Mart 2016 - Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu

Transkript

Mart 2016 - Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu
SUNUŞ 1
Dr. Bülent KATKAK
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu
Yönetim Kurulu Başkanı
D
eğerli üyelerimiz ve okuyucularımız,
Güzel bahar günlerinde, güzel haberlerimizle
Turing dergimizin 385.sayısında yine sizlerleyiz.
Kapak dosyamızda da göreceğiniz gibi
Safranbolu’da iki senedir devam etmekte olan
restorasyon çalışmaları tamamlandı. Havuzlu
Asmazlar Konağı’mızın da bulunduğu Beybağı
Sokağı’nda, üçü Kurumumuzun mülkü, ikisi de
restorasyon karşılığı kiralık beş adet Safranbolu
konağı 18 yıl harap vaziyette bekledikten
sonra yenilendi. Sizlere bu müjdeyi Turing’in
onuncu başkanı merhum Nejat Olcay’ın yâd
edildiği, dergimizin bu sayısında ulaştırmak
mutluluğumuzu pekiştirdi. Çünkü bu konakların
restorasyon karşılığı kira sözleşmesinin altında
genel müdür olarak Çelik Gülersoy’un, yönetim
kurulu başkanı olarak da Nejat Olcay’ın imzaları
var. Her ikisini de rahmetle anıyor, Turing olarak
görevimizi geç de olsa yerine getirmiş olmanın
gururuyla yenilenen konakların Safranbolu
turizmine hayırlı olmasını diliyorum.
Bir başka güzel haberimiz ise Kurumumuzun yol
emniyeti ve trafik eğitimine verdiği desteklerle
ilgili. “10.000 Moto-Kurye Eğitim ve Donatım”
çalışmalarımız yalnız İstanbul’da değil, bütün
yurt çapında, özellikle de üniversitelerimizde
devam etmektedir. Onbin moto-kurye eğitimi
hedefimizi çoktan aştık, inşallah nice onbinlere.
Türkiye genelindeki 99 üniversitenin 166
farklı bölümünden 22’si doktora, 72’si yüksek
lisans olmak üzere toplam 661 bursiyer
öğrencimiz için açtığımız lisan kurslarımız;
İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Almanca
ile fotoğraf sanatı kurslarından toplam 286
öğrencimiz yararlanmaktadır. İki büyük salon
ve altı dersaneyi barındıran Seyrantepe Genel
Merkezimiz, İstanbul’un önemli bir eğitim ve
kültür-sanat merkezlerinden biri haline geldi.
Arz ettiğim eğitimlerin yanı sıra aralık, ocak
ve şubat aylarında salonlarımızda düzenlenen
kültür-sanat etkinliklerimizin sayısı, inanılması
güç ama tam 112 oldu. Bu etkinlikler üyelerimiz,
öğrencilerimiz ve misafirlerimizin katılımıyla
tamamen dolu geçiyor.
Bu arada yayın müdürlüğümüz de faaliyetlerine
titizlikle devam ediyor. “Büyük Usta Mimar
Sinan” projemizin rehber el kitabı, broşürü
ve haritası İngilizce olarak da yayınlandı. Son
yayınımız olan Süleyman Faruk Göncüoğlu’nun
“Hisarlar ve Mahalleleri” kitabımızı dergimizin
ekinde takdim etmekten dolayı çok sevinçliyiz.
Bu hizmetlerimizi ve etkinliklerimizi sizler için
hazırladığımız dergimizin sayfalarında okuyarak
Kurumumuzla gurur duyacağınız temennisiyle
selam, sevgi ve saygılarımı arz ediyorum.
4 KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI
KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI 5
Safranbolu Konakları
Restorasyonları
Yazı: Tülay Taşdemir / [email protected] Fotoğraf: Can Arslan
1994 yılında UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’ne dahil edilerek insanlığın ortak mirası haline
gelen Safranbolu’nun korunmasına; günümüzde
yalnızca kentin sahipleri değil, devletin yetkili
kurumları ile gönüllü kurumlar da destek vermektedir. Osmanlı dönemi sivil mimarisinin en
güzel örneklerinin yaşatıldığı kente destek veren
kurumların başında yer alan Türkiye Turing ve
Otomobil Kurumu, ilk kez 1994 yılında Havuzlu Asmazlar Konağı ile Safranbolu’yla tanışır.
Başlangıçta kentte, kültürel mirasımızın korunmasına yönelik öncü çalışmalar yapan Turing, zamanla yol gösterici, koruyucu politikası azalarak
kentte bir izleyici durumuna gelir.
6 KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI
1998 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun Safranbolu, Beybağı Sokağı’nda maliki
olduğu konaklar ile sahiplerinden restorasyonlarının yapılması şartıyla kiraladığı, ancak
aradan geçen zaman içerisinde restorasyon
çalışmalarına başlanılmayan 5 konak, giderek
daha da harap bir duruma gelir.
Turing, aradan geçen kayıp yılların ardından
2014 yılında Havuzlu Asmazlar Konağı’nın da
bulunduğu, Beybağı Sokağı’nda maliki olduğu
3 konak ve restorasyon karşılığı kiracısı bulunduğu 2 konak ile birlikte toplam 5 konağın
restorasyonlarının yapılması amacıyla çalışmalara başlar. Yönetim kurulu içerisinde mimar
üyelerinin de bulunduğu heyetle, Safranbolu’da
incelemeler yapılır. Yapılan görüşmeler neticesinde; uzun yıllarca ihmal edilen, harap durumdaki konakların onarımı ve verilen sözlerin bir
an önce yerine getirilmesi kararı alınır.
KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI 7
Turing restorasyon çalışmalarına kendi mülkü olduğu konakların yanında kiracısı olduğu
konaklara da aynı özveriyle yaklaşmış, Safranbolu’nun değerlerini açığa çıkarma ve bu
değerleri fonksiyonel hale getirerek geleceğe
aktarma noktasında üzerine düşen görevleri
yerine getirmeyi amaç edinmiştir.
Restorasyon uygulamalarından önce söz konusu restorasyonu yapılacak konakların, proje
çalışmaları (rölöve, restitüsyon, restorasyon,
makine ve elektrik tesisat projeleri) tamamlanarak, Kültür ve Turizm Bakanlığı Karabük
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan gerekli onaylar alınır.
8 KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI
KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI 9
10 KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI
Konaklardaki tüm restorasyon uygulamaları,
onaylanmış projeler ve gerekli analizler doğrultusunda, yapıların özgün mimarisine uygun
malzemeler seçilerek yapılmıştır. Uygulamalar
uzman ekipler (mühendis, mimar ve restoratörler) tarafından temel restorasyon ilkelerinden ödün verilmeden gerçekleştirilmiştir. Bu
kapsamda; ahşap ve sıvalı yüzeylerde gerekli
araştırma raspaları ile dönem analizleri belirlenmiştir. Konaklar, ihtiyaçları karşılamak
amacıyla zaman içerisinde ilave edilen, estetik
değer taşımayan (muhdes) eklerden arındırılmıştır. Tüm özgün mimari elemanlar incelenmiş, gerekli onarım, güçlendirme, restorasyon
ve konservasyon çalışmaları tamamlanmış
olup, malzeme özelliğini yitirmiş, bozulmuş,
stabilitesini kaybetmiş (taşıma gücü kapasitesi)
bölümler tespit edilerek geleneksel yöntem ve
malzemeler kullanılarak tamamlanmıştır. Çatı
onarımları, horasan harcı ile sıvaların yenilenmesi gibi imalatlarla birlikte, yapıların günümüz
şartlarına uygun hale getirilerek kullanılması
amacıyla gerekli ısıtma sistemleri, banyo-tuvalet gibi kısımlar, yapının özgünlüğü korunarak
eklenmiştir. Safranbolu Evlerinin en önemli
özelliklerinden olan mevcut ahşap tavanların
büyük bir hassasiyetle onarımları yapılmış aslına
döndürülerek koruma altına alınmıştır. Yapılan
titiz ve özenli çalışmalar her aşamada fotoğraflandırılıp, belgelendirilerek mevcut konakların
tarihteki yerlerine kaldıkları yerden devam
etmeleri sağlanmıştır.
KAPAK I SAFRANBOLU KONAKLARI RESTORASYONLARI 11
Safranbolu Beybağı Sokağı’nda yapılan restorasyon çalışmalarına 25.09.2014’te başlanmış olup, Şubat
2016’da tamamlanmıştır. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, yapılan bu çalışmalar neticesinde kültürel
mirasımızın yapı taşlarından olan Osmanlı geleneksel ev mimarisinin gelecek nesillere daha sağlıklı bir
şekilde aktarılmasını sağlarken, kente olan manevi borcunu yıllar sonra da olsa yerine getirmenin gururunu yaşamaktadır.
12 BAŞKAN I NEJAT OLCAY
10. Başkanımız
NEJAT OLCAY
1926 - 2005
Yazı: Tülay Taşdemir / [email protected]
Fotoğraf: Aile Arşivi
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumunun 10.
Yönetim Kurulu Başkanı
Nejat Olcay, 29 Mayıs
1926 tarihinde İstanbul’da
doğmuştur. Babası, Kurtuluş Savaşı gazi madalyasına sahip, Türkiye’nin
ilk hava generallerinden
Sami Paşa ve annesi
Ayşe Nadiye Hanım’ın
tek çocuğudur. Babasının
asker olması nedeniyle
çocukluğu Eskişehir, İzmir
ve İstanbul’da geçmiştir. Kabataş Erkek Lisesi
mezunu olan Nejat Bey,
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinin ilk mezunlarındandır.
Avukatlık yapmayan Nejat
Bey, bankacılık ve özel sektörde uzun yıllar çalışmıştır.
1959’da tanıştığı, Türkiye’nin
ilk bilgisayar programcılarından Gülsel Artar Hanım
ile 1960 yılında evlenerek,
tek çocukları olan Sami Murad Olcay doğmuştur.
BAŞKAN I NEJAT OLCAY 13
Çok iyi derecede Almanca ve İngilizce bilgisine sahip olan Nejat Bey, 1970 model
Anadol marka arabasına düşkünlüğünün
yanında fotoğrafçılık ve motor sporlarıyla
da ilgilenmiştir. Avrupa’nın çeşitli ülkeleriyle, Türkiye’nin tarihi ve turistik yerlerine ait kendisinin çekmiş olduğu zengin
bir fotoğraf arşivi bulunmaktadır. Tiyatro
ve opera sevdalısı olan Nejat Bey, 4.
Murad operasından etkilenerek oğlunun
ismini Murad koymuştur. Yelken sporu da
yapan Nejat Olcay, Galatasaray Kulübü’nün su sporları bölümünde etkin bir
şekilde yönetici olarak faaliyet göstermiş,
ayrıca Türkiye’de su sporlarının gelişimine
büyük katkıda bulunmuştur. 1970 yılında
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu üyesi
olan Nejat Olcay, bu tarihten itibaren
kurumun gerçekleştirdiği tüm faaliyetlerde gönüllü olarak görev yapmıştır. Bilgisi,
deneyimi ve öngörüsü sayesinde kurum
camiasında oldukça sayılan, sevilen ve
güvenilen önemli bir şahsiyet olan Nejat
Olcay, 19 Mart 1997 tarihinde Türkiye Turing ve Otomobil Kurumunun 10. Yönetim
Kurulu Başkanlığına seçilmiş; bu görevini 1 Mayıs 2000 yılına kadar başarıyla
sürdürmüştür.
14 BAŞKAN I NEJAT OLCAY
Nejat Olcay Dönemi TURİNG:
9 Eylül 1997 tarihinde Kültür Bakanlığı ile Turing
arasında imzalanan protokol kapsamında; Büyükada,
Çankaya Caddesi’nde yer alan Fabiato Köşkü’nün kamu
yararına kullanılması amacıyla kurumumuza tahsisi
yapılır. Turing tarafından onarımı ve bakımı yapılan
köşk, Büyükada Kültür Evi adıyla kitaplık, konser
mekanı, giriş katı ve bahçesi ise kafe ve çay bahçesi
olarak düzenlenir. Ayrıca tesiste kullanılmak üzere iki
adet fayton araba alınır. Turing her dönem olduğu gibi
bu dönemde de kamu kurum ve kuruluşlarından gelen
talepleri karşılamaya çalışır, bu amaçla:
*Habur, Kapıkule ve Gürbulak gümrük kapılarının onarım masrafları karşılanır.
*Safranbolu Belediyesi’ne maddi destek sağlanır.
*Safranbolu tesisimiz (Havuzlu Asmazlar Konağı) yakınındaki birkaç konak, onarım karşılığında kiralanır.
*Adalar Belediyesi’ne onarım yardımı yapılır.
*Bilimsel ve arkeolojik kazılara maddi yardım yapılır.
BAŞKAN I NEJAT OLCAY 15
Turing; 1994 yılından itibaren vergiye tabi olması
ve bu vergi borcuna gecikme faizlerinin de eklenmesi sebebiyle ekonomik açıdan oldukça sıkıntılı
günler yaşar. Kurum, bu olumsuz durumu aşmak
amacıyla bir kısım gayrimenkullerini elden çıkarır:
*Zekeriyaköy arazisi satılır.
*Kadıköy Fener Yolu’ndaki Turing tesisi Kadıköy
Belediyesi’ne devredilir.
*Kurumun, Sarıyer Çelik Gülersoy Parkı’nda yer
alan tesisi tahliye edilerek kapatılır.
*Edirne Kapıkule, Kemal Köy mevkiinde yer alan
“Kapıkule Kamping” ve “Kapıkule Benzin İstasyonu” tesisleri kapanır.
*Kapıkule’de arazi satışı gerçekleşir.
*Büyükada Çankaya Caddesi’nde kuruma ait 55
no’lu gayrimenkul satılır.
*Kurum bünyesinde yer alan teknik şube, iş hacminin azalması nedeniyle küçültülür.
*Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Kütüphanesi bünyesinde bulunan müzik koleksiyonuna ait
kitaplar yer sıkıntısı nedeniyle Borusan Şirketi’nin
Beyoğlu’ndaki konser bölümüne satılır.
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu 1997-2000 yılları arasında yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen
Nejat Olcay’ın başkanlığında geçmişten günümüze taşıdığı misyonu yerine getirmeye devam eder.
Almış olduğu kararlar ve üstlendiği sorumluluklarla
herkese örnek olan hayatı boyunca sanatı, kültürü
yaşamının her anına sığdıran merhum Başkanımız
Nejat Olcay’ı minnetle anıp, rahmetle yad ediyoruz.
Bu Dönemdeki Yayınlarımız
Fenerbahçesi - Çelik Gülersoy
Yeşil Ev Bir Yuva - Çelik Gülersoy
(Yeşil Ev’de kalan misafirlere ücretsiz dağıtılmıştır)
Büyükada Kültür Evi Broşürü
16 DÜNYA I KIBRIS
DÜNYA I KIBRIS 17
KIBRIS
Tarihin Tanığı
Yazı: Begüm Yavaş / [email protected] Fotoğraf: Bülent Katkak
Evliya Çelebi, “Bahr-i sefid içre misli yoktur” demiş Kıbrıs için…
Biz de Turing Gençlik’le çıktığımız kültür gezisinde rotamızı Akdeniz’in üçüncü
büyük adasına, Türkiye’nin yavru vatanına çeviriyoruz. Asırlara yayılan geçmişinin
yanında, Anadolu’nun ayrılmaz bir parçası olarak medeniyetimizin kalıcı izlerini
de taşıyan Kıbrıs, şubat ayında güneşli, sımsıcak bir havayla karşılıyor bizi.
18 DÜNYA I KIBRIS
Ada’daki ilk durağımız, Ortaçağ mimarisinin en güzel örneğini yansıtan St.Hilarion
Kalesi. Uzun bir tırmanıştan sonra ulaştığımız, yaklaşık yedi yüz metre yükseklikteki
bu kaleden Kıbrıs’ın incisi Girne’yi ve eşsiz
manzarasıyla Akdeniz’i kuşbakışı seyrediyor,
maviyle yeşilin muhteşem buluşmasına şahit
oluyoruz.
Bu ilk karşılaşmanın heyecanıyla tarihin hayat
bulduğu bir başka noktaya, Girne Kalesi’ne
doğru yol alıyoruz. Lüzinyan, Venedik, Osmanlı
ve İngiliz hâkimiyetlerinde geçen uzun yılların
ardından bugünkü görünümüne kavuşan ve
Girne’nin simgesi haline gelen bu kale, çok
çeşitli ve zengin koleksiyonuyla geçmişin renklerini yansıtıyor bizlere.
Kuşbakışı görüntüsüyle hafızamızda iz bırakan
ve bizi uzaktan selamlayan Girne sahilindeyiz.
Beşparmak Dağları’nın yamacına kurulan Girne; at nalını andıran limanı, rengârenk balıkçı
tekneleri, yatları ve kafeleriyle Ada’nın en
gözde beldesi. Yıllardır geliyormuşuz gibi tanı-
dık duygularla sahil boyunca yürüyoruz. Kışın
ortasında baharı yaşadığımız bu kentte, sakin
ve mavi deniz, tüm samimiyetiyle eşlik ediyor yürüyüşümüze. Anlıyoruz ki sadece tarihî
yapılarıyla değil, tabiatın kendisine bahşettiği
doğal güzelliğiyle de bambaşka bir yer Girne…
DÜNYA I KIBRIS 19
20 DÜNYA I KIBRIS
DÜNYA I KIBRIS 21
Bellapais Manastırı’na düşünce yolumuz,
gökyüzüne uzanan, Tanrı’ya yakarışı simgeleyen servi ağaçları ve güzel kokulu mandalina
ağaçlarının süslediği yemyeşil bir bahçeyle
karşılaşıyoruz önce.
İlk sahiplerinin Kudüs’ten Kıbrıs’a göç eden
Augustinian mezhebinin rahipleri olduğunu
ve 12.yüzyılda inşa edildiğini öğrendiğimiz bu
tarihî manastır, Gotik sanatının en güzel örneklerini barındırıyor bünyesinde.
22 DÜNYA I KIBRIS
DÜNYA I KIBRIS 23
1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı’nda şehit
olan Türk askerlerinin kabirlerini ziyaretiyle
başlıyoruz ikinci günümüze. Bugün artık geride
kalmış olsa da bir dönem yaşanan sıkıntıları ve
ödenen bedelleri yeniden hatırlıyoruz. Kıbrıs’ın
yakın tarihindeki acıların tanığı olan Boğaz
Şehitliği’nden Ada’nın en büyük ve kalabalık şehri Lefkoşa’ya uzanıyoruz. Denize kıyısı
olmayan şehir, korunaklı göründüğünden tarih
boyunca başkent olarak tercih edilmiş. Türklerle
Rumlar arasındaki çatışmaların 1963 yılında
iyice şiddetlenmesi nedeniyle Birleşmiş Milletler
denetimindeki Yeşil Hat’la ikiye ayrılan Lefkoşa,
dünyanın ikiye bölünmüş tek başkenti. Yeşil Hat
üzerinde bulunan, zamanın en görkemli oteli
olan ve tarihe yön veren diplomatik görüşmelere ev sahipliği yapan Ledra Palace da savaşın
yıkıcı etkisinden payını almış.
24 DÜNYA I KIBRIS
DÜNYA I KIBRIS 25
Osmanlı’nın izlerini takip ettiğimiz Lefkoşa’da,
Ada’nın en önemli yapılarından Mevlevihane’yi ziyaret ediyoruz. Osmanlı medeniyetinin
önemli bir unsuru ve tekke kültürünün bir yansıması olan Mevlevihane, 1593’te Arap Ahmet
Paşa tarafından kurulmuş. Bugün, geleneksel
Mevlevi kıyafetleri ve müzik âletlerinin sergilendiği bir müze olarak ziyaretçilere açık.
Arasta Çarşısı’ndaki yolumuz Lokmacı Sınır
Kapısı’na vardığında duraklıyoruz.
Kırk beş yıllık bir aradan sonra 2008’de Türk ve
Rum halklarının geçişlerine açılan bu simgesel
kapı, iki halkın birbirleriyle olan iletişiminde
adeta bir köprü görevi üstlenmiş. Yaşlı bir Rum
çiftinin sınırı geçerek Türklerden dondurma satın aldığını, dondurma külahları ellerinde tekrar
Rum tarafına geçtiğini gördüğüm tablo ise yıllardır gündemden düşmeyen Kıbrıs sorununun
çözümünde, halkların hazır olduğunu gösteren
küçük bir ayrıntı olarak kaldı aklımda…
26 DÜNYA I KIBRIS
Lefkoşa’nın Osmanlı havasını tüm canlılığıyla
yansıtan tarihî çarşısında tur atıyoruz bu kez ve
Kıbrıs’ın en büyük hanlarından biri olan Büyük
Han’a misafir oluyoruz. 1572’de inşa edilen ve
klasik Osmanlı mimarisini yansıtan Büyük Han
ortasındaki köşk mescidiyle, Bursa Koza Han’ın
tipik bir örneği olarak çıkıyor karşımıza. Yaşadığımız hüzün, Büyük Han’da verdiğimiz öğle yemeği molasında biraz olsun dağılınca, çarşıda
yolumuza devam ediyor, Ada’nın en gösterişli
yapılarından Selimiye Camii’nin önünde duraklıyoruz. Lüzinyan döneminde Gotik formda
St. Sophia Katedrali olarak inşa edilen bu yapı,
Osmanlı Devleti’nin adayı fethetmesiyle camiye çevrilerek II. Selim’e atfen Selimiye adını
almış. Cami’nin doğu kapısına doğru ilerleyince
de II. Mahmut Kütüphanesi’yle karşılaşıyoruz.
Devletle halkın işbirliğinde kurulan ilk kütüphane özelliğindeki bu mütevazı yapı, maalesef
bugün araştırmacılara açık değil.
Gözümüzü arkada bırakan şehir Lefkoşa’dan
ayrılıyor, Gazimağusa ile yolun sonuna yaklaşıyoruz.
DÜNYA I KIBRIS 27
28 DÜNYA I KIBRIS
DÜNYA I KIBRIS 29
Birçok uygarlığın kesiştiği ve Ortaçağ mimarisinin en güzel örneklerini sergileyen
Gazimağusa, koruduğu eski şehir dokusuyla
Kıbrıs’ın açık hava müzesi görünümünde.
Değişik medeniyetlere sahne olan Salamis
Antik Kenti ve St.Barnabas Manastırı gibi
hazinelere sahip olan bu şehirde, şair Namık
Kemal’in izlerine de rastlıyoruz. “Vatan Yahut Silistire” oyununun gösterimi nedeniyle
Gazimağusa’ya gönderilen ve uzun süre bir
zindanda sürgün hayatı yaşan Namık Kemal,
buradaki tarihî atmosferden ilham almış
olacak ki eserlerinin çoğunu bu dönemde
vermiş. Gotik mimarinin kendini gösterdiği
bir başka yapıyla karşılaşıyoruz meydanda:
Lüzinyan döneminde inşa edilen St.Nicolas
Katedrali. Osmanlı’nın bölgeye hâkim olduğu 1571’de orijinal yapısı bozulmadan yalnızca minare eklemesiyle camiye çevrilen ve
Ada’yı fetheden Osmanlı başkomutanı Lala
Mustafa Paşa’nın adını alan Cami, mimari
estetiğiyle bizi hayran bırakıyor kendine.
30 DÜNYA I KIBRIS
Bir zamanlar Akdeniz’in ve turizmin en gözde
tatil beldesi olan, bugün ise artık savaşı, hüznü
ve kimsesizliği hatırlatan Maraş’la noktalıyoruz
gezimizi. 1974’ten sonra iskâna kapatılan Maraş,
adeta hayalet bir şehre dönüşmüş. Yaklaşık on
yıl önce uzun müzakereler sonucu kabul edilen,
ancak Rum tarafının referandumda “Hayır” demesiyle hayata geçemeyen Annan Planı, şimdi
bomboş duran bu hayalet şehre de hayat vere-
cekti; ancak olmadı.Maraş yeniden eski hareketli
günlerine dönebilecek mi, asırlar boyunca birlikte
yaşamış halkların ayrılığı sona erecek mi?
Doğrusu bu sorulara bir solukta cevap verebilmek güç. İnsanlığın yeryüzündeki cennet köşelerinden biri diye anılan Kıbrıs’ın büyülü doğasından, tarihin esintilerini duyarak ve bu soruların
cevaplarını düşünerek ayrılıyoruz.
DÜNYA I KIBRIS 31
32 FIA I FIA 2015 OLAĞAN GENEL KURULU
FIA 2015 OLAĞAN GENEL KURULU
Yazı: Tuğrul Katkak / [email protected] Fotoğraf: FİA Arşivi
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun, Türkiye’deki iki temsilcisinden biri olduğu
Uluslararası Otomobil Federasyonu’nun (FIA) 2015 yılı seçimsiz Olağan Genel Kurulu
Fransa’nın Paris kentinde düzenlendi.
30 Kasım - 4 Aralık 2015 tarihleri arasında
gerçekleşen Genel Kurul Haftası olarak nitelendirilebilecek uluslararası etkinliğe 114 ülkeden
gelen 168 kulübün temsilcileri katıldı. FIA’nın
üst düzey yöneticilerinin de tam kadro Paris’te
bulunduğu hafta boyunca çeşitli toplantılar,
tanışma ve kaynaşma etkinlikleri, sunumlar ve
seminerler düzenlendi. Bunların ilki 30 Kasım
akşamı Fransa Otomobil Kulübü’nün genel merkezinde gerçekleşen açılış kokteyliydi.
Kokteylde konuşma yapan FIA Başkanı Jean
Todt, 13 Kasım akşamı Paris’te gerçekleşen
terör saldırılarına gönderme yaparak “Genel Kurul’u Paris’te düzenleyip düzenlememek hakkında
çok tartıştık. Ancak her şeye rağmen Paris’te düzenlemeye karar verdik, çünkü hiç kimse tarafından tehdit edilemeyeceğimizi göstermek istedik.”
dedi. Sıkı güvenlik önlemleri altında Paris’e
gelme cesaretinde bulunan tüm kulüp delegelerine teşekkür eden Todt, Genel Kurul Haftası’nın
herkes için yararlı geçmesini temenni ederek
konuşmasını sonlandırdı.
FIA I FIA 2015 OLAĞAN GENEL KURULU 33
Coğrafi konumlarına göre alt gruplara ayrılan
FIA üyesi kulüplerin toplantıları da genel kurul
haftası boyunca Paris Le Grand Intercontinental Hotel’de gerçekleşti. Tüzük değişikliklerinin
oylandığı ve bütçe beyanlarının yapıldığı FIA alt
bölge toplantıları olduğu gibi, örnek projelerini
sunan kulüplerin olduğu faydalı etkinlikler de
düzenlendi. Roland Berger isimli ticari danışmanlık şirketinden gelen temsilciler, değişen
dünya düzenine kulüplerin mali olarak nasıl
ayak uydurabileceklerine dair profesyonel sunumlar gerçekleştirdi.
Haftanın sonunda gerçekleşen genel kurulda
son olarak FIA’nın tüzük değişiklikleri oylandı,
bütçe beyanı yapıldı. 168 kulübün delegelerinin
hazır bulunduğu genel kurul sonrası kapanış
konuşmasını yapan Jean Todt; FIA’nın din, dil,
ırk ayrımı yapmadan her kulübe eşit mesafede olduğunu ve son derece şeffaf bir anlayışla
hareket etmeye çalıştıklarını söyledi. Gelecek
yılki Olağan Genel Kurulunun ise Avusturya Otomobil, Motosiklet ve Turing Kulübü (ÖAMTC)
sahipliğinde Viyana’da gerçekleşeceğini açıklayarak sözlerini sonlandırdı.
34 FIA I FIA 2015 OLAĞAN GENEL KURULU
TÜRKİYE ÇAPINDA MOTOKURYE EĞİTİMİ
Yazı: Tuğrul Katkak / [email protected] Fotoğraf: Turing Arşivi
25 Aralık 2014’ten bu yana Turing’den eğitim, ödül kask ve reflektif yeleklerini alan
motosikletli sayısı 10.000’i buldu. Turing, Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki motorlu
kuryeler için daha önce eğitim verdiği şehirlere Malatya, Ankara, Eskişehir ve Muğla’yı da ekleyerek eğitimlerine yurt çapında da devam ediyor.
Ankara
Proje süresince Türkiye’deki motosiklet sürücülerinin eğitim, kask ve reflektif yeleğe ne kadar
ihtiyaçlarının olduğu gözlemi sonucunda Yönetim Kurulumuz 10.000 hedefine ulaşıldıktan
sonra da eğitimlerin devam etmesi gerektiğine
karar verdi. İstanbul’daki genel merkezimizde
düzenli bir şekilde devam eden eğitimlerin yanı
sıra; bu hizmetten Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki motosiklet sürücüleri de faydalandı.
Eğitim düzenlenen şehirlere geçtiğimiz aylarda
kronolojik sırayla Malatya, Ankara, Eskişehir
ve Muğla da eklendi. 25 Ekim 2015 Pazar günü,
Malatya Valiliğinin davetiyle Büyükşehir Belediyesinin konferans salonunda düzenlenen 120
kişilik eğitim öncesi bir konuşma yapan Malatya
Milletvekili ve TTOK Başkan Vekilimiz Nurettin
Yaşar, Turing’i Malatya’da ağırlamaktan mutluluk duyduğunu, her motosiklet kullanıcısının
böyle önemli ve kapsamlı bir eğitimden geçmesi gerektiğini belirtti.
FIA I FIA 2015 OLAĞAN GENEL KURULU 35
Eskişehir
Bilkent Üniversitesi’nin davetine icabet etmek
için yola koyulan Turing Yol Emniyeti ekibi, 9
Aralık 2015 Çarşamba akşamı Ankara’da 363 kişinin katıldığı bir eğitim organizasyonu tertipledi. Son derece ilgili ve istekli oldukları gözlenen
363 motosikletli, ellerinde Turing kaskları, üzerlerinde Turing reflektif yelekleri ve zihinlerinde
güvenli sürüşe dair püf noktaları sayesinde günü
mutlu sonlandırdılar. 20 Aralık 2015 Pazar günü
ise Anadolu Üniversitesi’nde düzenlenen güvenli motosiklet sürüş teknikleri seminerine 283 kişi
iştirak etti. Eskişehir’in dondurucu soğuğuna
rağmen motosikletleriyle eğitim alanına gelen
katılımcılar; Turing Yayınları’nın kamu yararına
ücretsiz yayım ve dağıtımını yaptığı Motosiklet El Kitabı’na yoğun ilgi gösterdiler. Eğitim
sonunda almaya hak kazandıkları güvenli sürüş
eğitim sertifikalarına kavuşan Eskişehirli motosikletlilerin mutlulukları yüzlerinden okundu.
Ödül Turing kasklarını takıp reflektif yeleklerini
giyerek motosikletlerine binen katılımcılar,
hayatlarına eğitimli birer sürücü olarak devam
edecek olmanın güvencesi altında alandan
ayrıldılar. Yeni yılın ilk şehir dışı eğitimi Muğ-
la’nın Bodrum ilçesinde gerçekleşti. Bodrum
Kaymakamlığı’nın resmi daveti üzere 28 Şubat
2016 Pazar günü TÜRSAB Kültür Merkezi’nde
165 kişilik bir eğitim semineri düzenlendi. İklimi
ve coğrafi özelliği nedeniyle motosiklet kullanımına son derece uygun olan Bodrum’da eğitimli
motosikletli sayısının son derece az olduğunu
belirten yerel yetkililer, projenin Bodrum halkına son derece fayda sağlayacağını söylediler.
Bodrum
36 TÜRKİYE I MANOLYA
TÜRKİYE I MANOLYA 37
İstanbul Kültüründe
Manolya
Yazı: Dr. Salim Aydın / [email protected] Fotoğraf: Bülent Katkak
İstanbul’un belirli dönemlerde çiçekleriyle, kokularıyla ön plana çıkan kendine özgü ağaçları vardır. Bunlardan bir tanesi Osmanlı’da devletin şehir kültürünü temsil eden, İstanbul’a Tanzimat
döneminde (1839 sonrası) gelen, dönemin aristokratlarının ağacı olan manolyadır. İstanbul’da bu
ağacın dört farklı türü vardır ve genellikle bir tanesi meşhurdur. Bu manolya (Magnolia Grandiflora), on iki ay boyunca yapraklarını dökmeyen, genellikle haziran ve temmuz aylarında beyaz çiçek
açandır. Çoğunlukla 20-25 metre boyunda, 60-90 santim çapındadır. Gövde kalınlığı yaşına göre
değişir1. Ağacın yaşı arttıkça gövdesi de kalınlaşır. Tohumundan üretmek mümkündür ama zordur.
Emek ister.
1 Faik Yaltırık, Orman Ve Park Ağaçlarımız Atlas Geniş Yapraklılar, İstanbul 1997, s. 102-103. Bu ağaç Türkiye’nin sahil kentlerinde
özellikle de İstanbul’da çok bulunur. Yaprakları deri gibi kalın 12-20 santim uzunluğunda, 5-8 genişliğindedir. Çiçekli manolyada çanak
üç, taç altı 15 parçalı, etamin ise çok sayıda vardır. Çiçekleri 25 santim çapına kadar ulaşabilir.
38 TÜRKİYE I MANOLYA
Diğer üç tür ise Saray Lalesi (Çıplak Manolya)
adıyla bilinir. İstanbul’un çeşitli yerlerinde bulunan bu ağaçları, meraklıları tanır. Genellikle
ilk önce mart-nisan aylarında erguvandan koyuca rengi olan çiçeklerini açarlar. Bu tür, Saray Laleleri içerisinde çiçeği en koyu olanıdır.
Buna Kara Manolya (Magnolia Liliflora Nigra)
denir. Türkiye’ye son yıllarda gelmiştir. Çok
naziktir. Çabuk kuruyabilir. Devamlı gözlemek
gerekir. Sevgi ister.
Bir diğer Saray Lalesi türü (Magnolia Soulangeana), çiçekleri açık mor renkte olandır ve
İstanbul’daki en eski çıplak manolya türüdür.
Dördüncü (Magnolia Stellate) tür ise ince
yapraklı Saray Lalesi’dir. Bu dört türün hepsi,
Ihlamur Kasrı’nın Maiyet Köşkü’nün ön tarafında ve Aslanlı Havuz çevresinde görülebilir.
Aynı zamanda İstanbul’un en eski ve en büyük
Saray Laleleri buradadır. Bu üç tür Saray Lalesi
(Çıplak Manolya), mart ve nisan aylarında açar.
Saray Lalelerinin çiçeklerini yirmi gün, bazen
de hava şartlarına göre bir ay boyunca seyredebilirsiniz. Bu manolya türlerinin çiçekleri
dökülmeye başlayınca yaprakları çıkar. Önce
çiçeklerinin, sonra yapraklarının çıkmasıyla bu
türler erguvana benzerler…
Saray Laleleri, klasik anlamda soğanlı laleler ile
aynı dönem açarlar, çiçek yapıları da birbirine
çok benzer. Çiçeğin ortasında tohumlar, tohumların kenarlarından yükselen yapraklar…
Kara Saray Lalelerinin en güzelleri, Emirgan
Korusu içerisinde yer alan Sarı Köşk’ün etrafındakilerdir. İyi bir zamanlama yaparsanız, burada
hem Saray Lalelerini hem erguvanları hem de
soğanlı laleleri aynı dönemde seyredebilirsiniz.
Nisan ayının son haftası ve mayıs ayının ilk
haftası, Sarı Köşk önündeki Saray Laleleri ve
erguvanlar, hava şartlarının da mevsime uygun
gitmesi halinde, muhteşem bir şekilde açarlar.
Bu ağaçlar, hüdayınabit olmayıp, bir kültürün
ve zevkin ağaçlarıdır. Bundan dolayı şehir kültürüne sahip zevk-i selim sahibi İstanbulluların
favorisidir.
On iki ay yapraklarını dökmeyen manolyalar ise
haziran hatta temmuz ayının ortalarına kadar
çiçeklerini açarlar. Daha sonra çiçeklerin döküldüğü yerden kozalak verirler. Bu kozalakların
içinden ekim ve kasım aylarında kırmızı tohumlar çıkar. Kozalakların tohumlu hali de görülmeye değerdir.
TÜRKİYE I MANOLYA 39
40 TÜRKİYE I MANOLYA
TÜRKİYE I MANOLYA 41
42 TÜRKİYE I MANOLYA
Yaprak dökmeyen manolya ağacının en büyüğü
Amerika Birleşik Devletleri’ndedir2. Bu türler
İtalya, İspanya ve Akdeniz kıyı şehirlerinde ve
ayrıca Ortadoğu’da da sıkça görülür. Bunların en
güzellerine Suriye’nin Hama şehrinde, Asi nehri
üzerinde bulunan meşhur nauraların (su değirmenleri) yanındaki parkın içerisinde rastlanır.
Dahası, Asi Nehri kenarındaki Azem Sarayı’nda3
küçük avluda bulunan manolya, Osmanlı kültürünün bir göstergesi olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun bakiyesi olan devletlerde yaşamını
sürdürmeye devam eden hatıralardan biridir.
İstanbul’da haziran ve temmuz aylarında beyaz çiçeklerini açan bu manolya ağaçlarını
görmek ve seyretmek için Boğaziçi’ne gidilir.
Boğaz’ın eşsiz güzelliğinde, özellikle Beylerbeyi ve Arnavudköyü’nde kendilerini nazlı bir
gelin edasıyla gösteren bu ağaçlar, özellikle
Boğaziçi’ne dikilmiştir.
Manolyanın en güzel seyredildiği yer, İstanbul’da Beylerbeyi Sarayı’dır. Haziran ve
temmuz aylarında Boğaz gezisi yapanlar için
doyumsuz bir seyir dinletisidir beyaz açmış
manolya çiçekleri... Sabahın serinliğinde limon
çiçeği kokusuyla gösterir kendini. Sadece seyredersiniz onları, manolya çiçekleri koklanmaz
ve koparılmaz. Kopardığınız zaman boynunu
büker, hemen solar. Osmanlılar manolyanın
bu hassasiyetini bildikleri için olsa gerek, manolyayı bu sarayın harem kısmına dikmişlerdir.
Çünkü manolya ile kadınlar aynı özellikleri
taşır. Her ikisi de zariftir, naziktir. Kırılmaz…
Beylerbeyi Sarayı’nda harem bahçesinin manolyalarına karşın, sarayın selamlık kısmında
da sedirler vardır. Sedir: Gücü ve sağlamlığı
ifade eder…
Dolmabahçe Sarayı’nın manolyaları da tarihi
değere sahiptir. Saraydaki manolyaların yaşlı
olanları sarayın Saat Kulesi’nin bulunduğu
birinci avludadır. Sarayın ön kısmındaki manolyalardan başka, Mabeyn kısmının ön tarafında,
havuz başında da güzel bir manolya ağacı
vardır.
İstanbul’un en büyük manolya ağacı ise Baltalimanı Kemik Hastalıkları Hastanesi içerisindedir4. Bu manolyanın İstanbul Boğazı’nda ilk
dikilen manolya olma ihtimali oldukça yüksektir. Bu hastane ilk olarak Mustafa Reşit Paşa
tarafından yalı olarak yaptırılmıştır. Mediha
Sultan Yalısı olarak da bilinen bu yalının manolya ağacı uzun yıllar boyunca hüzünleri, dertleri, mutlulukları paylaşmıştır. Şahit olduğu acı
2 Yaltırık, a.g.e, s.102. Bu manolya Amerika, Luisiania’da 45 metre boyunda, 130 çapındadır. Ağacın bu kadar çok büyümesinde toprak
yapısı önemlidir. Bu ağaçlar rutubetli mineralce zengin derin ve gerçek toprakları tercih ederler.
3 Hama Traditional Museum Kasr-ül Azim, Al Azem Palace, Suriye Cumhurbaşkanı Şükrü Kuvvetli tarafından müzeye dönüştürülmüş.
Saray iki kat planlı yapılmıştır.
4 Bu Manolya ağacı 2001 yılında ilk defa çevresi ölçüldüğünde 5,10 santimdi.
TÜRKİYE I MANOLYA 43
hatıralardan birisi de yalıyı yaptıran Reşit Paşa’nın oğlu Ali Galip’in burada yaşarken sandalla çıktığı gezinti esnasında sandalının alabora
olmasıyla boğulmasıdır.
Manolya, en çok yalılara yakışır. Bunun en güzel örneklerinden biri Vaniköyü’nde Suna-İnan
Kıraç yalısının bahçesinde görülür. İstanbul
kültüründe manolya ağacı, yalının önüne dikilmez. Yalının yan tarafına dikilir. Bunun sebebi,
İstanbulluların Boğaz’ı seyretmek istemesidir.
Boğaz’ı temaşa eden manolyalar, zevk-i selimin en güzel örnekleridir.
Boğaziçi’nde manolya seyrine gidilecek yerlerden biri de Arnavudköyü’ndeki eski Bebek
Lisesi avlusudur5. Okulun avlusunda, Boğaz’a
hâkim manolyaları, hele hele haziran ve temmuz aylarında açan çiçeklerini görmek gerekir.
Bu ağaçların ihtişamı en güzel Beylerbeyi tepelerinden seyredilir. Manolya şiirlerde kendini
göstermiş, şarkılarda kendine yer bulmuştur.
Hatta denilebilir ki şarkılar ve şiirler manolya-
nın bilinmesinde ve öğrenilmesinde en önemli
rolü oymamıştır. Zeki Müren’in güzel bir şarkısı
vardır; “Koklamaya kıyamam benim güzel
manolyam” diye… Can Yücel ise “Hayal Oyunu” adlı şiirinin son satırında “Manolyaya gece
konmuş kumrular”dan bahseder.
Edebiyatta yaygın bir şekilde yer almış olan
manolya, görsel sanatlara da sıkça konu
olmuştur6. Yani ressamlar daha çabuk fark
etmiştir manolyayı. Osmanlı Devleti’nin son
zamanlarında özellikle Meşrutiyet döneminde
5 Bu okulun yakın geçmişte ismi değişti. Arnavutköyü Korkmaz Yiğit Anadolu Lisesi oldu.
6 Son zamanlarda edebiyat alanında, özellikle roman ve hikâye kitaplarında, manolya kendine yer bulmaya başlamıştır. Bunlardan bazıları: Ender Haluk Derince, Manolya Kokulu Hikayeler, Yakamoz Yay., 2014, Ramis Dara, Manolya Durağında Roman: 8. Bursa Edebiyat
Günleri, İstanbul 2003, Kerim Özkan, Manolya, Parola Yay., 2014., vb.
44 TÜRKİYE I MANOLYA
ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından
sonra manolyalar da tablolarda daha çok yer
almaya başlamıştır. Manolyalar konusunda en
çok çalışanlardan birisi yaklaşık on beş yağlı
boya çalışması ile İbrahim Çallı’dır.7 Cumhuriyet dönemi ressamlarında da özellikle Feyhaman Duran, Şinasi Barutçu,8 Şeref Akdik ve
Celal Uzel’in9 yağlı boya manolya çalışmalarını
görmek mümkündür. Osmanlı Devleti’nin bir
ağaç kültürü politikası vardı. Her yere her ağaç
dikilmezdi. Osmanlı döneminde İstanbul’da
saray ve yalı bahçelerine dikilen manolya şimdi
her yere, yol kenarlarına, parklara dikiliyor.
Bizler, İstanbul’da ağaç kültürünü öğretme ve
öğrenme açısından gelecekten ve gençlikten
umutluyuz. Şehirli olmanın yolunun çiçekten,
ağaçtan, mimariden ve musikiden geçtiğini
biliyor, anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz…
Tarihin ve kültürün devamlılığı açısından…
7 Türk Ressamlar Dizisi-2, İbrahim Çallı, Hazırlayan: Kaya
Özsezgin, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1993, s.51, 53, 55, 56,
57, 58, 63, 68, 81 bu sayfalardaki manolya resimleri tuval üzerine
yağlıboya, 67, kontrplak üzerine yağlıboya, , 70, duralit üzerine
yağlıboya.
8 Ahmet Kamil Gören, 50 Yılında Akbank Resim Koleksiyonu,
Akbank Kültür ve Sanat Kitapları:66, İstanbul 1998, Feyhaman
Duran, tuval üzerine yağlıboya, Şinasi Barutçu, kâğıt üzerine
suluboya.
9 Kıymet Giray, Türkiye İş Bankası Resim Koleksiyonu, Türkiye
İş Bankası Yayınları no:366, s.124, 125, 126, 146 tuval üzerine
yağlıboya Meşrutiyet dönemi İbrahim Çallı resimleri, s.256,
Şeref Akdik, tuval üzerine yağlıboya, s.638, Celal Uzel, tuval
üzerine yağlıboya.
TÜRKİYE I MANOLYA 45
46 NOSTALJİ I 1926 FORD MODEL T
Ford Model T
1926 Touring Car
Yazı ve Fotoğraf: Ural Ataman Klasik Otomobil Müzesi Arşivi / [email protected]
Tasarımında başlıca bir yenilik yapılmadan 19 sene içinde 15.007.033 adet üretilen,
halk arasında “Tin Lizzie” (külüstür) adı verilen Ford Model T, 1926 Touring Car
bugün kullanmakta olduğumuz üç pedal sistemini milyonlarca sürücüyle tanıştıran otomobildir. Ural Ataman Klasik Otomobil Müzesi’nde görebileceğiniz bu özel
otomobili tanıyalım.
1896 yılında ‘Quadricycle’ adlı ilk otomobilini imal ederek Detroit sokaklarında kullanan
Henry Ford, 1907 yılına kadar 14,887 otomobil
üretti. 1908 yılında, süregelen model K, N, R ve
S serilerine son vererek, geniş kitlelere hizmet
verecek, en kaliteli malzemelerle en yetenekli
işçiler tarafından imal edilecek ve fiyatının çok
düşük tutularak herkesin sahip olabileceği bir
halk otomobili üretmek fikrini harekete geçiren
Model T`nin üretimine başladı.
NOSTALJİ I 1926 FORD MODEL T 47
Bir Model N Roadster`den esinlenerek Ford`un şef tasarımcısı C. Harold Wills tarafından
tasarlanan modelin tanıtımı, 31 Aralık 1908`de,
New York, Grand Central Palace`da yapıldı ve
1909 yılında satılmaya başlandı. İki pedal ve
iki levye ile kullanılabilen ilk 800 otomobilden
sonra, Model T`ler, tadil edilerek, üç pedal ve
tek levye ile üretildi. Milyonlarca otomobil
kullanıcısı üç pedal ile otomobil sürmeyi ilk defa
Ford Model T`de gördüler ve öğrendiler. Birinci
pedal ileri, ikinci pedal freni, üçüncü ise geri
hareketi sağlıyordu. Böylece ‘Ellerinizi direksiyondan ayırmadan, arabanızı tamamen kontrol
edebiliyorsunuz’ sloganı ile Henry Ford, 1909
yılında imalattaki tüm serileri kaldırarak, sadece
2 kişilik Runabout, 5 kişilik Tour, 7 kişilik Towncar, yine 7 kişilik Landaulet ve 2 kişilik Coupé
olmak üzere 5 ayrı stili kapsayan Model T`nin
üretimini sürdürdü. Yıl ortasında da Tourabout
(veya Tourster) modeli ilave edildi. En popüler
model 850 dolara satılan 5 kişilik Touring modeliydi. Önceki serilerde kullanılmakta olan 40
beygirlik 6 ve 15 beygirlik 4 silindirli motorları
da kaldırarak, yeni, 22 beygir gücünde 176,7 cu.
inç`lik (2896 cc.) L-4 motoru tüm modellerde
kullanmayı tercih etti. Kısa zamanda, aldığı
siparişlere 9 hafta sonrası için teslimat günü veren Ford, 1909 yılında 17,771 Model T sattı. New
York – Seattle yarışına sokulan iki Model T`den
biri yarışı kazandığı halde diskalifiye oldu. 1910
yılında satışlar 32,053 adede erişince, Model T, iç
pazarın % 17,8`ini ele geçirdi. Bu yıl, modellere
kamyonet versiyonu imkanı veren Commercial
Roadster de katıldı. Ayrıca, 700 dolar ödeyerek çıplak bir şasi alana, istediği tip gövdeyi,
dışarıda yaptırabilme imkanı da tanındı. Her
yıl üretim artmaya devam ederken, fiyatlar da
düşürülmeye başlandı. 1911 yılında İngiltere`de
açılan bir fabrika ile Ford`un Avrupa`ya açılma
projesi başlatıldı.
48 NOSTALJİ I 1926 FORD MODEL T
Amerika`daki tesislerde tatbik edilen seri
üretim ile, yaklaşık 90 dakikada bir otomobil
fabrikadan çıkıyordu. 1913`te başlatılan bu sistemde, araçlar makara ve halatlardan kurulu,
hareketli bir montaj hattında ilerliyordu. Otomobil sanayinde bir ilk olan bu sistem sayesinde bu yıl, 168,220 Model T üretildi ve Ford,
Fransa`da da üretilmeye başlandı. İç piyasada
% 56 pay yakalayan Model T`nin 1 milyonuncu
aracı 1915 yılında üretildi.
Makyajla değişiklikler ve ciddi fiyat düşüşleri devam ederken, üretim artmaya devam
ediyordu. 1918 yılında, kolayca kamyonete
çevirilebilen Runabout`un fiyatı 350 Dolar`a
kadar düştü. Birinci Dünya Savaşı`nda da çok
sayıda Model T ve kamyon versiyonları Amerika ve Avrupa ordularında kullanıldı. Fakat,
1922`de Chevrolet, Model T için ciddi bir rakip
olmaya başladı. 1924`ün Kasım ayında montaj hattından çıkan 11 milyonuncu T, İngiltere
Galler Prensi`ne hediye edildi.
Genelde siyah renk olarak üretilen, bir çok takma adından en popüleri ‘Tin Lizzie’ olan Model
T Ford`larda, 1926 yılında yenilenme hareketleri başlarken, seri imalat sistemi de geliştirilerek otomatikleştirildi. Halk artık daha modern
bir otomobil istiyordu. Model T, renkli üretilmeye başlandı. Sadece koyu lacivert ve koyu
NOSTALJİ I 1926 FORD MODEL T 49
kahverengi üretilen Touring modeli, 1911`den
beri ilk defa bu yıl şoför tarafında bir ön kapıya
sahip oldu. Fakat hala, 1912 yılında, yapılan
tadilat sonrası, gücü 22 beygirden 20`ye düşen
L-4 motoru kullanılmaktaydı. 1927 yılı sonlarına doğru, 19 yılda toplam 15,484,781 adet üretilen bu otomobil, Ataman Müzesi tarafından
Amerika Birleşik Devletleri`nden satın alındı.
Türkiye`de kapsamlı bir restorasyon geçirdi.
Sinema meraklılarının 1900 başlarında çevrilen
filmlerde ve komedyen ikili Laurel ve Hardy`nin
hemen her filminde doyasıya izledikleri bu
otomobil, 1927 yılında yerini Model A`ya
bıraktı. Müzemizdeki 1926 örneğinden başka,
yurdumuzda 10 civarı Model T bulunmaktadır.
ÖZELLİKLER
Motor
Ford, 4 Silindir, L, Benzinli,
2900 cc. (176.7 cu. inch), 20 Beygir, 1600 Devir
Çap x Strok
95.2 x 101.6 mm
Vites Kutusu
Planetary (Gezici) sistem, 2-ileri
En Yüksek Hız
72 kms
Gövde
Şasi
Çelik
Çelik, U-Kesitli
Süspansiyon
Ön, arka enine yarı eliptik yaprak makas
Elektrik Sistemi
Ön, arka enine yarı eliptik yaprak makas
Frenler
Arkada, Kampana
Dingiller Arası
2540 mm
Uzunluk
3403 mm
Genişlik
1686 mm
Yükseklik
2186 mm
Ağırlık
788 kg
Ön İz Genişliği
1422 mm
Arka İz Genişliği
1422 mm
Lastik Ölçüsü
30 x 3 ½ Balon
50 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ
TAHİR AĞA
TEKKESİ
Yazı
Yazı ve
ve Fotoğraf:
Fotoğraf: İsmail
İsmail Büyükseçgin
Büyükseçgin // [email protected]
[email protected]
MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ 51
İstanbul tekkeleri
tekkeleri arasında
arasında önceden
önceden tekke
tekke olarak
olarak planlanarak
planlanarak inşa
inşa
İstanbul
edilmiş ve
ve plan
plan şeması
şeması bozulmadan
bozulmadan günümüze
günümüze gelebilmiş
gelebilmiş ender
ender
edilmiş
tekkelerden biri
biri de
de Tahir
Tahir Ağa
Ağa Tekkesi’dir.
Tekkesi’dir. Selahattin
Selahattin Uşşaki’den
Uşşaki’den
tekkelerden
(vefatı 1782)
1782) dolayı
dolayı Uşşaki
Uşşaki Dergahı
Dergahı olarak
olarak da
da tanınmış
tanınmış olan
olan bu
bu
(vefatı
tekkenin bir
bir diğer
diğer adı
adı Tahiriyye
Tahiriyye Tekkesi’dir.
Tekkesi’dir.
tekkenin
Tahir Ağa Tekkesi genel görünüm . (Encümen Arşivi)
52 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ
Şeyh meşrutası için hazırlanan projenin başlığında “Aşıkpaşada kain Tahir Ağa Dergahı harem dairesinin müceddeda
inşaasına dair projedir. Levha 1B” ifadesi yer almaktadır.
Fatih’te, Haydar semtinde, Aşık Paşa
Camii karşısında, Esrar Dede Sokağı’nda, 2192 ada, 33 parselde bulunmaktadır. Halen mevcut olan bina,
1760’da inşa edilmiş olup, yayınlara
1763 olarak geçmiştir. Tekke girişinde,
tekkeden çok daha eski döneme ait,
klasik mimari üslupta, kesme taştan
tek kubbeli Asude Hatun’un türbesi
vardır. Tekkeyi, Sarayı Hümayun Kapıcıbaşışı Seyyid Mehmet Tahir Ağa
inşa ettirerek vakfetmiştir. Bu vakıf,
Sultan 3.Mustafa vakfına ilhak edilerek daha ihtişamlı hale getirilmiştir.
İshakçı Ambar Emini ve sonrasında
Sürre-i Hümayun Emini olmuş olan
Mehmet Tahir Ağa, 1782 tarihinde
Şam’da, padişah emri ile başı kestirilerek idam edilmiştir. İstanbul’a yollanan cenazesi tekkesine gömülmüştür.
Tahir Ağa’nın oğlu Hacegân-ı Divan-ı
Hümayun’dan Mehmet Emin Efendi,
bu tesisi 25 zilkade 1216 tarihli vakfiyesi ile daha kuvvetli hale getirmiştir.
Bu tekkeye bağlı olanlar tarafından
1924 yılına kadar birçok vakıf bağışı
yapılmıştır. Osmanlı devri içinde gelir
ve mal olarak zengin ve ihtişamlı bir
tekkedir.
15 Ağustos 1935. Vefat eden son şeyh Ali Behçet Kutelman. Kitap
koleksiyoneri olan Behçet Efendi’nin özel ilgi alanı Hint yazmalarıdır.
Ayrıca İbnülemin Mahmut Kemal ve Hüseyin Vassaf gibi dönemin
meşhurlarının müdavimi oldukları zattır. (Necdet İşli arşivi)
MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ 53
Asude Hatun Türbesi
54 MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ
İlk şeyh olan Nakşibendi Mehmet Sabir
Efendi’den (vefatı 1764), tekkelerin kapatıldığı
1925 tarihine kadar 7 şeyh görev yapmıştır.
Son şeyh Ali Behçet Efendi ise vefat ettiği 15
Ağustos 1935’e kadar bu tekkede yaşamış ve
Karacaahmet’te defnedilmiştir. Bu tekkenin
şeyhlerinin kitaba ve sanata düşkünlükleri sebebiyle tekke dâhilinde bir odada Kütüphane
tesis edilmiştir. Bu tekkenin kitapları 1955’te
son şeyhin ailesinden satın alınarak Süleymaniye Kütüphanesi’ne kaldırılmıştır. 143’ü
yazma eser 750’si matbu eser olmak üzere 893
adettir. Tekkede vâkıf yani mütevelli aile ile
şeyh ailesi ayrı ayrı görev yapmışlardır. Tekke,
esasta iki avlulu ve bahçe duvarları ile çevrilmiş
“U” şeklinde medrese odalarına benzer şekilde
derviş hücreleri ile dizayn edilmiştir. İç avluya
sahip bir tarzda yığma taş duvarlı, ahşap çatı
ve konstrüksiyonlu tek katlı olarak tasarlanmıştır. İç ve dış iki kısım hazirenin, iç kısmı
vakıf ailesi ve bürokrasiye, dış avludaki hazire
ise Selahaddin Uşşaki mensuplarına ayrılmıştır.
MİMARİ I TAHİR AĞA TEKKESİ 55
Tahir Ağa Tekkesi Şeyh Meşrutası Cephe Çizimi
Tekkede 8 oda, 2 sofa, bir mutfak olup, dış avlu
dahilinde bir Şeyh meşrutası vardır. Tekkenin
dış avlusu ve meşruta Fatih Çırçır yangınında
yanmıştır. Yangın iç avluya sirayet etmemiştir.
Bu sebeple tekkenin mimarisi bozulmamıştır.
Sohbet odası sedirlikleri, matbah, kahve ocağı
ve tevhidhane özgündür. Tekkenin zikir mekânı
mescit, 1925 sonrası cami olarak ibadete açılmıştır. İç avluya bakan kuzey yöndeki hücreler,
imam meşrutası olarak kullanılmış ve zamanla
buradaki koridor (Sofa) ve hücreler bozulmuştur. 1911’de yanmış olan özgün Şeyh meşrutası
için meşhur Mimar Ali Talat Bey, 6 Haziran
1329 (1911)’de neoklasik tarzda bir köşk projesi
hazırlamış ise de uygulanmamıştır. Ali Talat
Bey’in hazırladığı 8 oda 1 mutfak ve 2 heladan
oluşan proje iki katlıdır. Plan, kesit ve görünüş
olarak hazırlanan, üzerinde Ali Talat Bey’in
ve onay makamı olarak Mimar Kemalettin’in
imzaları bulunan, şahsi arşivime ait projenin
cephe çizimi ilk defa yayınlanmaktadır. Günümüzde meşrutanın bulunduğu yerde halen eski
yapının temel kalıntıları bulunmaktadır. Özgün
ocak sistemi mevcut mutfak ve kahve ocağı
harap haldedir. Mescidin güneydoğusunda yer
altında, girişi bahçeden olan metruk bir çilehane (Bizans yapısı) bulunmaktadır.
Şeyh meşrutası için hazırlanan projenin altında
“Sermimar vekili Ali Talat ve Heyeti Fenniyeden Mimar
Kemalettin” ibareli imzalar.
56 TEST SÜRÜŞÜ I AUDI Q 5
Audi Q5
Harran Ovası’na Yolculuk
Yazı: Burcu Çetinkaya/ [email protected]
Nedim Atilla
Siverek’ten Şanlıurfa’nın tarihi bölgesi Harran’a doğru bir yolculuk yaptık Auidi Q5 ile.
Bu yolculukta uzun şehirlerarası bir yol da
vardı, toprak bozuk yollar da, Türkiyemizde
bolca olan aslında bir zamanlar asfalt olup da
asfalt özelliğini kaybetmiş olan çukurlu yollar
da… Hatta dünyanın en eski üniversitesi olan
ve Şanlıurfa’nın bugünkü üniversitesine de
adını veren Harran Üniversitesinin kalıntıları-
na doğru ucundan off-road sayılabilecek bir
deneyimimiz de oldu. Öncelikle imaj olarak
hem asil, hem de sade, gösterişsiz bir otomobil olan Auidi Q5, üzerine siyah veya beyaz
elbise giyinince çok farklı bir havaya bürünüyor. Daha spor ve daha dikkat çekici oluyor
beyazlarla. İhtiyaç duyulduğunda takılabilen
tavan taşıma rayları zaten oldukça geniş olan
bagaj hacmine, fazlasıyla katkıda bulunuyor.
TEST SÜRÜŞÜ I AUDI Q 5 57
Bir itirafta bulunmak gerekirse Q5’in en sevdiği
zemin düzgün asfalt. Virajlı ve uzun yollar.
Çünkü bir jeep yüksekliğinde etrafa tepeden
bakarak gitseniz de arkada oturanlar virajlarda
dans etmek zorunda kalmıyorlar. Aracın çok iyi
yol tutması, yüksek viraj kabiliyeti ve stabil olması, uzun yoldaki en önemli avantajlarından
birisi. Yola çıkarken benim olmazsa olmazlarım
arasında iyi bir multimedya sistemi, kolay idare edilebilmesi var. Aracın ayarları, navigasyon
sistemi gibi birçok özelliğin bu multimedyadan
kontrol edilebilmesi gerçekten hem kullanımı
kolay hem de pratik bir çözüm olmuş.
58 TEST SÜRÜŞÜ I AUDI Q 5
Aracını kimi zaman karavan olarak kullanmaya
alışmış birisi olduğumdan sadece sürüş anında
değil, durduğumda
da rahat bir mekan
oluşturmasına önem
veriyorum. Q5’in arka
bagajını açıp, içinden
eşyaları çıkarıp, sonra
dinlenmek için arka
koltuğa uzanıp, uyumak
mümkün. Özellikle bu
tarz geniş araçlarda,
arka koltukta ortada kol
dayama olmasından hiç
haz etmiyorum. Çünkü
bu, içini lüks gösterse
de daraltıyor ve arka
koltuğa uzanıp uyuyabilme seçeneğini ortadan
kaldırıyor. Q5 bu anlamda da artı puan aldı.
Ekonomiye gelince test ettiğim TDI motor gerçekten çok az yakıt tüketiyor ve son derece iyi bir
performansa sahip. Start-stop (çalıştır-durdur)
sistemi, durduğum anlarda devreye girerek motoru kapatsa ve bu ekonomiye katkı sağlasa da,
dur kalk anlarında sürekli otomobilin çalışmasını
beklemekten sıkılan birisi olarak çoğu zaman bu
özelliği devre dışı bırakmayı tercih ettim. Aracın
özellikleri arasında olan verimlilik programı ise
sürüş modunu seçerek daha az yakıt tüketebilmenizi veya yorgunluk anlarında aracın sizi
uyarması gibi akıllı seçenekleri barındırıyor.
TEST SÜRÜŞÜ I AUDI Q 5 59
Fiyat dengesine bakıldığında bu otomobil
için en mantıklı tercih bence TDI motoru. 190
beygirlik 2.0 litrelik bu motor quattro (dört
tekerlekten çekiş sistemi) ve 7 ileri S-Tronic
şanzıman ile donatılmış. Diğer seçenek ise yine
oldukça başarılı olan TFSI motoru. 2.0 litrelik
ve 230 beygirlik bu benzinli motor seçeneği, 8
ileri tiptronik şanzıman ile donatılmış olarak
satılıyor. Tabii ki performansı dizelden bir tık
daha ileri. Ama arada çok fazla fark yok, fiyat
ve ekonomi dengesi gözetildiğinde dediğim
gibi tercihim dizelden yana olur.
Nedim Atilla
Son olarak off-road kabiliyetleri ve yere yakın
bir otomobile göre avantajlarına da değinmek
istiyorum. Harran’a ulaştığımızda, dünyanın
ilk üniversitesinin kalıntılarının olduğu bölgeye
doğru toprak inişli çıkışlı bir arazi var. Orada
genelde develerle veya yürüyerek ulaşım sağlanıyor. Tabii ki Q5 varken bir şansımı denemek
istedim ve develerin yolunda birazcık ilerledim.
Öncelikle ilk karşıma çıkan engel önümü kesen
deve arkadaş oldu. Birlikte keyifli fotoğraflar
çekildik. Otomobili beğendiğini düşünüyorum.
Çünkü biz fotoğrafları çekerken co-pilot kapısını dişleyerek açmaya çalıştığını fark ettim.
Bu keyifli anıdan sonra toprak arazide biraz
daha ilerledim. Taşların olduğu zorlu bölümde
şansımı zorlamamanın daha iyi bir fikir olacağına karar verdim. Q5 iyi bir şehirli, iyi bir yol
arkadaşı ve iyi bir özgürlük aracı. Ama off-road
kabiliyetleri açısından çok da zorlamamak lazım. Yani yeteri kadar deli olsa da aynı zamanda
da önceliği şehir ve uzun yol olan bir otomobil
olduğunu unutmamak lazım. Bir de kış şartları
veya kaygan zemindeki quattro, yani dört çeker
kabiliyetlerinin de yüksek başarısını ekleyerek
Harran’a ve Q5’e veda vakti…
60 TURİNG I SERGİ
16. YÜZYIL DÂHİSİ
MATRAKÇI NASUH SERGİSİ
Yazı: Begüm Yavaş / [email protected] Fotoğraf: Turing Arşivi
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu; kültürel mirasımızın korunması, yaşatılması ve geleceğe aktarılması amacıyla gerçekleştirilen “16.Yüzyıl Dâhisi Matrakçı Nasuh” projesine
destek verdi. Proje kapsamında düzenlenen serginin açılış töreni, 15 Ocak’ta TBMM Milli
Saraylar Dolmabahçe Sarayı Sanat Galeri’sinde geniş bir katılımla gerçekleştirildi. Ölümünün 450.yılı dolayısıyla UNESCO tarafından 2014-2015 “Anma ve Kutlama Yıldönümleri” programına alınan 16.yüzyılın çok
yönlü ve sıra dışı ismi Matrakçı Nasuh, Osmanlı
medeniyetinin daha geniş kitlelere tanıtılması
maksadıyla Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde “16.Yüzyıl Dâhisi Matrakçı
Nasuh” adıyla projelendirildi. Proje kapsamında
Matrakçı Nasuh’un Doğu seferlerini anlattığı
‘’Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn’’ ve Batı
seferini anlattığı “Tarih-i Feth-i Şikloş Estergon
İstol-Belgrad’’ eserlerindeki minyatürler, on iki
kadın sanatçı tarafından çini panolara aktarıldı,
beyitlerinden yapılan seçkiler divanî levhalar
halinde yazıldı ve hünerlerinden bazıları da çağdaş bir yorumla tuvale yansıtıldı. Ortaya çıkan
41 nadide eserle; nakkaş, hattat, ressam, matematikçi ve silahşor Matrakçı Nasuh, bugünün
meraklıları için yeniden hayat buldu.
TURİNG I SERGİ 61
Eğitim, sanat ve tarih başta olmak üzere birçok
alanda gerçekleştirdiği faaliyetlerine her geçen
gün bir yenisini ekleyen Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu; kültürel mirasımızın korunması,
yaşatılması ve geleceğe aktarılması amacıyla bu projeye de destek vermektedir. Proje
kapsamında, Matrakçı Nasuh’un kaleme aldığı;
Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda bulunan “Revan Yazması”, 1272 numaralı “Tarih-i
Sultan Beyazıt” kitabı, tıpkıbasım ve günümüz
Türkçesiyle Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından serginin yapılacağı şehirlerde
dağıtılmak üzere yedi bin adet basılmıştır.
Üç kıta, dokuz ülke, on şehirde gösterilmesi
planlanan ve Matrakçı Nasuh’un ata toprakları
Saraybosna’da başlayan proje sergisi, Belgrad
ve Antalya’daki G20 zirvesinin ardından Türkiye
Turing ve Otomobil Kurumu’nun ev sahipliğinde
İstanbul’da sanatseverlerin beğenisine sunuldu.
Serginin açılış töreni, 15 Ocak 2016 Cuma günü,
saat 19.00’da, TBMM Milli Saraylar Dolmabahçe
Sarayı Sanat Galeri’sinde geniş bir katılımla gerçekleştirildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul
Devlet Türk Müziği Araştırma ve Uygulama Topluluğu’nun Matrakçı Nasuh anısına özel olarak
hazırladığı, “XVI.Yüzyıl Türk Musikisi” albümünde yer alan eserlerin dinletisiyle başlayan tören,
katılımcılara “Tarih-i Sultan Beyazıt” eserinin
hediye edilmesiyle tamamlandı.
15 Ocak - 7 Şubat 2016 tarihleri arasında
Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi’nde devam
eden ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile eşi
Sare Davutoğlu’nun da ziyaret ettiği sergi; İstanbul’dan sonra seferine Viyana, Paris, Tokyo,
New York, Roma ve Budapeşte duraklarıyla
devam edecek.
62 TURİNG I YAYIN
TURİNG YAYINLARI
Yazı: Begüm Yavaş / [email protected]
“Büyük Usta Mimar Sinan Projesi” İngilizce Yayınları
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, Türk ve dünya mimarlık sanatına yön veren ve kültürel mirasımızın en önemli değerlerinden biri olan Mimar Sinan’ı ulusal ve uluslararası alanlarda tanıtmak amacıyla İstanbul Kalkınma Ajansı’nın da desteğiyle “Yeni Bir Turizm Rotası: Büyük Usta Mimar Sinan”
projesini gerçekleştirmiştir. Projeyle; 80 kişilik aktif rehber grubuna, Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Prof.
Dr. Demet Binan, Prof. Dr.Selçuk Mülayim, Prof. Dr. Suphi Saatçi, Prof. Dr. Metin Sözen ve Dr. Sinan
Genim gibi uzmanlar tarafından eğitimler verilmiş, sahada uygulamalı geziler yapılmıştır.
Proje neticesinde ortaya çıkan yeni Mimar
Sinan turizm rotaları; altı dilde basılı kitap,
gezi haritaları, Mimar Sinan rehber el kitabı,
broşürleri, internet sitesi ve mobil cihaz versiyonu olarak seyahat meraklılarının beğenisine
sunulmuştur. Ayrıca, Mimar Sinan’ı ve Sinan’ın
şehri İstanbul’un güzide eserlerini anlatan geniş
kapsamlı bir belgesel hazırlanmıştır. Şehir ve
mimarlık tarihi bakımından ufuk açıcı olan bu
çalışmalar turistler tarafından da ilgiyle karşılanmış, gelen yoğun talepler neticesinde Kurumumuz; Mimar Sinan haritası, broşürü ve rehber el
kitabının İngilizcesini de yayımlamıştır. Ülkemizdeki ilgili tüm kurum ve kuruluşlar ile Fia
üyesi ülkelere dağıtılan bu yayınların, projenin
daha geniş kapsamlı tanıtılmasına imkân sağlayacağını temenni etmekteyiz.
TURİNG I YAYIN 63
Osmanlı İstanbulunun İlk Yapıları
Hisarlar ve Mahalleleri
Yıldırım Beyazıt’ın, bugün İstanbul’daki en eski Osmanlı yapısı olarak bildiğimiz Anadoluhisarı’nı
yaptırmasının ardından onun tam karşısına gelecek biçimde Rumelihisarı’nı inşa ettiren II.Mehmet, kısa bir süre sonra İstanbul’u fethederek “Fatih” unvanını kazanmış ve bu tarihî kent, 29
Mayıs 1453 gününden sonra bambaşka bir devri yaşamaya başlamıştır.
Kültürel mirasımızın bir
parçası olan Boğaziçi’nin bu
simgesel yapıları ve onların
etrafında kurulan ilk Osmanlı
mahalleleri, hiç şüphe yok ki
İstanbul’un şehir ve mimarlık tarihinde önemli bir yere
sahiptir. Cumhuriyetin ilk
kamu yararına çalışan derneği olan ve tarihi boyunca
hep ilklerle anılan Türkiye
Turing ve Otomobil Kurumu,
yeni bir anlayış kazandırdığı
yayıncılık alanındaki faaliyetlerine de devam ederek
Süleyman Faruk Göncüoğlu
tarafından kaleme alınan ve
konusu bakımından ilk olma
özelliği taşıyan “Osmanlı
İstanbulu’nun ilk Yapıları:
Hisarlar ve Mahalleleri” adlı
eseri yayımlamıştır. Geçmişten günümüze fotoğrafların
yer aldığı, birbirinden kıymetli belgelerle desteklenen ve
sadece o devrin iskân politikası açısından değil; şehrin
kültürel değerleri bakımından
da önemli bir kaynak niteliği taşıyan bu eser, 16.5x24
cm ebadında, 344 sayfa ve
5.000 adet olarak basılmıştır.
Kurumumuz; Türkiye genelindeki tüm kütüphaneler ile
kamu kurum ve kuruluşlarına
dağıtılan bu kitabı, siz değerli
okuyucularımızın beğenisine
sunmaktadır.
64 TURİNG I KÜLTÜR SANAT
TURİNG’DE KÜLTÜR SANAT
Burcu Tezcan / [email protected]
Türkiye Turing ve Otomobil Kurumumuzun 200 kişilik Seyrantepe Genel Merkez Başkanlık Salonumuzda her cumartesi yapılan kültür ve sanat etkinlikleri yoğun ilgi ve katılımla devam ediyor. Üyelerimiz ve öğrencilerimiz aşağıda bahsettiğimiz etkinliklerde salonumuzu tamamen doldurmakta.
İstanbul Fasıl Topluluğu 05 Aralık’ta suzinak,
09 Ocak’ta muhayyer ve 13 Şubat’ta karcığar
makamlarındaki fasıl meclisleriyle dinleyicileri
coşturdular.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İstanbul
İl Müdür Yardımcısı doğuştan görme engelli
Halis Kuralay 05 Aralık’ta “ Hayata Dokunmak“
başlıklı konuşmasını yaptı.
19 Aralık günü Virginia Polytechnic Institute
and State University öğretim üyesi Prof. Dr.
Osman Balcı öğrencilerimize ABD’de okumanın ve başarılı olmanın kurallarını anlattı.
TRT sanatçılarından Alp Arslan ise sanat
müziğinin en güzel şarkılarıyla dinleyicileri
coşturdu.
12 Aralık’ta Prof. Dr. Orhan Kural elele verilerek oluşturulacak yaşanabilir bir dünyayı
tanıtırken Flamenko İstanbul Müzik Grubu
dinleyecilere adeta İspanya’yı gezdirdi.
TURİNG I KÜLTÜR SANAT 65
Yine her ay izlediğimiz Müzikli Maarif Takvimi programı Mehmet Günteki’nin sunumu,
Ahmet Meter’in sazı, Yaprak Sayar ve İbrahim
Suat Erbay’ın sesleri ile 26 Aralık, 30 Ocak ve
27 Şubat tarihlerinde misafirlerimizle buluştu.
Her ay edebiyatın penceresinden İstanbul’a
bakan Beşir Ayvazoğlu’nun 19 Aralık’taki
konusu Hamdullah Suphi Tanrıöver, 23 Ocak’ta
İstanbul’da mevsim manzaraları, 27 Şubat’ta
ise Ahmet Mithat Efendi’nin İstanbul’uydu .
26 Aralık’ta Süleyman Faruk Göncüoğlu Haliç
ve Semtlerini arşiv görüntüleriyle tanıtırken,
Mehmet Genç ise 09 Ocak’ta Osmanlı kültüründe Vakıf sistemini inceledi.
66 TURİNG I KÜLTÜR SANAT
Genel Merkezimizin 16 Ocak’taki konukları
televizyon programlarından bütün Türkiye’nin
yakından tanıdığı Dr. Ümit Aktaş ilaçsız tedaviyi anlatırken İstanbul metrosuyla seyahat
edenlerin zaman zaman çeşitli istasyonlarda
performanslarına şahit oldukları, öğrenci
gençlerden oluşan Metrostring müzik grubu da
dünya sinemasının en meşhur film müziklerinden örnekler dinletti.
23 Ocak günü Seyrantepe’de Sıra Gecesinde
Oxfordlular Urfa Sıra Gecesi Grubu birbirinden
güzel türkülerimizle otantik bir Urfa sıra gecesi
örneği vererek salonu coştururken 30 Ocak’ta
radyo ve televizyonlarda yaptığı programların
yanı sıra şiir albümleriyle de tanınan İbrahim
Sadri birbirinden güzel şiirlerle ve müziklerle
dinleyicileri duygulandırdı.
TURİNG I KÜLTÜR SANAT 67
06 Şubat’ta Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof.
Dr. Nevzat Tarhan mutluluk biliminden bahsederken Yeşilçam’ın ünlü yönetmenlerinden
Ülkü Erakalın da 100. yılında Türk sinemasını
sinemaseverlere anlattı.
13 Şubat’taki konuşmacımız Prof. Dr. Süleyman
Seyfi Öğün Gündelik Hayatın kültürel Yansımalarını gösterirken, Prof. Dr. Hüsrev Hatemi de
20 Şubat’taki konferansında dünyayı değiştiren
medeniyetleri ve bunların toplum üzerindeki
etkilerini paylaştı
Aynı gün genç saz ve söz üstatları Coşkun
Karademir ile Emirhan Kartal Anadolumuzun
İrfan Türküleri ile dinleyicileri derin düşüncelere daldırdı.
Şubat ayının son etkinliğinde Granada’dan gelen Al Firdaus Ensemble bizlere Endülüs, Türk
ve Kuzey Afrika müziğinden nefis bir ziyafet
sundu.
68 TURİNG I SERGİ
BİR ÜSTAD BİR SAZ
Hilal Aydos / [email protected]
Turing Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında; bu yıl gerçekleştirmeye başladığımız “Bir Üstad Bir Saz”
programı, her pazar farklı bir sanatçının konuk olduğu ve farklı bir enstrümanın tanıtıldığı bir müzikli
söyleşi programıdır. Turing gençlerine enstrümanları ve bu enstrümanların kullanıldığı müzik türlerini
tanıtmayı hedefleyen program, onlara bu anlamda genel kültür birikimi kazandırmanın yanı sıra bir
enstrümanla ilgilenmek isteyen öğrencilerin kendilerine en uygun olan müzik aletini tanımalarını
sağlamakta ve onları bu alanda cesaretlendirmektedir.
13 Aralık 2015 / Baki Kemancı
Kemani Baki Kemancı’nın katılımıyla gerçekleşen programda sanatçı, keman sazının kökenini, tarihi
gelişimini, yapımını ve Türk müzik tarihindeki önemli kemancıları anlatmanın yanı sıra dünyadaki
yaylı enstrümanlar hakkında da genel bilgi verdi.
20 Aralık / Göksel Baktagir
Kanun sazının tarihi gelişimi, teknik özellikleri
ve yapımı ile ilgili anlatımın yanı sıra sazın ses
aralıklarıyla ilgili örnek niteliğinde parçalar icra
eden Baktagir, tabiattaki her sesin kanunda
karşılık bulabileceğini “Dalgalar” adını verdiği,
dalga ve martı seslerinin duyulabildiği bestesiyle gösterdi.
27 Aralık / Özer Özel
Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Tanburi Özer Özel, programda tanbur hakkında bilgi verdi. Özel, tanbur ile tanışmasını ve
bu güne uzanan ilginç serüvenini bursiyerlerimizle paylaştı.
TURİNG I GENÇLİK 69
3 Ocak 2016 /Yurdal Tokcan
Udî Yurdal Tokcan, programın artık alışılagelmiş
formatına uygun olarak
sazını değerli icra örnekleriyle birlikte tanıttı. Öğrencilerden gelen sorularla devam
eden programda, sadece ud
sazını tanıtmakla kalmayan
Tokcan, Klasik Batı Müziği
ile Türk Klasik Müziği arasındaki farklılıklar konusunda
da yararlı bilgiler sundu.
17 Ocak / Edward Aris
Akordeon üstadı Prof.Edward Aris, konuk
olarak öğrencilerimizin farklı tarzdaki bir enstrümanı tanımasını sağladı. Sadece akordeonu
değil, kendisinin çalabildiği 20’den fazla enstrümanı kısaca tanıtan Aris, canlı olarak akordeon,
mızıka ve piyano ile icrada bulundu.
7 Şubat / Cenk Erdoğan
Perdesiz gitarı geliştirerek uluslararası boyuta
taşıyan ve yaygınlaştıran gitar sanatçısı Cenk
Erdoğan, yurt içinde ve yurt dışında yaşadığı
anekdotlarla zenginleştirdiği konuşmasında
bizlere kariyerindeki ilerleyişini, yaşadığı zorlukları ve akabinde gelen başarısını eğlenceli bir
üslupla aktardı. İki saate yakın süren programda
Erdoğan, perdesiz gitar hakkında teknik bilgi
vermenin yanı sıra kendisine ait özel yapım iki
farklı gitarla da çeşitli parçalar icra etti.
24 Ocak / Selim Güler
Klasik kemençe üstadı Selim Güler,
kemençenin tarihi ve teknik gelişimi
hakkında bilgi vermenin yanı sıra
klasik kemençe ile Karadeniz kemençesi arasında yer alan ve pek çok
kişi tarafından yeterince bilinmeyen
farkları anlattı. Bu konudaki soruları
cevaplandıran Güler, klasik, neoklasik, modern ve folklorik melodilerden
kemençesiyle çeşitli örnekler verdi.
70 TURİNG I GENÇLİK
31 Ocak / Sadrettin Özçimi
21 Şubat / Tanju Erol
Türkiye’nin en önemli neyzenlerinden olan
Sadrettin Özçimi, usta bir neyzen olmanın yanı
sıra ülkemizin önde gelen ebru sanatçılarından
biridir de. Ney’in mistik bir enstrüman oluşu ve
Tasavvuf Müziği’ndeki yeri üzerinde duran üstadımız, ney sazının teknik özellikleri ve yapılışı
hakkında bilgi vererek öğrencilerimizden gelen
soru ve cevaplarla programını tamamladı.
14 Şubat / FahrettinYarkın
Klarnet sanatçısı Tanju Erol, programının ilk
yarısında bizlere klarneti, farklı klarnet türlerini
ve teknik özelliklerini anlattı. Programın ikinci
yarısında ise beraberindeki bir kanun ve darbukadan oluşan küçük orkestrasıyla klarnetteki
ustalığını gösterdi.
28 Şubat / Murat Süngü
Ritim ustası Fahrettin Yarkın, uzun yıllar
görev yaptığı TRT İstanbul Radyosu’ndaki
görevinden 2010 yılında emekli olduktan
sonra müziğe bağımsız gruplarla devam
etti. Öğrenci yetiştiren ve kitap çalışmaları
yapmakta olan üstadımız, programda farklı
ritim enstrümanlarını tanıtmanın yanı sıra
bir grup öğrencimizle birlikte yaptığı küçük
gösteriyle bizlere eğlenceli bir deneyim
yaşattı.
Ünlü viyolonsel sanatçısı Murat Süngü, viyolonsel hakkında teknik bilgi vermenin yanı
sıra, kendi müzik serüvenini bizlere samimi
bir üslupla aktardı. Sanatçı, zengin repertuarıyla küçük bir solo konser verdi. Enstrümanı
üzerinde kendi geliştirdiği teknikleri de uygulayan konuğumuz bizlere bir saz üstadı olmanın
anlamını bir kez daha göstermiş oldu.
TURİNG I GENÇLİK 71
PAZAR KONFERANSLARI
Turing Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında; bu yıl ilk defa düzenli olarak yapmaya başladığımız etkinliklerden biri olan öğrencilerimize yönelik pazar konferanslarında, onların kişisel ve
akademik gelişimlerine katkı sağlanması hedeflenmekte ve konuşmacılar bu hedef çerçevesinde belirlenmektedir. Kitapları olan konuşmacıların, öğrencilerimiz için faydalı olabileceği
düşünülen eserleri Turing tarafından alınarak, konferans sonunda öğrencilerimize dağıtılmış;
böylece öğrencilerimizle buluşan bu önemli isimlerin onlar için kalıcı bir değer olabilmesi
desteklenmiştir.
İnsan Hakları Konferansı
Gençlik ve İrade
İlk programda, 10 Aralık İnsan Hakları Günü
dikkate alınarak “İnsan Hakları” konusu seçildi.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Ayhan Ceylan’ın 13 Aralık’taki
konferansta, “İnsan Hakkı” kavramı, “Dünyada
ve Türkiye’de İnsan Hakları Olgusu”, bu konuda
gelinen nokta ve konuyla ilgili güncel tartışmalar ele alındı.
Alternatif Türkiye Tarihi
Yıldıray Oğur’un konuk olduğu “Alternatif
Türkiye Tarihi” konulu konferansta ülkemizin
güncel konularının tarihsel bir perspektifle
değerlendirildiği interaktif bir tartışma yürütüldü. Oğur’un değerlendirme ve yorumlarıyla
devam eden konuşmada, siyasi ve toplumsal
konulardan mimariye kadar geniş bir yelpazede pek çok konuya değinildi.
Klinik Psikolog Mehmet Dinç, 27 Aralık’ta gerçekleşen konferans serisinin ilkine “Gençlik ve
İrade” konusuyla başlangıç yaptı. Salonun atmosferinden ve öğrencilerimizden sonrasında
aldığımız geri dönüşlerden kendileri için oldukça faydalı olduğu kanaatine sahip olduğumuz
konferansta Mehmet Dinç, öğrencilerimizin
hem bugününe hem de geleceklerine faydası
dokunacak son derece önemli bir konu olan
irade meselesini bilimsel bir yaklaşımla ancak
pratik hayata dönük yönüyle ele aldı.
72 TURİNG I GENÇLİK
Diyar-ı Hind’de Bir Hoş Seyahat
Eğitim Kültür Gezilerinde de görev alan kültür ve tarih Turizmcisi Tarihçisi Mustafa İsmet Saraç,
Hindistan seyahatlerinde edindiği bilgi, tecrübe ve deneyimlerini öğrencilerimize aktarmak üzere
10 Ocak tarihinde konuğumuz oldu. Konferanstan bir hafta evvel “Gandhi” filmini izleyerek kritiğini yapan öğrencilerimiz için tamamlayıcı nitelikte olan sunumunda, seyahatleri sırasında kendi
objektifinden elde ettiği görüntüleri bizlerle paylaştı.
Medeniyet ve Mesajları
Neden Dünya Çapında İnsan
Olmalıyız?
“Neden Dünya Çapında İnsan Olmalıyız” sorusuna cevap aramak üzere 24 Ocak’ta konferansa konuşmacı olarak katılan Ahmet Akay Azak,
özelikle eğitimine yurt dışında devam etmek
isteyen ya da gelecekte uluslararası bir kurumda görev almak isteyen öğrencilerimizin faydalanabileceği bir konuşma ile karşımızdaydı.
Ruh Sağlığını Korumanın
Hayatımızdaki Önemi
17 Ocak’ta Prof. Dr. Ali Murat Daryal “Medeniyet ve Mesajları” isimli konuşması ile konuğumuz oldu. “Medeniyet” kavramı üzerinden
dünyanın belli başlı büyük medeniyetlerini ve
değerlendiren Daryal, yarım asırlık tecrübe ve
birikiminden süzdüğü önemli bilgi ve değerlendirmeleri sempatik bir üslupla öğrencilerimize aktardı.
31 Ocak’ta Klinik Psikolog Mehmet Dinç ruh
sağlığını korumanın hayatımızdaki önemini ve
psikolojik açıdan sağlıklı kalabilmek için yapmamız gerekenleri yine ilginç anekdotlar ve eğlenceli
bir sohbetle anlattı. Mehmet Dinç, 21 Şubat’ta
devam niteliğinde ola “Ruh Sağlığını Korumak”
konferansında da benzer bir çerçeve ile bu son derece yararlı ve eğlenceli konuşmasını tamamladı.
Modern Dönemde İslamı Anlamak
Diyanet İşleri Eski Başkanı
Prof. Dr. Ali Bardakoğlu “Modern Dönemde
İslamı Anlamak” konulu
konuşmasıyla 7 Şubat’ta
Turing’deydi. Modern
insanın dine yaklaşımı ve
bu yaklaşım üzerinden sık
sık gündeme gelen bazı
konuları geniş bir bakış
açısı ile ele alan Bardakoğlu, öğrencilerimizden
gelen sorulara ise kapsayıcı cevaplar verdi.
TURİNG I GENÇLİK 73
Yeni Bir Dünya Düzeni Arifesinde Klasik SavaşYöntemlerinden
Çağdaş SavaşYöntemlerine Doğru
Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşar Yardımcısı Sayın
Doç. Dr. Abdulkadir Akıl, 14
Şubat’ta bizlere “Yeni Bir
Dünya Düzeni Arifesinde
Klasik Savaş Yöntemlerinden
Çağdaş Savaş Yöntemlerine
Doğru” konulu bir konferans
verdi. Son derece güncel
ve sıcak konuların tarihten
günümüze uzanan geniş bir
yaklaşımla irdelendiği konferansta Akıl, öğrencilerimize
olayları değerlendirirken
dikkate alabilecekleri farklı ve
yeni bir bakış açısı sundu.
Gençlerle Sohbet
Tasarımın Önemi
Dr. Mimar Sinan Genim, “Tasarımın Önemi”
konulu konuşmasıyla 6 Mart’ta konuğumuzdu. Tasarımın insanlıkla birlikte gelişimini ve
bugün geldiği noktayı anlatan Genim, özgür
ve yaratıcı düşüncenin insanlığın her anlamdaki gelişimi için öneminden bahsetti. Genim,
dünyanın farklı bölgelerinden örneklerin yer
aldığı sunumuyla bilgilendirici ve ufuk açıcı bir
tecrübe yaşamamızı sağladı.
Hastalık, Hasta ve Hekim
İstanbul Valisi olarak görev yaptığı dönemde
özellikle gençler arasında son derece popüler
bir isim olan ve onlara devletin sıcak yüzünü
gösteren Hüseyin Avni Mutlu, 28 Şubat’ta
öğrencilerimizle buluştu. “Gençlerle Sohbet”
başlığı altında geçmişten günümüze spordan
sanata, müzikten siyasete kadar pek çok konuya değinen Mutlu, öğrencilerimizden gelen
sorulara samimi cevaplar verdi.
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Dekanı Prof.
Dr. Demir Budak 13 Mart’ta konferans verdi. Hekimlikte ve akademisyenlikte yılların
getirdiği tecrübeyle gerçekleştirdiği “Hastalık,
Hasta ve Hekim” başlıklı konferansında Budak,
hasta ve hekim arasındaki ilişkiyi, meslek hayatının farklı dönemlerine ait anıları üzerinden
aktardı. Bilgilendirici olduğu kadar son derece
de duygusal bir içeriğe sahip konuşmasında
tecrübeli Cerrah, bir hekimin aynı zamanda
nasıl iyi bir insan psikolojisi uzmanı olması
gerektiğini etkileyici örneklerle paylaştı.
74 TURİNG I SUMMARY
Page 1 I PRESENTATION
Page 4 I COVER
Dr. Bülent Katkak
TTOK President
Renovation of Safranbolu Mansions
Dear members and readers,
In these beautiful days of spring, we present you the
385th issue of our magazine. As you will see on the
cover, the renovation works that had been proceeding for two years in Safranbolu were completed. A
total of five authentic Safranbolu mansions, two of
which belong to our institution and three of which
were rented in lieu of restoration, were renovated
after 18 years of devastation. It makes us all the
happier to announce this news in the same issue
where we have an article about Nejat Olcay, because
he was president when the renovation contract of
the rented mansions was signed. His name appears
on the document together with Celik Gulersoy, the
general manager of the time. We dearly commemorate them and wish that these restoration works will
be beneficial for tourism in Safranbolu.
Another piece of good news is about our trainings.
Although we have reached the projected number
of 10 thousand people, we decided to continue the
motorcycle courier trainings. Furthermore, the trainings are not only held in Istanbul anymore, but all
through Turkey.
Out of 661 scholarship students in total, 94 of which
are postgraduate and graduate students, studying in
166 different departments in 99 universities, a total
of 286 students are attending our language courses
in English, French, Spanish and German. Touring and
Automobile Club of Turkey headquarters in Seyrantepe has become an educational, cultural and artistic
hub with its two large halls and six classrooms. Even
we find it hard to believe that 112 culture and arts
event have been held here between December and
February. Moreover, the venues were swarming with
club members, scholarship students and guests
during these events.
Meanwhile, we carry on with our publishing activities. It is an honor to present the last book that we
published, ‘Fortresses and Surrounding Neighborhoods’, together with this issue.
We hope that you take pride in us as much as we
take pride in what we do.
With love and kind regards.
Touring and Automobile Club of Turkey commenced the renovation works of totally 5 mansions on
Safranbolu Beybagi Street. Three of these mansions
were owned by TACT and two were rented in lieu of
restoration. A council involving the executive board
and several architects examined the properties in
Safranbolu. As a result of negotiations and surveys,
it was decided that the devastated mansions were
going to be repaired and renovated as soon as possible.
TACT approached all mansions in question with the
same amount of care and dutifulness, regardless of
the owner, because it was a matter of leaving this
heritage to future generations.
Before the renovations works commenced, the
project works (surveying, restitution, restoration,
mechanical and electrical installations, etc.) were
completed and required approvals were obtained
from Karabuk Culture and Nature Preservation Council of Ministry of Culture and Tourism. The restoration
tender was held in 2014 at TACT headquarters. When
everything was in place, the works began on 25
September 2014 and completed in February 2016.
Therefore, Touring and Automobile Club of Turkey
now experiences the pride and joy of having fulfilled its responsibility towards future generations by
accomplishing these works in this beautiful town.
TURİNG I SUMMARY 75
Page 16 I WORLD
Cyprus
Our first stop, St. Hilarion Castle, was a beautiful
example of medieval architecture. After climbing
many flights of stairs, we got to see a panoramic
view of the Mediterranean and the city of Kyrenia
from seven hundred meters above, green and blue
melting together before our eyes. This castle, which
was ruled by Lusignans, Venetians, Ottomans and
the English, has become the symbol of the city and is
a reminiscent of the past with its rich collection of artifacts.The city of Kyrenia was built on the shoulders
of the Besparmak Mountains. There were boats, yachts and cafes along the way. We walked along the
colorful coastline as if we were frequent visitors - we
felt surrounded by such a sense of familiarity. It was
a city where we experienced the warmth of spring in
wintertime. That made us think that not only history,
but also nature had blessed this spectacular city.
In Bellapais Abbey, we were welcomed by tall cypress
trees, which symbolize praying to and reaching for
the God, and sweet-scented tangerine trees. It was
built by Augustinian priests in 12th century and is
home to wonderful examples of Gothic art.
Our second day began with a visit to the graves
of Turkish soldiers in Kyrenia Martyrs’ Cemetery,
reminding us of the price of freedom.Nicosia is the
biggest and most crowded city of the island. Since it
is a shoreless city, it has been chosen as the capital city throughout history for security purposes.
When conflicts between Turkish and Greek people
escalated in 1963, Nicoisa, governed by the United
Nations, was divided into two with the buffer zone
known as the Green Line, becoming the first capital
separated in two. Tracing back the Ottoman Empire,
we found Mawlawi Derwish Lodge in Nicosia. It was
built by Arab Ahmed Pasha in 1593. Today, it serves
as a museum accommodating traditional Mawlawi
garments and musical instruments. When we arrived
in Arasta Bazaar, we encounter the Lokmaci Border
Gate, which was opened for both sides of the island
in 2008 after remaining closed for 45 years. Thus, the
gate became a symbol for the communication between Turkish and Greek communities. Searching for the
Ottoman atmosphere through Cyprus, we arrives at
the Great Inn located in the historical marketplace.
It was built in 1572 and is an example of classical
Ottoman architecture. Out next stop was the Selimiye Mosque, which is one of the most magnificent
structures of the island. Along the way, we see the
Mahmud II Library, which is known to be the first
library established with the collaboration of the state
and the people. Unfortunately, it is not open to researchers today. Famagusta has been the crossroads
for many civilizations and home to the most splendid
exampled of medieval architecture. The old town
texture has been preserved in this city, therefore it
looks like an open-air museum. The most significant
historical structures of Famagusta involve Salamis
Ancient City, St. Barnabas Monastery and St. Nicholas Cathedral, which was turned into a mosque and
named Lala Mustafa Pasha Mosque in 1571. Our trip
came to an end in Varosha. The city had been one of
the most popular vacation towns of Cyprus before
1974. Now, it is a ghost town where settlement is
banned because of the rejection of the Annan Plan by
Greeks. Will Varosha return to its lively days? Will the
disagreement between these two nations end? We
left Cyprus and its mesmerizing natural and historical
texture with these questions in mind.
76 TURİNG I SUMMARY
Page 12 I PRESIDENT
Page 32 I FIA
Nejat Olcay
2015 Fia Ordinary General Assembly
One of the two representatives of the International
Automobile Federation (FIA) in Turkey is the Touring
and Automobile Club of Turkey. The ordinary general
assembly of the federation was held in Paris, France
between 30 November and 4 December 2015.
Representatives of 168 clubs from 114 countries
attended this international event as well as all senior
executives of the FIA. Several meetings, welcoming
events, presentations and seminars were held during
the week.
Nejat Olcay, 10th President of Touring and Automobile Club of Turkey, was born in Istanbul on 29 May
1926. His father Sami Pasha was one of Turkey’s
first Air Force Generals, who was granted a veteran
medal. Since he was the child of a military officer, his
early years were spent in several cities in Turkey.
Nejat Olcay graduated from Kabatas All-Male High
School and was among the first graduates of Istanbul University Law School. He met Ms. Gulsel Artar
in 1959, whom he would marry in 1960. They has one
child, a boy they named Sami Murad.
Nejat Olcay was fluent in German and English. He
was a car enthusiast, who was also interested in
photography and motorsports. He also enjoyed watching plays and operas. As he was also interested in
sailing and water sports, he contributed greatly to
the development of water sports in Turkey.
He became a TACT member in 1970 and volunteered
in all activities of the club from then on. He was very
much loved and respected, which led him to be the
president of TACT on 19 March 1997. He performed
this duty until 1 May 2000.
The first event was the opening cocktail held at FIA
headquarters. It was a controversial decision to organize the event in Paris because of the recent terrorist
attacks. However, as FIA Chairman Jean Todt stated
in his speech, this decision was made because the federation wanted to show the world that they would
not yield to any threats. He especially thanked all
club members and representatives for being courageous enough to attend the assembly.
The meetings of FIA members took place at Paris
Le Grand Intercontinental Hotel. Activities such as
FIA sub-regional meetings and project presentations were organized. Representatives coming from
Roland Berger, a commercial consultancy firm, made
professional presentations on how these clubs can
keep up financially with the changing environment.
At the end of the week, the general assembly meeting was held, where the amendments in FIA regulations were approved and the budget statement was
announced. Jean Todt gave the closing speech, where
he remarked that FIA has a transparent attitude and
keeps equal distance to all clubs without any discriminations. He finished his statements by saying that
next year’s general assembly meeting is going to be
held in Vienna hosted by ÖAMTC.
TURİNG I SUMMARY 77
Page 34 I TURING WORKSHOP
Page 36 I TURKEY
Training Motorcycle Couriers
Throughout Turkey
Magnolias In Istanbul Culture
TACT executive board has decided that, even the
projected number of 10 thousand couriers has been
reached, the motorcycle courier training sessions
must continue. This number includes couriers from
all over Turkey. Besides the headquarters in Istanbul,
the trainings were held in Malatya, Ankara, Eskisehir
and Mugla.
On 25 October 2015, Malatya MP and TACT Vice
President Nurettin Yasar spoke at the opening of the
training held in Malatya Metropolitan Municipality
conference hall. He stated he was happy to host this
event for 120 trainees and added that all motorcyclist should receive such a training.
Upon the invitation of Bilkent University, TACT Road
Safety Team organized a training event for 363 people in Ankara on 9 December 2015. The motorcyclists,
with their helmets and reflective vests presented by
TACT, seemed highly enthusiastic and involved.
On 20 December 2015, 283 people attended the
motorcycle safe driving techniques training held in
Anadolu University, Eskisehir. Despite the freezing
weather, they participants arrived on their motorcycles. The complimentary “Motorcycle Handbook” handed out by TACT drew heavy interest. At the end of
the training, motorcyclists received their safe driving
certificates, helmets and reflective vests.
The first intercity training event of the new year
took place in Bodrum, Mugla. Upon the invitation
of Bodrum District Governorate, a training was held
in TURSAB Cultural Centre on 28 February 2016. In
Bodrum, motorcycles are very popular because of the
convenient climate. Since trained motorcyclists were
few in number in the district, authorities agree that
the training was highly helpful.
Istanbul has several plants that have held importance during certain eras. One of these is the magnolia
blossom which represents the urban culture of the Ottoman Empire. The magnolia came to Istanbul during
the Reform era (after 1839) and was known as the tree
of the aristocracy. Four types of magnolia trees exist in
Istanbul, while only one is popular. This delicate type,
namely Magnolia Grandiflora, is an evergreen magnolia species and gives out white blossoms in June and
July. The other three species (Magnolia Liliflora Nigra,
Magnolia Stellate and Magnolia Soulangeana) are
known as ‘Naked Magnolia’ and they give out purple
blossoms in March and April.
Best examples of naked magnolias can be seen in
Emirgan Grove around the Yellow Mansion during the
last week of April or the first week of May. These trees
do not grow by themselves - they represent fine taste
and culture. Therefore, they are popular by the people
of Istanbul.
The magnolia trees in Dolmabahce Palace are historically important. The older trees can be seen in the first
yard. The biggest magnolia tree in Istanbul is located
within the courtyard of Baltalimanı Bone Diseases
Hospital. This one is most probably the first magnolia
tree planted on the Bosphorus coast. It has witnessed
many days of joy and also pain, especially when the
structure was the home of Mustafa Resit Pasha.
Magnolia is profoundly seen in literature and arts. In
fact, one could say that songs and poems were the
cause of the popularity of this tree. In popular culture,
magnolia blossoms were often likened to delicate and
beloved women. During the last phases of the Ottoman Empire and into the Republican era, magnolias
were seen in numerous visual art works.
78 TURİNG I SUMMARY
Page 46 I NOSTALGIA
Page 50 I ARCHITECTURE
1926 Ford “Model T” Tourıng Car
Tahir Agha Dervish Lodge
In 1896, Henry Ford manufactured and drove his first
car ‘Quadricycle’ on the streets of Detroit and until 1907
produced 14,887 cars. In 1908, he ended the continuing
models of the K, N, R ve S series and came up with the
idea of a car that will be owned masses, made from the
finest equipments by the finest workers, having a lower
price so that the public would buy and started manufacturing the Model ‘T’. Inspired from a Model N Roadster
and designed by Ford`s Chief Designer C. Harold Wills,
the new Ford was introduced in New York, Grand Central Palace on 31 December 1908 and started to be sold
in 1909. After the first 800 cars, which used two pedals
and two levers to drive, Model ‘T’s were produced with
three pedals and a lever. Millions of drivers saw and
learned to drive with three pedals first time ever by
Ford Model ‘T’. First pedal was moving the car forward,
second was the brake and third was moving the car
backwards. So in 1909, Henry Ford, with the “Drive
without removing your hands from steering wheel”
motto, removed all the series in production and kept on
producing Model T in 5 different styles, the 2 passenger
Runabout, 5 passenger Tour, 7 passenger Towncar,
again a 7 passenger Landaulet and 2 passenger Coupé.
In the middle of the year, the Tourabout (Tourster)
model was added. Most popular model was the 850
Dollar priced 5 passenger Tour(ing). Previously used 40
horsepower 6 cylinders and 15 horsepower 4 cylinder
engines were changed with 22 horsepower 176,7 cu.
inch (2896 cc.) L-4 engine in all models. In a very short
time, Ford got so busy that it could only deliver the
orders after 9 weeks and sold 17,771 cars in 1909. Two
models of T raced in New York – Seattle rally, although
one of two won the race, unfortunately disqualified. In
1910 sales got up to 32,053 and Model T got 17,8 % of
the domestic market. This year, Commercial Roadster,
which gave the oppurtunity to change the car in to a
truck, was added to models. More than this, whoever
paid 700 Dollars and bought a naked chassis, had the
chance to have a custom body somewhere else. Every
year, as the production went up, the prices went down.
With the opening of a factory in England, Ford project
Europe started.
Tahir Agha Dervish Lodge is one of the dervish lodges in
Istanbul which was in fact originally planned and built as
a dervish lodge and made it through to the present day.
It is also known as the Ussaki Lodge and Tahiriye Dervis
Lodge. It is located in Fatih, Istanbul. The building was
con-structed in 1760, but it was recorded as 1763.
From the first sheikh, Naksibendi Mehmed Sabir Effendi
(d. 1764), to the last one, Ali Behcet Ef-fendi (d. 1935), 7
sheikhs held office in this lodge. Tahir Agha Dervish Lodge was known for its love of books and arts, therefore
a room was assigned for use as library. The books here
were bought from the last sheikh’s family in 1955 and
transported to Suleymaniye Library.
The architectural structure of the lodge is composed of
two courtyards, one within the other, sur-rounded with
walls and dervish niches lined as in a “U” shape. The building itself was designed as single-storey with stone walls and a wooden roof. There were 8 rooms, 2 halls and a
kitchen. Also within the outer yard, the sheikh’s entailed
estate was located. The outer yard was consumed in a
fire, but the inner yard and the building remained intact,
thus preserving the architectural ele-ments of the lodge.
The prayer area of the lodge was opened for service as a
mosque in 1925.
Today, the remains of the former structure can be seen
around the sheikh’s entailed estate. The kitchen with the
original stove system and the coffee stoves are destroyed. To the south-east of the prayer area, under the
ground, there is a ruined suffering room (çilehane) made
by the Byzan-tines.
TURİNG I SUMMARY 79
Page 60 I TURING EXHIBITION
Page 62 I TURING PUBLICATION
“Matrakchi Nasuh
16th Century Genius” Exhibition
English Publications of project
‘Sinan the Architect’
With the support of Istanbul Development Agency, Touring and Automobile Club of Turkey undertook a project
entitled ‘The Great Master Sinan the Architect: A New
Touristic Route’ in order to globally introduce one of the
greatest figures of our cultural heritage.
Touring and Automobile Club of Turkey supports the
‘Matrakchi Nasuh – 16th Century Genius’ project in
order to help preserve our cultural heritage. The opening
ceremony of the exhibition took place on 15 January
2016 at 7pm in Dolmabahce Palace Art Gallery.
Matrakci Nasuh, whose 450th death anniversary was
celebrated within the scope of UNESCO Commemoration events, was a sophisticated and extraordinary person. He immortalized his east-bound and west-bound
expeditions in his miniatures and his poems. Within
the scope of ‘Matrakchi Nasuh – 16th Century Genius’
project, supported by the Turkish Presidency, his visual
works were reconstructed by twelve women artists
and a selection of his poems were pictured on canvas.
41 precious works of art emerged and introduced to a
larger population.
Touring and Automobile Club of Turkey has always
supported projects that aim to protect and preserve our
cultural heritage. Being one of them, ‘Matrakchi Nasuh
– 16th Century Genius’ project, which will be presented
in 10 cities in 9 countries on 3 continents, was commenced in Sarajevo, which was the birth place of Nasuh. It
was then held in Belgrade and Antalya G20 Summit.
The opening ceremony of the Istanbul exhibition took
place in Dolmabahce Palace Art Gallery on 15 January
2016 and the exhibition lasted until 7 February. The
background music of the opening event was the special
album which included Turkish classical pieces from 16th
century collected for this occasion by Istanbul Turkish
Music Research and Practice Collective of the Ministry
of Culture and Tourism. The next stops on the route of
the exhibition are Vienna, Paris, Tokyo, New York, Rome
and Budapest.
As an outcome of the project, several materials were
published, such as Sinan the Architect tourism routes,
printed books in six languages, tour maps, tour guide
handbooks, brochures, and a web site and its mobile
application. Also, a documentary about Sinan the
Architect and his valuable works in Istanbul was filmed.
Upon heavy demand by tourists, TACT published the
English version of the map, the brochure and the tour
guide handbook. We believe and hope that these materials, which were distributed to relevant institutions
in Turkey and also FIA member states, will be helpful in
introducing the project more extensively.
‘The First Structures of Ottoman
Istanbul: Fortresses and
Surrounding Neighborhoods’
Fortresses are symbolic structures along the Bosphorus
and a significant part of our cultural heritage. Also,
the Ottoman neighborhoods established around the
fortresses hold a valuable place in Istanbul’s urban
architecture history. Bayezid I, also known as Bayezid
the Lightning, commanded the construction of the
Anatolian Fortress, which is the oldest known Ottoman
structure in Istanbul. Later, Mehmed II conquered Istanbul and became known as Mehmed the Conqueror on
29 May 1453, leading this historic city to enter a whole
new era. He then commanded the construction of the
Rumelian Fortress right across its counterpart on the
Asian side.
Touring and Automobile Club of Turkey, which is the first
public benefit society of Republican Turkey, supported
the publication of ‘The First Structures Of Ottoman
Istanbul: Fortresses and Surrounding Neighborhoods’
written by Suleyman Faruk Goncuoglu. Within the book,
which is deemed an invaluable reference about the
settlement policies of the time and the cultural heritage
of the city, there are photographs of Istanbul from the
past to the present. The 344-page book was printed
5,000 copies and distributed to libraries and public
institutions throughout Turkey
80 TURİNG I SUMMARY
Page 64 I TURING CULTURE and ARTS
Page 68 I TURING YOUTH
CONCERTS
ONE MASTER, ONE INSTRUMENT
Istanbul Fasıl Band gave fasil concerts on different
maqams on 5 December, 9 January and 13 February.
Flamenco Istanbul Band gave a concert which brought Spain to us on 12 December. Metrostring band
gave a concert in which they played famous film
soundtracks on 16 January Al Firdans Ensemble from
Granada gave a musical feast containing flamenco,
Arabic, Andalusian and Turkish music. On Irfan Turkuleri show, artists Coşkun Karademir and Emirhan
Kartal gave a concert on 20 February.
13 December 2015 / Baki Kemanci
Violin master Baki Kemanci informed the audience
about the roots of the violin, its importance in Turkish
music, its historical development and construction.
He also gave information about the string instruments family in general.
20 December 2015 / Goksel Baktagir
Goksel Baktagir gave information about zither, its
history, technical features and production. He also
played exampled to show the pitch steps of the instrument. He emphasized that every sound in nature
can be imitated with a zither and played his composition named ‘Dalgalar’ (Waves).
27 December 2015 / Ozer Ozel
CONFERENCE – SEMINAR - INTERVIEW
On 12 December, Turkish Travellers’ Club founding
chairman Prof. Dr. Orhan Kural shared his experiences as a traveller and ideas on how to build a
better world. Mehmet Genc gave a speech about the
charity organizations in Ottoman culture on 9 January. Dr. Umit Aktas spoke about drug-free treatment
on 16 January. Prof. Dr. Suleyman Seyfi Ogun gave
a conference on 13 February.Prof. Dr. Nevzat Tarhan
gave a conference named ‘Science of Happiness’ on
6 February. Ulku Erakalin, a successful director of the
Turkish Cinema scene, gave an interview titled ‘100
Years of Turkish Cinema’. Prof. Dr. Hasan Husrev Hatemi gave a conference named ‘Islamic Civilization’
on 20 February, where he spoke about the civilizations that changed the world and their impacts on
societies.
Ozer Ozel, tambour player and instructor at Yildiz
Technical University, gave information about the
tambour. He narrated his story and how he began
playing the tambour.
24 January 2016 / Selim Guler
Classical kamancheh master Selim Guler gave information about the historical and technical development of the kamancheh. He also pointed out the
differences between classical kamancheh and Black
Sea kamancheh.
SUNDAY CONFERENCES
Civilization and Its Messages
On 17 January, Prof. Dr. Ali Murat Daryal spoke at
the conference titled ‘Civilization and Its Messages’.
He evaluates the greatest civilizations of all times
through the concept of ‘civilization’ and conveyed his
assessments and knowledge of half a century to our
students in an amicable manner.
The Importance of Maintaining One’s
Wellbeing
On 31 January, clinical psychologist Mehmet Dinc
spoke, in a fun and warm manner, about the importance of preserving one’s wellbeing and what we can
do in order to remain psychologically healthy.
TÜRKİYE I MANOLYA 81
82 TÜRKİYE I MANOLYA

Benzer belgeler

MART/2014 - Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu

MART/2014 - Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Üç ay hızla geçti ve Turing Dergimizin yeni sayısı sîzlerle tekrar buluştu. Türk Seyyahin Cemiyeti adıyla 5 Kasım 1923'de kurulan Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu; Türkiye turizmine, kültürüne, eğ...

Detaylı