çevirmenlik mesleği ve çeviri piyasası

Transkript

çevirmenlik mesleği ve çeviri piyasası
ÇEVĠRMENLĠK MESLEĞĠ VE ÇEVĠRĠ PĠYASASI
15.05.2009 tarihinde Atılım Üniversitesi Seyhan Cengiz Turhan Konferans Salonu’nda
Allingus Profesyonel Dil Çözümleri Hizmetleri Şirketi Kurucusu ve Avrupa Birliği
Konfederasyonu Saymanı Kamil Kartal konuşmacı olduğu “Çevirmenlik Mesleği Ve
Çeviri Piyasası” adlı konferans metnidir.
Sayın Kamil Kartal Bilkent Üniversitesi 1994 mezunudur. Sivil Havacılık
Endüstrisinde biraz çalıştıktan sonra Saymanlık görevinin arkasından Allingus
Profesyonel Dil Çözümleri Hizmetlerini kurdu ve bu şirketlerinin merkezi Antalya’dır.
Her türlü dil hizmetleri veren ve kendisinin de kurucusu olduğu çeviri bürosu vardır.
Avrupa Birliği’nin Dil Çeviri İşletmelerinin getirdiği EM 1538 standardının da Türkiye’yi
Türk Standartları Enstitüsü aracılığıyla gelmesini öneren isimdir ve aynı zamanda da
2007’de de Avrupa Birliği’ne Çeviri İşletmeleri Dernekleri Konfederasyonuna
kurdukları Tüm Çeviri İşletmeleri Derneği’ne, Antalya’da temeli kurulan Tüm Çeviri
İşletmeler Derneği’ne üye oldular; kendisi de Avrupa Birliği’nin bu
konfederasyonunda Saymanlık görevindedir.
Allingus Profesyonel Dil Çözümleri Hizmetleri ġirketi Kurucusu ve Avrupa
Birliği Konfederasyonu Saymanı Kamil Kartal: Allingus Tercüme Hizmetleri isimli
bir firmamız var tercüme bürosu olarak ve 10 yıldır fiilen sözlü ve yazılı çeviri
hizmetleri alanlarında hizmet veren bir tercüme bürosu ya da yeni adıyla bizim
yerleştirmeye çalıştığımız yeni adıyla bir çeviri işletmesi bu kendi halinde küçük bir
firma ya da ben hala öyle görüyorum. Bu firmayla biz yola çıktığımız zaman bu
sektöre ilk adım attığımız zaman, hatta bu firmayı kurmadan önce şunu da belirtmem
de yarar var: Ben Bilkent Üniversitesi Büro Yönetimi ve Sekreterlik Eğitimi
Bölümünden mezunum. Yani bir yüksekokul; çeviriyle yabancı dille hiçbir öyle
akademik yönden bir temeli olmayan birisiyim. Ben sizlerle aynı sıklette değilim diye
vurgu vermeye çalışıyorum. Şöyle söyleyebilirim, hani çok küçükken birçok şeyi
merak ederiz nereden geldik, nereye gidiyoruz, hayat nasıl bir şeydir, ölüm öncesi
sonrası ve yine hani bugün telaffuz edebildiğimiz birtakım hipnoz düşünce gücü
telekinesis gibi şeyler o zaman bizim için tabii çok heyecan vericidir. İşte hepimiz
belki yaşadık bilmiyorum ama şöyle küçük bir canlandırma yapmaya çalışmak için
söylüyorum işte kibrit çöpünü bakışlarımızı kıpırdatmaya çalışırız gibi benim o
dönemim biraz arıza geçti. Yani ben fazla takıldım o döneme. Bir bu halen daha da
devam ediyor öyle söyleyeyim size. Henüz milimetrik bir kıpırdama kıpırdatma
yapamadıysam da küçükten benim yapıştığım bu düşünce devamınca yaş ilerledikçe
kendini dinlere, Allah‟a, kutsal kitaplara Doğu, Güney, Kuzey, Batı ama böyle hani
yine aynı delilik derecesinde kafasında zihninde kütüphaneler taşıyabilecek derecede
tamamen kendini kapatıp okumayla geçti. Belki sizlere ilk defa anlatıyorum geçmişten
hangi hususlara geldiğimi bu yoğun süreç içinde ilkokulu, ortaokulu, lise derken spor
eğitim araştırma grubu küçüklükte arkadaşlarımızla ilkokulda kurduğumuz grupların
yaptığı benzer çalışmalar. Sonra kendimi sözcüklere kilitledim bu da aslında
enteresan şöyle oldu. Şimdi bu kutsal kitapları okurken hani bu arzların boyutunu
ifade etmek için söylenir. Mesela bir Kur-an‟ı Kerimi tahminen söylüyorum 6000 kez
falan başından sonuna kadar okumuş ve bütün haritasını bütün search indeksini
hafızadan herhangi bir konuda bütün ayetleri ve sure ismini söyleyebilecek kadar
bunu bilen bir rahatsızlıktı tabii aynısı İncil için, Tevrat için ve diğer kitaplar için de
geçerli. Bunları okurken çok kereler oku oku oku hiç dikkatimi çekmemiş olan bir şey
gözüme çarptı.
1
Yani yüzlerce kez üstünden geçtim binlerce kez üstünden geçtiğim halde. O da
şuydu „Tanrı bir şeyin olmasını dilediği zaman ona yalnızca ol diyordu ve o da hemen
oluveriyordu‟ bunu hep biliriz. Arada bir perde yani bir sözcük var ve o sözcük
yoklukla varlık arasındaki perdeyi oluşturuyor. O sözcüğün perde görevi olmadıkça
varlık tabii felsefi olarak söylüyorum herhangi bir dini propaganda –mesela ben
şamanımdır onu söyleyeyim örnek olarak– yapmak amacıyla söylemiyorum ama
düşünce felsefesi olarak ya da din felsefesi olarak ben bunların içinde yoğrulurken
Kur-an‟da bunu gördüm ve sözcüğe yüklenen kelam dediğimiz tabir ettiğimiz
sözcüğün kelam çok garip kudretli hatta öyle ki tanrısal bir anlam olduğunu fark ettim.
Bu işte daha sonra İncil‟i okurken Yuhanna‟nın İncil‟inde hatta hemen ilk giriş
kısmında „in the begininger was the word and the word was Got‟ diyebilecek kadar
açıklıkla başlangıçta sözü vardı „söz Tanrı‟nın yanındaydı ve söz Tanrı‟ydı‟
diyebilecek kadar açıklıkla yani ezoterik anlatımı ortadan kaldıran bir açıklıkla
sözcüğün gücünü anlatıyordu bunlar. Aslında o okuduğum kutsal kitaplarda yaptığım
araştırmalarda bana anlatılan sözcüklerin bir araya gelerek örgütlediği cümleler
cümlelerin bir araya gelerek örgütlediği paragraf, ayet, anlatım, emir, günah, yasak
neyse bütün bunların benim zihnimde oluşturduğu bir evren vardı. Fakat o evren
düştü çünkü aslında o evren değildi kilit olan şey benim anladığım benim
yorumlayabildiğim kadarıyla söylüyorum onun sözünü oluşturan sözcüklerin
kendisiydi, bunu anlatmak da kolay değil. Ama sonra dedim ki burada yani dinler
tarihini araştırmaya son veriyorum Mahabharata Destanı Türklerin Yaradılış Destanı
bunları araştırmaya son vermeye karar verdim ve dinle uğraşmak niyetiyle yola
çıktım. Dedim ki bir süre inceledikten sonra böyle 3 yıl 5 yıl devam ettikçe tarihsel bir
bilim Nostratik teoriler aynı işte o arıza kendini bu sefer o tarafta ortaya çıkardı. Dil
nedir, nereden çıkmıştır buna yönelik ortak bir bilgimiz var mı? Türkçe‟de biz buna
niye bardak, şuna niye masa diyoruz bunun etimolojik kökeni nedir falan derken hani
bütün konsantrasyonumu buna verdim. Tabii bu arada büyüdüm, evlendim,
çalışıyorum, kendi evim var onu geçindirmem lazım ve %97 oranında düşünsel uyum
faaliyetimin tamamı dil ve dilbilimi üzerine tabii bunun hani eğer o kelama verilen
tanımsal özendik nedeniyle bu tarafta bir şey bulmaya çalışıyorlar. Ne yapacağımı
ben de bilmiyorum ama araştırıyorum. O dönem bir özel sektör Sivil Havacılık
alanında faaliyet gösteriyordum ve hakikaten küçük ve orta ölçekli havayolu şirketleri
için bir zamanlar nasıl her sokakta, her köşe başında emlakçılar açıldıysa bir dönem
mantar gibi bittilerse öyle tabir ediyoruz, 95 ve 98 yılları arasında da havacılık
sektöründe de bir yığın hatta bir dolu şirketler kurulmuştu irili ufaklı. Ben de bu
şirketlere hem içerden çalışarak zaman zaman kısa dönemde hem de dışarıdan
danışmanlık hizmeti vermek suretiyle koltuk başına maliyet hesabıyla bir firma nasıl
kurulur? Yazlık kışlık sezonlara göre o firmanın dönüşümü nasıl yapılabilir? %97
dilbilim, genel dilbilimi ve tarihçesi, matematik dilbilim, arkeolojik dilbilim alanlarını
incelerken bu böyle olmayacak dedim ve bir iş yapmam lazım tamamen dillerle ilgili
olsun ben rızkımı helalimden bu işten çıkartayım, hem bütün konsantrasyonumu
hiçbir sıkıntı çekmeden dillere verebileyim yani tabii akla gelen ilk fikir tercüman
olmaktı. Belirli terminolojik tecrübelerimi de dikkate alarak havacılıkla ve karayolu
nakliyesiyle ilgili özellikle bu tür firmalarla temas kurup ya da tercüme bürolarına
özgeçmişimi gönderip çalışabilirim diye düşündüm ve bir fiil özgeçmiş gönderdim.
Hemen bir yanıt geldi ismini hatırlamıyorum şimdi bir yazılım firmasıydı. Gümrükte
bekleyen mallarıyla ilgili bunu gümrükten geçmesini sağlamak için 2.5 sayfalık bir
döküm İngilizceden Türkçeye çevrilecek çevirdim gönderdim. 1 milyon 250 bin lira
ücretle hak ettim. Ben Suadiye‟de oturuyorum bu arada İstanbulluyum 2003‟den beri
Antalya‟dayız ve artık Antalyalı olduk onu da belirtelim.
2
Tercüme bürosu AS tercüme diye bir firma hala daha var olan bir firma ve tahsilat için
benim Bostancı‟ya gitmem lazımdı, cebimde de param bitti yani çok az. Dolmuşa
bindim Bostancı‟ya gittim firmanın yerini gördüm, ofise çıktım. İki kişi çalışıyordu orta
yaşın biraz üstünde iki kişi daktiloları vardı, bilgisayar yoktu. Bir halıflex hatırlıyorum,
orada çok fazla bir şey görmedim ama oradaki birkaç ayrıntı beni çok etkiledi. Karımı
aldım, dönerken pastaneden bir tane limonata içtim bir paket sigara aldım, evime
döndüm. Sonra düşündüm o tercüme bürosu ile kendi evimi kıyasladığımda evim
beyaz saray gibi kalıyordu onun yanında, bilgisayarlar, printerlar ve onlara böyle
yapabiliyorsa ben de bunu yapabilirim dedim aynı gün oluyor tercümeyi yapmam
tahsilat için tercüme bürosuna gitmem, limonata içip evime dönmem ve sonunda bir
dakika o öyleyse bu böyle demem ve hemen peşi sıra Vergi Dairesine gidip ben
mükellef olmak istiyorum demem. Yıllar yılı bu sektördeki birisi olarak ve hatta bazı
mesleki örgütlenmelerin de kurucu başkanlığını yapabilecek düzeye ulaşmış birisi
olarak söyleyebilirim ki kimi çevirmenler için benim o 24 saati durmayan evrimim 25
yıl sürebiliyor. Kimisi için 3 ay 5 ay sürebiliyor ama ben nasıl olduysa bilmiyorum ve
hakikaten aynı gün gidip mükellef oldum. Hatta bunun da çok komik bir anısı var
vergi dairesine gittim mükellef olmak istiyorum dedim. Ne iş yapacaksın kardeşim
dediler mütercimlik yapacağım. Ha rehber olacaksın, dediler. Hayır, rehber değilim
ben yani hiç öyle bilgimde yoktur dedim. Tercüman hani noterlerde oluyor ya yeminli
mütercim falan yani öyle bir şey yok, meslek kod numarası yok ama sen rehber
sınıfına giriyorsun, dediler kaydettiler. 30 dakika sürdü ve gerçek kişi vergi
mükellefliğini aldım. Çerçevemde duvarıma astım ve Bilkent Üniversitesi Büro
Yönetimi ve Sekreterlik Eğitimi Bölümü mezunu olarak böyle bir şeyle karşı
karşıyayım. Ben de pek bunu hala kabullenemiyorum yani ben burada olmamalıyım.
Başka birisi mesela siz olabilirsiniz, bilmiyorum başka birisi olmalıydı. Ama bunun
tabii altında çok farklı nedenler var biraz bunu çok fazla belki girişimci ruhlu birisi
olmam sadece girişimci değil aynı zamanda paylaşım, hep girişim, hep ilerleme her
şeyin daha iyi olması için çabalama gibi garip hakikaten kendimden ayıramadığım
bazı özelliklerim var ama burada ben olmamalıydım. Gerçi pişmanda değilim burada
olmaktan çünkü burada bulunmanın bana verdiği hem kendi kariyerimle ilgili mesleki
kariyerimle ilgili ciddi bir olumlu itibarlı prestij var bunun sağladığı elbette ki ticari
kazanımlar da var. Yani o dolmuş minibüs limonata hikayesinden bugünün dünya
çapındaki en büyük profesyonel Türkçe çevirmenler ağının üzerinde oturuyorum kişi
olarak. Sydney‟den San Paulo Montreal‟le Avrupa‟nın bütün büyük küçük şehirlerine
Osaka‟ya, Helsinki‟ye öyle bir ağ kurduk ki Allingus için çalışırken tabii tam benim
alanım düşünsenize diller, pratik teoriler bu arada zaten çevirmenlerin gerçek
çevirmenlerin klasik bir hastalığı vardır: Çeviriyi doğru yapabilmek için tek bir kelime
üzerine 6 saat araştırma yapabilir bir çeviride, bunu kimse yapmaz. İşte ben o kelime
üzerine araştırma yaparken İngilizce bir sözcüğün Latince etimolojisine bakıyorum
oradan hemen başka bir yerlere gidip bir balıkçının hikayesiyle karşılaşıyorum gerçek
yani. Oradan Yonagoni Harabelerine gidiyorum. Batıkları var biliyorsunuz
Japonya‟nın güneybatısında suyun altında piramitler var belki hatırlayabilmişsinizdir.
Oradan birden kendimi Sümer dilinin sözcüklerinde buluyorum. Atatürk‟ün Güneş Dili
Teorisine gidiyorum ve bu arada ben çeviri yapıyorum tabii. İşte Latinceyle Türkçe
arasında eski Grekçeyle Türkçe arasındaki birtakım ters benzerlikler acayip ilgimizi
çekiyor. Bu iki dil birbirlerinden uzak diller olmalarına rağmen mesela bir teli ile ilet
köklerinin birbiriyle nasıl aynı anlama geldikleri fakat birinin başında birinin sonunda
olması falan işte diyorum ya Güneş Dili Teorisi Atatürk, böyle kavramların içinde
macera oluyor benim için.
3
Tabii biz bu macerayı yaparken bir taraftan da çeviri yapmaya başladık Allingus diye
biraz Latince, biraz İngilizce bütün diller anlamına gelen bir firma ismi bulduk; o
zamanlar en azından iş yapıyoruz, çeviri yapıyoruz. Şey dikkatimi çekmişti hani ilk 1–
1.5 yıllık çalışma dönemimiz içinde Türkçe karşılığı varken İngilizceden Türkçeye
çeviri yaptığımızda Türkçe karşılığı varken bunu niye olduğu gibi İngilizce bırakıp
sadece sesteşleştirip Türkçeye aktarmak yoluna gittiğimizden kendi kendime
rahatsızlık duymuştum ve bu rahatsızlığımı hani meslektaşlarımla paylaşırsam hem
rahatsızlığımın hafifleyebileceğini hem de buna belki daha önceden birileri çare
bulmuştur, düşünmüştür birtakım çözümler uygulamaya konmuştur diye bir arayışa
da girmiştim, o paylaşımı yaparken. Baktım ki kimse bir şey yapmamış. Herkes
Computer diyor piksel diyor. Bilmem TSE toplantısından hatırlayacaksınız modemin
eternet kablosunu modemin soketine takalım diyor hiç Türkçeyle alakası yok bunun
ama bu da bu yani hani „this is a fact‟ şeklinde bir durumla karşı karşıyayız. Peki, ne
kadar bizim kontrolümüzde bizimle ne kadar ilgisi var bunun onu da kafamda bir yere
oturtamıyorum. Şimdi çünkü biz malum işte gölge varlığız hiçbir yerde varlığımız
bilinmez çaycıyla aynı durumdayız bir şirket için. Çaycılığı küçümsemek adına değil
ama bizim o durumda olmamamız gerektiği adına 10 yıl öncesindeki yadırgayışlarımı
ifade etmek için söylüyorum. Yani biz bununla ne kadar ilgimiz var bizim internet
kablosunun modemin soketine takmakla bizim ne kadar ilgimiz var, bunu ayırt
edemiyordum ama onu oraya yazan da bendim. Sonra bütün bu araştırmalar birazda
şeyle bütünleşti dil nedir zaten o onun dinler felsefesinden gelen ona tanrısallık
niteliği kazandıran, çok güçlü anlatımlarla gelen bir kere bende zaten vardı. Ama din
bilimciler buna ne diyor birde ona bakalım ve dilimizi nasıl tanımlayabiliriz diye
araştırırken Emile Benveniste o genel dil bilimlerinin duayenlerinden biri Fransız bir
dilbilimci onun Yapı Kredi yayınlarından işte „Genel Dilbilim Sorunları‟ diye bir kitabını
okumuştum. (Genel Dilbilim Sorunları, Emile Benveniste, Çeviri: Erdim Öztokat,
Türkçe (orijinal dili Fransızca), 225 s. ISBN: 9753634404)
Orada ilk giriş kısmında çok güzel bir tanım vermiş ve tanımın üstüne şunu söylemiş.
“Öyle ki o demiş (yani dili kastederek) nesnelere eğilim kazandıran henüz var
olmamışı var eden ve yok olmuş şeyleri geri getiren kurucu bir güçtür” diye
tanımlamış dili ve hakikaten de o diğer ahitlerde anlatılanı diye belki de oradan
esinlenerek böyle güzel dile getirmiş olsa gerek.
Mütercim Tercümanlık Bölümü öğrencileri olarak bizim hepimizin ya da çevirmenler
olarak bizim hepimizin bir bir dille ilgili bir düşüncemiz olması lazım, bizim anadilimiz
Türkçeyse örnek olarak ve yerinde vurucu bir örnek olarak söylüyorum. Bizim eternet
kablosunun devamını söylemiyorum yapmamamız lazım ve Türkçe birde çok ilginç
bir dil hatta o kadar ilginç ki işte birçok batılı tarihçi edebiyatçı araştırmacı yazarlar
Türkçe için öyle yorumlar yapmışlar ki herhalde demiş bir tanesi Max Weber‟di
sanıyorum yanlış hatırlamıyorsam “Türkçe herhalde cennette konuşulan dil olsa
gerek” çok ünlü bir edebiyatçı söylüyor bunu. Başka bir tanesi diyor ki hani bir
taraftan da kinayeyle “yok canım Türklerin üstüne çok varmayın bir şey yapmadıkları
için onlar Türkçeyi yapmışlar ve başka bir şey yapmalarına da gerek yok” diyorlar.
Neden bu vurgular var; sizinle birazdan asıl bölümümüze geçmeden önce bunları
sizinle paylaşma isteğimin sebebi şu dil bizim her şeyimiz anamız, atamız, tarihimiz,
geçmişimiz olduğu gibi geleceğimiz de miras aldığımız şey olduğu gibi miras
bırakacağımız şey ve dilimizin mutlak surette arkadaşlar ana dilimizin çeviri yaparken
çok itina ile çok özenle korumamız gerekir. Türkçenin de zaten bu korumayı bu
koruma noktasında bizi güçlendirecek bizi destekleyecek dünyadaki diğer hiçbir dilde
olmayan çok güzel bir özelliği var o da Türkçe kök heceli eklemli bir dil yapım
4
eklerimiz var, çekim eklerimiz var, buradan isim sıfat fiil vs bütün bunları
üretebiliyoruz. Bugün 83 bin 85 bin kelimelik bir Türkçe sözlüğümüz var güncel bir
Türkçe sözlüğümüz. En basit bir Turbo Pascal eskilerde kalmış Turbo Pascal
bilgisayar programının Türkçenin temel yapısını işleyiş yapısını bir formül olarak
girseniz enter tuşuna basıp yatsanız sabaha uyandığınızda –bu yaşanmış bir şey
olduğu için söylüyorum– 27 milyon tane sözcük bulabilirsiniz 27 milyon tane sözcük
bulabilirsiniz. Bunların bir kısmı Türkiye‟de hiç kullanılmamış hiç bilinmeyen sözcükler
olabilir. Ama bir Türkmenistan‟da, Kırgızistan‟da, Tataristan‟da kullanılan sözcükler
de olabilir bir kısmı hakikaten şuana kadar hiç işlev kazanmamış hiçbir yerde
kullanılmamış ne sözlü, ne yazılı ama şeker gibi sözcükler de olabilir. Dolayısıyla ben
hep şeye takıldığım için söylüyorum eternet kablosu olayı böyle olmak zorunda
değildi ve bunun için sizi de tabii kimse suçlayamaz ya da sizleri şimdi kimse bir bir
hedef gösteremez sen yaptın bunu diyemez. Ama bunu çevirmenler yaptı bunu biz
çevirmenler yaptık. Geldiği gibi aldık aman işte para girsin tamam mı işimi ben en
kısa sürede müşterinin beklentilerini yanıtlayacak şekilde yapayım gerisi önemli değil.
Onun görevi benim görevim değil; basın var, yayın var, Milli Eğitim var, onlar bile
bilmiyor ben ne yapabilirim ki kesinlikle çok hem artık geride kalmış hem geçerliliği
olmayan bir düşünce hem de hepimizin kendi içimizde takdir edip bunun doğru
olmayacağı kanaatine varabileceğimiz bir düşünce biz Türkçeden sözcükler
üretebiliriz. Türk Dil Kurumuna başvuruda bulunabiliriz. İlla oturgaçlı bir Türkçesi
olmak zorunda değil, canım onun da Türk Dil Kurumuyla bir alakası yok ya neyse
ama güzel şeyler çıkartılabilir.
Bilgisayar yani bana göre yani bütün bu savunduğum ve sizlerle paylaştığım
düşüncelerime rağmen keşke computer kalsaydı daha iyi diyebileceğim kelime
bilgisayar. Benim bilgisayarım bilgisayar olmaktan başka her şeyi yapıyor film
seyrediyorum, müzik dinliyorum. Ama o kavrama karşılık gelen bir sözcük olarak
önemli bir kişi tarafından zamanında kullanılmış teklif edilmiş ve yerleşmiş çok da
güzel bugün gidip Vatan Bilgisayardan gidip bilgisayar alabiliyorum ben. Yani benim
o düşünceme karşılık verebiliyor bu sözcük. Bunun gibi bir şeyler yıkılabilir. Bu
yüzden biz çevirmenlerin üzerine giderek daha fazla düşen bir sorumluluk var
anadilimizin o dil anlayışımızın düşüncemizin oluşmasında geliştirilmesinde bunu
sadece biz kendimiz artık bunun farkına varmakla kalmadık sadece biz değiliz bunun
farkına varan bu genel anlamda da bizim çalışmalarımızla biz kendimizi hedef
gösteriyoruz diyoruz ki bunu biz yaptık. Türk Standartları Enstitüsüne böyle diyoruz.
Türk Dil Kurumunda böyle diyoruz. Maliye Bakanlığına gidiyoruz toplantılar yapıyoruz
bunu biz yaptık diyoruz ve artık insanlar sizleri hani biz belki bir 10 yıl hatta 50 yıllık
bir çeviri sektörü tarihçesi olduğunu düşünürsek Türkiye‟de 50 yıldır bu işi
yapanlardan hesap sorulması için uğraşıyor şu gördüğünüz kimlik ve bunda da
bayağı bir mesafe kat ettik. Sizler de lütfen yarınlarda bunun muhatabı olacağınızı
dikkate alın isterim. Şimdi bütün bu çalışmaları yaptık genel profil oluşturmaya
çalıştım tarihçeyle ilgili o arada TDK‟yla 2003‟ten beri süre gelen çalışmalarımız var.
Sektörle Türk Dil Kurumu‟nu nasıl buluşturabiliriz ve bir bilinçlenmeyi bir farkındalığı
nasıl ortaya koyabiliriz diye ama iki taraflı TDK da farkında değil çeviri sektörünün
Türkçeyi ne kadar katlettiğinin farkında değil, hep başka yerler aranıyor o zamana
kadar. Çeviri sektörü de Türk Dilinden ben sorumlu değilim ki diyor ben hatta şöyle
bir yerleşik kavram bile vardır genel olarak da biz çevirmenler vatansız milletsizizdir
çingeneyizdir. Neden? Biz iki dili de iki kültürü de olan insanlarız da o yüzden gibi
böyle garip bir açıklaması da var bunun.
5
Yani ama ben rüyamı Türkçe görüyorum yani annem bana Türkçe ninni söylemişti ve
işte o baklavayı Türkçe yapıyorum mutfakta. Çok ilginç hani bunlar kişisel
görüşlermiş gibi gelebilir size ama çok ilginç bağlantılar çıkacak birazdan benim
şaşırdığımdan daha çok şaşıracağınıza eminim bu bağlantılarla ilgili. Hayır, bizim
milletimiz var Kürt‟üm, Türk‟üm ama benim bir milletim var canım benim atam var
yani annem var, babam var, kardeşlerim var, benim bir geleneğim var ve bütün
bunların hepsinin merkezinde benim dilim yatıyor. Herhangi bir felsefe sözlüğünü
açın dil kavramına bakın aynen şu tanım çıkacaktır karşınıza. Kültür denen o üst
kavramın içindeki bütün parçacıklarıyla nedir işte inanmış, mutfak, müzik, sanat, gizli
açık bilimler, bütün bunları bir araya getirdiğinizde daha fazlasını da tabii bir araya
getirdiğinizde kültür dediğimiz şey ortaya çıkıyor ve işte bütün bunların temel yapı
taşı dildir diye açık tanımlarımız var yani bu tanım oldukça tatmin edici ve gerçekçi bir
tanım aynı zamanda. Şimdi biz şirketi kurduk TDK‟yla orayla burayla çalışmalarımızı
yaptık. Zamanlar zaman ilerledi olaylar akışlar gelişti. Derneğimizi kurduk. Dedik ki
tüm çeviri işletmeleri diye bir dernek kuralım. Çünkü o dönemde zaten birkaç yıldır
hali hazırda Avrupa‟yla çalışan Avrupa, Amerika, Kanada‟yla çalışan bir tercüme
bürosu olmamız sebebiyle Türkiye‟de hiçbir müşterimiz yoktu o dönem. Yani bizim
Pazar beğenemememiz nedeniyle yoktu. Özellikle Avrupa‟daki büyük oyuncular yani
bu sektörün bu enstitünün en önde gelen tercüme bürolarının hiçbirinde Türkçe
projelerinin alt yükleniciliğini yapıyorum subcontraction ve onların bu işi nasıl
yaptığını bizim burada yaptığımızla hiçbir alakası dahi olmadığı biz uzun yıllar
tecrübe edindik yani en az bir 5–6 yıl diyelim, sonra onlardan bize bir davet geldi
dediler ki bak 20 tane Avrupa ülkesinin yani bunların her birini ulusal düzeyde temsil
eden çeviri işletmelerinin çeviri işletmeleri derneklerinin mesela bir Romanya Çeviri
İşletmeleri Derneğinin, bir Yunanistan Çeviri İşletmeleri Derneğinin vs bir araya
gelerek oluşturduğu bir çatı meslek örgütümüz var. Hem de yani bizse tanıyoruz
firmaları gel bizim üyemiz ol ama Türkiye‟de bir ulusal üye bir çeviri işletmeleri
derneği yok ki ha çeviri derneği var, Türkiye Çevirmenler Derneği var. Ama çeviri
işletmeleri derneği hele bir de tüzüğünü incelediğinizde bu meslek örgütünün çatı ve
sektör örgütünün kısa adıyla EUATC. Türkiye‟de böyle bir şey yok. Fakat tüzükte
küçük bir virgül koymuşlar demişler ki eğer bir ülkede henüz çeviri işletmeleri derneği
yoksa o ülkeyi ulusal düzeyde temsil eden bir çeviri işletmeleri derneği yoksa o
ülkeden bir tercüme bürosu 1 yıllık geçici üyelik hakkı kazanabilir ve bu süre zarfında
tüzükte öyle demesine rağmen pek ifade görmediğini hissettim. Maddi manevi
EUATC bu işletmeyi destekler 365 gün 6 saat sonunda ulusal düzeyde çeviri
işletmeleri derneği kuruldu kuruldu, kurulmadı o geçici üyelik hakkı düşer böyle bir
virgülleri var ve o zaman tabii başka bir harita vardı Trakya Bölgesinde
Yunanistan‟dan gösterildiği zaman EUATC ana sayfasından şimdi tabii değiştirdik
onları ve Türkiye sanki onların ilgi alanındaymış gibi görmüştüm ben bunları sene
2005. Biz o daveti değerlendirelim dedik gittik başvurumuzu yaptık Allingus Tercüme
Hizmetleri 1 yıl geçici üyelik hakkını verimli şekilde değerlendirdi biz Türkiye‟ye dönüp
dedik ki gelin arkadaşlar eski, yeni, büyük, küçük, bütün tercüme büroları bizi davet
ettikleri Nisan 2007‟de Atina yapılan EUATC genel kurul toplantısına gidelim veririz
önemli değil illa ben olacağım diye bir şey yok. Birimiz gitsin orada Türkiye‟yi tarafsız
bir şekilde Türkiye‟nin çeviri sektörünün kısa bir geçmişini, güncel durumunu ve
bunun ihtiyaçlarını eğitiminden standartlarından ve teknolojisinden uygulamasına
neyiz biz birisi tanıtsın geçici üyelik hakkımızı alalım sonrada tek vücut olarak bir
dernek kuralım dedik pek kabul görmüyor bu bizden daha eskiler var çünkü.
Onlardan biz icazet almadan yapmış olduk bu işi onlar da buna kırıldılar gerçi öyle
olmadı da öyle diyelim ve bu sefer şimdi iki tane derneğimiz var bizim bir tanesi Çeviri
6
İşletmeleri Derneği İstanbul‟da, bir tanesi de Tüm Çeviri İşletmeleri Derneği
Antalya‟da. Şimdi Türkiye Çeviri İşletmeleri Derneği şu güne kadar bu yola çıkarken
hayal ettiği hedeflediği hani ulusal ve tek bir çeviri işletmeleri derneği olabilme hayali
dışındaki her şeyi gerçekleştirdi. İnşallah o hayalimizde hani bu iki derneğin
birleşmesi çok uzun yıllar sonra olmaz ama buluşur gerçekten katılımcı demokratik
tek sesli dışarıya karşı ama kendi içinde çok sesli bir dernek olarak ülkemizdeki çeviri
sektörünün gelişimine katkıda bulunabiliriz. Tabii biz çeviri sektörünün gelişmesine
katkıda bulunabilirsek çevreye katkıda bulunabiliriz Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğine katkıda bulunabiliriz. Çünkü şuan Türkiye‟nin dış ticaret açığının yine o
görünmeyen gölge varlık olarak fark edilmeyen en büyük sebeplerinden bir tanesi
yani biz hep ithal ediyoruz. İhracatımıza baktığımızda arada milyarlarca dolarlık fark
var. Aylara böldüğümüzde bile neredeyse 500 milyon Dolar gibi böyle istatistikler
çıkıyor şimdi tam hatırlayamadığım için benzetme yaparak söylüyorum sadece. Bizim
üreticimiz imalatçımız, sanayicimiz, tercüme sektörüne olan ihtiyacının kendisi
tanımlayamadığı için veya kısmi tanımlasa bile buna nerede nasıl ulaşabileceği
gerçek, profesyonel, kurumsal ve uzun soluklu ilişkiler kurabileceği tercümanlara
tercüme bürolarına çeviri işletmelerine hangi kanallardan ulaşabileceği örneğin bir
sorun olduğunda o işletmeyle bu işletme yani müşteri işletme arasında bir sorun
olduğunda o sorunun çözümün de ilgili yerleşmiş uygulamada birtakım uygulamada
olan birtakım kuralların olup olmadığını bilmiyoruz. Onlar da bilmiyor biz de
bilmiyoruz. Ama bunları inşallah geride bırakacağız çünkü çok önemli adımlar attık ve
bu adımlar hatta o kadar sıkıştırılmış şekilde gerçekleşti ki biz domino taşı gibi bir
yöne devirdik sonra bunun ardında kaç tane taş olduğunu görmeden devirmişiz.
Potur potur potur potur diye büyük bir hızla büyük bir gürültü çıkararak nerede
olduğumuzu idrak edemedik bir anda. Yani mesela dedik ki Avrupa‟da bir çeviri
standardı var henüz yürürlüğe girmemiş „under preperation‟ ama hani eli kulağında
her an uygulamaya yürürlüğe girebilir. Türkiye‟de niye çeviri standardı olmasın dedik
yine sene 2005‟di. Türk Standartları Enstitüsüne gittik. O hazırlık aşamasındaki taslak
standardın bir nüshasına da ulaştık. Bakın TSE Avrupa‟da böyle bir durum var bunu
ülkemize getirmekte büyük hayır var. İşletmeleri serbest çevirmenlerin hatta
akademinin katkısıyla öğrencilerimizin eğitime yeni bir boyut katabiliriz dedik. Biz
bunu getirdik TSE‟de kabul etti. Onlara da nice teşekkür borçluyuz ve beni işte
raportör atadılar. Standardın İngilizce, Almanca, Fransızca çevirisi vardı. Ekim
2006‟da TSE tarafından kabul edildi. İngilizce, Fransızca, Almanca orijinallerinin
Türkçeye aktarılması yani bu standardın Türkçeleştirilmesi sürecinde beni konu
röportörü atadı. Berrin Hocamdan destek alarak onun çevirisini tamamladık ve 9
Nisan 2009‟da bu standart Türkiye‟de resmen yürürlüğe girdi. Yani artık serbest
çevirmenlerin ve çeviri işletmelerinin hatta endüstri paydaşı olarak kabul ettiğimiz
Industry Stakeholder diye geçiyor uluslararası camiada bu kavram. Müşterileri bile
bağlayan bir standardımız var bunun geniş kitleler tarafından özellikle akademik
camiada tanıtımı duyurulması hatta TSE‟nin katkılarıyla birtakım kısa metrajlı da olsa
eğitimler ve sunumlar yapılması falan zaman alacaktır. Ama bu öyle bir güvence
oluşturdu ki bizim için her standardın belgelendirmesi varmış gibi. Standart yani iyi de
çıkmış bize ne faydası ne olacak bunun diyemiyoruz. Şimdi iki tane rakip dernek var
bu iki rakip dernek sahip çıkmaya çalışıyorlar buna. Bu standardı biz getirdik biz
getirdik diye onun „certification‟ nın oluşturulması ile ilgili şimdi duyduk duymadık
demeyin aldık davulu zurnayı elimize hani bunun tanıtımını yapmaya çalışıyoruz.
Gerçi benim anlattığım hikaye hakiki ve doğrudur kanıtlarıyla birlikte. Ama böyle bir
rekabet olması da çok hoş bir şey yani ben bundan zaman zaman üzüntü duysam da
mutluyum.
7
Dolayısıyla şimdi öyle bir süreç var ki bizim hedefimiz belgelendirilmesini
„certification‟ tamamlamamış çevirmen ve çeviri işletmesinin Türkiye‟de kalmamasını
sağlamak bu arada „huge‟ bir „number‟dan bahsediyoruz 6.500 tane tercüme bürosu
var Türkiye‟de. Tek kişilik gerçek kişi olarak veya limitet şirket adi ortaklık ama en az
iki kişi bir arada bulunduğu 6.500 tane tercüme bürosu var. Van‟dan Kayseri‟ye
efendime söyleyeyim İstanbul zaten yani açık arayla her zaman önde sadece
Kadıköy‟de 1.500 tane tercüme bürosu var İstanbul‟da falan.
Ben sizlerle konuşurken sizleri çevirmen olarak göremiyorum. Bu biraz kişinin herkesi
kendi gibi sanmasına benziyor. Ben sizlerin hepinizin hem de çok yakın bir zamanda
bir çeviri işletmecisi olarak algılıyorum. Ben bunun önüne geçmek pek kolay değil
benim için. Böyle algılamanın da aslında çok böyle hoş nedenleri var bunlardan bir
tanesi örneğin çeviri işletmecisi olmakla yani bir tercüme bürosu sahibi olmakla ya da
ortağı olmakla çevirmen olmak arasında çok büyük farklar var. Yani ikisi de aynı
heyecan ikisi aynı macera sonu gelmek bilmeyen etimolojik köken araştırmaları ve
tam doğru karşılığı bulmak için çıldırmalarla geçen süreçler ama çevirmen
olduğunuzda kaba bir benzetme yapacağım 1 Lira kazanırsınız bu iyi bir paradır ha
onu da söyleyeyim yani bir birim olarak söylüyorum. Çeviri işletmecisi olduğunuzda
dile kıyasla söylüyorum 100 Lira kazanırsınız. Bu bozulmaz değişmez bir kaidedir. Bu
kazançlarla ilgili bir iki örnekle hatta siz sorular sordukça daha da açıklayacağım belki
birazdan. En iyi gelir sağlayabileceğimiz hayatınızı sorumluluklarınızı mükellef
olduğunuz bakmakla yükümlü olduğunuz aileniz, eşiniz, çoluk çocuklarınız bütün
bunlar i çok iyi bir seçim sizleri de çok tebrik ederim. Elektrik sigortası gibi çeviri bir
gün ben çok geç yapmıştım ben SSK kaydımı. Sevdiğim ağabeylerimden biriyle
konuşuyorum. Ooo dedi Kamil sen ne yaptığını zannediyorsun yanına masaya 1
trilyon koysalar birde sana emeklilik vergi numarasıyla elinin tersiyle iteceksin 1
trilyonu. Emekli olmalısın demişti o benzetmeden aklıma gelerek söylüyorum şimdi
çiviyi öğrenmiş ki siz özgürsünüz dünyanın herhangi bir yerinde her zaman
yapabilirsiniz çeviri. Şimdi daha da güzel bir yanı var mesela bir Yunanca çeviri
getirip Yunanistan‟ı bilerek söylüyorum EUATC vasıtasıyla bilerek söylüyorum.
Yunanca çeviriye bakın her zaman çok azdır. Fakat hani bütün o çevirip şeyi
anadilimiz falan dediğim noktada hani bir değer olarak ortaya koyup sahip çıkalım
birlikte sahip çıkalım bu yüksek değere dediğim Türkçe Şükrü Arif Akalın Hocamın
söylediğine göre dünyanın en büyük dördüncü dili ve Kanada‟da bir örnek olarak
söyleyeceğim, sadece sağlık endüstrisinde Türkçe çeviriye olan talep akıllara zarar
inanılmaz ve havacılık sektöründe de böyle Kanada‟da. Yani biz Türkiye‟deki 6.500
tane tercüme bürosu bir araya gelsek 28 bin tane serbest çevirmen bir araya gelsek
sadece Kanada‟nın çeviri taleplerine yanıt verebiliriz. Kaldı ki Avrupa Birliği‟nden
Amerika‟dan, Japonya‟dan, İngilizce dışındaki diğer dillerden bir Fransızcadan yani
hiç bahse gerek yok yani onların yine ne kadar etkili ve büyük olduğunu. Dolayısıyla
çok iyi bir eğitim kurumunda çok değerli hocalarımızın, sektörü de bilen tecrübeli
değerli hocalarımızın gözetimi ve denetiminde kendimize inanılmaz bir yatırım
yapmışsınız bu bölümü seçmekle belki bilerek belki bilmeyerek. Ama tabii eğitimle
uygulama arasında da ciddi bir fark olduğunu ve ne kadar doğru olduğunu
bilmiyorum bu istatistiğin ama sanıyorum Hacettepe kaynaklı gelmişti bana da. İşte
yıllık ortalamada Türkiye‟deki mütercim tercümanlık bölümlerinden verilen 400
mezundan %3‟ü 2 yıl sonra mezuniyetten sonraki 2 yılsonunda ancak %3‟ü sektörde
kalabiliyormuş. Neden çünkü sektör çok vahşi yani onun kendi içindeki o ticaret
kuralları o kadar acımasız ki tahsilat her zaman bir dert sizin okuldan aldığınız
eğitimle piyasadaki durumun beklentileri bambaşka iki sektörmüş gibi yani ben
8
buradan çıkıyorum süper dört yıllık eğitimimi almışım bir bakıyorum kendimi tekstil
atölyesinde buluyorum. Yani mecazi benzetme yapmak için söylüyorum. Bu neden
böyle Türkiye‟deki talebin niteliği çok kötü olduğu gibi niceliğinin zıttı olarak talebin
yani endüstri paydaşı kabul ettiğiniz müşteri tarafından gelen talebin niteliği çok kötü
olduğu gibi ona o talebe sunulan arz da çok kötü. Ben Polonya‟ya gittim size öyle
anlatsam daha doğru olacak bütün samimiyetimle söylüyorum Polonya‟ya gittim 2007
Kasım Tüm Çeviri İşletmeleri Derneği‟nin resmi üyelik döneminin başladığı
Allingus‟un bir yıllık geçici üyeliğinin düştüğü EUATC toplantısı biz yontma taş
devrinde yaşıyoruz arkadaşlar çeviri sektörü olarak. Ne teknolojiler geliştirmişler,
nasıl mesleki örgütlenmeler yapmışlar. Eğitim kurumlarından tercüme bürolarının
yapılanmalarına organizasyonlarına ben resmen bakakaldım ya böyle bir şey olabilir
mi lehçede yani „Polish not so important‟ bir dil yani Türkçeye kıyasladığınızda. Bunu
da geçin Çek Cumhuriyeti‟ni bilen var mı aranızda giden ya da öyle soralım herhalde
yok anladığım kadarıyla kayak yapmaya gitmiş olabilirsiniz diye düşündüm. Bunu
Hacettepe‟de de söylemiştim hatırlayacaksınız. Dünyanın en büyük 5 tercüme
bürosundan iki tanesi Çek Cumhuriyeti‟nden çıkma 2.5 milyon nüfusları var belki
biraz fazla bile söylemiş olabilirim. Dünyada hiç talep edilmeyen bir dildir Çekçe talep
edildiğinde de dünyanın en zor üç beş dilinden biridir doğru tercümanlığını
bulunabilen. Mesela Moravya isimli bir tercüme bürosu var Çek Cumhuriyeti‟nde.
Sadece sunucularının yani bilgisayarlarının dünya çapında yayın yapan 156 ülkeye
yayın yapan online „Project management‟ların‟ yürütüldüğü sunucularının bulunduğu
alan 3 bin m2. 75 milyon nüfus dünyanın en büyük dördüncü dili ben bu işi
anlamadım bu işte bir gariplik var. Bu gariplik sadece sizinle bizimle arzın talebin
niteliğiyle falan da ilgili değil yani biraz daha farklı bir şeyler var bu garipliğin
arkasında. Yani ülkemizde birçok şeyinde birçok gariplik var da Türkçe‟ye inanılmaz
bir talep var ve bu sektöre dört elle sıkı sıkıya sarılmanızı gerektiren çok açık net
veriler var. Ama bu derneklerin kurulmasında artık böyle tamamen bireyler değil de
ya gel arkadaş el ele verelim seninle beraber bilincimizi birikimimizi ortak
değerlerimizi kendi başkalarından beklediğimiz ve bir türlü bekleyip de bir türlü
olduğunu gerçekleştiğini göremediğimiz o şeyleri biz yapalım ya demeye
başladığımız yeni bir dönem var şuanda Türkiye‟de. O pek sağda solda hissedilmiyor
onun etkileri belki ancak 3 yıl 4 yıl sonra ortaya çıkacak. Ama o tohumlar atıldı ekildi
yeşerdi filizlerini vermeye başladı. İşte bizim özellikle Atılım Üniversitesi‟nin Mütercim
Tercümanlık veya İngiliz Dili Edebiyatı Bölümlerindeki öğrenciler olarak söylüyorum
bunu. Bizim bir kere kesinlikle birbirimizle benim şu verdiğim bilgileri çok iyi
değerlendirip hesabımızı kitabımızı iyi yapmamız lazım geleceğe yönelik. Birlikten
güç doğduğunun gerçi bazı müstesna durumlarda birlikten güç doğmayabiliyor ama
birlikten güç doğduğunun tartışılmayacak bir gerçek olduğu ortada ve şimdi ben 15 yıl
önceye dönüyorum hafızamda Bilkent Üniversitesi‟nde okuduğum dönemde orada
çok güzel arkadaşlarım vardı sınıflarda bizim bölümde. Biz orada gerçekten bu
geleceği hesaplayamamışız. Neler neler yapıyoruz yani ya da birisi yapıyor bazen
fırsat bulunca ben yapıyorum. Bir araya gelelim 10. yıl kimsenin birbirinden haberi
bile yok ve o kadar değerli insanlar ki bunlar o kadar bilgili şuan kendi alanlarında
gerçekten büyük şirketlerde patronluk yapan veya büyük düşünür yazar olmuş
insanlar sınıf arkadaşlarım. Ama hiçbir şekilde biz araya gelememişiz gelemiyoruz
bunu da zamanında hesap etmediğimiz için. Şimdi ben 37 yaşındayım. Ama keşke
25–24 yaşlarımda olsaydım da yani bugünün hesabıyla işbirliği, güç birliği, akıl birliği,
fikir birliği yapıp bu o demin iki cümleyle belki iki cümle bile değil temas ettiğim bir
ticaret dünyasının inanılmaz zorluğu yani her dönemde o kadar sıradan olan
canımıza tak ettirebilecek vahşetini o günlerde keşke görebilseydim ya da bu bilgimi
9
zaman makinesinde geriye götürüp oraya taşıyabilsem. Siz şuanda o fırsata
sahipsiniz. Buraya o veya bu sebeple katılamayan diğer arkadaşlarınıza bu bilgiyi
aktarma şansınız var. Mütercim Tercümanlık Bölümü öğrencileri olarak belki hemen
bu toplantıdan sonra mezun olmadan önce kuracağınız belki de yarın ilk kuruluş
işlemlerine başlayacağınız tercüme bürosunun çeviri işletmesinin hedef sektörlerini
belirlemeye başlayabilirsiniz çok da doğru bir şey olur. Sen ne kadar koyuyorsun
arkadaşım bu ortaklığa sen hangi departmanın müşteri ilişkilerini mi alacaksın pazar
araştırmacısını mı alacaksın bunları planlayabilirsiniz. Yalnız kalmamaya bakın ve
sizinle aynı dili konuşan üst eğitim almış insanlarla bugün tanıdığımız dostlarınızla
birlik olmaya geleceğinizi de böyle inşa etmeye çalışın. Biz yalnız kaldık çok kötü
oldu.
Para nedir biliyor musunuz? Özgürlük demektir para bir düşünün bu lafı „özgürlük
demektir‟. Paranız varsa sizin belinizi kimse bükemez. Arkadaşlarınız olsa bile
durumu kurtarmayı bilir yani para. Diyorum ya çeviride inanılmaz para
kazanabilirsiniz. Yani kestiğiniz faturalar yani haftalık faturalarınız 10 bin Euro falan
olur. Müşterilerimize kestiğiniz tahsilatını yaptığımız 10 bin Euro falan olur. Yani bunu
şöyle açıklayalım: 4 ayda 5 ayda bir çiftlik satın alabilirsiniz. Nerede ama Antalya‟da,
İzmir‟de falan alabilirsiniz. Şimdi paranız olduğu zaman da şu oluyor sadece özgür
olmakla kalmıyorsunuz, parasızlığın verebileceği her esaretten kurtulmakla
kalmıyorsunuz, aynı zamanda kendinizi hem bireysel olarak, hem de geleceğinizi
inşa etmek noktasında gene sorumluluklarıyla birlikte aileniz, işletmeniz, ortaklığınız
development için beyin fırtınası yapma imkanınız oluyor zaman sizin çünkü
düzeninizi kurmuşsunuz. Ama paranız olmadan da böyle olmuyor. O hamal gibi onu
oraya taşı, şunu çevir, o evrak ne oldu olmuyor böyle o çok yani Mütercim
Tercümanlık Bölümü olan bölüm mezunu olan bir öğrencinin veya bir kişinin kendi
kariyerinde mutlaka ya bir grup çevirmen olması lazım ya da bir işletmenin ortakları
paydaşları olması lazım. Bu tavsiyemi lütfen düşünün 15 yıl sonrayı düşünün işte
benim şuan ki durumum o. 94‟te mezun oldum 15 yıl ve benim şuan ki durumum bu.
Ben yine yani kendi durumumu iyi bir durum olarak size söyleyeyim bu arada o
yalnızlığın içinden tırnaklarımızla kazıya kazıya işte dünyanın en büyük network‟ü
olmuşuz Turkish Translation‟da efendim ulusal dernekler kurup çatı meslek
örgütlerinde. (video 2. kısım dakika 00:16:19) EUATC‟nin resmi ana sayfaları
burada. Burada başkanımız Yönetim Kurulu Başkanı bu 2009‟la 2011 etkinlik
döneminde seçimle başa gelmiş olan Yunanistan Penny Marinou Başkan Yardımcısı
Avusturya Çeviri İşletmeleri Derneği Başkanı, bu da Kamil Kartal bir de List of
Members‟ı görün. Hani o yalnızlığı yalnızlığın verdiği acı ve pişmanlıkla vazgeçmeyip
ne gerekiyorsa yapıp biz buralara geldik ama herkes gelemez yani onu da bilin çok
zor. Benim gelebilmem de şundan doğmuştur hani hiç kimse yani akademiyi elbette
tenzih ederek söylüyorum hiç kimse hiçbir şey yapmamış. Ben bir şeyler yapmaya
niyet edip tamam ya sekreterlik eğitimi bölümü mezunusun ama çok da buna kafanı
takma Kamil sen gene doğru bildiğin yolda ilerle, mesleğine ülkeni anadiline ortak
yüksek değerlerine katkın olur kardeşim deyip bu yola çıktığında tamamen bomboş
biri oluyorsun. Yani attığın her adımda mesela vergiden kaçıyoruz tamam, şu kadar
stopajımız var bu kadar bilmem nemiz var falan nasıl bu işle bir araya getireceğiz
falan diyoruz. Maliye Bakanlığı‟na gidiyorum hani çeviri sektörünün nasıl diyelim kayıt
dışı ekonomi olarak oluşturduğu çok büyük bir pay var. Ama Maliye Bakanlığı‟nın
Türkiye İstatistik Kurumu‟na verdiği TÜİK‟e verdiği ve üzerinde çeviri hizmet bedeli
yazmak suretiyle toplanmış faturaların 2007 yılı istatistiğine göre sözlü çeviridir, yazılı
çeviridir değildir bilinmez ama fatura beyanına göre 64 milyon Türk Lirası 2007 yılı
10
Türkiye‟de çeviri sektörünün oluşturduğu ekonomi ve bu gerçekte var olan bütün
sektörün sadece %10‟nu oluşturuyor. 64 milyon eski parayla 64 trilyon Lira %10‟nu.
Maliye Bakanlığı‟na gittiğimizde o kadar boş ki hiç kimse hiçbir şey yapmamış
diyorum. Yani sektörde uygulama alanında o korktuğumuz Maliye Bakanlığı‟na
girdiğimizde Gelir İdaresi Başkanlığı böyle güzel bir sandukalardan çok özel
dünyanın çeşitli bölgelerinden bitkilerden yapılmış poşet çaylarla bize işte ikramda
bulunuyor başkanlık düzeyinde yani onun bir üstü Maliye Bakanı Kemal Bey Kemal
Unakıtan. Benim bu kadar korktuğum adam kayıt dışı ekonomiyi ekonominin önüne
geçmek için mesleki örgütlenmemiz anlamında neler yapabiliriz ve biz katkıda
bulunmak istiyoruz diye gittiğimizde bizi böyle karşılıyor. Avrupa Birliği Genel
Sekreterliğine gittiğimizde biz bambaşka karşılanıyoruz. Halbuki ben benim tabirim şu
kendimi hep böyle tanımlıyorum. Çünkü uzun yıllarca böyle gelişti bu olay size de
belki bir ipucu olur. Kokuşmuş pijamasıyla çapaklı gözleriyle evinden dışarı hiç
çıkmayan son derece asosyal Kamil Kartal; gerçek bu inanın yani şaka değil böyle bir
durumla karşı karşıyayım. Şimdi hala daha hala daha benim kendi bu girişimlerimle
yapabildiğimin çok çok ötesinde inanılmaz boşluklar var ve hemen sizi bugün
öğrenciliğiniz devam ederken yarın mezun olmanızı beklemenize gerek kalmaksızın
müthiş adımlar atabilir ve tarihin yazılmasına, sektörün kalkınmasına bu mesleğin o
gölge varlık olmaktan çıkıp daha somut daha böyle önde hatta yön verici ha rehberlik
değil mi hayır ya ben tercümanım kardeşim rehber falan değil. Öyle bir sektör var 64
milyon TL sen bana nasıl rehber dersin hangi rehber 64 milyon TL‟lik bir sektör
oluşturabilir dalga mı geçiyorsun sen öyle bir şey yok. Bu sektörün o somutlaşması
daha hani o endüstriler üstü durumunun endüstrilerin kendileri tarafından, tekstil
tarafından, otomotiv tarafından, Çevre ve Enerji tarafından, Sağlık Sektörü tarafından
tanınması için çok ciddi şeyler yapabilirsiniz teknoloji de yapabilirsiniz, eğitim de
yapabilirsiniz, uygulama da yapabilirsiniz hala çok boşluklar var. Yani ben bu bu
meydanı boş bulup da her şeyi doldurabilme imkanı da zaten sahip değilim bir kişi
olarak dernek olarak da hala sahip değiliz. Sonuna kadar gidin çok iyi para
kazanabilirsiniz çok dünya devi müşterileriniz olabilir. Panasonic, HP bunlar yalnızca
„multilingual solutions provider‟ olarak sizinle çalışabilirler. Yani sadece „direct
phrases‟ dan „Turkish translation‟ bayii etmekle kalmazlar size 16 tane dili birden
verebilirler ve siz bunu nasıl „manage‟ edebileceğinizi atıyorum İngilizce Hintçe,
İngilizce Taice dil çiftlerindeki diğer çevirmenleri kontrol okumacıları proje
yöneticilerinin nasıl „deploy‟ edebileceğinizi öyle projeleri nasıl „manage‟
edebileceğinizi şimdiden etraflıca ve çok zekice düşünmeye başlayın derim ve
hedefiniz sadece Türkiye‟yi kalkındırmak olmasın yüzünüzü mutlaka batıya dönün.
Yani Avrupa‟yla iş yapmaya, Amerika‟yla iş yapmaya TL üzerinden satışa değil de
ihracata dolar ve euro üzerinden satış yapın. Talep beklenti inanılmaz bugün üç tane
büyük tercüme bürosuna bugün merhaba deseniz Kanada‟daki, İrlanda‟daki, Çek
Cumhuriyetindeki hemen yarın iş bilgisayarınızda 300–400 kelime gönderilir. Ertesi
gün siz Türkiye‟deki hiçbir bu niteliksiz olan arz talebin içine girmeden hop
Avrupa‟dasınız ve bunun sürdürülebilirliğini bir araya gelerek sağlanır bir kişi
yapamaz çünkü bunu. Bir araya gelerek iyi bir planlamayla ve umutla tabii yani bu
çok önemli başarısızlıklar elbet olacak yani bunlar sizin vazgeçmenize ya da geri
adım atmanıza neden olmasın hep devam. Bunu yaparsanız mezun olmadan, askere
gitmeden, evlenmeden, kendi işinizi kurmanıza gerek kalmadan, büyük şirketlerde bir
yerde staj dönemine girmeden bunu kaldırın ya ne stajı staj nedir ben bunu
anlamıyorum. Staj nedir yani siz hemen bir işletmeymişçesine akşam ya da sabah
kalkın bu kadar yani güzel bir profil Kamil Kartal, İngilizce Türkçe, şu alanlarda
uzmanım deneyimli şurada tecrübesi var referansları bunlar tabii bunları diyebilecek
11
yani dolu bilgi olarak bunları doldurabilecek hale gelin çok kolay parmak şıklatmak
gibi. Ama stajla başlarsınız hemen canavar millet hemen sizi kendi şirketine stajyer
olarak çağırmaya da hazır. Neden? Bedava çalışacaksınız da o yüzden. Bunun için
bir Büro Yönetimi ve Sekreterlik Eğitimi Bölümü okumadınız da Mütercim
Tercümanlık Bölümü okumayı tercih ettiniz. Ben sizden düşüğüm siz benden
yukarıdasınız ve sizin yapacağınız şey çok daha iyi olur yani şüphesiz ben tercih
etmezdim. Benim yanımda staj yapmayı eğer Mütercim Tercümanlık Bölümü mezunu
olsaydım. Çok hırslı ve çok ileriyi görün çok böyle büyük düşünün çünkü meydan boş
çok açık söylüyorum. Standardı getirdik 9 Nisan 2009‟da uygulamaya girdi.
Vergilendirme başlayacak ve Türk Standartları Enstitüsü her ne kadar bunun sadece
işletmede biçim belgelendirme olması gerektiğini düşündüyse de biz ve ben konu
röportör olarak ben mümkün değil standardın doğasına aykırı çünkü burada çeviri
işletmesi diye bir tabir yok çeviri hizmeti veren diye tanımlanmış ve Avrupa‟daki
uygulamaya baktığınızda „freehand translator‟lar EN 15038 standardıyla
belgelendirilebiliyor. Şimdi standardınız var mı, var. Tabii standardımız var ama bu
standart EN yani European Norm bunun kısaltılmışı EN Avrupa Standardizasyon
Örgütünün kendi içinde bir uygulamada bütünlük sağlayabilmek için çok belirli bir
topluluk tabii sürekli çeviri tecrübesi olan bir topluluk Avrupa Birliği. Bunun birbirlerine
girebilmesi için 2000 yılında EUATC‟de yardım talebinde bulunuyor Avrupa Birliği.
Diyor ki lütfen hani siz böyle bir ters „password‟ oluşturalım. Siz bunları teyit edin.
Akademiyle, paydaşlarla, müşteri tarafıyla, yazılımcısıyla, donanımcısıyla bu
sektörde teknoloji üretenlerle bir araştırma anket çalışma yapın şu kadar süreniz var
bunun sonunda bir EN çıkartalım EN çıkıyor. Fakat EN dünyada Kanada var,
Amerika var, Rusya var, Çin var, Afrika var, güneyi var, kuzeyi var, o zaman ne
olacak „International standards organization‟ yani artık top senin de üye olduğun yani
„European Standards Organization‟ (ESO) da üye bulunduğu TSE‟nin de üyesi
bulunduğu bağlı bulunduğu bir ISO var. Yani evet „International standards
organization‟ bu da enteresan bir şey.
Biz çevirmeniz işimizi yaparız kardeşim sadece çeviri bizim işimiz bu diye mi
düşünüyoruz yoksa bir dakika bu çeviri çok parçalı ve çok kitleler, endüstriler üstü bir
oluşum bir kavram olması sebebiyle acaba çevirinin dışında bizim yaptığımız veya
belki de bizden yapmamız beklenen başka şeyler var mı bu işin içinde ve buna er geç
bunun farkına varacak mıyız acaba? Mesela bu belki böyle bir mesaj
verebiliyorumdur diye söylüyorum çok önemli kanıtlarla anlatacağım diye de daha
evvel söylemiştim. Şimdi tamam standardı getirelim dedik domino taşlarıyla devrildi
derken gel Kamil konu röportörüsün, hay hay bir baktım EN dışında ISO standardı
var ve bunun çalışması yapılıyor. Peki, ISO ne yapar. ISO birtakım technicaldan
oluşuyor.
Her
technical
committee‟nın
altında
subcommittee‟lar
var,
subcommittee‟ların altında working gruplar var, working gruplardaki grup leaderlıktan
başlıyor üyelik ve leaderlıktan başlıyor. Subcommittee technical committee,
convinner, Project manager acayip bir yapılanma içinde. (video 2 dakika 00:38:02)
Bunlar hep ilgili ülkelerin kendi sektörlerinde ulusal düzeyde temsilcileri olan meslek
örgütleri bir iki tane istisna ülke var Türkiye gibi yani iki çeviri işletmeleri derneği olan
bunlardan bir tanesi İspanya ama o pozitif birçok başlık onlar çünkü. İspanya içinde
konfederasyon kurmuşlar. Yani birçok dernek var bu dernekler işbirliğine gitmişler
önce federasyon oluşmuş sonrada birlikten konfederasyona gitmişler yani
federasyonları bile var İspanya‟nın ve müthiş bir akışkanlık ve üretkenlik içinde
İspanya.
12
Prof. Dr. N. Berrin Aksoy: Peki bizdeki diğer dernek de üye mi bu EUATC‟ye?
Kamil Kartal: EUATC‟de tabii söylemeyi unuttum önemli bir soru şöyle bir kuralı var
her ülkeden yalnızca bir dernek üye olabilir. Bundaki hedefte şu çok başlılığı
engellemek ya da dağılmayı bölünmeleri sektörel çekilmezliklerin oluşturabileceği bin
bir çeşit sıkıntının önüne EUATC olarak geçmek veya EUATC olarak böyle bir şeye
çanak tutmak.
Soru: Ne kadar süredir çalışıyor?
Kamil Kartal: 94‟ten beri yani EUATC var mı? EUATC önceden kar amacı
güdüyordu hemen açılabiliyordu. O bu tür bir meslek birliğinin işletmesine
sorumlulukları maliyetleri farklıydı biz bunu kapattık 2007‟de TÇİD‟nin resmi üyeliğinin
başladığı toplantıda bunu kapattık. Onun yerine non-profit organizationa dönüştürdük
EUATC‟yi. Hatta bu da o kadar güzel tesadüf etti ki biz sadece son gelen üye olmakla
kalmadık kurulan yeni kurulan EUATC‟nin altı kurucu üyesinden de biri olduk o
memorandumunda ilk kuruluş dönemlerinde EUATC‟nin sitesine girdiğiniz zaman
göreceksiniz. Yani o memorandumda hangi ülkelerin kurduğunu İngiltere, Hollanda,
Belçika, İspanya, Polonya, Türkiye o altı ülke EUATC AISBL‟i kurdu.
ISO technical committee 37 altında 4 tane subcommittee var 4 tane working grubu
var. Subcommittee ikinin yedi tane working grubu oldu. Bütün ülkeler katılıyor hatta o
kadar enteresan ki Çek Cumhuriyeti Türkiye‟yle ilgili günümüzde bir mukayese
yaparak her biçimiyle silkinmeye çalışıyoruz. İran İslam Cumhuriyeti orada hem de
birkaç yıldır orada. Türkiye‟nin haberi yok ve bu technical committee 37‟nin adı
language content management çok büyük bir şey bu Tanrı Yönetimi demek language
content management bunu biliyorsunuz Avrupa bu işi çok iyi yapıyor. Batı bu işi çok
iyi yapıyor dili kültürleri birleştirmeyi, bölmeyi, parçalamayı yok etmeyi çok iyi bilir as a
fact olarak söylüyorum. Bizde onların içindeyiz bu arada yok olduk yani onları
kötülemek için söylemiyorum. Ama bizim derdimiz tabii böyle bir bilinçle farkındalıkla
kendi üst değerlerimizin orada muhafızlığını yapmak bir nevi yani eternet kablosunu
yapmamak.
Şimdi İran İslam Cumhuriyeti orada dünyanın her ilinden ve her yerinden soyutlanmış
bir ülkesi size soruyorum. Aklınıza gelen bir ülke söyleyin. Dünyanın her yerinden her
şeyinden soyutlanmış bir ülkesi orada, Kuzey Kore orada „language‟lerini ve
„content‟lerini „manage‟ ediyorlar. Nasıl manage ediyorlar? Sürekli bir „new work ideal
proposal‟ geliyor. Amerika bir şey söylüyor, Kanada bir şey söylüyor, Çin bir şey
söylüyor. Çeviri şöyle olsun efendim yazılım yapımı üretimi böyle olsun bunlar
„polling‟e açılıyor, oylama her ülke 4 seçenekli bu „polling‟e katılıyor. Direkt evet
diyebiliyorsunuz „evet ama‟ diyebiliyorsunuz, evetinizi hayırı koşullu diyebiliyorsunuz
yani „evet ama‟, „hayır ama evet‟, „evet ama hayır‟, „hayır ama‟. Şimdi biz hani o
domino taşlarını devirdik ya birden karşımıza EN çıktı ve işte standart çeviri, Allah
Allah bir dakika ISO, dernek, konfederasyon derken bende elimde kitap okuyordum
bunu beklemiyordum yani. Türk Standartları Enstitüsü olarak ülkemizde
standartlardan yetkili olan tek kurum bu kurum, ben standart çıkarttım diyemez kimse
kendi başına TSE diyebilir. Dedik ki hani böyle bir şey var bizde girelim onu da kabul
etti TSE sağ olsun. Hatta müthiş ev sahipliği yaparak bize yol gösteriyor. O çünkü
tekniğini biliyor işin ve her ülke yani ISO‟nun technical committee‟lerine üye olan her
ülkenin üyeliği Ayna Teknik Komite tabiri geçiyor yani İngilizcesi mirror technical
13
committee, ISO‟da technical committee atıyorum İngiltere‟de mirror technical
committee, Türkiye‟de mirror technical committee. Bizde hani bu işe önderlik ettiğimiz
için şahsım her ne kadar başkanlığını yapamasam da çok da iyi oldu bir bakıma.
Önderlik ettiğimiz için Çeviri Hizmetleri sektörü Ayna Teknik Komitesi kuruldu, ISO
TSE 37 Language and content management adı bu üst adı. Onun dengi olan mirror
technical committee‟nin adının mirror technical committee XYZ ya da bir number 000
language and content management olması gerekirken şimdi TSE sayfalarına
girdiğinizde Türk Standartları Enstitüsü MTC112 Çeviri Hizmetleri Ayna Teknik
Komitesi oldu. İşte bu bizim gölgeliğimizi de biraz hatta çok önemli bir şekilde öne
çıkartıyor bir dakika bu başka bir şey de olabilirdi. Ama biz öne aldık biz bunu Çeviri
Hizmetleri Ayna Teknik Komitesi yaptırdık. Bunu kim talep ediyorsa onun o sektörün
adını alıyor demek ki ülkelere göre.
Şimdi biz çevirmeniz değil mi? Ben kendi işime bakarım. Öyle mi? Öyle mi
zannediyoruz? Siz böyle mi zannediyorsunuz? No. Ben bir baktım ISO bu
yapılanması içine subcommittee 2 number 2. Bunun içinde şu anda sayısı 7‟ye
çıkmış ama bu dönemde bu yazılar yazılırken o zaman daha Technical Committee
Turkish Standards Institutions kurulmamıştı bile. Bunun altında o zaman 6 tane sub
working group vardı. TC2‟nin altında 6 tane working group vardı. Ben şöyle bir baktım
ilk ISO sayfalarını geziyorum. Cultural diversity management ama ben çevirmenim.
Bir dakika yani ben çevirmenim ben ne anlarım Laz‟ı, Kürdü, Türk‟ü, Çerkez‟i
yönetmekten canım. Benden istiyorlar o yüzden böyle bir kendi tarihçemi bir kez
daha vurguyla söylemiş oluyorum. Bu sadece bizim halkımıza göre değişebilir. Evet,
ben yalnızca çevirmenim dediğimde yalnızca çevirmen olarak bütün ömrümü
sürdürebilirim. Buna hiç kimse itiraz edemez. Ama onun ufkuna biraz daha geniş
açıdan baktığınızda taşlar sürekli devrilmeye başlıyor ve orada birden „language
policy‟ çıkıyor ortaya. Bizim Atılım Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü olarak
bir dil anlayışımız olmalıdır dil ve bu üst kavrama bu üst kavramın içini çok da net
doldurabilmemiz lazım. Anadil bilincini aşılamak lazım. İlla bir Türkçe Türkçe demeye
gerek yok yani benim canıma minnet vatan millet delisi bir adam olduğum için ama
Kürtçe anadil, Lazca anadil yani anadillere saygı duymak bakımından söylüyorum.
Dolayısıyla işte işin çoğu geniş boyutları sizi bir şekilde siz ilerledikçe geliştikçe
büyüdükçe sizi bir yerden yakalıyor. Language and content management Cultural
diversity management and certification hatta language resources management biz
şuan da kendimiz Türk Standartları Enstitüsü Ayna Teknik Komite 112 numaralı Ayna
Teknik Komitesi olarak böyle bir işin içinde bulduk. Yani aslında yıllar yıllar önceki
bazı hiç hesap etmediğiniz ölçümlerimiz, ilgilerimiz çok da aslında yabana atılmaması
gereken şeylermiş.
Prof. Dr. N. Berrin Aksoy: Ben şöyle bir yorum yapayım. Biz hepimiz bölümden
istifa edip çeviri işletmesi kurmaya taraftarız. Böyle sadece kalabalığa bu kadar
büyük Türkçe‟ye çekim potansiyeli olduğunu duyunca İngilizce‟miz de işe yarar bu
arada kalabalığa aslında ona gerek yok internet üzerinden yapabiliriz.
Kamil Kartal: Paris‟teki bir tercüme bürosunda bir Türkçe sözcüğü örneklendirelim
“ve veya ile” çok kısa bir Türkçe sözcüğü kaça sattığını biliyor musunuz? 33 Euro
Cent bir Türkçe sözcüğün Paris‟teki satışıdır. Londra‟da biliyor musunuz? 30 Pound.
Bunu Türk Lirasına vurduğunuzda bir kelimenin dünyadaki Türkçe‟nin değerini şöyle
ölçün diye söylüyorum 1 kelime 1 Lira. İnanılmaz bir şey yani eski parayla 1 milyon
Lira.
14
Soru: Ben şeyi sormak istiyorum. Bilkent Üniversitesi Büro Yönetimi mezunusunuz.
Mezun oldunuz kendi işinizi yapmadınız bu işi yöneldiniz. Ne yaptınız peki ya da size
bu kadar tercümanlık mezunu insan var hani bu işleri niye sen yapıyorsun diyorlar
mı?
Kamil Kartal: Olmadı çok açık olsaydı belki durup düşünebilirdim ama yavaşlatırdı o
beni sadece. Olmadı hele yani 98‟den bahsediyoruz. Yani bugün olsa çok kişi
diyecekti. Ben bile derdim ama benim 10 yıllık bir şirket geçmişim de var 10–12 yıl bir
şirket geçmişim var. Bu bugünün durumunu değiştirmez belki bugünkü gerçeklerimiz
ya da tepkilerimiz ama 10 yıl önce.
Prof. Dr. N. Berrin Aksoy: Evet çok farklıydı. Çünkü Mütercim Tercümanlık
Bölümleri ilk zaten 88‟de mezun verdi ondan 10 sene sonra ilk siz atılmışsınız bu işe
ki daha piyasa henüz böyle dolmamış Mütercim Tercümanlıkla o zaman 10 sene
içinde dolmamıştı.
Kamil Kartal: Öyle çılgın bir talep o zamanda vardı yine iç piyasada. Yani halende
var yani çılgın talep var.
Prof. Dr. N. Berrin Aksoy: Ama talebe ulaşma yolarını belki bilemiyorlar çocuklar.
Kamil Kartal: Onlar açılıyor. O yollar yani ben kendi derneğim adına temsilcisi
olduğum kurucu yönetim başkanı olduğum kendi derneğim adına söyleyebilirim biz o
yolları açıyoruz. tcid.org.tr sitesi burada biz bir seri ilanlar bölümü açıyoruz, orada çok
güzel component‟lar hazırlanmış. Zaman içinde yeni yeni parçacıklar ekleyerek bir
classified bölümü devreye girecek ve bu sadece çevirmenlerin birbirleriyle işbirliği ve
aynı ekiplerde projelerde bir arada olmalarını sağlamakla kalmayacak. Buraya bir
prose gibi bir cafe gibi bir pazar yeri vazifesi görecektir. Yani devren kiralık tercüme
bürosu, ben çevirmenim şu projelerde çalışabilirim. Herkes kendine organize edebilir
tam bir seri ilanlar noktasında hizmete girebilir. Özellikle bunun için biz ayrıca
component ek olarak bazı yazılımlar geliştiriyoruz. Yani resmen canlı gayet işlevsel
bir site olarak bunun merkezi olacak ve orada alıcı, satıcı ve aracı birbirleriyle
buluşabilecekler. Türkiye‟de mesela özellikle Türkiye Odalar Borsalar Birliğiyle
yaptığımız çalışmalardan bir tanesi de odur. Hatta geçen sene TOBB‟a gittim. Meslek
Sınıflandırmaları ve Kod Numaraları veriliyor her birine. Bizim mesleğimizin
Türkiye‟deki yeni en güncel meslek sınıflandırması artık rehberlikten çıktık ya
mütercimlik ve tedrisat diye geçiyor sözlü çeviri. Buna hangi akıl hangi bilgi böyle bir
ad vermiş takmış olabilir bunu aklım almıyor daha fazlasını da söyleyemiyorum. 7483
bizim mesleğimizin kod numarası Türkiye Odalar Borsalar Birliğindeki kod numarası
ve adı bu şimdi biz ne istiyoruz Mütercimlik ve tedrisat işimizin ana kaynağı Deniz
Ticaret Odası serbest bölgeler bütün buralardaki işadamlarının bir araya gelerek
oluşturdukları şeyin en üst noktası Türkiye Odalar Borsalar Birliği Türkiye‟deki
sanayinin ticaretin ithalatın ihracatın merkezi olan yer orayı bu tcid.org.tr‟nin klas
ifadesinden classified‟ına kanalize etmek istiyoruz ve bunun için de elbette birtakım
hem yazılı çizili planlarımız hem de orayla kalmayıp bir baroları, hukuku, sağlık
sektörünün üreticilerini imalatçılarını mesela bir Sandoz Türkiye‟yi anlatmak
istiyorum. Örneğin bir Novartis Sandoz‟un birleşmesinden tercüme sektörüne neler
çıktığını ilaç ruhsatlandırmada uzmanlaşmanın ne kadar etkili olabileceğini ve bunun
sadece ilaç ruhsatlandırma tercümanlığı alanında uzmanlaşmak değil,
ruhsatlandırmayı sıfırdan alıp tercümesiyle Sağlık Bakanlığıyla Sosyal Çalışma ve
15
Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla ilişkiler kurulmak suretiyle nasıl yapılabileceğini hem
anlatmak hem de böyle bir tercihe doğru sizi yönlendirmek de istiyorum. 21. yüzyılın
konusu, dünyadaki bütün savaşları ve barışları belirleyecek olan şu konu biz 1.5 yıldır
Allingus Tercüme Hizmetleri olarak on milyonlarca sözcük çevirdik. Yani şey aklınıza
gelmesin Paris‟te euro cent olayı Türkiye‟de biz on milyonlarca sözcük çevirdik.
Sözlükler oluşturduk. Sözcükçeler oluşturduk. Bunları mesela sizlerin erişimlerine
açabiliriz. Size bir proje geldiğinde siz de hem sözlük nasıl oluşturulabilir dikkate
alarak yola çıkarsınız hem de elinize çok güzel bir kaynak olur „screen‟ sözcüğünün
örneğin ızgara mı olduğunu ekran mı olduğunu nasıl ayırt edebileceğinizin bütün
teknikleri ama teknoloji çok kötü, sizce de öyle değil mi? Yani hep başkasının
yaptıklarını almak hep adamlar o kadar güzel yapmışlar ki yani genel de biz zaten
biliyordur da bilmeyenlerimiz gördüğünde düşüp bayılır. Accounting, teenwork
management, performance trekking, calender avability of use staff her şey bir yerde
all in one, solutation memory, glosaary complaining, customs saticfaction hepsi bir
yerde yani lütfen bizim bir şeyler yapmamız lazım. Biz hep niye alalım, o yapmış bu
vay süper helal olsun adama deyip, ben de yapabilirim.
Atılım Üniversitesi‟nin Orta Doğu Teknik Üniversitesi‟nin Bilişim Bilimlerindeki bir
bölümüyle şu güne kadar hiç yapılmamış bir proje başlatabilir. Lütfen biz üretelim biz
teknoloji üretelim bir optical character recognition‟ımız yok bizim, Ukrayna‟da
Moldova‟da üretiliyor bunlar. ABBYY finereader bilmiyor musunuz hayır ya biz
kullanıyoruz. Her şey de burada var ve çok gerçekten üzücü. Ama bunun için birlik
olmamız lazım yani hep beraber olmamız lazım; Atılım, Hacettepe, Bilkent, Boğaziçi,
İstanbul Tüm Çeviri İşletmeleri Derneği, Çeviri İşletmeleri Derneği, Osman Kaya,
Kamil Kartal bir araya gelmemiz lazım çok zor ama biz buluşmak zorundayız ve
bunun için de tabii üniversitelerimize düşen o arabuluculuğu yapması harç hem de
çok sağlam bir harç ama bizim beklentilerimiz var. Yani Berrin hocam özellikle ciddi
anlamda beklentilerimiz var. Reel bir durum söyleyeyim mi mesela? Şimdi 12 Şubat
2009‟da Turkish Standards Instute Technical Committee 112 kuruldu. Toplantıyı
birlikte yaptık kuruldu. Toplantıda alınan kararla International Standards Organization
participant member‟ı olduk. Bakın çeviri sektöründen bahsediyorum veya okulun
bölümüyle ilgili konuşuyorum yani başka bir yerle değil. Participant member‟ı olduk o
zamana kadar observer member bile değildik. Hani İran İslam Cumhuriyeti hem de
Kuzey Kore o kadar zamandır orada dediğimiz için o zamana kadar observer
member bile değildik. Bunları yaptık participant olduk. Atıyorum Mart‟ın 9 ya 8‟iydi
2009 participant memberi olduk. Olurken dedik ki o günkü toplantı da
hatırlayacaksınız. Bakın şuan da new work ideal proposallar var yani bunu EUATC
vasıtasıyla biliyorum bu bilgiye sahibim ve o proposallar oylamalar açık bu
oylamalara katılabiliriz ve Türkiye‟nin ülke görüşünü oluşturup bizim de bu çorbada
bir katkımız olur bütün dünya orada çünkü. Tamam, şimdi 3.5 ayı geçti sadece TC37
altında SC2 altında VG6‟nın analitik 37, under sub committee number 2, under work
Group 6 dediğimde 6 6 6 6‟lar birbirine karışmamış oldu. 3 tane oylamaya katılmayan
ülkelerin isimlerini söylüyorum size Rusya, Çin, Kuzey, Kore, Türkiye işte biz bu
ligdeyiz. Çok üzgünüm ama işte biz bu ligde top oynuyoruz. Bütün Avrupa orada
bütün Avrupa‟da ben bu konuda söz sahibiyim benim diyeceğim var diyen işletmeler
Terry Oliver FIT‟in Genel Sekreteriydi bu adam orada her şeye katılıyor çevirmen,
sizden hiçbir farkı yok her şeye katılıyor yön veriyor, yazıyor, çiziyor new work item
ortaya koyuyor ve 20 küsur tane ülke bunların oylamalarına katılıyor sonuçlar
alınıyor.
16
Dolayısıyla ISO‟nun sloganı şu „If you are not there somebody elses voice will be
heard and you may not like the result‟ diyor. Gidin katılın bir görüşünüz olsun, bir
anadil bilinciniz olsun ve kabuktan çıkalım eskide kaldı kabuktan çıkalım.
Soru: Sorum şu Rusça‟yla ilgili çalışmalarınız var mı İngilizce–Rusça çeviri
anlamında?
Prof. Dr. N. Berrin Aksoy: Bu sene seçmeli olarak aldılar çünkü öğrencilerimiz.
Kamil Kartal: Öyle mi?
Prof. Dr. N. Berrin Aksoy: İspanyolca, Almanca, Fransızca onlardan birini
seçiyorlar.
Kamil Kartal: Rusça başka üniversitelerde yok var mı?
Prof. Dr. N. Berrin Aksoy: Galiba TOBB‟da var. İstanbul‟da var üniversitede çeviri
olarak var, bölüm olarak var.
Soru: Ben hani Rusça‟mı ne kadar geliştirebilirim bilmiyorum ama yazın Beyaz
Rusya‟ya gitmeyi planlıyorum yani çift yönlü olarak İngilizce Rusça geliştirmek
istiyorum da internet sitenize baktığımda görememiştim ben hatırlıyorum da, İngilizce
Rusça var mı onu merak ettim.
Kamil Kartal: Multilingual projeler bize az gelir. Yani en son 2007‟de çok komik
Japonya Osaka‟dan Panasonic firması Matsushita Electric and Elektronic Product
firmasının purchasing departmen manager‟ları Osaka‟dan Antalya‟ya bize geldi. 30
tane dil Türkçe içlerinde ama from English into 30 languages sözleşme falan yaptık
kullanılacak karakterle ilgili English into Russian orada da vardı. Sonra şu sevda yani
bu meslek örgütü sevdası olamadı. Osaka‟dan geldi bir örnek olarak söylüyorum.
İçten bile değil inanın yarın sabah kalkın kendinizi introduce edin şöyle güzel elinizi
yüzünüzü yıkayın bir güzel web sitesi yapın hepiniz için geçerli bunlar staj filan yok
böyle bir şey. Hemen web sitenizi yapın çok profesyonel ve ticari düşüneceksiniz
bunu. Çünkü kaybettiğiniz an hiçbir saniyeyi geri getiremezsiniz ve stajda what yani
hangi firma Türkiye‟deki ben kendi firmam için söyleyebilirim size. Hangi firma size 1
yıllık hatta belki de 2 yıllık staj sonunda sizi mükemmel bir çevirmen yapabilir ki
ancak size iş verir siz de işinizi yaparsınız. Ama onu kendiniz alabilirsiniz müthiş bir
talep var. Ama hep aynı şeyi ısrarla söylemeyeyim birlik olmanız lazım birlik ve
bugünden 15 yıl sonra değil. Şimdi İngilizce Rusça‟yla ilgili bize zaman zaman geliyor
individual projeler, multilingual değil. Onlarda yani deneme yanılma yapma
seçeneğimiz pek olmuyor. Ama geliştirmek noktasında mesela EUATC içinde
Russian olsaydı ki talep ediyorlar girecek Hindistan için bile talep ediliyor, Avusturya
bile talep ediliyor, bizde EUATC aldık Avrupa‟nın sınırlarından çıkın diye. Şimdi
Latvia; Antalya‟da GM yaptım en son işte 24–27 Nisan Latvia üye oldu ve Latvia‟nın
working language‟lerinden biri Russian dolayısıyla sizi Latvia Çeviri İşletmeleri
Derneği‟nin üyeleriyle iletişime geçirtebilirim. Gerçi tabii Litvanian diye bir official
language‟ları da var Litvanian‟nın yani ama yani orada English Russian, Russian
English çok yani ciddi orası da bayağı hareketli pazarı olan bir ülke belki sizi ben o
işleri yapan firmalara üye firmalara EUATC‟ye üye olan firmalara özgeçmişinizi
introduce edebilirim veya az daha dayanırsanız belki 2 ay 3 ay classified bir devreye
17
girsin şuanda dünyada hiçbir yerde batı da ya da doğu da olmayan classified olacak.
Tamamen bizim tasarımımız tamamen bizim düşüncemiz, şey gibi düşünün yani bir
Translation stock Exchange bütün rage, raid, hangi dil yazılı çeviri localization kaça
satılıyor onun ederi ne, çizgiler IMKB‟deki gibi indi düştü piyasa akşam kapanış
sabah falan inanılmaz bir sistem kuruyoruz dünyada böyle bir şey yok ve onun
reddedilemez cazibesiyle birlikte o classified‟ın kişisel profil sayfaları, company profile
sayfaları, Project announcement sayfaları team work collaboration sayfaları falan
base‟ini 2 ay içinde kuruyoruz. Ama onun tamamen faal şekilde ve verimli olarak
kullanılabilmesi de belki biraz vakit alacak. Siz TÇİD‟yi takip edin. Ben birde hani
şunu da ekleyeyim. Bu toplantımızla ilgili hocama haber vermiştim. Bir küçük anket
çalışması yapmak istiyorum, tcid.org.tr sayfasında 3-5 tane soru soracağız. Bu
konferansı dinleyen bu konuşmayı dinleyen bu sohbete katılan arkadaşlarım olarak
görüşlerinizi hem içerikle ilgili hem de çeviri sektörüyle ilgili genel görüşlerinizi o
ankete katılıp yanıt verir. Yine tarih yazılırken ilk defa Atılım Üniversitesi‟nin Mütercim
Tercümanlık Bölümü öğrencilerinin katkısıyla ortaya çıkan, daha sonra
Hacettepelilerin daha sonra İstanbul Üniversitelilerinin Bilkentlilerimizin de katılacağı
ama ilk öncülüğü Atılım‟ın yapacağı böyle bir ankete katılım gösterirseniz çok
sevinirim. Yani o kısa özlü ama sektörel ve gerçek bir anket çalışması olacak.
18