XVI. - La bibliothèque numérique kurde (BNK)

Transkript

XVI. - La bibliothèque numérique kurde (BNK)
ISTANBUL
UNIVERSITESI
EDEBIYAT FAKÜLTESI YAYINLARI No: 1458
XVI.
Yuzyilda
MARDIN SANCAGI
NEJAT GÖYÜNÇ
Edebiyat Fakültesi Basimevi — ISTANBUL
1969
,-;-.u.
!'
.' '
: .. .'
-. '
- -.
'
:
;'~~.; .
-
.i'.r' *-
''-..-.
.
1----V -"i-v ',
">.-!* -''»,-. r~
-
T-d'İ
fc-«>.-.
.
-;..> :j^^»s:.:^
i'- .-./-.
..,
,*-.TT:-.
ı-
■■^'■■:<...-%i,;.-- ;.
,
F.L.-&
.-.;.
.
t
-^:.
..
n»
-
^V"-^--; v>.£.:*vC:# <<T . î. -
. *
■■•i's> T.
- .-^., ^>... -■■.^J-*-:X^%^ :
.,
:,-;. i.:*'.i.*!Ör:*,.-:;.
.-;.. .
-'.'.-.
». *
>=
v:;;-^^\:rıti... ^. •■.•,;.-.>;sE*v -:;-
..
. V
-'
I'*"'.- TÂv-.-
s,
-j
tfs?--.*-^^-*,.'-^--- .--:'-r:?J-> -
';\
.■4.:,,3»..-îf!--->-'.- -." j-- -;
ı«44.-.-- ^vr.
.*'
-'".' -=!
.î-^v:-y.>:
'i..^-3 :*ifÂ
\;
.*;
."-s* ^'
'.■V->.Vv.--İfc'''1;"-*
1-1
j
-
'iM'«V:ji-;*-
■j";^.-'-'
t-ü ...-K'^'-vte '' ">..-..*". :^*^ .;
m^-r^^--^^^: . ■-y-.^c.*- >:, ;-: .
ııjc^i-v
v-
- v*v"ja5^^**
-
*
^^.Jir :,,.'**-
L;i >«i,.'.vt«._f-._- .r..
'.
:
(. .
^
--i.-. -.
-:.- v
.-.-..-<
..-.'.
...
:,,?1&
V.<>tL'*:-
I-- ' i-",- .*««
.
** 3
- - . .- L;>
»
:
r
.
-..,
.I*--
".--'v:-.';-..
-
.
"
*'-
.
-
'*;
XVI. yüzyılda Mardin Sancağı
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ YAYINLARI No:
XVI.
Yüzyılda
MARDİN SANCAĞI
NEJAT
GÖYÜNÇ
Edebiyat Fakültesi Basımevi
1969
İSTANBUL
1458
1 7 MAY 1971
OKFORD
Kıymetli Hocam, büyük insan
Ord. Prof. M. Cavid Baysun'un
azîz hâtırasına....
İÇİNDEKİLER
Önsöz
IX -XI
Kısaltmalar
XII
Giriş
1-14
Coğrafî yeri,
2. Tarihî isim
hakkındaki rivayetler,
4.
Mardin
ve
yazılışları, 3.
ve havalisinin
Mardin
isminin
Osmanlılara kadar
menşei
kısa ta¬
rihçesi.
I. Bölüm :
Osmanlılar
tarafından fetih
Fetihten önceki olaylar,
18. Mardin'in ilk
zaptı,
sında ihtilâf ve safevîlerin
şehri
nan
ordugâhında müşavere
tedbirler,
32.
Osmanlı
23.
nın plânı, 25,
Bıyıklı
Mardin'in
tekrar zaptı,
15-34
Mehmed Paşa
Kumandanlar ara¬
20.
21. Kuvvetlerin takviyesi, alı¬
ve Karahan
ve
Bıyıklı Mehmed
arasındaki
nihâî
Paşa¬
muharebe,
nihâî olarak zaptı.
Bölüm : İlk idarî taksimat ve sonrası
II.
35-55
Diyarbekir vilâyeti ve Mardin, 37. İlk idarî taksimat, 40. 1526 (932)'de
Mardin sancağı, 43.
1540
rum,
idaresi hakkında
47. Mardin'in
kale muavini,
kethüdası,
azaplar ağası,
emini,
voyvoda,
III-
Bölüm : İskân
Başlıca iskâu
Yerleşik
şemsîler),
minî
IV.
ve
yerleri,
kadı
naibi,
muhafızlığı,
kale muhafızları ve
dizdar,
nâzır-ı
azaplar,
alay-beyi,
emval,
kale
kale mehterleri,
aşâir ).
yerleri ve
göçebe
Bölüm :
Nusaybin,
topluluklar
59.
Savur,
ilgili başlıca
olaylar, 81.
56-88
73.
Mezraalar,
hristiyanlar,
Köyler,
yahudiler,
60.
topluluklar ( müslömanlar,
Mardin
Nüfus
dağılışı, 86.
Tah¬
şehri
89-124
Şehrin surları, 97.
Şehirdeki anıtlar ve evkafı
zaviyeler,
V.
ağzı
nüfus.
Kale, 95.
106.
ümerâ-i
80. İskânla
( kadı,
Berriye
zuemâ ve sipahiyân,
eizye
75.
(947)'da Mardin sancağı, 44. 1540'dan sonraki du¬
hamamlar,
Şehrin mahalleleri,
(camiler,
ve
lardan alınan vergiler,
ğer vergiler,
139.
101.
Şehrin
kiliseler,
nüfusu,
medreseler,
kervansaraylar).
Bölüm : İktisadî hayat ve
Ticarî mallar
mescidler,
bunlardan alınan
137.
faaliyetler
vergiler,
136.
125-140
Tarım ürünleri ve bun¬
Dokumacılık ve bununla ilgili vergiler, 138. Di¬
Mardin ve çevresindeki gınaî tesisler.
VIII -
VI-
Bölüm : Haslar,
zeamet ve
timarlar .
:
141 - 154
Padişah hasları, 148. Diyarbekir Beylerbeyisi hasları, 151. Diğer haslar,
152.
Zeametler,
158. Timarlar.
E K L ER
924 (1518)
257-175
Tarihli
rihli Berriyecik livası
Mardin
livası
kanûn-nâmesi,
kanûn-nâmesi, 162. 924
164. 932 (1526) Tarihli
(1518) Ta¬
Mardin
livası
kanûn-nâmesi, 169. 932 (1528) Tarihli Nusaybin kanûn-nâmesi, 170. 947 (1540)
Tarihli Mardin livası kanûn-nâmesi,
173. 972 (1564) Tarihli
Mardin kanûn-
nâmesi.
Bibliyografya
176-190
Dizin
191-201
Haritaya
dâir
202 - 203
Harita.
Ş e h i r p 1 â nı
.
.
.
.
.
ÖNSÖZ
Osmanlı
İmparatorluğu arşivlerinden
devrimize
intikal eden
on binlerce defter arasında Tapu-Tahrir Defterleri'nin, bu imparatorlu¬
ğun hakiki yapısını,
mak bakımından
sosyal bünyesini ve müesseselerini meydana çıkar¬
olduğu kadar, bu muazzam
yayıldığı ülkelerin de mahalli
durumlarını aydınlatmak
Bu husus çeşitli
Türk
tarihlerini, kültürel,
İmparatorluğunun
ekonomik
fırsatlarda
belirtilir,
durur.
Böyle olmasına ve
Tarih Kurumu'nun bu defterlerin yayınlanması hakkında
rar
almış ve iş
ve sosyal
bakımından büyük önem taşıdıkları malûmdur.
bölümü yapmış
yat, 1943'de L. Fekete'nin
olmasına
Estergon
rağmen,
sancağı
bu
sahadaki neşri¬
Mufassal
Defteri
H. İnalcık, T. Halasi-Kun ve H. Şabanoviç'inkilere münhasır
Tapu-Tahrir
Türk
1947'de bir ka¬
hariç,
kalmıştır.
Defterleri'nden faydalanarak imparatorluğun bir
bölgesi¬
nin umumî olarak tanıtılmasını hedef tutan kısa yayınlar ise daha fazla
rağbet bulmuştur. Bu defterlerin önemlerinin pek
ifade edilmesine
mukabil, onların,
büyük
neşri sahasındaki
bulunduğunun
kısırlık,
kanaati¬
mizce, hazırlık safhasında bilhassa yer ve şahıs isimleri gibi özel isim¬
lerin ve bazı vergi terimlerinin
lerden
doğmaktadır.
okunuşunda
Üstelik, büyük
rastlanılan büyük
çabalar ve sabırlı bir
güçlük¬
çalışmanın
sonucunda meydana getirilecek eser de daha sonraki araştırıcılara ham
madde kaynağı ve külliyâtı teşkil edecektir.
Yukarıdaki mülâhazalar göz önünde
sunulan
araştırma,
1518-1564 gibi hemen
içerisinde tertiplenen ve aynı
gösteren dört Tapu-Tahrir
ması
reti
ve elde
edilen
ile sancağın ve
nüfus hareketlerini,
sancağın dört
Defteri'nden
bilgilerin
ayrı
doğrudan
mukayese yolu
merkezinin nüfusunu,
ekonomik gelişmeyi,
bulundurularak,
hemen
ile
onu
elli
senelik
tarihteki
aşağıda
bir
süre
durumunu
doğruya faydalanıl¬
değerlendirilmesi
terkip
osmanlı
eden
su¬
unsurları,
hakimiyetinin bu böl¬
gedeki etkilerini ortaya çıkartmak gayesini gütmektedir. İnceleme ma¬
halli olarak Mardin sancağı 'nın seçilmesinde,
lan arasında
Lise
Tarih
yurt köşesinin hatirşinas
Öğretmeni olarak
ve kadirbilir halkının
yakınlığa karşı tarafımızdan
lerinin ve çevresinin
tamamen, 1951-1954
duyulan
sevgi ve
tarihi ile ilgili bir
yıl¬
bulunduğumuz bu sevimli
gösterdiği
teveccüh ve
minnettarlığın
araştırma
kent¬
yapmak sureti ile
-X-
ifadesi arzusu
yıllarında
başlıca rolü
Mardin'in
tarihi
oynamıştır.
ile
Mardin'de Cumhuriyet ilkokulu
kent'i
de
Bu arada,
uğraşmağa
teşvik
başöğretmeni olan
beni
daha 1952-53
eden,
o
tarihlerde
merhum
Gani Taş¬
anmak yerinde olur.
incelemenin ana kaynaklan
İstanbul'da Başbakanlık Arşivi'n-
deki ve Ankara'da Tapu ve Kadastro Umum
Müdürlüğü Kuyûd-u Ka¬
dîme Arşivi'ndeki Tapu-Tahrir Defterleri ve Diyarbekir'de Ziya Gökalp
Müzesi'ndeki
gibi,
Mardin
Arşivlerimizdeki
Şeriyye
Sicilleridir.
Bibliyografyada
diğer belgelerden ve defterlerden,
görüleceği
yabancı
seya¬
hatnamelerden faydalanılmış, Mardin'de İl-Halk Kitaplığı'ndaki Abdüsselâm
yan
Efendi'ye
bir
muştur.
çok
Eldeki
olmakla
ait yazma
Mardin Tarihi,
Tapu-Tahrir Defterleri 'nin
beraber, inceleme zaman
dar genişletilmiş,
lardan önceki
buna rağmen,
devresi hakkında kısa
bütünlük
bakıyyesi dahi kalma¬
büyük
sonuncusu
baş tarafına
bir giriş
kısım
kazandırmak
en
bakımından XVI.
eserin
sonrası için de elde mevcut bir
nuya bir
halen
tarihî eserin yerinin tesbitinde
yardımcımız
1564
yüzyıl sonuna
bölgenin
ol¬
ait
ka¬
Osmanlı¬
ilâvesi ile, XVI. yüzyıldan
bilgilerin çeşitli
bakımından
tarihine
bölümlerde
verilmesi
faydalı
ko¬
görül¬
müştür.
1526 tarihinde Mardin sancağı
termek
gayesi
ile
dahilindeki iskân yerlerini
gös¬
eklenen harita üzerinde köylerin isimlerinin yazılma-
yarak yerlerine birer numara verilmesi ve bunların ekli bir listede be¬
lirtilmesi,
haritanın
kullanılışı
bakımından daha
rüldüğü içindir. Mardin şehri plânında ise,
faydalı ve pratik
gö¬
bu gün mevcut olmayan ve
fakat yerleri tesbit edilebilen tarihî eserler gösterilmiş, böylelikle XVI.
yüzyılda şehrin
veçhesinin ortaya
çıkarılmasına
çalışılmıştır.
Bununla
beraber, eserlerin yerlerinin okuyucular tarafından daha iyi anlaşılabil¬
mesi
için,
plânda
Kitaba,
bugünkü
bazı
mahalleler de
gösterilmiştir.
tashih hataları olmakla beraber,
me cetveli konulmasından kaçınılmış,
fakat
ayrı bir düzelt¬
107. sahifedeki
"Câmi-i ke-
bîr'in inşa tarihinin 1176 (572),, şeklinde düzeltilmesinin burada belir¬
tilmesi uygun görülmüştür.
Çalışmalarımızı,
destekleyen hocam Prof.
büyük bir hoşgörürlülükle madden ve manen
M. T.
Gökbilgin'e, zaman zaman fikirlerinden
faydalandığım veya çeşitli yardımlarını esirgemeyen kıymetli arkadaşla¬
rım Doç. Dr. B. Kütükoğlu'na,
Doç.
Dr.
C.
Orhonlu'ya,
Doç.
Dr.
M.
Özergin'e, ermeniceden Mardin'le ilgili bir parçanın tercümesi zahmetine
katlanan sayın Bay H. Andreasyan'a, harita ve plânın nefis bir şekilde
çizilmesine büyük çaba harcayan aziz arkadaşlarım Asistan Dr. M. Bener
ve Asistan K. Göçmen'e, Mardin'e son yıllarda yaptığım müteaddit
ge¬
zilerde bana çevreyi görmek ve tanımak imkânını sağlayan başta Veysi
ve İsmet Muharremoğlu kardeşler olmak üzere bütün Mardin'li dostla¬
ra, halen çeşitli vazifelerde bulunan eski öğrencilerime, Mardin şehrine
ait haritada tarihî eserlerin yerlerinin tesbitinde yardım eden öğrencim
Lutfullah Artık'a,
Kurulu
kitabın basılmasını uygun gören Fakültemiz Yönetim
üyeleri ile dizgi ve baskı
Edebiyat
Fakültesi
belirtmek
benim için mutluluktur.
işlerine
büyük bir
titizlik gösteren
Basımevi mensuplarına burada açık
Nejat
teşekkürlerimi
Göyünç
Kısaltmalar
DTCFD
Ankara
Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi
Dergisi
BA
Başbakanlık Arşivi, İstanbul
BTTD
Belgelerle Türk Tarihi Dergisi
DD
Divan Kalemi Defteri
DM
Diyarbekir Ziya Gökalp
DMD
Diyarbekir
Muhasebe
El
Encyclopedia of
ETD
Evkaf Tahrir Defteri
İA
islâm Ansiklopedisi
islam
JRAS
Journal of the Royal
MAD
Maliye
MŞS
Mardin Şeriyye Sicili
MÜD
Mühimme Defteri
RE
Paulys
Müzesi
Defteri
Asiatic Society
Defterleri tasnifi
Realencyclopaedie der
Classischen
Altertums-
vvissenschaft
TD
Tapu-Tahrir Defteri
TKSA
Topkapı Sarayı Arşivi, İstanbul
TKUMA
Tapu ve Kadastro Umum Müdürlüğü Kuyûd-u
Arşivi,
TM
Kadîme
Ankara
Türkiyat Mecmuası
VUMA
Vakıflar Umum Müdürlüğü Arşivi, Ankara
ZA
Zeitschrift für Assyrologie
ZDMG
Zeitschrift
der
schaft
bk.
bak.
göst. yer.
gösterilen
yak. ol.
yaklaşık olarak
yer
Dcutschen
Morgenlândischen
Gesell-
Giriş
Coğrafî yeri: Mardin güzel yurdumuz Türkiye'nin Güney-doğu Ana¬
dolu bölgesinde, 12.760 km2 yüzölçümünde ve 1960 sayımına göre, 353.411
kişi nüfusu olan bir
vilâyetimizin merkezidir. Bölgedeki, Mardin-Midyat
eşiği adı verilen ve üzerinde birçok tepeler bulunan yüksek plato, ba¬
tıda
Diyarbekir'in
güney-batısmdaki
Karacadağ'dan,
güney-doğuda
Dicle kenarında Cizre'ye kadar devam eder.
Bu plato, aynı zamanda,
Yukarı Mezopotamya'nın su bölümü
teşkil
Mardin'in doğusunda kalan,
hattını
eder1.
hemen hemen kalkerden
Platonun,
ve yer yer ba¬
zalt yığınlarından mürekkep olan kısmı Cebel-i Tûr ve Tür cAbdin2 diye
meşhurdur; en önemli ve en büyük şehri, bu havalinin merkezi
dilen
adde¬
Midyat'tır.
Mardin, Tûr cAbdin bölgesinin en batı ucunda ve
saybin yoluna hâkim ve
bu yolu
tamamen
Diyarbekir-Nu-
kontrolü
altında
Mardin dağı'nın zirveden hemen 100 m. aşağısında, onun
kan sırtlarında bulunur. Mardin'in kuzey-batısında
tutan
güneye ba¬
uzanan
kısım ise,
mazı ağaçları ile örtülü olup Mazı-dağı diye anılır.
1
Bölgenin coğrafyası ve jeolojisi için bk.
J. Cernik,
Technische
Studien-Expa-
dition darch die Gebiete des Euphrats und Tigris, Petermann's Mitteilun gen,
zungsheft No. 45, 1876, 16 vd.; E. Chaput,
Türkiye'de
seyahatleri, türk. tere. A. Tanoğlu, İstanbul 1947, indeks;
dolu'da
coğrafî müşahedeler,
Türk Coğrafya Dergisi,
A. Ardel,
XVII, 1961,
Observations geographiçues dans la partie sad-est de la
Turçuie,
raphical Institute of the University of istanbul, VIII, 1962, 82-3;
Mardin bölgesinin jeolojisi,
Eryaen-
jeolojik ve jeomorfojenik tetkik
Güneydoğu Ana¬
aynı yazar,
140-8;
Review of the Geog-
N, Tolun,
Türkiye Jeoloji Kurumu Bülteni, III, 1952, 1-16;
Die Eıdkande von Asien, Berlin 1844, XI, 379 vd.; S. Macar,
Z. Ternek,
C. Ritter,
Mardin ili dahilinde köy
ve kasabalarda mesken tipleri, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü lisans tezi,
«
Bk.
A. Socin,
Zur Geographie des
M. Streck, Tür 'Abdın, El, IV, 943-9; H.
Tûr Abdin, ZDMG,
Anschütz,
Christen am Rande des Taurus in der südöstlichen
ge, J. 7, 1967, 41-51 (Fr.
Eine
XXXV,
Rtise
1950.
1881, 237-69;
za den
Syrischen
Türkei, Kyrios, Berlin,
Neue Fol-
Anscbütz'e makalesinin bir suretini lûtf ettiği için müteşekki¬
rim); Mar Ignatios Efram el-evvel Barıom,
Tûrîh-i Tar cAbdîn, Bağdad ve Basra 1963.
2
Tarihî isim ve yazılışları: Asur krallarından Adadnirari I (yak. ol.
1305-1274 )
belerde
ve oğlu Salmanasar I (yakl. ol. 1274-1244)' ile ilgili kita¬
«Kaşiari dağlan»
valisi olduğu, daha
nâmı ile anılan mıntıkanın Tûr cAbdin ha¬
sonraki Asur metinlerinde de Kaşiari'den
sık sık
bahs edildiği bilinmektedir'. Asur metinlerinde «Nirbu» coğrafî terimi ile
de Tûr cAbdin'in orta kısmı kasd edildiği zannedilmektedir8.
Yine çivi yazılı tabletlerde, daha sonra
Roma ve Bizans
müellif¬
lerinde4 rastlanan «Izala» coğrafî teriminin de Tûr cAbdin'in güney ya¬
maçları, Mardin civarı, muhtemelen de Mardin dağı
için kullanılan ö-
zel bir tabir olduğu sanılmaktadır. Bu tabire süryanl metinlerinde «Izelâ» arapça eserlerde <cebel-al-Izal» şeklinde tesadüf edilir».
M.S. II. yüzyıl
yunan
müelliflerinden
zikr edilen Mctcrıou öpoç (Masios dağı)
Arrianos
tabiri
ve Ptolemaios'da
ile de, yine
Tûr cAbdin
bölgesi ifade edilmektedir8.
Mardin'den ilk defa doğrudan doğruya
bugünkü bilgilere nazaran- M.S.
bahs
eden müellif -tabiî
IV. yüzyıl Roma
takya'lı Ammianus Marcellinus'tur.
O,
tarihçilerinden An-
Diyarbekir-Nusaybin
yolunun
«Izala dağı üzerinden, Maride ve Lorne kaleleri arasından» geçtiğini kay¬
deder7.
Burada adı geçen <Maride» Mardin'dir. Lome'nin
A.
Mardin'in doğusundaki Kal'at al-Marat (aslı: Kal'at al-lmra)
tahmin etmekte, 1932 de bu havaliye
yaptığı tetkik
Gabriel8
olduğunu
seyahatinde bu¬
rada gördüğü kayalar içerisine oyulmuş vaziyetteki, hâlen de
olan, büyük sarnıç ve silo bakıyyelerinin,
1
Krs.
A.
Seharff
ve
München 1950. 497; R. Borger,
cilt V, Leiden-Köln
1961,
A. Moortgat,
buradaki eski
AggpUn und
mevcut
büyük müs-
Vorderasian im Altertum,
Keilschrl) türkünden, Handbuch der Oritntalisttk, İlâve
32, 49;
H. Schmök.l,
Kulturgeschicht»
Stuttgart 1961, 19; aynı yazar, Die grosse illustritrte
des
Weltgeschichtt,
Altsn Orient,
Die Grosse
Ber¬
telsmann Lexicon Bibliothek, Gütaraloh 1964, I, 338.
*
M. Streek, Das Gebiet der
heutigtn
tvsstpersien nach den babglonisch-atsyrischen
3
Landschaften
Armtniın,
Ksilinschrifisn, ZA, XIII,
M. Streek, aynı eser, göst. yer.; aynı yazar,
Kur dıştan und
1898, 82-7.
Tûr cAbdîn, El, IV, 943.
'
C. Ritter, aynı eser, XI, 150-1, 380.
6
M. Streek, Das Gebiet..., ZA, XIII, 104; A. Socin,
aynı eser, 238;
Histoire ds la Dynastis des H'amdanides d» Jatîra tt ds Sgris
M. Canarrf,
(Paris 1951, I,
76)'de
Isala'yı Karaeadağ olarak tavsif «dilmekte isa da yanlıştır.
8
M. Streek. Tür '•Abdın, föst. yar; A. Soeio, aynı eıtr, jjöst. yer.
7
XIX, 9, 4 da «par Izalam montem,
inUr
casttlla
praesidiaria
dua Maride tt
Lome introturam», lâtinca metin ve inf. tere. J. C. Rolfe, Cambridge, Masse.
don 1950, I, 517.
8
Voyagss archtologigues dmns la Turçuie oritntal*, Paris 1940, I, 8.
ve Lon-
.
3 -
tahkem mevkiden günümüze kadar kalan emareler olduğunu belirtmektedir1 ,
Bizans müelliflerinde Mardin'in imlâsı çeşitli
rinden farklı şekillerde geçer:
vesilelerle
ve birbi¬
VII. yüzyılda imparator Mauricius (582-
602) devri tarihini yazan Theophilaktos Simokattes'de MdpSıoç, MdpSsç1
VI. yüzyıl müverrihi Procopius'da
MdpySıç8
»ym
devir
coğrafyacısı
Georgius Cyprius'da MdpSnç4.
Ermenice kaynaklarda da Mardin ismine Merdin8, süryanî
kitapla¬
rında Merdo, Merdi, Merde, Marda ve Mardin okunuşlarında rastlandığı8
süryanî imlâ farklarının bu kelimenin belirli, belirsiz ve
çoğul şekille-
rindeki ayrılıklardan doğduğu izah olunmaktadır7.
Mardin'in eski arap kaynaklarında ve daha
sonra
Osmanlıca me¬
tinlerde umumiyetle j jjU şeklinde yazıldığı, bununla beraber
a v »'
Lorn»
1
içia bk.
E. Honigmann,
Die
Csrpus Bruxelltnse Historiae Byzantinae-S,
Ostgrtnze dss
Brutalles 1985,
II, 2, 69; 3. 71; V, 3, 208, C. Ritter, aynı eser,
*
jj>jv> 8
JV »,0 taklarına bazı eserlerde tesadüf olunduğu zaman zaman
Byzantinisehen
Retches,
12, not 4.
XI, 380*den naklen.
T. Simo-
kattes Marde'nia Dara'dan be» saat azakta bir kala olduğundan da baha ediyor (C. Rit¬
ter, aynı eser, göst. yer).
De Aedificiis, II, 4, grekçe matin ve ing. tere.
3
Cambridge. Massc. ve
1S18,
Loadon
1954,
H. B. Dewing,
Procopius, VII,
128.
*
Descriptio orbis Romani, nejr. eden: H. Gelzer, Leipzig 1890, 46.
5
J. Saiat-Martin,
Mimoirss historiçues et geographiauts sur
l'Arminit,
Paris
160.
8
J. Satnt-Martin,
aynı eser, göst. yer;
Mardin adı,
Öthikmtt,
Merdia
2/61,
1852, 33-4. Kelimenin Ermenice ve Süryanî imlâlarının yukarıki metinde
gösterilmesin¬
den teknik sebeplerle sarf-ı nazar edildi.
7
Mardin
8
Bk-
adı,
A. F.
aynı eser,
von
göst.
Kremer,
yer.
Ueber das
Einnahmebudgti des Abbasiden- Retches co/ıt
Jahrt 306 H. (918-919), Denkschriften der kaiserlichen Akademie der Wiss. Philos.-hist.
Classe. XXXVI, Wien 1888, 317; Azîz b. Ardeşir Esterâbâdî,
Bezm ü Rezm.
İstanbul
1928, indeks: Ferîdûn Bey, Münft&t-ı selâtin, İstanbul 1274, I, 216-7.
9
10
Bk.
Bk.
Lûtfi
Pasa,
Tevarîh-i Âl-i Osman, İstanbul 1341, 244.
Hâfıı Âbrü
ansasu için kars.: F. Tauer.
(Bu müellifin lâkabının
Abrü seklinde
okunması
Timurlular devrinde tarihçilik, türk. tere,
ten, XXIX, 1965, 51'de A. Ates'ia notu), Mscmû'al-Tavirih, Topkapı
gerektiği
A. Ateş,
Sarayı
Belle-
Ktb., H.
1659, 546 a; Dede Korkut Kitabı, near adan: M. Ergin, Ankara 1958, Faksimile, Vatikan
nüshası 65 (harekeli), Dreadan nüshası 60; Abü Bakr-i Tıhrânî,
nesr eden: N. Lügat ve F. Sümer, Ankara 1992, I, 181;
Kitâb-i
Diyârbakrigya,
Hasan Be? Rumlu,
Ahsan al-
Tavarih, Nuruosmaniye Ktb., 3317, 58b*de de aynı şekilde,
F. Sümer'in
notu, Kitâb-i
Dtyârbakriyya (181, n. 3)' da; BA, M AD 1534, 773; Kejfî,
Sslim-ntmt,
Süleymaniye
Ktb., Esad Ef„ 2147, İlla; Sucûtî, Selim-name, Topk. S. Ktb.,
R. 1284/1,
99b; Şükrî,
Selîm-nâme, Topk. S. Ktb., H. 1597-1698, 184b; Lutfî Pasa. agnı «ser. 242, 244.
-
4 -
j
görülmektedir1.
Mardin kelimesine ait bu farklı yazılış şekillerine
ba-
zan aynı metin içerisinde rastlamak dahi mümkündür2.
Mardin
çeşitli
mer4
isminin
tahmin
Mardin'e
naklen,
zikr
ve
menşei
rivayetler
Marde
hakkındaki
rivayetler:
vardır.
Dupre8
denildiğini
A.
eski
yunan
ederek bu kelimenin menşeinin
muharip bir
göre,
tarafından
miştir. Şehir ve kavim isimleri arasındaki
hususta
von Ham-
coğrafyacılarından
lan Marde'lerle ilgili olduğunu yazarlar. Hammer'e
ran hükümdarlarından Ardeşir (226-241)
Bu
ve J.
kavim o-
Marde'ler 1-
buraya yerleştiril¬
ayniyet,
Mazı-dağı
sinde oturan Yezîdî'lerin şeytana tapmaları, eski bir
İran
havali¬
an'anesinin
devamı olarak şer'e ibadet eden Marde'Ierin bu bölgeye yerleştirilme¬
lerinin delilleridir5. C.
de,
Ritter8 de Hammer'in bu
ifadesini
nakl ederse
onun fikirlerini şüphe ile karşılar.
Vâkıdî7 Dîn adındaki bir Iran'lı zahidin Mardin'in bulunduğu dağın
tepesinde yerleştiği, orada ibâdetle vakit
geçirdiği,
zamanla
tinin Horasan'a ve Doğu'nun diğer ülkelerine yayıldığı,
raklius tarafından gönderilen bir kumandanın, buraya
önce dostluk peyda edip sonra da onu
öldürdüğü,
inşa ettirdiği, müteakiben kızının da bunun
tırdığı, «Dîn öldü» manasına gelen
Mardin kelimesinin türediği
şeklindeki bir halk
burada
bir kale
bir kale yap¬
Dîn jj ^U ' den de
rivayetini
Onun Mardin'in kuruluşuna dair nakl ettiği uzun
bir tarafı da Mardin ve Kal'at al-lmra'
He-
gelerek zâhidla
karşısında
arapça mâte
şöhre¬
bir gün
rivayetin
kalelerinin birlikte
zikr eder.
enteresan
kurulduğu
keyfiyetidir.
Onun nakl ettiği diğer bir rivayet de, Iran hükümdarlarından biri¬
sinin hasta olan oğlunu doktorların tavsiyesi
hava için getirip yerleştirdiği,
üzerine
ondan mülhem
bu şehzadenin adı verilerek Mardin denildiği
buraya tebdil-i
olarak da
şeklindedir.
bu mahalle
Bu rivayet¬
leri Mardin Tarihi ile uğraşan birçok müellifler eserlerine bazan aynen
1
Mîrhond,
Târih-i
Ravzat
al-Şafa,
Tahran
1339, VI,
224, 226-9'da JjjL
şeklinde yazılmış olması hatalı olsa gerektir.
2
BA,
8
Voyage en Perte, Paris 1819. I, 78.
TD
64, 202'de
J- j_,L. , 204'da
*
Devlet-i Osmaniye
Târihi,
öla^ .
türk. tere., İstanbul 1829. IV, 163; aynı yazar.
sehichte der Ilchane, Darmstadt 1842, I, İ9İ.
6
Aynı yazar, aynı eser, göst. yer.
8
Aynı eser, XI, 381.
'
Fatüh al-Şâm va Mısr va'l-lIrâk, Kahire, 1302, 111-2.
Ge-
-
5
fakat daha uzun ve tafsilâtlı bir şekilde, bazan kısaca aktarmışlardır1.
Süryanî kaynaklarına dayanarak vücûda getirilen diğer
bir maka¬
lede bu her iki rivayet tarih de verilmek sureti ile, bir az daha ilaveli
olarak anlatılmaktadır2. Bu son söylentide Iran'lı şehzade yerine, M. S.
309 da buraya gelen Şah Buharı adındaki bir iranlı kumandan vardır.
Burada on iki sene kadar oturmuş,
bu mahallin
imarı ile meşgul ol¬
muştur. Onun bu faaliyeti M.S. 442'ye kadar devam etmiş, sonra halk
bir veba salgını neticesinde tamamen ölmüştür.
Süryanî kaynaklarından faydalanıldığı
zâhid ve Roma'lı
belirtilen
makalede Iran'lı
kumandan hikâyesi bu hadiseden yüzyıl sonra
cere¬
yan etmiş gibi gösterilmektedir. Roma'lı kumandan burada bir de bü¬
yük
kale
yaptırmıştır,
denilmektedir.
Her iki rivayet tetkik edilirse,
bunlardan Mardin'in
önce. iranlılar tarafından iskân edilmiş
Şah Buharı denilen zat,
olduğu
Roma'lılardan
ifadesi
ortaya çıkar.
meşhur Sâsânî hükümdarı II. Şapur (
309-379 )
olmalıdır. Nitekim, Şapur kelimesi orta farsçada
«şahpur»dan
te olup «şehzade»
karşı
anlamını
taşır.
Roma'lılara
harpler esnasında II. Şapur Nusaybin'i
(337-340) tarafından tahkim
ve
ettirilen Âmid
(Diyarbekir)'i
Diğer taraftan, VI. yüzyıl ortalarında
olsa
Mardin'in
burada bir
fiyeti Justinianus (527-565) zamanında
ilgili
zabt etmiş,
eline geçirmiştir8. Bu a-
de eline geçmiş olması tabiîdir.
mandan tarafından tahkim ettirilip
lerle
uzun
imparator II. Constantinus
bütün Yukarı Mezopotamya'nın doğu yarısını
rada Mardin'in
gelmek¬
giriştiği
Roma'lı
bir ku¬
de kale yaptırması key¬
bu havalide
girişilen
faaliyet¬
gerektir.
Yakut4 Mardin
kelimesinin arapça
Mârid
onun cem'-i salimi olduğunun söylendiğini zikr
mülâhazayı reddeder, în
j
eki
ile yalnız
jjL 'den
geldiğinin ve
etmekle
canlılara
beraber,
ait
bu
kelimelerin
çoğulunun yapılabileceğini belirtir. Evliya Çelebi6 de Mardin'den bahs
1
Mardin'li AbdüsselSm Ef., Umm al-clber, yazma ( Bu eserin kendisi
-maalesef-
görülemedi); Saîd Paşa, Diyarbekir'li, Mir' ât ül-clber, Mufassal Târîh-i Umûmî,
bul 1306, VIII, 75; Abdülgani Ef., Mardin
Târihi, Mardin
ll-Halk Ktb.,
İstan¬
T.Y. 2699, 1;
A. E. Toksoy, Milli Mücadelede Mardin, İstanbul 1939, 11.
«
Mardin
8
A.
Tarihi, Özhikmet, Mardin 1953, 4/76, 76.
Christensen, Viran sous les sassanides, Copenhague ve Paris 1936, 229 vd;
F. Işıltan, Urfa Bölgesi Tarihi, İstanbul 1960, 25.
*
Mu'cam al-Buldân, Beyrouth 1957, V, 39.
6
Seyahat-nûme,
İstanbul 1314, IV, 57.
- 6
ederken ıtaht-t Dârâ, gani kal'a-i Mârdîro başlığını kullanarak «târîhşinâs Makdîsî kavlince
bu kalanın Hmâretine
sebep bi'z-zât
Hazret-i
Yûnus 'aleghfs-selâmdm der ve <hâlâ Mârdîn tağındaki bir gâr-t 'cazîme savma -i
Yûnus
Nebî
derlen
diye
ilâve eder.
bir ejderi Yunus peygamber öldürmüş, bu sebeple
Burada
bulunan
<kûh-i şahika* de¬
nilen Mardin'in bulunduğu dağa <kûh-i mân ve şehre de <Mârdîn> adı
verilmiştir. Evliya Çelebi'nin nakl ettiği rivayet hiç
şüphe yok,
onun
umumiyetle yaptığı gibi1, bir fanteziden ileriye gitmez2.
Yine Süryânîler, Mardin'in halk arasındaki telâffuzunun Merdin ol¬
duğunu, bunun da süryanî dilinde kale anlamına gelen
ğulu olduğunu bildirerek bu havalide bulunan
dört meşhur kaleyi sa¬
yarlar. Bunlardan ilk ikisi Mardin ve Kal'at al-Imra'
kisi de Mardin'in
bir saat kadar
Merdo'nun ço¬
kaleleri, diğer i-
güney-doğusundaki
manastırının gerisindeki sırtlarda bulunan iki
kaledir".
Deyr
Zaferân
Kanaatimizce,
bu, Mardin kelimesi ile ilgili izah tarzlarının en mantıkîsi olmalıdır.
Mardin ve havalisinin Osmanlılara kadar kısa tarihçesi:
şehri
ve
havalisi
Roma
imparatorluğunun,
daha
ların Sâsânîlerle (224-642) mücadelelerinde ehemmiyetli
sonra
Mardin
Bizanslı¬
bir yer
işgal
eder. Daha II. Constantius zamanında Iran'lıların bu mıntıkaya yaptık¬
ları ve kısa fasılalarla birbirini
takip eden
baskınları
gayesi ile iki kale yaptırılmış, Nusaybin'den Resülayn
önleyebilmek
(Ceylânpınar)'a
kadar uzanan bütün saha bu havalinin merkezi ve en müstahkem şeh¬
ri olan Amid (Diyarbekir)'e bağlanmıştı. Bahis konusu kalelerden biri
Dicle kenarındaki Hesna
de-Kepha
(Kaya-kale -= Hışn-ı Keyfa, Ha-
sankeyf |4, diğeri de muhtemelen Tûr 'Abdin'de Hâtem-i Tâ'î kalesi idi',
imparator Anastasius (491-518) zamanında 507 de Nusaybin bu iki ka¬
leden çok uzak bulunduğu ve bu havalinin sık sık iki
taraf arasında
el değiştirdiği göz önünde bulundurularak ^ordunun müşkül
anlarında
iltica edebileceği yeni bir kale yapılmasına teşebbüs edildi.
Mardin'e
üç fersah mesafede
1
Dara mevkiinde büyük bir müstahkem
mevki in-
M. C. Baysun, Evliya Çelebi, lA, IV, 409.
8 Makdîsî (Kitâb al-Bed' va't-Târth, aeşr. ve ve ir. tere.: M. Cl. Huart, Paris
1919, VI, indeks) ve hatta Mukaddesi (Ahsan al- Takasım fi ma'rifat al-Ekâlîm, neşr e-
den M. J. De Goeje, Lugduni Batavorum 1906)'de Mardin hakkında böyle
rastlanamadı.
3
Mardinin adı, Uthikmet, Mardin 1952, 2/61, 33-34.
4
Bunun için bk. S. Ory, #,» Kagfâ, El*, III, 624-6.
6
E. Honigmann, agnt eser, 5.
bir rivayete
7
şa ettirilerek Anastasiopolis adı
tekrar tahkim ettirilerek
daha
küçük
çapta
Sıç (Mardin),
verildi.
Burası Justinianus
su tesisatı yaptırıldı1. Burada
istihkâmlar da yaptırılmıştı,
Zaupdç
zanslılarla Sâsânîler
(Savur),
Aoupvrıç (Lome)
arasındaki
bunlar
de
zamanında
ayrıca
birçok
arasında Mdpy-
vardı*.
Bu
kaleler Bi¬
mücadelelerde müteaddit defalar el de¬
ğiştirmişlerdir3.
Mardin,
Tûr cAbdîn ve Dara
larında ve H.
ralık 640) 'lyâz b.
sulhen
feth
da Hamdan
adlı
bir
islâm
zatın elinde olduğu5,
bu şehri
Mu'tazid,
bu
neticede şehrin
bilinmektedir8. Bununla beraber,
larında aynı hanedana
inşa ettirildiği
b.
tarafından
kabilesinin
ikinci
yarısın¬
onun şehrin
kaçtığı, halifenin gelerek
üzerine,
tahrip edildiği
yüzyılın ikinci
yarısı baş¬
al-Hasan tarafından yeniden
söylenir7.
mıntıka X.
lup Bâz lâkabı
mensup Hamdan
yüzyıl
sonlarına doğru Humaydiya
ile meşhur
Abdullah el-Huseyn b.
ve Mervanlı
hanedanının
Dustak'm hakimiyeti altına
Sultan Melikşah zamanında, Büyük
kürtlerinden o-
ceddi
olan
hizmetine giren
Mervanlıların ellerindeki
ülkelerin zenginliklerinden bahs ederek Diyarbekir havalisinin
verilmesini
1
temin
ederek,
Procopius, aynı eser,
XI, 398-413; P. Collinet,
namına
indeks;
hutbe
Fraenkel, Dara,
Une «ville neuve»
Ebu
geçmiştir8.
Selçukluların
Fahrüddevle Muhammed b. Cuheyr, Sultan'a
ne
A-
senesi Ocak ayı
895
yürüyünce,
teslimi
kalenin X.
Rebi'a
yüzyılın
IX.
20 «=» 21
ordusu
Beni
zapt ettiği,
zatın üzerine
(640) senesi son¬
19
Muharrem
133 (750-75l)'de
oğullarından birisine terk ederek
şehri muhasara ettiği,
Bu
(l
kumandasındaki
Şehrin
b. Hamdün'un
sonlarında halife
müdafaasını
Ganm
edilmiştir4.
reisi Burayka
ile birlikte Hicrî
20 Muharrem'inin başlarında
okutmak
ve
kendisi¬
para
bastır-
RE, VIII, 2150; Ritter, aynı eser,
Byzantine en 507.
La
fondation
de Dara
[Anastasiopolis] en Mesopotamie, Melanges G, Schlumberger, Paris 2924, 55-60; W. Ensslin, Zur Gründun gsgeschichte
Jahrbücher,
in
V,
von
Dara- Anastasiopolis,
Byzantinisch-neugriechische
192Ö, 342-7: E, Birk, Dara-Anastasiopolis, Eine unerforschte Ruintnstadt
Mesopotamien,
Der Erdball, III,
1929, 201-5,
2
Procopius, aynı eser,
II, IV, 14, ing.
3
E. Honigmann, aynı eser,
*
Balâzüri, Kitâb Futüh al-Bulddn,
tere.
128.
12 vdd.
neşr eden
De
Goeje,
Lugduni
Batavornm
1866, 176, türk. tere. Z. K. Ügan, İstanbul. 1955, I, 283; F. Işıltaa, aynı tser, 55 vd.
6
Tabari, III, 53'den naklen V. Minorsky, aynı tser, İA.
8
M. Canard, aynı eser. I,
7
İbn Havkal, Kitâb Sürat al- Art,
vorum
8
1938,
299 vd.
neşr aden:
J. H.
Kramera,
Lugduni Bata-
143.
Amedroz, Marvtanid dynasty at Mayyafarigin, JRAS,
1903,
123-54.
8
mak müsaadesini aldıktan sonra, Mervanhlara karşı,
bir kısım selçuklu ümerâsı ve türk askerlerinin
Emir Artuk1 gibi
yardımı ile,
giriştiği
harekât esnasında Mardin şehrini de zapt etmiş, uzun süren bir muha¬
saradan sonra da 1086'da kalesi de teslim olmuştu8.
Mardin ve havalisi, Sultan Melikşah'ın
ölümünden
eden hadiselere de sahne olmuş, Berkyâruk tarafından
rildiği gibi, 1103'de Artuk Bey'in oğlu ve Hısn-ı
men'in yeğeni Yakutî'nin, 1104'de
1106'da yine Artuk Bey'in
Sökmenin
oğullarından
zapt edilerek burada Artuk-oğulları
sonra
Keyfa
eline
hakimi Sök-
geçmiş8,
Necmettin
Devleti'nin
cereyan
şarkıcısına ve¬
nihayet
Ilgazi tarafından
cTabaka-i Ilgaziyye»
denilen Mardin kolu kurulmuştur4.
Artuk-oğulları Devleti'nin Mardin ve havalisi tarihinde ve Haçlılar
ile Anadolu ve Suriye'ye yerleşen selçuklu türklerinin mücadelelerinde
büyük bir önemi vardır5. Zira bu sülâlenin ilk
hükümdarları
da vergiler komşu bölgelerdekilere nisbetle, düşük tutulmak
Diyâr-ı Rebi'a halkının Mardin ve havalisine akın
ayrıca Mardin'de ve civarında
mühim bir
etmeleri
zamanın¬
sureti ile
sağlanmış,
kısmı XVI. ve
XVII. yüz¬
yıllarda faaliyet halinde olan ve bazıları da bugüne intikal eden cami,
medrese, kervansaray, bîmaristan gibi toplum hayatı
üzerinde
çeşitli
yönlerden büyük tesirleri olan eserler yaptırılmıştır8.
Mardin ve havalisi, bilhassa Tûr cAbdin bölgesi hıristiyanlık tari¬
hinde de mühim bir yer işgal eder. Sâsânî hükümdarı II. Husrev (590628)'nin Yukarı Mezopotamya'da Musul ve Tekrit
diği monofizist Bizans'Iı
harp esirleri VIII. ve
larını yayarak bu havalide
ekseriyeti
havalisine yerleştir¬
IX.
yüzyıllarda inanç¬
kazanmışlar
ve nastûrîleri de
kendi mezheplerine kazanmağa muvaffak olmuşlardır.
1
Bunun için bk.
A. Sevim,
Bunun
Artukluların sogu ve Artuk Bey'in
neticesi
siyasi faaliyet¬
leri, Belleten, XXXI, 1962, 121-46.
2
Tafsilât için: M. H. Yınanç, Türkiye Tarihi Selçuklular Devri, İstanbul 1943, 1
(Anadolu'nun Fethi),Vd5-50; I. Kafesoğlu,
Sultan Meliksah
devrinde
Büyük
Selçuklu
İmparatorluğu, İstanbul 1953, 46-54.
3
A. Sevim, Artukoğlu Sökmen'in siyasî faaliyeti, Belleten,
XXVI,
1962,
514-5
ve notları.
4
A, Sevim, Artuk oğlu Ilgazi. Belleten, XXVI, 1962, 661, not 25; 1. Artuk, Mar¬
din Artukoğulları
Tarihi, İstanbul İ934, 45-6.
5
1. Artuk, aynı eser, türlü yerler: A. Sevim, aynı eser, göst. yer.
8
Kâtip Ferdî, Mardin Mülûk-i Artukiyye Tarihi, neşr eden Ali Emîrî, İstanbul
1331; F. Köprülü,
Artuk oğulları,
IA,
1, 617 vd; C. Cahen,
Artakides, El*, I, 683-8.
olarak da Tûr cAbdin bölgesi
da birçok
bunların merkezi haline gelmiş ve bura¬
manastırlar inşa olunmuştur1.
Bunlardan
en
meşhur ikisi
Tûr cAbdin'deki Kartmin2 veya Deyr al-Umr3 ile Mardin'in bir saat kadar
doğusundaki
Deyr Zaferan'dır4.
Batı-Süryânî kilisesi
mezhep XIII.
yüzyılda
veya
en
Monofizist-Yakûbî
parlak
devrini
kilisesi
yaşamıştır5.
denilen bu
Bugün
bu hava¬
lide hâlen mevcut en meşhur süryanî manastırı Deyr Zaferan'dır.
Mardin ve havalisinde XII.
sene hükümran olan
hayli
önemli ve
faal
bizzat Mardin şehri
ğüs
germiş,
kale
bir rol
ve
şehrin
bebi
ile feth
da
başlangıcından
Diyarbekir
oynamışlardır0.
kalesi
birkaç
çok yüksekte,
giriş kısmının
yüzyıl
Artuk-oğulları
pek
kere
çok
ve
birçok
bulunması
ve
hücumlara
Bu hücumların
ilk
tek duhûle imkân
muhasaralar
bir
kaçı
gelmiş,
lâkin şehri
Bununla
de Salâhattin Eyyûbî'nin yüksek hakimiyetini
tanımağa
Eyyub şehri
1
işgal
ve yağma
ettirmişse de
1232'de de Melik el-Kâmil
P. Krüger, Das Syrisch-Monophysitische
IV,
1938, 5-46; G. Bell,
aynı
yazar,
2
Amourat
io
kaleyi
Mönchtum
Amourat,
(Heidelberg 1910)
London
1911,
bölgesini,
im
Tür-'Ab(h)dîn - Von
Orientalia
Christiana Periodica
Tur Abdin,
M. van
adlı eserinin III. Kısmı,
Mönchtum im
aynı adı
manastırından bahs etmekte olup Orientalia
zapta muvaffak
Ber-
224-62;
289-326.
P. Krüger, Das Syrisch-Monophysitische
ter 1937. Bu eser yukarıdaki makale ile
1185
mecbur olmuş,
Diyarbekir
The Churches and monastries of the
chem ve J. Strzygowski'nin Amida
beraber,
1197'de de Melik cÂdil
bütün
seinen Anfaengen bis zur Mitte des 12. Jahrhunderts.
teslime
güneyinde Har-
alamamıştır7.
onun adını kendi paralarında darb ettirmiştir8.
vermesi se¬
Eyyûbîler devre¬
1183 de Salâhaddin Eyyûbî şehrin hemen
olamamıştır9.
gö¬
mukabil,
sonunda
Mısır'da
zem'e
b.
zamanında,
tahrip edilmesine
sine rastlar.
kadar
tarihinde de
hanedan
gayet sarp bir kayanın üzerindeki düzlükte oluşu,
pek dar
olunamamış, ancak uzun
zorlanabilmiştir.
Bu
defalar
zapt
itibaren üç yüz
bölgesinin
taşımakla
Tür-'Ab{h)dîn, Müns-
beraber,
Christiana Periodica' da
sadece Kartmin
çıkan
makalenin I.
Kısmıdır.
3
H.
4
P.
Dolapönü,
Deyr-el-umur
Krüger, aynı eser,
Zafaran
Fidanlığı,
mufassal
bir bib'iyografya
5
B. Spuler,
Deyrulzafaranın
Die
Tarihi, türk.
Orientalia
için
bk.
tvestsyrische
Muhtasar
A.
tere.
C. Aydın, Mardin
Christiana Pariodica,
Tarihi, Mardin
Nouro,
My
1961.
19-23;
H. Dolapönü,
1955;
Süryanilerle ilgili
tour, Lebanon
( MonophysitischlJakobitische)
1963, 96-113.
Kirche,
Handbuch
der Orientalistik, VIII, (Religion), Leiden/Köln 1961, 170-216.
8
İ. Artuk, aynı eser, 79, vd; M. H. Yinanç, Diyarbekir, lA, IV, 613 vd.
7
V. Minorsky, aynı eser, göst. yer; 1
8
Gregory Abu'l-Farac,
V. Minorsky, aynı eser, göst. yer.
9
Artuk, aynı eser, 102-5.
Tarih, türk. tere. ö. R. Doğrul, Ankara 1950,
İ. Artuk, aynı eser, 109.
II, 170-1;
10
bölgenin en müstahkem
kale ve şehri Mardin müstesna,
ilhanlılar devrinde de 1260 da,
Mardin
işgal etmiştir1.
Hulâgu'nun
oğlu Yaşmut
tarafından sekiz ay muhasara edilmiştir8.
1366'ya doğru da Mardin'i Karakoyunluların
kurucusu Bayram Ho¬
ca (ölümü 1380) muhasara etmiş,8 yaptığı huruç
hareketinde
olan Mardin Artuklu hükümdarı Melik Mansur'un yardımına
Sultan Üveys gelerek onu muhasaradan
mağlûp
Celâyir'li
kurtarmıştır4. 1383'de de
rakoyunlu Kara Mehmed (1380-89) Mardin havalisine gelmiş,
sa'yı yenmiş,
kızkardeşi
sulh akdine razı
ile evlenmek
1394 senesi
Timur'un
Artuklu Hükümdarı
istilâsına
başlangıcına rastlar
din'deki Artuklu Sultanı Melik İsa,
uğramıştır.
(Rebiülevvel 796).
Timur'un
ile istikbâl edenlere zarar ve ziyan»
durarak,
ile
ile
olmuştu5.
Mardin havalisi iki defa da
lardan ilki
şartı
Ka-
Melik t-
vermediğini
ona
göz
önünde
bu itibarla onlara
bulun¬
hediyelerle Hi¬
tabiiyetini
kat kaleyi isterse, evvelce kararlaştırıldığı üzere,
tasarrufunda olduğunu,
Mar¬
kendisini <taleb-i âmân
ümerâsı ile istişareden sonra, Timur'u zengin
lâl mevkiine karşılamağa gider. Niyeti,
Bun¬
bildirmek, fa¬
kalenin, ümerâsının
hükmü geçmediğini söyle¬
yerek onu teslime yanaşmamaktır8. Melik Isa, Mardin'de
veya kardeşi Melik Salih b. Şahabeddin Ahmed'i
birâder-zâdesi
veliahd
olarak bı¬
rakmıştı. Düşünüldüğü gibi, ikisi karşılaştıkta, Timur Mardin kalesinin
kendisine teslimini talep edince, Melik
beple de Timur önce Melik İsa'yı
ğini görünce de,
Isa itirazda
bulunmuş,
bu se¬
tehdit etmiş, bunun fayda vermedi¬
şehri basıp işgal ve kadın ve çocuk pek çok kimse¬
yi öldürterek şehri de yağma ettirmiştir7.
Bu
hadiseden
da iç kaleye, yukarıya iltica etmişlerdir. Şehrin tahribi
mi-i Kebîr de hasara uğramaktan
kurtulamamıştır.
kurtulanlar
sırasında Câ-
Sultan
Isa maiy-
*
M. H. Yınanç, aynı eser, göst. yer.
2
Kâtip Ferdî, aynı eser, 34 vd; V. Minorsky, aynı eser, göst. yer, orada verilen
bibliyografya.
8
Kâtip Ferdî aynı eser, 55.
*
Aynı yazar, aynı eser. 56;
F. Sümer, Karakoy unlular, İA, VI, 294;
aynı yazar
Karakoy unlular. I, (Ankara 1967), 41
5
Kâtip Ferdi, aynı eser, 61; F. Sümer, aynı eser, 48.
8
İbn'Arabşah, Acâib al-Makdur fi Ahbâr Timur,
türkçe tercümesinde
(Nazmi-zâde Murtezâ,
yanlış olarak 797 Rebiülevveli olarak gösterilmektedir.
nâme, turk. tere. N. Lugal, Ankara 1949,179.
7 Ibn cArabşah, aynı eser, göst. yer.
İstanbul 1305,
48-50; eserin
Timur-nâme, İstanbul 1142, 29b)
Krş. NizâmSddin Sami,
bu tarih
Zafer-
11
yetindeki adamları ile birlikte haps edilerek Sultaniye'ye
götürülmüş,
kale halkı vergi
sonra Uluğ
Bey'in dünyaya
vermeği kabul
etmişlerdir.
Bir
müddet
gelmesi haberi üzerine, Mardin
halkı Timur'un affına
uğramıştır1.
Timur'un ikinci defa Mardin'e gelişi 1402
Nisan ayına
803) rastlar. Bu tarihte Sultan İsa hapisten kurtulmuştu
(Ramazan
ve
Mardin'de
tekrar hükümdar bulunmakta idi. Timur'un gelişi
üzerine
panarak onu istikbal etmedi. Ordusunu,
muhasara esnasında
beslemekte sıkıntı çekeceğini
ten sonra çekilip
Bağdad
uzun
bir
anlayan Timur
tarafına
Mardin'i
gitmekle
Ankara muharebesinden sonra, Timur'u
ederek affına mazhar
Mardin'in ikinci
sından sonra bu şehir ve havalisine gönderilen ve
nin fethi vazifesi
bu
havaliye
ler
oynadılar.
Zira
yerleştiler ve Mardin ve
Akkoyunlu tehlike
ların siyasî sahadaki
lere giriştiği,
gayret ettiği
Melik
sahasında
Şam'dan,
büyük rol¬
isa'nın Akkoyunludostâne
bir
görülmektedir. Nitekim, Timur'un
akip Kara Yusuf (1389-1420)
tarihinde
Karakoyunlularla
böylelikle hakimiyet
bu yöre¬
kendisi ve devleti
Akkoyunlular bu vesile ile
civarının
ve tehdidine karşı,
rakipleri
muhasara¬
kendisine
verilen Kara Yülük Osman Bey,
için devamlı bir tehdit unsuru oldu.
tahrip ettirdik¬
iktifa etti8. Sultan Isa,
ziyaret
oldu8. Bununla beraber, Timur tarafından
kaleye ka¬
münasebet¬
muvazene
ölümünü
beraberinde
tesisine
(1405) müte¬
o havalide pera¬
kende olan bir kısım Türkmenlerle beraber,
Mardin bölgesine gelmiş,
Melik Isa tarafından izaz ve ikram olunmuş,
kendisi Musul taraflarına
giderken de, hamile olan
refikasını
medrese-i
Oğlu ve Karakoyunlu hanedanının sonradan
rından biri
olan Cihanşah
(1439-67)
medresede dünyaya gelmiştir4.
MardinMe bırakmıştır.
en meşhur
muhtemelen
Ertesi sene de Karakoyunlu hükümdarı
Kara Yusuf ile Akkoyunlu Kara Yülük
Osman Mardin'in bugün Savur
kazasına bağlı Teffi5 mevkiinde karşılaşmış, neticesiz
gün kadar süren bir çarpışmadan
1 Nizâmüddin Şâmi,
hükümdarla¬
1405 senesinde bu
sonra iki
kalan
ve yirmi
taraf arasında
sulh ya-
aynı eser, 183-4,
8 Aynı yazar, aynı eser, 285-6; İbn 'Arabşâh, aynı eser, 116-7; Kâtip Ferdî, aynı
»sır 61-2.
3 Nizâmüddin Şâmi, aynı eser, 317.
4 Abü Bakr-i Tıhrânî, aynı eser, I, 57; M. H. Yınanç, Cihanşah, İA, III, 173 vd.
6 Burası hâlen Savur-Midyat yola
üzerinde oldukça
ufak bir köy olup,
ismin bu
ggünkü telâffuzu Teffe şeklindedir. Yeni adı Içören'dir. Krş. F. Sümer, aynı eser. I, 68.
12
pılmıştır1. Bu hadiseden sonra, Kara Yülük Osman Bey'in, Kara Yusufun bu havaliden uzaklaşmasını fırsat bilerek Mardin'i kuşattığı2, fakat
bir netice hasıl olmadığı görülmektedir.
Bundan kısa bir
müddet sonra da
Artuklu
hükümdarının Halep
bölgesine hakim olan Emir Çikem8 ile ittifak yaparak Kara Yülük Os¬
man Bey'in elinde bulunan Amid'i muhasara ettiği ve bu esnada vuku
bulan muharebelerde Emir Çikem ile
merâ ile birlikte, öldükleri
eden bu hadisede
Melik İsa'nın
bilinmektedir4.
1407 Nisan ayında5 cereyan
kendi oğlu 24 yaşındaki
Kara Yülük Osman Bey, az
maiyyetindeki ü-
İbrahim Bey'i
sonra Mardin'i kuşattı ise de
kaybeden
zapt etmeğe
muvaffak olamadı6.
Melik isa'nın ölümü üzerine, yerine ikinci defa kardeşi
lih hükümdarlığa
getirilmişti.
Timur'un
ilk Mardin
sonra, Melik İsa'nın Sultaniyye'ye götürüldüğü
Melik Sa¬
muhasarasından
devrede ona vekâleten
Mardin'de hükümdarlık yapmış olan bu zat, kendi zaafını,
«mâl ü ri¬
cal* bakımından fakirliğini ve Kara Yülük Osman Bey'in emellerini na-
zar-ı dikkate alarak Kara Yusuf Bey'i Mardin'e davet etti7.
kendisine teslimi şartı ile bu çağrıya icabet eden
Yülük Osman Bey'i mağlûp etti. Melik Salih'e
rek onu
Kara
zengin
adamlarından birisini
vali
Kara
hediyeler vere¬
kendisine damat da edindikten sonra Musul'u
etti. Mardin'e de kendi
Mardin'in
Yusuf,
kendisine
ikta
tayin etti8. Melih
Salih'in çok kısa bir süre sonra Musul'da vefatı üzerine Mardin Artuk¬
lu devleti tarihe karışmış oldu (Haziran
1409 = Safer 812)9.
Mardin Karakoyunluların hakimiyetlerinde bulunduğu sürede,
1402-
1 Abu Bakr-i Tihrânî, aynı eser, I, 58; Müneccimbaşı, aynı eser, III, 155.
2 Abü Bakr-i TihrSnî, aynı eser, I, 59'a göre, bu onuu Mardin'i
üçüncü
defa ku-
şatmasıdır.
3 Bu isim muhtelif şekillerde okunmaktadır: Çikem ve Çekim (M
H. Yınanç,
koyunlular, İA, I, 259), Çikim (F. Sümer, Abü Bakr-iTihrânI, aynı eser. I,
Ak-
60, not 1).
4 Müneccimbaşı, (aynı eser, III, 155) Kara Yülük Osman Bey'in Mardin yakınların¬
daki Cavsak mahallinde Melik İsa ile muharebesinden babs etmekte,
norsky (aynı eser göst. yer.) nakl etmektedir.
Halbuki, Emir Çikem
bu bilgiyi
V. Mi¬
Mardin'de Cavsak
mevkiine inmiş, nüfuz ve kudreti gitgide artan Kara Yülük Osman Bey'e
karşı Artuklu
hükümdarı ile birlikte harekete geçmiştir (Abü Bakr-i Tihranl, aynı eser, I, 61).
5 Aynı yazar,
göst.
aynı eser. I, 65 ' de
F. Sümer'in
notu; M. H. Yınanç,
aynı eser,
yer.
8 M. H. Yınanç, aynı eser, göst. yer; Abü Bakr-i Tihranl, aynı eser, I, 64.
7 Aynı yazar, aynı eser, I, 67.
8 Aynı yazar, aynı eser, I, 68; F. Sümer, aynı eser, I, 79-80.
9 Kâtip Ferdî,
aynı
eser,
68;
F. Köprülü, aynı eser,
göst. yer; M. H. Yınanç
13
1432, şehirde kendileri tarafından tayin olunmuş bir vali bulunmakta i-
di. Bunlardan
birisi 1420
yıllarında orada vali
bulunan
Bey'in nökerlerinden1 Tanrıvermiş idi2. Mardin'deki
ğu giriş kapısında kitabesi bulunan bu zattır3.
Kara Yusuf
Cami-i Kebir'in do¬
XV. yüzyılın
sına rastlayan bu devir Mardin'in Kara ve Akkoyunlu
ilk yarı¬
mücadelelerine
sahne olduğu bir safhadır. Bu mücadelelerden biri 1421
Nisan ayında
Nuseybin yakınlarında Şeyh-kendi mevkiinde olmuş, Kara Yusuf Bey'¬
in ölümünden sonra yerine geçen oğlu İskender (1420-1439) Kara Yülük
Osman Bey'i
mağlûp etmiştir4.
Mardin'de Karakoyunlu hakimiyeti 1432 senesine
bu tarihte Kara Yülük Osman
hafız olarak bıraktıkları
kadar sürmüş ve
Bey şehri Karakoyunlularm burada mu¬
Emir Nasır'dan almıştır5.
Emir
Nasır'ın Os¬
manlı hükümdarı II. Murad nezdindeki teşebbüsleri, Akkoyunlu istilâsı¬
nı durdurmağa ve buna bir çare bulmağa kâfi gelmemiştir6.
Mardin Akkoyunluların eline geçtikten
koyunlularm bu şehri
tekrar ele
sonra da,
bu
defa Kara¬
geçirmeğe
teşebbüs ettikleri, hatta
Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah zamanında
kumandanlarından Rüs-
tem Tarhan'ın Mardin havalisini yağma ettikten
başka, 145l'de
şehri
de işgal ettiği, fakat kaleyi düşüremediği bilinmektedir7.
Bu şehirdeki Akkoyunlu devresi de XVI. yüzyılın
sürmüş, bu müddet
zarfında Hamza
başlarına kadar
b. Kara Yülük Osman (1435-44),
Cihangir b. Ali b. Kara Yülük Osman (1444-69) ve Kasım b. Cihangir
(ölümü yak. ol. 1503)
Mardin'de saltanat
icra
etmişlerdir.
her üçünden de Mardin ve çevresinde pek çok eser ve
evkaf kalmıştır. Bunlardan
Kasım b. Cihangir, Kasım
Bunların
bunlarda ilgili
Padişah lâkabı
ile anılmakta olup 1501 yazı sonlarında (evâil-i şuhûr-i sene 907)8 Nah-kaynak göstermeksizin- bu hadiseyi 1408 tarihinde vaki olmuş kabul etmektedir.
(Ak-
koyunlular, İA, 1,258).
1
Bu kelimenin muhtelif anlamları
için bk.
G. Doerfer,
Türkische und Mongo-
lische Elemente im Neupersischen. I. Mongolische Elemente im Neupersischen,
Wiesba-
den 1963, 521-6.
s
Abü Bakr-i TihrSni, aynı eser, I, 77.
3
J. Sauvaget, Inscriptions arabes, A. Gabriel, aynı eser, I, 295'de.
4
Tafsilât için bk.
Abü Bahr-i
Tihrânî,
aynı eser, I,
77-82 ve
F. Sümer'in I,
82'deki notu.
5
M. H. Yınanç, aynı eser, I, 259.
8
Ferîdûn Bey,
aynı eser, I,
x
216-217'de Emir Nasır tarafından II. Murad'a gön¬
derilen mektup ve ona verilmiş olan cevap mevcuttur.
7
Abü Bakr-i Tihrânî, aynı eser. I, 180 vd.
8 Yahya b. Abdüllâtif, Lubb al-Tavârîh,
Veliyüddin
Ef. Ktb., F. Y. 2444, 148a.
-
cıvan
14
yakınlarında Şarûr mevkiinde1 Safevî Devletia'nin
İsmail'e (1501-24) mağlûp olarak kaçan ve Mardin'e
kurucusu Şah
taarruz eden yine
aynı hanedandan Uzun Hasan'ın torunu Elvend tarafından şehir yakın¬
larında öldürülmüştür8. Yerine aynı şehirde hükümdar
olan Elvend de
1504 (910)'de vefat etmiştir.
Mardin'in hangi tarihte Safavîlere
linmemekle beraber, 1508 (914) senesi
lıların
hakim
oldukları
intikal
ettiği
kesin olarak bi¬
ilkbaharında bu
anlaşılmaktadır.
Mehmed Han Ustacalu Mardin yaylağına
Filhakika,
gelmiş, kardeşi Karahan'ı da
Cizre havalisine yağma ve talan için göndermiştir4.
Cizre emiri Şeref ile uzun ve kanlı
mücadelelerde
ancak Emir Şerefin ölümünden sonra
b. Emir Bedr zamanında Şah
havaliye İran¬
mezkûr tarihte
Karahan
burada
bulunmuş;
yerine geçen
kardeşi
İsmail'in tarafını tutmuş,
müddet sonra Şah İsmail Cizre ümerâsını yakalatarak
Cizre,
Şah Ali
fakat kısa bir
haps
ettirmiş,
Cizre'ye Mehmet Han Ustacalu'nun diğer kardeşi Ulaş Bey'i naip ola¬
rak göndermişti6. Safevî
hükümdarının
gayr-ı siyasî hareketleri,
onun
Doğu
Çaldıran
Anadolu'da
muharebesinde
müteakip bu bölge ümerâsının Yavuz Sultan
bu
türlü
yenilmesini
Selim tarafına geçmesine
zemin hazırlamıştır.
1
Hasan-ı Rumlu,
A Chronicle of the
Early Şafazuîs, neşr eden. C.
N. Seddon,
Baroda 1931, I, 59.
*
Bunun için bk.
Z. V. Togan, Sur Vorigine des Safavides, Milangts Louis Mas-
signon, Damas, 1957, III, 345-57; H. Braun.
(1500-1722), Handbuch der Orientalistik,
zun Hasan ve Şeyh Cüneyd,
Geschichte Irans seit
1500,
türk. tere. T. Bıyıklıoğlu, Ankara 1948, 4 vd;
vory, The Consolidation of Şafazuid pozoer in Persia, Der islam, XLI,
Sohrweide,
Der Sieg
der
Die Safaviden
VI/ııı, Leiden-Köln 1959, 98 vd; W. Hinz,
Safaviden in Persien
und seine
1965,
U-
R. M. Sa-
71-94;
Rückwirkun gen
H.
auf die
Schiiten Anatoliens im 16. Jahrhundert, aynı eser, 95-223.
8
Yabya b- Abdüllâtif, aynı eser, göst. yer.
* Hasan-ı Rümlü, aynı eser, I, 104. Bu eserde Karahan'dan hep Kara Bey şeklinde
bahs olunmaktadır.
5 Tafsilât için bk.
eden.
Şeref Han
b. Şemseddin
Veliaminof-Zernof, St. Petersbourg 1860, I,
Bidlîsî,
124-6.
Kitâb-ı
Şeref-nâme,
neşr
/.
Osmanlılar
Bölüm
tarafından fetih
Fetihten önceki olaylar: Mardin ve çevresinin Osmanlı - Türkleri
tarafından fethi,
Yavuz
Sultan Selim'in takip
bir neticesi ve Şah ismail ile 23 Ağustos
ettiği doğu siyasetinin
(2 Recep 920)'de Çal-
1514
dıran'da yapılan ve osmanlı ordusunun galebesi ile biten muharebeden
sonra, Doğu Anadolu'nun Osmanlı tmparatorluğu'na
seleri ile ilgilidir1.
bağlanması hadi¬
Bu olaylarda aslen Bitlis'li ve o havalide büyük nü¬
fuz sahibi bir şeyhin -Şeyh Hüsamettin'in- oğlu olup
Akkoyunlu
Ya-
kup Bey (1478-90)'in hizmetinde bulunduktan sonra, XVI. yüzyılın baş¬
langıcında Şah İsmail'in ortaya çıkarak Safevî Devleti'ni
rine, Osmanlı Imparatorluğu'na sığınan ve büyük
kurması üze¬
vazifelere
getirilen
Heşt-Bihişl1 müellifi büyük müverrih İdrisi-i Bitlîsî8'nin çok önemli ro¬
lü
olmuştur.
Tebriz'in de fethi (6 Eylül 1514-16
Recep 920) ile sona
seferinden Amasya'ya dönüldüğü vakit, osmanlı
nasında beraberinde
bulundurduğu İdris-i Bitlîsî'yi
Malatya'ya ve Diyarbekir'e kadar uzanan
ayaklandırıp Osmanlı Imparatorluğu'na
Anadolu'ya yollamıştı. Bu zatın
ki faaliyeti, daha
sonraları
bölgeyi
Urmiye
Şah
bağlanmağa
1515 senesi kış
eren Iran
padişahı bu sefer es¬
gölünden
ismail'e karşı
teşvik için Doğu
aylarında bu bölgede¬
Yavuz Sultan Selim'e
gönderdiği bir ar¬
zından4 ve oğlu Ebü'1-Fazl Mehmed Efendi'nin, babası İdris-i Bitlîsî'nin
1 Bk.
M. C. Ş. Tekindağ,
lim'in İran seferi.
2 M. Şükrü,
Yeni kaynak ve vesikaların ışığında
Yavuz
Sultan Se¬
Tarih Dergisi, XVII, 1968, 49-78.
Das
Hest Bihist des Idrîs
Bitlisi, Der İslam, XIX,
1931, 131-57.
3 V. L. Menage, Bidlîsî, El*, I, 1207-8.
* TKSA, E. 8333/2. Tarihsiz olan ve İdris-i Bitlîsî'nin o devirdeki
Horasan ve 1-
ran. ahvaline dair aldığı haberleri de ihtiva eden bu vesikanın faksimilesi
türkçe meali neşr olunmuştur: N. Sevgen, Kürtler III, Belgelerle
sayı 7,
1968, 57-61. Bununla beraber, çoğunluğu noktasız
bebi ile, bilhassa önel isimlerin okunuşunda
Türk
harflerle
ve kısmî bir
Tarihi Dergisi,
yazılmış
yer yer hatalara düşülmüştür.
olması se¬
-
hayatının son demlerine yani
H.
16
-
926'ya
kadarki
vukuatı
yazmış
oldu¬
ğu ve Selim- Şah-nâme adını verdiği esere istinad eden Zegl-i Heşt-Bi/»^'indeki1
malûmattan kolaylıkla takip olunabilmektedir.
Idris-i Bitlîsî önce Urmiye havalisine giderek,
mail'e karşı Osmanlıların tarafını
le temas
kurmuş,
ülkelerinde
muvaffak
onları
iranlılara
safevîlere
taraftar olanların
kürtlerinin
sonra, Beradost
bunları
kovulması
(jl^-0
himayesini
giderek cImâdiye
Müteakiben de
muhafazası
hususlarında
hâkimi
ve
iknaya
Emir Seyyid Bey'¬
sağlamıştır.
iltihakını teminle civardaki
başarmıştır.
Bitlîsî,
daha
Sultan Ahmed'in de
kurt
clmâdiye
kabilelerinin uz¬
ve Cizre taraflarına
hâkimleri Emir Seyfeddin2 ve oğlu Emir Sultan Hü¬
seyin ile Cizre hâkimi Şah Ali Bey'in
gerçekleştirmiştir. Bu başarılarından
Bitlis'e gittiği,
karşı
emirlerinden Yusuf iskender ve
Osmanlıların safına
laşmasını
hudutlarının
olmuştur. Ayrıca Soran
in ve Baban
evvelce de Şah İs¬
iltizam eden Emir Sârim'in oğulları i-
bu havalideki
sonra İdris-i Bitlîsî'nin
beyleri Osmanlılara
tahrikleri ve çabaları neticesinde de
ler arasında büyük bir
Yavuz Sultan Selim'e
osmanlı
biatlerini
Hizan ve
bağladığı ve onun
ve safevî
taraftarı kürt-
mücadele vuku bulduğu ve bunun Osmanlılara
bağlı kabileler lehine neticelendiği3, Cizre ile
Musul arasındaki sahayı
da, ayrıca yağma ve tahrip ettirdiği anlaşılmaktadır.
Yine İdris-i Bitlîsî'nin gayretleri neticesinde,
Eyyûbî5, Bitlis hâkimi
Emir Şerefeddin8,
1 Süleymaniye Ktb., Esad Ef.
içlerinde Melik Halil
Hizan hâkimi
Emir Davud,
kısmı, 2447, 38b ve 79b vd.
2 TKSA, E.83i!3/2'de Emir Seyfeddin'den bahsedilmemektedir.
Mehmed Ef. (aynı eser, 67a) cİmadiye hâkimleri
Lâkin
Ebü'1-Fazl
olup osmanlı hükümdarına biat edenler
olarak baba-oğul her iki zâtı da kaydetmektedir. Ebü'1-Fazl Mehmed Efendi'nin eserinin
Hoca Sa'deddin Efendi (Tâctft- Tevârîh, İstanbul 1279, 11,300 vd. ), Âlî
bâr, Üniversite Ktb., T.Y. 5959, 186a) taraflarından kullanıldığı
Hammer (aynı eser, IV, 154 vd.)'in de Ebü'1-Fazl
( Künhü'l-Ah-
anlaşılmaktadır.
Mehmed Efendi'den
J. v.
faydalandığı bi¬
linmektedir.
3 Hadiselerin tafsilâtı için bak: TKSA, E. 8333/2.
4 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef, aynı eser, göst.
yer.
5 Bu zat, Hısn-ı Keyfa ve Siirt hâkimi iken Şah İsmail'in kızkardeşi ile evlenmiş,
aradaki akrabalığa rağmen, Şah Hısn-ı Keyfa'yı beş sene
muhasara
Melik Halil'i hile ile yakalatarak haps
Ustacalu oğlu Mehmed Bey 'e
ve memleketini de
ettirmiş,
zapt ettirmişti. Çaldıran muharebesinden sonraki karışıklık devresinde
sonunda
Melik Halil
Ey¬
yûbî kaçmağa muvaffak ve Siirt'i safevîlerden istirdada nail olmuş (Ebü'1-Fazl Mehmed
Efendi,
aynı eser, 67b, 84 a-b),
fakat Mehmed Bey'in kardeşi Süleyman Bey'in elindeki
Hısn-ı Keyfa'yı geri alamamıştı.
8 Bu zat da Tebriz'de Yavuz Sultan Selim'in
huzuruna
çıkarak
ona
biat etmiş,
-
Sason hâkimi Ali Bey,
17
Namran hâkimi
dan cem'an yirmi beş kişi
Abdal Bey ve kurt
Diyarbekir dolaylarım
ümerâsın¬
safevîlerden temiz¬
lemek için Osmanlı hizmetine girmeği kabul ettiler ve Muş sahrasında
toplanarak faaliyete geçtiler1.
yarbekir ahalisi de
Ayrıca, yine
şehirdeki safevîlerin
Idris'in
tahrikleri ile Di¬
bir kısmını
kati
ettiler, bir
kısmını da sur dışına kovarak Yavuz Sultan Selim'e biatlerini bildirdiler,
kendisinden yardım
talebinde
bulundular1.
Bu hadiseler üzerine, Şah İsmail Çaldıran muharebesinde ölen
Ustacalı oğlu Mehmed Han'ın kardeşi ve evvelce Cizre çevresinde mü¬
him roller oynamış
bulunan
Karahan'ı,
Urfa hâkimi olan Durmuş Bey
ile birlikte Diyarbekir'i muhasara ve zapta memur etti. Mardin, Hısn-ı
Keyfa, Harput ve Ergani'de bulunan Şah'a mensup
kuvvetlere de Ka-
rahan'a iltihak etmeleri emri verilmişti. Karahan 5.000 kişilik bir kuv¬
vetle gelip Diyarbekir'i kuşattı3. Diyarbekir
sıtası ile
istediler.
Yavuz Sultan Selim'e haber
Bu
maksatla
halkı da İdris-i Bitlîsî va¬
göndererek kendisinden yardım
gönderilen Dergâh-ı
âlî
müteferrikalarından
ve aslen Diyarbekir'li olan Yiğit4 Ahmed, Amasya'dan hareket ederek
Diyarbekir önlerine
geldi
ve muhasara hattını
yarmağa ve şehre gir¬
meğe muvaffak oldu5. Safevî kuvvetlerinin Diyarbekir'i muhasarası bir
yıl
kadar sürdü.
Mahsurların imdadına,
ısrarlı talepleri üzerine, o es¬
nada Dulkadır seferinde bulunan pâdişâh, Idris-i Bitlîsî'nin tavsiyesi ile, Bayburt'ta bulunan Bıyıklı Mehmed Paşa'nın gönderilmesini,
ye-i Sugra8 Beylerbeyisi
Şâdi Paşa'nın da beş
Bitlis ve çevresi kendisine verilmişti (Bk.
din, aynı eser, II, 302; J. v.
Aynı
yar.ar,
Rûmi-
sancak beyi ile Bıyıklı
aynı tser, 68a;
Hoca Sa'ded-
Hammer, aynı eser, göst. yer).
1 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı eser,
67
b; Hoca Sa'deddin,
aynı eser,
II, 301-2;
J. v. Hammer, aynı eser, IV, 155.
1 Ebü'1-Fazl
Mehmed Ef., aynı eser, 74 b;
v. Hammer, aynı eser, IV,
Hoca Sa'deddin, aynı eser II, 394; J.
154.
8 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, 75 b; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 305.
4 Bu lâkap J.
v. Hammer (aynı eser, IV, 155)'de Yekdâ şeklindedir,
Fazl Mehmed Ef., aynı eser, göst. yer; Hoca
Sa'deddin,
ayni eser, II,
krş.
Ebü'l-
303. Yiğit Ah¬
med Bey'in Diyarbekir'de bir mescid yaptırmış olduğu ve 1540 tarihlerinde
Diyarbekir
şehrinin mahallelerinden birisinin bu mescide izafeten «mahalle-i mescid-i Yiğit Ahmed»
adını taşıdığı anlaşılmaktadır: B A ,TD 200, 26; ayrıca bk. N. Göyünç, Onaltıncı yüzyılın
ilk yarısında Diyarbekir, Belgelerle
Türk
Tarihi Dergisi, .tayı 7, İ968, 76-80.
8 Ebü'l-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, göst. yer;
Hoca Sa'deddin,
aynı eser, göst.
yeri J. v, Hammer, aynı eser, göst. yer.
Bu tâbir için bk. M. T. Gökbilgin. XV. ve XVI. asırlarda Rûm eyâleti.
Dergisi, VI, 1965, 61.
Vakıflar
18
--
Mehmed Paşa'ya iltihak etmesini emr etti. îdris-i Bitlîsî de Doğu Ana¬
dolu'da bulunan
bir çok kurt ümerâsını
Diyarbekir'in imdadına koş¬
mak üzere ayaklandırdı. Bunlar arasında Palu hâkimi
Çemişkezek hâkimi
vardı.
Cemşit
Bey ve
Hepsi Kiğı sancağında birleşerek1 önce Ça-
pakçur'u safevilerin elinden kurtarıp Diyarbekir önlerine geldiler. Şâdi Pa¬
şa da burada kendilerine iltihak etti. Osmanlı ordusu şehir
Kara-köprü mevkiinde toplandı.
rahan muhasarayı
kaldırarak
halkı kale kapılarını açtılar,
(evâil-i "Şa'ban 921) şehre
fern
Bu haber
Mardin
Osmanlı
vasıl
yakınında
olunca, Ka-
istikâmetinde
firar etti. Şehir
kuvvetleri Eylül
1515 ortalarında
girerek surlar ve burçlar üzerine tâ^lâm-ı za-
çektiler2.
Haydar Çelebi
Rûz-nâmesi' nde
15l5)'de Divân-ı Hümâyûn'a Amid
geldiği kaydı3,
anlamını
nâme'de* 26 Ramazan 921(3
haberini
getirdiğini
tarihinde de
Bıyıklı
(22 Ekim
kalesinin fethi haberinin
ve onunla birlikte bulunan kuvvet¬
taşısa
gerektir.
Kasım 1515)'de
med'in gelip Amid şehrinin ve
Ramazan 921
14
(Diyarbekir)
Bıyıklı Mehmed Paşa
lerin şehre girdikleri
hi
kendisine
Bununla
bu def a
beraber,
Çavuş
Diyarbekir'e tâbi diğer
belirtmektedir.
Mehmed Paşa
mahallerin fet¬
Kasım
1515)
Diyarbekir Beylerbeyliğine
tayin
27
Ramazan
Ruz-
Küçük Ah-
921 (4
olunmuştur5.
Mardin'in ilk zaptı:
mesi üzerine,
Osmanlı
Karahan'ın
kuvvetleri
de
Mardin
Karahan'ı takibe koyuldular ve onu Cavsak8
dılar.
Burası,
yukarıda
mir Çikem ile Mardin
olup Harzem
belirtildiği
iyâlini
Mardin'e
1 Hoca Sa'deddin. aynı eser,
3 Ferîdûn Bey,
Şehirden
de girip
II,
fazla
mevkiine
Halep
kadar kovala¬
bölgesi
görülebilen
hâkimi
E-
bu mahalde Ka-
kapanmayarak,
tuttu8.
bu şehirde bu¬
Osmanlı
kuvvet-
309.
310; Alî,
aynı eser,
(aynı eser, göst. yer)
187 a. Her ikisinin kaynağı da,
olmalıdır.
aynı eser, I, 470-
* Haydar Çelebi, aynı eser
(Ferîdûn Bey, aynı eser, I, 471'de).
5 Haydar Çelebi, aynı eser
(Ferîdûn Bey, I, 470).
« Bu mevkii V. Minorsky (El, IV, 298) Mardin'in 17 km. batısında,
yolu üzerinde olarak göstermektedir. Bu haşiye makalenin türkçe
Bakr-i Tihrâni, aynı eser,
Mardin-Derik
tercümesinde yoktur,
krş.: Mardin, İA, VIII, 318.
,7 Abü
kalmıyarak
Melik İsa'nın buluştukları yer
alarak Sincar istikametini
2 Aynı yazar, aynı eser, II,
Ebü'1-Fazl Mehmet Ef.
üzere,
Artuklu Sultan'ı
yakınlarında idi7.
rahan fazla kalmadı,
lunan ehl ü
da
istikametinde çekil¬
Diyarbekir'de
I, 61.
8 Ebü'l-Fazl, aynı eser, 79 b; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 310,
19 -
leri, hararetin şiddeti ve susuzluk sebebi ile,
Cavsak'ta ancak üç gün
bekledikten sonra, ümerâ arasında bir meclis akd edilerek Mardin şeh¬
rinin zaptı meselesi görüşüldü. Şâdi Paşa'nın
mid'in fethi ile iktifa olunarak dönülmesini,
sipahilerinin ekserisi A-
buna mukabil İdris-i Bit¬
lîsî de zsaded-i iakvigget-i dîn-i müsliimânî» küçük bir ihtimamla şeh¬
rin alınabileceği fikrini müdafaa etti. Ona göre,
bir kısmı Mardin kalesinin
surları altına
Kürdistan askerinden
gönderilerek
sulhen teslim olmaları teklif olunmalı idi. Neticede
şehir halkına
onun fikrine uyu¬
larak, öteden beri Mardin halkı ile münasebeti bulunan
hâkimi Melik Halil Eyyûbî 500 kişilik bir kurt kuvveti
ğine
kadar
gönderildi.
İdris-i
Bitlîsî
de
bir
kâğıt
Hısn-ı
Keyfa
ile hisarın ete¬
üzerine, bizzat:
üu* JJ6 r5Û .ol jlk^ll J^M- ^t* ^ i <»^>-" J l^ lj-1 J-dM k
âyetini1
yazarak şehre yolladı2. Ağızdan da şehrin ulemâ ve ayanına, eğer sul¬
hen şehri teslim
ederlerse,
herkesin malının
ve canının selâmette bu¬
lunacağını bildirdi. Mardin halkı İdris-i Bitlîsî'nin
dı ve kendilerine vekâleten
müzakereye memur ettiler. Bu zat, İdris ve
şehir halkı
adına
rin sur kapıları
itaatini
açıldı,
Melik
Halil
Idris-i Bitlîsî ile
Melik Halil ile
arz ve pâdişâha biat
ettiklerini
görüşerek
söyledi. Şeh¬
muhafız olarak burada bulunan safevî kuvvet¬
leri iç kaleye tırmandılar.
Bitlîsî ve
teklifini iyi karşıla¬
Seyyid Ali Nusaybînî'yi
Şehir böylece,
tarafından
Osmanlılar namına,
zapt olundu.
Münâdiler
Idris-i
bağırtılarak
şer'î kanun ve hükümlerin yeniden hükümran olacağı bildirildi. SafevîIere ait ne kadar kırmızı külah
varsa, toplatılarak lâğım çukuruna a-
tıldı. Daha sonra, Osmanlı askerlerinin geri
kalanları da
şehre girdi¬
ler. Bununla beraber, kale Şah ismail kuvvetlerinin elinde bulunuyordu.
Mardin'in Osmanlılar tarafından bu ilk
rak
belli değildir,
muhtemeldir.
Kasım
lâkin Ramazan
921
(Ekim
Haydar Çelebi Rûz- nâme si' nde3
fethi tarihi kesin ola¬
1515)
içerisinde vukuu
mevcut 26 Ramazan (3
1515)' da Diyarbekir canibinden Küçük Ahmed Çavuş'un Divân'a
gelerek «Amid-i mahrûsamn ve şâir Diyarbekir' in feth olunduğu haberleri*
bu olay ile ilgili olsa gerektir.
Ebü'1-Fazl Mehmed Efendi babasından naklen,
Yavuz Sultan
Selim'in Diyarbekir çevresinin fethinden sonra, bu hadiselerde en fazla
rol oynayan Bıyıklı Mehmed Paşa'ya, kendisine (İdris-i Bitlîsî) ve diğer
1 Kur'an
II, 208;
»Ey iman edenler, hep birden sulh ve selâma girin. Şeytanın a-
dımları ardına düşmeyin. Çünkü o apaçık sizin düşmanınızdır.»
8 Ebü'1-Fazl Mehmet Ef., aynı eser, 80 a; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 311.
3 Münşeat, II, 471.
-
20
ümerâya pek çok in'amlar gönderdiğini
bildirdikten sonra,
babasına
gönderilen hediyeleri sayar ve izahlarına bir de nâme-i hümâyûn sure¬
ti ekler.
Bu,
Edirne'den İdris-i
Bitlîsî'ye
şehr-i Şevval sene 921» (18-28 Kasım
gönderilmiştir ve <evâsıt-ı
tarihini taşımaktadır*. Her
1515)
ne kadar bu vesika Mardin ve havalisinin nihâî olarak
lışından sonra esere
dere edilmişse de,
onunla
fethinin anlatı¬
ilgisi olmadığı, Mar¬
din'in ilk fethi ile alâkalı olduğu bellidir. Bu nâme-i hümâyûnda Mar¬
din'in ilk fethi tarihinin -tabiî kale hariç- Ramazan 921
içerisinde
(Ekim
Kumandanlar
arasında
ihtilâf
ve
safevîlerin şehri tekrar
zaptı: Idris-i Bitlîsî'nin bildirdiğine göre2, uzun zamandan beri,
sâlâr-ı asâkir-i
Sultanî
Bıyıklı Mehmed Paşa
itimatsızlık vardı. Bu sebeple,
tindeki altı sancak beyi
sipeh-
ile Sivas ve Amasya e-
mirülümerâsı Şâdi Paşa ve bazı sancak beyleri
arasında soğukluk ve
Şâdi Paşa ansızın
Cavsak'tan maiyye-
ve 50.000 asker ile ayrılarak Amasya yolunu
tuttu. Şâdi Paşa, buna sebep olarak askerlerine,
hududunu
1515)
olduğunu teyid eder.
geçmelerine dair emir
Bitlîsî bu ihtilâfı gidermeğe
vermediğini
çalıştı ise de,
Sultan'ın Diyarbekir
ileri sürüyordu. İdris-i
muvaffak olamadı. Bıyıklı
Mehmed Paşa'ya tâbi askerler Mardin eteğine gelerek şehre girdiler ise de, ancak bir gün kalıp ertesi günü tekrar Diyarbekir yoluna revân
oldular. Çünkü, sipahilerden çoğu aldıkları ganimetleri
birlikte götürmek istiyorlardı ve bir kısmı da
Şâdi Paşa iie
onun peşini takibe ko¬
yulmuştu. Bu sebeple Bıyıklı Mehmed Paşa da Mardin'i tahliye ederek
o kışı Amid'de geçirmek kararını vermeğe
askerlerinin şehri boşaltarak
mecbur kalmıştı.
gittikleri haberi
Karahan'a
Osmanlı
ulaştırılınca,
Sincar'dan geriye dönerek gelip şehri yeniden zapt etti, arkasından da
Şah'a haber göndererek kendisine takviye gönderilmesini istedi8.
Mardin'in, Şâdi Paşa ve maiyyetindekîlerin Cavsak'taki müş¬
terek ordugâhı terk etmeleri yüzünden, tekrar Şah İsmail'e mensup bir¬
likler tarafından geri alındığı haberi üzerine Yavuz
Sultan Selim Rum
Beylerbeyisi Şâdi Paşa ile ona tâbi Kırşehir Beyi Karaca
seri Beyi Süleyman Bey ve
Paşa, Kay¬
Faik Bey'i
ücâzetsiz dönüp geldikleriçüm
azl etti ve ulûfeci-başı Behram Ağa'yı
göndererek 16 Şevval 921 (23
Kasım 1515)'de4 onları istanbul'a getirtti ve haps ettirdi. Bu son hadise
1 Ebü'I-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, 85 a vd.
2 Aynı yazar, aynı eser, 80 a; ondan naklen Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 311.
3 Ebü'1-Fazl Mehmet Ef., aynı eser, 80 b; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 313.
4 Haydar Çelebi, aynı eser, (Ferîdûn Bey, aynı eser, II, 474'de).
21
Ruznâme'ye göre 14 Zilhicce 921 (19 Ocak 1516) da vuku bulmuştu1.
Karahan'ın maiyyetindeki iki bin askerle tekrar Mardin'e gir¬
diği haberi de Haydar Çelebi'ye göre2, pâdişâha
Ocak
26 Zilhicce
921
(31
I5l6)'de vasıl olmuştu.
Kuvvetlerin takviyesi, alınan tedbirler: Yavuz Sultan Selim,
Şâdi Paşs ve maiyyetindeki sancak bsylerinin
kuvvetleri
memleketlerine döndüklerini haber alınca hemen
manlı kuvvetlerini takviye için tedbir aldı. 25 Kasım 1515
921)'de Karaman Beylerbeyisi Husrev Paşa'ya bütün
leri ile
Diyarbekir'e
gitmesi emri
ile birlikte
Diyarbekir'deki
verildiği gibi,
Os¬
(18 Şevval
Karaman Sipahi¬
26 Kasım 1515 (19
Şevval 921)'de de Rumeli kethüdası Mehmed Çelebi'ye «dört güz giğit
yazup* Diyarbekir'e gitmesi emr edildi.
Ayrıca, erbâb-ı
beş yüz kişinin ve 27 Kasım'da da ulûfecilerin başında
timardan da
İshak Ağa'nın
Diyarbekir'e gönderilmesi kararlaştırıldı8. 29 Şubat 1516 (25 Muharrem
922)'da da garip yiğitler kethüdası Diyarbekir'e gönderildi4. Bu arada
hastalanarak İzmit'te yolda
kalan İshak Ağa'nın
yerine de garîp yi¬
ğitler Ağası Mehmed Bey tâyin olunmuştu, 18 Aralık 1515 (12 Zilka'de
921)5. Anadolu sipahilerinin ve subaşılarının da Husrev Paşa ile birlik¬
te Diyarbekir'e gönderildiklerini, bunların
her birinin
olduğunu, ayrıca bin tüfenk-endâz yeniçerinin,
sipahi
altışar bin kişi
ve silâhdar bö¬
lükleri ağaları Sinan ve Bâli Ağaların beş bin kişilik bir kuvvetle 1515
senesi ilkbaharında Diyarbekir'de bulunmak üzere yola çıkarıldıklarını
Idris-i Bitlîsî'den öğreniyoruz8.
Diyarbekir'e gönderilen yeniçeriler, yol
güzergâhında bulunan ve Çerkeş Hüseyin Bey'in muhasara ettiği Harput
kalesini
raber feth
Kemah
hâkimi
olan Karaçin-oğlu
Ahmed Bey ile be¬
ettiler7.
Karahan'a da yardım için Şah ismail
Hemedan ve Kelhurân
1 Aynı yazar, aynı eser, göst. yer.; Hoca Sa'deddin (aynı eser, II, 313) bu hadise¬
den sadece "Şâdi Paşa'yı gama ve ânâ uyan ümerâyı eleme uğradup» şeklinde babs et¬
mektedir.
2 Haydar Çelebi, aynı eser,
neşr eden: S. Tansel,
Tarih
göst.
yer; krş. Silâhşor,
Vesikaları, yeni seri I,
8 Haydar Çelebi, aynı eser
Feth-nâme-i Diyâr-t
arab,
1958, 297.
(Ferîdûn Bey, aynı eser. I, 472'de).
* Aynı yazar, aynı eser. I, 474.
6 Aynı yazar, aynı eser. I, 473.
8 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, 80 b; Hoca Sa'deddin, aynı eser,
II, 313; Si¬
lâhşor, aynı eser, 296-7; J. v. Hammer, aynı eser, IV, 164.
7 Ebü'I-Fazl Mehmed Ef. aynı eser, göst. yer; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 313-4.
- 22 -
hâkimi Yegân Bey'i, Çuka Sultandı hassa koralarından2
Sipi
(
^ ) derbendi ve Kerkük
lar orada Bağdad hâkimi
altı yüzü ile
yolundan Bağdad'a göndermişti. Bun¬
Kangırıl Sultan8 ile Mardin'e giderek Kara-
han'ı takviye edeceklerdi. Bu kuvvetler, Anadolu'nun doğusundaki der¬
bentleri mahalli beyler tıkayarak Azerbaycan'dan
lara mani oldukları
için,
gelebilecek yardım¬
bu yolu tercih etmişlerdi.
car sahrasından geçerken iki bin kişilik
Buna rağmen, Sin-
bir safevî
birliği Bohtî üme¬
râsından Cizre hâkimi Bedir Bey, Kerkük hâkimi Seyyid Ahmed Bey ve
İdris-i Bitlîsî'nin oğlu Ebü'l-Mevâhib
Çelebi'nin
iki yüz kişi kadar telefat verdikten sonra,
baskınına
uğrayarak
kısmen kaçmağa,
kısmen de
Mardin'e vasıl olmağa muvaffak oldular4.
Karahan bu hadiseyi ve kurt
tuttuklarını öğrenince,
Mardin'den
beylerinin
Osmanlıların
hareket ederek
din- Amid üçgeni arasındaki Kerh ( i.f )
Hısn-ı
mevkiine6
tarafını
Keyfa -Mar¬
gitmeğe
verdi. Burası, safevîlerin elinde bulunan Mardin ve Hısn-ı
karar
Keyfa
kale¬
lerine eşit uzaklıkta, Karahan'ın ordusunun ihtiyaçlarını daha kolay te¬
min edebileceği bir yerdi. Bir tehlike
vukuunda
bu iki
ne çekilmesi kolay olacaktı. Buradaki mevzilerde bir
dı. Osmanlı ve safevî askerleri
karşılıklı olarak,
kil eden Dicle'nin iki tarafında bulunuyorlardı.
da Husrev Paşa
kumandasındaki
kaleden birisi¬
ay kadar kalın¬
aralarında hudut teş¬
1516 senesi ilkbaharın¬
takviye kuvvetleri de
Diyarbekir'e
geldiler6.
1 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef.,
(aynı eser, göst. yer)'de
(aynı eser,
81 a)'de ve
Yegân Bey Hemedan,
Çuka
ona dayanan
Sultan
Hoca Sa'deddin
Kelhurân hâkimi olarak
gösterilmekte ise de, İdris-i Bitlîsî'nin kendi yazdığı bir arzda (TKSA, E. 8333/1) Çuka
Sultan'ın nereye hâkim olduğu zikr edilmemekte,
Yegân Bey için «hâkim-i H>medân ve
Kelhurân» denmektedir. Bu sebeple İdris-i Bitlîsî'nin kendi el yazısına itibar edilmiştir.
2 «Korci» muhafız manasına gelmektedir, bk.
sischen Grosskönigs, alm. tere. ve notlar;
aynı eser,
E.
Kaempfer,
W. Hinz, Leipzig
Am Hofe
1940, 71-72;
des
per-
G. Doerfer,
I, 429-32.
8 Bu zatın ismine Ebü'1-Fazl Mehmed Efendi (aynı eser, göst
deddin (aynı eser, göst. yer)'de
TKSA, E. 8333/1' de ( J_,^5 )
Kaygır
(
J..\ )
şeklinde
tarzında raslanmaktadır. N.
yer ) ve Hoca Sa -
tesadüf
edilmekte
ise de,
Sevgen (aynı eser, 48) Ka-
nazal Sultan okumuştur.
4 Ebü'1-Fazl Mehmet Ef., aynı eser, 81 a; Hoca Sa'deddin,
aynı eser,
göst.
yer;
J. v. Hammer, aynı eser, IV, 165.5 Burası ilk çağlardan beri tanınmış bir bölgedir,
bk.
M.
ZA, XIII, 88; XIV, 170, E. Honigmann, aynı eser, 22, not 3; J.
göst.
Streek,
v.
Das
Hammer,
Gebiete..-,
aynı eser,
yer.
8 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef.,
aynı tser, 81 a vd;
yer.; J. v. Hammer, aynı eser, göst. yer.
Hoca Sa'deddin,
aynı
eser, göst.
-
Osmanlı
ordugâhında
23
-
müşavere ve Bıyıklı Mehmed Paşa'¬
nın plânı: Diyarbekir'deki Osmanlı ümerâsı arasında bir danışma mec¬
lisi akd edilerek Karahan'a
karşı girişilecek
harekâtın esasları görü¬
şüldü. Bıyıklı Mehmed Paşa ve bir kısım ümerâ
«mülkün muhafazası,
düşmanın def'inden evlâdır»
kanaatinde idiler1.
Buna mukabil, Idris-i
Bitlîsî ve kurt ümerâsı Diyarbekir'de beklemeyi
mahzurlu görerek şe¬
hirden çıkıp Karahan'a saldırmak fikrinde idiler; bu düşünüşlerinin ne¬
denleri de:
1-
<uHj-x-
J
Ij^U-2
âyetine uyarak düşmana hücum ge¬
reklidir,
2- Beklemek pâdişâhın da emrine
muhaliftir,
zira,
düşmanın
yok edilmesi maksadı ile, buraya yirmi bin asker göndermiştir.
şâhın
emri
şeriate
de
Pâdi¬
muvafıktır,
3- Askerin Diyarbekir'de bulunması düşmanın defi içindir,
4- Kürt ümerâsı
safevîlerin zulm
ve teaddisi
sebebi ile Os¬
manlıların safına geçmişlerdir. Gayeleri Şah'ın kuvvetleri ile mücadele
ederek bu çevreyi
onların elinden kurtarmaktır.
5- Diyarbekir'de beklemek yiyecek sıkıntısına sebep olur, doIayısı ile müşkilât çekilir, şeklinde hülâsa ediliyordu.
Bıyıklı Mehmed Paşa bu fikre
muhalif olduğu için kabul et¬
medi, bir müddet oyalandı9. Daha ponra, Karahan'ın kuvvetlerini, hile
ile, mevzilendikleri mahalden çıkartarak onlara
dü ve şu plânı ortaya
baskın yapmayı düşün¬
attı:
iki bin kişilik bir süvari birliği
Kerh mevkiinde sür'atle iler¬
leyerek düşmanı mevzilerinden çıkartmağa ve üstlerine saldırtmağa ça¬
lışacak,
muharebe
köprübaşına doğru
halle getirecekler,
kızışınca yavaş
yavaş
beraberlerinde aynı ma¬
Kantara mevkiinde bekleyen Bıyıklı
da bu safhada ani bir baskın ile Karahan'ın
İdris-i
Amid ile Kerh arasındaki
gerileyerek safevîleri de
Bitlîsî'ye
göre,
bu
fikir
Mehmed Paşa
kuvvetlerini yok edecekti.
ve
plân
çok sakattı. Bir
1 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef.," aynı eser, 81 b.
2 Kur'an II, 218; "Allah yolunda savaşanlar [Allahm rahmetini umarlar]»
3 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, göst. yer. Aynı
Sa'deddin Efendi ve J. v. Hammer, İdris-i Bitlîsî
kaynaktan
ile Bıyıklı
faydalanan Hoca
Mehmed Paşa arasındaki
fikir' ihtilâfından bahs ederlerse de, Bitlîsî'nin serdettiği esbâb-ı mûcibeyi
ler; krş.; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 315; J. v. Hammer, aynı eser, göst.
zikr' etmez¬
yer.
24
<merdüm-i kâr-dîde> için
gayr-ı makul idi. Bu
sebeple bu plânın so¬
nunun perişanlık olacağını, Amid ile Kerh arasının altı fersahtan fazla
bulunduğunu, nevruz mevsiminde atların kuvvetsiz olup -fizyolojik ba¬
kımdan- menzillerine eriştiklerinde
kuvvetlerin az,
düşmanın
mevzilerine yakın olduğu
takatsiz
kalacaklarını,
altıda biri kadar
olduğunu,
için daha iyi ve zinde
gönderilen
düşmanın ise
bulunacağını, doğu¬
şun Osmanlıların aleyhine olacağını söyledi, fakat faydası olmadı1.
Bıyıklı Mehmed Paşa'nın emri üzerine,
sancakbeyi Çerkeş Hüseyin Bey, ulûfeci-başı
iki bin süvari Harput
Mehmed Çelebi ve Saru
Kaplan'ı aberk-i hatif misâh safevî askerlerinin
bulunduğu istikamete
gönderdi2. Karahan'ın askerleri çadırları ve eşyalarını terk ederek giz¬
lenmişti. Bunlar, evvelâ osmanlı kuvvetlerini asıl ana
birliklerin öncü¬
leri sanarak geriden gelecekleri bekledilerse de,gerçekte durumun tahmin
ettiklerinden ehven olduğunu görerek, aniden osmanlı askerlerine bas¬
kın yaparak onları hezimete uğrattılar.
Kantara
mevkiinde bekleyen
Bıyıklı Mehmed Paşa 'ya da Nizameddin adlı3 bir muhbir, safevîlerin fi¬
rar ettiklerini bildirdiği için, o Diyarbekir'e dönmüştü. Bu sebeple pa¬
nik halinde ric'at eden kuvvetler evvelce kararlaştırılan
telâki yerine
geldiklerinde hiç bir dost
köprünün iki
birlik göremediler.
Aksine,
yanı Karahan'ın askerleri tarafından tutulmuştu. Osmanlı birliğinin bir
kısmı karşı yakaya geçmeye çalışırlarken ilkbahar
azgın nehirde boğuldular. Pek az kimse
dolayısı
karşıya geçebildi.
ile taşan
Bir kısmı
da safevîlere esir düştü4.
Bu hadisenin 1516 senesi Nisan'ı
ortalarında olduğu anlaşıl¬
maktadır. Bıyıklı Mehmed Paşa kuvvetlerinin
mağlûbiyeti haberi Ya¬
vuz Sultan Selim'e Kara Murad Çavuş vasıtası ile 25 Nisan 1516 ( 22
Rebiülevvel 922 )'da ulaştırılmış, ulûfecibaşı Mehmed Çelebi'nin, Çer¬
keş Hüseyin Bey'in, bir kısım osmanlı askerinin şehit oldukları habe¬
Hersek-zâde Ahmed
Paşa'yı azl ettiği gibi, onu ve Pîrî Paşa'yı Yedikule'de haps ettir¬
rine çok müteessir olup kızan pâdişâh sadrazam
miştir8.
Bununla
beraber,
sinirleri
bir
müddet sonra yatıştığından
1 Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., agnı eser, göst. yer.
* J. v. Hammer (aynı eser, IV, 165) bu kuvveti üç-dört bin kişi göstermektedir.
8 Hoca Sa'deddin, aynı eser, II. 315-6; J. v. Hammer, aynı eser, gösl. yer.
* Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., agnı tser, 82b-83a; Silâhşor, agnı eser, 297-8; Hoca Sadeddin, agnı eser, göat. yer.
6 Haydar Çelebi, agnı eser
(Ferîdûn Bey, I. 476-7); Silâhşor, aya, eser, göst. yer.
-
25
üinan Paşa'nın sadareti esnasında bunların ikisi de affettirilmişlerdir.
Bıyıklı Mehmed Paşa ve Karahan arasındaki nihâî muhare¬
be: Bıyıklı Mehmed Paşa, Çerkeş Hüseyin Bey
vetlerin uğradıkları yenilgiyi müteakip,
kendisine takviye
kuvvetleri gelinceye kadar
Karahan da Osmanlıların
durumlarını
kumandasındaki kuv¬
istanbul'dan
Malatya yolu ile
Diyarbekir'de bekledi1.
sağlamlaştırdıklarını
Urfa ile Mardin arasındaki Berriyecik bölgesine
yan Diyarbekir çevresi il ve uluslarını kendi tarafına
vetini arttırmak istedi.
iki rakip
kumandan
1 Ebü'1-Fazl Mehmed
kazanmak,
Bıyıklı Mehmed Paşa da safevîleri
Koçhisar
Ef.,
aynı eser, 83a;
«r (Les six voyages en
kuv¬
takip edince
yakınlarında ve Dede-kargın
Hoca Sa'deddin, aynı eser,
2 Dede-kargın veya Dede-karkın Urfa ile Mardin'in güneyindeki
Kızıltepe) arasında bulunmaktadır,
görünce,
giderek orada kışla¬
sahrası2
II, 316.
Koçhisar
(bugün
1664 senesinde buradan geçen Jean-Baptiste Taverni-
Turçuie, en
Perse, et aux İndes,
I. 152) on bir saatlik bir yolculuğu müteakip
Paris 1682 nouvelle edition,
Urfa'dan Dadacardin'o
geldiklerini yaz¬
makta ve bu mahal için şu malûmatı vermektedir. «[Burada] büyük bir kale görülür, fa¬
kat tamamen haraptır. Sadece, kabardığı zaman çok genişleyen nehrin üzerinde, seyyah¬
ların karşıya geçmelerine hizmet tden, uzun ve çok sağlam taş bir
hallin köylülerinin
kayaların içindeki oyuklardan başka
köprü vardır.
ikâmetgâhları yoktur.
^geçenlere tereyağı ve peynir ile satışa arz ettikleri diğer emtiayı getirirler».
Ma¬
Oradan
Tavernıer,
Dede-kargm'dan Koçhisar 'a sekiz saatte gittiğini de belirtmektedir. Bahs edilen yer hâ¬
len 50-50 nüfuslu, Mardin-Viranşehir arasında Circip suyu kenarında bulunan küçük De¬
de köyü olmalıdır.
Bugün
kale
harabesinden eser yoktur. 1664 de uzun, çok sağlam ol¬
duğa belirtilen taş köprünün de sadece
bir kaç ayak izi kalmıştır.
Köy civarında, suyun
her iki yanında mağaralara bugün de rastlanmaktadır. XVII. yüzyılda
bağlayan bu yol artık terk
olunmuştur. Köyde
üst kısmı koni
Mardin'i Urfa'ya
şeklindeki ziyaret Dede
kerkin adını taşımakta ise de, hiç bir kitabeye rastlanmamıştır.
Dede-kargın 1518 (924)'de Berriyecik livasına bağlı
863). Köyün o tarihte 71 vergi hanesi ve 9 mücerredi,
kargın'm
büyük bir köydü (BA, TD 64,
36.500 akça hasılı vardı.
Dede-
1526 (932)'da hem bir köy adı, hem kendi de dahil 5 köyü ihtiva eden bir na¬
hiye adı olduğu görülmektedir (BA, TD 998, 53). Burada ayrıca bir de zaviyenin bulun¬
duğu anlaşılmaktadır (BA, TD 200, 839).
Bn ismin oğuz boylarından Karkm ile yakın ilgisi olmalıdır
(bak.: F. Sümer,
Bo-
zokla oğuz boylarına dair, DTCFD, XI, 1953, 88-102; aynı yazar, Oğuzlar (Türkmenler),
Tarihlert-Boy Teşkilâtı-Destanları, Ankara 1967, 305-7).
C. Niebuhr (Reisebeschreibung nach Arabien und
Kopenhagen 1778, II, 416) 1766'da
1.000 çadırlı
andern
Dade kirkan
umliegenden
tfJ
aşiretinin Ayıntab havalisinde bulunduğunu belirtmektedir. Bu malûmat
Lândern,
T3r'tn>en
Tavernier'ninki
ile karşılaştırılırsa, aşiretin daha XVII. yüzyıl ortalarında Berriyecik'teki mevkiini
terk
ederek daha batıya göç etmiş olduğu neticesine varılır.
Bu yer ismine De Karhın
rastlanır.
şeklinde Abü Bakr-i TibrSni
( agnı eser, I, 88 )'de de
26 -
nevâhisinde Koruk mevkiinde1
dan ve
safahatından
karşılaştılar.
Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim'e
lı Mehmed
Muharebenin hazırlıkların¬
bahs eden ve her ikisi de
Paşa'ya2, diğeri bu
muharebeden sonra
gönderilmiş
muharebede de
rol oynayan Idris-i Bitlîsî3'ye ait tarihsiz
olan biri Bıyık¬
bulunarak mühim bir
arzlara ve İdris-i Bitlîsî'den
oğlu Ebü'I-Fazl Mehmed Efendi'ye intikal etmiş olan ve bu savaş hakkın¬
da yukarıda adı geçen metinlerde bulunmayan bir kısım malûmata4 göre,
Osmanlı ordusunun merkezinde 2.000 yeniçeri tüfenk-endâz, silâhdarlar
ve bir miktar sipahi «livâ-gı muallâ-yı sultanî»
taydılar; top
kazanları
bunlara siper yapılmıştı.
arabaların
üzerine
Karaman Beylerbeyisi Husrev Paşa, Karaman
ve Anadolu ümerâsı ve altı
bin askerle sağ kanatta idi.
Osmanlı ordusunun sol kanadında
kurt beyleri
ile birlikte bulunmak¬
ters vaziyette konularak
ile onların
akraba ve
iki gurup
taraftarları,
Bey ve Çavuş Ahmed Bey kumandalarında
halinde
Karaçin-oğlu Ahmet
bir miktar Anadolu askeri
bulunmakta idi. İdris-i Bitlîsî, Yavuz Sultan Selim'e
muharebeden bir
1 Muharebenin cereyan ettiği mahalli kaynaklarımız muhtelif şekillerde
tedirler: «der nevâhi-yi sahra-yı Dede-kargın
Tahran, 1314, 33),
aynı eser. I, 157), «Dede-kargın
de-karâğın»
belirtmek¬
bs-nezdik-i şehr-i köhne Koçhisar» (EbüU
Fazl Mehmed Ef-, aynı eser, 83 a), «der üleng-i Forük» (İskender Münşî,
lem-ârâ-yı cAbbSsî,
birçok
« der Koruk ser-î Mardin»
Târîh-i
A-
(Hasan-ı Rümlû,
sahrasında» (Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 318), «uf
(cÂli aynı eser, göst. yer). Bu kayıtlardan anlaşıldığı üzere, Hoca Sa ded-
din ve cÂli gibi, osmanlı kaynaklarının mehazı Ebü'1-Fazl Mehmed Efendi'dir.
Babası¬
nın notlarına dayanan Mehmed Efendi muharebenin «Dede-kargın sahrasında» değil, U»"
de-kargın
sahrası civarında, Koçhisar yakınlarında cereyan ettiğini belirtmektedir. Ken¬
disinden faydalananlar muharebenin kâh Dede-kargın
sahrasında, kâh «eski Koçhisar» da
vuku bulduğunu kaydetmişlerdir (Müneceim-başı, aynı eser, III, 460; Solak-zâde,
Tarih,
İstanbul 1298, 383).
İran menşeli kayaaklardaki, Foruk-Koruk farkı
rından neş'et etmiş olmalıdır.
mevcudiyetine osmanlı tahrir
Mardin
Jve
sahrasında
j
harflerinin nokta farkla¬
Korük-depe
isimli küçük bir koyun
defterlerinde de rastlanmaktadır (BA, TD 64, 247
müker¬
rer; TD 998, 49; TD 200, 555; TKUMA.TD 117, 168a). Ülengde farsçada «çayır, çimen»
manasına gelmektedir.
2 Ferîdûn Bey, aynı eser, I, 418-19.
3 TKSA, E. 8333/1. Bu belgeden N. Sevgen
(Kürtler IV,
Dergisi, sayı 8, 1968, 47-52) faydalanmış, tıpkı basımı
Belgelerle
ile kısmî ve
Türk Tarihi
meâlî
bir türkçe
tercümesini vermiştir. Lâkin bilhassa şahıs ve yer isimleri gibi özel isimlerin pek çoğu¬
nun hatalı okunduğu veya dizildiği görülmektedir: «Cezire» (yani Cizre) yerine
re», «Halil»
yerine «Celil», «Atâkî» yerine «Otâgi»,
«Ruha» yerine «Daha»
* Zeyl-i Heşt-Bihişt, Süleymaniye Ktb., Esad, Ef . kısmı, 2447, 83a vd.
gibi.
«Hari-
27
müddet sonra gönderdiği uzun arzında1 Osmanlı ordusunun bu cenahını
teşkil eden kuvvetleri sayarken evvelce Hısn-ı Keyfa hâkimi olan Sul¬
tan Halil Eyyûbî'nin, Sason hâkimi Mehmed Bey'in, Eğil hâkimi Kasım
Bey'in, Bekir Bey Bohtî'nin, Mehmed Bey Zerakî'nin, Şah Ali Bey Mirdisî'nin, Nasır Bey Süleymânî2'nin,
Emir
Sârim'in oğlu Kasım Bey'in
kendisinin solunda, Bitlis hâkimi Şeref Bey'in, Hizan hâkimi Davut Be¬
y'in, Şah Veled Bey Süleymânî'nin,
tan Ahmed Hâcukî'nin
Atak hâkimi Ahmed Bey'in,
ve kardeşi Isfahan Bey'in,
Emir Pîr Hüseyin Bey'in sağında bulunduklarını,
Sul¬
Çemişgezek hâkimi
kendisinin bu iki kı¬
sım arasında irtibat temin etmekte olduğunu kaydetmiş, yukarıda bahs
edilen
Anadolu askerleri
ile
bunlara kumanda
eden
her iki Ahmed
Bey 'den, ancak muharebede büyük yararlığı görülen kurt beylerinin ve
askerlerinin başarılarını
ve cengâverliklerini
överken,
onların da bu
cenahta olduklarını, kürtlerin kahramanlıklarını ve ne kadar iyi savaş¬
tıklarını bizzat gördüklerini zikr ederken belirtmiştir3.
Bıyıklı Mehmed
Paşa'nın arzında4 da
cenahta olduğu
kaydedilmektedir.
sağ
kanadında
Karaçin-oğlu
Ahmed Bey'in bu
Hoca Sa'deddin Efendi5'nin onu, Osmanlı ordusunun
göstermesi
yanlıştır.
Karahan'da, Osmanlı ordusunun merkezindeki
karşı kılıçla hiç
bir tesir icra
dahi erkek kılığına sokarak saflarına
) hâkimi Akkoyunlu
hâkimi Saru Bey, Bağdad hâkimi
Veli-Han bey
ordusunda Bire-
ve oğullan,
Harput
Kangırıl Sultan, Ruha (Urfa) hâkimi
Durmuş, Hemedan hâkimi Çuka Sultan,
gibi ünlü emirler,
kadınları
yerleştirdiği askerlerini iki kıs¬
ma ayırarak birisinin başına kendisi geçmişti. Safevî
cük ( Jj^-,^ı
ateşli silâhlara
edilemiyeceğini bildiğinden,
Kelhurân
hâkimi Yegân Bey
şahın hassa askerleri bulunmakta idiler6.
Muharebenin başlangıcında Iran Ordusu
kumandanı Karahan
beraberindeki bir kısım hassa askerleri ve emirler ile Osmanlı ordusu¬
nun sağ kanadındaki Karaman askerlerinin üzerine
şiddetli bir hücum
yaptı, çok kanlı bir döğüş
bu kesimdeki kuv¬
başladı. Osmanlıların
vetleri hezimete uğramak üzere iken, Bıyıklı Mehmed Paşa bir kaç yüz
1 TKSA, E. 8333/1.
2 Bu kabileler için bk: V. Minorski, Kürtler, İA, IV. 1102-3.
3 TKSA, E. 8333/1.
i Ferîdûn Bey, aynı eser, göst. yer.
6 Aynı eser, II, 317.
« TKSA, E. 8333/1
-
yeniçeri
ile bu
kısmı
n'a isabet eden
takviye
28
etti.
Bu
esnada tesâdüfî olarak, Karaha¬
bir kurşun muharebenin neticesini
atından düşerek öldü1. Hoca Sa'deddin
bilgiye
rarak
göre, Nasuh
bir
adlı bir gazi Karahan'ın
mızrağa dikti.
ru Bey ve
bir
Akkoyunlu
çok safevî
ümerâsı
tayin
başını
yani
güney'e,
Harput
Sultan, Ruha
tan ve
çöle doğru
hâkimi Durmuş Bey,
Kelhurân hâkimi
Yegân Bey
Osmanlı saflarının solunda
lerdi. Bidayette,
Hemedân
tutunamamış,
mukavemet edemiyerek
kaçmağa
yetişerek safevî
lıların lehine
gân
Beyler
müşlerdir.
bu
askerlerini
çok
sayıda
Bu hadiseler
şahın
perişan
Dulkadir
etmeğe,
olmuşlardır,
hassa
esnasında,
askerleri
Melik
Dede-kargın
lü,
bilhassa
Bitlîsî'nin
Yavuz
Sultan
Bitlis
Halil
muharebeyi
ile
burada
denberi nefret
bahs etmemesi,
ve
geçimsizlik
birlikte,
öldürül¬
Mehmed
yararlıkları görülmüş¬
bulunan
oynadığı ro¬
beylerinin sevk ve idare¬
Bıyıklı
aralarında öte-
Mehmet
Paşa'dan hiç
kazanılmasını tamamen Doğu Anadolu
ve askerlerine mâl etmesi çok dikkate şayandır4.
Sadrazam Sinan Paşa'nın muharebenin
n'ın
Osman¬
Selim'e bu havadisleri verirken
bulunan kurt
bu muharebenin
Emir
Çuka ve Ye¬
Eyyûbî'nin,
sinde kendisinin büyük dirayetini anlatmağa çalışması,
Beylerine
hâkimi
savaşfnda Osmanlı ordusunun sol cenahının
belirtmesi,
askerleri
Ahmed Bey imdat¬
bu arada
Bey Zerakî'nin ve Bekir Bey Bohtî'nin de büyük
tür. İdris-i
birliklerde
Çemişgezek hâkimi E-
cephedeki
başlamışlarsa da,
çevirmeğe muvaffak
de,
hâkimi Çuka Sul¬
kuvvetlere karşı hücuma geçmiş¬
Şeref Bey, Hizan hâkimi Davut Bey, Atak hâkimi
larına
hâkimi Kan-
ve maiyyetlerindeki
bulunan
Bunun
bir kısım kuv¬
kaçtılar.
bu saldırıya hedef teşkil eden
mir Pir Hüseyin Bey
hâkimi Sa-
da maktuller arasında idi.
Safevî ordusunun sağ cenahında bulunan Bağdad
gırıl
Karahan
gövdesinden ayı¬
Veli-Han Bey,
neticesinde Iran ordusunun sol tarafı inhizama uğradı,
vetler Berriye'ye,
etti.
Efendi2 ve Âlî3'nin verdikleri
başına
gelenleri
Diyarbekir'den
(20 Rebiülahır 922)'da Akşehir
gelen bir
safahatını
menzilinde haber
yoluna devamla İstanbul'a gittiğini,
ve Karaha¬
ulaktan 24 Mayıs
aldığını,
beraberinde bulunan Divan Kâtibi
1 Aynı yazar, aynı eser, göst. yer; Hoca Sa'deddin, aynı eser, II, 318: J. v.
mer, aynı eser,
IV,
1516
habercinin
Ham¬
167.
2 Aynı eser, göst. yer.
3 Aynı eser, göst. yer.
4 TKSA, E. 8333/1. Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., aynı eser, göst. yer;
nin oğluna intikal eden notlarında verdiği bilgiler ile
lara rastlanması da gariptir.
arzındakiler
Idris-i Bitlîsî'¬
arasında bazı fark¬
m —
'I
Haydar Çelebimden öğrenmekteyiz. Diyarbekir menşeli bu resmî habe¬
re göre, Karahan'dan başka, on sekiz safevî beyinin, beş altı bin Iran
askerinin kılıçtan
200 ü Karaman,
geçirildiğini,
buna
mukabil
130 u Anadolu neferlerinden,
osmanlı kuvvetlerinin
150 si kürtlerden ve bir
miktarda kapu halkından olmak üzere, çok az zayiat verdiği padişaha
bildirilmekte idi.
Bu malûmata nazaran,
muharebenin
15-20 Mayıs tarihleri arasında cereyan etmiş
kanaatimizce,
yanlış
1516 senesinin
olduğuna
hükm etmek,
olmaz.
Karahan'ın
başı ise,
Yavuz Sultan Selim'e
diğer
safevî
gönderilmiştir.
ümerâsınınkilerle birlikte
Celâl-zâde2'ye
göre, bunlar 26
Haziran 1516 (25 Cemaziyelevvel 922)'da Mısır seferine çıkmış bulunan
Yavuz'a
Akşehir'de
ulaştırılmış,
Sultanı'na gönderilmiştir.
bunlar
Yavuz tarafından da Mısır
Bu tarih diğer
kaynaklarda da
mekte ise de3, bazıları başların padişaha ulaştırıldıkları
teyit edil¬
mahalli Kon¬
ya sahrası olarak zikr ederler4.
Bu münasebetle,
gönderdiği arzında harp
Bıyıklı Mehmed
safahatını ve
Paşa Yavuz Sultan Selim'e
muharebenin
kazanılmasından
sonra aldığı tedbirleri şöyle anlatmaktadır:
<.,.saâdetlü hudâvendigârm hagır duâlarile mahrûsa-i Âmid'den
çıkılup ve umûmen Kürdistan beglerigle gek-dil ve gek-cihet ve gek-renk
ve tedbîr kılınup defi âdâ-gı bed-rege müteveccih iken, fermân-ı şerîf üzre Karaman
Beglerbeyisi Husrev Paşa,
nefer geniçerile
gelüp
hükm-i hümâgûn
vusul
Anadolu
ve Rûm beylerile bin
bulup bd d-el-mülâkât söz
mûcebince, nefs-i Âmid'de
bu bendelerinin kethüdası İznik'ti Ali kulları konulup
zerine kızılbâş-ı bed-maâş
birikdirilüp ve
kifayet kadar geniçeri ve
derhal Mardin ü-
define azîmet kılınup tekrar bir sancak be¬
yi dahi Âmid muhafazasına gönderilüp bâb-ı
ihtimamda dikkat olunup
âdâya fırsat-ı mecal konulmayup varup mukabele olundukta, tâife-i mez-
bûre
f^} } -djl
İslama
-^1 5
karşu çıkup
başı
karavullar
ve
buğu
olan
buluştuktan
Karahân-t lâ'în leşken
sonra,
bu bendeleri dahi
1 Aynı estr (Ferîdûn Bey, I, 477).
* Selim-nâme, Topkapı Sarayı Ktb., H. 1415, 129a. Bu eserin muhtevası için bk: I.
H. Uzunçarşılı, Tosyalı Celâl-zâde Mustafa ve Salih Çelebiler, Belleten, XXII, 1958, 409-11.
3 Silâhşor, aynı eser, 302.
4 Sucûti, aynı eser,
çarşılı, Osmanlı
42b - 43a; Hoca Sa'deddin,
Tarihi, Ankara, 1949, II, 262, not. 1.
5 «Allah onları lanetlesin ve yok etsin».
aynı eser, II, 329;
I. H. Uzun-
30
saff-ı kıtali müheyya edüp sağ kolda mezbûr Husrev Paşa kullarile ba¬
zı ümerâ-i
nâm-dâr ve sol
kolda Kemah beyi
Karaçin-oğlu
ve ba'zı
hükkâm-ı ekrâd-ı şecâat-şiâr alay bağlayup kapu kulları dahi çarhacı ve
kafadar olup mukâbele-i
sufûfu tüfenk-endâz
yeniçeriler ârâste ve top
arabaları sağ ve solu pîrâste edüp c alemler açılup ve
her yanaldan cebe ve cevşen şulesi berk urup siper
bayraklar çözülüp
göbekleri kurs-u ka¬
mer bel-i mihr-i enver mânend-i tâbân ve dırahşân idi ki, ol canibinden
dahi Karahân-ı
la'în bir
bekâr ve Hemedân
canibine Sıfahân hâkimi
ve Kâşân ve
Sultâniyye
Çuka Sultan2-ı nâ-
beyleriyle ve bir canibine
Bağdad hâkimi Muîk Sultan3 ve Kelhûr hâkimi ve Çukur-sa'd ve Kazvin beyleri turgurup [durdurup] âltıyüz nefer Şâh-ı gümrâhın berâz ko-
medarın etrafın
ikindiyedek
kaplayup muharebeye
mübaşeret olundukta, kuşluktan
hayli cenk ve cidal ve harp ve kıtal
her taraftan gürûh-ı
melâhide üzre at
veehle gözleri açdırılmayup dünyayı başlarına
defa çekişme ve tartışmadan
kılınup her koldan ve
salınup ve
hücum
kılınup bir
tenk kıldık,
tâ ki, nice
sonra riyâh-ı nusrat cânib-i islâmdan ve-
zîde olup tâvus-ı Qalem cilve-i zafere başlayup Karahan-ı la'înin başı kesilüp ve şâirlerinin yüzleri aksine dönüp kararları
mağla, üserâsı kayd-ı
firara
mübeddel ol-
zencîr ve şâiri tucme-i şemşîr ve hedef-i tîr olup
menkûhesi ki, Şâh-ı la'înin hemşiresi
idi,
bir kaç nefer bakıyyetu ssu-
yûf-ı nâ-mahrem fedâî-yi melâhide ile nâ-bedîd olup bu feth ve
zafer¬
den sonra Mardin kalesinin teshirine sacy olunup Melik Halil Eyyûbî'yle ba'zı
hükkâm-ı ekrâd ve kifayet kadarı yeniçeri Hısn-ı Keyfa kalesi
fethine gönderilüp Kemah beyi kulları
nup yoldaşlıkta bulunan
kul taifesi ve yeniçeri
sipeh-sâlâr ve
Çermik muhasarasına
irsal kılı¬
hükkâm ve ümerâ ve sipahi ve
bi'l-cümle esâmisiyle
istihkaklarına göre, defter
ve arz olunup lacîn-i mezbûrun ser-i bî-karrı şâir nâ-bekârlarmın ruûs-ı
sakar-makarrlariyle türâb-ı bâb-ı sa'âdet-meâblarma Amid muhafazasın¬
da olan bu
bendelerinin
kethüdası mezbûr
Iznikli Ali kullarıyla irsal
olundı4.*
Yukarıdaki arzda görüldüğü üzere, muharebenin
1 Yana
ISj
«yan taraf» anlamınadır
Persan.Leipzig 1866,
(J. T. Zenker,
başlangıcında
Dictionnaire
Turc-Arabt-
964).
« Ebü'1-Fazl Mehmed Ef., (aynı eser, 81a) ve İdris-i Bitlîsî (TKSA, E. 8333/1) bu
zatı Hemedân hâkimi olarak göstermekte, Hoca Sa'deddin (aynı eser, II, 818)
Hammer (aynı eser,
göst.
yer) kendisinden
hiç
ve J. v.
bahsetmemektedir.
3 Diğer kaynaklarda Kangırıl veya Kaygır Sultan şeklindedir, bk. s. 22, not 3.
4 Ferîdûn Bey, aynı eser, I. 418-19.
--
31
Osmanlı ordusunun her iki cenahının
maruz kaldığı
bahis yoktur; sadece mice defa çekişme
Osmanlılara müyesser
olduğu
ifade
olunmaktadır.
nin sonucunda yenik Iran kuvvetlerinin akîbeti
liklerinin giriştikleri yeni harekât
lûmatı, İdris-i Bitlîsî'ninkilerle
ve
müşkil durumdan
ve tartışmadan sonra*
zaferin
Bu arzda muharebe¬
ile galip Osmanlı bir¬
teşebbüsler hakkında verilen ma¬
tamamlamak
mümkündür. Meselâ, Şah
ismail'in hemşiresi olan Karahan'ın karısının
beraberindeki bir miktar
askerle, Tel cAfer yolu
riz'e gittiğini,
lardan
sağ kalan
bazılarının da
rasına firar ettiklerini
mekteyiz1.
ile
Musul'a,
ve
oradan da Kerkük üzerinden Teb¬
Osmanlı
askerlerinin
takibinden
Mardin kalesine sığındıklarını
ondan
oğluna
intikal
veya
kurtulan¬
Sincar sah¬
eden haberlerden öğrenebil¬
Idris-i Bitlîsî Yavuz Sultan Selim'e arzında da2, kendisine,
Cayan ve Dev Ali
gibi
bazı
safevî
emirlerinin
vetlerle Tebriz'den Karahan'a imdada
bunların Bitlis
ve Hizan
yağma ve tahrip etmek
gibi
Doğu
beraberlerindeki
gelmek için yola
Anadolu'nun
niyetinde olduklarına
dair
bir
kuv¬
çıktıklarına ve
çok
şehirlerini
haberler
geldiğini
belirtmekte, Diyarbekir bölgesinin derbendi3 olan Hısn-ı Keyfa üzerine
Melik Halil Eyyûbî ile gönderilenleri
saymaktadır.
Şeref Bey, Hizan hâkimi Emir Davud,Sason
Mehmed Bey Zerakî
ve maiyyetindekilerdir. Bu kuvvetler on
de Hısn-ı Keyfa surlarını zapt
ederek şehre
kuvvetleri ve taraftarları iç kaleye
Emiri
girmişler,
beş
fakat
gün¬
safevî
çekilerek mukavemete başlamışlar,
burasını tahkim etmişlerdir. Ayrıca Ergani ve
Birecük kaleleri
lim olmuşlardır. İdris-i Bitlîsî'nin bu arzında oğlu
lebi'nin
Bunlar Bitlis
hâkimi Emîr Mehmed Bey,
clmâdiye'ye ve Sorân'a gönderilerek
bu
de tes¬
Ebü'l-Mevâhib
havalilerin
Çe-
emirleri
olan Emir Hüseyin ve Seyyid Ahmed Beylere zengin hediyeler takdim
olunduğu, onların Osmanlıların saflarına
kaydedilmektedir.
katılmalarının
temin
edildiği
Eğer bu husus, evvelce vuku bulanların bir tekrarı
değilse4, bir kısım emirlerle münasebetlerin pekleştirildiği anlamına gel¬
melidir. Cizre hâkimi Şah Ali Bey'in oğlu Emir Bedrettin
lerinden Seydî Ahmed
Beyler ile diğer
Doğu
ve
ve Bohtî emir¬
Güney-Doğu Ana-
doludaki kale veya şehir hâkimlerinin mağlûp safevî kuvvetlerini peri¬
şan ederek Musul'a kadar
uzanan sahrayı ele
geçirdikleri
de İdris-i
1 Ebü'1-Fazl Mehmet Efendi, aynı eser, 83a-84a.
2 TKSA, E. 8333/1.
8 Derbend deyimi için bk. C. Orhonlu,
kilâtı, İstanbul 1967, 8 vd.
4 Krş. s. 16.
Osmanlı İmparatorluğunda Derbend Teş¬
32
Bitlîsî'nin
arzında
Mardin'in aşağı
belirtilmekte,
bu olayların
kalesinin ve iç kalesinin de
tafsilâtı verilmektedir.
akîbeti bu meyanda an¬
latılmaktadır.
Mardin'in nihâî olarak zaptı:
Dede-kargın sahrasında yapı¬
lan muharebeden sonra, muzaffer osmanlı
beyisi Husrev Paşa ve şâir
kuvvetleri Karaman Beyler-
ümerânın kumandasında Mardin'e gelerek
şehri kuşatmış, halk ilk defasında olduğu gibi, şehri derhal teslim et¬
miş, lâkin,
burada bulunan safevî kuvvetlerinin kumandanı
kardeşi Süleyman Bey kaleye
bildirmişti. Bunun üzerine,
çekilerek
Mardin
Karahan'ın
mücadeleye devam edeceğini
kalesi Husrev Paşa tarafından mu¬
hasara olundu ve toplarla döğülmesine başlandı1.
Bu esnada, Yavuz Sultan Selim
Mısır'a
müteveccihen yolda
idi. Bu sebeple, Diyarbekir Beylerbeyisi Bıyıklı Mehmed Paşa ve diğer
osmanlı kumandanları
Mardin kalesinin
muhasarasında az bir kuvvet
bırakarak ordu-yı hümâyûna iltihak etmek üzere,
şehirden ayrılmışlar¬
dı. Bu kuvvetler 3 Ağustos 1516 (4 Recep 922)'da Elbistan sahrasında
Sinan Paşa'nın ve padişahın askerlerine katıldılar2.
Bu sefer esnasında,
Osmanlı
hükümdarının
doğu ahvali ile
bizzat ve yakından alâkadar olduğu, zaman zaman beraberindeki Idris-i
Bitlîsî'den
bu hususta malûmat aldığı anlaşılmaktadır3. Bıyıklı Mehmed
Paşa ve maiyyetindeki birliklerin Kansuh Gurî'nin ordusu Merc-i
dâbık
muharebesinde4 Osmanlılara mağlûp olup Halep osmanlı kuvvetleri ta¬
rafından feth
olunduktan sonra,
tekrar
muhasarası şiddetlendirilmiştir5. Kale
Mardin'e dönmüş ve kalenin
top ve tüfek ile
doğulmuş, ne¬
ticede zapt olunarak içerisindeki muhafızlar intikam kasdı ile kati edil¬
mişlerdir. Kale müdafii Süleyman Bey'in ve diğer Safevî ileri gelenle¬
rinin başları
kesilerek Mısır'da bulunan Yavuz
Sultan Selinre gönde¬
rilmiştir.
Mardin kalesi muhasarasının ne kadar sürdüğü,
bu kuşatma
esnasında cereyan eden olaylar tafsilâtlı olarak belli değildir.
1 Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi,
agnt eser, II, 319; J.
aynı tser, 83a;
v. Hammer, aynı eser,
2 Haydar Çelebi, aynı eser (Ferîdûn
göst.
TKSA,
Kalenin
E. 8333/1: Hoca Sa'deddla.
yer.
Bey, I, 478).
Aynı yazar, aynı eser (Ferîdûn Bey, I, 481).
4 M.
C Baysun, Marc Dâbik muharebesi, İA, VII, 752-4.
6 Ebü'l-Fazl Mehmet Ef.,
yer.
aynı eser, göst. yer;
Hoca Sa'deddin, aynı tser, föst-
-
33
sükûtu tarihi de, kat'î olarak, malûm değildir, ldrisi Bitlîsî muhasara¬
nın bir yıla yakın1,
Hoca
Sa'deddin Efendi2 ve
Celâl-zâde
Mustafa
Çelebi3, dokuz ay sürdüğünü belirtirler. Şükrî, Keşfî ve Sucûtî'nin 5e/im-naW lerinde ise, bu hususta hiç bir kayıt yoktur4. Bununla beraber
Mardin muhafızı Süleyman Bey'in ve diğer safevî ileri gelenlerinin ke¬
sik başları ile
birlikte, padişah
Yavuz
Sultan
Selim'e kalenin zaptı
müjdesinin Mısır'da verildiğini bütün kaynaklarımız haber vermektedir¬
ler5. Ayrıca, Topkapı Sarayı Müzesi
leyman devrinde tertiplendiği
Arşivi'ndeki
anlaşılan
Kanunî Sultan Sü¬
«Cemaât-i gurebâ-i gemin» ile
ilgili bir defterde6 «merhum Sultan Selim zemanında gazdan gurebâ o-
ğullarıdır ki, zikr olunur» başlığı altında
berini Mısır'a götüren üç kişinin
Mardin kalesi'nin
kimlikleri ile
fethi ha¬
beraber isimleri açık¬
lanmaktadır:
"Devlet-han b. Mustafa,
12 [akça]
Mezkûrun babası silâhdar imiş, merhum
larından imiş,
merhum
Sultan Selim
Sultan Mehmed kul¬
zemanında Haleb'te fevt olmuş.
Kendüsi Diyarbekir'e bin âdem yazuldukta bile gazılmış.
Sabıka Digar-
bekir Beglerbegisi olan [Bıyıklı] Mehmed Paşanın arztgla Mardinlim¬
in
fethi haberiyle gelüp bölüğe geçmiş1>.
«Mustafa birâder-i Dede,
12 [akça]
Mezkûr kul karındaşı olup Diyarbekir'e
bile yazılup Mardin'in fethi haberiyle Mısır'a
bin âdem
gelüp sâbıkâ
yazıldukta
Diyarbekir
Beyi Mehmed Paşa'nın yoldaşlığı arzıyla bölüğe geçmiştir9».
1 «. . . müddet-i muhasara-i Mardin karîb yek-sâl mütemâdi şüd», Ebü'l-Fazl Meh¬
med Ef., aynı eser, göst.
yer.
2 Aynı eser, II, 319.
3 Aynı eser,
119a.
4 Bunların hususiyetleri için bk: H. Jansky, Die Chronik des
İbn Tülün als
Ge-
schichtsçuelle über den Feldzug Sultan Selîm's gegen die Memluken, Der islam, XVIII,
1929, 31-3; aynı yazar, Beitrage zur osmanischen
Geschichtsschreibung
über Aegypten,
Der islam, XXI, 1933, 269-72; A. S. Levend, Gazavât-nâmeler ve Mihaloğlu Ali Bey'in
gazavât-nâmesi, Ankara 1956,
22 vd.
5 Müneccim-başı, aynı eser, III, 468; Keşfî, aynı eser, HOb-llla; Sucûti, agnı eser,
99b: EbüH-Fazl Mehmet Ef., aynı eser, göst. yer; Hoca Sa'deddin, agnı eser, II, 320; J.
v. Hammer, .aynı eser, IV, 167-8.
« TKSA. D. 2170. Beni bu defterden haberdar ettiği için çok çalışkan doktora öğ¬
rencimiz Bn. Maçiko Yamamoto'ya
7 TKSA, D. 2170, 2b.
8 TKSA, aynı defter, 4b.
teşekküre borçluyum.
-
"Mehmed b.
Kasım,
Mezkûr merhum
34
- -
14 [akçe].
Uğurlu oğlu Mirzâ'nın kethüdası oğlıdır. Di-
garbekir fethinde bile bulunup anda
goldaşlık eglegüp
haberigle Mısır'a gelüp Digarbekir Beglerbegisi olan
Mardin'in fethi
Mehmed
Paşanın
goldaşlığı arzıgla bölüğe geçmiştir1».
Bu haber, Tomanbay'ın yakalanarak Kahire'nin
orta yerinde Bâb
al-Zuvayla mevkiinde 13 Nisan 1517 (21 Rebiülevvel 923)'de idam edil¬
mesini takip eden günlerde Mısır'a vasıl olmuştur2.
Dede-kargın
muharebesinin
Mayıs
15-20
1516'da Mardin ka¬
lesinin sükûtu haberinin de 1517 senesi Nisan ayı ortalarında Mısır'a u-
laştırıldığı düşünülür, aradaki
nırsa, kale
sürmüş
yolun uzunluğu da
muhasarasının Celâl-zâdenin de
nazar-ı dikkate alı¬
belirttiği gibi,
dokuz ay
olduğu kabul olunabilir.
Celâl-zâde Mustafa
Çelebi, ayrıca
Mardin
kalesinin fethini
müteakip buraya bir kadı ve bir dizdar tayin olunduğunu kayd eder3.
Mardin'in ilk kadısı, muhtemelen 924 (1518) tarihli tahrirde
18.000 akça timara mutasarrıf olduğu
Mardin'de
görülen Mevlâna Mehmed olma¬
lıdır4.
Mardin kalesinin düşürülmesi ile, mesele
Safevîlerin
elinde
kalan
Hısn-ı Keyfa kalesi de
Bey, Sason hâkimi Mehmed
Bey,
kurt ümerâsı ile birlikte, Melik
Hizan hâkimi
Halil Eyyûbî'nin
ris-i Bitlîsî'nin aracılığı ile sulhen teslim olmuş,
nihayete ermemişti.
Bitlis hâkimi Şeref
Davut Bey ve diğer
gayretleri ile ve İd¬
içerisindeki muhafız¬
ların Azerbaycan'a gitmelerine müsaade olunmuştu5. Burası tekrar Me¬
lik Halil Eyyûbî'ye verildi.
Bu çevredeki
Savur kalesi de sulhen tes¬
lim oldu. Ayrıca Çermik ve Ruha (Urfa) kaleleri de
lardan ikincisi Pîrî Bey'e
verildi6.
1 TKSA, aynı defter, göst. yer.
2 Keşfî, aynı eser,
3 Aynı
i BA,
eser,
İlla; Sucûtî, aynı eser, 99b,
119a.
TD 64, 283.
6 Ebü'l-Fazl Mehmet Ef., aynı eser. 84b.
" Aynı yazar, aynı eser, 85a.
alındı
ve
bun¬
//.
Bölüm
tik idarî taksimat ve sonrası
Diyarbekir vilâyeti ve Mardin: Bıyıklı Mehmed
Paşa
1515
senesinde padişah Yavuz Sultan Selim tarafından Diyarbekir ve hava¬
lisinin fethine
gönderilirken
bu vilâyetin
Beylerbeyiliği de uhdesine
verilmişti1. Bu şehirde ve çevresinde osmanlı hâkimiyeti
ten sonra, Anadolu'nun güney-doğusunda
çirilen ülkeler
birleştirilerek merkezi
bulunan
teessüs ettik¬
bütün yeni ele ge¬
Âmid olmak üzere,
Diyarbekir
vilâyetinin vücûda getirildiği anlaşılmaktadır.
1518 (924)'de Diyarbekir vilâyetinin on iki livadan
müteşek¬
kil olduğu görülmektedir: Âmid2, Mardin3, Sincar4, Berriyecik5, Ruha6,
Siverek7,
Çermik8,
Ergani9,
Harpurt10(Harput),
Arapkir11, Kiğı12 ve
Çemişgezek13.
1526 (932)'da Berriyecik bir kaza olmuştur.
sul14, cAnâ ve Hît15 ile Deyr
ve Rahbe16 birer liva,
Siirt18 de birer kaza olarak Diyarbekir
1 Celâl-zâde, aynı eser, 118b.
2 BA,
TD 64, 1-202.
3 BA, aynı defter, 203-324.
< BA, aynı defter, 325-346.
5 BA, aynı defter, 347-384.
« BA, aynı defter, 385-452.
7 BA, aynı defter, 453-504.
8 BA, aynı defter, 505-530.
9 BA, aynı defter, 531-602.
10 BA, agnı defter, 603-670.
11 BA, aynı defter, 671-714.
12 BA, aynı defter, 715-754.
13 BA, aynı defter, 755-862.
14 BA,
TD 998, 72-90.
15 BA, agnı defter, 229-248.
W BA, agnı defter, 244-247.
17 BA, agnı defter, 250-269.
» BA, aynı deftir, 270-278.
Aynı tarihte Mu¬
Hısn-ı keyfa17 ve
vilâyetine bağlı bulunmakta i-
-
36
-
diler. Bunların, yani Musul, cAnâ ve Hît,
ve Siirt'in
]518'de de aynı
Lâkin, elimizdeki
Tapu
Deyr ve Rahbe, Hısn-ı keyfa
vilâyete merbut
defterlerinde bu
olmaları gerekmektedir.
bölgelere ait kayıtlar veya
kısımlar mevcut değildir. Ayrıca Cizre ve Palu gibi bir çok hükümet¬
lerin de Diyarbekir vilâyetine bağlı bulunmaları îcab eder, bu hususta
elimizdeki vesikalarda kesin sonuçlara
sahip
varabileceğimiz bir
malûmata
değiliz.
Yukarıdaki izahatta görülebileceği gibi,
fethinden sonra, bir liva haline
getirilerek
Mardin,
kalesinin de
Diyarbekir vilâyetine bağ¬
lanmıştı. Elimizdeki defterlerden 1518 (924)1 senesinde
bu livanın tah¬
riri neticelerini teferruatlı bir şekilde öğrenebildiğimiz gibi, 1526 (932)4,
1 1518 (924) senesine ait defter (BA,
TD 64) bir
mufassal
defterdir, yani, «her
kariyenin, reayası ve öşrü ve resmi ve enva'i mahsulâtı yazılan defterdir»
(Paris Bibi.
Nationale suppl. turcs no. 69, s. 45'den naklen H. İnalcık, Sûret-i defter-i Sancak-i Arvanid, Ankara 1954, T.T.K. Yayınlarından
XIV. seri, no. 1, Giriş XX,
not 93'de). Baş
tarafı eksik olup kimin tarafından yazıldığını gösterir, üzerinde en ufak bir emare yok¬
tur. Bununla beraber, 947 (1540) tarihli mufassal defterde (BA,
bir kayıttan, bu defterin muharririnin
mahalde
Ali
Çelebi
olduğu
TD 200, 593)
Mardin-Diyarbakır yolu üzerindeki Şeyh Zoli karyesinden bahs
köy halkının «cAli Çelebi defterinde dahi muaflıkları mukayyed»
dir. 932 (1526) tarihli defter
(BA, TD 998) bir icmal
eski mufassal defterlere göre, vazife gördükleri
olunurken, bu
olduğu zikr edilmekte¬
defteri olup
tahrir eminlerinin
göz önünde bulundurulursa
nalcık, aynı eser. Giriş XX), Ali Çelebi defterinin 1518 (924)
rekmektedir. Filhakika, 1518 (924) tarihli defterde Şeyh
buluoan
anlaşılmaktadır. Adı geçen
(Bk: H. I-
tarihli defter olması ge¬
Zoli karyesinin
halkının muaf
olduklarına dair kayıt mevcuttur: «.karye-i Şeyh Zoli nâm, can kadîm vakf bade, hâliyâ
hem ber vakfiyyet kayd şüde» (BA,
TD, 64, 281).
Defterin içindeki padişah haslarına ait kısmın (207-215J sonunda
re-i Receb sene 924
(9 Temmuz 1518)», bunun dışında müteaddit
riren fî gurre-i Ramazan sene 924 (6.9.1518)»
kayıtları vardır
v.s.). Bu itibarla, bu defterin 924 (1518)'de yazıldığı aşikârdır.
«tahriren fî gur-
yerlerinde de
«tah¬
(Bk: 239, 240, 246, 317
Diyarbekir
vilâyetine
bağlı livaları ihtiva eden bu defterin 207-323. sahifeleri tamamen Mardin'e aittir.
2 Bu bir icmal defteridir (BA,
TD 998), yani «hîn-i tahrîrde
yûn ve gerek havass-ı vüzerâ ve ümerâ ve arpalıklar ve.
gerek hass-ı hümâ¬
gerek zeamet
ve Umar ve bil¬
cümle her kariye kimin ismine kayıt ve tahrir olunmuş ise anı beyân eder» (Paris Bibi.
Nat. suppl. 69, v. 44b'den naklen H. İnalcık, aynı eser,
Giriş XXI, not 98).
kanûn-nâmede «... bsherhal her icmal defterinin mufassalı vardır»
Yine aynı
(H. inalcık, aynı e-
ser, göst. yer.) denilmekte olduğuna göre, 998 numaralı defterin mufassalı da olması ge¬
rekir.
Defterdeki tek tarih kaydı bir haşiye vesilesi ile 932
senesine aittir:
«Mukâtaa-i
mezraa-i Mehmed-âbâd maa Ulupınâr tâbi-i Mardin der nezd-i Savar der uhde-i Tanrı-
kulu ve Yusuf can gurre-i Receb sene 932
1526)»,
(TD 998,
(13 Nisan
1526)
ilâ tamâm-ı sene (7 Ekim
50). Baş taraf ı da eksiktir.
BA'da bulunan 134 numaralı Tapu defteri de
982
(1526)
tarihini
taşımakta olup
-
37
1540 (947)' ve 1564 (972)* tarihlerindeki durumu da
ribirini takip eden tahrir
sonuçlarından8,
livanın
anlayabilmek, bi-
bünyesindeki çeşitli
değişiklikleri öğrenebilmek imkânına kavuşmaktayız.
İlk idarî
taksimat:
Coğrafî bakımdan El-Cezîre'nin bir kıs¬
mı olan Mardin idarî bakımdan tâ Bizans'tılar zamanından beri Diyar¬
bekir'e bağlı idi4. XIV. yüzyılda da, İlhanlılar Devleti'nin
larında ve onu takip eden safhada da
vaziyet
aynı
Diyarbekir bölgesinin bir parçası addedilmesinde6
son zaman¬
idi5.
ilk
Mardin'in
çağlardan beri
sürüp gelen bu idarî bağlantının da rolü olsa gerektir.
Osmanlı Tarihi'nin yerli kaynakları içerisinde -Tapu defterle-
Diyarbekir'e ve bazı kazalarına ait bir icmal defteridir: «Defter-i mücmel-i livâ-i Amid
<an vilâyet-i Diyarbekir, tahriren fi 13 Rebiülahır 932 (27 Ocak 1526)», (s. 2).
Kanaa¬
timizce 134 numaralı defter 998'in öa kısmıdır.
1 1540 senesine ait olanı da (BA, TD 200) bir mufassal defterdir. Mukaddemesin-
de (s. 7):
«... vilâyet-i Diyarbekir kitabeti hususunda
fermân-ı
cihân-mutâc şeref-sudûr
bulup üslâb-i kadîm-i osmâni ve kanûn-ı hâkânî muktezâsmca» ve «Haydar Çelebi» isim¬
li bir zat tarafından
5 Muharrem
9*7
(12 Mayıs 1540)
tarihinde yazıldığı kayıtlıdır.
Mardin livasına ait kısmı 459-759. sahifeler arasında bulunmaktadır, Haydar Çelebi tah¬
ririnden
daba
sonraki
tahrir
defterlerinde de
bahs
olunmaktadır
( TKUMA, TD
96, 89a).
2 Bu yılkı
tahririn sonuçlarını ihtiva eden
mufassal defter TKUMA,
TD 117' Air.
Defterin 18b varağında «el-vâki* fî gurre-i Rebiülahır sene 972 (6 Kasım 1564)»
kaydı
vardır. Defter 25 Zilkade 975 (22 Mayıs 1568j'de Divân-ı Hümâyûn'a teslim olunmuştur:
<i\c^2
)û*~* j
»
(v. 397a).
972 (1564) ve 973 (1565) tarihlerinde Diyarbekir
vilâyetinde
tahrir yapıldığı, Di-
yarbekir'in hazîne defterdarlarından olup o tarihte bu görevde bulunmayan Ahmed Çe¬
lebi ile Akşehir Sancakbeyi
Musa Bey'in
bu tahrirde vazifedâr
bulundukları BA'daki
başka vesikalardan da anlaşılmaktadır (MÖD 5, 363 ve MAD 2775, 1205, 1358).
3 Tahriri mucip sebepler için bk: Ö. L. Barkan,
Türkiye'de
İmparatorluk devirle¬
rinin nüfus ve arazi tahrirleri ve Hakana mahsus istatistik defterleri,
Mecmuası. II, 19, 44; Fekete, Türk vergi tahrirleri, tere. Sadrettin
İktisat Fakültesi
Karatay,
Belleten,
XI, 1947, 299 vd.; H. İnalcık, aynı eser, Giriş XVIII.
* E. Honigmann, aynı eser, 4-5.
5 İmâd es-Serâvî, Câmiü'l-Hisâb,
Yusuf Ağa Ktb.
—Konya, 7853, 63; N. Göyünç,
İmâd es-Serâvî ve eseri, Tarih Dergisi, XV, 1965, 83; Abdullah b. Muhammed ibn Kiyâ
al-Mazandaranî, Die Resâla-ye Falakiyya,
neşr. ve notlar:
W. Hinz,
Wiesbaden 1952,
159; A. Z. Validî [Togan], Moğollar devrinde Anadolu'nun iktisadi vaziyeti, Türk Hu¬
kuk ve İktisat
Tarihi Mecmuası, I. 1931, 32.
8 Bk. M. H. Yınanç, Diyarbekir, İA, IV, 605.
- 38
-
ri hariç- yalnız Evliya Çelebi1 Mardin'in Irakeyn
sancak haline
getirilerek
Diyarbekir'e
Minorsky2 tarafından da nakl edilen bu
seferi esnasında bir
bağlandığını yazmaktadır. V.
malûmatın dışında,
zâde3'de, ne de başkalarında bu hususta hiçbir
mukabil, Venedik balyozu Daniello Ludovisi refakatinde
de istanbul'a gelen Benedetto
nun teşkilâtından bahs eden
Ramberti4'nin
ne Celâl-
işarete raslanmaz. Buna
Osmanlı
ve
tercü¬
man Yunus Bey6'in 1533 ve 1537'de Venedik'te iki
defa basılan
Opera
Noua la guale Dechigra1 adlı risalelerinde Mardin
(Meridim) Diyarbe¬
kir livaları arasında
Libri tre delle cose de
1534 senesin¬
İmparatorluğu¬
gösterilir.
Her ne kadar,
Turchi5
yukarıda bahs olunan
her iki risalenin aynı kaynağa dayandıkları muhtemel ise de8, hakikati
ifade ettiklerini Tapu-Tahrir defterlerindeki bilgilere uygunlukları orta¬
ya koymaktadır.
924 (1518) tarihli defterimizde Mardin sancağına
olarak Mardin8 kazası ile Savur10 ve
Nusaybin11
bağlı
yerler
nahiyeleri12 gösteril-
1 Agnı eser, IV, 59.
» Mardin, ÎA, VIII, 319.
8 Tabakât al-Mamâlik ve Daracât al-Masâlik, Üniversite Ktb., T.Y. 5997, 12b-13a,
4 A. H. Lybyer, The Government of the
Ottoman
Empire in the Time of Sulei-
man the Magnificent, 2. Baskı, Ann Arbor-Michigan 1959, 314.
6 Venice 1539, ing. tere. A. H. Lybyer, aynı eser, 239-261.
6 Bu zatın faaliyetleri için bk; M. T. Gökbilgin,
kalar
külligatında Kanunî Sultan Sülegman devri
Venedik
devlet arşivindeki vesi¬
belgeleri, Belgeler,
Türk
Tarih Bel¬
geleri Dergisi, I, 1964, 151, 168-171.
7 A. H. Lybyer, aynı eser, 262-275.
8 Aynı yazar, aynı eser, 315-816.
8 BA,
TD 64, 233.
10 BA, aynı defter, 311.
« BA, aynı defter, 235, 281.
12 «Nahiye» deyimi osmanlı arşivi belgelerinde «nâhiye-i Nusaybin
Mardin der livâ-i Amid (BA, TD 310, 29-30, 53)» «nâhiye-i
Rûm
tâbi-i nâhiye-i
(M. T. Gökbilgin.
XV-XV1. asırlarda Edirne ve Paşa Livası, istanbul 1952, 8; aynı yazar, 15. ve 16. asırlarda
Rûm eyâleti, Vakıflar Dergisi, VI, 1965. 51)»,
«Sivas sancağında
Bozok
ve Budaközü
nahiyesinde (BA, Ruûs 213, 10)» misallerinde olduğu gibi cihet,
taraf, bölge, hatta vi¬
lâyet karşılığı olarak kullanıldığı gibi, H. Sabanovic (Hicri 859,
tarihli Sûret-i defter-i
mücmel-i vilâyet-i Yeleç ve Izveçan ve Hodidide ve Seniça ve Ras ve Osküb ve Kalkande-
len me'a tevabi'iha, Monumenta Turcica II, Sarajevo, 1964, İ36)'in
lirttiği gibi «nahiye türk idarestndt en küçük idâri
ünite olup
pek haklı olarak be¬
daimî ve sınırlanmış bir
bölgedir». M. Akdağ her ne kadar Osmanlı müesseseleri hakkında notlar (DTCFD, XIII,
1955, 48) adlı makalesinde «Tanzimattan sonra kazadan
daha küçük idarî
bölge olarak
teşkil olunan nahige evvelce mevcut değildi» kanaatini izhar eder, bu kanısını başka eser-
- '39
mektedir.
Ayrıca,
Beylerbeyi haslarından bahs edilirken,
larındaki
Kabur
Jy\,
deki nahiyelerden
biri
olduğunu
bi-i livâ-i Mardin bûd,
at mîkonendh
olmazsa,
bir kayda
mülhakatından
bu durumun çok
bul etmek
gerekir.
belirtir «mahsûlât-ı nâhige-i Kabur, tâ-
18 üref, hâsıl 200.000,
şeklinde
Mardin sancağı
kısa
Zira,
defterlerinde Mardin'e
tâife-i â^râb-göçer
tesadüf edilmekte
bulunduğunu
ise de,
sonraki
zirâc-
Kabur'un
ihtiyatla karşılamak, hiç
bir süre için hakikat
daha
tarihleri
olabileceğini
ka¬
taşıyan Tapu-Tahrir
bağlı yerler arasında bu isme rastlanamadığı gi¬
bi, Kabur'un XVII. yüzyılın başlangıcında,
ken, Diyarbekir'e katıldığını cAynî cAli
Muhtemelen,
Sincar yakın¬
|Habur)'un da Mardin livası (sancağı) dahilin¬
1518 senesindeki
hil, tamamen Osmanlılara
Rakka eyâletine
vaziyet,
Mardin'in kalesi de da¬
intikalinden sonraki
rılmasını aksettirmiş olmalıdır.
Bu ilk
merbut i-
EfendPden öğrenmekteyiz.
ilk idarî teşkilâtlandı¬
düzene göre,
Mardin kazasına
bağlı bölgenin Mardin'in bugünkü merkez ve Kızıltepe kazaları ile Ma¬
zıdağı ve Savur kazalarının bir kısım köylerini ihtiva ettiği görülür4.
Savur nahiyesinin de aynı tarihteki büyüklüğü ve işgal ettiği
lerinde ( aynı yazar,
Büyük Celâli Karışıklıklarının Başlaması,
Erzurum 1963,
11) de
belirtir ise de fikrine iştirak zordur. Çünkü, nahiyelerde kadılar tarafından tâyin edilen na¬
iplerin çıkan hadiselerde hüküm
verdiklerini, naiplerin
voyvodaları
kontrol, subaşıların
naiplerin kararlarına göre hareket ettiklerini bizzat belirttiğine göre (M. Akdağ, Celâli
isyanları, ,(1551-1603), Ankara 1963, 62),
hallî kadılar
tarafından tâyin
naipler
bazı idarî işlerle uğraşan,
olunan idarî memurlar, nahiyeler
de
fakat ma¬
küçük birer idarî
bölge olmaktadır.
Aşağıdaki 975 (1567-68)
tarihli belge
nahiyelerin kazalara
bağlanması sırasında
gözetilen hususlara şehâdet etmektedir:
«Livâ-i Akça-kale, nâhiye-i mezbûre
şimdiye-değin
Hısn-ı keyfa
kazasına tâbidir,
deyu ol-cânibden nâib irsal olunup umûr-ı şer'iyyeleri nâible görülür imiş. Hîn-i tahrir¬
de ahvâl-i reâyâ tetebbu olundukta kazâ-i
Hısn-ı keyfa
nâhiye-i
mezbûreye üç günlük
mesafe olmağla reayanın ekser mesâlihi fevt olup ve Nusaybin kazasına
saybin canibinden hass-ı hümâyûn
olan karyelerle
mahlut
karîb olup Nu¬
olmağın Nusaybin kazasına
ilhak olunması reayanın nizâm-ı hâlini mûcib olduğu muhakkak
fehm olunduğu ecilden
reayanın talebiyle Nusaybin kazasına tahrîr olunmuştur ki, min bald umûr-i şe'riyyelerin
ve havassa müteallik olan şâir umûr-i lâzimelerin Nusaybin kadısı
içün şerh verildi» (TKUMA,
Nahiye terimi hakkında
canibinden görülmesi
T D 97, 300a).
tamamlayıcı malûmat
için bk.
M. T. Gökbilgin, Nahiye,
tA, IX. 38; H. İnalcık, Adâletnâmeler, Belgeler, Türk Tarih Belgeleri Dergisi, II. 76-77.
1 Üref = hudutlar(
2 BA,
İijl
den).
TD 64, 239.
3 Kavânin-i Al-i Osman der hulâsa-i mezâmîn-i defttr-i dîvân, İstanbul, 1280, 30,32.
4 Bk. Harita.
40
saha da şimdikinden çok farklıdır.
Bu kaza kuzeyde
uzanmakta ve Diyarbekir'in bugünkü
lunmaktadır. Hatta, Diclenin karşı
vur'a tâbi olması muhtemeldir.
Filhakika,
1500 akça
şehâdete güvenerek hüküm
vermek,
kin,
Tapu-Tahrir
hâsılı olan Bozçalı
184 nüfuslu Baba Hâki
köyü
Bu tek
doğru değildir. Lâ¬
defterinde2 Savur'daki «Baba
17 vergi hanesi ve 2
vardır. Bu
vakf edilmiştir. Bugün Diyarbekir'in
mına göre,
taşımaktadır1.
şüphe yok ki,
Hâki nâm-ı diğer Şamrah-depz* adlı
4.400 akça hâsılı bulunan bir. köy
köyün Sa-
1518 (924)'de sadece 4 ha¬
Dicle'nin sol yakasındadır. Bugün de aynı ismi
yılına ait
muhtevi bu¬
sahilinde de bir küçük
neden (vergi hanesi) mürekkep ve
1526 (932)
Dicle'ye kadar
Bismil kazasını da
Bismil
isimli
mücerredi,
para köydeki
ilçesine
bağlı
bir köy vardır.
Dicle'nin sol yakasında, Bozçalı'nın yakınındadır.
zaviyeye
1960 sayı¬
Bu köy de
Bunların her ikisinin
de Behramki'nin kuzeyinde ve Diclenin karşı sahilinde, biribirlerine de
yakın oluşları
bizi yukarıdaki kanaate sürüklemiştir.
Şu halde 1518 senesinde Mardin sancağı'nın yayıldığı saha bu¬
günkü Mardin ilininkinden çok daha farklıdır. Saneak,
1518'de doğuda
Savur ve Nusaybin çevresinden batıda Derik yakınlarına, kuzeyde Dicle
kıyılarından güneyde Sincar sahrasına kadar uzanmakta idi.
aynı tarihlerdeki
durumu
aydınlatacak
belge
Elimizde,
bulunmamasına
rağmen,
merkezini Midyat'ın teşkil ettiği Tûr 'Abdîn bölgesi, muhtemelen, 1526
da da olduğu gibi, Hısn-ı keyfa'ya bağlı idi.
Filhakika, hâlen Mardin
ilinin Gercüş kazasına bağlı bir bucak olan Hısn-ı keyfa
sankeyf)
1526'da
Diyarbekir
Beylerbeyiliği'nin
(şimdiki Ha-
müstakil
bir kazasını
teşkil etmekte idi. Nahiye-i Tûr (Tûr cAbdîn), Beşiri, Behmerd,
kale ve Mehrânî
Hısn-ı
keyfa
riyorlardı3. Cizre de doğrudan
kazasının nahiyelerini
doğruya Diyarbekir
Akça¬
meydana geti¬
Beylerbeyiliği'ne,
ayrı bir idarî nizamla, bağlanmıştı. Mardin'in şimdiki Derik kaza mer¬
kezi ve çevresi Diyarbekir Beylerbeyiliği'nin
Berriyecik'e tâbi
1526 (932)'de Mardin Sancağı:
vur5 ve liva iken
1526 tarihinde
kazaya tahvil olunarak Mardin
Berriyecik bu sancağın kazalarını
1 1960 sayımında 237
5 BA,
bir müstakil
livası olan
idi.
nüfusla idi.
TD 998, 36. t
3 BA, aynı defter, 250-269.
4 BA, aynı defter, 6-37.
6 BA, aynı defter, 40-51.
Mardin4, Sa¬
sancağına bağlanan
teşkil etmektedirler.
Elimizde 1526
-
41
(932) tarihli defterde Kabur (Habur)dan
hiç bahis yoktur.
Mardin sancağı 1526'da batı istikametinde genişlemiş
iki kazaya bağlı karyeler ve mezraalar 1518
Böylelikle
olmaktadır, ilk
tarihindeki ler e aynen uy¬
maktadırlar, yani bir değişiklik görülmemektedir.
Bu itibarla, burada
sadece bu yeni kazadan bahs etmek istiyoruz.
Berriye (*_, )arapçada «sahra, step, çöh
nılan bir kelime olup bugün Diyarbekir'de halk
anlamlarında kulla¬
ağzında «gaglai
ma¬
nasına gelmektedir. Boz ulus kanun-nâmesi1 «Berriye'de şehir ve bazan
olmadığını, burada aşiretlerin göçebe bir halde yaşadıklarını,
bunlar¬
dan vergi toplamakla görevli eminlerin hayli zorluk çektiklerini, ^Ber¬
riye' den yaylağa gitmelü olduklarında Türkmânm bazı Mardin kurbinde Türkmen Deresi' nden ve Rişmil nâm karyeden ve şâir Mardin ülke-
sindem geçtiklerini, Mardin ülkesine uğramayanlarının da
«Berriye ül¬
kesine uğrayan ulus taifesinden» olduklarını belirtmektedir.
1550 (957)
tarihlerine raslayan bir arşiv belgesinde de <Ruha ve Berriye
tarafla-
rındah ibaresine tesadüf edilmektedir. XVI. yüzyılda Mardin ve Nusay¬
bin'in güney taraflarına da (Berriye ağzı» denildiğini,
yine belgelerden
öğrenmekteyiz3. Böylece «Berriye» bugünkü Suriye sınırları
içerisinde
uzanan düzlük olmaktadır. Başbakanlık Arşivi'ndeki Tapu Defterlerinde
de Berriyecik sancağı'nın, 1526'dan sonra aynı adlı kazanın ihtiva ettiği,
karye ve mezraalar gösterilmektedir. Bu bilgilere göre, bu idarî bölge
bugün
Urfa'nın Viranşehir
ve Mardin'in
Derik
kazaları ve çevresini
kaplayan bir alana yayılmış olmaktadır. Dede-kargın4 ve hâlen Viran¬
şehir'in kuzey-batısında 1960 sayımına göre, 414 nüfuslu
Tel-gürân5
bir köy olan
( $jjl: ) Berriyecik sancağının (daha sonra kazasının) bi¬
rer nahiyesi idiler.
Ayrıca Cem-nîm ( ^ ^ )adlı bir nahiyenin
raya bağlı olduğu defterlerimizde sık sık bahis
de bu¬
konusu edilmektedir6.
Berriyecik 1618 (924)'de Diyarbekir vilâyetine tâbi bir sancak
olup Sancak-beyi de Akkoyunlu Tûr Ali Bey idi. Bu zat Mardin'de hü¬
kümdarlık eden Kasım b. Cihangir zamanında
Ebubekiı7
adlı
Sive-
1 Ö. L. Barkan, Kanunlar, 140-141.
2 BA. Ruûs 209,
8 BA, aynı defter, 131: «Mardin ve Nusaybin önleri Berriye ağzı olup...»
i Bk. s. 25. not. 2.
6 A. Tanoğlu, S. Erinç, E. Tümertekin, Türkiye Atlası. İstanbul 1961. lg'de Telgoran.
« BA, TD 64, 347, 351-352, 364.
7 M. T. Gökbilgin, XVI. asır başlarında Osmanlı Devleti hizmetindeki
ümerası,
Türkiyat Mecmuası, IX, 1951, 41.
Akkoyunlu
42
-
rek'e tasarruf eden bir Bey'in oğlu olup kendisinin Berriyecik
300.000 akçalık
aynı
sancakta
hassları
timarları
olduğu
gibi1,
oğulları Zeynel
bulunmakta idi2.
Berriyecik sancağı
1526'da -yukarıda
belirtildiği gibi-
za olarak Mardin sancağına bağlı görünmektedir, ismine
(Birecik) şeklinde rast gelinmektedir3.
muhtemelen
dU.*,^
de
(Berriyecik)
ve
beraber4,
ı±L07
simlerinin yazılışları arasındaki yakınlıktan dolayı
rânî Akkoyunlu Cihangir'in Urfa muhasarasını
bu
yerin is¬
(Birecik)
Abü Bakr-i Tih¬
kaldırarak Mardine
lişini iCihângîr Mirza ez Ruha leşker engiht ve ez râh-ı kûh
tarihî ve
-kanaatimizce- Bîrecîk
meşhur
Birecik
ge¬
be-kaHa-i
Birecik ve Seferi Mağara be-Türkmân deresi âmed ve vilâyet-i
de Fırat kenarındaki
özel i-
daha önceki devir¬
lerde de bazan karıştırıldığı anlaşılmaktadır. Meselâ,
gâret kerd5* sözleri ile anlatırken
bir ka¬
dU^,
1579 (987) tarihlerinde bile Berri¬
yecik şeklinin kullanıldığının delilleri olmakla
minin
livasında
ve Hüseyin'in de
Mardin
tabiri ile hiç
kalesini
kasd etmiş
olmamalıdır. Buradaki «kalca-i Bîrecîh XVII. yüzyılda J. B. Tavernier-
nin
harabesini
gördüğü
Dede-kargın
malıdır. Zira, Urfa'dan dağ
birlik, neden batıya Fırat nehri
Urfa'yı
muhasarası
yakınlarındaki kale6 ol¬
istikametine
kenarına gitmiş ve
olsun? Sonra burası rakibi Sultan
hangir'in
köyü
yolundan Mardin
Hamza (T435-1444)
sırasında,
gelen bir
Birecik'e uğramış
tarafından, Ci¬
zapt ve tahkim ettirilmişti.
Tihrâni'nin bahs ettiği Seferî Mağara, muhtemelen Berriyecik sahrasın¬
da bulunan Mağara olmalıdır. Burasının bir adının da
Kızılca Ahmed
olduğunu Tapu defterlerinden öğrenmekteyiz7. Bu mahalde bugün Kızılhamad adlı bir harabe vardır. Türkmen deresi'de Mardin
tasyonunun
bulunduğu yerdeki
demiryolu is¬
vadiye verilen isimdir.
'dris-i Bitlîsî8 de Karahan'ın Birecik
derbendinden geçerek o
havalide kışlayan Diyarbekir bölgesi il ve uluslarını kendi tarafına ka¬
zanmak istediğini yazarken, Birecik derbendi tabiriyle
bendini kasd etmiş
ı BA,
olmalıdır.
TD 64, 352-365.
s BA, aynı defter, 366-367.
3 BA,
TD 998, 52.
« BA, MD 37, 138.
5 Abü Bakr-i Tihran-i, aynı eser,
I, 157-158.
6 J. B. Tavernier, aynı eser, I, 152.
7 BA,
TD 64, 839.
3 Ebü'l-Fazl Mehmed Ef., aynı eser. I, 83a.
Berriyecik der¬
-
43
Fırat nehri kenarında bulunan Birecik 1526
(932)'da Vilâyet-i
cArab'a bağlı bir liva idi1.
W. Hinz de, Uzun Hasan Bey
nan Berriyecik'i Birecik
kanûn-nâmelerinde2
bahs olu¬
zannetmiştir3.
1540 (947)' da Mardin Sancağı: Bu tarihte bu bölgenin, yani
Mardin sancağı'nın
maktadır. Bunu
bünyesinde bazı değişikliklerin
mezkûr senede yapılan tahrir
mufassal defterden anlamak mümkündür4.
yapıldığı
sonuçlarını
Meselâ
anlaşıl¬
aksettiren
Savur kazasına ait
timarlar daha önceki defterlerde Mardin kazasındakileri takip ederken
bu defa daha önce
alınmıştır ve hemen
Diyarbekir'in
Paşa
sancağını,
yani Amid'i takip etmektedir5. Keza, Nusaybin bir nahiye olarak Mar¬
din kazası ile beraber zikr edilmekte,
köyleri de Mardin'inkiler ile bir¬
likte karışık olarak kayd edilmekte iken, bu defa Nusaybin ıkazâ-i Nu¬
saybin» başlığı ve müstakil kanûn-nâmesi ile defterin bir bölümünü vü¬
cûda getirmektedir6. Berriyecik kazası için de durum aynıdır.
za da defterin bir bölümünde müstakil
bir yer işgal etmektedir7. Evvel¬
ki defterlerde alışageldiğimiz şekilde bu kazaların
sancakların isimleri kayd olunmamıştır.
cağına bağlı tek
Bu ka¬
bağlı bulundukları
Adı geçen tarihte, Mardin san¬
bir kaza göze çarpmaktadır,
o da Mardin kazasıdır.
Bu kazaya bağlı olarak görünen tek nahiye de, daha önceki defterler¬
de kendisinden hiç bahs
sikalarda
Turaçlu
nahiye ismini,
edilmeyen Duraçlu ( ^Uljj )
nahiyesidir.
Ve¬
( ^j» ve (^Uj»8şeklinde de yazıldığı görülen bu
aynı adı taşıyan
bir
topluluktan
almıştır.
Duraç bir kuş ismidir9. Turaçlu topluluğunun (cemâati)
Turaç veya
oturduğu köy¬
lerden bugünkü haritalarda tesbit edebildiklerimiz, hâlen Türkiye-Suri1 BA,
TD 998, 299-300, 406.
2 Osmanlı devrinde Akkoyunlu hükümdarı
yeden: Ö. L. Barkan,
Uzun Hasan
Beye ait kanunlar, neşr
Tarih Vesikaları, 1941, I. 91-106, 5 fotokopi ile
Bu kanûn-nâmeler daha sonra Ö. L. Barkan,
Kanunlar' da. da
birlikte. 184-197.
ikinci defa yüzden fazla
kanûn-nâme ile birlikte yayınlanmışlardır (bk. Fihrist).
3 W. Hinz, Das Steuerrvesen Ostanatoliens im 15. und 16.
Jahrhundert, ZDMG,
100, 1950, 178.
4 BA, TD 200, 459 vd.
5 BA, aynı defter, 373-458.
6 BA, aynı defter, 761-898.
7 BA, aynı defter, 837-864.
3 TKUMA,
9
TD 97, 245b; BA, MÜD 73, 216.
Türkiye' de halk ağzından Söz Derleme Dergisi, Ankara 1957, V. 380'de: «Turaç
kuşu»; Redhouse, Yeni
francolin (keklik)».
Türkçe-lngilizce Sözlük, İstanbul, 1968, 314'de; «duraç, diirraç =
-
44
ye sınırının Suriye cihetinde kalmaktadırlar: Tel-Habeş1, Yenice2, Avinik3, Diki4, Kodeh5,
Gazale6 gibi.
Bu köyler,
defterlerde, Mardin sancağı'nda timar olarak
daha önceki yıllara ait
verilen
yerler
şeklinde
görünmektedirler.
TD 200'deki tertip değişikliğine
bakarak,
Nusaybin'in 1540
(947) tarihlerinde Mardin sancağı ile ilişiğinin kesilmiş olduğuna hükm
etmek mümkün değildir. Bununla beraber,
Nusaybin
1550 'ye doğru
müstakil bir sancak olmuştur. Bu husustaki delillerden
ran 1547 (25 Rebiülahır 954) tarihli bir
vesikadaki
birisi
14 Hazi¬
<ıBasra seferi için
sâbıkâ ve hâligâ emr olunan terakkilerdir ve ihtidadan Umarlardır. Bağ-
dad Beylerbeyisi Ayaş Paşa7 arz ve defteri
mucebince
Nusaybin Beyi
Derviş Bey'e on beş bim kaydıdır8. Burada Nusaybin Beyi deyimi, Nu¬
saybin sancak-beyi karşılığı olarak kullanılmıştır. 29 Mart 1553 (13 Re¬
biülahır 960) tarihli bir başka belgede de
^Diyarbekir Beylerbeyisi ve
Mardin kadısı mektub gönderüp Nusaybin sancağı, beyi Şemseddin
bendelerine sene-i tis'a ve hamsin ve tis'a-mie Zilhicce' sinin
(8-18 Aralık
mumaileyh
Bey
evâhınnda
1552) tevcih olunup ispençe ve bennâk ve mücerred rüsumun
sâbıkâ sancakbeyi
olan Hasan Bey alduğın ilâm edüp.J»
denilmektedir ki, bundan da 1552 senesinin son ayında Şemseddin Be¬
y'in Nusaybin sancakbeyliğine tayininden evvel Hasan Bey'in bu vazi¬
fede bulunduğu, yani Nusaybin'in
1552'den
önce
bir
sancak olduğu
anlaşılmaktadır.
1540 dan sonraki durum: Başbakanlık Arşivi'ndeki XVI. yüz
yıla ait vesikalardan görebildiklerimiz içerisinde Mardin
rine rastlayabildiğimiz en sonuncusu 22 Cemaziyülahır
1554) tarihini taşımaktadır ve «Mardin
sancağında
sancağı tabi¬
961
(25 Mayıs
Karagün nâm kar¬
yeden dört bin timara mutasarrıf bir sipahiden bahs etmektedir10. Da-
ı
BA,
TD 200, 697.
2 BA, aynı defter, 699.
3 BA,
aynı
i BA,
aynı defter
defter, 703.
708.
5 BA, aynı defter, 711.
3 BA, aynı defter, 722.
7 Bk. M. C. Baysun, Bagdad, İA; II, 205; R. Hartman'ın B. Darkot ve M. T. Gök¬
bilgin tarafından genişletilen makalesi: Basra, İA, II, 322.
8 BA,
Ruûs 208,
117.
9 BA,
Ruûs 210,
119.
w BA, Ruûs 211, 30.
-
45
ha sonraki tarihlere ait vesikalarda «Mardin sancağı> tabiri kullanılma¬
maktadır. 1557 (964)' de Mardin Âmid livasına bağlı bir
(972) tarihlerindeki tahrire ait mufassal defterde bir
edilmektedir: "Kaza-i Mardin, tâbi-i livâ-yi Âmid2,,.
bu mufassal- defterde Mardin kazası <nefs-i Mardin,
Mardin maa Karadere,
ye-i Dînâbî, nahige-i
kaza olarak, zikr
Bununla
beraber,
nahige-i
sahra-gı
nahiye-i Kûh-i Mardin maa aşâir-i ekrâd, nahi-
Turaçlu,
nahige-i
Oksüz-çalı, nahiye-i Resülayn,
nahiye-i Kara-keper, nahiye-i Zerkân, nahiye-i
Togancık,
çe-kaya; nahiye-i Dehlekb kısımlarına ayrılmış,
lar bu guruplar altında toplanmıştır3.
köy, mezraa ve aşîret
dağlık mıntıka ile
nahiye1, 1564
has,
nahiye-i Gök-
zeamet ve timar¬
Bu nahiyelerin, kendilerine bağlı
isimlerine nazaran, yine
Mardin'in kuzeyindeki
güneyinde Suriye sınırına ve
batıda Viranşehir ya¬
kınlarına kadar uzanan sahraya dağıldıkları anlaşılmaktadır.
Derik ve
Viranşehir 1554 tarihlerinde de Berriyecik (Birecik) kazasına
bağlıdır¬
lar. Böylece Mardin 1560 tarihlerinde bir sancak hüviyetini kaybetmiş
olmaktadır. Onun çok kısa
bir süre,
1517'den hemen
hemen
sonrasına kadar, sancak durumunu muhafaza edebilmiş
kırk sene
olması, kendi¬
sinin -Tapu defterleri hâriç- XVI. yüzyıl osmanlı kaynaklarında Diyar¬
bekir Beylerbeyiliği'ne bağlı sancaklar arasında sayılmamasının başlıca
sebeplerinden
birisi
olsa
Mardin XVII.
gerektir.
yüzyılda da
Diyarbekir'e bağlı bir kaza idi4.
Her ne kadar, Fındıklılı Mehmed Ağa5
1093 (1682)'de zaîm Halil Ağa'-
ya Mardin sancağı tevcih olunduğundan bahs etmekte
rihte Mardin'in bir sancak olduğunu tevsik
ve
ise de,
bu ta¬
teyit eder mahiyette i-
kinci bir delile sahip bulunulmamaktadır.
XVIII. yüzyılda Mardin Bağdad'a bağlanmıştı.
Bunu buradan
geçen hemen bütün seyyahlar da haber vermektedirler. Meselâ 1737'de
Mardin'den geçen Fransız
elçisi M. Otter6
bu şehirde
Ahmed Paşa tarafından tayin olunmuş bir mümessil
1 «Nâhiye-i Mardin der livâ-i Amid», BA,
> TKUMA,
Bağdad valisi
bulmuştur. 1766
TD 310, türlü yerler.
TD 117, 18a.
3 TKUMA, aynı defter, 9a-14b.
4 Bu hususta toplu ve mukayeseli malûmat
manlı İmparatorluğunun
idarî
taksimatı,
için bk. Ş.
Atatürk
Turan XVII. yüzyılda Os¬
Üniversitesi 1961
Yıllığı, Erzurum
1962, 201-232.
6 Silâhdar Tarihi, İstanbul. 1928, I, 763.
Vogage en
Turauie et
en Perse, avec
Kouli-Khan, Paria 1748, II, 267.
une
relation des expeditions de
Tahmas
46
da Mardin'e uğrayan C. Niebuhr1
da Mardin'deki
voyvodaların evvel¬
ce, vasıtasız olarak Sultan tarafından tayin edilmekte iken, mezkûr ta¬
rihteki
dır.
Bu
voyvodanın Bağdad Paşası
malûmatın
voyvoda
mutabık görünmemektedir.
de Mardin voyvodalarının
tarafından
tayinine
1764'de,
gönderildiğini
ait kısmı
1780'de
bizim
ve
arşiv
daha
kayıtları ile
sonraki
merkezden tâyin olundukları,
tarihler¬
lâkin
bunlar¬
geçinemedikleri
mülâha¬
dan
bazılarının oradaki halk
zası
ile azl olunarak yerlerine yenilerinin nasb edildikleri, iki tâyin arasın¬
da da
Mardin'deki
bazı
Şer'iyye Sicillerindeki
aşireti
mış
bu
li-zâde
ve
ileri
aileye
Bu şekilde Milli
tamamen
eline
ları
mensup
A.
yüzyıl
etmiştir:
Yine
bu yüz yıl
bazı
şahısların,
voyvoda vekili
1764 (1178) de Mil-
tâyin
olundukları görül¬
zemin
hazırlanmış
şehrin idaresini
olmaktadır.
sonlarında Mardin'e uğrayan bir diğer Avrupa¬
OHvier4'dir.
müşahede
vekâlet ettikleri Mardin
ailesinin müteakip yüzyılda
geçirmesine
XVIII.
da G.
onlara
anlaşılmaktadır2.
gelenlerinin şehirde bir hayli nüfuz kazan¬
Muharrem Bey gibi3,
mektedir.
lı
kimselerin
kayıtlardan
ortalarında Milli
oldukları
ve aşiretlerle iyi
yazmakta¬
O da,
tCette
aynen
ville
avait
tous les ans par la grand-seigneur;
dance du pacha de Bagdad,
C
Niebuhr'un
belirttiği
husus¬
autrefois un
vaivode,
nomme
elle est aujourd'hui
qui y place un
sous la depen-
mutselim». Bununla beraber,
Olivier, Mardin'in umumiyetle Diyarbekir'e bağlı bulunduğunu da kay¬
detmektedir.
XIX. yüzyılın
başlangıcında Mardin yine Bağdad
bağlıdır,
bu hususu
1810 da J. Mc.
kingham6
tebarüz ettirmektedirler.
Paşalığı'na
D. Kinneir5 ve )816 da J. S. Buc-
1832 ye doğru Mardin'de bir ayaklanma olmuş, şehrin idare¬
sini kurt beyleri ele
geçirmişlerdir7.
Southgate şehrin idaresinin bir
aile
iki kardeşinin hücumla kaleyi zapt
1836 da
Mardin'de
elinde olduğu,
bulunan H.
iktidardaki Bey'in
ederek Bâb-ı Âli'ye
karşı geldik¬
lerini ve bu şehri ziyaret ettiği tarihlerde, tekrar Sultan'ın tâyin ettiği
1 Aynı eser, II,
395.
2 MŞS 195, 47; MŞS 241, 21-22, 64;
MŞS 255, 140.
3 MŞS 195, 47.
4
Voyage dans l'Empire Othoman. l'Egypte et la Perse,
5 Journey through
6
Travels in
7 Ainsworth,
Armenia,
London
Mesopotamia, London 1827, I,
343.
Travels and Researches in Asia Minör,
1842,
Paris 1804, II, 343-
Asia Minör, Armenia and Kordistan, London 1818, 433.
115.
Mesopotamia,
Chaldea and
_
bir Paşa'nın Mardin'de
vaziyete
47
hâkim olduğunu
norsky^nin, H. Southgate2'in bahs ettiği
timali üzerinde durması,
nadığı idarî rol
yazmaktadır.
ailenin Milli
bu ailenin XVIII. yüzyılda da
göz önünde bulundurulursa,
Bir müddet sonra,
1840
bu şehirde oy¬
haklıdır.
tarihlerinde Mardin'in
Musul'a da bağlandığı bir hükümdeki
zaman zaman
«. ..Mardin kazası icâbât-ı asriyye
ve vukû'at-ı hâliyyeden nâşi, ba'zan Diyarbekir'e ve
ba'xan dahi Musul
eyâletine ilhak ile idare ettirilmekde...» şeklindeki ibareden
tadır3. Nitekim,
Mi-
ailesi olması ih¬
anlaşılmak¬
1840 da Ainsworth4 Mardin'de Musul valisi İbrahim Pa¬
şa'nın gönderdiği -bir vekil bulmuştur.
Onun
verdiği
bu malûmat ile
vesikadaki biribirlerini teyid etmektedirler.
1845 (1261) de Mardin'den
tekrar sancak
duğu görülmektedir5. Mardin 1869 (1286)'da da
sancak durumundadır6 ki,
olarak
bahs olun¬
Diyarbekir'e bağlı bir
bu tâbiiyet Türkiye Cumhuriyeti'nin
kurulu¬
şuna kadar devam etmiş, ondan sonra da bir hudut vilâyeti olmuştur.
Mardin'in idaresi hakkında: XVI.
yüzyılda Mardin
nın idaresi ile mükellef hangi vazifelilerin bulunduğunu
tesbit edebilmek
ancak muhtelif
vesikalarda ve
sancağı¬
toplu
olarak
kaynaklarda verilen
malûmatın bir araya getirilmesi sureti ile mümkündür.
Osmanlı İmpa-
torluğu'nda bir sancağın idaresi ile tavzif edilmiş kimselerin hangi un¬
vanları taşıyacakları hakkında bilinen pek çok şeyler varsa da,
bura¬
da doğrudan doğruya resmî kaynaklardan vazifelilerin tesbiti ve bun¬
ların diğer haberlerle tamamlanması yoluna gidilmesinin
daha faydalı
olacağı düşünülmüştür.
Kadı: Mardin'in ilk kadısı, muhtemelen, 1518
ait Tapu defteri'nde 18.000 akça
timara mutasarrıf
(924)
tarihine
görünen Mevlâna
Mehmed'tir'. Celâl-zâde Mustafa Çelebi Kanun-nâmesinin8 «kanûn-ı ku1 Mardin, İA, göst. yer.
Narrative of a Tour
London 1840, II, 285-6.
through
Armenia,
Kurdistan,
Persia and Mesopotamia,
3 MŞS 253, 23.
4 Aynı eser, göst. yer.
B MŞS 264, 53.
1286 tarihli Diyarbekir salnamesi. Mezkûr tarihte liva-i Mardin mutasarrıf ı Emî** 1-ümerâdan Tayyar Paşa'dır.
7 BA, TD 64, 283.
8 Süleymaniye Ktb., Âşir Ef. kısmı no. 1004, 28b; Necmi Öz,
namesinin tetkik ve tahlili,
1866, no. 877, 53.
Edebiyat Fakültesi
Celâl-zâde Kanun¬
Tarih Bölümü mezuniyet tezi,
İstanbul
48
Zât» faslında «bir kadtlık hâsılı
-
her hanede on
nun üzre hâsıl bağlanun, demektedir.
akça tahmin olunup a-
Mardin
kadısının 1518 ve 1526
tarihlerinde günde tam elli akça varidatı olduğunu,
yine
Tapu Defter¬
lerindeki kayıtlardan öğreniyoruz1. TD 64,
283 deki <hisse-i cihet-i k*
zâ can vilâyet-i Mardin ber mûceb-i caded-i
hâne, fî yevm 50> haşiyesi
Celâl-zâde tarafından belirtilen hususa uymaktadır. 1518 tarihinde Mar¬
din kazasında .4.760 müslüman^ 3.610 hıristiyan
vârızı
vardır.
Hâsıl
varızı
miktarı
esas
tâyininde
alınıyor,
1518 senesinde,
ilhak
olunmuştur
bu duruma
ve 92 yahudi hâne-i a-
göre,
sadece,
bir kısım evkafa ait gelirler kadının hâsılına
ki, bunların da yekûnu
günde
elli
Böylelikle Mevlânâ Mehmed'in 18.000 akça timarı
di. Bu,
islâm hâne-i a-
demektir.
1526 (932) senesindeki
akça tutmakta idi.
vücûda gelmekte i-
kayda göre, usulsüz
olduğundan dolayı
kaldırılmıştır.2.
XVI.
tesbit
yüzyılda
edebiliyoruz.
Mardin
1573
dan
Mustafa
el-Remzi3,
(981)' de Mevlânâ
tafa6 Efendilerdir.
hizmetinde
daha bazılarının isimlerini
Bunlar:
1548 (955)' de
Şemseddin4,
kadılarından
Mevlânâ
bulunup
büyük
anlaşılmaktadır:
âdem ile donanma-yı
1558
Mehmed5
Mehmed'in
yararlıkları
ve
(965)' de
Kılıç Ali
görüldüğü
Paşa7 ile donanma
Paşa'nın
«Mardin kadısı...
Mevlânâ
hümâyûn
seferleyüp fet h olunan
seferin
Mevlânâ
1595 (1003)'de Mus¬
Mehmed...
bir
arzın¬
seksen nefer
kalede en-
vâ-ı yoldaşlığı müşahede olunmuştur*>.
Mardin sancağına
bulunanlardan da
yalnız
bağlı
diğer
birisinin
adını
kazalarda
tesbit
(924) de Savur kadısı olan Mevlânâ Yusuf9.
akça
hâsılı
olduğu
yer; BA,
da
TD 998, 6.
TD 998, 30.
3 BA, (A) RSK (955), Fekete 354/1, 354/2, 354/3.
* BA,
MAD
16160, 5.
5 BA, Ruûs 225, 360.
« BA, (A) DVN 1003.7.13.
7 Bunun için bk. H. Şehsuvaroğlu, Kılıç Ali Paşa, İA, VII, 679-31.
3 BA, Ruûs 225, 360.
9 BA,
ıo BA,
TD 64, 311.
TD 998, 40.
görevinde
edebilmekteyiz:
zatın
anlaşılmaktadır10.
< BA, aynı defter, göst.
2 BA,
Bu
kadılık
günde
1518
30
49
Kadı naibi: Bunlardan
1595
(1003) senesinde vazife
başında
bulunan ikisinin ismi belgelerden çıkartabilmektedir: Ahmed ve Ham¬
dullah1. Bilindiği gibi, naipler kadılara,
başında bulunmadıkları zaman
çük davaları halkın ayağında
herhangi bir sebeple görevleri
vekâlet etmekte, köyleri dolaşarak kü¬
halletmekte, köylülerin
verecekleri ver¬
gilerin adalet ve kanun çerçevesi içerisinde alınmasına nezâret etmekte
idiler2. Nahiyelerde de
birer naip bulunduruluyordu3.
Dizdar: Mardin sancağında üç kale
Savur ve Nusaybin
bir dizdar tâyin
kaleleri.
bulunmaktaydı:
olunduğunu Celâl-zâde4'den öğreniyoruz.
yüzyılda
bu
kalelerden
mümkün
olamamıştır.
hiç
Mardin,
Bunlardan Mardin kalesine, fetihten sonra,
birisinin
Alay-beyi: Bunlardan
dizdarının
bir çoğunun
ismini
isimlerini
Lâkin, XVI.
tesbit
etmek
muhtelif kayıt¬
lardan öğrenebilmekteyiz:
1540 (947)'da
kadar Hoca
ğustos
Ali6,
yine
Mustafa
aynı
Bey5,
tarihten
26 Ekim
itibaren
1551
(14 Şevval 957)'e
Kavuncu Mustafa,
26 A-
1554 (27 Ramazan 961)'de Kavuncu Mustafa'nın ölümü sebebiyle
tekrar Hoca Ali7,
tafa'nın
14 Kasım
oğlu Ali8,
1565-66
987)'da Mardin alaybeyi
1556 (11
Muharrem 964)'da Kavuncu Mus¬
(973)'da Mehmed8,
kalmayıp firar eden Mehmed'in yerine Şücâ
1580 (28 Muharrem 988)'de
rihlerinde Mehmed Bey12,
1 BA, (A)
DVN
15 Eylül 1579 (23 Recep
iken Şirvan muhafazasına memur edilen, fakat
Abdullah oğlu
9 Şubat
1583
oğlu Mehmed10,
Hüseyin",
1581
(16 Muharrem
15 Mart
(989)
991)'de
ta¬
Saru
1003.8.11
2 Bk. M. Akdağ, Osmanlı müesseseleri hakkında notlar, DTCFD, XIII, 48-49.
3 Bk. s.38, not 12'deki vesika; H. İnalcık, Adalet nâmeler, aynı eser, 77, 112.
4 Selim-nâme, 119a; BA,
6 BA,
TD 200. 591.
8 BA,
Ruûs 209,
TD 998,
19.
125.
7 BA, Ruûs 212, 93 ve 95.
8 BA. Ruûs 215, 143.
9 BA,
TD 358, 11.
10 BA, Ruûs 235, 48.
11 BA, aynı defter, 155.
® Bu zatın 12 Mart
1581
(6 Safer 989)
bildirilmektedir (bk. BA, Ruûs 237, 296).
tarihli
bir kayıtta
kati edilmiş olduğu
50
-
Seyyid Ahmed Bey oğlu Mehmed Bey1 1584 (992) tarihlerinde bir baş¬
ka Mehmed Bey2, 17 Ocak
3 Eylül
1585 (20 Muharrem 993)'de
1595 (27 Zilhicce 1003)'de Yakup Çavuş4.
Alay-beyileri bir sancaktaki
lı
sipahilerin
en
yüksek
âmiri
beylerbeyi
veya sancakbeyi
veya
arzı
kadı
ile
toplamak
din sancağı
de
arzı
göz
de
son
tevcih
tımarı,
tâyin
edildiği1'
başka
beylerbeyi
bazan
anlaşılmaktadır.
ile
20.000
44.000
akça
yalnız Hoca Ali'nin
kusurları
Bun
kaydı ile1
kendilerine
ile birlikte,
Mar¬
arasın¬
14.000 akça
buna mukabil Mardin'de bir çok sipahilerin zeameti
görülmektedir. Bu durumu,
tiraar
maliktiler5.
edildikleri7,
verildiği8,
alay-beyilerinin umumiyetle
da değişen zeamete sahip oldukları,
beylerbeyilikteki
timarlara
önünde bulundurulmak
üzerine
vazifelerine
görevinin
veya bir
olup serbest
ların vilâyet sipahilerinin arzuları
'i cizye
Mehmed Bey»
bulunduğu
onun
azline se¬
bep olmuştur10.
Mardin ve Nusaybin bir
alay-beyilik iken
sancak-beyi
ile, Nusaybin'e müstakil bir alay-beyi tâyin edildiği,
her ikisinin tekrar birleştirilmesinin
talep edildiği
bununla
arzı
beraber
ve bu işin incelen-
1 Saru Seyyid Ahmed Bey oğlu Mehmed Bey Mardin alay-beyisi iken kadı arzı ile
«bilâ sebeb» alay-beyiliği alınmış, Diyarbekir Beylerbeyisi Mehmed Paşa'nın mufassal ar¬
zı üzerine, yukarıdaki tarihte tekrar alay-beyi
tâyin olunmuştur
236). Mehmed Bey 19 Mart 1583 (24 Safer 99l)'de de Âmid
(bk.
BA,
alay-beyiligine
Ruûs 241,
atanmıştır
(bk. BA, Ruûs, 241, 316).
2 Bu Mahmed Bey de, Şam muhafazasında olan Ahmed
Paşa'nın
arzı
üzerine 23
Mart 1584 (11 Rebiülevvel 992)'den itibaren Diyarbekir defter kethudâlığına tayin olun¬
muştur (bk.
3 BA,
BA,
Ruûs 262,
126).
TD 617, 23.
* BA, MÖD 73, ?76.
5 ö. L. Barkan, Kanunlar, 19, 287.
3 «Mardin-alay-beyisi Kavuncu Mustafa
vefat eylemeğin,
alay-beyiliği sabıkan a-
lay-beyi olan Hoca Ali'ye emr olunmuştu. Mezkûr kavuncunun 22.000 zeamete
mutasar¬
rıf oğlu diğer Ali gelüp yarar olup babasının alay-beyiliğine tâlib olmağın, alay-beyiliğine sipahiler kangısm ihtiyar edüp mahalli ana tevcih' edüp arz edesün
deuu buauralda»
(BA, Ruûs 212, 95)».
7 Bk. BA, Ruûs 212, 95; Ruûs 241, 314.
3 Bk. BA, Ruûs 241, 239; Ruûs 209, 125.
» «Bil-fi'l cem< olunacak Mardin cizyesinin iki başı bile Mardin alay-beyisi olan Sa¬
ru bey yıd Ahmed oğlu Mehmed Beye verilmek buyuruldu (Tarih: 24 Şubat 1583/srurre-i
Safer 991)», bk. BA, Ruûs 241, 1.
1° . . .şâir
sipahilerin ekseri zeamet tasarruf
vs
[edüp]
mezbûrun
Umarı ednâ olup'
maslahat ademîsi olmayup envâı kabahati zahir olup... (bk. BA, Ruûs 209, 125).
51
meşine Diyarbekir Beylerbeyisinin
Safer 991) tarihli
Kale
bir Ruûs
Muavini:
memur
edildiği
kendisini
Diyarbekir
memur edildiği
1.500
akça
Azaplar
960 senesinin
4
ve
terakki
ağası:
1583 (23
kaydından anlaşılmaktadır1.
çavuşlarından
10.800 akça timarı olan Ahmed'in 15 Zilhicce 959
bu vazifeye
18 Mart
olup
Mardin'de
(2 Aralık
1552)'da
«istikamet ile hizmet» etmesi dolayısıile
verildiği
Mardin
Muharrem'inde
görülmektedir2.
kalesinde
bulunan
Aralık
(21
azapların ağalığına
1552) Hamza Ağa yerine
Dergâh-ı Âlî solaklarından Merzifon'lu Mahmud tayin olunmuştur3.
Berriye ağzı
s.
41) ,
«Mardin ve
muhafızlığı:
Nusaybin
rak isimlendirilmektedir.
sık baskınlar yaparak
sebep
oldukları,
bu
Azebe
çeşitli
Yukarıda da belirtildiği gibi
önleri
(yani
t,^
arap
tahribata
Mardin'de
kabilesinin
ve halk
bu
ola¬
bölgeye
arasında
sık
şikâyetlere
akçalık
zeamete muta¬
sarrıf Hacı Şah-kulu Bey'in
«ol serhaddin muhafazası»
hizmetine tâyin
edildiği
görülmektedir: ^Diyarbekir Beylerbeyisi A-
aşağıdaki
yüzden
(bk.
güneyi) Berriye ağzı»
vesikada
32.000
yas Paşa mektub gönder üp Mardin ve Nusaybin önleri
lup
''Azebe â~râbı mahall-i mezkûrdan
memlekete zarar etmekten
canına zarar eyleyüp
hâli olmayup nice
bir iki senedür
üşerâ-i âcrâbm mazarratından hıfz
mezbûrda 32,000
maslahatın
akçalık
uhdesinden
eksük
zeamete
gelüp
muhill
Berriye ağzı o-
olmarnağla, ümerâ-i arab
müslümanlorın malına
ceremesin
vermemekle ol yerleri
edüp malların
cem'
mutasarrıf olan
olmağın,
ve
mezbûra
re§i gibi hıfz eyleyüp âcrâbın eşkiyâsın ele ge.türüp
etmeğe
livâ-i
Hacı Şah-kulu bu
ısmarlanup ge-
haklarından
gelin¬
mekle, ol havalide olan halk âsûde olup ve mîrîye müteveccah olan mal¬
ların bPt-temâm tahsil eyleyüp nice
Amid' de vâki ilan
sây ve kifayeti
olduğundan gayri,
gümrük ve mizân-ı harîr mukâtaasına 25.000 filori
ziyâde olmasına sebeb olup
ol serhadde
istihdam
dirliği kifayet kadar âdem saklamağa vefa
olunması
etmeyüp Berriye
lâzım olup
ağzı'nda
Haydar Çelebi4 yazmayup hâli ve harabe, hâriç ez-defter kalan mezâriden kendü sâyiyle ihya etmek şartiyle zaafı terakki olup serhaddin mu¬
hafazası buyurulur ise, ol yerlerin istirahate ve
malın küllî
izdiyâdına
ve ahsen vechle husulüne sebeb olmak mukarrerdir, deyu arz ettiği üze1 BA, Ruûs 241, 314.
2 BA, Ruûs 210. 44.
3 BA, aynı defter, 54.
* 1540 (947)'daki tahrir kâtibi.
-
re buyuruldu1
(Tarih:
52
-
13 Zilkade 957/23 Kasım
1549)».
Yine aynı tarihte «Nusaybin önleri muhafazası ve cAzebe âcrâbının mîrîye müteveccih olan malları cemHne*
memur
Hısn-ı keyfa sancağı'nda 53.400 akçalık zeameti
dir2. Yine o havalide 34.500 akça vergi vermesi
içlerine sokmayan, vergi vermeyen,
bir diğer şahıs
olan Şemseddin
Bey¬
gerekirken eminlerini
havass-ı hümâyûn
reayasına zarar
veren bir topluluğa Diyarbekir Beylerbeyisi ile defterdarı Hasan Bey'in
arzları üzerine «6ey» tayin edilmektedir. Şemseddin Bey 15.000
akçayı
nakdî olarak hazineye teslim
terakki
kayd
edecek,
mütebakisi
kendisine
olunacaktır.
Bu Şemseddin Bey,
1552 senesi
sonlarında Nusaybin sancak¬
beyi olan Şemseddin Bey olsa gerektir3. Nitekim, Hacı
Şah-kulu
Bey
de 1555 tarihlerinde sancakbeyi idi4.
Böylelikle, Berriye ağzı
muhafızlarının görevi,
bekir askerî ve ticarî yolunun5 önemli
bir
kısmını
Musul-Diyar-
teşkil eden Nusaybin
ve Mardin arasındaki bölgedeki emniyetin korunması, bu iki şehir ara¬
sındaki arazide oturan halkın mîrîye olan
vergilerinin
tamam olarak
alınmasını sağlamak olmaktadır.
Nâzır-ı emval:
1526 (932)
tarihinde
Mardin'de
olan bir zatın, aynı zamanda Akkoyunlu Kasım Padişah
nâzın olduğu ve 15 akça yevmiyesi bulunduğu
mi
malûm
nâzır-ı emval
evkafının da
bilinmekte ise de,
is¬
değildir8.
Kale kethüdası:
1540 (947)'da Ali adlı, Mardin'de
timar sa¬
hibi bulunan bir şahıs Mardin kalesi kethüdası olarak zikr edilmektedir'.
Zuemâ ve sipâhiyân:
ve
1526 (932)'da Mardin sancağında 9 zaîrn
113 sipahi bulunmakta idi8.
Kale muhafızları ve azaplar:
birincisinin adedi
ı BA,
Ruûs 209,
2 BA,
Ruûs
1526
(932)'da bunlardan
130.
209,
131.
3 BA, Ruûs 210,
119.
4 BA,
201.
Ruûs 213,
Yine
139, ikincisininki ise 108 rakamına ulaşmakta idiu.
6 Bk. H. Sahillioğlu, Dördüncü Muradın Bağdad seferi menzilnamesi
feri harp jurnali), Belgeler,
« BA,
TD 998, 22.
7 BA,
TD 200, 591.
3 BA,
TD 998, 37.
» BA, aynı defter,
37.
Türk
Tarih Belgeleri Dergisi,
II, 1965, 22-24,
(Bağdad se¬
30-31.
-
53
Kale mehterleri: Bunların
-
mikdarları
ber, okale-i mezbûrede ve şehirde olan
lik için
belli olmamakla bera¬
düğünlerde ve cemiyetlerde* şen¬
bulundukları anlaşılmaktadır1.
Cizye emini:
cizyelerini
Mardin sancağındaki hıristiyan
toplamak vazifesinin bazan
da uhdelerinde
defterdarlık veya
bu işe memur eminlere,
alaybeyiliği gibi
kimselere verildiği görülmektedir.
(27 Zilkade
2 Ekim
1556
cizye emini tâyin o-
1561 (5 Şaban 968)'de Rumeli timar defterdarı Ab-
durrahman Efendi'nin Mardin ve Çemizgezek
mur edildiği3, 1583 tarihinde de
cizyelerinin cem'ine me¬
Mardin alay-beyisi
olan Saru Seyyid
Ahmed oğlu Mehmed Bey'in Mardin cizyesini toplamakla
duğu4
bazan
vazifeler bulunan
Bu cümleden olarak,
963)'da erbâb-ı timardan Mehmed'in
lunduğu2, 21 Nisan
ve yahudilerin
tavzif olun-,
bilinmektedir.
Voyvoda: XVII. yüzyıla ait metinlerde ve arşiv
belgelerinde
Mardin'de bir voyvoda bulunduğundan bahs edilir, bu hususu
Mardin-
den gelip geçen bütün Avrupa'lılar da seyahat-nâmelerinde işaret eder¬
ler5. Voyvodalığın Türklerin Balkan slovenlerinden
idarî müessese olup, Türk idare
almış oldukları bir
sisteminde muhtelif
anlamlar taşıdığı,
vilâyet, şehir ve nahiye voyvodalarının vazifelerinin kendi
voyvodalı-
ğındaki umumî âsâyiş ve emniyeti temin etmek, hasları idare etmek, va¬
ridatı toplamak olduğu, sancak-beyleri
veya
mahallî
kadılar tarafından
kontrol edildikleri belirtilmektedir6. Voyvodaların idare ettikleri bölge¬
ler havass-ı hümâyûna, sultanlara
beylerbeylerine,
beylerine ait arazidir. 1516 (922) tarihli Semendere
vezirlere,
sancak-
Eflâklarına ait bir
adâletnâmede7 ıher nahiyede bir muayyen mahalde ol nahiye halkı voy¬
vodalarına ev yapı-vereler, amma kafan tahrib etmiyeler ve eğer mürûr-i
şuhûr ve ubûr-i duhûrla harabe dahi müsrif olur ise, ol nahiye halkı it-
tifaken termîm vetacmir eyleyeler, tâkiminbacd hergelen voyvoda anda
ı
BA,
Ruûs 230,
2 BA, Ruûs 215,
58.
120.
3 BA, MÜD 4, 208.
4 Bk. s. 50,
5 J. B
not 9.
Tavernier, aynı eser, I, 154; C. Niebuhr, aynı tser, II, 395, G. A. Olivier,
aynı eser, 343; A. Dupre, aynı eser. I, 79
8 H. Şabanovic,
L'organisation de
XVI siecle, Istorijski vestnik, 3-4, 1955,
devletinin
Merkez ve Bahriye
ve diğerleri.
V administration
59-78. Ayrıca bk.
turque en Serbie aux XV et
I. H. Uzunçarşılı,
Teşkilâtı, Ankara 1948, 321, not 3.
7 H. İnalcık, Adâletnâmeler, aynı eser, II, 1965, 95-99.
Osmanlı
54
sakin ve mütemekkin alalar ve teaddî
etmeyüp ve cebrle
halkın nesne¬
lerin almıyalar ve her ne ahırlar ise hüsn-i rızâlanyla narh-ı rûzî üzere
akçalarıyla alalar ve cürme ve siyâsete müteallik
kadı izni ve icazetiyle olup hakkından
fetiyle hakkından gelinüp bil-cümle
kaziyye vâki oldukta
gelinmelüsünün dahi.
kadı
marifetinsiz
kadı mari¬
kimesneye
reylerinden zulm ve hayf edüp dutup kapmıyalar...» denilmekte,
beyleri
voyvodaları ile ilgili bazı hususlar zikr
edilmektedir.
Mardin şehri fethinden sonra Diyarbekir
olarak
verildiğine göre,
Beylerbeyileri
Mardin şehrinde
Beylerbeyilerine has
XVI. yüzyılda da Diyarbekir
tarafından gönderilmiş birer voyvoda
tedir. Bununla beraber,
birisinin ismine rastlanamamıştır.
Mardin voyvodası
olması gerekmek¬
görebildiğimiz belgelerde bunlardan
tarihinde Mardin voyvodası bulunan
kendi
sancak-
1599 (1007)
ayandan Ahmed Ağa1
İsmini tesbit
hariç
edebildiğimiz
bir
1635 (1045) tarihlerinde bu vazifede bulunan
hiç
diğer
Yakup
Paşa'dır. Kendisine voyvodalık tarîki ile Nusaybin sancağı da verilmiş¬
tir2. Bu zatın ahfadına XVIII. yüzyıl sonlarında
«-Yakup Paşa-zâde> lâ¬
kabı ile Mardin âyânı arasında rastlanmaktadır3.
Ümerâ-i raşâir: Mardin sancağında
tarihinde 204
1526 (932)
ümerâ-i caşâir gösterilmektedir4. Bunların da
kendi
aşiretler üzerinde
ile de sancak
bir otoriteleri,
bu vesile
mensup oldukları
içerisinde
-dolayısı ile de olsa- idarî bir mevkileri bulunmaktadır.
Evliya Çelebi5
Mardin'den bahs
ederken
<zuemâsı 36 ve er-
bâb-ı timarı 465'dir. Alay-beyisi, çeri-başısı var. Kanun
ile cümle 1060 aded müsellem
üzre, cebelüleri
askeri olur. Beyiyle sefere
giderler. Uç
yüz pâyesiyle mükellef kazadır. Nevâhisinden kadısına 3.000 kuruş hâsıl
olur. Müftüsü,
nakîbi, kethudâ-yeri, yeniçeri serdarı, muhtesibi, şehir na¬
ibi, şahbenderi, subaşısı, kapan emîni,
kale dizdarı
ve neferâtı vardır*
demektedir. Bir kısmı şehrin asayiş ve belediye hizmetlerine taalluk eden
bu
vazifelilerin
XVI.
yüzyılda da
Mardin'de bulunmuş olmaları
gerekir.
Evliya Çelebi'nin hiç bahs etmediği
bazı vazifeler de vardır.
1 MŞS 259, 82; ayrıca bk. M. Akdağ, Celâli isyanlarından büyük kaçgunluk.
Ta¬
rih Araştırmaları Dergisi, II, 17.
» BA, Ruûs 262. 36. Bu defter BA
kayıtlarında Ruûs
defterleri
lunmuş olmakla beraber, Osmanlı İmparatorluğu'nun XVI. yüzyıl
simatını aksettirebilen mükemmel bir cetvel mahiyetindedir.
yer) tarafından neşr olunan defterin daha mütekâmilidir.
3 MŞS 241,
* BA,
104-105,
TD 998, 37.
6 Aynı eser, VI, 59.
arasına kayd o-
sonlarındaki idarî tak¬
Ş. Turan
(aynı eser, gost.
55
Meselâ nokta-başılık bunlardan
nun-nâmelerde ırah-dârlıktın
birisidir.
Bu hizmet
Mardin'e ait ka-
şeklinde tavsif ve izah olunmaktadır. Bu
vazifenin Mardin'e gelen kervanların
muhafazası hizmeti
ile ilgili bir
görev olması muhtemeldir. 1766'da Musul üzerinden Mardin'e gelen C.
Niebuhr1, kendisini getiren kervanın 400 yolcu. 2.000 parça yük, 1.400
deve, 500 ilâ 600 at ve eşekten müteşekkil olduğunu ve 150 kadar si¬
lâhlı' muhafız tarafından
noktabaşı
bunların
korunduklarını
organizasyonu
yazmaktadır.
ile ilgili vazifedâr
Kanaatimizce,
olsa gerektir.
Böylelikle bir emniyet unsuru olmaktadır.
Şahna ve aseslerden, keza bevvâblardan
lerinde bahs olunmaktadır2. Bunlardan ilk ikisi
yet ve asayişi ile
mükellef kimselerdir.
Mardin kanûn-nâme-
Mardin şehrinin emni¬
Bevvâblar da
Mardin şehrini
çevreleyen surların kapılarında bulunan vazifedâr şahıslardır.
Yukarıda verilen izahattan anlaşılacağı üzere, Mardin sancak
beyi olmayan sancaktır. Hiç bir vesikada, böyle
bir mansıba veya bu
mansıbı işgal eden bir şahsın ismine rastlanamamıştır. Mardin'in, şehir
beylerbeyi hassı olduğu için, sancağın da
voyvodalık tariki ile idare
olunan sancak tipinde3 olduğunu, bu sebeple Mardin'de sancak-beyliği
görevi bulunamadığını düşünmek mümkündür.
1
Aynı eser, II, 371.
* Mardin'e ait kanûn-nâmeler ve onlarla
ilgili izahat
EKLER
bölümünde
maktadır.
3 Bu şekilde idare olunan Nusaybin aancağı vardı, bk.; BA, Ruûs 263, 36.
bulun¬
///. Bölüm
tskân yerleri ve topluluklar
Tapu
defterlerindeki
kayıtlara göre1,
(924)
senesinde
ile Savur
ve Nusay¬
1518
Mardin sancağı'ndaki meskûn yerler Mardin şehri
bin kasabaları ile 247 adet köydü. Bu köylerden 196 sı
dahilinde2, 51' i Savur'da bulunuyordu3. Ayrıca Mardin
7 mezraa vardı. Mardin kazası
Mardin kazası
kazasına
bağlı
köyleri arasında gösterilenlerden 13 a-
dedi Nusaybin nahiyesine bağlı olarak görünmektedirler4.
Mardin ka¬
zasında bir de kale olup o da meskûn bir mahaldi.
1526 (932) tarihinde,
II.
Bölüm
Mardin sancağına Berriyecik kazası
dedinde değişiklik
sayfa 40'
da
belirtildiği
gibi,
ilâve olunmuş, şehir ve kasaba a-
olmamakla beraber,
köy ve mezraaların sayısı art¬
mıştır:
kale
Mardin kazası6
nefs5
köy
1
mezraa
3
305
25
Savur kazası7
1
57
77
Berriyecik
1
141
43
5
503
145
kazası8
Mardin sancağı
1 Tapu Defterleri BA,
2 BA,
1
TD 64,
TD 998,
TD 200'dÜT.
TD 64, 207-15, 223-35, 240-309.
« Aynı defter, 311-323.
* Aynı defter, 237-39, 281-282.
5 Nefs tabiri umumiyetle "şehir, kasaba,, anlamına gelmektedir. Lâkin Berriyecik'te
bir çok köyler olmakla beraber, kasabaya rastlanmamaktadır. Boz ulus kanûn-nâmesinde
de (O. L. Barkan, Kanunlar, 140-t) Berriye'de şehir ve pazar bulunmadığı
tedir. Acaba nefs kadı bulunan yer midir?
8 BA,
TD 998, 6-37, 46-51.
7 Aynı defter, 40-51.
8 BA,
TD 998, 52-58.
belirtilmek¬
-
Tabloya bakıldığı
57
-
zaman, mezkûr tarihte,
Mardin
kazasına
bağlı 305 köy bir evvelki deftere nazaran, büyük bir artışı ifade eder
mahiyette görülmektedir. Bu köylerden
69' u Nusaybin
nahiyesinde i-
di. Bunların da 67'si Nusaybin'deki padişah haslarına ait1, 2'si de Savur'daki erbâb-ı timârın uhdesinde bulunmaktadır2.
1518 (924)'de Nusaybin nahiyesine tâbi köy sayısının 13 adet gös¬
terildiği göz önüne getirilirse, 1526'da bu nahiyedeki köy sayısının 56,
Mardin kazasındaki genel artışın ise, 96 adet olduğu anlaşılır.
yanlarına <hâric ez-defter3» şerhi verilmemesine rağmen,
de kayd edilmeyip sonradan tesbit
olunarak icmal
Bunlar
1518 senesin¬
defterine ilâve o-
lunmuş köyler olsa gerektir.
Berriyecik kazası ise sancağa
yeni ilâve
olunmuş
bir idarî
bölgedir.
Savur kazasındaki 77 mezraanın da hepsinin
ları içerisinde
zımdır. Zira
bulunmadığı
kanaatinde
bu kaza hudut¬
olduğumuzu
ilâve etmek lâ¬
TD 998'dek\ bir tabloda, Savur kazasına
bağlı gibi gö¬
rünen 257 köy olup bunların
kazaya
tâbi olmayıp
sadece Savur sipahilerinin timarı oldukları için bu idarî
200 ünün mezkûr
bölgede imiş
gibi gösterildikleri, bu köylerin defterlerle
üzerinden araştırılmasından tezahür
de aynı tahkik imkânı
mukayesesinden
etmektedir. Lâkin,
ve harita
mezraalar için
yoktur.
1540 (947) tarihinde Mardin sancağı,
II. Bölüm
ret olunduğu üzere, yalnız Mardin kazası ile ona bağlı
s. 45'de işa¬
Duraclu nahi¬
yesinden, sancak dahilindeki meskûn yerler de 1 kale, 2 nefs, '/58 köy.
ve 113 mezraadan ibaretti4. Bu
1 Aynı defter,
11.
2 Aynı
46-47.
defter,
köylerden 65* i, mezraalardan da 13' ü
3 «Hâriç ez-defter, ... defâtir-i atîkada mastar ve mukayyet
inen
hiyn-i
tahrirde
kimesneye verilmemekle defter-i icmal ve mufassaldan hâriç kalmış» veya «tahrirdin son¬
ra bazı kura ve mezâri'in hududlarından hâriç kimesnenin alâka ve nizâ'ı
mevâzi'-i müstakile ve beyaban ve
orman ve
olmayan bazı
kâhistândan etrâf-ı cevânibinpe
haymane-
gândan bazı reâyâ gdüb bir mahalle ziraatgâh edinüb orman ve eşcârmı kınb ihyi edub
müstakil mezra'a eyleseler veyahut temekkün edüb başka katiye olunsalar, bu makûle
kura ve mezâri'e»
denir,
«erbâb-ı
istihkaktan tâlib
ve râgıb olanlara ber-vech-i timar
tevcih olunup berât eyleseler caizdir». Türk Tarih Kurumu
ten naklen H. inalcık, aynı eser, Giriş XXV-XXVI.
* BA,
T D 200, 461-714.
Kütüphanesi
yazma No. 34
-
58
Duraclu nahiyesinde bulunuyordu1. Böylece, Mardin
lar
193 köy
ve
100 mezraa
idi2.
Başlıca iskân yerleri:
iskân yeri sancak
kazasına ait olan¬
Mardin sancağı
merkezi olan
müstakil olarak kendisinden
dahilindeki en önemli
Mardin şehridir.
bahs olunacaktır.
Müteakip bölümde
Diğer şehir ve kasaba
hüviyetini haiz yerler Nusaybin ve Savur'dur.
Nusaybin:
Burası
bu havalinin
rinden birisi olup Sâsânî-Bizans
en eski
ve
mücadelelerinde
en
meşhur
şehirle¬
ve hıristiyanlık tari¬
hinde kendisinden en çok bahs olunan şehirlerden birisidir3.
Mardin'in
fethi sıralarında Osmanlı Imparatorluğu'na ilhak olunmuştur4.
1518 (924) ve 1526 (932) tarihlerine
Defterlerinde5
Nusaybin'in
Mardin livasına tâbi
turan müslüman
muaflar,
ait malûmat
mahallelerinden bahs
veren Tapu
olunmayıp
bir nahiye olduğu belirtildikten sonra,
ve hıristiyan halkın hâne-i
çeltük, tamga-i siyah, ihtisap,
avarız ve
boya-hâne
sadece,
burada o-
mücerredleri ile
hasılları kayd olu¬
nur. Burada Akkoyunlu Cihangir'den kalma bir cami, Zeynelâbidîn za¬
viyesi6
(burası
hâlen
bir ziyâretgâhtir),
bir kervansaray ve hamam
vardır7.
1540 (947) senesinde Nusaybin'de iki mahallenin
ğu görülmektedir:
1567
tmahalle-i imâm Zeynelâbidîmve«mahalle-i Doğan*».
(975)'de mahallelerin miktarının artışından
şılmaktadır.
şehrin
de ilk defa olarak «P hâne,
bir sancaktır.
Berriye ağzı muhafızlığına tâyin olunan Hacı
ve medrese yaptırarak
rülmektedir10. Nusaybin kalesi
3 Bk. E. Honigmann, Nasibin, İA, IX, 99-103.
4 J. v. Hammer, aynı eser, IV, 168 vd.
TD 64, 235;
TD 998, 36.
TD 998, 8.
7 Aynı defter, 8.
8 BA,
TD 200, 766.
9 TKUMA,
TD 200, 247a-249a, 251a.
10 TKUMA, ETD 552, 69a.
yahudi kolonisi¬
1549 senesinde
Bey'in burada
tahsis ettiği de gö¬
1154 Rebiülahır (16 Haziran 1741=1 Ra-
Aynı defter. 696-714.
« BA,
Şah-kulu
buraya evkaf
2 Aynı defter, 461-694.
5 BA,
taşımaktadır. Şehir¬
7 mücerred» olmak üzere
ne rastlanmaktadır0. Bu tarihte Nusaybin
1
geliştiği anla¬
Yeni mahalleler «/ca/e», «Şah Selmâm, «Sûrsun, dmâm-ku-
lu nalbanda ve «Abdülâziz b. Abdülkerîm» adlarını
bir mescid
zikr olundu¬
-
biülahır
1154) ' ında tahliye
59
olunarak mühimmatı Mardin kalesine nakl
olunmuştur1. 23 Nisan 1766'da Nusaybin'den
hir ve idaresi hakkında özet olarak şu
takriben 150 ev kadar vardır,
hepsi
Mar [aziz]
taştan yapılmış
Civarı bataklıktır,
iki ayaklı bir köprü, onun
verir:
önünde
«Nusaybin'de
kötü inşa olunmuşlardır.
den sadece bir kaç eski, yontulmuş
şey kalmamıştır.
geçen C. Niebuhr bu şe¬
malûmatı
bunun için pirinç ekilir.
ve şehir
Kalesin¬
binadan başka bir
Burada un
tarafında bir kule vardır.
Yakup kilisesi taştan yapılmıştır.
Nusaybin'i Mardin
voyvodası
idare eder. Eskiden bir sancak
Burada yolcular voyvodanın
tarafından
tâyin edilen bir bey
olarak Diyarbekir
paşalığına bağlı idi.
memuruna bâc,
Diyarbekir
gümrük emini¬
nin bir adamına da gümrük resmi ödemek zorundadır2».
H. v. Moltke3
burada Hafız Paşa tarafından -muhtemelen 1830'larda-
bir süvari
kış¬
lası yaptırıldığını belirtir. 1880 senesinde Nusaybin'den geçen E. Sachau3
Nusaybin kalesinden hiç
bir izin dahi
nın güçlükle fark edilebildiğini
kalmadığını,
yazar,
eski
şehrin surları¬
şehrin civarında
tunlardan bahs eder. O tarihlerde kullanılmakta
olan
gördüğü sü¬
kışlanın
ise
bu¬
gün ancak harabesi mevcuttur.
Savur: Süryânîlerin Suarâ
lere karşı korunmak
kasdı
adını verdikleri
ile Bizanslılar
bu şehir,
tarafından
cûda getirilen istihkâm zincirinin bir halkasını
bu havalide vü¬
teşkil eder5.
Osmanlılar tarafından fethi haberi Yavuz Sultan Selim'e,
sır'a hareketinden sonra,
15
Aralık
1516 (20 Zilkade
Sâsânî-
Bu şehrin
Şam'dan Mı¬
922)'da
ulaştı¬
rılmıştır8.
Savur'dan da
mâhiye-i Savur, tâbi-i livâ-i
Mardin» şeklinde
bahs olunmakla beraber, burada bir kadı bulunduğuna göre,
olması gerekmektedir.
1518'deki
bir kaza
kadısının ismi Mevlânâ Yusuf olup 30
akça yevmi hâsılı vardı7.
Burada bir
boya-hâne
ve
bir iabbâk-hâne
bulunmakta idi.
Kâtip Çelebi8 Savur 'da bir cami ve. bir Lamam bulunduğunu, iccâs de1 MŞS 203, 22.
2 C. Niebuhr, aynı eser, II, 379"3833 Briefe über Zustande und Begıbenheiten in der Türkei aus den
1839, Berlin, Posen ve Bromberg 1811, 216, türkçe tere. H. Ör3,
Jahren 1835 bis
Türkiye'de durum ve
olaylar üzerine Mektuplar (1835-1839), Ankara 1960, 192.
4 Reise in Syrien und M esopotamien, Leipzig 1883, 392-3.
E. Honigmann, Die Ostgrenze des byzantinischen Reiches,
12 ve not. 3.
6 Haydar Çelebi, aynı eser, (Ferîdûn Bey, aynı eser, I, 482).
7 BA, TD 64, 311.
8 BA, Cihan-nümâ, İstanbul 1145, 437.
- 60
nilen eriğinin
pek
meşhur
-
olduğunu
yazar.
Bu erikten
her sene 1200
batman (800 kilo kadar) «nefs-i nefîs-i hümâyûn içüm istanbul'a gön¬
derildiğini 25
mekteyiz1.
ne
C.
pâdişâha
Ocak
(27 Safer
1571
Niebuhr2 da
gönderildiğini
Köyler: Mardin
1164)
Mardin'in
tarihli
eriğinin
bir
çok
köylerini
iki
kısımda
larının yüksekliğinden anlaşılacağı üzere,
Müslüman köyler ise, genel olarak
köylerdir. Bu itibarla, hıristiyan
muhafaza
meşhur
edebilmiş
incelemek
hâne-i
nüfusça
her se¬
-bazı istisnaları
köylerini, eski
olmaları
sebebi
ca Mardin havalisinden gelip
geçen veya bu
toplulukları ve o.ılara ait ibadethaneleri
mümkündür.
avarız miktar¬
kalabalık
ile-
köylerdir.
ufak
ve tenha
ve
isimlerini
ile
bugünkü haritalar
da umumiyetle tesbit edebilmek mümkün olmaktadır.
ların eserlerinde de
olup
öğren¬
yazmaktadır.
Bunlardan hıristiyan köyler umumiyetle büyük ve
olarak
vesikadan
devamlı
Bunlardan, ayrı¬
mıntıkaya sırf hıristiyan
tetkik için
gelmiş Avrupacı¬
bahs olunmaktadır3.
Bir kısım müslüman köylerinin harita üzerinde tesbiti ise
dur. Zira bunlardan isimleri bir şahıs adı olanlar vardır ki,
sa fasılalarla tahavvüle uğraşmışlardır. Bu gibi
larak
takip
etmeden
bu
köylerin
değişikleri devamlı o-
yerlerinin bulunması imkânsızdır.
Müslüman köylerinden bazılarının da isimleri arapça
çük, fakat eski
türkçe veya
köyler
oldukları
türk toplumuna
zor¬
bunlar kı¬
anlaşılmaktadır.
mal olmuş köy
terkipli olup kü¬
İsimleri tamamen
isimleri de pek çoktur.
Aşağıda -alfabetik sıra içerisinde- bunlardan her birine,
kısa izahlarla
birkaç misal sunulacaktır.
cAmude4: Hâlen Suriye topraklarında olup Dara'nın karşısındadır. VI. yüzyıl başlangıcında Bizans İmparatoru Anastasius burada
bir müstahkem mevki
inşâsını düşünmüş, sonra karşısındaki Dara5 da
karar kılınmıştır.
XVI. yüzyılda halkı
müslüman olup 924 (1518)'de 26 hâne,
1540'da 5.7 hâne, 30 mS-
3 mucerred, İ526'da 51 hâne, 14 mücerred,
ı BA, D-BŞM, 27.11.1164.
2 Aynı eser, II, 395.
6 Bk. A. Socin, aynı eser, göst. yer (harita'da mevcut).
tk-iîma ^nnlrvann' aym "er' 10: BA'
1 tvUMA,
/ L)
JJ7,
»Dar. için
durum).
50a-b.
TD 64> 277;
bk. s. 7, not 1 ve E. Sachau,
TD 998, 13; TD 200, 538-9:
agnı eser, 395 ve devam.
( 1S80 deki
v
6İ
-
cerred,
1564'de 27 hâne ve 5
meyve ve sebze yetişmekte
1540'da 17.750,
1960'da
yani
22 çift,
vellittir:
bennâk,
56
1518'de
büyük
Hasan
karye-i
zemini ile
Benâbil3:
bül
ismi
Hasan
etmeğe
Mardin'in
Burası
1518'de
15
h,
h,
1564'de
102
h,
eski
nüfusu
296
1540'da
h,
25 m,
de 212
muk
h,
bal),
şeyh;
3
97
m'i
(Bk.
1540'da
vardı.
s.
pamuk.
Ha¬
Köyün
1540
idi.
gayretlerinden
ve
mâl-i
müte¬
bir çift¬
üzre hizmet eyliye,
müslümandı.
bir
köy
olup
müstahkem
hıristiyan
idi.
hâlen Bül¬
mevkilerinden
h, 15 m; 1540'da
9.339
pâdişâhı
defter-i cedide
ahalisi
bostan
34, not.
n,
226
Mahsulleri
idi. Bu köyde 1540 senesinde bir
36.500,
bir
92 nefer,
85
n(efer),
50
köyüdür. Mahsulleri
Hasılı: 1528'de 4.420,
akça
idi.
sayımında
1960
vardı.
Dede-kargın4:
91
28
1564'de
9.832,
arpa.
eyleyüp
Bizans
olan
bucağı¬
mezbûrun perakende olanın
olmağın
1564'de
1540'da
akçe
Madamki iltizamı
arpa, buğday, saman, kovan (yani
5.810,
Buğday,
kethudâ'nın
1526'da
m'i
35
m;
4
kuzey-doğusunda
da
m;
5
17.702,
kazasının bir
16.100
karye-i
mültezim
muaf ola*.
verilmiştir.
1526'da
1540'da
kethüda
birisidir.
35 m;
12 h,
Mahsulleri:
lik zemini ile muaf kayd olundu.
bir çiftlik
Bismil
mezbûreyi mahmur
zabtına dahi muavenet
mercimek,
1526'da
12.000,
yüzyılda Savur kazasına bağlı idi.
1526'da
5848,
gelişmesi
^Mezkûr
cem' eyleyüp
m.
14
1526'da
4-500,
senesindeki
Halen Diyarbekir'in
m(ücerred),
5
Buğday, arpa,
1518'de
idi.
1.022 nüfuslu2 olup XVI.
1518'de 9 h(âne),
sılı:
Hasılı
1564'de 17.894 akça
Behramki1:
dır.
mücerred idi.
idi.
1526'da 37.092,
Derik5:
Hâlen
2)
buğday,
ilinde
71
arpa,
m;
9
80
soğan,
1526'da
m;
bal
1564'
ve
pa¬
vardı. Hasılı: 1518'de
1564'de 20.000
bir kaza
h,
b(ennâk),
de boya-hâne
1540'da 35.659,
Mardin
1518'de
ç(ift), 85
47
akça
merkezi
idi.
olup
1560'da
5.660 nüfusu vardı. XVI. yüzyılda Yukarı ve Aşağı Derik, «Derük-i^ülgâ» ve
^Derük-i süflâ»
4 m;
1526'da
1 BA,
olmak üzere
15
h,
TD 64, 317;
2
m;
iki
kısımdı.
1540'da
TD 998, 45;
48
3 BA,
TD 64, 264;
Derik'te
57 h,
7
1518'de
m;
17
Aşağı
h,
De-
TD 200, 373.
2 Nüfusa ait rakamlar «Başbakanlık Devlet
nel nüfus sayımı» sonuçlarından
Yukarı
n, 1564'de
İstatistik Enstitüsü
23 Ekim 1960 Ge¬
alınmıştır.
TD 998, 49;
TD 200, 555-556;
TKUMA,
TD
117,
163b-164b;
E. Honigmann, aynı eser, 8, 35.
4 BA,
TD 64, 363;
TD 998, 53;
TD 200,
B BA,
TD 64, 354;
T D 998, 52;
TD 200. 853-854, TKUMA,
838-839:
TKUMA,
TD
TD
117, 316a.
117, 312b.
-
rik'te
1518'de 11 h, 6 m;
123 h, 20 m'i vardı.
meyva ve
bunların hasılları
yordu.
Bu
iki
de
birer
Deyr Bâsiyye1.
ye (Şenyurt) nahiyesidir.
h, 9 m;
n,
1526'da
13,5 ç,
21
Yukarı
Derik'in hasılı
Aşağı
Derik'in ha¬
1564'de 19.265 akça idi.
müslüman
olup
akçaya
11.451
köyü
1540'da
baliğ olu¬
idi.
Bugün Mardin'in Kızıltepe kazasının
1960'da
1.958
1540'da 38 n,
kişi
yani
nüfusu
14
ç,
14
vardı.
b, 6
Derbesi-
1518'de 19
m;
1564'de 33
16 b, ahalisi vergilerinden de anlaşılacağı üzere müslüman idi.
Mahsulleri sadece
5.248,
h;
1564'de
arpa, pamuk, badem,
akça;
10.572
müştereken verilmiş
köy
1540'da 70 n,
buğday,
bulunmaktadır.
1564'de
1526'da 4.579;
5.000;
12 m;
arasında
(mevîz)
1518'de 6.000; 1526'da 3.659;
sılı 1518'de
-
l526'da 33 h,
Mahsulleri
kuru üzüm
62
1540'da
buğday
8.991-
müslüman olmakla
ve arpa olup hasılı
ve
1564'de 8.891
1518'de
akça
beraber- süryanî dilinde
idi.
12.000,
Köyün
1526'da
ismi
-halkı
bir kelime olmalıdır.
Deyr
= Manastır.
Deyr Hilye2:
Kızıltepe'nin Şenyurt
nahiyesine bağlı
olup Hilye veya Işıkören isimlerini de taşımaktadır,
su vardı. Burası bugün ufak bir
büyük ve zengindi.
185 h,
köy olmakla
beraber,
1518'de 106 h, 45 m; 1526'da
128 m; 1564'de 216 h, 120 m olmak
1960'da
bir köy
150 nüfu¬
XVI.
136 h. 81 m;
yüzyılda
1540'da
üzere halkının hepsi hıris-
tiyandı. Mahsulleri buğday, arpa, bostan vebaldi. Hasılı 1518'de 50.000,
1526'da 28.715,
1540'da 28.434, 1564'de 44.525 akça idi.
Harâb ed-Derb3:
Harap-derp veya Çatak
isimleri de verilen
bu köy hâlen Mardin'in merkez kazasının Kasır (Akıncı) nahiyesine bağlı
olup 19c0 sayımına göre 115 nüfusu vardı.
man köyü idi ve 1518'de 8 h, İm;
4 m'i vardı.
Köyün mahsulleri arpa,
bir müslü¬
buğday ve darıdan ibaretti. Ha¬
sılı 1518'de 3.500, 1526'da 5.618, 1540'da
yün biraz daha kalabalıklaştığı
XVI. yüzyılda
1526'da 5 h, 3 m; 1540'da 4 ç, 4 b,
6.245 akça idi. 1564'de kö¬
hâne adedinin
22'ye,
mücerredlerinin
7'ye yükselmesinden anlaşılmaktadır. Buna rağmen hasılı 4.846 ya düş¬
müştür.
Harzem4: Mardin'in güney-batısında bulunan
ı BA, T D 64, 271; TD 998, 52:
Tel-Harzem
VI.
TD 200, 566; TKUMA, T D 117, 78a.
2 BA, TD 64, 228-229; TD 998, 12; T D 200,
532-534: TKUMA,
TD 117, 256a-
158a.
3 BA, T D 64, 247; TD 998, 13; TD 200, 470; TKUMA, T D 117, 49a.
i E. Honigmann, aynı eser,
aynı eser, I, 53; BA, TD 64, 279;
174b-175a.
9; Abü Bakr-i Tihrani,
TD 998, 25, 50;
aynı eser, I, 6b; A. Gabriel,
T D 200, 557;
TKUMA,
TD 117,
-
63
yüzyılda Bizans İmparatorluğunun doğu hudutlarını koruyan istihkâm¬
lar manzumesine dahil bir kale idi. Artukoğulları
zamanında burası i-
mar edilmişti. XVI. yüzyılda ufak bir hıristiyan köyü idi.
rada 14 h, 5 m; 1526'da 25 h, 9 m;
1518'de bu¬
1540'da 22 h, 20 m;
1564'de 55
h, 4 m. vardı. Mahsullerini buğday, arpa bağ ürünleri teşkil ediyordu.
Burada değirmenler de vardı.
Hasılı 1518'de 6.000,
Arıcılık ve meyvecilik de
1526'da 5.797,
1540'da 6.944,
yapılıyordu.
1564'de 8.55i
akça
idi.
İbrâhimiyye'.- Mardin'in Kızıltepe kazasına
Bugün İşıklar adı verilmiştir.
yılda burası bir hıristiyan köyü olup 1510'de h,
m; 1540'da 66 h, 35 m;
bağlı bir köydür.
1960'da 218 kişi nüfusu vardı. XVI- yüz¬
1564'da 89 h, 25 m"
1 m; 1526'da 41 h, 15
i vardı. Burada değirmen¬
ler ve bostanlar vardı. Buğday, arpa ve pamuk yetiştirilmekte idi. Ha¬
sılı 1518'de 12.000, 1526'da 13.668,
ça
1540'da 16.016, 1564'de
10.344 ak¬
idi.
Kabala2: Mardin'in hemen kuzey-doğusunda
bulunan bir köy
olup bugün de aynı ismi muhafaza etmektedir. 1960'da
fusu vardı. XVI. yüzyılda büyükçe
retgâh vardı: Şeyh Abdülazîz zaviyesi. 1518'de 19
h, 10 m; 1540'da
2.236 kişi nü¬
bir köy olup burada
64 h, 14 m; 1564'de
bir de ziya-
h, 4 m; 1526'da 17
75 h, 13m' i vardı. Mahsulleri
buğday, arpa, akdarı ve şıradan ibarettir. Hasılı 1518'de 7.000, 1526'da
4.948,
1540'da 7.234,
1564'de 8.234 akça idi.
Kal'at el-İmra3: Mardin'in hemen doğusundadır. VI. yüzyılda
bir Bizans müstahkem mevkii idi: Lorne
(bk. s. 3, not 3).
şeklinde halk arasında telâffuz edilmekte ise
Kadın kalesi» anlamına Kal'at el-lmra'dır.
miştir. 1960 sayımında 255 nüfuslu
Bugün
177 m;
Kalatmera
«Kız (veya)
Eski kale adı veril¬
idi.
1518'de 111 hâne, 30 m; 1526'da
1540'da 246 h,
de, asıl adı
l56''de 360 h,
174 h, 60 m, 4 pîr ve âmâ.
132 m' i vardı. Köyün mahsulle¬
ri buğday, arpa, üzüm, meyve, bal, sebze gibi ziraî ürünlerdir. Burada
sof denilen ince yünlü kumaş da dokunmakta idi. Bu sebeple bu köyde
dokunan sofdan alınacak vergi
Mardin
Kanun-nâmelerinde de zikr e-
1 Bk. EKLER bölümündeki 924 (1518), 932 (1526) ve 947 (1540) tarihli kanun-nâmeler.
.2 BA,
TD 64, 231,
3 BA, TD 64, 231;
TD 998, 34, 49; TD 200, 586; TKUMA,
TD 998, 12;
MÜD 40, 25: MŞS 264, 40.
T D 200, 476-480;
TD 117. 209a-b.
TKUMA,
TD 117, 60a-64a:
64
dilmektedir'.
19.848;
kı
Köyün
hasılı
1564'de 25.181
bugün
de
1518'de
Halkı müslüman
125 h,
idi.
36 m;
11.472; 1540'da
hıristiyan köyü olup hal¬
hıristiyandır.
Karadere2: Mardin-Nusaybin yolu
dedir.
1526'da
30.000;
akça idi. Bu köy bir
1540'da
Mahsullerini
olup
1518'de
152 h, 84
buğday,
üzerindeki Dara
bu köyde
m; 1564'de
arpa,
pamuk,
10 h,
175 h,
meyva
mevkiin¬
22 m;
80 m
ve üzüm
idi. Bu köyde bir cami, bir zaviye (Şeyh Davut zaviyesi),
1526'da
bulunmakta
teşkil
etmekte
bir değirmen
ve
bir boya-hâne bulunduğu, arıcılık yapıldığı anlaşılmaktadır. Hasılı 1518'de
35.000,
1526'da
1240'da 33.787,
26.599,
sı Diyarbekir-Bağdad yolu üzerinde
bir
1564'de
44.00J
menzil
olup IV.
akça
dad seferine ait bir menzil-nâmede şöyle tarif olunmaktadır:
dan bu menzile gelince gedi saatlik göldür, vâsi Ur.
idi.
Bura¬
Murad'ın Bağ¬
«Koçhisar-
Karadere zaman ile
mucazzam şehir imiş. cAzîm evler var imiş, ortasından bir su akar.
tü ganında bir miktar
Hazret-i Hamza'gı
şenliği vardır.
2 m
ruh
b«
runu,
sını
ve
Mevkii
Kara
Ya'kûp,
cemcan
Hızır
yedi
akça hasılı,
b.
kişi
teşkil etmektedirler.
akdarıdan ibaret
4.341
tesbit edilemedi.
bulunmakta olup Kara
yani
Ya'kûp
Ferruh
bu
Bu
idi.
ler arasında
b.
ve
tarihte
mahsulü olan
diğer
köyün
Bu son
tarihte
görülmektedir
1564'de de
Hüseyin ve
hasılı
ç.
aileden
2
iki
Mardin'in
ve
buğday,
14 h,
5
10 m'
olup
i
arpa
m' i
2
bennâk,
içerisinde
güneyindeki
kalan
m'i 5.500
düzlükte,
bölgede
to¬
yarıdan fazla¬
senesinde
20 h,
11
Fer-
hasılı
Mardin'in Duraclu nahiyesine bağlı
ki,
melen bugün Suriye sınırları
oğlu
1526
1540'da 14 n (bunlardan 6,5
aynı
avarızının
akça
6.000
1518'de bu köyde
Ferruh ve
köyün hâne-i
akça hasılı olduğu görülmektedir.
5.000 akça
Üs¬
bir mağara içinde
habsetmiş imişler.»
Kara Yakûp3:
h,
Bu menzilde
köy¬
muhte¬
bulunmuş olma¬
lıdır.
Kefertut4: Mardin'in güney-batısında Kızıltepe
'
BA,
TD 64,
230;
TD 998,
12,
21;
TD 200,
kazasına
TKUMA,
465, 740;
bağ-
TD 117,
54b-56b.
2 C. Niebuhr, aynı eser, II, 386; E. Sachau, aynı eser, 395; BA,
998, 12, 31, 33;
TD 200, 528, 538; TKUMA,
düncü Muradın Bağdad seferi menzil-nâmesi
TD 111. 158a-159b;
aynı eser, II, 23.
TD 6i, 234;
TD
H. Sahillioglu, Dör¬
[R. Bozkurt]
Osmanlı
İmparatorluğunda Kollar, Ulak ve laşs Menzilleri, Ankara 1966, 24.
8 BA,
TD 64, 263;
4 G. Le Strange,
97; BA,
TD 64, 235;
TD 998, 49;
TD 200, 705; TKUMA,
TD 117, 236a.
The Lands of the Eastern Caliphate, Cambridge 1930,
TD 998, 12; 25;
TD 200, 469-70; TKUMA, 117, 161a.
2. Baskı,
65
lı ufak bir köydür.
adı
1960 sayımına göre,
59 kişi
nüfusu olup şimdiki
Koçlu'dur.
Burası çok eski
1526'da 13 m,
37 h;
ve maruf
1540'da 21
h,
bir köy olup
12 m;
dı. Mahsulü buğday, arpa ve meyvadır.
lunmakta
idi.
Hasılı
1564'de 9.062
Kelbîn1:
Kelbîn,
Kilibin,
mi verilmiştir.
hıristiyan
Mardin'in Kızıltepe
üzere
en
3
lüman;
kellefi
m
kazasının
1
1564'de 434 h,
m.
191
köyü olup ismine
köylerinden
müslim;
192 m.
Halkı
islâm ve
Köyün
1518'de 70.000,
idi.
128 m gayr-ı müslim,
6 h,
4 m müs¬
müslüman vergi mü¬
mahsullerini
1526'da 60.822,
Kıllıt2: Savur ilçesinin merkez
köyüdür.
2m
ve kalaba¬
187 h, 33 m
arpa,
buğday,
bostan ürünleri teşkil etmektedir. Arıcılık da
1564'de
Dere-içi ismi verilmiştir.
1518'de
202 m hıristiyan,
hıristiyan, 3 h,
yaşamakta idi.
akça
birisi idi.
1526'da 233 h,
yapılmaktadır. Hasılı
136.698
Bugün Halkalı is¬
kişi nüfusu vardı.
1540'da 304 h,
sebze, meyva ile bağ ve
bir hıristiyan
bir
yüzyılda Mardin sancağının en büyük
müslüman;
bu köyde
1540'da 7.767,
muhtelittir.
fazla
gayr-ı müslim, 4 h,
13 h,
1526'da 8.764,
tamamen müslüman idi.
1960 sayımında
olmak
varidatı
Halkı
7 m;
bir de değirmen bu¬
Klebin şekillerinde rastlanmaktadır.
Burası XVI.
lık,
Burada
1518'de 15.000,
akça idi.
1518'de 34 h,
1564'de 40 h ve 9 m' i var¬
köylerinden birisi olup hâlen
1960 sayımında 871
1518'de 71 h,
1540'da 84.171,
kişi nüfusu vardı.
8 m;
1526'da 131
h,
Burası
115 m;
1540'da 239 h, 83 m bu köyün vergi mükellefleri idiler. 1611'de bura¬
da cizye ödeyenlerin adedi
olarak
130
gösterilmektedir.
havaliyi dolaşan İngiliz G. P. Badger bu köyde
aile bulmuştur.
(Killeth)
1850'de bu
120 yakûbî
1880'de buraya gelen E. Sachau ise, Kıllıt
(Sachau'un
imlâsı ile Kyllith)'ta sade turânî dili konuşan süryânîlerle
meskûn 180
ev, bir kilise ve
lunduğunu
Kıllıt
man, meyva,
ı BA,
Mardin'deki amerikan
misyonuna bağlı bir okul bu¬
belirtmektedir.
köyünün XVI.
bal, soğan
TD 64, 232;
yüzyıldaki
ve bağ
mahsulleri
ürünleri olarak
buğday,
arpa,
sa¬
gösterilmektedir. O
TD 998, 11;
TD 200, 461, 740; TKUMA,
TD 117,
TD 998, 41;
TD 200, 380-382; MAD 4663,
50b-54b;
E. Sachau, aynı eser, 427.
2 BA,
TD 64, 312;
ger,
The Nestorians and their Ritaals, London 1852,
eser,
241;
E.
Sachau, agnı eser,
419-420.
I, 53'den naklen
126; G. P. Bad¬
A. Socin, aynı
-
66
tarihlerde burada bir de değirmen vardı. Köyün hasılı
1526'da 19.819,
1518'de 12.000,
1540'da 24.214 akça idi.
Kızılkend1: Hâlen Derik kazasının
Meşkinân
bucağına bağlı
ve 1960 sayıma göre, 797 kişi nüfûsu olan bir hıristiyan
köyüdür. İs¬
mi Boyaklı'ya çevrilmiştir.
Burası XVI. yüzyılda Mardin sancağı'nın en büyük ve en ka¬
labalık köylerinden biri idi.
1540'da
164 h,
131
Köyün mahsullerini
di. Hasılı
1518'de
m;
1518'de 62 h, 4 m;
1564'de 309 h,
buğday,
135 m
arpa ve bostan
da
114 h, 48 m;
vergi mükellefi vardı.
ürünleri teşkil etmekte i-
1526'da 35.154,
40.000,
1526'
1540'da 33.930,
1564'de
121.544 akça idi.
Koçhisar2:
Mardin'in Kızıltepe kazası merkezinin
Orta Çağlarda ve bilhassa Artuk-oğulları
sul,
ayni
Duneysir
zamanında
şekilde Urfa-Musul yolu üzerinde bir
adını
taşımakta
idi.
Ulu câmi'in hâlâ şehrin kuzey-batısında
mimarî eserin heybetine şehâdet
mühim bir iskân mahalli
büyük
Burada Artuk-oğulları
olan Tel-Ermen
ticarî şehir olup
devrinden
bulunmakta
etmektedir.
kalma
olan kalıntısı,
Şehrin
vardı ki,
eski adıdır.
Diyarbekir-Mu-
bu
doğusunda yine
E. Sachau
tarafın¬
dan meşhur Tigranokerta zannedilmiştir. Bugün Tel-Ermen Kızıltepe'nin
bir mahallesini
teşkil etmektedir.
Koçhisar'ın XVI. yüzyılda da
laşılmaktadır.
h,
Halkı müslüman olup
12 m, 4 pîr,
1
muaf;
büyük
bir kasaba olduğu an¬
1518'de 90 h,
1540'da 183 h, 52 m;
29
m;
1564'de
1526'da
106
176 h, 36 m' i
bulunduğu defterlerimizden öğrenilmektedir. Mahsullerini ise buğday, ar¬
pa, bostan ürünleri ve mercimek teşkil etmektedir.
dı. Hasılı
1518* de 30.003,
1526'
da 10.623,
İki değirmeni var¬
da 38.928,
1540'
1564'
de
39.083 akça idi.
Nüfusu
1960 sayımına göre, 6.379 kişidir.
Koruk - depe1
ı BA,
TD 64, 245;
: , «Sahra-gı Mardin* de ,
T D 998,
12, 21;
TD 200,
yani Mardin'in
474, 740;
gü-
TKUMA,
TD
117,
TD
200,
481;
69a-71b.
2 Yâkût, aynı eser, IV, 478; BA, TD 64, 207-208;
TD
998,
13, 34;
TKUMA, TD 117, 65a-66a; G. Le Strange, aynı eser, 96; A. Gabriel, aynı eser, I, 45-52; İ.
Artuk, Dunaysir'da Artuk oğullarının Ulu
Camii, Belleten, X, 1946,
Dunaysir, El2, 461-642; E. Sachau, agnı eser, 400-404; A.
167-169; D. Sourdel,
Gabriel, aynı
1826 tarihlerinde Koçhisar 'a ait bir resim için bk. J. S. Buckingham,
eser. I,
Travels in
45-53.
Mezo-
potamia, London 1827, I, 378.
8 BA, TD 64, 247 mükerrer;
TD 998, 49; TD 200, 555; TKUMA, TD 117, 169a-b.
_
67
-
neyindeki sahrada bulunuyordu. Yeri kesin olarak tayin olunamamıştır.
XVI. yüzyılda ufak bir müslüman
1 m;
1526* da
köyü
olup 1518' de 11 h.
24 h, 4 m; 1540' da 20 h, 1 m;
vergi mükellefleri vardı. Mahsulü buğday, arpa,
rünlerinden ibaretti.
Hasılı 1518'de 3.110,
1564' de 13 h, 3 m.
akdarı ve 'bostan
1526" da 3.145,
1540'
ü-
da
6.522, 1564' de 2.000 akça idi.
Kurs - 1 âclâ, Kurs - ı ednâ ve Kurs - ı evsat1 : Bu köyle¬
rin her üçü de Zerkan suyu kenarındadır; Mardin'in Kızıltepe kazasına
bağlı Ortagurs (Yüceli) köyünün yukarı, orta ve aşağı kısımlarını teş¬
kil ederler. Yüceli'nin 1960 sayımında 1201 kişi nüfusu vardı. Mardin'in
küçük hidroelektrik santralı da buradadır.
Kurs-ı âclâ2' nm
1518* de 19 h, 3 m;
1540'da 46 h, 26 m; 1564'de 39 h,
15 m
1526' da 22 h,
12 m;
vergi mükellefi bulunuyordu.
Mahsulleri zeytinyağı, arpa, meyva, pamuk, buğday ve bağ
ürünlerin¬
den müteşekkildi. Hasılı 1518'de 10.000 akça iken, 1526* da 6.812 ak¬
çaya düşmüş, 1540'da 11.984
akçaya
yükselmiştir.
1564'de ise
yine
11.984 akçadır.
Kurs-ı ednâ8'nm
1540'da 56 h, 39 m,
1518'de 35 h,
3 m,
1526'da 57 h,
27 m,
1564'de 84 h, 28 m, vergi mükellefi vardı.
lı, yukarıdaki tarihlerde sıra ile 9.439,
6.800,
8.410, 9.410 akça
Hası¬
idi.
Mahsulleri buğday, arpa, üzüm, şıra ve bal olup bu köyde altı değir¬
men vardı.
,
. ;'!
Kurs-ı evsat4' in
1540'da 106 h, 98 m;
sılı 1518'de 10.000,
akça idi.
1518'de
49 h, 2 m;
1564'de 104 h, 58 m
1526'da 10.077,
Köyün mahsulleri sebze,
1526'da
79 h, 25 m;
vergi mükellefi vardı. Ha¬
1540'da 20.220 ve 1564'de 18.339
soğan, meyva,
zümden ibaretti. Köyde mescit ve değirmenler
turp, şalgam ve ü-
vardı.
Bu üç köyün de halkı müslümandı.
Kusur nâm-ı diğer Göİlükend 5 s Burası, hâlen, Mardin şeh1 Tapu defterlerinde hep Kurs seklinde yazılmaktadır, halk dilinde Gurs deniliyor.
2 BA, TD 64, 248: TD 998, 33; TD 200, 489; TKUMA,
» BA, TD 64, 273;
4 BA,
TD 998, 50:
TD 64, 214: TD 998, 13;
TD 117, 83b.
T D 200, 488; TKUMA, TD 117, 89b.
TD 200, 534-536: TKUMA, TD 117, 88b-89b.
5 BA, TD 64, 229-230; TD 998, 11, 25; TD 200, 548-51, 750; TKUMA, TD 117,
151b-155a; Evliya Çelebi, agnı tser, IV, 60; köydeki «feth-i hakânîden berü» mevcut ki¬
lisenin XVIII. yüzyıldaki tamirleri için bk. BA, MÖD 115, 531; ŞD 120, 192.
_
68
rinin hemen güneyinde ve Gollü veya Göllü-kusur adı ile anılan, Abû Babı
Tihrânî
(agnı eser, I, 158)'de
bahs olunan yerdir. Bir hıristiyan köyü
olup kilisesi, 1960 sayımına göre, 403 kişi nüfusu vardır.
1518' de 147 h, 39
m;
1526'da 182 h, 37
m; 1540'da 279 h,
155 m; 1564'de 424 h, 177 m. vergi mükellefi vardı. Evliya Çelebi bu¬
rasını 500 haneli
bir
büyük köy olarak vasıflandırmaktadır. Mahsulleri
arpa, buğday, bal ve bostan ürünleridir. Hasılı 1518'de 60.000,
56.106,
1540'da 66.280,
1526'da
1564'de 85.032 akça idi.
Lutfullah1. Bu köy Nusaybin'e tabi idi. XVI. yüzyılda küçük
bir köydü.
1518'de bu köy
sakinlerinden birisi Lutfullah
Kardeşi Sultan b. Nasır da aynı köyde oturmaktadır.
Lutfullah'ın ismi izafe olunmuştur.
diğer Lutfullah
şeklinde
1567'de
ismini
köy sakinlerin¬
Bundan
sonraki ta¬
başka şahıslara izafetle değiştirilmiş olduğu muhakkaktır.
1518'de 10 h, 5 m;
1526'da
14 h,
7 m; 1564'de 21 h, 7 m vergi mükellefi
day, arpa,
mezkûr
geçtiği anlaşılmaktadır.
köy Usâfa'ya izafe edilmiştir. Köyün isminin daha
rihlerde de,
bu zatm,
«Usâfa nâm-ı
Bu defa
taşımaktadır.
tarihte Lutfullah'ın ölüp yerine oğlu Usâfa'nın
Bu defa
Köye
bu köyden
bahs olunmaktadır.
den birisi «Usâfa b. Lutfullah
b. Nâsır'dır,
1
vardı.
m;
1540'da 21
Köyün mahsulünü
kuru ot ve pamuk teşkil etmekte idi. Hasılı
1526'da 18.629,
1540'da 22.529, 1564'de
ç,
17 b,
buğ¬
1518'de 5.O00,
11.222 akça idi.
Mahmud Şah2: Mahmud Şah b. Mahmud köyün sakinlerinden-
dir ve bir çiftlik sahibidir. Lutfullah
mud Şah'm da adı sonradan
köyünde görüldüğü gibi,
tahavvüllere
Bu sebepten yeri tesbit olunamamıştır.
h, 13 m; 1540'da 36 h, 13 m vergi
uğramıştır,
1518'de
mükellefi
zannediyoruz.
17 h, 3 m;
vardı.
Mah¬
1526'da 34
Mahsulleri buğ¬
day, arpa, bal ve bostan ürünleridir. Hasılı 1518'de 1.190'ı
vakıf olan
6.500 akça idi. 1526'da 7.294'e, 1540'da 10.792' ye yükselmişti. Köy 1564
de biraz daha kalabahklaşmı.ş, mükellefler 52 h, 25 m'e yükselmiş, fa¬
kat hasıl 9.İJ4 akçaya düşmüştür.
Mansûriyye3: Mardin
şehrinin
hemen kuzey - batısında olup
1960'da 2.307 nüfusu bulunmakta olan bir hıristiyan köyüdür. Yeni adı
Yalım'dır.
ı BA, TD 64, 239; TD 998. 8;
TD 200, 798; TKUMA, TD 117, 97, 354a.
2 BA, TD 64, 253; TD 998, 50; TD 200, 494-495; TKUMA, TD 117, 67b-88b.
3 BA, TD 64, 209, 210; TD 998, 25;
TD 200, 466-469;
TKUMA,
83b; ayrıca Mardin kanûn-nâmesinde de bahs olunmaktadır, bk. EKLER.
TD 117, 80b-
- 69 -
1518'de 115 h,
28 m; 1526'da
177 h, 62 m;
179 m; 1564'de 357 h, 119 m vergi mükellefi vardı.
1540'da 227 h,
Mahsulleri meyva
ve sebzeden mürekkepti. Mansûriyye Mardin'in ziraat yapılmayan nâdir
köylerinden birisidir.
Burada kumaş dokunduğu
Mardin kanûn-nâme-
sinde zikr olunmaktadır. Hasılı 1518'de 25.000, 1526'da 10.102, 1540'da
22.012,
1564'de 22.012 akça idi.
Meşkûk1: Kızıltepe kazasının Büyükmeşkûk (Büyük ayrık) kö¬
yü olup halkı hıristiyandır. 1960'da 176 kişi nüfusu vardı.
XVI. yüzyılda
Mardin sancağının
idi. Burada 1518'de 98 h, 7 m;
kalabalık köylerinden biri
1526'da 175 h, 42 m;
101 m; 1564'de 312 h, 92 m. vergi mükellefi vardı.
day, arpa, bal ve
48.500,
bostan
1526'da 37.649,
ürünleri teşkil
1540'da 66.500,
Meşkûk-ı carab2: Kızıltepe
1540'da 253 h,
Mahsullerini buğ¬
etmekte idi. Hasılı 1518'de
1564'de 78.669 akça idi.
kazasının Küçükmeşkûk
ayrık) köyü olup halkı müslümandır.
1960 senesinde
(Küçük-
nüfusu 214 kişi
idi.
1518'de 19 h; 1526'da 13 h, 1 m; 1564'de 12 h, 5 m'i vardı. Köy
1540'da mezraa olarak gösterilmektedir. Mahsulleri buğday ve arpadan
ibaretti. Hasılı 1518'de 5.250, 1526'da 6.513, 1540'da 4.660, 1564'de 5.828
akça idi.
Narlûca3:
Karadere köyü yakınlarında
büyük bir müslüman
köyü idi. Sonradan isim değiştirmiş olmalı ki, yeri kat'î olarak tesbit
olunamıyor. 1518'de 157 h, 26 m;
h, 129 m; 1564'de 320 h,
day, arpa, pamuk,
1526'da 132 h,
65 m; 1540'da 268
102 m vergi mükellefi vardı. Mahsulleri buğ¬
meyva ve üzümden
müteşekkildi.
Burada bir de
değirmen vardı. Hasılı 1518'de 32.000, 1526'da 35.983, 1540'da 38.546,
1564'de 41.981 akça idi.
Nâsıreddin veled-i Salih4': Nusaybin civarında bulunduğu tah¬
min edilen bu köyden sadece,
1526
maktadır. Vergi mükellefleri üç hâne
b. Nâsıreddin
adlı zat,
Voyage en
olarak
gösterilmektedir.
bu üç mükelleften birisi
ı BA, T D 64, 242; TD 998, 49:
Otter,
senesine ait defterde bahs olun¬
Salih
olmalıdır. Hasılı da
TD 200, 561-563: TKUMA, TD117, 73a-75b:M.
Turquie et en Perse, Paris 1748, II, 118
(Yazar 29 Mart 1737'de bu
köyden geçmiştir).
8 BA,
TD 64, 243; TD 998, 24, 46;
3 BA.
TD 64, 211; TD 998, 13;
4 BA,
TD 998, 10.
TD 200, 575; TKUMA,
TD 200, 544-7; TKUMA,
TD 117, 178b.
TD 117, 45b.
70 -
1533 akçadır. Daha sonraki tarihli defterlerde1 Tel-Salih adlı yine çok
ufak bir köy zikr edilmekte ise de, bunun bizim köyümüzle
kisi
olan iliş¬
malûm değildir.
Osman Çelebi" :
olunmaktadır.
2 m;
Nusaybin yakınlarında
bulunduğu tahmin
1518'de kendisinden hiç bahs olunmuyor.
1540'da 22 h, 2 m vardı.
akça idi. Mahsulleri arpa,
Hasılı
1526'da 16 h,
1526'da 9.228,
1540'da 7.725
buğday, saman ve akdarı idi, Daha
sonra¬
ki 1567 tarihli defterimizde bu köye rastlanmamaktadır. İsim değiştir¬
miş
olmalıdır.
Rişmil8'
bir vadide
:
Mardin'in
bulunmaktadır.
Yeşilli'ye tahvil olunmuştur.
1518
kuzeyinde bulunan gayet güzel ve yeşil
Bu hususiyetinden dolayı son yıllarda ismi
1960 sayımına göre, 3.232 nüfusu vardı.
senesinde Diyarbekir kethüdası Bâlî Bey'in
timarları
rasında olup 39 hâne, 3 mücerredden mürekkeptir. Hasılı
dir.
1526'da bu köyde 80 h, 21
h, 66
m
vardı.
m;1540'da 186 h, 85 m;
Mahsulü buğday,
arpa,
üzüm
a-
7.000 akçe¬
1564'de 201
ve meyvadır.
Burada
bir de değirmen vardı. Burası Berriye'den gelip yaylağa giden aşiret¬
lerin yol güzergâhında
Selâh4'
:
bulunmakta idi. Halkı islâmdır.
Kızıltepe kazasına bağlı,
1960 sayımına göre,
822
nüfuslu bir köydür. Yeni ismi Gökçe'dir. Halkı müslümandır.
1518'de bu köyde 35 h,
67 h, 39 m;
1564'de 77 h, 45 m.
bostan ürünleri idi.
23.087, 1564'de
Hasılı
7 m;
vardı.
1526'da 65 h,
16 m;
1540'da
Mahsulü arpa, buğday,
1518'de 15.000,
1526'da
bal ve
1540'da
20.324,
18.652 akça idi.
Serçe-hanı5. Mardin'in Istilil kazasında ve Türkiye-Suriye hu¬
duduna çok yakın bir mahalde bulunan küçük bir köy
olup
rakbaşı olarak değiştirilmiştir. İsminden anlaşıldığına göre,
1 BA,
TD 200, 808; TKUMA,
2 BA,
TD 998, 9;
3 BA,
TD 64, 182;
TD 200,
adı Du-
Nusaybin-
TD 97, 259.
800.
TD 998,
12, 28, 35;
78a-80b; J. S. Buckingham, aynı eser, I, 349 vd.;
TD 200, 470-473;
E. Sachau,
TKUMA,
T D 117,
aynı eser, 407-408; ö. L.
Barkan, Kanunlar, 141.
4 BA,
TD 64, 210;
TD 998, 13. 21;
TD
200, 541-542, 740;
TKUMA,
TD 117,
155a-156a.
6 BA, Ruûs 209, 29; TKUMA,
183; E.
Sachau, aynı eser,
393-394.
TD117, 249a; 1288 tarihli.
Diyarbekir
salnamesi,
71
Mardin yolu üzerinde bulunan bu
mahalde eskiden
bir han bulunmak¬
ta idi. Burada XIX. yüzyılda bir de harap kasır (kale) bulunduğu için
köye Kasr-ı Serçehan ismi de verilmekte idi.
Bu köyün 1550 tarihlerinde kurulduğunu 2 Rebiülahır 957 (20
Nisan 1550)'de sâdır olmuş
bir buyruldudan
öğrenmekteyiz:
kadısı mektup gönderüp Serçe-ham nâm mahal
tMardin
hâlî ve harabe ve şen-
likden ba'îd olmağın^ her gâh mahall-i mezbûrda hırsuzdan ve harami¬
den nice müslümanlara zarar olur. Emir
Selim ve oğlu
Âkil ve Emir
Mahmud ve Emir Mehmed nâm kimesneler akrabalarından giğirmi hâne
ile şenletmeğe izin talep eğlediklerinde tâgini içün
hükm-i şerîf verilüp
ehl-i vukuftan suâl olundukda vech-i meşrûh üzeredir, degu haber verüp
mezkûr geri şenletmeğe kadirler,
degu arz etmeğin, avarızdan mu'âfiy-
yetle şenledeler, amma getürdükleri kimesneler
garaglusu olmaya, deyu
kimesnenin yazulusu ve
buyuruldu.»
Bu köyü şenletmeği arzu edenlerin Millili aşiretine mensup ol¬
dukları, lâkin yalnız avânz-ı divâniyyeden mucâfiyyetle bu işi sona er¬
dirmeğe güçleri yetmediğinden Serçe-hanı'nı terk ederek tekrar aşiret¬
lerine dönüp göçer
burasının
oldukları,
macmur bir yer
halbuki mevkiin
haline
getirilmesi
ehemmiyetine binâen,
gerektiğinden, bu defa
Serçe-hanı'nı şenletmeğe talip olanların t on çifte mütehammil olur yer¬
lerinin cümle-i '■öşründen ve resmi çiftlerinden
mucâfiyyet üzere»,
972 (1564) senesinin
olundukları görülmektedir1. Bu tarihte köyde
Şamrah2: Burası, hâlen,
ve tekâlîf-i
cörfiggeden
Tahrir-i Cedid Defteri'ne kayd
Mazıdağı
10 ç, 11
b, 5 m vardı.
ilçesinin merkezidir. 1960
daki nüfusu 1999 kişi idi. Bugün halkı müslüman ve
hıristiyan muhte¬
lit ise de, XVI. yüzyılda gayr-ı müslim halkla meskûndu.
1518'de bu köyde 60
h, 9 m;
1526'da 64 h,
25 m; 4 pîr-i
fânî ve maclûl, 1540'da 74 h, 58 m; 1564'de 182 h, 87 m
idi. Mahsulleri buğday, arpa, akdarı, pamuk,
bulunmakta
meyva, üzüm,
summâk,
1 Osmanlı İmparatorluğumda iskân metodları olarak sürgün ve vakıf sistemleri (ö.
L. Barkan, Osmanlı İmparatorluğunda bir iskân ve kolonizasyon
ler. İktisat Fakültesi Mecmuası, XI, 1949-50, 544 vd; aynı yazar,
ğunda bir iskân ve kolonizasyon
Türk dervişleri,
metodu olarak
metoda olarak sürgün¬
Osmanlı İmparatorlu¬
vakıflar ve temlikler:
Vakıflar Dergisi, II, 1942, 285 vd) dışında geçit ve
letilmesi hususunda bk. C. Orhonlu, Osmanlı
II.
Kolonizatör
derbentlerin
İmparatorluğunda aşîr'tleri
büsü (1691-1696), İstanbul 1963, 29 vd; aynı yazar, Derbend Teşkilâtı, 95 vd.
2 BA, TD 64, 244;
şen-
iskân teşeb¬
TD 998, 60; TD 200, 485; TKUMA, TD 117, 86b-88a.
-
72
-
ceviz, badem, soğan ve sebzeden müteşekkildi.
1526'da 18.222,
Hasılı 1518'de 27.100,
1540'da 23.094, 1564'de 85.592 akça idi.
Şeyh Zolî1: Diyarbekir-Mardin yolu üzerinde 4. menzil idi. Bu
gün Seyhan denilen mevkidedir. Hâlen de bir ziyaretgâhtır. Evliya Çe¬
lebi, Kâtip Çelebi ve buradan geçen pek çok seyyahlar Şeyh Zolî'yi kayd
ederler. C. Niebuhr 1766'da buradan geçerken gayet bakımsız olduğu¬
nu belirttiği bir han gördüğünü, kurt aşiretlerinin kışın
yıp yazın civardaki
yaylaklara gittiklerini
burada kışla¬
anlatır.
XVI. yüzyılda burada birisi yol güzergâhında, diğeri yüksek¬
te, dağlık kısımda aynı adı taşıyan iki köy
zergâhında Oturanlar
«âyende
ve
vardı.
revendeye
Bunlardan yol gü¬
hizmet edüp tacâm verüp
mahall-i mezbûru şen ve âbâdan» ettikleri için mucaf
kayd olunmuşlar¬
dır. Yukarıki köyde oturanların da aradaki isim müşabehetinden dola-,
yi mucaf oldukları, fakat sonradan vaziyetin anlaşılması
üzerine, 1540
da muaflıklarının kaldırıldığı görülmektedir.
1518'de burada 25 h, 5 m,
1526'da 54 h, 5 m,
1
imam;
1540
da 28 h, 11 m; 1564'de 73 n zaviyenin bulunduğu köyde, 46 h, 17 m'in
de yukarıda Şeyh Zolî-i bâlâ köyünde bulunduğu görülmektedir. Mahsulü
buğday ve arpa olarak zikr edilmektedir. Hasılı 1518'de 8.000;
1526'
da 1.784, 1540'da 1.682, akça idi. Yukarıki köyün ise 1564'de 3-500 akça
hasılı
olduğu
anlaşılmaktadır
ve
zaviyeye
vakf
olunmuştur.
Za¬
viye bugün de mevcut olup içerisinde Musa el-Zolî, İsâ, Ömer, Davud,
Mehmed
Said,
ismail,
kabirleri
bulunmaktadır.
Hasan,
Yusuf ve Mehmed adlı dokuz şeyhin
Bunlardan
Şeyh Musa el-Zoli'nin Hicrî 470
(1077-78)'de vefat ettiği rivayet edilmektedir. Burası hâlen çevre halkı¬
nın çok rağbet ettiği bir ziyaretgâhdır2.
Tel Kurca3: Muhtemelen Kızıltepe kazasının
Tel-Kari (Çiftli-
bağ) adlı ve 1960'da 78 nüfuslu köyüdür.
Burası 1518'de «karye-i Tel-Kurca nâm viran,
10 çiftlik, hâsıl: der tahmin, 2.000»
ı BA
şeklinde
zeminhâ-i hâli,
gösterilmiştir;
bununla
TD 64, 281; TD 998, 36; TD 200, 592-593; TKUMA, TD 117, 218a-219b;
fi öo« Çrp ' T\ 'T ^ 5?: Kâ»lİP Çelebİ' aym eser' 442; C' Niebuhr- «*«' «".
a\
lErJ*°taT3' e,*?™11 tmParai°rl»S*nda Kollar,
Ankara İ966, 15, 24; H. Sahillioglu, aynı eser, 23.
Ulak ve İaşe Menzilleri,
I öLHTTnaLa'^kZar,VLÇeVre"nde adak^^ak yerleri, Ankara 1957. 193-196.
8 BA, TD 64, 252; TD 998, 28, 49; TD 200, 490-1; TKUMA, TD 117, 57b.
73
beraber 1526'da
köyde 5 h, 5
miştir.
burada 12 h,
1540'da
1540'da 5.546,
m
kayıtlıdır.
3 m,
Hâsılı da
1564'de 7 h,
1564'de 8.797 akça idi.
3.972'ye yüksel¬
3 m vardır.
Bu köyün
Hâsılı
mahsulünü buğday
ve arpa teşkil etmektedir.
Türkmân deresi,
nâm-ı diğer Kasr-ı rebia1: Türkmen deresi
veya Türkmen boğazı Mardin istasyonunun bulunduğu yerdeki vadiler¬
den birisine verilen isimdir. Buranın yanındaki tepeye de
mez-dağı»
adı
verildiği XiX.
yüzyıldan kalma Tapu
yıtlıdır. Bu havalide halen iki köy
Birbirine yakın
olmalarına
bulunmaktadır:
rağmen
aralarında
Çiftlik ve Avcılar.
hiçbir irtibat yoktur.
Türkmen-deresi veya Kasr-ı rebica köyü ile bunlardan
münasebet
var mıdır,
malûm
4 m.
1526'da
h,
51
oturmakta idi. Köyün
olduğu kaydedildiğine göre, sâkinlerinin bu
sebebi ile, sonradan
birisi arasında
değildir.
1518'de bu köyde 37 h;
32 m; 1564'de 65 h,
« Timur-gir-
Defterlerinde ka¬
buradan
m;
1540'da 77 h,
Meşki
aşiretine tâbi
5
aşirete
mensup
oluşları
başka yere göç etmiş olmaları,
beple de hâlen Türkmen-deresi
veya Kasr-ı rebica
mı kalmış olması
kuvvetle muhtemeldir.
raati yapılıyordu.
Hâsılının 1518'de 5.000, 1526'da 6.833, 1540'da
1564'de 12.8U0
akça olduğu
Bu köyde buğday
ve
Mezraalar: Mardin sancağı'nda mezraaların da hayli
Bu itibarla,
rine kısaca
olacağı
işaret etmenin yerinde
köylerden bazılarının
rak gösterildikleri, hasıllarının da
Defterlerindeki
malûmattan
kayd edilen bir kısım
konulduğu,
TD 64, 301;
kabarık
mahiyetle¬
«der tahmin»
zeminhâ-i hâlî*
ola¬
kayd edildiği Tahrir
Ayrıca,
mezraa olarak
yerlerin de yanlarına «zeminhâ-i hâlh meşruhatı
hâsıllarının
TD 4789,
bunların da
«viran,
anlaşılmaktadır.
«der tahmim
edilmiş olur3. Bunlar genel olarak
ı BA,
zi-
13.800,
kanaatindeyiz.
verildiği
mezraaların «ahalisi dağılmış eski iskân yerlerh
TKUMA,
arpa
anlaşılmaktadır.
bir yekûn tuttuğu görülmektedir2.
Mardin'deki
bu se¬
köyünün sadece nâ¬
TD 998, 16;
göz
önüne getirilince,
oldukları ifadesi teyid
10 çiftlik büyüklükte olan yerlerdir4.
TD 200, 603, 610; TKUMA,
TD 117, 103b-104a;
153a, 157b (1279 tarihli)
2 1526'da Mardin sancağı'nda 145 mezraa vardı (bk. s. 56).
? H. inalcık, aynı eser, Giriş XXIX.
* Osmanlı İmparatorluğunda Çiftlik «60 veya 80 dönümden
150 dönüme kadar bü-
yüklükdeki ziraî sahalar için kullanılan bir tabir olup arazinin büyüklüğü, toprağının
rimliliğine göre, tayin olunurdu (H. İnalcık, Çiftlik, El2, II, 32 vd.).
ve¬
74
Bununla beraber 3 ilâ 25 çiftlik büyüklükte olanları da bulunmaktadır1.
Mardin sancağı'ndaki köy tiplerine örnekler
arasında bunla¬
ra ait iki misal verilmiştir. Meselâ, Meşkûk-ı carab köyü (s. 69)1518'de
ufak bir köy, hatta 1526 ve 1540
iken,
1564'de
tarihlerinde mezraa olarak görünmekte
tekrar köy durumunu iktisab etmiş bulunmaktadır. Ke¬
za, Tel-Kurca 1518'de bir köydür,
fakat «viran, zeminhâ-i hâlh oldu¬
ğu da kayd olunmuştur. Burası sonradan
tisab etmiştir
(s.
tekrar köy
hüviyetini
ikti-
72).
Mezraalarda ekseriyetle yakın köyler halkının
ları da görülmektedir. Meselâ, Şamrah köyünün
Pehlivân-kapusu, Erni, Hacer-i Şeytan ve
ziraat yaptık¬
halkının faydalandığı
Cuhûd-pınarı mezraaları gi¬
bi (1564'de)2. Bunlardan Cuhûd-pınarı Diyarbekir-Mardin yolu üzerinde
bir menzildi. IV. Murad'ın
1638'de ve 1639'da Bağdad
seferi gidişi ve
dönüşünde ordu-yu hümâyûnla birlikte kat ettiği bu menzil şöyle tarif
olunmaktadır: «
Göksu'dan bu menzile gelince üç buçuk saatlik mesafe-
dür, tarıykı câ-be-câ sarpdur. Orman içinden dahi bir mikdar yol geçer.
Menzil dahi bir ırmak kenarındadur.
Etrafı
ormandur». Cuhûd
Mardin-altı (Mardin-eteği)'na 13 saat, Diyarbekir'e
larak
-
pınarı
12 saat uzaklıkta o-
gösterilmektedir3.
Mezraaların, eski
dır; lâkin,
birer köy olmaları
bunların bazan
tarafından kendi
üzerlerinde
köylerine ilhak
bir durum ortaya
çıkarılınca,
olundukları,
düzeltilerek
hâsıllarının da tesbit olunarak deftere
Böyle
bir
taallûk
vakanın tashihine
eden
kündür:
ait, 1540
bütün hususiyetleri
sebebi
ziraat
tarihli
bir
sınırları
var¬
tahrir sırasında böyle
eski haline
kayd edildiği
bir arada
ile,
yapan komşu köylüler
irca olunduğu,
anlaşılmaktadır.
hükümde
izah olunmuş
mezraalara
görmek
müm¬
«Zikr olan mezraa [Magâracık nâm-ı diğer Kuyucuklar] sâbıkâ
ma'mûr karye olup sonra ahalisi perakende oldukda etrafında olan kura
ahalisi zirâat
etmekle
toprağını
dahi
köylerine
ilhak etmişler,
sâbıkâ
ma'mûr olduğu zamandaki sınurunda ne mikdar yerin almışlar ise,
lıya girü,
mezbûr mezraaya kayd olunup hâsılı
Kadîm sınurunda her kim zirâat ederse,
1.440
ı
akçadır.
BA,
TD 64,
2 TKUMA,
3 H.
*
240, 308-308.
TD
Sahillioğlu,
BA,
117, 88a.
aynı eser,
TD 200, 590.
22
ve 31.
hâsılın
bile hesâb
ha¬
olunmuştur.
bunda vereler*».
Hâsılı
-
Mezraalar timar olarak
75
-
verilmişlerdir:
<be tarîk-i timâr dâde
şüdel>.
Yerleşik ve göçebe topluluklar: Mardin
XVI. yüzyılda, Tahrir Defterlerinden
köylerdeki yerleşik
sancağı'nın
edinilen bilgilere göre,
halk ile aşîret halindeki
göçebe
nüfusu
şehir ve
topluluklardan
müteşekkildi.
A. Yerleşik halk: Bunlar umumiyetle
şehir ve köylerde
oturan, şehirde kısmen2, köylerde ise tamamen ziraatle uğraşan halktır.
Bunları dinî bakımdan dört gurupta toplamak mümkündür:
a. Müslümanlar: Bunların mezhep bakımından hanefîveya şâ-
fiî oldukları anlaşılmaktadır. Mardin'in güney-batısındaki
Kasım Padi¬
şah medresesinde XVI. yüzyılda hem hanefî, hem şâfiî müderris ve öğ¬
rencilerin bulunuşu, bu medresede ve Mardin'in diğer muhteşem san'at
eserlerinden biri olan Zinciriyye medresesinde hem şâfiîler,
hem hane-
fîler için iki mescidin varlığı bu husustaki deliller olmalıdır.
Mardin sancağı'ndaki
ve tesbit edebilmek pek kolay
müslüman halkın etnik
değildir. Her ne kadar, Mardin şehrine
uğrayan seyyahlar burada hakim dilin arapça olduğunu
seler ve bugün Mardin'de
menşeini tâyin
genel olarak arapça
kanaatimizce, islâm ülkelerinde dil bir toplumun etnik
hususunda nazar-ı itibara alınabilecek yegâne
ve havalisinde Akkoyunlular zamanında
bildirmekte i-
konuşulmakta ise de,
menşeini tâyin
unsur değildir.
Mardin
bu hanedana mensup
Hamza
b. Kara Yülük Osman'ın «Türkmân perakendelerin Mardin etrafına iskân
hizmetine tâyim olunduğunu
yunlulardan önce Mardin ve
Müneccimbaşı3
havalisine
da bir türk hanedanı olduğu düşünülürse,
türk
topluluklarının bu havaliye
keyfiyeti kabul
olunabilir.
kayd
hakim olan
etmektedir. AkkoArtuk-oğulları'nın
elbette onlarla da
gelerek burada
bir çok
yerleşmiş olmaları
Nitekim, XVI yüzyıla ait Tahrir Defterle¬
rinde köy ve mezraa adları tetkik edilirse, bunlardan pek çoğunun ta¬
mamen türkçe isimler oldukları, hatta bir kısmının türk kabile isimleri
olduğu görülür. Meselâ, Kızıltepe ile Viranşehir arasındaki sahra böyle
1 BA
TD 64, 276, 280 ve türlü yerler. Mezraaların mahiyetleri
hakkında
ayrıca
bk. H. İnalcık, aynı eser, XXIX.
* «... şehirlü tâifesinün dahi ziraatlerinden ve bağ ve bostan ve penbe
meyvalarından yedide bir alup...»
SAynı eser, III,
156.
[pamuk]
ve
bk. EKLER, 924 (1518) tarihli Mardin kanun-nâmesi.
- 76
bir oğuz boyunun ismini
taşımaktadır:
Dede-kargın1.
güneyinde, Şenyurt ile Nusaybin arasındaki Duraçlu
ğu bölgede Döğer-oğlu adını taşıyan
Keza Mardin'in
aşiretinin oturdu¬
iki köy vardır ki2,
oğuz boylarından Döğer'ler ile münasebeti aşikârdır3.
pahileri Umarlarından bir köy Bayındır
bunların da
Yine, Savur si¬
adını taşımaktadır4.
üzere, Akkoyunlular Türkmen ilinin Bayındır ulusuna
Bilindiği
nisbet edilirler5.
Diğer bir köy de Kapı Kışlağı8 adını taşımaktadır. Kayıların Artuklu-
larla kuvvetli ilişkileri
bulunduğu
malûmdur7.
Acaba
bu isim Kayı
Kışlağı'ndan mı doğmuştur, şimdilik kati bir şey söylemek
doğru de¬
ğildir.
Ayrıca, yukarıda da
işaret olunduğu
mezraa adları tamamen türkçedir:
gibi, pek çok köy ve
Boz-çalu8, Çatal-depe9,
Çamurlu10,
Depe-viran11, Deve-kendi12, Gökçe-kaya13, Gölviran14, Göynük15, Gollü¬
ce16, İki-kuyu17, Kamışlı-viran18,
Kanlu-viran19, Karacalar20,
cid (nâm-ı diğer Şorşob, halen Diyarbekir'in Çınar
Kızıl-mes-
kazasına bağlı o-
1 Oğuz boylarına ait isimler için bk.: F. Sümer, Oğuzlar, İA, IX, 378-386, bilhas¬
sa 384; aynı yazar, Oğuzlar (Türkmenler), bk. indeks.
2 BA,
TD 200, 711, 720; BA
TD 998, 46.
3 Bunun için bk.: F. Sümer, Döğerlere dâir,
i BA,
TD 200, 425. 48 n, 40 h, 8 m.li
TM, X, 1953, 144-158, bilhassa 148.
bir oymak,
5 Bk. M. H. Yınanç, Akkoyunlular, İA, I, 252 vd.
« BA,
TD 998, 19'da (1526) 91 h, 11 m;
TD 200, 629'da (1540) 249 n. 16 ç, 146
b, 78 m. Millili aşiretinin Akkeçili kısmına bağlı.
7 F. Köprülü, Osmanlı İmparatorluğu' nun etnik menşei mes'eleleri,
1943, 271 vd.
8 BA,
TD 64, 321;
TD 998, 40;
TD 200, 394.
9 BA, aynı defter, 719.
ıo BA,
TD 64, 317;
« BA,
aynı defter, 424.
TD 998, 44;
12 BA,
TD 64, 321;
13 BA,
aynı defter, 572.
14
BA,
TD 998, 44;
TD 200, 405, 426,
TD 200, 407, 740.
TD 998, 42.
15 BA,
TD 200,
1« BA,
T D 64, 247,
iv BA,
TD 998, 15;
ıs BA,
TD 998, 41.
408.
TD 998, 47;
TD 200, 700.
TD 200, 618.
19 BA, aynı defter, göst. yer.
20 BA,
aynı defter, 8; TD 200, 790-
Belleten,
VII,
-
77
lup Meydanköy adını taşımaktadır1), Söğütlü2, Yassıca-pmar3, Yılanlu4,
gibi. Bu misalleri arttırmak mümkündür. Türkler
lu'da yerleştikleri mahallere bu kabil isimler
Rumeli'de ve Anado¬
vermişlerdir5. Bu itibarla,
bir yandan bir kısım köy isimlerinin türk boylarına ait adları taşıması
diğer
taraftan
köy ve
mezraalara
verilmiş olan isimlerin tamamen
türkçe ve türk toplumunca hemen her yere verilenlere
tıpa tıp benze¬
mesi, XVI. yüzyılda Mardin ve havalisinde çok kuvvelti
bir türk top¬
luluğunun yerleşik bir halde bulunduğunu gösterir şaşmaz delillerdir.
b. Hıristiyanlar:
Bunlardan
bahs olunmuştur. Erâmine «ermenb
defterlerimizde
lerâmine»
kelimesinin çoğulu
olmakla bera¬
ber, Mardin ve çevresinde oturan hıristiyanların hepsi ermeni
bilâkis bunların büyük bir kısmı
süryanîdir.
diye
değildir,
Süryanîlerle ermenilerin
de ayrı ırklara mensûb oldukları malûmdur.
Mardin'e uğrayan seyyahlar şehrin nüfusundan bahsederlerken
hıristiyan toplulukları da sınıflandırırlar: ermeni katolik, süryanî katolik, yakûbî, nastûrî,
keldânî8.
Şehirdeki bu farklı mezhep veya menşe¬
li halkların sancak içerisinde hıristiyanların oturdukları köylerde de bu¬
lunmaları tabiîdir.
c. Yahudiler: Bunlar
Mardin
sancağında,
XVI. yüzyılın ilk
yarısında, sadece Mardin şehrinde müstakil bir mahalle teşkil
idiler. Aynı yüzyılın ikinci yarısında Nusaybin'de de
etmekte
ufak bir yahudi
kolonisine rastlanmaktadır7. Bunun dışında Mardin sancağı'nda yahudilere rastlanmaz.
d. Şemsîler:
ı BA,
TD 998,
15;
XVI.
yüzyılda
Mardin
şehrinin bir mahallesi
TD 200, 660.
2 BA, aynı defter, 427.
8 BA,
4 BA,
aynı defter,
TD 64, 320;
14;
TD 200, 645.
TD 998, 45;
TD 200, 408.
5 M. T. Gökbilgin, Rumeli'de Yürükler, Tatarlar ve Evlâd-ı Fatihan, İstanbul 1957,
105, vd.; M. M. Koman ve S. Sırrı Üçer, Konya ili köy ve yer adlarına ait bir
irdele¬
me, Konya 1945: F. Aksu, İsparta ili yer adları, İsparta 1936; A. A. Candar,
Anadolu
coğrafya lügati, Ankara 1941; C. H. Tarım, Kırşehir tarih ve coğrafya lügati,
Kırşehir
1940; S. Aktüzel, İzmir vilâyeti toponymie'si denemesi,
İstanbul
Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Türkoloji mezuniyet tezi, 1919-1950; H. Nihal ve A. Naci, Anadolu'da türklere
ait yer isimleri.
TM, II, 1928, 243-259; C. Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda
leri iskân teşebbüsü, 102
vd.;
« C. Niebuhr, aynı eser, II, 392; A- Dupre, aynı eser. I, 80;
Mc. D. Kinneir, aynı
eser, 433; J. S. Buckingham. aynı eser, I, 340; H. Southgate, aynı eser, II, 274.
' Bk.
s.
58.
aşiret¬
Türkiyede meskûn yerler kılavuzu, Ankara 1946-1950.
-
78
Şemsiyye adını taşımakta olup burada
oturan halk
erâmine arasında
gösterilmektedir1. Bunlar «şemsh dininin mensupları olmalıdırlar. XVII.
yüzyıl başlarında Diyarbekir'e gelen, aslen Kefe'li bir
ermeni ailesine
mensup olan Polonya'lı Simeon Diyarbekir'i şemsîlerin
merkezi olarak
zikr eder ve Diyarbekir'de Mardin kapısı dışında
bunların bir tapma¬
ğı olduğunu bildirir. Ona göre, Şemsiler putperesttirler,
ermenice ko¬
nuşurlar. Diyarbekir Beylerbeyilerinden birisi bunların ermenice konuş¬
tuklarını ve kendilerinin ermeni olduklarını söylemeleri üzerine «öyle ise ya ermeni kilisesine veya camie devam
kılıçtan geçiririm» diye tehdit etmiştir2.
edin, aksi
leceği üzere XVIII. yüzyılda da bir kısım seyyahlar
lanmıştır.
aşağıda görü¬
tarafından tekrar¬
1766'da Mardin'den geçen C. Niebuhr3 şemsîlerin
iki mahalle teşkil ettiklerinden,
ayrı mezarlıkları
hiren kendini Diyarbekir'deki Yakûbî
kilisesine
bahs
Mardin'de
bulunduğundan,
bağlı
rağmen, aslında hıristiyan olmayıp ayrı bir dinin
rından
takdirde hepinizi
Bu küçük fıkra
za¬
göstermelerine
mensupları oldukla¬
eder.
XVIII. yüzyıl ermeni müelliflerinden P. L. lnciciyan4 da «şem¬
sîler güneşe taparlarsa da, süryanî kilisesine gider
lurlar. Bunlara ait bir rivayete göre, Sultan
ve orada
IV. Murad
vaftiz o-
Bağdad seferi
dönüşünde Mardin yakınında konakladığı vakit,
şemsîlerin ne Kur'anı,
ne de başka bir kitabı tanımadıklarım duyunca,
müslümanlık
kitapsız
millet
tanımadığı
için,
şemsilerin
kamilen
hiç
emr etmiştir. Bunun üzerine süryanî patriği padişaha yalvararak,
kitaplarını onlara tanıtacağına dair teminat
kurtarmıştır» der.
risini kabule, Mardin Paşası
rıca,
Minorsky'ye göre7,
ı BA,
TD 64, 224: TD 998, 6;
veya musevî
Polonyalı
gibi,
H.
dinlerinden
bi¬
bir kasabada
oturdukların¬
yapabildiklerinden bahs eder. V.
mahalli
bir
paganizmin Di-
TD 200, 523-524,
Simeon'un
Seyahatnamesi,
1608-1619,
İstanbul
100.
3 Aynı eser,
eser,
ibadetlerini
bu mezhep veya din
2 H. D. Andreasyan,
bahs ettiği
vasıtası ile zorlandıklarını nakl eder. Ay¬
bunların eskiden Mardin yakınlarında
dan ve orada serbestçe
1964,
hıristiyan
kendi
vermiş ve bu suretle onları
Bu rivayetten C. Niebuhr5 da
Southgate6 de şemsîlerin islâm,
bir
imha edilmesini
II, 396, C- Niebuhr'un
verdiği bu malûmatı
J. S. Buckingham (aynı
I, 341) 'da ondan naklen yazar.
4 Dört kıt'a coğrafyası. Kısım I, Asya coğrafyası, Venedik 1806, 352-354 (tercüme
için Sayın Bay
H. Andreasyan 'a müteşekkirim).
5 Aynı eser, göst. yer.
8 Aynı eser,
II,
284.
7 Mardin, İA, VIII, 320.
79
yarbekir-Mardin ve çevresindeki son kalıntılarını teşkil etmektedir.
B. Göçebe topluluklar:
başlığı altında gösterilen
kısmının «oturak*,
bir çok
Tapu Defterlerinde
topluluklar vardır.
cemâatler
Bunlardan bir
yani yerleşik düzene geçmiş oldukları kayd edilmiş¬
tir: Sürgüciyân1, Millili-Akkeçilü, Millili-Karakeçilü,
Miski, Dinâbî, Şah
Nasîbî, Zolî, Duraçlu, Behramki2, Bradi, Dehlekî aşiretleri gibi. Bunun¬
la beraber, Miski
aşiretinin 1518
tarihlerinde Mardin'in
mahallesi'nde kışladıkları3 bilinmesine,
resi köyünün Miski aşiretine tâbi olarak gösterilmesine
şîretin
sonradan
buradan
Bâb-ı Cedîd
(s. 73) bahsi geçen Türkmen-de¬
göçtüğü, nihayet
rağmen,
bu a-
Berriyecik bölgesindeki
Dede-kargın köyünün adı geçen aşiret tarafından daha sonraki yüzyıl¬
da hemen hemen tamamen boşaltılması bize «oturak» olarak
len cemâatlerin de tam yerleşik olarak
kaydedi¬
sayılamıyacaklannı anlatmak¬
tadır. Millilü aşiretinin bir kısmı ise «göçer» olarak kayıtlıdır, kendile¬
rine bağlı otuza yakın oymak adı sıralanmaktadır4.
Defterlerde bu cemâatlerden bahs edilirken hep «cemâat-i ek-
râd» deyimi kullanılmaktadır. Bununla beraber aşîret veya
bağlı oymak beyleri arasında Timurtaş Bey5,
Budak
kendilerine
Bey6 gibi tama¬
men türkçe şahıs isimleri taşıyanlarına da rastlanmaktadır. Muhtemelen,
bu aşiretlerden bir kısmı zamanla kürtleşmiş türk aşiretleri, hiç olmaz¬
sa içlerinde
benliğini kaybetmiş türk unsurlar da bulunan aşiretler ol¬
malıdır. Bir kısım türk aşiretlerinin zamanla kürtleştikleri,
hatta arap-
laştıkları karşılaşılmamış vakıalardan değildir7. Bu sebeple, Mardin ha¬
valisindeki cemâatlerin kendilerine yakıştırılan
«ekrâd»
rak tamamen kurt olduklarını düşünmemek gerektir.
sıfatına baka¬
Kürt kelimesinin
1 Hâlen Savur'un Sürgücü nahiyesi bu aşiretin ismini taşımaktadır.
2 BA,
TD 64, 216-17.
3 Behramki'nin aynı zamanda bir köy. adı olduğu yukarıda görülmüştür (bk. s^ 61).
* BA, TD 998, 17-18. Bu aşiretin ismi -genel olarak- hep Milli
edilirse de, arşiv belgelerinde daima
lerinde şedde vardır. Bu sebeple
JU
«Millili»
tarzında
şeklinde telâffuz
yazılmaktadır ve birinci lâm'ıa fi¬
okunuşunun ismin XVI.
yüzyıldaki imlâsına
uygun olacağı düşünülmüştür. Millilü aşiretinin XVII. yüzyıl sonlarında ve XVIII. yüzyıl
başlarında yerleşik hayata geçirilmeleri için devletçe büyük gayretler gösterilmiştir (bk.
BA, MÜD 115, 488, 516).
6 BA,
TD 64,
295 vd;
TD 200, 625.
6 BA, M AD 17955, 2 (983/1577-1578 tarihli).
7 Ziya Gökalp Külliyâtı - II, Limni ve Malta Mektupları, hazırlayan: F. A. Tansel,
Ankara 1965,
tanbul, 1966.
s. XXVII;
M. Eröz.
Kürtlerin menşei ve Türkmenlerin Kürtleşmesi, is¬
80
türkçede bir topluluk adı olmaktan ziyâde,
«dağlı, şehir hayatından u-
zak» anlamlarına geldiğini, Toroslarda göçebe bir halde
rüklere -ihtimal, yukarıda açıklanan sebepten-
«kurt»
yaşayan Yü¬
denildiğini göz
önünde bulundurmak lâzım gelir1. Üstelik «kurt» kelimesinin gelişi gü¬
zel kullanıldığını da
unutmamak gerekir.
Meselâ,
yarbekir Beylerbeyiliği'ne bağlı sancakları
ren bir listede
Berriyecik
sancak-beyi
1520 senesinde Di¬
ve onların
beylerini
göste¬
Akkoyunlu Tur Ali Bey dahi
kurt olarak gösterilmektedir2.
İskânla ilgili başlıca olaylar: XVI. yüzyılda, Osmanlı devleti
tarafından bu bölgede takip olunan şenletme siyâseti
ile
nihayetlerine doğru bir kısım reâyâ'nın yurtlarını
ederek bir kısım
köylerin harap ve boş
ilgili olaylarını teşkil
Şenletme
lak
araziyi
buralardan
mak,
geçen
bir vaziyette kalması devrin
bir
hâle
yolcuları
sebepleri
meydandadır;
getirmek,
hırsız
ve
yollarda emniyeti sağlamak3.
dolayısı
gibi4,
gelip
af tutmak,
Bu
de
«hâriç ez-defter»
raaları timar olarak vermekti.
tarihli
mühim
iskânla
bakımsız
varidatı
baskınından
çıp¬
koru¬
«hâli ve harâbe>
(23 Kasım
belirtilmektedir:
gönderüp Mardin'den
vâki olan Silindir ve Büyükçe ve Çömlek-depe ve
oldu¬
olarak avarızdan
Meselâ 9 Zilkade 957
Paşa mektub
ve
arttırmak,
köyünün kuruluşunda
kalmış
bir hükümde bu ikinci usul açıkça
Beylerbeyisi Ayaş
yüzyılın
gayeye erişmek için de takip e-
yerleşenleri hizmetlerinin karşılığı
bir diğeri
ile
çapulcuların
dilen usullerden birisi, yukarıda Serçe-hanı
ğu
en
aynı
ederler.
siyasetinin
verimli
terk
mu¬
mez-
1550)
«Diyarbekir
aşağa bir yerde
Ali Depesi ve Çakır-
pazar nâm mezraalar hâriç ez defter hâlî ve harabe mezraalar olup ma-
hûf ve muhatara olmağın şenlenmesi lâzım
timara mutasarrıf olan Zeynelâbidîn
olup on dört
tahminen altı bin
bin
akçalık
akça ile Umarı
zeamete yetiştirilmek üzere mâmur edüp âyende ve revendenin canına ve
mâline zarar erişdirmeyüp ol yerleri hıfz ve
hırâset etmeği uhdesine a-
lup hıfz ve hırâseti emr olunup memleket ihyasına ve
sebeptir deyu arz etmeğin vech-i meşrûh üzre Umarı
yurulduh. Bununla beraber Çakır-pazarı
mâlin izdiyâdına
zeamet olmak bu-
mevkiinin 1563
senesinde de
1 Aynı yazar, aynı eser, 9-10.
2 Ö. L. Barkan, H. 933-934 (M. 1527-28) malî yılma ait bir bütçe örneği,
İktisat
Fakültesi Mecmuası, İstanbul, XV, 1953-1954, 307.
3 Ayrıca
bk.
C. Orhonlu, Osmanlı
37 vd.
*
Bk. s. 70-71.
5 BA, Ruûs 209, 130.
İmparatorluğunda
aşiretleri iskân teşebbüsü,
81
şentetilmesine- dâir bir başka hükmün
bulunuşu1 devletçe takip olunan
hedeflere ulaşılamadığının delilidir.
XVI.
yüzyılın sonlarına
doğru Mardin
çevresinde bir çok
köylerin boşalmasının tamamen, beylerbeyi voyvodalarının halktan faz¬
la «cerime» almalarından doğan bir sonuç olduğu,
yani halka yapılan
zulmün neticesi olduğu görülmektedir2. Bu yüzden bir kısım köyler bo¬
şalmış, hazinenin geliri azalmıştır. 1597-98 tarihlerinde eski Lahsa bey¬
lerbeyi Ahmed Paşa3
Diyarbekir ve
Rakka eyâletlerini,
Mardin ve çevresini' tahrire memur edilmiştir.
Lâkin,
dolayısı ile
timar sistemini
yeniden düzene sokmağı, bu arada hazineye daha fazla gelir sağlama¬
yı gözeten bu tedbir Mardin ve
köylerinde
karışıklıklara ve kanlı o-
laylara yol açmıştır*.
Nüfus dağılışı
( vergi
mükelleflerine ve muaflara göre ) :
XVI. yüzyılın muhtelif tarihlerinde Mardin sancağı'ndaki müslüman, hı¬
ristiyan (şemsîler de bunlarla beraber) ve yahudi topluluklarının, Tah¬
rir Defterleri'ndeki vergi mükellefi5 veya muafların6 adetlerini hesapla¬
mak, sureti ile,, şehir ve köylerde dağılışlarını ve
rine oranlarını tesbit
edebilmek, hatta bu
bunların yekdiğerle¬
rakamlara göre, «hâne» ta¬
biri için. bir kat-sayı kullanarak, nüfus tahminlerine girişmek mümkün¬
dür. Aşağıda buna teşebbüs olunacaktır.
1518 (924) 'deki
durum:
Hâne
Mardin kazası:
ı BA,
Müsl.
Hıris.
4760
3610
Mücerred
Yah.
Müsl.
Hıris.
Yah.
92
408
443
20
Ruûs 218, 51.
2 M- Akdağ, aynı eser, 11.
S Yukarıdaki makalede Lahsa
Liha şeklinde dizilmiştir;
-herhalde büyük bir dalgınlık eseri olsa gerek-
Ahmed Paşa'nın Lahsa
Beylerbeyiliği için bk.
bep
BA, DD 75
mükerrer, 15a, 69b.
* M. Akdağ, agnı eser; 12-13 ve- notları.
B Bk. N. Çağatay, Osmanlı
İmparatorluğunda
reagadan alman vergi ve resimler,
&T€PDi V, 1947, 48»&11; H. İlnrlcık, Osmanlılar' da raigget rüsumu,
Belleten,
XXIII,
1959. 576-610.
8 Aynı yazar, agnı eser, 595-600; L. Güçer, XVI-XVII. asırlarda Osmanlı impara¬
torluğunda hububat meselesi ve hububattan alman vergiler, İstanbul 1964, 71 vd.
- 82
Şehir1
:
Köyler :
618
796
39132
1204
Nusaybin nahiyesi:
Şehir4 :
115
Savur kazası:
520
Şehir6:
92
94
156
2803
266
212
34
21
98
13
21
114
21
114
Köyler5:
215
88
215
81
86
Köyler:
20
53
7
434
Sancak:
Mardin
229
-
5286
2427
kazasına bağlı
vergi mükellefi bulunmayan,
92
53
496
496
20
köylerden yalnız 19'u hiç müslüman
tamamen
lerdir. Tek bir köy halkı muhtelittir:
hıristiyanların oturdukları yer¬
Kelbîn7.
Savur'a tabi köylerden
de 4 ü tamamen hıristiyanlarla meskûndur, diğerleri
müslüman halkın
oturduğu mahallerdir.
Aynı tarihte, yani 1518'de, Mardin sancağı'ndaki üç dinî ce¬
maatin vergi mükelleflerinin şehir ve köylere dağılış oranları
-kanaa¬
timizce, genel nüfus içerisindeki nisbetlerin de aynı olması gerekmek¬
tedir- yüzde cinsinden şöyledir:
Müslüman
Hıristiyan
Yahudi
Mardin kazası:
Şehir :
40.-
53.7
Köyler:
74.-
26.-
Şehir :
51.6
48.4
_
Köyler:
50.-
50..
_
6.3
Nusaybin nahiyesi:
» BA,
TD 64, 228.
* Bunlardan 2 370 haneyi aşiretlere, cemaatlere ve oymaklara men.np konar-g-öçerler teşkil etmektedir.
"
3 Konar-göçerlere ait 6 mücerred de bu rakama dahildir
« BA, TD 64, 237.
r.k ml^16^ 8İt yek?nl»r.,deftMden tek" fl»r hesaplandı için. buol.r. mehaz ola¬
rak muayyen bir yer gosterilememektedir.
6 BA,
TD 64, 311.
7 Bk. a. 71
: 83
Savur kazası:
Şehir:
100.-
Köyler:
Sancak:
65.8
34.2
-
66.75
32.-
1.25
1526 (932)' daki durum:
Hâne
Mardin kazası .
Mücerred
Muaf
Müsl.
Hıris.
Yah.
Müsl. Hıris.
Yah.
8130
2460
131
1591
808
103
989
Şehir :
753
1140
131
Köyler:
6685
1169
-
692
151
Şehir :
183
151
-
35
55
-
3
Köyler:
509
-
-
20
-
-
4
Savur kazası:
970
323
-
197
254
-
114
Nusaybin nahiyesi :
344
399
1192
396
103
481
501
55
55
7
Şehir :
87
14
-
6
4
-
22
Köyler:
883
309
-
191
250
-
92
1885
164
-
265
76
-
34
10.985
3.047
131
2.053 1.180
103
1.045
Berriyecik kazası:
Sancak:
Yukarıdaki tabloda
ile 1526 seneleri
arasında
üzere,
Mardin sancağı 1518
büyük bir gelişmeye
görüldüğü
mazhar olmuş, vergi
mükellefleri miktarında büyük bir artış vukua gelmiştir. Bunun başlıca
sebeplerini kısmen önceki tahrir esnasında bütün
mükelleflerin deftere
kayd olunmamış olması, kısmen de osmanlı idaresinin
kısa
burada sağladığı nizam ve sükûnun bu havaliye nüfus
cçlbetmesi teş¬
zamanda
kil edebilir.
Böylece, sancak dahilindeki vergi mükelleflerinin
sayısı 1526
da -yeni ilhak olunan Berriyecik hariç- aşağıdaki nisbetlerde artmıştır:
(Yüzde)
72.15
18.80
42.40
270.-
114.-
Mardin sancağı'ndaki 1526 senesindeki muafların,
415.-
yani tekâ-
lif-i örfiyye ve hâne-i avarızdan muaf olanların müfredatı ise şöyledir:
84*-
Mardin'de
Şeh. Köy
Nusaybin'de
Şeh.
K%
Kadı1
1
-
Dizdar2
1
_
Mustahfız»
139
Azap4
108
6
Talebe11
6
-
Sipâhî-zâde7
43
19
6
7
Hatip9
3
29
Ehli12 berât
55
Pîr, âtıl, âmâ13
99
_
12
S
-
-
-
_
12
5
12
1
_
-
1
_
-
22
4
103
-
113
Zaîm15
9
_
501 481
13
-
-
2
35
-
15
7
20
11
-
-
_-
-
204
Muaflar
-
_
__
1
Sipâhî14
Ümerâ-i aşâir16
Köy
_____
53
Sâdâd11
Toplam:
Şeh.
___
İmam8
Müezzin10
Berriyecik'te
Şeh. Köy
1-1
.
Müderris5
Savur'da
_
3
4
_
22
92
1
33
1.045
l BA,
TD 998, 6, 40. 52.
a-« BA,
TD 998, 37,.
7 Aynı defter, 13, 14-19, 41-43, 57.
8 Agnı defter, 9, 8, 12-13, 41-4S; 5»;
9 Agnı defter, 6.
10
Aynı defter, 6, 13, 53.
11 Agnı defter,!, 41-4.
12 Aynı defter. 6, 11, 40-57.
13 BA, TD 998, 5-7, 12-37, 40-57*. Bunlar arasında hıristiyan
olan muaflar dm vardir; Bu
huşu», Osmanlı İmparatorluğu _da
gözetilmediğinin tipik bir delili olduğu ve "Osmanlılar Yeni zaman
lerini tesis ederken, dinî hürriyet umdesini
yen
H. A. Gibbons
köylerde oturmakta
teb'â arasında din farkı
tarihinde, milliyet¬
temel taft olarak vaz etmiş ilk millettir» di¬
(Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu,
tere. R. HulÛsî, İstanbul
1928. 63)'u bİT kere daha teyit ettiği- için, bilhassa belirtildi.
14
Agnı
defter-, 37.
16.16 Aynı defter,
göst. yer.
Asîret ümerâsından bir kısmının isimlerini TD 998
kaydetmektedir: «Şak Ate Bey, ekhâ~dr* asîret-i Şak NasiBi'retti; Piri _ey, cemâat-i ekrâd* Zoli reisi; Ali Beg, Yar Mi
reisleri (Agnı defter, 14-19).»
Hamzmtıe Tânuriat Beg... ekrâdt MilHH-Akkecill
- 85 -
Yine mezkûr tarihte, yanı 1526'da "Mardin
mükellefleri ile hâne-i
gayr-ı
avarızdın
köylere dağılış nisbetleri, dolayısı ile,
sancağı'nda vergi
muhtelit olarak
şehirlere ve
nüfusun dinî topluluklara göre
dağılış yüzdesi şöyledir:
Müslüman
Mardin
I-lırisfeiyan
Yahudi
4.48
kazası:
:
49.*7
45.65
Köyler :
84.23
15.77
51.76
48.24
Şehir
Nusaybin nahiyesi:
Şehir
Köyler :
Savur kazası
Şehir
-
100.-
:
:
Köyler :
86.47
13.53
67.30
32.70
Berriyecik kazası:
90.-
ıo.-
Sancak:
76.26
25.36
1.38
1540 {947*' daki durum:
Mücerred
Hâne
Müsl.
Hıris.
Müs.
Yah.
Hıris.
Yah.
59
Mardin kazası
Şehir
Köyler
Sancak :
:
966
1393
:
9660
2340
10.626
3.733
308
£03
2.956
1494
3.264
2.297
121
121
Aynı tarihte avânz-i divâniyye'den
muaf olanlann miktarları
defterdeki kayıtlardan çıkarıldığı zaman şu rakamlarla
tadır:
59
karşılaşılmak¬
86
Pîr1: 31 adet; imam2: 5 adet; hatip3: 1 adet; şâdât4: 4; çeşitli
muaflar5: 83 adet; şeyh8: 1 adet; cebelû7: 6 adet. Toplamı: 131.
Defterimizde zikr
olunmamakla beraber,
bunlara 1 kadı, 1
dizdar, her biri 100'ün üzerinde olan kale mustahfızlarınm ve azaplarının,
ümerâ-i
de,
1540 senesinde
Mardin sancağı'ndaki muafların sayısı, mutlak surette,
aşiretin
eklenmesi
gerekirdi.
Böylelikle
131 rakamının
birkaç katı fazlası olan bir miktara ulaşırdı.
Yukarıdaki malûmata göre, aynı
tarihte Mardin sancağı'nda
toplulukların birbirlerine oranları şöyledir (yüzde):
Müslüman
Hıristiyan
Yahudi
Mardin şehri :
34.90
59.10
5
Köyleri
:
76.70
23.30
-
Sancak
:
69.69
Tahminî nüfus:
XVI.
29.47
yüzyılda
mükellefleri ile muaflara ait rakamlardan
Mardin sancağı'ndaki vergi
şehirlerdeki,
bütün sancak dahilindeki nüfusu, tahmini olarak;
dahilinde olduğu yukarıda belirtilmişti8.
0.84
köylerdeki ve
hesaplamanın imkân
Bunun için
«hâne»
tabiri ile
kaç kişinin ifade olunduğunu -takrîbî olarak- tayin etmek gerekir. Ev¬
li vergi mükellefini gösteren hâne deyimi, umumiyetle 5 kişiyi ifade eder, kabul edilir9. Bununla beraber «hâne»yi
7 kişi
olarak mütâlâa e-
denlerde vardır10. Burada, daha yaygın olduğu için, bu tabiri 5 kişiyi
gösterir, şeklinde nazar-ı itibara alarak aşağıdaki tahminî
sayılar bu¬
lunmuştur:
ı BA,
TD 200, 481, 490-1, 493, 527, 538, 680, 583, 596, 598-9, 644, 651.
5 Agnı defter, 491, 495, 538, 588, 712.
3 Aynı defter, 538.
« Aynı defter, 542.
6 Aynı defter, 558, 593, 596, 598-9.
6 Aynı defter, 596.
7 Aynı defter, 642.
8 Bk. a. 70-
9 ö. L. Barkan, Tarihi demografi araştırmaları ve Osmanlı
11-12.
10 F. Sümer, Kayı, İA, VI, 461.
Tarihi,
TM, X, 1953,
87
1518'de Mardin sancağı'nın nüfusu:
Müslüman
Mardin
kazası:
Yahudi
Toplam
24.208
18.493
480
43.181
480
8.100
Şehir *
:
3.594
4.136
Köyler
:
19.845
6.275
Nusaybin nahiyesi
:
1.179
26.120
1.081
2.260
:
583
511
1.094
Köyler :
596
570
1.166
kazası :
2.688
1.128
3.816
Şehir
Savur
Hıristiyan
Şehir
Köyler :
Sancak
437
437
2.251
4.379
:
26.896
:
2.128
19.621
480
46.997
1526'da Mardin sancağının nüfusu:
Müslüman
Mardin kazası
Şehir
:
Köyler
Nusaybin
nahiyesi
:
13.117
103
4.610
6.099
103
3.522
Şehir
:
953
Köyler
:
2.569
Savur kazası
Şehir
:
Köyler :
Berriyecik
Sancak :
kazası
Yahudi
43.230
35.089
:
Hıristiyan
Toplam
56.450
10.712
6.240
41.329
810
4.332
1.763
810
2.569
7.030
5.161
1.869
463
74
537
4.698
1.795
6.493
9.724
896
10.620
58.115
15.882
103
Müslüman nüfusa kadı, dizdar, muıtahfız ve azap ilâve olunmuştur.
74.100
1540'da Mardin sancağı'nın nüfusu :
Müslüman
Hıristiyan
Yahudi
Toplam
Mardin kazası :
Şehir
:
5.511
7.768
Köyler :
52.756
13.194
58.267
20.962
Sancak:
664
13.943
65.950
664
79.893
IV.
Bölüm
Mardin Şehri
Diyarbekir - Musul
belirtildiği gibi,
yolu
güzergâhında
oluşu ve evvelce de
ancak uzun muhasaralardan sonra teslime zorlanabilen
feth edilmez, sarp bir kalesi bulunduğu için îbn Fakîh1
(ölm. 903), ts-
tahrf2 (ölm. 951), Îbn Havkal3 (ölm. 977), Îbn Cubayr4 (ölm. 1217), Ya¬
kut5 (ölm.
1229), Îbn Şaddâd6 (ölm. 1285), Ebü'1-Fidâ7
Îbn Battûta8
(ölm. 1377)
(ölm. 1331) ve
gibi arap coğrafyacıları Mardin'den bahs e-
derler.
Bunlardan, Istahrî ve Îbn
Havkal'ın bize verdikleri malûmat-
dah Mardin şehrinin X. yüzyılda büyük bir şehir olup kalabalık ve ge¬
niş çarşıları bulunduğunu, sur dışının mamur olduğunu, Yakut'tan XIII.
yüzyılın başlangıcında Mardin'de
büyük
kervansarayların,
medreselerin mevcudiyetini, evlerin biribiri üzerine yamaçta
meleri sebebi ile,
merdiven şeklinde göründüklerini,
her
çarşıların,
inşa edil¬
birinin birer
sarnıcı olduğunu, Mardin'de zeytinyağı imal edildiğini öğrenmekteyiz.
1 Kitâb al-Buldân, neşr eden: M.J. de Goeje, Lugdunum Batavorum 1885, 132, 136' Kitâb Masâlik v'al-Mamâlik, neşr eden: M. J. de Goeje, Lugduni Batavorum 1927,
76, k. notu.
8 Kitâb Sürat al-1 Arz, neşr eden: J. H. Kramers. Lugduni Batavorum 1938, 214.
4 The Travels of îbn Jubayr, neşr eden:
W. Wright
metnine istinaden M. J. de
Goeje, Leyden 1907, GMS, 241.
5 Agnı eser, V, 39.
8 Al-AHak al-Hazira fi Zikr Umara al-Şam v'al-Cazira, bu yazmanın Lübnan, Ür¬
dün, ve Filistin ile ilgili kısmı basılmıştır: Topographie historique d'Ibn Saddâd, neşr eden:
S. Dallan, Damas 1963. Eserin Mardin'den bahs eden kısmı Oxf ord, Bodl. Marsh 333*de-
Ûh. <G1. Cahen La Djazira mı milieu du treizieme sieole d'apres Hzz'ad-din îbn Chaddâd
(Revae des Etudes Islamigues, I, 1934, 109-128) adlı makalesinde
bu kısmı incelemişle
değerlendirmiştir. Bu makaleden faydalanılmtştır.
7 Geographie d'Aboulfeda, ir. tere. ve notlar: S. Guyard, Paris 1883, II/2, 55.
8 Voyages d'Ibn Batoutah,
II,
I, 260 vd.
142-145;
neşr eden:
Segahat-nâmt-i
Îbn
C Defremery
ve B. R. Sanguinetti, Paris
Battûta, türk. tere: M. Şerif, İstanbul 1333,
-
90
-
Îbn Şaddâd ise, şehrin az yüksek bir sur ve onun kenarında¬
ki bir hendekle çevrilmiş
olduğunu, iç
kalenin son
derece yüksekte
bulunduğunu, surların altı kapısı olup bunlardan dördünün
Bab al-Sur,
Bâb Kıssîs, Bâb Şavât ve Bâb al-Cadîd'in açık, Bâb al-Zaytûn ile Bâb
al-Hammâra'nın kapalı bulunduklarını belirtmektedir. O, şehirde 300 e
yakın cami ve 6 hamam bulunduğunu da yazmaktadır ki,
300 rakamı
mübalâğalı olmakla beraber, şehrin ne derece gelişmiş olduğunu ifade
etmesi yönünden önemlidir.
XV. yüzyılın ikinci yarısında, 1471'de Urfa'dan
len Venedik'li
tacir
Josafa
Barbaro1 da
Mardin'e ge¬
şehir hakkında hayli geniş
malûmat vermektedir. Onun tasvirine göre, bir tepe
üzerinde bulunan
Mardin (Merdin)'e bir mil kadar uzunluktaki bir merdivenli
ben ulaşılmakta, bu yol bir
kapıdan şehre vasıl
yolu taki¬
olmakta idi.
Şehir,
ortasındaki, üzerinde bir kale bulunan diğer bir tepeyi çevrelemekte idi. Kaledeki evlerin duvarları tabiî bir sur vazifesi
gördüğünden, bu¬
rada ayrıca bir sur yoktu2. İçerisinde 300 kadar ev vardı.
rı bir merdivenli yoldan
kumaş
ve kadife
(Assembei)
tırmanılıyordu. Şehirde
dokunmakta idi.
nâmına dokunduğunu
J.
Buraya ay¬
bol miktarda ipekli
Barbaro bunların Uzun Hasan
belirtmekle,
şehrin
Akkoyunluların
hakimiyetinde olduğuna işaret etmektedir.
Bu zat, Mardin'deki ikameti sırasında,
girbei) misafir-hânesinde kalmıştır.
Cihangir Bey
Burası bizim
( Zian-
Tahrir Defterlerinde
rastladığımız Cihangir Bey zaviyesi olsa gerektir3. Zaviyenin gayet iyi
tefriş edilmiş olduğu, Barbaro'nun yerdeki halılara, beherine 100 duka
gibi çok yüksek bir baha biçmesinden bellidir. O, hastalanmış ve bu¬
rada tedavi de
edilmiştir.
XVI. yüzyıl başlangıcında Mardin'e bir
Venedikli tacir daha
uğramışsa da bunun ismi malûm değildir4. O da, dört beş mil uzaktan
görülen şehrin ihtişam ve güzelliğine işaret etmekte, şehrin ortasındaki
1
Travels to Tana and Persia by Barbaro and Contarini, ing.
London 1873, 48, Hakluyt Society
No. 49;
İA,
Mardin maddesinin
(VIII, 322) Barbaro'nun 1431'de Mardin'e gelmiş
gibi gösterilmesi
tere.:
W. Thomss,
bibliografyasındı
bir baskı hatası ol¬
malıdır.
2 Bu durumu 1766'da
aynı eser,
3 BA,
4
Mardin'e uğrayan
C- Niebuhr'da
müşahede
etmiştir
(Bb>
II, 392).
The
TD 998, 25;
TD 200, 750-1;
krş. A. Gabriel, aynı eser, I, 37 not 6.
Travels of a Merchant in Persia, ing. tere. W. Thomas, London 1873, 146-
150, Hakluyt society no. 49.
91
bir tepe, onun da üzerinde bir kale
bulunduğunu ve şehrin bu tepeyi
çevrelediğini, şehirde güzel saraylar ve camiler
tadır. Her iki Venedik'li
tacir
tarafından
bulunduğunu yazmak¬
Mardin
hakkında
verilen
izahat, insana ister istemez, 1690'da ölen Hollanda'lı doktor ve coğraf¬
yacı Olfert Dapper'i hatırlatmaktadır.
Zamanının
coğrafî eser ve se-
yahat-nâmelerinden faydalanarak aynı türde pek çok eser vücûda getiren
ve kaynaklarından bir kısmı, muhtelif sebeplerle kaybolduğu için, kendininkiler kıymet kazanan bu zatın Beschryving van Asie1 adlı kitabı¬
na koyduğu, daha sonra pek çok eserlerde,
hatta türkçe
kitaplarda
bile2, kopyaları görülen Mardin'e ait bir gravür, Barbaro'nun ve diğer
Venedik'li tacirin Mardin tasvirlerine tıpa tıp uymaktadır.
mevzu-u bahs gravürün bu iki
tacirden birisine
Bundan da
veya onlarla beraber
seyahate katılan diğer bir san'atkâra ait olması ihtimali hatıra gelmek¬
tedir.
Mardin şehrinin XVI. yüzyıldaki durumu ise bu bölümün ko¬
nusudur.
Kale: Mardin kalesi, Mardin dağı'nın üzerinde, doğu-batı is¬
tikametinde,
800 m. kadar
uzunlukta, yer yer 30 ilâ 150 m arasında
değişen genişlikteki bir düzlüktedir. Bu düzlük doğuda
1.200 m, batı¬
da 1.180 m, ortada 1.165 m. yüksekliğindedir. Hemen
rin azamet ve heybetinden sitayişle
bütün görenle¬
bahs ettikleri ve X. yüzyılda ml-
Bâz [şahin3], XIV. yüzyılda «KaFat al-Şahba» veya «Kalzat-ı Kûh*» hat¬
ta <Kafat al-Gurâb [Karga-kalesi]6» adları verilen Mardin kalesinin Os¬
manlılara
ne şekilde
intikal ettiği
meçhûlümüzdür.
Kalenin osmanlı
kuvvetleri tarafından muhasarası sırasında top ve tüfek ile döğüldüğü-
nü, İdris-i Bitlîsî'den naklen oğlu Ebü'l-Fazl Mehmed Efendi bildirmek¬
tedir8. Buna rağmen, bu hadiselerin kalede yapmış olduğu tahribat bi¬
linmemektedir.
Kalenin yakın zamanlara kadar ancak
cuttu: Güneye bakan tarafta, hayli dar ve
yetindeki giriş kapısı. Kapının üzerinde
tek giriş imkânı mev¬
meyilli bir patikanın niha-
bir kitabe ve onun da yuka-
ı Amsterdam 1680, 18.
2 Mufassal Osmanlı Tarihi, İstanbul 1958.
İstanbul 1959. I, 259.
3 Îbn Havkal, aynı eser, göat. yer.
* İbn Battûta, aynı eser, göst. yer.
5 Abdülgani Efendi, aynı esir. 1.
Aynı estr, 84a.
II, 744;
N. Sevg.n.
Anadolu kaleleri,
92
-
rısında iki arslan bulunuyordu1. 1932 de Mardin'i ziyaret
ederek kale¬
de ve şehirdeki tarihî eserleri sanat tarihçisi olarak inceleyen A. Gab¬
riel2 bu giriş
kapısının
kümdarlarından
mimarî tarzının
Hamza
Bey'e
bu kapıdaki Akkoyunlu hü¬
ait bir kilidin de delâlet ettiği
gibi3,
Akkoyunlular devrine ait olabileceğini kabul etmektedir.
Bugün kaleye, 1960 senesinde
ile irtibatı kolaylaştırmak için,
burada yapılan
kalenin kuzey
Nato tesisleri
cephesinde inşa olunan
ve elle işleyen bir teleferik vasıtası ile bir tünelden çıkılabilmektedir.
XVI. yüzyılda Mardin kalesinin bir kaç defa tamir ettirildiği¬
ni vesikalardan öğreniyoruz. Bunlardan biri, kalenin 1549 (956)'da ya¬
zın Avlonya sancak beyi Hızır Bey vasıtası ile tamir ettirildiğine dâir
24 Cemaziyülahır
956 (24 Temmuz 1549) tarihli ve ebnâ-i
sipâhiyân-
dan Mehmed tarafından tanzim edilmiş bir defterdir4. Bu tamirat esna¬
sında 1065 inşaat işçisi, 190 ırgat, 50 marangoz, 24 bıçkıcı (erre-keşân),
12 taşçı, 9 demirci, 39 zenbilci
(âb-râhgerân), 15
mış,
bunlara
(zembilgerân),
12 kanalizasyon
işçisi
mahzenci, 205 saka, yani cem'an 1621 işçi çalıştırıl¬
74.965
akça
ücret
ödenmiş,
bütün inşaat masrafları
802.780 akçaya baliğ olmuştur.
Bu tamir işlemi bittikten sonra, surların
muhafazası için ka¬
ledeki azapların kâfi gelmediği, bu sebeple buraya
50 azap gönderil¬
diğini evâîl-i Zilkade 957 (11-21 Kasım 1550) tarihli Diyarbekir Beyler¬
beyisi Ayaş Paşa'ya yazılan bir hükümdeki «Mardin kafesinin dahi su¬
ru tacmir olunup muhafazası azablarma ferman olunup taşra ihraç olun¬
dukta mevcut olan
azab kifayet
âdem ihraç edüp hıfz
etmemekle şâir hFâdan kırk-elli nefer
ettiresin deyu emr-i
şerifim vârid olmagla sûr-ı
mezbûr muhafazasına elli nefer âdem ihraç olunmağla ...5»
ifâdesinden
anlıyoruz.
Diğer
bir vesika da kalenin 1574 senesinde tamir ettirildiğini
göstermektedir. Diyarbekir
bir hükme göre,
ve
kalenin 75.000 akçaya tamir
1 Bu arslanlar, hâlen,
2 Aynı eser,
beylerbeyisine
defterdarına gönderilen
olunabileceği
tahmin e-
Mardin müzesinde bulunmaktadır'
I, 12-14.
8 H. Etem, Akkoyunlu Hamzanm adına Mardin kalesi
logya ve Etnografya Dergisi, istanbul, III, 1936,
141-4;
belgesi, İstanbul (basılış tarihi yok), 9-14.
4 BA. MAD 55, 146a-148a.
6 BA, (A), DVN 957.11.a (Fekete tasnifi 375).
kilidi, Türk
1. Artuk,
Artuk
Tarih
ilinin
Arkeo-
tarihi
93 -
dilmiş iken, Mardin mimarlarından llya bu işin.
devamlı olarak kendi¬
sine verilmesi şartt ile, kalenin tamirini 30.000 akçaya
yapabileceğini
arz; etmiş, bu talebi kabul olunarak tamir masraflarının
Mardin haslar
mukataası gelirinden ödenmesi hususu
val 981
21 Şubat
dahi emr olunmuştur
(29 Şev¬
1574) '..
Kalenin müteakip yüzyıllarda da müteaddid defalar tamir et¬
tirilmiş olduğu, buradan gelip geçen Avrupa'lı
harap2, bazan
kudretli bir durumda
seyyahların onu, bazan
bulmalarından
Burada, batı tarafta bir çok evler bulunmakta idi.
ları kaledeki şehir için tabiî bir sur
Barbaro,
buradaki
1766'da C.
evlerin miktarını
anlaşılmaktadır3.
Bu evlerin
meydana getiriyordu.
üç yüz kadar
tahmin etmektedir4.
Niebuhr5 da kalede vaktiyle 200 kadar ev
geçtiği tarihte
duvar¬
147L'de. J.
varken, oradan
bunlardan ancak. 80 inin oturulabilecek
vaziyette oldu¬
ğunu kayd etmektedir. Bu bilgilere kıyasla, XVI. yüzyılda da
Mardin
kalesinde 300 ile 200 arasında mesken bulunduğu tahmin olunabilir. Ka¬
lenin doğu tarafında ise,
bir saray ile bir cami ve
lunduğu anlaşılmaktadır. Sarayın kalıntıları
bazı
1932'de A.
binaların bu¬
Gabriel tarafın¬
dan incelenerek o zamanki durumu fotoğrafla tesbit olunmuştur. Onun
tahminine göre6, saray XV.
yüzyıldan, yani Mardin'deki
Akkoyunlular
devrinden intikal etmiştir7.
Camilerden birisi Artuk oğullarından kalmadır.
yüzyıl
XIX.
sonlarına doğru Ali Emîrî bu camiin mîhrap ve minaresinin dört köşe
temel kaidesini görmüştür. Mihrabındaki bir
larından Necmeddin Ilgazi b. Kara Arslan
mir olunduğuna işaret etmektedir.
halk
tarafından
bir
ziyaretgâh.
ibare8,
onun Artuk-oğul-
(1294-1312)
Kale camii
tarafından ta¬
adı da verilen bu eser
olarak da kullanılmıştır. Bu mahalle
«makam-ı Hıdırlth adı da verilirdi. Ali Emîrî, çok uzun olan bu camiin
minaresinin suret-i mahsûsada tezyin
edildiğini,
ihtiyarlardan
naklen
ı BA, MAD 20115, 83; Ilya'nm babası da mimardı. Bk. BA, DD 75, 23 a.
2 Bk. C. Niebuhr, aynı eser, II, 391; G. A. Olivier, aynı eser, II, 3421.
3 Bk. Aucher-Eloy, Relations de voyages en Orient de T830 â 1838,
eden; Jaubert, Paris 1843, I, 181.
* Ay m eser, 48.
5 Aynı eser, II, 392.
8 A. Gabriel, aynı eser, II, Plannches VII/37 A. Gabriel,
8 Kâtip
Ferdî,
aynı eser, II,
aynı eser,
Plannches VII/8; I,
14'deki
17.
notta:
«J--ÜI , L-jİI,,^ Jr^H cilUl jUaL.ll l,"^
^
notlarla naşr
94
kaydetmektedir1.
Bununla
görebilmiştir. Abdülgani
beraber, o, bu
Efendi2,
kale
minarenin ancak kaidesini
bir iskân yeri olmak vasfını
kaybettikten sonra, yani halk tarafından terk olunduktan
deki diğer bazı eserlerinki ile birlikte, bu minarenin de
külerek başka inşaatlarda kullanıldığını yazmaktadır.
riel, o zamanki kalıntılardan faydalanarak,
bu camiin
sonra, kale¬
taşlarının sö¬
1932'de A. Gab¬
plânını yapma¬
ya muvaffak olmuştur3.
Kalede bulunan ikinci bir camiin de
Akkoyunlulardan miras
kalmış olduğuna, çok harap bir vaziyetteki minaresinin üzerindeki Ak¬
koyunlu damgası şehâdet etmektedir.
Başbakanlık Arşivi'nde bulunan
lerden birisinde
bulunan bir evkaf
maliyeden müdevver defter¬
kaydında4
«cemâat-i câmi-i şerif
der kale-i Mardin* başlığı altında 1550 (957) ve 1552 (959) senelerinde
bu camide ferrâş,
muarref5,
mütevelli
olarak bulunan zatların kaçar
akça yevmiyeleri olduğu zikr olunmaktadır. Burada bahis konusu olan
cami Artuk-oğullarından kalan cami midir, belli değildir.
Kalenin doğu tarafında bulunan bir diğer binanın da
mimarî
tarzından XIV. yüzyıla ait olabileceği A. Gabriel'in serd ettiği fikirler
meyanındadır*.
Kalede birde hamam bulunduğunu, buna ait enkazın 1925 ilâ
1930 seneleri arasında mevcudiyetini Abdülgani Efendi belirtmektedir7.
Bunlardan başka, büyük sarnıçları bu gün dahi görmek mümkündür.
Mardin kalesinde 1526 (932) senesinde 139
mustahfız ve 108
azap bulunduğu yukarıda belirtilmişti8.
Bunlardan bir kısmının, bazan
başka kalelere
vazifelendirildikleri9, bazan da
gönderilerek
oralarda
seferlere iştirakleri emr olunduğu10, bu sebeple
miktarlarının azalması
1 Kâtip Ferdî, aynı eser, göst. yer.
2 Aynı eser,
182.
8 A. Gabriel, aynı eser, I, 16, şekil 7,
J
BA, MAD 16160,
6 F. Köprülü,
3 ve 5.
Vakfa ait tarihî ıstılahlar meselesi. Vakıflar Dergisi, 1, 1938, 133-138.
« Agnı eser. I, 15-16, şekil 8.
7 Agnı eser, 190.
8 Bk. s. 52.
9 BA, MÜD 30, 246.
10 BA, MÜD 21. 48.
-
95
-
yüzünden kalenin muhafazasında ve gerekli hizmetlerin ifasında müşki-
lât çekildiği, bu itibarla da,
zaman
zaman kaledeki mustahfız ve a-
zapların takviye edildikleri anlaşılmaktadır1. Bununla beraber, XVI ve
XVII. yüzyılda kaledeki mustahfız ve
azapların adedlerinin,
müştere¬
ken 200 civarında olduğunu, sayılarının 1572 (980)'de 199, 1642 (1052)
de 196 (85'i mustahfız, lll'i azap), 1645 (1055)'de 198 (85'i mustahfız,
113'ü azap) kişi olarak gösterilmesinden
din'den geçen J. B. Tavernier3 de
anlamaktayız2.
kalede 200
1664'de Mar¬
sipahi ve 400 yeniçeri
bulunduğunu yazmaktadır.
Kale, muhtemelen, XVIII. yüzyıl ortalarında yavaş yavaş terk
olunmağa başlamıştır.
C. Niebuhr'un
evvelce
kalede 200 ev varken,
1766'da buradaki meskenlerin adedinin 80 kadar bile olmadığını belirtmesi
bunun delilidir4. XIX. yüzyıl ortalarından sonra
lunmuş, buradaki binaların taşları sökülerek
de,
kale tamamen terk o-
başka inşaatlarda, şehir¬
kullanılmıştır.
Şehrin surları: Mardin'in etrafı XVI. yüzyılda, daha
önceleri
de olduğu gibi, surlarla çevrili idi5. Bu durum şehrin yalnız asayişinin
temininde değil, ayni zamanda iktisadî hayattaki canlılık ve hayatiyyet
üzerinde de büyük bir rol oynuyordu.
Bu keyfiyeti 1654
senesi Tem¬
muz ayı başlangıcında Mardin naibi olan Ahmed'in şehir surlarının ha¬
rap bir halde bulunuşunun intaç ettiği asayişsizliği ve iktisadî
çökün¬
tüyü belirten aşağıdaki arzından çok açık bir şekilde öğrenmekteyiz:
«Atabe-i aliyye-i sacâdet-mekîne
arz-t
dâi-i kemîne budur ki,
Mardin kafesinin burç ve bârûsu, mukaddema muhkem ve ma'mûr iken,
vilâyet
halkı
hırsız
ve haramzadelerden
emin olup ve tüccar taifesi
Mardin'e getürdükleri emtia ve akmişelerinden mirîye
makbuz olup şehir
kapularından ubûr etmekle,
ait olan rüsumat
bir akça zayi olmaz i-
Tfcen; on dört seneden mütecavizdir ki, bârû ve hisarın baczt yerleri mün¬
hezim olup yer ile yeksan olmağla, haram-zâde
ve dükkân açup emval ve erzak serîka
gice ile şehre girüp ev
etmekle vilâyet
ve gezend erişdürüp ve nice fesâd edüp münhedim olan
halkına zarar
gedüklerden çı-
1 Bk. s. 92 deki hüküm.
2 BA, M AD 4646, 3.
3 Aynı eter,
I,
187.
* C. Niebuhr, agnı eser, II, 392.
« Cl. Cahen, agnı tser, 116;
rini,
göst.
yer.
Travels to Tana and Persia bg Barbaro
and Conra-
-
kap. firar
eyleyüp
96
ve tüccar taifesi
yüklerin kapulardan
geçirmegvş
münhedîm olan yerlerden hafiyyeten yük idhâl edüp kaçırmağla, cânih-i
mirîye gadr müterettib olmağın, devlet-i şehinşûhîde münhedim olam yer¬
ler bina ve tacmir ve
muhkem ve
haşin eylemek
dîn ü devlete lâyık
görülüp emr-i mühim olmağla âyân-ı vilâyet ve mimar ve ehl-i hibre vt
mu'temedîn ile üzerine varılup cümle burç ve bârûsun devr edüp münhedim ve harabe olan gedükleri yer yer, tûlen ve arzan
zira? olunup def¬
ter olundukta, mecmuu üç bin zıraç çıkup ve andan mâada, bârûnun ni¬
ce yerleri harabe müsrif olmağla, meremmata
muhtâc olup iahmîn-i sa¬
hih ile tahmin olundukda, altı bin riyal gurûş ile bina ve
lah vs termim olur, deyü cevap vermeğin, Mardin
tacmir ve ıs¬
mukataası mâlinden
bina ve tazmir olunmak içün emr-i şerif-i cihan-mutâz
inayet
ve ihsan
buyurulmak ricasıyla der-i devlet-medâra arz olundu. Baki ferman der-i
adâlet-penâhındır.
Tahriren evâsıt-ı Şa'bân
el-muâzzam,
sene erba
vt
sitte ve elf [1046/1636-37].
Ezcafü'l-Hbâd
Ahmed en-nâib
be-Mardin1»
Mardin şehri surlarının bugün izleri dahi kalmamışsa da 1870
den sonra Mardin'den geçen «.The
Times of Indiar naşiri
kitabına dere ettiği bir fotoğraftan şehir surlannın bir
maktadır2.
Bu resme
göre,
C. Geary'nin
kısmı belli ol¬
surlar evlerin kenarlarını, takip etmekte ve
şehrin doğusunda Meydanbaşı mevkiinde, bulunan Sultan Hamza türbesi
surların dışında kalmakta idi. Mardin'de Savurkapı mahallesi
de, yeni açılan 2. cadde üzerindeki birkaç
bina edilmiş
eski
güneyin¬
surlar
üzerine
Mardin
şehrine
oldukları bugün de görülebilmektedir.
Etrafı
bir hendekle çevrili
aid gravürlerden
anlaşıldığına
üzerinde Tarhan (Tarchan)
lunmakta idi4.
len surların6
ı BA,
evin
göre8,
kalesi adı
surlar,
kaleye kadar uzanmakta
verilen
bir büyük
idi ve
istihkâm bu¬
îki-iki buçuk mil kadar uzunlukta olduğu tahmin
muhtelif
BŞMK,
2 C. Geary,
bulunan
edi¬
tarihlerde tamir ettirildikleri, bazan da harap bir
1062.00.0
Through Asiatic
Turkeg, narrative of a journeg
from Bombay to tht
Bosphorus, London 1878, II, iç kapak.
3 O. Dapper, aynı eser, göst. yer.; La Boullaye Le-Gouz, Les
vogagts et obterva-
tions, Paris 1653, 323; J. S. Buckingham, aynı eser, I, 314.
4 C. Niebuhr, aynı eser, II,
391.
6 J. S. Buckingham, aynı eser, I, 337; Mc. D. Kinneir, aynı eser, 483.
Diyarbekir
Kapısı
-ı
< A. Gabriel
Bab-ı
MARDİN
A_
Eminettin
ŞEHRİ
mahallesi
Cedid
Necmettin
mahallesi
C—
Diyarbakır
Kapı
mah.
mahallesi
E— Çabuk
mahallesi
1 _
12_ Şeyh
Uluca mi
2_
Melik
3
Lâtifiye
Mahmut
U _ İbrahim
13_Hacı
camii
Abdülaziz
Şar
mahallesi
Bey b. Bicân
6
_ Şeyh
Gazi
cami-ı
camii
Ya'kûp
H_
Ulucami
mahallasi
mahallesi
Teker
mahallesi
I—
Medrese
J_
Şehidiye
mahallesi
K-
Kölâsiye
mahallesi
mahallesi
mescidi
16
S î11î
8 _ Şeyh
L_ Savurkapı
mahallesi
9 _ Şeyh
Türkr
mescidi
17
Şehid i ye
Turquı<'
I
mescidi
mescidi
medresesi
medresesi
Çabuk_
Kevork
mescidi
19 _ K ırk - Şehid
cami )
Zarrâr
23 _ Muzafer iy ye
medresesi
2U _ Z inciriyye
medresesi
25 _ Bimâris tan
26
Hamam (f Bil mâristan
27_Şah
Sultan
Hatun
hamamı}
medresesi
veya
mescidi
mescidi
28_Hacı
Maruf
medresesi
cami )
18_Surp
10 _ Dinar
_
şimd i
mescidi
Bikâr
mescidi
mescidi
Radvîyye
Ağa
7 _ İbrahim
11
fa
Asfer
Mahmut
{ şimdi
I _
ilan»
lır«ılıatıl>
cami )
15_AUun-Boğa
{
G_ Yenikapı
1.19' dan
cami )
U_Reyhaniyye
camii
5 _ Necmeddin
veya
F_
«rchtfol ogıqu««
1940.
km
( şi mdi
D— Lâtifiye
Parı»
PLÂNI
( şimdi
B_
Voyagcs
Oricntalc.
Savur
kifrsesi
kilisesi
29_Hamza-i
KebTr
zaviyesi
30-Hamza-i
Sagîr
zaviyesi
31 Yenikapı
hamamı
32 Cihangiı
Bey
....
Bınâr
mesc.20_Mar- Şmuni
21_Behermıs
22 _ Hiisamiy ye
kilisesi
kilisesi
medresesi
33_Kasım
zaviyesi
Padişah
medresesi
- 97
halde bulundukları
hem
yukarıda
-
metni
aynen
verilen
vesikadan,
hem <de Avrupa'lı seyyahların bıraktıkları eserlerdeki Mardin'e ait tas¬
virlerden anlaşılmaktadır1.
A. Gabriel, 1932 senesinde Mardin'deki
bir yandan Mardin'e ait veya ondan bahs eden
tetkikleri esnasında,
eserlerde
verilen ma¬
lûmata, diğer taraftan bizzat kendi müşahedelerine dayanarak Mardin'i
çevreleyen surların bir krokisini yapmağa muvaffak
olmuştur. İlişikte,
bu araştırmanın ana kaynağı olan Tahrir Defterleri'nden faydalanarak,
Mardin'deki tarihî eserlerin bir kısmını, şehrin mahallelerini ve Mardin'in
tek ana caddesini işaretlediğimiz bir krokiyi takdim ediyoruz.
Şehrin mahalleleri: XVI. yüzyılda Mardin'in
dokuz mahalle¬
den ibaret olduğu görülmektedir: Bâb-ı Cedîd, Zarrâka,
Ü'1-Hammâra, Kölâsiyye, Şemsiyye, Zeytûn, Kâmil ve
Kıssîs,
Bâb-
Bîmâristân,
Ya-
hudiyân.
Bâb-ı
Cedîd
^
J,
(Yeni-Kapı) mahallesi2: Bu mahalleye
Bâbü'c-Cedîd mahallesi de denilir. Sur kapılarından
birisinin adını ta¬
şıdığı anlaşılmaktadır. Bugün Mardin'de bu ismin türkçesi kullanılmakta
olup mahallenin yamaçlarına doğru Bâb-şit denilen bir mahal vardır ki,
"Bâb-şit" in Bâb-ı Cedîd'in
açıkça
halk dilinde
bozulmuş
bir şekli
olduğu
anlaşılmaktadır.
XVI. yüzyılda halkının
ekserisini müslümanların
bu mahallede, hıristiyanların ufak bir azınlık meydana
teşkil ettiği
getirdiği, fakat
devamlı olarak artış kaydettikleri görülmektedir. Aynı mahallede banisi
ve inşa tarihi belli olmayan, 1915 (1333)'de evkaf memuru Şükrü Efen¬
di tarafından yeniletilen bir hamamın bulunduğu, bu mahallenin
yakın zamanlara kadar muhafaza ettiği
Zarrâka
«iljj
mahallesi3:
ismini
bilinmektedir.
XVI.
yüzyıla ait
ve
hatta
XVIII. yüzyıldan kalma vesikalarda ve defterlerde Zarrâka mahallesine
1 J. B. Tavernier, aynı eser, I, 169; C. Niebuhr, aynı eser, II, 391; A. Dupre, aynı
eser. I, 79: G. A. Olivier, aynı eser, II, 342; Mc. D. Kinneir, aynı eser, göst. yer; J. S.
Buckingham, aynı eser, göst. yer; Aucher-Eloy, aynı eser, I, 188; J. Cernik,
aynı eser,
II, 17; E. Sachau, agnı eser, 404.
2 BA, TD 64, 216-7; TD998, 6; TD 200, 524-7; TKUMA, TD 117, ola-33a: BA,
MAD 4663, 88: Abdülgani Ef.. aynı eser, 189.
8 BA. TD 64, 218-9: TD 998, 6; TD 200, 512-5; MAD
117, 24b-27a;
DM, MŞS 262, 46.
™
4664, 88;
TKUMA, TD
-
rastlanmakla beraber, XIX.
98 -
yüzyıldan itibaren Mardin' in mahalleleri ara¬
sında bu isme tesadüf edilememektedir.
Bununla beraber Mardin süryanî
metropolidi sayın Hanna Dolapönü'nün verdiği sözlü bilgiye göre, Necmeddin mahallesine eskiden bu isim verilmekte olup Zarrâka isuyu çok
az olan kaynak» demektir.
XVI. yüzyılda Zarrâka mahallesi'nde
müslüman ve hıristiyan
halk birlikte oturmakta olup ikisi arasındaki oran yüzyıl
boyunca de¬
vamlı olarak, hıristiyanların lehine gelişmiştir.
Kıssîs
u^~3
i^s-^-}
i'u^=i
( Keşiş,
Papaz)
manallesi1:
Îbn Şaddâd2 Mardin'in sur kapılarından birisine Bâb-ı Kıssîs adı veril¬
diğini yazmaktadır.
Böylece, bu mahallenin
adı da bir
sur kapısı
ile
alâkalıdır.
Bugün Mardin'de
mine
bu ismi
tesadüf edilememektedir.
taşıyan bir mahalle
veya semt is¬
Bununla beraber, 1846 (1262) tarihli
vesika sureti, bizi, bu mahallenin yerini
tâyin hususunda
bir
aydınlatmak¬
tadır: "...Mardin kasabasında mütemekkin süryanî katolik milleti mine'lkadîm ölülerini
yakûbî ermeni milleti küisalarının havlılarına müştereken
defn edegelürler iken, bir vakitden berü yakûbîler
lerinde vuku bulan
münazaa imtidâd bulmuş ve
yanîleri ölülerini kasaba-i mezbûre mahallâtından
kâin kadîmden ve müstakilen
kendüle.r
taarruz ederek beyn-
bdd-ez-in
Kıssîs
yedlerinde
katolik sür-
mahallesinde
olan
Meryem-ana
kilisası tacbir olunur küisalarının havlısına defn eyledikleri takdirde mü-
nâzaa-i
mezkûre
bi't-tabi c mündeff
olacağı
ifâde
ve
beyân kılın¬
mış..."3.
Yukarıdaki metinde mevzu- u bahs olan
Meryem-ana
Mardin'in tek ana caddesi üzerinde ve Diyarbekir-kapısına
lun sağ tarafında
bulunmakta
idi.
Burası
kilisesi
giden yo¬
1963-64 senelerinde park ya¬
pılmak üzere, belediye tarafından istimlâk edilmiştir.
Kıssîs mahallesi¬
nin bu kilisesinin
gerekir.
bulunduğu mahal ve civarı olması
hâlen, Şar mahallesi
Kıssîs mahallesi tabirine XIX. yüzyıl
ı BA, T D 64, 219-21;
117,
T D 998, 6;
34a-37b.
2 Cl. Cahen, aynı eser,
» DM, MŞS 264, 66a.
Buraya,
denilmektedir.
116.
ortalarındaki vesikalar-
TD 200, 515-20: MAD 4663. 87; TKUMA, T D
- 99 -
da da rastlanmaktadır1.
Bu ismin ne
zamandan beri
terk edilmiş ol¬
duğu meçhuldür.
XVI. yüzyılda bu mahallenin
sâkinlerinin
3/4 ünü hıristiyan-
lar, geri kalanını da müslümanlar teşkil etmekte idi.
Bâbü'l-Hammâra
«jüM ,_>l»
mahallesi2: Burası da
pılarından birisinin adını taşımaktadır.
şehir ka¬
Bu kapının XIII. yüzyılın ikinci
yarısında kapalı olduğu da bildirilmektedir3. Süryanî kaynaklarına da¬
yanarak yazılan bir makalede4 "IV. yüzyıl başlangıcında
şehrin kuzey¬
batısında Kırkıs denilen mevkide Babişvat yakınında Deyralhammar ku¬
rulmuştur. Bu manastırın adı yüzünden, o kapıya
Hammar
kapısı de¬
nilirdi.", şeklindeki malûmat bizi aydınlatmaktadır. P. Krüger5 de Mar¬
din civarındaki bir tepe
üzerinde
"al-hamâru (süry. Hamura)" isimli
bir manastır bulunduğunu tesbit edebilmiştir ve bunun
IV. yüzyıla kadar çıkabileceğini kabul etmektedir.
lesinden
tesis
Kırkıs
tarihinin
Kırgız ku¬
galattır. Bu kule Mardin kalesinin kuzeybatı ucunda
makta idi: Hâlen de halk arasında yaşayan bir semt
ismidir.
bulun¬
"Babiş¬
vat", Îbn Şaddâd'da açık, Bâbü'l-Hammâra ise kapalı olarak tavsif edil¬
mektedir. Bunun sebebi bu iki kapının biribirine çok yakın
layısı ile, ikisinin birden açık bulundurulmasına lüzum
ması ile izah
olunabilir.
Bâbü'l-Hammâra'da
Cihangir'in evkafına ait bir imaret
Tahrir
Defteri
kaydından
olduğu,
der Bâb-ı Hammâra, fî sene [932].
Akkoyunlu
1526
anlaşılmaktadır:
hîme
hükümdarı
senesine
(932)
ait
"be-cihet-i taam ve suluk
Nân-bahâ,
fî yevm: 5, gendüm-bahâ, fî yevm: 2,
oluşu do-
görülmemiş ol¬
fî yevm:
ve
5, gûşt-bahâ,
nemek^
ve nohûd, fî
yevm: 1. Suluk der Bab-ı Hammâra, fi sene 250 [akça]"6.
Bu mahallenin ismine, Tahrir Defterleri'nin
vesikalarında tesadüf edilememektedir. Evvelce
dışında,
orada
osmanlı
bulunduğu bil¬
dirilen manastırın ve imaretin de izine rastlanmamaktadır. XVI. yüzyıl¬
da burada nüfusun çoğunluğunu hıristiyan ahali
teşkil
etmekte
olup
müslümanlar çok küçük bir azınlık meydana getirmekte idiler.
» BA,'ro 64, 221-2; TD 998, 6; TD 200, 498-503; TKUMA, TD 117, 37b-42a.
3 Cl. Cahen, aynı eser, göst. yer.
4 Mardin
Tarihi, XIX. Ayrıl, Özhikmet, 4/76, 1953, 77.
6 Aynı eser, 41.
6 BA,
TD 998, 26. Nân = ekmek, gûşt = et, gendüm = buğday,
cak odun, nemek = tuz.
,
hıme - yaka¬
-
Kölâsiyye
<~-V,r
100
-
mahallesi1: Bu mahalle şehrin kuzey-do-
ğusunda bulunmakta idi ve şimdiki Gül mahallesine tekabül ediyordu.
Burada da hıristiyanlar çoğunlukta,
Şaddâd'ın mevzu-u
bulunuyordu3.
müslüman
halk
azınlıktadır. îbn
bahs ettiği Melik Mansur medresesi2
Lâkin
bu medreseden XVI.
yüzyıla
ait
bu
mahallede
belgelerde
bahs
olunduğuna tesadüf olunamamıştır. Sadece Abdülgani Efendi4 yerini bil¬
memekle
beraber
bu
medreseye
Haliliye medresesi de
denildiğini
yaz¬
maktadır.
Şemsiyye
-u-oi
mahallesi5: Şemsî'lerin Mardin'de şimdiki
Savur-kapı mahallesi taraflarında
H. Dolapönü'den
müslüman
nakil).
oturdukları
Zeytûn
jy^j
mahallesi6: Mardin şehrini
maktaydı7.
ikinci yarısında
Yakut8 «Ey Taglibli Huzr,
miz arapça
nakl eder.
^^ cı)\
«j^U J fb L«
Bu beyitte
mahallede
bahis
olsa gerektir.
konusu edilen
Sayın Hanna
taşıyan
sütundan zeytin
bir cami
yağı akar ve
kin bu açıklama Yakut'un
de yine Bâb-ı
XVI.
ı BA,
beytini
zeytin imalât-hâneleri
Dolapönü'nün
mahallesinin
verdiği
bu
bilgiye
yukarısında
czey-
yanındaki bir
halk da bu yağı şifâ için
çocuklarına
sütundan da eser yoktur. Lâ¬
yazdıklarını doğrulamaktadır.
Zeytûn ma¬
Cedîd mahallesi civarında olmaktadır.
yüzyılda bu mahallede müslüman
TD 64, 222-3;
edebileceği¬
,.^11 jl Jti jj». 1,
bulunmakta olup, bu camiin
sürermiş. Bugün camiden de, yanındaki
ismini taşı¬
yağı sıkıldıkça
şeklinde tercüme
^i)L
göre, evvelce Bâb-ı Cedîd (Yeni-kapı)
tûn» adını
çevreleyen kapı¬
BâbüVZeytûn
Mardin'de zeytin
kötü ad ve fenalık sizin müttefikinizdin
117,
( Sayın
ahaliye de rastlanmaktadır.
lardan biri, XIII. yüzyılın
hallesi
söylenmektedir
1526'dan sonra bu mahallede çok az sayıda
TD 998, 6;
ahali
çoğunlukta idi.
TD 200, 507-10; M AD 4663, 88; TKUMA,
TD
18b- 20b.
2 Cl.
Cahen,
aynı eser,
116.
3 DM, MŞS 203, 45.
4 Aynı eser,
5 BA,
187.
TD 64, 224;
117, 20b-22a.
TD 998, 6;
TD 200, 523-4;
MAD
4663, 89; TKUMA,
6 BA, TD 64, 224-5; TD 998, 6; TD 200, 520-2; MAD 4663; TKUMA,
22a-24a.
7 Cl.
TD
Şemsîler için s. 77-78'e bakınız.
Cahen, aynı eser, göst. yer.
8 Aynı eser, göst.
yer.
TD 117,
-
Bu mahalle isminin XVIII.
edebiliyoruz1.
101 -
yüzyılın sonlarında da mevcudiyetini tesbit
Bugün de halk arasında yaşamaktadır.
Kâmil ve Bîmâristan( jt-jlf
günkü Emineddin
müslümanlar
(1518)
mahallesine
teşkil
ve 932
ediyordu.
(1526)
tarihli
} JaV ) mahallesi2:
verilen isimdi.
Bu mahalle,
Tahrir Defterlerinde
XVIII. yüzyıl sonlarında da Mâristan mahallesi
Mahallenin adını
dığı
burada mevcut
çoğunluğunu
sadece 924
zikr edilmekte ise de,
adına rastlanmaktadır3.
Şeyh Emineddin
bîmâristanından
al¬
açıktır.
Yahudiyân
hallesi'nin
jlp ,H mahallesi4:
kuzey doğusunda,
Hâlen Mardin'de, Yeni-kapı ma-
«^ayn-ı yahûd» denilen bir çeşme
Ayrıca, bu çevrede de vaktiyle yahudilerin
söylenildiğine
XVI.
du.
Halkının
her ne kadar,
Burası bu
nazaran,
Yahudiyân
yüzyılda,
Lâkin Tahrir
bu
Defterlerinin
oturdukları halk tarafından
mahallesi
mahalle,
burası
olmalıdır.
münhasıran musevîlerle
dışında,
bu
vardır.
mahalleden
meskûn¬
bahs oluuduğu
görülmez.
Bu mahalle isimlerinden başka,
1540 (947) senesine ait Tahrir
Defterinde ve daha sonraki tarihlere ait defterlerde *mohalle-i Sevindik
£xi~.»
ismine
lüman iki dinî
tesadüf
edilmektedir5.
cemaat oturmakta idi.
Burada da
hıristiyan ve müs¬
Bu mahalle
Lâtifiye
camiinin
güneyinde olmalıdır. Zira, buraya halk arasında «mahalle-i Sündih de
denmektedir. Sündik ve Sevindik aynı şekilde yazılmaktadır.
Îbn Şaddâd'da
bahs
olunan6
ve bugün de
mevcut bulunan
«.Bâb-ı Savun mahallesine, nedense,
Tahrir Defterlerinde
olunamamaktadır. XIX. yüzyılda ise,
Mardin'de yeni mahalle isimlerine
rastlanmaktadır7ki hepsi
hiç tesadüf
bugüne kadar muhafaza olunmuştur.
Şehrin nüfusu: Mardin şehrinde XVI. yüzyılda ikâmet etmek-
ı DM,
MSS 241,
2 BA,
TD 64,
8 DM,
MŞS 241, 117
117.
226-7;
T D 998, 6.
vd.
< BA, T D 64, 227-228;
TD 998, 6; TD 200, 510-511; MAD 4663, 89;
TKUMA,
TD 117, 33a-34a.
6 BA, TD 200, 503-507; M AD 4663, 87; TKUMA,
241,
118 vd.
6 Cl. Cahen, aynı eser,
7 DM, MŞS 248, 43;
116.
MŞS 264, 79.
TD 117,, 27b-30b: DM, MŞS
102
te olan vergi
mükellefleri ile hâne-i gayr-ı avârız'ın miktarlarına, Mardin
sancağı'nın genel nüfûs durumu
verilen rakamlara
Mardin şehrinin
ve
«hâne»
incelenirken temas
için kabul edilen
nüfusu 1518'de 8.200,
olunmuştu. Orada
«5» katsayısına göre,
1526'da 10.712, 1540'da 13.943,
1564'de 18.714 kişi civarında olmalıdır. Bu rakamlar, daha sonra Mar¬
din'in nüfûsu hakkında seyahat-nâmelerde rastlanan takrîbî nüfûs mik¬
tarlarına da uymaktadır:
1766'da C. Niebuhr1: 3.000 hâne, 2.000 müslüman, gerisi hıristiyan, 10
hâne de yahudi. Hâne başına beşer kişi kabul edilirse, 25.000
kişi kadar olur. C. Niebuhr'a Mardin'in nüfûsunun 60.000 ka¬
dar olduğu söylenmişse de, o
bunu şüphe ile karşılamıştır.
XVIII. yüzyılın sonunda, G. A. Olivier2:
veya
türk,
cem'an:
1500
12.000
ermeni
kadar.
3.000 kurt,
yakûbî,
5 ilâ 6.000 arap
bir o kadar da nastûrî,
Bu tahmin bir-az az görünmekte ise
de, P. L. İnciciyan'da aynı
yüzyılın
sonlarında
vebadan mü¬
tevellit Mardin'in nüfûsunun azaldığını yazmaktadır3.
1807'de A. Dupre4: 20.000 türk, 3.200 yakûbî, 2.000 ermeni katolik, 400
keldânî,800 yahudi,800 şemsî, 40 ermeni ortodoks.cem'an 27.240.
1816'da Mc. D. Kinneir5:
11.000 (1500 ü ermeni).
1827'de J. S. Buckingham6: 20.000 kişi,
1837'de H. Southgate7. 3.000 aile,
bunun 500 ü ermeni katolik, 400 ü
yakûbî, 250 si süryanî katolik,
mütebakisi
bunun 2/3 ü müslüman.
100 ü keldanî,
10 u yahudi,
müslüman.
1878'de G. Geary8: 16.000 nüfus,
1/4' ü hıristiyan.
1880'de E. Sachau9: 20.000 kişi olup müslüman, hıristiyan, yakûbî, nas¬
tûrî
ve
1 Aynı eser, II
a Aynı eser,
II,
az
ermeniden
mürekkep.
392.
343.
8 Aynı eser, göst.
4 Aynı eser,
miktarda
yer.
I, 80.
B Aynı eser, 433; karş. V. Minorsky, Mardin, İA, VIII, 320.
6 Aynı eser, I, 340.
7 Aynı eser, II, 274.
8 Aynı eser, II, 157.
9 Aynı eser, 405.
103
Daha sonraki
tarihlerde de
Mardin'in
nüfusu 15 ilâ 20.000
arasında gösterilmektedir. Cumhuriyet devrinde de bu şehrin nüfusu 18
ilâ 25.000 arasında değişmektedir. Mardin'in nüfusundaki kısmî gerile¬
meler ve
15.000 ilâ 25.000 arasındaki
sabit durum
şehir halkının za¬
man zaman başka yerlere göç ederek hayat ve geçimlerini
zanmaları
ile
XVI. yüzyılda
yüzde
orada ka¬
izah olunabilir.
oranlan
da
şehirdeki
nüfûsun
dört dinî
topluluğa göre,
şöyledir:
1540'da
1526'da
1518'de
1564'de
Müslüman
41.00
38.8
34.9
27.9
Hıristiyan
48.7
48.6
56.1
62.1
Yahudi
6.2
8.0
5.0
5.1
Şemsî
4.1
4.6
4.0
4.9
Bu tabloya bakıldığı zaman hıristiyan nüfusun şehirde zaman¬
la daha büyük bir çoğunluk
teşkil ettiği, buna
nn aynı artışı gösteremediği anlaşılır. Bunun
mukabil müslümanla-
sebepleri kısmen köyler¬
deki hıristiyan ahalinin şehre toplanması mıdır
malûm değildir.
Şehirdeki hâne-i avarızın mahallelere dağılışı şöyledir*:
1518
Bâb-ı
cedîd
1526
1540
Müs.
Hr.
Müs.
Hr.
Müs.
Hr.
Müs.
Hr.
152h
46h
137h
85h
223b
85h
I60h
142h
22 m
11 m
41 m
2 i,
29 m
12 spz
1
53 m
pf
13 ehb.
x
Kısaltmalar :
m
(mücerred).
(imam),
Müs.
(müslüman).
i
Hr.
(hıristiyan).
spz (sipahi-zâde).
b
(bennak).
ehb (ehl-i
h
(hâne).
1564
pf
berat).
(pîr-i fâni).
31 m
54 m
4m
-İ04-
1518
Müs.
Meşki
aşireti*
Zarrâka
1526
1540
Hr.
Müs.
Hr.
Müs.
120h
83h
123h
42 h
16 m
4 m
20 m
22 m
1564
Hr.
Müs.
Hr.
30 h
3 spz
3
i
155h
43 m
85h
27 m
13 sd,
14 ehb,
137h
248h
65 m
2 m
10
seyyid,
22
kışlakçı
9pf
55h
Kıssîs
154 h
4 m 29 m
45h
160 h
32 m
104 m
136 h 273 h
41 h
200 m
59 h 492 h
26 m
-
16 sd, şz,
6 spz, 3 ehb,
2 i,
5 mu,
10 pf
Bâbü'l-Hammâra
12h 182h
4 m
63 m
56h
11 m
292h
49h
103 m
22 m
363h
227 m
30 pf,
2 mu,
malûl
âmâ
x Bu aşiret mensupları Bab-ı Cedîd mahallesinde oturmaktadırlar.
Kısaltmalar:
n
(nefer),
mu (muaf).
sd
(sâdât),
şz
(seyh-zâde).
25h
19 m
759 n
105
1518
Kölâsiyye
1526
Müs.
Hr.
73 h
86 h
131 h
15 m
14 m
19 m
pf,
3 i
64 h
8m
Zeytûn
163 h
33 m
95 h
İm
36 m
2m
Hr.
Müs.
182 h 104 b
54 m
1564
Hr.
173 h
20 m
92 m
9 spz
Müs.
Hr.
77 h
239 h
19 m
31 m
lönkışlakçı
4 mu
2h
24 h
1540
Müs.
9
Şemsiyye
-
2 h
100 h
7h
46 m
157 h
34h
82 m
192 b 48 h
6 m
9 1 m
193 h
2m
189 h
104 h
28 m
99 m
227 h
82 h
458 h
53 m
5 m
4 i 14 ehb
17 pf
Kâmil
ve
43 h
Bîmâristan
157 h
25 m
102 h
26 m
2 ehb, 13
250 h
45 m
spz
4pf.
Sevindik
105 b
veya Sündik
Yahudiyân
38 m
92 h
131 h
20 m
103 m
152 m
121 h
59 m
198 h
6 m
20 pf
Bu hâne,
mücerred ve muaf adetlerine göre de, tahminî, ola¬
rak, mahallelerin nüfusu şöyle idi:
-
106
1518
1526
1540
1564
Müsl.
Hr.
Müsl.
Hr.
Müsl.
932
241
856
454
1173
456
854
714
Zarrâka
616
419
845
232
818
452
800
1242
Kıssîs
279
799
467
904
721
295
321
2460
64
973
441
1563
277
2042
144
3795
380
444
799
964
540
957
404
1195
328
11
511
10
546
35
967
105 L
268
1044
520
Bâb-ı
cedîd
Bâbü'l-Hammâra
Kölâsiyye
Şemsiyye
Zeytûn
848
122
1032
176
Kâmil ve Bîmâristan
215
810
631
1295
Sevindik veya Sündik
Yukarıda
dı,
dizdar,
tahminleri
toplamı
Şehirdeki
ve
ile
azapların
cevâmi
bâb
4
dekâkîn
102.
sahifede
anıtlar ve evkafı: XVI.
mescid,
hamam,
şöyle
adetleri eklenerek
birleştirilerek
medrese,
dükkân ve
zaviye,
ve
hıristiyan
zikr
edilen
ve
nüfus
yüzyılda
Mardin şehrinde
bedestan (Kaysa-
1526 (932)
de
bir hayli
kabarık
bir
senesinde bunların miktar¬
belirtilmektedir1:
mesâcid
medâris
zevâyâ
hamam
kârvansarây
bâb
bâb
bâb
bâb
bâb
13
6
12
13
muallim-hâne
boya-hâne ve şemci hâne
4
maQsara2
bedestan
ve ser-hâne ve buz-hâne
bâb
bâb
572
5
ı BA,
ka¬
kervansaray,
imalât-hânelerin
yekûn teşkil ettiği görülmekte ve
ları
996
bulunmuştur.
bulunan cami,
riyye),
2295
463
verilen müslüman nüfus rakamlarının toplamına
mustahfız
yahudilerin
Hr.
664
758
480
Müsl.
1135
563
Yahudiyân
Hr.
T D 998, 37.
2 Zeytinyağı imalathanesi
bâb
5
bâb
bâb
11
107
Tahrir defterlerindeki evkaf
resindeki âbidelerin isim,
kündür.
Lâkin,
mahiyet
ekseriyetle
bu
medresen, ızâviye ve mescid»
-
kayıtlarından
binalar
tesbit etmek müm¬
tmedrese ve câmh,
ızâviye ve
ibarelerinin gösterdiği gibi,
gören eserlerdir. Bunların icmaldeki adetleri
miktarları arasında farklar bulunmaktadır.
icmal hesabının,
da Mardin ve çev¬
ve evkaflarını
bu yapıların
tek
dikkate alınarak yapılmasından
ile evkaf
çift hizmet
kayıtlarındaki
Biz bu farkların
ve birinci plânda
-kısmen-
hizmetleri nazar-ı
doğduğu kanaatindeyiz.
Zira, bu şe¬
kilde verilen yekûnlara varılabilmektedir. Bununla beraber,
bazı cami¬
lerin mevcudiyyetleri evkaf kayıtlarından öğrenilmekte ise de,
dahil
edilmedikleri
Mevcut Tahrir Defterlerinin karşılaştırılması
edilen bilgileri,
a.
icmale
anlaşılmaktadır.
kısa notlarla,
aşağıda
neticesinde elde
takdim ediyoruz.
Camiler:
1- Câmi-i kebîr (Ulu-câmi): Mardin'deki camilerin en eskisidir.
J. S. Buckingham bu camiin eski bir hıristiyan kilisesinden bozma oldu¬
ğunu ifade ederse de1, A. Gabriel'in
kikleri ve kitabesi2, eserin
XI.
camiin mimarîsi
yüzyıl sonlarında
üzerindeki tet¬
mevcut olup islâm
hâkimiyeti devresinden kalma olduğunu ortaya koymaktadır.
Minaresi
Artuklu hükümdarı Kutbeddin Ilgazi3 zamanında 1186 (582)'da inşa
lunmuştur. Ali Emîrî,
o-
vakfiyesinde iki minareli olduğunun yazılı oldu¬
ğunu zikretmektedir. Hâlen tek minarelidir. Camiye ait kitabelerin bi¬
risinde kendisinden bahs olunan «al-amîr al-kabir
Tagrı-vermişy
Kara¬
koyunlu hükümdarlarından Kara Yusuf Bey'in noterlerinden olup Mar¬
din'de valilik yapan emir Tanrı-vermiş'tir4.
Bu camiye Artuklu hükümdarlarından Melik Salih ( 1312-62 )
bir kısım malını vakf etmişti. Bunlar Mardin'de 38 dükkân, bir hamam,
Bâb-ı cedîd civarında
bir bahçe ve yine Mardin köylerindeki bir çok
bağdan mürekkepti. Evkafın 1526'da
16.170 akça
varidatı
15.149,
1540'da 17.915,
1565'de
vardı6.
2- Melik Mahmud camii: Savur kapıda bulunmaktadır. Kitâ-
1 Aynı eser.
I, 339.
2 A. Gabriel, aynı eser, I, 20-24, 291-295. Kitabeyi okuyan J. Sauvaget'dir.
8 K. Süssheim, Kutb al-Din Ilgazi II, İA, V, 966.
4 A. Gabriel, a^nı eser, I, 295; Abü Bakr-i Tihrani, aynı eser, I, 77, 79.
6 BA,
TD 998, 26-27;
TD 200, 746-747; TKUMA, ET O 552, 60a.
-
besine nazaran1,
108
1312-1362 tarihleri
-
arasında
Melik Salih
yaptırılmış olmalıdır. Halk arasında bu camiye
Melik
tarafından
Mahmud camii
denir. Arşiv kayıtlarında da bu şekilde geçmektedir.
Bu husus Melik
Mahmud (1367-68)'un burada medfun olması keyfi yetinden doğmuş olsa
gerektir2.
XVI. yüzyılda bu camiin evkafı arasında Musul Atabeyi Bed-
reddin Lûlû (1233)'nun
mud tarafından vakf
vakfettiği
bir dükkân ve 5 bağ,
olunmuş 14 dükkân ve
bir diğer bağ bulunmaktadır.
Varidatı
Melik Mah¬
Bâb-ı Savur yakınındaki
1526'da
1540'da 3.072,
2.391,
1565'de 3.736 akça idi3.
3- [Abd]al-Lâtif Camii
(Lâtifiye camii): Artuk oğullarından
Melik Salih ve Melik Muzaffer'in adamlarından Abdüllâtif b.
Abdullah
tarafından 1371'de yaptırılmıştır4. Mihrabının sağındaki kitabede5 vak¬
fiyesi yazılı ise de, kısmen bozuk olduğu
tır.
1526'da 3.162,
1540'da 4.046,
için tamamen okunamamış-
1565'de 5.013 akça varidatı olan ev¬
kafı, beş kıt'a bağ, 9 dükkân ve birisi harap iki köyden ibaretti6.
4- İbrahim Bey b- Bîcân camii: Bu zatın kim olduğu hakkın¬
da vesikalarda
malûmat yoksa da, Abdülgani Efendi7 Tekke (şimdiki
Teker) mahallesinde Kasım
yaptırılmış
bir camiden
Padişah'ın
yeğeni ibrahim Bey tarafından
bahs eder. 1526'daki
evkafı
Mardin'deki 8
dükkân, Diyarbekir'de bir bağ ve yine Mardin civarında muhtelif bağ ve
değirmenlerden müteşekkildi; varidatı 15.036 akça idi. Bu camiin vakfına
ait bir değirmenin
1518'deki tahrir
esnasında
Kasım Padişah evkafı
arasına yazıldığı, fakat bu yanlışlığın 1526'da düzeltildiği görülmekte¬
dir8. Ayrıca, 1526 senesinde
Diyarbekir'deki timar
sahipleri arasında
Akkoyunlu Mehmed veled-i Bîcân isimli bir zattan bahs olunmaktadır0.
Bir yandan İbrahim Bey camii evkafının Kasım Padişah evkafına karıştı-
' 1 A.
Gabriel, aynı eser,
I, 295.
2 Kâtib Ferdî, aynı eser, 58, Abdülgani Ef., aynı eser, 179.
3 BA,
TD 998. 33;
plânı için bk.
4 Kâtib
TD 200, 751; TKUMA, ETD 552, 63b.
A. Gabriel, aynı eser. I,
Camiin
mimarisi ve
24-5.
Ferdî, aynı eser, 47; Abdülgani Ef., aynı eser,
181-182.
6 A. Gabriel, aynı eser. I, 296.
6 BA,
bk. A.
TD 998, 31;
TD 200, 748-749; TKUMA, ETD 552, 59b.
Camiin plânı için
Gabriel, aynı eser, I, 25-26.
7 Aynı eser, 179; bk, Abdüsselâm Efendi, Ûmmü'l-Iber, Üniversite ktb.A .Y. 44, 265.
8 BA,
TD 998, 30-31.
9 BA,
TD 134,
18.
109
rılması, diğer yandan Diyarbekir'deki timar sahibinin
ayniyyeti, «6. Bîcân» ve «veled-i Bîcân*,
bizimki ile isim
İbrahim Bey b. Bîcân'ın Ak¬
koyunlu hanedanına mensubiyetine işaret etse gerektir.
b.
Mescidi er:
Necmeddin Gazi mescidi: Artuk
1.
oğullarından Necmeddin
Gazi tarafından yaptırılmıştır. Hâlen icâmi-i asfer» denilmektedir. Kita¬
besi
yoktur,
ufak
bir
mesciddir.
yüzyılda 2 dükkân, 2 bağ ve Tel -Ulîn
XVI.
hububat hissesinden1
1565'de
akça
3903
kaç
arşın
varidatı
mahallesinde bu ismi
yüksekliğinde
dülgani Efendi
terlerinde
bir
kısmı
bildirmektedir3.
zikr edilen eser
rihi hakkında her hangi
kalmış
Bu
1925 - 1930 seneleri
taşıyan
sadece
bir
mescid
mescid XVI.
olmalıdır.
bir ip ucu
Banisinin
rub'u
hububat
da 3178, 1565'de 5514
3.
1
hisseleri
yüzyıla
akça
ibrahim Ağa
ait Tahrir Def¬
mescidi.
«... bir köyün vakfiyyeti sahih
harabe ve raiyyeti yok iken
var imiş ki, bir
Diyarbekir
1526'da
almışdır.
nısf-ı aharın
1540
kapısı5
mahallesinde
bu-
şöyle tarif olun¬
emlâki ekseriya padişahlar tarafından meçhûlü'lVe ol tarihlerde
raiyyeti ziraat eder olsa,
sahibi raiyyet alurmış.
Raiyyet padişah-ı
1170,
olıcak, öşr-i şer'îsi vakf olmak gerek ki, nısfı
satılup alınmışdır.
yerde bir kilmesnenin
nı sahib-i arz ve
evkafı
Harâbü'd-darb
idi4.
olur. Rub'u olmasına sebep bu vilâyetin
basın
ve yapılış ta¬
mescidin
1540 tarihli Diyarbekir kanun-nâmesinde «rub'u hububat hisse»
maktadır:
mâlden
bulunup varidatı
bir
bulunduğunu Ab¬
şahsiyeti
bulunamayan bu
arasın¬
minaresinden
arasında Mardin'de 3 dükkân, 9 parça bağ ile Kavs ve
köylerinin
1540'da 2695,
vardı2.
Şeyh Mahmud Türkî mescidi:
2.
da Necmeddin
mezrasının 1/4
ibaret olan evkafının 1526'da 2260,
Emlâk sahipleri
âlem-penâh hazretlerinindir .
bu kanun dahi
hasıl olan behrenin nısfı¬
hod ancak mara¬
Ol ecilden öşr-i şercinin
dahi nısfı mîrî içün kaydolunııp nısf-ı ahar vakıf kayd olundu ki, beşde bir kasm olun¬
ca cümleden rubcu
mahsul vakfın olur.»
dalgınlıkla «maraba» yerine
2 BA,
TD 998, 34:
(Bk.
O. L.
Barkan,
Kanunlar,
135.
Neşirde
«haraba»).
TD 200, 750; TKUMA,
ETD 552,
63b; ayrıca
bk. VUMA,
DMD 491, 2533 Aynı eser, 185.
4 BA,
TD 998,
32;
TD 200,
753;
TKUMA,
ETD 552, 57b;
VUMA, DMD 491,
253.
5 Bu kapıya Muş kapısı
da denilirdi (bk. A.
Dupre, aynı eser, göst. yer.)
110
lunmakta idi. Yerine şimdi, Ziraî kombinalar binası yapılmıştır.
him
Ağa'nın şahsiyeti
Mescidin
İbra¬
meçhuldür.
1526'da 5739, 1540'da 5944,
1565'de
4677 akça va¬
ridatı olan evkafı şehirdeki 2 dükkân, Kurs-ı evsat köyünde bir değir¬
men, Oçdepe Şems, Harza ve Hatibe köylerinin rub'u
lerinden
hububat
hisse¬
müteşekkildi1.
4. Şeyh Çabuk mescidi: Aynı adı taşıyan mahallededir.
tabesi okunamamaktadır. 1259(1843)'da tamir edilmiştir2.
bir tamir daha görmüştür3.
Banisinin kimliği
Ki¬
1873'de ikinci
bilinememektedir.
Evkafı Mardin'deki 3 dükkân ile Kurs-i âlâ köyünde bir bağ¬
dan ibaret olup varidatı
dan
fazla
1526'da 214,
1540'da 588,
1565'de 960
akça¬
değildi4.
5- Şeyh Bîkâr veya Bınâr
dedir. Abdülgani Ef5.
fah zamanında
mescidi:
Gül
yapıldığının rivayet edildiğini yazmakta
delil gösterememektedir.
cidler,
Mardin'in
lardır,
bu
Bizce,
türklerin
şeyhler
mişlerdir6.
;K-
bu mescidin VIII. yüzyılda Abbasî
bu kabil Şeyh ismi ile
buraya hakim oluşlarından
veya dervişler burada
Mescidin
bulunduğu
kolonizatör
mahalle de
"bağ-ı vakf der Bikir der bağha-i şehr", '
"Bikâr"
kaydı
mahallesinhalifesi Saf-
ise de,
hiç
başlayan
sonra
yapılmış¬
vazifesini
adı
bir
mes-
ifa et¬
verilmekte
buna delâlet
idi:
etmek¬
tedir.
Evkafı
nanın geliri
iki
dükkândan
1526'da
308,
6- Dinar mescidi:
üzerinde
ı
BA,
iken
1930 a
i BA,
TD 200, 754;
Ef., aynı eser,
3 Aynı yazar,
Medrese
bağdan ibaret
1565'de 300 akça
mahallesinde olup
doğru cadde genişletilirken
TD 998, 32-33;
2 Abdülgani
ve iki adet
1540'dâ 226,
olan
bu
bi¬
idi8.
kapısı
istimlâk
cadde
edildiğinden
TKUMA, ETD 552, 62a.
180.
aynı eser, göst. yer.
T D 998, 33; TD 200, 757; TKUMA, ETD 552, 64a; VUMA, agnı defter, 252.
5 Aynı eser,
184.
« Bk. Ö. L. Barkan, Kolonizatör Türk dervişleri, Vakıflar Dergisi, II, 285 vd.
' BA,
TD 998, 34.
8 BA, TD 998, 34;
aynı
defter, 255.
TD 200, 756; TKUMA,
ETD 552, 63a;
ayrıca bk. VUMA,
111
sokak içerisinde kalmıştır1. Banisi Şeyh Mehmed Dinârî adlı bir zattır.
İnşa tarihi meçhuldür.
Evkafı, XV.
yüzyılda,
varidatı 1526'da 360,
şehirdeki 3
dükkândan
7- Zarrâr mescidi: Necmeddin mahallesinin
rin biraz daha
ibaret
olup
1540'da 324, 1565'de 480 akça idi2.
aşağısındadır.
Banisi
ve mescidin
güneyinde, evle¬
yapılış
tarihi
bilin¬
memektedir.
1526 senesinde Şeyh Mehmed Okî
j_,l
mescidinin evka¬
fından Şücâiyye hamamının senelik 3240 akça kira bedeli
evkafına ilâve olunmuştur. İhtimal bu sebeple, daha
bu mescidin
sonraları
mescidinden hiç bahs olunmamaktadır. Sadece Şeyh Mehmed
kafı kayd olunmaktadır. Bahis konusu edilen de
Okî
Zarrâr
Okî ev¬
artık
Şeyh Mehmed
1565'de 1980 akça geliri olan bu
mescidin3 ev¬
mescididir.
1540'da 560,
kafına dahil olan Şücâiyye hamamı Koçhisar'da idi4.
8- Şeyh Abdülâziz mescidi: Mardin'de
çarşı içerisinde bulunduğunu, fakat 1930
Sûkü'l-bakar
denilen
tarihlerinde yıkılmış bir du¬
rumda olduğunu Abdülgani Efendi kaydetmektedir5. Hâlen mevcut de¬
ğildir.
1526'da 408, 1540'da 480,
şehirdeki 5 dükkândan
müezzininin masraflarını
ibaretti.
1565'de 372 akça geliri olan evkafı
Evkaf
varidatı mescidin imamının ve
karşılayabilmekte idi6.
9- Hacı Selmân mescidi: Bu mescidin
ne yapılış
1526'da evkafı 8
imamına ve müezzinine
1 Abdülgani Ef.,
dükkândan
ibaretti,
tahsis olunmuştu.
1565'de 852 akça olduğu
2 BA,
ne banisinin şahsiyeti,
tarihi, ne de yeri bilinmektedir.
aynı eser,
geliri 600 akça olup
Bu varidatın
185.
TD 998, 33, TD 200, 753;
TKUMA,
ETD 552, 66b;
Aynı defter, 255.
8 BA,
TD 998, 35;
TD 200, 753; TKUMA, ETD 552, 64a.
4 Abdülgani Ef., aynı eser, 181.
5 Aynı eser,
185.
« BA, TD 998, 33;
7 BA,
TD 998 35;
1540'da 480,
bilinmektedir7.
TD 200, 747; TKUMA, ETD 552, 63b.
TD 200, 757; TKUMA, ETD 552, 64a.
ayrıca bk. VUMA,
-
1.12
-
10- Hacı Yackûb mescidi: Bu mescid daha 1526 senesinde ha¬
rap bir vaziyette idi ve evkafını teşkil eden iki
bağın 500 akçalık ge¬
liri Hacı Macrûf medresesine bağlanmıştı1. Sonradan
tekrar tamir edi¬
lerek ibadete açılmış olmalıdır ki, 1540'da evkafının 540 akça olan vari¬
datı imamlarının tasarrufuna terk olunmuştur2.
liri 480 akçayı bulmuştu3.
şadığı,
1565'de de evkafının ge¬
Hacı Yackûb'un kim olduğu,
mescidinin Mardin'in hangi mahallesinde
ne zaman ya¬
bulunduğu tesbit olu-
namadı.
11- Hûnrevân Hatun mescidi: Bu mescidin de yeri,
kimliği ve inşa tarihi
1526'daki
evkafı şehirdeki 5 dükkân ve
kervansaray'ın
bedelleri varidatı toplamı 696 akçadan ibaretti. Bu gelir
1565'de
1925
akçaya
kira
1540'da 900,
yükselmiştir4.
12- Reyhaniyye mesciddi:
değildir. 1540'daki
banisinin
tesbit olunamamıştır.
evkafı
dükkân, 2 parça zemin,
Çarşı içerisindedir.
Banisi malûm
Diyarbekir'deki bir değirmen, Mardin'de 2
mescidin yanında bir
müteşekkil olup varidatı 1712 akça idi2.
mahzen ve bir bağdan
1565'de bu gelir 1558 akçaya
düşmüştür6.
Abdülgani Efendi7 1171
Hanım ismindeki
adını taşıyan
bir kadının
(1757/1758)'de Ahmed Paşa kızı Âdile
Mardin'de, çarşı içerisinde
bir mescid yaptırmış
olduğunu yazmaktadır. Bunun yu¬
karıda adı geçen mescidin esaslı bir şekilde yeni baştan
anlamını
Reyhaniyye
inşa edildiği
taşıması kuvvetle muhtemeldir.
13- Altun-boğa mescidi: Banisi
Altun-boğa olmalıdır.
Artuk-oğulları
vezirlerinden
1565'de bu mescidin evkaf varidatı 384 akça idi8.
Abdülgani Efendi0, Zinciriyye medresesinin doğusunda bulunan ve aynı
ı BA,
TD 998, 85.
2 BA,
TD 200,
747.
8 TKUMA, ETD 552, 63a: ayrıca bk. VUMA, Aynı defter, 252.
i BA,
TD 998, 33;
5 BA,
TD 200,
TD 200, 748: TKUMA, ETD 552, 60b.
747.
s TKUMA, ETD 552, 63a.
7 Aynı eser,
180.
8 TKUMA, ETD 552, 59b.
9 Aynı eser, 186-187.
113
adı taşıyan bir medresenin taşlarının sökülerek, şimdiki
Ticâret Lisesi
olan, okulun yaptırıldığından bahs etmektedir.
14.
Azaplar
ağası mescidi:
Bu mescid muhtemelen 1540-1565
tarihleri arasında yaptırılmıştır. Bunu, bu mescidden sadece 1565 senesine
ait Evkaf Tahrir
Defteri'nde bahs edilmesinden anlıyoruz1. Bu mescid hâ¬
len mevcut değildir. Bununla beraber, Abdülgani Efendi 2, vaktiyle Savur-
kapı civarında bu adı taşıyan
bunun izine
olması lâzımdır. Bu
akçaya ulaşmakta
c.
bir
mescidin evkafının geliri
Kiliseler: XVI.
çok
olduğunu işittiğini,
kayd ettiğine
göre,
1565 tarihinde yılda 8.000
yüzyılda, halkının
dinine mensup
kiliselerin de
büyük
küçük
bir çoğunlu¬
olmaları sebebi ile, Mardin
bulunması
tabiidir.
kayda rastlanabilmiştir.
ve çev¬
Bununla beraber, aynı
yüzyıla ait defterlerde yalnız şehrin doğusunda bulunan
ran hakkında iki
fakat
yerinin o civarda
idi 3.
ğunun hıristiyanlık
resinde
bir mescidin
rastlayamadığını
Deyr-i
Zafe-
Bunlardan birisi
1540
senesine ait olan "maksul-i kinisa-i Deyr-i Zaferan, fî sene: 2400. Hisse-i vakf-ı medrese-i Sitti Radviyye: rubc 600 [akça],
1800
[akça],,
şeklindekidir 4. İkincisi de
bağlarından alınacak vergi hakkındadır,
da ekli bir
açıklamadan, Deyr-i
hisse-i mîrî: 3 rub,
yine adı
geçen
manastırın
1565 tarihlidir. Bu ikinci kay¬
Zaferan'ın bağlarından elde
mahsulün vergisinin aynı manastırda patrik olan Turna 5
olunan
adlı bir rahip
tarafından 1/4 ve 3/4 nisbetleri çerçevesinde, vakfa ve has
eminlerine
verildiği, daha sonraları bu bağların hass-ı
Kalcatü'l-
hümâyûn
olan
merca (Kalat al-lmra) köyü reayasının eline geçtiği, manastır rahibi ta¬
rafından ancak
vakfa ait bağın işletildiği anlaşılmaktadır:
mezbûrenin sınurunda vâki olan
bağlardan lâzım
"...mezraa-i
gelen resm-i
bâğâtı
kilisa-i mezbûrede patrik olan Turna nam rahib cemc edüp merkum mez¬
kûr üzere vakfa ve has eminlerine edâ edermiş.
Badehu mezraa-i mez¬
bûrenin bağları hass-ı hümâyûn olan KaVatul-mer^a karyesinin reayası
eline nakl eylemek ile has eminleri kabz etmeğin hisse-i mîrî
müstakil-
len kayd olunmayup lâkin hisse-i vakf içün kilisa-i mezbûrenin bir kıt'a
bağı olup rahib-i mezbûrun tasarrufunda andan gayri
ı
TKUMA, ETD 552, 64b.
*
Aynı eser,
8
TKUMA, aynı defter,
BA.
5
bağdan ve ziraat
186.
aynı yer.
TD 200, 529.
Krş. M. H. Dolapönü, Deyrulzafaranın muhtasar tarihi, Mardin 1955, 28. Bu ma¬
nastırın 1698 senesindeki tamiri için bk. BA, ŞD 29, 147a.
-
114
-
olunur yerden nesne olmaduğı, üzerine varılup
görülmek ile
ve ayan-ı
vilâyet ve has eminleri ve ehl-i vukuf ihbârıyla malûm olmağın bir kıt'a
bağına 600 akça resm takdir olunup vakf-ı mezbûreye edâ eylemek içün
uhdesine kayd olundu ki, min
bacd has
eminlerine kabz
edegeldikleri
1800 akçeyi karye-i mezbûre bağlarıyla mezraa-i mezbûre sınurunda olan
bağların rüsumatından mahsub edüp bigayrı hakkın tekrar
olunmamak içün
nesne talep
meşrûh kilindi,, 1.
XVII. yüzyıl ve XVIII. yüzyıl başlarında Mardin'deki bazı ki¬
liselerin tamirlerine ait vesikalardaki "nefs-i
kasaba-i
Mardin'de vâki
feth-i hâkânîden berü yedlerinde terk olunmuş... kilisası,, gibi
dan da Mardin'de XVI. yüzyılda
bazı kiliselerin
bilmektedir. Bunlar şehirdeki ermenilere ait
kayıtlar¬
bulunduğu öğrenile-
Surp
Kevork *,
süryani
yakûbîlere ait Kırk-şehid, Mar Şmuni ve vesika metninde isim hanesi
boş bırakılmış bir üçüncü
köyündeki eski bir
kilise 3 ile şehrin hemen
güneyindeki Gollü
kilisedir 4.
d. Medreseler: XVI. yüzyılda
Mardin'de bulunan med¬
reselerden sekizi tesbit olunabilmektedir, buna rağmen 1526
şehirdeki
medreselerin adedinin altı olarak
faal olmadıkları manasına gelse,
1.
Sitti
senesinde
gösterilmesi, bir
kısmının
gerektir.
Radviyye (Hatûniyye)
medresesi:
hükümdarlarından Necmeddin Alpı (H52-1176)'nın
Banisi,
Artuklu
hanımı ve
Kutbed-
din Ilgazi (U76-1184)'nin annesidir. Gül mahallesindedir, bir de mescidi
vardır. Evkafı aynı adı taşıyan hamamın
hububat hissesi,
mezramdan
1565'de
Benabil köyünün 1/4
Deyr-i Zaferan'da bir bağ ve Nakr
müteşekkildi 5. Varidatı
10.451
kirası,
akça
1526'
da 9.080,
al — Kahv ^jsH/
1540'da
10.484,
idi8.
2- Şehidiyye medresesi:
Aynı adı taşıyan
cami
ile birlikte
Mardin'deki âbidelerin en muhteşemlerinden birisidir. El-Mansûr ve Nâ¬
sıreddin lâkaplarını da taşıyan Artuklu hükümdarı Artukarslan b. Ilgazi
ı
TKUMA,
2
BA, MÜD 11411, 102. Lâtifiye mahallesindedir.
T D 117, 44a.
3
BA, ŞD 39, 629. Vesikada ismi yazılmayan üçüncü kilise şehrin ana caddesi öze-
rindeki Behermis kilisesi olmalıdır. Mardin'de şehir içerisindeki en eski kiliselerin yuka¬
rıda isimleri yazılı biri ermeni ve üçü süryani olmak özere dört kilise olduğu H. Dolap¬
önü tarafından da kabul edilmektedir.
4
BA, MÜD 115, 531 ve ŞD 120,
6
J. Sauvaget, aynı eser,
6
BA, TD 998, 27;
192.
297-98.
TD 200, 749; TKTMA,
ETD 552, 59a.
--
115 -
(1201-1239') tarafından yaptırılmıştır.
Kızıltepe'de hâlen
büyük cami de bu zat tarafından yaptırılmıştır K Ali
medresenin seksen hücreli
ğini
yazmaktadır2. Bu
camiye tahvil
olduğu için
"semânîn" diye
medresenin de bir mescidi
iskeleti kalan
Emîrî Efendi bu
isimlendirildi¬
vardır,
sonradan
olunmuştur.
XVI. yüzyılda bu medresenin evkafını şehirdeki
bir kervansaray, Kurs köyünde 3 değirmen, yine
32
şehirde
de, Kurs-ı ednâ ve Kabbâd köylerinde birer bağ, cAyn-ı
ül-mâ, Tel-Kurca, 'Amişmiş
( j^zj- ) 3
ve Zacni
cedîd
Ferd, Harâb
( ^j )
rub'u hububat hissesi teşkil etmekte idi. Bu evkaftan
dükkân,
Bâb-ı
köylerinde
mütevellid vari¬
datı 1526'da 16.992, 1540'da 20.498, 1564'de 29.060 akça idi4.
3. Hüsamiyye medresesi: Tahrir defterlerinde
layamamakla beraber, A. Gani Ef., Mardin'de
evkafına rast-
Hüsameddin
tarafından yaptırılmış bir medrese bulunduğunu ve
bunun
Timurtaş
1930 sene¬
lerinde çok harap bir vaziyette olduğunu yazmaktadır5. Ferdî'ye göre,
Melik Mansur Necmeddin II (1294-1312) bu medresede gömülü idi. Hâ¬
len eseri kalmamış olan ve Cumhuriyet İlkokuluna giderken yolun sağında
olduğu söylenen bu medresenin XVI. yüzyılda mevcut bulunması lâzımdır.
4. Muzafferiyye medresesi:
Zilhicce 1315
(11 Mayıs 1898)
tarihli
Medrese
Muzafferiye medresesi vakfı] olan medrese
bir
mahallesinde
olup 19
t'vakf-ı mezkûrdan ^[Mardin'de
arsasına bir
câmi-i ^ şerif,^
de mekteb-i Rüşdiye inşasına müsaade-i mahsûsa-i cenâb-ı pâdişâhî
erzân
buyrulduğunu nâtık Diyarbekir vilâyet-i aliyyesiyle evkaf muha¬
sebeciliği vekâletinden tahrîrât tastır içün MektÛbî kalemine ilmü haberi
verilmiştir 6." şeklindeki
akîbetini
bize
zamanlarda
bir
evkaf
göstermektedir.
kaydı bu
Mardin'deki
medresenin
yerini ve
Rüşdiye mektebi,
yakın
Lise, Kız Öğretmen Okulu ve nihayet Ticaret Lisesi olarak
kullanılan Zinciriye medresesi altındaki iki katlı taş binadır.
Banisi Artuklu hükümdarı
1299)'dır. Kâtip Ferdî bu
1
Bk. s. 66.
2
Kâtip Ferdî, aynı eser, 31, not 2.
8
Bugün
*
BA,
Aynmişmiş
Melik Muzaffer
medreseyi bilhassa
Kara
Arslan (1260-
övmektedir7. İçerisinde
köyüdür.
TD 998, 28; TD 200, 752; TKUMA, ETD 552, 58a. A. Gabriel, aynı eser,
I, 27-28, 298-300'de J. Sauvaget'nin okuduğu kitabeler, II, XI-XIV'de resimler, plân.
6
Abdülgani Ef., aynı eser, 187-
6 VUMA, DMD 491, 234'deki sahife kenarı notu (der kenar).
7
Kâtip Ferdî, aynı eser, 38.
116
bir de mescid bulunduğu "evkaf-ı Melik Muzafferiye be-cihet-i
ve mescid,,
1526'da evkafı Cedîd ve Kâsımiyye
adlı iki hamam
gösterilmekte iken, 1540'da bunlara ilâveten Mahmud Şah,
Buveyre köylerinin rubcu hububat hisseleri de kayd
1564'de
19.305 akça
olarak
Başitûne ve
olunmaktadır,
rıca iki dükkân da eklenmiştir. Evkaf varidatı 1526'da
19.246,
medrese
kaydından anlaşılmaktadır.
ay¬
1540'da
13.141,
idi1.
5- Sultan İsa (Zinciriyye)
medresesi:
Medrese mahallesinde
olup hâlen öğrenci yurdu olarak kullanılmaktadır. Banisi
Artuklu hü¬
kümdarlarından Melik Sultan isa'dır ve 1385 tarihinde inşa olunmuştur.
Evkafı
arasında, XVI. yüzyılda, şehirde
2 değirmen,
hissesi zikr edilmektedir.
1564'de
12.641
akça
söylenir.
Mardin'deki
Artuklu
bugün
-1526 senesinde
hirde 7
dükkân,
iki
sinden müteşekkildi.
1564'de
18.905
hanedanının
de
Emineddin
Bîmâristân'ın
mahallesi
evkafı
Varidatı
aynı
1540
tarihte
tarihinde
günde 5 akça geliri olan
adı
rubcu
15.97i,
Mardin'de
bu
idi.
Bu
binanın
bu¬
verilmektedir.
hamam,
hububat
1540'da
şe¬
hisse¬
17.035,
Bâbü'l-Hammâra
darüşşifâda,
ça¬
bir hekimdi.
1' Kasım Padişah medresesi:
şındadır.
Bu
yanındaki
bahçe ve cAmûde köyünün
akça idi 6.
kurucusu
bulunmakta
Efendi 4 görmüştür.
mahallesinde oturan Vehîb b. Hekîm adlı bir zat,
lışan ve
12.780,
kardeşi Eminüddin için yap¬
Yanında bir de hamam ve cami
bîmâristânın harabesini Abdülgani
mahalleye
hububat
1540'da
idi 2.
6' Bîmâristân:
lunduğu
Diyarbekir'deki
Evkaf geliri 1526'da 14.150,
Necmeddin Ilgazi (1106-1122) 3 tarafından
tırıldığı
dükkân,
19
Mardin'de bir bağ ve Tuffahiyye köyünün rub'u
Şehrin
güney-batısında
Hâlen de Kasım Padişah medresesi adı ile
Akkoyunlu hanedanından Mardin'de ve
Diyarbekir'de
çok
ve dı¬
meşhurdur.
saltanat
süren
Kasım b. Cihangir (ölm. 1503)'e izafe edilen ve defterlerimizde "zaviye
ı
BA,
TD 998, 29;
TD 200, 756; TKUMA, ETD
2
BA,
TD 998, 32;
TD 200, 745-746; TKUMA, ETD 552, 68a; A. Gabriel,
eser, I, 28-33, 300-302
552, 57b.
aynı
(kitabeleri).
3
A. Sevim, Artuk oğlu Ilgazi, Belleten, XXVI, 649-91.
*
Aynı eser,
5
BA, TD 998, 30; TD 200, 498, 748; TKUMA, ETD 552, 59a. A.Süheyl Ünver,
186.
Büyük Selçuklu imparatorluğu zamanında vakıf hastanelerin
lar Dergisi, I, 1938 (s, 18 de Mardin
1940. Bimaristan için bk: D.M.Dunlop
Darüşşifâsı); aynı yazar,
bir kısmına
dair, Vakıf¬
Selçuk tababeti, İstanbul
ve B. N. Şehsuvaroğlu, Bimaristan, EV, I, 1259-62.
117
ve mescid '",
"medrese ve zaviye 2"
muhteşem eserin yapılış tarihi
olarak
belirtilen
riel3, bu bina ile Sultan İsa medresesi arasındaki
zerliğe
istinaden ve
mamasından,
man
Mardin'deki bu
kesin olarak bilinmemektedir.
büyük
üzerinde yapılış tarihine ait hiç
bir
bu yakınlığı Akkoyunluların Mardin'i ele
henüz inşası
bitmemiş
A. Gab¬
mimarî ben¬
kitabe
bulun¬
geçirdikleri za¬
bir medrese bulup onu tamamlamış olduk¬
ları şeklinde izah etmektedir.
Bu
eser,
Mardin'deki âbideler içerisinde,
fı en fazla ve varidatı en zengin
evkafı
dir.
arasında
1526'da
yalnız Mardin'de
Bu dükkânlardan 74
yani
kapalı
çarşının
olan binadır.
tanesi
XVI. yüzyılda evka¬
Öyle ki, bu zaviyenin
243 dükkân zikr edilmekte¬
Kaysariyye
denilen
içerisinde bulunmakta idi 4.
büyük
Ayrıca,
sımiyye hamamı, Kurs-ı ednâ köyünde 4, cAmişmiş ve
lerinde
birer
değirmen,
yine
Kurs civarında 15,
Karadere köy¬
Rişmil'de
şehri etrafında 6 adet bağ, Mardin kazasına bağlı Şamrah,
ye,
Kelbîn,
zasına
tâbi
Pır Ali
depesi,
Tezeklü,
Yenice,
Susan,
rinin rubcu hububat
hisseleri
buluyordu5.
masraflarını
bu evkafa
Bu
karşıladıktan
18.360 akça havâss-ı hümâyûna
da ilâve edilmiştir,
bu
Varidatı
zaviye
sonra, artan yevmî
51
veriliyordu. Bu evkafa
yıllık gelir 199.631
1540 tarihinde
dahildi.
varidat medrese,
nesinde Diyarbekir'de bulunan Kasım
topyekûn
ve mescidin
akça, senevî
1540 (947) se¬
Padişah evkafına ait
13 dükkân
akçaya yükselmiştir.
medresenin
zevâidinden 6 faydalanan
şahsın ismi bilinmektedir: Mevlânâ Inâyetüddin
(günde 15 akça
Mevlânâ Hüseyin Şirvânî (günde 10 akça) ve
Müneccim
Kurumşalu (Kur-
Deve-kendi, Matar, Tel-Şihâm, Rummâni, Kıranlı köyle¬
141.082 akçayı
vardır),
1, Mardin
İbrahimiy-
Kızılkend, Ebu Katara, Mal-depe, Harzem, Salâh, Savur ka¬
muşlu), Arânis,
bütün
bedestenin
şehirdeki Ka-
üç
geliri
Mevlânâ Mansur
(günde üç akça). Yine aynı tarihte bu medresede 7' si hane-
fî, altısı şâfiî olmak üzere 13 dânişmend ile 13 de suhte bulunduğu, bun¬
ların medresenin
zaviyesinde bir kısım yolsuzluklar yaptıkları,
beple kendileri ile ilgili yiyecek miktarlarının
1
BA,
bu se¬
1540 tarihlerinde düzen-
TD 998, 20. Zaviyelerin görevleri ve zâviyeli camiler için bak. : S. Eyiee,
Zaviyeler ve zâviyeli camiler, İktisat Fakültesi Mecmuası, XXIII, 1963, 22-25.
>
2
BA,
8
Aynı eser,
TD 200, 740; TKUMA, ETD 552,
55b-56b.
I, 36-37.
i
A. Gabriel, aynı eser,
6
BA,
8
"Zevâid,, bir vakfın gelirinden bütün masraflar
TD 998,
I, 40-41.
20-22.
demektir, bk. M. Sertoğlu, Resimli Osmanlı
çıktıktan
sonra arta kalan para
Tarihi Ansiklopedisi, Istanbnl 1958, 349.
-118
lendiği Tahrir Defterindeki kayıttan anlaşılmaktadır: Zikr olan zaviyede
olan taamı
dânişmendler ve suhteler
tamâm kendüler alup ve altı-yedı
ay yaylağa çıkup medresede olmayup 'taam Üzümdür' [deyu] harc-ı ta¬
am ne ise nakd alup kendüler yaylakta eki edüp
revendeye altı-yedi ay taam
zaviyede âyende ve
verilmeyüp battal olurmuş. Hâliyâ defter-ı
cedide şol vechle kayd olunmuştur ki, medrese-i hanefînin muîdiyle ye¬
di dânişmendi vardır ve medrese-i şâfiînin muîdiyle altı dânişmendi var¬
dır ki, cümle 13 dânişmend
olur ve 13 dahi suhteleri
vardır. Her gün
sabahda ve akşamda her hücreye iki nöbet doksan dirhem yahni (^-\>),
altmış dirhemi dânişmend içün ve otuz dirhemi suhte içün ve her öyün-
de yüz seksen
dirhem etmek (ekmek) -yüz yiğirmi dirhemi dânişmend içün
ve altmış dirhemi suhteleri içün verilüp ve âdet üzre şurbaları (çorbaları)
verilüp ve cuma
gicesi
pilâv ve zerde
verilüp baki
hademeye ve misafire ve şâir âyende ve revendeye
kalan et ve
etmek
verile,, K
Kasım Padişah medresesi ve zaviyesi evkafının geliri 1564'de
de 266.795 akçaya yükselmiştir2.
Aynı tarihte Kasım Padişah
evkafı¬
nın zevâidinden faydalananlar arasında Mevlânâ Muhyiddin b. Bahaeddin
(günde 30 akça), Mevlânâ Şeydi Ali (günde 10 akça), kadı İbrahim Çe¬
lebi (günde 5 akça), Mevlânâ Muhammed veled-i Mansur (günde 3 ak¬
ça) gibi şahıslar bulunmaktadır 3.
Bu medresenin faaliyeti Birinci Dün¬
ya Savaşına kadar devam etmiş, sonra kapatılmıştır4.
8- Şah Sultan Hatun
medresesi : B Akkoyunlu hanedanından
İbrahim Bey'in hanımı Şah Sultan tarafından, ibrahim Bey camiinin ya¬
nında yaptırılmıştır. Teker mahallesinde idi. Bu medresenin evkafı ara¬
sında Mardin'de dokuz dükkân,
Karadere ve
Kurs-ı evsat
köylerinde
birer değirmen, yine Kurs-ı evsat ve Rişmil köylerinde birer bağ, TelErmen,
Tel-Ulyan, Diki, Kodeh, Çakal-depe, Tel-cAyn ve yi köyleri¬
nin 1/4 hububat hisseleri kayd olunmaktadır. Evkafın varidatı 1526'da
15.219,
1540'da 23.292, 1565'de 22.614 akça idi. 1840'larda Mardin müf¬
tüsü bulunan Abdüsselâm Efendi, Ümmü'l-îber adlı yazma
rihi'nde
dedelerinin bu
medresede
müderris ve
belirtmektedir. Bunlardan ilki El-hac Abdülkadir
ı
BA,
2
TKUMA, ETD
8
TKUMA, aynı defter, 57a.
4
Abdülgani Ef.,
5
BA, TD
Mardin Ta-
mütevelli
olduklarını
Efendi'dir. Ona oğul
TD 200, 745.
552,
aynı
998, 28-29;
55b-56b.
eser,
124.
TD 200, 755;
TKUMA, ETD
552,
62a-b;
Abdüsselâm
Efendi, aynı eser, Üniversite Ktb., A. Y. 44, 265; Abdülgani Efendi, aynı eser, 187.
119
ve torunları
El-hac Zeynelâbidîn,
El-hac Ömer,
Ömer Efendi
Mehmed ve Ömer
Es-seyyid Ömer, Mehmed, İbrahim,
Efendiler halef
olmuşlardır.
Bu son
Abdüsselâm Efendi'nin babasıdır.
9- Hacı Macruf medresesi : Bu medresenin hâlen mevcut mima¬
rî kalıntısından bir artuklu eseri olup 1526 (932) tarihlerinde tamir edildi¬
ği anlaşılmaktadır ». Hacı Ma'ruf'un şahsiyeti hakkında malûmatımız yok¬
tur. Bu
medreseden
Abdülgani
Efendi
"Şeyhullah
mahallesi' nin2 üs¬
tündedir. Gayet geniş ve muhteşem idi,,, "1345 (1926) senesinde bu dahi
tahrip ve enkazı şuraya, buraya sarf edildi. Şimdi üç-dört hücresi duru¬
yor,,, şeklinde bahs etmektedir 3.
Medresenin 1526
500 akçası Hacı Yackup
tarihlerindeki
evkaf
geliri 7.780 akça olup
mescidinin, 8.280 akçası Baba
Abdurrahman
nâmı ile meşhur, Baba Mahmud zaviyesinin buraya tahsis olunan evka¬
fından hasıl olmakta idi.
Daha sonraki
defterlerde bu medreseye ait
kayıtlara rastla-
namamaktadır.
10. Pulad Bey medresesi : Bu medresenin yerini, yine Abdül¬
gani Efendi 4 'nin "Meydan-başı'nda Puladiyye ismiyle müsemmâ bir med¬
rese olduğu
mahallî ulemânın
den öğrenebilmekteyiz.
ihtiyarlarından anlaşılmıştır,,
ifadesin¬
Pulad Bey hakkında tamamlayıcı malûmatımız
yoktur. Bununla beraber, bu medresenin de 1540'dan sonra yaptırılmış
olması, daha eski tarihli defterlerde bu
hususta hiç bir kayda rastla-
namamasından istihraç edilebilir. 1564'deki varidatı 35.640
akça ıdı
.
Medrese, muhtemelen XIX. yüzyıl sonlarına doğru ortadan kaybolmuştur.
e.
Zaviyeler:
1. Hamza-i Kebîr zaviyesi : Savur kapısı dışında Meydan-başı
mevkiinde bulunmakta idi. Banisi Akkoyunlu Hamza b. Karayuluk Os¬
man (1434-H44)'dır. Bugün mevcut
bina, sadece Hamza Beyin türbe¬
sinin kahntısıdır. Yanında 1890 (1307) tarihinde Mardin'de vefat eden 6.
Ordu müşiri
Hidâyet Paşa
medfundur.
1 "Evkaf-, medrese-i Hac, Ma'raf, cedîd,, (BA, TD 998, 35).
_ _
2 Şeyhullah mahallesi yakın zamana kadar bugünkü Şar mahallesinin bir bolumun»
teşkil etmekte
idi.
3
Aynı eser, 188.
4
Agnı eser, 189.
5
TKUMA, ETD 552,
68b.
120
Burada vaktiyle bir zaviyenin
bulunduğu,
deki kayıtlardan, mescidinin de olduğu
den anlaşılmaktadır '.
Üzerindeki
kitabe, 1932
baruthane olarak kullanılması sebebi ile,
verilemediğinden A. Gabriel tarafından
beraber, I. Artuk
tarafından neşr
Tahrir Defterlerin¬
Abdülgani Efendi'nin ifadesin¬
senesinde
yanına
bu
yaklaşma
tesbit olunamamıştır 2.
olunmuştur",
inşa
binanın
müsaadesi
Bununla
tarihi 842 (1438/
1439)'dir.
1526'daki evkafı 2 tanesi Kurs
köyünde,
değirmen, Mardin civarında 3, Nusaybin'de 1
biri
Nusaybin'de 3
bağ, Mardin'de Hacı Ha¬
lil, Tel-Neşar 4, Meşkûk-ı arab ve Halîf köylerinde
rubcu hububat his¬
selerinden mürekkep olup varidatı 1526'da 12.416; 1540'da
de
akça
15.783
idi
19.515,
1564
5.
2- Cihangir Bey zaviyesi : Şehrin dışında ve güney batısında,
Kasım
Padişah medresesinin yanında bulunuyordu.
hükümdarlarından Cihangir (1444-1469)'dir. Binanın
tarafından plânı
yapılmışsa da, hâlen
Venedikli Josafa Barbaro
Zaviyenin
Mardin'de
1526'daki evkafı
tamamen
Akkoyunlu
1932'de A. Gabriel
harap ve metrukdür.
bu zaviyede
Harzem
Banisi
kalmıştır 6.
ve Mansûriyye köyleri ile
Fahriyye ve Cavsak mevkilerinde bulunan birer bağ, Bâb-ı cedîd dışın¬
daki bir bahçe, 2 zemin,
Kurs-ı ednâ,
saybin'de 2 değirmen
Kusur (j^) köyünün
ve
den müteşekkil olup 9.697
1564'de 29.988 akçaya
Cihangir
olduğundan
camii
şekkil
vardı.
akça varidatı vardı.
köylerinde birer, Nu¬
1/4 hububat
hissesin¬
1540'da varidat 24-026,
yükselmiştir 7.
Bey'in
Mardin'de
yukarıda bahs
Bâbü'l-Hammâra'da
olunmuştu.
Bu şehirdeki 2 değirmen,
evkafının geliri 1526'da 3600,
1130 (1718) tarihli
eser,
Kefertut
1
Aynı
2
Aynı eser, I, 38, 302,
8
Artuk ilinin tarihi belgesi,
4
Bu
5
BA,
Bu zatın
3 dükkân ve
1540'da 6.040,
bir hükümde 8
bahs
bir
imareti
Nusaybin'de de bir
bir
akça
olunan
bağdan
idi
müte¬
8.
"Mardin hari-
183.
II, planches XI, 3.
10, not 5.
köyün adı bazan Tel-Enşer şeklinde
TD 998, 23-24;
yazılmaktadır, bk.
BA,
TD 200, 752; TKUMA, ETD 552, 67a.
8
Bk. : s. 90.
'
BA,
TD 998, 25;
TD 200, 750; TKUMA,
8
BA,
TD 998, 36;
TD 200,
9
MŞS 251, 99.
758.
ETD
552, 66b.
TD 200, 555.
- 121
cinde vâki
Cihangîriyye
medresesi,,
yukarıda
izah
olunan
zaviyenin
bir kısmından başka bir şey olmasa gerektir
3- Hamza-i sagîr zaviyesi : Banisi
hangir'in oğlu Hamza olmalıdır. Bu
Akkoyunlu hükümdarı Ci¬
zaviyenin içerisinde bir de mescid
olup Meydan-başı mevkiinde bulunmakta idi. Hâlen haraptır, 879 (1474/
75) senesinde inşa olunmuştur 2. Evkafını
Kurs-ı
evsat
ğirmen, Nusaybin'deki bir değirmenin 1/3 hissesi,
köyünde 2 de¬
Mardin'de
bir dük¬
kân, bir bağ teşkil ediyordu. Harrincik, Mukbile ve Mezraa isimli köy¬
lerin rub'u hububat hisseleri de bu zaviyeye
tı 1526'da 9.249,
vakf olunmuştu.
Varida¬
1540'da 10.155, 1564'de 12.223 akça idi 3.
4. Baba
Mahmud
zaviyesi:
Baba A bdurrahman adı ile meş¬
hur olan bu zaviyenin Mardin'de şehir dışında bulunduğu, 1638 (1048) se¬
nesine ait bir kayıttan öğrenilmektedir : "zâviye-i Baba
hâric-i Mardin,, 4. Bu zaviyenin
yoksa da,
Baba
yeri ve banisi
Abdurrahman der
hakkında kesin bir
Kitab-ı Diyarbakriyya'da 5 " kutbu l-budala ve
Abdurrahman,,
adlı bir dervişin
bilgi
tâcü'l-meczûbîn
kerametlerinden sık sık
bahs
olunmaktadır. Bu zat, Akkoyunlular ile beraber, Mardin havalisin de ve
Akziyâret köyünde
bulunmuştur. Mardin'de
Akkoyunlular
pek çok âsâr kaldığı düşünülürse, Baba Abdurrahman ile
viye arasında bir münasebet
bulunabileceğine ihtimal verilebilir.
1526'da bu zaviyenin
Diyarbekir'de 9 dükkân
devrinden
mezkûr za¬
evkafından
bir
bağ, bir
değirmen ve
bulunduğunu, bu
dükkânların
kira bedelleri¬
nin bir kısmının Mardin'deki Hacı Macruf
medresesine
tahsis olundu¬
ğunu,
evkafın tekmil
gelirinin 5.520
akça
olduğunu, 1540'da 13.060,
1564'de 14.124 akçaya yükseldiğini görüyoruz 6. Zaviye
XVIII.
yüzyıl¬
da da faal bir halde idi 7.
Diğer
zaviyeler:
Bunlardan başka, Mardin'in Kabala köyünde Şeyh Abdülazîz8,
1
Bu zaviye ve medrese ile
ilgili bazı tevcihat
için bk. VUMA, DMD 491. 237-
28; VUMA, 567 no. lu Defter. 232; 568 no. lu Defter, 50.
2
Abdülgani Ef., aynı eser, 183.
8
BA, TD 998, 25:
4
BA,
6
Abü Bakr-i TihrSni, aynı eser I, 253,
M AD
«
BA,
TD 998, 35:
7
MŞS 251, 89, 91:
"Baba Abdurrahman
8
BA,
TD 200,
758; TKUMA, ETD 552, 67a.
60S5, 33, 46.
280.
TD 200, 757; TKUMA, ETD 552, 61a.
VUMA, DMD 491. 246; VUMA, 567 no. la
Tekkesi,,.
T D 998, 34;
T D 200, 757; TKUMA, ETD 552, 66a.
Defter,
232'de
122
Tohum köyünde
Şeyh
Davud \ Harzem'de
Diyarbekir yolu üzerinde 4. menzilde,
şıyan bir
zaviye 3, Savur'da
zaviyeleri vardı. Bunlara ait
Şeyh
Şeyh Zolî
Tâceddîn 2, Mardinmenzili,
Baba Hâki 4, Nusaybin'de
evkaf
da Tahrir
Defterlerindeki
ilgili bölümlerde mevcut ise de, burada yalnız şehir
civarındakileı
retle
yetinildi.
duğu
anlaşılmaktadır6.
1-
tarihinde
Bununla
hakkında kısa bilgi sahibi
beraber,
Radviyye hamamı 7: Sitti
1526'da yıllık kira bedeli 7.920
2' Câmi-i
1525'da
4.731
yıllık
kira
13 hamam bulun¬
bunlardan
Radviyye
akça,
kebîr ( Ulu-câmi )
bedeli
Mardin'de
ancak
bazıları
bulunmaktayız :
kebîr'e Melik Salih tarafından
vakıf
hamamı 8:
olarak
7.920 akça,
medresesi evkafmdan-
1564'de ise 8.360
Bu
hamam
yaptırılan
1540'da
akça idi.
Câmi-i
hamam
6.480 akça,
olup
1564'de
akça idi.
3« Hamam-ı
si ve mescidi
cedîd ( Yeni hamam ) 9: Melik Muzaffer medrese¬
evkafındandır. Yıllık kira
1540'da 12.960 akça,
bedeli
1526'da
12.600
akça,
Emineddin bîmâristanı
evka¬
1564'de 12.000 akça idi.
4- Bimaristan
hamamı 10: Şeyh
fından olup yıllık kira bedeli 1526'da 11.520
ça,
evkafla
içerisindekiler ve
hakkında, kısa bilgi verilmekle, diğerlerine de sade işa¬
f. Hamamlar. 1526
dır.
aynı adı ta¬
Zeynelâbidin 5
1564'de 15.716 akça idi. Bu
hamama
akça, 1540'da 12.600 ak¬
bugün de Mâristan
hamamı
adı verilmektedir, haraptır.
ı
BA,
2
BA, TD 998, 29; TD 200, 749; TKUMA,
TD 998, 35;
TD 200, 757; TKUMA, ETD 552, 64b.
Şeyh Tâceddin, Mardin'deki Artuklu
ETD 552, 64b.
hükümdarlarından
lan'ın kölesi idi. İsmi Tâceddin Mes'ud'dur. 1211 (608)
medrese yaptırmıştı. Tahrir Defterlerindeki
zaviye ve ziyâretgâh olduğu anlaşılıyor.
54,
Bu
kayıtlardan, bu
medrese
Nâsıreddin Artuk Ars-
tarihinde Harzem
için bk. : A. Gabriel, aunı
304-305.
3
BA, TD 998, 36; TD 200, 592-93; TKUMA. ETD 117, 219 b.
<
BA,
TD 998, 36.
5
BA,
TD 998, 36; TD 200, 759.
6
Bk. s. 106'daki
7
BA. TD 998, 27; TKUMA, ETD 552, 59a.
köyünde
bir
binanın XVI. yüzyılda bir
icmal.
8 BA, TD 998, 26; TD 200, 746; TKKMA, ETD 552, 60a.
»
BA, TD 998, 29; TD 200, 756; TKUMA, ETD 552, 57b.
ıo
BA, TD 998, 30; TD 200, 748; TKUMA, ETD 552, 59a.
eser,
= 123
5. Kasımiyye hamamı1: Akkoyunlu
şah'a izafeten bu ismi taşımakta ise
Mardin'deki Artuklu
de,
hükümdarlarından
duğu belirtilmektedir. Muhtemelen, bu
hükümdarı
Kasım
tarihine ait bir
1526
Padi-
kayıtta
Melik Muzaffer'in mülkü 2 ol¬
hamam Melik Muzaffer
dan yaptırılmış olup Kasım Padişah tarafından
tarafın¬
sonradan tamir ettiril¬
diğinden "Kasımiyye hamamı,, adı verilmiştir. Bu hamamın temiz
Melik
Muzaffer medresesinden
verilir,
suyun
bedeli
evkafından ödenirdi : "be-cihet-i icâre-i âb-ı afîf
Kasım
ki, [be]
suyu
Padişah
hamam-ı Ka¬
sım Padişah [an] medrese-i Melik Muzaffer mîdehend3,,. "Alaca hamam
diye de şöhret
bulan bu
hamamın yıllık
akça, 1540'da 17.160 akça,
1564'de
6« Keçeci hamamı 5: Bu
kira
bedeli 1526'da 15.480
18.630 akça idi.
hamam,
yakınındaki bir bağın Şeyh
Pınar mescidi evkafı arasında kayd edilmesi
edilmektedir. Hakkında başka bilgiye
dolayısı ile bahis konusu
tesadüf olunamamıştır.
g. Kervansaray lar : Defterlerimizdeki
yüzyılda Mardin'de bulunan
kervansaraylardan
kayıtlardan
dördü hakkında
XVI.
çok
kısa malûmata sahibiz:
1. Artuk-oğulları hükümdarlarından
ni Artukarslan b. Ilgazi (1201-1239)'nin
Melik Nasır Şehid'in, ya¬
evkafından olan
1526'da yıllık kirası vakfa 720 akça gelir temin
kervansaray.
etmektedir 6.
2. İbrahim Bey b. Bîcan vakfına ait kervansaray 7. Bu kervan¬
sarayın yıllık geliri
1526'da 3.240 akça,
1540'da 2.880 akça,
1564'de
2.520 akça idi.
3. Hunrevân Hatun evkafından olan
kervansaray8. Yıllık ge¬
liri 1526'da 200 akça idi.
1
BA,
2
"Hamam-ı Kasımiyye ki, mülk-i Melik Muzaffer bûd„ bk. BA, TD 998, 29.
TD 998, 20, 29;
TD 200, 744; TKUMA, ETD 552, 56b.
3
BA, TD 998, 23;
TD 200, 744. Bu iki defterdeki
ıı ters kullanılmış olup cümleden
Kasımiyye
kayıtlarda ^e ve ,_. edatla-
hamamı'ndan verilen
suyun bedelinin yine
Kasım Padişah evkafından ödendiği gibi bir mâna çıkmakta ise de, TKUMA, ETD 552,
^ 57b*de "icâre-i âb-ı afife ki, be-hamam-ı
Kasımiyye câri şüde
bûd„ açıklaması
lerdeki yanlışlığın düzeltilmesini, karineye bırakmamaktadır.
4 ""Hamam-ı Kasımiyye el-marûf be-Alaca hamam,, , BA, TD 200, 744.
s
BA.
«
BA, aynı defter,
TD 998,
7
BA, aynı defter, 30;
8
BA,
35.
27.
TD 200, 755; TKUMA, ETD 552,
TD 998, 33. Diğer defterlerde
bahs edilmiyor.
61b.
değer¬
- 124
-
4. Kaysariyye *. Kasım Padişah
evkafından
olup
1526'da 74
dükkânı havi idi ve yıllık geliri 8.928 akça idi. Kaysariyye'deki dükkân
adedi 1540'da 80 adet olarak gösterilmekte olup yıllık kiralarının geliri
13.716
akçaya yükselmişti.
1564 tarihindeki Kasım Padişah evkafından
bahs eden defterimizde Kaysariyye şeklinde değil, sadece Bezzâzistan diye
kayd olunmaktadır.
Burada 99 dükkânın faal olup yıllık ge¬
lirinin 23.220 akçaya ulaştığı,
nın
mevcut
1
olduğu
Bezzâzistan'da
12 de boş
"hâli,,
dükkâ¬
belirtilmektedir.
M. Streek Kaysârige {İA, VI, 482-483 )'nin
"kervansaray,
han, bedestan (bez-
tâzistan),, deyimleri ile aynı mânaya geldiğini belirtmektedir. Ayrıca bk. BA, TD 998,
20;
TD 200, 741; TKUMA,
ETD 552,
56a.
Bölüm
V.
İktisadî hayat
Mardin'in XVI.
yüzyılda
ve faaliyetler
iktisadî
hayatında, şehrin
Diyarbe-
kir-Musul ve Halep-Musul
(ipek yolu) yolları üzerinde bulunuşu sebebi
ile,
kervanların çok
buradan gelip geçen
Mardin'e ait kanûn-nâmelerden, Mardin
rihli arzından
maktadır.
önemli bir rol
ve Mardin'e ait seyahat-nâmelerdeki bilgilerden
Bununla beraber,
şehre getirilerek
satışa
arz olunan
aliyetler meyanında büyük
bir yer
çeşitli ziraî ürünlerin de iktisadî fa¬
işgal ettiği,
bunlardan alınan resm-i
çıkmaktadır.
Bu ticarî faaliyetlerin yanı sıra,
şehirdeki ve civar
ki dokuma tezgâhlan, Mardin'deki darp-hâne, baş-hâne,
mevcudiyetine işaret
köylerde¬
kiriş-hâne, bo-
ya-hâne, boza-hâne, dabbağ-hâne, şem'i-hâne ve susam-yağı
nesi (micsara) gibi sınaî tesisler
imalât-hâ-
Mardin'de hayli gelişmiş bir endüstri¬
etmektedirler K
Şehirde oturan halkın
kanûn-nâmelerdeki
anlaşıl¬
Mardin civarındaki köylerde yetiştirilen ve
bevvâbî'nin yüksekliğinden meydana
nin de
oynadıkları
naibi Ahmed'in 1064 (1654) ta¬
bir kısmının
ziraatle uğraştıkları yine
ibarelerden ve bazı vesikaların
ifadesinden anlaşıl¬
maktadır.
Mardin'den geçen büyük kervanlar Akdeniz limanlarına Asya-
nm zengin
ülkeleri Hindistan ve İran'dan çeşitli
baharat, kumaş
gibi
emtiayı nakl ettikleri gibi, oradan da bir kısım Avrupa mallarını yük¬
lenerek tekrar aksi istikamete
taşırlardı2. Bu kervanların çok kuvvetli
bir silâhlı muhafız birliği refakatinde gelip gitmelerine rağmen, bilhas¬
sa Cizre dolaylarından geçerken soyuldukları olağan şeylerdendi. Böy¬
le bir soygun hadisesi 1579 (987) sonbaharında olmuş olmalı ki, Diyar¬
bekir Beylerbeyisine ve kadısına aynı
sene Ekim'i içerisinde gönderi¬
len iki hükümden Musul Sancak-beyi Ali Bey'in bu husustaki şikâyetı1
C. Niebuhr, Mardin'de bir çok pamuklu ve keten imalathaneleri ile bir cam işliği
bulunduğundan bahâ eder (aynı eser, II, 395).
8 C. Niebuhr, aynı eser, II, 374: G. A. Olivier, aynı eser, II. 337.
126
nin mahiyeti
öğrenilebilmektedir.
Halep'ten kumaş ve Musul
Musul halkından
darphânesi için 4.000
rirlerken "Cezire ülkesine geldüklerinde
nâm taifenin
bir kısım
altınlık
ekraddan Şah
hırsazlarından elli ve altmış
nefer
tüccar
gümüş geti¬
Nasîbî ve Bohti
kimesne âlet-i harple
yollarına gelüp bir nicesin mecruh ve maktul edüp cemî-i mâl ve esbâb-
ların gâret ve hasâret edüp envâı zulm ve zıyk,, eylemişlerdir. Aynı şe¬
kilde daha önce de "Musul pazarbaşısı Hüseyin nâm
kimesne bin filo-
rilik gümüş ile Halep'ten Musul'a gelür iken mahall-i mezbûrda
hırsuzlar zikr
olunan gümüşü,,
lar Cizre'ye gelip mallarını
bit ederek şikâyetçi
yağma etmişlerdir.
bulmuşlar
olmuşlar, fakat
Adı
ve hırsızların
Cizre
mezkûr
geçen
tüccar¬
isimlerini
hâkimleri
de tes¬
hırsızların
tara¬
fını tutmuşlardır. Bu sebeple hem Diyarbekir Beylerbeyisine ve kadısına
hırsızların yakalanarak cezalandırılması emredilmekte :
"mezbûrun hara¬
miler her kanda ise buldurup gıybet eder ise şercle buldurması
tanlara bildirüp getürdüp bir defa şerHe fasl
yıl mürur etmiş dava değil ise,
lâzım o-
olmayup üzerinden on beş
hüsemâ muvacehesinde hak
yâde dikkat ve ihtimamla teftiş ve tafahhus edüp göresin,
olunduğu üzere mezburların malların ve gümüşlerin gâret
üzerine zi¬
fPl-vâki arz
ettükleri tah-
te3ş-şerti>ş-şerîf sabit ve zahir olursa, ol bâbda muktezâ-yt şerc-i kavim¬
le âmil olup şerhle müteveccih olan hakların ba'de^l-takarrüb hükm edüp
bî-kusûr alıverüp
ehl-i fesâd
sipahi ise
hakkında muktezâ-yı şerc-i kavîm ne ise,
hakimi,
kendisine
Diyarbekir
habs ve arz
edüp
olmayanlar
icra eyleyesin,,, hem de
Beylerbeyisine
gönderilen
Cizre
hükmün bir
sureti yoklandıkdan başka, bu konuda uyarılmaktadır: "imdi mezburlar
ikrar etmişler iken hakları ahverilmeyüp
teaddî olunmağa sebep
nedir,
memleket böyle mi zapt olunur? Büyürdüm ki, vardukta zikr olunan ha¬
ramileri her kande ise, bulup yanma getürdüp Diyarbekir'e gönderüp da¬
hi bu bâbda ellerinde olan emr-i şerîf mucibince
teveccih olan
tahtfş-şer'-i şerîf mü¬
hakların alıverüp min bacd ehl-i fesâd himâyet etmeyüp âyen'
de ve revendeye ol vechle teaddî ve tecâvüz ettirmeyesin l„ denilmektedir.
Ticarî mallar ve bunlardan alınan vergiler :
XVI. yüzyılda kervanlarla nakl
lardan
Mardin'de
alınan
edilen ticarî
çeşitli resimler Mardin
mallar ve bun¬
kanûn-nâmelerinde
açıkça görülmekte olup transit olarak geçen mallar ile şehirde satılan¬
lardan alınacak vergiler, aşağıdaki şekilde belirtilmiştir:
ı
BA, MÜD 40, 219.
127
Cins
Adet
Vergi
1518'de
bâc-ı ubûr
Esir
33
akça
1526'da
1540'da
50 akça:
aynı
ak esir,
şehirde
25
sa
akça:
karası
tılsa:
%5
% 5 tamga 1
%2.5
aynı
1/2 alan
dan,^
-
satandan
At, katır de¬
% 5
tamga
ve, sığır
alandan
V.2-5
aynı
1/2 alan¬
dan, 1/2
satandan
Koyun
12
resm-i bev-
1
akça
vâbî
resm-i bevvâbî
1
akça
(satılırsa, postu
dabbağ-hâneye,
parçası baş-hâneye gider)
1 Tamga için bak.: W. Hinz, Das Steuermesen Ostanatoliens im 15. und 16. Jahrhundert,
190-194.
128
Cins
Ölçek
Vergi
1518'de
1526'da
1540'da
ipek (Harîr)
yük
bâc-ı ubûr
300 akça
aynı
aynı
60 akça
aynı
aynı
âdet-i hazînedârî
resm-i kita
bet
6 akça
aynı
aynı
noktabaşı
6 akça
aynı
aynı
3.3 akça
aynı
aynı
2 akça
aynı
aynı
377.3 akça
aynı
aynı
450 akça
aynı
1.32 akça
aynı
0.1 akça
aynı
melikü'I-
ümerâlık
resm-i bev-
vâbî
Toplam :
Yezdî ve Frengi
akmişe, Rum ku¬
maşının çatması,
beneği, zerbaft
atlası
yük
bâc-ı ubûr
aynı
resm-i bev-
vâbî
aynı
resm-i hazî-
nedârî
aynı
(tamgaya göre)
Halep, Şam,
Mısır ve Rum
kumaşı
yük
bâc-ı ubûr
100 akça
aynı
0.1 akça
aynı
aynı
resm-i hazî-
nedârî
(tamgaya göre)
aynı
- 129 -
Cins
Halep, Şam,
Ölçek
yük
Vergi
1518'de
1526'da
1540'da
3.3 akça
aynı
aynı
1.32 akça
aynı
aynı
104.62 akça
aynı
aynı
66 akça
aynı
aynı
6.6 akça
aynı
aynı
melikü'l-
Mısır ve Rum
ümeralık
kumaşı
resm-i bevvâbî
Toplam:
( tamga hariç )
Rengin ve
yük
ham bez
bâc-ı ubûr
resm-i hazînedârî
Baalbekî bez
yük
bâc-ı ubûr
~
8 akça
( satılsa
% 5 tamga )
batman
Keten
yük
bâc-ı ubûr
6 akça
aynı
bâc-ı ubûr
100 akça
aynı
aynı
resm-i bevvâbî
(satılsa,
her parede:)
Penbe (pamuk)
yük
1 akça
aynı
aynı
__
4 akça
tamga-i siyah % 5 tamga
aynı
aynı
aynı
66 akça
aynı
aynı
6.6 akça
aynı
aynı
66 akça
ayni
aynı
( alandan )
Kepenek
yük
(yağmurluk)
bâc-ı ubûr
resm-i hazînedârî
Şeker
yük
bâc-ı ubûr
130
Cins
Ölçek
Şeker
yük
Vergi
1518'de
1526'da
1540'da
aynı
aynı
resm-i hazînedârî
6.6 akça
Bal, yağ, hurma,
nardenk (narsuyu ),
ve
limon
emsali
yük
tamga-i kapan
8 akça
(satılsa:) tamga
%5
aynı
aynı
aynı
aynı
aynı
aynı
aynı
aynı
Ak ve kara
sakız
yük
tamga-i kapan
8 akça
(satılsa:) tamga
Un
yük
Kavun, karpuz yük
%5
tamga-i kapan
tamga-i kapan
1 akça
1 er
aynı
aynı
kavun, karpuz
resm-i bev-
vâbî
Soğan, tuz,
yük
1 er
aynı
aynı
aynı
aynı
kavun, karpuz
tamga-i kapan
nohut, mercimek
1 migrafa
( kepçe )
hakk-ı kapancı
1 migrafa
aynı
resm-i kita¬
bet
1 migrafa
Pekmez, kuru
üzüm, fındık
ve saire
yük
şahnalık
Şarap
yük
resm-i asesiyye
l migrafa
2 batman
aynı
aynı
131
Cins
Şarap
Kömür
Ölçek
yük
yük
Vergi
1518'de
1526'da
1540'da
melikü'Iümerâlık
1 migrafa
şirecilik
1
dizdarlık
2 migrafa
batman
resm-i bevvâbî
2 kömür
1 kömür
1 kömür
1 kömür
resm-i asesiyye
Odun
yük
resm-i bev1 ağaç
vâbî
aynı
aynı
resm-i ase1 ağaç
siyye
aynı
aynı
1 akça
tamga-i kapan
1/2 akça
resm-i mizan
iken bu ta¬
rihte ref
olunmuştur.
Oltuk
yük
resm-i bev1 burma
vâbî
aynı
aynı
resm-i ase-
Bak ir
yük
siyye
1 burma
bâc-ı ubûr
24 akça
aynı
aynı
aynı
aynı
(işlenmiş)
16 âkça
( kurs=Ievha )
aynı
aynı
132-
Cins
Demir
Ölçek
Vergi
1518'de
1526'da
1540'da
yük
bâc-ı ubûr
8 akça
aynı
aynı
resm-i bev-
vâbî
1 akça
aynı
66 akça
aynı
aynı
Kalay, bıçak,
pulad (çelik)
yük
bâc-ı ubûr
aynı
resm-i hazî-
nedârî
Nal
yük
66 akça
şahnalık
1 nal
resm-i bev-
1 epçin
vâbî
0.33 akça
aynı
aynı
-
-
resm-i ase-
siyye
2 nal
mirahorluk
1 nal
_
1 epçin
Cam, neft,
tutya,
yük
bâc-ı ubûr
66 akça
aynı
aynı
resm-i hazî-
nedârî
6.6 akça
aynı
aynı
Kızıl boya, şap,
summâk, katran,
Luulsa-ı
r».apan
satılsa tamga
Itır
Çivit
yük
bâc-ı ubûr
yük
bâc-ı ubûr
kelle
bâc-ı ubûr
ö asça
aynı
aynı
%5
aynı
aynı
aynı
aynı
33 akça
aynı
33 akça
33 akça
-133-
Cins
Ölçek
Vergi
1518'de
yük
bâc-ı ubûr
8 akça
1526'da
1540'da
aynı
aynı
Mazu, gön,
sahtiyan
(satılsa:) tamga
%5
Bulgari
(yumuşak deri,
telâlin)
yük
bâc-ı ubûr
66 akça
aynı
aynı
resm-i hazi
Hınna
yük
nedar!
6.6 akça
aynı
aynı
bâc-ı ubûr
8 akça
aynı
aynı
şahnalık
1 migrafa
aynı
aynı
resm-i bev-
Sabun
yük
vâbî
1 akça
aynı
aynı
bâc-ı ubûr
8 akça
aynı
aynı
tamga-i kapan 2 kalıp
3 kalıp
3 kalıp
(deve ve
(deve yü¬
at yü¬
künden)
künden)
1 kalıp
2 kalıp
(eşek yü¬
(at ve
künden)
katır
yükünden)
1 kalıp
(eşek yü¬
künden)
resm-i bevvâbî
1 akça
aynı
aynı
134
Yukarıdaki
din'den kervanlarla
nan ticarî
hemen
cetvellerde
görüldüğü üzere,
transit olarak
mallardan
alman
geçen veya
vergiler
bir
XVI.
şehirde
kaç
eden vergi
Mardin havalisinde XV.
yüzyılda
nında Uzun Hasan
lerden alınmıştır.
sistemi
Bu husus Diyarbekir,
arz
ile
olu¬
hemen
Anadolu'da
ve
Akkoyunlular zama¬
tanzim
Ergani,
Mar¬
Bu tarihteki ka-
Doğu
hükümran olan
tarafından
(1453-1478)
de,
satışa
istisnası
1518 senesindeki yüksekliğini muhafaza etmiştir.
nûn-nâmeye esas teşkil
yüzyılda
olunan
Urfa,
kanûn-nâme-
Harput,
Çermik,
Arapkir, Mardin ve Berriyecik'e ait 924 ( 1518), Erzincan'a ait 922(1516)
tarihli
kanûn-nâmelerin
Padişah...,,
başlangıcındaki
"...
ber mûceb-i
kanûn-ı Hasan
ibarelerinden bellidir1.
924 (1518) tarihli Mardin kanûn-nâmesi tanzim olunurken Mar¬
din kadısına ve reayanın ihtiyarlarına danışarak mahalli örf ve âdetler
tesbit ounmağa
çalışılmışsa da,
yine bazı
daha sonraki kanûn-nâmelerde tashihi
hatalar
cihetine
olmuştur.
Bunların
gidilmesinden de,
bazı
matrahlardaki vergi nisbetlerinde bir evvelkine nazaran, farklar meyda¬
na gelmiştir. Bu husus un ve koyun
dir:
mevzularında açıkça
görülmekte¬
"... un gelüp satılur olsa, nesne kayd eimeyüp sehv olmuş.
kadîmden yükde 2 bir osmâni
alınurmuş.
tarihli kanûn-nâ-
932 (1526)
mede yer alan bu ifadede bahis konusu vergi tamga
Amma
resmidir.
Şehre getirilen koyunlardan ahnan c resm-i bevvâbî' tesbit edi¬
lirken de,
1518 senesinde hataya
düşülmüştür. Bu da yine,
hine ait kanûn-nâmedeki bu matrah
" Kapudan içerü koyun girse, her
ile ilgili maddede
1526
tari¬
görülmektedir:
koyuna bir pul alınurmış, resm-i bev¬
vâbî deyu ki, on iki koyuna bir osmânî akçası olur, deyu sehv eylemiş.
Sekiz koyuna bir akça-i osmânî
Vergilendirme
olur,,.
mevzuunda
farklardan bir kısmı da,
vergiye
kanûn-nâmeler
tâbi bir kısım
arasında
görülen
ticarî malların
vergi
nisbetlerinin tayininde, bunların yeniden, evsaflarına göre, sınıflandırıl¬
malarından doğmaktadır. Meselâ, 1518 tarihinde genel olarak esirlerden
1 Ö. L. Barkan, Osmanlı devrinde Akkoyunlu hükümdarı
kanunlar, aynı eser, 91-106,
2
Uzun
Hasan Bey' e
ait
184-197.
Mardin kanun-nâmelerinde
yalnız ipek
yükü
tarif
olunmaktadır: " her
yükü 8
boğça imiş ve her boğçası 4'er batman imiş ve her batmanı 1580 dirhem imiş ve her yükü
bu zikr olan batman ile 32 batman olur imiş
(bk.
EKLER, 924 (1518) tarihli Mardin
Livası Kanûn-nâmesi). Bir dirhem 3,086 gram (bk. W. Hinz, Islamische Masse und Gewichte, 5) olarak
yük de 156,028 kg.
hesaplandığına göre, 1 batman 4,875 kg, bir
olmaktadır.
boğça 19 503 ke ve bir
135
şahıs başına 33 osmanlı akçası alınırken, 1526'da
bunlar ak
ve kara,
yani beyaz ve zenci olmak üzere iki kategoriye ayrılmışlar, beyaz esir¬
lere 50, zencilere 25 akça bâc-ı ubûr tayin olunmuştur.
Vergi mevzuunun bu kadar açık ve kesin bir
şekilde harar¬
lara bağlanması, hiç şüphe yok, Mardin'in ticarî ve iktisadî hayatında
XVI. yüzyılda bir gelişmeye yol açmış olmalıdır. Buna bir delil olarak,
resm-i
bevvâbî'nin 1518'de 30.000
akça
iken 1540'da 40.000
akçaya
yükselmesi gösterilebilir K Bununla beraber, muhtelif vesilelerle, mahal¬
lî memurların
kanun dışı hareketlerde
bulundukları, yine
kanûn-nâme-
lerden anlaşılmaktadır. Bu hususta şarap mevzuu iyi bir misal teşkil eder:
1518'de şehre getirilen her yük şaraptan iki batman tutarında
vergi alındığı
kanun-nâmede belirtilmiştir 2. Bu aynî vergi dışında ka¬
lan şarap sahibi tarafından satılırdı. O tarihte şehirde meyhane yoktu.
1518 ile 1526 tarihleri arasında şehirde bir meyhane kurulduğu ve köy¬
lülerin şehre getirdikleri şarapları doğrudan doğruya buraya getirerek
küplerini subaşıya mühürlettikleri, subaşının da onlardan "mühür
ak¬
çası,, adı altında iki akça vergi aldığı ve bu usulün bid'at olması se¬
bebi ile alınan iki akçe verginin ref olunduğu 932 tarihli kanûn-nâme-
den anlaşılmaktadır 3. Şehre şarap getirerek satmak yasaktı. Böyle du¬
rumlarda, istihsal mahallindeki bütün şarapların müsaderesi gerekiyor¬
du. Köye gidip şarap içmek yasak değildi.
Lâkin yine de
yolsuzluk¬
ların önlenemediği aşağıdaki hükümden anlaşılmaktadır: "Defter-i atîk-
de reayanın şıraları mühürlenüp ve meyhaneci bahasın verüp alup kabz
eyleyüp ve niceye ulursa ol-mikdar ziyadeye satup andan tecavüz olun¬
maya deyu kayd olunup meyhane âmili olan, reayanın şıraların mühur-
ledükde, kifayet mikdarı alıkomayup ve küllî şıraların alup rub'u baha¬
sın vermeyüp envâ-ı taaddl eylemeğin reâyâ zarurî "şıralarımız muhur-
lenmesün, bağdan üzüm gddükde at ve katır yükünden 34'er
akça
ve
merkep yükünden 22 şer akça verelüm" , deyu meyhaneci ile ittifak ey¬
leyüp bir kaç yıl olmuş ki, bu üslûp üzere verirler imiş. Bu dahi
zulmü
sarîh olmağın, ref olunup hâliyâ reâyâ ittifakıyla böylece mukarrer ola
ki, min ba'd şıraları mühürlenmeyüp bağdan
üzüm geldükde at ve ka¬
tır yükünden 17 şer akça ve merkep yükünden 12 şer akça alınup bun¬
dan tecâvüz olunmıya. Amma, bir kimesne yükün âmilden gızleyup gtce
ı
BA,
TD 64, 207;
a
BA,
TD 64, 205.
3
BA,
TD 998,
5.
TD 200, 528.
136
ile evine getürse ki, sabit ve zahir ola, malına göre, cürm alma. Niyâbet-i cürm
meyhanenin bir günlük kistidir. Andan ziyade
alınmıya ve
Tûr şarabın dahi ola geldüği üzere meyhaneci alup niceye alursa
bir ol
mikdar ziyâdeye sata 1„
Tarım ürünleri ve bunlardan alınan vergiler . XVI. yüzyılda
Mardin ve çevresinde, bugün de olduğu gibi, tarım
ile ilgili
ler iktisadî hayatın esas unsurunu teşkil etmektedir.
Köylerin, bir ka¬
çı müstesna, hemen
hemen hepsinde
halkın
ziraatle meşgul
faaliyet¬
olduğu,
hatta şehirde oturanlardan bir kısmının da yine bağ, bahçe sahibi olup
ziraatle de uğraştıkları bu şehirle ilgili
kanunnâmelerdeki
ifadelerden
anlaşılmaktadır: "...şehirlü tâifesinün dahi ziraatUrinden ve bağ ve bos¬
tan ve penbe ve meyvalarından yedide bir alup resm-i bennâk ve resm-i
çift ve resm-i mücerred alınmaya 2„. Ayrıca, 1526 ve 1540 tarihlerinde
şehirli taifesinin bağlarından
alınan
vergilerin
Beylerbeyisi'ne ve Havass-ı humâyûn'a
miktarları
Diyarbekir
ait haslar arasında kayd
edil¬
mektedir 8.
XVI. yüzyılda Mardin çevresinde elde edilen tarım ürünlerinin
büyük
bir kısmını
buğday, arpa,
darı, mercimek,
teşkil
Bununla beraber, bilhassa Nusaybin'de pirinç, bir çok ova
pamuk yetiştirildiği
görülmektedir.
etmektedir.
köylerinde
1518'de "Mardin
vadisi" denilen
yapıldığından bahs
olunmaktadır4.
mahalde de çeltik
(pirinç) ekimi
Kurs vadisinde de
zeytinlikler bulunduğu
anlaşılmaktadır.
ise gelişmiş olup hemen ekseri köyün ürünleri arasında
ve emsaline rastlanmaktadır. Ayrıca Mardin'in
iccâs denilen
meşhur olup " nefs-i nefîs-i hümâyûn içün,,, yani
bul'a gönderildiği gibi 5, daha sonraki
Meyvecilik
üzüm, badem
eriği de
padişah için
yüzyıllarda da
buradan
İstan¬
geçen
avrupalı seyyahlar Mardin'in bu meşhur eriğinden bahs etmektedirler8.
Arıcılık da Mardin
hasılları arasında
çevresinde gelişmiştir.
resm-i asel (bal'dan
Mardin Kanûn-nâmelerinde tarım,
ler
şu
şekilde
TD
alınan vergi)
Bir çok
köylerin
yer
almaktadır.
hayvancılık ve bunlarla
ilgili vergi¬
gösterilmektedir :
ı
BA,
2
Bk.
3
Bk. Müteakip bölümde " padişah
200,
528.
EKLER, 924 (1518) tarihli Mardin Livası Kanun-nâmesi.
hasları
ve " Diyarbekir Beylerbeyisi hasları
kısımları.
*
" Mahsul-i çeltük der vâdi-i Mardin
5
BA,
6
C. Niebuhr, aynı eser, II, 395.
T-BŞM, 27. II. 1164.
(BA,
TD 64, 216).
137
Hububat mahsulünden
müslüman ve hıristiyandan
Bağ ve
bostan mahsul¬
leri
meyva
ile
ve pa¬
muktan
Baldan (resm-i asel)
müslümandan
1/7
hıristiyandan
1/5
müslüman ve hıristiyandan
Koyundan (âdet-i agnâm)
Dokumacılık ve bununla
şehirde ve Mansûriyye ve
dokuma sanayiinin
1/5
1/10
2 koyuna 1 akça
ilgili
Kal'atü'1-lmra
vergiler: Mardin'de,
köylerinde çok
mevcudiyetine XVI. yüzyılda
tanık
bizzat
gelişmiş bir
olunmaktadır.
Kanun-nâmelerde " nefs-i Mardin'in ipek işlenen tezgâhlarından,,,
vale
ve bezden, Mansuriyye'de "meyzer,,, Kal'atü'l-lmra'da "sûf„ dokundu¬
ğundan
bahs edilmektedir. Vale "çok ince ipek tül1,,, meyzer
"başör-
tülük ince kumaş*,,, sûf veya sof "ince yünlü kumaş,, manalarına gel¬
mektedir. Bunlardan alınan vergiler aşağıdaki miktarlardadır :
1518
ipek
işleyen
1540
4 karaca akça
aynı
aynı
2 karaca akça
aynı
aynı
5 osmânî akça
1 akça
1 akça
5 karaca akça
aynı
aynı
tezgâhlardan
ayda
Bir çift bez'den 3
Meyzer'in pastav'ından
S0ftan
1526
1526
senesine ait Mardin
tarihe kadar Mansûriyye köyünde
Kanûn-nâmesi 1518 senesinden bu
dokunan meyzerın
pastavından alı¬
nan 5 osmânî akçanın usulsüz olduğunu, bu ikinci kanûn-nâme ile yü¬
rürlükten kaldırıldığını açıklamaktadır.
1
F. Steingass, A Comprehensive Persian-English Dictionary, 1453.
2
Aynı yazar, aynı eser, 1362.
3
Burada "çift bez,, bir top çift enli bez anlamına olsa gerek.
138
Dokuma
sahasında bilhassa
1524-26 arasında usulsüzlük yapılmış,
her kuyudan yılda 24 akça vergi
sofdan
alınan vergi
beylerbeyi
hususunda
tarafından sof işlenen
alınmıştır ki, bu da
1526 tarihinde
kaldırılmıştır.
Kal'atü'1-Imra köyünde işlenen sofun XVI. yüzyılın ikinci
nsında ticari rağbetten
düştüğü, bu sebeple halkın bu
ya¬
kumaşı doku¬
maktan vaz geçerek onun yerine "börk,, işlemeğe başladıkları, bu
hu¬
susta kanunnâmede hiç bir kayıt olmaması sebebi ile, bundan alınacak
vergi hususunda ihtilâfa düşüldüğü görülmektedir. Halk "defterde
mu-
kayyed değildir,,, diye havass-ı hümâyûn ve bazı mukataat-ı hassa emi¬
ni olanlara vergi
vermemişler, bu hem mîrî hasılatın
düşmesine, hem
de civar halkın bu köye gelerek yerleşmelerine, böylelikle de Kal'atü'l-
Imra köyünün 200
haneden ibaretken, 1577 tarihlerinde 800 - 900 haneye
yükselmesine sebep olmuş, emin Piyâle'nin şikâyeti üzerine yukarıdaki
tarihte Mardin kadısının huzurunda ehl-i vukuf marifeti ile üç börk bir
sofa eşit kabul edilmiş, buna göre vergi alınması emr edilmiştir 1.
Diğer
vergiler. Mardin Kanûn-nâmelerinden yalnız 1518'e
ait olanında bu çevrede resm-i çift, resm-i
ispençe, resm-i yaylak, resm-i
reayadan alınacak
bennâk, resm-i
arûsiyye, cerâim-i
mücerred,
hayvanat ve emsali
vergilerin miktarları belirtilmiştir. Buna göre :
Resm-i çift 50 akça olup çifti olup ve bir çiftlik 2 zemîn zira¬
at etmeğe kadir olan müslümandan
çift başına,
Resm-i bennak 12 akça olup
tekrar müzevvec olan
çifti olmayan
veya bir
hanede
müslümanlardan,
Resm-i mücerred 6 akça olup
atalarına hizmet eder olmayup
alâ-hazihi kendü öz kârlarında olan müslüman bekârlardan,
İspençe 25 akça olup kefere taifesinden alınmakta
Çifti olmayup bennâk
zaman da iki
Mart ayı
dönüme bir akça
başlarında
adında olan kimseler ziraat
alınmakta idi 8. Bu
idi.
yaptıkları
resimlerin
hepsi
ödenmekte idi.
ı
BA, MÜD 40, 25-26.
2
Genel olarak 60-150 dönüm arasındaki yer bir çiftlik addedilmekte olup bu mik¬
tar sulak ve münbit arazide asgari hadde, kısır arazide azâmi
3
hadde tutuluyordu.
Bu resimler hakkında daha fazla bilgi için bk. H. İnalcık, Osmanlılar' da raiyyet
rusûmu, Belleten, XXIII,
1959, 577 vd.
139
Resm-i arûsiyye hiç
lunduğu yerde 60 akça,
akça olarak
evlenmemiş kız için kızın
dul kadından
babasının bu¬
kıyıldığı mahalde 30
alınıyordu.
Resm-i
sına bir nevgi ',
yaylak yaylağa çıkan ve hayvanı olanlardan hane ba-'
yani 200 dirhem alınan yağdan
Başkasının tarlasına
hiplerinden
nikâhının
de at,
sığır ve
girerek
koyun
adı altında bir resim alınıyor,
ibaretti.
ekinine zarar
başına 5'er akça
veren
hayvan sa¬
cerâim-i hayvanat
ayrıca atm ve sığırın yaptığı ziyan hay¬
van sahibine ödetiliyordu.
Resm-i asyâb, yani değirmenlerden alınan
yılda 60 akça üzerinden
hesaplanmakta
Mardin ve çevresindeki
vergi ise,
ayda 5,
idi.
smaî tesisler. Mardin
ve
civarına
ait, XVI. yüzyıldan kalma Tapu - Defterlerinde bu bölgede bir çok işyer¬
lerinin mevcut olduğu
görülmektedir. Bunlar
Mardin'de ve
Kara-dere
köyünde birer boya-hâne, şehirde darphâne, tabak-hâne (dabbağ-hâne),
başhâne, mum-hâne, buz-hâne, boza-hâne ve dokuma tezgâhları olarak
dikkati çekmektedirler. Bununla beraber, buiş-yerleri içerisinde en yo¬
ğun bir iş hacmine sahip olanı boya-hâneler olarak görülmektedir. Mar¬
din'deki boya-hânenin senelik varidatının 1518'de 85.000, 1526'da 60.000,
1540'da -Karadere köyündeki boya-hâne ile
baliğ
olması 2 bu hususu ifade eder.
birlikte- 113.000
Zira, diğer tesisler
kadar yüksek varidata sahip olanı yoktur.
akçaya
arasında
bu
Meselâ Tabak-hâne'nin ay¬
nı tarihlerdeki varidatı 8.000, 6000 ve 13.500 akça olarak görünmekte¬
dir 3. Boyahanenin iş gücünün bu kadar çok oluşu mahalli dokuma sa¬
nayiinin de gelişmiş olması ile ilgili olsa gerektir.
Mardin'deki Darp-hâne'nin 1526 senesindeki
çaya baliğ olmakta ise de4 1518 ve 1540
rinde kendisinden hiç bahs
defterle¬
olunmamaktadır 5.
Meyhâne'nin de 1540
1
geliri 50.000 ak¬
tarihlerinde tahrir
senesindeki
hasılı 52.000 akçaya vasıl
Nevgi küçük bir kepçe olup yağ, şarap ve saire ölçmekte birim
maktadır. Bir nevgi 200 dirhem yağ
olarak kullanıl¬
almaktadır.
2
BA,
TD 64, 216;
TD 998, 7;
TD 200, 528.
3
BA,
TD 64, 216;
TD 998, 7;
TD 200, 528.
4
BA,
TD 998, 7.
5
Mardin darphanesinde I. Selim ve Kanunî Süleyman devirlerinde basılmış bin al¬
tın, diğer ikisi
bakır üç para
1334, 201, 202 ve
298.
için bk. Halil
Edhem, Meskûkat-ı
Osmaniyye,
istanbul
-140-
olmaktadır6 Lâkin daha
hususta
önceki tarihli
defterlerde ve vesikalarda bu
herhangi bir kayıt görülememiştin
1540'da şehirde bir de silâhhâne bulunduğu görülmektedir.
Mardin'de rastlanan bu kabil sınaî tesislere Osmanlı İmpara¬
torluğunda Anadolu'daki veya Rumeli'deki diğer büyük
şehirlerde de
tesadüf edilmektedir7.
8
BA,
'
Bu hususta bk. : M. T. Gökbilgin, XV-XVI. asırlarda Edirne ve
TD 200,528.
Paşa livası, 94
vd. ; aynı yazar, XVI. asır başlarında Kayseri şehri ve livası, Zeki Velidi
mağan, istanbul 1950-1955, 97 vd. ; R. Mantran ve J. Sauvaget,
Togan'a ar¬
Reglements fiscaux Ot-
tomans, Les province Syriennes, Paris 1951, indeks! L. Fekete ve Gy. Kaldy-Nagy, Rech-
nungsbücher türkischer Finanzstellen in Bada (Ofen) 1550-1580, Budapest 1962, indeks.
VI.
Bölüm
Haslar, Zeamet ve Timarlar *
Elimizdeki
Tahrir Defterlerinden
1518'de Mardin sancağı'nda bulunan
edinilen bilgilere
haslar padişah-ı
olanlarla, Diyarbekir Beylerbeyisi'ne bağlı
nazaran,
âlem-penâha ait
bulunanlardır.
Bunların dı¬
şında has yoktur. Durum 1526'da da değişmemektedir. 1540'da
ikisine ilâveten Harûniye, Deyr ve Rahbe,
lerine
ise, bu
Habur (Kabûr) sancakbeyi-
ait onlardan da bahs edilmektedir. Bununla beraber, bu üç san-
cakbeyine ait olanların
20.000 akça ile 48.612
varidatları birer zeamet mertebesindedir,
yani
akça arasında değişmektedir.
Mardin ve havalisinin fethini
deki zeamet sahipleri ise,
takip eden yıllarda,
cem'an 12 kişi
olup bunlardan
bu bölge¬
Trabzon'lu
Süleyman Çelebi'nin Savur'daki zeametinin hasılı 115.100 akça tutmak¬
tadır ki, onun da has olarak kayd edilmiş olması gerekir. 1526 tarihi¬
ne ait icmal defterinde zeamet sahiplerinin isimlerinden hiç bahs olunmamaktadır. J540 tarihinde de tek bir zeamet gösterilmektedir: " zeâ-
met-i defterdar,,. Hasılı 194.597
has
akçaya
baliğ olmaktadır.
Bunun da
olarak gösterilmesi gerekir idi.
Timar sahiplerinin isimleri de 1518
ker gösterilmektedir. Lâkin daha
sonraki
tarihli defterde teker te¬
defterlerde şahıs
isimlerine
rastlanmamaktadır.
Gerek zeametler
vech-i iştirak,, verilmiş
ye birden aynı
timarlar
arasında "ber
olanlar vardır; yani bazan iki,
arasında, gerekse
bazan uç kişi¬
köy timar veya zeamet olarak verilmiştir. Bunlar aşa¬
ğıdaki izahatta gösterilecektir.
»Osmanlı İmparatorluğu^ ilk devirlerinde
timar
sistemi için
bk: F.
Köprülü,
Bizans müesseselerinin Osmanlı müesseselerine tesiri hakkında bazı mülâhazalar , 1 H 11 M,
l, 1931, 219-240; H. İnalcık, Fatih devri üzerinde tetkikler ve vesikalar. I, Ankara 1»04,
137-184, aynı yazar, Sûret-i defter-i sancak-i Arvanid,
muhtelif yerleri.
142
Padişah hasları:
Bunlar şehirdeki
bir
kısım
padişah haslarına bağlı olanlarının
1526 ve
1540 tarihlerinde aşağıdaki
Cins
Tamga-i
siyah
vergi
ve resimlerden
müfredatı havi
1518'de
1526'da
60.000
80.000
(âsyâb
ve
dolap ile)
ve köylerden,
hasıllarından müteşekkil
(surh
bâc-ı
olup
1518,
idi :
1540'da
19.000
akça
40.000
akça
ve
ubûr
ile)
Resm-i bevvâbî-i
13.000
17;000
şehr (beher yük 1
(pazar-ı
pnebe
karaca akça)
ve
dakîk
hân-ı
geliri
Resm-i bevvâbî-i
ile)
18.000
diğer (an mahsûlat-ı
ahâli-i kur'â-i vi¬
lâyet-i
Mardin)
Başhâne
(şehirde)
14.000
3.000
70.500 akça
(mahsûl-i
pazar-ı
esb ve ester ve de¬
va bb
Âdet-i agnâm-ı vilâyet-i
10.000
20.150
ve ganem ile)
30.000 akça
Mardin
(ekrâd hariç)
Âdet-i hazînedârî
(kervanlardan)
20.000
15.000
61.000
(tamga-i
surh ve
bâc-ı ubûr ile)
143
1518'de
»Cins
Resm-i ihtisâb-ı şehr
7.000
7.000
(bid'at hariç)
ve vilâyet
Tamga-i
1526'da
12.000
arsa
12.000
18.000 akça
(bid'at hariç)
15.000
(arsa-i dakîk)
Tamga-i kapan
1540'da
30.000
(şahnegî
ile)
(hân-ı dakîk)
51.000 akça
(şahnegî ve sof
cenderesi geliri
ile)
Cizye-i kefere-i
vilâyet-i Mardin
200.000
213.195
262.962 akça
(marhasiyye ile)
(Savur ile)
32.055
Cizye-gebrân-ı
Savur
Cizye-i marhasayân-ı
vilâyet-i
8.250
10.500
mezkûre
Âdet-i agnâm-ı
5.000
10.736
Savur
Mukâtaa-i
bâc-ı
pazar-ı esb
4.000
(Baş-hâne ile be¬
ve
raberdi)
.devâbb
Kiriş-hâne mahsûlü
(şehirde)
1.000
(bid'at hariç)
3.200 akça
(bid'at hariç)
144-
Mukâtaa-i
l
1540'da
1526'da
1518'de
Cins
dâ-
50.000
rü'd-darp
Mukâtaa-i
boza-
700
-
hâne (şehirde)
Mukâtaa-i
60.000
boya-
113.000
(Mardin'de)
hâne
kânları
(Mardin'deki
ve
Karadere'deki
10.800
(Karadere'de)
ile
264
360
2.500
1.500
6.000
13.500
Silâh-hâne dük¬
akça
birlikte)
akça
kirası
(şehirde)
Mahsûl-i
(hariç
mezârî
akça
ez-defter)
Dabbâğ-hâne
(tamga-i
(şehirde) dükkânları
akça
gön ile)
kirası
Mukataa-i
gön
tamga-i
4.800
ve sahtiyan
Tamga-i
ağnam
31.000
30.000
akça
11.000
10.000
akça
Mahsûl-i ma'sira
(şehirde)
1
Mukataa
kelimesinin farklı kullanılış
Edirne ve Paşa livası, 88 vd. ;
şekilleri
L. Fekete ve Gy.
İnalcık, Sûret-i Defter-i Sancak-i Arvanid,
için bk. : M. Tayyib
Kaldy
Giriş XXXV.
Gökbilgin,
Nagy, aynı eser, 756 vd.; H.
145
Cins
1518'de
Mahsûl-i timarhâ-i
sipahiyân ve
1526'da
1540'da
4.000
zuemâ
ve hashâ-i mir-i mîrân
ve kaza ve ümerâ-i
aşâir
Cerîme-i arûsiyye-i
3.000
müslümânân ve mu'afân
maa âdet-i agnâm-ı
işân ve cebelüyân ki
der an vakt edâ-i
hidmet-i sefer
ne-konend
Âdet-i çoban-beği
1-000
aşîret-i evli
Cemâat-i Millili göçer¬
den » (Hacı Mahmud
-
61.000
150.000 akça
Bey'e tâbi)
Akkeçili cemâatin-
-
23.747
den (oturak)
Akkeçili cemaatinden
45.000 akça
(Timurtaş Beye tabî)
-
-
50.000 akça
(Şah Veli Bey'e
Sürgücü aşiretinden
-
5.000
tabî)
12.000 akça
(oturak)
l Aşiretlerden alınan verginin "âdet-i agnâm" olduğu BA, TD 200,
tasrih olunmaktadır.
528-529'da
-146
Cins
1518'de
1526'da
Meşki aşiretinden
4.128
Dinebi aşiretinden
4.500
Şah Nasîbî aşîretinden
1540'da
15.000 akça
10.000 akça
1.700
(oturak)
Karakeçili cemâa-
1.5000
tinden
Şeyh Zoli cemâa-
8,000
akça
tinden
Mahsûl-i meyhane
52.000 akça
Mahsûl-i harâc-ı
20.000 akça
bağât-ı şehirlüyân
Mahsûl-i beytü'1-mâl
ve
mâl-i
gaip
mâl-i mevkuf
mâl-i
'
3.000 akça
ve
ve
mevkûd
Mahsûl-i kinisa-i
2.400 akça
Deyr Zagferân
Mahsûl-i
âşiyân-hâ-i
300 akça
şahin ve balaban
Diğer varidat menbaları :
Hass-ı
hümâyûn
köylerinden
148.003
556.203 akça
147-
Cins
1518'de
1526'da
1540'da
Nusaybin'deki
haclardan
395.768
Nusaybin'deki ha-
vass-ı
hümâyûn
434.595
köylerinden
Nehir mahsullerinden
Berriyecik
1.050
kazasın¬
daki haslardan
70.475
Toplam1 :
527.253
1.647.663
1.648.425 akça
Yukarıdaki tabloda görüleceği üzere Mardin sancağı'nda pa¬
dişah hasları 1518 senesindeki durumuna nazaran, 1526'da büyük bir
gelişme göstermiştir. 1518 tarihinde havass-ı hümâyûn köyleri Mardin-
de yedi tanedir: Koçhisar (bugünkü Kızıltepe), Mansûriyye, Salâh, NarIuca, ^Tacmi ( ^), Kurs-i evsat ve cAyn Ferd..Bunların hepsi de Mardin
kazasına bağlı köylerdir.
1526 senesinde evvelce havass-ı hümâyûna ait 7 köy,
bekir Beylerbeyisinin
hasları arasına alınmışlardır. Bu
Diyar¬
durum 1540'da
tekrar değiştirilmiştir.
Şehirdeki bir kısım
mâyûn
arasında
mukataa gelirleri de
gösterilmekte,
bazan havass-ı hü¬
bazan da Diyarbekir
Beylerbeyisinin
haslarına ilhak olunmuş bulunmaktadır.
1526 tarihinde padişah hasları
arasında bulunan
saybin kazasına bağlı bulunmaktadır. Lâkin
67 köy Nu¬
bunlardan ekserisi aşiret¬
lerin uhdesindeki köylerdir ve "karye-i Osman Çelebi,, , "karye-i Ab1
1518 tarihindeki padişah
hasları ve müfredatı için
bk.: BA,
TD 64,
207-214;
1526 senesine ait olanlar için bk.: BA, 77? 998, 7-11, 37, 52, 58; BA, TD 200, 461-496
599-698.
-
148
dullah,,, karye-i Molla Mahmud,,, " karye-i Ahmed,, ,
"karye-i Rama¬
zan,, gibi isimler taşımaktadır. Bunlardan çoğunun yerleri —muhteme¬
len sonradan değişmiş oldukları için
1540 tarihinde havass-ı
olarak
görünmektedir.
haritada
bulunamamaktadır.
hümâyûna dahil
1518'de padişah
köylerin miktarı 65
haslarına ait olan köyler tek¬
rar havass-ı hümâyûna ilhak olunmuşlardır. Bu tarihte
Mardin sancağı
—tahminimize göre— Nusaybin, Berriyecik ve Savur kazalarını kaybet¬
miş olmakla beraber, havass-ı hümâyûn
hasılatında gerileme
yoktur.
Şehirde evvelce Diyarbekir Beylerbeyisinin uhdesinde bulunan bir kısım
varidat menbalarının
padişah haslarına
bağlanmasından dolayı hasılat
miktarı hemen hemen aynı seviyede kalmıştır.
Diyarbekir Beylerbeyisi hasları :
Tahrir Defterlerindeki kayıtlara göre, Diyarbekir
lerinden Bıyıklı Mehmed
ait hasları tesbit
Beylerbeyi-
Paşa'ya, Husrev Paşa'ya ve Rüstem Paşa'ya
edebilmek
mümkündür. Bunlardan birincisi 1518'de,
ikincisi 1526'da, üçüncüsü de 1540'da Diyarbekir'de beylerbeyi
makta
bulun¬
idiler.
Bunların müfredatı mezkûr tarihlerde
Cins
Dabbâg-hâne-i
1518'de
şöyledir :
1526'da
1540'da
8.000
Mardin
(Havâss-ı hümâyûna mülhak)
Resm-i nısf-ı cerâ-
im-i vilâyet
20.000
5.214
10.000
(nısf-ı cerîme
(nısf-ı
ve arûsiyye-i
hava,
liva, ekrâd ve
serbest'ler hariç)
.
+
10.000
(şehirlerdekilerin)
bâd-i
arûsiyye
ile beraber)
-
Cins
1518'de
Tamga-i agnâm-ı
,
1526'da
1540'da
5.000
vilâyet
(Havâss-ı hümâyuna mülhak)
Tamga-i hamr
80.000
Tamga-i revgan-ı
10.000
susam
149
60.000
-
(şehirde)
Boya-hâne-i şehr
85.000
(Havâss-ı hümâyûna mülhak)
Beytü'1-mâl-i
şehr
ve
vilâyet
15.000
(havâss-ı hümâyûna
mülhak)
Mahsûlât-ı çeltük
(Mardin
15.000
vadisinde)
Mahsûlât-ı çayirhâ
5.000
2.500
(Kurd-depe'de)
Maktu
2.750
Mardin şehrinden
60.000
Nusaybin (şehir)
60.875
54.468
(Havâss-ı hü¬
mâyûna ait)
Nusaybin (nahiye)
71.200
(Havâss-ı hü¬
mâyûna
ait)
150
1518'de
Cins
Maktûât-ı tevâif-i
ârâb tâbi-i
1526'da
1540'da
52.000
Mardin
Mahsûl-i nâhiye-i
Kâbör (Habur) tâbi-i
livâ-i Mardin
200.000
Hassa dahil
köylerden
390.885
433.278
353.125 akça
Mahsûl-i harâc-ı
bağât-ı şehirlüyân,
maktu
10.000
(Havâss-ı hü¬
mâyûna ait)
Yava ve kaçkun-ı
şehr ve
vilâyet
Ser-asesiyân-ı Mardin
Mahsûl-i
3.000
3.000 akça
9.000
9.000
akça
âşiyânhâ-i
şahin ve balaban
600
(Havâss-ı hü¬
mâyûna ait)
Mahsûl-i arûsiyye-i
duhterân-ı sipâhiyân-ı
livâ-i Mardin
250
131
1518'de
Cins
Savur (şehir
1526'da
1540'da
ve
köyler)
145.534
Berriyecik
Toplam:
1.080.710
Görüldüğü gibi,
sine ait haslar
1518
ve
muhafaza etmektedirler.
:
262.629
__
1.025.700
akça
375.125
Mardin sancağı'ndaki Diyarbekir Beylerbeyi¬
senelerinde hemen
1526
hemen aynı
1540 senesinde görülen azalma
seviyeyi
Savur, Nusay¬
bin ve Berriyecik'in Mardin sancağı'ndan ayrılmalarından
ve bir kısım
beylerbeyi haslarının padişahınkilerine bağlanmasından doğmuş olmalıdır.
1518 tarihinde bu sancakta
mîr-i mîrân haslarına dahil köy¬
lerden sekizi (Deyr Hilye, Kusur, Ibrahimiyye, Kal'at al-Imra', Kelbîn,
Harrincük, Karadere, Kefertût) Mardin civarında, 9 tanesi de Nusaybin
nahiyesindedir.
1526'da beylerbeyi haslarına dahil köylerin adedi hayli
artmıştır ve sancağı bir baştan diğer tarafa kaplamaktadır. Bunlardan
mühim bir kısmı ekli harita üzerinde
ise, 11
gösterilmişlerdir. 1540 senesinde
adettir ve hepsi de Mardin civarındadır l.
Diğer
haslar2:
Mardin sancağı'nda, yukarıda da belirtildiği
Musul'a tâbi
bir sancak olan
ve Rahbe ile Habur sancaklarının
rülmektedir.
Bunlardan
gibi (bk.: s. 141),
Harûniyye, Rakka eyâletine bağlı Deyr
beylerine
ait haslar bulunduğu gö¬
Harûniyye sancakbeyine ait
haslar 5 köy ve
bir mezraadan müteşekkil olup hasılı 48,612 akçadır.
Deyr ve
sancakbeyinin
ibaret olup tam
hasları ise, 2 köy ve bir
20.000 akça varidatı vardır.
Habur mirlivasının hasları ise,
köyü ile onun civarında bulunması
1
239;
Diyarbekir Beylerbeyilerine
BA,
TD 200, 553-560.
Rahbe
Resülayn
muhtemel 6 mezraadan mürekkep-
ait haslar ve teferruatı için bk.: BA, TD 64, 216-
TD 998, 12-13, 37, 40-41, 51-53;
a
mezraadan
TD 200, 529-551.
152
tir. Hasılı 32.065 akçadır.
Bunlar böylelikle, hasıllarına
göre, has de¬
ğil, birer zeamet sayılmalıdırlar. Mardin sancağı'nda başka hassa rast¬
lanmaz.
Zeametler:
Mardin
baren her
1518'de
ve
sancağı'nda zeamet
üç tahrir
zaîmlerin
defterinde de
miktarlarını
teferruatlarını tesbit
rire
ait
bunlara
1540 senesinde
miştir:
ufak bir
ise, Mardin
" zeâmet-i
bunlara
ait
karşılık
Mardin kazasında
ait en
hasılların
Bu
tek bir
iti¬
beraber,
yekûnlarını
tarihindeki tah¬
1526
9 zaîm
kayd
mütemmim malûmat
sancağı'nda
defterdar,,.
1518 senesinden
rastlanmaktadır. Bununla
ve
edebilmemize
icmal defterinde
beraber,
sahiplerine
zeamet
zat muhtemelen
olunmakla
verilmemiştir.
kayd edil¬
Diyarbekir
def¬
terdarıdır.
1518'de
Mardin
sancağında
seler Mardin sipahilerinden Yusuf
ve
Hasan
Bey,
evlâd-ı
akça, müşterek ) 2,
sipahilerinden
Mehmed
Mehmed
Kasım
ve
mutasarrıf
olan
Hasan'a
Kasım ( 25.000 akça ) 3,
( 20.000
er,
kim¬
akça ) ', Ali Bey
Baba ( Ali'ye 25.000,
Bey b.
Hasan
zeamete
mîr-ahûr ( 20.000
müştereken ) 4,
35.000
Mardin
Mardin
sipahilerinden Mîr cImâd, kâtip ( 20.000 akça ) B, Mardin sipahilerinden
Fethi,
kâtip ( 20.000 akça ) 8,
Trabzon'lu
akça ) 7, Bıyıklı Mehmed Paşa'nın
Savur
sipahilerinden
Trabzon'lu
Müştereken verilmiş
Yahya
ı
BA,
BA, aynı defter, 242-243.
TD 64, 241.
8
BA, ayn, defter,
«
BA, aynı
defter, 245.
6
BA, aynı
defter, 272.
6
BA, aynı defter,
7
BA, aynı defter, 311-816.
8
BA, aynı defter,
317.
9
BA, aynı defter,
518-519.
10
244.
277.
BA, aynı defter, 320.
Çelebi ( 32.000 akça ) 9 ve
Budak
zeametlerde iki
bir büyük köy iki
2
Çelebi ( 115.100
adamlarından Emir ( 20.000 akça ) 8,
Trabzonlu ve yine Savur sipahilerinden
maktadır. Bazan
Süleyman
(16.250
akça)10 'tır.
hususiyet
şahsa birden
göze
"ber vech-i
çarp¬
işti-
153
rak
verilmektedir; meselâ
40.000 akça
olup bu
bölüşülmektedir.
bir kaç köyle
Rumelili Kasım ve Hasan
Bazan da bir büyük ve
birleştirilerek
Meselâ, 48.000 akça
Devle
nın evlâtları Ali Bey ve
Zeametlere
taksiminde
birlikte Mahmud Baba¬
verilmişlerdir.
ait ikinci hususiyet
bazan da Ali
görüldüğü
hisse
köyleri ile
verilebilmektedir.
( Haritada 17 ), cAyn-ı
Bu iki
köyden
Tohum 8.000 akça hasılı olan köylerdir.
bölüştürülmesi,
fazla
arasında eşit olarak
müştereken iki şahsa
Hasan Bey'e
hasılı
hasılı fazla olan köy; diğer
hasılı olan Meşkûk köyü
( Haritada 18 ) ve Tohum
cAyn-ı Devle 4.000,
yen
Kızılkend ( Haritada 19 ) köyünün
gibi,
verilmesidir.
Bu
hasılların
bazan
mütesavi-
Bey ve Hasan Bey'e ait
taraflardan
farkın
birisine
husulüne
zeametin
az, diğerine
sebep nedir,
daha
belli
de¬
ğildir.
Trabzon'lu
mutasarrıf olup
maktadır.
Süleyman Çelebi ise, Savur
şehir ve Savur'a tâbi bir
Savur sipahilerinden
tasarruf etmektedir
ki,
kazasında
kaç köy
zeamete
uhdesinde bulun¬
Trabzon'lu Budak ise, 16.250 akçaya
bunun zeamet
değil, timar
olarak kaydı ge¬
rekirdi.
1518 senesinde zeamet
da Diyarbekir Beylerbeyisi
olarak gösterilen yerlerin hepsi
Husrev Paşa'nın haslarına ilhak
1526
olunmuş
vaziyettedir.
1540'da Mardin'de
düşen köylerin
zeamete
yekûnu 14'e baliğ
mutasarrıf defterdarın
olup
akçayı bulmaktadır. Bu zeamete mülhak
hasıllarının
hissesine
toplamı
194.597
14 de mezraa vardır.
Timarlar:
Mardin sancağı'ndaki
vur sipahilerine ait
sup olanlar,
timarlar umumiyetle Mardin
veya Sa¬
Umarlardır. Bunlar arasında Akkoyunlulara
Karagöz,
leri ümerâsı, Mehmed
men¬
Üveys, cImâdettin gibi, ! arap ve kurt
aşiret¬
Gözü Bey ve Ömer Bey gibi 2, Hemdem
Paşa¬
nın adamı Yusuf 3 gibi, bazı Paşaların adamları bulunmaktadırlar.
ı
BA,
2
BA, aynı defter, 263.268.
T D 64, 266, 274,276.
3
BA, aynı defter, 248.
154
Tımarların da, ekseriyetle olmamakla beraber,
reken
iki, üç,
edilmektedir
hatta
dört kişiye hisseli
olarak
bazan
verildiği
müşte¬
müşahede
1.
Yukarıdaki hususlar
1518 tarihine ait Tahrir Defteri'nde gö¬
rülmektedir. Daha sonraki Tahrir Defterlerinde timar sahiplerinin isim¬
leri yazılmamıştır. Bu sebeple,
1526 ve 1540 tarihlerinde
ruf edenlerin kimler olduğu anlaşılamamaktadır.
BA, agnı defter, 266, 276.
timara
tasar¬
£ X C 8K
924
Tarihli
(1518)
Mardin
Livası
kanûn-nâmesi4
Defter-i
Tafsîl-i
osmânî,
yasahâ-yı Livâ-i Mardin
kanûn-nâme-i vilâyet-i
mahsûlât-ı
kura maa
şehr ve
Mardin ber mûceb-i
bâc
ve tamgâ ve
kanûn-ı
cihâthâ der
nezd-i şehr-i mezkûre, ber mûceb-i kanûn-ı Hasan Padişah nihâde
şü-
de, be-macrifet-i mîr-i mîrân ve be-kâdı-i Âmid ve Mardin, be-ihtiyâr-ı
[r] eâyâ-yı
vilâyet-i
mezbûre.
Tafsîl-i evvel :
Kurâ'da vâki olan reâyâ ki, müslümanlar du¬
rurlar, anlarun kim çifti olup ve bir çiftlik zemîn zirâat etmeğe
ola, her çift
başına resm-i
ve anlarun-kim çifti
anlarun
gibiden on
öz
alınmayup amma
Anlarun
alalar ve kefere
her harâc-güzâr
pençe alalar ve çifti olmayup
osmânî akçaların alalar
hanede tekrar
resm-i bennâk
hizmet eder
kârlarında olalar.
resm-i caba bennâk
veya bir
ikişer akça
mücerred olalar, atalarına
kendü
çift deyu ellişer
olmaya,
kadir
olmayup alâ
gibiden
müzevvec ola,
alalar ve anlar-kim,
hazihi ( «-** J* )
altışar
taifesinden
osmânî akçası
bu zikr olan
nefer başına
yigirmi beş
rüsum
akça
bennâk adında olan kimesnelerün
is¬
birer
mikdar zirâatleri olsa, zirâatine göre hesâb edüp her iki dönümüne bir
akça-i
osmânî
alalar
ve bu zikr olan rüsum ki,
müslüman ve [e]ğer kefere tâifesidür,
mi evvel-i bahar, evâil-i Mart'tadır.
almayalar
ve
zirâatlerinden,
hums üzre alalar. Amma
bostanlarından
firin humsda.
tan otuz akça
olur
yedide
*
bunlarun ahnmalarunun
01 vakt alalar, andan
eğer
müslüman
bağlarından ve
ve [e]ğer
penbelerinden
eğer
mevsi¬
mukaddem
keferedir,
ve meyva ve
bir alalar. Bu üzere'' kayd olupdur, amma
Ve resm-i carûsiyye,
resm-i carûsiyye
ise olsun, atası
takrîr olundu,
kâ¬
kız oğlandan altmış ve dul avrat¬
alalar. Kız oğlan her ne yerde
nikâh
ne yerde raiyyet ise, anda verilür ve dul
avrat
BA, TD 64, 203-205. Bu kanûn-nâme Ö. L. Barkan tarafından Tarih Vesikaları,
I, 1941, 99-103'te ve Kanunlar, 158-160'da
neşr olunmuştur. Bununla
bazı tashih ve notlarla yeniden verilmesi uygun
görülmüştür.
beraber,
burada
158
her ne yerde nikâh
olur ise, anda
alalar. Bu üzere
resm-i casel, hâsıl olan baldan öşr üzere
camel
alalar. Ve
oluna.
Ve
resm-i âsyâb, her
âsyâbdan ayda beşer akça alalar ki, yıllığı altmış akça olur. Ve âdet-i
agnâm her iki koyuna bir akça alalar. Ve resm-i yaylak,
olan kimesnelerden
ki, çehârpâsı ola,
her yaylakçı
her haneden birer nevgi yağ ala¬
lar ki, iki yüz dirhem ola. Ve cerâim-i hayvanât içün dahi ya at veya
sığır ekine girüp
cürmün
ziyanlık eylese her sığır veya at
alalar ve ekin
başına beşer akça
sâhibinün ziyanlığın dahi hayvanât
ödedeler ve her davar başına beşer
haneden maktu akça almayalar,
sahibinden
akça dahi uralar. Bu hususda her
meğer-kim hüsn-i
rızâyla ola. Ve şe-
hirlü tâifesinün dahi zirâatlerinden ve bağ ve bostan ve penbe ve meyvalarından yedide bir alup resm-i bennâk ve resm-i çift ve resm-i mü¬
cerred
almaya, amma keferesi her
akça ispençe vereler.
gallevâtını beşde bir hâzır
malikâne hesâb
içün
edüp
bâc ve
yigirmi
alınmalu olsa,
alına
beşer
vilâyetün
hâzırun dörtte birin
malikâneden
besâtînden yedide bir alına.
hisse-i
gerektir.
Temmet
tamgâ ve şâir cihât-ı Mardin,
Kanün-ı Hasan Padişah [nihâde]
Ve bâc ve
malikâne
dahi ol
edüp vakf, hisse-i
bu üzere alalar ve
Tafsîl-i
harâc-güzâr başına
Ve kuradan
ber
Vakf
sahha.
mûceb-i
şüde.
tamgâ hususunda
dahi evvel harîr
gitse, her yükü sekiz boğça imiş ve her boğçası
yükü
dörder batman
geçüp
imiş
ve her batmanı bin beş yüz seksân dirhem imiş ve «her yükü bu zikr
olan batman ile otuz iki batman olur imiş h. Bu asıl yükün 2 altı Kaytı-Beğî eşrefi bacı var imiş ve her eşrefîsi ellişer
akçadan üç yüz os¬
mânî akçası olur ve âdet-i hazînedârî dahi beşde bir eşrefî alınur imiş
ki, her yükde altmış osmânî akçası olur. Ve her
rûkî dahi resm-i kitabet ve bir şahrûkî
derler imiş ve her şahrûkî altı
Frengi akmişeden ve Rûm
yükde dahi bir şah-
dahi nokta-başı ki, reh-dârlık
osmânî akçası hesabıdır. Ve Yezdî ve
kumaşının
çatması 3 ve
beneği ve zerbaft
atlası * geçüp gitse, ipek bacından ziyâde, birisi bir buçuk hesabı üze¬
re alınur imiş. Amma tüccar tâifesinün
ı
Tırnak içerisindeki kısımlar ö. L. Barkan,
yükleri açılup dahi içinden bu
Kanunlar,
159. paragraf
15'de yok¬
tur. Tarih Vesikaları, 1,101'de de "ora* iki batman olur imiş., yerine "otuz batman olur
imiş,, .
Sİ Dirhem=3,086 gr., 1 batman=4,875 kg., 1 boğça=19,503 kg., 1 yük=156,028 kg.
(bk. s. 134, not
2).
3
Çatma -işlemeli ipekli kumaş.
4
Zerbaft=aimli kumaş.
-159 -
asi kumaş talep olunmaz imiş. Hemân zahir bulduklarun bâclarlar imiş.
Ve bunlardan gayri Halep ve Şam ve Mısır ve Rûm kumaşı
se, her yükünden iki
Kaytı-Beğî eşrefî alınur imiş ki, yüz
çası olur ve rengin bez
kalay ve
ve hâm bez ve
şeker ve kepenek ve
neft ve bulgârî J ve bıçak ve pulâd
yükünden ikişer yüz karaca
altmış altı akça
olupdur,
resm-i
câm ve
ve tutya : bunlarun her
akça bâc alınur
olur ve gerü
cubûr et¬
osmânî ak¬
imiş, osmânî
hesâbınca
hazînedârî ki, yukarıda
takrîr
on akça tamgâ alınan yerden bir akça dahi resm-i hazînedâ¬
rî alınur imiş. Ve ıtrî yükü cubûr etse, her yükden yüz tamâm
akça bâc
alınur
imiş
ki,
otuz üç
etse, her kellesinde yüz
mânî olur.
yüz osmânî
imiş
ki,
Ve
ketân
olur
dört
ve
eğer
satılsa,
olur. Ve
[e]ğer hınnâ ve [e]ğer
mı vardır,
geçüp
gitse,
elli
her parede
mürde-bâr 3
imiş
cubûr
ki, otuz üç os¬
tenke bâc alınur imiş ki,
iki,
iki Hasan-Beği alınur
kısmı olan
eğer sabun ve
demürdür ve yüke nisbet ne-kim mürde-bâr kıs¬
her yükü ki,
otuz
iki
batmândur,
dört tenke bâc alınur imiş
ki, sekiz osmânî akçası olur. Ve bakır yükü geçip gitse,
her yükünden on iki tenke alınur imiş
nur imiş
karaca
olur. Ve çivid
karaca akça bâc alınur
yükü
osmânî
osmânî akçası
işlenmişinün
ve kursundan 3 sekiz tenke alı¬
ki, her tenke iki osmânî hesâbıdur. Ve Baalbekî geçüp gitse,
her batmanından bir şahrûkî bâc alınur imiş ki, altı osmânîdir. Ve ma-
zu ve gön ve sahtiyan ve buna nisbet
ne-kim vardır, geçüp gitse, her
yükünden dört tenke alınur imiş ki, sekiz osmânî akçası olur. Ve ipek
yükünden ve Halep canibinden
gelen yükden, her yükden
akça melik[ü'l-lümerâlık dahi alınur imiş.
yerden bir akça dahi girü,
se, her esirde yüz karaca
Ve on
akça
on
karaca
tamgâ
alunan
anun-için alınur imiş. Ve esir 4
akça bâc alınur imiş ve
geçüp git¬
satılsa, yüzde beş
alınur imiş. Ve bal ve yağ ve kızıl-boya ve summâk ve nâr-denk 5 ve
hurma ve şap ve katran ve zift ve kara
yağı ve limon ve dahi
bunlara
sakız ve ak sakız ve çerâğ-
nisbet ne-kim
vardır, cubûr
yükünden dört tenke alınur imiş ki, sekiz osmânî olur
yüzde beş alınur imiş. Ve at ve
yüzde
beş tamgâ
kuru üzümden ve
katır ve
alınur imiş ve gir[ü]
ve eğer satılsa,
deve ve sığır
fmdıkdan ve buna nisbet
ne-kim
vardır ki, arsaya
Bulgârî=yumuşak deri, telâiin.
2
"Mürde bâr,, tabiri, burada, fire veren anlamına gelmektedir.
3
Kurs tabiri ''levha,, anlamlnadır.
4
Ö. L. Barkan (Kanunlar, 159 ve Tarih Vesikalar,, I, 102)
B
Nâr-denk=nar
"ester,,.
suyu.
satılsa, girü
şahnelik deyu pekmezden ve
1
şirlerde ''esir,, yerine
etse her
tarafından yapılan ne¬
160-
satılmağa gelse, migrafa x derler, üç Mardin nevgisi imiş
gi dahi yetmiş
sekiz dirhem imiş,
her yükden
alınur imiş. Ve
hınna yükünden dahi
ve her nev¬
bir migrafa
bir migrafa
şahnelik
alınur imiş. Ve ka¬
vun ve karpuz yükünden dahi ki, pazara gelüp satılsa, her beycde bir
dâne kavun ve [e]ğer karpuzdur alınur imiş.
iki kalıp
sabun alınur
mercimekden, bu
zikr olanlardan her
Ve kapudan
ve
alınur imiş.
her yükden kapancı hakkı
Ve resm-i kitabet
içerü koyun
ve nohuddan
yükden bir migrafa
Ve bunlardan her nesne kim kapana gelse,
dahi bir migrafa alınur imiş.
nur imiş.
Ve sabun yükünden dahi
imiş ve soğandan ve tuzdan
bir migrafa
girse, her koyuna
dahi alı¬
bir pul
alınur
imiş. Resm-i bevvâbî deyu ki, on iki koyuna bir osmânî düşer. Ve boğazlanup
nur
satıldukta
postu
imiş. Ve gir[ü] resm-i
dabbâg-hâne ve paçası baş-hâne
içün alı¬
bevvâbî, Mardin taallûkunda olan reâyânun
külliyen hâsılından her yüz Mardin
müddünden 2 ki, sekiz İstanbul ki¬
lesi hesabıdır, nîm müdd-i Mardînî resm-i bevvâbî alınur imiş. Girü ol
üzere alunması mukarrer kılındı. Amma viregelen kuradan alma, ahar¬
dan alınmaya. Andan sonra, bu kura
tından resm-i bevvâbî
ahalisinin pazara gelen
alınmaz imiş. Hemân
nîm müdd gaile alınur imiş ve girü
resm-i
casesiyye
bevvâbî ve bir bur[ma]
yükden birer
karpuz yükünden bir dâne-i ev¬
bevvâbî alınur imiş. Ve
resm-i bevvâbî ve bir kömür
gallavâ-
olan yüz müdde
hâriçden gelen her
karaca akça alınur imiş. Ve kavun ve
sat dahi resm-i
bu zikr
kömür
yükünden iki kömür
ve otluk yükünden bir burma
dahi casesiyye alınur
imiş.
Ve yük ile
nal gelse, her yükden bir karaca akça resm-i bevvâbî ve iki nal case-
1
Bu deyim metinde «
nâmelerde de
«
ı_iji*
<_._,!-
ve « ûji*
»
şeklinde yazılmıştır.
»
»
arapçada büyük kepçe anlamına gelen migrafa
kelimenin manâsım bilmemeleri,
larda yazılması sonucunu
tabirleri
«
*» J**
bunun neticesinde iyi
doğurmuştur. Mardin'de
kullanılmaktadır.
1526 ve 1540
tarihli
kanun¬
gibi iki farklı şekilde yazılmıştır. Kelime aslında
Pazarlarda yoğurt
»'dan gelmektedir.
bugün de
ve emsali
Kâtiplerin bu
okuyamamaları onun farklı imlâ¬
"magraba,,
ve "magrafa,,
şeylerin büyük kepçelerle
ölçü¬
lerek satıldığı da görülmüştür.
Migrafa ile soğan, tuz,
mektedir.
mercimek, nohut, kuru
Bir ağırlık ölçüsü değil, bir hacim
üzüm, fındık ve pekmez
ölçüsü olmaktadır.
Migrafa'nın
ölçül¬
üçte bir
büyüklükte olanına da nevgi adı verilmektedir. Her ikisi için bk. W. Hinz, aynı eser, 23
(miğrâb), 24 (niigi).
Nevgi ( S? )
Doğu Anadolu şehirlerine ait bir çok kanun-nâmelerde de kul¬
lanılan bir tabirdir: bk. ö. L. Barkan, Kanunlar, 492'de "Nügi,,2
1 Müdd 2.052 kg. buğday
W. Hinz, aynı eser, 47).
almakta veya 2..66 litreye karşılık
olmaktadır
(bk.
-161
siyye
ve bir epçin « üg\ » ' şahnelik ve bir
alınur imiş. Ma'adâsı satılsa,
kü geçüp
iki
gitse, her yükden
resm-i
kiz dirhemdir.
nîm batmanı
her
alınur imiş ki,
ve ketân ve buna nisbet ne-
yükden dört
batmanı on iki
Bu iki batman
şarabın
dizdârlık imiş ve üç
Ve ak-
karaca akça resm-i bevvâbî
alınur imiş. Ve şehre yük ile şarap gelse,
ki,
mîr-ahûrluk
nîm tenke resm-i bevvâbî alınur imiş.
mişe yükü geçüp gitse, her
rap alırlar imiş
dahi
bevvâbî bir tenke
osmânî hesabıdır. Ve sabun ve hınna
kim vardır, geçüp gitse,
epçin
yüzde beş tamgâ alınur imiş ve ipek yü¬
her yükden iki batman
şa¬
nevgi ve her nevgisi yetmiş se¬
bir
nevgisi
batmanı
şirecelik
imiş ve
melik[ü'l-]ümerâlık
imiş ve
üç nevgisi asesiyye imiş; cümlesi iki batman olur. Baki kalanın sahibi
olan beyc
eder imiş ve nefs-i
Mardin'de ipek işleyenlerden
dahi, her
dezgâhdan ayda dört karaca akça alınur imiş. Ve vale topun satsalar,
ayruk nesne vermezler imiş.
türüp satsa,
zarda
Ve
bir çift bezden iki
penbe satılsa,
çulhalar ki, bez
karaca akça
dokuyup pazara ge-
bâc
alandan yüzde beş akça
alınur imiş. Ve pa¬
tamgâ alınur
Kal'at al-lmra 2 nâm karyede cendere var imiş. Anda işlenen
imiş. Ve
her sûf-
dan beş karaca akça bâc alınur imiş. Ve karye-i Mansûriyye'de doku¬
nan meyzer bastavından dahi iki nîm tenke bâc alınur imiş ki, beş os¬
mânî
1
akçası olur.
Temmet
sahha;
Halen Mardin'de kadınların kullandıkları ve başlarını yarı bedenlerine kadar ör¬
ten büyük atkıya epçin, Yozgat taraflarında da ayağa
nildiği söylenmektedir.
giyilen bir cins çarığa epçen de¬
Yukarıdaki kanun-nâmede kullanılan
epçin tabirinin
değil, ayak ile ilgili bir deyim olması kuvvetle muhtemeldir.
2
Metinde " \J\ Uî
şeklindedir. Buraya doğrusu yazıldı.
baş örtusu
9 24
(1518)
Tarihli
Berriyecik
Livası
Kanûn-nâmesi
Defter-i
yasahâ-yı Livâ-i Berriyecik
( <î\*-*>j ) * :
Tafsîl-i kanûn-nâme-i Livâ-i Berriyecik maa nahiye-i
( |~ ,T )
Cem-nim
ber muceb-i kanûn-ı osmânî be-ihtiyâr-ı ahâli-yi vilâyet-i mezkû-
re "be-marifet-i mîr-i mîrân ve be-kadı-i Âmid mahsulât, ber-muceb, kayd
şüde ve bâc ve tamga ber-mûceb-i kanûn-ı Hasan Pâdişâh nihâde şüde.
Tafsîl-i evvel : Kurada vâki olan reâyâ ki, müslümanlar durur¬
lar, anlarun-kim çifti olsa ve bir çiftlik zemîn zirâat etmeğe kadir ola,
her çift başına resm-i çift deyu ellişer osmânî akçaların alalar. Ve an¬
larun-kim çifti olmaya bir hanede tekrar müzevvec ola, anlarun gibiden
resm-i bennâk alalar2. Ve anlar-kim mücerred olalar,
eder olmayup calâ hazihi
altışar
osmân
akçası
bu zikr olan rüsum
beşer akça
kendü öz kârlarında
resm-i
caba-benâk alalar. Ve
alınmayup
amma
atalarına hidmet
olalar, anlarun
gibiden
kefere taifesinden
harac-güzâr nefer
başına
yirmi
ispençe alalar. Ve çifti olmayup bennâk adında olan kimes-
nelerün birer
miktar
zirâatları olsa, zirâatlarına
göre hesab edüp her
iki dönümüne bir akça-i osmânî alalar. Ve bu zikr olan rüsum ki, tak¬
rir olundu,
eğer müslüman ve [e]ğer kefere tâifesidir, bunlarun alınma¬
larının mevsimi evvel bahar, evâil-i Mart'da, ol vakt alalar, andan mu¬
kaddem
almayalar. Ve zirâatlarından eğer müslüman ve [e]ğer kefere¬
dir, hums üzere alalar. Amma, bağlarından ve meyvalarından ve penbe
ve bostanlarından yedide bir alalar,
Ve resm-i
arûsiyye,
akça resm-i arûsiyye
ise olsun, atası
kız
bu üzere kayd oluptur.
oğlandan
altmış ve dul
alalar ve kız oğlandan
ne yerde
ne yerde nikâh olur ise,
raiyyet ise, anda
anda alalar.
avrattan otuz
her ne yerde
nikâh olur
verilür. Ve dul avrat
her
Bu üzere camel oluna.
Ve resm-i casel hâsıl olan baldan öşr üzere alalar.
Ve resm-i yaylak her yaylakçı olan
kimesnelerden ki, çahar-
pâsı ola, her haneden birer nevgi yağ alalar ki, iki yüz dirhem ola.
1
Kanun-nâmenin orijinal metni BA,
2
Aynı tarihli Mardin kanun-nâmesi'nde resm-i bennâk
TD 64,
347-348'dedir.
12 akçadır.
-163-
Ve cerâim-i hayvanât içün dahi, ya at veya sığır ekine girüp
ziyanlık eylese, her sığır veya at başına
beşer akça cürmün alalar ve
ekin sahibinün ziyanlığın dahi hayvanât sahibinden ödedeler ve her da¬
var başına beşer akça dahi uralar. Bu hususta her haneden maktu akça
almayalar,
meğer kim hüsn-ü rızâyla ola.
Tafsil [ -i sânî ] :
Ve bâc ve tamga hususunda dahi, harîr
geçüp gitse ki, Berriyecik bacı
her yükten -ki deve yükü ola- i
refî alınır imiş ki, ellişer akçadan yüz elli osmânî akçası ve at ve
yükünden bir yarım eşrefî alınır imiş ki, yetmiş beş osmânî akças
Ve Yezdî akmişe dahi harîr düsturu üzere imiş ve Iskenderânî ve 1
akmişeden birer eşrefî alınır imiş ki, elli osmânî akçası olur. Ve
bacı deve l yükünden on altı Hasan-Beğî ki, otuz iki osman akça.'
ve at2 yükünden
anun
yükü ola, her yükten
ve iki kalıp
nısfı alınırmış
sabun
nısfı
alınır imiş. Ve sabun
dört Hasan-Beğî
dahi alınır
ve eşek
imiş ve
yükünden ki,
alınır imiş ki, sekiz
at ve katır
yükü
yükünden üç osmân akçasıyla
osm
olsa,
bir kalıp
alınır imiş. Ve demir ve gön olsa, deve yükünden üç Hasan-Beğî ve at
ve katır yükünden bir buçuk Hasan-Beğî
hesabı üzeredir. Deve
yükünden
altı
alınır imiş. Birisi iki osmânî
osmânî ve at ve katır yükünden
üç osmânî akça olur. Ve mazuda dahi deve yükünden dört Hasan-Beğî
alınır imiş ki, sekiz osmân
akçası olur ve at ve katır
yükünden anun
nısfı alınır imiş ve eşek yükünden üç osmânî akçası alınır imiş. Ve bez
ve ketân
yükünden ki, deve
yükü ola, birer
eşrefî
alınır
imiş ki, elli
osmân akçası olur ve at ve katır yükü olsa, on altı Hasan-Beğî alınır
imiş ki, otuz iki osmân akçası olur. Ve girü nokta-başı deyu her deve
yükünden birer Hasan-Beğî alınır imiş ki, iki osmân akçası olur ve at
ve katır yükünden anun nısfı alınur imiş.
Ve şehirde olan paşmakçı dükkânlarından her dükkândan ayda
ikişer paşmak 3 alınır
imiş ki, beşer akçadan on akça olur. Ve çulha
dükkânlarından dahi yılda iki astar alınır imiş ki, her birisi onar akça¬
dan yirmi
osmânî akçası olur.
Ve koyun boğazlansa, her başdan bir osmân akçası alınır imiş
ve sığır boğazlansa, her başdan bir buçuk batman et alınır imiş.
Ve yaş yemiş
yükünde her yükten
bir batman yemiş
imiş ki, iki osmân akçası olur.
1
Metinde bir yanlışlık eseri "at" yazılmıştır, düzeltildi.
2
Metinde bir yanlışlık eser "deve" yazılmıştır, düzeltildi.
3
"Paşmak" veya "başmak" = ayakkabı, terlik.
alınır
932 (1526) Tarihli
Mardin Livası
kanun - nâmesi1
Kanûn-nâme-i Livâ-i Mardin.
Der beyân-ı bâc-ı cubûr
ve tamgavât :
Harîr yükü geçüp gitse, her yükden üçyüz osmânî akça bâc-ı
cubûr deyu alınurmış
akçası alınurmış
ve her yükden
ve altı akça
resm-i kitabet deyu altı
osmânî
dahi nokla-başı, râhdârlıkdır deyu, alı¬
nurmış, yine ol üzere mukarrer kılındı.
Ve
Yezdî ve Frengi
akmişeden
ve beneği ve zerbaft atlası geçüp gitse,
buçuk üzere alınurmış. Ve
Rûm kumaşı
bundan gayri Halep ve
cubûr etse, her
yine ol üzere mukarrer
ve Rûm
kumaşının çatması
ipek bacından ziyâde biri bir
yükünden yüz osmânî
Şam ve
Mısır ve
akçası alınurmış,
kılındı.
Ve rengin ve ham bez
ve şeker
ve kepenek ve cam ve ka¬
lay ve neft ve bulgârî ve bıçak ve pulâd ve tutya ve bunların her yü¬
künden altmış altı osmânî
akçası alınurmış.
Ve cıtır yükü cubûr etse, her yükünden otuz üç osmânî akça¬
sı alınurmış. Ve çivid cubûr etse, her yükünden otuz üç osmânî akçası
alınurmış. Ve ketân geçüp gitse, yüz osmânî
satılsa, her parede
akçası alınurmış ve eğer
dört osmânî akçası alınurmış.
Ve mürde-bâr 2 kısmından, eğer sabun ve hınna ve demür ve
buna nisbet ne-kim vardır,
mânî akçası bâc alınurmış
yükünden yigirmi dörder
her yükü ki, otuz iki batmandır, sekiz os¬
ve bakır
yükü geçüp gitse,
akça-i osmânî ve
işlenmişin her
kursundan on altı osmânî
akçası alınurmış.
ı
Krş. : ö. L. Barkan, Kanunlar, 161-164. Burada, bu 932 senesine ait kanûn-nâme
neşr olunmuşsa da, bazı yerleri 947 tarihli kanûn-nâme ile tamamlanmak istenmiştir.
Kanûn-nâmenin orijinali için bk. : BA,
2
Metinde
« j\>»ij »
T D 998, 2-6.
ise de yanlıştır.
165
Ve Baalbekî bez
geçüp gitse,
akça bâc alınurmış. Ve mazu ve
ve satılsa yüzde beş osmânî akça
kılındı.
karaca
akça
Ve ipek
yükünden
ve
melikü'l-ümerâlık
sekiz
ter-i sâbıkda
akı ve karası
altı osmânî
osmânî akçası
tamga alınurmış, yine ol
Halep
canibinden
alınurmış.
gelen
üzere
ne-
alınurmış
üzere mu¬
yükden
Ve on akça tamgâ
[yerden] bir akça dahi alınurmış. Yine ol
Ve esir geçüp gitse,
batmanından
gön ve sahtiyan ve buna nisbet
kim vardır, geçüp gitse, her yükünden
karrer
her
on
alınan
mukarrer kılındı.
her esirden otuz üç akça alınurmış. Def-
tayin
olunmamış. Hâliyâ, ak
esirden elli
akça ve kara esirden yigirmi beş akça alınmak mukarrer kılındı.
Ve
pazara penbe gelüp satılsa,
mak üzere, mukarrer
Der
alandan yüzde beş akça alın¬
kılındı.
beyân-ı hazînedârî :
Harîr
yükü
cubûr etse, her
Yezdî ve Frengi
akmişeden ve Rûm
zerbaft atlası ve
Halep ve
Şam ve
yükde
bulgari ve
osmânî akçası ve
kumaşının çatması
ve beneği ve
Mısır ve Rûm kumaşı cubûr
ve rengin bez cubûr etse ve ham bez ve
kalay ve neft ve
altmış
bıçak ve
etse
şeker ve kepenek ve câm ve
pulâd ve
tutyadan
ki, tamgâ
alınur, her on akçada bir akça hazînedârî alınurmış. Yine ol üzere mu¬
karrer kılındı.
Der beyân-ı
pazâr-ı
Sâbıkâ yüzde
nurmış.
dan
devâbb ! :
beş akça
Hâliyâ, iki yüzde beş
esir ve esb ve
devâbb alandan alı¬
akça alınmak vech görülüp nısf
satan¬
ve nısf alandan alına.
Der
beyân-ı
tamgâ-i
kapan
Ve bal ve yağ ve kızıl
üzüm ve
nâr-denk ve hurma ve şap ve katran
kız ve
çerâğ-yağı ve
limon
(kabbân) ve arsa:
kızıl boya ve
summâk
ve
ve zift ve kara sakız ve ak sa¬
ve bunlara
nisbet
ne-kim var ise, cubûr
etse, yükünden sekiz osmânî akçası alınurmış. Bunda satılur olsa, yüz¬
de beş akça alınurmış. Ve şahnalık deyu, pekmezden ve kuruk 2 üzüm¬
den ve fındıkdan ve buna
nisbet ne-kim vardır, arsaya satılmağa gel¬
se, migrafa derler, üç Mardin
dirhem imiş, her
yükünden
nevgisi imiş ve nevgi dahi yetmiş sekiz
bir migrafa
1
Devâbb— Yük ve binek hayvanı.
2
Kuruk=kuru (Bk. Zenker).
şahnalık alınurmış.
Ve hınnâ
166
yükünden dahi bir migrafa
dahi pazara
alınurmış.
gelüp
alınurmış. Ve
satılsa,
Ve sabun
her beycde
yükünden defter-i
olunup deve ve at ve merkep
at yüküne üç kalıp ve
ğan ve tuz
Ve bunlardan
hakkı
meyüp sehv
olmuş.
Amma,
kadîmden
kayd
mikdar vazife harc-ı
Resm-i
sehv
bî
iki
ra nisbet
akmişe
ne-kim
on iki
osmânî
gitse,
gitse,
olunup âdet-i
girse, her
koyuna
bir akça-i
alınurmış.
geçüp
geçüp
nesne kayd etakça alınur¬
kadîme üzere bir
kayd olundu.
Ve harîr yükü geçüp
yükü
bir
olsa,
bevvâbî:
içerü koyun
osmânî akçası
Ve so¬
alınurmış.
olsa, her yükünden kapancı
yükde
Ref
âmil olmak
eylemiş. Sekiz koyuna
kayd olundu.
olundu.
dahi nîm akça bidcat alurlarmış. Def¬
olmamış.
bevvâbî deyu ki,
Hâliyâ deve ve
mukarrer kılındı.
Der beyân-ı resm-i
Kapudan
sabun kayd
bir migrafa
un gelüp satılur
Ve resm-i mîzân deyu,
ter-i sâbıkda dahi
kalıp tayin
yükünden
kapana gelür
alınurmış. Ve
mış. Yine ol üzere alınmak
bir
ve iki karpuz
kalıp
yükleri kayd olmamış.
mercimek
her nesne ki,
bir migrafa
ve karpuz yükünden
kavun
sâbıkda iki
merkep yüküne
ve nohud ve
kavun
bir dâne
koyuna
bir
osmânî akçası
osmânî
gitse,
bir pul
olur.
Ol
olur, deyu
vech
her yükünden resm-i
Ve sabun ve hınnâ ve ketân
bir osmânî
her
alınurmış.
yükünden
akça resm-i
dört
karaca
üzere
bevvâ¬
ve bunla¬
bevvâbî ve
akça resm-i
bevvâbî alınurmış. Yine ol üzere mukarrer kılındı.
Ve kavun ve karpuz¬
dan
alınurmış.
her yükden
Ve
bir dâne kavun ve
kömürden,
siyye ve odun
her yükden
yükünden bir ağaç
otluk yükünden bir burma
karpuz
resm-i
Hususunda defter-i
gön
bevvâbî
bir
bevvâbî ve bir ağaç
dahi casesiyye
Der beyân-ı tamgâ-i
bağlanmamış, amma
bir
kömür case-
casesiyye ve
alınurmış.
ve sahtiyan :
sâbıkda
taşradan gelüp satılandan "nesne
yüzde beş akça alınurmış.
Yine ol üzere mukar¬
rer kılındı.
Der beyân-ı resm-i bevvâbî-i diğer :
Mardin taallukunda
olan reayanın hâsılından
her yüz Mardin
müddünden ki, sekiz İstanbul kilesidir, nîm müdd-i Mardînî resm-i bev¬
vâbî
alınurmış. Amma
defter-i sâbıkda
Ahar köylerden alınmıya. Ve kura
vere-gelen
kuralardan alına.
ahalisinin pazara gelen gallâtından
- 167
resm-i bevvâbî
alınmazmış. Yine alınmaya, deyu kayd olunup ve şâir
kuralardan her yükden bir karaca akça alınurmış. Amma ol kuralardan
ki, yüz müdd'de nîm müdd-i Mardînî alınurmış, ol zamanlarda yedide,
sekizde bir behre alınurmış. Şimdi, " hod cemimiz beşde bir behre verirüz.
Sebep nedir ki, bu
bid'at
alına?
bir karaca akça veririz,, deyu
Biz dahi, şâir kuralar gibi yükde
cevap ettükleri
sebepten
anlar dahi bu
üzere kayd olunup tayin olundu.
Der beyân-ı tamgâ-i siyah ve Kayseriyye :
Nefs-i Mardin'in ipek işlenen dezgâhlarından ayda dörder ka¬
raca akça
alınurmış. Ve valenin
lermiş. Ve cullâhlar ki,
iki karaca
akça
topun
bez dokuyup
satsalar, ayruk nesne vermez-
pazara
getürse, bir çift
bezden
tamga alınurmış.
Der beyân-ı mukâtaa-i cendere der Kal'at al-lmrâ :
Anda
imiş,
işlenen
sûfdan
beş karaca
beylerbeyi hazretleri tarafından
deyu her kuyudan yılda yigirmi
ğın, hâliyâ
akça alınurmış. Ve iki yıl
bunlar
dörder akça
dahi
cullâh çukurudur1,
alurlarmış, Bid'at olma¬
ref olundu.
Ve karye-i
Mansûriyye'de dokunan meyzer
bastavından dahi
beş osmânî alınurmış. Ve meyzerin bastavı kırk akçaya satılurmış. 01
takdirce, akmişeden
ziyâde almış
olur. Hayf
olmağın, iki bastavı iki
akçaya mukarrer kılındı.
Der beyân-ı
meyhane :
Defter-i sâbıkda, şehre yük
den iki batman şarap
alınurmış. Her
nevgisi yetmiş sekiz dirhemdir.
lık, üç nevgisi
Bu
gelür olsa,
batmanı
iki batmanın
melikü'l-ümerâlık ve
üç
şarapdan her yükün¬
on ikişer
nîm
nevgi ve her
batmanı dizdar-
nevgisi casesiyye
batmanı şirecelik ki, cümle iki batman olur. Baki
imiş ve bir
kalanın sahibi
bey
edermiş, deyu kayd olunup ol tarihte meyhane olmayup meyhane
vaz
olundukda bu cümle alınmaz olup subaşı
nevgi
alurlarmış. Ol
küplerin
bey
mühürleyüp
dahi
ref
kendülere
olundu. Ve meyhanede
gerek
oldukta,
edüp mühür akçası deyu, her yükde
larmış. Ol dahi
ref olundu.
olanlar melikü'l-ümerâlık üç
subaşı
dahi
reayanın
mührün açup .
hilâf-ı kanun iki akça alur¬
Ve hâliyâ, meyhane
ahvâli bu üzere mu¬
karrer oldu ki, reayanın şiresi mühürlendikde, akçası verilüp kabz oluna.
1
Cullâh bez dokuyan adam, cullâh çukuru tezgâhın yanında çalışan adamın içeri¬
sine girdiği çukurdur. Mardin'de hâlen aynı tezgâh ve tesisler bulunmaktadır.
168-
Ve nice alınursa, bir ol-kadar dahi
ziyâdeye satup andan tecâvüz ey-
lemeyeler.
Ve şehirlü taifesi taşradan şarap getürse, açmaya tutuldukda,
tutulan şarap girift
olup
hâline
göre,
harcı
alına.
Ve
ol girift
olan
şarap her kangı köyden satıldı ise, ol köyde şarap külliyen girift ola.
Amma, bazı kimesneler varup köyde şarap içer olsa, mâni olmaya. Ve
getürüp götürse, zikr olunan üslûp üzere, haklana.
Der beyân-ı resm-i casesiyye :
Şöyle mukarrer oldu ki, nefs-i Mardin'de
olan dükkânlardan,
her dükkândan ayda resm-i casesiyye birer akça alınurmış. Ve bundan
gayrı
mış.
evlerde işlenen dezgâhlardan dahi
Evlerde
işlenen dezgâhlardan
her ayda
alınmak ref
birer akça
alurlar¬
olunup hemân pazar¬
larda olan dükkânlardan alınmak mukarrer kılındı.
9 3 2
Tarihli
( 1526 )
Nusaybin
Kanûn-nâmesi
Kanûn-nâme-i nahiye-i Nusaybin tâbi-i Mardin 1.
Der-beyân-ı
Kanundan
lik olan meta
tamga-i siyah
kadîmîleri
Nusaybinfe]
tandan alınup ve cubûr
ol üzere
mukarrer
Der
bu
ve nokta-başı :
imiş ki,
tamga-i
etse,
nokta-başı
deyu iki akça alınurmış.
beyân-ı
beş
pâzâr-ı
akça
alınmak
alandan tayin olundu.
esb ve devâbb :
münâsip
Budur ki,
görülüp
yıl imiş ki,
Bid'at ve hilâf-ı kanun olmağın ref
beyân-ı
beş akça
nısf
tamga
daha
iki
satandan
alınmak
ve nısf
vaz etmişler.
olundu.
tamga-i siyah :
tamga-i siyaha
müteallik olan esbâbdan
bir akça tamga alındıktan sonra, yükte2 iki nevgi
sib
alınurmış. Hâliyâ
Ve kuralarda satılan attan ve davardan ve gal-
lâttan ve gayriden ve iki-üç
Der
Yine
kılındı.
Nefs-i Nusaybin'de satılsa, yüzde
iki yüzde
siyâhiyyeye müteal¬
gelüp salunılur olsa, yigirmide bir akça sa¬
nevgi
alurlarmış.
Bu
mânâ
Hasan
yigirmide
tamgacı ve muhtePadişah
kanununda
yoğimiş. Kasım Padişah devrinde olup ol zamandan berü bu üslûb üzere
alınurmış. Hem yigirmide bir akça
verüp hem yükde
dört nevgi alın¬
mak müslümanlara zulm-i sarih olup reâyâ fevk3al-hadd bu hususa bîhuzûr oldukları sebepten zikr olunan dörder nevgi ref olundu.
Der
beyân-ı
casesiyye :
Ayda her dükkândan casesiyye deyu
lâf-ı kanun olmağın
iki akçası ref olunup
üç akça alınurmış. Hi¬
ayda
her dükkândan
birer
akça alınup casese verile ve her yükte bir buçuk akça dahi cases alurmış. Ol-dahi bidcat olmağın ref olundu.
Amma, Kasım Padişah zama¬
nından berü Nusaybin dükkânlarından her dükkândan ayda yedi buçuk
akça
alınurmış.
Dört
buçuk
akçası
ref
olundu
ve
üçer
akça
vecih
görüldü.
1
Bu kanun-nâme Ö. L. Barkan ( Kanunlar, I, 164 ) tarafından yayınlanmış isa de,
burada ufak düzeltmelerle, tekrarlanması nygun şrörüldü. Metin için bk. B A, TD 998, 5-6.
2
Metinde " kübde aA,jf" şeklinde ise de, bir dalgınlık eseri olduğu anlaşılmaktadır.
9 47
(1540)
Tarihli
Mardin
Livası
kanûn-nâmesi *
Kanûn-nâme-i Livâ-i Mardin.
Der beyân-ı bâc-ı cubür ve tamga-i siyah :
Harîr yükü geçüp gitse, her yükde üç yüz osmânî akça bâc-ı
cubûr alınur ve her yükde resm-i kitabet deyu, altı osmânî akçası alı¬
nur. Ve altı
akça
dahi
nokta-başı, reh-dârlıkdır,
alınurmış.
Yine olı-
gelânki üzere, mukarrer kılındı. Ve Yezdî ve Frengi akmişeden ve Rûm
kumaşının çatması ve beneği ve zerbaft atlası geçüp gitse, ipek bacın¬
dan
ziyâde
Halep ve
biri
bir buçuk
Şam ve
Mısır ve
hesabı
üzere
alınurmış. Ve bundan
Rûm kumaşı cubûr etse, her
gayri
yükden yüz
osmânî akçası alınurmış. Yine ol üslûp üzere mukarrer kılındı.
Ve rengin bez ve
kalay ve neft ve bulgârî
ham
bez ve
şeker ve kepenek ve câm ve
ve bıçak ve pulâd
salinden her yükde altmış altı osmânî
cItır yükü cubûr etse,
her
ve tutya ve bunların em¬
akçası alınur.
yükünden
otuz üç akça alınur. Ve
çivit yükünden dahi otuz üç akça alınur. Ve ketân cubûr etse, her yü¬
künden yüz osmânî akçası alınur. Ve sabun ve hmnâ ve dernür ve buna
nisbet ne-kim vardır, her yük ki, otuz iki batmandır, sekiz osmânî ak¬
çası bâc alınur. Ve bakır yükü cubûr
etse,
yigirmi dörder akça ve kursundan on altı
işlenmişinün her yükünden
akça bâc alınur.
Ve Baalbekî bezi cubûr etse, her yükünden sekiz
osmânî ak¬
çası alınur ve satılsa, yüzde beş osmânî akçası alınur.
Ve
mazu ve gön
ve sahtiyan ve buna nisbet
ne-kim vardır,
£ubûr etse, her yükünden sekiz osmânî akçası alınurmış. Bu cümle, olıgeldüği
üzere
ibkâ
olundu. Ve
ipek yükünden ve Halep
canibinden
gelen yükden on karaca akça melikü'l-ümerâlık alınurmış. Ve on akça
tamgâ alman yerden bir akça dahi
melikü'l-ümerâlık deyu
alınurmış.
BA, TD, 200, 459-460'da esas metin bulunmaktadır. Bu kanûn-nâme henüz neşr
olunmamıştır.
171
Girü ohgeldüği üzere
elli akça ve
kara
pazara penbe
mukarrer kılındı. Ve esir cubûr
esirden
gelüp
yigirmi
satılsa,
beş
alandan
akça
yüzde
üzere
beş
etse, ak esirden
kayd
akça
olundu. Ve
alınmak
üzere
kayd olundu.
Der
beyân-ı hazînedârî :
Harîr
yükü
Yezdî ve Frengi
zerbaft atlası
cubûr
ve Halep
ve rengîn bez ve ham
neft ve bulgârî
etse,
her yükde
akmişeden ve Rûm
ve
ve Şam
bez
ve kepenek
pulâd
osmân
kumaşı cubûr etse,
ve câm ve kalay ve
ve tutyadan ki, tamgâ
hazînedârî alınurmış.
akçası ve
çatması ve beneği ve
ve Mısır ve Rûm
ve şeker
bıçak ve
on akçada bir akça
altmış
kumaşının
alınur, her
Girü olı-geldüğü üzere ibkâ
. olundu.
Der beyân-ı
tamgâ-i
Bal ve yağ ve
kapan ve arsa :
kızıl boya
ve summâk ve nâr-denk ve hurma
ve şap ve katran ve zift ve kara sakız
ve ak sakız ve çerâğ-yağı ve
limon ve bunlara nisbet ne-kim vardır, cubûr etse, her yükünden sekiz
osmânî akçası
alınurmış. Bunda
satılsa, yüzde beş
akça
alınurmış ve
şahnalık deyu pekmezden ve kuru üzümden ve fındıkdan ve buna nis¬
bet ne-kim vardır, arsaya
nevgisidir
rafa şahnalık alınurmış.
Ve sabun
satılmağa
gelse, migrafa derler, üç Mardin
ve her nevgi yetmiş sekiz dirhemdir, her yükünden bir mig¬
Ve hınnâ yükünden dahi bir migrafa alınurmış.
yükünden, deve
yükünden
üç kalıp,
at ve katır
yükünden
iki kalıp ve eşek yükünden bir kalıp alınur ve soğan ve tuz ve nohûd
ve mercimek yükünden bir migrafa alınurmış. Ve arsaya odun gelüp sa¬
tılsa, her yükde bir osmânî akçası alınurmış. Ve yarım akça dahi resm-i
mîzân alınurmış.
Zikr
olan resm-i
mîzân
bidcat olup defter-i
atîkde
merfû kayd olunmağın, defter-i cedîde dahi merfû kayd olundu.
Der beyân-ı
resm-i
bevvâbî :
Kapudan içerü koyun girse, her koyuna bir pul alınurmış ki,
sekiz koyuna bir akça olur. Girü, ol vech üzere kayd olundu. Ve ipek
yükü geçüp gitse, her yükünden resm-i bevvâbî iki osmânî akçası alı¬
nurmış. Ve sabun ve
geçüp gitse, bir
yükü geçüp
hınnâ
ve ketân
osmânî akçası
gitse, her yükten
resm-i
ve buna
bevvâbî
dört karaca
nisbet ne-kim var ise,
alınurmış. Ve akmişe
akça alınurmış. Ve kavun
ve karpuz yükünden bir kavun ve karpuz alınurmış. Ve odun yükünden
bir ağaç resm-i bevvâbî ve bir ağaç resm-î casesiyye ve otluk yükün¬
den bir burma resm-i bevvâbî ve bir burma resm-i casesiyye alınurmış.
172
Bu cümle
yine olı-geldüğü
Der beyân-ı
üzere mukarer kılındı.
tamgâ-i
siyah ve Kayseriyye :
Nefs-i Mardin'in ipek işleyenlerinden her dezgâhdan ayda dör¬
der akça alınurmış ve çulhalar ki,
çift bezden
mukarrer
iki
karaca akça
bez dokuyup pazara getürseler,
tamgâ
alınurmış.
Girü
bir
olı-geldüği üzere
kılındı.
Der beyân-ı mukâtaa-i cendere der karye-i Kal'atül-tmrâ :
Karye-i mezbûrda işlenen
Ve karye-i
Mansûriyye'de
dokunan
sûfdan
beş karaca akça alınurmış.
meyzer
bastavından
her
bir akça alınurmış. Yine olı-geldüğü üzere mukarrer kılındı.
bastava
97 2
tarihli
(1564)
Mardin
kanûn-nâmesi
Kanûn-nâme-i kazâ-i Mardin x
Der
beyân-ı
bâc-ı cubûr ve tamga-i
siyah :
Harîr yükü geçüp gitse, her yükte üç yüz osmânî akça bâc-ı
cubûr alınur ve her yükte resm-i
kitabet deyu altı osmânî akça alınur
ve altı akça dahi nokta-başı alınurmış.
kılındı. Ve
beneği ve
Yine olı-geldüği üzere mukarrer
bezden ve frengi akmişeden ve Rum
zerbaft
atlası
geçüp
gitse,
ipek
kumaşının
bacından
çatması ve
ziyâde biri bir-
buçuk hesabı üzere alınurmış. Ve bundan gayrı Halep ve Şam ve Mısır
ve Rum kumaşı cubûr etse, her
ol üslûp üzere
mukarrer
yükünden
yüz osmânî
kılındı. Ve rengîn bez
alınurmış. Yine
ve ham bez ve şeker
ve kepenek ve cam ve kalay ve neft ve bulgârî ve bıçak ve pulâd ve
bunların emsalinden her yükte altmış altı osmânî alınurmış. Ve ıtır yü¬
kü ve çivit cubûr etse, her yükten otuz üç osmânî ve ketân cubûr etse,
her yükten
yüz
osmânî
alınur
ve sabun
ve
hınna ve demür ve buna
nisbetlü ne-kim varsa, her yükten ki, otuz iki batmandır, sekiz osmânî
bâc-ı cubûr alınur. Bakır esbabı yükünden yigirmi dört osmânî ve ham
bakırdan her kursta altı
her yükünden
sekiz
akça bâc-ı cubur ve Baalbekî bezi cubûr etse,
osmânî ve satılsa, yüzde beş
gön ve sahtiyan ve buna
nisbet
ne-kim
vardır,
sekiz osmânî alınur. Bu cümle olı-geldüği
osmânî ve mazu ve
ubûr
etse, her yükte
üzere ibkâ olundu. Ve ipek
yükünden ve Halep canibinden gelen yükten on karaca akça melîkü'l-
ümerâlık deyu ve on akça tamga alınan yerden bir akça dahi melikü'l-
ümerâlık deyü alınurmış. Gerü
olı-geldüği
üzere mukarrer
kılındı. Ve
esir cubûr etse, ak esirden elli akça ve karadan yiğirmi-beş akça alın¬
mak üzere
mukarrer
kılındı. Ve pazara
penbe gelüp
satılsa, alandan
yüzde beş akça alınmak üzere kayd olundu.
Der beyân-ı hazînedârî :
Harîr yükü cubûr
1
Esas metni TKUMA,
etse, bir yükten
altmış
osmânî ve bezden
TD 117, 1-3'de bulunan bu kanun-nâme muhtevası bakı¬
mından daha önceki ikisi ile ayni ise de, kâtiplerin bir defterden diğerine nakil sırasında
bu metinleri nasıl tahrip ettiklerine bir örnek olmak üzere, buraya aktarılmıştır.
-174 -
ve frengi akmişeden ve Rum kumaşının çatması ve beneği ve zerbaftı
ve Halep ve Şam ve arz-u
Rûm
kumaşı
ubûr etse
ve rengîn
bez ve
ham bez ve şeker ve kepenek ve cam ve kalay ve neft ve bulgârî ve
bıçak ve pulâd ki, tamga
alınur, her
on
akçada
bir akça
hazînedârî
alınur. Gerü olı-geldüği üzere mukarrer kılındı.
Der beyân-ı
tamga-i kapan ve arsa :
Bal ve yağ ve kızıl
boya ve summak
ve şap ve katran ve zift ve kara
limon ve bunlara nisbet ne-kim
osmânî, satılsa
yüzde
beş
sakız ve ak
akça
gelse,
olı-gelen
alınur. Ve şahnalık
yükünden dahi satılsa,
üzere
birer
yükünden sekiz
deyu pekmezden
nisbet ne-kim varsa ki, arsaya
şahnalık
kavun
ve hurma
sakız ve çerak-yağı ve
varsa, cubûr etse, her
ve kuru üzümden ve fındıktan ve buna
satılmağa
ve nardenk
alına.
ve birer
Ve kavun
ve karpuz
karpuz alınur. Ve sabun
yükünden deve yükünden üç kalıp ve katır yükünden iki kalıp ve eşek
yükünde bir kalıp sabun alınur. Ve soğan ve nemek ve nohut ve mer¬
cimek yükünden
bir migrafa J
alınur. Migrafa ki,
üç Mardin nevgisidir,
beş yüz otuz dört dirhem 2 olur. Ve arsaya un gelüp satılsa, her yükte
bir osmânî akçası alınur. Resm-i
mîzân deyu nesne
alınmaya.
Der beyân-ı resm-i bevvâbî :
Kapudan içerü koyun girse, bir koyuna
yükü geçüp gitse,
her yükünden
sabun ve hınna ve akmişe
akça ve kavun ve karpuz
resm-i
yükü geçüp
yükünden
Ve odun yükünden bir ağaç
odun
bir pul alına
bevvâbî elli
gitse
bir
akça-i
her yükten
kavun
dört karaca
ve bir karpuz
resm-i bevvâbî ve bir
ve ipek
osmânî ve
alınur.
ağaç resm-i
casesiyye ve otluk yükünden bir burma ot ve resm-i casesiyye deyu bir
burma ot
gerü olı-geldüği üzere mukarrer kılındı.
Der beyân-ı tamga-i siyah der Kayseriyye :
Nefs-i Mardin'in ipek işleyenlerinden her tezgâhtan ayda dör¬
der karaca akça alınurmış ve çulhalarının
seler, bir çift bezden
iki karaca akça
bez dokuyup pazara getür-
tamga
alınur, gerü
olı-geldüği
üzere mukarrer kılındı.
Metinde " J^İa " şeklinde yazılmakla beraber, migrafa olarak düzeltildi.
Metinde siyakat
mektedir
rakamları ile
534
yazılmış
ise
de, 234
dirhem
olması gerek-
-175
Der beyân-ı mukâtaa-i cendere der karye-i Kalcatü'l-lmra* :
Karye-i mezbûrede işlenen suftan
beş karaca akça alınurmış
ve karye-i Mansûriyye'de dokunan bez bastavmdan bir akça alınurmış.
Yine olı-geldüği üzere mukarrer kılındı.
Metinde Kalcatü'l-merâ şeklinde yakılmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
A.
Arşiv
a.
kaynakları:
Tapu
defterleri
( TD)
: Başbakanlık
Arşivi'nde
Diyarbekir
ve Mardin'e ait 64, 134, 200, 310, 764 ve 998 numaralı defterler.
Tapu ve Kadastro Umum Müdürlüğü Kuyûd-ı kadîme kısmın¬
b.
da 97 ve
117 numaralı
Evkaf
Tahrir
Müdürlüğü Kuyûd-ı
c.
Maliye
nerek
{E TD) : Tapu ve Kadastro Umum
(MAD) : Başbakanlık
defter.
Arşivi'nde
bulu¬
ait 20.000 deftere ait fişler teker teker incele¬
100 kadarı
tesadüf
defteri
kadîme kısmında 552 numaralı
Defterleri
nan bu tasnife
defterler.
tetkik
edilenlerden
edilmiş ve Mardin'le
bir kısmı
metinde
ilgili kayıtlara
haşiyelerde gösteril¬
miştir.
d.
M ü h i m m e
numaralı
Defterleri (MÜD) : Başbakanlık Arşivi'nde 1-75
defterler (Topkapı
ralı ve 951-952 tarihlerine
kayıt
e.
f.
bulunan
12321
Mardin
numa¬
ile
ilgili
yoktur).
Ruûs
nifi
Sarayı'nda
ait Mühimme'de
Defterleri
(Ruûs) : Başbakanlık Arşivi'nde Kepeci tas¬
207-257 numaralı
defterler.
Şer'iyyeSicilleri (ŞS) : Mardin'e ait şer'iyye sicilleri
Diyarbekir'de Ziya
Gökalp
Müzesi'nde
bulunmaktadır,
179-
266 numaralı defterler incelenmiştir. Bunlardan sadece 255 nu¬
maralısında 996
(1588) tarihine ait bir kaç sahife vardır (s. 21-
24 arası). Diğerleri daha sonraki yıllara, yüzyıllara aittir. Metnin
haşiyelerinde istifade edilenlerin numaralan ayrıca verilmiştir;
g.
Ali
EmîriveFekete tasniflerine ait münferit vesikalar¬
dan da faydalanılmıştır. Başbakanlık
haşiyelerle
B.
Diğer
Arşivi'ndeki
numaraları
belirtilmiştir.
kaynaklar:
Abdü'l -FİDÂ,
Geographie d'Aboulfeda, fr. tere ve notlar : S. Guyard,
Paris 1883,
11/2.
177-
ABDÜLGANİ Efendi, Mardin Tarihi, Mardin ll-Halk Kütüphanesi, T. Y.
No.
2699.
ABDÜSSELÂM Efendi, Ümmü'l-İber, Üniversite ktb, A. Y. 44.
A1NSW0RTH, W.
F.,
potamia,
AKDAG,
Mustafa,
XII,
Aynı yazar,
Travels and
Osmanlı
1955,
27-51.
Büyük
Celâli
Türkiye'nin
iktisadî ve içtimaî
XIX,
1931,
Das
notlar,
Başlaması,
Ankara
(1551-1603),
Meso¬
DTCFD,
Erzurum
II,
Tarihi, I,
1966,
1963.
1963.
Ankara,
1959.
Büyük Kaçgunluk (1603-1606),
Dergisi, Ankara,
(AKKAYA), M. Şükrü,
Asia Minör,
1842, II.
hakkında
Karışıklıklarının
Aynı yazar, Celâli İsyanlarında
Araştırmaları
London
müesseseleri
Aynı yazar, Celâli isyanları
Aynı yazar,
Researches in
Chaldea and Armenia,
Tarih
1-49.
Hest Bihist des Idrîs
Bitlisi, Der islam,
131-157.
ÂLÎ, Künhü'l-AhbSr, Üniversite Kütüphanesi, T. Y. 5959
AMEDROZ, Marzuanid dynasty at
ANDREASYAN,
H.,
Polonyalı
Mayyafariqin, JRAS,
Simeon'un
1903, 123-154.
seyahatnamesi,
1608-1619,
istanbul 1964.
ANSCHUTZ, Helga,
Eine
Reise zu den syrischen
Christen am Rande
des Taurus in der südöstlichen Türkei, Kyrios, VII, 1, 1967, 41-51.
Aynı yazar, Zur
Gegenıvartslage der syrischen Christen im
im Südosten der
Aynı
yazar,
Die syrischen
Türkei (Yazarı
den
ARDEL,
Türkei, Ostkirchliche Studien, 3,
des
Tur^Abdin
im
Südosten der
baskıya verilen metin¬
faydalanıldı).
Ahmed,
Güneydoğu
Coğrafya Dergisi,
Aynı yazar,
Christen
tarafından gönderilen,
Tur^Abdin
1967.
Observations
Turguie,
Anadolu'da
XVII,
geographiques
Revieıv of the
sity of istanbul,
1961,
VIII,
coğrafî
dans la partie
Geographical
1962,
müşahedeler,
Türk
140-148.
sud-est de la
Institute of the Univer-
82-83.
AKSU, Fehmi, İsparta ili yer adları, İsparta 1936.
AKTÜZEL, Sevim, İzmir
vilâyeti toponymie'si denemesi, İstanbul, Üni¬
versitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji mezuniyet tezi 1949-1950.
- 178
AMMIANUS
MARCELLINUS,
Massc.
and London
ing.
tere.
1950,
ANHEGGER, Robert, bk.: İnalcık,
John C.
Rolfe,
Cambridge,
I.
Halil.
ARTUK, ibrahim, Mardin Artukoğulları
Tarihi, istanbul 1934.
Aynı yazar, Artuk ilinin tarihî belgesi, İstanbul (tarihsiz).
Aynı yazar,
Dunaysir'da Artuk oğullarının Ulu camii,
Belleten,
X,
1946,
167-169.
AUCHER-ELOY,
larla
Relations de voyages en
neşr
eden: Jaubert,
Paris
Orient de
1843,
1830 â
1838,
not¬
mazâmîn-i
def¬
I.
AYNI ALİ Efendi, Kavânîn-i Âl -i Osmân der hulâsa-i
ter-i divân, İstanbul 1280.
BADGER,
G. P.,
The Nestorians and
BALÂZURÎ, Kitâb Futuh
their Rituals,
al-Buldân, neşr
eden:
London
1852,
I.
De Goeje, Lugdunum
Batavorum 1866; Türk. tere. Z. K. UGAN, İstanbul 1955.
BARBARO, Josafa,
tarini,
No.
ing.
Travels to
Tana and Persia by Barbaro and Con-
tere: W. Thomas,
London 1873,
Hakluyt
Society
49.
BARKAN, Ömer Lûtfi,
Türkiye'de İmparatorluk
fus ve arazi tahrirleri ve Hakana
devirlerinin büyük nü¬
mahsus istatistik
defterleri,
İktisat Fakültesi Mecmuası, II, 1941, 20-59, 214-247.
Aynı yazar,
Osmanlı devrinde Akkoyunlu hükümdarı
ait kanunlar,
Tarih
Vesikaları,
Uzun Hasan Beye
1941, I, 91-106,
184-197.
Aynı yazar, Osmanlı İmparatorluğunda bir iskân ve kolonizasyon meto¬
du olarak vakıflar ve temlikler: II.
ri,
Vakıflar Dergisi,
Aynı yazar, XV. ve
ekonominin
XVI.
Aynı yazar,
Osmanlı
todu olarak
1942,
asırlarda
hukukî
1943 (Kısaltma:
II,
Kolonizatör Türk dervişle¬
279-386.
Osmanlı
ve mâlî
esasları,
İmparatorluğunda
I.
Kanunlar,
ziraî
istanbul
Kanunlar).
imparatorluğunda bir iskân ve
kolonizasyon me¬
sürgünler, İktisat Fakültesi Mecmuası,
XI,
1949-
1950, 524-561.
Aynı yazar,
yat
Tarihî demografi araştırmaları ve
Mecmuası, X,
1953, 1-26.
Osmanlı Tarihi,
Türki¬
- 179-
BARKAN, Ö.L., 894 (148811489) yılı cizyesinin tahsilâtına ait muhasebe
bilançoları,
Belgeler,
I,
1964,
BARSOM, Mar Ignatios el-evvel,
ra
1-117.
Târîh-i
Tur 'Abdîn, Bağdat ve Bas¬
1963.
Başbakanlık Devlet İstatistik
yımı,
Ankara
Enstitüsü 23 Ekim 1960 Genel
nüfus sa¬
1963.
BAYSUN, M. Cavid, Marc Dâbik muharebesi, İA, VII. 752-754.
Aynı yazar, Evliya Çelebi,
İA, IV, 400-412.
Aynı yazar, Bağdad, İA, II,
BELL, Gertrud,
205-211.
The Churches and monastries of the
Tur Abdin, M. van
Berchem ve J. Strzygovvski'nin Amida, ( Heidelberg 1910)
lı
eseri, III. Kısım,
Aynı yazar, Amourat to Amourat,
BIRK, E., Dara-Anastasiopolis,
potamien,
BORGER,
London 1911.
Eine unerforschte Ruinenstadt in Meso-
Der Erdball, III,
1929, 201-205.
Riekele, Keilschriftsurkunden,
Ergaenzungsband V,
[ BOZKURT, Rıza, ] Osmanlı
Menzilleri, Ankara
BRAUN, Helmut,
ad¬
224-262.
Handbuch
der
Orientalistik,
Leiden-Köln 1961.
İmparatorluğunda
Kollar,
Ulak ve İaşe
1966.
Geschichte Irans seit 1500, Die Safaviden (1500-1722),
Handbuch der Orientalistik, VI/III, Leiden-Köln 1959,
BUCKİNGHAM, J. S.,
98-124.
Travels in Mesopotamia, London 1827, I.
CANDAR, Avni, Anadolu coğrafya lügati, Ankara 1941.
CAHEN, Cl., La Djazira au
milieu
du treizieme siecle d'apres Izz'ad-
din îbn Chaddâd, Revue des Etudes Islamiçues, II, 1934, 109-128.
CAHEN, Cl., Artukides, El2, 1, 683-688.
CANARD, Maurice, Historie de la
ra et de Syrie, Paris
Dynastie des H'amdanides de Jazî-
1953,
I.
Aynı yazar, Diyar Rabi'a, El2, II, 357-358.
CELÂL-ZÂDE MUSTAFA Çelebi, Selîm-nâme, Topkapı Sarayı Kütüp¬
hanesi
Aynı yazar,
H.
1415.
fabakst al-Mamâlik va
Ktb., T. Y. 5997.
Daracât al-Masâlik,
Üniversite
180
CELÂL-ZADE, Kanûn-nâme, Süleymâniye Ktb., Aşir Efendi kısmı No.
1004.
CHAPUT, E,
Türkiye'de
jeolojik ve jeomorfojenik
tetkik
seyahatları,
türk. tere: Ali Tanoğlu, İstanbul 1947.
CHRISTlANSEN, L'Iran sous les sassanides, Copenhague ve Paris 1936.
COLLINET, Paul, Une "ville neuve,, Byzantine en 507: La fondation de
Dara Anastasiopolis en Mesopotamie, Melanges G. Schlumberger, Paris 1924,
55-60.
GYPRİUS, Georgius, Descriptio
orbis
Romani,
neşr
eden:
H.
Gelzer,
Leipzig 1890.
ÇAĞATAY, Neş'et, Osmanlı
ve
CERNIK, J.,
resimler,
imparatorluğunda reayadan alman
DTCFD,
V,
1947,
vergi
483-511.
Technische Studien-Expedition durch die Gebiete des Euph-
rats und
No. 45,
Tigris,
Petermann's
Mitteilungen,
Ergaenzungsheft
Berlin 1876.
Dahiliye Vekâleti, Vilâyetler İdaresi Umum Müdürlüğü, sayı 11: Mardin
vilâyeti, Ankara
1960.
DAPPER, Olfert, Beschryving van Asie,
Diyarbekir sâl-nâmesi, 1286 ve 1288
DOERFER, Gerhard,
Türkische und
Amsterdam 1680.
tarihli.
Mongolische Elemente im Neuper¬
sischen, I. Mongolische Elemente im Neupersischen, Wiesbaden
1963.
DOLAPÖNÜ, Hanna,
Deyr-el-umur
Tarihi, türk. tere. (süryanî
dilin¬
den): C. Aydın, Mardin 1961.
Aynı yazar, Zafaran Fidanlığı, Deyrulzafaranın Muhtasar
din
Tarihi, Mar¬
1955.
DUNLOP, D. M. ve ŞEHSUVAROĞLU, B. N., Bimaristan, El2, 1, 12591262.
DUPRE, A., Voyage en Perse, fait dans les annees 1807, 1808 el 1809,
en traversant La Natolie et la Mesopotamie, I,
Ebu'1-FAZL MEHMED Efendi,
Zeyl-i Heşt-Bihişt,
Paris 1819.
Süleymâniye Ktb.,
Esad Efendi kısmı, ^o. 2447.
ENSSLIN, W., Zur Gründungsgeschichte von Dara- Anastasiopolis, Byzantinisch-neugriechische Jahrbücher, V, 1925, 342-47.
- 181-
ERGlN. Muharrem, Dede Korkut
Kitabı, Ankara 1958.
ERÖZ, Mehmed, Kürtlerin menşei ve
bul
Türkmenlerin kürtleşmesi,
istan¬
1966.
ESTERÂBÂDÎ, Aziz b. Ardeşir, Bezm ü Rezm, neşr eden: Kilisli Rıfat,
istanbul
1928.
EVLİYA Çelebi, Seyahat-nâme, istanbul 1314, IV.
EYlCE, Semavî, Zaviyeler ve zâviyeli camiler, İktisat Fakültesi Mecmu¬
ası, XXIII,
FEKETE, Lajos,
1963,
3-80.
Türk vergi tahrirleri, macarcadan tere. eden: Sadrettin
Karatay,
Belleten, XI,
Aynı yazar, Rechnungsbücher
1550-1580,
1947,
299-328.
türkiseher Finanzstellen in Buda (Ofen)
Budapest 1962,
bk.: Kaldy-Nagy, Gyula.
FERİDUN AHMED Bey, Münşeâtu s-Salâtîn, tstanbul 1274-1275.
FRAENKEL, Dara, RE,
GABRİEL,
Albert,
Paris
GEARY, C,
1940,
VIII, 2150.
Voyages archeologiques dans la
Turquie
orientale,
MI.
Through Asiatic
Turkey, narrative of a journey from Bom¬
bay to the Bosphorus, London 1878, II.
GIBBONS, Herbert Adams,
Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu,
türk.
tere. Ragıp Hulusi, İstanbul 1928.
GREGORY Abu'l-FARAC,
Tarih, türk.
çev. Ö. Rıza Doğrul, Ankara
1950, II.
GÖKBİLGİN, M. Tayyib, Çaldıran muharebesi, İA, III, 319-321.
Aynı yazar, XVI. asır başlarında
yunlu Ümerâsı,
Aynı yazar, XV.-XVI.
TM,
IX,
Osmanlı
Devleti hizmetindeki Akko¬
1951, 35-46.
asırlarda Edirne ve Paşa
Aynı yazar, XVI. asır başlarında
Kayseri
bul
Rumeli'de Yürükler,
İstanbul 1942.
şehri ve livası,
Togan'a armağan, istanbul 1950-1955,
Aynı yazar,
livası,
Zeki Velîdî
93-108.
Tatarlar ve Evlâd-ı
Fatihan, istan¬
1957.
Aynı yazar, XVI. yüzyıl başlarında
Trabzon livası ve Doğu Karadeniz
bölgesi, Belleten, XXVI, 1962, 293-338.
182
GÖKBlLGİN, M. T., Kanunî
Sultan Süleyman devri başlarında
Rumeli
eyâleti livaları, şehir ve kasabaları, Belleten, 1956, XIX, 247-285.
Aynı yazar,
Venedik Devlet
Arşivindeki vesikalar külliyatında Kanunî
Sultan Süleyman devri belgeleri, Belgeler, I,
Aynı yazar, XV. ve XVI. asırlarda Rûm
eyâleti,
1964,
119-220.
Vakıflar Dergisi, VI,
1965, 51-61.
GÖYÜNÇ, Nejat, cİmâd es-Serâvi ve eseri,
Tarih
Dergisi, XV,
1965,
73-86.
Aynı
yazar,
Onaltıncı
yüzyılın
ilk
yarısında
Diyarbekir,
BT TD, 7,
76-80.
GÜÇER, Lûtfi, XVI-XVII. asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda hububat
meselesi ve hububattan alman vergiler, istanbul 1964.
HAFIZ ÂBRU, Macmû'al- Tavârih, Topkapı Sarayı Ktb: H. 1659.
HALASI-KUN, T., Sixteenth century
Hungary, Belleten, XXVIII,
Turkish
1964,
settlements in
HALlL ETEM, (Eldem), Akkoyunlu Hamzanın adına Mardin
lidi,
Türk
1936,
141-144.
Tarih ve Arkeologya ve
Etnografya
HAMMER, Joseph von, Des Osmanischen Reichs
Staatsverzualtung, Hildesheim
Aynı yazar,
Devlet-i
Osmaniye
southern
1-72.
kalesi ki¬
Dergisi, III,
Staatsverfassung und
1963, 2- Baskı.
Tarihi,
türk. tere. M. Âtâ,
istanbul
1329-1337, IV.
Aynı yazar,
Geschichte der Ilchane, Darmstadt 1842.
HARTMANN, R,
Basra, İA, II, 320-327
(Bu makale B. Darkot ve M.
T. Gökbilgin tarafından ikmal edilmiştir).
HASAN BEG RÜMLÜ,
Ahsan
al- Tavârih,
Nuruosmaniye
Ktb., No.
3317; ing. neşri: C. N. SEDDON," A Chronicle of the Early
Şafawis, Baroda 1931, I.
HONIGMANN, Ernst, Nasibin, İA, IX,
99-103.
Aynı yazar, Die Ostgrenze des Byzantinischen Reiches, Corpus
Bruxel-
lense Historiae Byzantinae-3, Bruxelles 1935.
HİNZ, W., Uzun Hasan ve Şeyh Cüneyd, türk. tere. Tevfik Bıyıklıoğlu, Ankara 1948.
183
HİNZ,
W., Das Steuerwesen Ostanatoliens im 15. und 16.
ZDMG,
100,
1950,
Aynı yazar, Islamische
Jahrhundert,
177-201.
Masse und Gezvichte, umgerechnet ins metrische
System, Handbuch der Orientalistik, Ergaenzungsband 1., Leiden
1955.
HOCA SAD'EDDlN Efendi,
Tâcü't-Tavârîh, İstanbul 1279-1280.
IBN ARABŞAH, 'Acaib al-Makdür fi Ahbâr
Eserin
türkçe
istanbul
IBN BATTÛTA,
tercümesi:
Timur, istanbul 1305.
Nazmi-zâde
Murteza,
Timur-nâme,
1142.
Voyages
d'Ibn
Batoutah, neşr eden: C. Defremery ve
B. R. Sanguinetti, Paris
1854, II. Türkçesi: M. Şerif, Seyâhat-
nâme-i İbn Battûta, istanbul 1333.
IBN CUBAYR,
The
Travels of îbn Jubayr, neşr eden: W. Wright met¬
nine istinaden M. J. De Geoje, Leiden 1907,
IBN FAKİH, Kitâb
al-Buldân, neşr eden: M. J. De
Batavorum
IBN HAVKAL,
GMS.
Geoje,
Lugdunum
1885.
Kitâb Surat al- Arz, neşr eden: J. H. Kramers, Lugdu¬
ni Batavorum
1938.
IBN ŞADDÂD, Al-Aclak al-Hâ(ira fi Dikr Umara al-Şâm v'al-Cazira,
eserin Lübnan, Ürdün ve Filistin
historique d'Ibn
Saddad, neşr
ile ilgili kısmı,
Mardin'den bahs eden kısmı: Oxford,
Bu yazmaya istinaden Cl.
Topographie
eden: Sami Dalıan, Damas
1963;
Bodl. March 333'dedir.
CAHEN'in yazdığı makaleden fay¬
dalanıldı: bk.: CAHEN, Claude, La Djazîra au milieu du treizieme siecle . . .
İmâd es-Sarâvî
Câmiü'l-Hisâb,
Bu eserin muhtevası
ve eseri,
Yusuf Ağa
Ktb.,
Konya,
için bk. N. GÖYÜNÇ,
Tarih Dergisi, istanbul,
İmâd
7853-7854.
es-Serâvî
XV, 1965, 73-86.
İNALCIK, Halil, Bennâk, El2, I, 1204.
Aynı yazar, Çiftlik, El2, II, 33-34.
Aynı yazar, Djizya, (period ottoman), El2, II, 576-580.
Aynı yazar, Sureti Defter-i Sancak-i Arvanid, Ankara 1954.
Aynı yazar, R. ANHEGGER,
osmâni,
Ankara
Kânünnâme-i
1956.
Sulfânı ber müceb-i örf-i
184
İNALCIK, H., Osmanlılarda raiyyet rüsumu, Belleten, XXIII, 1959, 576-610.
Aynı
yazar, Adalet-nâmeler,
INCICIYAN, P. L.,
Venedik
Belgeler, II,
Dört kıta
1967,
Coğrafyası,
Kısım I.
1806 (Sayın H. Andreasyan
İSKENDER MÜNŞÎ, Târih-i Âlem-ârâ-i
49-145.
Asya
Coğrafyası,
tercümesi).
Abbasî, Tahran 1314.
IŞTAHRÎ, Kitâb Masâlik v'al-Mamâlik, neşr eden: M. J. De Goeje, Lug¬
duni
Batavorum
1927.
IŞILTAN, Fikret, Urfa Bölgesi
JANSKY, Herbert, Die
Chronik des îbn
den Feldzug Sultan
XVIII,
1929,
Tarihi, İstanbul 1960.
Tülün als Geschichtsquelle über
Selim' s gegen die Memluken,
31-33.
JANSKY, Herbert, Beitrâge zur osmanischen
Agypten,
KAEMPFER,
E.,
Der islam, XXI,
Am Hofe
ve notlar: W.
des
Hinz,
1933,
persischen
Leipzig
Geschichtsschreibung über
269-272.
Grosskönigs,
paratorluğu, istanbul
Gyula,
tere.
Selçuklu İm¬
1953.
FEKETE,
Lajos,
Finanzstellen in Buda (Ofen)
KÂTİP ÇELEBİ,
almanca
1940.
KAFESOĞLU, ibrahim, Sultan Melikşnh devrinde Büyük
KALDY-NAGY,
Der islam,
Rechnungsbücher türkiseher
1 550-1 580, Budapest 1962.
Cihan-nümâ, İstanbul 1145.
KÂTİP FERDÎ, Mardin
Mülûk-i Artûkiyye
Tarihi, neşr ve notlar: Ali
EMİRÎ, İstanbul 1331.
KEŞFÎ, Selim-nâme, Süleymâniye Ktb., Esad Efendi kısmı, 2147.
KINNEIR, J. Mc Donald,
Koordistan,
Journey through
London
Asia
Minör,
Armenia
and
1818.
KOMAN, M. Mesud, S. Sırrı ÜÇER, Konya ili köy ve yer adlarına gö¬
re bir deneme, Konya
1945.
KONYAR, Basri, Diyarbekir Tarihi, Diyarbekir 1936.
KÖPRÜLÜ, Fuad, Artuk oğulları, İA, I, 617-625.
Aynı
yazar,
Vakfa ait tarihî
ıstılahlar
meselesi,
Vakıflar
Dergisi, I,
1938, 131-138.
Aynı yazar, Osmanlı imparatorluğunun etnik menşei meseleleri, Belleten,
VII,
1943, 219-314.
185 -
KREMER, A. F.
vom
von,
Ueber das Einnahmebudget des Abbasiden-Reiches
Jahre 306 H. (918-919),
Akademie der
Denkschriften
Wiss. Philos.-hist.
der kaiserlichen
Classe, XXXVI,
Wien
1888,
283-362.
KRUEGER, Paul, Das Syrisch-Monophysitische Mönchtum im
(h)din,
Von seinen Anfaengen bis zur Mitte des
derts, Orientalia
KRUEGER, Paul, Das
(h)d'in,
Christiana Periodica, IV,
Tür Ab-
12. Jahrhun-
1938, 5-46.
Syrisch-Monophysitische Mönchtum im Tür Ab-
Münster
1937.
Köylerimizin adları, Dahiliye Vekâleti, İstanbul 1928.
LA BOULLAYE LE-GOUZ, Les
voyages et observations, Paris 1653.
LEVEND, Agâh Sırrı, Gazavât-nâmeler ve Mihaloğlu Ali Bey'in
Gaza-
vât-nâmesi, Ankara 1956.
LUTFl PAŞA, Tevârih-i Âl-i Osman, neşr eden: Âli Bey, İstanbul 1341.
LYBYER, Albert Howe,
The Government of the Ottoman Empire in the
Time of Suleiman the Magnificent, 2. Baskı, Ann
chigan
Arbor, Mi-
1959.
MACAR, Selâhaddin, Mardin ili
dahilinde köy ve kasabalarda mesken
tipleri, İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü lisans tezi, 1950.
MAKDÎSÎ, Kitâb al-Bed va't- Târih, neşr ve fr. tere. M. Cl. Huart, Pa¬
ris
1919,
VI.
MANTRAN, Robert, Jean SAUVAGET, Reglements fiscaux
ottomans,
Les provinces Syriennes, Beyrouth 1951.
Mardin adı, Özhikmet (mecmua, Mardin'de münteşir), 2/61, 1952, 33-34.
Mardin Tarihi,
Özhikmet, 1953, 4/76.
MARTIN, J. Saint, Memoires historiques et geographiques sur l'Armenie,
Paris
1818.
MAZANDARÂNÎ, Abdullah b. Muhammed ibn Kiyâ, Die Risâla-ye Falakiyyâ, W. Hinz neşri, Wiesbaden 1952.
MENAGE, V., L., Bidlisi, El2, I, 1207-1208.
MEYNARD, Barbier de, Dictionnaire turc-français, Paris 1881-1886.
MİNORSKY, Vladimir, Mardin, El, IV, 298 vd., İA, VIII, 317-22.
- 186-
MÎRHOND, Târih-i Ravzat al-Şafa, Tahran 1339, VI.
MOLTKE, Helmuth
der
von,
Briefe über
Türkei aus den
Jahren
Zustaende und
1835 bis
1839,
Begebenheiten in
Berlin,
Bromberg 1841, 4. Baskı; türk. tere. Hayrullah Örs,
deki durum ve olaylar üzerine mektuplar
ra
Posen ve
Türkiye-
(1835-1839),
Anka¬
1960.
MOORTGAT, A. A. Scharff,
München
MUKADDESİ,
J:
Âgypten und
Vorderasien
im
Altertum
1950.
Ahsan al- Takâsim fi ma'rifat al-Ekâlim,
De Goeje,
Mufassal Osmanlı
Lugduni Batavorum
Tarihi, istanbul
neşr eden: M.
1906.
1958, II.
MÜNECClM-BAŞI, Şahâifü'l-Ahbar, İstanbul 1285, III.
NİEBUHR,
Carlsten,
Reisebeschreibung nach Arabien und andern
genden Lândern,
Kopenhagen
umlie-
1778, II.
NİHAL, H, A. NACİ, Anadolu'da türklere ait yer isimleri, TM, II, 1928,
243-259.
NOURO, A,
My
OLIVIER, G. A.,
Paris
Tour Lebanon,
1963.
Voyage dans VEmpire
1804,
Othoman, VEgypte et la Perse,
II.
ORHONLU, Cengiz, Osmanlı
imparatorluğunda aşiretleri
büsü (1691-1696), İstanbul
iskân
teşeb¬
1963.
Ayni yazar, Osmanlı İmparatorluğunda Derbend Teşkilâtı istanbul 1967.
Ory, S., Hısn Kayfâ, El2, III, 524-526.
OTTER, M.,
Voyage en
peditions de
Turquie et en Perse, avec une relation des
Tahmas Kouli-Khan,
PROCOPİUS, De Aedificiis, grekçe metin ve ing.
Procopius, VII, Cambridge, Massc. ve
RAMBERTI, Benedetto, Libri tre delle cose de
Lybyer,
The
ex-
Paris 1748, II.
tere: H- B.
Dewing,
London 1954.
Turchi, ing.
tere A. H.
Government..., 239-261'de.
REDHOUSE, James W., A
Turkish and English Lexicon, İstanbul 1921.
RITTER, Cari, Die Erdkunde von Asien, XI, Berlin 1884.
SACHAU, E., Reise in Syrien und Mesopotamien, Leipzig 1883.
SAHİLLtOGLU, Halil, Dördüncü Muradın Bağdat
Belgeler, II,
1967,
1-35.
seferi
menzilnamesi,
187
SAİD
PAŞA, Diyarbekir'li,
istanbul
Mir'atü'l-İber,
mla, Stuttgart
Mosul und durch Kurdistan nach
Uru¬
A. Gabriel,
Voyages..., I, 289-
arasında.
376
SAVORY,
Umûmî,
1857.
SAUVAGET, Jean, Inscriptions arabes,
yazar,
Tarih-i
1306, VIII.
SANDRECZKl, C, Reise nach
Aynı
Mufassal
bk.:
R.
M.,
islam,
MANTRAN,
The
XLI,
Robert,
Jean Sauvaget.
Consolidation of
Safaıuid pozver in
Persia,
Der
1965, 71-94.
SCHMOEKEL, Hartmut, Kulturgeschichte des alten Orient, Stuttgart 1961.
Aynı
yazar,
Die grosse illustrierte
mann
SCHARFF, A.,
Lexicon Bibliothek,
Weltgeschichte, Die
Stuttgart
Grosse
Bertels¬
1964, I.
bk.: MOORTGAT, A., A. Scharff.
SERTOĞOLU, Mithat,
Resimli
Osmanlı Tarihi
Ansiklopedisi, İstanbul
1958.
SEVİM, Ali, Artukluların soyu ve
leten,
XXVI,
1962,
Artuk Beyin siyasî faaliyetleri,
Bel¬
121-145.
Aynı yazar, Artuk oğlu Sökmen'in siyasî faaliyeti, Belleten, XXVI, 1962,
501-550.
Aynı yazar, Artuk oğlu İlgazi, Belleten, XXVI, 1962,
SİLÂHDAR
FINDIKLILI
MEHMED
Ağa, Silâhdar
649-691.
Tarihi, neşr
eden:
Ahmed Refik, istanbul 1928, I.
SİLÂHŞOR, Feth-nâme-i
Tarih
Diyâr-ı Arap, neşr. eden: Selâhaddin
Vesikaları,
yeni
SOCIN, A., Zur Geographie des
seri,
I,
Tansel,
1958.
Tûr Abdin, ZDMG, XXXV, 1881, 237-
269.
SOHRWElDE,
Hanna,
Der
Sieg der
Safaviden in
Persien und seine
Rückmirkungen auf die Schüten Anatoliens im 16. Jahrhundert,
Der
SOLAKZÂDE,
islam,
XL1,
1965,
95-223.
Tarih, istanbul 1297.
SOUTHGATE, Horatio, Narrative of a
Tour through Armenia, Kurdis¬
tan, Persia and Mesopotamia, London 1840, II,
188 -
SPULER, B., Die
Westsyrische
( Monophysitische]Jakobitische)
Kirche,
Handbuch der Orientalistik, VIII (Religion), Leiden/Köln 1961,
170-216.
STEINGASS, F., A comprehensive
Persian-English Dictionary,
London.
SUCÜTÎ, Selim-nâme, Topkapı Sarayı Ktb., R. 1284/1.
SÜMER, F., Kayı, İA, VI, 459-462.
Aynı yazar, Karakoyunlular, I, Ankara 1967.
Aynı yazar, Karakoyunlular, İA, VI, 292-305.
Aynı yazar,
Oğuzlar ( Türkmenler),
Ankara
Tarihleri-Boy teşkilâtı - Destanları,
1967.
Aynı yazar, Oğuzlar, İA, IX,
378-387.
Aynı yazar, Bozoklu oğuz boylarına dair, DTCFD, XI, 1953, 65-103.
Aynı yazar, Döğerlere dair,
TM, X,
1953,
144-158.
SÜSSHEIM, K.. Kutb al-Dîn İlgâzİ II, İA, V, 966-967.
STRANGE, G. Le,
1930,
The
Lands of the
Eastern
Caliphate,
Cambridge
2. Baskı.
STRECK, M., Das Gebiete der heutigen
distan und
Landschaften Armenien,
Westpersien nach den
Kur-
babylonisch-assyrischen Keil-
inschriften, ZA, XIII, 1898, 82-87.
Aynı yazar,
Tür Ahdîn,
El, IV, 943-949.
SABANOVİC, Hazım, Bosanski Pasaluk, Sarajevo 1959.
Aynı yazar,
Krajiste Isa-Bega
1455, Sarajevo
Ishakovica zbırnı
Katastarski
popis iz
1964.
ŞÂMİ, Nizâmüddin, Zafer-nâme, türk. tere: N. Lûgal, Ankara 1949.
ŞEHSUVAROĞLU, B. R, bk.: DUNLOP, D.M. ve ŞEHSUVAROĞLU,
Bimaristan.
ŞEHSUVAROĞLU, Halûk, Kılıç Ali Paşa, İA, VII, 679-681.
ŞEREF HAN b. ŞEMSEDDİN
BİDLÎSÎ, Kitâb-ı Şeref-nâme, neşr
eden:
V<§liaminof-Zernof, St. Petersbourg 1860, 1.
ŞÜKRÎ, Selim-nâme, Topkapı Sarayı Ktb., H. 1597-1598.
TANSEL, Fevziye Abdullah, Ziya Gökalp Külliyatı-II, Limni ve Malta
Mektupları,
Ankara 1965.
-189-
TANYU
Hikmet,
ra
Ankara ve çevresinde adak ve adak
yerleri,
Anka¬
1967.
TARIM, Cevad Hakkı, Kırşehir tarih ve coğrafya lügati, Kırşehir 1940.
TAUER, F.,
Timurlar devrinde tarihçilik, türk. tere Ahmed Ateş,
leten, XXIX, 1965, 51
Bel¬
vd.
TAVERNIER, Jean-Baptiste, Les six
voyages en
Turquie,
en Perse, et
aux Indes, Paris 168?, I.
TEKİNDAĞ, M. S.
Yeni kaynak ve vesikaların
Selim'in İran seferi,
ışığında
Yavuz
TİHRÂNÎ, Abü Bakr-i, Kitab-ı Diyarbakriyya, neşr eden: N.
Faruk Sümer, Ankara
THOMAS, W.,
The
Sultan
Tarih Dergisi, XVII, 1968, 49-78.
Travels of a
Hakluyt society No.
Lugal
ve
1962-1964, I-1I.
Merchant
in
Persia, London
1873,
49-
TOGAN, A. Z. Validî, Moğollar devrinde Anadolu'nun iktisadî vaziyeti,
Türk Hukuk ve İktisat
Tarihi Mecmuası, I, 1931, 1-42.
Aynı yazar, Sur l'origine des Safavides, Melanges Louis Massignon, Damas
1957, III, 345-357.
TOKSOY, A- E., Millî Mücadelede Mardin, İstanbul 1939.
TOLUN, N. Z. TERNEK, Mardin
Kurumu Bülteni, III,
TURAN, Şerafeddin, XVII.
taksimatı,
bölgesinin jeolojisi,
Türkiye
Jeoloji
1952, 1-16.
yüzyılda
Atatürk
Osmanlı İmparatorluğunun idarî
Üniversitesi 1961
Yıllığı,
Erzurum 1962,
201-232.
Türkiyede meskûn yerler kılavuzu,
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı,
Ankara 1946-1950.
Alay, İA, I, 293-294.
Aynı yazar, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye teşkilâtı, Ankara 1948.
Aynı yazar, Osmanlı Tarihi, Ankara 1949, II.
ÜÇER, S. Sırrı, bk.: KOMAN, Mesud, S. Sırrı Üçer.
ÜNVER, A. Süheyl,
Büyük
Selçuklu
İmparatorluğu
zamanında vakıf
hastanelerin bir kısmına dair, Vakıflar Dergisi, I, 1938, Mardin
Darüşşifası
(s.
18).
VÂKIDÎ, Futüh al-Şam ve Mısr va'l-Irak, Kahire 1302.
190
WEHR, Hans, Arâbisches
zvart,
Wörterbuch für die Schriftsprache der Gegen-
Wiesbaden
WEBER, Shirley
1958.
Hovvard,
East and
Voyages and
Adjacent
Travels in Greece, the
regions previous to the year 1801,
Near
Price-
ton-New Jersey 1953.
YAHYA b. Abdüllâtif, Lubbu't- Tevârih,
YAKUT,
Mu'cam
al-Buldan,
YINANÇ, Mükrimîn Halil,
1944, I.
Velüyiddin Ef., No. 2444.
Beyrout 1957, V.
Türkiye
Tarihi,
Selçuklular devri. İstanbul
Anadolunun fethi.
Aynı yazar, Akkoyunlular, İA, 1,
Aynı yazar, Cihanşah,
251-270.
İA, III, 173-183.
Aynı yazar, Diyarbekir, İA, IV, 605-626.
YUNUS Bey,
tercüman,
ve 1537,
ZAMBAUR,
E.
toire
bk.:
De.,
Opera
A.
Noua
la quale
H. Lybyer,
The
Manuel de genealogie et
de l'Islam,
Bad
Pyrmont
ZENKER, Theodor, Dictionnaire
Dechiara,
Government...,
de chronologie pour l'his-
1955 (yeni
baskı).
haritalar:
Harita Genel Müdürlüğü'nün 1/200.000 lik Mardin,
Midyat,
1533
262-275.
Turc-Arabe-Persan, Leipzig 1866.
Faydalanılan
kir,
Venice
Nusaybin,
Diyarbe¬
1/500.000 lik Diyarbekir paftaları.
Mardin'de Sıtma Savaş Müdürlüğü'nden temin edilen, üzerinde mikyası
bulunmayan, Mardin ili köylerini gösterir harita.
1305 tarihli
ve H. Kiepert'in haritalarından faydalanarak Erkân-ı
biye'ce yapılmış Anadolu
haritası.
Hâr-
DİZİN
Abdal Bey,
Namran hâkimi
Abdullah, köy,
147,
Rumeli timar def¬
58
ABDÜLGANİ EFENDİ, 94, 100, 108-113,
115, 116, 119, 120
Abdülkadir Efendi, el-bac,
b.
Abdullah,
118
108
ABDÜSSELÂM EFENDİ,
köy,
9
51
Ahmed Bey, çavuş,
95, 96,
125
Çelebi,
26,
27, 28
hazîne
Bağdad valisi, 45
Ahmed Paşa,
Hersek-zâde,
def¬
Ahmed Paşa, Şam muhafızı,
81
50
39, 40
35,
Ankara,
36
11
2
117
Ardeşir,
4
ARRİANOS,
2
ARTUK, l[brahim],
120
8
Artukarslan b. İlgazi,
125
Akıncı, nahiye, bk. Kasır (Akıncı) .nahiye
71
11, 13. 75. 76, 90, 92-94,
121, 134, 153
29
Akziyaret, köy,
cAne,
7
6, 60
Artuk Bey,
Âkil, Emir Selim-oğlu,
2
116
Arapkir, 35, 134
47
116, 117,
Anastasius,
Arânis, köy,
24
Ahmed Paşa, Lâhsa Beylerbeyisi,
Akkoyunlular,
115, 117
1, 8, 14, 15, 18, 22, 26-29, 31,
Antakya,
Ahmed Paşa,
60,
Anastasiopolis,
112
AINSWORTH,
112
112
34, 77, 134, 140, 160
27
Diyarbekir
köy,
Anadolu,
terdarı, 37
Ahmed Paşa,
80
93, 107, 115
Âmid, bk. Diyarbekir
54
Ahmed Bey, Karaçin-oğlu, 21, 26, 27, 30
28,
36
15, 17, 20
Amûde,
Ahmed Bey, Atak hakimi,
Akşehir,
Çelebi,
AMMÎANOS MARCELLİNUS,
Ahmed Ağa, Mardin voyvodası,
Akdeniz,
Ali
125
17
Amişmiş (Ayn-mişmiş), köy,
kale muavini,
Akçakale,
Bey, Sason hâkimi,
Amasya,
112
49
Ahmed, Mardin naibi,
Ahmed
Bey, Musul sancak- beyi,
Ali
Altun-boğa, Artuklu veziri,
148
Ahmed, kadı naibi,
Ahmed,
Ali
mescidi,
Âdil b. Eyyub, Melik,
49
Ali Bey, evlâd-ı Mehmed Baba, 152, 153
2
Âdile Hanım, Ahmed Paşa'nın kızı,
Ahmed,
52
Ali, Kavuncu Mustafa oğlu,
ALI EMÎRÎ,
42, 68
49, 50
29, 30
Ali-depesi, mezraa,
118
ABÜ BAKR-İ TIHRÂNl,
Adadnirari, I,
Ali, İznik'li,
Ali, kale kethüdası,
53
Abdülaziz b. Abdülkerim mahallesi,
Abdüllâtif
26, 28
' Ali, Hoca, Mardin a'.ay-beyi,
148
Abdurrahman Efendi,
terdarı,
Ali,
17
121
Alaca hamam bk, Kasımiyye hamamı
114, 122, 123
Artuk-oğulları, 8, 9, 63, 66, 75, 76, 93, 91
Assembei (Uzun Hasan),
Asur,
2
Asya,
125
Atak,
27, 28
Avinik, köy,
Avlonya,
92
44
90
192
Avrupa-h,
46, 53, 60, 93, 97, 125
Ayaş Paşa, beylerbeyi,
44 (Bağdat), 51,
köy,
Ayn-l yahûd,
115,
Ağa, ulûfeci-başı,
Azebe, arap kabilesi,
22,
Baalbekî,
Beni
113
Bâb-ı
129, 159, 165,
115,
mahallesi,
101,
103,
104,
Bâb al-Hammâra,
106,
8
ağzı,
79,
90,
97,
100,
106
79,
90, 99, 120
Beschryving van
mahallesi, 97, 99, 104,
Beşiri,
nahiye,
Bezzâzistan,
90,
98
108
Bâb ah-Zaytûn,
90,
Baba Abdurrahman,
119,
(Şamrah-depe),
Baba Mahmud zaviyesi,
Baban kürtleri,
Birecük,
121
Bismil,
köy,
40>
119, 121
Bohtî,
11, 22, 45, 46, 64, 74, 78
46
Diyarbekir kethüdası,
21
70
Balkan slovenleri, 53
120
köy,
Bayburt,
17
Bayındır,
köy,
44
Berriyecik
16,
31
2,
3,
6,
7,
41,
56
22,
58,
126
bk.
Kızılkend
Bozçalı, köy,
40, 76
Bozok, 38
79
102,
107
sipahi, .152, 153
aşîret reisi,
nahiye,
79
38
Burayka,
kabile
76
Buveyre,
köy,
76
Bülbül, bk. Benâbil
10
37,
61, 63
Budaközü,
reisi,
7
116
Büyük Ayrık, bk. Meşkûk
Baz, 7
al-Bâz,
bk.
Budnk Bey,
116
Bayındır, ulus,
Bayram Hoca,
43
15,
Boyaklı,
Budak,
41,
122
42,
BUCKİNGHAM, J. s., 46,
Basra seferi, 44
Başbakanlık Arşivi,
109
116
Bradi, aşiret,
BARBARO, Josafa, 90, 93,
151.
91
Boz ulus kanûn-nâmesi,
Bâlî Ağa. silâhdar bölüğü ağası,
Başitûne,
Bitlis,
148,
40, 61
59,
BADGER, G. P., 65
Bâlî Bey,
Asie,
Bizans, Bizanslılar,
16
Paşalığı
122
147,
40
hamamı,
Birecik,
Bâb al-Zuvayla, Kahire'de, 34
134,
bk. Kayseriyye
Bimaristan,
100
52, 58
35, 40-43, 45, 56, 57,
Bîcân, Akkoyunlu,
90,
52
51,
163
Bâb-ı Şavât, (Bâb-Şit, Bâbişvat), 90,97,99
Bağdad,
51,
83-85, 87,
162,
Savur (Bab al-Sûr),
Baba Hâki
41,
Berriyecik, 25, 31,
116
Bâb-ı Kıssîs,
Bâb-ı
170, 173
120
114
28. 41, 70
muhafızlığı,
107,
61,
16
Berkyâruk,
46
Cedîd,
28
Rebi'a, 7
Beradost,
51, 52
34
kumaş,
27.
Benâbil (Bülbül), köy,
Berriye,
Bâb-ı âli,
79
Bekir Bey Bohtî,
AYNÎ ALİ EFENDİ, 39
20
61
aşireti,
147
101
Azaplar ağası mescidi,
Azerbaycan,
40
Behramki, köy, 40,
25
Ayn Ferd,
114
Behmerd, nahiye,
Behram
92 (Diyarbekir)
80.
Ayıntab,
Behermis kilisesi,
Büyükçe,
mezraa,
80
91
Bedir Bey, Cizre hâkimi,
Bedrettin, Emir,
Bedrettin
Câmi-i asfer, bk. Necmeddin Gazi mescidi
22
Câmi-i kebîr, Mardin'de, 10, 13, 107
31
Lulu, Muaul atabeyi,
108
hamamı,
122
193
Cavsak, mevki,
Cayan,
Cebel
al-Izal,
Cebel-i
12,
bk.
Dehleki, nahiye, 45
18, 20, 120
Safevî emîri,
Derbesiye, bk.
31
Izala
Depe-viran,
Dere-içi, bk. Kıllıt
Tûr, 1
CELÂL-ZÂDE Mustafa Çelebi 29, 33,
34,
38,
Cem-nîm,
41,
Palu
hâkimi,
Ceylânpınar,
bk,
Resülayn
b.
Kara
13, 42, 58, 90,
99,
Devlet Han b.
Deyr al-Umr (Kartmin), 9
120
Deyr Bâsiyye (Derbesiye, Şenyurt),köy,62
zaviyesi,
120
Deyr Hilye, köy, 62,
11,
Deyr ve Rahbe,
13
25
151
Deyr Zaferân, 6, 9, 113, 114,
146
Diki,
II,
Cuhûd-pınarı,
Cumhuriyet
5,
6
menzil,
ilkokulu,
Çakır-pazar,
Çapakçur,
148, 151,
Dara,
Döğerler,
12,
18
Dulkadır,
80
Olfert,
38
91
Davud, emîr,
16, 27, 28, 31, 24
Davut,
72
61,
76,
8
98,
76
17, 28
DUPRE, A., 4, 102
Durmuş Bey,
Ebu Abdullah
Urfa hâkimi,
17, 27, 28
el-Huseyn b. Dustak,
Ebu Katara, köy,
Ebubekir Bey, Akkoyunlu,
41
EBÜ'L-FAZL MEHMED Efendi,
25, 26, 28, 32, 34, 41, 42,
79
79
26,
91
EBÜ'L-FİDÂ,
7
117
25
Dehleki, aşiret,
58
100, 114
Durakbaşı, bk. Serçe-hanı
Ludovici,
Dede-kargın,
141, 147,
Duraçlu (Turaçlu), 43, 57, 58, 64, 76, 79
30
köy.
136,
162
Duneysir, bk. Koçhisar
22, 27,
3, 6, 7, 60, 64
Dede,
50-52,
76
Döğer-oğlu,
30
şeyh,
Diyar-l Rebia,
DOLAPÖNÜ, Hanna,
76
Çuka Sultan, Hemedân hâkimi,
DAPPER,
134,
152, 157,
Doğan mahallesi, Nusaybin'de,
Çömlek-depe, mezraa,
Daoiello
43-47,
72, 74, 76, 78-
Diyarbekir-kapısı, Mardin'de, 98, 109
bk. Tel Kur'a
Çukur-sacd,
33-41,
64, 66,
122, 125, 126,
25
Çikem, Emir,
28,
19
1, 2, 5-7, 9, 12, 15,
81, 89, 108, 109, 112, 115-117, 121,
76
18, 35, 53
kaza,
18,
17-25, 28-31,
30, 3i, 35, 134
Çitli-bağ,
45, 79, 146
110
54. 59, 61,
Çerkeş Hüseyin Bey, Harput sancak-beyi,
Çınar,
mescidi,
Diyarbekir (Âmid),
bk. Harâb ed-Derb
24,
44, 118
Divan-ı Hümâyûn,
80
73
köy,
Çemişkezek,
köy,
Dinâbî (Dinebî),
18
Çatal-depe,
22, 40
115
14-17
köy,
6,
Dîn, Jran'll rahip, 4
118
mezraa,
1,
74
Dinar
Çakal-depe. -köy,
151
35, 36, 141,
Constantinus
Çermik,
33
121
Dicle,
21,
Mustafa,
Deyr al-hammar, 99
Cizre, 1, 14, 16, 17. 22, 26, 36 ,40, 125, 126
Çatak,
44
31
medresesi,
Circip suyu,
Çamurlu,
18, 40, 41, 45. 61, 62, 65
Nusaybin sancak-beyi,
Deve-kendi, 76. 117
18
Yülük Osman
Karakoyunlu,
Çaldıran,
kaza,
Dev Ali, Safevî emîri,
162
Cemşit Bey,
Cihangir b. Ali
Derik,
Derviş Bey,
47-49
nahiye,
Cihanşah,
Deyr Bâsiyye
76
89
Ebü'l-Mevâhib Çelebi,
22, 31
15, 19.
- 194 -
Hacı Halil, köy,
Edirne, 20
120
Hacı Mahmud Bey,
Eğil, 27
Elbistan, 32
Hacı Selrnan mescidi,
El-cezîre, 37
Elvend, Uzun Hasan'ın torunu, 14
Eminüddin, Artuklu,
mahallesi,
Hafız Paşa,
101, 116
59
Halep,. 12, 18, 32, 33, 125, 126, 128, 129,
159,
Emir Mahmud, 71
165
Halebî, kumaş, 163, 165, 170, 171, 173, 174
Emir Mehmed, 71
Emir Selim,
İli
Hacı Yakup mescidi, 112, 119
Haçlılar, 8
116, 122
Emîr, Bıyıklı Mebmed Paşa adamı, 152
71
Ergani, 17, 31, 35, 134
Halîf, köy,
120
Halil Ağa,
zaîm,
45
Halil Eyyûbî, Melik, 16, 19, 27, 28. 30,
Ermeni, 77, 78, 98, 102
31, 34
Erni, mezraa, 74
Haliliyye
Erzincan, 134
Evliya Çelebi, 5, 6, 38, 54, 68,
medresesi,
bk. Melik
Mansur
medresesi
Eski-kale, bk. Kal'atü'1-İmra
Eyyûbîler,
145
Hacı Maruf medresesi, 112, 119, 121
72
Halkalı,
bk.
al-Hamâru
9
Kelbîn
( Deyr
al-hammâr ), manastır,
99
Fahriyye, mevki,
120
Hamdan b.
al-Hasan,
7
Fahrüddevle Muhammed b. Cuheyr, 7
Hamdan b. Hamdun,
Faik Bey, 20
Hamdullah, kadı naibi, 49
FERDÎ, kâtip, 115 ,.
Hammâr kapısı, 99
Ferruh b. Kara Yakup, 64
HAMMER,
Fethi,
kâtip, sipahi, 152
Hamza Ağa, kale azapları
Fırat,
42, 43
Hamza b. Cihangir türbesi, 121
Foruk, yer adı,
26
Freugî, kumaş, 128, 158, 164. 165, 170, 171
GABRİEL, A., 2, 92, 94, 97, 107, 117, 120
Gazale,
köy, 44
102
GEORGİUS CYPRIUS, 3
Gökçe,
40
Gollü,
bk. Salâh
74
bk.
Gollüce,
bk.
Kusur
bk.
Kusur
Gölviran, köy, 76
Göynük, köy, 76
Gül mahallesi (bk- Kölâsiyye mahallesi),
110, 114
Habur, bk.
Hamza b. Kara Yülük Osman, 13, 42, 75, 92
-zaviyesi,
119
-türbesi, 96
Hamza, Hz-, 64
Harâbü'i-mâ,
köy,
Harput, 17, 21,
Harûniye, 141,
Harza,
köy,
35,
115
134
151
110
Hasan, sipahi,
köy, 76
Göllükusûr,
ağası, 51
Harzem, 9, 18, 62, 117, 120, 122
Kusur
Göllükend,
24
Harrincik (Harrincük), köy, 121, 151
Gökçe-kaya, nahiye, 45, 76
Göksu,
4,
Harâb ed-Derb (Harab-derb), köy, 62, 109
GEARY, C, 96,
Gercüş,
J. von,
7
Kabûr
Haeer-i şeytan, mezraa, 74
152,
153
Hasan, şeyh, 72
Hasan Bey, Diyarbekir defterdarı, 52
_ Hasan Bey, evlâd-l Mehmed Baba, 152,
153
Hasan Bey, Nusaybin
sancak-beyi, 44
Hasan-Beği, 159, 163
Hasan kethüda, 61
Hasan Padişah, bk. Uzun Hasan
Hatem-i Tâ'î,
kale, 6
195-
Hatîbe,
köy,
Işıkören,
110
Haydar Çelebi, Diyarbekir'i tahrîr eden,
37,
51
İbn Havkal, 89
İbrahim, müderris, 119
15
İbrahim Ağa, 110
Hıdırhk, 93
Hısn-ı Keyfa (Hasankeyf, Kaya-kale), 6,
16,
40,
17,
22,
30,
31,
34-36,
33,
52
Bey,
Hidayet
Avlonya sancak-beyi, 92
Paşa,
bk.
HİNZ,
10
91
15
117, 151
BİTLÎSÎ. 15-23, 26, 2S,
42,
31-34,
91
İlya, mimar, 93
İmâdeddin, sipahi, 153
112
İmâdiyye, 16, 31
İmam Zeynelâbidin mahallesi, Nusaybin-
II, 8
Paşa,
Karaman
Beylerbeyi,
ve
Diyarbekir
21, 22, 26, 29, 30, 32,
58
58
İnâyetüddin, mevlânâ, 117
100
İNCİCİYAN, P. L-. 78, 102
Hüsameddin,
Şeyh, 15
Hüsameddin
Timurtaş, Artuklu
hüküm¬
İran, 4-6, 14-16, 27-29,
İsa, Melik, 10-12, 18,
115
Hüsamiyye medresesi,
Hüseyin,
alay-beyi, 49
Hüseyin,
emir, 31
İsa, şeyh,
115
Hüseyin, Tûr Ali
Hüseyin b. Ferruh,
Hüseyin Şirvânî,
42
88
Isfahan Bey, Hacukî, 27
Işıklar, bk. İbrahimiyye
İskenderânî, kumaş,
21
oğlu, 13
163
İsmail, şeyh, 72
İSTAHRÎ, 89
64
mevlânâ,
125
74
İskender, Kara Yusuf'un
Bey oğlu,
31,
116
İshak Ağa, ulûfeci-başl,
Hüseyin, Musul pazar-başısı, 126
Irakeyn seferi,
de,
İroara-kulu Nalband mahallesi, Nusaybinde,
153
Huzr, Taglibli,
darı,
123
İlhanlılar, 10, 37
7
-kervansarayı, 123
148,
108, 118
İlgazi, Kutbeddin, Artuklu hk., 107, 114
Hûnrevân Hatun mescidi,
Husrev
Akkoyunlu,
İki-kuyu, köy, 76
10
Humaydiya,
Husrev
camii,
İDRİS-İ
31
Hollanda'h,
Bîcan ),
İbrahimiyye, köy, 63,
HOCA SACDEDDİN Efendi, 24, 26-28, 33
Horasan, 4,
( b.
109
Içören, bk. Teffi
Hît, 35, 36
Hulâgû,
108,
İbrahim Paşa, Musul valisi, 47
125
16,
12
Bey
İbrahim Çelebi, kadı. 118
W., 43
Hizan,
oğlu,
kervansarayı,
Deyr Hilye
Hindistan,
İbrahim Bey, Kara Yülük Osman Bey'in
119
Hilâl, mevki,
Hilye,
İbrahim Ağa mescidi, 109
İbrahim
Hızır b. Ferruh, 64
Hızır
İbn Battûta, 89
İbn Şaddâd, 89, 90, 98-101
Hesna de Kepha, bk. Hısn-ı Keyfa
8,
Hilye
İbn Fakîh, 89
30
Heraklius, 4
Heşt-Bihişt,
Deyr
İbn Cubayr, 89
Hemdem Paşa, 153
Hemedân, 21, 22,
bk.
lzala, (İzelâ), 2
HAYDAR ÇELEBİ, 18, 19, 21, 28
117
İstanbul, 21, 25, 28, 38, 60, 160, 166
İstilil, kaza. 70
İyâz b. Ganm, 7
İzmit, 21
-196
Kasım Bey, Emir Sârim oğlu, 27
Justiniaous, 5, 7
Kabala,
Kasım Padişah,
köy, 63, 121
Kabbâd, köy, 115
151
Kasımiyye hamamı,
34
Kasır,
Kal'at al-Gurâb, 91
113, 137, 138, 151, 161, 167, 172, 175
Kal'at-ı Kûh, 91
bk.
Kasr-1 Serçehanı,
116,
117, 123
Türkmen
Deresi
bk. Serçehanı
Kaşiari
Dağları,
2
KÂTİP ÇELEBİ, 59, 72
91
Kavs, köy,
Kamışlı-viran, köy, 76
Kaya-kale,
el-Kâmil, Melik, 9
Kaygır,
Kâmil ve Bîmâristan mahallesi, 97, 101,
Kayı,
109
bk. Hısn-ı Keyfa
bk. Kangırll
Sultan
76
Kayı kışlağı, 76
106
Kanazal Sultan, bk. Kangırıl Sultan
Kayseriyye,
117,
124,
Kangırll Sultan, Bağdad hâkimi, 22, 27, 28
Kaytı-Beği,
158,
159
Kanlı-viran, köy, 76
Kazvin,
Kansuh Gurî,
Keçeci
32
1S6,
172,
30
hamamı,
12:1
Kefertut, köy, 64, 120,
76
151
Kara Bey, bk. Karahan
Kelbîn, köy, 65, 82, 117, 151
Karakoyunlular, 10, 11, 13
Keldânî, 77, 102
Kara-köprü,
Kelhurân, 21, 22, 30
18
Kemah, 30
Kara Mehmed, 10
Kara Yusuf,
Kerh, mevki,
11, 13, 107
22-24
Kara Yülük Osman, 11, 12
Kerkük,
Karaca Paşa, Kırşehir beyi, 20
KEŞFÎ, 33
Karacadağ, 1, 2
Kılıç Ali Paşa, 48
Karacalar, köy, 76
Kıllıt,
Karadere, köy, 45, 64, 69, 117, 118, 139,
Kıranlı, köy, 117
144,
köy, 65
20-25,
27-32, 42
Kızılhamad,
Ferruh, 64
124,
108,
116,
Kasım
75,
Padişah
115
Kilibin, bk. Kelbîn
Killeth,
medresesi
Kasım Bey, Eğil hâkimi,
76
Kiğı sancağı, 18, 35
169
medresesi, bk.
117
Kızıltepe (Koçhisar), 39, 62-67,
153
Kasım b. Cihangir, 13, 41, 52,
117, 123,
Mağara),
Kızılca Ahmed
Kızıl-mescid (Şorşop), köy,
Deyr al-umr
152,
bk.
Kızılkend, köy, 66,
Karaman, 21, 26, 27, 29
Kasım, sipahi,
Ahmed ( Kızılhamad,
köy, 42
köy, 64
bk.
114
Kız öğretmen Okulu, 115
Kızılca
nahiye, 45
Kara Yakup b.
kilise,
Kıssîs mahallesi, 97, 98, 104, 106
Karahan, 14, 17, 18,
Kartmin,
31
Kırk-şehitler,
Karagöz, sipahi, 153
Karagün, köy, 44
Kara Yakup,
22,
Kırgız kulesi (Kırkıs), 99
151
Kara-keper,
174
Kefe'li, 78
Kantara, mevki, 23, 24
Kapı kışlağı,
118,
Kâşân, 30
Kale mahallesi, Nusaybin'de, 58
105,
Cihangir
116,
nahiye, 62
Kasr-l Rebia,
Kal'atü'l-İmra (Kal'at-mera), 2, 4, 6, 63,
Kal'at al-Şahba,
Kasım b.
120
Kabûr (Habûr), 39. 41, 141,
Kahire,
bk.
Kasım Padişah medresesi, 75,
27
bk. Kıllıt
KINNEIR, J. Mc. D., 46, 102
69, 70,
-197-
Kitâb-ı Diyarbakriyya,
Klebin,
Mar Yakup kilisesi, Nusaybin'de, 59
bk. Kelbîn
Koçhisar (bk.
111,
Koçlu,
Mar Şmuni, kilise, 114
121
bk.
Kodeh,
Kızıltepe),
25,
26, 64, 66
44,
4
Mardin, 1-15, 17-22, 25, 29-103, 106-123,
Kefertut
köy,
Marda, 3
Marde,
147
125, 126, 134-144, 147-153, 157, 158,
118
Konya, 29
160,
Korci,
-
22
Koruk,
mevki, 28
Koruk-depe,
köy,
26, 66
Kölâsiyye mahallesi
100,
(Gül mahallesi), 97,
105, 106
KRÜGER, P., 99
Kurs-ı âlâ,
köy,
Kurs-ı ednâ,
115,
117,
118,
121,
Kusur (Göllükend,
köy, 67, 68,
Göllü-kusûr,
114,
çavuş,
120,
18,
Kürt, 28, 29, 79, 80,
19,
dağı,
-
haslar mukataasl, 93
1,
2,
-
kapısı, Diyarbekir'de, 78
-
müzesi, 92
Maride,
Masios
Gollü),
151
19
Mardin, 45
2
dağı, 2
Matar, köy, 117
Mauricius,
imparator, 3
Mazı-dağı,
1, 4, 39,
102
Mehmed, alay-beyi, 49
29
Mehmed, mevlânâ,
108
Libri tre delle cose de
bk.
115
Mehmed,
Turchi, 38
( bk.
Usafa )
89
Mağara,
bk.
119
Mehmed, şeyh, 72
Mehmed, Şücâ oğlu,
köy, 68
49
MEHMED AĞA, Fmdıklılt, 45
b. Nasır, 68
Lübnan,
92
Mehmed, mütevelli,
Lome ( bk. Kal'atü'1-İmra), 2, 7, 63
Lutfullah
sipahi,
Mehmed II ( Fatih ), 33
Lahsa
Lutfullah,
kadı, 34, 47, 48
Mehmed, mevlânâ, kadı, 48
Lâtifiyye camii, 101,
Lise,
71
Mehmed, cizye emini, 53
Lahsa, 81
Liha,
başı, 50
6, 91
Mâristan mahallesi, 101
Kurumsalı (Kurmuşlu), köy, 117
Kürdistan,
cizyesinin iki
-
Mâristan hamamı, bk. Bimaristan hamamı
147
Kurs vadisi, 136
Küçük Ahmed,
-
Sahra-yı
120
Kurs-ı evsat (Ortagurs, Yüceli), köy, 67,
110,
164-174
kûh-ı Mardin, 45
67, 110
köy, 67,
161,
altı, 74
Mehmed b.
Kasım, 34,
Mehmed Baba,
Kızılca Ahmed
Mehmed Bey,
152
152, 153
ağa, 21
Mağaracık ( Kuyucuklar ), mezraa, 74
Mehmed Bey, alay-beyi, 50
Mahmud,
Mehmed
Melik,
108
Mahmud Şah, köy, 68,
Mehmed
defter
Bey, Sason hâkimi,
MAKDÎSÎ, 6
Maldepe, köy,
Mansur, Melik,
Mehmed Çelebi,
10,
100,
Mehmed Dinârî,
115
172,
175
şeyh,
111
Mehmed Gözü Bsy, sipahi, 153
117
köy, 68, 69,
167,
kethüda, 21
Mehmed Çelebi, ulûfeei-başı, 24
117
Mansur, mevlânâ,
kethü¬
27, 81, 34
Mehmed Bey, Zerâkî, 27, 28, 31
Malatya, 15, 25
161,
alay-beyi,
Mehmed Bey, alay-beyi, 50, 53
116
Mahmud Şah b. Mahmud, 68
Mansûriyye,
Bey,
dası, 50
Mahmud Merzifon, 51
120,
137,
147,
Mehmed Han Ustacalu,
Mehmed Okî, şeyh,
111
14, 16, 17
198 -
Mehmed Paşa,
35,
Bıyıklı, 17-20, 23-29, 32-
148,
Murad Çavuş,
Kara,
24
Musa Bey, Akşehir sancak-beyi, 37
152
Mehmed Paşa, Diyarbekir Beylerbeyisi, 50
Musa el-Zolî,
Mehmed Said,
Mustafa,
Kavuncu, alay-beyi, 49
Mehmed-âbâd, mezraa, 36
Mustafa,
kadı, 48
Mehmed
Mustafa Bey,
şeyh, 72
veled-i Bîcan,
Mehrânî,
Mustafa
40
Melik Mahmud camii,
Melik
108
107,
100
Musul, 8, 11,
7, 8
Muş,
Muş kapısı,
Merdi, 3
Mu'tazid,
3, 6, 90
12,
16, 31, 35, 36, 47, 52,
108,
125,
MÜNECCİMBAŞI,
Nahçıvan,
98
(Miski) aşîreti, 73, 79, 104,
146
Nakr
Meşkûk (Büyük Ayrık),
Nâslr,
köy, 69
Meşkûk-ı Arab (Küçük Ayrık),
köy, 69,
13,
Nasır
köy,
emîr,
Bey,
mevki, 96,
119,
Necmeddin Alpı,
8
121
Mısır,
32-34, 59, 128,
9, 29,
- kumaşı,
129, 159
164, 165, 170, 171, 173
Millili (Milli), aşîret, 46, 71, 79,
145
Necmeddin İlgazi, 8, 93, 116
79,
NİEBUHR,
Nirbu,
146
C, 46,55,
95,
Nizameddin,
MİNORSKY, V., 38, 47, 78
Nusaybin,
Mîr İmâd, kâtib, 152
Uğurlu oğlu,
34
köy,
122,
148
OLIVIER,
Muhyiddin b.
Mansur,
Mukbile,
köy,
118
13,
38-40, 43,
147-149,
G. A.,
44, 49-
46,
151, 169
102
Bahaeddin, mevlânâ,
köy, 70,
Osmanlı, -*lar, 6, 13,
118
147
15-29,
öksüz- çalı, 45
78
31,
37-39,
47, 54, 58, 59, 71, 73, 80, 140, 141
OTTER, M., 45
121
II, 13
38
Kurs-ı evsat
Osman Çelebi,
Milli-zâde, 46
Murad, IV 64, 74,
136,
Ortagurs, bk.
Mu'îk Sultan, Bağdad hâkimi, 30
Murad,
24
1, 2, 6,
Opera Noua la çuale Dechiara,
Monofizist-Yakûbî kilisesi, 9
veled-i
78,90,
102
52, 55-59, 64, 68-70, 76, 82-87, 120-
MOLTKE, H. v., 59
Muharrem Bey,
111
59,60,72,
2
Milli-zâdeler, 46, 47
Molla Mahmud,
(Câmi-i asfer),
109
93,
79, 145
- karakeçili,
114
Necmeddin mahallesi, 109,
11, 40
- akkeçili,
92
Necmeddin Gazi mescidi
Mezraa, köy,
köy, 69
Nasuh, 28
121
Nato,
1, 5,
13
Süleymânî, 27
Mezopotamya,
Muhammed
147
Karakoyunlu,
Meydanköy, bk. Kızıl-mescid
Mirza,
122
114
69,
Nâsıreddin veled-i Salih,
120
1,
116,
14
al-Kahv,
Narluca,
Meşkinân, nahiye, 66
Midyat,
115,
75
7, 8
Meryem-ana kilisesi,
Meydanbaşı,
109
Muzaffer Karaarslan, Melik, 108, 115, 123
Muzafferiyye medresesi,
74,
151
7
Meridim (Mardin), 38
Meşki
126,
Diyarbekir'de,
Halife,
Merdo, 3, 6
Mervanlılar,
33
17
Merde, 3
Merdin (bk. Mardin),
49
Dede,
kadı, 48
55, 66, 89,
Merc-i dâbık muharebesi, 32
72
alay-beyi,
birâder-i
Mustafa Remzi,
108
Mansur (Haliliyye) medresesi,
Melikşah,
şeyh,
Ömer, el-hac, müderris, 119
-- 199 -
Ömer, es-seyyid, müderris, 119
Saru Kaplan, 24
Ömer, şeyh, 72
Sâsânî, 5-8, 58, 59
Ömer Bey, sipahi, 153
Sason,
Ömer Efendi, 119
Pehlivan-kapusu,
Pir Ali-depesi,
mezraa,
köy,
Bey,
74
148,
27,
113
Seferi mağara, mevki, 42
Selçuklular, 7, 8
24
emin,
Selim I, Yavuz,
138
14-17, 19-21, 24, 26, 28,
29, 31-34,
Polonya'lı, 78
Selim-nâme,
PROCOPİUS, 3
59,
(Pulâdiyye) medresesi,
119
139
33
Selim-Şah-nâme,
Ptolemaios, 2
Pulad Bey
15
Semendere eflâkları, 53
Serçe-hanı ( Kasr-ı Serçehanı ), köy,
Rahbe,
bk.
Deyr ve Rahbe
Sevindik
köy, 148
RAMBERTİ, B., 88
Seydî Ahmed
C,
5, 6
Ruha,
4
Seyyid Ali
Siirt,
29, 38, 128, 129
158,
171,
174
173,
159,
184,
165,
170,
Rummâni,
köy,
Râz-nâme,
18,
Paşa,
117
19,
21
Polonya'lı, 78
Ağa,
18,
Sitti
13
Radviyye
113,
16-19, 21-24,
102
27-29, 31-34
70,
Sivas,
117, 147
( Hatuniyye )
20,
40
122
Nâsıreddin, 69
122
42
31
SOUTHGATE, H., 46, 47, 78, 102
Sökmen,
Artuklu, 8
Suara, 59
Salih b. Şehabeddin Ahmed, Melik, 10, Yi.
SÛCÛTÎ, 33
Salmanasar I, 2
Sûku'l-bakar,
Sârim, emir.
Sultan Ahmed,
16, 27
Sam Bey, Harput hâkimi, 27, 28
medresesi,
3S
Söğütlü, köy, 77
9
107, 108,
28, 32
31, 35, 39,
114
Siverek, 35, 41,
Soran,
110
Salâhaddin Eyyûbi,
Salih, Melik,
20, 22,
hamamı.
14,
köy,
21
Sipi, derbend, 22
148
halife,
Salih b.
Simeon,
Sincar,
SACHAU, E., 59, 65, 66,
Salâh,
36
mezraa, 80
115
Safevîler,
Saffah,
16, 35,
19
16
Sinan Paşa, Hadım, 25,
Rüstem Tarhan,
Rüşdiye,
Nusaybînî,
Silindir,
Sinan
Rumeli, 77, 140
Rüstem
16
Seyvid Bey, emir,
-kumaşı,
105,
Seyyid Ahmed Bsy, 22. 81
bk. Urfa
Rûm,
101,
Bey, 31
Seyfeddin, emir,
41, 70, 117, 118
Roma, 2,
mahallesi,
Seydî Ali, mevlânâ, 118
Reyhaniyye mescidi, 112
RITTER,
(Sündik)
103
Resülayn, 6, 45, 151
Rismil,
70,
71, 80
Rakka, 39, 81, 151
Ramazan,
56-
151-153
Savur-kapı mahallesi, 96, 100,
28
sancak-beyi, 34
Pîrî Paşa,
43, 49,
59, 61, 65, 82-85. 87, 117. 141, 143,
116
Pir Hüseyin Bey, emir,
Piyâle,
107
Savur, 7, 11, 84, 35, 38-40,
Palu, 38
Pîrî
17, 27, 31, 34
SAUVAGET, J.,
111
16
Sultan Ahmed Hacukî, 27
200
Sultan b. Nasır,
Şeyh Abdülaziz zaviyesi, Kabala'da, 63,
68
Sultan Hüseyin, emir,
121
16
Şeyh Bîkâr veya Bınâr mescidi, 110, 123
Sultaniyye, 10, 12, 30
Şeyh Çabuk mescidi,
Suriye, 8, 43-45, 60, 64, 70
Surp Kevork, kilise, 114
köy,
Şeyh
117
139
Süleyman Bey, Ustacalu,
Süleyman Çelebi,
Şeyh Zolî,
zaîm, 141,
Sürgüciyân,
aşîret,
Süryânîler,
2, 3, 6, 59, 65,
79,
152,
153
77, 78,
98,
114
Beylerbeyisi
17-21
14,
16,
Şah Selmân mahallesi,
Veli
Bey,
Şah-Kulu
11,
59,
Nusaybin'de, 58
sancak¬
165. 170,
Şamrah-depe (Baba Hâki),
171,
173,
44,
köy,
emir,
Şerefeddin,
25,
15,
16,
Teffi (Teffe), köy,
Teker
47
31
11
(Tekke) mahallesi,
108,
8
118
bk.
Tel-Neşar
Nusaybin
köy, 41
santak-beyi,
44
Tel-Harzem, bk. Harzem
Tel-Kur'a, köy, 72, 74,
102,
Tel-Neşar,
103
Deyr Bâsiyye
106
Tel-Salih,
köy,
köy,
Tel-Şihâm,
120
70
köy,
117
Tel-Ulin, mezraa,
14
emir,
42, 95
Tayyar Paşa, mutasarrıf,
Tel-Habeş, köy,
48
Şemsiyye mahallesi, 78, 97, 100, 105,
Şeref,
kalesi, 98
TAVERNIER, J. B„
Tel-Gürân,
114
kadı,
52
bk.
107
Tel-Ermen, 66, 118
mevlânâ,
Bey,
nöker, 13,
38
Tel-Enşer,
14
Şemsîler, 77, 78, 81,
Şenyurt,
36
Tel'afer, 31
40
119
Şehidiyye medresesi,
Şemseddin,
bk. Tanrı-vermiş
köy, 147
Tel'ayn, köy,
mevki,
ve medresesi,
100
Tanrıkulu,
Tekrit,
117
5
Şemseddin
Ta'mî,
Tebriz,
159
Şar mahallesi, 98,
122
Tarhan (Tarchan)
174
Şarûr,
Mesud,
Tanzimat,
Nusaybin
Şamrah (Mazı-dağı), 71. 74,
Şapur II,
ŞÜKRİ, 33
118
Hacı,
164,
119
49
Tanrı-vermiş,
Süleymânî, 27
128,
- kumaşı,
13
Tagrı-vermiş,
146
beyi, 51, 52, 58
Şam,
Şirvan,
Taglibli,
145
Bey,
111
72
Şeyh-kendi,
Tâceddin
118
medresesi,
Şah Veled Bey,
Şücâiyye hamamı, Koçhisar'da,
Seyhan,
zaviyesi
79, 126,
Şah Sultan Hatun,
122
27
Şah İsmail, 14-17, 19-21, 23, 30. 31
Şah Nasîbî, aşîret.
16,
109
Tabaka-i İlgaziyye, 8
31
Buharı, 5
Şah
Ar¬
146
Şeyhullah mahallesi,
Paşa, Rûmiye-i sugrâ
Bey Mirdîsî,
köy, menzil,
cemaati,
145
Şah Ali b. Emir Bedr,
Şah
122
Eminüddin,
36, 72,
16, 32, 33
Sündik mahallesi, bk. Sevindik mahallesi
Şah Ali
bk.
Şeyh Mahmud Türkî mescidi,
Süleyman Bey, sancak-beyi, 20
102,
Emineddin,
tuklu
Süleyman I, Kanunî, 33,
Şâdi
Karadere'de, 64
Şeyh Davud zaviyesi, Tohum'da,
Sûrsâr mahallesi, Nusaybin'de, 58
Susan,
110
Şeyh Davud zaviyesi,
27, 28, 31, 34
Şeyh Abdülaziz mescidi,
111
Tel-Ulyan,
Tezeklü,
köy,
köy,
109
118
117
115
118
122
-201 -
THEOPHILAKTOS SİMOKATTES, 3
Yahudiyân mahallesi, 97,
Tigranokerta, 66
Yahya Çelebi, sipahi,
The
Times of India,
Ticaret Lisesi,
Timur,
Yakup Bey,
96
Akkoyunlu,
Yakup Paşa,
10-12
145
voyvoda, sancak-beyi, 54
Tomanbay,
YAKUT, 5, 89,
Yakutî,
nahiye, 45
köy,
bk. Mansûriyye
Yassıca-pınar, köy, 77
34
Yaşmut,
Toroslar,
Yedikule,
80
Yegân
Trabzon'lu, 141
Tuffahiyye, köy,
patrik,
Turaçlu,
Tûr
nahiye,
2, 6-9,
40,
136
40
Ali
Bey, Akkoyunlu, 41, 80
75, 77,
Türkiye,
Yenice, köy, 44,
Yezdî, kumaş,
Yılanlı,
11, 25, 41, 75
Yunus,
14
10
Ulupınar, mezraa, 36
Urfa (Ruha), 25, 34, 35, 41, 42, 66, 90, 134
Usâfa
15,
(Lutfullah),
16
köy, 68
Usâfa b. Lutfullah, 68
Uzun Hasan (Hasan Padişah), 14, 43, 90,
134,
157,
158, 162, 169
163-165,
17
Diyarbekir'de, 17
161
Hz., 6
Yunus Bey, 38
Yusuf,
36
Yusuf.
Hemdem Paşa adamı,
153
Yusuf, mevlânâ, kadı, 48, 59
Yusuf,
şeyh, 72
Yusuf, İskender, emir, 16
Yusuf mîr-ahûr, 152
Yüceli,
bk.
Zacni, köy,
Ortagurs
116
Zarrâr mescidi,
111
Üç-depe Şems, köy, 110
Zerkân, nahiye, 45, 67
Ümmü'l-lber, 118
Zeyl-i Heşt-Bihişt,
Ürdün, 89
Zeynel, Tûr Ali Bey'in oğlu, 42
15
Üveys, sipahi, 153
Zeynelâbidîn, el-hâc,
Üveys, Sultan, Celâyir'li, 10
Zeynelâbidîn, zaîm, 80
Vâkldî,
Zeynelâbidin zaviyesi,
4
Vehib b. Hekîm, 116
119
Nusaybin'de,
58,
122
Veli-han Bey, Akkoyunlu, 27, 28
Zeytûn mahallesi, 97,
Venedik, -li, 38, 90, 91
Ziangirbei (Cihangir b. Ali), 90
101,
105,
106
Zinciriyye medresesi, 75, 112, 116, 117
Vilâyet-i arab, 43
Viranşehir, 25, 41, 45,
170
mahallesi, Diyarbekir'de, 17
mescidi,
Ustacalu,
Urmiye Gölü,
128, 158,
köy, 77
Yozgat,
Ulucâmi, Kızıltepe'de, 66
Uluğ Bey,
117
Yiğit Ahmed Bey,
73, 79
Türkmen ili, 76
Ulaş Bey,
Bâb-ı cedîd ma¬
4
Türkmen deresi (Kasr-ı Rebia),köy, 41,
42,
28
122
hallesi
Yezîdîler,
102
1. 43, 47, 70
Türkmen,
116,
Yeşilli, bk. Rişmil
bk. Duraçlu
Türk, 53,
24
Bey, 22, 27,
Yeni-kapl mahallesi, bk.
113
1,
10
Yeni hamam,
116
Tûr (Tûr Abdîn),
Tûr Abdîn,
54
100
emir, 8
Yalım,
122
Topkapı Sarayı Müzesi Arş'vi, 33
Tuma,
106
15
zade ailesi,
Timurtaş Bey, aşiret reisi, 79,
Togancık,
105,
Yakup Çavuş, alay-beyi, 50
113
Timur-girmez dağı, 73
Tohum,
101,
152
75
Zolî, aşîret, 79
202
Haritaya dair?
Ekli "En geniş zamanında, 1526 ( 932 )'da, Mardin Sancağı Köylerinin dağı¬
lışı,, adlı haritanın ufak ve kullanılışının rahat olmasını temin gayesiyle köylere birer nu¬
mara verilmiş, bunlar harita üzerinde gösterilmiştir. Aşağıdaki numaralar bunlara teka¬
bül etmektedir. Parantez içerisinde
mezkûr köylere hâlen
verilmekte olan adlar
yer al¬
maktadır.
37. Şoklân (Şaglam, Çalışlı)
1. Mansûriyye (Yalım)
38.
2. Salâh (Gökçe)
4. Kurs-ı evsat (Yüceli)
40.
Kabala
41. Rişmil (Yeşilli)
5. Ayn Ferd
6. Deyr Hiliye (Hiliye,
Karakuyu
39. Bektaş-l büzürg (Bektaş)
3. Gollü (Kusur)
Işıkören)
42. Feyz (Tel Feyz ?, Eskin)
7. Kasr-ı Rebia (Türkmenderesi)
43.
Telalin
8. İbrahimiyye (Işıklar)
44
Benâbil (Bülbül)
9. Kal'at al-İmra (Kalat-mara, Eski kale)
45. Ta'mi (Daimi, Sürekli)
Gazale
10. Kelbîn (Halkalı)
46.
11. Harrincük (Gülharrin, Ortaköy)
47. Zeydiye (Zeydi,
12. Karadere
18. Kefertût (Koçlu)
14. Mukbile (Hatunlu)
15. Birtava
Alakuş)
48. Çatal (Çatalı)
(Kuyulu)
49. Halif (Helif)
50. Deyr Bâsiyye (Derbesiye, Şenyurt)
51. Tel Habeş
16. Harâb al-Mâ (Yoldere)
52. Toğancık (Tellidoğan)
17. Meşkok (Ayrık)
53. Hamdûni (Tel Hamdun ?)
18. Ayn Devle (Aynıdevil, Kovalı)
54. Amûde
19. Kızılkend (Kızıl, Boyakh)
55. Pekmezli
20. Diği (Ulaştı)
56. Tel Ermen
21. Tibyat (Eymirli)
57. Tel
Harzem
22. Dükük (Kumlu)
58. Şeyh Zoli (Şeyhülya, Yayla)
23. Harâb al-Derb (Harapderp, Çatak)
59. Hadide (Demirci)
24. Hacı Halil (Hacı Halilân, Hacı Ha
60. Cürnik (Cürnük, Çukuryurt)
la,
Güneşli)
25. Kasr-ı cerrân (Yolbâşı)
61. Işkeftiyan (Şikeftan,
62. Yaban Haşeri
26. Ebu Katara (Katarlı)
63. Pirmir
27. Koruk (Gorogi, Kurugi, Yıldız)
64. Berman (Yeşilalan)
28. Sinnara
65. Satıh (Yayla-başı)
(Başak)
(Yaşar)
29. Reyhaniyye (Fesleğen)
66. Tizyan (Elma-bahçe)
30. Zarrâga (Zorova ?, Akalın)
67. Bernişt (Bağhea)
31. Tuffâbiyye (Tuffâhi, Elmalı)
68. Şurlu
32. Kodeh
69. Bafava (Kayadere)
(DereyanA
33. Ebu-kale
70. Eydo (Kaya-üstü)
84. Kavs (Yaylı)
71. Kılht (Dere-içi)
35. Agçe ziyaret (Akziyâret ?)
72. Kaluk
36. Tel Kar'a (Telkari, Çitli-bağ)
Şükürlü)
(Heyşeri ?, Dikmen)
73. Püzreş (Kalabozreş, Hisar-kaya)
203-
109.
74. Bozçalı
75. Erbil (Koşuyolu)
112. Hücceti (Başaklı)
77. Katar (Pınarbaşı)
Yenilmez)
113. Celepdâr (Cilâvdâr)
114. Ömerân (Belenli)
79. Haldah (Sarıkaya)
115. İsapınarı (İsapınar)
80. Tel Şehâm (Şahin-tepe)
116. Tel-Beşme (Tel-Bişim, Tepe-dağ)
81. Anbarcı (Anbarcıyan)
117. Balluca (Baluca?)
82. Keberlü (Keberli)
118. Oğlakçı
83. Köpeklü (Eliaçık)
84.
(Kışlak)
111. Mahlebiye (Mablebi, Meşeli)
76. Ahmedi (Beşkavak)
78. Mehaşni (Muhaşni,
Melkiş
110. Şifistan
(Olakçı)
119. Telgörân (Telgören,
Çamurlu
Tilgoran, Yol-
Iarbaşı)
85. Arapkendi (Arapkend, Bayındır)
86. Kurumşalu (Kurmuşlu)
120. Adesiyye (Telliades ?)
87. Sadeddinlü (Sadi ?, Kurudere)
121. Ribât (Rebet, Rabat, Hisaraltı)
88. Cevzi (Tokluca)
122.
89. Raşidi (Üçkavak)
123. Haçük (Elbeğendi)
Yenice
90. Tezeklü (Aralık)
124.
91. Teffi (İçören)
125. Ernebi (Tavşanlı)
92. Akziyaret (Ziyaret ?)
Çekem
126. Reyhanı
93- Merhand (Kayadere)
127. Selme (Selmi, Kuyulu)
94. Harsi (Kayatepe)
128. Bozdoğan (Bizdoğan, Doğancı)
95. Şorsop nâm-ı diğer Kızılmescit (Mey-
129.
danköy)
Karakuzu
130. Tel Ca'fer (Konakyeri)
96. Habezben (Kajaplnar)
131. Tel Tarîk
97. Serçehanı (Durakbaşı)
Yaban
98. Arbân (Akçapınar)
132.
99. Tarin (Gümüşpınar)
133. Sumakh (Simaki, Summaki, Adaklı)
100. Avîne (Sürgücü)
134.
101. Bağistân (Bağyaka)
135. Baloti (Belloti, Üçtepe)
Kartal
102. Kertuvin (Duruca)
136. Pazarcık
103. Tel Ya'kûp
137.
104. tel Şair
138. Halitviranı (Halid-viran)
105. Lâtifiyye (Harap Latife)
139. Demürlü (Demirli)
106. Hacı Hasan (Kara Hasan ?)
107. Arbete (Harbete)
108. Amişmiş
Erikli )
( Aynmişmiş,
Alimişmış,
Nerkisli
140- Nohut-virânı (Nohut)
141. Baba Hâki
142. Narluca (Takrîbî olarak)
%a
122
123
En
geniş
zamanında, 1526(932 ) da,
MARDİN
.Padişah
hasları
SANCAĞI
Köylerinin
dağılışı
#Diyarbekir beylerbeyisi hasları
^Timarlar
<^
(
Bugünkü
tatbik
Türkiye
edilmiş
haritasına
durum)
O
u
10
20Km.
;*j«
.-
_* :
I'.'
¥-
,.
"vi-.r '-> -* :-.-*-« ' :*
:
-.-" '.'
r-.','---;-'?:
<.? .
--'--'
-
*'""", ^
- "'-.' :
^uT. ^»»•-, ;
- ' •-"•.-:\.«-'
"
-
' •"'*:>
l
''.
.•.■aV.'
■,.-V^''';.- l. -
;.:.-,'J^_..
.'-> .
-^:
J
s*'**'-
; /
.
Fiatı : 26 II.

Benzer belgeler