ARAP BAHARI`NDAN SONRA BATI SAHRA`NIN DE EN

Transkript

ARAP BAHARI`NDAN SONRA BATI SAHRA`NIN DE EN
KAPAK DOSYASI
ARAP
BAHARI’NDAN
SONRA BATI
SAHRA’NIN
DEĞİŞEN
JEOPOLİTİĞİ
VE FAS
1
Temmuz 2011’de referandumla geçirilen 2011
Anayasası, Fas’ın Arap Baharı’nı diğer Ortadoğu
ve Kuzey Afrika ülkelerine göre daha sakin geçirmesini sağlamıştır. Arap Baharı’ndan sonra kabul
edilen 2011 Anayasası, Fas halkını olumlu etkilemişse
de önemli bir konuyla ilgili beklenen somut adımlar henüz atılmamıştır. Bu konu, Fas’ın bağımsızlık
ilan ettiği 1956 yılından itibaren ülke gündeminde
tutulan, Batı Sahra bölgesinin geleceğidir. Bu bölge,
Fas devleti tarafından her zaman bir Fas toprağı olarak görülmüş, Batı Sahra’da yaşayan ve kendilerini
Sahravi olarak tanımlayan Sahra Demokratik Arap
26
Cumhuriyeti (SADR) vatandaşlarıysa Fas devleti tarafından Faslı olarak anılmıştır. Batı Sahra bölgesi toprakları üzerinde yaşayan nüfusu Sahravilik ve Faslılık
arasında bırakan bu konu, günümüzde ‘Batı Sahra
sorunu’ olarak adlandırılmıştır.
Batı Sahra sorununun başlangıç noktasıyla günümüzde ulaştığı noktadaki jeopolitiği, olayın içindeki
aktör sayısı bakımından farklılıklar göstermektedir.
1975’te Birleşmiş Milletler’in (BM) Sahravilerin kendi
geleceklerini kendilerinin belirlemesi yönünde verdiği kararla başlayan süreçte Fas, Moritanya ve İspanya, Batı Sahra sorununun ilk aktörleri olmuşlardır.
Ocak-Şubat 2016 Cilt: 8 Sayı: 72
2011 Anayasasıyla birlikte
atılan demokratik adımların
ışığında dünyada pek çok
ülke Fas’ın sonunda BM’nin
kararını tanıyacağını ve Batı
Sahra ile ilgili bir referanduma
gideceği düşüncesini
taşımıştır. Ancak Fas, Batı
Sahra’nın kendi toprağı
olduğu iddialarını sürdürüp
böyle bir referanduma
gitmeyi reddetmeye devam
edince, soruna yeni aktörler
eklenmiştir.
Volkan İPEK
Sahraviler 1979’dan itibaren Cezayir’deki mülteci
kamplara gitmeye başladıklarından beri ise Cezayir,
Batı Sahra sorununda yeni bir aktör olarak ortaya
çıkmıştır. Günümüzde ise pek çok Latin Amerika ve
Afrika ülkesinin yanında, özellikle Avrupa Birliği (AB)
ülkeleri ve bu ülkelerdeki sivil toplum örgütleri, Batı
Sahra sorununun jeopolitiğinde yeni aktörler konumundadırlar.
Başlangıçtaki ve günümüzdeki süreçlerde Batı Sahra sorunundaki akla gelen en baskın aktör kuşkusuz
Fas’tır. 1956 yılında Fransa’dan ve İspanya’dan bağımsızlığını ilan eden Fas, bağımsızlık mücadelesinin en
Ocak-Şubat 2016 Cilt: 8 Sayı: 72
önemli kolu olan İstiklal Partisi’nin lideri ve ülkenin
ilk Başbakanı Allal al Fassi’nin ‘Büyük Fas’ planıyla
Batı Sahra’da etkili olmaya başlamıştır. Plana göre
doğuda Tinduf şehri, güneyde ise Senegal Nehri’ne
kadar olan tüm bölge, Fas toprakları içinde sayılmalıdır. Bölgedeki toprakların kullanım hakkına sahip
İspanya’nın yanında, Büyük Fas Planı doğal olarak
Senegal Nehri’nin kuzeyinde kalan Moritanya’yı Batı
Sahra sorununun bir aktörü yapmıştır. Fas, Moritanya’nın 1960’da elde ettiği bağımsızlığı tanımayı
reddetmiş, 1963 yılında Cezayir’le Tinduf şehrini Fas
sınırlarına çekmek için Kum Savaşı’na girmiştir. Batı
27
KAPAK DOSYASI
Sahra sorununun kızışmaya başladığı 1975’ten itibaren ise bu iki devlet Fas’ın karşısında yer almışlardır.
Fas devleti İspanya’dan bağımsızlığını kazandıktan
sonra Batı Sahra’yı kendine bağlamak amacıyla Ocak
1978’te 292 milyon dolarlık bir Sahra Kalkınma Programı hazırlamıştır. Bu planla birlikte Fas Batı Sahra
bölgesinde yer alan Layun şehrinde 630 milyon dolarlık bir, Bujdur ve Dahla şehirlerinde ise her biri
42’şer milyon dolarlık olmak üzere toplam üç liman
inşa etme sözü vermiştir. Ne var ki bu proje kendilerini Sahravi olarak gören Batı Sahra nüfusunu Batı
Sahra’nın Fas’ta kalması konusunda ikna edememiştir.
1979’dan sonra Moritanya topraklarına yerleşen Fas
ordusuna karşı ciddi silahlı mücadeleye giren Polisario
Cephesi, ekonomik olarak Cezayir tarafından desteklenmiştir. Öyle ki, Fas 1981 yılından itibaren Cezayir
desteğini kesmek ve Sahravilerin Cezayir’deki kamplara göç etmesini önlemek için, ülkenin batısından
kuzeyine kadar 2,800 kilometrelik bir duvar inşaatına başlamıştır. Aynı zamanda Fas, 1978-1981 yılları
arasında Fransa’dan, Avusturya’dan, Güney Afrika’dan
ve Amerika Birleşik Devletleri’nden Polisario ile olan
mücadelesinde kullanmak üzere önemli miktarda silah
almıştır. Fas, Batı Sahra sorunundaki sahiplenici tavrını öyle kararlı bir tutumda sürdürmüştür ki Afrika
Birliği SADR’ı 1984 yılında üye olarak kabul ettiğinde, Fas bu kuruluştan ayrılmıştır. Cezayir’in Polisario
Cephesi’ne desteğinin sürmesi nedeniyle de Fas 1994
yılında Cezayir’le olan kara sınırını kapatmıştır. İki
ülkenin kara sınırı o günden bugüne kapalı kalmıştır.
2011 Anayasasıyla birlikte atılan demokratik
adımların ışığında dünyada pek çok ülke Fas’ın sonunda BM’nin kararını tanıyacağını ve Batı Sahra ile
ilgili bir referanduma gideceği düşüncesini taşımıştır. Ancak Fas, Batı Sahra’nın kendi toprağı olduğu
iddialarını sürdürüp böyle bir referanduma gitmeyi
reddetmeye devam edince, soruna yeni aktörler eklenmiştir. 1975’ten beri Fas’la araları bozuk olan Cezayir
ve Moritanya’ya ek olarak 2011’den bu yana birçok
Afrika Birliği ve AB ülkesi ile çeşitli Latin Amerika ülkelerinin yanı sıra, İspanya başta olmak üzere pek çok
Avrupa ülkesindeki sivil toplum kuruluşu Batı Sahra
sorununda taraf olmuşlardır. Bu aktörler Batı Sahra’da yeni bir referandumun gerçekleşmesi yönünde
bildiriler sunmuşlar, Fas devletini kınayıcı açıklamalar
yapmışlardır. 27 Mart 2015’te Afrika Birliği Barış ve
Güvenlik Konseyi’nin 496. toplantısında yayımladığı
bildiriyle, birliğin Batı Sahra konusunda sadece BM
28
kararlarını muhatap alacağı, Batı Sahra halkının kendi
geleceğini tayin konusunda haklı olduğu ve Afrika
Birliği İnsan Hakları Komisyonu’nun Sahravilerin yaşadığı mülteci kamplarına giderek gözlemler yapacağı
ifade edilmiştir. Her ne kadar Fas Kralı 6. Muhammed
7 Kasım 2015’te Yeşil Yürüyüş’ün kırkıncı yılına atfen
yaptığı konuşmada, Batı Sahra’ya yönelik ekonomik
atılım projelerinin yolda olduğunu ve Batı Sahra’yı
Fas’ın enerji üssü yapacağını belirtmişse de, bunların hiçbiri Fas’a yönelik tepkilerin azalmasında rol
oynayamamıştır. Bu çağrılar özellikle Kasım 2015’te
daha da artmıştır. SADR Cumhurbaşkanı ve Polisario Cephesi Genel Sekreteri Muhamed Abdelaziz 13
Kasım 2015 tarihli bir konuşmasında Fas devletinin
Batı Sahra sorununa yönelik tüm çözümleri reddetmesinin, sadece Akdeniz’i değil aynı zamanda tüm
Afrika’yı tehdit ettiğini öne sürmüştür. Aynı tarihlerde İspanya’da gerçekleştirilen Avrupa Sahravi Toplumu Dayanışma Konferansı’na (EUCOCO) ise Latin
Amerika’dan ve Afrika’dan pek çok temsilci katılmış
ve Fas’ın Sahravilerin kendi geleceklerini tayin etme
özgürlüğünü vermesi gerektiğinin altı çizilmiştir. Bu
konferanstan bir hafta sonra ise Güney Afrika Kültür
Bakanı Mathi Mthethtva SADR’ın Tinduf ’taki yönetim binasını ziyaret ederek, ülkesiyle SADR arasında
bir işbirliği anlaşması imzalamıştır. SADR’a olan destek Afrika ile sınırlı kalmamış, çeşitli Latin Amerika
ülkeleri de destek vermeye devam etmişlerdir. Cezayir’de bulunan SADR Büyükelçisi İbrahim Ghali yine
Cezayir’deki Ekvador Büyükelçisi Jose Rafel Serrano
Hermera ile görüşmüş ve karşılıklı kültürel anlaşmalar
imzalanmıştır. Bu anlaşmadan sonra Ekvador, Peru,
Meksika ve Küba SADR’a referandum konusunda
destek verdiğini açıklamıştır. Batı Sahra sorunuyla
ilgili değinilen bir başka nokta ise Fas’ın Batı Sahra’da işgalci olduğu yönündedir. Bu bağlamda Malta
Dışişleri Bakanı Kasım ayının sonlarına doğru, Fas’ın
Batı Sahra üstünde hak iddia ederek, Afrika’daki dekolonizasyonun tamamlanmamasında başrolü oynadığını iddia etmiştir. Bu görüşlere İsveç ve Danimarka
meclisleri de destek vermiş, Afrika Birliği ise Aralık
ayının başında açıkladığı bildiride, Fas’ın işgal ettiği
Batı Sahra toprakları üzerinde fosfat arama işlemlerinin yasal olmadığını ifade etmiştir. Fas’a olan tepkiler
Kuzey Afrika’da da devam etmektedir. Sahravi Halk
Ordusu Addis Ababa’da düzenlenen Kuzey Afrika
Bölgesel Kapasite toplantısına davet edilmiş, Libya,
Mısır, Cezayir ve Tunus’un katıldığı bu toplantıya Fas
Ocak-Şubat 2016 Cilt: 8 Sayı: 72
çağrılmamıştır. Batı Sahra sorunuyla ilgili son önemli güncel gelişme de, Fas devletinin geçtiğimiz hafta
MINURSO Temsilcisi Christopher Ross’a, kendisini
bir daha Batı Sahra bölgesinde görmek istemediğini
iletmesi olmuştur. Uluslararası toplum tarafından oldukça sert karşılanan bu bildiri üzerine AB Fas ile imzalamayı düşündüğü tarım anlaşmasını askıya almıştır.
Tüm bu gelişmeler Polisario Cephesi’nin 16-20 Aralık
2015 tarihleri arasında Dahla kentinde düzenleyeceği
14. Polisario Kongresi’ne 2,475 delegenin katılacak
olmasını ve birçok ülkenin de bu kongreye temsilci
göndererek Polisario’ya destek olmasını sağlamıştır.
Fas’ın Batı Sahra’yı bu kadar sahiplenmesinin ve
bir referanduma bile gitmek istememesinin bölgesel
nedenleri arasında en önemlisi, Cezayir’in bölgede
bir güç olarak sivrilmesini istememesidir. Cezayir’in
Arap Baharı’ndan sonra projelendirmeye başladığı Batı Sahra- ABD Petrol Boru Hattı, Fas’ın Batı Sahra’ya
bakışını etkilemektedir. Cezayir başkent Cezayir’den
güneye, oradan da batıya doğru bir petrol boru hattı
kurmak istemekte, bunu da Batı Sahra’dan geçirerek
Atlantik Okyanusu’na ulaştırıp ABD’ye petrol satmak
istemektedir. Fas ise böyle bir boru hattının yapımına
izin vermemekte, aynı zamanda Batı Sahra’daki fosfat
ve demir kaynaklarını AB ve ABD ile olan ilişkilerinde kendi lehine bir ekonomik güç olarak kullanmak
istemektedir. Eski sömürge ülkelerinden oluşan Afrika
ve Latin Amerika ülkelerinin Batı Sahra konusunda
Fas’ın karşısında yer almaları da, Fas’ın BM’in referandum kararını uygulamamasının yanında, Afrika’da
başat güçken 1984’te Afrika Birliği üyeliğinden çıkıp
Afrika ülkelerini yüzüstü bırakmasıyla ve 1987’de Avrupa Ekonomik Topluluğu’na yaptığı üyelik başvurusuyla ilgilidir. O dönemde özellikle pek çok Afrika
ülkesi Fas’ın Afrikacılık akımının savunulduğu Afrika
Birliği’nden çıkıp eski sömürgeci devletler tarafından
oluşturulan ve Avrupacılık akımının savunulduğu Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üye olmak istemesini
yadırgamışlardır. Bu ülkeler bugün Batı Sahra konusunda Fas’ın tam karşısında yer almaktadırlar. AB
ve Avrupalı sivil toplum örgütleri ise Fas’ın Sahravi
mültecilere yönelik tutumunu eleştirmekte ve bölgede
insan hakları ihlalleri yaptığını vurgulamaktadırlar.
2011 Anayasasıyla birlikte halka daha çok demokratik özgürlük olanağı veren Fas devleti, aynı performansı Batı Sahra için gösterememiştir. 2011’den
beri Batı Sahra bölgesindeki polis ve asker gücü geri çekilmemiş, bölgedeki ilkokulların bile yanlarına
Ocak-Şubat 2016 Cilt: 8 Sayı: 72
27 Mart 2015’teAfrika Birliği
Barış ve Güvenlik Konseyi’nin
496. toplantısında yayımladığı
bildiriyle, birliğin Batı Sahra
konusunda sadece BM kararlarını
muhatap alacağı, Batı Sahra
halkının kendi geleceğini
tayin konusunda haklı olduğu
ve Afrika Birliği İnsan Hakları
Komisyonu’nun Sahravilerin
yaşadığı mülteci kamplarına
giderek gözlemler yapacağı ifade
edilmiştir.
karakollar kurulmuştur. Aynı zamanda Batı Sahra’da
yaşayan ve Batı Sahra’nın özgürlüğü yönünde düşünce üreten pek çok kişi tutuklanıp hapse atılmıştır.
1981’de yapımına başlanan duvar, Sahravili mültecilerin Cezayir’deki kamplara gitmesini önlemeye devam
etmektedir. Fas devleti Batı Sahra sorununun çözümü
konusunda da çok katı bir tutum izlemekte, örneğin
Polisario Cephesi ile doğrudan iletişim kurmayı da
reddetmektedir. Ayrıca 29 Mart 2014’te 2152 sayılı
BM kararında yeniden belirttiği referandumu, bir kez
daha reddetmiştir. Bu bakımlardan Fas Afrika’da, Latin Amerika’da, Avrupa’da ve BM’de şiddetli bir şekilde
eleştirilmektedir. Bu noktada, söz konusu eleştirilerin
odağı ise Fas’ın Batı Sahra’da bir referandumu reddetmekten çok Sahravi mültecilere gösterdiği sert tutumlardır. Fas devletinin bu konudaki sertliği sürdüğü
sürece de SADR’a destek artmakta, Fas kendini ifade
edemez duruma düşmektedir. Öte yandan görünen
odur ki Fas gittikçe yalnızlaşmakta, bir dönem Ortaçağda düştüğü uluslararası toplumdan soyutlanma
durumunun benzeriyle karşı karşıya kalmak üzeredir.
Bu bağlamda Fas için iki seçenek gözükmektedir. Fas,
Arap Baharı’ndan sonra başlattığı reformları, Batı Sahra’ya ve bu bölgenin nüfusuna da uyarlamalı, ya da
BM’nin referandum kararını onaylayarak uluslararası
toplumdan aldığı tepkiyi durdurmalıdır. BM Genel
Sekreteri Ban Ki-moon’un Ocak 2016’da Batı Sahra’ya yapacağı çalışma ziyareti, Fas’ın önündeki bu iki
seçeneği değerlendirmek adına önem taşımaktadır.
Dr.
29