Ek: Paragraf - Nizamettin Uğur

Transkript

Ek: Paragraf - Nizamettin Uğur
METİNBİLGİSİ / Nizamettin Uğur
Ek 2: PARAGRAF
II. PARAGRAFIN YAPISAL ÖZELLİKLERİ
1. Paragrafın Konusu:
Her paragraf bir düzen, bir uyum içerir. Bu düzeni, uyumu sağlayan paragraf öğesi ise, tümcelerin etrafında
örüldüğü konudur. Üzerinde durulan, söz söylenen, anlatma gereği duyulan her türlü sorun, olay, durum ya
da kavram konuyu oluşturur. Konuyu belirlemenin en kısa, en kolay yolu, “Bu parçada neyden söz
ediliyor?” sorusunu sormaktır.
Matmazel Noralya‟nın Koltuğu da Sinekli Bakkal gibi, mistik bir dünya görüşünün savunulduğu bir romandır.
Ancak Halide Edip Adıvar, klasik roman tekniğini kullanırken, Peyami Safa 19. yüzyıl sonlarında beliren yeni
bir roman tekniğiyle yazar. Büyük ölçüde H. James‟ten kaynaklanan bu roman anlayışında anlatım tekniğinde
bakış açısının önemi büyüktür. Modern diyebileceğimiz romancılara göre ski tür geleneksel romanla yeni roman
arasındaki önemli fark, birinin „anlatma‟ yöntemine, ötekinin „gösterme‟ yöntemine ağırlık vermesidir.
Bu paragrafa yönelik olarak, “Neyin üzerinde durulmuştur?” sorusunu sorduğumuzda aldığımız yanıt şu
olacaktır: ---Paragraflarda ilk tümce ya da tümceler konuyu ya doğrudan verir, ya da konunun ipucunu taşır.
Aşağıdaki parça, işlenen konu yönünden incelenirse, aslında iki paragraftan oluştuğu görülür. İkinci
paragrafın kaçıncı tümceden başladığını bulunuz:
(I) Sanatçının mektupları bir araya getirilerek bir kitap oluşturulmuş. (II) Oluşturulan kitap iki bölüme ayrılmış.
(III) Birinci bölümde, sanatçının çeşitli kişilere edebiyat alanında yazdıkları; ikinci bölümde ise, ona
yazılanlardan alıntılara yer veriliyor. (IV) Sanatçı, şiiri düzyazıdan daha çok seviyor. (V) Bir mektubunda: „Şiirin
bir tek dizesi bile, koskoca bir yazının anlatmak istediğini bir çırpıda anlatıveriyor.‟ diyor. (VI) Bu söz de onun
şiire ilişkin görüşlerini kısaca açıklıyor.
Bağlayıcı öğeler ve konu bakımından paragrafa uymayan tümceler anlatımda düzensizliğe yol açar, yazının
amacına ulaşmasını engeller. Aşağıdaki paragrafta yer alan tümcelerden bir tanesi bu türdendir:
(I) Otuz yaşıma kadar durmadan yazdım. (II) Ama amatörlük dönemimin bu ürünleri yayımlanmadı. (III)
Gerçek anlamda yazarlığa otuzumda başladım. (IV) İlk kitabım da ancak kırk yaşımda piyasaya çıkabildi. (V) İlk
başlarda, salt ele alınan konunun önemli olduğunu düşünüyordum. (VI) Sonra, konu kadar, konunu işlenişinin
de önemli olduğunu anladım. (VII) Kitabımın yayımlanmasından sonra sanat görüşümde bir değişiklik olmadı.
(VIII) Çünkü yazdıklarım yayımlanmaya başlandığında düşünsel kimliğim oluşmuştu.
Konu, yazıyı oluşturan öğelerin başında gelmekle birlikte, birincil ya da başat nitelik de taşımaz. Düşünce
paragraflarında daha önemli olan konu, sanat metinlerinden alınmış paragraflarda daha arkada yer alır.
Çünkü sanat metinlerinde, konudan çok, okurun dil zevkine, bu yolla onun anlatılan olayda ya da yerde
yaşatılmasına önem verilir.
Tema (izlek). Şiirde ise konu yerine daha çok tema (izlek) söz konusudur. Çünkü şiirde işlenen, üzerinde
durulan konudan çok, bu konu yoluyla üzerinde durulan tema öne çıkar. Aynı konuyu işleyen çok değişik
şiirlerle karşılaşırız. “Şair güzel bir konuyu ele almış.” bibi yargılar değil, “şair ne güzel anlatmış”, “şiir beni
etkiledi” gibi yargılar öne çıkar. Tema, şiirde seçilen konuya yüklenen duygu ya da anlam, konu aracılıyla
verilmek istenen duygudur. Konu genel, tema özeldir. Kısacası, düzyazıda ana düşünce ne ise, şiirde de
tema odur.
Sayfa
14
Bilmezler yalnız yaşamayanlar
Nasıl korku verir sessizlik insana
İnsanlar nasıl konuşur kendileriyle
Nasıl koşarlar aynalara
Bir cana hasret
Bilmezler
www.nizamettinugur.gen.tr
METİNBİLGİSİ / Nizamettin Uğur
Bu şiirde “yalnızlık” konusu işlenmiştir ama bizim ilgimizi çeken, konu değil, “yalnızlık”
konusunun özel bir durumu, “yalnızlığın verdiği çaresizlik”tir.
2. Paragrafın Başlığı:
Aslında tek bir paragrafın başlığı pek olmaz. Ancak her paragraf küçük bir yazı gibi düşünülebilir; hatta tek
paragraflık yazılar bile vardır. Böyle olunca da, her paragrafa bir başlık gereksinimi ortaya çıkar.
Paragrafın başlığı, işlenen konuyla ve ileri sürülen düşünceyle ilgilidir. Konu, paragrafta neyin anlatıldığını,
paragrafın neden yazıldığını sezdirecek nitelikte olmalıdır. Dolayısıyla konunun bulunması, başlığın da
bulunmasını sağlar.
Aşağıdaki paragraflara uygun bir başlık bulunuz:
* Bir şair, başkalarının şiirlerinde geçen sözcükleri kullanabilir. Bunun gibi o şiirlerin konularını, düşüncelerini
yeniden işleyebilir. Ama bu özellik onu „taklitçi‟ ya da „değersiz‟ saymayı gerektirmez. Yerer ki o, bu kullanışıyla
işleyişte başkalarından ayrılabilsin. Başkalarından aldıklarına, etkilenmelerine kendi kişiliğinin damgasını
basabilsin. Onları ayrı bir görüş, biçim ve yöntemle yeni bir bileşime sokabilsin. Kısacası şiirinde bir kişilik
gösterebilsin.
* Sözü uzatmak, büyütmek, dallandırmak, gereksiz sözcüklerle doldurmak yoktur onda. Ne diyecekse en açık,
en doğru biçimde söyler. Ama bu sözler bir araya geldi mi bir derinlik, bir anlam çoğalması, üzerinde uzun
uzun durmak, incelemek, düşünmek gerekliliği yaratır.
3. Paragrafın Bölümleri:
Paragraflarda da, her yazıda olduğu gibi üç bölüm vardır: giriş bölümü, gelişme bölümü, sonuç bölümü. Ancak
olay ve duygu paragraflarında bu bölümler çok belirgin olmayabilir.
Giriş bölümü: Çoğunlukla konunun ortaya konulduğu bölümdür. Kısa ve ilgi çekici özellik taşır. Bağlayıcı
öğelerle başlamaz. Bu kural genel olmakla birlikte, kimi yazarlarda biçem (=üslup) özelliği gereği bağlayıcı
öğeler paragraf girişlerinde yer alabilir. Özellikle yazıların ara paragraflarındaki giriş cümleleri bağlayıcı öğe
içerebilir. Giriş cümlelerinin hangi özelliği taşıdığı, diğer cümlelerden ya da yazının bütününün gösterdiği
özellikten anlaşılır. Biz burada, test sorularında yer verilen soru biçimlerini, yani genel kural olanı göz
önüne aldık.
Konuşma sırasında, durum ve konuşulan kişilerin niteliklerine uygun sözler seçilir. Sözgelimi, geniş kültürlü bir
kimse, daha az kültürlü biriyle konuşurken kimi kavramları karşısındakinin anlayabileceği biçimde basitleştirerek
kullanmaya, hatta bunlardan kimini kullanmamaya yönelir. Bir bilim adamının, bir meslek kuruluşundaki
konuşmasıyla, çocuğuna bir şey öğrettiği zamanki konuşması birbirinden çok farklıdır.
Bu paragrafa genel, kapsayıcı bir düşünce cümlesiyle başlanmıştır. Böyle bir başlayış mutlak bir yöntem
değildir. Aşağıdaki paragrafın giriş cümlesi değişiktir:
Demokratik yönetimin üstünlüğü nereden gelmektedir? Onu öbür yönetim biçimlerinden ayıran iyi yönleri
nelerdir? Bu noktaları ele alıp tartışmak için önce, demokrasi nedir, onu bilmeliyiz. Bugüne değin bu konuda
türlü tanımlar yapılmıştır. Bunlar da çağdan çağa, ülkeden ülkeye değişik anlamlar taşır. Bugün demokrasinin
geçer tanımı şudur: “Halkın, halk tarafından, halk adına yönetilmesidir.” Bence, demokratik yönetimi öbür
yönetimlerden ayıran nokta bu tanımda yer alan noktadan başlıyor.
www.nizamettinugur.gen.tr
Sayfa
Gelişme bölümü: Bu bölümde düşünce ve duygular mantıklı bir düzene göre açılır, geliştirilir. Ayrıntılara
girilir, düşünceyi geliştirme yöntemleri kullanılır. Her cümle, kendisinden önceki ve sonraki cümle ile
bağlantı içinde yer alır. Daha çok yardımcı, yan düşünceler sıralanır.
15
Paragraflar daha değişik biçimlerde, sözgelimi bir atasözüyle, bir örnekle de başlayabilir
METİNBİLGİSİ / Nizamettin Uğur
(I) Garip hareketi üç şairin adıyla anılır: Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu, Melih Cevdet Anday. (II) Bu
üç şair, başlangıçta konuşma dilinin yalınlığı içinde yaşama sevincini, günlük yaşamı, küçük adamın dertlerini
konu edinir. (III) Garip hareketi kısa sürede yaygınlaşır. (IV) Orhan Veli ikinci kitabı “Vazgeçemediğim”den
başlayarak şiirini değiştirir. (V) Melih Cevdet ve Oktay Rifat ise, yeni dönemlerle birlikte kendilerine özgü bir
şiire yönelir.
Siz, bu parçadaki numaralı yerlerden uygun olan yere, “Ancak zamanla bu üç şairin şiir anlayışlarında bir
değişme olur.” cümlesini yerleştiriniz.
Aşağıdaki paragrafta numaralamış cümlelerden hangisinin, düşüncenin akışını bozduğunu bulunuz:
(I) Havasından mı, suyundan mı, bilmem; ama başkadır bu yörenin insanları. (II) Sıcacık yürekler, gülümseyen
yüzler, içten yaklaşımlar… (III) Yardımsever, konuksever tavırlar ve yoğun bir insan sevgisi… (IV) Çoğu insana
zaman kaybı gibi gelir insanlarla ilgilenmek. (V) Bu insanlarda, sonradan öğrenilen değil, içten gelen bir yaşama
sevinci vardır. (VI) Güldüler mi, içten gülerler, gözlerinin derinliklerinde yakalarsınız tebessümlerini. (2002
ÖSS, s. 310)
Sonuç bölümü: Paragraflarda anlatılanların uygun bir sonuca bağlandığı, bazen de özetlendiği bölümdür.
Bir başka deyişle, ana düşünenin yinelendiği bölümdür. Kısa ve etkili olması gerekir. Kendisinden önceki
cümleyle anlam ve anlatım yönünden ilintili olur.
İlk olarak 1885 yılında yayımlanan bu kitap, yayımlandığı dönemin yasaklarında birine karşı çıkan, dönemin
özellikleri açısından değerlendirildiğinde her bakımdan modern olan bir roman. Böylesine olgun ve şaşırtıcı bir
romanın yüz yıl önce yazılıp yayımlanmış olması, romanımız açısından önemli bir gelişme. Ayrıca romanın daha
önemli bir özelliği var. Sanki bugün yazılmış gibi. Akıcı, anlaşılır bir dile sahip.
Aşağıdaki paragrafa siz uygun bir sonuç cümlesi bulunuz:
Okumaya nereden başlasam? Hangi türden kitaplar okusam? Böyle soruları yanıtlamada zorlanmışımdır hep.
Bilirim ki söyleyeceklerimin yönlendirici bir işlevi olmayacak. Çünkü her kitabın etkisi, okurun okurluk
yaşantısına, birikimine göre değişiklik gösterir. Birinin yüreğinde titreşimler yaratan bir kitap, bir başkasının
ruhunu karartır; esnetir, ağırlığı altında ezer onu. Birine çarpıcı, renkli yaşantılar sunan bir kitap, ötekine bayağı,
sıradan gelebilir. (2003 ÖSS, s. 312)
Sözün kısası, bir kitabın herkes üzerinde aynı etkiyi bıraktığı söylenemez.
4. Paragrafta Bağlayıcı Öğeler:
Bir düşünce birimi olan paragrafta tümceler, dil ve düşünce bakımından birbirleriyle bağıntılıdır. Her
tümce belli bir düzenin ve bütünlüğün parçasıdır. Paragraftaki bu bütünlük, değişik “bağlayıcı öğeler”le
sağlanır. Aşağıdaki paragrafta siyah yazılı yerler, işte sözünü ettiğimiz bağlayıcı öğelere örnektir:
Yaşlılar, gençlerin yaptıklarını yapamazlar. Ne var ki bu, bedensel güç isteyen işler için doğrudur. Yaşlılar
elbette bu tür işleri yapamazlar. Ama akıl gücüne dayanan işleri daha iyi yaparlar. Bu yönden, yaşlandıkça
düşünce yaratma gücümüzün zayıfladığı savı doğru değildir. Homeros‟u, Platon‟u, Zenon‟u, Diyojen‟i düşünün.
Bunlar en ünlü yapıtlarını yaşlılık dönemlerinde vermiştir.
Bu bağlayıcı öğelerin ikinci bir işlevi de, bir yargı ya da sözün yerine geçerek anlatımın kısa, yalın, duru
olmasını sağlamaktır.
Sayfa
Şiir, her okumada insanı başka limana atabilmeli. Yani her okuyan onda ayrı bir tat, ayrı bir anlam bulabilmeli.
Hatta belki de aynı insan yeni, başka okumalarda daha önce bulamadıklarını bulabilmeli onda. Evet, bence şiir
budur.
16
Aşağıdaki paragrafın bağlayıcı öğelerini siz bulunuz:
www.nizamettinugur.gen.tr
METİNBİLGİSİ / Nizamettin Uğur
5. Paragrafta Düşünceyi Geliştirme Yolları:
Paragraf bir düşünce birimi olduğuna göre, ileri sürülen düşüncenin yeterince geliştirilmiş olması, okurun
kolayca kavrayabileceği ya da benimseyebileceği biçimde işlenmiş olması gerekir. Bunun da birtakım yolları
vardır. Bu yolların başlıcaları şunlardır: tanımlama, örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal
verilerden yararlanma…
* Kitapta doğru, güzel, iyi dediğimiz en yüksek kültür değerlerinin dildeki anlatışları tespit edilmiştir. Bunların
sözler halinde kalarak uçup gitmeleri önlenmiş, sürüp gitmeleri sağlama bağlanmıştır. Kuşaklar, edindikleri bilgi
ve görgüleri birbirlerine aktarırlar. “Gelenek” dediğimiz de budur. Kültürün sürekliliğini, bir yazboz tahtası
olmamasını sağlayan, “gelenek”tir. Kitap da, kültürdeki sürekliliği, kendi görevi bakımından en sağlam biçimde
gerçekleştiren aracımızdır. Kitap, insanlığın kültür belleğinin dayanağıdır. Kitap, bir yandan geçmiş kuşakların
kültürdeki kazanç ve başarılarını bize güvenecek bir biçimde ulaştırması, öbür yandan da, yaşayan kuşamların
oluş halindeki düşünce, görüş ve duygularını yayması, dolayısıyla karşılıklı uyarmaları sağlaması ile tam bir kültür
değeridir.
* “Gözlemciyi, gözlediği şeyden ayırmak zordur.” Paul Valéry‟nin bir sözü bu. “Tarih Üzerine Söylev” adlı
denemesinde tarihin bir bilim olmadığını söyler. “Nasıl ki gözlemciyi, gözlediği şeyden ayırmak zorsa, tarihi de
tarihçinin kişiliğinden ayırmak öyle zordur.” Tarih yazanlar kişiliklerine, eğilimlerine, içgüdülerine, çıkarlarına,
kendilerine özgü düşüncelerine göre davranırlar. Bunlar da ayrı ayrı yanılmalara götürür onları, onların ardı sıra
kuşakları… Valéry‟ye göre tarihçiyi yanılamaya götüren şudur: Geçmişin olaylarını bugün düşüncesi, görüşü
açısından ele alıp yargılamak… Tarihe bağlanmak tehlikeli bir dutumdur. Çünkü tarihte ne ararsanız her şeyi
bulursunuz, istediğiniz, özlediğiniz örneği seçip gösterebilirsiz.
6. Paragrafta İleti ya da Düşünce:
Ana düşüncenin yeri: İşlenen, ele alınan ya da okura verilmeye çalışılan iletinin, bir başka deyişle ana
düşüncenin yeri, paragrafın düşünsel planına göre değişir.
Tümdengelim (genelden özele) paragraflarında ana düşünce başta bulunur:
Yaratıcı olmayan hiçbir yazar ölümsüzleştirilemez. Yazar, zamanın sınavı dediğimiz, acımasız bir sınavdan
geçer yaşamı boyunca. Zamanın patırtısı gürültüsü uçar gider, zamanın moda akımları yerini başka akımlara
bırakır; ama gerçek bir sanatçı bir süre için üstü küllenmiş, ikinci plana atılmış olsa da, bütün bu toz duman
içinden bir gün gelir, ışıl ışıl ortaya çıkar.
Tümevarım (özelden genele) paragraflarında ana düşünce sonda yer alır:
Türk ulusu Şarlo‟ya gülmez. Türk tuluatından Abdi‟ye güler, Hamdi‟ye güler, Dümbüllü‟ye güler. Türk‟ün
komik dediğini de bir Alman, bir İngiliz, bir Fransız komik bulmaz. Bu uluslardan her birinin kendilerine
özgü gülmece (mizah) anlayışları vardır. Sözün kısası, gülmece anlayışı, evrensel değil, ulusal bir anlayıştır.
Ana düşünce bazen vurgulama biçiminde olabilir:
Kimi konular sanatçılar arasında sık sık tartışılır. Yaşadığını yazmak ya da yazmamak da bunlardan biri.
Böyle bir konuyu tartışmaya girişmek bile yersizdir. Herkes yaşadığını yazar. Öyle ki geride büyük yapıtlar
bırakmış yazarlara baktığımız zaman bunların yaşamdan, yaşanmış olaylardan yola çıktığını görürüz. Bundan
daha doğal bir şey olamaz. Çünkü hiç bilmediği bir konuyu, içine hiç girmediği bir çevreyi, hiç tanımadığı
insanları nasıl yazabilir bir kişi?
www.nizamettinugur.gen.tr
Sayfa
Ne kadar doğru, ne kadar derin olursa olsun, bir fikir er geç eskir. Voltaire‟in, Diderot‟un da bugün yine
okunmaları, düşündüklerinin doğruluğundan, derinliğinden değil, söyleyişlerinin güzelliğindendir. Her
sayfada insan: “Bildiğimiz bir şey; ama ne hoş söylemiş.” der. Fikirler yaşatan, konu değil, söyleyiştir.
17
Kimi paragraflarda ana düşünce ortalarda, doğrudan ya da dolaylı olarak yer alabilir:
METİNBİLGİSİ / Nizamettin Uğur
Ana düşünce, bazen cümle biçiminde değil de bütünde sindirilmiş olabilir:
Yaşam olduğu gibi kalmaz. Kuşkusuz hep değişir. Ancak değişimin yavaş ya da hızlı olduğu dönemler vardır.
Gelenekler, bu değişimin hızlandığı dönemlerde insanların karşısına büyük bir sorun olarak çıkar. Yaşanan
günle geçmiş arasında gözle görülür bir farkın olmadığı dönemlerde ise bir sorun yoktur. Yenişleşmenin
hızlanması, toplumlarda sorunların doğmasına yol açar.
Ana düşüncenin, bir örnekle ya da somutlama yoluyla dolaylı olarak verilmek istendiği paragraflar
vardır:
Bir zamanlar bir bahçıvanın yanında çalışıyordum. Bahçıvan bir defne ağacını budamamı istedi. Ağacın küre
biçiminde olması gerekliydi. Ben hemen uzamış filizleri kesmeye başladım. Ama düzenli kesemiyordum.
Sonunda ortaya bir küre çıktı; ama çok küçüktü. Bahçıvan, düş kırıklığıyla, “Çok güzel! Bu bir küre. Ama
defne ağacı nerede?” dedi. Bu durum şiirde de böyledir. Şiirde içerik biçime kurban edilmemelidir
Bazı paragraflarda, ana düşünce, bir karşılaştırma yoluyla okura verilmek istenebilir:
Büyük kentlerde yaşayan insanlar bir sözcükten değişik anlamlar çıkarmayı severler. Oysa yayla insanının
böyle bir özelliği yoktur. O, sözcükleri yalnız gerçek anlamlarıyla kullanır. Daha doğrusu, dolayı düşünmeyi,
dolaylı anlatmayı bilmez. İyiye iyi, kötüye kötü der. Onun dinde soyut kavramlar nesnel bir nitelik taşır. Bana
öyle geliyor ki doğa, yaylada başka, büyük kentlerde başka davranış biçimleri oluşturuyor. Çevrenin, insanın
düşünüş ve söyleyişi üzerinde belirli bir etkisi vardı.
Bazen de ana düşünce tanık gösterme yoluyla doğrulanmak istenir:
Sanatçılar doğayı bir fotoğraf makinesi gibi veremez. Sanatçının buna gücü de yetmez. Gerçeği bütün
ayrıntılarıyla verebilmek, yeniden kurabilmek elinden gelmez. Çünkü sonsuz bir çeşitliliğe sahiptir. Valery:
“Sanatçı, hiçbir zaman doğanın gerçeğini bir sanat yapıtına olduğu gibi aktaramaz. Kendine göre
değişiklikler yapar.” sözüyle bunu doğrulamaktadır.
Olay ve duygu paragraflarında ana düşünce genellikle paragrafın bütününe sindirilmiş olur:
Kasım gelince tatil yapılan yöreler boşalır. Giden gider, kalanların başı dinçtir. Yaz günlerinin o şen şakrak
havası, yerini dingin güzelliklere bırakır. Güneş hâlâ bedenleri ısıtır. Büyük kentlerin gürültüsünden kaçıp bu
kıyılara yerleşen insanların en sevdiği zamandır kış ayları. Böyle bir günde bisikletinizi tahta iskelenin başına
bırakıp oltanızı denize sallandırabilirsiniz. Balık çıkmasa bile baş başa kaldığınız doğanın sessiz müziği
ruhunuzu dinlendirmeye yeter.
Paragrafın ortalarında, özellikle de sonlarında yer aldığı durumlarda, ana düşüncenin yerini, toparlayıcı
bağlama öğeleri (kısaca, kısaca söylemek gerekirse, işte, bence, demek ki, şöyle ki, özetle…) belli eder:
Kalemini ustalıkla kullanmasını bilen yazar için iyi konu, kötü konu yoktur. Çünkü bir öyküyü, bir romanı
ilginç kılan, yazarın anlatımı, başka bir deyişle, sözcükleri seçme ve kullanma biçimidir. İşlenen olay, ne denli
güçlü, etkili, önemli olursa olsun, başarısız, kötü bir yazarın elinde ziyan olur gider.
Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
ii.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
iii.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
iv.
Bu parçadan çıkarılabilecek en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir?
v.
Bu parçada yazarın anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
www.nizamettinugur.gen.tr
Sayfa
i.
18
EK BİLGİ: Her paragrafta bir ana düşünce vardır. ÖSS, KPSS gibi sınavlarda ana düşünce şu soru
kalıplarıyla sorulur:
METİNBİLGİSİ / Nizamettin Uğur
vi.
Bu parçaya dayanarak aşağıdaki genellemelerden hangisine varılabilir?
Yardımcı ya da Yan Düşünceler: Bir paragrafta ana düşünceyi destekleyen, tamamlayan, güçlendiren
başka düşünceler de yer alır. Bunlara yardımcı ya da yan düşünce adı verilir. Bu ikincil düşünceler
tanımlamalar, örnekler, karşılaştırmalar, benzetmeler, tanıklamalar yoluyla da sıralanabilir. Paragrafta
yardımcı düşünce bir ya da birden çok olabilir. Test sorularında “hangisi çıkarılamaz / söylenemez /
yoktur”, “hangisine değinilmemiştir / yer verilmemiştir / varılamaz” vb biçiminde sorulur.
* Benim için, okunmuş bir kitap, fethedilmiş demektir. O kitabı bir daha elime almam. Artık o kitap
orijinalliğini kaybetmiştir. İçerisinde ne olduğunu bilirim. Kütüphanemdeki kitapların bir kısmı bana vaktimi
çalmaktan başka bir şey vermemiştir. Yani bu tür kitapları okumak boşa bir eziyettir. Buna rağmen ne bir
kitabımı elimden çıkar veya satarım, ne de kitaplığımdan çıkarır, depoya atarım.
Konu: Okunan kitaplar.
Ana düşünce: Okunmuş her kitabın az ya da çok değeri vardır.
Yardımcı düşünceler:
1. Okunan her kitap bir anlamda ele geçirilmiş demektir.
2. Okunan her kitabın özgünlüğü bir ölçüde kaybolur.
3. Bazı kitapları okumak boşa bir uğraştır.
4. Bir kitabın ikinci kez okunması pek gerekli değildir.
5. Hiçbir kitap elden çıkarılmamalıdır.
* Belli bir dönemin romanını yazmak, gerçekten çok güçtür. Bu güçlük, dönemi yansıtacak olay, durum, kişi
gibi öğelerin oturmuş olmamasından kaynaklanır. Bunun gerçekleşmesi için, yaşananların üzerinden uzunca
bir sürenin geçmesi gerekir. Yaşananlar bu süre içerisinde durulup tortulanmalı ki yazar onlara soğukkanlı
bir yaklaşımla bakabilsin. Bu olmasa, yazar yazdığının içinde yer alamaz, anlattıklarını inandırıcı kılamaz.
Daha doğrusu, nesnel olarak yargılayıp değerlendiremez.
III. PARAFRAF TÜRLERİ
Paragrafın türü; paragrafın yazı içindeki işlevine ve konusuna göre değişir.
A. İşlevlerine Göre Paragraflar
Düşünce yazılarında paragraflar, işlevlerine göre, giriş, gelişme, geçiş ve sonuç paragrafları olarak türlere
ayrılabilir.
Giriş Paragrafları: Bir yazıda giriş paragrafı genellikle, konuyu tanıtan, neyin işleneceğini, konuya
hangi açıdan bakılacağını belirten paragraftır. Kesin bir kural olmamakla birlikte giriş paragrafı
konunun ana düşüncesini de içerebilir. Bu paragrafta gelişme bölümünün temeli hazırlanır. Bu derece
önemli olan giriş paragrafları elbette ilginç olmalı, anlatılacakları bir anlamda özetlemelidir.
“İletişim ne duyumsadığınızı ve ne dernek istediğimizi karşınızdakine açık bir şekilde söyleme;
karşımızdakinin ne söylediğini dinleme ve tam duyduğumuzdan emin olanı, kısaca birbiriyle konuşma
sanatıdır. İletişim, sevgi dolu bir ilişkiyi kurup sürdürebilmek için en önemli beceridir.”
[Leo Buscagha, Birbirimizi Sevebilmek, s.55 (İkinci Bölüme Giriş Paragrafı)]
Giriş paragrafının ikinci görevi okuyucunun ilgisini çekmek, onun, yazının bütününü okumaya
yöneltmektir. Bunu sağlamanın değişik yolları vardır: tam ve doğrudan giriş, kısa ve ayrıntısız giriş;
sözlük tanımına dayanan giriş; fıkra, atasözü, olay aktarımı, karşılaştırma yoluyla giriş vb.
Aşağıda bu girişlerden bazıları örneklenmiştir:
* Baskıdan yeni çıkmış, mürekkebi kurumamış günlük bir gazeteyi şöyle rahat rahat okumanın tadına doyum
olmaz. Her sütun, her sayfa, her resim, her haber, kısaca bütün gazete, bizi günlük olayların içerisine
www.nizamettinugur.gen.tr
19
Giriş paragrafının birinci görevi konuyu tanıtmaktır. Konu doğrudan ve geciktirmeden tanıtılmalıdır.
Oysa çoğu kimse yazıya giriş yapmada sıkıntı çeker.
Sayfa
o
METİNBİLGİSİ / Nizamettin Uğur
götürür. Böylece günü içerisinde yaşayan insan haline geliriz. Daha açıkçası gazete, günün sorunlarını, yurt
ve dünya, yerli ve yabancı kaynaklardan yararlanarak gözlerimizin önüne serer. Toplu bir deyişle, bizi diğer
insanlara bağlayan bir çeşit anten görevi görür.
* Biz, iş deyince, bir değer ifade eden her çeşit çalışmayı anlarız. Hikâye eskidir: Vaktiyle bir adam Harun
Reşid‟e gelir, izin alıp marifetini gösterir. Meğer adam, bir çuvaldızın gözünden kırk tane iğneyi uzaktan atıp
geçirirmiş. Görenler bu ustalığa şaşar kalırlar. Harun Reşid, bu adama önce kırk altın bağışlar, sonra da kırk
tane değnek atılmasını emreder. Niçin mi? “Çünkü,” der, “yeteneğini boş yere harcayacağına yararlı bir işe
yöneltip çalışsaydın insanlığa daha yararlı olurdun.” Yararlı bir şeye çalışmak… İşte iş için birinci şart budur.
o
Gelişme Paragrafı: Gelişme paragrafı, giriş paragrafında tanıtılan konunun açıklandığı, değişik
yönlerden incelendiği, ana düşüncenin işlendiği paragraflardır. Düşüncelerin savunulduğu paragraflar
olduğu için örneklerden, karşıtlardan, benzerliklerden yararlanılabilir. Şimdi yukarıdaki örnekte, giriş
paragrafında ortaya konan düşüncenin gelişme paragraflarından birinde nasıl geliştirildiğini görelim:
“Birkaç yı1 önce sevgi dersi okutulurken sınıfımla birlikte bir görev yapmaya karar verdik. Yaşamımızda
sevdiğimiz ve değer verdiğimiz kişilere yaklaşacak ve sözlü olarak onları gerçekten sevdiğimizi ve takdir
ettiğimizi bildirecektik. Yüzeysel olarak çok doğal ve basit görünen bu girişimin düşündüğümüzden çok daha
güç olduğunu sonra gördük. Öğrencilerinden çoğu sevgi söz konusu olunca dili bağlı kalıyordu. Sevgilerini
ifade ederlerken rahatsız olup beceriksizleşiyor, hatta şaşkınlığa düşüyorlardı. Birkaçı bu görevi yapamadı.
Deneyimlerimizi paylaşarak sonuçları tartıştığımızda çoğumuzun sevgi ile ilgili olarak konuşmayı korkutucu
bulduğumuzu anladık. Sonra birden bire sevgi sözlerini neden bu denli seyrek, böyle çekingen ve alçak sesli
olarak duyduğumuzu anladık. İfade edilmemiş sevginin en büyük üzüntü ve pişmanlıklara neden
oluşturduğunu da öğrenmiştik. Genellikle kişinin yaşamımızdaki değerini ifade etmek kamu önünde onu
onore etmek ve ona sevdiğimizi söylemek için ölmesini bekleriz.”
(Leo Buscaglia, s. 56)
o
Geçiş Paragrafı: Uzun yazılarda bölümler arası geçişi, bağlantıyı sağlamak için kullanılan kısa
paragraflardır. Geçiş paragraflarında ya daha önce söylenenler özetlenir ya da daha sonraki
paragraflarda söyleneceklere geçiş için hazırlık yapılır.
“Böylece biz, sevgi dilini çevremizden öğrenir ya da hiç öğrenemeyiz. Birbirinizle ilişki kuracak sözlü
simgeleri de ya öğrenir ya da hiç öğrenemeyiz.”
(Leo Buscaglia, s. 62)
o
Sonuç Paragrafı: Yazının son paragrafıdır. Daha önce ileri sürülen düşünceler, özellikle uzun
yazılarda toparlanır, özetlenir ve yazının ana düşüncesi vurgulanır ya da yinelenir. Eğer bir sorun varsa
çözümü için öneriler ileri sürülür. Genellikle en kuvvetli düşünceler, en önemli görüşler bu paragrafta
yer alır. Ancak kısa yazılarda bu paragrafa yer verilmeyebilir. Düşünceler yeterince açıklanmışsa, okura
verilmek istenenler yeterince açıksa bu paragrafın bulunması gereksiz bile sayılabilir.
“Sizin, olasılıkla yukarıdaki fikirlerin sevgililer (sevenler) arasında gerçekten gerekli olmayacağını
düşündüğünüzü biliyorum. Bunlar bir anda içten gelirler diye bilirsiniz. Aslında öyle olmaz. Bu saydıklarım
iletişimin çeşitli evreleri ve sevgi dolu ilişkinin temel taşlarıdır. Aynı zamanda dünyanın en güzel seslerini de
oluştururlar.”
(Leo Buscaglia, s. 73)
B. İçeriklerine Göre Paragraflar
Paragraflar konularını işleyiş biçimlerine göre; açıklama paragrafları, betimleme paragrafları, olay paragrafları,
çözümleme paragrafları gibi türlere ayrılırlar.
“Denge bir doğa kuramıdır, temel bir yaşam ilkesidir. Dengenin ifadesini, doğada, mevsimlerde, gece ve
gündüzde, hareket ve durgunlukta sürekli görürüz. Gıda uzmanı aldığımız gıdanın dengeli olması gerektiğini
söyler. Ekonomist iç ve dış ticaretin dengesinden, hukukçu siyasal güçlerin dengesinden söz eder.”
(Doğan Cüceloğlu, İçimizdeki Biz, s. 103)
o Tartışma Paragrafları: Bir görüşü eleştirmek, görüş değişikliği yaratmak, bir başka görüş karşısında
kendi görüşünü savunmak amacıyla yazılan paragraflardır.
www.nizamettinugur.gen.tr
20
Açıklama Paragrafları: Bir düşüncenin, bir konunun, bir sorunun açıklandığı paragraflardır. İçinde
duygu, bilgi, düşünce, yargı, yorum, dilek, öneri bulunabilir. Yardımcı düşüncelerle, örneklerle konu
aydınlatılır. Açıklama paragrafında konunun ayrıntılarına girilebilir; ancak bu paragraflar, okuyucuyu
sıkmayacak, ilgi uyandıracak biçimde düzenlenmelidir.
Sayfa
o
METİNBİLGİSİ / Nizamettin Uğur
“Aylin „de i Tiyatro bir eğlencedir sözüne karşı çıkabilir miyiz? Sanmıyorum Bir anlamda tiyatro da sanatın
tümü gibi bir eğlencedir, bir eğlence olmalıdır. Bir seyirci topluluğu düşünün ki, Giraudoux‟nun kurduğu
fantastique düzen, Montherlant‟ın ortaya koyduğu töreler etique acunu, içinde rahatlıkla soluduğu bir hava,
çekinmeden söyleyelim, bir eğlence onun için, tiyatro adına bundan çok göneneceğimiz ne olabilir? Gerekli
bulduğu için, eğitilmek için, kendini yorarak bakmıyor o oyunlara, onlar soluduğu hava değin doğal ona,
böyle bir seyirci topluluğunun varlığından çok bir ülkede tiyatronun, sanatın geliştiğini, yer ettiğini ne
gösterebilir? Hamlet‟in var olmak ya da olmamak ikilemiyle eğlenebilmek, ekinleri gelişmiş, beğenileri
incelenmiş kişilerin işidir.
Sabahattin Kudret AKSAL
o Betimleme Paragrafları: Yazıda anlatılan bir insanın, bir yerin, bir eşyanın veya manzaranın ince
ayrıntılarıyla işlendiği paragraflardır. Bu tür paragraflarda bir bakıma yazı ile resim yapılır.
“Aylin „de insan sevgisi ne kadar yoğunsa, gözü karardığında cesareti de o denli delice idi. Özellikle birilerine
haksızlık edildiği kanaatine varırsa, haksızlığa uğrayanı koruyacak için göze alamayacağı şey yoktu.”
(Ayşe Kulin, Adı Aylin, S.126)
“Gördüğü karşısında heyecanlandı delikanlı. Çölün ortasında böyle bir çadırın olabileceğini hiç
düşünmemişti. Yer şimdiye kadar üzerinde yürümediği güzellikte en güzel halılarla kaplıydı; yukarıya içlerinde
yanan mumlar bulunan, parlak ve işlemeli nadide avizeler asılmıştı. Bol işlemeli ipek yastıklara yaslanmış
kabile reisleri çadırın gerisinde yarım daire halinde otura yanardı. Hizmetçiler lezzetli yiyeceklerle dolu gümüş
tepsilerle gidip geliyor, çay sunuyorlardı. Başka hizmetçiler nargilelerin ateşlerini tazeliyorlardı. Havaya pek
hoş bir tütün kokusu yayılıyordu.”
(Paulo Coelho, Simyacı, s. 112)
o Olay Paragrafları: Olaylı yargılarda içinde bir olayın anlatıldığı paragraflardır.
“Hava kararmıştı, sessizce kalktık. Benim yediğim pastanın ve kendi bilmem kaç kahvesinin parasını öderken
-Amerikan kahvesi hala zor bulunuyordu- hiç ses çıkartmadım.”
(Buket Uzuner, İki Yeşil Susamuru, s. 127)
o Çözümleme Paragrafları: Yazıda ele alınan konunun parçalara ayrılarak işlendiği, konunun daha iyi
anlaşılmasının sağlandığı paragraflardır. Konunun temel öğeleri bulunarak sonuca gidilir.
Sayfa
21
“Mesaj şudur: Bırakmaktan ve denemekten vazgeçmediğiniz sürece asla yenilmiş değilsiniz.
Başarısızlıklarımızdan işlerin nasıl yapılmayacağını öğreniriz. Edison ampulü keşfetmek için yaptığı ilk altı bin
denemede başarılı olamamıştı. Cesaretinin kırılıp kırılmadığı sorulduğunda şöyle yanıtladı: „Hayır. Şimdi bunu
yapamayacağınız altı bin yolu da iyi biliyorum.‟ Edison gibi bizim de bazen başarıyı öğrenmeden başarısızlığı
Öğrenmemiz gerekiyor.”
(Doğan Cüceloğlu, İçimizdeki Biz, s. 121)
www.nizamettinugur.gen.tr