içerisinde ne
olduğunu anlamaya çalışmaktadır.
Neyse ki gelin ve damat hızlı bir
şekilde olayı özetler. Kız, erkek
arkadaşından o klişe repliği
duyunca hiç vakit kaybetmeden
“aşk biter, birileri gider” diye bir
tweet atmıştır. Şu an evlenmekte
olduğu genç de “giden gider,
yenileri gelir” cevabını
“yapıştırmıştır.” Burada damadın
verdiği cevap önemli. Yapıştırmak
fiili hiç vakit kaybedilmeden
söylenen sözler için kullanılır
bildiğiniz üzere. Dolayısıyla hızı
kendi içinde barındıran bir
söylemdir bu. Damat bey attığı
tweetlerle de yetinmeyip, face'de
de dürtmüştür kızı. Ve ilişkileri bu
merhalelerden geçerek nikâh
masasında noktalanmıştır. Nikâh
masası, alışkın olduğumuz üzere
filmin artık bittiğinin bir
göstergesidir ki gelenek bu reklam
filminde de bozulmamıştır.
Reklam, nikâh masası görüntüsü ve
fonda çalan “öyle bir geçer zaman
ki” şarkısı ile biter. Dış ses “öyle
bir geçer zaman ki” tespitini
“aynen öyle” diyerek teyit eder ve
“bir saniyede değişir dünya”
sloganını yapıştırır!
Modern dönemin önemli bir
özelliğiydi hız. Ancak her şeyin
'daha'sına vurgu yapan postmodern dönem daha hızlı olmayı
salık verdi bizlere. 'Zamana Karşı'
filmini izleyenler
anımsayacaklardır. Zaman paranın
eğretilemesi olarak karşımıza çıkar
filmde. Ve “vakit nakittir” sözü bu
şekilde ete kemiğe bürünmüş
olarak izleyiciye aktarılır. Filmdeki
insanlar her şey için gerçek
anlamda zaman harcarlar. Örneğin
kahve içmek için hesaplarından bir
saat, otobüse binmek için 2 saat
düşer. Ev kiralarını ödemek için
bankaya 3 ay yatırırlar. Günlük
çalışmaları karşılığında hesaplarına
24 saat yatar vs vs. Her birinin
koluna dijital bir saat işlenmiştir.
Ne kadar zamanları kaldığını
buradan kontrol edebilmektedirler.
Zamanlarının tükenmesi ömürleri
ile eş değerdir. Dolayısıyla
zamanlarının bitmesi onların
ölmesi anlamına gelir. Bu nedenle
hiç durmadan ve hızlı şekilde
hareket etmeleri gerekmektedir.
Zamana Karşı filminde insanlar, ne kadar ömürlerinin kaldığını kollarına
işlenen dijital saatlere bakarak öğrenir
Post-modern dönem insanlarının
filmde anlatılan bu insanlardan pek
de farkı yok aslında. Trafiğe
çıktığınızda insanları gözlemleyin.
Herkesin bir yerlere yetişme telâşı
vardır. Ve kimsenin tahammülü
yoktur bir dakikalık bir gecikmeye.
Kimse kimseye yol vermez bu
nedenle. Yayalar yeşil ışığı
beklemez geçmek için ve kırmızı
ışıkta durmamak için araçlar
birbiriyle yarışır.
İş yerlerinizde herkesin işinin acele
olduğunu görürsünüz mesela. Bir
imza vardır ivedilikle atılması
gereken. Bir afiş vardır acilen
basılması istenen. Bir yazı vardır
gazeteye yetiştirilmesi beklenen…
Görüldüğü gibi her şey hızlı
ilerliyor ve hızla değişiyor bu
dönemde. İlişkiler, arkadaşlıklar
hızla başlıyor ve bitiyor. Binalar
hızla yükseliyor ve yerle bir oluyor
saniyeler içinde. Toplumsal
alışkanlıklar ve yaşam tarzları
demode oluveriyor birden. Seksenli
yıllar hatta doksanlar bile tarih
oldu. Yirmili yaşlarını yaşayan
bizler de artık “bizim
zamanımızda” diye başlayan
cümleler kurar olduk, gerisini siz
düşünün.
PAROLA: CARPE DİEM
Zygmund Bauman post-modern
dönem insanlarını “turist”
metaforu ile açıklamaya çalışır.
Çünkü turist bulunduğu yerle
ve çevresindeki kişilerle güçlü
bir bağ kurmaz. Bir
süreliğine oradadır ve
onlarladır. O yerle yahut
kişilerle ortak bir
geçmişi yoktur ve
geleceğe ilişkin bir
ortaklıkları da söz
konusu olmayacaktır.
Olsa bile o beraberlik '-ile
olma' ilişki biçiminden öteye
gitmeyecektir. Bu birliktelik, belirli
bir ortaklık, menfaat, iş birliği,
anlaşma artık adı her ne ise o şey
sonlanıncaya dek kişi ya da
kişilerle kurulan ve sonra biten bir
ilişki biçimidir. Dolayısıyla bu
dönem insanlara bağlanmayı değil
bağlanmamayı salık verir. Bunun
içindir ki insani ilişkiler de dahil
her şeyin hızlı şekilde tüketilmesi
gerekir. Statik olmak değil
harekettir esas olan. Ve ömrünü tek
bir sevgiliye adayan değil daldan
dala konandır esas oğlan! Her şey
kısa süreli belleğe kaydedilir ve
yeni şeylere yer açmak için hızla
silinir durumdadır. Bu nedenle
Bauman modern insanın hafızasını
fotoğraf makinesine; post-modern
insanın hafızasını ise üstüne yeni
görüntüler eklenince eskiyi silen
videokasete benzetir.
Geçmişinden bağımsız,
geleceğinden habersiz yaşayan
post-modern insanların tek gayesi
anı yaşamaktır özünde. O an neyi
gerektiriyor ise onu yapmaktır bu
insanların payına düşen. Sizin
anlayacağınız sonunu düşünen
kahraman olamamaktadır bu
dönemde! O halde carpe diem,
başka da bir şey demiyem!
NEÜ
KTÜEL
KÜLTÜR-SANAT 7
16. yüzyıl İtalya'sında bir kadın besteci:
FRANCESCA CACCİNİ
Arş. Gör. GÜNSU YILMA*
Y
er Floransa…
Rönesans'ın sonu
Erken Barok
döneminin başlarında Medici
Sarayı'nda doğan bir bebeğin,
daha sonraları operanın ilk
türünün yaratıcısı olacağını
kim bilebilirdi? Onun üstün
yeteneğinin, genlerinde
dolaştığı söylemek hiç de
yanlış olmaz.
Baba Giulio Caccini, iyi bir
müzik eğitmeni ve yeni barok
stilinin en önemli ismi olarak
müzik tarihinde yer alır. Anne
Lucia Gagnoletti ise iyi bir
şarkıcıdır. Roma'da doğan
babasının Floransa Dükü'nün
genç Gullio'nun üstün
yeteneğinden etkilenip
Floransa'ya okutmak amacıyla
getirmesi ve Medici Sarayı'na
dahil etmesi, Caccini ailesinin
buraya yerleşmesine neden
olmuştur. Avrupa'nın önemli
bestecilerinden Francesca
Caccini'ni de burada doğmuş
ve hayatının büyük bölümünü
burada geçirmiştir. İlk müzik
çalışmalarına babası ile şan,
lut, harpsicord ve kompozisyon
ile başlamıştır. O dönemin
önemli bestecilerinden
Monteverdi'nin küçük Caccini
hakkında baba Caccini'ye
“Tamamen mükemmel!”
şeklinde bir yorumda
bulunması, bestecinin üstün
yeteneğinden etkilenmiş
olmasının bir göstergesidir.
Francesca ayrıca eş zamanlı
olarak Latince, Yunanca,
Toscana dili ve retorik anlatımı
da öğrenmiştir. Yazı diline olan
özel ilgisi ileride onu iyi bir
şair olarak da tanımamıza yol
açacağını söylemek şimdiden
doğru olur.
Francesca için Jacopo Peri'nin
“Euridice” operası müzikal
hayatında önemli bir yere
sahiptir. Bu opera 1600 yılında
bestecisi tarafından Maria de
Medici ve IV. Henry'nin
düğününe ithaf edilmiş,
Francesca Caccini de eserin
içerisinde kontralto olarak yer
almıştır. Böylece Caccini'nin
ilk önemli performansını bu
operada gerçekleştirdiği
söylenebilir. Daha sonra
Caccini ailesi, çiftin ricası
üzerine Roma, Paris, Turin,
Milan, Padua, Verona,
Venedik, Geona, Parma,
Modena ve Bolonya'yı
içerisine alan, birkaç yıl
boyunca süren gezilere çıkmış
(1604-1606), çeşitli konserler
vermiştir. Artık herkes Caccini
ailesini tanır, Francesca
Caccini'nin yeteneğine şahit
olur. İki yıl süren bu geziden
sonra Francesca resmi olarak
Medici Sarayı'nda çalışmaya
başlar ve 1607 yılında sarayın
şair ve müzisyeni Giovanni
Batista Signorini ile evlenir.
Francesca Caccini'nin müzikal
yaşamında Rönesans'a damga
vuran Camerata grubunun
öneminin büyük olduğu
söylenebilir. Babası Gulio'nun
da yer aldığı bu grupta, Jacopo
Peri (1561-1633),
Monteverdi (1567-1643),
Cavalli (1602-1676), Landi
(1590-1655) ve Luigi Rossi
(1597-1653) de bulunmaktadır.
Bu değerli besteci, şair ve
müzisyenlerle olan grup ile
çeşitli toplantılarda yer almış,
sanat buluşmaları
diyebileceğimiz bu
toplantılarda zaman zaman
babasının yerine de atanmıştır.
Yaşamı boyunca kutsal drama,
bale bestelemiş,
Buonarroti'nin yazdığı “Festa
Della Dame”, “La fiera”, “La
Stiave” isimli üç oyuna da
müzik yazmıştır. Ayrıca besteci
canzonettalar, oda müziği
eserleri bestelemiştir.
Francesca Caccini'nin eşinin
hemen ölümünden sonra
amatör bir müzisyen ve icracı
olan Tommaso Raffaelli ile
evlenmiştir. İlk eşinden olan
dokuz yaşındaki kızı ve
Rafaelli'den olan oğlunu
Medici Sarayı'nda bırakmış,
buna karşılık kendisi saraydan
çıkarılmıştır. Bir süre müzik
öğretmenliği yapan Caccini en
son Roma Prensi Paolo
Ciordano Orsini'nin Sarayı'nda
altı hafta çalıştıktan sonra 1641
yılında Roma'da ölmüştür.
Ölüm sebebi bilinememekle
birlikte, öldüğü tarih de kesin
olarak saptanamamıştır.
*Nevşehir Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi
FRANCESCA
CACCİNİ
-1684181
18158871-1
Türkiye' nin ilk kadın
savaş foto-muhabiri
hayatını kaybetti
Türkiye nin' ilk kadın savaş muhabiri ve
fotoğrafçı Semiha Es 100 yaşında hayata
veda etti. Semiha Es, meslek hayatı
boyunca oldukça önemli başarılara imza
attı. 1950'lerden başlayarak 70'lerin
ortalarına kadar dünyayı dolaştı ve
vizörüne yansıyanları Türk okuru ile
paylaştı.
Türk askeri ile birlikte 3 yıl Kore'de savaşı
cepheden izledi. Ayrıca Vietnam Savaşı'nı
da cepheden izledi ve fotoğrafladı.
Afrika köylerindeki kabileler ile yaşadı,
Uzakdoğu'yu dergi sayfalarına taşıdı.
Fotoğraf çekmeye gazeteci eşi Hikmet
Feridun Es'in röportajları ile başlayan Es,
o dönemden sonra da fotoğraf makinesini
bir daha elinden bırakmadı.
Semiha Es, o günlere ilişkin
hatırladıklarını 5 yıl önce verdiği bir
röportajda şu şekilde dile getirmiş:
“Hikmet röportaj, ben fotoğraf derken
ayak basmadığımız ülke kalmadı
diyebilirim. Aynı zamanda bir çok önemli
olaya da tanıklık ettik ve Türkiye’deki
Yedigün okuyucularıyla buluşturduk bu
olayları, toprakları, insanları. İnanılmaz
derecede satış yaptı Yedigün dergisi.
Bizim içinde bulunduğumuz bu proje çok
tuttu. Türkiye’deki insanlar, bu zamana
kadar görmedikleri, bilmedikleri hatta
hayal bile edemedikleri insanlarla,
yaşantılarla tanıştılar. Hollywood’dan
Afrika kabilelerine, Kore ve Wietnam
savaşlarından Rwanda’da ki olaylara
kadar birçok şey hakkında bilgi sahibi
olmak memnun etti onları. Hatta o kadar
çok kazandı ki Yedigün, kazanılan
paralarla Hürriyet kuruldu.”
Semiha Es gazeteci eşi Hikmet
Feridun Es ile birlikte...
NEÜ
Sayı:12
ARALIK 2012
aktüel
EĞİTİM
こんにちは
a
b
ha
r
e
m
Ahoj
Bonjour
привет
‫ﻣ‬
‫ﺮ‬
‫ﺣ‬
‫ﺒﺎ‬
Ho
la
Ciao
你好
γειά σου
Nevşehir Üniversitesi Dil Öğretim Uygulama ve
Araştırma Merkezi'nde dil kursları başladı
Yrd. Doç. Dr. FİLİZ MELTEM ERDEM UÇAR
NEDİM Müdürü
Ü
niversitenin dil eğitim ve
öğretim kalitesini, bu alanda
uzman öğretim
elemanlarının desteğiyle
yükseltmek, ulusal ve uluslararası
dil öğretim standartlarını esas
alarak son teknoloji ve yöntemlerle
Üniversite öğrencileri ve
personeline dil öğretmek,
Türkçenin ve diğer dillerin
öğretimi üzerine araştırma ve
uygulamalar yapmak amacıyla
kurulan Nevşehir Üniversitesi Dil
Öğretim Uygulama ve Araştırma
Merkezi (NEDİM)'nde dil kursları
başlamıştır.
İlk olarak Temel İngilizce, KPDSÜDS'ye Hazırlık İngilizcesi ve
Japonca üzerine başlatılan
kurslarımız, sadece Üniversitemiz
öğrenci ve personeline değil, aynı
zamanda bir turizm merkezi olan
Kapadokya halkına da yöneliktir.
Özellikle Japonca ve Temel
İngilizce kurslarımız yöre
insanından oldukça ilgi görmüştür.
Diğer dillere yönelik kurslar için
çalışmalarımız da devam
etmektedir.
Diğer yandan yeterli talep olduğu
takdirde Merkezimizde Türkiye
Türkçesi dışındaki dil ve lehçeleri
öğretmeye, diksiyon, etkili
konuşma, hızlı okuma, yazılı ve
sözlü anlatım gibi dil becerilerini
geliştirmeye yönelik kurslar da
açılabilecektir.
Dil öğretiminin yanında dil
araştırmaları ve incelemeleri
yapmak, seminer, söyleşi, panel,
sempozyum gibi etkinliklerle bu
çalışmalarımızı ortaya koymak da
yine NEDİM'in faaliyet alanları
arasındadır. Bu amaç
doğrultusunda Merkezimiz
tarafından ilk olarak Türk Dil
Bayramı etkinlikleri kapsamında
bir panel düzenlenmiş; panelde
Türkçenin dünü, bugünü ve yarını
konuşulmuştur. Yine Merkezimizce
Yazarlar ve Sanatçılar Birliği ile
ortaklaşa olarak Anadolu
öykülerimiz üzerine bir söyleşi
düzenlenmiştir. Etkinliklerimiz,
Üniversitemiz öğrencileri ve
personeli tarafında oldukça ilgi
görmüştür.
Diyebiliriz ki NEDİM, yaptığı ve
yapmayı planladığı çalışmalar
açısından Türkçe'nin inceliklerini
ve dünya dillerini öğrenmek ve bu
konudaki bilgilerini geliştirmek
isteyen Üniversite öğrenci ve
personelimiz için, Kapadokya
halkı için büyük bir fırsattır.
Genel olarak dil öğretimi ve dil
araştırmaları yapmak ve bu açıdan
Kapadokya bölgesinde bulunan
üniversitelere öncülük etmek
amacıyla kurulan NEDİM,
faaliyetlerihızla başlamış
bulunmaktadır.
Başlıca faaliyetleri, Üniversitenin
dil eğitim ve öğretim kalitesini, bu
alanda uzman öğretim
elemanlarının desteğiyle
yükseltmek, ulusal ve uluslararası
dil öğretim standartlarını esas
alarak son teknoloji ve yöntemlerle
Üniversite öğrencileri ve
personeline dil öğretmek,
Türkçenin ve diğer dillerin
öğretimi üzerine araştırma ve
uygulamalar yapmak olan
NEDİM'de bu amaçlar
doğrultusunda dil kursları
açılmıştır. İlk olarak Temel
İngilizce, KPDS-ÜDS'ye Hazırlık
İngilizcesi ve Japonca üzerine
başlatılan kurslarımız, sadece
Üniversitemiz öğrenci
ve personeline değil,
aynı zamanda bir turizm
merkezi olan
Kapadokya halkına da
yöneliktir. Özellikle
Japonca ve Temel
İngilizce kurslarımız
yöre insanından oldukça
ilgi görmüştür. Diğer
dillere yönelik kurslar
için çalışmalarımız da
devam etmektedir.
Ayrıca Türk dili ve
diğer dillerin öğretim
yöntemleri, Türkçenin
tarihi gelişimi,
günümüzdeki durumu
üzerine araştırma ve
incelemeler yapmak;
seminer, söyleşi, panel,
sempozyum gibi etkinliklerle bu
çalışmalarımızı ortaya koymak da
yine NEDİM'in çalışma alanlarına
girmektedir.
Bu alanda ilk olarak Türk Dil
Bayramı etkinlikleri kapsamında
bir panel düzenlenmiş; panelde
Türkçenin dünü, bugünü ve yarını
konuşulmuştur. Yazarlar ve
Sanatçılar Birliği ile ortaklaşa
olarak Anadolu öykülerimiz
üzerine bir söyleşi düzenlenmiştir.
Etkinliklerimiz, Üniversitemiz
öğrencileri ve personeli tarafında
oldukça ilgi görmüştür.