Özgün Bir Organik Sebebi Olmayan Tinnitusta, Tinnitus Şiddetinin

Transkript

Özgün Bir Organik Sebebi Olmayan Tinnitusta, Tinnitus Şiddetinin
ORIGINAL RESEARCH / ORİJİNAL ARAŞTIRMA
2013
Özgün Bir Organik Sebebi Olmayan Tinnitusta, Tinnitus Şiddetinin
Anksiyete Düzeyiyle İlişkisi
The Association Between Anxiety Level And Tinnitus Severity in Unspecific Tinnitus
Without Organic Cause
AUTHORS /
YAZARLAR
Ufuk Bal
Psikiyatri Bölümü,
Sağlık Bakanlığı Niğde
Bor Devlet Hastanesi
Onur Sürmegözlüer
Sağlık Bakanlığı Niğde
Merkez 2. Aile Sağlığı
Merkezi
Ersin Akpınar
Aile Hekimliği Anabilim
Dalı, Çukurova
Üniversitesi Tıp
Fakültesi, Adana
ÖZET
Amaç: Tinnitus toplumda çok yaygın olarak görülen, önemli ölçüde sıkıntıya ve yaşam
kalitesinde düşmeye neden olan bir rahatsızlıktır. Anksiyetenin, çınlama sesinin ortaya çıkışında,
artışında ve oluşturduğu sıkıntıdaki yerini tanımlamak, etkili tedavi olasılığını da beraberinde
sunacaktır. Bu çalışmanın amacı, organik olmayan tinnitusta, tinnitus şiddetinin anksiyete
düzeyiyle ilişkisini saptamaktır.
Yöntem: Polikliniğimize 2013 yılı Mart ve Nisan aylarında tinnitus yakınması ile başvuran
hastalar, organik etyolojinin dışlanması için Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları uzmanı tarafından
değerlendirildi. Pediatrik yaş grubuna ek olarak (<18 yaş), demans, alkol bağımlılığı ve psikotik
bozukluğu olan hastalar çalışmaya alınmadı. Çalışmaya dahil edilen 62 hastada anksiyete şiddetini
ölçmek için birebir görüşme yöntemiyle Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği kullanıldı.
Tinnitus hastalarında sıkıntı ve işlev kaybı düzeyi, Tinnitus Engellilik Anketi aracılığıyla ölçüldü.
Bulgular: Tinnitus Engellilik Anketi skorları ve Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği
skorları karşılaştırıldığında majör anksiyetesi olan 57 olgunun 35’i (%61,4) Tinnitus Engellilik
Anketine göre 2. ve 3. dereceydi. Tinnitus Engellilik Anketi skorları ve Hamilton Anksiyete
Değerlendirme Ölçeği skorları arasında anlamlı bir ilişki vardı (p=0,031).
Sonuç: Çalışmamız anksiyetesi yüksek olan hastaların, tinnitusa bağlı sıkıntılarının ve işlev
kayıplarının daha fazla olduğunu göstermiştir. Bu sonuç, kronik ağrı gibi süreğen ve belirgin
sıkıntıya neden olan durumlarda anksiyetenin yüksekliğini işaret eden literatüre ek bir katkı
sağlayabilir. Yüksek düzeyde anksiyete, tinnitusa orantısız düzeyde sıkıntıyla tepki verilmesinde
predispozan bir etken olabilir. Bu sonuçların ışığında bilişsel davranışçı terapi ve ilaç tedavisi
seçenekleriyle, aynı anda hem anksiyetenin hem de tinnitusun etkili sağaltımı yapılabilir.
Anahtar kelimeler: tinnitus, anksiyete, Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği
ABSTRACT
Aim: Tinnitus is a common malady and causes significant distress and decline in quality of
life. Pinpointing the role of anxiety in genesis, exacerbation and related distress of the ringing
noise may provide benefits in creating effective treatment methods. The aim of this study is to
determine the relationship between anxiety level and non-organic tinnitus severity.
Method: Patiens with tinnitus complaint in March and April of the year 2013 were referred to
Ear-Nose-Throat clinic for exclusion of organic causes. Demantia, alcohol dependence, severe
depression and psychotic spectrum disorders are excluded from the study. 62 cases over the age of
18 are included into our study. To determine the anxiety level, Hamilton Anxiety Rating Scale is
recruited. Intensity of the tinnitus distress and declining quality of life is measured by Tinnitus
Handicap Inventory.
Results: Tinnitus Handicap Inventory and Hamilton Anxiety Rating Scale scores are
compared. 35 of 57 cases with major anxiety (61.4%) corresponded to 2nd and 3rd grade severity
according to Tinnitus Handicap Inventory scores. A significant correlation is found between the
scores of Tinnitus Handicap Inventory and Hamilton Anxiety Rating Scale (p=0.031).
Conclusion: Our study demonstrated an increase in tinnitus distress and a decline in quality
of life in patients with high level of anxiety. This finding support that chronic and distressing
conditions, like chronic pain, are associated with high levels of anxiety. Elevated anxiety might be
a predisposing factor for undue distress observed in tinnitus patients. In the light of these
implications, both cognitive behavioural therapy and medication treatment options can be utilized
effectively in the handling of anxiety and tinnitus, simultaneously.
Key words: tinnitus, anxiety, Hamilton Anxiety Rating Scale
115
Bal U ve ark. Özgün Bir Organik Sebebi Olmayan Tinnitusta, Tinnitus Şiddetinin Anksiyete Düzeyiyle İlişkisi
Giriş
Tinnitus, Latince bir kelimedir ve “çınlama,
çalma, çan sesi” anlamlarına gelir. Dışta herhangi bir
ses kaynağının bulunmadığı durumlarda, kulaklardan
biri veya her ikisinden kaynaklanan ya da kafa
içinden gelen bir ses duyma deneyimidir (1). Bu yüzden bazen “işitsel fantom algısı” olarak da adlandırılır. Bu sesler zaman zaman çok yüksek ve tuhaf
karakterde olabilirler. En yaygın karşılaşılanlar,
müzikal nitelikte veya hava-buhar kaçağı şeklinde
olanlardır. Bununla birlikte psikozda görülen
varsanıların özelliklerini taşımazlar. Genel nüfusun
%8-17’si gibi yaygın bir oranda görülür. Ancak
nüfusun %1-2’si oranında rahatsızlık verecek
düzeydedir, odaklanma sorunlarıyla günlük aktiviteler ve uykuda bozulma olabilir (2). Yaşla birlikte
görülme sıklığı artmaktadır. İşitme kaybı ve gürültüye
karşı hassasiyet gibi diğer işitsel sorunlarla sıklıkla
birliktelik göstermektedir (3). Kendi başına bir
hastalık olmaktan çok, birçok nedene bağlı bir
bozukluk olarak tanımlanır. Gürültüye maruz kalma
en sık görülen neden olmakla birlikte, diğer birçok
kulak sorunu tinnitusa yol açabilir.
Genel olarak tinnitusta altta yatan ciddi bir
patoloji bulunmaz. Tinnitusun oluşumuyla ilgili
teoriler çok net değildir, bazı kaynaklarda koklear dış
tüylü hücrelerin işlev bozukluğuna atıfta bulunulmuştur (4). Olguların çoğunda ses düzeyi nesnel
olarak ölçülemez. Odyometrenin çıkardığı sesle
eşleştirilerek, tinnitusun şiddeti kabaca tahmin
edilebilir. Bu teknikle ölçülen “algılanan tinnitus
düzeyi”, öznel yakınmalarla belirli bir ilişki sergilememiştir. Düşük düzeyde algılanan tinnitus bile
şiddetli bir psikolojik strese neden olabilmek- tedir.
İnsanların çoğu işittikleri tinnitusu ihmal edebilirken,
yine önemli sayılabilecek bir kısmında belirgin sıkıntı
ve işlev kaybı görülebilmektedir. Tinnitusun birçok
türünde işitilen sesleri ortadan kaldırmak mümkün
değildir ancak sesin hissedilen şiddeti ve rahatsızlık
düzeyi azaltılmaya çalışılır (5). Subjektif tinnitus
tedavisinde diyet modifikasyonu, eğitim, antidepresanlar, anksiyolitikler, intratimpanik steroid ve
aminoglikozid uygulaması gibi birçok yöntem
denenmiştir (6). Ancak bu yöntem ve ilaçlarla tedavi
edilen hastaların büyük çoğunluğunda anlamlı bir
düzelme görülememiştir. Yine de klinik deneyime
116 dayanılarak en belirgin yararın psikotrop ilaçlardan
sağlandığı söylenebilir.
Çeşitli çalışmalarda psikolojik sorunlar ile
tinnitus arasında bir ilişki olduğu bulunmuş,
hastaların önemli bir kısmı depresyon ve anksiyete
bozukluğu gibi psikiyatrik tanıların ölçütlerini
karşılamıştır (7). Tinnitusu olan olguların birçoğu
zamanla bu sese alışmakta ve sesten duydukları
rahatsızlık da azalmaktadır. Bunun nedenini açıklamaya yönelen çok boyutlu modeller, kronik sıkıntı
veren tinnitusta psikolojik etkenlerin rolüne vurgu
yapmaktadır (8). Özellikle kaygılı kişilerde izlenen
“kontrol etme” bilişsel yapısının, kronikleşmeye
zemin hazırladığı düşünülmektedir. “Felaketleştirme”, kontrol etme ve kabullenememeye dayalı
bilişsel yapı, anksiyetenin temel nitelikleri arsındadır.
Anksiyöz durum, tinnitusa bağlı sıkıntı hissini
arttırmakta, tinnitusa seçici dikkatin artmasına ve
tetikte olma durumuna neden olmaktadır. Yine
anksiyöz hastalarda kaçınma davranışları, tinnitusa
bağlı sıkıntının artmasına ve işlevsellikte kayba
neden olmaktadır (9). Bu nedenlerle anksiyete, yaşam
kalitesini azaltan tinnitus gibi kronik hastalıkların
gelişiminde duyarlılığı artıran bir etken olarak
görülmektedir. Anksiyetenin toplumdaki yaygınlığı
%25’dir. Tinnitus hastalarındaki yaygınlığı ise
%10-30 arasında değişkenlik göstermektedir (10).
Tinnitus üzerine odaklanıldığı ölçüde bir soruna
dönüştüğünden, somatik dikkat ve ilişkili anksiyetenin sıkıntı hissinin oluşumunda rol oynadığı öne
sürülmüştür. Newman ve ark. somatik dikkat ile
tinnitusun neden olduğu huzursuzluk arasında bir
ilişki bulmuşlardır (8). Somatik dikkat arttıkça,
Tinnitus Engellilik Anketi puanlarında paralel bir
artış gözlenmiştir. Somatik dikkatin modifikasyonunda anksiyete en yaygın ve belirgin etkenlerden
birisidir. Bu bağlamda anksiyete duyarlılığı ve
şiddetinin, tinnitusta görülen yakınmalarla ilişkili
olduğu kuramı akla yatkın gelmektedir. Anksiyete
duyarlılığı, zararlı bedensel, toplumsal ve psikolojik
sonuçları olacağına inanılan “anksiyeteyle ilişkili
semptomlardan korkma” olarak tanımlanabilir.
Langguth ve ark. anksiyete duyarlılığı ve nörotik
kişilik özellikleriyle tinnitustaki engellilik arasında
pozitif ilişki olduğunu göstermişlerdir (11). Kronik
tinnitusu olan hastalarda, anksiyete düzeyi ile tinnitus
Euras J Fam Med 2013; 2(3):115-120
şiddeti ve işlevsellikteki bozulma arasındaki ilişkiyi
inceleyen çalışmaların sayısı nispeten azdır. Üstelik
bu çalışmaların bulguları arasında çelişkiler de göze
çarpmaktadır. Bu çalışmanın amacı; toplumda yaygın
görülen ve önemli sorunlara neden olan tinnitus
yakınmasıyla anksiyete şiddeti arasında bir ilişki olup
olmadığının araştırılmasıdır.
Gereç ve Yöntem
Psikiyatri polikliniğine tinnitus yakınması ile
başvuran hastalar, organik etiyolojinin dışlanması için
Kulak Burun Boğaz (KBB) polikliniğine yönlendirildi. Kulak enfeksiyonları, kulakta yabancı cisim,
otoskleroz, akustik tümör, Meniere hastalığı, nazal
alerji, kulak tıkacı gibi etkenler; otomikroskobik
muayene ve odyolojik testlerle; nörolojik hastalıklar
(multipl skleroz), ilaç kullanımına bağlı yan etkiler ve
benzodiyazepin yoksunluğu ise sistemik muayene ve
öyküyle dışlandı. Pediatrik yaş grubuna ek olarak,
psikiyatrik muayene ile demans, alkol bağımlılığı ve
psikotik bozukluğu olan hastalar çalışmaya alınmadı.
Çalışmaya alınan 47’si kadın 15’i erkek toplam 62
hastanın anksiyete şiddetini ölçmek için Hamilton
Anksiyete Değerlendirme Ölçeği (HADÖ) kullanıldı.
Psikiyatri polikliniği şartlarında uygulama kolaylığı,
olguların sosyokültürel düzeylerine uygunluğu ve
klinisyenin deneyimi gibi nedenlerle, anksiyete
düzeyini ölçmek için HADÖ tercih edildi. HADÖ’de
anksiyetenin bedensel ve psişik belirtilerinin
değerlendirildiği 14 madde bulunmaktadır. Değerlendirme, belirti şiddetine göre 0-4 puan arasında
yapılmaktadır. Ölçeğin Türkçe güvenilirlik ve
geçerlilik çalışması, Yazıcı ve ark tarafından
yapılmıştır (12). HADÖ’de 8. maddede “duyusal
somatik yakınmalar” başlığı altında tinnitus da
sorgulanmaktadır. Psişik yakınmalar 1, 2, 3, 5, 6.
maddelerde, somatik yakınmalar ise 4, 7, 8, 9, 10, 11,
12, 13 ve 14. maddelerde sorgulanmaktadır. 0-5 puan
arası anksiyete olmadığını, 6-14 arası minör
anksiyeteyi, 15 puan ve üzeri ise majör anksiyeteyi
tanımlar.
Tinnitus Engellilik Anketi (TEA) Newman ve
ark. tarafından 1996 yılında geliştirilen, 25 sorudan
oluşan ve 0 ile 100 arasında puanlanan subjektif bir
ankettir. TEA test tekrarlarında güvenilirliği yüksek
olan, yaş, cinsiyet ve işitme eşiklerinden etkilenme-
yen, kolay uygulanabilen ve psikometrik olarak daha
belirgin ölçümler veren bir anket formudur. Bu
formun standardizasyonu, tinnitusu olan ayaktan
hasta popülasyonunda yapılmış ve yüksek iç tutarlılık
göstermiştir. Ayrıca, test-retest yöntemiyle yapılan bir
çalışmada güvenilirliği yüksek bulunmuştur. TEA
formu Türkçeye çevrilmiş olup geçerlilik ve
güvenilirlik çalışması yapılmıştır (13). TEA’de
tinnitusun kişide oluşturduğu sıkıntı ve işlev kaybının
düzeyi 25 soruya verilen yanıtların toplamıyla
hesaplanır. Her bir soruda “Evet”, “Bazen” ve
“Hayır”dan oluşan üç yanıt seçeneği vardır. Evet=4,
Bazen=2, Hayır=0 puandır. Tinnitus hastalarında
sıkıntı ve işlev kaybı beş ayrı şiddette değerlendirilir
(Tablo 1).
İstatistiksel analiz SPSS 21.0 kullanılarak yapıldı.
Sürekli değişkenler ortalama ± standart sapma olarak
bildirildi. Kategorik değişkenler sayı ve yüzde olarak
bildirildi. Değişkenlerin normal dağılıma uyup uymadığı Kolmogorov-Smirnov testiyle ölçüldü. Hastaların TEA ve HADÖ değerleri ki-kare analizi,
Pearson Korelasyon ve Spearman’s Rho testleri ile
değerlendirildi. P<0.05 değeri istatistiksel olarak
anlamlı kabul edildi.
Tablo 1: Tinnitus Engellilik Anketinin Yorumlanması
Derece Puan
1
0-16
2
3
4
5
Sınıf
Zayıf
Yorum
Sadece sessiz ortamda duyulur.
18-36 Orta
Çevredeki gürültüyle kolayca
maskelenebilir ve aktiviteyle
kolayca unutulabilir.
38-56 Ilımlı Arkadan gelen gürültüde fark
edilmesine karşın günlük
aktiviteler hala yapılabilir.
58-76 Şiddetli Sıklıkla duyulur, uykuyu böler ve
günlük aktivitelere engel olabilir.
78-100 Felaket Her zaman duyulur, uykuyu böler,
günlük aktivitelerde güçlük yaratır.
Bulgular
Rastgele seçilen 62 olgunun %75,8’i kadın,
%24,2’si erkekti.
Ortalama TEA puanı 43,45± 21,13 (%95 Güven
Aralığı 38,08±2,68-48,82±2,68) (min.8, maks.86) idi.
Ortalama HADÖ puanı 23,18±7,0 (%95 Güven
Aralığı 21,40±0,89-24,96±0,89) (min.9, maks.47) idi.
HADÖ psişik alt ölçek ortalama puanı 9,03±3,38
(%95 Güven Aralığı 8,17±0,43-9,89±0,43) (min. 1,
maks. 19) idi.
117
Bal U ve ark. Özgün Bir Organik Sebebi Olmayan Tinnitusta, Tinnitus Şiddetinin Anksiyete Düzeyiyle İlişkisi
HADÖ somatik alt ölçek ortalama puanı
14,15±4,25 (%95 Güven Aralığı 13,07±0,54 - 15,22±
0,54) (min. 5, maks. 28) idi.
Çalışmaya katılan 62 olgunun 40’ı (%64,5) TEA’
ne göre ikinci ve üçüncü dereceydi. TEA puanları
cinsiyete göre farklılık göstermiyordu (p=0,412).
Olguların büyük çoğunluğunda (%91.1) majör
anksiyete vardı. Anksiyetesi olmayan olguya
rastlanmadı. Anksiyete puanı ve cinsiyet arasında
anlamlı bir ilişki bulunamadı (p=0,819).
TEA puanları ve HADÖ puanları karşılaştırıldığında minör anksiyetesi olan beş hastanın
tamamının ikinci derece tinnitus engellilik puanına
sahip oldukları görüldü (Tablo 2). Majör anksiyetesi
olan olguların 57 olgunun 35’i (%61.4) tinnitus
engellilik ölçeğine göre ikinci ve üçüncü dereceydi.
TEA puanları ve HADÖ puanları arasında anlamlı
bir ilişki vardı (p=0,031). Aynı ilişkiye ait Spearman
korelasyon katsayısı 0,410 olarak hesaplandı (hafif
ilişki). Bu ilişki HADÖ’deki soruların alt gruplarına
göre incelendiğinde, psişik sorulara ait puanın,
somatik sorulara ait puana göre hafif derecede daha
yüksek korelasyon gösterdiği görüldü (psişik puana
ait Spearman korelasyon katsayısı= 0,493, somatik
puana ait Spearman korelasyon katsayısı= 0,336).
Tartışma
Psikiyatri polikliniğine tinnitus yakınmasıyla
gelen ve herhangi bir organik etiyoloji saptanamayan
18 yaş üstü 62 hastanın ¾’ü kadındı. Birçok
çalışmada da tinnitus kadınlarda erkeklere göre hafif
oranda daha sık gözlenmiştir ancak bu fark
istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (14). Cinsiyetler arasındaki hafif farklılık; cinsiyet rollerine,
strese karşı toleransa, yardım arayışı davranışının
kadınlarda daha kabul görür olmasına bağlanmıştır.
Çalışmalar, anksiyetenin kadın cinsiyette tinnitusa
bağlı sıkıntının şiddetini öngördüren bir etken
olduğunu ortaya koymuştur. Bu durum, tinnitusla baş
etme becerilerindeki farklılığa bağlanmıştır (15).
Çalışmamızda, HADÖ ve TEA puanlarının her ikisi
de cinsiyete göre farklılık göstermiyordu. Bununla
birlikte, tinnitus literatüründe halen cinsiyet farklılıklarının rolüne ilişkin bilgi kısıtlıdır. Dineen ve ark.
çalışmalarındaki kadın hastaların daha fazla denge
sorunlarının olduğunu ve tinnitusa yüksek emosyonel
tepki verdiklerini tespit etmişlerdir (14).
Çalışmamızda, TEA ve HADÖ puanları arasında
anlamlı bir ilişki gözlenmiştir. Bu bulgu, hem klinik
deneyimle hem de daha önce konuyla ilgili yürütülen
birçok çalışmanın sonucuyla uyumludur. Bununla
birlikte elde edilen verilerin doğası gereği, anksiyetenin tinnitusa bağlı sıkıntıdan önce mi yoksa sonra
mı geliştiğini belirtme şansımız bulunmamaktadır.
Bunun için, tinnitus benzeri bir sesten, anksiyete
şiddeti yüksek olanların mı yoksa düşük olanların mı
daha çok rahatsız olacaklarının tespiti deneysel bir
çalışmayla yapılabilir (16). Anksiyetenin düzeyi yük-
Tablo 2: Tinnitus Engellilik Anketi Grubu ve Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği Grubunun Karşılaştırılması
Tinnitus
Engellilik
Anketi Grubu
0-16
ZAYIF
18-36
ORTA
38-56
ILIMLI
58-76
ŞİDDETLİ
78-100
FELAKET
Toplam
Sayı
TEA içindeki %
HADÖ içindeki %
Sayı
TEA içindeki %
HADÖ içindeki %
Sayı
TEA içindeki %
HADÖ içindeki %
Sayı
TEA içindeki %
HADÖ içindeki %
Sayı
TEA içindeki %
HADÖ içindeki %
Sayı
TEA içindeki %
HADÖ içindeki %
Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği Grubu
Minör anksiyete
Major anksiyete
0
5
%0,0
%100,0
%0,0
%8,8
5
16
%23,8
%76,2
%100,0
%28,1
0
19
%0,0
%100,0
%0,0
%33,3
0
13
%0,0
%100,0
%0,0
%22,8
0
4
%0,0
%100,0
%0,0
%7,0
5
57
%8,1
%91,9
%100,0
%100,0
TEA: Tinnitus Engellilik Anketi; HADÖ: Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği
118 Toplam
5
%100,0
%8,1
21
%100,0
%33,9
19
%100,0
%30,6
13
%100,0
%21,0
4
%100,0
%6,5
62
%100,0
%100,0
Euras J Fam Med 2013; 2(3):115-120
seldikçe, tinnitusun şiddeti ve işlev kaybının oranı da
artmaktadır. Tinnitusa ilişkin literatürde, tinnitusa
bağlı sıkıntı ve işlevsellik kaybı olan, bu nedenle
yardım arayışına giren hastaların önemli bir kısmında
psikolojik tedavi gereksinimi gözlenmiştir. Broadbent
ve Bentley, yüksek düzeyde anksiyetenin tehlikeli
olarak algılanan uyaranlara dikkati arttırdığını
deneysel olarak göstermişlerdir (17). Bu şekilde tinnitusa abartılı bir odaklanmanın olması, psikofizyolojik düzeyde bir açıklama sağlayabilir. Belirgin
anksiyetede, işe yaramayan bilginin ihmal edilmesini
sağlayan bilişsel işlevlerde bir bozukluk olduğu
düşünülmüştür. Anksiyetenin düşük ya da yüksek
olmasına göre bilgi işleme süreçlerinde gözlenen bu
fark, Stewart ve ark. tarafından kanıtlanmıştır (18).
Bu sürecin tinnitusa özgül olarak araştırılması önemli
sonuçlar ortaya koyabilir. Hallam ve ark. anksiyetede
minimal düzeyde bir tinnitusa bile artmış uyarılmış
yanıt olduğunu öne sürmüşlerdir (19). Çalışmamızdaki anksiyete düzeyleriyle tinnitus şiddeti
arasındaki korelasyon, Asmundson ve ark. çalışmalarında anksiyete düzeyleriyle kronik baş ağrısı
arasında da izlenmiştir (20). Bu da, kronik ve intrusif
doğası olan rahatsızlıklarda benzer bir paternin
görülebileceğini akla getirmektedir.
Erikkson, Mangold ve Carlsson, çalışmalarında
tinnitusun gerginlik, titreme, çarpıntı gibi anksiyetenin somatik belirtileriyle güçlü korelasyon gösterdiğini bulmuşlardır (21). Çalışmamızda da HADÖ
somatik alt ölçek puanları tinnitus şiddetiyle
korelasyon göstermektedir. Ancak, psişik sorulara ait
puanın hafif derecede daha yüksek korelasyon
gösterdiği izlenmiştir (psişik puana ait Spearman
korelasyon katsayısı=0.493, somatik puana ait
Spearman korelasyon katsayısı=0.336). Hesser ve
Andersson ise bizim bu bulgumuza paralel olacak
şekilde, çalışmalarında anksiyetenin psişik komponenti ile TEA’deki işlevsellikte bozulma maddeleri
arasında ilişki tespit etmişlerdir (22).
Kronik ağrı için, fiziksel duyumlardan korkmanın
belirgin bir rol oynadığı korku ve kaçınma modelleri
öne sürülmüştür. Bu modellerin kronik sıkıntıyla
giden tinnitusa da uygulanabileceği düşünülebilir.
Anksiyetenin psişik boyutuyla TEA puanları arasında
daha güçlü bir ilişkinin görüldüğü (Spearman
korelasyon katsayısı=0.463) çalışmamız, bu hipotezi
desteklemektedir. Buradan, tinnitusta bilişsel
davranışçı terapi yaklaşımlarının yararlı olacağı
çıkarımı da yapılabilir. Martinez ve ark. bilişsel
davranışçı tedavinin tinnitusa bağlı sıkıntıda
azalmaya ve işlevsellikte düzelmeye neden olduğunu
göstermişlerdir (23).
Birkaç çalışmada tinnitusun tedavisinde
anksiyetenin önemi üzerinde durulmuş, ancak klinik
uygulamaya geçilmediği sürece bu bilgilerin teoride
kalacağı belirtilmiştir (24). Fiziksel uyarıcıların hatalı
yorumlanmasını hedef alan bilişsel terapi ve
anksiyete yönetim tekniklerinden gevşeme egzersizleri, en sık başvurulan psikolojik tedavi seçenekleridir.
Çalışmamızdaki kısıtlılıklardan birisi, hasta
sayısının konu ile ilgili geniş bir tartışma yapmak için
yeterli olmamasıdır. Çalışmamızdaki en önemli sorun
ise, anksiyete şiddetinin tinnitusa bağlı sıkıntının
gelişiminde nedensel bir ilişki gösterip göstermediğinin nihai olarak ortaya konamamasıdır.
Bununla birlikte çalışmamız, anksiyetesi yüksek
düzeyde olan hastaların tinnitusa bağlı sıkıntılarının
ve işlev kayıplarının daha fazla olduğunu göstermiştir. Bu bulgu, kronik ağrı gibi belirgin sıkıntıya
neden olan durumlarda anksiyete düzeyinin
yüksekliğini işaret eden literatüre ek bir katkı
sağlayacaktır. Yüksek düzeyde anksiyete, kulakta
beklenmedik ve istenmeyen şekilde ortaya çıkan
tinnitusa orantısız tepki verilmesinde predispozan bir
etken olabilir. Gelecek çalışmalar, şiddetli tinnitusun
gelişiminde anksiyete düzeyinin önemine odaklanmalıdır. Böylelikle elde edilecek bilgiler, çok yaygın
görülen, ciddi sıkıntıya ve yaşam kalitesinde
kötüleşmeye neden olan tinnitusta, başarılı bir tedavi
için yeni kapılar açabilir.
Kaynaklar
1. Jastreboff PJ. Phantom
auditory perception (tinnitus):
mechanisms of generation and
perception. Neurosci
Res1990;8(4): 221-54.
2. Davis AC. The prevalence of
hearing impairment and
reported hearing disability
among adults in Great-Britain.
Int J of Epidemiol
1989;18(4):911–7.
3. McKenna L, Andersson G.
119
Bal U ve ark. Özgün Bir Organik Sebebi Olmayan Tinnitusta, Tinnitus Şiddetinin Anksiyete Düzeyiyle İlişkisi
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
Hearing disorders. In: Hersen
M, Bellack A, (Eds.),
Comprehensive Clinical
Psychology. Oxford, Pergamon
Press, 1998 (pp. 69–83).
Kaltenbach JA. The dorsal
cochlear nucleus as a
participant in the auditory
attentional and emotional
components of tinnitus. Hear
Res 2006;216-217,224-34.
Andersson G, Lyttkens L. A
meta-analytic review of
psychological treatments for
tinnitus. Brit J of Audiol
1999;33:201–10.
Baldo P, Doree C, Molin P,
McFerran D, Cecco S.
Antidepressants for patients
with tinnitus. Cochrane
Database Syst Rev 2012; 9:
CD003853.
Harrop-Griffiths J, Katon W,
Dobie R, Sakai C, Russo J.
Chronic tinnitus: Association
with psychiatric diagnoses. J.
Psychosom. Res. 1987;31:
613–21.
Newman CW, Wharton JA,
JacobsonGP. Self-focused and
somatic attention in patients
with tinnitus. J Am Acad
Audiol 1997;8:143–49.
Taylor S, Koch WJ, McNally
RJ, Crockett DJ.
Conceptualizations of anxiety
sensitivity. Psychol
Assessment 1992;4:2245–50.
Andersson G,
Kaldo-Sandstrom V, Strom L,
Stromgren T. Internet
administration of the Hospital
Anxiety and Depression Scale
in a sample of tinnitus patients.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
J Psychosom Res 2003;
55:259-62.
Langguth B, Kleinjung T,
Fischer B, Hajak G,
Eichhammer P, Sand PG.
Tinnitus severity, depression,
and the big five personality
traits. Prog Brain Res.
2007;166:221-5.
Yazıcı MK, Demir B,
Tanrıverdi N, Karaağaoğlu E,
Yolaç P. Hamilton Anksiyete
Değerlendirme Ölçeği,
derecelendiriciler arası
güvenilirlik ve geçerlilik
çalışması. Türkiye Psikiyatri
Dergisi 1998;9:114-17.
Aksoy S, Firat Y, Alpar R. The
tinnitus handicap inventory: a
study of validity and
reliability. Int Tinnitus J
2007;13(2):94-8.
Dineen R., Doyle J, Bench J.
Audiological and
psychological characteristics
of a group of tinnitus sufferers,
prior to tinnitus management
training. Brit J Audiol
1997;31:27–38.
Erlandsson S. Psychological
profile of tinnitus patients. In:
Tyler RS (ed.), Tinnitus
Handbook. Kent, Invicta Press
2000 (pp. 25–57).
Andersson G, Vretblad P. (in
press). Anxiety sensitivity in
patients with chronic tinnitus.
Scand J Behav Ther
Broadbent D. Perception and
communication. Oxfordshire,
Oxford University Press. 1987
ISBN 0-19-852171-5.
Stewart SH, Conrod PJ,
Gignac ML, Pihl RO. Selective
19.
20.
21.
22.
23.
24.
processing biases in
anxiety-sensitive men and
women. Cognition and
Emotion 1998;12:105–33.
Hallam RS, Hinchcliffe R.
Emotional stability; its
relationship to confidence in
maintaining balance. J
Psychosom Res 1991;35: 421–
30.
Asmundson GJG, Wright KD,
Norton PJ. Anxiety sensitivity
and analgesic use in patients
with recurring headaches.
World Congress of
Behavioural and Cognitive
Therapies, Vancouver, IASP
Press 2000; 253-65.
Erikkson-Mangold M,
Carlsson S. Psychological and
somatic distress in relation to
the perceived hearing
disability, hearing handicap
and hearing measurement. J
Psychosom Res
1991;35:729-40.
Hesser H, Andersson G. The
role of anxiety sensitivity and
behavioral avoidance in
tinnitus disability. Int J Audiol
2009;48(5):295–9.
Martinez Devesa P, Waddell A,
Perera R, Theodoulou M.
Cognitive behavioural therapy
for tinnitus. Cochrane
Database Syst Rev. 2007 Jan
24;(1):CD005233.
McKenna L, Andersson G.
Hearing disorders. In: Hersen
M, Bellack A (Eds.).
Comprehensive Clinical
Psychology. Oxford, Pergamon
Press 1998 (pp. 69–83).
Corresponding Author / İletişim için
Prof. Dr. Ersin AKPINAR
Department of Family Medicine
Cukurova University Medical Faculty
Balcali, Saricam 01330 – Adana
E-posta: [email protected]
120 

Benzer belgeler

Prof. Dr. Songül Aksoy – Tinnitus

Prof. Dr. Songül Aksoy – Tinnitus Hacettepe Üniversitesi, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Odyoloji ve Konuşma Bozuklukları Ünitesinde Tinnitus şikayeti ile başvuran hastaların ayrıntılı değerlendirmeleri yapıldıktan sonra bireye ö...

Detaylı