antik sikkeler üzerinde görülen yunus betimleri üzerine bazı

Transkript

antik sikkeler üzerinde görülen yunus betimleri üzerine bazı
ANTİK SİKKELER ÜZERİNDE GÖRÜLEN YUNUS BETİMLERİ
ÜZERİNE BAZI GÖZLEMLER
Feridun S. ŞAHİN*
Özet / Abstract
İnsanlık tarihinin var oluşundan beri, değişik kültürlerde, farklı nesneler üzerinde semboller ve
betimlemeler aracılığı ile bir takım bilgileri bize aktardıklarını görüyoruz.
Bu sembollerden biri de balıktır. Verimlilikten doğurganlığa, yaşamın yenilenmesine ve genel
olarak refaha kadar balık pek çok kültürde yer almaktadır. Balık figürleri arasında yunus balığı tasvirleri,
içerdikleri anlam itibarı ile ayrı bir yere sahiptirler. Bu çalışmada özellikle dönemlerinin siyasi, dinsel ve
toplumsal değerlerini barındıran sikkeler üzerindeki yunus balığının dinsel ve toplumsal yaşamdaki
yansımasının nedenleri konu edilmiştir. Sonuçta yunus balığının gerek ilkel inanışlarda, gerekse kudsi
dinlerde özel bir öneme ve anlama sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Balık, Yunus Balığı, Sikke, Mitoloji.
SOME OBSERVATIONS ON DOLPHINS, DEPICTED ON ANCIENT COINS
Some of information is available through imagery and symbols that are depicted on the different
objects of different cultures, since the beginning of human history. On of these symbols is the fish. Fish
symbols, in terms of productivity, fertility, renewal of life, and general welfare take place in many
cultures. Between the figures of fish, dolphin figures, have a important place, in terms of the meaning
contained. Aim of this article is the coins which have dolphines figures depicted on their surfaces. In that
vein, the coins are important for political, religious and social values, for communities. As a result, it is
understood that the dolphins have a special significance both in sacred religious and paganism.
Key Words: Fish, Dolphin Fish, Coins, Mythology.
Sikke, ilk çağlardan beri ticarette geçerli olan değiş-tokuş yöntemindeki değer
kayıplarını önleyen ve daha kullanışlı bir değişim aracı olarak icat edilmiştir. Bu
özellikleri itibarıyla sikkeler; ilk basıldıkları günlerden bu yana, ait oldukları toplumlar
hakkında siyasi, ekonomik, sanatsal bilgiler veren ve tarihsel gelişimi aktaran belge
niteliğindeki nesnelerdir.
Sikkenin ortaya çıkışı ve ilk kullanımına ilişkin farklı veriler olmakla birlikte,
Mezopotamya’da İ.Ö. 2300 den itibaren gümüş ve hububatın yalnızca değişim aracı
olarak değil, aynı zamanda değer ölçüsü olarak da kullanıldığına tanık olunur. İ.Ö. 3.
binyıl sonunda, III. Ur Sülalesi döneminde zengin bir Sümer şehri olan Nippur’da ele
geçen çivi yazılı tabletlerde ödünç alıp verme ile hububat ya da hayvana dayalı ödeme
*
Feridun S. Şahin, Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü.
SBArD
Mart 2009, Sayı 13, sh. 137 – 154
şeklinin yanı sıra1, en çok ''gümüş şekel''den söz edilir2. İ.Ö. 2000-1700 arasındaki Ur
belgelerinde ise, gümüşün satış, ücret ve ödeme, kira, vergi, borçlanma ve armağanlar
için kullanıldığına tanık olunur3. Asurlar bu düşünceyi İ.Ö. 8.yüzyılda biraz daha
geliştirerek, metal külçeleri disk biçimine dönüştürürler4. Üzerinde Kral Barrekub’un
adı yazılı olan bu disklerin örneği Zincirli kazılarında ortaya çıkarılmıştır5. Aynı şekilde
İ.Ö. 694’e tarihlenen ve Ninive’deki Sennakherib sarayının inşaatının gidişatını konu
alan bir Assur belgesinde, bir benzetme sırasında yarım şekel parçaların dökümünden
söz edilmektedir6. Günümüzden 2700-2600 yıl önce Batı Anadolu'da Lidya’da İ.Ö. 7.
yüzyılın ikinci yarısında sikkelerin ilk kez, krallardan ziyade, tüccar ve bankerlerce darp
edildiği; ancak çok geçmeden Lydia krallarının sikke darbını ele alıp resmi bir hüviyet
kazandırdıklarını söyleyebiliriz.7
İnsanlar ilk çağlardan beri, dönemlerinin, kendilerine göre özel ve gizli kalması
gereken bilgilerini, bazı semboller aracılığı ile anlatmışlardır. İlk çağlarda evren ile ilgili
masallar ve çeşitli sanat eserleri bizlere bu sembollerin aktarılmasını sağlamışlardır.
Üzerlerinde dönemlerinin siyasi, dinsel ve toplumsal değerlerini barındıran sikkeler, bu
yönleriyle geçmişin algılanmasında önemli roller üstlenirler. Söz konusu değerler
arasında balık figürleri, özellikle yunus balığı tasvirleri, içerdikleri anlam itibarı ile ayrı
bir yere sahiptirler. Sikkeler üzerindeki yunus balığının betimlemeleri gerçekten denizle
ilişkili uygarlıklardan kalma bir alışkanlık mı? Yoksa geçmişten gelen ritüel
geleneklerin bir devamı mı? Bunu sorgulamanın yolunun da bilinen, yazılı ve görsel
malzemeler yoluyla insanlık tarihindeki gelişim evrelerini takip etmekten geçmektedir.
Bu doğrultuda, Sümerlerden Mısır’a, Hindistan’dan Babil’e, Anadolu’dan Girit’e,
Yunanistan’dan İtalya’ya kadar bütün coğrafyalarda bilinen yunus balığı
betimlemelerini, dinsel inanışlarını felsefi boyutları ile beraber araştırmaya çalıştım.
Balık, dış görünüşü bakımından, genellikle, iki yayın birleşmiş biçimini
oluşturan baş ve gövdesine, hareketinde en önemli etken olan kuyruğun eklenmesiyle,
üç kısımdan oluşan bir canlıdır. Sembolizmde kullanılmasını sağlayan en önemli
özelliği, kuvveti simgeleyen bir akışkan olan suda yaşıyor olmasıdır. Farklı kültürlerde
ve mitolojilerde denk düşen kişilikler ve ''balık'' sembolleri anlam ve kullanım açısından
farklılık gösterse de, genelde bereketi temsil eden vurgulara sahiptir. Bunun bir örneği
Mısır mitolojisinde görülür. Bereketi temsil etmesinin yanı sıra, balık belirli kültürlerde
reankarnasyon ve hayatın sembolü olmuştur8. Hıristiyanlardan önce de çeşitli
1
2
3
4
5
6
7
8
Çığ 2003, 271.
Mezopotamyadaki sexagesimal (altılı) sistemdeki en ufak ölçü birimiydi. Belli bir ölçüye göre
kesilerek parçalara ayrılan gümüş, küçük bir halka, yüzük, biçimsiz topak şeklinde olabilmekteydi. Bir
şekel 8.34 gr. ağırlığında bir gümüş parçasıydı. Latince bir sözlük olan Mina (Yunanca Mna) ise Asur
ve Babilonia’da kullanılmış Manahtan türetilmiştir. Bir talantonda 60 mina, 1 mina’da 60 şekel vardır.
Oğuz 1997, 16 vd.
Howgego 1998, 15.;
Oğuz 1997, 19 vd.
Oğuz 1997, 19 vd.
Howgego 1998, 15
Howgego 1998, 1 vd.; Oğuz 1997, 20 vd.
Bonnefoy 2000, 876
138
Feridun S. ŞAHİN
anlamlarda farklı şeyleri göstermede balık sembolleri kullanılmıştır9. Antik dönemde
İtalya’da, Cuma günleri balık yenmesinin sebebi, Cuma adını hem Tötonların10 aşk
tanrıçasından, hem de tanrıça Venüs’ten VENERDİ olarak aldığından dolayıdır. Çünkü
tanrıçanın üreme organının cinselliği, tılsımlarının ise kısırlığa karşı koruyucu bir etken
olduğu düşünülmektedir.
Verimlilikten doğurganlığa, yaşamın yenilenmesine ve genel olarak refaha kadar
balık pek çok kültürde yer almaktadır. Kuzey Afrika’da, Tunus’ta dükkânların önlerinde
iri balık tılsımları asılıdır. Şans getirmeleri ve cinleri dükkânda uzak tutmaları
beklenir11. Burada karıştırılmaması gereken, işaret ile sembol arasındaki farktır. Sembol
belli bir düşünceyi ve olguyu ifade etmek için kullanılır; işaret ise, bir düşünceden çok
bir hareketi ya da eylemi ifade eder. Sembollerle ilgili olarak bilinmesi gereken bir
husus da, bir sembolün birden fazla anlamı olabileceğidir. Kişinin algılama seviyesine
göre sembollerin içindeki derin anlamı anlaması olanaklı olacaktır. Bir başka deyişle
sembollerin açıklamaları çeşitli seviyelerde olabilir, bunların anlaşılması ancak o yolda
alınan yol ile orantılıdır. Bu da semboller yoluyla aktarılanların sadece kabul edenler
tarafından anlaşılması açısından önemlidir. Bunun tam tersi olarak sembol anlam
değiştirmiş de olabilir. Yunan kültüründe Athena’ya ait olup aklı ve bilgeliği temsil
eden baykuş, yine aynı coğrafyada, Anadolu’da uğursuz bir haberi veya uğursuzluğu da
sembolize edebilmektedir.
Kısacası o dönemde rüyasında baykuş gören biri bunu bilgelik olarak
yorumlarken; günümüzde ise, bu uğursuzluk olarak yorumlanabilmektedir. Dolayısı ile
en ilkelinden en ilerlemişine kadar, hiçbir sosyal/kültürel sistem tek başına var olamaz.
Onun bir kültür çevresi, uzak ve yakın komşuları vardır12.
Tek başına, bir ırmakta, sıçrarken, bir gemi eşliğinde, avlanırken, tasvir edilmiş
olan balığın bazen de başka sembollerin eşliğinde verildiğine tanık olunur. Değişken
biçimleriyle tasvirlere konu olan balığın İbranice ve Arapça’daki karşılığı nun’dur ki, bu
aynı zamanda balina anlamına da gelir. Bazılarına göre vaktiyle ‘yunus’ anlamına da
gelen bu sözcük, aynı zamanda Arap alfabesinde yarım daire ya da hilal biçimindeki bir
yaydan oluşan harfin adıdır13. ‘Ol !’ (kün) Tanrısal Emrinin ikinci harfi olan bu harfin
nümerik değeri ebced14 hesabında ‘elli’dir ‘nun’a karşılık gelir15. Nun, eski Mısır’da ise,
içinde balıkların, gemilerin, kayıkların tasvir edildiği okyanus’un adıdır16. Kuran’da
balık sembolüne değinilen ayetlerden biri, bir köpek ile yedi uyurlardan söz edilen Kehf
suresidir.
9
10
11
12
13
14
15
16
Hooke 1961, 535-538; Fulton 1890, 1vd.
M.Ö. 4. yy’dan itibaren Jütland'da yaşamış bir halk, Yunan ve Roma kaynaklarına göre bir Cermen
halkıdır. Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University, 2003
Mergoud 1948, 433 vd.
Güvenç 1974, 112.
Yazır, Kalem Suresi 2008, 407
Alfabenin her harfine bir sayı değeri vermek ve bir kelimeyi oluşturan harflerin toplam sayı değerini,
anlatılmak istenen bir olayın tarihine denk düşürmektir. Böylece, ebced hesabıyla belirli bir tarihi
anlatan kelimelere veya satırlara baktığımızda karşımızda herhangi bir rakam göremeyiz: O kelime
veya satırın her harfinin sayı değerini özel şekilde birleştirerek sonucu bulmamız gerekir.
Gwalior 1997, 2 vd.
Allen 1933, 141-149; Bonnefoy 2000, 873vd.; Çığ 2003, 170
139
SBArD
Mart 2009, Sayı 13, sh. 137 – 154
Bu surede, Musa Peygamber’in ‘yıllarca sürse de ulaşana kadar yürüyeceğim’
dediği, iki denizin birbirine karışmadığı sınırdan, bir balığın tatlı ve tuzlu suların
birbirine karışmadığı bu sınıra gelindiğinde, dirilip suya atlamasından ve balığın kaçıp,
kendi yolunda gitmesinden söz edilir17. Balık sembolünün Ruhçu terminolojiye göre
ifade ettiği anlam; herhangi bir etki kuşağında tatbikat yapma ile ifade edilir.
Suda giden bir balık olma veya kayıkla yolculuk yapma sembolünün
anlamlarından biri budur. Irmakta yol alan balık sembollerine rastlanan inançlardan biri
Meksika bölgesinde görülür. Ezoterizm18 de yüksek ruhsal planlarla sürekli bir irtibat
haline girebilme ve o planlarla özdeş hale gelme anlamındadır. Sembolün bu anlamına
örnek sembolizmlere Maya tradisyonunda balığa dönüşen kahraman Hunahpu’nun
mitinde19 ve İslami inançlarda Hızır’ın balıkla ilgili öyküsünde rastanır20. İbrani
geleneğinde Yeşua ile İlya’nın öyküsü, İslami mitlerde Musa Peygamber ile Hızır’ın ya
da Yuşa’nın öyküsü olarak anlatılır21. Dogonlar’ın ve Aztekler’in insanlığın atalarıyla
ilgili inançlarında ana rahminden itibaren canlının gelişim aşamaları balık sembolüyle
gösterilir22. Hz. İsa’nın İncil’deki pek çok sözünde balık kelimesine rastlanır. Hz. İsa,
kendisine ilk bağlananları balıkçılıkla nitelendirerek, “sizi insan avcıları yapacağım,
balık yerine insan avlayan balıkçılar olacaksınız” demiştir. Böylece havarilerin,
Hıristiyanlığı benimsettiği kişiler balıkla, havariler de balıkçılıkla simgelenmişlerdir.
Ağ ve özellikle balık, Hıristiyanlıkta geniş ölçüde kullanılan semboller olmuşlardır23.
Etki ve tepkiler, su sembolüyle temsil edildiğinden bazı inançlarda etki kuşaklarının
kaynağı olan Ruhsal Planlar da balık ya da ‘balık-insan’ biçiminde tasvir edilmişlerdir.
Sümer inançlarında tanrı Enki ya da Ea’nın sularda olduğu söylenir24. Bu tanrı balık
kuyruğuyla tasvir edilir ve Oannes denılen balık, insanlarla ilişkilendirilir25. Ölünün
başında ve ayakucunda bekleyen İsis ve kardeşi Nephtys’in erkek versiyonları oldukları
açıkça belli.26 Kanatlar da ellere dönmüş, ellerdeki Ankh (yaşam anahtarı) “asma
kilit”lere dönmüşler27. Tabii burada da daha analiz edilerek ortaya çıkarılması gereken
pek çok şey var. Örneğin neden balık erkeklik organı sembolüne benzetilerek ne tarz bir
değişim yaşanmış, bunlarında araştırılıp çıkarılmaları gerek (Res.1a)28. (Res. 1b)29
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
Yazır 2008, Kehf Suresi, 212 vd.
Ezoterik Grekçe “iç, içsel” anlamındaki “esoterikos” sözcüğünden ya da “görüyorum, içsel olan, gizli
olan” anlamlarına gelen “eisotheo” sözcüğünden türetilmiştir: Bkz. Walker 1977, 343
Taube 1983, 171vd.
Yazır 2008, Kehf Suresi, 222 vd.
Yazır 2008, Kehf Suresi, 222 vd; Kitabı Mukaddes 2000, 222 vd.; Çığ 2000, 137 vd.
Bouju 2003, 279 vd.; Bonnefoy 2000, 656.
Haset 2007, 11vd.
Friedrich 2000, 46 vd.
Hooke 1961, 535-538.
Collon 2004, 89 vd.
Ankh, “T” harfinin üzerine oturtulmuş küçük bir daireden ibaret bir, en yaygın eski Mısır sembolüdür.
Nil’in anahtarı olarak’da bilinir: Bkz. Healey1977, 289 vd.
Berossus from Ancient Fragments Isaac Preston Cory; Joseph Campbell, The Mask of God: Creative
Mythology;
Collon 2004, Şekil 34
140
Feridun S. ŞAHİN
Mezopotamya’da ilk dönemlerden itibaren tanrılara balık sunuluyordu.
Kaynaklarının abzu30 olduğuna inanılan Fırat ve Dicle nehirlerinin temiz suyu
balıklarla, çoğunlukla da sazan balıklarıyla, doludur; (Res. 2)31; Balığın su tanrısı
Enki’yle ilişkilendirilmesi doğaldır32. İ.Ö. 2250 yılına tarihlenen Akad Çağı stili ile
yapılmış mühürde de görüldüğü gibi suyun tanrıçası Ea/Enki karşısında balık kostümü
giyen figürler mevcuttur (Res. 3)33 Enki, bilge bir tanrı olup34 kült merkezi Eridu’da
olan tatlı su, sulama, sihir ve akıl tanrısıdır35. Ve balıklar da bilgeliği simgeler36. Eski
Babil dönemine ait mühürlerde, balık imgesi, insanlara saldıran tanrılar ve ifritler gibi,
insanlığa kötülük getirecek figür ve öğelerin yakınına yerleştirilir. Ellerinde çoğu kez
bir sepet veya kova taşıyan ve balık kostümü giyen tasvirler, İ.Ö. 14. yüzyıldan itibaren
koruyuculuk olan Apkallu ya da Sage (bilgeler) olarak tanımlanırlardı37 (Res. 4)38. Bu
gibi durumlarda balık kötü güçlere karşı bir koruyucu işaret olarak, bir tür dengeleyici
işlev görmesi için kullanılmış olabilir. Asur yazıtlarında “ıd alakum” nehre gitmek
deyimi ile bir yargılama tarzına atıf yapılarak zanlının nehir tanrısı tarafından
yargılanması gerektiğini vurgulaması39; Neo-Asur silindir mühürlerinde görüldüğü
üzere, masaların, muhtemelen sunakların, üzerinde sunulmuş balıkları göstermesi de40
(Res. 5)41, bize suyun ve balıkların dinsel açıdan ne kadar önemli olduğunu
vurgulamaktadır. Asur kralı Sennakherib (M.Ö. 704-681)in, Ea’ya (Enki) altın bir
ayakkabı sunduğunda, denize biri balık biçiminde altından iki nesne attığından
bahsedilir42.
Gök bilimciler bu tanrı ile ilişkilendirilen yarı-tanrı Oannesler’in43 yeryüzünde
vaktiyle gerçekten yaşamış, anatomik yapıları insanlarınkinden biraz farklı bilgeler
oldukları görüşündedir44. Dogon inançlarında da Nommo bir balık biçiminde tasvir
edilir45. Çin inançlarında ise bir balık tanrıçaya rastlanır. Balık yeryüzünde yeni bir
devre’nin başlamasının söz konusu olduğu bazı inançlarda da gemi sembolünün yerini
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
Sümer ve Akad mitolojisindeki yeraltı tatlı su okyanusuna verilen isimdir. İnsanoğlu yaratılmadan
önce Sümer tanrısı Enki’nin (Akad'da Ea) apsu’da yaşadığına inanılırdı. Karısı Damgalnuna, annesi
Nammu ve uşakvari bir yaratık türünün de apsu’da yaşadığına inanılırdı. Eridu’da Enki’nin tapınağı
E-abzu (abzu tapınağı) olarak bilinirdi. Babil ve Asur tapınak avlularında bulunan belirli kutsal su
depolarına da apsu veya abzu denirdi. Bkz. Gren 1975, 180-182.
Porada 1993, 567, Res. 13.
Çığ 2003, 168 vd.; Jastrow 1917, 92 vd.
Porada 1993, 568, Res. 15
Averbeck 2003, 757 vd.
Sevin 1991, 147,174.
Kramer 1956, 45-62.
Collon 2004, 89.
Collon 2004, Şekil 34
Günbattı 2000, 85 vd.
Porada 1993, 578 vd.
Porada 1993, 579, Res. 43
Goff 1956, 9-22 vd.
Hooke 1961, 535-538.
Feinstein 1968, 549 vd.
Nommo’nun gemisi terimi, Mali Cumhuriyetinde yaşayan Dogonların inanışına göre, kimi zaman
Sirius sisteminden Dünya’ya gelen maddi bir uzay gemisinden söz ediliyormuş gibi, kimi zaman da
manevi anlamlar içeren bir sembol olarak kullanılmaktadır. Bonnefoy 2000, 249, 464 vd.
141
SBArD
Mart 2009, Sayı 13, sh. 137 – 154
almaktadır. Dolayısıyla, sembol, bu kullanımında gemi sembolünün içerdiği birçok
anlamı içerir46. Hinduizm’de ise, bir devrenin bitiminde ve yeni bir devrenin
başlangıcında ortaya çıkan, yasa koyucu Manu’nun bineği balık-Vişnu’dur (Matsya)47.
Vişnu’nun avatarlarından biridir48. Balık-Vişnu’nun sırtında gelen Manu’yla ilgili
mitolojide tufana ve Meru’ya değinilir. Brahmanist Hint inançlarına göre şeytan,
Brahma’nın yazdığı kitapları denize atıp yok etmiş; tanrı Vişnu bu yüzden balıklaşmak
zorunda kalmış ve dört kutsal kitabı denizin dibinden çıkarmıştır. Vişnu, ayrıca balık
özelliği ile insanları yok olmaktan kurtarmıştır. İnsanların kötülüğü seçtiklerini gören
tanrılar, onları suda boğmuşlar, sadece Alanu adında bir insan bir tepenin üstünde
kalmıştır. Vişnu, boğulmak üzere olan bu insanı sırtına alıp yüzmüş ve suların çekildiği
kara parçasına çıkarmış; böylelikle de insan soyunun yeniden üreyip dünyayı
doldurmasını sağlamıştır.
Bu tufan mitolojilerine benzer şekilde, Aztek mitolojisinde de yeryüzünün
meydana gelişi bir balıkla ilişkilendirilir49. Eski Mısır inançlarında ise, Ant adlı balık,
Ra’nın gemisinin önünde gider ve Mısır mitolojisinde yumurtanın yaratıcısı dört
varlıkla ifade edilen suda yaşayan kaostan doğan, okkültasyon, karanlıklar, şekilsiz
durum ve suyla dolu dipsiz karanlık olup, Hermopolis gölünden çıkarak gelmiştir50.
Bazı inançlarda da balık sembolü, yeryüzü ile öte âlem arasındaki irtibatı; kuş sembolü
ise öte âlem ile semavi âlem arasındaki irtibatı temsil etmede kullanılmıştır51. Keltler de
ise, ezoterik açıdan bakıldığında, doğurgan bir yer hayvanı olan tavşan, yeryüzünün;
akışkan bir ortam olan suda yaşayan balık süptil planın; sudan daha süptil olan havada
yaşayan kuş en süptil planın; buğday tohumu ise varlıkların eridikleri bir planın
sembolüdür52.
Hırıstiyan inanışına göre ise, Yunanca balık kelimesinin kökeni ectuj,
İkhthys sözcugü Hz. İsa’nın tanrılık adlarını taşır 53: İesous (İ), KHristos (Kh), Theoit
(Th), Yios (Y), Soter (S) (Tanrının oğlu kurtarıcı İsa)54. Aynca balık, havarilerın ağıyla
kurtarılan ruhtur ve Hz. İsa’ nın elinde çoğalmış niteliğini taşır55. Diğer yandan,
mitolojik olarak, İchthys antik deniz tanrıçası Atargatis’in oğluydu.
Hıristiyan inanışlarında Hz. İsa’nın çeşitli balık mucizeleri vardır. Hz. İsa’nın
etkisiyle sofrada çoğalmıştır. Sümer tapınaklarının kutsal hayvanı balık kuyruklu bir
koyundur; Ea rahipleri de balık biçiminde giysiler giyerler. Cermenlerin tanrılarında
Loki, özellikle İskandinav mitolojisinde kötülük tanrısı olup, ara sıra yayınbalığı
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
Bonnefoy 2000, 158 vd.
Bonnefoy 2000, 737 vd.; Eliade 1997, 159.
Avatar, Hint mitolojisine göre tanrıların yeryüzüne indiklerinde büründükleri şekillerdir. Bonnefoy,
2000, 92 vd.
Bonnefoy 2000, 190 vd.
Eliade 1997, 222.
Bonnefoy 2000, 216 vd.
Yükseliş yayı Teozofi’de gezegensel zincir adı verilen süptil planlardaki kademelerin bir hareketini ve
akıntıyı ifade eden bir teozofi terimidir. Karanlıktan ışığa yükseliş yayı olarak da adlandırılır.
Lequenne 1991, 6 vd.; Eliade 1997, 191 vd.
Hançerlioğlu 1975, 95.
Hassett 2009. 11vd.
Cooper 1979, 68 vd.
142
Feridun S. ŞAHİN
kılığına girerdi56. Balık ağını icad eden de odur. Altay ve Yakut Türklerinin inançlarına
göre en meşhur Şamanlar otuz yaşında gebe kalmaları sonucu birinci yıl karga, ikici
yılda balık doğururlar57. Japonya’nın kuzeyinde yer alan Hokkaido Adası, Kuril Adaları
ve Sakalin'in yerlisi etnik bir grup olan Ainular, inançlarında, rengi ve biçimi normalden
farklı olan her balık uğursuzluk getiren iblis olarak tasavvur edilmektedir58.
Günümüzde yunusların balık olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de az değil.
Çünkü yunusların yapıları, sucul yaşama uyum sağlayarak vücudun balık şeklini
almasına neden olmuş ve yunuslar diğer memelilerden oldukça uzaklaşmışlar. Yunuslar
İ.Ö. 400 yıllarında ilk kez Aristoteles tarafından balık olarak tanımlanmışlar ve bu
yanılgı onların kedi, koyun ya da inek gibi bir memeli olduğu anlaşılıncaya kadar
sürmüştür. Yunusların Türkiye denizlerinde ki en yaygın olan türüne, Delphinus delphis
yani "Tırtak" adı verildiğini biliyoruz (Res.6)59.
Eskiçağ kentlerinden bazıları bastıkları sikkelere, kendileri için en önemli doğal
zenginliklerini simgeleyen figürler koymuşlardır. Bunlar arasında, çok yaygın olmasa
da balık figürlerinin varlığına da tanık olunur. Bu uygulamanın en belirgin örneklerini
sunan kentlerden birisi de Byzantion’dur. Byzantion’da yapılan arkeolojik araştırmalar,
kentin M.Ö. 660 yılında Topkapı Sarayı’nın bulunduğu alanda kurulduğunu
göstermiştir60. Herodotos, Byzantion’un Kalkhedon’dan 17 yıl sonra kurulduğunu
söyler61. Eusebios İ.Ö. 659 tarihini verir62. Megaralılar ile birlikte Miletoslu
kolonistlerin de Byzantion’un kuruluşunda önemli payının olduğu antik kaynaklarca
doğrulanmaktadır. Byzantion, Byzas’ın yeri olarak tanımlanır ki, bu da kentin
kuruluşuna ilişkin efsaneye dayanır63. Ayrıca Byzantion Trak kökenlidir. Önemli kara
ve deniz yolları, elverişli limanı, savunmaya elverişli konumu ve bereketli toprakların
yanı sıra, kentin gelişmesinde balıkçılığın da önemli olduğu anlaşılmaktadır. Kentin ana
gelir kaynağını ise boğazdan geçen gemiler oluşturuyordu. Kuruluşundan yaklaşık 200
yıl sonra, M.Ö. 5. yüzyılın sonlarına doğru, Byzantion darphanesi faaliyete geçerek, ilk
gümüş ve bronz sikkelerini piyasaya çıkarır. Geç basmasının nedeni İ.Ö. 7-6. yüzyılda
Pontos ile olan ticarette sikke yerine değiş-tokuş kullanması; İ.Ö. 6-5. yüzyılda Kyzikos
staterlerinin eğemen olması kendi sikke sistemlerini oluşturmasını engellemiştir. İ.Ö. 5.
yüzyıl sonlarında demir sikke bastığı söylenir. İlk gümüş sikkeler ise, 5,6 gramlık “Pers
56
57
58
59
60
61
62
63
Jacobs 1964, 138 vd.; Cawley 1939, 309 vd.
Bonnefoy 2000, 216 vd.
Batchelor 1894, 35.
Michael Mc Carthy 2006, UK., New and Media Ltd
Akşit 1970, 273 vd.
Oğuz 1997, 119.
Tekin 2005, 5 vd.: Akşit 1970, 273 vd.
Kuruluş efsanesi ise, Argos kralı Inakhos’un kızı olan Io aynı zamanda Argos kentindeki Hera
tapınağının rahibesidir. Zeus Io’ya aşık olur, Hera kıskanır, Zeus inek biçimine Io’yu sokar. Hera
Io’yu alarak bin gözlü dev Argos’u başına nöbetçi diker. Zeus Hermes’i göndererek devi büyületip
öldürür. Hera at sineğini gönderir. Sinek ısırdıkça inek kılığına giren Io’nun canı yanar. Trakya’dan
İstanbul boğazını geçerek Asya kıyısına çıkar (Bosphoros; inek geçidi, Khrysokeras; altın boynuz
veya Haliç). Io’nun bir kız çocuğu olur adını Keroessa koyar, Keroessa’nın Poseidon’dan Byzas adlı
çocuğu olur. Bu çocukta annesinin kendisini doğurduğu yerde kent kurar. İon eki yer anlamına gelir.
Erhat 1972, 200 vd.; Tekin 2005, 4 vd.
143
SBArD
Mart 2009, Sayı 13, sh. 137 – 154
Siglosu” nun ağırlığına tekabül ettirilmiştir64. İ.Ö. 340 da II. Philippos’un kenti
kuşatması ile sikke basımı son bulmuştur65.
Kentin en önemli doğal zenginliğini ve gelir kaynağını oluşturdukları için,
Byzantion sikkeleri üzerinde palamut/ton balığı ağırlıklı olarak görülür. Byzantion'un
İ.S. 1-3. yüzyıllarda basmış olduğu bronz sikkelerin arka yüzlerinde de palamut ya da
ton balıkları resmedilmiştir66. Bazı sikkelerde ise bu balıkların arasında yunus balıkları
görülür67.
İ.Ö. 5. yüzyıl sonuna ait olan ilk dönem sikkelerinde yunus balığı üzerinde
ayakta duran inek betimi yer almaktadır68 (Res. 7)69. Sikke yüzeyinde kentin ilk iki harfi
durumundaki “YI” Korinthos betasıdır. Arka yüzde ise, yel değirmeninin kolları
şeklinde incus bulunur. İnek-yunus ikilisinden oluşan betim, inek kılığında Bosporos’u
(inek geçidi) geçen İo efsanesiyle ilişkili görülmüştür70. Diğer bir yorum ise, yunusun
denizcilik ve balıkçılığı; ineğin ise, tarım ve hayvancılığı sembolize ettiği yönündedir71.
Bu amaç doğrultusunda ele alınacak diğer bir kent ise Güney İtalya’daki Taras’tır.
Güney İtalya’nın en büyük kentlerinden biri olan Taras, M.Ö. 6. yüzyıl sonunda
bastığı staterde incus tekniği görülür. Yunus sırtındaki genç erkek figürü uzun yıllar
kentin sembolü olmuştur. Bu figür, ya kentin kurucusu Phalantos ya da Poseidon oğlu
Taras’tır. İ.Ö. 5. yüzyıldan itibaren incus tekniği terkedilir72. Ön yüzde yine yunus
üzerinde genç, arkada ise çeşitli tipler yer almaya başlar (Res. 8) 73. Taras, Poseidon ile
Satyr ya da bazen Minos’un bazen de Satyria’nın kızı olarak geçen yerel bir nymphenin
oğluydu. Phalantos ise, Tarentum’un kurucusu olarak bilinen diğer bir kahramandır.
Güney İtalya’da Syrakusai kentinde basılmış olan sikkede de, daha geç dönemde
ön yüzde quadriga tipi sürdürülürken, arka yüzde büyük bir Arethusa başı74 ve bu başı
çevreleyen yunuslar yer almaya başlar75 (Res. 9)76. Syrakusa kentine ait İ.Ö. 5. yüzyıl
sonlarına tarihlenen ‘eumenes’ ve ‘euainetos’ imzalı Arethusa başının etrafında ve ön
yüzdeki quadriga’nın altında yunus balıklarına rastlanmaktadır77 (Res. 10)78. Yine
Syracusa’dan Eukleidas imzalı sikke üzerinde ön yüzde quadriga altında ve arka yüzde
Arethus başının etrafında yunuslara rastlanır79 (Res. 11)80. Aynı şekilde Syracusa’dan
Kimon imzalı sikke üzerinde ön yüze geçen cepheden Arethusa başının ve arka yüze
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
Tekin 2005, 22 vd.
Tekin 2005, 23 vd.
Tekin 2005, 28 vd.
Tekin 2005, 28 vd.
Tekin 2005, 21 vd.
Oğuz 1997, Lev. 19 Res. 140
Tekin 2005, 23 vd.
Oğuz 1997, 120 vd.
Oğuz 1997, 69 vd.
Oğuz 1997, Lev. IV Res. 30
Oğuz 1997, 69 vd.
Karwiese 1995, 42.
Oğuz 1997, s.70, Res. 36
Carradice 2001, 67.
Atlan 1993, Lev. XXII Res. 12
Carradice 2001, 67.
Atlan 1993, Lev. XLIII Res.3
144
Feridun S. ŞAHİN
geçen quadriga etrafında yunusları görmek mümkün olmaktadır81 (Res. 12)82.
Syracusa’dan bir başka örnekte ise Eumenes imzalı sikke üzerinde Arethusa başının
etrafında yunus balıkları betimlenmiştir (Res. 13)83.
Güney İtalya’da bulunan Sybaris kentine ait bir sikkenin arka yüzünde Sybaris
Boğası ve altında yunus balığı betimlenmiştir84 (Res. 14)85. Güney İtalya da Khalkidike
kolonisi olan Zankle’nin İ.Ö. 550-470 yılları arasında basılan sikkelerin ön ve arka
yüzlerinde konkav ve konvex olarak basılan yunus balığı betimleri yer almaktadır86
(Res. 15)87. Syracusai’da Messena/Zankle kentine ait İ.Ö. 438 ait bir sikkenin ön
yüzünde at arabasında bir sürücü üzerinde Nyke; altında ise, yunus balığı betimi; arka
yüzünde de koşan bir yabani tavşan ve etrafında kent etnikonu MESSANION
betimlenmiştir (Res. 16)88.
Anadolu’da yaşayan Galatlara ait Volk-Tektosag sikkelerinin üzerinde
çoğunlukla saçları havada bir kahraman işlenmiştir ki, iki balık bu kahramanın ağzına
girmek üzeredir. Gerçek kıvancın suyunu bol bol içebilen özgür insanın işareti olduğuna
inandıklarından bahsedilir89. İ.S. 1. yüzyılda Roma İmparatoru Nero’nun son yıllarına
ait sikkenin arka yüzünde Ostia Limanı betimlenmiştir90. Bu betimde deniz fenerinin
yanında da balıklar görülmektedir (Res. 17)91. İ.Ö. 6. yüzyıl ortalarında Rhodos
adasının Lindos kentinde basılan sikkelerde, ön yüzde aslan başı 92, arka yüzde ise, ikiye
bölünmüş kare incus içinde yunus yer alır (Res. 18)93
Bodrum Yarımadası’nın kuzeyinde, Güllük Körfezi’ndeki Iassos94 antik kentiyle
ilgili efsanenin kahramanı da, bir yunus balığının sırtına binerek yüzen çocuktur.
Yunuslar çağlar boyu Iasos'ta yaşamın bir parçası olmuş; gerek Ege sularında, gerekse
antik şehir mozaiklerindeki figürlerde Iassoslular hep yunuslarla iç içe yaşamışlardır.
Gymnasionda spor yaptıktan sonra deniz banyosu almak Iassos halkı için bir gelenektir95.
“Yunuslu Çocuk” da büyük olasılıkla bu ilişkiyi simgeleyen efsanedir96. "Yunuslu
Çocuk", Iassoslular tarafından unutulmamış ve M.Ö. 3. yüzyılda basılan sikkelerin
üzerine bir yunusun yanında ona tutunarak yüzen tasviri basılmıştır97. İasoslular, dostluk
temalı bu efsaneden gerçekten ders çıkarmışlar, kahramanları Hermias'ı yunus üstünde
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
Carradice 2001, 67.
Carradice 2001, Lev. VII Res. 84
Atlan 1993, Lev. XXII Res. 11
Carradice 2001, 75.
Atlan 1993, Lev.XVIII Res. 7; Carradice 2001, L VII Res. 96
Atlan 1993, 29.
Oğuz 1997, Lev. IV Res. 32
Atlan 1993, Lev. XXVI Res. 6
Lequene 1991, 92.
Karwiese 1995, 85.
Baydur 1998, Lev. XIII Res. 108
Oğuz 1997, 100.
Oğuz 1997, Lev. XIII Res.98
Pekman 1970, 38 vd.
Bean 2000, 61
Bkz. Bean 2000, 61.
Bean 2000, 61.
145
SBArD
Mart 2009, Sayı 13, sh. 137 – 154
gösteren heykeller yapmışlardır. Sık sık çeşme taşı olarak da kullandıkları bu heykellerin
biri bronz, biri mermer olan iki güzel örneği, Efes Müzesi'ndedir98.
Karadeniz’in kuzey ve batı bölgelerinde İ.Ö. 6. yy ortalarından İ.Ö. 4. yy
ortalarına uzanan zaman diliminde, ok uçları, tekerlek ve yunus biçimindeki adi
metalden yapılma paralardan yuvarlak sikkelere uzanan ayrı bir gelişim karşımıza
çıkmaktadır99. Bununla ilgili olarak yine Karadeniz’in kuzeyinde yer alan Olbia da İ.Ö.
5. yüzyılda Apollon tapınımıyla ilgili basılan yunus biçimli, dökme bronzdan paralar
üretiyordu100 (Res. 19)101.
Paphlagonia bölgesindeki Sinope, İ.Ö. 5. yüzyıl ortalarında Aigina ölçüsünde ön
yüzde kartal başı gümüş sikke darp ederken; Perikles’in Karadeniz’e yaptığı sefer ve
Sinope’de bir Atina kolonisi oluşturmasından sonra, değişikliğe uğramış102; İ.Ö.
5.yüzyıl sonlarında, ön yüzde yerel bir Nymphe olan Sinope’nin başı, arka yüzde bir
yunus sırtında duran deniz kartalı yer almaya başlamıştır (Res. 20)103.
Zeugmada ele geçen Yunuslu Eros mozaiği de, Yunus balığına olan ilginin
Roma Dönemi’nde de devam ettiğini gösterir en önemli belgelerden biridir. Kurtarma
kazıları sırasında ortaya çıkarılan bu mozaikte yunus balıkları üzerinde Aşk tanrısı Eros
figürleri tasvir edilmektedir (Res. 21)104. Başka bir örneği de İ.Ö. 1600-1500 yıllarına
tarihlenen Knossos’daki “Kraliçenin Megaronu duvar resimlerinde görülür. Burada
yunuslar ile küçük balıklar, kayalıklar, deniz yolcuları ve denizkestaneleri arasında
yüzmektedir105 (Res. 22)106.
Yunus betimlemelerine, İ.Ö. 510-500 yıllarına tarihlenen Micali Ressamı’nın
siyah figürlü Etrüsk hydriasında107 ve Exekias’a ait olduğu bilinen bir kase üzerinde
tanık olunur ki, burada Dionysos efsanesinden alınan Tyrrenialı korsanların balığa
dönüştüğü sahnede işlenmiştir (Resim 23)108. Miccali Ressamı’nın betimlemelerine
benzer figürler, Babil’in Ninova tapınağı kalıntılarında da bulunmuştur (Res. 24) 109. Üç
pişmiş toprak figürden oluşan söz konusu bulgular, yedi bilge veya Apkallu olarak
yorumlanması yanı sıra, Sümer ve Babil kültürlerinde dinsel kahramanı Oannes veya
Dagon olarakda değerlendirilmişlerdir ki, söz konusu kahramanların hem suda hemde
karada yaşadıklarına inanılırdı110.
Anadolu’nun kuzeybatı köşesinde yer alan Mysia bölgesinin Kyzikos kenti,
Hellenistik dönemde Sinope ve Byzantyion gibi çeşitli yönlerden gelen ticaret yollarının
düğüm noktasında yer alır. Bu konumuyla önemli ticaret merkezi olarak ortaya
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
Bean 2000, 61.
Howgego 1998, 9.
Carradice 2001, 93.
Carradice 2001, Lev. 11 Res. 154
Oğuz 1997, 116
Oğuz 1997, Lev XIX Res. 136
Gaziantep Müzesi
Alexiou 1991, 49.
Alexıou 1991, Lev I XVII
Gilotta 1991, 179; Lucken 1925, 149; Ridgway 1989, 341 vd.; Moignard 1989, 265 v
Richter 1979, Res. 451
Joseph Campbell, The Mask of God: Creative Mytholog, 1991
Bonnefoy 2000, 249, 464 vd.
146
Feridun S. ŞAHİN
çıkmaktadır. Bu kentin sikkelerinde, Gorgon başı, altında ton balığı (Resim 25)111;
altında balık betimi olan diz çöken ve amphora tutan satyr (Resim 26) 112; miğferinin
arkasında balık bulunan kanatlı miğferli Athena başı (Resim 27)113 sikkeleri
bilinmektedir. İ.Ö. 4. yy başlarında Anadolu’nun batısında kurulan birliğe üye olan
kentin, diğer üye kentlerle ortak bir ön yüz tercih ettiği ve yılanlarla boğuşan çocuk
Herakles tasvirini benimsediği görülür. Arka yüzde ise, altında balık bulunan aslan
başına yer verilmiştir (Res. 28)114. Yunus balığı betimi öylesine yaygın olarak
kullanılmaktadır ki, günümüzde de birçok alanda görmek mümkündür115.
Romalıların dinsel inançlarını, kendilerine miras kalanlar dışında, doğu ve
Yunan motifleri etkisinde kalarak aldıkları bir gerçektir. İ.Ö. 8. ve 7.yüzyılları kapsayan
doğululaştırmacı dönem boyunca, Mısır, Suriye, Mezopotamya, Urartu, Anadolu, Ege
dünyasından Fenikeliler ve Yunanlılar aracılığı ile ithal edilen büyük miktardaki eşya ve
figüratif motiflerle eş zamanlı olarak, eski Doğu uygarlıklarının ve gelişme
aşamasındaki arkaik Yunanistan tarafından özümsenmiş inanışlarının yankılarının
İtalya’ya girmiş olması da muhtemeldir. Yunan mitoloji öğeleri ile birlikte efsanevi
gelenekler ve genel anlamda da simgesellik bunu kanıtlar niteliktedir. İlk zamanlarda ya
da en azından Yunanlıların Güney İtalya ve Sicilya’yı ilk istila girişimleri ile başlayan
bir sürecin doğmasına neden olur ve Helenistik dönemde Yunanistan’ın alınması ile de
doruk noktasına ulaşır. Bu nedenle Apolon ile ilişkili yunus’un özellikle üç tarafı
denizle çevrili olan İtalya’ya girmiş olmasını yadırgamamak lazım.
Yunusların dünyanın en zeki hayvanlarından biri olduğu, zekâlarının ise akıllı
bir köpeğinkine eşit olduğu düşünülüyor. Bu nedenle çok çabuk öğreniyorlar. Hem bu
zekâları hem de insanlara karşı olan dostça davranışları nedeniyle eski Yunan'dan bu
yana efsane ve öykülere konu olmuşlar. Örneğin yunusların deniz kazalarında insanları
kurtardığına ilişkin bir inanış var. Ama bugüne kadar bir deniz kazasında yunuslar
tarafından kurtarıldığını ileri süren hiç kimse çıkmamış. Yunusların suyun yüzünde
duran bir cismi burunlarıyla itme ve eğer yakındaysa kıyıya atma gibi bir dürtüleri var.
Belki bu inanışın ortaya çıkmasında bu özelliklerinin rolü de olabilir. Bu inanış doğru
olsun ya da olmasın, yunusların insanların en iyi dostlarından biri olduğu kesin. Diğer
bir yanlış inanış, yunusların tıpkı insanlar gibi anne, baba ve çocuklardan oluşan bir aile
kurdukları yolunda. Oysa yukarıda da söylendiği gibi büyük gruplar oluşturuyorlar.
Yunus (İbranice: ‫יֹונָה‬, Arapça: ‫يونس‬, Latince: Ionas), bir peygamberdir. Musul
yakınlarındaki Asûr Devletinin başşehri ve önemli bir ticâret merkezi olan Nineve
(Ninova) ahâlisine gönderilen bu peygamber116 kendisine balık yuttuğu için Zinnûn ve
Sâhib-i Hût adlarıyla da anılmıştır117. İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an´da adı
111
112
113
114
115
116
117
Oğuz1997, Lev. IX Res.66
Oğuz1997, Lev. IX Res.67
Oğuz1997, Lev. IX Res.68
Oğuz1997, Lev. IX Res.69
Günümüz, Virgin adalarının parasının arka yüzlerinde de, karşılıklı iki yunusun betimine yer verildiği
görülmektedir.
Hançerlioğlu 1975, 703.
Yazır 2008, 233, 409 vd.
147
SBArD
Mart 2009, Sayı 13, sh. 137 – 154
geçen bu peygamber, aynı zamanda Musevilik, Hristiyanlık118 ve Bahailik´te kutsal
sayılan bir elçidir. Kur'an-ı Kerim´deki Yunus Süresi´nde hakkında ayrıntılı bilgi
verilmektedir119. Adının kutsal kitaplara geçmesi veya adını kutsal kitaplardaki
peygamberlere vermesi ya da adını kutsal kitaplardan alması bu balığın bütün dinlerde
kutsal sayılmasını sağlamıştır.
Gemilerin denizlere ilk açıldıkları tarihten beri yanı başlarında yunus
balıkları'nın belirmesi, oyunları ve sokulganlığı sebebiyle denizciler tarafından uğur ve
havaların iyi gideceğinin garantisi sayılmıştır. Özellikle de memeli olması insan ile
yakınlığının artmasına sebep olmuştur. Günümüzde bile yunus balığı ile insan
arasındaki ilişkiler ile ilgili onlarca film ve dizi çekilmiş, onlarca da kitap yazılmıştır.
Sonuç
Sonuç olarak yunus balıklarının sikke üzerindeki betimlemelerinin sadece
bulundukları yüzyılla ilişkili olduğunu düşünmek, ritüel ve dogmatik açıdan bazı
gerçekleri görmezden gelmek demektir. Anadolu coğrafyasında balığın inanç olarak
kökeni irdelendiğinde saf olması ve kötülüğü kovması yanında, özellikle Yunus
Balığı’nın hem tanrının simgesi hem de korktukları denizden, kendilerini koruması
nedeniyle betimlemelerde yerlerini almışlardır. Günümüzde ise, geçmişten gelen bu
alışkanlıkların dinsel öğelerle birleştirilerek insan dostu, açık denizlerde yol göstermesi
ve dinsel nedenlere sığınılarak açıklanmaya çalışılması dikkate değer bir olgu olarak
ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle yunus balığının gerek sikkeler üzerinde betimlenmesi,
gerek ritüel olaylarda, gerekse de dinsel kitaplarda yerini alması, bize bu balığın
binlerce yıldır insanlık tarihinde saflığın, tanrısal koruyuculuğunun ve imajının simgesi
olarak günümüze kadar getirdiği gerçekliğidir.
Kaynakça
Akşit 1970: Akşit, O., Roma İmparatorluk Tarihi, İstanbul.
Alexiou 1991: Alexiou, S., Minos Uygarlığı, İstanbul.
Allen 1933: Allen, T., George, “A late book of the Dead in the Oriental Institute
Collections”, The American Journal of Semitic Languages, Vol. 49, No.2. s.
141-149.
Ateş 2008: Ateş, Y. S., İnançlar Sözlüğü.
Atlan 1993: Atlan, S., Grek Sikkeleri (Arkaik-Klasik-Hellenistik), İstanbul.
Averbeck 2003: Averbeck, R. E., “Myth, Ritual, and Order in Enki and the World
Order”, Journal of the American Oriental Society, Vol.123, No. 4. s. 757-771.
Batchelor 1894: Batchelor, J., “Items of Ainu Folklore”, The Journal of American
Folklore Vol. 7, No.24, Universty of İllinois. s. 15-44.
Baydur: Baydur, N., Roma Sikkeleri, İstanbul.
118
119
Kitabı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit 2000, 872 vd.
Bilim ve Teknik Dergisi, sayı: 212, Temmuz 1985, 20.
148
Feridun S. ŞAHİN
Bean 2000: Bean, George, E., Eskiçağda Menderes’in Ötesi, İstanbul.
Bonnefoy 2000: Bonnefoy, Y., Mitolojiler Sözlüğü II. Cilt, Ankara.
Bouju 2003: Bouju, J., “The Spirit of Water: in the Dogon World”, Leonardo, Vol. 36,
No. 4, The MIT pres 2003. s. 279-280
Carradice 2001: Carradice, I. M., Price, Helen Dünyasında Sikke, İstanbul.
Cawley 1939:Cawley, F, S., “The Figure of Loki in Germanic Mythology”, The
Harvard Theological Review, Vol.32, No. 4, Cambridge Universty Press on
behalf the Harvard Divinity School.s. 309-326.
Çığ 2000: Çığ, M. İ., İbrahim Peygamber, İstanbul.
Çığ 2003: Çığ, M. İ., Ortadoğu Uygarlık Mirası, İstanbul.
Collon 2004: Collon, D., “Eski Yakındoğu’da Rahip ve Rahibe Tasvirleri”, (Çev.Fatma
Sevinç) A.Ü.D.T.C.F., Dergisi, 44,2. s. 79-110.
Cooper 1979: Cooper, J. C., “Christian Symbols, Fish (Ichthus), Cross and Crufix”, An
Illustrated Encyclopedia of Traditional Symbols, Thames and Hudson, London.
s. 68-69.
Erhat 1972: Erhat, A., Mitoloji Sözlüğü, Ankara.
Elliade 1997: Eliade, M., I. P., Couliano, Dinler Tarihi Sözlüğü, İstanbul.
Feinstein 1968: Feinstein, B., “The Faerie Queene and Cosmogonies of the Near East”,
Journal of the History of Ideas, Vol.29, No. 4, Universty of Pennsylvania. s.
531-550.
Friedrich 2000: Friedrich, J., Kayıp Yazılar ve Dilleri, İstanbul.
Fulton 1890: Fulton, Justin, Dewey, “Is İt Mary or tha Lady of the Jesuits?”, The Pagan
Orijin Mary Worship, Brooklyn, Newyork. S. 1-3.
Gilotta 1991: Gilotta, F., ”The Micali Painter His Followers by N.J.Spivey” AJA, Vol.
95, No. 1, Archaeological Institute of America. S. 179.
Gren 1975: Gren, M. W., Eridu in Sumerian Literature, Chicago. S. 180.182.
Grimal 1997: Grimal, P., Mitoloji Sözlüğü, İstanbul.
Goff 1956: Goff, Beatrice, L., “The Role of Amulets in Mesopotamian Ritual Texts”,
Journal of the Warburg and Courtauld Institutes, Vol. 19, No. ½, The Warburg
Institute. S. 1-39.
Günbattı 2000: Günbattı, C., “Anadoluda, Su Ordali”, Archivum Anatolicum, D.T.C.F.
Ankara. S. 85 vd.
Güvenç 1974: Güvenç, B., İnsan ve Kültür, İstanbul.
Gwalior 1997: Gwalior, EB., (Çev. A.,Adıvar-R., Arat-A., Ateş-İ., Kafesoğlu-T.,
Yazıcı, İslam Ansiklopedisi, Cilt 4, Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi, Eskişehir. s. 2 vd.
Hançerlioğlu 1975: Hançerlioğlu, O., İnanç Sözlüğü, Dinler-Mezhepler-TarikatlerEfsaneler, Remzi Kitapevi Yayınları I. İstanbul.
Haset 1909: Hassett, M., “Symbolism of the Fish”, The Catholic Encyclopedia, Vol. 6,
Newyork: S. 11-26.
Healey 1977: Healey, T.,”The Symbolısm of the Cross in Sacred and Secular Art”,
Leonarn, Vol. 10, No. 4, Pergamon Pres, Great Britain. S. 289-294.
Hooke 1961: Hooke, S. H., “Fish Symbolism”, Folklore, Vol. 72, No. 3, Taylor and
Francıs Ltd. on Behalf of Folklore Enterprises Ltd. s. 535-538.
149
SBArD
Mart 2009, Sayı 13, sh. 137 – 154
Howgego 1998: Howgego, C., Sikkelerin Işığında Eskiçağ Tarihi, İstanbul.
Jacobs 1964: Jacobs, M. Y., “Loki in Scandinavian Mythology by Anna Birgitta
Rooth”, Western Folklore, Vol. 23, No. 2, Western States Folklore Society. S.
138-139.
Jastrow 1917: Jastrow, M. Jr., “Sumerian Myths of Beginnings”, The American Journal
of Semitic Languages and Literatures, Vol.33, No.2. s. 91-144.
Karwiese 1995: Karwiese, S., Antik Numizmatiğe Giriş, İstanbul.
Kitabı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit, Tevrat, Yeşu, İstanbul 2000
Kramer 1956: Kramer, S. N., Sumerian Theology and Ethics, “The Harvard Theological
Review”, Vol.49, No.1, Cambridge Universty. s. 45-62.
Kitabı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit, İstanbul, 2000.
Lequene 1991: Lequene, F., Galat’lar, T.T.K., Ankara.
Lucken 1925: Lucken, Gottfried von, Grek Vase-Painting by Gottfried von
Lucken,”Piracy in the Ancient World”, The Journal of Hellenistic Studies, The
Society fort he Promotion of Hellenic Studies. S. 148-149.
Mergoud 1948: Mergoud, Le, Bou, “Folklore Tunisien “,Bulletin of the School of
Oriental and African Studies, Universty of London, Vol. 12, No. 2, Cambridge
Universty. s. 433-434.
Moignard 1989: Moignard, E., “The Micali Painter and His Followers”, The Journal of
Hellenistic Studies, Vol. 109, The Society fort he Promotion of Hellenic Studies.
S. 265-266.
Oğuz 1997: Tekin, O., Antik Nümismatik ve Anadolu, İstanbul.
Pekman 1970: Pekman, A., Eskiçağda Bazı Anadolu Şehirlerinin Tanrı ve Kahraman
Ktistes’leri, İstanbul.
Porada 1993: Porada, Edith, “Why Cylinder Seals? Engraved Cylindrical Seal Stones
of the Ancient Near East, Fourth to” The Art Bulletin, Vol. 75, No. 4, College
Art Associaton. S. 567-578.
Richter 1979: Richter, G., Yunan Sanatı, İstanbul.
Ridgway 1989: Ridgway, F.R.S., “Etruscan Vases”, The Classical Review, Vol.39,
No.2, Cambridge University Pres on behalf of the Classical Association. S. 341344.
Sevin 1991: Sevin, V., Yeni Asur Sanatı I Mimarlık, T.T.K., Ankara.
Taube 1983: Taube, K., “The Classic Maya Maize God: A Reapprasial” Originally
Presented at the Fifth Palenque Round Table, La Quinta Mesa Redonda (ed. by
Virginia M. s. 171-181.
Tekin 2005: Tekin, O., Eskiçağ’da İstanbul. İstanbul.
Yazır 2008: Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Kuran-ı Kerim Meali, İstanbul.
Walker 1977: Walker, B., “The Hidden Side of the Human Entity”, Encyclopedia of
Esoteric Man, Routledge and Kegan Paul, London. s. 343.
150
Feridun S. ŞAHİN
Resim 1a
Resim 1b
Resim 3
Resim 5
Resim 2
Resim 4
Resim 6
151
Mart 2009, Sayı 13, sh. 137 – 154
SBArD
Resim 7
Resim 9
152
Resim 8
Resim 10
Feridun S. ŞAHİN
Resim 11
Resim 12
153
Mart 2009, Sayı 13, sh. 137 – 154
SBArD
Resim 13
Resim 15
Resim 17
154
Resim 14
Resim 16
Resim 18
Feridun S. ŞAHİN
Resim 19
Resim 20
Resim 21
Resim 22
Resim 24
Resim 27
Resim 23
Resim 25
Resim 26
Resim 28
155
SBArD
156
Mart 2009, Sayı 13, sh. 137 – 154