Korkut Eken`in siyasete atılmasıyla, Mersin Emniyet Müdürlüğü`nün

Transkript

Korkut Eken`in siyasete atılmasıyla, Mersin Emniyet Müdürlüğü`nün
DEMOKRATĐKLEŞĐYOR MUYUZ, ÇÖKÜYOR MUYUZ? 01 Ağustos 2004
Korkut Eken'in siyasete atılmasıyla, Mersin Emniyet Müdürlüğü'nün polis kamerasıyla saptanan
"Tanımlanmamış Uçan Nesne" görüntülerini TÜBĐTAK'la birlikte Sirius Ufo Uzay Bilimleri Araştırma
Merkezi'ne de göndermesi arasında bir bağ olabilir mi? Bence olabilir, inanın dalga geçmiyorum. Bir
bağ var olmasına var da, bu iki olayın Türkiye'nin demokratikleşmesinin mi göstergeleri olduğu
yoksa kurumsal çöküşünün ön belirtileri mi olduğuna karar veremiyorum.
Korkut Eken, kendisinin değil reddetmek gururla belirttiği gibi, devletin özel kuvvetlerinde ve gizli
istihbarat örgütlerinde çalışmış bir emekli asker. Hemen her ülkede devletin hukuk dışı
uygulamaları için gizli, özel güçler kullandığı bilinen bir gerçek. Bu durumun demokratik olup
olmamakla bir ilgisi yok. Devlet doğası gereği varlığını sürdürebilmek için hukuk dışı uygulamalara
ve gizli kuvvetlere ihtiyaç duyuyor. Açık diktatörlüklerde bile durum bu. Bu nedenle gizli kuvvetlere
hukuk dışı uygulamalar yaptırmanın demokrasiyle bağdaşıp bağdaşmadığı tartışması yanlış.
Demokrasiyle bağdaşmadığından gizli yapılıyor, devlet denilen iktidar aygıtı başka türlü
yürümeyeceğinden de, iktidarlar bu yolu kullanıyorlar. Konumuz bu değil. Kirli savaşın yürütme
aygıtları olan özel kuvvetler mensupları, yaptıklarının kanunsuz olduğunu ama "devletin bekası" için
yaptıkları için de büyük bir gizliliğin zorunlu olduğunu biliyorlar. En azından bilmeleri bekleniyor. Hal
böyle olunca bu hizmetlerinin anonimleşmesi, adsızlaşması da gerekiyor. Yani ölümcül bir
suskunluk zorunlu bir ilke haline geliyor. Onların ideolojileri, düşünceleri, akıllarının olmaması,
sorgulamamaları, yalnızca "devletin kayıtsız şartsız askerleri" olmaları ve görevleri bittiğinde
ölünceyedek kimliklerini ve yaptıklarını gizlemeleri bekleniyor. Peki bizde öyle mi? Tansu Çiller
döneminde yürütüldüğü artık iyice ortaya çıkan kirli savaşın aktörleri siyasete atılıyorlar. Üstelik bu
kimliklerini gizlemek bir yana açıklayarak, övünerek siyasete giriyorlar. Ben, şimdiye kadar bırakın
demokratik olduğu varsayılan ülkeleri, totaliter ülkelerde bile o devletin gizli istihbarat örgütü ve
özel kuvvetlerinin bir siyasi parti kurarak, demokratik mücadeleye atıldıklarını hiç duymadım. Bir
Rusya'da var, eski istihbaratçıların yönetime gelmeleri. Ama burada durum biraz farklı. Bizimkiler
özel kuvvetler dönemindeki uygulamalarını demokratik bir mücadele çerçevesinde açıkca yürütmek
üzere partileşiyorlar. Yani içinden çıktıkları, kendi varlık nedenleri olan, yalnızca dediklerini
yapmakla sorumlu olmaları gereken devletin kötü yönetildiğini düşünüyorlar ve iktidara demokratik
yoldan gelmek üzere, partileşiyorlar. Silahlı bir ayaklanma ya da darbe yapmaya kalksalar
anlayacağım ama, partileşmelerini anlamakta zorluk çekiyorum.
Ya devletin kurucu ilkeleri, öncelikleri, yapısı ve işleyişi değişti ve onlarda bu değişimi
beğenmediklerinden ve de ülkede müthiş bir demokratikleşme olduğundan, demokratik mücadele
dışında bir şansları kalmadı ya da devlet kurumsal olarak çöküyor ve onları bünyesinden attı. Onlar
da parti kurmak zorunda kaldılar.
Peki Sirius merkeziyle bağlantısı ne? Bu merkez, en hafif deyimiyle amatör UFO meraklılarının
kurduğu Beyoğlu'nda bir UFO müzesi olan, UFO tişörtleri, çantaları satılan bir yarı turistik/ticari
dernek. Mersin Emniyet Müdürlüğü görüntüleri, ülkenin en azından bilinen en önemli bilimsel
kurumu olan TÜBĐTAK'la birlikte, bu derneğe de incelenmek amacıyla gönderiyor. Mersin Emniyet
Müdürü, ya bilimsel kuruluşla ticari/turistik dernek arasındaki farkı göremeyecek denli bihaber, ya
da ülke o kadar demokratikleşti ki, emniyet güçleri bile çapı ve ciddiyeti ne olursa olsun bilgiyi sivil
toplum kuruluşlarıyla açıkça paylaşma olgunluğuna eriştiler.
Ben karar veremiyorum, siz ne dersiniz?

Benzer belgeler