Keşfedilmeyi bekleyen bir şehir: Erbil A city waiting to be

Transkript

Keşfedilmeyi bekleyen bir şehir: Erbil A city waiting to be
DEDEMAN QUARTERLY
DQ
SAYI-ISSUE 18 KIŞ-WINTER 2013
Keşfedilmeyi bekleyen bir şehir: Erbil
A city waiting to be explored: Erbil
“Krallara Layık” Tatil Mekanları
Vacation Destinations “Fit for Royalty”
Dedeman konsiyerj’lerine sorduk…
We asked the Dedeman concierge...
DQ
ÖNSÖZ-FOREWORD
1
Değerli Dedeman Okurları,
Yeni bir yıla girerken sizleri yeni sayımızla selamlıyoruz. “Yenilik” her zaman önem verdiğimiz
bir kavramdır. Her geçen yıl daha iyisini yapmak için duyduğumuz istek çoğalmakta ve bu isteğin
sonuçlarını sizlerle dergimiz aracılığıyla paylaşmaktan da mutluluk duyuyoruz. 2013 yılı içerisinde
Dedeman Park Gaziantep ve Dedeman Erbil’in kapılarını açmasıyla, her iki destinasyon da
konaklama ve toplantı imkanları için Dedeman kalite ve deneyimi ile buluşmuş oldu.
Bu sayımızda sizleri tasarım, bilim ve teknoloji gibi yeni konu başlıklarımızla karşılıyoruz.
Sayfalarımızda sizleri neler mi bekliyor? Ortaya koyduğu eserlerin önemi ölümünden sonra
anlaşılan ünlü tasarımcı Eileen Gray’in yaşamına göz atıyor ardından kraliyet ailelerinin tatil
mekanlarına doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Ziyaret ettiğiniz kentlerde sizlere rehberlik etmesini
umduğumuz bilgileri Dedeman İstanbul ve Dedeman Palandöken konsiyerjlerinden alıyor, röportaj
sayfalarımızdaysa; ekranların sevilen isimlerinden, başarılı oyuncu Ayşe Tolga’yı ağırlıyoruz.
Perdelerini yeni açan bir oyunu her yönüyle ele aldığımız ve sizlere tanıttığımız tiyatro yazımız ise
yenilenen içeriğimizin sürprizleri arasında yer alıyor. Keyifli okumalar diliyor, yeni yılın hepimize
sağlık, mutluluk ve güzellikler getirmesini temenni ediyorum.
Banu Dedeman
Dear Dedeman Readers,
As we enter the New Year we wanted to welcome you with our new issue. “Renewal” has always
been an important concept for us. Every passing year we aim to improve and do better and we
are happy to share these improvements with you through our magazine. In 2013 Dedeman Park
Gaziantep and Dedeman Erbil opened their doors; both destinations feature Dedeman quality and
experience in accommodations and business meeting opportunities.
In this issue we bring to you articles on design, science, and technology. What awaits you in these
pages? First we cover innovative designer Eileen Gray whose creative genius was really appreciated
only after her passing, then we take a journey to vacation destinations that are fit for a king. We
have asked the Dedeman Istanbul and the Dedeman Palandoken concierge for tips and information
about the cities you visit to ensure a great stay. Our interview pages welcome one of the most
popular artists on screen, the talented Ayse Tolga.
In our updated content we bring you an intriguing, detailed, look into a new play. We hope you
enjoy reading this issue and wish everyone a happy and healthy New Year.
Banu Dedeman
Yönetim Kurulu Üyesi - Board Member
DQ ‹Ç‹NDEK‹LER-CONTENTS
10
ajanda-zoom
04 Türkiye’de ve dünyada olup bitenler
News from Turkey and the world
trend
Gökyüzünün büyüleyici tasarımları
10
The charming designs of the sky
16
röportaj-interview
Başarılı, alımlı ve yetenekli… Ayşe Tolga
16
Successful, charming and talented… Ayşe Tolga
44 Dedeman konsiyerjine sorduk
We asked Dedeman concierge
22
seyahat-travel
“Krallara Layık” tatil mekanları
22
Vacation destinations “fit for royalty”
yemek-food
30 Gaziantep lezzetleri
Gaziantep cuisine
kent-city
Keşfedilmeyi bekleyen bir şehir: Erbil
36
A city waiting to be explored: Erbil
30
tasarım-design
Eileen Gray
48
Eileen Gray
kültür&sanat
Emek Sahnesi yeni sezonu “Küskün Müzikal”
DQ
DEDEMAN QUARTERLY
‹MT‹YAZ SAHİBİ - CHAIRMAN
Dedeman Turizm Yönetimi A.Ş. ad›na
Banu Dedeman
YÖNET‹M YER‹ - EXECUTIVE CONTACT
Dedeman Hotel&Resorts International
Y›ld›z Posta Caddesi No.48 34340
Esentepe- ‹stanbul
Tel: 0212 337 39 00
www.dedeman.com
YAPIM - PRODUCTION
AJANS MEDYA
GENEL YAYIN YÖNETMEN‹
EDITOR-IN-CHIEF
Arzu Karacadağ
YAZI ‹ŞLER‹ MÜDÜRÜ (Sorumlu)
MANAGING EDITOR
Bahar Kızıltan
‹NG‹L‹ZCE BÖLÜM ED‹TÖRÜ
ENGLISH SECTION EDITOR
Burcu İmrohoroğlu
KATKIDA BULUNANLAR - CONTRIBUTORS
Ceylan Özge Kunduz, Onur Uygun,
Erçağ Akınlar, Murat Tekin, Gülin Dede Tekin,
Eda Yeşim, Belma Saraççı
Reklam Grup Başkanı
Advertisement Group Head
Tolgay Gülten
REKLAM KOORD‹NATÖRÜ
ADVERTISING COORDINATOR
Özgür Çokgezen, Gözde Çevik Çokgezen
AJANS MEDYA
Kuruçeşme Caddesi, No: 3
Kuruçeşme 34345 ‹stanbul
Tel: 0212 287 19 90
BASKI VE C‹LT / PRINTING PRESS
A4ofset Matbaacılık San. Ve Tic. Ltd. Şti.
Otosanayi Sitesi, Yeşilce Mah.,
Donanma Sok. No:16 Kağıthane – İstanbul
Tel: 0212 281 64 48
Sertifika No: 12168
56
ile selamlıyor
Emek Sahnesi greets the new season with
“Küskün (Resentful) Musical”
36
teknoloji-technology
Gelecekten gelen kayak aksesuarları
66
Ski accessories of the future
Etkinlik
takvim-calender
haritası
72
Calender of events
48
haberler-news
Dedeman dünyas›ndan haberler
74
News from Dedeman Hotels
Yay›n Türü 3 ayl›k, süreli, yerel
Bas›m Yeri ve Tarihi ‹stanbul, Aralık 2013
Dedeman Hotel&Resorts International’›n
ücretsiz yay›n›d›r.
Complimentary copy of Dedeman Hotels&Resorts
International.
Dergide yay›mlanan yaz›, fotoğraf ve illüstrasyonlar›n
her hakk› sakl›d›r. Kaynak gösterilmeden al›nt›
yap›lamaz. Yaz›lar›n sorumluluğu yazarlara,
yay›nlanan ilanlar›n sorumluluğu ise sahiplerine aittir.
All rights are reserved that pertain to the written
materials, photographs and illustrations published in
the magazine. Nothing in this magazine may be
borrowed or reproduced without full credit being
given to the source.
İyi bir yıl dileriz.
TİPOGRAF
w w w. m e h m e t e f e n d i . c o m
AJANDA
4
DQ
Ülker Sports Arena, İstanbul, 22 Şubat 20:30 - February 22, 8:30 pm
BÜYÜLEYİCİ SESİ İLE
ANDREA BOCELLI
Operanın daha geniş kitlelerce sevilmesini sağlayan isimlerden
biri de Andrea Bocelli’dir. Dünyanın en güçlü tenorlerinden
biri olarak kabul edilen Bocelli, klasikleşmiş aryaların eşlik
edeceği konserinde İstanbul seyircisine unutulmaz bir gece
yaşatacak. Sesinin olağanüstü tınısı daha çocuk yaşlarda fark
edilen, 1995 yılında Sanremo Festivali’nde seslendirdiği “Con
te Partiro” şarkısı ile dünya çapında üne kavuşan Bocelli, 2012
yılında “Yılın Uluslararası Sanatçısı” dalında Brit Ödülü’nün
de sahibi olmuştur. Dünya coğrafyasında sesinin tanınmadığı
ülke neredeyse olmayan, şarkıcı kimliğinin yanı sıra söz
yazarı, besteci ve yapımcısı da ünlü tenorun konserine gidecek
seyirciler, sanatçının son albümü olan “Love in Portofino” da
yer alan şarkılardan da dinleme şansına sahip olacaklar.
ANDREA BOCELLI
WITH HIS
MESMERIZING VOICE Andrea Bocelli is one of the names
that reached a wide audience and made
opera more popular among the masses.
Considered one of the strongest tenors in
the world, Bocelli will perform classic aria’s
and audience an unforgettable evening. His
musical genius was discovered at a young
age. He became world renowned after his
performance of “Con te Partiro” at the 1995
Sanremo Festival and in 2012 he received
the Brit Award for the “International Artist
of the Year”. The entire world recognizes
his incredible voice and in addition to
being a singer he is also a song writer,
composure, and producer. Those going to
his concert will get a chance to hear songs
from this famous tenors latest album “Love
in Portofino”. İLAN 2
AJANDA
6
DQ
Zorlu Center PSM, 21 Ocak ve 2 Şubat - January 21st-February 2nd
CATS MÜZİKALİ
İstanbul, Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi ile yeni bir sanat merkezine daha kavuştu.
Konserlerden tiyatro oyunlarına, stand-up’tan dans gösterilerine kadar pek çok farklı sanat etkinliğine
kapılarını açan mekan, 21 Ocak ve 2 Şubat tarihleri arasında kaçırılmaması gereken bir müzikale
de ev sahipliği yapıyor. Bugüne kadar üç yüzden fazla şehirde, 50 milyondan fazla kişi tarafından
izlenen CATS müzikali, dünya turnesi kapsamında Türkiye’ye geliyor. Broadway’in en uzun soluklu
müzikallerinden biri olan CATS’in, en iyi müzikal ve en iyi yönetmen dalları dahil olmak üzere 7
Tony Ödülü bulunuyor. CATS Müzikali seyircisine; koreografi, kostüm, müzik ve dansın muhteşem
uyumundan oluşan unutulmaz bir deneyim sunuyor.
CATS MUSICAL
Istanbul has a new performing arts center, the Zorlu Performing Arts Center. From concerts, to theater
plays, to dance performances and stand-up comedy, the Zorlu Center opens its doors to a variety of art
performances. Between January 21st and February 2nd it will host an iconic musical not to be missed.
The CATS Musical is coming to Turkey as a part of their world tour. CATS has played in over 300 cities,
has been seen by over 50 million people, it is one of the longest-running Broadway musicals, and has won
7 Tony Awards, including best musical and best director. The CATS audience will have an unforgettable
experience thanks to the magnificent blend of the choreography, costumes, music, and dances.
7
Salon İKSV, 19-20 Aralık 21:30 - December 19-20 9:30pm
FALLULAH IS IN
TURKEY!
The indie-pop musician and songwriter Fallulah
is very well-known in her home country of
Denmark and has reached a considerable fan
base internationally with her performances
in Germany, France, and the UK. Her song
“Give Us A Little Love” off the Black Cat
Neighbourhood album has become especially
popular. The beauty of her voice and her songs
and the loyalty of her audience in Turkey
makes Fallulah an artist that will only continue
to gain popularity as time goes on. For those
of you who want to discover this magical voice
save the date, December 19 and 20th!
FALLULAH
TÜRKİYE’DE!
Ülkesi Danimarka’da oldukça iyi tanınan indie-pop
müzisyeni ve şarkı yazarı Fallulah, Almanya, Fransa
ve İngiltere’de sergilediği performanslarıyla da ülkesi
dışında hatırı sayılır bir hayran kitlesine ulaştı. Özellikle
The Black Cat Neighbourhood albümünde yer alan “Give
Us A Little Love” şarkısı büyük bir beğeni kazandı.
Ülkemizde hem sesinin güzelliği hem de şarkıları ile
çekirdek bir dinleyici kitlesine sahip olan Fallulah, ileride
ismini daha sık duyacağımız sanatçılardan olmaya aday.
Hali hazırda hayranı olanlar bir yana bu muhteşem sesi
keşfetmek isteyenlerdenseniz, 19 ve 20 Aralık tarihlerinde
kimseye söz vermeyin deriz!
Borusan Contemporary Perili Köşk, 16 Şubat’a kadar - Until February 16th
8
RAFAEL LOZANO HEMMER /
VICIOUS CIRCULAR BREATHING
Günümüzde teknoloji, modern sanatın önemli refakatçilerinden biri haline geldi. Projektörler, ışık ve
ses efektleri, sanat eserlerini hiç olmadığı kadar interaktif bir konuma yerleştirdi. Teknolojiyi sanatında
konuşturan isimlerden biri de Rafael Lozano-Hemmer. Dünyaca tanınan sanatçının eserlerine, 16 Şubat
tarihine kadar Borusan Contemporary ev sahipliği yapıyor. Serginin ziyaretçilerini, Hemmer’ın biometrik
sensörler, LED ışıklar, özel yazılımlar, robot projektörler, motorlu makineler gibi farklı teknolojilerle
ürettiği çalışmalar bekliyor. Parmak izinizle inanılmaz bir enstalasyonun parçası haline gelirken, farklı bir
odada sesinizi kaydedip hiç duymadığınız bir şekilde yeniden işitiyorsunuz. Rafael Lozano-Hemmer Sergisi ile
klasik sanat anlayışını geride bırakıyor farklı bir yolculuğa çıkıyorsunuz.
RAFAEL LOZANO
HEMMER /
VICIOUS
CIRCULAR
BREATHING
Today, technology has become
an important part of modern art.
Projectors, lighting and sound
effects enable art to be more
interactive than ever. An important
player in art technology is Rafael
Lozano-Hemmer. Borusan
Contemporary will host the works
of this world renowned artist until
February 16th. Visitors of the
exhibition will discover unique
pieces produced with different
technology like, Hemmer’s
biometric sensors, LED lights,
special software, robot projectors,
motor machines and more. At the
Rafael Lozano-Hemmer exhibit
you will leave traditional art behind
and go on a different journey.
Tate Britain, Londra, 9 Mart’a kadar - Tate Britain, London, until March 9th
PAUL KLEE
20.yüzyılın en önemli sanatçılarından olan Paul Klee, dünyanın dört bir yanında sergilenen koleksiyonlarından
seçilmiş resimleri, çizimleri, suluboya eserleri ile Tate Modern’in konuğu oluyor. Klee, sanat anlayışı ve
eserleriyle kimi zaman dışavurumcu, kimi zaman da kübist ya da gerçeküstücü diye tanımlanmış olsa da,
bütün bu akımlar arasında kendine özgü tarzını ortaya koyması ile tanınıyor. En ünlü eserlerinden olan In the
Style of Kairouan’da olduğu gibi renkli geometrik şekiller Klee’nin imzası niteliğindeki çalışmalar arasında
geliyor. 1940 yılında yaşamını yitiren İsviçreli ressamın geride bıraktığı 9000’e yakın eseri bulunuyor.
Sergide ise sanatçının 1912’den 1940’a kadar yaptığı 300 civarında eser yer alıyor.
PAUL KLEE
The Tate Modern will host a selection of Paul Klee’s paintings, drawings, and watercolors; pieces were selected from
different exhibits around the world. As one of the most important artists of the 20th century, Klee is sometimes described
as expressive, or cubist, or surrealist. Although he is mentioned in all these different movements he is known for expressing
his own style in all his pieces. Like his most famous piece, In the Style of Kairouan, Klee’s colorful geometric shapes are his
signature style. The Swiss artist passed away in 1940 and left behind 9,000 pieces of art. The exhibit will feature around
300 pieces that the artist created between 1912 and 1940.
DQ
10
TREND-TREND
Gökyüzünün
büyüleyici
tasarımları
Özel jet sektörünün öne çıkan yıldızları
YAZI-BY ERÇA Ğ AKIN
11
The charming
designs of the
sky
The top players in the
private jet sector
V
12
aroluşundan bu yana insanoğlunun en büyük
hayallerinden biri de gökyüzüne hâkim olmak,
kuşlar kadar özgürce uçabilmektir. Bu hayallerin
ilk adımı olan kanat takarak uçma denemelerini, wing
suit’ler ( kanatlı tulumlar) izler ve daha emniyetli uçma
tecrübelerine bu şekilde olanak sağlanır. Yine de havada
süzülmek üzere evrimleşmeyen bedenlerimiz için şimdilik
en sağlıklı uçma şekli ise uçaklardır. Uçakların sağladığı
konfor ve lüksü en üst mertebeye taşıyanlarsa özel
jetlerdir.
İlk jetin ortaya çıkışı
Yeryüzüne ve denize hükmetmeye erken dönemlerde
başlayan insanların göklere olan hakimiyeti ise daha yakın
bir zamana dayanıyor. Antik Vimana Yazıtları’nı, Yunan
mitolojisini ve Da Vinci’nin çalışmalarını bir kenara
bırakırsak gerçek anlamda ilk uçak Wright Kardeşler’in
elinden çıkmıştır. 1900’lerin başında ilk uçuşlarını
gerçekleştiren Orville ve Wilbur, modern uçakların
yaratıcıları olarak bilinir. 20. yy’ın başında havalanan
ilk uçakların ardından jet motorunun icadı1937’ye, ilk
kez bir uçakta kullanılması, yani ilk jetin yaratılması
ise 1939’a denk gelir. “Heinkel He 178” adı verilen
bu jet, Nazi Partisi üyesi olan Dr. Ernst Heinke
tarafından tasarlanmıştır. Heinkel’in bu çalışması ona
Hitler’in Nobel Ödülü olarak da adlandırabileceğimiz
“German National Prize for Art and Science” ödülünü
de kazandırmıştır. Dönemin siyasileri ve savaş hâli göz
önüne alındığında Dr. Ernst Heinkel’in bu başarısının ne
kadar önemli olduğu ve savaşın seyrinde nasıl etkin bir rol
oynadığı aşikârdır.
İlk jetin yaratılmasının üzerinden 74 yıl geçtikten sonra
bugünkü jetler bilim alanında ödüller kazanmasa da
tasarıma dair hak ettikleri değere kavuşuyorlar. Bunun
Since the existence of time humankind has always
wanted to command the sky, to fly as free as birds. Our
first steps towards this goal was flying with wing suits,
and monitoring these flights; hopefully one day we will come
up with a safer way to fly. Unfortunately our bodies were not
created to soar through the sky, and the safest way for us to fly is
in planes. Private jets offer us the most comfortable and luxurious
way to fly.
I
The appearance of the first jet
Man’s domination of the land and sea dates back to antiquity,
but our domination of the sky began in more recent times. Putting
aside the ancient Vimanas, Greek Mythology, and Da Vinci’s
work, the first proper plane was made by the Wright brothers.
Completing their first flight in the beginning of the 1900’s,
Orville and Wilbur Wright are known as the creators of modern
day planes. The first aircraft took off in the early 20th century,
and then the invention of the jet engine in 1937, and its use on a
plane resulted in the creation of the first jet in 1939. The jet was
named “Heinkel He 178” and created by Nazi Party member Dr.
Ernst Heinke. This project awarded Heinke the German National
Prize for Art and Science, Hilter’s version of the Nobel Prize.
Given the state of politics at that time and the era of war, Dr.
Ernst Heinkel realized how important this success was and how
important of a role it would play in the course of the war.
Today’s jets might not win awards in the field of science but, 74
years after the first jet was created, they are receiving the praise
that they deserve because of their design concepts. In addition
to this, admiration and appreciation from the public are factors
that increase the self-respect of the designers and technologists of
these jets. These expensive toys, designed for different needs and
technical capabilities, offer curious customers a variety of options.
Although not formally, many jet brands offer their customers six
13
yanında insanların beğenisi ve takdiri ise tasarımcıların
ve teknoloji harikalarının öz saygısını arttıran etmenler
olarak öne çıkıyor. Farklı ihtiyaçlara ve teknik özelliklere
göre kendi aralarında ayrılan jetler, bu pahalı oyuncaklara
merakı olanlara çokça seçenek sunuyor. Resmi olarak
olmasa da birçok jet markası uçaklarını altı dalda
müşteriye sunuyor. Bu altı grubun en üst sınıfında yer
alan jetler “Heavy Jets” sınıfına dahil oluyorlar. Hemen
ardından en çok satan uçak modellerinin yer aldığı “Large
Cabin Jets” ve “Super Mid-Size Jets” geliyor. Özel jetler
piyasasının ekonomik olarak adlandırılabilecek modelleri
kendilerine “Mid-Size Jets” sınıfında yer buluyor.
Son olarak da uçak dünyasının “Mini Cooper” ları
diyebileceğimiz “Light Jets” ve “Very Light Jets” geliyor.
Altı dala ayırdığımız jetlerin her birinde farklı opsiyonlar
bulunmasıyla beraber değişmeyen tek şey ise lüks. “Very
Light Jets” sınıfından bir Hondajet’e de sahip olsanız
“Heavy Jets” sınıfından bir Airbus’la da uçsanız bulutların
üzerinde akıp giderken fark edeceğiniz ortak nokta lüks.
Özel Jet Dünyasının Amiral
Gemileri “Heavy Jet”ler
Dünya üzerinde özel jetlerin en çok kullanıldığı
bölge ve en çok özel jete sahip olan bölge Kuzey
Amerika. Ama göklerin yükselen bir yıldızı var…
categories of aircrafts. Out of these 6 groups, the jets in the top
group are in the “Heavy Jets” class. Then come the “Large Cabin
Jets” and “Super Mid-Size Jets”, which are the most sold aircraft
models. In the private jet industry models that could be considered
economic are in the “Mid-Size Jets” class. Then come the “Mini
Coopers” of the plane world, the “Light Jets” and the “Very Light
Jets”. The jets within these 6 classes are equipped with different
options but all have one standard feature: luxury. If you have a
Hondajet from the “Very Light Jets” class or an Airbus from the
“Heavy Jets” class, while flying high in the sky one common factor
you will notice is luxury.
The admiral vessels in the
world of private jets are the
“Heavy Jets”
North America is the region that uses private jets the most,
and the region that owns the most private jets. But there is a
new rising star. A great majority of the increasing number of
billionaires in the continent of Asia, with the Arabian Peninsula
at the forefront, are using “Heavy Jets”. The business men in
countries that we can call economic giants like China, India, and
Japan and countries we can call leaders in petrol like the United
Arab Emirates, have been using private jets more and more in
order to save time. Being the owner of a private jet has become a
14
Arap Yarımadası önderliğinde Asya Kıtası her yıl artan
milyarderleriyle “Heavy Jet”lerin büyük bir çoğunluğunu
bünyesinde bulunduruyor. Ekonomik dev olarak
nitelendirebileceğimiz Çin, Hindistan, Japonya gibi
ülkelerin yanı sıra petrol deryası diyebileceğimiz Arap
Emirlikleri ve buradaki iş adamları zamandan tasarruf
etmek adına özel jetlere rağbet göstermeye başladı. Adeta
bir trend halini alan özel jet sahibi olmanın en pahalı hali
ise bir “Heavy Jet” sahibi olmak. Çünkü özel jetlerin en
yüksek maliyetlileri kendilerine “Heavy Jet” sınıfında
yer buluyorlar. Bu jetler gerek kapasite açısından
gerekse de teknik özellikler bakımından teknolojinin son
imkânlarından faydalanıyor. Airbus ve Boeing’in başını
çektiği sınıfta kıyasıya bir rekabet yaşanıyor. Sipariş
sayıları günden güne artarken çeşitlilik de aynı doğrultuda
farklılık gösteriyor. Son yıllarda Airbus’un, özellikle aynı
tasarım iskeleti üzerine inşa ettiği farklı büyüklükteki
kokpitler markanın karakterini yaratırken, Boeing’in
uzun mesafeli ve daha yüksek irtifada uçan modelleri
ise Birleşik Amerikalı uçak üreticisinin en büyük artısı
olarak göze çarpıyor. “Heavy Jet” sınıfını diğer jet
kategorilerinden ayıran temel özelliklere bakınca uzak
mesafelere aktarmasız uçmak, geniş gövde yapısı ve lüks
ön plana çıkıyor. Hâl böyle olunca uçak üreticileri en
iyiyi yaratmak adına sınırları her gün biraz daha zorluyor.
Altın Çocuklarımız…
“Large Cabin Jets”
“Ele avuca sığmaz” tabiri bu jetler için kullanılabilecek
en uygun ifadedir belki de. Gösterişten uzak modern ve
sade tasarımlar, zengin ve şık dizaynlar, olmazsa olmaz
yüksek hız ve gösteriş. Son dönemin en göz önünde olan
uçakları kuşkusuz bu sınıfa ait, hatta öyle ki isimlerine
özel şarkılar bile yapılıyor, tıpkı Gulfstream’in gözbebeği
G650’de olduğu gibi. Kabin kapasiteleri açısından
trend in the world of luxury, and the most expensive of these jets
are the “Heavy Jets”. These jets are the most expensive because of
the simple fact that they are in the “Heavy Jets” class; in terms
of capacity and technical specifications, these jets benefit from
the latest technological facilities. In this class led by Airbus and
Boeing there is a cut-throat competition going on. The number of
orders increases day by day as the varieties offered also increase.
In the last couple of years Airbus has been creating the brand’s
character especially with the construction of different sized cockpits
done on the same skeleton, but Boeing’s models that travel long
distances at higher altitudes stand out as the biggest advantage of
the American aircraft producer. Some of the features that separate
the models in the “Heavy Jets” class from the other classes include
the ability to travel long distances without a layover, their wide
body structure, and their luxurious nature. When this level of
luxury and innovation is the norm, pushing the boundaries in
the name of producing the best plane is getting more and more
difficult each day.
Our golden children …
“Large Cabin Jets”
These modern and simple products are far from showy, are rich
and luxurious in design, and perform at high speeds. The most
popular planes undoubtedly belong to this class; songs have
bir üst sınıfı olan “Heavy Jet”lere nazaran küçük bir
dezavantajı olsa da makul kapasiteleri ile dikkat çeken
örneklere sahip “Large Cabin Jets”. Grubun öne çıkan
birkaç markasından en dikkat çekeni ise Gulfstream.1958
yılından bu yana 2000’den fazla jet üreten firmanın el
üstünde tutulan modeli ise G650. Ses hızı olan Mach 1’e
yakın hızlarda uçabilen jet 1220 km hızla 13.000 km’lik
mesafeye uçabiliyor. Pazardaki rekabete bakılınca G650
bir adım önde oluyor haliyle. Ortalama olarak 15 kişilik
kabin kapasiteleri olan bu jetler pratik ve sorunsuz birer
seçenek olarak meraklılarına sunuluyor.
Atlantik’i geçmek
ya da kıta değiştirmek
ister miydiniz?
Super Mid Size ve Mid Size Jetler
İş programınız veya hobileriniz Sydney’den Los Angeles’a
uzanmıyorsa, Londra – New York hattı size yetiyorsa Super
Mid Size Jetler ulaşımınız için yeterli olacaktır. Ege kıyılarındaki
bir kahvaltıdan sonra Roma’da akşam yemeği içinse Mid Size
Jetler bu mesafeleri en kısa sürede alabilecek türdendir. İki sınıf
arasındaki farklar ise kabin kapasiteleri ve kat edebilecekleri
mesafelerdir. Gulfstream G650 kadar hızlı olmayan ve 3 katlı bir
Airbus kadar da büyük olmayan bu jetler amaca uygun tasarımları
ile daha çok tek kıta üzerinde seyahat edenler tarafından tercih
ediliyor. Kuzey Amerika ve Orta Avrupa üzerinde süzülen Super
Mid Size ve Mid Size Jetler ayrıcalıklı bir uçuşu tercih edenler
tarafından öncelikli olarak sipariş ediliyor.
Super Mid Size and Mid Size Jets
If your work plans or hobbies don’t reach from Sydney to Los
Angeles, but instead London to New York, then the Super Mid
Size Jets are perfect for your journey. If you plan to have breakfast
on the Aegean coast and then dinner in Rome then the Mid
Size Jets are the models that can get you there the fastest. The
differences between the two classes include cabin capacity and
the distances they can travel. Not as fast as the Gulfstream G650
or as big as the 3-storey Airbus, these jets were appropriately
designed for and preferred by those who travel on a single
continent. Gliding over North America and Central Europe, the
Super Mid Size and Mid Size Jets are first and foremost ordered
by those who want to travel this distance non-stop.
even been written about them, just like the G650. Even though
they have a small disadvantage in terms of cabin capacity when
compared to the “Heavy Jets”, the “Large Cabin Jets” have gained
much popularity since they have more reasonable cabin capacity.
The Gulfstream is one of the most impressive and prominent
models of this class. From 1958 to today the company has
manufactured over 2000 jets, and its most cherished model is
the G650. Travelling at a speed close to the speed of sound near
Mach 1, this jet can reach a distance of 13,000 kilometers at the
speed of 1220 kilometers/hour. The G650 is one step ahead of its
competition in the market.
Would you like to travel
the Atlantic or change
continents?
Light ve Heavy Light Jets
Sık sık kısa mesafelerde uçuyorsanız, küçük pistlere inmeniz
gerekiyorsa ve fazla kalabalık değilseniz özel jet ailesinin en küçük
üyelerinin dahil olduğu Light ve Heavy Light Jets sınıfları aradığınızı
bulabileceğiniz yerler. Son zamanlarda insanların pratik ve hızlı
bir ulaşım için sıklıkla tercih ettiği bu ufak özel jetler ekonomik
ve kolay üretilebilir olması sebebiyle oldukça çeşitlilik gösteriyor.
Honda’nın son yıllardaki atılımları küçük jet pazarında büyük etkiler
yaratırken uluslararası alanlarda kazandığı tasarım ödülleri ise ne
kadar beğenildiğinin en önemli göstergelerindendir.
Light and Heavy Light Jets
The smallest members of the private jet family, the Light and
Heavy Light Jets are perfect for frequent, short-distance trips, if
you need to land on small runways and don’t have a big group.
Lately people choose these small private jets for practical and
speedy transportation and since they are economical and easy to
manufacture they show much variety. Honda’s recent initiatives
in the small jet market have had a strong impact, and the most
important indicators of its success and popularity internationally
are the many design awards they have won.
15
DQ
16
RÖPORTAJ-INTERVIEW
Başarılı, alımlı ve yetenekli…
Ayşe Tolga
R Ö PORTAJ-INTERVI E W BAHAR KIZ IL T AN
20 yıla yaklaşan ekran yolculuğu,
son zamanların beğenilen dizisi”
80’ler” ile devam ediyor…
80
’ler dizisinde sizi görmek pek çok izleyiciyi
oldukça sevindirdi. Keza uzun soluklu bir mola
vermiştiniz oyunculuğa. Setlere geri dönmek nasıl
bir duyguydu, heyecanlandınız mı?
Yo heyecan değil. Ama mutlu oldum, setleri özlemişim. Uzun
bir zaman kendi işimi yapıp başka sektörlerden insanlarla
iletişimde olunca oyunculuk mesleğinin farkını anlıyor insan.
Ayşe Tolga için 80’li yıllar neleri çağrıştırıyor? Özlüyor
musunuz o yılları?
Çocuk olmanın coşkusunu hatırlıyorum. Dostlukları,
komşuluğu, insanların arasındaki samimi sevgiyi ve güven
duygusunu. Bunun dışında o zamana ait pek çok özel detay
var tabii.
Seyirci ile ilk tanıştığınız proje olan Şehnaz Tango
yayınlandığı dönemde, ekranlardaki dizi sayısı
oldukça sınırlıydı. Şu anda dizi sayısını takip etmek
imkânsız hale geldi. O yıllardan bu yana sektörün
içinde olan bir oyuncu olarak bütün bu süreci nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Sektörün gelişmesi adına sevindirici. Ancak sektörde
hala çok fazla eksik var. Öncelikle çalışanların gelecek
güvenceleri yok. Ayrıca telif yasasının sadece yazaryönetmenle sınırlı kalmayıp aynı beden ve zihin gücünü
harcadıklarına inanılmadığı için bu haktan mahrum bırakılan
biz oyuncuların da faydalanması gerekli.
Size yeni bir dizi, film ya da program teklifi
sunulduğunda, projeyi nasıl bir süzgeçten geçiriyorsunuz?
Karar verme aşamasında öne çıkan kriterleriniz neler
oluyor?
Kimin yaptığı, hangi kanalda yayınlanacağı… Bunlara
bakarım. Bilmediğim, tanınmamış firmalarla çalışmam.
Sevmediğim kişilerle çalışmam. İş ahlakı ve karakter,
özellikle bizim sektörde çok önemlidir. Senaryo sonra
gelir. İyi bir senaryo olsa bile üzülüp sıkılacağım bir sette
çalışmam.
Successful,
charming and
talented…
Ayşe Tolga
Her almost 20-year long career
continues with the very popular
show “80’ler” (the 80’s)
T
he audience was happy to see you in 80’ler.
You had taken a break from long-term acting.
How does it feel to be back on set, were you
excited?
I wasn’t excited but I was happy, I had missed being on
set. For a long time I had my own business and worked
with people in different sectors; that’s when you realize
how different the acting profession is.
What do the 80’s mean to you? Do you miss those
years?
I remember the enthusiasm of being a kid; friendship,
neighborliness, the sincere love and sense of trust between
people. Of course there are many other details as well.
When your first project Şehnaz Tango was on air
the number of shows were quite limited. Now it’s
impossible to keep track of how many shows are
out there. As an actress in the sector how do you
evaluate the whole process from the beginning to
today?
It’s a great thing in respect to the development of the
sector. However there are still a lot of missing things
in the sector. First of all those working in the sector
don’t have a guarantee for their future? Also the
copyright law shouldn’t be limited with only writerdirector. We are deprived of this right and need to
benefit from it.
When you are offered a new show, or film, how do you
evaluate the project? What are the criteria that come
to the forefront in your decision making process?
I look at who’s doing it and what channel it will air on.
I won’t work with firms that I don’t know or that are
unknown. I won’t work with people I don’t like. Business
ethics and character is very important, especially in our
sector. The scenario comes later. Even if it is a great
scenario I won’t work on a depressing and boring set.
17
Magazin sektöründeki kişiler sizi dinlemezler bile. Sizin
anlattığınızla ilgilenmezler. “Kızımla vakit geçirmeyi çok severim”
dersiniz, onlar “Kızı ile eve girmiyor” yazar.
18
Her oyuncuya yönlendirilen klasik sorunun cevabını sizden
de alsak… Bu zamana kadar sahnede ya da sinemada, en
beğendiğiniz, keşke benim de bu rolü canlandırma şansım
olsa dediğiniz oyunculuk performansı hangisiydi ?
Closer, Natalie Portman.
If we could get an answer from you to the classic
question that all actors are asked, what is your favorite
performance by an actress to date, either on stage or in
film, a performance you find yourself saying ‘I wish I
had the chance to act that out’?
Closer, Natalie Portman.
Yabancı dizilerden takip ettikleriniz var mı?
Sit-com çok severim. Friends, How I Met Your Mother, Two
Broke Girls severim. Entourage, Californication, 30 Rock
bitse de hala gülmek için izlediğim dizilerdir. Ayrıca Hannibal,
Newsroom, Abbey Road, Game of Thrones da severek
izlediğim dizilerden.
Sizi sadece tek bir sinema filmi projesinde “Hacivat
Karagöz Neden Öldürüldü?” de izledik. Sinemaya
uzak duran bir oyuncu musunuz yoksa içinize
sinen başka bir proje mi olmadı?
Aynen, sinema özellikle bu anlamda riskli bir
yer. Yönetmen, senaryo, yapım şirketi çok
üzerinde durulması gereken noktalar. Sırf
film çekmek için sonradan pişman olacağım
işlerde olmak istemedim.
Yıllardır ekranda olmanıza rağmen
özel yaşamınız hiçbir zaman ön
planda olmamıştır. Kameralara karşı
hem sıcakkanlı hem de mesafeli
bir duruşunuz var. Bu dengeyi
sağlayabilmek zor mu?
Karakter ile alakalı. Basının ne ile
ilgilendiği ortada. Onlara bunu
verirseniz medyatik olmanız
an meselesi. Ancak sorun şu;
siz kendinizi halkla bu şekilde
paylaşmaya hazır mısınız? Magazin
sektöründeki kişiler sizi dinlemezler
bile. Sizin anlattığınızla ilgilenmezler.
“Kızımla vakit geçirmeyi çok severim”
dersiniz, onlar “Kızı ile eve girmiyor”
yazar. Bu nedenle cahil ve sığ bir kitle
ile muhatapsanız bunu kontrollü
kullanmalısınız.
Do you follow any foreign shows?
I love sit-coms. I like Friends, How I Met Your Mother, and
Two Broke Girls. Even though Entourage, Californication,
and 30 Rock are over I still watch old episodes when I want
to laugh. I also enjoy watching Hannibal, Newsroom, Abbey
Road, and Game of Thrones.
We only watched you in one film project
“Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” Are
you an actor who stays away from film or was
there no other project that inspired you?
Exactly, in this sense film is risky. The director,
scenario, production company, are all points we
need to focus on. I don’t want to be a part of
something I will regret later just to have filmed
a movie.
Despite being on screen for many years
your personal life has never been on
display. It’s as if you have a both friendly
and distant stance towards the cameras.
Is it hard to find this balance?
It has to do with character. It is obvious
what the press cares about. If you give
them what they want, it’s only a matter
of time before you become a mediatic.
The question is, are you ready to share
yourself with the public like that?
People in the magazine sector won’t
even listen to you; they aren’t
concerned with what you have to
say. You will say “I love to spend
time with my daughter” and they’ll
write “She won’t enter the house
with her daughter”. Therefore if
Kızınız annesini ekranda görünce nasıl bir tepki veriyor?
Diziyi birlikte izliyor musunuz?
Çok hoşuna gidiyor. Bizim evimizde TV yok. Bazen ipad’den
izliyoruz.
you are involved with connected to a shallow and ignorant
group then you have to use this control.
How does your daughter react to seeing her mother on
screen? Do you watch the show together?
Ekranlardan uzak olduğunuz dönemde aslında boş
durmuyordunu. Tam bu süreçte Aisha markası ortaya çıktı
dersek yanlış olmaz değil mi?
She really likes it. We don’t have a TV in our house but we
sometimes watch it from our iPad.
Doğrudur. Aslında bu işi yapmak için oyunculuğu
bırakmıştım. 2005 senesinden itibaren başladığım bir yolculuk.
Aromaterapi, masaj terapileri, spa yönetim ve uygulamaları,
estetisyenlik üzerine eğitimler aldım. Bunlarla beraber Aisha
için hazırlanmaya başladım. 2007’de Aisha piyasaya çıktı.
Türkiye’nin ilk aromaterapi kozmetiğidir. Doğal kozmetik
anlamında bir girişim maalesef ülkemizde yok, bu anlamda bir
öncü olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
You always kept busy even when you weren’t on screen.
To say that this is when the Aisha brand came to fruition
wouldn’t be wrong, would it?
Bize aromaterapi ve Aisha hakkında biraz daha detaylı bilgi
verebilir misiniz?
Aisha’da 3 ürün grubu bulunuyor. Anne Bebek ve Aromaterapi. Aromaterapi serimizde bitkisel yağlar, öz yağlar ve çiçek suları
bulunuyor. Anne serimiz 3 kategoriden oluşuyor. Hamile,
doğum ve lohusalık. Bu grupların içerisine bu dönemlerde
annenin en sık ihtiyaç duyacağı ürünleri aromaterapi
prensiplerine göre yeniden formülize edip % 100 doğal
içerikten imal ettik. Geri dönüşümlü doğa dostu malzeme
kullanılmıştır. Ürünlerimiz ve kullandığımız hammaddeler dahil
hiçbir ürünümüz hayvanlar üzerinde test edilmemiştir. Aisha
sosyal sorumluluklarını gözeten bir marka olarak adil ticareti
destekleyen, doğa projeleri ve kadına yönelik projelere destek
veren bir markadır.
Artık Türkiye’de hemen her ilde Aisha ürünleri satılıyor.
Bu başarı benim için yeterli mi diyorsunuz yoksa marka için
geleceğe dair daha büyük projeleriniz var mı?
2007 senesinde Bebek’teki mağazamızla başlayan Aisha, marka tanınırlığı ürün geliştirme ve kurumsal anlamda benim
için çok doğru bir yere geldi. Ancak karlılık açısından hala
pazarlama ve tanıtım hizmetlerine yoğun maliyetlerimiz var.
Yerli bir kozmetik markasının ülkemizde tutunmaya çalışması
gerçekten çok zor. Ancak Aisha’nın gelecek vadeden iyi
bir marka olmasından dolayı tüm bu zorluklarla mücadele
That’s right. Actually to do this I retired from acting. It was
a journey I started in 2005. I took aromatherapy, massage
therapy, spa management and applications, and esthetician
training. With this training I began to prepare for Aisha. In
2007 Aisha was released. It is Turkey’s first aromatherapy
cosmetics. Unfortunately there are no initiatives in our country
in terms of natural cosmetics.
Can you give us more detailed information about
aromatherapy and Aisha?
Aisha is comprised of 3 product groups. Mother, Baby, and
Aromatherapy. Our aromatherapy series features herbal oils,
essential oils, and flower water. Our Mother series is comprised
of 3 categories, pregnancy, birth, and confinement period.
In these groups you can find the most common products needed
by a mother during these periods; we have re-formulated
them according to principles of aromatherapy and made them
from 100% natural content. We use biodegradable natural
ingredients. None of our products, including the raw materials
used in our products, are tested on animals. Aisha is a socially
responsible brand that supports fair trade, nature projects, and
is a brand that supports projects geared towards women.
Today you can find Aisha products in almost all provinces
in Turkey. Do you think this success is enough or do you
have big plans for the future of Aisha?
For me Aisha, which started in our store in Bebek in 2007,
has reached the right place in terms of brand recognition,
product development, and in an institutional sense. But
in terms of profitability we are still working intensely on
marketing and promotion services. It is really hard to establish
People in the magazine sector won’t even listen to you;
they aren’t concerned with what you have to say. You will say
“I love to spend time with my daughter” and they’ll write “She
won’t enter the house with her daughter”.
19
20
ediyoruz. Aisha’nın özellikle
Rusya, Uzak doğu ve Arap
pazarında şansı büyük. 3.
jenerasyon ürünlerimizi bu
pazarların ihtiyaçlarına göre
hazırlayarak bu sahalarda
şansımızı denemek istiyorum.
Aisha aslında bir spa markası
ve ben Aisha Spa kavramıyla
bir türlü ülkemizde hakkıyla
uygulanamayan modern
Osmanlı ve hamam kültürünün
harmanlandığı spa projelerini
uygulamak istiyorum. Onun
dışında benim Aisha için kitap
projelerim var. Aromaterapi,
anne ve bebek bakımında
aromaterapi, sağlık ve
güzellikte aromaterapi başlıklı
kitaplarımız yolda.
Yoga, reiki veya pilates
gibi yaşamınızın sürekli
bir parçası haline gelen,
yaptığınız bir spor veya ilgi
duyduğunuz bir öğreti var
mı?
Yoga en önemli beden ve zihin
disiplinlerinden biridir. Yoga
ülkemizde sadece spor amaçlı
görünen bir olgu olsa da
aslında zihinsel aydınlanmaya
giden yolun ilk başıdır. Bu anlamda derin nefesler alarak
bedeninizi hem esnetip, hem de güçlendirdiğiniz yogayı
tüm ailece yapmaya özen gösteriniz. Kick boks, MMA,
fitness, koşu yapıyorum. Sporun beni dinç kıldığını ve
zihnimi berraklaştırdığını söylemeliyim. Onun dışında
doğaya ve insanlara saygılı ve sevgi mesajları veren tüm
öğretiler ilgilendirir beni. Son olarak… Bir oyuncu olarak gelecek için
hedefleriniz nelerdir?
Ayşe Tolga olarak bilgi birikimimi aktaracağım tv
programları yapmayı hedefliyorum Sağlık, güzellik, bebek
bakımı, moda, yeme içme konuları ve daha fazlası olacak.
a local cosmetics brand
in our country. However
because Aisha is a good
brand it has a promising
future and we are fighting
all these challenges. Aisha
is especially promising in
the Russian, Far East, and
Arabian markets. I want to
try our luck in these areas
by customizing our 3rd
generation products based on
the needs of these markets.
Aisha is actually a spa
brand; with the Aisha Spa
concept i want to implement
a blended spa project, a
harmony of the modern
Ottoman and Turkish bath
culture. Besides that I have
book projects in mind for
Aisha. We have books title
Aromatherapy, Mother and
Baby Care Aromatherapy,
and Health and Beauty
Aromatherapy on the way.
Do you work out or have a
discipline that has become
a constant in your life, like
yoga, reiki or pilates?
Yoga is one of the most
important disciplines of the body and mind. Even though yoga
is seen as just a sport in our country, it is the first step towards
a road of mental enlightenment. In that sense by taking deep
breathes you are stretching your body as well as strengthening
it; I suggest doing it with the whole family. I like running,
MMA, Kick Boxing, and working out. In addition, I am
interested in disciplines that encourage love and respect for
nature and people.
Finally, as an actress what are your goals for the future?
As Ayşe Tolga I intend to do TV shows where I can pass on my
knowledge; covering subjects like health, beauty, baby care,
fashion, eating & drinking, and much more.
facebook.com/nestlepurelifetr
“Krallara Layık”
22
SEYAHAT-TRAVEL
DQ
Tatil Mekanları
Evlilikleri, boşanmaları, giyimleri, davetleri… Onların yaşamlarına dair
her şey merak ediliyor, attıkları en ufak bir adım binlerce fotoğraf
karesine dönüşüyor. Kraliyet aileleri bu yoğun ilgi karşısında belki de
hepimizden daha fazla tatile ihtiyaç duyuyor. Ve tatil için seçtikleri
adreslerse bir diğer merak konusu olarak karşımıza çıkıyor…
Vacation Destinations
“Fit for Royalty”
Marriages, divorce, dresses, invitations …
everything about their lives spark curiosity,
even a small step they take turns into
thousands of photograph frames. Because
of all this intense attention, royal families
might need a vacation even more than we
do. As for the vacation spots they choose,
for us that is another subject of curiosity
entirely…
üşünün ki sadece doğumunuzla gelen bir
üne sahipsiniz. 2 yaşında ilk adımlarınızı
atarken tüm kameralar sizi izliyor. Bir
bebeğin yürümeye başlaması gibi olağan bir süreç, Ay’da atılan ilk adım kadar ilgi uyandırıyor.
Okuduğunuz okullar, yemek yediğiniz yerler, kız
veya erkek arkadaşlarınız kısacası yaşamınıza dair
her şey mercek altına alınıyor. Dışarıdan bakanlara
cazip gelebilecek bu yaşam şekli aslında gözlerden
uzak olma isteğini de beraberinde getiriyor. Bu
istek kimi zaman bir dağ kulübesine kimi zamansa
masalsı bir şatoya dönüşebiliyor. Bir kraliyet ailesi
üyesiyseniz, masrafları düşünmenize de gerek
kalmadan, dünya haritası önünüze seriliyor. Geriye
tatiliniz için en uygun mekânı seçmek kalıyor. Bu
noktada yazımızın konusuna geliyor ve kraliyet
ailelerinin bu zamana kadar tatilleri için tercih
ettikleri yerlere bir göz atıyoruz.
D
magine having a notorious reputation the
moment you are born, so much so that the
whole world watches as you take your first
steps; imagine your first steps attracting as much
worldwide attention as the first steps on the moon did.
What school you attend, where you eat, your significant
other, every aspect of your life under the spotlight. To
the outside world their lifestyle might seem attractive
when in fact all they desire sometimes is to be out of
the spotlight. They can get away from the camera and
worldwide attention in different ways, sometimes in a
hut tucked away on a mountain, or in a fairytale castle
somewhere. If you are a part of the royal family then
you don’t need to worry about the costs, the whole world
is available to you. The only thing left to do is pick the
ultimate destination. Now we can get to the heart of our
article and take a look at where the royal families have
been venturing to for their vacations.
I
Kenya’da Bir Kulübe
A Hut in Kenya
Prince William Annesi Prenses Diana’dan sadece mütevazı
bakışlarını değil yaşam tarzında da aynı alçakgönüllü tavrı devralmış
gibi görünüyor. Kardeşi Prens Harry, kardeşliğin zıtlığı düsturunu
vurgularcasına bu zamana kadar sansasyonel bir yaşam sürerken,
Prens William olgun tavırları ile dikkat çekiyordu. Prens William’ın
hayatının en önemli anlarından biri için seçtiği tatil mekânı yine
onun bu gösterişten uzak yanını vurguluyordu. Şu anki eşi olan
Kate Middleton’a evlenme teklif ettiği bu yer Kenya’daki bir dağ
kulübesiydi. Önce hava yolu, ardından at sırtında ya da yürüyerek
11 kilometre yol alınarak ulaşılan bu kulübe, lükse dair en ufak bir
öğe içermiyor. Ateş yanan bir şömine, rahat koltuklar, sade tahta bir
masa… Özellikle doğaseverlerin rüyalarını süsleyebilecek bu kulübe,
yine de bir prens için oldukça yalın bir seçim olarak karşımıza çıkıyor.
Prince William not only inherited a modest gaze from his
mother Princess Diana, but it seems like he also adapted the
same humble attitude towards life that she had. His brother
Prince Harry however emphasizes the contrast between them,
while he leads a sensational life so far, Prince William drew
attention because of his mature attitude. He proposed to his
wife Kate Middleton at this mountain hut in Kenya. The hut,
which doesn’t have the slightest bit of luxury, is reached by
first plane, and then an 11 kilometer trek on foot or horseback.
With a beautiful fire blazing in the fireplace, comfortable
couches, and a simple wood table, this hut is a haven for
nature lovers but a quite simple choice for a Prince in our
opinion.
23
24
Prenses Margaret’ın Seçimi;
Karayip Adası Mustique
Princess Margaret’s choice;
Caribbean Island of Mustique
St. Vincent and the Grenadines’e bağlı olan Karayipler’in bu
eşsiz güzellikteki adası, Prenses Margaret sayesinde 70’li yıllarda
dünyaca bilinen bir kara parçası haline geldi. Prenses Margaret,
1960 yılında evlendiği fotoğrafçı eşi Antony Charles Robert
Armstrong-Jones için düğün hediyesi olarak tasarımcı Oliver
Messel’e bu adada bir villa yaptırır. “Jolies Eaux” adını verdikleri
bu malikânede kameralardan uzak bir yaşam sürmeye başlarlar.
Tabii kameralardan uzak olması her zaman sakin olduğu
anlamına da gelmez. Ünlü çift, zaman zaman ilginç partilere de
ev sahipliği yapar. Adanın magazin sütunlarında adının geçmesi
ise Prenses Margaret’ın, eşinden boşandıktan sonra kendisinden
17 yaş küçük Roddy Llewelyn ile bir ilişki yaşaması sonucunda
olur. Bu aşkın mekânı da yine Mustique Adası’dır. Prenses
Margaret’ın üne kavuşturduğu bu ada daha sonra aralarında Mick
Jagger, Tommy Hilfiger gibi pek çok ünlü ismin de bulunduğu
kişilerin dikkatini çeker ve ünü giderek katlanır. 2002 yılında
hayatını kaybeden Prenses Margaret’ın ardından adadaki evi de,
haftalık olarak oldukça iyi bir meblağ karşılığında kiralanmaya
başlanmıştır.
Thanks to Princess Margaret, this one-of-kind, beautiful
island, which is a part of St. Vincent and the Grenadines in
the Caribbean, became world renowned in the 70’s. As a
present to her photographer husband Antony Charles Robert
Armstrong-Jones, whom she married in 1960, Princess
Margaret had designer Oliver Messel make a villa on the island.
They lived a life away from the cameras in this mansion, which
they named “Jolies Eaux”. Of course being away from the
cameras doesn’t always mean it was a quiet life. From time
to time the famous couple would throw interesting parties
at their home. Her name was synonymous with the island’s
magazine columns, especially after her divorce when she
started dating Roddy Llewelyn who was 17 years younger than
her. Again Mustique Island was the muse for this love. After
Princess Margaret made the island world renowned it attracted
the attention of many famous people like Mick Jagger and
Tommy Hilfiger. After Princess Margaret passed away in 2002
her house on the island became available to rent on a weekly
basis, for a reasonable price.
25
Kraliçe Elizabeth’in Kalesi;
Balmoral
Queen Elizabeth’s Castle;
Balmoral
Kraliçe II. Elizabeth’in doğayı ne kadar sevdiğini bilmek
için bir İngiliz olmaya gerek yok. Onun gazete ve dergilere
yansıyan fotoğrafları arasında atları ve köpekleri ile çektirdiği
kareler de sıkça yer alır. Range Rover marka jipi ile arazide
gezmek, piknikler yapmak, kraliçenin kendine ve ailesine
zaman ayırdığında yapmaktan en fazla keyif aldığı aktivitelerdir.
Bu nedenle onun ve eşi Prens Philip’in tatil için Kuzey
İskoçya’daki bir kaleyi seçmeleri çok da şaşırtıcı değil. Her
yıl Ağustos ayından Ekim’in ilk günlerine kadar kraliçe ve eşi
Balmoral Kalesi’nde ikamet ediyorlar. Kalenin magazin dünyası
için hatırda kalan yanlarından biri de Lady Diana’nın Prens
Charles’ın kız arkadaşı olarak fotoğrafçıların karşısına ilk defa
geçtiği yer olmasıydı. Kraliçe kalede olmadığı zamanlarda, yani
Ekim’den Ağustos ayına kadar kalenin bir kısmı ve bahçeleri
halkın ziyaretine açık oluyor.
To understand how much Queen Elizabeth the II loves nature
you do not have to be British. Many times in newspapers and
magazines she is seen photographed with her dogs and her
horses. One of the activities she enjoys the most when spending
time with her family and making time for herself is roaming the
grounds in her Range Rover Jeep and having picnics. Therefore
it is not surprising that her and her husband, Prince Philip,
decide to go to a castle in Northern Scotland for their vacation.
Every year from August to the beginning of October the Queen
and her husband stay at the Balmoral Castle. One memorable
aspects of the castle in the media world is that it was the first
place where Lady Diana was first photographed when she and
Prince Charles started dating. When the Queen isn’t at the
castle, between October and August, parts of the castle and the
gardens are open to the public.
26
Alpler’de Bir Prens
A Prince in the Alps
Prens Charles’ın 40 yıldır değişmeyen bir tatil adresi var:
Klosters. İsviçre’nin bu meşhur kayak bölgesi sadece Prens
Charles’ı değil pek çok farklı kraliyet ailesini de düzenli olarak
ağırlıyor. Prensin buradaki otel seçimi ise beş yıldızlı Walserhof.
Prens Charles’ın sık ziyaretleri nedeniyle Gotschnagrat Dağı’nın
teleferiklerinden birine “Prince of Wales” adı bile verilmiş.
Prince Charles has had the same vacation spot for the past 40
years, Klosters. This infamous ski resort in Switzerland hosts many
other royal families in addition to Prince Charles. When the Prince
comes to Klosters he chooses to stay at the 5-star Walserhof
Hotel. Because Prince Charles visits so often, a cable car on the
Gotschnagrat Mountain was named “Prince of Wales”, after him.
Destansı Ada
Spetses
Yunan Adaları tatil için her zaman akla ilk gelecek
seçeneklerdendir. Başkent Atina’ya olan yakınlığı ve muhteşem
doğası ile dikkat Çeken Spetses de bırakın tatili, bütün bir
ömrünüzü orada geçirmek isteyeceğiniz güzellikte adalardan
biridir. Yunan kraliyet ailelerini ağırlaması ile meşhur olan
adanın öne çıkan oteli ise Poseidonion Grand’dır. Otel,
2010 yılının Ağustos ayında dünya evine giren Yunanistan ve
Danimarka Prensi Nikolaos ile Tatiana Blatnik’in düğününe
de ev sahipliği yaptı. Pek çok kraliyet mensubunun katıldığı
düğün, Yunan medyasında da oldukça ilgi uyanıdrmıştı.
The Legendary Island of
Spetses
The Greek Island always come to mind when thinking of a
vacation spot. With its close proximity to the capital Athena, and
breathtaking natural beauty, you will not only want to vacation
at the beautiful Spetses Islands but you will want to spend
eternity there. The island became famous for hosting the Greek
royal families. The most reputable hotel on the island would be
Poseidonion Grand, which opened its doors in August of 2010
and played host to Danish Prince Nikolaos and Tatiana Blatnik’s
wedding. Many members of royalty attended the wedding and it
received a lot of attention from the Greek media.
27
İspanya Kralının Adresi Doğal Mallorca: the King of Spain’s
Olarak; Mallorca
obvious address
28
Bütün dünya oraya akın ederken Mallorca’nın İspanya kraliyet
ailesinin tatil adresi olmaması beklenemezdi. Üstelik Mallorca’ya
gittiğinizde bir evde ya da otelde değil, size ait olan bir sarayda
kaldığınızı düşünün. Marivent Palace sadece kraliyet ailesini
değil, dünyaca tanınan isimleri de ağırlıyor. Bill Clinton, Mikhail
Gorbachev, Michelle Obama, Prens Charles, Kraliçe Elizabeth
bu isimlerden sadece birkaçı… İnanılmaz bir manzaraya ve
çok güzel bahçelere sahip olan bu saray, yılın sadece bir ayı
renkleniyor. Yani kraliyet ailesinin ziyaret zamanlarında. Bunun
dışında yılın neredeyse 11 ayı saray sessizliğe gömülüyor. Bu
nedenle tıpkı Buckingham Sarayı’nda olduğu gibi bu sarayın da
yılın belirli dönemlerinde halkın ziyaretine açılabileceği yönünde
giderek artan talepler bulunuyor.
Even though the whole world flocked to Mallorca it is still
the preferred holiday address for the Spanish royal family.
Moreover imagine that when you visit you don’t stay in a
hotel, or a house, but rather in your very own mansion. The
Marivent Palace doesn’t just host the Spanish royal family; it
also hosts world renowned individuals like Bill Clinton, Mikhail
Gorbachev, Michelle Obama, Prince Charles, and Queen
Elizabeth. With breathtaking views and beautiful gardens, this
palace is only open 1 month out of the year, when the royal
families come to stay, and falls silent the other 11 months.
Because of this there have been increasing requests to open
it up to visitors during certain periods of the year, just like
Buckingham Palace.
29
The Lake Palace
The Lake Palace
Kraliyet ailelerinin her yıl gittikleri ya da ailelerine ait olan yerler
dışında kısa süreliğine de olsa ziyaretçisi oldukları oteller de
bulunuyor. Hindistan’ın Rajastan eyaletinin Udaipaur şehrindeki
The Lake Palace da bu otellerden bir tanesi. Pichola Gölü’nün
üstünde konumlanan ve tarihi 18.yüzyıla dayanan The Lake
Palace sadece Hindistan’ın değil, neredeyse bütün kıtanın
en lüks yapılarından biri. Otele “palace” yani saray denilmesi
de boşuna değil. Eskiden kralın yazlık saray olarak kullandığı
bina, devlet tarafından kralların mal varlıklarına el konulmaya
başlanınca otele çevrilmiş. El boyaması motifleri, ipek
yastıkları, vitrayları her biri ayrı güzellikte olan koridorları ve
avlusu ile bu otel; Danimarka, İngiltere, İspanya kraliyet ailesi
mensuplarının yanı sıra, Jacqueline Kennedy, Mick Jagger,
Nicole Kidman gibi dünyaca ünlü isimleri de ağırlaması ile
meşhur.
Aside from family owned places or regular destinations that
royal families visit, there are some hotels around the world
that they visit for short-term vacations. The Lake Palace,
located in Udaipaur, Rajastan, India, is one of those hotels.
The Lake Palace, located on the Pichola Lake and built in
the 18th century, is one of not just India’s but the entire
continents, most luxurious structures. The hotel is called a
palace for a reason. It was used as the summer palace of the
royal family but converted into a hotel when the government
began confiscating the assets of the king. With hand painted
motifs, silk cushions, stained glass windows in the hallways,
all more beautiful than the next, and breathtaking courtyards,
this hotel is famous for hosting the Danish, British, and Spanish
royal families but also world famous individuals like Jacqueline
Kennedy, Mick Jagger, and Nicole Kidman.
DQ
30
Gaziantep Lezzetleri
Yuvalaması, kebabı, fıstığıyla bir kent değil adeta bir ülke mutfağı…
YEMEK-FOOD
Gaziantep Cuisine
With its yuvalama, kebab, and
pistachios, it isn’t the kitchen of a city,
but rather the kitchen of a country.
T
arihi boyunca farklı medeniyetlerin etkisi
altında olan Anadolu’nun, yemek kültürü
de tabiatıyla anonim bir yapı sergiliyor.
Her bölgenin kendine özgü olan doğal yaşam
şartları da bu farklılığın bir diğer önemli sebebini
oluşturuyor. Dört mevsimi aynı anda yaşayabilen bir
ülke olan Türkiye’nin her bölgesi şahsına münhasır
lezzetler sunuyor. Yuvalaması, lahmacunu, kebabı,
baklavasıyla neredeyse tek bir ülke mutfağına
ait olabilecek çeşitliliği ve lezzetiyle bu farklı
mutfakların en önemli temsilcilerinden biri olarak
Gaziantep karşımıza çıkıyor. Kültürel etkileşimin
ve mevsim şartlarının bir araya gelmesi ile köklü bir
mutfak geleneğine sahip olan Gaziantep, lezzette
destan yazmaya devam ediyor…
nder the influence of different civilizations
through its history, Anatolia’s food culture
naturally exhibits a touch of anonymity.
An important reason for this difference is that each
region is unique in terms of its natural habitat. In
a country that can experience all four seasons at the
same time, each region in Turkey offers their own
unique tastes. Gaziantep emerges as one of the most
important representatives of these different cuisines;
with its yuvalama, lahmacun, kebab, and baklava
the Gaziantep kitchen is so rich in variety and taste
that it could be the kitchen of an entire country.
The combination of cultural interaction and weather
conditions have created a deep-rooted tradition in
Gaziantep, a delicious kitchen that continues its saga.
U
Yuvalama
Yuvalama
Ünü Gaziantep sınırlarını aşmış bu yemek yanlış bir algıyla
“çorba” olarak da bilinmektedir. Meşakkatli yapımı ve oldukça
doyurucu olması bu algının aslında ne kadar yanlış olduğunu
göstermektedir. Özellikle dini bayramlar ve Ramazan gibi özel
günlerde Gaziantep’te hemen her evde pişirilen yuvalamanın
hazırlıkları günler öncesinden başlar. Kıyma, pirinç, koyun eti,
süzme yoğurt, nohut ve pul biber başlıca malzemeleridir. Öncelikle
pirincin dibekte çekilerek un haline gelmesi sağlanır. Ardından
yumurta, karabiber ve tuz eklenip yoğrulmaya başlanır. Sürecin en
zahmetli kısımlarından biri olarak bu karışım minicik köfteler haline
getirilir. Haşlanmış nohut, kuzu eti de eklenerek karışım pişirilir.
Yoğurtla terbiyesi de yapıldıktan sonra, üstüne mis gibi tereyağı
ve nane yakılarak sunuma hazır hale getirilir. Yolunuz Gaziantep’e
düştüğünde lezzetli bir yuvalama yemek isterseniz, adresiniz
Gaziantep’in en meşhur restoranlarından biri olan Bayazhan
olabilir.
Bayazhan
Akyol Mahallesi, Kırkayak Parkı Karşısı / Gaziantep
+90 342 221 02 12
[email protected]
This Gaziantep dish is famous across the country and mistakenly
described as ‘soup’. The fact that it takes a lot to prepare and
that it is a very filling meal shows you how wrong this term is.
During religious holidays and Ramadan this meal is prepared
in almost every household in Gaziantep, and the preparation
begins days in advance. Ground beef, rice, sheep’s meat,
strained yogurt, chickpeas, and red pepper flakes are the main
ingredients. First you stress the rice in a wooden mortar so it
turns into flour; then add eggs, salt, and black pepper and begin
kneading it. This mixture is one of the most involved parts of the
preparation that turns into small meatballs. Then you add boiled
chickpeas and sheep’s meat and cook the mixture. After adding
yogurt, putting mouth-watering molten butter and mint on top
makes it ready for serving. For those of you visiting Gaziantep
and interested in trying this delicious dish visit the famous
Bayazhan restaurant.
Bayazhan
Akyol Mahallesi, Kırkayak Parkı Karşısı / Gaziantep
+90 342 221 02 12
[email protected]
31
32
Ali Nazik
Ali Nazik
Gaziantep mutfağının kral koltuğuna hangi lezzetin oturacağına
karar vermek gerçekten zor. Güçlü adaylarımızdan bir tanesi de
Ali Nazik Kebabı. Gaziantep’e özgü olan bu kebap, rivayete göre
adını Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim’den alıyor.
Padişah Gaziantep’e geldiğinde ona sunulan bu lezzete hayran
olur ve “Hangi eli nazik yaptı bunu?” diye sorar. Arapça’da alâ,
güzel ve nazik anlamlarına gelmektedir. Böylece alâ zamanla ali
olmuştur. Kıymasından baharatına her aşaması özenle hazırlanan
bu kebabın tadına en iyi Gaziantep’te varılır. Malzemeleri belli,
yapılışı belli… Ama işte bu lezzetin standartını tutturmanın sırrı
sadece maharetli ellerde gizli. Ya da Güneydoğu’nun etinde ve
baharatlarında… Aşçıdan aşçıya farklılık gösterse de patlıcan,
kıyma, yoğurt, sarımsak, pul biber değişmez malzemelerdir.
Közlenmiş patlıcan eziliyor, uygun sıcaklıktayken yoğurt, sarımsak
ve tuz ile karıştırılıyor. Kavrulan kıyma da bu karışımın üzerine
yerleştiriliyor. Kimileri kıymayı sade bir şekilde kavururken, tercihe
göre domates ve salçalı kavuranlar da oluyor. Gaziantep’te Ali
Nazik için İstanbullulara yabancı gelmeyecek adreslerden biri
olan Sahan Kebap, İstanbul’dan sonra anavatanı Gaziantep’te de
(Güneydoğu’nun en büyük tarihi kervansarayı olan Şirehan içinde)
bir şube açmış. Hem göze hem damağa hitap eden bir Ali Nazik
için, Sahan oldukça iyi bir seçim.
Sahan Şirehan
Eski Belediye cad. İsmetpaşa mah. No:1 Şirehan /
Gaziantep
+90 342 220 46 46
http://www.sahan.com/
Gaziantep cuisine has so many delicious dishes that is difficult
to decide on which is the best. One of the strongest candidates
though is Ali Nazik Kebab. This unique Gaziantep kebab is said
to have gotten its name from the Ottoman Sultan Yavuz Selim.
Legend has it that when he came to Gaziantep and tried this
dish he asked, “Which kind hand made this meal?” In Arabia ala
means nice and kind and with time ala became ali. From its meat
to its spices, every aspect of this kebab is prepared with care and
it is best in Gaziantep. The ingredients are known, the preparation
is known, but the secret to the delicious taste is hidden in the
skillful hands of its makers. The presentation can change from
chef to chef but there are main ingredients that everyone uses;
eggplant, ground beef, yogurt, garlic, and red pepper flakes.
Roasted eggplant is crushed, and when it is at a reasonable heat
it is mixed with yogurt, garlic, and salt. The roasted beef is then
placed on top. Some people prefer their beef to be cooked plain;
some people add tomatoes and tomato paste. Sahan Kebab, a
restaurant Istanbulites are familiar with, makes delicious Gaziantep
Ali Nazik Kebab and opened a branch in the dishes homeland,
Gaziantep, inside Şirehan, the largest historic caravanserai in
southeast Anatolia. For an Ali Nazik dish that appeals to the eye
and palate, Sahan is a good choice.
Sahan Şirehan
Eski Belediye cad. İsmetpaşa mah. No:1 Şirehan /
Gaziantep
+90 342 220 46 46
http://www.sahan.com/
33
Menengiç Kahvesi
Menengiç Coffee
Gaziantep’e özgü tatlardan biri de menengiç kahvesidir. Menengiç
(yabani Antep fıstığı) ağacının çekirdekleri toplanır, tıpkı Türk
kahvesi yapımında olduğu gibi kavrulur ve ardından öğütme
makinasından geçirilir. Pişirme usulü de Türk kahvesi gibidir.
Çekirdekleri yağlı olduğu için kendisi de yağlı bir içecektir. İçine
biraz süt koyularak da pişirilir. Kolesterolü düşürdüğü ve mideye iyi
geldiği için Gaziantep’in eşsiz kebaplarının ardından içilmesi hem
sağlıklı hem de keyiflidir. İsterseniz menengiç kahvesi, isterseniz
Türk kahvesi ya da çay… Sıcak bir içecek için Gaziantep’in eşsiz
mekanı Tahmis Kahvesi’dir. 1635 tarihli olan bu kahve sizi adeta
zamanda bir yolculuğa çıkarır. Burada bir kahve içmek Gaziantep
ziyaretçilerinin defterlerine işlenecek büyük bir artıdır. Eğer daha
önceden tadına bakmadıysanız, Doğu Akdeniz’e özgü bir tür
kekikten yapılan zahter için de doğru adres kesinlikle Tahmis
Kahvesi’dir.
Tahmis Kahvesi
Eski Buğday Arasası Karşısı
Elmacı Pazarı Civarı, Şahinbey / Gaziantep
+90 342 232-89 77
www.tarihitahmiskahvesi.com
Menengiç Coffee is one of the flavors specific to Gaziantep.
Menengiç (wild Antep pistachios) tree seeds are collected
and just like in the preparation of Turkish coffee, are
roasted and then put through a grinding machine and
cooked with a little bit of milk. Because the seeds are
oily, the drink itself is oily as well. It is said to decrease
cholesterol and be good for the stomach so it is healthy
and enjoyable to drink after Gaziantep’s inimitable kebabs.
For a warm drink, menengiç coffee, Turkish coffee, or tea,
visit Tahmis Café. This café, which dates back to 1635,
will take you on a journey through time. Enjoying coffee at
this historic café is an experience in and of itself. Zahter
is made from a type of thyme unique to the Eastern
Mediterranean region. If you’ve never tried it, Tahmis Cafe
is the perfect place to do so.
Tahmis Kahvesi
Eski Buğday Arasası Karşısı
Elmacı Pazarı Civarı, Şahinbey / Gaziantep
+90 342 232-89 77
www.tarihitahmiskahvesi.com
34
Baklava
Baklava
Un, şeker, yağ, fıstık… Bir tatlı için son derece sade bir reçete.
Bir kez daha malzemeden ziyade el emeğinin ön plana çıktığı bir
lezzetin karşısındayız; baklavanın. Baklavanın anavatanı kesin
olarak bilinmese de Osmanlı’nın Halep vilayetinde doğduğu
düşünülmektedir. O zamanlar bu vilayetin bir kasabası olan Antep
ise baklavanın en iyisini yapmakla meşhur olmuştur. Bu ünü de,
o günden bugüne kadar korumaya devam etmiş, farklı markalar
altında pek çok baklavacı, şehrin sınırlarını aşarak bu lezzeti farklı
illerde de sunmaya başlamışlardır. Baklava gerçekten ustalık
gerektiren bir tatlıdır. Hamuru ne kadar ince, malzemesi ne kadar
bol olursa, kalitesi de o oranda artar. Baklavayı hazırlarken her
yanını eşit bir şekilde pişirmek, şerbetini yağını uygun şekilde
eklemek el becerisi ve disiplin gerektirir. Bu disiplin de çoğu
zaman ustadan çırağa aktarılır. Harran Ovası’nın buğday unundan
açtıkları kâğıt inceliğindeki yufkaları, Antep’in en lezzetli fıstıkları,
bir yıl öncesinden hazırlanan yağlarını kullanarak yaptıkları
baklavaları ile 1887 yılından bu yana Gaziantep’te hizmet veren
“İmam Çağdaş” bu tarihi tatlı için en doğru adreslerden biridir.
Mekânın, fıstıklı kurabiyesinden dolamasına kadar her tatlısının,
sebzelisinden kıymalısına bütün kebaplarının da ayrı bir lezzete
sahip olduğunu belirtmekte fayda var!
İmam Çağdaş
Eski Hal Civarı, Uzun Çarşı No:14, Şahinbey / Gaziantep
+90 342 231 26 78
www.imamcagdas.com
Flour, sugar, butter, pistachios, is a simple recipe for a dessert,
but what is most important in the preparation of Baklava is a
delicate touch. It’s not entirely certain where Baklava originated
but it is thought to have come from the Ottoman province of
Aleppo. Antep, then a small town of the province, became famous
for making the best baklava and from that day on it has kept
that title. Many different brands of Baklava have gone beyond
the boarders of the city and introduced this delicious dessert to
many provinces across Turkey. Baklava is a dessert that requires
a mastery to create it successfully. The quality of taste is relevant
to how thin the dough is and how plenty the ingredients are.
Cooking every side evenly when preparing Baklava, and adding
the sherbet and oil properly requires discipline and sleight of
hand. This discipline is usually passed down from master to
apprentice. Imam Cagdas has been serving delicious Baklava
in Gaziantep since 1887. Using Harran Ovasi wheat flour to
create beautifully thin dough, delicious Antep pistachios, and
oils that were prepared a year in advance, it is the best address
for Baklava. We must point out that everything at this restaurant
is delicious, from their pistachio cookies to dolama, to their
vegetables, to their beef, and their kebabs.
Imam Çagdas
Eski Hal Civarı, Uzun Çarşı No:14, Şahinbey / Gaziantep
+90 342 231 26 78
www.imamcagdas.com
Antep Fıstığı
Ülkemizde Antep fıstığı en yoğun
olarak adını aldığı bu şehirde,
Gaziantep’te yetiştirilmektedir.
Sıcağı oldukça seven ve kuraklığa
dayanıklı olan fıstık ağacı için
bölgenin koşulları biçilmiş kaftandır.
Gaziantep ekonomisinde de büyük
payı olan Antep fıstığı bu nedenle
yeşil altın olarak da anılmaktadır.
İçi kuruyemiş olarak çokça
tüketilen Antep fıstığı bilindiği üzere
pastacılıkta, helvacılıkta özellikle de
baklava yapımında sıkça kullanılır.
Kalsiyumdan demire, potasyumdan
magnezyuma kadar pek çok
farklı besin değerini barındıran
Antep fıstığı için bir adrese ihtiyacı
olanlara İpekçioğlu’nu öneririz.
İpekçioğlu
Eski Saray Caddesi 22, Büyük
Pasaj köşesi, Gaziantep
+90 342 218 05 55
Antep Fistigi
(Pistachios)
Antep pistachios, named after
the city because it is so plentiful
here, are cultivated in Gaziantep.
The region’s conditions are
tailored for the tree, which likes
the heat and is drought-resistant.
Antep pistachios play a huge
role in Gaziantep’s economy
and are aptly nicknamed ‘green
gold’. Antep pistachios are
used for many things; the inside
is consumed in bulk as nuts,
and it is frequently used in the
preparation of cakes, halvah, and
baklava. Antep pistachios have
many different nutritional values
like calcium, iron, potassium, and
magnesium, and the best place for
those in need of this delicious nut
is Ipekcioglu.
Ipekcioglu
Eski Saray Caddesi 22, Büyük
Pasaj köşesi, Gaziantep
+90 342 218 05 55
35
DQ
36
KENT-CITY
With its mosques, markets, and
castle, this is a city waiting
to be explored
Erbil
Erbil
Camileri, pazarı, kalesiyle keşfedilmeyi
bekleyen bir şehir
Y A ZI-BY CEY LAN ÖZG E KUNDUZ
D
ünyanın en eski
kentlerinden biri olduğu
tahmin edilen Erbil’de ilk
yerleşimin M.Ö. 6000 yıllarına
dek uzandığı düşünülüyor. Yer
altı sularının zenginliği ve tarıma
uygunluğu sayesinde ilk yerleşim
yerlerinden biri olan Erbil, tarih
boyunca aralarında Sümerler,
Asurlular, Perslerin de olduğu
pek çok uygarlığın da anavatanı
oldu.
rbil is considered to be one
of the oldest inhabited
cities in the world; the first
settlement in this city is estimated to
date back to 6000 BC. The bountiful
lands and rich water attracted
many civilizations to the city and
throughout history Erbil was home
to the Sumerians, Assyrians, and
Persians.
E
37
38
39
Kent meydanı
City Square
Şehrin ana meydanı kent yaşamının merkezi. Şehir
duvarlarının kuzeyden, Kayseri Pazarı’nın ise doğudan
komşu olduğu meydan, orta yerindeki havuzuyla hem
satıcıların hem de halkın toplandığı bir buluşma noktası.
Etrafta yer alan irili ufaklı dükkânlar, iş yerleri ve
camiler de bu merkezi meydana hareket katıyor. Öğleden
sonraları nargilelerini çayları eşliğinde tüttüren erkekler,
oyun oynayan çocuklar ve çocuklarını gezdiren ailelerle
dolup taşan meydandan harika bir Erbil Kalesi manzarası
da izleniyor.
The city’s main square is the center of city life. From the
north of the city walls, and the Kayseri Pazar’s neighbor to
the east, the pool in the middle of the square is a meeting
point for both vendors and the public. The quaint shops,
small businesses, and mosques add the vibrant life of the
city center. A spectacular view of the Erbil Citadel can be
seen from the bustling square; the energetic square is filled
with men puffing on water pipes in the afternoon, sipping
on tea, children playing on the streets, and families
walking around.
Erbil Kalesi
Erbil Citadel
Kentin tam ortasında bulunan kalede göreceğiniz çivi yazısıyla
yazılmış tarihi metinler Asurlulara kadar uzanıyor. 11. yüzyılda
inşa edilmiş olan kale, çevresine göre 30 metre yükseklikte,
kente yukarıdan bakan bir konuma sahip. Kalenin surlarının
çok büyük bir kısmı yıkılmadan günümüze kadar gelmeyi
başarmış. Yıkılmış ve tahrip olmuş kısımları da halen restore
ediliyor. Eliptik bir şekle sahip olan alan içerisinde, geleneksel
yöntemlerle yapılmış tuğla evlerin yanı sıra bir hamamla birlikte
camiler de bulunuyor. Bu camilerden hemen hamamın yanında
bulunanın adı ise Molla Efendi Camii. Kalenin içerisinde son
derece çekici dükkânlar da var. Kale içinin dolambaçlı yolları
üzerinde karşınıza çıkacak irili ufaklı dükkânlar arasında en çok
da kentin geleneksel mirasını sürdüren çömlekçilere rastlanıyor.
Located in the middle of the city, the cuneiform texts that
you see on the castle date back to the Assyrians. Built in
the 11th century, the castle rises 30 meters high above its
surroundings and overlooks the city. A large portion of the
castle walls managed to survive to this day and the portions
that were destroyed and damaged are continuously being
restored. Located within the elliptical shape structure you
can find traditional brick houses as well as a hamam and
mosques.Among these The Molla Efendi Mosque is located
right next to the hamam. There are a lot of interesting
shops along the winding paths of the castle but the most
interesting ones are certainly the pottery shops representing
the legacy of the city’s pottery tradition.
40
Kayseri Pazarı (Bazaar-e Qaysari)
Kayseri Bazaar
Şehir merkezindeki Kayseri Pazarı yakın zamanda
geleneksel mimariye uygun şekilde yeniden inşa edildi.
Taze meyvelerden baldan ayakkabıya, elektronik
aletlerden kıyafetlere burada her tür ihtiyaca yönelik
ürün satılıyor. Hatta eve dönerken yanınızda hatıra
olarak götürebileceğiniz elde yapılan kalaşlardan da
bulabilirsiniz. Pazarda satılanların bir kısmı Çin’den
gelse de küçük bir araştırmayla ve bir parça gözlemle
geleneksel ve yerel ürünlerin hangileri olduğunu
rahatlıkla anlayabilirsiniz.
Muzafferiye Minaret
Muzafferiye Minaresi
Ulu Cami’ye ait Muzafferiye Minaresi kentin mutlaka
görülmesi gereken tarihi yapılarından. Bir diğer adı da
Çöl Minaresi olan minare 36 metre yüksekliğinde ve
12. yüzyılın sonu ile 13. yüzyılın başında inşa edilmiş.
Minarenin üzerinde çinilerin bugün yalnızca kalıntıları var.
Sami Abdül Rahman Parkı
Erbil’in en yeşil alanlarından biri olan bu park kentteki
benzerlerinin arasında da en büyüğü. Ailelerin piknik yapmak
ve şehrin trafiği ve gürültüsünden uzaklaşmak için geldiği
parkta çocuklar için geniş oyun alanları, kafeler, türlü
çiçeklerle süslenmiş yürüyüş yolları, göletler, yapay havuzlar,
çeşmeler ve yerel lezzetler sunan bir de restoran bulunuyor.
Saddam Hüseyin hükümeti zamanında bir askerî kompleks
The Kayseri Bazaar in the city center was recently rebuilt
in accordance with its traditional architecture. You can find
any product at this bazaar, from fresh fruits, shoes made
from honey, to electronic appliances, and clothes. A great
souvenir to get from this bazaar would be the hand-made
‘Kalash’. Although some items at the bazaar come from
China, with an eye for detail and some observation you can
easily tell which ones are traditional and local products.
The Muzafferiye Minaret, which belongs to the Ulu Mosque,
is one of the city’s must-see historical structures. Also known
as the Çöl Minaret, it is 36 meters high and was built at
the end of the 12th century, beginning of the 13th century.
Today the tiles on the minaret are barely visible.
Sami Abdül Rahman Park
This park is one of the lushest, greenest areas of Erbil and
also the biggest park of its kind in the city. The park offers
refuge from the hustle and bustle of the city; the park is
perfect for picnics, there are large play areas for children,
you can find cafes, walking paths decorated with beautiful
flowers, ponds, fountains, and a restaurant serving the local
cuisine. During the time of Saddam Huseyin’s reign the
park was used as a military complex; in 2004 the park was
named after a prime minister who was assassinated during a
olarak kullanılan bugünkü park alanı, ismini 2004 yılında
bir intihar saldırısında suikaste kurban giden başbakandan
almış. Patlama sırasında ölenlerin anısına yapılmış olan anıtın
üzerinde Kürtçe olarak “Özgürlük bedava değildir.” yazıyor.
Parkın içinde ayrıca küçük bir amfi tiyatroyla birlikte saunası
ve açık havuzları da olan bir spor salonu bulunuyor.
Celil Hayat Camii
Devasa Celil Hayat Camii kentin turistik yerlerinden değil
bu yüzden eğer özellikle aramazsanız göremeden şehirden
ayrılabilirsiniz. Bu güzel yapıyı kaçırmamanız gerekiyor. Kimileri tarafından mavi çinileri sebebiyle Sultanahmet
Camii’ne benzetilen Celil Hayat Camii, Osmanlı mimarisinden
çok İran mimarisini andıran bir stilde inşa edilmiş. Rengârenk
karolarla döşenmiş minareleri ve kubbeleriyle bu camiyi
görmeden ve fotoğraflamadan geri dönmeyin. suicide bombing. The monument was built to commemorate
those who died in the explosion, with the words ‘Freedom is
not Free’ written in Kurdish on it. The park also has a small
amphitheater, and a gym with a sauna and outdoor pool.
Celil Hayat Mosque
The gigantic Celil Hayat mosque is not a tourist desintaiton
in the city, so if you don’t specifically search for it you
might leave the city without exploring it and you should not
miss out on this beautiful structure. Some believe that due
to its blue tiles the Celil Hayat Mosque, which was built in
a more Iranian architectural style than Ottoman, resembles
the Blue Mosque. Don’t leave before visiting this beautiful
mosque with its vibrantly tiled minarets and domes.
Alışveriş
merkezleri
Family Mall
100 M Yolu üzerinde bulunan Family
Mall, kentin yeniden biçimlenmesinde
başrol oynayan alışveriş merkezlerinin
en büyüklerinden. Popüler bir eğlence
parkı içerisinde yer alan Family Mall’da
120 mağaza yer alıyor. İçerisinde
Carrefour, Home Istanbul, LCW, YKM,
Digital City, Defacto, FLO, Rodi Mood,
Mike Sport, DKNY, Mango, Colin`s ve
Koton’un da bulunduğu Family Mall
özellikle çocuklu ailelerin rahat bir gün
geçirmesi için her türlü konforu ve
kolaylığı bir arada bulunduruyor.
Majidi Mall
2009 yılında açılan Majidi Mall üç
katta hizmet veriyor. İçerisinde bir
hipermarketle birlikte restoranlar
ve kafelerin de bulunduğu alışveriş
merkezinde Adil Işık, Façonnable,
Sarar, Bisse, Sabri Özer, Vakko, Twist,
İpekyol, Benetton, Yves Rocher, Hotiç
ve Faik Sönmez gibi çoğunluğu Türk
markalarından oluşan mağazalar var.
Alışveriş merkezinde bir 3D sinemaya
ek olarak çocukların keyifle vakit
geçirebileceği oyun alanı Gameland
hizmet veriyor.
Tablo Mall
Fast food restoranlarından kafelere,
çocuklar için oyun alanlarından büyük
bir buz pateni pistine birçok eğlenceli
ve dinlenceli aktiviteye olanak sağlayan
Tablo Mall beş kata yayılıyor ve 300’e
yakın mağazaya ev sahipliği yapıyor.
Mane Mall
İçlerinde bir hipermarketle birlikte
toplam 150 mağazanın bulunduğu
Mane Mall, çok katlı bir mağazaya,
mobilya mağazasına, çok salonlu bir
sinemaya, bowling salonuna, çocuk
oyun alanına ve hem fast food hem de
fine-dining restoranlarına sahip geniş
bir alışveriş merkezi. Tarin Tepeleri’ni ve
şehri kuşbakışı gören manzarasıyla çatı
restoranı da oldukça keyifli.
41
Yeme-içme
Shopping
Malls
42
Family Mall
Located on the 100 M Road The Family
Mall is one of the largest shopping
centers in the city that played a leading
role in the re-shaping of the city. Family
Mall features a popular amusement
park and 120 stores including
Carrefour, Home Istanbul, LCW, YKM,
Digital City, Defacto, FLO, Rodi Mood,
Mike Sport, DKNY, Mango, Colin’s,
and Koton. Family Mall offers visitors,
especially families with kids, a venue to
spend a causal day with all the comfort
and ease one could ask for under the
same roof.
Majidi Mall
The 3-floor Majidi Mall opened in
2009 and features a hypermarket,
restaurants, cafes, and a variety of
clothing stores mostly consisting of
Turkish and some international brands
including Adil Işık, Façonnable, Sarar,
Bisse, Sabri Özer, Vakko, Twist,
İpekyol, Benetton, Yves Rocher, Hotiç
and Faik Sönmez. The mall also has a
3D movie theater and Gameland, a fun
play area perfect for kids.
Tablo Mall
Tablo Mall spreads out over 5 floors
and is home to almost 300 stores.
The mall offers a wide range of fun
and relaxing activities from fast food
restaurants, to cafes, to children’s play
areas, and an ice skating ring.
Mane Mall
Mane Mall is home to a hypermarket,
150 stores including multi-level
department stores, furniture stores,
a multiplex cinema, bowling alley,
children’s play area, fast food
restaurants and fine-dining restaurants.
With a birds eye view of the city and
the Tarin Hills the rooftop restaurant is
quite enjoyable.
Erbil’in yeme-içme arenası da hızla
gelişiyor ve çeşitleniyor. Kentte birçok
Türk restoranıyla birlikte Lübnan mutfağı
sunan restoranlara ve Amerikan burger
ve pizza zincirlerine de rastlamak
mümkün. Kentin hemen dışında,
Massif-Salahaddin Yolu üzerinde
bulunan Tarin hem doğu mutfağı
ağırlıklı menüsü hem de zarif bahçesi ve
mum ışıklarıyla hem romantik hem şık
yemekler için iyi bir alternatif. Dedeman
Erbil içerisinde, çatı katında hizmet
veren Olives Restaurant da Ortadoğu
mutfağı ağırlıklı bir menü sunuyor.
Konaklama
Şehrin merkezine konuşlanmış
Dedeman Erbil kentin gelişimine katkıda
bulunuyor. Büyük bir balo salonuna
ek olarak sekiz toplantı salonuna da
sahip olan otel iş toplantıları, seminerler
ve kongreler için son derece elverişli.
Restoranları, barları, yüzme havuzu
ve fitness merkezi de bulunan otelde
Superior, Deluxe, Executive ve Süit
olmak üzere 151 oda bulunuyor.
Erbil 60 City Setekan 36; +964-66/2572100
Eating & Drinking
Erbil’s food and beverage arena is
rapidly evolving and diversifying. You
can find many Turkish restaurants
as well as Lebanese cuisine, and
American burger and pizza restaurant
chains throughout the city. Just outside
of the city, located on the MassifSalahaddin Road, Tarin, with a mainly
eastern cuisine and elegant garden,
is ideal for both romantic and fancy
dinners. Located on the top floor of the
Dedeman Erbil, Olives Restaurant offers
a mainly Middle Eastern cuisine.
Accommodations
Located in the city center, the
Dedeman Erbil contributes to the
development of the city. In addition
to a large ballroom. The hotel has
8 meeting rooms and is ideal for
business meetings, seminars, and
conferences. The hotel has 151 rooms,
Superior, Delux, Executive, and Suits,
restaurants, bars, a swimming pool,
and fitness center.
Erbil 60 City Setekan 36;
+964-66/257-2100
44
RÖPORTAJ-INTERVIEW
DQ
Dedeman İstanbul
konsiyerjine
sorduk…
We asked the
Dedeman İstanbul
concierge...
Ş
ehirde sadece bir günüm var ve tarihe çok
düşkünüm. Topkapı, Ayasofya başta olmak
üzere pek çok tarihi bölgeyi daha önce gördüm.
Önerebileceğiniz daha az bilinen ama ilgi çekici bir yer
var mı?
Avrupa Yakası’nda bulunan tarihi yerler dışında daha
az bilinen ve ilgi çekici destinasyonlar olarak Anadolu
Yakası’nda önerebileceğimiz yerler; Beylerbeyi Sarayı,
Kadıköy Antika Pazarı, Haydarpaşa Tren İstasyonu ve
Anadolu Hisarı olabilir.
Eğlence mekanları arasında son zamanlarda öne çıkan bir
yer var mı?
Reina, Sortie gibi ünlü mekânların yanı sıra Cahide Harikalar
Diyarı ve Arabesque şu an revaçta olan eğlence mekânları
arasındadır.
En son açılan restoran ve cafe’ler arasında şehrin bu aralar
favorisi hangisi?
Kuruçeşme’de Huqqa, Ortaköy’de House Cafe,
only have one day in the city and I love history.
I’ve been to major sites like the Hagia Sophia
and Topkapi. What sites can you recommend
that are less known but still very interesting?
I
Besides the major attractions on the European side of the city,
I would recommend less popular sites located on the Anatolian
side of Istanbul like the Beylerbeyi Palace, Kadıköy Antika
Bazaar, Haydarpaşa Train Station and Anadolu Hisarı.
In terms of nightlife entertainment what venues are the
most popular right now?
In addition to famous spots like Reina and Sortie, Cahide
Harikalar Diyarı and Arabesque are amoung the most
popular entertainment venues at the moment.
What new restaurants and cafes are the city’s most
favorite venues right now?
Right now the most favorite new venues include Hugga in
Kurucesme, House Café in Ortakoy, Cochine in Galatasaray, Porta
Pera on Istiklal Street, and The North Shield on Bagdat Street.
Galatasaray’da Cochine, İstiklal Caddesi’nde Porta Pera
ve Bağdat Caddesi’nde The North Shields son zamanların
favorisi olarak gösterilmektedir.
According to you, what is the city’s most romantic venue?
On the European side it would be Dogatepe Restaurant located
in the Rumeli Hisarustu area and for the Anatolian side it
would be the Maiden’s Tower.
Sizce göre şehrin en romantik mekânı hangisi?
Avrupa Yakası için Rumeli Hisarüstü bölgesinde yer alan
Doğatepe Restaurant, Anadolu Yakası içinse Kız Kulesi.
İstanbul’un en otantik, tarihi hamamına gitmek istiyorum.
Nereyi tavsiye edersiniz?
1481 yılında inşa edilen Galatasaray Hamamı 532 yıllık
geçmişi ile misafirlerimizin son derece keyif aldığı hamamlar
arasında birinci sıradadır.
Maslak civarında toplantım var. Öğlen balık - meze
yemek istiyorum. En yakın önereceğiniz yer neresidir?
Dardenia Fish Bread Türkiye’nin ilk
balık ekmek zincir restoranı olmakla
birlikte Maslak ve civarında bulunan
misafirlerimizin en çok tercih ettiği
mekânlar arasındadır.
Karadeniz mutfağını merak ediyorum.
İstanbul’da gidebileceğim bir yer var mı?
Karadeniz mutfağının en güzel
örneklerini bulabileceğiniz adres
Ataşehir’de bulunan Parpali Karadeniz
Yemekleri Restaurant’tır.
I want to go to Istanbul’s most historic and authentic
hamam, which one would you recommend?
The Galatasaray Hamam, which was built in 1481, is ranked
first among the hamams that guests really enjoy.
I have a meeting in the Maslak area and want to do
Raki-Fish for lunch, what restaurant is closest that you
would recommend?
Dardenia Fish Bread is Turkey’s first fish and bread restaurant
chain and one of the favorite fish restaurants for people in
Maslak and the surrounding areas.
I’m curious to taste cuisine from the
Black Sea. Is there a place where I can
go in Istanbul?
Parpali Karadeniz Yemekleri Restaurant
(Black Sea Cuisine) located in Atasehir is
one of the best restaurants to enjoy Black
Sea cuisine.
People rave about the Kadikoy Bazaar.
What is the easiest way for me to get
there?
Besides taking a minibus or taxi, if
you have some time to spare we would
recommend taking the Metrobus. The
metro-bus is a 5-minute walk from
Minibüs ve taksi ile gitme imkânının
Behçet
Demir
the hotel located in Zincirlikuyu.
dışında zamandan tasarruf edebilmeniz
Bagaj Hizmetleri Şefi Get on the Metrobus in the direction
adına metrobüs ile gitmenizi tavsiye
Head of Luggage Services
of Söğütlüçeşme and get off at the
ederiz. Otelimize 5 dakika yürüme
Uzunçayır
stop;
from
there it is very easy to reach.
mesafesinde bulunan Zincirlikuyu metrobüs durağından
Kadıköy pazarını methettiler. En pratik
şekilde nasıl giderim?
Söğütlüçeşme yönünde giden metrobüse bindiğiniz ve
Uzunçayır durağında indiğinizde rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
İstanbul’un en eski binaları nerede? Gezip görmem ne
kadar zamanımı alır. Tur yapanlar var mı?
İstanbul’un en eski binaları Galata, Fener ve Balat bölgesinde
bulunmaktadır. Gezip görülmesi için günüzün bir ila iki
saatini ayırmanız kâfi olacaktır. Bu bölgeler için günü birlik
turlar yapan şirketler mevcuttur.
Boğaz’ı fazla maliyetli olmayacak bir şekilde gezmek
istiyorum. Ne önerirsiniz?
Şehir Hatları İdaresi’nin gerçekleştirdiği boğaz turlarından
faydalanabilirsiniz. Uzun ve kısa boğaz turları olmak üzere
2 çeşit tur yapmaktadırlar. Çift yön uzun boğaz turu 25 TL,
kısa boğaz turu ise 10 TL’dir.
Where are Istanbul’s most historic buildings? How long
would visiting them take and are there specific tours for
them?
Istanbul’s most historic buildings are located in the Galata,
Fener, and Balat regions. We would recommend dedicating at
least 1-2 hours out of your day. There are tour companies that
do day-tours in these regions.
I want to tour the Bosphorus in a way that isn’t too
expensive. What would you recommend?
You can take advantage of the Bosphorus tours that the
City Maritime Lines Administration (Sehir Hatlari Idaresi)
organizes. They consist of two different types of tours, long
and short. Both ways, long Bosphorus tour is 25TL and the
short Bosphorus tour is 10TL.
45
46
Dedeman
Palandöken
Ski Lodge
konsiyerjine
sorduk…
We asked the
Dedeman Ski Lodge
concierge...
E
rzurum’un en meşhur tarihi yapıları ve mutlaka
ziyaret edilmeli dediğiniz yerler nereleridir?
Çifte Minareli Medrese, Ulu Cami, Erzurum
Kalesi, Eski Erzurum Evleri, Yakutiye Medresesi, Lalapaşa
Medresesi, Üç Kümbetler, Tabyalar, Atlama Kuleleri,
Taşhan ve Daşhane.
Erzurum’a gelmeden önce yanıma mutlaka almam gereken
bir şey var mıdır?
Havanın serin ve soğuk olmasından dolayı yanınızda kalın
giyeceklerin olması önemli bir tavsiyedir.
Erzurum’a özgü lezzetler arasında “tadına kesinlikle
bakılmalı” diyeceğiniz yemek veya tatlı hangisidir?
Demir tatlısı, kadayıf dolması, pekmezli yufka tatlısı,
ayranaşı (den) çorbası, şalgam dolması, su böreği, cağ kebap,
kesme aşı çorbası.
Meşhur Cag kebabını nerede yememi önerirsiniz?
Koç Cağ Kebap’ta.
W
hat are some of Erzurum’s most famous historic
structures and what sites would you recommend I don’t
leave without seeing?
Çifte Minareli Medrese, Ulu Mosque, Erzurum Citadel, Old Erzurum
Homes, Yakutiye Madrasa, Lalapaşa Madrasa, Üç Kümbetler (Three
Valuts), Tabyalar (Bastion), Atlama Kuleleri The Jumping Towers,
Taşhan and Daşhane.
Is there something I must bring with me before coming to
Erzurum?
Because the weather is cold I would strongly recommend that you bring
warm clothing.
Out of Erzurum’s local delicacies, what specific dish or dessert
would you say I must try?
Demir tatlısı (Rosette), kadayıf dolması (Qatayef-a type of sweet
dumpling filed with cream), pekmezli yufka tatlısı ( Dough dessert with
molasses), ayranaşı soup (soup made from the traditional yogurt drink),
şalgam dolması (turnip dolma), su böreği (a pastry made of thin dough),
cağ kebap (lamb kebab cooked on horizontal skewer), kesme aşı soup.
Where do you recommend I eat the famous Çağ
Kebap?
“Almadan dönmeyin” diyeceğiniz,
şehre özgü neler vardır?
At Koç Cağ Kebap.
Oltu taşı ve gümüşten yapılan takılar,
tesbih ve ayrıca oltu yeşim taşı
takıları.
What craft or textile is unique to the city that
would you say “don’t leave without getting”?
Oltu Stone (Black Amber) and silver jewelry, prayer
beads, as well as jade/black amber and jade stone
jewelry.
Erzurum’da sosyal yaşamın
en yoğun olduğu bölgeler
hangileridir?
Cumhuriyet Caddesi, Mumcu Caddesi
(Barlar Sokağı), Erzurum AVM.
Buraya özgü, halkın günlük
yaşamda kullandığı, duyduğum
zaman anlamama ihtimalim olan
kelimeler var mıdır?
Neydiysen: Nasılsın anlamında kullanılır.
Ahan: İşte-bu anlamında kullanılır.
What are the most lively and social areas in
Erzurum?
Cumhuriyet Caddesi, Mumcu Caddesi (Barlar
Sokağı), Erzurum AVM. Cumhuriyet Caddesi,
Mumcu Mosque (Bar Street), Erzurum Mall.
Memet Yıldırım
Bagaj Hizmetleri Görevlisi Luggage Service Employee
Kayak yapmak istiyorum. Ekipman kiralama konusunda
nasıl yardım alabilirim?
Otellerde bulunan kayak odalarından kiralayabilirsiniz.
İl merkezi dışında, kısa mesafede gidilebilecek yerlerden
nereleri önerirsiniz?
Tortum Şelalesi (48 metre uzunluğu ile Dünya’nın
3.yüksek şelalesidir), Narman Peri Bacaları, İspir
Rafting ve Hınıs Kanyonları görmek isteyebileceğiniz
destinasyonlardır.
Are there certain words unique to everyday life
here that I might not understand when I hear
it at first?
Neydiysen: Is used for ‘nasilsin’
– how are you?
Ahan: Is used for ‘this is it-here it is’.
I want to go skiing, how can I rent equipment?
When you go to Palandöken every hotel has ski rooms where you can rent
equipment.
Besides the city center what is close distance that you would
recommend I visit?
Tortum Waterfall (with its 48 meter length it is the world’s 3rd largest
waterfall), Narman Peri Chimneys, Ispir Rafting and the Hinis Canyons
are some destinations you should see.
47
Yaşadığı çağın ötesine uzanan tasarım anlayışı ve modern bakış açısı ile;
48
TASARIM-DESIGN
DQ
Eileen Gray
YAZ I - B Y BAHAR KIZ IL T AN
With a design approach that extends
beyond her generation, and an
outstanding modern perspective…
Eileen Gray
1878
yılında dünyaya gelen Eileen Gray,
hayatının büyük bir kısmını Paris’te
geçirmiş olsa da, aslen İrlandılıdır.
Çocukluk döneminde, İrlanda ve İngiltere’de yaşamıştır.
1898 yılında, babasının da bir ressam olmasının etkisiyle,
Londra’da Slade School of Fine Art’ta resim bölümünde
eğitim almaya başlamıştır. Londra, Eileen Gray’in sevdiği
şehirlerden biri olsa da hiçbir zaman Paris kadar onu etkisi
altına alamaz. Paris’e yaptığı ilk seyahat sırasında, bu şehrin
mimarisi, sanat anlayışı, yaşam tarzı kısacası Paris’e dair
her şey Gray’i derinden etkiler. Londra’da ise vaktinin
çoğunu, sanatçıların ağırlıkta olduğu Soho’da geçirir.
Londra’da ziyaret ettiği Victoria and Albert Museum’da
görmüş olduğu cilalı mobilyalardan son derece etkilenen
Gray, bu işi öğrenmeye karar verir. Yine Soho’da
bir dükkanda, geleneksel cila işine ilk adımlarını
atar. Londra’daki eğitiminin ardından Paris’e
taşınarak Academie Julian’da eğitimine devam
eder. Paris’te geleneksel cila konusunda
uzman olan Seizo Sugawara ile tanışır
ve onunla çalışmaya başlar. Ellerini son
derece yıpratmasına rağmen bu işten
vazgeçmez. 1913 yılında, yaptığı cilalı
mobilya çalışmaları Salon de la Société
des Artistes Décorateurs’da sergilenerek
büyük beğeni toplar. Hatta ünlü modacı
Jacques Doucet satın aldığı birkaç parçayı
evinin dekorasyonunda kullanır. Paris
moda camiasının ünlü isimlerinden Madame
Mathieu Lévy’nin evininin dekorasyonu
Eileen Gray’in bir tasarımcı olarak ilk ses getiren
çalışması olur. Michelin’in sembolü olan “Michelin
Man”den esinlenerek dizayn ettiği, günümüzde hala
üretimine devam edilen ve Gray’in sembol ürünlerinden
biri olan Bibendum Chair de ilk defa bu evde varlık gösterir.
Rue de Lota’daki bu apartman dairesi, Eileen Gary’in
dokunuşuyla, duvarları, lambaları, koltukları, panelleri ile
kuşkusuz zamanının çok ötesinde bir modernizme sahip olur.
1922 yılında Paris’te Jean Desert adlı bir tasarım galerisi açar.
Aslında Jean Desert diye biri yoktur. Eileen Gray’in o yıllarda
otomobil, hatta motorlu uçak kullanan az sayıda kadından biri
olarak, galerisine bir erkek adını vermesi aslında tamamen
ticari bir stratejidir. Çünkü dönemin dükkân tabelaları
ağırlıklı olarak erkek isimleri içermektedir. Bir erkek ismini
gördüklerinde insanların markaya olan güvenlerinin artacağını
düşünmektedir. Jean Desert gerçekten başarılı olur, galeri
varlığını 1930 yılına kadar devam ettirir.
E
ven though Eileen Gray, born in 1878,
spent a big part of her life in Paris,
she originally is Irish. During her
childhood she lived in Ireland and England. Her father
was an artist and influenced her a lot; in 1898 she
began taking drawing classes at London’s Slade School of
Fine Arts. Even though London was among her favorite
cities, it never influenced her the way that Paris did.
The first time she went to Paris she was mesmerized
by the city’s architecture, the city’s understanding of
art, and the life style, in short everything about the
city. In London she spent most of her time in Soho, a
neighborhood very popular among artists. Upon visiting
the Victoria and Albert Museum she was enthralled by
the lacquer furniture and decided she had to
learn the business. She began her journey
in traditional lacquer at a store in Soho
and then moved to Paris to attend
Academie Julian. In Paris she met Seizo
Sugawara, a master at decorative
lacquer work, and begin working
with him. Even though her hands
developed the lacquer disease she
didn’t give up her passion. In 1913
she exhibited her work in Salon de
la Societe des Artistes Decorateurs
and it was a huge success, so much so
that famous designer Jacques Doucet
purchased some of her pieces to decorate
his home.
Decorating the famous Madame Mathieu
Ley’s home really launched Gray as a designer.
It was at this home that she designed the infamous
Bibendum chair, which is one of Gray’s symbolic pieces
that is still being reproduced today. Thanks to Gray’s
touch, the walls, lamps, furniture and wall panels in this
apartment were given a modern look.
In 1922 she moved to Paris and opened a shop called
Jean Desert. Eileen Gray was one of the few women of
that time that drove a car, and even a motor plane, so
naming her store after a man was a strategic decision.
Most stores were named after men and it was thought
that a customer’s faith in the product would increase
when said product was named after a man. Jean Desert
was very successful and continued its success until 1930.
49
50
E-1027
Eileen Gray, Fransa’da yaşadığı yıllarda sık sık seyahatlere
çıkar. Özellikle Akdeniz kıyılarında gördüğü beyaz badanalı
evlerin mimarisini oldukça beğenir. Tasarımcı kimliğinin
yanına “mimar”ı da eklemesi, o zamanlardaki erkek arkadaşı
Jean Badovici sayesinde olur. Onun da teşviki ile Fransa’da
kendi için bir ev tasarlama kararı alır. Uzun arayışlarının
sonucunda adres olarak Güney Fransa’daki RoquebruneCap-Martin’de karar kılar.
Denize bakan ve kayalıkların üstüne konumlanan bu evin
tuhaf adı (E – 1027) aslında bir kodlamadır. E; Eileen’i,
10; Jean’i (alfabedeki 10. harf olduğu için), 2; Badovici’yi,
7; Gary’i temsil eder. Dönemin mimari akımlarından biri
olan küçük camların aksine Eileen, güneşin tüm yapıya
nüfus edebileceği yüksek camlar kullanır. Evin her köşesi
sürprizlerle doludur ve onun yaratıcı dehasından izler taşır.
Hem tasarımda hem de mimari de Eileen Gray, yarattığı
ürünlerin bir amaca hizmet etmesi gerektiğine inanır. Onun
elinden çıkan objeler sadece göze hitap etmekle kalmaz
aynı zamanda komfor ve kullanım rahatlığına da sahip olur.
E – 1027’in konumu, yüksekliği, odaları, terası bu bakış
açısı ile özenle yaratılmıştır. Ortaya çıkan sonuca hayran
olanların başında 20. yüzyılın en önemli mimarlarından olan
Le Corbusier gelir. Hatta bu hayranlık onu Eileen Gray’in
E-1027
Eileen Gray would travel a lot while she lived in
Paris and she fell in love with the architecture of the
whitewashed houses she saw along the Mediterranean
coast. Thanks to her boyfriend at the time Jean
Badovici, she added the title of architect to her designer
personality. She decided to design a home for herself
in France with his encouragement. After searching
far and wide she decided on the South of France, in
Roquebrune-Cap-Martin. The bizarre name of this
house (E-1027), located on the rocks overlooking the
sea, is actually a code. E for Eileen, 10 is the position
of J for Jean in the alphabet, 2 for Badovici’s B, and
7 for Gray. Unlike the small glasses used during that
architectural period, Eileen used tall glasses so that the
entire house would be engulfed in sunlight. She filled
every corner of the house with surprises, leaving touches
of her creative genius everywhere. Eileen Gray believed
that everything she created needed to serve a purpose,
both in architecture and design. Her products weren’t
created just to be eye candy, but were comfortable and
easy to use as well. The location, height, rooms, and
terrace of E-1027 were all created according to this
belief. As a result of her creative genius, one of her
hemen yan komşusu olmaya kadar götürür. Le Corbusier,
E – 1027’i satın almak ister ama Eileen Gray bu teklifi
şiddetle reddeder. Eileen Gray’in yokluğunda, Le Corbusier
onun haberi olmadan evin bütün duvarlarına çizimler
yapar. Eileen Gray bunu duyduğunda oldukça sinirlenir
ama o sırada kendisi yine mimarisinde imzası olan başka bir
evde, “Tempe à Pailla” da yaşamaya başlamıştır. Bu ev de
modern mimarinin en iyi örneklerinden biri olmuştur. Çok
amaçlı fonksiyonel mobilyaları, farklı tavan yüksekliğine
sahip çalışma ve yaşam alanları ile Tempe à Pailla, dışarıdan
bakıldığındaysa bir gemiyi andırmaktadır.
Ölümsüz Mobilyalar
Eileen Gray’in eserleri, özellikle yaşadığı dönemden ziyade
ölümünün ardından değer kazanmaya başlar. 1970’li yıllarda
başlayan bu ilgi, giderek büyür ve onun adı 20. yüzyılın
tasarımcıları arasında “en iyiler” mertebesine erişir. 1972
yılında Paris’te onun tasarımlarını kapsayan bir açık artırma
ve Londra’da bir sergi düzenlenir. 1976 yılında Paris’teki
evinde yaşamını yitiren sanatçının eserleri, Londra’da bir
mobilya üreticisi olan Zeev Aram tarafından reprodüksiyonları
yapılarak üretilmeye başlanır. Sanatçının en büyük isteklerinden
biri, vatanı olan İrlanda’da bir sergi açabilmektir. Maalesef
İrlanda’nın Eileen Gray ismine olan ilgisi onun ölümünden yıllar
sonra artmıştır. Artık bugün National Museum of Ireland’da,
Gray’in eserlerinden oluşan kalıcı bir sergi yer almaktadır.
biggest fans was Le Corbusier, one of the 20th century’s
most famous architects. He was such a big fan that he
moved in next door to Eileen Gray and tried to buy
E-1027, which she vehemently refused. While Gray
was away Le Corbusier created several wall murals,
leaving his mark on the building. Gray was of course
very disapproving of the murals but she was in Tempe
a Pailla at the time; an iconic structure of Modernist
architecture. From outside Tempe a Pailla looks like a
ship, while the inside houses multi-functional furniture,
and workspaces and living spaces with different ceiling
heights.
Timeless Furniture
Eileen Gray’s masterpieces were popular while she was
alive but gained even more popularity after her death. This
interest in her work began in the 1970’s and continues on
today, making her one of the most influential designers of
the 20th century. In 1972 an auction and exhibit in London
showcased her designs. Eileen Gray’s, who died in 1976,
pieces were reproduced by furniture manufacturer Zeev Aram.
Gray always wanted to exhibit her work in Ireland;
unfortunately her popularity there increased after her death.
Today there is a permanent exhibit of Gray’s work at the
National Museum of Ireland.
51
İşte modern zamanın klasikleşen Eileen Gray tasarımları
The classic designs of Eileen Gray
Dragons
Coca Cola şişesi, üstünde yazısı bile olmadan
nasıl ki firmanın alametifarikası haline
gelmişse, bu koltuk da Eileen Gray’in en
fazla tanınan çalışmalarından biridir. Öyle ki,
Gary’in Dragons adını verdiği bu koltuk 2009
yılında Paris’te düzenlenen bir açık artırmada
21.9 milyon Euro’ya satılmıştır. Bu rakam 21.
yüzyılın dekoratif sanat dalındaki en büyük
satışı olarak değerlendirilir.
52
This is Eileen Gray’s most recognized and
renowned piece of work. This armchair was
put up for auction in 2009 in Paris and sold
for 21.9 million Euros. This is considered
the most expensive sale in the decorative
arts branch of the 21st century.
Bibendum
Chair
Art deco ve modernizme Eileen
Gray faktörü de eklenince, ortaya
ikonik bir koltuk daha çıkar…
Konforlu görünümü ile fonksiyonellik
misyonunu da yerine getiren
Bibendum Chair, daha önce
de bahsettiğimiz üzere, ilhamını
Michelin Man’den almış ve varlığını
1920’lerden günümüze kadar
taşımıstır.
When Eileen Gray combined
art deco with modernism she
produced another iconic chair.
The comfortable and functional
chair was inspired by the Michelin
Man and has lived on to today
since the 1920’s.
Adjustable Table
Belki sizin dairenizde bile bir Adjustable Table bulunuyordur. Ya
da bir yerde karşınıza çıkmıştır. Gözümüzün son derece aşina
olduğu ve varyasyonlarına rastladığımız bir Adjustable Table, yine
bir amaca hizmet için yaratılmıştır; Eileen Gray’in kız kardeşinin
kahvaltı keyfi için… Gray, kız kardeşinin yatakta kahvaltı etmekten
büyük keyif aldığını, bu sehpayı da bu nedenle tasarladığını
söylemiştir. İlk kullanıldığı yer de, E – 1027’nin konuk odasıdır.
Perhaps you have an adjustable table in your apartment or
you’ve come across it before. The Adjustable Table, that we
used to see and have come across variations of, was designed
with a functional purpose. Rumor has it that Eileen Gray created
this table for her sister who enjoyed breakfast in bed; it was
first used in a guestroom at E-1027.
Transit Chair
E-1027’den bize kalan miraslardan
bir tanesi de Transit Chair’dir. İsmi
translatlantikten gelir. Eileen Gray,
terasında kullandığı bu şezlongu,
büyük gemilerin güvertelerinde
kullanılan şezlonglara benzettiği
için ismini Transat koymuş bu isim
zamanla Transit’e dönüşmüştür.
The Transit Chair is one of the
legacies left over from E-1027. Its
name comes from transatlantic
and Eileen Gray used it on her
terrace. The chair resembled
those on the deck of big shipping
vessels so it was named Transat,
which in time evolved into Transit.
53
Day Bed
54
Konfor ve rahatlığın ön planda
olduğu tasarımlardan biridir Day
Bed. Geniş bir salonda istediğiniz
köşeye yerleştirebileceğiniz bu
kanepenin, 1925 yılında dizayn
edilmiş olduğuna inanmak
gerçekten zordur. Bunu inanılır kılar
tek nokta ise, onun Eileen Gray’in
elinden çıkmış olmasıdır.
Day Bed is the product of putting
comfort first in design. It is hard
to believe that this timeless couch
was designed in 1925. The only
way to believe it is to remember
that it was created at the hands of
Eileen Gray.
Brick Screen
Cila işinin Eileen Gray’in yaşamında ne kadar önemli bir yere
sahip olduğundan bahsetmiştik. Bu çalışmaların en akılda kalıcı
örneklerinden biri Brick Screen’dir. New York Sanat Müzesi’ni
ziyaret etme şansına sahip olanlar Brick Screen ile karşılaşabilirler.
Hem odaları birbirinden ayıracak bir panel hem de modern bir
heykel olarak yorumlanabilecek olan Brick Screen, uzun ve titiz bir
çalışmanın ürünüdür.
We talked about how important lacquer work was in Eileen
Gray’s life. Brick Screen is one of the most memorable pieces
of her lacquer work. Those who have the opportunity to visit the
Museum of Modern Art in New York can see Brick Screen. This is
a product of meticulous work and can be considered a panel to
separate rooms but also a statue of modern art.
DQ
56
KÜLTÜR&SANAT-CULTURE&ART
Emek Sahnesi
Greets the New
Season with
“Küskün (Resentful)
Musical”
57
Emek Sahnesi Yeni Sezonu
“Küskün Müzikal”
ile Selamlıyor
YAZI-BY G ÜLİN DE DE T E Kİ N
Ş
ehir Tiyatroları’nın ödül zengini yönetmeni,
7 Numara dizisinin hafızalarımıza kazınmış
Vahit Emmi‘si, çocukluğumuzun kahramanı
Şirin Baba’nın unutulmaz sesi Engin Alkan’ın, geçen
senenin başında perdelerini açan Emek Sahnesi’nde yeni
bir müzikal sahneleyeceğini duyunca heyecanla kapılarını
çaldık. Yılların deneyimli yönetmeni ile hayata yeni
merhaba demiş bir sahnenin ilişkisine yakından bakmaya,
Engin Alkan’ın yönetmenliğinin, Küskün Müzikal’in ise
neden küskün olduğunun sırrını çözmeye çalıştık.
Oyunun başlamasına yaklaşık bir buçuk saatimiz var.
Nefes nefese giriyoruz Emek Sahnesi’nin kapısından
içeri. Erkek oyuncularla girişin hemen arkasında dekoru
kurmaya çalışırlarken karşılaşıyoruz. Kadın oyuncuları
ise oldukça geniş olan sahne arkasının küçücük makyaj
odasında buluyoruz.
Gözümüz, telefonda sözleştiğimiz Pınar Yıldırım’ı
arıyor, nam-ı diğer (biraz sonra tanışacağınız)Küskün
Müzikal‘in Zakkum Hanım’ını… O sırada oyunculardan
Caner Erdem’den öğreniyoruz ki, bir gün, “Hadi mekânı
tuttum, atlayıp gelin” diyen, Emek Sahnesi’nin gözü pek
kurucusu da Yıldırım’ın ta kendisiymiş. Eskiden bir
tekstil atölyesi olan mekândan, 40 kişi kendi elleriyle,
kapısı diğer tüm tiyatro ekiplerine de açık olan bir sanat
evi yaratmışlar. Mekânın nasıl kurulduğunu öğrenmişken,
he award winning director of the City Theaters,
the unforgettable character of Vahit Emmi of
TV series Number 7, Engin Alkan, who was the
voice behind our childhood hero Papa Smurf, announced
the arrival of a new play at the Emek Sahnesi, which
opened its doors at the beginning of last year. We tried
to solve the mystery as to why the Küskün Müzikal was
resentful.
T
There is about an hour and a half before the play
starts and we enter through Emek Sahnesi’s doors out
of breath, excited to see what is in store for us. We
encounter male actors setting up the decor just behind
the entrance. The actresses are getting ready in the small
make-up room behind the stage.
We start looking around for Pinar Yildirim, who you
will meet soon as the Zakkum Hanım. At that moment
actor Caner Erdem tells us how the idea for this venue
was born; one day Yildirim herself, the intrepid founder
of Emek Sahnesi, said, “Let’s go rent out a venue.” The
venue used to be an old textile workshop that 40 people
transformed into an art house with their own hands; an
art house that welcomes all other theater groups as well.
While we were learning about the way this project came
to fruition we decided to ask about the play as well; how
did the Küskün Musical team come together? There are
58
Küskün Müzikal ekibinin nasıl bir araya geldiğini soruyoruz
hemen. Yaklaşık 2 sene önce sahnenin kuruluşunda yer alan
oyuncuların yanında, diğer tiyatro ekiplerinden transfer edilmiş
isimler de varmış. Edip Tepeli misafir oyuncu olarak gelmişken
şimdi yeni bir oyunun yönetmenliğine hazırlanıyormuş, Mert
Şişmanlar ile öğrencilik yıllarında turnede tanışmışlar mesela.
Oyunun gizli kahramanı Engin Alkan ise kendi bulmuş ekibi.
Küskün Müzikal’i de yanında getirmiş zaten. Geçen sene
Emek Sahnesi’nde oynanan Islah Evi’nin provalarına ziyaret
için gelmiş, daha sonra “Uzun yıllardır yapmak istediğim bir
oyun var ve sizin ekibe de çok uygun” diyerek fitili ateşlemiş.
Yazın en hararetli günlerinde yoğun bir prova süreciyle 2 ayda
çıkarmışlar oyunu.
Oyunun hikayesi…
Broşüre bakıyoruz, biraz sonra, meyhane sahibi Zakkum
Hanım, uzaklardan gelen akrabası Kuzen ve Zakkum Hanım’ın
eski kocası Belalı Kesik arasında geçen hikâyeyi, Kıymık,
Kurşet, Mıhbey, Sefa ve Zifir’den oluşan Kasabalı güruhunun
meraklı bakışları arasında izleyeceğimizi anlıyoruz. Ama
yine de oyunculardan duymak isteyerek soruyoruz. “Nedir
oyunun hikâyesi?” Soruyu duyunca herkeste bir sessizlik
baş gösteriyor. Meğer hepsi tıkanıveriyormuş bu soru
sorulduğunda. “Aklıma hep şunlar geliyor” diyor Yıldırım;
actors who have been there since the beginning and those who
transferred from other theater groups. Edip Tepeli started out
as a guest actor and is now preparing to direct his own play;
he and Mert Şişmanlar met while they were students on the
road. As for the plays secrete hero Engin Alkan, he found the
team himself, and brought Küskün Musical to them. He came
to visit the rehearsals for last year’s play Islah Evi (house)
and ignited the fuse when he said, “there is a play that I have
wanted to do for years, and your theater group is perfect for
it”. They practiced during the hustle and bustle of the summer
and busted out the play in 2 months time.
The story of the play…
We go through the brochure and realize that we will soon
watch the curious glances between the small-town crewKiymik, Kurşet, Mıhbey, Sefa and Zifir; the story is set
between the tavern owner Zakkum Hanim, her distance family
member Kuzen, and Zakkum Hanim’s old husband Belali
Kesik. We still want to ask the actors what their play’s story
is; we want to hear it from them. The second we ask them the
whole group falls silent; it turns out whenever they’re asked
this question they freeze up. I always start with “hypocritical
people, love triangles… but then I go off topic” says Yildirim.
I start making no sense. Zeynep Çelik jumps in, “yes there is
59
“Riyakâr insanlar, garip aşk üçgenleri… Saçmalamaya
başlıyorum sonrasında da.” Oyunun Battal Sefa’sı Zeynep
Çelik giriyor araya, anlatmaya başlıyor; “Evet, bir aşk var
ortada ama aşkın nasıl işlendiği önemli. Kimin kime âşık
olduğu, kimin nasıl âşık olduğu, çevredeki insanların nasıl
baktığı… Tüm bunlar o kadar ayrı konular ki tek tek oyunun
içinde. Bir aşk üçgenimiz var ve bunun çevresindeyiz demek
çok zor oluyor bizim için. Edip’in oyunda bir tiradı var ve
orada çok net ifade ediliyor aslında.” Şişmanlar, “İnsanların
riyakârlığı, toplumun arkadan vurması üzerine bir oyun
genelinde. Güç kavgası var, kasabalının iktidar simgesi olarak
görülen Zakkum Hanım’a yaklaşımı var, iktidarın yıkılışı var...
Ayrı ayrı birçok teması olan bir oyun” diye ekliyor.
“Yine mizahla ele alıyoruz bütün çelişkileri.”
Oyunun başlamasına 40 dakika kala yakalayabildiğimiz
Engin Alkan’ın dilinden ise Küskün Müzikal şöyle bir oyun;
an element of love in the story, but the details behind that
love are important. Who is in love with whom, how did they
fall in love, how others view their love… all these details are
very important and each is a separate story in the play. It is
very difficult for us to simply say that there is a love triangle
that we are on the outside of, observing. Edip has a tirade
during the play which expresses it very well.” Şişmanlar adds,
“It is a play on the general hypocrisy of people, of society
stabbing each other in the back. There is a power struggle,
Zakkum Hanim is seen as a symbol of power and there is an
approach to get to her, there is the fall of power … it is a
play with many separate themes.”
“We approach all these contradictions with
humor.”
40 minutes before the play is to start we’re able to catch
Engin Alkan who describes the play as such, “it is a play
60
“Carson McCullers’ın Küskün Kahvenin Türküsü
öyküsünden esinlenmiş bir müzikal. 16 yıl önce öykünün
kendisini farklı bir şekilde oyunlaştırmıştım. Bugün ise
öykü üzerinden yeni bir metin çıkartıyorum. Özgün
yapıta eklenmiş yeni izlekler, yeni karakterler, şarkılar
vs... Oyunun son halinde bizi, en temelde toplumsal
refleksler, gelenekler ve birey olma halinin gerilimli bir
ilişkisi bekliyor. Kendinden farklı olan her şeye reaksiyon
gösteren bir kasabalı güruhunun yanında, 3 tane keskin
figürümüz var. Bu figürler arasında aşkın sıra dışılığını
anlatan, insan içgüdüleri ile toplumsal kuralların çarpıştığı
ve buradan da bir kara komediye doğru yol alan bir
yapı ile karşılaşacaksınız. Yine açık biçim bir üslubumuz
var. Yine mizahla ele alıyoruz bütün çelişkileri. Ve
sonunda ne kimse ile özdeşleşebiliyorsunuz, ne de uzak
kalabiliyorsunuz.
Ve perde...
Yönetmenliğinin yanında, oyunun müziklerini de Engin
Alkan’ın yaptığını bildiğimizden olsa gerek beklentilerimiz
öyle yüksek ki en büyük korkumuz; ya beğenmezsek. Ama
oyun öyle bir müzik ve koreografi ile başlıyor ki seyirciyi ters
köşeye yatırıyor Alkan. Küçücük sahne alanı içerisinde sanki
dev bir müzikal izliyormuşsunuz izlenimine kapılıyorsunuz
daha ilk beş dakikada. Oyunun üç ana karakterinin yanına
inspired by Carson McCuller’s Küskün Kahvenin Türküsü
(Ballad). 16 years ago I performed that story but in a
different way. Today I am creating a new story based
on it. New themes, characters, songs and more have
been added to the original piece. The final version of
the play brings us the electric relationship between the
basis of social reactions, traditions, and the state of
being an individual. We have a small-town crew that
reacts in a negative way to anything that goes against
their beliefs, and 3 sharp players. You’ll be faced with
a story that explains the extraordinary love between
these 3 characters, human instincts that collides with
societal norms; a story that makes its way towards a
black comedy. However our style is honest and open. We
approach all these contradictions with humor. And in the
end you won’t be able to fully relate to someone nor will
you feel completely unrelated to them.
And scene…
In addition to directing, Engin Alkan wrote and prepared
the music for the entire play. The play starts off with
such moving music and choreography that we are stunned;
within the first 5 minutes of the play on this quaint
stage, it is as if you are watching a leviathan musical.
The sometimes hard, sometimes caring small-town crew
özenle yerleştirilmiş yer yer sert, yer yer yumuşak Kasabalı
güruhu öyle avcunun içine alıyor ki seyirciyi, kısa kısa bir
kaç kopma dışında yerinize mıhlanıp kalıyorsunuz. Zakkum
Hanım, Kesik, Kambur, Kasabalılar... Oyunculukların hepsi
altı çizilesi ama Edip Tepeli için ayrı bir parantez açmak gerekli
sanki. Rolündeki başarısının yanında farklı bir çekim gücü var
oyunculuğunda. Oyunun en büyük sürprizi ise sonunda… Pınar
Yıldırım’ın oyun boyunca karakter gereği sakladığı büyüleyici bir
sesi varmış meğer. Final bölümünde söylediği şarkı ile sarsıyor
seyirciyi. Kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışan Emek
Sahnesi, oyuncuları ve yönetmeni ile el ele vererek alternatif bir
sahnede mucize bir müzikal yaratıyor. Yaklaşık 2 sene içerisinde
sahneye koydukları 5. oyunlarıyla da ihmal edilmemesi gereken
bir sahne olduğunu gösteriyor.
is placed alongside the three main characters in such a way
that they have the audience in their palm of their hands.
Zakkum Hanım, Kesik, Kambur, Kasabalılar, all the actors
are incredible but special attention should be paid to Edip
Tepeli; in addition to the successful role he plays, he has
a extraordinary force, pull, and power when on stage. The
biggest surprise however comes at the end. Pinar Yildirim has
been hiding an incredibly powerful and moving voice that
takes everyone’s breathe away during the finale. The actors
and director work hand-in-hand to create a musical miracle in
this alternative theater, the Emek Sahnesi, which is trying to
make a name for itself. They have proved to be a stage not to
be ignored with the 5 incredible plays they put on in the past
2 years.
61
62
Engin Alkan
ile tiyatro ve
yönetmenlik
sırları üzerine
stanbul Şehir Tiyatroları’nda İstanbul Efendisi,
Şark Dişçisi, Vişne Bahçesi, Ay-Sa Prodüksiyon
Tiyatrosu ile Huysuz, Emek Sahnesi’nde Küskün
Müzikal, Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nda ocak ayında
başlayacak olan Kadınların İsyanı, İzmit Şehir Tiyatrosu
ile de prensipte anlaştığınızı bildiğimiz Üç Kız Kardeş...
Aynı anda bu kadar çok oyun yönetiyor, birkaçında da
bizzat oynuyorsunuz. Bu tempoda, nasıl gidiyor hepsi
bir arada?
İ
Yaratmayı ve üretmeyi seviyorum. Tam, artık biraz
dinleneceğim dediğim anlarda bir şey çıkıyor ve dişlerim
kamaşmaya başlıyor, hadi onu yapalım diyorum. Tabii
biraz da şartlar onu getiriyor. Aslında ben yılda bir oyun
çıkartıyorum, en fazla iki oyun. Ama onlar devam ederken
de kadro değişiyor ve yeni baştan ele alıyoruz. Uzun
zamandır gösterimde olan oyunlar da var. Böyle olunca
hepsi bir anda gibi geliyor.
Yöneteceğiniz oyunları nasıl seçiyorsunuz?
Koşullar, kadro, nerede oynanacağı, hangi seyirciye
ulaşacağı... Çalıştığım tiyatroların seyirci profilleri de
çok farklı birbirinden, ulaştıkları seyirci üzerinden kendi
dilleri de var. Dolayısıyla bir sürü kombinasyon bir araya
geldiğinde, doğru kadro, doğru metin, seyirciye ulaşacağını
düşündüğüm doğru zamanlama, bunlar belirleyici oluyor.
Yaptığınız oyunların çoğu seyirciyi avcunun içine almayı
başaran işler. Nasıl ilerliyor seyirci ile ilişkiniz?
Bu işe yeni başladığımızda akla kara gibi iki tercih vardı.
Ya yüksek sanat yapıp, 3-5 kişiye oynayacaktık, ya da
seyirciye yakın popülist işler yapacaktık. Ancak zaman
içerisinde gerçeğin bu iki tercihten ibaret olmadığını
keşfettim. Vardığım noktada da oyunlarımda çok katmanlı
bir yapı kurmaya çalışıyorum. 19 yaşındaki genç ile 40
Engin Alkan
on the secrets
of theater and
directing
Y
ou are directing so many plays at once, like
İstanbul Efendisi at the Istanbul City Theater,
Huysuz with the Şark Dişçisi, Vişne Bahçesi,
and Ay-Sa Production Theater, Küskün Musical
at Emek Sahnesi, Kadınların İsyanı at Bakırköy
Municipal Theater, which will begin in January,
and we know you agreed on principle for the Üç Kız
Kardeş (3 Sisters) play at the Izmit City Theater, and
you are acting in some of them, at this tempo how do
you do it?
I love to create; just as I am about to take a break
something comes up and I get really excited to start on
it. I actually only do 1 play a year, 2 at most, but while
those continue sometimes the team changes so we get
involved again. There are also some plays that have been
showing for a really long time, so all these factors can
make it seem like I’m doing them all at once.
How do you pick the plays you want to director?
Circumstances, cast, location, and target audience are
really important factors. The audience profiles in each
theater I work in are very different, and each play has a
unique language to fit these different profiles. The most
important thing is when all the factors come together
like the right cast, the right script, and the right timing.
Sometimes specific request come through for us to perform
a certain play.
Most of the plays you direct keep the audience on the
edge of their seats. How is your relationship with the
audience?
When I first started in this business there were two options,
it was very black or white. I was either going to do small
shows that respected the art of theater, or more main-stream
plays. With time I realized that it’s not black and white, and
that I had other options. Now my plays are able to reach a
wide variety of profiles; I try to create plays that can impact
a 19 year-old and a 40 year-old at the same time. I try to
reach more people by doing original, aesthically pleasing,
63
yıllık tiyatro kültürüne sahip seyircinin aynı anda bir
oyunda kendi dünyasına yakın gelen katmanlar bulabileceği
oyunlar yaratmaya çalışıyorum. Böyle olunca, bir yandan
estetiği geliştirmeye, yeni orijinal ve farklı okumalar
yapmaya çalışırken, diğer yandan da geleneksel tiyatronun
dokunduğu yerlere dokunarak daha fazla seyircinin ilgisini
çekebilecek işler yapmak için uğraşıyorum. Bu ister bir
Çehov oyunu olsun, ister bir Musahipzade oyunu... Bir
oyun bir sürü katmandan ibaret olabiliyor. Çok entelektüel
dertler de yer alabiliyor, bütün bunlarla ilgilenmeyecek
seyircinin algısına hitap edebilecek dokular da sunmaya
gayret ediyorum.
Bu yönetmenliğinizin sırrı olabilir mi?
Başka türlü tiyatro olamayacağını düşünüyorum. Ne
kadar karmaşık, ucube ve anlaşılmaz olursak o kadar
özelizdir gibi bir snobluğu çok yakıştıramıyorum kendime
ve seyirciye de bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.
Ama bu anlaşılır olma gayreti, seyirciye keşfedilecek bir
alan bırakmıyor, daha sığ bir alana çekiyorum anlamına
gelmesin. Hayır. İlk önce mesele anlaşılsın ama seyirci
oyunu terk ettikten sonra günlerce bunun üzerine
düşünsün, yorum yapsın, hatta kafası karışsın istiyorum. Bu da galiba işliyor. and unique plays and more traditional plays at the same
time. It doesn’t matter if it is a Cehov play or a Musahipzade
play, one play can have many elements to it. These can be
intellectual messages or more simple ideas that reach the
audience. I don’t want to create things that only a small
group can understand or appreciate. I don’t take the easy
route, I question what the audience wants, what the audience
expects, what words can inspire people who go to art shows to
instead go to the theater.
Is this the secret to your directing?
It can’t be any other way. I think that trying to make your
play complicated for no reason is a snobbish move and
unfair to the audience. But this doesn’t mean I am not
deep. I want the audience to understand the concept and
then think about it and debate it for days after the play;
and I guess they do.
Most of the plays you do are musicals, is this to engage
the audience more?
I understand music and its symbolic nature and so does the
audience. Therefore I use music any way I can. I like the
power that music has to move people. I’m lucky enough to
create something new with musicals.
Yönettiğiniz oyunların birçoğu müzikal ya da
müzikli oyun. Oyunlarınızda müziğin bu kadar
çok yer alması seyirciyi içine alma dediğimiz
durumla mı ilgili?
64
Müzikten biraz anlıyorum açıkçası. Müziğin soyut
imgelerinin seyircide doğrudan karşılık bulduğunu
görüyorum. Dolayısıyla, müziği her oyunda bir biçimde
kullanıyorum. Onun doğrudan deri altından hücrelere
nüfuz eden etkisini seviyorum. Onun dışında bir de
müzikal yapılar üzerinden yeni bir şeyler oluşturma
konusunda da kendimi başarılı hissediyorum.
Kolaj gibi mi?
Evet. Disiplinler arası bir buluşma gibi müzikle çalışmak.
Modern danstan, enstrümanlardan yararlanarak yeni
baştan bir tiyatro dili oluşturmak bana son derece keyifli
geliyor. Müzik doğru kullanıldığında seyirci ile diyalogu
çok kolaylaştıran bir aracı. Bir de genellikle Halk Tiyatrosu
geleneğinden biçimler kullanırken ister istemez müziğe bir
biçimde el atmak durumunda kalıyorsunuz. Bu sentezlere
ulaşırken de müzik hep araları dolduran, seyirciyle
diyaloğu geliştiren unsur oluyor.
Peki, bu disiplinler arası durumda teknolojinin
yeri var mı?
Teknolojiye biraz temkinli yaklaşıyorum, oyunculuk
sanatını mahvediyor sanki doğru kullanılmadığı zaman.
Çünkü sahnede oyuncunun gücünün ve yaratıcılığının
üzerine çok göz alıcı bir şekilde yerleşebiliyor teknik
denilen şey. Bu nedenle oyuncunun önüne geçebilecek
büyüklükte teknik atraksiyonları sevmiyorum. Benim için
iki unsur olmadan tiyatro olmuyor; seyirci ve oyuncu.
Bu ikisinin arasındaki kutsal ilişkiyi aza indirgeyebilecek,
seyircinin hoşuna giden arkada yıkılan duvarlar,
barkovizyonlar, birden ateşlerin parlaması, vs. sıklıkla
kullanılıyor modern tiyatroda. Ama ben oyuncuyu unutup
arkaya dalmaya başlıyorum ve bu nedenle mesafeli
yaklaşıyorum.
Şehir Tiyatrosu’ndaki büyük prodüksiyonlu
işlerden Emek Sahnesi’yle buluşmanız ve bir müzikali
küçük bir deneme sahnesine sığdırmanız nasıl bir
süreçti?
Şehir Tiyatrosu’ndaki olumsuzluklar sebebiyle oraya küsüp,
hayatımı borçlu olduğum bir kuruma sırtımı dönmem
mümkün değil. Orada olmaya devam edeceğim elbette.
Ama benim yıllardır alternatif adı verilen sahnelerde hep
işlerim olmuştur. Ancak, Şehir Tiyatroları’nın o bir parça
daha rahat koşullarından çıktığınızda aslında er meydanına
çıkmış oluyorsunuz. Devasa sahneler, 300 tane spot ya
da 30 teknik eleman olmadan da müzikal yapılabiliyor.
Buralarda işin özünü görüyoruz aslında. Seyirciye ulaşabilir
miyiz ya da yılın en çok konuşulan oyunlarından biri
olur mu kaygılarından çıktığınızda tiyatro konuşmaya
başlıyorsunuz. Hem genç kuşaklara el veriyorsunuz hem de
onlardan besleniyorsunuz.
Like a collage?
Yes, it’s a meeting point of different disciplines. The
combination of instruments and modern dance results in a
new theater experience; when you use music in the right
way it is a great vehicle to connect to the audience. When
you use elements from the Halk (Public) Theater music is
naturally included. Music makes the play whole.
Is there room for technology between these disciplines?
I approach it with caution; I think if technology isn’t
used correctly it can overpower the acting and the creative
process. Because of this I don’t like over the top technical
elements that will distract from the acting. Without the
audience and actors there is no theater, those are the two
most important elements for me. The over the top technical
elements that are used in modern theater, like fire,
crashing walls, etc., ruin the sacred relationship between
the audience and actors. When I see a play like that I
forget about the actor and focus on the fire or the crashing
wall. So I approach using technology with caution.
When you were at the Sehir (City) Theater you were doing
a big production, now at the Emek Sahnesi you are fitting
a musical on the small stage, how was that process?
Just because I experienced some negative things at the
Sehir (City) Theater doesn’t mean I will turn my back
on it, I will continue to work there. But for years I have
always worked at alternative theaters. The real challenges
begin when you leave the comfort of big theaters. You can
produce a musical without a giant stage, 300 spots, and
a 30-person staff. This is where we see the purest form
of theater. When you stop worrying about being the most
popular play of the year, that’s when you create true
theater. You are giving a hand to the young generation but
also learning from them at the same time.
65
DQ
66
TEKNOLOJİ-TECHNOLOGY
Gelecekten Gelen
Kayak
Aksesuarları
YAZI-BY ON UR UYGUN
Ski Accessories
of the future
67
68
G
S
üvenlik, sıcaklık, konfor, eğlence. Kayak
aksesuarları üreticileri en başından beri
önceliklerini belirleyip, her hamlesini bu konularda
bir adım daha ileri gidebilmek için yaptı. Bugün ise gelişen
teknoloji sayesinde hiç olmadıkları kadar özgürler.
afety, warmth, comfort, entertainment... From the very
beginning manufacturers of ski accessories identify their
priorities and each move they make is done so to move
one step forward. Thanks to today’s technology they have more
freedom than they ever did.
Teknolojinin şaşırtıcı gelişim hızı sayesinde yüksek teknoloji
ürünler biz henüz talep edemeden hayatımızın bir parçası
oluyor. Kayak ekipmanları da bu şaşmaz gerçeklikten
nasibini alarak evrim geçiriyor. Hal böyleyken kayak pistine
çıkarken kat kat giyinmek, ağır kayak ekipmanlarıyla
boğuşmak, soğuk havayla yüzleşmek veya kayak
gözlüklerinizin içindeki buğuyla uğraşmak gibi dertler de
yavaş yavaş tarihe karışıyor.
With the astonishing growth rate of technology high-tech
products become a part of our lives before we even have time to
ask for them. Ski equipment is also taking part in this surprising
growth and products are evolving at great speeds. This progress
is leaving certain ski nuisances in the past, like having to dress
in so many layers, wrestling with heavy equipment, or being
blinded by the fog in your goggles.
Yeni nesil yüksek teknoloji kayak ekipmanları “Kayak çok
iyi ama bir de şu soğuk olmasa” diyenlerin şikayetlerine
öncelik vermiş gibi duruyor. Örneğin Mountain
Hardwear’in ısıtmalı montu sayesinde soğuk hava problem
olmaktan çıkıyor. Kadın ve erkek modelleri bulunan mont,
sırt bölümüne yerleştirilen ısıtma ünitesiyle aynı anda hem
kullanıcıyı sıcak tutuyor, hem de iPhone veya iPod’unuzu
şarj edebiliyor - üstelik tam 8 saat boyunca.
Vücudunuzu sıcak tutmak için evrim geçiren kıyafetlerin
bir diğeri kulağa oldukça sıra dışı geliyor. Uyku
tulumunun konfor ve sıcaklığına hareket özgürlüğünü
de eklemeyi amaçlayan Selk’bag mühendisleri çareyi
It seems like the new generation of high-tech ski equipment is
geared towards those people who complain about the cold, who
say, “skiing is great but if it weren’t so cold…” Like Mountain
Hardwear’s heated jacket, available in women’s and men’s
styles. This jacket removes any problems connected to the cold.
The jacket features a heating unit placed in the back which not
only keeps you warm but can also charge your iPhone or iPod for
up to 8 hours.
It is quite exceptional that these garments have evolved to keep
your body warm. The Selk’bag aims to include the comfort
and warmth of a sleeping bag with space to move around. The
Selk’bag engineers came up with an easy solution and created
a wearable sleeping bag. The creation of Selk’bag was inspired
69
basit bir mantıkla giyilebilir uyku tulumu
tasarlamakta bulmuş. Şili’nin Antarktika’ya
doğru uzanan güney ucunda yaşayan Selk’nam
yerlilerinin kıyafetlerinden ilham alınarak
yaratılan Selk’bag, ayarlanabilen el ve
ayak bilek uzunluklarına sahip ve 0°C gibi
sıcaklıklara kadar güvenli ve konforlu bir uyku
sağlayabiliyor.
Bir başka örneğimiz ise ColdAvenger adlı yeni
nesil kayak maskesi. Normal şartlar altında,
kar maskesi ve türevleri ile soğuktan ne
kadar korunmaya çalışırsanız çalışın, cilt ve
dudaklarınız soğuk ve kuru havanın yüzünüzle
temas etmesinden nasibini ufak çatlaklar
şeklinde alıyor. ColdAvenger ise bu noktada
devreye giriyor: Akciğerlerinizden çıkan
sıcak havayı dışarıdan aldığınız soğuk hava
ile karıştırarak maskenin içini bu ılık hava ile
dolduruyor. Böylece yüzünüz ortalama 15
derece daha sıcak bir ortamın içinde bulunmuş
oluyor. Gelecekten gelmiş gibi görünmeniz de
cabası.
Eğer önceliğiniz soğuk havadan korunmak
değil de eğlence ise ihtiyacınız olan şey
Liquid’in gömülü kameraya sahip kayak
gözlükleri. Gözlük çerçevesinin üst kısmının
tam ortasında bulunan kamera görüş alanınızı
kapsıyor ve gözlüğün yanında bulunan,
eldivenlerle de uyumlu büyük tuşlarla
çalışıyor. 149 dolarlık gözlük 2.200’den fazla
fotoğraf çekebiliyor ve 2 saati aşkın video
kaydı yapabiliyor. Çam ağaçlarıyla bezeli
karlı dağ manzaralarında kolayca unutulmaz
fotoğraflar çekmek veya parkurunuzu
kaydetmek için birebir.
Eğlenceyi ön plana çıkaran başka bir aksesuar
olarak ise Burton’ın Headphone Beanie adlı
by Selk’nam Indigenous peoples, who live
on the southern tip extending from Chile to
Antarctica. The bag features adjustable arms
and legs and provides a safe and comfortable
sleep at extreme temperatures such as 0°C.
Another example of innovation in ski
accessories is the new generation ski mask
ColdAvenger. Usually no matter how hard
you try to cover your face a part of it is
always exposed; your lips and skin come in
contact with the cold dry air and get chapped.
This is where the ColdAvenger mask comes
in; the mask fills with lukewarm air, the
combination of the hot air you breathe out and
the cold air outside. Thanks to this technology
your face is in an environment that is around
15°C warmer. And let’s not forget to mention
that you will look like you came from the
future.
If you are more concerned with entertainment
than you are with protecting yourself from the
cold, the Liquid’s ski goggles, embedded with
a camera, are for you. The camera is located
on the top of the frame, right in the middle.
The camera sees your view point and comes
with gloves that have large buttons on them
to operate the camera. The $149 glasses
can take over 2,200 photos and record nonstop for 2 hours. This is the best camera and
easiest way to record the beautiful snowy
mountain landscape, dotted with pine trees,
from a first-person point of view without any
extra equipment.
Another accessory that focuses on
entertainment is the Headphone Beanie
by Burton. This beanie is very stylish and
made up of mostly wool; the ear parts are
longer and feature round, soft headphones
embedded inside. These headphones can be removed when you
need to wash the beanie. In fact Burton’s Headphone Beanie
isn’t necessarily just a ski accessory; they can be used year-round
as a more everyday beanie.
70
içten kulaklıklı beresini sayabiliriz. Oldukça şık tasarlanmış
yün ağırlıklı berenin kulak kısmı biraz daha uzatılmış ve
kulak bölümlerinin içine yuvarlak, yumuşak kulaklıklar
gömülmüş. Tabii bu kulaklıklar berenin yıkanabilmesi
için çıkarılabiliyor. Aslında Burton kulaklıklı bereleri, kış
tatilleri için olduğu kadar günlük yaşam için de oldukça
kullanışlı bir aksesuar.
Ancak gözlüklerde işlevselliğin daha ön plana çıktığı
ürünler de mevcut. Son teknoloji ile tasarlanmış, son
derece işlevsel bir kayak gözlüğü olan Oakley Airwave
ile yapabileceğiniz şeyler insanı şaşırtıyor. Airwave’in
maharetleri arasında navigasyonun yanı sıra hızınızı ölçmek,
rotanızı dijital bir haritaya kaydetmek, anlık yükseltinizi
öğrenmek, rotanız boyunca toplam kaç metre yükseklik
değiştirdiğinizi hesaplamak, kayak arkadaşlarınızın
konumunu görebilmek, müzik çalmak ve ellerinizi
kullanmanıza gerek bırakmadan akıllı telefonlarla entegre
olmak benzeri, bilimkurgu filmlerinden fırlamış gibi duran
özellikler yer alıyor. Bütün bu veriler, gözlüklerin alt
kısmında yer alan, ufak ama prizma teknolojisi sayesinde
kolay okunan bir ekranda elinizin altında (daha doğrusu
gözünüzün önünde) oluyor. Şaşırmayın, bu ekipmanların
gelecekten geldiğini söylemiştik.
Tabii teknolojinin nimetlerinden faydalanan kayak
ekipmanları sadece bu fantastik aksesuarlar değil.
Kayakların kendileri de yeni teknolojiler sayesinde değişim
geçiriyor. Audi tarafından tasarlanan karbon kayaklar,
üstün performans vadederken sahip oldukları estetik
görünüm ile göz dolduruyor. Merkezi ahşap olan bu
kayaklar karbonla kaplı; bu sayede toplam ağırlık azalırken
dayanıklılık artıyor. Audi karbon kayaklar toplamda
1.500 gram ağırlığında, bu da normalden %15-20 daha
hafif oldukları anlamına geliyor. Kayarken taşıdığınız yük
azalınca performansınızın artması da çok olası.
Bütün bu saydıklarımız gibi bugün raflarda yerini almış olan
birçok kayak aksesuarı bundan belki de sadece on yıl önce
kayakçıların hayal bile edemeyeceği türde. Hal böyleyken
rahatça söyleyebiliriz ki, sporcuların temel ihtiyaçları
karşılamakla kalmayıp işin içine lüksü ve eğlenceyi de katan
mühendis ve tasarımcıların gelişim sevdası bizi önümüzdeki
yıllarda şüphesiz ki daha da çok şaşırtacak.
There are also goggle products that bring functionality to
the forefront. The things you can dowith the Oakley Airwave
goggles, designed with the latest technology and incredibly
functional, will amaze you. In addition to navigation some of
Airwave’s integrated features include, measuring your speed,
digitally mapping your route, learning your elevation at that
moment, calculating how many meters you changed elevation
during your entire route, viewing your friends’ locations,
playing music, and accessing your smart phone without the use
of your hands. These standing features are like something out
of a science fiction film. The data is on a small, but thanks to
prism technology, easy-to-read screen located at the bottom of
your goggles; at your fingertips, or rather in front of your eyes.
Don’t be surprised, we told you this innovative equipment was
from the future.
It’s not only ski accessories that benefit from these innovative,
forward steps in technology; the ski themselves are evolving
thanks to this new technology. The carbon skis designed by
Audi execute superior performance and feature an aesthetically
striking appearance. The base of the ski is wood and it is
entirety carbon-coated, thereby decreasing the total weight
which increases endurance. The Audi Carbon Ski’s weigh a
total of 1,500 grams, meaning they are 15-20% lighter than
normal. When the weight you carry while skiing decreases, your
performance level will increase.
10 years ago skiers probably would never imagine that such
innovative equipment could be possible. We can easily say
that the passion for development that these engineers and
designers have will continue to surprise us; they no longer create
equipment based on the basic needs of athletes but take it a step
further and add elements of luxury and entertainment.
etkinlik takvimi
calender of events
RİZE
ERZURUM
ZONGULDAK
İSTANBUL
ANKARA
KAPADOKYA
DİYARBAKIR
ŞANLIURFA
KONYA
GAZİANTEP
DENİZLİ
ERBİL
TAŞKENT
ANKARA
Cem Adrian Konseri
Muhteşem sesiyle Cem
Adrian, Jolly Joker
Sahnesi’nde.
06 Aralık 2013 22:00 Jolly Joker
Cem Adrian Concert
With his amazing voice,
Cem Adrian will be on
stage at Jolly Joker.
December 6, 2013 10pm Jolly Joker
DİYARBAKIR
Anadolu Ateşi Evulotion
Anadolu’nun dans motifleri
bu gösteride buluşuyor.
20 Aralık 2013 20:00 Dicle Üniversitesi Kongre
Kültür Merkezi
Anadolu Ateşi Evulotion
Anatolian dance motifs
meet on stage.
December 20 2013, 10pm
– Dicle University Congress
Cultural Center
GAZİANTEP
Gaziantep Mozaik
Müzesi
Dünyanın en büyük
mozaik müzesi, mutlaka
görülmeli. Pazartesi
günleri hariç, her gün
09:00-17:30 saatleri
arasında ziyaret edilebilir.
Mithatpaşa Mahallesi Hacı
Sani Konukoğlu Bulvarı,
Şehitkamil
Gaziantep Mosaic
Museum
Don’t miss the world’s
biggest mosaic museum.
You can visit the museum
every day between 9 am
and 5:30 pm, except on
Mondays.
Mithatpaşa Mahallesi Hacı
Sani Konukoğlu Bulvarı,
Şehitkamil
KONYA
Şeb-i Arus Şenlikleri
Mevlânâ Celaleddin-i
Rumi’nin ölüm yıl dönümü
adına, hem Türkiye’den
hem de tüm dünyadan
katılımcıların eşlik ettiği
Şeb-i Arus Şenlikleri, her
sene olduğu gibi bu yıl
da 07 – 17 Aralık tarihleri
arasında düzenleniyor.
07 – 17 Aralık 2013
- Konya Büyükşehir
Belediyesi Mevlana Kültür
Merkezi
Şeb-i Arus Festival
The Şeb-i Arus
Festivals are held in
honor of Mevlânâ
Celaleddin-i Rumi’s
death. Accompanied by
participants both from
Turkey and all over the
world, the festivals are help
this year, and every year,
between December 7th
and 17th.
December 7-17th 2013,
Konya Metropolitan
Municipality, Mevlana
Cultural Center
DENİZLİ
Kerem Görsev - Ayhan
Sicimoğlu
Caz müziğin usta ismi
Kerem Görsev ile Latin
ezgilerinin duayeni Ayhan
Sicimoğlu’dan müthiş bir
müzik ziyafeti…
13 Aralık 2013 20:00 EGS
Park AVM
Kerem Görsev - Ayhan
Sicimoğlu
A great musical feast
by master jazz musician
Kerem Görsev and Latin
music veteran Ayhan
Sicimoğlu…
December 13th, 2013 8pm
EGS Park AVM
ERZURUM
“Anlatılan Senin
Hikayendir”
Cengiz Toroman’ın yazıp
yönettiği “Anlatılan Senin
Hikayendir” isimli tek kişilik
oyun, aralıkta seyirci ile
buluşuyor.
5 Aralık 2013 19:30
Erzurum Devlet Tiyatrosu
“Your story is being
told”
Written and directed by
Cengiz Toroman, this oneman show titled “Your
story is being told” meets
the audience in December.
December 5, 2013 7:30
pm Erzurum State Theater
TAŞKENT
Özbekistan kültürünü
daha yakından tanımak,
geleneksel sanat eserlerini
ve el işçiliğinin en güzel
örneklerini görmek için
National Arts Centre’ı
ziyaret etmenizi öneririz.
Pazar hariç her gün 10:00
ve 18:00 ziyarete açıktır. 1,
Zarkaynar str.,Taşkent
We recommend you visit
the National Arts Centre
to familiarize yourself with
the Uzbekistan culture;
here you can find some
of the best examples of
traditional works of art and
hand-made crafts.
Open everyday between
10 am and 6 pm, except
for Mondays. 1, Zarkaynar
str.,Taşkent
DQ HABERLERNEWS
74
The season
has opened
at Dedeman
Palandöken
and Dedeman
Palandöken Ski
Lodge!
DEDEMAN PALANDÖKEN VE DEDEMAN PALANDÖKEN
SKI LODGE’DA SEZON AÇILIYOR!
Türkiye’nin ünlü kayak merkezlerinden biri olan Palandöken’de
hizmet veren Dedeman Palandöken ve Ski Lodge 7 Aralık’ta
sezonu açıyor. Dedeman Palandöken ve Dedeman Palandöken
Ski Lodge, kayak severlerin yıl boyunca beklediği tatili
unutulmaz kılmayı amaçlıyor ve 7 Aralık’ta sezonu özel
paketlerle açıyor. 07 – 26 Aralık 2013 ve 03 – 24 Ocak 2014
tarihlerinde geçerli olacak paketlerde kayak veya snowboard
malzemeleri ve de grup kayak dersleri bulunuyor. Aynı kayak
seviyesindeki misafirlerle gruplar oluşturuluyor ve ücretsiz
grup dersleri veriliyor. Dedeman ayrıca kayak veya Snowboard
malzemelerini taşıma veya bekleme sorununa da yapıcı bir
çözüm getiriyor. Rezervasyon esnasında veya sonrasında
misafirlerden alınacak bilgiler doğrultusunda (ayakkabı
numarası, boy, kilo) malzemeler misafirler otele girdiğinde
hazır olarak bekletiliyor.
Misafirlerine kaliteli hizmet sunmayı amaçlayan Dedeman
Palandöken ve Dedeman Palandöken Ski Lodge otelleri HalfPipe ve Slopestyle parkurlarında her yaş grubundan kayakçılara
keyifli bir kış tatili imkânı sunuyor. Otellerin bünyesinde
hizmet veren Atlama Kulesi, Buz Hokeyi, Buz Pateni ve
Curling salonları da dileyenlere kayak sporunun yanı sıra farklı
kış sporlarını da deneme fırsatı sağlıyor.
07 Aralık – 26 Aralık tarihlerini içeren paket fiyatı 169 TL’den;
03 Ocak – 24 Ocak tarıhlerini kapsayan paket ise 210 TL’den
başlıyor.
On December 7th the Dedeman Palandöken and Ski Lodge in
Palandöken, one of Turkey’s most famous ski centers, opens the
season.
On December 7th Dedeman Palandöken and Dedeman
Palandöken Ski Lodge opens the season off with special packages,
aiming to make this holiday season, which ski lovers have
waited all year for, unforgettable. Within the packages that
run between December 7th-26th 2013 and January 3rd-24th
2014 are skiing and snowboarding equipment as well as group
skiing classes. The group classes are free and guests are grouped
according to their skiing level. Dedeman has also found a
constructive solution to the problem of carrying your skiing or
snowboarding equipment or the problem of waiting. Based on the
information received from guests during booking or after, (shoe
size, height, weight) all materials will be waiting for them upon
entering the hotel.
The Dedeman Palandöken and Dedeman Palandöken Ski Lodge hotels,
which aim to provide guests with the utmost quality of service, presents
skiers of all age groups with an enjoyable winter holiday opportunity
featuring Half-Pipe and Slopestyle courses. In addition to skiing the
hotel also offers guests other winter sports options through the Jumping
Tower, Ice Hockey, Ice Skating, and Curling lounges.
Package price between the dates of December 7th-26th starts
from 169 TL; Package prices between the dates of January
3rd-24th start from 210TL.
DEDEMAN PALANDÖKEN
DEDEMAN PALANDÖKEN
Türkiye’nin en önemli kış turizmi merkezlerinden biri olan
Palandöken’de Aralık 2008 yılında yenilenerek yeniden
merhaba diyen Dedeman Palandöken, bölgedeki kış turizmi
potansiyeli doğrultusunda birçok yeniliğiyle misafirlerini
ağırlıyor. Dedeman misafirlerinin beklentilerine cevap
verebilecek teknoloji ve minimalist tarzda dekore edilen
Dedeman Palandöken, 174 Standart odası,12 Deluxe ve 1 Suit
odası, Türk ve dünya mutfağının farklı lezzetlerinden oluşan
menüsü ve zengin şarap seçenekleri ile de misafirlerine farklı
bir atmosfer sunmaya devam ediyor. Amatör ve profesyonel
kayakçıların özellikle tercih ettiği Dedeman Palandöken farklı
uzunlukta 7 Lift ve 1 gondolun yanı sıra kayak pistleri, kayak
kiralama ve kayak dersleri gibi imkânları da bir arada sunuyor.
In December of 2008 the Dedeman Palandöken, which is located
one of Turkey’s most important winter tourism centers, opened
its doors once again, renewed and welcoming its guests with
many innovations. Responding to the expectations of guests
the Dedeman Palandöken is decorated in a minimalist-style
and equipped with the latest technology; the hotel offers guests
a different environment featuring 174 Standard rooms, 12
Deluxe and 1 Suite room, a rich menu consisting of Turkish
and international cuisines and a wide selection of wine. The
Dedeman Palandöken, which is especially favored by professional
and amateur skiers, offers different opportunities at once, like
7 Lift’s that are different lengths, 1 gondola lift, ski slopes, ski
rentals and skiing lessons.
DEDEMAN PALANDÖKEN SKI LODGE
DEDEMAN PALANDÖKEN SKI LODGE
“Geleneksel Dedeman Misafirperverliği”ni zirveye taşıyan
Dedeman Palandöken Ski Lodge Oteli, 2005 yılında kayak
severlerin hizmetine açıldı. Doğu Anadolu Bölgesi’nin ve
Erzurum’un izlerini taşıyan dekorasyonuyla dikkat çeken otel
27 sigara içilmeyen oda, 48 standart oda, 4 Corner, 2 Deluxe
ve 12 Junior Suit oda olmak üzere toplam 66 odası ile hizmet
veriyor. Palandöken’in eşsiz manzarasına yıl boyunca eşlik
edebileceğiniz Dedeman Palandöken Ski Lodge ana restoranının
yanı sıra kafe ve bar, toplantı ve ziyafetler için balo salonu,
sauna, masaj, fitness center, farklı uzunlukta 7 lift,1 gondol, kayak pistleri ile kayak kiralama ve kayak dersleri gibi birçok
hizmeti de bir araya getiriyor. Şehir merkezine 2 km. uzaklıkta
olan Dedeman Palandöken Ski Lodge, havaalanına 14 ve
otogara ise, sadece 7 km. uzaklıkta.
The Dedeman Palandöken Ski Lodge Hotel, which bears the title
of “Traditional Dedeman Hospitality” opened in 2005 in the
service of ski lovers. With touches of Anatolian and Erzurum
decorations the hotel serves guests with a total of 66 rooms,
featuring 27 non-smoking rooms, 48 standard rooms, 4 Corner,
2 Deluxe and 12 Junior Suites. At the Dedeman Palandöken
Ski Lodge, where you can accompany the breathtaking views of
Palandöken year round, in addition to the main restaurant you
can enjoy many other services like the cafe and bar, ballroom for
meetings and banquets, sauna, massage, fitness center, 7 lift’s
that are different lengths, 1 gondola lift, ski slopes, ski rentals
and skiing lessons. The Dedeman Palandöken Ski Lodge is 2km
from the city center, 14 km from the airport, and only 7km from
the bus station.
Bilgi için / For more information: Bersay İletişim- Derya Deniz 0212 337 51 18 – 0554 289 49 Semin Ateş 0212 337 52 51 – 0553 538 63 37
75
NEWS
DQ HABERLER NEWS
76
DEDEMAN
KONYA HOTEL
& CONVENTION
CENTER, ACE
OF MICE 2013
ÖDÜL TÖRENİ’NDE
“ANADOLUKARADENİZ BÖLGESİ
EN İYİ KONGRE OTELİ”
SEÇİLDİ.
“BEST CONGRESS
HOTEL OF ANATOLIA
– BLACKSEA
REGION” AWARD FOR
DEDEMAN KONYA
FROM ACE OF
MICE 2013
ACE of M.I.C.E. Kongre, Toplantı ve Etkinlik Ödülleri’nde Dedeman Konya
Hotel & Convention Center “Anadolu-Karadeniz Bölgesi En İyi Kongre
Oteli” kategorisinde 1. sırada yer aldı. Başta iş dünyası olmak üzere uzun süreli
konaklamalar, uluslararası kültür turları, eğlence ve spor gibi pek çok ihtiyaca
kusursuz hizmet anlayışıyla cevap veren Dedeman Konya Hotel & Convention
Center, Orta Anadolu’nun en büyük kongre merkezli şehir oteli olma özelliğini
taşıyor. Sağlık, bilişim, otomotiv, iletişim gibi farklı sektörlerden önemli
isimlerin jüri üyeliği yaptığı değerlendirmede, yarışmaya katılan otellerin,
konumu, iş merkezlerine yakınlığı, profesyonel iş gücü, toplantı olanakları,
teknolojik ve doğaya dost altyapıları gibi farklı kriterler dikkate alındı.
Dedeman Konya has won the “Best Congress Hotel of Anatolia – Blacksea Region”
award in the Meeting and Event Competition of ACE of M.I.C.E. The hotel meets
the needs of its guests, especially the business world, with international cultural
tours, entertainment, sport and long term accomodations. In the evaluation of
Ace of Mice awards the jury was from different sectors like health, informatics,
automotive and communications and they considered different criteria like
location, distance from the business centers, proffesional labour force, meeting
abilities, technology and environmental – friendly infrustructures of the hotels.
DEDEMAN HOTELS &
RESORTS INTERNATIONAL,
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN
90. YILINI COŞKUYLA KUTLADI
Türkiye’nin en yaygın oteller zinciri Dedeman Hotels & Resorts
International, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 90. Yılını, hayata
geçirdiği “90 Yılda 90 Çocuk” projesiyle kutladı. Türkiye’nin 11 ilinde
misafirlerini “Geleneksel Dedeman Misafirperverliği” ile ağırlayan Dedeman
Hotels & Resorts International, hizmet verdiği illerdeki çocukları Başkent
Ankara’da bir araya getirdi. Dedeman Hotels & Resorts International’ın
gerçekleştirdiği Cumhuriyetin 90. yılı kutlamaları kapsamında çocuklar
Anıtkabir’de gerçekleştirilen devlet töreninde Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün huzuruna çıkarken,
Cumhuriyetin temellerinin atıldığı İlk Meclis binasını görme fırsatı elde
ettiler. Cumhuriyetin kuruluş hikâyelerinin sergilendiği Anıtkabir müzelerini
ziyaret eden çocuklar, T.C. Cumhurbaşkanlığı Atatürk Müze Köşkü’nde ise
Atatürk’e ait anıları yakından incelediler.
“90 Yılda 90 Çocuk” projesine imza atan Dedeman Hotels & Resorts
International, İstanbul’dan Diyarbakır’a, Rize’den Denizli’ye hizmet verdiği
tüm illerdeki ilkokul çağındaki çocuklara 90. Yıl coşkusunu yaşattı.
Denizli’den Sevil Kaynak İlköğretim Okulu, Diyarbakır’dan Hüseyin
Uluğ İlköğretim Okulu, Erzurum’dan Kurtuluş İlköğretim Okulu,
Gaziantep’ten Dr. Mustafa Özyurt İlköğretim Okulu ve Lions İlköğretim
Okulu, İstanbul’dan Eşref Bitlis İlköğretim Okulu, Konya’dan Ayşe Sönmez
İlköğretim Okulu, Nevşehir’den Ersular İlköğretim Okulu, Rize’den Merkez
Atatürk İlköğretim Okulu, Şanlıurfa’dan Fatih Sultan Mehmet İlköğretim
Okulu Ve Zonguldak’tan Misakı Milliye İlköğretim Okulu öğrencileri
Ankara gezisine katıldılar. Geziye Dedeman Hotels & Resorts International
Yönetim Kurulu Üyesi Banu Dedeman, Dedeman Grubu Yöneticileri ve
çalışanlarından oluşan bir grup eşlik etti.
Dedeman Grubu’nun ilk oteli olan Dedeman Ankara’da ağırlanan öğrenciler,
gerçekleştirilen kültürel gezilerin yanı sıra otelde de keyifli dakikalar
yaşadılar. Türkiye’nin birçok noktasından bir araya gelen çocuklar geziye
büyük ilgi gösterirken, birlikte hoş vakit geçirdiler.
DEDEMAN HOTELS &
RESORTS INTERNATIONAL,
CELEBRATED THE 90TH
YEAR OF THE TURKISH
REPUBLIC
Turkey’s largest hotel chain Dedeman Hotels &
Resorts International celebrated the 90th year
of the founding of the Republic of Turkey by
implementing their “90 children in the 90th year”
project. Serving guests in 11 provinces of Turkey
with “Traditional Dedeman Hospitality”, Dedeman
Hotels & Resorts International gathered the
children in these provinces served in the capital
city of Ankara.
During the 90th year celebrations of the Republic
the Dedeman Hotels & Resorts International held
a state ceremony in Anıtkabir in honor of the
great leader Mustafa Kemal Ataturk and gave the
children an opportunity to see the first parliament
buildings of the Republic. The children visited
the Anıtkabir museums which reveals the story
of the founding of the Republic, and were able to
closely examine the memory of Ataturk at the T.C
Ataturk Museum in the Presidential Mansion.
The Dedeman Hotels & Resorts International,
which has created the “90 children in the 90th
year” project, celebrated the excitement of the
90th year with primary school children in all the
provinces they serve, from Istanbul to Diyarbakir
and Rize to Denizli.
Students from the following schools attended
the trip to Ankara: the Sevil Kaynak Elementary
School in Denizli, Huseyin Ulug Elementary
School in Diyarbakir, Kurtulus Elementary School
in Erzurum, Dr. Mustafa Ozyurt Elemntary School
and Lions Elementary School in Gaziantep,
Esref Bitlis Elementary School in Istanbul, Ayse
Sonmez Elementary School in Konya, Ersular
Elementary School in Nevsehir, Merkez Ataturk
Elementary School in Rize, Fatih Sultan Mehmet
Elementary School in Sanliurfa, and Misaki
Milliye Elementary School in Zonguldak. The trip
was accompanied by Dedeman Hotel & Resorts
International Board Member Banu Dedeman,
Dedeman Group Managers and employees.
In addition to the cultural trips the students, who
were hosted by Dedeman Group’s first hotel, the
Dedeman Ankara, enjoyed pleasant moments in
the hotel as well. The children came together
from many different parts of Turkey, showed great
interest in the trip and had a nice time together.
77
NEWS
DQ HABERLER NEWS
78
DEDEMAN OTELLER
ZİNCİRİNE BİR YENİSİ
DAHA EKLENİYOR...
DEDEMAN BOSTANCI
A NEW HOTEL IS BEING ADDED TO
THE CHAIN OF DEDEMAN HOTELS
DEDEMAN BOSTANCI
Dedeman Grubu, İstanbul’da 30 yıl önce hizmete açtığı ve şehrin
en gözde otelleri arasında gösterilen Dedeman İstanbul’dan
sonra ikinci otelini Anadolu Yakası’nın en merkezi konuma sahip
bölgesinde, Bostancı’da hayata geçiriyor. Özellikle son dönemde
ulusal ve uluslararası iş ve finans dünyasının cazibe merkezi
haline gelen Anadolu Yakası, Ocak 2014’te Dedeman Bostancı
ile Geleneksel Dedeman Misafirperverliği ile tanışıyor. Dedeman
Bostancı; 252 odası, 32 toplantı salonu, restoranları, barları ve
kolay ulaşım imkanları ile misafirlerin gözdesi olacak.
Dedeman Hotels & Resorts International unites the Anatolian side
of Istanbul with its quality and hospitality.
The Dedeman Group opened their Dedeman Istanbul Hotel, which
is one of the city’s best hotels, 30 years ago. Now their second
hotel in Istanbul is located in the very center of the Anatolian
side, Bostanci. In January of 2014 the Anatolian side of Istanbul,
which in recent years has become a center for the national
and international business and financial world, will experience
Traditional Dedeman Hospitality through the Dedeman Bostanci.
The Dedeman Bostanci will be a favorite among guests with its 252
rooms, 32 meeting rooms, restaurants, bars, and central location
providing easy access.
Şehre hakim manzarası ile hizmet vermeye hazırlanan otel, 178
Superior, 32 Deluxe, 32 Executive, 9 Süit ve 1 kral dairesi olmak
üzere toplam 252 odası ile konuklarını ağırlayacak. Dedeman
Bostancı ayrıca 665 m2’lik balo salonu ve değişik boyutlardaki
13 toplantı salonu ile önemli davetlerin ve toplantıların
vazgeçilmez adresi olacak. Türk ve dünya mutfaklarından eşsiz
lezzetlerin sunulacağı 122 kişi kapasiteli Bostancı Restaurant ve
muhteşem Adalar manzarasına sahip Adalar Roof Restaurant ve
Bar’ın yanı sıra keyifli vakit geçirmek için Lobby Bar ve Executive
Lounge konukların hizmetinde olacak. Ayrıca otel, kapalı yüzme
havuzu, çocuk havuzu, Türk hamamı, sauna, buhar banyosu,
dinlenme odası, masaj, solaryum, fitness center hizmetlerinin
sunulduğu Life Style Sağlık Merkezi ile Anadolu Yakası’na farklı
bir soluk getirecek.
With views overlooking the city, the hotel is preparing to serve
guests with a total of 252 rooms consisting of 178 Superior, 32
Deluxe, 32 Executive, 9 Suites, and 1 King Suite. The Dedeman
Bostanci will also be an important address for important events and
meetings thanks to its 665 m2 ballroom, and 13 meeting rooms
that differ in size. In addition to the Bostanci Restaurant, which
offers delicious and unique flavors from Turkish and international
cuisine and a capacity to host 122 people, and the Adalar Roof
Restaurant and Bar, which offers guests breathtaking views of
the islands and the sea, guests can also enjoy the Lobby Bar and
Executive Lounge. The Life Style Health Center, which features a
indoor pool, children’s pool, Turkish Hamam, sauna, steam room,
relaxation room, massages, solarium, and fitness center, will bring
a unique experience to the Anatolian side.
Dedeman Hotels & Resorts International İstanbul Anadolu
Yakası’nı kalitesi ve misafirperverliği ile buluşturuyor.
“GEZGİN” DEDEMAN
OTELLERİ’Nİ
KEŞFEDİYOR!
“GEZGIN” EXPLORES DEDEMAN HOTELS!
Turkey’s largest hotel chain Dedeman Hotels & Resorts International
brings curious readers together with “Gezgin’s” travel notes; “Gezgin”
was a Facebook page created by the sentence “There are many places
to discover, there are many Dedeman’s”! Gezgin, a project that
started in the month of September, travels around Turkey step by
step and shares information on cities where Dedeman Hotel’s are
located. In the notes that Gezgin shares with curious readers are
special sales and offers.
TÜM DEDEMAN OTELLERİ’NDE
HAFTA SONUNA ÖZEL %40’A VARAN
İNDİRİM FIRSATI DEVAM EDİYOR
Dedeman Hotels & Resorts International’ın “Keşfedecek çok
yer, çok Dedeman var!” söyleminden yola çıkarak hazırlanan ve
yılsonuna kadar tüm haftasonu konaklamalarını kapsayan “%40
indirim” kampanyası devam ediyor. Tüm Dedeman Otelleri’ni
kapsayan indirim kampanyası Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri
yapılacak konaklamalarda geçerli. İstanbul’dan Gaziantep’e,
Rize’den Zonguldak’a, Palandöken’den Diyarbakır’a kültür,
tarih ve doğa ile iç içe, her mevsimin doyasıya yaşandığı farklı
şehirlerde faaliyet gösteren Dedeman Otelleri, misafirlerine
yılsonuna kadar geçerli olan kampanya ile haftasonu tatilleri için
benzersiz fırsatlar sunmaya devam ediyor. Detaylı bilgi için 444
4 336 numaralı telefonu arayabilir ya da www.dedeman.com
web sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Türkiye’nin en yaygın oteller zinciri
Dedeman Hotels & Resorts International,
“Keşfedecek çok yer, çok Dedeman
var!” söyleminden hareketle Dedeman
Facebook hesabı üzerinden hayata
geçirdiği “Gezgin” in seyahat notlarını
meraklılarıyla buluşturuyor. Eylül ayında
başlayan proje kapsamında Gezgin,
Türkiye’yi adım adım dolaşırken,
Dedeman Otelleri’nin bulunduğu şehirler
hakkında bilgi paylaşıyor. Gezgin,
meraklılarıyla paylaştığı notlarında özel
indirim ve fırsatlara da yer veriyor.
UP TO 40% OFF SALE
OPPORTUNITIES ON WEEKEND
ACCOMMODATIONS CONTINUE AT
ALL DEDEMAN HOTELS
Dedeman Hotels & Resorts International’s, created by the
sentence “There are many places to discover, there are many
Dedeman’s!”, special offer of 40% off weekend accommodations
continues until the end of the year. The sales campaign, which
includes all Dedeman Hotels, applies only to accommodations
on Fridays, Saturdays, or Sundays. Enjoy unique weekend
getaways and special offers until the end of the year by Dedeman
Hotels; experience culture, history, and nature in harmony
in different cities where Dedeman Hotels are located, from
Istanbul to Gaziantep, to Rize, to Zonguldak, to Palandoken and
Diyarbakir. For more detailed information you can call
444 4 336 or visit www.dedeman.com
79
“The Gardens at Marqueyssac” Vezac, Fransa
80
Burası neresi?
Where is this place?

Benzer belgeler