1 BAĞLANMA Dr. Şebnem Soysal: Kurum

Transkript

1 BAĞLANMA Dr. Şebnem Soysal: Kurum
BAĞLANMA
Konuşmacı: Dr. Şebnem Soysal
Yer: Atılım Üniversitesi Seyhan Cengiz Turhan Konferans Salonu
Tarih: 22.04.2009
Dr. Şebnem Soysal: Kurum bakımında kalan çocuklar çok iyi bakılıyorlar,
yediriliyorlar, içiriyorlar, onlarla çok ilgilenen insanlar var. Bu ay ki ölçümlerini
alıyoruz. Sonra anne ve babalarının yanında yaşayan çocukları alıyoruz. En çok
sosyo kültürel düzeyde yetişen çocuklara göre onların birazcık daha bizim Türk
çocukları standardının altında olduğunu görebiliyoruz. Bunun nedeni sadece temel
bakım hizmetlerinin yetersiz karşılanması değil, yeterli birebir etkileşimle ilişkisi de
yok. İnsan topluluk halinde yaşayan bir varlık bir organizma öyleyse bu kaçınılmaz
durum yani insanları bir arada bulunduruyor, öyle bir eğilim var, öyle bir gereksinim
var, bu gereksinimin sonucunda ortaya çıkan şey bağlanma. Şimdi çok kritik bir şey
söyleyeceğim. İnsan doğumdan ölüme kadar ötekine muhtaç. Reklamlarda da var;
işte güzel bir denizkızı geliyor, o Robinson değil bu şimdi öteki varlıklara ve nesneye
muhtaç olduğunuz şey. Niye? Mesela ben şimdi kendi yüzümü görmeyi çok isterdim.
Çünkü koşa koşa geldim aklımda bir sürü şey var ama kendi yüzümü bir ayna
olmadan göremiyorum. Benim aynam sizsiniz. Mesela jestinizle mimiğinizle
bakışlarınızla bana o aynayı siz tutuyorsunuz bu öteki kavramı gerçekten çok önemli.
Mesela ben sesimin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum sadece bağırdığım zaman, o
da gecikmeli olarak kendi fizyolojimden dolayı hissedebiliyorum ya da ses tonumu
alçalttığım zaman ama perdesiyle ilgili olan bilgileri yine bana siz veriyorsunuz.
Tenimin de kokusunu bilmiyorum bir parfüm varsa söylüyorum ya da siz bana geliyor
diyorsunuz ki çok güzel kokuyorsun bugün çok kötü kokuyorsun. İşte bütün bunlarla
ilgili olarak benim kendimle ilgili bilgileri alabilmem adına kendi farkındalığım adına
kendimi bilebilmem adına ötekine yani size ihtiyacım var. Peki, şimdi ötekiyle
bağlanma ilişkisine geldiğimiz zaman özellikle insanları konuşuyorsak yaşamın ilk
günlerinde başlıyor bu. Ama ben buna katılmıyorum. Yaşam nerede başlıyor anne
karnına düştüğümüz andan itibaren mi başlıyor dünyaya geldiğimiz andan itibaren mi
başlıyor? Duygusal yönü ağır basıyor olması gereken beklenen bir durum çünkü
benim yaşamımı sürdürebilmem için, ayaklanabilmem için, kendimi ifade edebilmem
için bir başkasına bağlanmam gerek. Bağlanma Kuramı; ben onun üstünde
durmayacağım. Doğru ya da arkadaşlar ya da çağdaşlar ya da bu konu üzerinde
duran insanlar siz zaten bunu okudunuz biliyorsunuz ya da okunabilir bilgilerinizi
güncellenebilirsiniz. Bağlanma Kuramı dediğimiz şey aslında çok kritik bir zamanda
ortaya çıkmış insanların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ortaya atılmış bir kuram. II.
Dünya Savaşı’ndan çıkılmış her yer yıkık dökük işte bir sürü sakat insan var annesiz
babasız kalmış çocuklar var bu noktada acaba ilişki, dünya, hayat nereye gidiyor
düşüncesiyle kahraman bir adam çıkıyor çağdaşların tam aksi yönde başka bir iş
yapıyor işte ben bu insana kahraman derim. Ortalama bir insan kahraman bir insan
çünkü her şeye rağmen yaşamaya çalışıyorsunuz. Anne ve bebek arasındaki bağ
işte bu nedenle çok önemli çünkü yaşamak zaten başlı başına böyle bir şey eğer bu
bağ herhangi bir şekilde kesintiye uğrarsa mesela diyelim ki siz evlendiniz doktora
yapıyorsunuz çok harika bir fırsat çıktı. Bebeğiniz de 4 aylık, annenize bıraktınız
anneniz “hadi git çocuğum ben buna bakacağım” diyor. Siz eşyanızı topluyorsunuz 6
aylığına gidiyorsunuz. Bu da öyle bir şey oluyor ki ekonomik kriz de var, bakıcı da
tutamayacaksınız. Anne ve babanız da başka bir şeyle uğraşıyor. Çocuğu aldınız
götürdünüz. Hele bazen rahatımıza o kadar çok düşkün oluyoruz ki 1 hafta boyunca
çocuğumuz anne ve babamızda ya da bakıcı da kalıyor.
1
Biz ne yapıyoruz hafta sonları gidiyoruz onu alıyoruz, anne ve babalık yapıyoruz.
Yapmasınlar değil mi? Anne baba ehliyeti olmayan insanlar anne baba olmamalı.
Böyle ÖSS gibi falan bir sınav olmalı değil mi? Yukarıdan öyle sınav yapılmalı sen ol
sen ol diye. Ya da öyle bir şey oluyor ki anne ya da babadan bir tanesi vefat ediyor
olmadı baba askere gidiyor, ya da boşanıveriyorlar. Sonuç olarak bağ bir şekilde
zedeleniyor. Şimdi bu kuram sanki tek taraflıymış gibi duruyor, diyor ki herhangi bir
şekilde ben aslında güvenli bir ilişki kurmak istiyorum. Ama kurmak istediğim bu ilişki
bir şekilde kesintiye uğruyor. O zaman ortaya çıkan şeyle bebek nasıl baş edecek
nasıl tepkiler ortaya koyacak? Yani ağırlıkla kayıp durumlarında ortaya koyduğumuz
tepkisizlikler, tepkiler, kaygılar, kızgınlık, depresyon, yeme bozuklukları bunların
hepsini biz bir ele alalım bakalım altta yatan şey nedir diyorlar. İçimizde anne olanlar
var Allah’tan bunu en iyi onlar anlayacaklar. Aslında evlat olmak da başlı başına zor
bir iş değil mi? Anneniz size diyor ki şu köprüden git karşıya geç sen hep geçmek
istiyordun ya, bir ara bakalım etrafında ne var ne yok, ondan sonra sana mutlu mesut
bir şekilde bak istiyorsan şu taşa da çıkabilirsin derenin içine de girebilirsin ama senin
için ben bir köprü yaptım bir şekilde geri dönebilirsin; bağlanma kuramı işte böyle bir
şey. Çocuğu serbest bırakıyorsun ama saldım çayıra gibi bir şey değil, gözüm ruhum
çocuğun üstünde ama bu onun davranışlarına sosyal yaşama uyum becerilerini
kısıtlayacak ortadan kaldıracak bir şekilde de değil, burada o kadar ince bir ayar var
ki onu yakalayabilmek çok önemli. Hani Üstün Dökmen Hoca diyor ki biz harika anne
babalarız yani çocuğumuzun yerine oyun da oynarız, onun yerine de düşeriz diyor bu
değil, ya da ben o kadar rahat bir anneyim ki bıraktım, komşular da diyor ki yani ev
yerle yeksan oldu bu da değil. Efendim çocuğun kendini ifade edebilmesi kendini
yaşayabilmesi için güvenilir bir ortam hazırlamamız gerek. Yol boyu gördüğünüz
fotoğrafların hepsi Özgür Çopur’a ait kendisi bağlanmayla ilgili olarak özel bir potpuri
hazırladı eylül gibi sanırım Ankara’da da sergisi olacak onun fotoğraflarından alıntılar
var burada. Bağlanma Kuramına göre hepimizin değil mi birine böyle dokunma
hissetme yapışma ihtiyacı var ama bunun ne derece sağlıklı olabileceği çok önemli.
Yani ben o köprüden gideceğim ama sürekli arkama bakarak da anneme baka baka
da gidebilirim hiç annemin yanından ayrılmaya da bilirim. Anneyi birincil bakım veren
kişi olarak aklımızda tutalım. Ama bir şekilde de gönlüm hep o taşın üzerine çıkmakta
bir gideyim oraları keşfedeyim ne oluyor, ne bitiyor diye bir bakayım. Hem anneyle
yakınlığı koruyacak hem de bir şekilde kendi ihtiyaçlarını da karşılayacak. Bu nasıl bir
duygu ne kadar zor bir şey yani korkacağım korkmayacağım, bağlanacağım
bağlanmayacağım nasıl bir şey. Bağlanma bireyler arasında çok özel bir durum
dedik. Bunun da belli aşamaları var onlara bakalım daha doğrusu hatırlayalım hep
birlikte. Duygusal bağı kuran kişinin yeri bir başkasıyla doldurulamaz. Şunu düşünün
biz ataerkil bir topluluğuz. Hala geniş ailenin baskın olduğu bir topluluğuz. Sadece
şehirleri düşünmeyin. Şehirlerde bile ayrı ayrı evlerde yaşayıp aslında sanki hep
birlikte yaşıyormuş gibi davranan insanlar var. Genellikle çocuklar anneleri,
büyükanne ya da büyükbabaları, halaları, teyzeleri tarafından da büyütülüyorlar. Ama
öyle bir şey olur ki küçük bir bebek bile annesinin sesini duyduğu andan itibaren
öbürlerini atarak ve direkt olarak ona döner ve anne kucağına aldığı zaman rahatlar
bu birincil bağ ilişkisini anneyle kurulduğunu ama diğer insanlarla ilişkiler açısından
bağlandığının ne kadar geniş olduğunu bize gösterir. Duygusal bağ kurulduğunda
çocuklar bilinçsiz ayrılıklara çok tahammül edemezler. Çalışan anne baba olmak bu
nedenle çok zor, çünkü siz de çocuğunuzdan ayrılmak istemezsiniz. Sabahleyin
çocuğu uyandırmak, giydirmek kreşe veya başka bir yere götürmek çok zordur bu
gönülsüz bir durumdur ve tek taraflı değildir.
2
Dikkat edin bağlanma ilişkisi tek taraflı bir durum değil iki tarafı da anlamak lazım bu
anlamda kuram belki tamamlayıcı. Duygusal bağ süreklilik gerektirir. Kurumda kalan
çocukları düşünün bir gün geldi Ayşe Teyze baktı öbür gün geldi Mehmet Ağabey
baktı. Bir sürü arkadaşları geldi onlara teyzeleri için de başka şeyleri için anket
doldurdu 10 gün ilgilendi. Sonra başka bir teyze geldi, onlara çikolata getirdi. Sizce
bu ilişki ne kadar sabit durur? Sürekli yaşantıda biri gider biri gelir yaşamda da
süreklilik çok önemli. Mesela duygusal bağı ve bu yakınlığı herkes sürdürmeli değil
mi? Mesela sevgilinizden ayrıldığınız zaman çok üzülüyorsunuz. Çünkü siz buna
hazır değilsinizdir gelen ipuçlarını belki biliyorsunuz hissediyorsunuz, belki de
bilmiyorsunuz. İnsanlar bir yolda aynı anda yürüyorlar ama aynı anda bir ilişkiyi
başlatmaya ya da bitirmeye hazır olmuyorlar değil mi? Yani hani siz o sosyal psikoloji
anlamındaki şeyleri benden çok daha iyi biliyorsunuz benim o bilgilerim o kadar taze
değil. Hani farkındalıklarınız birbirinden farklı ben birini fark edeceğim ondan sonra
onunla ilişkisizliği yaşayacağım sonra ilişkiye gireceğim ilişki yaşayacağım. Yani ölüm
sürecine kadar giden bir durum ama hiçbir zaman aynen ya da çok nadiren ya da
hiçbir zaman olmaz demeyelim. Çünkü doğada her şey olmaz diye bir şey yok aynı
anda olmuyor. Şimdi anne çocuktan ayrılmaya hazır ama çocuk değil çocuk hazır
anne değil. Dikkat edin okul önlerinde okul korkusu yaşayan çocuklar annelerine bir
bakın bakalım ne yaparlar? “Canım hoşça kal sakın düşme” hareketlerini takip edin
acaba kimin sıkıntısını yaşadığını bir sorun var altta yatan bağlanma ilişkisi nasıl?
Bence Bowlby çok şanslı bir bilim adamı niye çok şanslı bir bilim adamı çağdaşlarını
düşünecek olursak Harlow gibi biriyse birlikte üstelik de arkadaşı onu da düşünelim.
Psikoloji Biliminde hayvan çalışmalarının ne derece önemli olduğunu da biliyoruz.
Şimdi birazcık bağlanma konusunda sadece ve sadece bilgilerinizi tazeleyeceğim.
Psikolojiye Giriş kitaplarının favori çalışmalarından bir tanesidir o her okuduğumda
beni çok heyecanlandırır. Hem deneysel kurgu açısından yani bir deneysel psikolog
gözüyle baktığım zaman çok hoşuma giden bir şey bu. 1958’de maymunların anne
yoksunluğunu çalışmış Harlow. İki tane telde maymun figürü var bunlardan bir
tanesinde bir örtü takılıyor yumuşak, sıcak bir görüntüsü var bir tanesinde de telde bir
maymun onda da sadece biberon içine süt konulmuş. Şimdi nerede dururdunuz
açıkçası bunu bir düşünün. Gün boyunca oynuyor, eğleniyor, gülüyor işte anneyle
beraber kumaşa, anneye sarılıyor. Ama karnı acıkınca ne yapacak yazık gidecek
sütünü içecek ama hiçbir şekilde o kumaştan ayrılmıyor. O tensel temas ne kadar çok
önemli değil mi? Besleniyor, ondan sonrasında oraya geliyor. Diyorlar ki birincil
ihtiyaçlar tamam çok önemli besle giydir altını temizle ama hani burada tensel temas
ve rahatlık ne kadar önemli ne kadar somut bir şekilde bize bunu gösteriyor. İkinci
çalışmaya geldiğimiz zaman şimdi tamam hani yumuşaklık çok önemli ama bir
sıcaklık vardır. Çoğumuz hani aşırı sıcağı sevmeyiz ama o dokunuşu, o sıcaklığı
hissederiz. Gel öyleyse koşulları eşitleyelim. İki tane şöyle anne yapalım. Ama
bunlardan bir tanesini ısıtalım diğeri de soğuk kalsın. Bir de o soğuk olanı kumaşla
kapatalım bakalım ne olacak tabii kumaş yumuşak vs ama soğuk. Soğuk da
kalabiliyor musunuz? Hepsi sıcak olan anneyi tercih ediyorlar. Sonra bu zeki adam o
kadar hoş sonuçlara varıyor ki, biz gelirken onu konuştuk. Gazetelere baktığımız
zaman bir tane iç açan haber var mı? Ekonomiyi, politikayı, Ergenekon’u onu bunu
bir köşeye bıraktığımız zaman bir tane iyi anne baba ilişkisi görüyor musunuz? Hep
örselenen çocuk, dayak yiyen çocuk, tecavüze uğrayan çocuk, niye bütün bunları biz
konuşuyoruz niye olumlu keyifli şeyleri paylaşmıyoruz? Hep olumluyu kendimize
saklıyoruz, olumsuzu yansıtıyoruz. Ne olur birazcık bu anlamda düşünün olur mu
bunu? Şimdi bağlanma kuramında bağlanmanın kurulmasında fizyolojik ihtiyaçlar tek
başına yeterli değil. Adam bunu hep söyledi başından beri dört temel sonuca vardı.
3
Diyor ki düzgün bağlanma ilişkisi kuramayan ya anneler çocuklarına fiziksel şiddet
uyguluyorlar. Maymunlar onları örseliyorlar ihtiyaçlarını istedikleri zamanında
karşılamıyorlar. Anne canı istediği zaman bebeğini besliyor. Erkekler çiftleşmekte
zorlanıyorlar, belki de hiç çiftleşemiyorlar bakın ne kadar önemli. Şimdi bunu
1958’lerde söylüyorlar bir sürü zaman geçiyor ve şunu düşünün bebeklikteki
bağlanma ilişkiniz acaba ilerideki eş seçimi üzerinde ne derece etkili olabilir. Lorenz’i
biliyorsunuz onun kuşları varsa bizim de kuşlarımız var yine bağlanmayla ilgili.
Lorenz’in çalışmaları bize şunu gösteriyor ki bağlanma deneyiminden yoksun olma
acaba bu yoksunluğun süresi ve niteliği sonraki ilişkilerimizi de nasıl etkiler? Çalışan
annelerin bir kısmı da mesela kendilerini bebeklerini bırakıp gitmiş olarak algılıyorlar.
Acaba bunlarda bir bağlanma sorunu olabilir mi? Ayrılık dediğimiz şeyin bir tanımı var
mı? Süresi hangi zaman diliminde gerçekleştiği anne ya da çocuğunun buna hazır
olup olmaması şimdi bir yandan bağlanma yükümlülükle değerlendirirken neler
yapıyoruz onu konuşurken bunların yanıtını vereceğim. Klasik olarak hadi gelin
şimdiye kadar yaptıklarımızı bir özetleyelim. Ne dedik bakım verenin yokluğuna karşı
gösterilen tepki dürtüsel ve hayatta kalma hesabı az önce söylediklerimizi
tekrarlayalım. Belirli bir kişiye olumlu tepki vereceksiniz. Eğer çocuk içeriye giren
herkese sarılıp öpüyorsa annesi dışarı çıktı hiç umurunda değilse annesinin kim
olduğunu bilmiyorsa düşüneceğimiz birkaç tane belirgin psikopatoloji var. Tepkisel
davranma bozukluğu bunlardan bir tanesi olabilir. Gelişimsel bozukluk şemsiyesi
altındaki hastalıkları düşünebilirsiniz. Hiperaktivitenin daha çok aşırı düzeyde olduğu
durumlarda değil mi çocuklar koşup birilerine sarılırlar ama onlar da anneyi
bulamama gibi bir durum söz konusu değildir. Bunların hepsi çok hızlı bir şekilde
aklınızdan geçebilir. Şimdi çok korktum kime giderim? 14 yaşındaki bir kıza 75
yaşındaki bir adam tecavüz etti. Değil mi? Hüseyin Üzmez olayını siz biliyorsunuz. O
da gitti bunu annesine söyledi. Annesi dedi ki bak o adam öyle bir şey yapmaz bize
ekonomik olarak da destek veriyor. Şimdi ne yaptı bu çocuk gitti en korktuğu insana
bunu söyledi insan da dedi ki yok böyle bir şey çocuğa inanmadı altını deşmedi,
tekrar onu oraya gönderdi. Korktuğun zaman gittiğin kişiden ihtiyacını karşılayacak
tepkiyi alamazsan o zaman ciddi anlamda bir geri çekilme yaşarım. Şimdi ben gittim
anne mutfakta yemek yapıyor. Annemin başka bir ihtiyacı var ben de diyorum ki beni
kucağına al beni rahatlat ve ihtiyaçların karşılanması çift taraflı olması gerekiyor. Yani
her iki tarafın da verilen mesajları anlaması gerekiyor. Anne mesela çocuğu
öteliyorsa sen git oyun oyna, sen git oyun oyna çocuk ne yapar ya da sen salona git
ben birazdan geleceğim. Tepkisi daha artar yani süreci birlikte paylaşmak ve dahil
olabilmek bu anlamda çok önemli. Şimdi en sevdiğim şeyi anlatacağım ben size. Yeni
doğan dönemi yaklaşık 12 yıldır yeniden bebekleri izliyorum ben. Yüksek lisansım bu
yönde acaba erken doğan bebeklerde bağlanma örüntüsü nasıldır diye. Anne
karnındayken bir hastalık nedeniyle müdahale edilen bir bebek var, cerrahlar annenin
karnını açtığı zaman cerrahın elini yakalıyor ne kadar özel bir şey bu yani ilk andan
itibaren bağlanmak. (izle dakika 18.52) Hamilelik sürecinde anneyi, doğum öncesi
sürecini ya da doğumu çok iyi bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Mesela biz hep
sorarız planlı bir gebelik miydi ve insanlar da yüzümüze bakar bunun altından ne
çıkacak diye. Gebeliğini önceden planlanmış olması beraberinde iki şeyi getirir. Bir
beklentimiz artar o kadar çok hazırlanırsınız ki daha ortada çocuk yoktur ama
hayatınız atasözlerinde gezinir, doğmamış çocuğa don biçersiniz her şeyi alırsınız,
odasını yaparsınız. Anne ve baba aslında bunun için bir hazırlık süreci yaşarlar.
Birden şok olmazsınız bizim çocuğumuz olacakmış eyvah ne yapacağız diye. Siz
biliyorsunuz değil mi karın ağrısı nedeniyle hastaneye getirilip de hamile olduğunu
öğrenen bir sürü ergen var nasıl bir travma nasıl bir şok.
4
Yani sadece kendi isteğiyle birlikte olmayıp tecavüze uğrayan birçok çocuk bu
anlamda ergenleri geçtik bir sürü de değil mi insan var, bunu yaşayan ama bu nasıl
bir farkındalık düzeyi. Gebelik sürecinin nasıl geçtiği çok önemli bugün psikoloji
dersinde siz bu şeyi görüyorsunuz. Son zamanlarda sizin yaşantınızı etkileyen çok
kritik bir yaşam olayı var mı? Hepimizin yaşamında bir kriz var daha o gelecek
diyorlar. İşte Amerika Allah’tan artık Irak’ı, İran’ı vurmuyor ya da herhangi bir başka
bir şey olabilir ve başka ne krizi olsun diyelim ki yakınlarınızdan biri vefat etti işsiz
kaldınız bambaşka krizler ya da hiçbirinizin farkında olmadı ama sizin içinizde
yaşadığınız krizler olamaz mı? Şimdi bir aileyle görülüyorsanız eğer bu anlamda
öncelikli olarak son bir yılı konuşun bakalım ne olmuş hayatlarında. Önceki gebelik
öyküleri çok önemli. Seren Serengil ne kadar bağırıyor. Üç bebeğimi de kaybettim
doktor kocamı da beni de öldür buna nasıl dayanırım ben; ne kadar zor bir şey
tekrardan toparlanması beden olarak ruhsal olarak tekrar bebek sahibi olmaya
çalışması hepsini böyle düşünün bakalım. Bundan sonraki adımda kaldığı
hamileliklerde müthiş bir çaba gösterecek, onu tutayım benden ayrılmasın gitmesin
diye. Ailelerle konuşurken düşük tehlikesi ölü doğum, erken doğum, doğum sonrası
kayıpların mutlaka bağlanma ilgili konuşuyorsak çalışıyorsak konuşmanız gerek.
Şimdi sosyal desteğin niteliği çok önemli Ardahan’ın bir köyünde bir kadın hamile
gidiyor tarlada doğuruyor, göbek bağını kendi kesiyor. Ondan sonra kalkıyor ne
yapıyor orakla ekin biçiyor. Burada ne oluyor Recep Akdağ bağırıyor yaptığı şey
yanlış da demeyelim. O kadar fazla sezaryen doğum var ki doktorlarımız bir süre
sonra normal doğum yapamayacaklar doğaya aykırı bir şey diyor haklı. Sezaryen
doğum yapanla normal doğum yapanların bağlanma süreci aynı mı acaba? Anne o
kadar acı sıkıntı yaşarken bir taraftan da hemşire emzir emzir derken, öbür taraftan
anneanne babaanne başka bir şey yaparken başında bir sürü insan destekçisi olan
biri de günlük hayatını sürdürmek zorunda olan, bağlanması arasında fark var mı
acaba? Şimdi kritik bir şey konuşacağız; annelik donanımını edinmek. Bir şeye hazır
olmak mesela bu toplantıyı siz belki iki üç gün öncesinde duydunuz. Ajandanıza
baktınız bir yerinize yerleştirdiniz. Hazırlıklı bir şekilde de buraya geldiniz. İşte bir
grup orada sınav oluyor bir taraftan off ne zor soru ya da bitse de gitsek evimize diyor
yağmur da yağıyor falan gibi düşünüyorum ben de. Şimdi annelik donanımı dediğimiz
şey gebelik öncesinde başlıyor. Her kadın anne doğuruyor mu? Mesela bu salonda
şunu söyleyebilecek biri var mı? Ben çocuk sahibi olmak istemiyorum. Yok. Bunu
söylemek cesaret işidir çoğu zaman toplantılarda hiç kimse el kaldırmaz belki bunun
nedenlerini konuşmak ve düşünmek lazım. Büyük oranda bu sözel olmayan bir ilişki
biçimidir dokunuşla çok yakındır. Böyle ilk bebek olan anneler falan çok keyiflidir.
Anneyle arasında çok müthiş bağımlı bir melodi vardır böyle o uyumu o senfoni çok
hissedersiniz çok başka bir şeydir o. Acaba gerçekten ben anne olmaya hazır mıyım?
Gerçekten fiziksel olarak ruhsal olarak yaptığım işler açısından anne olmaya hazır
olabilir miyim bakın burada konuşulacak olan şey bu. Anne bir iş yapıyordu birden
hamile kaldı tek başıma ne yapacağım işte benim hayat planlarım da şunlar şunlar
yani bir nedenle böyle bir şey oldu. Mesela kemoterapi görürken hamile kalan
kadınlar var bakın ne kadar zor bir karar bu. Tedavisini yarım bırakıp bebeğini
doğuran insanlar var. Kendi hayatı mı bir bebeğin hayatı mı ne kadar böyle farklı bir
seçim yapmak zorundasınız. Yani bunların hepsini düşünün çünkü böyle hastalarınız
olabilir karşınıza farklı nitelikte farklı sorunları olan insanlar gelecektir. Mesela
annenin bebeğe nasıl davrandığı da çok önemli şimdi ben buraya gelmeden önce bir
radyo programına katıldım orada bana dediler ki konu da yine kitaplarla ilgiliydi. İşte
herkesin bir hayali var masalı var onu gerçekleştiremediysek şimdi gerçekleştirelim.
Her çocuğun kendi hayali var.
5
Siz hayallerinizi zamanında gerçekleştiremiyorsanız onları şimdi biçim değiştirerek
gerçekleştirmeye çalışın. Öyle bir şey oluyor ki herkesin kafasında olan bir şey var
düş kurduğu, umut ettiği, gözleri Ahmet’e benzeyen de oğlum olsun mesela, ya da
öyle korkular var ki ya yine düşerse yine bu bebeği ben kaybedersem. Toplumsal
yükler var çok önemli yaşam deneyimlerimiz var ve güncel birtakım baskılar var değil
mi? One minute olayından sonra ne oldu Filistin’deki herkes çocuğunun adını Tayip
ve Emine koymaya başladı nasıl bir aile baskısı bu yani. Yani hiç kimse ayakkabısını
çıkarıp atan adamın adını bilmiyor onu öyle ezberledik, ismini hatırlamıyorum demek
ki onun da adını koyan birisi yok. Klinik değerlendirme de bebeklerle ilgili çalışma
sonrası annelik donanımı mutlaka iletmek zorundasınız mutlaka çalışmak
zorundasınız. Anne bebek sahibi olacağını nasıl öğrendi? Bakın bu çok kritik bir
şeydir mutlaka konuşmalı bağlanmaya çalışıyorsunuz. Bebek sahibi olacağını ilk
kiminle paylaştı? Anne 6 aylık hamile, sonrası kendi annesine söylemedi başka bir
şeyleri yaşıyor. İlginç değil mi benim gördüğüm böyle bir aile var mesela. Annenin
çocuğundan beklentileri ne, onun hayallerini gerçekleştirmesi mi, kendini ifade etmesi
mi, çocuğu nasıl ağlıyor nasıl ifade ediyor? Mesela sıpa, eşek aslında bir hayvan ismi
ben bunu söylediğim zaman çok hoş karşılanmaz değil mi? Ama bir şekilde
Anadolu’da o kadar güzel severler ki çocuklara böyle isimler ve lakaplar takarlar
aslında o ifadelendirmeyle o seslendirmeyle ne kadar değiştiğini görüyorsunuz.
Mesela çocuğu anlatırken hangi sözcükleri seçiyor bu yönden çok önemli mesela ben
bunu hep vurguluyorum. Zamirleri hep kullanıyor; “bu da hep böyle yapar”. Bakın
kimlik gelişimini isim kullanma da o kadar önemli bir şey ki dikkat edin Türkiye’de biz
insanlara ismiyle hitap etmiyoruz çocuklarımızı ismiyle çağırmıyoruz bu çok yeni yeni
başlayan bir şey. Oysa biz gelişim testlerinde soruyoruz değil mi? Çoğu psikopatoloji
elde etmek için çok önemli bir şey bakın seslendiğimizde ismiyle söylediğimiz zaman
dönüp bakıyor mu diye. Ama biz onu ismiyle çağırmıyor ki canım diyorum, oğlum
diyorum, yavrum diyorum ya da başka bir şey söylüyorum ya da öyle bir şey oluyor ki
anne diyor ki işte oğlumun adı Ulaş olsun, baba diyor ki hayır babamın adı Abdulbaki
olsun, ikisinin dediği olmuyor. Bambaşka bir isimle çağırıyorlar çocuğu önce Ulaş
diye çağırıyorlar. Ulaş gibi gökler bakın ne kadar önemli sahiplenmek kendini
sahiplenmek anlamında. Bebeğin adını kim koydu çok önemli bir şey mesela o kadar
çok şehit evlat oldu ki değil mi? Doğan çocukların hepsinin adı mesela annesinin
karnında vefat eden değil mi, babası vefat eden bizim subaylarımız oldu daha çok
yeni çocuklara onun isimleri verildi nasıl bir yüklenme? Ya da amcasının dayısının
adını aldı. Bunların hepsini siz çalışacaksınız kliniklere gittiğiniz zaman. Çocuklar
nasıl gelecekler acaba size? Adın özel bir anlamı var mı adınızın nasıl konulduğunu
biliyor musunuz? Bunların hepsi aslında çok önemli. Aile yapısı için bebeğin gelişi
ödül. Nasıl? Anne baba tam boşanacaklar anne hamile kaldığında alın size kriz. Kriz
illa intihar mı? Bir eşya ne zaman alınır kiminle alındı? Bazen öyle şeyler oluyor ki
mesela anne ve baba çok hazırlıksız geliyorlar doğuma. Yani bir zıbını yok, bir
doğum eşyası yok, hiçbir şeyi hiçbir hazırlığı yok, yani o bebeği düşünün ya da bazen
öyle bir şey oluyor ki biraz öncesinde dediğim gibi doğmamış çocuğa don biçmek.
Bakın sarkacın farklı ucu değişik bir tarafları mutlaka görelim onu hissedelim.
Bebeğin aile içerisindeki rolü çok önemli. Aile birlikleri açısından hep söylenir ya
çocuk anne ve babayı birleştiren mihenk taşı mı acaba aileyi birleştiren bir şey midir?
Biçimsel roller ya da kimlik açısından evliliğin sürdürülmesi açısından bebeğin
cinsiyeti soyun devamı, ırkın devamı, üç çocuk yapın çok önemli bir şey bu. Hatta
onu birazcık daha yükseltin birazcık 5 çocuk yapın durumu yani lütfen bunların
hepsini bağlanma açısından değerlendirin.
6
Sınır doğumdur arkadaşlar 26 hafta normal doğum 40 hafta bebeğin akciğerlerinin
gelişimiyle birlikte bu 28–29 haftaya tekabül eder. Akciğerlerin zar arasında sürfaktan
ismi verilen bir madde vardır. O ilk olarak 26. haftada oluşmaya başlar. O oluştuğu
zaman artık akciğerleriniz birbirine yapışmaz arada böyle havanın geçeceği bir ayrım
vardır. Her nefes aldığınızda orası şişer ve yavaşlar. Şimdi o madde artık teknoloji
sayesinde 26. haftada doğan bebeklere dışarıdan verilebiliyor. 26. hafta niye kritik
biliyor musunuz sadece nefes almak var olmak anlamında değil. Artık bebek olup
biten her şeyi o haftadan itibaren hissetmeye başlıyor. Anne baba tartışıyorlar tam
ultrason zamanında böyle yüksek tonda bir bağırma var babanın bağırması ve
annenin karnındayken fetüsün böyle havalanıp aşağıya indiğini görüyorsunuz çok
güzel bir tören çalışsaydı onu izleyecektik beraberce. Yani bakın bağlanma dediğimiz
şey ben size dedim ya ön hazırlıklarıyla başlıyor ama kritik zaman dilimi 26. hafta.
Burada ne olursa olsun hani diyorlar ya bebeğe müzik dinlettik çok rahat işte benim
harika bir hamileliğim geçti şimdi bunlar hepsi aslında doğumla ilgili olan şeyler.
Şimdi krizlerden bir tanesi anne için de böyle bebek için de böyle korunaklı harika bir
yerden siz dışarı çıkıyorsunuz. Fiziksel görüntüsü tamamen değişmiş, hormon yapısı
tamamen değişmiş bambaşka bir hayat üzerine olacak bir kadın her ikisi için de ciddi
bir travma doğum nasıl daha uygun olmalı suda mı doğurayım? Fotoğrafçı mı
çağırayım? Ondan sonra değil mi doğum fotoğrafları var artık lütfen bu çok ciddi bir
sektör bunların hepsini bir düşünün bakalım. Doğuyorsunuz, çip çip birisi fotoğrafınızı
çekiyor ne hissedeceksiniz? Doğum sonrasında yaşanan olaylar çok önemli değil mi?
Bebek çok da kolay doğabilir hiç ummadığınız bir şekilde sıkıntılar da ortaya çıkabilir.
Mesela erken doğum olabilir. Siz 26. haftasındasınız ya da diyelim ki 30. haftadasınız
hiç beklemiyorsunuz birden bebeğiniz doğdu. Hiç bir hazırlığınız yok 7. ayın
başındasınız. Kocanız yok anneniz yok herkes bir yerlerde tek başınıza kaldınız,
filmlerde oluyor genellikle taksi başında doğuruyor sonra oradan hastaneye yetişiyor
çok uydurma değiller herhalde. Gebelik türüne çok önem veriyorum. Şimdi son
yıllarda hamileliği çeşitli nedenlerle öteliyoruz. Organik yiyecekleri de pazara
gidemediğimiz için bulamıyoruz bir sürü sıkıntı yaşıyoruz. Ondan sonra ne oluyor
hadi yardımcı üreme teknikleri tüp bebek vs falan bunlar yapılıyor. Şimdi düşünün ilk
seferinde çok nadir gibi durum olursa en az üç dört deneme ben biliyorum yirmi iki
deneme yapan anneler var yirmi üçüncü çocuğa bu anne sizce nasıl yapışır?
Kendiliğinden hamile kalmak bir mucize ve hayatta mucizeleri aramak için böyle çok
ötelere gitmenize ya da Nuh’u falan hatırlamanıza gerek yok bunların hepsi aslında
sağlıklı birey olabilmek sağlıklı çocuk sahibi olabilmek bir mucize. Yirmi yedinci
seferinde çocuk sahibi olan annenin o bebeğe olan düşkünlüğü ve bağlanmasını bir
düşünün bakalım. Herkesin üstüne yüklendiği şeyi düşünün. Herkes bu farklı
doğrultuda o bitti 28. hafta doğdu eyvah ne yapacak şimdi bebek ya ölürse, kör
olursa, sağır olursa, kronik akciğer hastası olursa, ne yapacak? Erken doğum
beraberinde getirdiği bir sürü sıkıntı var bunlar sadece fiziksel şeyler. Öğrenme
güçlüğü olursa ne yapacak? Çocuk 6 yaşına geldiğinde hiperaktivitesi olursa ne
olacak değil mi? Zihinsel anlamda gelişimsel gerilikleri olursa ne olacak? Doğum
sırasında hiç ummadığınız şeyler olabilir. Mesela Gazi Hastanesinde bir yangın oldu
bundan 2 yıl öncesinde o sırada doğum hanede doğum yapan anneler de vardı.
Bütün hastane boşaltıldı anne koridorda doğum yaptı ve doğum sonrasında dekanlık
binasına taşındı. Bu anneyi de düşün yani her gün kontrole gelmiş ultrason yaptırmış
düzenli muayenelerine gelmiş hesapta olmayan bir şey hayatın kontrolleri bizde değil
yani sonuç olarak. Çoğul gebelik bekliyorduk bir baktık üçüz oldu, beşiz oldu, yediz
oldu eyvah ne yapacağım ben şimdi?
7
Bebeğin ilk görüldüğü andı yani onca acıyı, onca sıkıntı, onca şeye rağmen o an
bebeği de sorabilmek. Eli ayağı düzgün mü, parmakları tam mı, ağladı mı, bebekle ilk
ne zaman temas kuruldu, ilk emzirme anı, gerçekten çok önemli literatüre açın bakın
hocalarınız size anlatıyor. Bununla ilgili tonla yazı bulabilirsiniz. Bunların ne kadar
önemli olduğunu burada verdim. Şimdi doğumdan hemen sonra insan yavrusu
hemen ne yapıyor ne dedik hayatta kalması için yapışacak birine öyleyse ne yapacak
meme arayacak, başını döndürecek, arayacak tarayacak, parmak emecek,
yakalayacak anneye yönelecek. Yaşasın Pavlov değil mi? Artık beslenme saatlerini
bir süre sonra hatırlayacak ondan sonra sezinleyecek hemen hazırlanacak böyle
biberonu gördüğü andan itibaren gülümseyecek, anneyi görünce heyecanlanacak.
Yeni doğan dönemi yani ilk 28 gün günlük yaşama uyum becerilerini fiziksel anlamda
en tepede olduğu dönem. Şimdi bütün sistemlerimiz alarm halinde harika bir yerden
bambaşka bir yere geldiniz solunumumuz düzenli kardiyak sisteminiz beslenmeniz
boşaltım sistemi metabolik sistemler, böbrekler, kan, endokrin bütün sistemlerimiz sil
baştan yeniden revize edilecek belki formatlanacak dünyaya hazırlanacak. Bu süreç
içerisinde acaba bebekler hiç mi bir şey hissetmiyorlar? Böyle bir şey oluyor mu? Her
şeyi 26. haftadan itibaren net bir şekilde hisseden bir insan bunları 28 günde
hissetmez mi? Uyuduğu zaman değil mi? Günün çok büyük bir bölümü bebekler bu
dönemde uyku halindeyken geçiriyorlar. Bir ses olsun uyanıyor. Farkındalığı olmasa
uyanabilir mi? Karnı acıktığı için ağlıyor bu mesajları bize veriyor yani. Şimdi yeni
doğan dönemi filiz daha; hiç ağaç ya da çiçek ekeniniz var mı? Onun soğanını
düşünün. Siz bir yere bir şey koydunuz bakarsan bağ. Şimdi gelişim psikoloji dersi
aldınız klinikte konuşuyorsunuz. Gelişimsel Psikopatoloji de belki konuşuyorsunuz.
Bu aylarda bir bebek neler yapabilir? Anormali anlayabilmek için önce sağlıklıyı
bilmek gerekiyor. Sağlıksız yapıyı tanıyabilmem için sağlıklı ne yapacak onu bilelim ki
onu diğerinden ayırt edebilelim. Şimdi burada gördüğünüz her şey ses, çıkarması
anneye bakması, memeyi araması vs döneme özgü olan şeyler eğer bunları
yapmıyorlarsa bir sıkıntı var. Anne karnesi diye bir şey var. Sağlık Ocaklarında ya da
diğer yerlerde başvurulduğu zaman bunları yapmıyorsa bir bebek ciddi anlamda
zorluk ve sıkıntıları var demektir. O zaman hadi siz bu çocuk nöroloji kliğine çocuk
psikiyatrisi kliniğine ya da daha ileri düzeyde araştırılacak bir kliniğe ya da birkaç ay
sonra bize tekrar kontrole gelin belki bir şeyleri doğru yapamıyoruz. İlk bebeğimiz
belki onu uyaramıyoruz belki bizim sıkıntılarımız var belki anne depresyonda değil mi
bütün bunları telafi edelim birde ondan sonra bakalım diyorlar. Şimdi 0–2 ayı
kaplayan dönem bu filizkenlik dönemi çok önemli niye çünkü kişiliğin temellerini
atıyoruz. Lütfen demirden ve çimentodan bu noktada çalmayın bu çok önemli.
Mesela bu ne? Yasal izin süreleri mesela çok kritik bir şey annelerin büyük bir
bölümü 38. haftaya kadar hala işyerlerinde deliler gibi çalışmaya devam ediyorlar ki
yasal haklarında iki haftayı da öteleyip doğum sonrasında kullanabilsinler. 36.
haftadan sonra bir kadının eğer Hülya Avşar gibi hırsı yoksa çalışması çok zor aynı
verimle aynı heyecanla aynı suratla çok zor yani fiziken mümkün değil. Ama insanlar
bir sonraki dönemde bebekleriyle süreci yaşayabilmek adına bunu yapıyorlar. Mesela
burada en kritik şeylerden bir tanesi kendi bedenine karşı bebekler daha duyarlı hale
geliyorlar. Şimdi yeni çıktı değil mi? Masaj yapın, dokunun, öpün bir süre daha altını
açık bırakın bebek kendini hissetsin, fark etsin diye. Sözsüz iletişim ne kadar önemli
burada sözü edilen bu özelliğinden bakın hiperaktivite semineri bilmeyenler için
kulaklarına bir küpe olsun. Yani çocuk bu dönemde yeterince uyaran olursa hani biz
sessiz taraf diyoruz erkeklerle çok özdeşleştiriyoruz ya bu tarafın uyarılmasıyla çok
ilgili. Sinaptik bağlar bu dönemde çok artıyor. Bu ne demek? Bakın bir sürü
psikopatoloji için size anahtar veriyorum ben de artık anahtar dağıtıyorum.
8
Dikkatini ve ilgiyi duyduğun herhangi bir şeye herhangi bir uyarıcıya yönlenebilme
yeni bilgileri öğrenebilme sadece çevresel uyaranlara mutlak etkisi altında kalabilme,
başkalarını dikkate almama, Orbitofrontal Korteks bozukluklarında karşımıza çıkan
psikopatolojiler. 8. haftayla birlikte artık bebek tamamen bakıcısına yönelmeye
başlıyor. Ne yapıyor? Gülümsüyor, uzun süre göz ilişkisi kuruyor, bakın ne kadar
önemli bu, genellikle ne yapıyor anne babalar? Çocuklarını kucaklıyorlar hep birlikte
gidiyorlar. Çocuk dışarı bakıyor anne babanın yüzünü hiç bilmiyor. Konuşurken
iletişim halindeyken anne babanın yüzünü görecek şekilde konuşmayı alabilecek
şekilde belli bir mesafe dışarıya çıktığımız zaman dış dünyayı görsün ve tanısın niye
olduğunu ne bitiyor çevreyi görsün tanısın ama evdeyken o teması, o sıcaklığı yüz
ifadelerimizi alsın. Yüz ifadesi bakımından bakın 0–2 ay ne kadar önemli özgül
öğrenme güçlüğünde biz biliyoruz ki çocuklar bunu yapamıyorlar değil mi? Yüz
ifadelerini anlamlandıramıyorlar yani gelişimsel bozukluklar hastalıkları düşünün
bakın ne kadar kritik ne kadar önemli bu. Bakıcıyı görünce daha iyi heyecanlanıyor
daha farklı sesler çıkartıyor diye. Şimdi yine bence dünya için çok kritik adamlardan
bir tanesi Piaget onun dönemlerinden bir tanesine tekabül eden bir süreç bu yani
artık aldığı tepkiyi bebek yansıtmaya da başlıyor. Yani kendi ihtiyaçlarını karşılayana
bakın o da tepki vermeye başlıyor. 2. ve 6. aylara geçelim beraberce. Bebek neler
yapabiliyor? Biraz daha özgürleşiyor değil mi? Hareket becerileri arttı, ellerini izliyor
takip ediyor. Sadece psikiyatrik hastalıklar açısından bakmayın olaya. Diyelim ki
doğum sırasında bebek oksijensiz kaldı, bunu hiç kimse fark etmedi ya da dudakları
mor oldu ya da başka bir şey oldu. Belki bir tarafını kullanamıyor bunların hepsi 2.
ayla beraber hiç fark edilmemiş olabiliyor. Böyle çok çocuk geliyor elleri öyle yumruk
halinde kapalı anne baba acaba bu çocuk niye hiç elini açmıyor, niye hiç izlemiyor
diye düşünmesi gerekiyor. Mesela eline bir şey verdiğin zaman değil mi otomatiktir
artık bizi uyaran bölgemiz 1–2 yaş için bir şeyleri ağzına götürebilir halde olan
bebekler bunun hiçbirini yapmıyor. Ya da öyle bir şey ki alır içeri girersiniz baş
hareketleri yönünden belirli noktaya odaklanır sizi izler, takip eder oyuncakların,
çıngırakların en basitinden her bebeğin çıngırağı vardır, olmasa bile ya da şöyle
yaptığınız zaman mesela ama o izleyemiyor illa otizmi düşünmeyin belki bulamıyor
başka bir sıkıntı var değil mi? Sağlıkla ilgilenelim ki sağlıklıdan sapmayı takip
edebilelim. Şimdi kliniklere çocuklar geliyor çok ağlıyor hiçbir şekilde susmuyor bu
bebeğin acaba sıkıntısı nedir? Mesela sırt üstü yatırıyoruz çok huzursuz, yüzükoyun
yatırıyoruz kendini kaldıramıyor. Destekli oturmaya daha henüz başlamadı. Bakın bu
ayda bebekler yani insan ne kadar çok şey yapabiliyor aslında yapabildikleri ne kadar
çeşitlidir. Oturmayı sakın yabana atmayın o kadar zor bir iş ki ayağa kalkıp yürümek
ne kadar zor bir iş başka hangi familya bunu yapabiliyor, insandan başka çok yani
çok kritik şeyler aslında bütün bunlar. Çok kritik artık ben annemi bir bütünleyeyim
ben artık aileyim. Ben bireyim bakın ne kadar erken gelmeye başlıyor. O ve ben
aileyim. Sosyal ilişkilerde bir bütünlük ve süreklilik arayışı keşke herkes bunu
yapabilse değil mi? Yasa devamlılığı ilkesinin kazanımıyla birlikte artık bebekler bunu
yaşamaya başlıyorlar. Karşılıklı iletişim ve oyun; oyun oynamak sadece oyuncaklarla
birlikte çocuğa belli komutları verip sen onu yap sen bunu yap demek değil çocuk
erkenden başlıyor aslında oyun oynamaya. Oyunların mümkün olduğu kadar çok
çeşitlenmesi gerek. Ne dedik? Sözsüz, tensel bazen nidalarla şarkılarla türkülerle ne
kadar geniş bir memleket sınırlandırılmış sadece materyale dönmüş bir oyun oynama
sistemi. Ne istiyor herkes ben olmak istiyor. İlgiyi üstüne çekmek istiyor sadece
seninle olayım tamam işin içerisine bir yabancı girdiği andan itibaren ilk sualde geri
dönün ne oluyordu?
9
Anneyle yakınlığı korumak istiyor. Anne baba konuşurlar bebek bir türlü rahat vermez
ya da anne der ki emzirirken onunla birlikte olmayı istiyor hiç konuşmamı istemiyor.
Acaba neden? Bir düşünün bakalım yabancı kaygısı çok önemlidir aile bu anlamda
çok önemlidir. Bir sürü psikopatoloji konusunda bize yardımcı olabilir. 7–15 ayları gibi
neler yapabiliyor artık değil mi, hareket kabiliyeti giderek arttı yürümeye başlayacak,
desteksiz oturacak ve ilk sesler gelmeye başlayacak. Bizim için kritik olan şeyler
ortak dikkat gelmeye başlıyor işaret ediyor, artık hoşça kal bye bye yapabiliyor
sorulduğu zaman vücudunun değişik bölümlerini gösterebiliyor. Şimdi kritik olan
şeylerden bir tanesi bellekle ilgili olanı değil mi ne var burada? Örtük Bellek artık işin
içerisine giriyor yani zorla bir çocuğa bir şey öğretmek zorunda da değilsiniz onun
devamı geliyor. Tekrarlayan ilişkilerde belli şeyleri öğrenmeye başlıyor. Artık 25.
haftayla birlikte ortak dikkat, ortak niyet ve ortak duygu sistemi artık çalışmaya
başlıyor. Yani ben annemden farklı biriyim benim bir öznel kendiliğim var. Sonuç
olarak bağlanmanın gelişimiyle ilgili olan sürece şimdi beraberce bir bakalım. Peki,
çocuğunun kişilik özellikleri nasıl. Bir aile sistemini bir de sosyo kültürel etken var yani
karşınıza bir çocuk geldiği zaman ayrıntılı olarak bunların hepsini konuşmamız
gerekmekte. Mutlaka gelişim testlerinden bir tanesini dağarcığınıza katmaya çalışın.
Demo Gelişim Tarama Testini Türkçeye kazandıran onun çalışmalarını yapan Birgül
Hanım burada bence kendisini gitmeden yakalayın. 4. sınıf öğrencileri bununla ilgili
kurstan yararlanabilirler. Bu testlerden bir tanesini mutlaka edinmeye çalışın
öğrenmeye çalışın. Mutlaka tuvalet eğitimi ve beslenme alışkanlıkları, uyku sorunları,
oyun ve bebeğin yeni bir duruma uyum sağlama becerilerini üzerine mutlaka
durulması gerekiyor. Mutlaka yine konuşmamız gereken eğer bağlanmayı
konuşuyorsak bebeğin bir günü nasıl geçiyor. Hafta içi veya hafta sonu ayrıntılı
olarak anlattım. Bir önceki konuşmayı düşünerek artık bunun nedenlerini çok
ayrıtılandırmayacağım. Çocuk ev içerisinde ve ev dışında kiminle beraber ne kadar
süre ve neler yapabiliyor? Aile bireyleriyle bir arada olduğunda bu çocuk hangi
sıkıntılar yaşayabiliyor, kimin komutlarına uyuyor, kimin yasaklamalarına uyuyor,
kimin yanında daha rahat, kimin yanında değil, hükmetme ve yönetme davranışları
en çok kimin yanında ortaya çıkıyor? Mesela aile der ki evimize hiç misafir gelmiyor.
Çocuk anne ve babadan başka kimseyi görmüyor. Tüm gün boyunca belki anneyle
birlikte ama hayatı teğet geçiyorlar. Anne ev işi yapıyor televizyon seyrediyor çocuk
kendi halinde. Aşina olduğu bir yere gittiğinde o çocuk anneannesine, babaannesine,
halasına, komşuya, markete neler yapıyor? Orada tanıdığı biriyle karşılaştığında
neler yapıyor? Hiç tanımadığı insanlar çocuğa dokunduğunda, öptüğünde,
sevdiğinde neler yapıyor? Yabancı bir ortama girdiğinde annesinin eteğinin arkasına
mı saklanıyor, ipini koparmış birisi gibi hiç sokağa çıkmamış birisi gibi sokağa fırlıyor
koşuyor mu, yabancı birisiyle karşılaştığında ne yapıyor? Şimdi aile olayını anne ve
çocuğun nasıl algıladığı çok önemli kavuşma sahneleri nasıl anneyle birlikte oyun
oynama biçimleri nasıl, bunları bir oyun odası içerisinde çok rahatlıkla
gözleyebilirsiniz. Anne ve baba çocuklarını yaşıtlarına göre nasıl değerlendiriyorlar?
Bunlara mutlaka bakmamız gerekiyor. Bebeğin tepkilerinin farkına varıp uygun
zamanda harekete geçen anne babalar çok önemli, bebeğin ihtiyaçlarını karşılıyor
her koşulda bebeği kabul ediyor. İşbirliği yapıyor, güveniyor empati sağlıyor, yeterli
ilgi ve sahiplenme gösteriyor. Bebekle bakıcı arasında bir uyum var hani filmlerde
olur ya çeviri yaparlar birisi önden ağzını oynatır, arkadan da bir ses gelir hiçbir
zaman senkron tutmaz siz o filmi izleyemezsiniz öyle düşünün. Anne ve bebek aynı
anda hareket ediyorlar birbirlerine ihtiyaçlarına o şekilde duyarlılar. XVI. yüzyılda biri
çıkmış güvenle bağlanmayı çok güzel bir şekilde özetlemiş.
10
Hani platformda konuşursanız bunu oraya adapte etmeniz mümkün bir ben vardır
benden içeri. Eğer Deneysel Psikoloji ya da Bilişsel Psikoloji literatürüyle
konuşuyorsanız Üst Biliş denen bir şey var Metamemory. Bütün sistemlerinizi kontrol
eden her şeyin üstünde bir sistem var biz buna üst biliş diyoruz. Üst Biliş temelde
güven ilişkisiyle çok yakından ilgili ne diyeceğiz kendisinin ve başka insanların
duygusunun farkında olacak. Kendi hislerinin başka insanların davranışları üzerindeki
etkilerini bilecek başkalarının kendisi üzerindeki etkilerini bilecek ve tüm bunların da
farkında olacak beni bilecek benin ötesine geçecek bir de bütün bunların farkında
olacak. Kaygı ve kaçınma özellikleri gösteren bir anne ve babaya sahip olan bir
bebek neler yapıyor? Mesela huzursuz ve endişeli anne babanın bebeğe karşı hiç
hoş olmayan davranışları var sürekli azarlıyor sürekli reddediyor. Çocukları bir sorun
gibi algılıyor onlar genellikle. Çocuğun duygularını kontrol ederek aslında kendi
streslerini en az düzeye indiriyorlar. Öyle bir şey olur ki bebeğe neyi söylemeleri
gerektiğini ne hissetmesi gerektiğine dikkat ederler. Mesela çocuk düşer der ki anne
baba aaa canın yanmadı ki erkekler ağlar mı? Yani çocuğun o anda ne hissettiğinin
çok da önemi yoktur. Birden sonra davranışının hop diye kesilmesi gerekir anne baba
onu yapar. Anne baba sürekli ihtiyaçlara duyarsız olduğu için kaçar. Çocuk ne yapar?
Anne babanın peşinde koşar daha çok yapışır. Yani hep bize söylenir ya ikili
ilişkilerde kaçan kovalanır diye, mantığı buradan geliyor. Hep klasik sorulardır bunlar.
Gerçekten her ağladığında kucağa alalım mı hep ağladığında besleyelim mi saatli mi
besleyelim acıkınca mı besleyelim biz ne yapalım? Burada sizin ya da benim değil
bebeğin ihtiyaçlarına duyarlı olmak çok önemlidir. Az önce söylediğim şey çocuğun
anılarını düzenlemeye çalışmak. Anne başkasının duygularını bastırarak aslında
kendi stresiyle başa çıkıyor, dedik ya anne genellikle endişeli sürekli çocuğu
püskürtüyor reddediyor ve düşmanca davranıyor. Aşırı bir kontrol söz konusu ve
sürekli en çok bunu deniz kıyısında görürsünüz yapma, atlama, hoplama, yüzme,
bağırma yani çocuk bir süre sonrasında uzaktan kumanda gibi hiçbir şey yapamaz
hale geliyor. Anne daha sakin ama çocukla ilgilenmiyormuş gibi algılanıyor. Anne
öfkelendiğinde ve komut gösterdiğinde çocukla ilgileniyormuş gibi algılanıyor ne
kadar ters bir öğrenme. O nedenle çocuk hiçbir zaman sakin sessiz yeterli bir uyaran
veren ortamlarda kalamıyor sürekli uyarıcının en üst seviyede geldiği bir ortamı
düşünün. Böyle bir ailede yetişen çocuklar ne yapıyorlar kaygıları arttıkça bağlanma
ihtiyacı hissediyorlar. Her terk edildiğinde güç kavgaları oluyor ve her seferinde
ayrılmak yerine gidiyor müthiş bir şekilde bağlanıyor yapışıyor asla ayrılmıyor asla
terk edemiyor. Yani erişkin davranışı örüntüleri açısından size bir ipucu olsun. Çocuk
tüm varlığını anne ve babasına göre ayarlıyor. Öyle ikili ilişkiler vardır ki ilişki tek kişi
üzerinden yürür öteki yoktur. O istediği zaman sinemaya gidilir, o istediği zaman
yemeğe gidilir, o istediği zaman birlikte olunur her şey onun üzerinden yürür öteki kim
kendini karşıdakine göre ayarlar burada da çocuk öyle. Çocuk anne babalarının
davranışından asla kontrol edilemeyeceğini düşünür. Kendi hislerinin hiçbir zaman
farkına varmadığı için hep başkalarının gözünden dünyayı anlamaya çalışır. Çocuk
böyle olduğu zaman değil mi hep başkalarını memnun eden böyle onlara sürekli iltifat
eden ne kadar iyi olduğunu söyleyen bazı tipler vardır. Tabii siz de şaşırırsınız ya bu
samimi mi değil mi sahtelik ararsınız altta yatan örüntü böyle bir şey. Çocuklarda
bilişsel bilgi var ama bunu temelde çözümleyemiyorlar. Annelerle ilişki kuran anne ve
babanın davranış örüntüsüne bir bakalım. Bunların hiçbir zaman ne yapacağı belli
olmaz. Çocuk düşer onlar güler çocuk uyurken onlar gelir farklı bir davranış ortaya
koyarlar, bir kere kararsız ve sebatsızdır bunlar. Hiçbir zaman işbirliğinde senkron
yoktur. Çünkü davranışlar arasında bir uyum ve bir denge yok. Bebeklerle çok ilişkili
değiller onların ihtiyaçlarını rahatsızlık sinyallerini anlamıyorlar. Genellikle anneler
11
çocukları ağladığında neden ağladığını bilir, altını ıslattı der karnı acıktı der bunların
hiç öyle bir bilgisi yoktur bu çocuk niye ağlıyor diye. Mesela çocuk düşmüştür, kolu
incinmiştir anne baba onu beslemeye çalışır bilmez dokunduğu zaman acır ama hiç
fark etmez ki ne olduğunu bilmez çünkü. Yani anne bebeğin ne reddeder ne kabul
eder ortada kalmıştır. Bakım veren kişi çocuğu çevreyi keşfetmeye gittiğinde birinin
evine gittiği zaman hemen telaşa kapılır. Mesela komşuyla çocuk çok oynadığında
onun evinde yemek yediğinde kıyamet kopar. Hep yasaklıdır değil mi kimseden bir
şey alma yemenin ötesinde bir şeydir bu. Çünkü anne der ki eyvah çocuk kendi
başına bir şey yaptığı zaman şimdi benden uzaklaşıyor anne o zaman ilgi
göstermeye başlar. Şimdi bunları biz aralıklı pekiştirme tarifesi çocuğu diyoruz. O
deneyi iyi hatırlayın hep bir kuş vardır ya ne zaman yemin geleceğini bilmez. Beş
tane yemden sonra bunu gagalar yemi alır arası açılır on olur yirmi olur bin beş yüz
kere gagalayıp gagası yanan kuşlar vardır sadece o yemi almak için işte bu çocuk da
böyledir. Anne, anne, anne diye etrafta mızırdanan çocuklar vardır. Tabii markete
gittiğiniz zaman sokağa çıktığınızda o çocuklar kendi kendine konuşur. Onu kimse
duymaz fark etmez mızıldanır, ağlar o çocuk bir şey söylüyor hep bu kuş gelsin
aklınıza. Anneler fiziksel olarak orada ama hiçbir şekilde bilişsel süreçler açısından
davranım açısından yok, annenin tepkisini çekmek için çocuklar yere yatar ulur,
bağırır, sünger Bob gibi tepinir bir şekilde kendini ortaya koymaya çalışır. Böyle bir
ailede yetişen çocuk çok öfkeli ayrılma kaygısını çok yoğun bir şekilde yaşıyor
anneye karşı çok öfkeli. Annenin tepkileri çocuğun tepkileri hiçbir zaman uyumlu değil
çocuk annenin davranışlarıyla kendi davranışları arasında hiçbir şekilde bir bağ
kuramıyor. İki yabancı en güvenilir insan çocuk için en yabancı olan insan
ihtiyaçlarının bu kadar duyarsız bu kadar farkındalığı yok. Çocuk şunu öğreniyor ona
ne kadar çok bağırırsam yaşasın o kadar çok tepki alırım. Yani olumlu davranışlar
her zaman bir ödül değil. Bu bebeklerin bilişsel yapılanmaları bu anlamda yoğun, içi
boş yani canlılık bedenini boş bir levha orası karşıdaki ne yapacağını hiçbir zaman
anlayamıyor bu şaşkın bu insanlar davranışı yorumlayamadığı için bir sonraki adım ki
ikinci eylem planları yok ne yapacaklarını bilmiyorlar. Çünkü karşındakileri asla bir
birey olarak algılayamıyorlar. Duyusal ipuçları da okuyamıyorlar. Yani ihtiyaç arzu,
öfke arzu kaygı arasında farklı bir bağ kuruyorlar. Şimdi bakın bu algı veren duygular
için ne kadar güzel bir şey duvarda ne olur geri dönme orada birbirine böyle sarılmış
böyle kucaklaşan bir çift duruyor. Başkaları tarafından sevilebilir mi değer bulabilir mi
bu insanlar için çok önemli bir şey bunun için yapmayacakları şey yok sürekli bir
kaygı var eyvah ya beni terk ederse ya beni bırakıp giderse mutlu mesut oturmuş
kahve içiyorlar. El ele göz göze beni hiç bırakmayacaksın değil mi ya da öyle bir şey
oluyor ki çok keyifli çok harika bir ortamın içerisinde sen de zaten “ondan” da
ayrılmıştın kesin beni de bırakırsın. Şimdi ne yapmak gerekir acaba kendini güvende
hissetmeyen diğer insanlarla da sürekli yoğun bir şekilde bir arada olmak isteyen biri.
Böyle bir bebeğin anne babanın da davranış örgüsü ne olacak? Bir kere burada bir
uzanış, bir yas var, bir kayıp var. Bir kere anne ve baba büyük olasılıkla kendi
çocukluk yaşantısında bir travma yaşamış büyük olasılıkla bunun bir istismar öyküsü
var illa cinsel olmak zorunda değil. Sözel istismarı evde sürekli olarak bağırmıyorlar
seni babana söyleyeceğim, seni polise vereceğim, seni sevmeyeceğim, aptal çocuk,
yaramaz çocuk, sürekli olarak örselenen bir çocuk var. Bu ülkede sürekli olarak
örselenme devam ediyor. Sözel örselenmenin önüne geçirilirse ruh sağlığı inanılmaz
derecede kaliteli olan bir topluluk olacağız biz. Onun için mücadelemiz bu aşamada
başlamalı ciddi duyguların zorlukları var, bunlarda depresyon alkolizm madde
bağımlılığı ve kendileri de istismarcı olmaya. Şimdi bence savunma mekanizmaları
eyvahlar olsun.
12
Savunma mekanizması olmaksızın birçoğunu belki fark ederek kullanıyorsunuz.
Savunma mekanizmaları olmayan bir bireyi düşünün yaşamla gerçekten bağ
kurabilmek gerçekle mücadele edebilmek ne kadar zor. Hiçbir zaman bakıcının
davranışlarını anlayamıyor. Üzmez olayını düşünün az önce söylediğim vakayı ve
çocuk bakıcısından korkuyor, en güvendiğimiz kişi aslında en çok korktuğumuz kişi
sonuç öğretmiş çaresiz. Şimdi sosyal bağlanma örüntülerinin tespiti gerçekten çok
önemli bu ama tek başına yeterli değil, mutlaka klinik psikoloji de çalışacaksanız
erişkin, ergen, çocuk, bebek fark etmez. Bir kere bu konuya çok ciddi bir şekilde
hakim olmamız gerekiyor. Sizin kendinizin terapist olarak bağlanma örüntünüzün
nasıl olduğu çok önemli ya siz kaygıdan kaçınansanız karşınıza da organize birisi
gelirse nasıl ilişki kuracaksınız siz de insansınız. Önce kendimizi fark edeceğiz önce
kendimizi tanıyacağız. Bağlanma örüntüleri çok önemli ilişki kurmak için biçimimizi
etkiliyor ama bunlar değiştirilemez kurallarla kanunlarla değil ki terapi de çok önemli
ama tek başına yeterli değil.
13

Benzer belgeler