PDF SAYI 33 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 33 - Hayat Online
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 1
IGMG Gençlik Teþkilatý
Üniversiteliler Baþkaný
Celal TÜTER
21. Avrupa Kur`an-ý Kerim Yarýþmasý Yapýldý
DÝTÝB Sosyal ve Aile
Danýþmanlýðý Hattý Hizmete Girdi
Sayfa:12`de
Sayfa:30`da
“Yenilemeyen
Yenileyemez”
Sloganý ile
Gerçekleþecek
UNIDAY 2009`a
Herkesi
Bekliyoruz
Sayfa: 10`da
Avrupa`daki Kitapçýnýz
OKUSAN
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD
Hac Malzemeleri ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 0180-3002250
www.okusan.eu
Winnenden`deki gibi vahþetlerin bir daha yaþanmasýný istemiyorsak
Berlin
entegrasyon
araþtýrmasýnýn
kamuoyu
etkileri
Sayfa 13`te
Ekrem ÞENOL
Özel Köþe
Gerçeði
çarpýtan
entegrasyon
araþtýrmasý
Sayfa 11`de
Ünal KOYUNCU
Dosya
Hacarabýn
Serüvenleri
20
Sayfa 15`te
M. Salih AYDIN
Dosya
Serbest
piyasa
ekonomisinin
sonu mu
geldi?
Sayfa 37`de
Oðuz ÜÇÜNCÜ
Özel Köþe
Nezaket;
Güzel
Ahlakýn
Belirtisi
Sayfa 9`da
Sayfa 29`da
Selma ÖZTÜRK
Dosya
Dosya
Dosya
Vahdet
Mahmut AÞKAR
IQ’su
Düþükler
Türkler Ve
“Ýslâmlaþtýrýlan
Avrupa”
Dosya
Dr. Yusuf IÞIK
Sayfa 7`de
Sayfa 5`te
ÖNCE AHLAK VE MANEViYAT
Selda BABAYÝÐÝT
Hak
Hukuk
Üzerine
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 2
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 3
editörden
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
3
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Sinan AKTÜRK
hasbihal
Sevgili dostlar!
Geçen sayýmýzda entegrasyon
meselesinde suçlu olarak Trükleri
gösteren politikacýlarý kapak konusu yapmýþtýk. Bu noktada epeyce
olumlu tepki aldýk.
Dünyanýn her tarafýnda olduðu
gibi Almanya`da da politikacýlar
kendi beceriksizliklerini, gündemi
baþka taraflara çekerek gizleme
bedavacýlýðýna kaçýyorlar. Almanya gibi bir göç ülkesinin en önemli
sorunlarýnýn baþýnda entegrasyon
ile alakalý meseleler gelmektedir.
Tabii olarak bu mesele ile alakalý
taraflarý ayný masa etrafýnda toplayarak sorunlarýn çözüm yollarýný
beraberce bulmak gerekmektedir.
Ama ne hikmetse politik kaygýlar
yüzünden sözde kamuoyu araþtýrmalarý gündemi deðiþtirmekte ve
meseleyi çözümsüzlüðe sürüklemektedir.
Bizler kesinlikle uyum noktasýnda en sorunlu toplum olarak
gösterilen Türk toplumu hakkýndaki bu iddiayý kabul etmiyoruz.
Çünkü bu iddia özellikle sipariþ
verilerek gündeme getirilmiþ bir
iddiadýr.
Tabiki uyum noktasýnda eksiklikler mevcut olabilir. Ama yöneticilerin görevi bu eksikliklerin giderilmesi noktasýnda ortak çalýþma
alanlarýnýn oluþturulmasýna katký
saðlamaktýr. Yoksa hangi kriterleri
baz aldýðý belli olmayan nevzuhur
araþtýrma sonuçlarý ile bu meseleyi
çözümsüzlüðe götürmek hiçbir
fayda saðlamamaktadýr.
Meselenin çözümü önyargýlardan uzak hertürlü çözüm önerisine
açýk bir bakýþ açýsý ile mümkündür.
Impresium
Künye
hayat
Önce Ahlak ve
Maneviyat
Mart ayý içerisinde Stuttgart yakýnlarýndaki Winnenden`de yaþanan menfur olay tüm Almanya kamuoyunu üzdüðü gibi bizleri de
derinden etkilemiþtir.
17 yaþýnda hayatýnýn baharýnda
bir genç; çoðunluðu kendisi gibi
genç ve okuldan arkadaþý 16 insanýn hayatýný söndürdü.
Bu vesile ile bu olayda hayatlarýný kaybedenler için üzüntülerimizi belirtiyoruz. Ailelerine de baþsaðlýðý diliyoruz.
Almanya kamuoyu olayýn haberlerini duyduðunda kelimenin
tam manasýyla þoke oldu. 17 yaþýnda bir gencin böyle bir menfur olayý gerçekleþtirmesi için neden ne
olabilirdi? Gencin ailesinin maddi
durumu gayet iyi imiþ. Okulda
ufak tefek sorunlarý olsa bile böyle
bir katliamýn gerçekleþmesi için
neden ne olabilirdi.
Buna benzer sorular ile bu meselenin temeline inmeye çalýþýlýyor.
Almanya özelinde batýlý toplumlar kapitalist bir düzene sahiptirler. Kapitalist bir toplum yapýsýna sahip milletlerin durumu son 20
senedir gözler önündedir. Amerika`da neredeyse senede onlarca buna benzer menfur olaylar gerçekleþmektedir. En son Almanya`da
yaþanan bu menfur olaydan önce
Amerika`da bir kiþi 7 kiþiyi silahýyla öldürdü ve kendisi de intihar
hayat
Aylýk Ücretsiz Gazete
Mart-März 2009
Rebiü`l Evvel-Rebiü`l Ahir 1430
Sahibi ve Genel Yayýn Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayýn Kurulu
Dr. Yusuf Iþýk,
Ýbrahim Gümüþoðlu,
Bilal Demiroðlu,
Fikret Ekin,
Mahmut Aþkar,
Sinan Aktürk,
Aydýn Ersoy,
M. Salih Aydýn
etti.
Bu insanlarýn neden böyle katliamlar yaptýklarý araþtýrýldýðýnda
hepsinin de bir manevi boþluk içerisinde olduklarýný görüyorsunuz.
Ýçlerindeki manevi boþluðu
maddiyat ile gideremeyenler bunu
deðiþik þekillerde gidermeye çalýþýyorlar. Çocuk pornosundan tutun
da, her türlü þans oyununa kadar,
silah merakýndan tutun da internetteki özel odalara kadar deðiþik þekillerde bu boþluðu doldurmaya
çalýþýyorlar.
Ýnsanoðlunun yaratýldýðý günden beri en önemli ihtiyacý inanç
ihtiyacýdýr. Bu inanç ihtiyacýnýn en
önemli kesimini de ilahi dinler karþýlamaktadýr. Allah Teala bu ihtiyacýn karþýlanmasýný göndermiþ olduðu Peygamberler vasýtasýyla gidermiþtir. Ne yazýkki insanoðlu
gönderilen bu ilahi mesajlara da
müdahele etmiþ; kendi heva hevesi
doðrultusunda bu ilahi mesajlarý da
tahrip etmiþtir.
Dünya üzerinde üç ilahi kaynaklý dinin mensuplarý çoðunlukta
yaþamaktadýr. Bu üç ilahi kaynaklý
dinin temel ortak noktasý; ahlaklý
ve manevi deðerlere sahip insanlarýn yetiþmesi için kurallarýnýn olmasýdýr. Bu kurallara uyan insanlar
dünyada mutlu bir hayat yaþamaktadýrlar.
Ýslam Peygamberi Hz. Muham-
med (s.a.v) hem Kur`an-ý Kerimdeki ayetlerde ve hem de hadislerinde kendisinin güzel ahlaki tamamlamak üzere gönderildiðini
bildirmektedir.
Hz. Musa ve Hz. Ýsa`nýn da
kendilerini vahyedilen ilahi dinlerin temel düsturlarýnýn ahlak ve
maneviyat olduðu bilinmektedir.
Ahlak ve maneviyat çerçevesinde yetiþmeyen bir genç ve bu çerçeve içerisinde bulunmayan bir
toplum sürekli bunalýmda olmaya
mahkumdur.
Buradan hareketle Winnendende yaþanan menfur olayýn þifrelerini çözmek mümkündür. Manevi
açýdan bir boþluða düþen genç ne
yaptýðýný bilmez bir vaziyette böyle bir katliamý gerçekleþtirmektedir.
Buradan hareketle bizlerin Alman resmi makamlarýna ve anne ve
babalara birkaç teklifimiz olacaktýr.
Okullarda dini temel bilgilerin
sahih kaynaklardan öðrenilmesi
için bu tür derslerin çoðaltýlmasý,
Toplumdaki insanlarýn temel dini ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý noktasýnda özgürlük alanlarýnýn daha
da geniþletilmesi,
Özellikle internet ve TVlerdeki
þiddet içerikli tüm yayýnlara belli
bir düzen ve kýsýtlama getirilmesi,
Buna benzer bazý tedbirler bu
tür menfur olaylarýn bir daha gerçekleþmesini önler diye düþünüyoruz
Cenab-ý Allah çalýþmalarýmýzý
bereketlendirsin, þuurlandýrsýn.
Çalýþmak bizden baþarý Allah`tandýr.
Allah`a emanet olun.
Bölge Temsilcileri
Nürnberg: Erol Ergün
Tel: 0157-72176636
E-Mail: [email protected]
Bielefeld: Mehmet Demir
Tel: 0178-2063526
E-Mail: [email protected]
Osnabrück: Mehmet Yüksel
Tel: 0176-64627714 . 05411-209791
Gazetemizde Yayýnlanan Yazýlarýn ve Reklamlarýn Ýçeriðinden Sorumlu Deðiliz.
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.de
Basýldýðý Yer: Sunprint Gmbh
33. sayi sayfalar
30.04.2009
4
I
GMG Kuzey Ruhr
Bölgesi tarafýndan organize edilen Bilgi Yarýþmasý Finali yapýldý.
Avrupa Kur’an-ý Kerim
yarýþmasý ikincisi Yunus
Emre Çiftçi’ nin okuduðu
Kur’an-ý Kerim’i ile baþlayan program IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Gençlik
Baþkaný Ufuk Ulun`un konuþmasýyla devam etti.
Ulun konuþmasýnda:
“Öncelikle programýmýza
hepiniz hoþgeldiniz. Burada toplanmamýzýn sebebi
Þubeler arasý bilgi yarýþmasýnda 14 þubemizi eleyerek ilk beþe girenlerin
kýyasýya yarýþacaðý bir bilgi yarýþmasý yapmaktýr.
Ayný zamanda bu yarýþma
bölge finalidir. Þimdi ise
bugün burda iki ayrý katagoride yarýþýlacaktýr. Kardeþlerimize Cenab-ý Allah’
tan baþarýlar dilerim. Salonu böylesine dolduran sizlere teþekkür ederim“ diyerek gelecek programlar
hakkýnda da bilgiler verdi.
A
vrupa Türk Ýslam
Birliði Genel Baþkaný
Selahattin
Saygýn ve Yazar Mahmut
Aþkar ATÝB Bielefeld Eðitim ve Kültür Merkezinde
üyeler ve aileleri ile birlikte teþkilat ruhunu canlý tutmak, birlik ve beraberliði,
kaynaþmayý pekiþtirmek
amacýyla sabah kahvaltýsý
programamýnda buluþtular.
ATiB Bielefeld Eðitim
ve Kültür Merkezi Baþkaný
Süleyman Tire‘nin açýlýþ
konuþmasýnda Genel Baþkana, Yazar Mahmut Aþkar’a ve üyelere teþekkür
ederek yaptýðý kýsa konuþmasýndan sonra, bir aile
havasý içinde geçen kahvaltý programý, Genel Baþkan Selahattin Saygýn ve
17:21 Uhr
Seite 4
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
IGMG Kuzey Ruhr’da
Bilgi Yarýþmasý Finali
Sonra IGMG Kuzey
Ruhr Bölge Eðitim Baþkaný Mahmut Engel yarýþmanýn kurallarýný açýkladý. Jüri üyeleri yerlerini aldý.
Yarýþma sonucu küçüklerden 13-17 yaþ arasý sýralama ile birinci Rheda-
Wýedenbrück Þubesinden
Sinan Güre, ikinci Osnabrück Þubesinden Hüseyin
Solmaz, üçüncü ise Lage
þubesinden Ertuðrul Demir
dereceye girmiþlerdir.
Büyüklerden 18-25 yaþ
arasý birinci Bielefeld Þu-
ATÝB Bielefeld`de Kahvaltý Programý
Yazar Mahmut Aþkar teþkilatýn önemi, birlik, beraberlik ve ailenin önemi
üzerinde durdular.
Kahvaltý programýnda
Genel Baþkan Selahattin
Saygýn özetle þunlarý söyledi: “Bizlerin birlik ve beraberlik ruhu içinde hare-
ket
etmesi,
Allah‘ýn
Kur’an`da bildirdiði ahlakýn bir gereðidir. Bu gerçeði düþünerek birliðimizi
korumalýyýz, birbirimize
karþý samimi olmalýyýz.
Cenab-ý Allah Kur’an-ý
Kerim`de bizlere hitaben
Allah‘ýn ipine hepiniz sým-
sýký sarýlýn. Daðýlýp, ayrýlmayýn… buyurmaktadýr.
Aramýzda olmasý gereken
birlik ve beraberlik ruhunun gereði gibi olmamasý,
hem birtakým sorunlara zemin hazýrlamakta hem de
mevcut sorunlarýmýza kalýcý çözümler getirmemizi
haber
besinden Arda Bulama,
ikinci Osnabrück Þubesinden M.Esat Murat ve
üçüncü Rheda-Wiedenbrück Þubesinden Mehmet
E. Güre dereceye girenler
arasýndadýr. Jüri üyelerinin
açýklamalarýndan sonra
IGMG Kuzey Ruhr Bölge
Baþkaný Murat Ýleri kürsüde yerini aldý.
Ýleri: “Bu bir bilgi yarýþmasý deðildir, ayný zamanda amacýmýz fikir üretmek ve siz deðerli seyircilerimiz ile bilgiyi paylaþmaktýr. Bütün çocuklarýmýz aslýnda bizim gözümüzde birincidirler. Bu cesareti göstererek buraya
kadar gelmeleri bile onlarýn birinci olduklarýnýn en
büyük göstergesidir. Hepinizden Cenab-ý Allah razý
olsun. “dedi.
Daha sonra hediyeler
takdim edildi.
Beraberce hatýra fotografý çekiminden sonra
program kapanýþ Kur’an-ý
Kerim’i ile sona erdi.
zorlaþtýrmaktadýr.” dedi.
Yazar Mahmut Aþkar
da kýsaca “Daðýnýk görüntümüzün son bulmasý, hem
bizlerin hem de içinde yaþadýðýmýz
toplumlarýn
içinde huzura, güvene ve
barýþa katký yapabilmemiz
için, saðlam bir birliðin ve
beraberliðin tesis edilmesi
þarttýr. Bizler, Yüce Allah`ýn Kur`an-ý Kerim‘de
buyurdugu gibi, kardeþ olduðumuzun þuuruyla hareket etmeliyiz, bir ailenin
fertleri gibi sevgi, saygý ve
samimiyetle birbirimize
yaklaþmalýyýz, kucaklamalýyýz” dedi.
Daha sonra birlikte yapýlan kahvaltý ile program
sona erdi.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
dosya
ahdet; insanlarýn
belirli bir fikir, kanaat, düþünce ve
deðerler bütünü etrafýnda
uyumlu bir sosyal yapý
oluþturmalarýna, birlik, beraberlik ve bütünlük içinde
olmalarýna verilen isimdir.
Toplumlarýn uzun süre
yaþayabilmeleri sosyal birlik ve beraberliklerini sürdürmelerine
baðlýdýr.
Kur`an-ý Kerim`de insan,
bir yönden “ben merkezli”
diðer yönden sosyal bir
varlýk olarak tanýtýlmýþtýr.
- “Gerçekten insan,
pek hýrslý (ve sabýrsýz) yaratýlmýþtýr. Kendisine fenalýk dokunduðunda sýzlanýr, feryat eder, O`na
imkan verildiðinde ise,
pinti kesilir.” (Mearic Suresi: 19-21)
Ýþte “ben merkezli” insanýn Kur`an-ý Kerim`deki
tarifi böyle. Diðer taraftan
“sosyal bir varlýk” olarak
da tanýtýlan insanýn durumunu da þu ayet þöyle ortaya koyuyor:
- “Ve (Allah), onlarýn
kalplerini birleþtirmiþtir.
Sen yeryüzünde bulunan
her þeyi verseydin, yine
onlarýn gönüllerini birleþtiremezdin. Fakat Allah,
onlarýn aralarýný bulup
kaynaþtýrdý. Çünkü O,
mutlak galiptir, hikmet
sahibidir.” (Enfal Suresi:
63)
Buna göre bir toplumda
birlik ve beraberliði (vahdeti) saðlamanýn yolu, önce zihinlerde, kanaat ve
duygularda, sonra davranýþ
ve hareketlerde birliði temin etmektir.
Eskimez tabirle birincisine; “Tevhidü`l-Kulüb”
(kalplerin birleþtirilmesi)
yahut “Tevhid-i Efkar” (fikirlerin birleþtirilmesi).
Ýkincisi de “Tevhid-i
Ef`al” (davranýþ ve hareketlerin birleþtirilmesi) adý
verilir.
Ýnsanlarýn ortak noktalarda birleþmesini temin
edecek esaslar Ýslam`a göre; Allah ve Rasülünün
emir ve yasaklarýdýr. Ancak onlar sayesinde davranýþ ve hareketlerde birlik
ve beraberlik saðlanýr, ayrýlýða düþülmez.
Seite 5
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Dr. Yusuf IÞIK
V
Düþünce, duygu ve kanaatte, inançta vahdeti
saðlayan mü´minlerin gerçekten Allah`a inanmýþ olmalarý ve bu hal üzere
Rablerine kavuþabilmeleri
için;
- “Toptan (cemaat olarak) Allah`ýn ipine sýksýký
sarýlýnýz, tefrikaya (ayrýlýða) düþmeyiniz” (Al-i Ýmran Suresi: 103) buyrulmuþtur.
Birçok hadiste vahdetin
saðlanmasýnda Peygamberimizin tavsiyelerini görmekteyiz. Bu tavsiyeleri
þöyle sýralayabiliriz;
- “Size cemaatle (vahdet üzere) olmanýzý tavsiye
eder, ayrýlýp daðýlmaktan
(tefrikaya düþmekten) þiddetle sakýnmanýzý isterim.
Zira þeytan yalnýz baþýna
yaþayan insana yakýn, birlik olan iki kiþiye uzaktýr.
Kim cennetin ortasýnda
yaþamak isterse toplu halde ve vahdet içinde olmaya gayret etsin.”
-”Müslümanlarýn meydana getirdiði cemaatten
bir karýþ da olsa ayrýlan
kimse, boynundaki Ýslam
baðýný çözmüþ demektir.”
-”Müminler birbirini
sevmede ve korumada ve
de birbirine acýmada bir
vücudun azalarý gibidirler.
Vücudun herhangi bir organý rahatsýz olsa diðer
organlarý da bu yüzden
ateþlenir; uykusuz kalýr.”
Vahdet (birlik ve beraberlik) saðlandýktan sonra
bunu daðýtacak pek çok
unsur devreye girecektir.
Bu zararlý unsurlarý devre
dýþý býrakmanýn yolunu
yukarýdaki ayet ifade etmektedir. Yani “Allah`ýn
ipine sýmsýký sarýlmak ve
Vahdet
tefrikaya düþmemek.”
Allah`ýn emirlerine
uyulmayan ve bu sebeble
ayrýlýðýn hakim olduðu,
birbirine düþman, birbirinden þikayetçi insanlardan
oluþan cemiyetlerde huzur
ve sükun olmaz; eziyet, sýkýntý, kriz ve belirsizlik
baþgösterir.
- “Allah`a ve Rasülüne
itaat ediniz, birbirinizle
cekiþmeyiniz, yoksa daðýlýrsýnýz, böylece gücünüz, kuvvetiniz kaybolur.”
(Enfal: 46)
Kalplerinde `tefrika`(ayýrýp parçalama) zihniyeti olanlar, Allah ile
Peygamberin arasýný ayýrmaya çalýþýrlar. `Bazýsýna
inanýrýz, bazýsýna inanmayýz` derler. Bir anlamda ya
Peygamberin elçiliðini, ya
da O`nun teblið ettiði Allah inancýný kabul etmezler. Nisa Süresi 150-151.
ayetler bu hususu çok net
bir þekilde ortaya koymaktadýr:
- “Allah`ý ve Peygamberlerini inkar edenler ve
(inanma hususunda) Allah ile Peygamberlerini
birbirinden ayýrmak isteyip “Bir kýsmýna iman
ederiz ama bir kýsmýna
inanmayýz” diyenler ve
bunlar (iman ile küfür)
arasýnda bir yol tutmak
isteyenler yok mu; Ýþte
gerçekten kafirler bunlardýr. Ve biz kafirlere alçaltýcý bir azap hazýrlamýþýzdýr.”
Bugün müslümanlar
arasýnda vahdetin en büyük düþmaný, dinin doðru
olarak ve usulüne göre bilinmemesi, yanlýþ din anlayýþý, ülke, bölge, etnik
grup, siyasi rejimler, mez-
hep ve tarikat taasubudur.
Halbuki bütün bunlar tefrikaya neden deðil, aksine
Müslüman toplumlarýn
birbirleriyle kaynaþmasýna
yardýmcý olurlar.
Müslümanlar farklý
mezheplere, meþreplere,
düþüncelere, ülkelere ve ilkelere sahip olabilirler,
farklý coðrafyalarda yaþayabilirler ve farklý gruplar
içerisinde bulunabilirler.
Bunlar toplum hayatýnda
olabilecek normal olaylardýr. Ancak herkes kendi
anladýðýný, kendi meþrebini, kendi mezhebini, kendi
tarikat veya grubunu din
haline getirirse; iþte bu
dinde tefrikadýr ve çok büüyk vebali vardýr.
Unutulmamalýdýr ki,
5
Din Allah`ýn olup Kur`an-ý
Kerim`de anlatýlmýþtýr. Hz.
Muhammed (s.a.v) de onu
bize teblið etmiþ, uygulamalarýyla, hayatýyla ve ahlakýyla dinden ne alýnmasý
ve anlaþýlmasý gerektiðini
göstermiþtir.
Alimlerin, mezheplerin,
gruplarýn Dinin detay hükümlerinden anladýklarý,
yalnýzca bir yorum veya
dini daha iyi yaþama noktasýnda bir çaba ve detay
zenginliði gibi görülmelidir. Onlarýn detaylardan
anladýklarý farklýlýklar hiç
bir zaman Dinin aslý, özü
ve kendisi deðildir.
Cenab-ý Hak`tan dua ve
niyazýmýz odur ki, bütün
müslümanlarý, her dönemde ve dünyanýn bütün coðrafyalarýnda, birlik ve beraberlikten uzaklaþtýrmasýn ve tefrika hastalýðýna
düþürmesin.
Allah gerçek vahdeti
nasip etsin. Gerçek vahdet
ne demek? Gerçek vahdet;
Kalplerin ve fikirlerin ortak noktada birleþmesi ve
bunun hal, hareket ve davranýþa yansýmasýdýr. Eskimez tabirle: Tevhidi kulüb/tevhidi efkar, tevhid-i
ef`al ile birleþirse gerçek
vahdet meydana gelir.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
6
slam Toplumu Milli
Görüþ Teþkilatlarý Hessen Bölgesi tarafýndan
organize edilen “Alemlere
Rahmet Hz. Muhammed”
programý Giessen`de bulunan Kongresshalle Salonu`nda yaklaþýk 1500 kiþilik bir izleyici topluluðunun katýlýmý ile yapýldý.
Program açýlýþ Kur`aný Kerimi ile baþladý. Programýn açýlýþ Kur`an-ý Kerimini Hanau Cemiyetinden
Ýbrahim Yavuz okudu.
Daha sonra programýn
akýþý hakkýnda IGMG
Hessen Bölge Ýrþad Baþkaný Þerif Aslan tarafýndan
izleyicilere bilgilendirme
yapýldý.
Bilgilendirmeden sonra IGMG Hessen Bölge
Baþkaný Mehmet Ateþ bir
hoþgeldiniz ve selamlama
konuþmasý yaptý. Ateþ konuþmasýnda son günlerdeki olaylarýn ýþýðýnda, yapýlan bu programýn önemine
deðindi. Hz. Muham-
Ý
17:21 Uhr
Seite 6
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
med`in Ýslam Peygamberi
olmak ile birlikte tüm insanlýða gönderildiðini hatýrlatan Ateþ; salondaki
yoðun ilginin de bunu gösterdiðini söyledi.
IGMG Hessen Bölge
Baþkaný Mehmet Ateþ`in
konuþmasýndan sonra sahneye Türkiye`den sanatçý
Mustafa Demirci geldi.
Peygamber Efendimiz ile
alakalý yaptýðý bestelerle
tanýdýðýmýz Mustafa Demirci eserlerinin bir bölümünü seslendirdi. Salondakiler tarafýndan ilgi ile
dinlenen eserleri büyük beðeni topladý.
Daha sonra IGMG Genel Baþkan Yardýmcýsý ve
hayat
Sosyal Ýþler Baþkaný Ali
Bozkurt günün önemine
uygun nefis bir konuþma
yaptý. Bozkurt; konuþmasýnda Hz. Muhammed
(s.a.v)`e duyulan sevgiyi
tarihten ve günümüzden
örneklerle anlattý. IGMG
olarak Hz. Muhammed
(s.a.v)`e duyulan sevginin
her ortamda ve her çalýþmada ortaya konulmasýnýn
baþ görevleri olduðunu belirtti.
IGMG Sosyal Ýþler
Baþkaný Ali Bozkurt`un
konuþmasýndan sonra Peygamber Efendimiz ile alakalý olarak hazýrlanan sinevizyon gösterimi yapýldý.
Her konuþmadan sonra
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
salonda bulunanlar Salavat-ý Þerifeler getirerek
programa ayrý bir renk kattýlar.
Programa akþam namazý için verilen moladan
sonra yine sahneye Mustafa Demirci geldi. Birbirinden güzel eserlerini seslendiren Demirci ilgiden
oldukca memnun görünüyordu.
IGMG Hessen Bölge
Baþkaný Mehmet Ateþ tekrar sahneye gelerek plaket
takdimi için misafirleri davet etti.
Programýn misafir hatibi Türkiye`den Doç. Dr.
Mustafa Karataþ Hocaefendiye plaketini IGMG
Genel Baþkan Yardýmcýsý
Ali Bozkurt takdim etti.
Sanatçý Mustafa Demirci`ye plaketini ise Türk
Alman Saðlýk Vakfý Baþkaný Dr. Yaþar Bilgin takdim etti. Yine IGMG Genel Merkezden misafir Ali
Bozkurt`a plaketini IRH
Baþkaný Ramazan Kuruyüz takdim etti.
Plaket takdiminin ardýndan programýn Türkiye`den misafir hatibi Doç.
Dr. Mustafa Karataþ konuþmasýný yapmak üzere
mikrofona geldi.
Yaklaþýk 80 dakikalýk
konuþmasýnda Doç. Dr.
Mustafa Karataþ; Mevlit
Kandili
münasebetiyle
haber
Efendimiz (s.a.v) eksenli
güzel bir konuþma yaptý.
Program için hatýra
olarak IGMG Hessen Bölgesi yetkilileri tarafýndan
Prof. Dr. M.Yaþar Kandemir`in “Gül Muhammedim” kitapçýðý daðýtýldý.
Program IGMG Giessen Buhara Camii Ýmam
Hatibinin okuduðu kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ve yapýlan toplu dua ile sona erdi.
Yine program sonunda
Doç. Dr. Mustafa Karataþ
Hocaefendi ve Sanatçý
Mustafa Demirci kitaplarýný ve CDlerini imzaladýlar
ve okuyucularý ve dinleyicileri ile sohbet ettiler.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
dosya
Seite 7
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mahmut AÞKAR
Ü
lkede ve dünyadaki
geliþmelere duyarlý
olan bir Alman vatandaþý olarak sabahleyin iþe
giderken yol üstündeki gazete bayisinden olaylara ayna
tutan meþhur haftalýk derginizi aldýnýz. Derginin kapaðýndaki motifler kombinasyonunu görünce, aslýnda nefret ettiðiniz Nazilerin, “Almanya Almanlarýn!” veya
“Türkler Defolun!” türünden
sloganlarýný hatýrladýnýz, milliyetçilik duygularýnýz kabardý... Kapakta, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin Baþkenti Berlin’in sembolu meþhur Brandenburg Kapýsý’nýn
üzerinde, Berlin semalarýnda
bütün müslümanlarýn mý,
yoksa sadece Türklerin mi
olduðunu pek ayýrt edemediðiniz ay ile yýldýzý görüyorsunuz... Kapak üstbaþlýðý;
“Mekke Almanya” ve altbaþlýk ondan daha provakatif:
“Gizlice Ýslamlaþtýrma”.9 Almanya’nýn Türkler tarafýndan ele geçirildiðini ve gizliden gizliye, sinsice Almanya’yý Ýslamlaþtýrma faaliyetlerinin de doruk noktasýna
ulaþtýðýný haber veren, belgeleyen(!) bundan daha somut
ne olabilirdi...
Zaten asýrlardan beri tarih
kitaplarýnda,
romanlar,
hikâyeler ve filmlerde “öcü”
gibi gösterilen bir Türk imajý
vardý. Türklerin misafirperver olduðunu bildiklerin olsa
gerek; saðolsunlar bizi ameleliðe çaðýrýrken de, “misafir” demeyi ihmal etmediler.
“Barbar Türkler” ilk defa
1960’lý yýllarýn baþýnda davete icabet ederek Almanya’ya gelince, Türke karþý bu
önyargý büyük ölçüde yerini
hakikatlere býrakmýþ ve o zamana kadar anlatýlanlarýn aksine, verilen her görevi itirazsýz yerine getiren, dilsiz ve
aðýzsýz Türklerle tanýþ olunmuþtu.
Þimdi son zamanlarda
Alman yazýlý ve görüntülü
medyasýnda bu ve benzeri
haberleri gördükçe, Viyana
Kapýlarýna kadar dayanan
Türklerin tekrar hortladýðý
hissine kapýlmaz mýydýnýz,
siz sýradan bir Alman vatandaþý olsaydýnýz?...
Hele hele müslümanlarýn,
Hýristiyan
Avrupa’yý
Ýslâmlaþtýrma projesini deþifre eden (!), bunu yazdýðý kitaplar, yaptýðý söyleþiler ve
medyada verdiði demeçlerle
mütemadiyen Alman halkýný
[email protected]
uyaran aydýnlardan birisi
Arap-Müslüman kökenli olur
ve; “Eðer Ýslâm’ý Avrupalýlaþtýramazsanýz, Ýslâm Avrupa’yý islâmlaþtýracak.”10 gibi
çok iddialý bir söz söylerse...
Bu “uyarý” yabana atýlmaz,
bu uyarý hiçbir zaman unutulmaz ve bu uyarý yerli-hýristiyan halkýn zihninde bir
daha kolay kolay silinmeyecek “Düþman”ýn adýný, sýfatýný, þekli þemalini belirler!
Türk ve müslümanlarý hedef alan, Batý’nýn düþmaný
ilân eden haber, yorum, araþtýrmalarýn ve yazýlan kitaplarýn haddi hesabý yok... Aralýk
2008 sayýsýnda, “ADAC” gibi milyonlarca üyesi bulunan
bir Alman otomobil kuruluþunun yayýn organýndaki bir
kitap reklâmý özellikle Türklerin tepkisini çekti ve o kadarla kaldý. Eðer dedikleri
doðruysa, üç ay içinde dördüncü baskýsýný yapan bu kitap da benzerleri gibi, “Gizlice Ýslâmlaþtýrýlan Avrupa”nýn imdat sinyalleri verdiðini konu ediniyor.
Batý Avrupa müslüman ve
Türk azýnlýðý üzerine sýk sýk
kamuoyu araþtýrmalarý yapýlýr. Belli aralýklarla yapýlan
bu nabýz ölçümlerinde, sosyal gidiþatýmýzýn hangi kültürel deðerler üzerine oturtulduðunu tesbit ve ona göre de
tedbir içindir. Almanya Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn kamuoyunda epey tartýþmalara vesile olan 500 sayfalýk araþtýrmayý ihtiva eden kitabýnda,
bir araþtýrmaya göre Türk
gençlerinin %85’i dindar11
iken, bir baþka araþtýrmada
müslüman gençlerin %46’sý
koyu dindar12 imiþ. Bu kamuoyu araþtýrmasýna göre Almanya
müslümanlarýnýn
%40’ý köktenci (fundemantal) eðilimliymiþ13. Hangi gayeye hizmet için bu araþtýrmanýn yapýldýðýný mutlaka
Ýçiþleri Bakaný Wolfgang
Schaeuble daha iyi bilmekte-
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
IQ’su
Düþükler
Türkler
Ve
“Ýslâmlaþtýrýlan
Avrupa”
dir lakin; “Þiddete meyilli ne
kadar müslümanýn olduðunun sayýsýný veren Ýçiþleri
Bakanlýðý’nýn bu araþtýrmasý,
aslýnda müslümanlara karþý
bütün önyargýlarý teyit etmiþtir.”14
“Dindarlýk”tan kimin ne
anladýðý ve dindarlýk kavramýndan yola çýkarak, her camiye gidene neredeyse “potensiyel terörist” gözüyle bakýldýðýný da gözardý etmemek
lazým. Yani iþe isterseniz
özel, isterseniz resmî açýdan
bakýn; hedef gösterilen kitle,
yaratýlan yeni “düþman”ýn
adresi hep ayný yere çýkýyor.
IQ’su düþük Türkler
Berlin Hür Üniversitesi
Rektörü profesör, “Türk göçmenlerin ‘IQ’sunun Almanlardan düþük olduðunu”15
ilim adýna iddia ettiði hâlde,
bir-iki kem-kümün dýþýnda
fazlaca itiraz da olmadý ve bu
adam hâlâ ilim adamý, akademisyen sýfatýyla görevine devam edebiliyorsa, en yüksek
“ilmî” aðýzlardan “Türklerin
aptallýðý” böylece tescil ve
tasdik edilmiþtir... Bu yakýþtýrma Türklerin dýþýnda herhangi bir Avrupalý azýnlýk
için söylenmiþ olsaydý, Almanya’da yer yerinden oynar
ve o Prof. etiketli adama ayný günüsü iþinden elçektirirlerdi.
Þimdi dönüp sormak gerekir: Zekâ seviyesi (size göre) düþük, yani aptal bir azýnlýk toplum nasýl olur da, sizin
gibi üstün medeniyet ve üstün zekâ sahibi Almanlarý
hatta bütünüyle Avrupa’yý
Ýslâmlaþtýrabiliyor?...
Artan iþsizliðin, boþalan
kiliselerin, seviyesi düþen
millî eðitimin müsebbibi hep
þu “IQ’su düþük Türkler” bugünden yarýna Almanya’dan
kovulursa birçok yazar-çizer,
uzman, þarkiyatçý takýmý iþsiz kalacak. “Türk Düþmanlýðý”ýndan þan-þöhret sahibi
olmuþ, hergün sayfa sayfa
yazýlar döktürenler; romancý,
filmci, televizyoncu, gazeteci ve de siyasetçiler, aslýnda
“velinimet”lerine minnettar
olmalarý gerekir.
Ýradeniz dýþýnda, sizden
kendileri için yeni bir düþman yaratanlar, olmasý gereken bütün menfilikleri size
yakýþtýrmada da pek mahirdirler: Batý’ya ve Batýlý deðerlere düþman, potensiyel
terörist, kadýna köle muamelesi yapan, camilerde yerli
halka kin kusan ve düþük
zekâlý...
Olaylar farklý,
netice ayný
Münih metrosunda biri
Türk diðeri Yunan iki gencin
20.12.2007 tarihinde yaþlý
bir Alman’ý dövdüklerini
mutlaka hatýrlayanlarýnýz
vardýr. O olaydý Yunanlý genç
hiçbir zaman gündeme gelmedi ve Serkan adlý Türk
gencinin þahsýnda üç milyona yakýn Almanya Türk azýnlýk parmakla gösterilirken,
bize doðru uzanan parmaklar
o derece yaklaþtý ki az daha
gözümüzü oyacaktý. Ýki serseriden birisi gözlerden ve
zihinlerden uzak tutulurken
diðeri, yani “öteki” yani 20
yaþýndaki Türk üzerinden
milyonlarca Türke yapýlmadýk hakaret kalmadý ve bu
olaydan bile bir kültürler savaþý seneryosunu çýkarmaya
çalýþanlar, kamuoyuna bunun; “...hâkim hýristiyan deðerlerine açýlmýþ bir kültür
savaþý”16 olduðunu yazmaktan çekinmediler.
Buna karþýlýk bir de, 2007
ilkbaharýnda Antalya’da tatildeyken Ýngiliz kýza cinsî
tacizde bulunduðu iddiasýyla
tutuklanan Alman Marco
olayýný hatýrlayýnýz: Alman
medyasý Antalya’dan hergün
Marco haberlerini geçiyor,
gerektiðinde canlý tv yayýnlarý yapýlýyor, kilisede Marco
için dualar ediliyordu. Neredeyse bir hükümet krizine
7
dönüþtürülecekti bu ýrza tecavüz olayýnda, Federal Almanya Baþbakaný’ndan, Dýþiþleri Bakaný’na kadar devreye girmeyen kalmadý. Hýristiyan Birlik Federal Meclis Grup Baþkaný Volker
Kauder; “Eðer Türkiye delikanlýyý hemen serbest býrakmazsa, Avrupa’ya çok uzak
düþtüðünü görmelidir”17 diyordu. Suç iþleyen Serkanlar
için “Gençlik Ýslah Kamplarý” gündeme getirenler, Marcolar için, “derhal serbest býrakýla, yoksa....” diye tehditler savuruyorlardý. Almanya
hapishanelerindeki Serkanlar
cezalarýný çekmeðe, çilelerini tamamlamaya dursunlar;
Türkiye hapishanelerine girip
çýkan Marcolar yazar oluyor,
yazar...
Durum ne olursa olsun;
size “kötü adam” rolünü biçenler, karþýnýza geçip “iyi
adam” rolünü oynamaya devam ediyorlar.
Ben Sana Hayran,
Sen Bana Düþman
“Kötüler”in içinden gelmesine raðmen bazýlarýna,
“iyi adam” rolü verilir ve
“kötülerin” kötülüklerini anlattýðýndan dolayý da ödüllendirilir. Bir toplumda istisnaî durumlarý toplumun tamamýna mal etmeye kalkar
ve bunun üzerinden topyekün bir yargýya varýrsanýz,
siz o kitleye karþý ya peþinhükümlü, ya da art niyetlisniz. Almanya Türk azýnlýðý
yýllardan beri “Töre Cinayeti” ve “Zoraki Evlilik” gibi
marjinallikleri genelleþtirenlerin hedef tahtasý olmaktan
kurtulamýyor.
Bugün Hollanda ve Alman medyasýnýn “Ýslâm Eksperti” olarak karþýmýza çýkardýðý, zamanýnda Hollanda’ya
sahte evraklarla iltica etmiþ
Somalili Ayaan Hirsi Ali adlý bayanýn, Ýslâm ile faþizmi
yanyana koyup diline dolamasýndan, müslümanlarý topyekün bir karalamaya tutmasýndan baþka hangi özelliði
var? Serap Çileli, Seyran
Ateþ ve Necla Kelek gibi
Türk kökenli bayanlarýn
“sermaye”leri de yine, marjinellikleri genelleþtirmekten
baþka bir þey deðildir. Onlarýn elinden “Töre Cinayeti”
ve “Zoraki Evlilik”leri alýrsanýz, ezberleri bozulur, konuþmaya ve yazmaya baþka
da malzemeleri kalmaz. Ýranlý Bayan Mina Ahadi, Almanya’daki meþhurluðunu,
33. sayi sayfalar
30.04.2009
8
“Zentralrat der Ex-Muslime”
yani Müslümanlýðý Terkedenler Merkez Konseyi adýyla kurulan bir derneðin baþkaný olmasýna borçludur. Tek
sermayeleri, Ýslâm ve Müslüman karþýtlýðýdýr. O da;
“Ýslâm’ýn, faþizmden farký
yoktur”18 derken, bir kesime
çamur, diðer kesime gül atýyor. Birinden yuhalanma ve
hatta mümkünse tehdit bekliyor ki, diðer taraftan karþýlýðýnda aferin ve alkýþ gelsin.
Yaratýlan düþman portresinin belirginleþmesinde katkýda bulunanlara Alman
medyasý bilerek çanak tutarken; bu ülkenin sosyal barýþýna, farklý kültürel köklere sahip azýnlýklarýn yerli-çoðulcu
toplumla kaynaþmasýný da
böylece engellemiþ oluyorlar.
Ýçinizdeki azýnlýklarýn
içinden özellikle bir grup
azýnlýðý kültürel ayrýmcýlýða
tabi tutarsanýz, farklý kültürlere olan müsamahanýz ve
samimiyet dereceniz teraziye
vurulur.
Korkudan
medet umanlar
“Papa 16. Benedict’in
Özel Sekreteri; Avrupa’yý
Ýslâmlaþtýrma tehdidine karþý
uyardý ve Batý’yý Ýslâmlaþtýrma giriþimleri görmemezlikten gelinemez, dedi”.19 Þimdi
çok yüksek yerden gelen bu
‘uyarý’ üzerinde biraz düþünelim: Hangi siyasî, askerî
veya entellektüel güç Avrupa’yý Ýslâmlaþtýracakmýþ?...
Doðru-dürüst lisan bilmeyen, eðitimi ilkokul seviyesinde olan “Misafir Ýþçiler”mi, yoksa onlarýn, ne sizden ne de bizden diyebileceðimiz, Türk nüfusuna oranla
ancak %1`inin üniversiteye
giden nesilleri mi Batý’yý
Ýslâmlaþtýracak? Yoksa, en
hayatî meselelerinde bile ortak bir tavýr ve akýl sergileyemeyen müslüman üst kuruluþlarýn temsilcileri mi?...
Hýristiyanî deðerlerin yýlmaz bekçileri kýta Avrupa’sýný tehdit eden gücün kimler
tarafýndan geldiðini söyeleyemiyorlar. Söyleseler kargalar bile gülecek.. Ama adý
konmamýþ, gizemli bir
‘Ýslâmî Tehlike’ hep gündemde tutuluyor. Almanca’da, “Feindbild” kavramý,
Türkçe’ye “Düþmanresmi”
þeklinde birebir tercüme edilebilir ancak; düþman ve düþmanlýklarla ilgili ne varsa
hepsini bir ‘düþman portre-
17:21 Uhr
Seite 8
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
si’nde anlatmak demektir.
Karikatürüze edilmiþ Türk
veya müslüman resimlerine
bakýnýz: O çizilenler, Türkü
veya herhangi bir müslümaný
nasýl görmek istediklerinin
resimleridir. Dünya çapýnda
bütün müslümanlarýn tepkisini çeken, “Karikatür Krizi”nin asýl sebebi; Hz. Peygamber’in karikatürüze edilmesiydi.
Peki niye?...“Önceleri
Batý’nýn düþmaný komünizmin yerine bugün Ýslâm’ýn
seçilmiþ olmasý birçoðunun
iþine geliyor.”20 Bu durumun
geçmiþte nasýl olduðunu yine
en etkili entellektüellerden
olan Katolik Filozof Hans
Küng’den dinleyelim: “....
Çarpýtýlmýþ, karikatürüze
edilmiþ bu Ýslâm tablosu karþýsýna sevgi, barýþ ve itidal
dini olarak ideal Hýristiyanlýk tablosunu koymak daha
kolaydý. Kendi taraftarlarýný
rakip inanç sistemlerine karþý
güçlendirmek için rakipler
aþaðýlanýrdý.”21
Prof.
Küng’ün yukarýdaki tesbitleri bundan birkaç yüzyýl öncesi içindi fakat bugüne döndüðümüzde de, o zamandan bu
zamana taktik ve metotta pek
birþey deðiþmemiþ anlaþýlan...
Biz kimseye
kin gütmeyiz
Gerek dünya, gerekse Avrupa çapýnda, müslümanlarýn
Batýlýlarý sevmediði kanaati
çok yaygýn olmasýna karþýlýk, iþte elle tutulur gözle görülür bir araþtýrmanýn sonucu: “Gallup’un 25 müslüman
ülkede 6 yýl boyunca, 50 bin
kiþiyle yaptýðý doðrudan görüþmelerde ortaya çýkan sonuç: Müslümanlarýn çoðunluðu Batýlý deðerlere hayranlýk duyuyor.”22 Müslümanlar
bizden nefret ediyor diyerek
bangýr bangýr baðýranlar, aslýnda müslümanlarýn kendilerini sevmelerini hiç ama
hiç istemeyenlerdir. Almanya Türkleri üzerinden Batý
Avrupa’daki müslüman azýnlýðýn tamamýný hedef alan karalamacýlarýn en büyük arzusu, tehdit edilmektir. Gündemde kalmak, kendini haklý
çýkarmak ve yazdýklarýný satabilmek için tehdit edilmeye
þiddetle ihtiyaçlarý var.
Þayet burada müslümanlarýn Batý’ya karþý nefreti
sözkonusu olacaksa, bu; Batýlý, yani hýristiyan olmalarýndan dolayý deðil, müslümanlara karþý yaptýklarýndan
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
dolayýdýr. Hiçbir Batýlý, ABD
vatandaþlarý dahil, müslüman ülkelere tatil veya baþka
sebeplerle gittiklerinde, hatta
oralarda yerleþik olarak yaþadýklarýnda onlara düþman
gözüyle bakýlmýyor. Tam tersine, yerli vatandaþtan daha
üstün bir muamele görürler.
Bir de Batý’nýn yerli-çoðulcu
toplumlarý içinde yaþayan
Türk’ü veya baþka milletlerden müslümaný düþünün...
Halep ordaysa, arþýn burda;
fazla uzaða gitmeðe ne hacet:
Ýþte Almanya ve iþte Almanyalý Türklerin hâli...
Hezeyan mý, taktik mi?
Ýnsanlar birbirlerini sevmek mecburiyetinde deðil,
fakat farklýlýklara karþýlýklý
tahammül þart... Bir halkýn
baþka bir halka düþmanlýk
beslemesi ve onu her an kendi varlýðýna göz dikmiþ, potensiyel düþman olarak görmesi için ortada müþahhas,
ciddiye alýnýr sebepler olmasý gerekir. Aksi hâlde bu durum bir içtimaî hezeyan yani
“paranoya”dýr veya sosyal,
kültürel ve hatta siyasî bir
stratejinin gereði, kitlelere
empoze edilen oyundur. Batý
Avrupa Türklerinin mukadderatýný Almanya’dakilerden
ayrý düþünmek veya bunun
tersi gerçekçi olamaz. Sayýlarý dört milyon civarýnda
tahmin edilen bu azýnlýðýn,
yerli halk tarafýndan sevilmek gibi lüks bir beklentisi
yoktur. Bulunduklarý ülkelerin yeniden inþasýna emek,
alýnteri ve ödedikleri vergileriyle katkýda bulunmuþ, kendilerinden sonra gelen nesillerini de, birlikte yaþadýklarý
yerli topluma vatandaþ olarak kazandýrmýþ bu insanlarýn tek beklentisi; farklýlýklarýyla birlikte vatandaþ olarak
kabul görmektir.
Göçmen Türkün, Alman’ý
kendine düþman görmekten
dolayý bir çýkarý olamaz; tam
tersine, çok þey kaybeder. Bu
ülkede yabancý düþmanlýðý
maalesef bir vakýadýr ve bu
kavram Almanya Türkleri ile
özdeþleþtirilmiþtir. Bunun bir
hezeyan (paranoya) olmadýðýný, deðiþik kuruluþlarýn
yaptýðý kamuoyu araþtýrmalarý ortaya koymaktadýr. Saha çalýþmasý yapan ilim
adamlarýnýn, “Anti Ýslâm Irkçýlýðý” gibi bir kavrama vurgu yapmalarý, sinsice yaygýnlaþan husûmetin ulaþtýðý
boyutu ele vermektedir.
“Ýster Berlin, Dortmund,
Dresden veya Þlesvigholstayn’ýn küçük bir kasabasý
olsun; bilim adamlarý mikrofonlarýný açar açmaz, iyi bir
eðitim ve geçim düzeyine sahip, ýlýmlý siyasetin temsilcisi denilebilecek, baþka bir
ifadeyle; toplumun orta kesiminden olanlarýn aðýzlarýndan, az veya çok kalýplaþmýþ
ifadelerle yabancý düþmanlýðý dökülüyor.
Araþtýmayý yapan Decker’e göre; yabancý düþmanlýðý, tahminlerin de ötesinde,
toplumun orta kesimlerinin
içlerine kadar yayýlmýþ durumdadýr.
Bielefeld Üniversitesi’nin
araþtýrmalarýna göre; ‘Yabancýlar asimile olmalýdýr” gibi
radikal bir beklentiye, 2006
yýlýnda Alman vatandaþlarýnýn takriben yarýsý destek verirken, bu oran 2003 yýlýnda
sadece %26 idi.”23
Son yýllarda Almanya’da
cami inþasý etrafýnda koparýlan fýrtýna, Türk düþmanlýðýný körükleyen ýrkçý ve köktendincilerin iþini kolaylaþtýrmýþ, onlara lojistik destek
saðlamýþtýr. “Alman vatandaþlarýnýn %11’i cami yapýmýna destek verirken, her
dört kiþiden üçü, yani %74’ü
yeni camilerin inþasýna karþýdýr.”24
Sayfalar dolusu, istatistik
rakamlarý, oranlar, araþtýrma
neticeleri sýralamak mümkün. Üstelik bu araþtýrmalarýn hepsi de, sahasýnda belli
konumu olan Alman enstitüleri ve bilim adamlarý tarafýndan
yürütülmektedir.
Özellikle Türklerin þahsýnda
müslüman göçmen azýnlýðýn
tamamýný hedef alan karalamalarýn birisi; müslümanlar
çoðalarak Hýristiyan-Avrupa’yý Ýslâmlaþtýracaklar, diðeri ise; müslümanlar biz hýristiyanlarý kendilerine düþman görüyorlar.
Þimdi bu iki noktada yoðunlaþan sis perdesine ýþýk
tutarak aydýnlatalým: “Bir ülke nüfusunun stabil (istikrarlý) kalabilmesi için kadýn baþýna doðum oraný 2,1 olmasý
gerekir. Almanya’nýn doðurganlýk oraný 1,4 iken Ýtalya’nýn 1,3 civarýnda. Cezayir’in son 25 yýlda doðurganlýk oraný 6,7’den 1,86’ya,
Tunus’un 4,8’den 1,73’e ve
Türkiye’nin 2,7’den 1,89’a
gerilemiþtir.”25
Yukarýdaki oranlardan da
görüleceði gibi, sadece bazý
Avrupa ülkelerinin nüfusu
dosya
gerilemiyor, Avrupa’ya komþu olan müslüman ülkelerin
de nüfus artýþlarý hýzla geriliyor. Zihinlerin bulandýrýldýðý
ikinci önemli nokta olan,
müslüman göçmenler, özellikle dindar olanlarý, yerli hýristiyan halka kin ve nefret
besliyor meselesine gelince:
Buna da, kendi yorumumuzu
katmadan, en son Bertelsmann Vakfý’nýn neticeleri ýþýðýnda verilen haber-yorumlardan sadece biriyle cevap
verelim:
Ursula Rüssmann, “Elinizi vicdanýnýza koyarak” diye
baþladýðý yazýsýnda;
- Almanya’daki her beþ
müslümandan dördünün diðer dinlere karþý açýk olmayý
gayet tabiî olarak gördüklerini,
-Almanya’daki müslümanlarýn dörtte üçünün en
fazla iki çocuk sahibi olduklarýný” ve müslümanlara ait
birtakým “normallikler” ve
“normalleþmeler”i sýraladýktan sonra; “müslümanlarýn
bu derece normal olduklarýna
siz de ihtimal vermediðinizi
itiraf edin”26 demiþ.
Müslüman azýnlýða ve
Ýslâm’a bu derece peþinhükümlü yaklaþan yerli-hýristiyan ve de Alman’ýn kendi dinine bakýþýnda müsbet (pozitif) bir geliþme kaydedildiði
ve Hýristiyanlýk denince;
“Ötekine sevgi’yi çaðrýþtýrýyor diyenlerin oraný %80 ve
insan haklarýna saygý demektir, diyenlerin oraný da
%71”27 civarýnda.
Hýristiyanlýk
denince,
‘ötekine sevgi’ demektir diyen %80’lik kesimden, müslüman ‘öteki’lere peki bu
‘sevgi’den hiç mi pay düþmez?...
Kaynaklar:
9: “Mekka Deutschland/Die Stille Islamisierung, Der Spiegel, Nr.13/26.3.07
10: Prof. Bassam Tibi, Die islamische
Herausforderung
11: Muslime in Deutschland, s. 16
12: Muslime in Deutschland, s. 17
13: 500 Seiten politischer Sprengstoff,
Spiegel Online, 20.12.2007
14: Islam Studie, Die Zeit, 20.12.2007
15: Der Intelligenzquotient der Türken,
Die Welt, 23.7.2005
16: Exempel des Bösen, Der Spiegel,
2/2008
17: Kai Strittmatter, Von der Ferien- zur
Staatsaffäre, Süddeutsche Zeitung, 27.6.2007
18: „Der Ýslam ist Vergleichbar mit dem
Faschismus“, Die Welt, 9.8.2007
19: Welt Online, 26.7.2007
20: Hans Küng, Der Islam, s.30
21: Hans Küng, Der Islam, s.38
22: Dietrich Alexander, Die Welt, 10.3.08
23: Berit Uhlmann, Neue Studien, Süddeutsche Zeitung, 15.7.2008
24: Prof. Dr. Elisabeth Noelle ve Dr. Thomas Petersen, Allensbach Analyse, FAZ,
17.5.2006
25: Philip Jenkins, Wird Europa wirklich
Ýslamisiert?, Die Welt, 28.01.08
26: Ursula Rüssmann, “Fromm, Feri,
Muslim”, Frankfurter Rundschau, 27.9.08
27: Prof. Dr. Elisabeth Noelle ve Dr. Thomas Peters, FAZ, 17.5.2006
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
dosya
Seite 9
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
E
ine der interessantesten Verwünschungen
von Chinesen lautet:
„Mögest du in interessanten
Zeiten leben.“ Zweifellos
kann man im Angesicht der
aktuellen Finanz- und Wirtschaftkrise von eben diesen
interessanten Zeiten sprechen. War noch vor einem
Jahr insbesondere für westliche Politiker der global
vernetzte und vor allen Dingen tunlichst deregulierte
Markt das Maß aller Dinge,
plädiert die gleiche politische Kaste heute für Verstaatlichungen von Finanzinstituten und Wirtschaftbetrieben und verlangt darüber
hinaus eine umfassende Neuregulierung
der
Finanzmärkte unter der Aufsicht staatlicher Behörden.
Selbst im Heimatland des
Kapitalismus schlägt USPräsident Obama inzwischen ungewöhnte Töne an
und sagt Dinge wie: „Wir
können die Märkte des 21.
Jahrhunderts nicht mit den
Bestimmungen aus dem 20.
Jahrhundert aufrecht erhalten und brauchen deshalb
Oðuz ÜÇÜNCÜ
“
Çinlilerin ilginç beddualarýndan birisi þöyle:
“Ýlginç zamanlarda yaþayasýn.” Þüphe yok ki, mevcut malî ve ekonomik kriz
göz önüne alýndýðýnda, bu ilginç zamanlardan birinde yaþýyoruz. Daha bir yýl öncesine kadar, küresel bir aða dönüþtürülmüþ ve her þeyden
önce mümkün olduðu kadar
kuralsýz bir piyasa, özellikle
batýlý politikacýlar için olmazsa olmaz iken, ayný siyasetçiler, þimdi çeþitli finans
kurumlarýnýn ve iþletmelerin
yeniden kamulaþtýrýlmasý
çaðrýsýnda bulunuyorlar. Daha da ötesi, ayný politikacýlar,
malî piyasalarýn, devlet denetiminde ve kontrolünde toptan yeniden düzenlenmesini
istiyor. Öyle ki, bizzat kapitalizmin ana yurdunda ABD
Baþkaný Obama bile, “21
yüzyýl piyasalarýný, 20. yüzyýl þartlarýna göre ayakta tutmamýz mümkün deðil. Bu
yüzden, belirgin hareket kurallarýna ihtiyacýmýz var,” gibi alýþýla gelmemiþ þeyler
söylüyor.
Oysa, bankalarýn çalýþma
þartlarýný sulandýran ve eski
yatýrým bankacýsý ve Maliye
Bakaný Paulson ile omuz
omuza vererek kamu maliye
[email protected]
denetiminin sistematik bir
þekilde içini oyan kiþinin de,
Obama’nýn selefi George W.
Bush olduðunu henüz unutmadýk. Bu siyasetin sonucu
olarak, Bush döneminin denetimsiz satýlan deðersiz hisse ve tahvil senetleri, bankalarla sigorta þirketlerinin bilançolarýnda bir “zehir” haline dönüþerek, akýl almaz
miktarlarda kayýp ve zararlara yol açýyor ve pek çok iþletme ve devlet için de hayatî
tehlike oluþturuyor. Krizden
etkilenen ekonomiler, arkasý
arkasýna kurtarma þemsiyeleri arçarken, artýk, ne kadar
uzun olduðunu kimsenin tahmin edemediði tünelin ucundaki ýþýðý bekliyorlar.
Dolayýsýyla, kýsa bir süre
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Serbest
piyasa
ekonomisinin
sonu mu
geldi?
önce Amerikan bankalarýnýn
rezaletvarî kredi verme uygulamalarýyla sessiz sedasýz
bir þekilde baþlayan ve adýna
“Subprime Krizi” denilen tüketici kredileri krizi, artýk,
bir sistem krizi halini aldý.
Bu sistem krizi de batýlý medeniyetin temellerini sarsýyor. Ve artýk demir perdenin
yýkýlýþýndan 20 yýl sonra,
“her þeye çare kurtarýcý” Turbo-Katipalizm’in tüm dünyaya serpiþtirdiði bu harabe
yýðýný alanýna gözlerimizin
önüne serilmiþ durumda. Açgözlü þirket yöneticilerinin
ve onlarýn iþbirlikçileri olan
çapsýz siyasetçilerin açtýðý
dipsiz zararlarý ödemek üzere, fatura maalesef yine, sýradan vergi mükelleflerine ke-
sildi. Sayýsýz nesiller, bu sefaletin gerçek sorumlularýndan hesap sorulmadan, devasa bütçe açýklarýnýn acýsýyla
kývranacak. Tam aksine, sýradan vatandaþlarý iþten çýkarma ve kýsa çalýþma tehlikesi
beklerden bu takým elbiseli
beceriksizler, hâlâ utanmadan teþvik primlerini ceplerine dolduruyor.
Elbette ki, her kriz, yeni
bir baþlangýç fýrsatýný da beraberinde getirebilir. Bundan
hareketle umarýz ki, bu dünyanýn iktidar sahipleri, önümüzdeki kriz zirvelerinde,
malî piyasalarýn iflasýnýn arkasýndaki sebebleri tümüyle
ele alýp görüþür ve böylece,
bu durumdan ders alýp gerekli düzenlemeleri de yaparlar.
Marktwirtschaft am Ende!?
eindeutige Verkehrsregeln.“
Nur zur Erinnerung, es
war sein Vorgänger George
W. Bush, der im Schulterschluss mit dem ehemaligen
Investmentbanker und Finanzminister Paulson die
Handlungskriterien für Banken verwässert und die staatliche Finanzaufsicht systematisch ausgehöhlt hat. Folgerichtig sind es die unreglementiert veräußerten Kredit-Wertpapiere der Ära
Bush, die jetzt als „Gift“ in
den Bilanzen von Banken
bzw. Versicherungen für
Verluste und Abschreibungen in aberwitzigen Höhen
sorgen und viele Unternehmen bzw. Staaten in ihrer
Existenz bedrohen. So spannen die betroffenen Volkswirtschaften einen Rettungsschirm nach dem anderen auf und warten endlich
auf das Licht am Ende des
Tunnels von dem keiner abzuschätzen vermag, wie
lang er eigentlich ist.
Was also eigentlich vor
kurzer Zeit durch die skandalöse Kreditvergabepraxis
US-amerikanischer Banken
relativ unspektakulär als so
genannte Subprime-Krise
begann, ist inzwischen zu
einer Systemkrise mutiert,
die an den Grundfesten der
westlichen
Zivilisation
rührt. So blicken wir 20 Jahre nach dem Fall des Eisernen Vorhangs auf das Trümmerfeld, welches der als
„seligmachendes Allheilmittel“
daherkommende
Turbo-Kapitalismus weltweit hinterlassen hat. Jetzt
ist es wieder an dem gemeinen Steuerzahler, für die bodenlosen Schäden die gierige Manager und ihre unfähigen Handlanger in der Politik angerichtet haben, aufzukommen. Ganze Generationen werden unter den Folgen gigantischer Haushaltsdefizite zu leiden haben,
ohne dass die Verantwortlichen der Misere zur Rechenschaft gezogen würden. Ganz
im Gegenteil streichen die
„Nieten in Nadelstreifen“
noch schamlos Bonuszahlungen ein, während dem
Otto-Normalbürger Entlassungen und Kurzarbeit drohen.
Natürlich birgt jede Krise in sich auch die Chance
für einen Neuanfang und so
wäre uns zu wünschen, dass
sich die Mächtigen dieser
Welt auf den bevorstehenden Krisengipfeln zunächst
umfassend mit den Ursachen für das elende Scheitern
der Finanzmärkte auseinander setzen, um daraus die
notwendigen Lehren für die
anstehende Neuregulierung
der selbigen zu ziehen. Sollten die politisch Verantwortlichen nämlich nicht gewillt
sein, den Staat selbst wieder
zum Hüter der Spielregeln
des „freien“ Marktes zu
machen, wird es nicht lange
dauern, bis die nächste Krise
als Folge zügelloser Spekulationen ins Haus steht.
Das alleine wird aber auch
nicht reichen, um die Volk-
9
Herþeyden önce, siyasal
sorumlular, devletin, yeniden, serbest “piyasa” kurallarýnýn yetkili bekçisi olmasýný istemezlerse, dipsiz spekülasyonlarýn sonucu olarak
kapýmýzý yeni bir krizin çalmasý uzun sürmeyecektir.
Ancak, bu da, ekonomileri
yoluna koymak için tek baþýna yetmez. Faize dayalý ve
tüketim endeksli, ayný zamanda da, reel ekonomiden
neredeyse tamamen kopmuþ,
insan ve tabiatýn kayýplarýný
göz önünde bulundurmadan,
ana gayesinde iþletmelerin
ölçüsüz kâr elde etmesi bulunan kapitalist ekomonik sistemin temel koordinatlarýyla
ilgili olarak tabusuz bir sistem tartýþmasý da kaçýnýlmazdýr. Bununla birlikte, ticarî ve siyasî davranýþlarýn,
dinî ve ahlâkî temelleri ile ilgili bir tartýþma da kaçýnýlmaz gözüküyor. Çünkü, gelecekte olasý krizler, yalnýzca, ölçülü olmaya ve diðer
insanlarla dayanýþma içinde
yaþamaya inanan insanlarla
birlikte engellenebilir. Ve iþte
sadece o zaman, tanzim edilmeye çalýþýlan “yeni” sosyal
piyasa ekonomisinin kurallarý, sadece kaðýt üstünde kalmayacaklardýr.
swirtschaften wieder auf
Kurs zu bringen. Unabdingbar ist auch ein tabuloser,
kritischer Diskurs über die
Grundkoordinaten
eines
zinsbasierten, bedarfsstimulierenden kapitalistischen
Wirtschafts-Systems, dass
sich von der Real-Wirtschaft
quasi abgekoppelt hat und
maßlose Gewinnmaximierung ohne Rücksicht auf
Verluste für Mensch und
Natur in den Mittelpunkt unternehmerischen Handelns
stellt. Notwendig ist deshalb
auch eine Debatte über religiöse bzw. ethische Grundlagen wirtschaftlichen und
auch politischen Handelns.
Denn nur mit Menschen,
die aus welchen Gründen
auch immer tatsächlich daran glauben, „Maß halten“
zu müssen und solidarisch
mit ihren Mitmenschen zu
handeln, können Krisen in
der Zukunft verhindert werden. Und nur dann wird aus
den zu entwickelnden Regeln einer „neuen sozialen
Marktwirtschaft“ kein Papiertiger.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
10
Röportaj: Sefa Seren
Nisan 2009 Cumartesi Günü Westfalenhallen Dortmund’da
gerçekleþtirilmesi planlanan UNIDAY 2009 Organizasyonu’nun, bir önceki
Üniversiteliler Günü’nün
býraktýðý etkinin üzerine çýkacaðý tahmin ediliyor.
Aðýrlýðý Avrupa’dan olmak
üzere Dünya’nýn dörtbir
yanýndan üniversitelilerin
iþtirak etmesinin beklendiði UNIDAY 2009’a çok az
bir süre kala Üniversiteliler
Baþkaný Celal Tüter ile organizasyonun içeriði hakkýnda kýsa bir söyleþi gerçekleþtirdik.
- Sayýn Tüter, yine bir
Üniversiteliler Günü düzenleyeceksiniz. Öncelikle,
bu organizasyonu gerçekleþtirmekteki amacýnýz nedir?
Hatýrlayacaðýnýz üzere,
bizler, Üniversiteli gençler
olarak kendimizi, Gelenek
Neslinin Takipçileri olarak
görmekteyiz demiþtik. Bir
önceki programda ön plana
çýkarttýðýmýz “Gelenek’teki
Gelecek” sloganýyla da bu
olgunun altýný doldurmaya
çalýþmýþtýk. Yine demiþtik
ki; slogan atan deðil, slogan üreten bir nesil olmalýyýz. Dünyaya kendini ispat
etmiþ bir medeniyetin mensuplarý olarak bizler, tarihte
bir defa olmuþ birþeyin tekrar olabileceðine inanmaktayýz. Bu noktadan hareketle; yeniden ilmimizle, irfanýmzla Cihan’a misal teþkil
edecek bir nesil olmak için
yola çýkmýþ bulunmaktayýz. Üniversiteliler günleri
düzenlemekteki amacýmýzýn fikri alt yapýsý, tam olarak iþte bu felsefenin ürünüdür. Yani sözün özü; “Yineleyemeyen Yenileyemez”
diyoruz.
- Sayýn Tüter, programýn içeriðinden bahseder
4
17:21 Uhr
Seite 10
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
YÝNELEMEYEN YENÝLEYEMEZ
UNIDAY 2009
IGMG Gençlik Teþkilatý Üniversiteliler Baþkanlýðý
iki yýl aradan sonra hafýzalardan silinmeyecek bir
organizasyona daha imza atmaya hazýrlanýyor.
misiniz.
Öncelikle söylemek isterim ki, 2007’de gerçekleþtirdiðimiz organizasyonu aratmayacak hatta üzerine çýkacak bir Üniversiteliler Günü hazýrlýyoruz. Ýçeriðe gelince, misafir konuþmacý olarak, Avrupa’daki
ikinci nesil müslüman göçmenlerin çýkardýðý en
önemli düþünürlerden biri
olan Prof. Dr. Tarýk Rama-
zan programdaki yerini alacak. Diðer misafir konuþmacýmýz ise “Divan Þiirini
insanlara sevdiren adam”
olarak anýlan edebiyatçý ve
edebiyat araþtýrmacýsý Prof.
Dr. Ýskender Pala olacak.
- Sanatsal etkinlik bölümünde neler var?
Bu bölümdeki seçiciliðimiz, evvelki programlarýn referans olacaðý üzere
herkesin malumu. Adýnýn
afiþlerimizde geçmesinin
bile kitleleri heyecanlandýrdýðý, ülkemizin önde gelen
müzik gruplarýndan “incesaz” Westfalenhallen Dortmund’da unutulmayacak
bir konserle bizlerle beraber olacak. Ayrýca programa güne þiirleriyle renk katacak olan, ekranlardan tanýdýðýmýz Serdar Tuncer’de
katýlacak.
- UNIDAY 2007 prog-
röportaj
ramýnda harikulade bir
sergi sunmuþtunuz. Yine
bu tür kültürel etkinlikleriniz olacak mý?
Sizin de söylediðiniz gibi sergi, görenler üzerinde
unutulmayacak etkiler býrakmýþtý. Bu baðlamda, çýtayý her zaman daha yukarý
yükseltmeyi hedef edinmiþ
biz üniversiteliler, bu organizasyonda da görmeye doyulamacak ölçütte iki ayrý
sergiyi katýlýmcýlarýn huzuruna sunacaðýz. Ýlk sergimiz; misafir konuþmacýlarýmýzdan Prof. Dr. Ýskender
Pala’nýn hazýrladýðý, geçtiðimiz ay Çýraðan Sarayý’nda sergilenen “Þiirin
Sultanlarý” Sergisi olacak.
Cihan’a hüküm sürmüþ Osmanlý Padiþahlarýnýn, konumlarý gereði ön plana
çýkmamýþ olan þair yönleri
bu sergiyle beraber gün yüzüne çýkýyor diyebiliriz.
Ýkinci olarak ise, aðzýmýzdan hiç düþürmediðimiz
“medeniyetimiz” olgusunun en önemli unsurlarýndan biri olan Þehr-i Ýstanbul’un en güzel fotoðraflarýndan oluþan “Ýstanbul Panoramalarý Sergisi” UNIDAY 2009 boyunca üniversitelilerimiz tarafýndan gezilebilecek.
- Son olarak okuyucularýmýza neler söylemek istersiniz?
Sözlerimizin devamýný
4 Nisan Cumartesi Günü
daha birçok sürpriz etkinlikleri üniverselilerimize
sunacaðýmýz Westfalenhallen Dortmund’da söyleyelim. Ayrýca organizasyonumuz web sayfasýnýn tamamlanmýþ olduðunu hatýrlatmak isterim. Ýnternet
kullanýcýlarý
www.uniday2009.org adresinden
sayfamýzý gezip, programýn
ayrýntýlarý hakkýnda bilgi
sahibi olabilir.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ekrem ÞENOL
Y
arýþma tertip eden
bir öðretmen düþünelim. Bunun için
beþten onuncu sýnýfa kadar
sýnýflardan birer erkek ve
birer kýz öðrenci seçsin.
Öðretmenin bu yarýþmayla, öðrencileri, disiplin,
100 metre koþusu ve Ýngilizce kelime bilgisi konularýnda yarýþtýrmak ve sonunda da not vermek istediðini farzedelim.
Öðretmenin, yarýþma
baþlamadan önce, erkeklerin kýz öðrencilere oranla,
farklý beden yapýsýna sahip
olmalarý nedeniyle sporda
niçin daha baþarýlý olacaklarýný veya üstsýnýflardan
öðrencilerin daha küçük
olanlara oranla matematik
ve ingilizcede niçin daha
iyi olacaklarýný detaylý bir
þekilde açýkladýðýný düþünelim.
Sonunda yarýþma baþlýyor. Matematik ve ingilizcede onuncu sýnýf öðrencilerinin 100 puan, dokuzuncu sýnýf öðrencilerinin 90
puan aldýðýný düþünelim.
Sporda ise, kýsmen kesiþmeler olsa da erkekler, kýzlardan daha iyi sonuç alýyorlar.
Sýra not verme iþlemine
geliyor. Sözde adaletli bir
sistem geliþtirmek adýna
öðretmen, 1’den altýya kadar yani, “pekiyi”den,
“baþarýsýz”a kadar bir not
sistemi belirliyor. Spor,
matematik ve ingilizcedeki
baþarýlarýna göre üst sýnýflardaki öðrenciler, küçük
sýnýflardaki öðrencilerden
daha iyi notlar alýyorlar.
Öðrencilerin notlarýný
toplayan öðretmen sonra
onlarý üçe bölüyor. Onuncu sýnýftan Marco, matematik ve ingilizcede zayýf
olmasýna raðmen sporda
elde ettiði baþarýdan dolayý
yarýþmanýn en iyisi oluyor.
Beþinci sýnýftan yarýþmaya
katýlan küçük Anja ise yarýþmanýn en kötüsü oluyor.
Anja, özellikle 100 metre
koþuda en kötü notu almýþ
oluyor.
Yarýþma bittikten sonra
öðretmen yarýþmanýn sonuçlarýný Öðrenci Gazetesi’nin redaksiyonuna veri-
Seite 11
[email protected]
yor. Haber, Öðrenci
Gazetesi’nin yeni sayýsýnda “5 B sýnýfýndan Anja okulun en
kötüsü” baþlýðý ile
yayýnlanýyor.
Gazetedeki haberden dolayý okul hevesi kýrýlan Anja’yý diðer öðrenciler alaya
almaya baþlýyorlar.
Okulda her bulduklarý yere “Anja okulun
en kötüsü” yazýlarýný
yazýyorlar ki duymayan kalmasýn. Çoðu
öðretmen de yarýþmanýn
sonuçlarýný çok ilginç bulurken, sonuçlarýn ne yapýlmasý gerektiði ve hangi
öðrencilerin daha fazla
desteklenmesi konusunda
yol gösterici olduðunu düþünüyorlar.
Anja’nýn ailesi, okulda
kýzlarýna yönelik oluþan
bu havadan haberdar olduktan sonra öðretmenine
þikâyette bulunuyorlar.
Öðretmen ise, öðrencilerin
farklý þartlar altýnda yarýþmaya katýldýklarý konusunda açýklamalarda bulunduðunu, ayrýca temel nedenlerin yarýþmanýn sonuçlarýna yansýmadýðýný belirterek, son tahlilde bunun,
belli bir aný gösteren istatistik bir deðerlendirme olduðunu söyleyerek kendisini savunuyor.
Saçma ve imkânsýz olduðunu düþünüyorsanýz
yanýlýyorsunuz!
Bundan birkaç hafta
önce Almanya’da yaþananýn bundan farklý olmadýðýný rahatlýkla söyleyebiliriz. Berlin Toplum ve Geliþim Enstitüsü’nün yirmi
gösterge ile hangi göçmen
grubunun en iyi entegre ol-
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Berlin
entegrasyon
araþtýrmasýnýn
kamuoyu
etkileri
duðunu tespit etmeye çalýþtýðý araþtýrmadan bahsediyoruz. Entegre derecesini ölçmek için, örneðin,
kanun yolu ile Alman vatandaþlýðýný alan muhacirler ile Türkler ve diðer
göçmen gruplar karþýlaþtýrýlýrken, muhacirler en iyi
notu, Türkler daha kötü
not aldýlar. Farklý þartlar
altýnda bulunmalarý nedeniyle doðrudan karþýlaþtýrmaya uygun olmayan daha
birçok gösterge deðerlendirildi, toplandý ve diðer
göstergeler ile sayýsal olarak bölündü.
Araþtýrmanýn sonuçlarý
ise Spiegel dergisinin
5/2009 baskýsýnýn 32. sayfasýnda “Her zaman yabancý” baþlýðý ile verilirken, “öncelikle Türklerin”
kaybedenler arasýnda yer
aldýðý biçiminde yansýtýldý.
Ondan birkaç gün önce
(24.01.2009) Spiegel Online’da “Türkler açýk ara
farkla en kötü entegre
olanlar arasýnda” baþlýðýyla yayýnlanmýþtý. Sonrasýnda ise tüm basýnýn benzer
söylemleri devam ettirdiðini biliyoruz.
Örneðin Die Welt gaze-
tesi
(26.01.2009)
“Türkler niçin entegrasyona yanaþmýyor”
baþlýðý ile çýkarken,
FAZ`da araþtýrma sonuçlarýný “En büyük
açýk Türklerde” baþlýðýyla verdi.
Devam eden günlerde Ýslam bilimciler
ve göçmen organizasyonlarý, araþtýrmanýn noksanlarýný dile
getiren açýklamalarda
bulundular. Alman
basýnýnda ise, gelen
“tepkilere” (Süddeutsche
Zeitung27.01.2009) þaþýrýldýðýný
belirten yazýlar yayýnlandý.
Frankfurter Rundschau gazetesi “Türkler kendilerini
savuyor” baþlýðýný atarken,
Berlin Enstitüsü de araþtýrmasýný savundu ve araþtýrmanýn sonuçlarýnýn sadece
küçük bir deðerlendirme
olduðunu, deðerlendirme
sonuçlarýnda, muhtemel
sebeplerin yer almadýðýný
açýkladý.
Tüm bunlar bir yana,
araþtýrma sonuçlarý Alman
kamuoyunu Türkler aleyhine olacak þekilde günlerce meþgul etti. Her seviyeden politikacý bir þeyler
söyledi: Angela Merkel’den tutun da, partilerin
ilçe baþkan yardýmcýlarýna
kadar hepsi, araþtýrmanýn
sonuçlarýný ilginç ve bilgilendirici
bulduklarýný
açýkladýlar.
Bu hikayenin anlamý
kendisini en açýk þekilde,
beþinci sýnýf öðrencisi küçük Anja örneðinde ele veriyor. Eþit olmayan þartlarýn, eþit olmayan sonuçlara
neden olacaðý baþtan bilinmesine raðmen, küçük An-
11
ja haksýz yere kaybeden
olarak kamuoyuna ilan
ediliyor.
Örneðimiz entegrasyon
ülkesi olan Almanya’nýn,
ne durumda olduðunu gösteriyor. Göçmenler, her fýrsatta kaybeden, entegrasyona isteksiz veya kötü entegre oluyorlar þeklinde
lanse ediliyor. Bu tür yargýlar, sözde araþtýrmalara
veya hatta þahsî fikirlere
bile dayandýrýlabiliyor.
Sonra önemli konularda
susulmamasý gerekir denerek, kendilerini haklý çýkarmaya çalýþýyorlar. Ancak, buna benzer açýk seçik karalamalarýn, göçmenler üzerinde ne tür etkilerinin olduðu hiçbir zaman dikkate alýnmýyor.
Küçük Anja’nýn durumunun entegrasyon araþtýrmasýnýn sözüm ona
“kaybedenlerine – Türklere – uyarlanmasý bu noktada hiç de gerekli deðil.
Açýkça yapýlan karalamalarýn, Türkler üzerindeki
etkileri düþünmek gerekiyor: Türkler, motivasyonlarýný kaybediyorlar. Almanya’nýn ise, bunu kaldýrýp kaldýramayacaðý iyi düþünülmeli.
Önemli toplumsal konularýn konuþulma ve gündeme getirilme gerekliliði
tabiî ki tartýþýlmaz. Özellikle de sorunlar, nereden
kaynaklanýyorsa, bunun
sebebleri tartýþýlmalýdýr.
Ancak, bu tartýþma yapýlýrken, objektiflik, doðruluk
ve samimiyet gibi özellikler olmazsa olmazlar arasýnda yer alýyor.
Berlin Enstitüsü’nün
yaptýðý “Araþtýrma”dan
genel sonuçlar çýkarmanýn
uygun olmadýðý gün gibi
açýk. Zira tek tek göstergeler, sadece bir an ile ilgili
bilgi verebiliyor. Bu anlamda – medya bunu yapamasa da– sorumlu politikacýlar, böylesine hassas
bir konuda en azýndan kendilerini geri çekebilmeyi
bilmeliydi. Ama ne yazýk
ki, politikacýlar da, küçük
Anja’nýn okul arkadaþlarý
gibi duvarlara bir þeyler
yazmayý tercih ettiler.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
12
17:21 Uhr
Seite 12
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
IGMG, AVRUPA 21. KUR’AN-I KERÝM’Ý
GÜZEL OKUMA YARIÞMASI YAPILDI
10-13 yaþ grubunda Ruhr A Bölgesi’nden M. Bilal Demirel, 14-18 yaþ grubunda ise Avusturya Viyana Bölgesi’nden Mustafa Papak birinci oldular.
Ý
slam Toplumu Milli Görüþ Ýrþad Baþkanlýðý tarafýndan organize edilen
Avrupa 21. Kur’an-ý Kerim’i
Güzel Okuma Yarýþmasý’nýn
finali gerçekleþtirildi.
Baþkanlýðýný Doç. Mustafa Öztürk’ün yaptýðý jüri
hey’eti, Doç. Dr. Yaþar Kurt,
ünlü hafýz Ýlhan Tok, eðitimci
Mustafa Kütahyalýoðlu ve
IGMG Ýrþad Baþkan Yardýmcýsý Hulusi Ünye’den oluþtu.
Maneviyatý yüksek bir atmosferde gerçekleþtirilen yarýþmada, 10-13 yaþ grubu birincisi Ruhr A Bölgesi’nden M.
Bilal Demirel olurken, Avusturya Viyana Bölgesi’nden
Mehmed Papak ikinci, Württenberg Bölgesi’nden Abdulbaki Avcý üçüncü ve K. Ruhr
Bölgesi’nden Yunus Emre
Çiftçi dördüncü oldular. 1418 yaþ grubunda ise, birinciliði Avusturya Viyana Bölgesi’nden Mustafa Papak alýrken, Hamburg Bölgesi’nden
Muhammed Haydar ikinciliði, Württenberg Bölgesi’nden
Abdurrahman Atasoy üçüncülüðü, Köln Bölgesi’nden
Ahmed Dönmez de dördüncülüðü hak ettiler.
Programa, IGMG Genel
Baþkaný Yavuz Çelik Karahan, T.C. Stuttgart Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ateþesi Cevdet Çelen, IGMG MYK
üyeleri, Bölge Baþkanlarý ve
Bölge Yürütme Kurulu Üyeleri’nin yanýsýra, yüzlerce
Kur’an aþýðý iþtirak etti.
Programda, IGMG Genel
Baþkaný Yavuz Çelik Karahan, IGMG Ýrþad Baþkaný
Ahmed Özden, T.C. Stuttgart
Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ateþesi Cevdet Çelen
ve Hitit Üniversitesi Ýlahiyat
Fakültesi Ögretim Üyesi
Doç.Dr. Yaþar Yakut günün
mana ve önemine dair birer
konuþma yaptýlar.
Türkiye’den gelen ünlü
Hafýz Ýlhan Tok’un okuduðu
Sala’dan sonra, 2006 yýlýnýn
birincisi Sezai Çakan’ýn okuduðu Kur’an-ý Kerim’in akabinde evsahibi Bölge Baþkaný
Adem Kaya’nýn yaptýðý selamlama konuþmasý ile program baþladý.
Daha sonra IGMG Genel
Baþkaný Yavuz Çelik Karahan
kürsüye geldi ve baþta yarýþmacýlarý, anne ve babalarýný,
Kur’an dersi veren hocalarý,
programa emeði geçen Stuttgart Bölge mensuplarýný,
GOB görevlilerini ve tüm iþtirak edenleri selamladý ve tebrik etti. Ýslam Toplumu Milli
Görüþ’ün hedeflerini anlatan
Genel Baþkan Yavuz Çelik
Karahan þöyle dedi:
“Biz, Allah’ýn kullarýna
lutfettiði hidayet kaynaðý
Kur’an-ý Kerim’in hizmet-
çileriyiz. Kur’an ise, en güzel ahlakýn tarif edildiði ilahi bir kitabtýr. Biz teþkilat
olarak, Kur’an öðrenimine
ve eðitimine iþte bundan dolayý büyük önem vermekteyiz. Ne mutlu bu büyük yarýþmaya katýlan evlatlarýmýza, evlatlarýmýzýn anne-babalarýna..
Kur’an’ý yüzüne veya ezberden okumak sevap ve bir
ibadet olduðu gibi, O’nu yaþamak ve yaþamasý için gayret etmek daha büyük bir
ibadettir. Çünkü Kur’an sadece okunmak için deðil,
içindeki hakikatleri doðrultusunda yaþanmak için gönderilmiþtir. Biz, Kur’an
doðrultusunda yol alan ve
O’nu yaþayan bir neslin devamý için bütün bu çalýþmalarý yapýyoruz ve yapmaya
da devam edeceðiz.”
Yavuz Çelik Karahan, konuþmasýnýn sonunda ise, ileriki yýllarda daha da güzel hizmetler vermek için herkesin
fedakarane çalýþarak, hizmet
etmesi gerektiðini hatýrlattý ve
yarýþmacýlara baþarýlar diliyerek sözlerini tamamladý.
Kur’an-ý Kerim Yarýþmalarýný organize eden birimin
sorumlusu Ýrþad Baþkaný Ahmed Özden de yarýþma hakkýnda bilgi verdi ve özetle
þunlarý söyledi:
“Avrupada bir çok ilklerde olduðu gibi Kur’an
konusunda, Bir Milli Görüþ
Klasiði olan Kur’an-ý Güzel
Okuma yarýþmasýnýn 21.sinde birlikte olmaktan mutluluk duyar Allah`a hamdederiz.
Rabbimizden en büyük
dua ve temennimiz okunan
bu Kur’anýn satýrlardan,
sadýrlara/gönüllere aksettir-
mesidir.
Milli Görüþ olarak hedefimiz de budur. Kur’an Ahlaký
ile
ahlaklanmak,
Kur’an ölçülerine göre
Müslüman olmak. Aliya Ýzzet Begovic; ‘Kur’an, edebiyat deðil, hayattýr. (hayat
kitabýdýr.)
Kur’anla insan olduðunun farkýna varan ilk
Kur’an nesli Ashabý Kiramdan Abdullah ibni Mesud
(ra) “Onlar (ashab) on ayetle yetiniyor ve hemen ezberliyor ve amel etmeye baþlýyorlardý.”
Hz. Ömer (ra); “Biz
Kur’aný zor ezberler kolay
yaþardýk.
Öyle bir zaman gelecek
kolay ezberleyip, zor yaþayacaklar”
Tarih boyunca Vahye
teslim olanlar hep kurtuluþa
ermiþtir. Vahiyle yürüyen
Ýbrahime, ateþ selama durdu.
Vahye dayanan Musa`ya
derya (deniz), yola devam
dedi. Vahiyden kopmayan
Ýsa`ya gökler kapýlarýný araladý.
Vahye güvenen Ýsmail`e
öteler ötesinden ödül (koç)
indi.
Vahiyle yogrulan Hz.
Muhammed (sav) saadet asrýný kurdu.
Vahye sýrtýný dönenlerse,
denizde boðuldu. Tih çölünde periþan oldu ve sogan-sarýmsak kavgasýnda rezil ve
zelil oldular.
Vahiy dýþý, Kitap/Kur’an
dýþý çözüm arayanlarýn dünki halleri bu. Bugün de
farklý olmayacaktýr.” dedi.
Ahmed Özden, konuþmasýnýn sonunda, yarýþmacýlara,
anne-babalara ve hocalarýna
haber
tebriklerini sunduktan sonra
salonu dolduran topluluða teþekkür ederek, yarýþmacýlara
baþarýlar diledi.
Programa davetli olarak
katýlan T.C. Stuttgart Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri
Ateþesi Cevdet Çelen de bir
selamlama konuþmasý yaptý
ve özetle þunlarý söyledi:
“böyle anlamlý bir yarýþmaya yapýlan davetten dolayý
teþekkür ediyor, emeði geçen herkesi tebrik ediyorum” Kur’an’a hizmetin büyük bir bahtiyarlýk olduðunu
ifade eden Çelen, bu hayýrlý
hizmetlerin devamýný diledi
ve tüm katýlýmcýlara selam ve
muhabbetlerini sunarak konuþmasýný tamamladý.
Yarýþma için özel olarak
Türkiye’den davet edilen Hitit Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Ögretim Üyesi Doç. Dr.
Yaþar Yakut ise “Kur’an ve
Hikmeti” konulu veciz bir
konuþma yaptý. Doç. Dr. Yaþar Kurt, Kur’an’ýn sadece indiði zamana hitab eden bir kitab olmadýðýný, çaðlarý aþan
ilahi bir mesaj olduðunu belirtti. Doç. Dr. Yaþar Yakut,
konuþmasýnýn sonunda, Peygamberimizin ahlakýnýn bizatihi Kur’an olduðuna dikkat
çekti ve Mehmet Akif merhumun þiirine atýf yaparak
“Dünya neye sahipse onun
vergisidir hep. Medyun
O’na cemiyeti medyun O’na
ferdi. Medyundur o masuma bütün bir beþeriyyet. Ya
Rab! Bizi mahþerde bu ikrar ile haþret“ dizelerini
okudu ve böylece herkesin
Mevlid Kadili’ni tebrik ederek konuþmasýný tamamladý.
Programýn sonunda Ünlü
Hafýz Ýlhan Tok, Doç. Yaþar
Kurt hocalar Kur’an Tilavet
ettiler ve günün Mevlid Kandiline denk gelmesi münasebetiyle, Wangen Ýmam – Hatib’i Necati Sezgin Süleyman
Çelebi’nin Peygamberimizin
doðumunu anlatan Viladet
Bahri’ni okudu. Program yapýlan duadan sonra son buldu.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
özel köþe
A
lmanya Ýçiþleri Bakanlýðý, Avrupa Adalet Divaný’nýn “Türklerin hizmet sektöründe Avrupa Birliði ülkelerine vizesiz
giriþ” kararýna geniþ yer veren, polislerin kaynak olarak
baþvurduklarý siteyi hizmet
içi iletiþim aðý olan intranetten çýkardý.
Almanya’da Yabancýlar
Yasasý uzmaný ünlü hukukçular Volker Westphal ve Edgar
Stoppa tarafýndan hazýrlanan
ve baþta sýnýr polisleri olmak
üzere yabancýlar yasasýyla ilgili devlet görevlileri, yargýç,
savcý ve avukatlarýn kaynak
olarak yararlandýklarý internet
sitesi Avrupa Adalet Divaný’nýn, “Türkler’in vize muafiyeti” kararýný duyurunca
sansürlendi.
www.westphal-stoppa.de
adlý site Avrupa Adalet Diva-
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Avukat Selda BABAYÝÐÝT
S
evgili Hayat Gazetesi
Okuyucularý; Bu yazýmýzda genel hukuk
anlayýþýmýz üzerine önemli
bazý noktalara deðinmek istiyorum. Günlük konuþma
dilinde hukuk sözcüðünü
kullanýrken hep önüne hak
sözcüðünü ekleriz. Kendi
baþýna hukuk sözcüðünün
bir anlam ifade etmeyeceði
düþüncesi belleklerimize kazýnmýþtýr.
Günlük konuþmalarýmýzda da dile getirdiðimiz gibi,
hakkýmý hukuki yollardan
arayacaðým sözü! haklý
olunduðu veya haksýzlýða
uðratýldýðý düþünülen bir davada çaba gösterileceðini
iþaret etmektedir. Oysa haklý
olmak baþka bir þey hukuken bunun tescillenmesi
baþka bir olaydýr. Bu nedenle Türk müvekkilerimizle
yaptýðýmýz bazý görüþmelerde anlamdan kaynaklanan
zorluklar yaþanmaktadýr. Bu
sadece Almanya’da yaþayan
insanlarýmýz için geçerli deðil. Ayný sorun Türkiye’de
yaþanmaktadýr.(Türkiye’de
hukuk dilinin arapça ve farsça sözcüklerle dolu olmasý
konunun bir baþka boyutu).
Sorunun önemli kaynaðý
hukuk’tan ne anladýðýmýz ile
yakýnda ilgilidir. Bu konuda
baþ vurabileceðimiz bir kaynak olmasý vesilesi ile bakacaðýmýz Türk Dil Kurumu
Türkçe sözlüðü hukuku beþ
ayrý tarifle açýklamaktadýr:
1. Toplumu düzenleyen
Seite 13
ve devletin yaptýrým gücünü
belirleyen yasalarýn tümü;
2. Bu yasalarý konu alan
bilim;
3. Yasalarýn ceza ile ilgili
olmayýp alacak verecek gibi
davalarý ilgilendiren bölümü;
4. Haklar;
5) Ahbaplýk, dostluk –
mecazi anlamda kullanýlmaktadýr falanca ile hukukun nasýl vs. anlamýnda.
(Bkz. Türk Dil Kurumu:
Türkçe Sözlük, Geniþletilmiþ 7.baský, Ankara 1983)
Arapça kökenli bu sözcüðün Türkçede bu kadar deðiþik anlam içermesi hukuki
alanlarda sorunu gözler önüne sermekte ve bu alanda daha dikkat edilmesini zorunlu
kýlmaktadýr. Çünkü, konuþtuðumuz gibi düþünüyor,
düþündüðümüz gibi konuþuyoruz. Hukuk kavramýnýn
türkçede karmaþaklýðý bazan
buradaki hal-hareketlerimize de yansýmaktadýr. Oysa
buna karþýlýk almancada hu-
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
HakHukuk
Üzerine
kuk sözcüðünün tek anlamý
bulunmaktadýr. Ve bu da hak
sözcüðü ile karýþtýrýlmaktadýr. Ýnsanýn vicdanen ve
mantýken haklý olduðu hallerde bile mahkemede haksýz konuma gelebilir. Yargýçlarýn hareket noktasý yasalardýr. Yoruma açýk ve/veya
yargýcýn þahsi kanaat kullandýðý davalarda, davacý veya
davalý için anlam ve anlatým
çok daha fazla önem kazanmaktadýr. Almanya’da Türk
kökenli avukat sayýsýnda
önemli artýþlar da aslýnda bu
konudaki ihtiyaçtan kaynaklanmýþtýr. Çünkü, çift dilin
yaþandýðý bir ortamda hukukçunun sözkonusu her iki
dili de iyi bilmesi halinde
müvekkillerine daha fazla
yardýmcý olabilecektir.
Almanya’da tam anlamý
ile nüfus olmaya baþladýðýmýz son 10 yýlda (kastedilen
0 yaþ grubu ile emeklileri
belirten ileri yaþ grubunu
barýndýrýyor olmamýz) deðiþik meslek gruplarýnda faali-
yet gösteren bir topluluk
olarak –doðal olarak- hukuki alandaki iþlerimizde artýþlar görülmektedir. Bu artýþla
birlikte aile sohbetlerinde
hukuk alanlarý ile ilgili bölümde artmýþtýr. Benzer
ve/veya deðiþik davalarda
kazanýlmýþ haklar (bir mahkeme kararý ile tescil edilmiþ
hak) birbirlerine tavsiye edilirken bazý yanlýþ anlaþmalara neden olmaktadýr. Benzer
bir davada bir insan mahkeme tarafýndan haklý bulunmuþ iken bir baþka mahkeme tarafýndan ayný içerikte
bir davada haksýz bulunabilmektedir.
Bir hukukçunun uzmanlýk alanýna giren bu tür konular müvekkillerimiz tarafýndan bazý yanlýþ anlaþýlmalara neden olmaktadýr. Týpký
belli bir hastalýktan müzdarip bir insana ‘bak ben þu
ilacý kullandým çok iyi geldi,
sen de bunu kullan hemen
geçer’ türünden nasihatlar
gibi, hukuk mevzularýnda da
Türklerin vize muafiyeti
site sansürletti
ný’nýn 19 Þubat 2009’da verdiði karara aynen yer verdi.
Kararda Türklerin hizmet
amacýyla veya turist olarak
Avrupa’ya giriþlerinde vizeden muaf olduklarý belirtiliyor.
“Polisler yanýlýyor”
Ýçiþleri Bakanlýðý, sýnýr
noktalarýnda görev yapan 40
bin polisin yanýldýklarý gerekçesi ile sistem içi yabancýlar hukukunu tanýtan ve
Türklerin Almanya’ya vizesiz girebileceklerini belirten
bilgilere eriþimin engellendiðini belirtti.
Almanya’nýn
gümrük
noktalarýnda görev yapan po-
lislerin yabancýlar hukuku
konusunda en güvenilir kaynak olarak baþvurduklarý
Volker Westphal ve Edgar
Stoppa’nýn sitesindeki, site
linklerinin de kullanýlmasýnýn
durdurulduðu açýklandý. Sitede verilen bir linkte sözkonusu kararýn yorumu yapýlýyor.
Dr. Dienelt’in
yorumda
Türklere vize uygulanamayacaðý açýkça belirtiliyor. Yorumda, Türklerin aile birleþimi ya da çalýþma amacý dýþýnda Avrupa Birliði üyesi ülkelere vizesiz girebilecekleri ve
üç ay kalabilecekleri vurgulanýyor.
Federal Polisin yýllarca
kaynak olarak baþvurduðu
uzmanlar Westphal ve Stoppa, kendi sitelerinde polise
tavsiye niteliðinde, “Kararýn
sýnýr kontrolleri için anlamý:
Türk vatandaþlarý hizmetlerin
serbest dolaþýmý kapsamýnda
vizesiz Almanya’ya seyahat
edebilirler” notunu düþtüler.
Westphal ve Stoppa, yabancýlar hukuku hakkýnda bilgilendirmek için 2000 yýlýndan beri faaliyette olan web sayfalarýnda, Adalet Divaný kararýyla Türk vatandaþlarý için hizmet sektöründe vize zorunluluðunun kalktýðýný üç aya kadar çalýþma müsaadesiz gezi
amaçlý turist vizesine ve iki
13
tavsiyeler yapýlmaktadýr. Tabiki emsal teþkil eden davalar vardýr ve bazý davalarýn
kazanýlmasýnda önemli bir
yer teþkil etmektedir. Bu tür
bilgilerin avukatlara iletilmesi de çok faydalý ve iyi bir
olaydýr. Ancak uzmanlýk gerektiren bu tür konularda
avukatlarýn söylediklerine
daha fazla itibar edilmelidir.
Örneðin Merkez Bankasý ve
Vatandaþlýk konularýnda insanlarýmýz birbirlerine tavsiyede bulunurlarken çoðu zaman iyilik yerine birbirlerine
zarar vermiþlerdir. Daha
sonra avukata giden insanlarýmýz burada da kendilerine
yardýmcý olacak avukatlara
eksik bilgiler vererek belki
de haklý olduklarý bir davada
haksýz konuma düþmüþlerdir.
Herhangi bir mahkemede
açýlan bir davada vekilliðinizi üstlenen avukata ne kadar
çok yardýmcý olursanýz o
denli davadan kazançlý çýkarsýnýz. Davanýn açýlýþ nedeni ve seyri ile ilgili önemli belgeleri ve geliþmeleri
avukatýnýza derhal iletmeniz
gerekmektedir. Yukarýda da
belirttiðimiz gibi haklý olmak baþka bir þey, o hakkýn
mahkeme tarafýndan tescillenmesi baþka bir þeydir. Bu
nedenle hakkýnýzý koruyabilmek ve savunabilmek için
–vicdanen haklý da olsanýzbir avukat aracýlýðý ile bunu
hukuki zeminde kanýtlamanýz gerekmektedir.
aya kadar da iþ gereði ticari
geziler için vizeye gerek olmadýðýnýn altýný çiziyorlar.
Uzmanlar kararýn sadece Almanya için deðil diðer bütün
AB ülkelerini de baðladýðýna
dikkati çekiyorlar.
Almanya’nýn kararý daha
incelediðini belirten Ýçiþleri
Bakanlýðý hala vize zorunluluðunun olduðu uyarýsýnda
bulundu. Web sayfalarýna polislerin sistem içinde ulaþýmýnýn engellenmesine tepki gösteren, hukuk uzmaný Westphal ise, “Ýnsan bu engellemelerin daha çok Çin’de olduðunu duyuyor. Ben böyle
þeylerin Almanya’da olabileceðini ihtimal vermiyordum.
Bizim web sayfamýza sistem
içinde eriþim engellendi ama
dýþardan herkes girebiliyor.
Bu durumda bloke ne iþe yarar ki?” dedi.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
14
GMG Hessen Bölgesinde mutad olarak senede 4 defa yapýlan Geniþletilmiþ Ýdareciler Toplantýsý Hattersheim`da yapýldý.
IGMG Hessen Bölgesine baðlý olarak faaliyetlerini sürdüren Cemiyetlerin
Büyükler, Kadýn Kollarý,
Gençlik Teþkilatý, Kadýn
Kollarý Gençlik Teþkilatý
idarecilerinin ve Hessen
Bölgesi Büyükler, Kadýn
Kollarý, Gençlik Teþkilatý
Yürütme Kurulu Üyelerinin katýlýmý ile gerçekleþtirilen toplantýya katýlým yoðundu.
Program açýlýþ Kur`an-ý
Kerimi ile baþladý.
Ardýndan program sorumlusu IGMG Hessen
Bölgesi Teþkilatlanma Baþkaný Ahmet Ölmez kýsa bir
I
Ç
anakkale Þehitleri,
IGMG Kuzey Ruhr
Bölgesi tarafýndan
tertiplenen muhteþem bir
programla anýldýlar.
Bölge Kur’an- Kerim
Birincisi Yunus Emre Çiftçi tarafýndan okunan
Kur’an-ý Kerimi ile baþlayan programý, IGMG Kuzey Ruhr Bölge Eðitim
Baþkaný Mahmut Engel
sundu.
Salonu dolduran seyircilere programýn akýþýný
özetledikten sonra Grup
Ezgi yerini aldý. Grup Ezgi
Çanakkale marþlarý ve ilahileri ile gönülleri fethettiler. Büyük alkýþ aldýlar.
Daha sonra IGMG Kuzey Ruhr Bölge Baþkaný
Murat Ýleri söz aldý. Ýleri
konuþmasýnda: “Sözlerime
tüm þehitlerimize ve geçmiþlerimize Fatiha baðýþlayarak baþlamak istiyo-
17:21 Uhr
Seite 14
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
IGMG Hessen Bölgesi`nde
Geniþletilmiþ Ýdareciler Toplantýsý
bilgilendirme yaptý. Bilgilendirme ardýndan yapýlan
yoklamada katýlýmýn yoðun
olduðu gözlendi.
Daha sonra IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet
Ateþ açýlýþ konuþmasýný
yaptý. Ateþ; bu tür programlarý mutad olarak senede 4
defa yaptýklarýný ve yapýlan
bu programlar sayesinde
Hessen Bölgesinde yapýlan
çalýþmalarýn bir deðerlen-
dirmesinin yapýldýðýný ve
yapýlacak programlar hakkýnda da bilgi alýþ veriþinde
bulunulduðunu söyledi.
Mehmet Ateþ`ten sonra
Bölge Yürütme Kurulu
Üyesi Birim Baþkanlarý birimleri hakkýnda sinevizyon
eþliðinde bilgilendirmeler
yaptýlar. Bu bilgilendirmelerden sonra cemiyet idarecilerinde gelen sorulara da
cevaplar verdiler.
IGMG Genel Merkez
Hacc Bürosundan Emrullah
Yayla da Hacc ve Umre çalýþmalarý hakkýnda bilgilendirme yaptý.
Programýn þeref misafiri
IGMG Genel Baþkaný Yavuz Çelik Karahan da bir
selemlama ve deðerlendirme konuþmasý yaptý. Karahan; Milli Görüþ Ýdarecilerinin bulunduklarý toplum-
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesinde
Çanakkale Þehitleri Anýldý!
rum. Cenab-ý Allah o þehitlerimizden razý olsun,
onlarýn gösterdiði büyük
fedakarlýk ve mücadele sa-
yesinde varlýðýmýzý koruyoruz. Çanakkale ruhunu
bugünkü nesillerle buluþturmak üzere bu programý
tertipledik. Yoðun ilgi gösterdiðinizden dolayý Allah
sizlerden razý olsun.“ Çanakkale ‘deki iman gücüne
haber
da örnek çalýþmalar yaptýðýný ve bu çalýþmalarýn insanýmýz tarafýndan takdirle
karþýlandýðýný söyledi. Milli
Görüþün bir dünya teþkilatý
olduðunu belirten Karahan
özellikle son dönemde Gazzeye yapýlan insani yardým
çalýþmalarýnýn buna örnek
teþkil ettiðini söyledi. Birlik ve beraberlik içerisinde
yapýlan çalýþmalarýn bereketine dikkat çeken Karahan; bizler çalýþmalarýmýzda kenetlenerek birlikte hareket edersek yaptýðýmýz
çalýþmalarýn bereketi tüm
insanlýða yansýr dedi.
Son olarak IGMG Hessen Bölge Baþkaný Mehmet
Ateþ dilek ve temennilere
cevaplar verdi.
Program kapanýþ Kur`an-ý Kerimi ile sona erdi.
birlik ve beraberlik ruhuna
ve özveriye bugün de ayný
þekilde muhtaç olduðumuzu örneklerle hatýrlatarak
sözlerini bitirdi.
Çanakkale Destaný hakkýnda ki sinevizyon gösteriminden sonra kürsiye günün hatibi Eðitimci Yazar
A.Baki Öztürk Çanakkale
Zaferini þöyle dile getirdi:
“Çanakkale hiç þüphe yokki milletimize çok pahalýya mal olan, vatan, millet
ve namus uðruna hic düþünmeden mehmetciðin
kanýný seller gibi akýttýðý
ve hakkýyla kazanýlan bir
zaferdir. Çanakkale bütün
dünyayý yenenlerin yenildiði yerdir. “ diyerek ve
bazý þehitlerin hayatlarýndan örnekler vererek sözlerini bitirdi.
Bielefeld Din Görevlisi
Hasan Hocanýn okuduðu
Kur’an-ý Kerim ve yaptýðý
dua ile program sona erdi.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
dosya
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ünal KOYUNCU
A
lmanya’da uygulanan göç ve entegrasyon politikalarý
sosyal demokrat-yeþiller
koalisyon
hükümetinin
1998 yýlýnda iktidara gelmesiyle birlikte yeni bir
aþamaya girdi. Ülkenin göç
politikalarý tarihinde dönüm noktasýný teþkil eden
yeni göç yasasý bu aþamada
kabul edildi. Bir önceki yasal düzenleme yabancýlar
politikasýný belirlerken, yeni kanuni düzenleme bu
alanla birlikte göçmenler
politikasýný da hukuki zemine oturttu. Entegrasyon
politikalarýnýn kanunlaþmasýyla birlikte göçmenlerin uyumunu teþvik, devlet
politikasý olma vasfýný kazandý. 2005 yýlýnda hükümet ortaðý olan Hristiyan
Demokratlar göç ve entegrasyon politikalarýna egemen kanat olarak sembolik
düzeyde entegrasyon zirvelerinin icra edilmesini ve
ulusal entegrasyon planýnýn
taslak haline getirilmesini
saðladý. Bu arada entegrasyon kurslarý ve dil testleri
giderek yaygýnlaþarak entegrasyon siyasetinde dominant unsur haline geldi.
Diðer taraftan, hükümet tarafýndan üretilen entegrasyon politikalarýnýn baþarýsýný ölçme ihtiyacý hasýl oldu. Yapýlan masraf ve icraatlarýn hedefine ulaþýp ulaþmadýðý, göçmenlerin uyumunu teþvik edip etmediði
sorusunu bilimsel olarak
cevaplayan yöntemin eksikliði tespit edildi ki, bugüne kadar, entegrasyon
politikalarýnýn baþarýsýný
neye göre ölçeceðiz sorusuna, hakkýnda kamuoyunda
uzlaþý saðlanmýþ bir cevap
hala verilmemiþtir.
Berlin Enstütüsü tarafýndan yapýlan ‘‘Kullanýlmamýþ
Potansiyeller’’
(Berlin Institut für Bevölkerung und Entwicklung:
Ungenutzte Potenziale. Zur
Lage der Integration in Deutschland.) baþlýklý entegrasyon araþtýrmasý tamda
bu noktada bir boþluðu doldurma iddiasýyla ortaya
çýktý. Fakat bu alandaki
boþluðu doldurmaktan ziyade göçmenler siyasetin-
Seite 15
[email protected]
de farklý perpektife sahip
kutuplarýn arasýný açmaya
yaradý. Çokça tartýþýlan fakat yaþanan sýkýntýlarý aþmada pekde yapýcý katkýda
bulun(a)mayacak
olan
araþtýrmada ülkede yaþayan göçmenler baðlamýnda
dikkaki çeken hususlara
burada kýsaca deðinmeye
çalýþacaðýz.
Araþtýrmanýn içeriði
hakkýnda
Araþtýrmada öncelikle
“göç kökenlilik” (Migrationshintergrund) ve “baþarýlý entegrasyon” (erfolgreiche Integration) kavramlarýna açýklýk getirilmekte, Almanya’daki göç tarihine
iliþkin bilgiler sunulmaktadýr. Ardýndan, araþtýrmanýn
asýl konusu olan göçmenlerin entegre olmuþluk durumunu tespite geçilmektedir. Berlin Enstitüsü araþtýrmacýlarý burada, göçmenleri bir bütün olarak
deðil, gruplara ayýrarak ele
almaktadýr. Göçmenler,
geldikleri coðrafi bölge
göz önünde bulundurularak
sýnýflandýrýlýr ki, böylelikle
Afrika, Orta Doðu, Uzak
Doðu, eski Yugoslavya,
Güney Avrupa ve AB-25
gruplarý olmak üzere toplam sekiz grup arasýnda kýyas yapma imkaný oluþur.
Türkiye kökenliler araþtýrmada, sayýsal çokluktan
dolayý ayrý bir kategori olarak yer almaktadýr. Bu kategorilendirme yapýlýrken
niçin bu tipte bir gruplandýrmaya gidildiði sorusuna
tutarlý bir cevap verilmemektedir. Gruplandýrma
gerekçesinin sadece nüfus
yoðunluðu ile iliþkilendirilmesi, özelliklede gruplarýn
birbirleriyle kýyaslanmasý
hedefi göz önünde tutuldu-
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Gerçeði
çarpýtan
entegrasyon
araþtýrmasý
ðunda, yetersizdir. Farklý
tarihi koþullar, deðiþik sosyal þartlar ve kültürel arkaplan nedeniyle birbirinden farklýlýk arzeden gruplarýn temelde aynýymýþ gibi
“bilimsel çerçevede’’ birbiriyle kýyaslanmasý, özelliklede ülkeyi yöneten siyasilere yanlýþ reçeteler sunacaðýndan, toplumsal çatýþmayý artýrýcý katkýlarda bulunacaktýr.
Çalýþmanýn
ikinci
önemli ayaðý, göçmen
gruplarýn Almanya’ya entegre olmuþluk derecesini
belirlemede yardýmcý olan
göstergelerdir. Bunlar sýrasýyla asimilasyon alanýnda
Alman vatandaþlýðý ve çift
kültürlü evlilik; eðitim alanýnda diplomasýz kiþiler, liseli, yüksek okul-üniversite mezunu ve akademisyenler; iþ hayatý alanýnda
iþsizlik oraný, iþci oraný,
gençlerde iþsizlik oraný, ev
hanýmý, serbest meslek, kamusal hizmet sektöründe
çalýþanlar, güven duyulan
meslek sahipleri; ve son
olarak ekonomik güvence
alanýnda kamu yardýmýndan faydalananlar ile bireysel gelir baþlýklarýdýr. Bu
kategoriye giren kiþilerin
göçmen gruplar arasýndaki
oraný, araþtýrmaya göre, o
grubun baþarýsýný veya baþarýsýzlýðýný göstermekte-
dir. Bunlara ek olarak Alman vatandaþlýðý, çiftkültürlü evlilik, yüksek okulüniversite diplomasýna sahip, iþsizlik, kamu yardýmýndan faydalananlar baþlýklarý ayrýca, dinamik faktörler olarak gruplarýn
uyum baþarýsýný geleceðe
yönelik hesaplama için dinamik göstergeler olarak
incelenmektedir.
Araþtýrmada
önemli
olan diðer husus, 2005 yýlý
nüfus araþtýrmasý (Mikrozensus 2005) verilerinin
kullanýlmýþ olmasýdýr. Mikrozensus ismiyle tanýnan
ve Almanya nüfusu hakkýnda bilgiler sunan genel
nüfus araþtýrmasý, federal
ve eyalet istatistik dairelerinin ülke nüfusu hakkýnda
kapsamlý bilgi toplama
maksadýyla yaptýklarý araþtýrmadýr. Bu genel araþtýrma çerçevesinde toplam
nüfusun yüzde biri, yani
sekizyüz bin kiþi üzerinde
anket yapýlýr. 2005 yýlý
Mikrozensus araþtýrmasýnýn özelliði, vatandaþlarý
ilk defa göç kökeni üzerinden ayýrmasýdýr. Berlin
Enstitüsü’nün entegrasyon
araþtýrmasýnda, göç kökenli vatandaþlar hakkýnda elde edilen Mikrozensus verileri, göçmenlerin geldikleri sekiz bölge kökenine
göre incelemeye tabi tutulur. Göçmenlerin entegre
olmuþluk derecesini belirlemede yardýmcý olan yukarýda deðindiðimiz göstergelerin yüzdelik oranlarý
tespit edilir. Yüzdelik oranlarýn tespiti, sayýlarýn kullanýlmasýný ve bununla birlikte sosyal hayatý etkileyen diðer unsurlarýn göz
ardý edilmesini beraberinde
getirir.
15
Kýyaslamalardaki
tutarsýzlýk
Sayýsal metodun kullanýlmasýnda, sosyal araþtýrma metodlarý dalýnda kadim bir sorun teþkil eden
kantitatif metodun sosyal
problemleri izahta yetersizliði meselesini görmekteyiz. Sosyal araþtýrma metodu olarak kullanýlan araþtýrma teknikleri temelde
ikiye ayrýlýr. Bunlardan ilki, araþtýrma nesnesini sayýsal verilere dayanarak araþtýran kantitatif (nicelik)
yöntem; ikincisi, verileri
yorumsalcý bir yaklaþýmla
anlamaya çalýþan kalitatif
(nitelik) metoddur. Kalitatif yöntemde önemli olan,
araþtýrma nesnesini etkileyen tarih, baðlam ve diðer
nesnelerle etkileþim gibi
faktörleri hesaba katarak
onu anlamaya ve izah etmeye çalýþmaktýr. Matematiðin sosyal bilimlerde kullanýlmasý anlamýna gelen
kantitatif yöntemdeyse sosyal nesne sayýlara dökülür
ki, bu alanýn en belirgin örneðini her ülkede var olan
istatistik kurumlarýnýn ortaya koyduðu ürünler yansýtýr. Bu metodun eleþtirilen
tarafý, sayýlarla açýklanan
nesnenin oluþumunda arkaplanda yatan nedenler
üzerinde durmamasýdýr.
Nedenleri izah eksikliðini ‘‘Kullanýlmamýþ Potansiyeller’’ araþtýrmasýnda
görmekteyiz. Farklý göçmen gruplarýn bir çok faktöre dayanan entegrasyon
çabalarýnýn sayýlara indirgenerek birbiriyle kýyaslanmasý, bir takým tutarsýz sonuçlara götürmektedir. Yapýlan yanlýþlýklara örnek olmasý açýsýndan son olarak
iki noktaya deðinebiliriz.
Araþtýrmada entegrasyon
baþarýsýný gösteren faktörlar arasýnda ilk sýrada ‘‘Alman vatandaþlýðý’’ oraný
yer almaktadýr. Bu kategoride birinci sýrayý eski Sovyetler Birliði kökenli muhacirler (Aussiedler) alýrken sonuncu sýrada Güney
Avrupa kökenli göçmenler
gelmektedir. Halbuki muhacirler yasal olarak zaten
Alman vatandaþýdýrlar, dolayýsýyla entegrasyonda ba-
33. sayi sayfalar
30.04.2009
16
þarýlý olmak için Alman vatandaþlýðýna geçmek gibi
bir zorunluluklarý yoktur.
Buna karþýn diðer göçmen
gruplarda aksi durum geçerlidir. Onlar, Alman vatandaþlýðýna baþvurmak ve
vatandaþ olma prosedürüne
uymak zorundadýrlar. Þimdi burada sorulmasý gereken soru, farklý hukuki statülere sahip olan gruplarýn
birbirleriyle ne kadar kýyaslanabileceðidir. Ayný çeliþDP Grubu Kültür
Politikasý Sözcüsü
Harald Leibrecht,
Ýkamet Yasasý’nda 2007
yýlýnda yapýlan ve aile birleþimi konusunda çiftlere
büyük engeller oluþturan
deðiþikliði masaya yatýrdý.
Leibrecht özellikle dil
kurslarý ve sýnavlarý uygulamasýnýn yabancý ülkelerde pratik manada eþlere
büyük zorluklar doðurduðunun altýný çizdi.
Yasada yapýlan deðiþiklikle Almanya’da yaþayan
eþinin yanýna gitmek isteyen yabacýlardan dil sertifikasý istenmekte. Harald
Leibrecht, bu uygulamanýn
doðurduðu sonuçlarýn ilgili kiþiler açýsýndan oldukça
külfetli olduðunu belirtti.
Dil kurslarýnýn ve sertifikalarýn istisnalar haricinde
ancak Goethe Enstitülerinden temin edilebildiðini ve
bunun uygulamayý zorlaþtýrdýðýný söyleyen Leibrecht, Goethe Enstitülerinin her ülkede bulunmadýðýný ve ayrýca baþvuru sahiplerinin aylarca süren
kurslara gitmek için yüzlerce kilometre yapmalarýnýn mümkün olmadýðýný
belirtti. Yasaya göre aslýnda dil öðreniminin diðer
dil kurslarýnda da yapýlmasýna izin verilmesine raðmen pratikte Alman temsilciliklerinin baþka ülkede
olsa bile Goethe Enstitülerine yönlendirdikleri kaydedildi.
FDP Grubu bu konuda
meclise yaptýðý baþvuruda
kalitelerinin tescilli olmasý
þartýyla farklý dil kurslarýnýn da kabul görmesini talep etti. Harald Leibrecht,
F
17:21 Uhr
Seite 16
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
ki, Türkiye kökenli göçmenlerin, kökenleri Avrupa
Birliði ülkelerine dayanan
gruplarla kýyaslanmasýnda
da geçerlidir. Zira her iki
grupta da farklý hukuki
þartlar sözkonusudur. Türkiye kökenli göçmenler Alman vatandaþlýðýna geçiþte
Türk vatandaþlýðýný vermekle mükellefken, bu mükellefiyet Avrupa Birliði
vatandaþlarý için söz konusu deðildir. Ayný þekilde,
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
araþtýrmanýn tutarsýzlýðýný
eðitim alanýnda yapýlan kýyaslarda da görmek mümkündür. Kökenleri Avrupa
Birliði ülkelerine dayanan
diplomasýz, liseli, yüksek
okul-üniversite mezunu ve
akademisyen göçmenlerin
oraný birinci sýrada yer alýrken Türkiye kökenli göçmenler eðitim alanýnda son
sýradadýr. Ýstatistik verilerinden elde edilen sonuç
budur. Fakat istatistiklere
yansýmayan, araþtýrmanýn
gözleme dayanmasý için
araþtýrmacýlarýn masa baþýndan kalkarak araþtýrma
sahasýna girmeleri, Alman
eðitim sisteminde varlýðý
inkar edilmeyen kurumsal
ayrýmcýlýðý göz önünde bulundurmalarý gerekir. Fakat, araþtýrmada bu durum
söz konusu deðildir.
Ayný coðrafi zemini
paylaþan gruplar arasýnda
toplumsal bütünlüðü saðla-
Aile birleþiminde dil testi
“Ailenin korunmasý ilkesinden
söz etmek pek de mümkün deðil”
Almanya’ya eþinin yanýna gitmek isteyen yabancý eþler yoðun bir þekilde engellerle karþýlaþýyor. FDP’nin baþvurusu üzerine Alman Federal Meclisi’nde aile birleþiminde zorunlu tutulan dil belgesi ibrazý uygulamasýna kolaylýk
saðlanmasý konusu görüþüldü.
FDP Grubunun Ocak ayý
sonunda bu baþvuruyu
yapmasýnýn ardýndan çok
yönlü destek aldýklarýný ve
bunun halkýn büyük kýsmýnýn konuyla ilgilendiðini
gösterdiðini belirtti. Baþvurunun amacýnýn ilk etapta Ýkamet Yasasý’nda 2007
yýlýnda yapýlan deðiþikle
aile birleþimi konusunda
çiftlere oluþturulan büyük
engellerin bertaraf edilmesi ve yasada teminat altýna
alýnan ailenin korunmasý
ilkesinin çerçevesinin daraltýlmamasý olduðu belirtildi. “Þu anki uygulama
ile ailenin korunmasý ilkesinden söz etmek pek de
mümkün deðil” þeklinde
konuþan Leibrecht, kiþinin
alman dilini nerde öðrendiðinin önem taþýmadýðýný,
aksine dil testini belli bir
seviyede baþarýyla kazanmasý gerektiðini vurguladý.
CDU uygulamada sorun görmüyor
CDU Grubunun ise aile
birleþimine engel oluþturan
uygulamada sorun görmediði belirtildi. Buna göre
Almanya’ya gelmek isteyen eþin dil öðrenmek için
her türlü aracý kullanmakta
serbest olduðu, bunun içerisinde Goethe Enstitüleri
ve diðer dil kurslarýnýn da
dâhil olduðu belirtildi. Bunun yanýnda internette Goethe Enstitüsü ve Deutsche
Welle tarafýndan bir dil
kursu imkâný sunulduðu,
ayrýca dil öðrenim CD’leri
ile basit almanca bilgisinin
edinilebileceði kaydedildi.
Eþlerin dil testlerinde
Avrupa Konseyi standartlarýnda yer alan kademelerden en az A1 seviyesine
(Stufe A1) ulaþmýþ olmalarý gerekiyor. Ancak A1 seviyesi dil testi þimdiye dek
ancak Goethe Enstitüleri
ve telc GmbH tarafýndan
yapýlabiliyor.
Alman temsilciliklerinin istisnai durumlarda, eþdeðer olmasý kaydýyla Goethe Enstitüsünden alýnan
“Start Deutsch 1” isimli
sertifika yerine diðer dil
dosya
mak siyasi ve kamusal bir
görevdir. Toplumu inceleyen araþtýrmalar, bu siyasi
görevin saðlýklý bir þekilde
yerine getirilmesinde ortaya koyduklarý bilgi ile katkýda bulunurlar. Bu katký,
yapýcý olabileceði gibi realiteyi çarpýtan bir yönde
de olabilir. Son Berlin-Enstitüsü araþtýrmasý göçmenlerin entegrasyon meselesini malesef çarpýtmýþtýr.
kurslarýndan alýnan sertifikalarý da kabul etmek durumunda olduklarý belirtiliyor.
CDU’ya göre yasa ayrýca dil belgesi konusunda,
örneðin bedensel veya ruhsal hastalýklar gibi bazý istisnalardan bahsediyor ve
zoraki evlilikleri engellemek gibi entegrasyonu teþvik etkileri olan bir uygulamanýn bu þekilde altýnýn
oyulmamasý gerektiði savunuyor.
CDU’dan
Reinhard
Grindel mecliste yaptýðý
konuþmasýnda onsekiz yirmi yaþlarýnda Almanya’da
doðup büyümüþ gençlerin
eþlerini ailelerinin memleketlerinden getirmelerinin
toplumumuzda nasýl karþýlanacaðý sorusunun ortaya
çýkabileceðini ve bunun istisnalar dýþýnda paralel
dünyalar olarak tabir edilebilecek yaþam tarzlarý ortaya koyabileceðini belirtti.
Öte yandan eþlerin Almancayý ülkeye geldikten
sonra entegrasyon kurslarýnda öðrenebileceði fikrinin de karþý argüman olarak iþe yaramayacaðýný belirten Grindel, Almanya’ya yeni gelip de acilen
kursa gitmesi gereken eþlerin bile, ya ailesi tarafýndan izin verilmemesi ya da
bu tür konulardan hiç haberdar olmamasý sebebiyle
kurslara katýlmadýðýný ileri
sürdü.
Konuyla ilgili FDP tarafýndan yapýlan baþvurunun komisyona havale
edildiði ve orada görüþüleceði kaydedildi.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
dosya
ürkiye’de, geçim sýkýntýsý çeken insanlarýmýz daha iyi bir
yaþam için ekmek kapýsý
olarak gördükleri Avrupa’ya 1960’lý yýllarýn baþlarýnda gelmeye baþladý.
Ýlk baþta misafir iþçi olarak
bir-iki yýllýk sözleþmelerle
Avrupa ülkelerine akýn
eden Anadolu insanlarý
hiçbir zaman, “birgün Türkiye’ye geri döneceðim”
fikrinden vazgeçmedi. Bugün dahi her bir insanýmýz
bu fikrini korurken, gerçekte çok az insan bu düþüncesini hayata geçirmiþ
ve temelli Türkiye’ye dönmüþtür.
Ýlk gelenlermiz, biraz
sermaye biriktirip, bir traktör, bir tarla alacak, kýsa bir
zaman sonra memleketine
dönecekti. Bu hikaye iþçi
olarak Almanya’ya, Avusturya’ya, Hollanda’ya veya
diðer Avrupa ülkelerine gelen ilk nesil Anadolu insanýnýn neredeyse tamamýnýn
hikayesidir. Bu durum, insanýmýzýn ilk gurbete çýktýðýndaki düþünce dünyasýný
da yansýtýr. Çoðu, bu ülkelerde hayatý boyunca hatta
uzun bir süre kalma düþüncesinde deðildi. Yine eskilerin anýlarýný dinlerken,
gurbete gelenlerin bir kýsmýnýn havaalanýndan, ya
da, “yapamam ben buralarda” diyerek gelmesinden
çok kýsa bir süre sonra geri
döndüðünü öðreniyoruz.
“Biraz daha birikim yapalým, öyle ülkemize dönelim” anlayýþýna sahip olan
ilk nesil, her geçen sene çeþitli nedenlerle Türkiye’ye
temelli dönüþlerini ertelemiþlerdir. Çoðu, bu topraklara ailesini Türkiye’de býrakarak veya bekar olarak
gelmiþti. Yýllar içerisinde
aile birleþimi yoluyla eþlerini ve çocuklarýný da getirmeye baþladýlar. Birinci
nesil Türkiye’ye dönmeyi
erteledikçe ikinci, üçüncü
nesil de Avrupa’da yetiþmeye ve eðitim görmeye
baþladý. Bu da yerleþimi
kalýcý kýldý. Bu öyle bir
çarktý ki, yapýlan hesaplarý
ters yüz edivermeye ve Avrupa’da kalýcý bir Türk toplumu oluþturmaya baþladý.
Seite 17
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Murat KURT
T
[email protected]
Çoluk-çocuða karýþan, hatta torunlarý
Avrupa’da yetiþmeye
baþlayan ilk nesil büyüklerimiz, bir türlü
Türkiye’ye dönemez
hale geldi. Zaman
içerisinde Avrupa ülkelerinde,
Türkiye’dekinden
daha
fazla akraba oluþmaya baþladý. Bunun yanýsýra her gelen insanýmýz çeþitli vesilelerle kardeþini, yeðenini, akrabasýný peþinden bu topraklara
sürüklemeye baþladý.
Her geçen süre içerisinde Türkiye’den ve Türkiye’deki alýþkanlýklarýndan
uzaklaþan insanlarýmýz,
öyle bir zaman geldi ki,
Türkiye’de uzun süre kalamaz hale geldi. Bu durumun oluþmasýnda yaþanýlan yere olan alýþkanlýðýn
getirdiði rahatlýðýn yanýsýra, uzun süre beraber yaþamadýðý, birarada bulunmadýðý, sadece izinden izine
halini hatýrýný sorabildiði
akrabalarýndan ister istemez veya farkýnda olmadan bir duygusal kopuþ yaþamasýnýn etkileri de vardýr.
Avrupa’da uzun süre
yaþadýktan sonra Türkiye’ye döndüðünde uyum
sorunu çekenler de oldu.
Bu insanlar, Türkiye’de
yýllarca yaþadýðý þehire,
mahalleye ve tanýdýklarýna
yabancýlaþma süreci de yaþamak durumunda kaldý.
Ýçerisinden çýktýðý çevreye
yabancýlaþmayý ise kendisinin deðil de, çevrenin veya tanýdýklarýnýn deðiþtiði
gerekçesi ile açýklama yoluna gitti. Oysa ki, deðiþen
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Hemen
dönme
niyetiyle
baþlayan
serüven
çevre ile birlikte sonradan
gelip yerleþtiði, kendisine
ilk baþta yabancý gelen ülkenin kültürünün etkisinin
kendisini kapladýðýný, alýþkanlýklarýný deðiþtirdiðini
ve kendisine yeni alýþkanlýklar kazandýrdýðýnýn çok
fazla farkýna varamadý.
Ýlk nesil insanýmýz yukarýda bahsettiðimiz süreçleri yaþarken, iþçi olarak
geldiði Avrupa ülkelerindeki yeni hayatýnda bir çok
sorunlarla ve acýlarla da
karþýlaþmýþtýr. Bir çok aile
parçalanmýþ, boþanmalar
artmýþ, evini terkeden kadýnlar ve çocuklar sýðýnma
evlerini doldurmuþlardýr.
Özellikle çocuklarýmýz, yaþanýlan süreçte daðýlan ailelerin býraktýðý manevî enkazýn altýnda pek çok maðduriyetler yaþamaktadýrlar.
Belli bir çevrede, belli bir
kültür dairesi içerisinde
yetiþmiþ olan insanlarýmýz,
ilk zamanlarda farkýnda olmadan veya anlayýþ yanlýþlýðý içerisindeki tutumlarý
nedeniyle, ne yazýk ki, kendi çocuklarýna da bazý acýlar yaþatmýþtýr. Sýrf “yakýn
akrabam faydalansýn, ye-
ðenim iþ sahibi olsun” diye bazý annebabalar çocuklarýna,
istemedikleri, içlerinin ýsýnmadýðý yakýn
akrabalarýný tek taraflý kararlar vererek eþ
olarak tayin edebilmiþtir. Bazý evlilikler
zorla devam ettirilse
de, gönülsüz ve inancýmýzla pek de alakasý olmayan yöntemlerle yaptýrýlan zoraki
evlilikler, sosyal dokunun bozulmasýna,
istenmeyen geliþmelere ve kimsenin
memnun ve mutlu olmadýðý olaylara da sebebiyet
vermiþtir.
Bu maðduriyetlerin artmasýný engellemeye ve aile
yuvalarýnýn daðýlmasýnýn
önüne geçmeye çalýþan ve
doðup büyüdüðü ülkenin
manevî iklimini bir nebze
olsun yaþatmak için uðraþan insanlarýmýz, Avrupa’nýn bir çok þehirlerinde
peþpeþe camiiler açmýþ ve
çoðu büyükþehir bile görmeden Avrupa’nýn göbeðine gelen ilk nesil insanýmýzýn sosyal hayatýndaki çöküntülerin açtýðý yaralara
merhem olmaya çalýþmýþlardýr.
Bu topraklara gelen insanlarýmýzýn çoðu ilkokul
mezunu veya okuma-yazmasý bile fazla olmayan insanlardý. Fakat onlardan
bazýlarý, gerçekten kendilerinin kapasitelerinin çok
üzerinde olan çalýþmalara
imza atarak bir çok ibadethane ve sosyal yardýmlaþma kurumlarýný bu topraklarda hizmete açmýþlardýr.
Bugün ilk gelen insanlarýmýzdan sonraki nesiller, bu
17
topraklarda kaybolup gitmemiþ ve kendi kültürünü
yeþertme çabasý içinde ise,
bu durum, yapýlan bu hizmetler sayesinde geliþebilmektedir. Büyüklerimiz bu
çalýþmalarý yaparken, genelde ne dil biliyorlardý, ne
de yaþadýklarý ülkenin kendine özgü toplumsal deðerlerinden haberleri vardý.
Onlar, samimi niyetlerle
bir adým attýlar, Allah da, o
adýmlarýný bereketlendirip
çalýþmalarýnýn faydalý sonuçlarýný kat kat arttýrdý.
Günümüzde Avrupa’nýn
hangi þehrine gitsek çok
yakýnda bir yerlerde manen
nefes almamýzý saðlayan,
kültürümüze ve inancýmýza
göre ihtiyaçlarýmýzý karþýlayan bir camii, ya da sosyal-kültürel faaliyetler yapýlan bir dernek, bir vakýf
bulabiliyoruz. Zamanýnda
bir çok sýkýntýlara, maddî
ve manevî külfetlere katlanýlarak yapýlan bu hizmetlerin deðerini bugün daha
iyi anlýyoruz.
Ayrýca bu topraklara gelen insanlarýmýz, ikinci
dünya savaþý ile 30 milyon
civarýnda insanýný kaybeden, sanayisi, ekonomisi
yerle bir olan Avrupa’nýn
kýsa süre içerisinde yeniden toparlanýp, geliþmesine
önemli katkýlarda bulunmuþlardýr. Ýlk geldikleri
yýllarda çiçeklerle ve davul-zurnalarla karþýlanan
insanlarýmýz, yýkýlmýþ olan
Avrupa’nýn altyapýsýnýn
onarýlmasý, fabrikalarýnýn
yeniden üretime geçmesi,
sokaklarýnýn temiz ve düzenli hale gelmesi gibi bir
çok çalýþmalarý düþük ücretler karþýlýðýnda yapmýþ
ve Avrupa ülkelerinin yeniden inþa edilmesine çok
büyük katkýlarda bulunmuþlardýr. Fakat ilerleyen
zamanlar da -insanlarýmýzýn davranýþ ve hareketlerinden de kaynaklanan bazý sebepler de olsa- Avrupalýlar açýsýndan iþi biten
insanýmýz, bu topraklarda
istenmemeye baþlamýþ ve
ikinci, üçüncü sýnýf insan
muamelesine tabii tutularak ayrýmcýlýða uðramýþtýr.
Bugün de kanunen olmasa
da, uygulamada bu ayrým-
33. sayi sayfalar
30.04.2009
18
cýlýðý iliklerine kadar hissetmektedirler.
Yazýmýzýn baþýnda bahsettiðimiz gibi kýsa bir süre
için Avrupa’ya gelen ilk
nesil insanlarýmýzýn bir kýsmý memleketlerine dönemeden bu topraklarda vefat etmiþ ve uçaðýn kargo
kýsmýnda þehrine, topraðý-
17:21 Uhr
Seite 18
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
na dönebilmiþtir. Þu an hayatta olan büyüklerimiz ise
misafir ve geçici iþçi olarak geldiði bu ülkelerden
emekli olmuþtur. Kimse
de, emekli olduktan sonra
da, geri dönme hayalleri
kurduðu ülkesine, kolay
kolay dönmemekte, daha
doðrusu dönememektedir.
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Gelirken tek kiþi olan insanýmýz, 40-50 yýl içerisinde
neredeyse bir sülale boyutuna ulaþan ailesi ile birlikte Berlin’de, Amsterdam’da, Zürih’te, Viyana’da, Köln’de, Paris’te
veya Avrupa’nýn herhangi
bir þehrinde yaþamaktadýr.
Emeklilik hayatýný yaþar-
ken çocuklarýný, torunlarýný
býrakýp temelli dönemeyen
ilk nesil insanýmýz, temelli
dönme fikrinden uzaklaþmýþ kendince bir formül
bularak senenin yarýsýný
Türkiye’de diðer yarýsýný
da Avrupa’da geçirir olmuþtur.
Cenab-ý Hakk’ýn planý
ATiB 12. Kur`an-ý Kerim
Okuma Yarýþmasý
Darmstadt`da yapýldý
vrupa Türk Ýslam Birliði Gençlik
Kollarý,
Darmstadt Türk Ýslam
Kültür Derneði konferans salonunda 12.
Kur´an-ý Kerim okuma
yarýþmasýný büyük bir
coþkuyla gerçekleþtirdi.
Avrupa Türk Ýslam Birliði Gençlik Kollarý,
Darmstadt Türk Ýslam Kültür Derneði konferans salonunda 12. Kur´an-ý Kerim
okuma yarýþmasýný on teþkilatýn katýlýmýyla gerçekleþtirdi.
Ýki ayrý yaþ gurubunda
gerçekleþen Kura´n-ý Kerim okuma yarýþmasýnda,
Avrupa Türk Ýslam Birliði
Genel Sekreteri Zeynel
Besleney´in baþkanlýðýný
yaptýðý jüri heyeti ilahiyatçý Ramazan Çakýr ve ilahiyatçý Ýbrahim Aydýn´dan
oluþtu. Geçen senenin birincisiMuhammed Þahin
tarafýndan Kur´an-ý Kerim
tilaveti ve akabinde Ýstiklal
Marþýnýn hep bir aðýzdan
okunmasýyla baþlayan yarýþmaya, Darmstadt Türk
Ýslam Kültür Derneði Baþkaný Ýlhami Ertürk‘ün selamlama konuþmasýyla devam edildi. Böyle bir yarýþmaya ev sahipliði yapmaktan mutluluk duyduðunu dile getiren Ertürk yarýþmacý gençlere baþarýlar
dileyerek konuþmasýný bitirdi.
A
Daha sonra konuþma
yapmak üzere sunucu Ferhat Kafkas tarafýndan kürsüye davet edilen Avrupa
Türk Ýslam Birliði Genel
Baþkaný Selahattin Saygýn,
ilahi kitaplarýn insanlýða
yol gösterdiðini, bizim
toplumumuzun da kitaba
inandýðýný ve inþallah kurtuluþa ulaþacaðýný söyledi.
Saygýn; ecdadýn tek ülkü-
sünün Kur`an-ý tanýtmak
olduðunu dünyaya adalet
daðýttýðýný ve bayraðýn bizde olduðunu, bizim görevimiz de bunu daha iyi tanýtmaktýr. Yarýþmaya katýlan
dosya
nedir bilmiyoruz ama geliþmeler, Avrupa’da Ýslam’ýn ve Müslümanlar’ýn
gelecek yýllarda çok daha
hissedilir bir þekilde aðýrlýklarýnýn olacaðýný ve
aðýrlýklarýyla, Avrupa’da
örneklik sergileyebileceklerini göstermektedir.
genç kardeþlerimiz mutlaka Kur´an-ý okuyan ve anlayan, anladýðýný hayatýna
ugulamasý
gerektiðini
söyledi. Kula kul olmamanýn yolu, Allah´a kul olmak olduðunu dile getiren
Saygýn, Avrupa Türk Ýslam
Birliðinin çokluklara bakmadan inandýðý deðerleri
gerçekleþtirmek ülküsü
güttüðünü dile getirdi.
Yarýþmacý gençlere baþarýlar dileyerek konuþmaþýný tamamlarken, 23 Mayýs da Darmstadt Türk Ýslam Kültür Derneðinde
Mesir Macunu Þenlikleri
düzenleneceði müjdesini
verdi.
Jürinin çok zorlandýðý
puanlamada, birinciliði büyüklerde Darmstadt Türk
Ýslam Kültür Derneði adýna
yarýþan Mustafa Þahin, küçüklerde yine Darmstadt
Türk Ýslam Kültür Derneði
adýna yarýþan Semih Tokmak, ikinciliði küçüklerde
Darmstadt Türk Ýslam Kültür Derneði adýna yarýþan
Yunus Emre Tokmak, büyüklerde Hagen Türk Ýslam Kültür Derneði adýna
yarýþan Cihan Kürþat Baþöz, üçüncülüðü küçüklerde Plochingen Türk Alman
Ýslam Kültür Merkezi adýna yarýþan Abdulkadir
Düzgün, büyüklerde yine
Plochingen Türk Alman
Ýslam Kültür Merkezi adýna yarýþan Ali Ekber Düzgün kazanmýþtýr.
Birincilere ödüllerini
ATÝB Gençlik Kollarý Genel Baþkaný M.Çaðrý Öner
ikincilere ATÝB AYÖG
Baþkaný Oðuzhan Aksoy,
üçüncülere
Darmstadt
Türk Ýslam Kültür Derneði
Baskaný Ýlhami Ertürk verdi.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 19
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 20
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi
Paderborn Þubesi
Hicret Camii
I
GMG Kuzey Ruhr Bölgesi
Paderborn Þubesi Hicret Camii Baþkaný Mevlüt Aydýn
Cemiyet Faaliyetleri hakkýnda
kýsaca þunlarý söyledi: “Cemiyetimiz 18 kiþilik yönetim kuruluyla hizmet vermektedir. Açýk kapý
günleri ve kermeslerimiz cemiyetimizin olmazsa olmazlarýndandýr. Hafta sonu erkek ve kýz
çocuklarýna verilen eðitimde 3
eðitimciyle birlikte görev yapmaktayýz. Hafta içi büyüklere
ders ve hafta sonu akþamlarý
gençlik programlarý gerçekleþtirmekteyiz. Gençlere yönelik sportif faaliyetlerimiz de mevcuttur.
Genç kýzlarýmýz için Ýslami Ýlimler Kursu açýldý. Eðitim baþkanýmýz hýzlý ve güzel eðitim çalýþ-
malarý yapmaktadýr. Diðer birim
arkadaþlarým da birimlerinde baþarýyla çalýþmalarýna devam etmektedirler. Cemaatime ve yönetim kuruluma teþekkür ederim.
Ýnsanýmýza hizmet bizim görevimizdir.
Aþaðýda Yönetim Kurulumuzdaki arkadaþlarýmýzýn isimlerini ve Birim Görevlerini bulabilirsiniz.
Baþkan: Mevlüt Aydýn
Baþkan Yardýmcýsý
Teþkilatlanma Baþkaný:
Ahmet Kaya
Eðitim Baþkaný:
Peyami Soylu
Tanýtma Baþkaný:
Selahattin Kýrayýt
Ýrþad Baþkaný: Ruhi Gürbüz
Sosyal Hizmetler Baþkaný:
Kamil Ýþler, Murat Akbað
Muhasebe Baþkaný:
Ali Oruç
Sekreter:
Ýhsan Çetintaþ
Gençlik Teþkilatý Baþkaný:
Ýbrahim Ýþler,
Hasan Kaya,
Bünyamin Babacan
Ýdari Ýþler Baþkaný:
Nurettin Canaslan,
Sebahattin Kýrayýt
Dýþ Ýliþkiler Baþkaný:
Özcan Sürgülü
Hac-Umre: Ali Soylu
Cenaze Yardým Fonu:
Osman Yeþilyurt
Kadýn Kollarý Baþkaný:
Birsen Babacan
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 21
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 22
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
dosya
Seite 23
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ahmet ÖZDEN
Ý
nsanlýk tarihi boyunca
sonsuz denecek kadar
çok olaylar meydana
gelmiþtir. Meydana gelen
bu olaylar bazen bir çevreyi
veya bir milleti ilgilendirmiþtir. Bu gibi olaylar insanlýðý huzur ve saadete götürecek cinsten olduðu takdirde insanlýðýn sevinç kaynaðý olmuþtur.
Ýþte insanlýðý sevince
garkeden, huzur ve saadet
itibariyle de bütün dünya
milletlerini çok yakýndan ilgilendiren en büyük olay,
Hz. Muhammed (sav)in doðumu ve risaletidir. Çünki
Hz. Muhammed (s.a.v) gerek yüksek þahsiyeti ve gerekse teblið buyurduðu yüce Ýslam Dini’nin cihanþûmûl olmasý itibariyle
bu silsilenin son halkasý ve
ekmeli olmuþtur.
O’nun için Rabbimiz,
“Ve Biz seni yalnýzca, bütün Alemlere rahmet(imizin bir iþareti) olarak gönderdik” (Enbiya:107) buyurarak Hz. Muhammed’in
kýymetini ifade etmiþtir.
Evet, O, alemlere rahmet vesilesidir. Bu itibarla,
bütün dünyayý yakýndan ilgilendiren en büyük olay,
insanlýk için, huzur ve rahmete vesilesi olan Hz. Muhammed (s.a.v.)in doðumu
ve risaletidir.
Hz. Muhammed (sav)
Hz. Ýsa’nýn doðuþundan altý
yüzyýl sonra, dünyanýn en
merkezi yeri sayýlabilecek
bir coðrafyada, Arabistan
Yarýmada’sýnda, Mekke’de
Miladi 571. senesinde Dünyayý nurlandýrdý. Kur’an’ýn
ifadesi ile O’nun dünyaya
teþrif ettiði dönemde insanlýk bir kurtarýcýyý hasretle
bekliyordu. O dönemde, insan hak ve özgürlüklerinin
yok sayýldýðý, köleliðin hüküm sürdüðü, kadýnlara insan muamelesinin yapýlmadýðý, kýz çocuklarýnýn diri
diri gömüldüðü, faizciliðin
insanlarý acýmasýzca sömürdüðü bir süreç yaþanýyordu.
Merhum þair Mehmed Akif
Ersoy, karanlýklar içindeki
Arabistan çölünden Hz.
Muhammed (as)’ýn nûrunun doðuþunu þöyle þiirleþtirmiþtir.
On dört asýr evvel, yine
bir böyle geceydi,
[email protected]
Kumdan, ayýn on dördü, bir öksüz çýkýverdi!
Lâkin, o ne hüsrandý ki:
hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, halbuki bekleþmedelerdi!
Bir kerre de, mâmûrei
dünya, o zamanlar
Buhranlar içindeydi,
bugünden de beterdi.
Sýrtlanlarý geçmiþti beþer yýrtýcýlýkta;
Diþsiz mi bir insan, onu
kardeþleri yerdi!
Hz. Peygamberin nezih
hayatýnýn bilinmesi ve örnek olarak alýnmýþ olmasý,
inanan her insanýn yegane
görevidir.
Her müslümanýn, O’nun
sahih sünnetine tabi olmak
ve O’nu sevmek zorunluluðu vardýr. Yüce Allah þöyle
buyuruyor: “(Rasulüm) De
ki: Eðer Allah’ý seviyorsanýz bana uyunuz ki Allah
da sizi sevsin...” (Ali
‹mran/31)
Hayat ancak, Allah’ýn
yaratma gayesine ve Resulü’nün sünnetine uygun yaþandýðýnda anlam kazanýr.
Çünkü Sevgili Peygamberimiz, tarihin en büyük ruh,
madde ve mana devrimini
gerçekleþtiren bir þahsiyettir. Kur’an’da Rabbimiz,
onun, yaratýlan insanlar
içinde en model insan olarak yaratýldýðýný ifade ederken þöyle buyuruyor: “Ve
sen elbette yüce bir ahlâk
üzeresin.’’ (Kalem/14)
Hz. Muhammed (s.a.v.)
her türlü aþkýn ve sevginin
kaynaðýdýr.
O’nu sevmek ayný zamanda imanî bir vecibedir.
Çünkü din, Peygamberin
þahsýnda þekillenmiþtir. Zira Allah’ý sevmenin ve Allah’a ulaþmanýn yolu,
Resûlü sevmekten ve O’na
tabi olmaktan geçer.
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Mevlid Kandili
münasebetiyle
Peygamberimizin
(s.a.v)
örnekliði
üzerine tefekkür
Kitab’ýmýz bu gerçeði
þöyle ifade ediyor: “Kim
Rasul’e itaat ederse Allah’a itaat etmiþ olur...”
(Nisa/80)
Peygamber olmadan,
O’nun sünnetine uymadan
ve O’nu sevmeden din olmaz ve yaþanamaz. Bu hakikati Yüce Allah þöyle
açýklýyor: ”Peygamber size
ne verdiyse onu alýn, size
neyi yasakladýysa ondan
da sakýnýn...” (Haþr,7)
Çünkü “O Peygamber,
heva ve hevesine göre de
konuþmaz. O (bildirdikleri)
vahyedilenden baþkasý deðildir.” (Necm,34)
Bütün insanlýk olarak
muhtaç olduðumuz þey Muhammedî aþk ve sevgi,
imanî feraset ve Peygamberî cehddir.
“Muhammed’den muhabbed oldu hasýl, Muhammed’siz muhabbetten ne hasýl.”
Muhammedî sevgi ile
yetiþen ve o sevgi ile dolup
taþan Yunuslar, Mevlanalar
“kýrmýzý”yý kan deðil “gül”
rengi olarak algýlamýþlardýr.
Gül, Ýslam Medeniyetinde ve edebiyatýnda sevgiyi,
aþký, zerafeti, nezaketi, nezaheti temsil ettiði için Peygamberimiz Gül’e benzetilmiþ ve Efendimiz Gül ile
anýlmýþtýr. Gül’e duyulan
sevgi ve ihtimam Peygambere duyulan sevgiden kay-
naklanmaktadýr.
Rasûlullaha duyulan
sevginin en güzel tezahurlerini örnek nesil, sahabenin hayatýnda görmekteyiz. Ashab, Peygamberimize hitab ederlerken,
“Anam babam sana feda
olsun ya Rasûlallah” ifadesini kullanmýþlar sevgi
ve saygýnýn söze dökülen
tezahürlerini böylece belirtmiþlerdir.
Hz. Ömer (ra), Hz. Peygamber’e: “Ya Rasulallah!
Sen bana nefsimden baþka
her þeyden daha sevgilisin”, demiþ. Buna karþýlýk
Peygamberimiz: ”Ya Ömer!
nefsinden de daha çok sevmedikçe imanýn kemale ermez” buyurmasý üzerine,
Hz. Ömer (ra): “Seni nefsimden de daha çok seviyorum” deyince, “Ya Ömer,
iþte þimdi oldu” buyurmuþlardýr. Peygamber iþte böyle
sevilmelidir. Çünkü Cenabý
Hak Kur’an-ý Kerim’de:
”Peygamber mü’minlere
kendi canlarýndan üstündür,” buyurmaktadýr. (Ahzab, 6)
Ebu Hureyre (ra)‘nýn rivayet ettiði hadisi þerifte
Efendimiz (s.a.v): “Nefsim
kudret elinde olan Allah’a
yemin ederim ki hiçbiriniz
ona, anababasýndan da evladýndan da daha sevgili
olmadýkça iman etmiþ olamaz”, buyurmuþlardýr.
Ýslam edebiyatýnda birçok þair Hz. Peygambere
olan sevgi ve hasretlerini þu
mýsralardaki gibi terennüm
etmiþlerdir:
Ey badý saba uðrarsa
yolun Semti Haremeyn’e
Selamýmý arzeyle
Resûlu´s Sakaleyne
Bir diðer Peygamber
aþýðý Ali Ulvi Kurucu da
þöyle inlemektedir:
23
Derdimendim
yâ
Rasûlallah, devâ ol derdime, Destigîr ol yâ Habîballah, bu âsî mücrime!..
Sen þefâat kâný varken,
yalvarayým ben kime?
Ben Rasûli Kibriyâ’nýn
bülbülü nâlânýyým
Mücrimim gerçi, cemâli
Mustafâ hayrânýyým.
Bu sevgi dilde kalmamalý, gönlümüze, amellerimize bütün hal ve hareketlerimize yansýmalýdýr. Sevgimizi, özellikle Hz. Peygamberin sünnetine ihlaslý
bir þekilde baðlýlýkla göstermeliyiz. Sünnet’e baðlýlýk
sadece þekilde O’na benzemekle kalmamalý; ruh, anlayýþ, düþünce ve hayatý anlama ve yorumlama biçimiyle de O’nu ve O’nun deðerli ashabýný örnek almalýyýz.
Allah’ý sevme, O’na
iman, hayatý takva ile yaþama, amelde ihlas, ilim ve
infak, kötülüklerle mücadele Hz. Peygamber’in sünnetine ittiba (uymak); yaratýlmýþlarýn tamamýna güzel
muâmele, sevgi, rahmet,
adalet, hoþgörü, yardýmlaþma, kardeþlik anlayýþý müslümaným diyen herkesin þiarý olmalýdýr.
Esefle ifade edelim ki
bugün, Sünneti Resûlsüz bir
din anlayýþýnýn yayýldýðý bir
süreci yaþýyoruz. Açýkça
belirtelim ki, sünnet göz ardý edildiði zaman ortaya
birçok farklý din anlayýþýnýn
çýkmasý normal, hatta kaçýnýlmazdýr. Bugün Ýslam
dünyasýnýn her köþesinde
ortaya çýkan bid’at fýrkalarý
ve aþýrýlýklarýn temelinde
sünnetin terk edilmesi vardýr. Kur’an ve Kur’an’ýn en
sahih açýklayýcýsý (tefsiri)
olan sünnet her þeyde vasatý
(orta yolu) tavsiye etmektedir. Dinimiz bize ibadetin
az da olsa devamlý olanýný
emrediyor; bizi sevgide ve
nefrette de aþýrýlýklardan sakýndýrýyor. Biz biliyor ve
inanýyoruz ki Ýslam, “ölçü”
ve “prensip” dinidir. Ölçü
ve prensipler terk edildiði
zaman, sýkýntý ve kargaþa
baþlar ve hayat çekilmez
hale gelir. Herkes, hem kendinin, hem de dýþýndaki insanlarýn tutum, davranýþ ve
söylemlerinin Ýslam’ýn ru-
33. sayi sayfalar
30.04.2009
24
huna ne kadar uyup uymadýðýný ve ne kadar ifrat ve
tefritte bulunduðunu Peygamberimizin nezaket ve
edeb ölçülerine bakarak anlayabilir.
Ýfrat ve tefrit, yani aþýrýlýk, insanoðlunun zaaflarýndan biridir. Ýnsan bazen
sevdiðini severken, putlaþtýracak derecede aþýrýlýða
gidiyor, bazende nefret ettiðine sanki hiç müsbet yaný
yokmuþ gibi, yerden yere
vurabiliyor. Halbuki, Hz.
Peygamber, en büyük mücadeleyi aþýrýlýða karþý vermiþtir. Maalesef gerileme
asýrlarýnda müslümanlar,
Peygamberlerinin mücadele ettiði bu hastalýða kendileri yakalanmýþlar, daha da
kötüsü hastalýða yakalandýklarýnýn farkýna varmadýklarý gibi, hastalýðý kabul
de etmemiþlerdir.
Bilindiði gibi, Hazreti
Peygamber bize Rabbimiz
tarafýndan örnek gösterilmiþ
bir insandýr. Ama O, insandýr; ve bu yönü itibarý ile,
“zelle” dediðimiz bazý hatalar da yapmýþtýr. Mesela,
Abese Suresi’nin inmesine
sebep olan Ümmü Mektum
olayýnda olduðu gibi... Resulullah (s.a.v) bazý Kureyþ
I
n der Menschheitsgeschichte haben sich unendlich viele Vorfälle ereignet. Von diesen Ereignissen
waren manche nur Regional
von Bedeutung, manche
aber für gesamte Völker.
Wenn diese Ereignisse zum
Wohle der Menschheit waren, wurden sie somit zu einer Quelle der Freude. Eines
der größten Ereignisse und
unsere Freudenquelle war
sicherlich die Geburt unseres Propheten Muhammed
und seine Einladung zum Islam. Denn Allah teala sagt
im Koran: „Wir entsandten
dich nur als eine Barmherzigkeit für alle Welten“.
(Al-Anbiya: 107)
Der Prophet Muhammed
ist sechshundert Jahre nach
der Geburt Jesu, auf der arabischen Halbinsel in Mekka
im Jahre 571 n. Chr. auf die
Welt gekommen. Der Koran
besagt, dass er in einer Zeit
auf die Welt kam, in der die
Menschheit
sehnsüchtig
17:21 Uhr
Seite 24
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
ileri gelenlerine Ýslam’ý anlatýrken, ama bir müslüman
olan Abdullah b. Ümmü
Mektum ondan kendisini
aydýnlatmasýný istemiþ, fakat muhataplarýný gücendirmek istemeyen Resulullah
onunla ilgilenmemiþ; Ümmü Mektumun ýsrarýndan
dolayý biraz yüzünü ekþitmiþ, bu yüzden surenin baþýndaki ayetlerle Hz. Peygamber tenkit ve ikaz edilmiþtir.
“(Peygamber), amanýn
kendisine gelmesinden dolayý yüzünü ekþitti ve geri
döndü. (Resulüm! Onun
halini) sana kim bildirdi!
Belki o temizlenecek, yahut öðüt alacak da ona
fayda verecekti.” (Abese, 1,
2, 3, 4)
Öyleyse, Hz. Peygamber
bile “zelle” denilen hatayý
yaptýðýna göre, hata etmez
bir lider, hata etmez hiç bir
þahýs, hiç bir zaman yoktur.
Çünkü Hz. Peygamber
alemlere rahmet olarak
gönderilen yüce bir þahsiyettir. Yaratýlmýþlarýn en þereflisidir. Ne kadar dahî
olursa olsun, hiçbir þahýs
Hz. Peygamber’den daha
üstün olamayacaðýna göre,
hatasýz da olmayacak de-
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
mektir. Bu anlayýþ, ayný zamanda Allah’tan baþka kemal sýfatýyla muttasýf bir
varlýk olmadýðýný bildiren
tevhîd inancýnýn da bir gereðidir. Sevdiði kiþinin, liderin, þeyhin hata etmezliðini kabul etmek, ona hiç
toz kondurmamak, insanoðlunun ilerlemesine de mani
olan sebeplerdendir. Allah’ýn kendisinde yarattýðý
kabiliyetleri de kullanmasýna mani olur. Düþüncesini
sýnýrlar, þahýslarýn putlaþmasýna, diktatörlerin ortaya
çýkmasýna sebep olur. Kiþinin ve toplumun sömürülmesi sonucunu doðurur.
Onun için dikkat edilirse, hata etmez veya hatasý
bir türlü kabul edilmez liderler, hep, ya çok cahil
toplumlarda veya idarî bakýmdan zaafa uðranýldýðýnda, kitleleri sömürmek isteyenlerce ortaya çýkarýlmýþtýr.. Þüphesiz bu iþin çýkmaz
sokak olduðu, geç de olsa
bir gün anlaþýlýyor. Çaðýmýz
insaný bunu bizatihi yaþamýþtýr. Neticede olan olmuþ
ve Doðu Bloku ülkelerinde
en mükemmel sistemi ortaya koyduðu iddia edilen liderler, hata etmez þahýslar
olarak takdim edilen komu-
nist önderler, günümüzde
en büyük tenkide kendi taraftarlarýndan maruz kalmýþlar ve putlarý, maddi ve
manevi manada, yine kendi
taraftarlarýnca yýkýlmýþtýr.
Hasýlý, vahyin rehberliðinden uzak bir akýlla haraket eden insan, yanlýþýn birinden kurtulup, diðer yanlýþýn aðýna düþmekten kendini kurtaramayacaktýr. Ýster dinî lider olsun, ister siyasî lider olsun, hata edebilirliði göz önünde bulundurulduðu zaman, müslüman
kendisinin ancak Allah`ýn
kulu olduðunu hatýrlar ve
hiçbir kimsenin karþýsýnda
miskin durumda olmaz; Allah`ýn verdiði en büyük nimet olan aklýný kurban etmez, kullanýr. Müslümanlar, akýllarýný vahyin yol
göstericiliðinde kullanýrlar
ve de hertürlü birikimlerini
Allah`ýn verdiði yönlere seferber ederlerse problemler
çözülmeye baþlar. Sýkýntýlar
biter, dünyalarý ma’mur,
ahiret hayatlarý da umduklarý gibi olur. Aksi taktirde
yukarýdan beri söylediklerimizle tenakuza düþer ve Allah’ýn rahmetinden mahrum kalýrýz.
Yazýmýza konu teþkil
eden ve mübarek þahsýnda
Unser Prophet Muhammed (s.a.w.)
nach einem Retter wartete.
Er kam in einer Zeit auf die
Welt, in der die Rechte und
Freiheiten der Menschen
nichts zählten, in eine Zeit
der Sklaverei, in der die Frauen nicht als Menschen behandelt und in der die
Mädchen lebendig begraben
wurden. Und eine Zeit, in
der ein erbarmungsloses
Zinssystem die Menschen
ausbeutete.
Für den Muslim ist es
sicherlich einer seiner Hauptpflichten, sich das Leben
des Propheten zum Vorbild
zu nehmen, es zu lernen und
zu befolgen.
Jeder Muslim und jede
Muslima hat sich nach seiner Sunna zu richten und ihn
zu lieben. Allah teala sagt
dazu: „Sprich: „Liebt ihr
Allah, so folget mir; (dann)
wird Allah euch lieben und
euch eure Fehler verzeihen; denn Allah ist allver-
zeihend, barmherzig“. (Al-i
Imran/31)
Das Leben nach den Geboten Allahs und nach der
Sunna seines Propheten verleiht dem Leben sicherlich
seine nötige Sinnhaftigkeit.
Allah teala selbst sagt im
Koran, dass er seinen Propheten Muhammed als höchstes Vorbild erschaffen hat:
„Und du besitzest ganz sicherlich hohe moralische
Eigenschaften“. (Al-Qalam/4)
Der Prophet Muhammed
ist eine Quelle für all unsere
Freuden. Außerdem gebietet
es der Glauben, ihn zu lieben, gerade weil die Religion sich in der Person des
Propheten verwirklicht. Der
Weg zur Liebe zu Allah teala führt über die Liebe zum
Propheten.
Der Koran sagt dazu:
„Wer dem Gesandten gehorcht, der gehorcht in der
Tat Allah; und wer sich abkehrt wohlan, Wir haben
dich nicht gesandt zum Hüter über sie“. (An-Nisa/80)
Ohne den Propheten, ohne das Ausleben seiner Sunna und ohne die Liebe zu
ihm kann man die Religion
nicht ausleben. Allah teala
sagt dazu: „Und was euch
der Gesandte gibt, nehmt
es: und was er euch untersagt, enthaltet euch dessen“. (AlHaschr/7)
„Noch spricht er aus
Begierde. Es ist eine Offenbarung nur, die offenbart
wird“. (An-Nadschm/34)
Zweifellos bedürfen wir
als Menschen der Liebe, der
Weitsicht und das Bemühen
des Propheten für unser Leben.
Die Rose symbolisiert in
der islamischen Kultur und
Literatur die Liebe und die
Freundlichkeit. Daher wird
der Prophet mit einer Rose
dosya
düþüncelerimizi tefekkürümüzü geliþtirdiðimiz, Rabbimizin programýný en güzel bir þekilde uygulayan ve
bize ölçülerin en güzelini
sunan, ahlak ve edeb timsali Sevgili Peygamberimizin
sünnetine tabi olmak ve hayatýmýzý onun getirdiði öçülere göre düzenlemek en
büyük gayemiz, arzumuz
ve hedefimizdir. Rabbim bu
istikametimizde bizleri sabit kadem, ilkeli ve muvaffak kýlsýn !
Sevgili Peygamberimiz
Hz. Muhammed’in dünyayý
onurlandýrmasýnýn ve þereflendirmesinin, yani kutlu
doðumun yýl dönümü hatýrasýna kaleme aldýðýmýz bu
yazýmýza son verirken, bizi,
müslümanlardan kýldýðý
için Allah’a, varlýklarýn
adedince hamd ediyor, Peygamber Efendimiz’e de
sonsuz salat ve selamlarýmý
sunuyorum. Bu vesileyle,
Ýslam aleminin ve Avrupa’daki
müslümanlarýn
Kutlu Doðum Haftasýný en
kalbî muhabbetlerimle tebrik ediyor, önümüzdeki
günlerin insanlýk için huzur,
barýþ ve hayýrlar getirmesini
Allahu Teala’dan diliyorum.
verglichen und auch als
“Rose” benannt.
Seine Gefährten um ihn,
zeigten sehr gut, wie diese
Liebe aussehen soll. Wenn
die Gefährten den Propheten ansprachen, so taten sie
dies mit den Worten: “Du
bist mir lieber als Mutter
und Vater, oh Rasulullah.”
Omar (as) sagte mal zum
Propheten: „Oh Gesandter
Allahs! Du bist mir lieber
als alles andere, außer mir
selbst. Der Prophet antwortete darauf: „Oh Omar! Solange du mich nicht mehr liebst wie du dich selbst, ist
dein Glaube nicht vollkommen“. Daraufhin sagte
Omar: „Ich liebe dich mehr
als mich selbst“. Und der
Prophet antwortete: „Oh
Omar, jetzt stimmt’s.“ So
muss der Prophet auch von
uns geliebt werden. Denn
Allah teala sagt: „Der Prophet steht den Gläubigen
näher als sie sich selbst“.
(Al-Ahzab/6)
33. sayi sayfalar
30.04.2009
dosya
Abu Hurayra (as) sagte:
“Ich schwöre bei dem
Herrn, in dessen Hand sich
mein Leben befindet, solange er euch nicht lieber als
eure Eltern und eure Kinder, werdet ihr nicht den
rechten Glauben haben.”
Diese Liebe darf aber
nicht nur in unseren Worten
liegen, sondern muss sich
auch in unseren Taten widerspiegeln. Insbesondere
indem wir uns an die Sunna
des Propheten halten. Die
Befolgung der Sunna heißt
aber nicht, dass man sich
äußerlich an ihm orientiert,
sondern gerade auch in unserem Verständnis und unserem Denken müssen wir ihn
und seine Gefährten als Beispiel nehmen.
Die Liebe zu und der
Glauben an Allah, die Frömmigkeit im Leben, Frömmigkeit im Gebet, das Erlernen von Wissen und die offene Hand, der Widerstand
gegen das Schlechte sind
nur einige Aspekte der Befolgung der Sunna des Propheten; Nächstenliebe, Gerechtigkeit, Toleranz, Hilfsbereitschaft und Brüderlichkeit müssen die zentralen Werte im Leben eines jeden Muslims und ein jeder
Muslima sein.
RW
Hükümeti
Uyum Sorumlusu
Thomas
Kufen
ATÝB Genel Merkezini ziyaret ederek göçmenlerin
meseleriyle ilgili olarak
ATÝB’le görüþ ve fikir alýþveriþinde bulundu.
Thomas Kufen, ATiB´i
ziyaret etmekten memnunluk duyduðunu belirterek,
ATÝB´in Dinlerarasý Diyalog çalýþmalarýnýn devam
etmesi gerektiðini belirtti.
Ziyaret esnasýnda göçmenlerin uyum konusunda karþýlaþtýklarý bir çok mesele
dile getirildi. Bununla birlikte NRW Eyalet Hükümetinin eðitim ve meslek
edinme (Bildung und Ausbildungsplatz) konusunda
hazýrladýðý projeler ve yaptýðý çalýþmalar hakkýnda
bilgi alýþ veriþinde de bulunuldu.
Görüþmeler esnasýnda,
Türklerle ilgili son açýkla-
17:21 Uhr
Seite 25
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Leider begegnen wir heutzutage immer mehr Bestrebungen,
ein
Islamverständnis ohne die Sunna
des Propheten zu etablieren.
Gerade wenn die Sunna ausgeblendet wird, ist es
unumgänglich, dass sich das
Verständnis des Islams unmöglich wird. An der Basis
der vielen extremistischen
Gruppen, liegt die Abwendung von der Sunna des
Propheten.
Der Koran und dessen
aufrichtigste Erklärung, die
Sunna, empfehlen immer
den Weg der Mitte. Unsere
Religion legt uns immer das
dauerhaft ausgeführte Gebet
nahe, auch wenn es nicht viel ist und warnt uns vor dem
Extremen, sowohl in der Zuals auch in der Abneigung.
Wir wissen und glauben daran, dass der Islam eine Religion der Mäßigung und der
Werte ist. Werden diese
Werte verlassen und verfällt
der Gläubige der Maßlosigkeit, so fangen Verdruss und
Chaos an, unser Leben zu
bestimmen – ein Leben, das
so immer unausstehlicher
wird. Jeder kann das eigene
Verhalten und das seiner
Umgebung daran messen,
inwieweit es dem Geist des
Islams entspricht, insbeson-
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
dere ob es der Moral, dem
Verhalten und dem Maßstab
des Propheten entspricht.
Ifrat und Tafrit, also das
Verfallen in die Extremen,
ist eines der größten
Schwächen der Menschheit.
Der Mensch übertreibt oft in
seiner Liebe, sodass er oft
nicht einmal vor der Anbetung Halt macht. Wen er
hasst, den kritisiert er, als
hätte er überhaupt nichts Positives an sich. Dabei hat unser Prophet seinen größten
Kampf gegen den Extremismus geführt. Leider sind
aber die Muslime in Zeiten
des Verfalls wieder diesem
Leiden verfallen, gegen das
sich der Prophet so sehr gewandt hatte. Noch schlimmer ist jedoch, dass sie sich
nicht einmal dieses Leidens
bewusst sind und diese
Schwäche nicht wahrhaben
wollen.
Der Prophet wird uns
von unserem Herrn zwar als
Beispiel präsentiert, doch
auch er ist ein Mensch. So
konnte auch er Fehler begehen, die man als „zalla“ bezeichnet. Zum Beispiel der
Vorfall mit Ummu Maktum,
der zur Offenbarung der Sure Abese führte. Während
der Prophet einigen angesehenen Kuraischiten den Is-
lam erklärte, kam der Blinde
Abdullah bin Ummu Maktum zu ihm, um den Propheten anzuhören und diese „neue“ Religion von ihm zu erlernen. Der Prophet wollte
aber seine Gesprächspartner
nicht kränken und kümmerte
sich nicht um diesen. Weil
ihm das Verhalten Ummu
Maktums als aufdringlich
erschien, verzog er sogar seine Miene, woraufhin er mit
den ersten Versen der Sure
Abese gewarnt wurde.
Wenn also selbst der
Prophet eine „zalla“ begehen
konnte, kann es nie einen
unfehlbaren Anführer, eine
unfehlbare Person geben.
Denn der Prophet wurde als
Barmherzigkeit für die Welt
herab gesandt. Er ist der
Ehrwürdigste unter den
Geschöpfen. Da es niemanden mit weniger Fehlern geben wird, kann auch niemand für sich Unfehlbarkeit
beanspruchen. Dies besagt
aber auch der Glaube daran,
dass es nur Allah ist, dem
die Vollkommenheit zusteht.
Der Glaube an die Unfehlbarkeit seiner geliebten Idole, seiner Anführer, seiner
Lehrer ist auch eines der
Gründe, die den Menschen
an seinem eigenen Fortkommen, am Einsatz seiner eige-
N
nan uyum raporu da dile
getirildi. Bu konuda görüþ
beyan eden Thomas Kufen,
herkese büyük mesuliyetler düþtüðünü ve Türk ailelerinin de konuyla ilgili daha fazla gayret göstermelerinin beklendiðini dile getirdi.
ATÝB Genel Baþkan
Yardýmcýsý Yakup Tufan
ise, göçmenlerin karþýlaþtýklarý meseleleri ve uyumla ilgili görüþ ve düþünce-
lerini dile getirdi.
Yakup Tufan: “Göçmenlerle ilgili projeler üzerinde müþterek çalýþmalar
yapmaya hazýr olduklarýna
vurgu yaparak, hükümetin
de mutlaka üzerine düþen
mesuliyetler konusunda
daha fazla gayret göstermesini beklediklerini belirtti.“
Toplantýya ATÝB Gençlik Kollarý adýna katýlan
Tarýk Neu ise, gençlerle il-
gili projeler konusunda
NRW hükümetinden daha
çok destek beklediklerini,
bununla ilgili olarak ATÝB
Gençlik Kollarý olarak, ortak çalýþma konusunda hazýr olduklarýný belirtti.
Dosthane bir hava içerisinde geçen görüþmeler esnasýnda, bir çok konu ve
meseleye temas edildi.
ATÝB yetkilileri özellikle:
-Seçme, seçilme ve bu-
25
nen Fähigkeiten behindert.
Er begrenzt sein eigenes
Denken, vergöttlicht Personen und sieht dem Entstehen
von Diktaturen zu. Er lässt
es zu, dass Menschen und
die Gesellschaft ausgebeutet
werden.
Der Geist, der sich gegen
die Führung der Offenbarung entscheidet, entgeht vielleicht einem Fehler, findet
sich aber bald im Netz eines
anderen. Egal ob es ein religiöser Anführer oder ein politischer Anführer ist, der
Muslim soll sich jederzeit
daran erinnern, dass er ein
Geschöpf Allah tealas ist
und gegenüber niemandem
in Lethargie verfallen darf;
insbesondere weiß er, dass
er die größte Gabe seines
Herrn, seinen Verstand, für
niemanden Opfern darf. Im
Propheten
Muhammed
(saw) zeigt uns unser Herr
zweifellos die perfekte Umsetzung dieses Gedanken. Er
ist es, der die Vorgaben Allah tealas am besten umsetzt
und uns die Maßstäbe aufzeigt. Unser Wunsch und unser Ziel ist es, seiner Sunna
zu folgen und unser Leben
danach zu gestalten. Möge
Allah teala uns auf diesem
Weg Beständigkeit geben.
na baðlý olarak çifte vatandaþlýk hakký
-Eðitimde fýrsat eþitliði
-Meslek edinme konusunda göçmen gençlere daha çok destek
-Ailelere daha geniþ
kapsamlý danýþmanlýk hizmeti
-Göçmen yaþlýlarýn ihtiyaclarýna yeterince cevap
verilmesi
-Ýslam dininin tanýnmasý ve din dersi hakkýnýn bir
an önce verilmesi,
gibi konularda NRW
Eyalet Hükümetinin daha
ileri adým atmasýnýn beklediklerini birkez daha dile
getirdiler.
Toplantýya ATÝB Genel
Baþkan Yardýmcýsý Mehmet Çubukcu, ATÝB Siyasi
Baþkaný Ramazan Özdemir
ve Ali Çillioðlu da katýldýlar.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
26
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
T
F
ederal
Almanya
Uyumdan Sorumlu
Devlet Bakaný Maria
Böhmer’in 5 ülkenin büyükelçisi ile buluþtuðu öðle
yemeðinde entegrasyonda
eðitimin önemi konuþuldu.
Sözkonusu öðle yemeðine Türkiye, Ýtalya, Ýspanya
ve Yunanistan Büyükelçileri
iþtirak etti. Bakan Böhmer’in verdiði yemeðe katý-
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Hayat Düþülen Notlar
Aydýn ERSOY
oplum hayatýmýzda,
insanlarýn birbirleriyle ve Allah ile olan
iliþkilerini vicdan noktasýnda
denetleyen ve toplum olarak
olaylara yön veren ve gerektiðinde insaný kötülük yapmaktan kaçýndýran olgu din
olgusudur.
Geçtiðimiz günlerde, Almanyada, 17 yaþýndaki, varlýklý bir ailenin oðlu olduðu
belirlenen saldýrganýn, eski
öðrencisi olduðu okulu silahla basarak dokuz öðrenciyi ve üç öðretmeni öldürmesi, ardýndan olay yerinden
kaçarken silah zoruyla rehin
aldýðý araba ve sürücüsüyle
birlikte kaçarak, 40 kilometre uzaklýktaki bir süpermarkete giderken üç kiþiyi daha
vurmasý, hakikaten tüm Almanyayý yasa boðdu. Benzer
olaylarýn gelecekte yaþanmamasý için temennilerde
bulunuldu.
Kiþilerin hayatta en çok
istediði þey, mutlu ve huzurlu bir yaþam sürmektir. Mutlu bir yaþam için en önemli
faktör iç huzurdur. Ýç huzurumuzun yerini hayattaki
baþka hiçbir þey dolduramaz. Büyük baþarýlara imzamýzý atabiliriz, çok zengin ve
varlýklý olabiliriz ama gerekli iç huzura sahip deðilsek
gerçek manada mutluluðu
tadamayýz. Kimilerimiz çok
çalýþýp servet edindiðinde,
kimilerimiz karþý cinsten
doðru insaný bulduðumuzda
mutlu olacaðýmýza inanýr.
Herhangi bir þeyi ne kadar iyi yapýp yapmadýðýmýzý,
içimizde duymaktan hoþlandýðýmýz huzurun derecesiyle
ölçeriz. Ýç huzurumuz, bizim
iç dengemizi ölçen bir alet
gibidir.
Semavi dinlerin en önemli ortak özelliði, yasadýðýmýz
hayatýn, sadece bu dünyadan
ibaret olmadýðýdýr. Tevhit
merkezli düþünce sisteminde
çift hayat vardýr, yaþadýðý-
Seite 26
Gerçek
(Global) Kriz
Mali mi
[email protected] Manevi mi?
Hayata Anlam Katan Ýki Þey
A
þaðýdaki iki þeyler
için sayfalarca yazý
yazýlabilirdi, Ýnsanýn yaptýðý söylediðinden
daima daha iyidir.
Ýki þey
“Ekstra Deðer” katar:
1 - Hitabet ve diksiyon
eðitimi almak
2 - Anlayarak hýzlý okumayý öðrenmek
Ýki þey geri býrakýr:
1 - Kararsýzlýk
2 - Cesaretsizlik
Ýki þey kaþif yapar:
1 - Nitelikli çevre
2 - Biraz delilik
Ýki þey ömür boyu boþa
kürek çekmemeni saðlar:
1 - Baskýn yeteneði bulmak
2 - Sevdiðin iþi yapmak
Ýki þey baþarýnýn
sýrrýdýr:
1 - Ustalardan ustalýðý
mýz dünya hayatý ve ahiret
hayatý.
Vicdanýmýz kendimizi
ifade eder. Nefislerin her istediðini yapmanýn özgürlük
olarak algýlanmasý, kiþiyi ve
toplumu bir noktadan sonra
piskolojik sýkýntýlara sok-
öðrenmek
2 - Kendini güncellemek
Ýki þey baþarýyý mutlulukla beraber yakalamanýn
sýrrýdýr:
1 - Niyetin saf olmasý
2 - Ruhsal farkýndalýk
Ýki þey milyonlarca insandan ayýrýr:
1 - Sorunun deðil, çözümün parçasý olmak
2 - Hayata ve herþeye
farklý bakýþ açýsýyla yaklaþabilmek
Ýki þey kendini geliþtirmeyi engeller:
1 - Aþýrýlýk (mübaðala,
abartý, ifrat, tefrit)
2 - Felakete odaklanmýþ
olmak
Ýki þey çözüm getirir:
1 - Tebessüm (gülümseme)
2 - Sükut (susmak)
Ýki þey “Kalitesiz Ýnmakta. Üretmeye ve tüketmeye endekslenmiþ bir hayat, insan fýtratýnda olan manevi alanýn doldurulmamasý,
insanlarý, insan olmaktan çýkartabilmekte.
Almanya ve Türkiyemizde yetiþen yeni neslimize da-
san”ýn özelliðidir:
1 - Þikayetçilik
2 - Dedikodu
Ýki þey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
1 - Bakýþ açýsýný deðiþtirmek
2 - Karþýndakinin yerine
kendini koyabilmek
Ýki þey yanlýþ yapmaný
engeller:
1 - Þahýs ve olaylarý akýl
ve kalp süzgecinden geçirmek
2 - Hak yememek
Ýki þey kiþiyi gözden düþürür:
1 - Demagoji (Laf kalabalýðý)
2 - Kendini aðýra satmak
(övmek, vazgeçilmez göstermek)
Unutmayalým, sonunda
okuduklarýmýzdan bize kalan yalnýzca uyguladýklarýmýzdýr.
ha fazla Allah Sevgisi verilmesi noktasýnda ilgili kurumlara ve velilere çok
önemli görevler düþtügü çok
açýk ve kaçýnýlmaz bir gerçektir. Kendisi ile birlikte 16
cana kýyabilecek bir insan
yetiþtirilmesinde, kiþisel ve
Böhmer’den büyükelçilere yemek daveti
lan Büyükelçiler, entegrasyon konusunda eðitimin oynadýðý rolü vurgulayarak,
Federal Almanya hükümeti
ile iþbirliði halinde geleceðe
yönelik projeler üzerinde
çalýþmalar yapýlmasý gerektiði kanýsýnda görüþ birliðine vardýlar.
T.C. Büyükelçisi Ahmet
Acet, Almanya’daki eðitim
sisteminin kendine özgü yapýsý nedeniyle, bu alanda doðan aksaklýklarýn giderilmesi için ailelerin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi
gerektiðini hatýrlatarak, her
alanda olduðu gibi tüm göçmenlerin eðitim eþitliðinden
de yararlanmalarý gerektiði-
ni ifade etti. Büyükelçi
Acet, bir taraftan eðitim konusunda uzmanlaþmýþ sivil
toplum kuruluþlarýna destek
verilmesi, diðer taraftan da
Federal yönetimin de eðitim
konusunda teþvik edici önlemler almasý gerektiðini
belirtti.
Yemeðe katýlan tüm ül-
özel köþe
toplumsal olarak tüm kurumlar kendilerine düþen görevleri çýkarmalý ve gereðini
yapmalýdýr.
Semavi dinlere göre yaþadýðýmýz bu hayat bir imtihan yeridir. Yeryüzünde yaþayan ve Allah´a iman eden
tüm insanlar için, yaþanýlan
hayat mal, mülk, saðlýk, hastalýk her türlü olumlu ve
olumsuz fiiller ve olaylar kiþiler için bir imtihandýr. Varlýklý olmakta, yoksul olmakta, görmekte, görmemekte
hep semavi dinlere göre bir
imtihan aracýdýr, hiçbirþey
boþ deðildir. Hayatýmýz, zamanýmýz, malýmýz ve deðerli
olan herþeyimiz, Din literatüründe hep emanet olarak
algýlanýr.
Ýlahi imtihandan çekinecek vicdaný oluþmamýþ insanlar ise, Allah’ýn beðenmediði her türlü tavrý gösterebilirler. Büyük hesap gününü unutmuþ bir insanýn
dürüstlük göstermesi, insanlara fedakarlýkta bulunmasý,
adil ve namuslu olmasý, kýsacasý güzel ahlaklý olmasý için
hiçbir nedeni yoktur. Onun
tüm ahlakýný yalnýzca kendi
kiþisel hýrslarý ve çýkarlarý
þekillendirir. Ýnsanlara güzel
ahlak göstermenin onun için
bir anlamý olamaz. Bu bakýþ
açýsýnýn bir sonucu olarak kiþinin kendi çýkarlarý uðruna
yapmayacaðý þey yoktur.
Bu nedenlerden dolayý
Allah korkusu/Sevgisi olmayan insanlar, her türlü günaha ve ahlaki bozukluða açýktýrlar. Hem Allah’ýn dinine
uymazlar, hem de zalimce
bir tavýr göstererek diðer insanlarý da ahlaktan uzaklaþtýrmaya çalýþýrlar. Dinin sunduðu güzel ahlakýn yaþanmasýna kesinlikle tahammül
edemezler. Batýlý toplumlarda stres ve depresyon artýþýnda yüce deðerlerin geri plana
itilmesi önemli bir faktör
oluþturdu.
kelerin büyükelçileri ana
dilde yapýlan eðitimin, Alman dili ile yapýlacak eðitim
kadar önemli olduðunu da
vurguladýlar.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
dosya
Seite 27
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Murat ÝLERÝ
K
ainata Rahmet, insanlýða Rehber olarak gönderilen Hz.
Peygamber, Ýdari, Ahlaki,
Ýnsani yönlerde olduðu gibi,
Ailevi açýdan da bizler için
en güzel örnek, model ve numunei þahanedir.
Nitekim Cenab-ý Hak
þöyle buyurdu: “Andolsun
ki Rasûlullah ta sizin için,
Allaha ve ahiret gününe kavuþmayý umanlar ve Allahý
çok zikredenler için en mükemmel bir örnek vardýr.”
(el-Ahzab, 33/21).
Sevgili Peygamberimiz
(a.s)’ birçok hadislerinde, ailenin önemine iþaret ederek
bir huzur ve sukunet bulma
kaynaðý olduðunu belirtmiþtir. O, aile reisi olarak bir
müslümanýn aile fertlerine
nasýl davranmasý gerektiðini
söz ve tavsiyeleriyle ifade
ettiði gibi, bizatihi eylem ve
uygulamalarý ile de rehberliðini tescillemiþtir.
Aile Reisi olarak Efendimizin hayatýný mercek altýna
aldýðýmýzda Aile efradý, yakýnlarý ve çevresiyle olan
münasebetlerinde, günümüz
pozitif insan iliþkilerine, saðlýklý aile yapýsýna ýþýk tutacak, huzur ve mutluluða vesile olacak bir takým esas ve
prensiplerden ödün vermediðini ve bunlarýn gereðini
hassasiyetle yerine getirdiðini görürüz. Bunlarýn en mühimlerini þu þekilde sýralýyabiliriz.
1. Sevgi
Mukaddes Kitabýmýz Kuran`da insanlarýn birbirlerine
sevgi, muhabbet beslemeleri
ve huzur içerisinde olmalarý
konusunda ailenin önemi
þöyle ifade edilmiþtir; “Kaynaþmanýz için size kendi
(cinsi)nizden eþler yaratýp
aranýzda sevgi ve merhamet
peydâ etmesi de O’nun (varlýðýnýn) delillerindendir.
Doðrusu bunda, iyi düþünen bir kavim için ibretler
vardýr” (Rum: 30/21)
Efendimiz (s.a.v) Hz. Aiþe annemize hitaben: “Ey Aiþe senin sevgin kalbimde
saðlam bir kulp gibidir, derdi. Hz. Aiþe de arada bir Ya
Rasulallah Kulp`un durumu
nasýldýr diye sorar. Efendimiz cevaben olduðu gibi duruyor, deðiþmedi derdi.
Yine mümin sever ve sevilir. Sevmeyen ve sevilmeyen
kimselerde hayýr yoktur der.
(Müsned 2- 400)
[email protected]
Vefatýna müteakipte Hz.
Hatice annemizi sýk sýk hayýrla yadeder, hatta kendisine bir þey hediye edildiði zaman, bunu filan hanýma götürün. Çünkü o eþim Hatice`nin arkadaþý idi. Bunu da
falan hanýmýn evine götürün.
Çünkü o, Hatice yi seviyordu, derdi. (Edebül-Müfred,
1-246)
Sevgisiz bir fidan bile yeþermez derler.
Mevlana da derki: “Acýlar muhabbetten tatlýlaþýr.
Bakýrlar muhabbetten altýnlaþýr.”
Ancak günümüzde içi boþaltýlan, gereði yapýlmayan
kavramlardan biriside sevgidir. Sevgi sadece yaldýzlý
sözlerden, edebi mesajlardan, nostaljik an ve anýlardan ibaret deðildir. Sevgi
aðacýný, bunlar yaný sýra
saygý, ilgi, adalet, fedakarlýk,
tatlý dil, güleryüz ile sulamalý, hediye ile aþýsýný unutmamalýdýr. Asrýmýzda kuruyan
sevgi aðaçlarýnýn temellerinde gýdasýzlýk ve yüzeysellik
yatmaktadýr. Vakta ki sevgi
aðacý söz konusu gýdalarýný
tam alýr, dilden öte kalbin
derinliklerinden gelirse iþte
o zaman temelinden arþa kadar uzanýr, iki gönül zindanda bile olsa Hak nuruyla nurlanýr.
2- Þefkat ve
Ýyi Muamele:
Peygamber Efendimiz,
baþta aile efradý olmak üzere
hizmetinde bulunan görevlilere, karþý asla sert ve katý
davranmaz, son derece þefkat ve merhametle muamele
ederdi. Hz. Enes bu konuda
þöyle der:
“Rasul-i Ekrem’e on yýl
hizmet ettim. Allah’a yemin
ederim ki, bana hiçbir zaman ‘öff’ demedi. Herhangi
bir þey için de bana: “Bunu
niçin böyle yaptýn? Þöyle
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Aile
Reisi
Olarak
Peygamber
Efendimiz
yapsaydýn ya” dememiþtir
(Müslim: Fazail, 43/51)
Ýbn Abbas anlatýyor:
“Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: “Sizin en hayýrlýnýz,
ailesine karþý en iyi davrananýnýzdýr. Aranýzda ailesine
en hayýrlý olanýnýz benim.”
(Ýbn Mace: Nikah 50)
Enes b. Malik (r.a.) þöyle
der: “Ailesine Resulullah kadar þefkatli davranan birini
görmedim.” (Ýbni Sa’d Tabakat, 1.134)
O, yaratýlmýþlara bakýþýný
öz bir ifade ile, bugün çok
konuþup da az iþ yapanlara
ders verircesine þöyle özetler: “Allah, insanlara merhamet etmeyene rahmette
bulunmaz.” (Buhâri, Tevhid
2, Edeb 27; Müslim)
3- Fedakarlýk
Hz. Peygamber eþlerin
birbirlerine katlanmalarýný,
yek diðerinden gelebilecek
sýkýntý ve huysuzlulara tahammül etmeyi, bizatihi uygulamak suretiyle ev iþlerinde yardýmcý olmayý teþvik
etmiþtir.
Bir Hadiste karýsýnýn kötü huyuna sabreden erkeðe,
Allah belaya sabreden Eyyüb`e verdiði mükafat gibi
mükafat verir. Kocasýnýn kötü huyuna sabreden hanýma
da Firavn`un hanýmý Asiye`ye verdiði mükafatý verir.
Abdulaziz Bekkine de
derki, Dünyada her þeyin bir
ölçüsü bir tartýsý vardýr. Sevginin tartýsý da fedakarlýktýr.
Fedakarlýk yapmayanýn sevgisine inanýlmaz.
Aile yuvalarý kýsasýn uygulandýðý mahkeme binalarý,
tez elden ürününü veren sera
misali deðildir. Bilakis gerekirse derdini sinene bastýðýn,
mükafatýný yýllar sonra bile
olsa yaratandan beklediðin
bir muhabbet deryasýdýr.
Harun Reþit Veziri ile birlikte tebdili kýyafet dolaþýr-
ken bahçesinde hurma fidanlarý diken bir ihtiyar görür.
Selam verir ve aralarýnda þu
konuþma geçer:
-Kolay gelsin, ne yapýyorsun böyle?
- Hurma fidanlarý dikiyorum.
- Peki bu diktiðin hurma
fidanlarý ne zamana kadar
büyür ve meyve vermeye
baþlar?
- Kim bilir belki on, belki
yirmi sene sonra yetiþir ve
meyve vermeye baslar.
- Peki onlarýn meyvelerini görebilecek misin?
- Bu yaþlý halimle belki
göremem. Ama bizden öncekilerin diktikleri aðaçlarýn
meyvelerini biz yedik. Biz
de bizden sonrakilerin istifadeleri için bu hurma fidanlarýný dikiyoruz.
Bu cevap Harun Reþit’in
hoþuna gider ve bir kese altýn verir. Ýhtiyar, Allah’a
hamd eder ve:
- Diktiðim aðaçlar hemen
meyve verdi.
Bu söz üzerine Harun Reþit bir kese daha altýn verir
ve ihtiyar yine Allah’a hamd
eder ve:
- Herkesin diktiði meyve
aðaçlarý yýlda bir defa mahsul verir, benim diktiðim fidan hem hemen meyve verdi
hem de senede iki defa ürün
vermeye baþladý.
4- Ýlgi:
Allah katýnda aile reisinin
deðeri, eþine ve yakýnlarýna
verdiði deðerle ölçülür. Bu
konuda Hz. Peygamber En
hayýrlýnýz hanýmýna ve ailesine daha çok yararlý olan ve
daha çok ilgi gösterendir buyurmuþtur.
Bir eþ ve babanýn ailesine
olan ilgisinin en önemli iþareti, onlarla birlikte vakit geçirmesidir. Hz. Peygamber
(s.a.v), buna itina eder, ne
ibadeti, ne arkadaþlarýyla ge-
27
çirdiði vakit ne de dünya
meþguliyeti buna engel olmazdý. O, ailesi ile birlikte
olduðunda, onlarla sohbet
eder, hal ve hatýrlarýný sorar,
þakalaþýr ve eðitmeye çalýþýr,
onlarýn dert ve sýkýntýlarýný
paylaþtýðýný görüyoruz. Bir
defasýnda Safiyye annemiz
Peygamberimize, Hafsa ve
Âiþe’nin kendisine “Yahudi
kýzý, Yahudi kýzý” diyerek takýldýklarýný ve þakada ileri
gidip “biz senden daha üstünüz, Hz. Peygamber’in hanýmlarý ve amcasýnýn kýzlarýyýz” dediklerini anlatýr. Hz.
Peygamber de Safiyye’yi teselli eder ve þöyle söyleseydin der: “Benim kocam Muhammed, babam Harun, amcam Musa iken nasýl benden
daha üstün olabilirsiniz?”
Bir gün Sevgili Peygamberimiz, namaz kýlarken secdeye yatmýþ ve torunlarýndan
biri gelip sýrtýna binmiþti.
Torunu sýrtýndan kalkana kadar Peygamberimiz secdeden kalkmamýþtý.
Tabiri caizse insan ailesine karþý Çocuk gibi, dýþarýya
karþý ise Aslan gibi olmalýdýr.
Hz. Peygamber’in, Hz.
Hatice ile beraberliðinde
dikkat çeken en önemli husus, sýcak bir dostluk ve yakýn bir arkadaþlýk iliþkisidir.
Hz. Peygambere vahiy indiðinde, gelip ilk defa O’na
anlatmýþ ve O’nunla paylaþmýþtýr. Hz. Hatice de kendisini anlayýþ ve olgunlukla
karþýlamýþtýr.
Hz. Peygamber küçük birer odadan ibaret olan hane-i
saadetlerinde son derece sade, ama temiz bir ortamda,
lüks ve israftan uzak, insanlýða her konuda olduðu gibi
aile hayatýnda da mükemmel bir baba örneði sergilemiþtir.
Dünyadaki en ince sanat
olan aile hayatýnda, kader
birliði yapan çiftlerin, keder
dolu, çekilmez bir yaþam
sürmemeleri, huzura giden
yolda engelleri fýrsatlara dönüþtürmeleri ve elele gönül
gönüle vererek birbirlerinin
dünya ve ahiret saadetine vesile olabilmeleri için O`nu
günümüzde her yönüyle daha iyi tanýma, anlama ve örnekleme ihtiyacýný ne kadarda hisseder olduk.
Allah`ýn salat ve selamý
Onun üzerine olsun.
33. sayi sayfalar
28
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 28
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
özel köþe
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
özel köþe
Seite 29
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
A
lmanya Federal
Hükümeti`nin yeni hazýrladýðý kanun tasarýsý ile Almanya’ya gelmek isteyen yabancýlardan DNA testi isteyebilecek. Kanunun vize
ve pasaport iþlemlerinde
akrabalýk iliþkisini ispat
için testi öngördüðü, ancak
bunun kiþilik haklarý, ayrýmcýlýk gibi temel haklarý
hiçe saydýðý belirtiliyor.
Federal Meclis tarafýndan önümüzdeki günlerde
görüþülmesi beklenen Genetik Teþhis Kanun Tasarýsý’na göre, aile birleþimi
yolu ile Almanya’ya gelmek isteyen kiþilerden
Selma ÖZTÜRK
G
üzel vardýr, çirkin
vardýr. Güzel ve
çirkin arasýnda tercih etmek zorunda kalsa,
insanoðlu hiç þüphesiz güzel olaný seçer. Tercih durumunda ise aklýný ve fikrini (mevcut olduðu kadarýyla) kullanýr. Her þeyde güzelliðe öncelik veren insan
–bu düþünceyi devamlarsak– AHLAK konusunda
da güzelliði seçer ve onu
tercih eder. Bu en azýndan
böyle olmasý gerekir...
“Güzel ahlak” Ümmet-i
Muhammed arasýnda çok
tanýnan ve kullanýlan bir
kavramdýr. Herkes güzel
ahlaktan bahseder, hocalar
kürsülerde misallerle güzel
ahlaký anlatýr, lakin tatbik
konusunda güzel ahlak biraz ilerilerde kalmýþ gibimize gelir. Güzel ahlak,
güzel ahlak diye bahsederiz de hep, güzel ahlakýn
somut olarak ne olduðunu
tam anlamýyla izah edemeyiz gibi. Ýzah edip anlamýþ
olsak bile, onu bir türlü
günlük hayatýmýzda ve
günlük hareketlerimizde
uyguluyamayýz.
Güzel ahlakýn kaynaðýna gelince, hemen aklýmýza
ilk gelen þahýs elbette ve
tereddütsüz Peygamber
Efendimiz’dir, Fahr-i Kainat’týr. O’nun güzel ahlakýnýn örneklerini verecek olsak, ne kitaplar yeter, ne de
külliyatlar. Kalem Suresinin dördüncü ayetinde
(Nun ile baþlayan sure) Al-
[email protected]
lah-u Teala Peygamber
Efendimize hitap ediyor ve
“Inneke le ala hulugin
azim”, yani “Sen muhakkak ve þüphesiz güzel ahlak üzere yaratýlmýþsýndýr.” diyor. Güzel ahlak bir
peygamber vasfý ve her
inanan insanýn içinde taþýmasý gereken bir þeydir.
Pekiyi güzel ahlak kendisini nasýl belirletir ve güzel
ahlakýn örnekleri nelerdir?
Güzel ahlakýn iþaretleri
çok farklý ve çeþitlidir. Onu
sergilemek için bir çok örnekler verebiliriz, fakat en
önemli belirtilerinden birisi
NEZAKETtir. Nezaket demek, naziklik demektir, zariflik, kibarlýk, terbiye, incelik ve edep demektir. Nezaketin aksi ise sertlik, haþinlik, kabalýktýr ve hatta
görgüsüzlüktür.
Nazik olmak, nezaket
göstermek
Peygamber
Efendimiz’in sünnetindendir. Nezaket hem söylemde, hem de eylemde olur.
Ýnsanýn hem halinde, hem-
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Nezaket;
Güzel
Ahlakýn
Belirtisi
de kalinde kendisini gösterir. Ýnsanoðlunun görgüsü
daha doðrusu görgüsüzlüðü de bununla ölçülür. Dolayýsýyla, bir insanýn güzel
ahlak derecesini tespit etmek için, nezaket bir ölçüdür. Bir insan ne kadar nazik ise, o kadar güzel ahlaka sahiptir ve o kadar Allah
Rasul’unun vasýflarýndan
birisini içinde taþýmaktadýr.
Ýçinde taþýmakla da kalmaz, bu vasfý dýþa yansýr ve
toplumda etkisini gösterir.
Tatlý bir dil ile hitap etmek varken, kaba ve yüksek sesi tercih edenleri
Lokman Hekim Kur`an-ý
Kerim’de eþeklere benzetir
(Lokman Suresi). Girdiðiniz bir odaya veya her hangi bir yere (bu komþunun
evi, misafirlik, alýþ veriþ
için bir dükkan olabilir) selam vermeden girilmez.
Çýktýðýnýzda muhakkak ve
muhakkak “Ýyi günler!” dilersiniz ve öyle çýkarsýnýz.
Bir insanýn samimi bir þekilde hal ve hatýrýný sor-
makta nezakettir. Aksýran
bir insana “Çok yaþa!” demekte nezakettir. Onun
“Elhamdulillah’ý” da tabii
ki.
Eski tasavvuf ehli nezaketin güzel ahlakýn bir parçasý olduðunu, güzel ahlak
ise Rasulallah’ýn bir vasfý
olduðunu iyi bilirlermiþ ve
bu hususa önem ve itina
gösterirlermiþ. Bu güzel
ahlaký kendileri yaþamaya
özen gösterdikleri gibi, evlatlarýný da bu önemli kriterlere göre yetiþtirirlermiþ.
Nezaket demek, edep demektir demiþtik. Bunlar ise
kendisini hayatýn her alanýnda gösterir. Yeme ve içmede olduðu gibi oturma
ve kalkmada, yürümede ve
konuþmada yani hayatýn
her alanýnda edep ve haya
nezaket yoluyla kendisini
yansýtýr.
Nezaket ve zariflik için
bir misali tasavvuf ehli
Mevlevilerden verelim. Eskiden Mevlevi edebine göre bir haneye misafir geldi-
Aile birleþimi için DNA
testi istenebilecek
DNA testi yaptýrmalarý istenebileceði
belirtildi.
Geçmiþte gönüllü
olarak yaptýrýlan
testin, vize uygulanan ülkelerden
gelmek isteyenlerin sunduðu belgelerde sahtecilik
þüphesinin olmasý
nedeni ile Dýþiþleri Bakanlýðý'nýn
temsilcilikleri
aracýlýðý ile yapýlmasý planlandýðý
kaydedildi.
Bu arada Almanya’da söz konusu kanun tasarýsýna tepki sesleri
yükseliyor. Genetik Teþhis Kanunu’nun yabancýlardan DNA testi talebini düzenleyen
ek düzenlemelerine tepki gösteren
29
ðinde, hane sahibi misafirini misafirlik sonrasý uðurladýðýnda kapýda onu gönderirken, ayakkabalarýný
bugün bildiðimiz ve uyguladýðýmýz gibi ayakkabýlarýn uçlarýný kapýya doðru
deðilde eve doðru çevirirlermiþ. Bunun iki sebebi
varmýþ. Ýlk sebep misafire
“Git, bir daha gelme!” mesajýný vermemekmiþ. Bu
hareket, “Kapýmýz her zaman için sizlere açýk, gene
buyurun gelin!” anlamýna
gelirmiþ. Ýkinci sebep ise –
ki bu çok daha önemlidir –
misafir ayakkabýsýný giyinebilmesi için eðildiðinde,
arkasýný hane sahibine çevirmemesiymiþ. Yüzünü
bir an bile hane sahibinden
ayýrmamakmýþ. Þu inceliðe
bakar mýsýnýz efendim! Bugün kimimizin aklýna gelir
böyle ince davranýþlar?
Bunda da gördüðümüz gibi, ufak eylemlerde büyük
anlamlar vardýr.
Ýslam dini kabalýk ve
görgüsüzlük dini deðildir
efendim! Olmamalýdýr. Bilakis, Ýslam dini kabalýðý
ortadan kaldýrmak ve ona
bir son vermek için Allah-u
Teala tarafýndan oluþturulmuþtur. Rasul’unu de yaþayan bir misal olarak bizlere
göndermiþtir.
Öyleyse Allah ve Rasul’unun yolundan gidebilmek için günlük hayatýmýzda biraz daha nezaket gösterelim lütfen!
Alman Avukatlar Birliði,
Pro Asyl ve Gen Etik Bilgi
Aðý gibi kuruluþlar, bu kanun ile yabancýlarýn ikinci
sýnýf insan muamelesine
tabi tutulduðunu ve göçmenlere ayrýmcýlýk yapýldýðý uyarýsýnda bulunurlarken, söz konusu maddelerin tamamen kaldýrýlmasý
gerektiðini belirttiler.
Genetik Teþhis Kanun
Tasarýsý’nýn sözkonusu ek
maddelerinin temel kiþisel
haklarý ihlal ettiði belirtilirken, bunun genetik bilgilerin savcýlýða aktarýlmasý
gibi sonuçlarý olabileceði
belirtiliyor.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
30
I
GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Ibbenbüren Þubesinde Rus asýllý bir Alman þehadet getirerek müslüman oldu.
Asýl ismi Johan olan
genç, Müslüman olduktan
sonra Yunus ismini aldý.
Cuma namazýna müteakip cemaatin huzurunda
þehadet getirerek müslüman oldu.
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Ibbenburen Milli Görüþ Camii imam hatibi Hikmet Çevik müslümanlýðý
seçen bu gence þehadetin
anlamýný anlattý ve Almanca Kur`an-ý Kerim, Ýslami
broþürler takdim etti.
Camii imam hatibi Hikmet Çevik: “Öðrencilerimizle karþýlýklý diyalog neticesinde, vermiþ olduðu-
D
iyanet Ýþleri Türk
Ýslam Birliði (DÝTÝB) bünyesinde
oluþturulan; “Sosyal ve Aile Danýþmanlýðý Hattý”,
Genel Baþkaný Sadi Arslan
tarafýndan görsel ve yazýlý
basýna tanýtýldý.
Basýn toplantýsýna, DÝTÝB Yönetim Kurulu Üyesi Ayten Kýlýçarslan, DÝTÝB Genel Müdür V. Mehmet Yýldýrým, Basýn, Yayýn
ve Halkla Ýliþkiler Müdürlüðü’nden Ayþe Aydýn, Pedegog Nuran Aytekin, Tercüman Türkan Beki, birim
müdürleri ile çok sayýda
basýn mensubu katýldý.
DÝTÝB Genel Baþkaný
Sadi Arslan toplantýda
yaptýðý
konuþmasýnda:
“1984 tarihinde kurulmuþ
olan DÝTÝB’in tüzüðünü
incelediðimizde, Teþkilatýmýzýn dini, sosyal, kültürel
ve sportif faaliyetler yapmak üzere kurulduðunu
açýk bir þekilde görürüz.
DÝTÝB kurulduðu günden
itibaren gerek merkezimizde, gerekse bize baðlý derneklerimizde dini, sosyal,
kültürel ve sportif faaliyetlerini ayýrým gözetmeksizin, herkese eþit bir þekilde
sunmaktadýr. Bu görev
kutsal bir görevdir. Eðer
siz iyi insan olmak isterseniz, beraber yaþadýðýnýz insanlara yardýmcý olmanýz,
17:21 Uhr
Seite 30
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Johan Yunus oldu
muz bilgiler ýþýðýnda Allah`a þükür böyle güzel
þeyler ortaya çýkýyor. Bizler
Ýslamý anlýyalým anlatalým,
yaþayalým görevimiz budur.
Hidayet ise Allahtandýr.
Öðrencilerim Cuma günü
bana bir sürpriz yaptýlar.
Bir arkadaþlarýnýn müslü-
man olmak istediðini söyleyerek müjde verdiler. Ben
de hocalarý olarak bu sürprizlerinden büyük bir mutluluk duydum. Ýnþallah Yunus kardeþimizle diyaloðumuzu devam ettireceðim”
dedi.
Cami cemaati ise Yunus
kardeþlerini ayrý ayrý tebrik
edip kucakladýlar. Cami cemaatinin ve Yunus kardeþlerinin mutluluklarý yüzlerinden okunuyordu.
Kutlu doðum haftasýnýn
sevincine bir sevinç daha
eklenmiþ oldu. Allah sayýlarýný çoðaltsýn Hz. Mu-
DÝTÝB Sosyal ve Aile
Danýþmanlýðý Hattý Hizmete Girdi
onlarýn elinden tutmanýz
ve onlara yararlý hizmetler
götürmeniz gerekir. Dolayýsýyla biz de hem kurumsal, hem de bireysel olarak
bu ilahi görevi en iyi bir
þekilde yerine getirmekle
mükellef olduðumuz için,
bu hizmetleri elimizden
geldiði kadarýyla yapmaya
gayret ediyoruz.
Bu arada ilerleyen teknolojiyi de iyi kullanmak
suretiyle, daha çok insana
ulaþmanýn yollarýný aramamýz gerekiyordu. Biz de
DÝTÝB olarak insanlarýmýzýn bizlerle yüzyüze ko-
nuþmalarýný veya derneklerimize gelmelerini beklemeden, telefon ve interneti
kullanmak suretiyle hizmetlerimizi kendilerine
ulaþtýrabilmemiz için; “DÝTÝB Sosyal Danýþma Hattý”ný oluþturduk. Bu faaliyetimizle, uzman pedagoglarýmýz, sýkýntýlarý ve dertleri olan vatandaþlarýmýza
yardýmcý olacaklardýr. Bu
hizmetimizin yararlý ve
faydalý olmasýný dilerken,
baþta Yönetim Kurulu
Üyemiz Ayten haným olmak üzere, projeye emeði
geçen herkese huzurlarý-
nýzda teþekkür ediyorum”
dedi.
DÝTÝB Yönetim Kurulu
Üyesi Ayten Kýlýçarslan da
yaptýðý
konuþmasýnda;
“DÝTÝB hem üyelerine,
hem de diðer müslümanlara yönelik olarak kendisini
sorumlu hissettiði ve bu
alanda böyle bir ihtiyacý
tesbit ettiði için bu projeyi
gerçekleþtirmiþtir. Çünkü,
faaliyet gösteren mevcut
sosyal hizmet kurumlarý bu
ihtiyacý gideremiyorlar,
hem de bizim insanýmýz
kendi sorunlarý ile ilgili nerelerden yardým alacaðý
haber
hammed [s.a.v] Efendimiz
ümmetinin çokluðuyla elbette öðünecektir.
Ýslami seçerek Johan
olan ismini de Yunus olarak
deðiþtiren genç ise duygularýný þöyle dile getirdi:
“Çevremdeki müslüman
arkadaþlarýmýn davranýþlarý
beni etkiledi. Birbirlerine
karþý davranýþlarý ve aileleri
ile olan baðlarý benim Ýslamý seçmemde etkili oldu”
dedi.
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi Ibbenburen Cemiyeti
Baþkaný Abdulkadir Ceylan
mutluluk gözyaþlarý dökerek kýsa bir selamlama konusmasý yaptý ve cemaate
serbet ve gülsuyu sunuldu.
Cuma güzel bir duyguyla
son buldu.
konusunda da henüz tam
donanýma sahip deðildir.
Bu proje belki ihtiyacý tam
olarak karþýlayamayacaktýr. Bunun farkýndayýz. Ýlk
defa böyle bir “Danýþmanlýk’ hizmete verilecek ve
mümkün mertebe insanlarýmýzýn nerelere müracaat
edecekleri
konularýnda
yönlendirme yapýlacaktýr.
DÝTÝB bu çalýþmayla, bu
alanda en önemli adýmlarýndan birisini atmýþtýr” dedi.
DÝTÝB Sosyal ve Aile
Danýþmanlýðý Pedegogu
Nuran Aytekin de, yaptýðý
konuþmasýnda, “Sosyal
Danýþma Hattý”mýz ailevi,
okul ve ergenlik, psikolojik, uyuþturucu ve baðýmlýlýk, evlilik, borçlanma, aile
birleþimi, oturma izni ve
resmi dairelerde karþýlaþýlan sorunlar gibi birçok konuda insanlarýmýza hizmet
sunacaktýr. Bu hizmeti sunarken, bizi arayanlara
kendi þehirlerindeki ilgili
sosyal kurumlara yönlendireceðiz. Danýþanlar telefonda kimliðini açýklamasý
gerekmiyor ve anlatýlanlar
gizlilik ilkesine tabidir.
Danýþma saatlerimiz
hafta içi 09.00 - 16.00 arasýdýr. 0221/3555590 Ücretsiz Danýþma Hattý’mýzýn yanýsýra [email protected]
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
özel köþe
C
enab-ý
Hakk’ýn,
alemlere rahmet olarak gönderdiði biricik Habibi Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed
(S.A.V)’in dünyaya teþriflerinin yýldönümü olan “Mevlid Kandili” büyük bir coþku
içerisinde kutlandý
“Mevlid Kandili” vesilesiyle, Diyanet Ýþleri Türk Ýslam Birliði (DÝTÝB) tarafýndan, Avrupa’nýn en büyük ve
en güzel ibadethanelerinden
biri olan Duisburg-Pollmann
DÝTÝB Merkez Camii’inde
bir program düzenlendi.
Müslümanlarýn yoðun ilgi
gösterdiði ve ATV Televizyonu’ndan da naklen yayýnlanan programda, gecenin
mana ve önemi hakkýnda bir
konuþma yapan DÝTÝB Genel
Baþkaný Sadi Arslan, “Ýslam
Peygamber’i Hz. Muhammed’in hayatý sadece müslümanlar için deðil, insanlýk tarihi için de eþþiz bir örnektir.
Kin, nefret, haset, düþmanlýk,
ikiyüzlülük, yalancýlýk vb.
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Ýkbal NUR
Ç
evremizdeki akademisyenlere þöyle bir
baktýðýmýz zaman,
mutlaka öðretmenliðe baþ
koymuþ ya da öðretmenlik
mesleðini eline almýþ gurbetçi ailelerin evlatlarýný
görmemiz artýk mümkün.
Dünyayý gerçekten daha iyi
bir yer yapabilme þansý verilen þanslý insanlardan onlar artýk. Öðrencilerinin bir
þeyler öðrendiklerinde mutluluk hissedicek olan öðretmenler onlar.
Öðretmenlik peygamber mesleði felsefesini benimsemek isteyen öðretmenler için bir kaç düstur
hazýrladýk.
Peygamberler her daim
insanlara örnek olmak için
görevlendirilmiþtirler. Binaenaleyh bir öðretmen de
okulu, sýnýfý, velileri, ailesi
ve yaþadýðý toplum içerisinde kendi duruþ ve deðer
dünyasý ile bir model teþkil
etmektedir. Örnek olabilmenin bir kaç altýn formulüne
Seite 31
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Örnek Öðretmen
göz atalým:
- Öðretmen; yaþadýðý
topluma, insanlýða hizmet
etmek amacýyla göreve
atýlmalýdýr.
- Dürüst, doðru sözlü,
güvenilir ve emanet ehli olmalýdýr.
- Sabýrlý, sakin ve halim
selim olmalýdýr.
- Ciddi ve disiplinli olmakla beraber kaba ve çirkin davranýþtan uzak durmalýdýr.
- Öðrencilere özellikle
de küçüklere merhametli ve
þefkatli olmalýdýr.
- Mütevazi olmakla beraber þahsiyetini muhafaza
etmeli, talebelerin ve d i ðerlerinin gözünde zayýf,
zelil ve karaktersiz görün-
memelidir.
- Güzel ahlaký, okul ve
okul dýþýnda kendisine prensip edinmelidir.
- Ýlmiyle amil olup baþkalarýna da örnek olmalýdýr.
- Kanaatkar olmalý, aþýrý
mal mülk hýrsýndan uzak
olarak kendisini ilme ve
öðrencilere adamalýdýr.
- Mesleðini mükemmel
ve gereken þekilde yapmalýdýr.
- Öðrencilerine, meslektaþlarýna ve idarecilere adil
davranmalýdýr.
- Öðrencilerin ve okulun
ilmi menfaatlerini þahsi
menfaatlerinin üzerinde tutmalýdýr.
- Temizliði, intizamý ve
giyimi ile etrafýndakilere
örnek olmalýdýr.
- Ýlmi ihtisasýný devamlý
geliþtirmeye ve onu sadece
okulda deðil topluma da yayýp tanýtmaya çalýþmalýdýr.
- Toplumdaki yanlýþ bilgileri ve yanlýþ hareketleri
düzeltmeye çalýþmalýdýr.
- Toplumun bilimsel
yönden kalkýnmasý için
elinden gelen çabayý sarfetmelidir.
- Her yaptýðý ilmi çalýþmaya karþýlýk beklememelidir.
- Öðrencilerini yüksek
amaçlara yönlendirmelidir.
- Ders saatlerini çok iyi
deðerlendirip en kýsa zamanda çok bilgi verebilme
yollarýný bilmeli ve tatbik
etmelidir.
Mevlid Kandili Coþkusu
kötülükler onun hayatýnda
hiçbir zaman yer bulamamýþtýr. Kendisini öldürmek isteyen düþmanýný bile affetmiþ,
hayatý boyunca hiçbir kimseyi üzecek bir davranýþta bulunmamýþtýr. O, ben yerine
biz demiþ, herzaman karþýsýndakini kendisinden daha
çok düþünmüþtür. Eþitlik, insan haklarý, insanlar arasýndaki sýnýf ayrýmcýlýðý Hz.
Muhammed ile vijdanlardan
sökülüp atýlmýþtýr. Hak, hu-
kuk ve adalet anlayýþýnýn en
güzen örneði O’nun yaþantýsýnda yer bulmuþtur” dedi.
T.C. Düsseldorf Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri
Ataþesi ve DÝTÝB Genel Baþkan Yardýmcýsý Mustafa Üstün, DÝTÝB Genel Müdür V.
Mehmet Yýldýrým, Basýn, Yayýn ve Halkla Ýliþkiler Müdürü Ekrem Ceþen, Özel Kalem
Müdürü Alaattin Salçýk, Basýn, Yayýn Müdürülüðü’nden
Ercüment Aydýn ve Tanet
Gündüz’ün katýldýðý programda, Düsseldorf bölgesi
Muhsin Altundaþ (Ratingen
Ayasofya Camii), Atila
Korkmaz (Düsseldorf Merkez Camii), Hasan Kaymakçý
(Mettmann Camii), Halim
Karacan (Velbert Yeni Camii), Vehbi Özkar (Neuss
Merkez Camii), Seyfettin
Halýcý (Grevenbroich Mevlana Camii), Yaþar Kurubaþ
(Duisburg Yýldýrým Beyazýt
Camii), Sadýk Güder (Duis-
31
- Öðrencilerin tümünü
kendi çocuklarý sayarak onlarýn iyi yetiþmeleri için
gayret sarfetmelidir.
- Okul ve halkla en güzel
þekilde geçinmeyi ve anlaþmayý bilmelidir.
- Öðretmen okuldaki görevi yaný sýra ailevi ve toplumsal görevlerini de unutmamalýdýr.
‘Kalbin nuru din ilimleri, aklýn nuru fen ilimleridir.
Ýkisinin birleþtirilmesiyle,
talebe gayrete gelir ve baþarýlý olur. Birbirinden ayrýldýklarý vakit birincisinden
taassup, ikincisinden de hile
ve þüphe doðar’ diyerek, iyi
bir eðitim politikasý çizen
kýymetli bir alimin bu güzel
sözü ile yazýmýza noktayý
koyalým.1
Allah peygamber mesleðine baþ koymuþ arkadaþlarýmýzý muvaffak eylesin!
1 H. Ertuðrul (2001). Kendini
Arayan Adam, S. 9
burg Yunus Emre Camii), Ýlhan Can (Solingen Merkez
Camii), Yusuf Ýncegeliþ (Duisburg-Polmann Merkez Camii), Essen bölgesinden
Mustafa Küllü (Altenessen
DÝTÝB Camii), Fatih Karadaþ
(Essen-Merkez Camii) ile
Münster bölgesinden Yusuf
Ziya Hacýahmetoðlu (Recklinghausen DÝTÝB Camii) ve
Ýbrahim Noðman (Gelsenkirchen Merkez Camii) din
görevlilerinin güzel sesleriyle okuduklarý Kur’an-ý Kerim tilaveti ile mevlid-i þerif
bahirleri, Merkez Camii’ni
dolduran binlerce müslüman
ve televizyonlarý baþýnda
kendilerini takip eden onbinlerce ileyici tarafýndan büyük
bir huþu içerisinde izlendi.
“Mevlid Kandili” programý, T.C. Düsseldorf Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri
Ataþesi ve DÝTÝB Genel Baþkan Yardýmcýsý Mustafa Üstün tarafýndan yapýlan duanýn
ardýndan sona erdi.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
32
Merdiven çýkmak
Adam evinin merdivenlerinden çýkarken düþüp,
bacaðýný dört yerinden kýrmýþtý. Hemen hastaneye
kaldýrýlmýþ, doktor bacaðý
boydan boya alçýya almýþ
ve:
- “Beyefendi bundan
sonra daha dikkatli olun, en
azýndan alçýnýz çýkana kadar merdivenlerden inmek
çýkmak yok”, demiþti. Üç
ay sonra kýrýklar kaynamýþ,
alçý çýkarýlmýþtý. Adam bu
arada doktora:
- “Doktor bey artýk merdivenlerden inip çýkabilir
miyim?” diye sormuþ, doktor da: - “Tabii, ancak yine
de bir süre daha dikkatli olmalýsýnýz”, demiþti. Adam
doktorun bu cevabý üzerine
sevinçle baðýrmýþ:
- “Oh be þükürler olsun,
üç aydýr eve su borusundan
týrmanarak girip çýkmaktan
anam aðlamýþtý.”
Ancak düþürebildim
Doktor hastasýný telefonla arar ve hastasýna bir kötü;
bir de çok kötü haberi olduðunu söyler. Daha sonra
“ilk önce hangisini söylememi istersiniz” diye sorar.
Hasta ilk önce kötü haberi
duymak istediðini söyler.
Doktor hastaya “Tahlillerinizi aldým ve ne yazýk ki 24
saat ömrünüz kaldý.” der.
Hasta yýkýlmýþtýr. Doktora
sorar “Daha kötü haber ne
olabilir ki?” Doktor: “dünden beri sizi arýyorum ama
telefonunuzu daha yeni düþürebildim.”
Aðaç yürümezse
Nasreddin Hoca’ya yapýlan sataþmalar tükenip
bitmez. Akþehirliler bir gün
Hoca’ya takýlýr ve sorarlar:
- “Hocam senin evliyalar katýnda ulu bir kiþi olduðun söylenir aslý var mýdýr?” Hoca’nýn böyle bir iddiasý elbette yoktur ama bir
kere soruldu ya cevaplar:
- “Her halde öyle olmalý.”
- “Böyle kiþiler zaman
zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese
kanýtlar. Hoca madem kabullendin göster bir mucize
de görelim!” Hoca:
- “Pekala þimdi size bir
numara yapalým” der.. Karþýsýnda durmakta olan çýnar
aðacýna;
17:21 Uhr
Seite 32
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Deðiþik Fýkralar
- “Ey ulu çýnar çabuk
yanýma gel!” der. Tabii ne
gelen aðaç var ne giden.
Hoca yürümeye baþlar aðacýn yanýna varýr. Akþehirliler:
- “Ne oldu Hoca aðacý
getiremedin, kendin oraya
gittin!” diye gülünce Hoca:
- “Bizde kibir yoktur,
dað yürümezse abdal yürür”, der.
Secdeye kapanýrsa
Bir gün Hoca, yol üstü
bir hana inmiþ. Han Nuh
Nebi’den kalma bir yer..
Her tarafý delik deþik; adeta
çökmeye ramak kalmýþ.
Hoca’nýn yüreðine bir korkudur düþmüþ ama, ne desin? Nihayet bir söz arasýnda:
- “Yahu, bu senin tavan
da ne kadar gýcýrdýyor, beþik
mübarek!” diyecek olmuþ
ama, hancý baba hiç oralý
olmamýþ; sözü þakaya boðarak:
- “Aðzýný hayra aç Hoca,
bu gýcýrtý beþik gýcýrtýsý deðil; tavan tahtalarý Hakka
tesbih çekiyor!” demiþ. Hoca’nýn közü küllenir mi?
Gözlerini hancýnýn gözüne
dikerek:
- “Peki ama”, demiþ; “ya
bu tavan boyle tesbih çeke
çeke aþka gelip de secdeye
kapanýrsa, bizim halimiz nice olacak?”
Peþtemale biçtim
Timur ile Hoca bir gün
hamama giderler. Hoþ beþ
ederken Timur, Hoca’ya sorar:
- “Hoca, ben köle olsam
bana kaç para deðer biçerdin?” Hoca:
- “Ben bu iþin tellalý deðilim ama bir 15 akçe ederdin!” Bu laf üzerine Timur
çok sinirlenir:
- “Hoca” der, “Senin dediðini kulaðýn duyuyor mu?
Sadece bu peþtemal 15 akçe
eder be!” Hoca hiç istifini
bozmadan:
- “Ben de zaten o peþtemale biçtim bu fiyatý!”
Boðazýna ateþ
düþtüðü zaman
Nasreddin Hoca’nýn evine tüccar arkadaþý misafir
olmuþ. Hoca ona mantý piþirip getirmiþ. Arkadaþý
acele edip mantýyý hemen
aðzýna atýnca boðazý yanmýþ. Boðazýnýn yandýðýný
belli etmemek için baþýný
tavana doðru dikmiþ ve
yanmanýn etkisi gidince de
baþýný tavandan indirmeyip
sormuþ:
- “Hocam bu tavaný ne
zaman yaptýnýz?” Hoca hemen:
- “Boðazýna ateþ düþtüðü zaman”, demiþ.
Kusur çömlekte
Hocanýn bir gün Subaþýya iþi düþmüþ. Adam haraç
ve rüþvet yiyen biriymiþ.
Hoca fakir, ne yapsýn. Bir
çömleðe toprak doldurmuþ
ve üstüne bal sývamýþ. Gitmiþ iþini görmüþ, ilamýný
almýþ, memnun. Ertesi gün
kapýsýnda bir adam bitmiþ:
- “Hoca demiþ, subaþý
ilamda bir kusur etmiþ. Geri istiyor...” Hoca yutar mý:
- “Kusura bakmasýn evlat”, demiþ. “Kusur ilamda
deðil çömlekteydi.”
Atalar
Geçen sene 100 metre
derinliðe kadar kazdýktan
sonra, Rus bilim adamlarý
1000 yýllýk bakýr tel artýklarý buldular ve bundan, atalarýnýn bin yýl önce bir telefon aðýna sahip olduklarý
sonucuna vardýlar. Onlardan aþaðý kalmamak için,
takip eden haftalarda Amerikalý bilim adamlarý 200
metre derinliðe kadar kazdýlar ve gazeteler þu manþetle çýktý: “Amerikan bilim
adamlarý 2000 yýllýk optik
kablo artýklarý buldular ve
atalarýnýn, Ruslarýnkinden
bin yýl önce yüksek teknoloji ürünü dijital telefonlarý
olduðu sonucuna vardýlar”.
Bir hafta sonra Türk ajanslarý þu sürmanþeti verdi:
“500 metreye kadar yapýlan
çalýþmalarda Türk bilim
adamlarý kesinlikle hiç bir
þey bulamadýlar. Bunun
üzerine atalarýnýn 5000 yýl
önce cep telefonu kullandiklarý sonucuna vardýlar”.
Boþ kaset
Þehirlerarasý yolculuk
sýrasýnda, hemen þoförün
arkasýnda oturan Temel, þoföre seslenmiþ:
- Kaptan, haçan sekiz sa-
attur yol aliyruk, habu teyp
da devamli çalayi. Kafamuz
þiþti da... Þoför nazik:
- Ýsterseniz kapatabilirim. Temel’den baþka öneri
gelmiþ:
- Yok kapatma... Bi boþ
kaset koysan da kafamuzi
dinlesek...
Parmak
Temel bir gün doktora
gitmiþ, demiþ ki: Doktor
bey parmaðýmý karnýma
bastýrýyorum acýyor, omzuma bastýrýyorum acýyor,
kalbime bastýrýyorum acýyor, kafama bastýrýyorum
acýyor, gözüme bastýrýyorum acýyor... Doktor çok þaþýrmýþ. Temel’e yapýlabilecek bütün tahliller yapýlmýþ
ama bir þey çýkmamýþ. En
sonunda anlaþýlmýþ ki Temel’in parmaðý kýrýk...
Baþka asker yok mu?
Yeni asker olan Temel’e
komutaný sormuþ:
- “Savaþta siperdesin,
sað taraftan düþman askeri
geldiðini gördün. Peki ne
yaparsýn?” Temel heyecanla cevap verir:
- “Hemen çevirir silahýmý üzerlerine ateþ açarým
komutaným.” Komutan tekrar sormuþ.
- “Peki, karþýdan geliyorsa?”
- “Karþýya ateþ açarým,
komutaným.”
- “Arkadan geliyorsa?”
deyince komutan, Temel
dayanamamýþ:
- “Komutaným, bu ordunun benden baþka askeri
yok mu?”
Temel Karayollarýnda
Temel Karayollarý Müdürlüðünde iþe alýnmýþtýr;
görevi ise yollardaki çizgileri çekmektir. Temel’e bir
kutu boya ve fýrça verilir.
Temel çizgileri çekmeye
baþlar. Bir gün amiri gelir
ve çizelgeye bakar; “1. gün
500 metre, 2. gün 300 metre, 3. gün 150 metre, 4. Gün
100 metre..” “Temel”, der
“her gün gittikçe tembelleþiyorsun galiba?” Temel cevap verir: “Aksine amirum
daha çok çalýþayrum lakin
gün geçtikçe boya kutusundan daha fazla uzaklaþayrum.”
fýkralar
Gazla
Temel bir gün arkadaþý
Dursun’la bir kamyona çok
fazla mal yüklemiþ. Öyleki
kamyonun üstünden yüksekliði 8 metre varmýþ. Derken karþýlarýna bir üst geçit
çýkmýþ. Temel’in gözüne üst
geçitteki bir tabela görünmüþ, tabelada þunlar yazýlýymýþ; “AZAMÝ YÜKSEKLIK 6 METRE”. Temel saðýna soluna baktýktan
sonra Dursun’a dönmüþ ve
þöyle demiþ; “GAZLA
ULA POLIS YOK!”.
Kadýnlar Aslýnda
Ne Diyor?
Kadýnlarýn kullandýðý
bazý kelimelerin bizim için
düz, bildik anlamlarýndan
öte, farklý mesajlarý vardýr.
Bu anlamlarý bilmeyen erkeklerin iþi zordur. Meselâ:
"Ýyi!": Kendisinin haklý
olduðunu, tartýþmayý noktaladýðýný gösterir. Artýk susmalýsýnýz. Haklý olduðunuzu düþünseniz de.
"Beþ dakika": Deðiþken anlamlý bir kelimedir.
O giyiniyor ve siz bekliyorsanýz yarým saat demektir.
Ama siz tv seyrederken sizden bir þey yapmanýzý istediyse ve size beþ dakika
mühlet verdiyse "beþ dakika" gerçekten beþ dakikadýr.
"Hiç!": Bu kelime fýrtýna öncesi sessizliktir ve
alarma geçmenizi gerektirecek "birþey" var demektir.
"Hiç" ile baþlayan tartýþmalar "iyi" ile biter.
"Devam et!": Bu bir
izin deðil, ikazdýr. Aldanýp
da yapmaya devam etmeyin.
Sesli iç geçirme: Bu bir
kelime deðildir, ama bu da
erkekler tarafýndan yanlýþ
anlaþýlýr. Sizin bir aptal olduðunuzu düþünüyordur ve
"seninle niye vakit kaybediyorum ki" demek istiyordur.
"Tamam!": En tehlikeli
kelimelerden biridir. Yaptýðýnýz hatayý size ne zaman
ve ne þekilde ödeteceðini
düþünmek için zamana ihtiyacý var anlamýna gelir.
"Teþekkür ederim!":
Kadýnlar tarafýndan en az
kullanýlan kelimelerden biridir. Bir kadýn size teþekkür ediyorsa, mutlu olup nedenini sormaya kalkmayýn.
Sadece "birþey deðil" deyin
ve hemen odadan sývýþýn...
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
bilgilendirme
Seite 33
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
• Vergi kartlarý (varsa
eþinizin de vergi kartý)
• Banka hesap numaranýz
•
Evlenme/boþanma/ayrýlma tarihi
• Eþinizin ve çocuklarýnýzýn doðum tarihi
• Alýnan hastalýk/iþsizlik/annelik parasýnýn alýnan kurum tarafýndan
belgesi
• Eþlerden biri emeklilik parasý alýyor ise gelen
emeklilik parasýnýn bildirisi
• 18 yaþýndan büyük
çocuklar için okul/meslek
egitimi belgesi ve çocuklarýn gelirleri
• Ìþlem yapýlan yýl içerisinde dünyaya gelen çocuklar için doðum belgesi
• Türkiye`de veya dýþ
ülkelerde olan bütün çocuklar için okul belgesi
gereklidir.
• Faiz / Kar payý gibi
gelirlerin belgeleri (Örneðin Merkez Bankasý)
• Derneklere yapýlan
baðýþlar için baðýþ belgesi
• Araba/Hayat/Kaza/Sigortalarý için belgeler (Bu sigortalar yýllýk
bürüte orantýlý olarak belirlendigi için bürütün
yüksek olduðu durumlarda geçersizdir.)
•
Hastane/gözlük/diþ/ilaç masraflarý cenaze-defin masraflarý,
boþanma masraflarý (bu
“
Bu bir Gençlik Organizasyonu” baþlýðý altýnda bu sefer erkek ekibiyle kalmayan Ibbenbüren
Gençliði, düzenlediði ikinci
programýný kýz ekibinden de
oluþturmuþ olduðu ekip ile
muhteþem bir program sundu.
Ibbenbüren ve çevresinin, ve daha da uzaklardan
gelenlerin katýlým saðladýðý
programda iki gün üst üste
hem kendileri yaþayýp hem
de dinleyenlere yaþatmaya
çalýþtýlar.
Mevlüd Kandili öncesi
Cumartesi günü kýzlar Grubu seyircileri göz yaþýna
boðdu. Kadýnlara özel bir
program hazýrlayan bu ekip
Asým TOZOÐLU
UNUTMAYIN!
[email protected]
masraflar da bürüte ve
çocuk sayýsýna orantýlý
olarak kabul edildiði için,
az miktarlar vergi iadesinde etkili olmamaktadýr)
• Sizde veya aile fertlerinin birisinde bedensel
veya zihinsel özür var ise,
bunun için özürlülük
kimliði veya belgesi
• Íþ yolu uzaklýðý (tek
yön)
- Íþ icabý deðiþik yerlere gitmek zorunda kalýyorsanýz (montaj veya
inþaat iþçiliði gibi) veya
þöför olarak çalýþýyorsanýz iþ yerinizden yýlda
kaç gün ve günde kaç saat çalýþtýðýnýza dair bir
belge (Bescheinigung
über die Einsatzwechseltätigkeit)
- Ìþ icabý evinizde bilgisayar kullanmanýz gerekiyorsa veya bir çalýþma odanýz var ise bunlarýn gerekliliði için iþ yerinizden bir belge ve
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Vergi
iþlemlerinizde
gerekli
bilgi ve
belgeler
bunlarýn masraflarý.
- Ìþ yerinizin size
ulaþmasý gerektiði durumlarda telefon masraflarý
- Mesleðinizde ilerlemek için eðitim alýyorsanýz;
Kurs ücreti, yol masrafý, Kitap ve gerekli
malzemelerin faturalarý
• Oturduðunuz evle ilgili tamiratlarýn iþçilik
masraflarý (bacacý, asansör bakýmý, vs. evin yan
masraflarý hesabýnda bakabilirsiniz)
• Çucuklarýn anaokul
ve kreþ masraflarý
• Birinci dereceden
akrabalara (Anne/ Baba/
Büyükanne/ Büyükbaba/
Kayýnvalide/ Kayýnpeder) yapýlan bakým:
• Bakým yapýlan kiþiler 65 yaþýndan genç iseler sadece -emekli iselerçalýþamayacak
kadar
hasta iseler – 6 yaþýndan
küçük çocuklara baký-
yorlarsa – kabul olmaktadýr. Aksi halde iþ ve iþçi bulma kurumundan iþ
aradýklarýna dair belge
• Bakýma muhtaç kiþiler Türkiye`de yaþýyor
iseler:
- Türkiye`den her þahýs için ayrý ayrý vali veya kaymakamlýktan bakým belgesi
- Havale makbuzlarý
ve bunlarýn bakým yapýlan kiþiler tarafýndan
alýndýðýna dair Türkiye`den gelen ödendi bildirileri
- (Bu belgelerin eksikliðinde bakýmlarýn
vergi dairesi tarafýndan
kabul edilemeyeceðine
dikkat ediniz!)
• Dikkat! Bakým miktarý 2009 yýlý için azami
3.840,- EURO`dur. Fakat
bunda havalelerin yýlýn
içerisinde ilk defa yapýldýðý ay gözönünde bulundurulduðu için, havalelerin
ocak ayýndan itibaren ve en
IGMG Kuzey Ruhr Ibbenbüren
Gençliði Milli Görüþ sözünde durdu
Cahiliyye Döneminden, Fil
Vakasýna, ordan Hz Amine
ile Hz. Abdullahýn Evlenmesine, ordan Hz. Amine
Annemizin Hamilelik Dönemine ve oradan da O Peygamberler Peygamberi Hz.
Muhammed
Mustafa
(s.a.v)’in doðumuna kadar
tek tek, an ve an göz yaþlarýyla anlattýlar.
Misafir Hatip olarak çaðýrdýklarý Hoca Haným ile
kalmayýp, Kur’an ziyafeti
ve minik ilahi grubu ile gecelerini süslediler.
Programýn temelini hazýrlayan ve baþarýlara imza
atan erkek ekip, ayný programý salonda erkek ve kadýn
tüm dinleyicilerine sundu.
Konuþmacý
olarak
IGMG Kuzey Ruhr Bölge
idarecilerini ve Hatip olarak
Eðitim Koordinatörü Zeki
Þeker Hoca ile erkek ekibi
böylece gecelerini yine ilahi
33
fazla 3 ay aralýklarla yapýlmýþ olmasý gerekmektedir.
Örneðin ilk havale Haziran
ayýnda yapýlmýþsa kiþi baþýna sadece 1.920.- EUR
kabul edilmektedir.
• Bakýma muhtaç
kiþiler Almanya`da
yaþýyor iseler:
- Kendilerinin yardým
aldýklarýna dair bir beyan
(Bu formu bizden temin
edebilirsiniz.)
- Varsa buradaki gelirlerinin belgeleri (Hastalýk-Ìþsizlik-Emeklilik parasý belgesi vs.)
- Havaleler (Ayný evde yaþýyor iseniz havale
gereksizdir.)
- Gelirler göz önünde
bulundurularak bu kiþilere yýllýk 7.680.-EUR`ya
kadar bakým yapmak
mümkündür.
- Almanya`da yaþayan ve 21 yaþýný doldurmuþ olan çocuklarýnýz
varsa, bu çocuklara çocuk parasý alýnmamýþsa
ve bu çocuklarýn gelirleri
yoksa veya çok düþükse
bu zaman içerisinde de
geçimini siz temin etmiþseniz, bakým gösterebilirsiniz.
• BaðKur veya SSK`ya
ödenen sigorta pirimleri
• Yurtdýþýndan alýnan
emekli gelirleri
Diðer sorularýnýzda size
her zaman yardýmcý olmaya hazýrýz.
grubu ve Kur’an ziyafeti eþliðiyle tatlandýrdýlar.
“Benim ejdadým 12 yaþýndaki Fatihi nasýl Padiþah
kýlýp ordu emanet ediyorsa,
bizler de bu gençlerimize
güvendikçe, böyle baþarýlara imza atacaklar“ diye vurgulayan IGMG Kuzey Ruhr
Ibbenbüren Þube baþkaný
Abdul Kadir Toptaþ, gençlere daha çok güven verip motivelendirdi.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
34
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Prof. Dr. M. Emin AY
H
ayat standardýnýn
yükselmiþ olmasý
maalesef beklenen
mutluluðu ve huzuru saðlayamadý insanlýk için… Bilim ve teknolojinin baþ döndürücü bir hýzla geliþmesi,
insanýn pek çok alanda iþini
kolaylaþtýrýrken bir taraftan
da onu yalnýzlaþmaya ve
içine kapanýk bir hale gelmeye itiverdi yavaþ yavaþ…
Artýk çocuklar dýþarýda
arkadaþlarýyla oyun oynamak yerine bilgisayar baþýnda “sanal” denilen ortamda hayal mahsulü oyunlarla neredeyse tüm vaktini
“oyunda oynaþta” geçirmeye aday bir þekilde yetiþiyorlar maalesef… Dahasý,
kendilerine saðlanan özel
oda, özel eþya lüksü bile
onlarý mutlu etmeye yetmiyor, aksine tatminsizlikleri
bir anlamda mutsuz ve huzursuz kýlmaya baþlýyor. Ne
dersiniz? Erken yaþlarda
baþlanan kötü alýþkanlýklar,
sebepsiz yere intiharlar, bir
baþka insana, canlýya ya da
eþyalara verilen zararlar,
maneviyat boþluðundan deðil de baþka nereden ortaya
çýkýyor?
Deðerli okuyucum,
Ýnsanoðlu orta þartlarýn
varlýðýdýr. Uç noktalar onu
mutlu etmez, huzursuzlaþtýrýr. Medeniyetin, yeryüzünde aþýrý soðuk ve sýcaðýn
hüküm sürdüðü kutuplar ve
diðer mekânlarda deðil ortalama þartlarýn mevcut olduðu coðrafyalarda geliþmesi bile insan için her þeyin ölçülü olmasý gereðinin
ortaya koyar. Ve insan ruhu
ancak maneviyat ile huzur
bulur, tatmine erer. Onun
yokluðu ise hiçbir þeyin
varlýðýyla telafi edilemez.
Bugün artýk neredeyse tüm
sosyal bilimciler, insan eðitimi için ahlak ve maneviyatýn vazgeçilmez olduðunda hemfikirdirler. Ayrýca
onlar bu eðitimin ne kadar
erken yaþlarda baþlanýrsa o
denli yararlý olacaðý düþüncesindedirler. Bu baðlamda,
ailenin söz konusu eðitimde
en önemli görevi üstlenmesi
gerektiðini söyleyerek bunun nasýl ve ne þekilde gerçekleþtirilmesini aþaðýdaki
satýrlarda bulabileceðini
ifade etmek istiyoruz.
Seite 34
Ailenin Önemine Dair
Birkaç Söz…
Kýymetli okuyucum,
Ailenin çocuk için ne derece önemli olduðu, yapýlan
araþtýrmalar sonucunda ortaya konulan ve herkesin
kabul ettiði bir gerçektir.
Bebeklik çaðýndan itibaren
çocukluk yýllarýnýn da bu
kurum içinde geçirilmesi,
aileye ayrý bir önem kazandýrmaktadýr. Çünkü çocukluk yýllarý, karakterin, tutum ve davranýþlarýn þekil
kazandýðý bir dönemdir. Dolayýsýyla, bu yýllarda çocuða verilecek eðitim tarzýnýn,
onun üzerinde hayatý boyunca etkili olacaðýný söyleyebiliriz.
Çocukluk dönemi böylesine bir önem taþýdýðý için,
bu yýllarda verilen maneviyat eðitimi de, kiþiyi hayatý
boyunca etkilemekte, onun
duygu ve düþüncelerine, tutum ve davranýþlarýna yön
vermektedir. Din ve ahlak
eðitimi almýþ kiþilerin eþya
ve olaylara bakýþlarýndaki
farklýlýk, kendisini hemen
hissettirmektedir. Çünkü
iman duygusunun insana
saðladýðý güven ve manevî
huzur, deðiþen ve aðýrlaþan
hayat þartlarýnda, fertler
için bir sýðýnak vazifesi görmekte, kavuþulan maddi
imkânlarýn onu þýmartmasýna engel olmaktadýr.
Ýnsanoðlunu, mensubu
bulunduðu toplumun dinine
yönelten, ona kültürel ve
terbiyevî anlamda büyük
oranda tesir eden aile müessesesi, din ve ahlak eðitiminde ayrý bir önem taþýmaktadýr.
“Aðaç yaþken eðilir”
atasözü, yerinde ve zamanýnda yapýlmasý gereken
eðitimin önemini dile getirmektedir. Çünkü, bir eði-
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Çocuklarýmýzýn
Maneviyat
Eðitiminde
Ailenin
Önemi
timcinin ifadesiyle, “bir boya ile ilk defa boyanmýþ bir
yün, boyanýn rengini öyle
saðlam bir tarzda emer ve
alýr ki; onu artýk ikinci defa
bir baþka renge boyamak
kolay olmaz. Bir yaþ aðaç
bükülerek kolayca çember
haline getirilebilir; fakat kuruduktan sonra bu çemberi
düzeltmek ve aðacý eski haline getirmek istersek kýrýlýr.
Týpký bunu gibi, ilk izlenimler insan ruhunda öyle
saðlam, kuvvetli ve derin
tesirler býrakýr ki, onlarý beyinden söküp atmak âdeta
imkânsýzlaþýr.”
Çocuk eðitiminde ailenin bu denli önemli oluþuna, gerek Kur’ân-ý Kerim’de gerekse Hz. Peygamber (sav)’in hadislerinde çeþitli vesilelerle dikkat
çekilmektedir. Meselâ bazý
ayetlerde þöyle buyrulmaktadýr: “Ey müminler! Yakýtý insanlar ve taþlar olan
cehennem ateþinden kendinizi ve ailenizi koruyunuz...” “Ey Peygamber! Ailene namaz kýlmalarýný emret; ve sen de bunda devamlý, sebatlý ol.”
Hz. Peygamber (sav)’in
çocuklarýn eðitimleriyle ilgili hadisleri de dikkat çekicidir. Nitekim bir hadisinde
þöyle buyurmaktadýr: “Çocuða güzel bir isim verilmesi ve güzelce terbiye edilmesi, onun anne babasý
üzerindeki haklarýndan biridir.”
Ýmam Gazâlî ise, ünlü
eseri Ýhyâ’da þöyle demektedir:
“Çocuk ana babasýnýn
yanýnda bir emanettir. Onun
her türlü þekli almaya hazýr,
temiz ve boþ kalbi de âdeta
bir cevherdir. O her türlü
nakþa müsait olduðu gibi,
meylettirildiði her þeyi al-
maya da kabiliyetlidir. Eðer
çocuk iyiliklere yöneltilirse,
hayýr üzere büyür, dünya ve
ahirette mesut olur.” Ýlk yýllarda alýnan din eðitiminin
çocuk üzerinde olumlu tesirler býraktýðý bugün artýk
bilinen bir gerçektir. Yeri
gelmiþken, burada Mehmet
Kaplan’ýn bir hatýrasýndan
bahsetmek yararlý olacaktýr.
Yazar, bir eserinde, askerlik
yýllarýnda talim yaparlarken
lise ve üniversite mezunu
gençlerin, sahipsiz bahçelere sorumsuzca ve sürüler
halinde hücum edip, haram
malý güle kapýþa yediklerinden söz ederek, þöyle devam etmektedir: “…O zaman, bize çocukluðumuzda
telkin edilen “haram mala
el uzatmama” düsturunun
ulviyet ve derinliðini hissettim ve anladým ki, lâik terbiye asla insanlara, câhil
Müslüman ailenin vermiþ
olduðu ahlâk terbiyesini veremiyor.”
Genel kanaate göre, çocuklarýn çevrelerinden bu
derece etkilenmeleri, zihnî
yapýlarýnýn kendilerine verilen her þeyi kabullenmeye
gayet elveriþli olduðundandýr. Çünkü çocukta büyük
bir uyum gücü vardýr. Bu
özellik ise, onda göze ilk
çarpan ve doðumundan olgunluk çaðýna kadar çocuðun ruhuna hâkim olan bir
durumdur.
Ýþte bu uyum gücünün,
iyi bir þekilde yönlendirilerek, din eðitiminin ilk çocukluk yýllarýnda en mükemmel þekliyle verilmesine çalýþýlmalýdýr. Zira 10-12
yaþlarýna kadar olan dönemde, din ve ahlâk deðerlerinin büyük bir kýsmý, çocuk tarafýndan özümsenmektedir. O halde, din eðitimi ve öðretiminin bu dö-
dosya
nem içinde, büyük ölçüde
tamamlanmasý gerekmektedir.
Oysa ülkemizde eðitim
adýna her þey okuldan beklenmekte ve çocuðun din
eðitimi de okula býrakýlmaktadýr. Okullardaki din
eðitiminin yetersizliði yanýnda, çocuðun Din Kültürü
ve Ahlak Bilgisi dersiyle
ancak 10-11 yaþlarýnda karþýlaþmasý, din eðitimi ve
öðretiminde ortaya olumsuz bir tablo çýkarmaktadýr.
Bu nedenle, okul öncesi dönem anne babalar tarafýndan
önemsenmeli ve çocuðun
karakterinin önemli bir kýsmýnýn oluþtuðu bu dönemde
din eðitimi ve öðretiminde
belirli bir mesafe alýnmalýdýr.
Çocukluk çaðýnýn ilk
yýllarýnda, anne baba tarafýndan yerine getirilmesi
gereken bu faaliyetin hangi
yaþlardan itibaren baþlamasý konusunda kesin bir sýnýr
yoktur. Ancak Hz. Peygamber (sav)’in “fýtrat” konusuyla ilgili hadislerinden birinde “Çocuðun bu (fýtrat)
hali konuþma zamanýna kadar devam eder. Sonra, artýk
ebeveyni onu Yahudi, Hýristiyan veya Mecûsileþtirir” ifadesini hatýrlamamýz,
konuþmaya baþlamasýyla
birlikte çocuðun din eðitimine de baþlamanýn önemini ortaya koyacaktýr. Nitekim Hz. Peygamber'in, konuþmaya baþlayan çocuklara birtakým dinî nitelikli
cümleler ve ayetler ezberlettiðine dair kayýtlar da
vardýr.
Bu baðlamda, çocuklarýn konuþmaya baþladýklarý
çaðdan itibaren, din eðitimlerine baþlanabileceðini ifade edebiliriz. Nitekim gerek
öðretmenler ve gerekse öðrencilerin, üzerinde birleþtikleri 3-4 yaþlarý da, hem
Hz. Peygamber'in sünnetine, hem de pedagojik realitelere uygundur.
O halde, bu yaþlardan
itibaren ölçülü, düzenli ve
kararlý bir þekilde din eðitimine baþlanabilir. Bunun
ayný zamanda çocuk için oldukça gerekli bir konu olduðunu ve anne babalarýn
bu görevi ihmal etmemeleri
gerektiðini söylemeliyiz.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
dosya
A
þim Örnekleri (LCN) çalýþmasý ile kentlerin iyi örneklerinin yaygýnlaþtýrýlmasý
ve bir dizi sorunun üstesinden gelinmesi amacýyla hazýrlanmýþ bulunuyor. LCN,
FRA, Bölgeler Komitesi ve
Aarhus (DK), Antwerp
(BE), Bradford (UK), Genk
(BE), Mannheim (DE),
Nantes (FR), Sheffield
(UK), Rotterdam (NL) ve
Turin (I) kentlerinden temsilcileri bir araya getirerek,
ýrkçýlýk ve ayrýmcýlýðýn yaný sýra, Müslüman topluluklara has özel konularýn
ele alýnmasýnda, siyasal diyaloðu ve yerel idarelerin
toplumsal uyum için yaptýðý çalýþmalarda, topluluk
temsilcileri ile karþýlýklý
görüþ alýþ veriþinin nasýl
saðlanacaðýna dair örnekler
sunuyor.
Ayrýca, LCN’nin çalýþmalarý, yerel düzeyde Müslüman topluluklara yönelik
eþitlik ve hoþgörünün teþvik edilmesini amaçlayan
uygulamadaki tedbirleri
araþtýran ve Kasým 2001’de
Ýslami Topluluklarýn Beþ
Avrupa Kentindeki Durumu raporunun yayýmlanmasýyla sonuçlanan, Avrupa Irkçýlýk ve Yabancý Düþ-
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
Bedrettin KESKIN
vrupa Birliði Temel Haklar Ajansý,
birlik ülkelerinde
yaþayan Müslümanlarýn
yerel düzeyde toplumsal
uyumu ve gerekli ihtiyaçlarýnýn giderilmesine yönelik
bir rapor hazýrladý. Raporda, Avrupa ülkelerine gelmekte olan göçmenlerle,
ýrkçýlýk, yabancý ve Ýslam
düþmanlýðýnýn yakýndan
iliþkili olduðu, göçvar olduðu sürece de bu sorunlarýn devam edeceði belirtiliyor. Özellikle Müslümanlar söz konusu olduðunda
ýrkçýlýðýn daha da belirginleþtiði belirtilen raporda,
Müslüman topluluklara ve
genelde diðer tüm göçmenlere karþý yerel toplumun
da bakýþ açýsýnýn deðiþmesinin, sorunlarý en aza indireceði ve uygulamalarýn
amacýna ulaþmasýný çabuklaþtýracaðý belirtiliyor.
Rapor; Avrupa Birliði’nin Temel Haklar Ajansý’nýn (FRA)1, Yerel Giri-
Seite 35
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
“Müslümanlarýn
topluma
entegrasyonu”
[email protected]
manlýðýný
Ýzleme
Merkezi’nin (EUMC)
önceki bir çalýþmasýný
izliyor.
Irkçýlýkla mücadele ve yabancý düþmanlýðý, Müslüman ve diðer topluluklarýn Avrupa’ya doðru göçü
ile doðrudan ilgilidir.
Diðer birçok unsurun
yanýnda yabancý düþmanlýðý ve ýrkçýlýk da
bir yandan göçle beslenmekte, göçle Avrupa’ya gelen nüfusun
en ciddî karþýlaþtýðý sorunlarýn baþýnda ýrkçýlýk geliyor. Dolayýsýyla çalýþmalarýn çoðu da, toplumsal entegrasyona odaklanýyor.
Entegrasyon gerçekleþmeden hem göçmenler, hem
de, “yerliler”, toplumsal
barýþ içinde olamaz. Dolayýsýyla, bireysel ve toplumsal geliþme/kalkýnma gerçekleþemez. Göç, bundan
dolayý günümüzde, Avrupa
Birliði üyesi ülkelerde
ciddî anlamda tartýþma konusu oluyor. Özellikle
Müslüman unsurlar söz konusu olduðunda, konu,
üzerinde daha büyük bir
ciddiyetle eðilmeyi zorunlu
kýlýyor. Bu durum, göç olayýnýn insanlýðýn kendisi kadar eski olmasýnýn yanýnda,
göçün insan hayatýnýn hemen hemen tüm unsurlarýný
etkilemesi nedeniyle de
böyledir. Müslüman toplum, Avrupa ülkelerinde
hem nitelik hem de nicelik
olarak geniþleyip büyüyor.
Bundan dolayý, yakýn gelecekte göç ve Müslümanlýk
iliþkisinin daha fazla araþtýrmaya konu olmasý kaçýnýlmaz görülüyor.
Bu yazýmýzda, Müslüman toplumlar üzerinde
yapýlan yukarýda bahse konu olan rapor hakkýnda
“genel ve özet” bir deðer-
lendirme yapacaðýz. Deðerlendirmemizle, raporun
daha iyi/kaliteli ve katýlýmcý bir þekilde ortaya konulma imkâný araþtýrýlacak,
yalnýzca raporun eksikliklerinin ortaya konulmasý
deðil, alternatif yaklaþým
arayýþýna katký saðlanmasýný da hedefliyoruz. Ayrýca,
deðerlendirmeler, yol göstericilik yaklaþýmý içinde
ve iyi niyetle yapýlýrsa, çalýþmalara/rapora sayýsýz
katký ve fayda saðlanacak,
ayný þekilde bu tarz deðerlendirmelerle raporun katýlýmcýlýk imkâný araþtýrýlmýþ
olacaktýr.
Avrupa Birliði Temel
Haklar Ajans’ýnýn yerel düzeyin önemine vurgu yapan, Müslüman topluluklarýn karþýlaþtýklarý sorunlar,
bu topluluklarýn sosyal entegrasyonlarý ve yalýtýmlarý/yabancýlaþmalarý temelinde yaklaþýlarak oluþturduðu yerel giriþim örnekleri bu metne konu olmuþ bulunuyor. Ayrýca raporda,
sadece Müslüman topluluklarýn konu edilmesi,
Müslümanlar üzerinde özel
bir dikkat ve spesifik bir
dizi politika gerektirmediði
ifade edilmiþ olup, sadece
Müslüman topluluklarýn
daha geniþ kapsamlý bütünleþme, eþitlik, sosyal uyum
gereksinimlerinin olduðu
ifade edililiyor.
Çalýþma yapýlýrken, tüm çabalara
raðmen, güven ortamýna ihtiyaç olduðu
belirtilerek, önyargýlarýn varlýðý yanýnda,
etnik ve dinî ayrýmcýlýðýn da birlikte var
olduklarý beyan ediliyor. Bu amaçla, yerel
makamlarýn hesap
verebilirliði, istihdamý arttýrma, eðitim ile
ilgili politika seçenekleri, diyalog, katýlým ve uygulama politikalarýnýn izlenmesi þeklinde
ifade bulan politika araçlarýndan bahsediliyor. Bu
amaçla; ölçülebilir hedefler, net zaman çizelgeleri,
sorumluk
paylaþýmýnýn
önemi ve uygulamalarýn izlenmesi, deðerlendirilmesi
ve iyi uygulamalarýn örneklik teþkil etmesi üzerinde
duruluyor. Raporda, daha
çok deðiþik birçok kentin
farklý topluluklarý ve bireyleri açýsýndan iyi uygulama
örnekleri iþleniyor. Müslüman topluluklarýn tek düze
bir mantýkla deðerlendirilmesinden kaçýnýlmasý, raporun olumlu bir yönü.
Müslüman topluluklarýn,
Ýslami köklerine raðmen,
çok çeþitli ve deðiþken özelikler arz ettiði bir gerçektir. Bu anlamda “çeþitlilik
içinde çeþitlilik” ilkesinin
benimsenmesi son derece
isabetli olmuþ durumda.
Esas sorun, bu gerçeðin
ifadesinden ziyade, bu ilkenin nasýl uygulamaya geçirileceði sorunudur. Yine,
yerel birimlerin, Müslüman topluluklarýn sosyal
bütünleþmesi ilkesi yerine,
bu birimlerin kent sakinlerinin ihtiyaçlarýna odaklanmasý ve hizmet odaklý yaklaþýmlarý, gerçekçi ve ileri
bir aþamayý ifade ediyor.
35
Rapor, günümüzde toplumsal uyumun olmasý için
gerekli olan kavramlar ve
ilkeler temelinde hazýrlanmýþ, kýsa ve özlü bir rapor
olmakla birlikte, içeriðinin
raporun baþlýðý olan “Müslüman Toplumlarýn Ýhtiyaçlarýnýn Ele Alýnmasý”
yaklaþýmý ile tam uyumlu
olduðunu ifade etmek çok
da kolay deðil. Çalýþmada,
Müslüman topluluklarýn
ihtiyaçlarýnýn ne olduðu ve
bu ihtiyaçlarýn tam olarak
hangi kiþi, kurum ya da kuruluþ/lar tarafýndan tespit
edildiði açýk deðil. Bu durum, daha çok ajansýn kendi yaklaþýmlarý eksenli ifadelendiriliyor.
Raporun hazýrlanmasýnda, Müslüman gruplarýn
temsilcilerinin katkýlarýnýn
alýnmasý ve katýlýmlarýnýn
saðlanmasý, çalýþmada da
bahse konu olan temsil ve
katýlma eksikliðini gidermeye yardýmcý olabilirdi.
Hizmet sunanlarýn, hizmet
alanlarla otaklýk kurmasý
çalýþmalarýn amacýna hizmet etmesi için gereklidir.
Demokratik temsil sistemini, sorunlu bir duruma sokan temsil edilmeme, bu
gruplarýn çalýþmaya doðrudan katýlýmlarý ile bertaraf
edilebilirdi. Bu yönü ile
Müslüman topluluklara
raðmen ve Müslüman topluluklarýnýn kendi temsilcilerinin katkýsý olmadan,
“dýþarýdan” ve “yabancý”larla yapýlan çalýþmalarýn bu kesimi temsil etmesi
beklenemez. Yetersiz temsil iliþkisi de sürdürülebilir
görünmüyor.
Raporda, topluluklarýn
farklý deneyimlerinin tek
tipçi model oluþturabilme
kaygýsý, metinde çalýþmalarýn net, ölçülebilir ve belli
standartlara ulaþmasýný engelliyor. Dolayýsýyla, oluþturulacak standardýn gerekliliði, uygulamalar açýsýndan da zorunludur. Muðlâk
ifade ve uygulamalar, iyi
örneklerin alýnmasýný zorlaþtýrýr. Her kentin sosyal
yapý ve oluþumunun farklý
olmasý, farklý politikalarýnýn uygulanmasýný zorunlu
kýlarken, diðer yandan, belli ilke ve standartlar çerçe-
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 36
36
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
vesinde yapýlacak uygulamalarýn da varlýðýný anlamsýz/geçersiz kýlabilme riskine sahiptir.
Yine raporda, hizmet ve
çalýþmalar, daha çok sivil
toplum merkezli ele alýnýyor. Oysa sivil toplumun,
toplumsal katýlýmda ve politika uygulamalarýnda önemi yadsýnmamakla birlikte,
yerel kamusal sorumluluklarýn da gözden kaçýrýlmamasý þarttýr. Raporda, demokratik katýlýmýn saðlanmasý için yerel kamusal birimlere düþen belli sorumluluk ve zorunluluklarýn
ifade edilmesi gerekirdi.
Çünkü, kamu desteði olmadan sivil toplumun sosyal
entegrasyonu, ya da, beklenen kamusal/toplumsal hizmetleri tek baþlarýna saðlamada, bu birimlerin baþarýlý olmasý beklenmemeli.
Avrupa kentlerinin bir
kýsmýnda belirtilen iyi örnekler, daha çok teorik düzlemde ifade ediliyorr. Oysa, yapýlan hizmetler ve kurulan ortaklýklar, uygulama
sonuçlarý ile izlenebilmiþ
olsaydý, raporda bahse konu olan hizmetlerin performanslarý daha iyi görülmüþ
olurdu. Bunun yanýnda,
kentsel hizmetler, diðer
kentlere model olurken, diðer yandan bu hizmetlerin
ve kentlerin performans öl-
çümlerinin yapýlmasý ile,
uygulama örneklerinin daha iyi ele alýnmasý ve deðerlendirilmesi saðlanmýþ
olurdu. Aksi takdirde, performansý yapýlmadan ortaya konulan çalýþmanýn yaygýnlaþtýrýlmasý daha iyi bir
örneðin ortaya çýkmasýný
engelleyebilir. Modeli bir
bütün olarak almak yerine,
modeli daha iyi iþleyen
yönleri ile deðerlendirmek,
hizmetlerde gerçek amaca
ulaþmayý zorlaþtýrýr. Bunundan dolayý, hizmetlerin
iyi bir performans çalýþmasý ile deðerlendirilmesi gerekir. Performans deðerlendirilmesi ile yerel birimlerden vatandaþlara kadar,
tüm katýlýmcýlarýn memnuniyet derecelerinin irdelenmesi saðlanabilir. Bu aþamada iyi bir örnek modelinin ortaya konulma kriterleri açýk ve þeffaf bir þekilde belirlenmiþ olur. Diðer
yerel birimlere, iyi örnek
oluþturmasý ve raporun iyi
bir yol göstermesi için, çalýþmanýn kapsamlý yapýlmasý gerekirdi. Zira raporda, kentlerin iyi örnekleri
kýsa ve basit bir þekilde ifade ediliyor.
Raporun avantajlý yönleri kadar, dezavantajlý
yönleri, zayýf ve güçlü yönleri de birlikte deðerlendirilmelidir. Ayrýca raporla,
D
Arþiv Binasý’nýn enkazýnýn kaldýrma çalýþmalarýyla ilgili olarak, Faslý Khalil G.
(23) ile Alman Kevin
K.’nýn (17) binanýn altýnda kaldýklarýný, bir
cesedin toprak altýndan çýkarýldýðýný, arama çalýþmalarýný çok
dikkatli bir þekilde
sürdürdüklerini belirterek, en kýsa sürede
ikinci kiþiye de ulaþmayý
umduklarýný
söylediler.
DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi Arslan da
konuþmasýnda, olaydan büyük üzüntü
duyduklarýný
ifade
ederek, “Ýki masum
insanýn enkaz altýnda
kalmasý, üzütümüzü
bir kat daha artýrdý.
Bizden yardým istenmesi durumunda, Teþkilat olarak her türlü
yardýma hazýrýz.
Bu elim olayda
hayatlarýný kaybeden insanlarýmýzýn ailelerine
baþsaðlýðý diliyorum” dedi.
dosya
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
iyi uygulamalar yanýnda,
uygulamalardaki olumsuzluklarýn belirlenmesi, hem
otokontrolü saðlar hem de,
bize, verimli olmayan örneklerin uygulanýp tekrar
tecrübe edilmesini engelleyen potansiyeli verir. Bu
yolla kaynak ve zaman israfý önlenmiþ olur. Bu,
hem, iyi uygulamalar sürdürülürken ortaya çýkan
olumsuzlularý gün yüzüne
çýkarma, hem de, diðer
olumsuzluk oluþturacak örneklerin ifade edilmesi açýsýndan ortaya konulmasý
gereken durumdur. Aksi
takdirde iyi uygulama ile
kötü uygulama arasýnda bir
sýnýr çizilmemiþ olur. Baþarýlý olamayan uygulamalarýn baþarý olanlarýn yanýnda, birlikte teþhir edilmesi
baþarýlý uygulamalarýn da
önünü açacaktýr.
Dolayýsýyla, Müslüman
toplumlarýn ihtiyaçlarý kendileri dýþýnda baþka kiþi ya
da örgütlerle tespit edilmesi, yerel topluluklarýn ihtiyaçlarýnýn tam olarak ortaya çýkmasýný perdeleme ihtimaline sahiptir. Bu anlamda, yerel kuruluþlarýn
ve yerelde meskûn bireylerin /STK’larýn/ yerel topluluklarýn görüþlerinin alýnmasý yerel ihtiyaçlarýn gerçekçi bir þekilde ortaya konulmasý ve bu amaçlý poli-
Arslan; “Her Türlü Yardýma Hazýrýz”
ÝTÝB Genel
Baþkaný Sadi
Arslan, DÝTÝB Genel Müdür V.
Mehmet Yýldýrým ve
Basýn, Yayýn ve Halkla Ýliþkiler Müdürü
Ekrem Ceþen ile birlikte, Severin Str. 222228, 50676 Köln adresinde bulunan ve
03.03.2009 Salý günü
Saat 13.55’de bilinmeyen bir nedenle
çöken Arþiv Binasýna giderek, yetkililerinden bilgi aldý.
Ýtfaiye yetkilileri, 1971 tarihinde
hizmete açýlan ve
içerisinde yaklaþýk
65 bin eþsiz tarihi
eserin bulunduðu
hayat
tikalarýn da doðru bir þekilde belirlenip uygulanmasý
açýsýndan zorunluluk arz
ediyor. Doðal olarak, raporun hazýrlanmasýnda Müslüman topluluk temsilcilerinin de yer almasý, bahse
konu olan sorunlarýn aþýlmasý için gereklidir. Bu anlamý ile de, yerel birimlerin
kentsel uygulamalarýnýn iyi
örnekleri ile ifade bulmasý,
“rol model” ve iyi örneðin
yaygýnlaþtýrýlmasý gibi, ilke
ve amaçlara hizmet edebilme imkanýna sahiptir. Bu
hizmet alanlarýnýn tespit ve
uygulama þeklinin nasýl
olacaðý, ya da, nasýl algýlandýðý ile ilgili, özellikle
Müslüman topluluklarýn
temsilcileri konumunda
olan sivil toplumla paylaþacaðý hizmet alanlarýnýn
ve ortaklýk derecesinin tespit edilmesi daha uygun
olurdu. Bu amaca hizmet
eden anlayýþla, sorunun yerelinde ve kaynaðýnda tespit edilme imkâný elde edilmiþ olur. Dolayýsýyla sorun
bu yolla hem gerçekçi tespit edilebilir hem de sorunun çözümü kolaylaþýr.
Sonuç olarak; özelde
Müslüman topluluklara genelde diðer tüm göçmenlere bakýþ açýsýnýn deðiþmesi,
sorunlarý en aza indirecek
ve uygulamalarýn amacýna
ulaþmasýný çabuklaþtýra-
caktýr. Artýk, Müslüman
topluluklarýn yabancý deðil, yerli; göçmen deðil,
yerleþik; kiracý deðil, sahip
olduðu gerçeðinden hareket edilmesi, sorun alanlarýnýn birçoðunun ortadan
kalkmasýna hizmet edecektir. Bu da, temel olarak bakýþ açýsýnýn deðiþmesi ve
Müslüman topluluklara
yaklaþýmýn insanî temele
doðru evrilmesi ile mümkündür. Bu konuda en fazla
görev ve sorumluluk en
baþta kamu görevlilerine
düþmektedir. Müslüman
topluluklar da bu konuda
gerekli çabaya katýlýmý
saðlamada tereddüt göstermeyecektir.
1 Avrupa Birliði Temel Haklar
Ajansý (FRA), Avrupa Birliði’nin
15 Þubat 2007 tarih ve 168/2007
numaralý Konsey Tüzüðüyle (AT)
kurulmuþ bir organýdýr. Merkezi
Viyana’da olup, Avrupa Irkçýlýk ve
Yabancý Düþmanlýðýný Ýzleme
Merkezi’ne (EUMC) dayalý olarak
yapýlandýrýlmaktadýr. FRA görevlerini baðýmsýz olarak yürütmektedir. Avrupa Konseyi baþta olmak
üzere, diðer ulusal ve uluslararasý
kuruluþ ve örgütlerle iþbirliði yapmaktadýr. A,jansýn görevi daha çok
topluluk üyesi ülkelere topluluk
hukukunun uygulanmasýnda rapor
hazýrlamak ve tavsiye niteliðinde
çalýþma yapmaktýr. Rapor hazýrlayarak, bilgi toplayarak ve verileri
analiz ederek, sivil aðlarla ortaklýklar kurarak temel haklara yardýmcý olunmakta ve uzmanlýk saðlamaktadýr. Tematik çalýþmalarý ise
ýrkçýlýkla ve yabancý düþmanlýðýyla
mücadeledir.
Türk-Alman Saðlýk Vakfý’ndan DÝTÝB’e Ziyaret
G
iessen’de faaliyet
gösteren TürkAlman
Saðlýk
Vakfý (TDG) Genel Müdürü Ayla Gediz ve Sosyolog Ömer Aydýn, DÝTÝB Genel Baþkaný Sadi
Arslan’ý makamýnda ziyaret ettiler.
Genel Müdürü Ayla
Gediz ziyarette yaptýðý
konuþmasýnda, baþkanlýðýný Doç. Dr. Yaþar Bilgin’in yaptýðý Türk-Alman Saðlýk Vakfý
(TDG)’nýn, Almanya'daki Türklerin
saðlýk sorunlarýný inceleyen ve ihtiyaç
duyulmasý halinde
kendilerine yardýmcý
olan bir kuruluþ olduðunu belirterek:
“Ýnsanlarýn saðlýðý,
bizi onlarla birleþti-
ren en büyük unsur. Hem
saðlýk konusunda bilgi
veriyoruz, hem de vatandaþlarýmýzla bir araya
gelmiþ oluyoruz. Saðlýklý
olabilmek için bilgili olmak gerekir. Bizler bu sayede insanlara gerekli bilgiyi aktarmayý hedefliyoruz. Vakf’ýn esas hedefi,
özellikle Almanya'da yaþayan Türk göçmenlerin
saðlýk sorunlarýný araþtýr-
mak ve tedavilerinin yapýlmasýný saðlamaktýr”
dedi.
Türk-Alman Saðlýk
Vakfý (TDG)’ný yakinen
tanýdýðýný belirten DÝTÝB
Genel Baþkaný Sadi Arslan da konuþmasýnda:
“Türk-Alman Saðlýk Vakfý, saðlýk konusunda insanlarýmýzý hem doðru
bilgilendirmede, hem de
onlarý doðru adreslere
yönlendirmede
büyük
hizmetler vermektedir.
Vatandaþlarýmýzý
bilgilendirme konusunda yaptýðýnýz çalýþmalarýnýzdan dolayý, baþta Doç. Dr.
Yaþar Bilgin olmak
üzere bütün vakýf
çalýþanlarýna baþarýlar diliyorum” dedi.
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
özel köþe
nce RABB’bimize hamdolsun bugünlere þükür diyerek yeni bir yazýda yeniden sizlerle buluþurken
sizlere selamün aleyküm
dostlar diyerek Peygamber efendimize salat ve
selam olsun diyorum.
DEDEMÝN FIRÇASI
Dedemin gençlik yýllarý babaannem de dedemi
çok sever yanýndan ayrýlmazmýþ. Yine birgün dedem ayakkabý boyarken
babaannem de dedemin
yanýnda oturuyormuþ. Karaman’da kendini dayý
zanneden bir de polis varmýþ. Bu polis dedeme
ayakkabýsýný boyatmak
için gitmiþ ve polis ayaðýný boya sandýðýnýn üstüne
koyuyor ve dedeme:
—Boya ulan ayakkabýyý diyor. Dedem seslenmiyor ve ayakkabýlarý boyamaya baþlýyor. Tabi tam
ayakkabýyý boyamýþ yine
dedeme:
—Þuralarý unutmuþsun
oralarý da boya ulan para
veriyoruz deyince.
Dedemin keli atýyor
ve:
—Ulan senin ayakkabýnýn da senin de yetti
ulan ben senden mi öðreneceðim ayakkabý boyamasýný. 30 senelik ayakkabý boyacýsýyým der ve fýrçayý polisin kafasýna geçirir. Babaannem de polisin
ceketinin
düðmelerini
aþaðýya kadar indirir. Dedemi apar, topar karakola
götürürler ama savcý dedemi sevdiði için ve polisin ne mal olduðunu bildiði için dedeme:
—Hâlla bak dikkat et
bana her zaman güvenme
haydi git der.
Dedem de:
—Efendim hatun yanýmda olmasaydý belki
böyle olmazdý ama öyle
olunca erkeklik gururumu
yatýþtýramadým. Malumunuz bir serçe bile Sultan
Süleymaný tanýmamýþ der
ve böylece hapsi boylamaktan kurtulur.
ÝKÝ AYLIK NÝKAH
Türkiye’de zamanýn
Seite 37
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
M. Salih AYDIN
Ö
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
Hacarabýn
Serüvenleri
[email protected]
birinde bir adam varmýþ.
Hem hoca takýlýr hem medeni. Anlayacaðýnýz araziye göre vites nabza göre
þerbet verirmiþ. Her kesimden arkadaþý ve tanýdýðý varmýþ.
Mahallede bir nikâh iþi
varmýþ, demiþler ki:
—Ya çaðýralým filaný o
da halleder hoca çaðýrmaya gerek yok. Adamý çaðýrmýþlar adam gelmiþ
bunlarýn nikâh iþini halletmiþ. Onlar da adama bakým yapmýþlar adam
memnun bir halde gitmiþ.
Aradan fazla zaman geçmemiþ
anlayacaðýnýz
nikâh yürümemiþ yani bir
ay sonra ayrýlmýþlar. Kýzýn babasý bu duruma
üzülmüþ. Arkadaþlarý gelmiþ adamý teselli ediyorlar. Ýçlerinde bir zevzek
kiþi varmýþ kýzýn babasýna
dönerek sormuþ:
—Nikâhta ben yoktum
acaba nikâhý hangi hoca
kýymýþtý.
Adam da:
—Filan adam kýydý deyince.
—Zevzekte:
—Onun
kýydýðý
nikâhtan ne olacak ancak
bir aylýk nikâh olur. Tabiî
ki bu söze odadakileri bir
gülme almýþ. Adam da bu
durumda baþlamýþ gülmeye ve demiþki:
—Her iþte bir hayýr
vardýr zamanýnda ayrýlmasý bizim için belki daha
hayýrlýdýr.
DÝÞ AÐRISI
Öðle namazýna gidiyorum aðzýma bir þeker attým. Benim de iki, üç ay
önce diþimin dolgusu düþmüþtü. Ýzinde hallederim
20
diye aldýrýþ etmedim.
Aman siz, siz olun diþlerinize özel davranýn. Rahmetli dedem Halil Efendi
tek diþin de olsa, ana diþin
hakiki diþin diye söylerdi.
Ben þekeri aðzýma aldým
ama. Farkýna varmadan
dolgusu düþen diþimin üstüne denk gelmiþ aðzýmý
bir bastým, þimþekler çaktý ben þekeri yemeden, o
bizi komaya soktu. Sanki
beynime çivi çakýyorlar.
Beynimin yarýsý beni terk
etti aðrýdan yerimde duramýyorum. Namazý nasýl
kýldýðýmý bilmiyorum.
Hüseyin abiye ben duramýyorum dedim ve eve
zor geldim ama evde de
deðiþen bir þey yok. Sonra
ister istemez diþ doktoruna gittim. Sýram gelince
içeri aldýlar diþ doktoru
sekiz senedir neredeydin
dedi. Röntgen çektiler ve
uzatmayalým önce doldurayým dedi sonra pamukla
bir ilaç deðdirdi. Deðdirdi
ama sanki beni ceryan
çarptý. Bu durumu gördükten sonra diþi çekmeye karar verdi iðneyi yaptý:
—Uyuþunca gelirim
dedi. Yarým saat bekledim
ne gelen var ne giden sonra bir hemþire geldi:
—Sana okuyacaðýn bir
þey getireyim mi biraz
uzun sürecek dedi.
Ben de:
—Bir þey mi oldu? dedim.
Hemþire de:
— Öbür odadaki hastada problem çýktý az sonra
doktor gelecek dedi.
Bir yarým saat daha
geçti, bu sýrada çekiç sesleri duymaya baþladým,
çekiçle bir þey dövülüyordu ama ben sadece sesini
duyuyorum. Ýçimi acayip
bir korku sardý terlemeye
baþladým iyiki ben bayýlmadan doktor içeri girdi
de ben de diþten kurtuldum.
Aman dostlar diþinize
iyi bakýn ALLAH (c.c)
kimseye diþ aðrýsý vermesin.
EKMEKÇÝ
SAMÝ EFENDÝ
Sene 1970`de Almanya’ya gitmiþtik. Sene
1973 de de Almanya’dan
ilk izine gidiyoruz. Karaman`a varýnca ilk iþimiz
dedemi bizim eve yerleþtirmek oldu. Babam Almanya’ya geri döneceðimizde dedeme harçlýk
vermek ister dedem almaz
ve:
—Oðlum çocuklarýný
muhannete muhtaç etme
yeter der.
Babam da dedem hasta
olduðu için þüphelenir ve
dedemin sýrdaþlarýndan
ekmekçi Sami bey`e bir
miktar para verir:
—Sami abi eðer babama bir þey olur da rahmeti rahmana kavuþursa
masraflarýný buradan karþýla der. Biz Almanya’ya
geri döndük. Sami Efendi
birgün bir bakar mahallenin muhtarý söylene söylene çarþýya doðru gidiyor.
Sami Efendi Sorar:
—Muhtar ne oldu pek
telaþlýsýn?
Muhtar:
—Ne olsun Kaymakam Boyacý Kel Halil
37
Efendi vefat etmiþ oðlu da
bir þey býrakmamýþ belediyeye gidiyorum kefen
vesaire alacaðým.
Sami Efendi:
—Aman dur kardeþ
oðlu o iþin masrafýný býrakýp öyle Almanya’ya gitti.
Al þu paralarý ne masraf
varsa buradan ödeyin. Dedemin defininde ve cenaze namazýnda büyük bir
kalabalýk varmýþ. Karaman`da çok seveni vardý
ALLAH ikisine de rahmet
eylesin Sami efendi de
rahmetli oldu. Dedemi defin ettikten 3 ay sonra babama bildirdiler babam
þöyle bir düþündü ve:
—Vay be þimdi arkamdaki duvar yýkýldý ha dedi.
BABAMIN
BONCUKLARI
Babamý epeydir tespih
yapma meraký sardý. Çarþýya gidiyor durmadan
boncuk almaya gidiyor o
yetmezmiþ gibi bir de bitpazarlarýný hiç kaçýrmýyor. Evden biraz para kopardýðý zaman doðru çarþýya veya bitpazarýna boncuk almaya. Annem de
babama kýzýyor çünkü eskiden nefes darlýðý vardý
geçmiþti. Boncuk iþine
baþlayýnca nefes darlýðý
yine baþladý ayrýca alerji
de baþladý biraz da yemeði kaçýrdý mý ipin ucu kaçýyor. Geçenlerde eline biraz para geçirince kendini
çarþýda buluyor. Benimde
bir iþim vardý çarþýya gitmiþtim. Baktým babam da
torbaya boncuklarý doldurmuþ geliyor. Ben de
gittim durumu anneme
söyledim eve gittim annem de babama:
—Hacý sen niye böyle
yapýyorsun kendini düþünmüyorsun.
Babam da:
—Ne yapalým kale içten fetih edilir, ne yapsam
oðlundan kurtulamýyorum
baþýma dedektif oldu deyince evdekiler gülüþürler. Yine bir yazýnýn sonuna geldik böylece saðlýcakla kalýn ALLAH’a
emanet olun dostlar.
33. sayi sayfalar
38
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 38
Gerçekler “Hayat”ýn Ýçinde Gizlidir
hayat
Mart-März 2009 Rebiu`l Evvel-Rebiu`l Ahir 1430
bulmaca
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 39
33. sayi sayfalar
30.04.2009
17:21 Uhr
Seite 40

Benzer belgeler

PDF SAYI 41 - Hayat Online

PDF SAYI 41 - Hayat Online Almanya özelinde batýlý toplumlar kapitalist bir düzene sahiptirler. Kapitalist bir toplum yapýsýna sahip milletlerin durumu son 20 senedir gözler önündedir. Amerika`da neredeyse senede onlarca bun...

Detaylı