“Basketbol Kimliği ve Kurumsal Yaklaşımlar”

Transkript

“Basketbol Kimliği ve Kurumsal Yaklaşımlar”
“Basketbol Kimliği ve Kurumsal Yaklaşımlar”
Hayri Solmaz
3 Temmuz 2013
Hacettepe Üniversitesi
Her ne kadar aynı yazılı kurallarla oynanırsa oynansın, basketbol oyununun ulusal ve uluslararası düzlemde oyun anlayışı ve oyunun sahaya yansıtılışı arasında belirgin özellikler ve farklılıklar mevcuttur.
FIBA ‐ ULEB ve NBA basketbolu arasındaki belirgin yaklaşım farklılıkları olduğu gibi, özellikle kıta Avrupası’ndaki ülke basketbolları arasında da farklı yaklaşımlardan söz etmek mümkün. Keza ülke coğrafyamızda da farklı çokça örnek mevcut.
• Yugoslav Basketbolu [Sırp, Hırvat, Karadağ, Sloven, Bosna, Makedon Basketbolu…] (bireysel yetenek gelişimi, becerikli uzunlar, limitli possession, 3 saniye koridorunu zorlama, herkesin her işi yapabileceği fundamental düzeyi…)
• İspanyol Basketbolu (hızlı oynamayı seven, koşan, sert savunma yapıp hızlı hücum yapmayı kovalayan…)
• Fransız Basketbolu (atletik siyahilerin agresif koş‐koş ve çabuk temposunun süreci domine etmesini kovalayan) • Litvanya Basketbolu (üstün şut gelişimi, fast‐break, topsuz katlar, etkili pick&roll anlayışının her düzeyde yerleşmesini kovalayan) • Yunan Basketbolu (eskiden Gallis, Yannakis, şimdilerde Diamantidis, Spanoulis, Papaloukas gibi etkili oyun kurucuların dominasyonuna dayanan)
• … Rus Basketbolu, İtalyan Basketbolu… NBA Basketbolu
• Kendini sürekli taze tutan, yenileyen sistem (salary cap, draft, takas)
• Oyunun seyirci için oynanması (savunma 3 saniyesi, play‐off öncesi nispeten zayıf savunmalar)
• Yarım daire kuralı (FIBA’ya nazaran çok daha etkin, oyuncuları “charge” faul almaya yönlendiren savunmalar)
• Belirgin rol paylaşımı (FIBA’da rol paylaşımı daha geniş, NBA’de rolller çok daha tanımlı. Oyuncular neredeyse ne zaman girip çıkacaklarını ve sürelerini dahi biliyorlar. Ör: Shaq’a faul yapmak için kadroda yer tutan oyuncular…)
• Maç sonunu babaların oynaması (büyük oyuncuların kontratlarında oynayacakları süre bile yer almakta, istisnası: play‐off’lar…)
• Daha farklı takım konsepti (Ör: olmayan takım yemekleri, serbest kıyafet…)
• Pazar payı yüksek takımlar ve «Big 3» nosyonu (Deron Williams, Lopez, Henderson – Brooklyn Nets)
(Wade, Lebron, Bosh – Miami Heat)
(Rondo, KG, Pierce – Boston Celtics)
(Kobe, Gasol, Howard – LA Lakers)
(Parker, Ginobili, Duncan – San Antonio Spurs)
• Uzun setler yok, öncelikli tercih transition ve 1x1 (Euroleague’de
ortalama hücum süresi 18 saniye iken NBA’da 15 saniye…)
• Her şey show için (post‐up’a sadece 1 el dokunabilir, hücuma «hand‐
check» yasak, dolayısıyla kısa, çabuk ve atletik kısaların önü açık)
• Yarım daire kuralı nedeniyle «flooter – tear drop shot» atışlar revaçta
• Star koruma programı (yazılı değil ama kabul edilmiş bir gerçek) • Draft: 1. tur çaylak; (2 sene zorunlu kontrat, 3. ve 4. yıl opsiyon takımda, 5. yıl opsiyon oyuncuda)
2. tur çaylak; (1. ve 2. yıl kulübün hakkı, garanti para yok, 3. yıl opsiyon oyuncuda)
• Ne zaman idmanlar başlar, ne zaman maçlar başlar her şey saniyesi saniyesine tanımlı
• İlk maç Ekim sonu, Kasım başı gibi oynanır • İnanılmaz yoğun bir program (5 günde 3 ayrı şehirde 3 maç oynanabilir). Sezon’da 82 maç oynanır, bütün play‐off maçlarının oynandığı var sayılırsa şampiyon ve finalist takım toplam 110 maç oynayabilir…
• 2012 – 2013 sezonunda kar etmeyen takım yok!!!
Türk Basketbolu Hakkında Kıssalardan Hisseler…
Necati Güler: “Temel eğitim altyapıya yerleşmeli. Antrenörler temel bilgiler yerine «set» öğretiyorlar. Oyuncular da «set» öğreniyor; dolayısıyla bizim ekolümüz hiç de olmaması gereken set ekolüdür... Halbuki iyi fundamentalli oyuncular setlerin takıldığı yerde inisiyatif alarak sorunu çözebilirler… İşin temelini iyi öğretmeliyiz.”
Tolga Öngören: “Altyapı koçunun donanımı, yaklaşımı ve formasyonu çok önemli. Anlayış farklılıkları ve basketbol yorumlarının olması kaçınılmaz, ancak nitelik ve yöntem temel belirleyiciler olmalıdır ki sonrasında sürekliliği olan bir sürece erişebilelim. Tabii ki ülke kültürü, eğitim ve yaşam anlayışı ana unsurlardır. Doğru ve yanlışlarımızın olduğu bir basketbol anlayışımız var. Negatiften beslenmemeli, pozitifi aramalıyız. Unutmayalım ki, bu basketbol NBA’ye 10’un üzerinde oyuncu yolladı…”
Hakan Demir: “Türk Basketbol Ekolünün oluşmakta olduğunu düşünüyorum. Avrupalı koçlar «topa baskı yapan, pas kanallarını tıkayan, top çalan ve fast‐break üzerine kurulu bir hücum düzeni» ağırlıklı bir Türk Basketbolu’ndan söz ediyorlar. Aydın Örs deplasmanda «zone defansı» daha çok kullanarak oyun kontrolünü elde tutmayı başarmıştır. Ergin Ataman yetenekli oyun kurucuları ve etkili sırtı dönük pivot oyunlarını kullanarak bunu başarmıştır…”
Ali Burgul: “Ekol tartışması hep vardır, ama bu havanda su dövmektir. Altyapıdan itibaren doğru oyuncu seçimi, donanımlı hücum becerileri, savunma becerileri, kuvvet ve bunların yıllarca tekrarlanması sistemi oluşturur. 3 –
4 kulüpten başka kim bununla uğraşıyor? Gençlerin önünü kim açıyor? Ekolü olan ülkeler oyuncu ihraç ediyor, gözü kapalı gençleri üst kategoride oynatıyor. Ya biz? Aslında bu işin becerilememiş olmasının nedeni de biz antrenörleriz…”
Yalçın Granit: “Türk çocuğunun yeteneğini ortaya çıkaramıyoruz. Üst düzey takımlarımızın oyun kurucuları bizim çocuklarımız olmalı. Bizim oyuncularımıza öğretmen lazım; yani oyuncu geliştirme koçları… Şut atmak yerine oyuncularımızda birebir oyun ve driblingi
ön plana çıkarmamız lazım. İyi dribling yapanın parmak ucu hassasiyeti de geliştiği için şutu da iyileşiyor. Dribling ile şut arasında sinerji var, bunu hayata geçirebilecek antrenörlere ihtiyaç var…”
Peki, bir çok ülkenin belirgin “basketbol ekolleri”nden, basketbol yaklaşımlarından söz edilebilirken, ülkemizde en azından temel kriterleri belli bir “Türk Basketbolu”ndan söz edebilmek ne kadar mümkündür?
Ya da, ne kadar basketbol toplumuyuz?
Kerem Gönlüm
Ömer Aşık
Bekir Yarangüme
Ümit Sonkol ve bilinmeyen diğer değerler…
Yaşanan zaman dilimi içindeki somut koşullar ve o dönemde elde bulunan jenerasyonların öne çıkan özellikleri (1966, 1979 ve 1986 jenerasyonlarının sivrilmesi gibi), ülkemizde basketbolun aktığı yönün belirlenmesinde kurumsal olmayan ama önemli etkilerdir. Genetik kodları tanımlı, bireysel ve toplumsal eğilimleri bilinen ülke insanımızın özelliklerine uygun basketbol politikalarının ana çizgileriyle tartışmaya açılması gecikmiş bir adım mıdır? Basketbol ortamlarında Türk Basketbolu için «rekabet öncesi stratejiler» konusunun üniversite ve basketbol insanları tarafından «arama konferansı», «beyin fırtınası» platformlarında tartışılması gerekir. Değer yaratmalıyız, katma değer üretmeliyiz, “a” ya da “b” sistemlerini uygulayabiliriz; ama en azından kendi davranış biçimlerimizi üretmeli, denemeli, geliştirmeli, başarılı olmalı ve ihraç edebilmeliyiz.
Bu coğrafyada üretilmiş, fikri bu coğrafyada doğmuş, büyümüş ve enternasyonalize olmuş kaç tane kabul gören sistem, uygulama ya da benzeri var? Var olanı taklit edelim ama nereye kadar? O süreçten öykünerek ya da kendimiz arayıp bularak daha iyisini, belki de en iyisini yapana kadar. Denemezsek yapamayız…
İnovasyon peşinde koşmalıyız. Bulunduğumuz yer, teknoloji geliştirme merkezi, teknoparkı olan bir eko sistem; yani yenilikleri transfer ettiğimiz gibi sıfırdan üretmeye başladığımız, dünya trendlerini yakalamanın ötesinde daha da ileri düzeyde girişimlerin desteklendiği ve hayata geçtiği yerler, odak noktaları. Basketbolda bu neden olmasın? Tabii ki olsun. Amerika’da basketbol işini üniversiteler alıp götürüyor, bizde de bu olmalı, Avrupa'da bu işin bayrağını Türk Üniversiteleri taşıyabilir. Akıl üretip sistem geliştirilebilir...
Antrenörler için öneri…
Her düzeydeki antrenörün hedefi ne olmalıdır?
• Hedeflerini yükseğe koyan
• Var olan deneyim ve yeteneğiyle yetinmeyen
• Fundamental, güç, kondisyon ve oyun bilgisi eksiklerini her gün geliştirmeye uğraşan
• Rakibini domine edebilen
• Sahanın her yerinde baskı yapabilen
• Baskıya karşı oynayabilen
• Savunma oryantasyonu güçlü olan
• Saldırgan, sert ve paylaşımcı basketbol oynayabilen
• Basketbolu 28 metrede oynayabilen
• Topu koşturan
• ve tekmeye kafa uzatan “OYUNCULAR YETİŞTİRMEK” olmalıdır…
Temel Kriter: • Artık günümüzde her takımın altyapı ve üstyapı rotasyonunda 1.95 m. ile 2.05 m. arasında çokça oyuncu ve oyuncu adayı var. Hedef, bu oyuncu topluluğuna bir önceki slaytta altı çizilen nitelikleri kazandırmaya uğraşmak. Atletik becerileri yüksek, 1.80’lik oyuncunun yapabildiklerini 2.00 m.+ oyunculara yaptırtabilmek. Çağımızın trendi “pick & roll” oynandığında da “switch” yapıp top elindeki oyuncunun karşısında kalabilen uzun oyunculara ve devrilen uzun oyuncunun arkasında kalabilen kısa oyunculara sahip olabilmek... • Yani, kısa tutabilen uzunlar ve uzun tutabilen kısalar; bir çeşit “kombo” ve şimdikinden daha fazla özelliği olan, “rol oyuncusu olmayan”, sadece sistem tabanlı değil, farklı yeteneklerini sergileyebilen “çok yönlü” oyuncular yetiştirmek…
• En azından temel kurguyu bu çizgiye yaklaştırmak…
Teşekkürler…
[email protected]

Benzer belgeler

Basketbolcu El Kitabı - BEYLERBEYİ BASKETBOL

Basketbolcu El Kitabı - BEYLERBEYİ BASKETBOL D. Sportmenlik : Diğer oyuncuları iyi örnek oluşturmaya teşvik edin. Sporda bir kişinin başarısını kıskanmaya yer yoktur. Takım arkadaşlarınıza ve rakiplerinize sürekli olarak ve her koşul altında ...

Detaylı