Merhaba Genç Yoldaşlar

Transkript

Merhaba Genç Yoldaşlar
Merhaba Genç Yoldaþlar;
Yeni bir sayýmýzla yine sizlerle birlikteyiz. Yaz mevsiminin en
sýcak günlerinin yaþandýðý Temmuz ayý içerisindeyiz. Tabi ki bu
sýcaklar ne devletin baský ve terörünü ne de iþçilerin, emekçilerin,
gençlerin kitlesel eylemlerini engelleyemiyor.
Suriye ile savaþ konusu güncelliðini hiç yitirmeden devam ediyor. T.C devleti Suriye halkýný “korumak” adýna Suriye’ye girmek
için elinden geleni yapýyor. T.C devleti ne kadar Suriye halkýnýn
“iyiliðini” düþünse de Uluslar arasý “güçler” anlaþamadýðý için bir
süre daha aðzýnda ki salya ile beklemek zorunda.
Türkiye Suriye’ye saldırmak konusunda son derece iştahlıyken, içeride çýkan yangýnlar onun etrafýnda bir korku çemberi oluþturuyor. Cezaevlerin de çýkan yangýnlar bunu bütün çýplaklýðý
ile bize gösterdi. Devlet ve burjuva medya Urfa cezaevinde ki ilk
yangýný yalanlarýyla söndürmeye çalýþtý. Ancak bu yalanlara en
güzel cevap tutsaklardan geldi. Tutsaklarýn yaktýðý isyan ateþi devletin ve burjuva medyanýn gözlerindeki korkuyu görmemizi saðladý. Buradan Urfa cezaevinde yakýnlarýný ve sevdiklerini
kaybedenlere baþsaðlýðý diliyor ve acýlarýný paylaþýyoruz.
Son olarak iþçiler, emekçiler hak gasplarýna karþý, iþten atýlmalara karþý eylemdeler. Bunlardan bir kaçý BEDAÞ, THY, TEDAÞ,
HEY TEKSTÝL iþçileri... gençliðin ve iþçilerin mücadele birliðini
oluþturmak için herkesi iþçi ve emekçilerin eylemliliklerine destek
olmaya çaðýrýyoruz.
Bir sonraki sayýmýzda görüþmek üzere...
Hoþçakalýn.
BURJUVAZÝNÝN SALDIRILARI
VE GENÇLÝK
UMUT GÜNEŞ
2
Devrimin birleþik
karakterinden ötürü,
burjuvazinin ve faþist
devletin hangi tarafa olursa
olsun yaptýðý saldýrý, birleþik
devrimin kendisine,
geliþimine dönük bir
saldýrýdýr ve bir arada
durulmasý, birlikte
karþýlanmasý,gerekir.
Sokakta oluþan mücadele
birliðinin daha da
geliþtirilmesi ve
güçlendirilmesi gerekir.
Birleþik devrimimizin en
örgütlü, hareketli ve bilinçli
kesimi olan Kürt halký ve
devrimci gençliði, sadece
burada deðil, Ortadoðu’da
da kilit öneme sahip bir güç
haline geliyor ve bölgede
emperyalist güçlerden
tutunda, bölgede gerici,
faþist devletlerin yoðun
saldýrýsýna maruz
kalmaktadýr. Þimdiden þunu
söylemek gerekir ki bu
saldýrýnýn ana hedefinde,
devrimci mücadele
çizgisinin sürecin dýþýnda
býrakýlmasý, etkisiz kýlýnmasý
ve yok edilmesi bulunuyor
Binlerce yýllýk yönetme geleneðine sahip burjuvazi, iktidarýný korumak adýna her yolu dener. Devrim
mücadelesinin geliþimine göre baský
ve zordan tutun da, politik manevralara
kadar pek çok yol, sýnýflar mücadelesinin geliþiminde görülmüþtür.
Türkiye ve K. Kürdistan birleþik
devriminde de bunun pek çok örneðini
görmek mümkün. Bugün birleþik devrimimizin her iki parçasý da hareketli
günler geçiriyor. Önemli deneyimler
yaþýyor. Devrimin birleþik karakterinden ötürü, burjuvazinin ve faþist devletin hangi tarafa olursa olsun yaptýðý
saldýrý, birleþik devrimin kendisine, geliþimine dönük bir saldýrýdýr ve bir
arada durulmasý, birlikte karþýlanmasý,gerekir. Sokakta oluþan mücadele
birliðinin daha da geliþtirilmesi ve güçlendirilmesi gerekir. Birleþik devrimimizin en örgütlü, hareketli ve bilinçli
kesimi olan Kürt halký ve devrimci
gençliði, sadece burada deðil, Ortadoðu’da da kilit öneme sahip bir güç
haline geliyor ve bölgede emperyalist
güçlerden tutunda, bölgede gerici, faþist devletlerin yoðun saldýrýsýna maruz
kalmaktadýr. Þimdiden þunu söylemek
gerekir ki bu saldýrýnýn ana hedefinde,
devrimci mücadele çizgisinin sürecin
dýþýnda býrakýlmasý, etkisiz kýlýnmasý
ve yok edilmesi bulunuyor.
Devrimci Mücadeleden Vazgeçmek
Özgürlükten Vazgeçmektir!
Burjuvazi devrimci mücadele yürüten kitleleri bu mücadele çizgisinden
vazgeçirmek adýna çok uðraþ verdi,
hala da veriyor ama baþarýlý olamýyor!
Baþarýlý olamamasýnýn nesnel ve öznel
birçok sebebi var.
Hatýrlanacaktýr, Amed ayaklanmasýndan sonra yaþanan süreçte “polise taþ attýklarý” gerekçesi ile yüzlerce
çocuk yaþlarýnýn kat be katý cezalar
almýþ, zindanlara atýlmýþtý. Zindanlarda
çocuk yaþtaki tutuklularýn ne tür saldýrýlara uðradýðý da görüldü. Yine en demokratik haklardan olan basýn
açýklamasý gibi eylemlere katýldýðý için
binlerce genç aðýr cezalar almýþ ya da
davalar açýlmýþtý.
Ayný dönemde Ýstanbul’da bir protesto eylemi gerçekleþtirmek isteyen
üniversiteli öðrencilere polis çok sert
müdahale etmiþ ve bir kadýn çocuðunu
kaybetmiþti.
Burjuva partilerden, gazetelere, reformistlere kadar geniþ bir kesim bu
olay üzerinden polis þiddetini eleþtirmiþti. Eleþtirme noktalarý ise öðrencilerin
demokratik
haklarýný
kullanacaklarý ve “yasa dýþý” herhangi
bir þey yapmayacaklarýydý.
Burjuva partiler yaptýklarý açýklamalar ile ve hatta polis saldýrýsýna
maruz kalan öðrencileri savunur görünmekle aslýnda þunu yapýyorlardý;
“benim size çizdiðim sýnýrlar içerisinde
kalýrsanýz, bunun dýþýna çýkmazsanýz,
benim için tehlike oluþturabilecek bir
yola girmezseniz, polis ya da asker
saldýrýsýna uðramazsýnýz. Bunun
dýþýndaki yapýlan her eylem ya da protesto devletin en sert saldýrýsýna uðrayabilir” düþüncesini topluma kabul
ettirmek, toplum nezdinde polisin, askerin mahkemelerin en tam ifadeyle
faþist devletin devrime karþý giriþeceði
tüm saldýrýlarý, katliamlarý topluma
kabul ettirmenin bir yoluydu.
Taþ atan çocuklar için de medyada
çýkarýlan gürültünün nedeni aynýydý.
“Bunlar çocuk, terörist olsalar olabilir
ama bunlar henüz çocuk” diyerek faþist devletin daðlarda kullandýklarý
kimyasal silahlarý ve katliamlarý topluma kabul ettirmeye çalýþmaktý.
Esas mesele ise kitlelerin devrimci
mücadeleyi ve araçlarýný tercih etmelerinin önüne geçmekti. Çünkü devrimci durum ve iç- savaþ koþullarýnýn
yaþandýðý Türkiye ve K. Kürdistan’da
7’den 70’e devrimci mücadele sürdüren bir Kürt halký faþist devlet açýsýndan
son
derece
tehlikelidir.
Üniversitelerden, liselere gençliðin,
iþçi ve emekçilerin, kadýnlarýn önündeki engelleri bir bir açýp, devletle çatýþmalara girmesi, devrim ve sosyalizm
sloganlarýnýn, çaðrýlarýnýn her an duyulmasý faþist devlet açýsýnda son derece tehlikelidir.
Kitlelerin nesnel geliþmelerin etkisi ile devrimci mücadeleye yönelmesi, devrimci mücadele çizgisinin
güç kazanmasý ve yaþanan krizlerden,
yoksulluk ve sefalete karþýlýk gençlikte
ve toplumun hemen her kesiminde
artan ayaklanmacý, isyancý ruh halinin
burjuvazi açýsýndan büyük bir tehdit
oluþturduðu aþikar.
Ama reformist ve oportünist hareket burjuvazinin bu tür oyunlarýna
kanýp, medyada burjuva yazar çizer
takýmýnýn eleþtirileri ile aðýz birliði
yapýp, faþist devletten “hak, hukuk,
adalet ve özgürlük” taleplerine devam
ediyor. Bu tutum her yerde kitlelere teþhir edilmeli ve bu alanda ideolojik,
politik pratik bir mücadele güncel bir
görev olarak önümüzde durmaktadýr.
Çünkü kapitalist toplumda burjuvazinin yasalarýnýn saðlayacaðý ve güvencesi altýnda olacak olan bir
özgürlük aslýnda bir köleliktir. Burjuva
sýnýf için özgürlük, iþçi sýnýfý ve emekçiler açýsýndan ise bir diktatörlüktür.
Kapitalizmde sömürülen, ezilen ve geleceði çalýnan yýðýnlar yalnýzca, kapitalist sisteme karþý yürüttükleri
mücadele ile özgürlüklerini saðlayabilir ve iþçi sýnýfý iktidarýnda bunu garanti altýna alabilirler.
Ne Yapmalý?
Bu saldýrý baþka bir biçimle bugün
Kürt halkýna karþý yapýlýyor. Burjuvazi
bu sorunun çözümü noktasýnda “devrimci mücadele çizgisini” ve bunu savunan hareketleri dýþarýda býrakmaya
çalýþýyor. Türkiye tarafýnda ise düzen
içi mücadele çizgisini hemen her
alanda egemen kýlmak için burjuvazi
yoðun bir çaba sarf ediyor. Bunun
yanýnda ise reformistlerden tutun da,
oportünistlere kadar savunduklarý politikalarý ile burjuvazinin bu çabasýna
yardýmcý oluyorlar.
Buna karþý baþta Türk ve Kürt iþçi,
emekçi, öðrenci gençliði olmak üzere
diðer ulus ve ulusal topluluklarýn gençliði devrimci mücadele ekseninde
burjuvaziye karþý birlikte mücadele etmelidir. Her alanda isyan, ayaklanma,
devrim çizgisini savunmalý, sorunlarýnýn çözümünde devrimci mücadele
araç ve yöntemlerinin kitlelere propagandasýný yapmalý ve devrimci mücadele organlarýný oluþturmalýdýr.
Çünkü gençlik özgür olmak ve geleceðini kendi ellerine almak istiyorsa,
faþizmden kurtulmak istiyorsa ve sömürüsüz bir toplum idealleri kuruyorsa; devrimci mücadele çizgisinden
vazgeçmemek, ýsrarla bunu savunmaktýr. Ve bu sömürücü sistemi temellerinden uçurmak ve sosyalizmi
kurmaktýr.
gençlik
özgür olmak ve
geleceðini kendi
ellerine almak
istiyorsa, faþizmden
kurtulmak istiyorsa ve
sömürüsüz bir toplum
idealleri kuruyorsa;
devrimci mücadele
çizgisinden
vazgeçmemek, ýsrarla
bunu savunmaktýr. Ve
bu sömürücü sistemi
temellerinden
uçurmak ve
sosyalizmi kurmaktýr.
3
J
A
T
R
KÜ
E
BERİL ÇİÇEK
4
konomik kriz ve Suriye savaþýndan sonra, Türkiye ve Kürdistan’ýn en çok tartýþýlan
konularýndan biri kürtaj meselesi oldu.
R.T. Erdoðan bu konuyu kadýnlarýn aðýrlýklý katýldýðý nüfus planlamasý toplantýsýnda açýklarken, dilinden dökülen sözcükler
önümüzdeki süreçte kadýnlarýn faþizm tarafýndan ne kadar aðýr bir baský altýna alýnacaklarýný göstermekteydi. AKP’li
kadýnlar faþizmin çalýþmalarýna hizmet etmenin histerisiyle Erdoðan’ý çýlgýnca alkýþlarken, burjuvazinin saflarýnda kendi
cinslerine ilan edilen savaþýn yürütücüleri
olacaklarýný da böylece göstermiþ oldular.
Görülüyor ki kadýn hem cins olarak eziliyor, hem de sýnýfsal olarak ve burjuvazi
son saldýrýsý ile bunu bir kez daha gösterdi.
Faþizmin genç emekçi kadýn nüfusuna
biçtiði görev kýsaca þu; her ne olursa olsun
doðuracaksýnýz. Toplumsal emek sürecinin
dýþýnda olacaksýnýz. Eðitiminizi arkaya atacaksýnýz. Tecavüzcünüzün, iþkencecinizin
çocuðu da olsa doðuracaksýnýz, doðurmak
sizin sonunuzu getirecek de olsa, çocuk sakat da olsa fark etmez, siz doðuracaksýnýz.
Peki birden bire nereden çýktý bu yasa
? AKP 2003’te hükumete geldiðinde toplumsal tepkilerden kurtulmanýn ilk yollarýndan birisi olarak kadýn haklarý üzerinde
bir dizi düzenlemeye giriþti. O zamanlar
çoðu sol cenahtan hukukçular bile bu düzenlemelerde pek az eksiklik bularak hayretlerini dile getiriyordu. Bu hayret küçük
burjuva sýnýfýn yeniden kazanýlmasýný içeriyordu. Küçük burjuva aydýn çevrelerin
kazanýlmasý toplumun geniþ küçük burjuva
katmanýný kazanmanýn, kafalarý karýþtýrmanýn bir yoluydu. Ayný zamanda sokaktaki-eylemdeki kadýný evine de döndürmenin
bir aracýydý. Tekeller AKP aracýlýðýyla toplumun birçok kesiminde ‘acaba iþler düzeliyor mu’ havasý-umudu yaratmaya,
devrimin birleþmeye baþlayan cephesini
bölmeye çalýþýyordu. Ancak aradan geçen
yýllarda görüldü ki, kaðýt üstünde yapýlan
düzenlemeler yalnýzca kaðýt üstünde kaldý. Kadýn cinayetleri, kadýnlara yönelik aile içi ve devlet-polis þiddeti artýyor, kaðýt
üstündeki haklarýný kullanmaya çalýþan ka-
VE
KADINLARA DÖNÜK
SALDIRILAR
dýnlar vuruluyor, kesiliyor, yakýlýyor ve
bunlara devletin verdiði cevaplar tüyler ürpertiyordu. Ýþsizliðin bu denli arttýðý, ekonomik olarak güvencesiz olan kadýnlar
sürdürmek istemedikleri bir iliþkiyi sürdürmenin ya da sahip olmak istemediði bir çocuðu dünyaya getirme zorunluluðunun
bütün ýzdýrabýný yaþýyor, aç kalmayý, toplumun geri yanlarýndan kaynaklý dýþlanmayý
göze alarak boþanmayý, çocuðunu doðurmamayý tercih ettiðinde ise ölüm tehditleri ve ölümle yüz yüze kalýyordu. Durum
hiç de iyi deðildi ama faþizm ve kapitalist
sistemin de durumu iyi deðildi. Ekonomik
krizlerle boðuþan ve son kertede savaþa hazýrlanan devlet nasýl ki, “toplumsal uzlaþmanýn”, devrim cephesini bölmenin ilk
adýmlarýndan biri olarak kadýn haklarýnda
adýmlar attýysa þimdi toplumu bir savaþ düzenine sokmanýn ve güçsüz ekonomisini
bedava genç iþgücü ve asker olarak düzenlemenin pratik adýmlarýný kadýnlar üzerinden yapýyor.
Burjuvazi bunu “vicdan, ahlak” meselesi gibi göstererek, kürtajýn “yaþam hakkýnýn ihlali” olduðu gibi söylemlerle,
gerçekleri her zaman olduðu gibi hasýraltý
ediyor. “Kadýn saðlýðýný önemsiyoruz”, “
Bilimsel olan neyse o uygulanýr” deniyor,
hatta daha ileri gidilerek “Tecavüz sonucu
doðan çocuklara bakarýz” diyerek pervasýzlaþýyor. Faþist tüm partiler ondan daha
geride kalmamaya özen göstererek,
2004’de çýkarýlan aile bütünlüðünün te-
mellerini bozan ( ki o sýralarda kadýnýn özgürlüðü için temel biçiminde gösterilen)
zina-kolay boþanmaya yönelik tüm yasalarýn geri alýnmasýný talep eden açýklamalar yapýyorlar.
Burjuvazi Roboski gibi vahþi bir katliamý kendini aklama ve konuyu baþka biçime çevirmenin de gerekçesi olarak
kürtajý kullanmýþtýr. Ama bu gerekçe öyle
bir gerekçedir ki, kadýnýn her türlü duygu
ve düþüncelerini, yaþam koþullarýný hiçe
saymaktadýr. Son aylarda burjuva siyasetçilerin çýkardýklarý yasalara þöyle bir baktýðýmýzda rahatlýkla görebiliriz ki; çýkan
veya çýkmasý planlanan tüm yasalarda kadýn cinsi üzerinde korkunç baskýlarýn daha
da perçinleneceðini görebiliriz. 4+4+4’den
“dinsel bir kuþak yetiþtirme” evlenme yaþýnýn düþürülebileceðinden, zina boþanma
gibi yasalarýn deðiþtirilmesi hedefinden
vs.…
Biliyoruz ki burjuva yasalar özel mülkiyeti korur, yasalarý polis korur, polisi ise
devlet korur. Bunca kadýn cinayetlerinin
yaþandýðý, medyasýyla bunun ekmek su gibi sýradanlaþtýrýldýðý, fuhuþ, taciz, tecavüz
olaylarýnýn tepeye týrmandýðý bu düzende
kadýnýn saðlýðý ne kadar mümkün olacak?
Böyle bir yasa mý güvence altýna alacak
kadýn saðlýðýný? Biliyoruz ki kürtajýn yasak olduðu ülkelerde gizli koþullarda yapýlan kürtajlarda binlerce kadýn ölüyor,
bunun neresi kadýn saðlýðýný garantilemek
oluyor? Devletin “baktýðý(!)” çocuk esirgeme kurumlarýnda çocuklarýn uðradýðý
dayak, iþkence, tecavüz vakalarýnýn bile
haddi hesabý yokken? O nedenledir ki,
devletin bu açýklamalarýnýn hiçbir inandýrýcýlýðý yok. “din, vicdan” tartýþmalarý yaratarak toplumun en geri duygularýna, en
geri yanlarýna seslenerek bundan bile medet umuyorlar.
Bu durumun baþka önemli bir boyutu
daha var: Nüfus planlamasý. Nüfus planlamasý derken bunu genç, dinamik nüfus olarak okumak gerekir. Türkiye’nin böylesi
bir dönemde genç nüfus artýþýný istemesi
öyle masumane bir istek deðil. Çünkü buradaki sermaye güçleri emperyalist devletlerle tam iþbirliði içinde, onlarý arkasýna
alarak Ortadoðu’da büyük bir askeri güç
olma peþinde olduðu uzun zamandan beri
biliniyor. Ortadoðu’da gerçekleþen halk
devrimlerinin önüne geçmek için orada
dinci gerici iktidarlar kurulmaya baþlanmýþtý. Askeri açýdan güçlü olmak ordunun
teknik donanýmýn olmasýnýn yaný sýra asýl
olarak savaþa sürükleyecek dinamik, enerjik genç nüfusa sahip olmaktan geçiyor.
Genç nüfus, ayný zamanda dinamikliðiyle kapitalistlere ucuz iþ gücü anlamýný da
taþýyor. Devletin, hükumetin bu kadar alelacele planlarýný harekete geçirmeleri yine bu durumu kanýtlýyor. Erdoðan’ýn “3
çocuk olsun- 5 çocuk olsun “ sözleri, þimdi de kürtaj yasaðýnýn gündeme gelmesi
bu planlarýn sonucudur.
Devletin bu ilk hamlesi deðildi elbet.
“Dindar nesil yetiþtirme” sözlerinin ardýndan atýlan adýmlar, eðitim sisteminin tepeden týrnaða dincileþtirilerek deðiþtirilmesi,
çocuk gelinlerin önünün açýlmasý vb. egemen güçlerin hedefinin rotasýný þimdiden
çiziyor. Bu aslýnda faþizmin kitle tabanýný
yaratma çabasý, tabandan kitleleri gericileþtirme çabasýdýr. Üniversitelisi, iþçisi,
memuru, ev iþçisiyle tüm genç emekçi kadýnlar faþizmin, burjuva faþist politikalarýn birer kölesi haline getirilmek isteniyor.
Genç emekçi kadýnlar bu durumdan fazlasýyla rahatsýz ve öfkelidir. Genç emekçi
kadýnlarýn örgütlenmesi dünden daha acil
bir zorunluluk içermektedir. Onlarýn öfkesi dünyanýn deðiþtirilmesinde, yeni biçim
verilmesinde güçlü bir motor olacaktýr.
Kadýnlarýn özgürlüðünü, yaþamýnýn garantisini sosyalizm saðlayacaktýr. Þimdi
genç emekçi kadýnlarý sosyalist düþüncelerle, eylemlerle tanýþtýrmanýn zamaný, enerjilerini ve öfkelerini devrimde
örgütleme zamanýdýr. Her devrim kadýnlarý kazandýðýnda hýzla ileri sýçramýþtýr,
sýçrayacaktýr da.
Burjuvazinin, faþizmin amacý bu olabilir. Ama bu, tepeden týrnaða kadar sarsýlan sistemini, iktidarýný koruma
içgüdüsünden öteye gidemeyecektir. Çabalarýný boþa çýkaracak olan emekçi sýnýflarýn eylemliliðidir. Devrimin dinamosu,
erkeðiyle kadýnýyla gençliðin de yüzünü
döndüðü çað isyanlar, devrim ve ayaklanmalar çaðýdýr.
BİZ KİMİZ
?
Biz ki emeðiyle geçinen
Makine çarklarýnda ezilen
Biz ki ezildikçe susan
Sustukça ezilenleriz.
Biz ki ekmekten sudan havadan bile
Payýný insanca alamayan
Yaðlý urgan kokusuyla
Köþeye çekileniz.
Patronun zenginliðine zenginlik katan
Kattýkça aç kalan
Biz ki gündüz güneþinde iþten
Gece açlýk ve yorgunluktan uyuyamayanýz.
Biz ki ezildikçe susan
Sustukça ezileniz.
Biz ki Nazým ustanýn þiirinde
‘Suçun büyüðü senin kardeþim!’
Mýsralarýna yakýþanýz.
Biz ki susan ve isyaný büyüteniz.
Antep’ten Bir DÖBLÜ
5
Son Dakika Haberi
Son dakika haberi!
Cezaevlerinde yangýn çýktý.
Urfa cezaevinde çýkan yangýnda 13 “adli” mahkum yanarak öldü.
Yetkililer (vali, cezaevi müdürü, adalet bakaný) yaptýklarý açýklamalarda þunlarý söylediler:
Akþam saat 22:00 sularýnda sýcak havalardan bunalan
“adli” mahkumlar vantilatör kavgasýna tutuþmuþlar. Hücre
kapýsýna ve üst kat giriþine barikat kuran ve bu barikatlarý
ateþe veren “adli” mahkumlarýn 13’ü sonuç olarak yanarak
can vermiþlerdir. Baþsaðlýðý diliyoruz....
!
Bunlarý söylerken yüzleri kýzarmadý, bunlarý söylerken
“vicdanlarý” sýzlamadý... Gözlerimizin içine bakarak yalanlarýný utanmadan sýralýyorlardý. Ve inanmamýzý bekliyorlardý söylediklerine...
Ardýndan bir yangýn daha çýktý Urfa cezaevinde ve takip etti Adana, Yozgat... Urfa’yý.
6
O olayda esirler toplama kampýna aktarýlmadan önce
Tutsaklar seslerini eylemleriyle ulaþtýrdý bizlere. Hay- bir kiliseye hapsedildi. O gün çýkan yangýnda ise hepsi küle çevrildi. Yýllar sonra yapýlan yargýlamada : ‘ Neden yankýrdýlar tek bir ses ile...
gýn çýkýnca kilise kapýlarýnýn kilitleri açýlmadý, esirler
ÝSYAN! ÝSYAN! ÝSYAN!
kurtarýlmadý?” sorusuna gardiyan þu yanýtý verdi: “Bizim
iþimiz onlarý yaþatmak deðil, kaçmalarýný önlemektir... Biz
8 kiþilik yerde, 20-30 kiþi kalmamak içindi ÝSYAN!
iþimizi yaptýk! ‘
Hakarete, aþaðýlanmaya karþýydý ÝSYAN!
Türkiye’de mavi ring vakasýnda da, Urfa cezaevinde
Ýþkenceye ve zulme karþýydý ÝSYAN!
de Adalet Bakanlýðý, Vali, personel v.s herkes gerçekten de
Umudun ve özgürlüðün adýydý ÝSYAN!
“iþini” yaptý. Týpký 1940’larýn Almanya’sýnda ki gibi...”
Evet cezaevlerinde isyan vardý. Bu isyanlar bizi üzdü,
ZÝNDANLAR YIKILSIN
sinirlendirdi, öfkelendirdi. Ama bir þey öðretti. Devletin ve
TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
burjuva medyanýn pis yüzlerini daha net görmemizi saðladý.
Hiç utanmadan yalan söyleyenleri görmemizi saðladý. Ve taEvet onlar iþlerini iyi yaptýlar. Peki biz ne yapmalýyýz?
bi bu sözleri sorup soruþturmadan haber yapan “gazetecilerZindanlar sorunu çok önemli bir konu. Bizler için ne kadar
le” tanýþtýrdý.
önemliyse burjuvazi içinde o kadar önemli. 19 Aralýk süreci
zindanlar sorununu burjuvazinin ne kadar ciddiye aldýðýBurada Bakýrköy cezaevinde bulunan Yüksel Genç’in
Gündem gazetesinde yayýmlanan konuyla ilgili yazýsýndan ný bize çok açýk bir þekilde gösterdi.
bir bölümü almak yerinde olacaktýr.
Bizler de bu sorunu açýk, net ve keskin bir þekilde ele
“...Ekranlara cezaevlerinde yükselen dumanlar, öfke, almalýyýz. “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” þiarý da
tepki ve korku duyan tutuklu yakýnlarýna sýkýlan gaz bom- zindanlar sorununa dair çözümü en açýk ifadeyle ortaya koybalarý, bir de ‘mahkumlar kaçabilir, kapýlarý kapatýn, gü- maktadýr. Tutsaklarýn özgürlük umudu olan ve devrime giden yolda en önemli basamaklardan biri olan bu þiarý
venliði aðlayýn!’ anonslarý takýlýverdi.
Bu söz aklýma, 1940larýn Almanya’sýn da, bir kilisede önümüze hedef olarak koymalýyýz ve zindanlarda yanan isyan ateþini devrimin büyük yangýnýna dönüþtürmeliyiz.
yakýlan çoðu Yahudi onlarca esiri getirdi...
YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN
MÜCADELE BÝRLÝÐÝ
6 Temmuz günü Galatasaray lisesi önünde toplanan iþçiler “ Direnen Ýþçiler Onurumuzdur” en
öndeki pankart arkasýnda kendi pankartlarýný açtýlar. BEDAÞ iþçileri “ BEDAÞ’tan Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn”, hemen arkasýnda Hey Tekstil iþçileri “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” pankartý ile Türk Hava Yollarý ( Hava Ýþ) emekçileri, hemen arkasýnda da Mücadele Birliði kortejleriyle “ Bedaþ Ýþçisi
Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Kavga Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “ Bedaþ Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma”, “Yaþasýn Ýþçilerin Birliði” þeklinde
sloganlarla BEDAÞ’a kadar yürüdüler.
BEDAÞ iþçileri, Hey Tekstil iþçileri, THY
( Hava ÝÞ) emekçileri, BEDAÞ iþçileri için Galatasaray Lisesi önünden BEDAÞ
Genel müdürlük binasý önüne kadar
yürüyüþ gerçekleþtirdiler.
Ýþten çýkarýlan enerji iþçilerine
destek olan diðer eylemdeki iþçiler
“ Kavga Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor” sloganýyla yürüyüþe baþladýlar.
Nakliyat Ýþ üyesi iþçiler, Tümtis
üyesi Ýþçiler, KESK Ýstanbul Þubeler
Platformu, Ýstanbul Tabip Odasý,
TMMOB, DÝSK, Mücadele Birliði ve
Devrimci Öðrenci Birliði eyleme destek
verdi.
6 Temmuz günü Galatasaray lisesi önünde toplanan
iþçiler “ Direnen Ýþçiler Onurumuzdur” en öndeki pankart
arkasýnda kendi pankartlarýný açtýlar. BEDAÞ iþçileri “ BEDAÞ’tan Atýlan Ýþçiler Geri Alýnsýn”, hemen arkasýnda Hey
Tekstil iþçileri “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý” pankartý ile
Türk Hava Yollarý ( Hava Ýþ) emekçileri, hemen arkasýnda
da Mücadele Birliði kortejleriyle “ Bedaþ Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “Yaþasýn Sýnýf Dayanýþmasý”, “Kavga Bitmedi Daha Yeni Baþlýyor”, “Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “
Bedaþ Þaþýrma Sabrýmýzý Taþýrma”, “Yaþasýn Ýþçilerin Birliði” þeklinde sloganlarla BEDAÞ’a kadar yürüdüler.
Mücadele Birliði Platformunun’da destek verdiði eylemde “ Yaþasýn Ýþçilerin Mücadele Birliði”, “Fabrikalar
Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey Emeðin Olacak”, “BEDAÞ
Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, “THY Ýþçisi Yalnýz Deðildir, “Hey
Tekstil Ýþçisi Yalnýz Deðildir”, Ýþçiler Birleþin Devrim Ýçin
Savaþýn” þeklinde sloganlar attýlar.
Taksim meydanýnda basýna açýklama yapan Bedaþ iþçilerinden Hacý Ömer Yazýcý; ülkeyi yönetenlerin sermayenin ihtiyaçlarý doðrultusunda emekçilerin kazanýlmýþ
haklarýný ortadan kaldýrmak için adýmlar atýldýðýný, diðer
yandan baský ve zor politikalarýyla iktidarlarýný sürdürdük-
lerini söyledi. Yazýcý; en son Kamu Emekçileri Sendikalarý Konfederasyonu’na yapýlan
operasyonda
tutuklanan
sendikacýlara deðinerek “ Türkiye’de
en çok muhalif politikacýnýn, gazetecinin, sanatçýnýn tutuklu olduðu
ülkelerin baþýnda geliyor.” diye
konuþtu. Yazýcý; Her “özgürlük”
dediklerinde özgürlükleri boðmak
için bir adým atýlýyor; her “adalet”
dediklerinde hakkýn boðazýný sýkýyorlar; her “demokrasi” dediklerinde diktatörlüðüne bir perçin daha
atýyor, her “refah” dediklerinde yeni bir
soygun ve talan dalgasýný yükseltiklerini
söyledi.
Hacý Ömer Yazýcý basýn açýklamasýný þöyle sürdürdü; “Bu süreçte Grev haklarý gasp edilen ve direndikleri için iþten atýlan, direniþlerini sürdüren 305 THY çalýþaný
HAVA- ÝÞ üyeleri, sendikalý olduklarý ve haklarýný talep ettikleri için iþten çýkartýlan ve direniþte olan 120 Enerji- Sen
Bedaþ iþçileri, maaþlarýný alamadýklarý için direnen ve iþten çýkartýlan Nakliyat Ýþ Borusan iþçileri, maaþlarýný alamadýklarý için direnen ve iþten çýkartýlan HEY Tekstil
iþçileri, kadro haklarý verilsin diye mücadele eden ve iþten
çýkartýlan ve direniþlerini sürdüren ÇAPA saðlýk iþçileri ile emek mücadelesinde bizde varýz diyenler olarak bugün
birlikteyiz.” dedi.
Taksim meydanýndan yapýlan açýklamadan sonra Þiþli
yönü tarafý cadde trafiðe kapatýlarak Elmadað’a kadar, oradan BEDAÞ binasýnýn bulunduðu noktaya yürüyüþ gerçekleþtirildi.
Destek veren kurumlarýn iþçilere yaptýðý dayanýþma konuþmalarýndan sonra BEDAÞ patronu ile görüþme için Enerji Sen Baþkaný Kamil Kartal DÝSK yönetiminden Ali
Küçük Osmanoðlu ile birlikte bir grup sendikacý iþçilerin
geri alýnmasý, haklarýnýn kazanýlmasý konusunda uzlaþmaya varýlmak için toplantýya gidildi.
7
T
arih boyunca, toplumsal üretim iliþkilerine baðlý olarak suç ve ceza kavramý bir deðiþim gösterir.
Ýlkel toplumda en aðýr ceza, kiþiyi toplumun dýþýna atmak, dýþtalamak olarak gerçekleþirken; köleci toplumda, bunun yerini köleleþtirme veya ölüm alýr. Feodal toplumda ise;
iþkence, halka açýk yerlerde kýrbaçlama, sürgün ve ölüm cezasý vardýr. Tarih sahnesine zindanlar bu süreçte çýkar. Zindan, suçlu olarak kabul edilen bireyin, yargýlanma sürecinde
ve hakkýnda verilen ceza ne ise, o gerçekleþtirilinceye kadar,
beklenmesi için kapatýldýðý yerdi.
Kapitalizmin kendi egemenliðini kurma sürecinde suç –
suçlu yeniden tanýmlanýr. Burjuvazinin yükseliþ ve egemenlik çaðýnda, dönemin bütün burjuva düþünürlerinin üzerinde anlaþtýðý biçimiyle suçlu: “Topluma zarar veren, toplumu
karýþtýran kiþidir.” Suçlu toplum düþmanýdýr. Burada toplumdan kastýn burjuva toplum ya da kapitalist düzen olduðu açýktýr.
Yani kapitalist özel mülkiyete ve bunu korumaya yönelik her türlü üst yapý kurumuna (devlet, din, kültür, ahlak
vs.) karþý yapýlan saldýrý, suç ve buna kalkýþanlar da suçlu oluyor. Suç ve suçlu böyle tanýmlanýnca ceza da buna göre
þekilleniyor. Ceza ya suçu telafi etmeli, karþýlamalýdýr ya da
suçlunun toplumdaki yerleþik iliþkilere bir daha zarar vermesi önlenmelidir. Bunun için polis – jandarma gibi toplumsal düzenin koruyucusu kurumlar yetkinleþirken, bir
yandan da ceza yasalarý, mahkemeler, hapishaneler bugünkü modern anlamýyla tarih sahnesine çýkýyordu.
Türkiye ve K. Kürdistan zindanlar sorunun en çarpýcý
örneklerinin yaþandýðý baþlýca yerlerden biridir. Komünistlerin, devrimcilerin, aydýnlarýn ve Kürt halkýnýn önderlerinin
zindanlarda bulunmadýðý zaman dilimi, hemen hemen yok
gibidir. Son zamanlarda öðrenciler de bu listeye eklenmiþ
bulunuyor. Tutuklu öðrencilerin sayýsý 600’e yakýn ve bu sayý her geçen gün artmakta. Biz de Genç Yoldaþ Dergisi olarak genelde zindanlara özelde ise zindanlarda bulunan
devrimci yurtsever öðrencilere yönelik bir sayfa hazýrlýyoruz. Bu sayfada her sayý cezaevlerinde bulunan öðrencilerin
mektuplarýný yayýnlayarak sizlerle onlarý buluþturmayý hedefliyoruz. Unutmamamýz gerekiyor ki zindanlarda bulunan devrimciler bizler için mücadele ettiklerinden ötürü
cezaevlerindeler. Bizler onlarý ne kadar sahiplenirsek onlar
özgürlüðe o kadar yakýn olacaklar.
Bir sonraki sayýmýzda görüþmek dileðiyle…
ZÝNDANLAR YIKILSIN
TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK
DEVRÝMCÝ TUTSAKLAR ONURUMUZDUR
Z. K. Genç Yoldaþ Dergisi
MADENCÝLERE BÝR MEKTUP
8
Kýþýn evimizde kömürü ýsýnmak için
yakarýz. O kömür elimize nasýl geçti? Madenciler ne kadar çok çalýþýyorsunuz. Bu
kara taþý çýkarmak için, kör karanlýk madenlerde… Bizim yaþadýðýmýz dünyada
deðilsiniz sanki, baþka dünyadaymýþsýnýz
gibi. Kör karanlýk yerin dibindeki maden
ocaklarýna inersiniz. Karanlýk maden ocaðýna kafanýzdaki madenci þapkasý ýþýðýyla
kazmayý ve nasýrlý kara ellerinizi götürürsünüz. Uykulu yorgun bakar o gözleriniz
kapanacakken kazmanýn sesi sizi uyandýrýr. Karanlýk, kör maden ocaðýnda ayrý bir
dünyada olduðunuzu hatýrlarsýnýz. Devam
edersiniz kazmaya… Sonra çocuðunuzu eþinizi özlersiniz. Çocuðunuzun baþýný okþamayý özlersiniz. Onlara bir dilim ekmek
götürmek için ayrý bir dünyaya geldiðinizi
bilirsiniz. Bazý zamanlar bir tuhaf olursunuz: arkadaþlarýnýz ailesine ekmek götür-
mek için indiði bu mezarda gözlerinizin önünde can verir. Bu sanki sizin kaderinizmiþ gibi algýlanýr ya! Ýþte o zaman karýnýz,
çocuðunuzu son defa görebilmek istersiniz. Bu duygu o kadar baskýndýr ki yukarý
çýkýnca çocuðunuza sýkýca sarýlýrsýnýz. Belli mi olur belki siz de sýradaki kurbansýnýz:
‘Kader Kurbaný’
Maden mezarlýðýna indiðiniz zaman
hýrsa vurursunuz kazmayý madene,’bitse
de þuradan sað salim çýkayým’ diye. Siz alýn terinizle, diþinizle, týrnaðýnýzla, uykusuz gecelerinizle, çocuðunuzdan, eþinizden
ayrý o kara taþý, kömürü çýkarýyorsunuz.
Hem de tonlarca… Siz soðuktan evinizi,
ailenizi ýsýtmak için çýkardýðýnýz o kömürleri satýn alýyorsunuz. Sizin çýkardýðýnýz
kömürleri parayla satýn almak... Ne tuhaf
deðil mi? Sistemin çeliþkisi de bu deðil
mi?
Þimdi o kör, karanlýk, maden mezarlýðýndan çýkýp öfkemizle, hýncýmýzla, kinimizle bu kokuþmuþ düzeni yýkmak için
mücadele etmek zorundayýz. Mücadele etmeliyiz. Baþka çýkarý yolu yok. Devrim için savaþmaktan baþka seçeneðimiz yok.
Emeðimizin karþýlýðýný almak için, insanlýðýn kurtuluþu için mücadele edelim.
9
DENİZLER İÇİN BE
SÖYLEMEK
“Denizler ve yoldaþlar, hayatta bizim için
çok hedefleri olmuþlardýr. Biz
Hayata devrimi yaratacaðýz; hedefimiz;
Denizlerin geride býraktýðý hedefi yapacaðýz.” (7. Sýnýf öðrencisi)
“Tanýmýyordum. Tanýdýkça büyülendim. Menfaati hiçe sayan sadece hak ve halk için mücadele vermiþ bir insan.
Denizler ölmez sözü burada gerçek çýkýyor.”
“Bu ismi taþýmak,
Deniz’le adaþ olmak
hem zor hem de
onurdur
benim için…
Adýmý layýkýyla
taþýyabilmek umuduyla.
“Adým Deniz”i
yaratanlarýn umut
ezgileri düþmeyecek
dilimizden,
emeðinize saðlýk.”
(Red Dergisi
çalýþaný)
10
“Halkýn Denizi
Denizleþen halkla.
Bir Deniz ölür ama
bin Deniz gelir
ardý sýra.
Denizciyiz
Hüseyinciyiz
Yusufcuyuz!”
“Bir Deniz ölür
ama
bin Deniz gelir
ardý sýra…”
EN DE BİR ŞEYLER
İSTİYORUM
“Bugün yine Deniz bizleri bir araya getirdi.
Devrimci önderlerimiz bizlerin onurudur.
Unutmak ise ihanettir! Bizler unutsak da unuttursak da onlar yine bizleri ayaða
kaldýrýyorlar.
Sevgilerimle. Kamber Ateþ”
“Cüretine bin selam olsun senin!”
“Bir kýzým bir
oðlum var.
Onlarýn inþallah
nice Denizler gibi
olmalarýný
diliyorum…”
“Denizin bedeni toprak altýnda olsa da,
ebediyen ruhu hep yanýmýzda…
Denizler ölmez Denizler doðar.”
“Denizler geleceðe güzel bir ýþýk
yaktý. O ýþýðýn
düðmesi bizim
ellerimizde.” (Tiyatro hocasý)
“Ýleride bir gün
devrim olursa,
eminim ki, bunda
Denizlerin açtýðý
yolun katkýsý çok büyük olacak. Biz devrimci gençler her
zaman Denizlerin yolundan hiç korkmadan
yürüyeceðiz.
Onlarýn bayraðýný
her zaman dalgalandýracaðýz.”
“Eðer onlar olmasaydý,
yaþamazdýk ama
devrimcilerin sayesinde
paylaþmayý, açlýðýn
anlamýný öðrendik.”
11
GÖREVÝMÝZ; DENÝZ GEN
Y
12
aþanan onca geliþmeden sonra
hala AKP hükumetinin “ileri
demokrasisine” güvenen var
mýdýr acaba? Zira iþçi ve emekçilerden
tutun da, gençliðe ve kadýnlara, Kürt halkýna kadar o kadar geniþ bir kesime yoðun
bir saldýrý var ki, hiç bir burjuva iktidar bu
kadar saldýrýyý ayný anda yapmak zorunda
kalmamýþtý. Burjuvazi bir taraftan içeride
her alanda yoðun bir iç savaþý sürdürmeye
çalýþýrken, diðer taraftan da aðzýndan salyalar akarcasýna dýþ savaþ isteði ile ortalýkta dolaþýyor. Ama etrafta üfürüklerle
fýrtýna çýkarmaya çalýþan AKP hükumeti,
uluslararasý görüþmeler sonunda gördü ki,
çýkardýðý fýrtýnanýn etkisi, kendisini bile
serinletmeye yetmeyecek düzeydedir. Son
seçimlerde “resmi rakamlara” göre 2 kiþiden birinin oyunu alan AKP hükumeti,
rahat bir tek gün geçirememiþ, her günü iç
savaþýn yoðun çarpýþmalarý içerisinde geçmiþtir.
Yine de reformizm bu gidiþattan bir
þey anlamaktansa, burjuvaziden bir þeyler
koparma peþinde. Hakkýný yememek gerekir, binlerce yýllýk yönetme geleneðine
sahip burjuvazi politik manevralarýyla,
geniþ bir “sol” kesimi istediði konuma getirebilmekte, kendisine iþçi sýnýfý içerisinden de kan saðlamaya çalýþmaktadýr.
Bunu kimi zaman toplumu suni bir
þekilde “þeriatçý”- “ulusalcý” olarak bölmeye çalýþmakla, kimi zaman ise birkaç
göstermelik “demokratikleþme” adýmlarýyla yapmaktadýr. Ve bunda kýsmen baþarýlý olduðunu söylemek de gerekir. Kah
ulusalcýlarýn peþine takarak, kah “12 Eylül
yargýlamasý” komedisinde olduðu gibi, reformizmi bu oyunun aktif bir parçasý haline getirerek, iktidarýný devam ettirmeye
çalýþýyor.
Çünkü devrimin toplumsal güçleri bu
topraklarda sürekli hareket halinde. Kitleler, özellikle Kürt Halký yaný baþýnda gerçekleþen devrimlerden, dünyada geliþen
diðer mücadelelerden öðrenerek ilerliyor.
Kapitalizm çöküþ sürecini yaþadýðýnda bunun ifadesi sadece ekonomik
ve politik krizler olmaz. Ayný zamanda
toplumsal yaþamýn her alanýnda bir gericileþme, çürüme de yaþanýr. Bunu iktidarlarýn aldýklarý kararlarda da çok açýk
biçimde görürüz. Türkiye tekelci kapitalizminin çürümüþlüðünü de attýðý bu adýmlardan görmek mümkün. Hatta bu
gericileþmenin Arap devrimlerinin
yaþandýðý bu bölgede, ayný
zaman diliminde olmasý bir
rastlantý mýdýr?
Tunus’ta iktidara
gelen gericilerin ilk
çýkardýðý yasa “tek
eþliliði” kaldýrýp,
“çok eþliliði” getirmek olmuþtur.
Yine Mýsýr’da
gerici Müslüman
Kardeþler’in baþa
geçmesi ile ilk
çýkardýðý yasalardan
birinin nekrofili, yani
ölü seviciliðine izin vermesi þaþýrtýcý deðil. Kadýnlara
dönük saldýrýlar bu iktidarlarýn gericiliðini ortaya koyarken, emperyalizmle iþbirliði içerisindeki gericilerin bu
bölgede, yeni bir karþý devrim odaðý yaratmak amacýnda olduklarýný da göstermiþ
oluyor. Hem Mýsýr’da, hem de Tunus’ta
iktidar’da olan gericiler, model olarak
AKP hükumetini örnek aldýklarýný söylüyorlar. Kuþkusuz AKP’ nin istediði gericilik düzeyinin sýnýrý burasý deðil, ama
oralarda olanlar niyetlerinin ne olduðunu
en açýk biçimde ifade ediyor.
Burjuvazinin Hedefinde Gençlik ve
Kadýnlar Var
Bir iktidarýn niteliðini, kadýnlara ve
gençliðe yaklaþýmlarý üzerinden belirlemek mümkün. Eðer sürekli kadýn haklarýný gasp etmekle, kadýnlarý eve
hapsedip, erkeðin kölesi noktasýna getirmek istiyorsa, toplumsal yaþamýn dýþýna
atmak istiyorsa, böyle bir iktidarýn demokrat ya da ilerici olduðunu düþünmek, en
iyi ifadeyle politikadan anlamamaktýr.
Eðer gençliði düþünmez, sorgulamaz,
bilimsel yol ve yöntemlerden uzak eðitmek istiyorsa, toplumun geleceði olan
gençleri zindanlara atýyorsa, dýþarýda kalanlarý ise “uslu çocuklar” olarak yetiþtirmek istiyorsa gençlik bu iktidarlara karþý
mücadele etmelidir. Ama tüm bunlara ra-
ðmen, gençliðin
var olan
iktidara umut baðlamasý isteniyorsa, bu en iyi ifadeyle
saflýktýr.
Bu tür nesnellikten uzak düþüncelere
karþý mücadele etmek devrimci gençliðin
görevidir.
Son dönemde AKP hükumetinin politikalarý, kendisine güven duyan pek çok
kesimi þaþýrtýyor. Sanki AKP hükumeti de
diðer burjuva hükumetleri gibi bir hükumet deðilmiþ, burjuvazinin ve onun faþist
devletinin savunucusu deðilmiþ gibi. Hatta
burjuva özel mülkiyeti korumakla görevli
deðilmiþ, Kürt halkýnýn köleliðini istemiyor ve emperyalizmin hizmetinde deðilmiþ gibi...
Ýlk önce kürtaj meselesinde þaþkýna
düþen bu kesimler þimdi de R.T Erdoðan’ýn “dindar nesil yetiþtireceðiz” açýklamasý ile korkuya kapýlmýþ durumda.
Sosyal reformistinden tutun da, oportünist
hareketlere kadar akýllarýna ilk gelen
“þeriat devleti” oluyor.
Akýllarýna ne devrimin geliþimi, ne
gençlerin devrime olan yönelimleri (ki 6
Mayýs anmalarýnda bu çok açýk görüldü)
ne de kadýnlarýn toplumsal deðiþim süre-
NÇLÝÐÝNÝ YETÝÞTÝRMEK
cinde daha aktif
oluþu
v e
bunun mücadelenin sonuçlarýný etkilemesi vs. gelmiyor da, hemen yeþil
bayraklý AKP’nin bir “þeriat” devleti
kurma iddiasýndan korkuya kapýlarak, laikliðin savunucusu kesiliyor. TC tarihinin
hiç bir döneminde laik deðildi, þimdi de
deðildir. Laiklik sloganý ile yola çýkanlar,
aslýnda burjuvazinin baþka bir kesiminin
arkasýndan gittiklerinin farkýnda deðiller.
Yine de tüm bu kesimlere geçmiþe
biraz olsun bakmalarýný isteriz. 12 Eylül
faþizmine bakarlarsa, laikliðin bekçisi olarak gördükleri ordunun, TC tarihinde en
fazla imam hatip liselerini açan kurum olduðunu görecektir. Din derslerinin zorunlu ders olarak öðretilmeye baþlandýðýný
görecektir. Hatta bugünün dinci gerici kuþaðýnýn yetiþmesinde en fazla emek harcayanlardan birinin, bu kesimlere ait
olduðunu söylemek yanlýþ olmaz. Tüm
bunlarýn nedeni nedir? Cevabý bizden
deðil, dönemin Genel Kurmay Baþkaný
olan Kenan Evren’den duyun; “Bugün bu
koltuklarda biz oturmasaydýk, komünistler
oturuyor olacaktý” Yani darbeyi bir toplumsal devrime karþý yaptýklarýný itiraf
ediyorlar. Darbe sonrasý yaptýklarý da ayný
þekilde toplumsal devrime karþý burjuvazinin giriþmiþ olduðu iþlerdir.
Ama bizce toplumu iki kampa bölen
ve sýnýfsal farklýlýklarýn üzerini örtmeye çalýþan bu tartýþmalardansa,
burjuvaziyi bu tür açýklamalara iten sebepleri ortaya
koymak daha önemlidir. Zira bu tartýþmalarýn amacý son
günlerde gündem
deðiþtirmek, gerçeði gizlemektir.
Fakat komünistlerin görevi geliþmelerin arkasýndaki
gerçekleri hasýr altý
etmek ya da, yýðýnlarýn
bilincini sulandýracak tartýþmalar yürütmek deðildir.
Reformist- oportünist hareketler
hep burjuvazinin gündemi ile konuþurlar, bir adým ilerisine gitmezler. Oysa komünistlerin görevi bütün çeliþkileri, bütün
açýklýðýyla ortaya koymak ve yýðýnlara
anýn görevlerini, önlerindeki tehlikeleri
açýklamak ve bu engellerin nasýl aþýlacaðýnýn yolu ve yöntemi konusunda
yýðýnlara yardýmcý olmaktýr.
Sonuçta görülmesi gereken burjuvazinin toplumun iki önemli kesimini etkisiz kýlmaya ve kendi saflarýna katmaya
çalýþtýðýdýr. Bunlarýn baþýnda da gençlik ve
kadýnlar geliyor. Çünkü “dindar nesil yetiþtirmek” için eðitim sistemi ne kadar
önemliyse, çocuklarýn geliþmesinde temel
öneme sahip olan annelerin yani kadýnlarýn da rolü bir o kadar önemli. Bu nedenle burjuvazi ve onun hükumeti olan
AKP, gençliði ve kadýnlarý kazanmanýn, en
azýndan onlarý devrimci mücadelenin
dýþýnda býrakmanýn peþinde. Çünkü onlarda Arap devrimlerinden kendilerine sonuçlar çýkarýyor.
Zira Arap devrimlerinde öne çýkan bu
iki kesim emperyalizmin ve bölge gerici
iktidarlarýnýn en büyük düþmaný haline
geldi. Ayný þekilde de devrimin zaferi için
kilit noktada da bu iki kesimin örgütlenmesi duruyor.
Görevimiz;
Deniz Gençliðini Yetiþtirmek
“Dindar bir nesil yetiþtirme” açýklamasýný itaatkar bir toplum yaratmak olarak da okumak gerekir. Ýtaatkar bir
gençlik, itaatkar kadýnlar, itaatkar iþçiler
ve emekçiler, itaatkar bir Kürt halký, nihayetinde istedikleri itaatkar bir toplum.
Burjuvazi bunun için elinden geleni
yapýyor. 4+4+4 eðitim sistemi ile, imam
hatip liselerine gidiþi kolaylaþtýrmakla,
eðitim sistemini daha da gericileþtirmekle
ve en son “Haydi çocuklar camiye” kampanyasýyla buna hýz verdi. Bu kampanya
geçen yýllarda da yapýlýyordu, bu yýlýn
farký ise katýlmak için gerekli yaþ sýnýrýnýn
kalkmýþ olmasýdýr. Bunun hemen ardýndan
Diyanet Ýþleri Baþkanýnýn “camisiz üniversite kalmasýn” açýklamalarýyla, devlet
planlarýný ortaya koymuþ durumdadýr.
Tüm bu parçalarý birleþtirdiðimizde,
yeni yetiþecek neslin doðduðu andan itibaren, yoðun bir dincileþtirme saldýrýsýyla
karþý karþýya kalacaðýný söylemeliyiz. Tabi
bizler bir devrimle burjuvazinin iktidarýný
devirmezsek!
Yine de uzlaþmaz çeliþkilere sahip bir
toplumsal sistemde, kendi içinde uyumlu,
çatýþmasýz bir toplum yaratmak mümkün
deðil. Çünkü toplum sýnýflara bölünmüþ
durumda ve ezen ile ezileni, sömüren ile
sömürüleni koca bir açlýk, sefalet ve kan
deryasý ayýrýyor.
Çünkü; burjuvazinin tüm bu çabalarýnýn altýnda kapitalist sistemin içinde
sürekli olgunlaþan çeliþkileri ve yýðýnlarýn
yükselen mücadelesi yer alýyor.
Bu çürümüþ, kokuþmuþ sistem içerisinde geliþen yep yeni bir nesil var. Burjuvazi bu yeni yetiþen, sýnýf mücadelesinin
okulunda yetiþen; isyancý, ayaklanmacý
nesli engellemek ve kontrol altýna almak
istiyor. Ama baþaramayacaklar!
Çünkü; yoðun çeliþkiler çözülmeyi
bekliyor, gençlik geleceksizlik girdabýndan kurtulmak istiyor ve bu düðümü çözecek olan Deniz gençliðidir. Burjuvazinin
bu gericileþtirme saldýrýsýnýn karþýsýna,
bizlerin, devrimci gençliðin görevi Deniz
gençliðini yetiþtirmek olmalýdýr. Denizleri
çoðaltmak demek; Deniz’i, Ýsyaný ve Devrimi büyütmek demektir!
13
SARIGAZÝ HALKI SÝVAS ÝÇÝN SOKAKLARDA
Sivas Katliamýnýn 19. yýlýnda Madýmak Oteli’nde yanarak yaþamlarýný yitiren 35 aydýn ve sanatçý Ýstanbul Sarýgazi’de de yürüyüþ ve sloganlarla anýldý.
Sarýgazi iþçi ve emekçileri, Aleviler, düzenledikleri bir yürüyüþle 19 yýl önce yakýlarak
katledilen 35 caný anarak “Sivas’ýn Hesabý
Devrimle Sorulacak!” dedi.
2 Temmuz günü Sivas’a gitmeyen bir
çok iþçi ve emekçi Sarýgazi’de yapýlan anma
yürüyüþüne katýldý. Saat 19.30’da Sarýgazi Vatan Ýlköðretim okulu önünde toplanýldý. Mücadele
Birliði Platformu yürüyüþe “Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta
Çözüm Faþizme Karþý Savaþta” pankartýyla ve kýzýl bayraklarý, önlükleriyle katýldý. Yürüyüþte Sivas Yýldýzeli Yusufoðlan Köyü
Gençliði köylerini temsil eden bir pankart ve “Türküler Yanmaz Pir
Sultanlar Ölmez” yazýlý bir pankartla Sivas’ta yitirilen aydýn ve sanatçýlarýn resimlerini taþýdýlar. Genci, yaþlýsý, kadýný, erkeði, iþçisi
öðrencisiyle Vatan Ýlköðretim Okulu önünde toplanan kitle yürüyüþ
boyunca “Türküler Yanmaz Pir Sultanlar Ölmez”, “Sivas’ýn Katili
Faþist Devlettir”, “Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizme
Karþý Savaþta”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceðiz”, “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” sloganlarýný attý.
Basýn açýklamasýný Sarýgazi halký adýna Sami Tunca okudu.
Basýn açýklamasýnda Sivas Katliamýnýn 19.yýlýnda faþist devletin mahkemelerinin göstermelik bir davayla insanlarý oyaladýðýna
deðinilerek TC devletinin mahkemelerinden “adalet” bekleyenlerin bir kez daha hüsrana uðradýklarý ifade edildi.“Faþist devlet Sivas’ta 35 canýmýzý
yakarken asýl amacý geliþen devrimi engellemekti” denilerek, devletin kuruluþundan bu
güne ne zaman varlýðýný tehlikede görmüþse
iþçi sýnýfý ve emekçi halklara karþý en acýmasýz en vahþi yöntemlerle saldýrmaktan geri
durmadýðý, bunun en son örneðinin ise Roboski katliamý olduðu ifade edildi. Bugün birikmiþ
olan sorunlarýn temelinde kapitalist sömürü sisteminin yattýðý bunun çözümünün ise devrimde ve sosyalizmde
oladuðu belirtildi.
“Yeter ki sizler nasýrlý ellerini topraða dayayýp ayaða kalkýn
ve ARTIK YETER deyin, yeter ki siz örgütlenin ve kendinizi özgürleþtirin. Yeter ki siz el ele verin ve ‘Bir gülüþün ateþiyle yakmasýný
biliriz / ölümün önünde sigarýmýzý’ deyin ve yeni bir dünyayý kendi
ellerinizle kurmaya cesaret edin” denilerek tüm iþçi ve emekçiler,
kadýnlar, gençler hep birlikte mücadele etmeye çaðrýldý. Eyleme
Tokat Yaðmurlu Kasabasý Gençlik Kollarý, Tokat Keçeci Köyü
Gençliði, Dersimli Gençler, Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB), Devrimci Ýþçi Komiteleri (DÝK), Emekçi Kadýnlar (EKA), Devrimci Emekçi Komiteleri katýlarak destek verdi. Yürüyüþ boyunca
çevreden korteje katýlanlar ve alkýþlarla, sloganlarla destek verenler
oldu.
TUTUKLU ÖÐRENCÝLERE ÖZGÜRLÜK
14
9 Haziran günü tutuklu öðrenciler için
gençlik örgütleri bir miting düzenledi. Tutuklu Öðrencilerle Dayanýþma Ýnisiyatifi,
Halklarýn Demokratik Kongresi, Gençler
Meydana, Tüm-ÝGD, DÝP, Öðrencime Dokunma Ýnisiyatifi, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Öðrencileri, Eðitim-Sen 6 No’lu
Ýstanbul Üniversiteler Þubesi’nin de katýldýðý mitingde, Devrimci Öðrenci Birliði olarak
bizlerde mitinge destek verdik. Tepe Nautilus önünde saat 14.00’de tutuklu öðrencilere
özgürlük talebiyle bir araya gelen gençlik
kortejinin önünde cezaevlerini temsilen parmaklýk ve özgürlük talebi içeren dövizler taþýndý. Türkçe ve Kürtçe pankart ve
dövizleriyle devrimci demokrat yurtsever öðrencilere özgürlük isteyenler “Tutuklu Öðrenciler Serbest Býrakýlsýn”, “TMY Çöpe,
Öðrenciler Kampüse”, “Ýçeride Dýþarýda
Hücreler”, Parçala”, “Faþizme Karþý Omuz
Omuza”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”,,”Be Ziman Jiyan Nabe”, Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Tutuklu
Gençler Serbest Býrakýlsýn”, “Kürdistan Faþizme Mezar Olacak”, “Yaþasýn Halklarýn
Mücadele Birliði”, “Birlik, Mücadele, Zafer”, sloganlarý atarak, Kadýköy Ýskele Meydaný’na yürüdü.
Mitinge birçok tutuklu öðrencinin ailesi,
öðretmenler, sanatçýlar da destek verirken
BDP Eþ Genel Baþkaný Selahattin Demirtaþ,
BDP Ýstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel,
BDP Ýstanbul Eþ Baþkaný Asiye Kolçak ve
BDP Ýstanbul Eþ Baþkaný Ali Rýza Bilgili,
HDK Genel Meclis ve Yürütme Kurulu üyeleri, cezaevinden yeni tahliye olan öðrenciler Cebrail Günebakan, Þeyma Özcan da
mitinge katýldýlar.
Mitingde gençlik örgütlerinin ortak basýn açýklamasýný Irmak Erdoðan okudu. Þu
anda Türkiye’de 700’den fazla üniversite öðrencisinin tutuklu bulunduðunu, tam sayýyý
tutuklu sayýsý sürekli arttýðý için bilemediklerini söyleyen Erdoðan, tutuklanan lise öðrencilerinin sayýsýnýn ayný þekilde hýzla
arttýðýný belirtti.
Erdoðan tutuklu lise öðrencilerinin sayýsýnýn 1500’den fazla olduðunu belirterek
tutuklu öðrencilerin hangi koþullarda olduklarýný Pozantý’yla öðrenildiðini, ülkücülerin
saldýrýsýna uðrayan gençlerin tutuklandýðýna
ya da soruþturma açýldýðýný söyledi.
Erdoðan “örgütlü sosyalist gençlere yö-
nelik saldýrýlarla, sosyalist hareketle, iþçi sýnýfýyla öðrencilerin baðlarýný koparma çabasýnda olunduðunu ama buna güçlerinin
yetmeyeceðini” belirtti.
Mitinge katýlan Selahattin Demirtaþ, okuldan atýlan ve tutuklanan tüm öðrencilerle
omuz omuza mücadeleyi sürdüreceklerini
söyleyerek “Ne kazanacaksýnýz?” diye sorulduðunu belirterek “Hiçbir þey kazanamazsak,onurlu bir þekilde ölürüz. Yarýnlar elbette
ki, mücadele edenlerin olacak ama bunu her
þeye ticaret ve para kazanma zihniyetiyle bakan tüccar kafalar anlamaz. “dedi.
Cezaevindeki 2100 öðrenciyi selamlayan, Sanatçýlar Giriþimi adýna konuþan Orhan Aydýn ise sözlerini þöyle sürdürdü: “Ama
biz yalnýz deðiliz. Bu ülkenin yurtseverleri,
devrimcileri, sosyalistleri var. Bu ülkenin sanatçýlarý yalnýz deðildir. Ülkeyi yarý açýk cezaevine çeviren Tayyip gidicidir. Kalýcý olan
devrimciler, sosyalistlerdir. Bu yaþlý sistemi
alaþaðý edecek olan sizlersiniz, yolunuz açýk
olsun.” dedi.
Mitinge katýlan tutuklu öðrencilerden Eren Yurt’un annesi Sultan Yurt da, oðlunun
Newroz’a katýldýðý için tutuklandýðýný belirterek, “Ben oðlumla gurur duyuyorum. Onun
hep yanýndaydým, bugün bir adým daha yanýndayým. Hepiniz benim Eren’imsiniz, hepiniz benim çocuðumsunuz” dedi.
Gençlik örgütlerinin konuþmalarýnýn ardýndan, Bandista konseriyle miting sona erdi.
GELECEÐÝMÝZ ÝÇÝN
SOKAKLARDAYIZ
Liseli devrimci öðrenci gençlik 4+4+4
eðitim sistemini protesto etmek ve eþit, parasýz, bilimsel ve anadilde eðitim için Kadýköy’de miting düzenledi.
DÖG, LÖB, Dev-Lis, DLB, DGH,
DÖG, LAF, Mayýs’ta Yaþam, Ýleri Liseliler,
Liseli Kývýlcým, Liseliler Meydana Ýnisiyatifi, Direniþçi Liseliler, Ýlerici Liseliler’in düzenlediði mitinge Devrimci Öðrenci Birliði
(DÖB) ve bir çok liseli gençlik örgütü destek verdi.
Liseli Devrimci gençler yürüyüþ boyunca 4+4+4 eðitim sistemine, paralý eðitime, emekçi çocuklarýna okul kapýlarýnýn
kapatýlmasýna, sýnav sistemine ve yapýlan usulsüzlüklere, okullardaki siyasi ve cinsiyetçi ayrýma, uygulanan teröre karþý “Gençlik
gelecek, gelecek sosyalizm”, “Gençlik uyuma geleceðe sahip çýk”, “Birlik Mücadele
Zafer”, “Sistem Çürüyor, Sömürü Sürüyor,
Ýsyan Büyüyor”, “Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz”, “Parasýz; Bilimsel, Anadilde Eðitim
Devrimle Gelecek”, sloganlarý atýldý.
Bizler Devrimci Öðrenci Birliði olarak
“Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik
Özgürlük Kazanýlamaz” pankartýný taþýdýk ve
“Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”,
“Fabrikalar, Tarlalar Siyasi Ýktidar Her Þey
Emeðin Olacak”, “Kürdistan Faþizme Mezar
Olacak”, sloganlarýný atarak mitin alanýna
doðru yürüdük.
Ayrýca iþlerinden atýlan ve eylemlerini
sürdüren Havayolu iþçileri, Hey Tekstil iþçileri, Bedaþ Ýþçileri, Borusan Ýþçileri de “Yalnýz Deðildir” sloganlarýyla ve “Yaþasýn
Ýþçilerin Mücadele Birliði”, sloganlarýyla selamlandý.
Miting alanýna gelinirken birkaç kiþilik
faþist bir grup Dev-Lis kortejine yönelik sözlü saldýrýda bulunmayan kalkýþtý, fakat devrimci öðrencilerin müdahalesiyle faþist grup
uzaklaþtýrýldý.
Ýskele Meydaný’na gelindiðinde gençlik
örgütleri adýna yapýlan basýn açýklamasýna
Kudret Taþçý okudu.
YÖK’e ve genç iþsizliðe karþý mücadele eden üniversiteli gençlerin, hükümeti ve
düzeni eleþtiren gazeteciler ve kadýnlarýn,
hakkýný arayan liselilerin ve hakkýný talep eden, arayan herkesin devlet tarafýndan tutuklanarak susturulmaya çalýþýldýðýný, 600’den
fazla öðrencinin tutuklu olduðunu ifade eden
Taþçý tüm dünyada parasýz, eþit, bilimsel eðitim için mücadele verildiðini de belirtti.
Devletin mücadele eden gençlerden
korktuðunu söyleyen Taþçý Erdoðan’ýn “Dindar nesil yetiþtireceðiz, tinerci çocuklar mý
yetiþtirelim?” sözlerine atýfta bulunarak, onlarýn sokakta olmasýna neden olanýn Erdoðan’ýn da temsilcisi olduðu paradan baþka bir
þeyin önemsenmediði sömürü sistemi olduðunu ifade etti.
Hükümetin tüm bu uygulamalarýna, baskýlarýna karþýn liseli gençlik olarak geleceklerine sahip çýkmaya ve parasýz, eþit,
bilimsel, anadilde eðitim için mücadele etmeye, alanlar, sokaklara çýkmaya devam edeceklerini belirtti. Ardýndan Býra Dengtaf
Özbadem açýklamayý Kürtçe olarak okudu.
Daha sonra Abdülmelik Yalçýn öðrencisi olduðu Bayrampaþa Ýsmail Erez Endüstri
Meslek Lisesi’nde uygulanan kantin dayatmasýna karþý, öðrencilerin Dayanýþma Masasý kurduðunu ve bunun için okuldan
atýldýklarýný aktardý. Abdülmelik Yalçýn,
“Þimdi 14-15-16-17 yaþýndayýz. Daha önce
bizim yerimize kararlar verildi. Bütün bunlarý umursamamýþ olabiliriz. Ancak böyle devam edersek umursamak için geç kalacaðýz.
Çünkü bu yaþlarda bazý þeyleri deðiþtirebiliriz. Çünkü bu sistemi deðiþtirecek ruhumuz
var” dedi.
Konuþmalarýn ardýndan iþçi- emekçilerin, gençlerin her zaman yanýnda olan, ezgilerini alanlarda, meydanlarda, eylemlerde
onlarla birlikte söyleyen Emeðe Ezgi de devrimci liselilerle birlikte miting alanýndaydý.
Emeðe Ezgi, gençliðin coþkusuna coþku katan marþlar, halay parçalarý söyledi. Liseli
devrimci gençlikle birlikte eylem alanlarýnýn
marþý haline gelen “Söz Veriyoruz” marþýyla
bir kez daha devrim sözü verildi.
Emeðe Ezgi’nin ardýndan Grup Yanký
da söylediði devrim þarkýlarýyla gençliðin
coþkusunu paylaþtý.
Liseli devrimci gençlik, geleceklerine
sahip çýkmak için okullarda, alanlarda mücadeleyi sürdüreceklerini belirten sloganlarla
mitingi sonlandýrdý.
DÖB/ Devrimci Öðrenci Birliði
ÖFKELÝ
KÝTLELER
MADIMAK
ÖNÜNDEYDÝ
Sivas 2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Þenlikleri kapsamýnda bir araya gelen aydýn, sanatçý, yakýlarak katledilmiþti. Bu yýl
katliamýn 19. yýlýnda Alevi Bektaþi Federasyon’u, Pir Sultan Abdal Kültür Derneði, Dersim Dernekler Federasyonu ve Mücadele
Birliði Platformu, KESK, BDP, DHF, Partizan, Devrimci Alevi Komiteleri, birçok alevi derneði, devrimci kurum, sabah saat 11.’de
baþlayan anma yürüyüþüne katýldý. Katliamý
protesto etmek için deðiþik illerden ve yurt
dýþýndan binlerce kiþi Sivas’a aktý.Sivas giriþinde araçlarý durduran polis otobüslerde aramalar yaptý, kimlikleri toplayarak GBT
kontrolü yaptý.
Sabah erken saatlerinde Ali Baba Mahallesi Cemevi önünde buluþan kitle, saatler
11.00’e gelirken, kortej oluþturarak, Madýmak Oteli önüne doðru yürüyüþe geçti. Ali
Baba Mahallesi’nden baþlayan yürüyüþte, Sivas Ýl Özel idaresi önünde kurulan arama
noktalarýnda gerginlik çýktý. Polis, bayrak ve
pankarta kullanýlan tahta sopalarý eylemcilerin elinden alýnmak istedi. Mücadele Birliði
Platformu’nun giriþinde ve Devrimci Alevi
Komiteleri’nden sopalarýn çýkartýlmak istenmesi karþýsýnda kitlenin kararlý duruþu polise
geri adým attýrdý.
Mücadele Birliði Platformu eyleme
“Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizme Karþý Savaþta” pankartýyla katýldý. “Faþizm’i Döktüðü Kanda Boðacaðýz”, “Dün
Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizm’e
Karþý Savaþ’ta”, “Faþizme Karþý Silah Baþýna” sloganlarý atýldý. Yürüyüþ halindeki kitlenin önü çevik kuvvet ekipleri, panzer ve
akrepler tarafýndan kesildi. Tertip komitesinin valiyle görüþmesi için kitle bekletildi. Bu
sýrada Mücadele Birliði’nin baþýný çektiði kurumlar kitleyi yürütmek istedi. Bir süre tartýþma yaþandýysa da kitlenin yürüyüþüne
engel olunamadý. Eylemi örgütleyenlerin kitle önünde set oluþturmasý sert eleþtirilere uðradý. Bekleme uzadýkça öfke arttý. Sýk sýk
“Katil Devlet Hesap Verecek”, “ Davamýz
Mahþere Kalmayacak”, “Dün Maraþ’ta Bugün Sivas’ta Çözüm Faþizme Karþý Savaþ’ta”, “Faþizme karþý Silah Baþýna”
sloganlarý atýldý.
Daha sonra kitle önündeki barikat açýldý,
kitle madýmak oteline önüne öfkeyle hýzla
aktý. Madýmak Oteli önüne barikat kuran polis, otelin içine girmek için sadece ölenlerin
ailelerine izin verdi. Burada otelin önüne karanfiller býrakýldý. Yapýlan konuþmalardan
sonra eylem sona erdi.
DÖB’lü Bir Öðrenci
15
ZAFER SAVAÞAN ÝÞÇÝLERÝN OLACAK
Mücadele Birliði Platformu olarak,
kimi uzun süredir kimi ise yeni baþlayan
iþçilerin eylem çadýrýný ziyaret ettik. Devrimci Öðrenci Birliði olarak bizde eylem alanlarýndaydýk. Ziyaretlerimize bizlerle
birlikte katýlan Emeðe Ezgi de türküleriyle
iþçilere destek verdi.
Ýlk ziyaretimiz Türk Hava yollarý iþçilerine oldu. ‘YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ, ZAFER SAVAÞAN
ÝÞÇÝLERÝN OLACAK, HAVA-ÝÞ ÝÞÇÝSÝ
YALNIZ DEÐÝL DÝR’ sloganlarý atýlarak
iþçilerin yanýna gittik. Yaptýðýmýz bu ziyarette bir iþçi arkadaþýmýzla çalýþma koþullarýndan, grev kararýný nasýl aldýklarýndan
kýsaca greve giden süreçle ilgili sohbet ettik. Ýþçi arkadaþýmýz “ben burada on yýldýr
kabin amiri olarak görev yapýyorum, çalýþma koþullarý aþýrý derecede aðýrlaþmýþtý.
Saðlýk sebeplerinden dolayý iþten birçok
arkadaþýmýz çýkarýldý. Açýlan bütün davalar kazanýldý ama 82 anayasasýndan sonra
maalesef iþe alýmlarda iþverene güç verildiði için arkadaþlarýmýz tazminatlarý verilmeksizin gönderilmeye devam edildi. En
son grev hakkýmýzý elimizden alma kanunu
geldi. Biz ilk gün valilikten aldýðýmýz izinle bir basýn açýklamasý yaptýk. Kanunda
hiç olmayan bir yolla iþveren mesaj yoluyla iþimize son verdi. Artýk öyle bir döneme
geldik ki iþverenin gözünde iþçinin hiçbir
deðeri yok. Biz herkesin geri alýnmasýný istiyoruz.” Bizlere çevrenin desteðinden bahsediyor “inanýlmaz bir destek var, zaten
sizleri burada görüyoruz, her yerden deðiþik görüþten arkadaþlarýmýz desteðe geliyor, bu da aslýnda iþçi sýnýfýnýn büyük bir
16
kardeþ olduðunu gösteriyor.’ dedi. En son
gençliðe yönelik ‘biz o genç arkadaþlara
eðer yaptýklarýmýzla ve düþüncelerimizle
örnek olabiliyorsak ne mutlu bize, biz iþçiyiz emeðimizi satýyoruz onlar asla emeklerini yedirmesinler, sömürüye karþý
dursunlar.” diyerek bitirdik sohbetimizi.
Daha sonrasýnda uzun süredir fabrika
önünde eylemde olan HEY tekstil iþçilerinin yanýna gittik. Biz yanlarýna gittiðimizde iþçilerin bir bölümü AKP il binasý
önünde eylem yapmaya gitmiþlerdi. Bizler
de çadýrda olan iþçilerle sohbet ettik. HEY
tekstil iþçilerinin eylemlerinin nasýl bir yol
izlediðini, nasýl ilerleyebileceði üzerine konuþtuk. Ýþçi komitesinin öneminden ve bu
eylem komitesinin de aktif çalýþmasý gerektiði üzerine konuþtuk. Son olarak 16-17
Haziran’da olan iþçi festivaline iþçileri davet ettikten, gelip konuþmalarýný istedikten
sonra, HEY tekstil iþçilerinin yanýndan ayrýldýk.
Son olarak BEDAÞ iþçilerini ziyaret
ettik. Ýþçilerin morali, kararlýklarý ve güçlerinin yerinde olduðunu gördük. Ziyaret sýrasýnda bir iþçi arkadaþýmýzla sohbet
imkâný da bulduk. Bizlere eylem süreçlerini anlatarak baþladýlar, “Biz BEDAÞ’ a
baðlý taþeron firmalarda çalýþan iþçileriz,
bizim maaþlarýmýz zamanýnda yatýrýlmýyor,
zamanýnda yatýrýlsa bile eksik yatýrýlýyordu
ve bundan dolayý Enerji- Sen sendikamýzda örgütlendik. Eylemimizin çýkýþ noktasý
þudur, bizim anayasal bir hakkýmýz var, iþ
kanunun 34. Maddesinde eðer ki maaþlarýmýz zamanýnda yatýrýlmýyorsa, maaþlarýmýzý yatýrma süresi üzerinden 20 gün geçti
ise, iþ eylemimizi yerine getirmeme hakkýmýz var. Bizde dilekçelerle bildirdik “eðer
maaþlarýmýz zamanýnda yatýrýlmazsa bu
hakkýmýzý kullanacaðýz dedik. Ve bu doðrultuda ayýn 21 inde iþi býraktýk. Bizim bu
eylemimize karþý taþeron firma bizi iþten çýkardý. Direniþimiz 18. Gününde bugün.”
Daha sonra çevredeki desteði sorduk. “BEDAÞ’a baðlý 7 iþletmenin 5 i bu eylemin içerisindedir. Ayný zaman da bir de diðer
direniþteki arkadaþlarýmýza destek olmaya
gidiyoruz, Hava- Ýþ’e gittik. Bu sürecin bizim açýsýndan olumlu biteceðini düþünüyoruz. Çünkü ýsrar ve kararlýðýmýz
sonucunda mutlaka kazanacaðýmýzý biliyoruz.” Eylemleri sýrasýnda saldýrýlarýn olup
olmadýðýný sorduðumuzda baþka bir iþçi arkadaþýmýz, “Yenibosna bölgesinden ülkü
Ocaklarýndan 20-25 faþisti iþçi arkadaþlarýmýzýn üstüne saldýrmýþlar, bizde 450-500
arkadaþýmýzý oraya yýðarak en güzel cevabý verdik. 120 Enerji- Sen iþçisi çýkarýlýyor
BEDAÞ bu ihaleyi yasaklamýyor onun yerine Ýstanbul’ un bütün ülkü ocaklarýna haber salýnmýþ ‘biz ihaleyi yeni aldýk bize
eleman yollayýn’ ve bu arkadaþlarýmýz yerine ülkü ocaklarýnda getirilen insanlar
yerleþtirildi.” Diðer iþçi arkadaþýmýz devam ediyor “Þu an bizim iþten çýkýþýmýz verilmiþ deðil, çalýþýyor gözüküyoruz. Bu
yapýlan þey hukuka aykýrý. Aslýnda örgütlü, sendikalý olduðumuzdan dolay bu tasfiye sürecini yaþýyoruz.” ayný zamanda iþçi
dostlarýmýz TES- Ýþ sendikasýnýn mücadelelerinde sermayenin yanýnda yer almasýndan bahsetti. Kendi sendikalarýnýn iþçi
baðýþlarýyla, TES-Ýþ sendikasýnýn ise sermayenin parasýyla hareket ettiðinden söz
etti. Ýþçi dostlarýmýz en son gençliðe, “hayatýnýn her alanýnda örgütlü olmalarý eðer
örgütlü deðilsek haklý bir mücadeleyi veremeyiz.” diyerek sohbetimizi bitirdik.
BÝR ELÝN NESÝ VAR
ÖRGÜTLÜLÜÐÜN
SESÝ VAR!
Bu yüzyýl ayaklanmalar yüzyýlý. Bunu bize geliþmeler gösteriyor. Tunus’ta Mýsýr’da halklarýn ayaklanmasý sadece oradaki tekellerin deðil tüm dünya tekellerini korkuttu. Buralarda da bir
isyan baþlarsa ‘bozkýrýn yanmasýný saðlayan o kývýlcýmý” söndürmek için faþizm önlemlerini arttýrdý. Ama bilmiyorlar ki bozkýra
küçük bir kývýlcým düþtüðünde bozkýrýn tamamýnýn ateþ alacaðýný ve devrim ateþinin
yanacaðýný… Þimdi bile rüzgâr sönmüþ
külü körüklemek için esiyor. Kitlelerin devrimci potansiyelini ortaya çýkartýyor. Kürt
halký, iþçiler, emekçiler, aleviler, gençler
sokaklara akýyor. Bugüne kadar sokaklarda
görmeye alýþmadýðýmýz doktorlar sokaklarda. Tiyatrocular özelleþtirmelere karþý sokaklarda.
Kadýnlar
bedenlerine
burjuvazinin söz sahibi olmasýna karþý sokaklarda. Öðrenciler parasýz ve sýnavsýz eðitim için sokaklarda.
Tüm bu eylemler olurken burjuvazinin
gözlerine uyku girmiyor. Yapýlan eylemleri daðýtmak, onun için kan kaybýný önlemektir. Bunu copuyla, biber gazýyla, silahý
Devrim için örgütlenmek ve örgütlemek burjuvaziyi
bitirecek en önemli faktördür. Egemen olmak ya da
egemenliði sürdürmenin ilk kuralý: böl. ‘bölmelisin
ki kolay yutabilesin’ diye düþünür burjuvazi. Yoksa
büyük lokma boðazýnda kalýr. Onun için biz ne kadar
örgütlüysek burjuvazi o kadar örgütsüzdür.
ile yapmaya çalýþýyor. Kitlenin üzerine bunlarla saldýrýyor. Kitleyi birbirinden ayýrmak için çalýþýyor. Çünkü biliyor ki bir araya
gelen birçok kiþinin yapamayacaðý þey yoktur. Hele de bu kiþilerin hepsi ayný hedefe yönelmiþse o kitleyi durdurmak zor olur. Örgütlülüðün önemi burada ortaya çýkýyor. Devrim için örgütlenmek
ve örgütlemek burjuvaziyi bitirecek en önemli faktördür. Egemen olmak ya da egemenliði sürdürmenin ilk kuralý: böl.
‘bölmelisin ki kolay yutabilesin’ diye düþünür burjuvazi. Yoksa büyük lokma boðazýnda kalýr. Onun için biz ne kadar
örgütlüysek burjuvazi o kadar örgütsüzdür.
Burjuvazinin pençesinden kurtulmak için,
sosyalizmi kurmak için, doðru politika etrafýnda örgütlenmemiz gerekir. Doðru politika da reform ya da kýsa süreli çözümler
deðil, iktidar için mücadele olmalýdýr.
DENÝZLERÝN YOLUNDA
DÖB SAFLARINA
Antep’ten bir DÖB’lü
BÝR ÇOCUÐUN YAÞAMINDAN ALINTI
Günlerdir aç bu çocuk, günlerdir. Günlerdir üþüyor, günlerdir aðlýyor. Artýk gözleri kapanýyor yavaþça…
Hâkim olamýyor. Kapandýkça kapanýyor gözleri. Seriyor yere çýplak vücudunu soðuk betonun üzerine…
Aðýrlaþýyor göz kapaklarý… Soðuk üþüyen bedeni katýlaþýyor… Üþümüyor artýk, hissetmiyor küçük ciðerlerini parçalayan o soðuðu… Acýlarla açlýklarla yokluklarla dolu küçücük yüreði son defa çarpýyor...
Sofrasý bir gazete parçasýndandýr.
Çýplak soðuk bir betona serer. Bazen o gazete parçasýnýn üzerinde kurumuþ bir ekmek dilimi, yarýsý ýsýrýlmýþ zeytin… Belki
de çöpten aldý onu. Su birikintisinden,
çöpten bulduðun kulpu kopmuþ bir bardaða çamurlu bulanýk suyu doldurmuþ. Etrafýnda oturmuþ gazete parçasýnýn…
Yüzü zayýf, kemikleri yanaklarýna çökmüþ; kocaman bakan siyah gözleri daha
da belli olmuþtu. Ve birden yerdeki sofraya gözleri dikilmiþti. Soðuktan kurumuþ
elini ekmek dilimine uzatýyor. Ekmeði yiyecekken ekmek birden kýrýlýyor. Diðer
parçasýný gazete üzerine býrakýyor. Ekmeði ýsýrmak istiyor ama ekmek dudaðýna
batýyor. Kulpu kýrýk bardaða çamurlu suya uzanýyor. Kendine doðru sürüklüyor.
Yüzünü, siyah gözlerinin yansýmasýný görüyor bulanýk suda… Bir yudum alýyor
sudan. Sonra tükürüyor suyu soðuk çýplak bedene. Hepten kaçýyor iþtahý. Karnýnýn gürültüsü sanki þimþek çakmýþ gibi
çýnlýyor kulaklarýnda.
Günlerdir aç bu çocuk, günlerdir.
Günlerdir üþüyor, günlerdir aðlýyor. Artýk
gözleri kapanýyor yavaþça… Hâkim olamýyor. Kapandýkça kapanýyor gözleri. Seriyor yere çýplak vücudunu soðuk betonun
üzerine… Aðýrlaþýyor göz kapaklarý…
Soðuk üþüyen bedeni katýlaþýyor… Üþümüyor artýk, hissetmiyor küçük ciðerleri-
ni parçalayan o soðuðu… Acýlarla açlýklarla yokluklarla dolu küçücük yüreði son
defa çarpýyor… Sabah olunca onun küçük ölü bedenini görenler, sofra yaptýðý
gazete parçasýný üzerine örtecekler.
Ve her gün, her saniye, milyonlarca
insan, çocuk açlýktan ölüyor! Onlara da
yetecek kadar depolanmýþ yiyecek varken. Neden diye sormadan edemiyor insan. Bu ölümler neyin eseri? Ýnsan nasýl
olur da göz yumar buna?
Bu ölümler kapitalizmin eseri! Soralým bunun hesabýný bu eserin sahibinden,
geleceði beklemeden hemen þimdi soralým!!!
Antep’ten bir GY okuru
17
BÜYÜK 15-16 HAZÝRAN
AYAKLANMASI
Tarihsel koþullar bazen yýðýnlarý hazýr olmadan göðü fet
etmeye yöneltir. Týpký 1848
Haziran’ýnda tüm daðýnýklýðýna ve örgütsüzlüðüne raðmen
devrime kendi rengini vermeye
çalýþan Avrupa proleterleri gibi... Ya da sanki, düþman hemen yaný baþýnda Paris’i
kuþatmamýþ gibi, göðü fethe çýkan Paris Komüncüleri gibi...
Ýlk düþeni görür görmez silah
kuþanan, Berlin sokaklarýný
barikatlarýyla süsleyen, uzun
yýllarýn çok yoðun olarak proleter savaþýmla eðittiði, Marks
ve Engels’in Avrupa’nýn en ileri proleter gücü olarak gördükleri, Alman iþçi sýnýfýnýn
Spartakislerin öncülüðünde
girdikleri ayaklanma gibi...
Ýþte 15-16 Haziran ayaklanmasý da ne örgütlülük açýsýndan, ne de bilinci toplumsal
bir devrim için yeterince hazýr
olmayan Türkiye proletaryasý,
gideceði yolu bilmeden, tarihin
kendisini öne çýkarmasýyla,
devrimci iç güdülerinin yol
göstericiliðinde toplumsal deðiþimin önüne geçti.
18
S
ýnýflar mücadelesinin geçmiþ
deneyimlerini öðrenmek ve oradan dersler çýkarmak mücadelenin geleceði açýsýndan ve devrimci
mücadele yürüten kadrolar açýsýndan son
derece önemlidir. Bu nedenle Genç yoldaþ dergisinde bu sayýdan baþlamak üzere bir tarih köþesi olacak ve devrimler
tarihinde iz býrakmýþ, mücadeleye yön
vermiþ olaylarý inceleyeceðiz. Bu bölümle genç devrimcilere sürekli bir hatýrlatmanýn yaný sýra devrimler tarihimizin
keskin dönemeçlerini öðrenmiþ, incelemiþ olacaðýz. Bu sayýmýzda Türkiye iþçi
sýnýfýnýn en büyük eylemi olan 15-16 Haziran iþçi ayaklanmasý var.
Tarihsel koþullar bazen yýðýnlarý hazýr olmadan göðü fet etmeye yöneltir.
Týpký 1848 Haziran’ýnda tüm daðýnýklýðýna ve örgütsüzlüðüne raðmen devrime
kendi rengini vermeye çalýþan Avrupa
proleterleri gibi... Ya da sanki, düþman
hemen yaný baþýnda Paris’i kuþatmamýþ
gibi, göðü fethe çýkan Paris Komüncüleri gibi... Ýlk düþeni görür görmez silah
kuþanan, Berlin sokaklarýný barikatlarýyla süsleyen, uzun yýllarýn çok yoðun olarak proleter savaþýmla eðittiði, Marks ve
Engels’in Avrupa’nýn en ileri proleter gücü olarak gördükleri, Alman iþçi sýnýfýnýn
Spartakislerin öncülüðünde girdikleri ayaklanma gibi...
Ýþte 15-16 Haziran ayaklanmasý da
ne örgütlülük açýsýndan, ne de bilinci toplumsal bir devrim için yeterince hazýr olmayan Türkiye proletaryasý, gideceði
yolu bilmeden, tarihin kendisini öne çýkarmasýyla, devrimci iç güdülerinin yol
göstericiliðinde toplumsal deðiþimin önüne geçti.
15- 16 Haziraný doðuran koþullar
neydi? Bunlarý iki baþlýkta ele almalýyýz.
Birincisi iç koþullar, ikincisi dýþ koþullar.
Ýç koþullarý incelediðimizde gördüklerimiz þunlardýr; Türkiye burjuvazisi
Türkiye’de bir devrimle iktidara gelmiþ
deðildir. Onun iktidara geliþi evrimsel ve
uzun bir süreci kapsar. Bu nedenle bur-
juva demokratik devrimi yaþamamýþ ve
buradan payýný alamamýþ iþçi sýnýfý bunun sýkýntýsýný hep yaþadý, yaþýyor da.
50’li yýllardan sonra Türkiye’de hýzla geliþen kapitalizm özellikle imalat sektöründe geliþim gösterdi. O dönemler bu
sektörde 250 bin kadar iþçi bulunuyordu.
Bu yýllarda devlet sektöründe çalýþmak
tam bir ayrýcalýktý. Buralarda çalýþan kiþiler yaþamlarýný garanti sayýyorlardý. Ve
sendikalý olmak da bu ayrýcalýklý çalýþanlarýndý. Kamu alanýnda çalýþan iþçileri örgütleyen Türk- Ýþ böylece ciddi bir
memur kitlesini devletin kontrolünde tutuyordu. Çünkü Türk- Ýþ bizzat CIA tarafýndan finanse edilmiþ ve kurulmuþ bir
örgütlenmedir. Amacý ise iþçi sýnýfýný
kontrol altýnda tutmak ve kapitalizme
karþý geliþen mücadelesini engellemektir.
Bu dönemler memur alanýnda çalýþan iþçiler hem Türk- Ýþ’in etkisi ile hem de
devlet güvencesi sayesinde yýllarca sessiz durdular.
60’lý yýllarýn ikinci yarýsýndan sonra
özel sektörün geliþimi son derece hýzlanmýþ ve üretilen ürünlerin satýmý ise daha
çok iç pazara dönüktür. Bunun ilk sonucu ise sanayi proletaryasýnýn yoðunluðunun özel sektöre doðru kaymasýdýr.
Bunun yaný sýra üretilen ürünlerin iç pazarda satýmý daha fazla yüksek bir ücret
düzeyi ile mümkündür. Kent yaþamýna alýþan bir toplumsal kesime ihtiyaç vardýr.
Toplum içerisinde buna uygun tek güç
sürekli büyüyen gücü ile iþçi sýnýfýydý.
Bu dönemler özel sektörde yüksek ücret
için verilen mücadeleler daha öndeydi ve
DÝSK böylesi bir ortamda 1967’de kuruldu. DÝSK daha çok özel sektördeki iþçileri örgütlemiþ ve yüksek ücret için
verilen mücadelelerde büyük baþarýlar
elde ederek, iþçi sýnýfýnýn ciddi bir kesiminin dikkatini çekmiþtir. Kýsa süre içerisinde 500 bin iþçiyi örgütleyebilmiþ
olmasý da bunun göstergesidir.
Ayrýca Türk- Ýþ’e baðlý iþçilerin önemli bir kýsmý DÝSK’e geçmek için çeþitli eylemlere girmiþ ama burjuvazi
iþçilerin bu yönelimini baskýyla ve diðer
yollarla engelleyememiþtir. Zaten 60’lý
yýllarýn yarýsýndan itibaren sokaklarda,
iþgallerde daha fazla görülen iþçi sýnýfý,
giderek kontrolden çýkýyordu. 70 darbesinin generallerinden birinin söylediði þu
söz o dönemi çok iyi anlatýr; “Türkiye’de
toplumun siyasi uyanýþý, iktisadi uyanýþý
aþmýþtýr.” Buna birde tüzüðünde yer alan “iþçi sýnýfýna bilimsel sosyalizmi öðretme” maddesi ile DÝSK’in hýzla iþçi
sýnýfýnýn dikkatini çekmesini ekleyince
burjuvazinin elinde DÝSK’i kapatma dýþýnda bir seçenek kalmadý.
Bu dönemler ayrýca gençliðin antiemperyalist eylemleri ve eylemlerde gösterilen militanlýk, iþçi sýnýfý ile dayanýþma içerisinde bulunmalarý son derece
etkili olmuþtur. Toplumun geleceði olarak görülen gençlik her daim iþçi sýnýfý ile yan yana mücadele alanlarýnda
olmuþtur.
Son olarak ise; yoksul köylülerin
toprak iþgallerini ve mitinglerini eklemek
gerekir. Yaþanan tüm bu geliþmeler içeride 15-16 Haziraný besleyen koþullardýr.
Mücadele içerisinde hýzla geliþen iþçi sýnýfý kendi sýnýf örgütünü koruma adýna,
böylesi iç koþullar üzerinde bir ayaklanmaya doðru hýzla yol aldý.
Dýþ koþullarý ise kýsaca þöyle özetlemek gerekir: Özellikle Vietnam savaþýna
karþý tüm dünya iþçilerinin ve halklarýnýn
dayanýþma eylemleri öne çýkýyordu. Öðrenciler üniversiteleri iþgal ediyor, liman
iþçileri silah taþýmayý red ediyordu. 68
Mayýs ve Haziran’ýnda 10 milyon iþçi
Fransa’da genel greve gitti. Ayný yýllar
Avrupa’nýn ve dünyanýn diðer ülkelerinde de iþçi sýnýfý milyonlar halinde sokaklarda mücadele ediyordu. Dünya
proletaryasý birbirinden öðreniyor, güç
kazanýyordu. Ýþte 15-16 Haziran’ýn doðduðu iç ve dýþ koþullarda öne çýkanlar bu
geliþmelerdi.
15- 16 Haziran Günleri
Bir olayý en iyi anlatan, geleceðe býrakýlan belgeler arasýnda sanýrýz anýlar ve
mektuplardýr en önemlileridir. Bizlerde
15-16 Haziran günlerine dair bir anýyý aktararak anlatmak istiyoruz. Bu süreci yaþayan Ýlyas Bayrak’ýn anýlarýnda þunlarý
okuyoruz.
“1970’ de DÝSK’e karþý saldýrýya
geçen devletin karþýsýnda yüz binlerce iþçi yürüdü. 16 Haziran sabahý Ýstanbul ve
çevresindeki tüm caddelerden nehirler
gibi iþçiler akýyordu. Nehirler denize, iþ-
çiler Taksim’e kavuþacaktý. Kocaeli,
Gebze, Kartal, Levent, Þiþli, Bakýrköy,
Topkapý, Gaziosmanpaþa, Eyüp, Silahtar’daki fabrikalardan çýkan iþçiler Taksim’e doðru yürüyüþe geçtiler. Taksim’e
giden tüm yollar asker ve polis barikatlarýyla kesildi. Barikatlarýn bir kýsmý, çatýþmasýz aþýldý, ama iktidar kesin emir
vermiþti. Bir çok barikatta çatýþma çýktý.
Ýþçiler, taþlarla, sopalarla, yumruklarýyla ve öfkeleriyle yürüdüler barikatlarýn
üzerine. Çatýþmalar sonunda üç iþçi ve
bir polis öldü. Çatýþmalar sürerken, iþçilerin direniþine gelecek destekleri önlemek için vapur seferleri iptal edildi,
köprüler geçiþe kapatýldý...
Ýlk direniþ Ýstanbul’ da Sungurlar ve
Türk Demirdöküm fabrikalarýnda 14 Haziran gecesi baþladý. 15 Haziran’da ise
Kocaeli’de ilk olarak Rabak ve Çelik Halat fabrikalarý direniþe baþladý. Prelli’ yi
de zorla direniþe kattýk. Petrol- Ýþ sendikasý iþçileri dýþarý çýkarmak için hiç uðraþmadý. Bizim kurduðumuz direniþ
komiteleri iþçileri ikna edip dýþarý çýkardý. Biz 15 Haziran günü Kandýra Sapaðýný kestik. O zamanlar Vecdi Gönül
Kocaeli Valisiydi. Vecdi Gönül yol kesilen yere Jandarma Genel Komutanýyla
birlikte geldi. Yürümemizi engellemek için 10 sýra asker kol kola girip yola barikat kurdular. Biz yürümek istediðimizi
söyledik ancak bize, verilen emrin iþçileri yürütmemek olduðunu söylediler. Yanýmýzda bir Üsteðmen duruyordu
arkadaþlarýmýz ona barikatý açýn yürüyelim dediler. Üsteðmen arkadaþýmýza küfür edip vurunca biz yürümeye baþladýk.
Üsteðmen askerlere vur emri vermesine
raðmen askerler bize karýþmadýlar. Biz
askerlere hep þunu söyledik bugün asker
yarýn iþçi olacaksýnýz bize saldýrmanýzýn
bir anlamý yok dedik. Oradan Çocuk
Parkýna yürüdük, konuþmalarýmýzý yaptýktan sonra daðýldýk. Biz çok iyi eðitilen
iþçilerdik. Çünkü kitap okumamýz mecburiydi. 15 Haziran günü hiç unutmuyorum
yolu kestiðimizde yolun yan tarafýnda
buðday tarlasý vardý. Ýþçiler aradaki tarlalara basmamak için tarlaya adým atmýyorlardý. Biz yolun tamamýný kapatmadýk
hasta, yaþlý, çocuk geçer diye ama askerler gelip yolun hepsini kapattýlar...
16 Haziran’da Ýstanbul’da olaylar
çýkmýþtý arkadaþlarýmýz ölmüþtü. Sendikamýzýn avukatý Þinasi Yýldan her yerde
yapýlan eylemlerden haber alýyordu ve
bizi uyarýyordu taþkýnlýk çýkmamasý için.
16’ sýnda unutmayacaðým bir olay oldu.
Valilik þimdiki Maliye binasýndaydý. Biz
Gazal ve Türk Kablodan çýkan iþçilerle
ordu evinde buluþmuþtuk. Vilayetin önüne geldiðimizde Türk Kablo’nun temsilcisi beni durdurdu ve Valiliði iþgal
edeceðimizi söyledi. Ben de durdum sonra o dönemde Kocaeli anayasa direniþ
komitesinde Saffet Kayalar koþarak gelip ne yaptýðýmý sordu. Ben de Valiliði iþgal edeceðimizi söyleyince kýzdý biz
haklarýmýzý geri almak için yürüyoruz.
19
Tekrar iþçileri yürüyüþe geçirdi ve biz
Çocuk Parkýna yürüdük...”
Okumaya devam ediyoruz;
“Bütün yollar tutuldu. Trafik durdu.
200 kadar büyük fabrikadan 150 bin kadar iþ býrakmýþ iþçi yürüyordu. AnkaraÝstanbul trafiði kesilmiþti. Haberleþme
aksamýþtý. Gebze’den baþlayan Kartal
mýntýkasýnýn iþçilerini de alarak dev bir
yürüyüþ kolu oluþmuþtu. Ayný anda Ýzmit’te de bütün fabrikalarda ayaklanma
baþlamýþtý...
Bazen çatýþmalar çýktý. Bazen çatýþma çýkmadan emniyet kuvvetlerinin kurduðu barikatlar aþýldý. Ama bütün
kollarýn þehrin merkezinde birleþmesini
engellemek için baþka yöntemler denediler. Ama çeþitli yürüyüþ kollarýnýn hedeflerine varmalarýný ve yürüyüþlerini
engellemek için zor da kullandýlar. Kartal Kadýköy yürüyüþ kolunda, Levent yürüyüþ kolunda hadiseler çýktý. Polisin ve
emniyet kuvvetlerinin her türlü direniþine raðmen iþçiler barikatlarý ve engelleri kaldýrarak ilerlediler. Çýkan
çatýþmalarda 3 Ýþçi öldü. Polislerden aðýr yaralananlar oldu. Kartal- Kadýköy
yürüyüþ kolu bir AP binasýný ve Demirel’in kardeþlerine ait bir fabrikayý tahrip ettiler. Bir çok iþçi ve polis
yaralandý...”
Bu iki gün boyunca sokaklara hakim olan iþçi sýnýfý burjuvaziye korku
dolu anlar yaþattý. “Zincirlerimizden
Baþka Kaybedecek Bir Þeyimiz Yok”,
20
“Bütün Kininiz Ýþçilere mi?” sloganlarýyla, devrimci iç güdüleriyle, devrimci
toplumsal deðiþime yönelen iþçi sýnýfý en
önemli darbeyi kendi içerisinden almýþtý.15- 16 Haziran iþçi ayaklanmasýnýn en
önemli dersini göreceðimiz bu bölümde
çýkarýlan sonucu sýnýf mücadelesi içerisinde hiç unutulmamalýdýr.
Unutulmamasý Gereken Ders
Ýþçiler ve onlarla birlikte sokaklarda olan gençlik, (özellikle öðrenci gençlik) burjuvaziyi korkudan titretirken,
radyodan yapýlan bir anons bütün gidiþatý deðiþtirebilecek bir etki yaptý. Radyodan konuþan DÝSK genel baþkaný
Kemal Türker’di, söylediklerini ise yine
anýlardan okuyoruz; “Ýþçi kardeþlerim!
Ýþçi sýnýfýnýn bilinçli temsilcileri! Sizlere
sesleniyorum. Beni iyi dinleyiniz. Anayasal haklarýnýz için direndiniz. Direniyorsunuz. Anayasamýz, her türlü toplantý
ve yürüyüþlerin silahsýz hareketimiz Anayasaya aykýrý olamaz. Ne var ki, bizim aramýza çeþitli maksatlar güden
kiþiler çeþitli kýlýklara bürünerek girebilirler. Hatta, kötüsü, göz bebeðimiz þerefli Türk ordusunun bir mensubuna
kötü maksatla taþ atabilir, tahrikleri yapabilir. DÝSK Genel Baþkaný olarak sizi
uyarýyorum”
Ýþte bu sözler büyük 15-16 Haziran
ayaklanmasýný, daha ileri gidebilecekken
bitiren bir etki yaptý.
Buradan çýkarýlmasý gereken ilk ve
en önemli ders; iþçi sýnýfýnýn devrimin i-
deolojik, politik ve pratik önderi olduðudur. Tüm toplumu devrime taþýyacak,
sonuna kadar tek gerçek devrimci sýnýf
proletaryadýr.
Ýkincisi; sendikal örgütlenmenin iþçi sýnýfýný ve toplumu burjuva yasalarýn
dýþarýsýna çýkartamayacaðýdýr. Çünkü
sendikalizm burjuva yasalarý aþmayan
bir bilinç düzeyine tekabül eder ve bir
burjuva ideolojisidir. Ýþçi sýnýfý kendisi
ile birlikte tüm toplumu özgürleþtirmek
istiyorsa, kendi öz örgütlülüðü olan komiteler aracýlýðý ile örgütlenmelidir.
Üçüncüsü; kendiliðinden bilincin
sýnýrý en fazla kendi sýnýf örgütü olan
sendikalarýn korunmasý için gerçekleþtirilen eylemlerdir. Ama kendiliðinden bilinç içerisinde kendisi için sýnýf olma,
yani siyasal bilinci de tohum halinde içerir. Bu bilinç, yani siyasal bilinç, iþçi
sýnýfýna dýþarýdan onun öncü sýnýf partisi ve kadrolarý tarafýndan verilmelidir.
Dördüncüsü; 15-16 Haziran ayaklanmasýnda iþçi sýnýfý ne kadar fedakar
ve coþkulu bir mücadele yürütmüþ olsa
da, henüz bir toplumsal deðiþimi gerçekleþtirebilecek bilinç, örgütlülük ve mücadele deneyiminden uzaktý. Ve tarih
bize iþçi sýnýfýný, hatta iþçi sýnýfýnýn öncü partisi yeterince hazýr deðilken, tarihin en önüne itildiði, ayaklanmalara
itildiðini defalarca göstermiþtir.
Beþincisi; politik iktidarý ele geçirmek isteyen bir parti iþçi sýnýfý ile güçlü
baðlara sahip olmalýdýr. Onun güvenini
kazanmalý ve ona güvenmelidir.
Bu derseler ýþýðýnda, büyük 15-16
Haziran ayaklanmasýnýn yolundan yeni
ayaklanmalara hazýrlanalým!
KOMÜNÝST
ÞAÝR
NAZIM
HÝKMET
N
azým HÝKMET; Osmanlý’nýn yýkýlýþýna, Birinci
Emperyalist Paylaþým Savaþý’na, 1917 Ekim Devrimi’ne, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluþuna, Ýkinci
Emperyalist Paylaþým Savaþý’na, Küba
Devrimi’ne tanýklýk etmiþ; ömrü þiirleriyle, oyunlarýyla, makaleleriyle, romanlarýyla kurtuluþ yolu olarak seçtiði,
bilince çýkardýðý “komünizm” in propagandasýný yaparak geçmiþ; umudun þairidir.
Marx, insan bilincinin toplumsal
koþullar tarafýndan þekillendiðini söyler
ve Nazým 20. asrýn baþýnda tüm bu olaylara doðar. Paþa torunu olan Nazým’ýn annesi çok iyi resim yapan, çok
iyi piyano çalan biridir; babasý ise memurdur. Dedesi Nazým Paþa’dan etkilenip þiirler yazmaya baþlayan Nazým
HÝKMET Bahriye Mektebi’nde güverte subayý olduktan sonra memleketin
halini deðerlendirip bu mesleði býrakma
kararý alýr. Bu zamanlar Ýstanbul iþgal
altýndadýr ve O, henüz 19 yaþýnda iken
ailesine haber vermeden Anadolu’ya
geçer.
Anadolu, o zamanlar kurtuluþ arayan birçok aydýnýn gözlerinin çevrildiði
yerdir. Nazým burada Spartakistlerle tanýþýr. Bu grup, o dönem Almanya’da
Rosa Lüksemburglar yolunda olan, ismini Spartaküs’ten alan bir gruptur.
Devrimcidirler ve Nazým’a kurtuluþun
“Bolþevizm” olduðu yönünde propaganda yaparak, bu topraklarda yetiþen,
iliklerine kadar komünist olan Nazým’ýn
hayatýnda yönlendirici bir rol oynarlar.
Moskova’ya, devrimin merkezine
gidip marksizmi, komünizmi, devrimi
yerinde görüp öðrenmeye karar veren
Nazým yönünü Rusya’ya çevirir. Bolu’da öðretmenlik yaptýktan sonra Ankara’ya, oradan Trabzon ve Batum’a
geçen Nazým; Yaþamak Güzel Þey Be
Kardeþim kitabýnda (romandýr fakat otobiyografik izler taþýr) Batum’da iken
yapýlmýþ bir iç hesaplaþmada zor olan
yolu yüreðinin sesine uyarak nasýl seçtiðini anlatýr:
“Oturdum Batum’da Fransa otelinde, yalnýz ayaklarý mý, her bir yaný
oymalý, yaldýzlý, girintili, çýkýntýlý, oval
bir masa. Rokoko… Üsküdar’daki yalýnýn misafir odasýnda da rokoko bir
masa vardýr… Ro-ko-ko… Karadeniz
kýyýsýndan Ankara’ya, sonra oradan
Bolu’ya yaptýðým otuz beþ günlük, otuz beþ yýllýk yayan yolculukla, öðretmenlik ettiðim kasabaya, kýsacasý,
uzun lafýn kýsasý, Ýstanbullu paþazadenin, daha doðrusu paþa torununun, Anadolu ile tanýþmasý, bu kere de
Batum’da, Fransa otelinde, rokoko
masanýn üstünde duruyor, yýrtýk, kirli
kanlý bir yazma gibi serilmiþ rokoko
masanýn üstünde… Bakýyorum, aðlamak geliyor içimden. Bakýyorum, öfkeden kan tepeme çýkýyor yine.
Bakýyorum, utanýyorum yine Üsküdar’daki yalýdan. Karar ver oðlum, diyorum kendi kendime, karar ver…
Karar verildi. Ölmek var, dönmek yok.
Dur, acele etme oðlum. Koyalým sorularý da þu masanýn üstüne, Anadolu’nun
yaný
baþýna.
Neyini
verebilirsin? Ne verebilirsin? Her þeyimi, her þey… Hürriyetini, Evet! Hapishanelerde kaç yýl yatabilirsin bu
uðurda… Gerekirse ömrüm boyunca… Ýyi ama sen kadýnlarý seversin, yi-
yip içmeyi, temiz giyinmeyi seversin.
Avrupa’yý, Asya’yý, Amerika’yý, Afrika’yý dolaþabilmek için can atýyorsun.
Anadolu’yu Batum’daki rokoko masanýn üstünde býrakýp ta Tiflis’ten
Kars’a, oradan da Ankara’ya döndün
mü, beþ altý yýla kalmaz mebus olursun, bakan olursun, kadýn, yemek, içmek,
sanat,
dünya…
Býrak!
Hapislerde gerekirse ömrüm boyunca
yatabilirim… Peki, asýlmak ta var, öldürülmek de, Suphi’yle arkadaþlarý gibi boðulmak ta var, komünist olursam,
diye sormadýn mý kendi kendine Batum’da? Sordum? Öldürülmekten korkuyor musun? Diye sordum.
Korkmuyorum, dedim. Birden, düþünmeden mi? Hayýr. Önce korktuðumu
anladým, sonra korkmadýðýmý. Sonra
sakatlýða, topallýða, saðýrlýða razý mýsýn bu uðurda? diye sordum. Verem illetine, yürek hastalýklarýna, körlüðe?
Körlük mü?... Körlük... Dur, hiç düþünmemiþtim kör de olunabileceðini
bu uðurda. Kalktým. Gözlerimi sýmsýký yumdum. Dolaþtým odanýn içinde...
Eþyalarý ellerimle yoklayarak, kapalý
gözlerimin karanlýðýnda odayý dolaþtým. Ýki kere tökezlenip, yere kapandým, ama gözlerimi açmadým... Sonra
masanýn baþýnda durdum. Gözlerimi
açtým. Razýyým körlüðe de... Biraz çocukça, belki de biraz komik... Ama
doðrusu bu. Ne kitaplardan, ne aðýz
propagandasýyla, ne de sosyal durumum yüzünden geldim geldiðim yere...
Beni geldiðim yere Anadolu getirdi.
Kýyýsýndan þöyle bir üstünkörü seyrettiðim Anadolu. Yüreðim getirdi beni
geldiðim yere... Ýþte böyle...”
Nazým Moskova’dadýr. Devrimin
21
Korkmuyorum, dedim. Birden, düþünmeden mi? Hayýr.
Önce korktuðumu anladým,
sonra korkmadýðýmý. Sonra sakatlýða, topallýða, saðýrlýða razý mýsýn bu uðurda? diye
sordum. Verem illetine, yürek
hastalýklarýna, körlüðe? Körlük mü?... Körlük... Dur, hiç
düþünmemiþtim kör de olunabileceðini bu uðurda. Kalktým.
Gözlerimi sýmsýký yumdum.
Dolaþtým odanýn içinde... Eþyalarý ellerimle yoklayarak, kapalý gözlerimin karanlýðýnda
odayý dolaþtým. Ýki kere tökezlenip, yere kapandým, ama gözlerimi açmadým... Sonra
masanýn baþýnda durdum.
Gözlerimi açtým. Razýyým körlüðe de... Biraz çocukça, belki
de biraz komik... Ama doðrusu
bu. Ne kitaplardan, ne aðýz
propagandasýyla, ne de sosyal
durumum yüzünden geldim
geldiðim yere... Beni geldiðim
yere Anadolu getirdi. Kýyýsýndan þöyle bir üstünkörü seyrettiðim Anadolu. Yüreðim getirdi
beni geldiðim yere...
Ýþte böyle...”
22
merkezinde. Buraya gelirken Gürcistan’da bir otelde TKP üyelerinden birkaç kiþiyle tanýþmýþtýr. Sovyetlerde
bulunan birçok Türk gibi, Çarlýðýn yýkýlmasýyla sürgüne gönderildiði Sibirya’dan gelip özgürlüðüne kavuþan
Mustafa Suphi de 1917 Ekim Devrimi’nden oldukça etkilenmiþtir. Mustafa
Suphi, bu devrimi Türkiye’ye taþýma
fikriyle “Bolþevizm’den beslenen, iktidar hedefi güden” Türkiye Komünist
Partisi’ni kurar. Yýl 1920’dir. Bakü’de
kurulan bu parti çok geçmeden Türkiye’de faaliyet yürütmeye baþlar. Suphi,
Anadolu’ya giderken 14 yoldaþýyla birlikte, Ankara Hükumeti tarafýndan
Trabzon yakýnlarýnda Karadeniz’de
boðdurularak katledilir. Nazým’ýn Tiflis’te tanýþtýðý komünistler, Suphi sonrasý TKP’yi toparlama amacýndadýrlar.
Nazým; Spartakistlerin, TKP üyelerinin
etkisi ile komünizmin sýnýfsýz sömürüsüz bir toplum olduðunu öðrenmiþtir.
Böyle bir topluma ulaþmak için önce iþçilerin emekçilerin iktidarýnýn kurulmasý gerektiði, proletarya diktatörlüðü
denen bu iktidarý kurmak için ise örgütlü bir güç olunmasýnýn þart olduðu ve
komünist partilerinin iþte bu iþçileri, emekçileri örgütlemek için aydýnlar ve
sýnýf bilinçli kadrolar tarafýndan kurulmuþ organizasyonlar olduðu bilincindedir.
Nazým Moskova’dadýr. KUTV’da
diyalektiðin yasalarýný, tarihsel materyalizmi ders ders görmüþ; Lenin’i,
Marks’ý, Engels’i bolca okumuþ; Mayakovski ile burada tanýþmýþtýr.
Nazým’ýn kavgasý þiirini, þiiri kavgasýný büyütmüþtür. O’nun için aslolan
devrimdir ve þiir devrime hizmet etmelidir. Nazým için Sovyetlerde geçirdiði
bu 3 yýl, zamansýz yitirilen “büyük usta” nýn sanatýný öðrenmekle geçecektir.
Naaþý baþýnda nöbet tuttuðu Lenin’e ve
O’nun eserine baðlýlýðýný hep sürdürecektir.
“Öldü büyük ustamýz,
öl-dü.
Lakin arkasýnda kolu baðlý býrakmadý
bizi.
Bize sanatýn sýrrýný öðretip öldü.
Tamamlayacaðýz
þaheserimizi!”
Nazým Türkiye’ye döner. Örgütlü-
dür artýk. TKP’de aktif çalýþma yürütür:
Meydanlarda gazete satar, kongrelere
katýlýr.O, artýk komünisttir. Resimli Ay
dergisinde çalýþmaya baþlamýþtýr. Bir
gün genel yayýn yönetmenin yanýna gelir ve “Ben edebiyat ve sanatta kilit noktalarýný tutmuþ olan sahte þöhretleri
yýkmak, onlarýn yeni sanata kapadýklarý yolu açmak istiyorum. Bu putlarý yýkmak için bir kampanya açsak nasýl
olur?” der. Dedikleri kabul olur ve açýlan bu kampanya bomba gibi patlar o
dönem. Nazým, Mehmet Emin Yurdakul’un aslýnda ‘milli þair’ sýfatýna uygun olmadýðýný, Yakup Kadri’nin tüm
geri yanlarýný, Peyami Safa’nýn sonradan sað eðilim gösterdiði ve nice ‘sahte þöhret’i PUTLARI YIKIYORUZ
baþlýðý altýnda eleþtirir, yazýlar yazar.
Daha nice tartýþma da karþýlýk olarak
peþi sýra gelir.
Yýl 1933 olmuþtur. Kýz kardeþinin
arkadaþý olan Piraye ile tanýþýr. Evlenirler, 5 yýl birlikte yaþarlar ve Nazým
1938 yýlýnda tutuklanýr. Cezasý 18 yýldýr. O, 13 yýl yatar. Ýlk yýllarýný Sultanahmet Cezaevi’nde geçirdikten sonra
41 yýlýnda Bursa Cezaevi’ne gönderilir.
Evet, 13 yýl yatar.
Yatar ama nasýl yatar?
O’nu hayata baðlayan daha doðrusu hayattan bir kez olsun koparmayan
þey, mücadeledir. Umut dolu mücadele.
Cezaevinde hiçbir zaman umutsuzluða
düþmemiþtir. Orayý yaþam alanýna çevirmiþ, nice þairi nice romancýyý, hikayeciyi yetiþtirmiþtir orada. Kitaplar
çevirmiþ, oyunlar yazmýþtýr. Ünlü kitabý ‘Memleketimden Ýnsan Manzaralarý’ný cezaevinde yazmaya baþlar ve
bitirir. Azimlidir, çalýþkandýr; küçük küçük kaðýtlarý birbirine ekleyip bir dünya
haritasý çizmiþtir. Her sabah radyosunu
açmýþ ve Ýkinci Emperyalist Paylaþým
Savaþý’ýnda durumun ne olduðunu öðrenip haritadan milim milim takip etmiþtir, Nazileri ve onlarýn karþýsýnda
savaþan Kýzýl Ordu’yu. Bu kitabýnda da
bunu iþlemiþtir. Ve hiçbir yazar (Sovyet
yazarlar dahil) O’nun kadar iyi anlatamamýþtýr bu savaþý. Ýçeride dokuma ile
uðraþýr, kazandýðý paranýn bir kýsmýný
da dýþarýya Piraye’ye gönderir. ‘Düþmana inat bir gün daha yaþamak’ diyen
Nazým için Cahit Sýtký Tarancý bir þiir
yazmýþtýr “Benerci Jokont Varan Üç
Bedrettin/ Hey kahpe felek ne oyunlar
ettin/ En yavuz evladý bu memleketin/
Nazým aðbey hapislerde çürür.” diye
biten. Fakat Nazým bu þiiri pek beðenmez ve cevaben Sevdalýnýz Komünisttir
þiirini yazar:
“Sevdalýnýz komünisttir,
on yýldan beri hapistir,
yatar bursa kalesinde.
Yatar amma, zincirini kýrmýþ yatar,
en âlâ bir mertebeye ermiþ yatar,
yatar bursa kalesinde.
Memleket topraðýndadýr kökü,
Bedreddin gibi taþýr yükü,
yatar bursa kalesinde.
Türküsü tükenip bitmeden,
cennetini kaybetmeden,
yatar bursa kalesinde.”
Cezaevinden çýkar ve direk Sovyetlere gider. Orada çok iyi aðýrlanýr, davasýnýn olduðu yere geldiðinden çok
mutludur Nazým. Hala aktif hala umut
dolu hala mücadele adamýdýr.
Yýl 1959 olur. Küba’da Batista iktidarý
yýkýlmýþ, devrim olmuþtur. Hemen uçaða biner ve Küba’ya gider. Orada yaþam
her þeyiyle istediði, kurguladýðý, inandýðý, uðruna mücadele ettiði biçimiyle
karþýsýndadýr. O yýllarda yazdýðý Saman
Sarýsý adlý þiirinde Küba Devrimi ile ilgili bir bölüm vardýr.
“Fidel de içlerinde 82’ nin 12’si sað
kalmýþtý.
Fidel de içlerinde 12 kiþiydiler 56’ nýn
Kasýmýnda
Fidel de içlerinde 150 kiþiydiler Aralýðýnda 56’ nýn
Fidel de içlerinde 500 kiþiydiler Þubatýnda 57’ nin
Fidel de içlerinde 1000 oldular 5000
oldular
Fidel de içlerinde
Fidel de içlerinde bir milyon yüz milyon bütün insanlýk oldular,
yýktýlar Batista’yý 959’un ocaðýnda.”
1960’larýn sonu ve 70’li yýllar Nazým’ýn kitle ile buluþma yýllarý oldu. Ýþte o görkemli günlerde þiirleri kitlelerin
kurtuluþ arayýþýnda yüreklerin sesi oldu
alanlarda. Þöyle demiþti bir yazýsýnda:
“Hayatlarýnda dövüþenlerin isimleri, ö-
lümlerinden sonra da, sað kalan düþmanlarýyla kavgada devam eder.”
Evet, tarih 3 Haziran 1963, Nazým
öldü.
O öldü ama sað kalan düþmanlarý
O’nun adýný, þiirlerini kitlelerin zihninden silemedi.
Yine de sermaye sınıfı Nazım’ın şiirlerinin kitlelere ulaşmasını engellemek için elinden geleni yapıyor. Ve en
çok tepki çeken şey ise, oðlu Mehmet
Fuat’ın Nazým’ýn tüm þiirlerinin telif
hakkýný Yapý Kredi Yayýnlarý’na vermesi oldu. Komünist Nazým Hikmet’ten geriye romantik, memleket
sevdalýsý bir milli þair bırakılmak istendi. Birçok þiiri sansüre uðradý, kapitalist sistem Nazým Hikmet’in eserlerini
yayýnlarýna taþýma olanaðýný insanlardan bu þekilde almayý denedi. 1951 yýlýnda TC. devletinin vatandaþlýktan
çýkardýðý Nazým HÝKMET, 2006 yýlýnda
‘vatandaþlýktan çýkarmalar’la ilgili bir
önergeyle 2009 yýlýnda yeniden Türk
vatandaþlýðýna alýndý. Demek oluyor ki
yýllardýr kitlelere devrimi götüren, onlarý bu mücadele alanýnda adeta marþlaþan þiirleriyle diri tutan Nazým’ýn
etkisini azaltmak daha doðrusu O’nun;
her satýrýndan umut, mücadele azmi, inanç, kararlýlýk akan eserlerinin içini
boþaltmak, korkuyla her gün sarsýlan
sistemin büyük amaçlarından biri haline
geldi.
TC. devletinin Deniz Gezmiþ gibi
devrimci önderlerden tutun da, devrimci aydın, sanatçılar için ve hatta olaylar üzerinden de örnekler verecek
olursak, 1 Mayýs’ýn kazanýlmasý, 6 Mayýs anmalarý için uyguladýðý “içini boþaltma” politikalarý dün olduðu gibi
bugün de Nazým Hikmet üzerinde uygulanýyor. Nazým Hikmet her ne kadar
memleket þairi, sevda þairi gibi sýfatlar
alsa da; O bugün Türkiye ve K. Kürdistan iþçi sýnýfýna, emekçilerine, gençlerine ‘komünizmi’ öðreten bir büyük
ustadýr. Lenin’den öðrendiði sanatýn sýrrýný hayatý boyunca yaþam mücadelesi
yapmýþ, eserleriyle toplumun her katmanýna seslenmiþ, ezberlenecek; kýlavuz edilecek binlerce þiiriyle yüreklere
yerini üç beþ kara propaganda ile silinemeyecek denli kazýmýþtýr. Bugün bu ülkede Deniz Gezmiþ demek nasýl devrim
demek ise Nazým Hikmet demek de bir
o kadar devrim, sosyalizm mücadelesi
demektir. Evet, Nazým Hikmet 3 Haziran 1963 yýlýndan bu yana aramýzda yok
ama düþünceleriyle mücadelemizin her
alanýnda bizlerle ve olmaya da devam
edecek.
Nazým Hikmet dýþýnda Haziran’da
ölen Ahmet Arif ve Orhan Kemal’i de
mücadelemize kattýklarý ile saygýyla anýyoruz.
23
FİLM TANITIM
“BLACK”
BAÞARININ, AZMÝN
VE
ÝNANCIN HÝKAYESÝ…
24
‘’Benim hikâyemdeki dünya farklý…
Sesler sessizliðe dönüþür...
Aydýnlýk da karanlýða.
Benim dünyam bu…
Ne görülür, ne de duyulur.
Benim dünyamýn tek bir ismi var: Siyah!’’
diyen Michelle’in ve
“Ona sözcüklerden bir kanat takacaðým Bayan Nair, uçmayý öðreteceðim…” diyen öðretmeninin öyküsüdür anlatýlan filmde.
2005 Hindistan yapýmý olan, yönetmeni ve senaristi Sanjay Leela Bhansali’nin çektiði filmde her ne kadar dramatik
yön aðýr basýyorsa da aslýnda bir baþarýnýn öyküsü, azmi, öðrenme duygusu ve en önemlisi pes etmemenin önemi veriliyor izleyiciye. Filmin konusu, oyuncularýn baþarýsý,
müzikleri filmi izleyenleri ayný anda gülümsetip aðlatan ve
en çok da düþündüren bir özelliðe sahip.
Michelle’in küçük hali Ayesha Kapoor, karanlýðýn içinde kaybolmuþ, öfke ve isyan içindeki küçük kýzý son derece
doðal bir þekilde oynuyor. Rani Mukherjee de ayný inandýrýcýlýk içinde bir yetiþkin olan Michelle’in duygularýný perdeye yansýtýyor. Amitabh Bachchan ise görmüþ geçirmiþ, bilge
Debraj karakteriyle mükemmel uyum saðlamýþ öðretmeni
canlandýrýyor. Shernaz Patel, Dhritiman Chatterjee, Sillo
Mahava, Chippy Gangjee, Mahabanoo Mody-Kotwal, Nandana Sen, Kenny Desai filmde baþarýlý bir þekilde yer alan
diðer oyuncular.
Filmi ilk izlemeye baþlayýnca bebekken geçirdiði bir rahatsýzlýk sonucu görme ve duyma yeteneðini kaybeden Michelle’nin hýrçýn ve karanlýk dünyasý yansýyor bizlere. Tüm
yollarý deneyen aile en son umut olarak Michelle’ye öðretmenlik yapmasý için Sahai isimli öðretmeni evlerine alýyorlar. Ve böylece Michelle’in karanlýk ve hýrçýn dünyasý 8
yaþýndayken bir öðretmenle deðiþmeye baþlýyor. Sahai bir
öðretmenin bakýþ açýsýnýn bolluðu ile karþýlýk veriyor ki bu
sayede imkansýzý-bu da asla öðrencisine öðretmediði bir ke-
lime- baþarýyor. Tüm ömrünü Michelle’e adayan öðretmenin tek hayali onu üniversite mezunu yapabilmek. Uzun uðraþlar ve çabalar sonucu üniversiteyi bitiren Michelle,
‘’Düþler gören, gözler deðil akýldýr. Gözlerim görmüyor ama yine de düþlüyorum. Düþümüz, bir gün mezun olmam…’’ diyerek öðretmeni ve kendisinin düþünü
gerçekleþtiriyor.
Ve Michelle ilk defa mezuniyet töreninde “Ve Bugün,
Hayatýmda Ýlk Kez, Görme Yeteneðimin Eksikliðini Hissediyorum” diyerek yaþamýný anlamlaþtýran O insana duyduðu saygýyý, özlemi ve kendisinin fiziksel eksikliðinin ona
verdiði acýyý ortaya koyuyor. Konuþmasýný ”Tanrý söz konusuysa hepimiz körüz. Onu ne gördünüz, ne de duydunuz. Ama ben Tanrý’ya dokundum. Varlýðýný hissettim.
Ona Ö diyorum. Öðretmen” diyerek sonlandýran Michelle
büyük bir azmin örneðini sergiliyor. Ýmkansýzýn olmadýðý
görülüyor bu filmde.
Ýzlerken hem güldüren hem aðlatan hem de düþündüren
film Ýzleyiciye önemli dersler ve yeni dünyalar sunarken izlenmeye deðer filmler arasýndaki yerini alýyor.

Benzer belgeler

özgürlük - Sosyalist Barikat

özgürlük - Sosyalist Barikat irade teslim alýnamaz!", "Devrimci tutsaklar onurumuzdur!","Yaþasýn devrimci dayanýþma!" sloganlarýyla son buldu. (Adana EÖ)

Detaylı

kitleler sosyalizme yöneliyor

kitleler sosyalizme yöneliyor sorunudur deyip, onu belirsiz bir geleceðe erteleyip, somut olarak reformlar mücadelesiyle kitleleri oyalama çabasý içindeyken; emekçi kitleler kapitalizmi alt-üst edecek eylemlere giriþiyor. Her þ...

Detaylı

Tam sayfa faks yazdırma

Tam sayfa faks yazdırma daha var: Nüfus planlamasý. Nüfus planlamasý derken bunu genç, dinamik nüfus olarak okumak gerekir. Türkiye’nin böylesi bir dönemde genç nüfus artýþýný istemesi öyle masumane bir istek deðil. Çünkü...

Detaylı