Tebliğin tamamı için buraya tıklayınız

Transkript

Tebliğin tamamı için buraya tıklayınız
RISALE-İ NUR'UN İZAH METODOLOJİSİ
B. Said Çiftçi
GİRİŞ
Risale-i Nur, Kuran-ı Hakim’in bir mucize-i maneviyesi olarak, bu zamanın
farklılaşan insan tabakalarına hitap edip ders veriyor. Hem bu kâinat Hâlık-ı
Zülcelâlinin kelamının bir manevi tefsiri olarak binlerce muhtelif sınıflardaki
muhataplarla konuşuyor, umumunun bütün suallerine ve ihtiyaçlarına cevap
veriyor.
Risale-i Nur’un mânâları külli ve umumidir; hitabını mahsus bir zamanla ve
muayyen bir toplulukla sınırlamıyor; muhtelif tabakada olan tüm insanların
fikirlerini, akıl ve kalplerini her birisine layık bir şekilde besliyor.
Risale-i Nur’un lafızları hem kapsamlı ve hem de manaları küllidir. Sikke-i
Tasdik-i Gaybi eserinin 86. Sayfasında geçtiği gibi, “ Herbir âyetin mânâ
mertebelerinde bir zâhiri, bir bâtını, bir haddi, bir muttalaı vardır. Bu dört
tabakadan herbirisinin [hadisçe “şucunun ve gusunun” tâbir edilen] fürûatı, işârâtı,
dal ve budakları vardır" meâlindeki hadisin hükmüyle, Kur'ân hakkında nazil olan
bu âyet-i kudsiye fer'î bir tabakadan ve bir mânâ-yı işârîsiyle de Kur'ân ile
münasebeti çok kuvvetli bir tefsirine bakmak, şe'nine bir nakîse değil, belki o
lisanü'l-gaybdaki i'câz-ı mânevîsinin muktezasıdır.”
“İkinci nokta: Bir tabakanın mânâ-yı işârîsinin külliyetindeki efradının bu
asırda tezahür eden ve münasebeti pek kuvvetli bir ferdi Risaletü'n-Nur olduğunu,
onu okuyan herkes tasdik eder. “
“Evet, ben Risaletü'n-Nur'un has şakirtlerini işhad ederek derim: Risaletü'nNur sair telifat gibi ulûm ve fünundan ve başka kitaplardan alınmamış. Kur'ân'dan
başka me'hazı yok, Kur'ân'dan başka üstadı yok, Kur'ân'dan başka mercii yoktur.
Telif olduğu vakit hiçbir kitap müellifinin yanında bulunmuyordu. Doğrudan
doğruya Kur'ân'ın feyzinden mülhemdir ve semâ-i Kur'âniden ve âyâtının
nücûmundan, yıldızlarından iniyor, nüzul ediyor.”
Bu alıntılar gösteriyor ki, Risale-i Nur’dan istifade etmenin farklı ve çeşitli
yolları bulunmaktadır.
Risale-i Nur’dan istifade etme düzeyi kişiden kişiye göre değişmektedir. Bu
değişkenlikler yaş, eğitim, meslek, sosyal sınıf, okuma alışkanlıkları gibi farklı
değişkenliklerden
etkilenmektedir.
Bunun
yanında,
psikolojik
sorunlar,
konsantrasyon becerisi, zihnimizi meşgul eden düşünceler gibi dışsal değişkenler de
etkilemektedir.
30 yıllık bir nurcu, bu zaman diliminde haftada 2 defa sohbete gitmiş olsa ve
bu sohbette en az 2’şer saat risale-i nur dinlemiş olsa 30 yılda 3120 defa sohbetlere
katılarak toplam 6240 saat risale sohbeti dinlemiş olmaktadır. Bu rakam güne
dönüştürüldüğünde 260 gün yapmaktadır. Ayrıca günde en az 15 dakika şahsi
risale okuyan bir kişi ayda 7,5 saat, yılda 90 saat, 30 yılda ise 2700 saat risale-i
nur okumaktadır. Bu da güne dönüştürüldüğünde 112 gün yapmaktadır. Ki, gün
olarak şahsi okuduğu zaman ile sohbetlere iştirak ederek dinlediği zaman
toplandığında 8940 saat, bu da yaklaşık 372 gün yapmaktadır. 30 yılını Nurlardan
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/1
istifade ederek geçirmiş bir nurcu ömrünün sadece 1 yılını doğrudan risale-i
nurdan istifade ederek geçirmiş olmaktadır.
Bu çerçevede Nur talebelerinin yolu oldukça uzundur. Bireyler olarak
ömrümüz kısa, yapılacak vazifeler çok; ancak Nur talebeleri olarak ömrümüz uzun,
yapılacak vazifeler de taksimu’l a’mal kaidesince azalabilir. Bediüzzaman da bunları
malum vazifeelri yüklediği mektubunda teker teker saymaktadır:
“Risale-i Nur'un tekmil-i izahı ve haşiyelerle beyanı ve ispatı size tevdi edilmiş,
tahmin ediyorum. Bir emaresi de şudur ki: Bu sene çok defa ihtar edilen hakikatleri
kaydetmek için teşebbüs ettimse de çalıştırılamadım. Evet, Risale-i Nur size
mükemmel bir mehaz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, mesela
Kur'ân Kelâmullah olduğuna ve i'câzî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki
parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı burhanlar cem edilse ve hâkezâ,
mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir. Zannederim ki, hakaik-i âliye-i
imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş; başka yerlerde aramaya lüzum yok.
Yalnız bazen izah ve tafsile muhtaç kalmış.
Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve
inşallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle, belki
Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif ve Dokuzuncu Şuâ’nın Dokuz
Makamı’nı tekmille ve Risale-i Nur'u tanzim ve tertip ve tefsir ve tashihle devam
edecek. Risale-i Nur'un samimî, hâlis şakirtlerinin heyet-i mecmuasının kuvvet-i
ihlâsından ve tesanüdünden süzülen ve tezahür eden bir şahs-ı mânevî, size bâki
ve muktedir bir kuvvet-i zahrdır, bir rehberdir."
Bu vasiyet aşağıdaki tabloda sistematize edilerek gösterilmiştir.
Muhtevaya Yönelik Vazifeler
Şekle Yönelik Vazifeler
Araştırma-1
(İbda Tarzı)
Araştırma-2
(İnşa Tarzı)
Eğitim
Tasarım
Yayın
Tefsir
Tahşiye
Talim
Tertip
Tashih
Şerh
İspat
Beyan
Tanzim
Neşir
Telif
Tafsil
İzah
Cem
Tekmil
AMAÇ
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/2
Bu araştırmada kendisi de izaha muhtaç olan “anlatma-anlama-anlaşılma”, “ifadeifham-istifade” aracı olarak izah konusu ele alınmakta; Kur’an-ı Kerim’in bu
zamanda en mühim izahı olan Risale-i Nur’un “izah metodolojisi” üzerinde
durulmaktadır.
YÖNTEM
Bu araştırmada karşılaştırmalı metin okumaları yapıldığından, “İzah” kavramı ve
ilişkili diğer kavramların Risale-i Nur metinlerinde nasıl kullanıldığı ve anlam
farklılıkları ile kullanım amaçlarının farklılıkları metin analizleri yöntemiyle nitel
bulgular olarak ele alınmıştır.
BULGULAR VE YORUMLAR
İzah kavramı lügatte “Aydınlatma, netleştirme, berrak ve anlaşılır kılma”
anlamlarına gelmektedir. Çoğulu izahat’tır. Ayrıca aynı kökten türemiş olan
“Vuzuh, vâzıh, muvazzah, tavzih” kelimeleri de kullanılmaktadır.
İzah, İngilizce “explanation”, Fransızca “explication” kelimesiyle karşılanır.
İzah kavramı ile ilişkili benzer kavramlar ise şunlardır: Tahmin etme,
tanımlama, resmetme, çizme, açımlama, basitleştirme, çözünürlük, durulama,
aydınlatma, tanımlama, çizme, ifşa etme, açığa çıkarma, yorumlama, kritik etme,
analiz yapma, makulleştirme, doğrulama, anahtar, çözme
Kavramsal tanım olarak “İzah”, anlaşılması güç olan herhangi bir metnin,
konunun veya olayın doğru ve kolay anlaşılmasını sağlamaktır. Kolay
anlaşılmasından maksat muhatabın zihin düzeyine uygun bir açıklama yapmaktır.
Böylece izahı dinleyen kişi edindiği yeni bilgiyi daha önceki bilgilerle karşılaştırarak,
başka bir bilgiye dönüştürerek, uygulayarak, analiz ve sentez yaparak ve sonunda
bir hükme vararak bilginin işlenmesi aşamalarına dahil olur.
OKUMA – BEYİN – BEYİN LOPLARI VE ÖĞRENME TAKSONOMİSİ
İnsan beyninin iki lobu vardır; sağ lop-sol lop. Beyin, iki lobuyla fiziksel bedenimizi
bir bütün olarak yönetir.
Öğrenme de bu iki lobun birlikte kullanılmasıyla gerçekleşir. Kelimeler,
rakamlar, lineer bilgiler sol lobumuzun; geometri, uzaysal, resim, sanat, müzik,
lineer olmayan bilgiler ve hayal gücü gibi soyutlar sağ beynimizin bir
fonksiyonudur. Konumuzla ilgili olarak söylemek gerekirse, sol beyin lobu
kelimelerle ilgiliyken, sağ beyin lobu bu kelimelerle ilgili hayal gücünü işleterek sol
beynin söz konusu kelimelerine şekil/resim çizer.
Ayrıca beynin üç bölümünden biri olan orta beynimizin duyguları harekete
geçiren özelliği ile hafızamız görseller üretir. Önemli olarak algılanan bu bilgiler üst
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/3
beyne yani insani beyindeki kortekse, beyin hücrelerine o bilgilerin kalıcı olarak
yazılmasını sağlamış olur.
Eğitimciler, öğrenmeyi, beynin kolaydan zora, basitten karmaşığa doğru bir
çizgi takip ederek işlediğini ve sınıflandırdığını açıklarlar. Buna öğrenmenin
sınıflandırılması anlamında Taksonomi denmektedir. Öğrendiğimiz her yeni bilgi
beynin alt ve üst düzey beceri katmanları arasında işlenir. Bunlar;
Alt düzey beceriler: Bilgi, Kavrama ve Uygulamadır.
Üst düzey beceriler: Analiz, Sentez ve Değerlendirme basamaklarıdır.
Bediüzzaman Said Nursi’de beynin (dimağ) öğrenme aşamalarına yönelik
olarak bir taksonomi sunmaktadır. “Dimağda meratib var, birbiriyle mültebis,
ahkâmları muhtelif. Evvel tahayyül olur, sonra tasavvur gelir. Sonra gelir taakkul,
sonra tasdik ediyor, sonra iz'an oluyor, sonra gelir iltizam, sonra itikad gelir.
İtikadın başkadır, iltizamın başkadır. Herbirinden çıkar bir hâlet: Salâbet itikaddan,
Taassub iltizamdan, imtisâl iz'andan; tasdikten iltizam, taakkulde bîtaraf, bîbehre
tasavvurda, Tahayyülde safsata hâsıl olur, mezcine eğer olmaz muktedir. Bâtıl
şeyleri güzel tasvir etmek, her demde, sâfî olan zihinleri cerhdir, hem idlâli.” (Sözler,
Lemaat)
Bediüzzaman Said Nursi’nin tevdi ettiği 15 vazifeden bazıları özellikle
muhtevaya yönelik çalışmalar dimağımızın hangi mertebeleriyle ilişkisi olabilir
acaba? İzah –mesela- hangi taksonomik düzeyde veya hangi dimağ mertebesiyle
ilişkilidir; araştırılması gerekir.
İZAHIN KAPSAMI: DİL, KELİME VE MANA
İzah kavramını anlamak için öncelikle Anlambilim (Semantik) üzerinde biraz
duralım: Semantik (Anlambilim), anlam üzerine yapılan çalışma olup, doğal
dillerdeki kelimelerin anlamını inceleyen bir dil bilimi dalıdır.
Mana (Anlam) nedir?(Bediüzzaman’a göre)
“Mana öyle fikirlerdir ki, bir dilin farklı bir dile ya da bir dilin farklı formunda
kavramsallaşan, konuşanın dimağından dinleyenin dimağına akan mahsulattır.”
(Muhakemat, Unsuru’l Hakikat, Birinci Makale).
Anlam dil ile doğrudan bağıntılıdır.
Peki dil nedir?
Dil, ses ile anlam arasında bir köprü kurmaktır.
Anlamın sınırları var mıdır? Anlam sınırlandırılmalı mıdır?
Bir kavramın üç anlamı vardır:

Sözlük anlamı
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/4


Cümle anlamı
Gramer anlamı
Bunlardan başka, telaffuz anlamı, söz anlamı, ifade biçimine göre anlamlar da
vardır. Bazen kelime vurgulamaları anlamı değiştirebilir. Halk dilinde oldukça
yaygındır. Cümle anlamı telaffuzla doğrudan ilgilidir
Anlam ilişkisi bakımından kelimeler



Anlamları ayrı telaffuzları aynı olan (Homonomi)
Çok anlamlı kelimler (Polisemi) (Şekspir)
Eşanlamlı kelimeler -Anlamları aynı olan farklı kelimeler (Sinonimi) (Risale-i
Nur kavramları)
Muhakemat’ta Bediüzzaman Hazretleri dil – kelime - anlam hakkında şu
esasları öne çıkarır:
1- Her milletin dili o milletin hislerini de yansıtır.
2- Bu hisler kendi aralarında çeşitlidir. Dolayısıyla bu çeşitlilik kelime çeşidini
doğurmakta, aynı zamanda aksan/şive ve ağızlarda da farklılıklar doğurmaktadır.
3- Bu tür farklılıklar, kelime dizilişine olumsuz yansıyabilir ve anlam çorak
kalabilir; manayı tam yansıtamayabilir.
4- Bir dili öğrenen yabancı kişiler (acem) öğrenme eylemine kelime anlamıyla
başladığından öğrendiği dilin sathi ve dış anlamına yönelme ve kendi kültüründeki
karşılığı olan kelimeyi alma eğilimi doğar.
5- Zamanla kelime dizimi o kavramların/ kelimelerin anlamına galebe ederek mana
kaybolur.
6- Hariri Makamatında
unutmuştur.
bunu
yapmış,
lafız
sevgine
mağlup
olup
anlamı
7- Böylece lafızperestlik hastalığı ortaya çıkmıştır. Ancak kişi bu zevkli uğraştan
dolayı bu hastalığa yakalandığının farkında olmaz.
8Lafızperestlik
gibi;
Suretperestlik,
Üslupperestlik,
Hayalleperestlik,
Kafiyeperestlik, Teşbihperestlik türleri de anlama baskın olan diğer tehlikelerdir.
Bediüzzaman’a göre izah/şerh/beyan/tefsir/icmal/ talim vb. çalışmalarda dikkat
edilmesi gereken hassas noktalar şunlardır:





Lafız manaya haşmet vermeli
Suret-i mana meale izin vermeli
Üslup parlaklığı, dilin/kelimenin istidadı varsa yapılmalı
Teşbih, matlubun münasebeti varsa yapılmalı
Hayal, hakikati incitmemek şartıyla kullanılmalı
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/5
Risale-i Nur’da Vurgulanan Manalar










Mana-yı ismi
Mana-i harfi
Mana-i zımni
Mana-i örfi
Mana-i sarihi
Mana-i işari
Mana-i külli
Mana-yı mutlak (Takyid edilebilir)
Remiz
İşaret
MUHAKEMAT VE İZAH METODOLOJİSİ
Bediüzzaman hazretlerinin Nur talebelerine tevdi ettiği 15 vazifenin metodolojisini
Muhakemat eserinde, özellikle Unsuru’l-Belağat’ta sunmaktadır.




Düşüncenin (fikrin) tadı, lezzeti aslen manasında olmasına rağmen, dile
yabancı olanlar o dilin belağat zevkini kelimelerin dizilişinde arıyorlar. Oysa
2 türlü mana vardır: 1- Söz dizimdeki mana (Nazm-ı Maani) 2-) Kelime
anlamı (Nazm-ı lafz)
Bir dilin (özellikle taşa kazınmış anadilin) ifade ettiği fikirler ve hisler
manadadır. Mana mantıklı olmalıdır. Mantık ise hakikat zincirini içermelidir.
Hakikat fikirleri ise mahiyetin inceliklerine nüfuz etmelidir. Kainatta hüsnü
mücerred vardır ve anlam bu hakikate uygun olmalıdır.
Manada hüsnü mücerred (Yalın güzellik) olmalıdır. Hüsnü mücerred ise
anlamın meziyetlerini ve latifelerini taşımalıdır. Çünkü bu bir bostan gibidir.
Belağat bu bostanda yetişen çiçeklerdir. Bu çiçeklerin şairleri bülbüllerdir.
Şairlerin nağmelerine verdikleri ruhani ahenk ise söz dizimdeki manadan
(nazm-ı maani) gelmektedir.
Belağat çiçeklerinin özü ise efkar ve hissiyattır. Bunun için nazm-ı maanide
mantıklı bir dizilişi vardır ve her harfine nüfuz etmiştir.
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/6
RİSALE-İ NUR’U İZAH ETME AŞAMALARI
1234567-
Metindeki kavramları (Terminolojiyi) etimolojik olarak öğren.
Kavramlar arasındaki ilişkileri yakala
Ana fikri bul, anla, izah et ve ispatla
Yeni çıkarımlar yap ve sonuçları belirle
Metin içinde geçen kelimelerin/kavramların organizasyonunu anla
Uygulamaya dönük konuları anla ve yorumla
Risale metinleriyle yeni tanışıyorsan:
a)
b)
c)
d)
e)
f)
g)
Bilinen kelimelerden bilinmeyenlerin anlamlarını çıkar.
Metnin kurgusal analizini yap
Okurken kendine sorular sor
Ana fikri ve onu destekleyen yan kavramları ve fikirleri çıkart
Metni yeniden oku
Konsantrasyon için sesli veya parmak takibiyle oku
Metin üzerinden anladığın ana fikri, kavramları, kelime gruplarını bir
deftere not tut
h) Tuttuğun önemli notlarını samimi arkadaşlarınla paylaşarak kalıcı yap
7. Okumadan önce
a. Konuyla ilgili birikimin nedir; düşün.
b. Neyi bilmeye ihtiyacın var; düşün.
8. Okurken
a. Anahtar kelimeleri ve ana fikirleri belirle
b. Okuduğunu süzerek oku
c. Detayları ve ek bilgileri oku
d. Not tut
9. Okuduktan sonra
a. Notlarını kaynakça ile birlikte organize et
b. Gözden geçir
10. Metin analizi yap
a. Mantıksal çizgi nedir? Mantıksal çizginin değerlendirilmesi
b. Konular ve kavramsal ilişkileri bul
c. Delilleri tanımla
d. Delilleri değerlendir
e. Ana fikir yeterli gerekçelerle ispat edildi mi?
f. Bundan sonra mantıksal gelişim nasıl olmalıdır?
g. Hakikatin izini sürmek için kendine söz ver
11. Müellifin varmak istediği sonucu tanımla
12. Müellifin vardığı sonucu değerlendir
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/7
RİSALE-İ NUR OKUMALARINDA 5 STRATEJİ
1- İyi bir Risale okuyucusu okuduğu metindeki ana fikri ve ana fikre
destek veren yan fikirleri, olayları ve sonuçları yorumlar; müellifin ne
düşündüğünü düşünür; Müellife sorular sorar, cevabı araştırır ve
öğrenmeyi hızlandırır. Çözümleyici okuma yapar.
Çözümleyici bir okuma, bir metnin anlamının kavranmasına engel olan
güçlüklerin tespit edilmesi ve halledilmesiyle başlar. Bu güçlükler, metindeki
bilinmeyen anahtar kelimeler olabilir, metinde geçen göndermeler olabilir,
örtük, kapalı, zımnî bilgiler olabilir; yani yazarın okuyucu tarafından
bilindiğini düşünüp söz etmediği şeyler olabilir.
2- İyi bir Risale okuyucusu okuduğu metindeki kelimeleri ve fikirleri
doğrudan veya dolaylı bir şekilde hakikati kazmaya yarayan araçlar
olarak görür. Beyinde oluşan görseller bir sinema şeridi gibi oynar ve ne
okuduğunu daha iyi anlamasına yardımcı olur.
Bir metin, fikirlerin art arda sıralanmasıyla oluşmaz, o bir tefekkürün ve
yazının mahsulüdür. Bu ürün bir tema-ana fikir etrafında düzenlenmiş bir
fikir zinciri oluşturulup, fikirler bir sonuca doğru ilerleyecek tarzda
sıralanmıştır. Metni derin bir şekilde anlamak için bu düzenlemenin
belirtilerini keşfetmek ve kavramak zorunda olan okuyucu, bu aşamada art
arda her birinin amacı değişik olan üç farklı okuma yapmak zorundadır. Bu
değişik amaçlı okumalar şunlardır: Problemleri belirlemek, Tema ilerlemesini
tespit etmek, Düşünce yumağının ipini izlemek; mantıksal bağları bulmaktır.
3- İyi bir Risale okuyucusu okuduğu Risale metninden edindiği yeni
bilgileri, beynindeki daha eski bilgilerle ilişkilendirir.
Müellif, metinde bazen fikirlerini geliştirirken okuyucuların bildiğini
düşündüğü bazı noktaları açıklamadan geçer, bunlar örtük bilgilerdir. Bir
amacı da okuyucunun tefekkür etmesini veya konuyla ilgili araştırma
yapmasını sağlamak istemiş olabilir. Metni iyi anlamak için, bu örtük
bilgileri hafızamızda aramamız, eğer hatırlamıyorsak bu bilgileri
tamamlamamız gerekir.
4- İyi bir Risale okuyucusu “anladım, tamam” demez; anladıklarını
düşünerek gerçeğin izini sürer. Edindiği bilginin sentezini yapar ve
özetler; detayları kavrar.
Sentez düşünme okuyucuya metnin başlıca niteliklerini, müellifin bakış
açısını kavrama imkânı verir. Okuyucu, bu çözümlemeden elde ettiği veriler
ışığında yazarın niyetini kavrar. Yazarın niyetini tespit ederken metinden
çıkardığımız bağlamla ilgili bilgilerden yararlanabilir. Önceden bulduğu ana
fikri, yazarın niyetini ve bakış açısını tespit ettikten sonra bu yeni bilgilere
göre düzeltir, gözden geçirir. Yine bu bilgilere göre metnin toplu anlamı
konusunda kurduğumuz hipotezi gözden geçirip, gerekiyorsa değiştirmelidir.
Senteze ulaşılırken • Problem ve verilen cevap, • Kurulan bağlar ve • Yazarın
temel fikirleri gösterilir.
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/8
5- İyi bir Risale okuyucusu zihinsel beceriler arasında geçiş yapar.
Kavrama düzeyinden birden senteze yönelir, bilgileri toplar, Risalenin
diğer konularıyla ilişkiler kurup, yeni modeller üretebilir veya yeni
yorumlar yapabilir.
Söyleneni daha iyi anlamak için okurken metnin “gerçek konuşma” anına
gitmemiz, o anı mümkün olduğunca doğru olarak gözümüzde
canlandırmamız, konuşmanın gerçekleşme şartlarını anlamamız gerekir.
Karşılıklı bir sohbet anında söylenenleri anlamak, bir metni anlamaktan
daha kolaydır. Çünkü kimin konuştuğunu, kime söylediğini, ne zaman ve
nerede söylediğini, niçin söylediğini biliriz. Sohbet anında birisi “dün”
dediyse bunun bir gün öncesi olduğundan şüphe etmeyiz. Ama bir metinde
“dün” sözüyle on yıl önceki bir gün ifade edilebilir. Bundan dolayı bir metni
okurken: “kim söylüyor, kime söylüyor, nerede söylüyor, ne zaman
söylüyor, niçin söylüyor” sorularını sormamız ve bu sorulara cevap
bulmamız gerekmektedir. Bu sorular, metnin ifade edildiği anı anlamamızı
sağlar. Böylece metni katıldığımız gerçek bir sohbeti anladığımız gibi
kolaylıkla anlarız. Bu sorular, bizim metni üretiliş şartları ve bağlamı içinde
kavramamıza yardımcı olur.
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/9
RİSALE-İ NUR’UN İZAHI İÇİN METODOLOJİLER
1- RİSALE-İ NUR’DA AÇIKLAYICI ANLATIM METODU
Açıklayıcı
yazılarda
bir
sorun
ortaya
konulur.
Bu
tür
metinler,
problemi/tezi/hipotezi ortaya koyan cümle veya cümlelerle başlar. Arkasından
metni çözümleyen açıklamalar yapılır, örnekler verilir, karşılaştırmalar yapılarak
devam edilir. Sonunda özetleme veya yargı bildiren ifadelerle sonuçlanır. Mesela:
a) Hipotez:
“Nefis ve malını Cenâb-ı Hakk'a satmak ve ona abd olmak ve asker olmak; ne kadar
kârlı bir ticaret, ne kadar şerefli bir rütbe olduğunu anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciği
dinle:………” (6. Söz)
b) İzah bölümü:
Bir zaman bir pâdişah, raiyetinden iki adama, her birisine emaneten birer çiftlik verir
ki; içinde fabrika, makine, at, silâh gibi her şey var. Fakat fırtınalı bir muharebe zamanı
olduğundan, hiçbir şey kararında kalmaz. Ya mahvolur veya tebeddül eder gider. Pâdişah, o
iki nefere kemal-i merhametinden bir Yaver-i ekremini gönderdi. Gâyet merhametkâr bir
ferman ile onlara diyordu: Elinizde olan emanetimi bana satınız. Tâ, sizin için muhafaza
edeyim, beyhûde zâyi olmasın. Hem, muharebe bittikten sonra size daha güzel bir Sûrette
iade edeceğim. Hem, gûya o emanet malınızdır; pek büyük bir fiat size vereceğim. Hem, o
makine ve fabrikadaki âletler, benim namımla ve benim tezgâhımda işlettirilecek. Hem fiatı,
hem ücretleri, birden bine yükselecek. Bütün o kârı size vereceğim. Hem de siz, âciz ve
fakirsiniz. O koca işlerin masârifâatını tedârik edemezsiniz. Bütün masârifâtı ve levâzımâtı,
ben deruhde ederim. Bütün vâridatı ve menfaatı size vereceğim. Hem de terhisat zamanına
kadar elinizde bırakacağım. İşte beş mertebe kâr…. Şeklinde devam ediyor.
c) Sonuç:
Şimdi satmağa bakacağız. Acaba o kadar ağır bir şey midir ki, çokları satmaktan
kaçıyorlar. Yok, kat'â ve aslâ! Hiç öyle ağırlığı yoktur. Zira helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi
gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur. Ferâiz-i ilâhiyye ise hafiftir, azdır. Allah'a abd ve
asker olmak, öyle lezzetli bir şereftir ki, târif edilmez. Vazife ise: Yalnız bir asker gibi Allah
nâmına işlemeli, başlamalı. Ve Allah hesabıyla vermeli ve almalı. Ve izni ve kanunu
dairesinde hareket etmeli, sükûnet bulmalı. Kusur etse, istiğfar etmeli. Yâ Rab!
Kusurumuzu afvet, bizi kendine kul kabûl et, emanetini kabz etmek zamanına kadar bizi
emanette emin kıl. Âmîn demeli ve ona yalvarmalı...”
Görüldüğü gibi, açıklayıcı anlatımla oluşturulan metinlerde, dilin iletim ve bilgi
verme işlevi tam anlamıyla kullanılmaktadır. Açıklayıcı anlatımda kesin ve açık
ifadenin önemi büyüktür. Bu amaca hizmet etmesi amacıyla kararınca verilen
misaller hikâyeler, örnekler, ikna edici diğer deliller kullanılmaktadır. Yukarıdaki
örnek metinde de görüldüğü gibi, bu tür metinlerde, tanımlama, açıklayıcı
betimleme, sınıflandırma; örneklendirme, benzerlik ve karşıtlıklardan yararlanılarak
metinler düzenlenir. Bu metinlerde ifadeler açık ve nettir.
2- İZAH, BELAĞAT İLMİNİ BİLMEYİ GEREKTİRİR
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/10
Belağat, az kelimeyle çok manalar ifade etme sanatıdır. Veciz ve mu’ciz ifadelerdir.
Bediüzzaman Said Nursi 7. Lem’a’da Tetimmeye yazdığı izahta şunları söyler:
“İlm-i belâgatte “maârîzu’l-kelâm” (Birden fazla manası olan bir kelimenin, en
uzak manasını kastetmek.) ve “müstetbeâtü’t-terâkib” (Kelama tabi olan manalar
demektir. Yani sözdeki telvihat ve telmihat ve söz söylerken arasında işaretle
anlatmalar.) tabir edilen mânâ-yı maksuttan başka, işarî ve remzî mânâlar…” (7.
Lem’a, Tetimmeye ikinci bir izah)
3- İZAH-İSPAT İLİŞKİSİ
Risale-i Nur’da “izah” kavramı en çok “ispat” kavramıyla birlikte; ispat kelimesinden
önce kullanılmıştır. Buradan, izahın amaçlarından birinin, izahı yapılan metnin
ispata yol açması ve sonuçta konunun öğrenen tarafından kabullenilmesini
sağlamaktır.
“Elcevap: Çok Sözlerde izah ve ispat etmişiz ki, bütün mevcudat birtek Sânie
verilse, birtek mevcut gibi kolay ve suhuletli olur. Eğer müteaddit esbaba ve tabiata
isnad edilse, birtek sinek semâvât kadar, bir çiçek bir bahar kadar, bir meyve bir
bahçe kadar müşkülâtlı ve suubetli olur. Madem şu mesele başka Sözlerde izah ve
ispat edilmiş; onlara havale edip, şurada yalnız üç işaretle o hakikate karşı nefsin
itmi’nânını temin edecek üç temsil beyan edeceğiz. (Yirminci Mektubun Onuncu
Kelimesine Zeyl)
“Dördüncü Nükteli İşaret: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın,
Allâmü’l-Guyûbun talimiyle haber verdiği umur-u gaybiye, had ve hesaba gelmez.
İ’câz-ı Kur’ân’a dair olan Yirmi Beşinci Sözde envâına işaret ve bir derece izah ve
ispat ettiğimizden, geçmiş zamana dair ve enbiya-yı sabıkaya dair ve hakaik-i
İlâhiyeye ve hakaik-i kevniyeye ve hakaik-i uhreviyeye dair ihbârât-ı gaybiyelerini
Yirmi Beşinci Söze havale edip, şimdilik bahsetmeyeceğiz. Yalnız, kendinden sonra
Sahabe ve Âl-i Beytin başına gelen ve ümmetin ileride mazhar olacağı hâdisâta dair
pek çok ihbârât-ı sadıka-i gaybiyesi kısmından, cüz’î birkaç misaline işaret
edeceğiz. Ve şu hakikat tamamıyla anlaşılmak için, Altı Esas, mukaddime olarak
beyan edeceğiz. (19. Mektup)
***
“Hem, Otuz İkinci Sözün İkinci Mevkıfında izah ve ispat edildiği üzere, semâvâtın
halk ve tesviyesine muktedir olmayan, beşerin simasındaki teşahhusu yapamaz.”
(28. Pencere)
***
İ’lem eyyühe’l-aziz! Kâfirlerin medeniyetiyle mü’minlerin medeniyeti arasındaki
fark:
…. Evet, hamiyet-i milliyelerinde bir uhuvvet varsa da, muvakkattır. Ve ezelî,
ebedî iftirak ve firakla muttasıl ve mahduttur. Ama kâfirlerin medeniyetinde görülen
mehâsin ve yüksek terakkiyât-ı sanayi—bunlar—tamamen medeniyet-i İslâmiyeden,
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/11
Kur’ân’ın irşâdâtından, edyân-ı semâviyeden in’ikâs ve iktibas edildiği, Lemeat ile
Sünuhat eserlerimde istenildiği gibi izah ve ispat edilmiştir.” (Mesnevi-i Nuriye)
4- İZAH-TEFSİR FARKI (Tefsir, İzahı kapsar)
Aşağıdaki metne göre, tefsirin daha genel olduğu; içinde izah ve ispatı barındırdığını
düşünmek yanlış olmaz:
Hata 88: İddiacı der: Nur, tefsir değil. Hem bazen akideye muhalif gider.
Cevap: Tefsir iki kısımdır. Biri ibaresini izah eder, biri de hakikatlerini ispat eder.
Nurlar bu ikinci kısım tefsirlerin en kuvvetlisi ve en kıymettarı olduğuna, ehl-i
dirayet ve dikkat yüz binler şahitler var. Ve Mısır, Şam ve Haremeyn-i Şerifeynin
muhakkik âlimlerinin ve İstanbul ve sair yerlerin müdakkik hocalarının Nurları
tasdik edip ilişmemeleri ve Said’in müddet-i hayatında mantıkî ve galibâne
mücadele-i ilmiyesi, iddiacının bu isnat ve ittihamını tekzip ve reddeder. (Şualar,
14. Şua Hata-Sevap Cetveli)
5- İZAH-İSBAT FARKI
İzah ibareyle, ispat ise hakikatle ilgili kavramlardır. Tefsir ise her ikisini de cem
etmektedir.
Tefsir iki kısımdır. Biri ibaresini izah eder, biri de hakikatlerini ispat eder. (14. Şua,
Hata-Sevap Cetveli)
6- İZAH-BEYAN İLİŞKİSİ (İzah beyana ulaştırır)
Aşağıdaki metne göre, “Beyan”, izahın farklı metotlarla duyurulması anlamına
gelmektedir. Önce izah yapılır; sonra izahtan elde edilen sonuçlar beyan edilir.
Kısacası, izah beyana giden bir yoldur. (Beyân: Düşüncelerin, duyguların,
hayâllerin doğuş ve değerlerini, bunların anlatımında tutulacak yolları konu
edinen bir edebiyat bilgisi dalıdır ki; ana konuları teşbih, mecaz ve kinaye olan
bir ilimdir.)
“Sekizinci Meselenin Bir Hülâsası: Yedincide haşri çok makamattan soracaktık.
Fakat Hâlıkımızın isimleriyle verdiği cevap o derece kuvvetli yakîn ve kanaat verdi
ki, daha başka sorgulara ihtiyaç bırakmadığından, orada kısa kestik. Şimdi bu
meselede, âhiret imanının, hem âhiretin saadetine, hem dünya saadetine dair temin
ettiği faideler ve neticelerinden yüzden biri hülâsa edilecek. Saadet-i uhreviyeye ait
kısmı, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın izahatı daha hiç bir beyana ihtiyaç bırakmamış.
Onu ona havale ederek ve saadet-i dünyeviyeye ait kısmı izah cihetini Risale-i Nur’a
bırakıp, yalnız kısa bir hülâsa ile insanın hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyesine ait
yüzer neticelerinden üç-dört tanesini beyan ederiz.” (Asa-yı Musa)
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/12
***
“Bu hakikat Risale-i Nur'un Yirmi İkinci mektubunda izahıyla beyan edildiğinden
burada kısa bir işaret ediyoruz.” (Hutbe-i Şamiye 57.)
7- İZAH İSTEYEREK
bekliyorum!)
MEYDAN
OKUMA
(Senden
bu
konuda
bir
izah
“Şimdi, ey münkir-i cahil ve ey fâsık-ı gafil! Bu faaliyet-i hakîmâneyi, basîrâneyi,
rahîmâneyi neyle izah edebilirsin? Sağır tabiatla mı, kör kuvvetle mi, sersem
tesadüfle mi, âciz, câmid esbabla mı izah edebilirsin?” (33 pencere 2. Pencere)
8- İZAHTA KULLANILAN ARAÇ-GEREÇLER
“Pakistan İslâmî Talebe Cemiyetinin onuncu yıldönümünde, Türkiye’deki İslâmî
hareketi göstermek için, Türklerin, İslâm edebiyatı sergisi de vardı. Bu sergide
İlâhiyat Fakültesi, Diyanet İşleri Yayınları, bazı Türkçeye çevrilmiş İslâmî eserler ve
on beş adet Risale-i Nur Külliyatından eserler vardı. Nur talebelerinin faaliyeti bu
sergide harita ve fotoğraflarla ve grafikle izah edildi.” (Tarihçe-i Hayat, Risale-i Nur
ve Dış Ülkeler)
9- TEMSİL ve HİKÂYELERLE İZAH METODOLOJİSİ
Risale-i Nurun en önemli izah metotlarından biri de TEMSİL metodudur. Bu
konuda Mektubat’ta;
“Felillâhilhamd, sırr-ı temsil dürbünüyle, en uzak hakikatler gayet yakın gösterildi. Hem
sırr-ı temsil cihetü'l-vahdetiyle, en dağınık meseleler toplattırıldı. Hem sırr-ı temsil
merdiveniyle, en yüksek hakaike kolaylıkla yetiştirildi. Hem sırr-ı temsil penceresiyle,
hakaik-i gaybiyeye, esâsât-ı İslâmiyeye, şuhuda yakın bir yakîn-i imaniye hâsıl oldu. Akıl ile
beraber vehim ve hayal, hattâ nefis ve hevâ teslime mecbur olduğu gibi, şeytan dahi teslim-i
silâha mecbur oldu.” (28. Mektup, 7. Mesele, Mahrem Bir Suale Cevaptır)Demektedir.
Bu konuda yine talebelerinin açıklaması manidardır:
“Hutbe-i Şâmiye namında matbu Arabî risaleyi, Arabî bilmediğimiz için Üstadımızdan rica
ettik ki, bize bir-iki gün ders ver. Birkaç gün zarfında söylediği dersin takririni kaleme aldık.
Üstadımız dersi verdiği vakit, bazı cümlelerini zihnimizde tam yerleştirmek için tekrar
ederdi. Âhirdeki temsil ve hikâyeyi izahlı bulduğumuzdan, en evvel onları üniversitelilerin ve
dindar meb'usların nazarlarına göstermemizin sebebi: Üstadımız derse başladığı vakit "Eski
zamanda şimendiferde mektepli o iki muallim yerine sizleri; ve bana şeriatın hakkındaki
sual soran kırk beş sene evvelki meb'uslar yerine, şimdiki hakikî dindar meb'usları kabul ve
tasavvur edip öylece konuşuyorum" dediği için, biz de ehl-i maarif ve dindar mebuslara,
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/13
berâ-yı mâlûmat bu dersimizi gösteriyoruz. Sonra isterlerse Hutbe-i Şâmiye'den bütün
dersimizi
göstereceğiz.
Münasip
görülse
neşir
de
edeceğiz.
Âlem-i İslâmdaki siyaset-i İslâmiyeye dair Üstadımızdan bir ders almak isterdik. Halbuki
otuz beş seneden beri siyaseti terk ettiğinden Eski Said'in siyaset-i İslâmiyeye temas eden
bu Hutbe-i Şâmiye tercümesi Eski Said hesabına bir derstir. Tahirî, Zübeyir, Bayram,
Ceylân, Sungur, Abdullah, Ziya, Sadık, Salih, Hüsnü, Hamza” (Hutbe-i Şamiye, Haşiye5)
***
Evet, nimette kendinden yukarıya bakıp şekvâ etmeye hiç kimsenin hakkı
yoktur. Ve musibette herkesin hakkı, kendinden musibet noktasında daha yukarı
olanlara bakmaktır ki, şükretsin. Bu sır bazı risalelerde bir temsille izah edilmiş.
İcmâli şudur ki:… (18. Deva)
Onuncu işaret: İblis’in en mühim bir desisesi olarak kendine tâbi olanlara
kendini inkâr ettirdiğinden, dört misalle izah etmek suretiyle bahs; ehl-i imana, cin
ve ins şeytanlarının şerlerinden, Allah’a iltica etmekle selâmete kavuşulacağını…
(Barla Lahikası, 134. Mektup)
Ey beşeri ifsad eden müfsid Avrupa! Beşerin başına getirdiğin binler belâlardan
birtekini söylüyorum, dinle! Ve onu izah eden bu temsile bak:… (Nur’un İlk Kapısı)
10-
ÖNCE KEŞF, SONRA İZAH
Keşfetmek yeni bir düşünce çıktısı bulmaktır. Keşf olmadan izah edilmez.
mektubunda şunları ifade etmektedir:
Bir
“On Altıncı Söz gibi ekser parçalarında, hakaik-i imaniyenin yüzer tılsımlarını
keşf ve izah edip, aklı inkârdan ve tereddütlerden kurtarmış. İşte bu hakikat içindir
ki, bu çok usandırıcı ve dehşetli zamanda, usandırmayacak bir tarzda, çok tekrarla
beraber, aklı başında olanları Risale-i Nur’la meşgul ediyor. Re’fet Beyin
mektubunda dediği gibi, “Risale-i Nur’un en bâriz hâsiyeti, usandırmamak. Yüz
defa okunsa, yüz birinci defa yine zevkle okunabilir.” Pek doğru demiş. Risale-i
Nur’un tercümanı, hakikî vazifesinin haricinde dünyadaki istikbaliyata ara sıra
bakması, bir derece zâhirî bir müşevveşiyet verir. Meselâ, bundan otuz kırk sene
evvel diyordu: “Bir nur gelecek, bir nuranî âlemi göreceğiz” deyip, o mânâ geniş bir
dairede ve siyasette tasavvur edilmiş.” (Kastamonu Lahikası, 135. Mektup).
11-
İZAH BİR İLETİŞİM ARACI OLUP, İSTEYENE YAPILIR
İzah bir iletişim aracıdır. Bir iletinin ileten tarafından iletilende oluşturduğu fikir ve
hisleri uyandırır. Misal:
“Aziz, sıddık, muhlis kardeşim Hulûsi Bey, Suallerinize dair bir cevap
yazmıştım. Kardeşimiz Hüsrev bir izah istedi. O zât ruhen size benzediği için,
onun istizahına sen de iştirak ettiğini tahayyül ettim. Bu zeyli yazdım, size
gönderdim.”
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/14
***
“Sual:
bağırıyorsun?
Bunun
semeratı
nedir ki, on, belki elli
beş
seneden
beri
Cevap: İcmali: Kürt ve Türk ulemâsının istikbalini temin. Ve maarifi,
Kürdistan’a medrese kapısıyla sokmak. Ve Meşrutiyetin ve hürriyetin mehasinini
göstermek ve ondan istifade ettirmektir.
Sual: İzah etsen fena olmaz.
Cevap: Birincisi: Medârisin tevhid ve ıslâhı...”
***
“Risale-i Nur şakirtleri, bu mezkûr dört esasa binaen, muarızları hiddet ve
tehevvürle ve mukabele-i bilmisille karşılamamalı. Yalnız kendilerini müdafaa için
musalahakârâne, medâr-ı itiraz noktaları izah etmek ve cevap vermek gerektir.”
(Kastamonu Lahikası)
***
“Aziz, sıddık, muhlis kardeşim Hulûsi Bey,
“Suallerinize dair bir cevap yazmıştım. Kardeşimiz Hüsrev bir izah istedi. O zât
ruhen size benzediği için, onun istizahına sen de iştirak ettiğini tahayyül ettim. Bu
zeyli yazdım, size gönderdim.” (Barla lahikası)
12YANLIŞ
CEHALETTİR
İZAH
VEYA
İZAH
ETTİĞİNİ
SANMAK
BİR
NEVİ
İnsan yanılgılarından biri de kapalı izahlardır. Hem iletişimi bozar hem de yanlış
anlaşılmalara sebep olabilir:
Zulmet-i münevvere: Efkâr-ı hâzırada cehl-i basiti cehl-i mürekkebe kalb eden
en mühim sebep, meçhul birşeye parlak bir isim takmakla, anladım zannetmek ve
meçhul şeyler ona irca ile izah ettim zannetmektir. Hâlbuki tarif ya had, ya resim ile
olur. Yoksa vâzıı câhil ve müsemmâya mümas olan veçhi muzlim ve göze çarpan
veçhi şeffaf bir ism-i camid ile olmaz: manyetizma, telepati, kuvve-i mıknatısiye gibi.
(İşarat, Eski Said dönemi)
13-
HAKİKATLER İZAH DA EDİLİR
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/15
İzahın ibare üzerinden yapılacağı yukarıda bahsedilmişti. Hakikatlerin ise
ispatından söz edilmişti. Aşağıdaki metinde ise hakikatin de izah edileceği ispat
anlamında kullanılmaktadır.
“Elcevap: Hadîs-i sahihte rivayet edilen, “Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın
geleceğini ve şeriat-i İslâmiye ile amel edeceğini, Deccalı öldüreceğini” imanı zayıf
olanlar istib’ad ediyorlar. Onun hakikati izah edilse, hiç istib’ad yeri kalmaz.
(Mektubat, 15. Mektup)
Fettahiyet Hakikati: “Risale-i Nur ism-i Hakîm ve ism-i Rahîm’in mazharı
olduğundan, Risale-i Nur’un birçok yerlerinde, hakikat-i rahmetin nükteleri ve
cilveleri izah ve ispat edildiğinden, burada, bu katre ile o bahre işaret edip o pek
uzun kıssayı kısa kesiyoruz.” (Ayeteül Kübra)
14-
İZAHTAN KAÇINILMAMALI
“Bir iki gün evvel bir hâfız, Sûre-i Yusuf’tan bir aşir, tâ
‫ باِلصَّالِ ِحينََ َواَ ْل ِح ْقنِى ُم ْسلِ ًما تَ َوفَّنِى‬e kadar okudu. Birden âni bir nükte kalbe geldi. Kur’ân’a ve
imana ait herşey kıymetlidir; zâhiren ne kadar küçük olursa olsun kıymetçe
büyüktür. Evet, saadet-i ebediyeye yardım eden, küçük değildir. Öyle ise, “Şu
küçük bir nüktedir; şu izaha ve ehemmiyete değmez” denilmez. Elbette şu çeşit
mesâilde en birinci talebe ve muhatap olan ve nüket-i Kur’âniyeyi takdir eden
İbrahim Hulûsi, o nükteyi işitmek ister. Öyle ise dinle:…” (Mektubat, 23. Mektup.
Yedinci sual)
15LETAFET-İ ASLİYESİ BOZULMASI MUHTEMEL KONULAR İZAH
EDİLMEYEBİLİR
Mukaddime: Bu Lem’a’nın telifinden on iki sene evvel, inâyet-i Rabbâniye ile,
marifet-i İlâhiyede bir hareket-i fikriye ve bir seyahat-i kalbiye ve bir inkişâfât-ı
ruhiyede tezahür eden bazı lemeât-ı tevhidiyeyi, Arabî olarak, notalar suretinde
Zühre, Şule, Habbe, Şemme, Zerre, Katre gibi risalelerde kaydetmiştim. Uzun bir
hakikatin yalnız bir ucunu göstermek ve parlak bir nurun yalnız bir şuâını irâe
etmek tarzında yazıldığından, yalnız kendi kendime birer hatıra ve birer ihtar
şeklinde olduğundan, başkalarının istifadesi mahdut kalmıştı. Hususan, en
mümtaz ve en has kardeşlerimin kısm-ı âzamı Arabî okumamışlar. Bunların ısrarı
ve ilhâhıyla, o notaların, o lem’aların kısmen izahlı ve kısmen kısa bir meâlini
Türkçe olarak yazmaya mecbur oldum. Şu notalar ve Arabî risaleler, Yeni Said’in en
evvel hakikat ilminden bir derece şuhud suretinde gördüğü için, tağyir edilmeden,
mealleri yazıldı. Onun için, bazı cümleler, sair Sözlerde zikredilmekle beraber
burada da zikrediliyor. Ve bir kısmı, gayet mücmel olmakla beraber, izah edilmiyor,
tâ letâfet-i asliyesini kaybetmesin. (Mesnevi-i Nuriye, Zühre, 17. Lem’a Başlangıç)
16-
İZAH- MEAL FARKI
Meal izahtan daha kısa ve mücmeldir. Misal:
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/16
O lem’aların kısmen izahlı ve kısmen kısa bir meâlini Türkçe olarak yazmaya
mecbur oldum. (Mesnevi-i Nuriye, Zühre, Başlangıç)
17-
GEREKTİĞİ HALDE TEHİR EDİLEN İZAHLAR
Risalelerde izahına lüzum olduğu halde makam veya zaman münasebetiyle geriye
kalan konulardan da söz edilmektedir. Bunlardan bir tanesi de şöyledir:
“İkinci tabaka: Gözlü tabakasıdır. Yani, âmi avamdan veyahut aklı gözüne inmiş
maddiyunlar tabakasına karşı, Kur’ân’ın gözle görünecek bir işaret-i i’câziyesi
bulunduğu, On Sekizinci işarette dâvâ edilmiş. Ve o dâvâyı tenvir ve ispat etmek
için çok izaha lüzum vardı. Şimdi anladığımız mühim bir hikmet-i Rabbâniye
cihetiyle o izah verilmedi. Pek cüz’î birkaç cüz’iyâtına işaret edilmişti. Şimdi o
hikmetin sırrı anlaşıldı ve tehiri daha evlâ olduğuna kat’î kanaatimiz geldi. Şimdi, o
tabakanın fehmini ve zevkini teshil etmek için, kırk vücuh-u i’câzdan, gözle görülen
bir vechini, bir Kur’ân’ı yazdırdık ki o yüzü göstersin. (29. Mektup)
***
“Aziz, sıddık kardeşlerim,
Size, hastalığın dokuz fâidesinden bâki kalan üçünü yazıyorum ki, o
hastalığın bir meyvesi sâbık Arabî fıkradır.
Yedinci fâidesi: Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir şakirdinin ehemmiyetli bir
hatâsını tamir etmesidir. Şimdilik bu ehemmiyetli fâideyi izah etmek münasip değil.
Sekizinci fâidesi: Gayet incedir, izah edilmez; yalnız kısa bir işaret ederiz.”
(Kastamonu lahikası)
18-
İZAH TALEBİ VE İZAH HAVALELERİ
Hem burada altı seneden ziyade karakolun nezareti ve nazarı altında oturduğun
odanın pencereleriyle daima senin her vaziyetin karakolca görüldüğü halde, bundan
iki üç ay evvele kadar her vakit gizli, âşikâre seni tarassut, kaç defa taharri
etmeleri, dostları senden kaçırmak için tahkikatlarla sana en mühim ve karışık bir
siyasetçi gibi bakmaları nedendir? Biz bundan hem müteessir, hem mütehayyiriz.
Ancak iki üç aydır yanınıza serbest gelebiliyoruz. Evvel de korkarak, gizli
gelebilirdik. Bu meseleyi bize izah et.
Elcevap: Ben de sizin gibi, belki sizden çok ziyade bu vaziyetten hem hayret,
hem taaccüp ediyordum. Bu sualinizin izahlı cevabı, Yirmi Yedinci Lem’a olan
mahkemeye karşı müdafaat lem’asıyla, On Altıncı Mektup risalesidir. Şimdilik
kısaca bir iki esas beyan ediyorum. (Kastamonu Lahikası)
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/17
***
“Bu kıymetli mektupta Üstadımızın işaret ettiği beş nevi ibadetin kendilerinden
izahını talep ettik. Aldığımız izah aşağıya yazılmıştır: 1. En mühim bir mücahede
olan ehl-i dalâlete karşı mânen mücahede etmektir. 2. Üstadına neşr-i hakikat
cihetinde yardım suretiyle hizmet etmektir. 3. Müslümanlara iman cihetinde hizmet
etmektir. 4. Kalemle ilmi tahsil etmektir. 5. Bazan bir saati bir sene ibadet
hükmüne geçen tefekkürî olan ibadeti yapmaktır. Rüştü, Hüsrev, Refet” (İhlas
Risalesi 21. Lem’a)
19-
RİSALE-İ NUR KENDİ KENDİNİ DE İZAH ETMEKTEDİR
“Makam-ı irşadda beyanat-ı Kur’âniye o derece müessir ve rakiktir ve o derece
mûnis ve şefiktir ki, şevk ile ruhu, zevk ile kalbi, aklı merakla ve gözü yaşla
doldurur. … Yirminci Sözün Birinci Makamında, üçüncü âyet mebhasinde ispat ve
izah edildiği gibi, Benî İsrail’e der: “Mûsâ Aleyhisselâmın asâsı gibi bir mu’cizesine
karşı sert taş, on iki gözünden çeşme gibi yaş akıttığı halde, size ne olmuş ki, Mûsâ
Aleyhisselâmın bütün mu’cizâtına karşı lâkayt kalıp gözünüz kuru, yaşsız, kalbiniz
katı, ateşsiz duruyor?” O Sözde şu mânâ-yı irşadî izah edildiği için, oraya havale
ederek burada kısa kesiyorum.
Makam-ı ifham ve ilzamda binler misallerinden yalnız şu iki misale bak. ….
Yani, “Eğer bir şüpheniz varsa, size yardım edecek, şehadet edecek bütün
büyüklerinizi ve taraftarlarınızı çağırınız, birtek sûresine bir nazire yapınız.” İşârâtü’lİ’câz’da izah ve ispat edildiği için, burada yalnız icmâline işaret ederiz. (İşaratul icaz,
341)
***
“Nokta Risalesi, Mesnevî-i Nuriye’nin sonunda yer almaktadır. Ancak Üstad
Hazretlerinin bu risale hakkında şöyle bir notu vardır: “Nokta’nın İkinci Kısmı
haşir, melâike ve bekà-i rûha ait olduğundan bu hakikatleri Yirmi Dokuzuncu Söz
ve Onuncu Söz gâyet parlak bir surette izah ettiğinden onlara havale edilerek
buraya dercedilmedi. Üçüncü kısım ise, on dört dersten ibaret Nurun İlk Kapısı
nâmıyla ayrıca neşredildi.” (10. Söz)
“Üçüncü burhan: İkinci burhanı tefsir eder. Fennin de şehadet ettiği gibi,
Sâni-i Hakîm, herşeyde en kısa yolu, en yakın ciheti, en güzel ve en hafif sureti
ihtiyar etmiştir. Bu ihtiyar, kâinatta abesiyetin bulunmadığına delâlet eder. Bu ise
ciddiyete delâlet eder. Ciddiyet ise, saadet-i ebediyenin gelmesiyle olur; yoksa bu
varlık adem sayılır ve herşey abesiyete tehavvül eder. Halbuki abes ve israf gibi
bâtıldan pâk ve münezzeh olduğunu şu ‫ك‬
ََ َ‫لً ٰه َذا َخلَ ْقتََ َما ُس ْب َحان‬
َ ‫ بَا ِط‬kelâmiyle i’lâm ve tâlim
eden Zât-ı Zülcelâl, sözüne nasıl muhalefet eder?
Dördüncü burhan: Üçüncü burhanı izah eder. Bütün fenlerin şehadetiyle,
fıtratta israf yoktur. Eğer insan-ı ekber denilen âlemdeki hikmetleri idrakten âciz
isen, âlem-i asgar denilen insandaki nüktelere, hikmetlere dikkat et.” (İşaratul İ’caz
4. Ayetin tefsiri)
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/18
***
“Aziz, sıddık kardeşlerim,
Nur fabrikasının sahibi, Birinci Şuanın dördüncü âyeti bahsinde, hakikat-i
İslâmiyetin yedi esasını parlak bir surette ispat edildiği cümlesine dair soruyor ki:
“Erkân-ı İslâmiyeyi beş biliyoruz. Hem vücub-u zekât rüknü, risalelerde ne suretle
izah edildiğini” soruyor.
Vücub-u zekâtın izahından murad ise, zekâtın teferruat tafsilâtı değil, belki
zekâtın hayat-ı içtimaiyede derece-i lüzumu ve ehemmiyetli kıymeti ispat edilmiş
demektir. Evet, Risale-i Nur’dan evvel yazdığımız risalelerde, hem de Risale-i Nur’un
müteaddit yerlerinde, vücub-u zekâtın hayat-ı içtiamiyede ne derece ehemmiyetli
olduğu kat’iyen ve vâzıhan ispat edilmiş demektir.” (Kastamonu Lahikası)
20-
HARF VE İZAH
“İ’lem eyyühe’l-aziz! Cenâb-ı Hakka hamdler, şükürler olsun ki, mesâil-i nahviyeden
isim ile harf arasındaki mânevî fark ile çok mühim meseleleri bana öğretmiştir.
Şöyle ki:
Harf, gayrın mânâsını izah için bir âlet, bir hâdim olduğu gibi, şu mevcudat da
Esmâ-i Hüsnânın tecelliyatını izhar, ifham, izah için birtakım İlâhî mektuplardır ki,
içlerinde yazılı delâil, berâhin, havârık, mu’cize-i kudrettir. Mevcudat bu vecihle
nazara alınması, ilim, iman, hikmettir. Şayet isim gibi müstakil ve maksud-u bizzat
cihetiyle bakılırsa, küfran ve cehl-i mürekkep olur.” (10. Risale)
21-
İZAH TATMİN EDİCİ OLMALIDIR
Üçüncü mertebe-i nuriye-i hasbiye: Ben o gurbetler ve hastalıklar ve
mazlumiyetlerin tazyikiyle dünyadan alâkamı kesilmiş bularak, ebedî bir dünyada
ve bâki bir memlekette, daimî bir saadete namzet olduğumu iman telkin ettiği
hengâmda “of, of”tan vazgeçtim “oh, oh” dedim. Fakat bu gaye-i hayal ve hedef-i ruh
ve netice-i fıtratın tahakkuku ancak ve ancak bütün mahlûkatın bütün harekât ve
sekenatlarını ve ahvâl ve a’mallerini kavlen ve fiilen bilen ve kaydeden ve bu
küçücük ve âciz-i mutlak olan insanı kendine dost ve muhatap eden ve bütün
mahlûkat üstünde bir makam veren bir Kadîr-i Mutlakın hadsiz kudretiyle ve
insana nihayetsiz inayet ve ehemmiyet vermesiyle olabilir diye düşünüp, bu iki
noktada, yani böyle bir kudretin faaliyeti ve zâhiren bu ehemmiyetsiz insanın
hakikatli ehemmiyeti hakkında, imanın inkişafını ve kalbin itmi’nanını veren bir
izah istedim. Yine o âyete müracaat ettim. Dedi ki: “ ‫ َح ْسبُنَا‬daki ‫نَا‬ya dikkat edip
seninle beraber lisan-ı hal ve lisan-ı kàl ile kimler ‫’ َح ْسبُنَا‬yı söylüyorlar, dinle” emretti.
(4. Şua)
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/19
22-
İZAH İZAHA MUTAÇ OLMAMALI
Veyahut, "O kadar küçüklüğüyle beraber bir âlem-i hayvanat-ı hurdebiniyeyi istiab
eden bir katre suya, aklın hurdebiniyle temaşa ediniz-tâ Sâni-i Kâinatın herşeye
kadir olduğunu tasdik edesiniz." Acaba, o halde delil müddeâdan daha hafî ve daha
muhtac-ı izah olmaz mıydı? Hem de onlarca muzlim birşeyle, hakikatı tenvir etmek
veyahut onların bedahet-i hislerine karşı mugalâta-i nefis gibi bir emr-i gayr-ı
mâkule teklif olmaz mıydı? Halbuki i'câz-ı Kur'ân pek yüksek ve pek münezzehtir
ki, onun safî ve parlak dâmenine ihlâl-i ifham olan gubar konabilsin.
(Muhakemat,12)
23-
İZAH BAZEN MİZAH İÇREDİR
Kezalik, vallahu a'lem, Fahr-i Kâinat buna binaen cevap vermiş. Şöyle sual eden
zat, İkinci Mukaddemenin sırrıyla, böyle hakaike zihni istidat kesb etmediğinden
vazifesi olmayan birşeyden sual ettiği gibi, Peygamberimiz de asıl lâzım olan şöyle
cevap buyurdu ki:
"Yer, sevr üstündedir." Zira, yerin imareti nev-i beşer iledir. Nev-i beşerden olan
ehl-i kurâ'nın menba-ı hayatları, ziraat iledir. Ziraat ise, öküzün omuzu üstündedir
ve zimmetindedir. Kısm-ı diğeri olan ehl-i sevahilin âzam-ı maişetleri, belki ehl-i
medeniyetin büyük bir maden-i ticaretleri, balığın cevfinde ve hûtun üstündedir.
meselesine mâsadaktır. Bu lâtif bir cevaptır. Mizah da olsa haktır. Zira mizah etse
de yalnız hak söyler. Faraza, sâil keyfiyet-i hilkatten sual etmişse, fenn-i beyanda
olan
kaidesinin üslûb-u hakîmanesiyle, lâzım ve istediği cevabı vermiştir. Yoksa, hasta
olan sail, iştiha-i kâzibiyle istediği cevabı vermemiştir.
bu hakikate bir beraatü'l-istihlâldir. (Muhakemat, 57)
24-
İZAH, İZAH İÇİNDEDİR
İ’lem eyyühe’l-aziz! Kur’ân’ın âyetleri birbirini tefsir ettiği gibi, bu kitab-ı âlemin de
bir kısmı, diğer bir kısmını izah ediyor. Meselâ, maddiyat âlemi Cenâb-ı Hakkın
envar-ı nimetini cezb etmek için hakikî bir ihtiyaçla şemse muhtaç olduğu gibi,
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/20
âlem-i mâneviyat dahi rahmet-i İlâhiyenin ziyalarını almak için şems-i nübüvvete
muhtaçtır. Binaenaleyh, Resul-i Ekremin (a.s.m.) nübüvveti, şemsin kat’iyet ve
vuzuhu derecesinde kat’î ve vâzıhtır. (Zeylül Habbe)
25-
İZAH İCMALDEN DAHA KAPSAMLIDIR
Üçüncü Mesele: Hikmet ve akılla halledilmeyen bir mesele-i mühimme:
َ‫ي ُِريدفَ ََّع لِ َما ال‬
3
َ‫شَاْنَ فِى هُ ََو يَوْ مَ ُك َّل‬
4
Sual: Kâinattaki mütemadiyen şu hayret-engiz faaliyetin sırrı ve hikmeti nedir?
Neden şu durmayanlar durmuyorlar, daima dönüp tazeleniyorlar?
Elcevap: Şu hikmetin izahı bin sahife ister. Öyle ise, izahını bırakıp, gayet
muhtasar bir icmâlini iki sahifeye sığıştıracağız. (18. Mektup)
26TAVR-I ESÂSİYİ BOZMADAN VE RUH-U ASLÎYİ RENCİDE
ETMEDEN İZAH TARZI
“Risale-i Nur nedir ve hakikatler muvacehesinde Risale-i Nur ve tercümanı ne
mahiyettedirler?” diye bir takriznâmedir.
Her asır başında hadîsçe geleceği tebşir edilen dinin yüksek hâdimleri,
emr-i dinde mübtedi’ değil, müttebidirler. Yani, kendilerinden ve yeniden bir
şey ihdas etmezler, yeni ahkâm getirmezler. Esasat ve ahkâm-ı diniyeye ve
sünen-i Muhammediyeye (a.s.m.) harfiyen ittibâ yoluyla dini takvim ve tahkim
ve dinin hakikat ve asliyetini izhar ve ona karıştırılmak istenilen ebâtılı ref’ ve
iptal ve dine vâki tecavüzleri red ve imha ve evâmir-i Rabbâniyeyi ikame ve
ahkâm-ı İlâhiyenin şerafet ve ulviyetini izhar ve ilân ederler. Ancak tavr-ı
esâsiyi bozmadan ve ruh-u aslîyi rencide etmeden, yeni izah tarzlarıyla,
zamanın fehmine uygun yeni ikna usulleriyle ve yeni tevcihat ve tafsilât ile îfai vazife ederler. (Sike-i tasdik-i Gaybi)
27-
İZAH VE HAŞİYE İLİŞKİSİ
“Her neyse, bu küçücük kusurla beraber, sen, haşir hakkında, Nur'un emsalsiz
hüccetlerinden tam ve mükemmel bir ders alıp, Eski Said in mümtaz bir şakirdi
olduğun gibi, inşaallah Risale-i Nur'un dahi mükemmel bir şakirdi ve dikkatli bir
muallimi olacağına kuvvetli bir hüccettir. Ben müsait bir vakitte bazı kelimeleri ya
ıslah ve tadil ederek "Haşir Meselesine Bir İzahlı Haşiye" namında Lahikaya
dercetmek için senin gibi Nurdan tam ders alanlara göndereceğim. Sen evlatlarınla
beraber Fuad, hergün dualarımda ve manevi yanımda bulunuyorsunuz. Ve senin
şimdi vazife-i resmiye cihetiyle çocuklara Kur'ân-ı Azimüşşanı okutmanı bütün ruh
u canımla tebrik ediyorum. Bin barekallah derim.” (Emirdağ Lahikası-I, 153)
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/21
28-
İZAH, HAŞİYE VE TETİMME
“Aziz,
sıddık
kardeşlerim,
İşarat-ı Gaybiye-i Gavsiye ve Aleviyede, "Altmış dörtte Risale-i Nur telifce tamam
olur." Demek o tarihten sonra, yalnız izahat ve haşiyeler ve tetimmeler olacak.”
(Emirdağ Lahikası, 39)
29İZAH MAKSADIYLA RİSALE-İ NUR’DA İZAH AMAÇLI KULLANILAN
KELİMELER VE BAĞLAÇLAR
1- Mesela: Mesela ile başlayan cümleler kendisinden önce gelen cümlelerdeki
iddiayı açıklamak, izah etmek için verilen misallerdir. Risale-i Nur’da sıkça
(854 defa) kullanılmıştır. Bir misal:
“Üçüncü kâr: Her âzâ ve hasselerin kıymeti, birden bine çıkar.
Meselâ, akıl bir âlettir. Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp, belki nefis hesâbına
çalıştırsan, öyle meş'um ve müz'ic ve muacciz bir âlet olur ki, geçmiş
zamanın âlâm-ı hazinânesini ve gelecek zamanın ahvâl-ı muhavvifânesini
senin bu bîçare başına yükletecek yümünsüz ve muzır bir âlet derekesine
iner. İşte bunun içindir ki, fâsık adam, aklın iz'âc ve tâcizinden kurtulmak
için gâliben ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçar. Eğer Mâlik-i Hakikisine
satılsa ve Onun hesâbına çalıştırsan, akıl öyle tılsımlı bir anahtar olur ki, şu
kâinatta olan nihayetsiz rahmet hazînelerini ve hikmet defînelerini açar. Ve
bununla sahibini, saadet-i ebediyeye müheyyâ eden bir mürşid-i Rabbânî
derecesine çıkar.
Meselâ, göz, bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. Eğer
Cenâb-ı Hakka satmayıp, belki nefis hesâbına çalıştırsan, geçici, devamsız
bâzı güzellikleri, manzaraları seyr ile şehvet ve heves-i nefsâniyeye bir kavvat
derekesinde bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün Sâni-i Basîrine satsan ve
Onun hesâbına ve izni dairesinde çalıştırsan, o zaman şu göz, şu kitâb-ı
kebîr-i kâinatın bir mütâlaacısı ve şu âlemdeki mu'cizât-ı san'at-ı
Rabbâniyenin bir seyircisi ve şu küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin
mübârek bir arısı derecesine çıkar.
Meselâ, dildeki kuvve-i zâikayı Fâtır-ı Hakîmine satmazsan, belki nefis
hesâbına, mide nâmına çalıştırsan, o vakit midenin tavlasına ve fabrikasına
bir kapıcı derekesine iner, sukut eder. Eğer Rezzâk-ı Kerîme satsan, o zaman
dildeki kuvve-i zâika, rahmet-i İlâhiye hazînelerinin bir nâzır-ı mâhiri ve
kudret-i Samedâniye matbahlarının bir müfettiş-i şâkiri rütbesine çıkar.
2- Yani: Risale-i Nur’da 1364 defa tekrar edilmiştir.
Âbid, namazında der:
. Yani, "Hâlık ve Rezzâk, Ondan
başka yoktur. Zarar ve menfaat, Onun elindedir. O hem Hakîmdir, abes iş
yapmaz. Hem Rahîmdir, ihsanı, merhameti çoktur" diye itikad ettiğinden, her
şeyde bir hazîne-i rahmet kapısını bulur. Duâ ile çalar. Hem herşeyi kendi
Rabbinin emrine musahhar görür. Rabbine ilticâ eder; tevekkül ile istinad
edip, her musîbete karşı tahassun eder. İmânı ona bir emniyet-i tâmme
verir.” (3. Söz)
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/22
3- Demek: İzah edilen ile izah eden cümleleri neden-sonuç bağlamında
birbirine bağlar. Risale-i Nur’da 1125 defa geçmektedir. Bir misal: “Sonra,
insanın mahiyet-i câmiasının sîmâsındaki letâif-i re'fet ve dekâik-ı şefkat ve
şuâât-ı merhamet-i İlâhiyeden tezâhür eden sikke-i ulyâ-i Rahîmiyettir ki,
"Bismillahirrahmanirrahim" 'deki "erRahman" -3- ona bakıyor. Demek,
"Bismillahirrahmanirrahim" sahife-i âlemde bir satır-ı nurânî teşkil eden üç
sikke-i ehadiyetin kudsî ünvânıdır ve kuvvetli bir haytıdır ve parlak bir
hattıdır. Yani, "Bismillahirrahmanirrahim" yukarıdan nüzûl ile, semere-i
kâinat ve âlemin nüsha-i musağğarası olan insana ucu dayanıyor. Ferşi Arşa
bağlar; insanî arşa çıkmaya bir yol olur.” (14. Lem’a’nın 2. Makamı)
***
“Demek, İmân bir mânevî Tûbâ-i Cennet çekirdeğini taşıyor. Küfür ise
mânevî bir Zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor. “Demek selâmet ve
emniyet, yalnız İslâmiyette ve imândadır.” (2. Söz)
4- Öyle de: İzah edilecek metni benzer bir durumla izah etmek amacıyla
kullanılır: Misal: “Nasıl ki, görsen; bir tek adam geldi, bütün şehir ahalisini
cebren bir yere sevk etti ve cebren işlerde çalıştırdı. Yakînen bilirsin, o adam
kendi nâmiyle, kendi kuvvetiyle hareket etmiyor. Belki o bir askerdir, devlet
nâmına hareket eder, bir padişah kuvvetine istinad eder. Öyle de, her şey
Cenâb-ı Hakkın nâmına hareket eder ki, zerrecikler gibi tohumlar,
çekirdekler, başlarında koca ağaçları taşıyor, dağ gibi yükleri kaldırıyorlar.
Demek her bir ağaç "Bismillâh" der; hazîne-i rahmet meyvelerinden ellerini
dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor.
5- Öyle de…, Öyle ki…: Sonuç cümlesine bağlar. Risale-i Nur’da 3 binden fazla
yerde geçer. Misal: Mâdem herşey mânen, "Bismillâh" der, Allah nâmına
Allah'ın nimetlerini getirip bizlere veriyorlar. Biz dahi, "Bismillâh" demeliyiz.
Allah nâmına vermeliyiz. Allah nâmına almalıyız. Öyle ise, Allah nâmına
vermeyen gàfil insanlardan almamalıyız.
………
Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın
ayağını öpüp hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de,
zâhirî mün'imleri medih ve muhabbet edip Mün'im-i Hakikîyi unutmak,
ondan bin derece daha belâhettir.
6- Ta ki…: Birinin ötekinin amacını gerçekleştirmek amacıyla kullanılır. Neden
sonuç bağlacıdır. Misal: “İşte Kur'ân-ı Hakîm bu sırr-ı azîmi ifade içindir ki,
kâinatın daire-i âzamında, meselâ semâvât ve arzın hilkatinden bahsettiği
vakit, birden, en küçük bir daireden ve en dakîk bir cüz'îden bahseder; tâ ki,
zâhir bir sûrette hâtem-i ehadiyeti göstersin. Meselâ, hilkat-i semâvât ve
arzdan bahsi içinde, hilkat-ı insandan ve insanın sesinden ve sîmâsındaki
dekâik-ı nimet ve hikmetten bahis açar; tâ ki, fikir dağılmasın, kalb
boğulmasın, ruh Ma'budunu doğrudan doğruya bulsun.” (14. Lem’anın 2.
Nakamı).
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/23
7- Evet: Bir iddiayı açıklayan cümlelerin başında pekiştirmek amacıyla
kullanılmaktadır. Misal: “Evet, hadsiz mahlûkatta ve nihayetsiz bir kesrette
vahdet sikkeleri, mütedâhil daireler gibi, en büyüğünden en küçük sikkeye
kadar envâı ve mertebeleri vardır. Fakat, o vahdet, ne kadar olsa, yine kesret
içinde bir vahdettir; hakiki hitâbı tam temin edemiyor. Onun için, vahdet
arkasında ehadiyet sikkesi bulunmak lâzımdır; tâ ki, kesreti hatıra
getirmesin, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese karşı kalbe yol açsın.” (14.
Lem’anın 2. Makamı).
Araştırması yapılacak diğer bağlaçlar
8- Üsteleme bağlaçları: İki unsurdan biriyle ötekini pekiştiren bağlaçlardır: de,
hatta, bile, üstelik, hem de, zaten, kaldı ki, nasıl ki…
9- Sebep bağlaçları: İki unsurdan birini ötekine sebep gösteren bağlaçlardır:
çünkü, zira, bunun için, bu sebeple, bundan dolayı…
10Sonuç bağlaçları: İki unsurdan birinin öbürünün sonucu olduğunu
gösteren bağlaçlardır: buna göre, bundan dolayı, bunun üzerine, bunu için, bu
sebeple, öyleyse, o zaman, şimdi…
11Amaç bağlaçları: İki unsurdan birinin ötekini gerçekleştirme amacı
güttüğünü göstermeye yarayan bağlaçlardır. Ta ki, diye ki, kim, için, tek,
yeter ki…
12Bir başka deyişle, Bir başka ifadeyle… gibi bağlaçlar
SONUÇ
Risale-i Nur, bizatihi kendisi de Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinin bir izah kitabı olup,
kendisi üzerinden yapılacak izahlar için de bir örnektir; buna yönelik olarak
yukarıda sunmaya çalıştığımız metodolojileri sunmaktadır ki, daha fazlası her ilimbilim erbabı tarafından kendi alanlarında yapılmaya devam edilmelidir.
B. Said Çiftçi – Risale-i Nur’da İzah ve İzah Metodolojisi/24

Benzer belgeler

Vesvese Risale-i Nur`da 202 yerde geçmektedir

Vesvese Risale-i Nur`da 202 yerde geçmektedir Üst düzey beceriler: Analiz, Sentez ve Değerlendirme basamaklarıdır. Bediüzzaman Said Nursi’de beynin (dimağ) öğrenme aşamalarına yönelik olarak bir taksonomi sunmaktadır. “Dimağda meratib var, bir...

Detaylı