bu linki - Adli Tıp Enstitüsü

Transkript

bu linki - Adli Tıp Enstitüsü
KONUK / GUESTROOM
28
Nisan / January
April 2014
Ocak
2016
www.thegate.com.tr
“POLİSİYE YAZMAK AKLIMIN UCUNDAN BİLE GEÇMİYORDU”
"I did not even think about writing detective stories"
AHMET ÜMİT
RÖPORTAJ / INTERVIEW: BURCU GÜRTÜRK
Zorlanmamış bir kapı, yere düşmüş bir kaz tüyü, bir sayfası
koparılmış bir günlük, kırık bir kalem, ruj izli bir bardak ve
koltukta oturan cansız bir beden… Peki katil kim? Uşak
mı! Belki… Ya da çoğunlukla asla tahmin etmediğiniz o
kişi! O zaman işe koyulma zamanı. İpuçlarını birleştir ve
katili bul.
An open door, a goose feather on the floor, a diary with
a torn page, a broken pencil, a glass with a lipstick
mark and a dead body on the armchair. Who is the
murderer? Is it the manservant? Or is it someone we
never would have thought of? Let’s begin: Uncover the
clues and find the murderer.
Ünlü Polisiye yazarımız Ahmet Ümit’in deyimiyle
Türkiye’de “Edebiyatın gayrı meşru çocuğu” olarak
görülen polisiye, aşk kitaplarından sonra dünya üzerinde
tüm zamanların en çok tercih edilen ikinci türü. Geçmişi
Antik döneme kadar uzanan tür o kadar çok ilgi görüyor
ki, edebiyattan sinemaya, televizyon dizilerine kadar artık
her yerde örneklerine rastlıyoruz. Dünyada CSI türevleri,
ülkemizde ise Behzat Ç. ve Kanıt dizileri, türün ekrana
yansıyan örnekleri arasında gösterilebilir. Peki, bu diziler
ve edebi eserlerde kullanılan yöntemler gerçeği ne kadar
yansıtıyor?
Detective stories, having been referred to as the "illegitimate child of literature" by detective story writer
Ahmet Ümit, are the second most popular genre of
literature worldwide following romance novels. There
are many examples in literature, movies and TV series
of detective stories, which date back many generations.
The CSI series is broadcast throughout the world while
Behzat Ç. and Kanıt (meaning Evidence) are the best
detective stories on the screen in Turkey. Well, do the
investigative methods in series and literature works reflect the reality?
The Gate’in bu sayısında ünlü polisiye yazarımız Ahmet
Ümit ve İstanbul Üniversitesi Adli Bilimler Profesörü
Faruk Aşıcıoğlu ile polisiye edebiyatı ve adli bilimler
üzerine söyleştik. Keyifli okumalar…
We interviewed Ahmet Ümit and Istanbul University
Forensic Sciences Professor Faruk Asıcıoglu on the
similarities and differences between detective literature
and forensic sciences. Enjoy…
KONUK / GUESTROOM
G
D
Yazarlık kariyeriniz nasıl başladı? Sonrasında polisiye
hikâyeler yazma fikri nasıl doğdu?
Aslında yazar olmak gibi bir hayalim yoktu ama çok iyi bir
okurdum. Küçük yaştayken dünya klasiklerini ve Türk romancıların önemli eserlerini yalayıp yutmuştum. 22 yaşındayken birden bire bir öykü yazdım. Yazdığım öykü 40 dilde
yayınlanan bir dergide basıldı. Bu müthiş gelişme cesaretimi
artırdı ve yazar olmaya karar verdim.
Polisiye yazmam da kendiliğinden oldu. Aslında polisiye yazmak aklımın ucundan bile geçmiyordu ama benim fırtınalı
bir hayatım oldu. 12 Eylül darbesi öncesinde yaşanan politik olaylara aktif olarak katılmıştım. Böyle bir hayat sürünce,
yazdığınız hikâyeler de gerilim yüklü oluyor. Bir de baktım ki
farkında olmadan polisiye öyküler yazıyorum. Üstelik böyle
yazmaktan büyük bir zevk alıyorum. O zaman bu işi bilinçli yapalım dedim ve tam anlamıyla polisiye yazmaya karar
verdim.
How did your writing career start? How did you come up
with the idea of writing detective stories?
In fact, I did not dream of becoming a writer, but I was a good
reader. I read the important books of Turkish literature and
world classics at an early age. I wrote a story which was published in a magazine and translated into 40 languages when I
was 22 years old. This sudden success encouraged me and I
decided to be a writer.
I spontaneously wrote detectives stories. I was not thinking
about writing detective stories, but I had a rough life; I was
actively involved in political incidents before Turkey’s coup
d’état. My stories are somewhat akin to thrillers as a result. I
began to understand that I was writing detective stories without realizing it. I also like writing these sorts of stories. That is
when I decided to focus on detective fiction.
erçekten kusursuz cinayet yok mudur?
Kusursuz cinayet olması için birçok şart gereklidir. Öncelikle katilin soğukkanlı ve çok
deneyimli olması gerekir. Ama bu yeterli
olmayacaktır, aynı zamanda katilin kriminalistik bilgisi de olmalıdır. Yani, ayak izi, parmak izi bırakmamalı, görgü tanığına yakalanmamalı, saç teli, tükürük gibi
izler bırakmamalıdır. Ayrıca, katilin maktulle bir bağlantısı da
olmamalıdır. Çünkü polisin sorguya alacağı şahıslar kurbanı
tanıyan kişiler olacaktır. Bilhassa da kurbanın hasım olduğu
ya da bu ölümden yarar sağlayacak kişiler. Bütün bu koşulları
yerine getirmek son derece zordur. Mutlaka bir yerden açık
verirsiniz. O nedenle en iyisi hiç cinayet işlememektir.
Siz polisiye bir romana başladığınızda ne gibi araştırmalar
yapıyorsunuz? Yazma süreciniz nasıl işliyor? Adli bilimlerden nasıl faydalanıyorsunuz?
Öncelikle bir fikir doğuyor. Örneğin son romanım “Elveda
Güzel Vatanım” böyle bir fikirle başladı. Daha sonra okumalara ve romanın geçeceği mekânları gezmeye başlıyorum.
Bu süreç yaklaşık bir yıl kadar sürüyor. Konuyu üzerinde bir
roman yazacak kadar kavradıktan sonra kurguyu oluşturuyorum. Ve ardından bilgisayarın başına geçip yazmaya başlıyorum. Tabii, gerektikçe de Adli bilimler konusunda bana
yardımcı olan arkadaşlardan destek alıyorum.
Romanlarınız tamamen hayal ürünü mü? Sizi çok etkileyen cinayet davalarını işlediğiniz oluyor mu?
Romanlarım tamamen hayal ürünüdür. Gerçek olayları yazmaktan her zaman imtina ettim. Çünkü gerçek cinayetler,
gerçek acılara neden olur. Katilin ya da kurbanın yakınlarıyla
konuşmak, onların acılarını yeniden hatırlatmak istemem.
Daha da önemlisi, gerçek insanlar hakkında yazdıklarım
yanlış çıkarsa bundan büyük bir vicdan azabı duyarım. O
nedenle kurgusal cinayetler yazmayı tercih ederim. Yazdığım
gerçek kişilikler de var. Mesela Fatih Sultan Mehmed’i yazdım, Mevlana’yı yazdım. Ama onlar da bire bir hakikat değil,
benim Fatihim, benim Mevlanam...
30
Nisan / January
April 2014
Ocak
2016
o you really think there is such a thing as a
perfect murder?
A few conditions are required for a perfect
murder. First of all, the murderer must be
calm and experienced. But this is not enough;
the murderer must also know criminology. The murderer
must not leave traces such as footprints, fingerprints, strands
of hair or salvia -- not to mention eyewitnesses. In addition,
the murderer must not be related to the victim because the
police will first question those who know the victim, especially any enemies the victim may have had or anyone who
might benefit from the victim’s death. It is really hard to fulfill
all these conditions. People always make mistakes. Therefore,
it is better not to commit murder.
What kind of research do you do when you begin writing a
book? How does your writing process unfold? Do you take
advantage of forensic medicine?
At first, I come with an idea. I began writing my latest novel
"Elveda Güzel Vatanım" (meaning A Farewell to My Beautiful
Homeland). Then I begin reading and exploring the places
of the story. The process takes about a year. I fictionalize elements of the story after I understand the direction the plot
will take and it forms into a novel. Then I begin typing it up. I
also get support from people who can assist me with forensic
medicine.
Are your novels completely fiction? Do you also write
about murder cases which have affected you somehow?
My novels are completely fiction. I always avoid writing about
actual events because real murders cause real pain. I do not
like talking with relatives of the murderer or victim and reminding them of their miseries. Furthermore, I feel guilty if
what I write about people turns out to be wrong. So, I prefer
writing about fictional murders. I also write about real figures
such as Fatih Sultan Mehmet and Mevlana. They are not real
characterizations or events but how I see them.
Does Captain Nevzat bear any similarity to you?
Of course! Captain Nevzat bears similarities with me as each
character of mine does. Good and bad, coward and hero are
www.thegate.com.tr
Başkomiser Nevzat karakteri sizden izler taşıyor mu?
Elbette. Yarattığım bütün karakterlerde olduğu gibi Başkomser Nevzat da benden izler taşıyor. Onun içindeki iyi ve kötü,
korkak ve kahraman, benim ruhumdan alınmadır. Biz yazarlar, dünyanın en iyi kahramanını yaratırken de, en kötü
karakterini yazarken de hep kendi ruhumuzdaki çeşitlilikten
yararlanırız. Sizde olmayan bir duyguyu, bir hakikati, bir durumu yazmanız çok zordur.
Beyoğlu’nu sizin için bu kadar özel kılan nedir?
Yirmi küsur yıldır Beyoğlu’ndayım. Beyoğlu ya da Pera ya
da Cadde-i Kebir adına ne dersek diyelim bu bölge sadece
İstanbul’un değil, yeryüzünün en renkli semtlerinden biridir.
Ben Beyoğlu’nu çağdaş Babil Kulesi’ne benzetiyorum. Yani
farklı kültürlerin bir arada yaşadığı o efsanevi kuleye. Tıpkı
Babil Kulesi gibi, Beyoğlu da insanlara bir mesaj veriyor aslında. Ya bütün kültürler bir arada yaşayarak, büyük insanlık
medeniyetini oluşturacağız ya da hep birlikte çatışarak yok
olacağız. Beyoğlu birlikte yaşamanın şahane bir örneği, keşke
insanlık bu semtten birazcık ders alsa...
Kitaplarınızın kötü ellerde yol gösterici olmasından korkuyor musunuz?
Hayır, böyle bir korkum yok. Çünkü benim romanlarım katilleri övmez, cinayetleri cazip eylemler olarak sunmaz, aksine öldürmenin korkunç bir eylem olduğunun altını çizer.
Cinayet hem acizliktir, hem de alçakça bir davranıştır. Romanlarımda öykülerimde hep bunu anlatırım. Dolayısıyla,
benim kitaplarım cinayetleri özendirmez aksine, eleştirir, yerin dibine sokar...
Son romanınız “Elveda Güzel Vatanım”ın hikâyesi nedir?
Roman 1906 yılı 1926 yılı arasındaki yirmi yıllık süreçte yaşananları, Şehsuvar Sami adındaki karakterin kaleminden
anlatıyor. Aslında o fırtınalı dönemin bir insanın yazgısını
nasıl etkilediğini gözler önüne sermeye
çalışıyorum. Siyaset, aşk ve savaşın, hayatımızı ne hale getirebileceğini tartışmaya açıyorum. Selanikli bir genç olan
Sehsuvar Sami’nin hayali yazar olmaktır.
Bu hayalini gerçekleştirmek için Ester
adındaki sevgilisiyle Paris’e gidecektir,
ancak 1908 devrimine yakalanır. Bir anda
kendini devrimin ön saflarında bulacak,
önce İttihat ve Terakki’nin, sonra Teşkilatı
Mahsusa’nın önemli bir idarecisi olacaktır.
Roman 1926 yılının sonbaharında Pera
Palas’ta başlar. İttihat ve Terakki yenilmiş,
Osmanlı İmparatorluğu parçalanmış,
cumhuriyet kurulmuştur. İzmir Suikast
girişimini gerekçe gösteren yeni hükümet
hayatın her alanında ittihatçıları tasfiye etmektedir. İzmir’de ve Ankara’da dar
ağaçları kurulmuş, suçlu suçsuz birçok
önemli ittihatçı idam edilmiştir. Sıranın
kendisine de geleceğini bilen Şehsuvar
part of my soul. We writers always draw on the diversity in
our own souls while we are writing the best or worst characters in the world. It is hard to write about a feeling, reality or
case with which you do not have some experience or connection in some way.
What makes Beyoglu such a special place for you?
I have been living in Beyoglu for more than twenty years. The
region we call Beyoglu, Pera or Cadde-i Kebir is one of the
most colorful districts of Istanbul and the. I think Beyoglu is
like a modern Tower of Babylon, the legendary tower around
which different cultures lived together. In fact, Beyoglu delivers a message to people just as the Tower of Babylon did.
All cultures will create the great human civilization by living
together or we will all disappear through conflict. Beyoglu offers a wonderful example of living together. I wish more people would take a lesson from this district.
Do you fear that your books might serve as a guide for bad
people?
No, I don’t because my novels do not praise murderers or
present murder as attractive behavior. On the contrary, my
books highlight that killing is a terrible act. I always explain
in my stories and novels that murder is both an inability and
dishonor. Therefore, my books do not praise murder, but on
the contrary criticize and disgrace it.
What is the subject of your latest novel "Elveda Güzel
Vatanım"?
The novel depicts the period between 1906 and 1926 from
the perspective of Sehsuvar Sami. In fact, I try to represent
how that difficult period affected the faith of a person. I bring
forward how politics, love and war can change our lives. Sehsuvar Sami, who is from Thessaloniki, dreams of becoming a
writer. He will travel to Paris with his lover Ester to follow his
dreams, but the revolution of 1908 takes
place. He suddenly finds himself on the
front line of the revolution and becomes
an important leader of the Committee
of Union and Progress first and later the
Special Organization.
The novel begins at Pera Palas in the autumn of 1926. The Committee of Union
and Progress was defeated, Ottoman
Empire broken up and the Republic
of Turkey had been founded. The new
government, which justifies the Izmir
Assassination attempt, eliminates unionists in every arena of life. Scaffolds are
set up in Izmir and Ankara and several
important guilty and innocent unionists
are executed. Sehsuvar Sami, who knows
he will also be executed, begins to think
about the last twenty years of his life. He
questions his ideals, his society and all of
humanity. He asks himself what if he had
KONUK / GUESTROOM
Sami, hayatının son yirmi yılının bir muhasebesini yapmaya
başlar. İdeallerini, üye olduğu cemiyeti, bütün bir insanlığı
sorgulamaya başlar. 1908 yılında devrime katılmayıp yazar
olmak için Paris’e gitseydim hayatımda neler değişirdi sorusunu sorar. Öte yandan 1926 yılında siyasi mücadele devam
etmekte, birileri onu gizemli bir entrikanın içine çekmeye çalışmaktadır.
not been a part of the revolution in 1908 and travelled to Paris
to become a writer. On the other hand, the political struggle
continues in 1926 and someone tries to include him in a mysterious conspiracy.
Prof. Faruk Aşıcıoğlu, MD, PhD /Institute of Forensic Sciences, University of Istanbul
Are forensic science and forensic medicine different
disciplines?
Forensic medicine is a scientific field which contributes
to the solution of judicial processes the most. Forensic
science is a broader term which also covers forensic
medicine. This field is generally referred to as "Forensic Medicine and Forensic Sciences" in many countries
because of the contribution of forensic medicine to the
discipline.
Which departments does forensic science include?
I can say that we can add the term "forensic" to each scientific field. For example, when we say forensic dentistry,
we refer to a scientific field which contributes to finding a murderer from a bite mark, identifying the victim
from teeth records and evaluating traumas of the mouth
and teeth. Forensic biology, forensic toxicology and forensic document research, which are the most common
departments in forensic sciences, mostly support the solution of juridical cases.
Prof. Faruk Aşıcıoğlu
Prof. Faruk Aşıcıoğlu, MD, PhD / İstanbul Üniversitesi,
Adli Bilimler Enstitüsü
Adli Tıp ve Adli Bilimler farklı disiplinler midir?
Adli Tıp, hukuki süreçlerin çözümüne en fazla katkı sunan bilimsel alandır. Adli Bilimler ise daha geniş bir kavram olup içerisinde Adli Tıp disiplinini de barındırır, ancak adli tıbbın disiplin
içerisindeki katkısından dolayı bu alan birçok ülkede “Adli Tıp ve
Adli Bilimler “ birlikte kullanılarak ifade edilmektedir.
Adli bilimler hangi bölümleri kapsıyor?
Aklınıza gelen her bilimsel disiplinin önüne "adli" kavramını getirebiliriz dersem çok yanlış olmaz. Örneğin adli diş hekimliği
dediğimizde ısırık izinden failin yakalanmasına, diş kayıtlarından ölenin kimliğinin saptanmasına, ağız ve dişe yönelik travmalarda zararın tıbben değerlendirilmesine katkı sunan bilim
dalını kastetmekteyiz. Adli bilimler alanında en bilinen ve adli
vakaların çözümünde en fazla katkı sağlayan disiplinler arasında
Adli Biyoloji, Adli Toksikoloji, Adli Belge İnceleme sayılabilir.
Bir edebiyat türü olarak Polisiye edebiyatı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Çok fazla polisiye edebiyat eseri okuduğum söylenemez. Bunun
en önemli nedeni bilirkişi olarak incelediğim her adli dosyadan
32
Ocak / January 2016
How do you see detective stories as a literary form?
I do not read many detective books honestly; I fulfill my
need for mystery, curiosity and problem solving through
each case I evaluate as a consultant. I feel excited and impatient for a resolution when I perform my job. Briefly,
I both work and feel like I am reading an exciting detective story. The excitement the professional writer creates
with word play adds a mysterious, exciting dimension to
the work I do. Writers such as Ahmet Ümit successfully
add romance to the thousands of years of history in the
part of the world we live in.
Is forensic science used appropriately in detective
stories?
I cannot say that they are good at it. The evidence is evaluated by traditional methods such as fingerprinting, ballistics and post-mortem examination. Nowadays, the ancestry of a person’s blood can be identified through DNA
analyses of a tiny bloodstain from crime scene. Several
data about physical appearance of the blood owner,
such as hair color and facial features can be ascertained
through the same method. Research can be narrowed
and many suspects eliminated. I think a detective writer
should follow scientific developments. A curious reader
who understands English is provided with this knowledge. If you still write about blood type or immunological analysis, you will probably lose this reader.
www.thegate.com.tr
o eseri okurken elde edebileceğim gizem, merak, çözüme ortak
olma gibi duygularımın karşılanıyor olmasıdır. İşinizi yaparken
heyecan duymak, bilimsel bir kanaate ulaşmak için sabırsızlanmak çok keyif verici bir deneyim. Özetlemek gerekir ise bir
yandan işinizi yapıyorsunuz bir yandan sürükleyici bir polisiye
okuyor gibi hissediyorsunuz. Tabii usta bir yazarın kelimelerle
oynayarak yaratacağı sürükleyicilik kısmı sizin zihinsel kapasitenize kalıyor. Ancak itiraf edeyim ki Ahmet Ümit gibi ülkemizin
bu alandaki yüz akı yazarları işin içerisine üzerinde bulunduğumuz coğrafyanın binlerce yıllık tarihini nakşedip olayın seyrine
birazda aşk katarak süslemeyi iyi biliyorlar.
Polisiye romanlarda adli bilimler doğru bir şekilde
kullanılabiliyor mu?
Bu konuda çok iyi olduklarını söyleyemem. Deliller daha ziyade
yıllardır bilinen parmak izi, balistik inceleme, otopsi gibi geleneksel yöntemlerden öteye gitmiyor. Oysa bugün olay yerinden elde
edilecek küçücük bir kan lekesinden yapılacak DNA analizleri ile
o kanın sahibinin atasal orijini oldukça isabetli bir şekilde saptanabiliyor. Aynı yöntemle o kanın sahibinin saç rengi, yüz yapısı gibi
harici görünümüne ilişkin birçok veri de elde edilebiliyor. Bu sayede araştırma daraltılıyor, şüphelilerin büyük bir kısmı dışlanıyor.
Bence cinayet romanı yazan birisinin bu tür bilimsel gelişmeleri
takip etmesinde büyük yarar var. Çünkü bugün için İngilizce bilen
meraklı bir okuyucu bu tür bilgilere haiz ve siz hala romanlarınızda kan grubu ya da immünolojik analizden bahsediyorsanız bu
okuyucu kitlesini kaybediyorsunuz demektir.
Polisiye dizilerdeki kriminal bilgiler gerçeği ne kadar
yansıtıyor?
Dış kaynaklı CSI dizilerini kastediyorsanız, bir kısmı oldukça başarılı. Bu nedenle sadık bir izleyici kitlesine sahipler, ancak bu sadakati korumak için sürekli yeni yöntemler icat ediyorlar ya da var
olan bir yöntemi o kadar ekzajere ediyorlar ki gerçek bir olayda da
bizlerden benzer bir başarı bekleniyor. Ülkemizdeki polisiye diziler
ise daha ziyade oyuncunun karizması sayesinde izleniyor.
Türkiye adli olayların çözümlenmesinde dünyada kullanılan
tekniklerin ne kadarını kullanıyor? Kriminalistik alanında
dünya nerede biz neredeyiz? Bu disipline yeterince önem veriyor muyuz?
Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupa Birliği ülkelerinden bilim
insanları diğer birçok alanda olduğu gibi adli bilimler alanında da sürekli yeni bir yöntem veya yöntem revizyonu geliştiriyorlar. Bunun en
önemli sebebi bu ülkelerin araştırma geliştirme konusuna verdikleri
önem ve ayırdıkları bütçe. Açık söylemek gerekirse biz daha ziyade
yeni çıkan bir yöntemi uygulamaya çok kısa süre içerisinde adapte
ediyoruz. Aslında bu dahi çok önemli. Bu açıdan diğer bazı Avrupa
Birliği ülkesi ve dünyanın geri kalan birçok ülkesinden daha iyiyiz.
Örneğin, kan lekesi model analizi konusunda daha birçok Avrupa
Birliği ülkesinde bu disiplin bilinmez iken biz uygulamayı başlatmıştık, ancak üzerine çok fazla koyabildiğimizi söyleyemeyeceğim. Bu
durum disiplinin ülkemizdeki dinamikleri ile ilgili. Oysa bu disiplini
konu alan “Dexter” dizisinin alanın benimsenmesine daha fazla katkı sunmasını beklerdim.
Ahmet Ümit
Does the criminal knowledge within detective series reflect the reality?
If you are referring to the CSI series, some of them are
quite realistic; therefore, they have a wide audience: But
they always invent new methods or exaggerate an existing method, so similar success is expected in real cases. Detective series in Turkey are generally popular due to the charisma of
the actors and artists.
How many techniques which are used to solve forensic cases are
used in Turkey? How is Turkey's position relative to the field of
criminology? Is this discipline important to us?
Assigning a proper budget for these activities, scientists from the US
and some European Union countries are continuously developing
new methods in forensic medicine field because of the importance of
research and development. We generally adopt a new method within
a very short time, which is also very important. We are more successful
than many countries around the world. For example, when many European Union countries were not aware of blood stain model analyses
we began practicing it, although I cannot say that we developed the
model. It is about the dynamics of the discipline in our country. I expect that the TV series "Dexter," which was about this discipline, could
have contributed more to adopting these methods.

Benzer belgeler

8th Grade Target Vocabulary Unit 1 be there for someone (v) : biri

8th Grade Target Vocabulary Unit 1 be there for someone (v) : biri be bad at (v) : be curious about (v) : be good at (v) : be interested in (v) : be proud of (v) : categorize (v) : correct errors (v) : efficiently (adv) : find out (v) : guess the meaning (v) : hav...

Detaylı