PDF Anahtar Temmuz 2015 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Transkript

PDF Anahtar Temmuz 2015 - Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
K A L K I N M A D A
VERİMLİLİK
T. C . B İ L İ M , S A N A Y İ V E T E K N O L O J İ B A K A N L I Ğ I
Etki Değerlendirmeye Genel Bir Bakış s. 4
Ar-Ge Destekleri Etki Analizi s. 7
Türkiye ve AB Ülkelerindeki Ar-Ge ve Yenilikçilik
Verilerinin Kıyaslanması ve Analizi s. 11
Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri
2015 Yılı Birinci Dönemi Açıklandı s. 32
T E M M U Z 2 01 5 , Y ı l 27 , S a y ı 31 9
EMEK - ANKARA - PP - 2
AR-GE DESTEKLERİNİN
ETKİ ANALİZİ
TEMMUZ 2015
K A L K I N M A D A
VERİMLİLİK
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN
AYLIK YAYIN ORGANIDIR
TEMMUZ 2015 YIL: 27 SAYI: 319
Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.
ISSN: 1300-2414
Yayın Türü: Yerel Süreli
Türkçe - İngilizce
SAHİBİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA
GENEL MÜDÜR
Anıl YILMAZ
GENEL KOORDİNATÖR
Dilek BİRBİL
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Cangül TOSUN
YAZI KURULU
Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA
İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU
Gülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU
WEB SİTESİ SORUMLUSU
Aytunç AYHAN
FOTOĞRAFLAR
Hakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM
DAĞITIM SORUMLUSU
Mehtap EMRE
(312) 467 55 90 / 331
[email protected]
Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her ay
düzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini
istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp
[email protected] adresine boş bir e-posta
atabilirsiniz.
Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir.
YÖNETİM YERİ
T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Gelibolu Sokak No:5
Kavaklıdere 06690 ANKARA
Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)
Faks: (312) 427 30 22
Faks (Dergi): (312) 467 47 79
e-posta: [email protected]
İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr
http://anahtar.sanayi.gov.tr
GRAFİK TASARIM VE UYGULAMA
www.chesscreative.com
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna evrilme sürecinde, söz sahibi olma iddiasında
olan ülkeler için bilim, girişimcilik, yenilikçilik ve buluşta yetkinleşmek, stratejik bir
seçenek -hatta seçenekten ziyade zorunluluk- olarak ortaya çıkmaktadır. Kalkınma
Planı, Dönüşüm Eylem Programları, Yıllık Programlar gibi üst ölçekli plan ve
programlara baktığımızda ülkemizin de bu stratejiyi benimsediğini görmekteyiz.
Bununla birlikte, kamu tarafından sağlanan Ar-Ge ve yenilik desteklerinin, doğru
araçlar kullanılarak doğru alanlara yönlendirilmesi, ilgili desteklerin beklenen
faydayı oluşturması açısından oldukça önemlidir.
Ancak sunulan mali destek mekanizmalarının “izleme-değerlendirme-etki analizi”
aşamaları üzerinde ne derece durulduğu tartışılmaya değer bir konudur. 10.
Kalkınma Planında “Ar-Ge desteklerinde koordinasyon sağlanacak ve mevcut destek
programları etki analizi çalışmaları yapılarak gözden geçirilecektir" eylemine yer
verilerek bu konunun önemi vurgulanmıştır.
Bu öneme binaen Bakanlığımız Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü bünyesinde Etki
Değerlendirme Dairesi kurulmuş olup, kamu tarafından sağlanan Ar-Ge
desteklerine ilişkin etki değerlendirme çalışmaları başlatılmıştır. Bunun yanı sıra;
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Sanayi Tezleri Programı
(San-Tez), Ar-Ge Merkezleri Desteği, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Desteği ve
Teknogirişim Sermayesi Desteği programlarının bu programlardan yararlanan
firmalar üzerindeki etkisini değerlendirmek üzere de çalışmalar yürütülmektedir.
Gerek konunun önemini bir kez daha vurgulamak, gerekse Bakanlığımızda yürütülen
çalışmalar hakkında bilgi vermek amacıyla Anahtar Dergisi’nin bu ayki teması “Ar-Ge
Destekleri Etki Analizi” olarak belirlenmiştir.
Bakanlığımız Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü yönetici ve uzmanlarının
katkılarıyla hazırlanan Anahtar Dergisi Temmuz sayısında yer alan ayrıntılı ve
kapsayıcı bilgilerin konunun tüm ilgililerine faydalı olacağını umuyor, başta Bilim ve
Teknoloji Genel Müdürü Doç. Dr. İlker Murat AR olmak üzere Genel Müdürlüğün tüm
çalışanlarına katkılarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.
Anıl YILMAZ
Genel Müdür
BASKI
KORZA YAYINCILIK
BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA
Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27
BASILDIĞI TARİH
Anahtar dergisinin TEMMUZ 2015 sayısı
08.07.2015 tarihinde basılmıştır.
01
TEMMUZ 2015
İÇİNDEKİLER
04
Etki Değerlendirmeye Genel Bir Bakış
Dr. Rezan SEVİNİK ADIGÜZEL
Kevser ÖZTÜRK KALAYCI
Pınar YILMAZ
08
Ar-Ge Destekleri Etki Analizi
Önder BELGİN - Burcu KARAPINAR
11
Türkiye ve AB Ülkelerindeki Ar-Ge ve
Yenilikçilik Verilerinin Kıyaslanması ve
Analizi / Ahmet GERGERLİ
16
Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi ile
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Ar-Ge
Destek Mekanizmalarının
Karşılaştırılması / Tekin VARLIK
20
Özel Sektör Ar-Ge Merkezlerinde İnsan
Kaynakları Yönetimi / Ahmet Eren TOPCU
25
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Tarafından Yürütülen Ar-Ge Destek ve
Teşvik Mekanizmalarının Tekstil
Sektörüne Etkileri / Özlem COŞKUN
28
Bilişim Sektöründe Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı Tarafından
Verilen Ar-Ge Destekleri ve Sonuçları
Emine ÖZKÖSE
32
Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri
2015 Yılı Birinci Dönemi Açıklandı
Nazlı SAYLAM BÖLÜKBAŞ - Yücel ÖZKARA
Dursun BALKAN
38
2012 Yılı Yıllık Verimlilik İstatistikleri
İlknur PULAK TARAS
08
16
25
02
TEMMUZ 2015
42
2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Kanban
Sistemi ile Üretim İşleyişinin Sağlanması
Projesi
43
2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Kontinü
Haddehane İşletme Etkinliğinin Artırılması
Projesi
44
2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Kalite
Galvanizli Sac Üretimi Teknik Veriminin
Artırılması Projesi
45
2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Mikrodalga
Kurutma Sisteminin SSG Üretiminde
Kullanılması Projesi
46
50
52
54
56
60
62
Bilim, Sanayi ve Teknoloji
48
Yerli Tasarımcı Başarı Hikâyeleri
50
Projeler
Temiz Üretim (Eko - Verimlilik)
Haber
Impact Assessment of R&D Supports
Sanayi Göstergeleri
Industry Indicators
63
Bilim ve Teknoloji Göstergeleri
Science and Technology Indicators
64
Ulusal ve Uluslararası Verimlilik
İstatistikleri / National and
International Productivity Statistics
52
Ulusal Verimlilik İstatistikleri
National Productivity Statistics
03
TEMMUZ 2015
MAKALE
ETKİ DEĞERLENDİRMEYE GENEL BİR BAKIŞ
Dr. Rezan SEVİNİK ADIGÜZEL / Memur (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)
Kevser ÖZTÜRK KALAYCI / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)
Pınar YILMAZ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)
oluşturulacak politikalar; kamu
kaynaklarının doğru kullanımı, uygulanan
programların daha iyi tasarlanması ve
ihtiyacı karşılayacak doğru politikaların
uygulanması açısından son derece
önemlidir. Bu noktada belirlenen probleme
göre oluşturulan politikaların etki
değerlendirmesi, politika oluşturma
sürecinin önemli bir basamağıdır (Şekil 1).
Değerlendirme, uygulanan veya
uygulanacak programın, hedef kitlenin
ihtiyaç ve problemlerine uygun olup
olmadığını; verimli ve etkin şekilde
yürütülüp yürütülmediğini; öngörülen
sonuç ve etkileri oluşturup
oluşturmadığını; sonuç ve etkilerin
program sona erdikten sonra da devam
edip edemeyeceğini anlamayı ve
göstermeyi sağlamaktadır (Elçi, 2014). Bu
noktada etki değerlendirme süreci,
politika oluşturma öncesinden başlayıp
politikanın uygulanması sonrasında elde
edilen sonuçların değerlendirilmesi ve bu
sonuçlara göre politika yapıcılara geri
bildirimlerde bulunulmasını kapsayan
geniş bir süreç olarak
değerlendirilmektedir.
Etki Değerlendirme
Ülkelerin kalkınması ve rekabet gücünün
artması için kamu tarafından birçok
destek programı yürütülmektedir. Söz
konusu programların maliyetlerinin kamu
kaynakları kullanılarak karşılandığı göz
önünde bulundurulduğunda bu
04
kaynakların doğru ve etkili bir şekilde
kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi
ve harcama yapılacak programlardan
hangisinin daha verimli ve etkin olacağının
tespit edilmesi önemli bir konu haline
gelmektedir. Etkin olan programa göre
Etki değerlendirmenin literatürde
kullanılan birçok tanımı mevcuttur. En
temel ifadeyle etki, müdahaleli durum ile
müdahalesiz durum arasındaki fark olarak
tanımlanmaktadır (Meydan, 2014). Etki
değerlendirme ile önceden başlamış veya
devam eden bir program, politika veya
TEMMUZ 2015
• Önemli alanlarda yapılacak iyileştirme ve
reform konularında dersler kazanılmasına
ve öneriler oluşturulmasına yardım eder.
Problem Belirleme
Etki Değerlendirmenin Zamanı
Politika Oluşturma
Değerlendirme
Uygulama
Şekil 1. Politika Oluşturma Süreci
Kaynak: Jones (1977)’den uyarlanmıştır.
projenin sonucunda ne tür etkilerin
meydana geldiği ölçülebilmekte, bu etkinin
ne kadarının uygulanan programdan
kaynaklandığı tahmin edilebilmekte ve
program, politika veya projeyle hedeflenen
çıktıların elde edilip edilemediği tespit
edilebilmektedir (AB, 2009).
şehir ve/veya ülkelerdeki programlarla
karşılaştırılması ve uygulanan politikalar
için ayrılan kamu kaynaklarının etkin
kullanılmasının takibi gibi gerekçelerle
yapılmaktadır. Bu noktada etki
değerlendirmenin faydaları aşağıdaki gibi
sıralanabilir (Yıldız, 2013):
Etki Değerlendirmenin Gerekliliği
• Uygulanan program sonucunda elde
edilen sonuçlar hakkında bilgi verir.
• Uygulanan programların daha iyi
tasarlanmasını sağlar.
• Uygulanan politikaların etkinliğini ortaya
koyar. Hesap verebilirliğe katkı sağlar.
• Hedeflenen sonuçlara ulaşılıp
ulaşılmadığı konusunda yapılacak
analizlere imkân tanır.
• Uygulama sürecinin her aşamasında
görülebilecek başarı ve başarısızlıkları
aydınlatır.
Uygulanan programların oluşturduğu
etkinin değerlendirilmesi; verimli kaynak
kullanımının ve kamu mali
sorumluluğunun öneminin gittikçe
artması (Tandoğan, 2008), nitel ve/veya
nicel değerlendirme ile elde edilen
sonuçlara dayanarak destek
programlarının geliştirilmesi,
değiştirilmesi ya da kaldırılması, diğer
Etki değerlendirme çalışmaları;
uygulanacak programın tasarı
aşamasında, uygulama öncesinde
(ex-ante), uygulama sürecinde (interm) ve
uygulama tamamlandıktan sonra (ex-post)
yapılabilmektedir. Bu noktada
değerlendirmenin zamanı ile amacı yakın
ilişki içerisindedir. Uygulama öncesinde
yapılan etki değerlendirme, literatürde
düzenleyici etki analizi ya da ön
değerlendirme olarak yer almaktadır. Ön
değerlendirmenin amacı, tasarım
aşamasında programın uygulanabilirliğini
tespit etmek ve kalitesini artırmaktır.
Uygulama sürecinde yapılan ara
değerlendirmeler ise politika yapıcılara
program başladıktan sonra programın
doğru çalışıp çalışmadığına ilişkin önemli
bilgiler sunmaktadır. Programın ara
değerlendirmeler ile birlikte düzenli ve
sürekli bir şekilde izlenmesi, programın
aksayan yönlerinin tespit edilmesini
sağlamaktadır (Şekil 2).
Genellikle etki analizi olarak adlandırılan
ve program tamamlandıktan belli bir süre
sonra yapılan değerlendirme, uygulanmış
olan programın uzun dönemde
oluşturduğu etkiyi belirlemeye imkân
tanımaktadır. Program tamamlandıktan
sonra yapılan değerlendirmeler, program
tasarım aşamasında belirlenen hedeflerin
ne ölçüde gerçekleştirildiğini, program
katılımcıları ve/veya toplumun tamamı
üzerinde yaratılan beklenen ve/veya
beklenmeyen etkileri, uluslararası
değerlendirme kıstasları çerçevesinde
ölçmeye odaklanmaktadır (Yıldız, 2013).
05
TEMMUZ 2015
MAKALE
ETKİ DEĞERLENDİRMEYE GENEL BİR BAKIŞ
Program
Başlamadan Önce
Değerlendirme
(Ex-Ante)
Program
Tamamlandıktan
Sonra Değerlendirme
(Ex-Post)
toplum üzerinde oluşturacağı etkinin
süresinin farklılık göstermesidir. Etkinin
belirlenen süre yerine farklı bir sürede
gerçekleşmesi olarak tanımlanan zaman
kayması (time lags) problemi, etkinin
doğru zamanda ölçülememesine yol
açmaktadır (OECD, 2014).
Etki Değerlendirme Yöntemleri
Ara
Değerlendirme
(Interm)
Program Boyunca
Sürekli İzleme
(Monitoring)
Şekil 2. Değerlendirme Zamanı
Kaynak: Avrupa Komisyonu (2011)’den uyarlanmıştır.
Değerlendirme, toplumun birçok kesimi
tarafından çeşitli nedenlerle
istenilmektedir. Bu açıdan bakıldığında
kamu, değerlendirmeyi uyguladığı
programın doğru çalışıp çalışmadığını
görmek ve reform yapmak için;
parlamento, harcama etkinliğini görmek
için; sivil toplum, hükümetin uyguladığı
politikalarda kullanılan kamu
kaynaklarının hesap verebilirliği için;
uygulayıcı kurum, programa yön
verebilmek için; kaynak sağlayıcılar,
uygulanan programı doğru
programlayabilmek ve kaynak
aktarabilmek için ve yararlanıcılar ise
uygulanan programın kendilerini ne kadar
etkilediğini görebilmek için değerlendirme
çalışmalarını yapmak istemektedir.
Etki Değerlendirmede
Karşılaşılan Zorluklar
Uygulanan politika ve programların
sosyoekonomik etkilerini ölçmek birtakım
06
zorluklar içermektedir. Politika ve
programların yararlanıcılar üzerinde
oluşturduğu etki, sadece uygulanan
program ile ilgili olmayıp birçok farklı
faktörden kaynaklanabilir. Bu sebeple
programın çıktıları ile girdileri arasındaki
ilişki her zaman doğrusal ve ölçülebilir
olmamaktadır. Gerçek etki, girdiler ile
çıktılar arasındaki bu neden-sonuç
ilişkisinin tespiti ile mümkün olmaktadır.
Nedensellik (causality) diye adlandırılan bu
süreç etki analizinde karşılaşılan en zor
aşamalardan biridir (Avrupa Komisyonu,
2011).
Bununla birlikte, etki analizi
çalışmalarında mikro veri kullanımı,
müdahale grubunun sayıca fazla olması ve
firmaların ekonomik göstergelerine ilişkin
gizlilik politikaları analizde kullanılacak
verilerin temininde sorunlar yaşanmasına
yol açmaktadır. Karşılaşılan sorunlardan
bir diğeri ise uygulanan politikaların
Literatürde yer alan etki değerlendirme
yöntemleri nitel (qualitative) ve nicel
(quantitative) yöntemler olarak iki temel
grupta toplanabilir. Nitel yöntemler;
uzman panelleri, vaka çalışmaları, alan
araştırması, ağ (network) analizleri,
teknoloji değerlendirmeleri ve kıyaslama
gibi yöntemler iken nicel yöntemler; etkisi
ölçülecek olan program ya da politikanın
niteliğine göre makro ya da mikro
ekonometrik ölçüm yöntemlerini
içermektedir.
Makroekonomik yöntemler, uygulanan
politikaların tüm ülke ekonomisine olan
etkisini çeşitli makroekonomik
göstergeleri baz alarak üretim
fonksiyonuna bağlı modeller yoluyla tespit
etmektedir (OECD, 2014). Özellikle bir
faktörün büyüme üzerindeki etkisinin
ölçüldüğü ve birçok ülkenin verilerinin
karşılaştırıldığı bu çalışmalarda regresyon
analizleri ve panel veri analizi sıklıkla
kullanılmaktadır (Genç ve Atasoy, 2010).
Mikroekonomik yöntemler ise program
faydalanıcılarının verileri ile
gerçekleştirilmektedir. Makroekonomik
yöntemlerde yararlanıcılar dışında
politikaların tüm toplum üzerindeki etkisi
ölçülürken, mikro ölçekte yapılan bu
çalışmalarda, programın faydalanıcılar
üzerindeki etkisi ölçülmektedir.
TEMMUZ 2015
Mikroekonomik açıdan etki
değerlendirme; anketler, fayda-maliyet
analizi ve karşılaştırmalı analiz
yaklaşımlarını içeren Karşı Olgusal Etki
Değerlendirme (Counter-Factual Impact
Evaluation) gibi yöntemleri içermektedir.
Literatürde en çok karşılaşılan bilimsel
yöntem olan Karşı Olgusal Etki
Değerlendirme yöntemi; Tek Grup Analizi
(One Group Design Analysis) ve
Karşılaştırılmalı Grup Analizi (Comparison
Group Design Analysis) olarak iki farklı
bölümden oluşmaktadır (Yıldırım, 2014).
Tek Grup Analizi, program
faydalanıcılarının tamamının veya çok
geniş kütleden seçilecek uygun bir
örnekleminin program uygulanmadan
önceki durumu ile uygulandıktan sonra
belli bir dönemdeki durumunun
karşılaştırılması (Before-After Analysis)
temeline dayanmaktadır (OECD, 2014). Bu
yöntemde en büyük sorun, ortaya çıkan
etkinin dışsal etkileri de içerip
içermediğinin tespit edilememesidir.
Karşılaştırmalı Grup Analizi ise
programdan faydalanan kütle ile
faydalanmayan kütlenin karşılaştırmalı
analizine dayanmaktadır.
Kaynaklar
• AB (2009), “Impact Assessment
Guidelines”, SEC(2009) 92.
• Avrupa Komisyonu (2011), Common
Impact Assessment for Optimising the
Policy Mix (CIA4OPM), “Optimizing the
research and innovation policy mix: The
practice and challenges of impact
assessment in Europe”, Belçika.
• Elçi, Ş. (2014), “Ar-Ge ve İnovasyon
Destek Programlarının Değerlendirilmesi
ve Etki Analizi”, Kitapta Bölüm (Basım
Aşamasında).
• Genç, M., Atasoy, Y. (2010), “Ar-Ge
Harcamaları ve Ekonomik Büyüme İlişkisi:
Panel Veri Analizi” Bilgi Ekonomisi ve
Yönetim Dergisi Cilt: V (2), pp. 27-34.
• Jones, C. O. (1977), “An Introduction to
the Study of Public Policy”, Monterey.
• Meydan, M. C. (2014), “Kalkınma
Ajansları Desteklerinin Değerlendirilmesi:
Karşıt Durum Etki Değerlendirme Örneği”,
Uzmanlık Tezi, Kalkınma Bakanlığı.
• OECD, (2014), “Assessing The Impact Of
State Interventions In Research –
Technıques, Issues and Solutions”, Fransa.
• Tandoğan, S.V. (2008), "Destek
Programları Etki Analizinde Güncel
Kavramlar", Antalya.
• Yıldırım, F. (2014), “Karşı-Olgusal Etki
Analizi” Anahtar Dergisi Say:302, pp. 4548.
• Yıldız, S.B. (2013),“Küçük Ve Orta Ölçekli
İşletmelerin Desteklenmesinde Kosgeb’in
Rolü: Bir Etki Değerlendirmesi
Araştırması”, Süleyman Demirel
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
İşletme Anabilim Dalı (Doktora Tezi).
07
TEMMUZ 2015
MAKALE
AR-GE DESTEKLERİ ETKİ ANALİZİ
Önder BELGİN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)
Burcu KARAPINAR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)
örnek olarak; diğer ülke destekleri ile
kıyaslama, büyüme ve rekabet analizi
yapma, paydaşlara danışma, destekten
yararlananlardan geri dönüşler alma ve
etki değerlendirme çalışmaları sayılabilir
(Teirlinck ve Verbeek, 2011).
Ar-Ge ve yenilik desteklerinin geliştirilme
sürecinde önemli bir rolü olan etki
değerlendirme çalışmaları, başta Avrupa
ülkeleri olmak üzere tüm dünyada kamu
politikalarının sosyal ve ekonomik
etkilerinin değerlendirilmesinde sıklıkla
kullanılmaya başlanmıştır. Bunun
sonucunda pek çok ülkede etki
değerlendirme, politika oluşturma
sürecinin doğal bir unsuru olmaya
başlamıştır (Teirlinck, 2011). Bu açıdan
bakıldığında etki değerlendirme
çalışmaları sonunda elde edilen bulgular,
politika oluşturma ve uygulama
adımlarının girdisi olarak
değerlendirilmektedir.
Günümüz yoğun rekabet ortamında
Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge)
faaliyetlerinin önemi firmalar ve ülkeler
açısından gittikçe artmaktadır. Ar-Ge
yatırımları sayesinde ülkeler yeni bilgiler,
ürünler ve üretim teknikleri kazanarak dış
pazarlarda rekabet güçlerini artırmakta ve
ekonomik büyümelerini hızlandırmaktadır
(Wensley ve Warda, 2007).
08
Bilim ve teknoloji politikaları konusundaki
farkındalığın yükselmesi ile tüm dünyada
Ar-Ge ve yeniliğe ayrılan kaynaklar gün
geçtikçe artmaktadır. Bununla birlikte,
kamu tarafından sağlanan Ar-Ge ve yenilik
desteklerinin, doğru araçlar kullanılarak
doğru alanlara yönlendirilmesi, ilgili
desteklerin beklenen faydayı oluşturması
açısından oldukça önemlidir. Ar-Ge ve
yenilik desteklerinin doğru bir şekilde
kurgulanması için kullanılan araçlara
Bu amaçla Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Bilim ve Teknoloji Genel
Müdürlüğü bünyesinde kurulan Etki
Değerlendirme Dairesi ile kamu tarafından
sağlanan Ar-Ge desteklerine ilişkin etki
değerlendirme çalışmaları başlatılmıştır.
Bu kapsamda Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı tarafından yürütülen Sanayi
Tezleri Programı (San-Tez), Ar-Ge
Merkezleri Desteği, Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Desteği ve Teknogirişim
Sermayesi Desteği programlarının bu
programlardan yararlanan firmalar
üzerindeki etkisini değerlendirmek üzere
çalışmalar yürütülmektedir.
TEMMUZ 2015
Sanayi Tezleri Programı, 2006 yılında
başlatılmış olup, “Üniversite-Sanayi”
işbirliği ile gerçekleştirilecek sanayi Ar-Ge
projelerini destekleme programıdır. Firma
büyüklüğüne bakılmaksızın tüm işletmeler
üniversitelerle beraber yürütecekleri ArGe ve yenilik projeleri için programa
müracaat edebilmektedir. Ar-Ge
Merkezleri Desteği, 5746 sayılı Kanun
kapsamında; yurt içinde faaliyet gösteren,
Ar-Ge alt yapısını oluşturmuş, en az 30
Tam Zaman Eşdeğer Ar-Ge personeli
çalıştıran ve 5746 sayılı Kanun’da istenen
şartları sağlayan işletmelere yönelik bir
destektir. Bu destekten yararlanan
firmalara Bakanlıkça Ar-Ge Merkezi
Belgesi verilmekte ve bu sayede firmalar
çeşitli vergisel teşviklerden
yararlanabilmektedir. Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri Desteği ile yeni veya yüksek
teknolojiye sahip mal ve hizmet üretmek
isteyen girişimcilerin, araştırmacı ve
akademisyenlerin ticari faaliyetlerini
üniversitelerin yanında veya yakınında
yürütebilmelerine ve bu üniversitelerden
yararlanabilmelerine imkân sağlayan
alanların kurulması desteklenmektedir.
Bu destek kapsamında Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri’ne altyapı desteği
sağlanmakta ve buralarda yer alan
firmalara çeşitli vergisel muafiyetler
sağlanmaktadır. Teknogirişim Sermayesi
Desteği ise yeni ve yenilikçi iş fikirleri olan
genç girişimcilerin, iş fikirlerini katma
değer ve nitelikli istihdam yaratma
potansiyeli yüksek teşebbüslere
dönüştürebilmeleri amacını gütmektedir.
Yukarıda ortaya konan desteklere yönelik
gerçekleştirilen etki değerlendirme
çalışmalarında veri kaynağı olarak Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde
bulunan Girişimci Bilgi Sistemi
kullanılmaktadır. Bu çalışmalar
kapsamında desteklerin aktifler, yurtiçi ve
yurtdışı satışlar, Ar-Ge harcaması, çalışan
sayısı gibi değişkenler üzerindeki etkisi
incelenmektedir.
Gerçekleştirilen etki analizi çalışmaları
kapsamında literatürde oldukça yaygın
olarak kullanılan Karşı Olgusal Etki Analizi
Yöntemi’nden yararlanılmaktadır. Bu
yöntem; bir destek programından
Karşı olgusal etki analizi kapsamında
kullanılan yöntemlerden biri Eğilim Skoru
Eşleştirme (Propensity Score Matching)
Yöntemi’dir. Bu yöntem ile destek grubu
firmalarına karşılık gelen kontrol grubu
firmalarının seçimi gerçekleştirilmektedir.
Yöntemden elde edilen eğilim skoru,
firmaların destekten yararlanma
olasılığını ifade eden sayısal bir gösterge
E(SU0 i, sonra Ui =1)
E(S)
Etki
Destek Alan
(U=1)
E(SU0 i, önce Ui =1)
E(SU0 i, sonra Ui =1)
Destek Almayan
(U=0)
E(SU0 İ önce Ui =0)
E(SU0 i, sonra Ui =0)
Zaman
Önce
(t-1)
Destek
(t)
Sonra
(t+1)
Şekil 1. Karşı Olgusal Etki Analizi Yöntemi
Kaynak: Venetoklis (2002)’den uyarlanmıştır.
yararlananların (destek grubu),
yararlanmayan fakat yararlananlarla
benzer özellikler taşıyanlara (kontrol
grubu) göre elde ettiği sonuçlardaki
gelişimin ölçülmesine dayanmaktadır.
Şekil 1’de yer alan grafikte de
özetlenebileceği gibi etki, destek alan
firmaların gelişimi ile başlangıçta benzer
özelliklere sahip firmaların gelişimleri
arasındaki fark şeklinde ifade edilebilir.
olarak kullanılmaktadır. Eğilim skoru
eşleştirme yöntemine göre, etki
değerlendirmesi iki aşamada
gerçekleştirilmektedir. Birinci aşamada,
firmaların programdan yararlanma
olasılıklarını ortaya koyan bir model
oluşturulmakta ve bu model, logit veya
probit regresyon yöntemiyle tahmin
edilmektedir.
09
TEMMUZ 2015
MAKALE
AR-GE DESTEKLERİ ETKİ ANALİZİ
Gerçekleştirilen regresyon analizi
sonucunda kontrol grubunda yer alacak
firmaların seçilmesinde kullanılacak
eğilim skoru değerleri elde edilmektedir.
Destek grubunda yer alan firmalara
karşılık benzer özelliklere sahip kontrol
grubu firmaları belirlendikten sonra iki
grup arasında belirlenen değişkenler
açısından anlamlı bir fark olup olmadığının
incelenmesi, Farkın Farkı Yöntemi
kullanılarak gerçekleştirilmektedir.
Desteklerin etkisini ortaya koyan Farkın
Farkı Yöntemi ile destek grubu ile kontrol
grubunun çıktılarında zaman boyunca
meydana gelen değişimi
karşılaştırmaktadır (Gertler vd., 2011). Bu
yöntemin genel gösterimi Şekil 2’de
verilmektedir.
Etki değerlendirme çalışmaları
kapsamında yapılan araştırmalar
sonucunda, sağlanan desteklerin
firmaların büyüme, dış ticaret, ticarileşme
ve istihdam değerleri üzerindeki etkileri
incelenmektedir. Böylece destek
süreçlerinin ve etkilerinin iyileştirilmesine
yönelik öneriler ortaya konabilmektedir.
Kaynaklar
1. Gertler, P.J., Martinez, S., Premand, P.,
Rawlings, L. B., Vermeersch, C. M. J.,
(2011), “Impact Evaluation in Practice”,
World Bank, pp. 95.
2. Teirlinck, P. (2011), Optimizing the
Research and Innovation Policy Mix: The
Practice And Challenges of Impact
Assessment in Europe, Findings from FP7
OMC-net project 234501‘Optimising the
Policy Mix by the Development of a
Common-Methodology for the Assessment
10
Destek Öncesi
Dönem
Destek Sonrası
Dönem
Destek Grubu
Firmaları
Destek Grubu
Firmaları
Fark
Farkın Farkı
Kontrol Grubu
Firmaları
Fark
Kontrol Grubu
Firmaları
Şekil 2. Farkın Farkı Yöntemi
of (Socio-) Economic Impacts of RTDI
Public Funding (CIA4OPM)’, Belgium.
3. Teirlinck, P. ve Verbeek, A. (2011),
Methodological Approach and Policy
Recommendations in Optimizing the
Research and Innovation Policy Mix: the
Practice and Challenges of Impact
Assessment in Europe (Ed.Teirlinck, P.),
Belgium.
4. Venetoklis, T. (2002), “Public Policy
Evaluation: Introduction to Quantitative
Methodologies”, Government Institute for
Economic Research, pp. 24.
5. Wensley, K. ve Warda, J. (2007), “An
Alternative for Extending Refundability of
SR&ED Tax Credits”,
https://itac.ca/uploads/research/07jan.pdf
(Erişim Tarihi: Haziran 2015).
TEMMUZ 2015
MAKALE
TÜRKİYE VE AB ÜLKELERİNDEKİ AR-GE VE YENİLİKÇİLİK VERİLERİNİN
KIYASLANMASI VE ANALİZİ
Ahmet GERGERLİ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)
Giriş
Dünya ekonomisi özellikle son 30 yılda
önemli ölçüde dönüşüme uğramıştır.
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş
sürecinde, hızla gelişen ve sürekli değişen
teknoloji, ekonomileri kaçınılmaz bir
şekilde yapısal dönüşümlere
zorlamaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde
emek-yoğun üretim faaliyetleri, emeğin
daha ucuz ve kolay ulaşılır olduğu
gelişmekte olan ülkelere kaydırılmakta;
bunun yerine teknoloji tabanlı, katma
değer yaratan, bilgi-yoğun ve yenilikçi bir
üretim modeli bütün ekonomiye hakim
olmaktadır. Bu noktada ise, Ar-Ge
faaliyetlerinin ve yenilikçiliğin önemi ve
fark yaratan özelliği ortaya çıkmaktadır.
Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik nihai
hedefiyle katılım müzakerelerini yürüten
Türkiye, her açıdan AB standartlarına
ulaşmak amacındadır. Bu noktada Ar-Ge
ve yenilikçilik kavramları bazında AB ile bir
kıyaslamanın yapılması ve mevcut
durumun tespit edilerek güçlü ve zayıf
yönlerin ortaya konması önem arz
etmektedir.
11
TEMMUZ 2015
MAKALE
TÜRKİYE VE AB ÜLKELERİNDEKİ AR-GE VE YENİLİKÇİLİK VERİLERİNİN KIYASLANMASI VE ANALİZİ
Bu makalenin amacı, belli başlı Ar-Ge ve
yenilikçilik göstergeleri bazında Türkiye ve
AB verilerini kıyaslayarak bir durum tespiti
yapmak ve sonrasında muhtemel
iyileştirmelere dair sonuç ve önerilerde
bulunmaktır. İstatistiki ve somut veriler
kullanılarak, daha sağlıklı ve temelli
tespit, yorum ve önerilerin ortaya
konulması hedeflenmiştir.
Kapsam ve Yöntem
Bu makalenin asıl kaynağı olan ve 2013
yılında onaylanan uzmanlık tezinde,
toplam 12 adet gösterge bazında ve 2
12
bölüm halinde, Türkiye ve AB verileri ele
alınmıştır. Veri temininde ağırlıklı olarak
Avrupa İstatistik Ofisi’ndeki (Eurostat) ve
OECD’deki 2000-2012 yılları arasını
kapsayan veri tabanından yararlanılmıştır.
Göstergelerin incelenmesinden sonra ise,
Türkiye’nin 2023 yılı için belirlediği 4 adet
hedef analiz edilmiştir. Türkiye ile
kıyaslanacak AB ülkelerinin
belirlenmesinde, 2012 yılı bazında
gerçekleşen cari fiyatlarla Gayrisafi Yurtiçi
Hasıla (GSYİH) büyüklüğü kıstas olarak
alınmıştır. Bu kıstasa göre AB
ortalamasının yanı sıra, AB üyesi 27 ülke
arasında ilk 5 sırayı alan Almanya, Fransa,
İngiltere, İtalya ve İspanya kıyaslamaya
esas ülkeler olarak belirlenmiştir.
1. Ar-Ge ve Yenilikçilik Verileri
Ar-Ge verileri, 7 gösterge altında ele
alınmıştır. Bunlar sırasıyla:
1. Ar-Ge Harcamalarının GSYİH
İçindeki Payı
2. Ar-Ge Harcamalarının GSYİH İçindeki
Payının Mali Kaynaklara Göre Dağılımı
3. Sektörlere Göre Ar-Ge Faaliyetlerinde
Yer Alan Tam Zaman Eşdeğer Araştırmacı
Sayısının Toplam Nüfusa Oranı
4. Sektörlere Göre Ar-Ge Personelinin
TEMMUZ 2015
2. Mevcut Durumun Türkiye’nin 2023
Hedefleri İle Karşılaştırılması ve Eğilim
Analizleri
Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun 27
Aralık 2011 günü gerçekleştirilen 23.
toplantısında, “Ulusal Yenilik Sistemi 2023
Yılı Hedefleri” başlığı altında 4 adet hedef
belirlenmiştir (TÜBİTAK, 2013):
1. Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki
payı: % 3
2. Ticari işletmeler Ar-Ge harcamalarının
GSYİH içindeki payı: % 2
3. Tam zaman eşdeğer araştırmacı sayısı:
300.000
4. Ticari işletmelerdeki tam zaman
eşdeğer araştırmacı sayısı: 180.000
Türkiye’nin Ar-Ge ve yenilikçilik alanında,
cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümü
olan 2023 yılı için belirlemiş olduğu bu
hedefler, mevcut durum ile
karşılaştırılmış, geçmiş verilere dayanarak
eğilim (trend) analizleri yapılmış ve söz
konusu hedeflere ulaşabilmek için olması
gereken yıllık artış miktarları tespit
edilmiştir.
3. Genel Değerlendirme ve Sonuç
Toplam İşgücü İçindeki Payı
5. Sektörlere Göre Kadın Araştırmacıların
Toplam Araştırmacı Sayısı İçindeki Payı
6. Yüksek Teknoloji Ürünleri İhracatının
Toplam İhracattaki Payı
7. Bilim ve Teknoloji Alanındaki İnsan
Kaynağının Toplam İşgücü İçindeki Payı
Yenilikçilik verileri ise, 5 gösterge altında
ele alınmıştır, sırasıyla:
1. Avrupa ve Türkiye Patent Verileri
2. Üçlü Patent Verileri
3. Marka Verileri
4. Seçili Teknoloji Alanlarındaki Ortaya
Çıkan Teknoloji Avantajı
5. Yüksek Teknoloji Patent Verileri
Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki
payına bakıldığında, Türkiye’nin AB
ortalamasından da kıyaslamaya esas AB
ülkelerinden de geride olduğu
görülmektedir. 2000’li yılların başında
Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki
payında yükseköğretim sektörünün ağırlığı
göze çarpmaktayken, son yıllarda ticari
işletmelerin Ar-Ge harcamalarında payını
artırması olumlu bir gelişmedir. Bununla
birlikte genel olarak AB ülkelerinde Ar-Ge
harcamalarında öncü rolün özel sektörde
olduğu görülmektedir. AB’nin benimsemiş
olduğu, Ar-Ge harcamalarının GSYİH
içindeki payının üçte ikisinin ticari
işletmelerden, üçte birinin ise kamudan
gelmesi gerektiği görüşü de bunu
destekler niteliktedir (TÜBİTAK, 2013).
Türkiye de benzer şekilde, 2023 yılı için
belirlediği hedeflerde, Ar-Ge
harcamalarının GSYİH içindeki payının
% 3’e çıkmasını ve bunun üçte ikisinin
ticari işletmelerden gelmesini
amaçlamaktadır.
Ar-Ge faaliyetlerinin ve sonuçlarının
anlamlı hale gelmesi için teoride
kalmaması, mutlak anlamda sanayi ile
buluşması ve reel sektörde uygulanabilir
olması gerekmektedir. Bunun için de, reel
sektörün içinde yer alan ticari işletmelerin
Ar-Ge faaliyetlerini ve harcamalarını bizzat
yürütmesi mantık gereğidir. Bununla
birlikte, ticari işletmelerin normal ve rutin
üretim faaliyetlerinin haricinde, gerçek
anlamda Ar-Ge faaliyeti yürütmelerinin ve
bunu teşvik edecek ve düzenleyecek bir
ortamın sağlanması gerekir. Konuyla ilgili
olarak, yükseköğretimde Ar-Ge faaliyetleri
yürüten araştırmacıların
Kamu-Üniversite-Sanayi işbirliği
kapsamında, ticari işletmelerle
birlikteliğinin sağlanması, teori ile pratiği
bir araya getirecek ve reel sektördeki
Ar-Ge faaliyetlerinin bilimsel temelini
güçlendirecektir. Aynı zamanda
yükseköğretimdeki araştırmacıların pratik
tecrübeleri de artacaktır. Böyle bir
işbirliğinin bir projeye bağlı olmadan da
oluşturulabilmesi, sürekli bir bilgi ve
tecrübe alışverişi sağlaması açısından
önemlidir.
Ar-Ge harcamalarının finansmanında
kamunun etkin rol oynaması, gelişmekte
olan ülkeler için sıklıkla karşılaşılan bir
olgudur. Türkiye’nin geçmişte uyguladığı
karma ekonomi modeli ve sağlanan çeşitli
devlet teşvikleri de bu olguyu
desteklemektedir. Bununla birlikte
günümüzde ticari işletmelerin, kendi
13
TEMMUZ 2015
MAKALE
TÜRKİYE VE AB ÜLKELERİNDEKİ AR-GE VE YENİLİKÇİLİK VERİLERİNİN KIYASLANMASI VE ANALİZİ
finansal kaynaklarıyla kendi Ar-Ge’sini
yapar hale gelmesi kalkınma ve gelişme
sürecini hızlandıracaktır. Böyle bir durum,
Ar-Ge yatırımlarının reel ekonomiye geri
dönüşü açısından etkinliğini de
arttıracaktır. Bu sebeple, Ar-Ge
faaliyetlerinin ticarileşme ve ürünleşme ile
sonuçlanması açısından olumlu olan bu
eğilimin desteklenmesi ve özel sektörün
bu hususta teşvik edilmesi önemli bir
gereklilik olarak dikkati çekmektedir.
Ar-Ge faaliyetlerinde yer alan Tam Zaman
Eşdeğer (TZE) araştırmacı sayısı ve nüfusa
oranı bağlamında, Türkiye AB verilerinden
oldukça geridedir. AB verilerine
bakıldığında, araştırmacıların ağırlıklı
olarak ticari işletmeler ve yükseköğretim
sektöründe yer aldığı görülmektedir. Söz
konusu oranların iyileştirilmesi ve AB
seviyelerine çekilebilmesi için
araştırmacılığın ve araştırmacı
kadrolarının teşvik edilmesi önemli bir
konu olarak dikkat çekmektedir.
Türkiye 2023 yılında TZE araştırmacı
sayısında, toplamda 300.000, ticari
işletmelerde ise 180.000 sayısına ulaşmayı
hedeflemektedir. Böyle bir hedef, Ar-Ge
alanında insan kaynağına yatırım yapmayı
da beraberinde getirmektedir. Bu noktada,
eğitim sisteminin Ar-Ge’nin önemini
benimsetmek ve Ar-Ge araştırmacısı
yetiştirmek üzere dönüşmesi
gerekmektedir. Öğrenciler temel bilimler
ve fen bilimleri alanına teşvik edilmeli, bu
alanlar meslek, iş, kariyer gibi konularda
cazip hale getirilmeli, buralardan mezun
olacak öğrencilerin Ar-Ge araştırmacısı
olarak çalışabileceği bir iş piyasası
oluşturulmalıdır.
14
Ar-Ge çalışanlarının gelirlerinin belli bir
seviyenin üstünde olmasının, bu alana yeni
insan kaynağı takviyesinde önemli bir
cazibe noktası olacağı düşünülmektedir.
aşılabilecek olan bu eksiklik, beraberinde
bu programların gelir, sosyal statü, kariyer
gibi hususlarda cazip ve tercih edilir hale
getirilmesini de zorunlu kılmaktadır.
Bilim ve teknolojideki insan kaynağı
konusunda da benzer bir tablo ortaya
çıkmaktadır. AB ortalamasında, işgücü
piyasasındaki her 10 kişiden 4’ünün
bilimsel bir alanda lisans ve üstü eğitime
sahip olduğu verilerden görülmektedir.
Türkiye’de ise bu oran 10’da 2’dir.
Gençlerin bilimsel alanlarda lisans ve üstü
programlara teşvik edilmesi ile
Yüksek teknoloji ürünü olarak tanımlanan
sektörlerde Türkiye’nin yapmış olduğu
ihracatın toplam ihracatı içindeki payı, AB
verilerinin oldukça gerisinde
gerçekleşmektedir. Örneğin, 2012 yılında
AB ortalamasında, toplam ihracatın
yaklaşık % 15’ini yüksek teknoloji ürünleri
ihracatı oluşturmaktayken, Türkiye’de bu
oran % 1,5 olarak gerçekleşmiştir.
TEMMUZ 2015
Özellikle son dönemde kamu destek
politikalarının bu farkı ortadan kaldırmaya
yönelik olarak kurgulandığı görülmektedir.
Bu noktada yerli ve yabancı yatırımcıların
bu tanımlanmış yüksek teknoloji
alanlarında yatırım yapmaya daha fazla
teşvik edilmesi ve yatırım ortamının
iyileştirilmesi önem kazanmaktadır.
Yukarıda Ar-Ge araştırmacıları, Ar-Ge
personeli ve bilim ve teknolojideki insan
kaynağı için dile getirilen istihdam ve diğer
hususlardaki değerlendirmelerin, öncelikli
olarak bu tanımlanmış yüksek teknoloji
alanlarında uygulanması, katma değeri
yüksek olan bu sektörlerden alınacak
ekonomik geri dönüşlerde önemli artışlar
sağlayabilecektir.
Kaynakça
• TÜBİTAK. (2013). Ulusal Yenilik Sistemi
2023 Yılı Hedefl•eri [2011/101]. Bilim ve
Teknoloji Yüksek Kurulu: Toplantılar.
http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_
files//BTYPD/BTYK/btyk23/2011_101.pdf.
Kasım 2013.
15
TEMMUZ 2015
MAKALE
ULUSAL ENERJİ AR-GE VE YENİLİK STRATEJİSİ İLE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
AR-GE DESTEK MEKANİZMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI
Tekin VARLIK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)
Özet
Bu çalışma kapsamında Bilim ve Teknoloji
Yüksek Kurulu tarafından, Türkiye’ nin
stratejik konularından bir olarak
belirlenen enerji alanında, Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu
(TÜBİTAK) koordinatörlüğünde hazırlanan
Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi ile
Bakanlığımız Ar-Ge destek
mekanizmalarının karşılaştırılması
yapılmıştır. Strateji belgesi kapsamında
belirlenen hedef odaklı öncelikli enerji
konularında Bakanlığımız Ar-Ge destek
programlarının geçmişten günümüze
sayısal verilere dayalı değerlendirilmesi
yapılmıştır.
Giriş
TÜBİTAK koordinatörlüğünde Ulusal Enerji
Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi hazırlanmıştır.
Strateji belgelerinin koyduğu hedeflere
ulaşmak için görev biçtiği kurum ve
kuruluşların bu kapsamdaki
çalışmalarının irdelenmesi en az strateji
belgesi hazırlamak kadar önem arz
etmektedir. Bu nedenle Ulusal Enerji
Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi ile Bakanlığımız
Ar-Ge Destek Mekanizmalarının
Karşılaştırılması bu çalışma kapsamında
yapılmış olup ve Bakanlığımız destek
programları aracılığıyla strateji belgesinde
belirlenen enerji alanı öncelikli teknolojik
konulara verilen destekler irdelenmiştir.
1. Türkiye ve Dünya’da Enerji
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA)’
verilerine göre enerji tüketimi 2008 – 2035
16
yılları arasında % 53 artış gözleneceği
belirtilmektedir. Dünyadaki toplam enerji
kullanımı 2008 yılında 505 katrilyon
Btu’dan (İngiliz Isı Birimi) 2020 yılında 619
katrilyon Btu’ya (Türkiye’nin payı % 1,4’ lük
oran ile yaklaşık 8,7 katrilyon Btu olarak
tahmin edilmektedir) ve 2035 yılında ise
770 katrilyon Btu’ya ulaşacağı
öngörülmektedir (IEA, 2012).
Türkiye’nin 2011 yılında 98 milyon ton
eşdeğer petrol (MTEP) olan enerji arzının
yaklaşık % 75’lik oran ile 73,5 milyon tonu
dış alım yoluyla karşılanmaktadır. 2020’ li
yıllarda ise bu miktarın hızlı bir artışla 218
MTEP miktarına yükselmesi ve Türkiye
enerji arzının neredeyse sabit bir oranla
dış alım yoluyla karşılanması
öngörülmektedir (TÜBİTAK, 2011).
TEMMUZ 2015
250
Toplam İthalat
218
Toplam Arz
200
150
76
100
84
100
99
2007
2008
98
53
50
24
0
1973
1990
2000
2005
2011
2020+
Yıllar
Şekil 1. Türkiye'nin Toplam Enerji Arzı ve İthalatı (TÜBİTAK, 2011)
Şekil 1. Türkiye'nin toplam enerji arzı ve
ithalatı (TÜBİTAK, 2011)
2. Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi
Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi
kapsamında enerji alanı 7 başlıkta ele
alınmıştır. Bunlar: Enerji Verimliliği, Fosil
Yakıtlar, Yenilenebilir Enerji, Nükleer
Enerji, Hidrojen Ve Yakıt Pilleri, Güç ve
Depolama Teknolojileri, Diğer Yatay
Araştırmalar.
Enerji alanında bulunan 7 genel başlık,
detaylandırılıp önceliklendirilmiştir.
Önceliklendirme sonucunda 68 adet
öncelikli teknolojik alan belirlenip
sıralanmıştır. Sıralamada en üstte bulunan
bazı teknoloji alanları aşağıdaki gibidir
(TÜBİTAK, 2011):
• Enerjinin yerli üretimi
• Karma sistemler
• Güneş-elektrik dönüşüm teknolojileri
• İşletme süreçlerinde enerji verimliliği
sağlayacak teknolojiler
• İklime, çevreye duyarlı ve enerjiyi verimli
kullanan bina sistemlerine ilişkin
teknolojiler
• Ülkemizdeki linyit kaynaklarına uygun
yakma teknolojileri
• Rüzgâr santralleri için; direk, pala,
jeneratör ve ilgili güç elektroniği
sistemlerinin teknolojileri
• Süperiletken, süperkapasitör enerji
depolama teknolojileri
3. Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi
Perspektifinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı (BSTB) Destekleri
3.1. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB)
TGB’ lerde yapılan Ar-Ge faaliyetleri; hedef
odaklı, enerji alanı öncelikli teknoloji
konuları açısından değerlendirilecek
olursa (BSTB, 2014 a):
• 2001 - 2014 döneminde aktif olan 39
TGB’ de faaliyet gösteren 2.569 firmanın
sektörel dağılım göz önünde
bulundurulduğunda % 3’ lük oran ile 77
firmanın ana faaliyet konusu enerji
alanıdır.
• TGB’ lerde yürütülen 7.126 projenin
% 5’lik oran ile 356 adeti enerji alanında
yürütülmektedir. Bu enerji projelerinin
toplam bütçesi 2.3 milyar TL olarak
gerçekleşmiştir. Ayrıca devam eden 356
enerji projesinin % 81’lik oran ile 291 adet
enerji alanı öncelikli teknoloji sınıflarından
birine dâhildir.
• TGB’ lerde yürütülen enerji alanı
öncelikli teknoloji sınıflarından birine dâhil
projelerden öne çıkan konular; Enerji
Yönetimi, Güneş Enerjisi (Fotovoltaik),
Atıkların Yakılması ve Elektrik Depolama
(Batarya) olarak gerçekleşmiştir.
3.2. Ar-Ge Merkezleri Programı
Ar-Ge Merkezlerinde yapılan Ar-Ge
faaliyetleri; hedef odaklı, enerji alanı
öncelikli teknoloji konuları açısından
değerlendirilecek olursa (BSTB, 2014 b):
• Ağustos 2014 itibariyle 163 adet faal
Ar-Ge Merkezinin sektörel dağılımı göz
önünde alındığında kendi faaliyet
sektörünü enerji olarak beyan eden
% 1,23’ lük oran ile 2 adet firma
bulunmaktadır.
3.3. Sanayi Tezleri (San-Tez) Programı
San-Tez Programı kapsamında desteklene
Ar-Ge projeleri; hedef odaklı, enerji alanı
öncelikli teknoloji konuları açısından
değerlendirilecek olursa (BSTB, 2014 c):
• Desteklenen San-Tez Projelerinin
sektörel dağılımına bakıldığında enerji
alanında % 3,76’ lık bir oran ile 31 adet
San-Tez projesi desteklenmiştir. Bu 31
adet San-Tez projesinin toplam bütçesi
% 4’ lük oran ile 12,3 Milyon TL şeklinde
gerçekleşmiştir.
17
TEMMUZ 2015
MAKALE
ULUSAL ENERJİ AR-GE VE YENİLİK STRATEJİSİ İLE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BAKANLIĞI AR-GE DESTEK MEKANİZMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI
3.4. Teknogirişim Sermayesi Desteği
Programı
Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı
kapsamında desteklene iş fikirleri; hedef
odaklı, enerji alanı öncelikli teknoloji
konuları açısından değerlendirilecek
olursa (BSTB, 2014 d):
• Mayıs 2014 itibarıyla Teknogirişim
Sermayesi Desteği kapsamında
desteklenen 1303 adet iş fikrinin %10,89’
luk oranla 142 tanesinin teknolojik alanı
enerjidir.
Sonuçlar ve Öneriler
Enerji alanında gerçekleştirilecek Ar-Ge
faaliyetleri için kısıtlı kamu kaynakları
gözetildiğinde, Türkiye’nin avantajlı olduğu
ve yatırım geri dönüşünün en iyi olduğu
alanlara odaklanmak önemli bir gereklilik
olarak dikkati çekmektedir. Bu konuda
Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi
belgesinde belirtilen hedef odaklı, öncelikli
teknoloji alanlarından olan ve kısa-orta
dönemli geri dönüşlerin olduğu kömür,
hidrolik ve diğer yenilenebilir kaynaklara
öncelik verilmesi önerilmektedir.
Alternatif ve yenilenebilir enerji
kaynaklarının teşviki ve kullanımındaki
artış doğal olarak enerji kaynaklarının
18
çeşitlendirilmesi ve üretimlerinin
arttırılmasıyla bağlantılıdır. Bu açıdan
bakıldığında elektrik üretiminde
hidrolikten, rüzgârdan ve jeotermalden
yararlanmak dikkate değer bir enerji
politikası unsuru haline gelmektedir.
Küresel enerji arz sistemindeki
oynamalardan ve olumsuzluklardan daha
az etkilenen bir altyapının ülkemizde
oluşturulması yine bir başka önemli hedef
olarak değerlendirilmektedir. Türkiye;
2007’de İran, 2009’da Rusya - Ukrayna
arasında aktarım ücreti tartışması ve son
olarak 2014’ün başında Ukrayna’ da
meydana gelen siyasi kaos kaynaklı
doğalgaz krizi ile karşı karşıya kalmıştır.
TEMMUZ 2015
ve çevre sorunlarını azaltan teknolojilerin
geliştirilmesidir. Bu nedenle bir yandan
geleceğin kaynakları olarak gösterilen
yenilenebilir enerji kaynaklarını
kullanmaya yönelik teknolojilere dönük
Ar-Ge faaliyetlerine odaklanırken, diğer
yandan da ekonomisinin uygun olduğu
yerlerde termik güç santrallerinin
rehabilitasyonu teşvik edilmelidir
(İTÜ, 2007).
Enerji ithalatında artan bağımlılıktan
kurtulmak ve artan elektrik talebini
karşılamak için Türkiye’nin başlattığı
nükleer güç santralleri programına yönelik
konu odaklı ve çağrılı proje destek
mekanizması oluşturularak bu konuda
teorik ve pratik donanıma sahip personel
ve bilim insanı yetiştirilmesine aracılık
edilmesi önemli bir konudur. Ayrıca
gelecekte sorun oluşturabileceği beklenen
nükleer atıklardan kurtulma yollarına
ilişkin Ar-Ge faaliyetleri de önemli bir alan
olarak değerlendirilmektedir.
Bölgede devam eden belirsizlikler
Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacını temini
üzerinde büyük bir risk oluşturmaktadır.
Bu durum da yeraltı doğal gaz depolarının
önemini açıkça ortaya koymaktadır.
Doğalgaz ve petrol talebinin gelecekte de
artarak süreceği gözüne alındığında, enerji
politikasında stratejik doğalgaz ve petrol
rezervlerinin oluşturulması konusu önemli
hale gelmektedir.
Türkiye açısından önemli Ar-Ge
alanlarından bir diğeri ise Türkiye’nin en
az dışa bağımlılık taşıyan fosil enerji
kaynağı olan kömür ile enerji üreten
termik santrallerin verimliliklerini arttıran
• IEA. (2012). World Energy Outlook 2012.
Ağustos 2014.
http://www.iea.org/publications/freepublic
ations/publication/turkish.pdf
• İTÜ. (2007). Türkiye’de Enerji ve Geleceği
İTÜ Görüşü. Temmuz 2014.
http://www.emo.org.tr/ekler/34b92066568
3112_ek.pdf?tipi=38&turu=X&sube=0
• TÜBİTAK. (2011). Ulusal Enerji Ar-Ge ve
Yenilik Stratejisi. Temmuz 2014.
http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_
files//BTYPD/btyk/23/Ek1_Ulusal_Enerji_
ArGe_Yenilik_Stratejisi.pdf
Kaynakça
• BSTB. (2014 a). Teknoloji Geliştirme
Bölgeleri. Temmuz 2014.
http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.a
spx?dataID=107
• BSTB. (2014 b). Ar-Ge Merkezleri.
Temmuz 2014.
http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.a
spx?dataID=113
• BSTB. (2014 c). Sanayi Tezleri Programı
(SAN-TEZ). Temmuz 2014.
http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.a
spx?dataID=108
• BSTB. (2014 d). Teknogirişim Sermayesi
Desteği. Temmuz 2014.
http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.a
spx?dataID=217
19
TEMMUZ 2015
MAKALE
ÖZEL SEKTÖR AR-GE MERKEZLERİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ
Ahmet Eren TOPCU / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)
dönük olarak işletme amaçlarını yerine
getirecek yetenekli ve iyi motive edilmiş
kalifiye personel sağlamak, bu personelin
işten duydukları tatmini artırmak,
yeteneklerini ortaya çıkarmak ve bu
faaliyetleri mümkün olduğunca iş gücü
maliyetlerini kontrol altında tutacak
şekilde yapmaktır.
İnsan kaynakları yönetiminin giderek
önem kazandığı küresel rekabet
ortamında, ülkemizin özel sektör Ar-Ge
merkezlerindeki insan kaynakları yönetim
uygulamalarını ortaya koyup bu
merkezlerin insan kaynakları yönetim
uygulamaları hakkındaki algı ve
görüşlerini belirleyebilmek üzere Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından
Ar-Ge merkezi belgesi verilmiş
işletmelere yönelik bir anket çalışması
uygulanmıştır.
Bilim ve teknolojiye verilen önem aynı
zamanda bir ülkenin gelişmişliğinin en
başta gelen göstergelerindendir. Bu
noktada işletmelerin araştırma-geliştirme
(Ar-Ge) faaliyetleri büyük önem
taşımaktadır. Ar-Ge yatırımları ile katma
değer oluşturulmasında ise insan
kaynaklarının niteliği ve niceliği oldukça
önemlidir. İnsan kaynakları, hem bilginin
üreticisi olma hem de bilginin kullanımı ve
ekonomik değere dönüşmesinde anahtar
rolü üstlenmesi sebebiyle, Ar-Ge
faaliyetlerindeki en mühim unsurlardandır.
İnsan kaynakları yönetimi, günümüz
işletmeciliğinin en önemli rekabet
araçlarından biri haline gelmiştir.
20
Personel yönetiminin stratejilerini,
politikalarını, uygulamalarını da içine
alabilecek şekilde geniş kapsamlı
düşünülen insan kaynakları yönetimi
fonksiyonu, başlı başına kalifiye
iş gücünün sağlanması ve bu iş gücünün
işletme amaçları ve stratejileri
doğrultusunda etkin kullanımı gibi
konularda işletmelere önemli rekabet
avantajı sağlamaktadır.
İnsana sadece bir maliyet unsuru olarak
değil geliştirilmesi gereken bir kaynak
olarak bakmak gerekmektedir. İşletmeler
ancak bu yolla istedikleri kâr, verimlilik,
kalite gibi amaçlara ulaşabilir. İnsan
kaynakları yönetiminin görevi, geleceğe
Araştırmaya; Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı tarafından Ar-Ge merkezi
belgesi verilmiş olan 143 Ar-Ge merkezi
katılım sağlamıştır. Ankette, anketi
yanıtlayana yönelik demografik bilgiler,
işletmeye ait genel bilgiler, özel sektör
Ar-Ge merkezlerinde insan kaynakları
yönetim işlevlerini uygulama düzeyleri ve
insan kaynakları yönetimine bakış
açılarına ilişkin olarak toplam 45 soru
yöneltilmiştir. Araştırma sonucunda elde
ettiğimiz tespitler ile bu doğrultuda Ar-Ge
merkezlerindeki insan kaynakları yönetimi
uygulamalarının güçlendirilebilmesi için
geliştirdiğimiz öneriler şu şekilde
özetlenebilir:
1. Araştırma dâhilinde anketi
cevaplayanların % 94’ü insan kaynakları
TEMMUZ 2015
yönetiminin personel yönetiminden farklı
olduğunu düşündüklerini belirtmişlerdir.
İşletmelerin neredeyse tamamında ayrı bir
insan kaynakları biriminin olduğu beyan
edilmiştir. Aksini beyan eden işletmelerde
ise bu şekilde bir birimin olmaması
teknolojik yetersizliğe ve patron firması
olunması gibi faktörlere bağlanmıştır.
İnsan kaynakları biriminin işletmedeki
mevcudiyet yılına verilen cevaplarda ise
“10 yıldan fazla” seçeneği % 70 oranla başı
çekmektedir. Ayrıca insan kaynakları
bölümünde genel olarak % 46 oranıyla 10
ve üzerinde kişinin çalıştığı görülmektedir.
Bu sonuçlardan hareketle genel olarak
Ar-Ge merkezi belgesine sahip
işletmelerde insan kaynakları yönetimi
bilincinin yüksek olduğu söylenebilir.
Ancak bu işletmelerde Ar-Ge merkezi
adına yürütülen insan kaynakları
çalışmalarının, işletmenin genel insan
kaynakları biriminden ayrı olmaksızın ve
Ar-Ge merkezinin en yetkili kişisi
tarafından yürütüldüğünü söyleyebiliriz.
2. Ar-Ge merkezlerinde, personel seçimi
teknikleri neticesinde temin edilen iş
görenler ile ilgili olarak yaşanan
sıkıntıların genellikle; kalifiye personel
bulunamaması, istenen ücretlerin fazla
bulunması ve kalifiye personelin daha
büyük bir işletmede iş bulduğunda işten
ayrılması olduğu beyan edilmiştir. İşe
kabul edilen adayların belli bir süre
geçtikten sonra işten ayrılma oranının
oldukça yüksek olduğu göz önünde
bulundurulduğunda; Ar-Ge merkezlerine
personel seçiminde, adayların kariyer,
ücret beklentisi ve iş tatminine verdikleri
önemle işletmenin beklentilerinin örtüşüp
örtüşmediğine dikkat edilmediği
söylenebilir. İşe alımlarda personelin
Ar-Ge bölümünde çalışıp çalışamama
durumunun işletmenin genel insan
kaynakları biriminde karar veriliyor
olması, Ar-Ge merkezi için ayrı bir insan
kaynakları faaliyetinin yürütülmemesi bu
durumda etkili olabilir.
Sermaye ve çalışan sayısı bakımından
önde gelen dünyanın büyük firmalarında
Ar-Ge faaliyetlerini yürüten birimlerin
insan kaynakları yönetim uygulamalarının
kaynakları yönetim uygulamaları olan
eğitim ve geliştirme faaliyetleri,
ücretlendirme, kariyer planlama,
performans değerlendirme, iş sağlığı ve
güvenliği ile sosyal faaliyetlere de önem
verildiği görülmektedir. Ancak bu unsurlar
arasında en az dikkat edilen nokta, iş
sağlığı ve güvenliği olmuştur.
Tablo 1. Personel Seçiminde Karşılaşılan Problemler
Personel Seçiminde Yaşanan SIkıntılar
Sayı
Yüzde %
İstenilen ücretler fazla
70
27
Kalifiye personel bulunamıyor
111
43
Lisans mezunları Ar-Ge biriminde çalışmak
4
2
Kalifiye personel daha büyük bir işletmede iş bulduğu zaman ayrılıyor
50
20
İşe alınan adaylar işe başlamıyor
3
1
Diğer
18
7
işletmenin genelinden bağımsız olarak
yürütüldüğü düşünüldüğünde, ülkemizde
de Ar-Ge merkezlerinde bu şekilde bir
yapılanmaya gidilmesi oldukça yerinde
görülmektedir. İşletmeleri Ar-Ge
merkezleri için benzer yapıyı kurmaya
teşvik edecek unsurun ise, Ar-Ge
merkezinde personel sayısına bağlı olarak
kurulacak insan kaynakları birimi
çalışanlarının da vergisel teşvik
kapsamındaki muafiyetlerden
yararlanabilmesinin olacağı
düşünülmektedir.
3. Ar-Ge merkezlerinde insan kaynakları
yönetim uygulamaları adına yürütülen
çalışmalara baktığımızda; temel personel
yönetimi faaliyetleri olan işe alma ve
yerleştirme, personel ve özlük işlemleri,
bordrolama, terfi ve atamalar gibi
çalışmaların yanında modern insan
Bakanlığımız, Ar-Ge mevzuatı
çerçevesinde, Ar-Ge merkezi giriş ve
çıkışlarının kontrolünün turnike ve kartlı
sistemlerle sağlanmasını istemektedir.
Ancak, işletmenin diğer birimlerinden ayrı
olarak yürütülen Ar-Ge faaliyetlerinde iş
güvenliği çalışmaları adına herhangi bir
yaptırım bulunmamakta ya da iş güvenliği
faaliyetlerinin kimler tarafından sağlandığı
kontrol edilmemektedir. Bu kapsamda,
Ar-Ge merkezlerinin bulunduğu sektöre ve
çalışan sayısına bağlı olarak; A-B-C
sınıflarından uygun sayıda iş güvenliği
uzmanının işletmenin genelinden bağımsız
olarak istihdam edilmesi Ar-Ge
merkezlerinden talep edilebilir.
4. Ar-Ge merkezlerine personel istihdam
etmede kullanılan kaynaklar sırasıyla;
kişisel başvurular ve özgeçmiş, iç transfer,
internet ile ilan ve reklamlar olarak
21
TEMMUZ 2015
MAKALE
ÖZEL SEKTÖR AR-GE MERKEZLERİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ
Tablo 2. Personel Temini
Personel Temini
Sayı
Yüzde %
Yükselme (Terfi)
103
11
İç transfer
123
13
İlan ve reklamlar
120
13
Kişisel başvurular ve özgeçmiş
131
14
İşletmede çalışanların tanıdık ve tavsiyeleri
101
11
İş ve işçi bulma kurumları
43
5
Eğitim kurumları
61
7
Sendikalar
9
1
İş gören kiralama
15
2
İnsan kaynakları danışmanlık fırsatları
84
9
İnternet
122
13
görülmektedir. İstihdam yolunda internetin
kullanılması Ar-Ge merkezlerinin
günümüzün modern şartlarına ayak
uydurduğunu göstermektedir. Ayrıca
yükselme ve terfi imkânının da varlığı
Ar-Ge personeli istihdamında liyakat
ilkesine uyulduğunu göstermekte olup
bunun işletmeye olan bağlılığı ve
motivasyonu artıracak etki yapabileceği
düşünülmektedir. Ancak, dış kaynaklar
olan iş ve işçi bulma kuruluşları, sendika
ya da danışmanlık firmalarının istihdam
etmede oldukça az kullanıldığı
görülmektedir. Etkin ve verimli bir aday
bulma yönteminin uygulanabilmesi ve
personel seçiminde kısır döngülerden
kurtulabilmek adına Ar-Ge merkezlerinin
özellikle sendikalar ve meslek
kuruluşlarından destek alması yerinde
olacaktır.
Ar-Ge merkezlerinde personel
sürdürülebilirliğini sağlamak adına, Ar-Ge
merkezleri ile üniversitelerin ilgili
22
fakültelerinin bu konuda iletişim halinde
olması gerektiği düşünülmektedir. Belli
başlı sektörlerde staj veya yarı zamanlı
çalışabilme imkânı tanınması amacıyla,
üniversitelerde elektronik özgeçmiş
havuzları oluşturulması ile üniversitede
öğrenim gören lisans öğrencileri de Ar-Ge
kavramıyla tanışabilecek ve tam zamanlı
olmasa bile Ar-Ge merkezlerinde çalışma
fırsatı bulabilecektir. Bu sayede, her sene
gerçekleştirilen Ar-Ge Değerlendirme ve
Denetim Komisyonu toplantılarında, Ar-Ge
merkezleri yönetimlerinin üniversite
öğrencilerine ne kadar ulaşabildikleri
sorgulanmış ve ölçülmüş olacaktır.
5. Personel seçme ve işe yerleştirme insan
kaynağından yararlanmada başlangıç
aşamasıdır. İstihdam edilen personelin
örgüte uyumluluğunu sağlayarak verimli
ve etkin bir performans sergilemesi ancak
uygulanan eğitim ve geliştirme
programlarıyla mümkün olabilmektedir.
Araştırma dahilindeki Ar-Ge merkezlerine
baktığımızda, uygulanan iş başı
eğitimlerinde işe başlatma (oryantasyon)
eğitimi başta gelmektedir. İşe yeni
başlayan personelin işletmeyi tanıması,
yapacağı işin tanımını ve sosyal haklarını
tam anlamıyla öğrenmesi iş motivasyonu
açısından oldukça önemlidir. İş başı
eğitimlerde uygulanan diğer yöntemlerde
ise yönetici gözetiminde eğitim ile ekip
çalışmasına katılım yoluyla eğitim göze
çarpmaktadır. Ar-Ge faaliyetlerinin ancak
bir ekip çalışmasıyla mümkün olduğu göz
önünde bulundurulduğunda, Ar-Ge
merkezlerinde bu hususa dikkat edildiğini
söyleyebiliriz. Ancak, günümüzde işten
ayrılma sebepleri arasında en yüksek
oranlardan birini iş tatminsizliği
oluşturmaktadır. Çalışma ortamında
rotasyon eğitimi uygulanmasının
çalışanların kendisini zihnen de
yenilenmesine imkân vereceği
düşünülmektedir. Staj imkânlarının ise
oldukça az oranda uygulandığı
görülmektedir. Sürdürülebilir insan
kaynağı oluşturmak ve lisans
mezunlarının iş başvurusu yapmadan önce
Ar-Ge departmanlarında hangi
ortamlarda, hangi iş tanımlarında
çalışıldığını öğrenebilmesi için Ar-Ge
merkezlerinde staj uygulamalarına
mutlaka yüksek oranda yer verilmesi
gerektiği düşünülmektedir.
Ülkemizde ara eleman olarak tabir edilen
meslek lisesi mezunlarının azlığı ve
uygulanan eğitimin niteliği her daim
tartışma konusu olmuştur. Meslek liseleri
konusundaki mevcut sorunların
düzeltilmesi adına Bakanlığımızca
yetkilendirilen Ar-Ge merkezleri dâhilinde
etkili önlemler alınabileceği
düşünülmektedir. Ar-Ge personelini bir
maliyet unsuru olarak görmekten çıkarıp
onu bir yatırım unsuru haline getirmek
için Ar-Ge merkezlerinden; faaliyet
TEMMUZ 2015
Tablo 3. Kullanılan İşbaşı Eğitim Yöntemleri
Kullanılan İşbaşı Eğitim Yöntemleri
Sayı
Yüzde %
Yönetici gözetiminde eğitim
100
22
İşe başlatma (oryantasyon) eğitimi
139
31
Yetki devri yolu ile eğitim
34
7
Formen aracılığıyla eğitim
12
3
Rotasyon eğitimi
35
8
Staj yolu ile eğitim
46
10
Ekip çalışmasına katılım yolu ile eğitim
86
19
gösterdikleri sektörü ve bulundukları
lokasyonu da dikkate alarak, meslek lisesi
öğrencilerine okula girdikleri tarihten
itibaren çalışma/staj imkânı sunmalarının
istenmesi geleceğe yatırım açısından
yerinde olacaktır. Bu durumun belki kısa
vadede değil fakat uzun vadede, ülkemizde
mesleki bilgi olarak yetkin Ar-Ge
çalışanlarının yetişmesinde oldukça etkili
olacağı düşünülmektedir.
Yüksek lisans ve doktora yapacak
personelin öğrenim giderlerinin belli bir
kısmının işletme tarafından, belli bir
kısmının ise vergisel teşvik mekanizması
kapsamında devletçe karşılanmasını
sağlanmasına imkân verecek hukuki
düzenlemeler yapılması sayesinde Ar-Ge
merkezlerindeki mevcut personelin
üniversite ortamında da projeler üreterek
katma değer yaratabileceği
düşünülmektedir. Yabancı dil bilgisinin
oldukça mühim olduğu günümüz çalışma
hayatında, katılım sağlanacak yabancı dil
kurslarının da finansal açıdan belli bir
kısmının devletçe karşılanması
uygulanabilir gözükmektedir.
6. Bilim ve teknoloji alanında yurt dışında
faaliyet gösteren bilim insanlarının
ülkemize geri dönmesi ve birikimlerinden
yararlanılması adına gerekli hukuksal
düzenlemelerin yapılması ve bu tersine
beyin göçünde Ar-Ge merkezlerinin
dinamizminden faydalanılması
sağlanmalıdır.
Ar-Ge merkezlerinin, 4691 sayılı Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na aykırı
olmamak üzere, üniversitelerde proje
ofisleri açması, bilim insanlarının ülkemize
döndüklerinde çalışma ortamlarının
üniversiteden kopuk olmaksızın bu
ofislerde sağlanması, Ar-Ge
merkezlerinde çalışanlardan yüksek lisans
ve doktora eğitimine devam etmek
isteyenlerin bu kişilerin önderliğinde bu
ofislerde haftanın belli günlerinde
çalışmasının sağlanmasının mümkün
olabileceği düşünülmektedir.
7. Araştırma dâhilindeki Ar-Ge
merkezlerinin neredeyse tamamında
performans değerleme/değerlendirmenin
gerekli olduğu düşünülmektedir. Stratejik
insan kaynakları yönetim
uygulamalarından biri olan performans
değerlendirme, genelde takım çalışması
ve proje bazlı yürütülen Ar-Ge
çalışmalarında büyük önem arz
etmektedir. Modern insan kaynakları
yönetim uygulamalarında eğitim ve
geliştirme programını belirlemek, uygun
ücret ve ödüllendirme politikası
oluşturmak, sergilenen performansa bağlı
olarak mevcut Ar-Ge takımlarını revize
etmek amacıyla uygulanan performans
değerlendirme, çalışan ve işletme
açısından ayrı ayrı önemlidir. Gelişmiş
ülkelerdeki köklü Ar-Ge merkezlerinde bu
değerleme işleminin modern bir yöntemle
takip edildiği görülmektedir. 360 derece
adı verilen bu yöntem, performansın hem
çalışanların kendileri tarafından hem de
takım arkadaşları, yöneticileri, astları ve
de çıkan ürünün kullanıcısı olan
müşteriler tarafından değerlendirilmesine
imkân vermektedir. Bu doğrultuda ilgili
hukuksal düzenlemelerle, Ar-Ge
merkezlerinde işletmenin genelinden
bağımsız bir performans değerleme
sistemi uygulanmasında fayda
görülmektedir.
8. Ücretlendirme konusunda ankete
verilen cevaplar değerlendirildiğinde,
Ar-Ge merkezlerinde ücretlendirme ile
ilgili teorik bağlamda modern insan
kaynakları uygulamalarına uygun şekilde
hareket edildiği ancak bu durumun
pratikte istenen sonuçları doğurmadığı
söylenebilecektir. Ücretlendirme politikası
oluşturulurken, performans ve beceriler
dikkatle değerlendirilmelidir, işe yeni
başlayan ve deneyimsiz bir personeli
tatmin edecek ücret önerisinde
bulunulmalı, personel devir oranını düşük
tutacak bir ücret politikası izlenmelidir.
Özellikle mevcut araştırmacıları Ar-Ge
merkezinde tutabilmek amacıyla, Ar-Ge
merkezlerince meslek odalarının
belirlediği minimum aylık ücretlere
uyulduğu her sene yapılan denetim
faaliyetlerinde Ar-Ge merkezlerini
inceleyen hakemler vasıtasıyla kontrol
23
TEMMUZ 2015
MAKALE
ÖZEL SEKTÖR AR-GE MERKEZLERİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ
edilmelidir. Meslek odalarının uyguladığı
ücret skalası, sektörel bazda hem işin
zorluğunu ortaya koyacağı hem de
adayların Ar-Ge merkezlerinde çalışmayı
tercih ederken ücret dışındaki faktörlere
de dikkat etmesini sağlayacağı
düşünülmektedir.
9. Araştırma dâhilindeki Ar-Ge
merkezlerinde personele sağlanan sosyal
yardımlar ve ek kazanımlarda yemek ve
ulaşım başta gelmekte, onları sağlık
sigortası, tam ücretle hastalık izni ve
bayram ikramiyeleri takip etmektedir.
Personel istihdamında yaşanan en büyük
sıkıntılardan birinin de konaklama olduğu
belirtilmesine karşın bu konuyla ilgili
herhangi bir sosyal yardımın sağlanmadığı
görülmektedir. Özellikle büyük şehirler
dışındaki illerde bulunan Ar-Ge
merkezlerine işe başvuracak adaylar,
ücret yönünden sıkıntı olmamasına
rağmen konaklama ve sosyal imkânları da
düşünerek tercihlerini burada çalışmama
yönünde kullanmaktadır. Güvenlik, faaliyet
gösterilen sektör, uygun yerleşim alanı gibi
nedenlerle şehir dışlarında ya da küçük
illerde bulunan Ar-Ge merkezlerini de
tercih sebebi haline getirebilmek adına,
bekâr personele sağlanan konaklama
durumunda oluşacak giderlerin yüzdesel
olarak belli kısmının vergisel teşvikten
yararlanılması ilgili hukuksal
düzenlemelerle sağlanabileceği
düşünülmektedir. Ayrıca çalışan evli
çiftlerin de özel sektör tercih ederken kreş
varlığına büyük önem verdikleri
görülmektedir. Ar-Ge merkezlerinde
sosyal ihtiyaçlar kapsamında kreş
olanağının düşük olduğu görülmekte
olduğundan buna benzer sosyal tesislerin
çoğaltılması tavsiye edilebilir.
10. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında her
faaliyetin elektronik ortamda takip edildiği
24
göz önünde bulundurulduğunda, insan
kaynakları yönetim uygulamalarının da ArGe merkezlerince elektronik bir bilgi
sistemiyle takip edilmesi oldukça
önemlidir. Ar-Ge çalışmaları sonucunda
oluşan yenilikçi fikrin veya ürünün
saklanabilmesi, belgelendirilmesi ve
üreticisinin emeğinin de dikkate alınarak
ödüllendirilmesi ve korunması, ancak bu
şekilde bir elektronik insan kaynakları
bilgi sisteminin kurulmasıyla mümkün
olacaktır. Bu sayede, muhtemel işten
ayrılmalarda işletmenin daha önce
oluşturduğu know-how’ın ayrılan kişiyle
birlikte kaybedilmesinin önüne geçilecek,
uygulamaların etkinliği, verimliliği ve
kontrolü kolaylaşacaktır. Ar-Ge
merkezlerindeki muhasebe sistemine
benzer şekilde, işletmenin genelinden
bağımsız bir elektronik insan kaynakları
bilgi sisteminin oluşturulmasında yarar
görülmektedir.
Sonuç olarak, bilgi ve teknolojinin yalnızca
onu uygulayacak insan faktörü sayesinde
katma değere dönüştürülebileceği ve insan
faktörü yerine başka bir şeyin
konulmasının oldukça zor olduğu
düşünüldüğünde, Ar-Ge merkezlerinde
çalışan personele işletmenin geleceği
olarak bakılması gereklidir. İşletmesinin
uyguladığı politikalar sonucu deneyim ve
yetenekleri artmış, iş koşulları ve iş
ortamından memnun ve geleceği
konusunda kaygı duymayan bir Ar-Ge
personelinin işletmeye sağlayacağı katkı
neticesinde o işletmenin, özel sektörün ve
nihayetinde de ülkemizin kazanacağı
unutulmamalıdır.
Kaynaklar
• Akdeniz, Y. (2010). İnsan kaynakları
yönetiminde personel seçme ve
yerleştirme: sigorta sektöründe alan
çalışması. Yayınlanmamış yüksek lisans
tezi. Beykent Üniversitesi.
• Bingöl, D. (2013). İnsan kaynakları
yönetimi (8. Baskı). İstanbul: Beta Basım
Yayım.
• Dessler, G. (2012). Human resource
management (13th Edition). New Jersey:
Prentice Hall.
• Gök, S. (2006). 21. yüzyılda insan
kaynakları yönetimi. İstanbul: Beta Basım
Yayım.
• Fındıkçı, İ. (2009). İnsan kaynakları
yönetimi (6. Baskı). İstanbul: Alfa
Yayıncılık.
• Kleynhans, R., Markham, L., Meyer, W. et
all. (2006). Fresh perspectives: human
resource management. Cape Town:
Pearson Education.
• Küçükköseleci, E. (2009). Teknolojik
gelişmelerin insan kaynakları yönetimi
uygulamalarına etkisi ve bir araştırma.
Yayımlanmamış yüksek lisans tezi.
İstanbul Üniversitesi.
• Mayson, S., Barrett, R. (2006). The
‘science’ and ‘practice’ of HRM in small
firms. Human Resource Management
Review, 16 (4), 447-455. Haziran 2014.
• http://www.sciencedirect.com/science
/article/pii/S1053482206000660
• Sims, R.R. (2002). Organizational success
through effective human resource
management. USA: Greenwood
Publishing.
• Yavuz, B. (2010). Ar-Ge faaliyetlerine
ilişkin teşvikler ve ar-ge giderlerinin umstms kapsamında mali tablolara
yansıtılması. Yayımlanmamış yüksek
lisans tezi. Marmara Üniversitesi.
TEMMUZ 2015
MAKALE
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN AR-GE
DESTEK VE TEŞVİK MEKANİZMALARININ TEKSTİL SEKTÖRÜNE ETKİLERİ
Özlem COŞKUN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)
Avrupa’da yaşanan sanayi devrimi ile
önem kazanan tekstil sektörünün imalat
sanayi içindeki payı giderek artmış ve
sektör imalat sanayinin lokomotifi haline
gelmiştir. İngiltere’ de sanayileşmeye
başlayarak diğer ülkelere yayılan tekstil,
yarattığı sermaye birikimi ve sağladığı
istihdam sebebiyle ülkeler için
vazgeçilmez bir sektör olmuştur. Yıllar
içinde, tekstili yoğun olarak üreten
ülkelerin üretim hacimleri, dünyadaki dış
ticaretin yönünü belirleyen uluslararası
antlaşmaların sonucu olarak, işçiliğin
ucuz olduğu gelişme yolundaki ülkelere
kaymıştır. Tekstilin imalat sanayi üretimi
içindeki payı ve yarattığı katma değeri
kaybetmek istemeyen gelişmiş ülkeler ise,
teknik bilgi birikimlerini kullanarak
araştırma ve geliştirme (Ar-Ge)
faaliyetlerine yönelmişlerdir. Ülkemizde de
son yıllarda Ar-Ge’ye verilen önem artmış;
özellikle kamu tarafından verilen Ar-Ge
desteklerinden yararlanma eğilimi
oluşmuştur. Bu noktada, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı, Ar-Ge teşvik ve destek
mekanizmalarını oluşturmak ve yürütmek
amacıyla 2001 yılında 4691 sayılı Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri Kanununun yürürlüğe
girmesi ile bu konudaki faaliyetlerine
başlamış; 5746 sayılı Araştırma ve
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun ve Sanayi Tezleri
Projelerinin Desteklenmesine İlişkin
Yönetmelikle faaliyetlerinin kapsamını
genişletmiştir. Bu çalışmada; tekstil
sektörünün Dünya’da ve ülkemizdeki
görünümü ele alınmış; Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı’nca verilen Ar-Ge
teşviklerinin sektöre etkileri ise tekstil
sektöründe yapılan bir uygulamayla ortaya
konmuştur.
1.Dünya’da ve Türkiye’de Tekstil Sektörü
18. yüzyılda yaşanan Sanayi Devrimi,
İngiltere’de başlamış ve buradan diğer
Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Devrimi
başlatan en önemli etkenlerden biri,
tekstil ürünlerinin daha hızlı bir şekilde
elde edilmesini sağlayan seri üretim
yöntemlerinin keşfi olmuştur. Dünya
Ticaret Örgütü verileri 2009 yılında
yaklaşık 526 milyar Dolar olan dünya
tekstil ve hazır giyim ihracatının 2010
yılında 602 milyar Dolar’a yükseldiğini
göstermektedir. Tekstil sektörün 2010
yılında dünyadaki ürün ticaretindeki payı
25
TEMMUZ 2015
MAKALE
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN AR-GE
DESTEK VE TEŞVİK MEKANİZMALARININ TEKSTİL SEKTÖRÜNE ETKİLERİ
% 4,1 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin
dünya tekstil sektörü ihracatı içindeki payı
ise % 3,6 olarak belirlenmiştir. Bu payla
Türkiye dünyada tekstil ihracatında 8’inci,
hazır giyim ihracatında ise dünyada 5’inci
sıradadır. 2011 yılı verilerine göre hazır
giyim ihracatının beşte birini AB ülkelerine
yapan Türkiye, Çin’den sonra en büyük
hazır giyim tedarikçisi durumundadır. 2010
yılı dünya ticaretindeki tekstil ithalatında,
hammadde ihtiyacını karşılamak için
tekstil ithalatında sürekli artış kaydetmiş
ve dünya tekstil ithalatında 6’ncı sırada,
hazır giyimde ise dünya ithalatında
10’uncu sırada yer almaktadır.
2. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Tarafından Sağlanan Ar-Ge Destekleri
2.1 Ar-Ge Merkezleri
Ar-Ge Merkezleri kurulmasına yönelik
başvuruların değerlendirilmesi ve kurulan
Ar-Ge Merkezlerinin denetim işlemleri
5746 Sayılı “Araştırma ve Geliştirme
Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında
Kanun” kapsamında Bilim ve Teknoloji
Genel Müdürlüğü’nce yürütülmektedir.
Ar-Ge Merkezi belgesi alan işletmeler,
belgeyi aldıkları tarihten itibaren Kanunla
sağlanan destek, teşvik ve muafiyetlerden
yararlanmaktadır. Ar- Ge Merkezlerinde
ar-ge indirimi, gelir vergisi stopajı teşviki,
sigorta primi desteği ve damga vergisi
istisnası destekleri verilmektedir.
2.2 Rekabet Öncesi İşbirliği
Rekabet Öncesi İşbirliği projelerinde
amaç, birden fazla işletmenin maddi,
teknoloji ve bilgiye dayalı kaynaklarını bir
araya getirip ortaya yeni süreç, sistem ve
uygulamalar tasarlayarak verimliliği
artırmak veya yüksek katma değerli
ürünler geliştirmektir.
26
2.3 Teknogirişim Sermayesi Desteği
3. Sonuçlar ve Öneriler
Teknogirişim Sermayesi Desteği’ne yönelik
başvuruların değerlendirilmesi ve kurulan
işletmelerin 1 yıl süresince denetim
işlemleri 5746 Sayılı Araştırma ve
Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Hakkında Kanun kapsamında Bilim ve
Teknoloji Genel Müdürlüğü’nce
yürütülmektedir.
Günümüzde devletler rekabet gücünün
korunması ve geliştirilmesi için Ar-Ge
harcamalarını doğrudan ve dolaylı yollarla
destekleyerek teknolojik altyapıyı
güçlendirmekte, girişimciliği
özendirmekte ve nitelikli personel
ihtiyacını karşılamak için insan
kaynaklarına yatırım yapmaktadır. Özel
sektör, Ar-Ge çalışmalarının maliyetli,
belirsiz ve risk dolu bir alan olması
sebebiyle bu alana yatırım yapmakta
çekingen davranmaktadır. Ancak Ar-Ge
faaliyetleri farklı yollarla teşvik edildiği
takdirde şirketler kaynak ayırarak bu
alana girmeye istekli davranışlar
göstermektedir. Devletler için farklı
yollarla ve araçlarla Ar-Ge yatırımlarını
desteklemek, vergi gelirlerinde kayıp
yaratmasına rağmen; nitelikli iş gücü
istihdamı sağlaması ve üretimi
artırmasıyla kalkınmada itici bir güç
olarak uzun vadede yaratacağı faydalar ve
kamu yararı düşünülerek artmaktadır.
Ürün ve hizmetlerde rekabetin giderek
arttığı günümüz koşullarında uzun vadede,
mevcut sermaye gibi ekonomik büyümenin
belirleyicilerinin etkisi düşerken; Ar-Ge
faaliyetlerinin, teknolojinin ve insan
kaynakları yatırımlarının etkisi geçerli
olmaktadır. Ar-Ge yatırımları, yenilikçilik
kültürü ve nitelikli eğitim almış insan
kaynağı sürekli yeniliklerle ihtiyaç duyan
günümüz ekonomilerinin uluslararası
rekabet gücünü artırmaktadır.
2.4 Sanayi Tezleri Projeleri
(SAN-TEZ) Programı
05 Temmuz 2007 tarih ve 26573 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren “Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi
Tezleri Projelerinin Desteklenmesine
İlişkin Yönetmelik” kapsamında yürütülen
Sanayi Tezleri Projeleri (San-Tez)
Programı; sanayinin Ar-Ge kültürü
kazanması ve sorunlarını üniversitede
üretilen bilgi birikimini kullanarak,
üniversitelerimizle işbirliği içinde çözme
alışkanlığı kazanmalarını sağlayacağı gibi,
üniversitelerde ticarileşebilir ürüne yönelik
çalışma yürüten akademisyenlerin de bu
çalışmalarını katma değere
dönüştürmelerine olanak sağlayacak bir
destek mekanizmasıdır.
2.5 Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
Bilginin, teknoloji ve sanayinin hizmetine
en kısa sürede sunulabilmesinin önemi
göz önüne alınarak, üniversite, araştırma
kurumları, kamu ve sanayi kesimi arasında
işbirliğinin geliştirilmesi ve
güçlendirilmesi amacıyla çok sayıda bilim
ve teknoloji parkları ile Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri oluşturulmuştur.
Ekonomide teknolojik yeniliklerin giderek
daha önemli bir hale gelmesiyle
ülkemizdeki teknoparkların sayısı da
giderek artmaktadır.
Bu araştırma, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı tarafından yürütülen Ar-Ge
destek ve teşvik mekanizmalarının tekstil
sektöründe yarattığı gelişmeleri ve bu
gelişmelerin sağlanan destekler ile
ilişkisinin ne olduğunu belirlemeyi
amaçlayan ilişkisel tarama modelinde
betimsel bir araştırmadır. Araştırmanın
TEMMUZ 2015
2. Sektörde daha fazla katma değer
yaratacak, verimliliği ve teknoloji
kullanımını artıracak, ürün çeşitliliğini
sağlayacak, önemli bir su tüketicisi ve
kirleticisi olan tekstil terbiyesi alt
sektöründeki su tüketimini azaltarak
çevresel etkiyi en aza indirecek Ar-Ge
çalışmalarına önem verilmelidir. Ürünlerin
standartlara uygunluğu ve çevreyle dost
olması konusuna vurgu yapılarak ürünün
satılabilirliği artırılmalıdır. Uluslararası
geçerliliği olan belgeler ve etiketlerle
rekabet avantajı yakalanmaya
çalışılmalıdır.
3. Ürünlerin niteliği, hammadde ve ürün
geliştirmeye, yeni teknolojiye ve Ar-Ge’ye
yatırım yaparak, üniversitelerin tekstil ve
giyim bölümleri ile ortak çalışmalar
yürüterek ve işgücünün sürekli eğitimini
sağlayarak arttırılmalıdır.
çalışma evreni; tekstil sektöründe Ar-Ge
Merkezi Belgesi almış firmalar, tekstil
dalında Sanayi Tezleri Programı
kapsamında proje yürütüp projelerini
tamamlamış öğretim üyeleri, Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri’nde yer alan tekstil
firmaları ve Teknogirişim Sermayesi
Desteği alarak kurulmuş tekstil
firmalarından oluşmaktadır. Gerek
literatür çalışmaları kapsamında gerekse
de sektörde faaliyet gösteren firmalar ile
yapılan görüşmeler kişisel deneyimlerle
bütünleştirilmiş ve tekstil sektörüne
yönelik aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir:
1. Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim
sektörlerinde rekabet içinde olduğu Çin,
Uzak Doğu ülkeleri ve gelişmekte olan
diğer ülkelerle karşılaştırıldığında maliyet
üstünlüğüne dayalı rekabet etme şansı yok
denecek kadar azdır. Bu nedenle diğer
rekabet unsurları olarak sayılan kalite ve
temin süresi oldukça önem kazanmaktadır.
Kaliteli ve hızlı üretim yapabilmek için ise
yeni teknoloji makine ve araçların
kullanımının yanı sıra bu yeni teknoloji
ürünü araçları kullanacak vasıflı işgücünü
gerekli kılmaktadır. Tekstil sektöründe
mevcut olan niteliksiz işgücü kalitede
düşmeye sebep olmaktadır. Bu sebeple
tekstil eğitimi veren üniversite ve meslek
liselerindeki eğitim kalitesi yükseltilmeli,
sektörde mesleki eğitime yatırım yapılmalı
ve çalışanların Mesleki Yeterlilik Belgesi
alması sağlanmalıdır.
4. Teslimatta daha esnek ve hızlı olmak
için; üretim süreci optimize edilmeli,
makine kalitesi yükseltilmeli, işgücü
eğitilmeli ve verimlilik arttırılmalı, iş
güvenliği sağlanmalı, kalitede ve imalatta
süreklilik sağlanmalı, daha büyük
siparişleri karşılayabilmek ve üründe
uzmanlaşmak için diğer firmalarla işbirliği
yapılmalı ve nitelikli iş gücü istihdamı
arttırılmalıdır.
5. Tekstil sektöründe yeni hammadde,
ürün ve tasarım gelişimi için küçük ve orta
ölçekli işletmeler ile üniversiteler arasında
bir bilgi ağı oluşturulmalıdır.
27
TEMMUZ 2015
MAKALE
BİLİŞİM SEKTÖRÜNDE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN
VERİLEN AR-GE DESTEKLERİ VE SONUÇLARI
Emine ÖZKÖSE / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)
Son zamanlarda dünyada, her alanda ve
her konuda hızlı değişimler meydana
gelmekte; bu değişimlerin sonucunda ise
ulusal ve uluslararası ekonomilerle,
teknolojik ve sosyal eğilimlerde de oldukça
hızlı bir gelişim süreci yaşanmaktadır.
Ekonomide yaşanan dalgalanmalar,
uluslararası rekabet, ülkelerin gelişmişlik
düzeyiyle paralel olarak verimliliği artırma
talepleri gibi birçok faktör, ülkeleri
yenilikleri takip etmeye ve hızla gelişen
teknolojiye ayak uydurmaya itmektedir. Bu
noktada her geçen gün gelişen,
küreselleşen dünyamızda rekabet gücünü
artıran; ülkelerin ve özelde işletmelerin
kalıcı bir yer edinebilmelerini sağlayan ve
son yıllarda her alanla iç içe giren bir alan
olarak bilişim teknolojileri karşımıza
çıkmaktadır.
Gün geçtikçe önem kazanan ve ülkelerin
kalkınmasında son derece önemli bir rol
üstlenen bilişim kavramı; insanoğlunun
teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki
iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı
olan bilginin özellikle elektronik makineler
aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir
biçimde işlenmesi bilimi, enformatik,
olarak tanımlanmaktadır [1]. Bilişim
teknolojileri günden güne insanoğlunun
vazgeçemediği bir araç olmuş; her alanda
iş ve işlemleri kolaylaştıran bir sektör
olarak günlük hayatta yerini almıştır. Pek
çok işletme, bilişimin ve teknolojinin
kolaylıklarından yararlanarak,
performanslarını, verimliliklerini ve
rekabet güçlerini arttırmış ve bunun
sonucu olarak birçok ülke, ekonomisini bu
yolla geliştirmiştir. Bu bağlamda, bilişim
28
çağının temelini oluşturan bilgi kavramı,
dünyayı bir ağ sistemiyle donatarak zaman
ve sınır engellerini ortadan kaldırmak
suretiyle tüm dünya için vazgeçilmez bir
unsur haline gelmiştir. Bilişim sektörüne
yapılan yatırımlar sonucu elde edilen
çıktılar ülkelerin kalkınmasında,
gelişmesinde ve küresel güç olmalarında
büyük rol oynamaya başlamıştır.
İçinde bulunduğumuz bilişim çağında,
ülkelerin; büyüme, rekabet etme, istihdam
sağlama, dünya ekonomisinde pay sahibi
olmaları bilişim ve teknoloji alanında sahip
oldukları üstünlüğe bağlıdır. Amerika
Birleşik Devletleri [ABD]’ne bakıldığında,
1990’lı yıllarda dünyanın diğer ülkelerinde
yaşanan ekonomik durgunluk ve
olumsuzluklara rağmen, ABD büyümeyi
başarmış, enflasyonunu düşürmüş,
işsizliğini en aza indirmiştir. Diğer ülkeler,
enflasyon ve işsizlikle mücadele etmeye
çalışırken, ABD bilişim ve teknolojiye
yaptığı girişim sayesinde ülke ekonomisine
büyük katma değer sağlamıştır [2]. Bilişim
sektörünün dallarından biri olan donanım
üretiminde pek çok tesisin Çin’de olduğu
bilinmektedir. Ülkede işgücünün ucuza
mal edilmesi ve üretim altyapısının sağlam
olması ülkenin donanım sektöründe pek
çok ülkeden ileride olmasını sağlamıştır
[3]. Sektörde önde olan ülkelerden biri
olan Hindistan’da ise bilişim sektörünün
gelişmesinde ABD menşeli şirketlerin
burada kendi şubelerini kurup düşük
maliyetli ve yetenekli yerli insan
kaynaklarından yararlanması en büyük
etkenler olarak gösterilebilir. Hindistan’da
bulunan işgücünün niteliğinin artması;
Ar-Ge ve altyapıya yapılan yatırımlar;
birçok güçlü ülkenin ülkeyi ürün geliştirme
potansiyeli olarak görmesi ve bunun
sonucunda Hintli firmaların iş hacminin
büyümesi gibi diğer etkenler de bu ülkede
bilişim sektörünün gelişmesinde önemli
rol oynamaktadır. Batılı firmalar,
Hindistan’da bulunan bilişim firmalarıyla
ortaklıklar kurmuş böylece Hintli firmalar
çokuluslu firmalara dönüşmüştür. Bu
sayede Hint kökenli firmalar küresel
kazanç elde etmeye başlamış, ülkede
istihdam artmış ve birçok kişiye iş imkânı
sağlanmıştır [4].
Öte yandan ülkemizin bu alandaki konumu
incelendiğinde bugüne kadar ülkemizde
donanım konusunda çok az firmanın kendi
markalarını oluşturduğu, bu firmaların
ithal ettikleri bilgisayar parçalarının
montajının öne çıktığı ve son zamanlarda
bu alanda daha fazla gelişme yaşandığı
görülmektedir. Kalkınma Bakanlığı’nın
yürüttüğü Bilgi Toplumu Stratejisinin
Yenilenmesi Projesi kapsamında
hazırlanan “Bilgi Teknolojileri Sektörü
Ekseni” raporunda da bahsedildiği üzere
sektörün mevcut durumu ile ilgili yaşanan
gelişmeler şu şekilde özetlenebilir:
• 2009 yılında General Mobile firması
İstanbul’da 20 milyon Dolar’lık bir
yatırımla akıllı cep telefonu üretmeye
başlamış ancak yüksek maliyetler
yüzünden üretime devam edememiştir.
• 2011’de dünyanın en büyük orijinal ürün
üreticilerinden biri olan Foxconn firması,
HP markalı bilgisayar üretmek amacıyla
Çorlu Serbest Bölgesi’ne bir fabrika
açmıştır. Ayda 200.000 bilgisayarın
TEMMUZ 2015
montajını yapma kapasitesine sahip
fabrika, HP’nin Avrupa’daki 3 büyük üretim
merkezinden biridir. Üretilen
bilgisayarların % 90’ının ihraç edilmesi
hedeflenmiştir.
• 2013 yılında Turkcell, tasarımı ve yazılımı
kendisine ait akıllı telefon üretimine
başlamış; Türkiye’nin ilk yerli akıllı
telefonunu üretmiştir.
• Ülkemizin son yıllardaki en kapsamlı
projelerinden biri olan FATİH projesi de
Bilgi Teknolojileri araçlarının öğrenmeöğretme süreçlerinde etkin kullanımı ve
bilgi toplumuna dönüşüm sürecini
kolaylaştırma anlamında ülkemiz için
oldukça önem taşımaktadır. Öğrenci ve
öğretmenlere dağıtılan tabletlerin bir
kısmının montajı Türkiye’de yapılmış olup;
akıllı tahtalar ise Vestel tarafından
üretilmiştir. Bu proje ile tablet ve akıllı
tahta talebinin artacağı; bu taleplerin Türk
donanım sektörü tarafından karşılanacağı;
bunun da sektörün gelişimi için önemli bir
fırsat doğuracağı düşünülmektedir [5].
Sektörde yaşanan bu gelişmelerin dışında
ülke olarak bilişim sektöründe daha çok
yol almamız gerektiği görülmektedir. Bu
bağlamda, Çin, Hindistan gibi bilişim
sektöründe gelişmiş ülkelerin modelleri
ve uyguladıkları stratejiler örnek alınmalı,
nitelikli işgücü yetişmesine önem verilerek
devlet desteklerini artıracak faaliyetler
yürütülmelidir.
Bilişimin alt sektörlerinden yazılım
sektörü ise özellikle Türkiye gibi
gelişmekte olan ülkeler için yatırım
ihtiyacı düşük, küresel pazara girmeye
imkân tanıyacak bir sektör olması ve
düşük sermaye ile yapılabilir olması gibi
sebeplerden dolayı gelişmeye açık bir
sektördür. Ülkemizde yazılım firmaları
üretim, otomasyon, elektrik ve elektronik,
finans, tekstil, eğitim, sağlık, savunma,
kamu, inşaat gibi pek çok sektöre yönelik
yazılımlar üretmektedir. Donanım
sektöründe olduğu gibi, FATİH projesi
kapsamında dağıtılan tabletlerin etkin
kullanımı için oluşturulan eğitim
yazılımları yerli yazılım sektörü için de
önem taşımaktadır. Mobil uygulamalar ve
oyun yazılımları da günümüzde oldukça
rağbet görmekle beraber ülkemizde de
yavaş yavaş gelişmeye başlamıştır. Ancak
ülkemizde yazılım sektöründeki büyüme
donanıma göre daha düşük düzeyde
kalmaktadır. Yazılım sektöründe de
ilerleyebilmek için, sektöre gereken
önemin verilmesi gerektiği açıktır [6].
Bilişim alanında faaliyet gösteren
firmaların daha yenilikçi ürünler
üretebilmesi, üretim maliyetlerinin
düşürülmesi, ülke ekonomisinin
güçlenmesi, istihdamın artması, yenilikçi
ve teknoloji yoğun üretimin sağlanması
amacıyla tüm dünyada olduğu gibi
ülkemizde de Ar-Ge faaliyetlerini
destekleyici çeşitli devlet destek ve teşvik
mekanizmaları geliştirilmiştir. Sosyal ve
ekonomik ihtiyaçlara cevap verebilen,
pazar payı yüksek, bilimsel ve özgün
çıktılar ortaya koyan yaratıcı çalışmalar
pek çok destek ile özendirilmeye
çalışılmaktadır. Ülkemiz için oldukça önem
taşıyan bu destek mekanizmalarından biri,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca
verilen Ar-Ge destek ve teşvikleridir. Bu
destekler ve teşviklerle gerek sanayiciler,
gerek akademisyenler, gerekse girişimci
ve yatırımcı pek çok kişi nitelikli Ar-Ge
projeleri yapmaya teşvik edilmekte ve bu
yolla teknolojik bilgi ticarileşerek yerli
üreticilerin küresel rekabette üstünlük
kazanması için önemli bir adım
atılmaktadır. Pek çok işletme, özellikle
kamu tarafından verilen Ar-Ge
desteklerinden yararlanarak yenilikçi
çözümler üretmektedir.
Bu makalede, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı tarafından verilen Ar-Ge destek
ve teşvik programlarından özellikle Ar-Ge
Merkezleri ile Sanayi Tezleri
Programı’ndan bilişim sektörüne yönelik
olan desteklerin sonuçları yapılan bir
anket uygulamasıyla ortaya konulacak
olup; sistemin işlerliğinin artırılmasına
yönelik birtakım öneriler sunulacaktır.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından Ar-Ge Merkezi Belgesi verilen
firmaların, devlet desteğinin Ar-Ge
çalışmaları için özendirici bir anlam ifade
ettiği ve desteklerle istihdama, içeriği
zengin Ar-Ge projelerinin yapılmasına,
uluslararası anlamda projeler
geliştirilmesine katkı sağlandığı
görüşünde olduğu ortaya çıkan
bulgulardandır.
Araştırma sonucunda, özellikle bilişimin
yazılım ayağında patent alınamaması
sorununun varlığı firmalarca
vurgulanmıştır. Bu konuda, yasal
düzenlemelerin yeniden gözden
geçirilmesi ve Türk Patent Enstitüsü [TPE]
tarafından yazılımlara patent verilebilmesi
çalışmaları yapılması faydalı olacaktır. ArGe Merkezleri’nde yapılan çalışmalar
kapsamında patent alan firmaların Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından
uygulamaya koyulan Teknolojik Ürün
Yatırım Destek Programları ile Teknolojik
Ürün Tanıtım ve Pazarlama destek
programlarına ya da TÜBİTAK bünyesinde
bulunan Patent Destek Programı’na
başvurmasının teşvik edilmesi
gerekmektedir.
Bilişim sektöründe faaliyet gösteren
firmaların patent sayılarının az olması
sebebiyle, Ar-Ge faaliyetleri için kurulan
destek mekanizmalarının, fikri mülkiyet
hakları sahipliğini teşvik edecek şekilde
29
TEMMUZ 2015
MAKALE
BİLİŞİM SEKTÖRÜNDE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN
VERİLEN AR-GE DESTEKLERİ VE SONUÇLARI
yeniden düzenlenmesi gerekliliği
karşımıza çıkmaktadır. Örneğin TPE’den
ve çok taraflı patent kuruluşlarından
(Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü
[WIPO], Avrupa Patent Sözleşmesi [EPC]
vb.) alınan patentlere ilişkin maliyetlerin,
desteklenmesi önemli bir gereklilik olarak
ortaya çıkmaktadır.
Bulgulardan bir diğeri de San-Tez
Programı kapsamındadır. San-Tez
Programı çerçevesinde bilişim sektörüne
30
yönelik proje yürütmüş akademisyenler ile
firmaların, programın Ar-Ge çalışmalarını
destekleyici bir rol üstlenmesi, ülkemizin
ekonomik gücünü artırması ve dışa
bağımlılığı azaltması yönleriyle önemli bir
teşvik mekanizması olduğu ve ülke
ekonomisine olumlu katkılar yarattığı,
çalışma sonucunda varılan sonuçlardandır.
Bununla birlikte firmalar, proje sürecinde
akademisyenlerin sektördeki
deneyimlerinin az olmasının projenin
başarısını etkilediğini ifade etmiştir.
San-Tez programı kapsamında proje
gerçekleştiren akademisyenler ile
firmaların birbirlerini daha önceden
tanıdığı ve bu tanışıklık sebebiyle bir araya
geldiği araştırma sonuçlarından ortaya
çıkmıştır. Ancak birbirini tanımayan firma
ve akademisyenlerin de bir araya gelerek
ortak proje yürütmeleri, gerek programın
etkinliği gerekse faydalanıcıların
yaygınlaştırılması açısından oldukça
önemlidir. Bunun için de Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığınca ortak platformlar
oluşturularak, farklı kesimlerin bir araya
TEMMUZ 2015
gelmesi sağlanmalıdır. Böylelikle, farklı
altyapı ve deneyimlere sahip kişiler ortak
çalışmalar yürütecek ve üniversite- sanayi
işbirliğinin yaygınlaşması sağlanarak,
yapılacak proje sayısında da artış
yaşanacaktır.
Ülkemizdeki bir diğer problem ise gerek
nitelikli insan gücünün oluşturulması
gerekse bu nitelikli insan gücüne nitelikli
çalışma alanlarının üretilmesidir. Bu
noktada San-Tez Programının, çalışan tez
öğrencilerinin niteliğini artırdığı, bu sayede
istihdama önemli oranda katkı sağladığı ve
alanında yetkin, nitelikli personel
yetişmesini sağladığı sonucuna
ulaşılmıştır. Tez öğrencilerinin proje ortağı
firma ile birebir çalışma imkânı bulması,
öğrencinin iş hayatını tanıması ve
sektörünün ihtiyaçlarına uygun olarak
yetişmesini sağlamaktadır. Sektörün
ihtiyaçlarına uygun iş gücü ile sektörde
yürütülen süreçlerin daha verimli işlemesi
için, firmayı tanıma imkânı bulan
öğrencinin, mezun olduktan sonra bu
firmada çalışması oldukça faydalı
olacaktır. Firmayı, tez öğrencileriyle
çalışmaya teşvik etmek için ise, firmalara
bu öğrenciler için vergi avantajları
sağlanması söz konusu olabilecektir.
Yapılan çalışmada Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı tarafından verilen
Ar-Ge desteklerinden en çok yararlanan
illerin Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük
yerleşim merkezleri olduğu tespit
edilmiştir. Buralarda sanayi ve teknoloji
altyapısının sağlam olması, bilişim
sektöründe faaliyet gösteren firmaların
daha çok bu illeri tercih etmesi, köklü
üniversitelerin genelde buralarda
bulunması gibi sebepler, bu illerin ön
plana çıkmasına sebep olmaktadır.
Bakanlığın yürüttüğü destek
programlarındaki mevcut duruma
bakıldığında, San-Tez programı ve Ar-Ge
Merkezleri gibi destek mekanizmalarına
ek olarak, Teknogirişim Sermayesi Desteği
Programından (TGSD) destek alan
girişimcilerin de daha çok büyük illerde
bulunduğu görülmüştür. Ülke ekonomisine
olumlu katkılar sağlayan bu programların
büyük küçük tüm illerde daha da
yaygınlaşması ve bu sayede Ar-Ge
kültürünün daha geniş kitlelere ulaşarak
rekabet gücümüzün artırılması, bilgi
toplumu olma yolunda ilerleyen ülkemiz
için son derece önem taşımaktadır.
Kaynakça
1. Türk Dil Kurumu. (2014). Bilişim Nedir,
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=co
m_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.53bbce
bd4559d3.92647550. Ocak 2014.
2. IDC Economic Impact Study (2007). The
Economic Impact of IT, Software and the
Microsoft Ecosystem on the Global
Economy, USA Press.
3. Mingzhi, L. Zhangxi, L. Mu, X. (2004).
Leveraging the Open Source Software
Movement for Development of China's
Software Industry”, The MIT Information
Technologies and International
Development, 2(2), s.45-63.
4. Ekonomi Bakanlığı. (2013). Yeni Delhi
Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Hindistan
IT ve ITES Sektörü Hakkında Bilgi Notu, 21
Mart 2014,
http://www.counsellors.gov.tr/upload/IND/
Hindistan_it_sektoru.pdf
5. Kalkınma Bakanlığı. (2013). Bilgi
Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi
Bilgi Teknolojileri Sektörü Ekseni Mevcut
Durum Raporu. Nisan 2013. Ankara
6. Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği
(TÜBİSAD). (2012).Atılım için Bilişim,
Türkiye Ekonomisi İçin Bilgi ve İletişim
Teknolojileri Sektörü Atılım Stratejisi 2023,
Mayıs 2012.
31
TEMMUZ 2015
VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015/1
ÜÇ AYLIK ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015 YILI
BİRİNCİ DÖNEMİ AÇIKLANDI
Nazlı SAYLAM BÖLÜKBAŞ - Yücel ÖZKARA - Dursun BALKAN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
İmalat sanayi genelinde, çalışan kişi başına üretim endeksi, 2015 yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine
göre (2014 yılı I. dönemine göre) % 0,44 artmıştır. Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir önceki döneme göre ise
(2014 yılı IV. dönemine göre) ise % 5,50 azalmıştır.
Bir önceki yılın aynı dönemine göre çalışan kişi başına üretim endeksinde imalat sanayiyi oluşturan 24 bölümden
9’unda artış görülmüş, en büyük artış “Diğer ulaşım araçları imalatı” bölümünde gerçekleşmiştir.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından
Resmi İstatistik Programı kapsamında
hesaplanan Üç Aylık Verimlilik
İstatistiklerinin, Ulusal Veri Yayımlama
Takvimine göre 1 Temmuz 2015 tarihinde
yayımlanması planlanan 2015 Yılı Birinci
Dönemi, veri derleme ve hesaplama
süreçlerinin planlanandan daha erken
bitirilmesinden dolayı 23 Haziran 2015
tarihinde kamuoyuyla paylaşılmıştır.
EFİS Rev. 2 (Avrupa Birliğinde Ekonomik
Faaliyetlerin İstatistikî SınıflandırılmasıNACE Rev. 2)’ye göre sanayinin
“B-Madencilik Taşocakçılığı”, “C-İmalat
Sanayi” ve “D-Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
kısımları, Üç Aylık Ulusal Verimlilik
İstatistikleri’nin kapsamını
oluşturmaktadır. Ana Sanayi Grupları
Sınıflaması (MIGs) çerçevesine uygun
şekilde beş ana sanayi grubunda da
verimlilik istatistikleri hesaplanmıştır.
İmalat Sanayinde Üç Aylık Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi ve
Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Şekil 1. İmalat Sanayinde Üç Aylık Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi
32
TEMMUZ 2015
İmalat sanayi çalışan kişi başına üretim
endeksinin ve çalışılan saat başına üretim
endeksinin aldığı değerler Şekil 1’de
görülmektedir. 2010=100 baz yıllı olarak
hesaplanan çalışan kişi başına üretim
endeksi, 2015 yılı I. döneminde, bir önceki
yılın aynı dönemine göre (2014 yılı I.
dönemine göre) % 0,44 artarak 97,97
değerinden 98,40 değerine ulaşmıştır.
Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir
önceki döneme göre ise (2014 yılı IV.
dönemine göre) ise % 5,50 azalmıştır.
Çalışılan saat başına üretim endeksi 2015
yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı
dönemine göre % 0,98 artarak 102,25
değerini almıştır. Çalışılan saat başına
üretim endeksinde, bir önceki döneme
göre ise % 5,19 oranında azalış
gözlenmiştir.
Zaman serilerinin izlediği seyir
incelenirken dönemlik değişimlerden
ziyade yıllık değişimlerin izlenmesi daha
sağlıklı sonuçlar verecektir. Bunun nedeni
dönemlik değişimlerin belli bir bölümünün
mevsimsel etkiler içermesidir. Buna
ilaveten, üç aylık verimlilik istatistikleri
çeyreklik dönemlerle yayımlandığı için
yıllık eğilimleri görebilmek amacıyla
seride mevsimsel düzeltme yapılmış ve
Şekil 2’de imalat sanayi çalışan kişi başına
üretim endeksi ile bu endeksin mevsimsel
etkilerden arındırılmış serisinin grafiği,
2015 yılı birinci döneminde aldıkları
değerler ile bir arada gösterilmiştir.
Şekil 2. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış Endeks
Çalışan kişi başına üretim endeksi
değişimleri, Şekil 2’de görüldüğü üzere
mevsimsel etkilerden arındırılmış seriler
kullanılarak incelendiğinde iş gücü
verimliliği üzerinde özellikle önceki
döneme göre yapılan değerlendirmeler
daha anlamlı olacaktır. İmalat sanayi için
mevsimsel etkilerden arındırılmış
verimlilik serisinin bir önceki döneme göre
arttığı gözlenmektedir. İmalat sanayinde
çalışan kişi başına üretim endeksi bir
önceki döneme göre % 5,50 oranında
azalırken, mevsimsel etkilerden
arındırılmış çalışan kişi başına üretim
endeksi bir önceki döneme göre % 2,15
oranında artmıştır. Bu rakamlar
mevsimsel etkiler barındıran orijinal
verimlilik endeksi serisinin bir önceki
döneme göre değişiminin negatif yönde
olduğunu, mevsimsel etkiler göz önüne
alınıp bu etkiler giderildiğinde ise çalışan
kişi başına üretim endeksinin fark edilir
derecede arttığını ve pozitif olduğunu
göstermektedir. Dolayısıyla mevsimsel
etkilerden arındırılmış serileri incelemek,
değerlendirmelerde daha gerçekçi
sonuçlara ve yorumlara ulaşılmasını
sağlayacaktır.
33
TEMMUZ 2015
VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015/1
Şekil 3. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Değişimlerinin Yapısı
Ülkemiz ekonomisinde gerek sanayi
genelinde, gerekse imalat sanayinde,
iş gücü verimliliğinin belirleyicisinin 2009
yılı ile 2010 yılının ilk yarısında yatay
seyreden ve 2010 yılının ikinci yarısından
itibaren artış eğiliminde olan istihdam
düzeyine bağlı olmakla birlikte, esas
olarak üretim endeksi olduğu
görülmektedir. Şekil 3’te görüldüğü üzere
imalat sanayinde istihdam endeksi, 2010
yılı birinci çeyreğinden itibaren son 21
çeyrekte incelendiğinde, dönem başına
ortalama % 1,11 ile düzenli olarak
artmaktadır. Bahsi geçen son 21 çeyrekte
üretim endeksi ve iş gücü verimliliğinin
çeyreklik ortalama büyümeleri ise
sırasıyla % 1,36 ve % 0,24 olarak
gerçekleşmiştir. 2005 yılından itibaren
imalat sanayinde istihdam ve üretim
34
düzeyine bakıldığında; son dönemlerde
artış eğiliminde oldukları görülmektedir.
2015 yılı birinci döneminde istihdam
endeksi 119,55 ve üretim endeksi ise
117,52 değerini almıştır. Şekil 3
incelendiğinde imalat sanayinde iş gücü
verimliliği seviyesinin ana belirleyicisi
geçmişe göre istikrarlı biçimde artmakta
olan istihdam endeksinden ziyade istihdam
seviyesine nazaran daha değişken şekilde
artan üretim endeksi olmuştur. Bu durum
mevsimsel etkilerden arındırılmış çalışan
kişi başına üretim endeksinde de
gözlenmektedir (Bkz. Şekil 2).
TEMMUZ 2015
Şekil 4. Bir Önceki Döneme Göre Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksinde Değişimler (Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış ve Orijinal Seriler)
Şekil 4’te toplam sanayi, madencilik,
imalat sanayi ile elektrik, gaz, buhar ve
iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımları
için bir önceki döneme göre çalışan kişi
başına üretim endeksi değişimleri, orijinal
seri ve mevsimsel etkilerden arındırılmış
seriler olarak gösterilmektedir. Şekil
incelendiğinde sanayiyi oluşturan
kısımların hepsinde orijinal serilerin
dönemden döneme değişimlerinde büyük
dalgalanmalar gösterdiği, buna karşın
mevsimsel etkilerin ortadan kaldırıldığı
serilerdeki dönemsel değişimlerin
nispeten daha küçük olduğu
görülmektedir. İmalat sanayi, madencilik
ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme
üretimi ve dağıtımı kısımlarının mevsimsel
etkilerden arındırılmış serileri
değerlendirildiğinde, mevsimsellik
dışındaki faktörlerin de verimlilik üzerinde
dalgalanma yarattığı göze çarpmaktadır.
Madencilik kısmındaki değişimlerin orijinal
seride değişken seyretmesine karşın,
mevsimsel etkilerden arındırılmış seride
pozitif yönlü olduğu ve bu sektörde iş gücü
verimliliğinde olumlu değişimler yaşandığı
söylenebilir. Toplam sanayinin ise kendisini
oluşturan kısımlardan, beklendiği üzere en
çok imalat sanayi ile benzer karakterde bir
değişim arz ettiği gözlenmektedir.
35
TEMMUZ 2015
VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015/1
2005 yılı birinci dönemi ile 2015 yılı birinci
dönemi arası yıllık ortalama verimlilik
büyümeleri, imalat sanayini oluşturan
24 bölüm için incelendiğinde,
“Bilgisayarların, elektronik ve optik
ürünlerin imalatı”, “Tekstil ürünlerinin
imalatı” “Kok kömürü ve rafine edilmiş
petrol ürünleri imalatı”, “Deri ve ilgili
ürünlerin imalatı”, “İçeceklerin imalatı”,
ve “Deri ve ilgili ürünlerin imalatı”
bölümlerinin verimliliğinin düşme
eğiliminde olduğu, bu bölüm dışında kalan
19 bölümün verimliliklerinin ise artma
eğiliminde olduğu görülmüştür. En yüksek
verimlilik büyümesinin yıllık ortalama
% 9,7 ile “Temel eczacılık ürünlerinin ve
eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı”
bölümünde olduğu görülmüştür. Şekil 5 ve
Tablo 1’de verilen büyüme oranları
verimlilik serilerinin başlangıcı olan 2005
yılı birinci dönemi ile en son yayımlanan
dönemi kapsamaktadır. Bu nedenle her
yeni hesaplama döneminde yeni büyüme
oranları elde edildiğinden sıralama ve
büyüme oranları dönemden döneme
değişebilmektedir. Yılın tümüne ait bilgi
veren oranlar, ilgili yılın dördüncü dönemi
ile birlikte hesaplanabilen yıl ortalaması
değerleri ile ortaya çıkacaktır.
Tablo 1’de toplam sanayi, sanayinin
kısımları ve ana sanayi grupları için
hesaplanan çalışan kişi başına üretim
endeksinin 2005 yılı birinci dönemi ile 2015
yılı birinci dönemleri arası yıllık ortalama
büyüme oranları verilmiştir. Sanayi
kısımları içerisinde “Elektrik, gaz, buhar
ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı”nın
yüzde 8,29 ile en yüksek yıllık ortalama
verimlilik büyümesine sahip olduğu; en
düşük yıllık ortalama verimlilik
büyümesinin ise yüzde 1,34 ile
“Madencilik”te olduğu gözlenmiştir. Ana
Sanayi Grupları incelendiğinde ise en
yüksek verimlilik artışının yıllık ortalama
36
Şekil 5. İmalat Sanayini Oluşturan 24 Bölüme Ait Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri (2005 I – 2015 I)
Tablo 1. 2005-I ile 2015-I Dönemi Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri (% değişimler)
Toplam Sanayi
Sanayinin Kısımları
Ana Sanayi Grupları
(MIGs)
2,49
Madencilik
1,34
İmalat
2,42
Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı
8,29
Ara Malları
1,31
Dayanıklı Tüketim Malları
2,90
Dayanıksız Tüketim Malları
3,07
Enerji
4,57
Sermaye Malları
3,16
TEMMUZ 2015
Şekil 6. Ana Sanayi Grupları (MIGs) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Trend Serileri
yüzde 4,57 ile “Enerji”de olduğu
görülmektedir. Enerji ana sanayi grubuna
ilişkin 2010=100 temel yıllı çalışan kişi
başına üretim endeksi son dönemde
120,85 değerine ulaşmıştır.
Şekil 6’da Ana Sanayi Gruplarına ait
çalışan kişi başına üretim endeksi
serilerinin trendleri gösterilmektedir. Bu
noktada kullanılan trend kavramı orijinal
seriden mevsimsel ve diğer etkilerin
çıkarılmasıyla elde edilen uzun dönemli
eğilimi ifade etmektedir. 2008 yılı son
dönemleri ile 2009 yılının ilk dönemlerinde
küresel düzeyde etkisi görülen krizde ana
sanayi gruplarının trend değişimlerine
bakıldığında ara malı ve sermaye malı
üretiminde iş gücü verimliğinin
durgunluktan oldukça etkilendiği, bazı
grupların ise hemen hemen etkilenmediği
görülmektedir. Dayanıklı Tüketim Malı
Üretimi ile Dayanıksız Tüketim Malı
Üretimi iş gücü verimliliklerinin uzun
dönem eğilimleri, küresel kriz dönemi de
dâhil olmak üzere istikrarlı bir şekilde
artmıştır. Kömür ve linyit çıkartılması, ham
petrol ve doğal gaz çıkarımı, kok kömürü
ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı,
elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme
sistemi üretim ve dağıtımı, suyun
toplanması, arıtılması ve dağıtılması
faaliyetlerinden oluşan Enerji ana sanayi
grubunda ise belirgin ve istikrarlı bir
biçimde artan verimlilik trendi 2012
yılından itibaren azalma eğilimine
girmekle beraber 2013 yılıyla birlikte
istikrarlı bir artış trendi yakalamıştır.
Şekil 6’da yer alan verilerle
değerlendirildiğinde 2005 yılı birinci
dönemi ile 2015 yılı birinci dönemi
arasında; dayanıklı tüketim malı üretimi ve
dayanıksız tüketim malı üretimine ait
iş gücü verimliliği yıllık ortalama trend
büyümeleri sırasıyla % 2,99 ve % 2,48
olarak gerçekleşmiştir. Enerji ana sanayi
grubunda ise iş gücü verimliliği trendinin
yıllık ortalama büyüme oranı % 4,56’dir.
Küresel kriz döneminden etkilenen Ara
Malları Üretimi ile Sermaye Malı Üretimi
sanayi gruplarının verimlilik trendlerine
bakıldığında ise dalgalı bir yapıda
oldukları görülmektedir. Ara Malları
üretiminde iş gücü verimliliğinin trendi,
2014 yılında başlayan azalma 2015 yılı
birinci döneminde de devam etmiştir.
Diğer ana sanayi gruplarında son
dönemlere bakıldığında nispeten istikrarlı
bir trend yakalanmış olsa da Sermaye Malı
üretiminde iş gücü verimliliği trendi
dalgalı yapısını muhafaza etmektedir.
37
TEMMUZ 2015
YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
2012 YILI YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
İlknur PULAK TARAS / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)
2003 yılından bu yana RİP (Resmi İstatistik
Programı) kapsamında yer alan “Yıllık
Verimlilik İstatistikleri”, her yıl Haziran
ayının son iş gününde yayımlanmaktadır.
Bu kapsamda 3 temel başlıkta toplanan
istatistikler; “Çalışan Kişi Başına Katma
Değer”, “Çalışılan Saat Başına Katma
Değer”, “Birim Emek Maliyeti”, bunların
endeksleri ve önceki yıla göre
değişimlerini kapsamaktadır. İstatistiklere
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
web sitesinden ulaşılabilmektedir.
İstatistiklerin hesaplanmasında, çıktı
değişkeni olarak “Faktör Maliyetiyle
Katma Değer”, girdi değişkenleri olarak
“Çalışanlar Sayısı”, “Çalışılan Saat”,
“Emek Maliyeti” kullanılmaktadır. Bu
değişkenler TÜİK tarafından yayımlanan
“Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri”
altında yer almaktadır.
Haziran 2014’te yayımlanan 2009, 2010,
2011 yılları için verimlilik istatistikleri,
verimlilik hesaplamasında çıktı değişkeni
olarak kullanılan “Faktör Maliyeti ile
Katma Değer” için deflatör olarak “Aylık
Sanayi Üretim Endeksi” ile
ağırlıklandırılmış “Yİ_ÜFE (Yurt içi Üretici
Fiyat Endeksi)” yerine”, “Yİ_ÜFE (Yurt içi
Üretici Fiyat Endeksi)” kullanılmasının
daha uygun görülmesi nedeniyle yeniden
hesaplanmış, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’nın web sitesinde
yayımlanmıştır.
2012 yılına ilişkin olarak, Avrupa
Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin
İstatistiki Sınıflaması Nace Rev.2 ’ye göre
“Sanayi ve Hizmet sektörlerini”
kapsayacak şekilde 836 farklı faaliyet kolu
için hesaplanan yıllık verimlilik
istatistikleri, sektörler bazında
incelendiğinde aşağıdaki sonuçlara
ulaşılmıştır:
Şekil 1. 2012 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi
38
TEMMUZ 2015
2012 yılı için çalışan kişi başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer
96945,58 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar
ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve
İletişim” sektörü 78704,70 TL, “Su Temini;
Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme
Faaliyetleri” sektörü 43724,36 TL,
“Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü
37135,94 TL, “İmalat” sektörü 23831,95 TL
ile takip etmektedir.
2012 yılı için çalışan kişi başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en düşük değer
3345,74 TL olarak “Diğer Hizmet
Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir.
Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti
Faaliyetleri” sektörü 8975,43 TL, “İdari ve
Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü
11156,82 TL, “Eğitim” sektörü 12230,28
TL, “İnşaat” sektörü 13289,88 TL ile takip
etmektedir.
2012 yılı için çalışan kişi başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
en yüksek artış % 19,15 olarak “Kültür,
Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Diğer
Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 17,57,
“Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü
% 12,87, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık
Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri”
sektörü % 10,80, “Ulaştırma ve
Depolama” sektörü % 10,39 ile takip
etmektedir.
2012 yılı için çalışan kişi başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
en yüksek azalış % 19,06 olarak “İnşaat”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“İmalat” sektörü (% 10,12), Konaklama ve
Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü
(% 9,70) , "Bilgi ve İletişim" sektörü
(% 9,02) , "Mesleki, Bilimsel ve Teknik
Faaliyetler" sektörü (% 8,87) ile takip
etmektedir.
Şekil 2. 2012 Yılı İçin Çalışılan Saat Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi
39
TEMMUZ 2015
YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
2012 yılı için çalışılan saat başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer
45,49 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi
ve İletişim” sektörü 36,96 TL, “Su Temini;
Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve
İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 20,64 TL,
“Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü
17,31 TL, “İmalat” sektörü 11,03 TL ile
takip etmektedir.
2012 yılı için çalışılan saat başına katma
değer verileri ana faaliyet kısımları
itibarıyla incelendiğinde en düşük değer
1,55 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“Konaklama ve Yiyecek Hizmeti
Faaliyetleri” sektörü 4,17 TL, “İdari ve
Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü
5,21 TL, “Eğitim” sektörü 5,86 TL,
“İnşaat” sektörü 6,14 TL ile takip
etmektedir.
2012 yılı için çalışılan saat başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
en yüksek azalış % 19,06 olarak “İnşaat”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“İmalat” sektörü (% 10,17), “Konaklama
ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü
(% 9,26) , "Bilgi ve İletişim" sektörü
(% 9,15), "Mesleki, Bilimsel ve Teknik
Faaliyetler" sektörü (% 8,84) ile takip
etmektedir.
2012 yılı için birim emek maliyeti verileri
ana faaliyet kısımları itibarıyla
incelendiğinde en yüksek değer 3,87 TL
olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri”
sektöründe gerçekleşmiştir.
Bunu “Eğitim” sektörü 2,01 TL,
“Konaklama ve Yiyecek Hizmeti
Faaliyetleri” sektörü 1,82 TL, "Kültür,
Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor" sektörü
1,71 TL, “Ulaştırma ve Depolama” sektörü
1,62 TL ile takip etmektedir.
2012 yılı için birim emek maliyeti verileri
ana faaliyet kısımları itibarıyla
incelendiğinde en düşük değer 0,51 TL
olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve
İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi
ve İletişim” sektörü 0,65 TL, “Su Temini;
Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve
İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 0,70 TL
“Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü
2012 yılı için çalışılan saat başına katma
değerin bir önceki yıla göre değişimi ana
faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde
en yüksek artış % 17,99 olarak “Kültür,
Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Diğer
Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 17,11,
“Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü
% 13,03, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık
Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri”
sektörü % 10,55, “Ulaştırma ve
Depolama” sektörü % 10,10 ile takip
etmektedir.
Şekil 3. 2012 Yılı İçin Birim Emek Maliyeti ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi
40
TEMMUZ 2015
0,81 TL, “İmalat” sektörü 0,95 TL ile takip
etmektedir.
2012 yılı için birim emek maliyetinin bir
önceki yıla göre değişimi ana faaliyet
kısımları itibarıyla incelendiğinde en
yüksek artış % 38,77 olarak “İnşaat”
sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu
“Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler”
sektörü % 27,95, “Konaklama ve Yiyecek
Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 23,74,
“İmalat” sektörü % 20,46, “Bilgi ve
İletişim” sektörü % 15,76 ile takip
etmektedir.
2012 yılı için birim emek maliyetinin bir
önceki yıla göre değişimi ana faaliyet
kısımları itibarıyla incelendiğinde en
yüksek azalış % 13,43 olarak "Kültür,
Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor"
sektöründe gerçekleşmiştir.
Bunu “Ulaştırma ve Depolama” sektörü
% 7,94, "Diğer Hizmet Faaliyetleri"
sektörü % 4,39, "Su Temini; Kanalizasyon,
Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri"
sektörü % 1,88 ile takip etmektedir.
41
TEMMUZ 2015
2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
KANBAN SİSTEMİ İLE ÜRETİM İŞLEYİŞİNİN SAĞLANMASI PROJESİ
(ÇİLEK MOBİLYA A.Ş.)
2015 Verimlilik Proje Ödülleri
“Büyük İşletme/Süreç İyileştirme
Kategorisi” Birincilik Ödülü
Projenin en temel amacı mevcut durumda
kişiye bağlı olarak işleyen üretim yapısını
kanban kart sistemiyle çalışan sistematik
bir yapı haline getirmekti. Bunun dışında
üretim parti miktarlarının düşürülmesi,
fire oranlarının azaltılması, üretim içi stok
miktarlarının azaltılması da projenin diğer
önemli hedefleri arasındaydı.
Üretimin işleyişi projeye başlamadan önce
sistematik bir altyapıya sahip değildi. Yarı
mamul ve ham maddelerin üretim içindeki
hareketlerinin belirlenmiş bir kuralı ve
standardı yoktu. Proses akışı büyük ölçüde
kişiye bağlı olup kişilerin tecrübeleri ve
anlık kararları ile yürütülüyordu. Üretim
parçalarının üretim içindeki rota ve
hareketlerinin kolayca takip ve analiz
edilebileceği bir sistem olmayışından
dolayı müşteri termininde ciddi sapmalar
meydana gelmekteydi.
Bu kapsamda tüm bu olumsuzlukları
giderecek, üretim işleyişini sağlayacak,
malzeme ve proses akışını düzenleyecek
kanban sistemi oluşturuldu. Kanban
sistemini kendi üretim sistemimize
entegre edebilmek ve standart işleyişini
sağlamak için çeşitli çalışmalar yapıldı.
Daha önce özellikle Türkiye’de mobilya
sektöründe hiç uygulanmamış olan ve
uygulanması da yoğun emek ve sabır
gerektiren bir sistemi fabrikamıza
uyarlamak birçok zor durumla
karşılaşmamıza neden oldu. Ancak uzun
çalışmalar ve testler sonucunda başarılı
42
Ödülü, ÇİLEK Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Talha ÇELİK
Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.
Tablo 1. Proje Kapsamında Sağlanan İyileştirmeler ve Elde Edilen Sonuçlar
Üretim İşleyişi
Kişiye Bağlı
Modül Çevrim
Süresi
Parti Miktarı
Ortalama
Maksimum
Parti Miktarı
Günlük Ortalama
Fire Miktarı
İşletme İçi Stok
Alanı Kazanımı
Proje Öncesi
Hedeflenen
Proje Sonrası
İyileşme
Evet
Kişiden bağımsız
sistematik yapı oluşturmak
Hayır, kanban kart
sistemi ile işliyor.
100%
130 saat
< 100 saat
93 saat
35%
105 adet
<60 adet
78 adet
26%
400 adet
<180 adet
120 adet
70%
50 adet
<20 adet
16,5 adet
67%
4.504 m²
<3.000 m²
2.673 m²
40%
VAR
100%
VAR
100%
Standart Süre
YOK
Standart işler ve
Talimatlar
YOK
Tüm işlemler için standart
süre oluşturulması
Her işlemin standart iş ve
talimatlarının oluşturulması
bir şekilde kanban sistemi ile kendi üretim
yapımızı oluşturduk ve problemsiz bir
şekilde işler hale getirdik. Bu sistem
sayesinde sağladığımız iyileştirmeler ve
elde ettiğimiz sonuçlar Tablo 1’de
verilmiştir.
TEMMUZ 2015
KONTİNÜ HADDEHANE İŞLETME ETKİNLİĞİNİN ARTIRILMASI PROJESİ
(KARDEMİR KARABÜK DEMİR ÇELİK SANAYİİ VE TİCARET A.Ş.)
2015 Verimlilik Proje Ödülleri
“Büyük İşletme/Süreç İyileştirme
Kategorisi” İkincilik Ödülü
Proje, kontinü haddehane tesisinin
verimliliğini yükseltmek, ürün kalitesini
geliştirmek, tüm bunların sonucunda da
üretim maliyetini aşağıya çekerek ürün
kârlılığını artırmak amacıyla
geliştirilmiştir.
İşletme Etkinliği (OEE – Overall Equipment
Effectiveness), tesislerimizin temel
verimlilik göstergesi olarak kabul
edilmiştir. Zaman kullanımı, performans
ve kalite faktörleri dikkate alınarak, belli
bir hesaplama sistematiği çerçevesinde,
her bir ana üretim tesisimiz için
hesaplanmaktadır. Ayrıca, tüm tesislerin
toplam verimliliğinin göstergesi olarak
KARDEMİR OEE değeri hesaplanmaktadır.
Kontinü haddehane için 2014 yılı OEE
hedefi % 81 olarak belirlenmiştir. Hedef,
tesisin geçmiş yıllardaki OEE değerleri,
mevcut performans göstergeleri (üretim
hızı, net çalışma süresi, kalite vb.
göstergeler) dikkate alınarak
belirlenmiştir.
Belirlenen bu hedef doğrultusunda,
kontinü haddehane tesisimizde 2014 yılı
içinde makine bakım, elektrik bakım,
otomasyon, kalibrasyon ve işletme
gruplarının ortak çalışması ile 47 adet
proje hayata geçirilmiştir. Projeler
KARDEMİR Öneri Sistemi (KARÖS)
kaynaklıdır. Her bir alt proje için
KARDEMİR Sürekli İyileştirme Sisteminde
Ödülü, KARDEMİR Genel Müdürü Uğur YILMAZ
Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.
(KARSİS) iyileştirme projesi tanımlanmış
ve iyileştirme proje ekibi kurulmuştur.
Proje kapsamında 188.080 TL seviyesinde
harcama yapılmıştır. Her bir projenin
uygulamaya alınmasıyla sağlanacak
kazanç ayrı ayrı hesaplanmış olup toplam
kazanç 4.112.514 TL/yıl seviyesindedir.
Elde edilen bu kazanç her yıl tekrar eder
niteliktedir. Projeyle sağlanan
iyileştirmeler aşağıda özetlenmiştir.
• 2014 yılı sonu itibarıyla, OEE değeri bir
önceki yıla göre % 21 oranında artarak
% 69,4’ten % 84’e yükselmiştir.
• 2013 yılında % 98,9 olan kalite oranı,
2014 yılı sonu itibarıyla % 99,2’ye
yükselmiştir.
• 2013 yılında % 86,2 olan performans
oranı, 2014 yılı sonu itibarıyla % 100’e
yükselmiştir.
• 2013 yılında % 81,3 olan net çalışma
oranı, 2014 yılı sonu itibarıyla % 84,7’ye
yükselmiştir.
• 2013 yılında 95,8 ton/saat olan üretim
hızı değeri, 2014 yılı sonu itibarıyla 98,2
ton/saat seviyesine yükselmiştir.
• 2013 yılında 6.579 saat/yıl olan net
çalışma süresi, 2014 yılında 6.815 saat/yıla
yükselmiştir.
• 2013 yılında 630.548 ton olan üretim
miktarı, 2014 yılında 669.480 tona
yükselerek üretim rekoru kırılmıştır.
43
TEMMUZ 2015
2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ
KALİTE GALVANİZLİ SAC ÜRETİMİ TEKNİK VERİMİNİN ARTIRILMASI PROJESİ
(BORÇELİK ÇELİK SANAYİİ TİCARET A.Ş.)
2015 Verimlilik Proje Ödülleri
“Büyük İşletme/Süreç İyileştirme
Kategorisi” Üçüncülük Ödülü
1990 yılında Türkiye’nin ilk özel yassı çelik
üreticisi olarak kurulan Borçelik
faaliyetlerine 1994 yılında 350 bin ton/yıl
soğuk haddelenmiş rulo sac kapasitesi ile
başlamış, yapılan yatırımlarla bugün 1,6
milyon ton/yıl üretim yapabilir kapasiteye
ulaşmıştır. Borçelik’te yıllık 900 kton
galvanizli, 700 kton soğuk haddelenmiş
rulo sac üretimi gerçekleştirilmektedir.
Borçelik’in pazardaki güçlü konumunun
temelinde dinamik iş gücü, yenilikçi
yaklaşımı, kendini geliştirmek ve büyümek
için yaptığı süreklilik arz eden yatırımları,
müşteri odaklı hizmet ve kalite anlayışı yer
almaktadır.
Borçelik Galvaniz 1 üretim hattı otomotiv
ana sanayine görünür yüzey galvanizli sac
üretimi yapmaktadır.
Görünür yüzey galvanizli sac (teknik adıyla
“Z kalite”) otomobilin göze ilk görünen ön
ve arka kaput, tavan ve kapı saclarıdır.
Üretim esnasında yüzeyde olabilecek olan
herhangi bir hata müşteri tarafından kabul
edilmemektedir. Bu durum üretim
prosesini zorlaştırmakta ve üretici firmaya
maliyet anlamında ciddi kayıplar
getirmektedir.
Z kalite üretimindeki başarı “Z Kalite
Teknik Verimi” olarak takip edilmektedir.
2013 yılı değerlerine göre, Borçelik Galva1
hattı görünür yüzey sac üretim
kalitesizlikleri teknik verim ortalaması
44
Ödülü, BORÇELİK Vardiya Amiri Şefi Ayhan ŞAHİN
Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.
% 91,6’dır. Ayrıca üretmiş olduğumuz
galvanizli sacı kullanan otomotiv ana
sanayi müşterilerimizden bir yıl içinde
toplam 16 adet şikâyet alınmıştır. Proje,
toplamda 8 kişilik bir ekip ile 93 gün içinde
tamamlandı. Çalışmada geçmiş veriler
analiz edildi, beyin fırtınası ve balık kılçığı
yöntemleri kullanılarak süreçteki
problemlerin kök nedenler belirlendi,
doğrulandı. Toplamda 24 adet aksiyon
belirlendi ve öncelik sırasına göre hayata
geçirildi. Çözümler 4 ana başlık altında
toplandı:
1. Ekibimizin sahip olduğu bilgi ve
tecrübeyi teknolojik dizaynlara
dönüştürdük.
2. Yeni kazandığımız bilgileri vardiya amiri
ve operatörlere aktardık.
3. Üretim süreçlerinin çalışma
metotlarında revizyonlar yaptık.
4. Kalite departmanı ile bir bütün olup
müşterilerimizi can kulağıyla dinlemeye
başladık.
Çalışma bitip validasyon süreçleri
tamamlandıktan sonra % 92,5 olan hedefe
karşı % 96,4 ortalama teknik verim
değerine ulaşıldı. Projenin validasyon
sürecinde herhangi bir müşteri şikâyeti
alınmamıştır.
Projede alınan aksiyonların yakından takibi
sürdürülmekte olup ekipten alınan her
yeni öneriyle beraber aksiyonlarımız
geliştirilmekte ve üretim süreci daha
güvenilir hale gelmektedir.
TEMMUZ 2015
MİKRODALGA KURUTMA SİSTEMİNİN SSG ÜRETİMİNDE KULLANILMASI
PROJESİ (ECZACIBAŞI YAPI GEREÇLERİ SAN. TİC. A.Ş.)
2015 Verimlilik Proje Ödülleri
“Büyük İşletme/Süreç İyileştirme
Kategorisi” Teşvik Ödülü
Proje, seramik sağlık gereçlerinde (klozet,
lavabo, pisuvar vb.) döküm ile
şekillendirilen kompleks ürünlerin klasik
yöntemlere göre çok daha kısa sürede
kurutulmasıyla ilgilidir. Seramik sağlık
gereçleri alçı veya polimerik kalıplarda
şekillendirilmektedir. Kalıptan çıkarılan
ürünler % 19-22 nem içermektedir. Pişirim
öncesi nem oranının % 0,5’e kadar
düşürülmesi için yarı-mamullere kurutma
prosesi uygulanmaktadır. Bünyedeki nem
dağılımı model kompleksliği nedeniyle
homojen değildir. Nem dağılımı homojen
olmayan ürün doğrudan klasik kurutmaya
girerse kurutma esnasında farklı gerilim
çatlakları görülür. Bu sebeple
yarı-mamulün nem dağılımının
homojenliğini sağlamak için model
kompleksliğine ve çamur reçetesine bağlı
olarak, ürünler kurutma öncesi
dökümhane ortamında 24 saat (genellikle
FFC ürünler) ile 120 saat (genellikle
vitrifiye ürünler) arasında bekletilmektedir.
Bekleme sonrası ürünler konvansiyonel
kurutma ile yaklaşık 10-18 saat, 75-90 °C
sıcak havanın kullanıldığı fırında
kurutulmaktadır. Kurutma öncesi,
ortamda bekletme süresinin uzun olması
proses hızını düşürmektedir. Ayrıca stok
alan ihtiyacı ve transport firesi nedeniyle
yaşanan üretim kayıpları projemizin can
alıcı başlama nedenleridir. Bu amaçla
literatür araştırmaları sonrasında
1945’lerde magnetronların keşfiyle
hayatımıza giren, endüstriyel anlamda
gıda başta olmak üzere çoğunlukla granül
küçük hacimli şekillendirilmemiş ürün
gruplarında kullanılan, hatta ev
Ödülü, ECZACIBAŞI Teknik Müdürü Nimet ÖZEN
Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.
yaşantımızda büyük kolaylık sağlayan
mikrodalga sisteminin seramik sağlık
gereçleri gibi kompakt, kompleks ve
ortalama ağırlığı 40 kg.’ı bulan büyük
hacimli ürünlerin kurutmasında
kullanılabilirliği üzerine çalışılmıştır.
Proje sonucunda ürünlerin 24-120 saat
ortamda bekleme süresi sıfırlanmıştır.
Kurutma fırınında kalma süresi ise 2 saat
(genellikle FFC ürünler) ile 6 saat
(genellikle vitrifiye ürünler) arasına
düşürülmüştür. Ürün grubuna bağlı olarak
% 80-90 kuruma süresinde iyileşme
sağlanmıştır. Bir ürünün depoya girme
süresi 192 saatten 24 saate kadar
indirilmiştir. Böylece stok alanı ihtiyacı
ortadan kalkmış, transport kaynaklı fire
oranı % 75 oranında azaltılmıştır.
Şekil 1. Mikrodalga Fırın
Şekil 2. Mikrodalga Fırın Ürün Yükleme
Mikrodalga fırın, ürünlerin fırına yüklenme
yönü ve mikrodalga fırın içinde ürünlerin
termal kamera görüntüleri şekillerde
verilmiştir.
Şekil 3. Mikrodalga Fırın İçi Ürün
Termal Kamera Görüntüsü
45
TEMMUZ 2015
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER*
Direkt Buharlaşma Yoluyla Enerji
Elde Eden Motor
Bilim insanları, direkt buharlaşma yoluyla
enerji elde eden iki motor icat ettiklerini
bildirdiler. Bunlar; elektrik üreten bir
piston ile çalıştırılan bir motor ve dönerek
minyatür bir arabayı çalıştıran bir motor.
Buharlaşma yoluyla enerji üretilerek
çalıştırılan ilk araba olan Eva, daha önce
kauçuk tabakaları bakteri sporları ile
kaplayarak elektrik enerjisi üreten bir
jeneratör düzeneği geliştiren
Doç. Dr. Özgür Şahin ve Çinli araştırmacı
Xi Chen tarafından geliştirildi. Buharlaşma
yolu ile enerji üretimi ile çalıştırılan Eva
adlı küçük oyuncak arabanın ileride suyun
gücü ile enerji üretimi üzerine yapılacak
birçok araştırmaya ışık tutacağı
düşünülmektedir
(http://www.dailymail.co.uk).
Ölümcül Hastalıkları Teşhis
Etmek İçin Yeni Düşük Maliyetli
Sensör Geliştirildi
Moskova Fizik ve Teknoloji Enstitüsü'nde
vücuttaki HIV gibi ölümcül hastalıkların
önceden teşhisini sağlayan bir sensör
geliştirildi. Enstitü’deki araştırmacılar,
optik bir çip olan sensörün vücuttaki
kanserli hücrelerin artışını göstererek ve
acil durum uyarısı vererek doktorların
tümör belirtilerini teşhis etmesini
sağlayacağını ifade ettiler. Araştırmacı
Dmitry Fedyanin ve Yury Stebunov, tüm
hareket edebilen eşyalar, akıllı telefonlar,
giyilebilir elektronik aletler vs. gibi
eşyalarda kullanılabilen yeni sensörün
avantajlı üretim kolaylığı üstünlüğüyle ve
minyatür boyutta üretileceğini ifade ettiler.
Araştırmacılar ayrıca şu hususları
belirttiler: “Diğer benzer aletlerin aksine,
geliştirdiğimiz sensörün hiçbir kompleks
bağlantısı yok ve mikroelektronikte
kullanılan standart CMOS süreci yoluyla
üretilebilmekte. Sensör tek bir devreye
sahip değil ve tasarımı çok basit.”
Erken terapi, bireyleri sağlığına
kavuşturmanın yanı sıra hastalıkların viral
yolla bulaşmasını ve HIV virüsünün
aktarılması riskinin azaltılmasını
sağlamaktadır. Bağışıklık sistemi iyileşme
göstermeyen ya da çok zor iyileşen
hastalıklara tepki verdiğinde, yüksek
hassasiyetteki nanomekanik sensör
maddelerin kimyasal oluşumunu analiz
edebilmekte ve virüslü hastalığı gösteren
belirtileri teşhis edebilmektedir.
Ultra hassas sensör sadece birkaç
kilodalton ağırlıktaki değişiklikleri bile
takip edebilmektedir. Bir dalton yaklaşık
bir proton veya nötron ağırlığındadır ve
birkaç bin dalton bir protein ya da DNA
molekülünün ağırlığındadır. Böylece optik
sensör başka yöntemlerle teşhis
edilebilmesinden çok daha önce
hastalıkların teşhisine imkân
verebilecektir ve yeni jenerasyon teşhis
koyma yöntemlerinin ortaya çıkmasını
sağlayacaktır. Bilimsel Raporlar
dergisinde yayımlanan bir makalede,
değişik madde ya da molekülleri teşhis
etmek için tasarlanan birkaç milimetre
boyutundaki tek çipin, bu şekilde birkaç
bin sensörü taşıyabileceği ifade edilmiştir
(http://indianexpress.com/article/goodnews/new-cheap-sensor-to-detect-fataldiseases/).
3D Yazıcılar Amsterdam’da
Köprü İnşa Edecek
Hollanda merkezli bir 3D firması,
Amsterdam'ın kanallarından birine 3D
yazıcılar yardımıyla köprü inşa edecek.
Projeye yazılım ve inşaat uzmanları destek
* Bu sayfalar; Avrupa Birliği Uzmanları Rümeysa Zeynep Sümer, Neriman Bozca ve Cenk Ufuk Yıldıran, Sanayi ve Teknoloji Uzmanları Gökhan Gökçeoğlu ile
Mühendis Ümmühan Yokuş tarafından hazırlanmıştır.
46
TEMMUZ 2015
verecek. Yazılım firması Autodesk ve
inşaat firması Heijmans'tan yardım
alınacak projede, 3D yazıcılar otonom
robotlar gibi hareket edecek. İnsandan
bağımsız olarak üretime başlayacak olan
yazıcılar, kanalın bir yakasından
başlayarak diğer yakasına kadar 'köprü
basacak.'
Hollandalı mühendisler, istedikleri başarıyı
elde edebildikleri takdirde otonom 3D
yazıcıların özellikle arama kurtarmada çok
faydalı olabileceğini belirtti. Kaza ve
afetlerde, 3D yazıcılar altyapının tekrar
kurulmasında kullanılabilecek.
işlev gösteren nesneler üretebileceklerini”
söyledi. MX3D, köprünün inşa edileceği
yer kesinleştirildiği zaman Eylül ayında
inşaata başlamayı planlıyor. 3D yazıcılar
kullanılacak materyali 1.500 dereceye
kadar ısıttıktan sonra üretime başlayacak
(http://blogs.discovermagazine.com).
Finlandiya'da 77 Bin At 20 Bin Evi
Isıtacak
MX3D teknoloji şefi Tim Geurtjens, “altı
eksenli yazıcılar sayesinde üretimi kutu
halindeki yazıcıların dışına
çıkarabileceklerini gerçek boyutlarında ve
Finlandiya hükümeti at gübresinden enerji
üretmeye hazırlanıyor. Bunun için
şimdiden at gübresinin talaşla
karıştırılarak yapılan bir biyolojik yakıtın
denemelerine başlandı. Bu karışım
yakılarak elde edilen enerjinin fosil yakıt
47
TEMMUZ 2015
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ
kullanımını azaltması, zamanla da yok
etmesi hedefleniyor. Yakıt denemelerini
yapan Fortnum grubu, üç atın bir yılda
çıkardığı atıkla bir evin yıllık enerji
ihtiyacını karşılamanın mümkün olduğunu
bildirdi. Finlandiya'da yaklaşık 77 bin at
olduğu dikkate alınırsa, 20 binden fazla ev
tamamen at gübresiyle ısıtılabilecek.
Finlandiya hükümeti gelecek 10 yıl içinde
kömür kullanımına son vermeyi ve ithal
edilen enerji miktarını yarıya indirmeyi
amaçlıyor. At gübresinin enerji üretiminde
kullanılması, hayvan sahiplerinin bu
dışkılardan kurtulma sorununu da
çözecek. Zira Finlandiya'da su yollarına
sızması ihtimali olan tarlalarda at gübresi
kullanılması yasak. At gübresinin organik
atık olarak gömülmesi de 2016 yılından
itibaren yasak olacak
(http://www.bbc.com).
Yerli Uçağın Şirketi Kuruldu
Sierra Nevada Corporation (SNC),
Türkiye’nin ilk bölgesel jet uçağını
üretmek için TRJet Havacılık Teknolojileri
Anonim Şirketi’ni (TRJet) kurdu. Şirketten
yapılan açıklamaya göre, merkezi
Ankara’da olan yeni Türk şirketi TRJet,
Bölgesel Uçak Projesi'nin yanı sıra ticari
havacılık sektöründe de hizmet verecek.
Kısa bir süre önce başlatılan Bölgesel
Uçak Projesi'nde, Türkiye'nin yerli yolcu
uçağı TRJ628'in üretimine giden ilk adım
olarak Dornier 328 (D328) uçaklarının
modernize edilmiş versiyonu olan
TRJ328’den yararlanılacak. TRJ328
uçaklarının yanı sıra diğer çeşitleri de
üretip satacak olan TRJet, Türkiye'nin ilk
yerli yolcu uçağının hayata geçirilmesinde
çok önemli bir rol oynayacak. TRJet, 2
havacılık şirketi SNC ve 328 Support
Services GmbH (328 SSG)'nin ortak
48
mirasından aldığı güçle, modern Alman
uçak mühendisliği ile sektördeki en yeni
modifikasyon standartlarını bir araya
getirecek.
Türkiye Dünya Havacılık
Pazarına Açılacak
Proje, Türkiye'nin mevcut sivil havacılık
sektörünün büyümesini desteklemenin
yanı sıra ülkenin dünya havacılık pazarına
açılmasını sağlayacak. Dünyanın 85
ülkesinde sertifikalandırılmış olan 328
modeli, ABD, İsviçre, Almanya, Birleşik
Krallık ve Danimarka gibi çok sayıda
ülkede halen kullanılıyor. SNC şirketinin
başkanı Eren Özmen, yaptığı açıklamada,
Bölgesel Uçak Projesi'nin, Türkiye'de
ulaşımın çehresini değiştireceğini ifade
etti. Sadece ülke içerisindeki faaliyetlerle
sınırlı kalmayacak olan TRJet'in, istihdam
sağlayıp, yerli firmalardan da
faydalanarak, bölge ekonomisine önemli
katkılarda bulunması amaçlanıyor
(http://www.ntv.com.tr/).
Yapay Organ İşlevi Gören
‘Çip’ Ürettiler
Gediz Üniversitesi ve Ege Üniversitesi
iş birliğiyle düzenlenen 2’nci Uluslararası
Biyosensör Kongresi'ne damga vuran
isimlerden biri de Prof. Dr. Mehmet
Dökmeci oldu. ABD'nin Harvard
Üniversitesi'nde doku mühendisliği
alanında araştırmacı olarak görev yapan
Prof. Dr. Dökmeci, yapay organ işlevi
gören çipler ürettiklerini açıkladı.
Prof. Dr. Mehmet Dökmeci, kongrede
yaptığı konuşmada Türk bilim insanı,
buluşlarının ilaç araştırmalarında yeni bir
dönem başlatacağını ve insanoğlunun
hastalıklarla mücadelede elini
güçlendireceğini dile getirdi. Dökmeci,
şöyle konuştu: "Yeni bir ilacın kullanıma
hazır hale getirilmesi uzun, zahmetli ve
oldukça maliyetli bir süreç. En az 10 yıl
gerekiyor ve milyarlarca dolara mal oluyor.
Hazırlık aşamasındaki bu ilaçlar hayvanlar
TEMMUZ 2015
üzerinde deneniyor. Çoğu zaman da
hayvanlarda başarılı olunsa bile insanda
uygulanamayacağı anlaşılarak
başarısızlıkla neticeleniyor. Tüm bunlar
yüzünden hastalıklarla mücadelede hızlı
ilerleme kaydedilemiyor, yeni tedaviler
uygulanamıyor. Hazırladığımız çipler tüm
bu süreci neredeyse tamamen
değiştirecek. Çiplere insan hücresi
kattığımızda, yeni ilaç araştırmalarının
insan vücudu üzerinde deneniyormuş gibi
kesin sonuç alınmasını sağlamış olacağız.
Böylece ilaç araştırmaları hızlanıp
milyarlarca dolarlık astronomik maliyet
azalacak. En önemlisi de başarısızlık
ihtimali azalacak. Bu sayede birçok
rahatsızlığın tedavisinde daha güçlü hale
geleceğiz, hayvanları kobay olmaktan da
kurtaracağız."
Yapay Organ Mümkün
Prof. Dr. Mehmet Dökmeci, yapay doku
çalışmaları hakkında da bilgi verdi:
“Harvard Üniversitesi'nde şu an kemik ve
kalp doku mühendisliği üzerine
araştırmalar gerçekleştiriyoruz. ABD'de ve
Kanada'da benzer araştırmalar sürüyor.
Kolumuzdan aldığımız hücreyle karaciğer
hücresi ya da başka bir organ hücresi
üretebiliyoruz, bununla ilgili çalışmalar
5-10 yıl içinde uygulanabilir hale gelecek.
Ancak bir organın bire bir kopyasını
yapmak çok zor. Çünkü bir organa
baktığımızda, içinde sinirler, damarlar ve
farklı farklı hücreler görüyoruz.
Araştırmalar bu yüzden yavaş gidiyor. Her
şeye rağmen umut ışığı var, mesela yapay
pankreas ve yapay deri yapıldı. Diğer
organların da yapayını üretebilmek için
biraz daha zaman gerekiyor”
(http://www.aktifhaber.com/).
Madencilerin Hayatını
Koruyan Robot
Güney Afrika’da, Bilimsel ve Sanayi
Araştırma Konseyi’ndeki (CSIR) robot
mühendisleri tarafından geliştirilen
“State-of-the-art Madencilik Robotu”
patlatma sonrası maden işçilerinin
madene güvenli bir şekilde girebilmelerini
sağlamak için ön değerlendirme
yapabilmektedir. Bacaklar yerine, engebeli
zemin üzerinde hareket edebilen bir çift
dönen basamakları mevcuttur. Robotun
büyük bir kısmı, kamera ile donatılmış
sıkıştırıcı kutusu ve yedi farklı yöne
dönebilen bir koldan oluşmaktadır.
Robot, yol planlaması ve birden fazla robot
arasında iş birliği sağlayabilmesi için de
programlanmıştır. Aynı zamanda, tablet
bilgisayar ile de kontrol edilebilmektedir.
Yakın gelecekte, robota patlatma sonrası
nefes almayı algılayabilmesi için gaz
sensörleri eklenecektir.
Maden ocaklarında, patlatmadan sonra
tozlar yatışıp nefes alınabilecek duruma
gelinceye kadar ocağa girilmemektedir.
Tozlar yatıştıktan sonra bir işçi ocağa
girerek çevreyi kontrol etmektedir. Bu
esnada, patlatma sonrası kaya düşmesi
riski çok fazladır. Bu risk manuel olarak
kontrol edilmektedir. Madencilik robotuyla
bu iş robotlar tarafından yapılmakta olup
işçilerin yaralanması, can kaybı gibi riskleri
ortadan kaldırmaktadır. CSIR’ın “Mobil
Bilgi Otonom Sistemleri” madencilik
robotlarının yanı sıra, arama ve kurtarma,
ekipman taşıyan robotlar konusunda da
çalışmalar yapmaktadır
(http://www.southafrica.info/business/tren
ds/innovations).
49
TEMMUZ 2015
YERLİ TASARIMCI BAŞARI HİKÂYELERİ*
MORDAĞ TASARIM
Endüstri Ürünleri Tasarımcısı
Mete Mordağ, oldukça geniş bir sektör
yelpazesinde, estetik ve mühendisliğin
ortak bir dilde konuştuğu ürünler
tasarlıyor. Konsept oluşumundan
tasarıma, ürün geliştirmeden iletişim
tasarımına olmak üzere endüstriyel
tasarım alanında 360 derece hizmet
sunumuyla, inovasyon odaklı tasarım
anlayışıyla ortaya koyduğu çok sayıda
tescilli ürün ve fikirleriyle biliniyor.
Ev gereçleri, yapı ürünleri, aksesuarlar,
mobilya, sualtı ürünleri, endüstriyel
ürünler, ofis malzemeleri, kentsel
mobilyalar, mimari donatılar sektörlerine
dağılmış yerli ve yabancı birçok markaya
tasarımlar yapan Mete Mordağ,
“Endüstriyel tasarımın, sadece estetik,
butik veya moda ürünler sunan bir
uzmanlık alanı olmadığı; etrafımızdaki
problemlere akılcı çözümler üretme sanatı
olduğu her geçen gün maalesef biraz daha
unutuluyor. Elektrik süpürgesini
*Bu sayfalar, Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından hazırlanmaktadır.
50
TEMMUZ 2015
Mete Mordağ
hayatımıza sokan James Dyson veya
1960’dan 1997’ye kadar Braun’un baş
tasarımcısı olan ve işlevselciliğin en
önemli isimlerinden Dieter Rams gibi
çözüm üreticilerinin sayısı tasarım
dünyasında her geçen gün azalıyor.
Endüstriyel tasarımcı, gelişimi, katma
değeri ve sunduğu yenilikler ile toplumu
ileri taşımayı hedeflemek zorundadır. Her
proje, her parça beraberinde yüklü
yatırımlar ve çevreye ek-ağırlıklar
getirirken, tüm bunları anlamsız bir
çeşitlilik sunmak uğruna yapmaya
hakkımız artık kalmadı. Diğer yandan,
daha önce el atılmamış bir problemi
çözme girişimi sizi görsel açıdan da son
derece özgün ve dikkat çekici ürünlere
sürüklüyor. Sonuçta, daha önce çözüm
getirilmemiş bir sorunu geometri, fizik ve
malzeme üzerinden çözmeye
çalışıyorsunuz ve sonucun görsel açıdan
taşıdığı o şaşırtıcı güzellik de onun en
güzel süsü oluyor” diyor.
Design Turkey 2014’e, 6 farklı kategoriye
11 tasarımı ile katılan Mordag Design
katılım sayısının yanında aldığı
4 “İyi Tasarım” ödülü ile de yerli ve yabancı
tasarım stüdyoları arasında bu yılın rekor
rakamlarına ulaşabilmiştir.
Mordağ, hizmet verdikleri sektörlerin
çeşitliliğinin de altını çizerek, bunun
sundukları hizmetin kalitesindeki en
önemli taşlardan biri olduğunu
söylüyor:“Endüstriyel tasarım alanında
kaliteli hizmet sunabilmeniz için farklı
sektörler ile çalışmanız son derece önemli.
Bir tasarımcının en önemli özelliklerinden
biri form ve çözüm açısından geliştirdiği
repertuarıdır. Tasarımcı bu özelliği ile
sektörler arasındaki önemli bir bağdır.
Örneğin banyo sektörü için geliştirdiği bir
projede edindiği tecrübe; sonrasında bir
radyatör projesi için son derece yenilikçi,
inovatif çözümler sunmasında önemli rol
oynayabilir. Hem kozmetik açıdan, hem
teknik açıdan... Bu sektörler kendi
içlerinde birbirinden habersiz olarak
yollarına devam ederler. Tasarımcı, pazarın
bu son derece geniş sektör ağını izleyen
bir çift göz olarak düşünülebilir. Her
birinde ne tür atılımların nelere yol
açtığını, ne gibi hataların ne şekilde
sonuçlandığını izlemek çok önemli bir
bakış açısı kazandırır.”
Aynı zamanda Turquality programının
endüstriyel tasarım alanında
yetkilendirilmiş danışmanlık firmalarından
olan Mordag Design inovatif bir bakış açısı
altında estetikten taviz vermeden
tasarladığı ürünlerle Türk malı imajının
global sahadaki yükselişine destek
verenler arasında yer alıyor.
Mete Mordağ, tasarım felsefelerini
“rasyonel sanat” olarak tanımlıyor ve bu
başlığı şu şekilde açıyor:
“Doğa, estetikteki büyük uzmanlığını
kanıtlamıştır, çünkü yaradılışa olan
mantıksal yaklaşımı kusursuzdur. Ortaya
koyduğu “istisnasız güzelliğin” ardındaki
her bir kıvrımın, bağlantının, ölçünün çok
net sebepleri vardır. Müziğin, rengin,
formun, her birinin doğruya ve güzele
yönlendiren bir matematiği vardır. Tasarım
kendi özgün alanında bu matematiği
öğrenmek ve bunu icra etmekle
yükümlüdür. Rasyonel tasarım,
milyonlarca senedir evrimin gelişiminde
kullandığı tek yöntemdir. Doğanın bu
yaklaşım üzerinden çizdiği her çizgi insan
aklının estetik değerleri ile son derece
uyumlu olmuştur. Çünkü insan da bu
yaklaşımın bir ürünüdür.”
Detaylı bilgi için www.mordagdesign.com
adresini ziyaret edebilirsiniz.
51
TEMMUZ 2015
PROJELER
BAYBURT TAŞI EKONOMİYE KAZANDIRILIYOR
Dünyanın en zengin doğal taş
rezervlerinden birine sahip olan Bayburt’ta
yumuşak yapısı sayesinde kolay
işlenebilen, ses ve ısı yalıtımına yatkın
“Bayburt Taşı” olarak bilinen yaklaşık 200
milyon metreküp doğal taş rezervi
bulunuyor. Şehir civarında bulunan çok
çeşitli nitelikteki mermer, granit ve
traverten gibi doğal taşların başında gelen
ve tüf diye adlandırılan bu yumuşak taşlar
yontma taş olarak restorasyon işlerinin
vazgeçilmez malzemesi. Cami, minare,
çeşme, mezar taşı ve benzeri işlerde tercih
edilen ve özellikle yapı taşı olarak
kullanılan Bayburt tüf ve tüfitleri, il
ekonomisinin gelişiminde büyük bir
öneme sahip.
Yaklaşık 10 milyon yılda oluştuğu söylenen
Bayburt taşının üretimi sırasında,
olanaksızlıklar yüzünden yüzde 60 fire
verilerek piyasaya sunulması bu alanda
çalışanların karşılaştığı en büyük
sorunlardan biri. Doğal taş arama ve
işleme ruhsatı almış toplam 412 adet taş
ocağının bulunduğu kentte, ham madde
açısından oluşan bu büyük kaybın önüne
geçilebilmesinin çaresi olarak görülen
teknolojik altyapı ve kalifiye elemana
sahip, verimliliği yüksek doğal taş
işletmeleri, Bayburtluların yıllardır
dillendirdikleri bir özlemmiş.
İşte bu noktada Rekabetçi Sektörler
Programı, bu ihtiyaçlar doğrultusunda
devreye girmiş ve 2009 yılında hazırlanan
Bayburt Doğal Taş Üretim ve Pazarlama
Merkezi Projesi herkesi çok
heyecanlandırmış.
Yaklaşık 9.3 milyon Avro bütçeyle hayata
geçen proje kapsamında kurulmakta olan,
10 bin m² kapalı alana sahip merkezde yer
52
alacak ileri teknolojiye sahip birçok makine
ve ekipmanın doğal taş üretimi yapan
işletmelerin kullanımına sunulması
hedefleniyor. Bunların yanı sıra taş ocağı
işletmelerinin önemli bir sorunu olan ve
fizibilite aşamasında kullanılan ekipman
da proje kapsamında işletmelere
sunuluyor.
Projenin bir diğer ayağını ise işletmelerin
pazarlama ve idari yapılarının
iyileştirilmesine yönelik eğitim ve kapasite
geliştirme çalışmaları oluşturuyor. Böylece
doğal taş ocak ve atölye işletmelerinin
rekabet ve pazarlama güçlerinin
artırılması hedefleniyor. Bu sayede
işletmelerin hem ulusal hem de
uluslararası pazarlarda daha fazla yer
almalarına fırsat sağlanmış olacak.
Bölgede çok çetin geçen kış mevsimi
boyunca eksi 25 dereceye kadar düşen
ısılar yüzünden taş işlemeye ara verilmek
zorunda kalınıyor ve bu sektörden ekmek
yiyenler sadece yılın 6 ayı çalışabiliyor.
Bayburt Doğal Taş Projesi ile bu problem
ortadan kalkacak. Proje sayesinde inşaatı
yapılan bina ve tesisler ve bunların
koruması altındaki makine ve tezgâhlarla,
taş ustaları ve işletmeler ürünlerini yılın
her ayı, haftanın her günü işleme
olanağına kavuşacak.
Üstelik önümüzdeki sene hizmete girecek
olan tesisler kar amacı gütmeyen Bayburt
Ticaret ve Sanayi Odası, Bayburt
Belediyesi, Bayburt İl Özel İdaresi
tarafından kurulan BAY-MAD-TAR Şirketi
tarafından işletileceğinden bundan en karlı
çıkacak olan da Bayburtlu taş ustaları
olacak.
Proje Künyesi
Proje Adı
Bayburt Doğal Taş Projesi
Yürütücü Kurum
Bayburt İl Özel İdaresi
Bütçe
9.274.569 Euro
Hedef
Kentteki doğal taş atölye ve ocak işletmelerinin verimliliğini artırmak
için taş işleme tesisi inşası ve makine-ekipman alımıyla yeni kurulacak
işletmelerin sayısının arttırılması
TEMMUZ 2015
Muharrem BEKMEZCİ – Proje Sorumlusu
- İnşaat Yüksek Mühendisi
“Adından da anlaşılacağı üzere Proje,
ilimizdeki doğal taş ocak ve atölye
işletmelerinin çağımız teknolojisine uygun,
daha az fire ile çalışan, verimli, kapasitesi
yüksek işletmeler olması yönünde adımlar
atılmasını sağlayacak. Proje kapsamında,
sektörün ihtiyaç duyduğu kalifiye eleman
problemine de cevap bulunacak. Bunun
yanı sıra yaklaşık 10 bin m2 kapalı alana
sahip tesis, taşın işlenmesine izin
vermeyen ve eksi 25 derecelere kadar
düşen iklim koşullarında taşı 4 derecede
işlenebilecek ısıya getirme olanağına
sahip, ki bu alan toplam tesis alanının
yüzde 40'ını oluşturuyor. Stok sahasını da
içerisinde barındırıyor. Bu sayede 12 ay
boyunca taş işleyebilme olanağı sağlıyor.
Çünkü taş işletmeleri, kış aylarında
mecburen üretime ara vermek zorunda
kalıyor. Sektördeki işletmelerimizin
kullanımına açık birçok makine ve
ekipman yer alacak. Ayrıca ocak
işletmecilerinin doğal taş sahasına
girmeden önce yapmak zorunda oldukları
sondaj işlerini -işe başlamadan önce
sahanın ve taşın yapısını jeolojik
özelliklerini bilmeleri gerekiyor- yapmaları
için gerekli olan makine ve ekipmanın bir
kısmı da proje kapsamına alındı. Tesisteki
pazarlama bölümü bünyesinde yer alan
pazarlama departmanı ise işletmelerin
yeni pazarlar bulmalarının yanı sıra
ürünlerinin uluslararası piyasalara
girebilmeleri için ihtiyaç duyabilecekleri
TSE, ISO ve CE gibi belgeleri almaları
konusunda rehberlik edecek.
Sadece Bayburt taşı değil yöremize has
her türlü doğal taşın (mermer, traverten,
tüf vb.) ekonomiye kazandırılması
sağlanacak. Mesela bulunduğumuz
bölgede Proje’de planladığımız tesise
benzer bir işletme yok. Daha açık ifade
edecek olursak, yaklaşık 500 kilometrelik
çap içerisinde bizimki gibi bir işletme
bulunmuyor. Projemiz, hem Bayburt hem
de civarındaki Erzurum, Erzincan, Kars,
Ardahan, Trabzon, Rize, Gümüşhane gibi
komşu illerin de doğal taş sektöründeki
ihtiyaçlarını karşılayacak kapasiteye sahip.
İlerleyen süreçte sektör açısından cazibe
merkezi olacağını umuyoruz.
Proje kapsamında sürdürülen inşaatımız
yüzde 60 oranında tamamlanmış durumda
olup taş ustalarını, atölye işletmecilerini ve
ocak sahiplerini davet edip birlikte tesisi
ziyaret edeceğiz. Bu gezi sırasında bir
yandan onları bilgilendirirken diğer
yandan da onların sorularını cevaplayıp
varsa önerilerini alacağız. Çünkü sonuçta
buradan faydalanacak olanlar onlar.”
görünür rezervin 20 yıl yetecek miktarda
olduğu belirlenmiş, ama aslında
derinlemesine bir çalışma yapılsa bunun
çok çok üzerinde bir rezerve sahip
olduğunu biliyoruz. Bizim burada ustaların
cami mihrabında dış kaplamada kullandığı
tüf, tüfit tarzı diğer taşlara göre daha
yumuşak taşlar, iç mekânlarda yer ve
duvarlarda kullanılan traverten ve her
yerde kullanılabilen mermer grubu taşlar
bulunuyor. Kente 20-25 km uzaklıkta
Erzurum yolu üzerinde travertenler,
Bayburt taşı olarak bilinen tüf ve tüfitler
de kentin çok uzağında olmayan bir
mesafedede Trabzon yolu ve İspir yolu
üzerinde bulunur. 400’e yakın taş arama
izni almış girişimci varken maalesef
bunların içerisinde sadece 10 tane aktif
olarak çalışan taş ocağımız var. Bizim de
zaten bu proje ile amacımız bu büyük
uçurumu kapatmak, girişimcileri bu büyük
potansiyel ile buluşturmak. İnanıyorum ki,
projemiz hayata geçtiğinde arama izni
almış girişimcilerin büyük bir bölümü
harekete geçecek ve kurulacak tesis,
onların taşla ilgili bütün ihtiyaçlarını
karşılayacağı gibi ülke ekonomisine de
katkı sağlayacak. Bu taşın Bayburt taşı
olduğunu burada yaşayanlar ve işleyenler
biliyor. Ama birçok insan kullandığı taşın
Bayburt taşı olduğunu ya da Bayburt
ustasının elinden çıktığını bilmiyordur. Bu
doğal taş işletme tesisi hizmete girdikten
sonra, Bayburt taşı Türkiye’de ve dünyada
hak ettiği yeri bulacak, bir marka olacak.”
Gökhan ÇAKMAK - Jeoloji Yüksek
Mühendisi
“Kentimizdeki doğal taş üzerine daha önce
MTA tarafından yapılan çalışmalarda
53
TEMMUZ 2015
TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)
OECD360 TÜRKİYE 2015
54
OECD360, temel OECD yayınlarından
seçilen en yeni analizlerin ve bilgilerin
yayımlandığı bir dergidir. Dergi, en son
gelişmeleri yansıtan ve toplumların yüz
yüze geldiği en acil sorunların üstesinden
gelmeyi hedef alan tavsiyeler vererek
ilerleme yolundaki en son OECD
analizlerini birkaç ana başlık altında
toplamaktadır. Türkiye ve diğer OECD
ülkelerinin durumları 8 ana başlıkta
incelenmektedir. Bu başlıklar; eğitim,
istihdam, çevre ile uyumlu ekonomik
kalkınma, bölgesel perspektifler, tarım,
ekonomik kriz ve toplum ile toplumun
gelişimi üzerindeki etkileri olarak
belirtilmiştir.
değinilmektedir. Bu alt başlık adı altında;
çalışma ve yaşam, ekonomik duruma
bakış, vergi durumu ve temiz çevre alt
başlıklarında seçilen çeşitli istatistiklere
yer verilmiştir. Çalışma ve yaşam gelir
eşitsizliği ve işsizlik oranını; ekonomik
duruma bakış OECD ekonomisinde
Türkiye'nin yeri, enflasyon (tüketici fiyat
endeksi) ve gayrisafi yurt içi hâsıla (GSYİH)
istatistiklerini kapsamaktadır. Ayrıca vergi
durumu; toplam vergi geliri ve sektörlere
göre vergi geliri istatistiklerinden
oluşurken temiz çevre konusu hava
kirliliği, karbondioksit salımı, kentsel
atıklar, yenilenebilir enerji istatistikleriyle
incelenmiştir.
OECD360, istihdam, işsizlik, büyüme ve
eğitim gibi temel konularda en son OECD
bulgularının bir seçkisini ve ülkelerdeki
ekonomik ve kişisel refahın genel bir
tablosunu sunmaktadır. Ulusal veriler, tüm
OECD ülke verileri ile karşılaştırmalı
olarak sunulmaktadır. Karşılaştırmalı
sunulan veriler her bir ülkenin farklı
alanlarını birbirleri ile karşılaştırmaları
imkânı sunmaktadır. Ayrıca, dergideki
analizler farklı alanların birbirleriyle
yakından bağlantılı olduğunu da
göstermektedir. Örneğin, genç işsizliği ve
eğitim ilişkisi kurularak; gençler arasında
işsizliğin yüksek olduğu zamanlarda, iyi bir
iş bulmak için eğitimin anahtar rol
oynadığını belirtmiştir.
Bir diğer başlık Büyümeye Geçiş alt
başlığıdır. Büyümeye Geçiş Raporu,
hükümetlerin, politika reformlarının
vatandaşların refahını nasıl
etkileyebileceği konusunda fikir
yürütmelerine yardımcı olmak ve
hedeflerini en iyi karşılayan politika
paketlerini tasarlamak için kapsamlı bir
değerlendirme sunan bir OECD yayınıdır.
Ayrıca, başlıca odak noktası, orta vadede
maddi yaşam standartlarının geliştirilmesi
olan rapor, hâsıla ve maliyet dengesi, gelir
eşitsizliğinin ve çevre üzerindeki olumsuz
etkilerinin azaltılması gibi diğer refah
hedeflerine yönelik birbirini tamamlayan
ve birbirleriyle çelişen hususlara da ışık
tutmaktadır.
Dergide yer alan Rakamlarla Türkiye
başlığının altında, Türkiye’nin, OECD’nin
20 kurucu üyesinden biri olarak dünyadaki
ekonomik gelişmeleri ve bunların olası
sonuçlarını yakından izlediğine ve yeni
ekonomik sınamalara ulusal, bölgesel ve
uluslararası düzeylerde sağlam,
sürdürülebilir ve kapsayıcı çözümler
bulunmasına aktif katkıda bulunduğuna
İstihdam Görünüm Raporu ise bu dergide
kullanılan başka bir OECD yayınıdır.
Derginin bu kısmında, ilgili rapordan elde
edilen iş gücü verilerine dair
değerlendirmeler yer almaktadır. OECD360
dergisinde, Türkiye ve OECD ülkeleri;
toplam işsizliğin yüzdesi olarak uzun süreli
işsizlik (bir yıl veya daha fazla), belirli
süreli iş akdiyle çalışanların yüzdesi ve iş
ve eğitimi bir arada yürüten genç nüfus
(16-29) açısından karşılaştırılmıştır.
Takip eden bölümde Mali Krizin Sosyal
Etkileri tartışılmıştır. Bu amaçla ilgili
OECD raporlarından faydalanılarak, gıdaya
erişim güvencesi, yaş gruplarına göre 2007
ile 2010 arasında göreceli yoksulluk
oranındaki değişim yüzdesi, orta yaşlı
bireyler (55-64) ile genç bireyler (15-24)
düzeyinde 2007 ile 2013 yılları arasında
işsizlik oranlarındaki değişim yüzdesi gibi
istatistiklere dergide yer verilmiştir. Ayrıca
OECD ülkelerine ilgili konuda tavsiye
niteliğinde öneriler de bu bölümde yer
almaktadır.
Türkiye’de Refah Seviyesi dergide yer
alan başka bir bölümü oluşturmaktadır.
Bölümde Türkiye özelinde barınma, servet,
işsizlik, toplumsal dayanışma, eğitim,
çevre, toplumsal katılım, sağlık, yaşam
doyumu, güvenlik, iş yaşamı-özel yaşam
dengesi gibi istatistiklerde Türkiye-OECD
ülkeleri karşılaştırmaları yer almaktadır.
En zengin % 10 ile en yoksul % 10 bölge
arasındaki kişi başı GSYİH oranının eğilimi,
nüfusu 2 milyon ve üzerinde olan OECD
ülkelerinde kişi başı GSYİH (1995-2010), en
yakın büyük kente araç sürerek ulaşım
süresi ve merkezi yönetim içinde yerel
yönetimlerin yüzde olarak oranı gibi
istatistikler özelinde OECD ülke
karşılaştırmaları bir diğer bölümde yer
almaktadır. OECD360’da yer alan bu alt
başlıktaki veriler OECD Bölgesel Görünüm
Raporu’ndan derlenmiştir.
Eğitime Bakış alt başlığında eğitim
göstergelerinin sosyal alandaki
yansımaları, eğitim ve becerilerin artan
önemi gibi konulara değinilmesinin
yanı sıra yüzde olarak 25-64 yaş arası
yüksek öğrenimli kişi oranı, eğitim
sayesinde artan göreceli kazanç, hayatını
TEMMUZ 2015
Yine dergide ifade edildiği üzere verimlilik
alanındaki büyüme, üretim sektörü ile
karşılaştırıldığında hizmet sektöründe
genel olarak daha yüksek olarak
hesaplanmıştır. Ayrıca çok sayıda orta
gelir ülkesinde gelir seviyesinin, OECD
ülkelerinin geliriyle eşitlenme yönünde
ilerlemediği görülmüştür.
çalışarak kazanan 25-64 yaş arası kişi
grubu, yüzde olarak 25-64 yaş arası iş
sahibi kişi oranı gibi istatistiklere de
değinilmiştir.
OECD Yeşil Büyüme Göstergeleri ile yeşil
büyümeye yönelik ilerlemenin ölçülmesi
amaçlanmaktadır. Yeşil büyüme, ekonomik
büyüme ve kalkınmayı teşvik edecek
politikalar geliştirilirken doğal
zenginliklerin refahın dayandığı kaynakları
ve çevresel hizmetleri sağlamaya devam
etmesiyle alakalıdır. Hükümetlerin yeşil
büyümeyi destekleyecek politikalar
izlemeleri için farkındalık yaratacak,
ilerlemeyi ölçecek ve potansiyel fırsatlar
ile riskleri ortaya koyacak göstergelere
ihtiyaç bulunmaktadır. OECD bu amaçla
Yeşil Büyüme Göstergelerini ortaya
koymuştur.
OECD Yeşil Büyüme Göstergeleri dört ana
hedef etrafında toplanmaktadır: Kaynak
verimliliğine dayalı ve düşük karbonlu bir
ekonominin kurulması, doğal varlıkların
korunması, insanların yaşam kalitesinin
artırılması, gerekli siyasi önlemler
uygulamaya konularak, yeşil büyümenin
sunduğu ekonomik imkânların
gerçekleştirilmesi.
Derginin yeşil büyüme ile ilgili olan
kısmında kentsel hava kirliliği alanında
normal bir bireyin maruz kaldığı küçük
partikül miktarı; elektrik üretimi içerisinde
yenilenebilir enerjinin yüzdesi; GSYİH'nin
yüzdesi olarak çevre vergisi gelirleri gibi
istatistiklerde Türkiye–OECD
karşılaştırmaları yer almaktadır.
Tarımsal Görünüm ile ilgili bir kısmın da
yer aldığı OECD360 dergisinde, tarım
politikaları ile ilgili bazı önerilere yer
verildiği gibi gıda fiyatları reel enflasyonu,
yetersiz beslenen insan sayısı, et ve balık
tüketimi gibi istatistiklerde ülkelerin
durumu da ortaya konulmaya
çalışılmaktadır.
Derginin son kısmında
Verimlilik-Önümüzdeki Sorun başlıklı bir
bölüm yer almaktadır. OECD Küresel
Kalkınma Perspektifleri (2014) kitabından
faydalanılarak hazırlanan bu bölümde
“yükselen ekonomilerin yaşadığı hızlı
büyümenin, verimliliği artırmak için
harekete geçilmediği takdirde tıkanma
riski ile karşı karşıya bulunduğu”
belirtilmektedir.
Bu kısımda ek olarak orta gelirli
ekonomilerin verimlilik artışı
sağlayabilmeleri için izleyebilecekleri
yollara dair birtakım önerilere de yer
verilmektedir:
• Tarım, sanayi ve hizmet alanında sürekli
çeşitliliği arttırarak daha yüksek katma
değerli sektörlere geçilmesi,
• Küresel bilgileri kullanıp iç kapasiteleri
geliştirerek yaratıcı yeniliklerin
gerçekleştirilmesi,
• Ürün, iş gücü ve mali piyasalarda reform
gerçekleştirilmesi ve beceriler
geliştirilmesi,
• Rekabetçi hizmet sektörlerinin teşvik
edilmesi.
OECD360’da büyümenin “eski” itici
güçlerinden faydalanmaya devam
edebileceği, büyümenin faydalarının
yaygınlaşmasına fırsat eşitliği sağlanması,
daha adil büyümenin desteklenmesi ve
bölgesel eşitsizliklerin azaltılması için
etkin bölgesel politikalar geliştirilmesi ve
enerji verimliliğinin ve çevresel
sürdürülebilirliğin artırılması gibi yollarla
çalışabileceği ile kamu yönetimini
planların formüle edilmesi ve
uygulanmasında kapasitenin geliştirilmesi
ile daha verimli hale getirebileceği
konularına değinilmektedir.
Derginin tamamına
http://www.oecd360.org/ adresinden
ulaşılabilmektedir.
55
TEMMUZ 2015
HABER
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI’NIN ALTI STRATEJİ BELGESİ
RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE GİRDİ
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2015-2018 dönemini kapsayan altı strateji belgesi; “Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi”, “Verimlilik
Stratejisi ve Eylem Planı (VSEP)”, “Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı”, “Türkiye Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve
Eylem Planı”, “Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planı” ve “Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve
Eylem Planı” 18 Haziran 2015 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu (YPK) tarafından onaylandı. Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi ile Türkiye
Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı 25 Haziran 2015 tarihinde, Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi ve
Eylem Planı ile Türkiye Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı 27 Haziran 2015 tarihinde, Verimlilik Stratejisi ve
Eylem Planı (VSEP) ile Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı 30 Haziran 2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi
(2015-2018)
Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi
(2015-2018); “Orta-yüksek ve yüksek
teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya'nın tasarım
ve üretim üssü olmak” vizyonu çerçevesinde
“Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve
verimliliğinin yükseltilerek, dünya
ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı
olarak yüksek katma değerli ve ileri
teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli iş
gücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve
topluma duyarlı bir sanayi yapısına
dönüşümünü hızlandırmak” amacına
odaklanmıştır. Türkiye Sanayi Stratejisi
Belgesi’nde (2015-2018) temel eksen
olarak “Yerli, Yenilikçi ve Yeşil Üretim”
kavramları üzerinde kurgulanmıştır.
Dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik
gelişmelerin analizlerine dayanan, kamu
kurumlarının ve özel sektörün katkılarıyla
katılımcı bir yaklaşımla hazırlanan Türkiye
Sanayi Stratejisi Belgesi’nde 70 eylem yer
almaktadır. Eylemlerin hayata
geçirilmesinde tüm paydaşların yer
alacağı Uygulama, İzleme ve
Değerlendirme Mekanizması etkin bir
şekilde kullanılacaktır. Türkiye Sanayi
Stratejisi Belgesi’nin amacına ulaşmasını
sağlayacak stratejik hedefler olarak şunlar
esas alınmıştır:
56
Hedef 1: Sanayide bilgi ve teknolojiye
dayalı yüksek katma değerli yerli üretimin
geliştirilmesi.
Hedef 2: Kaynakların etkin kullanıldığı,
daha yeşil ve rekabetçi sanayi yapısına
dönüşümün sağlanması.
Hedef 3: Sosyal ve bölgesel gelişmeye
katkı sağlayan ve nitelikli iş gücüne sahip
sanayinin geliştirilmesi.
Bu üç stratejik hedefi destekleyici olarak
geliştirilen sekiz politika alanı;
• Sanayide teknolojik dönüşümün
gerçekleştirilmesi,
• Sanayinin altyapısının güçlendirilmesi,
• KOBİ’lerin finansmana erişim
imkânlarının artırılması,
• Sanayide yeşil üretimin özendirilmesi,
• Yatırım ve iş ortamının iyileştirilmesinin
sağlanması,
• Ülkemizin uluslararası ticaret ve yatırım
kapasitesini artırmaya yönelik çalışmaların
yürütülmesi,
• Sanayide ihtiyaç duyulan nitelikli insan
gücünün istihdam edilmesine yönelik
faaliyetlerin yürütülmesi,
• Bölgesel gelişmeye katkı sağlamak
üzere sanayi politikalarının geliştirilmesi
olarak tespit edilmiştir.
Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı
(VSEP) (2015-2018)
Sanayinin verimlilik artış potansiyelini
hayata geçirmek ve büyümenin içinde
verimlilik artışlarının payını artırmak
üzere, verimlilikle ilgili alanlardaki politika
ve uygulamalara yön verecek çerçeve
niteliğinde bir politika belgesine ihtiyaç
duyulmuş; Türkiye Sanayi Stratejisi
Belgesi (2011-2014) kapsamında, 2013 yılı
sonuna kadar “verimlilik politika ve
stratejisinin oluşturulması”na ilişkin bir
eylem (Eylem 43) tanımlanmıştır. 2013 Yılı
Programında yinelenen bu tedbir
doğrultusunda, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü
koordinasyonunda, Verimlilik Stratejisi ve
Eylem Planı (2015-2018) Belgesi (VSEP)
hazırlıkları 2014 yılında tamamlanmıştır.
Başlıca ilkesi şeffaflığın ve katılımcılığın
en yoğun şekilde sağlanması olan VSEP
hazırlıklarında, başta sanayiciler olmak
üzere çeşitli tarafların görüş ve
değerlendirmelerine farklı araçlarla
başvurulmuştur. Titizlikle yürütülen
hazırlık çalışmaları sonucunda hazırlanan
Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı’na
ilişkin Yüksek Planlama Kurulu onay
süreci 18 Haziran 2015 tarihinde
tamamlanmıştır. Belgede 6 hedef altında
toplam 85 eylem bulunmaktadır.
TEMMUZ 2015
Verimliliğin pek çok politika alanını yatay
kesen bir kavram olması sebebiyle
belgede iş gücünün niteliği ve istihdam; iş
ve yatırım ortamı; sürdürülebilir üretim;
firmaların Ar-Ge, yenilik ve verimlilik
uygulama kapasitesi konuları dönüşüm
alanları olarak tanımlanmıştır. Bu
dönüşüm alanları kapsamında izlenecek
stratejilerin ise plan, program ve
stratejiler, teşvikler ve finansal destekler,
hukuki ve idari düzenlemeler, mekânsal
organizasyonlar ve iş birliği
mekanizmaları, araştırmalar, eğitim,
bilinçlendirme ve gelişim programları gibi
farklı politika araçları kullanılarak hayata
geçirilmesi planlanmıştır.
“Sanayinin verimlilik temelli yapısal
dönüşümünü hızlandırmak” temel
amacıyla hazırlanan Strateji Belgesinin
hedefleri ise şunlardır:
Hedef 1. Verimlilikle ilgili alanlarda
politika oluşturma süreçlerini geliştirmek
ve izlenebilirliği artırmak.
Hedef 2. Eğitim sistemi ile iş gücü piyasası
arasındaki uyumu güçlendirmek ve iş gücü
verimliliğini artırmak.
Hedef 3. İş ve yatırım ortamının
iyileştirilmesine yönelik tedbirlerle
sermaye verimliliği oranlarını yükseltmek.
Hedef 4. Sanayide sürdürülebilir üretim
altyapısına dönüşüm sürecinde uygulama
ve teknolojileri yaygınlaştırmak.
Hedef 5. Üretimin mekânsal
organizasyonuyla elde edilen faydayı
artırmak; bu doğrultuda bölgesel ve
sektörel güç birlikleri oluşturmak.
Hedef 6. Başta KOBİ'ler olmak üzere
firmaların teknolojik donanımlarını,
kurumsallaşma, verimlilik uygulama ve
Ar-Ge kapasitelerini güçlendirmek.
VSEP eylemlerinin sorumlu kuruluşları
arasında başta Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’nın farklı birimleri olmak üzere
kamu kurum ve kuruluşları ile STK’lar
T.C.
BİLİM, SANAYİ ve
TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
bulunmaktadır. Belgenin tanıtımının
ardından Verimlilik Genel Müdürlüğü
koordinasyonunda eylemlerin izleme ve
değerlendirme süreci başlatılacaktır.
Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı
(2015-2018)
Toplumsal refah düzeyinin yükseltilmesi ve
gerekli kalite altyapısının oluşturulması;
uluslararası alanda kabul görmüş güçlü
bir metroloji altyapısı, ileri teknoloji
kullanma yeteneği ve buna dayalı üretim
kabiliyeti ve rekabet gücü ile mümkündür.
Güçlü bir metroloji altyapısıyla
desteklenen metrolojik kontroller, gelişen
teknolojiye paralel olarak daha az hata
payı ile gerçekleştirilebilmektedir.
Dolayısıyla metroloji alanındaki gelişmeler,
bilim ve teknolojinin ilerlemesini, böylece
ülke kaynaklarının daha verimli ve etkin
kullanılmasını sağlamaktadır.
Metroloji, ürünlerin dış pazarlarda
satılabilmesi, kalite düzeyinin
yükseltilmesi, standartlara uygunluğu ve
pazarlamayı kolaylaştırması bakımından
son derece önem arz etmektedir. Hızla
gelişen üretim teknolojilerinin, metroloji ve
kalibrasyona ilişkin önemli ihtiyaçları da
beraberinde getirdiği bilinen bir gerçektir.
Sağlıklı bir ölçüm yapılmaksızın ürün
kalitesi ve üretim teknolojisinin
standartlara uygunluğunun sağlanması
düşünülemez.
Dünya Ticaret Örgütü’nün ortaya koyduğu
ticaretteki teknik engellerin kaldırılması
anlayışı, metroloji ve ölçüm tekniklerini ön
plana çıkarmıştır. Bu hususun teknik
düzenlemelerle sağlanması
amaçlanmıştır. Söz konusu teknik
düzenlemelerin ortak amacı, üretimde ve
ticarette kullanılan kontrol
mekanizmalarının uluslararası sisteme
uygunluğunun sağlanmasıdır. Bu
çerçevede, ürüne ait test ve ölçümlerin,
ürünün pazarlandığı ülke tarafından da
tanınması ve kabul edilmesi
gerekmektedir. Yapılan ölçümlerin
uluslararası alanda geçerliliğinin
sağlanması için ölçme sistemi; ticarette
teknik engellerin kaldırılması açısından
büyük önem taşıyan teknik düzenlemelerin
temelini oluşturmaktadır.
Tüm bu nedenlerle metroloji alanında
ülkemizin mevcut durumunun tespit
edilmesi, sorunların belirlenmesi ve bu
sorunlara yönelik çözüm yollarının
üretilmesi amacıyla başlatılan Ulusal
Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı hazırlık
çalışmaları yoğun ve katılımcı bir süreç ile
yürütülmüş olup başarıyla tamamlanmış
bulunmaktadır.
Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı
2015-2018 yılları arasını kapsamakta olup
ülkemiz metroloji sistemini geliştirmek
amacıyla belirlenen 9 hedef ve bu
hedeflere ulaşmak için gerçekleştirilmesi
gereken 32 eylemden oluşmaktadır.
Türkiye Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği
(KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı
(2015-2018)
Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ)
Stratejisi ve Eylem Planı, Ulusal Bilim
Teknoloji ve Yenilik Stratejisi’nin
(2011-2016) 2014 Yılı Eylem Planı’ndaki
“Üniversite-Sanayi İşbirliği Stratejisi’nin
hazırlanması” eylemi gereği Bilim, Sanayi
57
TEMMUZ 2015
HABER
ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda
hazırlanmıştır.
Belge hazırlanırken öncelikle 2013 yılı
boyunca 26 Düzey 2 Bölgesinde KÜSİ
Bölgesel Toplantıları düzenlenmiştir.
Toplantılarda bölge illerinin valileri,
üniversitelerin rektörleri ve
akademisyenlerin yanı sıra Kalkınma
Ajansları, Ar-Ge Merkezleri, Teknoloji
Geliştirme Bölgeleri, Organize Sanayi
Bölgeleri ve Endüstri Bölgeleri yöneticileri
ile sanayiciler ve sanayicilerin oluşturduğu
sivil toplum kuruluşları temsilcileri yer
almıştır. Bu toplantılarda KÜSİ ile ilgili
ulusal ve bölgesel konular tartışılmış ve
ayrıca katılımcıların konuya ilişkin görüş
ve önerilerini alabilmek için bir anket
çalışması gerçekleştirilmiştir. Toplantılara
toplamda yaklaşık 12 bin kişi katılım
sağlamıştır.
Yukarıda bahsedilen süreç sonucunda
KÜSİ alanında sorunlar ve çözüm önerileri
58
listesi hazırlanarak bu listede
önceliklendirme yapılmış olup ayrıca
sorunlar ve çözüm önerilerinden yola
çıkılarak eylem önerileri geliştirilmesine
yönelik olarak 7 Şubat 2014 tarihinde 132
katılımcıyla Ankara’da KÜSİ Sonuç
Çalıştayı gerçekleştirilmiştir. Bu çalıştay
kapsamında KÜSİ’nin sorunları ve çözüm
önerileri önceliklendirilmiştir.
Çalışmalar sonucunda belgede yer alan
ulusal vizyon, “Kamu-Üniversite-Sanayi
İşbirliğini en üst düzeyde uygulayarak
ülkemizi yüksek teknoloji üssü haline
getirmek” olarak belirlenmiştir. Belirlenen
vizyon altında, sektörün mevcut durumu ve
GZFT analizinden yola çıkılarak belgenin
genel amacı, “Ülkemizde Kamu-ÜniversiteSanayi İşbirliği’nde paydaşlar arasındaki
sinerjiyi artırmak, ulusal inovasyon
ekosisteminde bu işbirliğini geliştirmek,
sanayimizi rekabet gücü ve katma değeri
yüksek, yenilikçi ürünler üretebilen yüksek
teknoloji ağırlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya
kavuşturmak” şeklinde belirlenmiştir.
KÜSİ’nin güçlü ve zayıf yönleri ile sahip
olduğu fırsatlar ve karşı karşıya kaldığı
tehditler göz önünde bulundurularak
belirlenen 6 temel hedef çerçevesinde 31
adet eylem oluşturulmuştur.
Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem
Planı (2015-2018)
Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi
(2011-2016) kapsamında 2014 yılı için
oluşturulmuş olan Eylem Planı’nda
“Ulusal Biyoteknoloji Ar-Ge ve Yenilik
Stratejisi ve Eylem Planı'nın hazırlanması”
eyleminde sorumlu kuruluş olarak
görevlendirilmiş olan Bakanlığımız Bilim
ve Teknoloji Genel Müdürlüğü’nün
koordinasyonunda “Türkiye Biyoteknoloji
Strateji Belgesi ve Eylem Planı”
hazırlanmıştır.
Ülkemiz biyoteknoloji sektörünün
sürdürülebilir ve etkin bir yapıya
kavuşturulmasını sağlamak üzere “Türkiye
TEMMUZ 2015
Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planı”
hazırlama çalışmaları Bakanlığımız Bilim
ve Teknoloji Genel Müdürlüğü tarafından
2013 yılında başlatılmıştır. 3 Nisan 2013
tarihinde Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı
(TTGV) ile iş birliği içerisinde düzenlenen
“Türkiye Biyoteknoloji Sektör Stratejisi ve
Eylem Planı Odak Grup Çalıştayı”na
biyoteknoloji alanında çalışan
akademisyenler, özel sektör temsilcileri,
sivil toplum kuruluşları ile kamu
araştırma merkezleri ve kurumları
temsilcilerinden oluşan 69 kişilik bir grup
katkı vermiştir. Çalıştayda biyoteknolojinin
üç temel uygulama alanı olan sağlık
biyoteknolojisi, tarımsal biyoteknoloji ve
endüstriyel biyoteknoloji alanında Güçlü
Yönler, Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditlerin
(GZFT) analizi yapılmış, belirlenen
problemlerden öncelikli sorun alanları
tespit edilmiş ve bu sorun alanlarından
hareketle genel amaç ve vizyon
belirlenmiştir.
Yukarıda bahsi geçen çalıştayın çıktıları;
alandaki STK temsilcileri ve
akademisyenlerin oluşturduğu bir grup
tarafından yeniden incelenerek
güncellenmiştir. Güncellenen taslak
strateji belgesi ve eylem planı 29 Eylül
2014 - 25 Aralık 2014 tarihlerinde
üniversiteler, kamu/kurum ve kuruluşları
ile STK’ların görüşlerine sunulmuştur.
Biyoteknolojinin Tanımı, Dünyada ve
Türkiye’de Mevcut Durum, Durum Analizi,
Sorun Alanları, Vizyon, Genel Amaç ve
Hedefler, Eylem Planı ve Ulusal Strateji
Belgelerinde Biyoteknoloji Alanı bölümlerine
sahip olan ve görüşler doğrultusunda nihai
hale getirilmiş olan belge Yüksek
Planlama Kurulu’nun 18/06/2015 tarihli ve
2015/27 sayılı kararı ile onaylanmıştır.
“Biyoteknoloji alanında teknolojik bilgi
düzeyini ve katma değerli üretimi artırarak
dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer
almak” vizyonu kapsamında oluşturulan
Biyoteknoloji Strateji Belgesi’nin genel
amacı, “Biyoteknoloji alanında Ar-Ge ve
yenilik ekosistemi kapasitesini geliştirerek
ülkemizi teknoloji geliştirebilen, yenilikçi,
katma değeri yüksek ve küresel rekabete
uygun ürünler üretebilen çekim merkezi
haline getirmek” olarak belirlenmiştir.
2015-2018 yıllarını kapsayan Türkiye
Biyoteknoloji Stratejisi 6 temel hedef
altında 25 adet eylemden oluşmaktadır. Bu
eylemler kamu ve özel sektör iş birliği ile
uygulanacak ve eylemlerin izlemesi
Bakanlığımız koordinasyonunda
gerçekleştirilecektir.
Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri
Ürünleri Sektörleri
Strateji Belgesi ve Eylem Planı
(2015-2018)
Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri
Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı
(2015-2018), 48 kurum ve kuruluştan
toplam 170 kişi katılımlı 2 çalıştay ve 1
istişare toplantısı neticesinde
hazırlanmıştır. Çalıştaylarda GZFT Analizi
yapılmış, sorun alanları, zayıf yönler ve
tehditlere göre şekillendirilmiştir.
Belgede; tekstil, hazırgiyim ve deri
ürünleri sektörlerinin dünyadaki ve Avrupa
Birliği’ndeki durumu, Türkiye’deki üretim,
dış ticaret, iç talep, istihdam, kapasite,
üretim maliyetleri, girdiler, kümelenme,
Ar-Ge faaliyetleri, üretim eğilimleri, yan
sanayi, hedef pazarlar, rakip ülkeler,
destekler ele alınmakta ve sektörlerin
rekabet gücü değerlendirmesi
yapılmaktadır.
Bu vizyon doğrultusunda belirlenen genel
amaç ise;“ Tekstil, hazırgiyim ve deri
ürünleri sektörlerini katma değeri yüksek,
yenilikçi, bilgi ve ileri teknoloji içeren ürün
ve hizmet sunumları ile rekabetçiliğini
arttırarak dünya ticaretinden daha fazla
pay alan sürdürülebilir bir yapıya
kavuşturmak”tır. Belgede 5 hedef başlığı
altında 32 eylem yer almaktadır.
Belgeyi oluşturan sorun alanları ve
hedefler aşağıda yer almaktadır:
1. Sorun alanı: Rekabet Gücü Politikaları
Hedef: Sektörün uluslararası pazar payını
ve rekabet gücünü artırmak.
2. Sorun alanı: Üretim Altyapısı ve Girdi
Maliyetleri
Hedef: Üretim altyapısının geliştirilmesi.
3. Sorun alanı: Ar-Ge, Ür-Ge, Yenilikçilik ve
Nitelikli İş Gücü
Hedef: Ar-Ge, Ür-Ge, yenilikçilik
faaliyetlerinin ve iş gücünün geliştirilmesi.
4. Sorun alanı: Pazarlama, Tanıtım ve Dış
Ticaret
Hedef: Yurtiçi ve yurtdışı tanıtımpazarlama faaliyetlerinin etkinleştirilerek
sürdürülebilir hale getirilmesi.
5. Sorun alanı: Sektörel Mevzuatlar ve
Denetim
Hedef: Çevre, insan ve hayvan sağlığına ve
standartlara uygun üretimin sağlanmasına
yönelik mevzuatın iyileştirilmesi.
Belgede belirlenen vizyon; “Tekstil,
hazırgiyim ve deri ürünleri sektörlerinde
teknoloji ve tasarım içeren ürünlerde
dünya pazarlarında lider ülke olmak”
şeklinde belirlenmiştir.
59
TEMMUZ 2015
SUMMARY
IMPACT ASSESSMENT OF R&D SUPPORTS
A General Outlook on Impact
Assessment
There are many definitions of impact
assessment in literature. With a basic
expression, impact is defined as the
difference between the two situations in
which intervention and non intervention is
in question. Impact assessment can be
used in measuring the impacts of an
ongoing programme, policy or project’s
results; estimating the impact of the
programme and determining whether the
projected outputs have been achieved
from the project or not. The justification
for impact assessment of ongoing
programs lies in the importance of
resource efficiency and public
accountability in development, change and
removal of the support programs based on
qualitative and quantitative evaluations
and comparison of the support programs
with the other ones in different cities and
countries.
Impact Assessment of R&D
Supports
As a result of awareness rising concerning
science and technology politics in the
world, there is an increase in share of
R&D and innovation with respect to
resource allocation. At the same time,
direction of public supports involving R&D
and innovation to the right realms with the
right means is very important in terms of
achieving expected utility. The instruments
used in generating R&D and innovation
60
supports are benchmarking with other
countries, growth and competition
analysis, consultation to stakeholders,
feedback from users and impact
assessment studies.
Impact assessment studies, which have an
important role in development of R&D and
innovation supports, are frequently used in
the world in terms of social and political
impact assessment of public policies.
Consequently, impact assessment has
been a natural component of policy
making process. Findings of impact
assessment studies are evaluated as an
input to policy making and
implementation.
Benchmarking and Analysis of
R&D and Innovation Data in
Turkey and EU
It is important for Turkey to make
benchmarking study with EU concerning
R&D and innovation concepts in order to
state the current situation with its
strengths and weaknesses. The aim of this
article is to determine the situation of
Turkey in R&D and innovation indicators
and make benchmarking with EU and
make suggestions for improvement of the
situation. By using statistical and tangible
data, the objective is to make a reliable
evaluation and put forward comments and
suggestions.
Benchmarking of ‘National
Energy, R&D and Innovation
Strategy’ with ‘R&D Support
Mechanisms of the Ministry of
Science, Industry and Technology’
Within the scope of this study,
benchmarking study of ‘National Energy
R&D and Innovation Strategy’, which has
been prepared by The Supreme Council for
Science and Technology in coordination
with Scientific and Technological Research
Council of Turkey, with ‘R&D Support
Mechanisms of the Ministry of Science,
Industry and Technology’ is carried out.
R&D support programmes of the Ministry
from past to present have been evaluated
with numeric data within the context of
primary objective-driven energy concepts.
Human Resources Management in
R&D Centres of Private Sector
When the fact that science and technology
can solely be transformed to added value
with human factor is taken into
consideration, human resources in R&D
centres determine future success or
failure of the enterprises. As long as
Human Resources Management policies
increase qualifications, experience and
work satisfaction of the R&D personnel,
the success of the enterprises would make
contribution to private sector and national
economy.
TEMMUZ 2015
R&D Supports of the Ministry of
Science, Industry and Technology
in Information Sector and the
Consequences of the Support
Programmes
In this article, the impact of R&D Support
and Incentive Programmes of the Ministry
of Science, Industry and Technology on
R&D Centres and SANTEZ with respect to
information sector and the consequences
of the support programmes are put forth
with survey study method and suggestions
in terms of increasing the efficiency of the
support system are made. According to
the findings of the study, R&D Centre
Certificate and support programmes given
by the Ministry are encouraging for the
enterprises in their R&D studies and they
contribute to employment and
development of national and international
successful R&D projects.
4691 and extended the scope of its
activities with Law about Supporting R&D
Activities no 5746 and Directive about
Supporting Industrial Thesis Projects. In
this study, existing situation of the textile
sector in Turkey and in the world are
discussed and the impact of the R&D
supports of the Ministry on the sector is
revealed with a case study.
OECD 360 Turkey 2015 Report
analyses concerning recent developments
in the world, major problems of the
societies and solution recommendations
under a few main headings. The situation
of Turkey and other OECD countries are
evaluated under 8 main headings. These
headings are education, employment,
environment friendly economic
development, regional perspectives,
agriculture, economic crisis, and the
impact of crisis on social development.
OECD 360 is a periodical in which analysis
and information from fundamental
publications of OECD are selected and
published. The journal groups the OECD
The Impact of R&D Support
Mechanisms of the Ministry of
Science, Industry and Technology
on Textile Sector
During the recent years, the importance of
R&D and utilization of the support
programmes have increased in Turkey. At
this point, the Ministry of Science, Industry
and Technology has carried out its
activities in formation of support and
incentive programmes with the enactment
of Technology Development Zones Law no
61
TEMMUZ 2015
SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS
Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)
Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)
Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat
İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)
Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)
62
Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey
TEMMUZ 2015
BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)
Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013)
Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI
Türkiye'de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2013)
Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2013)
Türkiye'de Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)
Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2013)
Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI
63
TEMMUZ 2015
ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ
NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS
İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için Eğilimler
Productivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları /
Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries
Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta s kleri ve EUROSTAT - Source: Na onal Produc vity Sta s cs of Turkey and EUROSTAT
64
ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ / NATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS

Benzer belgeler