ŞERİF KİNO Doğum tarihi : 1967 Kızıltepe 1987

Transkript

ŞERİF KİNO Doğum tarihi : 1967 Kızıltepe 1987
ŞERİF KİNO
Doğum tarihi : 1967 Kızıltepe
1987-1992 Marmara Üniversitesi A.E.F. Resim Bölümü
Kişisel Sergiler
1995 Nini Galeri Börlange / SWEDEN / İSVEÇ
1996 Nini Galeri Börlange / SWEDEN / İSVEÇ
1997 Nini Galeri Börlange / SWEDEN / İSVEÇ
1998 Çatı Sanat Evi / Teşvikiye / İSTANBUL
2004 Temore Sanat Galerisi / Şişli / İSTANBUL
2005 Kadıköy Sanat Galerisi / İSTANBUL
2007 Kadıköy Ütopya Platform Sanat Galerisi / İSTANBUL
2008 Dionisos Sanat Atölyesi İstanbul
2009 Ütopya Platform Galeri İstanbul
2010 Uluslararası Resim Sempozyumu / MARDİN ( Küratör)
2010 TÜYAP Uluslar arası Resim Fuarı / ISTANBUL
2011 Uluslar arası Resim Sempozyumu 2 /MARDİN
2011 Oda Sanat Galerisi / ISTANBUL
2011 Insanbul Sanat Evi / ISTANBUL
Karma Sergiler
1993 Basın Müzesi / Çemberlitaş / İSTANBUL
1994 The Marmara Oteli Sergi Salonu / İSTANBUL
1997 Genç Etkinlik (kaos) Tüyap Tepebaşı Sergi Sarayı / İSTANBUL
2000 Basın Müzesi / Çemberlitaş / İSTANBUL
2004 İM-İstanbul Mardin Disiplinler Arası Sanat Buluşması
2005 Kadıköy Sanat Galerisi / İSTANBUL
2006 Kadıköy Sanat Galerisi / İSTANBUL
2007 Kadıköy Ütopya Platform Sanat Galerisi / İSTANBUL
2008 dionisos sanat atölyesi istanbul
2009 dionisos sanat atölyesi istanbul
2010 Uluslararası Resim Sempozyumu Küratör ve Katılımcı Sanatçı / MARDİN
2010 Uluslarası Resim Sempozyumu Katılımcı Sanatçı / ERZURUM
2011 Yüzde Yüz Barış İsteyenler Sergisi / İSTANBUL
2011 Dionysos Sanat Evi /İSTANBUL
2011 İnsan Hakları Vakfı sergisi Tophane-i Amire /İSTANBUL
2011 Uluslar arası Resim Sempozyumu Küratör ve Katılımcı Sanatçı / MARDİN
2011 Oda Sanat Galerisi / ISTANBUL
2011 Insanbul Sanat Evi / ISTANBUL
2012 Uluslar arası Resim Sempozyumu / GOSLAR-ALMANYA
2012 Tüyap Sanat Fuarı / ISTANBUL
2013 Uluslar arası Resim Sempozyumu Küratör ve Katılımcı Sanatçı / MARDİN
2013 Yersiz Kader Birliği Sergisi / KIZILTEPE
Emre ZEYTİNOĞLU
“Gündelik siyasi ve sanatsal tavırların dışında kalarak, yapıtlarını yalnızca kişisel kararları
doğrultusunda ortaya koyan Şerif Kino, kimi zaman Don Kişot görüntüsünü resimlerine doğrudan
yerleştirerek, kimi zaman da onun duygusunu metaforik biçimde aktararak, bize bir “ideal dünya”
sunuyor.
Son derece renkli ve ışıklı bir görüntüyle izleyiciye sunulan bu “ideal dünya”, içinde Mardin’in yöresel
özelliklerini taşıdığı gibi, sanatçının uzak yerlere yaptığı seyahatlerde gördüğü bir takım manzaraları
da taşıyor. Ayrıca bu “ideal dünya”, sanatçının düşselliğini yansıtan simgelere ya da yaşamında
önemli gördüğü portrelere ve mekânlara yer veriyor. Ama tüm bunlar “gerçeküstü” denilebilecek bir
yaklaşımla birbirleriyle kaynaşıyor ve karşımıza, işte o “ideal dünya” çıkıyor.
Düşsellik ile yaşam gerçekliğinin iç içe gösterildiği bu yapıtlar, aynı zamanda Şerif Kino’nun,
kavramsal bir kişilik olan Don Kişot ile örtüşmesine de işaret ediyor.”
Şenol YOROZLU
Keskin zekalı hayalperver beyzade, İnebahtı’nın tek kollusu(I) La Mancha’lı Don Kişot’un, Şerif Kino ile
maceraları
Capodimonte Müzesi (Napoli-İtalya) Miguel de CERVANTES’in meşhur romanı ‘Don Kişot’un 400.
yaşına girişini Mimmo PALLADINO tarafından gerçekleştirilen bir sergi ile kutladı(2).
HESPERION XXI topluluğunun kurucusu olan Jordi SAVALL, ‘Don Kişot’un o uçsuz bucaksız imge
gücünü, Altın Çağ’ın müziğiyle canlandırdı. 400. yılı kutlanan ‘Don Kişot’ romanını rengarenk bir
şekilde gündeme getirmiş. Çağlar öncesindeki, unutulmuş ezgileri ve çalgıları araştırıyor bir proje
halinde ortaya çıkarıyor(3).
CERVANTES hakkımızda (Türkler hakkında) o kadar çok şey yazmış ki…Bizden biri gibi. ‘Opera Turco’
adlı operasında, türklerle dalga geçildiği gibi ‘Genç Osman faciası’ gibi acıklı operaları da vardır.
Yazarın hayatında Osmanlı’nın oynadığı rol büyüktür. ‘Don Kişot’, 1605 yılında yayınlanır ve best seller
olur. İki yıl içinde 12.000 adet satıldığı biliniyor. Yazarın amacı bu ipe sapa gelmez şövalye
romanlarıyla adam akıllı dalga geçmekti(4).
d.K. gülüyor(5)
d.K. oturuyor, mızrağı elinde ve dullarla birlikte. Bar olmalı. Sohbet. Saldırgan bir bakire. Arkada
kırmızı bir araba. Yoldayız. Mızrağı elinde. Ucube hayvan figürleri. Gölgeler gün batımı. Rocinante (6),
beyaz ve koşumlu. Pancho, bisiklete biner gibi. Kızıl meydanda ki kubbeler. Bir aziz ya da azize, uçuyor
galiba, yürüyor gibi de olabilir. Yeldeğirmeni totem gibi. Üzerinde bir sürü motifler. İnek. d.K mızrağını
kaldırmış. Saldıracak galiba… Pancho, çok uzaklarda, eşeğe bindiği için heralde. d.K. , atı Rocinante,
ters dönmüş, ürkmüş olmalı. Ama , neden acaba? Pancho, hala eşeğin üzerinde ama gayet sakin.
Mızrak, yerde. d.K diz çökmüş. Arkada mızraklı, atlı şövalyeler. Bu kez d.K.’un kalkanı da gözüküyor.
Rocinante, siyah arap atı gibi.
Kavuşma. Gökte beyaz ay. Mızraklarda beyaz bez parçaları. Uçaklar, gökyüzünde. Bir yaratık amerikan
bayrağını yiyiyor ya da kusuyor. İrkiltici. Pancho, hala gelecek.
KİNO, Rocinante’yi siyaha boyuyor.
Esirler. Uzay aracı, bir kapsül olmalı. Irak olamı, USA’nın bayrakları. Utku mu yenilgi mi? Ortada üryan
figürler. d.K. izliyor. Soldan resime giriş yapıyor.
Bu kez kızılderililer, amerikadayız, ya da KOLOMB’un zamanı. d.K. keyifli, bir pipo tellendirmiş içiyor.
Yoksa sulh çubuğu mu? Boğalar, Pancho, siluet halindeler. Pancho ilk kez yere, toprağa ayak basmış
gözüküyor. d.K. bir elçi mi yoksa?
Değirmenlere saldırış. Boğa yine var, beyaz. Oyun masası, sağda beyaz tokalı bir orospu. Kağıt oyunu.
d.K.’un yüzü, kırmızı. Kızgın olmalı. Kaybetmiş olmalı ama neyi? Orospular üryan. Sağ tarafta bit figür
daha beliriyor. Nataşa pazarı mı burası?
Kumsal ve deniz. d.K. denize girmiş, belli. Kotralar, kadınlar (3 tane). Birisi beyaz bikinili, zamanımıza
geldik. d.K.’un miğferi kafasında. Önünde gözlüklü, saçları toplu, beyaz yüzlü bir orospu daha. d.K., ne
yapıyor bunlarla, bu cinsi latifelerle? Pancho nerede? Gözükmüyor. Şimdi eğlence zamanı, içki masası,
bir bakire mi, bir mahbube mi?
Azad edilmiş binek hayvanları, otlanıyorlar.
Deseni çizgili bir koltuk. Bir mahbube. Bacak bacak üstüne atmış. Üryan, biraz gamlı. Eli yanağında.
Sağ tarafa kaykılmış, bakışı belirsiz. d.K. resital izliyor. Viyolonseli icra eden, bir bakire olmalı. Ayakları
çıplak. Yine zamanımıza geldik. Bakire SAVALL’ı yorumluyor.
Bu kez d.K. bir reklam taşıyıcısı, işte tam zamanımıza geldik; Kola TURCO. Kızgın. d.K. kalkanı ve
mızrağı ile saldırıyor, ama durun. Balonlar, kaplumbağa, karga, yine gölgeler (değirmenler). Rocinante
yok, çizgili zebralar olmalı, resmin tümüne hakimler. d.K.’un ayağındaki tayt çizgili. Pancho gözüktü
geliyor ama,
Orospu ve d.K. uyuyor. Relax. Bu kez zırhı da çizgili. kargısı elinde, destekli. Hürriyet abidesini ziyaret,
meşalesi yanıyor. Gökdelenler. Kargının ucunda, USA’nın bayrağı (Rocinante’nin kulakları gözüküyor).
d.K. düşünceli.. Ben ne yapıyorum acaba? Kargısı yanında. Bir hayli kaygılı. İlk kez bu kadar detay
görebiliyoruz: Bir Don QUIJOTE portresi bu.
d.K. gülüyor.
Saldırıya geçtik, heyecanımız had safhada. ABD bayraklı, büyük, büyük, büyük sıçanlar. Sağa doğru
kaçışıyorlar. d.K. elinde bir meşale ile gözükürken, sıçanlar neyi terk ediyorlar acaba?
Kargı d.K.’un omzunda, bize doğru geliyor, Pancho ile.
Uçan balon, değirmenler. İinek. Bir bakireyi sırttan görüyoruz. D.K. resime soldan dahil. Kargısı, sağ
elinde. İlahi, d.K. ve ateşkes mi? Beyaz bir bez parçası ve beyaz bir kuş, paloma mı, beyaz bir güvercin
mi?
Yine çapkınlık. Bir orospu. Mızrak, omuzda. Barış ama elde beyaz bir kuş. Kuşlar-kuş cennetindeyizuçuşuyorlar. Acaba kuş gribi ile mi karşı karşıyayız?
d.K. niye trapezde?
Balonlar. Rocinante, beyaz, otlanıyor. Yine, yola çıkıldı. J.VERNE balonla 80 günde devr-i aleme mi
çıkmış. Balonlarda ki onlar olmalı…
Aşk ve meşk vaziyetleri.
Bar. Bir keçi başı olmalı, duvarda. Avcılar klübü de olabilir. D.K. sol eşi ile birşey anlatıyor. Dinleyen bir
bakire. Başka bakireler de var, oturmuşlar.
d.K. Dali, Dore, Daumier ve Picasso gibibirçok ressama ilham kaynağı olmuştur. Çağdaş Türk
Resmi’nde d.K.’un esin kaynağı olduğu sanatçılar var mıdır bilmiyorum. KİNO’yu 1992 yılında tanıdım.
O zamandan beri ‘Don KİŞOT’ları ürettiğini biliyorum. Bu çalışmalar-PALADINO gibi- ısmarlama
resimler değiller.
d.K. gülüyor.
566. Manisa Mesir Festivalinde, bugün çok bereketli bir gündü, saçılan messirlerden 57' sini kapmayı
başaranlara KİNO’nun Don KİŞOT’u ne yapar bilemeyiz…
d.K. UFO’lara saldırmaktadır, değirmenler yerine, bu ülkede. 15 yaşındaki otomobili için yeni sayılır
diyen dünyanın en zengin dördüncü kişisi olan, kazandığımız her şeyi sermayemize katıyoruz diyen
her zaman kağıdın iki tarafını da kullanma talimatı veren bu adama KİNO’nun Don KİŞOT’u saldırır mı
bunu bilmiyoruz…
cennet gibi kıyılarımızı imara açan, kıyılarımız elden gidiyor, anayasaya göre, kıyılar herkesin eşit ve
özgür olarak ortaklaşa yararlanmasına açıktır,kıyılarımız devlet eliyle talan edilecektir diyenlere
KİNO’nun Don KİŞOT’u ne yapar bunu hiç bilemeyiz.
d.K. gülmeye devam ediyor.
Dip Notlar :
I-4 İnebahtı’nın tek kollusu 1571 İnebahtı deniz muharebesine katılmıştır / Muharebenin
Bitiminde ağır yaralıdır / Göğsünde iki kurşun yarası vardır / Sol eli de bir başka
Kurşun darbesiyle haşat olmuştur / Ona işte bu yüzden ‘El manco de Lepanto’ –
İnebahtı tek kollusu lakabı takılır.
Yağmur ATSIZ, CERVANTES, İnebahtı’nın tek kollusu,boyut Kitapları, I. Basım,
Kasım 1997
2- PLATO 2 / Kasım Aralık 2005
3- Cumhuriyet, 25 Ocak 2006
5- Don KİŞOT’un benim tarafımdan kısaltılmışı
6- Don KİŞOT’un atının adı
Şenol YOROZLU
2006 / III-IV
ÖZDERE
Ümit GEZGİN
Sanat Eleştirmeni
Kimdir gerçekten Don Kişot? 17. yüzyılsa yaşamış küçük bir İspanyol kişizadesi mi; yoksa gerçekten
çağının çarpık gerçekliğinin bilincine varmış bir yüce bilge kişi, sanatçı mı?… Miguel de Cervantes
Saavera (1547-1616) romanı Don Kişot, yazarın serüven dolu hayatından bir kesit olduğu kadar, aynı
zamanda çağının verili değerleri ve haksızlığa karşı başkaldıran kahraman bir birey olarak da karşımıza
çıkar. Sancho Panza ise, Don Kişot’un yardımcısı olduğu kadar, kurulu düzene ve hedonist
alışkanlıklara adapte olmuş günübirlik insan realitesidir. Ya Dulcinea?… O bir idealdir, hedeftir;
yozlaşmaya başlamış saf gerçekliğin formudur ve bir sevgilidir aynı zamanda…
Cervantes’ten önce de Don Kişot’lar, Sancho Panza’lar ve Dulcinea’lar yaşadı, şimdi de yaşıyor.
Ölümsüzleşen ve klasikleşen bu eser tarih boyunca sadece edebiyatçıların değil, ressamların,
heykeltraşların da ilham kaynağı, yol göstericisi olmuştur, olamaya devam etmektedir. Bu tarihsel
veriyi kendi zemininden alarak günümüze getiren ve onu estetik bir gerçeklik içinde özgün platforma
taşıyan sanatçılardan bir de; günümüz çağdaş Türk resminin özgün öncülerinden Şerif KİNO. Sanatçı
Don Kişot’un söylence boyutunda kalan hikayelerinin ve hayat öyküsünün izini kendi estetiğinin
özgün boyutlarında sürdürmesinin yanında, daha çok günümüz çağdaş versiyonunun ve açılımının
peşine düşmekte; bir ‘ben varlık’ olarak Don Kişot’un ‘çağdaş yel değirmenleri’ ile olan olası
mücadelesini resimsel anlatımının odağına yerleştirmektedir.
Bu yerleştirme ifadesi kendi resimsel kalıpları ve estetik açılımı boyutlarında olmaktadır Şerif KİNO’
da. Desen ve tuş tekniğini pastele açık bir netlik noktasında kuran sanatçı, merkeze aldığı
kahramanımız postmodern Don Kişot’u türlü çağdaş mitlerin içine savaşırken gösterme ve anlatma
yöntemini estetiğinin temel dinamiği olarak kurgulamaktadır. Anlatım tarihten güncelliğe ve geleceğe
taşınmakta ve çoğu zaman Don Kişot bir tarihsel kahraman boyutundan sıyrılaraka sanatçının
günümüz dünyasındaki kuşatılmışlığı içinde kendi öz varlığı arayan yenileşmeci, atılımcı, yol gösterici
karakterine bürünmektedir. Bu yönüyle Don Kişot ve Don Kişot’luk; başkaldırı estetiği, öncülük, ve
yenilik olarak karşımıza çıkmakta; tarihsel kimlik ve geriplanı günümüzün kozmopolit egemenliği
içinde, iğdiş edilmiş kimlik ve insanlık karşısında bir sanatçı başkaldırısı olarak önümüzde
konuşulmaktadır.
Karşımızda kendi yaratıcı varlığıyla özdeşleştirilmiş, sanatçı ben’in açılımı boyutlarında bir Don Kişot
durmaktadır artık. Tekniğinin her ifade ve anlatımı kuşatan sıcaklığı, tonların geçiş ve tuvale yayılan
boyutu; öyküsü ve kişiyi imlediği kadar ve derinlemesine çok boyutlu bir hikaye dile getirdiği ölçüde
bize aynı zamanda çağdaş bir mit olarak da yansımaktadır. ‘Bir Zamanlar Amerika’ , ‘Yol Ayrımı’,
‘Kahve Falı’, ‘Çigili Sandalyedeki Nü’ vb. Eserlerinde sanatçı günümüz dünyası içindeki olgulara yönelik
eleştirel boyutu da olan bir serüveni sonsuz kılmak istediği disiplin içine yerleştirir. Bu estetik disiplin
özgün bir yeniden kurgu ve anlatımıdır onun için. Her bir tuvali Don Kişot kimliğinde geçmişe
reveranslı olsa da, daha çok kendi kimliği bütünlüğünde günümüzün çağdaş değerlerini, olgu ve
görüntülerini; kısacası gerçekliğini imler, işaretler ve onların içinde kendi realitesini arar.
Sıcak, soğuk geçişleri, espası değerlendirme mantığı ve tuş tekniğindeki ustalık onu çağdaşları
arasında önemli bir yere yerleştirir. Özgün kurgu bizi yaşadığımız dünyanın gerçekte ne kadar absurd
ve evet Don Kişot’un saldırdığı yel değirmenleri gibi saçma ve bağlamından kopmuş bir dizge
olduğunu da anıştırır. KİNO anlatımını dolaylı bir imin içinde sürdürür ve kompozisyonunu alabildiğine
yayarak genişletir. Resim disiplini içinde yer alan figürler ve mekan kurgulamaları akademik bir
disiplin noktasında kendi özgünlüğüne koşut bir naif de olabilen fantastik-realist anlatım boyutlarında
dönüşümünü anlatır.
Geçişli bir renk skalası, figürlerin ve mekanın değerlendirme biçimi çoklu bir kompozisyon
boyutlarında işler. Sanatçı merkeze yerleştirdiği kurgu kahramanla birlikte bize estetik bir açılım
sağlamanın yanında; kendine özgü dünyasında yer alan zaman; geçmişi ve şimdiyi bir arada
değerlendirir ve kuşatır; bu yönüyle de sanatçı zaman sarkacını geriye ve ileriye doğru Don Kişot
kahramanını içselleştirerek ve yeniden çağdaş mitsel yapı içinde kurgulayarak çoğaltır. Sonuçta ortaya
bizi etkileyen bir estetik yapı çıktığı kadar, tedirgin de edebilen, ama bütün bu sarkacın dışında estetik
özgünlüğe ve anlatıma karşı takdir de edebileceğimiz bir model ortaya çıkar. Ve böylece Şerif
KİNO’nun çağdaş Türk resmi içindeki konumunu belirginleştiren açılım kendisini daha net ortaya
koyar.