finans sektöründe ıt

Transkript

finans sektöründe ıt
IT ADVISOR
www.itadvisor.com.tr
NİSAN 2013 SAYI 41
www.itadvisor.com.tr
NİSAN 2013 SAYI 41
MOBİL TEKNOLOJİNİN NABZI BARCELONA’DA ATTI
FİNANS SEKTÖRÜNDE IT
DÜNYANIN YENİ
KORKUSU:
SİBER SAVAŞ
TÜRKİYE’NİN EN
MODERN VERİ
MERKEZİ
AVRUPA
BİRLİĞİ’NDEN
5G ATAĞI
TEKNOLOJİNİN
KALBİNİN ATTIĞI
CeBIT 2013’TEYDİK
02
mayıs’11
İş Dünyasının Yükselen
Değeri Mobil Cihazlar
ünümüzün iş dünyasının
yükselen trendi “mobil
hayat”. Yapılan araştırmalara
baktığımızda firmalar mobil cihazlardan
kurumsal bilgilere erişilebilirlik
konusunda ciddi şüphe duyuyor olsa da,
bu kullanımı kontrol etmek için çözüm
üretmek konusunda hala gerideler.
Araştırmaların sonuçlarına göre dünyadaki
şirketlerin yaklaşık yarısı kurumsal
ağlarındaki mobil cihazların yönetimi
ve korunması için çözümler sunuyor.
Aynı araştırma, şirketlerin sadece yüzde
32’sinin akıllı telefonlar ve tabletler
için özel olarak ayrılmış bir güvenlik
politikası benimsediklerini ortaya
çıkarıyor. Dünya çapındaki şirketlerin
sadece %28’i ise kapsamlı bir “Mobil
Cihaz Yönetimi” (MDM) teknolojisini
kullanmayı tercih ediyor. Kurumların
yalnızca %9’u, çalışanlarının iş için
kişisel akıllı telefonlarını kullanmalarının
yasaklanabilir olduğunu düşünüyor. Diğer
taraftan, kurumların %29’u çalışanların
mobil cihazlar üzerinden kurumsal
ağlardaki verilere ulaşımı için tam erişim
izni sağlıyor.
Bu rakamlar ışığında, akıllı telefonların ve
diğer mobil cihazların iş için kullanılması,
çalışanların daha esnek olmasını, nerede
ya da ne zaman olursa olsun görev ve
sorunlar ile her şekilde başa çıkabilmeyi
sağlayarak, iş ortamında ciddi bir rekabet
avantajı sağladığı söylenebilir. Ancak
hali hazırda yıllardır faaliyet gösteren
kurumsal altyapılara bu tarz cihazların
dahil olması bilişim güvenliği için yeni
yaklaşımların ortaya çıkmasına ortam
G
İlkay Zaman
Yayın Koordinatörü
[email protected]
hazırlıyor. Bu konuda çalışmalarını
sürdüren ve kurumlara bu konuda
destek veren güvenlik firmaları mevcut
ve bu firmalar sundukları çözümler ile
kurumlara daha güvenli altyapı sağlamanın
yollarını gösteriyorlar. Bu sayede zararlı
yazılım saldırısı veya bir cihazın kaybı gibi
herhangi bir ihmal olması durumunda,
şirketin önemli miktarda veri kaybetmesi
riskinin önüne geçilmiş oluyor.
Eğer kurumsal bir şirketin altyapısına
mobil cihazlar tarafından erişim
sağlayacaksanız birkaç altın kuralı
uygulamalısınız. Kurumsal mobil cihazlara
program yüklenmesine ve çalıştırılmasına
kısıtlamalar koymalısınız. Bu sayede
kurumsal ağlar düzenlenmemiş yeni
yazılımların kontrolsüz eklentilerinden
dolayı ciddi zararlar görmez. Akıllı
telefon ve tabletlerin uzaktan kontrolünü
sağlamalısınız. Böylece kaybolma veya
çalınma durumunda erişim engellenebilir
ve cihazdan bilgiler silinebilir. Cihazların
PIN kodları, kurumsal verilere erişimi
sağlayan uygulamaların ise güçlü şifrelerle
korunmasını sağlamalısınız. Bunun
yanı sıra güvenilir bir mobil anti-virüs
yazılımı kullanmalısınız ki, cihazlar ağ
üzerine erişmeseler dahi güvenli şekilde
çalışmalarını sürdürebilsinler.
Mobil sektörün çok hızlı büyüdüğünü
fark eden ve bu konuda yatırımlarını
yapan şirketler önümüzdeki günlerde
bu yatırımlarının meyvelerini
yemeye başlayacak. Eğer bu konudaki
yatırımlarınız yapmadıysanız hiçbir şey
için geç kalmadınız. Zararın neresinden
dönerseniz kardır.
EDİTÖRDEN
Kurumlarda “mobil hayat” çağı başlayalı uzun
zaman oldu. Günümüzde artık kurumsal hayatımızın
büyük kısmını akıllı telefonlar ve tabletler üzerinden
yönetiyoruz. Peki şirketler mobil hayata ve cihazlara
ne ölçüde yatırımlar yapıyorlar?
İ.Z. Halkla İlişkiler Danışmanlık ve
İletişim Adına Sahibi
nisan’13 / SAYI 41
İlkay Zaman
Yayın Koordinatörü
İlkay Zaman
[email protected]
Genel Yayın Yönetmeni
34
50
Kapak Konusu
Özel Dosya
Ecevit Bıktım
[email protected]
Genel Yayın Yön. Yrd.
Ali Yavuz Şahin
[email protected]
Editörler
Aykut Göker
[email protected]
Ahmet Gözütok
[email protected]
44
36
46
Avşar Özgen
[email protected]
Görsel Yönetmen
Orçun Peköz
[email protected]
Reklam Müdürü
Çiğdem Ergönül
[email protected]
Fotoğraf
56
36
06.
32.
34.
44.
46.
50.
56.
58.
60.
62.
60
Haberler
5 yılda 5 Devrim
Finans Sektöründe IT
Gelecekten Gelen Akıllı Telefon
Avrupa’da İnternet Politikaları, Siber Suçlar ve Sansür
Dünya Mobil Kongresi 2013
Dünyanın Yeni Korkusu: Siber Savaş
Avrupa Birliği’nden 5G atağı
CeBIT 2013
IT Advisor Test Merkezi
Adem Başaran
[email protected]
Yönetim Adresi
Değirmen Sok. Şaşmaz Sitesi A Blok
Cemal Bey İş Merkezi No.: 11 Kat: 1 Daire: 4-6
Kozyatağı / Kadıköy- İstanbul
Tel: 0216 478 31 18 PBX
0216 478 31 86
Faks: 0216 478 45 02
[email protected]
Abone Hizmetleri
[email protected]
Dağıtım
Detay Dağıtım
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Cüneyt Tepe
[email protected]
Baskı ve Cilt
ÖZGÜN OFSET
Aytekin Sokak 21 4.Levent/İSTANBUL
T: 0212 280 00 09
F: 02122647433
e-Posta: [email protected]
04
nisan’13
Değerli IBM Çözüm Ortaklarına
Teşekkürlerimizle...
Avnet Technology Solutions Sanayi ve Ticaret A.Ş.
19 Mayıs Cad. Nova Baran Plaza No: 4 K: 8 Şişli, İstanbul, Türkiye
Tel: (0212) 315 49 00 Faks: (0212) 315 49 99 e-posta: [email protected]
HABER
Kurumlarından Bilgi Sızdıran MiniDuke’ü
Bitdefender Yakaladı
B
itdefender, özellikle Avrupa ve civarındaki ülkelerin hükümetlerle
bağlı kurumlarını hedefleyen ve 21 aydır aktif olarak çalışan MiniDuke isimli kötü amaçlı yazılımın yeni bir sürümünü ortaya çıkardı.
MiniDuke virüsünün 20 Haziran 2011 tarihli örneği neredeyse bir yıl
önce yine Bitdefender tarafından bulunmuştu. Avrupa hükümetlerinden ve çeşitli kurumlardan bilgi çalmak üzere yazılmış 2011 türevi,
kendisinden çok daha yeni olan virüslerle aynı şekilde davranmak
üzere hazırlanmış görünüyor.
Bitdefender kıdemli güvenlik stratejisti Catalin Cosoi’ye göre, bu en eski
MiniDuke türevinin bulunuşu, 2012 yılına ait örneğin kaynağı hakkında
pek çok soru işareti yaratıyor. Virüsü tasarlayanlar, Amerikan saatinden
Çin saatine geçiş yapmak suretiyle kimliklerini örtmeye çalışıyorlar. Virüsün tüm sürümlerinin casusluk yapmak üzere tasarlandığını söyleyen
Cosoi, konuyla ilgili olarak “MiniDuke kesinlikle siber casusluk yaparak
hükümetlerin hassas verilerine göz dikmiştir. Bu da MiniDuke virüsünü
kimin tasarladığı konusunda ciddi şüphe uyandırıyor” şeklinde konuştu.
Büyük Veri İçin Ölçeklenebilir
İş Zekası Platformu
S
oftware AG geçtiğimiz günlerde BT sektörüne yepyeni bir
ürün kazandırdığını açıkladı. Büyük Veri işlemlerinde gerçek
zamanlı öngörüler ve akıllı eylemler tasarlayabilen Terracotta InGenius adındaki bu özgün bellek içi platform, kurumların kuytuda
kalan verileri ortaya çıkarmasını ve bu verilere göre eylem planı
oluşturmasını sağlıyor. Üçüncü çeyrekte satışa çıkacak Terracotta
In-Genius, riskleri azaltmanın yanı sıra, iş süreçlerini otomatiğe
bağlıyor ve yeni ürün, hizmet ve seçenekleri gerçek zamanlı olarak
konuşlandırabiliyor.
Terracotta CEO’su Robin Gilthorpe, “Cihazların büyük bir hızla
yaygınlaşması, veri toplama, yönetme, analiz etme ve aktarma
görevlerini üstlenen IT firmalarının gereksinimlerini önemli ölçüde
değiştirdi” dedi ve Software AG’nin yeni ürünüyle ilgili şunları
söyledi: “Günümüzün rekabet ortamında firmaların bir adım önde
olabilmesi, yalnızca masaüstü ve dizüstü bilgisayarlar gibi geleneksel cihazlardan değil, aynı zamanda akıllı telefon, tablet ve POS
cihazlarından da en hızlı ve basit şekilde gerçek zamanlı veri toplayabilmesine ve bu cihazlardan veri aktarabilmesine bağlı. Bu talepler ise, şirketlerin büyük ölçekli verilere anında ulaşmasını ve zaman
kaybetmeden harekete geçmesini sağlayan In-Genius gibi çözümlere
yönelik ihtiyaçların artmasını da kısa sürede tetiklemiş oldu.”
Data Market OnBase Çözümünü Anlattı
D
ata Market’ in Gümüş Sponsor olarak desteklediği Microsoft
Sektörel Çözümler Günü, 26 Şubat tarihinde İstanbul’da
gerçekleşti. Türkiye’nin kendi sektörlerinin lider firmaları, etkinlik
süresince Microsoft çözümlerinin kurumlarına sağladığı fayda ve
deneyimleri paylaştı. Data Market etkinliğe, 2011 yılında ülke temsilciliğini aldığı ve yerelleştirmesini tamamladığı, Kurumsal İçerik
ve İş Akış Yönetimi çözümü - OnBase ile katılım gösterdi. Şişecam
Bilgi Teknolojileri Teknoloji Geliştirme Yöneticisi Canan Özcan’ın,
Data Market adına gerçekleştirdiği sunumda, Şişecam Kurumsal
İçerik Yönetimi (ECM) Sistemi’nin kuruluşu ve bu sürecin detayları
aktarıldı.
Özcan, ürünün Microsoft platformuna kolayca entegre edilebiliyor
oluşunun, kolay kullanılabilir arayüze sahip oluşunun ve Onbase’in
kompleks iş akışlarını yönetmedeki fonksiyonelliğinin altını çizdi.
Cam Ambalaj Grubu’nda “Müşteri Şikayetleri Sistemi” ve “Kalite
Entegre Doküman Yönetim Sistemi” başlıkları altında 2 kapsamda
gerçekleşen ve ilk fazı tamamlanan projeye, Şişecam Topluluk Şir-
06
nisan’13
ketleri ve Yönetim Merkezi Birimleri arasında yapılan yazışmaların
yönetileceği “Yazışma ve Evrak Takip Sistemi” ile devam ediliyor.
mart’13
07
HABER
ESET Türkiye Ekibi Büyüyor
E
SET’in Türkiye ofisi, müşteri ihtiyaçları doğrultusunda büyüyor.
Şirket bünyesinde oluşturulan Katma Değerli İş Ortakları
Yöneticiliği’ne, IT sektöründe güçlü deneyime sahip Bahar Bedenlier getirildi.
Bilgi teknolojileri sektöründe 10 yılı aşkın iş tecrübesine sahip
olan Bahar Bedenlier, stratejik satış teşkilatlarının planlanması, bayilerin yönetimi ve pazarlama odaklı yeni iş süreçlerinin oluşturulması konusunda uzman. İş yaşamına 2000 yılında başlayan Bahar
Bedenlier, Microsoft ve 3A Bilgisayar şirketlerinde Kurumsal Kanal
Bayi Yöneticisi, Satış Direktörü ve İş Geliştirme Yöneticisi olarak
görev yaptı. Bedenlier, 2013 Mart ayı itibarıyla ESET Türkiye Katma Değerli İş Ortakları Yöneticisi olarak göreve başladı.
Yeni görevinde, ESET’in genişleyen ürün ve hizmet yelpazesinin
doğru hedef kitleyle buluşmasına destek verecek olan Bahar
Bedenlier, müşteri odaklı özel projelerin yürütülmesi, kurumsal
yapılara daha nitelikli hizmet götürülmesi ve iş süreçlerinin daha
verimli hale getirilmesine odaklanacak.
ESET, NOD32 ve Smart Security ürünleriyle, internet güvenliği
konusunda Türkiye’de pazar lideri olarak öne çıkıyor. Ülkemizde
%33’lük kullanım oranına sahip olan ESET, farklı boyut ve sektördeki binlerce kuruluşa hizmet veriyor.
HP’nin Yeni Veri Depolama Çözümü Kapasitede
2 Kat Artış Sağlandı
H
Yöneticisi İlker Rodoplu, HP StoreEver Depolama Portföyü ile ilgili açıklamasında şu
noktaları vurguladı: “Büyük veri arşivlerinin
zorluklarıyla mücadele eden şirketler, veri
koruma ve saklama konusunda dağınık ve
ayrık altyapı yaklaşımının maliyetleri ve
riskleri artırdığının farkına vardı. Bununla birlikte, teyp veri depolama talebi de
yeniden yükselişe geçti. HP StoreEver’ın
yüksek kapasite ve esnekliği ile daha da
güçlenen HP Bütünleşik Depolama portföyü;
veriyi depolama, optimize etme ve koruma
konusunda sektörün en kapsamlı ve entegre
yaklaşımıyla, kurumların altyapıyı daha
da sadeleştirerek maliyetleri azaltmasını
sağlıyor.”
P’nin yeni çözümü HP StoreEver Depolama Portföyü, LTO-5 (Linear Tape-Open)
teknolojisini altıncı kuşak Doğrusal Açık Teyp
Veri Depolama LTO-6 teknolojisiyle geliştirerek, depolama kapasitesini 2 kat artırdı. LTO-6
teknolojisi, LTO-5 teknolojisine göre 2 kat fazla
kapasite ve yüzde 44 daha yüksek performans
sağlıyor.
Kurumsal veri merkezlerinde veri depolamanın birbirine entegre edilmemiş dağınık
sistemler üzerinden yapılması, organizasyonların yasal ve finansal açıdan riske girmesine neden oluyor. Teknoloji açısından
ise maliyetleri artırarak, dağınık yapılar
sebebiyle yönetim sürecini zorlaştırıyor.
HP Türkiye Veri Depolama Sistemleri Ülke
IBM ve Koç Üniversitesi El Ele Verdi
I
BM, Koç Üniversitesi ile ortak bir
araştırma projesine başlıyor. Lojistik ve
taşımacılık optimizasyonuna yönelik olan
araştırma projesi, online proaktif operasyon yönetimi çözümleri geliştirmeyi hedefliyor. Proje; gerçek zamanlı analitiği ve
iyileştirmeleri kullanarak ulaşım ve tedarik
zincirindeki büyüyen zorlukları çözmeyi
amaçlıyor.
IBM Hayfa Araştırma Laboratuvarı Direktörü Oded Cohn konu hakkında “Koç
Üniversitesi ile yaptığımız işbirliği gerçek
zamanlı analitiği ve iyileştirmeleri kullanarak lojistik ve tedarik zincirindeki büyüyen
sorunları birlikte ele almak ve bugünün
08
nisan’13
büyüyen sorunları çözmek için bize yeni bir
fırsat sunacak” dedi.
Projenin başında bulunan Koç ÜniversitesiIBM Tedarik Zinciri Araştırma Merkezi
Direktörü Prof. Dr. Metin Türkay; IBM ile
yürütülecek bu yeni ortak araştırma projesi
ile ise 21’inci yüzyılın en önemli teknoloji
alanlarından birisi olan bilişimde işbirliğine başladıklarını belirterek şunları söyledi;
“Günümüzde hayatımızın pek çok alanına
yerleşmiş olan, farklı nitelik ve boyuttaki
kaynaklardan gelen verilerin işlenerek bir
sistem veya süreç ile ilgili bilgiye dönüştürülmesi ve bu bilginin daha sonra karara
dönüştürülmesinin önemi oldukça büyük”.
DENETİM MASASI
Ecevit Bıktım / Genel Yayın Yönetmeni
[email protected] twitter.com/ecevitBIKTIM
İş Hayatı Tabletlere Emanet
Her ne kadar iyi zaman geçirebileceğiniz bir ürün gibi lanse edilse
de tabletler dokunmatik ekran ve mobilitenin yanı sıra çok yönlü
olmaları sayesinde iş hayatına yeni bir rüzgar estirmeyi başardı
T
ablet bilgisayarlar ciddi anlamda yükselişe geçti.
Apple’ın iPad ürünü ile başlayan bu yükseliş
günümüzde resmen bir trend haline geldi. İşin
komik tarafı ise iPad piyasaya çıktığında birçok pazar
araştırmacısı bu ürüne gülmüştü. Oysa iPad bu yılın ilk
çeyreğinde %111’lik bir artış ile 15.43 milyonluk bir satış
adetine ulaştı.
Apple, bu piyasanın %58’ine hakim olmasına karşın Android cihazlar (%39) gün geçtikçe artıyor. Tablet ve akıllı telefonların satışı PC pazarını %44 geçeceği tahmin ediliyor.
Hatta 2014’de bu ürünler olmazsa olmaz ürünlerin başına
geçeceği de söyleniliyor.
Durum böyle olunca iş hayatımız da önemli bir değişime
ayak uyduracak. Günümüzde iş çevreleri için birçok tablet
bilgisayar geliştiriliyor. Uygulamalar B2B olmaya başladı.
İşin ilginç tarafı ise işletim sisteminin eskisi kadar önemli
olmaması. Uygulamanın önemi çok daha da büyük. Dolaysıyla tablet bilgisayarların en büyük özelliği kişiselleştirilmiş uygulamalarda yatıyor. Neredeyse her ihtiyaca yönelik
bir uygulamanın olması kullanıcılara önemli avantajlar
sağlıyor. Aynısı iş çevreleri için de geçerli. Yönetim uygulamalarından tutun, online toplantılar, eğitim programları,
veri depolama ve stok takibi gibi birçok uygulama bu yeni
nesil ürünlerde sorunsuzca çalışabiliyor.
Bu ürünlerin rahatça her yere taşınabilmesi, büyük ekranlara sahip olması ve pil ömürlerinin dizüstü sistemlerine
göre daha fazla olması kesinlikle bir tercih nedeni oluyor.
Bu ürünlerin diğer bir avantajı 3G teknolojisine uyumlu
olmaları. Bu esasında çok önemli bir özellik. Çünkü seyahatteyken her zaman kablosuz ağ bulunmayabilir.
Tablet Bilgisayarların En Büyük
Avantajları
10
Yoldayken verilere ulaşmak veya toplamak, tablet
bilgisayarların üstün ergonomileri ve uzun pil ömürleri
kullanıcıları dizüstü sistemlerinden vazgeçmesini sağlıyor.
Bir tablet bilgisayar ile anket yapan birini düşünün. Kağıt
kullanılmıyor ve toplanan tüm veriler bilgisayara giriyor.
Bu veriler anında işleme sokuluyor ve gerçek zamanlı bir
anket sonucu ortaya çıkıyor. Benzer bir durum stok sayımı
ve takibi için de düşünülebilir.
Tablet bilgisayarların diğer bir avantajı toplantılarda ortaya
nisan’13
çıkıyor. İster sunum olsun isterse de birebir görüşmelerde. Tablet ürünlerle müşteri sunumu çok daha iyi takip
edebiliyor. Bazı firmalar satış temsilcilerini bu ürünlerle
donattıkları biliniyor. Bunun avantajı müşterinin ihtiyacını
daha iyi anlayabilmek ve istediklerine anında karşılık
vermek. Buna ek olarak sürekli online olan temsilciler yeni
bilgileri müşterilerine anında ulaştırabiliyor.
Tablet bilgisayarlarının diğer bir kullanım alanları kuşkusuz video konferanslar. Bu ürünlerle her yerde bu işlemi
gerçekleştirebilirsiniz. Öyle ki, Citrix ve Cisco tablet ürünleri için servis ve hizmetler geliştirdiler.
Tablet mi PC mi?
Tablet ürünlerin hemen hemen hepsinde fiziksel bir klavye
bulunmuyor. Sanal klavye ile bu ihtiyacınız giderilebilir.
Fakat sanal klavye kullanıldığında ekran küçülüyor. Bunun
en büyük dezavantajı karmaşık dokümanları tam olarak
görülmemesi ve bu sayede kullanıcının çok zorlanması.
İş çevrelerinde özellikle tablet ürünleri ciddi sorunlar yaşatıyorlar. IT yöneticileri özellikle kendi cihazını kendin getir
akımını hiç sevmiyor. Özellikle bu ürün Android tabanlı
bir tablet olursa… Android cihazlarının en büyük sorunu,
trojan ve virüslere karşı etkin bir koruma sağlamamaları.
Buna karşın iPad daha kapalı bir mimariye sahip olduğundan dolayı bu ürünleri iş için kullanmak herhangi bir
problem teşkil etmiyor.
Buna rağmen tablet bilgisayarlar bu alanda PC ürünlerinin yerini alacaklar mı? Tablet cihazlar henüz optimal
olgunluğa ulaşmış değiller. Fakat özelleştirme ile çok
büyük avantajlar sağlayıp etkin kullanılabiliyorlar. En
büyük hata ise, bazı firmalar masaüstü uygulamalarını
tablet ürünlerine kopyalamaları. Etkin bir kullanım söz
konusu olacaksa, uygulamanın bu ürünler için optimize
edilmesi şart. Burada dikkat edilmesi gereken, son kullanıcıya yönelik uygulamalarının tercih edilmemesi. Aksine
iş alanı için geliştirilen uygulamalar tercih edilmeli. Bu
ayırım çok iyi yapılmalı.
Günümüzde iş çevreleri için ürünler de geliştiriliyor.
Doktorlar için farklı, avukatlar veya eğitmenler için farklı
donanım özellikli ürünler bulmak mümkün. Android
cephesinin çok esnek olması yakın zamanda farklı iş kolları için farklı ürünlerin piyasada olması an meselesi.
Tekfen İnşaat, kurumsal kaynaklarını daha etkin kullanabilmek
için hayata geçirdiği “Oracle ERP Projesini” İnnova
danışmanlığında başarıyla tamamladı...
“Günümüz ihtiyaçlarına uygun, verimliliğimizi artıran, insan hatasını minimize etmek üzere entegre çalışma anlayışını kazandıran, üretim kalitesini
yükselten, zaman ve işgücü tasarrufu sağlayan bir teknoloji altyapısına geçildi. Ayrıca, fabrika bazında birim maliyetin değil, daha detaylı olarak
departman bazında maliyetlerin izlenebilmesi, dolayısıyla teklif oluşturma sürecinin gerçek verilere dayanması, sağlıklı ve doğru tekliflerin
hazırlanabilmesi mümkün oldu.”
Ahmet Hamdemirci , Tekfen İnşaat Kurumsal İş Uygulamaları Proje Lideri
Tekfen İnşaat olarak Ceyhan
Çelik Fabrikanızda Oracle
E-Business Suite implementasyonu
gerçekleştirerek ihtiyaç
duyduğunuz modülleri devreye
aldınız. Bize uygulamanın geçmişi
ve projenin başlatılma nedenleri
hakkında bilgi verebilir misiniz?
Üretim sürecinizin veri ambarı ve
ERP yapısına ihtiyaç duyulmasını
gerektiren özellikleri hakkında
biraz daha detay verebilir misiniz?
Ahmet HAMDEMİRCİ (Tekfen İnşaat, Proje Lideri): Proje sayısının çok fazla artması
nedeniyle ciddi bir takibe ihtiyacımız vardı,
ayrıca aynı nedenle parça listesi sayısı da
çok fazlaydı. Takip için kullanılması gereken
insan kaynağı sayısı da çok fazla artmıştı.
Proje bazlı çalıştığımız ve sevkiyatların yüzde 90’ını yurtdışına gerçekleştirdiğimiz için
sayı arttıkça hata yapma riski de artmaya
başlamıştı. Öncelikle oluşabilecek hataları,
riskleri minimize etmemiz, harcanan insan
kaynağı ve zaman anlamında da verimliliğimizi artırmamız gerekiyordu.
SOLDAN SAĞA:Sezgin Arslan – İnnova İş Geliştirme Koordinatörü, Yavuz Selim Kılınç - İnnova ERP
Üretim Sektörü Takım Lideri, Gamze Hale Cömert - Oracle İş Uygulamaları Satış Yöneticisi,
Ahmet Hamdemirci -Tekfen İnşaat Kurumsal İş Uygulamaları Şefi,Yalçın Terlemez – İnnova ERP
Çözüm Yöneticisi, Özgür Azizoğlu - Tekfen İnşaat Kurumsal İş Uygulamaları Müdürü, Ahmet Afşar Tekfen İnşaat Kalite Yönetim ve Eğitim Birimi Oracle Uzmanı
Oracle çözümünü kullanmaya
nasıl karar verdiniz?
Ahmet HAMDEMİRCİ: İlk önce fabrikamıza ve özellikle çelik üretimine özgü bir yazılım arayışına gittik. Tekfen İnşaat’ta 2005
yılından bu yana, Oracle E-Business Suite’in
Satın Alma, Envanter, Muhasebe, Mali İşler
ve İnsan Kaynakları modülleri kullanılıyor.
Ceyhan Çelik Fabrikası’nda da Satın Alma
ve Envanter modülleri Oracle E-Business
Suite üzerinden devam ettiği için çelik
üretimine özel sektörel bir çözümün
entegrasyonunda sıkıntılar yaşanacağını
gördük. Çok ciddi bir entegrasyon çalışması
gerektirecekti. Ayrıca, teklif sürecinde ciddi
maliyet süreçlerinin izlenmesi ve detaylı
maliyet analizlerinin yapılmasına ihtiyaç
vardı ve bu ihtiyacımız sektörel çözümlerle
tam olarak karşılanamıyordu. Böylece, yola
Oracle E-Business Suite ile devam etme
kararı aldık.
Kısa zaman içerisinde hangi
faydaları elde ettiniz?
Ahmet HAMDEMİRCİ: Kısa vadede
departmanlar arasındaki iletişimi ciddi
oranda hızlandırdık. Verinin kaydedilmesi, departmanlar arasında yanlış bilgi
aktarımını engelledi. Üretimin iç süreçleri,
işin başından sonuna kadar detaylı bazda
izlenebilir hale geldi. En önemlisi, kalite
süreçlerinde de tam entegrasyon ve tam
izlenebilirlik elde edildi.
Oracle ürününü ve Oracle iş
ortağı İnnova’nın desteğini tercih
etmenizin sebebi nedir?
Ahmet HAMDEMİRCİ: Bu çözümü Oracle
üzerinde geliştirmemizin en büyük sebebi
Tekfen bünyesinde daha önceden Oracle
E-Business Suite kullanılması ve kullanıcı
deneyimine verdiğimiz önemdir. Üçüncü
parti yazılımların ekstra lisans, sunucu gibi
ek maliyetlerinden bizi kurtaran bu karar,
aynı zamanda bizi entegrasyon süreçlerinin
sıkıntılarından da uzak tuttu.
İnnova’yı tercih etmemizdeki en önemli
neden ise deneyim ve uzmanlığıdır. Bu
konuda özellikle tekstil sektöründeki
tecrübesi dikkatimizi çekti, çünkü çelik
üretimi de tekstil sektöründekine benzer
bir esnek üretim ve üretim takibi anlayışına gereksinim duyuyordu. Sonuç olarak,
beklentilerimizi karşılayacağına inandığımız ve deneyimine güvendiğimiz İnnova ile
çalışmaya karar verdik.
nisan’13
11
advertorial
Ahmet HAMDEMİRCİ (Tekfen İnşaat,
Proje Lideri): Tekfen İnşaat’a ait Ceyhan
Çelik Fabrikası’nda tüm üretim süreçleri
proje yönetim mantığıyla yürütülüyor. Seri
olmayan bir üretim söz konusu ve her üretim birbirinden çok farklı özelliklere sahip
olduğu için her biri ayrı bir proje olarak
isimlendiriliyor. Mühendislikten başlayıp işin
planlanması, üretimin takibi, paketleme ve
sevkiyatın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi
gerekiyor. Proje sayısı arttıkça, yönetim zorlaştı. Departmanlar arasında çok yoğun bir
iletişim trafiği ve takibi hiç kolay olmayan,
hataya açık manuel işlemler söz konusuydu.
Bunların önüne geçilmesi, bu doğrultuda
ciddi bir kurumsal kaynak planlama ve süreç
takibi altyapısının kurulması ve çok sayıdaki
projeyi güncel olarak tutabilecek, analiz
edilmesine izin verecek bir veri ambarının
oluşturulması gerekiyordu. Böyle bir yapı,
geçmiş proje deneyimlerinden ders alınması
ve geleceğin daha iyi planlanabilmesi anlamına gelecekti.
HABER
Kobiler İşlerini İnternetten Kolayca Yönetebilecek
A
kbank, KOBİ’leri, dünyanın teknoloji devi Microsoft’un yenilikçi
Office 365 ürünü ile tanıştırıyor. Akbank-Microsoft Türkiye
işbirliği kapsamında, KOBİ’ler, e-posta, kurumsal web sitesi, alan
adı, Word ve Excel dosyalarını internet üzerinden görüntüleme ve
düzenleme, anlık ileti, görüntülü görüşme, dosya saklama ve paylaşımı gibi içeriğe sahip Microsoft’un “Office 365” ürününden %50
indirimli yararlanarak, işlerini internette kolayca yönetebilecek.
Proje ile KOBİ’ler, e-postalarını ve dokümanlarını, Microsoft alt
yapısı ile sağlanan Office 365 Bulut Çözümü üzerinde saklayabilecek. Ayrıca çalışanlar tüm bu şirket dosyalarına internet bağlantısı olan her yerden, her cihazdan, her an erişebilecek ve işlerini
internet üzerinden izleyip yönetebilecek. Bu benzersiz üretkenlik
ve esneklik avantajı ile evde başlanılan bir dokümanı yolda ya da
bir toplantıda tamamlamak da mümkün olacak. Office 365’in birlikte çalışabilme özelliği ise KOBİ’lerin şirket giderlerini azaltarak
karlılıklarını artırmalarına katkı sağlayacak.
Sektör Liderleri Microsoft Çözümlerini Anlattı
M
icrosoft Türkiye tarafından düzenlenen
“Microsoft Sektörel Çözümler Günü”nde
ülkemiz ekonomisinin lokomotif sektörlerinin liderleri, Microsoft çözümlerinin kurumlarına sağladığı faydaları ve deneyimlerini
paylaştı. Finans, üretim, enerji, mobilite,
perakende ve tüketici ürünleri sektörlerine yönelik olarak sunulan yeni teknolojik
çözümlerin aktarıldığı etkinliğe, çok sayıda
bilişim profesyoneli katıldı.
Açılış konuşmasını Microsoft Türkiye
Genel Müdür Yardımcısı Tolgar Elverici’nin
gerçekleştirdiği etkinliğin panel bölümünde,
Akbank Genel Müdür Yardımcısı Tunç Akyurt, Tofaş CEO’su Kamil Başaran ve Teknosa
Genel Müdürü Mehmet Nane konuşmacı
olarak yer aldı. Panelin moderatörlüğünü ise
Prof. Dr. Kerem Alkin gerçekleştirdi.
Açılış konuşmasında, Microsoft çözümlerinin
kurumların verimliliklerini artırmalarına ve
uluslararası pazarda da rekabete katkı sağladığını vurgulayan Microsoft Türkiye Genel
Müdür Yardımcısı Tolgar Elverici, “Teknolojinin yaşamımıza maksimum katkı sağladığı bu
dönemde kendimizi sadece teknoloji firması
olarak nitelendirirken tereddüt ediyoruz.
Hayatı daha başarılı ve daha verimli kılan
teknolojiler ortaya koyarak, hem bireysel hem
de kurumsal hayata katkı sağlama amacımız
çerçevesinde, yolumuza devam ediyoruz” dedi.
NetApp İş Ortaklıklarını Genişletiyor
N
etApp, iş ortaklıklarını geliştirmeye
hızla devam ediyor. Bilişim dünyasının
iki dev firması NetApp ve SAP, SAP HANA
platformu ve SAP NetWeaver Landscape
Virtualization Management (LVM) yazılımının dahil olduğu gelecek nesil çözümlerini desteklemek amacıyla işbirliklerini
derinleştirdiklerini açıkladılar. SAP’nin
yenilikçi veritabanı çözümlerini NetApp’ın
depolama ve veri yönetim çözümleri ile
tamamlayan şirketler, SAP uygulamalarına
yönelik, rekabet avantajı sağlayan ve sahip
olma maliyetini azaltan çevik veri altyapısı12
nisan’13
na sahip oluyorlar.
Konu hakkında açıklamalar da bulunan
NetApp Saha Operasyonlarından Sorumlu
Başkan Yardımcısı Rob Salmon, “SAP ile
büyüyen ilişkimiz sayesinde müşterilerimiz
toplam işletim maliyetini azaltmaya ve daha
fazla şirket çevikliği elde etmeye yardımcı
olan entegre çözümlere artık erişebiliyor.
NetApp depolama çözümleri, SAP çözümleri çalıştıran altyapıların kurulumunu ve
yönetimini kolaylaştırırken, müşterilerimizin bulut-tabanlı çevik veri altyapılarına
geçişlerini hızlandırıyor” dedi.
ocak’13
13
SİYAH BEYAZ
Ali Yavuz Şahin / Genel Yayın Yön. Yrd.
[email protected] twitter.com/AliYavuzSahin
Finans ve Bankacılıkta
Mobil Yatırımlar Ön Planda
Geçtiğimiz ay mobil sektörün kalbi Barselona ve Hannover’de
attı diyebiliriz. Gerçekleştirilen iki fuar kapsamında tanıtılan
yeni mobil ürün ve çözümler 2013’ün nasıl bir yıl olacağının
sinyallerini verdi
G
eçtiğimiz ay teknolojik gelişmeler açısından gündemimiz fazlasıyla yoğundu. Şubat
ayının sonunda gerçekleştirilen Dünya Mobil
Kongresi 2013 ve ardından Mart ayında gerçekleştirilen CeBIT 2013 fuarı ile birçok yeni teknoloji, ürün ve
hizmet gün yüzüne çıktı.
Tabii ki bunlar arasında en popüler olanlar yeni akıllı
telefonlardı. HTC, One adındaki yeni akıllı telefonunu
tanıttı. Buna ek olarak Samsung’da Mart ayı içerisinde gerçekleştirdiği tanıtım ile Galaxy S serisinin yeni
modeli Galaxy S4’i kullanıcıların beğenisine sundu.
Tüm bunlar gerçekleşirken bizde gelişmeleri yakından
takip ederek sizlere aktarmaya çalıştık. Bu ayki sayımız
içerisinde Dünya Mobil Kongresi 2013, CeBIT 2013
fuarı ve Samsung’un yeni akıllı telefonu Galaxy S4 ile
ilgili ayrıntılı makaleleri bulacaksınız.
2013’ün Yükselen Değerleri
Bu yılın başlıca trendlerinden bir tanesi mobil platformlar ve bu platformlar üzerinde geliştirilen yazılım
çözümleri olacak. Son kullanıcılar her ne kadar mobil
cihazlara farklı özellikler sunan aksesuarlara yönelse
de, mobil platformun gerçek değerini ortaya çıkartacak
çözümler ise yazılım ve hizmet sektöründen gelecek.
Tabii ki bu sektörde, özellikle Türkiye’deki büyük firmalar sunduğu farklı çözümler ile öncülük yapıyor.
Bu ayki kapak konumuzun içerisinde de belerttiğimiz
gibi, finans sektörü mobil hizmeti fazlasıyla sunan
sektörlerin başında geliyor. Her geçen yıl katlanarak
büyüyen bu sektör akıllı telefon pazarının büyümesine
paralel olarak gelişiyor. Türkiye’de yaklaşık 10 milyon
adet akıllı telefon olduğu tahmin ediliyor ve son bir
14
nisan’13
yılda mobil bankacılık alanında finansal olmayan bankacılık işlemlerinin 18,5 milyon adetten 117,2 milyon
adede çıktığını görüyoruz. Finansal işlem adedine bakıldığında ise yine mobil cihazlardan yapılan işlemlerin
arttığını görüyoruz ve 6,9 milyon adet işlemden, 20,1
milyon adet işleme çıkıldığı belirtiliyor. Sanırım bu rakamlar mobil bankacılığın önemimin günden güne ne
kadar arttığını sizlere göstermiştir. Tabii ki bu durum
güvenliğin önemini bir kat daha arttırmış durumda.
Aman Güvenliği Elden Bırakmayın
Deloitte 2012 Küresel Finans Hizmetleri Endüstrisi
Güvenlik Araştırması’na baktığımızda bunu daha iyi
anlıyoruz aslında. Bu araştırmada Türkiye’den de 11
şirket bulunuyor. Toplamda ise bankacılık, sigortacılık
gibi sektörlerden 250 şirketle birlikte gerçekleştirilen
bir araştırma. Bu araştırma sonucunda bilgi güvenliği
yönetimi, kimlik ve erişim yönetimi, bilgi güvenliği
stratejisi ve yol haritası firmaların BT öncelikleri arasında ilk üçte yer alıyor.
Bankacılık sektörüne baktığımızda 55 milyon adede
yakın kredi kartı olduğunu görüyoruz. Genel harcamaların yüzde 30’unun kartla yapıldığını biliniyor ve
önümüzdeki dönemde bu yüzdenin daha da artması
bekleniyor. Rakamlara baktığımızda mobil cihazların
kullanım oranının artacağını görmemek imkansız. Bu
durumu önceden tahmin eden Türkiye’deki finans ve
bankacılık sektöründe faaliyet gösteren firmalar mobil
cihaz ve çözümler için yatırımlarını çoktan yapmış
gözüküyorlar. Son kullanıcı tarafında talep arttığında
yaptıkları yatırımların karşılığını da fazlasıyla alacaklar.
HABER
Arena’ya Güneydoğu Avrupa’nın
En İyi Distribütörü Ödülü
T
eknoloji dünyasının önde gelen şirketleri ile Avrupa, Orta
Doğu ve Afrika’da bulunan distribütörler, DISTREE EMEA 2013
etkinliğinde bu yıl 5. kez bir araya geldi. Etkinliğe, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesinden 1000’i aşkın firma temsilcisi katıldı.
21 Şubat akşamı, etkinlik kapsamında düzenlenen ‘EMEA Channel
Academy:2013 Awards’ Ödül Gecesi’nde, Türkiye’yi temsil eden
Arena Bilgisayar, 2010 ve 2011 yıllarında olduğu gibi bu yıl da
“Güneydoğu Avrupa’nın En İyi Distribütörü Ödülü”’nü kazandı.
Etkinlik sırasında yüzlerce teknoloji üreticisi ve distribütör yetkililerinin aktif olarak yaptığı oylama sonucu kazanılan ödülde, Arena
Bilgisayar’ın sunduğu inovatif hizmetler, yaygın dağıtım ağı ve
üreticiler ile kurduğu güçlü işbirliği etkili oldu.
Arena Bilgisayar Genel Müdürü Tarık Tüzünsü ödül ile ilgili olarak:
“DISTREE EMEA Etkinliği, dünyanın en büyük teknoloji üreticileriyle
Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’nin önde gelen distribütörlerini
bir araya getiren son yılların en önemli organizasyonu. Böyle büyük
bir organizasyonda, bölge çapından katılan 100’lerce firmanın
oylarıyla 3. kez “Güneydoğu Avrupa’nın En İyi Distribütörü” ödülünü
almış olmaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz” dedi.
Tukcell Mobil İnternetini Güçlendiriyor
T
ürkiye’de 35 milyondan fazla abonesi olan Turkcell, son kullanıcısına ve şirketlere yeni mobil internet hizmetleri sağlamak
için altyapı yatırımı gerçekleştiriyor. Bu kapsamda Turkcell artık
Cisco ASR 5000 Series platformu kullanacak.
Turkcell, Cisco ASR 5000 serisini uzun dönemli GPRS Ağ Geçidi
(Gateway GPRS Support Node - GGSN) olarak tercih etti. Cisco ASR
5000 Serisi üzerinde desteklenen GGSN uygulaması bant genişliği,
sinyalleşme kapasitesi, paket işleme yetenekleri ve bellek kaynakları açısından önemli bir alt yapı sağlıyor. Cisco ASR 5000 Serisi
çözümü, GGSN uygulaması ile Turkcell gibi dünyanın birçok lider
ağ operatörünün de tercih oldu.
Cisco Görsel Ağ Endeksi (VNI) ; akıllı telefon ve tablet gibi güçlü
yeni mobil cihazların artan popülaritesi ve mobil video içeriği ile
daha hızlı mobil veri hızı talebinin artışının mobil veri trafiğindeki
yükselişi hızlandıracağını öngörüyor. Çalışmaya göre 2012 ve 2017
yılları arasında mobil veri trafiği 13 kat artacak. Bu artan talep
karşısında mobil operatörler işlemlerin, bağlantıların ve oturumların birbirinden bağımsız ağlarda güvenle ve kolaylıkla boyutlandırılabilmesini sağlayacak esnek paket ağ alt yapısı teknolojilerine
ihtiyaç duyuyor.
Bilinçli Yazılım Kullanıması Şart
T
he Software Alliance (BSA)’nın sağladığı son verilere göre, lisanssız yazılım
kullanımının Türkiye ekonomisine maliyeti
2012 yılında 1,5 milyon TL’yi aştı.
BSA Türkiye Direktörü Semih Sağman konuyla ilgili açıklamasında şunları söyledi:
“Geçtiğimiz yılda, BSA lisanssız yazılımlarla
ilgili yasal takip çalışmalarını hızlandırdı.
Ancak, Türkiye’deki bazı şirketlerde bilinçli
ya da bilinçsiz olarak lisanssız yazılım kullanımı devam ediyor. Bilgisayarlara kurulan
lisanssız yazılımlar, korsan kopya çoğaltmak
veya internetten korsan yazılım indirmek
16
nisan’13
gibi çeşitli yöntemlerle elde ediliyor. BSA
Türkiye üyeleri, bu bakış açısından hareketle, 2012 yılında yasal takip programını
kararlılıkla uyguladılar. BSA olarak lisanslı
yazılım kullanımının önemi ve lisanssız yazılım kullanmakla ilgili mali riskler ile prestij
kaybı konusunda kamuoyunu bilinçlendirmeye yönelik faaliyetlerimizi de sürdürüyoruz. Kamuoyunu ve meslek profesyonellerini
bilinçli yazılım kullanımında bilgilendiriyor,
yazılımların bu şekilde doğru kullanılmasının aynı zamanda kaynak tasarrufu anlamına geldiğini anlatıyoruz.”
Ali Yavuz Şahin
RÖPORTAJ
[email protected]
En Önemlisi Risk Yönetimi
IBM, Çözümler Zirvesi 2013’te sektörlerin gelecek trendlerini
derinlemesine inceledi. Oturumlarda Bankacılık, Sağlık,
Perakende, Şehircilik, Telekom, Sigorta gibi alanlardaki yeni iş
modelleri ele alındı
G
erçekleştirilen zirvede 27 çözüm
ortağı 200’ün üzerinde demo yaptı
ve IBM müşterileri Türkiye’deki en
yeni ve somut başarı hikâyelerini anlattı. Hayatımızı değiştirecek teknolojilerin yanı sıra IBM
Türk’ün yeni ve ilk kadın Genel Müdürü Isabel
Gomes Cagigas Türkiye’deki 75. yılında IBM’in
yakın dönem stratejilerini ve önceliklerini
paylaştı. Bizde IT Advisor ekibi olarak Çözümler Zirvesi 2013’ü yerinden takip ettik. Ayrıca
IBM’de Değer Yaratım Yöneticisi olarak çalışan
Pawel Stefanski ile birlikte kısa bir söyleşi
yapma fırsatı bulduk. Pawel Stefanski müşteri
değeri yaratma, iş stratejisi, çözüm geliştirme,
ittifaklar ve ortaklıklar, sosyal işletme, pazarlama ve iletişim, sigortacılık ve finansal servisler
konusunda uzman. Pawel Stefanski’ye ilk
sorumuz sigorta ile ilgili olacak.
Sigortanın bir firma için önemi
nedir?
Ticari anlamda sigortanın değeri firmanın
ekonomik yolu ve ekonomik zenginliği için
oldukça önemli. Ticarette her zaman risk vardır ve sigorta yaptıran şirketler bu riskler ile
işlerini devam ettirmek istemezler. Bu yüzden
sigorta şirketleri de bir bedel karşılığımda bu
riskleri üzerine alarak şirketlerin yaptıkları
işe devam etmelerini sağlarlar. Sigortalar
özelliklerine göre farklılaşırlar. Sigorta firması
belki büyük bir inşaat projesini üstlenmiş olabilir, verilen taahhütler içerisinde her türden
operasyon olabilir, uzay mekiği yolculuğu veya
bir müze içerisindeki eserler sigortalanmış
olabilir. Deloitte dünyanın en büyük kurumsal
risk alanında (sigortacı) faaliyet gösteren
firması. Bu firmanın genel işleyişine baktığımızda sigortacılığın mantığını anlayabiliriz.
Sigorta ikinci plana atılacak bir operasyon
değil çok ciddi bir iş ve sorunsuz gerçekleştirilmesi gerekli.
Firmalar sigorta yaptırırken nelere
dikkat etmeli?
Öncelikle firmalar hangi risklerini sigortalatmak istedikleri iyice araştırmalı ve buna göre
hareket etmeli. Bunun yanı sıra doğru sigor-
IBM Değer Yaratım Yöneticisi
Pawel Stefanski
tacıyı bulmaları da gerekiyor. Ticari sigortalar
oldukça karmaşıktır ve genel, standart ve
hayat sigortalarına göre farklılık gösterirler.
Bu alanda boşlukları doldurmak için bu konuda uzmanlaşmış insanlarla çalışmak en doğru
karar olacaktır.
IBM sigortacılık sektörüne ne gibi
hizmetler sunuyor?
Biz sigortacılık sektörü ile global olarak çok
yakın çalışıyoruz. Çalıştığımız firmalar arasında çok büyük firmalarda var ve aynı zamanda
küçük çaplı firmalarla da çalışıyoruz. Bizler
esas olarak sigortaya ihtiyacı olan firmaları
hedeflemiş durumdayız. Bunun için Blueprint
adı verdiğimiz bir çözümümüz bulunuyor.
Blueprint çözümümüz birkaç kategoriyi
içerisinde barındırıyor. Bunlardan birincisi
işbirliklerini dönüştürmekle ilgili. Bu çözüm
sayesinde kullanıcılar operasyon sürecinde
daha esnek ve akıllıca davranabiliyorlar.
İkinci kategorimiz ise müşteri memnuniyetiyle ilgili ve müşteri değerini daha üst
değerlere çekmek için kullanılıyor. Üçüncü
kategori ise sigorta ürünlerinin satışını kolaylaştırmak ve elde etmek için müşterilere
hizmet veriyoruz. Biz bu kategoriyi Çoklu
Kanal Dağılımı olarak adlandırıyoruz. Bizim sunduğumuz çözümün son kategorisi
ise risk yönetimi. Bildiğiniz gibi sigortacılıkta riskleri üzerinize almak doğal bir
hareket. Fakat bu konuda tüm riskleri çok
dikkatli yönetmeniz gerekiyor. Bu durum
isteklere göre farklılık gösterebiliyor. Bazı
durumlarda risk yönetimi kolay olurken
bazı durumlarda ise çok spesifik olabiliyor.
Bu çözümlerin tüm uyarlamalarını müşterilerimize sunuyoruz.
nisan’13
17
HABER
Autodesk’in Değişimini Yansıtan Yeni
Kurumsal Kimliği Tanıtıldı
S
on 30 yıldır tasarım ve yaratıcılık içeren projelerde önemli
bir rol oynayan Autodesk teknolojisi bu kez markanın kendi
kurumsal kimlik çalışması için kullanıldı. 1982 yılından bu yana
sadece renk ve çizgilerde değişiklik yaparak başarılı kurumsal
kimlik değişiklikleri gerçekleştiren Autodesk, kağıt katlama sanatı
olan origaminin ruhundan esinlenerek tasarladığı yeni kimliğinin
tanıtımını TED konferansında gerçekleştirdi.
3 boyutlu tasarım, mühendislik ve eğlence yazılımlarında dünya
liderleri arasında yer alan Autodesk, yeni kurumsal kimliğinde 10
yılı aşkın bir süredir ilk defa görsel sembol içeren bir değişiklik
yapmasıyla dikkat çekti. Değişen kurumsal kimlik hakkında TED
konferansında bilgi veren Autodesk Başkan Yardımcısı ve Pazarlama Direktörü Chris Bradshaw “Autodesk’in yeni görünümünü
tanıtmak için teknolojinin, eğlencenin ve tasarımın bir arada olduğu
daha uygun bir platform düşünülemezdi. Autodesk’in yeni logosu
yüzeydeki bir değişiklikten ibaret olmaktan öteye giderek daha
köklü bir değişimi simgeliyor. Autodesk’in yaratıcı ekibi, markanın
kendi yazılımları sayesinde son 30 yılın en kapsamlı kurumsal kimlik
değişikliğini fark yaratacak bir görsellik ekleyerek hayata geçiriyor”
diye konuştu.
Şirketler Oyun Oynayarak Büyüyor
S
osyal KOBİ oyunu, KOBİ’lerin, sıfırdan kurdukları sanal şirket
ile Akbank ürünlerini kullanarak büyüme modelleri oluşturmasını temel alıyor. Gerçek zamanlı Facebook oyununda, firmalar
büyümek için fabrikasını geliştirirken yeni üretim makineleri
alarak kapasitesini artırıyor, yeni departmanlar kurarak yönetim
kadrosunu genişletiyor, depo ve nakliye filosu alarak lojistik alt
yapısını güçlendiriyor.
Akbank’ın bu yeni uygulaması ile ilgili olarak bir açıklama yapan
Akbank Ticari ve KOBİ Bankacılığı’ndan Sorumlu Genel Müdür
Yardımcısı Kaan Gür, oyunun eğlencenin yanı sıra bilgi verme
işlevine de dikkat çekerek, “Finansal olmayan hizmetler ile de her
zaman KOBİ’lerin yanındayız. KOBİ’lerin hem iyi vakit geçirmesi,
hem de strateji geliştirmeleri amacıyla “Sosyal KOBİ” oyununu hazırladık. Bu oyunun girişimcilerimize de önemli bir fırsat sunduğunu
düşünüyoruz. Girişimcilerimiz ve KOBİ’lerimiz bir işletme kurarak
oyunun başlarında daha çok atölyeyi andıran şirketlerini geliştiriyor
ve sanal ortamda iş yaşamının sert rekabet ortamı için son derece
değerli deneyimler kazanıyorlar” dedi.
Türk Telekom “Müşteri Hizmetleri”
Alanında İki Stevie Ödülü Aldı
T
18
nisan’13
ürk Telekom, ABD’nin en prestijli ödül organizasyonlarından olan
Stevie Awards for Sales & Customer Service’te iki ayrı kategoride
ödül kazandı. ABD’nin Las Vegas kentinde 25 Şubat’ta düzenlenen
törende Türk Telekom, “Yılın Müşteri Hizmetleri Şikayet Takımı” ve
“Müşteri Hizmetlerinde Yenilikçilik” kategorilerinde bronz ödüllerin
sahibi oldu. Ödülleri, Türk Telekom Şikayet Yönetimi Müdürü Şenol
Yılmaz aldı.
Şenol Yılmaz, Türk Telekom’un müşteri odaklı entegre iletişim
çözümleri sağlayarak müşterilerine hızlı, kaliteli, ekonomik hizmetler
sunduğunu belirterek, “Bu ödülleri almamızda Türk Telekom çalışanlarının özverili çalışmalarının ve müşteri odaklı yaklaşımlarının büyük
rolü var” dedi.
Türk Telekom “Yılın Müşteri Hizmetleri Şikayet Takımı” ve “Müşteri
Hizmetlerinde Yenilikçilik” kategorilerinde geliştirdiği “Müşterinin
Kahramanı” projesiyle rakiplerini geride bıraktı. Bu yıl 7.’si düzenlenen Stevie Awards for Sales & Customer Service için dünya çapındaki
çeşitli kuruluşlardan 1.100’den fazla başvuruda bulunuldu.
HABER
Oracle “E–Business Suite” Uygulamalarını “Exadata”
Platformuna Geçiren Teknosa, Yüksek Hız ve
Verimlilik Artışı Elde Etti
“Exadata” geçişini tamamladıktan beş dakika sonra tebrikler gelmeye başladı. Çok ciddi bir hız kazandık. “Exadata” bize hem iş verimliliği ve kalitesi
anlamında hem de iş tarafının emniyeti anlamında kritik önem taşıyan faydalar sağladı.”
Pınar Görgen, Yazılım ve Sistem Geliştirme Müdürü, Teknosa
"Farklı tedarikçilerle farklı bakım işlemleri yapmak, farklı kutuları bir araya getirmek, bundan bir performans elde etmek ve bunun bakımını
sağlayıp, ileriye yönelik işlerimizi sorunsuz olarak yürütmek durumundaydık. Sorun yaşanmaması için çok fazla efor sarf ediyor ve asıl işimiz olan
proje geliştirme işine yeterli kaynakları ayırmakta güçlük çekiyorduk. “Exadata” bütün bu işleri basitleştiren tek bir kutuyla bütün sorunlarımızı hızla
çözdü ve çok yüksek verimlilik ve hızın yanı sıra, gereksiz zaman ve işgücü harcamalarını da minimize etmemizi sağladı.”
Veli Yılmazkaya, Donanım ve İşletim Müdürü, Teknosa
Teknosa ve kullandığınız teknolojiler
hakkında bilgi alabilir miyiz?
Neden “Exadata” ortamına geçmek
için ihtiyaç duydunuz?
VELİ YILMAZKAYA (Donanım ve İşletim
Müdürü-Teknosa): Teknosa gibi çok yüksek
miktarda veri ile çalışan kuruluşlarda, geleneksel sistemler üzerinde yazılım ve işletim
sistemlerini, donanım ve disk katmanlarını
bir araya getirmek, hatırı sayılır miktarda zaman ve işgücü gerektiren bir iş. Bu bileşenler
arasında uyum sağlanması, konfigürasyonların ayarlanması da son derece zor ve riskli
bir süreci göze almak anlamına geliyor. Sorun
yaşanmaması için çok fazla efor sarf ediyor ve
asıl işimiz olan proje geliştirme işine yeterli
Soldan Sağa:
ÖRGE AYDIN / Oracle Türkiye Teknoloji Satış Yöneticisi, VELİ YILMAZKAYA / Donanım ve İşletim
Müdürü - Teknosa , PINAR GÖRGEN/ Yazılım ve Sistem Geliştirme Müdürü - Teknosa, FERHAN
ÖZERSON / Sistem Geliştirme Şefi - Teknosa
kaynakları ayırmakta güçlük çekiyorduk.
Tam SAN yapımızı değiştirmek üzereyken
“Exadata” karşımıza çıktı. “Exadata”da şunları
gördük: Sunucu ve disk aynı kutu içerisindeydi, kabin içerisindeki tüm bileşenler ve
yazılım önceden en iyi şekilde konumlandırılmış ve birbirleriyle bağlanmış durumdaydı...
“Exadata” bütün bu işleri basitleştiren tek bir
kutuyla bütün sorunlarımızı hızla çözüyordu
ve çok yüksek verimlilik ve hızın yanı sıra,
gereksiz zaman ve işgücü harcamalarını da
minimize etmeyi vaat ediyordu. Aşağı yukarı
bir buçuk günlük bir zaman diliminde tüm bileşenleriyle kurulum işlemini gerçekleştirdik.
Burada karar vermemizde etkili olan bir
başka çok önemli unsur da büyümeye açık bir
sistem olmasıydı, çünkü biz çok hızlı büyüyen
bir şirketiz.
Bakım maliyetleriniz nasıl bir
düşüş gösterdi?
VELİ YILMAZKAYA: “Exadata” ile tanışmadan önce yapmayı düşündüğümüz yatırımla ve bu yatırım için gerekecek bakım ve
yönetim maliyetleriyle karşılaştırdığımızda, “Exadata”nın sahip olma maliyetlerimizi
ciddi oranda düşürdüğünü görüyoruz. Aynı
zamanda sistem odalarında da çok az yer
kaplıyor. Kablo karmaşası yaşamıyorsunuz.
İş kullanıcılarınız bu geçişle
birlikte verimlilik artışı yaşadı mı?
PINAR GÖRGEN: “Exadata” geçişini
tamamladıktan beş dakika sonra tebrikler
gelmeye başladı. Çok ciddi bir hız kazandık, rapor alma süremiz ortalama 20 kat,
yedek alma süremiz ortalama 6 kat kısaldı.
O yüzden “Exadata” bize hem iş verimliliği
ve kalitesi anlamında hem de iş tarafının
emniyeti anlamında çok ciddi avantajlar
kazandırdı.
Bu projede Oracle iş
ortağı Experteam ile
çalıştınız. Experteam’i nasıl
değerlendiriyorsunuz?
PINAR GÖRGEN: Kullandığımız 15’i aşkın
modül ve yaptığımız yerelleşmelerimize
rağmen tereyağdan kıl çeker gibi bir proje
tamamladık. Teknosa gibi 7*12 çalışan bir
firmada geçiş için geçici ekranlar yapıp
mağazalarımızında satışa devam etmesini
sağladık. Experteam ekibinin hepsine bu
konuda müteşekkiriz.
nisan’13
19
advertorial
PINAR GÖRGEN (Yazılım ve Sistem Geliştirme
Müdürü-Teknosa): 2000 yılında beş mağaza ile
faaliyete başlayan Teknosa, bugün Türkiye’nin
77 ilinde 284 mağazasıyla hizmet veriyor.
Türkiye’nin lider ve en yaygın teknoloji
perakendecisi olarak, tüketicilerin teknoloji
ürünlerinde aradıkları her şeyi mağazalarımızda bulabilmesini hedefliyoruz. “Herkes
için teknoloji” felsefesi doğrultusunda, yaygın
mağaza ağı ile elektronik araçlardan iletişim
araçlarına, kişisel bakımdan ev ürünlerine kadar her türlü teknoloji ürününü müşterilerimize sunuyoruz. Ayrıca İklimsa markamız ile
toptan satış ve www.teknosa.com üzerinden
online satış da gerçekleştiriyoruz.
Oracle teknolojilerine dayandırdığımız bir
yazılım altyapısı kurmuş durumdayız. Oracle
Veri Tabanı dışında “Oracle E-Business Suite”
(Oracle EBS) ve perakende modüllerini kullanıyoruz. Oracle İş Zekası, “Oracle Data Guard”
ve “Siebel CRM” ürünleri de kullandığımız
Oracle teknolojileri arasında yer alıyor. 2010
yılında “Siebel Call Center” ve Kampanya
Yönetimi’ni kurduk. CRM altyapımızı güçlendirmek amacıyla Siebel Loyalty Management
projesini de sürdürmekteyiz.
Uçtan uca Oracle uygulama ve teknolojileriyle
ilerlemiş bir kuruluş olarak, Oracle bizim
tam anlamıyla sırtımızı dayadığımız bir iş
ortağımız.
HABER
Turkcell 2012’de Çift Haneli Büyüdü
T
urkcell, 2012 dördüncü çeyrek ve
yılsonu finansal ve operasyonel sonuçlarını açıkladı. 2012’de Turkcell Grup
gelirleri, bir önceki yıla göre %12 oranında büyüyerek 10,507 milyar TL oldu. Bu
büyümede Türkiye’de %6 oranında artan
ses ve %44 artan mobil internet gelirleriyle
% 33 oranında büyüyen yurtiçi ve yurtdışı
grup şirketlerinin katkısı etkili oldu. Grup
AVFÖK, bir önceki yıla gore %11 artışla
3.242 milyon TL olarak gerçekleşti. Ayrıca
Turkcell tarihindeki en yüksek çeyrek gelirini de 2012’nin son çeyreğinde kaydetti.
Turkcell’in 2012 yılı finansal ve operasyonel sonuçlarını değerlendiren Turkcell
VMware’den Kullanıcı Bilişimini
Basitleştirecek Sanal İş Alanı
Genel Müdürü Süreyya Ciliv “2012 finansal
sonuçlarımız konsolide olarak yüzde 12 büyüdüğümüzü gösteriyor. 2012 yılında eşsiz
müşteri deneyimi sağlamaya verdiğimiz
önem ve teknolojik çözümlerimizle müşterilerin tercihi olmaya devam ettik. 2007
yılında başlattığımız ‘bir GSM şirketinden,
iletişim ve teknoloji şirketine dönüşüm’ yolundaki yolculukta, bu yıl da önemli adımlar
attık. Başarıyla kapattığımız zorlu bir yılın
ardından, 2013 yılında da bu ivmeyi devam
ettireceğimize inanıyorum” diyen Süreyya
Ciliv Turkcell’in müşterileri, çalışanları, iş
ortakları ve hissedarlarına destekleri için
teşekkür etti.
V
Mware, hareket halindeki çalışanların verilerine, uygulamalarına ve masa üstlerine herhangi bir cihazdan, BT güvenliği ve
kontrollerinden feragat etmeden bağlanabilecekleri kapsamlı platformu VMware Horizon Suite’i hizmete sundu. VMware Horizon
Suite; yeni bir ürün olan VMware Horizon Workspace ile VMware
Horizon View ve VMware Horizon Mirage için yapılan güncellemelerle birlikte BT bölümlerine kullanıcılara cihazlar üzerinden
uyumlu ve ilgi uyandıran bir deneyim sunan güvenli ve yönetilmesi
kolay sanal bir iş alanı sağlayacak.
VMware Horizon View 5.2, geleneksel fiziksel PC’leri merkezileştirilmiş BT hizmetlerine dönüştürürken kullanıcı deneyimi,
yönetimi ve hizmeti için esneklik ve tam kontrol sağlayan sanal
bir iş alanı olarak esnek masa üstü hizmetleri veriyor. VMware’in
sunduğu Horizon Workspace, son kullanıcı deneyimini basitleştiren, verileri, uygulamaları ve masa üstlerini basit toplanmış bir iş
alanında birleştirerek kullanıcılara herhangi bir cihaz üzerinde güvenli bir şekilde ulaştıran, böylece BT harcamalarını düşüren yeni
bir ürün. VMware Horizon Mirage 4 ise online ve offline üretkenlik
için en uygun son kullanıcı deneyimi sağlıyor, masaüstü hizmetlerini hiç dokunmadan yöneterek BT harcamalarını da azaltıyor.
Yedek Varsa, Felaket Yok!
D
ouble-Take’in Türkiye distribütörlüğünü üstlenen Stratus
Bilişim Sistemleri, Ankara’da bilişim firmaları ve kamu kuruluşlarına yönelik olarak iş sürekliliği çözümleri konusunda bilgi ve
eğitim verdi. Bilgilendirme çalışmasını Dubai’den gelen DoubleTake Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Çözüm Mimarı Shahbaz
Wadiwala gerçekleştirdi.
Dünyada özellikle finans kurumlar ve bankaların veri yedekleme
konusunda Double-Take’i tercih ettiğini aktaran Shahbaz Wadiwala, “Aslında büyük ya da küçük, şirketin ölçeği ne olursa olsun,
yapılan işin herhangi bir kesinti yüzünden durması, büyük çaplı zararlarla eşdeğer hale geldi” açıklamasını yaptı. Wadiwala, sözlerini
şöyle sürdürdü: “7 gün 24 saat çalışılan global ekonomi dünyasında,
kısa süreli bile olsa çalışmaya ara verilmesi, kurumun felaketine
dönüşebilir. Dünyanın en gelişmiş replikasyon teknolojisini sunan
Double-Take, her hangi bir felaket anında riskleri azaltıyor ve pürüzsüz iş sürekliliği sağlıyor. Özetlemek gerekirse şirketin yedeği varsa,
felaketi olmuyor.” Türkiye’nin gelişen ekonomisiyle birlikte dijital
20
nisan’13
veri üretiminin de hızla büyüdüğünü hatırlatan Shahbaz Wadiwala,
kritik veriyi replike etmenin artık kaçınılmaz bir güvenlik önlemi
haline geldiğini sözlerine ekledi.
Ali Yavuz Şahin
RÖPORTAJ
[email protected]
Felaketten Kurtulmak İçin
Doğru Tercih Yapmalısınız
Gelişen teknolojiyle birlikte verinin önemi daha da artıyor. Artık firmalar
veri kaybetmeyi göze alamayacak pozisyona geldiler ve bu konudaki
yatırımlarına ağırlık yapıyorlar
T
ürkiye’de Stratus distribütörlüğünde kullanıcıların beğenisine sunulan Double-Take yazılımı Windows, Linux ve IBM
platformları için erişilebilir, uygun fiyatlı, kolay kullanılabilir
felaketten kurtarma ve iş sürekliliği yazılımları sunuyor. Bizde sizler
için Double-Take yazılımının geliştiricisi Vision Solution’ın Bölge Satış
Direktörü Wouter Vancoennolle keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Vision Solution ve Double Take olarak
kullanıcılarınıza nasıl çözümler sunuyorsunuz?
Biz bir yazılım firmasıyız ve müşterilerimize özel yazılım çözümleri
sunuyoruz. Double Take ile birlikte kullanıcılarımıza iş sürekliliği ve
felaketten kurtarma çözümü sunuyoruz. Bu çözüm içerisinde gerçek
zamanlı replikasyon ve yük devretme ile kritik sistemlerin erişilebilirliği ve aynı zamanda sistemin doğru çalışmasının yanı sıra güvenli
çalışmasını sağlamakta yer alıyor. Vision Solution olarak Double Take ile
birlikte yazılım tarafına odaklanmış durumdayız. Bu yüzden çözümlerimiz içerisinde yazılım dışında herhangi bir donanım veya depolama
cihazı yer almıyor.
Sunduğunuz yazılım çözümü ile hangi marketleri
hedeflenmiş durumdasınız?
Sunduğumuz felaketten kurtarma çözümü tüm sektörleri ilgilendiriyor
ve bizde özel olarak bir marketi hedef almıyoruz. Bizim hedefimiz tüm
marketlerde faaliyet gösteren firmalara ulaşmak. Hali hazırda finansal
sektörde veya bankacılık sektöründe çok yakın çalıştığımız firmalar var.
Bunun yanı sıra petrol sektöründeki firmalarla da birlikte çalışıyoruz.
Başta da söylediğim gibi bizim özel olarak ilgilendiğimiz bir sektör yok.
Çünkü tüm sektörler felaketten kurtarma yazılımına ihtiyaç duyuyor.
Fakat taleplere baktığımızda finans sektörünün diğer sektörlere göre
bizim yazılımımız konusunda biraz daha fazla talepkâr olduğu söylenebilir. Bu sektörün regülasyonlarının daha fazla olması talebin artmasına
da sebep oluyor.
Yazılım sektörüne baktığımızda felaketten kurtarma
işlemi yapan Double Take’ın yanı sıra birçok yazılım
bulunuyor. Sizin yazılımınızı rakiplerine göre farklı
kılan şey nedir?
Bizim sunduğumuz çözüm sadece saf bir yazılımdan ibaret. Müşterilerimize sunduğumuz bu çözüm ile birlikte özel bir depolama
çözümü veya özel bir donanım kullanmanıza gerek yok. Sadece
bir yazılım ile gerçek zamanlı replikasyon yapabildiğimiz gibi
aynı zamanda sistemin işleyişini koruma ve servisi düzenli tutma
gibi işlemleri sadece yazılım ile gerçekleştirebiliyoruz. Bu durum
altyapının bağımsız olması konusunda büyük bir avantaj sunuyor.
Yazılımımız fiziksel ortam üzerinde çalışabildiği gibi sanal ortamlar üzerinde de çalışabiliyor. Hem sanal hem de fiziksel ortamlarda
da çalışabilen çözümümüz aynı zamanda markadan bağımsız her
Vision Solution Bölge Satış Direktörü
Wouter Vancoennolle
türlü sunucu üzerinde çalışabildiği gibi yine markadan bağımsız
depolama çözümleri üzerinde de kolaylıkla çalışabiliyor. Başta da
söylediğim gibi Double Take’in ana avantajı bağımsız bir altyapıya
sahip olması ve bu özelliği sayesinde tüm ortamlara kolaylıkla
uyum sağlayabilmesi.
Sanıyorum 7 ay önce son sürümünüz Double Take 6.0
yazılımını müşterilerinizin beğenisine sundunuz. Bu
yeni yazılımın eski sürüme göre avantajları neler?
Yeni yazılımımız üzerinde eski sürüme göre önemli güncelleştirmeler var. Bunların arasında dikkat çekenlerden birisi Hyper-V
için özel yenilikler sunulması. Kullanıcılar Windows Server 2011
üzerinde Hyper-V’yi bundan böyle Double Take 6.0 ile daha güvenli
kullanabilecekler. Bunun yanı sıra yeni sürüm ile birlikte Hyper-V
üzerinde CSV desteği de sunuyoruz. Ayrıca yeni yazılımımız ile tüm
uygulamaları basit bir konsol üzerinden yönetebiliyorsunuz.
Bunların yanı sıra VMware üzerinde de birkaç yeniliğimiz var.
Artık kullanıcılar VMware üzerinde çoklu servisleri seçebiliyorlar.
Tabii ki yeniliklerin hepsini saymamız burada mümkün değil ama
yeni ara yüzümüzde de kullanım açısından büyük değişiklikler
olduğunu söylemeliyim.
nisan’13
21
HABER
Vodafone Türkiye ve Huawei’den
İnovasyon Ortaklığı
V
odafone Türkiye’nin teknoloji ekibi ile teknoloji devi Huawei
ortak inovasyon takımı kurdu. Stratejik işbirliğiyle Vodafone ve Huawei’nin teknik ekipleri bundan böyle “Joint Business
Innovation Team-Teknoloji ve İnovasyon için Girişim Takımı-JBIT
adı altında çalışarak birlikte son teknolojileri üretecek. Vodafone
Türkiye ve Huawei arasında yapılan stratejik işbirliği, İspanya’nın
Barselona kentinde düzenlenen Mobil Dünya Kongresi 2013’te
duyuruldu. İki yıl önce Vodafone’un tüm operasyonları içinde “Küresel İnovasyon Merkezi” seçilen Oksijen Ar-Ge mühendislerinin
de yer aldığı JBIT’de Vodafone ve Huawei ekipleri birlikte projeler
ve katma değerli ürünler geliştirecek.
“Joint Business Innovation Team” bünyesinde geliştirilen ilk teknoloji için noter huzurunda gerçekleştirilen testte Vodafone Türkiye,
3G’de 11.3 Mbps veri yükleme (upload) hızına ilk ulaşan operatör
olduğunu tescil ettirdi. Vodafone Türkiye, Huawei işbirliğiyle, test
şebekesinde gerçekleştirdiği testle 3G’de veri yüklemede bir üst
aşama olan 11.5 Mbps veri yükleme hızını destekleyen altyapıya
sahip olduğunu gösterdi. Söz konusu teknolojiyle cepten çekilen
50 megabayt’lık (MB) bir video 70 saniye yerine 35 saniyede, 2 kat
daha hızlı video paylaşım sitelerine yüklenebilecek.
Xerox Impika’yı Satın Aldı
X
erox, dakikada 375 metre baskı yapabilen teknolojilere sahip
Impika şirketini satın alarak, geniş ebat su bazlı inkjet baskı
teknolojilerinin kullanıldığı endüstriyel baskı pazarına da adım
atıyor. Üretime yönelik inkjet pazarında 2015 yılına kadar yıllık
yüzde 21 büyüme bekleniyor.
Impika; endüstriyel, ticari, güvenli dokümanlar, etiket ve paketleme baskılarında kullanılan inkjet baskı çözümlerinin dizayn,
üretim ve satışını gerçekleştiren lider şirketler arasında yer alıyor.
Patentli bir teknolojiye dayanan su bazlı inkjet baskıda geniş bir
portföye sahip olan Impika’nın ürün gamı içerisinde, dakikada 375
metre baskı hızına sahip sürekli besleme (continupus feed) baskı
sistemleri grubu “iPrint” ve 2400 x 1200 dpi çözünürlüğe sahip
dijital baskı sistemleri grubu “iPress” de bulunuyor.
Xerox’un mevcut xerografik üretim sitemlerine ek olarak Impika
teknolojileri, dünyanın tek yüksek kapasiteli susuz inkjet baskı
sistemleri Xerox CiPress Production Inkjet Sistemleri’nin daha da
geliştirilmesine ve pazarlanmasına katkı sağlayacak. Impika’nın
sunduğu teknolojilerin de eklenmesiyle Xerox, sektörün en geniş
dijital baskı sistemleri ürün gamını sunuyor olacak.
Dell Yeni Yedekleme ve Kurtarma Çözümü
DR4100 Cihazını Tanıttı
D
ell, işletmelerin şirket verilerini yedekleme ve kurtarma
maliyetlerini, daha etkin şekilde kontrol altında tutmalarına
ve düşürmelerine yardımcı olmak amacıyla Fluid Data mimarisi
üzerine kurulu ‘gelecek nesil diske yedekleme cihazını’ satışa
sunuyor. Yeni, yüksek performanslı diske yedekleme cihazı olan
Dell DR4100, Dell’in cihazda yerleşik olan veri tekilleştirme ve
sıkıştırma teknolojileri sayesinde, işletmelerin yedekleme için ihtiyaç duydukları depolama kapasitesini 15 kata kadar düşürmeye
yardımcı olabilecek.
Dell Veri Depolama Sistemleri Türkiye İş Geliştirme Müdürü Şükrü
Ergür konuyla ilgili olarak: “Dell DR4100, teybe yedekleme ortamlarını büyütmek ya da daha hızlı ve güvenilir disk tabanlı ortamlarla
değiştirmek isteyenler için, yedekleme ve kurtarmayı basitleştirirken,
veri depolama kaynaklarını da en uygun hale getiriyor. Genişletme
raflarının eklenmesi, gelişmiş veri tekilleştirme ve sıkıştırma teknolojilerimiz, işletmelere veri korumayı yönetmek için de basit, uygun
fiyatlı ve ölçeklenebilir bir yöntem sunuyor” dedi.
22
nisan’13
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
HABER
ERP Komitesi Akademisyenleri ve Yönetim
Danışmanlarını Göreve Çağırdı
E
RP Komitesi, Akademisyenler ve Yönetim Danışmanlardan
oluşan kurulunda Türkiye’deki firmaların kurumsallığı, kurumsal
yönetim sistemlerine olan yakınlığı, operasyonel verimlilik konularını masaya yatırmak ve çözüm önerileri geliştirmek, aksiyonlar
belirlemek üzere yakında bir araya geliyor olacak. ERP Komitesi’nin
faaliyete geçiyor olan diğer kurulu ise ERP kullanıcılarının sorunlarının ve çözüm önerilerinin tartışıldığı ERP kullanıcıları kurulu. 07
Mayıs 2012 tarihinde faaliyetlerine başlayan ERP üreticilerinin ve
hizmet sağlayıcılarının buluştuğu ERP üreticileri ve hizmet sağlayıcıları kurulu çalışmalarına devam ediyor.
ERP Komitesi, işbirlikleri ve iletişim platformu olma özelliği sayesinde kurumlar farklı politikalara sahip olsa da yönetim sistemleri
oluşturma, verimlilik artışı ve operasyonel mükemmellik için anlayış
ve kuralların birlikte oluşturulmasına zemin teşkil etmek üzere
Şubat 2012 tarihinde kuruldu ve 1.800’den fazla bireysel ve kurumsal üyesi var.
Detaylı bilgi için komite resmi web sitesi: www.erpcommittee.org
DuPont Türkiye’ye Taze Kan
D
uPont Türkiye, İnovasyon Merkezi Müdürlüğü görevine atanan
Mehmet Demiray, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki eğitimini tamamladıktan sonra, ABD Akron Üniversitesi’nde Polimer Mühendisliği
ve West Virginia Üniversitesi’nde işletme alanında eğitim almış.
200 yılı aşkın köklü bir geçmişi olan, dünyanın en saygın şirketlerinden birinde çalışmaktan her zaman büyük mutluluk duyduğunu
belirten Mehmet Demiray şöyle konuştu: “Bir bilim firması olan
DuPont tarafından İstanbul’da açılacak olan Inovasyon Merkezi
müdürlüğü görevimden dolayı onur duymamın yanı sıra, büyük bir
sorumluluk hissediyorum. Dünya’nın farklı ülkelerinde bulunan
DuPont Inovasyon Merkezleri’nin 11ncisi olan bu merkezde sürdüreceğimiz çalışmalardaki amacımız, işbirliğine dayalı inovasyon
yaklaşımımızla, Türkiye’de farklı sektörlerin ihtiyaçlarına yönelik
çalışmalar yapmak ve büyümeye katkı sağlamak olacaktır.”
DuPont’un geliştirdiği DuPont İnovasyon Merkezleri global ağı,
inovasyon ve işbirliğine yeni bir bakış açısı getiriyor. Müşterilerini
ve potansiyel müşterilerini, hükümetler, STK’lar, üniversiteler ve
diğer stratejik düşünür ve uzmanlarla bir araya getirerek, bölgesel
ve küresel sorunların çözümü için bir işbirliği ortamı hazırlamayı
amaçlıyor.
En Prestijli IBM Ödülleri ComPro ve Avnet’in!
I
BM’in her yıl değişik kategorilerde en yenilikçi çözümleri üreten, iş mükemmeliyeti,
gelişmiş yetenekleri ve sıra dışı bir müşteri
deneyimi sunma konusunda en iyi performansı gösteren çözüm ortakları arasından seçerek,
dünya çapında yüzlerce başvuru içerisinden
sadece sayılı şirkete verdiği 2013 “IBM Beacon
Awards” ve “IBM Choice Awards” ödüllerinin
sahipleri belli oldu.
Dünyada farklı kategorilerde 30 şirkete verilen
IBM Beacon Ödülü’nü Türkiye’den “Bulut
Hizmetleri Çözüm Sağlayıcısı” kategorisindeki
başarısıyla ComPro kazandı. Değişik coğrafyalardan çözüm ortaklarının müşterilerle
24
nisan’13
çalışma ilişkilerinin ve IBM çözümlerini satma
becerilerinin ödüllendirildiği IBM Choice
Ödülü’nü ise “En iyi Distribütör” kategorisindeki performansıyla ülkemizden Avnet
kazandı. ComPro Genel Müdürü Abdurrahman Keklik, “iki yıl üst üste bu gururu yaşamak
elbette tesadüf değildir. Ekip olarak yıllardır
önceliğimizi müşteri memnuniyeti olarak belirledik ve tamamladığımız yüzlerce projede de bu
ilkeyi amaç edindik” dedi. Avnet Genel Müdürü
Hakkı Eren, “geçtiğimiz yıl bizim için ayrıca
önemliydi çünkü birçok ilke de imza attık, bu
ödül süregelen başarımızın ve bu ilklerin bir
yansımasıdır” dedi.
HABER
Yapı Kredi Bankacılık Ekranları
OBSS ile Tek Çatı Altında
Farklı teknolojilerle geliştirilmiş olan ekranlarını, Java teknolojisi altında biraraya
getirmeye karar veren Yapı Kredi, yazılım sektörünün önde gelen şirketlerinden biri
olan OBSS’yi seçti. OBSS, Önyüz Yenileme Projesi ile verimliliğini artırmak isteyen Yapı
Kredi’nin Oracle Forms ekranlarını, işlevlerini aynen koruyarak yeni platforma taşıdı
Önyüz yenileme projesi kapsamında Oracle Forms ekranlarını, işlevlerini aynen koruyarak Java
Teknolojileri ile yeniden geliştiren OBSS, projenin gelişim sürecinde bankanın geliştirdiği mimaride
“olduğu gibi taşıma” (as-is migration) standartlarının belirlenmesini sağladı.
Vural ERKOÇ
Yapı Kredi İş Akışı ve İştirakler Yazılım Geliştirme Direktörü
Servis Odaklı Mimariye Dayanan Tek Bir Önyüz
Platformu İhtiyacı
Yapı Kredi İş Akışı ve İştirakler Yazılım Geliştirme Direktörü M. Vural
Erkoç neden böyle bir konsolidasyon projesine ihtiyaç duyduklarını
şöyle açıklıyor: “Bankada farklı platformların kullanılıyor olması, bizim
de tüm bu teknolojilere hakim olmamızı gerektiriyor. Bu da hepimizin
zamanını daha fazla dolduran bir durum. Yapı Kredi’nin hedef mimarisi
olarak belirlediği servis odaklı mimariye dayanan, web tabanlı, en son
teknolojilerin kullanıldığı Önyüz Yenileme Projesi bankanın bir çok
uygulamasını Java tabanlı tek bir platforma bir kısmı “as-is” olarak, bir
kısmı da verimliliğimizi artıracak ve zamanı kısaltacak şekilde yeniden
tasarlanarak aktarıldı.”
M. Vural Erkoç neden OBSS ile çalışmayı tercih ettiklerini şöyle
açıklıyor: “OBSS’nin uyguladığı iş süreçleri gerçekten çok etkileyici. Belirli
standartlarda ilerleyen bir süreç izlerlerken, insan kaynağı gerektiğinde
hızlı bir şekilde kaliteli kaynak bulup eğiterek projelerimiz için mobilize
edebiliyorlar. Bu kaynakları bulurken üniversitelerle yaptıkları
işbirliklerinin, açtıkları yarışmaların ve eğitim programlarının çok etkili
olduğunu düşünüyoruz.”
Erkoç, OBSS’nin projedeki performansını ise şöyle değerlendiriyor:
“OBSS yaptığı işi çok kaliteli yapıyor. Hem gerektiğinde projenin önceden
belirlenen zamanda yetişmesi için özverili çalışıyorlar, hem de sonrasında
yaptıkları işin desteğini çok iyi sağlıyorlar. OBSS bilgi birikimi ve insan
kaynağıyla projenin başından sonuna kadarki değişik aşamalarında
farklı roller üstlendi. OBSS her şartta hep yanımızda, üretken bir biçimde
çalıştı.”
Tümüyle Java tabanlı olan yeni platformun önyüzlerine web tarayıcıyla
erişilirken arka tarafta servis odaklı mimari ve veritabanı katmanı
yer alıyor. İş süreçlerinin işletildiği bir süreç motoru bulunan yeni
platformda, banka iş birimlerinin parametrik karar mekanizmalarını ve
karar ağaçlarını içeriyor.
Yüksek Verimlilik
Vural Erkoç, Önyüz Yenileme Projesi kapsamında iş süreçlerinin
iyileştirildiğini ve belirli bir öğrenme süreci sonrasında kullanıcıların
verimliliğinin artacağını beklediklerini belirterek, şu bilgileri veriyor:
“Proje kapsamında süreçler elden geçirilerek yalınlaştırılıyor. Yeni
platformla birlikte ekranlara belirli bir kullanılabilirlik standardı
getiriliyor. Standartlar öncelikle Bilişim Tekonolojileri Yönetimi’nin işini
kolaylaştırıyor ve üretkenliğini artırıyor. Ayrıca çok sayıda platformdan
tek bir platforma geçerek sistemlerimizi konsolide ediyor olmak, pek çok
yönden tasarruf sağlıyor.”
Son olarak Önyüz Yenileme Projesi’nin yazılım yaşam döngüsü
metodolojisine tümüyle uygun şekilde hayata geçirildiğini vurgulayan
Vural Erkoç, “Bu metodolojiyi kullanmanın önemli bir başarı faktörü
olduğunu düşünüyoruz; çünkü analiz aşamasından son kullanıcı
testlerine kadar disiplinli bir süreç içeriyor. Özellikle bankacılık
önyüzlerinin yenilendiği gibi büyük çaplı, karmaşık projelerde bu
metodolojinin izlenmesi bir zorunluluk. Proje kapsamındaki aşama
paketlerinin önceden belirlenen zamanlarda, gecikme olmaksızın hayata
geçiriliyor olması doğru yolda ilerlediğimizin bir kanıtı” diyor.
OBSS Hakkında
2005 yılında kurulan OBSS, finans ve telekom sektöründe Türkiye’nin
en büyük ve prestijli kurumlarına yazılım hizmeti vermektedir. OBSS,
170 kişilik kadrosuyla, Java ve .Net alanında anahtar teslim projeler
gerçekleştirmekte ve dış kaynak hizmeti vermektedir. Kurumsal
mimari, proje yönetimi, sürüm ve konfigürasyon yönetimi, yazılım
kalite güvence testleri, IT offshore hizmetleri ve mobil uygulamalar
başlıklarındaki tecrübesi, öne çıkan özellikleri olmaktadır. Oracle ve
Atlassian’ın iş ortakları arasındadır.
nisan’13
25
Ali Yavuz Şahin
RÖPORTAJ
[email protected]
Büyük Veriyi Yönetmenin
Zamanı Geldi
“Büyük Veri” uygulamalarında kapsamlı ürün portföyü yenilikleri sunan
DDN, Scaler serilerine bir yenisini daha ekledi. Hadoop Scaler adındaki bu
yeni aracı DDN Ülke Müdürü Oğuzhan Bayburs’a sorduk
‘Büyük Veri’ gereksinimi olan kurumlara DDN neler
sunuyor?
DDN henüz “Büyük Veri” terimi bulunmadan önce, “Büyük Veri” ile
ilgili zorluklar üzerinde 10 yıldan uzun süredir pek çok yönden uzmanlık kazanmıştır. Yeni nesil veri merkezlerinde, endüstrinin önde gelen
dağıtımlı bulut depolama uygulaması çözümünü Türkiye’de kullandırmaya başladık.
Bu devrim niteliğindeki nesne tabanlı bulut depolama sistemi ile
içeriğin küresel çapta dağıtılmasına dair ihtiyaçlara hitap etmekle kalmayıp organizasyonların coğrafi yönden dağıtık alanlar boyunca kendi
depolama bulutlarını kolayca kurmalarına ve çalıştırmalarına da imkan
tanımalarını sağladık.
Sadece “Büyük Veri” değil aynı zamanda “Hızlı Veri” kavramını da beraberinde getiren DDN ürünleri; Hyper-Ölçeklenebilir, dağıtık mimari,
yeterlilik ve güvenilirlik sunmaktadır.
Yeni nesil veri merkezlerinde web, masaüstü veya akıllı telefon istemcileri üzerinden her zaman her yerden erişim; büyük dosyaları e-posta
kullanmadan, bilişim teknolojileri politikalarını ihlal etmeden kolayca
paylaşmak ve yayınlamak kullanıcılar için hızlı ve kolay depolama
kurulumuyla karmaşıklığı azaltmaktadır. Aygıt kaybı ve arızasından
kaynaklanan veri kayıplarına karşı koruma sağlayan ürünlerimizle
kullanıcılara kusursuz çözümler getiriyoruz.
M
DDN’in yeniliklerinden bahseder misiniz?
Dünyanın en yüksek veri yoğunluklu ortamları için optimize edilmiş
“Büyük Veri” uygulamalarında kapsamlı ürün portföyü yenilikleri
gereklidir. Dünyanın en büyük dosya depolama sistemlerinin ve titiz
uygulamaların performans ve ölçeklenebilme eşiğindeki gereksinimleri
giderek artmıştır. DDN, Dünyanın en yüksek veri yoğunluklu ortamları
için optimize edilmiş “Büyük Veri” uygulamalarında kapsamlı ürün
portföyü yenilikleri sunmaktadır. Son olarak Scaler serilerine bir yenisini daha ekledi. Hadoop Scaler.
Hadoop Scaler’in sağladığı avantajlar nelerdir?
Supercomputer, Medya, CCTV, Yaşam Bilimleri, Bulut Bilişim alanlarının
ünlü kovboyu DataDirect Networks (DDN), efsane Scaler serilerine
Scale-Out Hadoop disk sistemini getirirken, Big Data (Büyük Veri) konseptini Hadoop ile yoğurarak hem depolama hem de hesaplama tarafını
tek bir platformda birleştirdi. Bu yöntem ile Hadoop iş yüklerinde yavaşlayan sunucu kümelemelerindeki veri transfer darboğazları ortadan
kaldırılmış oldu. Bunun için DDN, dünyanın en hızlı disk sistemi SFA12K
platformunu, 40Gbps Infiniband üzerinden sunucularla, Hortonworks
Hadoop dağıtımını baz alarak entegre etti.
xStreamScaler, GridScaler, ExaScaler ve Web Object Scaler’dan sonra
şimdi de hScaler . Yani meşhur Hadoop Scaler .
DDN filinin ayak seslerini şimdiden duymaya başladınız bile…
26
nisan’13
P
i
Ç
DDN Ülke Müdürü
Oğuzhan Bayburs
Acaba buna analitik performans canavar mı demek
lazım? Yoksa dünyanın en hızlı Hadoop aracı mı?
hSCaler içinde yer alan SFA12K disk sistemi 40GB/saniye performansı
ve 1.4 milyondan fazla IOPS kabiliyeti ile dünyanın en hızlı depolama
aygıtına dönüştürüyor.
Cihaz paket olarak Hadoop ve ETL (Extract-Transfer-Load) araçlarını
da içeriyor. Beraberinde 200 den fazla konnektörden veriyi ingest eden
DDN hScaler, 8.000 node’lu bir Hadoop Cluster’dan alınan performansa
eş değer bir rakamla karşımıza çıktı.
DDN hCluster’da çok esnek bir konfigürasyonlama yöntemi uyguluyor.
Dilerseniz yüksek erişilebilir hesaplama, dilerseniz kapasite ölçeklendirebilen bağımsız veri node’ları. Hem hesaplama hem de depolama,
ölçeklenebilen unitelere ayrı ayrı eklenebiliyor. Hem 10K 15K disk hem
de flash teknoloji desteği olan sistemde 2 rack kabinette, 1.680 adet
diske kadar çıkabiliyor. Gerek hScaler gerekse de Hadoop operasyonları
DirectMon Analytics kümeleme yazılımı üzerinden yönetilebiliyor. Bakalım DDN önümüzdeki zamanda hangi Scaler aile bireyini duyuracak
merakla bekleyin.
Ci
Yö
Gü
Uy
En
F
y
ç
r
ç
HABER
FİNANS SEKTÖRÜNE YÖNELİK
ÇÖZÜMLER
PORTAL ve
iŞ AKIŞI
ÇÖZÜMLERİ
KURUMSAL İÇERİK
ve DOKÜMAN YÖNETİMİ
Döküman Arşivleme
Hasar Yönetimi
Sözleşme Yönetimi
BÜYÜK VERİ
YÖNETİMİ
MOBİL HİZMETLER
Cihaz Seçimi
Yönetilebilirlik
Güvenlik
Uygulama Geliştirme
Entegrasyon
VERİ MERKEZİ
ÇÖZÜMLERİ
DİJİTAL FORM
İŞLEME
DİJİTAL BAŞVURU
TAKİBİ
Finans sektörü için standart ve regülasyonların gerektirdiklerini
yerine getirmek üzere teknolojinin uyarlanması ve kullanımı ön plana
çıkarken, aynı zamanda operasyonel verimliliğin arttırımı, sektörel
rekabette avantajlı olmak gibi stratejik konular, bilginin yönetimini
çok daha önemli hale getirmektedir.
www.datamarket.com.tr
[email protected]
(0212)337 07 07
mart’13
27
Ali Yavuz Şahin
RÖPORTAJ
[email protected]
Dış ve İç Tehditlere Karşı
Firmanız Ne Kadar Güvende?
Bu ayki röportajlarımızdan bir tanesini Cyber-Ark firmasının Bölge
Direktörü Ana-Maria Boldizsar ve Cyber-Ark’ın Türkiye’deki mümessili
ITway VAD firmasından Ürün Müdürü Özlem Öksüz ile gerçekleştirdik
C
yber-Ark uçtan uca güvenlik fikrinden yola çıkarak, etkili
güvenlik sunan bir çözümü üretmek amacı ile sektörde kabul
gören güvenlik uzmanlarından oluşan bir ekip tarafından
1999 yılında kurulmuş. Kurumların içeriden ve dışardan oluşan
tehditlere karşı korunması ve yönetiminde uzmanlaşmış global bir bilgi
güvenliği firması olan Cyber-Ark hakkındaki sorularımızı öncelikle AnaMaria Boldizsar’a yöneltiyoruz.
Bizlere Cyber-Ark hakkında bilgi verebilir misiniz? CyberArk neler yapıyor, firmalara ne gibi çözümler sunuyor?
Cyber-Ark güvenlik alanında faaliyet gösteren imtiyazlı bir kimlik
yönetim çözümü. Bu çözümümüzü kurumların daha güvenli iletişim
sağlaması için sunuyoruz. Kısacası Cyber-Ark yazılımı sayesinde kurumlar kullanıcılarının, uygulamalarının ve hassas bilgilerinin hem içeriden
oluşan tehditlere hem de gelişmiş dış tehditlere karşı korunması ve
yönetimini sağlıyor.
Cyber-Ark kurumlara bir yazılım çözümü sunuyor ve
bu çözümler arasında Privileged Identity Management
(PIM) Suite, Privileged Session Management (PSM)
Suite ve Sensitive Information Management Suite (SIM)
yazılımları bulunuyor. Bu yazılımlar kullanıcılara ne gibi
yararlar sağlıyor?
Hesap bilgileri ve şifreleri saklamak her zaman zorlu bir işlemdir. Bu
bilgileri gerektiğinde kullanmak ve yönetmek gerektiğinde karşınıza
Cyber-Ark’ın Privileged Identity Management (PIM) Suite uygulaması çıkıyor. Bu uygulama sayesinde kullanıcılar network içerisindeki
bilgilere (bu bilgiler bir veritabanında veya sunucuda olabilir) güvenli
bir şekilde erişebiliyorlar. Privileged Session Management (PSM) Suite’i
ise PIM’in kız kardeşi olarak düşünebilirsiniz. PSM ücretsiz bir yazılım
ve kritik sistem üzerinden akan verileri izlemenize ve kaydetmenize
olanak sağlıyor. SIM ise hassas bilgilerin yönetimi ve korunmasının yanı
sıra şirket dışı aktarımlarda güvenli bir platform oluşturmasıyla öne
çıkıyor.
Piyasada birçok güvenlik firması var ve size benzer
çözümler sunuyorlar. Cyber-Ark’ın çözümlere
baktığımızda rakiplerine göre farklı kılan şey nedir?
Öncelikle biz patentli bir teknolojiye sahibiz. Bunun anlamı, bizim
kullandığımız teknolojiyi başka bir firma veya yazılım kullanmıyor, anlayacağınız biz bu teknolojiyi kullanan tek firmayız. Bizi diğer firmalardan
farklı kılan birkaç ana neden var. Bunlardan ilki herhangi bir şirkette
kullanılan yazılım ne olursa olsun sisteme entegre olabiliyoruz. Bir
diğeri ise müşterilerimize sistemleri üzerindeki bilmedikleri noktaları
gösterebiliyoruz. Genel olarak Cyber-Ark’ın sunduğu çözümlere baktığımızda eşsiz çözümler sunduğumuzu söyleyebiliriz. Bu sayede diğer
firmalardan ayrılıyoruz.
28
nisan’13
Cyber-Ark Bölge Direktörü
Ana-Maria Boldizsar
Önümüzdeki günlerde firmaları ne gibi tehlikeler
bekliyor olacak? Bir güvenlik firması olarak firmalara
önerileriniz neler?
Bu günlerde birçoğumuz siber ataklar hakkında konuşuyoruz ve bu
ataklar genellikle firmalar üzerine yapılıyor. Siber atak yapılan firmaların belirli bir sektörü yok her sektörden veya her türden firma bu tarz
siber ataklardan etkilenebiliyor. Bizim çözümlerimiz bu tarz ataklara
karşı konulması için geliştirilmiş çözümler ve ürünlerimize sahip firmalar bu tarz ataklara karşı çok hızlı tepki gösterebiliyorlar.
Cyber-Ark’ın Türkiye’deki yapılanması ve ITway ile ilgili sorularımızı da
ITway VAD firmasından Ürün Müdürü Özlem Öksüz’e soracağız.
ITway ve Cyber Ark’ın birliktelik macerasından bizlere
bahsedebilir misiniz?
ITway ve Cyber Ark’ın birlikteliği 2012 yılının son çeyreğinde başladı.
Hali hazırda Cyber Ark’ı Türkiye’nin önde gelen finans kuruluşları ve
bankalarında kullanılıyor. Bildiğiniz gibi ITway sunduğu çözümlerle
ilgili eğitimlerde veriyor ve dönem içerisinde Cyber Ark’la ilgili de
eğitimler açmayı düşünüyoruz. Muhtemelen yılın ikinci yarısı gibi çeşitli
workshoplarla bu konudaki gereklilikleri yerine getireceğiz.
Cyber Ark ile güvenliğin kritik olduğu firmalara hizmetler sunmak
istiyoruz. Çünkü bizim ürünümüz bulmacanın eksik parçasını tamamlıyor. ITway, bünyesine kattığı Cyber Ark ve diğer çözümleriyle birlikte
müşterilerine uçtan uca bir güvenlik çözümü sunuyor. Bu konuda da
her geçen gün kendimizi geliştirmeye devam ediyoruz.
HABER
Ferrari Infor’dan Güç Alıyor
Y
üksek performanslı otomobilleriyle dünyaca tanınan Ferrari otomobillerinin alıcıları, müşteriye duyarlılık ve hizmet
anlamında en iyisini talep eder. Müşterilerin bu değerli ürünün
teslimatı için standart süre olan 12 ay boyunca beklemeye çok
daha isteksiz olduğu Çin ve Orta Doğu gibi yeni pazarlarda artan
taleple birlikte, Ferrari, giderek artan talebi kaliteden ödün vermeden karşılamak için üretim miktarını ve hızını artırmak zorunda
olduğunun farkında vardı.
Ancak bu ciddi bir sorun yarattı; çünkü her Ferrari kendine özgüdür. Her müşteri, sadece kendi otomobiline özgü renk seçiminden,
koltukları ve araç içini kaplamada kullanılan malzemeye kadar
birçok ayrıntıyı kendi zevkine göre tasarlatma lüksüne sahiptir.
Dolayısıyla birbirinin eşi iki Ferrari bulunmaz. Her müşteri, eşsiz
bir araç satın alır. Ferrari bu noktadan yola çıkarak, müşterilerin
beklentilerine cevap verebilen, esnek bir üretim yapısına ihtiyaç
duyduğu sonucuna vardı. Bu yapı, yeni üretim yaklaşımı için
belirlenen hedefleri yakalayabilecek çeviklikte bir iş yazılımı
ile desteklenmeliydi. Bu yüzden Ferrari, dünyanın önde gelen
kurumsal bilişim teknolojileri uygulayıcısı Infor ile altyapılarının
yenilenmesi konusunda işbirliği gerçekleştirdi.
Kobiler İşlerini Dışarıdan Yaptırma Eğiliminde
F
reelancer.com gerçekleştirdiği Küçük Ölçekli İşletmeler Araştırması geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Araştırmaya katılan
2500 Türk küçük ölçekli işletme sahibinin %52’si, geçtiğimiz 12
ay boyunca işi danışmanlara ve serbest çalışanlara yaptırmanın
büyüme kapasitelerinde merkezi bir rol oynadığını belirtmiş. 2500
kobi’nin %57’si, belirli becerileri istedikleri gibi ve istedikleri
zaman elde edebilmenin sağladığı esneklikten yararlanarak, tam
zamanlı çalışanlar istihdam etmek yerine, işi serbest çalışanlara
yaptırmaya tercih etmiş.
“Araştırma, rekabetçi kalmak ve büyümek için, kobi’lerin yapamadıkları işler için uzmanlar tuttuğunu gösterdi; şirketlerini ve dinamik e-ticaret sitelerini daha verimli çalıştırmak için IT sistemleri
tasarlamaktan pazarlama, finans ve hesap uzmanlarına kadar,” diye
konuşan Freelancer.com CEO’su Matt Barrie sözlerine şöyle devam
ediyor: “2012 yılında kobi’lerin çoğu, kendi kendilerine yapamadıkları işleri görmezden gelmek yerine, dışarıdan çalışanlara yaptırabileceğini fark etti. Bu şekilde, başka türlü şirketlerine katamayacakları uzmanlığı elde ediyorlar. Ve kaynakları kısıtlı olduğundan,
yalnızca ihtiyaç duydukları zaman hizmetlere para ödeyeceklerini
fark ettiler.”
Türkiye İle İşbirliğimizi Genişletmek İstiyoruz
İ
sveç ve Türkiye arasındaki kültürel ve
stratejik işbirliğini geliştirmek amacıyla
Stockholm’e resmi bir ziyaret yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsveç Dışişleri Bakanlığı tarafından desteklenen, TeliaSonera’nın
sponsoru olduğu Stockholm Üniversitesi Türk
Enstitüsü’nün açılışını da yaptı. Cumhurbaşkanı Gül tören sırasında TeliaSonera CEO’su Per
Arne Blomquist’le de görüştü.
90’ların başında Turkcell’in kurucu
ortaklarından ve en büyük hissedarı
olarak Türkiye’ye geldiklerini ve 20 yıldır
Türkiye’de hizmet verdiklerini ve Türkiye’de
bulunmaya devam edeceklerini belirten
30
nisan’13
Blomquist TeliaSonera’nın Avrasya operasyonunun merkezinin İstanbul’da olmasının
bir tesadüf olmadığını söyleyerek sözlerine
şöyle devam etti:
“TeliaSonera olarak Türklerin yönetim
becerileri ve Türkiye’nin coğrafi ve kültürel
konumu Avrupa ve Asya kıtaları için stratejik
önem taşıyor. Bu nedenle Türkiye’yi Avrasya
operasyonlarımızın yönetim merkezi olarak
kullanmaya devam edeceğiz. Türkiye’de
büyük bir potansiyel görüyoruz. Türkiye
sadece kendi içinde başarılı bir ülke değil, aynı
zamanda civar ülkeler için de ekonomik ve
politik önemi her geçen gün artan bir ülke.”
Büyük Veri Dev
Fırsatlar Getiriyor
D
ünyanın en büyük şirketlerine veri ambarı, kampanya yönetimi ve Büyük Veri (Big
Data) çözümleri sunan Teradata, faaliyetlerini temelde yalnızca veri ambarı ve analitik
çözümler odaklı olarak sürdürüyor. Teradata, ABD’nin en etik 10 şirketi ve en iyi 10
yazılım şirketi listesinde yer alıyor. Bugün Büyük Veri yönetimi dendiğinde akla ilk gelen şirketler
arasında Teradata’nın yer alması rastlantı değil. Teradata kurulduğu günden bu yana büyük
veriyi kullanarak derin analitik çözümler sunmayı amaçlıyor ve bunu başarıyla gerçekleştiriyor.
Günümüzde adını sıkça duyduğumuz MPP (Massively Parallel Processing) mimarisi, Teradata
Veritabanı’nın 34 yıldır yapıtaşını oluşturuyor.
Teradata’nın gerçekleştirdiği çalışmalar, “Büyük Veri’nin iş dünyası ve iş süreçleri açısından
önemi nedir?” sorusunu da net bir biçimde yanıtlıyor. Açıkça ifade etmek gerekirse, günümüzün
en büyük teknolojik fenomenlerinden biri haline gelen “Büyük Veri”, şirketlerin içinde olup olmamayı seçebilecekleri bir konu değil. Bu aslında ‘büyük para’ diye de adlandırabilecek pazarları ve
beraberinde getirdiği fırsatların içeriğini ifade ediyor. Büyük Veri çözümleri iş yaşamında oyunun
kurallarını değiştiriyor, bir anlamda ezber bozuyor. Geleneksel yaklaşımı kullanan şirketler,
‘transaction’ yani gerçekleşmiş işlemleri analiz ederken, Teradata’nın Büyük Veri çözümlerinden
yararlanan şirketler daha işlem gerçekleşmeden davranışları analiz edebilme şansına sahip
bulunuyorlar. Bu da rekabette onları bir adım ileriye taşıyor.
Geleneksel veri yapıları üzerinden yapılan analizlere, yapılandırılmamış verilerin de eklenmesi
ile kurumlara daha önce sahip olmadıkları öngörü ve planlama imkanı sağlanabiliyor. Müşteriye
360 derecelik bir vizyonla yaklaşılmasına olanak veriyor. Örneğin yapılandırılmış geleneksel
veri analizleri ile “Müşteri neyi, ne zaman, ne kadara almış; ne sıklıkla alıyor; başka ürünü alma
eğilimi nedir?” sorularına cevap bulunabiliyor.
Veriyi Doğru Kullananlar Daha Kârlı
SEKTÖRÜN SESİ
Yapılan bir araştırma, veriyi kullanan şirketlerin verimlilik konusunda eşitlerinden yüzde 4
daha verimli, kârlılıkta ise yüzde 6 daha kârlı olduklarını gösteriyor. Bu durumda da veri, tüm
kurumlar için en önemli hammadde haline geliyor. Veri doğru araçlarla bilgiye çevrildiğinde, bu
bilgi her aşamada paraya, prestije veya güce dönüşebilir. Veri, bir firmayı müşterilerinin gözünde
diğer rakiplerimizden “Farklı” kılabilir ve “Tek” konumuna getirebilir. Bir firmanın müşterileri ile
ilgili şahsi bilgileri işlemesi ile kişiye özel kampanyalar üretmesi ve satışları artırması mümkün
olabilir. Teradata, farklı iş ihtiyaçlarına göre optimize edilmiş platform ailesi, veri ambarına özel
olarak tasarlanmış veritabanı, veri madenciliği konusunda geliştirilmiş çözümleri, sektörlere özel
çözümleri ile veri ambarı modelleri, analitik kampanya yönetimi ve büyük veri yönetimi çözümleri ile geniş bir ürün ailesine sahip bulunuyor.
Sorunsuz ve Yüksek Performanslı Platformlar
Teradata’nın optimize veri ambarı platformları veritabanı yazılımı, sunucu ve veri depolama
ünitesinin en iyi performans sağlayacağı şekilde tasarlanmış, yüzde 99.5 gibi son derece yüksek
bir oranda erişilebilirlik sunan ve veri yüklemeye hazır sistemler. Teradata müşterileri bu sayede
ilk günden itibaren veri ambarlarını oluşturmaya ve kullanmaya başlayabiliyorlar. Teradata
bugün geldiği noktada 6 farklı veri ambarı platformu sunuyor. Bu sistemler GB’lar seviyesinden
186 PB’a kadar ölçeklenebilen ve her biri farklı amaçlar için optimize edilmiş sistemler olarak
öne çıkıyor. Bugün aralarında Türk Telekom, Turkcell, Migros, Ziraat Bankası, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü, HSBC, eBay, BNP
Paribas, Lufthansa, American Airlines, Barclays, Nokia, Metro ve Carrefour gibi farklı sektörlerde
hizmet veren dev şirketler ve kurumlar Teradata’nın Büyük Veri çözümlerinden yararlanıyor.
Gamze Aydın
Teradata Türkiye Ülke Müdürü
nisan’13
31
Avşar Özgen
ÖZEL HABER
[email protected]
Teknolojik Bir Devrim
Yaşıyoruz
AK Parti Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’la Bilişim ve İnternet
Komisyonu Başkanlığı döneminde elde ettiği bilgileri ve IT
sektörüne getirdiği önerilerini konuştuk
G
eçtiğimiz yıl mecliste çalışmalarını tamamlayan Bilişim ve İnternet Araştırma Komisyonu yoğun
bir çalışmanın ardından hazırladığı raporu
tamamlayarak TBMM’ye sunmuştu. Biz de
IT Advisor olarak o raporun ayrıntılarını
sizlerle paylaşmıştık.
AK Parti Adana Milletvekili Prof. Dr. Necdet
Ünüvar her ne kadar 31 Ocak 2013 tarihinden bu yana TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Başkanlığı yapsa
da geçtiğimiz yasama yılında Bilişim ve
İnternet Araştırma Komisyonu başkanlığını yürütmüştü. Yeni komisyon başkanlığı
görevinde başarı dileklerimizi ilettiğimiz
Necdet Ünüvar’la Bilişim ve İnternet Komisyonu Başkanlığı döneminde elde ettiği
bilgileri ve IT sektörüne getirdiği önerilerini konuştuk.
“2007 – 2010 döneminde ABD’de BİT
sektörünün GSYH’ya katkısı yüzde 8’lerden
yüzde 9,5 civarına çıkarken, AB için bu
oran yüzde 5,5’lardan yüzde 6’lara çıkmıştır. Bu karşılaştırmadan yola çıkarak, AB Sayısal Gündem Değerlendirme Raporunda,
AB ekonomisinde BİT’in katkısının anılan
dönemde arttığı; fakat yeni inovasyon
dalgasında AB endüstrisinin ABD şirketleri
kadar başarı sağlayamadığı değerlendirilmesine yer verilmiştir.
Ülkemizde ise BİT sektörünün GSYH
içindeki payı 2007 – 2010 döneminde
yüzde 3,4 düzeyinde kalmıştır. Bu oran,
hem ABD hem de AB-27 ortalamasına göre
çok düşüktür. Bu durum, bilişim 2023 milli
gelir hedefimiz için önemli bir potansiyel
barındırdığını göstermektedir.
Bilişimin Milli Gelire Katkısı;
ABD’de Yüzde 9,5, Türkiye’de
Yüzde 3,4
6,3 milyar nüfusa karşılık 500 milyon,
bütün bu teknolojik cihazlara bağlıymış.
2011 yılında dünya nüfusu 6,8 milyar, bağlı
cihaz sayısı 12,5 milyar. 2020’de, dünya
32
nisan’13
AK Parti Adana Milletvekili
Necdet Ünüvar
nüfusunun 7,8 milyar olacağı, bağlı cihaz
sayısının da 50 milyar olacağı öngörülüyor. Anonimleşmiş bir ifadedir, televizyon
dünyayı evimize taşıyordu, internet evimizi
dünyaya taşıyor. Bilişim sektörü ekonomik
krizden en az etkilenen ve katma değeri en
yüksek sektör olarak değerlendirilebilir.
2001’de nüfusumuzun yüzde 5’i internet
sahibiyken bugün mobil erişimle birlikte
düşünüldüğünde bu oran yüzde 55’lere
çıktı. Bilişim gelirlerimiz 2003 yılında 11,5
milyar dolarken 9 yılda 34 milyar dolara
yükseldi. Geniş bant abone sayısı incelendiğinde, 2003 yılında 200 bin seviyesindeyken 2012 yılına gelindiğinde 19,5 milyon
seviyesine ulaştı. Tüm bunlar sevindirici
gelişmeler. Dünyada da gerek sosyal medya
kullanım oranları gerekse günlük hayatta
internetin edindiği yere, kullanıcı rakamlarına ve gelir değerlerine baktığımızda,
önümüzdeki dönemde bilişim sektörünün
dünyaya hükmedeceğini söylemek yanlış
olmaz.
İnternette Çocuğu Kontrolsüz
Bırakmamak Gerekiyor
İnternet her yönüyle sosyal ekonomik, toplumsal aklınıza gelen her alanda hayatımızda. Çünkü insanlar işlerini daha kolay hızlı
ve daha farklı noktalardan çözmek istiyor.
ÖZEL HABER
Örneğin alacağı şeyi kısa sürede elde etmek
istiyor. Üstelik de güvenli. Bu nedenle
TBMM Bilişim ve İnternet Komisyonu çok
doğru bir zamanda kuruldu. Komisyon
çalışmalarımız kapsamında çıkardığımız
sonuçlara göre Türkiye’de sektöre ilişkin
bir değerlendirme yapacak olursak,
kurumların ayrı ayrı kendi alanlarında iyi
işler yaptığını görüyoruz. Ama birden çok
kurumun aynı anda birlikte yapabileceği işlerle ilgili bağlantı noktalarını geliştirmesi
gerektiğini not ettik. Bir de e-devlet, siber
güvenlik vs. falan gibi konularda kurumlar iyi çalışmalar yapıyor. Bunu gördük.
Ama öbür yandan da vatandaşın bilinçlendirilmesi gerektiğinin farkına vardık.
Örneğin çocuğu kontrolsüz bırakmamak
gerektiğini gördük. Çocuğu kendi başına
bırakmak yerine onunla daha yakından
ilgilenmek gerektiğini biliyoruz. Bunun için
anne-babaların dijital okur-yazarlıklarının
artırılması gerekiyor. Çünkü çocukla ebeveyn arasındaki iletişim eksikliği bu şekilde
giderilebilir.
Bunların yanında 2023 vizyonumuz
kapsamında, Türkiye’nin bilgi toplumuna
dönüşümü gibi önemli bir hedefimiz var.
Bu konuda yapılması gereken hususlar
geçtiğimiz haftalarda TBMM Başkanlığı’na
sunduğumuz raporumuzda farklı açılardan
ele alındı ve buna göre pek çok öneride
bulunduk. Bu bağlamda bilişim sektörünün
gelişimi ve bilgi toplumuna dönüşme hedef
ve stratejilerinin gerçekleştirilmesini ve
sayısal uçurumun giderilmesini teminen
yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz:
Bilişim sektörü, stratejik önem ve önceliğe sahip bir alan olarak değerlendirilmeli, bilişim teknoloji ve imkânları ülke
yönetiminde etkin bir şekilde kullanılmalı,
özellikle yazılım sektörü başta olmak
üzere, bu alandaki tüm yatırım ve yeni
teknolojiler, araştırma geliştirme faaliyetleri ve istihdam desteklenmeli, gerektiğinde
vergisel avantaj ve kolaylıklar sağlanmalı,
yerli ve yabancı tüm yatırımcıların yatırım
kararlarını olumsuz yönde etkileyebilecek
ve yeni yatırımların önünde engel teşkil
edebilecek hukuki ve fiili koşullar ortadan
kaldırılmalıdır.
Ülkemiz Veri Merkezi
İşletmeciliği İçin Bir Cazibe
Merkezi Haline Getirilmeli
Hem sabit fiber altyapının hem de mobil
altyapının kurulmasında işletmecilerin karşılaştığı idari ve mali güçlükler giderilmeli,
bürokrasi minimize edilmeli, işletmecilerin
kamu mülkiyetindeki arazilerden, doğalgaz,
petrol, elektrik ve enerji nakil hatlarından,
karayolu, demiryolu ağlarından ve bunların
haberleşme atıl altyapı ve kapasitelerinden
uygun koşullarla istifadesi sağlanmalıdır.
Ülkemiz veri merkezi işletmeciliği için bir
cazibe merkezi haline getirilmelidir. Bu
durum, bilgi güvenliği, kişisel verilerin
korunması, vergilendirme, uluslararası
platformlarda bu alanda söz sahibi olunması, hukuki anlaşmazlıklarda avantajlı konumda olabilmek gibi fırsatları bünyesinde
barındırmaktadır.
Yerli içeriğin üretiminin özendirilmeli
ve içeriğin yurt içinde barındırılması
sağlanmalıdır. Türkiye’nin internet değişim
ve barındırma merkezi olarak gelişimi
teşvik edilmelidir. Barındırma hizmetlerinin yurt dışından sağlanması yerine
trafiğin ve içeriğin yurt içinde kalmasını
sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Kamu
kurum ve kuruluşlarının içeriklerinin yurt
içinde tutulması zorunlu hale getirilmeli,
yurt içinde üretilen içerik ve verinin yurt
içinde tutulabilmesi hatta yurt dışında
faaliyet gösteren şirketlerin de barındırma
hizmetlerinin Türkiye’den sağlanması için
gereken güvenli ve cazip ortam sağlanmalı,
bu amaçla öncelikle Kişisel Verilerin Korunmasına İlişkin Kanun Tasarısı yasalaşmalı ve diğer yapısal tedbirler alınmalıdır.
Barındırma hizmetleri için ihtiyaç duyulan
enerji ve iklimlendirme maliyetlerini
nispeten azaltacak bölgelere geniş bant
internet yatırımı başta olmak üzere gereken yatırımlar acilen yapılmalı, barındırma
hizmetlerinin gerektirdiği enerji ve diğer
altyapı maliyetleri ile bu hizmetlerden alınan vergiler hizmeti teşvik edici mahiyette
gözden geçirilmelidir.
Bulut bilişim fırsatlarından azami olarak istifade edilebilmesi için; hizmet alıcıların ve
sağlayıcıların sorumlulukları netleştirilme-
li, kişisel verilerin gizliliğinin korunmasına
ilişkin düzenlemeler yapılmalı, genişband
internet bağlantı kapasitesi ve kalitesi
arttırılmalı, hizmet kalitesi seviyesi belirginleştirilmeli, ulusal düzeyde bulut bilişim
politika ve stratejileri oluşturulmalıdır.
Pazarda Etkin ve Sürdürülebilir
Rekabet Sağlanmalı
İşletmeciler tarafından, mükerrer altyapı
yatırımları yerine mevcut altyapı yatırımlarının geliştirilmesi ve ihtiyaç bulunan
yerlere ulaşılmasını teminen, elektronik
haberleşme ve yayıncılık tesis ve alt yapıları, işletmeciler tarafından müştereken
kurulmalı ve mevcut tesislerin paylaşılması
sağlanmalıdır.
Bilişim sektörüne yatırım yapan ve bu
sektörde faaliyet gösteren işletmelere
pazar alanları oluşturulmalı, pazarda etkin
ve sürdürülebilir rekabet ile hukuki güven
ve istikrar sağlanmalı, gerektiğinde bilişim
teknolojisi ürün ve hizmetlerine ilişkin
yatırımlara yönelik kredi olanakları artırılmalı ve belirli bir miktar alım garantisi
verilmelidir.
Çağrı merkezleri ve rehberlik gibi hizmetler,
bilişim alanındaki istihdamın artırılmasına,
ev–ofis gibi alternatif çalışma yöntemleriyle
engellilerin, öğrencilerin, ev hanımlarının,
emeklilerin ve diğer sosyal kesimlerin işgücü
piyasasına kazandırılmasına yönelik birer
fırsat olarak değerlendirilmeli ve bu alandaki
yatırımlar desteklenmelidir.
Know-how üretime konu olan bilişim teknolojileri ürünlerinde katma değer vergisi
istisnası veya indirimi yapılmalı, yerli
üretime konu olan parçalarda fiziki değer
ve işlevsel değere göre katma değer vergisi
indirimine gidilmeli, ayrıca henüz yerli
üretimi olmayan ürünler için de vergisel
teşvikler sağlanmalıdır”.
nisan’13
33
Hasan Selman
[email protected]
Ali Yavuz Şahin
[email protected]
‘in katkılarıyla hazırlanmıştır.
34
nisan’13
KAPAK KONUSU
KAPAK KONUSU
Finans
Sektöründe IT
Bankacılık ve finans sektörünün çıktığı teknoloji
yolculuğu, süreçleri ve hizmet kalitesini sürekli
gelişime mecbur bırakıyor. Bu da sürekli
artan beklentiler ve daha da zorlaşan rekabet
şartları demek. Her sürecin domino taşları gibi
periyodik ve beklendik şekilde ilerlemesi şart.
Şayet bir sorun çıkar da süreç sekteye uğrarsa,
bunun birçok ağır sonucu ve pek de iyi olmayan
geri dönüşleri olacaktır…
nisan’13
35
KAPAK KONUSU
ünümüz dünyasında birçok insan
için en önemli olgu para. İnsanlar
para için çalışıyor ve para üzerine
hayaller kuruyor. Bu nedenle, genç yaşlı fark
etmeksizin bankalar her insanın hayatında
öyle ya da böyle rol oynuyor. İnsanları, zamanlarının büyük bir bölümünü kazanmak için
harcadıkları şeyin iyi muhafaza edilmesini ve
onun olanı kolayca yönetebilmek istemesini
yadırgayamayız. Konu para olunca, insanlar
çok daha farklı bir yaklaşım tarzı benimsiyor.
Sonuçta söz konusu varlık onların ve bu varlık
bankadayken de, ona tam erişim ve üzerinde
tam yetki sahibi olmak istiyorlar.
Bireysel müşteri temel olarak bunları isterken,
kurumsal tarafta işler çok daha karışık.
Kurumsal müşteri, seçtiği bankanın ona bir
yardımcı gibi hareket etmesini ve kolaylıklar
sağlamasını bekliyor. Aslında bu biraz da karşı
taraftan bir minnet göstergesi beklemeye
benziyor. Sonuçta dışarıda onlarca banka var
ve işletme söz konusu bankayı seçiyor.
Beklentilerin temelde basit ancak yüksek
dikkat ve hızlı tepki gerektirdiği ortada. Kullanıcılar bu beklentilerinin karşılanmadığını
ya da süreçlerde zorluk çektiğini gördüğünde,
direkt olarak markanın üzerini çiziyor. Çünkü
bankacılık ve finans sektöründe kendini kanıtlamış onlarca kurum ve bunların birbirlerine
üstünlük sağlamak için yaptıklarından oluşan
çok sert bir rekabet ortamı var. Bu durum,
finans kuruluşu için zorluk yaratırken, müşteri
için de seçim şansı teşkil ediyor. İşte tam da
bu noktada sektörün yolu IT ve onun getirdiği
avantajlar ile kesişiyor. Belki de IT’nin bu
denli zorunluluk halini aldığı tek sektör olan
bankacılık ve finans, sürekli artan beklentiler
ve rekabet şartları nedeniyle IT konusunda
öncülüğü yıllardır hiçbir sektöre kaptırmıyor.
Bankacılık ve finans sektöründeki büyük
yatırım gücü ve analiz yeteneği, teknoloji
trendlerinin hızla benimsenmesini ve diğer
sektörlere örnek olmasını sağlıyor. Bankacılık ve finans sektörü için bu yeni yaklaşımın
ATM’ler ile benimsenmeye başlandığı söyleyebiliriz. Ardından gelen internet bankacılığı,
mobil bankacılık trendleri ve bu trendlerin
üzerine konulan katma değerler ile teknolojinin hizmet ve servis anlamında ne denli fark
yaratabildiğinin en büyük kanıtı oldu.
Üzücüdür ki bu sektörün sürekli gözden
kaçırılan marifetleri var; mesela adaptasyon
ve vizyon. Yazılarımızda yeni teknolojiler
benimsenirken bunu yarım yapmamak
gerektiğinin ve her yeni benimseme ardından
veri güvenliği için yeni bir cephe yaratıldığının
altını çiziyoruz. Bankacılık ve finans sektörü
bu konuda da örnek alınacak birçok yaklaşıma
ev sahipliği yapıyor. En büyük teknoloji trend-
G
36
nisan’13
lerini erkenden benimseyen sektör, en önemli
olgu olan güvenlikten de ödün vermiyor.
Teknolojiyi Değere Dönüştürmek
Teknolojinin bankacılık ve finans sektöründe
nasıl çözümlere dönüştürüldüğü, en az teknolojinin bankacılıkta kullanılması konusu kadar
önemli. Çünkü sektör artık tamamen insan
odaklı işliyor ve teknolojilerin minimalist bir
bakış açısıyla elden geçirilip, müşteriler için
işlevsel çözümler haline getirilmesi gerekiyor.
Bu süreçte “eş zamanlılık” olgusu benimsendi.
Teknolojiler bir bina misali üst üste inşa edilmeli ve eş zamanlı olarak işlemeliydi. Öyle de
oldu, tüm teknolojiler şube bankacılığı sisteminin üzerine inşa edildi. Bir süre sonra da, çok
kritik işlemler haricinde şubeye gidilmesine
gerek kalmayacak hale getirildi.
Bank of Switzerland’ın eski tepe yöneticilerinden Nikolaus Senn, “Bankacılık müşterinin
olduğu yerde yapılır” diyor. Senn’in cümlesinden, bankacılık teknolojilerinin insan odaklı
olması gerektiği, çıkarılabilecek modern bir
anlam. Bankanın sunduğu teknoloji her ne
kadar iyi olsa da, müşteriye ulaşamadığı, müşteri ile banka arasında bir bağ oluşturmadığı
sürece değersiz olacaktır.
Teknolojiden değer yaratma konusunda en
başarılı sektörlerden biri olan finans ve bankacılık, bu yeteneğini veri odaklı iş yapış şeklinde
borçlu. Bakıldığında yine bu sektörün veri
odaklı iş yapma şeklinde ilk geçtiği ve hızlıca
da geliştirdiği görülüyor.
Kurumun ya da pazarın yıllar boyunca ürettiği
ve topladığı veriler, bu önemsiz gibi görünen
bir parametre dahi olabilir, istenildiği takdirde
veriden bilgi, bilgiden ise değer yaratmak için
kullanılabilir.
Müşteri odaklı iş yapma şekillerinin çoğunlukta olduğu finans ve bankacılık sektöründe,
toplanan her bir verinin önemli olduğu su
götürmez bir gerçek. Bu noktada yalnızca dışarıdan elde edilen verilerden bahsetmediğimizi
de vurgulamamızda fayda var. Kurumun doğrudan gösterdiği faaliyet alanında “elde ettiği”
verileri, sürekli müşterileri ile aynı sayfada
kalmak için kullanmasından bahsediyoruz.
Öte yandan, yığınlarca çöp verinin arasından
toplanması gereken kıymetli dış verilerin de
önemi büyük.
Çoğu kurum ellerindeki veriler ile başa
çıkamamaktan yakınıyor. KOBİ’lerin büyük
bir bölümü ise alacaklarını dahi dijital veri
formunda gösterecek durumda değil. Bu
uçurumun iki tarafı da sorun demek. Büyük
ölçekte yığılan veriler kurumların gözünü
korkutuyor. Hatta büyük verinin yönetiminden
kaçınan kurumlara bile rastlıyoruz ki bu yapılabilecek en büyük hata. Kurumlar, gözlerinin
“Artan beklentileri
karşılamak ve sert
rekabet ortamına
ayak uydurabilmek
için tek çözüm erken
benimseyenlerden biri
olmak”
önünde akan giden veriyi, bilgiyi ve değeri
yalnızca seyrediyor. Sonra da arşivlerini sık sık
sıfırlayarak, potansiyel çöplerini depolamaya
başlıyor.
Verinin depolanması, analiz edilmesi ve
bundan bilgi yaratılması için gereken doğru
yaklaşımda, arşivlerinizi olabildiğinde uzun
süre depolamaya odaklanmalısınız. 10 yıl önce
depolanan verilerden değer yaratılamayacağını düşünmek yanlış. Verinin cambazları, dünyanın dört bir yanında bu verilerden dramatik
geri dönüşler sağlıyor.
Sürekli ve Her Şeye Hazır
Olmalısınız!
Hizmetlerin ve servislerin sürekliliği bankacılık ve finans sektöründe kritik önem taşıyor.
Bu genel olarak iş dünyası için geçerli bir
gereklilik olsa da, işler bu sektörde bir hayli
kritik hal alıyor. Çünkü finans ve bankacılıkta
yaşanan bir süreklilik sorunu müşteri kaybının yanı sıra direkt maddi kayıp olacaktır.
Veri odaklı kurumların başarılı iş süreçleri
zamanla sarmal ve birbirine bağımlı hale gelir.
Bu duruma paralel olarak veriye olan ihtiyaç,
daha doğru bir terimle “bağımlılık” da artar.
Bir noktadan sonra işin sürekliliği tamamen
veriye bağlıdır ve büyük ya da küçük bir veri
parçacığında yaşanacak problem işlerin sarpa
sarmasına neden olabilir.
Genel olarak tüm IT çözümlerine bir göz atın.
Hepsinin birkaç ortak noktası ve amacı vardır.
İş sürekliliği de bunlardan bir tanesi. Kurumun
veri tabanında çığ gibi büyüyen veri, dışarıya
hizmet ve iş olarak yansır. IT’nin rolü de tam
olarak bu çığın merkezinde başlar. Muhafaza
etmek, daha iyi yönetmek, ondan değer yaratmak… Ne kadar kaynağa sahip olduğunuz, onları nasıl kullanmayı bilmediğinizde önemsiz
bir bilgiden başka bir şey değildir.
İşin sürekliliği kurum için hayati önem taşır.
Sonuç olarak yapılan her iş sürekli olduğu
sürece başarılı olma potansiyeline sahiptir. Teknolojinin geldiği son noktada, işin
sürekliliğini sağlarken; hız, maliyet tasarrufu
ve güvenlik gibi avantajlar da elde edilebiliyor.
Şu an okuduğunuz makale de buna en iyi
örneklerden biri olan “tekilleştirme” teknoloji
ile alakalı…
KAPAK KONUSU
Dış Kaynak Kullanımı
HP’nin, NelsonHall araştırma şirketi ile
Avrupa’daki bankaların üst düzey yöneticilerine yönelik gerçekleştirdiği araştırmada,
bankalarının yüzde 44’ünün iş süreçlerinde
dış kaynak kullanımını tercih ettiği ve bankaların dış kaynak kullanımıyla gelirlerini artırdığı
ortaya çıktı.
Avrupa’da bireysel bankacılık hizmeti veren
kurumların üst düzey yöneticileri 3 büyük önceliklerini şöyle tanımladı: Mevcut müşterilere
satış yoluyla cüzdan payının artırılması (yüzde
91), iş çevikliğinin artırılması (yüzde 88) ve
işletim modelinin iyileştirilmesi (yüzde 76).
Buna ek olarak araştırmaya katılan bankaların
tümü en azından bir iş sürecini dış kaynak
kullanımına aktardığını belirtti. Dış kaynak
kullanımına aktarılan süreçler arasında borç/
alacak yönetimi yüzde 82 ve müşteri hizmetle-
ri yüzde 56 ile başı çekiyor.
İlk ortaya atıldığında tamamen maliyetleri
azaltması nedeniyle cezbedici bulunan dış
kaynak kullanımı, günümüzde kurumun
söz konusu alandaki yetkinliğini artırırken
maliyetleri azaltan ve kuruma gerçek stratejisine odaklanma şansı sunan bir iş yapma modeli olarak öne çıkıyor. Bu iyileşmede finans
sektörünün yine büyük bir payı var. Çünkü
finans sektörü gelişen teknolojinin değiştirdiği rekabet şartlarında büyük IT yatırımları
gerçekleştiriyor. Bu denli büyük yatırımların
eşi benzerine bir ya da birkaç sektörde daha
rastlamak mümkün. Durum böyleyken, finans
kurumlarından her konuda sıfırdan yaratma,
sahip olma ve üstün hizmet kalitesi sunma
gibi beklentiler biraz hayali olacaktır. İşte tam
da bu noktada dış kaynak kullanımı işin içine
giriyor.
Finans sektörünü diğer sektörlerden ayıran en
önemli özelliklerinden bir tanesi yatırım konusunda çok cüretkar olması. Büyük yatırımlar
ile IT alanında büyük işler yapan bu kurumlar,
müşterilerini artırmak, müşteri memnuniyetini artırmak, farklı projeler geliştirerek farklılaşmak gibi konulara odaklanıp yatırımlarını
bu yönde şekillendirirken, iş verimliliğini
sağlamak, yasal süreçlere uyum sağlamak,
maliyetleri azaltmak ve ürün geliştirmek gibi
iş yükleri ile uğraşıyor. Bu noktada kaliteli
otomasyon finans kuruluşuna düşünmek
ve stratejisini uygulamak için yeterli zaman,
kaynak ve kabiliyet sağlıyor.
Finans kuruluşunun başarılı bir otomasyonda
aradığı bazı temel özellikler olmalı. Mesela
güvenlik. Dış kaynak kullanımına gidilen
hizmet veya servis, tıpkı banka içerisinde
yapılıyormuşçasına güvenli olmalı. Yine finans
nisan’13
37
KAPAK KONUSU
“Teknolojinin
Uyarlanması ve
Kullanımı Ön Planda”
sektörünün olmazsa olmazı olan “riskleri kontrol altına almak” olgusu,
dış kaynak kullanımında da geçerli. Hizmet sürekliliği, üstün performans ve eğer söz konusu dış kaynak kullanımı müşteriler ile ilgili ise
müşteri memnuniyeti bu listede yer alıyor.
Dış kaynak hizmet sağlayıcıları, ihtiyaç duyan kurumlara hazır altyapı,
personel, hizmet gibi kurumu sıfırdan yatırıma sürüklemeyen hizmetler
sunuyor. Bu belirli bir ürün veya hizmet üzerine kurulmuş bir nevi
ortaklığa benzetilebilir. Dış kaynak kullanan finans kurumu iş süreci,
yatırım gibi konular yerine doğrudan iş sonucuna odaklanabilir.
Türk Finans Sektörü Örnek Teşkil Ediyor
Murat Boyla
Data Market Genel Müdürü
Data Market olarak 2013 yılında da Finans Sektöründe yenilikçi
çözümlerimizle iz bırakmaya devam edeceğiz. Finans sektörü
için standart ve regülasyonların gerektirdiklerini yerine getirmek
üzere teknolojinin uyarlanması ve kullanımı ön plana çıkarken, aynı
zamanda operasyonel verimliliğin artırımı, sektörel rekabette avantajlı
olmak gibi stratejik konular, bilginin yönetimini çok daha önemli hale
getirmektedir. Bu nedenle portföyümüzde özellikle Kurumsal İçerik
Yönetimi, Dokuman Yönetimi, Portal ve İş Akış Yönetimi çözümleri
öne çıkmakta, Microsoft teknolojileri ile geliştirdiğimiz kullanımı kolay,
desktop ve mobil "önyüz"’ler aracılığı ile de bu çözümlerimizi her
yerden erişilebilir şekilde müşterilerimize sunmaktayız. Bunlara ek
olarak; Kontrat Yönetimi, Kalite Yönetimi, Sigorta acente yönetimi,
İK Yönetimi ve Servis Yönetimi gibi çeşitli sektörlere uyarlanmış hazır
uygulamalarımızı kullanarak uçtan uca çözümler sağlıyoruz. Digital form
işleme ve mobil çözümlerimiz geçtiğimiz yıldan bu yana ülkemizde 2
banka tarafından kredi kartı başvuru, imza kartonu üretim ortamlarında
aktif olarak kullanılmaktadır. Son kullanıcı tarafında, aynı anda tablet ve
akıllı kalem kullanabilen çözümümüz sayesinde Finans müşterilerimize
alternatif bir dağıtım kanalı sunmaktayız. Bilgiye her yerden erişilebilirlik
kurumlar için bilgi güvenliğinin önemini her geçen gün arttırmaktadır.
Bilgi Güvenliği ve Kimlik Yönetimi çözümlerimiz ile müşterilerimizin
güvenlik seviyelerini arttırmalarına yardımcı olmaktayız. Veri depolama,
yedekleme, tekilleştirme, sunucu, network, sanallaştırma çözümlerini
kullanarak yeni nesil veri merkezi ve felaket kurtarma merkezlerini tüm
bileşenleri ile birlikte uzman ekiplerimiz sayesinde hayata geçirmekteyiz.
Bütün bu yazılım ve hizmet portföyü, Data Market Teknolojik Hizmetler
Bölümü tarafından, servis yönetimi, yazılım geliştirme standart
ve metodolojilerine uygun olarak sağlanmakta ve yönetilmektedir.
2012’de 52 farklı projeye imza attık. Müşterilerimizin bize olan güveni
ve desteği sayesinde onlarla birlikte daha büyük projelere imza atmak
ve sunduğumuz kurumsal çözümlerle 2013 yılında da müşterilerimize
esneklik, iş sürekliliği ve verimlilik kazandırmayı hedeflemekteyiz.
38
nisan’13
Türk finans sektörünün geldiği son nokta, dünyayı etkileyen büyük
krizlerden Türkiye’deki bankaların etkilenmeyişiyle kanıtlandı. İyi bir
düzene sahip olan bankalar, sistemleri ve altyapıları istikrarlı bir şekilde
dönüştürerek ekstra yatırım maliyetlerinden kurtuluyor. Bu durum,
bankaların zor dönemlere daha rahat önlem almalarını sağlarken,
yatırım avantajları da ortaya çıkabiliyor.
Yatırım avantajlarına baktığımızda da ürün, servis ve yazılımların ön
plana çıktığını görüyoruz. Son dönemde birçok ülkedeki bankalar
kredileri kurtarmak, tekrar düzene girmek için uğraşırken, Türkiye’de
birçok yenilikçi ürün ve servis ön plana çıkıyor. Hatırlarsak birkaç
yıldır Türkiye’de işleyen otomatik ödeme sistemi, halen büyük ülke
bankalarının bazılarında yok. Ayrıca internet ve telefon bankacılığında
Türkiye’de yürürlükte olan hizmetler de dünyanın birçok ülkesinde
henüz bulunmuyor.
Dolayısıyla Türkiye’de bankalar, yakaladıkları istikrarı yenilikçi yatırımlarla besleyerek büyük bir ilerleme kaydetmiş durumda. Hem donanım
üretici ve entegratörleri, hem de yazılım üretici ve entegratörleri
Türkiye’de bankaların IT sistemlerini öve öve bitiremiyor.
Dünya geneline kıyaslandığında Türkiye’de bankacılık sistemi ve sahip
oldukları IT altyapılarının oldukça iyi olduğunu rahatça söyleyebiliriz.
Gerek istikrar, gerekse de ürün ve hizmetler bu durumun net bir kanıtı.
Fakat inovasyonda bir an bile durmanın büyük zararları olabildiğinden, ilerlemenin devam etmesi gerekiyor. Şu an birçok ülkede halen
bankaların zor durumda olduğunu düşünürsek, Türkiye’deki bankalar
avantajını daha da artırabilir.
Mobil Devrim Geldi Çattı
Tüm teknolojilerin git gide daha fazla mobilleştiği günümüzde, önemli
konu başlıklarından biri de mobil uygulamalar. Profesyonel hayatın da
vazgeçilmezlerinden olmayı başaran mobil uygulamalara aslında başlı
başına bir sektör muamelesi yapmamız daha doğru olacaktır.
İş dünyasının yolunun mobil cihazlar ile kesişmesi çok zaman almadığı
gibi, bu alanda hizmetler sunan mobil odaklı teknolojilerin ve servislerin de hızla türemesi hiç şaşırtıcı bir gelişme değil. İnsan hayatının çok
önemli bir parçası olan çağın bu gözde oyuncakları, profesyonel ellerde
hayat kurtarıcı bir yardımcı haline dönüşebiliyor.
Genel anlamda baktığımızda belki de dünyadaki teknolojik dönüşümlerin en hızlısı mobil sektörde yaşandı. Günlük yaşamda mobil cihazların
hakim olduğu pay, hiç şüphe yok ki iş dünyasının da konuya böylesine
hızlı entegre olmasında önemli bir etken.
Mobil Cihazlar Müşterilerin İlk Tercihi
2012 yılına gelene kadar ve sonrasındaki dönemde mobil dünyadaki
devrim hız kesmeden devam etti elbette ancak aynı yıl, hem mobil dünya hem de bilgisayar satışları adına bir dönüm noktası olarak tarihin
sayfalarındaki yerini aldı.
Akıllı telefon satışları 2012’de kişisel bilgisayar satışlarını geride bıraktı.
Bu durum aslında yeni bir çağın da başladığının ayan beyan gösterge-
KAPAK KONUSU
siydi bir anlamda. Artık dijital teknolojilere yatırım yapılırken, karar
alıcıların kesinlikle göz ardı etmemesi hatta verilen hizmet doğrultusunda, öncelikli konuma taşıması gereken bir alan oldu mobil servis ve
hizmetler.
Sadece akıllı telefonlar odağında konuşuyoruz belki ama önem derecesi
her geçen gün daha da yükselen bir tablet bilgisayarlar pazarı var ki
kişisel bilgisayar satışlarını çok daha fazla tehdit ediyor. Büyük ekranları
ile bilgisayarları aratmayan bu teknolojik cihazların kalbinde yatan
mobil odaklı teknolojiler, tabletlere bir geçiş ürünü olmaktan çok apayrı
değerlendirilmesi gereken bir sektör niteliği kazandırıyor.
“Dış Kaynak Kullanımı
Hızla Gelişiyor”
Mobil İş Gücü Artıyor
Mobil internet erişiminin yaygın olarak kullanılması ve geniş bant mobil
ağların hızlı bir şekilde yaygınlaşması sayesinde iş yeri ve mesai saatleri
kavramı biraz geri planda kalmaya başladı. Çalışanlar için artık tablet
bilgisayarların, akıllı telefonların, dizüstü bilgisayarların olduğu her
yer, çalışmalarına kaldıkları yerden devam edebildikleri birer ofis aynı
zamanda.
Çalışanlar için belki bazen pek hoş karşılanmayan 7/24 ulaşılabilir olma
durumu, mobil iş gücü kavramının da yükselmesine zemin hazırlayan
en büyük etken. Mobil cihazların müthiş katkısıyla artan mobil üretkenlik, genel anlamda verimliliği de artırıcı bir unsur.
Mobil verimliliğin artan önemi çalışanların üretkenliği konusundaki
çeşitliliği de ilginç parçalara ayırarak yükseltiyor. Global ölçekte yapılan
bir araştırmanın sonuçları, çalışanların %46’sının ofiste, %38’inin evde,
%2’sinin uçak, otel, kafe gibi yerlerde, %1’inin de toplu taşıma araçlarında kendilerini daha üretken hissettiğini ortaya koyuyor.
Profesyonel hayatta mobil cihazların önemi böylesine yüksekken, bu
alanda faaliyet gösteren şirketlerin, iş dünyasına ve son kullanıcıya
yönelik çeşitli spesifik hizmetler sunmaması büyük bir boşluk olurdu.
Nitekim öyle de olmadı. Bugün baktığımızda başta GSM operatörleri
olmak üzere birçok büyük ismin, mobil odaklı çözümler ve hizmetler
sunmak adına adeta birbiri ile yarıştığını görüyoruz.
Para Bulutlar Üzerine Çıkıyor
IT sektörünün yükselen yıldızı olan bulut, finans sektöründe de gündemin önemli maddelerinden biri. Fakat güvenlik ve sürdürülebilirliğin
oldukça önemli olduğu bankalar açısından bulut halen kapalı bir kutu
Akın Akalın
Turkcell Global Bilgi Yurtiçi İş Geliştirme Direktörü
Dünyada ve Türkiye’de finans ve bankacılık sektöründe dış
kaynak kullanımı hızla gelişiyor. Finans sektöründe yer alan
oyuncuların artan rekabet ortamında sürdürülebilir ve verimli
bir iş modeline sahip olabilmeleri için daha hızlı ve esnek
operasyonlara sahip olmaları gerekiyor. Firmalar, IT alanında
değişime uyum gösterebildikleri ölçüde operasyonel verimliliklerini
iyileştirebiliyorlar. Finans sektörü için müşteri sayısını artırmak,
memnuniyeti en üst düzeyde tutabilmeyi sağlamak için farklılık
yaratacak projeler ve teknolojik yatırımlar gerekiyor. Finans
kurumları ürün geliştirmek, yasal süreçlere uyum sağlamak,
maliyetleri azaltmak ve verimliliklerini artırmak isterken belli
iş yüklerini de üzerlerine almış oluyorlar. Otomasyon yolu ile
bu yükü azaltmaya çalışsalar da risk kontrolü, bilgi güvenliği,
iş sürekliliği ve performans odaklanılması gereken faktörler
olarak karşılarına çıkıyor. Bu durumda doğru teknoloji kullanımı
ile ihtiyaca yönelik çözümler ve bu çözümleri uygulayacak
uzman dış kaynak firmalarından yararlanılması gerekiyor. Finans
sektöründeki müşterilerimize son teknoloji dialer ile dış arama
hizmeti veriyoruz. Standart çağrı merkezi hizmetlerimize ek olarak;
kampanya yönetimi, tahsilat, tele satış, tele pazarlama, teknik
destek, şikayet ve bilgi yönetimi, saha müşteri yönetimi, dijital
arşivleme, fatura basımı gibi katma değerli hizmetler sunuyoruz.
Kullandığımız ürünler ve geliştirdiğimiz uygulamalarla elde
ettiğimiz açık ve parametrik sistem yapısı sayesinde, şirketlerin;
implementasyon sürelerinin kısalmasına, web servislerle müşterilere
anlık bilgilendirme yaparak memnuniyetin artırılmasına ve yüksek
operasyonel verimlilik elde edilmesine katkı sağlıyoruz. Bunların
yanı sıra raporlama altyapı çalışması, web servis entegrasyonları,
arama listelerinin temizlenerek yüklenmesini sağlayan uygulama ve
ses kayıt dönüşüm/aktarım uygulamaları ile firmaların iş süreçlerini
de iyileştiriyoruz. Bu hizmetlere ek olarak bankalara sosyal medya
ve ATM mimari tasarımı konusunda da hizmet veriyoruz.
nisan’13
39
KAPAK KONUSU
“Teknolojinin Sağladığı
Avantajlar Verimli
Kullanıyor”
Selen Kocabaş
Turkcell Kurumsal Pazarlama ve Satıştan Sorumlu
Genel Müdür Yardımcısı
Finans sektörü, teknolojinin sağladığı avantajları en verimli şekilde
kullanan sektörlerden biri. Mobil finans alanındaki çözümlerimizle
Turkcell olarak biz, en son teknolojileri sektörün hizmetine sunuyoruz.
Toplu Data çözümümüz, müşterilere ilgili bankanın WEB ve WAP
sayfalarını hiçbir ücret ödemeden gezme imkanı sunuyor. Turkcell
Cüzdan ise, cep telefonuyla TL yükleme, paket satın alma, para
gönderme gibi işlemleri yapabilmeyi; günlük fırsat ve özel alışveriş
sitelerinden kişiye özel sunulan fırsatları takip edip satın alabilmeyi;
cep telefonuyla temassız ödemenin yanı sıra internette sadece cep
telefonu numarasıyla güvenli alışveriş yapabilmeyi sağlıyor. POS
Takip ile, sahadaki MobilPOS hatlarının, Turkcell tarafından sağlanan
web arayüzü üzerinden sabah, öğle ve akşam periyodik veya anlık
olarak sorgulayarak, hatların takılı olduğu POS cihazlarının konumunu
haberleşme tekniklerinin sağladığı imkanlar dahilinde tespit etme
imkanı sunuyor. Finans Sektöründe dijital güvenlik büyük önem
taşıyor. Mobil İmza ve Turkcell Tek Kullanımlık Şifre (OTP) ile bu alanda
da Turkcell güvencesi sunuyoruz. Elektronik ortamlarda ıslak imza
yerine kullanılabilen yasal kimlik doğrulama sistemi, Mobil İmza'da;
evrak onaylama, kredi değerlendirme süreci, insan kaynakları ve satın
alma süreçleri gibi mail veya kâğıt üzerinden yürüyen işleri kolayca
yapılabiliyor. Turkcell Tek Kullanımlık Şifre (OTP), firmaların müşterilerine
ya da çalışanlarına anında iletilmesi gereken şifre, alarm, onay gibi
bilgileri en hızlı ve güvenli bir şekilde ileten bir servis. Buna ek olarak
En Yakın Nerede hizmetimiz ile web/wap üzerinden sorgulama
yapılabiliyor. Müşteriler, en yakın ATM, servis, mağaza veya şube bilgisini
SMS ile alabiliyorlar. Bankalara özel sunduğumuz SIM kart değişikliği
sorgulama servisi ile, müşterilerin şüpheli işlemlerde, SIM kartlarını
değiştirip değiştirmediğini öğrenilebiliyor. Bunun dışında, sanal sunucu,
yedekleme, DDOS saldırı önleme gibi hizmetler sayesinde finansal
altyapının sağlam temeller üzerine oturmasını sağlıyoruz.
40
nisan’13
gibi. Zira buluta geçildiğinde veriler, üçüncü parti bir sağlayıcı
tarafından sağlanan altyapı üzerinde kullanılıyor. Bu, bankalar için
verilmesi zor bir karar.
Ancak bulutun sunduğu avantajları hemen göz ardı etmek de
mümkün değil. Özellikle her noktadan kullanılabilir olması ve
maliyet avantajı sunması CIO’ların iştahını kabartıyor. Fakat yine
de güvenilirlik konusunda soru işaretleri giderilebilmiş değil.
Bunun yanında üçüncü parti bir sağlayıcı ile sürdürülebilirlik de
önemli bir başlık. Bu konuda henüz yeterine uzmanlaşmış şirket
bulunmadığını düşünen yöneticiler, bu yüzden bulutun bir süre
daha izlenmesi gereken bir yöntem olduğunu düşünüyor.
Yapılan araştırmalara göre şirketlerin %25’i veri merkezlerinin
halen geçerli olduğunu düşünüyor. Bu araştırmada elde edilen
sonuçlar buluta geçmeyi düşünmeyen şirketlerin, en az 10 yıl daha
kendi veri merkezlerini kullanmayı planladıklarını belirtiyor. Fakat
buluta geçmeyi planlayan şirketlerin oranı yükselmeye devam
ediyor. Kendi veri merkezleri kullanmayı düşünen şirketlere oranla
buluta geçmeyi düşünen şirketler %31’lik paya sahip.
Bulut konusunda ikiye ayrılan şirketlerin bir kısmı, bu teknolojiyi
yeterince güvenli bulmuyor. Altyapıyı dışarıda barındırmanın
halen çok riskli olduğunu düşünen bu şirketler, sistemin sürdürülebildiğini sorguluyor.
Bu konudaki verilere baktığımızda bankalarda CIO’ların %23’ü sistemlerini buluta entegre etmeyi düşünmüyor. Bu CIO’lar, sistemin
daha esnek ve verimli olduğunu kabul ediyor ancak güvenilir ve
sürdürülebilir olma noktasında soru işareti yarattığını düşünüyor.
CIO’lara bulutu tercih etmeme konusunda sebepler sorulduğunda
en çok verilen cevap güvenlik oluyor. %46’lık bir bölüm, bulutun
güvenli olmadığını düşünüyor. İkinci cevap ise servis devamlılığı
(%36). Bunların ardından ise sırasıyla servis hızı ve data entegrasyonu gibi cevaplar geliyor.
Buluta geçmeyi tercih eden şirketler ise sistemin sunduğu
avantajların büyük olduğunu belirtiyor ve sistemin oldukça stabil
olduğunu düşünüyor. Üstelik diğer sektörlerde genelde küçük
şirketler buluta geçmeyi tercih ederken bankacılık sektöründe büyük bankaların buluta geçtiğini görüyoruz. ING, Bank Of America
gibi dünya çapında büyük bankalar, buluta geçmeyi tercih eden
şirketler arasında. Türkiye’de de IT ile yakından ilgilenen bankalar
KAPAK KONUSU
bulunsa da genelde sağlayıcılar bu isimleri açıklamıyor.
Buluta geçen bankalar, özellikle maliyet konusunda büyük avantajlar elde ettiklerini belirtiyor. Giderleri ciddi biçimde düşürmeyi
başaran bu şirketler, sistemin esnekliğinin de bankacılık faaliyetleri açısından yeni fırsatlar yaratabileceğine dikkat çekiyor.
Bu şirketlere baktığımızda buluta geçirilmesine en çabuk karar
verilen katman depolama (%37). Onu %28 ile veri merkezi, %27
ile sunucular ve %26 ile CRM izliyor.
“Nitelikli İnsan Kaynağı
Yetiştiriyoruz”
Dijital Okyanusa Yelken Açıyoruz
Yaşadığımız bilgi çağı, bizlere bilgiyi bir yerden başka bir yere saniyeler
içerisinde taşıma olanağı sunuyor. Aslında bu olanağı büyük bir lüks
olarak tanımlamak daha doğru olur. Bilginin hızla yer değiştirmesi ve
kolayca kullanılabilir olması onu global yapıyor. Artık dünyanın herhangi bir yerinde üretilen en küçük bir bilgi, tüm insanlığın kullanımına
sunuluyor. Öte yandan, bakıldığında bu bilgilerin büyük bir çoğunluğu
da çöp niteliğinde.
Sosyal ağlarda yapılan geyikler ve diğer önemsiz kendini tekrarlayan
bilgi akışları da veri patlamasının bir parçası olduğundan, şirketlerin bu yapılandırılmamış ve dağınık halde duran verinin içerisinden
değerli olanları analiz etmesi ve iş verimliliği adına kullanması bir hayli
meşakkatli ve önemli hal alıyor. İşte tam da bu noktada, Büyük Veri’nin
kurumsal tarafı devreye giriyor. Sorumuz şu: Dağınık haldeki yapılandırılmamış bu veri içerisindeki verimli bilgileri nasıl ayıklayacağız,
analiz edeceğiz ve süreçlerimizde kullanacağız? Bu sorunun cevabını
aramadan önce, yapılandırılmamış verinin iş dünyasındaki rolünün
nasıl değiştiğine göz atmakta fayda var.
Büyük Veri trendini oluşturan 4 ana etken var. Bunlar, verinin çok fazla
olması, hızlı çoğalması, çok çeşitli ve değerli olması.
Son 3 yıl içerisinde iş dünyasıda çok büyük bir artış gösteren yapılandırılmamış dağınık veriler, Büyük Veri ile kullanılabilir hale gelecek.
Oracle’ın yaptırdığı bir araştırmaya göre iş dünyası yapılandırılmamış
verilerin önemli olduğunu düşünüyor. İş insanlarına yöneltilen “Büyük
veri işiniz için ne kadar önemli?” sorusuna verilen cevaplar şu şekilde;
çok önemli (%39), bir şekilde önemli (%30), aşırı önemli (%18), bugün
için önemli değil (%8) ve bilmiyor/emin değilim (%6).
Günümüzde 5 alanda yoğun olarak kullanılan Büyük Veri teknolojileri,
en küçük detayları, bilgileri bile karar verme sürecine dahil ediyor.
Büyük Veri teknolojilerinin ilk durağı sağlık sektörü. Bu sektör hastaların durumlarını sürekli güncelleyerek onların sağlık durumlarını
gözlem altında tutuyor. Gelecekte Büyük Veri sayesinde, hastanın süregelen sağlık durumu göz önünde bulundurularak, baş göstermesi olası
hastalıklara önceden müdahale edilebilecek.
İmalat sektöründe ise yüz yüze destek konusuna odaklanılıyor.
Ürünlerin üzerindeki sensörler sürekli olarak merkeze veri
gönderiyor ve olası bir sorunda üretici firma doğrudan müşteri ile
iletişime geçerek sorunu çözüyor. Gelecekte ise otomatik olarak
sorunu algılama ve çözüm yollarını gösterme gibi olanaklar hayatımıza girebilir.
Lokasyon bazlı servislerin şu anda yapmaya çalıştığı şey gerçek
zamanlı lokasyon bilgisini kullanarak trafik, hava durumu, lokal
aramalar ve lokal/kişiselleştirilmiş reklamlar sunmak. Kamu sektörü de Büyük Veri konusunda çalışmalar yapıyor. Vatandaşlardan
aldığı irili ufaklı tüm geri dönüşleri değerlendirmeye çalışan kamu,
bu şekilde kamu hizmetlerini en iyi standarda çıkarmayı amaçlıyor.
Son olarak perakende sektörü de Büyük Veri’den bir hayli yararlanıyor. Şu an sosyal medyadan gelen geri dönüşleri toplayan
perakende sektörü, ileride yeni segmentler yaratmak ve duyarlılık
ölçmek için bu teknolojileri kullanacak.
Zafer Şen
OBSS Genel Müdür ve Yönetici Ortak
2005 yılında kurulan OBSS, finans ve telekom sektöründe faaliyet
gösteren Türkiye’nin en büyük ve prestijli kurumlarına yazılım
hizmeti vermektedir. OBSS, 170 kişilik kadrosuyla, ağırlıklı olarak
Java ve .Net alanında hizmet sunduğu firmalara anahtar teslimi
projeler gerçekleştiriyor ve buna ek olarak sunduğu hizmetler
arasında dış kaynak hizmetleri de yer alıyor. OBSS tarafından
TÜBİTAK destekli olarak geliştirilen Graymound Framework,
OBSS’nin en güçlü taraflarından bir tanesi. Dört banka şu an OBSS
tarafından geliştirilen altyapılar üzerinde temel bankacılık dahil tüm
uygulamalarını geliştiriyor ve bu durum rakiplerimize göre OBSS’yi
herhangi bir yazılım şirketine göre bir kaç adım öne çıkartıyor.
Graymound'dan sonra geliştirilen ikinci framework Redmound
ile kurumsal ölçekteki projelerin yanı sıra, büyük küçük tüm
internet projelerinde kullanılabilecek, kullanımı kolay, öğrenmesi
kolay, genişleyebilen, uyarlanabilen ve sağlam bir framework
oluşturulması hedefleniyor. Proje yönetim süreçlerinin tamamı PMI
standartlarına uygun olarak yapılandırılıyor. Çalışan ve iş ortaklarına
yönelik PMP sınavına hazırlık eğitimleri süreçleri bulunuyor. Bu
sebeple proje yönetimi ve insan kaynakları süreçleri OBSS için en
kritik alanlar olarak gösterilebilir. Yazılım sektöründeki en donanımlı
insan kaynağını yetiştirme vizyonundan hareketle, Java’ya gönül
vermiş genç yeteneklerle tanışmak için üniversitelerde bir çok
etkinlik düzenliyor. Buna ek olarak uluslararası arenada hizmet
verme hedefleri doğrultusunda ilerleyen ve büyüme sürecine giren
OBSS, hem pazara hem de kendi bünyesine nitelikli insan kaynağı
kazandırma yolunda önemli bir katkı sağlıyor. Proje testlerinin
gerçekleştirilmesi amacıyla kurulan test ekibi ise, müşterilerimizin
yazılım ürünlerinin zamanında, beklenen kalitede ve performansta
çalışır bir şekilde pazarda yer almasına katkıda bulunmayı, projenin
hayata geçirilmesi sonrası yaşanması olası hataları minimize ederek
zaman, efor ve maliyet tasarrufu sağlamayı hedefliyor.
nisan’13
41
Ali Yavuz Şahin
RÖPORTAJ
[email protected]
Rekabette En Güçlü
Silah Teknoloji
Finans sektöründe rekabette en güçlü silah, teknolojik
gelişmelere ve yeniliklere sahip olmak. Amaç verimliliği ve
karlılığı artırmak, bu yüzden teknolojinin iyi yönetilmesinin
çok önemli olduğu bir dönemden geçmekteyiz
B
u ay ki kapak konusu röportajını
Mirsis firmasının Kurucu Ortak,
Genel Müdürü Gül DÜZGİDER ve
diğer bir Kurucu Ortağı Ece KUTLUCAN’la
gerçekleştirdik.
Mirsis, 2008 yılında kurulmuş genç bir şirket
olarak bilgi işlem sektöründe, bankacılık
ve finans üzerine uzmanlaşmış kadrosu
ile müşterilerine hizmet veriyor. Firmanın
vizyonu, yazılım, dış kaynak ve iş geliştirme
alanlarındaki deneyim ve iş bilgisi ile,
müşterilerinin kendi sektörlerinde başarıya
ulaşmalarını sağlamak. Kurumun misyonu,
doğru teknolojiler ile anahtar teslimi projeler
sunan, çalışan ve paydaşlar memnuniyetini
en üst düzeyde tutan, yerli ve yabancı
müşterilerimizin tercih ettiği dış kaynak
sağlayıcı ve yazılım evi olmak. Şimdi sözü
değerli Mirsis yöneticilerine bırakıyoruz.
Bize Mirsis hakkında bilgi verebilir
misiniz? Müşterilerinize ne gibi
hizmetler sunuyorsunuz?
Gül DÜZGİDER- 2008 Temmuz ayından
itibaren, bilgi işlem sektöründe, bankacılık
ve finans üzerine uzmanlaşmış kadromuz ile
müşterilerimize hizmet veriyoruz. Kurumların
iş gereksinimlerini karşılayabilmesi için
kapasite artırımlarına destek oluyoruz.
Kurumların kaynak ihtiyaçlarını karşılarken
aynı zamanda danışmanlık hizmeti de
verebiliyoruz. Bizim amacımız müşterinin
iş hedeflerini gerçekleştirmesi için hedefin
bir parçası olarak profesyonel iş gücü temini
sağlamak.
Bunun yanı sıra Teknopark’ta kendi
yazılımlarımızı yaptığımız şubemiz var. Bu
yazılımlar hem bireysel hem de kurumsal
çözümler sağlayabiliyor. Şu anda finans ve
mobil üzerine çözümlerimizi üretiyoruz. Bu
iki sektör için geliştirdiğimiz ürünlerimiz
42
nisan’13
Gül DÜZGİDER
Kurucu Ortak, Genel Müdür
var. Finans sektöründe özellikle denetim
ürünlerimiz; denetim süreçlerinin
otomasyonunu sağlayan, yasal kurallarla
uyumlu çalışabilen bir yapıya sahip.
Yazılım geliştirme çözümlerimiz ile birlikte
Test yönetimi odaklı hizmetler ve Sistem
Danışmanlığı hizmetleri de sunuyoruz. Kendi
iç süreçlerimizi uluslararası standartlara
göre organize ederken bu konudaki uzman
kadromuz ile süreç danışmanlığı hizmetimizi
de oluşturuyoruz. Mirsis de Süreç Analizi
çalışması yapıldı, bunu takiben belgelendirme
sürecine girdik, ISO belgemizi aldık, CMMI
yolunda ilerliyoruz.
Süreci kurmak yeterli olmuyor, sıkı takip
yapmak lazım, bunun için de içeride süreçlere,
bizim yoğurt yiyişimize uygun otomasyon
gerçekleştiriyoruz, fazlı projemiz bunun için,
Bu proje ile süreçlerimizi yönetebileceğimiz
hızı ve verimliği sağlayacak bir alt yapı
kurma hedefindeyiz.
Süreçlerle yönetim güzel, tabi bunlar
hedefe koşmazsa pek anlamlı değil. Bunun
için de stratejik haritamızı çıkarıyoruz her
yıl, buna uygun hedeflerimizi belirliyoruz
ve ölçüyoruz. Kurum karnemizi takip
ediyoruz. Periyodik değerlendirmelerimizde
doğrularımızı yanlışlarımızı belirliyor,
gerekli olan konuları masaya yatırıyor,
detayı ele alıyoruz.
Ve tabi riskler, yönetilmesi çok önemli,
her türlü riski ortadan kaldırmak mümkün
değil, ancak etkisini azaltmak da çok önemli,
bu depremde biriken enerji gibi, küçük
küçük depremler, olası büyük bir depremin
etkilerini azaltıyor diye seviniyoruz.
RÖPORTAJ
Son yıllarda mobil teknolojilerin
ön planda olduğunu görüyoruz. Bu
konuda verdiğiniz hizmetler var mı?
G. D. - Hizmet verdiğimiz sektörlerden
olan Bankacılıkta mobil iletişim oldukça
önem kazanmış durumda. Kullanıcılar en
hızlı ve kolay şekilde ihtiyaçlarını gidermek
istediklerinden dolayı şube ve internet
bankacılığının yerine mobil bankacılığa
yöneliyorlar. Özellikle yeni nesil için mobil
uygulamaların bankacılıkla nerdeyse tek
iletişim kanalı olduğunu gözlemliyoruz.
Bizde bu alandaki gelişmeleri takip ederek,
sektöründe ihtiyaçlarına hitap eden mobil
yazılımlar geliştirme başlangıç aşamasındayız.
Geliştirdiğimiz, %100 yerli bir uygulama
olan Browse2Go ürünü ile artık iPhone ve
iPad'de Flash video, uygulama ve oyunlar
görüntülenebiliyor. Bu yeni uygulama
getirdiği teknolojik çözüm ile son kullanıcıya
web üzerindeki flash içeriklere özgürce erişim
imkanı sağlıyor. Geliştirilen teknolojinin arka
planında bulut teknolojileri üzerine bir yapı
bulunup, kullanıcılara istedikleri içeriğe erişim
serbestliği sunuyoruz.
Eğitim ve danışmanlık konusunda
sunduğunuz hizmetlerden
bahsedebilir misiniz?
G. D. -Mirsis'in çatısı altında iki firma var.
Mirsis Bilgi Teknolojileri ve Mirsis Kariyer
Danışmanlık. Kariyer Danışmanlıkta İK
istihdam belgesi mevcut. Farklı olarak diyelim
ki müşterinin bir talebi olursa talebe uygun
kaynağa yönlendirdi. Bir süre çalıştıktan sonra
müşteri memnun kalırsa kendi kadrosuna
da almak istiyor. Danışmanlık hizmeti
verilen kurumlarda böyle bir hizmet yok.
Bu arkadaşlarımızı daha sonra kurumların
kadrosuna da katabiliyoruz ya da kadroya
talepler olabiliyor. Müşteri için avantajlı
oluyor. Kurum kültürüne uyum bununla
anlaşılıyor. Teknik tecrübe her zaman elde
edilebilir ama kurumla uyum bir süre sonra
anlaşılıyor. Bu da bir avantaj oluyor.
Bizim seçme yerleştirme danışmanlarımız
teknik bilgiye sahip, seçme yerleştirme
eğitimleri almış bu konuda uzmanlaşmış
kişiler. Bu şekilde çok daha hızlı
müşterilerimizin ihtiyaçlarını anlıyor ve
karşılayabiliyoruz.
Eğitim alanında ise Mirsis Akademi
oluşumumuz ile bilişim sektörü çalışanlarının
ve Mirsis çalışanlarımızın gelişimine
yönelik eğitimleri sağlayıp, yetkinliklerini
artırma konusunda çalışmalarımız mevcut.
Üniversitelerle sağladığımız işbirlikleri ile
genç arkadaşlarımızın gelişimine ve sektöre
kazandırılmasına destek olmaya çalışıyoruz.
Ece KUTLUCAN
Kurucu Ortak
Mirsis genellikle hangi sektörlerde
faaliyet gösteriyor?
2013 yılındaki hedeflerinizden
bizlere bahsedebilir misiniz?
Ece KUTLUCAN - Hizmet sektöründe
bilişim teknolojileri konusunda çalışmalar
yapmaktayız. Finans ve bankacılık alanında
hem danışmanlık hem de yazılım geliştirme
alanlarında destek hizmetleri veriyoruz.
E. K. -Hedeflerimizi belirlerken hizmet
verdiğimiz sektör ihtiyaçlarından
ve gelişmelerinden yola çıkıyoruz.
Bankacılıkta süreçlerin iyileştirilmesi,
ölçme, analiz, değerlendirme ve verimlilik
konularının teknolojide en çok pay alan
yatırımlar olduğunu görmekteyiz.
2013 yılında bu yaklaşımın daha müşteri
odaklı pozisyonlanacağını, müşterinin
sesine daha çok önem verileceğini ön
görüyoruz.
Dolayısıyla bizim başarılarımızın nedenini
müşteri odaklı olaya bakabilmek olarak
yorumluyoruz. Bir dönem masanın
öbür tarafında oturduğumuz için
müşterinin beklentilerini ve önceliklerini
anlayabiliyoruz. Müşterilere sunduğumuz
çözümlere kendimiz inanmıyorsak, bu işi
müşteriye sunmuyoruz. İnce eleyip, sık
dokuyoruz anlayacağınız. Bir işi yapmış
olmak için yapmıyoruz, işte bunlar bizleri
başarıya taşıyan etmenler. İş yaparken az
kaldı hedefe koştuk diye bir bakışımız yok.
Bu işi nasıl daha iyi yapabiliriz sorusunun
yanıtını bulmaya çalışıyoruz her zaman.
Bu düşünce işin daha çabuk gelişmesine
de yardımcı oluyor. Bu bakış açısını da
hedef olarak alıp, müşteri ve çalışan
memnuniyetini üst seviyelerde tutmaya
çalışıyoruz. En verimli yatırımın ise çalışan
memnuniyeti olduğunun da farkında
olarak, hedeflerimiz içinde önemli bir pay
ayırdığımız Mirsis ailesinin her gün biraz
daha büyüdüğünü ve geliştiğini görmek
bizi daha da çok mutlu ediyor.
Finans sektöründe çalışmanın
zorlukları neler?
E. K. - Günümüzde bankacılık sektöründe
yoğun rekabet yaşanıyor. Durum böyleyken
hız, esneklik, maliyet gibi konular önem
kazanıyor. Özellikle Finans sektöründe
rekabette en güçlü silah, teknolojik
gelişmelere ve yeniliklere sahip olmak olarak
özetlenebilir. Buradaki amaç verimliliği ve
karlılığı artırmak. Bu yüzden teknolojinin
iyi yönetilmesinin önemli olduğu bir
dönemdeyiz.
Teknolojide yaşanan hızlı gelişime paralel
olarak finans sektöründe müşteri talep ve
ihtiyaçları her geçen gün değişiyor, müşteri
memnuniyetinin yüksek derecede önem
taşıdığı sektörde bu talep ve ihtiyaçlara
sağlanan çözümlerin hızlı ve kaliteli olması
gerekiyor.
Müşteri ihtiyaçlarını doğru anlamak,
uygun çözümler konusunda danışmanlık
yapabilmek, aynı hedefi benimsemek ve
stratejik ortak olmak, kurumların çözüm
ortağı seçerken tercih nedeni olarak karşımıza
çıkmakta. Bu anlamda deneyimlerimiz bize,
iş odaklı yaklaşımların yanı sıra kurum
kültürüne uygun bir çalışma metodu
olmasının, başarılı bir yaklaşımın ilk adımı
olduğunu öğretti.
nisan’13
43
Ahmet Gözütok
ÖZEL HABER
[email protected]
Gelecekten Gelen Akıllı
Telefon: Samsung Galaxy S4
Herkesin merakla beklediği akıllı telefon Samsung Galaxy S4
geçtiğimiz günlerde iş dünyasını sevindirecek türden yenilikleri ve
ilgi çekici özellikleri ile resmi olarak New York’ta tanıtıldı
D
aha tanıtılmasına aylar varken konuşulmaya başlanan ve fazlasıyla
merak edilen Samsung Galaxy
S4, New York’ta gerçekleştirilen özel bir
etkinlikte geçtiğimiz günlerde kullanıcıların
karşısına çıktı. Tasarımından, donanımına
ve hatta kasasında kullanılacak materyal
yapısına kadar hakkında çok konuşulan akıllı
telefonun, sahip olduğu özellikler bugünden
itibaren gündemi daha çok meşgul edeceğe
benziyor.
Yüksek Performans Sunan 8
Çekirdekli İşlemci
Üzerinde 8 çekirdekli bir işlemci bulunan
Samsung Galaxy S4, ARM’nin big. LITTLE
mimarisini kullanıyor. Exynos 5 Octa olarak
adlandırılan bu işlemci, 4 adet süper güçlü
ARM Cortex A15 tabanlı çekirdeğe, dört
adet de Cortex A7 tabanlı çekirdeğe sahip.
Enerji tüketim değerleri ile ön plana çıkan
ve telefonun standart işlemleri yerine
getirmesi için kullanılan dört çekirdekli
Cortex A7 tabanlı işlemci, 1.2 GHz saat
hızında çalışırken, Cortex A15 tabanlı diğer
güçlü yapı, 1.6 GHz saat hıza erişebiliyor.
Bu iki ayrı yapı asla aynı anda görev yapmıyor. Müzik dinlemek, mesaj göndermek,
internet erişimi gibi temel görevlerde enerji tüketim değerlerine ihtiyaç varsa yavaş
çekirdekler, oyunlar, yüksek çözünürlüklü
videolar gibi durumlarda ise güçlü yapı
devreye giriyor. Bu sayede en temelden
başlanarak pilden tasarruf sağlanmış
oluyor.
Exynos 5410 kod adlı işlemcinin 28nm
mimarisiyle üretiliyor olması nedeniyle
geçmişteki ürünlere ve rakiplerine göre
çok daha az ısınan Galaxy S4, IT PowerVR
SGX544MP3 GPU grafik birimi ile biraz
hayal kırıklığı yaratsa da işlemci mimarisi
sayesinde mevcut dönemin tüm üst düzey
ihtiyaçlarını karşılayabilecek kapasiteye
fazlasıyla sahip bir akıllı telefon olarak
göze çarpıyor.
44
nisan’13
Büyük İşlem Hacmini
Yönetebilmek İçin Güçlü Bir
Bellek Şart
2GB LP DDR3 bellek ile desteklenen
Samsung Galaxy S4, bu yönüyle modern
anlamdaki ihtiyaçların fazlasıyla karşılandığı
bir cihaz olarak karşımıza çıkıyor. Bunun
yanı sıra akıllı telefon 16 GB, 32 GB ve 64 GB
olmak üzere üç farklı kapasite seçeneğine
sahip olarak kullanıcıların beğenisine sunulacak. Bu seçenekler yeterli olsa da Samsung
microSD bellek kartı yuvasını yeni gözdesinden de esirgememiş ve ürün 64GB’a kadar
hafıza kartlarını da destekliyor.
En Büyük Yenilik Ekran ve Görüntü Kalitesi
4.99 inçlik 1080p Full HD bir ekrana sahip
olan Samsung Galaxy S4’te inç başına düşen
piksel sayısı ise 441 ppi olarak yapılandırılmış durumda. Retina ekran berraklığında
bir Super AMOLED ekran ile karşı karşıya
olduğumuzu belirtmemizde fayda var.
Telefonun üzerinde 13 megapiksel çözünürlüğünde arka ve 2 megapiksellik bir ön
kamera yer alıyor. Arka kamera ve ön kamera video çekimi esnasında eş zamanlı olarak
kullanılabiliyor. Bu sayede videoyu kaydeden
kişi de kendi görüntüsünü videoya aktarabiliyor. Bu özelliği geçtiğimiz günlerde farklı
Android’li modellerde de görmüştük.
Tasarımdaki Değişikler Neler?
7.9 mm inceliğe sahip olan Galaxy S4, 130g
ağırlığında. Tahmin edildiği gibi polykarbondan üretilen cihazın, esneklik ve sağlamlık
konusunda başarılı olduğu iddia edilmiş olsa
da bu durumun tüketicileri memnun edeceği
pek de söylenemez.
Görsel olarak Samsung Galaxy S3’ün bir
kopyası gibi duran cihaz, yapısal gelişmeye
karşın incelen çerçeve yapısıyla boyut olarak
çok da fazla büyümemiş. Yani yüzey verimliliği çok daha etkili bir şekilde kullanılmış.
Heyecan Verici İnovatif Özellikler
Samsung Galaxy S4’ün üzerinde alışıldığı
üzere ivmeölçer, jiroskop, dijital pusula ve
ÖZEL HABER
Samsung Galaxy S4 ile S3’ün dikkat çeken öncelikli farkları
Özellik
Samsung Galaxy S4
Samsung Galaxy S3
İşletim Sistemi
Android 4.2.2 JellyBean
Android 4.1 JellyBean
İşlemci
1.6GHz sekiz çekirdekli mimari
1.4GHz dört çekirdekli mimari
Bellek
2GB
1GB
Ekran
5inç Full HD Super AMOLED
4.8inç Super AMOLED
Çözünürlük
1920x1080
1280 x 720
Ekran Koruması Gorilla Glass 3
Şekil 1
ışık sensörü mevcut. Buna e olarak ise birçok
güzel işlev cihaza entegre edilmiş. Bunlardan
bir tanesi kızıl ötesi yuvası olmuş. Bu sayede
uzaktan kumanda işlevleri bu arabirim ile
sağlanabilecek.
Bir diğer detay güzel ise barometre ile termometre özelliklerinin telefona yerleştirilmesi.
Yakın gelecekte bu işlevlerin kullanıldığı
yaratıcı uygulamalar karşımıza çıkabilir. Ayrıca RGB uyarı ışığına da ayrı bir yer açmakta
yarar var. Samsung Galaxy S4’ün üzerinde yer
alan uyarı ışığının renkleri RGB renk kanalları yardımı ile özgürce düzenlenebiliyor.
Yazılımsal Yenilikler
Samsung, Galaxy S4’ü bir dizi yeni yazılım
ile donatmış durumda. Bunlardan en dikkat
çekici olanı S Translate. Bu özellik Türkçe olarak desteklenmiyor ancak Çince, Fransızca,
Almanca, İtalyanca, Japonca, Korece, Portekizce, İspanyolca ve İngilizce olmak üzere 9
dil desteğine sahip. Bu sayede kullanıcıların
telefonlarını temel işlevler için bir çevirmen
gibi kullanabilmeleri amaçlanmış. Özellikle
sık yurtdışı seyahatlerine çıkan kullanıcılar
için ideal.
Ayrıca bir diğer güzel özellik ise S-Voice Car
olmuş. Bu özellikle de Galaxy S4’ün araba
kullanırken bile kolaylıkla kullanılabilmesi
amaçlanmış. Telefonunuz siz araç kullanırken bildirimler hakkında bilgi verebilecek,
mesajları sesli okuyabilecek, yol tarifi yapabilecek. Bu işlev de ne yazık ki Türkçe olarak
desteklenmiyor.
Gorilla Glass 2
Piksel Yoğunluğu 441ppi
306ppi
Depolama
16, 32 ve 64GB + microSD
16GB, 32GB + microSD
Ana Kamera
13 megapiksel BSI sensör
8 megapiksel BSI sensör
Ön Kamera
2 megapiksel BSI sensör
1.9 megapiksel BSI sensor
Şebeke
GSM, EDGE, UMTS, DC-HSPA+, GSM, EDGE, UMTS, HSPA+,
LTE
LTE
Wi-Fi
802.11 a/ac/b/g/n, HT80
802.11 a/b/g/n, HT40
Bluetooth
4.0 LE
4.0 LE
Konumlama
GPS ve GLONASSS
GPS ve GLONASS
Bağlantı
NFC, MHL 2.0, IR LED
NFC, MHL
Sim Kart
Micro-SIM
Micro-SIM
Batarya
2600mAh
2100mAh
Ağırlık
130g
133g
Ebatlar
136.6 x 69.8 x 7.9 mm
136.6 x 70.6 x 8.6 mm
Renkler
Siyah ve Beyaz
Çakıl taşı mavisi ve mermer beyazı
Smart Scroll ve Smart Pause
Samsung Galaxy S4’ün günlerdir en çok
konuşulan detaylarından biri de akıllı göz
takip sistemi olmuştu. Bu özelliğin cihazda
yer alacağının duyulmasından sonra birçok
varsayım ortaya atılmıştı ki Samsung beklentileri boşa çıkarmayarak bu yenilileri de
tanıttı.
Smart Scroll işlevi sayesinde Galaxy S4 göz
hareketlerinizden bir takım aksiyonlar gerçekleştirebiliyor. Bir sonraki fotoğrafa geçme,
e-book okurken sayfa değiştirme gibi temel
işlevler olsa da heyecan verici ve faydalı
olduğu kesin. Ayrıca Smart Pause özelliği ile
video izlerken ekrana bakmadığınız bir anda
video hemen duraklatılabiliyor.
Diğer Önemli Yazılımsal Yenilikler
Drama: Bu özellik sayesinde Galaxy S4, 4
saniye içersinde 100 kare fotoğraf yakalayabiliyor.
Eraser: Eğer bozuk kareler varsa bunları
hızlı bir şekilde görüp temizleyebiliyorsunuz.
Dual Mode: Her iki kameranın da video
kaydı esnasında aktif olarak kullanılabilmesi
sağlanmış.
S Travel: Bu özellik ile telefonunuz seyahatlerinizi algılayabiliyor. Mesela bulunduğunuz
şehirden farklı bir yere tatile gittiğinizde Galaxy S4 gittiğiniz yerde çektiğiniz fotoğrafları
özel bir albüm oluşturarak saklayabiliyor.
S Health: Galaxy S4’ün S Band, Body Scale,
Heart Rate Monitor aksesuarları ile kullanılabilecek olan bu özellik, telefonunuzu gerçek
zamanlı bir sağlık tarayıcısına dönüştürüyor.
Air Call Accept: Gelen çağrıları kabul etmek
için kolaylaştırılmış bir dokunmatik ekran işlevi. Ekranda elinizi dalgalandırmanız çağrıyı
yanıtlamak için yeterli oluyor.
Bağlantı
4G LTE desteğine sahip olan Samsung Galaxy
S4, dünyanın her yerindeki 4G şebekelerinde
çalışabilecek. Bunun yanı sıra Wi-Fi a/b/g/n/
ac desteği mevcut. Cihazın Bluetooth versiyonu ise 4.0 LE. Ayrıca MHL 2.0 desteği de
atlayamadığımız ayrıntılardan olmuş.
Galaxy S4 ile S3 Arasındaki
Farklılıklar
Galaxy S4’ün ilgi çekici birçok yeniliğinden bahsettik ve bu cihazın mobil tutkunu
herkesi heyecanlandırmış olduğuna şüphe
yok . Kısa bir süre öncesinde kadar pazarın
en iddialı modellerinden biri olan ancak bir
anda Galaxy S4’ün gölgesinde kalan Galaxy
S3 muhtemelen bir süre daha tüm dünyada
ilgi görmeye devam edecektir.
Fiyat olarak da biraz daha gerilemesi beklenen Galaxy S3, görsel olarak ve boyutları
itibariyle Galaxy S4 ile çok benzeşiyor. (bkz.
Şekil 1)
Ne Zaman Çıkacak?
Nisan ayının sonuna doğru vitrinlerde
yer alacağı belirtilen Samsung Galaxy S4,
dünyanın birçok ülkesinde eş zamanlı olarak
kullanıcılarla buluşmuş olacak.
nisan’13
45
Avşar Özgen
MAKALE
[email protected]
Avrupa’da İnternet
Politikaları, Siber Suçlar
ve Sansür
Dünyada internet kullanımıyla siber suçlardaki doğru orantılı
artış, devletlerin internet politikalarını sürekli gözden
geçirmesine, hatta zaman zaman sansüre bile başvurmalarına
neden oluyor
D
ünyada internet kullanım
oranlarının yüksek olduğu ya da
hızla yükseldiği ülkelerde yapılan
birçok ankette insanların bir gün boyunca
internetsiz kalmaktansa aç kalmayı yeğlediklerini ortaya koyuyor. İnsanların açlığı
bile göze almalarına neden olabilecekleri
kadar bağımlısı oldukları internet, her geçen
gün sınırlarını kontrol edilmesi daha da güç
46
nisan’13
çizgilere doğru hızla çekiyor.
Günümüzde bu sınırları kontrol etmek
için artık devreye direkt olarak devletler
giriyor. Yalnızca Türkiye’de değil tüm dünya
çapında siyasetçiler arasında siber suçlar,
yasadışı içerik ve kanuna aykırı internetten
yüklemeyle nasıl başa çıkılacağı konusunda
tartışmalar sürüyor. Ancak yasama süreçlerinin yavaş işlemesi, yasa koyucuların temel
haklar ve internet güvenliği konularında bir
uzlaşıya varmalarını engelliyor.
Örneğin internetle bizden çok daha önce
tanışan Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bu
konuda günümüze kadar birçok adım atıldı.
Her biri ‘mihenk taşı’ sayılabilecek bu
adımlara şöyle bir bakacak olursak, Avrupa
Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı’nın (ENISA) 1
Eylül 2005 yılında tam anlamıyla faaliyete
MAKALE
başladığını görüyoruz. Bu tarihten bir yıl
kadar sonra 29 Haziran 2006’da Avrupa
Komisyonu Telekom sektörü konusunda
istişareleri başlattı. Yine aşağı yukarı bir
yıllık bir aradan sonra Mayıs 2007’de çevirim içi terörizmi gözlemlemek için Avrupa
Polis Ofisi (Europol) tarafından ‘Webi (ağı)
kontrol et” isimli güvenlik portalı kuruldu.
Ardından 13 Kasım 2007 tarihinde Avrupa
Komisyonu Telekom reformları ‘paketi’ni
sundu. Aradan iki yıl geçmeden 29 Nisan
2009’da Avrupa Parlamentosu ve Avrupa
Konseyi Telekom paketinin ana konuları ile
ilgili dönüm noktası niteliğindeki anlaşmayı
onayladı.
6 Mayıs 2009’da şaşırtıcı bir şekilde, Avrupa
Parlamentosu üyeleri, daha önce Avrupa
Konseyi ile uzlaşıya varılan anlaşmayı reddederek internet kullanıcılarının haklarına
dair daha titiz bir metin önerdi. Ardından
24 Kasım 2009 tarihinde ise Telekom paketi
nihai olarak kabul edildi. Aradan dört ay
geçtikten sonra 29 Mart 2010’da Avrupa
Komisyonu çevirim içi çocuk pornografisini
filtreleyecek öneriyi masaya koyarken, Nisan
2010’da AB bakanları, merkezi siber suç
ajansına ihtiyacın araştırılması için Avrupa
Komisyonu’na çağrıda bulundu. Ekim
2010’da ise Avrupa Komisyonu bilgi sistemi
saldırılarına karşı yeni bir önerge sundu. Ve
nihayet 9 Aralık 2010’da çevrimiçi radikalleşmeyi de kapsayan Terörle Mücadele
Çerçeve Belgesi’nin tüm üye ülkelerde uygulanması için adım atıldı. Bu arada 2011 yılı
içinde radikalleşme ve güçlendirme karşıtı
tebliğin planlanması da yapıldı.
Yargı Yetkileri Zaman Zaman
Yetersiz Kaldı
Yargı yetkilerinin erişemediği sanal bir alanın suç aktivitelerini kontrol altına almanın
zorluğu nedeniyle siyasetçiler için internet,
sıkıntı yaratan bir unsur halini aldı.
Örneğin İngiltere’deki meclis üyeleri
çocukların pornografik görüntülerinin
internette dolaşımını engellemek adına bir
yasa tasarısı önerisinde bulundu. Ancak bu
görüntülerin ülke dışındaki web sitelerinden kaynaklandığını fark etmeleri üzerine
öneri duvara toslamış oldu.
Sorunu ulusal düzeyde çözemeyen Avrupalı
siyasetçiler, konuyla ilgili yasalar hazırlamakta ve yasadışı çevrim içi içerik ve
aktiviteye ilişkin bağlayıcılığı olan kararlar
vermesi için yeni organlar yaratma çabasına
girdiler. Çabaları Avrupa Parlamentosu
üyelerinin ve ulusal meclislerindeki üyelerin itirazlarına maruz kalan siyasetçiler,
internet filtrelenmesindeki aşırı önlemlerin
Cecilia Malmström: Vatandaşlar kendilerine dair hangi kişisel verilerin saklandığını
ve değiş tokuş edildiğini bilmeliler
sonunda konuşma özgürlüğü gibi temel hak
ve özgürlüklerin etkisini azaltacağından
korkuyorlar.
İnternette yasadışı yükleme konusunda
küresel bir çözüm halihazırda Sahteciliğe
Karşı Ticaret Anlaşması (ACTA) başlığı altında tartışılıyor. Buna karşın görüşmelerin
yüksek güvenlik seviyesi hem işadamlarını
hem meclis üyelerini bir hayli geriyor.
Konuşmalardan sızan bilgilere göre hükümetler yasadışı yüklemenin ve içerik dosya
paylaşımının engellenmesi için daha sıkı
yasalar istiyor. İnternet servis sağlayıcılarının korkusu ise bunun kendi iş modellerini
değiştirerek daha az rekabetçi bir konuma
sokabileceği.
Avrupa Birliği için 2020 Önemli Bir Tarih
2020 itibariyle internet güvenliği öncelik
sahibi konulardan biri oluyor. Brüksel, tüm
Avrupalıların yüksek hızlı geniş banda
sahip olmasını istiyor. AB’nin internet
güvenliği ajansı ENISA, bilgi ağlarını
güvenlik altına almaya çalışıyor. Ancak şu
anki durumda ajans başa çıkmasını sağlayacak yasal dayanağı olmayan bir merkez
konumunda. Örneğin 2008’de ajans mobil
iletişimin güvenlik tehditlerine karşı ne
kadar savunmasız olduğu konusunda bir
bildiri yayınlamıştı.
Siber suçlarla mücadelede Europol de
devrede. Kurum, çocuk pornografisi gibi
sınır ötesi siber suçların engellenmesinde
yürütme organlarına yardım adına faaliyet
gösteren çeşitli çalışma gruplarını denetliyor. Buna karşın, gittikçe artan bir kullanıcı
sayısının sosyal paylaşım sitelerinde bilgilerini paylaşmaları, siber suçun çoğalması
için ortam hazırlıyor.
Siber Suç
Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım
sitelerinden yayılan riskler birçok web
güvenlik şirketinin yayımladığı raporlarda elektronik tehlike listesinin başında
geliyor. Dijital tüketicileri rahatsız edenler
listesinde ikinci sırada ise e-postalarla,
‘akıllı telefonlar’a yapılan saldırılar ve
e-dolandırıcılık geliyor.
Bazı ülkelerin interneti kontrol altına almak
için köklü birimleri bulunuyor. Hollanda’da
Felemenk polisi siber suçla savaş için bir İnternet Ekibi kurarken, İngiltere’de İnternet
İzleme Derneği, yasa dışı içeriği raporlaması
adına, halkın ve Bilgi Teknolojileri (BT)
personelinin kullanımı için bir internet
‘yardım hattı’ çalışmasını sürdürüyor.
Buna ek olarak ENISA’nın izlediği internet
güvenliği konuları arasında; spam, botnet,
e-dolandırıcılık, kimlik hırsızlığı, menkul
kıymetler borsasında hackerlar, yazılım
konusundaki hassasiyetler ve kimi cihazlardaki güvenlik eksikliği bulunuyor.
Ellerinde yeterli yasal güç olmadığını fark
eden AB bakanları Nisan 2010’da Avrupa
Komisyonu’na çevrim içi sahtecilik ve çocuk
pornografisini engellemek için merkezi bir
siber suçla savaş birimi kurma konusunda
talepte bulundu.
Eskiden siber suça karşı merkezi bir AB
organına en büyük itiraz İngiltere, Fransa ve
Almanya’dan gelirdi. Zira bir AB kurumunun
kendi ülkelerinde süregelen işleyişi çiğneyeceğinden en çok korkan bu üç ülkeydi.
Bilgi sistemlerine saldırıyı engellemek için
bir önerge hazırlayan Avrupa Komisyonu,
çalışmasını siber güvenliğin önemli bir
unsuru olan AB İç Güvenlik Stratejisi’nde
nisan’13
47
MAKALE
ve İsveç Korsan Partisi’nin kurucu üyesi
Christian Engström, ACTA’dan aldığı bilgileri kendi meclisinin üyeleriyle paylaşmasına
izin verilmemesi üzerine Avrupa Komisyonu ile görüşmeleri terk etmişti.
Terör
sundu. AB idaresinin bildirdiği üzere siber
suçun AB’ye maliyeti yıllık 750 milyar Euro
ile uyuşturucu trafiğinin maliyetini de
aşarak küresel GSMH’nın yüzde 1’i olarak
kayda geçti.
Avrupa Komisyonu aynı zamanda
Avrupa’da siber atağa karşı bir anında müdahale sistemi kurma çabasında. Buna ek
olarak komisyonun hedefleri arasında bilgisayarlar için bir acil yanıt takımı (Certs)
kurma planı ve ENISA’nın rolünü arttırmak
da bulunuyor.
İnternet Korsanlığı
Paris’te bulunan TERA danışmanlık
şirketinin yaptığı bir internet korsanlığı
araştırmasına göre, yasa dışı yüklemeler
sonucu önümüzdeki 3 yıl içinde AB’de bir
milyondan fazla iş ve iş çevrelerinde 240
milyar Euro’luk bir para kaybı söz konusu
olabilir.
Geçtiğimiz yıllarda hava ya da karadan
yapılan yasa dışı nakliyatların üçte birini
durdurmayı başaran Avrupa Birliği gümrük
yetkilileri, internet üzerinden yapılan yasa
dışı mal satışında artış olduğuna dikkat çekiyor. Verilerin olduğu yıllık yasa dışı ticaret akışı raporunu Avrupa Komisyonu’nun
vergilendirme ve gümrük birliği departmanı yayınlıyor.
Avrupa Parlamentosu çevrim içi korsanlığı
ile başa çıkmak için boğuşurken pek çok
Avrupa Parlamentosu üyesi korsanlığı suç
kapsamına sokmanın fazla sert olduğu konusunda ısrar ederek bunun ticari kazanç
için içeriği topluca yağmalayanlardan çok
48
nisan’13
ara sıra dosya paylaşan insanları cezalandırmak olacağını belirtiyor.
Bu konuda yasa önerisinde bulunan ilk
ülke olan Fransa’nın hukuku pek çok siyasetçi tarafından fazla bağlayıcı kabul ediliyor. Yasa dışı içerik yükleyen kullanıcıların
üçüncü kez de yakalanması halinde şebeke
bağlantılarının kesilmesini ön gören üç hak
yasası, halen Fransız ulusal meclisinden
geçmeyi bekliyor.
Eircom internet servis sağlayıcısının yasa
dışı içerik yüklendiği iddiasıyla İrlanda
Plak Derneği tarafından mahkemeye verilmesinin ardından İrlanda üç hak politikasını uygulamaya sokan ilk ülke oldu.
İngiliz hükümeti ve internet servis sağlayıcıları (ISP’ler) BT ve Talk Talk’ın arası
ülkenin dijital ekonomik faturası nedeniyle
açılmış halde. Açılan davada yüksek mahkemenin istediği yasa dışı içerik yükleyen
müşterilere bir mektup yollanması, hatta
bağlantılarının kesilmesi yönünde.
Yasa dışı yükleme yapılmasında internet
servis sağlayıcılarının rolü hem AB’de
hem de dünya çapında tartışılan bir konu.
Mevcut durumda Avrupa Parlamentosu
Sahteciliğe Karşı Ticaret Anlaşması’nın
(ACTA) yaptırımları üstüne kafa yoruyor.
Öne çıkan fikirlere göre, küresel müzakereler sonucu ISP’ler yasa dışı içerik
yükleyen müşterilerini cezalandıracak.
ACTA görüşmelerine katılan 12 ülke var
ve Avrupa Birliği’nin çıkarları Avrupa
Komisyonu’ndan müzakereciler tarafından
temsil ediliyor.
İsveçli Yeşiller / Avrupa Özgür Birliği üyesi
Avrupa Birliği 2007 yılında 27 üye ülkenin
İslam propagandası yapan verileri Lahey’deki Avrupa Polis Ofisi’nde bir havuzda
topladığı “İnterneti Kontrol Et” isimli bir
yüksek güvenlik portalı kurmuştu. Yakın
zaman içinde, terörle mücadelede internet
servis sağlayıcıları ve internet üzerinden çalışan özel şirketlerin de işbirliğine
katılmalarında artış yaşandı. İnternet bazlı
propaganda ve radikalleşme aktivitelerine
karşı sert tutum, Kasım 2008’de kabul edilen Avrupa Birliği terörle mücadele Çerçeve
Kararı’ndan doğuyor.
Belgede açıkça belirtildiği üzere “internet
Avrupa çapındaki yerel terörist ağlarına ve
bireylere ilham vermek ve onları mobilize etmek için kullanılıyor. Ayrıca terörist yöntemler
konusunda bir bilgi kaynağı olarak sanal bir
eğitim kampı görevi görüyor.”
Avrupa Komisyonu, iletişim hattındaki yeni
önlemler sayesinde suç işleyenlerin ve saldırı
planlayanların daha kolay takip edileceğini
düşünüyor. Buna karşın, internetten bomba
yapım tarifleri almak gibi dolaylı yoldan
terörizmi destekleyen bireyler de bundan
etkileniyor. İnternet üzerinden olanlar da
dahil radikalleşmeyi hedef alan yeni önlemler
paketi 2011’de öneri olarak sunuldu.
Çocuk Pornografisi
Buna ek olarak Avrupa Komisyonu, üye ülkelerin çocuk pornografisi yayınlayan sitelere filtre
uygulamasını ve insan kaçakçılığı konusunda
daha sert cezalar uygulanmasını istiyor. Buna
karşın Avrupa Parlamentosu’nun yeni AB
kanunlarının yeterince sert olacağı konusunda
şüpheleri bulunuyor. Mart 2010’da önerilen
yeni kurallarla internette çocuk pornografisi
yayınlayan sitelere yasak getiriliyor, çevirim içi
sohbet odalarında tacize maruz kalan kurbanların dava açma hakları doğuyor ve tacizcilerin
başka bir AB ülkesinde yeniden aynı suçu
işlememesi için önlem alınıyor.
Ancak AB, öneri konusunda üye devletlerden gelen bir ihtilafla karşı karşıya kalmış
durumda. Pek çok üye devlete göre internetin
filtrelenmesi, hükümetlerin istemediği içeriğe
yasak getirmesiyle konuşma özgürlüğüne zarar verecek. Öneriyi reddeden Almanya, çocuk
pornografisini toptan yasaklamanın içeriği
filtrelemekten daha mantıklı olduğu görüşünü
savunuyor.
MAKALE
Avrupa Birliği’nden Farklı Sesler
Yükseliyor
Siber suçlarla mücadelede yeni önlemler
konusunda görüş belirten AB İçişlerinden
Sorumlu Komisyon Üyesi Cecilia Malmström,
“Vatandaşlar kendilerine dair hangi kişisel
verilerin saklandığını ve değiş tokuş edildiğini bilmeliler” diyerek çocuk pornografisi
yayını yapan internet sitelerinin filtrelenmesi
konusundaki görüşlerini açıklıyor. Malmström,
“Eğer polis çocuk pornografisi içeren broşür,
kitap ve videolara el koyabiliyorsa demek ki bu
içerikteki internet sitelerini de kapatabilmeli.
İnternet suçlular için bir güvenli barınak değil”
diyor.
Alman Adalet Bakanı Sabine Schnarrenberger
ise bu görüşe katılmıyor. İlerleyen zamanlarda daha geniş bir görüş bildirme ortamının
olacağını düşünen Almanya Adalet Bakanı,
“Ben o noktada ‘çocuk pornosu sitelerini
yasaklamak yerine kaldırmak’ prensibini savunuyor olacağım” derken, bunun için destek
alabilmek adına Avrupa Konseyi ve Avrupa
Parlamentosu’nda da mümkün oluğunca
lobicilik yapacağını ifade ediyor.
Geçtiğimiz yıllarda Avrupa Komisyonu, çevirim içi terörist aktivitelerini tetkik etmekle ilgili bir rapor yayınladı. Belgeye göre, “Terörist
suçlar işlemesi için halkı kışkırtmaya yönelik
hareketler, terörizm için destek toplanması ve
eğitim verilmesi son derece düşük bir maliyet
ve riskle katlanarak artmış durumda.”
Europol’un çevirim içi kontrol portalı olan
‘Web sitesini kontrol et’ hakkında yorum
yapan Europol’ün başkanı Max-Peter Ratzel,
“AB üyesi devletlerin internet sitelerini kontrol
ederek sorumluk paylaşımında bulunmalarına olanak tanıyoruz. Eğer bir sitenin daha
önce başka bir ülke tarafından denetlendiğini
görürseniz zaman kaybetmekten kurtulmuş
olursunuz” diyor.
ACTA görüşmelerinin yoğun güvenlik ortamını eleştiren İsveç Yeşiller/ Avrupa Özgür
Birliği üyesi ve Korsan Partisi’nin kurucu
üyesi Christian Engström ise “AP üyelerinin
resmi olmayan sızıntı bilgilere bağlı kalmak
durumunda olması utanç verici” ifadelerini
kullanıyor.
ACTA’nın korsana karşı üç hak yasasının
yolunu açacağına dair dolaşan dedikoduları
değerlendiren Avrupa Komisyonu ticari biriminden Luc Devigne da, “Üç hak olmayacak.
İnternet servis sağlayıcılarının mesuliyetlerinde bir değişim olmayacak. Veri gizliliğine
saygı gösterilecek ve gümrük aramalarında
tedbir söz konusu olmayacak” görüşünü dile
getiriyor.
AB Telekom Operatörleri Birliği ETNO’nun
başkanı Michael Bartholomew’e göre, internet sitelerini filtreleme, hatta Sahteciliğe Karşı
Ticaret Anlaşması (ACTA) ile internet kullanıcılarının erişimini kesmek gibi geniş çaplı ve
orantısız önlemler ETNO’yu endişelendiriyor.
Bu tarz bir hareket, AB hukukunda belirti-
len ve kabul edilen Avrupa Birliği Telekom
Paketi’nde yeniden takviye edilen kullanıcı
haklarıyla tamamen çelişebilir.
Telif hakları yasasını denetleyen Fransa
merkez sağından Avrupa Parlamentosu üyesi
Marielle Gallo da kullanıcılarına yasa dışı içerik sağlayan web sitelerinin hakim kararıyla
kapatılmasını öneren İspanyol yasa taslağını
desteklediğini belirtiyor.
Bulgar internet öncüsü Veni Markovski ise
Avrupa Komisyonu’nun internet politikasında
çok temel hataları olduğundan bahsederken,
“Son zamanlarda gördüğümüz şey Avrupa
Birliği üyesi bazı devletlerin daha güvenli bir
internet kullanımı sağlamak yerine kullanıcıların cezalandırılması. ‘Üç hak yasası’ olarak bilinen kural daha fazla güvenlik sağlamak yerine
daha fazla korku ve kullanıcıların mahremiyeti
konusunda endişeye neden oluyor” diye de ekliyor. Bunun yerine kullanıcılar, iş sahipleri ve
hükümetlerle daha fazla iş birliğine gidilmesi
için çağrıda bulunan Markovski, reddedilen
alternatif önerilerden birini örnek veriyor:
“10 yıl önce Bulgaristan’da internet operatörleri telif hakkı dernekleri için bir çalışma modeli
önermişti fakat bu reddedildi. Model sadece
Bulgaristan’daki telif hakkı sahiplerine bile bir
yılda ortalama 50 milyon Euro kazanç getirebilirdi. Çevrim içi suçla savaşta Avrupa Birliği
çevrim içi özgürlüğü büyük yazılım şirketleri
ve müzik yapımcılarının çıkarları uğruna bir
kenara atmamalı.”
nisan’13
49
Ahmet Gözütok
ÖZEL DOSYA
[email protected]
Mobil Teknolojinin
Nabzı, Barcelona’da Attı
GSM Birliği tarafından organize edilen Dünya Mobil Kongresi
(MWC 2013) uzunca bir süredir olduğu gibi Barcelona’da
düzenlendi. Fuarda heyecan verici teknolojileri ve 2013’ün
mobil trendlerini tanıma fırsatı bulduk
50
nisan’13
ÖZEL DOSYA
M
obil dünyadaki yenilikçi teknolojilerin ve en yeni mobil ürünlerin
tanıtıldığı MWC 2013, yine ilgi
çekici cihazlar ile dolu dolu yaşanan bir
süreç olarak geride kaldı. Ülkemizden
markaların da çeşitli tanıtımlar yapmak,
anlaşmalar gerçekleştirmek ve yenilikçi
ürünleri kendi ekosistemlerine entegre
etmek adına yer aldığı fuarda, onlarca yeni
hizmet ve servis de boy gösterdi.
MWC 2013, mobil dünya odaklı bir etkinlik
olması nedeni ile daha çok son kullanıcıya
hitap eden ürünlerin tanıtılacağı bir kongre
imajı çizse de artık aradaki kalın çizginin
çok daha hassas bir hale gelmesi nedeniyle,
her amaca uygun çözümlerin karşımıza
çıktığı bir yer oldu denilebilir.
Tüm bunların yanı sıra, gözlemleme fırsatı
bulduğumuz bir takım şaşırtıcı yazılımsal
değişimler, 2013’ün de mobil dünyadaki
rekabet dozajının hiç düşmeyeceği bir yıl
olmasına iddialı bir işaretti. LG’nin HP tarafından satın alınmış olan WebOS için satın
alma girişiminde bulunduğunu açıklaması, Ubuntu’nun mobil sürümünü fuarda
sergilemesi, Mozilla’nın Firefox OS işletim
sistemine LG, ZTE, Huawei gibi isimlerden
sonra Sony desteğini de eklemesi, gidişatın
yönünü fark etmek adına yeterli unsurlardan bazıları.
MWC 2013’te heyecan verici birçok ürün
boy gösterdi belki ancak yılın en çok ilgi
gören veya görecek ürünlerinin ilk uğrak
noktası Barcelona olmadı. Firmalar artık
bu tür büyük etkinliklerde tüm dünyanın
yakın ilgi gösterdiği ürünleri tanıtmaktan
kaçınıyor. Bunun yerine sadece o ürüne
has bir tanıtımın yapılması tercih ediliyor.
Nitekim Barcelona’da Samsung Galaxy
S4’ün boy göstermemesini yahut Nokia’nın
üst düzey bir Windows Phone 8’li ürün
tanıtmamasını da tam olarak böylesi bir
temele dayandırmak gerekir.
MWC 2013 söz konusu olunca herkesin aklında tanıtılacak yeni akıllı telefonlara dair
soru işaretleri uyanıyor. Elbette ki bu yıl da
birçok yeni ürün karşımıza çıktı. Özellikle
“Kendi Cihazını Getir (Bring Your Own Device)” trendinin tüm dünyada yaygınlaşması ile birlikte akıllı telefonlar, her ölçekteki
kurumların öncelikli gündem maddelerinden biri haline gelmeye başlamıştı.
Belki fuarda markalar, doğrudan bu odakta
beklentileri karşılayacak veya çözümler
sunan ürünleri tanıtmadı ancak işin seyri
zaten iş hayatında profesyonel ihtiyaçlara,
iş bittikten sonra da özel hayatın keyifli
temposuna uyum sağlayan ürünler sunma
yoluna çoktan girdi. Haliyle tanıtılan her
yenilikçi teknoloji, her taraftan mobil kullanıcısını alakadar edebiliyor.
ile resmiyet kazandırmış oldu. Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım’ın da katılımıyla
gerçekleştirilen tanıtım toplantısında, tasarım ve yazılım anlamında tamamen Türk
mühendislerinin çalışması neticesinde
geliştirileceği belirtilen akıllı telefonun, Qualcomm temelli bir donanımsal mimariye
sahip olacağı belirtildi.
Bu cihazda Turkcell’e özel kullanıcı arabirimi ile Türk kullanıcıların ihtiyaçları
doğrultusunda şekillenmiş donanımsal
özellikler ve yazılımsal yenilikler yer
alacak. Turkcell’in yerli telefonu 2013 yılı
içersinde kullanıcılara sunulacak ve uygun
bir fiyat politikasıyla satışta olacak. Ayrıca
bu ürünün çevre ülkelere de yine Turkcell
markasıyla pazarlanacağını belirtelim.
Turkcell’in Gebze projesinin yanında ülkemiz adına sevindirici olarak nitelenebilecek
bir başka güzel gelişme ise Qualcomm ile
Turkcell arasında imzalanan cep telefonu,
tablet bilgisayar ve makineler arası iletişim
(M2M) cihazları geliştirme odağındaki
AR-GE anlaşmasıydı. Bu sayede Turkcell,
dünyadaki sayılı operatörlerden biri olarak,
çeşitli inovatif ürünlerin geliştirilmesinde
Qualcomm ile birlikte çalışacak.
Android tabanlı T serisi akıllı telefonları ile
ülkemizde kendine has bir başarı yakalayan Turkcell, ilk yerli cep telefonu için de
düğmeye bastı ve Gebze kod adlı projesine
Barcelona’da gerçekleştirilen bir tanıtım
Nokia da olmasa Barcelona’da Windows
Phone 8’li ürünlere rastlamamız biraz zor
olacaktı sanki. Orta seviye olarak konumlandırabileceğimiz Lumia 720 ve 520
modellerini tanıtan Finlandiyalı üretici,
İstanbul Ticaret Odası, ARTI Teknoloji,
Ersel Elektronik, Etiya, Komtel Telekomünikasyon, Mikro Ödeme – 3Pay, Nefas
Bilişim, Netaş, P.I. Works, Piranha, Sentez
Yazılım, Türkcell Teknoloji, 70.500 metre
karelik alanda büyük bir adayı kiralayarak
ziyaretçiler ile buluştu.
Akıllı Telefonlar Sahne Aldı
Turkcell’in Yerli Telefonu
Nokia Lumia 720 ve 520
Türk Markaları da Fuarda
Barcelona’da elbette ki sadece dünyanın
dev markaları yer almadı. Bunun yanı sıra
daha küçük çözümler, ürünler ve hatta
yazılımlar geliştiren küçük ölçekli onlarca
marka bu dev arenada ziyaretçiler ile
buluştu.
Ülkemizden de bu yıl etkinliğe katılan
teknoloji şirketi sayısı bir hayli yüksekti.
Sadece fuarda çeşitli görüşmeler yapmak,
yenilikleri yerinde görmek için gelen markalara ek olarak, tüm dünyadan ziyaretçilere bizzat kendi teknolojilerini tanıtmak
adına stantları başında bekleyen isimler de
buradaydı.
nisan’13
51
ÖZEL DOSYA
Windows Phone 8 işletim sistemine sahip
cihazlarda fiyat ölçeğinde biraz daha tabana inmeyi başarmış.
Daha çok çoklu ortam yetenekleri ile öne
çıkan ürünler, uzun bekleme süreleri
ve güçlü işlemcileri ile hemen her işin
üstesinden gelebilecek potansiyele sahip.
Windows Phone 8’in de desteği ile fark
yaratan ürünler, Microsoft’un bulut tabanlı
depolama çözümü SkyDrive entegrasyonu ile geliyor. Nokia, kullanıcılarına 7 GB
kapasiteli ücretsiz SkyDrive alanını da bu
cihazlarla birlikte hediye ediyor.
HTC One
Yepyeni bir tasarıma sahip akıllı telefonu One’ı duyuran HTC, fuarın ilgi çekici
isimlerindendi. Yenilikçi, modern ve agresif
çizgileri ile ilk bakışta etkilemeyi başaran
ürün, güçlü donanımı ile modern anlamdaki mobil ihtiyaçları fazlasıyla karşılıyor.
1.7 GHz saat hızında çalışan Qualcomm
Snapdragon 600 işlemcisi ile fark yaratan
akıllı telefon, 2 GB RAM ile hem eğlencenin
hem de işlerin aksamamasını daim edecek
bir güce sahip. Üzerindeki 2300mAh
kapasiteli batarya, ortalama bir kullanım
ile kullanıcısının enerjisi yettiği ölçüde
performansından bir şey kaybetmiyor.
Sense 5.0 arayüzü ile gelen HTC One, bu
sayede bir takım avantajlara da sahip. HTC
özellikle önceki cihazındaki verileri yeni
telefonuna taşıma konusunda endişe eden
kullanıcıları düşünmüş ve Sense 5.0 arayüzüne bir entegrasyon özelliği eklemiş. Bu
52
nisan’13
sayede iPhone’dan HTC One’a geçmek son
derece kolay hale geliyor. Sizin için hayati
önem taşıyan kişi kayıtlarını, mesajları
hatta önemli dokümanları iTunes üzerinden alacağınız bir yedek ile doğrudan yeni
telefonunuza taşıyabiliyorsunuz.
Asus Padfone Infinity
Kurumsal odaklı mobil değişimin belki de
en iyi uyarlanabileceği veya bu alandaki
ihtiyaçlara en iyi yanıt verebilecek mobil
ürünlerin başında ise hiç şüphe yok ki
Asus’un Padfone Infinity adlı tablet bilgisa-
yar – akıllı telefon modeli geliyor. İlki 2011
yılında tanıtılan bu konseptin ana hatlarında iki ürün var. Bunlardan bir tanesi
standart özelliklere sahip bir akıllı telefon,
diğer ise dev bir ekran. Burada tablet
bilgisayar ifadesini özellikle kullanmadık
çünkü 10.1 inçlik bölüm tek başına sadece
ekrandan başka bir şey değil.
Bu ekranın üzerinde telefonun girebileceği
bir yuva bulunuyor. Bu yuva sayesinde 10.1
inçlik ekran, telefonun donanımsal gücünü
kullanarak bir tablet bilgisayar haline
gelmiş oluyor. Bu kullanışlı konsepti Asus
sürekli geliştirdi. Son çıkan versiyon ise
artık bir ustalık eseri halini aldı.
An itibariyle bir benzeri daha bulunmayan
bu sıra dışı tasarım, özellikle kurumsal
odaklı müşterilere hitap ediyor. Zaten “Kendi Cihazını Getir” trendinin hızla dünyaya
yayılması ile birlikte mobil dönüşümün
daha çok çalışanların inisiyatifinde şekillenmeye başladığı profesyonel hayatta bu
cihaz, iş – özel hayat çizgilerinin hassasiyetine saygılı kalarak, hem çalışanların
seveceği hem de işlerin zaman ve mekan
problemi olmadan aksamamasını sağlayacak olması nedeniyle kurumların karşı
koyamayacağı bir model hüviyetinde.
Mobil odaklı olmaktan kaynaklanan, aklınıza gelebilecek tüm sorunları rafa kaldıran
Padfone Infinity, tablet – akıllı telefon
masrafını tek bir bütün olarak düşünüldüğünde azaltacağından peşinen bir kazanç
da sağlamış oluyor. Üstelik 40 saati bulan
kullanım ömrü, Android 4.2 JellyBean
işletim sistemi, 1.7 GHz’lik dört çekirdekli
Qualcomm Snapdragon 600 işlemci, 2
ÖZEL DOSYA
GB RAM ile yaygın bağlantı alternatifleri,
ürünün cazibesini artıran unsurlar olarak
dikkat çekmeyi başarıyor.
HP Slate 7
Kurumsal odaklı çözümler üreten HP, bu
alanda Android’in popülaritesine de başvurmayı ihmal etmiyor. Her ne kadar kendisinden WebOS tabanlı ürünler beklenmiş
ve bu beklentiyi ödenen yüklü meblağlara
rağmen boşa çıkarmış olsa da tabletleri
ile özellikle dünya genlinde iş dünyasının
tercih edilen markalarından HP.
Uygun fiyata optimum performansı sunmak adına geliştiren HP Slate 7, çift çekirdekli 1.6 GHz’lik bir işlemci ile donatılıyor.
Üzerinde 1 GB RAM bulunan ürün, berrak
ve keskin görüntüler sunmak, metinlerin
okunabilirliğini kolaylaştırmak ve grafiklerdeki hassas çizgilerin daha net görülebilmesini sağlamak adına FFS teknolojisini
kullanıyor. Ayrıca yine bu teknoloji, güneş
ışığı altında dahi belirginlik ölçüsünde iyi
bir performans sergiliyor.
Heyecan Verici Yeni Teknolojiler
MWC 2013’te ziyaretçiler akıllı telefonlardan veya tabletlerden ziyade, destekli
ürünlerin ve hizmetlerin sergilendiği
stantlarda daha çok vakit geçirdi.
Fuarda yeni akıllı telefonlar ve tablet
bilgisayarlar olduğu kadar mobil odaklı
geliştirilmiş bir çok yeni hizmet, servis,
yazılım, aksesuar da tanıtıldı. AR-GE
departmanlarının, özellikle NFC teknolo-
jisinin geliştirilmesi ve bu odakta ürünlerin pazara sunulması adına yoğun mesai
yaptığı görülüyor.
Bunun yanı sıra bulut tabanlı teknolojiler,
otomotiv firmalarının mobil odaklı yenilikleri ve dönüşümleri, mobil pazarlama
stratejileri dikkat çekici konulardandı. Bu
durum da aslında mobil cihazların, hayatın
her anına ne kadar sokulmuş olduğunun da
önemli bir göstergesi.
Araç Paylaşım Hizmeti!
GSMA tarafından Dünya Mobil Kongresi
kapsamında “Otomotivde En İyi Mobil Servis” kategorisi ödülüne uzanan Vodafone’a
bu ödülü getiren inovatif hizmetin adı ise
DriveNow. “Araç Paylaşım Hizmeti” olarak
nitelendirebileceğimiz bu hizmet, modernleştirilmiş ve mobil dünyaya uyarlanmış
bir çeşit araç kiralama hizmeti aslında.
Vodafone’un yaygın erişim alt yapısını kullanan bu yenilikçi servis, NFC teknolojisi ile
güçlendiriliyor. Sistemin işleyiş mantığı da
son derece basit ve ilgi çekici. DriveNow’a
kayıt olan kullanıcılara bir RFID etiketi veriliyor. NFC destekli telefonlara da
tanımlanarak NFC üzerinden kullanılabilen
bu etiket, araçlara erişim için gerekli giriş
anahtarını içeriyor.
Bu sayede bir harita sistemi üzerinden kullanılabilir durumda olan araçları görebiliyorsunuz. Dilediğiniz yerdeki araca giderek
şifreyi NFC alıcısından okutup aracı kullanmaya başlayabiliyorsunuz. Hiçbir prosedür
ile uğraşmadan araç ihtiyacını anlık olarak
karşılamaya yönelik olarak geliştirilen bu
hizmetin güzel yanı ise aracı dilediğiniz
yere bırakabilmeniz oluyor. Böylelikle yine
ihtiyacı olan bir başka kullanıcı aracı sizin
bıraktığınız yerden teslim alarak kullanmaya başlıyor.
BMW ve Mini tarafından desteklenen projenin yönetimi ise Sixt araç kiralama şirketi
tarafından sağlanıyor. Proje kapsamında
Münih’te 300, Berlin’de 500, Düseldorf’ta
150 BMW ve Mini marka araç kullanımda.
İlerleyen süreçte daha fazla araç ve daha
fazla şehir Drive Now sistemine entegre
edilmiş olacak.
Bu heyecan verici teknoloji özellikle sık
seyahat eden müşterilerin ilgisini çekecektir muhtemelen. Mesela herhangi bir iş
için gittiğiniz şehirde taksilerle uğraşmak
istemiyorsanız, haritadan bakıp bulunduğunuz civardaki en yakın araç ile istediğiniz
noktaya ulaşabilir, sonrasında da aracı
hiçbir şey olmamış gibi bölgenizdeki bir
alana bırakarak işinize bakabilirsiniz.
Bu son derece pratik hizmetin fiyatı da
kullanılan araca göre değişmek üzere 29
cent’ten başlıyor. Ülkemiz için ise böylesi
bir proje henüz planlanmış değil.
nisan’13
53
ÖZEL DOSYA
Samsung Knox ile Yüksek
Güvenlik Hassasiyeti
Akıllı telefon pazarının lider ismi Samsung,
kurumsal pazarda da en çok tercih edilen
isim olmak adına ciddi çalışmalar yürütüyor. An itibariyle Kendi Cihazını Getir trendinin ciddi etkisi ile bölünmüş bir şekilde
olan ve kesin bir dominant durum mevcut
diyemeyeceğimiz kurumsal odaklı pazara
yönelik Samsung, alt yapıyı oluşturma
çabasında.
Bu bağlamda MWC 2013’te tanıtılan Samsung Knox adlı güvenlik çözümü, Güney
Koreli üreticinin bu işi ne kadar ciddiye
aldığını fazlasıyla ortaya koyuyor.
Samsung Knox, kurumsal odaklı olarak
kullanılan akıllı telefonlarda, kullanıcıların
iş için de kendi cihazlarını kullanmaya başlamasıyla ortaya çıkan güvenlik kaygılarını
ortadan kaldırmak adına geliştirilmiş bir
sistem.
Daha önceki çözümlerden farklı olarak çok
daha komplike bir güvenlik faaliyeti sunan
hizmeti, yıllardır BlackBerry’lerde yer alan
güvenlik çekirdeğinin daha da geliştirilmiş
ve Android’e uyarlanmış hali olarak tanımlayabiliriz.
5 katmanlı Android yapısına, her bir katman için özel olarak tasarlanmış güvenlik duvarları entegre eden Samsung, en
tepedeki ve en kolay erişilebilir uygulama
katmanından yazılımsal olarak başlayarak,
donanımsal ölçekte işlemciyi de içine alan
bir güvenlik yapısı kuruyor. Bu sayede
gizlilik hassasiyeti sekteye uğramadan
akıllı telefonların her durumda güvenle
kullanılabilmesi sağlanmış oluyor.
Samsung Knox’ın içerisinde AES 256 bit
şifrelenmiş dosya sistemi, gelişmiş VPN
desteği, Knox konteynır ile kurumsal
uygulamaların yalıtımı, güvenli boot yapısı,
Linux çekirdeği üzerinden komplike bir
şekilde izolasyonu, tek merkezden kolay
cihaz yönetim entegrasyonu, yöneticiler,
çalışanlar ve iş ortakları için alternatif özelleştirmeler gibi birçok hayati önem taşıyan
işlev yer alıyor.
Tüm Galaxy serisi akıllı telefonlarda kullanılabilir olacağı belirtilen Samsung Knox’ın
özel bir ROM yüklenerek cihazlarda aktif
hale geleceği ve sonrasında kişiselleştirilebileceği belirtiliyor. Yazılımsal güncelleme,
hali hazırda piyasadaki cihazlarda donanımsal katmana kadar olan tüm güvenlik
çözümlerine sahipken, donanımsal temelde
bir güvenlik sağlamak içinse yeni bir cihaza
ihtiyaç olacağı belirtilmiş. Samsung, standart olarak bu özellikteki cihazları 2013
yılı içersinde satışa sunacak. Exynos 5 Octa
serisi işlemciye sahip modellerin bu işlevi
entegre olarak sunması ve bir ROM ile aktif
olması da beklentiler arasında yer alıyor.
MasterCard’dan MasterPass
54
nisan’13
2012 yılında PayPass adlı ödeme sistemini
duyuran MasterCard, MWC 2013 kapsamında bu teknolojinin geldiği noktayı
bir basamak yukarı taşıyan MasterPass’i
tanıttı. Sadece NFC destekli mobil cihazlar
üzerinden çalışan PayPass’den farklı olarak
yeni sistemde QR kodlar ve RFID etiketleri
hizmete entegre olarak kullanılabiliyor.
Hem elektronik ticaret ortamında hem
de mağazalarda kullanılması planlanan
MasterPass, komplike bir elektronik alışveriş ortamı sunacak. Program dahilindeki
tüketiciler, çeşitli kampanyalardan ve promosyon fırsatlarından da çeşitli kriterler
ölçüsünden anında haberdar olabilecek.
Yeni teknolojisini bulut tabanlı bir yapıda
sunacak olan MasterCard, kullanıcıların
yüksek güvenlik hassasiyeti gerektiren tüm
verilerini (adres bilgisi, hesap kayıtları,
geçmiş dönem hesap dökümleri gibi) MasterCloud adlı alanda saklayacak.
ÖZEL DOSYA
Ticari işletmelere de büyük kolaylık sağlayacak olan yeni hizmet, kolay entegrasyon
seçenekleri ile dikkat çekerken, tek tıkla
ödeme, hızlı alışveriş, özelleştirilebilir promosyon sistemi gibi avantajlar vadediyor.
Şimdiden birçok Finans kuruluşunun desteğini arkasına alan MasterCard, MasterPass ile dünyanın önde gelen bankalarının
yanı sıra, yine dünya çapındaki 6000’e
yakın iş yerinde kullanılabilir olacak.
Hizmetin sağlanması konusundaki yol
haritasında öncelikli ülkeler ise Avustralya,
Kanada, ABD, İngiltere, Çin, Fransa, İtalya,
Hollanda, Singapur, İspanya ve İsveç şeklinde sıralanıyor. Diğer ülkelerde ise servisin
hayata geçirilmesi en erken 2014 yılına
sarkacak.
Samsung Wallet
Hemen her alanda Apple’ın ürün ve
hizmetlerine benzer çözümler sunan
Samsung’un MWC 2013’te tanıttığı ilgi çekici yeniliklerinden bir tanesi de Samsung
Wallet oldu. Apple’ın 2012 yılında tanıttığı
Passbook uygulamasının bir benzeri olan
Wallet, tüketicilerin satın aldığı biletleri tek
bir ekrandan görebilmesini, kampanyaları
da yine bu yapı üzerinden takip edebilmesini sağlıyor.
Şu anda sadece Android uygulaması olarak
geliştirilen ve kare kod destekli sunulacak
olan hizmet, kart, kupon gibi materyallerin dijital olarak saklanmasını ve takibini
sağlayacak. Havayolu şirketleri başta olmak
üzere, sinema, otel rezervasyonlar gibi
birçok sektörde ilgi göreceği tahmin edilen
teknoloji, Samsung’un VISA ile gerçekleştirdiği NFC temelli ödeme alt yapısı ile de
ilerleyen süreçte entegre olarak çalışabilir.
Her ne kadar şu anda böylesi bir durumdan bahsedilmemiş olsa da iki anlaşmanın
güç birliği sektörde daha büyük pay sahibi
olmak adına stratejik bir öneme sahip
olacaktır.
Henüz beta aşamasında olan Samsung
Wallet API üzerinden üçüncü şahıs yazılım
geliştiricilerine de açılan Samsung Wallet
hizmeti, Android ekosisteminde öncü
bir hizmet olarak daha geniş bir temele
yayılabilir. 2013 yılında pazara sunulacak
olan Samsung modellerinin tanıtımlarında
Samsung Wallet ögesiyle yaygın olarak
karşılaşacağız gibi görünüyor.
Viber, Operatörler ile Anlaşacak
Akıllı telefonların yaygınlaşması, mobil internet erişiminin hızlanması ve fiyat olarak
uygun hale gelmesiyle anlık mesajlaşma ve
VoIP yazılımlarına olan ilgi hızlı bir şekilde
artış gösterdi. Bu bağlamda Viber, sunduğu
komplike hizmet ile en hızlı büyüyen isimlerden biri.
Birçok platformda yer alan Viber, MWC
2013’te boy gösteren isimlerden biriydi.
Şirket CEO’su Talmon Marco, gerçekleş-
tirilen bir panelde, Viber’ın geleceğine ve
VoIP’in mobil pazardaki durumuna ilişkin
yaptığı değerlendirmeler ile sektörün
durumuna adeta ışık tuttu.
Buna göre Viber operatörler ile anlaşmalı
olarak, internet paketlerinden bağımsız bir
şekilde hizmet sunmak adına girişimlere
başladı. İlk olarak Hindistan’da böylesi bir
anlaşmaya imza atan Viber, çok yakında
bu odakta daha fazla anlaşmayı hayata
geçirmek istiyor.
Kurumsal odakta da bir hayli önemli olan
VoIP servisleri, özellikle uzak lokasyonlarda şubeleri bulunan kurumlarda etkin
olarak kullanılıyor. İnternet üzerinden
gerçekleştirildiği için bir kez kurulduktan sonra maliyetleri çok düşüren hatta
sıfırlayan VoIP hizmetlerine dair atılan her
adım, özellikle kurumsal ölçekte ilgiyle
karşılanacaktır.
Mobil İşletim Sistemleri
MWC 2013 belki de ilk defa mobil işletim
sistemleri adına böylesine zengin bir yıl
olarak geride kaldı. Önceki birkaç yılda
Android’in baskın hali dikkatlerden kaçmıyordu ancak bu kez Android ismi biraz geri
planda kaldı.
Fuarda birçok mobil işletim sisteminin adı
geçti. Android ve Windows Phone temelli
cihazların var olacağı zaten en baştan
belliydi ancak heyecan verici olan Tizen OS,
WebOS, Mozilla Firefox OS ve Ubuntu gibi
isimlerin yoğun ilgi görmesiydi.
Android, iOS ve Windows Phone’un hakimiyetine karşı çıkmak adına oluşturulan mobil platformların ne kadar başarılı olacağını
şimdiden kestirmek belki güç ancak adı
geçen tüm isimlerin ilk sınavdan başarıyla
geçtiğini söyleyebiliriz.
Özellikle Tizen, Ubuntu ve Firefox için
kurumsal odaklı daha esnek bir yapı sunma
planlarının mevcut olduğunu biliyoruz.
Her ne kadar Kendi Cihazını Getir trendleri
bir özgürlük sağlamış olsa da, güçlenen
yeni isimler, bu noktadaki özgür tablonun
korkutucu yanını dizginlemek adına çeşitli
çözümler sunabilir.
Bahsi geçen tüm işletim sistemlerinin
büyük hamleyi yapmak adına 2014 yılının
başını beklediği gelen bilgiler arasında yer
alıyor. Bu demek oluyor ki rekabet, içinde
bulunduğumuz yıldan sonra çok daha sert
bir hal alacak. Belki projelerin hepsi başarı
ile sonuçlanmayacak ancak ortaya çıkacak
olan tablonun, kurumsal müşteri ve son
kullanıcı odağında olumlu getiriler sağlaması, beklentiden çok kesin olarak görülen
bir durum halini aldı.
nisan’13
55
Avşar Özgen
MAKALE
[email protected]
Dünyanın Yeni Korkusu:
Siber Savaş
Teknoloji şirketleri birbiri ardına siber saldırıya maruz kalan
ABD’nin yaşadığı siber savaş endişesinin gün geçtikçe arttığına
dikkat çekerken analistler, her gün kişisel bilgi ve fikri mülkiyetinin
çalındığı milyonlarca saldırı olduğunu belirtiyor
İ
ran’ın nükleer tesislerini vuran
2010 yılında Stuxnet virüsünün
ABD Başkanı Barack Obama’nın
emriyle kullanıldığının ortaya çıkması, “küresel siber savaşın Pearl Harbor saldırısı”
olarak tanımlanmış ve ABD’nin sayısı katlanarak artacak siber saldırılara karşı hazırlıklı
olması gerektiği birçok güvenlik analisti
tarafından vurgulanmıştı.
Bu saldırı, Obama ve kendisinden önce
Başkan olan George Bush’un, İran’ın nükleer
programına karşı gizlice yürüttükleri siber
saldırı planları hakkında önemli bilgiler
ortaya koydu. Yıllardır ABD, İran ve Çin’in öne
çıktığı küresel siber saldırılarda ilk defa, bir
hükümetin doğrudan saldırılarda rol aldığına
dair önemli detaylar öne sürüldü. Stuxnet’in
arkasında en başından beri ABD ve İsrail’in
56
nisan’13
olduğunu öne süren İran’ın beslediği şüphelerin bir anlamda doğrulanması, siber savaş
alanında bir dönüm noktası olarak karşımıza
çıkıyor.
ABD’nin bu siber saldırılarının ardından
Stuxnet virüsü, İran’ın Natanz tesisindeki beş
bin santrifüjün yaklaşık bin tanesini kullanılamaz hale getirdi ve İran nükleer programı
en az iki yıl geri adım attı. Tabi bu durum
ABD’nin de bundan böyle siber saldırılara
açık bir ülke olacağını ortaya koyuyor. Örneğin, California merkezli ağ güvenlik sistemleri
şirketi RedSeal Networks teknoloji şefi Mike
Lloyd, “ABD olarak sırtımıza resmen ‘beni vur’
yazdık” yorumunu yapıyor. Lloyd, “Stuxnet
gibi bir siber silah üretmeyi ve kullanmayı seçen ABD, kendisini benzer tehditlere tamamen
açık bıraktı. Tarihteki çatışmalarda öğrendi-
ğimiz bir şey varsa, insanların düşmanlarını,
onlardan gördükleri silahlarla vurmaları.
Siber silahların, politik çıkmazları çözmek
için kullanılabileceğini öne sürenler de artık
ebediyen susabilir” diyor.
Aslında Lloyd bu görüşünde hiç de haksız
sayılmıyor. Mesela ABD’de demiryolu taşımacılığı yolcular tarafından pek tercih edilmiyor
olsa da, yük trenleri ülke ekonomisi için
oldukça önemli bir unsur. Birçok modern
altyapı gibi demiryolları da karmaşık dijital
sistemler ile kontrol ediliyor. Bu tür bilgisayarların ya da modern toplumun dayandığı
diğer elektronik sistemlerin siber saldırıya
uğrayabileceği endişesi artık giderek daha
yüksek sesle dile getiriliyor. Yani ABD dijital
anlamda yeni bir 11 Eylül yaşayabilir.
Geçen sene eski ABD Savunma Bakanı Leon
MAKALE
“Bilgisayarların ya
da modern toplumun
dayandığı diğer
elektronik sistemlerin
siber saldırıya
uğrayabileceği endişesi
artık giderek daha yüksek
sesle dile getiriliyor”
Obama Yasal Düzenleme İstedi
Panetta, bu sefer “ABD’ye karşı dijital bir
Pearl Harbor” yaşanabileceğini söylemiş
ve ABD’nin ulaşım ve enerji altyapısına
karşı siber saldırı yapılması ihtimalinden
söz etmişti. Hatta geçtiğimiz haftalarda ABD
Başkanı Barack Obama da bu uyarıyı tekrarladı. Hackerların insanların kişisel bilgilerini
çaldığı, e-maillerine girdikleri bilinen bir
gerçek. Bunun yanında başka ülkelerin ya da
şirketlerin şirket sırlarını çaldığı da biliniyor.
Şimdi ABD’nin düşmanları ülkenin enerji
ağlarını, finans kurumlarını ve hava trafiği
kontrol sistemlerini sabote etmeye çalışıyor.
Başta ABD olmak üzere gelişmiş onlarca ülkede yüzlerce özel şirket dijital kıyamet günü
ihtimaline karşı hazırlanıyor. Eski FBI genel
müdür yardımcısı ve dünya genelinde siber
soruşturmalardan sorumlu Shawn Henry
bunun sonuçlarının ağır olacağını söylüyor.
Henry şu anda özel şirketlerin hackerlara
karşı kendilerini korumalarına yardım eden
Crowdsrike adında bir şirketin başkanı. “Kitle
imha silahları dışında, siber saldırı, karşı karşıya olduğumuz en büyük risklerden biri” diyor.
Henry, gündelik yaptığımız her şeyin sanal
alandaki iletişimlere dayandığını ve finans
sektörünü, altyapı ve enerji ağını hedefleyen
gruplar olduğunu belirtiyor.
Siber Savaşçılar İşe Alınıyor
İnternet güvenliği uzmanlarının birçoğuna
göre yenidünya düzeninde her zaman ciddi
anlamda bir siber savaş riski bulunuyor. Uzmanlar, enerji ağlarına ya da kritik önemdeki
altyapı sistemlerine başarılı saldırılar olduğunu, biraz abartılı olmakla beraber askeri
sonuçları olabilecek siber faaliyetlere izin
veren bir temelin var olduğunu kabul etmek
gerektiğini belirtiyor.
Her ne kadar bu konularla ilgilenen birçok
uzman siber savaşları yeni bir 11 Eylül ya da
3. Dünya Savaşı gibi senaryolarla bağdaştırsa
da bunun tam tersini düşünenler de var.
Örneğin Londra’da King’s College’da Savaş
Çalışmaları bölümünde öğretim görevlisi
Thomas Rid, siber tehdit ile ilgili net konuşuyor. Yeni kitabının adı da “Siber Savaş Olmayacak”. Rid, “Siber Pearl Harbor ya da siber 11
Eylül senaryoları biraz abartı” diyor. Pentagon
yetkililerinin bu tür açıklamaları abartılı
bulduğunu da belirten Rid, bunun özellikle
ABD’de Kongre üzerinde siber güvenlik yasasının çıkarılması için baskı uygulamak amaçlı
kullanıldığını söylüyor.
Öte yandan, siber saldırı tehdidi ABD’yi
savunmasını güçlendirmeye itiyor. Pentagon
4 bin yeni ‘siber savaşçı’ işe alıyor. ABD’nin
altyapı sistemini hackerlardan korumak için
yeni bir başkanlık önergesi de imzalandı.
Dijital saldırı riskine karşı korunma giderek
büyüyen bir sektöre dönüştü. Askeri ve özel
şirketler de kendilerine düşen payı almak için
şimdiden rekabete girişmiş durumda.
ABD ile Çin Arasındaki Gerilim Tırmanıyor
ABD ve Çin arasında giderek tırmanan siber
gerilim, milyarlarca dolarlık ekonomi yarattı.
ABD’li devler, sırlarını Çinli hackerlara kaptırmamak için kesenin ağzını sonuna kadar
açıyor. Coca-Cola’nın formülü, Apple’ın planlama aşamasındaki ürünleri, Microsoft’un
gizli kodları, Amerikan savaş uçaklarının
gizli teknolojileri, ABD’nin ulusal güvenlik
sırları ve benzeri pek çok şey Çinli hackerların hedefinde. ABD ve Çin arasında başlayan
“siber gerilim” geçtiğimiz aya damga vurdu.
Amerika’nın en büyük şirketlerine siber güvenlik hizmeti veren Mandiant isimli şirket,
Çin ordusu kaynaklı bir hacker grubunun
Amerikan kurumlarına ve firmalara siber
saldırılar düzenlediğini açıkladı.
Çin resmi makamları suçlamayı kabul etmese
de Pentagon kaynakları Çin’den Amerika’yı
hedef alan saldırıları ve Mandiant’ın
raporunun doğruluğunu teyit etti. Başkan
Barack Obama, kongreyi bir an önce siber
saldırılara karşı yasal düzenleme yapmaya
çağırdı. Obama’ya göre son dönemde artan
siber saldırılar hem ekonomiyi hem de ulusal
güvenliği tehdit ediyor. Obama, “Önlem alınmazsa bedeli ağır olur” diyor.
Mandiant’ın raporuna göre saldırılar şu ana
kadar 115 Amerikan şirketini, birçok kamu
kurumunu ve bazı düşünce kuruluşlarını hedef aldı. Saldırılar bazen bir ticari sırrı bazen
devletin çok özel bir bilgisini bazen de kapalı
kapılar ardında hazırlanan sadece belli bilgisayarlarda depolanan siyasi projeleri ele geçirmek üzere yapılıyor. Siber saldırılara karşı
yapılacak yatırımlar eski savaş mantığını
tamamen değiştirecek. Yakın gelecekte düşman devletler birbirlerinin askeri sistemlerini konvansiyonel savaş araçları kullanmadan
çökertmeye çalışacak. Yeni bir füze yapmak
için harcanan zaman ve para, yabancı bir devletin insansız hava aracının kontrolünü ele
geçirmek için kullanılacak. Siber savunmaya
yatırım yapıldıkça saldırılar daha karmaşık
bir hal alacak. Çatışmalar büyüdükçe “siber
savunma” lobisi güçlenecek.
Korku, Savunma Ekonomisini Büyütüyor
2013’te küresel siber güvenlik şirketlerinin
toplam cirosunun 70 milyar dolar olması
bekleniyor. 2018’de ise 120 milyar dolarlık bir
pazar oluşacak. Müşterilerin en yoğun olduğu
yer yüzde 40’la ABD. İkinci sırada ise Batı Avrupa var. Devletlerin yanı sıra şirketlerin ticari
bilgilerini koruma zorunluluğu siber savunma
pazarını daha da büyütecek. Siber güvenlik
firmaları dünyadaki pek çok şirkete “ortam
kötü sizi koruyalım” mesajı ile gidecek. Oluşturulan algı sonucunda şirketler bu firmalara
muhtaç hale gelecek. Artık güvenlik denilince
ilk olarak akla üniformalı, eli silahlı, atletik yapılı güvenlik personelleri gelmeyecek. Onların
yerini yüz binlerce dolarlık sözleşmeleri olan
“siber koruyucular” alacak.
nisan’13
57
Avşar Özgen
ÖZEL HABER
[email protected]
Avrupa Birliği’nden 5G atağı
Türkiye’nin 30 Temmuz 2009 yılında 3G teknolojisine geçen
121’inci ülke olmasının üzerinden 4 yıl bile geçmeden, Avrupa
Birliği 5G’yi araştırmaya başladı
T
ürkiye 2009 yılında dünyada 3G
teknolojisine geçen 121’inci ülke
olduğunda, operatörlerin 3.75, 3.90
gibi teknolojilerden 3G’ye geçtikleri ve dünyada hiçbir ülkede olmayan ileri altyapıya sahip
oldukları söyleniyordu. O dönemde yetkililerin
dile getirdiği gibi Türkiye, numara taşımada
olduğu gibi 3G’de de en başarılı ülkelerden
biri oldu.
Ancak Türkiye’nin, yıllardır tartıştığı cep
telefonunda üçüncü nesil (3G) teknolojisine
geçerek dünyada bu teknolojiyi kullanan
121’inci ülke olmasının üzerinden henüz daha
dört yıl bile geçmeden Avrupa Birliği Komisyonu, mobil iletişimde 5G Ar-Ge çalışmalarında
kullanılmak üzere 50 milyon Euro tahsis etti.
Avrupa Birliği’nden yapılan açıklamaya göre,
Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Neelie
Kroes, 2020 itibarıyla 5G mobil teknolojisinin
kullanıma sunulması için bu yıldan itibaren
tahsisat ayrılacağını belirtti. Kroes tahsisatın,
Avrupa’nın yeniden küresel mobil endüstrisinin öncüsü haline gelmesi amacıyla ayrıldığını
bildirdi ve “Avrupa sanayiinin 5G’ye öncülük
58
nisan’13
etmesini, ürünün Avrupa’da yapılan araştırmalarla ortaya konulmasını ve Avrupa’da istihdam
yaratmasını istiyorum, sözümüzü yerine
getireceğiz” dedi.
Avrupa Birliği Komisyonu açıklamasına göre,
2020 itibarıyla dünya çapındaki mobil trafik
2010’a göre 33 kat artacak. Bu dönemde internete erişim ağırlıklı olarak, akıllı telefonlar,
tabletler, makineler ve sensör gibi kablosuz
cihazlarla yapılacağından dolayı, veri trafiğini
taşımaya yönelik daha etkin ve yaygın teknoloji gerekecek. Ekonomide bütün sektörler
dijitale kayarken, her Avrupa Birliği işyeri ve
vatandaşı hareket halinde kolay kullanımlı,
daha güvenilir ve hızlı internetten yararlanacak. Açıklamada, “Yeni dalga araştırma projeleri, Avrupalıların günlük hayatları için üstün
ultra yüksek hızlı mobil geniş bant teknolojisi
vaat ediyor” deniliyor.
5G Otomobillerde de
Kullanılacak
METIS, 5GNOW, iJOIN, TROPIC, Mobile
Cloud Networking, COMBO, MOTO and
PHYLAWS adını taşıyan projelerin, 5G için
mimari ve işlevselliğe yönelen araştırma
projeleri olduğu belirtilen açıklamada,
“Avrupa Birliği sanayiinden oyuncular, dünyanın önde gelen telekom işletmecilerinden
(British Telecom, Deutsche Telekom, France
Telecom/Orange, Telecom Italia, Telefonica,
Portugal Telecom) dünyanın büyük telekom
pazarlayıcılarına (Alcatel-Lucent, Ericsson,
Nokia Siemens Networks, Thales Communications), dünyanın önde gelen iş yazılımı
tedarikçilerine (SAP) ve aynı zamanda
dünyaca ünlü otomotiv üreticilerine (BMW)
uzanan bu projelere katılan akademi ve
araştırma enstitüleriyle güçlerini birleştiriyorlar” deniliyor.
5G konusunda sadece METIS projesine
yeni 16 milyon Euro ayrıldığı kaydedilen
açıklamada, 2007-2013 arasında, gelecekteki ağlar için araştırmalara 700 milyon
Euro yatırım yapıldığı, bunun yarısının 4G
ve üzeri teknolojilerin gelişmesine katkıda
bulunmak üzere kablosuz teknolojilere tahsis edildiği belirtildi.
ÖZEL HABER
Videolar 4G’ye Göre 5 Kat Hızlı
İnecek
Projelerden METIS’in teknik hedefi şöyle
açıklandı:
l Alan başına bin kat daha fazla mobil veri:
Ağ operatörleri aynı anda birçok kullanıcıya hizmet edebilecek.
l 10 ila 100 kat daha fazla sayıda birbirine
bağlanmış araç: Arabanıza, buzdolabınıza,
evdeki enerji kaynağına ve su kontrollerine
bağlanıldığında işe yarayacak yeni akıllı
teknolojiler bulunacak.
l 10 ila 100 kat daha fazla tipik kullanıcı
veri oranı: Hareket ederken zengin video
içeriği izlenebilecek.
l Makine-Makine iletişiminde düşük enerji
ve 10 kat daha uzun pil ömrü: Hareket
halinde daha fazla bağımsızlığa ve düşük
enerji tüketimine sahip olunacak.
l Büyük bant genişliği gerektiren uygulamalarda daha pürüzsüz bir etkileşim ve 5
kat daha az bekleme süresi sağlanacak.
Türkiye’de de 4G ihalesi için
düğmeye basıldı
Her ne kadar Avrupa Birliği Komisyonu 5G
araştırmaları için şimdiden kaynak ayırmaya başlasa da aslında 4G teknolojisi bile şu
anda tüm dünyada 3G kadar yaygın değil.
Ama 4G’ye geçen ülke sayısı her geçen
gün hızla artıyor. Teknoloji tutkunları ve iş
dünyası 4G mobil İnternet hızının ülkemize
geliş zamanını merakla bekliyor. Telefon
ve tabletler 2012 itibariyle 4G desteklerini
Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Neelie Kroes: Avrupa sanayinin 5G’ye öncülük
etmesini ve Avrupa’da istihdam yaratmasını istiyorum
standart hale getirdi. Firmalar daha verimli
çalışmak için 4G’nin sunacağı nimetleri
bekliyor. 2008’den bu yana üzerinde çalışılan 4G için İngiltere devlet eliyle seferberliği geçtiğimiz aylarda başlattı. Asya ülkeleri
ise geçtiğimiz yıl 4G hizmetlerini yüzde
60’a yükseltiler. Peki, Türkiye’de 4G ne
zaman kullanılmaya başlanacak?
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun
(RTÜK) karasal sayısal yayıncılığa geçiş için
ihale açması, UHF bandının 790-862 MHz
bölümünün kullanıma açılmasını sağladı.
Turkcell: Henüz Gelişme Aşamasında
4G teknolojisinin kullanımının, 4G’yi destekleyen cihaz sayılarının da artmasıyla
yaygınlaşabileceğini söyleyen Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Koray Öztürkler,
“3G şebekemizdeki HSPA+ teknolojisi ile bugün 43.2 Mbps’e varan hızda mobil
internet hizmeti sunuyoruz. Gelecekte 3G teknolojisi ile 168 Mbps’e varan hızları
da görebileceğiz. 4G için halen pek çok ülke hazırlık sürecinde. Düzenlemelere
paralel olarak, 4G teknolojilerinde de liderlik yapmaya devam edeceğiz” diyor.
Vodafone: 3G’nin Geç Gelmesi Avantaj
Vodafone Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Hasan Süel, 4G’nin Türkiye’ye geç
gelmesinin bir avantaj olduğunu savunarak, “3’üncü nesil teknoloji Türkiye’ye
Avrupa’ya göre daha geç geldi. Bu bence avantajda sağladı. En son teknoloji
üzerinden yatırım yapılmış oldu. Çok iyi altyapılarla hizmet veriyoruz. Dördüncü
nesil için biraz daha zaman var. Tabi ki bu bir hükümet politikasıdır. Eğer bu
alanda çalışma olursa bizde hazır oluruz” diye konuşuyor.
Avea: 4G’nin Gelmesi 2015’i Bulur
4G-LTE altyapısı yeni kullanmaya başlanan ülkelerde, işletmecilere tahsis
edilen frekans bandının 4G için uygun hale gelmesinin 2015 yılını bulacağını
anlatan Avea Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Coşkun Şahin,
“Bu tarihe kadar hazırlıklarımızı sürdüreceğiz. Bu tarihten önce ülkemizdeki
frekans dağılımının etkin rekabet sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Aksi halde adil rekabetin sağlanması ve yatırımların sürdürülmesi
zorlaşacak” diyor.
RTÜK yönetimi, Ulaştırma Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile görüşerek bu bandın 4’üncü nesil teknoloji için
kullanılabileceğini söyledi. Görüşmenin ardından frekans bandının GSM haberleşmesi
için kullanılmak üzere BTK’ya devredileceği
öğrenildi. 4 yıl önceki 3G ihalesiyle devletin
kasasına 2 milyar lira girmişti. 4G ihalesiyle
de devlet için yeni kazanç kapısı açılacak.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı
Binali Yıldırım’ın, RTÜK üyeleriyle yaptığı
görüşmenin ardından frekans bandıyla
ilgili çalışma yapması için BTK’ya talimat
verdi. 4G için tüm şartlar oluşsa da, operatörlerin 3G için yaptığı yüksek yatırımlar ve
4G’nin yüksek bütçesi nedeniyle kullanıma
başlanması için en az 5 yıllık bir zamana
ihtiyaç duyulduğu söyleniyor.
İhale yapılsa da kullanım hakkının daha
sonraki yıllara verilmesi gibi formüller
üzerinde de duruluyor. İhale için en yakın
tarih genel seçimler sonrası. 3G ihalesinde lisanslar için Turkcell KDV dahil 858
milyon, Vodafone 600 milyon, Avea da 512
milyon lira olmak üzere toplam 1 milyar
970 milyon TL ödemişti.
Hızla gelişen mobil cihazlar, 1’inci nesil
(1G) ile iletişime başladı. 2G sayesinde
dijital telefonlar kart boyutuna indirildi.
3G ile akıllı telefonlar ortaya çıktı ve veri
paylaşımı sağlandı. 4G sayesinde cep telefonları, bilgisayar gibi çalışacak ve aynı ya
da daha yüksek veri paylaşım hızına sahip
olacak. 4G’nin resmi tanımlamasına göre
hız saniyede 1 gigabit olarak verilse de, cep
telefonu operatörleri saniyede 30 megabit
ve üzerini 4G olarak tanımlıyor.
nisan’13
59
Ali Yavuz Şahin
ÖZEL HABER
[email protected]
Dünyanın En Büyük Bilişim
Teknolojileri Fuarını Sizler İçin Gezdik
CeBIT 2013 fuarı Mart ayının 5’i ile 9’u arasında Almanya’nın
Hannover kentinde kapısını ziyaretçilere açtı. Dijital dünyanın tüm
gelişmelerini yakından takip etmek için IT Advisor ekibi olarak
bizde oradaydık
Y
eni teknolojik ürünlerin tanıtıldığı,
en son araştırmaların kullanıcıların
beğenisine sunulduğu, gelecek iş
çözümleri hakkında detayları bilgiler verildiği
ve gelişen teknoloji trendlerinin tartışıldığı
CeBIT 2013 fuarı bu yılda geçmiş yıllarda
olduğu gibi büyük bir şölen ile kapılarını
ziyaretçilerine açtı. Öncelikle sizlere çok az da
olsa rakamlardan bahsetmek istiyorum. CeBIT
2013 fuarı için teknoloji piyasasındaki genel
algı her yıl daha da kötüye gittiği yönünde.
Son 8 – 10 yıldır fuara ziyaretçi olarak katılan
biri olarak bunun gerçeği yansıtmadığını
belirtmeliyim. CeBIT fuarı her yıl katılımcıları
ve içerisinde gösterilen gelişmeler açısından
kendini yeniliyor. Geçtiğimiz dönemde donanım üreticilerinin ağırlıkla katıldığı bir fuar
olan CeBIT günümüzde IT çözümlerinin daha
ön planda olduğu bir fuar olarak gözümüze
çarpıyor. Fakat fuarın heyecanını kaybetmediğini belirtmeliyim. Fuardaki stantların geneline baktığımızda ise geçmişte son kullanıcı
ürünlerinin daha popüler olduğu gözükürken
şimdilerde ise kurumsal firmalara yönelik
ürünlerin daha ön planda olduğunu söyleyebiliriz. Fakat son kullanıcı ürünleri yok olmadı,
donanım ağırlığı şimdilerde mobil ürünlere
ve mobil aksesuarlara verilmiş durumda. Bu
durumu geçtiğimiz yıllarda tahmin etmiş ve
size yazdığımız yazılarda bu tarz fuarlara katılan firmaların daha çok mobil çözümler sunan
firmalar olacağının bilgisini vermiştik. Mobil
trend sadece akıllı telefon ve Tablet bilgisayarlar ile sınırlı değil. Bu ürünler için geliştirilen
aksesuarların yanı sıra mobil cihazların iletişimi için yapılandırılan ürünler ve yazılımlarda
CeBIT 2013’te popüler olan konuların başında
geliyordu. Bunun yanı sıra güvenlik sektörü de
yavaş yavaş mobil cihazlar üzerine yoğunlaşmaya başladı. Eskiden birkaç firmanın güvenlik yazılımını görürken CeBIT 2013 fuarında
nerdeyse tüm PC güvenlik şirketlerinin mobil
cihazlara yönelik yeni ürünlerini sergilediğini
gözlemedik. Başta da söylediğim gibi CeBIT
fuarı eski gücünü kaybetmiyor, bu durum
60
nisan’13
gelişen teknoloji ile birlikte gelen popülerliğin değişmesinden kaynaklanıyor. Teknolojinin hangi yönü popüler ise fuarlarda o tarz
ürünlerin, teknolojilerin ve çözümlerin öne
çıktığını görüyoruz.
Gelelim CeBIT fuarının katılımcı ve ziyaretçilerinin istatistiklerinde. Bildiğiniz gibi
Almanya’nın Honnavoer kentinde gerçekleştirilen CeBIT fuarının her yıl bir partner
ülkesi bulunuyor. Birkaç yıl önce bizde fuara
partner ülke olarak katılmış ve teknoloji
geliştiren firmalarımız (özellikle yazılım
alanında) fuara fazlasıyla ilgi göstererek Türkiye Salonu’nu doldurmuş ve hizmetlerini ziyaretçilere göstermişti. Bu yıl ki partner ülke
ise Polonya’ydı. Polonya Salonu’nun Türkiye
kadar coşkulu olmadığını fakat bu fuarın
Polanya’nın tanıtımı ve ürettiği teknolojik
ürün ve hizmetlerinin ön plana çıkarılması
için iyi bir fırsat olduğunu belirtmemizde
fayda var. Fuarın katılımcılarına baktığımızda ise 4000’den fazla girişimcinin CeBIT
2013 fuarına katılarak hizmet ve ürünlerini
ziyaretçilere gösterdiğini görüyoruz. Bu
katılımcılar 70 farklı ülkeden gelmekte ve
fuar kapsamında ilk kez gösterime sunulan
200’den fazla yeni teknoloji veya ürün yer
almış durumda. Buna ek olarak bir bilgi de
katılımcılar konusunda vermek istiyorum.
120 farklı ülkeden gelen ziyaretçilerin genel
istatistiklerine bakıldığında yüzde 84’nün IT
profesyonellerinden oluştuğu gözüküyor ki
bu durum CeBIT fuarının geleceğe yön veren
bir ortam haline büründürüyor. Kısacası teknoloji konusunda bilgi paylaşımı için CeBIT
fuarının günümüzdeki önemi büyük.
ÖZEL HABER
Bulut Bilişim Bu Yılda Gündemin
En Üst Sıralarında
Alman bilişim sektörü birliği BITKOM’un
verilerine göre Almanya’da Bulut Bilişim
sektörü 2013 yılında yüzde 47 büyüyerek
7.8 milyar avroluk bir boyuta ulaşacak. Bu
rakamlar ışığında kurumsal sektöre baktığımızda en hızlı büyüyecek bölümün Bulut
Bilişim olduğu söylenebilir. Türkiye için ise
Bulut Bilişim konusunda henüz bir araştırma
yapılmış değil. Bu konuda hem sektör hem
de yatırımlar açısından biraz geç kaldığımız
söylenebilir, fakat yine belirtiyorum bu tarz
araştırmalar yapılmazsa firmalar geleceklerini planlamak konusunda zorlanabilirler. Bu
sebepten araştırma firmalarının Türkiye’ye
biraz daha fazla önem vermelerini rica
ediyorum. Çünkü genç insan kaynağı sayımız
oldukça fazla ve gelecekte Bilişim Teknolojileri konusunda çalışan sayımız birçok Avrupa
ülkesine göre daha fazla sayıda olacak. Hatta
bu Avrupa ülkeleri bizlerden çalışan almak
için sıraya girecek. Bunların gerçekleşmesi de
önümüzdeki 7-8 yıl içerisinde olacak.
Kurumların depolama ihtiyacı 2013 yılında
kat kat artacak. Bunun sinyallerini CeBIT
2013’te gördük. Tabii ki bu depolama alanları
dokumanlar, videolar ve fotoğraflar için
kullanılacak. İşle Bulut Bilişimin önemi de
buralarda ortaya çıkacak.
Büyük Verinin Önemi Artıyor
Her gün yeni veriler depoluyoruz ve depolama kapasitelerimiz günden güne artıyor.
Yapılan araştırmalara göre dünya genlinde
her gün 2.5 exabyte kapasitesinde yeni veri
ortaya çıkıyor. Tabii ki bu verilerin tekrar
kullanılabilir şekilde depolanması gerekiyor.
CeBIT fuarı kapsamında Büyük Veri konusundaki çözümlerde ön plandaydı. IBM, SAP,
T-Systems International ve Software AG gibi
firmalar katılımcılara iş operasyonlarını daha
kolaylaştırabilecek ürünlerini gösterdiler. Bu
çözümler 2013 yılı içerisinde firmalara daha
fazla katma değer sağlamak için büyük bir
rekabet içinde olacak.
Mobil Sektör Çok Hızlı Büyüyor
CeBIT 2013 fuarında mobil ürün ve iletişim
cihazlarının da fazlasıyla sergilendiğini
gözlemledik. Forrester araştırma şirketinin yaptığı araştırmalar göre 2016 yılında
dünya genelinde yaklaşık 760 milyon akıllı
telefon satılacak. Bu rakamın ne kadar büyük
olduğunu tahmin edersiniz. Bu yüzden
teknoloji üreticilerin çoğu mobil cihazlarla
ilgili çalışmalarına hız vermiş durumdalar.
CeBIT 2013 fuarında gördüğümüz yeni mobil
cihazlara değinirsek; İlk olarak Çinli üretici
Huawei’nin Ascend P2 ve Ascend Mate adlı
akıllı telefonlarını söyleyebiliriz. Bu yeni
ürünler yakın geçmişte tanıtıldı ve birçok
ülkede de satışa sunulmadı. Bu ürünlerin
yanı sıra ZTE firması da Grand Memo
modelini CeBIT 2013 kapsamında gösterdi.
Bu yeni ürünün ziyaretçilerden fazlasıyla
ilgi gördüğünü söylemeliyiz. Samsung
geçtiğimiz günlerde yeni ürünü Galaxy
Note 8.0’ı tanıtmıştı bu yeni üründe CeBIT
fuarında gösterimdeydi. Buna ek olarak
Microsoft’un Surface Pro Tablet PC’de yine
Microsoft’un geniş ürün yelpazesi içerisindeki yerini almıştı. Amerika ve Kanada’da
satışa çıkan ürünün ne zaman Türkiye’ye
geleceği ise bilinmiyor.
Bu mobil cihazların yanı sıra Deutsche
Telekom ve Vodafone stantlarında Sony,
Nokia, HTC ve BlackBerry’nin yeni ürünlerinin sergilendiğini gördük. Bu stantlarında
diğer stantlara göre kalabalık olduğunu
belirtmemizde fayda var. Tabii ki bu
stantların yanı sıra bu yeni akıllı cihazlara
yönelik aksesuarlarında önem kazandığını
belirtelim. Fuarda en ilgi çeken ürünlerden
bir tanesi akıllı telefonlar için hazırlanan
sualtı koruma kılıflarıydı. Bu stantlarda
isterseniz 10 avro karşılığında bu tarz
ürünlere sahip olabiliyordunuz. Bizde bu
fırsatı bulmuşken birkaç farklı ürün için
sualtı koruma kılıfı almadan geçmedik. Bu
kılıflar ile su altında dahi akıllı telefonunu
kolaylıkla kumanda edebildiğiniz gibi güzel
fotoğraflarda çekebiliyorsunuz.
Genel olarak CeBIT 2013 fuarını ele aldığımızda kurumsal tarafta Büyük Veri ve
Cloud çözümlerinin ön plana çıktığını görüyoruz. Buna ek olarak baskı çözümlerinde
de değişiklikler var. Özellikle Xerox’un
kendi cihazlarıyla sunduğu baskı yönetim
uygulaması firmaların maliyet avantajı açısından fazlasıyla hoşuna gidecek gibi. Tüm
bunların yanı sıra Mobil sektörün çok hızlı
büyüdüğü bir gerçek ve gelecekte kendilerine katma değer sağlayacak firmaların bu
sektörü göz ardı etmemeleri gerekiyor.
nisan’13
61
B
u bölümde birçok farklı segmentten teknolojik ürünü mercek altına
alıyoruz. Bu ürünler arasında Tablet
PC’ler’den tutun da KVM Switch’lere,
işletmelere tasarruf sağlayacak yazıcı
çözümlerinden, müzik keyfini gittiğiniz
her yere taşımanızı sağlayacak bir MP3
oynatıcıya, hatta enerji tasarrufu ve kolay yönetilebilirlik sunan Blade sunuculara kadar birçok ürün bulunuyor.
Deneyimli ve tarafsız IT Advisor Test Merkezi editörleri tarafından her ay piyasaya
yeni sunulan onlarca ürün arasından en dikkat çekicileri sizlerle paylaşıyoruz. Kişilere
ve kurumlara avantaj sağlayacak ürün incelemelerimizle, sizlerin pazardaki son ürünler
hakkında daha fazla bilgi edinmenizi ve ihtiyacınız olan en doğru satın almayı yapabilmenizi amaçlıyoruz. Bilişim dünyasının sürekli bir gelişim sürecinde olduğu şu günler-
de, test merkezimizin incelediği ürünleri yalnızca donanım ürünleriyle sınırlandırmayarak, en son yazılım incelemelerine de IT Advisor Test Merkezi’nde yer veriyoruz.
Bizce hakkında bilgi sahibi olmadığınız ve
size ne sunacağını bilmediğiniz bir ürünü
verimli olarak kullanmanız mümkün değil. IT
Advisor Test Merkezi olarak sizlere, günümüzün en değerli olgusu olan bilgiyi, donanım ve yazılım incelemeleriyle sunuyoruz.
Bu Sayıda Test Ettiklerimiz:
67
68
68
Acer Aspire S7
ASUS ProArt PA248Q
Exper Ultrabook F4B-530
69
69
70
TP-Link TL-WDR4300
Acer Aspire V3-551G
Sony Xperia Z
62
nisan’13
Acer Aspire S7
Beyazın Asilliği ile İnceliğin Buluşması
İncelik ve hafifliği bir arada sunan Ultrabook’lar iyice yaygınlaşmaya
başlarken, farklı markalardan farklı ürünler kullanıcıların beğenisine
sunuluyor. Bunlardan bir tanesi de Acer’ın Aspire S7 adlı yeni Ultrabook’u.
Ürünün beyaz renkli tasarımı asil ve şık bir görünüş sunuyor. Hafif ve
ince yapıya sahip olan Aspire S7, sade tasarlanmış. Bu sadelik de cihazın
görünüşünü daha güzel kılıyor. Bazı ürünlerin kasasında parmak izi oluyor,
ancak bu durum S7’de yaşanmıyor.
Tasarım olarak etkileyici olan S7 gücünü Intel Core i5-3317U işlemciden
alıyor. Çift çekirdekli olan bu işlemci 1.7 GHz hızında çalışıyor ve genel
olarak başarılı bir performans sunuyor. İşlemci yoğun veya gündelik kullanımda kullanıcısını memnun ediyor. İşlemcide entegre Intel HD Graphics
4000 grafik işlemcisi yer alıyor. HD 4000 eski nesle göre daha kuvvetli ve
daha iyi bir performansa sahip. Bu açıdan da S7 için başarılı diyebiliriz.
Cihazın iyi olduğu noktalardan bir tanesi ise gelişmiş ekranı. Aktif matris
TFT renkli LCD olan ekran 13.3 inç genişliğinde ve ekran 1920 x 1080
piksel yani Full HD çözünürlük sunuyor. Ekranın görüntü kalitesini oldukça
beğendiğimizi söylemeliyiz. Farklı açılardan ekrana baktığınızda görüntü
kaybının oluşmadığını görüyoruz. Ayrıca ekranın dokunmatik olduğunu
da belirtelim. Peki, S7’nin dokunmatik özellikleri nasıl? Bazı cihazların
dokunmatik ekranlarında tepkime süresi geç olabilir veya algılayamama
gibi hatalar olabiliyor. Ancak S7 bu konuda üst düzey bir performans
tutturmuş durumda. Normal olarak S7’yi kullanırken veya dokunmatiği
test ederken, ekranda herhangi bir anormallik veya tepkimede gecikme
gibi sorunlar olmadı. Ürünün ekranı arkaya doğru düz şekilde yatabiliyor,
belli bir açıda kalmıyor. Böylece cihazı daha rahat açılarda kullanabiliyorsunuz. Ancak kasanın arkasına kadar tamamen yatmadığını da belirtmeden
geçmeyelim.
Kullanıcıların dikkat ettiği noktalardan biri klavye ve touch pad olur.
Klavye genel olarak işini düzgün yapıyor. Bir şeyler yazarken tuşlar geç
tepkime vermiyor, ancak tuşların biraz daha dışarı çıkık olması daha iyi
olabilirmiş. Touch pad de başarılı, kullanımda sorun çıkarmıyor. Touch pad
üstünden iki parmağınızla isterseniz yakınlaştırma veya uzaklaştırma da
yapabilirsiniz. Windows 8’le gelen S7, dokunmatik ekranı ile Windows 8’in
arayüzünü rahatça kullanılmasını sağlıyor. Windows 8 yeni özellikleri ve
işlevselliği ile de kolay ve keyifli bir kullanım tecrübesi yaşatıyor. Tabii ki her
geçen gün büyüyen Windows mağazası da farklı uygulamalar sunuyor.
S7’de 2340 mAh batarya bulunuyor, bu batarya genel kullanım için yeterli
bir süre sunuyor. Ancak sürenin kullanımdan kullanıma göre farklılık
gösterebileceğini es geçmeden söyleyelim.
Acer Aspire S7’yi genel olarak ele aldığımızda başarılı bir Ultrabook.
Zarif, şık görünüşü ve üst seviyeye yakın performansı ile oldukça tatmin
edici. Diğer yandan Ultrabook platformu olduğu için hafif olması ve ufak
boyutlarda olması taşınmasını kolaylaştırıyor. Böylece evden işe veya tatile
giderken rahatlıkla yanınızda götürebilirsiniz.
Teknik Özellikler:
İşletim Sistemi: Windows 8
İşlemci: Çift çekirdekli Intel Core i5-3317U
Boyutlar: 323,3 mm genişlik, 223,5 mm
derinlik
Bellek: 4 GB
Depolama Alanı: 128 GB
Ekran Boyutu: 13.3 inç (1920 x 1080
Çözünürlük)
Bağlantılar: 2 adet USB 3.0, mini HDMI, kart
okuyucu, kulaklık girişi
Batarya: 2340 mAh
Ağırlık: 1.3 KG
63
www.itadvisor.com.tr
nisan’13
ASUS ProArt PA248Q
Tasarımcılar İçin En İyi Monitör Seçeneklerinden Biri
Asus’un ProArt serisinden olan PA248Q, aslında isminden de
anlaşılacağı gibi tasarımcılar, grafik, çizim veya fotoğraf işleriyle
uğraşanların işine yarayacak bir monitör. Mat siyah rengi olan monitör sade ve şık bir görüntüye sahip olduğunu ilk görüşte anlıyorsunuz. 1920 x 1200 piksel çözünürlüğünde olan üründe IPS panel
kullanılmış ki, ürün kesin ve gerçekçi renkleri ekrana yansıtabilsin
diye. Monitör gerçek renklerle ekrana yansıyan renkler arasındaki
farkı Delta E ölçümünde 5’in altına indirerek sunuyor. Ayrıca ürün
nereden bakarsanız bakın görüntünün kalitesinden düşürmüyor.
Bunu da 178 derecelik açıyla sağlıyor.
PA248 ilklere imza atan bir monitör, ürün üstünde 4 adet USB
3.0 girişi yer alıyor. Tabii ki bir üründe en önemli detaylardan biri
kullanıcıya işlevsel bir yapı sunması. Asus kullanıcıların en rahat ve
hızlı biçimde monitörü kullanabilmelerini sağlamış. PA248 belirli
bir dereceye kadar yukarı kaldırılıyor veya aşağı eğrilebiliyor.
Ayrıca kendi açışınıza uygun olarak yüksekliğini kolayca ayarlayabilir, sağa sola döndürebilirsiniz. Diğer yandan dik olarak kullanma
imkanınız da var. Böylece baskısı olabilecek dik portre resmi tüm
hatlarıyla görebilir, düzeltmeler yapabilirsiniz. Profesyonel kullanıcılara iyi bir çözüm sunan ASUS ProArt PA248Q fiyat açısından
yüksek sayılabilecek bir bedel ile satışa sunulmuş durumda.
Teknik Özellikler:
Ekran: 24.1 inç
Çözünürlük: 1920x1200 piksel
Tepkime Süresi: 6 ms
Görüntü Oranı: 16:10
Bağlantılar: HDMI,D-Sub,
DisplayPort, DVI-D, HDMI 1.3,
3.5mm Mini-Jack, 4 adet USB 3.0
Exper Ultrabook F4B-530
Exper Yeni Ultrabook’unu Kullanıcıların Beğenisine Sundu
İş dünyası geçtiğimiz yıldan bu yana daha hafif taşınabilir bilgisayarlara
yöneldi. Bu tarz bilgisayarlara baktığımızda ise Ultrabook’ların son
dönemin en popüler ürünleri olduğunu görüyoruz. Dizüstü bilgisayar
üreticileri birer birer yeni ürünlerine 2013 ile birlikte tanıtmaya başladı.
Bu firmalardan biri de Exper. Geçtiğimiz günlerde yeni Ultrabook serisi
F4B ürününü kullanıcıların beğenisine sunan firmanın bu yeni ürün
ince yapısı ve alüminyum malzemeden üretilmiş dış yapısı ile dikkatleri
üzerine çekiyor. Bu yapı ürünü dışarıdan gelen darbelere daha dayanıklı
kılmak için sağlanmış.
www.itadvisor.com.tr
Teknik Özellikler:
İşlemci: Intel Core i5-3317U
(3MB Cache, 1.7 GHz)
Bellek: 4 GB DDR3 1333 MHz
Sabit Disk: 128 GB SSD
Ekran kartı: Intel HD Graphics
4000
Ekran: 14 inç 1366 x 768 piksel
Boyutlar: 336 x 232 x 16,65 mm
Ağırlık: 1.5 kg
64
nisan’13
Bizim test ettiğimiz ürün serinin F4B-530 adı verilen modeli. 14 inç
ekrana sahip olan bu model 1.5 kg ağırlık ve 16.65 mm kalınlığıyla kullanıcılara hizmet etmesi için yapılandırılmış. Üzerinde Intel Core i5-3317U
adında 3. Nesil işlemci bulunan ürün 4 GB bellek ve 128 GB SSD depolama birimiyle donatılmış durumda. Performans açısından üst seviyeye
yakın değerler sunan ürün özellikle SSD depolama birimi sayesinde
veri kopyalama veya disk üzerinden yapılan işlemlerde rakiplerine göre
oldukça hızlı sonuçlar elde ediyor. Fiyat açısından da uygun değerler ile
satılan ürün Windowss 8 işletim istemiyle birlikte geliyor.
TP-Link TL-WDR4300
Bu Hıza Veri Dayanmaz
Gün geçtikçe günlük hayatımızda kullandığımız routerların önemi daha da
artıyor. Bunun başlıca sebeplerinden bir tanesi bağlantı hızının artması ve
bir diğeri kablosuz bağlantı özelliklerinin gün geçtikçe daha fazla kullanılması. Geçtiğimiz döneme göre internet üzerinden indirdiğimiz paketlerin
kapasiteleri artıyor ve buna bağlı olarak mobil kullanıcıların internete bağlı
kalma süreleri de artış eğiliminde. Hal böyle olunca eski nesil routerlar bazı
durumlarda hizmetlerini yavaşlatabiliyor hatta iş göremez duruma gelebiliyorlar. TP-Link’in kullanıcıların beğenisine sunduğu yeni ürünü TL-WDR4300
sunduğu 750 mbps kablosuz bağlantı özelliğiyle öne çıkıyor. Hem 5 Ghz hem
de 2.4 Ghz kablosuz bağlantı desteği sunan bu yeni router iki farklı frekans
bandının birleşmesiyle birlikte toplamda 750 mbps hızında transfer yapabiliyor. Bunun yanı sıra üzerindeki iki adet USB yuva sayesinde bir medya sunucu
olarak kullanabileceğiniz cihaz bu arabirimler üzerinden yazıcı bağlayarak
ağa açabilir, medya oynatıcıları bağlayabilir, USB depolama çözümlerini
paylaşabilir veya depolama aygıtınızı FTP sunucu olarak kullanabilirsiniz. WPS
desteği de sunan bu gelişmiş özelliklere sahip üç antenli router fiyat açısından
da uygun değerler ile kullanıcıların beğenisine sunulmuş durumda.
Teknik Özellikler:
Arayüz: 4 x 10/100/1000Mbps LAN, 1 10/100/1000Mbps WAN,
2 USB 2.0
Buton: WPS/Reset, Wireless On/Off, Güç On/Off
Boyutlar: 243 x 160.6 x 32.5 mm
Anten: 3 adet dual band
Kablosuz desteği: IEEE 802.11a, b, g, n
Frekans: 5GHz, 2.4GHz
Kablosuz güvenlik: 64/128-bit WEP,WPA / WPA2,WPA-PSK/
WPA2-PSK
Acer Aspire V3-551G
Acer’dan Farklı Bir Dizüstü Seçeneği
Daha önce başarılı dizüstü bilgisayarlara imza atan Acer, Aspire V3-551G
modelinde AMD’nin gücünü kullanıyor. Cihazda 4 çekirdekli A10-4600M
işlemci bulunuyor ki, bu aslında bir APU. İşlemci normalde 2.3 GHz hızında çalışıyor, ancak turbo modunda bu hız 3.2 GHz’e kadar yükseliyor. Diğer yandan cihazda grafik işlemcisi olarak AMD Radeon HD 7660G + HD
7670M ikilisi yer alıyor. HD 7660G APU içine gömülü, HD 7670M ise harici
grafik işlemcisi olarak gözümüze çarpıyor. Bu yöntem aslında Crossfire
kombinasyonu olarak nitelendirilebilir, “AMD Dual Graphics” olarak
adlandırılıyor. Mesela hafif yük isteyen işlemlerde düşük güç çeken ekran
kartı devreye girerek, daha az enerji harcanmasını sağlıyor.
Aspire V3-551G, 15.6 inçlik HD LED LCD ekrana sahip. Ancak
dokunmatik değil, bu açıdan Windows 8’in arayüzünü fare ile
kullanıyorsunuz. Ekranda biraz yansıma da olabiliyor. Diğer yandan
dizüstü bilgisayarda 6 GB RAM, 500 GB depolama alanı bulunuyor.
Ürün genel manada iyi bir performans gösterse de, test etmeden
bırakmadık. Mesela yüksek kaliteli grafiklere sahip Crysis 3’ü denedik. Ancak Aspire V3-551G yüksek ayarlarda bekleneni veremedi.
Bu yüzden ayarları aşağıya çekip Crysis 3’ü rahatça oynayabildik.
Sonuç olarak Aspire V3-551G çok üst düzey olmasa da, genelinde
başarılı performansı ile sahibini tatmin ediyor.
Teknik Özellikler:
İşletim Sistemi: Windows 8
İşlemci: 4 Çekirdekli AMD A10-4600M
Boyutlar: 253 x 381,6 x 33.2 mm
Bellek: 6 GB
Depolama Alanı: 500 GB
Ekran Boyutu: 15.6 inç (1366 x 768
Çözünürlük)
Kamera: 1.3 megapiksel
Bağlantılar: DVD yazıcı, 2 adet USB 2.0, 1 adet
USB 3.0, HDMI, VGA, mikrofon, kulaklı, LAN
girişi, kart okuyucu
Batarya: 4400 mAh
65
www.itadvisor.com.tr
nisan’13
Sony Xperia Z
Sony’nin Su Geçirmeyen Yeni Amiral Gemisi
Çıkmadan önce hakkında spekülasyonlar dönen ve birçok dedikodunun odak noktası olan Sony Xperia Z, sonunda kullanıcılarla buluştu.
Full HD ekranlı olan Xperia Z, genel olarak zarif ve şık bir tasarıma
sahip. Xperia Z’nin asıl dikkat çekici özelliği ise suya ve toza karşı
dayanıklı olması ki, cihaz 1 metre suya yarım saat dayanabiliyor. Ayrıca
darbelere ve çizilmelere karşı koruması var. Bu açılardan memnun
edici bir ürün olduğu söylenebilir. Yekpare olan kasada girişler için kapakçık kullanılmış ve bu kapakçıklar su ve toza karşı olan tasarımın bir
parçası olsa da, uzuvlarından kopabilir. Bu açıdan kapakçıkları açarken
biraz nazik davranmanız gerekiyor.
Telefonun 1920 x 1080 piksel çözünürlüğündeki Full HD ekranı 443
ppi sunuyor. Mobile Bravia Engine 2’yi kullanan ekran, dokunmatik
tepkimelerde gecikme yaşatmıyor, cihaz bu açıdan başarılı. Ekran
renkler konusunda aslında iyi bir performans gösterse de, bazı renklerde solukluklar olduğunu söylemeliyiz. Bu durumu gözle kolayca
fark edebiliyorsunuz. Mesela siyah tam siyah olarak değil, biraz griye
çalabiliyor. Xperia Z gücünü 4 çekirdekli 1.5 GHz’de çalışan Snapdragon S4’ten alıyor. Bu işlemciye Adreno 320 GPU’su ve 2 GB bellek eşlik
ediyor. Donanımsal olarak güçlü olan cihazın genel performansı hızlı.
Farklı uygulamalar ve oyunlarda Xperia Z’yi denedik ve bazı oyunlarda
ne yazık ki takılmalar yaşadık. Mesela yüksek grafikleri olmayan Highway Rider’a girişte ve oyun içindeki kaza anlarında bir iki saniyelik gecikmeler oldu. Ancak bu takılmaların yazılımsal olduğu kanaatindeyiz.
Yapılacak bir iki ufak güncelleme ile stabilite rahatça sağlanabilir. Diğer
yandan uygulamaların açılmaları, arayüz geçişlerinde ise takılmalar
yaşadığımız söylememizde fayda var.
Xperia Z’de dikkat çeken diğer özellik ise 13.1 megapiksel olan arka
kamera. Kamerada yeni nesil BSI ışık sensörü ve Exmor RS teknolojisi
kullanılıyor. Telefondaki Superior Auto özelliği ile en uygun ayarlarda
otomatik olarak çekim yapılabiliyor. Böylece rahat şekilde kamera ile
çekim yapabilirsiniz. Genel olarak başarılı performansı olan arka kamera dışında 2.2 megapiksellik ön kamera bulunuyor.
Akıllı telefonlarda kullanıcıların en çok dikkat ettiği noktalardan biri
ise şarj süresidir. Xperia Z bu konuda tatmin edici. 2400 mAh değere
sahip olan Xperia Z’nin bataryası gündelik kullanımda 1 günü çıkartıyor. Cihazda daha uzun batarya kullanım süresi için “Stamina” modu
bulunuyor. Bu mod ekranın kapanmasını algılıyor ve gerekli olmayan
işlemleri kapatıyor. Diğer yandan istediğiniz işlevleri de açık tutuyor.
Böylece daha uzun bir kullanım süresi sağlıyor. Yalnız bataryanın yerleşik olduğunu ve değiştirilemediğini belirteyim. Bazı kullanıcılar telefonlarını video izlemek ve müzik dinlemek için yoğun şekilde kullanır.
Bu yüzden geniş depolama alanına ihtiyaç duyar. Xperia Z’de 16 GB’lık
dahili depolama alanı dışında 32 GB’a kadar microSD kart desteği
bulunuyor ki, bu da telefonun artı özelliklerden bir tanesi. Genel olarak
ürünü ele aldığımızda yeni bir yazılım güncellemesine ihtiyaç duyduğu söylenebilir. Bakalım Sony bu konuda nasıl hareket edecek.
C
M
Y
CM
MY
www.itadvisor.com.tr
Teknik Özellikler:
Ekran: 5 inç
Çözünürlük: 1920x1080 piksel
Kamera: 13.1 megapiksel
Renk: Siyah, beyaz, mor
Dahili depolama: 16 GB
Harici depolama: 32 GB’a kadar
microSD
Bellek: 2 GB
Ağırlık: 146 gram
Boyutlar: 139 x 71 x 7.9 mm
66
nisan’13
CY
CMY
K
www.itadvisor.com.tr
67
nisan’13
Numaranızı
Vodafone’a taşımanız için
bir neden daha!
En
çok tavsiye
edilen
operatör
Bağımsız pazar araştırma kuruluşu GfK Türkiye, Haziran 2010 - Eylül 2012 tarihleri arasında yaptığı
pazar araştırmasında, cep telefonu kullanıcılarına operatörlerini tavsiye edip etmediklerini sordu.
kasım’10
16
Türkiye’nin kendi kullanıcıları tarafından en çok tavsiye edilen operatörü Vodafone oldu.

Benzer belgeler