Yasa

Transkript

Yasa
SEBT GÜNÜ
ÇALIŞMA KİTAPÇIĞI
STANDART VERSİYONU
MESİH ve YASASI
Yazar:
Keith Burton
NİSAN – MAYIS – HAZİRAN
2014
Kısaltmalar
Eski Antlaşma (Tevrat ve Zebur)
Yar = Yaratılış
Çık = Çıkış
Lev = Levililer
Say = Çölde Sayım
Yas = Yasa
Yşu = Yeşu
Hak = Hakimler
Rut = Rut
1Sa = 1. Samuel
2Sa = 2. Samuel
1Kr = 1. Krallar
2Kr = 2. Krallar
1Ta = 1. Tarihler
2Ta = 2. Tarihler
Ezr = Ezra
Neh = Nehemya
Est = Ester
Eyü = Eyüp
Mez = Mezmurlar (Zebur)
Özd = Süleyman’ın Özdeyişleri
Vai = Vaiz
Ezg = Ezgiler Ezgisi
Yşa = Yeşaya
Yer = Yeremya
Ağı = Ağıtlar
Hez = Hezekiel
Dan = Daniel
Hoş = Hoşea
Yoe = Yoel
Amo = Amos
Ova = Ovadya
Yun = Yunus
Mik = Mika
Nah = Nahum
Hab = Habakkuk
Sef = Sefanya
Hag = Hagay
Zek = Zekarya
Mal = Malaki
2
Yeni Antlaşma (İncil)
Mat = Matta
Mar = Markos
Luk = Luka
Yu
= Yuhanna
Elç = Elçilerin İşleri
Rom = Romalılara Mektup
1Ko = Korintlilere 1. Mektup
2Ko = Korintlilere 2. Mektup
Gal = Galatyalılara Mektup
Ef
= Efeslilere Mektup
Flp = Filipililere Mektup
Kol = Koloselilere Mektup
1Se = Selaniklilere 1. Mektup
2Se = Selaniklilere 2. Mektup
1Ti = Timoteyus’a 1. Mektup
2Ti = Timoteyus’a 2. Mektup
Tit
= Titus’a Mektup
Flm = Filimun’a Mektup
İbr = İbranilere Mektup
Yak = Yakup’un Mektubu
1Pe = Petrus’un 1. Mektubu
2Pe = Petrus’un 2. Mektubu
1Yu = Yuhanna’nın 1. Mektubu
2Yu = Yuhanna’nın 2. Mektubu
3Yu = Yuhanna’nın 3. Mektubu
Yah = Yahuda’nın Mektubu
Vah = Vahiy (Esinleme)
İçindekiler
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
Mesih’in Zamanındaki Yasalar (Mart 29–Nisan 4) ................................... 6
Mesih ve Musa’nın Yasası (Nisan 5–11).......................................................13
Mesih ve Dini Gelenek (Nisan 12–18) ..........................................................20
Mesih ve Dağdaki Vaaz’da Verilen Yasa (Nisan 19–25) ........................27
Mesih ve Sebt Günü (Nisan 26–Mayıs 2)......................................................34
Mesih’in Ölümü ve Yasa (Mayıs 3–9) ............................................................41
Yasanın Sonu olan Mesih (Mayıs 10–16) .....................................................48
Allah’ın Yasası ve Mesih’in Yasası (Mayıs 17–23)....................................63
Yasa ve Müjde Olan Mesih (Mayıs 24–30) ...................................................70
Yasa ve Antlaşmalardaki Mesih (Mayıs 31–Haziran 6) .........................77
Elçiler ve Yasa (Haziran 7–13) .........................................................................84
Mesih’in İnanlı Topluluğu ve Yasa (Haziran 14–20) .............................91
Mesih’in Krallığı ve Yasa (Haziran 21–27) .................................................98
Editör Ofisi 12501 Old Columbia Pike, Silver Spring, MD 20904
Web sayfamızı ziyaret edin: http://www.adventistler.com
Yazar
Pacific Press Koord.
Editör
Kapak & Sayfa Tasarım
Editör Sekreteri
Çeviri
Keith Burton
Wendy Marcum
Clifford R. Goldstein
AngelOS
Soraya Homayouni
AngelOS
Bu kitapçık Yedinci-Gün Adventistleri Genel Konferansı Yetişkinler için Sebt Okulu Çalışma Kitapçığı ofisi tarafından hazırlanmıştır. Bu kitapçığın hazırlanması Sebt Okulu Geliştirme Komitesinin
yönetimi altında olmuştur. Yayınlanan bu kitapçık bu komitenin görüşlerini yansıtmakta olup sadece veya mutlaka yazarın (veya yazarların) görüşleriyle sınırlı değildir.
İstek Adresi
Web:
E–mail:
www.adventistler.com
[email protected]
3
ökteki büyük mücadelenin en başından beri, Şeytan’ın amacı Allah’ın
yasasını ortadan kaldırmak olmuştur.”—Ellen G. White, The Great
Controversy, S. 582.
Neden? Çünkü Allah’ın yönetiminin temeli olarak yasa, evrenin ahlâki bütünlüğünü ifade eder; ve bu yasayı ortadan kaldırmak, yaratılışın ahlâki düzenini de ortadan kaldırmak olur.
Şunu bir düşün. Eğer ne Allah var olsaydı, ne de yaşam, evren amoral olurdu. Kötü bir ahlâktan dolayı amoral değil, ahlâk denen bir şey mevcut olmadığından—
içinde yaşam olmayan kayaların tanrısız bir evrende oradan oraya sürüklenmesi
gibi—zira içindeki hiçbir şey ahlâki vasıflar gösteremez.
Oysa ki, Allah vardır, insanlar da vardır ve bizler sevgiyi verme ve alma kapasitesiyle, ahlâki varlıklar olarak yaratıldık. Ancak bu sevgi var olduğundan dolayı özgürlük, ahlâki özgürlük de var olmalıdır, zira sevgi amoral bir evrende ortaya çıkamayan
(tıpkı sadece kayalardan ve soğuk uzaydan oluşan) ahlâki bir kavramdır.
Ahlâk, doğru ve yanlışı, iyi ile kötüyü seçme yeteneği, iyi veya kötünün, doğru veya
yanlışın potansiyeline izin vermek için tek yol olsa da, evrenin doğru veya yanlışı
tanımlayan bir yasaya sahip olduğu düşünülemez.
Ve tabii ki böyle bir yasaya sahiptir.
“Öyleyse ne diyelim? Kutsal Yasa günah mı oldu? Kesinlikle hayır! Ama Yasa olmasaydı, günahın ne olduğunu bilemezdim. Yasa, ‘Göz dikmeyeceksin’ demeseydi,
başkasının malına göz dikmenin ne olduğunu bilemezdim” (Rom 7:7).
4
Kızıl saçlara sahip olmak günah mı? Neden değil? Çünkü Allah’ın yasası kızıl saçları yasaklamıyor. Eğer yasa, açgözlülüğü yasakladığı gibi, onu da yasaklasaydı, o
zaman kızıl saçlara sahip olmak günah olurdu. Fakat günah olmadığından, hiçbir
ilahi yasa onu böyle tanımlamıyor.
Yasasız bir ahlâk, beyinsiz bir düşünce kadar olanaksızdır. Evrenimiz ahlâkidir,
çünkü Allah, yasasına yanıt verebilecek özgür varlıklar yaratmıştır. Eğer açgözlülüğe
karşı yasa olmasaydı, açgözlülük de bir günah sayılmazdı; kızıl saçlara karşı bir yasa
olmadığından, kızıl saçlı olmak da bir günah sayılmaz—evreni ne kadar kızıl saçlı
açgözlüler kaplarsa kaplasın.
Allah, insanları seven varlıklar olarak yarattı. Ancak
sevgi, özgürlük, ahlâki özgürlük olamadan mevcut olaSeven Tanrımız
maz. Ve ahlâki özgürlük de yasa, ahlâki yasa olmadan
ile O’nun buyrukmevcut olamaz. Sevgi özgürlüğe bağlıdır, özgürlük de
larını tutmak
yasaya. Bu nedenle de Allah’ın yönetiminin özü, bu
arasındaki bağyönetimin temeli—sevgi yönetimi—O’nun yasası olmalantı, zannettiğilıdır. İşte bu nedenle Ellen G. White Şeytan’ın arzusumizden de sağnun, “Allah’ın yasasını ortadan kaldırmak” olduğunu
lamdır.
yazmıştı. Yasaya saldırı, sadece Mesih’in karakterine bir
saldırı olmakla kalmayıp, aynı zamanda yaratılışın
ahlâki düzenin kendisine de bir saldırı niteliğindedir.
Böylece bu çeyrek yılın konusu: Mesih ve Yasası’dır. Yasayı inceleyecek, özellikle de
neden bu kadar çok Hıristiyan’ın—yasa ve lütuf arasındaki ilişkiyi yanlış anladığı sorusunu—On Emir’in sürekli geçerliliğini inkâr etme tuzağına düştüğünü ve böylelikle
farkında olmadan Allah’ın yasasını ortadan kaldırmaya yardımcı olduğunu göreceğiz.
Kutsal Kitap bu konuda çok açıktır: “Tanrı’yı sevmek O’nun buyruklarını yerine getirmek demektir. O’nun buyrukları da ağır değildir” (1.Yuhanna 5:3). Seven Tanrımız ile
O’nun buyruklarını tutmak arasındaki bağlantı, zannettiğimizden de sağlamdır. Sevginin
var olduğu bir evrende yaşadığımız için Allah’ı sevebiliriz ve o vardır, çünkü evren ahlâktır. Bu ahlâk, şimdi keşfedeceğimiz gibi, Allah’ın ahlâk yasasına dayanmaktadır.
Keith Augustus Burton, aynı zamanda Adventist–Müslüman İlişkileri Merkezi’nin koordinatörlüğünü yaptığı Oakwood Üniversitesi’nde din profesörüdür.
Northwestern Üniversitesindeki doktora tezi, Pavlus’un Romalılar’a mektubunda
yasanın rolü üzerine odaklanmıştır.
5
Konu
1
*Mart 29–Nisan 4
Mesih’in Zamanındaki
Yasalar
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler:
Luka 14:1–6, Yakup 2:8–12.
Luka 2:1–5, İbr 10:28, Yas 17:2–6, Lev 1:1–9,
“Kutsal Yasa’dan yoksun uluslar Yasa’nın gereklerini kendiliklerinden yaptıkça, Yasa’dan habersiz olsalar bile kendi yasalarını koymuş olurlar” (Romalılar 2:14).
Hatırlama Metni:
Ç
oğu toplumda aynı anda çeşitli yasalar yürürlüktedir. Herkese uyarlanabilen
genel yasalar olabilir ve aynı anda bir topluluk içerisinde yürürlükte olup bir
diğerinde olmayan yerel yasalar da mevcut olabilir.
Yeni Ahit zamanlarında bir kişi yaygın olan “yasa” sözcüğünü kullandığında
(Grekçe nomos Latince lex ve İbranice Tora), birkaç yasa içerisinden herhangi birini
kastediyor olabilirdi. Çoğunlukla tartışılan asıl yasanın tek göstergesi, konuşmanın
bağlamıydı. Bu nedenle bu çeyrek yılki çalışmamızı yaparken, hangi yasanın tartışıldığını anlamak açısından, hep o anki bağlamı göz önüne almak zorundayız.
Bu haftaki çalışmamız Mesih’in zamanındaki ve ilk inanlı topluluğu zamanındaki
toplumda yürürlükte olan çeşitli yasaları araştıracağız. Bu çeşitli yasaları, sadece bu
çeyrek yılın en önemli odak noktası olan Allah’ın ahlâki yasasına, yani On Emir temeline yardımcı olması bağlamında araştıracağız.
*5 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
6
Pazar
Mart 30
Roma Yasası
Luka 2:1–5’i okuyun. Rab’bin bu iki sadık takipçisinin, siyasi çevre ile
iletişim kurdukları bu durumdan ne öğrenebiliriz?
Romalılar, cumhuriyetin ilk anlarından itibaren toplumu yönetmek için yazılı yasaların ne kadar önemli olduğunu fark etmişlerdi. Aslında Romalılar tarafından tesis
edilmiş olan anayasal sistemi, günümüzün birçok demokratik toplumlarının temel
almış olduğu görülebilir.
Roma, kendi geleneklerini sürdürmeleri için derebeyliklerin devam etmesine büyük ölçüde izin verdi, fakat hepsinin imparatora ve senatonun yasalarına itaat etmesi
şartıyla. Açıkçası bu Yusuf ve Meryem’i de kapsıyordu.
Roma yasası, toplum içindeki düzenle ilgiliydi. Bundan başka sadece hükümet
meselelerine değil, aynı zamanda ailevi alandaki yasal davranışlara da karışıyordu.
Kamu dairelerine insan seçmek için bazı prosedürleri taahhüt etmeye ek olarak,
Roma yasası ayrıca zina ve efendi/köle ilişkisi gibi hususlarla da meşgul oluyordu.
Sosyal kurallardan birçoğu Eski Ahit’te ve diğer toplumlardakine benzerdir.
Yeni Ahit kitaplarının bir araya getirildiği bir kültürü anlama konusundaki tüm teşebbüsler, içinde İsa’nın ve ilk inanlı topluluğunun yaşadığı bir dünya için Roma İmparatorluğu’nun şekillendirdiği siyasi zemin gerçeğini dikkate almayı gerektirir. İsa’nın
ölümünden Pavlus’un hapse atılmasına kadar Yeni Ahit’te geçen birçok şey, onların
zamanındaki ortamı anladığımızda daha net bir algı oluşturur. Tabii ki, kurtuluş için
gerekli olan şeyi anlamamız konusunda kimsenin Roma tarihi araştırmacısı olmasına
gerek yoktur. Ancak bunu elde ettiğimizde, tarihi bilgi aslında çok faydalı olabilir.
Meryem’in hamileliği sırasında Rab’bin elinin açıkça onun üzerinde olduğu yolundaki şaşırtıcı takdire rağmen, bu iki kişi yine de Meryem’in ilerlemiş bir hamilelik döneminde evlerini terk ederek ülkenin yasasına itaat
etmişti. Olağanüstü şartları düşünerek evlerinde kalmaları daha iyi olmaz
mıydı? Onların bu eylemi, bizlere sivil yasalara nasıl uymamız gerektiği
konusunda ne söylüyor? (İtaat etmemeyi haklı görmenin onlar açısından ne
kadar kolay olacağını düşünün.)
7
Pazartes İ
Mart 31
Musa’nın Yasası: Yurttaşlık
İsa’nın zamanında Yahudiler Roma yönetimi altında olsalar da, onlara kendi
adetleri ve dinleri açısından eşsiz olan meselelerde yetki sahibi olmaları sağlanmıştı
(bkz. Elç 18:15). Yahudi yasasını idare etmekten sorumlu olan yasal birliğe Sanhedrin deniliyordu. Bazen Yüksek Kurul olarak anılsa da (Yu 11:47, Elç 5:27), Sanhedrin, kâhinlerden, ihtiyarlardan ve rabbiler arasından seçilen 71 adamdan oluşuyordu
ve başkahin başkanlığında yönetiliyordu. Yahudi adetleri, gelenekleri ve yasaları ile
meşgul olan bir tür Yüksek Mahkeme olarak hizmet ediyordu.
Yahudi toplumsal yasası, Musa’nın beş kitabında açıklanan sivil kurallarda yer almaktadır. Musa, Kutsal Kitap’ın ilk beş kitabının yazarı olduğundan, bu yasalara Musa’nın yasası denmiştir. Allah Musa’ya ilk kez yasaları verdiğinde, Kendisinin baş olduğu ve insanların da Allah’ın yasal emirlerini uyguladığı bir durumu öngörmüştü.
İsa’nın zamanında ise Yahudiler Roma yasasına tabiydi. Buna rağmen Roma yönetimi
onların kendi adetleriyle ilgili meseleleri çözmek için Musa’nın yasasını kullanmasına
izin vermişti. İşte burada Sanhedrin’in işi özellikle ön plana çıkmaktadır.
Yeni Ahit, toplumsal meselelerde Musa’nın yasasının uygulandığına veya ima edildiğine
dair birkaç örnek sağlar: Yahudi erkeklerin halâ yarım şekel tapınak vergisi ödemeleri gerektiği (Mat 17:24–27, Çık 30:13); boşanmaların halâ Musa tarafından verilen kurallar
çerçevesinde uygulanması (Mat 19:7, Yas 24:1–4); insanların halâ dul bir kadının kocasının kardeşi ile evlenmesi, Levililerin evlilik kurallarına bağlı kalması (Mat 22:24, Yas 25:5);
erkek çocukların halâ sekizinci günde sünnet edilmesi (Yu 7:23, Lev 12:3); ve zina yapanların taşlanarak cezalandırılması gibi (Yu 8:5; Yas 22:23, 24).
Matta 26:59–61, İbraniler 10:28, ve Yasa 17:2–6’yı okuyun. Burada ne
gibi önemli ilkeler görülmektedir? Bu bize dini bakımdan adalet ve dürüstlük kavramları hakkında ne söyler?
Kutsal Kitap’ın ilk kitaplarında geçen sivil kurallardan bazılarını okuyun. Bu yasalardan bazıları bizlere çok garip geliyor, değil mi? (Örneğin
bkz. Yasa 21.) Bu yasaların Yazarı’nın kim olduğunu göz önüne aldığımızda,
bunlar bize her şeyde, özellikle de tamamen anlayamadığımız şeylerde
Rab’be güvenmeyi öğrenmemiz konusunda ne söylemelidir?
8
Salı
Nisan 1
Musa’nın Yasası: Törensel
Levililer 1:1–9, 2:14–16, 5:11–13’ü okuyun. Bu yasalarda neyden bahsediliyor? Gayeleri neydi? Hangi önemli gerçekleri öğretmeleri amaçlanmıştı?
Kadim İsrail’de sivil yasaların yanında, çoğunlukla “törensel yasa” diye anılan yasalar da mevcuttu. Bu yasa, tapınak ve onun hizmetlerine odaklıydı, tabii ki hepsi de
İsrail halkına kurtuluş planını öğretmek için tasarlanmış olup, onlara gelecek olan
Mesih’i belirtmekteydi. Bugünkü ayetlerimizde iki kez bu hizmetler aracılığıyla “kefaretin” yapılacağı açıklanmıştı. Bu yasalarda kendi tarzlarınca Mesih’in ve kendi halkının
günahları için O’nun kefaret işine yönelik “mini peygamberlikler” bildirilmişti.
“Törensel yasa Mesih aracılığıyla verildi. Bu yasaya uyma zorunluluğu kalktıktan
sonra bile elçi Pavlus yasanın görkemli olduğunu ve yasayı veren Tanrı’ya yaraştığını
söylüyor… Sunakta kanı dökülen kurban bile gelecek olan Kurtarıcıya işaret ediyordu.”—Ellen G. White, Geçmişten Sonsuzluğa, 1. Cilt, S. 203.
İsa tarafından kurulmuş olsa da, törensel sistemin fonksiyonu sadece bir örnek
olsun, gelecekteki gerçeğin bir sembolü—İsa’nın gelişi, ölümü ve Başkahinlik hizmeti—olsun diye tasarlanmıştı. O, dünya üzerindeki hizmetini tamamlayınca, bu
eski sistemde yer alan tüm kurbanlara, ayinlere ve bayramlara artık gerek kalmayacaktı (bkz. İbr 9:9–12). Günümüzde artık bu törensel yasayı tutmasak da, bunu
öğrenerek, kurtuluş planının içyüzünü daha iyi kavrayabiliriz.
Tapınak hizmetinin merkezinde, İsa’nın ölümüne işaret eden hayvanların kurbanı yer almaktaydı. Kurtuluşumuzun, sadece O’nun bizim yerimize
ölümüyle gerçekleştiğinin ne anlama geldiğini düşün. Bu bizlere günahın
ne kadar pahalıya mal olduğu konusunda ne söylemelidir?
9
Çarşamba
Nisan 2
Rabbinik (Hahamlara has) Yasa
Musa’nın yasalarına ilave olarak İsa’nın zamanındaki Yahudiler, rabbilerin yasasına
da aşinaydı. Rabbiler, Ferisilerin skolastik (alim) koluydu ve Musa’nın yasasının insanlara uygunluğunu temin etmekle sorumluydular. Rabbiler Musa’nın beş kitabında 613
adet yasa ortaya çıkarmışlardı (39 adedi Sebt Günü ile ilgiliydi) ve yürürlükteki yasalara
temel olması bakımından bu yasaları kullanmışlardı. Bu yazılı yasaları, yönetici rabbilerin yorumlarından oluşan sözel yasalarla da desteklemişlerdi.
Halaka olarak bilinen sözel yasa, “yürümek” anlamına geliyordu. Rabbiler, eğer
insanların çok sayıda halakot’u (halaka’nın çoğulu) benimserlerse, 613 önemli
yasanın yolunda yürüyeceklerini düşünüyordu. Sözel yasa olarak ortaya çıkmış olsa
da, rabbinik halakot, bir kitap şeklinde bir araya getirilmiş ve kaydedilmişti. İsa’nın
günlerinden kalan yorumlardan bazıları, Midraş diye bilinen yorumlarla hayatta
kalırken, bazıları da Mişna olarak bilinen resmi bir koleksiyonda kayıt altına alınmıştı. Birçok dindar Yahudi, çağlar boyunca ve hatta bugün bile bu yasalara sıkı
sıkıya bağlı kalmaya çalışmıştır.
Luka 14:1–6 ve Yuhanna 9’u okuyun. İsa, mucizevî iyileştirmesiyle Sebt
Günü’nü ihlal etmekle suçlanmış olsa da, Sebt Günü’nde şifa vermenin
günah olduğunu Eski Ahit’in neresinde bulabilirsin? Yanıtın, İsa’nın karşılaştığı meselelerden bazılarını anlamak konusunda bizlere nasıl yardımcı
olabilir? Daha da önemlisi, bu yolda sadakatle “yürüme” çabamızda, benzer
hatalara düşmediğimizden emin olmak açısından bu olaylardan ne gibi
dersler alabiliriz?
Günümüzde kendi açımızdan bu sözel yasalardan çoğuyla alay etmek çok kolay
olsa da, özellikle de sanki İsa’ya karşıymış gibi kullanıldıklarında, sorun bu yasaların
kendisinde değil, daha çok bunları kullanan liderlerin davranışlarındadır. Sık sık çok
kuralcı bir şekilde tutulsa da, halakot çok ruhsal bir anlamda kastedilmiş, çoğu dünyevi eyleme ruhsal bir unsur aşılamış, onlara dini bir önem kazandırmıştır.
En dünyevi görevlere bile dini bir önem vermeyi nasıl öğrenebiliriz?
10
Perşembe
Nisan 3
Ahlâki Yasa
Roma yasası, Musa’nın yasası ve rabbinik yasa, birinci yüzyıl İsrail’inde yaşayan
Yahudileri ne kadar çok etkilemiş olsa da, İsrail dinini takip eden birçok insan Filistin dışında ve Roma İmparatorluğu’nun sınırları ötesinde yaşamışlardır. Bu yüzden
bu yasalardan birçoğu onların yaşamında çok büyük bir rol oynamamıştır.
Ancak aynı zamanda İsrail Tanrı’sının takipçisi olduğunu iddia eden bir kişi, On
Emir’e sadık kalmış olmalıdır. “On Emir, İsrail’e onu koruması için ahlâki bir çatı
sağlamaktadır. Kutsal Kitap’ın bu ilişkiyi ifade etmek için kullandığı mecaz, antlaşmadır. Mecaz, uluslararası yasa tabakasından geldiği halde, emirleri sadece İsrail’in
Allah’a karşı yükümlülüklerinin bir özeti olarak görmek yanlıştır… İsrail’in emirlere
olan itaati, ilahi isteme teslim olmak kadar, bu sevgiye bir yanıt vermektir.”—Leslie
J. Hoppe, “Ten Commandments,” Eerdmans Dictionary of the Bible (Grand Rapids,
Mich.: Eerdmans, 2000), S. 1,285.
On Emir, ilk yüzyılda Yahudiler tarafından bilinen her yasa sistemine baskın
çıkmıştır. Musa’nın 613 yasasını titizlikle ezberleyen Ferisiler bile, On Emir’in önemini takdir etmişlerdi. Tamid diye adlandırılan Mişna’nın bir bölümü (5:1), On
Emir’in her gün ezbere okunması yolunda rabbinik emri içermektedir. Diğer tüm
yasaların, On Emir’in içinde yer aldığına inanılmaktaydı. Aslında İsa’nın yaşıtı olan
Yahudi felsefecisi Philo, On Emir’in tutulmasının diğer bütün dini yasalar içinde
merkezi bir konumu olduğunu anlatan bir kitap yazmıştı.
Matta 19:16–19, Romalılar 13:8–10, ve Yakup 2:8–12’yi okuyun. Bu ayetler, Mesih’in takipçilerinin yaşamında oynadığı rol hakkında ne söylemektedirler?
Tıpkı Yahudi kardeşleri gibi, Yeni Ahit’in ilham almış olan yazarları da Allah’ın
halkı için On Emir’in gayesini anlamışlardı. Bu çeyrek yıldaki çalışmalarımızdan
bazıları, Mesih’in kendi çağındaki diğer yasa sistemleri ile nasıl etkileşimde bulunduğunu tartışsa da, öncelikli olarak O’nun On Emir ile olan ilişkisi vurgulanmaktadır, ki bu çoğunlukla “ahlâki yasa” olarak bilinir.
11
Cuma
Nisan 4
Ek Çalışma: Ayrıca Ellen G. White, “Oath Taking,” S. 201–204, Testimonies for
the Church, Cilt 1 kitabını okuyun.
“Eğer Adem Allah’ın yasasını ihlal etmemiş olsaydı, törensel yasa hiçbir zaman ortaya çıkmazdı. İyi haberin müjdesi, kadının soyundan gelen birinin yılanın başını ezeceği yolundaki deklarasyonla önce Adem’e verilmiş; ve nesiller boyunca Nuh, İbrahim
ve Musa’ya miras bırakılmıştı. Allah’ın yasasının bilgisi ve kurtuluş planı, Adem ve
Havva’ya bizzat Mesih tarafından açıklanmıştı. Onlar bu önemli dersi dikkatle değerlendirmişler ve ağızdan ağıza geçecek şekilde çocuklarına ve çocuklarının çocuklarına
aktarmışlardı. Böylece Allah’ın yasasının bilgisi korunmuştu.”—Ellen G. White, Selected Messages, Kitap 1, S. 230.
Tartışma Soruları:
 Musa’nın İsrail’i yönetmesi için verilen yasaları kaleme almasından çok
önceleri, Mısırlılar ve Babilliler de içerik olarak Allah’ın yasalarından bazılarına benzer bir sosyal yasa sistemine sahipti. Ateist toplumlar bile canı ve
malı koruyan yasalara sahiptir. Ancak yasa çoğunlukla ahlâki kavramlar üzerine kurulmuştur; yani yasa insanları belirli tipte kötülüklerden sakınmaya
ve belirli tipte iyi şeyleri yapmaya teşvik etmelidir. Yoksa toplumlar iyi ve
kötü eğilimleri başka nereden edinebilirler ki?
 Bir bütün olarak iyi ile kötü kavramı, Allah’ın varlığı sorusunu nasıl et-
kiler? Diğer bir deyişle, eğer Allah olmasaydı iyi ve kötü kavramı nereden
gelirdi? Eğer Allah var olmasaydı, gelebilecekleri tek yer neresi olabilirdi?
 Çoğunlukla “yasa” kavramını farklı şekillerde kullanırız. Yerçekimi ya-
sasından, hareket yasasından bahsederiz. Uluslararası yasadan bahsederiz.
Anayasadan bahsederiz. Vergi yasasından bahsederiz. Bu yasaların hepsinde
ortak olan taraf nedir? Farklılıkları nelerdir? Bu yasalardan herhangi birini
çiğnemenin olası sonuçları nedir? Bu yasalarla işbirliği yapmanın yararları
nelerdir? Yasa ilkeleri, imanlıların yaşamıyla ilgili olması bakımından On
Emir’in amacını anlamana nasıl yardım etmektedir?
 Grubunla Çarşamba günkü çalışmaya dönün ve inanlı topluluğu olarak,
bazı liderlerin gerekmediği halde yasaya eklemeler yapmasıyla aynı hataya
düşmememiz konusunda nasıl dikkatli olmamız gerektiğini tartışın. Ne
kadar iyi niyetli olursak olalım, böyle bir hataya düşmek neden düşündüğümüzden bile daha kolaydır?
Güneşin Batışı: 18:36 (İstanbul)
12
Konu
2
*Nisan 5–11
Mesih ve Musa’nın Yasası
Sebt Günü
Luka 2:21–24; Çık 13:2, 12; Luka 2:41–52;
Mat 17:24–27; Yu 8:1–11; Yas 22:23, 24.
Konuyla İlgili Metinler:
“Musa’ya iman etmiş olsaydınız, bana da iman
ederdiniz. Çünkü o benim hakkımda yazmıştır” (Yu 5:46).
Hatırlama Metni:
B
irçok Hıristiyan, sadece yüzyıllar boyu Antisemitizmi körüklemekten başka bir işe
yaramayan yanlış bir kanıyla, sözümona İsa’yı Yahudi dinine karşıymış gibi gösteren birtakım öykülerle büyüdüler. İsa, dinin suistimalinden bahsetmişti, bu doğrudur, fakat bizzat dine karşı değil. Her şeyden evvel onun kurucusu bizzat kendisiydi.
Aslında O’nun yaşamını ve hizmetini anlatan Müjde’deki öyküler İsa’nın insan
bedeninde doğduğu andan yaşamının son haftasına dek tamamen Yahudi kültürüne
bağlı sadık bir Yahudi olduğunu gösterir.
Birinci yüzyıldaki her sadık Yahudi gibi, İsa da Musa’nın yasasına tabiydi. Sadık
bir Yahudi ailesinin evinde büyümüş olduğundan, ilahi bir takdirden kaynaklanan
zengin dünyevi mirasını tamamen benimsemişti. Allah’ın bizzat kendi istemini yansıtan ve uluslara bir fener gibi hizmet eden bir toplum yaratmak amacıyla, Musa’ya
bu yasaları yazdırmak için ilham verdiğini biliyordu. O, yazılı olan bu yasaya son
derece sadık kaldı. İsa, sünnetinden tapınağı ziyaretine, bayramlara ve vergiler konusundaki tutumuna kadar, zamanla ölümüyle ve göklerdeki hizmetiyle gerçekleşecek
olan bu sisteme kararlı bir şekilde sadık kaldı.
Bu hafta, İsa’nın bizzat tutmuş olduğu bu yasaya daha fazla göz gezdireceğiz.
*12 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
13
Pazar
Nisan 6
Sünnet ve Adanma (Luka 2:21–24)
Allah, İbrahim ile antlaşma yaparak ona birçok ulusun babası olacağını söylemişti (Yar 17:4). Allah bu antlaşmayı yaptığında, doksan dokuz yaşındaki İbrahim daha
yeni İsmail’in babası olmuştu ve henüz vaat edilen oğlu İshak’ın doğumunu görmemişti. Buna karşın ona kendisiyle birlikte tüm ev halkı içindeki erkeklerin sünnet
olması buyruğu verilmiş ve o günden itibaren ev halkı içinde doğan her oğulun sekizinci günde sünnet edilmesi talimatı verilmişti (Yar 17:9–12). Bu işaret o kadar
önemliydi ki, sekizinci gün Sebt Günü’ne denk gelmiş olsa bile uygulanıyordu (Lev
12:3, Yu 7:22).
Bu gerçek bizlere İsa’nın yaşamındaki ilk günler konusunda daha iyi bir anlayış
vermektedir. Müjde’ler, dindarlıklarından dolayı Yusuf ve Meryem’in en azından kısmen de olsa İsa’nın dünyevi ebeveynleri olması için seçildiğini göstermektedir. Yusuf
“doğru bir adam” (Mat 1:19), Meryem ise “Tanrı’nın lütfuna erişen” biri olarak tarif
edilmektedir (Luka 1:30). İsa sekiz günlük iken, ailesi tıpkı geçmişte sayısız İbrani
erkeğinin tecrübe edindiği gibi aynı şekilde ad koyma ve sünnet merasimi uygulamıştı.
Tanrı’nın lekesiz Oğlu’nun şimdi bir insan şeklinde, yüzyıllar önce kendisinin tesis etmiş olduğu bir âdeti yerine getirdiğini bir düşünün!
Çıkış 13:2, 12 ve Levililer 12:1–8 ışığında Luka 2:21–24’ü okuyun. Bu ayetler bizlere Yusuf ve Meryem hakkında daha başka neler söylüyor? Onların
örneğinden kendi zamanımız ve çevremizde kendimiz için ne öğrenebiliriz?
İsa’nın annesi olması için seçildiğinde, Meryem’in bakire olduğu konusunda Kutsal Kitap çok açıktır (Luka 1:27); öyleyse İsa “onun rahmine düşen” ilk çocuktu.
Çıkış 13’e göre, İsrailliler arasında her ilk doğan (ister hayvan isterse insan olsun)
Rab’be adanmalıydı. Yasa, Levililer 12:2–5’de de şart koştuğu gibi, erkek çocuğun
doğumundan sonra kadını törensel olarak toplam kırk gün (kız çocuk için seksen
gün) kirli saymaktadır. Bu periyodun sonunda kadından kendisini kâhine göstermesi ve bir kurban adaması şartı vardı. Dindar Yahudiler olarak Meryem ve Yusuf, Musa’nın yasasını titizlikle uygulamış ve Tanrı’nın Oğlu’nun antlaşmanın işaretlerini
taşıdığından emin olmuşlardı.
14
Pazartes İ
Nisan 7
Yahudi Bayramları (Yu 5:1)
“İsa bundan sonra Yahudiler’in bir bayramı nedeniyle Yeruşalim’e gitti”
(Yu 5:1).
Yahudi takvimindeki ilk büyük festival periyodu, Fısıh ile başlayıp yedi gün süren
Mayasız Ekmek Bayramı’dır. Festival, ölüm meleğinin kapı sövelerine kan süren
evleri pas geçerek İsraillilerin Mısırdaki kölelikten kurtulmalarının anısına yapılır.
Müjdeler İsa’nın Fısıh’ı kutladığı üç durumdan bahsetmektedir (Luka 2:41–43, Yu
2:13–23, Mat 26:17–20).
Fısıh’tan elli gün sonra, Grekçe ismiyle Pentikost olarak geçen Şavuot bayramı
gelir. Kutsal Yazılar Pentikost için bir gerekçe sunmasa da, rabbiler onun Musa’ya
yasanın verilmesi anısına yapıldığına inanır. Müjdeler’de İsa’nın Pentikost’u kutladığına dair bir kayıt yoktur. Ancak göğe çıkışından önce, öğrencilerine Kutsal Ruh’un
vaftizi için Yeruşalim’de beklemelerini tavsiye etmişti (Elç 1:4, 5). Bu olay tam olarak Pentikost Günü’nde meydana gelmişti (Elç 2:1–4).
Yahudi takvimindeki son festival sezonu, Çardak (Çadır) Bayramı ve Kefaret Günü’nden (Yom Kippur) oluşuyordu. Kefaret Günü, günahın kamptan silindiği ve
insanların Allah ile bir oldukları güne işaret ediyordu. Çardaklar ise, İsrail’in çölde
çardaklar altında yaşadıkları zamanı anımsatıyordu.
Musa’nın yasalarında geçen bayramlara ilave olarak, Yahudiler’in Allah’ın tarihi
müdahalesini anımsatan iki festivali daha vardı. Birincisi, Ester’in Pers kralına yalvarmasıyla Yahudiler’in soykırımdan kurtulduklarını belirten Purim’di. İkincisi ise,
Makabilerin İ.Ö 164’de Greklere karşı galibiyetlerinin kutlanıldığı, Adanma Bayramı
olarak da bilinen Hanuka’dır (Yu 10:22).
Tabii ki Hıristiyanlarla ilgisi olan dini bayramlar uzun zaman önce terk edildi.
Bunların hepsi de Mesih’te gerçekleşti. Ancak bunları ve içerdikleri mesajları öğrenmek suretiyle büyük bir kazanım elde edebiliriz, zira bunların hepsi de Allah’ın kurtarıcı lütfu ve verdiği güç hakkında dersler öğretirler.
Artık bu bayramları kutlamasak da, Allah gerçeğini göz önünde tutmak,
O’nun bizler için yaptığı ve bizlerden istediği şeyi anlamamıza yardımcı
olacak ne gibi şeyler yapabiliriz?
15
Salı
Nisan 8
Tapınaktaki İsa
Yeni Ahit bizlere İsa’nın çocukluğu hakkında pek bir şey söylemiyor. Ancak Luka
2:41–52’de yer alan, Fısıh bayramı esnasında İsa’nın ailesiyle birlikte Yeruşalim’i
ziyaret etmesinin anlatıldığı öykü bizlere bir kavrayış vermektedir. Bu öyküyü okuyun
ve sonra aşağıdaki soruları yanıtlayın:
Bu öykü, Müjdeler’in Yahudi karakterini nasıl kararlı bir şekilde betimlemekte ve bu olayların geçtiği yerlerde dinin ne kadar merkezi olduğunu
göstermektedir?
Bu öykünün Fısıh süresince gerçekleşmiş olması neden önemlidir?
İsa’nın ailesi O’nu kaç gündür bulamamıştı? Bu sana neyi hatırlatıyor?
İsa itaatkâr bir çocuk olmasına rağmen, ailesine verdiği yanıtı sanki bir
azarlama gibiydi. O’nun yanıtı, hangi önemli hususu içermektedir? Bu, yaşamımızda vermemiz gereken en büyük öncelik hakkında ne söylüyor?
Luka 2:51’i okuyun. İsa’nın onlara “tabi” olması ne demektir? Bu ayet,
bizlere kurtuluşumuz için Allah’ın tarafında olmaya tenezzül etmemiz açısından nasıl bir anlayış vermektedir? Doğru zamanda ve yerde teslimiyet
içinde olmamız gerektiği konusunda ne öğretiyor?
16
Çarşamba
Nisan 9
Vergiler (Mat 17:24–27)
Geçen haftaki çalışmamızda gördüğümüz gibi Musa’nın yasası, hem yurttaşlık hem
de törensel öğelere sahipti. Törensel yönü, tapınağın Yahudi dini yaşamının merkezinde
olması demektir. Aslında birinci yüzyılda tapınak, belki de Yahudiler’e ulusal kimlik
hissini veren geride kalan tek yapıydı.
Yeruşalim’deki tapınak, İsa’nın hizmeti boyunca onarımdan geçirilmişti. Büyük Hirodes bu muazzam projeyi yaklaşık İ.Ö 20’de başlatmış ve İ.S 66 yılına kadar tam olarak
bitirilememişti. Yahudiler’in imanları konusunda ne kadar ciddi olduğunu fark eden
Romalılar, tapınağın onarımında gerekli masrafın karşılanması için Yahudiler’in kendi
vergilerini toplamasına izin vermişti. Yirmi yaşın üzerindeki her Yahudi erkeği, maddi
durumuna bakılmaksızın yarım şekel vergi ödemek zorundaydı (Çık 30:13, 38:26).
Matta 17:24–27’yi okuyun. İsa şu ifadeyle ne kastetmişti: “Onları gücendirmeden”? Aynı şekilde kendi yaşamımızda da tatbik etmemiz için burada hangi
ilkeyi görüyoruz?
Görünen o ki, tapınak vergisi toplayıcıları kentin her yerini gezerek, her erkeğin meşru yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğinden emin olmak istiyorlardı. Petrus’un
vergi toplayıcılarına ilk yanıtı, İsa’nın vergilerini düzenli olarak ödediğini ima etmektedir
(Mat 17:24, 25). Ancak İsa, Tanrı’nın Oğlu olarak Babası’nın evinin bakımı için vergi
ödemenin uygunluğunu sanki sorguluyormuş gibi gözükmektedir.
“Eğer İsa vergiyi hiçbir itirazda bulunmadan hemen ödemiş olsaydı, onların iddialarını haklı çıkarmış ve böylece kendisinin ilahiliğini inkâr etmiş olurdu; fakat vergi ödemeye karşı çıkarken, bu talebin temelinde yatan iddiayı reddetti. Verginin ödenmesini bu
şekilde sağlayarak ilahi bir karaktere sahip olduğunu kanıtladı. O’nun Tanrı ile bir olduğu kanıtlanmış oldu. O, normal bir vatandaş gibi vergi ödememeliydi”—Ellen G. White,
Sevgi Öğretmeni, S. 424, 425.
Buna karşın İsa yetkililere boyun eğmeyi seçti ve Petrus’a yakaladığı ilk balığın ağzından çıkan parayla vergiyi ödemesini buyurdu. Balığın ağzındaki şekel, hem İsa’nın hem
de Petrus’un vergisini ödemeye yeterliydi.
İsa, muhteşem yapının pek yakında yıkılacağını bilmesine rağmen tapınak
vergisini ödemişti (Mat 24:1, 2). Ne gibi sorunlarımız olursa olsun, ondalıklarımızı ve sunularımızı ödeme sorumluluğumuza sadık kalmak konusunda bu
öykü bizlere ne söylemektedir?
17
Perşembe
Nisan 10
Yasanın Uygulanması (Mat 5:17–20)
Gördüğümüz gibi İsa, yaşamı tehlikede iken bile Yahudi bir erkek olarak sorumluluklarını yerine getiren sadık bir vatandaştı (örneğin bkz. Yu 7:1, 25, 26; 10:31).
Aslında İsa, “Kutsal Yasa’yı veya peygamberlerin sözlerini” ortadan kaldırma gayesi
olmadığı açıkça ifade etmişti (Mat 5:17–20).
O halde, Yasa 22:23, 24 ve 24:1–4 ışığında, Yu 8:1–11 ve Matta 19:1–9’u
nasıl anlamalıyız? Burada ne oluyor?
Ferisilerden bazıları, İsa’yı hep yasayı ihlal eden biri olarak sergilemişlerdi (örneğin bkz. Yu 8:6). Zina yaparken yakalanan kadını ona getirdiklerinde şu soruyu
sormuşlardı: Musa onun taşlanması gerektiğini söylemişti, Sen ne dersin? İlginç olan
şey, İsa’nın onların bu sorgusunu doğrudan yanıtlamadığıdır. Aslında, Musa’nın
yasasını verdiği şu yanıtla onaylamıştı, “İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!” (Yu
8:7). Kadının taşlanması gerekmediğini söylemiyor; bu adamların yasayı nasıl ihlal
ettiklerini görmeleri için basitçe onları tahrik ediyor. Kadının serbest bırakılması bile
Musa’nın yasası ile uyum içindedir, zira ortada parmak göstererek suçlanacak bir
durum söz konusu değildir, adaleti uygulamak için en az iki şahit gerekir (Yas 17:6).
Boşanma ve tekrardan evlilik olayında, İsa aslında boşanmak için herhangi bir
nedenin olmadığını ifade ederken, sanki Musa’nın yasasına aykırı hareket ediyormuş
gibi görünüyor (Mat 19:4–6). Ferisiler, Yasa 24:1–4’de Musa’nın buyruğunu hatırlattıklarında, İsa her şeye doğru açıdan bakılmasını sağlıyor. Musa hiçbir yerde boşanma olması gerektiği konusunda bir buyruk vermiyor. Ancak insanların inatçılığından dolayı Musa boşanmaya tolerans gösteriyor (Mat 19:8). Bu nedenle İsa,
Musa’nın yasasını eleştirdiğinde bile onu bir yana bırakmadığını görüyoruz. İsa her
bakımdan sadık bir Yahudiydi ve Musa’nın yasalarına bağlıydı.
Tıpkı günaha düşen kendimiz gibi, diğerlerine de adalet ve lütuf gösterilmesi konusunda dengeli olmayı nasıl öğrenebiliriz? Düşmüş varlıkların
kaçınılmaz olarak hata yaptığı gibi yanıldığımızda, hangi yönden yanılmak
daha iyidir ve neden?
18
Cuma
Nisan 11
Ek Çalışma: Bu
haftanın konusu hakkında daha fazla bilgi edinmek için
Ellen G. White, “Çardak Bayramında,” S. 435–442; “Tuzakların Arasında,” S. 443–
452, Sevgi Öğretmeni kitabını okuyun.
“Yahudiler yılda üç kez dini bayramları kutlamak üzere Kudüs’te bir araya geliyordu. Bulut direğinde gizlenen İsrail’in görünmez önderi bu büyük buluşmalarla
ilgili buyrukları vermişti. Yahudiler tutsak oldukları yıllar boyunca bu bayramları
kutlayamadılar; fakat halk kendi ülkesine kavuştuğunda bu kutlamalara tekrar başlandı. Tanrı bu kutlamalar sayesinde halkının kendisini hatırlamasını sağlamayı
amaçlıyordu.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 435.
“Yusuf ve Meryem’in, O’nu kendi çocukları olarak görmeleri gayet doğaldı. Çünkü
O, her gün onlarla birlikteydi. O’nun hayatı her bakımdan diğer çocuklarınki gibiydi.
İsa’nın, Tanrı’nın Oğlu olduğunun farkına varmaları, onlar için zordu. Kurtarıcı’nın
varlığında kendilerine verilen kutsamanın farkına varamamanın tehlikesi içindeydiler. Ondan ayrı kaldıkları zaman duydukları üzüntü ve O’nun sözlerindeki nazik
sitem, sorumluluklarının kutsallığıyla onları etkilemek içindi.”—Ellen G. White,
Sevgi Öğretmeni, S. 70.
Tartışma Soruları:
 İsa bu yasaları tesis etmiş olmasına rağmen, insan bedenini aldığında
kendisini de onların yükümlülüğü altına koyması yönündeki inanılmaz
gerçeği tartışın. Bu durum, bizlere Allah’ın karakteri hakkında ne söylüyor?
 Kendini Yusuf ve Meryem’in durumuna koymaya çalış. İsa ile ilgili her
şeyi tam olarak anlamamış olmaları, şaşılacak bir şey değil mi? Bizlerin de
İsa hakkında anlayamadığı birçok şey yok mu? Anlayamadığımız bunca şeye
karşın, güvenip itaat etmeyi nasıl öğrenebiliriz?
 Bayramları tutmamız gerektiğini iddia eden bir Mesih inanlısına ne
söylerdin? (İpucu: Belki de şunu sormakla başlayabilirsin, “Bayramların
hepsinin uzun zaman önce yıkılan tapınak üzerinde odaklandığını ve kan
dökülmesinin durdurulduğunu bilerek, nasıl olur da bunları tutmaya niyetlenebilirsin?”)
Güneşin Batışı: 18:43 (İstanbul)
19
Konu
3
*Nisan 12–18
Mesih ve Dini Gelenek
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler:
20, Rom 10:3.
Mat 23:1–7, Mat 15:1–6, Yşa 29:13, Mat 5:17–
“Bu halk dudaklarıyla beni sayar, ama yürekleri
benden uzak. Bana boşuna taparlar. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır” (Matta 15:8, 9).
Hatırlama Metni:
M
etodist Kilisesi’nin kurucusu olan John Wesley, birinin teolojisinin dört
faktör tarafından etkilendiğini öne sürmüştü: iman, mantık, Kutsal Yazı ve
gelenek. Ancak tüm yanların eşit ölçüde baskın olduğunu kastetmemişti.
Kutsal Kitap’ın temel olduğunu onaylamıştı ama aynı zamanda bir kişinin Kutsal
Kitap’ı yorumlama tarzında, onun kişisel imanından, mantık yürütmesinden ve dini
geleneklerinden de etkilendiğini onaylamıştı. Eğer Wesley bugün hayata döndürülseydi, Wesley geleneğine (aynı zamanda diğer geleneklere) bağlı birçok modern ilahiyatçının artık mantığın, geleneğin veya kişisel kanaatin, Kutsal Yazı’nın çok açık öğretilerine baskın olduğunu keşfetmekten dolayı şok geçirirdi.
Bu haftaki çalışmamızda, öğretilerinden birçoğunu dini geleneklerin üzerine inşa
eden din bilginleri ve Ferisiler’i araştıracağız. Aslında bu gelenekleri kaleme alan
rabbiler, Kutsal Yazılar’a büyük ölçüde saygı duymuşlar ve bu geleneklerin Allah’ın
Söz’ünün seviyesine çıkmasını hiç niyetlenmemişlerdi. Ancak onların ateşli öğrencilerinden bazıları, mesajı metot ile karıştırmışlar ve böyle yaparak Allah’ın yazılı vahyinden insani geleneğe doğru kaymışlardı.
*19 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
20
Pazar
Nisan 13
Musa’nın Mevkisi
“Din bilginleri ve Ferisiler” bir araya gelmiş iki ayrı grup gibi görülseler de, din
bilginleri daha çok Ferisiler’in alt kümesidir (bkz. Elç 23:9). Ferisiler, Helen İmparatorluğu zamanında görünür bir grup haline gelmiştir. Makabi isyanında Greklere
karşı savaşarak yardım eden, Hasidim diye bilinen sofu Yahudi tarikatından artakalan bir grup olduklarına inanılmaktadır.
Ferisiler adı, “ayırmak” anlamına gelen İbranice paras sözcüğünden türemiştir.
Birçok Yahudi’nin putperest kültürlerden büyük ölçüde etkilendiği bir çağda, Ferisiler her Yahudi erkeğine yasanın öğretilmesini bir görev olarak gördüler. Bu görevi
gerçekleştirmek için, “büyüğüm” veya “öğretmenim” anlamına gelen rabbilik mevkisini tesis ettiler.
“Din bilginleri ve Ferisiler Musa’nın kürsüsünde otururlar” ifadesiyle, İsa onların
pozisyonunu halkın öğretmenleri olarak onaylamıştı (Mat 23:2, 3). Her şeyden evvel
onlar insanlara yasaya göre talimatlar verilmesi konusunda sorumluluk almışlardı.
Matta 23:1–7’yi okuyun. Bu ayetlere göre, din bilginleri ve Ferisilerle ilgili olarak İsa’nın en büyük sorunlarından birisi neydi?
Müjdeler’de din bilginleri ve Ferisilere ilişkin imaların çoğu olumsuz yöndedir ve
İsa’nın ölümünde ve takipçilerinin zulme uğramasında, çoğunun (fakat hepsi değil)
suç ortaklığı yaptığını göz önüne aldığımızda, bu olumsuzluğu hak etmişlerdir. Bu
grubun üyeleri, köşelere ve ağaç arkalarına gizlenen, insanlar hata yaptıklarında ise
yasayı onlara karşı kullanabilmek için onların açıklarını bekleyen kişiler olarak görülmüşlerdir. Kutsal Yazılar’da Ferisiler’e ilişkin bu imaj o kadar sık görülür ki, bu sözcük
sık sık kuralcı ifadesinin eş anlamlısı olarak kullanılmıştır. Bu ayete yakından bakarsak, İsa’nın Ferisilerle ilgili en büyük sorununun, onların Musa’nın yasasının tutulmasını istemeleri değil, bilakis onların bu yasaları bizzat tutmuyor oluşudur. Onlar ikiyüzlüydüler—söyledikleri şeyi yapmıyorlardı—ve doğru olanı yapsalar da, yanlış gerekçelerden ötürü yapıyorlardı.
İsa’nın din bilginleri ve Ferisiler hakkında ne söylediğini tekrar okuyun.
Benzer tavırlardan dolayı bizler de suçlu olmadığımızdan nasıl emin olabiliriz?
21
Pazartes İ
Nisan 14
İnsani Buyruklar
Din bilginleri ve Ferisiler “Musa’nın kürsüsünde otursalar da” onların dini talimatlar için yetki kaynağı, Eski Ahit’in ötesine uzanmaktaydı. Ferisilerin yararlandığı
yasa, lider rabbilerin dini yorumlarından oluşuyordu. Bu yorumlar, Kutsal Yazılar’ın
yerine geçmesi niyetiyle değil, onu tamamlamak gayesiyle yapılıyordu. Önceleri ağızdan ağıza dolaştı; sonraları ise kâtipler bunları kitap haline getirdiler.
Rabbinik yasanın ilk resmi neşriyatı, Rabbi Yehuda Ha–Nasi’nin (Prens Yehuda)
Mişna’yı yayınladığı M.S ikinci yüzyılın sonuna kadar ortaya çıkmamıştı. Mişna’da
kaydedilen yasalar, yaklaşık dört yüzyıllık rabbinik yorumu yansıtır. İçeriğine katkı
yapan rabbilerden çoğu İsa zamanında yaşamış olup, aralarında en tanınmışları
Hillel ve Şamai’dir. Ayrıca Hillel’in torunu ve aynı zamanda Pavlus’un öğretmeni olan
Gamaliel de vardır.
Matta 15:1–6’yı okuyun. Burada ihtilaflı olan mesele nedir? İsa hangi
yanlışı düzeltmeye çalışıyor?
Birinci bölümde, “yürümek” anlamına gelen rabbinik yasaların, halaka olarak
anıldığını öğrenmiştik. Rabbiler, bir kişinin küçük yasaların yolunda yürürse, daha
büyük olanları da kendiliğinden tutacağını düşünüyorlardı. Ancak yol üzerinde bir
yerde küçük yasalar büyük bir hal almaya başlıyordu ve bir süre sonra geleneksel
olanı dini olandan ayırmak güçleşiyordu.
Ferisiler’in kendi kurallarına sahip olmaları konusunda, İsa’nın bir sorunu varmış gibi gözükmüyor. Ancak bu kuralların “doktrin” statüsüne yükseltilmesiyle bir
sorunu vardı. Hiçbir insanın dini kısıtlamalar yaratma ve onları ilahi emirler seviyesine çıkarma yetkisi yoktur. Fakat bu, inanlı gruplarının toplum davranışlarını yönetmeye yardımcı olacak düzenlemeleri yaratmaktan kaçınması demek değildir.
Pratik talimatlar, insanlara yasayı tutma konusunda büyük ölçüde yardımcı olabilir.
Ancak talimatın, hiçbir zaman yasanın yerine geçmesine izin verilmemelidir.
Yedinci–Gün Adventistleri olarak daha imanlı ve yasaya daha itaatkâr
olmamıza yardımcı olacak hangi kurallara, geleneklere ve adetlere sahibiz?
Bunları yazın ve Sebt Günü arkadaşlarınla paylaşarak, bunların inanlı topluluğunun yaşamında ne gibi bir rol oynadığı yolunda sorular sorun.
22
Salı
Nisan 15
Ataların Gelenekleri
Gördüğümüz gibi rabbilerden bazıları Musa’nın yasasını tutmaya destek olacak
kurallara ve geleneklere o kadar çok dikkat göstermişti ki, bunları birbirinden ayırmakta başarısız olmuşlardı. Bir süre sonra rabbilerin sözleri kanonik statüsü kazandı; insanlar bunların Kutsal Yazılar gibi bağlayıcı olduğunu düşündüler. Büyük bir
ihtimalle, rabbiler yorumlarını yazarken, Kutsal Yazılar’ın sayfalarına ekleme yapmak
niyetinde değildiler. Ancak onların adanmış öğrencileri, bu eşsiz yorumları halkla
paylaşmanın bir görev olduğunu sanmışlardı.
Yeniden Matta 15:1, 2’yi okuyun. Bu gelenek, Musa’nın ilk beş kitabındaki hangi ayete dayanmaktadır? Yanıtının önemi nedir? Ayrıca bkz. Markos
7:3, 4 ve Mat 15:11.
“Yemeden önce ellerini yıkamalısın” diye buyuran bir dini ayet bulmak mümkün
değildir. Ancak İsa ile yüzleştiklerinde, bu ifade din bilginlerini ve Ferisiler’i pek
şaşırtmadı, zira onlar öğrencilerin Musa’nın yasasını değil, “atalarının geleneğini”
ihlal ettiklerini açıklamışlardı. Bu soruyu sorarkenki gerilim, Ferisiler için sanki
bunun çok ciddi bir dini ihlal olduğu kanısını veriyordu.
Sağlık uzmanları ve aileler, Ferisiler’in sözüm ona el yıkamayla ilgili saplantılı
baskısını belki hijyenik veya psikolojik bakımdan mantıklı bulabilirler. Ancak araştırmacılar, bu meselenin gerçekte törensel kirlilikle ilgili olduğuna inanırlar. Görünen o ki Ferisiler, insanların günlük işlerinde murdar olan maddelere dokunup
dokunmadıklarıyla ilgileniyorlardı. Bunun neticesinde eğer ellerini yıkamadan yerlerse, yiyeceğe dokunduklarında kendilerini törensel bakımdan kirletebilirlerdi.
Suçlamalarını İsa’nın öğrencilerine yöneltmeleri gerçeğinden yola çıkarak,
İsa’nın çok iyi bilinen geleneği ihlal etmediği sonucuna varabiliriz (Markos 7:3).
Bununla beraber O, Ferisiler’in küçük şeyleri büyüttüğünün de çok iyi farkındaydı.
Yeşaya 29:13’ü okuyun. Burada hangi çok önemli dini prensipler açıklanmaktadır? Bunları hatırlamak bizler için neden çok önemli?
23
Çarşamba
Nisan 16
İnsanların Kuralları
“Tanrı’nın buyruklarının yerini insanların kendi icatları olan emirlerinin alması
halâ devam etmektedir. Hıristiyanların arasında bile atalarının geleneklerinden daha
iyi temellere dayanmayan kurumlar ve yöntemler bulunur. Sadece insani otoriteye
dayalı olan bu kurumlar ilahi kurumların yerini almışlardır. İnsanlar kendi geleneklerine bağlı kalırlar, kendi yöntemlerine değer verirler ve kendilerine hatalarını göstermek isteyenlerden nefret ederler… Kilisede sözde önderlik yapanların yetkisinin
yerine, Tanrı bize yeryüzünün ve gökyüzünün hâkiminin, Sonsuz Baba’nın sözünü
kabul etmemizi buyurur.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 382, 383.
Çıkış 20:12, Yasa 5:16, Matta 19:19 ve Efesliler 6:2 bağlamında, Matta
15:3–6’yı okuyun. İsa, Ferisiler’e karşı hangi iki ciddi suçlamada bulunmaktadır?
Ferisiler el yıkama olayıyla İsa’ya karşı geldiklerinde, ondan suçlamalarına doğrudan yanıt vermesini beklemişlerdi. Ancak İsa eşsiz tarzıyla onlara meselenin gerçek içyüzünü gösteren bir soruyla karşılık vermişti. İsa sorunun el yıkamak veya
ondalık ödemek değil, aksine insani standartları, ilahi standartların üzerine çıkarmak olduğunu bilmelerini istemişti. Ferisiler el yıkama konusundaki tutumları için
mantıklı bir açıklama sağlayabilirlerdi. Kuşkusuz, onlar ebeveynlerinden ziyade,
Allah’ın davası için kaynakların yönlendirilmesine bir gerekçe bulmaları, Allah’a
yönelik eşsiz bir sevgi gösterdiklerini ifade etmektedir.
Ferisiler, eylemlerine yönelik mantıklı gerekçelere sahip olsa da, Allah insanların
kendi koşullarıyla O’nu sevmesini beklemez. Disiplin ve kutsal yaşamla ilgilenmeleri iyi
bir şeydi, fakat bu ilgi hiçbir zaman Allah’ın istemini gölgede bırakmamalıydı. Ferisiler,
Musa’nın yasasında kayıtlı olan 613 yasayı çelişkili olarak değil, uyumlu bir şekilde
hatırlamalıydı. Bu yasalardan hiçbiri diğerinin yerini almaya çalışmıyordu. Ancak onların “ataların geleneğini” takip etme ısrarları, Allah’ın Söz’ünü hükümsüz kılmıştı (Mat
15:6), en azından kendileriyle ilgisi olduğu sürece. Hiç kuşkusuz, kendilerini yasanın
koruyucusu olarak görmekle, aslında onu ihlal ettikleri ve hatta insanların yasayı daha
iyi tutmalarına yardımcı olduklarını sandıkları geleneklerle onu “hükümsüz kıldıkları”
iddiasından dolayı şok geçirmiş, hatta mahcup olmuş olmalıydılar!
24
Perşembe
Nisan 17
Aşırı Adalet (Mat 5:20)
Matta 5:17–20’yi okuyun. Bu haftaki çalışmamızın bağlamında, İsa’nın
Matta 5:20’deki uyarısı nasıl anlaşılmalıdır? Ayrıca bkz. Rom 10:3.
Tek taraflı olarak okunduğunda Matta 5:20, Ferisiliği aşmaya bir davet olarak görülebilir; yani onların yaptıklarını yap, ama daha fazlasını yap.
Fakat İsa’nın dediği şey bu mu? Çok şükür ki bu soruya verilecek yanıta ulaşabiliriz. Dünkü çalışmamız, din bilginleri ve Ferisiler için geleneksel yasaları Allah’ın
yasasının üzerine çıkarmanın alışılmadık bir şey olmadığına işaret etmişti. İsa’nın
onlara eylemlerinin Allah’ın yalın olan Söz’ünü hükümsüz kılmaya çalıştığını söylemesi gerekiyordu. Pazartesi günkü çalışmamız da, belki din bilginleri ve Ferisiler’in
öğretilerindeki niyetleri iyi olsa da, içlerinden çoğunun ikiyüzlü bir yaşam sürdürdüklerini göstermişti.
Bu zeminde, İsa’nın beyanının arkasındaki gerçek duyguyu anlamak zor olmasa
gerek. Başka bir yerde uyardığı bir şeyi burada da çok kolayca kullanabilirdi: “Bu buyrukların en küçüğünden birini kim çiğner ve başkalarına öyle öğretirse, Göklerin Egemenliği’nde en küçük sayılacak” (Mat 5:19). Ferisiler insan kaynaklı yasalara o kadar
çok odaklanmışlardı ki, Allah’ın yasasını çok bariz bir şekilde çiğnemişlerdi. Onların
doğruluğu kendi çabalarına dayanıyordu ve bundan dolayı da kusurluydu. Yeşaya uzun
zaman önce insan doğruluğunun kirli adet bezinden başka bir şey olmadığını ifade
etmişti (Yşa 64:6).
İsa’nın destekliği türde bir doğruluk, kalpte başlayandır. El yıkama olayında, İsa
Ferisilerin hatasına Yeşaya 29:13’den bir alıntı yaparak işaret etmişti: “Bu halk bana
yaklaşıp ağızlarıyla, dudaklarıyla beni sayar, ama yürekleri benden uzak”. Allah’ın
aradığı doğruluk, görülür eylemlerden bile daha derinlerdedir.
İsa’nın doğruluk çağrısı, Ferisiler’in kendilerinin sahip olduklarını sandıkları şeyi
aşmaktadır. Geçerli olan doğruluk, görev listesindeki her maddeyi yerine getirmekle
sağlanmaz; sadece İsa Mesih’e olan imanla ve kendimiz için O’nun doğruluğuna tutunmakla elde edilir. Bu, benliğin tamamen teslim edilmesinden ve Destekçimiz ve
Örneğimiz olarak İsa’ya ihtiyacımız olduğunu tutkulu bir şekilde anlamaktan gelir.
Romalılar 10:3’ü okuyun. Bu ayet, gerçek doğruluğun ne olduğunu anlamamıza nasıl yardımcı oluyor?
25
Cuma
Nisan 18
Bu haftaki konumuza ilişkin daha fazla bilgi için, Ellen G. White’ın, “Gelenekler,” S. 379–384, “Ferisilerin Vay Haline!” S. 601–612, Sevgi Öğretmeni kitabını inceleyin. Ayrıca Matta 23’ü okuyun.
Ek Çalışma:
“İnsani yetkiyi, kilisenin ya da dini liderlerin geleneklerini ve usullerini kabul
edenlerin hepsi İsa’nın şu sözlerine dikkat etmelidirler: “Bana boşuna taparlar;
çünkü öğrettikleri sadece insan kurallarıdır.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S.
383.
Tartışma Soruları:
 Yedinci–Gün Adventistleri olarak izlediğimiz geleneklerden bazıları
nelerdir? Bunları bu şekilde kabul etmek neden önemlidir? Geleneklerin
önemi nedir ve toplum yaşamında ne gibi bir rol oynarlar? Hangisinin evrensel önemi vardır, hangisi yerel ve kültürel faktörlere bağlıdır?
 “İmanlılar nadiren olmasa da, tamamen Allah’a adanmaları ve O’nun
işinin geliştirilmesi gereken bir anda düşmanın onlar aracılığıyla iş görmesine izin vermişlerdir. Bilinçsizce doğruluk yolundan uzaklaşmışlardır.
Ferisi sofuluğu ve kibriyle, eleştiri ve hata bulma ruhunu besleyerek Allah’ın Ruh’unu kederlendirmişler ve Allah’ın elçilerinin işini büyük ölçüde
geciktirmişlerdir.”—Ellen G. White, Testimonies for the Church, Cilt 9, S. 125.
Bir kişi nasıl “bilinçsizce” doğruluk yolundan uzaklaşabilir? Kendi doğruluğuna kapılma tuzağından kaçınmak için, kişi ne gibi adımlar atabilir.
 Kendi inanlı topluluğundaki ilahi ibadet hizmet düzenini hatırla. İnanlı
topluluğun neden bu kendine özgü düzeni uyguluyor? Ayin sırasında geçen
her bir unsurun (örneğin dua, şükranlar, ayet okuma, vs.) anlamı nedir?
Geleneklerin imanımızla ne kadar çok iç içe dokunmuş olduğunu gösteren,
inanlı topluluğumuzun hizmetinden ne gibi dersler öğrenebilirsin? Aynı
zamanda şunu da sormamız gerekir: sadece gelenekten başka bir şey olmadığı için mi kötü?
Güneşin Batışı: 18:51 (İstanbul)
26
Konu
4
*Nisan 19–25
Mesih ve Dağdaki
Vaaz’da Yasa
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler:
7:24, Mat 5:33–37, 5:38–48.
Mat 5:17–20, Luka 16:16, Mat 5:21–32, Rom
“Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini
geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim. Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da bir
nokta bile yok olmayacak” (Matta 5:17, 18).
Hatırlama Metni:
Ç
oğu insan Dağdaki Vaaz’ı düşündüğünde aklına otomatik olarak “Mutluluk
Vaatleri” gelir (Mat 5:1–12). Ancak Dağdaki Vaaz, aslında dört kısma ayrılmış
üç bölümü kapsar. Mutluluk Vaatleri, sadece ilk kısımda yer alır. İkinci kısımda İsa imanlıları ışık ve tuzla kıyaslar (Mat 5:13–16). Üçüncüsü olan Matta 5:17–48
ise, İsa’nın yasa hakkında bizlere yeni ve daha derin bir perspektif verdiği kısımdır.
Ve sonra da Matta 6:1–7:23’de İsa’nın imanlının davranışları konusunda açık bir
öğreti sağladığı en son ve en uzun kısım vardır. Tüm konuşma, Allah’ın bizlerden
yapmamızı istediği şeylere itaatin önemini vurgulayan, bilge ve aptal inşaatçılarla
ilgili benzetmeyle sona erer (Mat 7:24–27).
Bu hafta, üçüncü kısım olan Matta 5:17–48’i araştıracak (ilahiyatçıların antitez
diye adlandırdıkları keskin zıtlıkların sergilendiği durumlar) ve bizlere yasa hakkında
ne öğrettiğini göreceğiz.
*26 Nisan Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
27
Pazar
Nisan 20
“Ne bir Harf, ne de Nokta”
Yeniden Matta 5:17–20’yi okuyun. İsa burada yasayı vurgularken, aynı
şekilde yasayı çokça vurgulayan din bilginleri ve Ferisiler’den bahsetmesi
ne kadar ilginç. Yasaya gerçek itaat hakkında bu pasaj bizlere ne gibi önemli bir ders vermektedir?
İsa bu bölüme “Yasa’yı ya da peygamberleri” yıkmak için gelmediği güvencesini
vererek başlıyor (Mat 5:17). Buna yönelik bir ima olmasa da, birçokları bunu tüm
Kutsal Kitap’ı kapsayan kalıp bir ifade olarak görür (ayrıca bkz. Mat 7:12, 11:13,
22:40, Luka 16:16, Elç 13:15, 24:14, Rom 3:21). Hasımlarının iddialarına karşın,
İsa Baba’sının istemini açıklayan kitabın bütünlüğüne saldırmamıştı. Aksine O’nun
amacı, bunları yok etmek değil, yasa ve peygamberlerin sözlerini “tamamlamaktı”.
“Tamamlamak” için kullanılan sözcük (plero), sözcük anlamıyla “doldurmak”
veya “yerine getirmek” demektir. “Bardağı ağzına kadar doldurmak” anlamını taşımaktadır. Tamamlamak ifadesini anlamak için iki yol vardır. Birincisi, İsa’yı Kutsal
Yazı’nın gerçekleşmesi olarak görmektir. (örneğin Luka 24:25–27, Yu 5:39). Ancak
bu ayeti anlamanın anahtarı, İsa’nın Kutsal Yazılar’ı yıkmaya değil, bilakis onun içsel
özünü açıklamaya geldiğini gösteren dolaysız bağlamında yatmaktadır.
İsa niyetini etraflıca tesis ederek, genel olarak Eski Ahit’e olan vurgudan, özel
olan yasaya geçmiştir. Sanki insanların günün birinde O’nu yasayı ihlal etmekle
suçlayacağını biliyormuş gibi, gök ve yer kalmaya devam ettikçe, her şey “tamamlanana” dek (Mat 5:18) yasanın da mevcut olacağı konusunda uyarmıştı. İsa, bu ifadeyle yasanın sürekliliğini teyit etmişti.
Aslında yasa o kadar önemlidir ki, onun kurallarını ihlal eden herkes “göklerin
egemenliğinde en küçük” sayılacaktır. Bu ifade, onların yaptıkları şeyin yanlış olduğunu söylemenin bir tarzıdır. İsa, din bilginleri ve Ferisiler’in içi boş doğruluğunu
desteklemediğine, bilakis doğruluğun Allah’ı seven ve O’nun istemini yapmaya çaba
gösteren bir kalpten kaynaklandığına işaret etmek konusunda çok hassastır.
28
Pazartes İ
Nisan 21
Cinayet (Mat 5:21–26)
İsa, Yasa’yı desteklediği konusundaki niyetini açıkladıktan sonra, din bilginleri ve
Ferisiler’inkini aşan bir doğruluğun ne olduğunu açıklamaya başladı. Altıncı emirden
alıntı yaparak başladı (Çık 20:13) ve Musa’nın yasasından, yasağı çiğnemenin getirdiği cezayı özetledi (Çık 21:12, Lev 24:17).
Altıncı emir, bir kişinin diğerini öldürdüğü her durumu içermiyor. Kazara adam
öldüren bir kişi mülteci olarak bir kente kaçar ve geçici ilticadan yararlanırdı (Çık
21:13, Say 35:12). Ancak kasıtlı olarak başka birinin canına kıyan kişi derhal yargılanırdı. İsa, açıklamasında eylemin kendisine değil, bilakis güdüye ve bu eylemi
işleyen kişinin maksadına odaklanmaktadır. Kimisi kazayla birinin canını alabilir,
fakat birinin canını kasten almayı amaçlayan kişi, bunu kafasında tasarlamak için
zaman harcamıştır. Günah, kişinin bu korkunç eylemi yapmasından bile önce meydana gelmiştir. Çoğu potansiyel katil, fırsat yoksunluğundan dolayı kararlarından
vazgeçmiştir.
Matta 5:22’yi okuyun. İsa, cinayeti ne ile kıyaslıyor? 1Yu 3:15, bu hususu
nasıl vurguluyor? İsa’nın burada işaret ettiği gerçek mesele nedir ve bu
bizlere Allah’ın yasasının gerçek erimi konusunda ne söylüyor?
Kutsal Kitap sık sık sözlerin gücünden bahsetse de, İsa burada daha derin bir konuya giriyor. Çoğunlukla kaba sözlerin veya birine küfretmenin yegâne amacı, mağdur olan kişide olumsuz duygular yaratmaktır. İsa’nın işaret ettiği nokta çok berraktır. Sadece cinayeti işleyen kişi, cinayet suçundan sorumlu değildir, aynı zamanda
başkalarına kaba sözler söyleyenler ve hatta içlerinde canice düşünceler besleyenler
de aynı şekilde sorumludurlar. İsa bu düşünceleri besleyenlere nasihat vererek,
onların sunağın huzuruna gelmeden önce mağdur olan kişiyle uzlaşmaya varmalarını tavsiye etmektedir (Mat 5:23–26).
Bugünkü ayetlerde geçen İsa’nın sözlerinin ne ima ettiğini düşünün. Bu
konuda ne kadar iyi durumdasın? Böyle bir yüksek standart, sana her zaman Mesih’in doğruluğuna sarınmanın gerekliliği konusunda ne söylüyor?
29
Salı
Nisan 22
Zina (Mat 5:27–32)
İsa’nın bir sonraki örneği, zinayla ilgili emirleri içermektedir. İlkin yedinci emirden alıntı yapmıştı, Zina etmeyeceksin. Musa’nın yasası bağlamında zinadan, evli bir
kişinin eşinden başka biriyle girdiği cinsel ilişki anlaşılmaktadır. Her iki tarafın, zina
suçundan ötürü ölüm cezasıyla yargılanması gerektiği konusunda yasa çok açıktı.
Altıncı emirde olduğu gibi İsa bu özel buyruğa ilişkin derin imalar vermişti.
Zina, çoğunlukla eylemin meydana gelişinden çok önce başlar. Cinayet, bireye kalıcı bir zarar vermek niyetiyle başladığı gibi, zina da bireyin, karşıdaki kişi ister evli
isterse bekâr olsun, evli olmadığı halde onu şehvetle arzu ettiği anda başlar.
Matta 5:29, 30’u okuyun. Günahın tehlikesini tarif ederken İsa daha ne
kadar etkileyici olabilirdi? Bu ayetlere bakarken, Romalılar 7:24’ü okuyun.
Burada ne gibi önemli gerçekler bulunmaktadır?
Burada da İsa, ortaya çıkan günahlar için acil çözümü sunmaktadır. Çözüm, günah
ile takip etmek değil, bilakis kalbin dönüşümüdür. İsa, krallığa girmek için gerekli olan
şeyi yapmak konusunda sorunu olan kişiye güçlü mecazlarla tavsiyede bulunmaktadır.
Bu da işlerimizde farklı bir rota çizmek veya değer verilen bir dostluğu sonlandırmak
anlamına gelebilir, ancak bir anlık tutkular, ebedi kazançtan daha ağır basar.
Daha önce de gördüğümüz gibi, Allah’ın orijinal planının bir parçası olmadığını bilse de, Musa boşanmaya izin vermişti. Gözü dışarıda olan evli bir erkeği ima ettikten ve
şehvetini kontrol etmesi için onları uyardıktan sonra, İsa yaşam boyu sürecek evlilik
sadakatini teşvik etmişti.
“İradeyi Allah’a teslim etmek, bize genellikle hayatı sakatlanmış ya da
felç edilmiş bir halde yaşamaya razı olmakmış gibi gelmektedir. Fakat Mesih, hayata bu şekilde girebilecekseniz, benliğin sakatlanmış, yaralanmış ya
da felç edilmiş olmasının daha iyi olduğunu söylemektedir. Sizin felaket
olarak gördüğünüz şey, en büyük menfaate açılan kapıdır.”—Ellen G. White,
Bereket Dağından Düşünceler, S. 62. Bu sözler senin için ne ima ediyor?
30
Çarşamba
Nisan 23
Vaatler, Vaatler… (Mat 5:33–37)
İlk iki antitez (cinayet ve zina), On Emir’e (Dekalog) dayanmaktadır. Boşanmayla ve bunu izleyen diğeriyle ilgili antitezler, yalan yere yemin etme ve ant içme de
dahil olmak üzere Musa’nın yasasının diğer bölümlerinden alınmıştır.
Levililer 19:11–13’ü okuyun. Burada ne gibi özel hususlar görüyoruz?
Ayrıca bkz. Çık 20:7.
İsa’nın alıntı yaptığı Musa’nın yasası, birçok yanlış uygulamanın kınandığı Levililer’in bir bölümünde sıralanmıştır. Burada da İsa’nın ilgilendiği şeyin niyet olduğu
çok açıktır. Bunu gerçekleştirme niyeti olmayan birisinin verdiği vaat, kasıtlı olarak
işlenen bir günahtır.
Yalan yere yemin etmeye karşı verilen emir, başkalarına verilen vaatle ilişkili olsa
da, ikinci buyruk Allah’a verilen vaatlerle ilgilidir.
Yasa 23:21–23’ü okuyun. Bu ayetler, hangi bakımdan İsa’nın Matta 5:33–
37’deki sözleriyle ilişkilidir? Ayrıca bkz. Elç 5:1–11.
Yalan yere yemin etmekten suçlu kişinin aksine, Allah’a maddi taahhütler yapanların adağı, aldatma amaçlı olmayabilir. Ancak İsa insan doğasını biliyor ve belki de
onların daha sonra tutamayacağı vaatlere karşı uyarıyor. Bireyin tutabilme gücünün
dışında vaatler vermesi yerine, imanlı kişi “eveti, evet” “hayırı, hayır” demek olan
dürüst bir kişi olmalıdır.
Tutmaya niyet edip de tutamadığın vaatlerini düşün (bir kişiye veya Allah’a). Bu soruna yönelik olarak dikkatli olmayı nasıl öğrenebilirsin? Ya
kendine söz verip de tutamadığın vaatler?
31
Perşembe
Nisan 24
Lex Talionis (Mat 5:38–48)
Buradaki yaygın konunun öç alma olduğu görülüyor (Mat 5:38–48). Bu ilk konu, Musa’nın yasasındaki birçok emrin, işlenen bir suça aynı karşılıkta ceza verilerek
telafi edilmesi prensibi üzerine kurulu olduğu, Latince’de “kısasa kısas yasası” anlamındaki lex talionis olarak adlandırılan bir fikirle ilgilidir.
Çeşitli pasajlarda da göreceğimiz gibi, (Çık 21:22–25, Lev 24:17–21, Yas 19:21),
yasa, kabahatlinin de mağdur olan gibi aynı tecrübeyi yaşayarak acı çekmesini öngörmektedir. Eğer kurban gözünü, kolunu, ayağını veya yaşamını kaybetmişse, suçlu
da aynısını çekmek zorundadır. Bu “kısasa kısas yasası” birçok kadim uygarlık arasında yaygındı. Adaletin yalın bir prensibini ortaya koyduğuna inanıldıktan sonra
neden olmasın ki?
Bu prensibin, misillemeyi kısıtlamak için olduğunu anlamak çok önemlidir, yani
insanların yaptıklarından dolayı haklı olduklarına inanmaktan ziyade daha fazla hata
yapmaktan kurtarmak. Bu yüzden, birçok bakımdan bu yasa, adaletin çarpıtılmamasını temin etmekteydi.
Bu nedenle, İsa’nın 5:38–42’de kişinin işlediği bir suçtan ötürü cezalandırılmasını talep eden yasanın meşruluğunu eleştirmesi gerekmiyordu. Aksine, İsa onlardan
bir çıkar sağlamaya çalışan kişilere karşı imanlıların vereceği yanıta odaklanmıştı. Öç
almak için fırsat kollamak yerine, imanlılar sadece Allah’ın lütfunun içimizde çalışmasıyla gerçekleştirebileceğimiz bir iyilikle “misilleme” yapmalıydı. İsa bu ricasında
bizleri Rab’bin takipçisi olmanın ne demek olduğunu anlamamız konusunda daha
derin bir seviyeye götürmektedir.
Son antitez ise dostlara sevgi ve düşmanlara nefret davranışını destekleyici niteliktedir. Komşunu sevmek için verilen buyruk, Levililer 19:18’de bulunmaktadır.
Yasa 23:3–6’ya bile rağmen, düşmanlardan nefret etme hususunda bariz bir ayet
bulunmamaktadır.
İsa’nın dünyasındaki bağlamda, Yahudiler Roma’nın baskıcı gücü sayesinde yabancı işgali altındaydılar ve kendi yurtlarında ikinci sınıf vatandaş sayılmaktaydılar.
Bu baskı nedeniyle, onlar belki de o zamanlar şiddetle zulüm uygulayan düşmanlarına karşı nefret etmeyi haklı görmüş olabilirlerdi. İsa onlara yaşamak için daha iyi
bir yol gösteriyordu, hatta ideal şartların olmadığı bir durumda bile.
Matta 5:44, 45’i okuyun. İsa burada bizlere ne söylüyor? Daha da önemlisi, bu öğretiyi sana karşı hatalı davranan birine nasıl tatbik edebilirsin?
32
Cuma
Nisan 25
Ek Çalışma: Ellen G. White, “Dağdaki Vaaz,” S. 279–294, Sevgi Öğretmeni.
“İsa, emirleri ayrı ayrı ele alır ve onların gereklerinin anlamını ve önemini açıklar. Onların gücünden bir zerresini ortadan kaldırmak yerine, onların prensiplerinin
ne kadar geniş kapsamlı olduğunu gösterir. Yahudilerin gösteriş için yaptıkları ibadetteki büyük hatayı açığa çıkarır. Kötü düşüncelerle ya da aşırı hırslarla Tanrı’nın
Yasası’nın ihlal edildiğini bildirir. Yaşamı boyunca en az haksızlık yapan biri bile
yasayı ihlal eder ve kendi ahlâki yapısının bozulmasına neden olur. Katliam ilk önce
düşüncelerde oluşur. Kalbinde nefrete yer veren, kötülük yoluna ilk adımı atmış
olur. Tanrı böyle bir kişinin sunduğu hizmeti onaylamaz.”—Ellen G. White, Sevgi
Öğretmeni, S. 289, 290.
Sevgi, Allah’ın yasasındaki bağlayıcı bir ilkedir. Her bir antitezde İsa sevgi ilkesini
yükseltmektedir: sevgi, insanı kardeşine nefret etmekten alıkoyar; sevgi, karı ve kocayı birbirine bağlar; sevgi, bir imanlının başkalarına ve Allah’a karşı tavırlarında her
zaman dürüst olmasını sağlar; sevgi, kendisine yanlış yapılsa da, kişinin iyilikle karşılık vermesine izin verir; ve sevgi, kişinin kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa,
düşmanına da aynı şekilde davranılmasını teşvik eder.
Tartışma Soruları:
 Bu haftaki çalışmamızda İsa, “atalarımız tarafından … denildiğini duy-
dunuz” demiş ve hemen ardından “ama ben size diyorum ki” antitezini
vermişti. “Atalarımız” ifadelerinden bazılarının Kutsal Kitap’tan veya Eski
Ahit’teki öğretilerden doğrudan doğruya alınmış olduğuna dikkat edin. Bu
nedenle sorun alıntılarla değil, fakat onların nasıl yorumlandığıyla ilgilidir.
Doktrinlerimiz değil, onları ne tarzda yorumladığımıza ilişkin buradan nasıl
bir ders çıkarabiliriz? Bazı şeylere çok yüzeysel bakarak, daha derin anlamını
kaçırmak konusunda nasıl bir tehlike içinde olabiliriz?
 Birçokları, ayetleri diğerlerinden izole ederek yorumlama tuzağına dü-
şer. Buna bir örnek olarak, Matta 5:48’de bizlere göklerdeki Babamız gibi
yetkin olmamız gerektiği söylenen ayeti gösterebiliriz. Bu ayetin, doğrudan
bağlamıyla (Mat 5:43–48) yorumlanması, dikkatli bir Kutsal Kitap çalışmasının önemi hakkında neyi göstermektedir? Bu ayetin, günahsızlığı öğrettiğini
iddia eden birine ne yanıt verirdin? Ayet gerçekte neyi öğretiyor ve bu öğreti
neden İsa’nın takipçisi olmanın gerçek anlamını gösteriyor?
 Çalıştığımız ayetler, özellikle de cinayet ve zina hakkındakiler, yasanın
Çarmıh’tan sonra ortadan kalktığını iddia edenlerin ne kadar hatalı olduğunu göstermeye nasıl yardımcı oluyor?
Güneşin Batışı: 18:58 (İstanbul)
33
Konu
5
*Nisan 26–Mayıs 2
Mesih ve Sebt Günü
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler:
28, Yu 5:1–9, Yşa 65:17.
Yar 2:1–3, İbr 1:1–3, Elç 13:14, Markos 2:23–
“Sonra onlara, ‘İnsan Şabat Günü için değil, Şabat
Günü insan için yaratıldı’ dedi. Bu nedenle İnsanoğlu Şabat Günü’nün de
Rabbi’dir” (Markos 2:27, 28).
Hatırlama Metni:
H
ıristiyan cemaatlerinin büyük çoğunluğu, “dinlenme” ve ibadet günü olarak
Pazar gününe riayet etmektedir (Pazar gününü tutanların büyük çoğunluğu
gerçekten Pazar günü dinlenmese bile). Modern Hıristiyanlar arasında Pazar
gününü “tutmak” o kadar yaygındır ki, birçokları bu günün “Hıristiyan Şabat’ı” olduğuna bile inanmaktadır.
Ancak bu durum hep böyle değildi. Tam tersine İsraillilerin inancının devamı olarak
Hıristiyanlık, yedinci–gün Şabat’ı da dahil, temel dinin tüm sembollerini terk etmedi. İlk
Hıristiyanlara o zamanlar rehberlik eden tek Kutsal Kitap, Eski Ahit’ti. Bu nedenle, ibadet
gününe alternatif bir gün yaratılması meselesinin, Mesih’in göğe alınmasından yüz yıldan
fazla bir süreye dek Hıristiyanlığa sokulmadığına şaşırmamak gerekir. Bundan başka,
Konstantin’in fermanıyla Pazar ibadetinin, egemen kilisenin politikası haline gelmesi,
dördüncü yüzyıla dek gerçekleşmemişti. Maalesef, Protestan Reformasyonundan sonra
bile, Kutsal Kitap’ın yedinci günün gerçek Sebt Günü olduğu yönündeki öğretisine rağmen, neredeyse tüm Hıristiyanlık Pazar gününü tutmaya başladı.
Bu haftaki çalışmamız Mesih ve Sebt Günü’nü kapsayacak.
*3 Mayıs Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
34
Pazar
Nisan 27
Yahudilerin Şabat’ı mı? (Çık 20:8–11)
Birçokları yedinci günü “Yahudi Şabat’ı” olarak algılasa da, Kutsal Kitap Sebt Günü’nün Yahudilikten yüzyıllar öncesine dayandığını açıklamaktadır. Onun kökeni
bizzat Yaratılış’a kadar uzanmaktadır.
Yaratılış 2:1–3, Allah yaratış işlevini altı günde bitirdikten sonra, yedinci günde
dinlendiğini ve sonra da “yedinci günü kutsayıp, onu kutsal bir gün olarak belirlediğini” açıklamaktadır. Bu da, Allah’ın yaratışında Sebt Günü’nün yüksek mevkisini
açıkça göstermektedir. Bereketlere ek olarak, Sebt Günü aynı zamanda “kutsal kılınmıştı.” Diğer bir deyişle, Allah kendi vasıflarından bazılarını, zamanın bu anıtına
tatbik etmişti.
Çıkış 20:8–11 ve Yasa 5:12–15’deki Sebt Günü ile ilgili iki buyruğu karşılaştırın. Bunlar, hangi bakımdan Sebt Günü’nün sadece Yahudiler için olmadığı teorisiyle ilişkilidir?
İki emir arasındaki en belirleyici fark, Sebt Günü’ne uymanın gerekçesidir. Çıkış,
Allah’ın her iki “kutsadı” ve “kutsal kıldı” gerçeğini yükselterek, Yaratılış 2:3’e doğrudan başvurmaktadır. Diğer yandan Yasa 5:15, İsrail’in Mısır’daki tutsaklıklarından,
Sebt Günü’nü tutmalarını gerekçe göstererek ilahi bir şekilde kurtulduklarına işaret
etmektedir. Yasa’daki ayeti temel alan birçokları, Sebt Günü’nün sadece Yahudiler
için olduğuna inanır. Ancak bu iddia, Çıkış’taki ayetin Allah Sebt Günü’nü tüm insanlık için tesis ettiğinde, Yaratılış’ı ima ettiği gerçeğini tamamen görmezlikten gelir.
Bunun da ötesinde, Yasa 5:15’de geçen Mısır’dan kurtuluş iması, Mesih’te sahip
olduğumuz kurtuluşun bir sembolüdür. Bu nedenle, Sebt Günü’nün sadece Yaratılış
için değil, aynı zamanda Kurtuluş için bir sembol olması, Kutsal Kitap’ta birbiriyle
bağlantılı olan iki konudur (İbr 1:1–3, Kol 1:13–20, Yu 1:1–14). Sadece İsa’nın
Yaratıcımız olduğu gerçeğinden dolayı, O bizim Kurtarıcımız olabilirdi ve yedinci gün
Sebt’i de O’nun bu işinin bir sembolüdür.
Herkes Mesih’te rahatlık bulabilir. Senin tecrübene göre, yedinci–gün
Sebt’ini tutmak bu rahatlığı bulmana nasıl yardımcı olmaktadır?
35
Pazartes İ
Nisan 28
Dinlenme ve İbadet için bir Zaman (Luka 4:16)
Koloseliler 1:16 ve İbraniler 1:2’ye göre, daha önce beden almış olan Mesih, yaratılış sürecine doğrudan dahil olmuştu. Bu ayetler, yaratılan her şeyin O’nun aracılığıyla
var olduğunu deklare etmektedir. Pavlus daha sonra Mesih’in, tabii ki Sebt Günü’nü de
içeren “görünmeyen” şeyleri (Kol 1:16, 17) yaratmada da rol aldığını vurgulamaktadır.
Yaratılış sürecinde merkezi bir rolü olsa da, Mesih insan bedenine büründüğünde,
kendisini Babası’nın buyruklarına tabi olarak tanıttı (Yu 15:10). Daha önceki çalışmamızda da gördüğümüz gibi, İsa belirli adetlere karşıydı ve Allah’ın istemine uygun
olmayan dini tavırları düzeltmek için her fırsatı kullanmıştı. Eğer İsa Sebt Günü emrini
ortadan kaldırmak isteseydi, bunu yapmak için birçok fırsata sahipti.
Eski Ahit’te Sebt Günü’ne ilişkin ayetlerin çoğu, Sebt Günü’nden bir dinlenme
günü olarak bahseder. Modern dillerde “dinlenme” sözcüğüne olan anlayış, birinin
Sebt Günü’nü uyumayla ve genelde rahatlamayla geçirilmesi gereken bir zaman
olarak algılamasına neden olabilir. Sebt Günü bu aktivitelerden kesinlikle hoşlanıyor
olsak da, dinlenmenin gerçek anlamı “ara vermek,” “durmak” veya “mola vermek”
demektir. Sebt Günü, altı günlük rutin çalışma hayatına ara verebileceğimiz ve Yaratıcı ile özel bir zaman geçirebileceğimiz bir zamandır.
Mesih’in zamanında Yahudiler Sebt Günü’nde haftalık ilahi ibadet hizmetini gerçekleştiriyorlardı (bkz. Luka 4:16). Yeruşalim’de yaşayanlar, paylaşımı haftanın diğer
günlerinden farklı olarak, tapınaktaki özel dua hizmetlerine katılabiliyordu. Dünyanın
diğer yerlerinde yaşayan Yahudiler, sosyal birliktelik ve ibadet yeri olarak havralar inşa
etmişlerdi. Sebt Günleri dini bir törenin icra edilebilmesi için en az on erkeğin (minyan) mevcut olması gerekiyordu.
Şu ayetler, bizlere ilk Mesih inanlılarının Sebt Günü’nü tutması hakkında hangi bilgiyi veriyor? Dirilişi yüceltmek için Sebt Günü’nün Pazar gününe değiştirildiğini iddia edenler hakkında ne söylüyor? Elç 13:14, 42, 44;
16:13; 17:2; 18:4; İbr 4:9.
Yahudi kökenlerine baktığımızda, ilk Hıristiyanların Eski Ahit’te buyrulan günde ibadet etmeleri çok doğaldı. İsa’nın göğe alınışından neredeyse yirmi yıl sonra bile, Sebt
Günü havraya gitmek halâ Pavlus’un “adetiydi” (Elç 17:2). Bu nedenle, ilk Hıristiyanların
Sebt Günü yerine Pazar’ı tuttuklarını gösteren hiçbir dini kanıt yoktur.
36
Salı
Nisan 29
Neşelenme için bir Zaman (Markos 2:27, 28)
Sebt Günü’nü tuttuğunu iddia eden çoğu kişi, Sebt Günü’nü tutmanın neyi gerektirdiğini her zaman anlamamaktadır. İsa’nın zamanındaki bazı Ferisilerin yaptığı
gibi, bugün bile insanlar Sebt Günü’nü katı duvarlar ve kurallar arkasına hapsetmektedirler (kimileri de o günü diğer günlerden farksız hale getirmişlerdir). Sebt Günü’nün bir yük değil, bir zevk olması öngörülmüştür ancak o halâ kutsal bir gün
olarak tutulmaktadır.
İsa bu dünyada iken, dini liderlerden bazıları Sebt Günü’nü diğer otuz dokuz
emirle kuşatmıştı. Eğer insanlar bu otuz dokuz yasayı yerine getirirlerse, o zaman
Sebt Günü’nün de mükemmel bir şekilde tutulmuş olacağını sanıyorlardı. Bu iyi
niyetli yasaların sonucu olarak, bir sevinç kaynağı olması için tasarlanan Sebt Günü,
tam aksine çoğu kişi için bir boyunduruk haline gelmişti.
Dikkatle Markos 2:23–28’i okuyun. Öğrenciler neden başakları koparıyorlardı? Ayet, İsa’nın öğrencilerine eşlik ettiğini ima ediyor mu? Eğer varsa, hangi dini yasalar ihlal edilmişti?
İsa ve aç olan öğrencileri bir Sebt Günü tarlaların arasında yürürlerken, öğrenciler başakları kopararak açlıklarını yatıştırmaya karar vermişlerdi. Bu tarla onların
tarlası olmasa da, yaptıkları Musa’nın yasası uyarınca hoş görülebilirdi (bkz. Yas
23:25), Ferisiler bunu Sebt Günü tarlayı sürmenin ve hasat yapmanın yasaklandığı
diğer bir Musa’nın yasasını çiğnemek olarak yorumlasa bile (bkz. Çık 34:21). Görünen o ki İsa bu olayda yer almamıştı; ancak yine de öğrencilerinin eylemini savunmak için gayret etmişti. İsa, Davut ve adamlarının bile acıktıklarında “yasak” olan
tapınak ekmeğini yediklerini Ferisiler’e hatırlattı.
Markos 2:27, 28’de İsa, Sebt Günü’nün insanların yararı için yaratıldığını söylemişti, bunun tersi için değil. Diğer bir deyişle, Sebt Günü ibadet edilmek için değil,
aksine ibadet etmeye fırsatlar sağlamak için yaratılmıştı. Allah’ın tüm insanlara armağanı olarak, Sebt Günü baskı kurmak için değil, tam tersine kurtuluşu ve özgürlüğü sağlamak için tasarlanmıştı. O, gerçekten Mesih’teki huzurumuzu ve özgürlüğümüzü yaşamanın bir yoludur.
Haftanın diğer günlerinde kolayca yapamayıp, Sebt Gününde yapabileceğin şeylerden bazıları nelerdir? Bu soru üzerinde düşün ve yanıtını Sebt
Günü diğer arkadaşlarınla paylaş.
37
Çarşamba
Nisan 30
Şifa için bir Zaman (Luka 13:16)
Allah dünyayı yarattığında, her şeyin “çok iyi” olduğunu ilan etmişti (Yar 1:31), kuşkusuz her bakımdan mükemmeldi. Ancak günahın gelmesiyle, etkisi her alanda görülebilecek şekilde, yaratılış kötülükle bozuldu. Allah’ın benzerliğinde yaratılmış olmalarına
rağmen insanlar hastalıklara, bozulmaya ve ölüme tabi oldular. Sık sık ölümün yaşamın
bir parçası olduğunu söyleriz; ancak ölüm yaşamın inkârıdır, onun bir parçası değil.
Ölüm, hiçbir zaman tecrübe edeceğimiz bir şey olarak tasarlanmamıştı.
Allah’ın insanlık için orijinal planına uygun olarak, İsa’nın en dramatik iyileştirme
mucizelerinden bazılarının Sebt Günü gerçekleştirilmiş olmasına şaşırmamak gerekir.
Markos 3:1–6, Luka 13:10–17, Yu 5:1–9, 9:1–14’deki Sebt Günü gerçekleştirilen iyileştirme mucizelerini içeren öyküleri inceleyin. Bu mucizeler,
Sebt Günü’nün gerçek gayesi hakkında ne öğretmektedir?
Sebt Günü verilen şifa mucizelerinden her biri olağanüstü olup, Sebt Günü’nün
gerçek anlamını sergilemeye hizmet etmektedir. İsa, eli kötürüm adamı iyileştirmeden önce (Markos 3:1–6) şu retorik (yanıt gerektirmeyen) soruyu sormuştu: “Şabat
Günü iyilik yapmak mı doğru, kötülük yapmak mı? Can kurtarmak mı doğru, can
almak mı?” (Markos 3:4). Eğer bir insan, kurtuluş gününde acıyı dindirme fırsatı
bulabiliyorsa, neden yapmasın ki? Aslında beli iki büklüm olmuş kadına gösterdiği
mucize, Sebt Günü’nün kurtarıcı gayesini güçlü bir şekilde sergilemektedir (Luka
13:10–17). Şifa verdiği için eleştirilere uğrayan İsa şöyle sormuştu, “Buna göre,
Şeytan’ın on sekiz yıldır bağlı tuttuğu, İbrahim’in bir kızı olan bu kadının da Şabat
Günü bu bağdan çözülmesi gerekmez miydi?” (Luka 13:16).
Kurtuluş teması, Beytesta havuzu yanındaki otuz sekiz yıldır hasta olan bir adamın
(Yu 5:1–9) ve doğuştan kör bir adamın (Yu 9:1–14) iyileştirildiği öykülerde de geçmektedir. Şifa mucizeleri gösterdiği için İsa’yı Sebt Günü’nü ihlal etmekle suçlayan
Ferisilere karşılık olarak, onlara şunu hatırlatmıştı, “Babam hâlâ çalışmaktadır, ben de
çalışıyorum” (Yu 5:17). Eğer Allah izin vermeseydi, bu gerçekleşemezdi. İnsanın ızdırabını dindirmek söz konusu olduğunda Allah dinlenmez.
Önyargılı fikirlerin, en açık gerçekleri bile nasıl gölgede bıraktığı konusunda bu dini liderlerin hatalarından ne öğrenmeliyiz?
38
Perşembe
Mayıs 1
Yeni bir Yaratık
Sebt Günü bizlere sadece Allah’ın yaratıcı kudretini hatırlatmakla kalmaz, aynı zamanda
O’nun restore edici vaatlerine de işaret eder. Doğrusu, Sebt Günü iyileştirilen her insanla,
ebedi yenilenme, güçlü bir şekilde pekiştirilmişti. Eşsiz tarzıyla Sebt Günü, dünyanın ilk
tarihine kadar geriye doğru erişir ve insanlığın nihai kaderinin ilerisine kadar genişler. Yinelersek, Sebt Günü hem Yaratılış’a hem de Kurtuluş’a işaret eder.
Allah bu dünyayı bir zamanlar yarattı. Oysa günahtan ötürü O’nun yaratışı bozuldu, fakat
bu bozulma ebediyen sürmeyecektir. Kurtuluş planının anahtar unsuru restorasyondur,
ama sadece dünyanın değil, daha da önemlisi O’nun benzerliğinde yaratılmış olup yine
O’nun benzerliğine dönüştürülecek ve yeni bir dünyada yaşayacak olan insanların de restore
edilmesidir. İlk kez dünyayı yaratan ve bizlerin O’nun bu işini her yedinci günde kutladığımız aynı Tanrı, dünyayı yeniden yaratacaktır. (Bizlere haftada bir özel bir tarzla yapmamız
buyrulan yaratılışı hatırlamamızın ne kadar önemli olduğunu düşün.)
Aşağıdaki ayetleri okuyun. Her biri, Sebt Günü’nün anlamı ile nasıl ilişkilendirilebileceği konusunda nasıl bir mesaj veriyor?
Yşa 65:17
Yşa 66:22
2Pe 3:9–13
Vah 21:1
2Ko 5:17
Gal 6:15
Vah 21:5
Sebt Günü, “gökyüzündeki ve yeryüzündeki her şeyin yaratıcısı olan ve yaratılanların hep
birlikte varlığını sürdürmesini sağlayan Kişi’nin, inanlı topluluğunun başı olduğunu ve O’nun
gücü vasıtasıyla Tanrı ile barıştığımızı belirtir… Bu yüzden Sebt, İsa’nın bizi kutsayan gücünün
bir işaretidir. O’nun kutsayan gücünün bir işareti olarak Sebt, İsa vasıtasıyla Tanrı’nın halkından olan herkese buyurulur.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 268, 269.
Allah’ın kudretinin seni kutsamasına izin vermen için ne gibi pratik şeyler
yapabilirsin? Yani, günlük olarak bu yaratıcı sürecin, senin üzerinde yardımcı
ya da engelleyici olabileceği ne gibi seçimler yapıyorsun?
39
Cuma
Mayıs 2
“Gökteki büyük mücadelenin en başından beri, Şeytanın amacı
Allah’ın yasasını ortadan kaldırmak olmuştur. Bu amacı gerçekleştirmek için Yaratıcısına karşı isyan etmiş ve gökten kovulmasına rağmen aynı savaşı dünyada da devam
ettirmiştir. İnsanları aldatmak ve onları Allah’ın yasasını çiğnemeye yönlendirmek,
onun kararlılıkla izlediği hedefi olmuştur. Bu hedefi ister yasanın tamamını bir kenara
atarak, isterse emirlerinden yalnızca birini reddederek gerçekleştirsin, sonuç aynı olacaktır. Zira “tek bir noktada” yasadan sapan kişi, yasanın tamamına saygısızlık göstermiş olur; etkisi ve örnekliği itaatsizliğin tarafında olduğundan, “bütün Yasa’ya karşı
suçlu olur.” Yakup 2:10.”—Ellen G. White, The Great Controversy, S. 582.
Ek Çalışma:
Tartışma Soruları:
 Bu çeyrek yılın giriş bölümünde kullanılan paragrafın tam bir yorumu
olan yukarıdaki Ellen G. White’ın ifadesine bakın. Sebt Günü ve Hıristiyanlık aleminde Sebt Günü’ne karşı çıkış, Allah’ın yasasına Şeytan’ın nasıl saldırdığını anlamamıza nasıl yardımcı olmaktadır?
 Şu ayetlerde (Markos 3:2, Luka 13:14, Yu 5:18, 9:16) İsa’nın Sebt Günü’nü
ihlal ettiği yolunda suçlamalar vardır. Çıkış 20:8–11’i inceleyin ve bu suçlamaların kaynağını değerlendirin. Bu pasajların, İsa’nın Sebt Günü’nü
ihlal ettiği yolunda kanıt sağladığını iddia edenlere ne söylerdin?
 Grubunuzla Salı günkü çalışmamızın sonundaki soruya verilen yanıtları
değerlendirin. Yani, Sebt Günü, dünyevi sorumluluklardan dolayı diğer
günlerde yapamayacağınız ne gibi şeylerden sizi özgür kılmaktadır?
 Sebt Günü tecrübenizi yeniden gözden geçirin. Sebt Günü sizin için bir
özgürlük, dinlenme, kurtuluş günü mü, yoksa kısıtlayıcı, bağlayıcı ve stres
dolu bir gün mü? Bizlere şu ayette de söylendiği gibi, “Kutsal günümde
dilediğinizi yapmaz, Şabat Günü’nü çiğnemezseniz, Şabat Günü’ne zevkli,
RAB’bin kutsal gününe onurlu derseniz, kendi yolunuzdan gitmez, keyfinize
bakmayıp boş konulara dalmaz, o günü yüceltirseniz” (Yşa 58:13) nasıl sevinç duyabilirsiniz?
Güneşin Batışı: 19:06 (İstanbul)
40
Konu
6
*Mayıs 3–9
Mesih’in Ölümü ve Yasa
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler:
13:38, 39; Gal 3:10.
Rom 7:1–6; 8:5–8; Rom 7:7–13; Rom 4:15; Elç
“Aynı şekilde kardeşlerim, siz de bir başkasına –
ölümden dirilmiş olan Mesih’e – varmak üzere Mesih’in bedeni aracılığıyla
Kutsal Yasa karşısında öldünüz. Bu da Tanrı’nın hizmetinde verimli olmamız içindir.” (Romalılar 7:4).
Hatırlama Metni:
K
adının biri hız limitinin çok üzerinde araba sürüyordu. Birdenbire dikiz aynasında bir polis arabasının yanıp dönen kırmızı mavi ışıklarını gördü ve alışıldık
bir siren sesi işitti. Derhal kenara çekti, cüzdanını buldu ve oradan ehliyetini
çıkardı. Polis ona doğru yaklaştı, kadının ehliyetini aldı ve tekrar arabasına döndü.
Kadın cezanın ne kadar olacağını merak ediyordu (limitin çok üzerine çıkmıştı);
ayrıca bunu ödeyip ödeyemeyeceği konusunda da kuşkuları vardı. Birkaç dakika
sonra polis memuru geri gelir ve şöyle der, “OK, Bayan, bir daha yasanın verdiği
cezayla karşılaşmamanız için yapacağımız şey, yasayı ortadan kaldırmak. Artık hız
sınırını aşmak gibi bir derdiniz kalmayacak.”
Bu öykü ne kadar komik olsa da, İsa öldükten sonra, yasanın, On Emrin ortadan
kaldırıldığını öğreten teoloji söz konusu olduğunda hiç de komik değildir.
Bu hafta İsa’nın ölümüne ve yasa ile olan ilişkisinde ne anlam ifade ettiğine bakacağız.
*10 Mayıs Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
41
Pazar
Mayıs 4
Yasaya Ölmek (Rom 7:1–6)
Dikkatle Romalılar 7:1–6’ı inceleyin ve yapabildiğiniz ölçüde Pavlus’un
söylediklerini özetleyin. Yasa hakkında Kutsal Kitap’ın diğer pasajlarını da
göz önüne alarak, dikkatle okuyun.
Kutsal Kitap’ın bazı sürümleri, birinci ayeti, yasanın ölüme kadar bağlı olduğu
şeklinde hatalı olarak çevirse de, aslına uygun yorumlama şöyledir: “yaşayan her kişi
yasanın yönetimi altındadır.” Buradaki vurgu, ölüm üzerine değil, aksine yaşayanlar
üzerinedir.
Evlilikten verilen örneğe göre, eşi hariç başka biriyle cinsel bir ilişki içinde olan
her evli kişinin, yasayı çiğnediği ve zina suçu işlediğini göstermektedir. Kişi, sadece
eşinin ölmesi halinde yasayı çiğnemeden başka biriyle ilişki içerisine girebilir.
Ayrıca bazıları bu pasajın yasanın öldüğünü gösterdiğini iddia etmektedir; ancak
aslında Mesih’in bedeni aracılığıyla kişinin yasaya ölümünü göstermektedir (Rom
7:4). Romalılar 6:6’ya göre, ölen kişinin varlığı “eski benliktir.” Kişi, eski benliğiyle
birleştiğinde, yasa tarafından kınanır ve böylece berbat bir ilişkiye kapılır. (Rom 7:9–
11, 24). Eski benliği öldükten sonra, kişi başka biriyle—dirilmiş olan Mesih ile—
(Rom 7:4) ilişkiye girmekte serbesttir.
Pavlus’un söylediği şey, yasa yaşayan her kişiyi bağladığından, Allah’ın yasasının
da yeni birliği yöneteceğidir. Ancak imanlının şimdi Mesih ile evli olduğu gerçeğinden
dolayı yasa artık bir suçlama aracı olmaktan çıkmıştır; İsa’da olan imanlı yasanın
suçlamasından özgürdür, zira o artık İsa’nın doğruluğuyla kaplanmıştır.
Pavlus, günahı tarif eden On Emir’in artık ortadan kalktığını vurgulamıyor; bu
durum, kendi yazdıkları da dahil, Kutsal Kitap’a çok aykırı olurdu. Aksine, İsa’ya
iman aracılığıyla, birinin yasa ile yeni bir ilişkiye girmesinden bahsediyor. Yasa halâ
bağlayıcıdır; ancak kendi benliğine ve günaha ölen, İsa’daki imanlıları yasa artık
suçlamanın bağlarıyla tutamaz, çünkü onlar şimdi “başka birine,” İsa’ya aittirler.
42
Pazartes İ
Mayıs 5
Günah ve Ölüm Yasası (Rom 8:1–8)
Pavlus, Mesih inanlısına şöyle güvence vermektedir, “Böylece Mesih İsa’ya ait
olanlara artık hiçbir mahkûmiyet yoktur. Çünkü yaşam veren Ruh’un yasası, Mesih
İsa sayesinde beni günahın ve ölümün yasasından özgür kıldı.” (Rom 8:1, 2). Eğer
bu ayetleri yakın bağlamlarından ayrı olarak okursak, sanki Pavlus birbirine muhalif
iki yasadan bahsediyormuş gibi anlaşılabilir: yaşam yasası ve günah ile ölüm yasasından. Ancak fark yasadan değil, aksine Mesih’i kabul etmesinden önceki ve sonrasındaki bireyden kaynaklanıyor.
Pavlus’un Romalılar 7:7–13’deki tartışması, yasanın rolünü ne şekilde
tanımlamaktadır?
Yasanın işlevi, bağlı olduğu kişiye göre değişir. Örneğin aynı neşter, bir cerrahın
elinde şifa verirken, bir katilin elinde cinayet aleti olabilir. Aynı şekilde birinin cüzdanını çalmakla yasaya karşı gelen bir hırsız ile yasanın koruması gereken kişi (cüzdanın sahibi) yasayla farklı bir ilişki içerisindedir. Yasa, bazen “kutsal, doğru ve iyi”
(Rom 7:12) olarak, ya da “günahın ve ölümün yasası” (Rom 8:2) olarak tarif edilebilir. Ancak Allah’ın öç alıcı özelliği, O’nun sevgi Tanrısı olmasını engellemediği gibi,
günahın ve ölümün aracısı olarak yasanın işlev görmesi de, onu günahkâr yapmaz.
Romalılar 8:5–8’e göre, yasa “düşüncelerini benlikle ilgili şeylere ayarlayanlar”
(Rom 8:5) için “günah ve ölümün” aletidir. Bu da halâ “eski benliğiyle” evli olan ve
onunla olan ilişkisini bitirip, dirilmiş olan Mesih’e katılmak arzusunda olmayan
kişiyi tarif etmektedir. Günahkâr birleşimin sonucu olarak, karşı kutuplarda yer
aldıklarından dolayı kişi kendisini Allah ve O’nun yasasıyla “düşmanlık” içerisinde
bulur (Rom 8:7).
Pavlus, “benliğe dayanan düşüncenin” Allah’ın yasasına itaat etmesinin, hatta O’nu
hoşnut etmesinin olanaksız olduğunu vurgulamaktadır (Rom 8:7, 8). Bu, kişi artık
Allah’ın yasasına “aklıyla” kulluk ettiğinden, açıkça Romalılar 7:13–25’deki mücadele
içinde olan bireyi ima etmiyor. Pavlus belki de haksızlıklarıyla “gerçeğe engel olan” kişileri ima ediyor (Rom 1:18). Allah’ın hükümdarlığına karşı bu isyanlardan dolayı, yasa
günahın ve ölümün bir aleti olmaktadır (Rom 2:12).
Onu ihlal ettiğinde yasaya nasıl bağlı kalırsın?
43
Salı
Mayıs 6
Yasanın Gücü
Romalılar 4:15, 5:13 ve 7:7’ye göre, yasanın işlevi nedir? Ayrıca Romalılar
7:8–11, onu ihlal eden kişi üzerinde yasanın etkisi konusunda ne söylüyor?
Her aletin bir amacı vardır. Tıpkı bir anahtarın kilidi açmak veya bir bıçağın kesmek için kullanılması gibi, yasa da günahı tarif etmek için kullanılmaktadır. Eğer
Allah’ın yasası için var olmasaydı, O’nun tarafından hangi eylemlerin kabul edilebilir
ya da kabul edilemez olduğunu bilebilmenin kesin bir metodu da olmazdı. Günah,
yasa olmaksızın var olamasa da, Pavlus yasanın günahla ortak olmak istemediğini
açıklığa kavuşturmaktadır: “Öyleyse, iyi olan bana ölüm mü getirdi? Kesinlikle hayır!
Ama günah, günah olarak tanınsın diye, iyi olanın aracılığıyla bana ölüm getiriyordu.
Öyle ki, buyruk aracılığıyla günahın ne denli günahlı olduğu anlaşılsın” (Rom 7:13).
Yukarıdaki ayetler, hangi bakımdan 1.Korintliler 15:54–58’i aydınlatmaya yardımcı olmaktadır?
Tek başına okunduğunda, 1.Korintliler 15:54–58, Allah’ın yasasına karşı olumsuz
bir bakış açısı sağlıyormuş gibi görünebilir. Ancak, Pavlus’un üzerinde durduğu husus,
sadece günahın ne olduğunu tarif ettiğinden dolayı yasanın günahı “güçlendirdiğidir.”
Ve tabii ki “günahın ücreti ölümdür” (Rom 6:23). Eğer yasa için var olmasaydı, ölüm
olmazdı, zira günahı tarif etmek olanaksız olurdu. 1.Korintliler 15’de Pavlus’un amacı
yasayı öcü gibi göstermek değil, aksine ölüm ve İsa’nın dirilişi aracılığıyla, her imanlının yasayı ihlal etmekle oluşan ölüme galip gelebileceğini göstermektir.
En son ne zaman birisi sana karşı suç işlemişti, yani seni incitecek tarzda Allah’ın yasasını ihlal ederek? Böyle bir tecrübe, Çarmıh’tan sonra Allah’ın yasasının ortadan kalktığını iddia eden bir görüşün, neden çok yanlış
olduğunu anlamamıza nasıl yardımcı olmaktadır?
44
Çarşamba
Mayıs 7
Etkisiz Yasa
Gördüğümüz gibi, yasa bir anlamda günahı “güçlendiriyor”, diğer yandan da gerçekten son derece aciz. Aynı nesne, nasıl hem güçlü, hem de aciz olabilir?
Yine burada da fark, yasanın kendisinden değil, kişiden kaynaklanmaktadır. Kendisinin günahkâr olduğunu keşfeden biri için yasa, o kişiyi Allah’ın istemine karşı
geldiğini ve bunun sonucunun ölüme götüren bir yol olduğunu fark etmeye zorlar.
Kendi günahkârlığını keşfedince, günahkâr yazılı yasayı takip etmeye karar verebilir.
Ancak zaten günah işlemiş olduğu gerçeği, onu ölüm için bir aday yapmıştır.
Elç 13:38, 39, Romalılar 8:3 ve Galatyalılar 3:21’i okuyun. Bizlere yasa ve
kurtuluş hakkında ne söylüyorlar?
Bazı insanlar yasaya katı bir şekilde bağlılığın, kurtuluşu garanti ettiğine inanır, ancak
dini öğreti böyle değildir. Yasa günahı tarif eder (Rom 7:7); onu bağışlamaz (Gal 2:21).
Bundan ötürü Pavlus, günahı güçlendiren aynı yasanın, onu “güçsüzleştirdiğini” de
savunmaktadır (Rom 8:3). Günahkârı suçlu olduğuna ikna etmek mümkündür, fakat
bu günahkârı doğru kılmaz. Ayna bize kusurlarımızı gösterebilir; fakat onları onaramaz.
Ellen G. White’ın da yazdığı gibi: “Yasa, suçladıklarını kurtaramaz; öleni hayata getiremez.”—The Signs of the Times, Kasım 10, 1890.
Yasanın amacını tam olarak anladığımızda, İsa’nın insan ırkı için neden kefaret
edici bir kurban olduğunu da kolayca anlayabiliriz. İsa’nın ölümü, önceki günahkâr
insan varlığını Allah ile doğru bir ilişkiye getirerek, O’nun “kutsal, doğru ve iyi” yasası
(Rom 7:12) içerisine yerleştirir. Aynı zamanda da O’nun ölümü, bizlere yasayı tutmakla kurtuluşa ermenin beyhudeliğini gösterir. Her şeyden evvel, eğer yasaya itaat
bizleri kurtarabilseydi, İsa’nın bizim yerimize ölmesi gerekmezdi. O’nun yaptığı bu
gerçek, yasaya itaatin bizleri kurtaramayacağını açıklamaktadır. Bizlere daha kudretli
bir şey gerekmektedir.
Bizlere tekrar tekrar Allah’ın yasasına itaat etmenin gücü vaat edilse de,
bu itaat neden kurtuluşumuzu güvence altına almakta yetersizdir? Bir anlamda yanıt o kadar da güç olmamalı. Kendine ve yasayı nasıl tuttuğuna bir
bak. Eğer kurtuluşun senin itaatine bağlı olsaydı, ne kadar umudun olabilirdi?
45
Perşembe
Mayıs 8
Yasanın Laneti (Gal 3:10–14)
Şu ayetler bizlere insanın doğası hakkında ne söylüyor? Bu gerçeği gündelik yaşamımızda nasıl görüyoruz? Mez 51:5, Yşa 64:6, ve Rom 3:23.
Mesih hariç, tüm insan varlığının ortak tecrübesi, herkese Adem’in günahının
bulaşmış olmasıdır. Bunun sonucu olarak, doğal olan hiçbir kişi, tam olarak doğru
olduğunu iddia edemez. İlyas ve Hanok gibi Allah’a son derece yakın kişiler vardı,
fakat hiçbiri tamamen lekesiz olarak yaşayamamıştır. Doğrusu Pavlus bu gerçeği
aklında tutarak şöyle deklare etmektedir: “Yasa’nın gereklerini yapmış olmaya güvenenlerin hepsi lanet altındadır. Çünkü şöyle yazılmıştır: ‘Yasa Kitabı’nda yazılı olan
her şeyi sürekli yerine getirmeyen herkes lanetlidir’ ” (Gal 3:10). Gerçek şu ki, yasa
tam ve mükemmel bir uyum talep eder, ve İsa hariç bunu her zaman gerçekleştiren
kim var ki?
Romalılar 6:23, “yasanın lanetinin” ne anlama geldiğini tarif etmeye nasıl yardımcı olur? Ayrıca bkz. Yar 2:17 ve Hez 18:4.
Herkes doğal olarak yasanın laneti altındadır. Yasa, hataya tolerans tanımadığından
dolayı, kişi için geçmişteki günahlarını düzeltmek olanaksızdır. Bunun sonucu olarak
ölüm, bireyin kaderidir. Yakup daha da kasvetli bir tablo çizerek, bizlere yasanın bir
bölümünün ihlalinin, tüm bölümlerini ihlal etmek kadar kötü olduğunu hatırlatmıştır
(Yakup 2:10). Günahın ücreti ölümdür ve ölümün orantısı yoktur.
Lanet altındakilerin çaresiz durumunu fark ettiğimizde, Allah’ın sevgisinin kapsamını takdir etmek de o kadar kolay olur: “Tanrı ise bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü” (Rom 5:8). Ölümü sayesinde
“Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa’nın lanetinden kurtardı” (Gal 3:13).
Pavlus’un şu sözlerini düşünün: “Yasa’nın gereklerini yapmış olmaya
güvenenlerin hepsi lanet altındadır”. Çünkü yasa bizleri kurtaramaz; bu
nedenle ölümle lanetlendik. Bu gerçeği anlamak, İsa’da verilen şeyi daha iyi
takdir etmemize nasıl yardımcı olabilir? Böyle bir takdiri yaşamlarımızda
nasıl gösterebiliriz? Bkz. 1Yu 5:3.
46
Cuma
Mayıs 9
Ek Çalışma: Ellen G. White, “Tamamlandı,” S. 749–756, Sevgi Öğretmeni.
“Yasa, adaleti, doğru bir yaşamı ve mükemmel bir karakteri gerektirir. Fakat insanın
bu özelliklere kendi çabalarıyla ve iyi işleriyle sahip olması imkânsızdır. İnsan Tanrı’nın yasasının gereğini tam olarak yerine getiremez. Fakat Mesih insan özdeşliğinde
dünyaya gelerek kutsal bir yaşam sürmüş ve mükemmel bir karakter geliştirmiştir. O
bu fırsatı kendisini kabul eden herkese tanır. O’nun yaşamı insanın yaşamının bir
kefaletidir. Böylece insan geçmişteki günahlarından Mesih aracılığıyla af bulur. Üstelik Mesih insanı Tanrı’nın karakterindeki özelliklerle donatır. İnsanın karakterini
ruhsal güzelliklerle donatarak geliştirir ve onu ilahi bir karaktere dönüştürür. Böylece Mesih’e inanan kişide yasanın doğruluğu gerçekleşmiş olur. “Bunu adil kalmak ve
İsa’ya iman edeni aklamak için yaptı.” Rom 3:25, 26.”—Ellen G. White, Sevgi Öğretmeni, S. 753.
Özetlersek, İsa’nın ölümü, Allah’ın yasasının sürekliliğini güçlü bir şekilde göstermiştir. İlk ebeveynlerimiz günah işlediğinde, Allah yasalarını geri çekebilir ve ihlalin gerektirdiği cezaları kaldırabilirdi. Ancak bu durum, dünya sakinleri için yasasız
bir toplumda sefil bir şekilde varlıklarını sürdürmek demek olurdu. Bunun yerine
Allah, bizlere vekalet etmesi için Oğlu’nu göndermeyi seçti, böylece tüm insanların
adına yasanın gerektirdiği günahın cezasını O üzerine almış oldu. İsa’nın ölümü
sayesinde tüm ırk Allah ile yeni bir ilişkiye girebildi. Bu demektir ki, İsa’ya iman
sayesinde her birimizin günahları bağışlanabilir ve bizler Allah’ın huzuruna mükemmel bir şekilde çıkabiliriz.
Tartışma Soruları:
 Birçok din, kişinin yaşamının sonunda, o insanın ahireti kazanıp ka-
zanmadığına karar vermeden önce, Allah’ın onun iyi işlerini ve kötü işlerini
tartacağını öğretmektedir. Bu tür bir düşüncede korkunç bir şekilde yanlış
olan şey nedir?
 Tanrı’ya eşit olan İsa günahlarımız için öldü. Yasaya itaatin, buna bir
şekilde katkı yapacağını, yani bizleri kurtaracağını düşünürsek, bu Mesih’in
kurbanlığının yararı hakkında ne söyler?
 Çarmıh’tan sonra Allah’ın yasasının ortadan kalktığını ifade eden düşün-
cenin yanlışlığını ortaya koyan diğer gerekçeler nelerdir? İnsanlar böyle
söylediklerinde, ortadan kaldırmak ifadesiyle neyi kastediyorlar; yani hangi
emrin ortadan kaldırıldığını düşünüyorlar?
Güneşin Batışı: 19:13 (İstanbul)
47
Konu
7
*Mayıs 10–16
Yasanın Sonu olan Mesih
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler:
Gal 3:19–24.
Rom 5:12–21, 6:15–23, 7:13–25, 9:30–10:4,
“Oysa her iman edenin aklanması için Mesih,
Kutsal Yasa’nın sonudur” (Romalılar 10:4).
Hatırlama Metni:
Ç
ok meşhur bir dergi büyük puntolarla tam sayfa verdiği ilanda şöyle bir başlık
atmıştı: “Ölümsüzlüğe Erişin! (şaka yapmıyoruz).”
Bir anlamda şaka yapıyorlardı, çünkü ilan şöyle devam ediyordu, “Adınızı
ebediyete ulaştıracak hayırsever bir miras olarak bırakmak istiyorsanız, ücretsiz
kitapçığımız için bizimle irtibat kurun.”
Yazarlar, araştırmacılar, filozoflar ve ilahiyatçılar teologlar, binlerce yıldır ölüm
sorusunu ve yaşamımızda ölümün ne anlama geldiğini bulmaya çabaladılar. Bu
nedenle, insanların ölümsüzlüğü çözmelerine yardımcı olması bakımından pek
başarılı olmasa da, ilan çok zekiceydi.
Buna karşın Yeni Ahit boyunca bizlere ölümsüzlüğe ulaşmanın tek yolu gösterilmiştir ve o da yasayı tutmaya zıt olarak İsa’ya iman sayesinde—tutmak zorunda
olsak bile. Aslında yasaya itaat, lütufla çatışma içinde değildir; tam tersine lütfu almanın bir sonucu olarak bunu yapmamız gerekmektedir.
Bu hafta yasa ve lütfu keşfetmeye devam edeceğiz.
*17 Mayıs Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
48
Yayınlanan Kİtaplarımız
ELLEN G. WHITE SERİSİ
HAKİKAT YOLU VE HAYATIMIZ
Orijinal Adı: Steps to Christ
Çağımızın bilim ve teknik alanında kaydettiği olağanüstü gelişmeler, maddi gereksinimlerimizin karşılanmasını bir dereceye kadar
kolaylaştırmıştır diyebiliriz. Fakat maddi gereksinmelerimizin yanı
sıra bir de ruhumuzun gereksinimleri vardır. Dileğimiz, çağımızın
kaydettiği ilerlemeler yanında bunların da gelişmesi ve insan ruhundaki boşluğun daha asil duygularla dolabilmesidir.
Bu yapıt, ruhsal yaşantımızın bu gereksinimini karşılamaya yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır. Yüz yirmiden fazla dile çevrilmiş olan kitap, yazarın Türkçe olarak yayınlanmış ilk kitabıdır.
ELLEN G. WHITE SERİSİ
SEVGİ ÖĞRETMENİ (1. ve 2. CİLT)
ELLEN G. WHITE
Orijinal Adı: The Desire of Ages
Tanrısal konularda son derece derin bir bilgiye sahip olan yazar
Ellen G. White, bu kitapta İsa’nın yaşamındaki harikulade
öğretileri ve önemli olayları tarih sırasına göre anlatırken,
O’nun yaşamının farklı güzelliklerini ve ilahî hazinenin değerli
gerçeklerini çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermiştir.
Bu kitap, okuyucuyu gökyüzünün kutsal hazinesiyle ilgili olarak
onun hayal bile edemeyeceği kadar iyi bilgilendirmektedir.
ELLEN G. WHITE SERİSİ
SEVGİNİN ZAFERİ
ELLEN G. WHITE
Orijinal Adı: The Great Hope
Kitap, Büyük Mücadele’nin son 10 bölümünü ele almaktadır.
Uğrunda savaştıkları şey için çok önemli olan iki tarafın,
iyinin ve kötünün arasında geçen evrensel savaşın nasıl başladığından ve nasıl sonlandırılacağından bahsetmektedir. Güzel
olduğu kadar şok edici bir yolculuğa çıkmaya hazırlanın.
Okuduktan sonra artık aynı kişi olmayacaksınız.
49
Yayınlanan Kİtaplarımız
ELLEN G. WHITE SERİSİ
BÜYÜK MÜCADELE
Orijinal Adı: The Great Controversy
Eğer evrende anlam ve adalet varsa, masumlar neden suçlularla
birlikte acı çekiyor? Ölümden sonra yaşam var mı? Gerçek nedir?
Bu kitap yanıtları vermektedir; ve yanıtları güvence içermektedir.
Yaşamın anlamı vardır! Evrende yalnız başımıza değiliz. Bizimle
ilgilenen birisi var! Birisi gerçekten de insanlık tarihiyle ilgilenmiş,
hatta insanlığa bizzat katılmış, O’na ulaşabilmemizi, O’nun da bize
ulaşabilmesini olanaklı kılmıştır. Güçlü eli bu gezegeni tutan ve
yakında esenliğe kavuşturacak olan birisi vardır.
Bu kitabın sayfalarını çeviren hiç kimse, kitabın sadece şans eseri
mi eline geçtiğini sormadan bırakmayacaktır.
ELLEN G. WHITE SERİSİ
GEÇMİŞTEN SONSUZLUĞA 1. CİLT
Orijinal adı: Patriarchs & Prophets
Nereden geldik? Uluslar arası gerilimler uygarlığı neden yıkımla
tehdit ediyor? Suç oranı neden yükseliyor? Ahlâksal standartlar
neden geriliyor? Tanrı bütün bunlara kayıtsız mı kalıyor? Sorunları çözmemize yardımcı olacak herhangi bir şey yapıyor mu?
Beş kitaplık bir serinin ilki olan bu kitap, sıraladığımız bu
soruları yanıtlamaktadır. Dünyamızın nasıl oluştuğuna, insanlığın nasıl başladığına ışık tutmaktadır. Binlerce yıl önce göklerde başlayan trajik isyan anlatılmakta, Tanrı ve Şeytan arasında gelişerek yeryüzünün bütün sakinlerini etkisi altına alan
mücadele ortaya konulmaktadır.
Yazar dünyamızda var olan doğruyla yanlış, gerçekle yanılgı
arasındaki savaşı tanımlamaktadır.
ELLEN G. WHITE SERİSİ
GEÇMİŞTEN SONSUZLUĞA (2. CİLT)
ELLEN G. WHITE
Orijinal Adı: Prophets & Kings
Peygamberlerin öyküsü, 1. ciltte kaldığı yerden devam ediyor.
Davut’un oğlu Süleyman, İsrail Krallığına tarihinin en zengin ve
en görkemli dönemini yaşattı. Bu ciltte, Tanrı’nın seçtiği halkın
O’nun isteğini yapmaktan nasıl adım adım uzaklaştığını görüyoruz. Yaptıkları seçimin sonuçlarına acı ve ıstırap içinde nasıl
katlandıklarını, sonunda Tanrı tarafından nasıl dışlandıklarını
okuyoruz. Yaşamımızda lanet ve belalar yerine bereketlere kavuşmak için sakınmamız gereken hataları bize öğreten bir kitap...
50
Yayınlanan Kİtaplarımız
BATIL İNANÇLAR – Kapılma ve Kurtulma
Yazar: Kurt Hasel
Orijinal Adı: Der Zauber des Aberglaubens
İster Avrupa’dan alınmış olsun –bu kitapta bolca örneği
olduğu gibi– ister Çin’de karşımıza kemik biçiminde, isterse
Türkiye’deki gibi nazar biçiminde çıkmış olsun, batıl inançlar
her devir ve kültürde olagelmiştir.
Çünkü insanlar nerede olurlarsa olsunlar, üç temel soruya
yanıt arayıp durdular.
 Geleceği nasıl bilebilirim?
 Nasıl mutlu olabilirim, olumsuz etkilerden nasıl korunabilirim?
 Ölümden sonra ne olacak, ölülerle nasıl iletişim kurabilirim?
BİNLERCESİ KIRILACAK
Yazar: Susi Hasel Mundy
Orijinal Adı: A Thousand Shall Fall
Hitler Almanya’sında inançlarını sürdürmeye cüret eden
bir asker ve ailesinin nefes kesen öyküsü.
YETENEKLİ ELLER
Yazar: Carson / Murphey
Orijinal Adı: Gifted Hands
Aynı zamanda filmi de yapılmış olup, en çok satan kitaplar
listesinde yıllardır milyonlarca adet satan bu kitapta ölmekte
olan çocuklara ikinci bir şans veren olağanüstü bir cerrahın
öyküsü anlatılmaktadır. Dr. Ben Carson, beyin cerrahisindeki umut olmayan yere umut getiren yeniliklerle tüm dünyada tanınmaktadır.
51
Yayınlanan Kİtapçıklarımız
KADERİ DEĞİŞTİREN – KUTSAL KİTAP ÇALIŞMA KİTAPÇIKLARI SERİSİ
5 adet kitapçıktan ve 1 adet promosyon kitabından oluşan bu seride Kutsal Kitap’ın Yaratılış
öyküsünden, son bölüm olan Vahiy kitabına kadar tüm bölümler, kendi kültürümüze has öykülerle süslenerek, anlaşılır ve kolay bir dille anlatılmış olup, hem inanlı topluluğunuz, hem kendiniz, hem de çevrenizdeki insanlar için muhteşem bir başvuru kaynağı olacaktır.
52
Yayınlanan Kİtaplarımız
EN ZENGİN MAĞARA ADAMI
Yazar: Batchelor / Toker
Orijinal Adı: The Richest Caveman
Gerçekten yaşanmış bir öykü… Milyoner bir baba ile gösteri
dünyasında çalışan bir annenin oğlu olan genç Doug Batchelor,
paranın satın alabileceği her şeye sahipti. Mutluluk hariç her
şeye. Uyuşturucu kullandı, okulda kavgalar çıkardı ve intihar
düşüncesiyle hayaller kurdu. Kendinden tiksinen ve hayatın
hiçbir amacı olmadığına inanan Doug, yaşayabileceği tüm eğlence ve heyecanları yaşamayı kafasına koydu. Onun aradığı
mutluluk sürekli kendisinden kaçıyordu, ta ki bir dostun mağarasında bıraktığı tozlu bir kitabı bulana dek. Bundan sonra
olanlar ancak mucize olarak açıklanabilir.
RUHLAR DÜNYASINA YOLCULUK
Yazar: Roger J. Morneau
Orijinal Adı: A Trip into the Supernatural
Gerçekten yaşanmış öyküler ve deneyimler içeren bir kitap.
Küçüklüğünde ve savaş zamanında yaşadığı deneyimler Roger’i
Allah’tan uzaklaştırmış, sonunda O’ndan nefret etmesine ve
satanistlerin bir kulübüne katılmasına neden olmuştu. Fakat
daha sonra sevgi dolu bir Tanrı’yı keşfederek iblislere ibadetten
ayrılmak istedi. İşte Roger’in satanizmin dehşet verici dünyasından ilahî müdahaleyle kurtuluşunun öyküsü.
BEREKET DAĞINDAN DÜŞÜNCELER
Yazar: Ellen G. White
Orijinal Adı: Thoughts From the Mount of Blessing
Mesih’in Mutluluk Vaatleri Dağı’ndan söylemiş olduğu sözler,
zamanın sonuna dek gücünü koruyacaktır. Her bir cümle, gerçeğin hazine dairesinden gelen bir mücevherdir. Bu konuşmada
ifade edilen ilkeler, tüm çağlar ve tüm sınıflardan insanlar için
geçerlidir. Mesih, ilahî enerji ile, birbiri ardınca pek çok sınıfı,
doğru karakterler edindikleri için bereketlenmiş olarak ilan
ederken, onlara olan inancını ve umudunu açıkladı. Herkes,
Yaşam Kaynağı’nın verdiği yaşamı sürerek, O’na iman aracılığıyla, O’nun sözlerinde ortaya konulan standarda ulaşabilir.
53
Yayınlanan DVD’lerİmİz
DVD SERİSİ:
BİZİM MİRASIMIZ
Orijinal Adı: Our Heritage – SDA Church History
Yedinci–Gün Adventistleri tarihinin anlatıldığı bir DVD.
YEDİNCİ GÜN
Orijinal Adı: The Seventh Day
5 DVD’den oluşan Türkçe altyazılı bu sette Yedinci–Gün Sebt’inin tarihçesi detaylı olarak
anlatılmaktadır. Hiç merak ettiniz mi, dünya üzerindeki yaşam bir tesadüfle mi başladı?
Neden haftanın 7 günü var? Allah haftanın bir gününü neden diğerlerinden ayrı tuttu? Yaratılıştan bugüne dek Sebt Günü’ne inanan insanların izlerini süreceğiz.
54
Yayınlanan Broşürlerİmİz
BROŞÜRLERİMİZ:
YEDİNCİ–GÜN ADVENTİST TOPLULUĞU
Yedinci–Gün Adventistleri kimlerdir? Neye inanırlar? Ana doktrinleri nelerdir? Tarihçemiz, yaşayışımız nasıldır?
CEP BROŞÜRLERİ SERİSİ – SONUN BELİRTİLERİ:
İSA YENİDEN GELDİĞİNDE
İsa nasıl gelecek? Yeniden geldiğinde ne olacaktır? Belirtiler nelerdir? Nasıl hazır olabilirsin?
BEN KİM’İM?
İsa’nın kim olduğunun açıklandığı bu broşürde O’nun özellikleri
çeşitli açılardan ele alınmaktadır.
SONSUZA DEK YAŞAYABİLİRSİN
Sonsuz yaşam nasıl elde edilebilir? Lütuf ne demektir? Nasıl kurtulunur? Sonsuz yaşam formülü nedir?
HATIRLANMASI GEREKEN BİR GÜN
Sebt (Şabat) Günü’nün anlamı ve öneminin kısaca anlatıldığı bu
broşür, onun nasıl tutulabileceğine yönelik kısa talimatlar içermektedir.
55
3 /20 14 – Gelecek Kitap çığın Konu su
İsa’nın Öğretileri
Ç
oğumuz, hayran kaldığımız ve takdir ettiğimiz, yaşamımızda etkili olmuş büyük
öğretmenleri hatırlarız. Bazı öğretmenler, kendi çağını aşmış ve bir sonraki
nesilleri etkilemeye devam etmiştir. Seçkin öğretmenler, yaşamı kesin surette
etkilemiş, öğretmiş ve çoğunlukla evrensel olarak kabul görmüştür. Tabii ki İsa,
bunların içerisindeki en büyük Öğretmen’dir.
Yaşıtları O’nu bir Öğretmen olarak kabul etmişti, zira O, ilk yüzyıldaki rabbilerin
genel özelliklerini taşıyordu. Alışıldığı üzere oturur ve öğretirdi. O, sık sık Kutsal Yazı’dan alıntılar yapar ve bunları yorumlardı. İsa, nihayetinde sözlerini dikkatle dinleyen, O’nu izleyen ve hizmet eden bir grup öğrenciye sahip oldu. Bunlar, O’nun zamanında yaşayan ve bulunan öğretmenlerin temel özellikleriydi.
Ancak İsa ve diğer öğretmenler arasında temel farklar mevcuttu. Diğerleri çoğunlukla konunun entelektüel yönlerine konsantre olurken, İsa dinleyicilerinin tüm
varlıklarına hitap ediyor ve onları Allah’ın lehinde karar vermeye davet ediyordu.
Bunun yanında O’nu dinleyenler, İsa’nın “öğretişine şaşıp kaldı. Çünkü onlara din
bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi öğretiyordu” (Markos 1:22). Mesih’in otoritesi,
uyguladığı ve öğrettiği şeylerden dolayı güvenilirlik kazandı. Fakat her şeyin ötesinde,
otoritesinin kaynağı, kendi Şahsiyeti idi. O gerçeği öğretti, zira O “Gerçek” idi. Allah’ın cisimlendirdiği gibi şunu söyledi, “RAB şöyle diyor,” ancak daha sonra şunu
ekleyecekti “fakat ben size diyorum ki.”
Bu çeyrek yılda, Müjdeler’de kaydedildiği gibi, İsa’nın ana öğretilerinden bazılarını araştıracağız. Kurtarıcımız, ruhsal ve pratik yaşantımıza yakışan birçok şey öğretti.
O öğretilerini farklı dinleyicilere sergiledi, metodunu her bireye uyarlarken dikkat
etti. Bazen bir vaaz verdi; bazen bireylerle veya gruplarla sohbet etti. Bazen açıkça
konuştu; bazen Sözleri’nin anlamını gizledi. Ancak her durumda Allah ve kurtuluş
hakkında gerçekleri öğretti.
Carlos A. Steger, pastör, öğretmen, editör ve yönetici olarak çalışmıştır. Halen, River Plate Adventist Üniversitesinde, İlahiyat Bölümü dekanıdır. O ve
karısı Ethel’in üç çocuğu ve üç torunu vardır.
Web sayfamızı ziyaret edin:
www.adventistler.com / www.adventistler.org
56
Pazar
Mayıs 11
Günahın Arttığı Yer (Rom 5:12–21)
Günahlara işaret etse de, yasa bizi onlardan kurtarmaktan acizdir. Ancak bu acizliği, tek kurtuluşumuz olan İsa’ya ihtiyacımızı gösterir.
Romalılar 5:12–21’i okuyun. Bu ayetlerde, Allah’ın lütfunun mesajı ne
şekilde açıklanmıştır?
Bu pasajda günah ve ölüm arasındaki sürekli birlikteliğe dikkat edin. Defalarca
birbirleriyle olan ilişkisi karşımıza çıkmaktadır. Günahtan dolayı, Allah’ın yasasını
ihlal etmek, ölüme götürmektedir.
Şimdi Romalılar 5:20’yi okuyun. Yasa “girdiğinde,” yasanın günahı açıkça tanımlaması için günah çoğaldı. Ancak ölüm demek olan, günahın doğal sonucunu getirmek yerine Pavlus şöyle diyor: “ama günahın çoğaldığı yerde Tanrı’nın lütfu daha da
çoğaldı”. Diğer bir deyişle, günah ne kadar kötü olursa olsun, Allah’ın lütfu, imanla
O’nun vaatlerini kabul edenleri kaplamaya yeterlidir.
1Yu 3:4’deki çeviriden (“günah, yasaya karşı gelmek demektir”) etkilenen birçokları, günahın yalnızca On Emri sınırladığını düşünür. Ancak aslına sadık çeviri
şöyle olmalıdır: “günah yasasızlıktır” (anomia). Allah’ın ilkelerine karşı olan her şey
günahtır. Bu nedenle Adem yasak meyveyi yediğinde, On Emir resmen açıklanmamış
olsa da, o Allah’ın buyruğunu çiğnemiş (Yar 2:17) ve bunun sonucunda günah işlemekle suçlanmıştı. Aslında Adem’in günahından ötürü, ölümün laneti insanlığın
tüm nesillerini de etkilemiştir (Rom 5:12, 17, 21).
Adem’in sadakatsizliğine karşın, Allah’ın yasasına İsa’nın sadakati, sonsuz yaşama umutla sonuçlanmıştır. İsa denenmiş olsa da, hiçbir zaman günah işlemedi (İbr
4:15). Pavlus, Romalılar’da, bunu kabul edenler için sonsuz yaşamla sonuçlanan
(Rom 5:18–21) İsa’nın doğru itaatini övmektedir. İsa ikinci Adem olarak yasayı tam
olarak yerine getirmiş ve ölümün lanetini kırmıştır. Şimdi O’nun doğruluğu, imanlının da doğruluğu olabilir. İlk Adem’in günahını miras almakla ölüme mahkûm olan
kişi, artık İkincisi olan İsa’nın doğruluğunu kabul etmekle armağana sahip olabilir.
57
Pazartes İ
Mayıs 12
Yasa ve Lütuf (Rom 6:15–23)
İmanlılar için anlaşılması en zor kavramlardan biri, lütufla kurtulan biri için yasanın devam eden rolüdür. Eğer imanlı bir kişi, İsa’nın yaşamı ve ölümünün yeterliliğini kabul ederek doğruluğu elde etmişse, o halde neden halâ yasayı tutmak gereklidir? Bu soru, anahtar bir hususu tekrarlamak için başka bir fırsatı sağlamaktadır:
yasa hiçbir zaman kurtuluşu sağlamak için tasarlanmadı; onun işlevi (Düşüş’ten
sonra), günahı tanımlamaktı. Oysa, Çarmıh hız sınırını ihlal eden birinin affedilmesi
gibi, kişinin Allah’ın yasasını izleme ihtiyacını iptal etmediğinden, kişi artık ihlaline
devam edemez.
Romalılar 6:12, 15–23’e göre, lütuf altında yaşamanın kapsamı nelerdir?
Özellikle bkz. Rom 6:12, 15, 17.
Lütuf ve yasa birbirine zıt şeyler değildir; birbirlerini reddetmezler. Aksine güçlü
bir şekilde bağlıdırlar. Bizleri kurtaramadığından dolayı, yasa neden lütfa gereksinmemiz olduğunu gösterir. Lütuf yasaya değil fakat ölüme karşıdır. Sorunumuz yasanın kendisi değil, onu ihlal etmekle sonuçlanan ebedi ölümdür.
Pavlus, imanlılara vaat edilen lütuf armağanının, günaha bir bahane olarak kullanılmasına dikkat edilmesi konusunda uyarmaktadır (Rom 6:12, 15). Günah, yasa
aracılığıyla tanımlandığından, Pavlus imanlılara günah işlememelerini söylediğinde,
aslında şunu diyordu: yasayı tutun, emirlere itaat edin!
“Pavlus ilahî yasayı her zaman yüceltmişti. Yasada insanları itaatsizliğin cezasından kurtaracak bir güç olmadığını göstermişti. Günahkârlar günahlarından tövbe
ederek, yasasını çiğneyerek haklı gazabına maruz kaldıkları Allah’ın önünde kendilerini alçaltmalı, ayrıca tek bağışlanma araçları olarak Mesih’in kanına iman etmelidirler.”—Ellen G. White, The Acts of the Apostles, S. 393.
Yasa sayesinde kurtulmadığımızdan dolayı, artık ona itaat etmemiz gerekmez diyen hatalı bir mantığa kapılmak neden çok kolaydır?
58
Salı
Mayıs 13
Ne Zavallı İnsanım! (Rom 7:21–25)
Romalılar 7:13–25’i okuyun. Bu ayetleri nasıl anlamalıyız? Pavlus, imana
gelmemiş bir insandan mı söz ediyor, yoksa bu imana gelmiş bir insanın
yaşadıkları mı? Yanıtına ne gibi gerekçeler gösterebilirsin?
Eğer bu ayetlerin kimden bahsettiğinden emin değilsen, yalnız değilsin. İlahiyatçılar da yüzyıllar boyu bu soruyla boğuştular. Burada tarif edilen kişi, Allah’ın yasasından zevk alan (inançsız olduğunu söylemek çok zor) fakat günaha köle olduğunu
gören biridir (ki anlamsızdır, zira imanlılara günaha karşı yetkin oldukları vaat edilmiştir). The SDA Bible Commentary, (YGA Kutsal Kitap Tefsiri) her iki taraftaki kanıtlara baktıktan sonra şöyle söylemiştir: “Pavlus’un bu pasajdaki asıl gayesi yasa,
müjde ve kurtuluşa hazırlanırken günaha karşı ciddi mücadelelerin içinde olduğunun farkına varan kişi arasında mevcut olan ilişkiyi göstermek olabilir. Pavlus’un
mesajına göre yasa, mücadeleyi düşürmeye ve şiddetlendirmeye hizmet etse de,
sadece İsa Mesih’in müjdesi, zaferi ve rahatlamayı getirebilir.”—The SDA Bible
Commentary, Cilt 6, S. 554.
Bu ayetlere nasıl bakarsak bakalım, her zaman günahla mücadele eden kişinin
halâ doğru seçimler yapma kabiliyetine sahip olduğunu hatırlamalıyız. Eğer böyle
olmasaydı, günahı alt etme konusunda Pavlus’un (ve diğerlerinin) tüm vaatleri anlamsız olurdu. Ayrıca Matta 5’in de gösterdiği gibi, günah çoğunlukla eylem yapılmadan önce başlar. Bunun sonucu olarak kişi, yalnızca günahkâr bir şeyi düşünmekle
yasayı ihlal etmiş olur. Genelde bu gerçek, hüsran kaynağı olabilirdi. Ancak Romalılar 7 bağlamında birey çaresiz olabilir, ama umutsuz değildir. Ruh’ta yaşayan kişi
için hep mevcut olan yasa, suçtan kurtuluşun İsa aracılığıyla geldiğini sürekli hatırlatmaya yarar (Rom 7:24–8:2).
Bugünkü ayetleri yeniden okuyun. Bunlar hangi bakımdan senin Rab ile
olan tecrübene paraleldir? Çabalarına karşın, Pavlus’un güçlükle vurguladığı umudu nasıl tecrübe edinebilirsin?
59
Çarşamba
Mayıs 14
Yasanın Gayesi (Rom 9:30–10:4)
Bu haftaki çalışmamızın başlığı Romalılar 10:4’den gelmektedir—“Mesih, Kutsal
Yasa’nın sonudur”. Yasa hakkında kendilerini olumsuz olarak şartlayanlar otomatikman ayeti şöyle yorumlarlar, “Mesih yasayı eskitti.” Ancak bu şekilde bir yorum,
yasanın devamlı ilişkisini tartışan Romalılar kitabındaki ve Yeni Ahit’in diğer bölümlerindeki birçok referansa karşıdır.
Romalılar 9:30–10:4’ü okuyun. Pavlus burada kurtuluşun yasayla değil,
imanla olduğunu nasıl açıklıyor?
Romalılar’a yazdığı mektubun geri kalanında olduğu gibi Pavlus’un bu ayetlerdeki amacı, doğruluğun gerçek kaynağını ortaya koymaktır. Yasa, doğruluğun göstergesidir, fakat insanları doğru yapmak konusunda acizdir. Bu nedenle, Pavlus bir çelişkiyi tasvir ediyor: doğruluk için mücadele etmeyen milletler (diğer uluslardan olanlar) onu elde ederken, doğru yasayı tutmak için çabalayan İsrailliler onu elde edemedi. Pavlus Yahudileri doğruluğa sahip olmaktan dışlamıyor; ne de her Yahudi
olmayanın doğru olduğunu söylüyor. Söylediği şey, ister Yahudi olsun isterse diğer
uluslardan olanlar, yasanın günahkâra doğruluğu getirmediğidir.
Birçok Yahudi doğruluk arzusunda samimiydi, fakat araştırmaları nafileydi (Rom
10:2). Allah’a hizmet etmek konusunda gayretliydiler, ancak bunu kendi koşullarıyla
yapmak istiyorlardı. Onlar Allah’ın vahyinden bir şey (yasa) aldılar ve kurtuluşlarının
Kaynağı ile karıştırdılar. Yasa ne kadar iyi olursa olsun, hiç kimseyi kurtaracak kadar
iyi değildir. Aslında yasa, insanı doğru yapmak yerine, bireyin günahkârlığını ortaya
çıkarır; doğruluğa olan ihtiyacı artırır. Pavlus işte bu yüzden Mesih’i yasanın “sonu”
olarak tarif ediyor. O, yasayı sonlandırmak anlamında “son” değildir, fakat yasanın
işaret ettiği Kişi olarak yasanın “amacıdır.” Yasa, kurtuluş için O’na bakan tövbekâr
bir günahkâr olarak kişiyi Mesih’e yönlendirir. Yasa tüm inanlılara Mesih’in doğruluğumuz olduğunu hatırlatır (Rom 10:4).
Yasayı ciddiye alan insanlar, hep legalizm (kuralcılık), “kendi doğruluğunu” kurmaya çalışma tehlikesi altındadır. Allah’ın yasasına itaat etmeye
çalışırken, bu gizli tuzaktan nasıl korunabiliriz?
60
Perşembe
Mayıs 15
Disipline Edici (Gal 3:19–24)
Pavlus, Romalılar kitabıyla uyumlu olarak, Galatyalılar’da yasanın gayesinin insanları doğru yapmak değil, günahı tanımlamadığını taahhüt etmeye dikkat göstermektedir (Gal 3:19, 21).
Galatyalılar 3:23, 24’ü okuyun. Pavlus, yasanın gayesini tarif etmek için
hangi imgeleri kullanıyor? Bu imgeler hangi anlama geliyor?
Çeviriye bağlı olarak, 24. ayetteki yasa, diğer adlandırmaların yanında, “eğitmen,”
“okutman,” “asistan” ve “veli” olarak belirlenmiştir. Grekçe olan bu terim, oğlunu
disipline etmek için zengin birinin işe aldığı köleyi ima etmektedir. Çocuğun disipline girmesini temin etmek, eğitmenin sorumluluğuydu. Bir köle olsa da, çocuğu
disiplin altında tutmak için, gerekli olan her şeyi yapma yetkisi eğitmene verilmişti,
hatta fiziksel cezalandırma da dahil. Çocuk yetişkinliğe eriştiğinde, eğitmenin onun
üzerinde bir otoritesi kalmıyordu.
Eğitmenin rolünün açıklanması ışığında, Mesih’in kurtuluşunu almış
olan biri için, yasanın amacının ne olduğunu düşünüyorsun?
Yetişkinliğe erişen oğulun üzerinde eğitmenin artık yetkisi olmasa da, oğulun öğrendiği derslerin, artık onun olgun kararlar almasına olanak vermesi beklenir. Buna benzer
olarak imanlı kişiden de, yasanın suçlayıcı gücü altında olmadığından, olgunluğa erişmiş
bir kişi olarak, yasanın ilkeleri doğrultusunda eylemlerini yönetmesi beklenir.
Eğitmen rolüne ek olarak, yasanın aynı zamanda “iman” gelene dek imanlıyı koruyan bir bakıcı olarak işlevi vardır (Gal 3:23). Yine burada da Mesih’in bir “son,”
yasanın amacı olduğunu görüyoruz. Pavlus, “imanla aklanalım diye” (24. ayet),
yasanın bizleri Mesih’e getirdiğini açıkça belirtmiştir.
Dikkatle Galatyalılar 3:21’i okuyun. Burada, yasaya itaat etmekle kurtulacağımızı iddia eden her düşünceyi ebediyen çürüten ne söylenmektedir? Bu
neden iyi bir haberdir? Yanıtlarınızı Sebt Günü paylaşın.
61
Cuma
Mayıs 16
“Yasa bizlere günahı açıklar, Mesih’e ihtiyaç duymamıza, af ve esenlik
için Allah’a ve Rabbimiz İsa Mesih’e tövbe ederek, sığınmamıza neden olur…
“On Emir’deki yasaya yasaklayıcı yönden değil, rahmet yönünden bakılmalıdır.
Onun kısıtlamaları, itaat içinde mutlu olmamızın kesin garantisidir. Mesih’te alınmış
olarak, ebedi çağlar boyunca neşeyi getirecek olan karakterin saflığı için içimizde
çalışır. İtaatkâr olan kişi için bir korunma duvarıdır. Onda, insana doğruluğun değişmez ilkelerini açıklayan, onları günahla sonuçlanan kötülüklerden bir kalkan gibi
korumaya çalışan Allah’ın iyiliğini görebiliriz.”—Ellen G. White, Select Messages,
Kitap 1, S. 234, 235.
Ek Çalışma:
Tartışma Soruları:
 Grubunuzla, Galatyalılar 3:21’de geçen harika umut hakkında konuşun.
Buradaki lütuf müjdesi, nasıl çok net bir şekilde sergilenmiştir? Bu ayet,
neden legalizmin mutlak panzehiri olmalıdır?
 Kendilerini Tanrı’nın çocukları olarak adlandıranlar için dini bir yaşam
sürmek bir seçenek değildir. Eğer krallığa girmeyi arzu ediyorsak, birçok iyi
niyetli birey “mükemmelliğe” ulaşmaya ihtiyacımız olduğunu vurgulamaktadır. Maalesef, bu doktrini benimseyenler, kurtuluşun anahtarı olarak sadece
kendi yeterliliğini yüceltmekle kalmayıp, aynı zamanda günahkâr insan doğası gerçeğini de görmezlikten gelmektedirler. İnsanlar, günaha yönelik miras
aldıkları eğilimlerle yaşamak zorundadır ve sürekli ayartılmalarla bombardıman edilmektedir. Bundan da kötüsü, kurtuluşlarının bir barometresi
olarak sürekli kendilerine bakıp, ne kadar iyi yaptıklarını zannedenlerin
başına gelebilecek düş kırıklığıdır. Allah’ın kutsallığı ve O’nun yasası ile kıyaslandığında, içimizden kim yeterli olabilir ki? O halde dindar bir şekilde,
imanlı bir yaşam sürmeye gayret ederken, kurtuluşumuzun umudunu Mesih’in bizleri doğruluğuyla kaplamasından başka bir şeyin üzerine kuran
herhangi bir teolojiye kapılmamak için nasıl dikkatli olabiliriz?
Güneşin Batışı: 19:20 (İstanbul)
62
Konu
8
*Mayıs 17–23
Allah’ın Yasası ve
Mesih’in Yasası
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler:
17:31; Yu 5:30.
Mat 19:16–22; Yu 13:34, 35; Gal 6:1–5; Elç
“Eğer buyruklarımı yerine getirirseniz sevgimde
kalırsınız, tıpkı benim de Babam’ın buyruklarını yerine getirdiğim ve sevgisinde kaldığım gibi” (Yu 15:10).
Hatırlama Metni:
B
irçok ulusta hiyerarşik yasalar mevcuttur. En zirvede ulusal yönetimden olan
yasalar gelir ve bunlar ülkede oturanların tümünü bağlar. Sonra belirli bölgelerin sakinlerine ait olan taşra seviyesindeki yasalar gelir. Son olarak da en
küçük bölgeleri yöneten yerel yasalar gelir. Ülke sınırları içindeki her bölgeye, kendi
seçim bölgesi için geçerli olan yasalar yapmasına izin verilse de, hiç kimse ulusal
yasayla çelişen bir yasa çıkaramaz. Koşullara göre belirli yasalar farklı tarzlarda tatbik
edilse de, uygulama yasanın ruhundan sapamaz.
Evrenin En Yüce Başı olan Yaratıcı Tanrı, tüm yaratıkları için yasalar tesis etmiştir. İsa Mesih, kendisini gönüllü olarak insan bedenine dönüştürdüğünde, Babası’na
boyun eğmiş (Flp 2:5–11) ve kendisini O’nun emirlerine teslim etmişti. Böylece
İsa’nın öğrettiği her şey, yasaya koyduğu perspektif, hatta verdiği “yeni” emir bile,
hep Allah’ın yasası ile tam bir uyum içinde olmuştu.
*24 Mayıs Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
63
Pazar
Mayıs 18
Yasa ve Peygamberler
Bazıları, Sina’da Musa ile iletilen On Emir’in sadece Çarmıh’tan önceki İsrailliler
ile ilgili olduğunu ve Yeni Antlaşma’nın lütuf çağında bağlayıcı olmadığına inanır.
Diğerleri ise, Mesih inanlılarının eski yasadan bağımsız olduklarını, Hıristiyanların
değil, sadece Yahudi mirasına sahip olanların ona bağlı kalmalarının beklendiğini
öğretirler. Gördüğümüz gibi, Kutsal Kitap yasanın işlerinin hiç kimseyi kurtarmadığını öğretirken, hiçbir pasaj da kişiye Allah’ın yasasını ihlal etmesi için ruhsat vermemektedir. Eğer yapıyorsa, günaha ruhsat veriyor ve Kutsal Kitap çok önemli bir konuda kendisiyle bariz bir şekilde çelişiyor demektir.
Bu bağlamda, yasayı içeren taştan tabletlerde, Allah’ın kendi antlaşma şartlarını
İsrail’e açıkladığını hatırlıyoruz. Bununla birlikte Kutsal Kitap, detaylı olarak On
Emir’de yer almayan daha birçok emirler içermektedir. Allah’ın istemini kapsamlı
bir şekilde anlamaya çalışan rabbiler, On Emir ile bağlantılı olan 613 adet yazılı yasa
saymışlardır. İsa, “Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak
için” (Mat 5:17; vurgu eklenmiştir) gelmediğini ilan ettiğinde, rabbilerin bilgeliklerinin de ötesine geçiyordu. On Emir’de özetlenmiş olsa da, Allah’ın yasası ya doğrudan peygamberlere iletilmiş ya da peygamberleri aracılığıyla söylenmiştir.
Matta 19:16–22 ile 22:34–40’ı karşılaştırın. Bu ayetler, bizlere İsa ve On
Emir hakkında ne söylüyorlar?
Allah’ın Söz’ü ile açıklanan yüzlerce emir olsa da, On Emir, tüm diğer yasalara tatbik edilecek sağlam ilkeler sağlar. Bundan dolayı İsa, genç zengin yöneticiye On
Emir’den beş tanesini söylemişti. Allah’ı ve komşunu sevmeyi gerektiren Yasa 6:5 ve
Levililer 19:18’de bulunan emirlerde, Allah’ın yasasının çok daha güçlü bir özeti bulunmaktadır. İsa şöyle deklare etmişti, “Kutsal Yasa’nın tümü ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa dayanır” (Mat 22:40). Nihayetinde, insanlar sevildiği gibi, Allah’ın
yarattığı diğer insanları da sevmeye teşvik edilirken ve bu sevginin vurgulanmasında
yasaya itaat temel olduğundan, İsa ve Babası aynı amaçta birleşmişti.
Yaşamındaki hangi şey, Allah’ı ve komşunu sevdiğini göstermektedir?
64
Pazartes İ
Mayıs 19
Sevginin “Kuralları” (Yu 15:10)
Kutsal Yazı, İsa’nın Allah’ın yasasına sadakatine yönelik birçok örnek sağlamaktadır. Örneğin, O’nun Luka 2:49’daki sözleri, ailesinden ayrıldığı için dünyevi annesinin
hissettiği acı vurgulandığında, genç yaşta kendi kimliğini anlamış olsa da, ailesine eve
yolculukta eşlik ederek, onlara karşı “itaatkâr” olduğunu ima etmektedir (Luka 2:51).
Diğer bir olayda ise, İsa çölde ayartıldığında, sadece Allah’a tapınılacağını ifade ederek
Şeytan’a boyun eğmeyi reddetmişti (Luka 4:8). Ayrıca O’nun Sebt Günü’nü tuttuğuna
yönelik birçok örnek mevcuttur (örneğin, Luka 4:16). Pavlus, İsa’nın tüm yaşamının
Allah’ın istemine itaati temel aldığını yazmıştı (Flp 2:5–11) ve İbraniler’de söylendiği
gibi, kışkırtılmasına rağmen O hiçbir zaman günah işlememişti (İbr 4:15). Bu nedenle, O son saatlere yaklaşırken şunu diyebiliyordu, “Ben de Babam’ın buyruklarını yerine getirdim ve sevgisinde kaldım” (Yu 15:10).
Yu 13:34, 35’i okuyun. İsa “yeni” bir buyruk verdiğini söylerken, ne demek istiyordu?
İsa, buyrukları tutmakla sevgi arasında bir ilişki olduğunu biliyordu. Sevgi “kurallarından” bahsetmeye alışkın olmasak da, gerçek anlamda On Emir’in bu kurallar
olduğu söylenebilir. Onlar, bizim O’na ve başkalarına sevgimizi ifade etmemizi Allah’ın ne kadar istediğini gösterir.
Allah sevgidir (1Yu 4:16) ve İsa öğrencilerine O’nun buyruklarını sergilemek suretiyle (Yu 13:34, 35), Baba’sından kaynaklanan sevgi yasasını yüceltmiştir (Yu
3:16). Şimdi, birbirimizi kendimizden daha fazla sevmenin de üzerinde, İsa’nın
bizleri sevdiği gibi sevmeliyiz.
“Bu sözler söylendiğinde öğrenciler bunları anlayamamışlardı; fakat Mesih’in acılarına tanıklık ettikten sonra, O’nun çarmıha gerilişinden, dirilişinden ve göğe yükselişinden sonra ve Pentikost gününde Kutsal Ruh onların üzerine indikten sonra, Allah’ın
sevgisine ve birbirlerine karşı sahip olmaları gereken o sevginin niteliğine dair daha net
bir anlayışa kavuşmuşlardı.”—Ellen G. White, The Acts of the Apostles, S. 547.
Bugünkü çalışmamız ışığında, 1Yu 3:16’yı okuyun. Bu tür bir sevgiyi
kendi yaşamımızda nasıl gösterebiliriz? Bu tür bir sevgiyi ifade edebilmek
için kendi benliğimizi nasıl feda edebiliriz?
65
Salı
Mayıs 20
Herkesle Herşey Olmak
1.Korintliler 9:19–23’deki yasaya olan referansa yakından bakalım. Pavlus
burada ne söylüyor? Yasayı neden bu kadar güçlü bir şekilde vurguluyor?
Allah’ın arzusu, tüm insanların sonsuz yaşam armağanını kabul ederek, ebedi krallığının vatandaşı olmalarıdır. 1.Korintliler 9’da Pavlus, insanları Allah’ın krallığına
cezbetmenin metodunu açıklamaktadır. İnsanların müjde için karar vermelerini engelleyen kültürel bariyerler olduğunu biliyor. Pavlus, onları yalnızca kurtulmuş olarak
görmek adına, tanıklık ettiği insanların kültürüne bile uyum sağlamaya razıdır.
Nihayetinde Allah’ın krallığının bir parçası olan herkes, O’nun yasasına tabi olacaktır. Bunun sonucu olarak, Allah için hizmet edenler de, Allah’ın istemiyle aynı
çizgide olmalıdırlar. Pavlus, insanlara ulaşmak için yenilikçi metotlar kullansa da,
her zaman Allah’ın yasasının prensipleri altında kalmaya dikkat ettiğini açıkça ifade
etmektedir. Onun insanları kurtulmuş olarak görme arzusu, hizmet etmeleri gerektiğini söylediği Allah’ın yasalarından taviz vermesine izin vermemektedir. Kültürel
yasalara belki uyum sağlayabilir, fakat yalnızca nihai yasa ile çelişmiyorsa. Metoduna
hükmeden ilke, “Mesih’in yasasıdır” (1Ko 9:21).
Mesih’in kullandığı ilke olarak, Pavlus’un ima ettiği “Mesih’in yasasını” da anlayabiliriz. Sadece seçilmişleri değil, tüm insanları sevmeyi temel alan bir metottu bu.
Pavlus, Mesih’in yasasını, Allah’ın yasasına bir alternatif olarak görmemektedir. Bu
ikisi birbiriyle uyumlu olarak çalışmak suretiyle, Mesih’in sevgi yasasının seven bir
Tanrı’nın yasası uyarınca, lütufla kurtulanlara tanıtılabilmesi için kullanılmalıdır.
Aslında Pavlus’un, kaybolanlara ulaşmak adına O’nun istemini açıkladığı tüm bölüm, “Mesih’in yasasında” belirtilen, bir tür kendini feda edici bir sevginin mükemmel örneğidir.
Mesih için başkalarına ulaşmak adına, kendi benliğinden ne kadar vazgeçebilirsin? Şimdiye dek ne kadar feragat ettin? “Mesih’in yasasını” ne
kadar çok izliyorsun?
66
Çarşamba
Mayıs 21
Mesih’in Yasasını Gerçekleştirmek (Gal 6:2)
İster yazılı dökümanlarla, isterse doğada açıklanmış olsun, Allah’ın yasası, O’nun
istemini anlamaya muktedir olan herkese açıktır (Rom 1:20, 2:12–16). Bunun sonucunda, hiç kimse Allah’ın temel taleplerinden habersiz olduğunu iddia edemez.
“Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı” (Rom 3:23) ve
böylece yıkıma uğrayacaktır (Rom 6:23, Hez 18:4). Ancak her şey kaybedilmedi: İsa
Mesih’in yaşamı, ölümü ve dirilişi sayesinde kazanılan sonsuz yaşam armağanıyla,
lanet tersine çevrildi (Ef 2:8).
Pavlus’a göre lütuf, imanlıyı itaatkâr bir yaşam sürmeye teşvik etmelidir (Rom
6:15, Ef 2:10, Titus 2:11–14), ancak hepimizin de çok iyi bildiği gibi, her zaman
olması gereken şekilde itaatkâr ve imanlı yaşayamayız.
Galatyalılar 6:1–5’e göre, “Mesih’in yasasını” belli etmenin yollarından
biri nedir?
Herkesin ayartılmalara tabi olduğunu ve zayıflık anlarında günaha boyun eğdiğini
hatırlamak çok önemlidir. Bu kabullenmeyle, bir kişinin düşmüş olan kardeşini
derhal kınaması duygusuzcadır. Hiç günah işlememiş İsa bile, günaha kapılanlara
destek olmuştu. Ellen G. White’ın da İsa hakkında yazdığı gibi, “Zayıflıklarından
dolayı insanları eleştirmedi.”—Sevgi Öğretmeni, S. 335. Pavlus, imanlıları yola
getirmek amacıyla onlara destek olunması konusunda uyarmıştı (Gal 6:1). Diğer bir
deyişle, günah işleyen biri, Allah’ın yasasının kurallarına uyması yolunda bir kez
daha cesaretlendirilmelidir.
Mesih’in yasası, merhametle yürütülür. Eğer O’nun kurbanlık ölümü için olmasaydı, Allah’ın yasasını tutmanın da hiçbir gerekçesi olmazdı. Ancak, Mesih sonsuz
yaşamı mümkün kıldığından, zayıflık anlarından sonra imanlının Allah’ın yasasını
yeniden tutmaya başlamasını teşvik eden bir dürtü vardır. İmanlı kardeşler, tövbekâr
günahkârı yeniden Allah’ın sevgi yasasına geri döndürmek için, Mesih’in yasasını bir
araç olarak kullanmalıdırlar.
Her şeyi berbat ettiğinde, hak etmesen de sana lütuf gösterildiği bir anı
düşün (her şeyden evvel, hak etmiş olsaydın, bu lütuf olmazdı). Daha sonra
başka birisi senden lütuf dilemeye ihtiyaç duyduğunda, kendinin almış
olduğun lütfu hatırladığından nasıl emin olabilirsin?
67
Perşembe
Mayıs 22
Yasa ve Yargı (Yu 5:30)
Allah’ın yasası, merhamet yasası olsa da, Allah sonuçta bunu yargı standardı olarak kullanacaktır. Allah günahkârın tövbe etmesi ve O’na sadık kalması için fırsatlar
sağlamaya devam etmektedir, ancak şöyle bir haykırışın yükseleceği saat gelmektedir, “Kötülük yapan, yine kötülük yapsın. Kirli olan, kirli işlerini sürdürsün. Doğru
olan, yine doğruyu yapsın. Kutsal olan kutsal kalsın” (Vah 22:11). Bu ilan, son yargının başlamasına hizmet eder.
Vahiy 14:7’de ilk melek, Allah’ın yargısını ilan ederken, birkaç ayet Mesih’in yargısından bahseder (örneğin, Elç 17:31, 2Ti 4:1, 2Ko 5:10). Yu 5:30,
yargıda İsa’nın rolünü anlamamıza nasıl yardımcı olmaktadır?
Mesih, insan özdeşliğini aldığında İlahi doğasını bir tarafa bırakmış olsa da (Flp
2:5–11), O halâ Babasıyla özel bir ilişki içindeydi. Dini liderler O’nu dine küfretmekle suçladıklarında, yargının da dahil olduğu belirli ilahi görevleri gerçekleştirmek için
Allah’ın kendisine yetki verdiğini söylemişti (Yu 5:19–30). Mesih’in yargının sorumluluğunu taşımaya atanması gerçeği, Allah’ın merhametini göstermektedir. Mesih
insan ırkıyla bir olduğundan dolayı, tarafsız olarak yargılama durumundadır. İnsani
tecrübeye aşina olduğundan, Mesih insanları adaletsizce suçlamayacaktır. Aslında
Mesih, suçlamanın Kendisinden gelmediğini, aksine Allah’ın buyruğuna kulak vermeyi reddettiğinden dolayı tövbekâr olmayan günahkârın kendisini suçlu duruma
düşürdüğünü öne sürmektedir (Yu 12:48).
Birçokları Allah’ın yasasının içeriğine aşinadır, fakat nasıl tutacaklarını bilmezler.
Yasa, krallığa ne kadar yakınlaştığımızı görebilmek için kullanılacak bir kontrol listesi değildir; aksine sevginin çeşitli ilkelerini vurgulayan bir araçtır. Yasayı gerçekleştirmek, Allah’tan kişisel bir kazanç elde etmek için ona itaat etmek değildir, aksine
ona ihtiyaç duyanlarla Allah’ın sevgisini paylaşan her imanlıya işaret etmektedir.
Yargının standardı olarak yasa, bireyin Allah ve insanlıkla paylaştığı sevgi derecesini
ölçmeye hizmet eder. Mesih son yargıya liderlik ettiğinde, yargının standardı olan
sevginin değişmez yasasını kullanacaktır (Yakup 2:12).
68
Cuma
Mayıs 23
Ek Çalışma: Ellen G. White’ın, “Church Discipline” S. 260–264; “ ‘Consider One
Another,’ ” S. 260–266, Testimonies for the Church, Cilt 7 kitabını okuyun.
“ ‘Birbirinizin yükünü taşıyın ve böylece Mesih’in yasasını yerine getirin.’ Yine
burada görevimiz açıkça önümüze serilmiştir. Mesih’in takipçisi olduğunu iddia
eden biri, bu ilham verici uyarıları nasıl kaygısızca dikkate almaz? …
“Kendi kalbimiz hakkında çok az şey biliyoruz ve Allah’ın merhametine olan ihtiyacımız hakkında da çok az şey hissediyoruz. İşte bu yüzden İsa’nın bizlere gösterdiği
ve bizim de başkalarına göstermemiz gereken tatlı şefkate o kadar az değer veriyoruz.
Kardeşlerimizin de tıpkı kendimiz gibi zayıf, hata yapan faniler olduğunu hatırlamalıyız. Diyelim ki bir kardeş dikkatsizliğinden dolayı ayartılmalar altında eziliyor ve
genel davranışlarına aykırı olarak bazı hatalar yapıyor; ona yönelik ne gibi bir yol
izlenmelidir? Kutsal Kitap tarihinden, Allah’ın büyük ve iyi işler yapması için kullandığı insanların, çok ciddi günahlar işlediğini öğreniyoruz. Rab bunları azarlamadan
geçmedi, ne de hizmetkârlarını bir kenara attı. Tövbe ettiklerinde, onları merhametle
bağışladı, mevcudiyetini açıkladı ve onlar aracılığıyla çalıştı. Zavallı, zayıf fanilerin,
Allah’tan ve kardeşlerinden merhamet ve hoşgörü ihtiyaçlarının ne kadar büyük
olduğunu düşünmelerini sağlayalım. Başkalarını yargılamaktan ve suçlamaktan
sakınmalarını sağlayalım.”—Ellen G. White, The Signs of the Times, Ocak 25, 1883.
Tartışma Sorusu:
 Signs of the Times kitabından alınan yukarıdaki paragrafı düşünün.
Günaha düşenlere karşı lütufkâr olmak neden çok önemlidir?
 Günaha düştükten sonra Allah’ın affettiği ve kullanmaya devam ettiği
bazı meşhur Kutsal Kitap karakterlerini düşünün. Bu örneklerde bizler için
ne gibi önemli bir ders vardır?
 İnanlı topluluğunda disiplini teşvik ederken, aynı zamanda aramızda
günaha düşenlere karşı nasıl merhamet gösterebiliriz? Disiplin ve merhamet gibi iki kavramı birbiriyle çelişmeksizin nasıl görmeliyiz?
Güneşin Batışı: 19:26 (İstanbul)
69
Konu
9
*Mayıs 24–30
Yasa ve Müjde
Olan Mesih
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler:
10:34, 35; Yu 15:10; Ef 2:1.
Rom 7:7–12; Yas 30:15–20; Mat 7:24–27; Elç
“Kutsal Yasa Musa aracılığıyla verildi, ama lütuf ve
gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi.” (Yu 1:17).
Hatırlama Metni:
M
esih’ten yüzyıl önce yaşamış Romalı şair Lukretius, tarih içerisinde kaybolmuş, Ortaçağ’ın “Eşyanın Tabiatı” olarak adlandırdığı meşhur bir şiir yazmıştı. Sık sık ateist olmakla suçlansa da, Lukretius şiirinde tanrıların varlığını inkâr etmemişti; sadece tanrı olmanın verdiği üstünlükle, onların insanlığa karşı
kesinlikle hiç ilgi duymadığını iddia etmişti.
Buna karşın Kutsal Kitap, sadece bir Tanrı olduğunu ve O’nun burada olanlarla
hararetli bir şekilde ilgilendiğini iddia etmektedir. O’nun insanlıkla şefkatle ilgilenmesinin iki belirtisi vardır; yasası (ki nasıl yaşamamız gerektiğine rehberlik eder) ve
lütfu (bizler yasayı çiğnesek bile bizleri kurtaran aracılığı). Çoğunlukla bunlar birbirine zıt gibiymiş görülse de, yasa ve lütuf zaruri olarak birbiriyle bağlantılıdır. Onların
işleyiş metodu farklı olabilir, fakat birlikte doğruluğun günahı yenmesi gerektiğini
gösterir. Allah’ın yasasının ve lütfunun belirtisi O’nun insanlığa olan sevgisine ve
bizleri ebedi krallığına kabul ederek kurtarma arzusuna dair güçlü bir kanıt sağlar.
*31 Mayıs Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
70
Pazar
Mayıs 25
Günah ve Yasa
Romalılar 7:7–12’yi okuyun. Günah ve yasa arasındaki ilişki hakkında
Pavlus burada ne söylüyor? Neden, “Kutsal Yasa günah mı oldu?” şeklinde
bir soru soruyor?
Pavlus, yasa ve günahı o kadar yakından ilişkilendiriyor ki, şu retorik soruyu soruyor, “Kutsal Yasa günah mı oldu?” Yanıt tabii ki hayır’dır; tam tersine bölümün
sonunda şöyle söyleniyor, “İşte böyle, yasa gerçekten kutsaldır. Buyruk da kutsal,
doğru ve iyidir.” Burada geçen “işte böyle” ifadesi onun iddiasının sonucunu göstermektedir: böylece günahtan uzak olan yasa, aslında kutsal ve iyidir.
Pavlus’un burada söylediği şey, suçlayıcı yasa ile suç arasındaki ilişkiye benzemektedir. Sadece yasada suç olduğu belirtilen bir şey suçtur. Bir ülkede yaptığınız bir
şeyden dolayı hapse girersiniz ama başka bir ülkede bu yasal olabilir. Sebep: bir ülke
bu eylemi yasaklayıcı bir yasa çıkarmıştır, diğeri değil. Aynı eylem olmasına rağmen,
iki farklı hüküm mevcuttur. Farkı yaratan nedir? Yasa.
Ayrıca hatırlanması gereken çok önemli bir nokta da, bir şeyin yasal olması, onun
iyi olduğu anlamına gelmediğidir. Eskiden Amerika’da, kaçak kölelerin efendilerine
geri teslim edilmesi talep ediliyordu. Yasa buydu; ancak pek adil değil. Ancak Allah’ın
yasasının, O’nun seven karakterini yansıttığını biliyoruz. Bu nedenle Pavlus, yasanın
kutsal ve iyi olduğunu söylüyor; bunu tasarlayanın kim olduğunu göz önüne aldığımızda, başka nasıl olabilirdi ki?
Yasaya ilişkin hususu kanıtlamak için Pavlus’un Romalılar 7:7’de kullandığı emrin önemi nedir? Neden “Çalmayacaksın” buyruğunu değil de bir
diğerini kullanmıştı?
Belki de Pavlus yanlış olduğu o kadar çok açık ve net olmadığı için, başkaları yerine bu buyruğu kullandı. Birçok insan göz dikmenin aslında yanlış olduğuna inanmayabilir. Cinayet, hırsızlık, evet; genelde birisinin bunları bilmek için On Emir’e
bile ihtiyacı yoktur. Ya göz dikmek? O halde bu, bizlere günahın ne olduğunu gösteren şeyin yasa olduğunu belirtmek için mükemmel bir örnek. Aksi takdirde, göz
dikmenin yanlış olduğunu bilemezdik.
71
Pazartes İ
Mayıs 26
Yasa ve İsrail (Yas 30:15–18)
İsraillilere yasanın verilmesi çok özel bir eylemdi. Yasayı Musa’ya vermeden hemen
önce Allah kendi halkına “kâhinler krallığı ve kutsal bir ulus” (Çık 19:6) olduğunu
hatırlatmıştı. Dünya üzerindeki tüm uluslar içerisinde, Allah sadece İsrail’e özel bir
şekilde yasasını açıklamıştı (Rom 9:4). Yasa bir yük olsun diye değil, seçilmiş ulusun
kitlelere Allah’ın iktidarının temeli olan ahlâki kuralları açıklaması için, bir araç olsun
diye verilmişti. Evrensel müjdecilik görevinde İsrail, Allah’ın ortağı olacaktı ve Allah’ın
yasası, O’nun konuşmacılığını yapanlar için tanımlayıcı bir işaret olacaktı.
Yasa 30:15–20’ye göre, yasa ile İbrahim, İshak ve Yakup’a verilen vaatler
arasındaki ilişki nedir? Ayrıca, daha da önemlisi, bu ilkeler aynı şekilde Yeni
Antlaşma altında günümüzde bizlere nasıl tatbik edilebilir? Bkz. Mat 7:24–27.
Allah, temsilcisi olarak İsrail’i seçmişti. İsrail, İbrahim’e, İshak’a ve Yakup’a vaat
edilen bereketleri dünyadaki ulusların alması için aracılık edecekti. Ancak bu bereketler otomatik olarak gelmiyordu. Seçilmiş bir ulus olarak İsrail’den, Rab’bin istemiyle uyum içinde hareket etmesi bekleniyordu. Musa, yaşam ve refahın, sadece
insanların Allah’ın “buyruklarına, kurallarına ve ilkelerine” (Yas 30:15, 16) uymaları halinde geleceğini açıkça belirtmişti.
İsrail tarihine iz vuran sayısız isyan öykülerini gördüğümüzde, İsrail’in antlaşma
şartlarına erişme konusunda başarısız olduğunu söyleyebiliriz. Ancak şunu da
unutmamalıyız ki, “herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı”
(Rom 3:23). Dünya üzerindeki hiçbir ulus, Allah’ın istemini gerçekleştiremedi. Yeni
tarihimizde bile, Hıristiyan olduklarını iddia eden bazı uluslar, Allah’ın davasını savaş
kışkırtıcılığıyla, ön yargıyla ve baskıyla yanlış bir şekilde temsil etmişlerdir.
Tecrübene göre itaatle iman arasındaki ilişki nasıldır? Yani, itaat ettiğinde, itaatsizliğe kıyasla imanında ne olur? İtaat, imanı nasıl güçlendirir?
72
Salı
Mayıs 27
Yasa ve Uluslar (Elç 10:34, 35)
Elç 10:34, 35; 17:26, 27; Romalılar 1:20 ve 2:14’ü okuyun. Bu ayetlerin
merkezi öğretisi nedir?
İsrail’in hatalarına rağmen, Allah insanları diğer uluslara tanıklık yapmaksızın bırakmadı. Allah’ın yazılı vahyini almak ayrıcalığına erişemeyenler, doğal vahyin sayfaları aracılığıyla ilahî mesajları aldılar (Rom 1:20). Allah’ın doğa kitabı, bir kişiyi O’na
yönlendirecek kadar yeterli bilgi içerir.
Allah, her insan varlığına belirli ölçüde ruhsal arzu aşılamıştır. Pavlus’a göre, Allah’ın nüfuz edici Ruh’unu hissedenler, O’nu bulmak için bir sorgulama sürecine
gireceklerdir (Elç 17:27). Birçok insan, ün, güç, para, seks gibi bu dünyadaki hiçbir
şeyin veremeyeceği oranda, yaşamlarında bir boşluk hissediyor. Vaiz kitabının kalbinde bu mesaj vardır. Bu boşluk, bu doyumsuzluk, insanları çoğunlukla gündelik
varoluşu da aşan, daha ötelerde bir şeyler araştırmaya iter. Onlar ruhlarının hasretini
ve boşluğunu teskin etmek için, vahyedilen gerçeğe doğru arzuyla yöneltilirler. Allah’ın istemi, ister yazılı belgeler aracılığıyla açıklansın, isterse doğayla, bunu alan
kişinin onu harekete geçirme sorumluluğu vardır. Onu veren araç ne olursa olsun,
gerçek gerçektir ve gerçeği örtbas edenler, Allah’ın gazabına uğrarlar (Rom 1:18).
Bunun sonucu, birçok insan Kutsal Kitap’ı veya On Emir’i alamamış olsa da, Allah
yine de onları edindikleri gerçek oranında sorumlu tutacaktır. Nihayetinde herkes
yargılanacaktır ve yargının standardı yasa olacaktır: Allah’ın yasası ya peygamberi
Musa aracılığıyla kesin bir şekilde açıklanmıştır, ya da yazılı yasadan habersiz olanların, Allah’ın doğadaki sesini dinleyerek geliştirilen vicdan yasası şeklindedir.
Bu dünyadaki şeylerin gerçekte ne kadar güvenilmez ve doyumsuz olabileceğini görmene yardımcı olacak, ne gibi büyük düş kırıklıklarıyla karşılaştın? Bu düş kırıklıklarından, gerçeğin ne kadar önemli olduğu hakkında
ne öğrenebilirsin?
73
Çarşamba
Mayıs 28
Lütuf ve Gerçek (Yu 1:17)
Yuhanna, kurtuluş tarihini bir ayette yoğunlaştırmıştı: “Kutsal Yasa Musa aracılığıyla verildi, ama lütuf ve gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi” (Yu 1:17). Adem’in günahının sonucu, tüm insanlık ölümün lanetinden etkilenmişti. Lanet, İsa haricinde, insani
ebeveynlerden doğan hiç kimsenin, günahkâr eğilimlerden özgür olmadığı gerçeğinde
yoğunlaşmaktadır. Bu yüzden Allah, diğer uluslara O’nun ışığı olsun diye yasasını açıklayacak insanlar seçmişti. Allah İsrail’e yasasını bir kurtuluş aracı olarak değil, bilakis
onların doğruluğa ihtiyaçlarını sürekli hatırlatan bir araç olarak vermişti.
Filipililer 2:8, Yu 15:10 ve Matta 26:39, bizlere İsa’nın yaşadığı tarzda bir
yaşam hakkında ne söylerler?
İlk Adem, Allah’ın kesin buyruğuna itaatsizlik ettiğinde, tüm dünyayı karmaşaya ve
köleliğe düşürdü. Diğer yandan, itaatkâr yaşamıyla İkinci Adem olan İsa, dünyayı ilk
Adem’in getirmiş olduğu kölelikten kurtarmaya geldi. İsa bu dünyada yaşadığında, kendi
istemini gönüllü olarak Babasının istemine bağladı ve günah işlememeyi seçti. İlk Dünyaya kınanmayı ve yalanı getiren Adem’den farklı olarak, İsa “lütuf ve gerçeği” getirdi.
Lütuf ve gerçek, yasayı geçersiz kılmadı. Aksine İsa, yalnızca yasanın neden kurtuluşu
sağlamaya yetmeyeceğini gösterdi. O’nun getirdiği gerçek, lütuf konusunda daha mükemmel bir anlayıştı.
Romalılar 6:23 ve Efesliler 2:8’e göre, İsa’dan kaynaklanan lütfun doğası
nedir? İsa, insanlar için lütfu nasıl sağlamıştı?
“Lütuf” (karis) olarak çevrilen Grekçe sözcük, aynı zamanda “armağan” anlamına gelir
ve sevinç (kara) terimiyle ilişkilidir. İsa’nın insanlığa verdiği armağan sonsuz yaşamdır.
Bunun da ötesinde lütuf, kendisini yasanın sağladığı doğrulukla bireyin katılımını mümkün kılan, Mesih’in nüfuz ettiği varlığı olarak gösterir. Pavlus benlikteki günahı kınarken
İsa’nın, “yasanın gereğinin bizlerde yerine gelmesini” (Rom 8:4) mümkün kıldığını söylemektedir. Lütuf bizleri sadece yasanın suçlamasından özgür kılmakla kalmaz, aynı zamanda yapmaya çağrıldığımız yasayı tutmamıza izin verir.
74
Perşembe
Mayıs 29
Yasa ve Müjde (Rom 1:16, 17)
Yaşamlarımız ne kadar “iyi” olursa olsun, günahın sürekli hatırlatıcılarından hiç
kimse kaçamaz. Mutluluk, kaçınılmaz olarak hastalık, ölüm ve felaketlerle kesintiye
uğramaktadır. Kişisel bazda ruhsal güvenlik hisleri, çoğunlukla geçmişteki günahların hatırlanması ve bundan da kötüsü yeniden günah işleme baskısıyla ezilir.
Romalılar 6:23, 7:24 ve Efesliler 2:1, günahın etkisini nasıl tarif eder?
Günah ve haksızlık içerisinde yaşayan bir kişi, yalnızca son nefesinin de bedenini
terk edeceği günü bekleyen, yürüyen bir cesettir. Pavlus, insanın durumunu değerlendirdiğinde, çaresizce şöyle haykırıyordu, “Ölüme götüren bu bedenden beni kim
kurtaracak?” (Rom 7:24). Bu bir adaletsizlikten kurtuluş çığlığıdır. Pavlus kurtuluşun İsa sayesinde geleceğini çabucak fark etmiştir (Rom 7:25).
Müjde budur. Adaletsizliğin pençesine düşmüş olan bizler için iyi haber, Mesih’in
doğruluğuyla kaplanabileceğimizdir. Müjde, yasanın suçlamasından kaçabileceğimizin garantisidir, zira artık yasanın sağladığı doğruluğa sahibiz (Rom 8:1).
Pavlus, Roma’daki imanlılara yazdığında, İsa’nın ölüm öyküsü tüm imparatorlukta
dolaşmaktaydı. Bunu duyanlar, O’nun ölüm tarzının korkunçluğundan haberdardı.
Sevdikleri, çarmıhta infaz edilmiş olan insanlar, çoğunlukla utanç dolu bir yaşam sürerler. Ancak Pavlus ve sayısız imanlı, Mesih’in “utanç dolu” ölümünün, insanlık tarihindeki en kudretli olay olduğunu biliyorlardı. İşte bu yüzden Pavlus şöyle diyor, “Çünkü Müjde’den utanmıyorum. Müjde iman eden herkesin kurtuluşu için Tanrı gücüdür” (Rom 1:16, yazarın çevirisi). Müjdenin merkezi, sonunda ölümün son söze
sahip olmadığı ve İsa tarafından kurtulanların, yeni bir dünyada sonsuza dek yaşayacağına ilişkin büyük vaattir.
Birçok insan, her zaman ölümle sonlandığından dolayı, yaşamın anlamsız olduğuna inanır. Öyleyse ne yaparsak yapalım, uzun vadede hiçbir işe
yaramayacaktır. Bu mantığa itiraz etmek çok güç, değil mi? Eğer yaptığımız
her şey ve etki ettiğimiz herkes ebediyen yok olup unutulacaksa, yaşamın
anlamı nedir?
75
Cuma
Mayıs 30
Ellen G. White’ın, “Preaching the Distinctive Truths,” S. 231, 232,
Evangelism; “The Faith That Works” ve “How Faith Is Made Perfect,” S. 88, 89 The
Faith I Live By kitaplarını okuyun.
“Allah’ın önündeki duruşumuza veya bizlere kulluk erdemi sayesinde Allah’ın verdiği armağana hiçbir şeyin etki etmemesi için konuyu açıklığa kavuşturalım ve yalınlaştıralım. İman ve işler, herhangi bir kişi için kurtuluş armağanını elde etmiş olsaydı, o
zaman Yaratıcı, yaratılanlara karşı yükümlülük altında olurdu. İşte burada yalanın
gerçekmiş gibi kabul edilme olasılığı vardır. Eğer bir kimse, yaptığı herhangi bir şeyden
dolayı kurtuluşu hak edebilirse, o zaman bu kişi, tıpkı bir Katolik’in günahlarına karşılık kefaret edilmesinde olduğu gibi, aynı duruma düşer. Böylece kurtuluş, bir bedelle
kazanılacak kısmi bir borç olur. Eğer insan, iyi işleriyle kurtuluşu elde edemiyorsa, o
zaman İsa’yı kabul ettiği ve inandığı için elde eden günahkârın, bunu tamamen lütufla
almış olması gerekir. Bu tamamen ücretsiz bir armağandır. İmanla aklanma tartışma
götürmez. Düşmüş olan insanın iyi işlerle sahip olduğu erdemlerinin hiçbir zaman
ona sonsuz yaşamı temin etmeyeceği anlaşıldığında, bu mesele ile ilgili tüm bu ihtilaflar da sona erecektir.”—Ellen G. White, Faith and Works, S. 19, 20.
Ek Çalışma:
Tartışma Soruları:
 Yukarıdaki Ellen G. White’ın alıntısı üzerinde düşünün. En kötü gü-
nahkârlar için bile bu sözlerin sağladığı harika ve umut dolu gerçekleri
tasavvur edin. Kendimiz için bu vaatlere tutunmayı nasıl öğrenebiliriz ve
bunlara gerçekten inanarak yaşayabiliriz?
 Allah yasasını Musa aracılığıyla İsrail’e vermiş olsa da, Kutsal Kitap O’nun
istemini, yazılı vahye erişimi olamayan insanlara açıklamak için başka metotlar
da kullandığını açıklamaktadır (örneğin, Rom 1:20; 2:14; Elç 17:26, 27). Eğer
Allah herkese konuşabiliyorsa, o zaman müjdecilere düşen görev nedir?
 Yu 1:17, “lütuf ve gerçeğin” İsa Mesih ile kaynaklandığını ifade eder. Bu
ayeti kullanarak, birçok insan yasayı “lütuf ve gerçeğin” karşıtı olarak düşünür. Bu, neden bölünmeye sebep olan yanlış bir görüştür? Kurtuluş planında görüldüğü gibi, Allah’ın karakterini açıklamak için “lütuf ve gerçek”
nasıl birbiriyle çalışır?
 Rus yazar Fyodor Dostoyevsky, neden çoğu insanın kendisini öldürmek
istemediğini araştıran bir karakter yaratmıştı. Bir ateist olarak, insanların
neden çoğunlukla acıyla dolu, anlamsız bir yaşam sürmek istediğini anlayamamıştı. Bu düşüncenin mantığını tartışın.
Güneşin Batışı: 19:32 (İstanbul)
76
Konu
10
*Mayıs 31–Haziran 6
Yasa ve Antlaşmalardaki
Mesih
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler:
İbr 10:11–18, İbr 9:15–28.
Yar 9:12–17, 17:2–12, Gal 3:15–28, Yas 9:9,
“Bu nedenle, çağrılmış olanların vaat edilen sonsuz
mirası almaları için Mesih yeni antlaşmanın aracısı oldu. Kendisi onları ilk
antlaşma zamanında işledikleri suçlardan kurtarmak için fidye olarak öldü” (İbraniler 9:15).
Hatırlama Metni:
İ
nsanlığı kurtarmak için Allah’ın ebedi kararı, çağlar boyunca süren antlaşmayla
bizlere açıklandı. Kutsal Kitap antlaşmalardan çoğul olarak söz etse de (Rom 9:4,
Gal 4:24, Ef 2:12), insanların erdemlerinden değil, imanla kabul ettikleri takdirde
onlara sunulan İsa’nın erdemleri temelinde, kurtuluşun günahkârlara verildiği sadece tek lütuf antlaşması mevcuttur. Çoğul haldeki antlaşmalar, farklı zamanlarda ve
durumlarda halkının ihtiyaçlarını karşılamak adına, Allah’ın antlaşmayı çeşitli yollarla şekillendirerek, kurtarıcı gayesini geliştirdiği anlamına gelmektedir. Ancak o her
zaman tek bir antlaşmadır—Allah’ın kurtarıcı lütfunun ebedi antlaşması.
Bu antlaşmanın kalbi, Rabbimizin sabit, sadık sevgisidir, Kutsal Kitap’ın bazen
antlaşmalarla bile eşit tuttuğu bir sevgi (bkz. Yas 7:9, 1Kr 8:23, Dan 9:4). Bu antlaşmanın parçası olarak, Allah halkına yasasına itaat etmesi çağrısı yapmaktadır, bir
kurtuluş aracı olarak değil, onun bir meyvesi olarak. Yasa ve lütuf, birlikte Allah’ın
ebedi anlaşmasının her zaman merkezi olmuştur.
* Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
77
Pazar
Haziran 1
Antlaşmanın İşaretleri (Yar 9:12–17)
Bir antlaşma, ya bir tarafın ya da her iki tarafın yaptığı vaatlere dayanan bir sözleşmedir. Bir antlaşmanın geçerli olabilmesi için iki temel metot vardır. Birincisi,
antlaşmada yer alan her iki taraf da ilişki şartlarına uyarak, müşterek vaatler yaparlar. Bu evlilik durumunda, firmaların birleşmesinde, hatta emlak satın alınmasında
bile uygulanır. İkinci kategoride ise, taraflardan biri her iki tarafa vaatleri ve paraya
çevrilemez koşulları taahhüt etmekle antlaşmayı başlatır, diğer taraf da buna katılmaya davet edilir. Vergilerin ödenmesine veya eğitim kurumlarına kayıtlarda buna
benzer örnekler vardır. Her iki durumda da, taraflar antlaşmadan çekilmekte özgürdür, ancak genelde bunun bir neticesi vardır. (Örneğin ipoteğini ödeyemeyen bir kişi
evini kaybedebilir, veya vergilerini ödemeyen kişi mahkemeye verilebilir.)
Antlaşmalarda genellikle en az bir imza veya mühür olur. Örneğin, krediyle ev satın alan bir kişi, meblağın tümü ödenene kadar tapu dairesinde tapu senedinin üzerine ipotek konulduğunu belirten banka sözleşmesine birçok imza atmak zorundadır. Veya evlenen kişiler, devletin vermiş olduğu evlenme kütüğüne imza atmak zorundadır. İmza, antlaşmanın kendisi değildir, fakat kişinin antlaşmaya itaat etmekle
yükümlü olduğunun bir göstergesidir.
Yaratılış 9:12–17 ve 17:2–12’yi okuyun. Buradaki olaylarda, sembol ile
antlaşma arasındaki fark nedir? Ayrıca bu iki antlaşma arasındaki farklar
nelerdir?
Yaratılış 9:9’da Allah’ın yaratıklarıyla olan antlaşması, artık bir daha dünyayı suyla yok etmeyeceğiydi. Göklerde ne zaman gökkuşağı görünse, herkesten Allah’ın
vaadini hatırlaması beklenmekteydi. Aynı şey, her Yahudi erkeğinin uluslara bereket
olmasında bir rolü olduğunu belirten, sünnet işareti için geçerlidir. Antlaşmanın biri
tüm insanlıkla yapılırken, diğeri özellikle İsrail ulusuyla yapılmıştı. Ayrıca Tufan’dan
sonra insanlıkla yapılan antlaşmada, insanların bir şey yapması gerekmiyordu; insanların ne yapmış olduklarına bakılmaksızın vaat verilmişti. Ancak ikincisinde,
İsrail ile yapılan antlaşmada durum böyle değildi; insanlar antlaşmada kendi üzerlerine düşeni yerine getirmek zorundaydı.
78
Pazartes İ
Haziran 2
Antlaşmanın Vaatleri
Antlaşmalar, vaatler üzerine kuruludur. Aslında her iki terimi de birbiriyle yer değiştirerek kullanmak mümkündür. Tabii ki bir antlaşma yapıldığında, vaadi (antlaşmayı) yapan kişiden, vaat edilen (antlaşması yapılan) şeyi vermesi beklenir.
Eski Ahit’te bazı antlaşmalar bölgesel ve sınırlı bir işleve sahipti (örneğin bkz.
Yar 31:43–54).
Yakup ile Lavan arasında geçen olay, toplum içinde ve toplumlar arasında yapılan
işlemleri kapsayan antlaşmalar olabileceğini göstermektedir. Mispa’daki anıt, sadece
iki klana tatbik edilecek bir antlaşmanın işareti olacaktı. Antlaşmanın uygulandığı
taraflardan birisi öldüğünde, antlaşmanın hükümleri de geçersiz kalacaktı. İnsanlar
arasında yapılan antlaşmadan farklı olarak, Yehova’nın Nuh ve İbrahim ile yapmış
olduğu antlaşmanın ebedi geçerliliği vardı.
Galatyalılar 3:15–28, İbrahim’in antlaşmasının geniş imasını açıklamaya
nasıl yardımcı olmaktadır?
Kutsal Kitap boyunca Allah, vaatleri tüm insanlık için geçerli olan birkaç evrensel
antlaşma yapmıştır. Tüm dünyanın Tufan’dan etkilenmiş olduğunu bilen Yehova,
yaratılışın yeniden suyla yok edilmesine izin vermeyeceğini vaat etti. İbrahim ile olan
olayda, Allah insanlığın doğruluk ihtiyacını gördü ve böylece İbrahim’in soyuyla tüm
uluslara bereket sağlayacağını vaat etti (Yar 22:18).
Allah’ın Sina’da belirli bir ulusla yaptığı antlaşmanın evrensel bir önemi de vardı.
Herhangi bir yabancının seçilmiş insanlara katılabileceği konusunda (örneğin, Çık
12:48, 49) ve İsrail’in hizmetinin tüm dünyaya müjdeci bir ışık (Çık 19:5, 6) olacağı
yönünde Allah çok açıktı.
Allah ile antlaşmaya bağlı ilişkiden ne anlıyorsun? Yani, Allah sana ne
vaat etti ve bu vaatlere karşılık senden ne rica etti?
79
Salı
Haziran 3
Antlaşma Yazıtı
Antlaşma vaatlere dayansa da, genellikle vaatlerin gerçekleşmesinden önce karşılanması gereken koşullar vardır. İbrahim ile yapılan antlaşma, İbrahim’den doğan veya
onun soyundan gelen tüm erkeklerin sünnet edilmesini içeriyordu. Yehova İsrail ile
antlaşma yaptığında, ilişki taleplerini şahsen taştan tabletlere kazımıştı (Yas 9:8–11). On
Emir’de korunmuş olan bu talepler, Allah’ın tüm insanlarla olan ebedi antlaşmasının
temelini şekillendiriyordu.
Antlaşmanın belirli koşullarını detaylandırdığından dolayı, On Emir sık sık “antlaşma levhaları” olarak da anılır (Yas 9:9). On Emir, Allah ile antlaşma ilişkisi içine
girenlerin hayatını zorlaştırmak için tasarlanmış zorlayıcı bir süreç değildir; aksine
Allah’ın sevgisinin göstergesi olarak, bu emirler Rableri ile antlaşma ilişkisine girenlerin fayda sağlaması için verilmiştir.
Yeremya 31:31–34 ve İbraniler 10:11–18, Yeni Antlaşma’da Allah’ın yasasının ebedi doğasını ne şekilde desteklemektedir?
Sina Dağındaki Eski Antlaşma altında, İsraillilerin ve topluluğa katılanların, On
Emri tutmak suretiyle antlaşmaya sadakatlerini göstermeleri gerekiyordu. Emri çiğnediklerinde, eğer günahlarının bağışlanmasını istiyorlarsa, bir hayvan kurban etmek zorundaydılar.
Kafatası Dağındaki Yeni Antlaşma altında, Allah’ın halkı halâ On Emir’i tutmak
zorundaydı. Ancak günah işlediklerinde artık sürekli kurban sunmak zorunda değillerdi, çünkü İsa onların tam ve eksiksiz kurbanlarıydı (İbr 9:11–14). Yeni Antlaşma,
eskisinden çok daha iyidir, çünkü şimdi imanla, bizlere İsa’nın kurbanıyla sunulan
bağışlanma vaatlerine sahip olabiliriz. “Yalnızca İsa Mesih’e imanla sağlanan lütuf
antlaşması olan, İbrahim’in antlaşması altına girdiğimizde bizler için umut vardır”—Ellen G. White Comments, The SDA Bible Commentary, Cilt 6, S. 1077.
Allah’ın yasasının kalbine yazılmış olması ne demektir? Bunun, Allah’ın
yasasını yalnızca itaat kuralları olarak anlamaktan farkı nedir?
80
Çarşamba
Haziran 4
Antlaşma ve Müjde (İbr 9:15–22)
Belirli dini antlaşmaları çiğnemenin, ağır sonuçları vardı. Sünnet olmayan her
erkeğin seçilmişler arasından atılması konusunda, Yehova İbrahim’i uyarmıştı (Yar
17:14) ve Sina antlaşmasındaki koşullara itaat etmeyi reddedenlere lanet duaları
okunacaktı (Yas 27:11–26). Nihayetinde, antlaşma koşullarına uymayanlar ölümle
cezalandırılacaktı (Hez 18:4). Aynı şey Yeni Antlaşma için de geçerlidir: Allah’ın yasasını reddedenler, sonsuz yaşama erişmeyi de inkâr etmektedirler (Rom 6:23).
İbraniler 9:15–28’i okuyun. Bu ayetlerde, müjde ne şekilde açıklanmıştır?
İbraniler 9:15–28, imanlılar için vaatleri güvence altına almada Mesih’in rolünü
ilan eden müjde öyküsünü tekrarlamaktadır. 15. ayet, Yeni Antlaşma’nın “aracısı”
olarak ölümü sayesinde, aksi takdirde ebedi yıkıma uğrayacak olanlara ebedi yaşam
sunan İsa’nın işlevine işaret etmektedir.
16. ve 17. ayetlerde bazı Kutsal Kitap çevirilerinde aynı Grekçe terim kullanılmış
olsa da, “antlaşma” yerine “vasiyet” ifadesi kullanılmıştır. Bu bizlere ölüm fikrini,
İsa’nın bizler için ölümünü çağrıştırır. Bu bağlamda bakıldığında, pasaj imanlıya
Mesih olmaksızın antlaşmanın her günahkârın ölümünü talep ettiğini hatırlatmaktadır. Ancak, günahkâr Mesih’in döktüğü kanla kaplanmış ve arındırılmış olabilecek
ve O’nun dönüşünü “hevesle bekleyenler” arasında yer alabilecektir (İbr 9:28).
“O’nun doğruluğunu gördüğümüzde kendi doğruluğumuzun kirli bir giysi gibi
bizi sardığını anlarız. Sadece Mesih’in fedakârlığı günahlarımızı siler ve bizleri temiz
kılar. Sadece Mesih, yaşamlarımızı Kendi benzerliğine dönüşene dek değiştirir.”—
Ellen G. White, Cennete Giden Yol, S. 22, 23.
Allah, İsa’nın şahsiyetinde günahlarımızın cezasını bizzat çekerek, bizleri hak ettiğimiz bu cezadan esirgemiştir. Bu bizlere Allah’ın karakteri hakkında ve koşullarımız ne olursa olsun, O’na neden güvenebileceğimiz hakkında ne söylüyor?
81
Perşembe
Haziran 5
Antlaşmanın Yararları (Ef 2:6)
Birçok durumda, insanlar tüm koşullar karşılanmadan önce antlaşma vaatlerini
tecrübe ederler. Örneğin krediyle bir ev satın alan kişi, daha ödemesi bitmeden o
evde yaşama fırsatına sahip olur. Veya bir vatandaş, daha devlete vergilerini ödemeye
başlamadan önce kamu hizmetlerinden yararlanabilir. Allah ile bir antlaşmaya girenler de, antlaşma gelecekte gerçekleşmeden önce, antlaşmanın yararlarından faydalanmaya başlayabilirler.
Örneğin, eğer insanlar yalnızca On Emir’i takip etselerdi, bunca acı ve ızdıraptan
nasıl sakınmış olabileceklerini düşün. Bu emirlerin çiğnenmesinden ötürü kim
vicdan azabı çekmemiştir? Bundan da kötüsü, gelen acılar her zaman yasayı çiğneyenlerle sınırlı kalmamaktadır; sık sık günahkâra yakın olan kişiler bile aynı şekilde
acı çekmektedirler.
Aşağıdaki ayetlere göre, İsa ile antlaşma ilişkisi içinde olmakla, daha
şimdiden başka ne gibi faydalar elde edebiliriz?
2Ko 4:16–18
1Yu 5:11–13
Flp 1:6
Yu 5:24
İsa, kendisini kabul edenlerin zaten “ölümden yaşama geçtiğini” (Yu 5:24) ifade
ederken, Yuhanna’nın müjdesinde çok kararlı bir dil kullanmıştır. Bu dünya ile
sınırlı olmasına rağmen, imanlı kişi kurtuluşundan o kadar emin olabilir ki, İsa
Mesih ile birlikte göksel yerlerde oturmayı talep edebilir (Ef 2:6).
Eğer birisi sana, “şimdi İsa ile göksel yerlerde oturmak ne demek?”
(Efesliler 2:6’da dendiği gibi) diye sorsaydı, ona ne yanıt verirdin ve neden?
82
Cuma
Haziran 6
Bu haftanın konusu için daha fazla bilgi edinmek istiyorsan, Ellen
G. White’ın, “The Covenant of Grace,” S. 131–137, God’s Amazing Grace kitabını oku.
Ek Çalışma:
“Aynı antlaşma İbrahim’e şu vaatle yenilenmişti, ‘Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak’ Yar 22:18. Bu vaat, Mesih’e işaret etmekteydi. Böylece İbrahim onu anladı ve günahların bağışlanması için Mesih’e güvendi. Onun doğru
sayılmasına neden olan işte bu imandı. İbrahim ile olan antlaşma aynı zamanda
Allah’ın yasasının otoritesini de sağlamıştı…
“İbrahim ile yapılan antlaşma, Mesih’in kanıyla onaylandı ve ‘ikinci,’ veya ‘yeni’
antlaşma olarak anıldı, çünkü onun mühürlendiği kan, ilk antlaşmanın ardından
dökülmüştü…
“Lütuf antlaşması yeni bir gerçek değildir, zira tüm sonsuzluk boyunca Allah’ın
aklında mevcuttu. İşte bu yüzden ebedi antlaşma olarak anılmaktadır…
“Yalnızca İsa Mesih’e imanla sağlanan lütuf antlaşması olan, İbrahim’in antlaşması
altına girdiğimizde bizler için umut vardır.”—Ellen G. White, The Faith I Live By, S. 75.
Tartışma Soruları:
 Çıkış 31:16 ve Yeşaya 56:4–6, antlaşmada geçen Sebt Günü’nün önemi
hakkında ne önerir? Ayrıca bkz. Hezekiel 20.
 İbrahim ile tesis edilen Eski Antlaşma’nın, lütfun antlaşması olan Yeni
Antlaşma’ya kıyasla, çoğunlukla işlerin antlaşması olduğu düşünülür. Bu
fikir neden yanlıştır? Kutsal Kitap’tan, bunun her zaman bir lütuf antlaşması olduğunu kanıtlayan ne gibi ayetler bulabilirsin? Neden her zaman
işlerle değil, lütufla gelen bir antlaşma olmak zorundadır?
 Efesliler 1, “ebedi antlaşma” ifadesini kullanmasa da, bu bağlamda bu
ifadeden ne anlıyoruz?
 Allah’ın dünyayı bir daha tufanla yok etmeyeceği, gökkuşağıyla sembolize
edilerek vaat edilmişti. Eğer bazılarının iddia ettiği gibi, Nuh tufanı sadece
bölgesel olsaydı, bu Allah’ın vaadi açısından ne ifade ederdi? Tufan’ın global olmadığı yönündeki düşünce, neden Kutsal Kitap gerçeğine çok büyük
bir saldırıdır? (Her şeyden evvel, o zamandan beri gerçekleşen tüm sel
baskınlarına bakın. Nuh Tufanı bölgesel olsaydı, diğer tüm seller Allah’ın
antlaşma vaadi açısından ne ifade ederdi?)
Güneşin Batışı: 19:37 (İstanbul)
83
Konu
11
*Haziran 7–13
Elçiler ve Yasa
Sebt Günü
Rom 3:31, 6:15, Elç 10:9–14, Yu 15:1–11,
Yakup 2:1–26, İbr 3:7–19, Yahuda 5–7.
Konuyla İlgili Metinler:
“İşte böyle, Yasa gerçekten kutsaldır. Buyruk da
kutsal, doğru ve iyidir” (Romalılar 7:12).
Hatırlama Metni:
A
llah’ın yasasının sürekli geçerliliğine dair bunca kanıta rağmen, neden birçok
Hıristiyan ona itiraz etmektedir?
İlk olarak, bazıları (daha önce de gördüğümüz gibi) yasanın işlevine olan
yanlış anlayışı kınayan belirli Yeni Ahit ayetlerine bakıp, sorunun yasanın kendisiyle
ilgili olduğu sonucuna varır. Bunun sonucu olarak On Emir’in, Yeni Antlaşma altında olanlar için zorunlu olmadığını iddia ederler.
İkincisi, kimileri Sebt Günü’nün Hıristiyanlar açısından bağlayıcı olmadığından o
derece ikna olmuştur ki, bu görüşlerini savunmak için, buyrukların İsa ile birlikte
çarmıha gerildiğini iddia ederler.
Üçüncüsü, kimileri diğer buyrukların geçerli olduğunu, fakat dördüncü emrin,
yani yedinci–gün Sebt’inin İsa’nın dirilişini onurlandırmak amacıyla tutulan Pazar
günü ile yer değiştirildiğini iddia ederler.
Bu görüşler hakkında sayısız sorunlar mevcuttur. Bu hafta, yasaya ilişkin Mesih’in öğrencilerinin davranışlarına bakacağız, zira Mesih’in ölümünden sonra iptal
veya modifiye edildiyse, elçiler mutlaka bu konuda bir şeyler biliyor olmalıydılar.
*14 Haziran Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
84
Pazar
Haziran 8
Pavlus ve Yasa
Denilir ki, Pavlus Hıristiyanlığın gerçek kurucusudur. Bu tabii ki yanlıştır. Yeni Ahit’te
yer alan 27 kitaptan 13’ünü yazarak, Hıristiyan doktrinine olan teolojik anlayışımıza
birçok katkıda bulunmuş olsa da, yazılarındaki tüm öğretiler, Kutsal Yazı’nın diğer yerlerinde de bulunur. Pavlus’un “yeni” bir din başlattığını iddia edenlerin asıl gerekçesi, yasa
ve lütuf konusundaki öğretilerinin yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır.
Şu ayetlere bakın: Rom 3:28; 6:14; 7:4; ve Gal 3:24, 25. İlk bakışta, bazılarının bu ayetlerin yasayı iptal ettiğini düşündüğünü anlamak neden pek
zor değildir?
Tek başına okunduklarında, bu ayetler kesin bir şekilde yasanın artık Hıristiyanlar için geçerli olmadığı izlenimini bırakmaktadır. Ancak, Pavlus’un gerçekte ne
dediğini anlamak için, bu ayetlere geniş bir açıdan bakmalıyız.
Romalılar 3:31, 6:15, 7:7–12 ve Galatyalılar 3:21’e özel bir dikkat göstererek, yukarıdaki ayetleri inceleyin. Bu ayetler ve bir bütün olarak bağlamları, Pavlus’un yasa hakkında ima ettiği şeyi daha iyi anlamamıza nasıl yardımcı olmaktadır?
İmanla aklanma kavramını anlamayanlar için, Pavlus sanki kendisiyle çelişiyormuş gibi görünebilir. Bir taraftan imanlı kişinin yasa altında olmadığını iddia ederken, diğer yandan aynı Hıristiyan’ın yasayı tutmak zorunda olduğunu söylemektedir.
Allah’ın, O’nunla ilişki içinde olduklarını iddia edenlerden doğruluk talep ettiğini
hatırladığımızda sorun çözülür. Doğruluk standardı, O’nun yasasıdır. Ancak insanlar
O’nun yasasına ulaşamadığında, başarısız olurlar ve bu yüzden yasa tarafından suçlanırlar. Eğer yasa kurtuluşun aracısı olsaydı, o zaman hiç kimsenin sonsuz yaşam
umudu olmazdı. İmanlının umudu, yasada değil, sadece yasayı mükemmel bir şekilde tutmakla kalmayıp, aynı zamanda Allah’ın mucizevi gücüyle imanlıların da
O’nun doğruluğunu paylaşmasına izin veren İsa Mesih’te bulunur (Rom 8:3, 4).
İmanlı artık Allah’ın yasasına özgür bir vicdanla hizmet edebilir, çünkü Mesih yasanın suçlamasını kaldırmıştır (Rom 7:25–8:2). Mesih ile gelen lütuf, bizleri yasadan
azat etmez, aksine bizleri ona itaat etmeye zorlar.
85
Pazartes İ
Haziran 9
Petrus ve Yasa (1Pe 2:9)
Petrus, İsa’ya en yakın elçilerdendi. İlk seçilenler arasında olduğundan, Petrus
İsa’nın hizmeti esnasında geçen birçok büyük olaya şahit olmuştu. Filipus Sezariyesinde İsa’nın Mesih olduğunu söyleyen kişiydi; tutuklandığı ve hapse atıldığı gece
Kurtarıcısını Kayafa’nın evine kadar takip eden kişi Petrus’du. Dirilmiş olan İsa,
sabahleyin gölün kenarında öğrencilerine göründüğünde, Mesih’in hizmetine ilişkin
belirli talimatları alan kişi de Petrus’du. İlk imanlı grubu Pentikost gününde toplandığında, lider olan konuşmacı Petrus’du. Yasa değişmiş olsaydı, hiç kuşkusuz Petrus’un bundan haberi olurdu.
Elç 10:9–14, İsa’nın göğe çekilişinden sonra Petrus’un Yahudi yasasına
olan bağlılığı hakkında ne söylüyor? Eğer Petrus, yiyecek konusunda bu
tarzda düşünüyorsa, onun On Emir’in sürekliliğine yönelik bakış açısı hakkında ne söyleyebiliriz?
Petrus bu görümü, İsa’nın göğe yükselişinden yıllar sonra almıştı. Öğrencilerin vaazları neticesinde, binlerce Yahudi, Mesih olarak İsa’yı kabul etmişti. Hıristiyan mesajının
içeriğinde, yasayı reddetmekle ilgili hiçbir dini kayıt yoktur. Elç 10’daki olay, ilk imanlıların Yahudi kökleriyle tamamen özdeşleştiklerini güçlü bir şekilde göstermektedir.
1.Petrus 2:9’u Çıkış 19:6 ile karşılaştırın. Çıkış 19:6’nın bağlamı nedir?
Petrus dinleyicilerine “kralın kâhinleri, kutsal ulus” olarak hitap ettiğinde, onlar
derhal Sina’da yasanın verilmesi öyküsünü hatırlamış olmalıydılar. İsrail’in varisleri
olarak, onlardan Allah’ın yasasında belirgin olan antlaşmanın kurallarına itaat etmeleri beklenmekteydi. Böylece insanlara durumlarını hatırlatmanın hemen ardından,
Petrus onları doğruluk içinde bir yaşam sürmeye teşvik etmişti (1Pe 2:11, 12). O
ayrıca dinleyicilerini yasadan yoksun bir müjdeyi teşvik eden sahte öğretmenlere
karşı dikkatli olmaları konusunda da uyarmıştı (2Pe 2:21, 3:2).
Petrus’un nasıl her şeyi berbat ettiğini hatırlayın; buna rağmen ona uzatılan lütfa bakın. (1) Bu tür bir lütfu başkalarına da uzatmayı ve (2) Her
şeyi berbat etsek bile lütfu kabul etmeyi nasıl öğrenebiliriz?
86
Salı
Haziran 10
Yuhanna ve Yasa
Yuhanna, Pavlus gibi Yeni Ahit’e birçok kitap ile katkı yapan ikinci kişidir. Müjdeyi, üç mektubu ve Vahiy kitabını yazan kişi aynı Yuhanna’dır. Petrus gibi o da İsa’nın
seçtiği ilk öğrencilerdendi ve onun da İsa ile özel bir ilişkisi vardı. İsa’ya yakınlığından dolayı, sık sık “Sevilen Yuhanna” olarak da anılır. Müjdesinin sonundaki hükmünden (Yu 21:25), Yuhanna’nın İsa hakkında birçok şahsi bilgiye sahip olduğunu
anlıyoruz. Eğer İsa yasayı bir kenara atmış olsaydı, O’na en yakın olan Yuhanna bunu
mutlaka bilirdi.
Yu 15:1–11 ve 1Yu 2:3–6’yı okuyun. Bu ayetler hep birlikte Allah’ın “buyruklarına” nasıl uymamız gerektiği konusunda ne söylüyorlar?
Dünyevi yaşamının sonlarına doğru, İsa öğrencilerine Baba’sının buyruklarına
sadık kaldığını kanıtlamış ve bunun sonucu olarak Baba’sının sevgisinde “kalmıştı”
(Yu 15:10). İsa buyrukları, reddetmek veya terk etmek için olumsuz engeller olarak
görmemişti; aksine onları O’nunla ve diğer insanlarla olan sevgi dolu bir ilişki açısından, gerekli ilkeler olarak görmüştü. Sevilen öğrenci Yuhanna, imanlılara Allah’a
olan yükümlülüklerini hatırlattığında, İsa’nın Müjde’deki sevgi ve birlik lisanının
aynısını kullanmıştı. Aslında, Yuhanna sevginin her zaman yasanın özü olduğunu
anlamıştı (örneğin, 2Yu 6). Bir kişi, Allah ve diğer insanlarla sevgi dolu bir ilişki
içerisine girmezse, yasayı tuttuğunu da iddia edemez.
“Allah’ın yasası, kendimizi sevdiğimiz gibi yoldaşlarımızı da sevmemizi talep eder.
O zaman, büyük oranda iyi şeyler yapmak için aklın tüm gücü ve eylemi bu yönde
gelişir… Büyük bir güçle başkalarına da söyleyebilsinler diye insana ruhun kraliyet
armağanlarını Veren için ne büyük bir zevk! Onlar, Allah ile insan arasındaki bağlantıdır ve Mesih’in Ruh’u ile göklerin özelliklerini açıklarlar. Böbürlenmeden görülen
kutsallığın gücü, birçok güçlü vaazdan bile daha dokunaklı bir şekilde seslenir. O,
Allah’tan söz eder ve yalnızca sözlerin yapabileceğinden çok daha güçlü bir şekilde
insanlara görevlerini açıklar.”—Ellen G. White, Manuscript Releases, Cilt 20, S. 138.
Yasa ile sevgi arasındaki bağlantıyla nasıl tecrüben oldu? Yani, şahsi uygulama seviyesinde, sevgi Allah’ın yasasına itaatle nasıl vurgulandı?
87
Çarşamba
Haziran 11
Yakup ve Yasa
“Ait olduğunuz Kişi’nin yüce adına küfreden onlar değil mi? ‘Komşunu
kendin gibi seveceksin’ diyen Kutsal Yazı’ya uyarak Kralımız Tanrı’nın Yasası’nı gerçekten yerine getiriyorsanız, iyi ediyorsunuz. Ama insanlar arasında ayrım yaparsanız, günah işlemiş olursunuz; Yasa tarafından, Yasa’yı
çiğnemekten suçlu bulunursunuz” (Yakup 2:7–9).
Yeni Ahit’te, Yakup’a atfedilen sadece bir kitap vardır. Yazar, onun hangi Yakup
olduğunu belirtmese de, mektubun İsa’nın kardeşi olan Yakup’tan geldiği genel
olarak kabul görmektedir. Yakup, belki de başlangıçta İsa’nın Mesihliği konusunda
şüpheci olsa da (Yu 7:5), Yeni Ahit inanlı topluluğunda etkili bir liderlik pozisyonuna
sahipti (Elç 15:13, Gal 1:19). Yine, eğer İsa ilahi yasayı yürürlükten kaldırmaya niyetlenmiş olsaydı, hiç şüphesiz kendi öz kardeşi bunu biliyor olurdu.
Yakup 2:1–26’yı okuyun. Bu bölümün temel mesajı nedir? Yakup 7–9.
ayetlerde yasayı özetledikten sonra, neden tüm buyrukları tutmak konusundan bahsetmişti? Bu ayetler, sevgi ile Allah’ın yasasına itaat arasındaki
ilişkiyi nasıl göstermektedir?
Pavlus’un yasa konusundaki öğretisini yanlış anlayanlar, yasanın rolü konusunda
Yakup ve Pavlus’un birbirine karşı olduğunu iddia ederler. İçeriğin çoğu, kurtuluşta
işlerin yeri üzerinedir. Pavlus, işlerden bağımsız olarak iman yoluyla, lütufla kurtulduğumuzu söylerken (Ef 2:8, 9), Yakup “eylemsiz iman ölüdür” (Yakup 2:26) diye ifade
eder. Bu ifadeler birbiriyle çelişmez; Yakup, Pavlus’un sayısız kez lütfun yasayı geçersiz
kılmadığı yolundaki sözlerini güçlü bir şekilde vurgulamaktadır. Pavlus’un Romalılar
13:9’daki sözlerini, Yakup Allah’ın yasasının özünün sevgi olacak şekilde tam olarak
anlamıştır (Yakup 2:8). Sevginin pratik eylemini göstermeyen hiç kimse, Allah’ın buyruklarını gerçekten tuttuğunu iddia edemez.
88
Perşembe
Haziran 12
Yahuda ve Yasa
Yeni Ahit’in en kısa kitabı olan Yahuda’nın, İsa’nın başka bir kardeşi tarafından
yazılmış olduğuna inanılır. Yazar kendisini İsa Mesih’in “kölesi” olarak tanıtırken,
Yakup’un kardeşi olduğunu itiraf eder. Matta, İsa’nın dört kardeşinden ikisini Yakup
ve Yahuda olarak adlandırdığından dolayı (Mat 13:55), genelde bu kısa mektubun
yazarının Kurtarıcı’nın kardeşi olan Yahuda olduğu kabul edilir. İncelediğimiz tüm
diğer dini yazarlarda olduğu gibi, eğer İsa yasayı bir tarafa bırakmış olsaydı, Yahuda
biliyor olurdu.
Yahuda, ne yasaya ne de buyruklara ilişkin bir imada bulunmasa da, tüm mektubu Allah’a sadakat ve O’nun yasasını ihlal etmenin sonuçları üzerindedir.
Yahuda 4’ü okuyun. Tüm tartışmamıza uygun olarak ne denmektedir?
Eğer günah olmasaydı lütuf da gerekli olmayacağından, lütfun mutlaka anılmış
olması, yasanın da mevcudiyetini gerektirir (Rom 5:18–6:15). Bu sahte öğretmenlerin söyledikleri şey o kadar kötüydü ki, Yahuda bunu Rab’bi inkâr etmekle eşdeğer
olarak görmüştü.
İbraniler 3:7–19, nasıl Yahuda 5–7’yi aydınlatmaya yardımcı olur? Bu
ayetler, hep birlikte bizlere itaat ve iman arasındaki ilişkiyi nasıl gösterir?
Yahuda, kendine özgü diplomatik tarzıyla, dinleyicilerine Mısır tutsaklığından özgür kılınan İsraillilerin yaşadıklarını hatırlatıyor. Allah onlara kudretini gösterdi ve
hatta onlara yasasını verdi, fakat onlar sadakatten ayrıldıklarında, O’ndan ayrılmanın
korkunç sonuçlarına maruz kaldılar. Yahuda, insanların düşebileceğini ve yargıyla
karşılaşabileceğini çok açık bir şekilde ifade etmektedir. Kutsal Yazı’nın diğer yerlerinde olduğu gibi şu hususta çok açıktır: imana sahip olduğunu iddia eden herkes,
bu imanı itaatkâr bir yaşamla belli etmeye razı olmalıdır.
Yahuda kitabını okuyun. Tüm çetin uyarılara rağmen, burada kendin
için ne gibi vaatler keşfedebilirsin?
89
Cuma
Haziran 13
Ellen G. White, “The Law in the Christian Age,” Signs of the
Times, Ağustos 5, 1886, kitabını okuyun.
Ek Çalışma:
“Elçilerin neden Allah’a tövbeyi öğretmeleri gerekiyordu?—Çünkü günahkârın
Baba ile sorunu vardır. O, yasayı çiğnemiştir; günahını görmesi ve tövbe etmesi gereklidir. Sonraki işi nedir?—Sadece kanı tüm günahlardan arındıracak olan İsa’ya
bakmak. Mesih’e iman etmek gereklidir; zira yasada kurtarıcı bir vasıf yoktur. Yasa
suçlar, fakat onu ihlal eden kişiyi bağışlayamaz. Günahkâr, Mesih’in kanının erdemlerine bağlı olmak zorundadır. ‘Koruyuculuğuma sarılsınlar’ demişti merhametli
Kurtarıcı, ‘barışsınlar benimle, evet benimle barışsınlar.’ Rabbimiz en çok bağışlananı, en fazla seveceğini söylemişti; ve günahla kirlenmiş, Allah’ın kutsal yasasını çiğnemiş, kendisini olduğu gibi görüp affa ihtiyaç duyduğunu hissedenleri. Yasanın
kutsal talebinden en fazla ikna olan kişi, onun suçlamalarının büyüklüğünü en açık
şekilde görecek ve aslında daha fazla bağışlandığını hissedecek olan kişidir.”—Ellen
G. White, Signs of the Times, Ağustos 5, 1886.
Tartışma Soruları:
 Dikkatle Ellen G. White’ın yukarıdaki beyanını okuyun. Bu alıntı, bu çey-
rek yılı kapsayan dini öğretiyi nasıl aydınlatmaktadır? Günahkârın, “Mesih’in kanının erdemlerine bağlı olmak zorunda” olması ne demektir?
 Yahuda 4’deki uyarılar üzerinde daha fazla düşünün. İnsanlar Allah’ın
lütfunu ilan ediyorlarsa, mutlaka imanlıdırlar. Ancak Yahuda onların Rab’bi
inkâr ettiklerini söylüyor. Allah’ın lütfunun yasayı ortadan kaldırdığını iddia
edenler için bu ciddi ima ne anlam taşıyor? Eğer insanlar yasanın ortadan
kaldırılmasını talep ediyorlarsa, aslında neyden kurtulmaya çalışıyorlar?
 Yasanın inkâr edilmesi, hatta buyruklardan birinin reddedilmesi, Al-
lah’ın yasasını “çökertmeye” çalışan Şeytan’ın elini nasıl güçlendirir?
Güneşin Batışı: 19:41 (İstanbul)
90
Konu
12
*Haziran 14–20
Mesih’in İnanlı
Topluluğu ve Yasa
Sebt Günü
Yar 2:16–3:7, Yaratılış 6, Yaratılış 12, Yas
7:6–12, Gal 3:6–16, Vah 12:17, 14:6–12.
Konuyla İlgili Metinler:
“Bu da, Tanrı’nın buyruklarını yerine getiren,
İsa’ya imanlarını sürdüren kutsalların sabrını gerektirir” (Vahiy 14:12).
Hatırlama Metni:
B
ayrak yarışında bir takım, genelde dört koşucudan oluşur. Takım üyeleri,
başka bir zamanda birbirleriyle rekabet edebilir, ama şimdi aynı takımın
parçaları olarak bir bütünmüş gibi düşünmeyi öğrenmek zorundadırlar. Yarıştaki pistin uzunluğu, katılımcılar arasında eşit olarak bölünmüştür. Bir takım
üyesi, yalnızca kendisine bayrak verildiğinde koşabilir. Bayrak, yarış bitinceye dek
takımın bir üyesinden diğerine ustaca aktarılır. Bir anlamda bayrak (çubuk), bayrak
koşusu takımının üyeleri arasında sürekliliğin tek sembolüdür.
Allah’ın inanlı topluluğu da bir bayrak koşusu takımına benzer. Bahçedeki Adem
ile başlayarak, bayrak, kurtuluş tarihinin çeşitli safhalarıyla aktarılmıştır: Nuh’tan
İbrahim’e, Sina’ya, Yeni Ahit kilisesine, Reformasyon kilisesine ve şimdi de üç melek
mesajını ilan edenlere.
Allah’ın inanlı topluluğunun sürekliliğinin sembolü, Düşüş’den sonra hep Allah’ın kurtarıcı lütfuyla eşleşen, O’nun yasasıdır. Her ikisi de birlikte müjdenin özünü oluşturur.
Bu haftaki çalışmamız, çağlar boyu Allah’ın inanlı topluluğunda, yasanın (ve lütfun) sürekliliğinin izini sürecektir.
*21 Haziran Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
91
Pazar
Haziran 15
Adem’den Nuh’a
Bir bakıma, sadece Yeni Antlaşma çağından beri, imanlıların İsa’nın yaşamına,
ölümüne ve dirilişine ilk elden tanıklık ettiklerinde, “Mesih’in kilisesinin” varlığından söz edebiliriz. Ancak “Mesih’in kilisesini” geniş bağlamda görebiliyoruz. “Kilise”
teriminin Grekçesi, eklesia’dır. Seküler dünyadan ödünç alınmış olup, “göreve çağırılmak” anlamındadır. Allah her nesilde sadakat, güven, sevgi ve itaatle dolu bir yaşamla O’nun istemini yansıtan insanları “göreve çağırmıştır.”
Yaratılış 2:16–3:7’yi okuyun. Adem ve Havva nasıl bir sınavdan geçirilmişti?
Böyle bir sınav, neden mükemmel varlıklar olmak için gerekliydi?
Adem ve Havva, sevebilmeleri için ahlâki bakımdan özgür kimseler olarak yaratılmış olmalıydılar. Yapmaları için hiçbir sebep olmasa da, onlar yanlış yapma kabiliyetine ve özgürlüğüne sahip olmuş olmalıydılar. Ağaçtaki sınav, ahlâki bir sınavdı:
Onlar hangi şekilde Allah’ın vermiş olduğu ahlâki özgürlüğü kullanabileceklerdi?
Yanıtı biliyoruz.
Ahlâkiliğin merkezinde, yasa, bizler için iyi ve kötüyü tanımlayan Allah’ın yasası
vardır (ağacın, “iyiyle kötüyü bilme ağacı olarak adlandırıldığına dikkat edin). Eğer
insanlar yalan söyleme, çalma ve öldürme kapasitesine sahip olmadıkça, bunları
yasaklayan yasanın gayesi ne olabilir ki? Robotlardan oluşan—sadece iyi olanı yapabilen—bir evrende yasalar anlamsız olurdu. Ancak Allah bizleri bu şekilde yaratmamaya karar verdi. Yapamazdı—eğer gerçekten seven varlıklar istediyse. Düşüş’ten
sonra Adem ve Havva sonraki nesile “bayrağı aktarmayı” başarmış olsa da, insan
ahlâkının düşüşü hızlı ve rezilce oldu. İlk iki oğlundan, Kayin açgözlülük, yalan,
cinayet ve ebeveynlerine saygısızlık ruhuna kapılırken, sadece Habil Allah’ın inanlı
topluluğuna katılmayı seçti. Kötülük, iyiliği gölgelediğinden işler daha da kötüye gitti
ve Tufan zamanında sadece Nuh ve ailesi gerçekten Mesih’in inanlı topluluğunun
üyeleri olarak kalabildiler.
Geçen 24 saatte, bizlere Aden’den verilen özgürlüğü kullanarak, kaç kez
ahlâki seçimler yaptın? Bu seçimler nelerdi ve bunlar Allah’ın ahlâki yasasıyla ne kadar çok uyum içindeydi?
92
Pazartes İ
Haziran 16
Nuh’tan İbrahim’e (Yar 6:5–9)
Nuh’un içinde doğduğu dünya, o ana dek mevcut olan en kötü toplumdu, yani
durum oldukça berbattı. Yaklaşık bin yıl yaşayan insanlarla, Allah’ın yarattığı insanlardan dolayı yüreği sızlayacak derecede kötülüğün toplumun içine nasıl işlediğini
görmek pek zor değildi!
Yaratılış 6’yı okuyun ve sonra şu soruları yanıtlayın:
1. Allah’ın insanları yarattığından dolayı “üzülmesi” fikrini nasıl anlamalıyız? Bu durum, neden Allah’ın olanlardan haberi olmadığı anlamına gelmez? (Bkz. Yas 31:15–17.)
2. Ellen G. White, “Tanrı oğulları” ve “insan kızları” tanımını yazdığında, imanlı erkeklerin, imansız kadınlarla evlenmelerini kastediyordu. O halde, Yaratılış 6’dan inanlı topluluğunun dünya ile etkileşimi
hakkında ne gibi dersler öğrenebiliriz?
3. Bu insanlar, Allah’ı gücendirecek ne gibi şeyler yapmış olabilirlerdi
ve bu şeylerin O’nun yasası ile ilgisi nedir?
4. Yaratılış 6’da Nuh’un tanımlanmasına bakın. Ayet, onun ne tarzda bir
adam olduğunu anlamamıza yardımcı olacak ne söylemektedir, özellikle de böyle bozuk bir dünyada? Aynı zamanda, Nuh neden Allah’ın
gözünde “lütfa” ihtiyaç duymuştu? Bu bizlere, o zamanlar bile iman
ve Allah’ın yasası arasındaki ilişki hakkında ne söyler?
93
Salı
Haziran 17
İbrahim’den Musa’ya
Tufan’dan sonra, Allah’ın istemini nesilleriyle paylaşmak, Nuh’un ve oğullarının sorumluluğuydu. Nuh’un ailesi, insanlığın Allah’ın yasasına itaat etmeyi reddetmesinin
bir neticesi olarak dünyevi yıkımın geldiğini biliyordu ve Allah’ın lütfunun tecrübesiyle
daha imanlı bir nesil geliştirmeye yardımcı olacak bir şeyler yapabilirlerdi. Maalesef
Tufan’dan çok fazla zaman geçmeden dünyanın sakinleri yine isyan ettiler (Yar 11:1–
9). “Onlardan çoğu Allah’ın varlığını inkâr etmiş ve Tufan’ı, doğal sorunların bir işleyişi
olarak görmüşlerdi. Diğerleri tufan öncesi dünyayı yok eden Üstün Varlık’a inanmıştı;
ve onların kalpleri tıpkı Kayin gibi O’na karşı isyanla dolmuştu.”—Ellen G. White,
Patriarchs and Prophets, S. 119.
Yaratılış 12 ve 15:1–6, bizlere aynı şekilde yasa ve lütfun birlikte çalıştıklarını nasıl gösterir?
Allah, Şem’in neslinden olan İbrahim’i çağırarak onunla bir bereket antlaşması
yapmıştı (Yar 12:1–3). Kutsal Kitap, Allah’ın İbrahim’i çağırmasına yönelik bir kıstas
vermez. Onda Nuh’ta olan doğruluk profili yok gibidir. Aslında çağrıdan hemen sonra
korkak, aldatıcı (Yar 12:11–13), Allah’ın yasasını çiğneyen biri olarak kendisini
kanıtlamıştı. Ancak İbrahim gerçek imana sahip biriydi ve Allah’ın lütfuyla bu iman
kendisine doğruluk olarak sayılmıştı. Mükemmel olmasa da, Allah’ın sesini dinlemeye gönüllüydü, hem de insani bakış açısıyla olanaksız görünen şeyler için Allah’a
güvenmek anlamında olsa bile.
Allah’ın sesini dinlemeye razı olup O’nun buyruklarına uyanlar içinde, İbrahim tek
başına değildi. Firavun, iki Avimelek ve Yusuf, Allah’ın zinayı ve yalanı onaylamadığının
çok iyi farkındaydılar. Hem de ikinci Avimelek, İshak’ı halkını ayarttığı için azarlamıştı
(Yar 26:10). Allah İbrahim’i belirli bir görev için seçmiş olsa da, birçok ulusta O’ndan
korkan insanlar vardı. Aslında İbrahim ve askeri ittifakı, Kedorlaomer ve onun koalisyonunu yendikten sonra İbrahim, “Yüce Tanrı’nın kâhini” (Yar 14:18) olan Kral Melkisedek tarafından kutsanmıştı. Bu, Musa’nın işinden ve hizmetinden bile önceki zamanda, dünyanın Allah’ın varlığını bildiğini kanıtlamaktadır.
94
Çarşamba
Haziran 18
Musa’dan İsa’ya
Mısır ve Mezopotamya’da bulunan kadim yasa kuralları, Allah’ın yasasında geçen
yaygın bilgi, ilkeler ve kurallar için bir kanıt sağlasa da, bunlardan hiçbiri eksiksiz
değildir. Aslında bu kurallardan çoğu, Allah’ın daha sonra kınadığı putperestliği ve
diğer uygulamaları destekleyen yasalar içerir. O halde, Allah gerçek yasasına kâhyalık
edecek insanlar seçmişti. Bu insanlar İbrani ulusuydu, yüzyıllar önce antlaşma vaadi—ki nihaî gerçekleşmesi sadece İsa’da olan bir vaatti—yapılan İbrahim’in nesli ve
varisleriydi.
Yasa 7:6–12’yi okuyun. Bu pasaj, yasa ve lütuf arasındaki ilişkiyi nasıl
açıklıyor?
Allah, kendi yasası için İsrail’i emanetçi olarak seçtiğinde, onların mükemmel insanlar olmadıklarını biliyordu. Buna karşın istemini diğer kusurlu insanlarla paylaşma
görevini onlara emanet etti. Onları “kâhinler krallığı ve kutsal bir ulus” (Çık 19:6)
olarak adlandırması, İsrail’in tüm dünya için Allah’ın aracı kâhinleri olduğunu göstermektedir. O, Allah’ın isteminin gerçeğini şaşkın uluslara getirmek için seçilmişti.
İsrail’in hatalarına, zayıflıklarına ve bazen düpedüz isyanlarına rağmen, Mesih’in yine
bu insanlar içinden gelmesi, yaşaması, hizmet etmesi ve ölmesi, yüzyıllar önce İbrahim ile yapılan antlaşma vaadinin gerçekleştiğini göstermektedir.
Galatyalılar 3:6–16’yı okuyun. Pavlus, antlaşma vaadinin gerçek anlamını daha iyi açıklamaya yardım edecek ne yazmıştı?
Kadim İsrail’de birçokları tek bir isim formundaki “tohum” (soyundan olan) ifadesinden, tek bir topluluk olarak İsrail’i anlamış olsa da, Pavlus burada antlaşma
vaadinin asıl ve tam gerçekleşmesinin bizzat İsa’yı temsil ettiğini söylemektedir. O
halde, müjde hem yasa hem de lütuf üzerindeki bariz vurgusuyla, antlaşmayı en üst
düzeyde göstermekte ve açıklamaktadır.
İbrahim’in ilk kez antlaşma vaadini almasından, Mesih’in zamanına kadar geçen tüm uzun çağları düşün. Bu durum, Allah’a güvenmek söz konusu olduğunda sabrın gerekli olduğu konusunda sana ne söylüyor?
95
Perşembe
Haziran 19
İsa’dan Baki Kalanlara
Aden’den beri Allah’ın inanlı topluluğu hep yanılabilir insanlarla doluydu. Allah’ın
doğruluğunun tanığı olduğu sanılan kurumun kendisi de aynı doğruluğa ihtiyaç içindeydi. “Bayrak” nesilden nesile aktarılırken, hiçbir koşucu bitiş çizgisini geçmeye layık
değildi. Yasayı alanlardan hiçbiri doğruluk seviyesine ulaşmaya kadir değildi. Görünen
o ki, Allah’ın onayının soruşturulmasında, insanlık boşuna kürek çekmişti.
Ancak tüm umutların söndüğü zannedilen bir anda, “bayrağı almak için” Allah
Oğlu’nu gönderdi. İkinci Adem olarak İsa bu dünyaya günahsız olarak geldi ve Babası’na sürekli bağlılığı sayesinde, Çarmıh’a gidinceye dek itaatini korudu. İsa dirilişiyle
bitiş çizgisini geçti, zira ölüm zincirini kırmıştı. Şimdi, dirilmiş olan Mesih, Ruh’un
gücüyle doğruluğunu her imanlıyla paylaşmaktadır. Hep antlaşma vaadinin merkezi
olan bu mesaj, İsa dünyevi hizmetini tamamladıktan sonra ve Yeni Antlaşma kilisesinin başlamasıyla daha açık bir şekilde anlaşılmıştı.
Maalesef Hıristiyan kilisesi—tüm aydınlanmalara rağmen—antlaşmaya kadim İsrail’den bile daha az sadık olduğunu kanıtlamış ve derin bir ikiyüzlülük hemen hemen
her yerde baş göstermişti. On altıncı yüzyılda başlayan Reformasyon, bu gidişatı tersine
çevirmeye başlamışsa da, sendelemiş ve (gördüğümüz gibi) Yeni Antlaşma Hıristiyanlığı yaşamında yasanın rolü ve gayesi hakkında yanlış görüşler de dahil olmak üzere,
Hıristiyan dünyasına birçok yanlış doktrin ve öğreti girmişti. Kaybolan birçok gerçeği
eski haline getirmek için, Allah geriye kalanları (baki kalanlar) göreve çağıracaktı.
Vahiy 12:17 ve 14:6–12’yi okuyun. Bu ayetler, Allah’ın dünyaya son uyarı
mesajında, hem yasayı hem de lütfu nasıl açıklamaktadır?
Gördüğümüz gibi, “Allah’ın buyruklarını tutmak” gerçek sevgiyi göstermek için Allah’ın işaret ettiği yoldur. Ancak hangi bakımlardan, bu buyrukları tutuyor gibi görünüp, gerekli olan sevgiyi gerçekten gösteremeyebiliriz?
Eğer sevgi göstermezsek, neden buyrukları gerçekten tutamayız?
96
Cuma
Haziran 20
“Vahiy 14’deki üç melek, Allah’ın mesajının ışığını kabul edip,
O’nun temsilcileri olarak, enine boyuna dolaşarak tüm dünyayı etkili bir şekilde
uyaran insanları temsil etmektedir. Mesih takipçilerine şunu söylemişti: ‘Dünyanın
ışığı sizsiniz.’ Matta 5:14. Golgota’daki İsa’nın çarmıhını kabul eden her cana şöyle
denmektedir: ‘Ruhun kıymetini bilin: “Dünyanın her yanına gidin, Müjde’yi bütün
yaratılışa duyurun.” Markos 16:15. Bu işi engelleyen hiçbir şeye izin verilmemiştir.
Bu, çağımızın en önemli işidir; bu ebediyete kadar uzanan bir iş olmalıdır. İsa’nın,
onların kurtuluşu için, kurbanlığıyla insan ruhlarına gösterdiği sevgi, O’nun tüm
takipçilerini harekete geçirecektir.”—Ellen G. White, Testimonies for the Church,
Cilt 5, S. 455, 456.
“En önemli konu, birinci ve ikinci meleğin mesajlarını kucaklayan üçüncü meleğin mesajıdır. Bu mesajların içerdiği gerçekleri herkesin anlaması ve bunları günlük
yaşamda göstermesi gerekir, zira kurtuluş için bu zorunludur. Bu büyük gerçekleri
anlamak için ciddi bir şekilde, duayla araştırmalıyız; anlama ve kavrama gücümüzü
sonuna dek kullanmalıyız.”—Ellen G. White, Evangelism, S. 196.
Ek Çalışma:
Tartışma Soruları:
 Vahiy 12:17, “geriye kalanları,” Allah’ın buyruklarını yerine getirip İsa’ya
tanıklıklarını sürdürenler olarak tarif etmektedir. Dünya üzerinde bizim
dışımızda Sebt Günü’nü tutan diğer yüzlerce Hıristiyan kiliselerinin varlığına rağmen, Yedinci–Gün Adventizmi’nin kendine özgü amacı nedir? Yedinci–Gün Sebt’ini tutsalar bile, bu kiliselerin yapmadığı neyi ilan ediyor ve
öğretiyoruz?
 Romalılar 4:3, Galatyalılar 3:6 ve Yakup 2:23’ü bağlamları içinde oku-
yun. Bu ayetler, lütufla kurtuluşu anlamamıza nasıl yardımcı oluyorlar?
 “Sonsuz müjde” ile başlayan ilk meleğin mesajında, “onun yargısının
saati geldi” ilanının da yer almış olmasına dikkat edin. Öyleyse müjde, yasa
ve yargı ifadelerinin hepsi de üç meleğin mesajında karşımıza çıkmaktadır.
Yargıdaki yasa ve lütfun rolünü nasıl anlamalıyız? Hepsi nasıl bir uyum
içindedirler?
Güneşin Batışı: 19:43 (İstanbul)
97
Konu
13
*Haziran 21–27
Mesih’in Krallığı ve Yasa
Sebt Günü
Konuyla İlgili Metinler:
Vah 22:14, 15; 1Ko 15:26.
Mat 4:8, 9; Dan 2:44; 1Pe 2:11; 1Ko 6:9–11;
“ ‘Ama o günlerden sonra İsrail halkıyla Yapacağım
antlaşma şudur’ diyor RAB, ‘Yasamı içlerine yerleştirecek, Yüreklerine yazacağım. Ben onların Tanrısı olacağım, onlar da benim halkım olacak.’ ”
(Yeremya 31:33).
Hatırlama Metni:
A
pple’ın kurucusu olan Steve Jobs 2011’de öldü. 56 yaşındaydı. Kansere yakalanmadan yıllar önce Jobs, bizleri daha iyiye ulaşmaya teşvik ettiğinden dolayı ölümü “yaşamın en iyi tek icadı” olarak nitelendirmişti. Diğer bir deyişle, zamanımız çok kısıtlı olduğundan, şu an başarılı olmak için, olabildiğince gayret etmeliydik.
Ancak Jobs da tarihe karıştı. Bu dünyada daha büyük bir menfaati aramak için
onu teşvik eden şey, ölüm (veya en azından onun kaçınılmazlığı) sığ bir zeminde,
buraya kalıcı bir şekilde kök salmanın boşunalığını göstermiş olmalıydı. Kuşkusuz ki
Jobs çok şey gerçekleştirmişti, fakat milyonlarca yıla veya sonsuzluğa kıyasla bunun
ne önemi olabilir ki?
Doğrusu, bizlere bu dünyanın ve içindeki her şeyin yok olacağı, içinde günah ve
ölümün (Allah’ın yasasının çiğnenmesinin tüm sonuçlarının) hiçbir zaman mevcut
olmayacağı, yeni ve sonsuz bir dünyanın yaratılacağı Allah tarafından vaat edilmiştir.
Bu hafta Allah’ın ebedi krallığı sorusuna ve buna bağlı olarak yasanın rolüne bakacağız.
*28 Haziran Sebt Günü’ne hazırlık için bu haftanın konusunu çalışın.
98
Pazar
Haziran 22
Allah’ın Krallığı
Allah ilk insan varlıklarını yarattığında, onlara her şeyin üzerinde hâkimiyet vermişti. Adem dünyayı yönetecekti. Ancak o Allah’ın yasasını çiğnemekle, dünyevi hükümdarlık hakkını kaybetti ve sahiplik başdüşman Şeytan’a geçti. Ataların çağında,
diğer dünyaların temsilcileri Allah’ın huzurunda toplandıklarında, dünyanın “temsilcisi” Şeytan’dı (Eyüp 1:6).
Efesliler 2:2; 2.Korintliler 4:4; Matta 4:8, 9’u okuyun. Bu ayetler bizlere
bu dünyadaki Şeytan’ın gücü hakkında ne söylüyor?
Çöldeki denenmelerde meydana gelenler çok anlamlıdır. Şeytan, eğer İsa boyun
eğip, itaat ederse, O’na dünyadaki tüm krallıklara sahip olacağını teklif etmişti (Mat
4:8, 9; ayrıca bkz. Luka 4:5–7). İsa dünyayı Şeytan’dan geri almak için geldi, fakat
bunu sadece yaşamı pahasına yapabilecekti. O halde, Şeytan’ın orada durup, O’na
dünyayı teklif ettiği ayartı ne kadar güçlü olmalıydı! Ancak Şeytan’a boyun eğmekle,
Adem’in düştüğü aynı tuzağa düşerdi ve bunun sonucunda da Baba’sının yasasını
çiğnemekten suçlu olurdu. Eğer böyle yapsaydı, kurtuluş planı iptal olurdu ve bizler
de günahlarımız içinde ölürdük.
Tabii ki, İsa’nın galip geldiğini ve bu zaferiyle de, Daniel 2’de ifade edilen insan
eli değmeden kesilen taşın bu dünyadaki tüm krallıkları yok edeceğini, Allah’ın sonsuz krallığındaki yaşam için güvenceye ve vaade sahip olduğumuzu biliyoruz. Ve
bundan sonra, “Göklerin Tanrısı hiç yıkılmayacak, başka halkın eline geçmeyecek bir
krallık kuracak. Bu krallık önceki krallıkları ezip yok edecek, kendisiyse sonsuza dek
sürecek” (Dan 2:44).
Daniel 2’de ifade edilen tüm krallıklar, heykelin ayak parmaklarındaki
demir ile kilin karışımı ile sembolize edilen Avrupa’nın sürekli bölünmesi
de dahil, kendileri hakkında önbildirilen her şeyi yaptılar. Bu müthiş gerçekler, neden “sonsuza dek kalıcı” son krallık vaadine güvenmemize yardımcı olmalıdır?
99
Pazartes İ
Haziran 23
Krallığın Vatandaşları
Birçok ulusta, insanlar eğer yeni taşındıkları ülkelerde vatandaşlığa sahip olmak
istiyorlarsa, doğdukları ülkedeki tüm haklarından feragat etmeleri gerekir. Ancak,
bazı ülkeler çift vatandaşlığa izin verir; yani her iki ülkeye de bağlı kalabilirler.
Ancak büyük mücadelede buna benzer bir çift vatandaşlık yoktur. Ya bir tarafta, ya
da diğer tarafta yer alırız. Kötülüğün krallığı, binlerce yıldır doğruluğun krallığına karşı
savaş halindedir ve kişinin aynı anda her iki tarafa da sadık kalması olanaksızdır. Hangi
krallığa bağlı olduğumuz konusunda hepimiz bir seçim yapmak zorundayız.
1.Petrus 2:11, İbraniler 11:13, Efesliler 2:12, Koloseliler 1:13, Yasa 30:19
ve Matta 6:24’ü okuyun. Bu ayetler bizlere Mesih ile Şeytan arasındaki büyük mücadelede “çift vatandaşlığın” olanaksızlığı konusunda ne söylüyor?
Yasayı tutmak, vatandaşlığımızın gerçekte kime ait olduğunu göstermek
açısından ne gibi bir rol oynamaktadır? Bkz. Vah 14:12.
İnsanlar bir kez Mesih’i izlemeye karar verdikleri zaman, sırtını iblisin krallığına
dönmeyi tercih eder. Kişi artık başka bir ulusun, İsa Mesih’in parçasıdır ve bunun
sonucunda da şimdi O’nun kurallarına, O’nun yasasına, O’nun buyruklarına uyar,
iblisinkilere değil. Ancak kişinin itaati evrensel olarak değerlendirilmemiştir—hiç
kuşkusuz ne bu insanları geri almaya istekli iblis tarafından, ne de onlar arasında
“yabancı ve konuk” gibi güvensizliğe eğilimli başka insanlar tarafından. Bu engellere
rağmen Allah, ilk bağlılıklarını “bu dünyanın egemenine” (Yu 12:31) değil, O’na
teslim edecek insanlara sahiptir.
Bir ülkedeki yabancılar, farklı oldukları için sık sık göze çarparlar. “Burada yabancı ve konuk” olan, Yedinci Gün–Adventistleri olarak, bizler de
nasıl göze çarpmalıyız? Acaba göze çarpıyor muyuz?
100
Salı
Haziran 24
İman ve Yasa
Kutsal Yazı’ya hakim olan konu çok basittir: Allah sevgidir. Allah’ın sevgisi en güçlü olarak O’nun lütfunda sergilenmiştir. Sınırsız kudretiyle O, yeryüzünden insanlığı
kolayca silip süpürebilirdi, ancak bunun yerine sabretmeyi tercih etti ve herkese
O’nun krallığındaki yaşamın bütünlüğünü tecrübe etme şansı verdi. Bunun da ötesinde, O’nun sevgisi, kendisinin bizzat Çarmıh’ta ödediği bedelle kanıtlandı.
Allah’ın sevgisi aynı zamanda O’nun adaletiyle ilişkilidir. Kendi kaderlerini seçmeleri için insanlara sayısız fırsatlar sağlayan sevgi Tanrısı, onların reddettiği bir
krallığı kabul etmeleri için onları zorlamayacaktır. Kötüler, yargılanmak için Allah’ın
tahtının önüne geldiklerinde, kendi tanıklıklarıyla suçlanacaklardır. Tahtın huzurunda duran hiç kimse, Allah’ın taleplerinin gerçekten farkında olmadığını söyleyemeyecektir. İster yazılı, isterse doğadaki vahiyle olsun, herkes Allah’ın yasasının temel ilkelerine maruz kalacaktır (Rom 1:19, 20; 2:12–16).
1.Korintliler 6:9–11 ve Vahiy 22:14, 15’i okuyun. Kimler Allah’ın krallığına
girecek, kimler dışarıda kalacak ve neden? Allah’ın yasası burada ne gibi bir
rol oynayacaktır? Ayrıca iki grup arasındaki kesin zıtlığa dikkat edin!
İlginç olan şey, eğer 1.Korintliler 6:11’i Vahiy 22:14 ile yanyana koyarsan, Rab İsa
Mesih adına aklanan sadık imanlıları görürsün; yani onlar “yasanın gereklerini yaparak değil, iman ederek aklandı” (Rom 3:28); ancak onlar aynı zamanda o yasayı da
tutuyorlardı.
“Allah günahkârları cennetten dışlamaz. Günahkârların kendi uyumsuzlukları onların dışlanmasına neden olur. Allah’ın görkemi onları yakan bir
ateş gibi olurdu. Öyle ki, kendilerini kurtarmak üzere ölen İsa’dan saklanabilmek için ölümü bile göze alsınlar!”—Ellen G. White, Cennete Giden Yol,
S. 14. Bu sözler, kaybolanın kaderi hakkındaki acı verici konuyu anlamamıza nasıl daha çok yardımcı olmaktadır?
101
Çarşamba
Haziran 25
Ebedî Krallık
Allah mükemmel bir dünya yaratmıştı. Günah girdi ve bu mükemmel dünya ağır
bir yara aldı. Kurtuluş öyküsü, bizlere İsa’nın insanlık tarihine girerek, başka şeylerin
yanında, orijinal mükemmelliği restore ettiğini söyler. Kurtulanlar, sevginin en üst
düzeyde hüküm sürdüğü mükemmel bir dünyada yaşayacaktır.
Gördüğümüz gibi, sevgi sadece ahlâki bir evrende, sadece ahlâki varlıklarla mevcut olabilir ve ahlâki olması için de onların özgür olması gerekir. Bu da şu soruyu
akla getiriyor: kötülük yeniden ortaya çıkabilir mi?
Daniel 7:27, Yu 3:16 ve Vahiy 21:4, kötülüğün yeniden ortaya çıkıp çıkmayacağı sorusuna nasıl bir yanıt veriyor? Sonsuz ifadesinin önemi nedir?
Allah evreni yarattığında, onun istikrarlı olması için bazı şartlar vardı. Bu durum,
Allah’ın vurguladığı buyruğu ihlal etmenin ölümle sonuçlanacağına ilişkin Adem’in
uyarıldığı Yaratılış 2:17’de açıkça görülmektedir. Ölümün açıkça anılması, insanî
bakış açısından sonsuzluk kavramının şartlara bağlı olduğuna işaret etmektedir.
Yalnızca Allah’a sadık kalmış olsaydı, Adem sonsuz yaşamı tecrübe edebilirdi.
Ancak yeniden yaratılacak dünyada ölüm artık bir gerçek olmayacaktır, yani Kutsal
Yazı’da geçen birçok vaadin gerçekleşmesi olarak sonsuza kadar yaşayabileceğiz. İsyanın olup olmayacağı gerçekten tartışmalı bir noktadır. Gerçek şu ki, olmayacak.
Yeremya 31:31–34’ü okuyun. Burada, kötülüğün neden yeniden ortaya
çıkmayacağını anlamamıza yardım edecek ne gibi ilkeler görüyoruz?
Mesihî krallık, dini tecrübeleri sayesinde Allah’a sadakatlerini koruyan insanlardan oluşacaktır. Zulüm ve şahsi sıkıntılar karşısında, onlar itaat yolunu seçmişler ve
ilahi hizmete yaraşır bir yaşam sürmeye razı olmuşlardır. Allah’ın vaatleri, onların
yüreklerine kazınmıştır, öyle ki O’nu hoşnut eden şeyleri yapmayı doğal karşılarlar.
Mesih’in krallığında günah tamamen mağlup olacak ve doğruluk, azamî hâkimiyete
sahip olacaktır.
102
Perşembe
Haziran 26
Krallığın Yasası
Günahın tüm çetin sonuçları arasında ölüm en inatçı olanıdır. Günahın üstesinden
gelinebilir, Şeytan’a direnilebilir, fakat milyarlarca kişi içinde sadece iki bilinen istisna
dışında (Enok, İlyas) ölümün kaçınılmazlığından kim kurtulabilmiştir ki? Kadim bir
filozof, “iş ölüme gelince, biz insanlar duvarsız bir kentte yaşıyoruz” diye yazmıştı.
Vahiy 20:14 ve 1.Korintliler 15:26’da hangi mesaj yer almaktadır?
Ölüme yüklenen güçle, Mesih’in yeryüzünde Mesihî krallığını kurmadan önce,
O’nun öncelikle ölümü tamamen yok etmesine şaşırmamak gerekir.
Ölümün günahla ilişkisi olduğuna, yani aynı şekilde Allah’ın yasasıyla ilişkisi olduğuna kuşku yoktur; zira günah, Allah’ın yasasının ihlal edilmesidir. Bunun sonucu olarak, yasa olmaksızın günah da olamaz. Günah yasaya bağlı olsa da, yasa günahtan bağımsızdır. Yani yasa, günah olmaksızın var olabilir. Aslında, Lusifer göklerin görkeminde isyan edinceye dek çağlar boyunca böyle kalmıştı.
“Şeytan, Yehova’nın yasasına karşı isyan ettiğinde, bir yasanın mevcut olduğu düşüncesi, o zamana kadar bunu hiç duymamış melekler için tam bir sürpriz oldu.
Melekler, hizmetlerinde uşaklar gibi değil, oğullar gibidirler. Onlar ile Yaratıcıları
arasında mükemmel birlik vardır.”—Ellen G. White, Bereket Dağından Düşünceler, S. 104.
Bunu aklımızda tutarsak, Allah’ın krallığında ölümün ve günahın yokluğu, yasanın da yokluğunu gerektirmez. Tıpkı yer çekimi yasasının, evrenin fiziksel elementleri arasında uyumlu bir etkileşim için gerekli olduğu gibi, Allah’ın ahlâki yasası da,
kutsallar arasındaki doğru etkileşimi yönetmek için gereklidir. Allah kurtulanların
kalbine yasasını kazıdığında, asıl gayesi onların sonsuzluk için doğruluk yolunda
yürümelerinde yardımcı olacak kararlarını mühürlemektir. Bunun sonucunda
O’nun yasası, krallığının en büyük özü haline gelir. Böylece, Allah’ın ahlâki yasasının
ilkelerinin, O’nun ebedi krallığında mevcut olacağına inanmamız için her türlü nedene sahibiz. Tabii ki tek fark, bu ilkelerin burada ihlal edildiği gibi artık hiçbir zaman ihlal edilemeyeceğidir.
Cennetteki mükemmel ortamı hayal etmeye çalış: düşmüş yaratıklar yok,
bizi ayartacak iblis yok, günah yok ve ölüm yok. Şimdi kendine şunu sor: böyle bir ortama, yaşamındaki ve karakterindeki ne gibi şeyler uymuyor?
103
Cuma
Haziran 27
Ellen G. White, “Without a Wedding Garment,” S. 307–319,
Christ’s Object Lessons.
Ek Çalışma:
“Şeytan insanın Allah’ın emirlerine uymasının imkânsız olduğunu iddia etmişti;
gerçekten de kendi gücümüzle bunlara itaat edemeyeceğimiz doğrudur. Fakat Mesih
insan biçiminde geldi ve mükemmel itaatiyle insanlık ile tanrısallığın birleşiminin
Allah’ın hükümlerinin her birine itaat edebileceğini kanıtladı…
“Mesih’in yeryüzündeki hayatı Allah’ın yasasının mükemmel bir ifadesiydi ve Allah’ın çocukları olma iddiasındakiler karakterde Mesih’e benzer hale geldiklerinde,
Allah’ın emirlerine itaatkâr olacaklardır. O zaman Rab onları gök ailesini meydana
getirecek olanların arasına katabilir. Mesih’in doğruluğunun görkemli giysisini giymiş olarak, Kral’ın şöleninde bir yerleri olur. Kanla yıkanmış kalabalığa katılmaya
hak kazanırlar.”—Ellen G. White, Christ’s Object Lessons, S. 314, 315.
Tartışma Soruları:
 Yukarıdaki Ellen G. White’ın alıntısını okuyun. Burada hem yasa, hem de
lütuf ne şekilde açıklanmaktadır? Her zaman, ikisini de birlikte anlamamızdaki önemli husus nedir? Bu kavramlar birbirinden kopuk olarak öğretilirse ne olur?
 Bu haftaki çalışmamızın giriş bölümünde, rahmetli Steve Jobs’dan bah-
setmiş ve onun, ölümün ürkütücülüğünün, kendi ölümümüzün, buradaki
her şeyi gerçekleştirmemiz açısından bizleri teşvik etmesi gerektiği yönündeki sözlerini aktarmıştık. Bu fikirde gerçeklik payı olsa da, aslında bu
yeterli değildir. Bu hiçbir zaman ölüm sorununu ve ölümden sonra gelen
yaşamın anlamını çözmez. Aslında Jobs öldüğünde, The New Yorker dergisinin kapağında, Aziz Petrus’un, elinde iPad bulunan Steve Jobs’u inci kapıdan geçerken sorgulaması tasvir edilmişti. Bu mizahî olsa da, orada muhtemelen Steve Jobs’un göklerin görkeminde yarattığı iPad’ler ya da buna
benzer şeylerin olmayacağı gerçeğinden nasıl bir ders alabiliriz?
 Şu anki dünyada olan ne gibi şeyler sonsuza dek sürecektir? Bu dünya-
nın nihaî yıkımında ne ortadan kaldırılacaktır? Bunlar arasındaki farkı
bilmemiz neden çok önemlidir?
Güneşin Batışı: 19:44 (İstanbul)
104

Benzer belgeler