pdf - Wings

Transkript

pdf - Wings
Los Angeles
Hollywood’daki stüdyolar çekimlerle dolup taştıkça, Los Angeles bulvarları
da ünlü simalarla dolup taşmaya devam ediyor. Haliyle lüks ve VIP
mekânlara, yenilikçi tasarımlara ve yetenekli insanlara olan talep de arz da
artıyor. Şehrin sıcak iklimi ve okyanusa yakın olmasının getirdiği ‘cool’
kişiliği de oldukça etkileyici bir deneyim sunuyor. Kaliforniya’daki diğer
şehirlerde olduğu gibi Los Angeles’ta da organik tarım ve doğal yaşam
oldukça ön planda. Şehir hem büyük tarım çiftlikleri açısından zengin hem
de çarpıcı bir bronzluk yakalamak için gerekli tüm koşulları bünyesinde
barındıyor! Kısacası uzun ve sağlıklı bir hayat için aradığınız her şey var!
Hal böyle olunca Los Angeles dünyanın en keyifli şehirlerinden biri olmasın
da ne yapsın!
Buradan bakıldığında tam bir “lüküs hayat” portresi çizen şehrin sakinlerini
kıskanmaya gerek yok. Uzun bir yolculuğun ardından varacağınız Los
Angeles’ın kolları herkese açık.
>>NEREDE KALMALI?
Klasikler
Los Angeles’ın vazgeçilmez ve klasikleşmiş bazı otelleri var ki onlardan
bahsetmesek olmazdı. Bunlardan Beverly Hills Hotel, 100 yıllık geçmişiyle
şehrin tarihinin en bilinen tanıklarından biri. Rodeo Drive’daki eski The
Regent, şimdiki Four Seasons Hotel ise ‘Pretty Woman’ filminin
çekimlerinin yapıldığı otel. Hatırlayacaksınız otel, filmde neredeyse
1
Los Angeles
oyuncular kadar ön plana çıkıyordu. The Peninsula ise sinema dünyasından
önemli sanatçıların ve iş adamlarının çok tercih ettiği bir otel olmaya devam
ediyor. Bu üç otel zaten Los Angeles’la birlikte anılan ve en çok bilinenler.
Biz de şehrin ilgiyi hak eden, göz kamaştırıcı ve stil sahibi diğer otellerine
bir göz atalım istedik.
En İyiler
 L'Ermitage Beverly Hills: Kaliforniya eyaletinin en iyi otelleri
arasında yer alan L'Ermitage, huzur içinde dinlenmek isteyenler için
biçilmiş kaftan. Hollywood'un en gözde semtlerinden Beverly Hills'te,
dünyaca ünlü yıldızlara komşu olmasının yanı sıra, Hollywood ve
Santa Monica’nın kültür ve eğlence hayatının içinde yer alıyor ve
şehrin en lüks restoranlarından, göz alıcı sahiline birçok imkânı
konuklarının erişimine sunuyor. Otelin geneline batı sahilleri
coğrafyasına özgü bir renk skalası hâkim. Bej, taba rengi, limon
çürüğü ve çağla yeşili, ormanlık Beverly Hills siluetiyle buluşuyor.
Çatısındaki açık yüzme havuzu ve güneşlenme terası dışında çok özel
bir spa’sı da mevcut. Ekolojiye verdiği önemle ün salmış otel, su
arıtma merkezleriyle atık suların yeniden doğaya kazandırılmasına
yönelik bir sistem de kurmuş.
 Mondrian Los Angeles: Modern ve zevkli bir tasarım objesi olan otel,
9 metrelik camdan giriş kapısıyla neredeyse özdeşleşerek şehre
imzasını atmış. Işık, otelin tasarımında oldukça önemli bir yer tutuyor.
Güneşin gün içindeki hareketleriyle her saat başka bir renge
2
Los Angeles
bürünüyor. Mobilyaların tamamı tasarım ürünleri. Skybar, şehrin
çekici noktalarından biri haline gelmiş bir lounge. Otelin çatısında yer
alan bar, eşsiz bir manzaraya sahip. Terasdaki yüzme havuzu,
gündüzleri çiçeklerle donatılmış bir açık hava salonu görevi görüyor
ve özellikle su altında çalan müzik sistemi ile keyifli bir deneyim
yaşatıyor. Çiçekler, gece olunca yerlerini onlarca cam fenere bırakıyor
ve teras ışıklı, masalsı bir görünüm kazanıyor. Otelin restoranı Asia
De Cuba ise, füzyon menüsünü Philippe Starck'ın tasarımlarıyla
harmanlamış.
 Chateau Marmont: Villaları, bahçe süitleri ve bungalovlarıyla çeşitli
konaklama deneyimleri sunan otel, Fransa'da yer alan Loire
vadisindeki bir şatodan ilham alınarak inşa edilmiş. Eşsiz lüks
tasarımıyla Ortaçağ’ın Avrupa’sını Hollywood'un ortasında bir film
setine taşıyan otelin, taş ve ahşap işçiliğindeki ayrıntıları görülmeye
değer. 63 oda ve süitin neredeyse tamamında mutfak, salon ve özel
teras
bulunuyor.
Balkonlarından
şehrin
ışıltılı
manzarasını
izleyebileceğiniz bu odalar, geceleri, hele yamaçlara sis çökmüşse
kendine hayran bırakan bir düş âlemine dönüşüyor. Haftanın yedi
günü servis veren restoranında Şef Carolynn Spence'in hazırladığı
geleneksel Amerikan mutfağından örnekler yer alıyor. Bar Marmont
ise,
yine
şefin
Fransız
mutfağından
esinlenerek
yarattığı
atıştırmalıklarla gecenizi renklendiriyor.
 Hotel Bel Air: Aldığı birçok ödülle iddialı ve buna rağmen samimi
duruşundan bir şey kaybetmemiş olan otel, yemyeşil bir bahçede,
rengârenk tropikal çiçeklerin arasında yer alan tozpembe binalarıyla
batı yakası sahillerinin cıvıl cıvıl atmosferini yansıtıyor. Süs
3
Los Angeles
havuzundaki kuğular ve özenle tasarlanmış peyzajıyla huzurlu bir
cennet. Ünlü iç mimar Alexandra Champalimaud, otelin genelini ve
odalarını tasarlarken 1930, 40 ve 50'lerin Hollywood estetiğinden ve
İspanyol Kolonyal Dönemi’nden ilham almış. Otelin 65 yıllık spa
deneyimini de es geçmek olmaz. LA Times'da birçok kez yer almış,
otelle özdeş Şef Wolfgang Puck, Avrupa ve Akdeniz mutfağını
Kaliforniya'ya özgü tropikal tatlarla yeniden yorumlayarak ortaya
füzyon bir menü çıkartmış.
 SLS Hotel: Beverly Hills'te palmiye ağaçlarının süslediği şehir
panoramasına karşı, lüks ve özeni bir arada barındıran otelin her odası
özenle tasarlanmış. İncelikli ve şık detaylarla süslü. Beyaz, bej ve
kahve tonlarının hâkim olduğu tasarımında, aydınlık tavanlar ve ferah
alanlar ön plana çıkıyor. Kışın neredeyse hiç uğramadığı bu şehirde
tropik esintileri hissedebileceğiniz açık havuzunda nefis kokteyller
yudumlayabilirsiniz. Otelin iki restoranı The Bazaar ve Tres, Şef Jose
Andres'in elinden çıkma lezzetli füzyon menüsü ve yine Philippe
Starck imzalı modern tasarımıyla akıllarda yer edecek bir gastronomik
deneyim yaşatmayı vaat ediyor.
Bunlara Da Bakmaya Değer
 Shutters: Evinizden uzakta olsa da evinizdeki rahatlığı vaat eden otel,
Santa Monica'da muhteşem deniz manzarasıyla sizi karşılıyor.
Duvardan çok pencerelerle örülmüş olan otelin, demirlemiş lüks bir
yatı andıran tasarımında maviler, beyazlar ve kum tonları hâkim.
4
Los Angeles
Dekorda ise rustik Amerikan mobilyaları tercih edilmiş. Banyoda
televizyondan, ahşap kaplama zeminleri süsleyen Tibet kilimlerine
kadar her detay incelikle düşünülmüş. Otelin en güzel alanlarından
biri olan spa, duvarlarını süsleyen deniz kabuklularıyla sizi adeta
gizemli bir deniz altı yolculuğuna çıkartıyor. Otelin iki restoranından
One Pico, yerel lezzetleri ve Kaliforniya'nın dünyaca ünlü şaraplarını
menüsünde bir araya getirmiş. Otelin diğer restoranı Coast ise, deniz
kenarındaki ferah atmosferinde nefis şaraplar ve atıştırmalıklarla
misafirlerini şımartıyor.
 Palihouse: Renkli ve romantik otelin en dikkat çekici özelliği
odalarında kullanılan duvar döşemeleri ve mobilyalar. Çok geniş bir
taş ve tuğla yelpazesinin görülebildiği bu odalar, pop kültürü yansıtan
mobilyalarla genç ve dinamik bir duruş kazanmış. Yer karoları,
Fransız stilinde döşenmiş. Otelin geneline hâkim olan tezat renkler ve
dokular da bu hareketli atmosferin bir parçası. Uzun süreli
konaklamalar için de birebir olan otelin her süitinde bir mutfak ve
yemek alanı var. Otelin genelinde hissedilen Fransız romantizmi
Palihouse Courtyard Brasserie'ye de yansımış. Şık, rustik ve genç
menüsünde, yerel lezzetlerden Fransız atıştırmalıklarına ve imzalı
kokteyllere kadar birçok seçenek yer almakta.
 Chamberlain: Batı Hollywood'da yer alan ve Sunset Strip ile Santa
Monica Bulvarı’nı bağlayan konumuyla, Los Angeles'a ait görülmesi
gereken birçok şehirli detaya yürüme mesafesinde olan otel, özellikle
açık yüzme havuzundan muhteşem bir şehir panoraması sunuyor.
Tamamı
1980'ler
estetiğinin
günümüz
tasarımıyla
yeniden
yorumlanması üzerine kurulu atmosferinde, retro detaylar, altın ve
5
Los Angeles
çikolata tonlarıyla daha da belirgin hale geliyor. Odaların duvarlarını
süsleyen modern tablolar, geometrik mermer yer döşemeleri, tropikal
çiçekli bitkilerle bir araya gelince seyirlik bir şölene dönüşüyor.
Otelin 113 süitinde cam ve mermer unsurlar ön plana çıkıyor. Turkuaz
ve krem renginin tonlarında döşenmiş restoranı Chamberlain's Bistro,
Fransız mutfağından seçenekler sunuyor. Şef Emillio Noselotl'un
elinden çıkma menünün dışında, sadece bu mekâna özel martini’ler de
kesinlikle denenmeli!
 Andaz: Hyatt otel zincirinin deneyimlerini konuşturduğu otel, Los
Angeles’ın en keyifli konaklama seçeneklerinden biri. Hem lüks ve
profesyonel bir otel, hem de butik ve hip. Klasik ve moderni bir araya
getiren tasarımında keskin kübik çizgiler dikkat çekiyor. Oldukça
minimal bir tasarıma sahip olması, ferah ve dinlendirici bir atmosfer
yaratmasına yardımcı oluyor. Otelin restoranlarından RH, Güney
Kaliforniya’da çok yaygın olan ‘tarladan masaya’ konseptini
uyguluyor. 1970’lerde şehrin ünlü Rock’n Roll’cularını ağırlayan RH
Bar şimdilerde, Mr. Plant ve No. 209 gibi kendisiyle özdeşleşmiş
kokteyller sunuyor. The Sundeck ise havuz başında ve şehrin müthiş
panoramasına nazır dinlendirici bir gün vaat ediyor.
 Roosevelt: 1927 yılında açılmış olan Roosevelt, bir zamanlar Clark
Gable ve Marilyn Monroe gibi isimleri ağırlamış bir otel. 2005 yılında
yeni sahipleriyle tanışan otelin orijinal süslemeleri ve mimari
özellikleri restorasyonlar sırasında korunmuş. Odalar ise teknolojik
altyapıyla güçlendirilmiş. Marilyn Monroe Suite ve Gable Lombard
Penthouse’un şıklığı ve ihtişamı büyüleyici. Ana restoran Public
Kitchen & Bar, klasik ve retro olarak tarif edilebilir. Burada kalmayı
6
Los Angeles
tercih etmeseniz bile, atmosferini görüp yemeklerini denemenizi
öneririz. Otelin barlarından Beacher’s Madhouse, ahşap kütüphanesi,
kırmızı kadife perdeli küçük salonu ve karşısında yer alan mor kadife
koltuğuyla 1930’lardan kalma burleks tiyatroları andırıyor. The Spare
Room ise deri koltukları, ahşap barı, geniş viski menüsü ve satranç,
dama gibi oyun seçenekleriyle klasik bir “Gentlemen’s Club”
havasında. Tropicana Bar ise havuz başında, gece geç saatlere kadar
eğlenceli bir atmosfer sunuyor.
>>NEREDE YEMELİ?
Öğle Yemeği İçin En İyi Adresler
 A-Frame: Tek katlı, yüksek çatılı bu sevimli binanın içi lüks bir çadırı
andırıyor. Organik bitkilerle ayrı bir lezzet yakaladıkları özel
kokteyllerinden tekila ve votkalı seçenekler oldukça başarılı. Taco,
burger ve midye gibi seçeneklerin bulunduğu menü, restoranın
tasarımıyla bir araya gelince lüks ve konforlu bir piknik izlenimini
yaratıyor.
 Plan Check Bar: Los Angeles’ın ‘olmazsa olmaz’ adreslerinden biri.
‘Amerikan vintage diner’ konsepti hem mekân tasarımına hem de
menüye yansımış. Elbette stilize edilmiş şık ve gurme bir
uyarlamadan bahsediyoruz. Ufak atıştırmalıkları, kokteylleri, viski ve
bira seçenekleri arasından seçim yapmak oldukça zor.
7
Los Angeles
 MB Post: Manhattan Beach’te bulunan restoranın yeri, 1960’larda
posta ofisi olarak kullanılıyormuş. Restoranın tasarımı, konumunun
tarihine şapka çıkartan vintage stili ve okyanusa yakın olmanın
yarattığı dingin havasıyla dikkat çekiyor. Menüsü, atıştırmalıklar,
vejetaryen seçenekler, deniz ürünleri, kırmızı ve beyaz et yemekleri
gibi geniş bir skala sunuyor. Hepsi de yerel üreticilerden temin edilen
malzemelerle yapılıyor. Menüye en iyi şekilde eşlik edeceği
düşünülen 17 bira, 10 kokteyl ve 100 şarap seçeneği tek tek ve özenle
seçilmiş.
 Umami: Şehirde pek çok noktada şubesi olan Umami, Los Angeles’a
özel gurme bir burger zinciri adeta. Klasik diner ve deli lezzetlerini
yeniden yorumlayan Umami’nin enfes burgerlerinin sırrı özel
soslarında gizli. Yemeğin yanında, özenle hazırlanan kokteyllerinden
sipariş etmeyi de ihmal etmeyin.
 Langer’s: Langer’s deli ve şarküterinin en gurme hali. Sandviçleri,
sosları ve hatta turşuları bile çok farklı ve lezzetli. 1947’den beri
hizmet veren Langer’s ile özdeşleşmiş olan pastırmalı sandviçinden
bir ısırık alın, ne demek istediğimizi anlayacaksınız.
 Pitfire: Pitfire, eğlenmeyi ve yemek yemeyi seven bir ekip tarafından
açılmış. Çağdaş loft mimarisinin özelliklerini taşıyan yüksek tavanları
ve ahşap ağırlıklı dekoru, rahat ve neşeli bir atmosfer yaratıyor.
Büyük fırınından çıkan çıtır hamurlu pizzalarının lezzeti de bu
eğlenceli atmosferi daha da özel bir hale getiriyor. İtalyan salataları,
makarna ve panini çeşitleri de menüde mevcut. Ancak biz pizza
çeşitlerine öncelik vermenizi tavsiye ederiz.
8
Los Angeles
 Gjelina: Modern ve kübik binasıyla dikkat çeken restoranın uzun
rustik barı açılıp kapandıkça duyulan neşeli sohbetler ve kahkahalar
burayı daha da merak uyandırıcı bir hale getiriyor. Taş duvarları ve
uzun masalarıyla gerçekten de samimi bir atmosfere sahip. Buna bir
de yaratıcı pizzalarının lezzeti eklenince keyiflenmemek elde değil.
 The Ivy: Ivy’nin nesi meşhur derseniz, en çok paparazzilerinin meşhur
olduğunu söylemek yanlış olmaz. Los Angeles’daki ünlü isimlerin çok
tercih ettiği mekândan gazeteciler hiç eksik olmuyor. Ivy’nin bahçe
içindeki çiçekli örtüleri ve hasır koltuklarını görünce Amerika’nın
güneyinde
yaşayan
büyükannenizi
ziyarete
gelmiş
gibi
hissedebilirsiniz. Meyve ve kurabiye eşliğinde servis edilen
kokteylleri veya deniz ürünü ağırlıklıklı atıştırmalıklarıyla kendinizi
şımartabileceğiniz bir yer.
Akşam Yemeği
 Melisse: 2 Michelin yıldızıyla ışıldayan Melisse, yıllardır şehrin en iyi
restoranı seçiliyor. Bu başarının arkasında restoranın şefi ve sahibi
Josiah Citrin ve ekibinin mahareti var elbette. Fransız mutfağından
lezzetler sunan restoranda tadım menüsüne ek olarak vejetaryen tadım
menüsü ve şarap tadım menüsü de bulunuyor.
 Spago: Wolfgang Puck isimli ünlü gruba ait restoran yeni dekoru ve
yeni menüsüyle yeniden hizmete girdi. Şehirdeki iki Michelin yıldızlı
üç restorandan biri olan Spago, yerel üreticilerden temin ettiği doğal
9
Los Angeles
ürünlerle gurme bir deneyim yaşatıyor. Kaliforniya mutfağı ağırlıklı
restoranın şarap seçenekleri de oldukça geniş bir aralığa sahip.
 Cut: Bir Michelin yıldızlı restoran Cut, yazılı basının eleştirmenleri
tarafından övgülere ve yıldızlara boğuluyor. Izgarada hazırlanan steak
çeşitleri ve ıstakoz seçenekleri menünün en lezzetli seçenekleri.
Stüdyodaki çekimlerden fırsat bulan ünlülerin acıktıkça kaçmayı
sevdikleri bir adres.
 Cecconi’s: Enzo Cecconi, ünlü restoran Cipriani’de üstün mutfak
becerilerini kanıtladıktan sonra sırasıyla Londra, New York ve Los
Angeles’ta kendi restoranı Cecconi’yi açtı. Kahverengi ve mavinin
uyumunun yarattığı klasik ve şık bistro stiliyle, insanı hemen etkiliyor.
Nefis İtalyan kahvaltıları, yemekleri ve şarapları için kaçırılmaması
gereken bir adres.
 La Poubelle: 1969 yılında açılan bu sevimli bistro, yerli, organik ve
butik üretim yapan tarım çiftliklerinden aldığı ürünlerle nefis
yemekler hazırlıyor. Menüde Fransız bistrolarının seçenekleriyle,
Kaliforniya diner’ları bir araya getirilmiş. Samimi ve eğlenceli bir
ortama sahip.
 Sotto: Güney İtalya mutfağından seçenekler sunan Sotto’nun elde
yapılmış makarnaları ve odun ateşinde pişen pizzaları oldukça ünlü.
Klasik ve modernin bir araya getirildiği dekorun arkasında kalan
mutfakta, genç bir ekip klasik tarifleri modern tekniklerle yeniden
yorumluyorlar.
 The Parish: Downtown, Fashion District'in eski Angelique Cafe'si
bugünün The Parish'i. İngilizlerin klasik pub kültüründen etkilenen
10
Los Angeles
Casey Lane böyle bir mekânda gözlerinizin arayacağı her şeyi bir
araya getirmeyi başarmış. Salatadan et yemeklerine, tereyağlı mısır
koçanlarından domuz bacağına kadar kalori saymayanların cenneti bu
ahşap ağırlıklı, antika aynalı mekânda sabahın erken saatlerinden
öğlene kadar kahvaltı menüsünden, akşam 5'ten sonra da akşam
menüsünden seçim yapabiliyorsunuz.
Atıştırmalıklar
 The Larder: Larder, beyaz ve sadeliğin modern yorumuyla çağdaş ve
ferah bir atmosfer yaratıyor. Nefis kruvasanları, cupcake’leri ve
sandviçleri iştah kabartıyor. Sabah ve öğlen atıştırmaları için
uğrayabileceğiniz gibi alışveriş yapmak ve kahve eşliğinde gününüzü
planlamak için de gelebilirsiniz.
 La Mill Coffee: La Mill, özenle yetiştirilmiş ve işlenmiş kahve
çekirdekleri sunuyor. Kahveye ek olarak ilginç çay karışımları, fincan
takımları ve çay kahve ekipmanları da bulabilirsiniz.
 Hansome Coffee: Genç, hip ve yakışıklı üç adamın açtığı bu kafe,
kahveleriyle oldukça iddialı. Alışılmışın dışında bir tat sunduklarını
bu yüzden de kahvelerini herkesin beğenmeyebileceğini söylüyorlar.
Bu farkı fark yapanın ne olduğuna karar verebilmek için buraya gelip
kendiniz içmelisiniz.
11
Los Angeles
>>GECE KUŞLARINA
 Bardot Hollywood: Bardot aynı anda hem restoran, hem lounge, hem
de bar olan mekânlardan biri. Hollywood’un özel partileri için çok sık
kapatıldığı için kamuya açık günleri yakalamak bazı dönemlerde zor
olabiliyor. Canlı performansların gerçekleştiği mekân, gece ilerledikçe
oldukça hareketli ve eğlenceli bir tempo tutturuyor.
 Bar Marmont: Chateau Marmont Hotel’in barı Bar Marmont,
ajandanızda mutlaka yer alması gereken adreslerden biri. Upuzun
kırmızı kereveti, karşısındaki rustik sandalyeler ve 1920’leri
anımsatan havasıyla oldukça hoş bir atmosfere sahip. Maharetli şefini
ve klasik kokteyllerini de unutmamak lazım elbette.
 Copa d’Oro: Tuğla duvarı ve vintage koltuklarıyla 20. yüzyılın
kokteyl barlarını anımsatan bir dekora sahip. Uzun barın arkasındaki
miksologları
gri
yelek,
beyaz
gömlek
ve
kravattan
oluşan
üniformalarıyla konsepti tamamlıyorlar. Santa Monica Farmers’
Market’ten temin edilen taze ve yerel malzemelerle yapılan
kokteyllerinden denemek şart.
 The Varnish: Don Draper, 2000’lerde ve Los Angeles’ta yaşıyor
olsaydı herhalde buranın müdavimi olurdu. 1960’ların New York
kokteyl barlarını anımsatan The Varnish, kokteylde de gurme tatlar
arayan, stil sahibi konuklarıyla dolup taşıyor.
 Pour Vous: Paris’in bohem barlarını 19. yüzyıldan alıp bugüne
taşımış gibi bir havası var. Kırmızı kadife koltukları, ufak mermer
masaları, halıları, vintage abajurları ve daha pek çok detayıyla çok hoş
12
Los Angeles
bir tasarıma imza atan Pour Vous, kokteylleriyle de kendine hayran
bırakıyor. Aperatif, parfüm, iksir ve şerefe gibi başlıklarda topladıkları
kokteyllerini mutlaka denemelisiniz.
 Troubadour: Şehrin en önemli canlı performans mekânlarından biri
olan Troubadour 1957 yılında açılmış ve bugüne kadar Elton John,
James Taylor ve Tom Waits gibi efsane isimleri ağırlamış. Yola
çıkmadan programına bir göz atıp burayı planlarınıza dâhil etmenizi
öneririz.
 Hals Bar and Grill: Uzun vintage barı, kendisiyle özdeşleşmiş
kokteylleri ve arkadaş canlısı barmenleriyle filmlerden fırlamış gibi
duran Hals Bar, caz performanslarının gerçekleştiği keyifli bir bar.
Pazar ve Pazartesi günleri, Hals’ın programını kontrol etmeden plan
yapmayın.
YA BAŞKA?
Alışveriş
 Rodeo Drive: Rodeo Drive, dünyaca ünlü alışveriş noktalarından biri.
Armani, Fendi, Tom Ford, Montblanc, Prada, Tiffany & Co., Hermes
ve daha da aklınıza hangi moda devi geliyorsa, burada mağazasını
bulabilirsiniz.
 Third Street Promenade: Santa Monica’da bulunan alışveriş merkezi
Third Street Promenade’de çok geniş bir bütçe aralığına uygun
mağazaları bir arada bulabilirsiniz. H&M, Barnes & Nobles, Urban
13
Los Angeles
Outfitters, Sephora ve Guess gibi dünyanın pek çok noktasında şubesi
olan markalar buradakilerden sadece birkaçı.
 Melrose Avenue: 1980’lerde çok da fazla bilinmeyen, şehrin ucunda
kalan ve New Wave, Punk gibi kültürlerin buluşma noktasıyken
geçirdiği dönüşüm sonrası son derece havalı bir cadde haline geldi.
Starbucks’ın buraya şube açması ve Linkin Park üyelerinden Joe
Hahn’ın burada SURU isminde bir konsept mağaza açmasıyla bu
dönüşüm hız kazandı. Şimdilerde Marc Jacobs, Oscar de la Renta,
Vera Wang ve Diane von Fürstenberg gibi yaratıcı moda devlerinin
yanı sıra sevimli butikler ve kitapçılar da mevcut.
 Des Kohan: Desiree Kohan’ın ünlü butiği Des Kohan pek çok
tasarımcıyı bir araya getiriyor. Kısa zamanda Los Angeles’ın
vazgeçilmez alışveriş noktalarından biri haline gelen Des Kohan’da
Azzedine Alaia, Hussein Chalayan, Sophia Kokosalaki ve Viktor &
Rudolf gibi kendini kanıtlamış modacıların tasarımlarının yanı sıra,
Juan Carlos Obando, Osman Yousefzada ve Sharon Wauchob gibi
ismini yeni yeni duyuran tasarımcılara da rastlamak mümkün.
 Opening Ceremony: Opening Ceremony, birden çok markanın bir
arada satıldığı büyük bir mağaza. Comme des Garçons’dan Adidas’a
pek çok markanın yanı sıra kitap ve müzik standları da bulunuyor.
 Decades: Büyük bir moda galerisini andıran butik, oldukça şık bir
atmosfere ve vintage meraklılarını çıldırtacak bir koleksiyona sahip.
 Ten Over Six: New York’ta da şubesi bulunan Ten Over Six, kadın ve
erkek koleksiyonlarının yanı sıra ev dekorasyonu, kitap ve CD
14
Los Angeles
seçenekleriyle de genç ve hip bir yaşam stilinin trendlerini belirleyen
popüler bir butik.
 L.A. Eyeworks: Ünü Los Angeles’ı bile geçen gözlükçü Eyeworks’a
uğramadan Los Angeles’a gitmiş sayılmazsınız. Yıllardır sayısız ismi
gözlüklendirmiş olan mağaza, popüler kültür tarihine imzasını atmış
bir mağaza. Andy Warhol’dan Lenny Kravitz’e ve Pierce Brosnan’a
kadar pek çok ünlünün, Eyeworks’ten bir gözlükle çekilmiş siyah
beyaz fotoğrafını görmek mümkün.
 Scout: Scout, hip ve cool tasarımlarıyla dikkat çeken bir marka.
Scout’un ismini taşıyan tasarımların yanı sıra hip ve modern vintage
parçalar yakalamak da mümkün.
 Poketo: Poketo, ilginç tasarımlarda takılar, çoraplar, atkılar ve ev
eşyaları bulabileceğiniz konsept bir mağaza. Özellikle ev eşyalarında
çekici alternatifler bulmak mümkün.
Müzeler
Hollywood Stüdyo’larında rehberli bir tur yapıp, Sunset Boulevard’dan
geçtiyseniz sıra bunlara geldi demektir.
 Dolby Tiyatrosu: Kodak Tiyatrosu’nun adı bir süreliğine Dolby
Tiyatrosu olarak değiştirildi. Her sene Oscar töreni bu salonda
düzenleniyor. Rehberli tura katılarak, Oscar törenlerinin yapıldığı
salonu gezebilir ve gerçek bir Oscar heykeli görebilirsiniz.
 Getty: Müze, Brentwood’daki ana bina ve Pacific Palisades’de
bulunan
Getty
Villa
olmak
15
üzere
iki
bloktan
oluşuyor.
Los Angeles
Koleksiyonundaki
eserler
nedeniyle
Yunanistan
ve
İtalya’yla
problemler yaşayan Getty’nin arşivinde Avrupa resim sanatından çok
önemli eserler ve Antik Yunan’dan kalma ilginç tarihi eserler
bulunuyor.
 Museum of Contemporary Art (MoCA): MoCa, 1940’tan günümüze
kadarki dönemde Avrupa ve Amerika’dan çıkmış sanat eserlerinin bir
arada bulunduğu önemli modern sanat müzelerinden biri. 20. yüzyıl
çağdaş sanatının değerli parçalarını bir arada görmek için oldukça
keyifli.
 Grammy Museum: Grammy ödüllerinin tarihine ve Grammy
kazananlara adanmış olan müze, gezmesi oldukça keyifli bir yer.
Müzede yer alan sergiler sık sık yenileniyor. The Beatles, Michael
Jackson ve Barbara Streisand bugüne kadar adına sergi düzenlenen
sanatçılardan birkaçı.
 Farmer’s Market: Sağlıklı ve organik yaşamın çok önemli olduğu
Los Angeles’ta lokal tarım üreticilerinin pazarını gezmeden olmaz.
Burada taze sebze, meyve ve şarküteri ürünleri satan üreticilerin yanı
sıra doğal ve lezzetli yemekler yiyebileceğiniz restoranlar da mevcut.
Keyifli bir gezinti için uğrayabilirsiniz.
Gitmeden Göz Atılacaklar
 ‘Six Feet Under’: American Beauty’nin senaristi Alan Ball’un 200105 yılları arasında yayımlanan projesi Six Feet Under, Los Angeles’da
cenaze evi işleten bir ailenin hikâyesini anlatıyor. Televizyon tarihinin
16
Los Angeles
en çarpıcı ve kaliteli yapımlarından biri olan diziyi izlemek için
bahaneye ihtiyaç yok.
 ‘American Horror Story’: ‘Nip Tuck’ ve ‘Glee’nin yaratıcıları Ryan
Murphy ve Brad Falchuk’ın bir projesi olan dizinin ilk sezonu Los
Angeles’ta bir evde geçiyor. Şehrin sokaklarını pek görmesek de,
şehirde yaşayan insanlarla ilgili ilginç ipuçları veriyor.
 ‘The L Word’: Los Angeles’ta yaşayan bir grup lezbiyenin
hikâyesinin anlatıldığı dizi Show Time’ın en iddialı yapımlarından
biriydi.
 ‘Magnolia’: Sinema tarihinde önemli bir yeri olan film, Los
Angeles’ta yaşanan birbirinden bağımsız hikâyelerin sürprizli
kesişmesini anlatıyor. Filmde Tom Cruise, Philip Seymour Hoffman
ve Julianne Moore rol alıyor.
 ‘Pretty Woman’: Bu hiç eskimeyen hikâyenin kahramanlarından biri
de şüphesiz Los Angeles şehri. Sizi bir anda L.A. havasına
hazırlayacak olan bu filmi izlemememiş kalmış mıdır bilemiyoruz
ama izlemediyseniz şimdi vaktidir!
 ‘Sunset Boulevard’: Film Noir’ın ünlü yönetmeni Billy Wilder’ın
yönettiği film, heyecanlı ve sürprizli bir Los Angeles öyküsü
anlatıyor.
 ‘The Black Dahlia’: Los Angeles’a oyuncu olmak için gelen ancak
esrarengiz bir şekilde ölen Elisabeth Short’un hikâyesinin anlatıldığı
kitap oldukça sürükleyici.
17
Los Angeles
Aman Aman
Oscar törenleri yaklaştıkça şehir kalabalıklaşıyor, otel fiyatları artıyor ve
restoranlarda “ünsüz” insanlara ilgi azalıyor.
Gece kulüpleri ve barlar genelde gece 2’den sonra kapanıyor. Yanınızda
kimlik bulundurmanızda her zaman fayda var.
Sıkıcı Bilgiler
Los Angeles Havaalanı (LAX)’tan Hollywood’a taksiyle 1 saatte ve 60$’a
varabiliyorsunuz.
Şehir yürümeye pek uygun değil ve taksi bulmak da oldukça zor olabiliyor.
Araba kiralamak çok daha rahat olacaktır.
Bahşiş oldukça önemseniyor. Hesap geldiğinde verginin iki katı kadar bir
meblağ bırakmak gerekiyor. Bu da yaklaşık hesabın %20’sine denk geliyor.
18

Benzer belgeler