magazine

Transkript

magazine
Sayı 2
Sonbahar / Kış 2015-16
magazine
magazine
VAKKO’DA SONBAHAR IŞILTISI
Herakleitos’un da belirttiği gibi değişim dışında her şey büyük bir ivmeyle
değişime uğruyor. Özellikle de kültür, sanat ve moda bu değişimin tam odak
noktasında yer alıyor. Vakko, moda dünyasındaki değişimi büyük bir heyecanla
karşılıyor ve elinizde tuttuğunuz bu dergi, sezonun bütün ışıltısını sizlerle
paylaşıyor.
Vakko, sezonu sonbahar renkleriyle karşılıyor. Vakko Kadını, farklı kültürlerin
ve özgür bir ruhun izlerini taşırken, aynı zamanda da güçlü, zarif ve sofistike
şıklığıyla her zaman fark edilebilir bir niteliğe sahip oluyor. Vakko Erkeği de
ilhamını modanın temel taşlarından alıyor ve bu çizgileri de çağdaş moda
anlayışıyla bir araya getiriyor.
1
Vakko Eşarp, her sezon olduğu gibi birbirinden farklı renkleri ve desenleriyle
bambaşka hikayeler anlatmaya hazırlanıyor. Geometrik desenler ve farklı renk
kombinasyonlarıyla Vakko Eşarp, Türk kadınının vazgeçilmezi olmaya devam
ediyor. Bu hikayelere Vakko Monogram’ın vazgeçilmez modelleri eşlik ediyor.
Vakko, kurulduğu günden bu yana sanata verdiği önemi hayatın her alanında
vurguluyor. Dergimizin kültür sanat içerikli kısımları da bu anlayışın daha da
güçlendiğinin altını çiziyor. Burhan Doğançay ve birçok önemli sanatçının
ölümsüz eserlerini Vakko imzasıyla buluşturan Vakko Çağdaş Türk Ressamları
Koleksiyonu, Vakko’nun sanata olan hassasiyetinin altını çiziyor.
Sonbahar ışıltısı yepyeni başlangıçları beraberinde getiriyor. Herkes için yeni ve
heyecan verici ilhamlarla dolu bir Sonbahar-Kış sezonu olması dileklerimizle…
2
İÇİNDEKİLER
4 New & Now
Vakko dünyasından en yeni haberler
106 Vakko Wedding
Sezonun gelinlik trendleri
154 Tea
26 Vakko Eşarp
116 Christofle
32 Modern Ayrıcalık, Bohem Estetik
118 Man Tailoring
Kendini Özel Hissetmek İsteyenler
İçin
156 Röportaj
Stephane Besson
Görkemli Kış
Vakko Sonbahar/Kış 2015-16
Koleksiyonu
58 Vakko Shoes & Bags
Şıklığın Tanımı
68 Röportaj
Brian Atwood
70 Röportaj
Mary Katrantzou
72 Vakko Woman
Şık, Zarif, Sofistike
98 Vakko Couture
Dönemsel esintiler ve vintage ruhu
Vakko Tekstil ve Hazır Giyim Sanayi
İşletmeleri’ni Temsilen
İmtiyaz Sahibi
Bülent Ahmet Turan
Yönetim Yeri
VAKKO HOLDİNG
Altunizade Mahallesi Kuşbakışı Caddesi
No: 35, Üsküdar/İstanbul
216 554 07 00
122 Vakko Man
Yeni Bir Stil
144 Stil İkonu
Tarih Öncesinden Gelen Büyülü İçecek
158 Vakko Kültür & Sanat
160 Burhan Doğançay
Black T
162 Barbaros Altuğ
Bir stil ikonu olarak Sean Connery
Vitali Hakko Kreatif Endüstriler
Kütüphanesi’nde bir gün...
146 Seyahat
164 Alex Prager
Edinburgh
150 Röportaj
Santoni
152 Vakko Chocolate
Kış Çikolataları
Los Angeles’ta yaşayan Alex Prager,
fotoğraflarında 50’ler Hollywood’undan
fırlama sahneler kurguluyor.
168 Vakko Esmod
172 V2K designers
Yeni sezonda öne çıkan markalar
Yapım-Yayın
VAKKO YAYINLARI
Yayın Türü
Ulusal - Süreli
Sorumlu Müdür
Filiz Sezer
Sayı 2 / Ekim 2015
Katkıda Bulunanlar
Elif Bayoğlu, Emre Güven, Serkan Emiroğlu
Barış Fert, Hikmet Güler
Basım Yeri
Promat Basım Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Orhangazi Mahallesi, 1673. Sokak No:34
34517 Esenyurt-İstanbul
Tel:0212 622 63 63, İ[email protected]
www.promat.com.tr
3
New & Now
EYEWEAR
Sonbahar-Kış 2015-16 güneş gözlüğü koleksiyonları,
modern
tasarım
algısını
feminen
trendlerle
harmanlıyor. 70’lerin retro havası bohem esintilerle
bir araya geliyor ve özel modeller farklı bir şıklık
algısı sunuyor. Her ne kadar güneş yavaş yavaş yerini
bulutlara bırakıyor olsa da Sonbahar-Kış sezonu için
tasarlanan güneş gözlükleri vazgeçilmezler arasında.
4
Vakko Karamellİ Tuzlu Badem Çİkolata
Seçkin kakaoların yoğunluğunu çeşitli aromalarla bir araya getiren Vakko
Chocolate, Karamelli Tuzlu Badem Çikolata ile baş döndürüyor. Gevrek ve bütün
badem, akışkan karamelle buluşuyor; sütlü Vakko Chocolate ile mükemmel bir
uyum yakalıyor.
New & Now
Vakko EşarP’a Swarovski dokunuşu
Kusursuzluğun ve asaletin simgesi olan Vakko Eşarp, 75 senedir
farklı renk, desen ve modelle birçok hikaye anlatıyor. Türk kadınının
vazgeçilmez aksesuarı Vakko Eşarp, Sonbahar-Kış 2015-16 sezonunda
moda ve sanatı harmanlayarak Swarovski ile bir araya geliyor. Swarovski
Kristal Taşlı Vakko Eşarplar, 8 ayrı desen seçeneği ile tasarlandı.
5
Mücevher zarafetİ Vakko’da
Vakko, bu sezon zamansız ve sofistike koleksiyonlarını birbirinden
özel mücevherlerle tamamlıyor. Büyüleyici niteliğiyle kadınların
vazgeçilmezleri arasında yer alan mücevher, özel hikayelerle
birlikte Vakko Kadını ile buluşuyor. Uğur getirdiğine inanılan
aytaşı, büyüleyici pırlanta ve dünyanın en sert mücevher taşı olan
elmas, Vakko Kadını’na sınırsız bir zarafet sunuyor.
New & Now
Holbein & Lotto Desenlerİ
Çağlar boyunca Doğu ve Batı dünyasının kesişmesi sanatsal
açıdan büyük bir zenginlik yaratmıştır. Bu iki kültürün
bir araya gelmesi de her daim tarihe damga vurmuştur.
Vakko Sonbahar-Kış 2015-16 koleksiyonu da bu sezon
ilham noktasını bu sentezden alıyor ve Holbein & Lotto’nun
Rönesans döneminde yaptıkları tablolarda kullandıkları
Osmanlı halı desenlerini yastıklarla bir araya getiriyor.
6
Mİnİcİk
Pidipidi, 0-3 yaş arası çocuklara
özel el yapımı pidipidi-mocs’lar
tasarlıyor. Pidipidi’ler Vakko Zorlu,
Akasya ve Suadiye’de satışta. Bu
sezon birbirinden şık ufaklıklar
görmeye hazır olmak lazım.
New & Now
Anya Hindmarch Stickers
Anya Hindmarch, sticker’larıyla bu sezon
trafik temasını ilham noktası olarak kabul
ediyor. Çantalarında ve sticker’larında
trafik levhalarını baz alan tasarımcı,
moda dünyasına fazlasıyla ironik bir
bakış açısıyla yaklaşıyor. Hindmarch, artık
bir kült haline gelen gülen suratlarını
tasarımlarına entegre etmeyi de ihmal
etmiyor.
7
Sneaker Vibes
Son yıllarda sneaker’lar, sokak modasının
başrolünde. Farklı renk kombinasyonlarıyla
geniş bir seçenek skalası sunan sneaker’lar,
şimdilerde şık kombinlerin de tamamlayıcısı
konumunda. Birçok ortama uyum sağlayabilen
sneaker’lar, metropol hayatının vazgeçilmezi
olmaya devam edecek.
8
9
10
KIŞ
ESİNTİSİ
Bu kış Vakko Kadını eklektik bir tarz içinde özgün, sıradışı ve hayli
özgür bir ruha sahip; şıklıkta sadece kendisiyle yarışıyor... Ve her
zamanki gibi güçlü, zarif, sofistike duruşuyla modanın öncüsü...
11
1.
BOHO CHIC
Şehir giyimi Bohem bir silüet benimsiyor. Biraz
gizemli, biraz eklektik ve hayli entellektüel... Bu
kış Vakko Kadın Koleksiyonu farklı kültürlerin ve
özgür bir ruhun etkisinde... Rahat hatlar, ekoseler,
kadifeler, kürk detaylar, brokarlar ve patchwork’ler
ile göz alıcı detaylar... Bol ve kısa pantolonlar,
erkeksi ceketler, oversize triko ve yelekler, uzun
etekler kadın silüetini seksilikten öte entellektüel
bir ruha büründürüyor. Kürklü botlar, orta topuk
bantlı süet ayakkabılar, renkli bağcıklı loafer’lar ve
patchwork çantalar ise bu görünüme enerji katıyor.
2.
AUTUMN LEAVES
Vakko Kadını, Autumn Leaves’te sonbahar tonlarına bürünüyor...
Vakko, bu sezon doğanın yansımalarını benzersiz tasarımlarla bir araya getiriyor.
12
DEEP FOREST
Neftileri, kızılları, tabaları, kahveleri ve bordoları kucaklayan
ormanlar, derin bir renk ahengini modaya taşıyor. Yapraklar,
ağaçlar, çam ormanları emprimelere, palto astarlarına,
ipeklere ve trikolara ilham kaynağı oluyor.
13
FOGGY MOUNTAINS
Buz mavisi, indigo ve acı kahve tonlarının hakimiyetinin
hissedildiği bir tarz. Tüm gri tonlarının pantolonlara,
ceketlere, kuplu elbiselere ve trikolara ahenkle yansıması
kimi zaman da kırmızılı ekoseler, renkli çizgiler ve farklı
jakarlarla buluşması estetik bir algı yaratıyor.
14
HAZY LAKES
Uçuk yeşil petrol ve buz tonlarının hakim olduğu buğulu
bir göl manzarasının adeta tasarımlara yansıması... Tüm bu
serin su renklerinin elbiselere, paltolara, ipek gömleklere ve
örmelere yansıması ferahlatıcı bir etki yaratıyor.
SNOW TOPS
Kışın aykırı rengi olan beyaz, siyahla olan bütünlüğünü
sürdürürken solo olarak da gücünü gösteriyor. Kış beyazı,
karanlık kış günlerini aydınlatıyor... Özellikle pantolonlarda
ve dış giyimde, trikolarda ve gömleklerde olduğu kadar
iddialı.
15
16
WINTER SUN
Kış güneşi serin sarılar, somonlar, oranjlarla sisli doğayı ve
puslu şehir silüetini canlandırmayı başarıyor. Sis perdesini
aralayan kış güneşi, grilere, kahvelere, siyah ve laciverte
sıcak renklerle enerji veriyor.
17
3.
COOL NIGHTS
Gündüzden geceye geçerken siyahın vazgeçilmez
gücü, taşlar, danteller, kadifeler ve satenlerle
pekişiyor. Mücevher renkleri safir, yakut, zümrüt;
geometrik dekolteli saten ve kadife elbiselerde
hayat buluyor. Uzun kabarık etekler, ipek gömlek
ve kaşmir trikolarla gece şıklığına farklı bir
alternatif getiriyor. Seksi topuklu süet ve saten
ayakkabılar, espirili clutch’lar, bu şık silüete adeta
göz kırpıyor.
Sonbahar
Şıklığı
18
Vakko Monogram Sonbahar/ Kış 2015-16’nın ana temasını
oluşturan indigo, vizon, koyu bordo, koyu yeşil ve siyah tonları
bu sezona da damgasını vuruyor. Bu yıl hayatımıza tekrar giren
büzgülü çantalar, farklı renk çeşitleri ve aksesuarlarla dikkat
çekiyor.
19
20
21
22
23
24
25
GÖRKEMLİ
26
KIŞ
Vakko Eşarp, bu sezon da renkleri ve desenleriyle
hikayeler anlatıyor. Geometriden fazlasıyla ilham alan
Vakko Eşarp, kış modasını ısıtmaya hazırlanıyor. Bohem
evrenlerin görkemini yansıtan püsküller, gül motifleri ve
exclusive eşarp desenleri, 70’lerdeki moda dinamikleriyle
harmanlanıyor ve kış mevsimine hayat veriyor.
27
Vakko Eşarp
28
29
30
31
32
Modern Ayrıcalık,
Bohem Estetik...
Moda denince aklınıza ‘‘National Lampoon’s
Animal House’’ veya ‘‘Dirty Harry’’ gibi filmler
geliyorsa ve bu filmleri oluşturan sinematografik
karelerin içinde barındırdığı moda anlayışı sizi
fazlasıyla heyecanlandırıyorsa bu sezon Vakko
Erkek koleksiyonuna muhakkak göz atın. 70’lerin
unutulmaz çizgilerini çağdaş bir anlayışla
yorumlayan Vakko Erkek 2015-16 Sonbahar–
Kış Koleksiyonu, pilili bol pantolonlar, oversize
paltolar, devasa kareli kumaşlar ve emprime
gömleklerden oluşan sofistike tasarımlarla erkek
modasını şekillendirmeye devam ediyor.
Vakko Kadın 2015-16 Sonbahar-Kış Koleksiyonu
ise Vakko Kadını’na güçlü, zarif ve sofistike bir
şıklık sunuyor. Koleksiyon, Vakko Kadını’na
sonbaharın bütün renklerini keşfetme fırsatı
verdiği gibi onu gizemli, özgün, sıradışı ve özgür
bir ruha büründürüyor.
33
34
35
36
37
38
39
41
44
45
46
47
48
49
50
51
54
55
56
Şıklığın
58
Tanımı
Kürklü botlar, orta topuk bantlı süet ayakkabılar, renkli bağcıklı loafer’lar ve patchwork
çantalar Vakko Kadını’nı entellektüel bir karaktere büründürüyor. Kışkırtıcı topuklu süet
ve saten ayakkabılar, esprili clutch’larla harmanlanıyor ve rahat bir şıklığın tanımı yeniden
yapılıyor. Bu sezon da her sezon olduğu gibi dünyanın önemli tasarımcılarının çanta ve
ayakkabı tasarımları Vakko Shoes & Bags Koleksiyonu’nda buluşuyor.
Çanta ANYA HINDMARCH
Ayakkabı ELIE SAAB
Ayakkabı BRIAN ATWOOD - Çanta ANYA HINDMARCH - Eldiven VAKKO
Ayakkabı FRATELLI BORGIOLI
62
Ayakkabı (üstte) CASADEI - Çanta (üstte) SERAPIAN
Ayakkabı (altta) FRATELLI BORGIOLI
63
Çanta ANYA HINDMARCH - Ayakkabı WALTER STEIGER - Eldiven VAKKO
64
Ayakkabı O JOUR - Çanta ELIE SAAB
65
Çanta SERAPIAN
66
Ayakkabı MONIQUE LHUILLIER
67
Röportaj
68
Röportaj
Brian Atwood
Brian Atwood hayatı boyunca tutkularının peşinden giden bir ayakkabı tasarımcısı...
Atwood ile tutku kavramından ayakkabı tasarımcılığına uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik.
69
Versace’de hazır giyim tasarlarken,
ayakkabı
tasarımcılığına
geçtiğinizi
biliyoruz. O değişimi ve geçişi nasıl
anımsıyorsunuz?
Her zaman ayakkabılara büyük bir
tutkuyla
yaklaşıyordum,
fakat
o
dönemlerde bunun henüz farkında
değildim. Donatella Versace ile Womens
Versus RTW Line’ı tasarlarken, Gianni
Versace Paris’teki Haute Couture show
için ayakkabı tasarlamamı istedi ve
süreç başlamış oldu.
Ayakkabı tasarlamak hep aklınızda olan
bir şey miydi?
Önceden modeldiniz. Sizce bu durum
moda
endüstrisinde
daha
başarılı
olmanızı sağladı mı?
Önceden gezmek, dünyayı görmek
ve çalışmayı istediğim tasarımcılar ile
tanışmak için modellik yapıyordum. Tabii
ki modellik kariyeri bana bu sektörde
birçok kapı açtı.
Kate Middleton diyebilirim.
Sonbahar-Kış 2015-16 koleksiyonu için
bize neler söyleyebilirsiniz?
Neden ayakkabıların kadınların en yakın
arkadaşı olduğunu düşünüyorsunuz?
Bu koleksiyonun yaratılma sürecinde
İstanbul’dan
fazlasıyla
etkilendim.
Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı ve deniz bana
oldukça ilham verdi.
Ayakkabıların, kadınlar üzerinde sihirli
bir güce sahip olduğunu düşünüyorum.
Son olarak, sizce bir kadın bu koleksiyonun
hangi parçasına muhakkak sahip olmalı?
Brian Atwood ayakkabılarını farklı kılan
nedir?
Kendilerini özel hissetmek için kesinlikle
Magda Tuxedo Pump ve Fm Pump’a
sahip olmalılar.
Doğrusunu söylemek gerekirse her
zaman, ayakkabı kavramının erkek
ve kadın üzerinde önemli bir etkisi
olduğunu düşünmüşümdür. Bu gücün
farkında olduğum için de ayakkabı
tasarlamayı içten içe düşünüyordum.
Tasarımlarımın hayranlık uyandırdığını
düşünüyorum.
Brian Atwood’u Versace’de 9 sene
geçirdikten sonra kurdunuz. Versace’deki
tecrübelerinizi kendi markanıza nasıl
yansıtabildiniz?
Plonge napa derisi, egzotik deriler ve
süet.
Versace, gidebileceğim en iyi okuldu.
Çok fazla şey öğrendim ve Gianni ve
Donatella’ya bu kadar yakın çalışmak
çok zor elde edilen bir tecrübe. Versace
sayesinde inandıklarımdan asla taviz
vermemeyi öğrendim.
Hangi
ünlüyü
kendi
tasarımlarınızı
giyerken görmek isterdiniz?
Çalışmayı en çok sevdiğiniz materyaller
hangileri ?
Topuklu ayakkabı tasarımcısı olarak, düz
ayakkabılar hakkındaki fikirleriniz nedir ?
Düz ayakkabılara bayılıyorum! Bence
kadınları oldukça şık gösteriyor.
Röportaj
Mary Katrantzou
Tasarımlarında, özgün ve yenilikçi hamleleri ve etnik öğeleri birleştiren Mary
Katrantzou ile üretim sürecinden mimariye, Central Saint Martins’ten üç
boyutlu tasarım algısına uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
70
Londra’da Central Saint Martins’de ev mobilyaları için
dokumacılık bölümünü bırakmadan önce Rhode Island
School of Design’da mimar olarak eğitim aldın. Seni
modaya dönmeye teşvik eden nedir?
Kreatif bir çevreden geliyorum. Annem iç mimar
ve Central Saint Martins mezunu. Büyükannem de
seramikçi; hatta Atina’da kendi işini kuran ilk kadın.
Sahiden Rhode Island School of Design’daki yaratıcılığa
tutuldum ve orada mimari öğrenerek iki mutlu yıl
geçirdim. Ama her zaman Central Saint Martins’de
öğrenim görmeyi hayal etmiştim, gerçi hedefim moda
değildi ama karşıma çıkan fırsatı kaçıramazdım.
Mezuniyetinden bir sene sonra 2009’da seninle aynı ismi
taşıyan markanı kurdun. Bu hep istediğin bir şey miydi?
CSM’de öğrenciyken nasıl bir kariyere yöneleceğimden
emin değildim, moda master’ımı tamamladıktan sonra
tekstil tasarımına başladım. Çevrem ilk şovunu ve ilk
koleksiyonunu sunmak isteyen tutkulu öğrencilerle
çevrilmişti.
Sonra birden podyumda dijital baskı devrimi oldu. Dijital
baskıyı ön plana çıkarmaya seni yönlendiren ne oldu?
Dijital baskı ve hassas baskı mühendisliği, tasarım söz
konusu olduğunda çok kuvvetli bir araç haline geliyor.
Mezuniyet koleksiyonumda keşfettiğim ve daha sonra
da RTW koleksiyonlarımın üretim sürecinde takip
ettiğim bir şey var; o da silüeti geliştirmek. Bir silüeti
düşünmek ve farklı öğeler olarak basmak yerine övmek
ya da gizlemek istediğimiz kadınları, onun potansiyelini
bedenin çevresinde mühendislikle baskı haline
getirmek ve gözünün çevresini çizmek daha kolay bir
yol olarak gözüktü. Bir görüntüyü iki boyutludan üç
boyutlu gerçekliğe çevirebilirsiniz ve bu yakalanmış
güzelliğin tasarıma yansımasıdır, bundan gerçekten
etkileniyordum.
Koleksiyonlarındaki özellik, yoğun olarak baskılar
olsa bile, yine de güçlü bir form hissiyatı var. Sence bu
mimarlık eğitimi almanla ilgili bir durum mu?
Sonbahar Kış 2015-16 koleksiyonun zıtlıkların karışımı
gibi. Bu koleksiyonu hangi kelimelerle tanımlarsın?
Bence, tasarımcı olarak, tasarlarken formu dikkate
almak çok normal, ben her zaman silüetle ve yeni
şekiller denemekle ilgiliyimdir. Bu, bazen işe yarıyor
bazen yaramıyor, hala düzeltmeye çalışıyoruz.
Bence kendini başka yollar keşfetmek üzere serbest
bırakmak çok önemli, bu endüstri çok hızlı gelişiyor,
yaptığınız işi sürekli geliştirmeniz; onu heyecanlı
kılmanız gerekiyor.
Sonbahar Kış 2015-16 koleksiyonu ‘Kenophobia’,
minimalizm ve ikisinin arasındaki alan olarak
tanımlayabilirim. Bu koleksiyon iki zıt kutbu bizim
seçtiğimiz renk, desen ve kumaşlarla anlatıyor.
Peki, İlkbahar-Yaz 2011 koleksiyonundaki ‘lampshade’
adlı elbisen hakkında ne söyleyebilirsin? Tüm
koleksiyonun senin iç mimarlık geçmişin üzerine
şekillendirildiğini düşündürüyor.
İlk üç boyutlu çalışmalarımı İlkbahar-Yaz 2011
koleksiyonu için gerçekleştirmiştim. Bu koleksiyonun
üretim sürecinde 70’lerden günümüze kadar ulaşan
fotoğraflardan ve Architectural Digest’in eski
sayılarından ilham aldım. Gerçekten odayı yaşayan
bir nesne haline getirmeyi düşünüyordum.
Seyahat etmek, koleksiyonlarının büyük ilham kaynağı
gibi duruyor. En çok nerelerden ilham alıyorsun?
Seyahat etmeye bayılıyorum, gezdiğim yerler en çok
ilhamımı aldığım yerler. Geçen sene İstanbul’da vakit
geçirecek kadar şanslıydım, gerçi yeterli değildi.
Daha fazla zamanım olduğunda tekrar gelmek
istiyorum ki daha çok keşfedebileyim!
Sonbahar kaçışın nedir ?
Sonbaharda bir seyahate çıkmayı isterdim! Tek mola
verebildiğim zaman, Noel dönemi ve Atina’ya, eve
dönerken olan birkaç günlük zaman.
71
Ş
z
S
ık
arif
72
ofistike
Sonbahar / Kış 2015-16 Koleksiyonu sonbaharın
tüm renklerini içinde barındırıyor. Özel konseptler
Vakko Kadını’na vazgeçilmez seçenekler sunuyor.
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
VA KKO
Couture
99
Dönemsel esintilerin ve vintage ruhunun
sokaklara yansıyacağı bir sezonda, neon,
metalik ve ışıltılı kıyafetler de güneş gibi
parlayarak ışık saçacak.
Bohem ve romantİk
dokunuşlar
Vintage ruhU
Badgley Mischka
100
Marchesa
Alberta Ferretti
Vakko Couture, başta 1970’lerin geri dönüşü ile sezonda baskın
olarak hissedilen vintage ruhunu, romantik detaylar, simler, metalik
ışıltılar, tüy detaylar ve retro kesimler ile ifade ediyor.
Sezonun öne çıkan trendlerinden
biri olan bohem ve romantik duruş,
Vakko Couture markalarının da
odak noktasında. Romantik demek,
feminenlik demek; bohemlik ise
özgürlükle eşdeğer. Dolayısıyla bu,
kendini hür ruhlu ve dişi hisseden
kadınların trendi. Uçuş uçuş tüller,
metalik
parıltılar,
romantizmin
olmazsa olmazı floral desenler,
baskın olarak kullanılan danteller
kendilerini en çok maksi boy
elbiselerde gösteriyor.
Sanatsal şıklık
Kış mevsiminin vazgeçilmez
kumaşları kadife ve brokar, bu
sezonda 1970’li yılların sanata
yakın duruşunu anlatmak üzere
tam da yerinde kullanılıyor.
Farklı modacıların kendi tasarım
kodlarına göre yorumladıkları
bu trend sayesinde tıpkı Alberta
Ferretti’nin bu eserinde olduğu
gibi sanat, giyilebilir bir forma
dönüşüyor.
Alberta Ferretti
Elie Saab
50
MAVİNİN
TONU
Zac Posen
101
Cushnie Et Ochs
Mavinin en derin, hatta yer yer yeşile çalan özgün tonları, bu
sezon Herve Leger’den Zac Posen’e, vizyoner tasarımcıların
elinde kendilerine bir yer açıyor. Koyu lacivert, pastel mavi
ve gri-maviye kadar uzanan renk paleti, zihinlerde genelde
yaz mevsimiyle özdeşleşmiş maviyi, getirip sonbahar-kış
modasının merkezine yerleştiriyor.
Herve Leger
Kırmızının gücü
Modern CindErella
Georges Hobeika
Jenny Packham
102
Elie Saab
En enerjik, dramatik ve çekiciliği yüksek renk olan kırmızı, kiremitten
ateş tonlarına, her haliyle karşımızda. Şöyle de söyleyebiliriz: Bir
volkanik patlamada karşımıza kırmızının kaç tonu ve hali çıkarsa, işte
o kadar çeşitte kırmızı ile alev alev görünüyor bu sezon.
Monokrom Evrenler
Onlar,
gelmiş
geçmiş
tüm
zamanların birbirlerine en çok
yakışan, en zamansız çifti... Siyahbeyaz ikilisinden söz ediyoruz.
Vakko Couture’de 2015 SonbaharKış markalarından Herve Leger,
çizgiler, zebra deseni, dama formu
gibi türlü grafik hallerde ve optik
illüzyonlarla karşımıza çıkan bu
ikiliyi, tasarımlarına dahil ediyor.
Herve Leger
Monique Lhuillier
2015 yılında aynı adlı filmi ile
geri dönüş yapan Cinderella
masalının dalga dalga yayılan
etkisi, elbette moda dünyasında
da görülebiliyor. Naif, oyuncu
ve romantik Cinderella ruhunu
markalar, mini elbiseler, balon
etekler, nostaljik desenler ve
pembe ile mavinin pastel tonları
ile aktarmayı seçiyor. Cinderella
2015 yılında yaşasaydı ve stil
sahibi, şık, trendleri yakından
izleyen bir genç kadın olsaydı
neler giyerdi, sorusunun yanıtını
koleksiyonu oluşturan parçaların,
özellikle de gece elbiselerinin
arasında gezerken bulabiliyoruz.
YeşİL Hakİmİyetİ
Elie Saab
103
Jenny Packham
Naeem Khan
Bu sezonunun bir başka öne çıkan trendi olan doğaya
ve natürelliğe dönüş, sadece yeşilin marsaladan koyu
kahveye, orman tonlarından çam yeşiline uzanan
tonlarında değil; couture tasarımların detaylarındaki
yaprak formlu kesim ve desenlerde de kendini apaçık
belli ediyor. Elie Saab’ın tepeden tırnağa yaprak detaylı
gece elbisesi ile Naeem Khan’ın bu elbisenin alt kısmında
şifon üzerine uyguladığı desenler ile tercih ettiği renk
tonu, tam da bu trendin ifadesi. Hiçbir zaman ölmeyen,
asla bizi terk etmeyen siyahın gücü ve görkemi ise yine
en çok gece elbiseleri üzerinden podyuma hükmediyor.
Metalik ışıltı trendini ise hem Elie Saab’ın hem de
Jenny Packham’ın tasarımlarında detaylı bir şekilde
görebiliyoruz.
PASTEL TONLAR
Adrianna Papell
104
Elie Saab
Marchesa
Bu sonbahar-kış sezonunda pembe, mavi, sarı ve kremin pastel
tonları, kışın griliğini ve karamsarlığını kırıp yumuşatıyor. Sezon, kendi
içinde fazlaca çeşitli ve hatta birbiriyle çelişiyormuş gibi görünen
trendler barındırsa da aslında hepsi yer yer bir diğeriyle örtüşüyor.
Romantik duruştan ve Cinderella referanslarının geri dönüşünden
söz etmiştik; işte pastel tonlarının revaçta oluşu tam da bu trendlere
çok yakışıyor. Ayakkabı ve çanta gibi temel aksesuarlardan elbiselere,
pastelin sakinleştirici etkisi Vakko Couture Koleksiyonu’nda da
hissedilebiliyor.
Doğaya Dönüş
105
Cushnie Et Ochs
Monique Lhuillier
Rauwolf
Yeşilin her tonunun günümüzde popüler oluşu, doğaya ve
onun sunduğu tüm desen ve duygulara dönüş trendiyle
bütüncül bir hikaye anlatıyor. Toprağın kırmızıya çalan
tonları ve derin maviler tasarımlara organik bir etki
verirken; bir ormanın içinden çıkıp da elbiseye konmuş
gibi duran, tasarımın tamamını kaplayan yırtıcı hayvan
desenini andıran iddialı baskılar, bu sezon oldukça dikkat
çekiyor. Keza, okyanusun dibine batırıp çıkarmışsınız da
deseni öylece oluşmuş gibi duran bu Rauwolf tasarımı
clutch’ta öyle.
106
SONBAHAR
GELİNLERİ
107
Gelinlik modası, abartılı hacimler ve kabarık
eteklere bir süreliğine ara veriyor. Sonbahar 2015
gelinleri daha yumuşak ve ağırbaşlı bir silüetin
peşinde. Tıpkı kanallarıyla ünlü şehir Venedik’ten
ilham alan Inbal Dror koleksiyonunda olduğu gibi
suyun akışı ve yumuşaklığını çağrıştıran yeni
kesimler, klasik kumaşlara da yeni bir ruh katıyor.
Inbal Dror
Yenİ bİr gelİn
Bu sonbahar ‘evet’ diyeceğiniz güne dair
seçiminizi yapmadan önce gelinlik modasına yön
veren tasarımcı ve markaların sizin için hayal
ettikleri silüetlere göz gezdirin.
La Sposa
Oscar de la Renta
108
Inbal Dror
Berta
Monique Lhuillier
Derİn V
Naeem Khan
Sonbahar ile birlikte straplez modellere, şık ve
modern bir alternatif getiren V yaka gelinlikler,
Oscar de la Renta’dan Naeem Khan’a, Berta’dan
Allure Bridals’a, pek çok tasarımcı ve markanın
koleksiyonunda karşımıza çıkıyor. V yakalar bu
sezon daha da derinleşerek, iddialı ancak bir o kadar
da zarif dekolteler ortaya koyuyor. Dantel işlemeler
ve üç boyutlu çiçek işlemeleri ile zenginleşen
yakalar, bir kadının hayatındaki bu en önemli beyaz
elbiseye romantik hava katan unsurlar... Oscar de
la Renta’da tamamı Chantilly dantelden oluşan
bir üstle dikkat çeken V yaka gelinlik modeli, ipek
kumaştan trompet etek ile tamamlanırken; Naeem
Khan’da danteller, 1920’lerin ‘jazz age’ modasını
Art Deco esintiler eşliğinde modern gelinliklerin
yaka ve omuz detaylarına taşıyor.
Kusursuz büstler
Gelinlik modası çoğu zaman klasik kabarık
etekli modeller ve daha yumuşak, dar kalıplarla
aşağı süzülen gelinlik modelleri arasında yapılan
seçimlere endeksli. Ancak bu sezon tasarımcılar,
hünerlerini daha çok vücudu sımsıkı saran korse
üstler üzerinde sergiliyor. Yüzyıllar öncesinden bu
yana moda tarihi içinde var olan korseler, güncel
yorumlarıyla bu yüzyılın gelinlerine hayal ettikleri
elbiseyi sunarken; straplez, askılı ya da uzun kollu
gelinliklerde fark yaratan heykelsi büstler, nostaljik
bir havayı da beraberinde getiriyor. Inbal Dror
koleksiyonunda dantel işlemeler, inci ve Swarovski
taşlarla zenginleşen üstler, La Sposa’da omuzları
açıkta bırakan dantel kol detayıyla dikkat çeken
tasarımlar ve Monique Lhuillier’de hacimli eteklere
kontrast yapan sımsıkı büstiyerler...
Allure Bridals
Berta
Zuhair Murad
109
Lusan Mandongus
Oscar de la Renta
Legends Romona Keveza
İDDİALI SIRTLAR
‘Tattoo’ etkİsİ
2015 Sonbahar sezonunda tasarımcılar, gelinlerin
en çok sırtlarına güveniyor. Sırt bölgesini
tamamen açıkta bırakarak cesur dekoltelere yer
açan modeller, bu sezon adeta gelinlik modasına
yön veriyor. Her marka kendi imzasını taşıyan bir
ayrıntısını sırtta taşıyarak küçük sürprizler hazırlıyor.
Romantik danteller, metalik işlemeler ve fiyonk
detayları, sırtı açık gelinliklerde ön plana çıkıyor.
Üstelik, o çok özel günün başrol oyuncusu olarak
davetlilerin başını döndüreceğinizi de garanti
ediyor. Lusan Mandongus, Oscar de la Renta ve
Allure Bridals gibi markaların koleksiyonlarına
bakacak olursanız, düğün gününüzde herkesin
arkanızdan konuşmasını isteyeceksiniz.
Şeffaf tüller üzerinde illüzyon yaratan işlemeler,
sonbahar gelinlerine romantik ve etnik bir stil
önerisinde bulunuyor. Ortaya çıkan sonuç; şık,
masalsı, modern ve feminen gelinlikler. Teninize
romantik dövmeler işlenmiş, mürekkep yerine
dantel ya da farklı işlemeler kullanılmış izlenimi
veren bu gelinlik modelleri, şeffaflığın yarattığı
dekolteleri de hem dikkat çekici hem de gizemli bir
hale getiriyor. Zuhair Murad’dan Berta’ya, gelinlik
modasına yön veren tüm tasarımcı ve markalar
2015 Sonbahar sezonunda ‘tattoo’ etkisini yeni
boyutlara taşıyor.
110
Vintage
Glamour
LUSAN MANDONGUS, vintage esintiler taşıyan Sonbahar 2015 gelinlik koleksiyonunda, Christian Dior’un
1940’lı yıllarda yarattığı ‘New Look’ silüetinden ve ünlü tasarımcının bu silüeti ithaf ettiği dönemin şık, modern ve
kozmopolit kadınlarından ilham alıyor. Bel hizasında vücuda sımsıkı oturan gelinlik modelleri, feminen görüntüler
ortaya koyarken; romantik Fransız dantelleri ise Vietnam’da giyilen geleneksel kostümlere gönderme yapan yüksek
yakalarda rafine şıklığın bir başka ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Ve koleksiyona göz kamaştırıcı etki kazandıran
kristal işlemeler, tasarımlar üzerinde ayrıcalıklı bir zanaat geleneği sergiliyor.
111
112
113
114
115
116
Sofralarınıza şık bir
dokunuş...
Madison 6
Christofle, altıgen motiflerin yer aldığı
yepyeni koleksiyonuyla geometrinin
gücüne saygı duruşunda bulunuyor
ve arı desenleriyle markanın ruhunu
yansıtmaya devam ediyor. Ocak
itibariyle Christofle’ın sofra takımları ve
aksesuarlarında hakimiyetini ilan eden
bu koleksiyon; şık, modern ve zamansız
çizgileriyle özel anları tamamlıyor.
Jardin d’Eden
Barok döneminin estetik algısını günümüzün
şıklık algısıyla harmanlayan Jardin d’Eden nam-ı
diğer ‘Cennet Bahçesi’, yapraklar, çiçekler
ve büklümlerle ilham noktasını bereketli bir
bahçeden alıyor. Değerlilik, duyumsallık ve şiirin
poetik etkisini her daim hissettiren Jardin d’Eden,
bu yıl, dekoratif parçalarla koleksiyonlarını
zenginleştiriyor. Şamdanlar, çerçeveler ve
dekoratif ürünler, modern zaman algısını
geleneksel çizgilerle bütünleştiriyor.
117
118
MAN
TAILORING
Bir centilmenin kendine en çok yakışan tasarımı bulmasının en kestirme yolu, onu kendi ölçülerine
ve stiline uygun olarak diktirmesi. Vakko Kişiye Özel Dikim, tam da bunun için var.
Şık bir erkeğin takım elbise seçerken, kendine sorması gereken temel
sorular var: O takım, vücut ölçülerine ve boyuna uygun mu? Günlük
yaşamdaki giyim stilini doğru yansıtıyor mu? O kumaşın içinde
kendini rahat hissedecek mi? Mendil ve kravat gibi tamamlayıcı
unsurlar doğru kullanılmış mı? Elbette bu sorular sadece takım
elbisenin bütünü için değil; onu oluşturan blazer veya gömlek gibi
temel parçalar için de geçerli. Vakko’nun ‘Erkekler için Couture’
olarak da ifade edebileceğimiz özel dikim hizmeti, tam da bu
sorulardan yola çıkarak; o kişi için en kusursuz olanı yakalamak üzere
işe koyuluyor. Sonuçta modaya dair tek ve gerçek bir lüks varsa, o
da işinin ehli terzi ve tasarımcıların sadece size özel bir ürün ortaya
çıkarmak üzere çalışmaları olsa gerek.
Doğru kumaş seçimi, ince matematik, iyi terzilik, müşterinin stilinin ve
vücut biçiminin doğru analiz edilmesi gibi pek çok temelin bir araya
gelmesinden doğan bir hizmet bu. Sadece kadınlara özgü olmayan
zarafetin, erkeklerde de gözle görünüp, elle tutulur hale gelmesinin bir
diğer adı. Vatkalar, ceket kollarının boyları, kol düğmeleri, gömleğin
kesimi, onu dekore eden düğmelerin biçimi, pantolonun paça boyu
ve duruşu, kemer, mendil, fular, papyon, kravat gibi tamamlayıcı
aksesuarların seçimi gibi ana ve ara başlıkların yanına tamamladıkça
teker teker ‘check’ işaretinin atıldığı Vakko özel dikim servisinde bu
sorularla siz değil; ustalar ilgileniyor.
119
Çünkü aslında tıpkı kadınlar gibi, erkekler de nasıl göründükleriyle
ilgili kaygılar yaşıyor. Mesela, kısa boylular daha uzun boylu, fazla
yapılı erkekler bir parça daha dengede ve sakin görünmeyi tercih
edebiliyor. Oscar Törenleri’nde uzun, kısa, daha toplu veya zayıf, yapılı
ya da minyon, esmer ya da sarışın, kel veya uzun saçlı farketmeksizin
erkek oyuncuların istisnasız hepsinin figürünün hatasız görünmesi
elbette bir tesadüf değil.
Çünkü işin içine bir mağazadan satın aldığımızda hiç de farkında
olmadığımız, zaten üzerinde düşünmediğimiz nice detay giriyor.
Sürecin bir matematiği var. Mesela, omuz kısmının, takım elbisede
ait olduğu bölümü tamamen doldurması gerekiyor. Eğer ceket iki
düğmeliyse üstteki düğmenin, üç düğmeliyse ise ortadaki düğmenin
kesinlikle yakasından aşağıya doğru sarkmaması lazım. Ayrıca
özel dikilmiş bir ceketin kolları, mutlaka baş parmakla el bileğinin
120
buluştuğu noktada bitmeli. Pantolonun paçaları ile ayakkabı arasında
da muhakkak bir parmak da olsa boşluk bulunmalı. Bunlar, temel
kurallar ancak kişinin ölçülerine göre uyarlanıp biçimlendiriliyorlar.
Ustalık da zaten burada. Üzerinde durulması gereken detaylar hesaba
katıldığı an, kişiye özel dikimden beklenilen her noktaya ulaşılıyor.
121
123
YENİ BİR
STİL
G
EÇMİŞTEN
ÜNÜMÜZE
124
Vakko Erkek Sonbahar / Kış 2015-16 Koleksiyonu ilham noktasını 70’lerin
unutulmaz çizgilerinde buluyor ve bu dinamikleri, Vakko anlayışıyla yeniden
yorumluyor. Bordo, lacivert ve gri gibi sezonun renkleri özgün tasarımlarla
benzersiz bir şıklık sunuyor.
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
Stil İkonu
144
60’lardan Gelen
Bir Stil İkonu
SEAN CONNERY
İster özel dikim takım elbiseler, ister ülkesine olan bağlılığını gösteren
bir kilt giyiyor olsun, 60’lı yıllarda olduğu gibi bugün de hala sinema
tarihinin en stil sahibi erkekleri arasında üst sıralarda. Hatta birçokları
için ilk sırada o geliyor.
1964 yılında çekilen üçüncü James Bond
filmi Goldfinger’da, Sean Connery’nin
gümüş renkli bir Aston Martin DB5 ile
filme adını veren kötü karakterin peşine
düştüğü sahneleri unutmak mümkün değil.
İsviçre Alpleri’ni arka plana alan o kareler,
pekala bir moda çekiminin görüntüleri de
olabilirdi. Sean Connery, kahverengi yün
ceketi içinde en az Aston Martin kadar
fotojenik dururken…
1930 yılında Edinburgh’da işçi sınıfı bir anne
ve babanın ilk çocukları olarak dünyaya
gelen Thomas Sean Connery, öğrencilik
yıllarında cep harçlığını çıkarmak için
tiyatro korolarından modelliğe kadar
pek çok yarı zamanlı işte çalıştı. Bir süre
sonra okulu tamamen bırakıp çalışmaya
daha çok vakit ayırması gerekti. 16 yaşına
geldiğinde ise o dönemde neredeyse
tüm yaşıtlarının yaptığı gibi donanmaya
katıldı. Ve donanmadaki herkes gibi o da
vücuduna dövme yaptırdı. Ancak onun
için dövmelerin anlamı farklıydı. Artık
hayatı boyunca bir kolunda ‘Mum & Dad’
diğer kolunda ‘Scotland Forever’ yazan
mürekkep izleri taşıyacaktı. Ailesine ve
ülkesine duyduğu bağlılığın sembollerini…
50’li yılları tiyatro ve televizyon dizilerinde
küçük roller oynayarak geçiren Sean
Connery, 1958 tarihli ‘Another Time,
Another Place’ adlı filmde Lana Turner
ile kamera karşısına geçti. Takvimler 1962
yılını gösterdiğinde ise, hayatını tamamen
değiştirecek fırsatı karşısında buldu. O,
artık ‘Bond… James Bond’du. 1962-1983
yılları arasında yedi kez üst üste Gizli
Ajan 007 rolünü oynamasının ardında,
hiç kuşkusuz, rol kabiliyeti kadar takım
elbise içinde çok az aktörün onun kadar
iyi göründüğü gerçeği yatıyordu.
Terence Young’ın yönettiği 1962 tarihli ilk
James Bond filmi Dr. No’nun çekimlerine
hazırlandığı
sırada
Sean
Connery,
Londra’da Conduit Street üzerindeki ünlü
terzi Anthony Sinclair ile tanıştı. Sinclair,
bizzat yönetmen Terence Young’ın takım
ebiselerini diken isimdi. O zamana kadar
pek kimselerin tanımadığı Sean Connery’i
beyaz perdede İngiliz stilinin en şık
ve en ünlü temsilcilerinden biri haline
dönüştürecek olan bu tanışma, Sinclair’in
İskoçyalı aktörün özel hayatında da
gardırobundan sorumlu olması ile uzun
yıllar devam edecekti. Sean Connery’nin
Goldfinger filminde giydiği ve moda
tarihi kayıtlarına geçen üç parçalı, gri
takım elbise de Anthony Sinclair’in
eseriydi. James Bond’un çift manşetli
özel gömlekleri ise yine Terence Young’ın
kişisel tercihi olan Turnbull & Asser
tarafından temin ediliyordu.
James Bond karakteri için her detayıyla
İngiliz duran, çok şık ama bir o kadar
da sade görüntüler seçildi. Ne de olsa o
bir gizli ajandı, kıyafet seçimleriyle ‘ben
buradayım’ diyemezdi. Ünlü aktörün
seri boyunca giydiği kostümlerin bugün
hala ilham veriyor olmasında, bu bilinçli
sadeliğin rolü büyük.
Rivayete göre yönetmen Terence Young,
aslında takım elbise giymekten hiç
hoşlanmayan ünlü aktöre bu alışkanlığı
kazandırmak için Dr. No filminin set
aralarında dinlenirken ve hatta gece
uyurken bile kostümlerini üzerinden
çıkarmasına izin vermedi. Ve James Bond
karakteriyle ilk kez tanıştığımız bu filmin
ilk sahnesinden itibaren izleyiciye gizli
ajanının kimliğine dair önemli ipuçları
veren Sean Connery, tüm diğer 007
filmlerinde giydiği özel dikim takım
elbiseleri (ve diğer kostümleri) kendine
özgü karizması ve müthiş bir özgüven ile
üzerinde taşıyarak çok geçmeden dünya
çapında bir stil ikonuna dönüştü.
Ünlü aktör, kariyerinin bir noktasından
sonra bir yandan ‘The Man Who Would Be
King’, ‘Highlander’, ‘The Untouchables’,
‘Indiana Jones’ ve ‘The Rock’ gibi
filmlerde rol alıp, James Bond karakteriyle
özdeşleşmekten
uzaklaşırken
diğer
yandan 007 filmlerinde giydiği takım
elbiseleri askıya asacak vakti hiç bulamadı.
Gizli ajanın ‘centilmen’ stilini özel
hayatında da devam ettirdi. Üzerinde
taşıdığı kıyafetler kadar ülkesine olan
bağlılığından
ve
gençlik
yıllarında
geçirdiği zor günleri hatırlamaktan da asla
vazgeçmedi. 1971 tarihli James Bond filmi
‘Diamonds Are Forever’daki tüm kazancını
(yaklaşık $1 milyon) kurucu ortakları
arasında yer aldığı Scottish International
Education Trust kurumuna bağışlaması,
Sean Connery’nin sadece stili ile değil,
yardımseverliği ile de örnek alınacak bir
rol model olduğuna sadece bir örnekti.
James Bond karakteri
için her detayıyla
İngiliz duran, çok şık
ama bir o kadar da sade
görüntüler seçildi. Ne
de olsa o bir gizli ajandı,
kıyafet seçimleriyle ‘ben
buradayım’ diyemezdi.
145
Seyahat
146
Edinburgh
Robert the Bruce, Gododdin’in efsanevi kralı Mynyddog Mwynfawr’ın ruhunu
ölümsüzleştirircesine dev bir volkanın üzerine konumlandırılmış Edinburgh Kalesi’nden
The Royal Mile’a doğru atını sürmeye başlar. Puslu ve soğuk havadaki meraklı bakışlar
ve bu bakışları takip eden umut kokulu gözyaşları, Robert the Bruce’u İskoç kontlarıyla
buluşma anına kadar takip eder. Artık İskoçya, bağımsızlığını kazanmaya hazırdır.
Bağımsızlık ateşinin gürültülü sesi Edinburgh’u ikiye ayıran Leith Nehri’nden Carlisle’a,
Berwick’ten Londra’ya kadar uzanır. Bu tarihten itibaren Robert the Bruce ve Edinburgh,
İskoç halkı için her daim özel bir yere sahip olur.
Birleşik Krallık’ın en büyük kentlerinden Edinburgh, kültürel ve ekonomik anlamda
adanın Londra’dan sonraki en önemli durağı. 15. yüzyıldan beri İskoçya’nın başkenti
olan Edinburgh, İskoçya Parlamentosu, Edinburgh Üniversitesi ve Holyrood Sarayı gibi
sosyal ve politik anlamda hayati önem taşıyan oluşumları içinde barındırıyor.
147
Eğer bu sonbahar ve kış aylarında Danny Boyle’un
sinematografik sekansları, Irvine Welsh’in manidar kelimeleri
ve Robert the Bruce’un havasını soluduğu tarihi bir atmosferi
5 duyunuzla birlikte deneyimlemek istiyorsanız rotanız belli.
Edinburgh; kültür, sanat, müzik ve mimari gibi disiplinler söz konusu olduğunda da anında
farkını ortaya koyuyor. Robert Louis Stevenson’un ‘‘Strange Case of Dr. Jekyll and Mr.
Hyde’’ı, Irvine Welsh’in ‘‘Trainspotting’’i ve Ian Rankin’in ‘‘Inspector Rebus’’ serisi ilham
noktasını Edinburgh’dan alıyor. Edinburgh’da geçen ‘‘The 39 Steps’’, ‘‘Shallow Grave’’,
‘‘Greyfriars’’, ‘‘Bobby’’, ‘‘Jude’’ ve ‘‘The Illusionist’’ gibi sinema dünyasına damga vuran
filmler de Edinburgh’u, sinemaseverlerin seyahat planlarının en üstüne yerleştiriyor.
148
Gotik mimarinin yarattığı eşsiz atmosferin, Edinburgh
kökenli müzik gruplarıyla yaratmış olduğu harmoninin altını
çizmek gerekiyor.
149
Şehrin marifetlerinden bahsetmeye başlamışken, Gotik mimarinin yarattığı eşsiz
atmosferin, Edinburgh kökenli müzik gruplarıyla yaratmış olduğu harmoninin altını
çizmek gerekiyor. Hidden Orchestra, The Proclaimers, Idlewild ve Shooglenifty gibi
müzik grupları şehrin sahip olduğu tarihi ve kültürel dokuyu daha da kuvvetlendiriyor.
Tabii ki, mevzu kültür ve sanatla ilintili olmaya başlayınca Edinburgh Festivali’nden
söz etmek gerekiyor. 2. Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmak ve insanların moralini
yükseltmek için düzenlenmeye başlayan Edinburgh Festivali namı diğer the Fringe,
şehrin dünyadaki kültür ve sanat merkezleri arasındaki güçlü yerini pekiştiriyor.
Eğer bu sonbahar ve kış aylarında Danny Boyle’un sinematografik sekansları, Irvine
Welsh’in manidar kelimeleri ve Robert the Bruce’un havasını soluduğu tarihi bir
atmosferi 5 duyunuzla birlikte deneyimlemek istiyorsanız rotanız belli.
Röportaj
150
Santoni
Santoni’nin geçmişi hakkında bizi bilgilendirir
misiniz?
Ayakkabı yapımıyla
başladınız?
ne
zaman
ilgilenmeye
Santoni, 1975’te babam Andrea tarafından
kuruldu. İlk başta küçük bir atölye olarak
kurulan Santoni, babamın tecrübeleri ışığında
hızla büyüdü. Babamın estetiğe ve kaliteye
her daim özel bir sevgisi olmuştur ve fazlasıyla
mükemmeliyetçidir. Ailece hayatta başarılı
olduğumuzu düşünüyorum, çünkü bütün aile
üyeleri aynı felsefe ve fikirleri paylaşıyor. Üretim
sürecimizde artık bir klasik haline gelen ikon
parçaları çağdaş dinamiklerle harmanlıyoruz
ve en nihayetinde de baş- yapıtlar yaratıyoruz.
Çocukken babamın atölyesinde vakit geçirmeyi
çok seviyordum. Yıllar içinde de kendimi
ayakkabı yapımı hakkında her şeyi öğrenmiş
bir halde buldum. Eğitimimi tamamladıktan
hemen sonra da Santoni’de çalışmaya başladım
ve babam, sürecin en başından itibaren bana
çok önemli sorumluluklar verdi. Resmi olarak
Santoni’ye 1988’de girdim ve iki sene içinde
de kendimi şirketin CEO’su olarak buldum.
Kısaca ailemin yaptığı iş dışında başka bir şeyle
uğraşmak istemiyordum.
Peki,
markanın
CEO’su
olarak
unutamayacağınız hatıralarınız neler?
asla
Moda dünyasındaki çağdaş yaklaşımları nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Oldukça
şanslı
bir
insanım,
çünkü
Santoni’de geçirdiğim çok özel anlar var.
Özellikle şirketteki ilk yıllarımı bu listenin
en başına ekleyebilirim. Bu dönemde
Santoni’nin yeni pazarlara açılma görevi
benim sorumluluğumdaydı ve bu süreç
doğrultusunda da Japonya, Rusya ve Çin gibi
pazarlara açıldık. O dönemde elde ettiğim
başarılar beni gururlandırmakla kalmıyor,
aynı zamanda daha da heveslendiriyordu. Bir
de AMG ile işbirliği yapmaya karar verdiğim
anı asla unutamam. Benim gibi süratli araba
fanatiği birisi için bu durum, hayalin gerçeğe
dönüşmesiydi.
Çağdaş sanat, tasarım ve moda arasında
sürekli bir şekilde büyüyen ve güçlenen bir
kirlilik olduğunu düşünüyorum. Bu durum
ticari anlamda moda için fazlasıyla faydalı
oluyor, fakat mesele yaratıcılığa gelince
moda sanatla iç içe geçiyor.
Santoni’nin stilini nasıl tanımlıyorsunuz?
Süreç dahilinde Santoni’nin stili nasıl bir evrim
geçirdi?
Kaliteli bir çift ayakkabı giydiğiniz zaman
kendinizi özgüvenli hissedersiniz. Ayrıca,
kişiliğinizi ve zevklerinizi aktarma şansınız
olur. Kaliteye olan yoğun ilgiyi de bu şekilde
açıklayabiliriz.
Santoni’nin stili, her zaman zarafet ve
farklılık gibi kavramlar doğrultusunda
evrim geçirdi. Bizim üretimlerimiz hiçbir
zaman tüketilebilir moda nesnesi olmadı.
Açıkçası Santoni’nin özel bir pozisyonda
konumlandığını düşünüyorum. Klasik öğelerle
çağdaş tasarım algısını harmanlıyoruz ve
asla kaliteden ödün vermiyoruz.
Bir çift Santoni’de, geçmişten günümüze miras
kalan üretim geleneklerden neler bulabiliriz?
Santoni her zaman geçmişten günümüze
ulaşan geleneklerle inovasyonu harmanlayan
bir yapıya sahip. Bu durum markamızın
DNA’sının bir parçası. Geçmişten günümüze
kadar ulaşan dikiş, el vasıtasıyla kesim ve
meşhur velatura gibi teknikler bizim için
muhakkak ön planda oluyor. Tabii ki çağa
ayak uydurmak adına inovatif hamlelerde
bulunmamız, çağdaş tasarımlar ve yeni
koleksiyonlar yapmamız da gerekiyor.
Gün geçtikçe erkekler dış görünüşleriyle
daha çok ilgilenmeye başladılar. Ayrıca yeni
nesil niteliği niceliğe tercih etmeye başladı.
Stil olgusunu baz alırsak, sizce günümüzde
zanaatkarlığa ve kaliteye olan yoğun ilginin
sebebi nedir?
Santoni’nin çevre dostu girişimleri hakkında
bizi bilgilendirir misiniz?
Birkaç yıl önce şirketimizin merkezinin çok
daha geniş bir alanda yer alması gerektiğini
düşünmeye başladım. Çağdaş bir mimari
algısıyla tasarlanacak yeni mekanımızın,
aynı zamanda doğanın hakimiyetinde olması
gerektiğini düşündüm. Bu doğrultuda
çalışanlarımız daha mutlu olacaktı. Santoni
olarak her zaman çevre dostu bir markayız.
Üretim sürecinde en iyi doğal materyalleri
kullanıyoruz
ve
asla
kimyasallara
başvurmuyoruz. Hatta derileri bile doğal
yöntemlerle esmerleştiriyoruz. Doğrusunu
söylemek gerekirse bu hassasiyetin yeni
ofisimizin yapım sürecinde de etkili rol
oynamasını istedik. Çevre dostu binamızın,
%90’lık bir kısmı geri dönüştürülen
materyallerden oluşturuldu.
151
152
Fotoğraflar: Billur Saatçi
Kış Çikolataları
Sonbahar, yerini yavaş yavaş kış mevsimine
bırakırken, bir süredir sarının en güzel tonlarını
beş duyumuzla birlikte hissettiğimiz günler, yerini
puslu ve soğuk havalara bırakmaya hazırlanıyor.
Pek tabii ki betimlediğimiz bu değişimler sadece
renk paletlerindeki farklılaşmayı kapsamıyor. Bu
değişimi aynı zamanda hayatın genel işleyişinden
yeme-içme alışkanlıklarımıza uzanan bir yelpazede
de değerlendirebiliyoruz. Havaların soğumasıyla
birlikte kış gecelerinde içimizi ısıtan çikolataya
yöneliyoruz.
Bu noktada da referans noktamızı tarihin
tozlu sayfalarında, Mezoamerika’da buluyoruz.
Serüvenimiz kakao ağacını keşfeden Mayalar’dan
Kristof Kolomb’a, İspanya Sarayı’ndan dünyanın ilk
çikolata fabrikası Antonie Brutus Menier’e uzanıyor.
Zaman ilerledikçe çikolatayla aramızdaki tutkulu
ilişki kuvvetleniyor ve çikolata birçoğumuz için asla
vazgeçilemeyecek bir lezzet haline dönüşüyor.
Belirli bir doygunluğa eriştikten sonra da iyi
çikolatanın kendini önce kokusu, rengi, parlaklığı,
kadifemsi dokusu ve muhteşem lezzetiyle kendini
belli eden yapısını anında fark edebilme yetisine
sahip oluyoruz. Hatta çikolatanın kırılma sesini
duymadığımız takdirde işitme duyumuz tatmin
olmamaya başlıyor. İşte tam o an Vakko Chocolate
ihtiyacımız olan her şeyi bize sunmak için karşımıza
çıkıyor.
Dünyanın en iyisi “İsviçre Çikolatası” esas alınarak
yaratılan Vakko Chocolate, bu yıl da vazgeçilmez
tutkunuz olacak. Soğuk kış gecelerinin en beğenilen
ve sınırlı sayıda üretilen lezzetlerinden Vakko
Chocolate Kestaneli, taptaze portakal kabuğu
şekerlemelerinin Vakko Chocolate ile kaplandığı
Vakko Orange Sticks ve soğuk havalara sıcak bir
merhaba dedirten Hot Chocolate Sticks, bu sezon
sizin ve sevdiklerinizin içini ısıtacak.
153
Tarih Öncesinden Gelen
Büyülü İçecek
Çayın tarihi çok eskilere dayanıyor. Biz de bu büyülü içeceğin evrimini Sarı
Nehir’den Boston Tea Party’e, Çin İmparatorluğu’ndan çayın Avrupa’ya
ilk ayak basmasına uzanan, geniş bir perspektifte değerlendiriyoruz.
154
Hua Tuo şu andan yaklaşık 1800 sene
önce, o dönem Shang Hanedanlığı sınırları
içinde kalan Sarı Nehir kenarında düşünceli
bir şekilde etrafı izlemektedir. Verimli
topraklar ve askeri aristokrasi, Tuo’yu, insan
bedeni içindeki ruhu daha huzurlu bir hale
dönüştürmeye yöneltir. Aklındakileri yazıya
dökmeye başlayan Tuo, ziraati ve Çin tıbbını
bulan Shennong’a atıfta bulunurcasına,
‘çay’
sözcüğünü
büyülü
kaleminden
önündeki kağıda doğru iletir ve çay; insan
ruhunu keyiflendiren, rahatlatan ve sindirim
sistemine yardımcı tıbbi bir mucize olarak
tarih sahnesindeki rolüne bürünmüş olur. Pek
tabii ki Hint kültürü, mesele çay olunca sessiz
kalmaz; kendi çay mitini yaratır. Hikayeye
göre çay, aslında Buddha’nın kendisidir. 9
yıl boyunca hiçbir şekilde ara vermeden
meditasyon yapan Buddha bu sürecin bir
kısmında uyuyakalır. Uyandığı esnada yere
dökülen gözyaşları kök salar ve bu kök
büyür, yeşerir, ilk çay bitkisini ortaya çıkarır.
Sudan sonra dünyadaki en çok tüketilen sıvı
olan çayın ortaya çıkışı hakkında yüzlerce
mite veya öyküye ulaşabiliriz. 16. yüzyılda
Portekizli din adamları ve tüccarlar tarafından
tekrar keşfedilen çay, 17. yüzyıl itibariyle
yasemin ve çobandağarcığı ile kurduğu
dostluk sayesinde hızla popüler olmaya
başlar. Braganzalı Catherine tarafından
Büyük Britanya’yla tanışan bu büyülü sıvı,
adını Boston Tea Party gibi sosyal olaylara da
verir ve 18. yüzyıl ile birlikte sömürgeciliğin
ana konularından biri haline bürünür.
C. S. Lewis, George Orwell, Henry James,
Agatha Christie, Mick Jagger, Morrissey ve
Boy George gibi birbirinden farklı disiplinlere
ait ve dönemlere yön veren isimlerin favori
içeceği haline gelen çay; beyaz, sarı, yeşil,
siyah, kokulu, kokusuz ve bu saydıklarımızdan
başka birçok çeşidiyle olmazsa olmazımız.
155
156
Röportaj
Stephane Besson
Fransız saç tasarımcısı Stephane Besson, her ay Paris’ten İstanbul’a gelerek
3 gün boyunca saç stil önerileriyle Vakko Zorlu’da Vakko dostları ile buluşuyor.
157
Ne kadar süredir saç tasarımcısısınız?
Her şey nasıl başladı?
Çalışma hayatına Paris’teki Carita – La
Maison de Beaute’ta başladım. Bu esnada
da aralarında Bruno Pettini’nin de yer
aldığı birçok yaratıcı insanla çalıştım ve bu
durum benim için oldukça keyif vericiydi.
Paris’te yaşayan bir saç tasarımcısı olarak
günleriniz nasıl geçiyor?
Oldukça yoğun bir tempoda çalışıyorum.
Yılın en sevdiğim dönemi ise markaların
couture
koleksiyonlarını
sergilediği
günler oluyor. Bu dönemler sayesinde
modadaki trendleri altı ay öncesinden
görebiliyoruz ve yapmak istediklerimizi
de bu dinamiklere göre belirliyoruz.
Sizce, başarılı bir saç tasarımcısı olmak
için ne gibi özelliklere sahip olmak
gerekiyor?
Başarılı bir saç tasarımcısı olmak isteyen
kişinin muhakkak iyi bir estetik algısına
sahip olması gerekir. Bir de o kişi, insanları
olabildiğince sevmeli.
Nelerden ilham alıyorsunuz?
Genellikle sokaklardan ilham alıyorum.
İnsanlar çoğu zaman başka bir yerde
göremeyeceğiniz tarzlara sahip
olabiliyorlar.
Saç tasarımlarını baz alırsak, tarihteki en
sevdiğiniz dönem hangisi?
30’lar ve 80’ler benim için çok özel. 80’ler
her ne kadar zarif bir estetik algısına
sahip olmasa da fazlasıyla yaratıcı öğeleri
içinde barındırıyor. 30’ları da zarifliğin ve
şıklığın başlangıcı olarak gördüğüm için
seviyorum.
Saç tamamen kişiye özgü bir şey. Ve bu
özelliğinden dolayı da her müşterinin
beğenisine göre tasarlanması gerekiyor.
Bu bağlamda da müşterilerinizle nasıl bir
iletişim halindesiniz?
Bu noktada tamamen iletişim sezilerinize
güvenmeniz
gerekiyor.
Müşterinizin
sizden istediği ama ona yakışmayacağını
düşündüğünüz bir model olduğunda,
ona mantıklı açıklamalar yaparak ikna
edebilirsiniz. Tabii ki müşterinizin de size
güvenmesi ve fikirlerinize saygı duyması
burada kilit bir rol oynuyor.
Sadece ‘saç’
tasarlamıyor.
İnsanların saçlarıyla ilgili yaptığı en
büyük hata ne sizce?
Kesinlikle kendi saçlarını kesmeleri ve
boyamaları!
İşinizin en sevdiğiniz yanı nedir?
İşim
sayesinde
saçını
tasarladığım
herkesin kişiliğini yüceltme imkanına
sahip oluyorum. Ayrıca sandalyemden
kalktıklarında yüzlerinde oluşan gülümseme
benim için çok özel.
158
VAKKO
ARTS
AND
CULTURE
159
Kültür & Sanat
160
Burhan Doğançay - Black T,
Tuval üzerine yağlı boya, 60x60cm VAKKO Sanat Koleksiyonu No. 10140
Burhan Doğançay,
Black T 1974
161
İstanbul’da doğan Burhan Doğançay, tuvalin
başına geçtiğinde henüz dört yaşındaydı.
Çevresindekiler onun yeteneğinin hemen
farkına varmıştı. Doğançay her ne kadar
hukuk eğitimi görse de ve yarı profesyonel
olarak meşin yuvarlağın peşinden koşmuş
olsa da, resim yapmak onun için her zaman
ilk planda oldu. Doktora yaparken Paris’teki
L’ Academié de la Grande Chaumiére’de
sanat kurslarına katılan Doğançay, bir sonraki
duraklarında, şehirlerin duvarları üzerine
yapılan graffiti ve semboller aracılığı ile sosyal,
politik ve ekonomik değişimleri gözlemlemeye
başladı. Şehirlerin birer aynası olarak kabul
edebileceğimiz duvarlar Doğançay’ın oldukça
ilgisini çekti ve bu ilgisini hayatı boyunca
eserlerine yansıttı.
Kuruluşundan bu yana sanata olan bağlılığını,
hassasiyetini ve verdiği değeri hayatın her
alanında vurgulayan Vakko, kuruluşundan
bu yana, geleneksel Türk sanatlarını modern
bir anlayışla yorumlayarak, emprime ve
eşarplarına yansıtıyor ve özel koleksiyonlar
oluşturuyor. Pek tabii ki, Cumhuriyet tarihinin
önde gelen ressamlarına ait tablolardan
esinlenerek oluşturulan Vakko Çağdaş Türk
Ressamları Koleksiyonu, Vakko’da eşarbın bir
sanat olduğunun en önemli göstergesi. Çin
ipeği üzerine el baskısı tekniği ile hayata geçen
sınırlı sayıda üretilmiş eşarplardan oluşan
bu koleksiyon, Burhan Doğançay’ın ölümsüz
eserlerini Vakko imzasıyla buluşturuyor.
Kültür & Sanat
162
Barbaros Altuğ
ile Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi’nde
bir gün...
Edebiyat ajanı Barbaros Altuğ bir süre yazılı basında çalıştıktan sonra 1999 yılında Türk yazarlarının haklarını temsil eden
İstanbul Telif Ofisi’ni kurdu. Temsil ettiği yazarların arasında Ayşe Kulin, Ahmet Altan, Perihan Mağden, Latife Tekin, Hasan
Ali Toptaş, Halit Ziya Uşaklıgil, Buket Uzuner, Kürşat Başar, Mehmet Murat Somer ve Halide Edip Adıvar gibi isimlerin
bulunduğu Barbaros Altuğ ile Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi’nde bir gün geçirdik ve favori kitaplarını seçtik.
Arts & Culture
1.Mapplethorpe
Bu yaz, Whitney Müzesi’ndeki bir bölüm,
1980’li yıllarda, o zamanki ABD Başkanı olan
Ronald Reagan’ın muhafazakar politikaları
yüzünden önem vermediği AIDS hastalığından
ölen sanatçılara ayrılmıştı. New York’tan çıkan
en büyük fotoğrafçılardan olan Robert
Mapplethorpe da bu sanatçılar arasındaydı...
2.Grace
4.Writers’ Houses
Bence yazı işiyle uğraşan birine en çok
ilham veren şeylerin biridir sevdiği
yazarların izinden gitmek. Onların yaşadığı,
eserlerini yarattığı odalarda gezinmek, iç
Vogue dergisinin son dönemdeki tarihinin
dünyasını ele veren şeylerle karşılaşmak
bizatihi bir parçası olan Grace Coddington’ın
heyecan verici bir deneyim. Kimi zaman
anıları yalnızca bir derginin değil moda
sadece bu evleri ziyaret etmek için
sektöründeki tüm önemli figürlerin ve
seyahatlar planladığım da oluyor benim...
163
akımların da kişisel bir anlatımı. Tasarımında
da Grace Coddington’ın imzası olan Grace’i ilk
gördüğümde hayran oldum ve bu kitabı
Türkiye’de yayınlatmanın yollarını aradım.
Sonunda Shopigo’nun desteğiyle Grace,
İngilizce dışında tıpatıp baskıyla Türkçe de
yayınlandı geçen sene...
3.Tom Ford
Modanın entellektüel bir birikimle nasıl
farklılaşabileceğini gösteren biri Tom Ford.
Sadece kıyafet tasarımı ile değil hayatında
önem verdiği diğer şeylerle de ilgilenmeyi
ve bu konularda üretim yapmayı önemsiyor.
İlham kaynaklarımdan biri olan Christopher
Isherwood’un kült romanı A Single Man’dan
yaptığı filmi de bilhassa beğenirim...
5.Chanel
20’li yıllarda yarattığı minimal silüet modaya
öyle bir damgasını vurdu ki bence bugün
bile birçok tasarımcı için ilham kaynağı.
6.Taxi Driver
Bazı filmler insanı değiştirir; bir kere
seyrettikten sonra aynı kişi olmanıza imkan
yoktur, size yeni bir yol açar. Taxi Driver
bunlardan biri. Bu yıl Istanbul74’ün
düzenlediği IstFest’e konuk olan Harvey
Keitel’n de ana rollerinden birinde olduğu,
küçücük Jodie Foster ve Robert de Niro’nun
tüyler ürpertici oyunculuğu ile zamanımızın
büyük klasiklerinden biri...
7.Cecil Beaton
Yazar, ressam, kostüm tasarımcısı ve büyük
portre fotoğrafçılarından biri Cecil Beaton.
Bu yaz Pera Müzesi’nde açılan ve Audrey
Hepburn’den Marilyn Monroe’ya en ünlü
portre fotoğraflarının da yer aldığı sergiyi
kaçırdıysanız bu kitaba daha çok ihtiyacınız
var demektir...
Röportaj
164
Alex Prager
Los
Angeles’ta
yaşayan
Alex
Prager,
fotoğraflarında
50’ler
Hollywood’undan fırlama sahneler kurguluyor. Biz de, Prager’in
İstanbul’daki ilk sergisini fırsat biliyoruz ve alaylı sanatçıyla gerçek ile
kurmaca arasında gezinen, öncesinde ve sonrasında neler olduğunu
merak ettiren fotoğrafları hakkında sohbet ediyoruz.
165
1- William Eggleston’dan aldığın ilhamı ve fotoğrafçılığı kendi kendine
öğrenmenin kariyerini nasıl etkilediğini biraz anlatır mısın?
3- Senin işlerini tanımlayanlar, neden ‘‘sinematik’’ kelimesine atıfta
bulunuyorlar?
Eggleston’ın işini görünce hayatta aradığım şeyin bu olduğuna
kanaat getirdim ve hemen bir fotoğraf makinesi ve karanlık oda
ekipmanı edindim. Eggleston’ın özgün dili ve işlerinin bıraktığı etki
kendi sesimi bulmam gerektiğini gösterdi ancak benimle işlerim
arasındaki böyle doğrudan bir bağ sayesinde fotoğraflarım yaşam
bulabilirdi. Alaylı olmanın kötü yönlerini söylememe gerek bile yok,
çok disiplinli olmanız gerekiyor çünkü tökezlediğinizde omuz verecek
biri olmuyor. Tabii bir de okulda kurabileceğiniz ilişkilerden yoksun
oluyorsunuz. Tanıdıkların tanıdıklarına ulaşarak, kendi çabalarımla
bağlantılarımı oluşturmam gerekti. İyi tarafları da az değil. Başınızda
her adımınızı eleştiren biri durmuyor, bu yüzden işlerinizle daha
fazla gurur duyuyorsunuz, kendi tarz ve yönteminizi bulmak için
yolunuzdan sapmıyorsunuz.
Gerçeklik ve kurmaca arasındaki gergin ilişki çok ilgimi çekiyor.
Bence sinema da uzun süre boyunca bu ilişki üzerine kuruluydu. Son
zamanlarda yönetmenler filmlerinin mümkün olduğu kadar gerçek
olması için uğraşıyor olabilir ama uzun bir süre boyunca gerçekliğin
sınırlarının dışında gezinirken gerçeklere değinen hikâyeler kurdular.
Hayattan anlar seçip üzerlerine yapaylık serpmeyi seviyorum.
Yarattığım görseller de herhangi bir zamana bağlı kalmadan geçmişe
dair olabiliyor. Hepimizin geçmiş hakkında farklı görüşleri olduğunu
düşünüyorum. Nostalji mutlulukla bağdaştırdığımız bir şey olduğu
için güvenilir bir tarafı da oluyor. Geçmişe dair görünen fotoğrafların
tanıdık bir yönü de var, bu yüzden de izleyicinin ilgisini kaybetmeden
farklı konular hakkında işler yapabilme özgürlüğünü sunuyor.
Sinemanın bu sebeple kuvvetli bir dil olduğunu düşünüyorum.
2- İnce detaylı sahneleri nasıl yaratıyorsun? Zihninde beliren bir resmin
benzerini mi kurguluyorsun?
4- Kullandığın parlak ışıklar ve renkler de işlerinin akılda kalmasını
sağlıyor. Bu durumu analog makine kullanmana bağlayabilir miyiz?
Zihnimde sürekli olarak garip resimler dönüyor ve çoğu da hiç gün
yüzü görmüyor. Bazen bir resim inatçı çıkıyor ve zihnimi terk etmiyor,
o zaman da o sahneyi yaratmam gerekiyor. O resmi gerçek dünyaya
yansıttığımda zihnimi terkediyor. Setler, casting, dekor daha sonra
yerli yerine oturuyor.
Evet, tarih ile ilişkilendirdiğimiz puslu bir efekt verdiği için film
kullanıyorum. Renkler ve dokuların bu şekilde daha da göze çarptığını
düşünüyorum.
166
5- Estetik açıdan fotoğraflarına benzeyen kısa filmler de yapıyorsun…
Fotoğraflarımın bir uzantısı haline geldi kısa filmlerim. Bir yönetmenin
kullanabileceği yöntemleri kullanıyordum. Şimdi ise müzik, ses
tasarımı, görsel efektler ve başka film unsurlarını da kullanıyorum.
6- Kadınların statüleri işlerinde temel bir unsur. ‘La Petite Mort’ ve
‘Despair’ filmlerinde toplumun beklediği rolleri taşıyamayan kadınları
resmediyorsun.
İyi bildiğim bir konu hakkında işler yapmaya özen gösteriyorum. Kendi
deneyimlediğim duyguları başucu kitabı olarak değerlendiriyorum
ve bunları yoğunlaştırmak adına işin içine biraz melodram katıyorum.
Her şeyden önce fotoğrafladığım duyguların samimi gözükmesi
gerekiyor, yoksa boş bir iş oluyor. Gerçek duyguları yapaylıkla
öpüştürebildiğimde amacıma ulaşmışım demektir.
7- Hikâyelerini duygular etrafında kurduğun açıkca görülebiliyor...
İnsanların ilgisini bu sebeple mi yakalıyorsun sence?
Evet, işlerim aslında gayet kişisel; bana samimi gelen duygusal ve
psikolojik halleri yakalamaya çalışıyorum. Başkalarının işleriyle de
bunları görebildiğimde iletişim kurabiliyorum.
167
Her şeyden önce fotoğrafladığım
duyguların samimi gözükmesi
gerekiyor, yoksa boş bir iş oluyor.
Gerçek duyguları yapaylıkla
öpüştürebildiğimde amacıma
ulaşmışım demektir.
168
Vakko
ESMOD
programlarıyla
modanın
Türkiye’deki
tüm
alanlarını
moda
kapsayan
endüstrisinin
eğitim
geleceğini
hazırlıyor. Biz de Vakko ESMOD’un kurucusu Nadine Massoud’la
ESMOD’un tarihçesini, eğitim programlarını ve Türkiye’deki moda
algısını konuşuyoruz. Siz de bu keyifli sohbete davetlisiniz.
169
Röportaj
170
Vakko ESMOD hakkında konuşmaya
başlamadan önce biraz ESMOD’un
tarihçesinden bahsedelim istiyorum.
ESMOD, dünyanın ilk moda tasarımı
okulu. İmparatoriçe Eugénie’in özel
terzisi olmasının yanı sıra mezura ve
prova mankenini icat eden Alexis
Lavigne 1841 yılında, yeni eğitim
yöntemleri geliştirdiği bir moda tasarımı
okulu kuruyor. Vefat ettiğindeyse aile
aynı eğitim metodlarını kullanarak okul
geleneğini devam ettiriyor. ESMOD,
bugün Paris’ten Tokyo’ya, Sao Paolo’dan
İstanbul’a 15 ülkede eğitim veriyor.
Türkiye’de, ülkenin en köklü moda
markası olan Vakko’yla bir araya gelerek
Vakko ESMOD Moda Akademisi’ni
kurdunuz. Bu işbirliği nasıl gelişti?
Türkiye’de bir moda akademisi kurmak
Vakko’nun kurucusu Vitali Hakko’nun
hayaliymiş. Nasıl ESMOD, dünyanın en
saygın ve etkin moda okuluysa, Vakko
da Türkiye’nin en köklü markası. Bu
yüzden, Fransız eğitim ve kültürüne
sahip olan Cem Hakko ile çalışmak,
hayalimdeki işbirliği oldu. Çok iyi
anlaştık ve kısa zaman içinde Vakko ve
ESMOD’u bir araya getirme kararı aldık.
Moda başta olmak üzere sanatın tüm
dallarında çok değerli bir koleksiyona
sahip olan Vitali Hakko Kreatif
Endüstriler Kütüphanesi’ni kurduktan
sonra böyle bir adım atmak çok yerinde
oldu.
Vakko ESMOD öğrencilerine adeta her
sokağıyla sanat üniversitesi kabul edilen
bir şehirde, Paris’te eğitim imkanı tanıyor.
Nasıl hak kazanılabiliyor bu eğitime?
Paris’te geliştirilen ve sistemde bulunan
tüm okullara uyarlanabilen programlar
sayesinde, öğrenciler uluslararası bir
grup içinde okul değişim imkanından
yararlanabiliyorlar. Burada iki olasılık
var; birkaç haftalık bir okul değişimini
deneyimleyebiliyorlar
veya
Esmod
International
Network’e
bağlı
22
şehirdeki okullardan birinde bir yıl
boyunca eğitim alabiliyorlar.
Diploma ve sertifika programları hangi
alanları kapsıyor?
Üç yıllık Moda Tasarımı ve Yönetimi
programımız öğrencilerin kusursuz
teknik beceri edinirken aynı zamanda
yaratıcı becerilerini de geliştirmek
üzerine kurulu. Amacımız son yıllarında,
moda endüstrisinin çeşitli alanlarında,
belirli bir pazara odaklanarak bir kıyafet
ve aksesuar koleksiyonu tasarlayıp
geliştirebilmelerini
sağlamak.
Bu
program Fransa’da “Stylisme” ve
“Modelisme” olarak bilinen iki farklı
beceriye odaklanıyor. Öğrenciler aynı
zamanda çizim, trend tahmin, kumaş,
sanat ve kostüm tarihi ve photoshop
gibi dersler de alıyorlar. 3. sınıflar yılın
sonunda
koleksiyonlarını
ESMOD
eğitmenleri ve sektörün önde gelen
isimlerinden oluşan bir jüriye sunuyorlar.
Kısa sertifika programlarımızda ise
Moda Tasarımı ve Moda Yönetimi
alanlarında farklı eğitimler sunuyoruz.
Eğitmenlerimiz bu alanlarda çalışan
profesyoneller. Yeni dönemde moda
tasarımı, modelizm, drapaj ve mulaj,
kumaş baskı teknikleri ve tasarımı, moda
kültürü, styling ve hikaye yaratıcılığı,
stil danışmanlığı, moda perakendesi ve
yönetimi, moda & hukuk ve moda & lüks
gibi programlarımız yer alıyor.
Eğitmen profilinizden de biraz bahseder
misiniz?
Diploma
programlarımızdaki
asıl
eğitmenlerimiz sektörde de tecrübe
kazanmış ve alanlarında uzman kişiler.
Yabancı
eğitmenlerimizin
dışında
sektörün lokal profesyonellerinden de
destek alıyoruz. Vakko’da yöneticilik
yapan isimler de dahil olmak üzere
birçok profesyonel, moda tasarımından
yönetimine, iletişimden moda kültürüne
çeşitli alanlarda eğitim veriyor.
Önde gelen moda tasarımcıları, stil
yaratıcıları ve kreatif direktörlerle işbirliği
yapıyorsunuz. Bu sayede öğrenciler,
gerçek bir moda çekiminde yer almak
gibi önemli tecrübeler ediniyorlar. Biraz
bundan bahseder misiniz?
Sektörle yakın ilişkide olmamız bu
tip
işbirliklerine
olanak
sağlıyor.
Gerçekleştirilen özel bir proje ya da
Premiere Vision Paris fuarını ziyaret
etmek, onlara bir staj imkanı veya
tasarımlarını
sergileyebilecekleri
bir
yer olanağı sağlayabiliyor. Bu şekilde,
tanınmış firmalarla bir araya gelip
kariyerleri boyunca iletişim halinde
olabiliyorlar. 3 yıllık eğitimleri boyunca
kendilerine edindikleri çevre, gelecekleri
için çok kıymetli.
Vakko’nun öğrencilere sağladığı büyük
bir destek var. Vakko ESMOD’da eğitim
alan bir öğrenci ne gibi imkanlara sahip
oluyor?
Son
iki
yıldır
Vakko
Zorlu’da
öğrencilerimizin yıl sonu defilesini
gerçekleştiriyoruz. Vakko’nun desteğiyle
işin yönetim ve üretim sürecini
öğrenebilmeleri için yaz stajları ve
fabrika ziyaretleri organize ediyoruz.
Aynı zamanda sertifika programlarımız
dahilinde atölye çalışması bittiğinde
ürünlerin Vakko Üretim Merkezi’nde
hayata geçmesini sağlıyoruz. Örneğin
farklı baskı teknikleri kullanarak bir eşarp
üretmek gibi.
Hiç şüphesiz moda sektöründe en
önemli sıfatlardan biri özgün olabilmek.
Öğrencilerinizin kendi kimlikleri ve
stillerinin oluşması için ne gibi bir yol
izliyorsunuz?
İlk
yıllarında
öğrencilerimizden,
mimari tasarımdan sanata, mobilya
tasarımından doğaya onlara ilham
veren imgeleri toparlamalarını istiyoruz.
Öğrencilerimizi boyama, baskı, grafik
tasarım, işleme ve örme gibi çeşitli
yollarla yaratıcılıklarını ifade etme
konusunda cesaretlendiriyoruz. İkinci
yılda ise öğrencinin kendi vizyonunu
yaratabilmesi için kişisel estetik algısı
ve teknik becerilerinin gelişmesini
sağlıyoruz.
171
172
YENİ
SEZON
VA K K O . C O M
173
Temperley London
ALEXANDER WANG
174
Alexander Wang’in geniş varyasyonlu moda dünyasına alışığız. Fakat marka, SonbaharKış 2015 koleksiyonunda kendi dünyasını daha da büyütüyor ve gotik bir evrenin
kapılarını aralıyor. Tasarımlara hakim olan siyah renk sofistike bir şıklık algısı yaratıyor ve
koleksiyondaki feminen çizgiler bu sezona damga vurmaya hazırlanıyor.
CHRISTOPHER KANE
175
Christopher Kane’in bilime olan ilgisi Sonbahar-Kış 2015 koleksiyonu üzerinde de
hakimiyetini ilan ediyor. Yüksek yakalı, uzun kollu ve markanın karakterini yansıtan
etekler sonbaharı çağrıştıran renk tonlarıyla buluşuyor ve özel bir şıklık algısı sunuyor.
ISSA
176
Issa, Sonbahar-Kış sezonunda seksi ve fark
edilebilir çizgileriyle dikkat çekiyor. Soyut
hayvan desenleriyle bohem bir tasarım algısını
koleksiyonun her noktasına yansıtan marka
modanın algoritmasına katkıda bulunuyor.
TEMPERLEY LONDON
177
Temperley London, bronz renk tonlarıyla ‘özgürlük’ kavramının altını kalın çizgilerle
belirginleştiriyor. Tasarımlardaki vahşi hayvanları çağrıştıran desenler geometrik çizgilerle
bir araya geliyor ve alışılagelmiş gece elbisesi kavramını değiştiriyor.
Clover Canyon
Acne Studios
178
Mikhail Bulgakov’un ölümsüz eseri Usta ve Margarita’yı bu
sezon başucuna yerleştiren Clover Canyon, tasarımlarında
rüyaları ve gerçekliği buluşturuyor. Bulanık desenli kadifeler,
pançolar ve bluzlar olabildiğince romantik bir hava yakalıyor.
Clover Canyon, bu sezon tasarımlarıyla zamanın ötesine
doğru bir yolculuk yapıyor.
Acne, Sonbahar-Kış 2015-16 sezonunda ilham noktasını
1930’ların sportif kadınlarında buluyor. Feminist çizgilerle
özgür ruhları içinde barındıran tasarımlar yün, ipek ve
tüvitle modanın gelenekselliğine atıfta bulunuyor. Anlaşılan
Acne Studios bu sezon da vazgeçilmezler arasındaki yerini
fazlasıyla sağlamlaştıracak.
Mackage
179
Mackage, bu sezonda da kuruluş motto’larını takip ediyor ve dış giyimi
odak noktasına yerleştiriyor. Çağdaş estetik algısıyla gelenekselliği bir
araya getiren Mackage, her sezon olduğu gibi bu sezonda da deri ve yüne
ağırlık veriyor.
VAKKO KADIN
VAKKO ERKEK
VAKKO MONOGRAM
VAKKO EŞARP
VAKKO SHOES & BAGS
ALBERTO MORETTI
ANNA BAIGUERA
ANTONIO MARRAS
ANYA HINDMARCH
BALMAIN
BRIAN ATWOOD
CASADEI
CHARLOTTE OLYMPIA
COCCINELLE
ELENA GHISELLINI
ELIE SAAB
EMPORIO ARMANI
ERMANNO SCERVINO
FABIANA FILIPPI
FRATELLI ROSSETTI
FRATELLI ROSSETTI ONE
GIAMBATTISTA VALLI
GIORGIO ARMANI
ISOLA MARRAS
J.M.CAZABAT
LANCEL
LES PETITS JOUEURS
M MISSONI
MARY KATRANTZOU
MISSONI
MONIQUE LHULLIER
O JOUR
OSCAR DE LA RENTA
PAOLA CADEMARTORI
PAUL&JOE SISTERS
PAULE KA
PEDRO GARCIA
POLLINI
POLLINI STUDIO
ROBERT CLERGERIE
ROBERTO CAVALLI
ROCIO
STUART WEITZMAN
SANTONI
SCERVINO STREET
SEBASTIAN
SERAPIAN
SONIA RYKIEL
SOPHIA WEBSTER
V 73
VERSACE
VICINI
WALTER STEIGER
VAKKO COUTURE
ADRIANNA PAPELL
AIDAN MATTOX
ALBERTA FERRETTI
ALBERTO MAKALI
BADGLEY MISCHKA COLLECTION
BADGLEY MISCHKA COUTURE
BASIX
CAMILLA
CARMEN MARC VALVO
CRISTINA OTTAVIANO
CUSHNIE ET OCHS
CYNTHIA ROWLEY
DAVID MEISTER
ELIE SAAB
GABRIELA CADENA
GEMY MAALOUF
GEORGES HOBEIKA SIGNATURE
GH BY GEORGES HOBEIKA
HERVE LEGER
J.S. COLLECTION
JENNY PACKHAM
KAUFMANFRANCO
MARCHESA COUTURE
MARCHESA NOTTE
MATICEVSKI
ML MONIQUE LHUILLIER
MONIQUE LHUILLIER
NAEEM KHAN
PAMELLA BY PR
PAULE KA
PHOEBE
RACHEL GILBERT
RAUWOLF
ROMONA KEVEZA
RUBIN SINGER
TADASHI
TEMPERLEY
TERI JON
THEIA
VAKKO COUTURE
VERA WANG
ZAC BY ZAC POSEN
ZAC POSEN COUTURE
VAKKO WEDDING
BERTA
ELIE BY ELIE SAAB
INBAL DROR
JENNY PACKHAM
KENNETH POOL
MARCHESA
MONIQUE LHUILLIER
NAEEM KHAN
OSCAR DE LA RENTA
REEM ACRA
ROMONA KEVEZA
TEMPERLEY BRIDAL
VAKKO WEDDING
VERA WANG
ZUHAIR MURAD
ADRIANNA PAPELL
ALLURE BRIDALS
AVENUE DIAGONAL
BLISS MONIQUE LHUILLIER
FARA SPOSA
LA SPOSA
LEGENDS BY ROMONA KEVEZA
LUSAN MANDONGUS
NOVIA D’ART
ST. PATRICK
TADASHI
THEIA
WHITE ONE
VAKKO HOME
VAKKO CHOCOLATE
V2K designers
10 CROSBY by DEREK LAM
ABBOT KINNEY
A.L.C
ACNE
AG JEANS
AINEA
ALEXANDER WANG
ALEXIS
AMERICAN RETRO
ANTON HEUNIS
APERLAI
AVA ADORE
AVELON
CHELSEA PARIS
CHRISTOPHER KANE
CLOVER CANYON
CURRENT ELLIOT
DAVID LERNER
EACH OTHER
EQUIPMENT
EDUN
ELIZABETH AND JAMES
GÜLÇİN ÇENGEL
GARETH PUGH
HALSTON HERITAGE
Helene Berman
HOTEL PARTICULIER
ISSA COUTURE
JAMES PERSE
JAY GODFREY
JOIE
LIZZIE FORTUNATO
LOEFFLER RANDALL
LOT 78
MACKAGE
Markus Lupfer
MIH JEANS
MILLY
MM6
MOTHER DENIM
OPENING CEREMONY
RAOUL
RICK OWENS
SACHIN AND BABI
THAKOON ADDITION
TIBI
TEMPERLEY LONDON
TY-LR
WHITE POSTURE
VAKKO EYEWEAR
BARTON P.
BARTON PERREIRA
BLINDE 1
CHROME HEARTS
DRIES VAN NOTEN
ERDEM
ILLESTEVA
JOHN VARVATOS
KRIS VAN ASSCHE
LINDA FARROW
MATTHEW WILLIAMSON
PHILLIP LIM
SUNO
SUPERDRY
THE ROW
TUMI
VARVATOS
VICTOR&ROLF
VICTORIA BECKHAM
ZADIG & VOLTAIRE FRAMES

Benzer belgeler

bir - Vakko

bir - Vakko de söylemem lazım. Bir de sandaletleri bu sezon kadınları gündüzden geceye taşıyan, en kullanışlı ve en feminen aksesuarlar

Detaylı