ziraat fakültesi dergisi - Gaziosmanpaşa Üniversitesi

Transkript

ziraat fakültesi dergisi - Gaziosmanpaşa Üniversitesi
GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ
ZİRAAT FAKÜLTESİ DERGİSİ
Journal of the Agricultural Faculty
of Gaziosmanpasa University
ISSN: 1300 – 2910
CİLT: 24
SAYI: 2
YIL: 2007
Sahibi
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Adına
Prof.Dr. Kadir SALTALI
Dekan
Yayın Kurulu
Prof.Dr. Kemal ESENGÜN
Prof.Dr. Sabri GÖKMEN
Prof.Dr. Gazanfer ERGÜNEŞ
Doç.Dr. Zeliha YILDIRIM
Yrd.Doç.Dr. Metin SEZER
Yayına Hazırlayan
Yrd.Doç.Dr. Murat SAYILI
BU SAYIDA HAKEMLİK YAPAN BİLİM ADAMLARI
Prof.Dr. Adem ANLARSAL
Doç.Dr. M.Emin BARIŞ
Prof.Dr. Ahmet ÖZTÜRK
Doç.Dr. Sabit ERŞAHİN
Prof.Dr. Ali Osman DEMİR
Doç.Dr. Sedat SERÇE
Prof.Dr. Bülent MİRAN
Doç.Dr. Vedat CEYHAN
Prof.Dr. Cemalettin ÇİFTÇİ
Yrd.Doç.Dr. Cemal KAYA
Prof.Dr. Cennet OĞUZ
Yrd.Doç.Dr. Fatih ER
Prof.Dr. İlknur DURSUN
Yrd.Doç.Dr. Gülşen ULUKÖY
Prof.Dr. Osman KARAGÜZEL
Yrd.Doç.Dr. Halil KIZILASLAN
Prof.Dr. Yunus PINAR
Yrd.Doç.Dr. Metin AKAY
Doç.Dr. Abdullah KELKİT
Yrd.Doç.Dr. Murat SAYILI
Doç.Dr. Devrim MEMİŞ
Yrd.Doç.Dr. Rasim KOÇYİĞİT
Doç.Dr. Ebru KAFKAS
Yrd.Doç.Dr. Rıdvan KIZILKAYA
Doç.Dr. Hüseyin ŞİMŞEK
Yazışma Adresi
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlığı
(Yayın Kurulu Başkanlığı)
60240 Taşlıçiftlik Yerleşkesi – TOKAT
Dizgi ve Baskı: GOÜ Matbaası, 60240 Taşlıçiftlik Yerleşkesi - TOKAT
GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ DERGİSİ
YAYIN VE YAZIM KURALLARI
A. YAYIN KURALLARI
1. GOÜ Ziraat Fakültesi Dergisinde, tarım bilimleri alanında öncelikle orijinal araştırmalar ile
özgün derlemeler, kısa bildiri ve editöre mektup türünde Türkçe ve İngilizce yazılar yayınlanır.
2. Yapılan çalışma bir kurum/kuruluş tarafından desteklenmiş ya da doktora/yüksek lisans tezinden
hazırlanmış ise, bu durum ilk sayfanın altında dipnot olarak verilmelidir.
3. İlk başvuruda eser, biri orijinal ve üçü yazar isimsiz olmak üzere toplam dört kopya halinde,
imzalanmış “Telif Hakkı Devri Formu’’ ile birlikte Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayın Kurulu Başkanlığı’na gönderilmelidir.
4. Hakemler tarafından yayınlanmaya değer bulunan ve son düzeltmeleri yapılarak basılmak üzere
yayın kuruluna teslim edilen makalelerin basım ücreti ve posta giderleri makale sahiplerinden
alınır. Bu ödeme yapılmadan makalelerin son şekli teslim alınmaz ve basım işlemlerine geçilmez.
5. Basımına karar verilen ve düzeltme için yazarına gönderilen eserde, ekleme veya çıkartma
yapılamaz.
6. Yayına kabul edilen makalelerin son şekli, bir disket ile birlikte bir nüsha halinde
Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayın Kurulu Başkanlığına iletilir. Yayın süreci
tamamlanan eserler geliş tarihi esas alınarak yayınlanır.Yayınlanmayan yazılar iade edilmez.
7. Bir yazarın derginin aynı sayısında ilk isim olarak bir, ikinci ve diğer isim sırasında iki olmak
üzere en fazla üç eseri basılabilir.
8. Dergide yayınlanan eserin yazarına 10 (on) adet ücretsiz ayrı baskı verilir.
9. Yayınlanan makalelerdeki her türlü sorumluluk yazar(lar)ına aittir.
10. Hakemlere gönderilme aşamasından sonra iki defa makalesini geri çeken araştırıcıların
makaleleri bir daha dergide yayınlanmaz.
11. Yukarıda belirtilen kurallara uymayan eserler değerlendirmeye alınmaz.
12. Hazırlanan makaleler, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi Yayın Kurulu
Başkanlığı, 60250 TOKAT adresine gönderilmelidir.
B. YAZIM KURALLARI
1. Dergiye gönderilecek eser, A4 (210 x 297 mm) boyutundaki birinci hamur kağıda üst 3.5, alt 2.5,
sol 3.0, sağ 2.5 ve cilt payı 0 cm olacak şekilde, makale başlığı, yazar ad ve adresleri, özet, abstract,
anahtar kelimeler ve keywords bölümleri tek sütun halinde; metin ve kaynaklar bölümü ise ortada
0,5 cm boşluk bırakılarak 7,5 cm’lik iki sütun halinde hazırlanmalıdır. Makaleler, Word 7 kelime
işlemcide, Times New Roman yazı tipinde ve tek satır aralığı ile yazılmalı ve makale toplam 10
sayfayı geçmemelidir.
2. Makale başlığı (Türkçe ve İngilizce) kısa ve konuyu kapsayacak şekilde olmalı, kelimelerin baş
harfi büyük olmak üzere küçük harflerle, 13 punto ve bold olarak yazılmalıdır. Yazar adları makale
başlığından sonra bir satır boş bırakılarak 11 punto ile kelimelerin baş harfi büyük olacak şekilde
yazılmalıdır. Yazar adları ortalı yerleştirilmeli ve ünvan kullanılmamalıdır. Adresler kelimelerin ilk
harfi büyük olacak şekilde adların hemen altında ortalı olarak 10 punto olarak yazılmalıdır.
Makalelerin metin bölümlerindeki ana başlıklar ile alt başlıklar numaralandırılmalıdır (1. Giriş,
2. Materyal ve Metot, 3. Bulgular ve Tartışma, 3.1. Tane Verimi vb.).
Başlıklar paragraf başından başlamalı, kelimelerin ilk harfi büyük olmak üzere küçük harfle
yazılmalıdır. Tüm başlıklar bold olmalıdır. Başlıklarda üstten bir satır boş bırakılmalıdır. Parağraf
girintisi 0.75 cm olmalıdır.
3. Dergiye gönderilecek eser özet, abstract, giriş, materyal ve metot, bulgular ve tartışma, sonuç,
teşekkür (gerekirse) ve kaynaklar bölümlerinden oluşmalıdır. Makalelerin metin bölümleri tek satır
aralığında ve 11 punto olarak yazılmalıdır.
4. Özet ve abstract 200 kelimeyi geçmeyecek şekilde 10 punto ve bir aralık ile yazılmalıdır. Türkçe
yazılan makalelerde İngilizce, İngilizce yazılan makalelerde de Türkçe özetin başına eserin başlığı
aynı dilden yazılmalıdır. Beş kelimeyi geçmeyecek şekilde Türkçe özetin altına anahtar
kelimeler, İngilizce özetin altına da keywords yazılmalıdır.
5. Eserde yararlanılan kaynaklar metin içinde yazar ve yıl esasına göre verilmelidir. Üç veya daha
fazla yazarlı kaynaklara yapılacak atıflarda makale Türkçe ise ‘ark.’, İngilizce ise ‘et al.’
kısaltması kullanılmalıdır. Aynı yerde birden fazla kaynağa atıf yapılacaksa, kaynaklar tarih
sırasına göre verilmelidir. Aynı yazarın aynı tarihli birden fazla eserine atıfta bulunulacaksa, yıla
bitişik biçimde ‘a, b’ şeklinde harflendirme yapılmalıdır. Yararlanılan eserlerin tümü ‘Kaynaklar’
başlığı altında alfabetik sıraya göre numarasız ve 9 punto olarak verilmelidir.
Yararlanılan kaynak makale ise;
Avcı, M., 1999. Arazi Toplulaştırmasında Blok Öncelik Metodunu Esas Alan Yeni
Dağıtım Modeline Yönelik Bir Yaklaşım. Türk Tarım ve Ormancılık Dergisi, 23, 451-457.
Yararlanılan kaynak kitap ise;
Düzgüneş, O., Kesici, T., Kavuncu, O., ve Gürbüz, F., 1987. Araştırma ve Deneme
Metotları (İstatistik Metotları II). A.Ü. Ziraat Fakültesi Yayın No: 1021, 381 s., Ankara.
Yararlanılan kaynak kitaptan bir bölüm ise;
Ziegler, K.E. and Ashman, B., 1994. Popcorn. in: Specialty Corns. Edited Arnel R.
Hallauer. Publ. By the CRS Press, 189-223.
Yararlanılan kaynak bildiri ise;
Uzun, G., 1992. Türkiye’de Süs Bitkileri Fidanlığı Üzerinde Bir Araştırma. Türkiye I.
Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi, 13-16 Ekim 1992, İzmir, Cilt 2: 623-628.
Anonim ise;
Anonim, 1993. Tarım istatistikleri Özeti. T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik
Enstitüsü,Yayın No:1579, Ankara.
İnternet ortamından alınmışsa;
http://www.newscientist.com/ns/980228/features.html
olarak verilmelidir.
6. Çizelge halinde olmayan tüm görüntüler (fotoğraf, çizim, diyagram, grafik, harita vb.) şekil
olarak adlandırılmalı ve ardışık biçimde numaralandırılmalıdır. Her bir çizelge ve şekil metin
içinde uygun yerlere yerleştirilmeli, açıklama yazılarıyla bir bütün sayılıp üst ve altlarında bir satır
boşluk bırakılmalıdır.
Şekil ve çizelgeler iki veya tek sütun halinde verilebilir. Ancak genişlikleri, tek sütun
kullanılması halinde 15 cm’den, iki sütun olması durumunda ise 7.5 cm’den fazla olmamalıdır.
Şekil ve çizelge adları şekillerin altına, çizelgelerin ise üstüne, ilk kelimelerin baş harfi büyük
olacak şekilde küçük harf ve 9 punto ile yazılmalıdır. Çizelge ve şekil içerikleri en fazla 9 punto,
varsa altlarındaki açıklamalar 8 punto olmalıdır.
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
Bahçe Bitkileri Bölümü
Işıklanma ve Meyve Dokusunun Amasya ve Fuji Elmalarında Antioksidan Kapasitesine Etkisi……
M.ÖZGEN, H.TOKBAŞ
1
Peyzaj Mimarlığı Bölümü
Erzurum Kentinin Kesme Çiçek Tüketim Potansiyelinin Belirlenmesi ve Çözüm Önerileri………...
Y.BULUT, E.AKPINAR, H.YILMAZ
7
Su Ürünleri Bölümü
Su Ürünleri Yetiştiriciliğinde Probiyotiklerin Kullanımı……………………………………………..
E.TURGUT, N.DEVELİ, S.USTAOĞLU TIRIL
13
Tarım Ekonomisi Bölümü
Tokat İli Erbaa Ovasındaki Tarım İşletmelerinin Optimum Üretim Planlarının Belirlenmesi Üzerine
Bir Araştırma………………...………………………………………………………………………..
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
19
Tokat İli Erbaa Ovasında Tarım İşletmelerinin Ekonomik Analizi ve İşletmelerin Başarısını
Etkileyen Faktörlerin Ortaya Konulması……………………...………………………………………
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
33
Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma Programlarının Türkiye’nin Kırsal Kalkınması Açısından
İncelenmesi: SAPARD ve IPARD Örneği……………………………………………………………
M.CAN, K.ESENGÜN
43
Tarım Makinaları Bölümü
Kombine Ekim Makinasında Farklı Ekim Normları ve İlerleme Hızlarının Buğday ve Fiğ
Tohumlarının Sıra Üzeri ve Sıralar Arası Tohum Dağılım Düzgünlüğüne Etkileri…………………..
E.ALTUNTAŞ, H.POLATÇI, E.BAYRAM
57
Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü
Hacim Ağırlığı ve Drenaj Sisteminin İnfiltrasyona Etkileri…………………………………………..
T.ÖZTEKİN, S.ÖZTEKİN
67
Pedotransfer Functions for the Hydraulic Properties of Layered Soils……………………………….
T.ÖZTEKİN, B.CEMEK, L.C.BROWN
77
Tarla Bitkileri Bölümü
Bazı Nohut (Cicer arietinum L.) Çeşitlerinin Farklı Çevrelerde Antraknoz (Ascochyta rabiei)’a
Dayanımları ve Tane Verimleri Üzerine Bir Araştırma………………………………………………
O.DÜZDEMİR, C.AKDAĞ, Y.YANAR
87
Toprak Bölümü
Vermikompost Ürünlerinin Eldesi ve Tarımsal Üretimde Kullanım Alternatifleri…………………...
Y. ŞİMŞEK ERŞAHİN
99
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2007, 24 (2), 1-5
Işıklanma ve Meyve Dokusunun Amasya ve Fuji Elmalarında Antioksidan
Kapasitesine Etkisi
Mustafa Özgen1
Habip Tokbaş2
1- Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümü, 60240, Tokat
2- Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Bu araştırmada Amasya ve Fuji elmasının içerdiği antioksidan kapasiteleri değişik meyve dokuları ve
ışıklanma miktarı uygulamalarından örneklenen meyvelerde karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu amaçla
FRAP ve TEAC standart yöntemleri kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlarda Amasya elmasının içerdiği
antioksidan kapasitesi Fuji elmasından daha yüksek olduğu hem FRAP ve hem de TEAC yöntemince tayin
edilmiştir. Ayrıca her iki elma çeşidinin de güneşe maruz kalan meyvelerinin gölgedekilere oranla daha
yüksek antioksidan içerikleri tespit edilmiştir. Meyve dokuları arasında da kabuk, meyve etine oranla daha
yüksek antioksidan kapasitesi içerirken, iki dokunun da güneşlenme uygulamaları arasında istatistiksel olarak
önemli farklılık belirlenmiş; meyve kabuğu güneşlenme uygulamalarına daha belirgin bir şekilde tepki
vermiştir.
Anahtar kelimeler: Amasya, Antioksidan, Elma, FRAP, Fuji, Güneşlenme, TEAC
Effect of Sun Exposure and Fruıt Tissues On Antioxidant Capacity of Amasya
and Fuji Apple Cultivars
Abstract: The antioxidant capacities of Amasya and Fuji apple cultivars were determined from the fruits
sampled from treated with different sun exposure and fruit tissues. FRAP and TEAC standard methods were
used to determine the antioxidant capacities. The results indicated that Amasya had higher antioxidant
capacities when compared by Fuji by both of the methods tested. Moreover, the sections exposed to sun had
significantly higher antioxidant capacities than the other section of the fruits for both cultivars. Similarly, the
fruit tissues were found to be significantly different; and, fruit skin had higher mean than fruit flesh. Fruit
skin was more responsive to the sun exposure than the flesh.
Keywords: Amasya, Antioxidant, Apple, FRAP, Fuji, Sun exposure, TEAC
1. Giriş
Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar
sayesinde bilinçli tüketiciler meyve sebze
tüketimlerinde onların tat, aroma veya
kokularının yanında içerdikleri vitamin ve
mineral değerlerini dikkate almaktaydı.
Günümüzde artık bazı meyve ve sebzelerin
içerdiği antioksidan maddelerin kanser, kalp ve
damar hastalıklarına karşı koruyucu etkisinin
vurgulanması (Kaur ve Kapoor 2001; Steinmetz
ve Potter, 1996) sayesinde artık tüketiciler
antioksidan maddelerce zengin ürünleri tercih
etmeye
başlamış;
dolayısıyla
ürünlerin
antioksidan kapasiteleri onların kalite kriterleri
arasına girmiştir. Yüksek antioksidan kapasitesi
sadece ürün seçimiyle alakalı olmayıp, çeşit,
yetiştirme
koşulları,
olgunluk
dönemi,
muhafaza süresi ve doku türü gibi faktörlere
göre de değişkenlik göstermektedir (Kalt, 2005;
Kondo ve ark., 2002; Ozgen ve ark., 2006a;
Scheerens, 2001).
Polifenoller kuvvetli antioksidanlar olarak
bilinir ve elmalar özellikle flavonoid ve fenolik
asitler bakımından zengindir ve bu grup
içerisinde en önemlileri antosiyanin, kateşin,
kuersetin ve klorojenik asittir (Awad ve ark.,
2001; Eberhardt ve ark., 2000; Mazza ve
Miniati, 1993). Elmanın içerdiği bu antioksidan
maddeler nedeniyle kanser, kalp ve damar
hastalıkları, astım ve tip II şeker hastalığı
riskini azaltıcı etkisinin olduğu bilinmektedir
(Boyer ve Liu, 2004; Lapidot ve ark., 2002).
Bu araştırmada amacımız antioksidan
maddelerce potansiyel teşkil eden ve
Türkiye’nin en çok sevilerek tüketilen yerli
çeşitlerinden olan Amasya elmasının kabuk ve
meyve etindeki antioksidan kapasitesinin ve
bunun ışıklanma ile interaksiyonunu, dünyada
yoğun olarak yetiştiriciliği yapılan Fuji elması
ile karşılaştırmalı olarak incelemektir. Amasya
elması beyaz etli, güzel kokulu ve aromalı olup
periyodisite özelliği bulunmaktadır (Kaşka ve
Küden, 1992). Ayrıca Eltez ve Kaşka (1985)
tarafından seçilerek Kaşel adı verilen nispeten
Işıklanma ve Meyve Dokusunun Amasya ve Fuji Elmalarında Antioksidan Kapasitesine Etkisi
periyodisite göstermeyen verimli ve kaliteli
tipleri de bulunmaktadır.
2. Materyal ve Yöntem
Araştırmada Tokat ekolojik koşullarında
yetiştirilen M-26 üzerine aşılı Fuji ve çöğür
anacı üzerine aşılı Amasya (Amasya misketi)
elma çeşitlerinin meyveleri kullanılmıştır.
Işıklanmanın antioksidan kapasitesine etkisini
belirlemek için ağaç tacının en dış yüzeyinde
güneş ışığına maruz kalan meyveler ve ağaç
tacının iç tarafında bulunan gölge ortamda olan
meyveler iki farklı muamele olarak seçilmiştir.
Bu amaçla her iki çeşit ve her bir muamele için
aynı bahçede yer alan 3 farklı ağaçtan homojen
irilik ve renkte 5 er adet meyve toplanmıştır.
Özellikle güneş yanıklığına maruz kalmış veya
aşırı yanak yapmış meyveler deneme harici
tutulmuştur. Meyve örnekleri ekim ayının ikinci
haftasında hasat edilmiş ve aynı gün
ekstraksiyon işlemlerine başlanmıştır.
Araştırmada kullanılan meyvelerin hasat
anındaki referans pomolojik değerleri çizelge 1
de sunulmuştur. Bunun için refraktometre
(Atago PAL-1) ile suda çözünür kuru madde
miktarı, penetrometre ile meyve eti sertliği ve
hassas terazi ile ortalama meyve ağırlığı tespit
edilmiştir.
Çizelge 1. Meyvelerin hasat anındaki referans pomolojik değerleri
Ağırlık (g)
Meyve eti sertliği (kg/cm2)
Amasya
141 ± 8,2
5,8 ± 0,9
Fuji
176 ± 9,9
7 ± 1,4
Meyvelerin antioksidan kapasiteleri Ozgen
ve ark. (2006b) tarafından önerilen ve meyve ve
sebzeler için sık kullanılan FRAP (Demir
indirgeme antioksidan gücü) ve TEAC (Troloks
eşdeğer antioxidan kapasitesi) olmak üzere iki
farklı yöntem kullanılarak yapılmıştır. Ayrıca
her bir çeşit ve muamele için meyve kabuğu ve
meyve eti ayrı ayrı ekstraksiyona alınmıştır.
Ekstraksiyon için 10 g olarak tartılan kabuk ve
meyve eti sıvı azot kullanılarak homojenize
edilmiş ve %80’lik aseton yardımı ile işlem
tamamlanmıştır.
FRAP analizi için (Benzie ve Strain, 1996),
0,1 mol/L asetat (pH 3,6), 10 mmol/L TPTZ,
and 20 mmol/L demir klorit çözeltileri
karıştırılarak tampon çözelti hazırlanmıştır. Son
olarak, 20 µL meyve ektraktına 2,98 mL
hazırlanan tampon çözelti karıştırılarak
absorbans 10 dakika sonra spektrofotometrede
593 nm dalga boyunda ölçülmüştür. Elde edilen
absorbans değerleri Trolox (10–100 µmol/L)
standart eğim çizelgesi ile hesaplanarak µmol
Troloks eşdeğeri/g yaş meyve olarak
sunulmuştur.
TEAC analizi için (Rice-Evans ve ark.,
1996; Ozgen ve ark., 2006b) 7 mM ABTS (2,2'Azino-bis
3-ethylbenzothiazoline-6-sulfonic
acid)
2,45 mM
potasyumbisülfat
ile
karıştırılarak karanlık ortamda 12-16 saat
bekletildi. Daha sonra bu solüsyon sodyum
asetat (pH 4,5) tampon çözeltisi ile
spektrofotometrede 734 nm dalga boyunda
2
SÇKM (%)
14,6 ± 1.5
16,1 ± 1,4
0,700±0,01
absorbans
olacak
şekilde
sadeleştirildi. Nihayetinde 20 µL meyve
ekstraktına 2,98 mL hazırlanan tampon çözeltisi
karıştırılarak absorbans 10 dakika sonra
spektrofotometrede 734 nm dalga boyunda
ölçülmüştür. Elde edilen absorbans değerleri
Troloks (10–100 µmol/L) standart eğim
çizelgesi ile hesaplanarak µmol Troloks
eşdeğeri/g yaş meyve olarak sunulmuştur.
3. Bulgular ve Tartışma
Denemede test edilen tüm faktörlerle ilgili
ana
etkilere
ait
TEAC
ve
FRAP
ortalamaları %1 önem seviyesinde istatistiksel
olarak farklı bulunmuştur (Çizelge 2). Bu
değerlere ait ortalama ve standart sapmalar
Çizelge 2’de sunulmuştur. Her iki yöntem
bakımından
da
Amasya
elmasındaki
antioksidan kapasitesi Fuji’ye oranla daha
yüksek bulunmuştur. Buna göre Amasya
elmasının, Fuji elmasına göre TEAC yöntemi
ile %14 ve FRAP yöntemi ile %24 oranında
daha fazla antioksidan kapasitesine sahip
olduğu gözlenmiştir (Çizelge 3 ve 4).
Denemede test edilen ana faktörler arasındaki
en yüksek farklılık doku karşılaştırmaları
arasında bulunmuştur. Meyve kabuğunun her
iki yöntem bakımından meyve etine oranla üç
kattan daha yüksek oranda antoksidan
kapasitesi içerdiği tespit edilmiştir. Yine
güneşlenme uygulamaları arasındaki farklılıklar
da istatistiksel olarak önemli bulunmuş, güneş
M.ÖZGEN, H.TOKBAŞ
gören meyvelerin gölgedekilere oranla daha
yüksek oranda antioksidan içeriğine sahip
oldukları belirlenmiştir. Bu oran her iki elma
çeşidi göz önüne alınarak hesaplandığında
yaklaşık %25 olarak tespit edilmiştir.
Çizelge 2. Çalışmada ölçülen antioxidan kapasitelerine ait varyans analiz tablosu
TEAC
FRAP
Kaynak
sd
Kareler ortalaması
Kareler ortalaması
Çeşit (Ç)
1
12,1**
49,4**
Doku (D)
1
813,9**
1033,6**
Uygulama (U)
1
44,2**
35,8**
ÇxD
1
0,1
7,2**
ÇxU
1
0,2
0,1
DxU
1
23,8**
18,8**
ÇxDxU
1
0,0
0,1
Hata
16
0,6
0,5
**%1 önem seviyesinde önemli.
Çizelge 3. Çalışmada ölçülen antioksidan kapasitesi (µmol Troloks eşdeğeri/g yaş ağılık) verilerine
ait ortalama ± standart sapma değerleri
TEAC
FRAP
Çeşit
Amasya
11,4 ± 6,4
14,3 ± 7,6
Fuji
10,0 ± 6,3
11,5 ± 6,5
Doku
Kabuk
16,5 ± 2,7
19,4 ± 3,1
Meyve eti
4,9 ± 0,9
6,3 ± 1,1
Uygulama
Gölge
9,4 ± 5,1
11,7 ± 6,2
Güneş
12,1 ± 6,6
14,1 ± 7,2
Ortalama
10,7 ± 7,2
12,9 ± 8,0
Çizelge 4. Işıklanmanın ve meyve dokularının Amasya ve Fuji elmalarında antioksidan
kapasitesine etkisi (µmol Troloks eşdeğeri/g yaş ağılık)
TEAC
FRAP
Doku
Uygulama
Amasya
Fuji
Amasya
Gölge
14,8
13,5
19,3
Kabuk
Güneş
19,8
18,0
23,5
Gölge
5,2
3,9
6,7
Meyve eti
Güneş
5,0
4,5
7,6
Denemede test edilen çeşit x güneşlenme
uygulamaları interaksiyonlarının TEAC ve
FRAP ile belirlenen oranları %1 önem
seviyesinde önemli bulunmuştur (Çizelge 2).
Ancak bu interaksiyonlar test edilen elma
çeşitlerinde benzer oranlarda tesbit edilmiştir
(Çizelge 3). Örneğin, gölge ve güneş
uygulamaları her iki çeşidin kabuğundaki
antioksidan içeriğini yaklaşık %30 oranında
Fuji
15,4
19,6
5,2
5,6
artırırken, aynı uygulamaların meyve eti
dokularındaki artışı yaklaşık %13 oranında
olmuştur.
Çeşit
x
güneşlenme
interaksiyonlarındaki genel eğilim Şekil 1’de
sunulmuştur. Şekilde de görüldüğü gibi her iki
yöntem bakımından da güneşleme uygulaması
meyve etinin antioksidan kapasitesinde sınırlı
bir artış sağlarken, aynı etki meyve kabuğunda
daha belirgin bir şekilde tespit edilmiştir.
3
Işıklanma ve Meyve Dokusunun Amasya ve Fuji Elmalarında Antioksidan Kapasitesine Etkisi
Şekil 1. Gölge ve güneş uygulamalarının meyve kabuğu (düz çizgi) ve meyve eti (kesikli çizgi) dokularındaki
iki yöntemle ölçülen (TEAC ve FRAP) antioksidan kapasitelerine (µmol Troloks eşdeğeri/g yaş ağılık) etkisi
Denemede test edilen ana faktörler
arasındaki en çarpıcı fark meyve kabuğunun
meyve etine oranla üç kat daha fazla
antioksidan kapasitesine sahip olmasıdır. Awad
ve ark. (2001) yaptığı çalışmada da belirtildiği
gibi özellikle kabukta bulunan antosiyanin ve
kuersetinin meyve etinde hiç veya az oluşu bu
farkı doğurmakla birlikte farkın üç kat kadar
olması dikkat çekicidir. Benzer şekilde bazı
fenolik asitlerin güneş ışığında daha fazla
sentezlenmesi
ve
bunların
antioksidan
kapasitelerine etkisi sonucu gölgede olgunlaşan
meyvelerdeki antioksidan kapasitesi daha düşük
bulunmuştur.
4. Sonuç
Bu çalışmada elde edilen bulgular,
tüketicilerin elmaların içerdiği antioksidan
maddelerden daha fazla faydalanmaları
açısından onları kabuklu olarak tüketmeleri ve
daha kırmızı olanlarını tercih etmeleri
gerekliliğini işaret etmektedir. Antioksidan
kapasitesi bakımından çeşitler arasında bulunan
varyasyon elmada da geçerli olup Amasya
elması Fuji’ye göre antioksidan içeriği olarak
daha yüksek bulunmuştur.
Kaynaklar
Awad, M., de Jager, A. Vander Plas, L. and Vander Krol,
A., 2001. Flavonoid and chlorogenic acid changes in
skin of Elstar and Jonagold apples during
development and ripening. Sci. Hort. 90:69-83.
Benzie, I.F.F. and Strain, J.J., 1996. The ferric reducing
ability of plasma (FRAP) as a measure of
“antioxidant power”: The FRAP assay. Anal.
Biochem. 239:70–76.
Boyer, J. and Liu, R.H., 2004. Apple phytochemicals and
their health benefits. Nutr. J. 3:1-15.
Eberhardt, M, Lee C. and Liu, R.H. 2000. Antioxidant
activity of fresh apples. Nature 405:903-904.
Eltez, M. ve Kaşka, N., 1985. Niğde yöresinde her yıl
meyve veren üstün nitelikli Kaşel elma tiplerinin
seleksiyonu. Doğa Dergisi 1-9.
Kalt, W., 2005. Effects of production and processing
factors on major fruit and vegetable antioxidants. J.
Food Sci. 70, 11-19
4
Kaşka, N. ve Küden, A., 1992. Farklı klon anaçlara aşılı
kaşel elma tiplerinin meyve verimleri ve kalite
özellikleri. Türkiye I. Ulusal Bahçe Bitkileri
Kongresi, Cilt 1 127-131.
Kaur, C. and Kapoor, C.H., 2001. Antioxidants in fruits
and vegetables, The millennium’s health. Int. J.
Food Sci. Technol. 36:703-725
Kondo, S., Tsuda, K., Muto N. and Ueda, J. 2002.
Antioxidative activity of apple skin or flesh extracts
associated with fruit development on selected apple
cultivars. Sci. Hort. 96:177-185
Lapidot, T, Walker, M.D. and Kanner, J., 2002. Can apple
antioxidants inhibit tumor cell proliferation?
Generation of H2O2 during interaction of phenolic
compounds with cell culture media. J. Agric. Food
Chem. 50:3156-3160.
Mazza, G. and Miniati, E., 1993. Anthocyanins in Fruits,
Vegetables, and Grains;. CRC Press: Boca Raton,
FL. p 362.
M.ÖZGEN, H.TOKBAŞ
Ozgen, M., Tulio, A.Z. Chanon, A.M. Janakiraman, N.
Reese, R.N. Miller A.R. and Scheerens, J.C., 2006a.
Phytonutrient accumulation and antioxidant capacity
at eight developmental stages of black raspberry
fruit. HortScience 41:1082.
Ozgen, M., Reese, R.N., Tulio, A.Z. Miller, A.R. ve
Scheerens, J.C., 2006b. Modified 2,2-Azino-bis-3ethylbenzothiazoline-6-sulfonic
Acid
(ABTS)
Method to Measure Antioxidant Capacity of
Selected Small Fruits and Comparison to Ferric
Reducing Antioxidant Power (FRAP) and 2,2'Diphenyl-1-picrylhydrazyl (DPPH) Methods. J.
Agric. Food Chem. 54:1151-1157.
Rice-Evans, C.A., Miller, N.J. and Paganga, G., 1996.
Structure-antioxidant activity relationship of
flavonoids and phenolic acids. Free Radic. Biol.
Med. 20:933-956.
Scheerens, J.C., 2001. Phytochemicals and the consumers:
Factors affecting fruit and vegetable consumption
and the potential for increasing small fruit in the diet.
Hort Tech 11:547-556.
Steinmetz, K. A. and Potter, J.D., 1996. Vegetable, fruit
and cancer epidemiology. Cancer Causes Control
2:325-351.
5
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2007, 24 (2), 7-11
Erzurum Kentinin Kesme Çiçek Tüketim Potansiyelinin Belirlenmesi ve
Çözüm Önerileri
Yahya Bulut
Elif Akpınar
Hilal Yılmaz
Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü, 25240, Erzurum
Özet: Erzurum kentinde, ekstrem iklim şartlarının bulunması ve kentin yüksek bir rakıma sahip olması
kesme çiçek üretimini kısıtlamaktadır. Bununla beraber kentteki ekonomik, sosyal ve kültürel yaşam
standartlarının giderek artması süs bitkilerine olan talebi her geçen gün artırmaktadır. Kentteki çiçekçilerle
yapılan anket sonucu elde edilen verilere dayanılarak yapılan bu çalışma ile kentin kesme çiçek tüketim
potansiyeli ve çiçekçilerin yaşadıkları sorunlar ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışmaya göre en fazla tercih
edilen kesme çiçek çeşidi karanfildir. Çiçekler daha çok buket yapımında kullanılmakta olup, bunu sırasıyla
aranjman ve çelenk yapımı takip etmektedir. Çiçeklerin temin edildiği illerin başında Yalova ve Antalya
gelmektedir. Çiçekler çoğunlukla ile kargoyla veya otobüs firmalarıyla getirtilmektedir. Çiçeklerin nakliye
alım, satım ve koruma aşamasında karşılaştıkları en önemli problemin olumsuz iklim koşulları olduğu
belirlenmiştir. Bu sorunların azaltılmasında Erzurum’un yakınında bulunan Torum ve Çoruh Vadisi sahip
oldukları mikro klima özellikleri nedeniyle birçok kesme çiçeğin ekonomik olarak üretilmesinde ve Doğu
Anadolu Bölgesi’ndeki çok sayıda ilin kesme çiçek ihtiyacının karşılandığı, üretim ve dağıtımı konusunda ön
plana çıkacağı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Erzurum, kesme çiçek, çiçek tüketimi
Determination of cut-flower use potential of Erzurum city and solution
proposals
Abstract: Since the city of Erzurum has harsh climatic conditions and high elevation, propagation of cut
flowers is limited. However, in the city with the increasing social and economic life standards, demand for
cut flowers is consistently increasing. With this study, conducted based on the data obtained from a survey
over florists in the city, cut-flower consuming potential and problems florists encounter in the city were
determined. According to the study, the most preferred cut-flower species was found to be cloves. Flowers
were found to be used mostly for bouquet, arrangement and wreath making. These flowers consumed in the
city are mostly brought from the cities of Yalova and Antalya via transportation companies or in coaches.
Problems reported by the florists in transportation, preservation and selling of cut-flowers are mainly caused
by unfavourable climatic conditions. For the solution of these problems, Tortum and Çoruh valleys, very
close to the city, may be used for the propagation of these flower species more economically, because of their
microclimatic features. Therefore, cut-flower demand of many cities in East Anatolia Region may be
satisfied.
Keywords: Erzurum, cut-flower, flower use
1. Giriş
Çiçek zorunlu bir tüketim maddesi
olmamakla birlikte, gelişen kültürlerde insanın
duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde ifade eden
araçlardan birisi, aynı zamanda insanın doğaya
olan özlemini gideren bir ihtiyaç maddesidir.
Antik çağlardan beri pek çok medeniyette
sosyal ve dini açıdan çiçeğin her zaman önemli
bir yeri olmuştur. Babil’in Asma Bahçeleri
bunun en önemli kanıtıdır. Eski Yunan ve
Roma medeniyetleri geniş bir çiçek kültürüne
sahiptir. Bütün mabetleri, lahitleri çelenk ve
çiçeklerle süslüdür. Spor törenlerinde başarılı
sporcularını
kır
çiçeklerinden
yapılmış
çelenklerle
ödüllendirmişlerdir.
Doğu
medeniyetleri ve Türkler’de de çiçek sevgisi
her zaman olmuştur. Bütün işleme sanatları,
resim ve gravürlerde çiçek (lale, karanfil..)
desenleri yer almıştır. XVIII. Yüzyılda yaşanan
Lale Devri de Türk’lerde çiçeğe verilen önemin
göstergelerinden birisi sayılmıştır (Albayrak
1998).
Çiçekler estetik özelliklerinin yanı sıra,
ticari olarak da geniş bir tüketim potansiyeline
sahiptir. Günümüzde birçok ülke ekonomisinde
tarımsal üretimin önemli bir dalı olup,
ekonomiye
milyonlarca
dolar
katkı
sağlamaktadır (Bulut 1994).
Süs bitkileri genel bir kavram olup, kesme
çiçekler ve kesme yeşillikler, saksılı bitkiler
(çiçekli ve yeşil yapraklı) ile çeşitli yer örtücü
bitkileri kapsamaktadır. Kesme çiçekler ve
saksılı bitkiler dünya süs bitkileri ticaretinde
Erzurum Kentinin Kesme Çiçek Tüketim Potansiyelinin Belirlenmesi ve Çözüm Önerileri
%80’lik bir pay ile önemli bir grubu
oluşturmaktadır (Groot, 1998).
Kesme çiçek yetiştiriciliği süs bitkileri alt
sektörü içinde üretim miktarı ve değer olarak en
büyük paya sahip olan önemli bir faaliyet
alanıdır. Kesme çiçek kavramı genellikle buket,
sepet ve aranjmanlarda kullanılan, çiçek, gonca,
dal ve yaprakların taze, kurutulmuş, boyanmış
veya ağartılmış olarak kullanıma sunulmuş
durumlarını ifade etmektedir. Bu ürünlerin
yetiştirilmesi,
toplanması,
işlenmesi,
sınıflandırılması, depolanması ve pazarlanması
gibi faaliyetler kesme çiçek yetiştiriciliğinin
konuları arasında yer almaktadır (Anonim
2000).
Kesme çiçek sektörü II. Dünya savaşının
sona erdiği yıllardan beri düzenli bir büyüme
göstermiş, üretim, tüketim ve pazarlama
organizasyonu açısından Amerika kıtasında
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Uzak
Doğu’da Japonya, Avrupa- Afrika- Asya
üçgeninde ise Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden
oluşan
üç
büyük
merkez
etrafında
yoğunlaşmıştır. Bu sektör belirtilen bu
merkezler yanında gelişmekte olan birçok
ülkede de giderek artan bir önemle varlığını
sürdürmektedir (Özkan ve ark., 1998).
Tarımsal üretim açısından oldukça elverişli
koşullara sahip olan ülkemizde bu elverişliliğin
doğal sonucu olarak kesme çiçek üretimi
özellikle Marmara Ege ve Akdeniz bölgelerinde
gelişme göstermiştir. Mevcut koşullar dikkate
alındığında henüz istenilen ve beklenen
seviyeye ulaşmamış olmasına rağmen önemli
bir üretim ve ihracat potansiyeli taşıması
sektöre özel bir ilgi gösterilmesini gerekli
kılmaktadır (Anonim 2002). Türkiye’de her yıl
toplam 28 499 087 USD çiçek ihracatı
yapılmaktadır. Bunların 16 635 800 UDS lik
kısmı (%58) kesme çiçek ihracatında
kullanılmaktradır (Anonim, 2007).
Ekolojik koşulların uygun olduğu kıyı
bölgelerimizde çiçek üretim alanındaki ve
tüketimindeki
hızlı
artışlar
çiçekçilik
sektörünün
gelişmesinde
önemli
rol
oynamaktadır.
Daha
sonraları
ulaşım
olanaklarının artması, halkın sosyo- ekonomik
kültürel yapısındaki gelişmeler sonucu, büyük
kentlerde görülen çiçek tüketim artışı yavaş
yavaş iç bölgelerde görülmeye başlamıştır. Bu
8
süreç içerisinde çiçek tüketiminin artış
gösterdiği bölgelerden birisi de Doğu Anadolu
Bölgesidir.
Doğu Anadolu Bölgesinde 402000 nüfusu
ile en büyük illerinden birisi olan Erzurum’da
kesme çiçek tüketimi giderek artmaktadır.
Kesme çiçekler özel günlerde (Anneler günü,
öğretmenler günü, sevgililer günü vs.) ve buket,
çelenk, sepet ve aranjman yapımında aranan en
değerli süs bitkileri içinde yer almaktadır.
Yapılan bu araştırma ile kentteki toplam
kesme çiçek tüketim potensiyeli belirlenmeye
çalışılmıştır. Bu amaçla en çok talep gören
kesme çiçek cins ve türler belirlenerek bunların
bölgede üretimine yönelik öneriler getirilmiştir.
Böylece diğer illerden yapılan kesme çiçek
ticaretinde karşılaşılan zorluklarda azalmalar
yaşanacak, ayrıca yörede zaten çok az olan
tarımsal ürün çeşitliliğinim artışı yanında bölge
ekonomisine
önemli
katkı
sağlanacağı
düşünülmektedir.
2. Materyal ve Metod
Araştırma materyalini Erzurum ilinde
kesme çiçek ticareti yapan çiçekçiler
oluşturmaktadır. Bu ticaretle uğraşan toplam 13
adet çiçekçi ile 2006 yılının aralık ayında
yapılan anketler sonucunda kentte en fazla
tüketilen kesme
çiçek ve çeşitleri
belirlenmiştir.
Ayrıca,
kaliteli
ürünler
sunulabilmesi bakımından bu işle uğraşan
çiçekçilerin karşılaştıkları zorluklar, bu kişilerin
eğitim durumları, çiçekleri temin ettikleri iller,
çiçekleri daha çok hangi amaçla kullandıkları,
satışa sunmadan önce nasıl ortamlarda
sakladıkları, çiçeklerin hangi yöntemlerle
ellerine ulaştığı ve başta çiçeklerin nakliyesi
olmak üzere kesme çiçek alım satım ve koruma
aşamalarında karşılaşılan sorunlar yapılan
anketlerle belirlenmeye çalışılmıştır.
3. Bulgular
3.1. Erzurum İlinde Kesme Çiçek Ticareti İle
Uğraşan Kişilerin Eğitim Durumları
Şekil 1’de kesme çiçek ticareti yapan
kişilerin eğitim durumları gösterilmektedir. Bu
kişilerin %62’lik bir kısmının lise mezunu
olduğu ve %19’unun üniversite mezunu
düzeyinde kaldığı görülmektedir.
Y.BULUT, E.AKPINAR, H.YILMAZ
Ortaokul
5%
İlkokul
14%
Üniversite
19%
Lise 62%
Şekil 1. Eğitim durumları
3.2. Erzurum Kent Halkının Kesme Çiçek
Süs Bitkilerine Olan Talepleri
Erzurum kent halkının kesme çiçek
bitkilerine talebinin belirlenmesinde, kentte
kesme çiçek ticareti yapan çiçekçilerin yılık
çiçek satışlarından faydalanılmıştır. Bu amaçla
yapılan araştırmada çiçekçilerin irsaliyeli satış
fişleri aracılığı ile hangi çeşit kesme çiçekten
ayda kaç adet satış yaptığı belirlenmiş ve
böylelikle yıllık çiçek satış miktarı tespit
edilmiştir. Kentte bu amaçla ticaret yapan
toplam 13 adet çiçekçi bulunmaktadır. Bu
çiçekçiler canlı ve cansız pek çok süs bitkisini
diğer illerden getirterek satışa sunmaktadırlar.
Yapılan anketler ışığında, en fazla satışı yapılan
kesme çiçek çeşidi 330720 adet ile karanfil
(Dianthus sp.), olmuştur. Bunu sırasıyla 204000
adet ile gül (Rosa sp.), 76320 adet ile glayöl
(Gladiolus sp.), 69120 adet ile gerbera
(Gerbera sp.) ve 20158 adet ile diğer kesme
çiçek çeşitleri takip etmektedir. 20158 adetlik
kısmı kapsayan diğer kesme çiçek türleri
arasında orkide (Orchis sp.), nergis (Narcissus
sp.), kasımpatı (Chrysanthemum sp.) gibi türler
yer almaktadır. Şekil 2’de Erzurum ilindeki
yıllık kesme çiçek tüketimi oranları verimiştir.
Glayöl
%11
Diğer
%3
Gül
%29
Gerbera
%10
Karanfil %47
Şekil 2. Erzurum ilindeki yıllık kesme çiçek tüketimi
3.3. Erzurum Kentinde Tüketilen Kesme
Çiçeklerin Kullanım Şekli
İşyeri sahiplerine yöneltilen sorular
ışığında, orkide ve nergis hariç diğer kesme
çiçek türlerinin hemen hemen yılın her dönemi
getirtildiği saptanmıştır. Orkide ve nergis
bitkisinin ağırlıklı olarak sonbahar ve kış
dönemlerinde tercih edildiği belirlenmiştir.
Çiçekler`; buket, çelenk, aranjman, sepet vs.
amaçlı kullanılmaktadır. Çiçek satışlarının başta
sevgililer günü olmak üzere, anneler günü,
öğretmenler günü, yılbaşı ve düğün, nişan gibi
özel günlerde arttığı, özellikle öğrenim dönemi
içerisinde satışların daha fazla olduğu
saptanmıştır. Şekil 3’te kesme çiçeklerin
tüketim şekilleri görülmektedir. Buna göre;
satışı yapılan kesme çiçeklerin yaklaşık %51
inin buket, %25 ‘inin aranjman yapımında
kullanıldığı görülmektedir. Çiçeklerin % 20’lik
kısmı ise çelenk yapımında kullanılmaktadır.
Çiçeklerin “diğer” dilimi içerisinde yer alan
%4’lik kısmı ise tane olarak satılmakta veya
sepet yapımında kullanılmaktadır.
Aranjman
%25
Diğer
%4
Buket
%51
Çelenk
%20
Şekil 3. Kesme çiçeklerin kullanım şekli
3.4. Erzurum Kentine Getirtilen Kesme
Çiçeklerle İlgili Değerlendirme
Bilindiği gibi ülkemizde 1940 yıllarda
başlayan kesme çiçek üretimi giderek
yaygınlaşmış ve pek çok ilimiz çiçekçilik
sektöründe ilerleme kaydetmiştir. Örtü altında
ve açık alanda yapılan Avrupa standartlarındaki
kesme çiçek çeşitleri, hem yurt içinde hemde
yurt dışında pazarlanmakta ve tarımda önemli
bir sanayi kolunu oluşturmaktadır. Yapılan
araştırmada çiçekçiler her ilde anlaşmalı olduğu
firmalara telefonla siparişlerini iletmekte ve
nakliye yoluyla vermiş oldukları sparişler
ellerine ulaşmaktadır. Kente getirtilen kesme
çiçeklerde en fazla tercih edilen il Yalova
(%35) olmuştur. İkinci sırayı % 27 ile Antalya
9
Erzurum Kentinin Kesme Çiçek Tüketim Potansiyelinin Belirlenmesi ve Çözüm Önerileri
ve üçüncü sırayı ise %13’lük bir payla İstanbul
almaktadır (Şekil 4).
İstanbul
%13
Antalya
%27
Diğer
%10
Adana
%11
Ankara
%4
Yalova
%35
Şekil 4. Kesme çiçeklerin getirtildiği İller
İl dışından temin edilen kesme çiçekler
ortam koşullarına bağlı olarak kısa sürede
ömürlerini tamamlamakta ve ticari özelliklerini
kaybetmektedirler. Bu durum ekonomik
kayıplara neden olmaktadır. Bu nedenle temin
edilen bitkiler satışa sunuluncaya kadar soğuk
hava
depo
koşullarında
muhafaza
edilmelidirler.
Çiçekçilerle
yapılan
görüşmelerde %38’nin çiçekleri soğuk hava
deposunda korudukları ve %62’sinin ise böyle
bir alt yapıya sahip olmadıklarını belirtmişlerdir
(Şekil 5).
Evet %38
Hayır %62
zorunda kalmaktadırlar. Aynı şekilde çiçekçiler
satın aldıkları ürünü kendileri seçemedikleri
için bazen de aracı firma çiçek kalitesi düşük
ürün gönderebilmektedir.
Kesme çiçek
ticaretinde özellikle koruma, bakım gibi
koşulları eksik veya yetersiz olan çiçekçilerin
karşılaştığı bir diğer sorun ise getirtilen
çiçekleri en fazla bir hafta içerisinde satmak
zorunda kalmalarıdır. Ankete katılan çiçekçilere
karşılaştıkları zorlukları önem sırasına göre
sıralamaları istenmiş bu sonuçlara göre ilk
sırayı olumsuz iklim koşulları almıştır. İkinci
sırada ise nakliyeden kaynaklanan sorunlar ve
son sırada ise firmadan kaynaklanan
zararlanmalar yer almaktadır (Şekil 6).
Firma
19%
İklim
53%
Nakliye
28%
Şekil 6. Kesme çiçek alım, satım ve koruma
aşamalarında karşılaşılan problemler
Ankete
katılan
perakendeci
çiçekçilere
yöneltilen bir diğer soru da çiçeklerin ellerine
nasıl ulaştığı olmuştur. Çiçeklerin büyük
çoğunluğu (% 67) otobüslerle kolilenerek kente
ulaştırılmaktadır. Diğer bir yöntem ise kargo
yoluyladır. Bunun dışında azda olsa klimalı,
soğutucu özel araçlar ile de çiçekler kente
ulaştırılabilmektedir (Şekil 7).
Şekil 5. Çiçekleri korumak için çiçekçilerin sahip
oldukları soğuk hava deposu
Ankete katılanlara yöneltilen sorulardan
birisi de çiçekleri getirtirken karşılaştıkları
güçlükler olmuştur. Elde edilen sonuçlara göre,
karşılaşılan en önemli sorunun iklim
koşullarından
kaynaklandığı
görülmüştür.
Kentte olumsuz havaların kış aylarında
–35 °C’ye kadar düşmesi ve özellikle nakil
sırasında yeterince tedbir alınamaması sonucu
bitkilerde donma şeklinde zararlanmalar ortaya
çıkmaktadır. Buna rağmen çiçekleri gönderen
firma yolda herhangi bir sebeple meydana gelen
zararlanmalarda sorumluluk kabul etmediği için
tüm zararı kentteki çiçekçiler karşılamak
10
Diğer
8%
Kargo
25%
Otobüsle
67%
Şekil 7. Kesme çiçekler kente hangi yollarla getirtiliyor
4. Sonuç ve Öneriler
Ülkemizde büyük bir doğal potansiyele
sahip olan çiçek kültürü yavaş yavaş önem
kazanmaya, karlı bir tarım ve ticaret kolu
Y.BULUT, E.AKPINAR, H.YILMAZ
olmaya başlamıştır. Fakat bu konudaki yatırım,
tesis, teknik bilgi, pazarlama ve diğer altyapı
yetersizliği bu gelişmeyi sınırlamaktadır
(Tanrıverdi 1993). Toplumlar geliştikçe, tarım
sektöründe de üretim ve tüketim çeşitliliği artış
göstermektedir. Bu gelişmeler kimi zaman
sosyo kültürel anlamda, kimi zaman çevre
bilincinin oluşmasıyla meydana gelmekte ve
insanların süs bitkilerine olan taleplerini
artırmaktadır.
Doğu Anadolu Bölgesinin en büyük illeri
arasında yer alan Erzurum’da özellikle 1957
yılında kurulan Atatürk Üniversitesi’nin
yanısıra askeri ve birçok kamu kuruluşunun
bulunması ilin sosyo-kültürel ve ekonomik
anlamda gelişmesine neden olmuştur. Bu
durum halkın kesme çiçek tüketim alışkanlarını
olumlu yönde etkilemiştir. Kentte bulunan
çiçekçiler ise talebi diğer illerden kesme çiçek
temin ederek karşılamaya çalışmaktadırlar.
Yapılan anketlerde kesme çiçek ticareti ile
uğraşan esnafların olumsuz iklim koşulları,
nakliye, depolama ve çiçek kalitesi konusunda
birçok sorunla karşılaştıkları tespit edilmiştir.
Bu sorunların olumsuz etkileri, maliyetin
artmasına, dolaysıyla tüketicinin daha yüksek
fiyatla ve düşük kaliteli çiçek tüketmesine
neden olmaktadır.
Erzurum karasal bir iklim yapısına sahip
olup gece ve gündüz sıcaklıkları arasındaki
farkın yüksekliği ve bitki gelişmesi açısından
vejetasyon süresinin kısıtlı olması üretimin
daha dar bir periyot içerisinde yapılmasını
zorunlu kılmaktadır. Bu durum yılda bir kez
pazara ürün sunulmasına neden olmaktadır. Yıl
içerisinde ürünün daha geniş bir periyoda
yayılma olanaklarının bulunduğu ve vejetasyon
süresinin daha uzun olduğu mikro klima
özelliğine sahip, çok sayıda bitkinin kültürü için
olanak sağlayan Tortum ve Çoruh Vadileri
kesme
çiçek
yetiştiriciliği
açısından
değerlendirilebilir. Böylece Erzurum ve yakın
çevresinde bulunan Kars, Ardahan, Ağrı,
Bayburt, Gümüşhane, Tunceli, Bingöl gibi
illerinin kesme çiçek talebini karşılanabilir.
Yapılan anketlerde Erzurum’da satılan bir yıllık
kesme çiçek sayısı 516.318 adet olarak
saptanmıştır. Bu rakam il ve yakın çevresinde
kesme çiçek üretimini teşvik açısından oldukça
belirleyicidir. Bu amaçla yapılan çalışmalar
teşvik edilmelidir. Nitekim 2005 yılının yaz
aylarında Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Araştırma Uygulama Çiftliğinde Farklı dikim
tarihlerinde ve farklı çeşitlerle yürütülen kesme
glayöl yetiştiriciliği üzerine yapılan araştırmada
başarılı sonuçlar elde edilmiştir (Akpınar,
2005). Ancak bu çalışma yeterli olmayıp,
özellikle bölgede en çok talep gören karanfil,
gül, glayöl ve diğer bazı kesme çiçek çeşitleri
üzerine araştırmalar yapılarak uygun tür ve
çeşitlerin belirlenip, bölgenin kesme çiçek
ihtiyacının karşılanmasına olanak sağlanabilir.
Böylece yörede alternatif ürün geliştirilip yeni
iş kolları açılarak ekonomiye büyük katkılar
sağlanmış olacaktır. Ayrıca kesme çiçeğin
karşılanmasında diğer illere olan bağımlılığın
azalacağı ve çiçekçilerin özellikle olumsuz
iklim koşulları, nakliye depolama, ürün kaybı
ve kalitesiz çiçek temininde karşılaşacakları
sorunlar minimum seviyeye ineceği tahmin
edilmektedir. Bunun yanında tüketicinin daha
kaliteli ve düşük fiyatla çiçek tüketmesi ile
birlikte ildeki çiçek tüketim potansiyelinin
artmasına olanak sağlanacağı düşünülmektedir.
Kaynaklar
Akpınar, E., 2005. Erzurum Ekolojik Koşullarında Bazı
Glayöl Çeşitlerinde Farklı Dikim Zamanlarının
Çiçek Verim ve Kalitesi Üzerine Etkileri. Ata.Üniv.
Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim
Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 79 s., Erzurum.
Albayrak, Y., 1998. “Türkiye’de Kesme Çiçek
Yetiştiriciliğinin Sorunları ve Kooperatifleşme”, I.
Ulusal Süs Bitkileri Kongresi, Cilt:1, 26-31, Yalova.
Anonim, 2000. Kesme Çiçek Dış Pazar Araştırması. T.C.
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı
Geliştirme Etüd Merkezi (İGEME), 109, Ankara.
Anonim, 2002. Türkiye’de Kesme Çiçek Sektörü ve
Hollanda Modeli. İstanbul Ticaret Odası Yayın No:
2002-49.
Anonim, 2007. Çiçek Vizyon Dergisi, Antalya İhracatçı
Birlikleri Genel Sekreterliği Yayın Organı, Yıl:2,
Sayı:12, Antalya.
Bulut, Y., 1994. Erzurumda Sera Koşullarında Açelya
(Rhododendron simsi, Rheinhold Ambrosius)
Çeliklerinin Köklendirilmesi Üzerine Bir Araştırma.
Yüksek Lisans Tezi. Ata.Üniv. Fen Bilimleri
Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı,72 s.,
Erzurum.
Groot, N.S.P., 1998. “Floricultura Worldwide Trade and
Consuption Patterns”, World Conference on
Horticulture Research, 75-99, Roma.
Özkan, B., Karagüzel, O. ve Ortaçeşme, V., 1998. “Kesme
Çiçek Dış Satımında Üretim ve Pazarlamadan
Kaynaklanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, I.
Ulusal Süs Bitkileri Kongresi, Cilt: 19-25 s., Yalova.
Tanrıverdi, F., 1993. Çiçek Üretim Tekniği. A.Ü. Ziraat
Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü, İnkılap Yayınları,
Ankara.
11
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2007, 24 (2), 13-18
Su Ürünleri Yetiştiriciliğinde Probiyotiklerin Kullanımı
Emine Turgut1
Nermin Develi1
Serap Ustaoğlu Tırıl2
1- Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Su Ürünleri Bolümü, 60240, Tokat
2- Sinop Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi, Yetiştiricilik Bölümü, Sinop
Özet: Su ürünleri yetiştiriciliğinde hastalıklar, üretimi ve ticareti sınırlayan en önemli etken olarak
bilinmektedir. Bunun yanında canlılarda antibiyotiklere karşı direncin artması önemli bir problemdir. Bundan
dolayı, su ürünleri yetiştiriciliğinde hastalıkların kontrolünde yoğun olarak kullanılan antimikrobiyallere
karşı alternatife ihtiyaç duyulmaktadır. Probiyotikler, hastalıkların kontrolünde kullanılan alternatif bir yol
olup ve genellikle besin desteği olarak yeme veya suya ilave edilen canlı mikrobiyallerdir. Bu tip maddeler,
bağırsak mikroflorasında denge sağlayarak ve konak canlının bağışıklık cevabını geliştirerek canlının
sağlığına olumlu etki ederler. Bunun yanında probiyotikler, su kalitesinin iyileştirilmesinde de etkilidirler.
Anahtar kelimeler: Probiyotik, su ürünleri yetiştiriciliği, balık, hastalık kontrolü.
The Use of Probiotic in Aquaculture
Abstract: Disease outbreaks are recognized as important constrains to aquaculture production and trade. The
development of antibiotic resistance has become a growing concern; thus, there is an urgent need for
alternatives to antimicrobials, currently, the most prevalent agent used for disease control in aquaculture. An
alternatives forms of disease control is the use of probiotics. Probiotics function as microbial control agents
and are usually defined as a live microbial feed supplement which beneficially effect the host animal by
improvements in the intestinal microbial balance, enhancement of the immune response of the animal.
Further probiotic bacteria can function as agents that improve water quality.
Key words: Probiotic, aquaculture, fish, disease control
1. Giriş
Yaklaşık son 20 yılda su ürünleri
yetiştiriciliğinde, özellikle deniz balıkları ve
kabuklu canlıların yetiştiriciliğinde, çok hızlı
bir büyüme gerçekleşmiştir. Bu hızlı büyüme
sürecinde çevresel etkileşimlerle birlikte
bakteriyel,
viral,
fungal ve paraziter
hastalıklarda da artış meydana gelmektedir
(Irianto and Austin, 2002a,b). Bununla birlikte
bir taraftan canlının büyümesini destekleyici,
(Byund et al., 1997) diğer taraftan
hastalıklardan korunma ve kontrol (Gildberg et
al., 1997; Panigrahi et al.., 2007) amacıyla
antibiyotik, pestisid ve diğer kimyasal
maddelerin kullanımında da yoğun artış
görülmektedir. Koruma amaçlı antibiyotik
kullanımı,
antibiyotiklere
dirençli
mikroorganizmaların
gelişmesine,
sucul
çevreye ve insan sağlığına zararlı sonuçlar
ortaya çıkarabilmektedir. Bu zararları en aza
indirerek, ekolojiye ve çevreye zarar vermeden
su ürünleri yetiştiriciliği yapmak için yeni
alternatif koruyuculara gerek duyulmaktadır.
Alternatif çözümler arasında probiyotik,
prebiyotik, organik asitler ve çeşitli enzimlerin
kullanımı sayılabilir (Barug et al., 2006).
Su ürünleri yetiştiriciliğinde, sudaki
bakteri populasyonunu dengeleyerek, patolojik
bakteriyel yükü azaltmak ve su kalitesini
iyileştirmek için probiyotiklerin kullanımı
üzerine araştırmalar artış göstermekte ve
probiyotiklerin kullanımı yaygınlaşmaktadır
(Irianto and Austin, 2002a; Korkut ve ark 2003;
Vine et al., 2006).
Bu çalışmada, yetiştiricilik için önemli
olan probiyotikler, bunların yararları ve su
ürünleri yetiştiriciliğinde kullanımı hakkında
bilgi verilmesi amaçlanmıştır.
2. Probiyotik nedir?
Probiyotikler,
konağın
intestinal
mikroflorasının
gelişimini
teşvik
eden,
tüketilmeleri sonucunda ağızda, sindirim
sistemde, üst solunum yollarında ya da
üregenital kanallarda yararlı etkileri ile konağın
sağlığında iyileşmeye ve hızlı büyümeye neden
olan tek veya karışık canlı mikroorganizma
kültürleri veya bunların metabolitleridir
(Gomez-Gil et al., 2000; Vine et al., 2006).
Balık ve kabuklu deniz ürünlerinin
sindirim sistemi mikrobiyotası sindirim
bölgesinden devamlı geçen su nedeniyle dış
çevre ile doğrudan bağlantılıdır. Sindirim kanalı
boyunca hastalıklara neden olan bakterilere
karşı koruma ve sindirim sisteminin iyi
çalışması için gerekli normal bakteriyel flora ve
Su Ürünleri Yetiştiriciliğinde Probiyotiklerin Kullanımı
bunların yan ürünlerine ihtiyaç duyulmaktadır
(Gismondo et al., 1999). Örneğin, kontrollü
kuluçkahane ortamında gelişen postlarvaların
kötü koşullara maruz kaldıklarında iyi
büyüyemedikleri ve yaşam oranında düşüş
olduğu gözlemlenmiştir (Gomez-Gil et al.,
2000).
Genel olarak probiyotik olarak kullanılan
mikroorganizmalar suda yaşayan canlıların
vücudunda doğal olarak bulunan ve dışardan
gelen mikrobiyotasından izole edilebilir
(Balcazar et al., 2006; Rollo et al., 2006).
3. Probiyotiklerin seçimi
Probiyotik
konakçı
canlıya
yarar
sağlayabilmeli, sindirim sistemi içerisinde
hayatta kalabilme yeteneğine sahip olmalı,
endüstriyel çapta üretilebilip geliştirilebilmeli
ve uzun depolama şartlarında ve doğal ortamda
yaşayabilecek
durumda
olmalıdır
(Klaenhammer and Kulen, 1999; Gomez-Gil et
al., 2000; Reid et.al., 2006; Gomez et al., 2007).
Probiyotik, çeşitli mikrobiyallerin in vitro
olarak
engelleyici
aktiviteleri,
balık
patojenlerine karşı ve gastrik ve bağırsak
salgılarına etkileri taranarak seçilir (Jöborn et
al., 1997). Probiyotik seçimi yapıldıktan sonra
bunun konağa yem yoluyla ya da su yoluyla
nasıl verilebileceği araştırılır. Bu aşama, canlı
mikrobiyalde, işlenmesi ve saklanması sırasında
kayıplar meydana gelebileceğinden en önemli
aşamadır. İyi bir probiyotik ellenme, işlenme,
hazırlanma ve depolanma aşamalarında kayıp
vermemeli ve konağa verildiği zaman yüksek
yoğunlukta yaşamını sürdürebilmelidir. Son
olarak ta ekonomik analizinin (maliyet/yarar)
yapılması gerekmektedir (Reid et al., 2006).
4. Probiyotiklerin işleyiş mekanizmaları
Konağa verilen bir probiyotik, konak
tarafından oluşturulan koruyucu etkiden daha
fazla etki oluşturur (Balcazar et al., 2006).
Temel
olarak
probiyotiklerin
işleyiş
mekanizmaları ve yararları şunlardır:
1. Patojen bakteriyi rekabet dışı bırakır.
2. Kültürü yapılan canlıya sindirim
enzimleri sağlayarak, sindirimine enzimatik
katkı sağlar.
3. Probiyotik bakteri, suda bulunan
organik veya toksik maddeleri alarak veya
ayrıştırarak su kalitesinin iyileşmesini sağlar.
14
4. Patojen mikroorganizmalara karşı
humoral ve hücresel bağışıklık yanıtını uyarır
ve artırır.
5. Antiviral etki gösterir.
6. İlgili enzim seviyelerinin artış ya da
azalışıyla
mikrobiyal
metabolizmanın
değişimini sağlar.
Probiyotik bakteri, patojen bakteri ile
besin, yer veya oksijen için rekabete girerek
veya patojen bakterinin büyümesini ve
gelişmesini engelleyen maddeler üreterek
patojen bakterilerin ortamda azalmasını sağlar
(Vaseeharan and Ramasamy, 2003).
Probiyotikler
besinlerdeki
potansiyel
zararlı
bileşimlerin
detoksifikasyonunu
sağlayarak beslenmeyi düzenler, amilazlar ve
proteazlar ile diyette potansiyel olarak
hazmedilemeyen
unsurları
parçalar,
vitaminlerin üretimi (ör: biotin ve B12 vitamini)
ve konağın bağışık sistemini uyararak canlıya
yardımcı olur (Spanggaard et al., 2001; Irianto
ve Austin, 2002 a, b).
Fotosentetik bakteri, suya eklendiği zaman,
sudaki NH3, H2S, organik asitler ve diğer zararlı
maddeleri parçalayarak zararsız hale getirir ve
pH dengesini ve su kalitesini iyileştirir.
Heterotrofik
bakteriler,
oksidasyon,
nitrifikasyon, denitrifikasyon gibi kimyasal
faaliyetlerde bulunarak balık ve karides atıkları,
artık yem materyalleri, plankton ve diğer
organik kalıntıları karbondioksit, nitrat ve
fosfata ayrıştırdığı bildirilmiştir (URL1).
Probiyotiklerle beslenme sonucu, humoral
ve hücresel bağışıklığın uyarıldığı, özellikle
lizozim aktivitesi, eritrosit, makrofaj ve
lenfositlerin sayılarında artış sağlandığı
bildirilmektedir (Balcazar et al., 2007;
Panigrahi et al., 2007).
Balcazar et al. (2006, 2007), bakteriyel
probiyotik karışımının Vibrio harveyi ve beyaz
benek sendromuna karşı koruyucu etki yaptığını
ve bu korumanın, antibakteriyal aktivite ve
fagositozu artırarak bağışıklık sisteminin
uyarılması şeklinde gerçekleştiğini bildirmiştir
Bazı Pseudomonas sp., Vibrio sp. ve
Aeromonas sp.’lerin IHNV ve Oncorhynchus
masou virüsüne karşı antiviral etkiye sahip
oldukları ve bakterilerin mekanizmaları kesin
olarak bilinmemesine rağmen, probiyotik
kullanımında virüslerin etkisiz hale geldiği
laboratuar araştırmaları sonucunda tespit
edilmiştir (Balcazar et al., 2006, 2007; GomezGil et al., 2000).
E.TURGUT, N.DEVELİ, S.USTAOĞLU TIRIL
Çizelge 1. Su Ürünleri Yetiştiriciliğinde Kullanılan Bazı Probiyotikler ve Farklı Balık Türlerine Etkileri
Probiyotik
Gözlemler
Balık
Çipura (Sparus aurata) larvalarında görülen ölümlerde azalma (Carnevali et al.,
Lactobacillus fructivorans ve
2004)
Lactobacillus plantarum
Patojenik Vibrio sp verilen kalkan balığında (Psetta maxima) yaşama oranında
Lactobacillus plantarum
artış (Gatesoupe, 1994)
Aeromonas salmonicida enfeksiyonları ile mücadelede etkili (Irianto and Austin,
Micrococcus luteus,
2002b).
Kalkan juvenillerine yemle verildiğinde protein sindirimini gelişme (DeSchrijver
Vibrio poteolyticus
and Ollevier, 2000).
Lactobacillus plantarum
Kalkanlar bu karışım ile beslendiğinde büyüme performansında artış (Gatesoupe,
Lactobacillus helventicus
1991).
Bacillus toyoi
Avrupa yılanbalığında (Anguilla anguilla) edwardsiellosis hastalığından
Enterococcus faecium SF68
kaynaklanan ölümlerde azalma (Chang and Liu, 2002).
A.salmonicida, Vibrio ordalii, Yersinia ruckeri enfeksiyonundan etkilenen
Carnobacterium spp
salmonidlerde ölümlerde azalma, iştahta artış, yüzgeç ve kuyruk çürümesinde
azalma (Robertson et al., 2000).
Oncorhynchus masouda virüsü ve IHNV hastalığına karşı antiviral aktivite
Vibrio spp
(Gomez et al., 2007))
Karides
Karides (Panaeus monodon) türlerinde patojenik virüslere karşı koruma, ölüm
Pseudoalteromonas undina
oranında azalma (Vine et al., 2006)
Yumuşakça
Vibrio tubiashii enfekte edilmiş Pasifik istiridye (Crassostrea gigas) larvalarının
Aeromonas media A 199
ölüm oranında düşüş (Gibson et al., 1998)
Live foodVibrio parahaemolyticus verilmiş Artemia juvenillerinde ölüm oranında düşüş
Artemia
(Verschuere et al., 2000)
Vibrio alginolyticus
Rotifer
Rotifer kültüründe görülen Aeromonas salmonicida’nın büyümesi engellemiştir
Lactococcus plantarum
(Gatesoupe, 1991).
Alg
Chaetoceros gracilis kültüründe gelişme (Suminto and Hirayama, 1997)
Flavobacterium sp.
Yetiştiricilik ortamında patojen sayısında azalma ve sudaki mikrobiyallerin
Bacillus spp.
popülasyonunu etkileyerek su kalitesinde düzelme (URL1).
5.
Yetiştiricilikte
Probiyotik
olarak
kullanılan bazı mikroorganizmalar
Yetiştiricilikte biyolojik kontrol amaçlı
olarak kullanılması önerilen probiyotikler Gram
negatif bakteriler, Gram pozitif bakteriler,
bacteriyofaj, mayalar ve tek hücreli algleri
kapsar (Irianto and Austin, 2002a). Çizelge 1.
de su ürünleri yetiştiriciliğinde kullanılan bazı
probiyotikler ve bunların farklı türlere olan
etkileri verilmiştir.
5.1. Gram-pozitif bakteriler
Bazı araştırmalar, laktik asit bakteri
suşlarının konağa patolojen bakterilerle
verildiğinde,
balıkların
yaşam
oranını
yükselttiğini, ayrıca laktik asit bakterilerin
balığın sindirim sisteminde çoğalması ile
balıkların büyüme performansında artış
yaptığını bildirilmiştir (Cai et al., 1998).
Lactobacillus plantarum ve Lactobacillus
helventicus’lu yemlerle beslenen kalkan,
Scophthalmus maximus’ta büyümede artış
bildirilmiştir (Gatesoupe, 1991). Lactobacillus
rhamnosus ATCC 53101’lu yemlerle 51 gün
boyunca beslenen gökkuşağı alabalığında, balık
ölümlerinin %52,6’dan %18,9’a gerilediği
Nikoskelainen (et al., 2001) tarafından
bildirilmiştir.
Probiyotik olarak kullanılan aerobik Gram
pozitif endospore formundaki bakteri, ör:
Bacillus spp., yetiştiriciliği yapılan türlerde
kullanılması sonucu yetiştiricilik ortamında
patojen
sayısında
azalma,
sudaki
mikrobiyallerin populasyonunu etkileyerek su
kalitesinde düzelme ve balıklarda büyümeyi
artırdığı gözlemlenmiştir (URL1).
Diğer bir araştırmada, Carnobacterium
divergens verilmiş Atlantik morina (Gadus
morhua) ve yavrularında Vibrio anguillarum’a
dayanıklılığın arttığı gösterilmiştir (Gildberg et
al., 1997). Ayrıca Lactococcus lactis AR21’i
kullanan bilim adamları bunların rotiferlerin
büyümesini teşvik ettiğini ve V. anguillarum’un
gelişmesini
engellediğini
belirtmişlerdir
(Harzevili et al., 1998).
15
Su Ürünleri Yetiştiriciliğinde Probiyotiklerin Kullanımı
5.2. Gram negatif bakteri
Gram
negatif
bir
bakteri
olan
Pseudomonas fluorescens’in balık kültüründe
Aeromonas salmonicida, Vibrio sp. ve
Saprolegnia sp. ye karşı, ve Pseudomonas I2’nin karides patojenleri olan V. harveyii,
Vibrio fluvialis, Vibrio parahaemolytıcus,
Vibrio
vulnificus
ve
Photobacterium
damselae’ye karşı etkili olduğu rapor edilmiştir.
Ayrıca, Gibson (1999) yapmış olduğu bir
araştırmada Aeromonas media’nın, Pasifik
istiridye larvasında Vibrio tubiashi’den
kaynaklanan enfeksiyonu önlediğini ortaya
koymuştur.
5.3. Bakteriyofaj
Park et al. (2000), Myoviridae ve
Podoviridae familyalarını temsil eden iki
bakteriyofaj kültürünü ayu (Plecoglossus
altivelis)
balıklarında
çalışmıştır.
Bakteriyofajların yemle balıklara verilmesi
sonucu ayu balıklarında hastalıklara neden olan
Pseudomanas plecoglossicida’dan kaynaklanan
enfeksiyonlara karşı koruma oluşturduğu ve
böbreklerde bakteriyel hücrelerin sayılarında
hızlı düşüş olduğu gözlemlemişlerdir.
5.4. Mayalar
Bağırsağa yapışma yeteneğinde olan
mayaların varlığı, amilaz salgısının artmasına
larvalardaki
bazı
gerekli
enzimlerinin
uyarılmasına neden olduğu bildirilmiştir
(Gatesoupe, 1999). Catla catla’ da, probiyotik
olarak kullanıldığında balıkların hayatta kalma
oranında ve vücut ağırlığında artış olduğu
görülmüştür (Mohanty et al.,1996). Scholz et
al.(1999)’nın yapmış olduğu araştırmada
Xeaxanthin (HPPR1) içeren Saccharomyces
exiguous
izolasyonu,
Saccharomyces
cereviside’nin β-glukan ve hücreleri ile Phaffia
rhodozyma, penaeid juvenillerine verildiğinde
vibriosise karşı dayanıklılıklarını artırmıştır.
6. Probiyotiklerin yetiştiricilikte uygulanması
Probiyotikler
konak
canlıya
yada
bulunduğu ortama birkaç yolla verilir. Bunlar
yeme katılarak, kültür suyuna ilave edilerek,
banyo yaptırılarak yada canlı yemle birlikte
verilebilmektedir. Az miktarda verildiği
durumda kültür ortamına katılarak veya canlı
yemle birlikte verilmesi, büyük miktarlarda
kullanılacağı durumda ise yeme katkı maddesi
olarak katılması tavsiye edilmektedir. Ama bu
16
şekilde gastrointestinal sisteme ulaşması ve
orada yerleşebilmesi için büyük miktarlarda
probiyotik kullanımı gerekmektedir (GomezGill et al., 2000). Gilbert et al. (1997) C.
divergen’i yeme katarak kullanmış ve V.
Anguillarum’la enfekte edilmiş Gadus morhua
yavrularında
ölüm
oranında
düşüş
gözlemlemiştir. Smith and Davey (1993)
Fluorescent pseudomonad’ ı banyo olarak
uygulamış ve A. salmonicida ile enfekte olmuş
Salmo salar’ da ölüm oranında düşüş
bildirmiştir. Kültür suyuna katılarak uygulanan
A. media, V. tubiashii ile enfekte edilen Pasifik
osyter larvalarının ölüm oranında düşmeye
neden olduğu bildirilmiştir (Gibson et al.,
1998). Ayrıca, V. alginolyticus’ nin kültür
ortamına
katılarak
uygulanmasında
V.
parahaemolyticus ile enfekte olmuş Artemia
nauplii’ de ölüm oranında düşüş gösterdiği
bildirilmiştir (Gomez et al., 1998)
7. Sonuç
Probiyotiklerin
su
ürünleri
yetiştiriciliğinde
kullanımı,
yetiştiricilikte
yoğun
olarak
kullanılan
antimikrobial
bileşiklerin,
özellikle
antibiyotiklerin
kullanımını azaltmış ve yetiştiriciliği yapılan
türlerin iştahı ve büyüme performansında artış
sağladığı bildirilmiştir (Irıanto and Austin,
2002a). Ekvatordaki karides endüstrisinde
probiyotiklerin kullanımı sonucunda özellikle
larval
dönemde
görülen
hastalıkların
kontrolünde başarı sağlandığını ve sonuç olarak
antibiyotik kullanımda azalma olduğunu rapor
edilmiştir (Irianto and Austin, 2002a).
Su ürünleri yetiştiriciliğinde probiyotikler
gelecek için umut vericidir, fakat bu konuda
daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır. Yapılan
çalışmalar sayesinde bağırsak sisteminde
bulunan mikroorganizmaların özellikleri tespit
edilerek, olası probiyotiklerin seçim kriterlerini
tanımlamak için hareket mekanizmalarının
bilinmesi gerekmektedir. Ayrıca in vivo konak/
mikroorganizma etkileşimi, probiyotiklerin
mikrobiyal kültürlerinin bilinmesinin yanı sıra
doğal mikrofloranın işlev ve durumlarının ve
mikrobiyaller arasındaki doğal rekabetin
anlaşılması gerekmektedir. Bunların yanında
probiyotiklerin pratikte ve endüstride kullanımı
ve probiyotik kullanımı sonucunda sucul
ortama bakteri eklenmesi sonucu oluşabilecek
etkiler hakkında araştırmalar gerekmektedir. En
önemlisi probiyotiklerin pratikte kuluçkahane
E.TURGUT, N.DEVELİ, S.USTAOĞLU TIRIL
ve çiftliklerde kullanımı ekonomik olarak da
değerlendirilmeli,
üretime
etkisinin
ve
maliyet/yarar
gerekmektedir.
analizinin
yapılması
Kaynaklar
Balcazar, J. L., Vendrell, D., Blas I., Zarzuela, I. R.,
Girones, O., and Muzquiz, J. L. 2007. Immune
modulation by probiotic strains: Quantification of
phagocytosis of Aeromonas salmonicida by
leukocytes isolated from gut of rainbow trout
(Oncorhynchus mykiss) using a radiolabelling assay.
Comparative Immunology, Microbiology and
Infectious Diseases, 29, 5-6; 335-343
Balcazar, J.L., Blas, I., Zarzuela, I.R., Cunningham, D.,
Vendrell, D. and Muzquiz, J. L. 2006. The role of
probiotics in aquaculture. Veterinary Mikrobiol.,
114, 173-186.
Barug, D., Jong, J., Kies A.K., and Verstegen., M.W.A.
2006. Antimicrobial growth promoters. Where do
we go from here? Wageningen Academic
Publishers. 422 pp
Byund, J.W., Park, S.C., Ben, Y., and Oh, T.K. 1997.
Probitic effect of Lactobacillus sp. DS-12 in
flounder (Paralichthys olivaceus). Journal of
General and Applied Microbiology, 43, 305-308.
Cai, Y., Benno, Y., Nakase, T. and Oh, T.K. 1998.
Specific probiotic characterization of Weissella
hellenica DS-12 isolated from flounder intestine.
Journal of general and Applied Microbiology, 44,
311-316.
Carnevali, O., Zamponi, M.C., Sulpizio, R., Rollo, A.,
Nardi, M., Orpianesi, C., Silvi, S., Caggiano, M.,
Polzonetti, A.M.
and Cresci, A. 2004.
Administration of probiotic strain to improve sea
bream wellness during development. Aquaculture
International, 12, 377-386.
Chang, C-I. and Liu, W-Y. 2002. An evaluation of two
probiotic bacterial strains, Enterococcus faecium
SF68 and Bacillus toyoi, for reducing
edwardsiellosis in cultured European eel, Anguilla
anguilla L. Journal of Fish Disaeses, 25, 311-315.
DeSchrijver, R and Ollevier, F. 2000. Protein digestion in
juvenile turbot (Scophthalmus maximus) and effects
of dietary administration of Vibrio proteolyticus.
Aquaculture, 186, 107-116.
Gatesoupe, F. J., 1999. The use of probiotics in
Aquaculture 180: 48-165
Gatesoupe, F.J. 1991. Siderophore production and
probiotic effect of Vibrio sp. associated with turbot
larvae, Scophthalmus maximus. Aquatic Living
Resources, 10, 239-246.
Gatesoupe, F.J. 1991. The effect of three strains of lactic
abcteria on the production rate of rotifers,
Brachionus plicatilis, and their diatary value for
larval turbot, Scophthalmus maximus. Aquaculture
96. 335-342.
Gatesoupe, F.J. 1994. Lactic acid bacteria the resistance of
turbot larvae Scophthalmus maximus against
pathogenic Vibrio. Aquatic Living Resources, 7,
277-282.
Gibson, L. F. 1999. Bacteriocin activity and probiotic
activity of Aeromonas media. Journal of Applied
Microbiology 85, 243-248.
Gibson, L. F., Woodworth, J., George, A. M. 1998.
Probiotic activity of Aeromonas media on the
PAsific Oyster, Crassostrea gigas, whne challenged
with Vibrio tubiashii. Aquaculture, 169, 111-120
Gildberg, A. Mikkelsen, H., Sandaker, E. and Ringo, E.
1997. Probiotic effect of lactic acid bacteria in the
feed on growth and survival of fry of Atlantic cod
(Gadus morhua). Hydrobiologia, 352, 279-285.
Gismondo, M. R., Drago,L. and Lombardi, A. 1999.
Rewiev of probiotics available to modify
gastrointestinal flora. International Journal of
Antimicrobial Agents, 12, 287-292.
Gomez, R. G., Balcazar, J. L. and Ma, S., 2007.
Probiotics as Control Agents in Aquaculture. Journal
of Ocean University of China, 6. 76-79
Gomez-Gil, B., Roque, A. and Turnbull, J.F. 2000. The
use and selection of probiotic bacteria for use in the
culture of larval aquatic organisms. Aquaculture,
191, 259-270.
Harzevili, A.R.S., VanDuffel, H., Dhert, P., Swings, J. and
Sargeloos, P. 1998. Use of aquaculture potential
probiotic Lactococcus lactis AR21 strain for the
enhancement of growth in the rotifer Brachionus
plicatilis(Muller). Aquaculture Research, 29, 411417.
Irianto, A. and Austin, B. 2002a. Probiotics in aquaculture.
Journal of Fish Diseases, 25, 633-642.
Irianto, A. and Austin, B. 2002b. Use of probiotics to
control furunculosis in rainbow trout, Oncorhynchus
mykiss. Journal of Fish Diseases, 25, 333-342.
Jöborn, A., Olsson, J.C., Westerdahl, A., Conway, P.L.
and Kjelleberg, S. 1997. Colonization in the fish
intestinal tract and production of inhibitory
substances in intestinal mucus and faecal extracts by
Carnobacterium sp. K1. Journal of Fish Diseases,
20, 383-392.
Klaenhammer, R.T. and Kulen, J.M. 1999.Selection and
design of probiotics. International Journal of Food
Microbiology, 50, 45-57.
Korkut, A. Y., Hoşsu, B. and Ferhatoğlu, M. 2003.
Probiyotikler ve Su Ürünlerinde Kullanımı. Ege
Üniversitesi, Su Ürünleri Dergisi, 20 (3-4), 551-556
Mohanty, S.N., Swain, S.K. and Tripathi, S.D. 1996.
Rearing of catla (Catla catla Ham.) spawn on
formulated diets. Journal of Aquaculture in the
Tropics, 11, 253-258.
Nikoskelainen, S., Ouwehand, A., Salminen, S. and
Bylund, G. 2001. Protection of rainbow trout
(Oncorhyncus mykiss) from frunculosis by
Lactobacillus rhamnosus. Aquaculture, 198, 229236.
Panigrahi, A., Kiron, V., Satoh, S., Hirono, I., Kobayashi,
T., Sugita, J., Puangkaew, J. and Aoki, T. 2007.
Immune modulation and expression of cytokine
genes in rainbow trout Oncorhynchus mykiss upon
probiotic feeding. Developmental and Comparative
Immunology, 31, 372-382.
17
Su Ürünleri Yetiştiriciliğinde Probiyotiklerin Kullanımı
Park, S. C., Shimamura, I., Fukunaga, M., Mori K. And
Nakai, T. 2000. Isolation of bacteriophage specific
to a fish pathogen, Pseudomonas plecoglossida, as a
candidate for disease control. Applied and
Environmental Microbiology, 66, 1416-1422.
Reid, G., Kim, SO. and Kohler, G.A. 2006. Selecting,
testing and understanding probiotic microorganism.
FEM Immunolgy and Medical Microbiology, 46 (2),
149-157.
Robertson, P.A.W., O’Dowd, C., Burrels, C., Williams, P.
and Austin, B. 2000. Use of Carnobacterium sp. as
aquaculture probiotic for Atlantic salmon (Salmo
salar L.) and rainbow trout (Oncorhyncus mykiss
Walbaum). Aquaculture, 185, 235-243.
Rollo, A., Sulpizio, R., Nardi, M., Silvi, S., Orpianesi,, C.,
Caggiano., M., Cresci, A. and Carnevali, O. 2006.
Live microbial feed supplement in aquaculture for
improvement of stress tolerance. Fish Physiology
and Biochemistry, 32 (2), 167-177
Scholz, U., Garcia D. G., Ricque, D., Cruz, S. I.E. Vargas,
A. F. and Latchford, J. 1999. Enhancement of
vibriosis resistance in juvenile Panaeus vannamei by
supplementation of diets with differnt yeast
products. Aquaculture, 176, 271-283.
Smith, P., and Davey, S. 1993. Evidence for the
competitive exclusion of Aeromonas salmonicida
from fish stress-inducible furunculosis by a
Fluorescent pseudomonas. Journal of Fish Diseases.
16, 521-524
18
Spanggaard, B., Huber, I., Nielsen, J., Sick, E. B., Pipper,
C. B., Martinussen, T., Slierendrecht, W. J. and
Gram, L. 2001. The probiotic potential against
vibriosis of the indigenous microflora of rainbow
trout. Environmental Microbiology, 3(12), 755-765.
Suminto, K., and Hirayama, K. 1997. Application of a
growth –promotion bacterium for stable mass
culture of three marine microalgae. Hydrobiologia
358. 223-230.
Vaseeharan, B. and Ramasamy, P. 2003. Control of
pathogenic Vibrio spp. by Bacillus subtilis BT23, a
possible probiotic treatment for tiger shrimp
Panaeus monodon. Letter Applied Microbiology, 36
(2), 83-87
Verschuere, L., H., Heang, G., Criel, S., Dafnis., P., P.
Sorgeloos., and W. Verstraete. 2000. Protection of
Artemia against the pathogenic effects of Vibrio
proteoclyticus CW8T2 by selected bacterial strains.
Applied Microbiology, 2223-2228
Vine, N.G., Leukes, W.D. and Kaiser, H. 2006 Probiotics
in marine larviculture. FEMS Microbiol. Rev., 30,
404-427.
URL12007
http://www.alken_murray.com/china98.htm
Xiang-Hong, W., Jun, L., Wie-Shang, J., Huai-Shu,
X. 1998. Application of probiotic in Aquaculture.
Ocean University of Quingdao, China, 266003.
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2007, 24 (2), 19-31
Tokat İli Erbaa Ovasındaki Tarım İşletmelerinin Optimum Üretim Planlarının
Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma*
Gülçin Altıntaş 1
Yaşar Akçay 2
1- Tokat Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Tokat
2- Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Ekonomisi Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Bu çalışmada; kullanılan veriler Erbaa ovasındaki 10 köyden 105 adet işletme ile anket yapılarak elde
edilmiştir. Araştırmada Tokat İli Erbaa ovasındaki tarım işletmelerinin sosyo-ekonomik yapısı ortaya
konulmuş, işletme grupları itibariyle optimum üretim planları belirlenmiş, mevcut durum ile planlama
sonuçlarının karşılaştırılması yapılmıştır. Doğrusal Programlama Yöntemi kullanılarak yapılan planlama
sonucunda birinci grup işletmelerde %130,41, ikinci grup işletmelerde %93,12, üçüncü grup işletmelerde
%48,26 oranında brüt marjda bir artış söz konusu olacağı belirlenmiştir. Planlamaya gereken önem
verilmesiyle, kaynak kullanım etkinliğinin yanısıra gelir artışı sağlanacağı tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Optimum İşletme Organizasyonu, Faaliyet Sonuçları, Sosyo-Ekonomik Yapı
A Research on the Determination of the Optimal Production Plans of the
Farms in the Plain of Erbaa-Tokat Province
Abstract: In this study, data were obtained from 105 farms in 10 villages in the plain of Erbaa via survey
method. In this research, socio-economic structure of the Tokat- Erbaa plain farms were clarified; optimal
production plans were determined according to groups, current situation was compared with planning results.
In the planning stage Linear Programming was used. According to the planning results, increase in gross
margin was determined as 130,41% for the first group, 93,12% for the second group and 48,26 % for the
third group. When given to importance to the planning, it was determined that there could be an increase in
the income as well as effective use of resources.
Keywords: Optimal Farm Organization, Farm Performance, Socio-Economic Structure
1. Giriş
Günümüzde bilimsel ve teknolojik
araştırmaların temelinde yatan esas amaç,
ülkelerin sahip oldukları kıt kaynakların etkin
kullanımının sağlanması yönündedir. Özellikle
kaynakları sınırlı olan gelişmekte olan veya az
gelişmiş ülkelerde bu durum daha büyük öneme
sahiptir. Türkiye’nin de bu gruptaki ülkeler
arasında yer aldığı düşünülürse konunun önemi
yadsınamaz.
Tarım
sektörünün
ulusal
ekonomi
içerisinde büyük önem taşıdığı Türkiye’de,
bugüne kadar işletme düzeyindeki planlama
çalışmalarına gereken önem verilmemiştir.
Oysa çiftçiler artık sadece kendi gereksinimleri
için değil, yurt içi hatta yurt dışı pazarlara
yönelik üretimde bulunmaktadırlar. Böyle bir
ortamda
üreticilerin
varlıklarını
sürdürebilmeleri ve gelişebilmeleri, onların
gelirlerinin artması ile olası görülmektedir. Bu
da, işletmede yer alabilecek üretim kollarının
optimal bileşimi ve üretim faktörlerinin en iyi
şekilde değerlendirilmesi
ile sağlanacaktır
(Erkan ve ark., 1989).
Kıt kaynakları etkin kullanılarak üretim
maliyetlerini düşürmesi bununla beraber çiftçi
gelirlerinin ve yaşam kalitesinin artırılması
yönüyle tarımsal işletme planlaması önem arz
etmektedir. Buradan hareketle çalışmada Tokat
ilinde önemli bir tarımsal potansiyele sahip
Erbaa Ovası tarım işletmelerinin genel
yapılarının
belirlenmesi,
üretim
deseni
içerisinde yer verilen üretim dallarının brüt
marjlarının hesaplanması, işletme büyüklük
grupları itibariyle bölge için optimum üretim
planlarının
belirlenmesi
ve
bölgedeki
işletmelerin daha yüksek gelir elde etmelerini
sağlayacak üretim planlarının uygulanabilmesi
için alınabilecek tedbirlerin belirlenmesi
amaçlanmıştır.
2. Materyal ve Yöntem
Araştırmanın temel materyalini, Tokat ili
Erbaa Ovasındaki 10 köyden 1205 adet
işletmeyi temsil edebilecek nitelikte olan 105
adet işletmeden anket yöntemi ile elde edilmiş
olan orjinal veriler oluşturmuştur.
Erbaa ovasındaki 10 köydeki 1205 adet
işletme örnekleme çerçevesi olarak ele alınmış,
işletme büyüklüklerine ait veriler dikkate
alınarak varyasyon katsayısı hesaplanmış
heterojen bir dağılım olduğu saptanmış ve daha
* Bu çalışma doktora tezinden bir bölüm olup,. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu
tarafından desteklenmiştir
Tokat İli Erbaa Ovasındaki Tarım İşletmelerinin Optimum Üretim Planlarının Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma
sonra işletmelere ait arazi büyüklüklerine ilişkin
frekans tablosuna bakılarak populasyon üç
tabakaya ayrılmıştır. Böylece 1-25 da
arasındaki 40 işletme I. grubu, 26-50 da
arasındaki 32 işletme II. grubu, 51 da ve daha
fazla araziye sahip 33 işletme III. grubu
oluşturmuştur. Örnek hacminin tespitinde %95
güven aralığında ve ortalamadan %5 sapma ile
örnek sayısı belirlenmiştir. Örneklemede
Neyman Yöntemi kullanılmıştır (Çiçek ve
Erkan, 1996). 105 anketin köylere göre
dağılımında ise her bir köyün sahip olduğu
işletme sayısı dikkate alınarak oransal dağılım
yapılmıştır.
İşletmelerin yıllık faaliyet sonuçlarına
ilişkin analizlerde, ilk aşamada üretim dalı
düzeyinde analizler yapılmıştır. Üretim dalları
bazında yapılan analizlerde brüt marj analiz
tekniği kullanılmıştır. Üretim dalları itibariyle
brüt marjların hesaplanabilmesi için her bir
üretim dalına ait brüt üretim değeri ve değişken
masraflar tespit edilmiştir. Brüt Marjın
hesaplanmasında; o faaliyetin brüt üretim
değerinden değişken masraflar düşülmüştür
(İnan, 2001; Aras, 1988).
İkinci aşamada ise işletme bir bütün olarak
ele alınarak yıllık faaliyet sonuçları ortaya
konulmuştur. Üretim dönemine ait faaliyet
sonuçları olarak; brüt hasıla, işletme masrafları
ve gerçek masraflar, net hasıla, tarımsa gelir ve
toplam işletme geliri hesaplanmış ve
yorumlanmıştır.
Planlamada Aşamasında; araştırmada
“doğrusal programlama” yöntemi kullanılarak
optimum ürün deseni tespit edilmiştir. Bu
yöntemde geliri maksimuma çıkaracak ürün
desenini tespit için amaç fonksiyonu
matematiksel olarak aşağıda özetlenmiştir
(Erkuş ve Demirci, 1985; Öztürk, 1987; Koral
ve Esengün, 1995).
Z=C1X1+C2X2+C3X3+…..+CnXn (maksimum)
(Z) ile gösterilen amaç fonksiyonunda (Cn)
alternatif faaliyetlerin brüt karlarıdır. (Xn) ise
üretim faaliyetlerinin seviyelerini gösterir.
Amaç fonksiyonu aşağıda ifade edilen alternatif
faaliyetler ve faktör sınırlılıkları çerçevesinde
maksimum kılınacaktır.
b1 ≥ a11X1+…………+a1nXn
b2 ≥ a21X1+…………+a2nXn
…………………………….
bm ≥ am1X1+…………+amnXn
20
Burada;
b1, b2……………….bm üretimde kullanılabilir kapasiteyi
a11, a12 ……………a1n
a21, a22…………….a2n
am1, am2…………amn üretim faaliyetlerinin girdi
talepleri ve fiziki katsayılarını
X1,X2……..Xn ≥ 0 (değişkenlerin pozitif olma şartı)
Planlama için gerekli olan veriler
gerçekleştirilen anket uygulaması ve araştırma
sonuçlarından sağlanmış ve daha önce yapılmış
olan diğer araştırma sonuçlarından ve ilgili
kuruluşlardan alınmıştır.
Doğrusal
programlama
yönteminin
uygulanmasıyla incelenen işletmelerde işletme
büyüklük gruplarına göre işletme modelleri
oluşturulmuş ve bu modellere göre işletme
üretim planları ortaya konulmuştur. Bununla
birlikte planlamanın uygulanabilirliği üzerinde
durularak, özellikle sınırlama denklemlerinin
oluşturulmasında yöre koşulları ve özellikleri
de dikkate alınmıştır.
Sınırlama denklemlerinin oluşturulmasında
işletmelerin sahip olduğu kaynaklar envanter
kayıtlarından çıkarılmaktadır. Ayrıca işgücü
mevcudu, işletmeci tercihleri, teknik ve
kurumsal sınırlamalar gibi işletme içi ve dışı
etkenler de göz önünde bulundurulmuştur
(Akçay, 1999; Esengün ve ark. 1995). Çünkü,
işletmecinin ulaşmak istediği gelir düzeyi
istenildiği kadar büyük olamaz. Üretim
kaynakları sınırlı miktardadır ve bu miktarlar
aşılamaz (Erkuş ve Demirci, 1985; Akay,
1996).
Mevcut kaynaklar ve konu üzerine etkili
faktörler çerçevesinde, araştırma bölgesi
koşulları dikkate alınarak belirlenen önemli
sınırlayıcılar; arazi sınırlayıcıları, sermaye
sınırlayıcıları, işgücü sınırlayıcıları, kurumsal
sınırlayıcılar, teknik sınırlayıcılar ve bina
sınırlayıcılarıdır.
Hayvancılık üretim faaliyeti için tam sayılı
programlama yöntemi dikkate alınmıştır
(Miran, 2005). Önce işletme grupları itibariyle
planların yapılabilmesi amacıyla gerekli bilgiler
düzenlenmiş, daha sonra WIN-QSB bilgisayar
paket
programı
kullanılarak
planlama
gerçekleştirilmiştir.
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
3. Araştırma Bulguları
3.1. İncelenen İşletmelerin Sosyo-Ekonomik
Durumu
İncelenen İşletmelerde ortalama aile
nüfusu 5,68 kişi olarak tespit edilmiştir. Bu
nüfusun %48,06’sını erkek nüfusu, %51,94’ünü
kadın nüfusu oluşturmaktadır. Faal nüfus oranı
%70,52’dir. 7 ve daha yukarı yaştaki bireylerin
okuryazarlık oranı incelendiğinde okur yazar
erkeklerin oranı (%92,42), okur yazar
kadınların oranından (%83,94) daha yüksek
olduğu tespit edilmiştir. İşletme yöneticisinin
yaşı 54,79 ve öğrenim süresi 4,22 yıldır.
İncelenen işletmeler genelinde potansiyel
aile işgücü, işletmede kullanılan aile işgücü,
geçici ücretli işgücü ve işletmede kullanılan
toplam işgücü işletme büyüklüğü ile
artmaktadır.
Potansiyel
işgücünün
tüm
işletmeler ortalamasında %53,30’unu erkek,
%42,41’ini kadın, %4,29’unu çocuk nüfus
oluşturmaktadır.
Aile
işgücünün ancak
%48,82’si kullanılmakta, %49,43’ü atıl
kalmakta ve %1,75’i ise işletme dışında
kullanılmaktadır. Tüm işletme gruplarında
mevcut işgücünün etkin kullanılmadığı dikkat
çekmektedir.
İncelenen işletmelerde toplam aktif
sermayenin %78,35’i arazi sermayesinden
oluşmaktadır. İşletme sermayesinin aktif
sermaye
içerisindeki
payı
işletmeler
ortalamasında %21,67’dir. Toplam aktif
sermayenin %57,14’ünü toprak varlığı,
%0,01’ini arazi ıslahı varlığı, %18,34’ünü bina
varlığı, %1,68’ini bitki varlığı, %1,18’ini tarla
demirbaşı varlığı, %14,20’sini alet makine
varlığı, %5,05’ini hayvan varlığı, %0,44’ünü
malzeme ve mühimmat varlığı, %1,96’sını para
mevcudu ve alacaklar oluşturmaktadır.
İşletme arazisi genişliği I. grupta 16,75 da,
II. grupta 37,09 da III. grupta 78,82 da olup
işletmeler ortalamasında 42,46 dekardır.
İncelenen işletmelerde toplam ekiliş dikiliş
alanının %89,23’ü tarla ürünleri ekiliş alanı,
%9,17’si sebze ekiliş alanı, %1,26’sı meyve ve
bağ alanı, %0,34’ü ise ağaçlık alandır.
Araştırma bölgesinde tarla ürünleri ürün
grupları içerisinde tahılların yanında endüstri
bitkilerinin önemli düzeylerde ekiliş alanına
sahip olduğu tespit edilmiştir. Tüm işletme
gruplarında tahıllar içerisinde buğday ekiliş
alanının ilk sırada olduğu, endüstri bitkileri
ekiliş alanları içerisinde ise en fazla
şekerpancarına yer verildiği belirlenmiştir.
3.2. İncelenen İşletmelerde Yıllık Faaliyet
Sonuçları
Üretim dönemi içinde oluşturulan toplam
brüt üretim değerinin %62,52’sini tarla ürünleri,
%11,33’ünü sebze ürünleri, %1,33’ünü
meyveler, %0,61’ini ağaçlık ve %0,04’ünü bağ,
%24,17’sini hayvansal ürünler oluşturmaktadır.
Toplam brüt üretim değeri I. grup işletmelerde
5080,69 YTL, II. grup işletmelerde 15210,33
YTL, III. grup işletmelerde 28398,02 YTL
olarak belirlenmiştir.
İşletmelerin üretim dönemi itibariyle
toplam değişken masrafları I. II. ve III. grup
işletmelerde sırasıyla 2679,49 YTL, 6878,11
YTL ve 12653,46 YTL’dir. Toplam değişken
masrafların % 61,90’nını tarla ürünleri,
%11,80’nini sebzeler, %0,41’ini meyveler,
%0,04’ünü bağ %0,02’sini ağaçlık ve
%25,83’ünü
hayvancılık
ürünleri
oluşturmaktadır. Bitkisel üretim değişken
masrafları içerisinde en yüksek paya sahip
masraf unsuru %24,97 ile toprak işleme
masraflarıdır. Bunu sırasıyla %18,63 ile
gübreleme masrafları, %17,06 ile ekim-dikim
masrafları, %9,80 ile hasat masrafları
izlemektedir. Hayvansal üretim dalı değişken
masrafları içerisinde en yüksek payı % 89,18 ile
yem masrafları almaktadır.
İşletmelerde toplam brüt marjın %
63,05’ini tarla ürünleri, %10,95’ini sebzeler,
%2,09’unu meyveler, %1,14’ünü ağaçlık ve
bağ,
%22,77’sini
hayvansal
ürünler
oluşturmaktadır. Bitkisel ürünler içersinde en
yüksek pay endüstri bitkilerine (%37,92) aittir.
İncelenen işletmelerde toplam brüt
hasılanın %69,32’sini bitkisel ürünler satış
tutarı oluştururken %14,99’unu hayvansal
ürünler satış tutarı, %10,57’sini envanter
kıymet artışları oluşturmaktadır.
İşletme masrafları işletme büyüklük
grupları itibariyle artış göstermekte olup
işletmeler ortalamasında bu değer 10531,60
YTL’dir (Çizelge 1). İşletme masraflarının
%62,83’ünü cari masraflar oluşturmaktadır. Bu
değeri sırasıyla amortismanlar (%19,49), işçilik
masrafları (%15,37) ve envanter kıymet
eksilişleri
(%2,28)
izlemektedir.
Cari
masrafların %34,63’ü materyal masrafları,
%3,47’si pazarlama masrafları, %24,73’ü diğer
cari masraflardır.
Gerçek masraflar, işletme büyüklüğü ile
birlikte artmaktadır. İşletmeler ortalamasında
bu değer 9935,70 YTL’dir (Çizelge 1). Bununla
21
Tokat İli Erbaa Ovasındaki Tarım İşletmelerinin Optimum Üretim Planlarının Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma
birlikte gerçek masraflar içerisinde en önemli
pay aile işgücü ücret karşılığı çıkarıldıktan
sonra kalan işletme masraflarına aittir. Bu değer
işletmeler ortalamasında %92,25’tir. İşletme
başına düşen net hasılanın işletme büyüklük
grupları itibariyle artış gösterdiği ve işletmeler
ortalamasında
4779,15
YTL
olduğu
belirlenmiştir.
Aynı zamanda tüm işletme gruplarında net
hasılanın pozitif olduğu görülmektedir. Bu
durum mevcut aktif sermayeye karşılık, tüm
işletme gruplarının gelir elde edebildiklerini
göstermektedir İşletme başına düşen tarımsal
gelir, işletmeler ortalamasında 5375,05 YTL,
toplam aile geliri 5889,91 YTL olarak
belirlenmiştir (Çizelge 1).
Çizelge 1. İncelenen İşletmelerde Yıllık Faaliyet Sonuçları
İŞLETME GRUPLARI
I.Grup (40)
II.Grup (32)
III.Grup (33)
İşl.Ort. (105)
BRÜT HASILA (A)
5333,23
14963,16
27741,76
15310,75
İŞLETME MASRAFI (B)
4809,22
10265,75
17725,65
10531,60
GERÇEK MASRAFLAR (C)
4407,02
9549,03
17012,13
9935,70
NET HASILA (A – B)
524,01
4697,41
10016,11
4779,15
TARIMSAL GELİR (A - C)
926,21
5414,13
10729,63
5375,05
TOPLAM AİLE GELİRİ
1087,46
6431,32
11185,99
5889,91
3.3. Optimum Üretim Planları
İncelenen işletmelere ait girdi-çıktı
katsayıları, amaç fonksiyonu ve sınırlama
denklemleri, işletme grupları itibariyle,
doğrusal programlama tekniğine uygun olarak
ek çizelge 1, ek çizelge 2 ve ek çizelge 3’te
matris olarak sunulmuştur.
3.3.1. Birinci Grup İşletmelerde En Uygun
Ürün Bileşimine Ait Optimum Üretim Planı
ve Sonuçlarının Duyarlılık Analizi
Birinci grup işletmelerde en uygun ürün
bileşimine ait optimum üretim planı ve
sonuçlarının duyarlılık analizleri çizelge 2’de,
üretim kaynaklarının duyarlılık analizleri
çizelge 3’te verilmiştir.
Çizelge 2. I. Grup İşletmelerde En Uygun Ürün Bileşimine Ait Optimum Planı ve Sonuçlarının Duyarlılık Analizleri
Karar Değişkeni
Buğday (s)
Buğday (k)
Tütün (k)
Şekerpancarı
Ayçiçeği
K.Fasulye
Karpuz
Soğan
Biber
Y.Domates
S.Domates
Patlıcan
Y.Fasulye
Kültür İnek
Melez İnek
Yerli İnek
Kredi
I. Dön. İşçi Kira
II. Dön. İşçi Kira
III. Dön. İşçi Kira
IV. Dön. İşçi Kira
V. Dön. İşçi Kira
Top. Brüt Marj
22
Saptanan Saptanan
Birim
Üst Sınır Alt Sınır
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
BBHB
BBHB
BBHB
YTL
EİS
EİS
EİS
EİS
EİS
YTL
3,96
-
3,96
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
Optimal
Çözüme
Giren
Miktar
3,96
0,00
0,75
3,96
3,17
0,00
0,00
0,00
0,00
1,58
1,58
1,58
0,00
0,00
3,00
0,00
2997,69
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
Mevcut
Durum
Fark
7,35
-3,39
0,45
-0,45
0,15
+0,60
3,45
+0,51
0,30
+2,87
0,20
-0,20
0,25
-0,25
0,17
-0,17
0,33
-0,33
0,35
+1,23
0,35
+1,23
0,20
+1,38
2,45
-2,45
0,16
-0,16
0,04
+2,96
0,42
-0,42
2401,20 3131,44
Optimal Çözümün Geçerli Olduğu Bir Birim Bir Birim
Artışın Azalışın
En Yüksek
Ceza
Ceza
Brüt Marj
Değeri
Değeri
(YTL)
(YTL)
(YTL)
Toplam En Düşük Orijinal
Katkı Brüt Marj Brüt Marj
(YTL)
(YTL)
253,28
0,00
245,25
1135,85
235,63
0,00
0,00
0,00
0,00
330,13
1963,62
143,54
0,00
0,00
1525,11
0,00
-299,77
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
5532,64
-
-
48,11
83,15
71,42
-
-
-
-
84,08
114,27
85,18
-
-
297,45
-
-0,15
-
-
-
-
-
63,96
35,33
327,00
286,83
74,33
22,50
76,68
66,94
39,15
208,94
1242,80
90,85
19,65
298,91
508,37
160,45
-0,10
-1,00
-1,00
-1,00
-1,00
-1,00
+
314,22
+
+
80,00
87,26
79,59
84,04
86,86
+
+
+
80,77
509,83
+
547,01
-0,05
0,10
0,10
0,10
0,10
0,10
278,89
5,67
64,76
2,91
17,10
47,71
61,12
210,92
386,56
1,10
1,10
1,10
1,10
1,10
278,89
203,68
2,91
124,86
1128,53
5,67
210,92
-
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
Optimal üretim planı sonucunda toplam
brüt marj I. grup işletmeler için 5532,64 YTL
olarak saptanmıştır. Bu sonuç doğrultusunda I.
grup işletmelerde toplam brüt marj 2401,20
YTL’den 5532,64 YTL’ye çıkarak %130,41’lik
bir artış söz konusu olmaktadır.
Sulu arazilerde buğday üretim dalı optimal
çözümde plana dahil edildiği arazi genişliğinde
yer almıştır. Üretim dallarından; şekerpancarı
3,96 da, ayçiçeği 3,17 da, yer domatesi 1,58 da,
sırık domates 1,58 da ve patlıcan 1,58 dekar
optimal çözümde yer almıştır. Şekerpancarının
dekara sağladığı en düşük brüt marjın 83,15
YTL/da, ayçiçeğinin 71,42 YTL/da, yer
domatesinin 84,08 YTL/da, sırık domatesin
114,27 YTL/da ve patlıcanın 85,18 YTL/da
olduğunda, optimal plan geçerli olmaktadır.
Sulu arazilerde şekerpancarını bir dekar daha az
üretmenin ceza değeri 203,68 YTL/da’
ayçiçeğinin ceza değeri 2,91 YTL, yer
domatesinin 124,86 YTL, sırık domatesin
1128,53 YTL/da, patlıcanın ceza değeri 5,67
YTL/da’dır. Sulu arazilerde bu ürünlere bir
dekar daha az yer verilirse toplam brüt marj
ceza değeri miktarı kadar azalacaktır.
Kuru arazide tütün üretim dalı optimal
çözüme giren 0,75 dekarlık kuru arazi genişliği
ve bu üretim dalının dekara sağladığı en düşük
brüt marjın 48,11 YTL/da olduğunda geçerli
olmaktadır. Kuru arazilerde bu ürünü bir dekar
daha az üretmenin ceza değeri 278,89
YTL/da’dır. Hayvancılık üretim dallarından
optimal çözüme giren süt inekçiliği en düşük
brüt marjın 297,45 YTL/BBHB olduğu sınır
çerçevesinde optimal çözüme 3 birim Melez
inek olarak girmiştir. Melez ineği sayısını bir
birim azaltmanın ceza değeri 210,92
YTL/BBHB’dir (Çizelge 2).
Optimal çözüme girmeyen üretim dalları,
sulu arazilerde; k.fasulye, karpuz, soğan, biber
ve yeşil fasulyedir. Kültür ineği ve yerli inek de
optimal çözüme girmemiştir. Kuru fasulyenin
optimal çözüme girebilmesi için dekara en az
87,26 YTL/da’dan daha yüksek brüt marj
sağlaması, karpuzun 79,59 YTL/da’dan daha
yüksek, soğanın 84,04 YTL/da’dan daha
yüksek, biberin 86,86 YTL/da’dan daha
yüksek, yeşil fasulyenin 80,77 YTL/da’dan
daha
yüksek
brüt
marj
sağlaması
gerekmektedir. Kültür ineğinin optimal çözüme
girebilmesi için BBHB’ne en az 509,83
YTL’den daha yüksek, yerli ineğin BBHB’ne
547,01 YTL’den daha yüksek brüt marj
sağlaması gerekmektedir (Çizelge 2).
Planlama
sonucunda
işçi
kiralama
faaliyetleri hiçbir dönemde optimal çözüme
girmemiştir (Çizelge 2).
Çizelge 3’te I. grup işletmelerde optimal
çözüme giren üretim dallarının kullandıkları
üretim kaynakları ve sonuçlarının duyarlılık
analizleri verilmiştir. I. grup işletmelerin 15,83
da sulu arazilerinin tamamı optimal çözümde
kullanılmıştır. İşletme arazisinden 0,17 dekarlık
kullanılmayan arazi ise planlamaya dahil
edilmeyen meyvelik arazidir. Sulu koşullarda
şekerpancarı, yer domatesi, sırık domates,
patlıcan ekim alanları, kuru koşullarda ise
tütün, saptanan üst sınırları ile optimum üretim
deseni içerisinde yer almışlardır.
Optimal çözümde döner sermaye tamamen
kullanılmış ve 2997,69 YTL kredi gereksinimi
ise kredilendirme faaliyetinden karşılanmıştır.
Optimal çözümde I. grup işletmeler için
kullanılmadan kalan girdi dönemler itibariyle
işgücü mevcududur. Ahır kapasitesinin de 3,68
m2’lik kısmı kullanılmadan kalmaktadır.
Üretim kaynakları için gölge fiyatlar,
sözkonusu üretim kaynağının bir birimlik
artışının toplam brüt marjda yapacağı değişimi
ifade eder. Buna göre; sulu arazinin gölge fiyatı
64,26 YTL’dir. Yani sulu tarla arazisinin 1
dekar artışı ile toplam brüt marj değeri 64,26
YTL artacaktır. Kuru arazinin 1 dekar artması
ile toplam brüt marj değeri 306,37 YTL
artacaktır. Gölge fiyatları dikkate alındığında,
en önemli üretim kaynağının sırık domates
ekim alanı olduğu görülmektedir. Bir dekar
sırık domates ekim alanının artışı, toplam brüt
marjı 1128,53 YTL artırırken bunu 203,68 YTL
ile şekerpancarı ekim alanı, 124,86 YTL ile yer
domatesi ekim alanı, izlemektedir. Diğer
yandan buğday (sulu) ekim alanının 1 dekar
artması ile toplam brüt marjda –7,98 YTL’lik
bir azalış olacaktır (Çizelge 3).
3.3.2. İkinci Grup İşletmelerde En Uygun
Ürün Bileşimine Ait Optimum Üretim Planı
ve Sonuçlarının Duyarlılık Analizi
II. grup işletmelerde optimal üretim planı
sonucunda toplam brüt marj 16091,24 YTL
olarak saptanmıştır (Çizelge 4). Bu sonuç
doğrultusunda II. grup işletmelerde toplam brüt
marj 8332,22 YTL’den 16091,24 YTL’ye
çıkarak brüt marjda % 93,12’lik bir artış söz
konusu olmaktadır.
23
Tokat İli Erbaa Ovasındaki Tarım İşletmelerinin Optimum Üretim Planlarının Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma
Çizelge 3. I. Grup İşletmelerde Optimal Çözüme Giren Üretim Dallarının Kullandıkları Üretim Kaynakları ve
Sonuçlarının Duyarlılık Analizleri
Kısıtlama
Birim
İşletme Arazisi
Sulu Arazi
Kuru Arazi
Buğday (s)
Buğday (k)
Tütün (k)
Şekerpancarı
Ayçiçeği
K.Fasulye
Karpuz
Soğan
Biber
Y.Domates
S.Domates
Patlıcan
Y.Fasulye
Döner Sermaye
Kredi
I. Dön. İşçi Kira
II. Dön. İşçi Kira
III. Dön.İşçi Kira
IV. Dön.İşçi Kira
V. Dön. İşçi Kira
Ahır Kapasitesi
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
YTL
YTL
EİS
EİS
EİS
EİS
EİS
m2
Saptanan
Üst Sınır
Saptanan
Alt Sınır
16,75
15,83
0,75
3,96
0,75
0,75
3,96
3,96
3,96
1,58
1,58
1,58
1,58
1,58
1,58
1,58
1081,33
5000
3386
1677
1545
1216
2038
24,68
Optimal
Çözüme Giren
Miktar
3,96
3,96
0,00
3,96
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
Üretim Kay.
Kullanılmayan
Miktar
16,58
15,83
0,75
3,96
0,00
0,75
3,96
3,17
0,00
0,00
0,00
0,00
1,58
1,58
1,58
0,00
1081,33
2997,69
221,07
269,53
476,69
286,60
424,76
21,00
0,17
0,00
0,00
0,00
0,75
0,00
0,00
0,79
3,96
1,58
1,58
1,58
0,00
0,00
0,00
1,58
0,00
2002,31
3164,93
1407,47
1068,31
929,40
1613,24
3,68
Optimal Çözümün Geçerli Olduğu
En Düşük
Miktar
16,58
12,66
0,00
3,17
0,00
0,75
3,17
3,17
0,00
0,00
0,00
0,00
0,79
0,79
0,79
0,00
-920,98
2997,69
221,07
269,53
476,68
286,6
424,76
0,00
Orijinal En Yüksek
Miktar
Miktar
16,75
+
15,83
16,00
0,75
0,75
3,96
7,13
0,75
+
0,75
+
3,96
7,13
3,96
+
3,96
+
1,58
+
1,58
+
1,58
+
1,58
4,75
1,58
4,75
1,58
4,75
1,58
+
1081,33
4079,02
5000
+
3386
+
1677
+
1545
+
1216
+
2038
+
24,68
58,55
Gölge
Fiyat
(YTL)
0,00
64,26
306,37
-7,98
0,00
0,00
203,68
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
124,86
1128,53
5,67
0,00
0,10
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
67,29
Çizelge 4. II. Grup İşletmelerde En Uygun Ürün Bileşimine Ait Optimum Planı ve Sonuçlarının Duyarlılık Analizleri
Karar Değişkeni
Birim
Optimal
Saptanan Saptanan Çözüme
Üst Sınır Alt Sınır
Giren
Miktar
Mevcut
Durum
Optimal Çözümün Geçerli Olduğu Bir Birim Bir Birim
Artışın Azalışın
Toplam En Düşük Orijinal En Yüksek
Ceza
Ceza
Katkı Brüt Marj Brüt Marj Brüt Marj
Değeri
Değeri
(YTL)
(YTL)
(YTL)
(YTL)
(YTL)
Fark
Buğday (s)
Dekar
8,92
8,92
8,92
13,03
Tütün (k)
Çeltik
Şekerpancarı
Dekar
Dekar
Dekar
-
0,00
0,00
0,00
1,40
0,00
8,92
0,94
1,94
8,62
-4,11 790,49
-
+0,46 104,12 14,51
-1,94
0,00
-
+0,30 2278,35 131,78
74,37
109,01
255,42
Ayçiçeği
K.Fasulye
Karpuz
Dekar
Dekar
Dekar
-
0,00
0,00
0,00
0,00
1,79
3,57
4,90
0,63
1,63
-4,90
+1,16
+1,94
75,06
132,83
199,90
Patates
Soğan
Dekar
Dekar
-
0,00
0,00
8,92
0,00
0,75
0,37
Biber
Y.Domates
S.Domates
Dekar
Dekar
Dekar
-
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
3,57
0,46
0,47
0,83
+8,17 1759,47 136,80 197,25
-0,37
0,00
92,57
-
-0,46
0,00
-
34,24
-0,47
0,00
46,66
-
+2,74 4288,75 154,98 1201,33
Patlıcan
Y.Fasulye
Kültür İneği
Dekar
Dekar
BBHB
-
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
8,00
0,25
1,27
2,34
-0,25
0,00
-
-1,27
0,00
-
+5,66 6720,88 613,57
43,20
14,66
840,11
Melez İnek
Yerli İnek
BBHB
BBHB
-
0,00
0,00
0,00
0,00
0,92
0,87
-0,92
-0,87
0,00
0,00
131,43
641,42
Kredi
I. Dön. İşçi Kira
II. Dön. İşçi Kira
YTL
EİS
EİS
-
0,00 8022,18
0,00
0,00
0,00
0,00
-
-802,22
0,00
0,00
III. Dön. İşçi Kira
IV. Dön. İşçi Kira
V. Dön. İşçi Kira
EİS
EİS
EİS
-
0,00
0,00
0,00
-
0,00
0,00
0,00
Toplam Brüt Marj
YTL
24
0,00
0,00
0,00
0,00
-
237,77 113,57
713,64 126,82
8332,22 7759,02 16091,24
-
-
-0,51
-
-
-
-
-
88,62
-0,10
-1,00
-1,00
-1,00
-1,00
-1,00
+
+
128,27
19,26
59.86
-
+
122,64
193,28
47,58
123.64
-
60,45
-
19.26
73.08
60.45
38,60
92,72
89,33
-
+
+
131,17
126,96
135,99
+
- 1046.35
130,49
87,29
129,77 115,11
+
- 226.54
839,66 708,23
867,96 226,54
0,00
0,10
0.41
0,10
1,10
0,10
1,10
0,10
0,10
0,10
1,10
-
1,10
1,10
-
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
Sulu arazilerde buğday üretim dalı optimal
çözümde plana dahil edildiği arazi genişliğinde
yer almıştır. Üretim dallarından; şekerpancarı
8,92 da, kuru fasulye 1,79 da, karpuz 3,57 da
patates 8,92 da, sırık domates 3,57 da olarak
optimal çözüme girmiştir. Şeker pancarının
dekara sağladığı en düşük brüt marjın 131,78
YTL/da, kuru fasulyenin 113,57 YTL/da,
karpuzun 126,82 YTL/da, patatesin 136,80
YTL/da, sırık domatesin 154,98 YTL/da
olduğunda, optimal plan geçerli olmaktadır.
Kuru arazide tütün optimal çözümde plana
dahil edildiği arazi genişliğinde yer almıştır.
Hayvancılık üretim dallarından optimal
çözüme giren kültür ineği en düşük brüt marjın
613,57 YTL/BBHB olduğu sınır çerçevesinde
optimal çözüme 8 birim olarak girmiştir. Kültür
ineği sayısını bir birim azaltmanın ceza değeri
226,54 YTL/BBHB’dir.
Optimal çözüme girmeyen üretim dalları,
sulu arazilerde; çeltik, ayçiçeği, soğan, biber,
yer domatesi, patlıcan ve yeşil fasulyedir.
Melez inek ve yerli inek de optimal çözüme
girmemiştir.
Çeltiğin
optimal
çözüme
girebilmesi için dekara 128,27 YTL/da’dan
daha yüksek brüt marj sağlaması, ayçiçeğinin
122,64
YTL/da’dan,
soğanın
131,17
YTL/da’dan, biberin 126,96 YTL/da’dan, yer
domatesinin 135,99 YTL/da’dan, patlıcanın
130,49 YTL/da’dan, yeşil fasulyenin 129,77
YTL/da’dan daha yüksek brüt marj sağlaması
gerekmektedir. Melez ineğin optimal çözüme
girebilmesi için BBHB’ne 839,66 YTL’den
daha yüksek, yerli ineğin BBHB’ne 867,96
YTL’den daha yüksek brüt marj sağlaması
gerekmektedir.
Planlama
sonucunda
işçi
kiralama
faaliyetleri hiçbir dönemde optimal çözüme
girmemiştir.
Çizelge 5’te II. grup işletmelerde optimal
çözüme giren üretim dallarının kullandıkları
üretim kaynakları ve sonuçlarının duyarlılık
analizleri verilmiştir. Optimal çözümde II.grup
işletmelerin 37,09 dekarlık arazilerinin tamamı
optimal çözümde kullanılmaktadır.
Çizelge 5. II. Grup İşletmelerde Optimal Çözüme Giren Üretim Dallarının Kullandıkları Üretim Kaynakları ve
Sonuçlarının Duyarlılık Analizleri
Optimal Çözümün Geçerli Olduğu
En
En
Orijinal
Düşük
Yüksek
Miktar
Miktar
Miktar
37,09
37,09
+
Birim
Saptanan
Üst Sınır
Saptanan
Alt Sınır
Optimal
Çözüme
Giren
Miktar
Üretim Kay.
Kullanılmayan
Miktar
İşletme Arazisi
Dekar
37,09
8,92
37,09
0,00
Sulu Arazi
Kuru Arazi
Dekar
Dekar
35,69
1,40
8,92
0,00
35,69
1,40
0,00
0,00
33,90
0,00
35,69
1,40
35,69
1,40
113,40
59,87
Buğday (s)
Tütün (k)
Çeltik
Dekar
Dekar
Dekar
8,92
1,40
8,92
8,92
0,00
0,00
8,92
1,40
0,00
0,00
0,00
8,92
1,79
1,40
0,00
8,92
1,40
8,92
10,71
-32,83
0,00
0,00
Şekerpancarı
Ayçiçeği
K.Fasulye
Dekar
Dekar
Dekar
8,92
8,92
8,92
0,00
0,00
0,00
8,92
0,00
1,79
0,00
8,92
7,13
1,79
0,00
1,79
8,92
8,92
8,92
Karpuz
Patates
Dekar
Dekar
3,57
8,92
0,00
0,00
3,57
8,92
0,00
0,00
0,00
1,79
3,57
8,92
Soğan
Biber
Y.Domates
Dekar
Dekar
Dekar
3,57
3,57
3,57
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
3,57
3,57
3,57
0,00
0,00
0,00
3,57
3,57
3,57
S.Domates
Patlıcan
Y.Fasulye
Dekar
Dekar
Dekar
3,57
3,57
3,57
0,00
0,00
0,00
3,57
0,00
0,00
0,00
3,57
3,57
0,00
0,00
0,00
3,57
3,57
3,57
Döner Sermaye
Kredi
YTL
YTL
2168,85
9000
2168,85
8022,18
0,00
977,82
1191,03
8022,18
2168,85
9000
I. Dön. İşçi Kira
II. Dön. İşçi Kira
III. Dön İşçi Kira
EİS
EİS
EİS
3752
1858
1712
0,00
0,00
0,00
597,90
714,82
1403,79
3154,10
1143,18
308,21
597,90
714,82
1403,79
3752,00
1858,00
1712,00
IV. Dön. İşçi Kira
V. Dön. İşçi Kira
Ahır Kapasitesi
EİS
EİS
m2
1348
2258
61,63
0,00
0,00
0,00
906,35
862,53
56,00
441,65
1395,47
5,63
906,35
862,53
0,00
1348,00
2258,00
61,63
Kısıtlama
+
+
10,71
+
+
5,36
10,71
+
+
+
5,36
+
+
10191,03
+
+
+
+
+
+
72,94
Gölge
Fiyat
(YTL)
0,00
123,64
0,00
0,00
73,08
60,45
0,00
0,00
0,00
1046,35
0,00
0,00
0,10
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
114,25
25
Tokat İli Erbaa Ovasındaki Tarım İşletmelerinin Optimum Üretim Planlarının Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma
Optimal çözümde döner sermaye tamamen
kullanılmış ve 8022,18 YTL kredi gereksinimi
ise kredilendirme faaliyetinden karşılanmıştır.
Optimal çözümde II. grup işletmeler için
kullanılmadan kalan girdi dönemler itibariyle
işgücü mevcududur. Ahır kapasitesinin de 5,63
m2’lik kısmı kullanılmadan kalmaktadır.
Sulu arazinin gölge fiyatı 113,40 YTL’dir.
Bu sulu tarla arazisinin 1 dekar artışı ile toplam
brüt marj değerinin 113,40 YTL artacağı
anlamına gelmektedir. Yine kuru arazinin 1
dekar artması ile toplam brüt marj değeri 59,87
YTL artacaktır.
Gölge fiyatları dikkate alınarak yapılan
değerlendirmede en önemli üretim kaynağının
yine bu grupta da sırık domates olduğu
görülmektedir. Bir dekar sırık domates ekim
alanının artışı, toplam brüt marjı 1046,35 YTL
artıracaktır. Bunu sırasıyla 123,64 YTL ile
şekerpancarı ekim alanı, 73,08 YTL ile karpuz
ekim alanı, 60,45 YTL ile patates ekim alanı
izlemektedir. Diğer yandan buğday (sulu) ekim
alanının 1 dekarlık artışının gölge fiyatı negatif
olmaktadır. Buğday (sulu) ekim alanı 1 dekar
artırılırsa toplam brüt marj 32,83 YTL
azalacaktır.
3.3.3. Üçüncü Grup İşletmelerde En Uygun
Ürün Bileşimine Ait Optimum Üretim Planı
ve Sonuçlarının Duyarlılık Analizi
Optimal üretim planı sonucunda toplam
brüt marj 23342,91 YTL olarak saptanmıştır
(Çizelge 6). Bu durumda III. grup işletmelerde
toplam brüt marj 15744,56 YTL’den 23342,91
YTL’ye çıkarak %48,26’lık bir artış söz konusu
olmaktadır.
Sulu arazilerde buğday üretim dalı optimal
çözümde plana dahil edildiği arazi genişliğinde
yer almıştır.
Çizelge 6. III. Grup İşletmelerde En Uygun Ürün Bileşimine Ait Optimum Planı ve Sonuçlarının Duyarlılık Analizleri
Optimal
Çözüme
Giren
Miktar
Optimal Çözümün Geçerli
Olduğu
En
En
Düşük
Orijinal Yüksek
Brüt
Brüt Marj Brüt
Marj
(YTL)
Marj
(YTL)
(YTL)
Bir
Birim
Artışın
Ceza
Değeri
(YTL)
Bir
Birim
Azalışın
Ceza
Değeri
(YTL)
Birim
Saptanan
Üst
Sınır
Saptanan
Alt
Sınır
Buğday (s)
Dekar
17,91
17,91
17,91
27,27
-9,36
1754,64
-
97,97
+
-
-
Tütün (k)
Dekar
-
0,00
5,24
1,70
+3,54
969,82
93,43
185,08
+
-
91.65
Çeltik
Dekar
-
0,00
0,00
1,18
-1,18
0,00
-
112,43
300,99
188.56
-
Şekerpancarı
Dekar
-
0,00
17,91
15,85
+2,06
5728,16
97,34
319,83
+
-
222.49
Ayçiçeği
Dekar
-
0,00
15,52
9,88
+5,64
1268,88
65,16
81,74
95,66
13.92
16.58
K.Fasulye
Dekar
-
0,00
0,00
0,21
-0,21
0,00
-
38,38
96,23
57.85
-
Karpuz
Dekar
-
0,00
3,58
3,67
-0,09
416,28
98,40
116,28
+
-
17.88
Patates
Dekar
-
0,00
2,40
0,94
+1,46
362,68
137,41
151,33
167,91
16.58
13.92
Soğan
Dekar
-
0,00
7,16
5,27
+1,89
1019,80
102,43
142,43
+
-
40,00
Biber
Dekar
-
0,00
0,00
0,59
-0,59
0,00
-
42,80
140,56
97.76
-
Y.Domates
Dekar
-
0,00
0,00
0,27
-0,27
0,00
-
64,67
118,14
53.47
-
S.Domates
Dekar
-
0,00
7,16
1,18
+5,98
6448,94
274,43
900,69
+
-
626.26
Patlıcan
Dekar
-
0,00
0,00
0,76
-0,76
0,00
-
17,34
96,39
79.05
-
Y.Fasulye
Dekar
-
0,00
0,00
1,48
-1,48
0,00
-
22,13
91,36
69.23
-
Kültür İneği
BBHB
-
0,00
11,00
2,58
+8,42
6872,25
465,23
624,75
+
-
159.52
Melez İnek
BBHB
-
0,00
0,00
2,70
-2,70
0,00
-
466,77
626,29
159.52
-
Yerli İnek
BBHB
-
0,00
0,00
1,35
-1,35
0,00
-
309,60
671,15
361.55
-
Kredi
YTL
-
0,00
11071,60
-
-1107,16
-0,19
-0,10
-0,01
0.09
0.09
I. Dön. İşçi Kira
EİS
-
0,00
0,00
-
0,00
-
-1,00
0,10
1.1
-
II. Dön. İşçi Kira
EİS
-
0,00
0,00
-
0,00
-
-1,00
0,10
1.1
-
III. Dön. İşçi Kira
EİS
-
0,00
391,38
-
-391,38
-1,34
-1,00
-0,59
0.41
0.34
IV. Dön. İşçi Kira
EİS
-
0,00
0,00
-
0,00
-
-1,00
-0,40
0.6
-
V. Dön. İşçi Kira
EİS
-
0,00
0,00
-
0,00
-
-1,00
0,10
1.1
-
Top. Brüt Marj
YTL
Karar Değişkeni
26
Mevcut
Durum
Fark
15744,56
7598,35
Toplam
Katkı
23342,91
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
Üretim dallarından; şekerpancarı 17,91 da,
ayçiçeği 15,52 da, karpuz 3,58 da, patates 2,40
da, soğan 7,16 da, sırık domates 7,16 da olarak
optimal çözüme girmiştir. Şekerpancarının
dekara sağladığı en düşük brüt marjın 97,34
YTL/da, ayçiçeğinin 65,16 YTL/da, karpuzun
98,40 YTL/da, patatesin 137,41 YTL/da,
soğanın 102,43 YTL/da, sırık domatesin 274,43
YTL/da olduğunda optimal plan geçerlidir.
Kuru arazide tütün optimal çözümde 5,24 da
arazi genişliğinde yer almıştır.
Hayvancılık üretim dallarından optimal
çözüme giren kültür ineği en düşük brüt marjın
465,23 YTL/BBHB olduğu sınır çerçevesinde
optimal çözüme 11 birim olarak girmiştir.
Kültür ineği sayısını bir birim azaltmanın ceza
değeri 159,52 YTL/BBHB’dir.
Optimal çözüme girmeyen üretim dalları,
sulu arazilerde; çeltik, k.fasulye, biber, yer
domatesi, patlıcan ve yeşil fasulyedir. Melez
inek ve kültür ineği de optimal çözüme
girmemiştir.
Çeltiğin
optimal
çözüme
girebilmesi için dekara 300,99 YTL/da’dan
daha yüksek brüt marj sağlaması, kuru
fasulyenin 96,23 YTL/da’dan, biberin 140,56
YTL/da’dan,
yer
domatesinin
118,14
YTL/da’dan, patlıcanın 96,39 YTL/da’dan,
yeşil fasulyenin 91,36 YTL/da’dan daha yüksek
brüt marj sağlaması gerekmektedir. Melez
ineğin optimal çözüme girebilmesi için
BBHB’ne en az 626,29 YTL’den, yerli ineğin
BBHB’ne 671,15 YTL’den daha yüksek brüt
marj sağlaması gerekmektedir.
Planlama sonucunda ulaşılan en uygun
ürün deseninde üçüncü çalışma döneminde
işgücü kiralama gündeme gelmektedir. İşgücü
kiralama değerleri üçüncü dönem için 391,38
EİS olarak belirlenmiştir. Çizelgedeki söz
konusu çalışma dönemlerine ait optimum planın
geçerli olduğu en düşük brüt marj değerleri, o
dönemde
kiralanacak
geçici
işgücüne
ödenebilecek
en
fazla
saatlik
ücreti
göstermektedir. Bu çalışma dönemlerinde
kiralanacak işgücüne ödenecek en fazla ücret;
üçüncü dönem için 13,40 YTL/gün olmaktadır.
Çizelge 7’den de izlenebileceği gibi
optimal çözümde III. grup işletmelerin 71,64 da
sulu arazilerinin tamamı optimal çözümde
kullanılmaktadır. İşletme arazisinden 1,94
dekarlık kullanılmayan kısım ise planlamaya
dahil edilmeyen ağaçlık ve meyvelik arazi
kısmıdır.
Çizelge 7. III. Grup İşletmelerde Optimal Çözüme Giren Üretim Dallarının Kullandıkları Üretim Kaynakları ve
Sonuçlarının Duyarlılık Analizleri
Kısıtlama
Birim
İşletme Arazisi
Sulu Arazi
Kuru Arazi
Buğday (s)
Tütün (k)
Çeltik
Şekerpancarı
Ayçiçeği
K.Fasulye
Karpuz
Patates
Soğan
Biber
Y.Domates
S.Domates
Patlıcan
Y.Fasulye
Döner Sermaye
Kredi
I. Dön. İşçi Kira
II. Dön.İşçi Kira
III. Dön.İşçi Kira
IV. Dön. İşçi Kira
V. Dön. İşçi Kira
Ahır Kapasitesi
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
Dekar
YTL
YTL
EİS
EİS
EİS
EİS
EİS
m2
Saptanan
Üst Sınır
78,82
71,64
5,24
17,91
5,24
17,91
17,91
17,91
17,91
3,58
7,16
7,16
7,16
7,16
7,16
7,16
7,16
5000,09
12000
3940
1951
1798
1415
2372
81,58
Saptanan
Alt Sınır
17,91
17,91
0,00
17,91
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
0,00
Optimal
Çözüme
Giren
Miktar
76,88
71,64
5,24
17,91
5,24
0,00
17,91
15,52
0,00
3,58
2,40
7,16
0,00
0,00
7,16
0,00
0,00
5000,09
11071,60
833,01
1141,09
1798,00
1415,00
2039,70
77,00
Üretim Kay.
Kullanılmayan
Miktar
1,94
0,00
0,00
0,00
0,00
17,91
0,00
2,39
17,91
0,00
4,76
0,00
7,16
7,16
0,00
7,16
7,16
0,00
928,40
3106,99
809,91
0,00
0,00
332,30
4,58
Optimal Çözümün Geçerli Olduğu
Gölge Fiyat
En
En Düşük Orijinal
(YTL)
Yüksek
Miktar
Miktar
Miktar
76,88
78,82
0,00
+
56,96
71,64
73,58
61,79
5,24
5,24
0,00
+
15,51
17,91
33,55
25,74
3,35
5,24
5,24
91,65
0,00
17,91
0,00
+
15,60
17,91
28,78
222,49
15,52
17,91
0,00
+
0,00
17,91
0,00
+
1,04
3,58
20,10
17,88
2,40
7,16
+
0,00
4,80
7,16
12,07
40,00
0,00
7,16
0,00
+
0,00
7,16
0,00
+
5,69
7,16
7,90
626,26
0,00
7,16
0,00
+
0,00
7,16
0,00
+
4071,70
5000,09 16071,69
0,10
11071,61
12000
0,00
+
833,01
3940
0,00
+
1141,09
1951
0,00
+
869,61
1798
2189,38
1,10
1348,82
1415
1547,09
0,50
2039,70
2372
0,00
+
33,45
81,58
97,67
77,50
27
Tokat İli Erbaa Ovasındaki Tarım İşletmelerinin Optimum Üretim Planlarının Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma
Sulu koşullarda şekerpancarı, karpuz, soğan,
sırık domates ekim alanları, kuru koşullarda ise
tütün, saptanan üst sınırları ile optimum üretim
deseni içerisinde yer almışlardır. Buğday ise
optimum üretim deseni içerisinde saptanan en alt
sınırda yer almıştır.
Optimal çözümde döner sermaye tamamen
kullanılmış ve 11071,60 YTL kredi gereksinimi
ise kredilendirme faaliyetinden karşılanmıştır.
Optimal çözümde III. grup işletmeler için
kullanılmadan kalan girdi I. , II., ve V. dönem
işgücü mevcududur. Ahır kapasitesinin 4,58
m2’lik kısmı kullanılmadan kalmaktadır.
Sulu arazinin gölge fiyatı 61,79 YTL’dir. Bu
sulu tarla arazisinin 1 dekar artışı ile toplam brüt
marj değerinin 61,79 YTL aratacağı anlamına
gelmektedir. Gölge fiyatları dikkate alınarak
yapılan değerlendirmede en önemli
üretim
kaynağının yine bu grupta da sırık domates
olduğu görülmektedir. Bir dekar sırık domates
ekim alanının artışı, toplam brüt marjı 626,26
YTL artıracaktır. Bunu sırasıyla 222,49 YTL ile
şekerpancarı, 40,00 YTL ile soğan, 25,74 YTL ile
buğday (sulu) ve 17,88 YTL ile karpuz ekim
alanları izlemektedir.
4. Sonuç ve Tartışma
Tokat İli Erbaa ovasındaki tarım işletmeleri
ile yapılan planlama çalışmasında, optimum
üretim planı sonucunda birinci grup işletmelerde
%130,41, ikinci grup işletmelerde %93,12,
üçüncü grup işletmelerde %48,26 oranında brüt
marjda artış söz konusudur.
Gölge fiyatları dikkate alınarak yapılan
değerlendirmede en önemli üretim faaliyetinin
tüm işletme gruplarında sırık domates olduğu
saptanmıştır.
Planlama çalışması sonucunda I. grup
işletmelerde buğday(s), tütün (k), şekerpancarı,
ayçiçeği, yer domatesi, sırık domates, patlıcan ve
melez inek üretim faaliyeti yer almış, II. grup
işletmelerde buğday(s), tütün (k), şekerpancarı,
kuru fasulye, karpuz, patates, sırık domates ve
kültür inek üretim faaliyeti yer almış, III. grup
işletmelerde buğday(s), tütün (k), şekerpancarı,
ayçiçeği, karpuz, patates, soğan, sırık domates ve
kültür inek üretim faaliyeti yer almıştır.
İncelenen işletmelerde döner sermayenin
yetersiz olması nedeniyle I. grup işletmelerde
2997,69 YTL, II. grup işletmelerde 8022,18 YTL,
III. grup işletmelerde 11071,60 YTL kredi
talebine gereksinim olduğu belirlenmiştir.
Bu sonuçlar doğrultusunda araştırma
yöresinde
planlama
sonucu gelir
artışı
sağlanabileceği görülmektedir. Yöredeki tarım
işletmelerinin üretim sürecinde işletmecilik
kurallarına uymadıkları ve üretim kaynaklarını
etkin kullanmadıkları söylenebilir. Araştırma
yöresinin tarımsal potansiyeli yüksek bir yöre
olduğu düşünülürse; bireysel işletme gelirlerini
artırmak ve bu şekilde sermaye birikimini teşvik
etmek amacıyla, üreticilerin tarımsal işletmecilik
ve kaynak kullanımı konularında gerekli eğitimi
almaları önemli görülmektedir.
Bunun yanında, bölge için geliştirilen
optimum üretim planları çerçevesinde üretim
desenine yer verilmesi hem kaynakların etkin
kullanımı açısından hem de çiftçi gelirini artırmak
bakımından önemli görülmektedir.
Kaynaklar
Akay, M., 1996. Tokat İli Niksar Ovası Tarım
İşletmelerinin Yapısal Analizi, İşletme Sonuçlarını
Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi ve Doğrusal
Programlama Yöntemiyle Planlanması Üzerine Bir
Araştırma
GOÜ
Fen
Bilimleri
Enstitüsü,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Tokat.
Akçay,Y., 1999. “Arazi Toplulaştırmasının Üretim
Deseninde ve Planlamada Ortaya Çıkardığı
Değişimlerin Zamana Bağlı Olarak İrdelenmesi”,
Karadeniz Bölgesi Tarım Sempozyumu, Bildiriler
Cilt:2, O.M.Ü. Zir.Fak. Araş. Serisi No:5, Samsun.
Aras, A., 1988. Tarım Muhasebesi Ders Kitabı, E.Ü.
Ziraat Fakültesi Yayınları No:486, İzmir.
Çiçek, A. ve Erkan, O., 1996. Tarım Ekonomisinde
Araştırma ve Örnekleme Yöntemi. GOÜ Ziraat
Fakültesi Yayın No:12, Ders Notları Serisi:6, Tokat.
Erkan, O., Orhan, M., Budak, F., Şengül, H., Karlı, B. ve
Hartoka, İ., 1989. Aşağı Mardin-Ceylanpınar
Ovalarındaki Tarım İşletmelerinin Ekonomik Analizi
ve İleriye Dönük Planlanması. Türkiye Bil. Teknik ve
Araş. Kurumu, Proje No: TAOG-613, Adana.
28
Erkuş, A. ve Demirci, R., 1985. Tarımsal İşletmecilik ve
Planlama. A.Ü. Yayınları No:944, Ders Kitabı: 269,
A.Ü. Basımevi, Ankara.
Esengün, K., Akay, M. ve Şimşek, E., 1995. “Tokat
Bölgesi Ova Tarım İşletmelerinin Planlanması”,
MPM Verimlilik Dergisi, 1995/4, Ankara.
İnan, İ. H., 2001. Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği. Ziraat
Fakültesi Yayınları, 5. Baskı, Değirmenaltı-Tekirdağ.
Koral, A.İ. ve Esengün, K., 1995. “Köy Hizmetleri Tokat
Araştırma Enstitüsü Döner Sermaye İşletmesinin
Ekonomik Analizi ve En Uygun Ürün Bileşiminin
Doğrusal Programlama Yöntemi İle Saptanması
Üzerine Bir Araştırma”, GOÜ Ziraat Fakültesi
Dergisi, 1(12), Tokat.
Miran, B., 2005. Uygulamalı İşletme Planlaması. 2. Baskı,
İzmir.
Öztürk, A., 1987. Yöneylem Araştırması. U.Ü. Yayınları,
Yayın No:3-040-113, Bursa.
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
Ek Çizelge 1. I. Grup İşletmeler İçin Hesaplamada Kullanılan Girdi-Çıktı Katsayıları (Simpleks Çizelge 1)
Amaç Fonksiyonu,
Faaliyetler
Ve Sınırlayıcılar
Birimi
Sıra Buğday Buğday Tütün
Kültür Melez Yerli
Ş.Pan Ayçiçeği K.Fasülye Karpuz Soğan Biber Y.Dom. S.Dom. Patlıcan Y.Fas.
Kredi İG1 İG2 İG3 İG4 İG5
No
(S)
(K)
(K)
İnek İnek İnek
Sütun No
Amaç Fonksiyonu
1
YTL
63,96
4
5
6
35,33 327,00 286,83
2
74,33
22,50
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
 16,75
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
 15,83
1
3
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17 18 19 20 21 22
90,85 19,65 298,91 508,37 160,45 -0,10 -1
İşletme Arazisi
Da
1
1
Sulu Arazi
Da
2
1
Kuru Arazi
Da
3
Buğday (S) (%25)
Da
4
Buğday (K)
Da
5
Tütün (K)
Da
6
Şekerpancarı (%25)
Da
7
Ayçiçeği (%25)
Da
8
Kuru Fasülye (%25)
Da
9
Karpuz (%10)
Da
10
Soğan (%10)
da
11
Biber (%10)
da
12
Yer Domatesi (%10)
da
13
Sırık Domatesi (%10)
da
14
Patlıcan (%10)
da
15
Y.Fasülye (%10)
da
16
Döner Sermaye
YTL
17
Kredi
YTL
18
1.Dön.İG
EİS
19
0,68
0,68
2,49
0,63
2,79
0,49
2,50
0,00
2,30
0,43
0,78
0,78 66,99 66,99 66,99
2.Dön.İG
EİS
20
0,00
0,00 20,00 20,93
0,55
2,97
1,82
0,00
3,36
6,84
34,81
1,67
1,67 33,82 33,82 33,82
3.Dön.İG
EİS
21
1,23
0,21 40,52 17,01
8,94
10,86
4.Dön.İG
EİS
22
1,79
0,79 69,94
0,63
1,59
9,34
5.Dön.İG
EİS
23
0,00
0,00 39,20 21,93
0,37
17,14
Ahır Kapasitesi
m²
24
1
1
7
76,68 66,94 39,15 208,94 1242,80
-1
-1
-1
-1 MAKSİMUM
1
 0,75
1
= 3,96
1
 0,75
1
 0,75
1
 3,96
1
 3,96
1
 3,96
1

1
1
 1,58
1
 1,58
1
 1,58
1
 1,58
1
76,74
78,56 206,33 188,83
100,67
 1,58
230,00 153,30 197,79 225,98 198,21 500,07 209,13 165,02 387,82 373,26 759,64
-1
1
1
1
1
1
1
0,00
18,93 21,30 47,34
3,26
1,58
 1,58
34,05 120,01
1,25 32,79
0,00
91,63
6,79 68,00 63,32
32,75
70,43
10,62 10,62 28,51 28,51 28,51
7,00
7,00 21,23 21,23 21,23
18,79 18,79 38,21 38,21 38,21
7,0
7,0
 1081,33
 5000
-1
 3386
-1
 1677
-1
 1545
-1
 1216
-1
7,0
 2038
 24,68
29
Tokat İli Erbaa Ovasındaki Tarım İşletmelerinin Optimum Üretim Planlarının Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma
Ek Çizelge 2. II. Grup İşletmeler İçin Hesaplamada Kullanılan Girdi-Çıktı Katsayıları (Simpleks Çizelge 2)
Amaç Fonksiyonu,
Sıra
Tütün
Kültür Melez Yerli
Faaliyetler
Birim
Buğday
Çeltik Ş.pan Ayçiçeği K.Fasülye Karpuz Patates Soğan Biber Y.Dom. S.Dom. Patlıcan Y.Fas.
Kredi İG1 İG2 İG3 İG4 İG5
No
(K)
İnek İnek İnek
Ve Sınırlayıcılar
Sütun No
1
2
3
4
5
8
8
9
10
132,83 199,90 197,25 92,57 34,24
11
12
46,66 1201,33
13
14
15
16
İşletme Arazisi
da
1
1
Sulu Arazi
da
2
1
Kuru Arazi
da
3
Buğday (%25)
da
4
Tütün (K)
da
5
Çeltik (%25)
Şekerpancarı
(%25)
Ayçiçeği (%25)
Kuru Fasülye
(%25)
Karpuz (%10)
da
6
da
7
da
8
da
9
da
10
Patates (%25)
da
11
Soğan (%10)
da
11
Biber (%10)
Yer Domatesi
(%10)
Sırık Dom. (%10)
da
12
da
13
da
14
Patlıcan (%10)
da
15
Y.Fasülye (%10)
da
16
Döner Sermaye
YTL
17
Kredi
YTL
18
1.Dön.İG
EİS
19
0,68
2,49
0,63
2,79
0,49
2,85
2,50
0,00
2,30
0,43
0,78
0,78 66,99 66,99 66,99
2.Dön.İG
EİS
20
0,00 20,00 13,80 20,93
0,55
2,97
1,82 10,48
0,00
3,36
6,84
34,81
1,67
1,67 33,82 33,82 33,82
3.Dön.İG
EİS
21
1,23 40,52 156,92 17,01
8,94
10,86
4.Dön.İG
EİS
21
1,79 69,94 104,93
0,63
1,59
9,34
5.Dön.İG
EİS
22
0,00 39,20 58,85 21,93
0,37
17,14
Ahır Kapasitesi
m²
23
1
75,06
7
YTL
30
88,62 74,37 109,01 255,42
6
Amaç Fonksiyonu
17
18 19 20 21 22
43,20 14,66 840,11 131,43 641,42 -0,10 -1
-1
-1
-1
-1 MAKSİMUM
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
 37,09
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
 35,69
1

1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
80,51 145,05 148,73 183,83
92,35
194,30 134,16 234,00 177,70 135,60 225,93 415,78 170,88 163,73 403,96 399,46 682,44
-1
1
1
1
1
1
1
0,00
0,00
18,93 49,42 21,30 47,34
3,26 29,32
6,79
34,05 120,01
1,25 32,79
0,00
91,63
0,00 68,00 63,32
32,75
70,43
10,62 10,62 28,51 28,51 28,51
7,00
7,00 21,23 21,23 21,23
18,79 18,79 38,21 38,21 38,21
7,0
7,0
7,0
-1
-1
-1
-1
-1
1,40
=
8,92

1,40

8,92

8,92

8,92

8,92

3,57

8,92

3,57

3,57

3,57

3,57

3,57

3,57
 2168,85

9000

3752

1858

1712

1348

2258
 61,63
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
Ek Çizelge 3. III. Grup İşletmeler İçin Hesaplamada Kullanılan Girdi-Çıktı Katsayıları (Simpleks Çizelge 3)
Amaç Fonksiyonu,
Faaliyetler
Ve Sınırlayıcılar
Sütun No
Amaç Fonksiyonu
İşletme Arazisi
Sulu Arazi
Kuru Arazi
Buğday (%25)
Tütün (K)
Çeltik (%25)
Şekerpancarı (%25)
Ayçiçeği (%25)
Kuru Fasülye (%25)
Karpuz (%5)
Patates (%10)
Soğan (%10)
Biber (%10)
Yer Domatesi
(%10)
Sırık Dom. (%10)
Patlıcan (%10)
Y.Fasülye (%10)
Döner Sermaye
Kredi
1.Dön.İG
2.Dön.İG
3.Dön.İG
4.Dön.İG
5.Dön.İG
Ahır Kapasitesi
Birimi
Sıra
Tütün
Kültür Melez Yerli
Buğday
Çeltik Ş.pan Ayçiçeği K.Fasülye Karpuz Patates Soğan Biber Y.Dom. S.Dom. Patlıcan Y.Fas.
Kredi İG1 İG2 İG3 İG4 İG5
No
(K)
İnek İnek İnek
YTL
da
da
da
da
da
da
da
da
da
da
da
da
da
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
da
14
da
da
da
YTL
YTL
EİS
EİS
EİS
EİS
EİS
m²
15
16
17
18
19
20
21
22
22
23
24
1
2
3
4
97,97 185,08 112,43 319,83
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
5
81,74
1
1
6
7
8
9
10
38,38 116,28 151,33 142,43 42,80
1
1
1
1
1
1
1
1
1
1
11
12
64,67 900,69
1
1
1
1
13
14
15
16
17 18 19 20 21 22 23
17,34 22,13 624,75 466,77 309,60 -0,10 -1 -1 -1 -1 -1 MAKSİMUM
1
1
 78,82
1
1
 71,64
 5,24
= 17,91
1
1
1
1
1
1
1
1
1
81,86 137,56 139,11 165,21
0,68
0,00
1,23
1,79
0,00
0,00 0,00 2,49
20,00 13,80 20,93
40,52 156,92 17,01
69,94 104,93 0,63
39,20 58,85 21,93
93,15
0,63
0,55
8,94
1,59
0,37
1
178,07 141,47 204,58 165,78 102,31 188,95 346,35 193,98 143,71 402,26 417,63 866,30
2,79
2,97
10,86
9,34
17,14
0,49 2,85 2,50 0,00
1,82 10,48 0,00 3,36
18,93 49,42 21,30 47,34
3,26 29,32 1,25 32,79
6,79 0,00 68,00 63,32
2,30
0,43
6,84 34,81
34,05 120,01
0,00 91,63
32,75 70,43
0,78 0,78 66,99 66,99
1,67 1,67 33,82 33,82
10,62 10,62 28,51 28,51
7,00 7,00 21,23 21,23
18,79 18,79 38,21 38,21
7,0
7,0
66,99
33,82
28,51
21,23
38,21
7,0
-1
1
1
1
1
1
1
-1
-1
-1
-1
-1









5,24
17,91
17,91
17,91
17,91
3,58
7,16
7,16
7,16

7,16
 7,16
 7,16
 7,16
 5000,09
 12000
 3940
 1951
 1798
 1415
 2372
 81,58
31
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2007, 24 (2), 33-42
Tokat İli Erbaa Ovasında Tarım İşletmelerinin Ekonomik Analizi ve
İşletmelerin Başarısını Etkileyen Faktörlerin Ortaya Konulması*
Gülçin Altıntaş 1
Yaşar Akçay 2
1- Tokat Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Tokat
2- Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Ekonomisi Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Bu çalışmada; kullanılan veriler Tokat İli Erbaa Ovasındaki 10 köyden 105 adet işletme ile anket
yapılarak elde edilmiştir. Araştırmada tarım işletmelerinin sosyo-ekonomik yapısı ortaya konulmuş, üretim
dalları itibariyle ekonomik bulgular ortaya konulmuş ve işletmeler bir bütün olarak incelenerek yıllık faaliyet
sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca işletme başarısını etkileyen bazı mukayese faktörleri incelenmiştir. Net hasıla
tüm işletme gruplarında pozitif olup, tarımsal gelirin yetersiz olduğu tespit edilmiştir. Başarılı işletmelerde
işgücü prodüktivitesi, öz sermaye, dekara düşen brüt hasıla, dekara düşen net hasıla fert başına düşen tarımsal
gelir, toplam aile geliri daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Ekonomik Analiz, Başarı Analizi, Sermaye Yapısı
A Research on the Determination of and Economic Analysis of the Farms in
the Plain of Erbaa-Tokat Province
Abstract: In this study data were obtained from Tokat- Erbaa plain farms 105 farms from 10 different
villages via survey method. In this research, socio-economic structure of the farms were clarified; some
comparative factors affecting the success of the farms were investigated. While net income is positive for all
farm groups, agricultural income is determined as insufficient. For the successful farms; it was determined
that manpower productivitiy, essential capital, gross capital per decar, net capital per decar, agricultural
income per capita, and total family income is higher.
Keywords : Economic Analysis, Success Analysis, Capital Structure
1. Giriş
Bugün dünyanın en önemli sorunlarından
birisi artan nüfusa bağlı olarak tarımsal
üretimin yeterli düzeyde arttırılamamasıdır.
Bilindiği gibi tarım alanlarının artırılması
olanaklı olmadığından artan nüfusun gıda
talebini karşılayabilmek için mevcut kaynakları
daha
ekonomik
ve
etkin
kullanmak
gerekmektedir. Bu nedenle birim alandan alınan
verimin ve gelirin artırılması gerekir.
Verim artışı yeni teknoloji ve tarımsal
uygulamaların doğru bir şekilde uygulanması
ile; gelir artışı ise, üretim maliyetleri
düşürülmek
suretiyle
sağlanabilir.
Bu
yöntemlerin yanı sıra işletmelerin sosyo
ekonomik
yapısının
ortaya
konulması,
gerçekleştirilen üretimin karlılığının ve
kullanılan girdi miktarlarının üretime katkısının
belirlenmesi işletmelerin etkinliğini artırarak
verim artışı sağlayacaktır. Diğer yandan
işletmelerin
ekonomik
özelliklerinin
belirlenmesi, bölgedeki tarımsal hizmet
kuruluşlarının
etkinliğine
de
katkıda
bulunacaktır. Buradan hareketle Tokat ilinde
önemli bir tarımsal potansiyele sahip Erbaa
Ovası tarım işletmelerinin yapısal özellikleri,
nüfus, işgücü ve eğitim durumu, sermaye
*
miktar ve bileşimi, arazi kullanım durumu,
bitkisel ve hayvansal üretim miktarı belirlenmiş
bunun yanı sıra brüt marj analiz tekniği
kullanılarak işletmelerin üretim dalları itibariyle
yıllık faaliyet sonuçları, brüt hasıla, işletme
masrafları, gerçek masraflar, net hasıla, tarımsal
gelirleri hesap edilmiştir. Ayrıca başarı analizi
yardımıyla işletmelerin başarısını etkileyen
faktörler
belirlenerek
karşılaştırmalar
yapılmıştır.
2. Materyal ve Yöntem
Araştırmanın temel materyalini, Tokat ili
Erbaa Ovasındaki 105 adet işletmeden anket
yöntemi ile elde edilmiş olan orjinal veriler
oluşturmuştur.
Erbaa ovasındaki 10 köydeki 1205 adet
işletme örnekleme çerçevesi olarak ele alınmış,
işletme büyüklüklerine ait veriler dikkate
alınarak varyasyon katsayısı hesaplanmış daha
sonra işletmelere ait arazi büyüklüklerine ilişkin
frekans tablosuna bakılarak populasyon üç
tabakaya ayrılmıştır. Böylece 1-25 da
arasındaki 40 işletme I. grubu, 26-50 da
arasındaki 32 işletme II. grubu, 51 da ve daha
fazla araziye sahip 33 işletme III. grubu
oluşturmuştur. Örnek hacminin tespitinde %95
Bu çalışma doktora tezinden bir bölüm olup, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu
tarafından desteklenmiştir
Tokat İli Erbaa Ovasında Tarım İşletmelerinin Ekonomik Analizi ve İşletmelerin Başarısını Etkileyen Faktörlerin Ortaya
Konulması
güven aralığında ve ortalamadan %5 sapma ile
örnek sayısı belirlenmiştir. Örneklemede
Neyman Yöntemi kullanılmıştır (Çiçek ve
Erkan, 1996)
İşletmelerin nüfus ve iş gücü durumları,
eğitim durumu, sermaye miktarı ve bileşimleri,
arazi
mevcudu,
parçalılık
durumu
belirlenmiştir. Aile işgücü potansiyeli Erkek
İşgücü Birimi (EİB) cinsinden hesaplanmıştır.
EİB, ergin (15-49 yaş arası) bir erkek işçinin
günde ortalama 10 saat, yılda 300 gün çalışması
ile ortaya koyduğu işgücüdür (Akay, 1996).
Öğrenim çağındaki nüfusun yılda 90 gün
çalışabileceği varsayılmıştır.
İşletmelerin sermaye yapılarının ortaya
konulmasında sermayenin fonksiyonlarına göre
sınıflandırılması yapılmıştır (Erkuş ve ark.,
1995).
İşletmelerin yıllık faaliyet sonuçları
incelenirken üretim dalı bazında ve işletmeler
bir bütün olarak ele alınarak gelir ve giderler
hesaplanmıştır. Üretim dalları bazında yapılan
analizlerde
brüt
marj
analiz
tekniği
kullanılmıştır. Brüt Marjın hesaplanmasında; o
faaliyetin brüt üretim değerinden değişen
masraflar düşülmüştür (İnan, 2001). Brüt üretim
değerinin hesaplanmasında, her bir üretim
dalının ana ürün ve yan ürün miktarları ile
fiyatları çarpılmış ve bulunan değere ilgili
üretim dalında yıl içinde meydana gelen
prodüktif kıymet artışı eklenmiştir (Aras, 1988).
Üretim dönemine ait faaliyet sonuçları
olarak brüt hasıla, işletme masrafları, gerçek
masraflar, net hasıla, tarımsal gelir değerleri
hesaplanmış ve yorumlanmıştır.
Amortismanların tespitinde; alet-makine
varlığı için %10, bina varlığında ahşap
yapıdakiler için %4, beton yapıdakiler için %2
ve yarı beton yapıdakiler için ise %3 oranında
amortisman oranı kullanılmıştır. Arazi ıslahı
varlığında ise %5 amortisman oranı esas
alınmıştır (Esengün, 1990; Akay, 1998).
İşletmeler arasında başarı analizinde
karşılaştırmada geçerli en güvenilir ölçüt net
hasıladır (Açıl, 1956; Aras, 1988). Bu noktadan
hareketle, incelenen işletmelerin başarı
derecelerine göre sınıflandırılmasında, işletme
arazisi dekarına düşen net hasıla kriteri
kullanılmıştır. İşletmeler başarılı, orta derecede
başarılı ve başarısız olmak üzere üç grupta
incelenmiş olup, her bir işletmenin net hasılası
o işletmeye ait işletme arazisi miktarına
bölünmüştür. Bulunan bu değerlerin aritmetik
34
ortalaması ( x ) ile standart sapması (sd)
bulunmuştur. ( x - sd ) değerinden küçük net
hasıla elde eden işletmeler başarısız işletmeler,
( x + sd ) değerinden büyük net hasıla elde
eden işletmeler başarılı işletmeler ve bu iki
değer arasında net hasıla elde eden işletmeler
ise orta derecede başarılı işletmeler olarak
kabul edilmiştir. İncelenen işletmeler başarı
derecelerine göre sınıflandırıldıktan sonra, daha
önce yapılmış benzer araştırmalarda kullanılan
mukayese faktörleri dikkate alınarak varyans
analizi ile karşılaştırmalar yapılmıştır.
3. Araştırma Bulguları
3.1. İncelenen İşletmelerin Sosyo-Ekonomik
Durumu
İncelenen İşletmelerde ortalama aile
nüfusu 5,68 kişi olarak tespit edilmiştir. 2000
genel
nüfus
sayımı
sonuçları
ile
karşılaştırıldığında Türkiye’de işletme başına
ortalama nüfus miktarı olan 5,79 kişinin
altındadır (Anonim, 2001). Bu nüfusun %
48,06’sını erkek nüfusu, %51,94’ünü kadın
nüfusu oluşturmaktadır. Faal nüfus oranın
%70,52’dir. 7 ve daha yukarı yaştaki bireylerin
okuryazarlık oranı incelendiğinde okur-yazar
erkeklerin oranının (%92,42), okur-yazar
kadınların oranından (%83,94) daha yüksek
olduğu tespit edilmiştir. İşletme yöneticisinin
yaşı 54,79 ve öğrenim süresi 4,22 yıldır.
İncelenen işletmeler genelinde potansiyel
aile işgücü, işletmede kullanılan aile işgücü,
geçici ücretli işgücü ve işletmede kullanılan
toplam işgücü işletme büyüklüğü ile
artmaktadır.
Potansiyel
işgücünün
tüm
işletmeler ortalamasında %53,30’unu erkek,
%42,41’ini kadın, %4,29’unu çocuk nüfus
oluşturmaktadır.
Aile
işgücünün ancak
%48,82’si kullanılmakta, %49,43’ü atıl
kalmakta ve 1,75’i ise işletme dışında
kullanılmaktadır. Tüm işletme gruplarında
mevcut işgücünün etkin kullanılmadığı dikkat
çekmektedir.
İncelenen işletmelerde toplam aktif
sermayenin %78,35’i arazi sermayesinden
oluşmaktadır (Çizelge 1). Bu şekildeki oransal
dağılım Türkiye’deki tarım işletmelerinin
sermaye
bileşiminin
genel
özelliğidir.
Türkiye’de tarım işletmelerinin genel olarak
işletme sermayesinin aktif sermaye içerisindeki
oranı %15-20 dolaylarındadır (Karacan, 1991).
İşletme sermayesinin aktif sermaye içerisindeki
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
payı işletmeler ortalamasında %21,67’dir.
Halbuki bu oran gelişmiş ülkelerde %45-50’lere
kadar yükselmektedir.
Toplam aktif sermayenin %57,14’ünü
toprak varlığı, %0,01’ini arazi ıslahı varlığı,
%18,34’ünü bina varlığı, %1,68’ini bitki
varlığı, %1,18’ini tarla demirbaşı varlığı,
%14,20’sini alet makine varlığı, %5,05’ini
hayvan varlığı, %0,44’ünü malzeme ve
mühimmat varlığı, %1,96’sını para mevcudu ve
alacaklar oluşturmaktadır.
Yine çizelgede üzerinde durulması gereken
başka bir konu da işletme sermayesi içerisinde
yer alan para mevcudu ve alacaklar varlığı ile
malzeme mühimmat varlığının toplam aktif
sermaye ve işletme sermayesi içerisindeki
oranının
düşük
olmasıdır.
İşletmelerin
finansmanı açısından, yani nakit durumu ve
işletmelerin yeterli depo varlığına sahip olması
bakımından, söz konusu sermaye unsurlarının
miktar ve oranları önemlidir.
Çizelge 1. İncelenen İşletmelerde İşletme Başına Düşen Aktif Sermaye (YTL) ve Oransal Dağılımı
İŞLETME
SERMAYESİ
ARAZİ
SERMAYESİ
Toprak Varlığı
Arazi Islahı Varlığı
Bina Varlığı
Nebat (Bitki) Varlığı
Tarla Demirbaşı Varlığı
Arazi Sermayesi Toplamı
Alet Makina Varlığı
Sabit İşletme
Varlığı
Hayvan Varlığı
Malzeme Müh.
Varlığı
Döner İşletme
Varlığı
Para Mevcudu ve
Alacaklar
İşletme Sermayesi Toplamı
AKTİF TOPLAMI
İşletme Arazisi Dekarına
Düşen Aktif (YTL/da)
Toplam borç miktarı
Borç Miktarı (YTL/da)
Borçlu İşletme Oranı (%)
Borçsuz İşletme Oranı (%)
Kiraya Tutulan Toprak Kıymeti
Ortağa Tutulan Toprak Kıymeti
Özsermaye
Pasif Toplamı
İşletme Arazisi Dekarına
Düşen Özsermaye (YTL/da)
Özsermayenin Aktife Oranı (%)
İŞLETME GRUPLARI
II.Grup
III.Grup
(YTL)
%
(YTL)
52015,63 53,39 118319,70
0,00
0,00
32,72
20175,00 20,71
28275,76
853,13
0,87
2803,71
1063,84
1,09
2429,42
74107,60 76,06 151861,31
14547,91 14,93
24100,01
6609,38
6,78
10274,55
I.Grup
(YTL)
25905,00
0,00
13548,75
1855,56
544,78
41854,09
9501,75
825,38
%
48,64
0,00
25,44
3,48
1,02
78,58
17,84
1,55
126,08
0,24
403,22
0,42
1001,91
0,53
485,80
0,44
955,25
1,79
1765,63
1,81
3998,18
2,09
2158,57
1,96
11408,46 21,42 23326,14 23,94
53262,55 100,00 97433,74 100,00
3179,85
%
61,87
0,02
14,78
1,47
1,27
79,41
12,60
5,37
39374,65 20,59
191235,96 100,00
İşlet. Ort.
(YTL)
%
62907,14 57,14
10,28
0,01
20196,67 18,34
1848,05
1,68
1295,29
1,18
86257,43 78,35
15627,65 14,20
5557,86
5,05
23829,48 21,65
110086,91 100,00
2626,95
2426,24
2592,72
362,50
0,68
696,88
0,72
21,64
18,79
55,00
68,75
45,00
31,25
487,50
0,92
4328,13
4,44
0,00
0,00
468,75
0,48
52412,55 98,40 91939,99 94,36
53262,55 100,00 97433,74 100,00
1518,18
0,79
19,26
78,79
21,21
2196,97
1,15
2977,27
1,56
184543,54 96,50
191235,96 100,00
827,62
0,75
19,49
66,67
33,33
2195,24
1,99
1078,57
0,98
105985,48 96,27
110086,91 100,00
3129,11
2478,83
2341,33
2496,13
98,40
94,36
96,50
96,27
Borç miktarı işletme büyüklüğüne paralel
olarak artmaktadır. İşletme arazisi dekarına
düşen borç miktarı en fazla I. grup
işletmelerdedir. Borçlu işletme oranı işletme
büyüklüğü ile birlikte artmakta olup bu oran
işletmeler ortalamasında %66,67’dir. İşletme
büyüklüğü arttıkça öz sermayenin arttığı
görülmektedir. İşletme arazisi dekarına düşen
öz sermaye ise işletme büyüklüğü arttıkça
azalmaktadır. Öz sermayenin toplam aktife
oranı %96,27’dir (Çizelge 1).
Arazi varlığı ve arazinin tasarruf şekli
çizelge 2.’de verilmiştir. Tüm işletme
gruplarında mülk arazi oranı daha yüksek olup
işletmeler ortalamasında % 96,16’dır. Mülk
araziden kiraya ve ortağa verilen arazi miktarı
oldukça az olup, oransal olarak önemsiz
düzeydedir. Mülk araziden ortağa ve kiraya
verilen arazi miktarı çıkarılıp, kiraya ve ortağa
tutulan arazi genişliği eklenerek, işletme arazisi
bulunmuştur. İşletmeler ortalamasında işletme
arazisi genişliği 42,46 dekardır.
İncelenen işletmelerde işletme büyüklük
grupları itibariyle parsel sayısı 2,55 ile 4,39
adet arasında değişmekle birlikte işletmeler
ortalamasında 3,31 adet olarak belirlenmiştir.
Ortalama parsel alanı işletmeler ortalamasında
12,81 dekardır. İşletme büyüklüğünün artışına
paralel olarak ortalama parsel alanı da artış
göstermektedir.
35
Tokat İli Erbaa Ovasında Tarım İşletmelerinin Ekonomik Analizi ve İşletmelerin Başarısını Etkileyen Faktörlerin Ortaya
Konulması
Çizelge 2. İncelenen İşletmelerde Ortalama Arazi Mevcudu ve Tasarruf Şekli
Toplam Mülk Arazi
MÜLK
Mülk Araziden Ortağa ve
ARAZİ
Kiraya Verilen
Bizzat İşletilen Arazi
Kiraya Tutulan Arazi
Ortağa Tutulan Arazi
İŞLETME ARAZİSİ
Parsel Sayısı (adet)
Ortalama Parsel Alanı (da)
I. Grup (40)
(da)
%
16,75 100,00
İŞLETME GRUPLARI
II. Grup (32)
III. Grup (33)
(da)
%
(da)
%
33,97
91,59
76,67
97,27
0,37
2,21
0,38
16,38
0,37
0,00
16,75
97,79
2,21
0,00
100,00
2,55
6,57
33,59
3,03
0,47
37,09
İşletme arazisini oluşturan arazi nev’ileri
içerisinde tarla arazisi ilk sırada gelmekte
(%89,23) ve bunu sebze arazisi (%9,17), meyve
arazisi (%1,26) ve ağaçlık arazi (%0,34)
izlemektedir. Toplam tarla arazisinin büyük
çoğunluğu sulanmaktadır, sulanmayan arazi
oranı oldukça düşük düzeydedir.
Araştırma bölgesinde tarla ürünleri ürün
grupları içerisinde tahılların yanında endüstri
bitkilerinin önemli düzeylerde ekiliş alanına
sahip olduğu tespit edilmiştir. Tüm işletme
gruplarında tahıllar içerisinde buğday ekiliş
alanının ilk sırada olduğu, endüstri bitkileri
ekiliş alanları içerisinde ise en fazla
şekerpancarına yer verildiği belirlenmiştir.
Toplam sebze ekiliş alanı içerisinde en
yüksek payı %48,84 ile yeşil fasulye
almaktadır, bunu sırasıyla, sırık domates, biber
ve
diğerleri
izlemektedir.
İncelenen
işletmelerde meyvecilik faaliyeti daha çok
sınırlarda yapılmakta olup kapama meyve
bahçesi oldukça azdır. Araştırma alanında
yetiştirilen meyvelerin en önemlileri elma ve
şeftalidir.
1,03
90,56
8,17
1,27
100,00
3,16
11,75
İşlt. Ort. (105)
(da)
%
40,83
96,16
2,00
2,54
0,89
2,10
74,67
1,97
2,18
78,82
94,73
2,50
2,77
100,00
4,39
17,94
39,94
1,69
0,83
42,46
94,06
3,98
1,96
100,00
3,31
12,81
Tüm işletme gruplarında toplam tarla
ürünleri üretiminin %89,51’i satılmaktadır.
Yetiştirilen sebzelerin %98,79’u, meyvelerin
%98,97’si satılmaktadır. İncelenen işletmelerde
pazara yönelik bir üretim faaliyetinin söz
konusu olduğu anlaşılmaktadır.
İşletmelerde ortalama hayvan varlığı 3,749
BBHB’dir. Bunun 3,574 BBHB’i süt
sığırcılığına,
0,160
BBHB
mandacılık
faaliyetine aittir. Satılan hayvansal ürünlerin
değeri işletmeler ortalamasında %93,07’lik bir
paya sahip olup tüm işletme gruplarında
üretilen hayvansal ürünlerin pazara yönelik
olduğu ifade edilebilir.
3.2. İncelenen İşletmelerde Yıllık Faaliyet
Sonuçları
3.2.1. Üretim Dalları İtibariyle Brüt Üretim
Değerleri
Tüm işletme gruplarında bitkisel üretim
dalının toplam brüt üretime yaptığı katkının
fazla olduğu yine bitkisel üretim dalı içerisinde
de tarla ürünlerinin payının yüksek olduğu
görülmektedir (Çizelge 3).
HAYVANCILIK
BİTKİSEL
ÜRETİM
Çizelge 3. İncelenen İşletmelerde İşletme Başına Düşen Toplam Brüt Üretim Değeri ve Oransal Dağılımı
Tarla ürünleri
Meyveler
Sebzeler
Bağ
Ağaçlık
TOPLAM
Süt
Sığırcılığı
Kültür
Melez
Yerli
Mandacılık
Tavukçuluk
TOPLAM
BRÜT ÜRETİM DEĞERİ TOPLAM
36
I.Grup (40)
YTL
%
3110,15
61,21
61,00
1,20
1352,44
26,62
0,00
0,00
24,87
0,49
4548,46
89,52
107,13
2,11
37,91
0,75
386,44
7,61
0,00
0,00
0,75
0,01
532,23
10,48
5080,69
100,00
İŞLETME GRUPLARI
II.Grup (32)
III.Grup (33)
YTL
%
YTL
%
8746,53
57,50
18573,79
65,41
0,00
0,00
579,54
2,04
1912,89
12,58
2095,30
7,38
0,00
0,00
19,70
0,07
0,00
0,00
270,45
0,95
10659,42
70,08
21538,78
75,85
2916,09
19,17
2648,64
9,33
488,42
3,21
2388,78
8,41
1145,31
7,53
1586,29
5,58
0,00
0,00
234,32
0,83
1,09
0,01
1,21
0,00
4550,91
29,92
6859,24
24,15
15210,33
100,00
28398,02
100,00
İşlt.Ort. (105)
YTL
%
9687,90
62,52
205,38
1,33
1756,71
11,33
6,19
0,04
94,48
0,61
11750,66
75,83
1761,95
11,37
914,06
5,89
994,81
6,42
73,64
0,48
1,00
0,01
3745,46
24,17
15496,12
100,00
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
Toplam brüt üretim değeri içersinde
bitkisel üretim dalının payı %75,83’tür.
Hayvancılık üretim dalının payı düşük düzeyde
olup en düşük I. grup işletmelerdedir. I. grup
işletmelerde hayvan sayısının az olmasından
dolayı brüt üretim değerine yaptığı katkıda
düşük düzeydedir (Çizelge 3).
3.2.2. Üretim Dalları İtibariyle Değişken
Masraflar
Üretim dalları bazında toplam değişken
masraflar incelendiği takdirde tüm işletme
gruplarında mutlak olarak bitkisel üretim
değişken masrafları hayvansal üretim değişken
masraflarından fazladır (Çizelge 4).
HAYVANCILIK
BİTKİSEL
ÜRETİM
Çizelge 4. İncelenen İşletmelerde İşletme Başına Düşen Toplam Değişken Masraflar ve Oransal Dağılımı
Tarla ürünleri
Meyveler
Sebzeler
Bağ
Ağaçlık
TOPLAM
Süt
Sığırcılığı
Kültür
Melez
Yerli
Mandacılık
Tavukçuluk
TOPLAM
DEĞİŞKEN MASRAF TOPLAMI
I.Grup (40)
YTL
%
1494,39
55,77
23,40
0,87
765,10
28,56
0,00
0,00
0,50
0,02
2283,39
85,22
60,50
2,26
16,05
0,60
319,05
11,90
0,00
0,00
0,50
0,02
396,10
14,78
2679,49
100,00
Bitkisel üretim değişken masrafları büyük
oranda tarla ürünleri değişken masraflarından
oluşmaktadır. Çizelgeye 4’e göre toplam
değişken masraflar içerisinde bitkisel üretim
dalının payı I. grupta %85,22, II. grupta
%72,30, III. grupta %72,32’dir. Hayvancılık
üretim dalı değişken masrafı düşük düzeyde
olup, en düşük birinci gruptadır.
3.2.3. Üretim Dalları İtibariyle Brüt Marjlar
İşletmede mevcut kıt üretim vasıtalarının
kullanımı bakımından, üretim faaliyetlerinin
rekabet güçlerinin belirlenmesinde önemli bir
başarı ölçütü olarak brüt marj kullanılmaktadır.
İŞLETME GRUPLARI
II.Grup (32)
III.Grup (33)
YTL
%
YTL
%
4136,66
60,14
8147,11
64,39
0,00
0,00
65,03
0,51
836,13
12,16
925,23
7,31
0,00
0,00
8,30
0,07
0,00
0,00
4,85
0,04
4972,79
72,30
9150,52
72,32
946,88
13,77
1037,42
8,20
367,50
5,34
1128,03
8,91
590,31
8,58
1168,64
9,24
0,00
0,00
168,24
1,33
0,63
0,01
0,61
0,00
1905,32
27,70
3502,94
27,68
6878,11
100,00 12653,46
100,00
İşlt.Ort. (105)
YTL
%
4390,51
61,90
29,35
0,41
837,07
11,80
2,61
0,04
1,72
0,02
5261,26
74,17
637,67
8,99
472,64
6,66
668,73
9,43
52,88
0,74
0,57
0,01
1832,49
25,83
7093,75
100,00
Üretim dalları bazında brüt marjlar ve
oransal dağılımı çizelge 5’te verilmiştir. Üretim
dalları bazında toplam brüt marj incelendiğinde
tüm işletme gruplarında bitkisel üretim brüt
marjının mutlak olarak hayvansal üretim brüt
marjından fazla olduğu ifade edilebilir. Bitkisel
üretim dalı içerisinde ise tarla ürünleri üretim
dalı brüt marjının yüksek olduğu belirlenmiştir.
Tarla ürünleri içerisinde ise en fazla brüt marja
sahip üretim dalı tüm işletme gruplarında
endüstri bitkileridir. Toplam brüt marj işletme
büyüklüğüne
paralel
olarak
artış
göstermektedir.
HAYVANCI
LIK
BİTKİSEL
ÜRETİM
Çizelge 5. İncelenen İşletmelerde İşletme Başına Düşen Toplam Brüt Marj ve Oransal Dağılımı
Tarla ürünleri
Meyveler
Sebzeler
Bağ
Ağaçlık
TOPLAM
Süt
Sığırcılığı
Kültür
Melez
Yerli
Mandacılık
Tavukçuluk
TOPLAM
BRÜT MARJ TOPLAMI
I.Grup (40)
YTL
%
1615,76
67,29
37,60
1,57
587,34
24,46
0,00
0,00
24,37
1,01
2265,07
94,33
46,63
1,94
21,86
0,91
67,39
2,81
0,00
0,00
0,25
0,01
136,13
5,67
2401,20
100,00
İŞLETME GRUPLARI
II.Grup (32)
III.Grup (33)
YTL
%
YTL
%
4609,87
55,33
10426,68
66,22
0,00
0,00
514,51
3,27
1076,76
12,92
1170,07
7,43
0,00
0,00
11,40
0,07
0,00
0,00
265,60
1,69
5686,63
68,25
12388,26
78,68
1969,21
23,63
1611,22
10,23
120,92
1,45
1260,75
8,01
555,00
6,66
417,65
2,65
0,00
0,00
66,08
0,42
0,46
0,01
0,60
0,01
2645,59
31,75
3356,30
21,32
8332,22 100,00
15744,56 100,00
İşlt.Ort. (105)
YTL
%
5297,39
63,05
176,03
2,09
919,64
10,95
3,58
0,04
92,76
1,10
6489,4
77,23
1124,28
13,38
441,42
5,25
326,08
3,88
20,76
0,25
0,43
0,01
1912,97
22,77
8402,37 100,00
37
Tokat İli Erbaa Ovasında Tarım İşletmelerinin Ekonomik Analizi ve İşletmelerin Başarısını Etkileyen Faktörlerin Ortaya
Konulması
3.3. İşletmelerin Yıllık Faaliyet Sonuçları
3.3.1. Brüt Hasıla
Brüt hasıla, bir muhasebe dönemini
kapsayan üretim faaliyeti sonunda yaratılan
nihai mal ve hizmetlerin değer toplamı olarak
kısaca tanımlanmaktadır (Erkuş ve ark., 1995).
Çizelge 6’da incelenen işletmelerde brüt
hasılayı oluşturan unsurlar itibariyle, brüt hasıla
sunulmuştur. Çizelgeden de izlenebileceği gibi
brüt hasıla işletme büyüklüğü arttıkça artış
göstermektedir. Brüt hasılayı oluşturan
unsurlardan bitkisel ürünler satış tutarı,
hayvansal ürünler satış tutarı, ailenin tükettiği
çiftlik ürünleri değeri, ikametgah kira bedeli ve
envanter kıymet artışları işletme büyüklüğü ile
artan bir seyir izlerken hizmet gelirlerinin
işletme büyüklüğü ile belirgin bir ilişkisi
olmadığı görülmektedir.
Çizelge 6. İncelenen İşletmelerde Brüt Hasılayı Oluşturan Unsurlar İtibariyle Brüt Hasıla ve Oransal Dağılımı
Bitkisel Ürünler Satış Tutarı
Hayvansal Ürünler Satış Tutarı
Ailede Tüketilen Çiftlik Ürünleri Değeri
İkametgah Kira Karşılığı
Hizmet Gelirleri
Envanter Kıymet Artışları
BRÜT HASILA TOPLAMI
I.Grup (40)
YTL
%
4230,95
79,33
293,13
5,50
193,51
3,63
348,38
6,53
3,75
0,07
263,51
4,94
5333,23
100,00
3.3.2. İşletme Masrafları
İşletmelerde bir faaliyet dönemi sonunda
ortaya konulan gayrisafi hasıla için, üreticinin
tarım işletmesine yatırdığı aktif sermayenin
faizi dışında yaptığı her türlü masrafların
toplamı işletme masraflarını oluşturmaktadır
(Bülbül, 1979). İşletme masrafları işletme
büyüklük grupları itibariyle artış göstermekte
olup işletmeler ortalamasında bu değer
10531,60 YTL’dir (Çizelge 7).
İŞLETME GRUPLARI
II.Grup (32)
III.Grup (33)
YTL
%
YTL
%
9668,17 64,61 19267,34 69,45
2657,73 17,76
4372,42 15,76
328,51
2,20
564,35
2,04
430,31
2,88
530,91
1,91
0,00
0,00
0,00
0,00
1878,44 12,55
3006,74 10,84
14963,16 100,00 27741,76 100,00
İşl.Ort. (105)
YTL
%
10613,72 69,32
2295,83 14,99
351,20
2,30
430,72
2,81
1,43
0,01
1617,85 10,57
15310,75 100,00
Mutlak anlamda işletme masraflarını
oluşturan tüm unsurların işletme büyüklüğü ile
artış
gösterdiği
görülmektedir
İşletme
masraflarını oluşturan unsurlar oransal anlamda
incelendiğinde en önemli payın cari masraflara
(materyal masrafları, pazarlama masrafları ve
diğer cari masraflar) ait olduğu görülmektedir.
Bu değeri sırasıyla amortismanlar, işçilik
masrafları ve envanter kıymet eksilişleri
izlemektedir (Çizelge 7).
Çizelge 7. İncelenen İşletmelerde İşletme Masrafları ve Oransal Dağılımı
İŞLETME GRUPLARI
II.Grup (32)
III.Grup (33)
YTL
%
YTL
%
I.Grup (40)
YTL
%
İşçilik
Yabancı işgücü
Aile işgücü
TOPLAM
Materyal
Masrafları
İşl.Ort. (105)
YTL
%
51,00
705,15
756,15
1,06
14,66
15,72
173,76
1507,78
1681,54
1,69
14,69
16,38
573,40
2028,45
2601,85
3,23
11,44
14,67
252,60
1365,65
1618,25
2,40
12,97
15,37
Tohum-Fide
İlaç
Gübre
Sulama
Yem
TOPLAM
378,71
171,12
388,60
146,63
272,30
1357,36
7,88
3,56
8,08
3,05
5,66
28,23
783,34
311,34
937,38
370,38
1110,94
3513,38
7,63
3,03
9,13
3,61
10,82
34,22
1636,95
693,58
1738,70
507,05
1977,57
6553,85
9,23
3,91
9,81
2,86
11,16
36,97
897,48
378,06
980,16
328,09
1063,83
3647,62
8,52
3,59
9,31
3,11
10,10
34,63
Pazarlama (Taşıma-İp-Çuval)
141,63
2,95
406,13
3,96
598,79
3,38
365,91
3,47
2,50
0,05
3,75
0,04
3,79
0,02
3,29
0,03
Amortismanlar
Envanter Kıymet Eksilişi
1056,70
74,75
15,00
31,88
1178,33
1349,50
23,75
21,97
1,56
0,31
0,66
24,50
28,06
0,49
2164,22
113,44
25,00
179,37
2482,03
1994,54
184,38
21,08
1,11
0,24
1,75
24,18
19,43
1,79
3975,45
115,61
60,61
300,00
4451,67
2960,55
555,15
22,43
0,65
0,34
1,69
25,11
16,71
3,14
2311,55
99,38
32,38
161,10
2604,41
2052,41
239,71
21,95
0,94
0,31
1,53
24,73
19,49
2,28
TOPLAM İŞLETME MASRAFI
4809,22
100,00
10265,75
100,00
17725,65
100,00
10531,60
100,00
Köy Harcamalarına Katılım Gideri
Diğer Cari
Masraflar
38
Alet-Makine Kirası
Alet-Makine Tamir Bakım
Bina Tamir Bakım
Veteriner Aşım
TOPLAM
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
Masraf unsurları arasında en yüksek paya
sahip
olan
cari
masraflar
işletmeler
ortalamasında %62,83’tür. İşletme büyüklük
grupları itibariyle işçilik masrafları oransal
olarak değişiklik göstermekte olup işletmeler
ortalamasında %15,37’lik bir paya sahiptir. Aile
işgücü ücret karşılığı işçilik masraflarının çok
büyük bir kısmını oluşturmaktadır.
Amortismanlar ve köy harcamalarına
katılım giderleri işletme büyüklüğü ile giderek
azalmaktadır ve bu değerler işletmeler
ortalamasında sırasıyla %19,49 ile %0,03’tür.
Envanter kıymet eksilişi işletme büyüklüğü ile
giderek artmaktadır. İşletmeler ortalamasında
bu değer %2,28’dir.
3.3.3. Gerçek Masraflar
Gerçek masraflar tarımsal gelire ulaşmak
amacıyla hesap edilmiş olup, işletme
masraflarından aile işgücü ücret karşılığı
çıkarılarak kalan değere kira ve ortakçı payı ile
ödenen borç faizleri eklenmiştir (Aras, 1988).
İncelenen işletmelerde gerçek masraflar işletme
büyüklüğü ile giderek artmakta olup, işletmeler
ortalamasında 9935,70 YTL’dir (Çizelge 8).
Gerçek masraflar içerisinde en önemli pay, tüm
işletme gruplarında aile işgücü ücret karşılığı
çıkarıldıktan sonra kalan işletme masraflarına
ait olup, işletmeler ortalamasında %92,25’tir.
Bunu sırasıyla %6,34 ile ödenen borç faizleri,
%1,41 ile kira ve ortakçı payı izlemektedir.
Çizelge 3.8. İncelenen İşletmelerde Gerçek Masraflar (YTL ve % Olarak)
İşletme Masrafları Toplamı (A)
Aile İşgücü Ücret Karşılığı (B)
Kira ve Ortakçı Payı ( C )
Ödenen Borç Faizleri (D)
GERÇEK MASRAFLAR TOPLAMI
I.Grup (40)
YTL
4809,22
705,15
12,75
290,20
4407,02
İşletme Masrafları (*)
Kira ve Ortakçı Payı
Ödenen Borç Faizleri
GERÇEK MASRAFLAR
93,13
0,29
6,58
100,00
İŞLETME GRUPLARI
II.Grup (32)
III.Grup (33)
YTL
YTL
10265,75
17725,65
1507,78
2028,45
188,75
247,05
602,31
1067,88
9549,03
17012,13
%
91,71
92,27
1,98
1,45
6,31
6,28
100,00
100,00
İşl.Ort. (105)
YTL
10531,60
1365,65
140,02
629,73
9935,70
92,25
1,41
6,34
100,00
* Aile işgücü ücret karşılığı çıkarıldıktan sonra kalan işletme masraflarının oranını ifade eder.
3.3.4. Net Hasıla (Saf Hasıla)
Net hasıla, brüt hasıla ile işletme
masrafları arasındaki farktan ibarettir (Açıl,
1980). Net hasıla, işletme analizlerinde, elde
edilen
başarı
bakımından
işletmelerin
karşılaştırılmasında kullanılan güvenilir bir
başarı ölçütüdür (Akay, 1996; Bülbül, 1979).
İncelenen işletmelerde işletme başına düşen net
hasıla değerleri çizelge 9’da sunulmuştur.
Çizelge incelendiğinde işletme başına
düşen net hasılanın işletme büyüklük grupları
itibariyle artış gösterdiği ve işletmeler
ortalamasında
4779,15
YTL
olduğu
belirlenmiştir. Aynı zamanda tüm işletme
gruplarında net hasılanın pozitif olduğu
görülmektedir. Bu durum mevcut aktif
sermayeye karşılık, tüm işletme gruplarının
gelir elde edebildiklerini göstermektedir.
Çizelge 9. İncelenen İşletmelerde Net Hasıla
Brüt Hasıla (A)
İşletme Masrafları (B)
Net Hasıla (A – B)
İşletme Arazisi Dekarına Düşen Net Hasıla
1 YTL’lik Brüt Hasılaya Düşen Net Hasıla
1 YTL’lik İşletme Masrafına Düşen Net Hasıla
İşletmede Kullanılan EİG’ne Düşen Net Hasıla
Net Hasılanın Aktif Sermayeye Oranı (%)
Net hasılanın aktif sermayeye oranı ise
%0,98 ile %5,24 arasında değişmekle birlikte
I.Grup (40)
YTL
5333,23
4809,22
524,01
31,28
0,10
0,11
1,30
0,98
İŞLETME GRUPLARI
II.Grup (32)
III.Grup (33)
YTL
YTL
14963,16
27741,76
10265,75
17725,65
4697,41
10016,11
126,65
127,08
0,31
0,36
0,46
0,57
9,53
16,11
4,82
5,24
İşl.Ort. (105)
YTL
15310,75
10531,60
4779,15
112,56
0,31
0,45
9,56
4,34
işletmeler ortalamasında %4,34’dür. Net
hasılanın aktif sermayeye oranı işletmelerin
39
Tokat İli Erbaa Ovasında Tarım İşletmelerinin Ekonomik Analizi ve İşletmelerin Başarısını Etkileyen Faktörlerin Ortaya
Konulması
ekonomik rantabilitesi hakkında bilgi verir
(Erkuş ve ark., 1995). Bu oran I. grup
işletmelerde ve II. grup işletmelerde kabul
edilen normal faiz haddi olan %5’in altındadır.
Bu sonuçlar doğrultusunda I. grup işletmelerin
ratabıl çalışmadıkları, II. grup işletmelerin
düşük rantabilite ile çalıştıkları, III. grup
işletmelerin ise ekonomik olarak rantabıl
çalıştıkları söylenebilir.
3.3.5. Tarımsal Gelir
Tarımsal gelir, brüt hasıladan gerçek
masrafların çıkarılması yoluyla (Akçay, 1989;
Aras, 1988) elde edilmiştir. Diğer bir anlatımla
tarımsal gelir, işletmeci ve ailesinin tarımsal
faaliyetten temin ettiği nakdi ve ayni değerler
toplamından oluşmaktadır (Talim, 1974),
müteşebbisin başarısını ölçmede kullanılan en
iyi ölçütlerden biridir (Erkuş ve ark, 1995).
İşletme başına düşen tarımsal gelir, işletme
büyüklük grupları itibariyle artış göstermekte
olup, işletmeler ortalamasında 5375,05 YTL
olarak belirlenmiştir (Çizelge 10). Tarımsal
gelirin farklı birimlere düşen kıymetleri
incelendiğinde işletme arazisi dekarına düşen
tarımsal gelirin işletme büyüklüğü ile değişiklik
gösterdiği
belirlenmiştir.
İşletmeler
ortalamasında bu değer 126,59 YTL’dir.
Çizelge 10. İncelenen İşletmelerde Tarımsal Gelir
I.Grup (40)
YTL
5333,23
4407,02
926,21
55,30
2,29
179,85
1,77
1,74
Brüt Hasıla (A)
Gerçek Masraflar (B)
TARIMSAL GELİR (A - B)
İşletme Arazisinin Dekarına Düşen Tarımsal Gelir
İşletmede Kullanılan EİG’ne Düşen Tarımsal Gelir
İşletmede Mevcut Nüfus Başına Düşen Tarımsal Gelir
Tarımsal Gelirin Öz Sermayeye Oranı (%)
Tarımsal Gelirin Aktif Sermayeye Oranı (%)
Tarımsal gelirin öz sermayeye oranı
işletmeler ortalamasında %5,07’dir. Tarımsal
gelirin aktif sermayeye oranı işletme büyüklüğü
ile artmaktadır. İşletmeler ortalamasında bu
değer %4,88’dir. Tarımsal gelirin öz sermayeye
oranı en yüksek II. grup işletmelerde olup, II.
grup işletmelerin diğer işletmelere göre daha
başarılı olduğu söylenebilir.
3.4.
İncelenen
İşletmelerin
Başarı
Derecelerine Göre Analizi
İşletmelerin başarı dereceleri belirlenirken
kıstas olarak; tarımsal gelir, net hasıla, brüt
İŞLETME GRUPLARI
II.Grup (32)
III.Grup (33)
YTL
YTL
14963,16
27741,76
9549,03
17012,13
5414,13
10729,63
145,97
136,13
10,98
17,26
931,86
1727,80
5,89
5,81
5,56
5,61
İşl.Ort. (105)
YTL
15310,75
9935,70
5375,05
126,59
10,75
946,31
5,07
4,88
hasıla ve brüt marj gibi üretim dönemi faaliyet
sonuçları kullanılabilmektedir (Esengün, 1990).
Bu araştırmada işletmelerin başarı durumlarının
belirlenmesinde dekara düşen net hasıla kriteri
dikkate alınmıştır.
İşletmeler; başarılı, orta derecede başarılı
ve başarısız işletmeler olarak üç gruba ayrılarak
incelenmiştir. Çizelgeye 11’e göre tüm
işletmeler içerisinde başarısız işletmeler
%10,48, orta derecede başarılı işletmeler
%75,24 ve başarılı işletmeler %14,28’lik paya
sahiptir.
Çizelge 11 İncelenen İşletmelerin Başarı Derecelerine Göre Dağılımı (Adet ve % Olarak)
İşletme Grupları
Başarısız İşletmeler
Orta Derecede Başarılı İşletmeler
Başarılı İşletmeler
TOPLAM
Adet
11
79
15
105
İşletmelerin başarı durumlarına göre
oluşturulan
gruplar
arasında
mukayese
faktörleri bakımından yapılan varyans analizi
sonucunda; işletmecinin yaşı, öğrenim süresi,
ailedeki toplam nüfus, faal nüfus oranı, işletme
dışında kullanılan aile işgücü, atıl aile işgücü,
40
%
10,48
75,24
14,28
100,00
işletmede kullanılan geçici işgücü, işgücü
prodüktivitesi, dekara düşen toplam borçlar, öz
sermayenin aktife oranı, kiralanan arazi,
ortalama parsel alanı ve ortalama parsel sayısı
bakımından grup ortalamaları arasındaki farkın
G.ALTINTAŞ, Y.AKÇAY
istatistiksel
olarak
önemli
olmadığı
belirlenmiştir (Çizelge 12).
İşletmelerin başarı grupları arasında
işletmede kullanılan aile işgücü, işletme dışında
kullanılan aile işgücü, işletmede kullanılan
toplam işgücü, dekara düşen arazi varlığı
bakımından yapılan varyans analizi sonucunda
grup ortalamaları arasındaki farkın P=0,10’a
göre istatistiksel olarak önemli bulunmuştur.
İşletmelerin başarı grupları arasında
işletmede kullanılan dekara düşen döner işletme
varlığı, işletme arazisi, mülk arazi, bitkisel
üretimin brüt hasıladaki payı bakımından
yapılan varyans analizi sonucunda grup
ortalamaları arasındaki farkın P=0,05’e göre
istatistiksel olarak önemli olduğu belirlenmiştir.
İşletmelerin başarı grupları arasında dekara
düşen toplam işgücü, dekara düşen sabit işletme
varlığı, dekara düşen aktif varlığı, dekara düşen
öz sermaye, arazi varlığının aktife oranı,
işletme varlığının aktife oranı, ortağa alınan
arazi, dekara düşen brüt hasıla, hayvansal
üretimin brüt hasıladaki payı, dekara düşen
işletme masrafları, dekara düşen net hasıla, 1
YTL işletme masrafına düşen net hasıla, dekara
düşen tarımsal gelir, fert başına düşen tarımsal
gelir bakımından yapılan varyans analizi
sonucunda grup ortalamaları arasındaki farkın
P=0,01’e göre istatistiksel olarak önemli olduğu
belirlenmiştir.
Çizelge 12. İncelenen İşletmelerin Başarı Derecelerine Göre Analizi
KARŞILAŞTIRILAN UNSURLAR
Birimi
İşletmecinin Yaşı
İşletmecinin Öğrenim Süresi
Ailedeki Toplam Nüfus
Faal Nüfus Oranı
Aile İşgücü Potansiyeli
İşletmede Kullanılan Aile İşgücü
İşletme Dışında Kullanılan Aile İşgücü
Atıl Aile İşgücü
İşletmede Kullanılan Geçici Ücretli İşgücü
İşletmede Kullanılan Toplam İşgücü
İşgücü Prodüktivitesi (BH/EİG)
Dekara Düşen Toplam İşgücü
Dekara Düşen Arazi Varlığı
Dekara Düşen Sabit İşletme Varlığı
Dekara Düşen Döner İşletme Varlığı
Dekara Düşen Aktif Varlığı
Dekara Düşen Toplam Borçlar
Dekara Düşen Öz Sermaye
Arazi Varlığının Aktife Oranı
İşletme Varlığının Aktife Oranı
Öz Sermayenin Aktife Oranı
İşletme Arazisi
Mülk Arazi
Kiralanan Arazi
Ortağa Alınan Arazi
Ortalama Parsel Alanı
Ortalama Parsel Sayısı
Dekara Düşen Brüt Hasıla
Bitkisel Üretimin BH'daki Payı
Hayvansal Üretimin BH'daki Payı
Dekara Düşen İşletme Masrafları
Dekara Düşen Net Hasıla
1 YTL İşletme Masrafına Düşen Net Hasıla
Dekara Düşen Tarımsal Gelir
Fert Başına Düşen Tarımsal Gelir
Yıl
Yıl
Kişi
%
EİG
EİG
EİG
EİG
EİG
EİG
YTL
EİG
YTL
YTL
YTL
YTL
YTL
YTL
%
%
%
Dekar
%
%
%
Dekar
Adet
YTL
%
%
YTL
YTL
YTL
YTL
YTL
BAŞARI GRUPLARI
Varyans Analizi
Sonucu
Başarısız
Orta Derecede Başarılı
(f)
(11)
Başarılı (79)
(15)
54,09
55,43
51,93
5,00
3,97
4,93
5,64
5,53
6,53
67,74
70,02
74,49
945,00
932,15
1168,50
2,48*
416,59
456,08
598,17
2,45*
0,00
18,86
20,00
528,41
476,07
570,33
9,77
28,85
34,00
426,36
484,93
632,17
2,77*
9,23
29,17
47,11
20,48
11,11
12,13
8,48***
2239,80
1966,00
2260,68
2,85*
962,62
434,58
647,27
15,98***
53,01
57,52
86,00
3,50**
3255,43
2458,10
2993,95
11,65***
39,52
18,38
18,54
2793,46
2385,90
2896,76
6,89***
68,80
79,98
75,51
7,29***
31,20
20,02
24,49
7,29***
85,81
97,06
96,75
20,82
43,63
52,13
3,91**
66,81
95,74
94,76
3,58**
3,93
3,68
5,24
29,26
0,58
0,00
6,83***
6,94
13,21
14,48
3,00
3,30
3,60
188,93
324,24
571,35
57,55***
77,72
73,58
65,65
4,03**
12,49
21,60
31,52
6,71***
335,10
232,16
292,72
13,60***
-146,17
92,09
278,63
141,38***
-0,44
0,40
0,95
65,57***
-138,76
104,38
302,31
144,31***
-512,57
823,27
2412,12
20,96***
*** P= 0,01 önem düzeyinde anlamlıdır., ** P= 0,05 önem düzeyinde anlamlıdır. * P= 0,10 önem düzeyinde anlamlıdır.
41
Tokat İli Erbaa Ovasında Tarım İşletmelerinin Ekonomik Analizi ve İşletmelerin Başarısını Etkileyen Faktörlerin Ortaya
Konulması
4. Sonuç
Tokat İli Erbaa ovasındaki tarım
işletmeleri ile yapılan çalışmada, sosyoekonomik yapısına ilişkin bulgular ve başarı
analizine ilişkin sonuçlar araştırmanın ana
amacı doğrultusunda elde edilmiştir.
İncelenen işletmelerde bitkisel üretim
dalının toplam brüt üretime yaptığı katkının
fazla olduğu ve bitkisel üretim dalı içerisinde de
tarla ürünlerinin payının yüksek olduğu
belirlenmiştir. Toplam brüt üretim değeri
içerisinde hayvancılık üretim dalının payının
düşük düzeyde olduğu tespit edilmiştir.
İşletmelerde yıllık faaliyet sonuçlarından
brüt hasılanın %69,32’sini bitkisel ürünler satış
tutarı, %14,99’unu hayvansal ürünler satış tutarı
oluşturmaktadır.
İncelenen
işletmelerde
işletme
masraflarının işletme büyüklüğü ile giderek
arttığı saptanmıştır. İşletme başına düşen net
hasıla tüm işletme gruplarında pozitif olup,
işletme büyüklüğü ile artmaktadır. Net
hasılanın aktif sermayeye oranı I. ve II. grup
işletmelerde aktifin faiz haddinin altında olduğu
III. grup işletmelerde ise faiz haddinin üstünde
olduğu
belirlenmiştir.
Bu
sonuçlar
doğrultusunda I. grup işletmelerin rantabl
çalışmadıkları, II. grup işletmelerin düşük
rantabilite ile çalıştıkları, III. grup işletmelerin
ise ekonomik olarak rantabl çalıştıkları
söylenebilir.
Tarımsal gelir işletme büyüklük grupları
itibariyle artan bir eğilimdedir. Tarımsal gelirin
öz sermayeye oranı %5,07’dir. İşletmelerin aile
işgücü ücret karşılığını karşılayacak düzeyde
gelir elde ettikleri diğer yandan tüm işletme
gruplarında tarımsal gelir aile işgücü ücret
karşılığı ve öz sermayenin reel faizi karşılığı
toplamının altında olduğu bulunmuştur. Bu
durum tarımsal gelirin yetersiz olduğunu
göstermektedir.
Aile
işgücü
potansiyeli,
işletmede
kullanılan aile işgücü, dekara düşen arazi
varlığı ve dekara düşen döner işletme varlığı
başarılı işletmelerde daha yüksektir. Başarılı
işletmeler daha fazla öz sermayeye sahiptir.
Toplam işletme arazisi içinde mülk arazinin
payı başarılı işletmelerde daha yüksektir.
Dekara düşen brüt hasıla, net hasıla,
tarımsal gelir ve fert başına düşen tarımsal gelir
başarılı işletmelerde diğerlerine göre daha
yüksektir. Başarılı işletmelerde hayvancılığa
daha fazla yer verilmektedir. Başarısız
işletmelerde dekara daha fazla işletme masrafı
yapılmaktadır.
Sonuç olarak öz sermayesi, döner işletme
sermayesi ve arazi sermayesi yüksek kendi
mülk arazisini işleyen ve işletmesinde
hayvancılığa da yer veren, dekara düşen brüt
hasıla, net hasıla ve tarımsal geliri yüksek
işletmelerin daha başarılı işletmeler olduğu
söylenebilir.
Kaynaklar
Açıl, F.,1956. Samsun İli Tütün İşletmelerinde Rantabilite,
1950-51. A.Ü. Basımevi, Ankara.
Açıl, F., 1980. Tarım Ekonomisi. A.Ü. Ziraat Fakültesi
Yayınları No: 721, Ankara.
Akay, M., 1996. Tokat İli Niksar Ovası Tarım
İşletmelerinin Yapısal Analizi, İşletme Sonuçlarını
Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi ve Doğrusal
Programlama Yöntemiyle Planlanması Üzerine Bir
Araştırma
GOÜ
Fen
Bilimleri
Enstitüsü,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Tokat.
Akay, M., 1998. Tarım İşletmelerinin Başarısı Üzerine Bir
Araştırma Tokat İli Artova Bölgesi Örneği) GOÜ
Ziraat Fakültesi Yayınları No:33, Araştırma Serisi
No:10, Tokat.
Akçay, Y., 1989. Tokat İli Erbaa İlçesinde Arazi
Toplulaştırması Yapılmış Olan Çalkara Köyündeki
Tarım İşletmelerinin Ekonomik Analizi E.Ü. Fen
Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, İzmir.
Anonim, 2001.www.tüik.gov.tr/veribilgi.doc. 2001 Genel
Tarım Sayımı Köy Genel Bilgi Anket Sonuçları,
Aras, A., 1988. Tarım Muhasebesi Ders Kitabı, E.Ü.
Ziraat Fakültesi Yayınları No:486, İzmir.
42
Bülbül, M., 1979. Bafra İlçesi Tarım İşletmelerinin
Ekonomik Yapısı Yatırım ve Cari Harcamaların
Dağılımı ve Bunların Gelir Üzerine Etkisi. A.Ü.
Ziraat Fakültesi Yayınları No:710, Bilimsel
Araştırma ve İncelemeler 416, Ankara.
Çiçek, A., ve Erkan, O., 1996. Tarım Ekonomisinde
Araştırma ve Örnekleme Yöntemi. GOÜ Ziraat
Fakültesi Yayın No:12, Ders Notları Serisi:6, Tokat.
Erkuş, A., Bülbül, M., Kıral, T., Açıl, F. ve Demirci, R.,
1995. Tarım Ekonomisi. A.Ü. Ziraat Fakültesi
Eğitim, Araştırma, Geliştirme Vakfı Yayınları No:5
ISBN 975-7185-01-9, Ankara.
Esengün, K., 1990. Tokat İli Meyve Yetiştiriciliği Yapan
İşletmelerin Ekonomik Durumu Üzerine Bir
Araştırma.
E.Ü.
Fen
Bilimleri
Enstitüsü,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir.
İnan, İ.H., 2001. Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği. Ziraat
Fakültesi Yayınları, 5. Baskı, Tekirdağ.
Karacan, A.R., 1991. Tarım İşletmelerinin Finansmanı ve
Tarımsal Kredi. E.Ü. Ziraat Fakültesi Yayınları No:
498, Bornova, İzmir.
Talim, M., 1974. “Tarımsal Gelirin Hesabında Bazı
Teknik ve Metodolojik Esaslar ve Sorunları”, E.Ü.
Ziraat Fakültesi Dergisi, Seri:A, 11(2), İzmir.
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2007, 24 (2), 57-65
Kombine Ekim Makinasında Farklı Ekim Normları ve İlerleme Hızlarının
Buğday ve Fiğ Tohumlarının Sıra Üzeri ve Sıralar Arası Tohum Dağılım
Düzgünlüğüne Etkileri
Ebubekir Altuntaş
Hakan Polatçı
Erdal Bayram
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarım Makinaları Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Bu çalışmada, kombine tahıl ekim makinasıyla buğday ve fiğ tohumlarının farklı ekim normu ve
ilerleme hızlarındaki sıra üzeri ve sıra arası tohum dağılımları incelenmiştir. Denemeler, laboratuvar
koşullarında yürütülmüş ve sıra üzeri ve sıralar arası tohum dağılım düzgünlüğü için ekim makinası deneme
düzeni kullanılmıştır. Sıra üzeri tohum dağılımında, yapışkan bant deneme düzeninden yararlanılmıştır.
Denemeler, 4 farklı ekim normu ve 3 farklı ilerleme hızında yürütülmüştür. Denemeler sonucunda, buğday
ve fiğ için ekim normu ve ilerleme hızının artışıyla sıra üzeri tohum dağılım düzgünlüğünün bozulduğu
belirlenmiştir. Buğday ve fiğ tohumluğunun ekiminde, en iyi sıra üzeri tohum dağılımı düşük norm ve
ilerleme hızlarında bulunmuştur.
Anahtar kelimeler: Kombine tahıl ekim makinası, ekim normu, ilerleme hız, buğday ve fiğ tohumları
The Effects of the Different Seeding Rate and Forward Speed on Longitudinal
and Latitudinal Distribution of Wheat and Common Vetch Seeds in a Combine
Grain Seed Drill
Abstract : In this study, the longitudinal and latitudinal seed distribution of wheat and common vetch seeds
in different seeding rate and forward speed of combine seed drill were investigated. The experiments were
conducted in laboratory conditions and seed drill experimental set was used to determine the longitudinal and
latitudinal seed distribution of seeds. The experiment of the longitudinal seed distribution was conducted in
sticky band system which attached the seed drill experimental set. The experiments were conducted on four
seeding rates and three forward speeds. At the result of the research, longitudinal seed distribution pattern
was spoiled when seeding rate and machine forward speed increased for wheat and common vetch seeds. The
best longitudinal seed distribution was obtained with smaller seeding rates and forward speeds for wheat and
common vetch sowing.
Keywords: Combine seed drill, seeding rate, forward speed, wheat and common vetch seeds
1. Giriş
Sıraya ekim, düzgün ve tekdüze bir tohum
dağılım düzgünlüğü sağlamaktadır (Gökçebay,
1986). Bölge iklim ve toprak koşullarına uygun
ekim makinaları ve doğru bir ekim tekniğinin
kullanılması, tarımsal üretiminde verimin
arttırılmasına neden olmaktadır.
Tohumların sıra üzeri ve sıra arası
uzaklıkları,
bitki
yaşama
alanını
belirlemektedir.
Tohumların
sıra
üzeri
(uzunluğuna), sıralar arası (enine) ve derinlik
(düşey) dağılımı söz konusudur. Tahılların
kesiksiz ve dar sıraya ekilmesiyle, her bitkiye
eşit yaşama alanı düşmektedir. Aynı ekim
normunda sıralar arası uzaklık azaldıkça, sıra
üzeri aralık da ise artış sağlanır (Özmerzi,
1986).
Ekim makinalarından beklenen önemli
işlevsel özelliklerden birisi de, sıra üzeri tohum
dağılımının düzgün olmasıdır. Bu nedenle ekim
makinalarında
sıra
üzeri
dağılım
düzgünlüğünün belirlenmesi gerekmektedir.
Laboratuvarda yapışkan bant düzeni yardımıyla
sıra üzeri tohum dağılım düzgünlüğünün
belirlenmesi en yaygın kullanılan yöntemdir
(Dursun ve Dursun, 2000).
Tahıl ekim makinalarıyla farklı küçük
taneli tohumların ekimi de yapılabilmektedir.
Ülkemizde son yıllarda yaygınlaşan yem
bitkileri üretiminde çiftçiler, yem bitkileri
tohumlarının (fiğ, korunga, burçak vb.)
ekiminde yaygın oranda kombine tahıl ekim
makinalarını kullanmaktadır.
Yapılan birçok çalışmada; mekanik ve
pnömatik ekim makinalarının matematik ve
istatistiksel temelleri ortaya konulmuş, tahıl
ekim makinalarının tohum/bitki dağılımları ile
gübre dağılımları; Özsert ve Ülger (1985),
Özmerzi (1986), Ülger ve ark. (1986), Öğüt
(1986), Par ve Kuşhan (1986), Keskin (1988),
Zender (1988), Bal (1989), Aykas ve ark.
Kombine Ekim Makinasında Farklı Ekim Normları ve İlerleme Hızlarının Buğday ve Fiğ Tohumlarının Sıra Üzeri ve
Sıralar Arası Tohum Dağılım Düzgünlüğüne Etkileri
(1991), Turgut ve ark. (1991), Özsert (1992),
Turgut ve ark. (1992), Konak ve ark (1992),
Vatandaş ve Gürhan (1992), Özsert ve ark.
(1994), Taşer ve Altuntaş (1996), Altuntaş ve
ark. (1999), Akdemir (1999), Güler (2000) ile
Boydaş ve Turgut (2000) gibi pek çok sayıda
araştırmacı tarafından incelenmiştir. Bu
çalışmalarda;
ilerleme
hızının,
makina
titreşiminin, makina eğiminin, tohum sandığı
dolma kapasitesinin, tohum yerleştirme düzeni
ve ekici düzen tipinin, ekim normu değişimine,
ekim makinasının sıralar arası ve sıra üzeri ve
tohum derinlik dağılımına etkileri incelenmiştir.
Normal sıraya ekimde, sıra üzeri tohum
dağılımında, beklenen ve gözlenen tohum
değerleri karşılaştırılmakta, ekim makinasının
performans
değerlerden
sapmaları
belirlenebilmektedir (Sungur ve Önal 1977; Par
ve Kuşhan, 1986; Zender 1988; Aykas ve ark.,
1991; Zender ve ark., 1991; Turgut ve ark.,
1992; Taşer ve Altuntaş, 1996; Altuntaş ve ark.,
1999; Boydaş ve Turgut, 2000).
Yapılan çalışmalarda, sıralar arası ve sıra
üzeri tohum dağılım düzgünlüğü için, 1; 1,5; 2;
2,5 m/s vb. ilerleme hızları kullanılmıştır.
Çalışmaların sonucu olarak; kombine tahıl ekim
makinalarında enine (sıralar arası) ve sıra üzeri
dağılım düzgünlüğüne; ilerleme hızı ve ekim
normunun etkili olduğunu Özsert ve Ülger
(1985), Keskin (1988), Turgut ve ark. (1991),
Altuntaş ve ark. (1999) gibi araştırmacılar ifade
etmişlerdir.
Tahıl ekim makinalarında tohum dağıtım
ünitelerinin sıra üzeri dağılım düzgünlükleri
için ilerleme hız ve ekim normları artışının
tohum dağılımını olumlu etkilediği (Turgut ve
ark. 1991) farklı çalışmalarda ise, ekim normu
ve ilerleme hızlarının artışına bağlı olarak sıra
üzeri tohum dağılımında
üniformitenin
bozulduğu
da
araştırmacılar
tarafından
açıklanmaktadır (Sungur ve Önal, 1977;
Vatandaş ve Gürhan, 1992; Altuntaş ve ark.,
1999).
Ekim makinalarında, ilerleme hızının sıra
üzeri
dağılım
düzgünlüğüne
etkisinin
incelendiği çalışmalarda, 1 m/s (Zender ve ark.,
1991; Altuntaş ve ark., 1999), 1,5 m/s (Sungur
ve Önal 1977), 1,5-2 m/s (Sungur ve Önal,
1972) ilerleme hızlarının tohum dağılımı için en
iyi sonucu verdiği ifade edilmektedir.
Çapraz (enine) tohum dağılımının farklı
tohum yerleştirme düzenleri için 0,5 ve 1
m/s’lik hız aralığında daha iyi sonuç verdiği,
58
ilerleme hızının 1,5 m/s’ye çıkarılmasıyla
dağılımın bozulduğu da açıklanmaktadır
(Aykas ve ark. 1991). Başka bir çalışmada ise,
enine dağılım düzgünlüğüne ilerleme hızı ve
ekim normunun etkisinin değişken düzeyde
olduğu, istenilen enine dağılım düzgünlüğünün
sağlanamadığı da ifade edilmektedir (Keskin,
1988).
Khan
ve
ark.
(1992),
yaptığı
çalışmalarında, üniversal ve pnömatik ekim
makinalarının karşılaştırılmasında, sıra üzeri
tohum dağılımında, boşluk oranlarının 5 km/h
ilerleme
hızında
minimum;
ikizlenme
oranlarının ise, 5-9 km/h ilerleme hızları için
%3-9 oranında çıktığını belirtmişlerdir.
Par ve Kuşhan (1986), kombine ekim
makinasında farklı ilerleme hızlarında ve
makinanın düz-meyilli koşullarda, farklı ekim
normlarıyla çalışmanın sıralar üzeri ve sıralar
arası tohum dağılımına etkisini incelemişler.
Seçilen 1,2; 1,5 ve 2 m/s ilerleme hızlarında,
ekim normunun 20 skala değerinde olması
durumunda, en iyi sıra üzeri dağılımın
görüldüğünü belirtmişlerdir.
Bu araştırmada, kombine tahıl ekim
makinasıyla; buğday ve fiğ tohumlarının farklı
ekim normu ve ilerleme hızlarındaki sıra üzeri
ve sıralar arası tohum dağılımları belirlenmiştir.
2. Materyal ve Metot
Denemeler, oluklu makaralı ekici düzenli
ve balta gömücü ayaklı kombine ekim makinası
ile yürütülmüştür. Denemede kullanılan
kombine ekim makinasına ait bazı teknik
özellikler,
Çizelge
1’de
verilmiştir.
Denemelerde, tohumluk olarak, Bezostaja-1
buğday çeşidi ile Tokat yerel populasyona ait
fiğ tohumlukları kullanılmıştır. Tohumlukların
1000 dane ağırlıkları buğday ve fiğ için
sırasıyla, 35 g ve 46,5 olup, safiyetleri ise, %
96,8 ve % 92,5 olarak belirlenmiştir.
Denemeler, GOÜ Ziraat Fakültesi, Tarım
Makinaları Bölümü atölye ve hangarında
yapılmıştır.
Denemeler,
laboratuvar
koşullarında yürütülmüş ve sıra üzeri ve sıralar
arası tohum dağılım düzgünlüğü için ekim
makinası deneme düzeni kullanılmıştır (Şekil
1).
Ekim makinası deneme düzeni; hem sıralar
arası ve hem de sıra üzeri tohum dağılım
düzgünlüğü için kullanılabilmektedir. Deneme
düzeni parçaları, elektrik motoru+redüktör
akuplesi, kayış kasnak düzeni, taşıyıcı ve
E.ALTUNTAŞ, H.POLATÇI, E.BAYRAM
hareketlendirici çift rulo ile ve hız kademesini
belirlemede
kullanılan potansiyometreden
oluşmaktadır. Denemeler, sıralar arası ve sıra
üzeri tohum dağılım düzgünlüğü için üç farklı
ilerleme hız kademesinde (tarla koşullarında
ekime uygun 1, 1,5 ve 2 m/s ilerleme hızları)
çalışılmıştır.
Denemeler, buğday ve fiğ tohumları için 4
farklı ekim normunda yürütülmüştür. Bu ekim
normları; buğday ekimi için 10,5; 21,4; 40,2 ve
55,5 kg/da; fiğ tohumluğu ekimi için ise, 14,8;
27,8; 41,4 ve 57,0 kg/da olarak belirlenmiştir.
Kombine ekim makinası ile yapılan
denemelerde, sıralar arası tohum dağılım
düzgünlüğünü belirlemede; ekici düzenler
tarafından gömücü ayaklara bırakılan tohum
miktarlarının, her bir gömücü ayağı altına
yerleştirilen toplama kutularının ağırlıklarının
ölçümleriyle bulunmuştur. Bu amaçla, oluklu
makaralı ekici makaranın dört değişik aktif
uzunluğunda (10-20-30-40 mm) ve her ekici
düzenden gömücü ayaklara bırakılan tohum ve
gübre miktarları belirlenerek bulunmuştur.
Ekim normu ve ilerleme hızlarının sıralar
arası tohum dağılımına etkileri, enine dağılımın
varyasyon katsayısı (% CV) değeriyle
belirlenmiştir (Keskin, 1988; Anonymous,
1999).
Sıra üzeri tohum dağılımında, üzerine gres
yağı sürülen 6 m uzunluğundaki yapışkan bant
deneme düzenine elektrik motoru+redüktör
akuplesi ve kayış-kasnak düzeni yardımıyla
hareket verilmiştir. Denemeler ise, ekim
makinasının ön sıradaki 3 ekici ayağı
kullanılarak, üçer tekerrürlü olarak yapılmıştır.
Çizelge 1. Denemede kullanılan kombine tahıl ekim makinasının bazı teknik özellikleri
Özellik
Değeri
Özellik
Toplam uzunluk (mm)
1860
Tohum deposu kapasitesi (kg-tohum)
Toplam genişlik (mm)
2810
Gübre deposu kapasitesi (kg-gübre)
Toplam yükseklik (mm)
1430
Ekim normu (kg/da)(max.)
Boş ağırlık (kg)
550
Ekim derinliği (mm)(max.)
Ekici düzen
Ekici ayak sayısı (adet)
Tipi
düz oluklu makara Hareket tekerleği çapı (mm)
Makara çapı (mm)
55
Çizi açıcı ayak tipi
Makara aktif uzunluğu (mm)
42,5
İş genişliği (mm)
Makara oluk sayısı (adet)
12
Tohum borusu tipi ve çapı (mm)
Makara oluk derinliği (mm)
5,8
İş kapasitesi (da/h)
Makara oluk genişliği (mm)
11,5
Sıra arası mesafe (mm)
Makara akış yönü
üstten akışlı
İz genişliği (mm)
Lastik anma ölçüsü
Değeri
150
100
55
200
17
600
balta
2210
plastik-32
11,13
130
2660
5.90-13
1. Potansyiometre
2. Motor
3. Redüktör
4. Kayış kasnak düzeneği
5. Ekim makinası
6. Rulo
7. Şaft
8. Ekici ayaklar
9. Bant
Şekil 1. Sıra arası ve sıra üzeri tohum dağılım düzgünlüğü için kullanılan ekim makinası deneme düzeni
59
Kombine Ekim Makinasında Farklı Ekim Normları ve İlerleme Hızlarının Buğday ve Fiğ Tohumlarının Sıra Üzeri ve
Sıralar Arası Tohum Dağılım Düzgünlüğüne Etkileri
Sıra
üzeri
tohum
dağılımının
belirlenmesinde, tohumlar arası olması gereken
mesafe (anma sıra üzeri aralık), aşağıdaki
formülle bulunmuştur (Taşer ve Altuntaş,
1996).
1000 . 
i = ------------- (mm/dane)
N.m
Burada;
i = Sıra üzeri uzaklık (mm/dane),
N = Ekim normu (kg/da) ,
m = Sıra arası uzaklık (mm),
 = Tohumluğun 1000 dane ağırlığı (g)’dır.
Yapılan hesaplamalara göre,
ekim
makinasının 13 cm sıralar arası uzaklığı dikkate
alındığında; buğday için anma sıra üzeri
mesafe, ekim normlarına göre, 10,5 kg/da için;
25,64 mm, 21,4 kg/da için; 12,58 mm, 40,2
kg/da için 6,69 mm ve 55,5 kg/da için 4,85 mm
olarak bulunmuştur. Fiğ için anma sıra üzeri
mesafe, ekim normlarına göre, 14,8 kg/da için;
24,17 mm, 27,8 kg/da için; 12,87 mm, 41,4
kg/da için 8,65 mm ve 57.0 kg/da için 6,28 mm
olarak bulunmuştur.
Normal sıravari ekimde elde edilen tohum
dağılım deseni, Poisson dağılım eğrisiyle
karakterize edilmektedir (Önal 1987). Poisson
dağılım formülü aşağıdaki gibidir:
o r
f ( r ) = ---------- . e -o
r!
Burada;
f ( r ) = Her biri r (r= 0,1,2,3, .........r) adet
tohum içeren bölümlerin nispi miktarı
o = Poisson populasyon ortalaması
r = Her biri olması gereken sıra üzeri
uzaklıkta, bölümlerdeki tohum sayısı
e = Tabii logaritma tabanı
Denemede; sıra üzeri dağılımda, yapışkan
bant üzerinde ve ekim çizgisindeki tohumların,
ilerleme yönüne dik olarak uzaklıkları, mm
cinsinden ölçülerek kaydedilmiştir. Ölçüm
aralıkları, özel bir bilgisayar programı ile
değerlendirilmiştir. Program, ölçüm uzaklığını,
anma sıra üzeri aralığa göre bölümlemekte ve
her bir bölüme düşen 0,1,2,3 ve daha fazla
tohum miktarı ve yüzdeleri ile dağılımın
standart sapması ve varyasyon katsayısını
verebilmektedir (Taşer ve Altuntaş, 1996). Bu
çalışmada, normal sıraya ekimde sıra üzeri
tohum dağılımında, beklenen ve gözlenen
tohum değerleri karşılaştırılmıştır.
60
3. Araştırma Sonuçları
Sıralar arası tohum dağılım düzgünlükleri
Kombine tahıl ekim makinasıyla buğday ve
fiğ tohumlarının oluklu ekici düzenin skala
değerleri ve ilerleme hızları için ekim normu
değerlerinin değişimi ve % CV değerleri,
Çizelge 2’de verilmiştir. Çizelgeye göre, buğday
ve fiğ tohumluğunda ekim normları 1,2,3, ve 4
skala değerleri için, skala değerleri artışı ile
ekim
normu
değerlerinde
bir
artış
görülmektedir. Buğday tohumluğunda ekim
normu değerleri, 10,15 ile 58,03 kg/da ve fiğ
tohumluğu için ise 15,35 ile 59,08 kg/da
değerler arasında bulunmuştur. Ekim normu
değerlerinin varyasyon katsayısı değerleri,
çalışılan ilerleme hızlarına göre sıraya ekim
makinalarının değerlendirme kriterlerine göre %
5’in altında olması istenmektedir (Anonymous,
1999). Çalışmada, buğday ve fiğ tohumları için
ekim normu değerlerinin varyasyon katsayısı
değerleri; buğday tohumluğu için ilerleme
hızlarına göre, % 2,26 ile % 4,90 değerleri
arasındayken, fiğ tohumları için % 3,41 ile %
4,94 değerleri arasında olup, belirtilen % 5
sınırının altında ve kabul edilebilir düzeydedir.
Kombine ekim makinasının gömücü
ayaklar arası dağılım düzgünlüğünü belirten
dağılım varyasyon katsayısı değerleri, 1; 1,5 ve
2 m/s ilerleme hızları için buğday ve fiğ
tohumlukları için, Şekil 2’de verilmiştir. Şekil
2’de, buğday ve fiğ tohumları için farklı ekim
normu ve ilerleme hızlarına göre gömücü
ayaklar arası tohum dağılımının varyasyon
katsayısı değerleri buğday tohumluğu için 1,2,3
ve 4 nolu skala değerleri ve ilerleme hızlarına
göre, 1 m/s ilerleme hızı için % 17,56-8,42; 1,5
m/s için % 15,87-9,56 ve 2 m/s için % 15,499,33 değerleri arasında bulunurken, fiğ
tohumları için 1,2,3 ve 4 nolu skala değerlerine
göre 1 m/s ilerleme hızı için % 7,40-6,53; 1,5
m/s için % 8,47-7,13 ve 2 m/s için % 7,55-6,96
değerleri arasında bulunmuştur.
Sıraya ekim makinalarının değerlendirme
kriterlerine göre, kombine ekim makinasının
sıralar arası tohum dağılım düzgünlüğü için,
gömücü ayaklar arası dağılımın varyasyon
katsayısı değerlerinin %7’in altında olması
istenmektedir (Anonymous, 1999). Elde edilen
sonuçlara göre %CV değeri, buğday için
belirtilen % 7 değerinin oldukça üzerinde iken,
fiğ tohumluğu için belirtilen sınıra daha yakın
bulunmaktadır. Ayrıca ilerleme hızı ve ekim
normu artışıyla ayaklar arası dağılım
E.ALTUNTAŞ, H.POLATÇI, E.BAYRAM
düzgünlüğü düzelmekte ve % 7 sınır değerine
yaklaşmaktadır (Şekil 2). Kombine ekim
makinasının buğday ve fiğ tohumlukları için
ayaklar arası tohum dağılımına ait varyasyon
katsayısı değerlerinin ilerleme hızlarına ve ekim
normu (N) açısından değişiminin regresyon
analizi sonucu, en iyi şekilde Çizelge 3’teki
polinomiyal denklemlerle açıklanabilir.
25
10
20
9
% CV değerleri
% C V değerler i
Çizelge 2. Kombine tahıl ekim makinasıyla farklı ilerleme hızlarında buğday ve fiğ tohumluğu için
ekim normu (kg/da) değerlerinin değişimi
Ekim normu (kg/da)
Tohum
Skala
Varyasyon katsayısı
cinsi
değerleri
(%CV)
1 m/s
1,5 m/s
2 m/s
1
10,15
10,93
11,15
4,90
2
20,37
22,22
21,75
4,49
Buğday
3
39,16
40,81
40,65
2,26
4
53,24
55,20
58,03
4,34
1
14,15
14,95
15,35
4,13
2
26,65
28,42
28,35
3,60
Fiğ
3
43,43
41,54
39,34
4,94
4
55,22
56,71
59,08
3,41
15
10
8
7
6
5
1 m/s
1,5 m/s
1 m/s
2 m/s
1,5 m/s
2 m/s
5
0
1
2
3
4
Skala değerleri
1
2
3
4
Skala değerleri
(a)
(b)
Şekil 2. Kombine ekim makinasının buğday (a) ve fiğ (b) için gömücü ayaklar arası dağılım değişimi
Çizelge 3. Kombine tahıl ekim makinasında buğday ve fiğ tohumlukları için ayaklar arası dağılım
düzgünlüğüne ait varyasyon katsayısı değerlerine ait regresyon analiz sonuçları
Tohum cinsi
İlerleme hızı (m/s)
Regresyon denklemi
Regresyon katsayısı (R2)
2
1
0,03.N - 3,52N + 21,53
92,48
2
Buğday
1,5
0,47 N - 0,07N + 16,54
94,94
2
0,08 N2 - 1,86 N +17,76
92,35
1
0,33.N2 + 1,38N + 6,33
98,74
Fiğ
1,5
0,30 N2 + 1,28N + 6,59
98,65
2
2
0,10 N - 0,92 N + 9,25
95,55
Keskin (1988), yerli yapım kombine tahıl
ekim makinalarında enine (sıralar arası) dağılım
düzgünlüğüne; ilerleme hızı ve ekim normunun
etkili olduğunu belirtmekte ise de, sıralar arası
tohum
dağılımının
istenen
değerlerde
olmadığını açıklamaktadır. Akdemir (1999),
farklı ekici düzenlerin ayaklar arası tohum
dağılımı için varyasyon katsayısı değerlerinin
61
Kombine Ekim Makinasında Farklı Ekim Normları ve İlerleme Hızlarının Buğday ve Fiğ Tohumlarının Sıra Üzeri ve
Sıralar Arası Tohum Dağılım Düzgünlüğüne Etkileri
her bir ekici ayak için dişli makaralı ekici düzen
için ortalama % 5,75, oluklu makaralı ekici
düzen için % 5,86 ve oluklu makaralı pnömatik
ekim makinası için ise, % 10,53 olarak
bulunduğunu açıklamıştır.
Sıra üzeri tohum dağılım düzgünlüğü
Kombine ekim makinalarında, sıra üzeri
tohum dağılımında, bir tohumlu bölümlerin
oranının fazlalığı, iki ve daha fazla bölümlerin
oranının ise düşük olması arzu edilmektedir.
Anma sıra üzeri uzaklığa göre bölümlendirme
sonucu elde edilen her bir bölümdeki tohum
adetleri dikkate alınarak; ekim normu ve
ilerleme hızlarına göre gözlenen tohumlu
bölümlerin yüzdeleri ile hesapla bulunan
tohumlu bölümlerin beklenen yüzdeleri, buğday
tohumluğu için Çizelge 4’de, fiğ tohumluğu
için ise Çizelge 5’de verilmiştir.
Çizelge 4. Kombine tahıl ekim makinasıyla buğday tohumluğunda farklı ilerleme hızları ve ekim
normlarındaki sıra üzeri tohum dağılımında beklenen ve gözlenen değerler
Tohum adedi (%)
0
1
2
B 19,88
32,12
25,94
1
1,62
G 19,23
38,46
26,92
F 0,65
-6,34
-0,98
B 37,51
36,78
18,04
10,5
1,5
0,98
G 40,38
36,54
13,46
F -2,88
0,25
4,58
B 48,71
35,04
12,60
2
0,72
G 49,12
38,60
5,26
F -0,41
-3,56
7,34
B 38,431
36,76
17,58
1
0,96
G 39,13
34,78
17,39
F -0,70
1,97
0,19
B 37,74
36,78
17,92
21,4
1,5
0,97
G 44,87
34,62
10,26
F -7,12
2,16
7,66
B 26,66
35,25
23,30
2
1,32
G 38,98
27,12
11,86
F -12,32
8,13
11,44
B 35,14
36,75
19,22
1
1,05
G 43,68
25,29
19,54
F -8,54
11,47
-0,32
B 45,15
35,91
14,28
40,2
1,5
0,80
G 49,40
33,73
12,05
F -4,24
2,17
2,23
B 28,90
35,88
22,27
2
1,24
G 31,03
37,93
15,52
F -2,13
-2,05
6,75
B 35,35
36,76
19,12
1
1,04
G 45,00
22,00
19,00
F -9,65
14,76
0,12
B 46,87
35,52
13,46
55,5
1,5
0,76
G 52,34
27,34
13,28
F -5,47
8,18
0,18
B 44,80
35,98
14,45
2
0,80
G 51,18
29,13
11,02
F -6,39
6,84
3,42
B: Beklenen değer, G: Gözlenen değer, F: Beklenen ve gözlenen değer farkı
Ekim normu
(kg/da)
62
İlerleme
hızı (m/s)
o
3
13,97
3,85
10,12
5,90
5,77
0,13
3,02
5,26
-2,24
5,60
8,70
-3,09
5,82
5,13
0,69
10,27
10,17
0,10
6,70
6,90
-0,19
3,78
1,20
2,58
9,21
8,62
0,59
6,63
12,00
-5,37
3,40
6,25
-2,85
3,87
6,30
-2,43
Farklar
toplamı
3,45
2,08
1,13
-1,63
3,39
7,35
2,42
2,74
3,16
-0,14
0,04
1,44
E.ALTUNTAŞ, H.POLATÇI, E.BAYRAM
Çizelge 5. Kombine tahıl ekim makinasıyla fiğ tohumluğunda farklı ilerleme hızları ve ekim
normlarındaki sıra üzeri tohum dağılımında beklenen ve gözlenen değerler
Tohum adedi (%)
0
1
2
B
33,23
36,61
20,17
1
1,10
G
41,54
38,46
15,38
F
-8,30
-1,85
4,784
B
16,24
29,52
26,83
14,8
1,5
1,82
G
25,00
20,00
6,25
F
-8,76
9,52
20,58
B
21,72
33,17
25,33
2
1,53
G
48,81
38,10
11,90
F
-27,09
-4,93
13,42
B
30,12
36,15
21,69
1
1,2
G
42,22
42,22
10,00
F
-12,10
-6,07
11,69
B
33,09
36,60
20,24
27,8
1,5
1,11
G
42,47
34,25
16,44
F
-9,38
2,35
3,80
B
35,23
36,76
19,18
2
1,04
G
43,06
33,33
13,89
F
-7,83
3,42
5,29
B
45,86
35,76
13,94
1
0,78
G
36,96
34,78
10,87
F
8,90
0,97
3,07
B
36,79
36,79
18,40
41,4
1,5
1,00
G
40,48
35,71
14,29
F
-3,68
1,08
4,11
B
35,50
36,77
19,04
2
1,0
G
41,38
31,03
20,69
F
-5,88
5,73
-1,65
B
43,06
36,29
15,29
1
0,84
G
33,33
34,67
18,67
F
9,73
1,62
-3,38
B
38,97
36,73
17,31
57,0
1,5
0,94
G
35,37
35,37
19,51
F
3,60
1,36
-2,20
B
46,34
35,65
13,71
2
0,77
G
35,00
23,33
25,00
F
11,34
12,31
-11,29
B: Beklenen değer, G: Gözlenen değer, F: Beklenen ve gözlenen değer farkı
Ekim normu
(kg/da)
İlerleme
hızı (m/s)
o
Çizelge 4 incelendiğinde; kombine ekim
makinasıyla buğday tohumluğu ekiminde, ekim
normu ve ilerleme hız artışına göre, 1 tohumlu
bölmelerin gözlenen değerlerinin değişkenlik
gösterdiği, en fazla 1 tohumlu bölmeye sahip
değerlerin düşük normlar içinde (10,5 kg/da) ve
1 ve 2 m/s ilerleme hızlarında bulunduğu
görülmektedir. 10,5 kg/da için 1 tohumlu
bölmelerin yüzdesi; % 36,54-38,60 iken, 21,4
kg/da ekim normu için,% 27,12-34,78; 40,2
kg/da için % 25,29-37,93 ve 55,5 kg/da için %
22,0-29,13 olarak bulunmuştur. Bir tohumlu
bölümler dikkate alındığında, düşük normlarda
3
7,41
0,00
7,41
16,26
1,25
15,01
12,89
1,19
11,70
8,68
2,22
6,45
7,46
4,11
3,35
6,67
5,56
1,12
3,62
4,35
-0,73
6,13
2,38
3,75
6,57
5,17
1,40
4,29
6,67
-2,37
5,44
7,32
-1,88
3,52
10,00
-6,48
Farklar
toplamı
3,45
2,08
1,13
-1,63
3,39
7,35
2,42
2,74
3,16
-0,14
0,04
1,44
1 m/s ilerleme hızı daha yüksek sonuç
vermiştir.
Genel olarak, tohumsuz bölümlerin
oranları; ekim normuna ve ilerleme hızlarına
göre değişen özellikte olup, direkt bir ilişki
görülmemektedir. Tohumsuz bölümlerin oranı
için en yüksek değer %51,18 ile 52,34
değerleriyle, 55,5 kg/da ekim normunda ve 1,5
ile 2 m/s ilerleme hızlarında bulunurken, en
düşük değer ise, %19,23 değeriyle 10,5 kg/da
ekim normunda ve 1 m/s ilerleme hızında
çıkmıştır.
63
Kombine Ekim Makinasında Farklı Ekim Normları ve İlerleme Hızlarının Buğday ve Fiğ Tohumlarının Sıra Üzeri ve
Sıralar Arası Tohum Dağılım Düzgünlüğüne Etkileri
Tohumsuz bölümlerin de yine en düşük
olduğu ekim normu ve ilerleme hız değerleri
düşük norm ve düşük hızlar olarak
görülmektedir. Birden fazla tohum içeren
bölümlerin oranı, tohumsuz bölümler gibi,
değişken bir durum göstermekte olup, ekim
normu ve ilerleme hızıyla direkt bir ilişki
görülmemektedir.
Çizelge 4 incelendiğinde; kombine ekim
makinasıyla fiğ tohumluğu ekiminde, ekim
normu ve ilerleme hız artışına göre, 1 tohumlu
bölmelerin gözlenen değerlerinin azaldığı, en
fazla 1 tohumlu bölmeye sahip değerlerin düşük
normlar içinde (14,8 ve 27,8 kg/da) ve 1 m/s
ilerleme hızlarında bulunduğu görülmektedir.
14,8 kg/da ve 27,8 kg/da ekim normları için 1
tohumlu bölmelerin yüzdesinin yüksek olduğu
değerler, % 38,46 ve % 42,22 olarak
bulunmuştur.
Genel olarak, tohumsuz bölümlerin
oranları; ekim normuna ve ilerleme hızlarına
göre değişen özellikte olup direkt bir ilişkinin
olduğu söylenemez. Ancak en düşük değer ise,
14,8 kg/da ile 1,5 m/s ilerleme hızında
görülmüştür. İki tohumlu bölümlerin oranı için
en yüksek değer % 25,00 ile 57 kg/da ekim
normu ve 2 m/s ilerleme hızı için bulunurken,
en düşük değer ise, % 6,25 değeriyle 14,8 kg/da
ekim normunda 1,5 m/s ilerleme hızında
kaydedilmiştir.
Tohumsuz bölümlerin ve iki tohumlu
bölümlerin en düşük olduğu ekim normu ve
ilerleme hız değerleri 14,8 kg/da ekim normu
ve 1,5 m/s ilerleme hızıdır. Birden fazla tohum
içeren bölümlerin oranı, tohumsuz bölümler
gibi, değişken bir durum göstermesi dolayısıyla
ekim normu ve ilerleme hızıyla direkt bir ilişki
kurulamamıştır.
Çizelge 3 ve Çizelge 4 için genel bir
değerlendirme yapıldığında, kombine tahıl ekim
makinasında buğday ve fiğ tohumluğunun
ekiminde sıra üzeri dağılımda beklenen ve
gözlenen değer ve gözlenen değer farkları
dikkate alınarak (Sungur ve Önal, 1977; Par ve
Kuşhan, 1986; Zender ve ark., 1991; Konak ve
ark., 1992; Taşer ve Altuntaş, 1994), ekim
normu ve ilerleme hızına göre en iyi dağılım,
düşük norm değerlerinde 1 ve 1,5 m/s ilerleme
hızlarında görülmektedir. Gözlenen değerler
açısından; 1 tohumlu bölümlerin oranı, buğday
ve fiğ tohumlukları için düşük ekim
normlarında ve 1 m/s hız kademesinde elde
edilmiştir.
4. Sonuçlar
Kombine ekim makinaları ile çalışmada,
buğday ve fiğ tohumluğunun ekiminde, ekim
normu ve ilerleme hızının artışına bağlı olarak,
sıralar arası tohum dağılım düzgünlüğünü
ayaklar arası dağılımda % CV değerlerinin
ilerleme hızlarına göre azaldığı, dağılımın
düzeldiği, ancak yine istenilen % 7 CV
değerinin üzerinde olduğu görülmektedir. Fiğ
tohumluğunun ekiminde, buğdaya göre
belirtilen sınır değere yakın değerler görülse de
ayaklar arası dağılımın istenen düzeyde
olmadığı söylenebilir. Sıra üzeri tohum
dağılımda, buğday ve fiğ tohumları için düşük
ekim normları ve ilerleme hızlarının daha iyi
gözlenen değerler verdiği, bir tohumlu
bölümlerin oranının bu koşullar altında daha
yüksek olduğu görülmektedir.
Sonuç olarak, ekim makinası ile çalışmada,
hız kademelerinin düşük seçilmesinin ve ekim
normunun da bu yönde fazla arttırılmamasının,
ekim makinasından beklenen performansı
sağlamada önemli görülmektedir. Sıra üzeri
tohum dağılım düzgünlüğünü iyileştirmek,
makina ekici düzenlerinin performansına bağlı
olduğu gibi, ayrıca, makina ilerleme hızı ve
ekim normuna da bağlı olmaktadır.
Kaynaklar
Akdemir, B. 1999. Research on Mathematical and
Statistical Fundamentals of Mechanic and Pneumatic
Planting Machines. 7th Int. Cong. Agric. Mech. And
Energy, (26-27 May 1999), Adana.
Altuntas, E., Çetin, M ve Taşer, Ö.F. 1999. Kombine ekim
makinasında farklı ekim normları ve ilerleme
hızlarının sıra üzeri tohum dağılımına etkileri, GOÜ
Ziraat Fakültesi Dergisi, 16: 119-129.
Anonymous, 1999. Tarım Makinaları Deney İlke ve
Metotları. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
Tarımal Üretim ve Geliştirme Gn.Md., Ankara.
64
Aykas, E., Önal, İ., Zender, N. 1991. Nohut ve Mercimek
Ekimine Uygun Tohum Yerleştirme Düzenleri.
Tarımsal Mekanizasyon 13. Ulusal Kongresi (25-27
Eylül 1991) Bildiri Kitabı. 247-259, Konya.
Bal, H. 1989. Erzurum Yöresinde Kullanılan Bazı Tahıl
Ekim Makinaları ile Ekimde Tohum Derinlik
Dağılımı Üzerine Bir Araştırma. Tarımsal
Mekanizasyon 12. Ulusal Kongresi, 108-115,
Tekirdağ
E.ALTUNTAŞ, H.POLATÇI, E.BAYRAM
Boydaş, M.G., Turgut, N. 2000. Ekim Makinalarında
Kullanılan Dişli Makarlarda Bazı Yapısal ve İşletme
Özelliklerinin
Tohum
Akış
Düzgünlüğüne
Etkilerinin Saptanması. Tarımsal Mekanizasyon 19.
Ulusal Kongresi (1-2 Haziran 2000) Bildiri Kitabı,
135-141, Erzurum.
Dursun, İ.G., Dursun, E. 2000. Ekim Makinası Sıra Üzeri
Tohum Dağılımının Görüntü İşleme Yöntemi ile
Belirlenmesi, A.Ü. Tarım Bilimleri Dergisi, 6
(4):21-28.
Gökçebay, B., 1986. Tarım Makinaları I. A.Ü. Ziraat
Fakültesi Yayın No: 979. Ankara.
Güler, İ.E. 2000. Küçük Daneli Ürünlerin Ekiminde
Oluklu İtici Makaralara İlişkin Bazı Yapısal ve
İşletme Parametrelerinin Akış Düzgünlüğüne Etkisi.
Tarımsal Mekanizasyon 19. Ulusal Kongresi (1-2
Haziran 2000) Bildiri Kitabı, 143-151, Erzurum.
Keskin, R., 1988. Yerli Yapısı Bazı Kombine Ekim
Makinalarında Enine Dağılım Düzgünlüğüne Etkili
Faktörler Üzerinde Bir Araştırma. A.Ü. Ziraat
Fakültesi Yayın No: 1073. Ankara.
Khan, A.S., M.A. Tabassum; M. Farooq, 1992. Efforts to
Mechanize Seeding Planting Operations in Pakistan.
Agric. Mech. in Asia. Afr. Latin Am. (AMA)
23(3), 115-120.
Konak, M., F. Demir; H. Hacıseferoğulları, 1992.Ekici
Düzenlerle Fasulye ve Nohut Ekiminde İlerleme
Hızının Sıra Üzeri Dağılım Düzgünlüğüne Etkisi.
S.Ü. Ziraat Fakültesi Dergisi Cilt:2 Sayı:4. Konya.
Öğüt, H., 1986. Mercimek ve Fiğ Ekimine Uygun
Besleme
Düzeninin
Belirlenmesi.
Tarımsal
Mekanizasyon 10. Ulusal Kongresi. (5-7 Mayıs
1986), 115-124, Adana.
Önal, İ., 1987. Ekim-Dikim-Gübreleme Makinaları. E.Ü.
Ziraat Fakültesi Yayın No: 450. Bornova-İzmir.
Özmerzi, A., 1986. Tahıl
Ekim
Makinalarında
Kullanılan Gömücü Ayaklara İlişkin Tohum
Dağılımları Üzerinde Bir Araştırma. T.Z.D.K.
Yayınları. No: 44. Ankara.
Özsert, İ., P. Ülger, 1985. Tahıl Ekim Makinaları Dağıtım
Düzenleri Üzerinde Bir Araştırma.
Tarımsal
Mekanizasyon 9. Ulusal Kongresi. (20-22 Mayıs
1985), 139-149, Adana.
Özsert, İ., 1992. Bazı Gübre Dağıtım Düzenlerinde Sıra
Üzeri
Dağılım
Düzgünlükleri.
Tarımsal
Mekanizasyon 14. Ulusal Kongresi (14-16 Ekim
1992), 125-141, Samsun.
Özsert, İ., Kara, M., Bayhan, A.K., Öztürk, İ. 1994. Bazı
Gübre Dağıtım Düzenlerinde Titreşimin Sıra Üzeri
Dağılım
Düzgünlüğüne
Etkisi.
Tarımsal
Mekanizasyon 17. Ulusal Kongresi (20-22 Eylül
1994), 188-198, Antalya.
Par, B., B. Kuşhan, 1986. Yerli Tip Bir Kombine Tahıl
Ekim Makinası Üzerinde Bir Araştırma. Doğa Tr.
Tar. Orman D: (Tübitak) 10(3), 406-417, Ankara.
Sungur, N., İ. Önal, 1972. Türkiye'de İmal Edilen Pamuk
Ekim Makinalarının Konstrüktif Özellikleri Ve
Tarım Tekniği Yönünden Durumları. T.B.T.A.K.
Proje No: TOAG-153 T.B.T.A.K. Yayın No: 253.
Ankara.
Sungur, N., İ. Önal, 1977. T.Z.D.K. Kombine Pamuk
Ekim Makinası Üzerinde Bir Araştırma. E.Ü. Ziraat
Fakültesi Yayın No: 309. Bornova-İzmir.
Taşer, Ö.F., E. Altuntaş, 1994. Kombine Hububat Ekim
Makinasının
Sıra
Üzeri
Tohum
Dağılım
Düzgünlüğüne ve Tohumların Çizi Ekseninden
Kaçıklığına İlerleme Hızının Etkisi üzerine Bir
Araştırma. Tarımsal Mekanizasyon 15. Ulusal
Kongresi (20-22 Eylül 1994) Bildiri Kitabı, 147156. Antalya.
Taşer, Ö.F., E. Altuntaş, 1996. Tokat Yöresinde
Kullanılan Bazı Kombine Tahıl Ekim Makinalarında
Tohum Dağılım Düzgünlüklerinin Belirlenmesi.
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 13(1), 299-313,
Tokat.
Turgut, N., İ. Özsert; A.K. Bayhan, 1991. Bazı Tahıl Ekim
Makinaları Tohum Dağıtım Düzenlerinin Sıra Üzeri
Dağılım Düzgünlükleri Üzerine Bir Araştırma.
Tarımsal Mekanizasyon 13. Ulusal Kongresi (25-27
Eylül 1991) Bildiri Kitabı. 260-269, Konya.
Turgut, N., P. Ülger; İ. Özsert, 1992. Bazı Tohum Dağıtım
Düzenlerinde Titreşimin Sıra Üzeri Dağılım
Düzgünlüğüne Etkisi. Tarımsal Mekanizasyon 14.
Ulusal Kongresi (14-16 Ekim 1992) Bildiri Kitabı.
Samsun.
Ülger, P., Eker, B., Kayışoğlu, B, 1986. Ayçiçeği
Tarımında Kullanılan Yerli Yapı Ekim Makinaları
Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Araştırma. Tarımsal
Mekanizasyon 10. Ulusal Kongresi. (5-7 Mayıs
1986), 115-124, Adana.
Vatandaş, M., R. Gürhan, 1992. Kombine Ekim
makinalarında
Helezonlu
Ekim-Gübreleme
Düzeninin Kullanılabilirliği. Tarım Makinaları
Bilimi Ve Tekniği Dergisi. 2(2), 50-60. Ankara.
Zender, F.N., 1988. Yemeklik Dane Baklagil Ekimine
Uygun Tohum Yerleştirme Düzenleri. Tarımsal
Mekanizasyon 11. Ulusal Kongresi, 186-193,
Erzurum.
Zender, F.N., İ. Önal; E. Aykas, 1991. Nohut ve
Mercimek Ekimine Uygun Ekici Düzenler. Tarımsal
Mekanizasyon 13.Ulusal Kongresi, (25-27 Eylül
1991) Bildiri Kitabı, 270-281, Konya.
65
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2007, 24 (2), 67-75
Hacim Ağırlığı ve Drenaj Sisteminin İnfiltrasyona Etkileri
Tekin Öztekin1
Selma Öztekin2
1- Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat
2- Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Toprak Bölümü, 60240, Tokat
Özet Bu çalışmada alüvyal oluşumlu (Typic Ustifluvent) Tokat-Kazova Tarım İşletmesi arazisinde üç ve 2535 yıl önce döşenmiş ortalama 1.43 m derinlikli toprakaltı drenaj sistemleri ile yüzey toprağına ait hacim
ağırlığının infiltrasyon hızına etkileri araştırılmıştır. Çift silindir infiltrometreler kullanılarak, eski ve yeni
dren hatları, bu hatların orta noktaları ve yeni hattan 4.75 metre mesafeli hat boyunca dörder adet infiltrasyon
testleri yapılmıştır. Herbir test yerine ait yüzey toprağının hacim ağırlığının belirlenmesi için ise, test
yerinin1-1.5 metre ileri ve gerisinden birer adet bozulmamış toprak örneği alınmıştır. Sonuçta, dren
hatlarından mesafeye göre, toprakaltı drenajının infiltrasyonu fazla etkilemediği, fakat yüzey toprağının
hacim ağırlığının infiltrasyonu orta derecede ve ters orantılı olarak (korelasyon katsayısı r = -0.698, P <
0.003) etkilediği bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Dren aralığı, drenaj sistemi, infiltrasyon, hacim ağırlığı
Effects of Bulk Density and Drainage System on Infiltration
Abstract: In this study, the effects of subsurface drainage system and bulk density of surface layer on
infiltration capacity were investigated in an alluvial soil (Typic Ustifluvent) of Tokat-Kazova Agriculture
Enterprise. Using double-ring infiltrometers, infiltration capacities were measured at four distances from the
drain line installed 3 years ago with average drain depth of 143 cm (0-, 4.75-, 18.75- and 37.5-m which is
above drain line installed 25-35 years ago). Four measurements were performed for each distance. For bulk
density determination of surface soils at the locations infiltration test performed, two undisturbed soil
samples with 1-1.5-m forward and backward from the locations were taken. The results showed that the
infiltration capacity was not much affected by the distances from the drain line, however, bulk density of
surface layer affected the infiltration capacity with medium degree and negatively ( correlation coefficient r =
-0.698, P < 0.003)
Keywords: Drain spacing, drainage system, infiltration, bulk density
1. Giriş
Sulama
ve
drenaj
sistemlerinin
projelenmesinde
gereksinim
duyulan
infiltrasyon değeri, genellikle zamanın sonsuza
doğru ulaştığı durumda hemen hemen
sabitleşen infiltrasyon hızı veya oranı olup,
infiltrasyon kapasitesi deyimi ile ifade
edilmektedir. Toprakaltı (kapalı) drenaj sistemi
hem tarlanın hem de havzanın yüzey
hidrolojisini ve su kalitesini etkilediği gibi;
toprağın havalanmasını arttırır (Lal and Taylor,
1969; 1970); bitki yetişme periyodunu uzatır;
aşırı toprak suyu koşullarındaki toprak
işlemenin olumsuz etkilerini azaltır; arazi
üzerindeki trafiği kolaylaştırır; bitki gelişimini
geciktiren bazı tuzlar gibi zehirleyici maddeleri
toprak profilinden uzaklaştırır (Schwab et al.,
1993); ayrıca azalan yarayışlı su ve artan
infiltrasyon hızı (su tablası derinleştikçe
infiltrasyon kapasitesinin artması ve dren
hendeği hidrolik iletkenliğinin artmasından
dolayı), yüzey akışı ve dolayısıyla erozyonu
azaltır (Kao et al., 1998).
Toprak yüzeyindeki suyun toprağa
geçişine (infiltrasyon) ve profil içindeki
hareketine engel olan faktörler genellikle toprak
yüzeyinde oluşan faktörler olmasına rağmen,
bunlar toprak profilinin farklı derinliklerinde de
oluşabilir (Schwab et al., 1993; Singer and
Oster,
1984).
Bir
profildeki
toprak
katmanlarının (horizonlarının) infiltrasyon
kapasitesi ise, katmandaki toprağın yapısına,
bünyesine, hacim ağırlığına, mineralojisine,
kimyasına ve katmanın nasıl oluştuğuna
bağlıdır (Trout et al., 1992). Öte yandan düşük
infiltrasyon kapasitesi, süreklilik göstermeyen
büyük gözeneklerin noksanlığından ve büyük
gözenekleri tıkayan ince toprak parçacıklarının
ortamda olmasından kaynaklanmaktadır (Trout
et al., 1992). Büyük gözenekler ise toprak
işleme, alet tekerleği ile sıkıştırma, su
damlasının hidrolik etkisi, yüzey akışın kesme
kuvvet etkisi, yüklenmiş toprak zerreleri
arasındaki
kimyasal
kuvvetlerin
etkisi,
zayıflamış toprak parçacık bağları üzerindeki
yerçekimi kuvveti etkisi gibi faktörler aracılığı
Hacim Ağırlığı ve Drenaj Sisteminin İnfiltrasyona Etkileri
ile ortadan kaldırılır (Trout et al., 1992).
İnfiltrasyon hızını etkileyen önemli unsurlardan
bazıları; toprağın ve toprak yüzeyini
kaplayıcıların fiziksel karakteristikleri, killerin
şişme durumu, arazi eğimi, toprak su içeriği,
kaymak tabakası varlığı ve özellikleri, toprak
işleme yöntemi, don durumu, nem seviyesi
farkı, profilin katmanlılık durumu, toprak
yüzeyinin sırlanma durumu, su sıcaklığı ve
yağmur şiddetidir (Hillel, 1982).
Jin and Sands (2003), uzun dönemli
DRAINMOD modeli simulasyon çalışması
neticesinde,
toprakaltı
drenaj
sistem
unsurlarından dren aralığının azaltılmasının
infiltrasyonu ve dren akışını önemli derecede
arttırdığını ifade etmişlerdir. Rassam and Cook
(2002) ise HYDRUS-2D modelini kullandıktan
sonra, hem dren aralığının hem de dren
derinliğinin azaltılmasının topraktan su
transferini kolaylaştırdığını ifade etmişlerdir.
Yukarıdaki araştırma sonuçlarının aksine,
Fausey and Lal (1989) ve Lal and Fausey
(1992), dren hattından mesafeye göre toprakaltı
drenajının infiltrasyonu önemli bir ölçüde
değiştirmediğini vurgulamışlardır. Öte yandan,
kumlu-kil
bünyeli
bir
toprağı
olan
Finlandiya’daki bir tarlada ise Shipitalo et al.
(2004), 1950’li yıllarda döşenen 1 m derinlikli
bir drenaj sistemi üzerinde araştırma yapmışlar,
çatlak ve yarıkların dren borusu üstündeki
toprak bölgesinde diğer yerlere göre daha fazla
olduğunu ve sonuçta infiltrasyon oranının dren
borusu üzerindeki toprak bölgesinde, dren orta
noktasına göre iki kat daha fazla olduğunu
bulmuşlardır. Hemminger et al. (1998) ise
Ohio’da siltli tın bünyeli bir toprağı olan, 6.1
metre dren aralıklı ve 90 cm dren derinlikli bir
drenaj sistemli tarlada, toprak fiziksel
özelliklerinin dren hattından mesafeye göre
değişip
değişmediğini
araştırmışlardır.
Yazarlar, dren hattından mesafeye göre
infiltrasyon kapasitesinde önemli ölçüde bir
farklılık bulamamışlardır. Müller and Schindler
(1992a) ise killi Oder nehri havzasında mol
drenajı için toprak gevşetilen arazi kısmının,
gevşetilmeyen kısma
göre toprak su
geçirgenliğini 10 yıl gibi uzun bir süre daha
yüksek tuttuğunu bulmuşlardır. Aynı yazarlar
(1992b), killi alüvyal toprağa sahip bir tarla
çalışmasında ise dren hendeğindeki doğal dolgu
toprağının komşu topraklara göre ortalama 12
yıl gibi bir süre daha iyi fiziksel parametreler
(geçirgenlik,
hava
hacmi)
gösterdiğini
68
bulmuşlar. Son olarak Kao et al. (1998) kuzey
batı Fransa’daki çalışmaları sonucunda,
toprakaltı drenajının dinamik depolama
neticesinde daha iyi bir infiltrasyon kapasitesine
izin verdiğini bulmuşlardır.
Flocker et al. (1958), kumlu tın bünyeli bir
tarla üzerinde, traktör ve yüklü jip ile
operasyonlar sonucu tarla yüzey toprağının
hacim ağırlığını 1.22’den 1.58 g/cm3’e arttırma
ile meydana getirdikleri toprak sıkışmasının,
infiltrasyon oranını düşürdüğünü bulmuşlardır.
Benzer olarak, Gumbs and Warkentin (1972),
şişen kil toprak örneklerini kolonlar halinde
paketleyerek infiltrasyon ölçümleri yapmışlar,
hacim ağırlığındaki küçük artışların su hareketi
oranında göze çarpan derecede azalmalara
neden olduğunu vurgulamışlardır. Ayrıca,
Meek et al. (1992), kumlu tın bünyeye sahip bir
tarlada, hacim ağırlığının 1.6’dan 1.8 g/cm3’e
yükselmesinin, infiltrasyon oranını %54
azalttığını ifade etmişlerdir. Özet olarak, arazi
üzerine uygulanan trafik, hayvan otlatma, bitki
kökleri, toprak yönetimi, toprak işleme vb.
faaliyetler sonucu yüzey toprağı sıkışır, hacim
ağırlığı artar, infiltrasyon azalır (Radcliffe et al.,
1988; Hillel, 1982, Meek et al., 1992; Dao,
1993). Bu olaylar silsilesi, işlenen bir toprakta
mevsimsel olarak da bir değişim içersindedir.
Toprakaltı drenaj sistemi ile birlikte yüzey
toprağı hacim ağırlığının, toprak fiziksel
özelliklerinden infiltrasyon kapasitesine etkisi
üzerine yapılmış fazla sayıda araştırma yoktur.
Yukarıda değinildiği gibi var olanlarda ise
çelişkili
sonuçlar
bulunmuştur.
Ayrıca
çalışmanın yürütüleceği yöre ve çevresindeki
arazilerin tuzluluk, alkalilik ve drenaj
yetersizliği gibi sorunları vardır (Saltalı, 1996;
Taşova, 1997). Araştırma arazisinde, 19721982 yıllarında TOPRAKSU kurumu tarafından
döşenmiş eski ve 2004 yılında bu eski hatların
ortasına Köy Hizmetleri tarafından döşenmiş
yeni toprakaltı drenaj sistemi mevcuttur. Ek
olarak bu eski dren lateral hatları (kolektörlertoplayıcılar) arasındaki dren aralıklarına (75100 m) nasıl karar verildiği bilgisine
ulaşılamamıştır.
TOPRAKSU
kurumu
tarafından
döşenen
toprakaltı
drenaj
laterallerinin bir kısmının çalışmadığı, ayrıca
yüzey drenajın da yetersiz olduğu, bu nedenle
yağışlar ve sulamalar sonrası uzun süre yer yer
olmak
üzere
toprak
yüzeyinde
su
göllenmelerinin oluştuğu yöredeki çiftçiler
tarafından da bildirilmiştir.
T.ÖZTEKİN, S.ÖZTEKİN
Bu çalışmanın amaçları, alüvyal, siltli tın
bünyeli yüzey toprağı olan bir tarlada döşeli
olan eski ve yeni toprak altı dren hatlarının,
üzerlerindeki
ve
aralarındaki
toprağın
infiltrasyon kapasitesine etkileri ile yüzey
toprağı hacim ağırlığının, ölçülen bu
infiltrasyon değerlerine etkilerini araştırmaktır.
Araştırmada, ayrıca yöre arazisi için bir
problem olan drenaj yetersizliğinin çözümü için
uygun dren aralığı belirlenmesine çalışılmıştır.
2. Materyal ve Yöntem
Araştırmanın yürütüldüğü tarla, yaklaşık
olarak 5400 da arazi varlığına sahip Kazova
Tarım İşletmesi sınırları içerisinde yer
almaktadır. İşletme, Karadeniz ve İçanadolu
bölgeleri arasındaki geçit bölgede ve yukarı
Yeşilırmak havzasında yer almaktadır. İşletme
arazisi, Tokat il merkezine 37, Turhal ilçe
merkezine 6 km mesafede olup, Tokat-Turhal
karayolu ortasından geçer ve güney güneybatı
hududunu Yeşilırmak çevreler. Arazinin
denizden yüksekliği 550 metredir. Araştırma
sahasının iklimi, yarı kurak karakterli olup,
Karadeniz iklimi ile İçanadolu iklimi arasında
geçit bir iklime sahiptir. Yazları sıcak ve kurak,
kışlar soğuk ve yağışlıdır. Turhal ilçesi için
uzun yıllık yağış ortalaması 413 mm’dir.
2004 yılında yapılan bir ön etüt
çalışmasında, araştırma alanının bir kısmında
künk lateral hatlarının, bir kısmında da drenflex
hatlarının döşenmiş olduğu belirlenmiştir. Bu
lateral hatlar arasında bazen 75 bazen de 100
metrelik dren aralığı ölçülmüştür. 2004 yılında,
Köy Hizmetleri Tokat şubesi ve Devlet Su İşleri
72. Bölge Müdürlüğü, yöredeki drenaj
yetersizliğinin nedeni olarak mevcut hatlar
arasındaki dren aralığının fazla geniş tutulmuş
olmasını ileri sürmüşlerdir. Daha sonra, bu
kurumlar, mevcut hatlar arasına yeni hatlar
yerleştirmeyi planlamış, ve Gaziosmanpaşa
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar
ve Sulama Bölümünden yeni hatlar arasında
bırakılması gereken dren aralığının belirlenmesi
konusunda yardım talep etmişlerdir. Bu talep
doğrultusunda, araştırma alanında hakim olan
toprak serilerinin (Oba ve Çaylı) yer aldığı arazi
kısımlarından, 2 metre derinlikli 3 adet profil
kazılmıştır. İşletme topraklarına ilişkin her
toprak serisinin profil tanımlamaları Taşova
(1997) tarafından yapılmıştır. Taşova (1997)’ya
göre belirlenmiş her toprak katmanından yatay
yönde olmak üzere 2’şer adet 5.1 cm çap ve 5
cm yükseklikteki 100 cm3 hacimli çelik
silindirler ile toplam 28 adet bozulmamış ve
yine her katmandan 1-2 kg bozulmuş toprak
örnekleri alınmıştır. Bozulmamış toprak
örnekleri, katmanların doygun koşullardaki
yatay hidrolik iletkenliklerini belirlemek için
kullanılmıştır. Bu örneklerin laboratuarda sabit
veya değişken su yükleri altındaki hidrolik
iletkenlikleri, Klute and Dirksen (1986)’de
verilen ilkeler izlenilerek belirlenmiştir.
Katmanların suya doygun durumdaki hidrolik
iletkenliklerini belirlemede daha etkin olan
arazi yöntemlerinin (burgu deliği veya mevcut
dren hatlarındaki debi-su tablası yüksekliği
ilişkisinin kullanılması) uygulanamamasının
nedeni; inceleme esnasında söz konusu
alanların ekili olmasıdır. 2004 yılında yapılan
ve bu makalede özetlenen dren aralığı belirleme
çalışması sonucunda bulunan dren aralık değeri
de dikkate alınarak, Köy Hizmetleri kendi
değerlendirmesi sonucu eski toprakaltı dren
lateral hatları ortasına ve bu eski hatlara paralel
yeni hatların yerleştirilmesine karar verip yeni
hatları 2004 yılında döşemeye başlamıştır.
Dolayısıyla, araştırma alanında hali hazırda
döşeli bulunan eski ve yeni toprakaltı drenaj
lateral hatları arasındaki dren aralığı 37.5 veya
50 metredir.
Yörede gelecekteki sulama ve drenaj
çalışmalarında da gerekli olur düşüncesiyle,
katman topraklarının hacim ağırlık, bünye
analizi, tarla kapasitesi ve solma noktası
değerleri
de
belirlenmiştir.
Katman
topraklarının hacim ağırlık değerleri, hidrolik
iletkenlik belirleme için alınan bozulmamış
toprak örnekleri kullanılarak ve Blake and
Hartge (1986)’da verilen ilkeler takip edilerek
belirlenmiştir. Her katmandan alınan bozulmuş
toprak
örnekleri
kullanılarak
katman
topraklarının bünye analizi, solma noktası ve
tarla kapasitesi değerleri belirlenmiştir. Bünye
analizinde hidrometre yöntemi (Gee and
Bauder, 1986), solma noktası ve tarla
kapasitesinin belirlenmesinde ise basınçlı
seramik levha yöntemi (Klute, 1986)
kullanılmıştır.
Araştırmanın yapıldığı tarlanın genel eğimi
doğu-batı istikametinde olup, %0-0.02 arasında
değişmektedir. Araştırmada, bu testler için
rastgele seçilen bir eski (1972-1982 yıllarında
döşenen) hat ile ona komşu yeni (2004 yılında
döşenen) hat arasındaki (dren aralığı 37.5
metre, ortalama dren derinliği 140 cm) yaklaşık
69
Hacim Ağırlığı ve Drenaj Sisteminin İnfiltrasyona Etkileri
9.4 da’lık (37.5 x 250 metre) bir arazi alanı
kullanılmıştır. Yeni hattın döşenmesinde görev
alan Köy Hizmetleri mühendisleri, bu rasgele
seçilen dren lateral hattının uzunluğunun
yaklaşık 440 metre olduğunu; 100 mm çaplı
beyaz
renkli
drenflex
drenaj
borusu
kullanıldığını; hattın eğiminin yaklaşık %0.14
olduğunu (hattın başında yaklaşık 100 cm
sonunda ise 160 cm dren derinliği
kullanılmıştır);
boruların
yerleştirildiği
hendeğin açılmasında kepçe genişliği 60 cm
olan trençerin kullanıldığını; açılan bu hendeğe
döşenen boru hattının yanlarının ve 15’er cm
üst ve alt kısmının, 5-15 mm çaplı kırılmış ve
yıkanmış çakıl malzemesinin (filtre malzemesi
olarak) serildiğini ifade etmişlerdir. Hatlar
tarlanın bitişiğindeki açık dren kanalına
boşalmaktadır. Yeni hatların kanala çıkış
noktalarında çıkış ağızları beton bloklar ile
işaretlenmiş olup, eski hatların çıkış ağızları
ancak drenaj borusunun veya borudan çıkan
suyun çıktı ağzında oluşturduğu ıslaklıktan
belirlenebilmiştir. Yeni hattın arazi boyunca
takip ettiği hat, bir helezon toprak burgusu ve
dren sondaj mili ile dren borusu üzerine serilen
çakıl dolgu materyalinin tetkiki sonucu
belirlenmeye çalışılmıştır. Bulunan hattın
arazide 2007 yılında yetiştiriciliği yapılan
silajlık mısır bitki sıralarıyla hemen hemen
paralel olduğu bulunmuştur. Bitki sıra aralığı 80
cm tutulmuş olup, bitkiler 500 m uzunluğunda
açılan karıklar kullanılarak karık sulama
yöntemi ile sulanmıştır. Arazideki infiltrasyon
testleri sırasındaki izlenimlerimiz ve işletme
mühendisi ile mülakatımız, arazi üzerindeki
silajlık mısırın gerek hasat gerekse taşınımı
sırasında yürütülen trafik işlemlerinin de hemen
hemen bu sıralara paralele olarak yapıldığını
ortaya koymuştur. 2007 yılı Eylül ayı başında
silajlık mısırın hasadı gerçekleştirilmiş olup, ay
sonuna doğru ise infiltrasyon testleri yapılıp,
daha sonra bu test yerlerindeki yüzey toprağının
hacim ağırlıkları ölçülmüştür.
İnfiltrasyon kapasitelerinin bulunması için
yapılan infiltrasyon testleri, işletmenin Çaylı
serisi toprağına sahip bir tarlada yapılmıştır. Bu
test için 30 ve 60 cm çaplı iç içe geçmiş çift
silindir infiltrometreler kullanılmıştır. Bu testte,
Güngör ve Yıldırım (1989)’da verilen
prensipler takip edilmiştir. Testlerde, 10 dakika
ara ile üç, 15 ve 30 dakika ara ile ikişer, 60
dakika ara ile bir ve 120 dakika ara ile yeteri
kadar (birbirini takip eden iki su düzeyi ölçüm
70
farkı 1 cm’den az oluncaya kadar) ölçüm
yapılmıştır. Bu testler arazi üzerinde yeni ve
eski dren lateral hatlarına parelel olarak ve dren
laterallerinin boşaldığı açık drenaj kanalından
20, 90, 160 ve 230 m mesafelerde (70 m mesafe
aralıklı olmak üzere 4 kez tekrarlanmış olup
mesafelerdeki ortalama dren derinliği 143
cm’dir)
yapılmıştır.
Belirlenen
bu
mesafelerdeki ölçümler, yeni hat boyunca (0
m), yeni hattan 4.75 metre mesafeli hat boyunca
(4.75 m), yeni ve eski hatların orta noktasında (
18.75 m) ve eski hat boyunca (37.5 m)
yapılmıştır. Özet olarak araştırma, 4 konulu (0
m, 4.75 m, 18.75 m ve 37.5 m) ve 70 metre
mesafe ile 4 tekerrürlü (toplam 16 ölçüm) olup
tesadüf blokları deneme tertiplidir. Bu
infiltrasyon testlerinin yapıldığı herbir ölçüm
yeri yüzey toprağının hacim ağırlığını
belirlemek için, herbir ölçüm yerinin 1-1.5 m
ileri ve gerisinden birer adet olmak üzere
(toplam 32 adet), 5.1 cm çap ve 5.0 cm
yükseklikteki 100 cm3
hacimli çelik
bozulmamış toprak örneği alma silindirleri ile
toprak örnekleri alınmıştır. Bu toprak
örneklerinin hacim ağırlıkları da yine Blake and
Hartge (1986)’da verilen ilkeler takip edilerek
belirlenmiştir. Önceden de ifade edildiği gibi,
arazideki
infiltrasyon
ölçüm
yerlerinin
belirlenmesinde yeni dren lateralinden olan
mesafe dikkate alınmış, ayrıca ölçüm yerlerinin
aynı bitki sırası boyunca olmasına azami
derecede dikkat edilmiştir.
3. Bulgular ve Tartışma
Kazova tarım işletme arazisinde yaygın
olan Çaylı toprak serisine ilişkin açılmış
profillerdeki toprak katmanlarına ait toprakların
fiziksel özelliklerinden bünye dağılımı, bünye
sınıfı, hacim ağırlıkları, tarla kapasitesi, solma
noktası ve yatay doygun hidroliğe ilişkin elde
edilen ölçüm ortalama değerleri Tablo 1’de
verilmiştir. Profil katman topraklarının kum, silt
ve kil yüzde değerleri incelendiğinde, genelde
kum miktarında en derin katmana kadar bir
azalış, buna karşılık silt miktarında ise son iki
katmana kadar bir artış vardır. Son katmanın bir
kum katmanı bunun üstündeki katmanın ise bir
kil katmanı olduğu bulunmuştur. Toprak
katmanlarındaki böyle ani farklılık yöre
toprağının
alüvyal
kökenli
olmasından
kaynaklanmıştır. Kil katmanı toprağının
elverişli su tutma kapasitesinin (tarla kapasitesisolma noktası) yüksek, kum katmanı toprağının
T.ÖZTEKİN, S.ÖZTEKİN
tarla kapasitesinin düşük olması beklenen
sonuçlardır. Hacim ağırlık değerleri dikkate
alındığında ise yüzey katmanında bir
sıkışmanın olabileceği dikkatimizi çekmiştir.
Hidrolik
iletkenlik
değerlerini
dikkate
aldığımızda ise yüzey toprağının yine
sıkışmadan kaynaklı düşük bir değere, kil
ağırlıklı son katmandan bir önceki katmanın ise
bir bariyer veya geçirimsiz katman olduğu (bir
üstündeki
katmanın
hidrolik
iletkenlik
değerinden 66 kat daha düşük bir değere sahip
ki sınır 10 kattır) bulunmuştur. İlk üç katmanın
hidrolik iletkenlik değerleri dikkate alındığında,
hidrolik
iletkenliğin
derinlikle
arttığı
söylenebilir. Bu durumda, bu toprak serisi için
dren aralığının belirlenmesinde Ernst teorisi
uygulanabilir (Ritzema, 1994). Netice olarak,
alüvyal olan bu seri topraklarının alt
katmanlarının hidrolik iletkenlikleri üst
katmanların hidrolik iletkenliklerine göre
yüksek bulunmuş, bu koşuldan dolayı dren
aralığının belirlenmesinde Ernst eşitliğine
(Ritzema, 1994) yer verilmiştir. Bu eşitliğe ek
olarak, dren aralığının bulunmasında ve
modelleme çalışmalarında sık kullanılan
Hooghoudt eşitliği de (Ritzema, 1994)
kullanılmıştır. Bu serinin üst katmanlarının
hidrolik iletkenlikleri, bu arazide sadece yüzey
drenajının uygulanmasını gerektirecek kadar
düşük bulunmamıştır. Neticede, yüzey ve
toprakaltı
drenaj
sistemlerinin
birlikte
kullanılması gerektiği düşüncesindeyiz. Yüzey
toprağının hidrolik iletkenliği arazi üzerindeki
trafiği azaltarak ve 5-10 yılda bir derin toprak
gevşetme ile arttırılabilir. Ayrıca, toprakaltı
drenaj boruları kil ağırlıklı geçirimsiz katmana
yerleştirilebilir.
Tablo 1. Kazova tarım işletmesi arazisindeki Çaylı serisine ait toprakların bazı fiziksel özellikleri
(veriler 4 değerinin ortalamasıdır)
Bünye Dağılımı
Hacim
Tarla
Solma
Hidrolik
Derinlik
Bünye
(%)
Ağırlığı
Kapasitesi‡
Noktası‡ İletkenlik
(cm)
Sınıfı
(g/cm3)
(%)
(%)
(cm/h)
Kum
Silt
Kil
0-20
25.6
41.5
32.9
CL
1.45
28.3
16.9
0.35
20-50
27.5
47.9
24.6
L
1.29
26.0
15.3
0.77
50-100
22.7
58.3
19.0
SiL
1.32
26.7
15.3
1.29
100-120
10.5
59.5
30.0
SiCL
1.35
33.7
22.6
0.66
120-145
4.9
26.0
69.1
C
1.32
40.7
24.0
0.01
145 +
73.5
18.2
8.3
SL
1.39
10.5
12.6
†
‡ : ağırlık yüzdesi cinsinden, † : eksik veri
Tablo 2’de bazı toprak fiziksel özellikleri
verilen Oba serisi toprak özellikleri Çaylı
serisine benzer sonuçlar vermiştir. Bu serinin
katman (horizon) toprakları için solma noktası
değerleri ölçülememiştir. Bu toprak serisinde de
2. ve 4. katmanlar geçirimsiz katmandır. 2.
katmanın hidrolik iletkenliğinin düşük çıkması,
hacim ağırlığının yüksek çıkması, kil
yüzdesinin yüksek olmaması, arazide pulluk
taban taşının mevcut olabileceği sonucunu
çıkarmıştır. 3. katman yine bir kum katmanı
sayılabilecek miktarda yüksek kum ve düşük kil
oranına sahiptir.
Tablo 2. Kazova tarım işletmesi arazisindeki Oba serisi toprakların bazı fiziksel özellikleri
(değerler 2 değerin ortalamasıdır)
Bünye Dağılımı
Tarla
Hacim
Hidrolik
Derinlik
Bünye
(%)
Ağırlığı
Kapasitesi‡
İletkenlik
(cm)
Sınıfı
(g/cm3)
(%)
(cm/h)
Kum
Silt
Kil
0-24
25.0
40.0
35.0
CL
1.41
26.7
2.32
24-40
21.9
43.1
35.0
CL
1.50
29.6
0.09
40-95
46.0
39.6
14.4
L
1.41
18.8
2.32
95-110
6.7
34.1
59.2
C
1.38
38.3
0.06
110 +
14.4
74.3
11.3
SiL
7.37
†
†
‡ : ağırlık yüzdesi cinsinden; † : eksik veri
71
Hacim Ağırlığı ve Drenaj Sisteminin İnfiltrasyona Etkileri
Köy Hizmetleri kurumu, dren aralığının
belirlenmesinde drenaj ölçütleri olarak; dren
derinliğinin 180 cm; ovada yaygın olarak
yetiştiriciliği yapılan şeker pancarı bitkisi
dikkate alınarak, optimum su tablası
derinliğinin 120 cm; drenaj katsayısı olarak 3.4
mm/gün ve drenflex boru çapı olarak da 100
mm çaplı borunun kullanılmasını önermiştir.
Çaylı serisi için dren aralığının belirlenmesinde
Ernst eşitliği kullanıldığında, eşitlikte ihtiyaç
duyulan suya doygun düşey hidrolik iletkenlik
yerine ölçülen yatay hidrolik iletkenlik
değerleri (Tablo 1) kullanılmıştır. Sonuçta
Çaylı serisi toprakları ve dikkate alınan drenaj
ölçütleri için Ernst eşitliği kullanıldığında dren
aralığı 27.5 m bulunmuştur. Genelde
topraklarda, aynı katman içinde düşey iletkenlik
yatay iletkenlikten daha yüksek (Dabney and
Selim, 1987) olduğu için Ernst eşitliğinde düşey
iletkenlikler yerine yatay iletkenliklerin
kullanımı gerekenden daha dar dren aralığı
vermiş olabilir. Çaylı serisi toprakları için
Hooghoudt eşitliği kullanıldığında ise dren
aralığı 25 m olarak bulunmuştur. Dren aralığı
Oba serisi için ise, Ernst eşitliği ile 20 m,
Hooghoudt eşitliği ile ise 22.5 m bulunmuştur.
Serilerin dren borusu üstündeki toprak kalınlığı
(185 cm) için katman kalınlıklı ağırlıklı
ortalama hidrolik iletkenlik değerleri Oba serisi
için 3.83 cm/h, Çaylı serisi için ise 3.65 cm/h
olarak bulunmuştur. Bu verilere göre Oba serisi
toprağı daha iletken gözüküyor, dolayısıyla bu
seri için daha geniş dren aralığı değerleri
beklenmektedir. Oba serisi için her iki eşitliğin
de Çaylı serisine göre daha dar dren aralığı
üretmesinin ana nedeni, Oba serisinin son
katmanına ait hidrolik iletkenlik değerinin Çaylı
serisininkine göre daha düşük olması olabilir.
Araştırma arazisinin Çaylı serisi üzerinde
yeni ve eski toprakaltı drenaj sistemlerinin
yüzey toprağı infiltrasyonuna etkilerini
araştırmak için yapılan infiltrasyon testleri
sonucu bulunan infiltrasyon kapasite değerleri
Tablo 3’te verilmiştir. Dikkatimizi çeken ilk
nokta, eski ve yeni drenaj hatlarının orta
noktalarını takip eden hattaki (18.75 m)
infiltrasyon kapasite değerlerinin, 4 ölçümde de
en düşük değerler vermesi ve tüm 16 ölçüm
sonuçları içindede en düşük 4 ölçümü
oluşturmuş olmalarıdır. Minitab istatistik
programının ANOVA testi ve F-istatistiğini
kullanılarak, konulardan 18.75 m konusunun
diğerlerinden %7.7 önemlilik düzeyinde farklı
olduğu bulunmuştur. Eski, yeni ve yeni hattan
4.75 m mesafeli hatlar boyunca ölçülen kapasite
değerleri ile bu hatlardan olan mesafeler
arasında bir ilişki bulunmadı. Ayrıca,
ölçümlerin yapıldığı yerlerin açık drenaj
kanalından
mesafelerine göre,
kapasite
değerlerinde herhangi bir azalma veya artış
eğilimi gözlenmemiştir. Konular için ortalama
değerler dikkate alındığında, en yüksek değer
(10.99) eski dren hattı üzerinde (37.5 m), ikinci
yüksek değer (9.62) yeni dren hattından 4.75 m
mesafedeki hatta ve üçüncü yüksek değer (3.47)
ise yeni dren üstünde (0 m) bulunmuştur. Sonuç
olarak, yeni dren hattı üzerindeki entansif tarım
hat üzerindeki oturmayı 3 yıl gibi kısa bir
sürede tamamlamış olabilir ve ölçülen
infiltrasyon kapasitelerindeki farklılık arazinin
toprakaltına döşeli dren hatlarından kısmen de
olsa bağımsız olup başka faktörlerden
kaynaklanmış olabilir. Bu faktörlerden birisinin
ölçüm yerlerindeki yüzey toprağının hacim
ağırlığındaki
değişkenlik
olduğu
düşünülmektedir.
Tablo 3. Yeni ve eski toprakaltı drenaj hatlarının üzerlerindeki (sırasıyla 0 m ve 37.5 m), yeni
hattan 4.75 metre mesafedeki (4.75 m) ve orta ara noktalarındaki (18.75 m) toprakların
infiltrasyon kapasiteleri (cm/h)
Açık Drenaj Kanalından
Yeni Toprakaltı Drenaj Lateral Hattından Mesafe
Mesafe (m)
0m
4.75 m
18.75 m
37.5 m
20
2.55
1.38
0.98
2.35
90
6.07
11.45
0.30
8.80
160
1.65
8.95
0.65
8.20
230
3.60
16.70
0.15
24.60
Ortalama
3.47
9.62
0.52
10.99
İnfiltrasyon kapasitesine yüzey toprağının
hacim ağırlığının etkisini araştırmak amacıyla,
72
infiltrasyon testlerinin yapıldığı yerlerin 1-1.5
m ileri ve gerisinden alınan 2 şer adet 100 cm3
T.ÖZTEKİN, S.ÖZTEKİN
bozulmamış
toprak örneklerinin hacim
ağırlıkları Tablo 4’te verilmiştir. Tablonun son
satırındaki ortalama değerler incelendiğinde,
18.75 m konu değerinin en yüksek hacim
ağırlığına, diğer konuların ise hemen hemen eşit
bir değere sahip olduğunu görüyoruz. Hacim
ağırlığı değerleri için ANOVA testi sonucu
bulunan F-istatistiği, konulardan 18.75 m
konusunun diğerlerinden farklı olduğunu ve bu
farkın %17.1 önemlilik seviyesinde önemli
olduğu belirlenmiştir. Farklılığın bu önem
düzeyinin yüksek çıkması, örnek sayısının
düşük olmasından kaynaklanabilir. Sadece aynı
konuda (18.75 m) (dren orta noktalarının
birleştiği hat boyunca), hacim ağırlıklarının
diğer konularınkinden daha yüksek buna karşın
infiltrasyon
kapasitelerinin
yine
diğer
konularınkinden daha düşük çıkması, bize
hatlar
boyunca
ölçülen
infiltrasyon
kapasitelerinin dren hatlarının yeni veya eski
olmasına göre değil de ve hatta dren hatlarından
olan mesafe ile de değil de, daha çok yüzey
toprağının hacim ağırlığı ile değiştiğini
gösteriyor. Bundan dolayı ölçülen infiltrasyon
kapasiteleri ve her bir infiltrasyon test yerinde
ölçülen hacim ağırlıklarının ortalaması Şekil
1’de karşılıklı olarak işaretlenmiştir. Bu
şekilden de görülebileceği gibi aralarında tam
doğrusal olmasa da bir ilişkinin olduğu açıktır.
Şeklin üzerinde determinasyon katsayısı (r2 =
0.487, P < 0.003) değeri de verilmiştir. Bu
değer ölçülen infiltrasyon kapasitesi değerleri
ile hacim ağırlıkları arasındaki ilişkinin %50’ye
yakın bir kısmının doğrusal olduğunu
göstermektedir. Ek olarak ölçülen infiltrasyon
kapasiteleri ve hacim ağırlıkları arasındaki
ilişkinin derecesi korelasyon katsayısı ile
ölçülmüş ve P < 0.003 seviyesinde r = -0.698
(korelasyon katsayısı) olarak bulunmuştur. Bu
ilişkinin anlamı infiltrasyon kapasitesi, hacim
ağırlığı ile orta derecede ve ters (negatif)
ilişkilidir.
Tablo 4. İnfiltrasyon testlerinin yapıldığı yerlerin yüzey toprağının (0-10 cm) hacim ağırlıkları (g/cm3)
Yeni Toprakaltı Drenaj Lateral Hattından Mesafe
Açık Drenaj Kanalından
Mesafe (m)
0m
4.75 m
18.75 m
37.5 m
1.39
1.52
1.33
1.37
20
1.35
1.18
1.35
1.51
1.22
1.21
1.40
1.56
90
1.35
1.35
1.62
1.32
1.44
1.40
1.49
1.31
160
1.13
1.33
1.37
1.17
1.48
1.35
1.47
1.21
230
1.40
1.21
1.51
1.13
Ortalama
1.34
1.32
1.44
1.32
30
-1
İnfiltrasyon Kapasitesi (cm h )
25
20
15
2
r = 0.487
10
5
0
-5
1,1
1,15
1,2
1,25
1,3
1,35
1,4
1,45
1,5
1,55
-3
Hacim Ağırlığı (g cm )
Şekil 1. Tokat-Kazova tarım işletmesi Çaylı serisi üzerinde ölçülen infiltrasyon kapasiteleri ve
hacim ağırlıkları arasındaki ilişki
73
Hacim Ağırlığı ve Drenaj Sisteminin İnfiltrasyona Etkileri
4. Sonuç
Tokat-Kazova tarım işletmesi arazisindeki
Çaylı ve Oba toprak serileri için önerilebilecek
toprakaltı drenaj sisteminde, lateraller 20-30 m
ara ile döşenebilir. Ayrıca bu drenaj lateral
boruları, serilere ait profillerdeki geçirimsiz
katmanlara yerleştirilebilirler.
İnfiltrasyon kapasitesi ve hacim ağırlık
ölçümleri silajlık mısır hasat sonrası yapılan
araştırma arazisinde, 25-30 yıl ve 3 yıl önce
döşenmiş ortalama 1.43 m derinlikteki dren
hatlarından mesafeye göre toprakaltı drenajı
infiltrasyonu değiştirmemiştir. Bu sonuç,
Fausey and Lal (1989), Lal and Fausey (1992)
ve Hemminger et al. (1998) tarafından bulunan
sonuçlarla örtüşmektedir.
Hatlar boyunca ölçülen infiltrasyon
kapasite ve yüzey toprağı hacim ağırlık
ortalama değerleri dikkate alındığında, hacim
ağırlığındaki %8.5’lik artış, infiltrasyon
kapasitesinde %93.5’lik bir azalışa neden
olmuştur. Ayrıca, infiltrasyon kapasitesi, yüzey
toprağının hacim ağırlığı ile ters orantılı olup
aralarında orta derecede bir ilişki mevcuttur.
Kaynaklar
Blake, G.R. and Hartge, K.H. 1986. Bulk Density, in:
Methods of Soil Analysis, Part 1, ASA, SSSA,
Wisconsin, ABD, Ed. By Klute, 363-376.
Dabney, S.M. and H.M. Selim. 1987. Anisotropy of a
Fragipan Soil: Vertical vs. Horizontal Hydraulic
Conductivity, Soil Sci. Soc. Amer. J., 51, 3-6.
Dao, T.H. 1993. Tillage and Winter Wheat Residue
Management Effects on Water Infiltration and
Storage, Soil Sci. Soc. Am. J., 57, 1586-1595.
Fausey, N.R. and Lal, L. 1989. Drainage-Tillage Effects
on Crosby Kokomo Soil Association in Ohio.II. Soil
Temperature Regime and Infiltrability, Soil Tech., 2,
371-383.
Flocker, W.J., VOMOCIL, J.A. and VITTUM, M.T.
1958. Response of Winter Cover Crops to Soil
Compaction, Soil Sci. Soc. Proc., 22, 181-184.
Gee, G.W. and Bauder, J.W. 1986. Particle-Size Analysis,
in: Methods of Soil Analysis, Part 1, ASA, SSSA,
Wisconsin, ABD, Ed. By Klute, 383-411.
Gumbs, F.A. and Warkentin, B.P. 1972. The Effect of
Bulk Density and Initial Water Content on
Infiltration in Clay Soil Samples, Soil Sci. Soc.
Proc., 36, 720-724.
Güngör, Y. ve Yıldırım, O. 1989. Tarla Sulama Sistemleri,
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları:
1155, 371 s., Ankara.
Hemminger, M.D., Lal, R., Fausey, N.R. and Ward, A.D.
1998. Physical and Hydrological Properties of an
Aeric Fragiqualf as Affected by Distance from
Drainline, in: Proc. of the 7th Ann. Drainage Symp.
by ASAE, 419-428.
Hillel, D., 1982. Introduction to Soil Physics, Academic
Pres, Inc., 364 s., California, ABD.
Jin, C.-X. and Sands, G.R. 2003. The Long-Term FieldScale Hydrology of Subsurface Drainage Systems in
a Cold Climate. Transactions of the ASAE, 46,
1011-1021.
Kao, C., Nedelec, Y. and Zimmer, D. 1998. Surface
Runoff Mechanisms and Modeling in Subsurface
Drained Fields, in: Proc. of the 7th Ann. Drainage
Symp. by ASAE, 258-266.
Klute, A. 1986. Water Retention: Laboratory Methods, in:
Methods of Soil Analysis, Part 1, ASA, SSSA,
Wisconsin, ABD, Ed. By Klute, 635-662.
74
Klute, A. and Dirksen, C. 1986. Hydraulic Conductivity
and Diffusivity: Laboratory Methods, in: Methods of
Soil Analysis, Part 1, ASA, SSSA,Wisconsin, ABD,
Ed. By Klute, 687-734.
Lal, R. and Fausey, N.R. 1992. Corn Yields, Soil
Properties, and Drainage Effects on Crosby-Kokomo
Soil, in: Proc. of the 6th Int. Drainage Symp.,
ASAE, 96-104.
Lal, R. and Taylor, G.S. 1969. Drainage and Nutrient
Effects on a Field Lysimeter Study. I. Corn Yield
and Soil Conditions. Soil Sci. Soc. Amer. Proc. 33,
937-941.
Lal, R. and Taylor, G.S. 1970. Drainage and Nutrient
Effects on a Field Lysimeter Study. II. Mineral
Uptake by Corn. Soil Sci. Soc. Amer. Proc. 34, 245248.
Meek, B.D., Rechel, E.R., Carter, L.M., DeTar, W.R. and
Urie, A.L., 1992. Infiltration Rate of a Sandy Loam
Soil: Effects of Traffic, Tillage and Plant Roots, Soil
Sci. Soc. Am. J., 56, 908-913.
Müller, L. and Schindler, U. 1992a. Durability of AgroAmeliorative Measures on Mineral Lowland Soils
with Heterogeneous Substrate and Hydrologic
Conditions, in: Proc. of the 6th Int. Drainage Symp.,
ASAE, 112-118.
Müller, L. and Schindler, U. 1992b. Subsoil Workability
of Heavy Soils with Shallow Water Tables, in: Proc.
of the 6th Int.Drainage Symp., ASAE, 244-250.
Radcliffe, D.E., Tollner, E.W., Hargrove, W.L., Clark,
R.L. and Golabi, M.H. 1993. Effect of Tillage
Practices on Infiltration and Soil Strength of a Typic
Hapludult Soil After Ten Years, Soil Sci. Soc. Am.
J., 52, 798-804.
Rassam, D.W. and Cook, F.J. 2002. Numerical
Simulations of Water Flow and Solute Transport
Applied to Acid Sulfate Soils, J. Irrig. and Drain.
Engrg., 128, 107-115.
Ritzema, H.P. 1994. Drainage Principles and Applications,
ILRI Publication 16, 1125 s., Netherlands.
Saltalı, K. 1996. Tokat Kazova Yöresi Topraklarında Tuz
Dinamiği ve Sodikleşme Eğiliminin Belirlenmesi,
Doktora Tezi, Gaziosmanpaşa Üniv. Fen Bilimleri
Enstitüsü, 96 s., Tokat
T.ÖZTEKİN, S.ÖZTEKİN
Schwab, G.O., Fangmeier, D.D., Eliot, W.J. and Frevert,
R.K. 1993. Soil and Water Conservation
Engineering, Wiley and Sons, 507 s., New York,
ABD.
Shipitalo, M.J., Nuutinen, V. and Butt, K.R. 2004.
Interaction of Earthworm Burrows and Cracks in a
Clayey, Subsurface-Drained Soil, Agriculture,
Ecosystems & Environment, Applied Soil Ecology,
26, 209-217.
Singer, M.J. and Oster, J.D. 1984. Water Penetration
Problems in California Soils. Land, Air, and Water
Resources Paper No. 10011, Dept. of Land, Air, and
Water Resources. Univ. of California, Davis
Taşova, H. 1997. Kazova Tarım İşletmesi Arazisinin
Toprak Etüdü, Haritalanması ve Sınıflandırılması,
Doktora Tezi, Gaziosmanpaşa Üniv. Fen Bilimleri
Enstitüsü, 187 s., Tokat
Trout, T.J., Sojka, R.E. and Okafor, L.I. 1992. Soil
Management, in: Management of Farm Irrigation
Systems., Edited by Hoffman et al., ASAE
Monograph Number 9, 1040 s., Michigan, ABD.
75
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2007, 24 (2), 77-86
Pedotransfer Functions for the Hydraulic Properties of Layered Soils
Tekin Öztekin1
Bilal Cemek1
Larry C. Brown2
1- Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, 60240, Tokat
2- The Ohio State University, Department of Food, Agricultural and Biological Engineering, Columbus, OH
Abstract: In this study, the pedotransfer functions for the vertical saturated hydraulic conductivity, water
contents at the suctions of 0- (saturation), 60- (drainable porosity), 100-, 330- (field capacity), 1000-, and
15000-cm (permanent wilting point) were developed using easily measurable soil physical and chemical
properties obtained from 34 horizons of nine profiles from a lake origin of Northwest Ohio plain. For this
analysis, the multiple-linear regression analysis by stepwise method was employed. The accuracy of these
functions were evaluated using the measured vertical saturated hydraulic conductivity and water contents at
the field capacity and wilting points from the soils of 19 horizons of five profiles of an alluvial Yeşilırmak
River valley close to the downtown of Tokat city. The results of evaluation showed that the developed
pedotransfer functions for the vertical saturated hydraulic conductivity and field capacity produced under and
over predictions, respectively. The developed pedotransfer functions for the wilting point yielded fair results.
Keywords: pedotransfer functions, pF curve, soil water contents, vertical saturated hydraulic conductivity,
drainable porozity
Katmanlı Toprakların Hidrolik Özellikleri için Pedotransfer Eşitlikler
Özet: Bu çalışmada, göl orijinli Kuzeybatı Ohio’daki bir ovanın dokuz profiline ait 34 horizonundan alınan
toprak örneklerinde ölçülmüş basit toprak fiziksel ve kimyasal özellikleri kullanılarak, düşey doygun hidrolik
iletkenlik, 0- (doygun), 60- (drene edilebilir porozite), 100-, 330- (tarla kapasitesi), 1000-, ve 15000-cm
(devamlı solma noktası) emme basınçlarındaki su içerikleri için pedotransfer eşitlikleri geliştirilmiştir. Bu
işlemde, stepwise yöntemli çoklu doğrusal regresyon analiz yöntemi kullanılmıştır. Geliştirilen eşitliklerin
doğrulukları, Tokat merkeze yakın alüvyal Yeşilırmak vadisinde açılan beş profilin 19 horizonuna ait toprak
örneklerinde ölçülmüş, düşey doygun hidrolik iletkenlik, 330- ve 15000-cm emme basınçlarına karşılık
toprakta tutulan su içerikleri kullanılarak değerlendirilmiştir. Hidrolik iletkenlik ve tarla kapasitesi (330-cm)
için geliştirilmiş eşitlikler sırasıyla düşük ve yüksek sonuçlar üretmiştir. Devamlı solma noktası (15000-cm)
için geliştirilmiş eşitlikler ise orta derecede iyi sonuçlar üretmiştir.
Anahtar kelimeler: pedotransfer eşitlikleri, pF eğrisi, toprak su içerikleri, düşey doygun hidrolik iletkenlik,
drene edilebilir porozite
1. Introduction
The water movement rates into drains and
wells, rates of plant uptake, infiltration, and
evaporation are couple of the aspects affected
by the hydraulic conductivity and water
retention properties of soil. These properties are
often called the hydraulic properties of the soil.
While saturated hydraulic conductivity of a soil
is a measure of its ability to transmit water,
water retention characteristics are an expression
of its ability to store water (Klute and Dirksen,
1986). Hydraulic properties of soil are primarily
dependent on clay type, soil compaction, total
porosity, distribution of pore sizes, pore
geometry, distributions of soil particle sizes
(soil texture), and soil structure. Furthermore,
organic matter mainly affects the hydraulic
properties of soil because of its hydrophilic
nature and soil structure improving effect.
While soil hydraulic characteristics are
being used widely in modeling studies,
measurements of them are time consuming,
difficult, and expensive. Then, pedotransfer
functions (PTFs) can be employed. The PTFs
can be defined as the equations to estimate
directly soil hydraulic characteristics from
easily obtained or measured soil properties such
as bulk density, distributions of particle sizes
(sand, silt, and clay contents), organic matter,
CEC, etc. Derivations of these equations can be
accomplished in a couple of ways such as
generating simple and multiple-linear and
polynomial regression, curve fitting, residual
analysis, stepwise regression, generating
regression equations by artificial neural
networks (ANN), group method of data
handling, etc. In these analyses, relationships
between
soil
hydraulic
characteristics
Pedotransfer Functions for the Hydraulic Properties of Layered Soils
(dependent variables) and easily obtained soil
properties (independent variables) are searched.
Most of the PTFs were developed to
predict single values in soil water characteristic
curve, for example water contents at the matrix
suctions of field capacity (FC) or permanent
wilting point (PWP) (Gupta and Larson, 1979;
Rawls et al., 1982; Bell and van Keulen, 1995;
Salchow et al., 1996; Pachepsky and Rawls,
1999; Cemek et al., 2004). In drainage
simulation models such as DRAINMOD
(Skaggs, 1978), WEPP-WTM (Oztekin, 2000;
Oztekin and Brown, 2001), ADAPT (Chung et
al., 1992), and SWATREN (Feddes et al.,
1978), beside of saturated hydraulic
conductivity (K), not only PWP and FC
corresponding water contents, but as many as
(point estimation) such as those by Saxton et al.
(1986) to represent the whole soil water
characteristic curve (pF) or to predict the
parameters (parameterization) of an expression
to describe the water retention curve such as
those of van Genuchten (1980) or Brooks and
Corey (1964) may be needed for each soil or
layer. From the point estimations, a continuous
curve of soil water retention through the
individual points can be derived either through
interpolation, smoothing, or other data-fitting
techniques. In drainage simulation models,
vertical saturated hydraulic conductivity and
soil water characteristic values are used to
determine vertical seepage and the relationships
between water table depth and drainage
volume-upward flux rates.
Saxton et al. (1986) developed PTFs for
estimating saturated-unsaturated hydraulic
conductivity and water contents at the suctions
of 10-, 20-, 33-, 60-, 100-, 200-, 400-, 700-,
1000-, and 1500-kPa using linear regression.
On the other hand, Tomasella et al. (2000)
derived a PTF to predict the parameters of soil
water retention of the van Genuchten (1980)
equation using data from more than 500
Brazillian soil horizons. Furthermore, as stated
by Vereecken et al. (1992), for the measured
hydraulic properties of 42 Belgian soil types,
Vereecken (1988) had derived PTFs for the van
Genuchten (1980) model for the soil water
retention function and the Gardner (1958)
model for the hydraulic conductivity-pressure
head function. In addition, Wösten and van
Genuchten (1988) derived PTFs for the soil
water retention and hydraulic conductivity
78
equations of van Genuchten (1980) using
regression analysis to relate estimated model
parameters to more easily measured soil
properties such as bulk density and percentages
of silt, clay, and organic matter.
In this study, our purposes are: i) to derive
PTFs of vertical saturated hydraulic
conductivity and water contents at the suctions
of 0-, 60-, 100-, 330-, 1000-, and 15000-cm of
water using easily obtainable soil properties of
34 soil samples from a small Northwest Ohio
watershed, and ii) to validate the derived PTFs
using the properties of 19 soil samples from a
small North Central Turkey watershed.
2. Materials and Methods
The soil data used to derive PTFs was
obtained from the study by Oztekin (2000). In
the year of 1998, a 12.8 ha small, flat
agricultural watershed located in Defiance
county, one of the wetland-reservoirsubirrigation system site in Northwest Ohio was
sampled. From the Soil Survey of Defiance
County (USDA, 1984), the dominant soils at
the site are Paulding clay (dark grayish Brown)
and Roselms silty clay (changing from dark
grayish Brown to gray).These soils are
dominant where clayey sediment was deposited
in glacial lakes (USDA, 1984). The soils have
four and five major layers, respectively. Using
an automatic hydraulicly driven soil sampler
mounted on a pickup (called Gidding’s
apparatus), total of 34 horizons from nine
profiles were sampled with disturbed and
undisturbed soil samples by the cores of 7.6 cm
in diameter and 7.6 cm in height. The soil
particle sizes were determined by the pipette
method (Gee and Bauder, 1986) and dry bulk
density was determined by the core method
(Blake and Hartge, 1986). The organic matter
content was determined after determining total
carbon amounts employing the procedures
given by Post (1956) and Soil Survey Staff
(1972), and later the amounts were multiplied
by 1.724 (van Bemmelon factor). To determine
CEC values, BaCl2-triethanolamine-extractable
acidity of the samples were measured (Peech et
al., 1947), and extractable Ca, Mg, K, and Na
amounts were determined following the
procedures given by Holmgren et al. (1977).
The constant head saturated hydraulic
conductivity test (Klute and Dirksen, 1986) was
applied to the undisturbed soil samples to
T.ÖZTEKİN, B.CEMEK, L.C.BROWN
measure
vertical
saturated
hydraulic
conductivities. The same samples were used to
determine soil water retention at the suctions of
0-(saturation), 20-, 60-(drainable porosity),
330-(field capacity), 1000-, and 15000-cm of
water (permanent wilting point) using the
combination of tension table (Clement, 1966)
and pressure plate extractors (Klute, 1986).
The derived PTFs for the soils from
Northwest Ohio are going to be validated using
the soil hydraulic properties obtained from
Simsek et al. (2007) and Aydın (2006). The
soils from these references were obtained from
the flood plain of Yeşilırmak River and were
developed in an alluvium over lacustrine
materials. These soils were taken along a left
transect perpendicular to the plain by sampling
five profiles with increasing distances from the
river bed. The same methods used for the soils
of Northwest Ohio for determination of the dry
bulk density, saturated hydraulic conductivity,
and water contents at 330- and 15000-cm of
water were used for the soils of Yeşilırmak
River. The hydrometer method (McLean, 1982)
for particle size distribution, the method by
Nelson and Sommers (1982) for the contents of
organic matter, and the method by Richards
(1954) for determination of CEC values were
used in the studies of Simsek et al. (2007) and
Aydın (2006).
To derive PTFs, the multiple-linear
regression analysis by stepwise method was
employed. In the multiple-linear regression
analysis, first, the most essential input variables
were selected using backwards stepwise
method, and then linear, quadratic, and possible
interaction terms of these basic soil properties
were investigated using the Statistical Analysis
System (SAS, 1999). The general form of the
regression equations were:
Y= b0 + b1X1 + … + b7X7 + b8X21+ ….+
b14X72 + b15X1X2 +…+ b35X6X7
where Y is the dependent variable representing
each soil hydraulic parameter; b0 is the
intercept; b1, . . ., b35 are regression
coefficients; and X1–X7 are independent
variables referring to basic soil properties.
The agreements between measured and
PTFs predicted values were analyzed with the
1:1 line, and the statistics of mean residual error
(MRE) and average relative percent error
(ARPE). The equations of MRE and ARPE are
n
(y
MRE 
 xi )
i
i 1
(1)
n
n
(y
ARPE  100 x
i
 xi )
i 1
(2)
n
x
i
i 1
where xi is the measured value, yi is the
predicted value, and n is the total number of
observations. The MRE gives information
whether the PTF is over or under predicting;
and the ARPE expresses this on a percentage
basis.
3. Results and Discussions
The mean, standard deviation (Std. Dev.),
coefficient of variation (CV), and ranges of
bulk density (BD), cation exchange capacity
(CEC), pH, vertical saturated hydraulic
conductivity (Kv), contents of organic matter
(OM), clay (C), sand (S), silt (Si), volumetric
water at 0-cm of water (θ0), 20-cm of water
(θ20), 60-cm of water (θ60), 330-cm of water
(θ330), 1000-cm of water (θ1000), and 15000-cm
of water (θ15000) suctions for the soils of Ohio
were listed in Table 1. At 34 horizons, the Kv
ranged from 0.01 to 8.88 cm/hr with maximum
variability (425.0 %); the sand contents ranged
from 26.55 to 1.70 % with the second highest
variability (66.09 %); and the OM contents
ranged from 0.88 to 5.96 % with the third
highest variability (54.82 %). The water
contents at different suctions produced small
and similar variability.
The properties of soils taken from totally
19 horizons of five profiles of the Yeşilırmak
River plain and used to validate the developed
PTFs were summarized in Table 2. When we
compare the properties of Ohio and Yeşilırmak
soils, we can see some differences. Except for
the pH, Kv, and sand content, the values of
coefficient of variability are higher for the soils
of Yeşilırmak than those for the soils of Ohio
(Tables 1 and 2). Considering the mean values
given in Tables 1 and 2, the higher values of
CEC, clay and silt contents, θ330, and θ15000,
whereas the lower values of pH, Kv, and sand
content were seen in the soils of Ohio.
79
Pedotransfer Functions for the Hydraulic Properties of Layered Soils
Table 1. Descriptive statistics for the physical properties of soils from Northwest Ohio, which were
used to develop PTFs.
Soil Property
Organic matter(%)
Bulk Density(g/cm^3)
CEC(meq/100g soil)
pH
Ver. Sat. Hyd. Con.(cm/hr)
Clay(%)
Sand(%)
Silt(%)
0-cm of water suction
Volumetric 20-cm of water suction
Moisture 60-cm of water suction
Content(%) 330-cm of water suction
1000-cm of water suction
15000-cm of water suction
Mean
1.97
1.47
36.48
5.85
0.36
43.84
9.76
46.43
50.99
50.35
49.91
49.03
47.48
33.27
Min.
0.88
1.11
27.18
4.50
0.01
16.56
1.70
26.02
41.10
40.10
39.50
37.90
37.10
26.20
Max.
5.96
1.67
58.12
7.70
8.88
68.11
26.55
63.18
61.60
61.40
61.30
61.00
60.40
39.00
Std. Dev.
1.08
0.10
7.13
0.95
1.53
11.54
6.45
8.95
4.48
4.53
4.55
4.71
4.46
3.00
CV(%)
54.82
6.80
19.55
16.24
425.00
26.32
66.09
19.28
8.79
9.00
9.12
9.61
9.39
9.02
Table 2. Descriptive statistics for the physical properties of soils from Yeşilırmak River plain,
Tokat-Turkey, which were used to validate the developed PTFs.
Soil Property
Mean
Min.
Max.
Std. Dev.
CV(%)
Organic matter(%)
1.91
0.14
5.28
1.76
92.15
Bulk Density(g/cm^3)
1.29
1.05
1.50
0.12
9.30
CEC(meq/100g soil)
28.22
10.86
45.28
10.46
37.07
pH
8.02
7.38
8.40
0.21
2.62
Ver. Sat. Hyd. Con.(cm/hr)
1.73
0.01
9.46
2.77
160.12
Clay(%)
39.13
14.80
55.40
11.80
30.16
Sand(%)
26.36
17.55
50.65
8.67
32.89
Silt(%)
34.53
24.55
52.00
8.10
23.46
Volumetric 330-cm of water suction
33.60
17.61
39.75
6.11
18.18
Moisture
15000-cm of water
Content(%)
suction
20.13
6.78
27.23
5.08
25.24
To determine the relationship between Kv
and soil properties such as the contents of OM,
C, Si, S; BD; CEC; and pH, the Kv was used as
dependent variable, whereas the soil properties
listed were used as independent variables.
Similar to this relationship, for the relationships
between the water holding capacities of soils at
different suctions (θ0, 20, 60, 330, 1000, 15000) and the
soil properties listed, the θs were used as
dependent variables, whereas the soil properties
were used as independent variables.
In a simple regression analysis, the
correlation coefficients (r) between soil
properties were determined and given in Table
3. The significance levels of the relationships
were also indicated in the table. The most
significant or strong relationships (0.001
probability level) were found between OM with
those of BD, C, S, and Si; CEC with those of
pH and S; C with those of S and Si; S with
80
those of θ60 and θ15000; θ0 with those of θ20, θ60,
θ330, and θ1000; θ20 with those of θ60, θ330, and
θ1000; θ60 with those of θ330 and θ1000; and θ330
with θ1000. From these results, except θ15000,
there are strong relationships among θs. Among
the soil properties, the sand content is the most
effective property affecting θs. A similar result
between S content and θ330 was found by
Cemek et al. (2004). The authors found a
significant negative relationship between θ330
and S fraction. In our research, after the S
content, the C content was the most second
effective property on θs. The relationships
between S contents and θs are better than the
relationships between C contents and θs for all
six θs. The correlation at the 0.05 level between
K and those of OM, CEC, C, S, θ20, θ60, θ330,
and θ1000 were found important.
T.ÖZTEKİN, B.CEMEK, L.C.BROWN
Table 3. The correlation coefficients (r) between the soil properties
Property
BD
CEC
pH
K+
C
S
Si
θ0
OM
-0,743*** -0.206 -0.232 0.381* -0.795*** 0.592*** 0.596*** -0.242
BD
0,160 0,404* -0.119 0,480**
-0,263
-0,427*
-0,327
CEC
0.536*** -0.392* 0.352* -0.532***
-0.073
0.247
pH
-0.178
0.266
-0.201
-0.203
-0.108
K+
-0.336*
0.505*
0.069
-0.293
C
-0.637*** -0.830*** 0.474*
S
0.100
-0.484*
Si
-0.264
θ0
θ20
θ60
θ330
θ1000
θ20
θ60
θ330
-0.277*
-0.297*
-0.274*
-0,285*
-0,260
-0,244
0.294*
0.315*
0.330*
-0.093
-0.081
-0.072
-0.370*
-0.423*
-0.392*
0492*
0.504*
0.492*
-0.542** -0.567*** -0.531**
-0.246
-0.242
-0.252
0.993*** 0.982*** 0.961***
0.997*** 0.979***
0.985***
θ1000
-0.184
-0,354*
0.329*
-0.122
-0.317*
.0409*
-0.494*
-0.171
0.938***
0.945***
0.944***
0.947***
θ15000
-0.396*
0,244
0.276*
0.091
-0.258
0.417*
-0.652***
-0.072
0.303*
0.341*
0.355*
0.331*
0.294*
*** : Correlation is significant at the 0.001 level (2-tailed)
** : Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed)
* : Correlation is significant at the 0.05 level (2-tailed)
+ : K = log(Kv*1000)
81
Pedotransfer Functions for the Hydraulic Properties of Layered Soils
The pedotransfer functions for water
holding capacities at different suctions (p)
developed by using some soil physical and
chemical properties as independent variables
were given in Table 4. The units in these
equations are: % for the contents of OM, C, S,
and Si; g/cm3 for BD; meq/100 g soil for CEC;
%/100 for θ; and cm/h for K. The θp equation in
table is for all kinds of soil suction values (p),
therefore the equation includes the soil suction
value (p). Beside of the soil properties of OM,
BD, C, S, Si involved in PTFs of θ0, θ20, θ60,
θ330, θ1000, and θ15000, the θp equation also
includes the soil properties of CEC and pH.
Grouping or separating the soils by textural
classes to increase the efficiency of functions
was not considered in this study. In the Table,
the determined pedotransfer functions were
given with the coefficients of determination (r2)
for observed vs. predicted values by PTFs, and
standard errors (SE) for the estimates from each
part of pedotransfer functions. The significance
levels of these values were also indicated in the
table. This approximate value for the standard
error (SE) tells us that the accuracy with
determined probability level to expect from our
prediction. The coefficients of determination
for all determined pedotransfer equations of θ
are statistically significant at P < 0.001. The
values of r2 were in the range of 0.51 and 0.86.
The highest value obtained by the θp function is
due to increased number of data value (204 in
place of 34) used to develop this function. The
smallest value was obtained for the
pedotransfer function of θ15000. The obtained
PTF for Kv is also produced the high r2 value
(0.85). The BD, OM, C, S, CEC, and pH were
the soil properties involved in the PTF of Kv.
The developed PTFs were tested by
predicting the soil hydraulic properties (θ330,
θ15000, and K) of Yeşilırmak river plan. To
measure the efficiency of PTFs, the measured
and predicted values of soil hydraulic properties
were depicted on the 1:1 line in Figure 1. As it
can be seen from the figure, both θ330 (field
capacity) and θ15000 (permanent wilting point)
were predicted two times. The firsts of them
were done by the individual PTFs of θ330 and
θ15000 (Table 4), and the seconds of them were
done by the PTFs of θp (Table 4). The general
view of graphs in Fig. 1 indicates that PTFs
developed by Ohio soils are not good predictors
for the soil properties (θ330, θ15000, and K) of
82
Yeşilırmak
river
plan.
Except
one
measurement, both PTFs for the field capacity
yielded over predictions. Furthermore, again
except couple of values, the values by PTF θ330
are higher than those by PTF θp. Therefore,
overall over prediction by θ330 is larger than that
of θp. The statistics of MRE and ARPE are 7.2
cm3/cm3 and 21.42% for the PTF of θ330, 6.6
cm3/cm3 and 19.77% for the PTF of θp,
respectively. The statistics for the PTF of θp are
also better than those for the θ330. The
predictions for permanent wilting point (middle
graph) are better than those for field capacity
(upper graph). Except couple of values, the
permanent wilting points by PTF θ15000 are not
bad. This PTF sometimes produced under
sometimes over predictions. However, the
predictions are not far distances from the 1:1
line. The PTF of θp produced over predictions
for all measurements of permanent wilting
point and its predictions all times are larger
than those by PTF θ15000. The statistics of MRE
and ARPE for the permanent wilting points are
2.7 cm3/cm3 and 13.62% for the PTF of θ15000,
7.5 cm3/cm3 and 37.39% for the PTF of θp,
respectively. The statistics for the PTF of θ15000
are almost three times better than those for the
θp. The predictions by the PTF for saturated
hydraulic conductivity (K) are not good, too.
The PTF produced under predictions for all
measurements. The distances of points from the
1:1 line are far. The statistics of MRE and
ARPE for the K are -1.553 (0.036 cm/hr) and 57.71%, respectively. The under predictions of
K are clear from these negative statistic values.
There can be many reasons getting so poor
predictions by the developed PTFs especially
for field capacity and saturated hydraulic
conductivity. One of them is that the 34 values
or measurements are not adequate number for
development of PTFs. The soil properties of
these 34 measurements are not in enough
diverse to cover a broad range of soil particle
size distribution. It is thought that the
variability differences in soil properties of two
plains as stated before are major reason to get
poor predictions from PTFs. When we consider
specific reasons; one of them can be that the
soils from Ohio are silt dominant while the soils
from Yeşilırmak are sand dominant. The other
one can be that the soil formations are also
different at both locations, one of them lake, the
other one river (alluvial) origins.
T.ÖZTEKİN, B.CEMEK, L.C.BROWN
Table 4. The determined pedotransfer functions of saturated vertical hydraulic conductivity (Kv)
and water contents (θ) (volumetric moisture content) at different suctions
Θ0 = 1.14-0.0251*OM-0.40946*BD+0.0000464*(CxSi)-0.00103*(SixBD)
SE = (0.14)*** (0.010)* (0.08)***(0.0001)* (0.0005)*
r2 = 0.69***
n = 34
Θ20 = 1.115-0.022*OM-0.4*BD+0.00000164*C-0.000007*S
SE = (0.12)*** (0.010)** (0.07)***(0.0001)** (0.0001)**
r2 = 0.72***
n = 34
Θ60 = 1.06-0.023*OM-0.4*BD+0.000000788*(C2xSi)
SE = (0.13)*** (0.010)* (0.07)***(0.0001)**
r2 = 0.70***
n = 34
Θ330 = 0.99-0.33*BD+0.0000242*C-0.0001*S-0.0006*(OMxC)
SE = (0.10)*** (0.060)*** (0.0001)***(0.0001)** (0.0003)*
r2 = 0.68***
n = 34
Θ1000 = 0.877-0.296*BD+0.0000227*C2-0.000097*S2
SE = (0.08)*** (0.050)*** (0.0001)***(0.0001)***
r2 = 0.63***
n = 34
Θ15000 = 6.6-0.062*C-0.066*S-0.062*Si
SE = (2.80)* (0.03)* (0.03)*(0.03)*
r2 = 0.51***
n = 34
θp = 0.877-0.000011*p-0.023*OM-0.32*BD+0.0019*CEC0.00000026*(CECxpH)2+0.0000239*C2+
0.0000147*Si2
SE = (0.08)***(0.0001)***(0.004)***(0.04)***(0.0007)*(0.0001)*(0.0001)*
r2 = 0.86***
n = 204
Log(1000*Kv) = -5.54+3.114*BD+0.387*OM-0.00039*C2-6.3*10-6 *(CEC*pH)2+
0.013*CEC+0.048*C+0.026*S
SE = (0.6861)*** (0.2478)*** (0.0494)*** (0.0001)*** (0.00001)*** (0.0045)***
(0.0145)***(0.0066)***
r2 = 0.85***
n = 34
*** : P < 0.001, ** : P < 0.01, and * : P < 0.05
83
Pedotransfer Functions for the Hydraulic Properties of Layered Soils
0,64
0,59
Predicted Q 330
0,54
0,49
0,44
0,39
0,34
0,29
θ330
0,24
θp
0,19
0,14
0,14
0,19
0,24
0,29
0,34
0,39
0,44
0,49
0,54
0,59
0,64
Measured Q330
0,45
0,4
Predicted Q15000
0,35
0,3
0,25
0,2
0,15
θ15000
θp
0,1
0,05
0,05
0,1
0,15
0,2
0,25
0,3
0,35
0,4
0,45
Measured Q15000
4,2
3,7
Predicted K
3,2
2,7
2,2
1,7
1,2
0,7
0,2
0,2
0,7
1,2
1,7
2,2
2,7
3,2
3,7
4,2
Measured K
Figure 1. The measured versus PTFs predicted volumetric water contents at the suctions of 330(upper graph) and 15 000-cm of water (middle graph), and the saturated hydraulic
conductivity (log (1000Kv)) (lower graph) with the 1:1 lines.
84
T.ÖZTEKİN, B.CEMEK, L.C.BROWN
4. Conclusions
After employment of easily measurable
soil properties of 34 soil samples from each
horizons of nine profiles dug at a lake origin
Northwest Ohio plain, pedotransfer functions
for vertical saturated hydraulic conductivity and
water contents at different suctions were
developed by multiple –linear regression
analysis with stepwise method. The sand
content was found as the highest effecting soil
property on water contents. The highest
coefficients of determinations (r2) were found
for the general pedotransfer equation of water
content (0.86) and saturated hydraulic
conductivity (0.85).
The developed pedotransfer equations
were used to predict hydraulic conductivity and
References
Aydın, M.E. 2006. Soil formation and taxonomy in
Yeşilırmak River terraces. Master Thesis. Graduate
School of Natural and Applied Sciences of
Gaziosmanpaşa University, Turkey, p.49.
Bell, M.A. and H. van Keulen. 1995. Soil pedotransfer
functions for four Mexican soils. Soil Science
Society of American Journal 59:865-871.
Blake, G.R. and K.H. Hartge. 1986. Bulk density. In: A.
Klute (Editor), Methods of Soil Analysis, Part 1, 2nd
ed. Agron. Monogr. 9, ASA, Madison, WI, pp.363375.
Brooks, R.H. and A.T. Corey. 1964. Hydraulic properties
of porous media. Hydrology Paper no. 3. Colorado
State University, Fort Collins.
Cemek, B., R. Meral, M. Apan and H. Merdun. 2004.
Pedotransfer functions for the estimation of the field
capacity and permanent wilting point. Pakistan
Journal of Biological Sciences 7(4):535-541.
Chung, S.O., A. Ward and C.W. Schalk. 1992. Evaluation
of the hydrologic component of the ADAPT water
table management model. Transactions of the ASAE
35(2):571-579.
Clement, C.R. 1966. A simple and reliable tension table.
J.Soil Science 17:133-135.
Feddes, R.A., P.J. Kowalik and H. Zaradyn. 1978.
Simulation of field water use and crop yield.
Simulation
Monographs.
Wageningen,
the
Netherlands: PUDOC.
Gardner, W.R. 1958. Some steady state solutions of the
unsaturated moisture flow equation with application
to evaporation from a water table. Soil Science
85:228-232.
Gee, G.W. and J.W. Bauder. 1986. Particle size analysis.
In: A. Klute (Editor), Methods of Soil Analysis, Part
1, 2nd ed. Agron. Monogr. 9, ASA, Madison, WI,
pp.383-409.
Gupta, S.C. and W.E. Larson. 1979. Estimating soil water
retention characteristics from particle size
distribution, organic matter content, and bulk
density. Water Resources Research 15:1633-1635.
water contents at field capacity and permanent
wilting points for the 19 soil samples of each
horizon of five profiles dug perpendicular to the
Yeşilırmak river plain with varying distances.
Overall, the developed pedotransfer equations
for permanent wilting point yielded acceptable
results, while the developed pedotransfer
equations for the field capacity and saturated
hydraulic
conductivity
produced
weak
performances. The origin differences of soil
formations at two plains, number of samples
used to develop pedotransfer equations, and
high variability of soil properties of Yeşilırmak
soils are being thought as the main reasons to
get poor performances.
Holmgren, G.S., R.L. Juve, and R.C. Geschwender. 1977.
A mechanically controlled variable-rate leaching
device. Soil Science Society of American Journal.
41(6):1207-1208.
Klute, A. 1986. Water retention: Laboratory methods. In:
A. Klute (Editor), Methods of Soil Analysis, Part 1,
2nd ed. Agron. Monogr. 9, ASA, Madison, WI,
pp.635-660.
Klute, A. and C. Dirksen. 1986. Hydraulic conductivity
and diffusivity: Laboratory methods. In: A. Klute
(Editor), Methods of Soil Analysis, Part 1, 2nd ed.
Agron. Monogr. 9, ASA, Madison, WI, pp.687-732.
McLean, E.O. 1982. Soil pH and lime requirement. In:
Methods of Soil Analysis Eds. Page et al.) Part 2, 2nd
Edn. Agron. Monogr. 9, ASA and SSSA, Madison,
WI, pp. 199-224.
Nelson, D.W. and L.E. Sommers. 1982. Total carbon,
organic carbon, and organic matter. In: Methods of
Soil Analysis, Part 2. Microbiological and
Biochemical Properties. SSSA Book Series: 5
(formerly Agronomy Monograph 9) (Ed. A. Klute).
Madison, Wisconsin, USA, pp. 539-579.
Oztekin, T. 2000. Modification and Evaluation of WEPP
Water Table Management Model. Ph.D Thesis, Ohio
State University, Columbus, Ohio. 290 p.
Oztekin, T. and L. C. Brown. 2001. Modification of the
WEPP Hillslope Model for Subsurface Drained
Cropland. 314-317. In Proc. of the International
Symposium on Soil Erosion Research for the 21’th
Century. ed. J.C. Ascough II and D.C. Flanagan.
ASAE.713 p.
Pachepsky, Y.A. and W.J. Rawls. 1999. Accuracy and
reliability of pedotransfer functions as affected by
grouping soils. Soil Science Society of American
Journal 63:1748-1757.
Peech, M.L., A. Dean, and J.F. Reed. 1947. Methods of
soil analysis for soil-fertility investigations. USDA
Circular No. 757. U.S. Government Printing Office,
Washington, D.C.
85
Pedotransfer Functions for the Hydraulic Properties of Layered Soils
Post, G.J. 1956. A study of three methods for
determination of organic carbon in Ohio soils of
several great groups and the profile distribution of
carbon-nitrogen ratios. M.S. Thesis, The Ohio State
University.
Rawls, W.J., D.L. Brakensiek and K.E. Saxton. 1982.
Estimation of soil water properties. Transactions of
the ASAE 25(5):1316-1320, 1328.
Richards, L.A. 1954. Diagnosis and Improvement of
Saline and Alkaline Soils, USDA Handbook, No:60.
Salchow, E., R. Lal, N.R. Fausey and A. Ward. 1996.
Pedotransfer functions for variable alluvial soils in
southern Ohio. Geoderma 73:165-181.
SAS Institute Inc., 1999. SAS/STAT user’s guide. Ver.
8.0. SAS Institute Inc., Cary, NC.
Saxton, K.E., W.J. Rawls, J.S. Romberger and R.I.
Papendick. 1986. Estimating generalized soil-water
characteristics from texture. Soil Science Society of
American Journal 50:1031-1036.
Simsek, H., T. Öztekin and A. Durak. 2007. Variability in
some irrigation related soil properties of the alluvial
soils formed by the Yesilirmak River. Asian Journal
of Chemistry 19(7):1-8.
Skaggs, R.W. 1978. A water management model for
shallow water table soils. Report No. 134. Raleigh,
NC. Water Resources Research Institute, Univ. of
North Carolina. 175 p.
Soil Survey Staff. 1972. Soil Survey Laboratory Methods
and Procedures for Collecting Soil Samples. Soil
Survey Investigations Report No. 1. USDA Soil
Conservation Service. U.S. Govt. Printing Office,
Washington D.C.
86
Tomasella, J., M. G. Hodnett and L. Rossato. 2000.
Pedotransfer functions for the estimation of soil
water retention in Brazilian soils. Soil Science
Society of American Journal 64:327-338.
USDA. 1984. Soil Survey of Defiance County, Ohio.
United States Department of Agriculture-Soil
Conservation Service. 246 p.
Wösten, J.H.M. and M. Th. van. Genuchten. 1988. Using
texture and other soil properties to predict the
unsaturated soil hydraulic functions. Soil Science
Society of American Journal 52:1762-1770.
van Genuchten, M. Th. 1980. A closed-form equation for
predicting the hydraulic conductivity of unsaturated
soils. Soil Science Society of American Journal
44:892-898.
Vereecken, H. 1988. Pedotransfer functions for the
generation of hydraulic properties of Belgian soils.
Ph.D diss. Katholieke Universiteit, Leuven,
Belgium.
Vereecken, H., J. Diels, J. van Orshoven, J. Feyen, and J.
Bouma. 1992. Functional evaluation of pedotransfer
functions for the estimation of soil hydraulic
properties. Soil Science Society of American Journal
56:1371-1378.
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2007, 24 (2), 87-97
Bazı Nohut (Cicer arietinum L.) Çeşitlerinin Farklı Çevrelerde
Antraknoz (Ascochyta rabiei)’a Dayanımları ve Tane Verimleri Üzerine Bir
Araştırma*
Oral Düzdemir1
Cevdet Akdağ1
Yusuf Yanar2
1- Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, 60240, Tokat
2- Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Bu çalışmada farklı nohut çeşitlerinin değişen çevrelerde antraknoza karşı olan dayanımları ile tane
verimlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, dört çevrede (Tokat-Tahtoba, Tokat-Pazar, Tokat-Zile ve
Amasya-Gökhöyük) 15 nohut çeşidi (11 tescilli ve 4 yerel çeşit) ile 2001-2002 yıllarında yürütülmüştür.
Tarla denemeleri tesadüf blokları deneme deseninde 4 tekerrürlü olarak düzenlenmiştir. Denemelerde
antraknoz değerlendirmeleri için 1-9 skalası kullanılmış ve bitki boyu, bitkide bakla sayısı, bitkide tane
sayısı, bitkide tane verimi, dekara biyolojik verim, dekara tane verimi ve bin tane ağırlığı özellikleri
incelenmiştir. Bitkisel özelliklerdeki değişimler üzerinde çeşit ve çevrenin yanı sıra antraknoz hastalığının da
önemli derecede etkisi olmuştur. Dekara tane verimi yıllara ve çevreler göre değişmiş antraknozun yoğun
olduğu alanlarda önemli derecede düşüşler sergilemiştir. Tüm çevrelerde tam dayanıklılık sergileyen bir
tescilli çeşidin olmaması, yerel çeşitlerinde daha çok populasyon niteliğinde olmalarından dayanımlılık
derecelerinin farklılıklar sergilemesi; antraknoza dayanımlılık konusunda yeni genotiplerle yeni çalışmalar
düzenlemesini gerektirmektedir. Bu çalışmanın sonucuna göre en yüksek dekara tane verimini vermesi ve
antraknoza da toleranslı bir çeşit olması nedeniyle Akçin-91, Er-99 ve Gökçe çeşitleri Tokat ve yöresi için
uygun çeşit olarak tavsiye edilebilir.
Anahtar Kelimeler: Nohut, antraknoz, verim
A Research on Yield and Antrachnose (Ascochyta rabiei) Reaction of Some
Chickpea (Cicer arietinum L.) Cultivars Under Different Environmental
Conditions
Abstract: This study was carried out to determine the reactions of chickpea cultivars to antrchnose at
different locations and effects of location on yield. Experiment was conducted with 15 chickpea cultivars (11
sertified and 4 local cultivar) at four different locations in 2001-2002. Experimental design was randomised
block design with four replications. Disease reaction of the cultivar was evaluated by using 1-9 disease rating
scale. Following agronomical data was obtained; Plant height, number of pots, seed, and yield per/plant,
biological yield/da, yield/da, and one thousand seed weight. Results of the study showed that the antrachnose
reaction of the cultivars was changed with location so the agronomical characteristics of the cultivars also
varied with location. Increase in disease severity was reduced the yield significantly. None of the cultivar
tested had resistance to antrachnose at four location, but Akçin-91 was the most tolerant cultivar to the
disease. Based on the results of this study, Akçin-91, Er-99 and Gokce can be the most suitable chickpea
cultivars under Tokat conditions.
Keywords: Chickpea, antracnose, yield
1. Giriş
Nohut, kültüre alınan ilk bitkilerdendir.
Gen merkezi olarak, Türkiye’nin de yer aldığı
Doğu Akdeniz bölgesi gösterilmektedir (Akçin,
1988). Kuru taneleri yüksek oranda protein
(%15-32) ve karbonhidrat (%50-74) içermeleri
yanında fosfor, kalsiyum ve demir gibi
mineraller ile A, B ve Niacin vitaminlerince
zenginliği insanların diyetlerinde önemli yer
almasını sağlar (Smithson et al., 1985).
Tane baklagiller içinde kurağa ve düşük
sıcağa mercimeğin ardından, en dayanıklı ikinci
bitki nohuttur. Toprak isteği açısından fazla
seçici değildir. Drenajı iyi, hafif asit veya alkali
reaksiyonlu, kireçli ve kıraç topraklarda da
yetişmektedir. Vejetatif aksamının küçük
olması ve kazık kök sistemi sayesinde kuraklığa
dayanıklıdır.Yine köklerindeki Rhizobium
bakterileriyle havanın serbest azotundan
faydalanabilmesi, yetiştiriciliğinin kolay olması
ve gelişme döneminin kısalığı; onun tarımsal
önemini arttırmaktadır. Bu haliyle tahıl-nadas
ekim nöbeti sistemlerinde yer alan birkaç
bitkiden biri olmaktadır (Azkan, 1989; Işık,
1992; Sepetoğlu, 1994).
* Bu makale, doktora tezinin bir kısım verileri kullanılarak üretilmiştir.
Bazı Nohut (Cicer arietinum L.) Çeşitlerinin Farklı Çevrelerde Antraknoz (Ascochyta rabiei)’a Dayanımları ve Tane
Verimleri Üzerine Bir Araştırma
Türkiye’de 2005 yılında ekilen tarla
alanlarının %8.5’inde yemeklik tane baklagiller
yer almıştır. Bunun da %39’u nohuda aittir.
Ülkede nohut toplam ekim alanı 630 000 ha ve
üretimi de 650 000 ton’dur (Anonim, 2006).
Dünyanın diğer nohut üreticisi ülkelerindeki
gibi Türkiye’de de nohudun verimini kısıtlayan
en önemli biotik etmen antraknoz hastalığına
neden olan Ascochyta rabiei (Pass) Labr’dır.
Antraknoz fungal bir hastalıktır. Etmeni
Ascochyta rabiei (Pass) Labr dır.Yaşamını
nohut artıkları üzerinde sürdürmektedir (Akdağ,
2001). Fungusun 6 ırkı vardır. Bitkilerde
bunların tümüne dayanım sağlayacak bir genin
olmaması,
çeşitlerle
fungus
arasındaki
etkileşimler nedeniyle; bitkilerin dayanımları
zamanla azalmaktadır. Türkiye’de fungusun 1,4
ve 6. ırkları etkilidir (Dolar ve Gürcan, 1992).
Hastalık gelişimi ve oranı iklim şartlarına
göre değişmektedir. Salgın daha çok kapalı,
yağışlı, nispi nemin yüksek olduğu sıcak
havalarda olmaktadır. Hastalığın yayılmasında
özellikle yağmur önemli bir etkendir. Patojenin
yıldan yıla geçişi ve yayılması, fungusla enfekte
olmuş tohumlar yada tarlada kalan bitkisel
artıklarla olur. Fideden itibaren tüm gelişme
dönemlerinde etkili olabilir. Mücadelesinde
tarla temizliği, ekim nöbeti, temiz tohum
kullanma gibi kültürel yöntemler; tohum ve
salgınlarda yeşil aksam ilaçlaması gibi kimyasal
yöntemler kullanılırsa da en etkilisi dayanıklı
çeşit geliştirmedir (Akdağ, 2001).
Antraknoza dayanımlı çeşit geliştirme
çalışmaları 1980’lerde başlamıştır. Bu yıllara
kadar üreticilerin elinde hastalığa dayanıklı bir
çeşit bulunmamıştır. Türkiye’de halen 21 adet
tescilli nohut çeşidi vardır. Ancak bunların
antraknoza dayanım dereceleri farklılık
göstermekte ve bir kısmı toleranslı bir kısmı da
dayanıklı olarak ifade edilmektedir.
Türkiye’de nohut yazlık ekilmektedir.
Bunda antraknozun etkisini azaltma amacı da
etkendir. Ülkede nohut ekim zamanı bölgelere
göre Şubat ayı ortasından Mayıs' ayına kadar
değişmektedir. Ancak, kıyı bölgelerde kışlık
ekimler de yapılabilmektedir (Sepetoğlu, 1994).
Tane verimi, ekim ne kadar geciktirilirse, bitki
gelişme devrelerinin daha sıcak ve kurak
dönemlere denk gelmesi nedeniyle, o kadar
düşmektedir. Hastalık etkilediği bitkilerin
verimlerinde önemli oranda azalmaya, hatta
bazı yıllarda tüm ürünün kaybedilmesine dahi
yol açmaktadır. Antraknoza dayanıklı çeşitlerle
yapılmış araştırmalarda, kışlık yada erken
yazlık ekimlerde verimin geç ekimlere göre
daha yüksek olmuştur (Toker ve Çağırgan,
1996; Azkan ve ark., 1999, Akdağ, 2001).
Nohutta bitki boyu, bitkide dal, bakla ve
tane sayıları, tane verimi, biyolojik verim, hasat
indeksi ve bin tane ağırlığı gibi özellikler verim
üzerinde etkilidir (Tosun ve Eser, 1975;
Hussasin, 1980; Akdağ ve Engin, 1987; Akdağ
ve Şehirali, 1992; Açıkgöz ve Kıtıkı, 1994).
Bu çalışmada, Tokat ve yöresinde bazı
nohut çeşitlerinin antraknoza dayanımları ile
antraknoza bağlı olarak verim ve diğer bazı
özellikleri
yönünden
performanslarının
belirlenmesi amaçlanmaktadır.
2. Materyal ve Yöntem
2.1. Materyal
Çalışmada kullanılan çeşitlere (11’i tescilli
ve 4’ü köy çeşidi) ait bazı bilgiler Çizelge 1’de
verilmiştir.
Çizelge 1. Denemede kullanılan nohut çeşitlerine ait bazı bilgiler
Çeşit Adı
Aydın-92
Menemen-92
Akçin-91
Aziziye-94
Damla-89
Er-99
Uzunlu-99
Gökçe
Küsmen-99
İzmir-92
Sarı-98
Sıra Nohut
İspanyol
Konya Tipi
Meksika Tipi
88
Temin Yeri
TİGEM
TİGEM
TİGEM
TİGEM
TİGEM
Tar.Bit.Mer.Arş.Ens.
Tar.Bit.Mer.Arş.Ens.
Tar.Bit.Mer.Arş.Ens.
Tar.Bit.Mer.Arş.Ens.
Ege Tar.Arş.Ens.
Ege Tar.Arş.Ens.
Tokat
Tokat
Tokat
Tokat
Islah Merkezi
Ege Tar.Arş.Mer.Ens.
Ege Tar.Arş.Mer.Ens:
Tar.Bit.Mer.Arş.Ens:
D.Ana.Tar.Araş.Ens:
Krd.Tar.Ara.Ens.Ens:
Tar.Bit.Mer.Arş.Ens.
Tar.Bit.Mer.Arş.Ens.
Tar.Bit.Mer.Arş.Ens.
Tar.Bit.Mer.Arş.Ens.
Ege Tar.Arş.Mer.Ens.
Ege Tar.Arş.Mer.Ens.
---------
Özelliği
Tescilli Çeşit
Tescilli Çeşit
Tescilli Çeşit
Tescilli Çeşit
Tescilli Çeşit
Tescilli Çeşit
Tescilli Çeşit
Tescilli Çeşit
Tescilli Çeşit
Tescilli Çeşit
Tescilli Çeşit
Köy Çeşidi
Köy Çeşidi
Köy Çeşidi
Köy Çeşidi
Tane Tipi
Koçbaşı
Koçbaşı
Koçbaşı
Koçbaşı
Koçbaşı
Koçbaşı
Koçbaşı
Koçbaşı
Koçbaşı
Koçbaşı
Koçbaşı
Kuşbaşı
Koçbaşı
Koçbaşı
Koçbaşı
Bin tane Ağ. (g)
350
450
400-430
500
450-500
470-480
500-510
440-460
500-510
450
500-510
---------
Antraknoza day.
Dayanıklı
Tol.- Dayanıklı
Toleranslı
Dayanıklı
Toleranslı
Dayanıklı
Toleranslı
Dayanıklı
Dayanıklı
Tol. – Dayanıklı
Dayanıklı
Hassas
Hassas
Hassas
Hassas
O.DÜZDEMİR, C.AKDAĞ, Y.YANAR
Tarla çalışmaları 2001 ve 2002 yıllarında
Tokat-Tahtoba köyü, Pazar ve Zile ilçeleri ile
Amasya-Gökhöyük olmak üzere 4 farklı
çevrede yürütülmüştür.
Deneme alanları ve yıllarına ilişkin bazı
iklim özellikleri değerleri Çizelge 2’de
verilmiştir. Buna göre, ortalama sıcaklık
değerleri tüm çevrelerde 2001 yılında 2002 yılı
ve çok yıllık değerlere göre daha yüksek
olmuştur. Buna karşın 2001 yılındaki toplam
yağış miktarları 2002 ve uzun yıllara kıyasla
daha düşük ve yağış rejimi de daha düzensiz
olmuştur. 2001 yılında tüm deneme alanlarında
ekimlerin yapıldığı Mart ayından sonraki
aylarda alınan yağış miktarları düşük olmuş ve
kurak bir periyot yaşanmıştır. Bu durum
çevreler içinde özellikle Gökhöyük’te çok etkili
olmuş ve bitkilerin gelişimlerini olumsuz bir
şekilde etkilemiştir. Araştırmanın ikinci yılında
tüm çevrelerde düşen yağış miktarı ilk yıl ve
uzun yıllara göre daha fazla olmuştur. Nispi
nem değerleri de ortalama sıcaklık ve toplam
yağış miktarına benzer bir seyir izlemiş ve ilk
yıl değerleri hem ikinci yıl hem de uzun yıllara
göre daha yüksek olmuştur.
Çizelge 2. Deneme alanları ve yıllarına ait bazı iklim verileri
İklim
Özellikleri Çevre
Mart
11.3
9.3
6.9
11.4
19.9
7.2
12.6
10.2
Nisan
13.5
11.1
12.5
13.0
10.3
12.6
14.7
12.5
13.6
Mayıs
14.4
15.6
16.2
14.3
16.4
16.3
16.3
18.4
17.7
Aylar
Haziran
Temmuz
20.2
23.6
18.8
23.2
19.5
22.1
21.2
24.9
19.6
24.8
19.5
22.0
22.9
25.9
21.3
22.8
21.4
23.7
2001
Pazar1
2002
Uzun Yıl.
2001
Ortalama Zile2
2002
Sıcaklık
Uzun Yıl.
(0C)
2001
G.Höyük 2002
Uzun Yıl.
2001
Tahtoba 2002
Uzun Yıl.
2001
19.3
39.6
92.2
5.6
1.0
Pazar
2002
29.2
68.4
16.8
57.6
37.6
Uzun Yıl.
38.2
62.4
59.5
38.6
10.4
2001
31.7
26.5
112.1
3.4
0.3
Toplam Zile
2002
9.8
85.3
43.6
34.6
14.2
Yağış
Uzun Yıl.
38.5
62.7
60.0
38.1
10.9
(mm)
2001
21.0
14.0
104.0
0.0
0.0
G.Höyük 2002
21.0
40.0
2.0
29.0
8.0
Uzun Yıl.
45.7
50.1
36.0
13.7
2001
36.6
36.5
95.8
0.0
0.0
Tahtoba 2002
44.3
112.6
12.0
47.7
56.4
Uzun Yıl.
2001
64.4
68.0
75.9
60.6
64.4
Pazar
2002
63.8
76.6
65.1
76.4
70.4
Uzun Yıl.
59.8
59.5
60.2
57.8
55.0
2001
62.5
67.0
72.6
60.1
66.8
Nispi
Zile
2002
64.1
75.4
64.0
66.7
63.7
Nem
Uzun Yıl.
59.3
58.9
59.7
56.9
53.7
(%)
2001
53.8
54.5
57.2
47.9
50.5
G.Höyük 2002
54.4
57.9
45.7
50.7
52.0
Uzun Yıl.
58.0
58.0
55.0
54.0
2001
Tahtoba 2002
Uzun Yıl.
Kaynaklar: 1- Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü Kayıtları, Tokat.
2- Zile Meteroloji İstasyonu Kayıtları, Tokat.
3- TİGEM Gökhöyük Üretme Çiftliği Müdürlüğü Kayıtları, Gökhöyük/Amasya.
4- Şeker Şirketi Artova Şefliği Kayıtları, Artova/Tokat.
Deneme alanları toprakları, 2001-Pazar’da
siltli-killi-tınlı, diğer alanlarda killi-tınlı ve tınlı
tekstür sınıfına girerken, 2002’de ise tüm
deneme alanları toprakları killi ve tuzsuzdur
(%0.029-0.049). Bu alanlar hafif alkali
reaksiyonlu olup sadece 2001-Gökhöyük orta
Ağustos
23.3
21.4
21.7
24.3
22.5
21.6
25.9
23.4
23.4
Eylül
19.6
18.8
17.8
20.8
20.0
17.9
22.6
21.1
Top./Ort.
17.9
16.9
16.7
18.6
19.1
16.7
20.1
18.5
1.2
11.2
7.0
10.6
14.3
5.5
22.0
37.0
6.6
9.2
16.9
20.4
11.4
17.7
6.5
36.4
17.5
0.0
48.0
179.3
232.2
233.8
191.2
238.2
233.2
161.0
185.0
31.8
28.2
209.9
318.1
65.5
72.1
56.8
68.0
68.1
54.7
48.9
53.3
55.0
66.8
75.0
60.2
61.7
69.5
58.4
49.2
56.9
66.5
71.3
58.5
65.5
67.4
57.4
51.7
52.9
alkalidir. Organik madde oranları %1.25-2.66
arasındadır. İlk yıl Pazar ve Tahtoba’nın
organik madde oranları orta, diğerlerininki
azdır. Kireç içerikleri %2.6 ile %48.4 arasında
değişmiştir. Tahtoba çok fazla kireçli ve çok
kireçli özellik gösterirken, diğerleri az ve kireçli
89
Bazı Nohut (Cicer arietinum L.) Çeşitlerinin Farklı Çevrelerde Antraknoz (Ascochyta rabiei)’a Dayanımları ve Tane
Verimleri Üzerine Bir Araştırma
özellik sergilemişlerdir. Gökhöyük dışında tüm
deneme çevrelerinde, bitkiye elverişli fosfor
oranları nohudun ihtiyaç duyduğundan yüksek,
potasyum miktarları ise yeterlidir.
2.2. Metot
Tarla denemeleri Tesadüf Blokları Deneme
deseninde 4 tekerrürlü olarak düzenlenmiştir.
Çeşitler 5 m x 0.40 m x 6 sıra (toplam 12 m2)
parsellerde 10 cm sıra üzeri mesafe ile ekilmiş,
aralarında boşluk bırakılmamıştır.Blok baş ve
sonuna gelenlerde kenar tesiri olarak dış
taraflara birer sıra daha ekilmiştir. Ekimden
önce her bir parsele 15 kg/da (2.7 kg N/da ve
6.9 kg P 2O5/da) hesabı ile Diamonyum fosfat
(DAP) gübresi verilmiştir. Gerekli bakım
işlemleri uygun ve eşit olarak yürütülmüştür.
Ekimler ilk yıl 26 Mart (Pazar), 27 Mart
(Gökhöyük), 28 Mart (Zile), 29 Mart 2001
(Tahtoba); ikinci yılda sırasıyla 19 ve 18 Mart,
7 ve 12 Nisan 2002 tarihlerinde yapılmıştır.
Gözlemler, her çeşitte parsel başlarından
50’şer cm ile blok baş ve sonlarındaki çeşitlerde
en dıştaki birer sıra kenar tesiri bırakıldıktan
sonra kalan alanda yapılmıştır.
Çeşitlerin antraknoza karşı reaksiyonları
doğal enfeksiyon koşullarında bitkilerin
çiçeklenme, bakla bağlama ve tane oluşum
devrelerinde 1-9 skalası ile belirlenmiştir.
Akçin (1988)’nin belirttiğine göre, hasat
esnasında belirlenen 15 adet bitkide; bitki boyu,
bitkide bakla sayısı, bitkide tane sayısı ve
verimi, bin tane ağırlığı özellikleri saptanmıştır.
Dekara biyolojik verim ile dekara tane verimi
de tüm hasat parsel alanı verimlerinin dekara
dönüştürülmesi ile hesaplanmıştır.
2.3. Verilerin Değerlendirilmesi
İki yıl süreyle yürütülen bu çalışmada
2001 yılında Gökhöyük’te yoğun kuraklık ve
Meksika yerel çeşidinin de tüm çevrelerde
antraknoza karşı aşırı hassasiyet göstermesi
nedeniyle sağlıklı veri elde edilememiştir. 2001
yılı Gökhöyük ile Meksika tipi yerel çeşide ait
veriler değerlendirmeye alınmamıştır. Deneme
sonuçları çevreler üzerinden birleştirilerek
varyans analizine tabii tutulmuş ve önemli
çıkan ortalamalar arası farklılıklara Duncan
çoklu
karşılaştırma
testi
uygulanmıştır
(Düzgüneş ve ark., 1987).
3. Bulgular ve Tartışma
3.1. Antraknoz Gözlemleri
Nohut çeşitlerinin araştırma çevrelerine
göre antraknoza dayanımlarına ait sonuçlar
ortalama olarak Çizelge 3’de verilmiştir.
Çizelge 3. Nohut çeşitlerinde çevrelerde görülen antraknoz hastalığı oranları (1-9 skalası)
Çevreler
Çeşitler
Aydın-92
Menemen-92
Akçin-91
Aziziye-94
Damla-89
Er-99
Uzunlu-99
Gökçe
Küsmen-99
İzmir-92
Sarı-98
Sıra Nohut
İspanyol
Konya Tipi
Meksika Tipi
Pazar
2001
3
4
4
4
5
2
4
4
5
2
5
7
8
7
9
1- Çok Yüksek Dayanıklı
6- Orta Derece Duyarlı
Zile
2002
2
4
3
5
3
2
5
2
4
2
4
6
8
6
9
2001
5
5
5
5
5
5
7
3
7
5
7
7
7
6
9
2- Yüksek Dayanıklı
7-Yüksek Duyarlı
2002
2
3
1
3
4
3
2
2
5
2
6
6
7
4
8
3- Dayanıklı
8- Yüksek Duyarlı
Çeşitlerin antraknoz değerleri çevrelere
göre değişmiştir. Özellikle 2001’de Gökhöyük
harici çevrelerde yağış düzensizliğine bağlı
yoğun bir epidemi görülmüş, ancak Tahtoba’da
90
Gökhöyük
2001
2002
1
1
1
2
1
1
1
2
1
1
1
2
1
2
1
2
1
6
1
2
1
2
1
2
1
3
1
2
1
7
2001
1
2
2
2
3
1
2
2
3
1
3
3
2
2
7-8
4- Orta Derecede Dayanıklı
9- Çok Yüksek Duyarlı
Tahtoba
2002
1
1
1
1
2
1
2
2
2
1
3
3
2
2
5-6
5- Toleranslı
daha az olmuştur. Tüm çevrelerde Meksika
yoğun, İspanyol, Konya, Sıra Nohut, Sarı-98 ve
Damla-89 çeşitleri de değişen oranlarda
antraknozdan etkilenmişlerdir.
O.DÜZDEMİR, C.AKDAĞ, Y.YANAR
Araştırmada incelenen özelliklerin varyans
analizine ilişkin F değerlerinin önemlilik
düzeyleri Çizelge 4’te verilmiştir. Tüm
özellikler çeşit, çevre ve çeşit x çevre
etkileşimlerine göre 0.01 önem düzeyinde
farklılıklar sergilemişlerdir.
Çizelge 4. Araştırmada incelenen özelliklere ait F değerleri önemlilik düzeyleri
Özellikler
Çeşit
Çevre
Çeşit x Çevre
Bitki boyu
**
**
**
Bitkide bakla sayısı
**
**
**
Bitkide tane verimi
**
**
**
Biyolojik verim
**
**
**
Dekara tane verimi
**
**
**
Bin tane ağırlığı
**
**
**
** : 0.01 düzeyinde önemli
Bitki boyu çevrelere göre 28,1-48,4 cm
arasında değişmiştir. En uzun bitki boyu, 2001
yılında Pazar (48,4 cm) ile Zile’de (45,6 cm);
en kısa da 2002’de Zile’de (28,1 cm)
belirlenmiştir. Çeşitlerin bitki boyu ortalamaları
35,7-44,3 cm arasında değişirken, Uzunlu-99
(44,3 cm) en uzun, Er-99, Gökçe, Küsmen, Sıra
Nohut ve İspanyol en son Duncan grubuna
girerek en kısa boylu çeşitler olmuşlardır.
Araştırmada çeşitler çevreler ile etkileşim
sergilemişlerdir. Örneğin Uzunlu-99 2001’de
Zile’de en düşük değeri veren çeşitlerden
biriyken, diğer çevrelerde en yüksek değerleri
vermiştir (Çizelge 5).
Çizelge 5. Nohut çeşitlerinin çevrelere göre bitki boyu ile bitkide bakla sayısı ortalamaları ve Duncan
gruplandırmaları
Bitki boyu (cm)
2001
Çeşitler
Aydın-92
Menemen-92
Akçin-91
Aziziye-94
Damla-89
Er-99
Uzunlu-99
Gökçe
Küsmen-99
İzmir-92
Sarı-98
Sıra Nohut
İspanyol
Konya Tipi
Ortalama
Pazar
51,5 ab
50,9 abc
48,6 b-e
49,5 bcd
45,4 de
43,6 e
55,5 a
45,7 cde
44,2 de
51,2 ab
48,8 b-e
48,2 b-e
43,9 e
48,5 b-e
48,2 a
Zile
53,5 a
51,9 a
45,3 cde
41,6 def
48,6 abc
44,0 c-f
44,7 c-f
45,6 b-e
46,5 bcd
50,6 ab
45,1 c-f
40,4 ef
39,6 f
40,6 ef
45,6 a
T.Oba
40,5 bc
44,3 ab
40,8 bc
43,2 ab
37,6 c
39,3 bc
47,4 a
37,3 c
37,5 bc
43,5 ab
43,2 ab
37,4 c
40,0 bc
39,3 bc
40,9 b
Pazar
38,2 a-d
40,1 abc
37,4 bcd
38,3 a-d
35,5 cde
34,5 de
42,4 ab
34,0 de
31,4 e
42,7 a
37,0 cd
33,2 de
37,5 a-d
36,9 cd
37,1 c
Zile
28,1 ab
30,3 ab
30,1 ab
29,4 b
26,5 b
24,9 b
33,0 a
24,9 b
27,1 b
29,8 ab
28,9 ab
26,4 b
27,3 b
27,2 b
28,1 d
2002
G.höyük
35,1 bcd
38,1 bc
35,7 bcd
36,9 bcd
32,0 d
32,5 d
43,9 a
31,7 d
32,3 d
38,3 b
35,7 bcd
32,4 d
32,7 cd
36,2 bcd
35,2 c
T.Oba
36,3 bcd
37,6 bc
34,8 b-e
35,1 b-e
33,4 b-e
31,3 de
43,5 a
31,9 de
30,5 e
37,9 b
36,5 bcd
32,4 cde
34,0 b-e
32,4 cde
34,8 c
Ortalama
40,4 bc
41,9 b
38,9 bcd
39,1 cd
37,0 de
35,7 e
44,3 a
35,9 e
35,9 e
42,0 b
39,3 cd
35,8 e
36,4 e
37,3 cde
Bitkide bakla sayısı (adet)
2001
2002
Çeşitler
Pazar
Zile
T.Oba
Pazar
Zile
G.höyük
T.Oba
Aydın-92
19,0 cd
31,1 ab
18,8 a
19,6 a
9,83 a
14,4 b
22,6 ab
Menemen-92
19,5 cd
28,5 abc
18,7 a
20,2 a
9,05 a
14,5 b
24,2 ab
Akçin-91
17,9 cd
23,0 a-f
14,9 a
14,3 a
10,53 a
18,0 ab
22,1 ab
Aziziye-94
20,9 bcd
14,4 f
15,4 a
19,8 a
10,10 a
17,4 ab
22,4 ab
Damla-89
23,6 a-d
30,5 ab
15,0 a
18,6 a
12,70 a
22,9 ab
30,0 ab
Er-99
21,6 a-d
25,3 a-d
14,6 a
18,0 a
10,33 a
16,0 ab
22,7 ab
Uzunlu-99
16,1 cd
15,0 df
12,5 a
15,3 a
7,80 a
16,1 ab
19,7 ab
Gökçe
22,3 a-d
22,0 b-f
15,4 a
16,1 a
10,33 a
24,9 a
23,1 ab
Küsmen-99
16,3 cd
18,0 def
11,0 a
14,0 a
7,25 a
14,2 b
14,5 b
İzmir-92
18,5 cd
23,8 a-f
16,3 a
16,3 a
10,78 a
18,2 ab
22,8 ab
Sarı-98
13,3 d
18,6 c-f
14,1 a
14,1 a
9,25 a
12,9 b
23,3 ab
Sıra Nohut
31,0 a
32,6 a
15,0 a
18,9 a
12,95 a
19,8 ab
25,2 a
İspanyol
29,8 ab
24,9 a-e
14,7 a
15,3 a
10,38 a
16,7 ab
21,6 ab
Konya Tipi
23,8 abc
18,1 def
17,1 a
17,5 a
9,33 a
18,0 ab
24,0 ab
Ortalama
21,0 ab
23,3 a
15,3 c
17,0 bc
10,0 d
17,4 bc
22,3 a
** Aynı sütunda aynı harflerle gösterilen ortalamalar arasındaki farklılıklar 0.01 seviyesinde önemli değildir.
Ortalama
19,3 abc
19,2 abc
17,2 b-e
17,2 b-e
21,1 ab
18,4 bcd
14,6 de
19,2 abc
13,6 e
18,1 bcd
15,1 de
22,2 a
19,0 abc
18,3 bcd
91
Bazı Nohut (Cicer arietinum L.) Çeşitlerinin Farklı Çevrelerde Antraknoz (Ascochyta rabiei)’a Dayanımları ve Tane
Verimleri Üzerine Bir Araştırma
Nohutta bitki boyu yüksek bir kalıtım
derecesine sahiptir (Misra, 1991). Ancak
özelliğin oluşumunda çevre şartları da etkili
olmakta ve bunlara göre de değişimler
göstermektedir (Saxena and Singh, 1985).
Çeşitler arasında en yüksek bitki boyu değerini
veren Uzunlu-99, az dallanan, uzun boylu bir
çeşittir. Çeşit x çevre etkileşimlerine göre
Uzunlu-99’un 2001-Zile’de bitki boyu değeri
oldukça düşük olmasına rağmen, diğer
çevrelerde ise tam tersi yüksektir. Bunda
antraknozun önemli etkisi söz konusudur.
Çünkü 2001’de, özellikle nohudun vejetatif
gelişimini yaptığı Mayıs ayında, tüm çevreler
içinde en yüksek yağış Zile’ye (112.1 mm)
düşmüştür. Ayrıca havanın sürekli kapalıbulutlu olması, yüksek nispi nem değeri de bu
çevrede antraknozun gelişimini teşvik etmiştir.
Çizelge 3’ten görüleceği üzere, 2001- Zile’de
Uzunlu-99’a ait skala değeri 7’dir. Diğer yıl
ve çevrelerde ise 2’nin üstüne çıkmamıştır. Bu
çeşidin 2001- Zile’de oldukça yüksek oranda
antraknoz hastalığına maruz kalması ve yoğun
bir stres yaşaması, gelişim performansına da
yansımıştır.Yine tespit edilmemekle beraber bu
çevrede etkin olan antraknoz ırkı, diğer
çevrelere göre farklı ve Uzunlu-99’un duyarlı
olduğu bir ırk olabilir.
Bitkide bakla sayısına ait çevre
ortalamaları 15.3-23.3 adet/bitki arasındadır ve
2001-Zile (23.3 adet/bitki) ile 2002-Tahtoba
(22.3 adet/bitki) en yüksek değerleri veren
çevrelerdir. En düşük de 2001-Tahtoba’da
saptanmıştır. Çeşit ortalamaları da 13.6-22.2
adet/bitki arasında yer almıştır. En yüksek bakla
sayısı Sıra Nohut’ta belirlenirken, onu Damla89, Aydın-92, Gökçe, Menemen-92 ve İspanyol
izlemiştir. En az bakla sayısını ise Küsmen-99
vermiştir. Çeşit x çevre etkileşimleri de bitkide
bakla
sayısındaki
değişimlerde
etkili
olmuşlardır. Örneğin, Küsmen-99 2001Tahtoba, 2002-Zile ve Pazar’da ilk duncan
grubundayken 2001-Zile ve 2002-Gökhöyük’de
en son gruba girmiştir (Çizelge 5).
Nohutta bitkide bakla sayısı önemli verim
unsurlarından biridir (Akdağ ve Engin, 1987;
Açıkgöz ve Açıkgöz, 1994). Özelliğin
oluşumunda genotip önemli bir rol alsa da
(Pandey and Tıwari, 1983; Misra, 1991),
çevresel etmenlere göre de değişim gösterdiği
farklı araştırıcılar tarafından vurgulanmıştır
(Singh et al. 1987; Rubio et al. 1998; Mart,
2000). Çalışmanın yürütüldüğü 2001-2002
92
yıllarında tüm çevrelerde iklim şartları
açısından birbirinden oldukça farklı iki yıl
yaşanmıştır. Tüm alanlarda 2001’de düşen
toplam yağış miktarı 2002’ye oranla daha
düşük, ortalama sıcaklıklar ise daha yüksek
olmuştur. Ayrıca 2001’de yağışın büyük bir
kısmı mayısta düşmüştür. Bu dönemde görülen
yoğun bulutluluk ve kapalı hava bitkilerin
çiçeklenmesini geciktirdiği gibi antraknoz
içinde oldukça uygun bir ortam oluşturmuştur.
Nitekim ilk yıl üç çevrede okunan hastalık skala
değerleri aynı çevrelerin ikinci yılına göre
nispeten yüksek tespit edilmiştir. Çeşitlerinde
çevrelere göre hastalık değerlerinde değişimler
saptanmıştır. Nitekim antraknoza dayanıklı
olduğu ifade edilen Küsmen-99’da bu durum
kendini belirgin bir şekilde göstermiştir.
Antraknoz değerlerinin daha düşük olduğu iki
çevrede en üst gruplarda yer alırken değerlerin
yüksek olduğu çevrelerde en alt gruplarda yer
almıştır. Bu durum biotik bir çevresel etmen
olan fungus ırkının çeşidin dayanıklılık
sergilediği ırklardan farklı bir ırk olabileceği
şeklinde yorumlanabilir.
Nohutta birim alan tane verimi üzerinde
önemli etkisi olan bitkide tane verimine ait
çevre ortalamaları 3.2-9.4 g arasında
değişmiştir. Bitki başına en yüksek tane verimi
2002-Tahtoba'da saptanırken, en düşük de
2002-Zile’de belirlenmiştir. Çevreler içinde
bitkide tane veriminde en yüksek değeri veren
Tahtoba’nın diğer çevrelerle kıyaslandığında
daha fazla ve düzenli bir yağış almış olması,
Pazar ve Zile’de her iki yılda da Tahtoba’ya
göre daha yoğun bir antraknoz salgınının
olması önemli rol oynamıştır. Çeşitlerin bitkide
tane verimleri de 4.8-8.0 g arasında değişmiştir.
Çeşitler içinde en yüksek bitkide tane verimini
Gökçe verirken en düşük Küsmen-99 vermiştir.
Nohutta çeşitlerinin tane irilikleri tane yapısına
göre farklılıklar gösterir. En iri tane grubu olan
koçbaşı tanelerin ağırlıkları diğer tane
gruplarına kıyasla daha fazladır. Araştırmada en
çok bakla sayısını veren çeşit Sıra Nohut’tur.
Ancak bunun taneleri kuşbaşı grubuna aittir.
Dolayısıyla da tanelerinin ağırlıkları düşük
olmaktadır. Gerek tane iriliği ve gerekse bitkide
tane veriminin oluşumunda genotipin oldukça
önemli bir yeri vardır (Adhikari and Pandey,
1983). Denemede incelenen nohut çeşitlerinin
bitkide tane verimleri çevrelere göre değişim
sergilemiştir. Örneğin Konya çeşidi Tahtoba’da
bitki başına en yüksek tane verimi veren çeşitler
O.DÜZDEMİR, C.AKDAĞ, Y.YANAR
arasındayken, 2001-Zile ve 2002-Gökhöyük’de
daha düşük tane verimi veren çeşitler arasında
yer almıştır (Çizelge 5). Konya çeşidi
antraknoza duyarlı bir yerel çeşittir (Çizelge 3).
Farklı çevrelerde 14 nohut çeşidinin
antraknoza
dayanımları
ve
verim
performanslarının
değerlendirildiği
bu
çalışmada, çevrelerin dekara biyolojik verim
ortalamaları
199.9-409.7
kg
arasında
değişmiştir. En yüksek verim 2002’de
Tahtoba’da elde edilmiş, 2001- Zile ve 2002Gökhöyük onu takip etmiştir. En düşük değer
de 2002 yılında Zile’de belirlenmiştir. Tüm
çevreler içinde Tahtoba’da toplam yağış miktarı
ve dağılımları her iki yılda da diğer çevrelere
göre daha fazla ve düzenli olmuştur.
Dolayısıyla bu durum, adı geçen çevrede dekara
biyolojik verim değerlerinin olumlu yönde
etkilemiştir. Çeşitlere ait dekara biyolojik verim
ortalamaları
278,2-386,0
kg
arasında
saptanmıştır. En yüksek değeri Sarı-98
verirken, Küsmen-99 en düşük değeri vermiştir.
Çeşit x çevre etkileşimleri incelendiğinde,
antraknoza hassas İspanyol yerel çeşidi 2002
yılında Tahtoba, Zile ve Gökhöyük’de en
yüksek değeri veren çeşitlerden olurken,
2001’de antraknoz salgınının yoğun olduğu
Pazar ve Zile’de en düşük değeri veren çeşitler
arasında olduğu görülecektir (Çizelge 6).
Çizelge 6. Nohut çeşitlerinin çevrelere göre bitkide tane verimi ile dekara biyolojik verim ortalamaları ve
Duncan gruplandırmaları
Bitkide tane verimi (g)
2001
Çeşitler
Aydın-92
Menemen-92
Akçin-91
Aziziye-94
Damla-89
Er-99
Uzunlu-99
Gökçe
Küsmen-99
İzmir-92
Sarı-98
Sıra Nohut
İspanyol
Konya Tipi
Ortalama
Pazar
6.4 a-d
7.1 a-d
6.1 bcd
7.4 a-d
7.8 a-d
7.1 a-d
4.6 d
7.7 a-d
3.9 d
5.8 cd
4.9 d
9.4 abc
10.3 a
9.8 ab
7.0 b
Zile
10.5 ab
11.3 a
9.6 abc
6.4 c
10.7 a
9.6 abc
6.0 c
8.3 abc
6.7 bc
9.2 abc
8.8 abc
11.2 a
9.9 abc
7.5 abc
9.0 a
T.Oba
6.3 a
7.5 a
6.5 a
7.5 a
5.3 a
6.6 a
5.8 a
7.4 a
4.8 a
6.8 a
7.6 a
6.1 a
6.7 a
8.5 a
6.7 b
Pazar
Zile
5.1 a
3.1 a
5.7 a
2.9 a
4.9 a
3.7 a
6.2 a
3.5 a
5.5 a
3.7 a
5.9 a
3.2 a
4.7 a
3.1 a
6.8 a
3.1 a
5.1 a
1.9 a
4.2 a
4.2 a
5.3 a
3.4 a
4.9 a
3.0 a
4.7 a
3.1 a
6.4 a
3.0 a
5.4 b
3.2 c
Dekara biyolojik verim (kg)
2002
G.höyük
4.6 c
5.0 bc
7.6 bc
8.9 b
8.0 bc
6.8 bc
5.0 bc
12.4 a
5.9 bc
6.3 bc
6.4 bc
6.6 bc
6.8 bc
8.4 bc
7.0 b
T.Oba
8.8 ab
9.5 a
9.7 a
10.5 a
9.2 ab
10.3 a
7.9 ab
10.0 a
5.4 b
9.3 ab
10.7 a
9.0 ab
10.2 a
11.3 a
9.4 a
2001
2002
Çeşitler
Pazar
Zile
T.Oba
Pazar
Zile
G.höyük
T.Oba
Aydın-92
378,7 a
433,0 a-d
291,6 bc
376,4 ab
171,1 a
338,3 ab
399,1 ab
Menemen-92 322,7 a-e
441,3 abc
293,5 bc
340,4 abc
201,7 a
362,0 ab
423,9 ab
Akçin-91
373,2 ab
427,5 a-d
309,7 bc
381,0 ab
241,7 a
357,0 ab
402,8 ab
Aziziye-94
287,9 a-f
333,2 cde
334,0 bc
350,5 abc
199,1 a
344,2 ab
420,6 ab
Damla-89
233,2 d-g
485,8 a
286,0 bc
406,9 a
199,1 a
336,4 ab
355,3 ab
Er-99
242,3 c-g
424,8 a-d
321,1 bc
361,9 ab
194,8 a
358,5 ab
406,1 ab
Uzunlu-99
270,3 b-f
337,7 b-e
277,7 bc
305,7 abc
183,9 a
299,6 b
417,2 ab
Gökçe
328,1 a-d
386,3 a-e
300,2 bc
396,1 a
206,3 a
391,3 ab
403,7 ab
Küsmen-99
188,0 fg
333,9 cde
274,0 bc
305,7 abc
182,4 a
321,0 ab
342,1 b
İzmir-92
342,3 abc
443,1 ab
354,3 abc
335,6 abc
219,9 a
368,0 ab
406,6 ab
Sarı-98
366,7 ab
408,1 a-d
446,2 a
389,4 ab
218,3 a
412,5 a
461,2 a
Sıra Nohut
218,2 efg
328,0 de
255,0 c
285,0 bc
205,9 a
331,2 ab
392,6 ab
İspanyol
135,7 g
288,7 e
376,4 ab
249,4 c
188,4 a
365,5 ab
453,1 a
Konya Tipi
290,4 a-f
362,7 b-e
331,3 bc
308,5 abc
185,2 a
357,2 ab
451,7 ab
Ortalama
284,0 c
388,2 ab
317,9 bc
342,3 b
199,9 d
353,1 abc
409,7 a
** Aynı sütunda aynı harflerle gösterilen ortalamalar arasındaki farklılıklar 0.01 seviyesinde önemli değildir.
Kuraklığa dayanıklı olan nohut, sulamasız
alanlarda yetiştirilmekte ve antraknozun
etkisinden kaçınmak için de ekimler yaz başına
kadar geciktirilmektedir. Bu nedenle ilkbahar
etkili yağışları kaçırılmaktadır (Akçin, 1988;
Ortalama
6.4 bc
7.0 ab
6.8 ab
7.2 ab
7.2 ab
7.1 ab
5.3 cd
8.0 a
4.8 d
6.5 abc
6.7 abc
7.2 ab
7.4 ab
7.8 ab
Ortalama
341,2 b
340,8 b
356,1 ab
324,2bcd
328,8bcd
330,1 bc
298,9cde
344,7 b
278,2 e
352,8 ab
386,0 a
288,0 de
293,9cde
326,7bcd
Sepetoğlu, 1994). Bu durumda, bitkiler yüksek
sıcaklığın da etkisiyle vejetatif gelişimlerini
tamamlayamadan erken dönemde generatif
devreye geçmektedirler. Böylece verim ve
verim unsurlarına ait değerler düşmektedir
93
Bazı Nohut (Cicer arietinum L.) Çeşitlerinin Farklı Çevrelerde Antraknoz (Ascochyta rabiei)’a Dayanımları ve Tane
Verimleri Üzerine Bir Araştırma
(Toker ve Çağırgan, 1996; Azkan ve ark., 1999,
Akdağ, 2001). Denememizde de bu bilgileri
destekler nitelikte sonuçlar elde edilmiştir.
Meteorolojik veriler (Çizelge 2) ve antraknoz
değerleri (Çizelge 3) incelendiğnde; 2001 yılı
vejetasyon döneminde tüm çevrelerin 2002’ye
göre daha az yağış aldığı, bunların
dağılımlarının da düzensiz olduğu ve yine 2001
yılında özellikle Zile ve Pazar’da etkili bir
antraknoz
epidemisinin
gerçekleştiği
görülecektir. Dolayısıyla bu şartlar söz konusu
çevrelerde bitkilerin performanslarını olumsuz
yönde etkilemiştir.
Nohutta
en
önemli
performans
kriterlerinden biri olan dekara tane verimi için
çevre ortalamaları 81.9-191.9 kg arasında
değişmiştir. Çevreler içinde en yüksek dekara
tane verimini 2002-Tahtoba verirken, 2002-Zile
en düşük değeri vermiştir. Tahtoba’da tüm
deneme süresince alınan yağış miktarının diğer
çevrelere göre daha fazla ve düzenli olması, her
iki denemenin yılında en az antraknoz salgının
bu çevrede görülmüş olması bu sonucun
doğmasında önemli etkenler olmuşlardır.
Çeşitlerin tane verimi ortalamaları 94.9-153.1
kg/da arasında saptanmıştır. En yüksek tane
verimini Akçin-91 verirken, en düşük ise
Uzunlu-99 ve Küsmen-99 çeşitlerinden
sağlanmıştır. Çalışmada incelenen genotiplerin
11 tanesi tescilli, 3 tanesi de yerel çeşittir.
Tescilli çeşitlerin hemen hepsi antraknoza karşı
dayanıklı yada toleranslıyken, yerel çeşitler
hassastır (Çizelge 3). Çevrelere göre şiddeti
değişen antraknoz salgınları yerel çeşitlerin
performanslarını etkilemiş ve inişli çıkışlı bir
seyir izlemesine neden olmuştur. Ancak, bunlar
antraknoz salgınının önemli olmadığı alanlarda,
yöreye uyumları ile üstün verimler vererek
diğer çevrelerde meydana gelen olumsuzlukları
ortadan kaldırmayı başarmışlardır. Denemede
tane veriminde çeşitler çevreler ile etkileşime
girmişlerdir. Yani değişen çevrelerde farklı
çeşitler ön plana çıkmıştır. Buna örnek vermek
gerekirse, İspanyol çeşidi antraknoz hastalığı
etkilerinin az ve yağışın yeterli olduğu
Tahtoba’da her iki deneme yılında da en yüksek
değerleri veren çeşitler arasındayken, yağışın
daha az ve antarknozun daha yoğun olduğu
2001-Pazar ve Zile, 2002-Pazar’da çevre
ortalamasının oldukça altında kalmıştır (Çizelge
7). İspanyol antraknoza duyarlı bir yerel
94
çeşittir. Benzer durum diğer yerel çeşitler Sıra
Nohut ve Konya için de geçerlidir. Dekara tane
verimi; çeşit, toprak yapısı, iklim, ekim zamanı,
gübreleme, sulama, hastalık ve zararlılar gibi
çevresel
faktörlere
göre
değişimler
göstermektedir (Omar and Singh, 1997;
Anlarsal ve ark., 1999; Akdağ, 2001)
Bin tane ağırlığı çevrelere göre çok önemli
değişimler göstermiştir. Çevre ortalamaları
384.5-471.6 g arasında gerçekleşmiştir.
Çevreler içinde 2002-Tahtoba (471.6 g) ve
2002-Pazar (466.7 g ) en yüksek değerleri
verirlerken, 2001-Pazar (384.5 g) ile 2002-Zile
(392.5 g) en düşük değerleri vermişlerdir.Tüm
çevrelerde 2001 yılında görülen kuraklık ve
antraknoz hastalığı, bu yıl yetişen bitkilerin
performanslarını etkilemiştir. Genellikle bitkiler
tanelerini yeterince dolduramamış ve bu yıla ait
bin tane ağırlığı ortalamaları 2002 yılına göre
daha
düşük gerçekleşmiştir. Antraknoz
salgınının nispeten daha az şiddette ve yağış
miktarı ile dağılımının daha iyi olduğu
çevrelerde bin tane ağırlıkları daha yüksek
olmuştur. Çeşitlerin bin tane ağırlıkları
ortalamaları da 335.0-527.4 g arasında
değişmiştir. En yüksek bin tane ağırlığı Sarı-98,
en düşük de Sıra Nohut çeşitlerinden elde
edilmiştir. Nohutta bin tane ağırlığının kalıtım
derecesi yüksektir ve oluşumunda genotipin
rolü oldukça önemlidir (Adhikari and Pandey,
1983; Pandey and Tıwari, 1983).
Tane iriliği önemli bir pazar kriteridir.
Bunu gözönüne alan TSE, Türkiye’de
yetiştirilen nohut çeşitlerini tane yapılarına göre
Koçbaşı, Kuşbaşı, Bezelyemsi ve Karışık olarak
dört gruba ayırmıştır. Bunlar içerisinde
tüketiciler tarafından en çok tercih edilen ve
yemeklik olarak kullanılanı Koçbaşı tane
grubudur (Akdağ, 2001). Çalışmada incelenen
14 çeşitten Sıra Nohut dışında kalanların hepsi
Koçbaşı tane grubundandır. Sıra Nohut ise
Kuşbaşıdır. Dolayısıyla da tüm çevre
şartlarında en düşük bin tane ağırlığını veren
çeşit olmaktadır. Bin tane ağırlığı üzerinde çeşit
x çevre etkileşimlerinin önemli olduğu
görülmüştür. Örneğin, Konya çeşidi 2002
yılında Tahtoba’da ilk istatistik grubunda yer
alırken diğer çevrelerde çok farklı gruplarda yer
almıştır. Yine benzer yönlü değişimler diğer
çeşitlerde de görülmüştür (Çizelge 7).
O.DÜZDEMİR, C.AKDAĞ, Y.YANAR
Çizelge 7. Farklı çevrelerde yetiştirilen nohut çeşitlerinin dekara tane verimi ile bin tane ağırlıklarına ait
ortalamalar ve Duncan çoklu testine göre yapılan gruplandırmalar
Dekara tane verimi (kg)
2001
Çeşitler
Aydın-92
Menemen-92
Akçin-91
Aziziye-94
Damla-89
Er-99
Uzunlu-99
Gökçe
Küsmen-99
İzmir-92
Sarı-98
Sıra Nohut
İspanyol
Konya Tipi
Ortalama
Pazar
99,5 ab
99,7 ab
96,4 abc
86,7 abc
78,7 abc
80,5 abc
65,8 abc
105,3 a
40,7 d
102,1 ab
85,2 abc
73,4 abc
44,2 bc
96,6 abc
82,5 c
Zile
181,8 a
151,9 ab
182,4 a
114,5 bc
144,0 abc
184,3 a
90,7 c
136,4 abc
107,7 bc
156,6 ab
140,7 abc
138,7 abc
105,9 bc
142,3 abc
141,3 b
T.Oba
138,8 ab
126,3 ab
149,1 ab
153,7 ab
122,6 ab
152,0 ab
99,6 b
134,8 ab
100,7 b
147,9 ab
165,1 a
119,5 ab
174,8 a
160,2 a
138,9 b
Pazar
Zile
169,2 abc
77,4 a
131,0 a-f
74,6 a
172,9 ab
99,5 a
142,2 a-e
86,5 a
164,1 a-d
91,6 a
160,3 a-d
85,7 a
107,9 def
75,8 a
182,7 a
77,6 a
113,7 c-f
48,3 a
121,5 b-f
104,0 a
147,6 a-d
83,4 a
87,7 ef
81,4 a
74,9 f
74,4 a
126,4 a-f
86,1 a
135,9 b
81,9 c
Bin tane ağırlığı (g)
2002
G.höyük
125,7 bc
130,2 bc
174,4 ab
159,8 ab
162,2 ab
181,2 ab
96,4c
212,2 a
131,6 bc
144,0 bc
167,3 ab
164,0 ab
156,5 ab
176,0 ab
155,8 b
T.Oba
178,4 abc
204,2 ab
197,2 ab
202,4 ab
1180,0 abc
219,9 a
160,7 bc
205,5 ab
121,6 c
192,1 ab
188,4 ab
202,6 ab
228,2 a
205,3 ab
191,9 a
2001
2002
Çeşitler
Pazar
Zile
T.Oba
Pazar
Zile
G.höyük
T.Oba
Aydın-92
335,9 ef
340,5 f
370,0 gh
406,9 ef
378,0 cd
352,5 e
395,1 c
Menemen-92 382,0 cd
392,4 de
399,0fa
393,7 f
368,3 d
405,3 d
458,1 b
Akçin-91
383,0 cd
389,5 de
434,6 def
493,2 bcd
368,8 d
443,5 d
474,8 b
Aziziye-94
402,4 bcd
439,5 bc
506,9 bc
514,7 bc
424,7 ab
471,9 ab
534,6 a
Damla-89
324,8 ef
353,0 ef
370,8 gh
411,6 ef
322,4 e
358,1 e
400,0 c
Er-99
385,2 bcd
412,5 bcd
470,0 cd
480,0 cd
407,1 bcd
429,0 bcd
481,9 b
Uzunlu-99
366,3 de
415,7 bcd
474,5 bcd
524,3 b
432,2 ab
449,6 bcd
475,4 b
Gökçe
425,8 abc
410,2 cd
470,3 cd
502,0 bc
408,2 bcd
438,4 bcd
476,1 b
Küsmen-99
386,0 bcd
424,3 bcd
447,1 de
473,7 cd
403,0 bcd
450,6 bc
454,8 b
İzmir-92
390,9 bcd
405,9 cd
417,9 ef
450,4 de
416,7 bc
410,2 cd
478,2 b
Sarı-98
455,0 a
514,6 a
564,2 a
585,7 a
462,2 a
535,8 a
574,1 a
Sıra Nohut
305,4 f
315,0 f
344,9 h
379,9 f
303,6 e
322,1 e
374,2 c
İspanyol
415,4 abc
396,8 cde
456,8 de
422,9 ef
398,1 bcd
414,6 cd
487,4 b
Konya Tipi
427,7 ab
455,0 b
514,0 b
495,4 bc
405,5 bcd
463,6 b
537,5 a
Ortalama
384,5 d
404,6 cd
445,8 ab
466,7 a
392,8 d
424,7 bc
471,6 a
** Aynı sütunda aynı harflerle gösterilen ortalamalar arasındaki farklılıklar 0.01 seviyesinde önemli değildir.
Nohutta bin tane ağırlığının belirlendiği
çalışmaların sonuçları arasında görülen
değişimler, araştırmacılar tarafından çeşit
farklılığı ile çevresel etmenlerde meydana gelen
değişimlere bağlanmıştır (Karasu, 1993; Akdağ,
2001; Türk ve Koç, 2001;Türk ve Sağır, 2001).
Bin tane ağırlığının oluşumunda genotipin
önemli yeri olduğu şeklinde bildirişler olmasına
rağmen genotip x çevre etkileşimlerinin de
önemli olduğu ifade edilmektedir (Bozoğlu,
1995; Mart, 2000). Çalışmamızda, tüm deneme
alanlarında, 2001 yılında düşen yağış
miktarlarının 2002’ye göre daha düşük olması,
yine 2001 yılında 2002’ye kıyasla daha yoğun
bir antraknoz salgını görülmesi bitkilerin tane
doldurma performanslarını etkilemiştir. Bunlara
bağlı olarak çeşitlerin vejetasyon süreleri
önemli değişimler göstermiş ve genelde 2002
yılında daha uzun olmuştur. Dolayısıyla bitkiler
2002 yılında daha uzun bir tane doldurma
süresine sahip olmuşlardır. Bitkilerin uzun
Ortalama
138,7 abc
131,1 bc
153,1 a
135,1 abc
134,7 abc
152,0 ab
99,6 d
150,6 ab
94,9 d
138,3 abc
139,7 abc
123,9 c
122,7 c
141,8 abc
Ortalama
368,4 f
399,8 e
426,8 d
470,7 b
362,9 f
438,0 cd
448,3 c
447,3 c
434,2 cd
424,3 d
527,4 a
335,0 g
427,4 d
471,2 b
vejetasyon sürelerinde daha
iyi tane
doldurdukları çeşitli çalışmalarda ortaya
konmuştur (Eser et al., 1991; Anlarsal ve ark.,
1999; Azkan ve ark. 1999; Akdağ, 2001).
4. Sonuç ve Öneriler
Farklı nohut (11 tescilli, 4 adet yerel çeşit)
çeşitlerinin değişik çevrelerde antraknoza
dayanımları
ve
verim
performanslarını
incelemek amacıyla yapılan bu çalışmada elde
edilen sonuçları aşağıdaki şekilde özetlemek
mümkündür:
- Antraknoza dayanımlılık bakımından
çeşitler farklı çevrelerde değişen tepkiler
sergilemişlerdir. Dayanıklı, toleranslı yada
hassas olarak belirtilen nohut çeşitleri arasından
tüm çevrelerde antraknoza dayanım göstereni
çıkmamıştır. İklim şartları ile epidemi
yoğunluğuna bağlı olarak çeşitlerin skala
değerleri değişim sergilemiştir. Özellikle hassas
yerel çeşitlerin salgın olan bölge ve
95
Bazı Nohut (Cicer arietinum L.) Çeşitlerinin Farklı Çevrelerde Antraknoz (Ascochyta rabiei)’a Dayanımları ve Tane
Verimleri Üzerine Bir Araştırma
zamanlardaki performansları ile olmayan yer ve
zamandaki performansları birbirinden oldukça
farklı olmuştur.
- Nohut çeşitlerinin başta dekara tane
verimleri olmak üzere araştırmada incelenen
diğer tüm özelliklerindeki değişimler üzerinde
çeşit, çevre ve çeşit x çevre etkileşimlerinin
etkileri istatistiksel olarak çok önemli olmuştur.
Nohutta en önemli performans kriterlerinden
biri olan dekara tane verimi için çevre
ortalamaları 81.9-191.9 kg arasında değişmiştir.
Çevreler içinde en yüksek dekara tane verimini
2002-Tahtoba verirken, 2002-Zile en düşük
değeri vermiştir. Çeşitlerin ortalamaları da
94.9-153.1 kg/da arasında saptanmıştır. En
yüksek tane verimini Akçin-91 verirken, en
düşük ise Uzunlu-99 ve Küsmen-99 çeşitleri
vermiştir.
Sonuç olarak vurgulamak gerekirse; nohut
çeşitlerinin antraknoza dayanımları çevrelere
göre değişimler sergilemiştir. Antraknozun
şiddetine bağlı olarak başta tane verimi olmak
üzere incelenen tüm özellikler olumsuz yönde
etkilenmiştir. Tüm çevrelerde tam dayanıklılık
sergileyen bir tescilli çeşidin olmaması, yerel
çeşitlerin populasyon niteliğinde olmalarından
dolayı dayanımlılık derecelerinin aynı parselde
bile farklılıklar sergilemesi; antraknoza
dayanımlılık konusunda yeni genotiplerle yeni
çalışmalar düzenlemesini gerektirmektedir. Bu
çalışmanın sonucuna göre en yüksek dekara
tane verimini vermesi
ve antraknoza da
toleranslı bir çeşit olması nedeniyle öncelikle
Akçin-91; yine antraknoza dayanıklı, üstün tane
verimine sahip Er-99 ve Gökçe çeşitleri
araştırma alanı için tavsiye edilebilir.
Kaynaklar
Açıkgöz, N. ve Açıkgöz, N., 1994. Nohutta Farklı Ekim
Zamanı ve Çeşitlerde Verimin Oluşumunda Etkili
Olan Özelliklerin Path Analizi İle İrdelenmesi.
Agronomi Bildirileri Cilt I., Tarla Bitkileri Kong., 2529 Nisan, İzmir, 121-125.
Açıkgöz, N. ve Kıtıkı, A., 1994. Nohutta F2 ve F3
Generasyonlarında Bazı Özellikler Arasındaki
Korelasyonların Saptanması. Agronomi Bildirileri Cilt
I., Tarla Bitkileri Kong., 25-29 Nisan, İzmir, 126-129.
Adhikari, G. and Pandey, M.P., 1983. Genetic Variability
in Some Quantitive Characters and Scope for
Improvment in Chickpea. ICN.7, December,1982, 4-5.
Akçin, A., 1988. Yemeklik Dane Baklagiller. S.Ü. Ziraat
Fakültesi Yayınları No: 8, Konya.
Akdağ, C. ve Engin, M., 1987. Ekim Sıklığının Tokat
Yöresinde Üç Nohut (C. arietinum L.) Çeşidinde
Verim ve Verim Unsurlarına Etkileri Üzerinde Bir
Araştırma. C.Ü. Tokat Ziraat Fakültesi Dergisi, 3(1):
103-114, Tokat.
Akdağ, C. ve Şehirali, S., 1992. Nohut (Cicer arietinum
L.) da Özellikler Arası İlişkiler ve Path Katsayısı
Analizi Üzerinde bir Araştırma. Doğa, 16: 763-772.
Akdağ, C., 2001. Tokat’ta Yüksek Verim Sağlayacak
Nohut Çeşitleri İle Ekim Zamanlarının Belirlenmesi.
GOÜ Ziraat Fakültesi Yayınları No: 59, Araştırma
Serisi No: 19, Tokat.
Anlarsal, E., Yücel, C. ve Özveren, D., 1999. Çukurova
Koşullarında Bazı Nohut (Cicer arietinum L.)
Hatlarının Verim ve Verimle İlgili Özelliklerinin
Saptanması Üzerinde Bir Araştırma. Türkiye 3. Tarla
Bitkileri Kong., 15-18 Kasım, Cilt III, Adana, 342-347
Anonim , 2006a. http\\www.fao.org
Azkan, N. 1989. Yemeklik Tane Baklagiller. U.Ü. Ziraat
Fakültesi Ders Notları No: 40, Bursa.
Azkan, N., Kaçar, O., Doğangüzel, E., Sincik, M. ve
Çöplü, N., 1999. Bursa Ekolojik Koşullarında Farklı
Ekim Zamanlarının Nohut Hat ve Çeşitlerinde Verim
ve Verim Öğeleri Üzerine Etkileri. Türkiye 3. Tarla
Bitkileri Kong., 15-18 Kasım, Cilt III, Adana, 318-323
96
Bozoğlu, H., 1995. Kuru Fasulyede (Phaseolus vulgaris
L.) Bazı Tarımsal Özelliklerinin Genotip x Çevre
İnteraksiyonu ve Kalıtım Derecelerinin Belirlenmesi
Üzerine Bir Araştırma. O.M.Ü. F.B.E., Basılmamış
Doktora Tezi, Samsun.
Düzgüneş, O., Kesici, T., Kavuncu, O. ve Gürbüz, F.,
1987. Araştırma ve Deneme Metotları. A.Ü. Ziraat
Fakültesi Yayınları No: 1021, Ankara.
Dolar, F.S. and Gürcan, A., 1992. Determination of
Resistance of Chickpea (Cicer arietinum L.) Cultivars
to Ascochyta rabiei (Pass.) Labr. in Turkey. J. Turkish
Phytopathology, 19(2-3).
Eser, D, Geçit, H.H. and Emeklier, H.Y., 1991. Evaluation
of Germplasm of Chickpea Landraces in Turkey. Int.
Chickpea Newsletter, 24: 22-23.
Hussaın, S.A., 1980. Nohut (Cicer arietinum L.)'ta Ekim
Sıklığı ile Verim Arasındaki İlişkiler. A.Ü. Ziraat
Fakültesi Sonrası Yüksekokulu Müdürlüğü Demirbaş
No: 1874, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara.
Işık, Y., 1992. Konya Ekolojik Şartlarında AzotluFosforlu Gübre Uygulamaları ve Bakteri İle
Aşılamanın, Nohut Çeşitlerinin (C. arietinum L.) Dane
Verimi, Danenin Kimyasal Kompozisyonu ve
Morfolojik Özellikleri Üzerine Etkileri Konusunda Bir
Araştırma. TKB KHGM Konya Köy Hizm. Araş. Ens.
Md. Genel Yayın No: 150, Rapor Seri No: 123, Konya
Karasu, A., 1993. Bazı Nohut Çeşitlerinin (Cicer
arietinum L.) Agronomik ve Teknolojik Karakterleri
Üzerinde Bir Araştırma. U.Ü. F.B.E., Basılmamış
Doktora Tezi, Bursa.
Mart, D., 2000. Çukurova Koşullarında Nohut (Cicer
arietinum L.)’da Bazı Önemli Özellikler Yönünde
Genotip x Çevre İnteraksiyonları ve Uyum
Yeteneklerinin Saptanması Üzerine Bir Araştırma.
Ç.Ü. F.B.E., Basılmamış Doktora Tezi, Adana.
Misra, R.C., 1991. Stability of Heritability, Genetic
Advance, and Character Association Estimates in
Chickpea. Int. Chickpea Newsletter, 25: 14-15.
O.DÜZDEMİR, C.AKDAĞ, Y.YANAR
Omar, M. and Singh, K.B., 1997. Increasing Seed Yield in
Chickpea by Increased Biomass Yield. Int. Chickpea
and Pigeonpea Newsletter, 4: 10-11.
Pandey, R.L. and Tiwari, A.S., 1983. Heritability and
Genetic Gain in Chickpea. Int. Chickpea Newsletter,
5-6.
Saxena, M.C. and Singh, K.B., 1985. The Chikpea.
(Chapter 7: Genetics of Chikpea, F.J. Muehlbauer and
K.B. Singh) C.A.B. Inter.Cent.Sales, Wallingford,
Oxon OX10 8DE, UK.
Sepetoğlu, H., 1994. Yemeklik Dane Baklagiller. E.Ü.
Ziraar Fakültesi Yayınları No: 24, İzmir.
Smithson, J.B., Thompson, J.A. and Summerfield, R.J.,
1985. The Grain Legumes. Chickpea (Cicer arietinum
L.), Chapter: 8, Collins Professional and Technical
Books.
Singh, I.P., Singh, S. and Pawar, I.S., 1987. Phenotypic
Stability in Chickpea. Int. Chickpea Newsletter, 2-3.
Rubio, J., Moreno, M.T., Cubero, J.I. and Gil, J., 1998.
Effect of the Gene for Double Pod in Chickpea on
Yield, Yield Components and Stability of Yield. Plant
Breeding 117: 585-587.
Toker, C. ve Çağırgan, İ.M., 1996. Kışlık Nohut (Cicer
arietinum L.) Ekimi ve Islah Yaklaşımları. Akd.Ü,
Ziraat Fakültesi Dergisi, 9: 123-137.
Tosun, O. ve Eser, D., 1975. Nohut (Cicer arietinum L.)
Çeşitlerinde, Verim ile Bazı Morfolojik Özellikler
Arasındaki İlişkiler. A.Ü. Ziraat Fakültesi Yıllığı, 25
(1): 171-180, Ankara.
Türk, Z. ve Koç, M., 2001. Diyarbakır Şartlarına Uygun
Yüksek Verimli Basit Yapraklı Nohut (Cicer
arietinum L.) Hatlarının Belirlenmesi Üzerine Bir
Araştırma. Türkiye 4. Tarla Bitkileri Kong., 17-21
Eylül, Tekirdağ, 359-363.
Türk, Z. ve Sağır, A., 2001. Diyarbakır Koşullarında
Yüksek Verimli ve Antraknoz Hastalığı (Ascochyta
rabiei)’na Dayanıklı Kışlık Nohut (Cicer arietinum L.)
Genotiplerinin Belirlenmesi. Türkiye 4. Tarla Bitkileri
Kong., 17-21 Eylül, Tekirdağ, 403-407.
97
GOÜ. Ziraat Fakültesi Dergisi, 2007, 24 (2), 99-107
Vermikompost Ürünlerinin Eldesi ve Tarımsal Üretimde Kullanım
Alternatifleri
Yurdagül Şimşek-Erşahin
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Fen-Edebiyat Bölümü, Biyoloji Bölümü, 60240, Tokat
Özet: Hem insan sağlığını hem de çevre güvenliğini riske atan, toprak kalitesini düşüren, patojen
dayanıklılığını arttıran yoğun agro-kimyasal kullanımı doğal kaynakların güvenliği konusunda oldukça ciddi
endişelere sebep olmuştur. Tüm bunlar, bilim adamlarını ve karar vericileri, biyolojik gübre ve pestisit olarak
etkili organik ürünler kullanımını hedefleyen sürdürülebilir tarımsal üretim sistemlerinin geliştirilmesine
yöneltmiştir. Bu alanda, her bakımdan toprak kalitesini arttıran aerobik kompost ve vermikompost ürünleri
çok büyük önem kazanmıştır. Çeşitli organik çöplerin değerlendirilmesinde güvenilir, ekonomik ve
sürdürülebilir bir yöntem olan vermikompost yöntemleri, bitki büyümesini teşvik edici, bitki besleme ve
çürüklük etmenleri üzerinde biyolojik olduğu düşünülen baskılama etkisine sahip olan “vermikest” adı
verilen ürünlerin elde edilmesini sağlarlar. Vermikompost küçük veya orta ölçekli tarım üreticileri için çok
önemli olan düşük girdili üretim sistemini mümkün kılar ve gelenekselden organik tarıma geçişte başta
gözlemlenen ürün düşüşünü telafi edebilir. Vermikompost teknikleri, insan ve hayvanlarda besin güvenliğini
temin eden, çevre sağlığı bakımından güvenilir ve yüksek ekonomik değere sahip sürdürülebilir tarımsal
üretim modelini destekler.
Anahtar kelimeler: vermikompost, sürdürülebilir tarım, çevre sağlığı
Acquiring Vermicompost Products and
Their Application Alternatives through Agricultural Production
Abstract: Intensive use of agro-chemicals has resulted in a tremendous public concern over the safety of
natural resources that have ventured both human health and environmental quality, decreased soil quality and
increased pathogen resistance. All these motivated scientists and decision makers to develop sustainable
agricultural production systems which target use of organic products effective both as fertilizers and
pesticides. In this respect, use of aerobic compost and vermicomposting products, improving soils in all
respects, has gained a great deal of importance. Furthermore, application of vermicomposting methods as a
sound, economical, and sustainable way of managing a wide diversity of organic wastes yield a valuable
product called “vermicast”, which proved to be even better in respect to nutritional value, promoting plant
growth, and potential disease suppression effect, suggested to have a biological nature, on damping off
pathogens. Vermitecomposting ensures a low-input agricultural production system which is so vital for those
of small or middle scale producers and could also compensate the decrease in yield at the beginning of
transaction from traditional to organic production system. Vermicomposting technologies maintain an
environmentally sound, highly economical means of sustainable agricultural production model that assures
the safety of human and animal feed stock.
Key words: vermicomposting, sustainable agriculture, environmental health
1. Giriş
İkinci dünya savaşı sonrasında tarımsal
üretimde kimyasal gübre ve tarım ilacı
kullanımını teşvik eden “Yeşil Devrim”
hareketi, kısa vadede sağladığı ürün artışı
sebebiyle tüm dünyayı bir “salgın hastalık” gibi
sardı (Schuman and Simpson, 1997). Tarım
zararlılarından halk sağlığı tedbirlerine kadar
uzanan geniş bir uygulama yelpazesine sahip
olan DDT bu dönemin sembol ilacıdır. Rachel
Carson (1962) “Sessiz Bahar” eseriyle aşırı ve
kontrolsüz agro-kimyasal kullanımının, doğal
çevre faktörlerini olumsuz yönde etkilediği ve
doğal dengeye onarılamaz boyutlarda zarar
verme kapasitesine sahip olduğu gerçeğini
geniş kitlelere duyurdu. Bu tarihi izleyen
yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, yoğun
agro-kimyasal kullanımının gelecek kuşakların
sağlıklı bir çevrede yaşayabilme umutlarını
tehlikeye soktuğunu ve dolaylı/ doğrudan tüm
canlı türlerinde akut ve/veya kronik çok ciddi
sağlık sorunlarına sebep olduklarını ortaya
koydu (Anonymous,1997; Anonymous, 2001).
1970’li yılların sonları geniş halk
kitlelerinde endüstriyel tarımın çevre üzerindeki
olumsuz etkileri konusundaki farkındalığın
oluştuğu zaman dilimidir. Bu yıllarda, kimyasal
gübre kalıntılarının yer altı ve yer üstü su
kaynaklarında tespit edilmesi ve insan ve
hayvan besinlerinde tespit edilen pestisit
Vermikompost Ürünlerinin Eldesi ve Tarımsal Üretimde Kullanım Alternatifleri
kalıntılarının mutajen, teratojen ve kanserojen
etkilerinin (Baier-Anderson and Anderson,
2000) ortaya çıkarılması endüstriyel/geleneksel
tarım yöntemlerinin sorgulanması sürecini
başlattı (Chernyak et al., 1996). 1980’li ve
1990’lı yıllarda geleneksel tarımın teşvik ettiği
yoğun agro-kimyasal kullanımı ve monokültür
üretim şeklinin, toprağın doğal fauna ve flora
dengesini olumsuz yönde etkilediği ve
toprakların
verimsizleşme
sürecini
hızlandırdığı fark edildi (Fushiwaki, 1990;
Chen et al., 2001).
Bu sebeple tarımsal
üretimde, doğal dengeye saygılı ve doğaya
kendini yenileme fırsatı verecek yeni
yaklaşımlar arama süreci hızlandı. Bu arayışlar
tarımsal üretimde “sürdürülebilir” veya
“organik” terimleri ile ifade edilen yeni
yaklaşımları ortaya çıkardı. ABD senatosu 22
yıl önce bu yeni tarım sistemlerinin ihtiyaç
duyduğu, kimyasal tarım ajanlarının yerini
alacak
“biyo-gübre
veya
biyo-pestisit”
araştırmaları için devlet bütçesinden para
ayrılmasını karara bağladı.
Sürdürülebilir ve organik tarım modellerini
savunan üreticiler, kimyasal gübre ve
pestisitlerin yerini alabilecek organik bazlı
alternatif ürünleri geliştirme mecburiyeti ile
yüzleştiler. Bu alandaki ilk arayışlar, toprak
organik madde içeriğini arttırma amacıyla
toprak iyileştirmesinde asırlardır kullanılan
aerobik (termofilik) kompost ürünleri üzerinde
yoğunlaştı. Aerobik kompost ürünlerinin bitki
besleme etkisinin yanı sıra özellikle toprak
kökenli bitki patojenlerini baskılama etkisine de
sahip olduğunun fark edilmesi (Hoitink, et
al.,1975;
Hadar,1991)
organik
tarım
uygulamaları çalışmalarında bu ürünlerin yoğun
olarak çalışılmasına sebep olmuştur (Hoitink,
1993; Boehm et al., 1993; Hoitink et al.,1997).
Kompost uygulamalarının 1980’li yıllarda hızla
yaygınlaşmasında
etkili
ikinci
faktör,
kompostun şehirleşme seviyesine paralel olarak
önemli bir çevre sorunu haline gelen şehir artık
ve atıkların işlenmesi konusunda ekonomik,
sürdürülebilir ve çevre dostu bir alternatif
olmasıdır. Kompost konusundaki çalışmalarda
vermikompost; solucanlı (mezofilik) kompost
yönteminin kentsel ve endüstriyel organik
çöplerin geri kazanımında, hem işlem hem de
ürün itibarıyla aerobik komposttan daha üstün
özelliklere
sahip
olduğu
gözlenmiştir
(Dominguez et al.,1997).
Şöyle ki;
vermikompostun eldesi termofilik komposta
100
göre çok daha kısa süre gerektirmektedir. Ürün
kalitesi bakımından vermikompost ürünleri,
termofilik kompost ürünlerinden fiziksel,
kimyasal ve biyolojik açıdan çok daha üstün
niteliklere ve ekonomik değere sahiptir.
Ayrıca, vermikompost son ürününde insan
sağlığını tehdit eden patojenler olmadığı için
uygulayıcılar, ana materyal kanalizasyon atığı
dahi olsa vermikomposta çıplak elle dahi
dokunabilmektedir.
Aşağıdaki bölümlerde
öncelikle çok geniş uygulama alanına sahip
olan vermikültür kapsamındaki terimler
açıklanacak, vermikompost ürünlerinin elde
edilişi ve sonrasında bu ürünlerin tarımsal
üretimde kullanım seçeneklerine değinilecektir.
2. Vermikültür Uygulama Alanları
Tüm
dünyada tarımsal üretimde
sürdürülebilirlik kavramına vurgu yapan ve
organik üretim yöntemlerini teşvik eden
yaklaşımların yaygınlaşması sürecinde yer
solucanlarının, organik atık ve artıkları kısa
zamanda yüksek kalitede değerli bir ürüne
dönüştürebilme kapasitelerinin anlaşılması,
Avrupa ülkeleri, Hindistan ve Amerika’da
vermikültür (vermiculture) adı verilen yeni bir
tarımsal
üretim
sektörünün
doğmasını
sağlamıştır. Vermikültür değişik amaçlar için
toprak solucanlarının kültürünün yapılması
işlemidir. Vermiteknoloji terimi ise vermikültür
faaliyetlerinde uygulanan teknik/yöntemlerin
tümü için kullanılır. Vermikültür çalışmaları
çöp işleme, toprak detoksifikasyon ve
rejenerasyonu
ve
sürdürülebilir
tarım
uygulamalarında yer almaktadır. Ticari amaç
güden vermikültür faaliyetleri iki alanda
yoğunlaşmıştır. Birincisi vermikompost işlemi,
diğeri ise solucan biyo-kütle üretimidir
(Edwards and Niederer, 1988). Solucan biyokütle üretimi protein kaynağı olarak tavukçuluk
ve balık yetiştiriciliğinde solucanların kullanımı
amacıyla
yapılmaktadır.
Diğer
taraftan
vermistabilizasyon, lağım, atık çamuru veya
benzeri
diğer
atıkların
vermikompost
işleminden geçirilmesidir. Solucanlı kompost
(vermicomposting) ise organik atık/artıkları
kompostlaştırma
işleminin
solucanlara
yaptırılmasıdır. Bu işlemde organik artık/atıklar
ortamdaki mikroorganizmalarca fermentasyona
uğratılır ve daha sonrasında yer solucanlarının
sindirim sisteminden geçerken hızlandırılmış
bir humifikasyon ve detoksifikasyon işlemine
tabi tutulur. Vermikompost terimi, solucanların
Y. ŞİMŞEK ERŞAHİN
kullanıldığı organik artık ve/veya atıkları
kompostlaştırma işlemi sonucunda elde edilen
ürün için kullanılmakla beraber, vermikompost
ürünü genelde vermikest (solucan dışkısı;
gübresi)
veya
kısaca
kest
olarak
adlandırılmaktadır (Edwards and Bohlen,
1996).
2.1.
Vermitekolojinin
Tarımda
Sürdürülebilirlik Kavramı İçindeki Yeri
Ekonomik, çevre dostu ve sürdürülebilir
özellikteki vermiteknolojinin, geleneksel tarım
yöntemlerinden çok önemli bir üstünlüğü düşük
girdili üretim modelini desteklemesidir. Bu
yönüyle, vermiteknolojinin küçük ve orta
ölçekli tarım işletmeleri için uygulanabilirliği
ve ekonomik karı çok yüksektir. Başta
vermikompost olmak üzere bu teknolojiler,
tarımsal üretim sürecinde oluşan artık/atık
sınıfındaki materyalleri ticari değeri çok yüksek
bir ürüne dönüştürmektedir.
Böylece,
geleneksel üretimde çok fazla yekun tutan tarım
gübre ve ilaçlarına harcanan kaynaklar işletme
içinde kalmaktadır. Üretim başlangıcında girdi
maliyetinin aşağılara çekilmesi, daha üretimin
ilk aşamasında üreticiyi kazançlı duruma
getirmektedir. Bu durum, özellikle geleneksel
tarımdan organik tarım yöntemlerine geçişte ilk
senelerde gözlenen rekolte düşüşü riskini
hafifleten çok önemli bir özelliktir.
Vermikompost, doğada makro ve mikro
besin dönüşümünü gerçekleştiren solucanların
bu işlevlerini fiziksel ve biyokimyasal yönden
en yüksek verimlilik seviyesine ulaştırmayı
hedeflemektedir. Vermikompost bu gün için
tarımda sürdürülebilirlik özelliğini destekleyen
yöntemler içinde en yüksek ekonomik fayda
sağlayan yöntem olmakla beraber, aynı
zamanda hızlı endüstriyel gelişme ve
populasyon artışı ile büyük bir çevre sorunu
haline gelen katı organik atık ve artıkların
işlenmesinde
çok
yoğun
şekilde
uygulanmaktadır. Hem ticari hem de ekolojik
açıdan yüksek değer ifade eden ürünler
sağlayan vermikompost tekniği tüm dünyada
yoğun olarak uygulanmaktadır.
2.2. Vermikompost İşleminde Kullanılan
Solucan Türleri
Vermikültür endüstrisi faaliyetlerinde
kullanılan ve aerobik kompost veya sığır
gübresi yığınlarında sıklıkla rastlanan kompost
diğer adıyla gübre solucanı türleri
şunlardır: Eisenia fetida (tiger worm), Eisenia
andrei (red tiger worm), Dendrobaena veneta,
Lumbricus rubellus (red worm), Perionyx
excavatus (Indian blue worm), Eudrilus
eugeniae
(African
nightcrawler),
Fletcherodrilus spp, Heteroporodrilus spp,
Pheretima excavatus. E. fetida, E. andrei, D.
veneta türleri ılıman iklim kuşağındaki
bölgelere iyi adapte olurken, L. rubellus and P.
excavatus sıcak tropik iklim alanlarında daha
fazla görülür. Bu beş tür, organik atık/artıkları
indirgemek
için yapılan
vermikompost
çalışmalarında en iyi sonuçları veren türlerdir
(Edwards and Bohlen, 1996).
Yukarıda sayılan türler içinde, ticari
amaçla kurulan vermikültür/ vermikompost
işletmelerinde en fazla tercih edilen tür Eisenia
spp ve ikinci olarak da Lumbricus rubellus’tur
(Dickerson, 2004) . Eisenia spp’nin en fazla
tercih edilen tür olmasında rol oynayan çok
sayıda sebep mevcuttur. Bunlar: 1) bu tür diğer
türlerden daha hızlı besin tüketir ve daha
yüksek üreme ve populasyon artış oranlarına
sahiptir, 2) yeterli besin içeriğine sahip
çevrelerde yaşama, mevcut besini tüketme ve
çoğalma kapasitesi yüksektir, 3) çok farklı
ilklim ve çevre koşullarına uyum sağlayabilir,
4) uygun çevre koşulları ve kolay ulaşılan
yeterli miktarda besin kaynağı mevcut ise
populasyon artışı çok hızlı olur (Edwards and
Bohlen, 1996). Bu sebeplerden dolayı Eisenia
spp, özellikle ılıman iklim kuşağındaki
coğrafyalarda olmak üzere tüm dünyada ticari
veya ticari özellikte olmayan vermikompost
işletmelerinde en fazla tercih edilen ve en fazla
kültürü yapılan solucan türüdür.
2.3. Vermikompost İşleminde Kullanılan
Organik Artık ve Atık Çeşitleri
Vermikompost işlemi, ulusların şehirleşme
ve endüstrileşme seviyesiyle beraber büyüyen
bir çevre sorunu olan “evsel ve endüstriyel
artık/atık” sorununa “sürdürülebilir” bir yöntem
olarak 1970’li yıllarda başlayan ve her geçen
gün artan bir ilgi görmektedir. Vermikompost
yöntemi ile vermikompost ürünü elde etmede
kullanılan organik çöp çeşidi çok fazladır. Bu
organik artık/atık çeşidi grubunda kanalizasyon
içeriği,
kirli su atıklarındaki katı çöpler
(Neuhauser et al., 1988), bira, mantar ve kağıt
endüstrisi (Butt, 1993; Edwards, 1988a) gibi
çeşitli endüstriyel işletme artık/atıkları,
süpermarket ve restorant artıkları (Edwards et
101
Vermikompost Ürünlerinin Eldesi ve Tarımsal Üretimde Kullanım Alternatifleri
al.,1985), işlenmiş patates artıkları, tavuk,
domuz, büyükbaş, koyun, keçi, at ve tavşan
yetiştiriciliğinde (Edwards, 1988b) ortaya çıkan
hayvansal artıklar, bahçecilikte ortaya çıkan ölü
bitki ve çim artıkları yer almaktadır. Son
yıllarda bu alanda yürütülen çalışmalar,
Amerika’da
kanalizasyon
atıklarının
stabilizasyonu (Neuhauser et al.,1988) ve
İngiltere’de
hayvan, sebze ve endüstriyel
atıkların işlenmesi konularında yoğunlaşmıştır.
2.4. Vermikompost İşleminde Uygulanan
Yöntemler
Vermikompost
faaliyetlerinde,
farklı
organik çöpler farklı işlemlerden geçirilerek
işlenir (Edwards and Burrows, 1988). Domuz
ve büyük baş hayvan gübresi samanla
karıştırılarak veya üre düzeyini azaltmak için
sıvı kısımdan ayrılarak kullanılabilir. Domuz
gübresi toplandıktan en az 2 hafta sonra sığır
gübresi ise 3-4 gün sonra solucanlara besin
olarak sunulabilir. Ördek, hindi ve tavuk
gübreleri yüksek seviyede amonyak içerdikleri
ve amonyak solucanlar üzerindeki zehir etkisi
yaptığıiçin, bu değer 0.5 mg/g seviyesine
düşene dek, bu dışkı artıkları samanla
karıştırılmış dahi olsa solucanlar bu gübre
yığınlarına bırakılmamalıdır.
Öte yandan
endüstriyel atık/atıklar; kağıt ve bira sanayi
artıkları, işlenmiş patates, restorant ve bahçe
artıkları
vermistabilizasyon
sürecinde
solucanlar tarafından kolaylıkla kabul görürler
(Edwards, 1998).
Vermiteknoloji
alanında
uygulanan
yöntemler; basit açık alan yığın sıralarından
(windrow),
kompleks
kapalı
sistem
(continuous) reaktörlere kadar uzanan geniş bir
çeşitliliğe sahiptir (Price, 1987).
Toprak
üzerinde açık sıra-yığınlar şeklinde yapılan sıra
metodunda süreç çok dikkatli takip edilmelidir.
Solucan üretiminin, 50 cm’lik derinliğe sahip
yataklarda, organik artık/atıkların düzenli
aralıklarla ve ince katmanlar şeklinde yapıldığı
sistemler fazla işçilik gerektirmez ve
uygulaması kolaydır. Soğuk iklimlerde bu
sistemin bir örtüyle dış ortamdan izole edilmesi
gerekir. Kasa, sandık/ kutu şeklindeki basit
kaplardaki (batch) üretim kullanışlıdır ve bu
sisteme istenildiğinde besin ilavesi ve artık
dışarı atımı otomatik yapan sistemler de monte
edilebilir. Hem solucan hem de kompost (kest)
üretimini maksimize etme amaçlı yeni
tasarımlar geliştirme çalışmaları devam
102
etmektedir. Vermiteknoloji alanındaki teknik
gelişim, ileri teknoloji ile insan gücü
gereksinimini azaltarak minimum zamanda
maksimum solucan biokütle üretimini ve
maksimum miktarda organik artık veya atıkları
işlemeyi sağlamayı hedeflemektedir (Edwards,
1998).
Vermiteknoloji alanındaki yöntemler genel
olarak üç kategoriye ayrılabilir. Kurması kolay
ve teknolojisi basit olanlar, teknolojisi ve fiyatı
yüksek olan sistemlerden daha fazla iş gücü
gerektirir ve bu gruptaki yöntemlerin
vermikompost üretiminde verim düzeyleri
ikinci gruptakilere göre daha düşüktür. Çünkü
ikinci gruptaki teknolojiler çöpü çok hızlı işler.
Bu sebeple, bir vermikültür işletmesinde veya
çalışmasında hangi seviyede teknolojinin
kullanılacağı alan büyüklüğüne, iş gücü
kaynaklarına ve işlenecek artık veya atık tipine
göre belirlenir (Edwards, 1998).
Bu alanda uygulanan yöntemler şöyle
sınıflandırılabilir:
1) Düşük maliyetli zemin yataklar veya
sıralar (Low-Cost Floor Beds or Windrows):
Açık alan sıra yığınları (windrow) veya basit
duvarlarla çevrili yataklar (floor beds)
vermikomposting alanında kullanılan en basit
yöntemlerdir.
Bu yatakların büyüklükleri
konusunda kısıtlama yoktur, fakat enine
uzunluğun 2,4 m’yi geçmemesi, yığının
tamamının işlenmesini kolaylaştırır. Yığının
uzunluğu çok daha az öneme sahiptir ve
tamamen kullanım alanına bağlı olarak
belirlenebilir.
Vermikompost
karışımı
doğrudan toprak üzerinde olabilir ve sızma
sebebiyle toprağın suya doyması diye bir durum
olmaz. Bu metodun uygulamasında yeterli su
ilavesi ve fazla suyun serbest şekilde yığını terk
etmesi sağlanmalıdır. Bu zemin yataklar/ sıralar
organik maddeyi diğer yöntemlere göre daha
yavaş; 6-12 ayda işler.
Bu süre içinde
buharlaşma ve sızıntı sebebiyle bitki besin
kayıpları olabilir (Edwards, 1998).
2) Hareketli besleme-kapaklı yataklar
(Gantry-Fed Beds): Vermikomposting alanında
işlem etkinliğini arttırmak için, yatak
derinliğinin en fazla 1 metre olması ve yiyecek
katmanlarının 1-2 cm olarak sıkça ilave
edilmesi önemlidir. Bu amaç yatak kenarları
üzerinde yükselen hareketli bir kapak kullanımı
ile gerçekleştirilebilir. Az, ama sık besin ilavesi
çöp işleme etkinliğini en yüksek seviyeye
çıkarır, kompostlaşma sürecinde ısı üretiminin
Y. ŞİMŞEK ERŞAHİN
en alt seviyede kalmasını ve solucanların
devamlı olarak en taze besinle yüzeye yakın
beslenmelerini temin eder (Edwards, 1998).
3) Konteynır veya kutular (Containers or
Box Systems): Edwards (1988a) büyük veya
küçük kutu/ kaplar içinde gerçekleştirilen yığın
(batch) vermikomposting metodunda çok fazla
iş gücü gerektiği için bu malzemelerin, ilave
birimlerle
geliştirilmesi
gerektiğini
vurgulamıştır. Bu yöntem daha çok küçük çaplı
ev ve yemekhane gibi mekanlar için uygundur.
4) Yükseltilmiş hareketli-besleme kapaklı
yataklar (Raised Gantry-Fed Beds): Solucan
faaliyeti genelde üst 10-15 cm’lik organik çöp
tabakasında gerçekleştiği için zamanla ilave
edilen besin tabakaları içeriyi doldurur,
bunların boşaltılması gerekir. Çöplerin işlenme
etkinlik ve hızını arttırmak için, yatak
malzemesine ayak ekleyerek yükseltmek ve
böylece ürünü alttan almak mümkün olur.
Yatak, delikli bir alt kısma sahipse, buradan
kest alttaki
hareketli (çekmece) bölüme
dökülerek toplanabilir. Karışım materyali yaylı
bir üst kapaktan günlük olarak ince tabakalar
halinde ilave edilip, işlenen besin alttan
toplanırsa bu şekilde yatak içindeki solucanlar
rahatsız edilmeden sistem sürekli kullanılabilir.
Bu sisteme, tamamen mekanize “besin ilave” ve
“vermikompost toplama” parçaları takılabilir.
Böylesi otomatik devamlı-işleyen reaktörler
(automated continous- processing reactor) 2 yıl
boyunca problem yaşamadan ve etkili bir
şekilde kullanılabilir (Price and Phillips, 1990;
Edwards, 1995).
3. Vermikest Özellikleri
Solucanın sindirim sistemindeki özel
mikrofloranın, organik maddenin hızlı bir
şekilde humusa benzer son döküntü materyali
olan vermikesti oluşturmada bilhassa sorumlu
olduğu ifade edilmiştir. Bu dışkı materyali;
granülümsü ama homojen, kokusuz ve
mikrobiyolojik açıdan solucanın beslendiği
materyalden daha aktiftir (Doube and Brown,
1998). Daha da önemlisi, solucan dışkısı
içindeki önemli bitki besin elementlerinin suda
çözünürlükleri, solucanın besin olarak içine
aldığı materyalin çözünürlüğünden daha
fazladır ve düşük hızla bu besinleri ortama
bıraktıkları için daha uzun süre bitkiyi
besleyebilirler (Buchanan et al., 1988). Bu
kestler, sahip oldukları çok küçük organik
kalıntıları ve mikroorganizmaları
bulundukları topraklara veya organik maddelere
bulaştırırlar. Daha sonra, kest içindeki bu
mikroorganizmalar toprakta temas ettikleri;
bulaştıkları organik maddenin ayrışma hızını
arttırır ve bulundukları organik maddenin
solucan
tarafından
sindirilmesini
kolaylaştırırlar. Bu kestlerin bitki büyüme
düzenleyicileri gibi biyolojik bakımdan aktif
maddeler içerdikleri de bildirilmiştir (Edwards
and Bohlen, 1996).
Vermikompost son ürünü olan solucan
dışkısı (vermikest) içindeki bitki besin
elementleri,
bitkiye
yarayışlılık
ve
konsantrasyon değeri açısından ticari saksı
karışımlarından ve geleneksel metotlarla
(termofilik
kompost)
üretilen
kompost
ürünlerinden daha üstün özelliklere sahiptir.
Oksijenli parçalanmadan sonra solucanın sıvı
formda aldığı besinler sindirim sisteminde daha
ileri seviyede parçalandığı için; vermikest
bitkiye yarayışlı (ileri parçalanma gerekmeden
bitkinin alabildiği formda) besin elementleri
açısından zengindir (Buchanan et al.,1988).
Örneğin; vermikest zengin 10-15 cm lik üst
topraktan 5 kat daha fazla mineral N, 7 kat
alınabilir potasyum, 3 kat fazla kalsiyum içerir
(Barley,1961). Vermikompostun içindeki bitki
besin elementlerinin %97’si özellikle N, P ve K
bitki tarafından büyüme sırasında doğrudan
alınabilir
formdadır
(Barley,
1961).
Vermikestin içindeki bitkiye yarayışlı bazı
besin elementleri konsantrasyonu, termofilik
kompost ile elde edilen ürünlerin içerdiği
konsantrasyon seviyelerinden daha yüksektir.
1970’li yıllarda vermikompost çalışmalarına
İngiltere’de başlamış olan Prof. Clive Edwards
şöyle diyor:
“Vermikest piyasada bulunan tüm organik
gübreler içinde en üstünüdür. Vermikestin
mikrobiyal aktivite seviyesi topraktan 10 ila 20
kat daha fazladır. Bu yüksek mikrobiyal
çeşitlilik, bitki gelişimini teşvik eden
kimyasalların (hormon ve diğer bileşikler) ve
zararlı bitki patojenlerinin gelişimini baskılayan
enzim ve çeşitli bileşiklerin üretilmesini sağlar”
(Logsdon, 1994).
Vermikestin içerdiği, solucan mukusu ile
çevrelenmiş besin elementleri yavaş salınır ve
bitki tarafından hemen kullanılabilecek
formdadır. Bu besinler yavaş çözündüğü için
sızıntı sonucu besin elementlerinin kaybı söz
konusu olmaz. Ayrıca vermikestin gözenekli,
yüksek havalanma ve su tutma kapasitesi bu
103
Vermikompost Ürünlerinin Eldesi ve Tarımsal Üretimde Kullanım Alternatifleri
maddeyi mükemmel bir toprak “düzenleyicisi”
yapmaktadır. Bu özelliklere ilaveten bu
materyal bitki köklerini aşırı sıcaklıklardan
korur, erozyonu ve yabancı ot gelişimini azaltır.
Vermikest kokusuzdur, insan sağlığına zarar
verebilecek patojenler veya kimyasal madde
içermez ve %100 tekrar kullanılabilir maddeler
içermektedir. Vermikest sera ve saksı topragı
olarak hayal edilebilecek en mükemmel karışım
materyalidir. Hem bahçe hem de tarla
bitkilerinde söz konusu pozitif etkiler
gözlenmiştir. En hassas bitkilerde dahi yanma
etkisi görülmez ve tüm besin elementleri suda
çözünebilir
özelliktedir.
Malç
olarak
kullanıldığında sulama ile besin elementleri
doğrudan bitki köküne ulaşır (Anonymous,
1992).
Çoğu
zenginleştirici
saksı
karışım
materyaleri 2-3 gün içinde besinlerini
kaybederler. Vermikest ise saksı içinde besin
kaynağı olarak fonksiyonunu söz konusu
materyalerden 6 kat daha uzun süre muhafaza
ederler. Bu sebeple, aynı miktar saksı toprağı
için diğer karışımlardan 5 kat daha az miktarda
vermikest yeterli olacaktır. Ayrıca, vermikest
diğer ticari saksı karışımlarından daha ucuzdur
ve daha iyi sonuç verir. Vermikest ağırlığının 23 katı suyu tutabildiği için daha az sulama
masrafı söz konusudur. Bitki köklerini kimyasal
gübreler gibi yakmazlar (Anonymous, 1992).
3.1. Vermikompost Ürünlerinin Bitki
Besleme Amaçlı Kullanımı
Vermikestin bitki besleme etkisi ilk kez
Fosgate ve Babb (1972) tarafından rapor
edilmiştir. Araştırmacılar, sığır gübresinden
elde edilen kestin “özel sera çiçek karışımına”
eş değer seviyede bitki büyümesini teşvik
ettiğini ifade etmişlerdir. Handreck (1986),
vermikestin bitkilerin ihtiyaç duyduğu -çoğu izelement ihtiyacını karşılayabileceğini fakat
çoğu kestin bitkilerin tüm N ihtiyacını
karşılayamayacağını ifade ederken; Edwards
(Edwards
et al.,1985), çoğu organik
artık/atıklarda yeterli seviyede besin olduğu ve
vermikompost sürecinde çok az N kaybı olduğu
görüşünü savunmaktadır. Edwards ve Burrows
(1988), vermikestin peat, çam kabuğu ve
değişik ticari (Kettering loam, Levington
kompostu gibi) karışımların, değişik oranlarda
çeşitli sebze, meyve ve soğanlı süs bitkilerinin
yetiştirilmesinde kullanıldığı çok geniş bir
104
çalışmada, kestin bariz şekilde bitki çimlenme
hızını ve bitki büyümesini arttırdığını rapor
etmişlerdir. Edwards ve ekibinin bir
çalışmasında, bezelye, marul, buğday, lahana,
domates ve turp bitkileri önce hayvansal
atıklardan elde edilmiş vermikest içeren küçük
saksılarda çimlendirilmiş ve daha sonra
şaşırtma yapılmıştır. Bu çalışma süs bitkileriyle
de aynı şekilde tekrar edilmiştir. Her iki
çalışmada da çimlenme hızının ve fide
büyümesinin kest içeren karışımlarda, ticari
saksı karışımı içeren saksılara göre daha iyi
gerçekleştiği ifade edilmiştir. Organik artık ve
atıklardan elde edilen değişik kest çeşitlerinin
soğanlı
süs
bitkilerinde
kullanıldığı
çalışmalarda, özellikle krizantem, salviya,
petunya bitkilerinin çok daha erken dönemde
çiçek açtıkları görülmüş ve bu etkinin kestin
içindeki mikrobiyal aktivite sonucu oluşan
kimyasalların hormonal etkileri olabileceği
ifade edilmiştir (Edwards, 1988a,b). Ticari bir
bitki karışımına sadece %5 oranında hayvan
atıklarında elde edilmiş kest ilave edilmesinin
bitki büyümesinde bariz bir iyileşmeye sebep
olduğu ve bu etkinin sadece besin içeriğinden
kaynaklanmadığı öngörülmüştür. Diğer bir
çalışmada lahana bitkisi domuz gübresinden
elde edilen kest içinde çimlendirilmiş ve
araziye nakledilmiştir. Hasat zamanına kadar
kest karışımında büyüyen bitkilerin büyüme ve
olgunlaşma değerlerinin diğer karışımlardaki
bitkilerin değerlerinden çok daha iyi olduğu
rapor edilmiştir (Edwards and Burrows, 1988).
Edwards ve ekibi, solucan sindirim
sistemindeki
mukusun
mikrobiyal
populasyonlar için optimum bir ortam
oluşturarak vermikestin mikrobiyal çeşitlilik ve
populasyon miktarlarını arttırdığını ifade
etmiştir. Vermikest granülleri içinde korunan
zengin mikrobiyal çeşitlilik, bitki büyümesini
teşvik eden çok miktarda kimyasalın (bitki
büyüme hormonları) üretildiği yerdir.
Bu
büyüme hormonları da vermikompost sürecinde
oluşan hümik bileşiklere yapışmakta ve bitki
ihtiyaç duyduğunda suda çözünürlükleri yüksek
olan bu kimyasalları kolaylıkla alabilmektedir.
Günümüze kadar çok sayıda farklı bitki türüyle
gerçekleştirilen çalışmalar; üstün özelliklere
sahip kestlerin diğer peat veya farklı ticari bitki
ortamları ile karıştırılmasıyla çok kaliteli bitki
büyüme ortamlarının elde edilebildiğini
göstermiştir.
Y. ŞİMŞEK ERŞAHİN
3.2. Vermikompost Ürünlerinin Bitki
Hastalıklarını Kontrol Amaçlı Kullanımı
Edwards ve ekibi vermikestin, çimlenme
öncesinde, sırasında ve sonrasında sebep
oldukları enfeksiyonlar sebebiyle büyük
ekonomik kayıplardan sorumlu toprak kökenli
bitki hastalıklarını baskılama kapasitesini
araştırdıkları saksı denemelerinde, kestin
Rhizoctonia, Fusarium (Şimşek-Erşahin, 2007),
Pythium ve Verticillium (Edwards and Arancon,
2004) gibi toprak kökenli patojenlerin sebep
olduğu hastalıkları etkili şekilde kontrol
edebildiğini ortaya koymuştur. Steril kestin
hastalık gelişimi üzerindeki baskılama etkisinin
kaybolması,
bu
etkinin
mikrobiyal
antagonizmaya
dayalı
olduğunu
düşündürmektedir. Karşılaştırmalı çalışmalarda,
vermikestin mikrobiyal aktivite seviyesinin
termofilik komposta göre çok yüksek olması
durumu (Hoitink and Boehm, 1999),
vermikestin toprak kökenli bitki çürüklük
etmenleri üzerindeki hastalık baskılama
potansiyelini arttıran ana etmen olarak
düşünülmektedir (Edwards ve Arancon, 2004).
Fusarium spp. ile yapılan bir çalışmada
(Szczech, 1999) hastalık oluşumu veya
şiddetini baskılama etkisinin diğer patojenlerde
olduğu gibi biotik orjinli olduğu ifade
edilmiştir. Bu çalışmada büyükbaş hayvan
gübresinden üretilen vermikestin, Phytophthora
nicotiana üzerindeki baskılama
etkisinin
fungitoksik
değil
fungistatik
olduğu
öngörülmüştür. Rhizoctonia spp. hastalıkları
üzerinde yapılan çalışmalarda, aynı seviyede
hastalık baskılama etkisinin oluşması için
Phythium spp. ve Phytophthora spp.’ye göre
daha yüksek (%40 hacim) miktarda vermikest
kullanımı gerektiği rapor edilmiştir (Szczech ve
Smoliska, 2001).
Termofilik
ve
mezofilik
kompost
ürünlerinin fide çökerten ve bitki çürüklük
etmenleri olan fungal patojenleri baskılama
mekanizması iki grupta toplanmıştır: Özel
mikroorganizma türlerini gerektiren “spesifik
baskılama” etkisi ve çok geniş bir
mikroorganizma çeşitliliğine dayanan “genel
baskılama” etkisi (Edwards ve Arancon, 2004).
Phythium ve Phytopthora üzerinde yapılan
kompost uygulamalarında, bu patojenleri
baskılayan mikro florayı besleyecek organik
madde miktar ve kalitesinin arzu edilen genel
baskılama etkisinin ortaya çıkışında esas
belirleyici etmen olduğu ifade
edilmiştir. Rhizoctonia ile yapılan çalışmalarda,
dayanıklı skleroşiya yapısı oluşturan bu
patojene karşı, Tricoderma, Flavobacterium
gibi spesifik antogonistik etkiye sahip özel
mikroorganizma florasının mevcudiyetinin
“spesifik baskılama” etkisinin ortaya çıkması
için gerekli olduğu ifade edilmiştir.
Vermikestin katı formunda kullanımının
yanı
sıra
son
yıllarda
vermikestten,
havalandırmalı (aerated) ve havalandırmasız
(non-aerated) olarak elde edilen vermikest
çayının hem toprak kökenli ve toprak üstü bitki
patojenlerine karşı veya gübre olarak kullanımı
son
on
yılda
hızla
yaygınlaşmıştır.
Havalandırmalı (aerated) vermikest çayı elde
etmede 1 hacim vermikest ile 10/50 hacim
içilebilir çeşme suyu karıştırılır ve 12-24 saat
düzenli olarak içine hava verilir veya suyun
devamlı
sirkülasyonu
sağlanır.
Havalandırmasız (non-aerated) vermikest çayı
hazırlamak için 1 hacim kest ile 3/10 hacim
çeşme suyu üzeri açık bir konteynır içinde
karıştırılır. Bu karışım günlük karıştırılabilir
veya karıştırmaksızın 1 ila 3 hafta bu şekilde
beklemeye bırakılır. Havalandırmasız kest çayı
yapımında kullanılan ilave maddeler; maya, alg
tozu
karışımları
solüsyondaki
bakteri
populasyonunun artışını sağlar (Zibilske, 2004).
Toprak kökenli hastalıklarla mücadelede,
toprak altı vejetatif organların veya tohumun
kest çayı içinde tutularak bu kısmın
solüsyondaki microbiyal populasyon ile
kaplanması sağlanır. Yaprak ve meyva
patojenlerine karşı vermikest kullanımı
spreyleme şeklinde uygulanmaktadır (Scheurell
and Mahaffee, 2002). Kompost ve vermikest
çayı ile yapılan çalışmalarda, bu solüsyonların
bitki hastalıklarını baskılama etkinliği ile sahip
olduğu bakteri populasyon seviyesi arasında
doğru orantılı bir ilişki gözlenmiştir (Suthar,
2007).
4. Sonuç Ve Öneriler
Çevre dostu, ek gelir ve kaynak kazanımını
sağlayan vermiteknoloji uygulamaları, özellikle
küçük ve orta ölçekli tarımsal işletmeler için
düşük girdili tarımsal üretim faaliyetini
mümkün kılar. Vermikompost teknikleri çok
düşük maliyet gerektiren kolay uygulanabilir
yöntemlerdir. Doğru uygulanmış ve iyi takip
edilmiş bir vermikompost süreci sonunda,
biyo-gübre ve biyo-pestisit olarak etkili, ticari
değeri çok yüksek bir ürün elde edilebilir.
105
Vermikompost Ürünlerinin Eldesi ve Tarımsal Üretimde Kullanım Alternatifleri
Fakat kestlerin veya kest çaylarının sahip
oldukları ticari potansiyellerinin yaygın ve
tekrarlanabilir olarak kullanılabilmesi için, bu
ürünlerin besin içeriklerinin uygun seviyede
olması, pH değerinin uygun seviyeye
getirilmesi ve kanalizasyon benzeri atıkların
kullanımında muhtemel insan patojenlerinin
bertaraf
edilmesi
gibi
konularda
standardizasyona dikkat edilmelidir.
Kaynaklar
Anonymous, 1992. “Vermigro” Premium Earthworm Soil
Product, sold by Canyon Recycling, San Diego, Ca.
Worm watch, Education Department of South
Australia.
Anonymous, 1997. United S.G. Survey on National
Pesticide Synthesis Project. Summary (online)
Available at http://water.wrusgs.gov/pnsphtml.
Anonymous, 2001. Pesticides spread and their toxic
reach.
Agrochemicals
Report.http://www.fadinaporg/nib/nib2002_3/index
.html
Atiyeh, R, Edwards, C, Subtler, S, Metzger, J, 2000.
Effect of vermicomposts and composts on plant
growth in horticultural container media and soil.
Pedo Biologia, 44, 579-590.
Baier-Anderson, C. and Anderson, R.S. 2000. The effects
of Chlorothalonil on oyster hemocyte activation:
Phagocytosis, reduced pyridine nucleotides, and
reactive oxygen species production. Environmental
Research, 83(1), 72-78.
Barley, K. P. 1961. Plant nutrition levels of vermicast.
Advances in Agronomy. 13, 251.
Boehm, M.J., Madden, L.V., And Hoitink, H.A.J. 1993.
Effect of organic matter decomposition level on
bacterial species diversity and composition in
relationship to Pythium damping –off severity.
Appl.Environ.Microbiol. 59: 4171-4179.
Buchanan, M.A., Russell, E., Block, S.D. 1988. Chemical
characterization and nitrogen earthworms in
environmental and waste management In
C.A.Edwards and E.F. Neuhauser (Eds.), SPB
Acad. Publ., the Netherlands, 231-239.
Butt, K.R. 1993. Utilization of solid Paper mill sludge
and spent brewery yeast as a feed for soil-dwelling
earthworms. Biosource Technology, 44: 105-107.
Carson, R. 1962. Silent Spring. Boston: Houghton Mifflin
Co., USA.
Chen, Y., Inbar,Y., Hadar, Y.1992. Uses of compost to
suppress plant diseases. Biocycle, Emmaus: June,
33 (6), 48.
Chen, S.K., Edwards, C.A., and Subtler, S. 2001. Effects
of the fungicides benaomyl, captan and
chlorothalonil on soil microbial activity and
nitrogen dynamics in laboratory incubations. Soil
Biology and Biochemistry. 33(14), 1971-1980.
Chernyak, S. M., Rice, C.P., and Mcconnell, L.L. 1996.
Evidence of currently-used pesticides in air, ice,
fog, seawater and surface micro layer in the Bering
and Chukchi seas. Marine Pollution Bulletin, 32(5),
410-419.
Doube, B.M., and G.G. Brown, 1998. Life in a complex
community: functional interactions between
earthworms, organic matter, microorganisms, and
plants. In Earthworm Ecology. Ed. Clive Edwards,
St Lucie Press, 179-211.
106
Dominguez, J., Edwards, C.A., and Subtler, S. 1997. A
Comparison of vermicomposting and composting.
Bio Cycle: 38, No. 4: 57-59.
Dickerson, G.W. 2004. Vermicomposting. Cooperative
Extension Service. College of Agriculture and
Home Economics. New Mexico State University.
Available
at
httP://www.cahe.nmsu.edu/Pubs/_h/h_164.pdf
Edwards, C.A. 1988a. Breakdown of animal, vegetable
and industrial organic wastes by earthworms.
Agriculture, Ecosystems and Environment, 24: 2131.
Edwards, C.A. 1988b. Breakdown of animal, vegetable
and industrial organic wastes by earthworms.
Agriculture, Ecosystems and Environment: 24:2131
Edwards, C.A. 1995. Commercial and environmental
potential of vermicomposting: A historical
overview. BioCycle, June, 62-63.
Edwards, C.A., Burrows, I., Fletcher, K.E. and Jones,
B.A. 1985. The use of earthworms for composting
farm wastes. In composting of Agricultural and
Other Wastes. JKRGasser (Ed.). Elsevier,
Amsterdam, 229-242.
Edwards, C.A. and Niederer, A. 1988. The Production
and Processing of earthworm Protein. In earthworm
in Waste and Environmental Management. C.A.
Edwards and E.F. Nuehauser (eds.) SPB Academic
Publishing, the Netherlands, 169-180.
Edwards, C.A., and Bohlen, P.J. 1996. Biology and
Ecology of Earthworms. 3rd. Ed. Chapman and
Hall, New York.
Edwards, C.A. 1998. Preface. In: C.A. Edwards (ed.)
Earthworm Ecology. CRC Press, Florida, USA.
Edwards, C.A. and Arancon, N.Q. 2004. Interactions
among
organic
matter
earthworms
and
microorganisms in promoting plant growth. In
Functions and Management of Organic Matter in
Agro ecosystems. C.A. Edwards (Editor in Chief),
F. Magdoff, R. Weil (Eds.) Crc Press, Boca Raton,
327- 376.
Edwards, C.A. and Burrows, I. 1988. The potential of
earthworm composts as plant growth media, In
Earthworms and Waste Management. C.A.
Edwards and E.F. Neuhauser (ed.) SPB Academic
Publishing, the Netherlands, 211-220.
Fosgate, O.T. and Babb, M.R. 1972. Biodegradation Of
Animal Wastes By Lumbricus Terrestris. J.Dairy
Sci., 55: 870.
Fushiwaki, Y., Tase, N., Saeki, A., And Urano, K., 1990.
Pollution by the fungicide Pentachloronitrobenzene
in an intensive farming area in Japan. The Science
of the Total Environment, 92: 55-67.
Hadar, Y. 1991. Control of soil-borne diseases using
suppressive compost in container media.
Phytoparasitica, 19 (2), 167.
Y. ŞİMŞEK ERŞAHİN
Handreck, K.A. 1986. Vermicomposting as components
of potting media. Biocycle, October.
Hoitink, H.A.J., Schmitthenner, A.F., and Herr, L.J.
1975. Composted bark for control of root rot in
ornamentals. Ohio Reporter, 60: 25-26.
Hoitink, H.A.J., Inbar, Y. and Boehm, M.J. 1991. Status
of compost-amended potting mixes naturally
suppressive to soil borne diseases of floricultural
crops. Plant Disease, 75: 869.
Hoitink, H.J. 1993. Compost can suppress soil-borne
diseases in container media. American Nurseryman.
September, 15, 91-94.
Hoitink, H.J., Harry, A.J., Zhang, W. 1997. Making
compost to suppress plant disease. BioCycle, 38(4),
40.
Hoitink, H.A.J. and Boehm, M. J. 1999. Biocontrol
within the context of soil microbial communities: A
substrate-dependent phenomenon. Ann. Rev.
Phytopathol, 37: 427-446.
Logsdon,
G.
1994.
Worldwide
Progress in
Vermikomposting. Biocycle, October, 63.
Neuhauser, E.F., Loehr, R.C., And Malecki, M.R. 1988.
The Potential of earthworms for managing sewage
sludge. In earthworms and Waste Management.
C.A.Edwards and E.F. Neuhauser (ed.) SPB
Academic Publishing, The Netherlands, 9-20.
Price, J.S. 1987. Development of vermicomposting
system. Proceedings of the 4’the International
CIEC Symposium on Agricultural Waste and
Management Environmental Protection, 1: 294-300.
Price, J.S. And Phillips, V.R. 1990. An improved
mechanical separator for removing live worms from
worm-worked organic wastes. Biological wastes,
33: 25-37.
Schuman, S.H And Simpson W. 1997. A clinical
historical overview of Pesticide health issues.
Occup Med-state of the Art Rev., 12: 203-207.
Szczech, M.M. 1999. Suppresiveness of vermicompost
against Fusarium wilt of Tomato. J. of
Phytopathology, 147, 155.
Szczech, M. and Smolinska, U. 2001. Comparison of
suppressiveness of vermicomposts produced from
animal manures and sewage sludge against
Phytophthora Breda de Haan var. nicotianae.
Phytopath-Z, 149(2), 77-82.
Suthar, S. 2007. Production of vermifertilizer from guar
gum industrial wastes by using composting
earthworm Perionyx sansibaricus (Perrier).
Environmentalist, 27: 329-335.
Scheurell, S. and Mahaffee, W. 2002. Compost tea :
Principles amd prospects for plant disease control.
Compost Science and Utilization, 10(4), 313-338.
Şimşek-Erşahin, Y., 2007. Vermikest ve vermikest
hümik fraksiyonlarinin hıyar (cucumis sativus l.)
kök ve gövde çürüklük etmenleri Rhizoctonia
solani (kühn) ve Fusarium oxysporum f.sp
cucumerum üzerindeki baskılama etkisinin
belirlenmesi. Doktora Tezi. GOP Üniversitesi Fen
Bil. Enstitüsü, Tokat.
Zibilske, L. 2004. National Organic Standards Board.
Compost Tea Task Force Report. USDA/ARS.
107

Benzer belgeler