2003 Eylül Sayı - xn--sevgiyaynlar

Transkript

2003 Eylül Sayı - xn--sevgiyaynlar
SAYI: 112944 2003/09 FÝYATI: 2.500.000
Köþe Baþýmýzdaki Renkler
Röportaj: Nelda Bayraktar
Ý
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 35
Eylül 2003
Sayý: 417
SEVGÝ YAYINLARI
TÝC. LTD. ÞTÝ.
adýna
Sahibi ve Genel Yayýn
Müdürü
Dr. Refet Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Özenç Kayserilioðlu
Hale Ürkmezgil
Haberleþme Sorumlusu:
Kazým Erdemoðlu
212 - 250 42 42
Okur - Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu
212 - 252 85 85
Yönetim Yeri:
Aydede Caddesi
Kývýlcým Apt. No.4/5
34437 Taksim, ÝSTANBUL
212 - 250 42 42
Yazýþma Adresi:
SEVGÝ DÜNYASI
P.K.471-Beyoðlu, 34437
ÝSTANBUL
Mizampaj ve
Teknik Danýþman:
Hale Ürkmezgil
Dizgi:
Özenç Dizgi
Baský:
Anka Basým
212 - 629 01 83
Fiyatý: 2.500.000 TL.
Yýllýk Abone:
30.000.000
Yurt Dýþý: 35.000.000 TL.
Ç
Ý
N
D
E
K
Ý
L
E
R
Sevgili Dostlar
Dr. Refet Kayserilioðlu .................................... 1
Geleceðee Hazýr olmak
Dr. Refet Kayserilioðlu .................................. 2
Özgürlük Zor Zanaat
Güngör Özyiðit ............................................ 8
Musiki - Ses ve Renk ile Tedavi
Yavuz Yektay ............................................. 13
Köþe Baþýmýzdaki Renkler
Nelda Bayraktar .......................................... 18
Ýnternetten ...................................................... 24
Ýki Yaþam Arasýnda
Çev: Arýn Ýnan ........................................ 26
Çocuklukta Kalmak
Nadide Kýlýç .............................................. 30
Iþýðýn Hazinesi
Çeviren: Nelda Bayraktar ..................................... 34
Sorularla Ruhsal Olaylar
Özenç Kayserilioðlu ........................................... 37
Esinler
Olgay Göksel ............................................... 40
Beðendiðini Seç
Zehra Ýskender ........................................... 41
Kendime Mektuplar
Nelda Bayraktar ............................................. 42
Ýnsanlarý ve Hayvanlarý Birleþtiren
Gizemli Psiþik Bað (4)
Belgin Tanaltay ...................................... 43
GUINESS Buluþlar Kitabý
Norris Mc Whirrer ............................................ 46
Bektaþi Fýkralarýnda Gülen Düþünce .............. 47
Sevgi Dünyasý
Sevgili Dostlar
1
Ayrýmýz gayrýmýz yok, hepimiz bir bütünüz. Bilsek
de, bilmesek de, görsek de, görmesek de tüm insanlar
bir aileyiz. Hatta hepimiz Bizleri Sevgisinden
Yaratanýn büyük ailesiyiz. Kimimiz erkek, kimimiz
kadýn olmuþuz. O’nun dilediði biçimde yaþayan
kardeþleriz. Ýyilerin iyiliklerinden, buluþlarýndan,
bilimdeki teknikteki ilerlemelerinden hepimiz tüm
insanlar yararlanýyoruz. Kötülerin yaptýðý zulümlerden
yakmalarýndan, yýkmalarýndan öldürmelerinden de
hepimiz zarar görüyoruz.
Irak halkýnýn ne kadar aç, sefil, ilaçsýz ve periþan halde olduðunu görüyor ve
üzülüyoruz. Bu savaþýn dalga dalga acýlarý ve zararlarý daha da gelecektir. Bu
arada silah tüccarlarý kazandýklarýný sanacaklar, daha çok kiþinin canýný yakacak
üretimler yapacaklar, yeni anlaþmazlýklarý körükleyerek yeni müþteriler bulmaya
çalýþmaya devam edeceklerdir. Ama kötülük sonunda kendilerine de dönecektir.
Ýlahi kanun budur: Kötülük de iyilik de dönücüdür.
Ayrýca kötülük de, iyilik de doðurgandýr. Kötülük, yeni kötülükleri doðurur,
iyilik, yeni iyilikleri doðurur. Ýyiler yapacaklarý sürekli iyiliklerle, gösterecekleri
sabýrlý, hoþgörülü sevgileriyle kötülüðü marifet sayanlarý iyiliðe, sevgiye
çekmelidirler. Çünkü insanlar yine insanlarýn eliyle kurtulacaktýr. Madem ki kader
birliði içindeyiz, birbirimize yardým etmek, doðruya, iyiye, ve sevgiye çekmek
zorundayýz.
Ýnsanlar bugüne kadar hele son yüzyýllarda, hep kötü örnekler gördüler.
Bencilliðin kendi çýkarý için baþkalarýný ezmenin, sömürmenin ve öldürmenin her
çeþit örneðini gördüler. Ýyilik edenler, insanlarý kardeþ bilenler, herkese sevgi
gösterenler, insanlar için her çeþit fedakarlýðý yapanlar, ya ulaþýlmaz, taklit edilemez
çok üstün örnekler olarak görüldü, ya da kendi çýkarýný hiç düþünmeyen enayiler
olarak düþünüldü. Temelde bu iki saný da, bu iki görüþ de yanlýþtý. Aslýnda gerçek
iyilik ve üstün insanlara yakýþan, Yaratanýn da insanlardan beklediði, iyilik etmek,
sevgi göstermek, hak yememek, insan kardeþini en az kendisi kadar düþünmektir.
Bugünün, bilgide yükselmiþ, gönlü oldukça arýnmýþ ve iyiliklerle donanmýþ üstün
insanýnýn en büyük özlemi de insanlarýn birbirlerini kardeþçe sevmeleri, kardeþçe
hizmet ve yardým etmeleridir. Artýk çoðunluk savaþ istemiyor. Harbin ne kötü
olduðu, ne büyük haksýzlýk olduðu, ne aptalca bir þey olduðu, düþünen kafalarca
ve temiz yüreklerce görülmeye baþlandý.
Bu ortamda iyilere, Yarataný, insaný ve tüm varlýklarý sevenlere düþen görev,
iyi örnekleri çoðaltmak, doðru bilgileri sürekli yaymaktýr. Sevgi örnekleri, iyilik
örnekleri, hizmet, yardým örnekleri gittikçe daha çok kiþiyi özendirecek, iyiliðe,
sevgiye çekecektir.
Sonunda bütün dünya tüm insanlar, hakça bir yaþama, sevgi, iyilik ve bilgi
dolu, üstün bir yaþama ulaþacaktýr.
En Derin Sevgilerimle
Dr. REFET KAYSERÝLÝOÐLU
2
Sevgi Dünyasý
GELECEÐE HAZIR OLMAK
Dr. Refet KAYSERÝLÝOÐLU
Ani ve köklü deðiþiklikler, yahut da kiþinin uyumuna imkân býrakmayacak süratteki
deðiþiklikler, uyumsuzluk reaksiyonlarýna yol açarlar. Bunlar sinirsel gerilimler
(stresler), psikosomatik hastalýklar ve
ruhsal bozukluklar halinde kendilerini gösterirler.
Yarýnýn dünyasý, maddi ve manevi bilgilerin, tecrübelerin ve sevginin çok arttýðý
ve yüce bir hayatýn yaþandýðý bir dünya olacaktýr.
Yarýnýn dünyasýnda þartlar hýzla deðiþecek, büyük gerçeklere hýzla koþulacaktýr.
Bu hýzlý deðiþime ayak uydurabilmek için þimdiden saplantýlardan ve taassuplardan
(baðnazlýklardan) sýyrýlmaya, idmanlý olmak gereklidir.
ANÝ ve BÜYÜK DEÐÝÞÝKLÝK
Kara çarþaf içinde çok kapalý ve
günah korkularýyla büyümüþ bir kadýný
birden alýp götürseniz bir çýplaklar
kampýnýn ortasýna koysanýz ne olur?!.
Bunu hiç düþündünüz mü? Ben o
kadýnýn tepkileri þöyle olur diyorum:
Çýplak kadýnlarý ve erkekleri çevresinde
görünce þaþkýna dönecek ve ilk tepki
olarak: “Tövbe, tövbe” deyip gözlerini
Sevgi Dünyasý
kapatacaktýr. Namahreme bakmanýn
günah olduðunu bildiði için uzun süre
gözlerini açamayacaktýr. Sonra oradan
kaçýp kurtulma yollarýný arayacaktýr.
Bunda baþarýya ulaþamazsa bunalacak,
þaþkýnlýðý korkuya ve üzüntüye
dönüþecektir. Terleyecek, kýzaracak,
oradan kurtarmasý için Allah'a
yalvaracaktýr. Yine de kurtulamazsa
etrafýndaki kiþilere çatacak: “Utanmýyor
musunuz? Ayýp deðil mi? Günah deðil
mi?” diye baðýracaktýr. Aslýnda bunlar
savunma tepkileridir. Bu da etkisiz
kalýrsa üstelik etrafýný kuþatan kadýn,
erkek çýplaklar ona: “Sen de soyun!..”
diye ýsrar ederlerse, ya korkarak aðlayýp
çýrpýnmaya, ya onlara hücum ederek
namusunu korumaya çalýþacaktýr. Bütün
bunlar da para etmezse, onun önünde
iki yol kalacaktýr: Ya çýldýracak, edindiði
ve doðru bildiði inançlarýnýn ve
prensiplerinin baskýsýndan kurtulacak,
ya da yavaþ yavaþ, utana sýkýla
soyunarak onlara uymaya çalýþacaktýr.
Soyunmasý baðlý bulunduðu ve uygulaya
geldiði inançlarýnýn ya zayýflamasý
3
sonucunda olacak, ya da oradakiler, onu
soyunmanýn büyük bir ahlâk gösterisi
olduðuna inandýracaklardýr. Hani
atasözündeki gibi, kedi yavrusunu
yerken fareye benzetirmiþ. Buna
psikolojide rasyonalizasyon,
(aklileþtirme) halk dilinde iþi kitabýna
uydurma veya hilei-þeriye derler. Kafayý
oynatmamak için bir çýkýþ yoludur bu.
AMCANIN
MACERASI
Seneler önce týp fakültesinde öðrenci
iken þimdi tanýnmýþ bir doktor olan
arkadaþým ve hemþehrimin babasýný
Gureba'da dahiliye kliniðine yatýrmýþtýk.
Benim de amca diye hitap ettiðim
hastamýz karaciðerinden rahatsýzdý.
Karaciðerde bir kötü ur þüphesiyle
incelemeler ve araþtýrmalar yapýlýyordu
amcamýza. Ýki kiþilik bir odada
yatýyordu, yanýndaki yatak boþtu. Ýlk
gün caný sýkýlmýþ, ikinci gün yanýna bir
hasta gelince, konuþacak bir arkadaþ
çýktý diye sevinmiþti. Amca,
memleketinde, tanýnmýþ, sevilen bir
hoca, þakacý ama disiplinli, terbiyeli ve
prensiplerine baðlý bir kimse idi.
Terbiyesiz ve saygýsýz davranýþlara çok
sinirlenir, çocuklarýnýn o çeþit hatalarýna
da asla hoþgörülü davranmazdý.
Amcanýn yanýna gelen hastada barsak
kanserinden þüphe ediliyordu. O da
tetkik için yatýrýlmýþtý. Hastada kolit
durumu da vardý. Ve baðýrsaklarý
mütemadiyen gaz yapýyordu. Tutsa çok
büyük azap veriyor, karný çatlayacakmýþ
gibi oluyordu. Býraksa gürültüyle çýkýyor
ve çok ayýp oluyordu. Ama doktoru
hastanýn imdadýna, yetiþmiþ, “oðlum
sen hastasýn, gelince tutma, salýver
demiþti.” Hasta da öyle yapýyordu. Ama
bu durum Hoca amcanýn göz
yumamayacaðý bir saygýsýzlýktý.
Önceleri adamýn kabahatlerini
duymazlýktan gelmiþ. Fakat sonradan
4
Sevgi Dünyasý
anlattýðýna göre “Adamda utanma ve
sýkýlma diye bir þey yoktu. Konuþurken,
veya amca ona ciddi bir þey anlatýrken
herif hiç umursamadan býrakýyor.”
Çýkan sesleri de taklit ederek:
“Mübareðin” diyordu baðýrsaklarýnda,
yel fabrikasý var. Boyuna imal edip
dýþarý býrakýyor. Gece böyle, gündüz
böyle dayanýlacak iþ deðil !”
Amca bir gün, bir gece bu duruma
çok zorlukla, dayanmýþ. Ýkinci gün sabah
biz ziyaretine gittiðimizde hýþýmla bize
çýkýþmýþtý: “Beni burada öldürecek
misiniz siz!.. Ben bunu çekemem!..”
Hasta o esnada yanýnda deðildi, aþaðý
laboratuvara muayeneye gitmiþti, amca
rahatça içini döküyordu: “Ömrümde
böyle utanmaz adam, böyle umursamaz,
saygýsýz adam görmedim. Bir yandan,
benimle konuþuyor, bir yandan
yapacaðýný yapýyor... “Amca keyif için
yapmýyor, adam hasta” diyecek oldum.
“Ne hastasý, herif utanmaz, arlanmaz”
diye beni tersledi.
Servis doktoruna rica ettik, durumu
anlattýk. “Boþ yataðýmýz hiç yok,
amcanýn neticeleri iki günde alýnacak,
iki gün sabretsin” dedi. Amca bunu
kabul edecek durumda deðildi. “Ölürüm
de burada bir saat bile kalamam”
diyordu. Sonunda uðraþmalarla baþka
servislerden bir yer bulunup oraya
taþýndý da bu dertten kurtuldu.
Bir insanýn ahlâk ve terbiye
kurallarýna aykýrý bir davranýþ
karþýsýndaki tepkilerine çok tipik bir
misal olduðu için bundan bahsettim.
Amca kendi terbiye kurallarýna aykýrý
düþen bir saygýsýzlýk karþýsýnda ölümü
bile göze alacak bir reaksiyon
göstermiþti.
Þimdi baþka bir misal üzerinde
duralým. Türkiye'de iþini yalanla, hile
ile, üç kaðýtçýlýkla yürütmeye alýþmýþ
bir miskini ve ciddi çalýþmadan uzak,
tembel bir haytayý alsak, düzenli,
disiplinli bir toplumun içine götürüp
koysak ne yapar dersiniz! Bilelim ki o
toplumda, hile yapmaya, yalan
söylemeye, hele üç kâðýtçýlýða asla izin
verilmiyor. Kendini çok akýllý sanan o
gafil öyle bir iþ yapmaya kalksa derhal
enseleniyor ve canýna okunuyor. Ona
orada hayat hakký tanýnmýyor. Ne
yapacak bu tembel ve hilekâr öyle bir
ülkede?!.. Çalýþsa, çalýþmak onun hiç
alýþmadýðý çok zor bir iþ, çalýþmasa ne
yiyip içecek, avantadan yaþamak için
de ortam elveriþli deðil! Ya o ülkeden
kaçacak, ya da kaçamýyorsa ya aklýný
oynatýr, ya da büyük bir mutsuzlukla,
o iþten ötekine sürüklenir veya sürünür
durur.
DÜNYA HIZLA DEÐÝÞÝYOR
Ýnsanlarýn alýþkanlýklarýndan, doðru
diye baðlandýklarý prensiplerinden
ayrýlmalarý hayatýn yeni þartlarýna
uymalarý bazen kolay olmuyor. Yeni
þartlara, yeni ortama uyamayýþ bazý
insanlarda çeþitli ruhsal ve bedensel
bozukluklar meydana getiriyor. Normal
olarak insan yavaþ tempodaki
deðiþikliklere ayak uydurabilmektedir.
Eðer deðiþiklik ani ve köklü olmuþsa,
ya da kiþinin uyumuna imkân
býrakmayan bir süratte olmuþsa, o zaman
uyumsuzluk reaksiyonlarý baþlýyor.
Bunlar çeþitli asabi gerilimler (stresler)
ve ruhsal sebebe baðlý organik
bozukluklar, yani psikosomatik
bozukluklar olduðu gibi, çeþitli korkular,
vehimler, kuruntular ve endiþeler halinde
de kendini gösterebiliyor. Hattâ akýl
bozukluklarýna kadar giden durumlar
da olabiliyor.
Günümüzde teknik hýzla ilerliyor.
Haberleþme çok hýzlanýyor. Hayat çok
Sevgi Dünyasý
süratli bir tempoya giriyor. Ýnsanlarýn
gizlilikleri çok azalýyor. Bütün bu
faktörler kiþilerin ruhsal savunma
g ü ç l e r i n i a z a l t ý y o r. Ya þ a m ý n
hýzlanmasýna ayak uydurmak baþlý
baþýna bir büyük problem oluyor.
Yaþamýn sürati arttýkça kiþinin olaylara,
gelebilecek her çeþit tehlikeye karþý çok
daha dikkatli ve uyanýk olmasý
gerekiyor. Yaþam hýzlý; konuþmak,
yazmak, düþünmek, hattâ yemek yemek
bile hýzla yapýlýrken insanlar haliyle
aceleci ve sabýrsýz oluyorlar. Halbuki
olaylara yön verebilmek,
korunabilmek, en doðru kararlarý
alabilmek için sabýr ve sükunet
g e re k i y o r. S a b r ý k a l m a y a n ,
beklemesini bilmeyen, her þeyin
çabucak oluvermesini isteyen, aceleci
ve telâþlý kiþi üst üste yanlýþlar yapýyor
ve üst üste zararlara uðruyor.
Bu durumu hýzlý araba kullananlarda
ve hýzlý yaþayanlarýn hayatýnda çok
açýkça görüyoruz. Bakýyoruz bir
delikanlý caddelerin þartýna bakmadan
deli gibi bir hýzla araba sürüyor. Önüne
ani olarak çýkacak bir insaný veya
vasýtayý kýl payý farkla sýyýrýp geçiyor.
Buna büyük bir ustalýk yaptým diye
övünen delikanlý karþýdaki insanlarýn
ve vasýtadakilerin ne hale geldiklerini
hiç umursamýyor. Ama, bir seferinde
de yakayý kurtaramýyor ve büyük bir
kazaya uðruyor. O kaza canýný alýyorsa,
kurtulmuþ sayýlýr. Ya sakat kalmýþsa, ya
bir çoklarýnýn hayatýna veya sakat
kalmasýna yol açmýþsa, o zaman maddi
ve manevi bir büyük yýkýntý baþlýyor.
Vicdan azaplarý, bitmeyen ve ömür boyu
süren üzüntüler sökün ediyor. Halbuki
hýzlý vasýta kullananýn çok dikkatli, çok
telaþsýz ve çok sabýrlý olmasýný bilmesi,
gereksiz aceleden mutlaka kaçýnmasý
gerekirdi. Hýzýn gerektirdiði dikkat,
acelesizlik, telaþsýzlýk ve her tedbiri
5
süratle alma yeteneklerinin ayný oranda
geliþmemesi felaketle sonuçlanýyor.
Ayný durumu hýzlý yaþayanlarda da
görüyoruz. Eðleniyor, içiyor, o
gazinodan, o kulübe koþuyor. Yemek
rast gele, uyku ve istirahat düzensiz
oluyor. Bunun yanýnda ruhu doyuracak
öðrenmeden, disiplinli çalýþmadan ve
kendini ispat edecek müspet bir iþ
baþarmaktan veya bir eser ortaya
koymaktan yoksun oluþ, kiþiyi hýzla
çöküntüye götürüyor. Hýzlý da yaþansa,
yavaþ da yaþansa bedenin de, ruhun
da mutlaka karþýlanmasý gereken
ihtiyaçlarý vardýr. Bunlar normal
olarak karþýlanmayýnca insanlar
doyumsuz ve mutsuz oluyorlar. Bu
ihtiyaçlarýn en büyüklerinden biri
de sevgidir. Hýzlý yaþayanlarýn ne
sevmeye, ne de sevgiyi alabilmeye
vakitleri vardýr. Onlar her þeyi çabuk
tarafýndan alýverip gitmek isterler. Bir
de sevgiyi de satýn alýnan bir mal gibi
görürler. Gerçek sevgiyi de hiç bir
zaman bulamadýklarýndan ruhen yalnýz
kalýrlar.
MADDECÝ
GÖRÜÞÜN
GETÝRDÝÐÝ ÇÖKÜNTÜ
Maddeci görüþ (Materyalizm), yani
her þeyin dünyadan ibaret olduðu, bir
ruhun ve ölüm ötesi bir hayatýn, bir
Allah'ýn ve hesap sormanýn
bulunmadýðýný savunan görüþ, insanlarý
çýkarcý yapmýþtýr. Çýkarcý ve bencil
insanlar kendi çýkarlarý için her çeþit
yalaný, hileyi ve iki yüzlülüðü,
yapabilmektedirler. Bu durum insanlarýn
birbirine güvenmelerini ve sevmelerini
imkânsýz hale getirmekte, herkesi her
an kuþkuda tutmaktadýr. Öte yandan
sýðýnacaklarý bir Allah’larýnýn olmayýþý
ve ölümle her þeyin biteceði düþüncesi
onlarý tam bir yalnýzlýða ve korkuya
itmektedir. Bu korkudan kurtulmak için
6
Sevgi Dünyasý
bir savunma tepkisi olarak hastalýðý ve
ölümü hiç akla getirmemek, hayatýn
sonsuzca sürüp gideceðini sanmak bir
an için onlarý avutuyor. Ama bu elbette
yalancý ve geçici bir avunma oluyor...
Maddeci görüþe baðlý olanlar
kendi içlerinde de bir çeliþki içinde
oluyorlar. Bir yandan vicdanlarý ve
akýllarý insanlarýn yardýmlaþmasýný,
sömürüye ve baþkalarýný ezmeye
kalkmamayý emrediyor. Öte yandan þu
kýsacýk dünyada neden baþkalarýna
kafamý yoracaðým? Ben kendi
dümenime bakarým düþüncesi aðýr
basýyor. Bu ister istemez bir iç
çatýþmaya götürüyor kiþiyi. Baþkalarýna
yardým etmek insanlýktýr diyor bir yaný,
öte yaný: “Bana yardým ediliyor mu?
Hep kazýklanmýyor muyum?
Ülküdaþlarým bile kazýk atmýyor mu?
Ýnsanlýða içtenlikle inanan kaç kiþi var?!
Ve niçin insanlýk?!” diyor.
Ýþte bu çeliþkiler, bu iç çatýþmalarý
da kiþinin çevreye uyumunu
güçleþtiriyor. Hele bir gün maddeci
görüþün çok yanlýþ olduðu apaçýk ispat
edilirse, onlarýn deðer diye
baðlandýklarýnýn birer kaðýttan kule
olduðu onlara gösterilirse; uðrayacaklarý
þok ne kadar büyük olacaktýr!
KÖTÜ TABLO GEÇÝCÝDÝR
Bugün ülkemiz ve dünya baþka
seviye ve derecelerde olmak üzere
bir geçiþ dönemindedir. Ülkemiz
medeni dünyanýn daha önce geçirdiði
bunalýmlarý yaþamaktadýr. Faþizmin,
ýrkçýlýðýn. þeriatçýlýðýn ve komünizmin
diktatörlüðünü getirmek için çarpýþanlar
birçok acý ve kayýp pahasýna kendilerine
de, ülkeye de elbette birçok kýymetli
tecrübeler kazandýrýyorlar. Yanlýþta olan
elbette yanlýþýnýn cezasýný çekecektir.
Neticede insanýn hür düþüncesine ve
serbestçe geliþmesine engel olmak
isteyen her çeþit zorbalýk ortadan
kalkacaktýr. Ýnsanýn hýzlý geliþmesi
ancak yoðun tecrübelerle, bilgilerle
ve o bilgilerin yaþanarak
hazmedilmesiyle gerçekleþir. Ülkemiz
ilâhi bir yardým eseri olarak kýsa zaman
süreleri içinde çok çeþitli ve çok yoðun
tecrübeleri geçirmek zorunda kalmýþtýr.
Birinci Dünya Savaþý’ýndaki feci
yenilgiden sonra bir Atatürk'ün baþa
geçiþi, Ýstiklal Savaþýyla top yekun bir
silkinme içine giriþ sonra medeniyet
yolunda ilerleyiþ. Daha sonra
1945'lerden baþlayan bir hukuk ve
iktisat savaþý, dünyadaki her çeþit fikrin
ve akýmýn memlekette yayýlýþý ve
yaþanýþý... Sonra gelen devrimler ve
bugünler. Aslýnda bu arada hem
memleket geliþmiþ, hem okuyan, bilen,
gerçekleri görenlerin sayýsý artmýþ, hem
ülkenin ve insanlarýmýzýn tecrübe
daðarcýðý kabardýkça kabarmýþtýr. Bu,
olgunluða giden yolda alýnan hýzlý
mesafedir.
Geliþmiþ ülkelerdeki karýþýklýk ise
olgunluðun hazmý ve maddeci
görüþten sýyrýlma çabalarýdýr
görüþümüze göre. Onlardaki geçiþ -ki
kýsa süre sonra bizde de olacak olan
geçiþ- gerçek deðerlere doðru olacaktýr.
Gerçek deðerler görüldüðünde, ruhun
ve maddenin ayrý ayrý yerleri,
birbirleriyle iliþkileri ve deðerleri daha
iyi anlaþýlacaktýr. O zaman dünyanýn
bir tecrübe yeri olarak deðeri daha
iyi bilinecektir. Dünyanýn, dünya ötesi
üstün hayata bir hazýrlama okulu
olduðu görülecektir. Dünyanýn,
maddeci görüþ sahiplerinin sandýðý gibi,
“ne yaparsan yanýnda kâr kaldýðý bir
yer” olmadýðý daha iyi anlaþýlacaktýr.
Yardýmlaþmanýn bugün söylendiði gibi
sadece insanlýk gereði olarak deðil,
dünyadaki ve dünya sonrasý hayattaki
7
Sevgi Dünyasý
mutluluðumuz için þart olduðu
anlaþýlacaktýr. Daha ötesi de
görülecektir. Yardýmlaþmanýn ve
birbirimizi sevmenin ilâhi bir emir ve
görev olduðu da apaçýk ortaya
çýkacaktýr.
Ýþte o zaman insanlarýn þaþkýnlýðý ve
geçirecekleri þok çok daha büyük
olacaktýr. Deðer diye baðlandýklarý
þeylerin birdenbire ellerinden
gidivermesi ve yeni deðerlere de
süratle baðlanamamak onlarýn
büyük bunalýmlarýnýn baþlýca sebebi
olacaktýr. Yalanla, hile ile, iki
yüzlülükle iþ yürütenler bunda artýk
baþarýya ulaþamadýklarýný göreceklerdir.
Her þeyin ortaya kolayca dökülüvermesi
yanlýþ yola, sapmalarýný imkânsýz hale
getirecektir. Ýþte o zaman onlarýn
þaþkýnlýðý çýplaklar kampýna konulmuþ
çarþaflý kadýncaðýzýn halinden daha da
kötü olacaktýr.
Manevi gücü geliþenler, ruhen
olgunlaþanlar kýsa bir süre sonra
dünyada çoðalýnca, onlarýn madde
üzerinde hem ilim yolundan, hem de
geliþmiþ ruh güçleriyle yapacaklarý
deðiþiklikler büyük olacaktýr. Bu da
geliþememiþ, o günlere hazýrlanamamýþ
olanlarýn büyük þok sebeplerinden biri
olacaktýr.
NASIL HAZIRLANILACAK?
Yarýnýn dünyasý hem maddi
yönden, hem ruhi yönden bilgilerin
ve tecrübelerin çok arttýðý üstün ve
hattâ yüce bir hayatýn yaþandýðý bir
dünya olacaktýr. Yarýnýn dünyasýna
bilgide geri kalanlar, tahsili az veya
öðrenmeyi býrakmýþ olanlar ayak
uyduramayacaklardýr. O dünyada bilgi
edinme ve o bilgileri uygulayýp,
doðrulayýp benimseme olanaklarý
çok olacaktýr. Ama bunun için düzenli,
disiplinli, çok çalýþkan ve çok gayretli
olmak gereklidir.
Yarýnýn dünyasýnda kötülüðün
kiþinin kendisine dönücü olduðu çok
iyi anlaþýlmýþ olacaktýr. Onun için bugün
olduðu gibi kiþiler kötülükte
yarýþmayacaklar, aksine iyilikte
yarýþacaklardýr. O dünyaya ayak
uydurmak isteyenler bugünden iyi
olmaya, kötülüklerden sýyrýlmaya
çalýþmak zorundadýrlar.
Yarýnýn dünyasýnda þartlar hýzla
deðiþecek, büyük gerçeklere hýzla
koþulacaktýr. Bu hýzlý deðiþime ayak
uydurabilmek için þimdiden
saplantýlardan ve taassuplardan
sýyrýlmaya idmanlý olmak gereklidir.
Yarýnýn dünyasýnda yaþayanlar
ana esaslarý görecekleri, deðiþmez
büyük gerçeklere sarýlacaklarý için,
onlar sarsýntýsýzca sürekli bir geliþme
ve yükselme içinde olacaklardýr. O
günlere hazýrlanabilmek için ana
esaslarý ve deðiþmez gerçekleri
bugünden öðrenmeye çalýþmak
lâzýmdýr.
Yarýnýn dünyasýnda insanlar hýzlý
öðrenme, sürekli yeniliklere ve
üstünlüklere koþma içinde
olacaklarýndan fikren, daima genç,
daima dinamik olacaklardýr. Zihnin
çalýþmamasýndan ve geliþmemesinden
doðan bunamalar o gün olmayacaktýr.
O günün insanlarý daima daha iyiye,
daha yeniye, daha üstüne koþacaklardýr.
Bugün olduðu gibi yenilik diye ortaya
zýpýrlýk veya maskaralýk
konamayacaktýr. Ýnsanlar ruhsal tatmini
saçmalýk yapmakta aramayacaklar,
þaþkýnca davranýþlardan, ruhsal bir
doyumun gelmeyeceðini onlar çok iyi
bileceklerdir.
8
Sevgi Dünyasý
Özgürlük Zor Zanaat
Güngör Özyiðit
Özgürlüðün olumlu yanýný gerçekleþtirmek, önce, kendi ve toplum yararýna olan yüce
deðerlere inanmakla baþlar. Sonra o inanç doðrultusunda görev ve sorumluluklar
yüklenmeyi gerektirir. Bu bilinç, hizmet heyecaný, hizmette zevk ve huzur bulmakla geliþir.
Giderek sevgi ve birlik düþüncesinin yeþermesi, topluma sevgiyle katýlma, onunla
bütünleþme eylemiyle iyice güç kazanýr. Ve nihayet varlýðýný ve isteklerini Tanrý’ya, o
en gerçek otoriteye satmakla, O’na teslim olup, O’nda eriyip bitmekle son bulur, bir
baþka sonsuzluk içinde...
Özgürlük için verilen uðraþ,
neredeyse insanlýk tarihi ile yaþýttýr.
Ýnsanlarýn kendilerini kuþatan siyasal,
toplumsal, ekonomik ve eðitsel
baðlardan kurtulma yolundaki çabalarý
tarihi oluþturmuþtur denebilir.
Yönetenlerin baskýsýna karþý
yönetilenlerin kiþisel hak ve
özgürlüklerini koruma olarak
baþlattýklarý bu uðraþ; yönetenlerin
yetkilerini sýnýrlama, yönetimden pay
alma ve ona katýlmaya doðru giderek
geniþlemiþ ve siyasal özgürlükten sonra
toplumsal, ekonomik ve eðitsel
özgürlükler gibi yeni içerikler
kazanmýþtýr.
Özgürlük uðraþýnýn özünde birbirini
tamamlayan iki öðe bulunmaktadýr: Ýlki;
insanýn yetilerini serbestçe ve
alabildiðine geliþtirmesi, kendini
yenileyip aþabilmesi ve kiþiliðini
yitirmeden toplumla kaynaþabilmesi
demek olan kiþisel özgürlük. Buna
isterseniz özgürlüðün olumlu yaný
diyelim. Ýkincisi ise, aslýnda ilkinin
gerçekleþmesi için, onu önleyen dýþ
baskýlardan kurtulma çabasý, kiþinin
zengin bir çeþitlilik içinde serbestçe
geliþip yücelmesini elveriþli kýlan
siyasal, toplumsal, ekonomik ve
düþünsel koþullarýn saðlanmasýdýr. Bu
çaba, özgürlüðün gerçekleþmesinin ön
koþulu olmakla beraber, tek baþýna
yeterli deðildir.
Ne var ki, daha çok dýþ baskýlardan
kurtulma, özgürlük ortamýný saðlama
Sevgi Dünyasý
yolunda yürütülen ve bugün de
sürdürülen özgürlük savaþýmý
(mücadelesi), özgürlüðün özünü, insanýn
kendini gerçekleþtirmesi demek olan
olumlu yanýný unutturtmuþa benzer.
Tüm çabalarýn, baskýnýn her
türlüsüne karþý yoðunlaþmýþ olmasý,
insanlarda, sanki baskýdan kurtulunursa
özgürlüðe kendiliðinden kavuþabilir
sanýsýný uyandýrmýþtýr.
Özgürlüksüz yaþanamayacaðý
anlaþýlmýþtýr ama, özgürlük içinde nasýl
yaþanacaðý konusunda henüz yeterince
hazýrlýk yapýlmamýþtýr.
Nitekim I.Dünya Savaþý ertesi
demokrasiler kesin zafer kazanmýþ,
özgürlük yerleþti sanýlmýþtý. Az sonra
Almanya ve Ýtalya’nýn faþist yönetimlere
sahne oluþu çoklarýný þaþýrttý. Öyle ki,
daha önce özgürlük uðruna çarpýþan
milyonlarca insan, kendi istekleriyle
özgürlüklerinden vazgeçiyorlar, adeta
ondan kaçarcasýna büyüklük budalasý
Mussolini, Hitler örneði önderlerin
buyruklarýna baðlanýyorlardý. Yüzmeyi
öðrenmeden özgürlük denizine düþenin
yýlana sarýlmasý mýydý bu?
Neydi onlarý özgürlükten böylesine
ürküten, daha dün kurtulduklarý
baskýdan yeni bir baskýya doðru kendi
ayaklarýyla koþturan? Özgürlük
insanoðlunun kaldýramayacaðý kadar
aðýr bir yük, kaçýp kurtulmaya çalýþtýðý
bir þey olabilir miydi acaba? Yoksa
insanda doðuþtan gelen içgüdüsel bir
otoriteye sýðýnma, güçlü bir buyruða
uyma eðilimi mi vardý? Ve bu ikisi nasýl
baðdaþabilirdi: Hem özgür ve baðýmsýz
olmak, hem de güçlü bir yetkenin
(otoritenin) buyruðuna uymak.
ÖZGÜRLÜÐÜN BELÝRSÝZLÝGÝ
Baþlangýçta insan, içinde yaþadýðý
doða ve toplumla bir sayýyordu kendini.
Doðaya ve topluma göbek baðýyla
9
baðlýydý bir bakýma. Bu ona birlik ve
bütünlük duygusu içinde güvenlik
veriyordu. Ne zaman ki, evrim gereði
ayrý bir varlýk olduðu bilincine vardý ve
bireyselleþti, artýk göbek baðý koptu ve
yaþamak çetinleþti. Daha önce doðaya,
içinde yaþadýðý topluluða, gelenek ve
göreneklere, dine, devlete baðlý olarak
yaþamaða alýþan insan, bireyselleþme
(ferdileþme) süreci sonucu bu baðlardan
birer birer sýyrýlýnca özgür, ama belirsiz
bir durumla yüz yüze gelmiþti. Belirli
kurallarla kuþatýlmýþ bir yaþayýþýn
kolaylýðý ve rahatlýðý yoktu yeni
yolunda. Üstelik dayanýlmaz bir
yalnýzlýk ve güçsüzlük duygusu
kaplamýþtý tüm benliðini. Þimdi güç bir
iþ vardý önünde: Yitirdiði birlik ve
güvenliði bilinçli çabasýyla, bileðinin
hakkýyla yeniden kazanmak. Dünyada
kendine yer yapmak, orada kökleþmek
ve bireyselliðini yitirmeden yararlý bir
unsur olarak bütüne katýlmak.
BÝREYSELLEÞME SÜRECÝ
Ýnsanýn ayrý bir varlýk olduðunu fark
etmesi bir yandan yalnýzlýk, çaresizlik
duygusu doðururken, diðer yandan
kiþisel çaba ile güç kazanmasýna yol
açmýþtý. Dinsel baskýnýn kalkmasý,
geleneklerin gevþemesi, devlet gücünün
dizginlenmesi, özgür düþüncenin
yaygýnlaþmasý, ekonomik alanda
“býrakýnýz yapsýn, býrakýnýz geçsin”
ilkesinin geçerli kýlýnmasý, bireyi
kendine dayanmak, kendi gücüne
güvenmek zorunda býrakmýþtý.
Kapitalizm ona dilediði kadar kazanma
þansý tanýyordu. Zengin olmak, ün
kazanmak elindeydi artýk. Karýþaný
görüþeni yoktu. Baþarýdan baþarýya
koþmak iþten bile deðildi. Yeter ki parasý
olsundu. Onun için de sofuca çalýþmak
gerekliydi. Vakit nakitti. Ýþ Tanrýlaþmýþtý
sanki. Ýþ adamý, ortaçaðdaki din
adamýnýn yerini almýþ, o denli saygýnlýk
kazanmýþtý. Yeni dinin her kapýyý açan
10
Sevgi Dünyasý
anahtarý parasýydý. Parasý olan düdüðü
çalýyordu. Hem de ne çalmak, kulaklarý
saðýr edercesine.. Bu arada özel giriþim
özgürlüðü insanda bazý yeteneklerin
geliþip güçlenmesini de saðladý. O
sayede insan, kendine güvenmeyi,
sorumluluklar yüklenmeyi, kararlar
verip risklere girmeyi ve çalýþarak bir
iþ ve hizmet ortaya koymanýn erdemini
öðrendi. Ýþ yapma becerisini edindi.
Böylece kapitalizm, bireyi yalnýzca
geleneksel baðlardan kurtarmakla
kalmamýþ, ayný zamanda onda aktif,
eleþtirici ve sorumlu bir benliðin
geliþmesine yol açmýþtý. Ama,
sermayenin emeði alabildiðine
sömürmesine de yeþil ýþýk yakmýþtý.
Yine kapitalizm, bireyi gitgide daha
yalnýz ve toplumdan soyutlanmýþ bir
hale sokmuþtu. Dev ekonomik güçler
ve örgütler içinde birey, kendini
kaybetmiþ, bir toz zerresi gibi önemsiz
ve güçsüz olduðunu düþünmeye
baþlamýþtý. Öyle ki, insan çoðu kez
çalýþtýðý yerdeki iþin sahibi ile bile
doðrudan iliþki kuramaz duruma
düþürülmüþtü. Ýþ onu aþmýþtý. Koca bir
ekonomik çarkýn küçük bir diþlisi
oluvermiþti. Üstelik ne iþe yaradýðýný
da pek bilmeden.
MÝKÝ FARE
Hiç düþündünüz mü, Miki Fare
filmleri herkes tarafýndan niye o kadar
sevilir, beðenilir? Çünkü orada ortalama
insanýn önemsizliði ve korkusu, kendini
kuþatan dev güçler karþýsýndaki
güçsüzlüðü komik bir þekilde
yansýtýlmýþtýr da onun için.~ Zengin
çeþitliliðine karþýn, ana tema hemen
daima aynýdýr; küçük bir þey, kendini
öldürmek veya yutmak isteyen dev bir
güç tarafýndan kovalanmakta ve yok
edilmek istenmektedir. Böyle bir
durumda yiðitliðin onda dokuzu
kaçmak, onda biri hiç. görünmemek
olsa gerek. Küçük þey de öyle yapar,
boyuna kaçar ve eninde sonunda
kurtulmayý, üstelik güçlü düþmana
talihin yardýmýyla bir ölçüde zarar da
vererek kurtulmayý baþarýr. Ve siz,
seyirci, koltuðunuzda derin nefes
vererek bir “Oh!” çekersiniz. Ýçiniz
rahatlar. Ruhunuz yelpazelenir. Sanki
kurtulan sizsinizdir. Bir ses þöyle fýsýldar
size: Belki de öyle. Niye olmasýn? Öyle
ya, kendi durumunuzla bunca benzerlik
bulmasaydýnýz, o küçücük þeyle
böylesine özdeþleþebilir miydiniz? Evet,
evet, ikinizin de yazgýsý ayný, itiraf edin.
Hele o küçük þey, diyelim ki fare,
kurtulduðunda nasýl da bayram ettinizdi,
gözlerinizden okumuþtum sevincinizi.
Biliyorum, sizi de ezmek, sömürmek,
bir hiç olduðunuzu göstermek isteyen
güçler var. Ezilmemek, yenilmemek
için siz de durmadan kaçýyorsunuz, týpký
filimdeki fare gibi. Ama bakýn, o
kurtuldu! Hem de güçlü düþmana zarar
bile vererek. Peki, siz niye
kurtulmayasýnýz? Üstelik siz insansýnýz.
Daha da güçlü ve akýllýsýnýz.. Siz de
kurtulacaksýnýz. Öyleyse rahatlayýn artýk
hadi. Gözlerinizi kapayýn, güzel rüyalar
görmek üzere derin bir uykuya girin
þimdi; ninni.
Korkulu düþüncelerle uykusu
kaçanlara bu filmlerin uyku ilâcý gibi
gelmesinin gizi (sýrrý), özdeþ sorunun
gülünç bir þekilde yansýtýlmasýnýn
yanýnda, hep “mutlu son” la bitiþin
insana bir umut penceresi aralamasýnda
gizli. Seyredin Miki Fare filmlerini.
Görün kendinizi. Sonra hatýrlayýn
söylediklerimizi; doðru mu, deðil mi?!
ÝNSANI ARAYIÞ
Kuþkular içinde kývranan, yalnýzlýk
ve önemsizlik duygularýnýn aðýrlýðý
altýnda ezilen bireyin trajik yazgýsý baþta
Kafka olmak üzere çaðdaþ yazarlarýn
da ana temasý olmuþtur. Dünyanýn dört
Sevgi Dünyasý
bucaðýnda, insan doðasýna uymayan
mekanik bir düzenin içine sýkýþýp kalmýþ,
gitgide kiþiliðini yitirerek þeyleþmiþ
insanýn garipliði ve çaresizliðini iyi
sezmiþti Kafka. Hemen bütün
yapýtlarýnda kendini, kendinden kaçan
insaný aramaktadýr boyuna.
Yine çaðdaþ bir yazar Julien Green,
bireyin içine düþtüðü yalnýzlýk ve
güçsüzlük duygusunu þöyle betimler
(tasvir
eder):
“Evrenle
karþýlaþtýrýldýðýmýz zaman hemen hemen
hiçbir önemimiz olmadýðýný biliyordum,
bir hiç olduðumuzu biliyordum; fakat
bu derece hiç olmanýn, bir anlamda
hem ezici hem de doyurucu bir yönü
vardýr. Ýnsan düþüncesinin sýnýrlarýný
aþan bütün bu þekiller ve boyutlar son
derece güçlüdür. Tutunabileceðimiz
herhangi bir þey var mýdýr? Apar topar
atýldýðýmýz bu yanýlgýlar keþmekeþi
içerisinde gerçek olan tek bir þey varsa,
o da sevgidir. Gerisi hiçliktir, nafile bir
boþluktur. Büyük, karanlýk bir uçurumun
içine dalmýþ bulunuyoruz. Ve
korkuyoruz.”
Özellikle sanatçý tipindeki duyarlý
kiþilerin olanca çýplaklýðýyla algýladýklarý
bu yalnýzlýk ve güçsüzlük duygusu,
normal dediðimiz sýradan insanýn pek
farkýnda olmadýðý bir þeydir. O bunu
fark etmekten fena halde korkmaktadýr.
Ve kurtuluþu kendinden kaçmakta
bulmaktadýr. Sýradan insan, hayatýný
yaþamaktadýr güya. Böylece o amansýz
duygu, günlük meþgaleler, sosyal
iliþkiler, iþ hayatýndaki baþarý, aþk
serüvenleri, eðlenme, yolculuklar
yapma, içkisiz edememe, biraz boþ
kaldýðýnda ille bir sigara yakma, radyo
dinleme, televizyon seyretme ve
durmadan kendini meþgul etme gibi
oyalanmalarla örtülmeye ve gizlenmeye
çalýþýlmaktadýr. “Her þey çok iyi, çok
güzel, oh ne iyi eðleniyoruz” görünüþü
11
altýnda, ne ederlerse etsinler
saklayamadýklarý gizli bir mutsuzluk
sýrýtmaktadýr. O maskeler de bir gün
düþer ve gerçek olduðu gibi çýkar ortaya
tüm acýlýðýyla. Çünkü kimse sadece
“baskýlardan kurtulmuþ olma”
anlamýnda bir özgürlüðün yüküne uzun
süre katlanamaz. Özgürlüðün bu
olumsuz, negatif kutbundan, öze inmek,
kendini bütünüyle gerçekleþtirmek
demek olan pozitif kutba, yani olumlu
özgürlüðe ulaþmadýkça insanlar, ister
istemez belirsiz bir özgürlüðün bunaltýcý
yükünden elbirliðiyle kaçýp kurtulmak
yollarýný arayacaklardýr. Söz konusu
toplumsal kaçýþ; ya faþist ülkelerde
görüldüðü gibi, bir lidere körü körüne
boyun eðme biçiminde, ya da
demokrasilerde olduðu gibi daha dolaylý
ve yumuþak bir yoldan gerçekleþir.
Böylece insanýn içtenliðini önleyen tek
yanlý yoz bir eðitim, kafalarý belli
düþüncelere göre koþullandýrýlmýþ bir
kamuoyu baskýsý ve alabildiðine
propaganda ile insan demokratik bir
düzende bile alýklaþýr ve kendine
yabancýlaþabilir.
Demek ki, yalnýzlýk ve güçsüzlükten
kurtulma yolundaki çabalarýnda, ister
yeni otoritelere uymak, isterse toplumda
yerleþmiþ peþin yargýlar, basmakalýp
inanç ve düþünce kalýplarýna kendini
uydurma biçiminde olsun, birey, her
ikisinde de benliðini ve özgürlüðünü
gözden çýkarmýþ bir durumda
bulunmaktadýr.
Ýþte o zaman, iþlerin düzelmesi için,
sokaktaki insandan þöyle sözler
duyulabilir: “Özgürlük bize yaramaz.
Bu milletin baþýna eli kamçýlý bir adam
gerek. Asacak ipe bir kaç aþýrý gideni.
Daha az yaramazlarý týkacak içeri. Geri
kalanlarý da kamçýsýyla yola getirecek.
Olup bitecek.”
Adam asmayý, ipe çamaþýr asmak
12
Sevgi Dünyasý
kadar doðal gören ve halký “pazar
yerinde toplanmýþ insan sürüsü” sayýp,
kamçýyla eðitilecek sirk hayvaný sanan
bu çaðdýþý kafalar ne yazýk ki bugün de
azýmsanmayacak bir sayýdadýrlar.
OTORÝTE AMA NASIL
Özgürlük, hiçbir otorite tanýmamak
da deðildir þüphesiz. Yetke (otorite),
insanýn kendinden daha yetkin gördüðü
ve ondan kiþiliðini geliþtirme yönünde
yararlandýðý bir üst-bilinci belirtir. Ancak
böyle olumlu bir otorite engelleyici,
aþaðýlayýcý deðil, tam tersine, yardým
edici, yükseltici ve kendine benzeticidir.
Öðretmen-öðrenci iliþkileri buna güzel
bir örnek olabilir. Burada öðretmenin
ve öðrencinin çýkarlarý ayný yöndedir
ve birbiriyle uyuþmaktadýr. Biri bilgi
vermek, diðeri bilgi almak istemektedir.
Ve öðrenci öðrendikçe öðretmeniyle
arasýndaki bilgi açýðý kapanmakta,
gitgide öðretmene benzemektedir. Zaten
baþlangýçta öðretmen, öðrencinin
kendini özdeþleþtirdiði, onun gibi olmak
istediði bir örnektir. Ve böyle bir otorite
iliþkisinin temelinde sevgi, hayranlýk,
yardým ve minnettarlýk gibi yüceltici,
p o z i t i f d u y g u l a r y a t m a k t a d ý r.
Kiþisel özgürlüðü boðmayan, tersine
ona kendini gerçekleþtirme yolunda
yardým eden böyle bir otorite, özgürlüðü
zedelemek þöyle dursun, onun özüyle
uzlaþtýðýndan insanca ve hakça bir
düzenin doðal gereðidir.
SAÐLIKLI ÇÖZÜM
Yalnýzlýk ve güçsüzlüðü giderecek,
birliði yeniden kurabilecek saðlýklý
çözüm; herhalde insanýn özüne dönmesi,
tüm içtenliðiyle davranabilmesi, yani
sevgi ve yaratýcý iþle doða ve toplumla
kiþiliðini yitirmeksizin kaynaþabilmesi
ve Tanrý katýndaki gerçek yerini
alabilmesidir.
Bu da insanýn öz yapýsýna özgü özgür
bir düzen içinde insanlara, Tanrýsal ve
ruhsal gerçeklere, yani insanýn asýl
özünü kuran deðerlere öncelik veren,
sevgi ve bilgiye dayalý, birliðe götürücü
etkin bir eðitim uygulamak ve tutarlý
bir hayat görüþü kazandýrmakla
saðlanabilir.
Bu amaca varmak için geçilmesi
gerekli aþamalarý þöylece sýralayabiliriz:
Özgürlüðün olumlu yanýný
gerçekleþtirmek, önce, kendi ve toplum
yararýna olan yüce deðerlere inanmakla
baþlar. Sonra o inanç doðrultusunda
görev ve sorumluluklar yüklenmeyi
gerektirir. Bu bilinç hizmet heyecaný,
hizmette zevk ve huzur bulmakla geliþir.
Giderek sevgi ve birlik düþüncesinin
yeþermesi, topluma sevgiyle katýlma,
onunla bütünleþme eylemiyle iyice güç
kazanýr. Ve nihayet varlýðýný ve
isteklerini Tanrýya, o en gerçek otoriteye
satmakla, O’na teslim olup, O’nda eriyip
bitmekle son bulur, bir baþka sonsuzluk
içinde. Bu bir yerde varlýðý aþmak,
varlýðý niteleyen karþýtlar
diyalektiðinden kurtulmak, ikiyi bir
etmek, çoðu tekte eritmek ve böylece
yaratýcý güçle dolu olarak Tanrýsal
özgürlüðe ermektir.
Ýnsandan yola çýkarak doða, toplum
ve Tanrý’yla kiþiliðini yitirmeksizin
sevgiyle bir olmakla son bulan bu kutsal
yolculuk, bir bakýma özgürlük özleminin
dile gelmesi, özümüzdeki gerçeklerin
gür bir þekilde gerçekleþmesidir. Ýþte
“Özgürlük zor zenaat” derken daha çok
bu yöne deðinerek, onun bir bilgi, sevgi,
beceri ve büyük bir yaratýcý çaba iþi
olduðunu belirtmeye çalýþtýk. Zaten
böyle olmasaydý, o denli deðerli
sayýlmazdý. Ve de bunca kan ve can
pahasýna elde edilmeðe deðmezdi.
Sevgi Dünyasý
13
MUSÝKÝ - SES VE RENK ile TEDAVÝ (5)
Bulabildiklerimiz ve Bilebildiklerimiz (1)
YAVUZ YEKTAY
Sabah rüzgârlarýyla kapýmý çal,
Batan günün peþine düþme sakýn. (Selahattin Ergi)
Her sabah seher vakti uyanýyorum.
Çið taneleri BENGÝSU olabilmek için
ve yemyeþil yapraða can vermek için
güneþin yedi renkli ilk ýþýklarýný
süzüyorlar içlerine... Yapraklar gibi ben
de yararlanýyorum sabahýn seher
yelinden ve sabahýn çiðinden... ÞÜKRE
DURUYORUM...
Bütün varlýklarýn yaþamasý için
gerekli olan Fotosentez olayýndan
bahsetmek isterdim. Hani, halâ tam
çözülememiþ bir doða olayý?!..
Týpký tam açýklamasý yapýlamayan
"Elektrik" ve elektriksel madde kuramý
gibi... “ELEKTRON, eksi elektrikle
14
Sevgi Dünyasý
yüklü küçük bir cisim gibi
düþünülmektedir. Bazý bilim adamlarýna
göre, yarý çapý 10 üssü eksi15 metre
olan bir yük yuvarýdýr. Bunu
parçalanmadan bir arada tutan nedir?
Çekim özelliði taþýyan baþka bir güç
olmasaydý, parçacýðýn bir yanýndaki
eksi yük ile öbür yanýndaki artý yükün
birbirlerini itmeleri sonucunda parçacýk
daðýlýrdý. Belki baþka bir güç vardýr,
ama henüz böyle bir güç
bulunamamýþtýr!?..” diyor Grolier
Ansiklopedisi 285.inci sayfasýnda
aynen.
Ne diyeyim, önce kendilerine, sonra
çevrelerine bir baksýnlar...
Sevgi Dünyasý'nýn Temmuz
sayýsýnda SES IÞILDAMASI
olayýndan bahsetmiþtim.
Baþka bir ýþýldama daha var:
ELEKTROLÜMÝNESANS. Bu, bir
akýmýn, bir elektrik boþalmasýnýn veya
bir elektrik alanýnýn etkisi ile bazý
cisimlerin kazandýðý ýþýk verme özelliði.
(Bakýnýz: Meydan Larousse, sayfa 188.)
ELEKTRÝKSEL IÞILDAMA:
Bazý kristallerin içinde, elektron akýþý
sonucunda iþik ortaya çýkmasý.
Elektriksel ýþýldama, elektrik enerjisinin,
isi çikarmaksizin doðrudan doðruya
ýþýða dönüþtüðü ender olaylardan
biridir. (Bakýnýz: Ana Brittanica sayfa
184) Sodyum kristali sarý, Kadmiyum
kýrmýzý, Çinko yeþil ýþýk veriyor.
ATEÞ BÖCEÐÝ'nden IÞIK
ÇIKMASI
Ateþ böceðinin erkekleri kanatlý ve
uçuyorlar, diþileri ise kanatsýz ve gayet
az hareket ediyorlar. Önemli olan,
erkeklere yerlerini belli edebilmeleri
için diþilerin ýþýk çýkarmasý. Ama nasýl
bir ýþýktýr bu, ýsý enerjisi haline
dönüþmeyen ve dolayýsý ile diþi ateþ
böceðini yakýp öldürmeyen?!
Olayýn bilimsel açýklamasý þöyle:
1- LUCIFERIN (2) denen bir
maddenin oksidasyon reaksiyonuna
benziyor. Fakat bu, PROLUCIFERIN
gibi bir maddenin, ýþýk oluþurken
Luciferin'e dönmesi þeklinde olmuyor!
2- Burada, karanlýkta oluþan bir
kimyasal reaksiyon var. Yaklaþýk
formülü: LH2+Mg+++ATP+ENZÝM
--> IÞIK+ENZÝM+ARTIKLAR. Bu
bir oksidasyona benzer reaksiyon
olduðu için (O2) karþýsýnda oluyor ve
hiçbir hararet meydana gelmiyor.
3- LH2= Luciferin, Mg++=
Magnezyum iyonu, ATP= Adenosin
Trifosfat (ATP kaslarýn ve canlý
hücrenin esas yapý maddesidir. Kaslarda
enerji oluþmasý ATP'nin Adenosin
Difosfat ve ve Monofosfat þekline
dönüþmesi ile olur.) ENZÝM= Luciferas
(Olayda katalizör görevi yapýyor) ve
geriye de kül gibi aktif olmayan artýklar
kalmaktadýr.
Ana Brittanica'da baþka bir açýklama
var. Böceðin Trakea'sýndaki borularda
Fotosit denen bir madde ile, sinir sistemi
kontrolünde meydana gelir diyor. Iþýk
veriþ zamanlarýnýn da deðiþik olmasý
bir manâ taþýyor ve böcek cinslerini
ayýrt ediyor. Bilen insanlar ýþýklardan
cinsleri ayýrt edebiliyorlar. Bir de
devamlý ýþýk veren KANDÝL
BÖCEKLERÝ var. Genellikle diþiler
kanatsýz. Bazen geceleyin bakýyorsunuz
bütün böcekler ayný anda ýþýk verip ayný
anda sönüyorlar. Bu ayný cinsten
böceklerin kümeli bir vaziyette
d u r m a l a r ý n d a n d ý r. I þ ý k v e r i þ
Sevgi Dünyasý
zamanlarýnýn özel manâlarý var. Sanki
MORS alfabesi gibi. Türlerde hemen
fark ediyor. Ana Brittanica diyor ki,
ýþýðý veren madde önemli, bu maddeyi
taþýyan böcekleri yiyen kurbaðalar da
ýþýk vermeye baþlýyorlarmýþ!...
Kuantum Fiziði ile bu olayý anlatmak
daha sade oluyor gibi. Moleküllerde 4
türlü enerji var:
1- Nükleer enerji,
2- Elektro-Magnetik alan enerjisi,
(Elektrik? Dalga?)
3- Sallantý enerjisi, (Molekül devamlý
sallanýyor)
4- Dönme enerjisi.
15
duyularýný artýrmak için "Soðuk ýþýk"
yayarlar, yani ýsý vermeyen ýþýk!
Ailemizden olup çok sevdiðimiz
kedilerin gözlerinin iç çeperi GUANÝN
denen bir madde ile astarlanmýþtýr, bu
katman altýn ve gümüþ gibi parlar ve
bir iç bükey ayna gibi tüm ýþýðý toplar
ve istenen yerlere aksettirip o yeri biraz
daha aydýnlatýr! (Nasip olur, Yüce
Yaratan'ýmýzýn izni ile bizler de
karanlýkta görebiliriz inancýndayým...)
Kadîm bilgiler diyor ki:
"Emirdir, lâzýmdýr, muazzamdýr,
Size O'ndan gelenler.
Ýnce düzendir, ince plândýr,
Þaþýrtýr, þaþmaz!"
Kimyasal reaksiyonlarda, alt
seviyede olan bu enerjilerden ElektroMagnetik enerji, çok-çok ender bazý
moleküllerde, çok-çok ender olarak
yükselir! (Milyarlarda bir enderlikte.)
(Sebebi bilinmiyor!?.) Bu yükseliþ de
her seviyede olmaz. Meselâ 7-9-24105-180 vs. gibi. (Bunu bir formülü
v a r, h e r t ü r l ü m o l e k ü l i ç i n
hesaplanabiliyor.)
Yüce Yaratan'ým, yukarýda ve
aþaðýda, her yerde, her zaman Senin
Hükmün geçer. Senin "Ol" emrin
yeterlidir. Senin Iþýðýn (Nûrun) söner
de, Senin Hükmün durur mu hiç!" (Bu
ayki tabletin sözlerine bakýnýz.)
Reaksiyon bitiminde yükselen enerji
eski seviyesine inerken ISI'ya
dönüþmeyen (Isý enerjisi olmayan) bir
ýþýk enerjisi verir. (3)
"NUR... BÝRAZ DAHA NUR..."
Önemli bir not: Toronto Üniversitesi
öðretim görevlisi Kimya Yük. Müh.
Dr. Ateþ Tanýn, "O çok nadir
moleküllerden (meselâ Luciferin yerine)
bilgisayar yardýmý ile sabýrlý bir çalýþma
düzeni kurarak yeni moleküller
bulabilirim!" diyor. (Eðer ekonomik
olursa, niçin olmasýn?)
Bir baþka olay daha var. Geceleri
avlanan bazý hayvanlarýn iþitme ve
koklama duyularý yetersiz kalýr. Görme
Þimdi anlýyorum, Gülyüzlü Büyük
Þair GOETHE (28.08.174922.03.1832) öðle üzeri son nefesini
verirken, son sözleri þöyle:
* * *
Bu ay size, takriben 10 yýlda
bestelediðim, AÞKEFZA makamýnda,
size inanýlmaz derece sevgi ile dolu
sesler veren bir tablet musiki veriyoruz.
Üçüncü Çakra'yý temizleyen ve
canlandýran bu tedavi tabletinde MÝ
sesinde karar veren Aþkefza makamý
özellikle seçilip bestelenmiþtir.
Notasýndan da göreceðiniz gibi
Porte'nin birinci çizgisinden, dördüncü
aralýðýna kadar (bemolsüz ve diyezsiz)
natürel 7 seste gezinir, ara sýra
dinlenmek için Buselik (SÝ) sesinde
16
Sevgi Dünyasý
GÖZYAÞI, GÖZYAÞI SEVDÝKLERÝMÝZ,
O'NUN SEVGÝSÝNDEN VAREDÝLDÝKLERÝNÝ BÝLDÝKLERÝMÝZ,
O'NUN IÞIÐI SÖNER DE, O'NUN HÜKMÜ DURUR MU HÝÇ?
GÖZYAÞI, GÖZYAÞI SEVDÝKLERÝMÝZ,
KÖRPE GÖNÜLLERDEKI ILK SEVINÇ GIBI SEVDIKLERIMIZ,
O'NUN SESÝ KISILIR DA, SÖZÜ DUYULMAZ OLUR MU HÝÇ?
Sevgi Dünyasý
bekler... Aþkefza kelimesinin manâsý,
"Sevgi Artýran"dýr.
Sizi ruhsal saflaþmaya götürecektir,
ýþýyacaksýnýz, aydýnlanacaksýnýz,
nurlanacaksýnýz, neþe dolacaksýnýz.
Musiki size huzur ve iç denge duygusu
verecek ve Birlik+Bütünlüðe
ulaþacaksýnýz. Hattâ yukarýda saydýðým
güzellikleri dýþarýya verip, insan
kardeþlerinizle ayný mutluluklarý
paylaþmak hissi ile dolacaksýnýz.
Ayrýca karaciðer, safra, gut
hastalýklarýna, pankreatitlere ve tüm
pankreas bozukluklarýna iyi gelecektir.
Þeker hastalarýna (Diyebetlilere)
devamlý dinlemelerini gönülden
öneririm.
Sözleri:
"Gözyaþý, gözyaþý sevdiklerimiz,
O'nun sevgisinden Varedildiklerini
bildiklerimiz,
O'nun ýþýðý söner de, O'nun hükmü
durur mu hiç?
Gözyaþý, gözyaþý sevdiklerimiz,
Körpe gönüllerdeki ilk sevinç gibi
sevdiklerimiz,
O'nun sesi kýsýlýr da, sözü duyulmaz
olur mu hiç?
Þimdi "El ele tutununuz...
Gönüllerinizi birbirinize açýp,
Ellerinizden ellerinize,
Hayrýn geçmesini..." dileyerek
Aþkefza terapisinin musikisine -toplucakendinizi býrakýnýz...
Unutmayýnýz, bizim terapimiz
yalnýzca bir meditasyon musikisi deðil,
bilakis, sýrasýnda beyninizi en aktif
17
þekilde kullanarak (Bazen yaratýcý
imgeleme ile) ayný özden yaratýlmýþ
ölümsüz ruhunuzu ve o güzel bedeninizi
tedavi etmektir, hayýr üretmektir...
Yoksa uyutmak veya uyuþturmak
deðil...
"Günü,
Günün hayrýný,
Hayrýn bereketini,
Bereketin sýrrýný..." bilerek,
güzellikleri, dostluðu, birliði, sevgiyi
ve barýþý birlikte beraber yaþamak ve
"ÖNCE SEN" diyerek paylaþmak için
saðlýk dolu yýllar el ele olsun.
Not: Sorularýnýzý ve isteklerinizi
www.dostluk.com adresine bekleriz.
Dip notlar:
1- Bir yazý
yayýnlanmaktadýr.
dizisi
halinde
2- LUCIFER, batý lisanlarýnda
VESVESE VEREN anlamýna geliyor.
Batýdaki araþtýrmacýlar, ýþýk çýkarma olayýný
pek anlayamadýklarýndan, enzim'e
LUCIFERAS adýný vermiþler. Halbuki
Lucifer'in beyaz ateþten, yani Kuranda
bahsi geçen nar-ý beyza’dan yaratýldýðýný
düþünseler...
3- Quantum Fiziði ile ilgili bilgi, Gülyüzlü
A. Einstein'ýn ilk nazariye bilgisi gibidir.
Þimdi benim üçte bir yaþýmda, yani 25
yaþýnda olan Elektronik Mühendisleri,
düzeltilmiþ, geliþtirilmiþ yeni Quantum
bilgileri ile olayý bu satýrlarýn yazarýndan
çok-çok daha mükemmel anlatabilirler.
Ama sonuçta ayný yerlere varacaklar. 1953
yýlýnda diploma almýþ bir Veteriner Hekimi
baðýþlasýnlar lütfen...
18
Sevgi Dünyasý
Köþe Baþýmýzdaki Renkler
Nelda Bayraktar
Onlar köþe baþýmýzdaki renkler. Kýrmýzý, sarý, mavi, eflatunun tonlarý. Onlar
köþe baþýmýzdaki kokular. Tam köþeyi dönerken baþýnýzý döndüren, mis gibi
ciðerlerinize dolan
kokular.
Onlarý sattýklarý
çiçeklerinden ayýrt
edemem ki. Mezattan
bin bir zorlukla aldýklarý
rengârenk çiçeklerine,
evlatlarýna gösterdikleri
ihtimamý gösteren
çiçekçilerimizden bahis
ediyorum. Çiçeklerin
hepsine, tek tek her bir
yapraðýna önce sermaye
olarak deðil, önce
sevdikleri bir nesne
olarak bakan, itinayla
kutularýndan çýkaran ve
kovalarýna belli bir renk
harmonisi içinde koyan
çiçekçilerimiz onlar.
Hayli de kalabalýklar.
Sürekli çocuklarý
yanlarýnda neþeyle
cývýldaþýr. Arada bir
Tahsin’in annesi gelir
oraya. Hayli disiplinli
bir kadýndýr. Ortalýða
çeki düzen verir. Asmalý
Konaðýn Dicle’si gibi
o t u r u r, c i g a r a s ý n ý
tellendirir. Çoðunlukla
Tahsin ve Derya’dýr
köþe baþýnýn as
elemanlarý. Tahsin altý
çocuklu bir ailenin,
Derya ise dört çocuklu
bir ailenin en büyüðü.
Kökenleri Selanik’ten
Sevgi Dünyasý
gelse de 3 kuþak Ýstanbul’da doðmuþ,
büyümüþtür. Genç bir karý koca. Ýki
tane de þirin mi þirin, akýllý mý akýllý
çocuklarý var. Her gün mutlaka onlarýn
önünden geçer yolum. Her seferinde
sýcak bir þekilde selâmlarlar beni.
Köþe baþýmýzýn yazý var, kýþý var.
Her ayýn kendine göre zorluklarý var.
Mevsimler deðiþir ama onlarýn
gözlerinde sýcak bakýþ deðiþmez. Onlar
açýk havada çiçek satýp, açýk havada
çocuk yetiþtirirler. Sýnýrlarý belli olan
bir yerde, yani evde disiplin kurmaya
çalýþan bizler, onlarýn açýk havada
çocuklarý üzerinde kurduklarý disipline
hayran kalabiliriz. Önemli olan
çocuklarýn gösterdiði tepkidir ve onlarý
gördüðünüzde bunun nasýl olduðunu
anlarsýnýz. Derya’nýn elinde arada sýrada
bir hikâye kitabý, bilmece kitabý veya
resimli çocuk kitaplarý görürüm. Okuma
yazma bilmeyen Derya çocuklarýnýn
eðitimi için elinden geleni yapar. Akþam
evde oynasýnlar diye legolar alýrlar karý
koca çocuklarýna. Ah keþke imkanlarý
olsa yüzme kursuna bile
göndereceklerdir iki þirin veleti. Açýk
havada hijyen de ayrý bir konudur onlar
için. Ama yine de en üst ihtimamý
gösterirler. Geçenlerde tam köþeden
geçiyorken çocuklardan birinin elindeki
dondurma yere düþtü. Derya hemen
aldý çöpe attý ve “Burada köpekler ve
insanlarýn ayaklarý dolaþýyor. Artýk bunu
yiyemezsin, çünkü mikroplandý deðil
mi?” dedi. Baþka bir gün de en ufak
yaramaz Iþýl babasýný kýzdýrmýþ olmalý
ki acý bir þekilde feryat ediyordu.
Meðerse babasýndan yaptýðý yaramazlýk
için özür dilemesi gerekiyormuþ.
Köþe baþýmýz ayný zamanda
mahallemizin bütün köpeklerinin
barýndýðý bir bahçenin ucudur.
Köpeklerin hepsi günlük sevgi
ihtiyaçlarýný Derya’dan karþýlarlar.
Patilerini uzatýrlar ona sevmesi için.
19
Karþýlýðýnda da onlarý ve çocuklarýný
korurlar. Çocuklar hayvan sevgisini
doya doya burada tadarlar.
Onlar bizim mahallenin elemanlarý,
ne yerler, ne içerler, ne düþünürler,
acaba? Geçen gün onlarla yaptýðým
röportaj ilginç þeyler öðrenmeme de
vesile oldu. Ýþte onlarla konuþtuklarým:
N.B: Önce sizleri tanýyalým
isterseniz.
Tahsin: Ben Tahsin. 1978 Ýstanbul
doðumluyum.
N.B: Hangi semtinden?
T: K a ð ý t h a n e s e m t i n d e n i z .
N.B: Kaç kardeþsiniz?
T: Altý kardeþiz, 4 erkek iki kýz ve
en büyükleri benim.
N.B: Tahsilin nedir?
T: Lise terkim.
N.B: Ya sen Derya?
D: Ben de 1981, Þiþli doðumluyum.
4 kýzý olan bir ailenin en büyüðüyüm.
N.B: Okuma imkâný bulabildin mi
Derya?
D: Hayýr bulamadým.
N.B: Peki bir þekilde okuma yazmayý
öðrendin mi?
D: Hayýr, okuma yazmam da yok.
Ama bu sene kursa gidip okuma
yazmayý öðreneceðim.
N.B: Þimdi çocuklarýnýzla ilgili bilgi
alalým.
T: Annesi versin bu bilgiyi size.
D: Ýki tane, bir kýz bir erkek
çocuðumuz var. Büyüðü altý, küçüðü 4
yaþýnda. Kýzýn ismi Iþýl, abisininki ise
Kudret.
N.B Okul çaðýna gelince ne
yapacaksýnýz?
D: Onlarý okutmayý düþünüyoruz.
N.B: Onlarýn da buna hevesi varmýþ
20
Sevgi Dünyasý
gibi gözüküyor. Çünkü buradan her
geçtiðimde bir þeyler okuyup
karaladýklarýný görüyorum.
D. Ýnþallah okuyup büyük adam
olacaklar.
N.B: Peki çiçekçilik nereden aklýnýza
geldi? Baþka iþler de düþünmüþ
müydünüz kendiniz için? Yoksa bu,
aileden gelen bir iþ olduðu için mi oldu?
D: Senelerden beri dedelerimiz bu
mesleði yapýyorlar.
T: Benim esas mesleðim taksicilik.
Ben okuldan ayrýldýktan sonra ilk iþim
taksicilik oldu.
N.B: Kaç sene taksicilik yaptýn?
T: Beþ veya altý sene. Askerlikten
sonra tekrar yapmak istedim ama maddi
imkânsýzlýklar nedeniyle yapamadým.
Derken hayat bizi böyle çiçekçiliðe
yönlendirdi.
N.B: Hoþunuza giderek mi
yapýyorsunuz bu iþi. Aslýnda bizler size
müteþekkiriz çünkü köþe baþýmýz
rengârenk çiçekler ve mis gibi kokularla
doluyor. Bunlarýn arasýndan geçip
evimize gidiyoruz. Çok güzel bir þey.
Biz müþteri olarak güzel yanýný
görüyoruz ama siz satýcý olarak zorluðu
ile karþýlaþýyorsunuz. Bunlar nedir?
T: Bu hiç kolay bir iþ deðil. Kýþýn
bir ayrý dert, yazýn bir ayrý dert.
Soðuktan çok muzdarip oluyoruz kýþýn.
Yazýn ise malûm burasý zengin bir semt
olduðundan herkes yazlýklarýna gidiyor
ve bizim iþlerimiz azalýyor. Sonuçta zor
bir iþ ama çiçeðin kendisi güzel bir þey.
Yine de her gün bal yeseniz ondan da
býkarsýnýz deðil mi?
N.B: Çiçekleri mezattan alýyorsunuz
g a l i b a . N a s ý l g e ç i y o r, k a ç t a
kalkýyorsunuz, epey bir savaþ veriyor
musunuz bu güzel çiçekleri almak için?
T: Evet, savaþ kelimesini þöyle
açýklayayým. Özellikle özel günlerde,
Bayram, Anneler günü, Sevgililer günü
gibi günlerde çiçekleri bu günlere çok
yakýn kesiyorlar. Fiyatlarýný arttýrýyorlar
ki pahalý satýlsýn diye. Böyle günlerde
talep çok ve zor oluyor bizim için. Açýk
arttýrma ile alýyoruz.
D: Bazen malýn sermayesini
çýkaramýyorsun, içeri giriyorsun. Borçlu
kalýyorsun. Çok zorluklarý var bu iþin.
N.B: Peki ailenizi geçindirebiliyor
musunuz? Yuvarlanýp mý gidiyorsunuz?
D:Yuvarlanýp gidiyoruz demek en
doðrusu olur.
T: Allah’tan ki kirada oturmuyoruz.
Evimiz kendi evimiz. Yoksa bu
yapýlacak bir iþ deðil. Para gelmiyor
fazla.
N.B: Eviniz hangi semtte?
D.Gültepe’de. Çok iyi bir semt orasý.
T: Annem, babam 18 senedir burada
olduklarý için, buralarý çok iyi biliyorlar
Biz de onun için bu köþe baþýný seçtik.
N.B: Evinizde karý koca ve iki çocuk
olarak mý oturuyorsunuz? Ailenizin
büyükleri yanýnýzda deðiller mi?
D: Yememiz içmemiz ayný ama ayrý
evlerde yatýyoruz.
N.B: Kalabalýk aileler içinde sürekli
yaþamakla, bu þekilde yaþamak
arasýndaki fark sizce belirgin mi?
D: Dediðim gibi bizde yeme içme
ayný. Hep birada biz 11 kiþiyiz. Yani
sofraya 11 kiþi oturuyoruz.
T: Beraber yaþamak da güzel ama
evliliklerde eðer imkân olursa ayrý
yaþamak en güzelidir.
N.B: Peki bireysel yaþamakla ilgili
düþünceleriniz neler? Yani insanlarýn
özgür yaþamalarý, bireyselliklerine
sahip çýkmalarý, kalabalýk yaþadýklarý
zaman mý, yoksa tek baþlarýna
yaþadýklarý zaman mý geliþiyor?
T: Bence ayrý yaþamakta daha iyi
Sevgi Dünyasý
geliþiyor. Hayata daha farklý bakýp,
daha farklý öðrenebiliyorsun.
D: Hiç olmazsa çalýþmaya
çabalýyorsun. Sýrtýný dayamýyorsun. Bu
da seni güçlü yapýyor.
N.B: Para biriktirme konusunda
kalabalýk aileler daha þanssýz oluyor.
Örneðin ihtiyacý olanlar hemen
birbirinden bulabiliyor. Sende varsa
bana, bende varsa sana metodu
kullanýlýyor. Böylelikle bütçeniz
planladýðýnýzdan farklý olabiliyor. Sizde
de böyle durumlar yaþanýyor mu?
D. Zaten gelir az, gider çok oluyor.
Þu parayý koyayým da þunu yapayým
diye planlýyorsun ama ertesi gün o para
gidiyor.
N.B: Kalabalýk yaþamýnýzda
aranýzda hak hukuk var mýdýr? Yani
saygý açýsýndan, sizin onlarýn, onlarýn
da sizin hukukunuza gösterecekleri
saygý açýsýndan demek istiyorum.
T: Evde büyük olarak annemin ve
babamýn sözü geçer. Ama yeri geldiði
zaman benim de sözüm geçer. Ama
hanýmýmýn da sözü geçer. Bizde illâki
bir kiþinin sözü geçecek diye bir kaide
yoktur.
N.B: Gerçekten böyleyse güzel tabii
ki.
D: Bu düþünceye göre deðiþiyor.
Herkesin düþüncesi ayrý ayrý oluyor.
Biz ortaya koyuyoruz. Akla yatan
hangisi ise onu uyguluyoruz.
N.B: Demek ki sizde kalabalýðýn
içinde dahi özgürlüðe uygun bir sistem
de var gibi gözüküyor.
D: Doðru.
N.B: Peki sosyalleþme konusunda
b i r a z k o n u þ a l ý m . N e d e re c e
sosyalleþtiðinize inanýyorsunuz böyle
bir yaþantýnýn içinde.
T: Valla biz her gün iþe gelmek
zorundayýz. Doðru mu yanýtlýyorum
21
sizi?
N.B: Evet devam et.
T: Burasýný bir gün bile kapalý
tuttuðun zaman müþterilerimiz azalýr.
Haftada bir gün iznimiz oluyor. Sosyal
yaþantýmýz pek iyi deðil diyebilirim.
N.B: Merak ettiðiniz bir sinema filmi
var mý? TV ne kadar seyrediyorsunuz?
D: Ýþten eve döndüðümüz zaman
seyrediyoruz.
T: Ben sinema sevmem. Haným da
sevmez. Ben bu yaþýma geldim. Doðru
dürüst bir film seyrettiðimi hatýrlamam.
N.B: Gazete okur musunuz?
Hangisi?
T: Her gün gazete okurum. Gözcü
okuruz biz.
N.B: O zaman genel olarak takip
ediyorsunuz dýþ dünyayý.
T: Evet öyle de denilebilir.
N.B: Peki gazeteyi okurken, “Aa
þöyle de bir film varmýþ. Keþke þuna
gitsek” dediðiniz oluyor mu hiç?
D: Eðer çok merak edersem
VCD’sini alýp evde seyrediyorum. Ama
korsan VCD ama deðil, eðer merak
ediyorsam mutlaka alýrým.
N.B: En beðendiðin film hangisi
oldu?
T: Neydi o geçen gün seyrettiðimiz
Derya?
D: Yabancý bir filmdi galiba. Komik
bir þeydi.
T: Adý aklýma gelmiyor valla.
N.B: Genelde komedi filmi
seviyorsunuz o halde?
D. Evet.
N.B: Müzik dinleme alýþkanlýklarýnýz
var mý? Ne tarz seviyorsunuz?
D: Eþim yabancý müzik sever.
T: Genelde slow müzik severim.
22
Sevgi Dünyasý
Beni dinlendiriyor ve rahatlatýyor.
D: Aynýsý diyebilirim.
N.B: Peki, “Hadi þöyle bir dans
edelim” deyip ediyor musunuz, karý
koca?
D: Yapmadýðýmýz þey mi ablacýðým?
Tabii eþimle birlikte yapýyoruz.
T: Ev bizim olduðu için, o fýrsatlarý
yaþýyoruz tabii ki. Gel haným diyorum.
Dans ettiðimiz oluyor.
N.B: Türkiye’deki politika ile genel
olarak ilginiz nasýl acaba?
T: Hiç ilgilenmiyorum. Samimi
söylüyorum öyle. Ýnsanlar artýk bir
lokma ekmeðin peþinde.
D. Ben de öyleyim.
T: Seçimlere yakýn izliyorum tabi
ki. Hangisinin neler vaat ettikleriyle
elbet ki ilgileniyorum.
N.B: Dýþ dünya ile ilgili ne
düþünüyorsunuz? Amerika Irak’a
müdahale etti. Ýzlediniz mi? Neler
düþündünüz? Dünyanýn geleceði ile
ilgili ne düþünüyorsunuz?
T: Valla o savaþta en çok ölen sivil
halka çocuklar ve kadýnlara üzüldük.
D: Amerikanýn maksadý orayý
almaktý ve sonunda da yaptý bunu.
Günah deðil mi onlara?
N.B: Peki Derya bir kadýn olarak
geleceðe bakýþýn nedir? Ümitli misin?
Duygularýn neler?
D: Çok deðiþik þeyler istiyorum.
Mesela bu çiçekçiliði yapmak
istemiyorum. Fazla para kalmýyor bu
iþten. Ýleride piyango çýkarsa, güzel bir
yazlýk ev, güzel bir araba almak
istiyorum. O zaman eþim de bir iþ kurar
kendine. Çok deðiþik þeyler bekliyorum
gelecekten. Ýnþallah olur.
T: Bu çiçekçiliðin bir sonu yok.
Benim de taksicilikten baþka bir
mesleðim yok. Ýleride param olursa
yeniden taksi kiralarým. O iþi çok
seviyorum. Allah’a þükür evimiz var.
Ama herkesin olduðu gibi bizim de bir
yazlýðýmýzýn olmasýný çok istiyorum.
Bir de arabamýz olursa iyi olur.
Gördüðünüz gibi hayattan çok fazla bir
þey istemiyoruz. Zenginlerin baþý dertte.
Ben onlar gibi olmak istemiyorum.
N.B: Yazlýk evin nerede olsun?
T: Amcamýn yazlýðý var Bodrumda.
Benim de orada olsun isterim. Ben
oraya hayran kaldým.
N.B: Peki yaþamýnýzda bir felsefeniz
var mý? Yani her insanýn bir felsefesi,
inandýðý þeyler vardýr, onlardan
vazgeçmez, ilkeleri vardýr, hayatýnýzýn
dalgalarýnda her zaman sizi
götürebilecek inançlarýnýz var mýdýr?
T: Kusura bakmayýn bu soruyu
anýmsayamadým.
N.B: Mesela insan der ki “insanýn
dürüst, iyi olmasý gerekir” ve hep buna
göre davranýr. Ya da tersini söyler ve
buna göre davranýr. Her insanýn
inandýðý ilkeler vardýr. Bunlar onun
hayat felsefesidir.
D: Daima dürüstlükten yana olmak
gerekir. Biz de daima dürüstüz.
N.B: Bazen böyle olmaya çalýþýrken
bir sürü darbe de yiyebilir.
T: Bu insanýn karakterine göre
deðiþir. Bize aile büyüklerimiz yalan
söylememeyi, haram yememeyi
öðrettiler. 100 lira dahi olsa haram
yememeyi öðrettiler bize. Özellikle
annem. Bizim bakýþ açýmýz budur. Sevgi
dolu yaþamayý, kötülükten uzak
yaþamayý seviyoruz biz.
N.B: inançlarýnýz nasýl? Batýl inanç
veya Allah’a inanç konusunda.
D: Allaha inancýmýz zaten sonsuzdur.
T: Allah’tan baþka ilâh yoktur. Ezan
da buna þahittir. Batýl inancým falan
yoktur benim. Beþ vakit namaz
Sevgi Dünyasý
kýlmasam da Cuma namazlarýný
kaçýrmýyorum. Allah izin verirse onlar
da olur.
N. B Sizce insanlarýn geliþmesi,
tekâmül etmesi için neler yapmasý
lâzým?
T: Algýlayamadým.
N.B: Manevi olarak geliþmeleri ve
yükselmeleri için insanlarýn neler
yapmasý gerekir?
T: Ülkemizde kimse doðru düzgün
bir þey yapmýyor. Çok maddiyatçýlar.
Kolay para kazanmak için dolap
çeviriyorlar. Fakirlerin paralarýný
yiyorlar. Allah hepimizi ayný ama
düþüncelerimizi farklý yaratmýþ.
N.B: Derya’cýðým sence iyilik nedir?
D: Ýyilik güzelliktir, eþimin dediði
gibi.
T: Ýyi þeyler yaþamak, güzel þeyler
yapmaktýr.
N.B: Peki sevgi nedir?
D: Birisini çok sevmek ve ona
göstermektir. Ben eþimi çok sevdiðim
zaman içimden geliyor, sarýlýyorum
ona.
T: Ben sevgimi belli etmem.
N.B: Belli etmemen gerektiðine
inandýðýn için mi?
T: H a y ý r, k a r a k t e r i m ö y l e
zannediyorum. Sevdiðim insana iyi
þeyler yapmak isterim. Ama kalbimden
severim. Gerekeni de hissettiririm.
Cicim bicim yapmam ama karþýmdaki
anlar.
N.B: Kavgalarýnýz olunca nasýl
çözümlüyorsunuz? Hiç küs kalmayý
seviyor musunuz? Bazý karý kocalar
uzun süre konuþmazlar. Sonunda bir
tanesi mecbur olur konuþmaya.
D: Biz pek kavga etmiyoruz.
T: Ettiðimiz zamanlar da oluyor tabii.
23
D: Yine de kýsa sürer. Konuþur ve
uzatmayýz.
T: Genelde ben bir olay yapsam,
Derya’nýn kalbini nasýl kazanýrým diye
plan kurarým. Kinci bir insan deðilimdir.
O bana gülümser, ben ona, birbirimize
tebessüm eder, sinirlerimizi yatýþtýrýrýz.
N.B Çocuklarýnýzý yetiþtirirken
aileden gelen kurallarý mý yoksa
okuduðunuz kurallarý mý
uyguluyorsunuz?
T: Ben Lise 2 ye kadar okudum. Ben
de onlara elimden gelen desteði
yapacaðým. Özellikle oðlumun
üniversiteyi bitirmesini istiyorum.
Kýzým için de ayný þey. Benim kýz
kardeþim orta sonda ve devam ediyor.
Biz eski kafa deðiliz. Çocuklarýmý
yetiþtirme tarzýna gelince genelde
büyüklerimden her gördüðüm þeyi
yapmýyorum. Önce kendi kafamda
ölçüyorum.
N.B: Peki büyüklerinden gördüklerin
neler ki onlarý yapmýyorum diyorsun?
T: Aile büyükleri “Kýzlar okumaz”
derlerdi. “Çocuðu aðlatmayýn”. Biz
saygýyý öðretmeye çalýþýyoruz öncelikle.
Yýlýþýk, güçsüz çocuklar olmalarýný
istemiyorum onlarýn. Þýmarýk olmalarýný
hiç istemiyorum.
D: Ben biraz þýmartýyorum galiba.
Her dediklerini yapmaya çalýþýyorum.
T: Ben biraz gaddarým. Disiplin
gerekir. Eðer olmazsa büyüyünce
onlarýn her þeylerine yansýr.
Kýzýn kýz gibi, erkeðin de erkek gibi
yetiþmesi lazým.
N.B: Sizlere bu güzel röportaj için
çok teþekkür ediyorum.
Derya ve Tahsin: Biz de size. Dergi
çýkýnca bize verirsiniz deðil mi?
24
Sevgi Dünyasý
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
ÂLÝM ile DEVE SÜRÜCÜSÜ
Çölü geçen bir kervanda çok iyi
eðitim almýþ bir âlim varmýþ. Bu kiþi
öyle bilgeymiþ ki, yanýnda her biri aðýr
sandýklarla yüklü yetmiþ deve
götürüyormuþ. Sandýklarda sadece
geçmiþin ve bugünün bilgilerini içeren
kitaplar varmýþ. Bu kitap yükü ise vaizin
kafasýnda taþýdýðý bilgiye oranla
havadaki bir damlaya benzemekteymiþ.
Bir de kervana eþlik eden ve son
peygamberin geldiðine inandýðý bilinen
zavallý bir deve sürücüsü varmýþ.
Beklendiði gibi âlim bir gün deve
sürücüsünü çaðýrmýþ ve “benim
ülkedeki ve tüm dünyadaki âlimler
arasýnda ne kadar ünlü olduðumu
biliyorsun. Gördüðün gibi, yetmiþ deve
bilgilerimin sadece bir kýsmýný taþýyor.
Nasýl olur da sen yýrtýk pýrtýk elbiseler
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
içindeki basit deve sürücüsü, akademi
bitirmek bir tarafa, okuma yazmayý bile
öðrenmemiþ, okula bile gitmemiþ birisi,
hangi cesaretle son peygamberin
geldiðine inanabiliyorsun?” demiþ.
Deve sürücüsü âlimin önünde
tevazuyla durmuþ, hürmetle eðilmiþ ve
þöyle söylemiþ. “Efendim, huzurunuza
gelip yetersiz sözcüklerimi size
söylemeye hiçbir zaman cesaret
edemezdim. Fakat siz istediniz. Ne
düþündüðümü size küçük bir örnek
vererek göstermeye çalýþacaðým.
Efendim, ancak denizdeki en þahane
inciyle kýyaslayabileceðim eþsiz bir
bilgi hazinesinin sahibisiniz. Bu inciler
o kadar deðerli ki, çok güzel
düzenlenmiþ kutu içinde, yumuþak
kadife kumaþlara sarýlý olarak
saklanmalý. Bunun yanýnda, benim
Sevgi Dünyasý
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
bilgim sýradan, çölde üzerine bastýðýnýz
taþlar gibi. Ama bir de güneþin
yükseldiðini hayal edin. Güneþ bize
ýþýnlarýný yollar. Efendim, size sorum
þu: Güneþin ýþýnlarýný, parlaklýðýný ne
yakalar ve yansýtýr? Sizin kadifelere
hapsolmuþ deðerli incileriniz mi, yoksa
benim yolun kenarýnda duran acýnacak
taþlarým mý?”
ÜÇ KÜÇÜK ALTIN HEYKEL
Kralýn biri, bir gün komþu kralýn ve
halkýnýn zekâsýný, muhakeme gücünü
denemek istemiþ. Bu amaçla ona ayný
görünüþ ve aðýrlýkta üç küçük altýn
heykel göndermiþ. Kralýn yapacaðý,
hangi heykelin daha deðerli olduðunu
bulmakmýþ.
Kral meclisini toplayarak heykellere
bakmýþ, fakat aralarýnda en ufak bir
fark bulamamýþ. Ülkenin en akýllý
insanlarý bile üç küçük heykel arasýnda
bir fark olmadýðý konusunda garanti
vermeye hazýrmýþ. Krallýðýnda
heykellerin farklýlýðýný deðerlendirecek
yetenekte kimsenin olmamasýnýn utancý
kral için büyük üzüntü kaynaðý olmuþ.
Tüm ülke bu olaya katýlmýþ, ellerinden
geleni yapmýþlar. Tam bütün umutlarýný
kaybedip pes edecekken, genç bir adam
hapishaneden haber göndermiþ.
Heykeller arasýndaki farký
belirleyebileceðini, yeter ki
incelemesine izin verilmesini iletmiþ.
Bunun üzerine kral genç adamý sarayýna
getirtmiþ ve heykelleri ona vermiþ. Genç
adam heykelleri dikkatle incelemiþ ve
üç heykelin de kulaklarýnda küçük bir
delik olduðunu görmüþ. Ýncelemesine
devam ederek bu küçük deliklere ince
gümüþ tel sokmuþ. Birinci heykelde
gümüþ tel heykelin aðzýndan, ikincide
25
ÝNTERNETTEN ÖYKÜLER
kulaðýndan, üçüncüde de göbeðinden
çýkmýþ. Bu durum karþýsýnda biraz
düþündükten sonra, krala dönüp þunlarý
söylemiþ:
“Yüce kralým, bu bilmecenin
cevabýnýn açýk bir kitap gibi karþýnýzda
durduðunu düþünüyorum. Bizim sadece
bu kitabý okumaya çalýþmamýz
gerekiyor. Gördüðünüz gibi, her insanýn
birbirinden farklý olmasý gibi, bu üç
heykel de farklý. Birinci heykel, bize
hemen dýþarý fýrlayýp duyduklarýný
söyleyen insanlarý hatýrlatýyor. Ýkinci
heykel, söylenenler bir kulaðýndan girip,
diðerinden çýkanlara benziyor. Üçüncü
heykel ise duyduklarýný kendine
saklayan ve ona göre davranan kimseler
gibi. Hükümdarým, bu özellikleri göz
önünde bulundurarak heykellerin
deðerine karar verebilirsiniz. Hangisini
sýrdaþ olarak istersiniz? Hiçbir þeyi
kendine saklamayaný mý? Sözlerinize
sabun köpüðü kadar deðer vermeyeni
mi? Yoksa sözleriniz güvenilir biçimde
saklayaný mý?” demiþ.
26
Sevgi Dünyasý
Ýki Yaþam Arasýnda
Dr. Michael Newton
Derleme: Acar Doðangün anýsýna
Arýn Ýnan
Bundan dört yýl önce yayýnlamýþ olduðumuz "Ýki Yaþam Arasýnda Ruhun
Yolculuðu" adlý dizide Dr. Newton'un, geriye götürücü hipnoz yoluyla
yüzlerce insan üzerinde yaptýðý araþtýrmalarý ve elde ettiði deðerli bilgileri
okumuþtuk. Bu dizide de, yine Dr. Newton'un en son araþtýrmalarýna
dayanarak, ölüm anýndan tekrar doðuma kadar, dünya ötesindeki
yolculuðumuzun daha önce görmediðimiz ilginç ayrýntýlarýný izleyeceðiz.
Sevgi Dünyasý
Grup Dinamikleri
Ruh eþleri
Birinci ve ikinci konsül toplantýlarý
arasýnda ruh için yenilenme süresi vardýr.
Eterik varlýklar olarak geliþmemiz,
henüz dünyaya enkarne olmadan önce
ruh dünyasýnýn zihinsel gerçekliðinde
baþlamýþtýr. Ýçsel varlýðýmýz kendine
özelken, enkarnasyonlar arasý ruhsal
hayatýmýzýn hayati bir bölümü diðer
ruhlarla aramýzda kurduðumuz empatik
iliþkiye adanýr. Böylece ruh olarak
geliþmemiz de kollektif bir ürünün
parçasý olur. Bu kollektif iliþkinin bir
kýsmýný da dünyada yaþarýz. Tekrar
enkarne olduðumuz sýrada ruhlarýn
birbirleri için hissettikleri yakýnlýk,
seçtiðimiz bedenlerdeki karmik
mücadelelerle sýnanýr. Bu mutluluk dolu
iliþkinin kesintiye uðramasý spiritüel
üstadlarýn bilincimizi açma
yöntemlerinden birisidir.
Zaman ve uzay içinde yeniden
buluþan ruh eþlerinin geçmiþ
yaþamlarýna ait pek çok ilginç aþk
hikâyelerini dinlemiþimdir. Ýþte
bunlardan birkaç örnek:
Aþk eziyet çekmektir: Taþ Devrinde
þehvet düþkünü bir klân þefi þu anda
hastam olan kiþinin ruh eþini kendine
seçmiþ sonra da geri vermiþti.
Aþk sevdiðinin yoksunluðuna
katlanmaktýr: Eski Roma’da esir olan
ve gladyatörlere yemek hizmeti yapan
bir kadýn gladyatörlerden birine aþýk
oldu. Gladyatör arenada öldürülmeden
önce sevdiði kadýna onu sonsuza kadar
bekleyeceðini söylemiþti.
Aþk vahþidir: Orta Çaðda yaþamýþ
olan bir asil, kýzýný gizli buluþma
yerlerinde yakalayýnca sevgilisini
þatonun zindanýna hapsetmiþti. (Kýzýn
sevgilisi olan kiþi benim hastamdý)
Aþk kahramanlýk yapabilmektir:
27
Polinezyalý bir damat eþini azgýn
dalgalardan korumuþ ancak kendisi
boðulmuþtu. (Kurtarýlan gelin benim
hastamdý)
Aþk ölümüne sevmektir: Hastam 18
yüz yýl Avrupa’sýnda Alman bir koca
olarak yaþamýþ. Büyük bir kýskançlýk
krizi sonrasý karýsýný býçaklamýþ. Sözde
karýsý kendisini bir baþkasý ile
aldatýyormuþ. Karýsý ölmeden önce
sadece onu sevdiðini ve masumiyetini
kanýtlamýþ.
Aþk bazen affetmez: Savaþta öldüðü
resmi olarak ilân edilen kýdemli bir asker
geri döndüðünde karýsýný (hastam)
kardeþiyle evli bulmuþtu.
Yukarýda kýsa hikâyeleri verilen
çiftlerin hepsi bugün mutlu bir þekilde
birbirleriyle evliler. Geçmiþ yaþam
deneyimleri onlarý, bir sonraki
enkarnasyonlarýna hazýrlamýþ ve
aralarýndaki baðlarý güçlendirmiþ.
Aþk ambalajýna sarýlmýþ pek çok
sýnanma vardýr. Bunlarýn arasýnda uzun
ve mutlu yaþamlar olduðu gibi iliþkilerin
zedelendiði veya mahvedildiði yaþamlar
da vardýr. Ruh eþleri, her ne pahasýna
olursa olsun aþký kabullenirler. Ruh eþi
olmak aþký ve ýstýrabý ayný anda tattýrýr.
Fakat bunlardan da pek çok þey
ö ð r e n i r l e r. Ya þ a m l a r ý m ý z d a k i
iliþkilerimizi ilgilendiren ciddi olaylarýn
geri planýnda mutlak karmik nedenler
mevcuttur.
Valerie adýnda bir hastam vardý. Ýki
yüz yýl önce Çin’de çok güzel bir kadýn
olarak yaþamýþtý. O hayatýnda en fazla
ilgi duyduðu ruh eþini reddetmiþti çünkü
ruh eþi onu övgüsünden mahrum etmiþti.
Bunun yaný sýra trans halinde
söylediklerinden ruh eþinin kaba ve
hantal görünüþlü olduðu, onunla birlikte
olmaktan utandýðý da anlaþýlýyordu.
Valerie geçmiþ hayatýnda baþkalarýnýn
bakýþlarýndan utandýðýndan baþka
28
Sevgi Dünyasý
birisiyle evlendi ama kendisinin
olabilecek mutluluðu da tepmiþ oldu.
Bir sonraki hayatýný 19. Yüz yýlda
Amerika’da yaþadý Valerie. Bir
Kýzýlderili reisinin kýzýydý. Kabileler
arasý yapýlan bir anlaþma gereði komþu
kabilenin oðluyla evlenmesi gerekmiþti..
Ancak eþi ona karþý kötü davranýyor ve
hayatýný mahvediyordu. Halbuki o kendi
kabilesinden bir savaþçýya aþýktý. Bu
savaþçý ise onun bir önceki hayatýnda
reddettiði ruh eþiydi. Kýzýlderili reisinin
kýzý olarak öldüðü hayatýndan sonra
geldiði ruh dünyasýndan Valerie þunlarý
aktardý:
“Sevdiðim adamla kaçabilirdim.
Bunun tehlikesi bir yana içimden bir
ses bana bunun kaderim olduðunu ve
çekmem gerektiðini söylüyordu. Bunun
bir sýnav olduðunu þimdi anlýyorum.
Bizi seven bir insaný gerçekten
incitebiliyoruz. Sonunda kendimiz de
inciniyoruz. Kýzýlderili reisinin kýzý
olarak geldiðim yaþamým, güzel ve ünlü
bir Çinli kadýn olarak yaþadýðým
hayatýmýn bana hatýrlatýlmasýydý.”
Þimdiki yaþamýnýzda “yanlýþ” insan
olmanýz size bahþedilen zamaný israf
ettiðinizi göstermez. Aslýnda ruh eþinizi
baþka bir ýþýk altýnda yeniden
görebilirsiniz ruh dünyasýnda.
Valerie’nin geçmiþ yaþamlarýnda aþýk
olduðu ruh eþi 20.yüz yýlda yeniden
onun eþi olmuþtu. Valerie’nin en yakýn
arkadaþý olan Linda, ki o da onunla ayný
ruh grubundandý, Valerie’nin aþký olan
Kýzýlderili savaþçýsýnýn eþi rolünü
oynamýþtý. Birlikte yaptýðýmýz seans
sonrasý Valeri gülerek þu itirafta
bulundu: “Linda’yý kocamýn yanýnda
gördüðümde neden rahatsýz olduðumu
anladým.”
Derin trans hallerine ruhlar
arasýndaki iliþkiler daha belirginleþir.
Ruh eþleri bazen sevgili, bazen birbirine
hayatýný adamýþ arkadaþlar, akrabalar,
öðretmenler veya görev arkadaþlarý
olabilir. Ýnsanlarla olan iliþkilerimiz
yaþamlarýmýzda pek çok forma dönüþür
ve kendi ruh grubumuzdan olduðu kadar
baþka ruh gruplarýndan olan ruhlarla da
iliþkiye gireriz.
Geniþ bir anlamda aþk sevgidir ve
yaþamda pek çok þekle dönüþür.
Oynadýklarý rol ne olursa olsun ruh eþleri
bir þekilde birbirlerini bulur ve
etkileþime geçerler. Karmik derslerimiz
neyi gerektiriyorsa ruh eþlerimizle onu
yaþarýz. Arkadaþ olarak baþlarsýnýz ama
bu aþka dönüþür. Ancak arkadaþlýðý
yaþamadan aþk serpilemez. Güven
olmazsa aradaki yakýnlýk yara alýr ve
aþk yine geliþemez. Aþk partnerlerimizin
kusurlarýný kabul etmektir.
Ýnsanlar sýk sýk aþký mutlulukla
karýþtýrýrlar. Aslýnda mutluluk sizin
içinizde geliþmesi gereken bir haldir ve
bir baþkasýna baðýmlý olmamasý gerekir.
En saðlýklý aþk kendinizi çok iyi
hissettiðinizdir. Aþk sýký bir çalýþma ve
sürekli ilgi gerektirir. Pek çok boþanmýþ
hastayla çalýþtým. Hepsi de
yaþamlarýndaki ilk aþklarýnýn ruh eþleri
olduðunu ve daha fazla çaba sarf
etmemiþ olduklarýna üzüldüklerini
söylediler.
Diðer yanda ruh eþimizle bir sonraki
hayatýmýza kadar karþýlaþmamýzýn da
nedenleri olabilir. Bazen ruh eþleri
birkaç hayat gözükmeyebilir. Belki de
birbirlerine fazlaca baðýmlý hale gelen
ruh eþlerinin bir süre geliþmeleri için
bu gereklidir.
Bozulan iliþkilerden de deðerli
bilgiler elde edilir. Öðrenilecek en
önemli þey, hayatta hep ilerlemek
gerektiðidir. Bazý hastalarým gerçek
aþkýn onlardan kaçtýðýný söylerler. Ancak
yaptýðýmýz seans sonrasý bunun
ardýndaki nedenleri anladýklarýný itiraf
Sevgi Dünyasý
ederler. Doðru aþk karþýnýza çýkmýyorsa,
baþka dersleri öðrenmek için burada
olduðunuzu söyleyin ve kendinizi hür
býrakýn. Bazen çok zengin, üretken ve
parlak bir yaþantýsý olduðu halde yalnýz
kalan insanlarýn neden yalnýzlýðý
seçtiklerine dair kafa yorarýz. Sadece
yalnýz kalmamak uðruna hiçbir duygu
beslemediðiniz biriyle olmak kendinizle
baþ baþa olmaktan daha da yalnýzlýk
vericidir.
Esas Ruh Eþleri
Esas ruh eþimiz, çok yakýn bað
kurduðumuz varlýktýr. Bu bir eþ, kardeþ,
yakýn bir arkadaþ veya bir anata da
olabilir. Bu kiþiler bir arada olduklarýnda
hiçbir varlýðýn önemi kalmaz onlar için.
Ruh eþleri deðiþik enkarnasyonlarýnda
farklý cinsiyetlerde gelebilirler. Ancak
bu ruhun geliþmiþliðiyle de oranlýdýr.
Orta derecede geliþmiþ bir ruh
enkarnasyonunun %75’inde ayný
cinsiyette gelir.
Esas ruh eþleri pek çok ruhun bir
arada etkileþim halinde olduðu ana ruh
gruplarýyla karýþtýrýlmamalýdýr. Gerçek
ruh eþi esas olan ruh eþidir. Bu, diðer
ruh kardeþliðinin gerçek olmadýðýný
göstermez.
Esas ruh eþlerimiz bizim ebedi
partnerimizdir.Ancak kendi ruh
grubumuzda da ruh eþleri diye tabir
ettiðimiz varlýklar da bulunabilir.
Aslýnda bunlar bizim ruh dostlarýmýzdýr.
Bu ruhlarýn karakterleri birbirlerinden
farklýdýr ve çoðunlukla birbirlerini
tamamlarlar. Bunlar yaþamlarýmýzda
önemli destek rollerini oynarlar. Biz de
onlarýn yaþamlarýnda ayný rolü oynarýz.
Bunlarýn sayýsý 3 ila 5 olabilir.
Birbirlerine Baðlý Ruhlar
Bu sýnýflandýrmaya giren ruhlar
kendi ana ruh grubumuzun hemen
29
yanýndaki ikinci gruptan olanlardýr.
Bunlarda yaklaþýk olarak 1000 adet ruh
bulunabilir. Bu ruhlar bize yakýn olan
sýnýflarda çalýþýrlar. Þimdiki dünya
hayatýmýzda bizimle çalýþmasý için
seçilen baþka gruplardan baðlý ruhlar
da olabilir. Bazýlarý da yaþamlarýmýzýn
teðetinden geçerler. Anne ve babalarýmýz
çoðunlukla bu gruplardan gelirler.
Ýkinci gruptaki bütün ruhlar bir veya
diðer þekilde birbirlerine baðlýdýrlar
ancak bunlar birbirlerinin ruh eþleri
deðildirler. Bunlar ruh dostlarý da
deðildirler. Baðlý ruh diye tabir ettiðimiz
varlýk sizin yaþamýnýza karmik bir ders
vermek üzere planlanmýþ ruhtur. Bunlar
yaþamýnýzda sizinle olan iliþkilerinde
güçlü pozitif veya negatif enerjiler
taþýrlar. Aþaðýdaki pasaj sujelerimden
biri tarafýndan aktarýlmýþtýr:
“Sahilde yalnýz baþýma yürüyordum.
Ýþimden atýlmýþtým ve tamamiyle
mahvolmuþ vaziyetteydim. Bir adam
belirdi önümde ve konuþmaya baþladýk.
Onu daha önceden tanýmýyordum ve
daha sonra da görmeyecektim. Fakat o
gün öðleden sonra onunla konuþmam
beni rahatlattý ve yükümü hafifletti. Beni
yatýþtýrdý ve iþ durumumla ilgili
bambaþka bir bakýþ açýsý kazandýrdý
bana. Bir saat sonra gitmiþti. Þimdi onun
ruh dünyasýndan benim yardýmýma
gönderilmiþ biri olduðunu anlýyorum.
Onunla karþýlaþmam bir tesadüf
deðildi.”
Bu kitabý hazýrlarken pek çok kiþi
benden gerçek bir aþk hikayesi yaþamýþ
olan ruh eþlerinin olup olmadýðýný sordu.
Kendim de romantik bir insan
olduðumdan onlarýn bu isteklerini
kýramadým.
(Gelecek ay: Olay 46 ile Gerçek Bir
Aþk Hikayesini ele alacaðýz)
30
Sevgi Dünyasý
Çocuklukta Kalmak
Nadide Kýlýç
Nasýl böyle bir arapsaçýnýn içine
düþüp avlandýk?! Kim bizi zorladý, bu
yarýþa?! Hangi elzem þartlarýn ereðine
kurban olduk?! Kim kandýrdý bizi?!
Hangi sivri akýllýnýn ütopyasý gözümüzü
kamaþtýrdý da... ipten kurtulmuþ idam
mahkumlarýnýn sancýlý sevinci içimizi
titretti. Ölümüne koþan güruha
döndük!..
Sanki Ortaçað'da insanlara vurulan
prangaya yedi düvelden akraba, modern
bir kýskacýn baskýsýna boyun eydik.
Hattâ zevkle boyunduruðunu yüklendik.
Hantallaþmanýn tersine olanca
gücümüzü harcayýp, dörtnala koþar
olduk!.. Koþumluk atlarýn bile seyislerle
ödüllendirildikleri, ihtimamla
gözetildikleri bir zamanda,
mütemadiyen kýymetsizlik ruhuyla
burun buruna yaþadýk. Kýymetsizliðin
yaþamýmýza bir gulyabani gibi çöken
aðýrlýðýndan kurtulmanýn tek yolu
kaçmak gibi geldi... Kaçmak için
koþmak nereye? Nasýl koþmak?
Koþarak kaçmayý baþarabilmenin
mucizevi(!) çözümünü ise yine bizi
boyunduruðu altýna alan Çað'ýn
becerikli sistemi verdi... Bu mucizeye
dört elle sarýldýk;
Yatýrým ve yatýrým yapmak
sözcüðüyle kýymetleneceðimizi, yatýrým
yaptýkça korkudan kurtulabileceðimizi
Sevgi Dünyasý
kim söyledi?! Kandýk. Çünkü yatýrým
yapmak eyleminin belkemiðinde korku
olduðunu bilemedik.
Yatýrým biriktire biriktire çoðaltmak
ve biriktirdiklerimizin çokluðu oranýnda
güç kazanmak ilkesine dayandýrýlan bir
eylem deðil mi? Bir insan yaþam
felsefesini elde etmek ve almak üstüne
kurmuþsa Tüketimin baskýsý altýndan
kendisini kurtaramaz. Çünkü
biriktirmek için edinmek gerekir..
kasamýza,cebimize ya da sandýðýmýza
yerleþtirmek için satýn almak gerekir.
Ýstiflemek, çarþý, pazar, büyük
dükkânlarda hattâ banka kuyruklarýnda
beklemenin dayanýlmaz zevkinde (!)
kendimizi kaybedip, mutlu olduðumuzu
düþleriz. Çünkü biriktirdikçe,
istifledikçe (bu banka hesaplarýnda
yüksek miktarda para bile olsa) içimizi
oyup, boþaltan korkudan
kurtulamayýz...ama bir müddet
oyalanýrýz, kanarýz.
Korku niçin içimizde köklenir.?! Biz
neden korkarýz da böyle yatýrým
hesaplarýnýn içine düþeriz? Bu sakýn
büyümeyi becerememek, çocukluðun
içine sýkýþýp kalmak olmasýn?.. ya da
yaþamýn bizden beklediðinden
korkmak!?
Kiþi, çocukluðundan beri korku ile
beslenirse büyüme durgunluðu içine
girecektir.
Tabii ki, ilk anlamda büyüme
durgunluðunu ruhsal geliþimimizin tam
saðlanamamasý olarak düþünebiliriz.
Bedensel görünüþümüzle yetiþkin bir
insanýn vücuduna sahip olsak bile,
ruhsal olarak çocukluk devresini
yaþarýz. Eriþkin insanlardan beklenen
olgun kararlarý alamaz, çevremize karþý
tutarsýz davranýþlar sergileriz.
Çocukluktan beri bir türlü
31
karþýlayamadýðýmýz tatminsizliklerimiz
ve ruhsal açlýklarýmýz bizi daima
biyolojik yaþýmýza uymayan düþünce
ve duygu içinde býrakýr... Hal ve
tavýrlarýmýzla çevremizde anlaþýlmayan
tutarsýzlýklarla itham ediliriz. Oysa ki,
kendi iç dünyamýzda haklýlýðýmýzý
onaylayan, tavýrlarýmýzý yöneten, henüz
büyümemiþ bir çocuk vardýr. Ýçsel
olarak geliþmemiþ insanlarýn önünde
psikososyal geliþim geriliði diye de
tanýmlanan sosyal yaþama uyum
bozukluðu vardýr. Daha doðrusu, kiþi
büyüme durgunluðundan muzdarip ise
sosyal yaþama uyum bozukluðu da
yaþayacaktýr. Çünkü psikososyal
geliþim geriliði bizi bazý nevrotik
baskýlar altýnda býrakacaktýr. Bu
baskýlar:
- Olaylara karþý aþýrý tepki gösterme
- Haksýzlýkla karþýlaþtýðýnda tepki
gösterememek, tepki yeteneðini
kullanamamak
- Karakterimizde çarpýklýklarýn
oluþmasý, yalancý, þiddet yanlýsý,
sahtekâr vb...)
- Üretme ve çalýþma potansiyelimizin
kýsýtlanmasý(Tembellik)
- Her þeyi kendi denetimimiz altýnda
tutmak çýlgýnlýðýna kalkýþmak
- Dünyayý kendi çýkarlarýmýza göre
yönetme hýrsý
Bu gibi olumsuz kavramlarýn inanç
halinde içimize çökmesi içsel
güzelliklerimizin kendimizde,
yaþamýmýzda
tezahürünü
engelleyecektir. Kiþi psikososyal
geliþimini tamamlayamamýþ koca bir
bebek ise toplumdaki yerini
doldurabilmek için salt kendisini mutlu
32
Sevgi Dünyasý
eden yöntemlere baþ vuracaktýr... tabii
ki bu yöntemler, aklýn ve saðduyunun
onaylamayacaðý ham düþüncelerden
çýktýðý için toplumca kabul
edilmeyecektir. Çünkü hangi kültürün
etkisi altýnda olursa olsun, her toplumun
insan örgüsünü saðlamlaþtýran,
kanunlarla da örtüþen evrensel kurallarý
vardýr. toplumsal yaþam, bu kurallarýn
çatýsý altýnda güvendedir. (Yalanýn,
sahtekârlýðýn, bencilliðin her toplumda
hoþ karþýlanmamasý gibi) Ayrýca bu
yasalar, toplumsal ihtiyaçlardan ya da
yaþanýlan hüsranlardan, savaþ, soykýrým,
kölelik gibi acý tecrübeler sonucu ortaya
çýkmýþ, insanlar tarafýndan
benimsenmiþtir.
Ýnsan hiçbir zaman sosyal
çevresinden ayrý ve baðýmsýz deðildir.
Bu dünyanýn ve insanýn psikososyal
ihtiyaçlarýna uymaz. Çünkü her insan,
kendini çevreleten sosyal yapýnýn etkisi
ve katkýsý ile dünyadaki zorluklarýn
üstesinden gelebilir. Maddi ve manevi
ihtiyaçlarýný giderebilmesi için diðer
insanlarýn bilgi ve becerisine ihtiyacý
vardýr... sosyal çevrenin de her bireyin
katkýsýný beklediðini unutmamak
gerekir. Ancak þu veya bu nedenlerle
ruhsal geliþmesi durmuþ, büyüme
durgunluðu içinde deviniyorsa,
çevresine hizmet etmesinin aksine
toplumsal sorun üreticisi olur.
Psikososyal geliþimindeki gerilik kiþiyi
daha iyi ve olgun düþünmekten ve
davranmaktan alýkoyar.
Büyüme durgunluðunu ortaya
çýkaran nedenler ise ne yazýk ki bebeðin
ilk çekirdek çevresi olan ailesinden
gelir. Çocuðun doðal ihtiyaçlarýný
sadece fiziksel büyümesi, beslenmesi
ve bedensel temizliðini yapmak
zannederek anata olmanýn
sorumluluðunu sýnýrlamak gözden
kaçýrdýðýmýz en büyük nedeni oluþturur.
Anne baba olmanýn ruhsal doyumunu
yaþarken, çocuðumuzun içsel
ihtiyaçlarýnýn da olabileceðini
çoðunlukla unuturuz. Çocuðumuz
henüz bebeklikle çocukluk döneminde
iken fiziksel büyümesi telâþýmýza onun
eðitilmesi çabalarýmýzý ekleriz. Bu ise
ne yazýk ki bilimsel metotlardan yoksun
onun küçük gönlüne korku salan,
hareketlerine tedbir ve ceza getirerek
onun gelecek kararlarýný ve yaþamýný
sýnýrlayan kýsýr uðraþlardýr. Bunlar
çocuðun içsel deðerlerini köreltir, onun
üretkenliðini sýnýrsýz hayal gücünü
heyecanýný ve coþkusunu yok eder.
Çocuk yetiþkin olduðunda elde kalan
korku dolu ürkek bir yürektir.
Oysa saðlýklý bir büyüme evresi
geçiren bir çocuk ailesinden aldýðý
sýnýrsýz sevgi, içten ilgi ile güven
duymayý öðrenir. Sevildiðini bilmek,
özgüveninin geliþtirir. Saðlýklý büyüyen
çocuða en büyük destek ise çocuðu
anlamaktýr. Onun, eriþkin oluncaya
kadar birçok psikolojik geliþim evresi
geçirebileceðini unutmadan,
yetiþkinlere gösterdiðimiz saygýya eþ
deðerde bir tavýr ve onaylama
göstermeliyiz. Bu onun yaþamýna saygý
duymak ve onun kýymetli olduðunu
hissetmesini saðlamaktýr. Sayýldýðýný
bilen çocuk çevresindeki kiþileri ve
olup biten olaylarý anlamaya çalýþacak,
zorlanmadan saygýyý alýþkanlýk
edinecektir. Böylece eriþkin oluncaya
kadar geçireceði birçok psikolojik
evreyi daha kolay geçirebilecektir.
Çocukluðunu ruhsal travmalar
almadan geçiren insanlarýn daha
becerikli, giriþken giriþimci, problem
çözücü olduklarýný, diðer bireylere daha
içten davranan saygýlý uyumlu iliþkiler
kurabildiklerini görürüz.
Sevgi Dünyasý
Psikologlar, sosyologlar ve konu ile
ilgili diðer bilim adamlarý tarafýndan
yapýlan araþtýrmalarýn sonuçlarý hiç de
iç açýcý veriler sunmamaktadýrlar.
Dünya nüfusunun büyük çoðunluðu
Büyüme Durgunluðu ile Psikososyal
Geliþim Geriliði arasýnda sýkýþmýþ
durumdadýr. Bu insanlar arasýnda pek
azý çocuksuz olup, diðerleri anne-baba
sorumluluðu altýnda ezilmektedir.
Çünkü çocukluk evresini
tamamlayamamýþ insanlarýn kendi
çocuklarýna anatalýk yapabilmesi ne
denli tehlikelidir deðil mi? Bu, gelecek
kuþaklarýn kaderlerini de tehdit
etmektedir.
Bu anatalar çocuklarýnýn geleceðini
hazýrlamak için olaðandýþý bir titizlik
göstermekte, gayretlerinden Da
Vinci'nini Mona Lisa'sý gibi muhteþem
sonuçlar beklemektedirler. Oysa çocuk
bile olsa insan söz konusu olduðunda
duygularý, düþünceleri, hisleri ve
tecrübeleri ile iç dünyasýnýn gizeminden
gelen yansýmalarý, yaþamýna özgünlük
ailesi içinde de özerklik saðlamaktadýr.
Çocuk ta her insan gibi baþlý baþýna bir
dünya deðil midir? Bu gerçeði
kavrayamayan (benim kýzým, benim
oðlum vb.. düþüncelerle) ya da onun
daha iyi, daha baþarýlý bir konuma
ulaþmasý için çocuðun özgünlüðünü
gözardý edip yýpratýlmasý pahasýna
Anata Kýlavuzluðunu sürdürecektir. Ne
acýdýr ki, bu kýlavuzluk ilkeleri arasýnda
anata kendisini nevrotik baský altýnda
tutan psikososyal takýntýlarýnýn da söz
sahibi olduðunu fark etmeyecektir.
Çocuklarýyla kendilerini özdeþleþtirerek,
onlarýn yaþamýný kendi sýkýþmýþ
geçmiþlerinin çözülmesi gibi görürler.
Onun özgür iradesini, bireysel
mutluluðunu ve kabiliyetlerini hiçe
sayarlar. Onlar için seçtikleri her þeyin
kusursuz sonuca ulaþtýracak planlarýna
33
ve aldýklarý kararlara itaat etmelerini
beklerler. Böyle düþünen ya da bu tarz
bir yönelme ve ilgi ile çocuklarýna
yaklaþan insanlar için evlat en büyük
yatýrým araçlarýdýr...bir borsacýnýn
parasýný en iyi hisse senedine yatýrmak
için yaptýðý titizlikle onlarýn gelecek
rotalarýný çizerler. Karþýlarýndaki insanýn
düþünceleriyle desteklediði duygu ve
sevgiyle þekillendirdikleri, coþkuyla
baðlandýklarý gelecek planlarýný tarumar
edip, iç zenginliklerini erittiklerini
bilemezler.
Ýþte kýymetsizlik ruhunun harap
ettiði, korkunun esir aldýðý yeni taze bir
soluk, henüz sosyal çevresine oksijenini
salamadan kendi ciðerlerini patlatmak
üzere ataða kalkýyor. Hayatý boyunca
sürecek, içine mayalanmýþ yetersizlik
duygusundan kaçmak için yatýrým
koþusunda kendini buluyor...Son
yýllarda dilden dile dolaþan kendine
yatýrým yapmak da böyle bir sancýnýn
ürünü müdür ne dersiniz?
Dünya, biliþim çaðýnýn nimetlerine
kavuþmuþ olsa da... internetle, medya
ile hýzlý iletiþim aðýna kavuþsa da...
istediði, gezegene üssünü kuracak bilgi
ve ekipmana sahip olsa da... insanýn
kendi iç evreninin sýrlarýný, dinamik bir
akýl ve iyi niyetle çözmeye
çalýþmadýkça...bulduðu her yenilik
bütünü kaplayan evrensel mutluluk
olmaktan uzaklaþacak.. Neron'larýn,
Hitler'lerin vb... niyette insanlarýn
güçlerini ispat için kapýþtýklarý bir
arenaya dönüþecektir.
Çocuklar bu kördövüþe su
serpebilecek yegâne çözümü
üretebilecek muhteþem hazineler olarak
tam karþýmýzda duruyorlar. Bizlerden
hiçbir þey beklemeden, salt sýnýrsýz
güvenimizle onlara yol olmamýzý
isteyerek.
34
Sevgi Dünyasý
IÞIÐIN HAZÝNESÝ
"The Fireside of Treasury of Light" kitabýndan
Çeviren: Nelda Bayraktar
Bu yazý dizisi bazýlarýnca Altýn Çað, Kova Çaðý, Milenyum diye de nitelendirilen New
Age yazarlarýna ait önemli ve anlamlý kitaplarýn çok kýsa özetlerini içermektedir.
Bu Kitaplar insanlarýn hayatlarýný deðiþtirebilmiþ, toplumu etkileyebilmiþ dahasý
düþüncelerimizi yeni ve heyecanlý istikametlere yönlendirebilmiþtir.
Yazarlar, düþünce adamlarý, þairler, spiritüel üstatlar, hümanist psikologlar, devrimciler
ve Þamanlar bu dizide Yeni Çað'ýn birbirinden farklý ve çeþitli düþünce unsurlarýný ortaya
koymaktadýrlar.
Sevgi Dünyasý
HER KADININ ÝÇÝNDE BÝR
TANRIÇA VARDIR
Jean Shinoda Bolen, M.D.
Her kadýn kendi yaþam hikâyesinde
öncü bir role sahiptir. Bir psikiyatrist
olarak pek çok kiþisel hikâye
iþitmiþimdir ve hepsinin de içinde
mitolojik bir boyut olduðuna
inanmýþýmdýr. Bazý kadýnlar moralleri
bozulduðunda veya moralleri iyi
olmadýðýnda psikiyatriste giderken diðer
bazýlarý anlamaya ve deðiþtirmeye
ihtiyaç duyduklarý bir durum içine
düþtüklerinde giderler. Her iki durumda
da kadýnlarýn kendi yaþam hikayelerinde
daha iyi kahramanlar olmak istedikleri
için terapistlere ihtiyaç duyduklarý
aþikârdýr. Bunun için kadýnlar bilinçli
seçimler yapma ihtiyacý duyarlar ki
yaþamlarýný þekillendirebilsinler.
Kadýnlar, kültürel kliþelerin güçlü
etkilerinin farkýna varmadýklarý gibi ne
yaptýklarýný ve nasýl hissettiklerini
etkileyen içlerindeki güçlü dinamiklerin
de farkýna varmayabilirler. Kitabýmda
sunduðum bu güçler, aslýnda Yunan
Tanrýçalarýnýn dýþ görüntüsüdür.
Bu güçlü içsel modeller veya
prototipler kadýnlarýn arasýndaki belirgin
farklarý oluþturur. Örneðin, bazý kadýnlar
tek eþliliðe, evliliðe veya çocuklara
ihtiyaç duyarlar ve amaçlarýna
ulaþamadýklarýnda kederlenip, dertlere
düþerler. Onlar için geleneksel rollerin
büyük anlamý vardýr. Bu tarz kadýnlar
özgürlüðüne sonsuz düþkün olan diðer
kadýnlardan hemen ayrýlýrlar. Bir de
duygusal yoðunluk ve yeni deneyimler
aradýklarý için bir iliþkiden diðerine
atlayan kadýnlar vardýr. Birinci tip
kadýnlar bunlardan da ayrýlýrlar. Bir
diðer kadýn tipi de iç huzurunu arar ve
ruhsallýðýnýn onun için oldukça önemli
olduðunu düþünür. Bir kadýn için
35
anlamlý olan bir þey diðerine oldukça
manasýz gelebilir. Çünkü bu, onun
içindeki Tanrýçaya baðlýdýr.
Dahasý bir kadýnýn içinde birden fazla
Tanrýça da olabilir. Kadýn daha
karmaþýklaþtýkça, içinde daha fazla
Tanrýça harekete geçer. Bir yönünü
tatmin eden bir þey baþka bir yönüne
yeterli gelmeyebilir.
Ýçindeki Tanrýçalarýn farkýna varmasý
kadýnýn kendini anlamasýna, erkeklerle,
kadýnlarla, anne ve babasýyla,
sevdikleriyle ve çocuklarýyla olan
iliþkisini daha iyi kavramasýna yardýmcý
olur. Bu Tanrýça modelleri ayný
zamanda onlarý nelerin motive ettiðine,
nelerin kýzdýrdýðýna, nelerin tatmin
ettiðine dair içgörü geliþtirmelerine
yardýmcý olur.
Tanrýçalarý bilmek erkekler için de
yararlýdýr. Kadýnlarý daha iyi anlamak
isteyen erkekler, bu Tanrýça modellerini
öðrenerek farklý türdeki kadýnlara daha
deðiþik davranabilirler. Bu modeller
ayný zamanda daha karmaþýk ve ters
kadýnlarý anlamada da yardýmcý olur.
Ben yedi Tanrýçayý üç kategori içinde
inceledim. Bakire Tanrýçalar, Kolay
Ýncinen Tanrýçalar, Þekil Deðiþtirebilen
Tanrýçalar. Bakire Tanrýçalar eski
Yunanda klasifiye edilmiþlerdir. Diðer
iki kategori ise benim modellerimdir.
Bilinç halleri, arzu edilen roller, motive
edici faktörler her grubu belirgin kýlan
özelliklerdir. Diðerlerine karþý
davranýþlar, baðlanma ihtiyacý,
iliþkilerin önemi her kategoride belirgin
þekilde farklýlýklar oluþturur. Bu üç
kategoriyi temsil eden Tanrýçalar
kadýnýn yaþamýnýn bir yerinde kadýnýn
daha derinden sevmesi, daha anlamlý
çalýþmasý, duyarlý ve yaratýcý olmasý
için kendilerini ifade etme ihtiyacý
36
Sevgi Dünyasý
duyarlar. Bu sayfalarda karþýnýza
çýkacak ilk Tanrýçalar Bakire Tanrýçalar
olacaktýr ki bunlar Artemis, Athena ve
Hestia’dýr. Romalýlarýn Diana dedikleri
Artemis Ay ve Av Tanrýçasýydý. Onun
hükmettiði alan ýssýz, yaban alanlardý.
Hedefi asla þaþýrmayan bir okçuydu ve
yaþayan tüm varlýklarýn genç olanlarýnýn
koruyucusuydu. Athena Romalýlar
tarafýndan Minerva diye çaðrýlýrdý ve
Akýl ve El Ürünleri Tanrýçasýydý.
Atina’yý yönetirdi ve sayýsýz
kahramanlarýn koruyuculuðunu yapardý.
Genellikle zýrh giyinmiþ haliyle
resmedilir ve savaþlardaki en iyi strateji
uzmaný olarak bilinirdi. Hestia ise Ocak
Tanrýçasýydý. Romalýlar onu Vesta diye
bilirdi ve Olimpiya’lýlar tarafýndan en
az bilineniydi. Ocaðýn tam ortasýndaki
alev gibi her evde ve tapýnakta olduðuna
inanýlýrdý.
Bakire Tanrýçalar kadýnlarýn içindeki
baðýmsýz ve kendi kendine yeten tarafý
temsil eder. Diðer Olimpiya’lýlarýn
aksine bunlarýn üçü hiç aþka meyil
etmediler. Duygusal baðlýlýk, onlar için
önemli olan bir þeyden onlarý
alýkoymadý hiç. Onlar ne suçlu oldular
ne de ýstýrap çektiler. Prototipler olarak
onlar, kadýnlarýn içindeki otonomi
ihtiyacýný ve kiþisel olarak anlamlý olan
üzerine bilinçlerini odaklamalarý
gereksinimini temsil ettiler. Artemis ve
Athena ise amaca yönelmeyi ve
mantýklý düþünmeyi temsil eder. Hestia
ise içe yönelmeyi, kadýnýn þahsiyetinin
merkezindeki ruhsallýða dönmeyi temsil
eder. Bu üç Tanrýça feminen
prototiplerdir ve kendi amaçlarýna
ulaþmayý hedeflerler.
Ýkinci grupta Hera, Demeter ve
Persefon vardýr. Bunlar Kolay
Ýncinebilen ya da Ýncinmeye Hazýr
Tanrýçalardýr. Hera Evlilik Tanrýçasýydý.
Zeus’un karýsýydý. Demeter ise Tohum
Tanrýçasýydý. Anne þeklinde sembolize
edilirdi. Persefon ise Demeter’in kýzýydý.
Yumanlýlar ona Kore de derlerdi ki bu
genç kýz anlamýna gelirdi.
Bu üç Tanrýça, kadýnýn geleneksel
rollerini temsil eder: eþ, anne ve kýz.
Bunlar iliþki odaklý prototiplerdir çünkü
kimlikleri belirgin iliþki kurmalarýna
dayanýr. Bu Tanrýçalar kadýnlarýn
duygusal baðlarý ile ilgilidir. Ýþte bundan
diðerlerine baðlýdýr ve incinmeye da
açýktýr. Bu üç Tanrýçanýn ýrzýna geçilmiþ,
üzerlerinde hakimiyet kurulmuþtur.
Onlar erkek Tanrýlar tarafýndan
aþaðýlanmýþ ve zorlanmýþlardýr.
Baþkalarýyla olan baðlarý koptuðunda
ýstýrap çekmiþler ve psikolojik sýkýntýlar
yaþamýþlardýr. Her biri tekâmül etmiþtir
ve kadýnlarýn kaybettiklerinde
gösterdikleri reaksiyonlarýn doðasýna
ve biçimine uygun bir içgörü
saðlayabilirler. Onlar ayný zamanda
ýstýrap çekerken geliþebilmenin yollarýný
da öðretebilirler.
Romalýlar tarafýndan Venüs diye
bilinen Güzellik ve Aþk Tanrýçasý
Afrodit þekil deðiþtirebilir ve üçüncü
kategoride yer alýr. O Tanrýçalar arasýnda
en güzeli ve en karþý konulmazý idi. Pek
çok iliþkisi ve pek çok meyvesi oldu.
Afrodit aþký, sevgiyi, erotik çekiciliði,
duyarlýlýðý, cinselliði ve yeni bir hayatý
simgeledi. Ýliþkilere kendi isteði ile girdi
ve bundan da hiç suçluluk duymadý ve
suçlanmadý. Böylece kendi otonomisini
kurdu. Bilinci hep baþkalarýna odaklý
ama onlardan da alýcý oldu. Böylece
hem alan hem de veren oldu, etkileyerek
ve etkilenerek. Afrodit prototipi
kadýnlarý iliþkilerindeki yoðunluða
yönlendirir. Bu, iliþkinin sabitliðinden
farklý bir þekilde onlarý yaratýcýlýða ve
yeniliðe yönlendirmesi demektir.
Sevgi Dünyasý
37
SORULARLA
Derleyen: Özenç Kayserilioðlu
Medyumlar Kimlerdir?
Hayatta olanlar, öte aleme (Ahrete,
spatyoma) geçmiþ ruhlarla medyum
denilen, bazý özellikleri olan þahýslar
aracýlýðý ile temas kurabilirler. Bu
özellikler doðuþtan geldiði gibi
sonradan geliþtirilebilen özellikler de
vardýr. Ama ünlü bir spiritüalistin dediði
gibi büyük medyumlar ancak doðarlar,
yetiþmezler.
Sezgileri kuvvetli, rüyalarý çýkan,
hassas ve ince ruh sahibi insanlar vardýr.
Ancak medyumlar bu insanlardan daha
hassastýrlar. Bu hassasiyet onlarýn çok
derin duygulara, büyük ruhsal
yeteneklere, üstün bir ruh gücüne sahip
olduklarý anlamýna gelmez. Ancak
bilinmeyen dünyanýn penceresini bize
aralarlar.
38
Sevgi Dünyasý
Medyumun Özellikleri ve
Sorumluluklarý Nelerdir?
Aslýnda her insan biraz medyumdur.
Çünkü her insan ruh sahibi olduðuna
göre, hem ruhi hem de maddi
yeteneklere sahiptir. Ayrýca hepimiz
ruhsal plandan, yani bedensiz
varlýklardan tesirler alýrýz. Ancak
medyumlar, aldýklarý bu tesirleri
algýlarlar ve madde dünyasýnda fark
edilecek hale getirirler.
Doðuþtan olan veya nice zaman
sonra birden ortaya çýkan, bazen çýktýðý
gibi birden yok olabilen bu özellik,
elbet ki bir insana sebepsiz verilmiþ
olamaz. Yani medyumlar ruhsal
âlemden aldýklarý ruhi tesirleri madde
dünyasýna aktarýp yayarlarken, farkýnda
olsunlar veya olmasýnlar belli bir görevi
üstlenmiþ olurlar. Bu görev, en genel
anlamýyla, ölüm ötesi bir yaþam
olduðunu bildirmek, düþündürmek,
ruhun varlýðýný kanýtlamak ya da yüksek
varlýklardan yol gösterici üstün
bilgilerin insanlara ulaþmasýna aracý
o l m a k þ e k l i n d e ö z e t l e n e b i l i r.
Medyumluk özelliði olan kiþiler,
sýkýntýlý veya üzücü olaylarý önceden
hisseder ve rahatsýzlýk duyabilirler. Ayný
þekilde sevinçli ve müjdeli haberleri ve
olaylarý da önceden algýlayabilirler.
Ya olduðu gibi ya da semboller
halinde haberci rüyalar görürler.
Bazý insanlara birden antipati (iticilik
hissi) veya ani sempati (hoþlanma,
çekicilik hissi) duyarlar.
Edebiyata, müziðe, güzel sanatlara
karþý yetenekleri olan hassas insanlardýr.
Tabii burada, gerçek bir ruhsal
irtibata geçtiðini kanýtlamýþ, bizlerin de
buna þahit olduðunu bildiðimiz kiþileri
medyum olarak kabul ediyoruz. Yoksa
medyum olduðunu söyleyip de, bir türlü
bunu kanýtlayamayan, bir varlýktan bilgi
aldýðýný söyleyip de, ortada hiçbir varlýk
olmadan, sadece kendi þuur altýndakileri
söyleyen aldatýcýlar, sahteciler veya
medyumluk özelliðinin seviyesi çok
düþük kiþiler de vardýr. Bunlar konumuz
dýþýdýr. Öyleyse medyum dediðimiz
þahýslar, aldýklarý tesirleri ve bilgileri
gözlem ve deney yoluyla aktaran,
gösteren þahýslardýr. Ayýrt edebilmek
için, gözlem ve deney yapanlarýn konu
ile ilgili bilgili ve tecrübeli olmalarý
gerekmektedir.
Medyumlar akýl ve ruh saðlýðý tam
yerinde insanlar olmalýdýrlar. Ayný
zamanda konsantrasyon kabiliyetlerinin
yüksek olmasý gerekmektedir.
Özelliðini ciddiye almasý, ona niçin
sahip olduðunu düþünmesi, yaþantýsýnda
ona zarar verecek durumlardan
kaçýnmasý gerekir.
Diðer insanlarýn bazýlarý
bilgisizliklerinden
ve
düþünmemelerinden dolayý,
medyumluk özelliðine sahip olanlarýn
farklý ve üstün insan olduðunu
zannedebilirler. Medyumlar insanlarýn
bu zaaflarýndan yararlanmaya
kalkarlarsa, bu yönlerini çýkar aracý
o l a r a k k u l l a n ý r, k e n d i l e r i n i
baþkalarýndan üstün görür, kendilerine
farklý muamele yapmalarýna izin
verirlerse, en büyük tuzaða düþerler.
Çünkü gördükleri ilgiyi, maddi ve
manevi itibarý daha fazla istemeye
baþlayabilir, bunun için de gösteriþe ve
sahtekârlýða sapabilirler. Geçmiþte bazý
büyük medyumlar, bir zaman gelip,
medyumluk özelliklerini
kaybettiklerinde, eski ilgiyi ve itibarý
tekrar kazanmak için yalana baþ
Sevgi Dünyasý
vurduklarýnda, marifetleri çabuk ortaya
çýkmýþ, önceleri gerçek sergiledikleri
olaylar da birçok kiþiler için düzmece
olarak deðerlendirilir olmuþtu. Kendi
küçük menfaatleri için bilerek ya da
bilmeyerek ruhsal gerçeðin ortaya
konmasýna ve geliþmesine böyle darbe
vuranlarla her zaman karþýlaþabiliriz.
Bu da bize gösteriyor ki, hangi konuda
olursa olsun, insan kendini arýtmaz ve
yükseltmezse, ait olduðu yerin
sorumluluklarýna kendini uydurmazsa,
ne kadar özelliði olursa olsun, hangi
mevkide olursa olsun, günü geliyor
gerçek yerine oturuyor ya da
oturtuluyor.
Özelliklerini, yeteneklerini,
bulunduðu yerin kýymetini bilen, ona
sevgi ve ciddiyetle sahip çýkan insanlar,
bir de kendilerini geliþtirirler, arýtýrlar
ve küçülmesini bilirlerse, sahip
olduklarý deðerleri onlarýn elinden hiçbir
þey alamaz.
Medyumlar tesirlerine ve bilgilerine
aracýlýk ettikleri üst varlýklara saygý ve
sevgi duymalýdýrlar. Hasbelkader geri
bir varlýkla irtibat kurulmuþsa, ki
gösteriþ meraký ve bilgisizlik buna yol
açabilir, elbet ki ona sempati duymak
þöyle dursun, bir an önce kurtulmak
gerekir. Çünkü ruhsal irtibat ve
medyumluk, insanýn hem fiziki tarafýný
hem de ruhsal tarafýný etkileyebilecek
güçte ciddi bir uðraþtýr. Sadece merak
için veya salon eðlencesi olarak yapýlan
denemeler hem medyum için hem de
izleyenler için pek çok sakýncalara yol
açabilir. Bu konuyu ilerde Obsesyon
bahsinde inceleyeceðiz.
Medyum, özellikle bazý tür
medyumlar, mutlaka bilgili, tecrübeli
ve iyi niyetli bir operatör nezaretinde
transa geçmelidir.
39
Operatör, medyumun transa
geçmesine yardým eden, onu
yönlendiren, celse oturumuna baþkanlýk
eden kiþidir.
Medyum her türlü tesire açýk bir
þekilde beklerken, onu her türlü geri ve
menfi tesirlerden korur. Gerek ruhsal
plandan gelecek, gerekse celse
þartlarýndan kaynaklanabilecek ani
þoklara karþý tetiktedir. Medyumun
sakin ve rahat bir ortamda transa
geçmesini saðlamak amacýyla, celseye
katýlacaklarýn, temiz, iyi insanlar
olmasýna dikkat eder. Medyumluk ve
çeþitleri hakkýnda, spatyum (ahiret)
hakkýnda deneylere dayalý bilgisi
olmalýdýr. Pasif halde görünmesine
raðmen, aslýnda büyük bir ruhsal
faaliyet içinde olduðunu bildiðinden,
medyuma telkinlerle ve tahayyüllerle
yön çizer.
Operatörün diðer konularda da
düzeyli bilgisinin olmasýnýn
ihtisaslaþtýðý bir alan olmasýnýn,
yapýlacak deneyin, alýnacak bilginin
niteliðini ve kalitesini tayin etmekte
büyük önemi vardýr. Bilgili ve tecrübeli
bir operatör, medyumun medyumluk
çeþidini ve seviyesini tayin edebildiði
gibi, iliþkiye geçilen varlýðýn tekâmül
ve bilgi seviyesini de deðerlendirir,
gerekirse onunla iliþkiyi kestirir veya
devam ettirir.
40
Sevgi Dünyasý
e s i n l e r
Yaþamýn ustasýdýr gönüleri
Hayatý ise onun eseri
***
Yaþamla oyunu yanyana koyun
Ne var ki, hayat ciddi bir oyun
***
Engelin önünde çakýlýp kalma
Aþmak için onu, zýpla!..
***
Sanatçý olmak insanýn bir seçimi
Ve Tanrý’ya daha çok benzeme biçimi
***
Sözün yüzü eyleme dönük
Eyleme geçmeyen söz bir yük
***
Kendinden kurtul ki kendini bulasýn
Ve içindeki Tanrý’yla dost olasýn
***
Görmek için gerçeði gözlerini kapat
Ýçindeki özle yeni bir dünya yarat
olgay göksel
Sevgi Dünyasý
41
Beðendiðini Seç
Gönlün Hoþ Olsun
Nadide Kýlýç
Zevklerimiz söz konusu olduðunda en
iyiyi ve güzeli seçmek bize sanki büyük
dertmiþ gibi gelir. Kendimize aldýðýmýz bir
aksesuar, sevdiklerimizin ihtiyacý olan
giysileri alýrken ya da evimize gerekli çok
istediðimiz bir eþyanýn bile seçimi sýrasýnda
dünyanýn en zor iþi ile karþý karþýya kalýrýz.
Çünkü satýn alacaðýmýz þeyin kalitesi
kadar tutarý da bizim için önemlidir... hem
de çok güzel ve istediðimiz gibi olmasýna,
içimize sinen görünümde ve iyi kalitede
olmasýna dikkat ederiz... hem de ekonomik
olmasý üstünde dururuz. Çok para kazanan
biri olsak da bu deðiþmeyen bir kural gibidir.
Aldýðýmýz eþyanýn aynýsýný baþka bir
arkadaþýmýzda görüp, daha ucuz aldýðýný
öðrendiðimiz zaman kendimizi kötü
hissederiz.
Bir diðer husus ise alacaðýmýz araçgereç vb.. ile sanki uzun süreli ortak bir
yaþam kuracak iki insan gibi titizlenmektir.
Hýmm... bu, size pek bir garip ve saçma
gelebilir... alt tarafý bir tencere alacaðým
caným, duygusal bað da ne ola!?. diye
garipseyebilirsiniz... Ýmalý sözlerinizi hiç
umursamayacaðým... Eminim herkes gibi
siz de çarþýyý pazarý didikleye didikleye
karar vereceksiniz. Yoo yapmýyor musunuz!
o halde siz de benim gibi uzun zamana
seçimi yayan alýcýlardansýnýz...
Ben ihtiyacým olaný birkaç hafta
öncesinden kendimi hiç sýkmadan, farklý
amaçlarla gezindiðim sýralarda seçerim.
Gözüme iliþen, bana uygun olaný daha
sonra hiç gerilmeden, acele etmeden alýrým.
Ama bu titizce seçmediðim anlamýna
gelmez.
Ekonomik çöküntünün üstümüze
abandýðý bu zamanda en zor olaný seçip
beðendiðimizi rahatlýkla satýn alabileceðimiz
bir fiyatta bulabilmektir... Bizi en çok yoran
iþin parasal boyutudur..
Bakýn arkadaþým Selma mucizevi bir
çözüm bulmuþ. Daha doðrusu bir giysi
(kadýnlar için ne denli önemlidir bilirsiniz)
seçimi sýrasýnda kendine refakat eden bir
meslektaþý Aysel bu sihirli çözümü önermiþ.
Ýki arkadaþ okuldan çýkýp (ikisi de
Beyoðlu'ndaki bir Fransýz Lisesinin
öðretmenleri) vitrinlere bakarak Taksim'e
doðru Ýstiklâl Caddesinde yürüyorlarmýþ.
Çok þýk giysilerin sergilendiði bir butik
önünde durmuþlar. Selma þifon bir elbiseyi
öyle beðenmiþ ki fiyatýný öðrenmek istemiþ.
Etiketini okuyunca ''Ay!.. bu kesinlikle
alýnmaz '' diye çýðlýk atmýþ. Aysel sakin bir
sesle ''Þimdi alacak mýydýn?'' diye sormuþ.
Selma ''Yoo ! Maaþ almamýza daha on gün
var.'' diye niyetini açýklamýþ. Arkadaþý:
''Þimdi almayacaksan en pahalýsýný seçmek
hakkýný kullan... En beðendiðini
seçebilirsin.. Bundan butik sahibi de sen
de zarar görmezsin'' demiþ.
Selma o günden sonra, sadece o giysiyi
deðil, her þey de ayný ilkeye sadýk kalmýþ...
Hikâyesini yeni alýp zevkle döþediði evinde
anlattý.
''Hep Arnavutköy'de iki katlý bir evim
olsun isterdim, Boðaz'ý gören...bu evi
almamda en büyük etken 'Beðendiysen
hiç tereddüt etmeden seç... gönlün hoþ
olsun' ilkesi. Bu ilkeyi o gün öðrendim.
Biliyor musun eðer çok beðenmiþsen
gönlünün istediðine kavuþuyorsun da."
Niyetlerimizi belirleyen, yaþamýmýzý
yönlendiren kendi gönül kapasitemizi
bilmek...Ama biz her zaman içinde
bulunduðumuz duruma göre yaþamaya
çalýþýyoruz. Ýstikrarlý olmak için çok doðru...
ancak gelecekte yapacaklarýmýz için
kapasite darlýðýna kapýlmadan düþünüp,
tasarlayýp gönül hoþluðuyla istemek,
seçtiklerimize kavuþmanýn en zahmetsiz
yolu.
( Gerçek yaþamdan kesit olduðu için gerçek
isimler kullanýlmamýþtýr.)
42
Sevgi Dünyasý
Kendime Mektuplar
Nelda Bayraktar
“Bazen mutlulukla bazen de hüzünle gözlerimizi açtýðýmýz
her sabah, bir önceki günden daha iyi, daha baþarýlý veya
daha farklý olmak için koþturup duracaðýmýz yeni bir gün
gibi olsa da aslýnda geri sayýma göre bir eksik gün
oluyor.”
Hayýrlý ve güzel kardeþim, hüzünlü satýrlarýn olduðu mektubun
bile içimde tarifi imkânsýz duygular yarattý. Bazen hüznün
içine öylesine batýyorum ki, düþüncelerim uyuþuyor. Her
sabah elime alýp okuduðum gazetemdeki olaylar, çevremde
olup duran þeyler zaten hüznümün baþ aktörleri... Ýþte
böylesine düþüncelerimin uyuþmuþ olduðu bir anda senden
gelen satýrlar ve senin bu olaylara getirdiðin yorumlar yeniden
baþlamama sebep oluyor. Çünkü yorumlarýnýn gerçekten
nesnel olduðuna inanýyorum. Birbirini geliþtiren dostluklar
iþte böyle oluyor. Bu nedenle varlýðýna bir kez daha
þükrediyorum caným kardeþim.
yaþamlarýnda ilk kez ayrýlarak, ayrý mezarlara gömüldüler.
Onlara yeni yollarýnda hayýrlar diliyorum. Eðer Tanrý isterse
onlara tüm yüklerinden arýnmýþ yeni bir hayat bahþedebilir.
Ömür dediðin nedir ki! Sonsuzluðun içinde bir nebze mâna
yalnýz. Þu dünyaya kimler gelmiþ, kimler gitmiþ, hiçbirisi
kalmamýþ. En büyük padiþahlar, en baþarýlý yöneticiler, liderler,
en iyi anneler, babalar, ve kardeþlerin yaný sýra en kötü olanlar
da kalmamýþ. Ýnsan yaþarken öylesine aldanýyor ki sonsuza
kadar bu dünyada kalacakmýþ duygusuna kapýlýyor. Halbuki bize verilmiþ olan zaman,
doðduðumuz andan itibaren füzenin rampasýndan fýrlatýlana kadar yapýlan geri sayým
gibi sayýlmaya baþlandý bile. Bazen mutlulukla bazen de hüzünle gözlerimizi açtýðýmýz
her sabah, bir önceki günden daha iyi, daha baþarýlý veya daha farklý olmak için koþturup
duracaðýmýz yeni bir gün gibi olsa da aslýnda geri sayýma göre bir eksik gün oluyor.
Geçenlerde bir arkadaþým: “Ömür dediðin doðmak, yaþamak ve ölmektir. Bu kadar basit
iþte. Ýþte bu nedenle hiçbir þey bana heyecan vermiyor. Caným da hiçbir þey yapmak
istemiyor.” Dedi. Bu arkadaþým bir süredir içine kapanmýþ vaziyette yaþýyor. Yaþamdaki
her þeyin bir formülü olduðuna ve bunu bildiðin sürece de hiçbir þeyin sana heyecan
vermediðine, böylece oturup iþin sonunu görebileceðine inanýyor. Bu arkadaþýmý uzun
süredir hiçbir þey þaþýrtmýyor, hiçbir þey üzmüyor. Olan her þeyi olaðan karþýlýyor. Ýlk
bakýþta ne kadar olgun bile diyebilirsin ama onun rahatsýzlýðý varolan her þeyi, etrafýnda
olup duran olaylarý ve geçen zamaný fazlaca basit bir formüle indirgemesi.
Etrafýmýzda pek çok konuda felsefi(!) konuþmalar yapýp duran insanlar var. Dinliyorsun
konuþmalarýný ve “Ne kadar güzel görmüþ! Ne kadar da ilginç, farklý tanýmlýyor veya
yorum getirmiþ!” diyorsun. Bazý yorumlar da gerçekten sýradýþý geliyor. Ýnsanýn duygularý,
geçmiþi, olaylar içinde yoðrulmasý ne derece bu yorumlarýn içine giriyor diye de
düþünüyorum. Bazýlarýnýn yaptýðý yorumlar gerçekten bilgi ile yoðrulmuþ, oldukça fazla
verilerle dolu, bir olayý her yönüyle inceleyen de oluyor elbet ki. Bunlarý diðerlerinden
ayýrmak ve kutlamak da gerekir. Ýnsanýn bir ömürde kendini aþmasý, ona bahþedilmiþ
olan yeri iyi doldurmasý da böyle olabiliyor ancak.
Caným dostum yine çok konuþtum durdum deðil mi? Seni çok özledim. Mektubunu
bekliyorum. Hayýrla kal. ....
Özde bir kardeþin
Nelda Bayraktar
Sevgi Dünyasý
43
ÝNSANLARI VE HAYVANLARI BÝRLEÞTÝREN
GÝZEMLÝ PSÝÞÝK BAÐ (4)
“Hayvanlarýn Gizemli Güçleri” adlý kitaptan
Derleyen: Belgin Tanaltay
Koruyucu Nicolo
Zihnin olaðanüstü hareketlerini
açýklamak için fizikteki en son teorileri
kullanan “Holografik Evren” adlý
muhteþem kitabýn yazarý Michael Talbot
bize, kedisi Nicolo’nun nasýl cesur bir
koruyucusu haline geldiði olaðandýþý
durumu anlattý.
Reenkarnasyon üzerine de bir
inceleme yazan Michael, birkaç yýl
önce, Hawai’den tanýnmýþ bir medyum
olan Jim Gordon’dan telefon ile yorum
alýyordu. Konuþmalarý sýrasýnda
Michael, Gordon’a hayvanlarýn önceki
yaþamlarý olup olmadýðýný sordu.
Medyumun cevabý olumluydu.
Talbot “Peki, kedilerim Ugo ve
Nicolo” diye sordu. Gordon, sevimli
ve tatlý Ugo’nun her zaman sahibinin
piyano çaldýðý evlerde oynamayý
istediðini söyledi. Ugo, müzikten
büyüleniyor ve özellikle de piyanonun
sesi onu çok heyecanlandýrýyordu.
Michael’e bu durum ilginç geldi,
çünkü piyanoyu hobi olarak çalýyordu
44
Sevgi Dünyasý
ve ne zaman çalmak için otursa
Ugo’nun sevincini fark ediyordu.
Michael hýrsýzýn emrine uymaktan
baþka seçeneði olmadýðýný anlamýþtý.
Peki ya Nicolo?
Gordon, Michael’a, Niocolo’nun
ruhunun daha yaþlý olduðunu ve çok
defa dünyaya geldiðini söyledi.
Medyum, Nicolo’nun günlük
konulardan çok, derin konularla ilgili
olduðunu belirtti.
Talbot, Nicolo’nun kendisini
yazarken izlemekten çok hoþlandýðýný
söyledi. Bazen kedi her nasýl oluyorsa
yaratýcý süreci tamamýyla anlýyormuþ
gibi gözüküyordu.
Gordon, Nicolo’nun bir zamanlar
zebra, sonra aslan ve kaplan olduðunu
söyleyerek devam etti. Nicolo, ruhsal
evrim sürecinde kediliðini sorgulamaya
baþlayacaðý noktaya kadar sürekli olarak
yükseliyordu.
“Hemen sonra Nicky yanýmdan bir
kurþun gibi fýrlayýp, hýrlayarak geçti.
Sevgi yumaðým inanýlmayacak bir
þekilde köpüren bir canavara
dönüþmüþtü. Beni þaþkýnlýða düþürerek,
öylesine bir kýzgýnlýkla hýrsýza saldýrdý
ki adam evi panik içinde ön kapýdan
terk etti.”
Medyum, Nicolo’nun önceki
yaþamýnda Tibet tapýnaðýndaki
rahiplerin kedisi olduðunu söyledi.
Michael, Mýsýr tapýnaklarýnýn koruyucu
kedileri olduðundan haberdardý fakat
Ti b e t l i l e r i n k e d i l e r i k u l l a n ý p
kullanmadýklarýndan hiçbir þekilde emin
deðildi.
“Sonuç olarak” dedi Michael
“Nicolo benim koruyucum olmak üzere
gelmiþti. Bu bana oldukça eðlenceli
gelmiþti çünkü Nicolo tamamýyla bir
sevgi yumaðýydý. Herkesi severdi ve
herkes de onu severdi. Koruyucu
olabilecek en son hayvandý.”
Bir gece Michael dairesindeki büyük
bir gürültüyle uyandý.
“Yataktan kalktým ve koridorda
duran bir yabancýyla karþýlaþtým. Silahý
vardý ve yatak odama geri dönmemi
emretti.”
Michael daha sonra dairesini
araþtýrýrken, hýrsýzýn eve pencereden
girdiðini keþfetti.
“Hýrsýz benim küçük Nicky’imden
öylesine korkmuþtu ki daireme girmiþ
olduðu yoldan çýkmayý bile
düþünemedi” diyor Michael. “Ön kapý
benim cesur ve küçük koruyucumdan
kaçmak için en yakýn noktaydý.
Reenkarnasyon kavramýný kabul etseniz
de etmeseniz de Nicky koruyucum
olduðunu kesinlikle kanýtladý.”
Rottweiler Cinsi Eve, Felçli
Sahibini Alevlerden Kurtardý
Kathie Vaughan ve altý yaþýndaki
Rottweiler cinsi köpeði Eve’in gezileri
eðlenceli baþladý. 1991 yýlýnda bir kýþ
günü Indianapolis’ten Atlanta’daki
müzayedeye katýlmak üzere yola
çýktýlar. Kabus baþladýðýnda evden
sadece birkaç mil ötedeydiler. Kýrk bir
yaþýndaki Kathie tuhaf bir ses duydu
ve ardýndan direksiyonun hakimiyetini
kaybetti.
Altý yýldýr belden aþaðýsý felç
olmasýna raðmen Kathie vücudunun
üst kýsmýný mükemmel bir biçimde
kullanabiliyordu. Arabanýn kontrolünü
yeniden kazanabilmek için uðraþtý ve
sonunda arabayý acý bir frenle
durdurmayý baþardý.
Sorun ne olabilirdi ki? Atlanta’ya
Sevgi Dünyasý
gitmek için, kullanýlmýþ arabayý daha
önceki gün almýþtý.
Sonra korkuyla arabanýn içinin pis
kokulu siyah bir dumanla dolmaya
baþladýðýný fark etti. Arabasý yanýyordu.
Arabanýn hem Eve’i hem de kendisini
yutacak bir alev topuna dönüþmesine
sadece dakikalar kalmýþtý.
“Eve’e baðýrdým. Dýþarý çýkmak
zorundayýz dedim” diye anlatmýþ Kathie
Vaughan The Examiner dergisinin Ocak
92 sayýsýna yazdýðý hikâyesinde. “Daha
sonra kapýyý ittim ve tekerlekli
sandalyemi elimle kavrayýp Eve’in
arkasýndan fýrlattým.”
Yoðun dumandan dolayý öksüren ve
nefesi týkanan Kathie sandalyesinin
tekerleklerini bulamayýnca korkusu
artmýþtý. Elleriyle çýlgýnca tekerlekleri
arýyordu fakat zehirli duman dikkatini
toplamasýna olanak vermiyordu.
Beynine takýlý kalan tek düþünce ise
arabayla beraber havaya uçmak üzere
olduðuydu.
Kathie, Eve’in ateþten geçip güvenli
bir yere sýðýndýðýný sanmýþtý. Oysa þimdi
köpeðin diþleriyle kolunu yakalamaya
çalýþtýðýný fark etmiþti. Kathie zorlukla
nefes alabiliyordu ve gözlerinin
önündeki görüntüler silinirken korkusu
da dayanýlmaz boyutlara ulaþmýþtý.
“O anda inanýlmaz bir þekilde, Eve
beni sað ayaðýmdan çekti, arabanýn
içinden kaydým ve kendimi kaybettim.”
Bilincini tekrar kazanmaya
baþladýðýnda, Eve’in aðzýyla kendisini
bileðinden tutup çekmeye çalýþtýðýný
fark etmiþti. Korkunç bir patlamayla
sarsýldýklarýnda 50 kilo olan Rottweiller
sahibini yanan arabadan ancak 3 metre
öteye çekebilmiþti.
Alevler arabayý yutmuþ ve iki metre
45
yukarý savurmuþtu. Yapmasý gereken
þeyi unutmadan Eve Kathie’yi daha
güvende olacaðý yakýnlardaki bir
hendeðe çekmeye devam etti. Oraya
ulaþtýklarýnda köpek kadýnýn bileðini
býrakmýþtý ve o da o zamana kadar
Eve’in ne kadar cesurca bir þey yaptýðýný
fark edebilecek kadar bilincini
kazanmýþtý.
Fakat korkunç olay halâ sona ermiþ
deðildi. Kathie, baþýndaki ve
eklemlerindeki aðrýlarý daha çok
hissetmeye baþlamýþken bir polis arabasý
geldi ve polis görevlisi yardýmlarýna
koþtu.
Çevresindeki kargaþadan ve
tehlikeden çok etkilenen Eve koruyucu
duruþunu bozmayý reddediyor ve polisin
Kathie’ye yaklaþmasýna izin
vermiyordu.
Polis Kathie’ye “Oradan hemen
uzaklaþmalýsýnýz. Benzin deposu her
an patlayabilir!” dedi.
Yeni tehlikenin ve mücadelenin
farkýna vararak dehþete düþen Kathie
çaresizce kendini polis arabasýna doðru
çekmeye baþladý.
Eve’in olayý anlamasýna birkaç
dakika yetmiþti. Sonra sahibinin
amacýný tamamen anlamýþ olarak ona
tasmasýný uzattý ve güvende olmasýný
saðlamak için onu 15 metre daha çekti.
Kathie, yanan aracý söndürmenin
itfaiyecilerin bir hayli vaktini aldýðýný
belirtiyor. Belki onlarýn çabalarý
sonucunda belki de kaderin bir hediyesi
olarak benzin deposu hiç patlamadý.
Heyecan dalgasý en sonunda
hafiflemeye baþladýðýnda Eve polisin
yanýna gelip onu okþamasýna izin verdi.
“Sen son derece iyi bir köpeksin.”
46
Sevgi Dünyasý
GUINNESS BULUÞLAR KÝTABI
Norris McWhirrer
Yaþamýmýza girmiþ olan, fark etmeden kullandýðýmýz, yediðimiz, içtiðimiz
þeyler acaba ilk ne zaman ve nasýl bulunmuþ? Ýnsanoðlu ilkçaðlardan beri
pek çok buluþ gerçekleþtirerek bugünlere gelmiþ. Her buluþun kendine özgü
bir hikayesi ve þaþýrtýcý öyküsü vardýr. Bundan böyle SEVGÝ DÜNYASI
derginizde her ay bu buluþlarýn kýsa öykülerinden söz edip, bilgilerimizi
tazeleyeceðiz...
KAHVE
Bir efsaneye göre kahvenin uyarýcý
ve güçlendirici özellikleri Yemenli bir
çoban tarafýndan bulunmuþ. Kahve
aðacýnýn kýzýl meyvelerini yiyen keçiler,
gecelerce bir türlü gözlerini
yummamýþlar...
Ýlk kahve Avrupa’ya Osmanlýlardan
sonra, XVI. Yüzyýlda, Etiyopya’nýn
yüksek vadilerindeki aðaçlardan
gelmiþtir. 1640’ta önce Ýtalyanlar,
1652’de Ýngilizler, 1720’lerde de
Fransýzlar kahve tiryakisi olmuþtur.
Ancak bütün Avrupa, bu alýþkanlýðýn
hâlâ Türklerden geldiðine inanýr ve
bizim usulümüzde piþirilen kahveye
“Türk Kahvesi” der.
CORN FLAKES
Son yýllarda kahvaltý sofralarýmýza
giren Corn Flakes yani mýsýr gevreði,
1898 yýlýnda ABD’li William Kellog
tarafýndan ilk kez tüketiciye
sunulmuþtur. Ondan da önce 1893’de
bir baþka Amerikalý, Denver’lý Henry
D. Perky, sabah kahvaltýlarý için hazýr
tahýl hazýrlamayý düþünmüþtü.
Midesindeki gastriti her sabah süte
batýrýlmýþ haþlanmýþ buðday yiyerek
tedavi etmeyi deneyen birini gördükten
sonra da, buðday gevreði adýný verdiði
bir besin üretmeyi aklýna koymuþtu.
1895’de de Michigan eyaletindeki
Battle Creek Sanatoryumunda bir
doktor, hastalarýnýn tedavisinde buðday
gevreðinden yararlanmýþtýr.
MARGARÝN
Margarin, 1869’da III. Napolyon’un
tereyaðýnýn yerini tutacak bir ürün
bulunmasý amacýyla açtýðý yarýþmaya
katýlan Fransýz Hippolyte Mege
Mouries tarafýndan bulunmuþtur.
Ekonomik ve bozulmadan
saklanabilecek yapay bir tereyaðýnýn
üretimi, özellikle ordunun beslenmesi
açýsýndan önem taþýyordu. Mege’in
yöntemi, hayvansal yaðlarý (özellikle
de iç yaðlarýný) arýndýrýp, rengi ve
yoðunluðu tereyaðýna yakýn, kötü tadý
ve kokusu olmayan bir yað elde etmeyi
amaçlýyordu. Elde ettiði ürüne de inciyi
andýran rengi dolayýsýyla “margarin”
adýný verdi. Çünkü Yunanca’da inci
“margaron” demektir. Mege yönteminin
sonradan geliþtirilmesiyle margarin
bitkisel yaðlardan elde edilmeye baþladý.
Sevgi Dünyasý
47
GÜLMECE GÜLDÜRMECE
BEKTAÞÝ FIKRALARINDA
GÜLEN DÜSÜNCE
Türk gülmecesinde Bektaþî fýkralarýnýn önemli bir yeri vardýr. Türk gülmecesinin
genelde esprisi, birer insanlýk komedisi oluþundadýr. Bu fýkralarda insanýn zayýf
taraflarý, toplumsal çarpýklýklar, keskin bir saðduyu ve geniþ bir hoþgörü içinde
eleþtirilir. Öylece halk, hem kendi haline güler, hem de kendi kusurlarý üzerinde
düþünme fýrsatý bulur. Söz konusu fýkralarýn her biri, hayata tutulmuþ bir ayna
gibidir ve bir yerde gerçeði yansýtýr. Ýnsana, kendi kusurlarýna bile, gülerek bakma
ve düzeltme cesareti aþýlar.
Türk zekâsý, kuralcý ham softanýn karþýsýna, güçlü saðduyusu ve özgür
düþüncesiyle Bektaþî tipini çýkarmýþtýr. Bektaþî, aklý ve insanlýk tarafýyla her
seferinde softayý köþeye sýkýþtýrýr.
Bektaþî, sadece softayý susturmakla kalmaz, çocukça saflýðý ve insanca meraký
ile Tanrý'ya da sorular yöneltir. Bu geçici dünyada gördüðü adaletsizliklerin
hikmetini öðrenmek, bilmek ister. Önünden Hýdiv’in (Vali’nin) sýrma elbise giymiþ
kullarý (adamlarý) tavus kuþu edasýyla geçerken, Bektaþî gönlünü Tanrý'ya çevirerek,
“Hey Allah’ým!, bir þu Hýdiv’in kullarýna bak, bir de kendi kuluna” demek
yiðitliðini gösterir. Öylece cesaret zincirine bedenî ve medenî cesaretten sonra,
bir de ledunî cesaret halkasýný ekler. Aslýnda Tanrý'ya sorar gibi yaparken, bir
toplumsal adaletsizlik üzerine insanlarýn dikkatini çekmek ister. Zaten Bektaþî
fýkralarýndaki çoðu soru, cevabýný kendi içinde taþýr.
NE BULURSAM ÝÇERÝM
Bektaþî, dilin inceliklerini de iyi bilir.
Türkçe’nin imkânlarýný çok güzel ve
yerinde kullanýr.
Bektaþî'yi raký içerken yakalayan
mahalle halký, onu Kadý’nýn (hakimin)
karþýsýna çýkarýr ve and içirdikleri halde,
yine de rakýdan kesemediklerini bildirir.
Yargýç, “Bak, and bile içmiþsin, hem
günah iþlemiþsin, hem ayýp etmiþsin”
demesi üzerine, Bektaþî kendini
savunarak; “A, efendim” der. “Ben
yoksul biriyim. Ne bulursam içerim.
Raký olursa raký, and olursa and içerim.”
DENSÝZLÝK
Tuzu kurulardan biri -her nasýlsabir iyilik eder ve yoksul Bektaþî'ye yüz
paracýk verir. Bektaþî “Eyvallah” der
ve kiriþi kýrar. Beriki, ille iyiliði baþa
kakmak gerekirmiþ gibi, ardýndan
seslenir: “Soluðu meyhanede alacaksýn
deðil mi, baba?”
Bektaþî bu. Kalýr mý lafýn altýnda.
“A, eli açýk sultaným” der. “Yüz parayla
da Hicaz'a gidilmez ya!”
YOLCUYUZ, KALICI DEÐÝL
Oruç yerken yakalarlar Bektaþî'yi
ve yaka paça Yargýç önüne çýkarýrlar.
Bektaþî hiç istifini bozmadan
“Yolcuyum” diye savunur kendini.
Ýþgüzar tanýklardan biri hemen atýlarak
ileri, “Ben bildim bileli bu köyden
adýmýný atmamýþtýr dýþarý” diye söyler
fikrini. Bektaþî, babaca bir tavýrla,
yolculuðun derin anlamýný açýklar
sonunda:
48
Sevgi Dünyasý
“Benim yolculuðum karþý köye deðil
a yavrucuðum. Dünya kalýcý deðil, ben
öbür dünya yolcusuyum.”
TANRI MÝSAFÝRÝ
Gece yarýsý kapý çalýnýr. Bektaþî
uyanýr ve kapýyý açar uyku sersemi.
Karþýsýna, “Ben Tanrý misafiriyim”
diyen tanýmadýðý biri. Hemen toparlar
kendini. Ve karþýdaki camiyi göstererek,
“Bak kardeþim” der. “Sen yanlýþ geldin,
O'nun evi orasý.”
ADALET BUNUN NERESÝNDE?
Bektaþî'nin baþý hep Ramazan ayýnda
derde girer ya. Yine bir Ramazan günü
oruç yedi diye yargýcýn karþýsýna
çýkarýrlar. Suçu sorulduðunda bir
insanlýk dersi vererek þöyle der Baba:
“On bir ay aç gezerim kimse sormaz,
ne yer ne içerim? Bir gün karnýmý
doyurdum diye bana ettiðiniz zorbalýk
niye!”.
Öylece, þeriat kurallarýnýn
uygulanmasý konusunda, Tanrý’nýn
jandarmasý rolüne çýkanlara, asýl
insanlýk görevlerinin ne olduðunu
hatýrlatýr.
ÖVGÜ - SÖVGÜ
Bir Canlar topluluðunda baba
Bektaþî, tanýþlardan birini över de över.
Yok þöyle efendidir, yok böyle yiðit
kiþidir, diye erdemlerini sýralar. Gel
gelelim, orada oturanlardan bir
boþboðaz, söylemeden duramaz: “Sen
hele öve dur kel Memiþ'i, o her aðzýný
açtýðýnda seni yermek için kullanýr
dilini.”
Bunun üzerine Bektaþî babasý,
“Demek, her ikimiz de fena halde
yanýlýyoruz” der.
ÞAKA BU YA
Bektaþî'nin biri, “Her þey
Tanrý'dandýr” der dururmuþ. Bunu bilen
bir külhanî, Bektaþî'nin ense köküne
adamakýllý bir tokat aþkeder. Bektaþî
dönüp bakar alev saçan gözlerle.
Külhanî, “Baba ne bakýyorsun,
Tanrý'dan ya” der. Bektaþî'nin cevabý
hazýr:
“Evet. Her þey O'nun izni ile
olduðuna göre, tokadýn da Tanrý'dan
geldiðini çaktým. Ne var ki, bu iþi hangi
namussuza yaptýrdý, diye merak ettim,
o yüzden baktým.”
CANLAR NEREDE
II. Mahmud'un nedense Bektaþîlerle
yýldýzý hiç barýþmamýþ. Bir gün apansýz
tekkeye baskýn yapar. Ýçerdekiler, can
havliyle çil yavrusu gibi daðýlýrlar, her
biri bir deliðe. Ortada yaþlý bir baba
kalýr tek baþýna. Padiþah dikilir karþýsýna
ve sorar: “Baba, canlar nerde, de
bakalým?”
Bektaþî düþünür. Artýk oldu olacak,
neyse ne ve taþý koyar gediðine: “Seni
görende can mý kalýr, a Sultaným!”

Benzer belgeler