Mehmet Akiften Damlalar Okul Gazetesi 2011

Transkript

Mehmet Akiften Damlalar Okul Gazetesi 2011
ÖĞRENCİLERİMİZ EBRU SANATI İLE TANIŞTI >> Sayfa 2'de
ZAMANIMIZI BOŞA HARCAMAYALIM >>>>> Sayfa 3'te
KİTAP OKUMAK
>>>>> Sayfa 4'te
MESLEKİ SOHBET ( Röportaj)
>>>>> Sayfa 5'te
ŞİİR DÜNYASINDAN ŞAİRLER
>>>>> Sayfa 6'da
SBS ÜZERİNE KISA KISA
>>>>> Sayfa 7'de
TURNUVA HEYECANI DEVAM EDİYOR >>>> Sayfa 10'da
DAMLALAR'DAN MERHABA
Şairin dediği gibi ‘’- Hani şu uçurtması
gökyüzünde asılı kalan, oyuncaklarını masal
kahramanlarına çaldıran çocuk var ya… işte o
benim’’ o biziz. Çocukluğumuzu mutlulukla
yaşayamadan darmadağın hayatlara yol
aldık. Kimimizin gemisi gelmedi, kimisi
çoktan kaçırdı gemiyi.
Biz öğretmenler ve idareciler kaçırdığımız
sevgiyi,
mutluluğu
öğrencilerimizin
gözlerindeki
parıltıda
buluyoruz.
Öğrencilerimizi kendi çocuklarımızdan
ayırmıyoruz,
onlarda
artık
bizim
çocuklarımızdır.
Okul müdürü olarak, isteğim öğrencilerimizin
RECEP YAKUT
OKUL MÜDÜRÜ
öncelikle kendilerine, daha sonra da
ailesine ve milletine faydalı insanlar
olmasını sağlamaktır. Sevgili anne babalar
çocuklarımız bizim geleceğimizdir, onların
bir birey olduklarını düşünerek onlarla
ilgilenelim, onlara zaman ayıralım.
DAMLALAR
Mehmet Akif Ersoy ilköğretim Okulunun Sesi
ŞUBAT MART
NİSAN 2011 SAYISI
www.makif.meb.k12.tr
Mayıs 2011
23 NİSAN NEŞE DOLUYOR İNSAN
Atatürk 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza armağan etmiştir.
Şimdi sizlere o güzel güne dair birkaç not
aktarayım. Törenimiz ilk olarak saygı duruşu ve
İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Ardından
günün anlam ve önemi belirten konuşma ve şiirler
okundu ve etkinliklere geçildi. Etkinlikleri seyreden
öğretmenlerin de Çocukların mutluluğundan pay
aldığı görülüyordu.
Biz bugünde öğrencilerimizin gönüllerince
eğlenmelerini, mutlu olmalarını sağlamak için
birtakım etkinlikler düzenledik.
Birinci
yarışma
çuval
yarışması…
Yarışmacılar yerlerini almışlar bitiş çizgisine gözlerini
dikmişlerdi. Yarış başlıyor tezahüratlar arasında çuval
içinde zıplayarak ilerleniyordu. Ara sıra düşüşler
yaşansa da, herkes mutluydu. Yarışmalar tüm hızıyla
devam ediyordu. Yarışma alanı git gide daralıyordu.
Ve işte yumurta taşıma yarışmasına da geçildi.
Kaynamış yumurtayla gelen öğrenciler, yarışmadan
ŞİİRİN GİZEMLİ
DÜNYASINA YOLCULUK
MehmetAkifErsoy7lköŒretimOkulu
ùiir Dinletisine Davetlisiniz.
ÖŒrencileriOlarak;
Yürekten seslerle yaüamÖ
ûiirlerle anlatacaùÖmÖz
ûiir dinletimizde sizleri de
AramÖzda görmek
Bizleri onurlandÖracaktÖr.
YER: Bekir Aral Lisesi
TARøH: 16 MayÕs Saat 14.00
HazÕrlayan: PÕnar YARDIMCI
“EDİTÖRDEN”
Değerli Okuyucularımız, Sevgili öğrencilerimiz,
Sizlerle birlikte ilk başta okulumuz adına bir
Okulumuz Türkçe dergi çıkarmaya karar verdik. Sizlerin hazırladığı,
öğretmeni Pınar
Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu’nu anlatan
YARDIMCI
ürünlerinizin yer aldığı bir dergi. Birinci dönem
koordinatörlüğünde; uzun uğraşlar sonucunda dergimiz basıma hazır
hale geldi, ancak maddi imkânsızlıklar nedeniyle
kendileri küçük,
basımını
gerçekleştiremedik. İkinci dönem için
sesleri büyük
içerik
olarak
eşdeğer olan bir okul gazetesi
öğrencilerinin
çıkarmayı
karar
verdik ve çalışmalarımızı bu yönde
uzun bir çalışma
sürdürdük. Eğer bu satırları okuyorsanız hedefimize
sürecinde
ulaştığımızı düşünüyorum.
Çalışmalarımızın
hazırladıkları şiir
amacı, okulumuz öğrencilerini güncel olaylara
şölenine tüm şiir
ilgi duyan, olayları değerlendiren bireyler haline
severleri bekliyoruz.
saatlerce önce pratiğe başlayanlar yarışmada bütün
hünerlerini gösteriyordu. Derken yumurtalar teker
teker yere düşmeye başladı. Yarışmanın sonuna
doğru heyecan doruğa çıktı. Yoğurtta para bulma
yarışını da unutmadık. Yarışmacılar yoğurdun
içindeki parayı bulmak için canla başla mücadele
ettiler. Yapılan balon patlatma yarışında ise tam bir
köşe kapmaca hâkimdi, görülmeye değerdi. Son
yarışma olan halat çekme ise renkli görüntülere
sahne oldu. Yarışmada yenilmek üzere olan 8-B
sınıfının yardımına okul müdürümüz Recep YAKUT
yetişti ve onları yenilgiden son anda kurtardı.
Sözün özü; onlar bizim her şeyimiz, onların yüzünde
güller açması bizleri çok sevindiriyor. Her günün
bayram havasında geçmesi ve her zaman yüzlerinin
gülmesi temennisiyle…
Fatih YARDIMCI
getirmek, onların olaylara farklı
pencerelerden bakabilmelerini
sağlamak,
öğrencilerimize
basının önemini fark ettirmektir.
Ayrıca bu alana ilgi duyan
öğrencileri, ilgi ve yetenekleri
doğrultusunda
yönlendirmek
ve
geliştirmek
istedik.
Kültürünü, tarihini, yaşadığı çevreyi tanıyan, ilgi
duyan, araştıran, sorgulayan bireyler yetiştirmek,
duygu ve düşüncelerini bilgilerini paylaşmayı
bilen
öğrenciler
yetiştirmekle
mümkündür.
Unutmayalım ki, bilgi paylaştıkça güzelleşir. Bu
çalışmamıza dokümanlarıyla katkı sağlayan ekibime
çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.
Fatih YARDIMCI
Mehmet Akif Ersoy İ.O. Türkçe Öğretmeni
Mayıs 2011
DAMLALAR
2
ÖĞRENCİLERİMİZ “ EBRU SANATI” İLE TANIŞTI
Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi
Fırça : Fırçanın sapı için, esnek
olduğundan dolayı gül dalı kullanılır.
Kıllar ise, at kuyruğundan elde edilir.
Boyalar: Ebru yapımında genellikle
oksit kırmızı, oksit sarı, oksit siyah, lahur
çiviti kullanılır. Diğer renkler de bunların
karışımından elde edilir. Güzel bir ebru
için renkleri uyumlu kullanmak önemlidir.
Bu nedenle koyu renklerden başlanarak
renkler kullanılır. Tabandaki siyah boya,
üzerindeki boyaları canlı ve aktif gösterir.
Aralardaki beyazlar da renklere hareket
getirir.
Okulumuz
Görsel
Sanatlar
öğretmeni Mehmet BAYHAN okulumuz
6. Sınıf öğrencilerine ders müfredatı
kapsamında “ebru” sanatı eğitimi veriyor.
Öğrencilerimiz bu sanatı öğrenmekten ve
icra etmekten çok memnun görünüyor.
Gelin şimdi “ebru” sanatının ne olduğuna,
nasıl yapıldığına dair bilgileri paylaşalım.
Ebru sanatı nedir?
Kâğıt süsleme sanatlarının en
önemlilerinden biri... Bütün Osmanlı
sanatlarında olduğu gibi usta-çırak usulü
ile öğrenilen ve sanatçının iradesi dışında
birçok değişkenden etkilenen bir sanattır.
Ebru; renklerin suyla dansının yarattığı
bir ahenktir aslında. Bazı kaynaklar
ebrunun, yüz suyu anlamına gelen “ab-ı ru”
sözcüğünden, bazı kaynaklar ise Orta Asya
dillerinden Çağatayca’da hareli görünüm,
damarlı kumaş ya da kağıt anlamına
gelen “ebre”den geldiğini söylese de en
yaygın kanı, kelimenin kökeninin Farsça;
bulutumsu, bulut gibi anlamına gelen “ebri”
den gelmekte olduğudur. Her ne şekilde
isimlendirilse isimlendirilsin insanlara da
isim olan ebru, gizemli bir ahenk taşıyor.
Zorlu ve emek isteyen bir sanat olan
ebru, geri dönüşü olmayan, tekrarı
olmayan, çok değişkenli bir sanattır.
Birçok eski eserde süsleme amacıyla
kullanılan
ebru,
geleneksel
el
sanatlarımızdan olmasına rağmen yakın
zamana kadar unutulma tehlikesi ile karşı
karşıyaydı. Dünya çapında çeşitli milletler
tarafından sahiplenmeye başlanmış, bazı
ülkelerde ebru yapımı sırasında kullanılan
malzemeleri üreten firmalar boy göstermişti.
Ebru sanatında son devrin piri merhum
Mustafa Düzgünman gerek yetiştirdiği
öğrencilerle gerek bu sanata kazandırdığı
anlayışla manevi hazinelerimizden birinin
payidar kalmasında büyük rol oynamıştır.
Geleneksel
Türk
Ebru
kullanılan malzemeler
sanatında
Kâğıt : Emici özelliği fazla ve mat olanları
tercih edilir. Genellikle birinci hamur kâğıt
kullanılır.
Kitre : Kitre, Anadolu’da yetişen, geven
türü dikenli bitkilerden elde edilen,
yapışma özelliği az olan bir zamk çeşididir.
Suyla birlikte karıştırılarak uygun kıvam
elde edilir. İpek kitresi ise, toz halinde hazır
olarak satılmaktadır. Piyasada aktarlarda
bulunabilen kitrenin plaka halinde, beyaz
ve topraksız olanları tercih edilmelidir.
Tekne : Ebru yapımında tekne dediğimiz,
içine kitre konan kaplar kullanılır.
Öd : Renklerin kitre üzerinde kalmasını
sağlar. Boyanın içine atılarak kullanılır.
İpek boyalar için kullanılmaz.
Biz : Büyük, kalınca iğne olup, ebruya şekil
vermekte kullanılır.
Ebru nasıl yapılır?
Ebru yapımına başlamadan önce seçilecek
kağıdın ölçüsüne uygun büyüklükte bir
tekne alınır, tekne kitreli su ile doldurulur.
Ebru teknesi basitçe alüminyum bir
baklava tepsisi gibidir. Kitre, bir bitkinin
özü olup baharatçılarda (aktarlarda) satılır.
Sinme bir avuç veya tepeleme iki çoba
kaşığı kitre iki litre kadar su içinde 2, 3
veya 4 gün bekletilerek kitrenin su içinde
iyice şişmesi sağlanır. Şişen kitre su içinde
el ile yoğurularak suya karışması sağlanır.
Kitreli su boza kıvamında veya az seyreği
olmalıdır. Hazırlanan sıvı ince bir tülbent
ile süzülerek temizlenir. Son haliyle
tekneye yavaşça (köpürtmeden) boşaltılır.
Değişik renklerde toprak boyalar ayrı
ayrı iki cam yüzey (veya seramik, krom)
arasında iyice ezilir. Ezilme esnasında hafif
su katılır. Ezilme sonrasında meydana gelen
çamur benzeri boyaya sığır ödü katılarak 15
gün veya bir ay kadar bekletilir. Boyanın
öd asidiyle pişmesi sağlanır. Beklemeden
sonra mamül sulandırılarak kullanılır. Boya
açılmıyorsa öd katılır. Rengi açmak için
su kullanılır.Bir ebru bir defa yapılabilir.
Hazırlanan boyalar fırça veya metal
çubuk yardımıyla daha önce hazırlanmış
olan kitreli suyun üst yüzeyine damlatılır.
Boyaların
açılmasını
ve
şekillerin
yuvarlaklığını kesin olarak bilemeyiz.
Ancak fikir sahibi oluruz. Yaptığımız
ebrunun tam olarak nasıl olacağını değil
neye benzeyeceğini bilebiliriz. Bu yüzden
iki defa aynı ebruyu yapmak imkansızdır.
Kağıt tekneye serilir, iş tamamlanır.
Kağıt düzgünce tekne üzerine bırakılır,
görüntünün kağıda işlemesi sağlanır. Kağıt
temiz bir ortamda kurumaya bırakılır.
Su yüzeyinde meydana gelen şekiller,
teknik gereksinme sonucu daha çok soyut
olarak gelişir. Bu düzenlemeden sonra
seçilen kağıt su yüzeyine yatırılır. Birkaç
saniye sonra kaldırılır ve kitreli suyu
süzülünceye kadar iki ucundan asılır.
Bu ebrû tekniğinde sanatçı, boyaların
kitreli su üzerindeki dağılışına yeterince
hakim olamaz. Bu yüzden bir takım
kalıplaşmış ebrû tipleri oluşmuştur.
Hazırlayanlar
Muhammet KÖYSU
Caner ORUÇ
RENKLERİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
Beyaz, istikrarı, devamlılığı, masumiyeti ve saflığı simgeler. Bu
yüzden üzerinde fazla şaibeler olanların, beyaz ağırlıklı kıyafetleri
seçmelerinde yarar var. Beyaz giysiler sizin temiz olduğunuz imajını
verir.
Kahverengi gerçekçiliğin, plan ve sistemin rengidir. Kahverengi
insanı hızlandırır. Bu yüzden fastfoodla iç mekanda kahverengi
kullanır. Kahverengi toprak rengidir. Kıyafetlerde pek tercih edilmez,
çünkü kahverengi giyen insanlar kalabalıkta dikkat çekmezler.
İş görüşmelerinizde, profesyonel toplantılarda sakın kahverengi
giymeyin
Kırmızı ise hareketli, kıpır kıpır insanlar için en ideal renktir. Bu
renk canlılık ve dinamizmle ilgili bir renktir. Mutluluğu temsil eder.
Kırmızı renk, fiziksel olarak; ataklığı, canlılığı ve duygusal bağlamda;
bir işi sonuna kadar götüren azmi ve kararlılığı gösterir. İştah açar.
O yüzden dünyadaki gıda firmalarının çoğu logosunda kırmızıyı
kullanır. Kırmızı tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır.
Lacivert sonsuzluğu ve otoriteyi temsil eder. İş adamlarının
ve firmaların sıkça tercih ettiği bir renktir. Özellikle önemli iş
görüşmelerinde tavsiye edilen bir renk tonudur. Lacivert giyen kişiler
kendilerini çok daha karizmatik ve inandırıcı hissederler. Kozmik
renk olarak kabul edilir, sonsuzluğu, otoriteyi ve verimliliği simgeler.
O yüzden dünyadaki firmaların bir çoğu logolarında lacivert rengi
kullanır. İnsanların üzerinde başarılı ve güçlü imajı bırakır. Lacivert
Akrep burcunun rengidir.
Tartışmasız mavi en dinlendirici renktir.
Mavi renk gökyüzünün ve geniş ufukların, denizin simgesidir.
Mavi insanlar üzerinde yumuşaklık, sevecenlik tazelik gibi etkiler
yaratır. Huzuru temsil eder ve sakinleştirir. Araplar mavinin kan
akışını yavaşlattığına inanır, nazar boncuğu o yüzden mavidir.
Batıda intiharları azaltmak için köprü ayaklarını maviye boyarlar.
Duvarları mavi olan okullarda çocukların daha az yaramazlık yaptığı
saptanmıştır.
Mor Konsantrasyon sağlamak için mor´dan daha iyi bir renk
bulunamaz! Eskiden beri ihtişam ve lüksün son basamağı olarak
düşünülür. Tarih , yüksek sınıfların, saray mensuplarının daima morla
bezendiklerini kaydeder. Nevrotik duyguları açığa çıkardığından,
insanların bilinçaltını korkuttuğu saptanmıştır.
Pembe´nin ifade ettikleri ise uyum, neşe, sevecenlik, ilkbahar ve
yeni açmış çiçeklerin kokusudur. Rahat hissettiren ve dinlendiren
bir renktir. Bu yüzden bazı büyük mağazalar tezgahtarlarına pembe
üniforma giydirir ki, müşteriler kendilerini rahat hissetsin diye. Pembe
aynı zamanda çocuk rengidir.
Sarı uyarıcı özelliği vardır ve insanları daha dinamik ve neşeli olmaya
teşvik eder. Zeka , incelik ve pratiklikle ilgilidir. Toplumsal yaşamı
ve birlikte çalışmayı yansıtan bir anlamı vardır. Geçiciliğin ve dikkat
çekiciliğin sembolüdür. Dikkat çekiciliğinden dolayı dünyada taksiler
sarıdır. Sarı ayrıca hüzün ve özlemin rengidir. Sonbaharın tüm hüzünlü
güzelliğinde onun her rengini izlemek mümkündür.
Turkuaz´la neşeli ve sakin duyguları aynı anda yaşamak mümkündür!
Yeşil ise doğanın ve baharın rengidir, insanlar üzerindeki etkisi
tartışılmaz.Güven ve huzur verir . Yaratıcılığı körükler, rahatlatıcı
özelliği nedeniyle büyük lokanta ve mutfaklarda kullanılır. Yeşil
alanlarda insanların daha az mide rahatsızlığı çektiği saptanmıştır.
Ayrıca huzuru ve üretkenliği temsil eder. Güven ve rahatlık veren
bir renktir. Yeşil tabiatta hakim olan bir renk olduğu için rahatlatıcı
ve sakinleştirici etkisi de büyüktür. Yeşil rengin ağırlıklı kullanıldığı
yerlerde üretkenlik artar… Yeşil Terazi burcunun rengidir.
Siyah ağırbaşlılık ve ciddiyetle özdeşleşmiştir. Gücü ve tutkuyu
temsil eder. Hırsında bir ifadesidir. Bizde ve Batı’ da matemi temsil
ederken Japonya’ da mutluluğun simgesidir. Fonda kullanıldığında
karamsarlığı çağrıştırır. Işığı yok eder. Konsantrasyonu en çok getiren
renktir. Einstein’ in konsantre olabilmek için perdeleri siyah gün ışığı
olmayan bir odaya girip bu şekilde çalıştığı söylenir.Balık burcunun
rengidir.
Hazırlayan: KÜBRA DEMİR
DAMLALAR
3
Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi
Mayıs 2011
ZAMANIMIZI BOŞA HARCAMAYALIM!
ŞARKINI SÖYLEDİĞİN ZAMAN
“Bende
anlayamadığın
nedir
biliyor
musun?”
“ N e y m i ş ? ”
“Nazım’ın dediği gibi: ‘Ben
artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum.
Kendi
şarkımı.’
Ama
yapamam biliyorum, çünkü
o
şarkı içimde kuruyup kaldı.
Beni öldüren bu işte.”
“Şarkılar
bitmez,
yeni şarkılar filizlenip doğar her zaman...”
Bu roman, Deniz ile Cihan’ın hüzünlü şarkısını
anlatıyor. 70’li yılların sonunda Ankara’da,
üniversitede tanışan Deniz ile Cihan’ı ortak tutkuları
olan müzik bir araya getirir. Deniz, Ankaralı bir
ailenin isyankar kızı, Cihan taşradan gelmiş bir genç
adamdır. 12 Eylül öncesinin en karanlık günlerinde
yolları kesişen bu iki genç arasındaki ilişki birini
tutkulu bir aşka götürürken, diğeri devrimci
düşlerinin rüzgarına kapılır. Yaşanmamış bir aşkın
izdüşümü, aradan otuz yıl geçtikten sonra farklı bir
boyutta, ama aynı tutkuyla iki insana yansır: Biri artık
orta yaşını sürmekte olan Cihan, diğeriyse ona hem
yabancı hem de son derece tanıdık olan bir kadındır.
İnci Aral, arka planında değişen bir ülke,
insanlar, gençlik ve siyaset olan, bambaşka
bir aşkın izini sürüyor. Umudun, arzunun,
hüznün,
şarkılarla
canlanan
iklimini
bir
kez daha, derinlik ve ustalıkla anlatıyor.
ŞAİRİN ROMANI
Adı
Yerküre
olan bir gezegen.
En büyük kara
parçası
sayılan
Anakara’da
farklı yerlerden
farklı nedenlerle
Odragend’e
varmak üzere yola
çıkan gezginler.
Elli yıl sonra
yurduna
dönen
bir bilge şair.
Yıllarca evinden
hiç
çıkmadan
yaşadıktan
sonra, çıraklarıyla birlikte kendisini yollara
vuran bir şiir filozofu. Yalnızca şairleri öldüren
bir katilin izini süren atlı polis ve yardımcısı.
Yol boyu içinden geçtikleri yerler, yaşamlar.
Surlarında şiir bayrakları dalganan şehirler. Kanatları
göğün gizemlerini birbirine bağlayan kuşlar.
Sayıların, sözcüklerin, şifrelerin ardında ömür
tüketen matematikçiler, dilciler, sözlükçüler, şairler...
İnsanların ruhlarını sağaltan rüya terbiyecileri.
Batı’nın modern çağ fantazi romanlarıyla Doğu’nun
Binbir Gece Masalları’nın özgün bir bileşimi.
Boş zamanlarınızı değerlendirmenin
ve canınızın sıkıldığı zamanları
eğlenceli hale getirmenin alternatif
yolları vardır. Bizler, sizlere bu
yollardan iki tanesi hakkında tavsiye
mahiyetinde bir araştırma yaptık.
Sizlere sinemada gösterimde olan
filmlerden ve yeni çıkan kitaplardan
birkaç tanesini tanıtmaya çalışacağız.
Hazırlayan:Hasan GEM
ELİF PAULO COELHO
Hop Dedik
Deli
Dumrul
(Emir
Benderlioğlu),
İstanbul’un Kurtlar Kuşlar
Alemine meydan okumuş
ve oyuna getirilerek
hapse düşmüştür. İçerde
hayatının
zindana
döneceğini düşünürken,
ruh dünyasında derin
tesirler meydana getirecek
olan gönül erlerinden
İhsan Bey (Bulut Aras) ile
tanışır. Hapiste Dumrul ile
İhsan Bey’in en has talebesi ve manevi evladı Alperen
( Orhan Bıyıklı) arasında sıkı bir dostluk başlar. Deli
Dumrul’u, gönül eri İhsan Bey’i ve yiğitlik timsali
Alperen’i uğradıkları iftiralardan aklayıp kurtaracak
kişi ise Başkomiser Semih Bayrak’tır( Mesut …
ALFA OMEGA EVE
DÖNÜŞ MACERALARI
“Hilal’e isminin anlamını sordu;
Türkçede ayın ilk günlerinde aldığı
yay biçimi demektir. Ülkemin
bayrağında da vardır hilal...”
Elif’in başkahramanı dünyaca
meşhur yazar Paulo Coelho,
bir süredir bilgelik yolunda
gelişmesinin
durduğunu
hissetmektedir. Belki de yapması
gereken tek şey, esrarengiz ustası
J.nin tavsiyesine uyup, “Gönlünün
onu çektiği yere,” gitmektir...
Rastlantılar Coelho’yu Rusya’ya
savurur. 9288 kilometrelik yolu,
bu uçsuz bucaksız ülkeyi, baştan
sona trenle kat etmeye karar verir.
Daha ilk durağından itibaren
manevi bir arayışa dönüşen bu
yolculukta ona üç kişi eşlik eder:
Bir Tao ustası, Rus yayıncısı
ve en ilginci, yetenekli bir
keman virtüözü olan, sıra dışı
genç bir Türk kadını; Hilal...
Coelho, son romanı Elif’le, bir
kez daha hayatı güzelleştiren
hazineleri ve mucizeleri kutluyor.
Zamanın, mekânın, yaşadığımız
başka hayatların dışında bir
yerde, katıksız “aşk”ın peşinde,
ruhun upuzun yolunu kat ediyor.
Ama bu kez, bizlere çok tanıdık
gelen duraklardan geçerek...
“Coelho’nun
kitapları,
milyonların
hayatına
büyü
katıyor.”
Kate ve Humphrey
adındaki iki kurt
yaşadıkları parktan
ayrılmak zorunda
kalınca,
yeni
evlerine
varmak
için
bilmedikleri
ve tehlikeli bir
yolculuğa atılırlar.
Tür: Animasyon, Aile
Yönetmen: Anthony Bell
Orijinal Seslendirenler: Hayden Panettiere, Justin
Long, Christina Ricci, Dennis Hopper, Christine
Lakin, Danny Glover, Chris Carmack, Bitsie Tulloch,
Vicki Lewis, Brian Donovan
ATLIKARINCA
Çekirdek bir ailenin
sakin bir kasabadan, evin
annesinin bir akrabasının
felç
geçirmesi
nedeniyle
İstanbul’a
taşınmasıyla
başlayan
keşiflerini
anlatan
bir film Atlıkarınca.
Kısa zamanda ailede
huzursuzluk
baş
gösterecek
ve
evin
kızının huzursuzluğu ve
ardından babalarının vefatıyla birlikte aile içinde
yeni bir sır ortaya çıkacaktır. Bu sır, omuzlarda
taşınabilecek kadar ağır bir sırdır. Bu sır neydi
acaba?
DAMLALAR
4
Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi
DEĞERLİYİM, DEĞERLİSİN, DEĞERLİ!
BALTAYI BİLEMEK
Değer, bütün diğer değersiz şeyler arsında en hoyratça
harcadığımız, çar çur ettiğimiz unsurdur. En çok onu hak
etmeyenlere veririz, en çok onu veririz ve karşılığını almayız. Evet,
anladınız işte aslında “değer” en değersiz varlığımız.
Şöyle her şeyi bir kenara koyalım, bir anne- babanın en
değerli varlığı çocuğundan başka ne olabilir ki? Onlar dururken bir
anne baba neye daha fazla zaman ayırır acaba?.. Zaman ayırmak?
Öyle ya bu da nereden çıktı, değil mi? “İnsan kime zaman ayırır?”
sorusunun cevabını düşünürseniz. Bir önceki sorunun da cevabını
bulmuş olursunuz.
Beş yıllık öğretmenlik deneyimimde çocuğuyla, çocuğu
bir yetişkinmişçesine konuşan ebeveynlerle karşılaşmadım desem
yeridir. Hemen hemen hepsi çocuğu, ders çalışmadığı zaman veya
başarısız olduğu zaman; kızılacak, azarlanacak, tehdit edilecek…
kişi olarak görür. Böyle yapınca çocuk kendini toparlar çünkü!
Çocuk dediğin ebeveynlerinden, öğretmenlerinden korkmalı
biraz!.. Evet, en değerli varlıklarımızın hayatımızdaki yeri budur.
Nasıl güzel değil mi?
“Peki, ne yapalım o zaman, nasıl davranalım?” diyenlerinize
şu kadarını söyleyeyim: onlara değerli olduklarını hissettirmelisiniz
ki onlar da kendilerini değerli bulsunlar ve yaşama değerli bir birey,
özgüveni tam olan bir birey olarak karışabilsinler. Ancak o zaman
sağlıklı, iyi düşünen, doğru kararlar verebilen, başarılı bireylerden
oluşan bir toplum yaratabiliriz. Bu da ancak kime, niçin, ne kadar
değer vereceğimizi kestirebilmemize bağlı.
Zor değil onları karşınıza alın ve onlarla konuşun, onlara
zaman ayırın, onları önemseyin. Şunu unutmamak gerek: Yemek
vermek, maddi anlamda hiçbir eksiğini bırakmamak vs. yetmez.
Değerli olduğunu hissetmeli.
Fatih İlköğretim Okulu Türkçe Öğretmeni
İsmail TETİK
Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci
adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç
kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken
hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne
dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit
ayırıyormuş. Aksamları da arkadaşından bir
kaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş.
İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava
kararmaya başladığında eve dönüyormuş.
Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan
sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya
başlamışlar.
Sonuç: İkinci adam çok daha fazla ağaç
kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş: “Bu nasıl
olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden
daha erken ise başladım, senden daha geç
bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin.
Bu işin sırrı ne?”
Ben 8. sınıf öğrencisi olarak evde
ve okulumuzda Türkçe ders saatinde okuma
çalışmaları yapıyorum. Bu okumaların bana
yarar sağladığını düşünüyorum. Haftada en
Hükümdarın birinin beyaz bir atı varmış.
Hükümdar, bu atını çok severmiş.
Bir gün bütün maiyetinin (”kendi
adamlarının”) hazır bulunduğu bir sırada:
- Bu beyaz atımın ölüm haberini getirenin
kafasını uçurabilirim. Çok dikkatli olun.
Çünkü bu beyaz atı canım kadar seviyorum.
Onun ölüm haberi bende kriz geçirtebilir,
demiş.
Günün birinde, her şeyin eceli gibi beyaz atın
da eceli gelir. Ve beyaz at ölür. Hükümdarın
adamlarında bir telaştır kopar. Kimse
cesaret edemez ki, beyaz atın ölümünü
hükümdara haber versinler. Seyis başı,
düşünür taşınır, olacak gibi değil. Ben gidip
hükümdara haber vereceğim. Öyle olsa da,
böyle olsa da bizim kafa gidecek, der. Ve
Seyis başı, hükümdarın huzuruna çıkar:
- Hükümdarım, der. Sizin beyaz at var ya!
- Evet der, Hükümdar. Seyis başı:
O,
yatmış,
ayaklarını
dikmiş,
gözlerini
yummuş,
karnı
şişmiş,
hiç nefes almıyor, der. Hükümdar :
Seyis
başı,
seyis
başı!
Desene,
bizim
beyaz
at
öldü!..
Seyis
başı:
İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt
vermiş: “
Ortada bir sır yok.. Sen durmaksızın
çalışırken, ben arada bir dinlenip baltamı
biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla
daha çok ağaç kesilir.
“Kendimizi
geliştirmek,
baltamızı
bilemektir. Kendimize zaman ayırıp,
yaşamımızı objektif bir bakışla gözden
geçirmektir. Zayıf bulduğumuz alanlarımızı
geliştirmek için çaba göstermektir. Bu,
zihnimizin, ruhumuzun, karakterimizin
güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur.
Delhi’deki ünlü tapınakta Sokrat’ın şu sözü
yer alır: “İnsan Kendini Tanı.” Kendini
tanımak, şu anda olduğumuz noktayla olmak
istediğimiz nokta arasındaki yoldur. Kendini
tanımak, kendimizi nasıl gördüğümüz ile
başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında
KİTAP OKUMAK
Okumak insan zihnini geliştirerek
insana yeni pencereler açar. Bizlere her kitap
başka bir dünyanın kapılarını aralar. Kitaplar
aracılığıyla, isteyip de yapamadıklarımıza,
hayallerimize, okuyarak erişiriz. Kitap
okumak bizlerin hayal dünyasını geliştirerek
olaylara farklı pencerelerden bakma becerisi
kazandırır. İyi bir kitap okuyucusu sınavlarda
da başarılı olur. Sınavlarda önüne gelen
paragraf sorularını yorumlamada daha
başarılıdır. Çünkü kitap okuyarak okuduğunu
anlama becerisini kazanmıştır.
fark olmaması anlamına gelir. Bireysel ve
iş yaşamımızda başarılı, mutlu ve doyumlu
olmak istiyorsak, baltamızı bilemek için
kendimize zaman ayırmalıyız.
BEYAZ AT VE HÜKÜMDAR
Sigaraya, alkole, gereksiz insanlara… değer veririz ama
en çok değer vermemiz gerekenlere değer vermeyiz. İlginç değil
mi? Maalesef öyle. Oysa şeyle
bir
düşündüğünüzde
aslında
çevrenizde sizin varlığınızı anlamlı
kılan birçok kişi veya varlık vardır
da bunların farkında bile değiliz.
Bir öğretmen olarak birçok veli
çeşidiyle karşılaşmışımdır. Eti
senin kemiği benim tipindeki
veliler, evde her şey var ona
her şey aldım benden daha ne
istiyor tipindeki veliler, bundan
adam olmaz hocam… diplomayı
alması yeterli ona bir iki inek…
Çobanlığa marş marş diyen veli
tipleri - çobanlık da dünyanın en işe
yaramaz insanların mesleği oluyor bu arada- ve daha birçok çeşidini
sayabilirim. Konuyla ilgisi ne diye düşünüyor olabilirsiniz…
Mayıs 2011
az bir kitap bitiriyorum. Kitapları genellikle
okul kütüphanemizden temin ediyorum. Kitap
okumak isteyen arkadaşlarımızda hafta içi
her gün öğleden sonra okul kütüphanesinden
kitap alabilirler. İsterlerse kütüphanede kitap
okuyup ders çalışabilirler. Kütüphanemizin
açık kalmasını sağlayan arkadaşlarımıza da
ayrıca teşekkür ederim.
Her kitap bir hayattır. Her kitaptan
yeni tatlar, yeni lezzetler alırız. Kısacası,
okumak isteyen kişi her nerede ve ne şartta
olursa olsun okumak için vakit de bulur,
kitapta. Sizler de yeni ufuklara yelken açmak
istiyorsanız henüz geç kalmadınız. Okuyun.
Hazırlayan: Ebuzer DUYU
- Aman hükümdarım! Ben demedim, siz
dediniz hükümdarım, siz dediniz der ve
kafayı kurtarır.
Kısacası, söyleme şeklimiz bir çok şeyi de
ğiştirir.
Hazırlayanlar
Elif AYDOĞDU
Suna SELÇUK
DAMLALAR
5
Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi
Mayıs 2011
FIRAT BOZKAPLAN İLE MESLEKİ SOHBET
Size göre öğretmenliğin iyi ve kötü yönleri nelerdir?
Şiir yazdığınızı söylemiştiniz. Bizimle bir şiirinizi
paylaşır mısınız?
Öğretmenliğin en güzel yanı geleceğimiz olan
çocukları yetiştirip toplumun hizmetine sunmaktır.
Öğretmenliğin olumsuz yanı ise bütün çabalarımıza
rağmen öğrencilerimizin başarısız olmasıdır.
Tabi ki de. Sizinle “Yağmur Duası” adıyla yazdığım
bir şiirimi paylaşabilirm.
Öğretmen olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?
Öğretmen olmasaydım savaşçı kimliğimle yeşil
sahalarda mücadele etmek isterdim.
Okulumuzdaki öğretmenler arasında nasıl bir
diyalog görüyorsunuz?
Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
-Ben Fırat BOZKAPLAN. Öğretmenim. Hayata
olumlu bir gözle bakmayı severim. Pollyanna’nın
erkek versiyonuyum.
Mesleğinizi severek mi yapıyorsunuz?
Baba mesleği olması dolayısıyla hep bu mesleğe
karşı ilgim vardı. Öğretmenliğin kutsal bir meslek
olduğuna inananlardanım. Mesleğimi her gün yeni bir
heyecanla ve hakkını vererek yapmaya çalışıyorum.
Öğretmenlerimiz arasında hoşgörüye dayanan bir
arkadaşlık ilişkisi var. Okulumuz öğretmenlerinin en
önemli özelliği dayanışma ve birlikte hareket etmeyi
sevmeleridir. Bu da kişiler arası ilişkilerde olumlu bir
yön belirleyicidir.
Okul idaresiyle aranız nasıl? Sizleri teşvik edici
çalışmalar yapıyorlar mı?
Bomba gibi. Kurallara uyduğumuz ve işimizin
hakkını vermeye çalıştığımız zaman hiçbir idareyle
sorun yaşamazsınız. Şu ana kadar öyle bir çalışma
görmedim. Ama bu çalışmaların olmayacağı
anlamına gelmez.
YAĞMUR DUASI
“Sevgimi bulutlara yazdım” diyor sevdiğim,
Yağmuru bekleye bekleye çatladı yüreğim.
Yağmur duasına çıkıyorum,
Gökyüzünde tek bir bulut yok,
Hobileriniz nelerdir?
Haykırıyorum acı, acı:
Öğrencilerle aranız nasıl? Ayrım yapıyor musunuz?
Genel olarak öğrencilerle iyi bir iletişim
içerisindeyim. Zaman zaman bazı sorunlar yaşasak
da hiçbir öğrenciye karşı ayrım yapmamaya özen
gösteririm.
Hobilerim Futbol oynamak, bilgisayar oyunu
oynamak, PES 2011 oynamayı çok severim. Ayrıca
şiir yazmaktan da hoşlanırım ve yazdığım şiirlerim
var.
“Ey bulut, güzel bulut,
Saklandığın yerden çık bulut,
Akıt damla damla gözyaşını yüreğime,
Mesleğiniz maddi olarak sizi tatmin ediyor mu?
Akıt ki hayat bulsun yüreğim.
Ve bir koku yayılsın yağmur sonrası,
Elbette
ki
öğretmen
maaşları
çağımızın
gereksinimlerinin gerisinde kalmıştır. Fakat hiçbir
zaman maaşlarının yetersizliğiyle ilgili serzenişte
bulunmadım. Aldığım ücret ne kadar olursa olsun
onun hakkını vermek önemlidir, diye düşünüyorum…
Yayılsın ki, anlaşılsın çektiğim çile.”
Ses seda yok beyaz bulutlardan,
Tek bir damla düşmüyor gökyüzünden.
İdealist bir öğretmen misiniz?
Mesleğimizde
zaman
zaman
sorunlarla
karşılaşmamıza rağmen mesleğimin hakkını vermeye
çalışırım. Tam manasıyla idealist kalmak mümkün
olmamakla beraber mesleğimiz gereklerini yerine
getirmeye çalışıyoruz.
Yine kalbim kırık, boynum bükük.
Tahammülüm kalmadı artık yağmuru beklemeye,
Ama ben yine de açacağım ellerimi,
Ve haykıracağım binbir hasretle,
Emekliliğe dair hayalleriniz var mı?
Henüz yolun daha başındayız, bu nedenle hiç
düşünmedim.
DOSTLUK
Dostluk nedir sizce? Sadece arkadaş olup birlikte
hareket etmek mi? Bence hayır. Dostluk sevgi ve
saygı gerektiren bir bağdır. Bu bağ sadece sevgi ve
saygıyla sağlanmaz. En önemlisi sevgi ve saygının
yanında dostum diyebildiğin insanın güvenilir
olması gerekir. Siz hiç güvenmediğiniz ama
sevdiğiniz bir arkadaşınıza sır verebilir misiniz?
Siz söylemeden ben söyleyeyim hayır. Çünkü
dostluk güven gerektirir. İnsan kötü günlerinde,
iyi günlerinde yaşadığı her şeyi dostuna anlatmak
ister. Mutluluğunu ve üzüntülerini paylaşmak ister.
Bunun için çevresinde en güvendiği insana ihtiyaç
duyar. Bunun yanında dostluk sadece arkadaşının
“Yağdır mevlam sevgi”diye.
Hazırlayanlar: Suna SELÇUK-Elif AYDOĞDU
yanında olup onun dediklerini tekrar etmek değildir.
Dost dostunun yaptığı hataları ve yanlışları yüzüne
karşı söylemelidir. Ama bunu yaparken arkadaşıyla
dostluğunu bitirmeden anlatmalıdır. Gerçek dost
acı da söyler tatlı da. Ama yalan söylememelidir.
Arkadaşının doğru bulmadığı davranışlarını
söylemelidir. Böyle yaparak dostluğumuzu daha
da güçlendiririz. Gerçek dost kötü günde belli olur.
Kötü günde yanında olan, sana yardım eden, yaptığın
yanlışları söyleyen, çok da güvenilir olan dosttan
başka ne isteriz. Ama biliyoruz ki günümüzde
böylelerine çok az rastlıyoruz. Böyle dostlarımız
varsa sımsıkı sarılın onlara…
Hazırlayan:
Şahinaz TURHAN
6
DAMLALAR
Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi
Mayıs 2011
ŞİİR DÜNYASINDAN ŞAİRLER
Bu bölümümüzde İstiklal Marşı’mızın coşkun şair ve okulumuza ismini veren Mehmet Akif ERSOY’u
ve Ergani’nin yetiştirdiği güzide şairlerimizden Sezai KARAKOÇ’u tanıtmaya çalışacağız.
Mehmet Akif
Ersoy’un
Hayatı
İstiklâl Marşı şâiri. Asıl adı Mehmet
Ragif olan Mehmet Akif 1873 yılında
İstanbul’da doğdu. Annesi Emine
Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir
Efendidir. İlk tahsiline Emir Buhâri
Mahalle Mektebinde başladı. İlk
ve orta öğrenimden sonra Mülkiye
Mektebine devam etti. Babasının
vefâtı ve evlerinin yanması üzerine
mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini
birincilikle bitirdi. Tahsil hayâtı
boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi.
Babasından Arapça dersleri aldı.
Zirâat nezâretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu
ve Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı. Bu
müddet zarfında halkla temasta bulundu. Âkif’in memuriyet hayatı 1893 yılında
başlar ve 1913 târihine kadar devam eder.
Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn’da edebiyat dersleri
vermiştir.
1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M. Emin Beyin kızı İsmet Hanımla
evlendi.
Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek
tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına
başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki
çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla
1908′de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar. Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı
Müstakîm’de yayınlanır.
1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi. 17
Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı’nı yazdı. Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti.
1926 yılından îtibâren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi. Derslerden
döndükce Kur’ân-ı kerîm tercümesiyle de meşgul oluyordu, fakat bu sırada
siroza tutuldu. Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava
değişimiyle geçeceğini zannetti. Lübnan’a gitti. Ağustos 1936′da Antakya’ya
geldi. Mısır’a hasta olarak döndü.
Hastalık onu harâb etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı. İstanbul’a geldi.
Hastanede yattı, tedâvi gördü. Fakat hastalığın önüne geçilemedi. 27 Aralık 1936
târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır.
Mehmed Âkif milletini ve dînini seven, insanlara karşı merhametli bir mizaca
sâhip, şâir tabiatının heyecanlarıyla dalgalanan, edebî bakımdan kıymetli
şiirlerin yazarı meşhur bir Türk şâiridir. İstiklâl Marşı şâiri olması bakımından da
“Millî Şâir” ismini almıştır.
Şairin en büyük eseri Safahat genel adı altında toplanan şiirleri şu 7 kitaptan
oluşmuştur:
1.Kitap: Safahat (1911)
2.Kitap: Süleymaniye Kürsüsünde (1912)
3. Kitap: Hakkın Sesleri (1913)
4. Kitap: Fatih Kürsüsünde (1914)
5. Kitap: Hatıralar (1917)
6. Kitap: Asım (1924)
7. Kitap: Gölgeler (1933).
Sezai Karakoç’un Hayatı
Sezai KARAKOÇ, 1933’te Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. Parasız
yatılı okuduğu Gaziantep Lisesi’ni 1950’de bitirdi. 1955’te Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nden
mezun oldu. 1956-1965 arasında Maliye müfettiş yardımcılığı ve gelirler
kontrolörlüğü görevlerinde çalıştı. Temmuz 1965’te memurluktan ayrıldı.
Gazetecilik ve yayıncılık işlerine girişti. “Diriliş” dergisini aylık, haftalık
bazen haftada iki kez yayınladı. 1971’den sonra kısa bir süre için Gelirler
Genel Müdürlüğü’nde gelirler kontrolörlüğü yaptı. 1974 sonrası yeniden
devlet memurluğu görevinden ayrılarak gazetecilik ve yayıncılığa başladı.
Yeni İstiklar, Yeni İstanbul, Babıali’de Sabah, Milli Gazete’de yazılar
yazdı. İlk şiiri 1951’de “Hisar” dergisinde çıktı. Üniversite yıllarında
1955’te “Şiir Sanatı” dergisini çıkardı.
Mülkiye, Yenilik, XX. Asır, İstanbul, Şiir
Sanatı dergilerindeki şiirleriyle tanındı.
Başlangıçta Pazar Postası’nda İkinci Yeni
akımı doğrultusunda şiirler yazdı. Daha
sonraki yıllarda tümüyle kendi şiirine
yöneldi. Yeni biçim araştırmalarına,
değişik imgelerle kendine özgü, mistik
ve İslami içeriğe yer veren eserleriyle
kuşağının en iyi şairleri arasına girdi.
Gazete yazılarında ise İslam toplumlarının
çağdaş dünyadaki konumlarını ele aldı.
Eski Türk uygarlıklarına ilişkin değerlerle,
çağdaş bir kişilik oluşturma düşüncelerini
işledi.
Eserleri
•
Hızırla Kırk Saat
* Taha’nın Kitabı/Gül Muştusu
•
Körfez/Şahdamar/Sesler
* Zamana Adanmış Sözler
•
Ayinler /Çeşmeler
* Leylâ ile Mecnun
•
Ateş Dansı
* Alın Yazısı Saati
•
Monna Rosa (Aşk Ve Çileler)
* Gün Doğmadan
•
Monna Rosa(Ölüm ve Çerçeveler)
•
Monna Rosa(Pişmanlık ve Çileler) * Karayılan
Hazırlayanlar:
Serhat ÇAKIR - Ferhat ÇAKIR
* Ve Monna Rosa
İNGİLİZCE ÖĞRETMENİMİZ İNGİLTERE’DE
Okulumuz
İngilizce
öğretmenlerinden
Işıl ŞAHİN, Başbakanlık Devlet Planlama
Teşkilatının
desteklediği,
Hayatboyu
Öğrenme Programı (LLP) kapsamında
Comenius Hizmet İçi Eğitim faaliyeti adı
altında
27/02/2011-12/03/2011
tarihleri
arasında
Exeter/İngiltere’de
düzenlenen
“Developing Oral Fluency in the English
Language Classroom” seminerine katılmıştır.
İtalya, Almanya, Fransa, Bulgaristan, Estonya
gibi farklı Avrupa ülkelerinden öğretmenlerin
katıldığı hizmet-içi eğitim faaliyetine katılan
öğretmenimiz faaliyetin kişisel ve mesleki
gelişimine ciddi anlamda katkısı olduğunu
belirtti. “Türkiye’de ana dili İngilizce olmayan
İngilizce öğretmenleri olarak ana dili İngilizce
olanlarla konuşmanın İngilizce iletişim kurma
becerisinin gelişimine ciddi anlamda katkısı olduğunu belirten öğretmenimiz
bu tür etkinlikleri sürekli takip edeceğini ve katılmak istediğini belirtti.
Bölgemizi ve ilimizi temsilen katılımı hak kazanan tek öğretmen olması da
okulumuz adına bir övünç kaynağı oldu. Öğretmenimizi tebrik ediyor, bu tarz
etkinliklerde Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu olarak yer almayı ümit
ediyoruz.
Hazırlayan : Fatih YARDIMCI
7
DAMLALAR
Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi
Mayıs 2011
ANNE VE ÇOCUK SBS ÜZERİNE KISA KISA
1 yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı. Bütün gece
ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz
2 yaşınızdayken size yürümeyi öğretti Size seslendiğinde
odadan kaçarak teşekkür ettiniz
3 yaşınızdayken size özenle yemekler hazırladı Tabağınızı
masanın altına dökerek teşekkür ettiniz
4 yaşınızdayken elinize rengarenk kalemler tutuşturdu. Evin
bütün duvarlarına resim yaparak teşekkür ettiniz
5 yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi. Gördüğünüz ilk
çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz
6 yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü. Sokaklarda
"GİTMİYCEEEEEEM" diye ağlayarak teşekkür ettiniz
7 yaşınızdayken size bir top hediye etti. Komşunun camini
kırarak teşekkür ettiniz
9 yaşınızdayken size piyano öğretmeni buldu. Notaları bir gün
bile çalışmayarak teşekkür ettiniz
10 yaşınızdayken doğum günü partilerinden dans derslerine
kadar her yere sizi arabayla götürdü. Arabadan fırlayıp
giderken arkanıza bile bakmayarak teşekkür ettiniz
11 yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü. "Sen
bizimle oturma" diyerek teşekkür ettiniz
12 yaşınızdayken zararlı TV programlarını seyretmenizi
istemedi. O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz
15 yaşınızdayken sizi yurtdışında yaz kampına gönderdi. Tek
satir mektup yazmayarak teşekkür ettiniz
17 yaşınızdayken erkek arkadaşınızla partiye gitmenize izin
verdi. Bir telefon bile etmeden sabaha karşı eve dönerek
teşekkür ettiniz.
19 yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı, sizi arabayla
kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı. Arkadaşlarınız alay
etmesin diye kampus kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz
21 yaşınızdayken iş hayati ve kariyerinizle ilgili size fikir
vermek istedi "Ben senin gibi olmayacağım" diyerek teşekkür
ettiniz
22 yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı.
Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz
24 yaşınızdayken uzun suredir çıktığınız çocukla tanışmak
istedi "Zamanını ben bilirim" diye tersleyerek teşekkür ettiniz
25 yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için
hem mutlu oldu hem çok duygulandı. Siz dünyanın bir ucuna
taşınarak teşekkür ettiniz
30 yaşınızdayken bebek bakimi hakkında size akil vermek
istedi. "Artık bu ilkel yöntemleri bırak" diyerek teşekkür ettiniz
40 yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü
hatırlattı "Anne işim başımdan aşkın" diyerek teşekkür ettiniz
50 yaşınızdayken o çok hastalandı, hafta sonunda onu görmeye
gittiğinizde mutlu oldu. Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı
olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz
Derken bir gün..... o öldü. O güne kadar onun için yapmadığınız
ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi düştü....
Hazırlayan : Necati AZĞAN
1-SBS ile ilgili bir röportaj
yapmak istiyoruz. Müsait
misiniz?
Evet müsaittim.
2-Hazırladığımız sorular var
başlayalım isterseniz?
Evet başlayalım.
3-SBS
sınavına
bütün
öğrenciler girecekler mi?
Daha önce 6.7.8. sınıf
öğrencileri SBS’ ye giriyordu.
Ancak bu yıl 6.sınıflar SBS’
ye girmeyecekler. Ancak
6. sınıflar bursluk sınavına
girebilecek.
4-Bu yılki sınav hakkında bize
bilgi verebilir misiniz?
SBS’ ye yedinci sınıflar 5
Haziran, 8. sınıflar,
4 Haziran’da sınava girecekler. 5 ve 6. sınıflar da bu nisanda sınava girecekler.
5-Yıl sonu puanı nasıl hesaplanır?
Yıl sonu başarı puanı öğrencinin o yılki karne puanının okulun en yüksek puanına bölünmesiyle
elde edilen puanın yüzle çarpılmasıdır.
6-SBS’ de kaç soru sorulacak?
6 ve 7’lere 90 , 8’lere 100 soru, burslukta 5 ve 6’lara 100 soru sorulacak.
7-İngilizce dersinden soru sorulacak mı?
7 ve 8’lere sorulacak 5ve 6’lara sorulmayacak.
8-Katsayılarla ilgili bilgi verebilir misiniz?
Her bir sorunun katsayısı Türkçe, matematik 4, Fen ve Teknoloji, Sosyal Bilgiler 2, İngilizce.
9-Tercihlerden bahsedebilir misiniz?
Tercihler sadece 8. sınıfın sonunda yapılıyor. OYP’ si 196 ve üzeri olan öğrenciler tercih yapma
hakkını elde ediyorlar, öğrencinin 12 tercih hakkı var. Herkes puanını göz önünde bulundurarak
12 tercihini veya daha azını yapıp bitirdiği okula teslim ediyor.Eğer puanı yeterliyse tercih
listesindeki okullardan birine yerleşiyor.
10-Bize birazda parasız yatılılık ve bursluluk sınavı (PYDS) hakkında bilgi verebilir misiniz?
Şimdi bu sınav maddi durumu nedeniyle devlet okullarında ücretsiz yatılı okumak ya da aylık belli
bir miktar burs almak isteyen öğrenciler için yapılıyor. Parasız yatılılığı tercih etmek için ilköğretim
okullarını 8. ortaöğretim okullarının 9. 10.ve 11. sınıflarında öğrenim görmek gerekiyor.8. sınıf
altındaki öğrenciler için parasız yatılılık imkanı yok
11-Peki burs almak için ne gerekiyor?
Bursluluğu tercih etmek içinse ilköğretim okullarının 5,6,7ve 8., ortaöğretim okullarının 9.10.
ve 11. sınıflarında öğrenim görüyor olmak yeterlidir. Yani 5. sınıf altındaki öğrenciler için burs
imkânı yok.
Hazırlanyanlar : Kübra DEMİR - Senem GÜN - Dilan ŞAHİN
Sevgili Anne-Babalar;
Çocuklarımız bizim hayattaki en değerli
varlığımızdır. Bu değerli varlık yaşam
sürecinde gerek sosyal-duygusal gerekse okul
yaşamında problemlerle karşılaşabilmektedir.
Onlara yardımcı olmanın yolu “ onları tanımak
ve anlamak”tan geçiyor.
Maalesef çoğu zaman en önemli şeyler,
en
önemsiz
şeylerin
merhametine
terkedilebilmektedir…
Çocuklar, en önemli dersleri minik kuştan
değil, kendileri ile birlikte okuyan, kendileri
ile konuşan, kendileri ile birlikte çalışan, onları
dinleyen ve onlarla birlikte zaman geçiren
sevgi dolu bir aileden öğrenirler. Hepimizin
sevgi ile bir sorunu yok, en değerli varlığımız
olan çocuklarımızı seviyoruz. Peki çoğu
zaman bu sevgiyi ifade eden davranışlarda
bulunabiliyor muyuz?
Kendi ailelerimize kendimiz liderlik etmek
durumundayız, çocuklarımızın bize çok
ihtiyacı var. Deneyimlerimize, gücümüze,
paylaşımlarımıza
ve
kararlılığımıza
ihtiyaçları var.
O halde bunu nasıl
yapabiliriz. Çocuklarımızın olumlu birer
kişilik geliştirmeleri ve toplumla sağlıklı
iletişim kurabilen insanlar olmaları için
sorumluluklarımız neler? Sorumlulukların da
ötesinde neler yapabiliriz.
Haydi hep birlikte “Önce Çocuklar” deyip
kendimiz ve çocuklarımız için “bir adım daha”
atalım.
Okulumuzda velilerimize yönelik “Aile Eğitim
Oturumları” yapılacaktır. Eğitim programına
katılmak isteyen velilerimizin okul müdür
yardımcısı Süleyman DENİZ ve Okul rehber
öğretmeni Necati AZĞAN ile iletişime girmesi
gerekmektedir.
8
DAMLALAR
Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi
Mayıs 2011
GÜÇLÜ BİR BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ İÇİN C VİTAMİNİ
emilimi fonksiyonlarına (E vitamini ve demir
gibi) destek olmaktır. Göz merceği ve akciğer gibi
yapılarda antioksidan olarak çalışır. C vitamini ayrıca
antioksidan yapıda olan E vitaminine dönüşebilir.
Yüksek dozda alınması halinde ne gibi yararlar
getireceği yolunda çalışmalar sürmekle birlikte, beta
karoten gibi, antioksidan etki nedeniyle, kanser, kalpdamar hastalıkları ve katarakta yakalanma ihtimalini
azalttığı belirlenmiştir. Ayrıca, soğuk algınlığı gibi
hastalıklara karşı da direnci arttırmaktadır.
Hangi besinlerde bulunur?
C vitamininin başlıca rolü doku bağlarını tutan ana
protein maddesi olan kollageni üretmek ve bağışıklık
sistemi, sinir sistemi, hormonlar ve besinlerin
Turunçgillerde bol miktarda bulunur. Ayrıca muzda,
taze sebzelerde, maydanozda, kabakta, soğanda,
domateste, lahana, ıspanak, kıvırcık salata gibi yeşil
yapraklı sebzelerde ve biberde bulunur.
GEREKSIZ ANTIBIYOTIK
KULLANIMINDAN SAKINMALIYIZ
Çocuklarda görülen
antibiyotiklere bağlı
ishal yan etki olarak
ortaya çıkıyor ve
sıklıkla ‘Clostridium
Difficile’ isimli mikrop
buna neden oluyor.
Uzmanlar çocuklarda
gereksiz antibiyotik
kullanılmaması
konusunda uyarıyor.
Özellikle çocuklarda antibiyotik tedavisinin bu yan
etkiyi azaltmak için ek olarak probiyotik içeren ilaçların
kullanılması gerekebilir.
Yrd. Doç. Dr. Mahir Gülcan
Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Uzm.
Özellikle çocuklarda antibiyotik kullanımının tetiklediği
antibiyotik ishalinin (özellikle clostridium difficile
mikrobuna bağlı) yanısıra daha ciddi yan etkiler; hem
ince bağırsaklarda hem de kalın bağırsaklarda iltihap
ve özellikle kalın barsaklarda yaralar ve buna bağlı
kanamalarla kendini gösteren kolit rahatsızlığı da
görülebilir.
“ANTİBİYOTİK İYİ BAKTERİLERİ DE
ÖLDÜRÜYOR”
Herhangi bir nedenle kullanılan antibiyotikler hedeflenen
mikropların yanısıra bağırsaklardaki iyi huylu mikropları
da öldürüyor ve bağırsak florasının bozulmasına neden
oluyor. Bu süreçte barsak floramızı oluşturan bu iyi
huylu mikropların yerini kötü huylu mikroplar alarak
ishal ve barsak yaralarına sebep oluyor.
Özellikle çocuklarda görülen bu rahatsızlığın risk
grubu içinde hastanede yatan hastaların ve 0–2 yaş
aralığındaki süt çocuğu grubununbulunuyor. Hastalığın
belirtileri “yüksek ateş, karış ağrısı, ishal ve bazen de
barsakdan kan gelmesi” ve hastalığın tanısı dışkı tahlili
ve gerektiğinde kolonoskopi ile koyulabiliyor.
“ANTİBİYOTİKLE BİRLİKTE PROBİYOTİKLİ
İLAÇLAR KULLANILMALI”
Rahatsızlık antibiyotik kullanımı sırasında ya da
ilacı bıraktıktan sonra 8 hafta içinde ortaya çıkabilir.
Hastalık doza bağlı değildir, kimi vakalarda tek doz
kullanım dahi şikayetlerin ortaya çıkması için yeterli
olabilir. Eğer hastada önceden antibiyotik ishali hikayesi
varsa doktorun herhangi bir nedenden ötürü gereken
antibiyotik tedavisinde hastaya ek olarak probiyotikli
ilaçlar önermesi gerekir.
Gereksiz antibiyotik kullanımından sakınmalıyız.
Mümkün olduğunca az antibiyotik kullanmaya özen
göstermeliyiz.
Hazırlayan: Caner ORUÇ
Günlük ihtiyacınız nedir?
Kadınlarda ve erkeklerde her gün alınması gereken
en az miktarı, 60 miligramdır. Sigara içenlerin en az
100 mg C vitamini almaları gerekir. Her gün taze
sebze ve meyve, özellikle narenciye, lahana, ıspanak,
kıvırcık salata gibi yeşil yapraklı sebzeler, yeşil biber
yiyen kişiler, tavsiye edilen en düşük günlük dozun
üzerinde C vitamini aldıklarından emin olabilirler.
Günde 1 grama kadar güvenle alınabileceği
belirlenmiştir.
Fazlasının zararları
Yüksek dozları sindirim sisteminde tahrişlere neden
olabilir. Uzun süre yüksek dozda kullanılmasının,
böbrek taşı ihtimalini arttırdığı da bilinmektedir.
Hazırlayan: Muhammed KÖYSU
SAĞLIKLI DİŞLER İÇİN ON SÜPER BESİN
Dişlerinizden utanmadan, “ağzım kokuyor mu”
korkusuna kapılmadan güvenle gülümsemek
istiyorsanız bu gıdaları sofranızdan eksik
etmeyin.
Avrupa’nın en çok okunan sağlık dergilerinden
Natural Health, diş ve dişeti rahatsızlıklarının
oluşmasını önleyen gıdaları açıkladı. İşte
önde gelen üniversitelerin araştırmalarından
derlenen dosyada yer alan 10 sağlıklı besin:
Peynir: Kalsiyum ve fosfat açısından zengin
olan peynir ağızdaki asit seviyesini düzenliyor.
Tükürük üretimini artırarak çürüklere neden
olan bakterileri yok ediyor.
Yeşil çay: İçerdiği catechin maddesi şekeri diş
plağına dönüştüren bakterileri öldürüyor.
Soğan: Antibakteriyel maddeleri içeren soğan
bakterileri temizliyor.
Maydanoz: Soğan yedikten sonra ağzınızın
kokmasından endişelenmeyin. Bir parça
maydanoz ağız kokusunu önlüyor. İçerdiği
monotorpen maddesi kana karışır karışmaz
akciğere gidiyor. Ağızdan çıkan kokunun
üretildiği bu organda etkili olarak ağız
kokusunu gideriyor.
Susam: Kalsiyum açısından zengin olduğundan
dişin yapısının korunmasında önemli bir rol
oynuyor.
Mantar: İçinde bulunan şeker bileşimleri diş
plağına neden olan bakterileri yok ediyor.
Turp: Turpta bulunan isot hocynate diş
çürüklerine neden olan bakterileri yok ediyor.
Kivi: C vitamini zengin kivi diş eti iltihaplarını
önlüyor.
Su: Diş etlerinin nemli kalmasını sağlıyor.
Tükürük salgılanmasında en önemli görevi
üstleniyor.
Havuç ve Kereviz: Öğütülmesi için çok
çiğnenmesi gerek bu sebzeler daha çok tükürük
salgılanmasını sağlayarak çürüklere yol açan
bakterileri imha ediyor. Diş etlerine masaj
yapıyor, diş aralarını temizliyor.
Hazırlayan: Elif AYDOĞDU
BİZE ÖZGÜ HASTALIKLAR
-Kar topunun içine taş ve buz koymak...
-Gazete ve dergilerdeki fotoğraflara sakal ve bıyık çizmek.
-Yeni dökülen betona ayak basıp iz bırakmak.
-Reklam için duvarlara yapıştırılan afişleri yırtmak.
-Trafikte kırmızıdan sonra gelen sarıda kornaya asılmak.
-Kar yağdığında eve bolca ekmek almak.
-İşsiz kalınca takım elbise giymeye başlamak.
-Yolda tanıdık birini görünce aracı üstüne sürmek.
-Denizde deve güreşi yapmak.
-Evlilerin bekarlara sakın evlenme demesi.
-Belediyelerin
duraklara
koyduğu
saatlerin
akrep
ve
yelkovanlarını
sökmek.
-Şahin marka otomobili Doğan görünümlü yapmak.
-Tiki
olan
insanların
tikiyle
uğraşmak.
-Trafikte sizi geçen aracı geçmeyi ilke saymak.
Hazırlayan: Serhat ÇAKIR
9
DAMLALAR
Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi
Mayıs 2011
ÇIKMAYAN MANA
Mehmet Akif, Baytar Mektebi’nde müdür muavini olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden
gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendi’yi aratarak yazıda ne demek
istediğini sorar:.:
-“ Salih Efendi İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim” cevabını verince, Akif
dayanamaz ve:
-Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da.
SAATLER GERİ ALINIYOR
Dursun, saatlerin geri alınacağını duyunca, evdeki saatleri toplayıp Saatçi Temel’e gider:
- Ula Temel, saatler geri alınacakmış. Biz de evdeki saatleri senden satın aldığımız için sana
getirdik. Bunları geri alacaksun da.
Temel kendinden emin bir şekilde:
- Öyle yağma yok. Ben de duydum ama, sadece 1 saat geri alınacakmış. 1 tanesini alırım,
diğerlerini almam.
KARNE
Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. Allah allah,
dönem ne çabuk bitmiş... diye düşünür ve oğluna seslenir:
-Getir bakayım şu karneyi!
-Al baba...
Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
-Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, ingilizce kursu dedin ingilizce
kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna
harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali!
-Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında
karnelerinden birini bulmuştum...
MANTIK
Öğrenci sınıfa yeni gelmişti. İkinci günü öğretmenine sordu :
-Öğretmenim, insana yapmadığı bir şey için ceza verir misiniz?
-Olur mu evladım, dedi öğretmen. Yapmadınsa ceza da olmaz. Niye sordun bunu?
-Efendim dün verdiğiniz ev ödevini yapmamıştım da ceza verirsiniz sanıyordum!
Hazırlayan : Senem GÜN
SOLDAN SAĞA:
1- Genellikle “Bir varmış, bir yokmuş...” şeklinde başlayan ve
yaşanması mümkün olmayan, olağanüstü olaylarla dolu fakat
ibret alınabilecek yazı türü.
2- Duygu ve düşüncelerin, zengin hayallerin oyumlu sözlerle
anlatıldığı yazı türüdür.
3- Virgülle ayrılmış sözcük gruplarını birbirinden ayırmada
kullanılan bir noktalama işaretidir.
4- Başkalarına ait sözler o işaretin arasına alınır.
5- Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur.
6- “Ah, off, eyvah...” gibi sözcüklerin sonuna konan işaret.
7- Kısaltmalarda, cümlenin bitiminde, sıra bildiren rakamların
ardında hangi noktalama işaretini kullanıyoruz?
8- Karşılıklı konuşmalarda, söylenen sözün önüne hangi işaret
konur.
9- “Bu ekmeği nereden aldın( )” cümlesinin sonuna hangi
noktalama işareti konulmalı.
10- Her zaman büyük harfle başlayan; Ankara, Ali, Türkiye,
Türkçe gibi isimlerin türü...
11- Varlıklara ad olan, bir varlığı ya da kavramı karşılayan
sözcük türü.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1- Kendisinden sonra örnekler verilecek cümlelerin sonuna
hangi noktalama işareti konur?
2- Bir ismin önüne gelerek, o varlığın durumunu,
yerini,rengini, sayısını... belirten sözcük türü...
3- Şiirdeki dizelerin her biri.
4- “Yaylı ayraç” işaretinin diğer adı.
5- Uzun cümlelerde özneden sonra hangi noktalama işareti
konur?
6- Bağlaç olarak kullanıldığında ayrı yazılan ek.
7- Yazıda alt alta gelen aynı sözlerin tekrar yazılmasını
önlemek için kullanılan işaret.
8- Hal eki olarak kullanıldığında birleşik olarak yazılırken,
bağlaç olarak kullanıldığında ayrı yazılan bir ek...
9- Satır sonunda tamamlanmamış olan sözcüğün heceleri hangi
işaretle ayrılır.
10- Bir bağlaç.
11- Diğer adı “hatıra” olan yazı türü.
12- “Yazım Kuralları” ifadesi yerine “.......... Kuralları” ifadesi
de kullanılabilir. “Yazım” ile eş anlamlı olan bu kurallar
topluluğuna hangi isim verilir?
13- Ayrı yazılan soru eki.
14- Hem tamlayanı hem de tamlananı ek alan isim tamlaması
türü.
Yukarıdakı Resimlerin Adlarını Uygun Kutulara Yerleştiriniz.
Hazırlayan : Işıl ŞAHİN
Hazırlayan : Şahinaz TURHAN
Mayıs 2011
DAMLALAR
Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulunun Sesi
10
TURNUVA HEYECANI DEVAM EDiYOR
İlçemiz genelinde Eği m-Sen ve Eği m-Bir-Sen sendikalarının
düzenlemiş olduğu futbol ve voleybol turnuvaları eği m
camiasına hareketlilik ge rdi. Okulumuz yapılan her iki
turnuvaya da iş rak e .
Konu hakkında turnuvalardaki performansıyla göz dolduran
Hakan SALAR turnuvalar konusunda şöyle konuştu: “Amacımız
dostluk ve kardeşliğin tesis etmesidir. Yenmek ya da yenilmek
sorun değil. Şu ana kadar bir tar şma ya da sorun yaşamadık.
Umarım bundan sonra da böyle devam eder...”
Okulumuz sınıf öğretmenlerinden Kenan KARAKUŞ –kendisi
okulumuzun kalecisidir aynı zamanda- turnuvalar hakkında
şöyle konuştu: “Burada amacımız yeni arkadaşlar tanımak ve
dostluklar oluşturmak r. Sertliklere yer vermeden turnuvayı
tamamlamak is yoruz. Ben kalemde elimde eldivenlerim
olduğu müddetçe geçit vermemeye çalışıyorum.”
Spor dostluk ve kardeşlik r. Tam da Atatürk’ün dediği gibi
“Ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.”
Turnuvaların sorunsuz bir şekilde tamamlanmasını diliyor,
Eği m-Sen ve Eği m-Bir-Sen sendikalarına turnuvalardan dolayı
teşekkür ediyoruz.
Hazırlayan: Fa h YARDIMCI
GERİ DÖNÜŞÜM KUTULARI FAALİYETTE
OKUL BÜNYESİNDE MİNİKLER TURNUVASI
Okul bünyesinde de beden eği mi öğretmenleri
Ali Rıza KAYA ve Bülent BABACAN tara ndan sınıflar arası
minikler futbol turnuvası düzenlendi. Eleme usulüyle
yapılan turnuvaya yoğun ilgi olduğu gözlenirken takımların
tara arlarının da ayrıca çok eğlendiği de kaydedildi. Eleme
usulünden dolayı takımların kontrollü oyun oynamaya
dikkat e kleri gözlendi. Yirmişer dakikalık iki devre halinde
oynan maçlarda takımların gol yememek için ve galip gelmek
için canla başla mücadele e kleri gözlendi. Turnuvayı
düzenleyen öğretmenlerimize ilgilerinden dolayı teşekkür
ederiz..
Hazırlayan : Ebuzer DUYU
Okulumuzda
belirli
noktalara bırakılan geri
dönüşüm plas k, kağıt
ve cam a k kutuları
öğretmenlerimiz
ve
öğrenci arkadaşlarımız
tara ndan
amacına
uygun
olarak
k u l l a n ı l m a k t a d ı r.
A k geri dönüşüm
kutuları,
kağıtların
geri
dönüşümünün
sağlamakta
ve
oksijen
kaynağımız
ağaçlarımızın yok olmasının önüne geçmektedir.
Cam ve plas k a klar doğada uzun yıllar kendilerini
yok edemediklerinden toprak yapısını olumsuz
etkilemektedir. Arkadaşlar unutmayalım ki, temiz ve
sağlıklı bir yaşam, yarınlara yeşil bir dünya için geri
dönüşüm kutularını kullanalım, kullanmayanları da
uyaralım.
Hazırlayan: Senem GÜN
ÇIRPINIŞ
Bırakıp gitmek üzere kurulu değildik biz.
Bir üzüntü bırakılmış kapımıza çırılçıplak.
Hangi ara çalındı kapı zili, hangi deli bıraktı bu
hüznü ortamıza,
Hangi ara yorulduk mutlu olmaktan...
Uzaklarda havai fişekler dans ederken,
Başımın dönmesiyle sarsılıyor beynim.
Gözyaşımı kesecek ağrı kesici arıyorum nöbetçi
eczanelerde.
Ay ışığı da mı olmaz Allah’ım gök yüzünde bu gece.
Sersefil kaldım, sesim sensizliğin peşinde takılı,
Adımlarım çelmelenmiş, yüzükoyun yerdeyim yine.
Gözlerim, gözlerinin resmiyle tıkalı
Kanepenin bir yanı boş, yoksun…
Olsan koşup kaldıracaksın,
Ellerine tutunup doğrulacağım dimdik.
Şenlenecek dünyam, bahar gelecek duvarlara,
Renk renk açılacak kolum kanadım.
Süleyman DENİZ
OKUL MÜDÜR YARDIMCISI
GELENEKSEL HALI SAHA
MAÇLARINA DEVAM
Okulumuz öğretmenleri beş yıldır
pazartesi akşamları halı sahada ter
a yor. Okulumuzda öğretmenler
arasında bir dostluk ve samimiyet
ortamın oluşmasında halı saha
maçlarının büyük bir yeri var.
Yapılan maçlara öğretmenlerimiz
bir mazeretleri olmadıkları sürece
gelmeye özen gösteriyorlar. Halı
sahanın üzerinin de kapalı olması
maçlara yaz kış demeden devamlılık
sağlıyor. Maç içinde dostluk kadar
tatlı bir çekişme de hâkim oluyor. Maç
esnasında bazı sakatlıklar yaşansa da
futboldan kopamıyoruz. Ben Mehmet
Akif Ersoy İlköğre m Okulu Türkçe
Öğretmeniyim. Bu sahada yap ğımız
bir maç esnasında ayağım kırıldı üç
aydır sakat durumdayım, ancak koltuk
değneğiyle de olsa maçları gelip
yakından izliyorum. Maç sonunda
bir bardak sıcak çay eşliğinde yapılan
maç yorumlarına müdahil oluyorum.
Maç içerisinde tatsızlıklar yaşansa
bile, tatsızlıklar hiçbir zaman dışarıya
çıkmıyor. Oynamak kadar izlemekte
zevk veriyor arkadaşlarımı.
Fa h YARDIMCI
Türkçe Öğretmeni

Benzer belgeler