Sancaktepe Tarihi

Transkript

Sancaktepe Tarihi
8
PAŞAKÖY
SARIGAZİ
SAMANDIRA
9
Cilt
Birinci Nokta Basım
BAfiKAN’DAN...
8
Değerli Sancaktepeli hemşehrilerim,
verdiği destek ile bu zor süreci atlatmıştır.
Sancaktepe, yeni bir ilçe olmasına karşın
oldukça köklü bir tarihe sahiptir. Yapılan
araştırmalar, Sancaktepe'nin nüvesini
oluşturan Samandıra'da, 570'li yıllarda
Damatris Yazlık Sarayı'nın olduğunu
göstermektedir. Yakın zamanlarda günyüzüne
çıkan bu önemli tarihi yapının kalıntılarına
baktığımızda devasa büyüklükte bir saray
olduğunu anlıyoruz. Böylesi bir yapıyı
bünyesinde bulunduran beldenin merkezî
konumu yadsınamaz.
Sarıgazi Köyü ise İstanbul'un fethinde büyük
yararlılık gösteren Sarı Kadı isimli zata mülk
olarak verilmesiyle bir yerleşim yeri haline
gelmiştir. Sancaktepe ilçesi bu iki köy üzerine
bina edilerek dalga dalga büyümüş ve şimdiki
halini almıştır. Bugün Sancaktepe, 241 bine
yakın nüfusuyla İstanbul'un önemli ilçelerinden
biri durumundadır.
Doğal güzelliği ve ava elverişli geniş arazisi
nedeniyle tüm imparatorların ve üst düzey
yöneticilerin ilgisine mazhar olan bu güzide
belde, coğrafi konumu nedeniyle de her
zaman ilgi odağı olmuştur. Tarihi İpekyolu'nun
en önemli limanlarından biri olan İstanbul'u
Asya ile buluşturan daima önemli bir geçiş
noktası olmuştur.
Bu kitapla birlikte Sancaktepe sakinlerine
ikamet ettikleri ilçe hakkında ayrıntılı bilgi
sunuyoruz. Biliyoruz ki, tarihi olmayanların
ya da tarihine sahip çıkmayanların katedeceği
mesafe diğerlerine göre çok daha az olacaktır.
Sancaktepeliler olarak tarihimizi
berraklaştırarak daha emin adımlarla geleceğe
ulaşmak istiyoruz.
Elinizdeki kitapta ilçemizin tarihini detaylı bir
şekilde okuyacaksınız.
Osmanlı dönemine geldiğimizde ise Orhan
Gazi döneminden itibaren Türkler'in eline
geçen Samandıra, bir İslam beldesi olarak
varlığını devam ettirmiştir. Orhan Gazi'nin
alperenlerinden Abdurrahman Gazi'nin
türbesinin burada oluşu da bizler için büyük
bir onurdur. Abdurrahman Gazi ve
arkadaşları sayesinde Samandıra bir Türk
yurdu olmuştur.
Kitabın hazırlanmasında emeği geçen tüm
akademisyen ve yayıncı arkadaşlara
teşekkür ediyorum. Başta Arif Kolay olmak
üzere Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü
öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Vahdettin
Engin ve Prof. Dr. Ufuk Gülsoy'a
şükranlarımı sunuyorum.
Yazık ki Milli Mücadele döneminde çete
faaliyetlerinin odağında yer alan Samandıra,
yerli halkın üstün gayretleri ve Kuvay- ı Milliye'ye
İsmail Erdem
Belediye Başkanı
9
ÖNSÖZ
Çalışma, giriş ve dört bölümden oluşmaktadır.
Girişte, Sancaktepe'nin coğrafi konumu, ne zaman
ilçe olduğu ve ismini nereden aldığı gibi
konulardan bahsedilmiştir. Birinci bölümde,
Sancaktepe ilçesinin tarihçesi ele alınmıştır.
Özellikle Sancaktepe ilçesinin temelini oluşturan
Sarıgazi ve Samandıra köyleri ile ilgili
malumatlardan hareket edilerek idari, sosyal ve
iktisadi durum hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır.
Bu bağlamda öncelikle Türk hâkimiyeti öncesi
bölgenin durumu hakkında genel bilgi verilmiş,
sonra bölgenin Türkler tarafından fethi ele
alınmıştır. Devamında da tahrir defterlerinden
yapılan çalışmalardan istifade edilerek 15. ve 18.
yüzyıllar arası Sancaktepe bölgesinin idari, iktisadi
ve sosyal yapısı hakkında bilgiler verilmiştir.
İkinci bölümde, 19. yüzyılda Sancaktepe'nin sosyal
ve iktisadi durumu ele alınmıştır. Burada da
özellikle 19. yüzyılın ortalarında tutulmuş olan
Sarıgazi ve Samandıra köyleri temettuat
defterlerinden faydalanılmıştır. Bölgenin nüfusu,
geçim kaynakları, tarım, ziraat, hayvancılık,
mülklerin dağılımı, gelir kaynakları, vergileri
üzerinde durulmuştur. Ayrıca eğitim-öğretimden
de bahsedilmiştir.
Üçüncü bölümde, Osmanlı'nın son dönemlerinde
Sancaktepe ve çevresinin durumu ele alınmaktadır.
Bu bağlamda, bölgenin önemine binaen Birinci
Dünya Savaşı öncesi ve sırasındaki gelişmeler,
İstanbul'un işgali ve işgalle beraber bölgede ortaya
çıkan eşkıyalık ve çete faaliyetlerinden
bahsedilmiştir. Devamında Cumhuriyet’ten sonra
bölgedeki gelişmeler ele alınmaktadır.
Dördüncü ve son bölümde ise, Sancaktepe
bölgesindeki saray, cami, türbe, okul, çeşme gibi
tarihi eserler hakkında bilgi verilmektedir. Ayrıca
bütün bölümlerde konuların daha iyi anlaşılması
bakımından verilen bazı bilgiler tablo ve grafiklerle
de desteklenmiştir. Ekler kısmına ise harita, arşiv
belgesi, fotoğraf gibi görsel malzeme
konulmuştur.
Çalışmanın ortaya çıkmasında pek çok kişinin
emeği ve katkısı olmuştur. Öncelikle böyle bir
çalışmanın hazırlanmasına vesile olan başta
Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem’e,
Sancaktepe Belediye Başkan Yardımcısı
Muhammed Ali Cankatar’a, Şefik Memiş’e ve
Azimet Bucak’a teşekkür ederim. Hocalarım Prof.
Dr. Vahdettin Engin, Prof. Dr. Ufuk Gülsoy, Doç.
Dr. Erhan Afyoncu'ya da destek ve teşvikleri için
ayrıca teşekkür etmek isterim. Kütüphanelerinden
faydalandığım değerli hocalarım Prof. Dr. Mücteba
İlgürel, Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Prof. Dr. Ali
Akyıldız ve Yrd. Doç. Dr. Ş. Can Erdem'e teşekkür
ederim. Dr. Yüksel Çelik, Dr. Davut Hut, Arş. Gör.
Kürşad Karacagil, Arş. Gör. Uğur Demir, Arş.
Gör. Ersen Ersoy, Orhan Memiş, İbrahim Yarış
ve Murat Arslan'ın da bu çalışmaya katkıları
olmuştur; kendilerine teşekkür ederim.
Arif KOLAY
11
‹Ç‹NDEK‹LER
Giriş
....................................................................................................................................
15
Birinci Bölüm
SANCAKTEPE TARİHÇESİ
Türk Hakimiyeti Öncesi Sancaktepe ........................................................................................
Türk Hakimiyetinde Sancaktepe ..............................................................................................
XV.- XVIII. Yüzyıllarda Samandıra’nın İdari ve Sosyal Yapısı ......................................................
Samandıra’da Nüfus ...............................................................................................................
Samandıra’da iktisadi Hayat ....................................................................................................
Samandıra ve Sarıgazi’de Sosyal Hayat ....................................................................................
Hace Abdullah Bahşi Vakfı ......................................................................................................
Arap Hekim Vakfı (Samandıra Camii Vakfı) ..............................................................................
20
22
26
27
28
29
29
30
‹kinci Bölüm
XIX. YÜZYILDA SANCAKTEPE’DE SOSYAL VE İKTİSADİ DURUM
1844 ve 1845 Yıllarına Ait Samandıra Köyü Resmi Bilgileri .......................................................
1844 ve 1845 Yıllarına Ait Sarıgazi Köyü Resmi Bilgileri ...........................................................
XIX. Yüzyıl Ortalarında Sarıgazi ve Samandıra'nın Sosyal Yapısı ................................................
Sarıgazi ve Samandıra'da Ziraat ..............................................................................................
Yerleşim Birimlerine Göre Toprağın Dağılımı .............................................................................
Sarıgazi ve Samandıra'da Yetiştirilen Ürünler ............................................................................
Sarıgazi ve Samandıra'da Nadasa Bırakılan Arazi .....................................................................
Sarıgazi ve Samandıra'da Hayvancılık........................................................................................
Sarıgazi ve Samandıra'da Arıcılık ..............................................................................................
Sarıgazi ve Samandıra'da Mülklerin Dağılımı .............................................................................
Sarıgazi ve Samandıra'da Gelirler ve Dağılımı ...........................................................................
Kaynaklara Göre Gelir Dağılımı ................................................................................................
Vergi Dağılımı ........................................................................................................................
An-Cemaatin ya da Vergü-yi Mahsusa ....................................................................................
Öşür .......................................................................................................................................
Sarıgazi ve Samandıra'da Eğitim Öğretim ................................................................................
12
40
63
71
73
75
76
77
77
79
80
80
82
83
83
83
85
Üçüncü Bölüm
XX. YÜZYILDA SANCAKTEPE
Birinci Dünya Savaşı Öncesi Durum .........................................................................................
Birinci Dünya Savaşı ve İstanbul'un İşgali .................................................................................
Sancaktepe ve Civarında Eşkıyalık ve Çete Faaliyetleri .............................................................
Azınlık Çeteleri .......................................................................................................................
Türk Müfreze ve Çeteleri ........................................................................................................
Kadın Kuva-yı Milliyeciler .........................................................................................................
İşgal Sırasında Bölge Halkının Durumu .....................................................................................
Birinci Dünya Savaşı’nda Sancaktepe ve Bölgesi Şehitleri...........................................................
Cumhuriyet Sonrası Gelişmeler ...............................................................................................
92
94
95
95
105
108
109
112
113
Dördüncü Bölüm
SANCAKTEPE’DEKİ TARİHİ ESERLER
Samandıra Yazlık Sarayı (Damatris Sarayı) ..............................................................................
Sarıgazi Köyü Mescidi ve Camii ..............................................................................................
Arap Hekim Camii ..................................................................................................................
Paşaköy Camii .........................................................................................................................
Paşaköy Rum Kilisesi ................................................................................................................
Spira Manastırı .......................................................................................................................
Abdurrahman Gazi Türbesi ....................................................................................................
Sarı Kadı (Sarıgazi) Mehmed Efendi Türbesi ............................................................................
Sarı Kadızâde Şeyh Mustafa Efendi Türbesi .............................................................................
Samandıra Kervansarayı .........................................................................................................
Firûz-Felek Kadınefendi Kuyusu ...............................................................................................
Sarıgazi Köyü Kuyusu ..............................................................................................................
Şevknihal Usta Çeşmesi ..........................................................................................................
Nakşidil Valide Sultan Çeşmesi veya Atik Valide Sultan Çeşmesi ..............................................
Üçüncü Kadın Çeşmesi ...........................................................................................................
Yılmaz Çeşmesi
................................................................................................................
Paşaköy Rum Mağarası ...........................................................................................................
Sarıgazi ve Samandıra Köyleri İbtidâî Mektepleri ......................................................................
Kartal Motifli Sütun Başlığı .....................................................................................................
Mescit, Cami, Çeşme, Türbe, Mektep Gibi Hizmetlerin Finansmanı Nasıl Sağlanırdı? .................
Değerlendirme ve Sonuç
Kaynakça
EKLER
122
124
129
132
132
132
135
136
137
139
139
140
141
142
143
145
145
145
149
150
.......................................................................................... 154
.......................................................................................................................... 156
.......................................................................................................................................
161
13
14
G‹R‹fi
Ülkemizde son dönemlerde önemi artan mahalli
tarih araştırmaları genel tarihe katkıları açısından
değerlendirildiğinde ayrıca ehemmiyet arz
etmektedir.
Bilindiği gibi sosyoekonomik yapı toplumsal yapının
en önemli unsurlarından birisidir. Toplumsal yapının
genel durumunu ve bu yapıya ilişkin verileri ortaya
koyabilmek için öncelikle yerel tarih araştırmalarının
yapılması gerekir ki daha sonra yapılacak çalışmalar
için sağlam altyapı ve bilimsel zemin yani temel
oluşabilsin. Ciddi ve derinlemesine yapılan yerel
tarih araştırmaları ülke tarihinin ana yapı taşlarını
oluşturacaktır. Yerel tarih incelemeleri olmazsa o
ülke tarihi eksik kalacaktır.
Osmanlı Devleti'nin yürümesini sağlayan vergileri
taşra kesimi yani köylüler ödüyordu. Köylüler, para
ödeyerek, yetiştirdikleri ürünü vererek ve farklı
hizmetleri yerine getirerek devlete doğrudan
katkıda bulunuyorlardı. Osmanlı köyleri ile ilgili
arşivlerde belgeler bulmak mümkündür. Kırsal
kesim ile ilgili olan bu belgelerin önemi büyüktür.
Çünkü kırsal kesim ve köyler Osmanlı Devleti ve
toplumunun diğer kesimlerinin üzerine yaslandığı
temeli oluşturmaktadır.
Sancaktepe ilçesinin tarihi de bu bağlamda ele
alınmalıdır. Çünkü bugünkü ilçenin temelini Osmanlı
ve Cumhuriyet döneminin köylerinden olan Sarıgazi
ve Samandıra teşkil etmektedir. Başta arşiv
vesikaları ve ilgili diğer literatürden de faydalanılarak
yapılacak bu çalışmanın Sancaktepe'nin tarihi
geçmişine ışık tutmasında ve sosyoekonomik
özelliklerinin aydınlatılmasında önemli olacağı
inancındayız.
Samandıra hem Osmanlı öncesi hem de Osmanlı
döneminde önemli yerleşim yerlerinden birisidir.
Bizans döneminde krallara ev sahipliği yapmıştır.
Orduların konakladığı yer olmuştur. Arazisi ve
doğal güzellikleri ile sayfiye ve mesire yeri ve av
partilerine mekân olmuştur.
Osmanlı döneminde fetihlerin artması ve toprakların
genişlemesine paralel olarak idari anlamda zaman
zaman değişiklikler olmuştur. Bölgenin
Osmanlılar’ca fethedilmesinden sonra önce Bursa
daha sonra İznik devlet merkezi yapılmıştır.
Üsküdar'a kadar olan bölge İzmit'e bağlanmıştır.
İstanbul'un fethinden sonra nüfustaki artma ve
azalmalardan dolayı adli ve idari anlamda
değişiklikler yapılmıştır. Başkent, Nefs-i İstanbul
Kadılığı, Galata Kadılığı, Haslar Kadılığı ve Üsküdar
Kadılığı olmak üzere dört kadılığa ayrılmıştır.
Üsküdar Kadılığı İzmit'e kadar olan yerleşim
birimlerine bakmakla görevlendirilmiştir. Adli olarak
yani hukuki işlerin görülmesi ile ilgili olarak
Samandıra ve civarı Üsküdar'a bağlı idi. İdari olarak
ise klasik dönemde sancak, kaza ve tımar
örgütlenmesine göre Kocaeli Sancağı’na tâbi Gebze
Kazası’na bağlı idi. Bu durum 18. yüzyıla kadar
böyle devam etti.
XVIII. yüzyılda idari alanda yapılan değişiklikle
Samandıra ile birlikte Dudullu, Salihli, Maltepe,
Kartal, Soğanlık ve Yakacık köyleri Kartal nahiyesine
bağlandı. 1864 Vilayet Nizamnamesi’ne kadar
Kartal, Bolu Eyaleti Kocaeli Sancağı’na bağlı bir
kaza merkezi idi. 1845 tarihli temettuat defterlerine
göre de Kartal Kazası 18 yerleşim biriminden
oluşuyordu. Samandıra ve Sarıgazi bu 18 yerleşim
yeri içinde idi. 1864 Vilayet Nizamnamesi’yle
Samandıra Şehremaneti idaresinde bir kaza oldu.
Cumhuriyet döneminde idari alanda yapılan
değişikliklerle Samandıra ve Sarıgazi'nin
durumlarında da değişiklikler olmuştur.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Samandıra ve Sarıgazi
15
1941 tarihli İstanbul haritası.
Kaynak: İstanbul Vilayeti Kaza,
Nahiye ve Köyleri, İstanbul 1941.
köy olarak gözükmektedir. 1938 yılında Sarıgazi
Üsküdar ilçesine bağlı bir köy iken, Samandıra ve
Paşaköy Kartal ilçesine tâbi idi.
1941 yılına gelindiğinde Samandıra, Kartal kazasına
bağlı bir bucak merkezi olmuştu. Sarıgazi ve
Paşaköy Samandıra'ya tabi köy olarak
gözükmektedir. Bu tarihte Kartal'ın biri merkez
olmak üzere iki bucağı vardır. Köylerden dokuzu
merkez bucağa, yedi köy Samandıra'ya bağlıydı.
Ballıca, Büyükbakkal, Emirli, Kurna, Kurtdoğmuş,
Paşaköy ve Sarıgazi Samandıra'ya bağlı olan
köylerdir. Bu durum 1966 yılına kadar devam etti.
1966 ve 1981 yıllarında Samandıra ve Sarıgazi
köylerinin idari yapısında değişiklikler oldu.
Samandıra yine Kartal ilçesine bağlı bir bucak
merkezi iken, Sarıgazi Üsküdar Merkez bucağına
bağlı bir köy olarak görülmektedir.
1992'ye kadar Kartal ilçesine bağlı bir bucak olan
Samandıra, bu tarihten sonra belde yapılarak,
belediye statüsüne kavuştu. Aynı şekilde 1992’de
Sarıgazi Köyü de Ümraniye ilçesine bağlı bir belde
durumuna getirildi.
1997 yılında Sarıgazi köyü, idari durumunda yapılan
değişiklikle Ümraniye ilçesine bağlı bir belde
16
durumuna getirildi.
Bölgedeki sosyal ve iktisadi değişime paralel olarak
2008 yılında tekrar idari alanda değişiklik yapılarak,
Ümraniye ilçesine bağlı Sarıgazi ve Yenidoğan
beldeleriyle, Kartal ilçesine bağlı Samandıra beldesi
birleştirilerek Sancaktepe adı altında yeni bir ilçe
oluşturuldu
Sancaktepe, bugün İstanbul'un 39 ilçesinden biridir.
Sancaktepe İlçesi 22 Mart 2008 tarih ve 26824
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
giren 5747 sayılı kanun ile kuruldu. Buna göre
Ümraniye ilçesine bağlı Sarıgazi ve Yenidoğan
beldeleriyle, Kartal ilçesine bağlı Samandıra beldesi
birleştirildi. Böylece 3 belde ile 20 mahalle ve 2
köyün bir araya gelmesiyle ilçe oluşturuldu.
Sancaktepe İlçesi İstanbul'un Anadolu yakasında
yer almaktadır. Kuzeyinde Çekmeköy, güneyinde
Kartal ve Maltepe, doğusunda Sultanbeyli ve Pendik,
batısında ise Ümraniye ve Ataşehir ilçeleri
bulunmaktadır. 65 km2 alana ve 241.000'in üzerinde
nüfusa sahiptir. Havza niteliği taşıması nedeniyle
son derece önemli bir yerleşim alanıdır. İstanbul
merkez ile sanayi kuruluşlarının olduğu İzmit
bölgesinin arasında kalması, Kurtköy Sabiha Gökçen
Havaalanı'na olan bağlantıları, TEM otoyolu ve TEM-
BE
YK
OZ
ŞİL
DI
KÖ
RA
Nİ
YE
SA
ATAŞEHİR
A
NC
Y
L
MA
TEP
E
KA
KT
Samandıra isminin aslının Saman Dere olduğunu
söyleyenler de vardır. Bu Saman Dere ismi zamanla
dönüşerek Samandıra halini almış ve benimsenerek
kullanılmıştır5.
EPE
YLİ
KA
ÜM
AR
E
ANBE
ÜD
KM
SULT
K
ÜS
ÇE
E
Y
KÖ
RTA
L
PEN
Bölgenin yemyeşil, geniş ve verimli araziye sahip
alanlarla çevrili olması, bu ismin uygunluğuna delil
olarak gösterilmektedir3. Ayrıca, eski çağlarda
Samandıra'da “Demeter Tapınağı” adında bir
ibadethane bulunduğu bazı kaynaklarda ifade
edilmektedir4.
DİK
TU
ZLA
Kartal bağlantı yolunun sağladığı ulaşım imkânları
nedeniyle ilçenin önemi gittikçe artmaktadır.
SAMANDIRA, SARIGAZ‹ ve
SANCAKTEPE ‹S‹MLER‹
Samand›ra
Samandıra ismiyle ilgili birkaç görüş vardır. Bilge
Umar'a göre, Adra/Odra'lı adların kaynaştığı
kuzeybatı Anadolu'da, İda/Kaz dağı kuzeydoğu
sırtlarında bir derenin adıdır. Burada Samothrake
(Sama-Odra-ka, “Kutsal Ananın Erkeği veya Kutsal
Ananın Yurdu”) adında bir türetiliş görülmektedir.
Samandıra gerçekte, Sama-(a)dra'dan “Kutsal
Ananın Erkeği” demektir. İsmin Adra bölümünün
içine, Hellenleşme döneminde, diğer birçok örnekte
de (Andrassos, Mondros vb.) görüldüğü gibi bir
(n) sokuşturulmuştur1.
Başka bir kaynakta da Samandıra'nın eski adının
Damatris olduğu belirtilmektedir. Damatrys ismi,
Tarım Tanrıçası “Demeter2”den kaynaklanmaktadır.
Samandıra'da doğup büyüyen (1925 doğumlu)
İsmail Örs ise köyün esas ismini buraya gelip
yerleşen seymenlerden aldığını ve Seymen Dere
olduğunu belirtiyor. Buna delil olarak da eskiden
bekçi palaskalarında Seymendere yazılmasını
gösteriyor.
Tarım Tanrıçası Demeter heykeli.
Sar›gazi
Köy adını, Fatih Sultan Mehmed zamanında
ulemadan olan ve İstanbul'un fethinde bulunan
Sarı Kadı Mehmed isimli zattan almıştır. Sarı Kadı
köyü zamanla Sarıgazi'ye dönüşmüştür. Sarı Kadı
Mehmed'in Gebze'den geldiği rivayet olunmaktadır.
Kaynaklarda köyün kendisine mülk olarak verildiği
belirtilmektedir. Sarı Kadı Mehmed 1469'da vefat
etmiştir6. Kabri, yeni Sarıgazi köyü camisinin kıblesi
yönünde, Çayırönü denilen yerdedir. Halk
tarafından buraya “ulu ziyaret mevkii”
denilmektedir7.
Sancaktepe
İlçe ismiyle ilgili -Sarı Samandıra vs- çeşitli önerilerde
bulunulmuştur. Burasının askeri bir bölge olması
ve asker-sancak ilişkisinden dolayı Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın isteği ile Sancaktepe isminde
karar kılınmıştır.
1
Bilge Umar, Türkiye'deki Tarihsel Adlar, İstanbul 1993, s. 700.
2
Demeter, Yunan mitolojisinde bir elinde buğday başağı, diğerinde yanan bir meşale ile temsil edilen baygın bakışlı ve sarı saçları omzuna dökülen güzel kadının
adıdır. Kraliçe ya da tanrıça olarak ifade edilir. Insanlara toprağı ekip biçmesini öğreten bu tanrıçadır. Ekinleri, özellikle de buğdayı simgeler. Bkz. R. Uğur Uçar,
Samandıra Tarihi, İstanbul 2008, s. 14.
3
Yurt Ansiklopedisi Cilt V, İstanbul 1982, s. 3781.
4
R. Uğur Uçar, age, s. 15.
5
http://www.haberevreni.net/artikel.php?artikel_id=298
6
İ. Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi II, s. 382; Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyu Üsküdar c.I, s. 307-308.
7
Hasan Yüksel, Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Hayatında Vakıfların Rolü (1585-1683), Sivas 1998, s. 144; Haskan, c.I, s. 308.
17
BİRİNCİ BÖLÜM
SANCAKTEPE TARİHÇESİ
• Türk Hakimiyeti Öncesi Sancaktepe
• Samandıra ile Civarının Fethi ve Türk Hakimiyetinin Başlaması
• XV. XVIII. Yüzyıllarda Samandıra’da İdari, Sosyal ve İktisadi Yapı
• Samandıra’da Nüfus
• Samandıra’da iktisadi Hayat
• Samandıra ve Sarıgazi’de Sosyal Hayat
• Hace Abdullah Bahşi Vakfı
• Arap Hekim Vakfı (Samandıra Camii Vakfı)
Sancaktepe'nin
tarihi kökenleri,
bugünkü ilçenin
merkezini
oluşturan ve en
eski yerleşim
yerlerinden olan
Samandıra ile
Sarıgazi köyleri
üzerindedir. Ne
var ki, her iki
köyün kuruluş
tarihi ile ilgili kesin
bir bilgi mevcut
değildir.
TÜRK HAKİMİYETİ ÖNCESİ
SANCAKTEPE
Sancaktepe'nin tarihi kökenleri, bugünkü ilçenin
merkezini oluşturan ve en eski yerleşim yerlerinden
olan Samandıra ile Sarıgazi köyleri üzerinden
aranacaktır. Ne var ki, her iki köyün kuruluş tarihi
ile ilgili kesin bir bilgi mevcut değildir. Ancak gerek
arkeolojik kazılar ve gerek Osmanlı arşiv belgeleri
bu köylerin tarihçesi hakkında önemli bilgiler
vermektedir.
Özellikle son zamanlarda yapılan kazı ve arkeolojik
çalışmalara göre Samandıra daha eski bir yerleşim
bölgesi olarak öne çıkmaktadır. 1995 yılında bir
inşaat hafriyatı sırasında bazı kalıntıların ortaya
çıkması ile bölgeye İstanbul Arkeoloji Müzeleri
tarafından müdahale edilerek 1996’da sit alanı
ilan edilmiştir. Daha sonra yapılan çalışmalarla da
buranın I. Tiberius Konstantinos (578-582) ve
Mavrikos (582-602) dönemlerinde inşa edilen bir
Bizans sarayı olduğu belirlenmiştir8. Çeşitli
8
“…..Asya yolundaki ilk durak olan Poleatikon
(bugünkü Bostancı), kent yöneticilerinin, Asya
seferlerinden dönen imparatorları ve orduları
karşıladığı yerdi. Burada da bir imparatorluk
ikametgâhı ve ona bağlı bir liman vardı. Asya
yakasının içlerindeki ormanlık alanlarda da
Romasoylularının başka sayfiye yerleri
bulunmaktaydı. Damatris olarak anılan yerde (adı
Demeter'den gelen ve Türk döneminde Alemdağı
yakınındaki Samandıra'ya denk düştüğü sanılan),
büyük bir av köşkü biçiminde bir imparatorluk
ikametgâhı daha vardı. Bölge Türk döneminde de
sevilen bir yazlık sayfiyeydi. 13. yüzyıla değin
imparatorlar, kaynak suyuyla da ünlü olan buraya
avlanmaya ve dinlenmeye gelirlerdi. II. Andronikos
Paleologos, 1296'daki büyük depremden sonra
sarayını Damatris'e taşımıştı10 …”
Engin Akyürek, Ayça Tiryaki, Özgü Çömezoğlu, Melda Ermiş, “Samandıra Yazlık Sarayı”, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri 8- Bizans/Marmara, yayına hazırlayan:
Deniz Uygun, Ege Yayınları, İstanbul 2007.
Elizabeth A. Zachariadou, “İlk Osmanlılara Dair Tarih ve Efsaneler”, Söğütten İstanbul'a: Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu Üzerine Tartışmalar (Derleyenler: Oktay ÖzelMehmet Öz), İmge yay. Ankara 2000, s. 363.
10 Doğan Kuban, İstanbul Bir Kent tarihi, İstanbul 2000, s. 113; Ayrıca bkz, Mehmet Nermi Haskan, Yüzyıllar Boyu Üsküdar, c. III, s. 1307.
9
20
kaynaklarda Samandıra'nın eski adının Damatris
olduğu9 ve burada bulunan saraya da Damatris
Sarayı denilmektedir. Burası ile ilgili olarak Doğan
Kuban eserinde şöyle bahsetmektedir:
VI. Konstantin döneminde (780-797) burada bir
koruluk oluşturularak, imparator ve prenslerin
avlanmaları için kuş dolu geniş bir park ile
çevrilmiştir11. Sarayın inşa amacı esas olarak av ve
dinlenmedir. Bunun yanında Doğu'ya yapılan
seferlerde hem Bizans askerinin toplanma yeri olarak
kullanılmış hem de imparatorların şehre dönüşlerinde
başkente girmeden önce son gecelerini geçirdikleri
yer olmuştur. Sarayın yakınlarında Spira ya da Stina
adını taşıyan bir manastır da inşa edilmiştir12.
Samandıra'daki sarayın 13. yüzyıl sonlarına kadar
kullanıldığı tahmin edilmektedir. Bu bilgilerden
hareketle yaklaşık olarak 1400 yıl önce Samandıra'da
yerleşim olduğu ifade edilebilir.
Samandıra'da konaklamış, bunun üzerine patrik
Constantin Androbalanos, Selçuklu Türklerinin
üzerine bir ordu göndermiştir. Ancak bu ordu
Samandıra'ya geldiğinde kendisine isyan etmiştir.
Patrik saraya sığınmışsa da isyancılar içeri girerek
onu öldürmüşlerdir. Yine 1057 yılında İsaakios
Kommenos (1057-1059) tahta geçmeden önce son
gecesini Damatris'te geçirmiştir.
Damatris Sarayı’nın II. Justinien’in hayatında da
önemli bir yeri vardır. II. Justinien bu sarayda
bulunduğu sırada Chersonese bölgesi yani Gelibolu
Yarımadası’nda çıkan isyanı bastırmak için ordusunu
göndermiş, fakat askerleri ihanet ederek isyancılara
katılmışlardır. Bunu öğrenen II. Justinien derhal
Karadeniz'e gitmiş ve burada da askerlerinin
başkaldırdığını görünce Damatris'e geri dönmüştür.
Ne var ki kendisinden sonra tahta geçecek olan
Philippikos (711-713) tarafından gönderilen Patrik
Elié onu öldürmeyi başarmıştır.
Mesela İmparator Theophilos (829-842) zamanında
Araplarla yapılan devamlı savaşlar sırasında 832
yılında Bağdat'a Abbasi Halifesi Memun nezdine
elçi olarak hocası Synkellos İoannes Grammatikos'u
göndermiştir. Dönüşünde İstanbul Patriği olan ve
bu makamı 842'ye kadar muhafaza eden bu elçi
Bizans'a döndüğünde Bağdat sarayını o kadar
methetmiştir ki, hayran kalan imparator, Abbasi
saraylarının resimlerini getirterek hemen Patrikos
adındaki bu şahsa, Samandıra yakınlarında olduğu
düşünülen Bryas Sarayını yaptırmıştır. İmparator
sarayın içine bir kilise ve etrafına da bahçeler
yaptırmıştır. Civardan suyolları ve kanallar ile bu
saraya sular getirtmiştir14.
VI. Leon (886-912) 909-910 yıllarında Damatris'te
yaşamıştır. 1043 yılında bir kısım Selçuklu kuvveti
Kaynaklar, Bizans hükümdarlarının devamlı
münasebetlerde bulundukları doğululardan
etkilendiklerini, Yunanlılar ve İranlıların “Firdevs”
dedikleri bahçelerin zevkini aldıklarını ve onlara
benzer yerler yaptıklarını belirtmektedir13.
II. Andronikos Palaiologos’un
Seres’de bir manastır duvarında
bulunan fresko resmi.
“13. yüzyıla değin
imparatorlar,
kaynak suyuyla da
ünlü olan
Alemdağı
yakınındaki bu
yere avlanmaya ve
dinlenmeye
gelirlerdi. II.
Andronikos
Paleologos,
1296'daki büyük
depremden sonra
sarayını Damatris'e
taşımıştı...”
11 İ. Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi, c.2, s. 201; Charles Texier, Küçük Asya,
12 Gülgün Köroğlu, “İstanbul'daki Bizans Sarayları”, Prof. Dr. Işın Demirkent Anısına, İstanbul 2008, s. 264.
* R. Janin, Costantinople Byzantine, Paris 1950, s. 147; Ernest Mamboury, İstanbul Touristique, İstanbul 1951. s. 594-595; R. Uğur Uçar, age., s. 19-20.
13 Charles Texier, age, s. 131.
14 Semavi Eyice, “İstanbul'da Abbasi Saraylarının Benzeri Olarak Yapılan Bir Bizans Sarayı (Bryas Sarayı)”, Belleten, Cilt: XXIII, Sayı: 89-92, Ankara 1959, s. 92.
21
1077 yılında isyan eden III.
Nikephoros Botaniates Türkiye
Selçuklu Devleti'nin kurucusu
Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın
desteği sayesinde 1078'de
imparator ilan edildi.
Türklerin IX.
yüzyıldan itibaren
yoğun olarak
Bizans
topraklarında
görülmeye
başlaması ve
Üsküdar'a kadar
gelmeleri dikkat
çekicidir. Bunun
sebebi de muhalif
Bizans imparator
adaylarının en çok
Türklerden yardım
istemesidir.
Coğrafi konumu nedeniyle İstanbul ve civarı her
zaman ilgi odağı olmuştur. Doğu ile Batı arasında
geçiş noktasında bulunan şehir, ayrıca ticaret
yollarının da kesiştiği noktadadır. İstanbul, İpekyolu
güzergâhının en önemli limanlarından biri olarak
Doğu'nun ihtişamını Batı'ya taşımıştır15. Bunun yanı
sıra şehrin sahip olduğu kültürel zenginlik şehre
duyulan ilginin başka bir yönünü oluşturmaktadır.
etmişlerdi. 1077 yılında isyan eden Botaniates
kendisine yardım etmesi hususunda Anadolu fatihi
Türkiye Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmışoğlu
Süleyman Şah19 ile anlaştı ve onun desteği sayesinde
1078'de imparator ilan edildi. Bu ilişkiler sonucu
olarak Süleyman Şah ve askerleri Üsküdar'a kadar
geldiler ve burada Botaniates tarafından saygı ve
sevgiyle karşılanıp ağırlandılar.20
Geçmişte birçok kavim burayı elde edebilmek için
çetin mücadeleler vermişlerdir. Bugünkü
Sancaktepe ilçesinin üzerine yerleştiği alan da bu
mücadelelere sahne olan yerlerden birisi olmuştur.
Bölgeye Türklerin ilk defa gelişi 616 tarihine tesadüf
etmektedir. Bu tarihte İstanbul'u kuşatan Avar
Türkleri bundan bir sonuç alamamışlar ve 10 yıl
sonra 80.000 kişilik ordu ile Sasanilerle müşterek
olarak ikinci kez gelmişlerdir. Bu kuşatmadan da
sonuç alınamamış ve Avarlar geri çekilmek zorunda
kalmışlardır16.
TÜRK HAKİMİYETİNDE
SANCAKTEPE
Müslümanlar ilk olarak 653-654 yılında Hz. Osman
döneminde İstanbul'u kuşatmış ve orduya Şam
valisi Muaviye komuta etmiştir17. Araplar tarafından
İstanbul'a üçü Emeviler biri de Abbasiler olmak
üzere dört askeri sefer düzenlenmiş ve bunlardan
sonuncu seferde Araplar Üsküdar'a kadar
gelmişlerdir18. Daha sonraları İstanbul çeşitli defalar
farklı kavimlerce kuşatılmıştır.
Türkler IX. yüzyıldan itibaren yoğun olarak Bizans
topraklarında görülmeye başlaması ve Üsküdar'a
kadar gelmeleri dikkat çekicidir. Bunun sebebi de
muhalif Bizans imparator adaylarının en çok
Türklerden yardım istemesidir. Mesela İmparator
VII. Mikhail Dukas'ın (1071-1078) iktidarı
döneminde Bizans'ın hem Anadolu orduları
komutanı Nikephoros Botaniates hem de Rumeli
orduları komutanı Nikephoros Bryennios isyan
15
16
17
18
19
20
21
22
23
22
Samandıra ile Civarının Fethi ve
Türk Hâkimiyetinin Başlaması
13. yüzyıl sonlarında Anadolu Selçuklu Devleti
İlhanlı baskısı sonucu dağılmaya başlarken uç
bölgelerde yavaş yavaş bağımsız veya yarı
bağımsız Türkmen beylikleri ortaya çıkmaya
başladı21. Bunlardan birisi de Osmanlı Beyliği idi.
Osman Bey liderliğindeki beylik Bizans'a yaptığı
gazalarla kısa sürede şöhret buldu. Eskişehir'den
Bursa ve İznik sınırına kadar uzanan bölgeye
hâkim olan Osman Bey, önceleri civardaki Bizans
tekfurlarına karşı çetin bir mücadeleye girmekten
ziyade onlarla iyi geçinip durumunu güçlendirmeye
çalıştı. Onun beylik içinde gazayı bir ideoloji haline
getirip güçlenmesi, bir kısım Türkmen beylikleri
halkı yanında bazı Bizans tekfurlarının da ona
katılmasına sebep oldu. 1302 tarihinde bir Bizans
kuvvetini yenmesi, onun kudretinin ilk emarelerini
oluşturdu. Bundan sonra şöhreti yayılarak diğer
Türkmen beylikleri arasında sivrilmeye başladı.
Özellikle Bizanslıların yardım için getirdiği ücretli
askerler olan Katalanların çekilmesinden sonra
İznik ve Bursa üzerindeki baskıyı artırdı22.
Abdurrahman Gazi, Akça Koca23,
Nejat Diyarbekirli, “İpek Yolu Üzerine”, Dünden Bugüne İpekyolu, Yayına haz. Emel Kefeli vd., İstanbul 2008, s. 11.
Birsel Sipahioğlu, “Bizans Döneminde Üsküdar”, Uluslararası Üsküdar Sempozyumu V, c. II, 1-5 Kasım 2007, İstanbul 2008, s. 506.
Hafız Hüseyin Ayvansarâyî, Mecmuâ-i Tevârih, hazırlayanlar: Fahri Ç. Derin, Vâhid Çubuk, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1985, s. 19.
Sipahioğlu, a.g.m., s. 507.
Mustafa Daş, “Üsküdar'da Türk ve Bizans Hükümdarlarının Yaptıkları Görüşmeler”, Uluslararası Üsküdar Sempozyumu V, c. II, 1-5 Kasım 2007, İstanbul 2008, s.515.
Sipahioğlu, a.g.m., s. 510.
Feridun Emecen, “Kuruluştan Küçük Kaynarca'ya”, Osmanlı Tarihi I, editör: Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1999, s. 6.
Emecen, a.g.m., s. 9.
Akça Koca, Osman Gazi'nin silâh arkadaşlarındandır. Torunu Gebze kadısı Fazlullah'ın Rebîülevvel 838 tarihli vakfi¬yesine göre babasının adı Abdülmelik b.
Abdülfettâh'tır. Ailesi muhtemelen Anadolu Selçukluları döneminde uç bölgelere yerleştirilmiş bir Türkmen boyuna mensuptur. Akça Koca'nın da aşiret beyi
olduğu ve Ertuğrul Gazi'ye bağlı bulunduğu sanılmaktadır. Osman Gazi tarafından Orhan Gazinin emrinde Konuralp. Gazi Rahman ve Köse Mihal gibi meşhur
beylerle Sakarya ve İzmit yöresine akınlar yapmakla görevlendirildi. Bu bölgedeki bazı kaleleri ele geçirdi ve Sapanca gölünün batı tarafındaki bir hisarı
kendisine karargâh yaparak İzmit bölgesine akınlarda bulundu. 1326'ya doğru Kandıra'yı ve civarını zaptetti; ayrıca Konuralp ve Gazi Abdurrahman ile birlikte
Kartal civarındaki Aydos'u, ardından da kuzeyindeki Şamandıra hisarını aldı. Bunun üzerine Samandıra bölgesi kendisine mülk olarak verildi. Buradan, birkaç
yıl daha İzmit-Üsküdar arasındaki yerlere akınlarda bulunan Akça Koca, İzmit'in fethinden az önce, 1328'de Kandıra yakınlarındaki bir tepede öldü ve buraya
gömüldü. Ölümünden sonra adamları Karamürsel'in yanında toplandı; uç beyliği yaptığı bölge ise önemi dolayısıyla Şehzade Murad'a verildi. Fetihlerde
bulunduğu İzmit ve çevresine sonradan onun adına nisbetle Kocaili denildi. Ayrıca bugün Bolu iline bağlı Akça Koca İlçesi de onun adını taşır. Hacı İlyas adlı
bir oğlunun bulunduğu, torunu Fazlullah'ın önce kadı, sonra da vezir olarak Osmanlı siyasetinde önemli rol oynadığı bilinmektedir. Bkz, Feridun Emecen, “Akça
Koca”, DİA, Cilt 2, İstanbul 1989, s. 224.
Osman Bey liderliğindeki beylik
Bizans'a yaptığı gazalarla kısa
sürede şöhret buldu.
Konuralp24, Samsa Çavuş ve Mihal Gazi gibi
komutanlarıyla birçok fetih yapıldı.
Hoca Saadettin Efendi'nin eserinde Samandıra'nın
fethinin ilk olarak Osman Gazi döneminde
düşünüldüğü belirtilmektedir. Şöyle ki, Osman
Gazi'nin son dönemlerinde Bolu, Konrapa, Akyazı
ve Mudurnu Konuralp tarafından, Kandıra,
Ermenipazarı (Akmeşe) ve Ayan Gölü Akça Koca
tarafından ele geçirilmişti. Ondan sonra bu iki
komutan, Kocaeli denilen ülkenin tam orta yerinde
bulunan Samandıra kalesini ve çevre illerini almak
için gerekli hazırlıklara başlamışlardı ki, Osman
Gazi vefat etti25. Ancak bu emelden vazgeçilmeyip
Samandıra ve civarının fethedilmesi düşüncesi
Orhan Bey'in başa geçmesiyle de devam etti26.
Tacü't Tevârih'te Samandıra ve civarının fethiyle
ilgili oldukça detaylı bilgiler verilmektedir.
Şöyle ki,
24
25
26
27
“Orhan Bey'in başa geçtiği günlerde, Samandıra
tekürü27, ölen oğlunun cenaze töreni için
askerleriyle birlikte kaleden çıkmış, defin işleriyle
uğraşırken Konuralp ve Akça Koca Samandıra
kalesi çevresinde keşif yapıyorlardı. Bunlar cenaze
alayına rastladıklarında gizlice kale ile düşman
askerlerinin arasına girmişler, bunların dönüş
yollarını keserek umutlarını kırmışlardır. Bu durum
karşısında şaşkına dönen düşmanlar, bir yandan
güçsüzlük, bir yandan da yılgınlık içinde dağılıp
kaçmışlardır.
İslam askeri, sonları kötü olan bu dağınık birlikler
üzerine hemen saldırıya geçti. Başbuğlarını
yakalayınca, artık kalenin fethi beklemeye gerek
kalmadan mümkün oldu. Tutsak alınan tekürü,
çevredeki kâfirlerden bazıları parayla kurtarma
isteğinde bulundular. Bu iki komutan konuyu
cihanı tutan padişahın katından sordular. Padişah,
her gün daha kalabalık ordular düzenlemek için
Konur Alp, Ertuğrul Gazi'nin sialh arkadaşlarındandır. Osman ve Orhan Gazi dönemlerinde de hizmetlerde bulunmuştur. Osman Gazi, Akça Koca ve Abdurrahman
Gazi'yi Orhan Gazi'nin yanına vererek onları Kara Çepiş ve Kara Tegin hisarlarını almak için görevlendirdi. Kara Çepiş hisarı alınarak Konur Alp'in kumandasına
bırakıldı. Konur Alp burayı üst edindi. Buradan zaman zaman Akyazı'ya hücumlar yapardı. Konur Alp daha sonra Akyazı, Bolu ve Mudurnu bölgelerini yurt
edindi. Kabrinin yeri belli değildir. Düzce civarında olduğu sanılmaktadır. Söğüt'te Ertuğrul azi haziresinde bir kabir makamı bulunmaktadır. Bkz, Safa Öcal,
“Ertuğrul Gazi Haziresinde Yatanlar”, I. Milletlerarası Osmanlı Sempozyumu (Söğüt 1986), İstanbul 1988, s. 135-137.
Hoca Sadeddin Efendi, Tâc'üt-Tevârih, c. I, Sadeleştiren: İsmet Parmaksızoğlu, MEB Basımevi, İstanbul 1974, s. 52-53.
Adnan Eskikurt-Ramazan Özey, “Anadolu ve Balkanlardaki Osmanlı Fetihlerinde (1299-1451) Coğrafyanın Önemi”, Türklük Araştırmaları Dergisi 19, (Prof. Dr.
Mücteba İlgürel'e Armağan Özel Sayısı), İstanbul 2008, s. 96.
Bizans döneminde bugünkü İzmit sınırından Bozüyük'e kadar uzanan yerleşim yerlerini korumak ve vukubulacak akınları karşılamak için yerleşim yerlerinin yüksek
ve hâkim noktalarında inşa edilmiş birtakım müstahkem hisar ve kaleleri korumak için görevlendirilen komutanlara tekür ya da tekfur denilmiştir. Tekfurluk,
valilik pâyesinde askeri bir rütbe idi. Bunların emrinde yeterli sayıda asker ile diğer ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan birtakım askeri tesisleri ve bunlara bakan
elemanları da vardı. Bu konu ile ilgili bkz. M. Şakir Ülkütaşır, “Osmanlılar'ın Yerleştiği İlk Topraklar”, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı 10, Kasım 1968, s. 56-57.
Hoca Saadettin
Efendi'nin
eserinde
Samandıra'nın
fethinin ilk olarak
Osman Gazi
döneminde
düşünüldüğü
belirtilmektedir.
Kocaeli denilen
ülkenin tam orta
yerinde bulunan
Samandıra kalesini
ve çevre illerini
almak için gerekli
hazırlıklara
başlanılmıştı ki,
Osman Gazi vefat
etti.
23
etmiş ve karşı çıkanlar yine kaçmak zorunda
kalmışlar, dünya ve ahret ziyana uğrayıp, “böylece
kayba uğrarsınız” hükmünün gerçekliliğini ortaya
koymuşlardı. Samandıra tekürünü en sonunda,
İzmit tekürü büyük para karşılığında satın almak
zorunda kaldı. Bu büyük para da, yine satılan
kişinin ülkesini açmak yolunda gerekli olan silahlara
harcandı. Bu bölge İstanbul çevresindedir. Büyük
şehre pek yakın olduğundan, bundan sonraki
akınların çoğu, İstanbul'a doğru yönelmiş oldu.
Bunun için de Samandıra ve çevresine, şanı yüce
Orhan Gazi'nin uyulması gereken fermanı üzerine
Akça Koca gönderilmişti28.”
2. Osmanlı Sultanı Orhan Gazi.
Samandıra, Orhan Gazi döneminde, Hicri 728
yılında (Miladi olarak 1327/1328 yıllarına tekabül
ediyor) Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bazı
kaynaklarda buraların alınması sırasında yapılan
savaşa Pelekanon Savaşı denilmektedir29.
Samandıra’da bulunan
Abdurrahman Gazi Türbesi.
Tarihçi Nicolae
Jorga eserinde
Samandıra ve
Aydos kalesinin
fethiyle ilgili
Konuralp ve Akça
Koca'nın yanında
Abdurrahman
Gazi'yi de zikredip,
onun dönemin en
iyi komutanı
olduğunu
söylemektedir.
özgürlük karşılığı para (fidye) alınması uygundur
ama bu toprağa batasıca alçağın serbest kalışından
doğacak zarar da düşünülmelidir diye ferman
edince, gaziler başbuğu, bu uğursuz tutsağın
isteği gereğince, Aydos ile İstanbul tekürlerine
haberciler yollamıştı. Her iki tekür de teklife
yanaşmamışlar, ellerinden çıkan kaleyi geri almak
için asker toplamaya kalkışmışlar ve bunları din
uğrunda baş koyanların üzerine göndermişlerdi.
Böylece iki taraf tekrar karşılaşmış, savaş sonunda
bütün varlığını koyan İslam askeri, başarıyı elde
28
29
24
30
Tarihçi Nicolae Jorga eserinde Samandıra ve Aydos
kalesinin fethiyle ilgili Konuralp ve Akça Koca'nın
yanında Abdurrahman Gazi'yi de zikredip, onun
dönemin en iyi komutanı olduğunu söylemektedir30.
Tacü't-Tevarih'te de Abdurrahman Gazi'yle ilgili bir
olay anlatılır. Buna göre, Bizanslıların elinde bulunan
Aydos Kalesi tekfurunun güzel kızı bir rüya görür.
Rüyasında bir kuyuya düşer ve ne kadar uğraştıysa
bir çıkış yolu bulamaz. Kurtulmaktan ümidini kestiği
sırada bir yiğit kuyunun yanında belirip kızı kurtarır.
Kız rüyadan uyandıktan sonra bundan çok etkilenir
ve daha sonraları kalenin surları üzerinde dolaşırken
askerleriyle birlikte kaleyi gözetleyen Abdurrahman
Gazi'yi görür. Hemen bir mektup yazarak
Müslüman olmak istediğini ve kaleyi almak
konusunda onlara yardım edeceğini belirtip, bir
tarih vererek o tarihte kaleye gelmelerini söyler.
Mektup gaziler arasında tartışıldıktan sonra planlar
yapıldı. Buna göre önce kalenin etrafı yakılıp
yıkılacak, daha sonra Samandıra kalesi de ateşe
verilerek Türklerin bölgeden çekildikleri kanısı
uyandırılacak ve böylelikle düşman askeri ve halk
bunu yılgınlık ve korkaklık olarak düşünüp rehavete
kapılacaktı. Öyle de oldu. Abdurrahman Gazi
mektupta belirtilen gece kaleye geldi ve onları
Hoca Sadeddin Efendi, a.g.e., s. 54-55.
Robert Manthan, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi I, Say Yayınları, İstanbul 1999, s.24; Abdurrahim Tufantoz, “Üsküdar'da Bir Selçuklu Bakiyyesi: Gözcü Baba Karaca
Ahmed Sultan” Üsküdar Sempozyumu II-II, İstanbul 2005, s. 571; Pelekanon savaşı hakkında ayrıca bkz, Feridun Dirimtekin, İstanbul'un Fethi, İstanbul 1976,
s. 11-12.
Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, c. I, Çev.: Nilüfer Epçeli, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2005, s. 174; Ayrıca bkz, Haskan, c. II, s. 525.
bekleyen tekfurun kızının yardımıyla kale fethedildi.
Orhan Gazi bu güzel kızı Abdurrahman Gazi ile
evlendirdi ve onlara çeşitli hediyeler verdi31.
Orhan Bey'in tahta geçmesinden iki yıl sonra İzmit
ve Hereke kaleleri ele geçirilip büyük şehzade
Süleyman Paşa'ya verilmiş ve 1331 yılında, uzun
süredir kuşatılmış olan İznik şehri alınıp bir süre
için başkent yapılmıştır32.
Türkler, 1330'lu yıllardan sonra yapılan fetihlerle
Samandıra ve çevresine yerleşmeye başladılar.
Orhan Gazi'nin Bizanslılarla yaptığı anlaşmaya
göre, imparator III. Andronikos'un
Merdivenköy'deki av köşkünde bir Ahi zaviyesi
kuruldu. Bu zaviye sonraları İstanbul'un en önemli
Bektaşi merkezlerinden biri olan Şahkulu Sultan
Tekkesi'ne dönüştü33.
Samandıra ve civarı Bizans döneminde olduğu gibi
Osmanlı döneminde de sayfiye ve mesire yeri
olarak kullanılan yerlerin başında gelmekteydi.
Bölgenin, başta Bizans kralları ve Osmanlı
padişahları olmak üzere pek çok önemli ziyaretçisi
olmuştur. Mesela, II. Andronikos Paleologos,
1296'daki büyük depremden sonra sarayını
Damatris'e taşımış ve bir müddet burada kalmıştır.
Osmanlı sultanlarından Avcı Mehmed (1648-1687)
ve IV. Murad da sık sık Alemdağı ve bölgesine
gelerek av faaliyetleri yapmışlardır34.
mekânı ve merasimi vardır36.
Osmanlı döneminde padişahla birlikte av
faaliyetlerine katılan ya da sarayda av kuşlarına
bakan, saray için av kuşları yetiştirenlerin hepsine
birden avcılar denilmiştir. Avcılar kendi içlerinde
ulufeli, tımarlı ve muaf olmak üzere gruplara
ayrılmıştır. Avcıların bir kısmı padişahla birlikte ava
giderken bir kısmı da saray için av kuşları
yetiştirmekle görevlendirilmiştir. Yetiştirilen av
kuşları daha sonra saraya getirilmiştir. Avcıların
ve avcılığın belirli kurallar çerçevesinde
örgütlenmesinden anlaşılacağı gibi Osmanlı
padişahları ilk dönemlerden itibaren hem eğlence
hem de savaş eğitiminin bir parçası olarak av
partileri düzenlemişler ve avcılığı teşkilatlı, sistemli
bir hale getirmişlerdir. Devlet protokolünde
“çakırbaşı, şahinbaşı, atmacacıbaşı ve doğancıbaşı”
gibi ünvanları olan şikâr ağalarına önemli bir yer
vermişlerdir. Toplum hayatında önemli bir yere
sahip olan av ve avcılıkla ilgili unsurlar edebi
çalışmalara da sık sık konu olmuştur37.
Kaynaklarda verilen bilgilere göre, Osmanlı
döneminin sosyal hayatında saray eğlenceleri
arasında bu av ve avcılık neredeyse savaş kadar
özel ve önemli bir yere sahipti. Özellikle ilk
dönemlerde zafer peşinde koşan padişahlar,
şehzadeler ve devlet ileri gelenlerinin çoğu boş
zamanlarını maiyetleri ile birlikte av partilerinde
geçirmişlerdir. Sultan IV. Mehmed'in avcı lakabı
bu av merakı ve faaliyetlerinden dolayı kalmıştır35.
Av bir iktidar göstergesidir. Av, gücü sembolize
eder, muktedir ve iktidarda olmayı temsil eder.
Avlanan hayvan ne kadar güçlü ve ihtişamlı olursa
hükümdarın gücü de o oranda büyür. Avın bir
31
32
33
34
35
36
37
Hoca Sadeddin Efendi, a.g.e., s. 57-58; Bu konu ile ilgili ayrıca bkz, Aşıkpaşaoğlu Tarihi (Haz. Nihal Atsız), Ankara 1985, s. 38-41; Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı
I, İstanbul 1985, s. 224-226; Büyük Türk Klasikleri II, İstanbul 1985, s. 313-314.
Mustafa Nuri Paşa, Netayic ül-Vukuat, C. I-II, Sadeleştiren: Neşet Çağatay, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1979, s. 5
İdris Tuna, Temettuat Defterlerine Göre Kartal'ın Sosyo-Ekonomik Yapısı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, M.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2004,
s. 2.
Haskan, c. III, s. 1418.
H. Dilek Batislam, “Keçecizade İzzet Molla'nın Gazellerinde Av”, Av ve Avcılık Kitabı, Edt. E. Gürsoy Naskali-H. Oytun Altun, İstanbul 2008, s. 571.
E. Gürsoy Naskali (edt.), Av ve Avcılık Kitabı, İstanbul 2008, s. XI.
Batislam, agm, s. 572.
Orhan Gazi'nin Bizanslılarla
yaptığı anlaşmaya göre,
imparator III. Andronikos'un
Merdivenköy'deki av köşkünde
bir Ahi zaviyesi kuruldu. Bu
zaviye sonraları İstanbul'un en
önemli Bektaşi merkezlerinden
biri olan Şahkulu Sultan
Tekkesi'ne dönüştü.
Av bir iktidar
göstergesidir. Av,
gücü sembolize
eder, muktedir ve
iktidarda olmayı
temsil eder.
Avlanan hayvan
ne kadar güçlü ve
ihtişamlı olursa
hükümdarın gücü
de o oranda
büyür. Avın bir
mekânı ve
merasimi vardır.
25
Sultan Abdulaziz
Sultan Abdülaziz
Alemdağı civarına
gelmiş ve buradaki
Alemdağı
Kasrı’nda kalmıştır.
Bu sırada sadaret
makamında
bulunan Hüseyin
Avni Paşa, Sultan
Abdülzaziz'i
yakalayıp Selimiye
Kışlası'na
hapsetmek istedi.
Fakat Abdülaziz'in
burada bir
geceden fazla
kalması bu
teşebbüsün
gerçekleşmesine
imkân vermemişti.
1834 tarihinde Sultan II. Mahmud Alemdağı ve
Sarıgazi bölgesini ziyaret etmiş ve bir gece
konaklamıştır. Dârüssaade ağalarından Kızlarağası
Abdullah Ağa 1834 tarihinde Sultan II. Mahmud
için bir ziyafet tertip etmişti. Sultan Mahmut da
şehzadeleri, mabeyn kâtiplerini ve yakınında
bulunan diğer görevlileri yanına alarak bu davete
icabet etmiştir. Burada iki gece kalınmıştır. Daha
sonra Taşdelen suyunun çıktığı kaynağa ve
Sultançiftliği köylerine gidilerek bölge gezisi
yapılmıştır. Bundan sonra Sarıgazi köyüne geçilmiş
ve köydeki Sarıgazi türbesi ziyaret edilmiştir. Sultan
Mahmud ve yanındakiler bir gece de buradaki
Sâib Paşa çiftliğinde kalmışlardır. Bu hadiseyi
Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey hatıralarında şöyle
ifade etmektedir:
“ … vaktiyle Alemdağı Haremeyn nezareti dâhilinde
ve Haremeyn nezareti de dârü's-saâde ağalığı zîri idaresinde bulunduğu cihetle 1250 (1834/35)
tarihinde Kızlarağası bulunan Abdullah Ağa, Sultan
Mahmud'a bir ziyafet keşide etmişti. Hakan-ı
müşârünileyh şehzadeleri, mabeyin kâtiplerini,
kurenâ beyleri beraber alıp tehyie olunan hanelerde
bir gece beytutet ve ferdası günü ormanlar seyr
ü temâşâ olunarak Taşdelen suyunun menbaı olan
cây-ı dil-küşâya azimet buyurmuşlar ve harem-i
hümayun takımı da Sultan Çiftliği nam karyede
tertip olunan hanelerde iki gece ârâm-sâz
olmuşlardı. Zât-ı şâhâne evliyâ-ı kirâmdan Sarı
Gazi türbesine ziyaret ve Tophane Nazırı Hacı Sâib
Efendinin o civarda kâin çiftliğinde ârâm ve istirahat
ve badehu Yakacık Karyesine azimetle bir gece
de orada beytutet buyurmuşlardır.38”
Bundan başka, Sultan Abdülaziz Alemdağı civarına
gelmiş ve buradaki Alemdağı Kasrında kalmıştır.
Hatta buraya gelmesi ve fazla kalması kendisi
hakkında tertip edilen bir komplodan da
kurtulmasına vesile olmuştur. Çünkü bu sırada
Hüseyin Avni Paşa, sadaret mevkiini işgal etmişti.
Paşa Serasker Kaymakamı bulunan, dostu Çirpanlı
Abdülkerim Nadir Paşa'yı, Sultan Abdülzaziz'i
Alemdağ'da bulunduğu sırada süvari kuvvetleri ile
yakalayıp Selimiye Kışlası'na hapsetmekle
38
39
40
41
26
42
görevlendirmişti. Fakat Abdülaziz'in burada bir
geceden fazla kalması bu teşebbüsün
gerçekleşmesine imkân vermemişti39.
XV. XVIII. YÜZYILLARDA
SAMANDIRA’NIN, İDARI VE
SOSYAL YAPISI
Osmanlı döneminde fetihlerin artması ve toprakların
genişlemesine paralel olarak idari anlamda zaman
zaman değişiklikler olmuştur. Bölgenin Osmanlılarca
fethedilmesinden sonra önce Bursa daha sonra
İznik devlet merkezi yapılmıştır. Üsküdar'a kadar
olan bölge İzmit'e bağlanmıştır. İstanbul'un
fethinden sonra nüfustaki artma ve azalmalardan
dolayı adli ve idari anlamda değişiklikler yapılmıştır.
Başkent, nefs-i İstanbul kadılığı, Galata kadılığı,
Haslar kadılığı ve Üsküdar kadılığı olmak üzere
dört kadılığa ayrılmıştır. Üsküdar kadılığı İzmit'e
kadar olan yerleşim birimlerine bakmakla
görevlendirilmiştir. Adli yani hukuki işlerin görülmesi
ile ilgili olarak Samandıra ve civarı Üsküdar'a bağlı
idi. İdari olarak ise klasik dönemde sancak, kaza
ve tımar örgütlenmesine göre Kocaeli Sancağına
tâbi Gebze kazasına bağlı idi. Bu durum iç içe
geçişliliği de sağlamakta idi40. Mesela Üsküdar
Kadılığı sınırı içinde kalan yerlerin adli işleri Üsküdar
kadılığınca görülürken, kolluk görevi İzmit
Sancakbeyliği tarafından yürütülmekte idi. 15131520 tarihlerine ait kayıtları içeren 1 numaralı ve
1521-1524 tarihli sicil kayıtlarını ihtiva eden 3
numaralı Üsküdar şeriye sicillerine göre Üsküdar
naibine tayin edilen köylerin sayısı 18'dir41. Bu 18
köyden birisi de Samandıra'dır. Köylerin yerleşim
alanı incelendiğinde XV, XVI ve XVII. yüzyıllarda
Üsküdar nahiyesine tabi kır iskân yerleri
Küçüksu'dan Dudullu'ya, buradan Samandıra,
Yakacık ve Kartal'a uzanan geniş bir coğrafi alan
içinde yer almaktadır. XVIII. yüzyılda ise idari alanda
yapılan değişiklik ile Samandıra ile birlikte Dudullu,
Salihli, Maltepe, Kartal, Soğanlık ve Yakacık köyleri
Kartal (Adalar) nahiyesine tabi edilmiştir42. 1864
Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı (Haz. Ali Şükrü Çotok), 2. Baskı, İstanbul 2001, s. 121.
Haskan, c. III, s. 1418.
Gülfettin Çelik, “Osmanlı Döneminde Gebze- Sosyoekonomik Bir Tahlil”, İstanbul Araştırmaları V, İstanbul 1998, s. 11.
Diğer köyler ise şunlardır: Soğanlık, Viranköy, Yakacık, Nerdubanlu, Küçük Tutulu, Reislü (2 köy), Yenice, Kısıklı, Çengelköy, İstavroz, Heregedun (Kadıköy),
Kuzguncuk, Kartal, Başıbüyük, Karamanlu ve Salihlü. Ancak bu 18 köy içinde yer almayan Bulgurlu, Çamlıca, Ilısuluk ve Maltepe'nin de Üsküdar nahiyesine
tabi olduğu bu konu ile ilgili yapılan çeşitli çalışmalardan anlaşılmaktadır. Geniş bilgi için bkz. M. Hanefi Bostan, “XV-XVII. Yüzyıllarda Üsküdar Nahiyesi Köylerinde
Sosyal ve İktisadi Hayat”, Uluslararası Üsküdar Sempozyumu VI, c. II, 6-9 Kasım 2008, İstanbul 2009, s. 365.
Bostan, aynı makale, s. 366.
Vilayet Nizamnamesine kadar Kartal, Bolu Eyaleti
Kocaeli Sancağına bağlı bir kaza merkezi idi. 1845
tarihli temettuat defterlerine göre de Kartal kazası
18 yerleşim biriminden oluşuyordu. Samandıra ve
Sarıgazi bu 18 yerleşim yeri içinde idi43. 1864
Vilayet Nizamnamesinde, “Gebze, Şile, Çekmece
kazalarıyla merkez ve unvanları Samandıra ve
Kemerburgaz olmak üzere teşkil olunacak kazalar
Şehrameneti'nin idaresinde İstanbul'un
mülhakatıdır. İşbu kazaların hudutlarıyla nahiye
ve köyleri Dâhiliye Nezareti'nce tayin olunacaktır”
denilmektedir44.
Hanefi Bostan yaptığı çalışmada, XVI. yüzyıl
ortalarında, Üsküdar nahiyesine bağlı yerleşim
yerleri ile ilgili bilgi veren biri tahrir, öteki de vakıf
tahrir olmak üzere 1561 tarihli iki mufassal defter
olduğunu söylemektedir. Bunlara göre 1561 yılında
Samandıra'da 49 hane, 13 mücerred (yetişkin
bekâr erkek), 1 muaf mücerred (vergiden muaf
yetişkin bekâr erkek) ve 7 muaf hane (çeşitli
sebeplerle vergi alınmayan hane) bulunmaktadır.
Buna göre Samandıra'nın 1561 yılındaki nüfusu
tahminen 294 civarındadır.
XVI. yüzyılın son çeyreği ile XVII. yüzyılın ilk çeyreği
arasında Üsküdar'a tabi yerleşim birimleri ile ilgili
bilgi elde edebileceğimiz üç adet tahrir defteri
vardır. Bunlardan ikisi Başbakanlık Osmanlı
Arşivi'nde bulunmaktadır. 630 numaralı defter
1590-1591 yıllarını ihtiva eder. 733 numaralı defter
tımar-vakıf defteri olup 1603-1617 tarihleri arasını
kapsar. Üçüncü tahrir defteri de Tapu Kadastro
Arşivi'ndeki 49 numaralı mufassal dirlik defteridir46.
Samandıra'da Nüfus
İstanbul'un fethinden sonra, Üsküdar nahiyesine
bağlı yerleşim yerlerindeki nüfus ile ilgili bilgiler
veren ilk arşiv kayıtları II. Mehmed dönemine aittir.
1453-1481 tarihleri arasını kapsayan bu bilgiler
Vakıf Defterinde kayıtlıdır. Fakat sadece birkaç
köy ile ilgili bilgi vardır. Bunların içinde Samandıra
yoktur. Ancak, 1521-1524 tarihlerine ait sicil
kayıtlarını ihtiva eden 3 Numaralı şeriye siciline
göre Üsküdar nahiyesinin iskân birimlerinden olan
Samandıra'da 22 hane Müslüman yaşamaktaydı45.
Her hanede ortalama 5 kişinin olduğunu
varsayarsak, 1524 tarihinde Samandıra'nın
nüfusunun ortalama 110 kişi olduğunu
söyleyebiliriz. (Tablo1)
1600-1624 yılları arası ile ilgili bilgi veren tahrir
kayıtlarında Samandıra'da 39 hane, 8 mücerred
ve 1 muaf hane bulunmaktadır47. Bu dönem
arasındaki Samandıra nüfusu ise yaklaşık olarak
208 civarındadır.
Bu şekildeki nüfus hareketlilikleri ile yerleşim
birimlerine dışarıdan yapılan iskânın devam ettiğini
anlayabiliriz. Nitekim bu döneme ait bazı belgelerde
bu yerleşmelerle ilgili bilgiler mevcuttur48.
1600-1624 yılları
arası ile ilgili bilgi
veren tahrir
kayıtlarında
Samandıra'da 39
hane, 8 mücerred
ve 1 muaf hane
bulunmaktadır. Bu
dönem arasındaki
Samandıra nüfusu
ise yaklaşık olarak
208 civarındadır.
Tablo1: XVI-XVII. Yüzyıllarda Samandıra Köyünün Nüfusu.
43
44
45
46
47
48
Muaf hane
Muaf
Mücerred
Tahmini
Nüfus
Hane
Mücerred
Muaf hane
Muaf
Mücerred
Tahmini
Nüfus
Hane
Mücerred
Muaf hane
Muaf
Mücerred
Tahmini
Nüfus
1600-1624 Arası
Mücerred
1561 Yılı
Hane
1524 Yılı
22
-
-
-
110
49
13
7
1
294
39
8
1
-
208
Tuna, agt, s. 3.
Osman Nuri Ergin, Mecelle-i Umur-ı Belediye III, İstanbul 1995, s. 1476.
Bostan, aynı makale, s. 367-68.
Bostan, aynı makale, s. 368.
Bostan, aynı makale, s. 369.
Bostan, aynı makale, s. 372-73.
27
Keten bitkisi.
Samandıra Köyü
halkının gelir
kaynakları
arasında arıcılık ve
bir sanayi ürünü
olan keten üretimi
önemli yere
sahipti.
Makalede Üsküdar'a tabi yerleşim birimlerindeki
nüfus oranları da verilmiştir. Buna göre Gayr-i
Müslimler daha çok Kadıköy, Çengelköy, İstavroz,
Maltepe ve Kartal'da ikamet ederken, Müslümanlar
ise Samandıra, Bulgurlu, Başıbüyük, Ilısuluk,
Karamanlu, Nerdibanlu, Dudullu, Yakacık ve Yenice
köylerinde ikamet etmektedir49. Yine bu çalışmada
yerleşim birimlerindeki muaf zümreler, görevliler,
meslek grupları ve unvan sahipleri (a'mâ, doğancı,
fundacı, gılman-ı vakf, haric-reaya, imam,
meremetçi, korucu, muhassıl, sipahizade, debbağ,
zaim, sahib-i berat, kilari vb) ile ilgili bilgiler de
verilmiştir. Buna göre Samandıra'da; 1 bazdâr
(doğancı, avcı, kuşçu50), 1 demirci, 3 hacı, 9 hariçten
eken, 2 mu'tak (azledilmiş köle51), 1 mücrim, 1
müezzin ve 1 pir-i fâni bulunmaktadır52.
Samandıra'da İktisadi Hayat
XV-XVII. yüzyıllarda Üsküdar nahiyesine tabi köy
yerleşim birimlerinde halkın geçim kaynağı
genellikle çiftçilik, bağcılık ve hayvancılıktı. Tarımdan
elde edilen ürünler de başta buğday, yulaf ve arpa
olmak üzere burçak, mercimek, darı, bakla ve
nohut idi. Bu işlerle ilgili vergi miktarları şöyleydi:
Samandıra Köyü halkının gelir kaynakları arasında
arıcılık ve bir sanayi ürünü olan keten üretimi
önemli yere sahipti. Bunlardan başka Üsküdar'a
tabi köylerdeki ticari faaliyetin en önemli göstergesi
bazar, iskele ve kervansaraylardı. Bu kalemlerden
hatırı sayılır oranda vergi alınıyordu. İskeleler kıyı
kesimlerde iken, bazarlar ise Samandıra ve
Bulgurlu'da, kervansaraylar da yine Samandıra ve
Büyükbaşlı köylerinde bulunuyordu.
İncelenen dönemde nüfus ile ilgili bilgilere göre;
XV. ve XVI. yüzyıllarda içe yönelik iskân teşviki ile
nüfus hızla artarken, XVI. yüzyıl sonlarından sonra
asayiş problemleri ve bunun sonucunda yapılan
iskân politikaları neticesinde nüfusta azalmalar
olmuştur58.
Tablo 2: 1561 Yılında Samandıra köyündeki ziraat alanlarıyla alakalı veriler şöyleydi:
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
Ekünlü
Bennak
Mücerred
Hane
Rub’ ile
nim arası
Rub’dan az
Harici
Rub’ ile
nim arası
1561
Dahili
Çift (33)
Yıl
28
Çift tasarruf edenlerden 33 akça, yarım çiftlerden
17 akça, dörtte bir oranında (rub') çifti olandan
8 akça alınıyordu. 3 akça ile 12 akça arasında
vergi alınabilecek toprağı olanlardan 12'şer akça
alınıyordu. Hiç yeri olmayıp evli olanlardan 9'ar
akça resm-i bennak , yeri olmayan mücerredden
de 6'şar akça resm-i mücerred alınırdı. Mücerred
olup elinde yeri olandan hem mücerred vergisi
hem de tuttuğu yerin vergisi alınmaktaydı .
1
13
15
20
14
2
2
2
Bostan, aynı makale, s. 370.
Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara 1996, s. 74.
Devellioğlu, age, s. 690
Bu bilgiler, 733 numaralı ve 630 numaralı Tahrir Defteri, 49 numaralı Tapu Kadastro Kuyûd-ı Kadîme Arşivi Tahrir Defteri ve 26 numaralı Üsküdar Şeriye Sicili
esas alınarak verilmiştir. Bkz. Bostan, agm, s.378-379.
Resm-i bennâk: Tımar sahiplerinin reayadan aldıkları vergilerden birinin adı. Bu, kazanç vergisi kabilinden bir vergi olup, ekinlü bennak ve caba bennak olarak
ikiye ayrılırdı. Ekinlü bennak,elinde olan arazisi yarım çiftlikten az olanlardan alınırdı. Caba bennak ise toprak sahibi olmayıp ticaretle uğraşanlardan alınırdı.
Vergi senede 12 akça idi. Tanzimattan sonra kaldırılmıştır. Bkz. M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terizmleri Sözlüğü III, İstanbul 1993, s. 29.
Yetişkin bekâr.
Bostan, agm, s. 380.
Resm-i çift: araziden alınan vergilerden birinin adıdır. Buna “çift akçası” da denirdi. Kanunen iki öküzle işlenebilecek bir yer çift kabul edilmiştir. Her yerde oranı
aynı değildi. Bazı yerlerde çok alınırken bazı yerlerde az alınırdı. Her yerin vergi defterlerinin arkalarındaki kanunnamelerde resm-i çift ne kadar belirlenmişse o
kadar alınırdı. En az 22 en fazla 57 akça idi. Bkz, Pakalın III, s. 30.
Resm-i mücerred: Tımar usulü geçerli olduğu zamanlarda uhdesinde arazi bulunmayan ve ticaretle uğraşan reayanın bekârlarından alınan vergilerden birinin
adı. Senede 6 akça alınırdı. Tanzimat'tan sonra kaldırılmıştır. Bkz, Pakalın III, s. 31.
Bostan, agm, s. 374.
Tablo 3: 1561 Yılında Samandıra’daki reayadan alınan vergiler: (akça olarak)
Sebze
Sanayi tesis Vergi
Hayvancılık,
ve ürünleri Toplamı
ve
Arıcılık ve
ile ticare
Meyvelerden
Balıkçılık
vergiler
alınan vergi
Yıl
Resm-i çift56
Resm-i ekinlü
Resm-i sennak
Resm-i
mücerred57
Bad-i heva
Deştebani
Öşr-i bostan
Çayır
Öşr-i kovan
Öşr-i kettan
Bac-i bazar
Ziraat ile ilgili vergiler
1561
243
180
189
84
100
15
8
485
18
200
60
Samandıra ve Sarıgazi’de
Sosyal Hayat
Bu dönemde Samandıra ve çevresindeki sosyal
hayatla ilgili bilgilerin bazılarını da arşiv belgeleri
ile kadı sicillerinden öğrenebiliyoruz. Sözlükte,
“okumak, kaydetmek not etmek, hükmetmek,
karar vermek, sicile ve zabta geçirmek” anlamlarına
gelen sicil kelimesi, terim olarak; insanlarla ilgili
bütün hukuki olayları, kadıların verdikleri karar
suretlerini, hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeşitli
yazılı kayıtları ihtiva eden defterler için kullanılmıştır.
Bu defterlere kadı sicilleri dendiği gibi, şeriye
sicilleri, mahkeme defterleri, zabt-ı vakâyi sicilleri,
sicillât defterleri, sicill-i mahfuz veya sadece sicil
de denmektedir59.
Bizim çalışma alanımızla ilgili olarak özellikle
Üsküdar kadı sicilleri düzenli bir şekilde tutularak
günümüze kadar muhafaza edilebilmiştir. Bu sicil
kayıtlarına dayanılarak pek çok çalışma yapılmış
ve yapılmaya da devam edilmektedir. Üsküdar
şeriye sicillerindeki kayıtlardan, Kanuni Sultan
Süleyman döneminde Üsküdar kadılığının yetki
alanının, sınırları zaman zaman değişmekle beraber,
Gebze'ye kadar uzanan geniş bir sahayı içine aldığı
anlaşılmaktadır. Yerleşim yeri bugünkü Üsküdar
Meydanı ve civarıdır. Bunun dışında sahil boyunca
59
60
61
1.582
Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy gibi köyler yer
alırken Marmara Denizi sahili istikametinde Kadıköy,
Merdivenköy, Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla gibi
yerleşim yerlerinden köy olarak bahsedilmektedir.
Bunların dışında Kısıklı, Bulgurlu üzerinden Sarıgazi
ve Samandıra köylerine uzanan hat üzerinde de
köy şeklinde yerleşim yerleri bulunduğunu görmek
mümkündür60.
Tahsin Özcan'ın Kanuni dönemine ait Üsküdar
şeriye sicillerine dayanarak “para vakıfları” ile ilgili
yaptığı çalışmada Üsküdar ve çevresi ile ilgili pek
çok vakıf kaydı bulunduğu görülmektedir. Para
vakıfları esnafa cüzi miktarda faizle kredi veriyordu.
Bunların arasında Samandıra Köyü ile iki para vakfı
kaydı bulunmaktadır. Bu vakıflar şunlardır:
1524 tarihli bir
kayda göre Hâce
Abdullah Bahşî
tarafından 2.000
akçe nakit ile
birlikte
Samandıra'da
yapılan bir
hamamın giderleri
için vakfedilmiştir.
Hâce Abdullah Bahşî Vakfı
1524 tarihli bir kayda göre Hâce Abdullah Bahşî
tarafından 2.000 akçe nakit ile birlikte Samandıra'da
yapılan bir hamamın giderleri için vakfedilmiştir.
Vakfedilen paranın istirbâh (faize yatırma, fazla
faizle para verme) olunacağı belirtilmiştir. Ancak
bununla alakalı belgenin devamı
kaydedilmediğinden böyle bir vakfın şartlarının
neler olduğu konusunda bilgi edinilememiştir61.
Arif Kolay, Kütahya Şeriye Sicilleri 72 Numaralı Defterinin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi SBE,
Kütahya 2001, s. 8; Said Öztürk, Askeri Kassama Ait XVII. Asır İstanbul Tereke Defterleri, İstanbul 1995, s. 19.
Tahsin Özcan, Osmanlı Para Vakıfları (Kanuni Dönemi Üsküdar Örneği), Ankara 2003, s. 17.
Tahsin Özcan, aynı eser, s. 106.
29
1542 tarihli bir
kayıtta
“Samandıra
Camii'nin imamına
ve müezzinine
vakıf olan mebâliği
bildirir” başlığı
altında imamın
idaresinde 9.600
akçe, müezzinin
idaresinde 4.800
akçe olduğu
kaydedilmiştir.
Arap Hekim Vakfı
(Samandıra Camii Vakfı)
ettirilmiştir. İmam ve müezzinin idaresinde olan
paraların bir kısmı bu sonradan teşkil edilen vakıflara
aittir62.
Şeriye sicillerinde Arap Hakim Vakfı, Arap Hakim
Camii Vakfı, Arap Hâce Vakfı veya Samandıra Camii
Vakfı gibi isimlerle zikredilmektedir. Bazı belgelerde
de Arap Hekim olarak da telaffuz edilmektedir.
Samandıra'da Arap Hekim tarafından bir cami
yaptırılmış ve bunun için, ilaveten bir para vakfı
kurulmuştur.
Tahsin Özcan çalışmasında Arap Hekim Vakfı, Arap
Hâce Vakfı veya Samandıra Camii Vakfı isimleriyle
kaydedilen hüccet sayısını 48 olarak belirtmektedir.
Hüccetlerin yıllara göre dağılımı ve muhtevaları ile
ilgili bilgileri de tablo olarak vermiştir. (Tablo 4)
Arap Hekim, Arap coğrafyasından Anadolu’ya gelip
Üsküp’e geçmiş ve burada bulunan Emir İsa Bey ile
yakın münasebette bulunmuştur. Daha sonra
İstanbul’a yerleşip saray doktorluğu görevini ifa
etmiştir. Arap Hekim 1845 yılında vefat etmiştir.**
1542 tarihli bir kayıtta “Samandıra Camii'nin imamına
ve müezzinine vakıf olan mebâliği bildirir” başlığı
altında imamın idaresinde 9.600 akçe, müezzinin
idaresinde 4.800 akçe olduğu kaydedilmiştir. Daha
sonraları caminin ihtiyaçlarını gidermek amacıyla
başka şahıslar tarafından da ilave vakıflar teşekkül
Değişik tarihlerde onarıma
uğrayan Arap Hekim Camii,
günümüzde Samandıra Merkez
Camii ismiyle hizmete devam
etmektedir.
**
62
30
63
Mehmed Süreyya Bey, Sicill-i Osmanî III, İstanbul 1994, s.453.
Tahsin Özcan, aynı eser, s. 198-199.
Tahsin Özcan, aynı eser, s. 200.
Tahsin Özcan çalışmasında, Arap Hekim Vakfı’nın
borç hüccetlerinde görülen muamele oranları ve
borçluların meslekleri hakkında da bilgi vermiştir.
Buna göre muamele oranı genellikle ona on bir
buçuk (% 15) tur. Hüccetlerde yapılan muamele
işlemleri için bazen rehin alınmakta, bazen bir veya
birden fazla kefil ismi zikredilmekte, bazen de hem
kefil hem de rehinin birlikte talep edildiği
görülmektedir. Ancak rehin veya kefilin olmadığı
hüccetler de mevcuttur. Hüccetlerde adı geçen
borççuların genellikle Samandıra Köyü’nde ikamet
ettikleri anlaşılmaktadır. Bunun yanında Kartal,
Pendik, Viranköy ve Başıbüyüklü gibi civar köylerde
ikamet edenler de bulunmaktadır63.
Tablo 4: Arap Hekim Vakfının idane (borç) işlemleri.
Yıl
Hüccet
Sayısı
İşlem
Hacmi
(akçe)
Hasılatı
(akçe)
1520
1521
1522
1525
1543
1544
1545
1546
1547
1548
1549
1551
1557
1567
1
10
3
2
3
3
6
4
1
3
1
4
6
1
600
8.500
2.500
1.500
1.500
1.600
2.200
1.100
220
3.275
200
2.300
1.330
500
1.095
340
225
198
75
240
165
33
120
30
340
165
75
Borçlunun Kimliği
Müslüman
Gayri Müslim
Erkek
Kadın
1
4
3
2
3
2
4
3
0
0
1
1
6
6
0
6
0
0
0
1
2
1
1
3
0
3
0
1
1
10
3
2
3
3
6
3
1
2
1
4
6
1
0
0
0
0
0
0
0
1
0
1
0
0
0
0
Kaynak: Tahsin Özcan, Osmanlı Para Vakıfları, Ankara 2003, s. 199.
Çalışmada ayrıca Arap Hekim Vakfına ait
kayıtlardan örnekler de verilmiştir. Örneğin 1556
tarihli bir kayıtta Samandıra'da müezzin olarak
görev yapan Mustafa bin Ali'nin görev yaptığı
caminin müezzinine vakıf olan akçeden zimmetinde
1.800 akçe olduğu ve buna mukabil mülk evini ve
çayırını vakfa sattığı kaydedilmektedir. Çalışmada
ayrıca hüccetlerde isimleri geçen borçluların
meslekleri de verilmiştir. Buna göre 1 dolapçı, 1
habbâz (ekmekçi), 1 hatip, 1 nalbant ve mesleği
belli olmayan 45 kişi gözükmektedir64.
Osmanlı Devletinde kadılar tarafından tutulan bu
sicil kayıtlarında vakıf kayıtlarından başka hukuki,
iktisadi, sosyal, askeri ve idari alanlara ait pek çok
bilgiye rastlamak mümkündür. Üsküdar Kadı
sicillerinde de XVI. yüzyıla ait Samandıra ile ilgili
bazı kayıtlar bulunmaktadır. Örnek olarak vermek
gerekirse, bunlardan birisi Samandıra pazarının
ihzar ve ihtisabının Mustafa bin İvaz isimli şahsa
310 akçeye mukataaya verildiği ile ilgili kayıttır65.
64
65
66
67
68
69
Diğeri de Samandıra'nın ihzâriye ve ihtisâbının Ali
Çelebi ve İvaz bin Balcı isimlerindeki iki kişiye iki
yıllığına 350 akçeye verilmesi ile ilgili Miladi 19
Nisan 1520 tarihli tezkire kaydıdır66.
Bir başka sicil kaydı da, 31 Mayıs 1519 tarihinde,
kaçak bir kölenin Samandıra'da yakalanması ve
sahibine teslim edilmesi ile ilgilidir67. Diğer bir sicil
kaydı da Üsküdar naibine bağlanan köyler
hakkındadır. Bunların içerisinde Samandıra'da
vardır68.
18. yüzyıl ortalarına ait şeriye sicili kayıtlarında da
Samandıra ve çevresi ile ilgili pek çok kayda
rastlamak mümkündür. Mesela, 17 Kasım 1764
tarihinde Kartal nahiyesine tabi Samandıra köyünde
meskûn olan Usta oğlu Mehmed isimli kişi,
eşyalarını çaldığından dolayı Arab Abdullah isimli
şahsı dava etmiş ve Kadı eşyaların geri verilmesine
hükmetmiştir69. Yine, 12 Ocak 1765 tarihinde
Samandıra köyünden Yıvan veled-i Ustuyan ile
Yorgi veled-i Marven isimli iki şahsın kavga edip,
Tahsin Özcan, aynı eser, s. 199.
“Defter-i ihtisâb-ı Samandıra
Oldur ki Samandıra bazarının ihzârı ve ihtisâbı mutasarrıfı olan Kılağuz meclis-i şer'a gelip bazar-ı mezkûrun tarih-i defterden bir yıla ihzârın ve ihtisâbın
işbu Mustafa bin İvaz nam kimesneye 310 akçeye mukataaya verip 10 akçesin aldım ki mutasarrıf olup her üç ayda bir kıtsa cevab vere dedikde
mezbur Mustafa kabul ederek kara Mustafa bin Mestan kefil bi'l-mâl oldu fî gurre-i Cemâziyelevvel sene 925. (1 Mayıs 1519)
Şuhudü'l-hâl: Kassâb Mustafa bin İvaz, Mahmud bin Abdullah, ali bin Ahmed, Tur Ali bin Gaybî ve gayruhum”, bkz, İstanbul Kadı Sicilleri, Üsküdar
Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, Hazırlayanlar: Bilgin Aydın, Ekrem Tak, İstanbul 2008, s. 345.
Bkz. Üsküdar Kadı Sicilleri, Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, s. 114.
“Oldur ki sene hamse ve ışrîn ve tis'a mi'e Cemaziyelahiri'nin altıncı gününde Hamza bin Abdullah Samandıra civarında Ovacık nam mevkide bir uzun
boylu bir gözü ak, açık kaşlı, başına kızıl külah ve eğnine ak kebe giyer bir abd-i âbık tutup nefs-i Samandıra'da meclis-i şer'a getirdikde tarih-i
mezkûrdan yevmî birer buçuk akçe nafaka takdir olunup Çepni Kurudan oğlu Muslihiddin subaşıya mezkûr Hamza ile gönderilip sebt-i sicil olundu.
Fî Cemâziyelâhir sene 925”, Bkz, İstanbul Kadı Sicilleri, Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, s. 405.
İstanbul Kadı Sicilleri, Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil, s. 110.
Sadık Fethi Çetin, 466 Numaralı Üsküdar Şeriye Sicili, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 1997, s. 69.
18. yüzyıl
ortalarına ait
şeriye sicili
kayıtlarına göre;
17 Kasım 1764
tarihinde Kartal
nahiyesine tabi
Samandıra
köyünde ikamet
eden Usta oğlu
Mehmed isimli
kişi, eşyalarını
çaldığından dolayı
Arab Abdullah
isimli şahsı dava
etmiş ve Kadı
eşyaların geri
verilmesine
hükmetmiştir.
31
Yorgi'nin Yıvan'ı yaralaması ve olayın mahkemeye
intikal etmesi ve Ocak ayı sonunda yine aynı
konunun takibi ile ilgili kayıt bulunmaktadır70.
5 Mart 1765 tarihli sicil kaydında da Üsküdar'da
Valide-i Atik Mahallesinde oturan Ali bin Mustafa
ile Samandıra köyünden Mustafa bin Mehmed
arasındaki dava ile ilgilidir. Ali isimli şahıs Ümmühan
isimli bir hanımı üç bin akçe vererek nikâhlamış
ve daha sonra bir iş için Gerede Kasabası'na giderek
sekiz ay kadar gelmediği için kadın başka birisiyle
nikâhlanması ve bunun sonucu ile ilgili mahkeme
ilamı ile ilgili kayıttır71.
1851'de ise,
Sarıgazi türbedarı
Hüseyin halifenin
çocuksuz olarak
vefat etmesi
nedeniyle
türbedarlık görevi
Derviş Hacı
Abdullah Efendi
isimli bir zata
verilmiştir.
1800 tarihli bir belge yine Sarı Kadı köyü camii
hatipliğinin tevcihi ile ilgilidir. Caminin hatibi olan
Hacı Ahmed isimli kimsenin kendi rızasıyla görevini
Hafız İsmail halifeye bıraktığı belirtilmektedir76.
1847 tarihli başka bir belgede Sarıgazi Camii
imamlığı ile mektebi hocalığına ve türbedarına
vazife zammı ve gıda tahsisatının artırılması talep
edilmiştir77. 1851'de ise, Sarıgazi türbedarı Hüseyin
halifenin çocuksuz olarak vefat etmesi nedeniyle
türbedarlık görevi Derviş Hacı Abdullah Efendi
isimli bir zata verilmiştir78.
Samandıra ve civarı hanedan mensupları ve devlet
ileri gelenlerinin sahip oldukları çiftliklerle de
meşhurdu. Yine, sicil kayıtlarından Zeynep Sultan72
ve Tophane Nazırı Sâib Paşa'nın Samandıra'da
çiftlikleri olduğunu öğrenmekteyiz73. Hatta 1834
yılında Sultan II. Mahmud bölgeyi ziyaretinde Sâib
Paşa'nın çiftliğinde bir gece konaklamıştır74.
1774 tarihli bir arşiv belgesinde Sarıgazi köyü ile
ilgili bilgiye rastlanmaktadır. Belge, Üsküdar'daki
Atik Valide Sultan Vakfı mülhakatından Sarıkadı
Köyü mescidinin minber konularak camiye
çevrilmesi ile ilgilidir. Burada halkın Cuma ve
bayram namazlarını kılmayı arzu ettikleri ve
mescidin camiye çevrilmesini talep ettikleri
belirtilmektedir. Padişahın izniyle mescid camiye
çevrilmiş ve imam olarak da Hüseyin Halife isminde
birisi görevlendirilmiştir75.
Kaynak: BOA, C.EV. 371/18809
70
71
72
73
74
75
76
77
32
78
Çetin, agt, s. 105 ve 118.
Çetin, agt, s. 136-137.
Zeynep Sultan III. Ahmed'in kızıdır. Doğum tarihi belli değildir. Sultan 1728 yılında Sinek ve Küçük lakaplarıyla tanınan Mustafa Paşa ile evlendi. Evlendiği yıl
kocası ölünce Zeynep Sultan dul kaldı. Bir yıl sonra eski kaptan-ı deryalardan Melek Mehmed Paşa ile evlendi (1765). Aynı zamanda III. Mustafa'nın da anababa bir kardeşidir. Zeynep Sultan 12 Muharrem 1188 (25 Mart 1774)'te vefat etti. Kabri Alemdar'daki Zeynep Sultan Camiindedir. Pek çok hayır işi yapmıştır.
Bkz.
Ahmet Yaramış, “III. Ahmed'in Kızı Zeynep Sultan'ın Hayatı ve Üsküdar'daki Vakfiyesi”, II. Üsküdar Sempozyumu I, İstanbul 2005, s. 198-199; Çağatay
Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara 1992, s. 86-87.
Çetin, agt, s. 273-274; Zeynep Sultan'ın Samandıra'daki çiftliği ile ilgili ayrıca bkz, İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi I, İstanbul 1997, s. 241-242.
Balıkhane Nazırı age, s. 121.
BOA, HAT, 1449/64. Belgenin transkribi şöyledir:
(İzn-i hümayunum olmuşdur)
(Arz-ı bende-i mikdâr oldurki şevketlü, kerametlü, inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü Padişahım.
Üsküdar'da vâki' merhûme ve mağfur-lehâ Atik Valide Sultan Evkâfı mülhakâtından Medine-i mezbure kazasına tâbi' Sarı Gâzi karyesi mescidinin cami olmağa
salahiyeti olduğundan vaz-ı minber ve ikamet-i salavat Cuma ve îdîne (idiye?) ezan-ı hümayunları arzusu buyrulup hitabeti dahi erbab-ı istihkaktan mescid-i
mezbur imamı Hüseyin Halife'ye sadaka buyrulmak ricasına mütevelliyesi inhasıyla vaki hâlî nazar-ı vakf darüssaade't-üş,şerife ağası kulları arz etmeğle bâlâsı
izn-i hümayunum olmuşdur deyü hatt-ı hümayun inayet-makrunlarıyla tezyîn buyrulmak babında emr ü ferman şevketlü, kerametlü, inâyetlü, mehâbetlü,
kudretlü padişahımındır. 1187 Za 08)
BOA, C.EV, 371/18809.
BOA, İ.DH, 140/7184.
BOA, A.MKT.NZD, 47/1.
Üsküdar'a bağlı Atik Valide Sultan
Vakfı’na ait Sarı Kadı Köyü Camii hatibi
olan Hacı Ahmed isimli kişinin görevini
Hafız İsmail’e devrettiğine dair 1800
tarihli belgeler.
Kaynak: BOA, C.EV. 371/18809
33
Sarıgazi Köyü Camii Beratı
(Belge cami arşivinden temin edilmiştir.)
34
Samandıra'da vefat eden kişiden
intikal eden evladiyet üzere vakıf
arazinin zaptedilmesinden dolayı
mirasçılarla zapteden şahıslar
arasında ortaya çıkan ihtilâfın
şer'i mahkemede görülmesine
dair arzuhal üzere hüküm.
Sarıgazi Merkez Camiinde bulunan ve Sultan
Abdülaziz dönemine ait bir belgede (berat) Sarıgazi
Tekkesi Vakfı ile ilgili bilgiler bulunmaktadır.
Belgeden vakfın 1782-83 tarihlerinde evladiyet ve
meşrutiyet üzere kurulduğu anlaşılıyor. Yine
kurulduğu tarihten 1866 yılına kadar İbrahim,
Feyzullah, Ahmed, İsmihan, Havva, Hamide, Salih,
Hatice, Rukiyye ve Âişe isimli kişilerin vakıfta görev
yaptıkları anlaşılıyor. Bunlardan boşalan vakfın
idaresi 1866 yılında Hüseyin b. Süleyman zide
Salahühü uhdesine veriliyor.
Kaynak: İstanbul’da Sosyal
Hayat I, s.367.
İstanbul Ahkâm Defterlerinde de Sarıgazi ve
Samandıra köylerinin sosyal hayatına dair pek çok
kayıt bulmak mümkündür.
Mesela; 1752 tarihinde, Samandıra'da vefat eden
kişiden intikal eden evlâdiyet üzere vakıf arazisinin
zaptedilmesinden dolayı mirasçılarla zapteden
şahıslar arasında ihtilaf ortaya çıkmıştır. Ortaya
çıkan bu ihtilafın şer'i mahkemede görülmesi için
Üsküdar kazasına bağlı Kartal nahiyesi naibine
hüküm yazılmıştır79.
Bölge tarım bölgesi, topraklara el konulması
konusunda tartışmalar yaşanırdı. Arazinin boş
kalmaması, işlenmesi için azami gayret gösterilir
ve bu amaçla ilgili yerlere hükümler gönderilirdi.
Samandıra ve civarı bir tarım bölgesi idi. Osmanlı
İmparatorluğu'nda, mirî topraklar, memleket
arazisinin büyük bir kısmı, müstakil köylü
işletmesine yetecek büyüklükte olmak üzere, her
yerin hususiyetine göre ayrıca hesap edilerek,
reaya çiftlikleri halinde, birtakım parçalar
bölünürdü. Bu çiftlikler, onları işleyebilecek
durumda olan çiftçilere tapu bedeli denilen bir
peşin kira alınıp, daimi ve irsi bir nevi kiracılık
mukavelesiyle, bütün olarak terk edilirdi. Bu
sistemde tarım topraklarının çıplak mülkiyeti mirîye
yani devlete ait olup köylüler bu toprakları, adeta
irsî ve daimî kiracılık statüsü ile kullanıyorlar, resim
ve öşürlerini ise dirlik sahiplerine ödüyorlardı.
Osmanlı Devleti'nde arazinin boş kalmaması ve
işlenmesi için azami gayret gösterilirdi. Çünkü
79
80
başta İstanbul olmak üzere şehirlerin iaşesi,
ordunun her türlü ihtiyacının (gerek insan
unsurunun gerekse savaşlarda hayatî rol oynayan
hayvanların ihtiyaçlarının) karşılanmasında tarım
üretimi merkezî bir rol oynamaktaydı. Toprağını
üst üste üç yıl boz bırakanlardan çiftbozan akçesi
adıyla bir tazminat alınmaktaydı.80
Ayrıca çeşitli nedenlerle boş kalan arazilerin vergisi
ödenmek şartıyla ekilip-biçilmesi konusunda
müdahale edilmemesi konusunda idarecilere
hükümler gönderilmekteydi. 1750 tarihli bir hüküm
buna örnek gösterilebilir. Buna göre, bu tarihte
Samandıra köyünde araziye mutasarrıf olan Hacı
Hüseyin isimli kişi hacda vefat etmiştir. İşlediği
araziyi miras olarak bırakacak çocuğu ve yakını
olmadığından toprak boş kalmış ve Hasan isimli
bir kişi araziyi ekmeye başlamıştır. Etraftan
kendisine çeşitli müdahaleler yapılması üzerine
Hasan Efendi davacı olmuştur. Bunun üzerine
İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul'da Sosyal Hayat, İstanbul 1997, s. 367.
Mehmet Öz, http://www.history.hacettepe.edu.tr/archive/OSMANLI%20TARIM1.htm
Samandıra ve civarı
bir tarım bölgesi
idi. Osmanlı
İmparatorluğu'nda,
mirî topraklar,
memleket
arazisinin büyük bir
kısmı, müstakil
köylü işletmesine
yetecek büyüklükte
olmak üzere, her
yerin hususiyetine
göre ayrıca hesap
edilerek, reaya
çiftlikleri halinde,
birtakım parçalar
bölünürdü.
35
Tımar köylerinden olan Kartal’a
bağlı Samandıra Köyü’nde
araziye mutasarrıf olup mirasçı
bırakmaksızın vefat eden
şahıstan intikal eden yerin
dilekçe sahibi tarafından tapu
belgesi alınarak ziraate
verilmesine, müdahale
edilmemesine dair hüküm.
Kaynak: İstanbul
Tarım Tarihi I, s.217.
Kartal nahiyesi naibine gönderilen hükümde, vergisi
alınmak şartıyla, Hasan efendiye müdahale
edilmemesi hususunda hüküm gönderilmiştir.81
Mart 1576 tarihli bir hüküm Kartal'a bağlı
Samandıra ve çevresindeki köylerde yetiştirilen
mahsulün nakledileceği ambarlar ile ilgilidir. Buna
göre, bahsedilen köylerin topraklarında zirai faaliyet
gösteren reayanın, mahsullerinin öşürlerinin evvela
köylerindeki ambarlara nakletmeleri istenmektedir82.
Bu gibi misalleri çoğaltmak mümkündür.
Örneğin, 1758 tarihinde Kartal'a bağlı Sarıkadı
köyündeki bir şahsın tasarrufunda olan tapulu ve
temessüklü yerlere müdahalenin önlenmesine dair
Üsküdar kazasına bağlı Kartal nahiyesi naibine
hüküm83 yazılmıştır.
1759 tarihinde berat ile Sarıkadı (Sarıgazi)
zaviyesinde görevli olup, hizmet etmedikleri süre
ile ilgili olarak Sarıkadı vakfından ücret talebinde
Kartal'a bağlı Sarıkâdı Köyü’nde
şahsın tasarrufunda olan tapulu
ve temessüklü yerlere
müdahalenin önlenmesine dair
hüküm.
Kaynak: İstanbul Tarım Tarihi-II,
s.124.
81
82
83
84
85
86
87
88
89
36
90
bulunmuşlardır. Bu şahısların haksız taleplerinin
önlenmesi hususunun ilgili kadılıkta görülmesine
dair Kartal nahiyesi naibine hüküm84 yazılmıştır.
1760 tarihinde Valide Sultan Vakfı'na ait Üsküdar'a
tabi Soğanlı, Samandıra ve Saliç köylerinin eski
mültezimi85 olan şahsın bu köyler iltizamına86
müdahalesinin önlenmesine dair hüküm87, 1761
tarihinde Galata'daki Valide Sultan Camii Vakfına
ait Adalar nahiyesine tabi Saliç, Samandıra ve
Soğanlı köylerindeki vakfa ait hayvanların
çobanlarından birisini öldüren şahsın ilgili kadılıkta
yargılanmasına ve sonucun ilam edilmesine dair
hüküm88 ve yine aynı tarihte Galata'daki Valide
Sultan camii vakfına ait Adalar nahiyesine tabi
Saliç, Samandıra ve Soğanlı köylerindeki vakfa
ait hayvanların otladığı alanlara, buraların tahribi
ve suyunun kesilmesi şeklinde yapılan müdahale
ile ilgili hususun ilgili kadılıkta görülmesine dair
hüküm89, Üsküdar haricindeki Sarı Kadı tekkesi
gelirleri fazlasının vakfedenin evlatları arasında
paylaştırılması90 gibi kayıtlar, insan ilişkileri, hırsızlık,
kölelik gibi sosyal problemler, köylerde yaşayan
Müslüman ve gayrimüslim nüfus, resmi görevliler
ve durumları, yerleşim birimlerinin idari olarak
bağlı oldukları yerler vesaire gibi bölgenin sosyal,
iktisadi ve idari hayatı hakkında ipuçları
vermektedir.
İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi I, İstanbul 1997, s. 217.
İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi I, İstanbul 1997, s. 371.
İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi II, İstanbul 1997, s. 124.
İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Vakıf Tarihi I, İstanbul 1997, s. 75-76.
Mültezim, Osmanlı'da devlete ait bir geliri götürü olarak üstüne alıp toplayan kişilere verilen isim.
İltizam, [eskiden a'şar resmi gibi] devlet gelirlerinden birinin toplanması işini üzerine almaya denir.
İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi II, İstanbul 1997, s. 224.
İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi II, İstanbul 1997, s. 274.
İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi II, İstanbul 1997, s. 274.-275.
BOA, C.EV. 591/29830.
Sarı Kadı tekkesi fazla varidatının
vakfın evlatları arasında taksimi.
Kaynak: BOA, C.EV. 591/29830
37
İKİNCİ BÖLÜM
XIX. YÜZYILDA
SANCAKTEPE’DE SOSYAL
VE İKTİSADİ DURUM
• 1844 ve 1845 Yıllarına Ait Samandıra Köyü Sakinlerinin Emlak, Arazi, Gelir ve Vergilerini Gösterir Resmi Bilgiler
• 1844 ve 1845 Yıllarına Ait Sarıgazi Köyü Sakinlerinin Emlak, Arazi, Gelir ve Vergilerini Gösterir Resmi Bilgiler
• XIX. Yüzyıl Ortalarında Sarıgazi ve Samandıra'nın Sosyal Yapısı
• Sarıgazi ve Samandıra'da Nüfus
• Sarıgazi ve Samandıra'da Hane Reislerinin Meslekleri
• Sarıgazi ve Samandıra'da Ziraat
• Sarıgazi ve Samandıra'da Toprağın Miktarı ve Tasarruf Şekli
• Yerleşim Birimlerine Göre Toprağın Dağılımı
• Sarıgazi ve Samandıra'da Yetiştirilen Ürünler
• Sarıgazi ve Samandıra'da Nadasa Bırakılan Arazi
• Sarıgazi ve Samandıra'da Hayvancılık
• Sarıgazi ve Samandıra'da Arıcılık
• Sarıgazi ve Samandıra'da Mülklerin Dağılımı
• Sarıgazi ve Samandıra'da Gelir Kaynakları ve Dağılımı
• Gelir Dağılımı
• Kaynaklara Göre Gelir Dağılımı
• Vergi Dağılımı
• An-Cemaatin ya da Vergü-yi Mahsusa
• Öşür
• Sarıgazi ve Samandıra'da Eğitim Öğretim
Sancaktepe'nin bu dönemdeki sosyo-iktisadi
durumu ile ilgili başvuracağımız temel kaynak
Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nden temin ettiğimiz
Sarıgazi ve Samandıra temettüat defterleri ile bazı
arşiv belgeleri olacaktır.
1840 yılından
itibaren köy
muhtar ve
imamları ile
papazlar eliyle
toplanacak
verginin dağılımı
herkesin
ekonomik
durumuna göre
ayarlandı.
İnsanların iktisadi
durumları ile ilgili
bilgiler “temettüat
defterleri” denen
defterlere
kaydedildi.
Temettü, Arapça bir kelime olup, mal, eşya,
kazanç, kâr etme, anlamlarına gelir.91 1839'da
Tanzimatın ilanıyla birlikte tebaanın sosyal, hukuki
ve mali bakımdan eşitliği kabul edildiğinden o
zamana kadar ocaklık olarak devlete temin ettikleri
kereste, güherçile, kendir gibi maddelerle
köprücülük, derbendcilik gibi bazı mükellefiyetlerine
son verilerek bunların yerine tek bir vergi alınması
prensibi getirildi. Bu verginin alınabilmesi için de
tebaanın gelirinin bilinmesi gerekiyordu. Bu amaçla
vergi toplayan görevlilerin nezaretinde olmak üzere
bütün mal, mülk ve hayvanları içine alan temettü
(gelir) sayımı yapılmaya başlandı. 1840 yılından
itibaren yürürlüğe konan vergi tespit edilip köy
veya mahallelerin ödeyecekleri miktarlar
belirlenmişti. Köy muhtar ve imamları ile papazlar
eliyle toplanacak verginin dağılımı herkesin
ekonomik durumuna göre ayarlandı.92 İnsanların
iktisadi durumları ile ilgili bilgiler “temettüat
defterleri” denen defterlere kaydedildi. Başbakanlık
Osmanlı Arşivi'nde “ML.VRD.TMT.d” olarak
kodlanan Temettuât defterlerine şehir, kaza,
kasaba, nahiye, köy, mezra ve çiftlik gibi tüm
yerleşim birimlerinde yaşayan Müslüman ve
gayrimüslim ahalinin emlâk, arazi ve gayri
menkulleri ile bütün cins ve evsaftaki hayvanlar
ve yetiştirmiş oldukları ürünler ayrıntılı olarak
kaydedilmiştir.93
Yazımı biten defterler muhtarlar ve imam
(Müslüman olmayan topluluklarda ise cemaat
önderi) tarafından tasdik edilmek zorunda idi.
Defterlerin yazım işi tamamlanınca, tabi oldukları
kazaya gönderilip burada kontrol edildikten sonra
bir üst idari birime gönderiliyordu. Sancak
merkezine gelen defterler burada tekrar kontrol
edilip temize çekilerek ciltleniyordu.94
Bizim incelediğimiz dönemde Samandıra ve
Sarıgazi, Bolu Eyaleti'nin Kocaeli Sancağına tabi
Kartal kazasına bağlı iki köydür.
Samandıra ve Sarıgazi köylerinin 19. Yüzyıl sosyal
ve iktisadi durumları hakkında tespitler yapabilmek
için öncelikle her iki köyün temettuat defteri
bugünkü Türkçeye aktarılıp daha sonra da
değerlendirmeleri yapılacaktır.
1844 ve 1845 YILLARINA AİT
SAMANDIRA KÖYÜ RESMİ BİLGİLERİ
1844-1845 yıllarında Samandıra'da 43 hane
bulunmaktadır. Burada ikamet eden hane
sahipleri ile ilgili bilgiler şöyledir:
91
M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.3, İstanbul 1993, s. 453.
92
Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı İktisadi Yapısı”, Osmanlı Devleti Tarihi c. II, Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1999, s. 541-542; Vedat Eldem, Osmanlı
İmparatorluğu'nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Ankara 1994, s. 178-179.
93
94
40
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, İkinci Baskı, İstanbul 2000, s. 254.
İdris Tuna, Temettuat Defterlerine Göre Kartal'ın Sosyo-Ekonomik Yapısı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, M.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2004,
s.290.
Hane No:1
Salih oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri:
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı
zamanda arıcılık ve esnaflık yapmaktadır.
Üsküdar'da kömürcü mağazası vardır. Vergisi 180
kuruştur.
Vergü-yi mahsûsadan önceki sene yani 1844'te
vermiş olduğu; buğday (9 kile, 126 kuruş), yulaf
(2 kile, 10 kuruş), tohum (6 kile, 108 kuruş), (bağ
öşrü 40 kuruş) olmak üzere toplam 264 kuruştur.
Bolu Eyaleti’nin havi olduğu
kazalardan İzmit Kaymakamlığı
dahilinde kain Kartal Kazası’na
tabi Samandıra Köyü ahalileri
emlak, arazi ve temettuat
defteri.
Kaynak:
BOA, ML. VRD. TMT. d.
nr. 04041.
38 dönüm ekili tarlası vardır. 1844 yılı hâsılatı,
2189 kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 500 kuruş olmak
üzere toplam 2689 kuruştur. Nadasa bırakılan
tarla 102 dönümdür.
6 dönüm bağ vardır. Bağın 1844 yılı hâsılatı, 360
kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 100 kuruş olmak üzere
toplam 460 kuruştur.
Süt veren karasığır ineği 2 adet olup yıllık hâsılatı
40 kuruştur. 2 adet karasığır öküzü vardır.
Arı kovanı 6 adet olup, yıllık hâsılatı 60 kuruştur.
Kendine ait bir adet nalbant dükkânı vardır. Bir
bakkal dükkânına ortaktır. Bakkal dükkânının yıllık
kirası 75 kuruştur.
Toplam tahmini geliri 2724 kuruştur.
Hane No: 2
Mehmed Efendi'nin emlâk, arazi, gelir ve vergileri:
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı
zamanda arıcılık ve esnaflık yapmaktadır.
1844 yılında vermiş olduğu vergi 136 kuruştur.
Kira ile ekili tarla 50 dönüm olup, yıllık kirası 540
kuruştur. 250 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır.
Kira ile ekili bahçe 1 dönüm olup, yıllık kirası 170
kuruştur.
Süt veren karasığır ineği 1 adet olup bunun yıllık
hâsılatı 20 kuruştur. Arı kovanı 1 adet olup yıllık
hâsılatı 10 kuruştur.
Bir hamam işletmekte olup, hamamcılıktan geliri
760 kuruştur. Toplam tahmini geliri 1.500 kuruştur.
41
Hane No:3
Osman oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri:
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergi-i mahsusası 75 kuruştur.
A'şar vergisi olarak, buğday (3 kile, 49 kuruş),
yulaf (3 kile, 17 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş)
olmak üzere toplam 84 kuruştur.
Kiralamış olduğu ekili tarla 20 dönüm olup, 1844
yılı hâsılatı 2189 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş
olmak üzere toplam 2689 kuruştur.
Sahip olduğu koşu mandası 2 adettir.
Geliri 710 kuruş ve arıcılıktan geliri 139 kuruş
olmak üzere toplam 900 kuruştur.
Hane No: 4
Emin oğlu Hacıoğlu Tahir'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri:
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergü-yi mahsûsası 134 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (12 kile, 182 kuruş), yulaf (8
kile, 40 kuruş), tohum (9 kile, 162 kuruş), bağ
öşrü 25 kuruş olmak üzere toplam 409 kuruştur.
Ekili tarla 100 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 3.770
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 1.000 kuruş olmak üzere
toplam 4.770 kuruştur. 300 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Sahip olduğu bağ 5 dönüm olup 1844 yılı hâsılatı
225 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 100 kuruş olmak üzere
toplam 325 kuruştur.
Sebze bahçesi 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı
200 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere
toplam 400 kuruştur.
Süt veren karasığır ineği 1 adet olup, yıllık hâsılatı
20 kuruştur. Süt veren manda ineği 4 adet olup,
yıllık hâsılatı 160 kuruştur. Bir adet beygir, 2 adet
koşu mandası ve 4 adet karasığır öküzü vardır.
Toplam tahmini geliri 4.375 kuruştur.
42
Hane No: 5
Süleyman oğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri:
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı
zamanda esnaflık yapmaktadır.
Vergisi 95 kuruş
A'şar vergisi, buğday (12 kile, 182 kuruş), yulaf
(13 kile, 65 kuruş), tohum (5 kile, 90 kuruş), bağ
öşrü 10 kuruş olmak üzere toplam 347 kuruştur.
Ekili tarla 16 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 504
kuruş, 1845 yılı hâsılatı, 200 kuruş olmak üzere
toplam 704 kuruştur. Nadasa bırakılan tarla
(devriyle) (20 dönüm)
Kiralamış olduğu ekili tarla 25 dönüm olup, 1844
yılı hâsılatı 1.520 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 1.000
kuruş olmak üzere toplam 2.520 kuruştur.
Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 90 kuruş,
1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam
140 kuruştur.
Bir adet Kahve dükkânı vardır ve yıllık kirası 60
kuruştur. Süt veren karasığır ineği 2 adet olup,
yıllık hâsılatı 40 kuruştur. 2 adet karasığır öküzü
vardır. Arı kovanı 6 adet olup, hâsılatı 60 kuruştur.
Geliri 2.274 kuruştur.
Hane No: 6
Mehmed oğlu İsmail'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri:
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergü-yi mahsûsası 146 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (6 kile, 84 kuruş), yulaf (5
kile, 27 kuruş), tohum (2 kile, 45 kuruş olmak
üzere toplam 156 kuruştur.
Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.408
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 600 kuruş olmak üzere
toplam 2.008 kuruştur.
Süt veren manda 1 adet olup, hâsılatı 40 kuruştur.
Süt veren karasığır ineği 1 adet olup, yıllık hâsılatı
20 kuruştur. Sahip olduğu karasığır öküzü adedi
4'tür. Geliri 1.468 kuruştur.
43
Hane No: 7
Süleyman oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergü-yi mahsûsası 95 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (6 kile, 84 kuruş), yulaf (8
kile, 40 kuruş), tohum (4 kile, 72 kuruş) olmak
üzere toplam 196 kuruştur.
Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.764
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 700 kuruş olmak üzere
toplam 2.464 kuruştur.
Karasığır öküzü 4 adettir. Süt veren karasığır ineği
1 adet olup yıllık hâsılatı 20 kuruştur.
Toplam tahmini geliri 1.784 kuruştur.
Hane No: 8
Mehmed oğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergü-yi mahsûsası 95 kuruş
A'şar vergisi, buğday (6 kile, 84 kuruş), yulaf (8
kile, 40 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş) olmak
üzere toplam 160 kuruştur.
Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.440
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 600 kuruş olmak üzere
toplam 2.040 kuruştur. Nadasa bırakılan tarla 25
dönümdür.
Süt veren karasığır ineği 1 adet olup yıllık hâsılatı
20 kuruştur. 4 adet karasığır öküzü vardır.
Geliri 1.460 kuruştur.
44
Hane No: 9
İbrahim oğlu Balkancıoğlu Edhem'in emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergü-yi mahsûsası 95 kuruştur.
A'şar vergisi olarak 1844 yılında vermiş olduğu,
buğday (7 kile, 105 kuruş), yulaf (6 kile, 30 kuruş),
tohum (3 kile, 45 kuruş), bağ öşrü 10 kuruş olmak
üzere toplam 199 kuruştur.
Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.701
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 1.000 kuruş olmak üzere
toplam 2.701 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 90 kuruş,
1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam
140 kuruştur.
Süt veren inek 1 adet olup, yıllık hâsılatı 20 kuruştur.
Arı kovanı 2 adet olup, hâsılatı 20 kuruştur.
4 adet karasığır öküzü ve bir adet beygire sahiptir.
Geliri 1.831 kuruştur.
Hane No: 10
İbrahim oğlu Balkancıoğlu Hasan'ın emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Rençberlikle geçinmektedir.
Vergisi 48 kuruştur.
Ekili tarlası yoktur. Nadasa bırakılan tarla 20
dönümdür.
Balkancıoğlu Hasan'ın başka emlak ve arazisi
yoktur. Yevmiye ile rençberlikten geçinmekte olup,
geliri 500 kuruştur.
45
Hane No: 11
Emin oğlu Mustafa'nın emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergü-yi mahsûsası 32 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (1 kile, 14 kuruş), yulaf (2
kile, 10 kuruş), tohum (3 kile, 36 kuruş) olmak
üzere toplam 60 kuruştur.
Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 440
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere
toplam 640 kuruştur. 16 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 80 kuruş,
1845 yılı hâsılatı 80 kuruş olmak üzere toplam
160 kuruştur.
2 adet koşu mandası vardır.
Geliri 320 kuruş, kömürden geliri 380 kuruş olmak
üzere toplam 700 kuruştur.
Hane No: 12
Ahmed oğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 65 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (3
kile, 15 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş), bağ öşrü
7 kuruş olmak üzere toplam 82 kuruştur.
Ekili tarla 18 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 675
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere
toplam 1.175 kuruştur. 6 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bağ 1 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 63 kuruş,
1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam
113 kuruştur.
2 adet koşu mandası vardır.
Geliri 745 kuruştur.
46
Hane No: 13
Ahmed oğlu Somuncuoğlu Halil'in emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 32 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday 2 kile, 28 kuruştur.
Ekili tarla 8 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 252
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere
toplam 452 kuruştur. 16 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Koşu mandası 2 adettir.
Geliri 252 kuruş, kömürden geliri 448 kuruş olmak
üzere toplam 700 kuruştur.
Hane No: 14
Ömer oğlu Berber Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 32 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (1 kile, 18 kuruş), yulaf (2
kile, 12 kuruş), tohum (1 kile, 27 kuruş) olmak
üzere toplam 57 kuruştur.
Ekili tarla 12 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 513
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere
toplam 1.013 kuruştur.
Karasığır öküzü 2 adettir.
Geliri 513 kuruş, hariçten gelir 87 kuruş olmak
üzere toplam 600 kuruştur.
47
Hane No: 15
Osman oğlu Durakoğlu Osman'ın emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 85 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (4
kile, 20 kuruş), tohum (4 kile, 72 kuruş), bağ öşrü
7 kuruş olmak üzere toplam 141 kuruştur.
Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.340
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 800 kuruş olmak üzere
toplam 2.140 kuruştur.
Bağ 1 dönüm, 1844 yılı hâsılatı 63 kuruş, 1845
yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 113
kuruştur.
3 adet karasığır öküzüne sahiptir.
Geliri 1.403 kuruştur.
Hane No: 16
Abdurrahman oğlu Salih'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergi-i mahsusası 85 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (3 kile, 45 kuruş), yulaf (2
kile, 12 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş) olmak
üzere toplam 95 kuruştur.
Ekili tarla 22 dönümdür. 1844 yılı hâsılatı 855
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere
toplam 1.155 kuruştur. 4 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
2 koşu mandası ve 2 karasığır öküzü vardır.
Geliri 855 kuruş, kömürden geliri 316 kuruş olmak
üzere toplam 1.000 kuruştur.
48
Hane No: 17
İbrahim oğlu Balkancı (Balıkçı) Salih'in emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergi-i mahsûsası 85 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (1
kile, 7 kuruş), tohum (1 kile, 27 kuruş) olmak
üzere toplam 76 kuruştur.
Kira ile ekmiş olduğu tarla 18 dönüm olup, 1844
yılı hâsılatı 684 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş
olmak üzere toplam 1.184 kuruştur.
Koşu mandası 2 adettir.
Geliri 684 kuruş, arabacılıktan geliri 316 kuruş
olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
Hane No: 18
Mustafa oğlu Hacıoğlı Abdah'ın emlâk, arazi, gelir
ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergi-i mahsûsası 85 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (1
kile, 7 kuruş), tohum (1 kile, 28 kuruş) olmak
üzere toplam 86 kuruştur.
Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 684
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere
toplam 984 kuruştur. 8 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Süt veren inek 1 adet olup, hâsılatı 20 kuruştur.
Geliri 704 kuruştur.
49
Hane No: 19
Musa oğlu Arif'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri.
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 85 kuruştur.
A'şar vergisi olarak 1844 yılında vermiş olduğu,
buğday (3 kile, 42 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş),
bağ öşrü 5 kuruş olmak üzere toplam 65 kuruştur.
Ekili tarla 20 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 540
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere
toplam 840 kuruştur. 8 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Süt veren inek 2 adet olup, hâsılatı 40 kuruştur.
Karasığır öküzü 2 adettir.
Bağ 1 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 45 kuruş, 1845
yılı hâsılatı 40 kuruş olmak üzere toplam 85 kuruştur.
Geliri 625 kuruş, arabacılıktan geliri 275 kuruş
olmak üzere toplam 900 kuruştur.
Hane No: 20
Musa oğlu Arif'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 85 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (2 kile, 21 kuruş), yulaf (4 kile
22 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş), bağ öşrü 5
kuruş olmak üzere toplam 66 kuruştur.
Ekili tarla 14 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 550
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere
toplam 850 kuruştur. 22 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bağ 1 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 45 kuruş, 1845
yılı hâsılatı 20 kuruş olmak üzere toplam 65 kuruştur.
Karasığır öküzü 2 adettir.
Geliri 595 kuruş, arabacılıktan geliri195 kuruş olmak
üzere toplam 790 kuruştur.
50
Hane No: 21
Ali oğlu Bayramoğlu Osman'ın emlâk, arazi, gelir
ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergi-i mahsusu 95 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (3 kile, 32 kuruş), yulaf (3 kile
18 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş), bağ öşrü 10
kuruş olmak üzere toplam 105 kuruştur.
Ekili tarla 24 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 844
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere
toplam 1.344 kuruştur. 11 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 90 kuruş, 1845
yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 140
kuruştur.
2 adet karasığır öküzü ve 2 adet koşu mandası
vardır.
Geliri 934 kuruş, zuhûrâtdan 65 kuruş olmak üzere
toplam 1.000 kuruştur.
Hane No: 22
İbrahim oğlu Somuncuoğlu Mustafa'nın emlâk,
arazi, gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 32 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (1 kile, 14 kuruş), tohum (1
kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam 32 kuruştur.
Ekili tarla 10 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 288
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere
toplam 488 kuruştur. 15 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Karasığır öküzü 2 adettir.
Geliri 288 kuruş, arabacılıktan geliri 412 kuruş
olmak üzere toplam 700 kuruştur.
51
Hane No: 23
Kadir oğlu Hüseyin'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 95 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (6 kile, 84 kuruş), yulaf (5
kile 25 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş), bağ öşrü
15 kuruş olmak üzere toplam 160 kuruştur.
Ekili tarla 28 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 1.355
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 800 kuruş olmak üzere
toplam 2.155 kuruştur. 18 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır. Karasığır öküzü 4 adettir.
Geliri 1.340 kuruş, hariçten geliri 245 kuruş olmak
üzere toplam 1.585 kuruştur.
Hane No: 24
Osman oğlu Kartallıoğlu Ahmed'in emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılık ve arıcılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 32 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (4
kile 20 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş), bağ öşrü
8 kuruş olmak üzere toplam 106 kuruştur.
Ekili tarla 24 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 890
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 800 kuruş olmak üzere
toplam 1.790 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bağ 1 dönüm, 1844 yılı hâsılatı 72 kuruş, 1845
yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 122
kuruştur.
Arı kovanı 6 adet olup, hâsılatı 60 kuruştur.
Süt veren manda 1 adet olup, hâsılatı 40 kuruştur.
Karasığır öküzü 2 adettir.
Geliri 1.022 kuruştur.
52
Hane No: 25
Osman oğlu Kartallıoğlu Mehmed'in emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 65 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (3 kile, 49 kuruş), yulaf (2
kile 10 kuruş), tohum (3 kile, 63 kuruş), bağ öşrü
12 kuruş olmak üzere toplam 135 kuruştur.
Ekili tarla 24 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.103
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 800 kuruş olmak üzere
toplam 1.903 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 112 kuruş,
1845 yılı hâsılatı 80 kuruş olmak üzere toplam
192 kuruştur.
Süt veren sığır ineği 1 adet olup, hâsılatı 20
kuruştur. Karasığır öküzü 1 adettir. Geliri 1.236
kuruştur.
Hane No: 26
Bayramoğlu Ali bin Ahmed emlâkı: 'in emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 65 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (3
kile 17 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş), olmak
üzere toplam 95 kuruştur.
Ekili tarla 10 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 885
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere
toplam 1.385 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır. Karasığır öküzü 2 adettir.
Geliri 930 kuruş, zuhûrâtdan gelir 70 kuruş olmak
üzere toplam 1.000 kuruştur.
53
Hane No: 27
Hüseyin oğlu Bayramoğlu Ahmed'in emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat, hayvancılık ve arıcılıkla uğraşmaktadır. Vergimahsusu 65 kuruştur. A'şar vergisi, buğday (3 kile,
42 kuruş), yulaf (4 kile 20 kuruş), tohum (1 kile,
27 kuruş), bağ öşrü 5 kuruş olmak üzere toplam
94 kuruştur.
Ekili tarla 20 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 701
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 600 kuruş olmak üzere
toplam 1.301 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bağ 1 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 45 kuruş,
1845 yılı hâsılatı 30 kuruş olmak üzere toplam 75
kuruştur.
Süt veren manda 1 adet olup, hâsılatı 40 kuruştur.
Karasığır öküzü 2 adettir. Arı kovanı 7 adet olup,
hâsılatı 70 kuruştur.
Geliri 856 kuruş, zuhûrâtdan gelir 144 kuruş olmak
üzere toplam 1.000 kuruştur.
Hane No: 28
İsmail oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı
zamanda esnaflık yapmaktadır. Vergisi 65 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (3 kile, 42 kuruş), yulaf (2
kile 10 kuruş), tohum (3 kile, 54 kuruş), bağ öşrü
18 kuruş olmak üzere toplam 127 kuruştur.
Ekili tarla 23 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 981
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere
toplam 1.481 kuruştur. 12 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Süt veren manda 2 adettir, hâsılatı 80 kuruştur.
Bağ 21 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 162 kuruş,
1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam
212 kuruştur.
Bir adet nalbant dükkânı vardır. Bir adet Kahve
dükkânı olup, yıllık kirası 100 kuruştur. Geliri 1.322
kuruştur.
54
Hane No: 29
Mehmed oğlu Amele Ahmed'in emlâk, arazi, gelir
ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergi-i mahsusası 32 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (1 kile, 14 kuruş), tohum (9
kuruş) olmak üzere toplam 23 kuruştur.
Ekili tarla 6 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 207
kuruş), 1845 yılı hâsılatı 100 kuruş olmak üzere
toplam 307 kuruştur.
Geliri 207 kuruş, yevmiyeden temettü 393 kuruş
olmak üzere toplam 600 kuruş
Hane No: 30
Hüseyin oğlu Bayramoğlu Ali'nin emlâk, arazi, gelir
ve vergileri
Ziraat, arıcık ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Vergisi
66 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (4 kile, 43 kuruş), yulaf (2
kile 10 kuruş), tohum (2 kile, 45 kuruş), arpa (3
kile, 21 kuruş) bağ öşrü 10 kuruş olmak üzere
toplam 133 kuruştur.
Ekili tarla 24 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.112
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere
toplam 1.612 kuruştur. 2 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Sahip olduğu çayır 1 dönüm olup, senelik kirası
50 kuruştur.
Bağ 2 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 90 kuruş, 1845
yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam 140
kuruştur.
Arı kovanı 4 adet olup, yıllık hâsılatı 40 kuruştur.
2 adet karasığır öküzü ve 2 adet koşu mandası
vardır. Geliri 1.292 kuruştur.
55
Hane No: 31
Mehmed oğlu Hasan'ın emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat, arıcılık ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergi-i mahsusu 33 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (1 kile, 21 kuruş), yulaf (1
kile 5 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere
toplam 44 kuruştur.
Ekili tarla 20 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 396
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere
toplam 596 kuruştur. 4 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Süt veren inek 1 adet olup, hâsılatı 20 kuruştur.
Arı kovanı 5 adet olup, hâsılatı 50 kuruştur.
Geliri 466 kuruş, zuhûrâtdan geliri 134 kuruş
olmak üzere toplam 600 kuruştur.
Hane No: 32
Mustafa oğlu Salih'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Esnaflık yapmaktadır.
Vergi-i mahsusu 65 kuruş
Bir adet demirci dükkânı vardır.
Demircilikten geliri 600 kuruştur.
56
Hane No: 33
Hüseyin oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 65 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (2 kile, 28 kuruş), yulaf (3
kile 15 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş), bağ öşrü
5 kuruş olmak üzere toplam 66 kuruştur.
Ekili tarla 15 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 550
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere
toplam 750 kuruştur. 2 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bağ 1 dönüm, 1844 yılı hâsılatı 45 kuruş), 1845
yılı hâsılatı 30 kuruş olmak üzere toplam 75
kuruştur.
Süt veren karasığır ineği 1 adet, hâsılatı 20 kuruştur.
2 karasığır öküzü vardır.
Geliri 615 kuruş, arabacılıktan temettüü 385 kuruş
olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
Hane No: 34
Ömer oğlu Bayramoğlu Ahmed'in emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 65 kuruş
A'şar vergisi, buğday (4 kile, 56 kuruş), yulaf (2
kile 10 kuruş), tohum (2 kile, 45 kuruş), bağ öşrü
5 kuruş olmak üzere toplam 116 kuruştur.
Ekili tarla 18 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 999
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 600 kuruş olmak üzere
toplam 1.599 kuruştur. 12 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bağ 1 dönümdür, 1844 yılı hâsılatı 45 kuruş, 1845
yılı hâsılatı 30 kuruş olmak üzere toplam 75
kuruştur.
Süt veren karasığır ineği 1 adet olup, hâsılatı 20
kuruştur. Karasığır öküzü 1 adettir.
Geliri 1.064 kuruştur.
57
Hane No: 35
İsmail oğlu Üçoğlu (Öcüoğlu?) Salih'in emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 32 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (1 kile, 14 kuruş) olmak üzere
toplam 14 kuruştur.
Ekili tarla 6 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 126
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere
toplam 176 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Koşu mandası 2 adettir.
Geliri 126 kuruş, kömürden geliri 374 kuruş olmak
üzere toplam 500 kuruştur.
Hane No: 36
Mehmed oğlu Mustafa'nın emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 65 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (2 kile, 28 kuruş), yulaf (1
kile 7 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere
toplam 55 kuruştur.
Karasığır ineği 1 adet olup, senelik hasılatı 20
kuruştur. Karasığır öküzü 2 adettir.
Geliri 482 kuruş + 118 kuruş olmak üzere toplam
600 kuruştur.
58
Hane No: 37
Emin oğlu Çoban Ömer'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 32 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (1 kile, 14 kuruş), yulaf (1
kile 5 kuruş), tohum (9 kuruş), olmak üzere toplam
28 kuruştur.
Ekili tarla 5 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 280
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 100 kuruş olmak üzere
toplam 380 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Karasığır öküzü 2 adettir.
Geliri 280 kuruş, kömürden geliri 320 kuruş olmak
üzere toplam 600 kuruştur.
Hane No: 38
Abdah kızı nisa taifesinden Zübeyde'nin emlâk,
arazi, gelir ve vergileri
Ziraatla geçinmektedir.
Vergisi 32 kuruştur.
Kira ile ektiği tarla 100 dönüm olup, yıllık kirası
500 kuruştur. 300 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır.
Çayır 5 dönüm olup, yıllık kirası 100 kuruştur.
Geliri 600 kuruştur.
59
Hane No: 39
Mustafa oğlu Hacıoğlu Salih'in emlâk, arazi, gelir
ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergi-i mahsusu 32 kuruştur.
A'şar vergisi olarak vermiş olduğu, buğday (3 kile,
42 kuruş), tohum (9 kuruş) olmak üzere toplam
51 kuruştur.
Ekili tarla 6 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 459
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 400 kuruş olmak üzere
toplam 859 kuruştur. 25 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Koşu mandası 2 adettir.
Geliri 459 kuruş, kömürden gelir 141 kuruş olmak
üzere toplam 600 kuruştur.
Hane No: 40
Sâib Paşa95’nın Samandıra’da bulunan emlâk, arazi,
gelirleri.
Saib Paşa II. Mahmud döneminin önemli devlet
adamlarından olup, Samandıra'da arazisi ve
hayvanları vardır.
Vergi alınmamıştır.
Kira ile ekili tarla 100 dönüm olup, yıllık kirası 477
kuruştur.
500 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır.
Süt veren koyun 330 adet olup, hâsılatı 3.300
kuruştur.
Süt veren keçi 200 adet olup, hâsılatı 1.600
kuruştur.
Kısır koyun 250 adet olup, hâsılatı 500 kuruştur.
Kısır keçi 220 adet olup, hâsılatı 330 kuruştur.
160 adet oğlak ve 201 adet kuzuya sahiptir.
Geliri 6.207 kuruştur.
95
60
Saib Paşa, II. Mahmud döneminde Tophane Nazırlığı yapmıştır. II. Mahmud döneminin önemli devlet adamlarındandır. 1834 yılında Sultan II. Mahmud bölgeyi
ziyareti sırasında Sâib Paşa'nın çiftliğinde kalmıştır. . “…..zât-ı şâhâne evliyâ-ı kirâmdan Sarı Gazi türbesine ziyaret ve Tophane Nazırı Hacı Sâib Efendinin o civarda
kâin çiftliğinde ârâm ve istirahat ve badehu Yakacık Karyesine azimetle bir gece de orada beytutet buyurmuşlardır.” Bkz, Balıkhane Nazırı, age, s. 121.
Hane No: 41
Samandıra'ya yakın mesafede bulunan Aksaray
kazası Salihli köyünden Bordosdan? Oğlu
Yorgo'nun emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı
zamanda esnaflık yapmaktadır.
Vergisi 136 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (7 kile, 98 kuruş), tohum (2
kile 45 kuruş), bağ öşrü 10 kuruş olmak üzere
toplam 153 kuruştur.
Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 1.287
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 500 kuruş olmak üzere
toplam 1.787 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bağ 2 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 90 kuruş,
1845 yılı hâsılatı 50 kuruş olmak üzere toplam
140 kuruştur.
Ortak olduğu bir bezirhane vardır.
Geliri 1.377 kuruş, bezircilikden geliri 623 kuruş
olmak üzere toplam 2.000 kuruştur.
Hane No: 42
Kuruçay kazalı Said oğlu Seyyid Ali'nin emlâk, gelir
ve vergileri
Esnaflık yapmaktadır.
Vergisi 20 kuruş
Bir Bakkal dükkânına ortaktır.
Geliri (bakkallıktan) 500 kuruştur.
61
Hane No: 43
Beykoz kazasına tabi Paşakaryeli Pilanetki oğlu
Sava'nın? karye-i mezburede olan emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Aynı
zamanda esnaflık yapmaktadır.
Vergisi 135 kuruştur.
12 dönüm tarla nadasa bırakılmıştır.
Sahip olduğu bağ 5 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı
540 kuruş, 1845 yılı hâsılatı 400 kuruş olmak üzere
toplam 940 kuruştur.
Bir adet bezirhaneye sahiptir, hâsılatı ve yıllık kirası
600 kuruştur.
Geliri (Samandıra köyünden olan gelir) 1.140
kuruştur.
**
Samandıra Köyü'nün vergileri toplamı 3.094
kuruştur.
Samandıra Köyü'nün toplam geliri 54.126 kuruştur.
62
1844 ve 1845 YILLARINA AİT
SARIGAZİ KÖYÜ RESMİ BİLGİLERİ
1844-1845 yıllarında Sarıgazi’de 13 hane
bulunmaktadır. Burada ikamet eden hane
sahipleri ile ilgili bilgiler şöyledir:
63
Bolu Eyaleti’nin havi olduğu
kazalardan İzmit Kaymakamlığı
dahilindeki kazalardan Kartal
Kazası’na tabi Sarıgazi Köyü
ahalilerinin emlak, arazi ve
temettuat defteridir.
Kaynak:
BOA, ML. VRD. TMT. d. nr.
04040.
Hane No:1
Emin oğlu Selim'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 80 kuruştur.
Vergü-yi mahsûsadan 1844 yılında vermiş eylemiş
olduğu; buğday (4 kile, 56 kuruş), yulaf (5 kile,
25 kuruş), tohum 1 kile, 18 kuruş) olmak üzere
toplam 99 kuruştur.
Ekili tarla 20 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 891
kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 720 kuruş olmak üzere
toplam 1611 kuruştur. 40 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Süt veren sığır (İnek 1 adet) olup, yıllık hâsılatı- 20
kuruştur. 2 adet karasığır düğesi, 2 adet karasığır
öküzü ve 2 adet mandaya sahiptir.
Geliri 911 kuruş, götürü geliri 389 kuruş olmak
üzere toplam 1300 kuruştur.
Hane No:2
Latif oğlu Mehmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergü-yi mahsûsası 55 kuruştur.
A'şar rüsumu olarak verdiği, buğday (6 kile, 84
kuruş), yulaf (4 kile, 20 kuruş), tohum (2 kile, 36
kuruş) olmak üzere toplam 140 kuruştur.
Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 1360
kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 1100 kuruş olmak üzere
toplam 2460 kuruştur. 35 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Karasığır ineği 2 adet olup, yıllık hâsılatı- 40
kuruştur. 2 adet koşu mandası ve 2 adet karasığır
öküzü vardır. Geliri 1300+200 kuruş olmak üzere
toplam 1500 kuruştur.
64
Hane No:3
Süleyman oğlu Tekke Şeyhi Hüseyin'in emlâk, arazi,
gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 55 kuruştur.
A'şar vergisi, buğday (2 kile, 28 kuruş), tohum (1
kile, 18 kuruş) olmak üzere 46 kuruştur.
Ekili tarla 25 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 414
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere
toplam 714 kuruştur.
Karasığır öküzü 2 adettir.
Geliri 414+486(götürü) kuruş olmak üzere toplam
900 kuruştur.
Hane No:4
Selim oğlu Halil'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergü-yi mahsûsası 50 kuruştur.
A'şar rüsumu, buğday (2 kile, 28 kuruş), yulaf (2
kile, 10 kuruş), tohum (2 kile, 36 kuruş) olmak
üzere toplam 74 kuruştur.
Ekili tarla 10 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 666
kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 120 kuruş olmak üzere
toplam 786 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
3 adet kısır inek, 2 adet karasığır öküzü ve 2 adet
koşu mandası vardır.
Geliri 666 kuruş, kömürcülükten geliri 134 kuruş
olmak üzere toplam 800 kuruştur.
65
Hane No:5
Mehmed oğlu Mustafa'nın emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergü-yi mahsûsası 30 kuruştur.
A'şar rüsumu, buğday (1 kile, 21 kuruş), tohum
(1 kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam 39 kuruştur.
Ekili tarla 10 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 341
kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 150 kuruş olmak üzere
toplam 491 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Süt veren inek 1 adet, yıllık hâsılatı 20 kuruştur.
Kısır inek 1 adet, karasığır öküzü 1 adet ve koşu
mandası 2 adettir.
Geliri 361 kuruş, kömürden geliri 639 kuruş olmak
üzere toplam 1.000 kuruştur.
Hane No:6
İsmail oğlu Şükrü'nün emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Arıcılık, ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 30 kuruştur.
A'şar rüsumu, buğday (1 kile, 21 kuruş), yulaf (2
kile 10 kuruş), tohum (1 kile, 27 kuruş) olmak
üzere toplam58 kuruştur.
Ekili tarla 15 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 525
kuruş; 1845 yılı hâsılatı, 200 kuruş olmak üzere
toplam 725 kuruştur. 15 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Süt veren inek 2 adet olup, yıllık hâsılatı 40 kuruştur.
2 karasığır öküzü, 2 karasığır düğesi ve 2 koşu
mandası vardır.
Arı kovanı 4 adet olup, hâsılatı 40 kuruştur.
Geliri 605 kuruş, kömürden gelir 395 kuruş olmak
üzere toplam 1.000 kuruştur.
66
Hane No:7
Mehmed oğlu Hasan'ın emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 30 kuruştur.
A'şar rüsumu, buğday (1 kile, 21 kuruş), yulaf (2
kile 10 kuruş), tohum (1 kile, 18kuruş) olmak
üzere toplam 49 kuruştur.
Ekili tarla 10 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı, 441
kuruş; 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere
toplam 641 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
2 koşu mandası ve 2 kısır manda ineği vardır.
Geliri 441 kuruş, kömür ve saireden geliri 459
kuruş olmak üzere toplam 900 kuruştur.
Hane No:8
Halil oğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 35 kuruştur.
A'şar rüsumu, buğday (2 kile, 28 kuruş), yulaf (1
kile 5 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak üzere
toplam51 kuruştur.
Ekili tarla 15 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 459
kuruş; 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere
toplam 659 kuruştur. 20 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
2 karasığır öküzü ve 2 koşu mandası vardır.
Geliri 459, kömür ve saireden geliri 541 kuruş
olmak üzere toplam 1.000 kuruştur.
67
Hane No:9
Ali oğlu Amele Hüseyin'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 30 kuruştur.
2 adet Karasığır öküzü vardır.
Geliri 600 kuruştur.
Hane No:10
Hüseyin oğlu Ahmed'in emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 35 kuruştur.
A'şar rüsumu, buğday (1 kile, 14 kuruş), tohum
(1 kile, 18 kuruş) olmak üzere toplam 32 kuruştur.
Ekili tarla 9 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 306
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 200 kuruş olmak üzere
toplam 506 kuruştur. 10 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
1 kısır inek, 1 karasığır düğesi ve 2 koşu mandası
vardır.
Geliri 306 kuruş, kömür ve saireden geliri 594
kuruş olmak üzere toplam 900 kuruştur.
68
Hane No:11
Mehmed oğlu Salih'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 50 kuruştur.
A'şar rüsumu, buğday (4 kile, 56 kuruş), yulaf (3
kile 15 kuruş), tohum (1 kile, 18 kuruş) olmak
üzere toplam89 kuruştur.
Ekili tarla 15 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 801
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 300 kuruş olmak üzere
toplam 1101 kuruştur. 30 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
2 koşu mandası, 2 karasığır öküzü ve 1 kısır ineği
vardır. Süt veren inek 1 adet olup, yıllık hâsılatı
20 kuruştur.
Geliri 821 kuruş, kömür ve saireden geliri 579
kuruş olmak üzere toplam 1400 kuruştur.
Hane No:12
Emin oğlu Kahveci Ali'nin emlâk, arazi, gelir ve
vergileri
Esnaflık yapmaktadır.
Vergisi 20 kuruştur.
Geliri 700 kuruştur.
69
Hane No:13
Sarraf taifesinden Badesar oğlu Goncagüloğlu
Karabet'in emlâk, arazi, gelir ve vergileri
Ziraat ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Vergisi 120 kuruştur.
A'şar rüsumu, buğday (20 kile, 280 kuruş), yulaf
(9 kile 45 kuruş), tohum (5 kile, 90 kuruş), arpa
(4 kile 24 kuruş), olmak üzere toplam 439
kuruştur.
Ekili tarla 100 dönüm olup, 1844 yılı hâsılatı 2951
kuruş, 1845 yılı hâsılatı 1800 kuruş olmak üzere
toplam 5.751 kuruştur. 1.000 dönüm tarla nadasa
bırakılmıştır.
Bir süt veren mandası vardır ve hâsılatı 40 kuruştur.
Karasığır ineği 1 adet olup, hâsılatı 20 kuruştur.
2 kısır manda ve 5 kısır karasığırı vardır.
Geliri 4.061 kuruştur.
**
Sarıgazi Köyü'nün toplam vergileri 618 kuruştur.
Sarıgazi Köyü'nün toplam geliri 16.060 kuruştur.
70
31 Ekim 1883 tarihli Kartal,
Samandıra ve Sarıgazi bölgesini
gösteren harita.
Kaynak:
BOA, HRT. h. 02496.
Sarıgazi ve Samandıra'da Hane
XIX. YÜZYIL ORTALARINDA
SARIGAZİ ve SAMANDIRA’NIN Reislerinin Meslekleri:
Her iki temettüat defteri incelendiğinde halkın
SOSYAL YAPISI
Sarıgazi ve Samandıra'da Nüfus
Hicri 1260-1261/Miladi 1844-1845 tarihli temettüat
defterlerine göre Kartal kazasına tabi 18 yerleşim
biriminden ikisi Sarıgazi ve Samandıra'dır.96
Buna göre Samandıra'da 13, Sarıgazi'de ise 43
vergi hanesi bulunmaktadır. Her hanede ortalama
5 kişi bulunduğunu varsayarsak Samandıra'nın
215, Sarıgazi'nin ise 65 nüfusa sahip olduğunu
tahmin edebiliriz. Samandıra'daki 43 haneden 2'si,
Sarıgazi'de ise 1 hane gayrimüslimdir. Buradan da
Samandıra'daki gayrimüslim nüfus 10, Sarıgazi'deki
gayrimüslim nüfusu 5 olarak ifade edebiliriz.
96
büyük çoğunluğunu tarım ve hayvancılıkla uğraşan
üreticilerden oluştuğu sonucuna varılabilir. Belirli
miktarda toprak ve bu toprağı işlemek için yeterli
hayvanlara sahip olup “ehl-i ziraat” olarak tabir
edilenler ile bağcı ve bahçıvanlar tarım ve
hayvancılıkla uğraşanlar arasında değerlendirilmiştir.
Her iki köyde bu gruba giren hane reisi sayısı
toplam 45 olup toplam hane sayısının yaklaşık
olarak % 75'ini oluşturmaktadır. Tarım ve
hayvancılıkla uğraşanlar arasında ek olarak dükkânı
olanlar da vardır. Bunların bir kısmı dükkânı kendi
işletirken bir kısmı kiraya vermiştir. Bunların yanında
diğer mesleklere sahip olanların da tarım ve
hayvancılıkla uğraştıkları görülmektedir. (Tablo 5)
Diğer 16 köy ise şunlardır: Maltepe, Kavaklı, Nardiban, Dolayaba, Büyükada, Burgazada, Kartal kazası kasabası, Emirli, Yakacık, Ören, Kuru, Şeyhli, Havanlık, Bayırlar,
Dudullu ve Serkebir. Bkz, Tuna, agt, s. 14.
Samandıra'daki 43
haneden 2'si,
Sarıgazi'de ise 13
haneden1’i
gayrimüslimdir.
Buradan da
Samandıra'daki
gayrimüslim nüfus
10, Sarıgazi'deki
gayrimüslim
nüfusu 5 olarak
ifade edebiliriz.
71
Tablo 5: Meslek Grupları
Hane Sayısı
Sarıgazi
Samandıra
Meslek Grupları
Tarım ve hayvancılıkla ilgili meslekler
İşçiler
Resmi görevliler
Esnaflık ve ticaretle alakalı meslekler
Mesleği olmayanlar ve işsizler
Diğer
Genel Toplam
Ziraat işlerinin yanında en fazla uğraşılan saha
bağcılıktır. 45 ziraat ehli içerisinde 35 ziraatçi
bağcılıkla da uğraşmaktadır. Bunların tamamı
Samandıra köyündedir. Bu veri, Kartal'a bağlı diğer
yerleşim birimleri ile birlikte değerlendirildiğinde
Samandıra'nın bu konuda ilk sırada yer aldığını
gösterir.97 Her iki köyde de birer tane amele kaydı
vardır. Bunlar işçi grubu içinde değerlendirilmiştir.
Samandıra köyü temettuat defterinde 40 numaralı
hanede kayıtlı bulunan kişi Sâib Paşa'dır. Sâib Paşa'nın
hatırı sayılır oranda emlak, arazi ve hayvanları olduğu
görülmektedir.
Esnaflık ve ticaretle ilgili meslekler grubu içinde
çeşitli meslek sahipleri vardır. Bunlar da kahveci,
berber, bakkal, hamam sahibi, bezirci ve
demircilerdir. İkisi Samandıra, biri Sarıgazi'de olmak
üzere 3 kahveci vardır. Samandıra'da 2 bakkal, 1
hamam işleten ve 1 berber varken Sarıgazi'de bu
işle iştigal eden gözükmemektedir. (Tablo 6)
Mehmed Süreyya “Sicill-i Osmanî Yahud Tezkire-i
Meşâhir-i Osmâniye” isimli eserinde Sâib Paşa ile
ilgili şu bilgileri vermektedir:
Sâib Paşa II. Mahmud döneminin önemli
simalarından biridir. 1834 yılında Sultan II. Mahmud
maiyeti ile birlikte bölgeyi ziyareti sırasında Sâib
Paşa'nın Samandıra'daki çiftliğinde kalmıştır.98
Divan kaleminden yetişerek 1807'de kethüda kâtibi
vekili oldu. 1809'da reis kesedârı,99 sonra da beylikçi100
oldu. 22 Ağustos 1818'de azledildi. 3 Ekim 1821'de
süvari mukabelecisi, sonra cephane nazırı, 1824'te
gümrük emini101 oldu. 1826-1829 arasında matbah
eminliği, yeniçeri kâtipliği, muallim-i eşkinci nazırlığı,
Ordû-yı Hümayun'da sadaret kethüdalığı gibi
görevleri yürüttü.
Paşa, muhtar, imam, tekke şeyhi, resmi görevliler
içerisinde değerlendirilmiştir. Bunlardan Tekke şeyhi
ise Sarıgazi'de, Paşa da Samandıra'dadır. Her iki
köyde muhtar ve imam da bulunmaktadır.
Tablo 6: Meslek Sahiplerine Göre Dağılım
Esnaf
97
Berber
Bakkal
Hamam Sahibi
Paşa
Muhtar
İmam
Tekke Şeyhi
9
36
45
Resmi Görevliler
Kahveci
Tarım ve
Hayvancılıkla
Uğraşanlar
Sarıgazi
Samandıra
Toplam
72
45
2
2
5
2
56
36
1
1
3
2
43
Esnaf
Esnaflık ve ticaretle
ilgili meslekler
grubu içinde çeşitli
kahveci, berber,
bakkal, hamam
sahibi, bezirci ve
demirciler
bulunmaktadır.
İkisi Samandıra, biri
Sarıgazi'de olmak
üzere 3 kahveci
vardır.
Samandıra'da 2
bakkal, 1 hamam
işleten ve 1 berber
varken Sarıgazi'de
bu işle iştigal eden
gözükmemektedir.
9
1
1
2
13
Toplam
1
1
2
1
2
3
1
1
2
2
1
1
1
1
1
1
2
1
1
2
1
1
Mesleği
Olmayanlar
ve İşsizler
2
2
Kartal'a bağlı diğer köyler ile kıyaslama ve genel değerlendirmeler konusunda İdris Tuna'nın tezinden istifade edilmiştir. Bkz. Tuna, agt, s. 22.
98
“…..zât-ı şâhâne evliyâ-ı kirâmdan Sarı Gazi türbesine ziyaret ve Tophane Nazırı Hacı Sâib Efendinin o civarda kâin çiftliğinde ârâm ve istirahat ve bâdehu Yakacık
Karyesine azimetle bir gece de orada beytutet buyurmuşlardır.” Bkz, Balıkhane Nazırı, age, s. 121.
99
Reisülküttabın emrindeki Reis kaleminin evrak memuruna verilen ad. Reisülküttap kesedarı da denir.
100
Tanzimat döneminde Bâbıâli, harem, selamlık ve kalem daireleri olmak üzere üç ana kısımdan meydana geliyordu. Sadrazamlar göreve başladıkları zaman
buradaki harem dairesine taşınırlar ve gece-gündüz devlet işleriyle meşgul olurlardı. Hükümet işlerinin görüldüğü selâm ve kalem daireleri arzodası, divân odası,
kethüdâ bey, reis efendi, çavuşbaşı, âmedî, beylikçi, mektubî gibi çeşitli bürolardan oluşmakta idi. Divan ve nişan kalemlerinden önemli işler, ilmi ve askeri tevcihat,
rütbelere dair yazılar ve mübaşirli olarak çıkan emirler beylikçi tarafından kitabet odasına gönderilirdi. Burada tuğraları çekilip deftere kaydedildikten sonra evraklar
ilgili yerlere gönderilirdi. Bkz. Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform (1836-1856), İstanbul 1993, s. 23 ve 34.
101
Gümrük Emini; Gümrüklerin hesap işlerine bakan yöneticiye verilen isim.
Nisan 1829'da bu görevlerinden ayrılarak Yenişehir
defterdarı, sonra Şumnu Ordusu nazırı oldu. Kasım
1829'da çavuşbaşı ve müteakiben masârifât-ı askerî
nazırı, 24 Şubat 1833'te Tophane nazırı, 24 Şubat
1838'de defter emini, Haziran 1839'da deâvî nazırı,
Eylül 1839'da maliye nazırı oldu. Maliye nazırlığı
yanında 1840'da Hazine-i Mukâtaat defterdarlığı
görevini de yürüttü. Aynı yıl vezirlik rütbesi verilmiştir.
27 Şubat 1841'de Meclis-i Vâlâ reisi, Haziran 1841'de
Edirne vali kâimmakamı ve müteakiben Bahr-i Sefid
Boğazı muhafızı olup, Nisan 1842'de Manisa'ya
gönderilmiştir. 1845'te Saruhan ve Karesi valilikleri
görevlerini yürütmüştür. Şubat 1848'de Meclis-i
Vâlâ azası olmuş ve 9 Aralık 1948 tarihinde de
vefat etmiştir.102
Sâib Paşa, tedbirli idi ve düşünceli hareket ederdi.
İşinin ehli idi. İki oğlu bir kızı vardı. Oğullarından
ilki Refik Bey olup önemli devlet görevlerinde
bulunmuştur. 1871'de Hazine-i Hassa nazırı103
olmuştur.104 1872'de Sadaret müsteşarlığı yapmış105
ve aynı yıl Mâbeyn-i Hümâyûn başkâtibi olmuştur.106
Ocak 1876'da belediye başkanı olmuş,107 ŞubatMart 1876 tarihlerinde de tekrar Sadaret müsteşarlığı
yapmıştır.108 Diğer oğlu Halil Birrî Bey'dir. Halil Birrî
Bey müderris olup 1853 yılında vefat etmiştir. Kızı
Saide Hanım 1888'de vefat etmiştir. Kethüdası
Mehmed Hasib Efendi olup 1855 yılında vefat etmiş
ve Süleymaniye'ye defnedilmiştir.109
Mesleği olmayanlar grubunda ise 2 hane sahibi
olup bunlar da Samandıra'da ikamet etmektedir.
Bu iki hane sahibinden biri kadındır. Sarıgazi'de işsiz
ya da mesleği olmayan hane sahibi yoktur.
SARIGAZİ ve SAMANDIRA’DA ZİRAAT
Sarıgazi ve Samandıra’da Toprağın Miktarı ve Tasarruf Şekli:
Sarıgazi ve Samandıra'da hane sahiplerinin zirai
maksatla kullandıkları toplam toprak 4.340
dönümdür. Bunun 1.434 dönümü Sarıgazi'de, 2.906
dönümü ise Samandıra'da bulunmaktadır. 1.075
dönümünde zirai üretim gerçekleşmekte iken 3.010
dönümü verim artırmak amacıyla nadasa
bırakılmıştır. (Tablo 7-8-9) Ekili alanlar zirai üretim
çeşitliliğine göre ayrıldığında önceliği hububat üretimi
(mezru tarla ve tarla icarı olarak) almaktadır. Bunu
bağcılık ve bahçe işleri izlemektedir. Samandıra'da
toplam 59 dönüm bağ olarak kullanılan arazi vardır.
Köyün yarısı hububat ziraati yanında bağcılıkla da
uğraşmaktadır. Genel olarak 1 ile 2 dönüm toprak
bağ için ayrılmışken, 28 numaralı hane sahibinin
ayırdığı toprağın 21 dönüm olması dikkat çekicidir.
İdris Tuna'nın tezinden hareketle Kartal kazasının
diğer köyleri ile kıyaslandığında Samandıra hububat
üretimine en fazla toprak ayıran iki yerden birisi
olarak gözükmektedir .
Samandıra'da bağcılıkla uğraşanların sayısı oldukça
fazla iken Sarıgazi köyünde bağcılık için toprak
ayrılmamıştır. Hane sahiplerinin bazısı topraklarının
bir bölümünü kiraya vermişlerdir. Bunun da toplamı
193 dönüm olup, tamamı Samandıra köyündedir.
Sarıgazi'de kiraya verilen tarla yoktur. Yine
Samandıra'da sadece bir dönüm bahçenin kiralandığı
görülmektedir.110
Kartal kazasının
diğer köyleri ile
kıyaslandığında 18
köy içerisinde 193
dönüm ile
Samandıra en fazla
mezru tarla icarı
(tarla kiralayarak
ziraat yapmak) ile
dikkati
çekmektedir.
Kartal kazasının diğer köyleri ile kıyaslandığında 18
köy içerisinde 193 dönüm ile Samandıra en fazla
mezru tarla icarı (tarla kiralayarak ziraat yapmak)
ile dikkati çekmektedir.111 Dikkat çeken diğer bir
husus da Sarıgazi köyünde bağ, bahçe uğraşısı ve
kira ile tarla işlemesi olmayışıdır.
102
Bkz, Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî Yahud Tezkire-i Meşâhir-i Osmâniye III, (Hazırlayanlar: Ali Aktan vd.), İstanbul 1996, s. 208.
Hazîne-i Hâssa Nezâreti: Tanzimat'tan sonra, 1839 da kurulan ve sarayın gelir ve giderleriyle görevli bulunan nezaret, bakanlık.
104
Sinan Kuneralp, Son Dönem Osmanlı Erkan ve Ricali (1839-1922) Prosopografik Rehber, İstanbul 1999, s. 8.
105
Sadaret müsteşarlığı bugünkü Başbakanlık müsteşarlığına tekabül eden makamdır. Kuneralp, age, s. 8.
106
Kuneralp, age, s. 20.
107
Kuneralp, age, s. 47.
108
Kuneralp, age, s. 21.
109
Mehmed Süreyya, age, s. 208.
110
Diğer köy ise Nardiban'dır. Bkz, Tuna, agt, s. 34.
103
111
Samandıra'yı 182 dönüm ile Nardiban köyü takip etmektedir. Bkz, Tuna, agt, s. 37.
73
Tablo 7: Samandıra Köyü Ziraat Alanları (Dönüm)
74
Hane
No
Ziraat
Yapılan
Tarla
Nadasa
Bırakılan
Tarla
Bağ
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
G.Toplam
38
102
250
6
300
20
5
2
20
100
16
25
25
25
25
25
18
8
12
25
22
25
20
20
16
6
16
Sebze
Bahçesi
Kira İle
Ziraat
Yapılan
Tarla
Kira İle
Ziraat
Yapılan
Bahçe
50
1
2
25
2
2
1
1
4
18
Toplam
146
301
20
407
63
25
25
50
47
20
43
25
24
12
26
26
18
33
29
37
37
25
46
35
36
20
31
56
6
28
24
25
20
14
24
10
28
24
24
10
20
23
6
24
20
8
8
22
11
15
18
10
10
10
10
12
2
4
2
15
18
6
2
12
20
1
1
5
6
100
25
20
300
25
500
20
2
25
400
31
600
47
821
12
1.830
5
59
17
2.906
1
1
2
1
2
1
21
18
31
26
100
2
193
1
Tablo 8: Sarıgazi Köyü Ziraat Alanları (Dönüm)
Bağ
Sebze
Bahçesi
Kira İle
Ekilen
Tarla
Kira İle
Ekilen
Bahçe
Toplam
Hane
No
Ekili
Tarla
Nadasa
Bırakılan
Tarla
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
G.Toplam
20
25
25
10
10
15
10
15
40
35
20
10
15
10
20
60
60
25
30
20
30
20
35
9
15
10
30
19
45
100
254
1.000
1.180
1.100
1.434
Tablo 9: Samandıra ve Sarıgazi Toplam Ziraat Alanları Dağılımı (Dönüm)
Hane Ziraat
No Yapılan
Tarla
Samandıra
Sarıgazi
Toplam
43
13
56
821
254
1.075
Nadasa Bağ
Bırakılan
Tarla
1.830
1.180
3.010
Sebze
Bahçesi
Kira İle
Ekilen
Tarla
Kira İle
Ekilen
Bahçe
Toplam
Ortalama
Hane Başına
Düşen Toprak
2.906
1.434
4.340
67,5
110
77,5
59
2
193
1
59
2
193
1
Osmanlı ziraat istatistiklerinde topraklar
yüzölçümlerine göre üçe ayrılıp değerlendirilmişlerdir.
Buna göre 10 dönümden az olan işletmelere
“imalat-ı sağire” yani küçük ölçekli işletme denirken,
10 ile 50 dönüm arasında olanlara “imalat-ı
mutavassıta” yani orta ölçekli işletmeler ve 50
dönümden yukarı olanlar da “imalat-ı cesime” yani
büyük ölçekli işletmeler olarak ifade edilmiştir.112
Sarıgazi'de ise hiç toprağa sahip olmayan 2 hane,
gözükmektedir. 1-10 dönüm arası toprak sahibi,
10-50 dönüm arası toprak sahibi olan 8 hane ve
50 ile yukarısı dönüm toprak sahibi hane sayısı 3
iken 1-10 dönüm arası toprak sahibi
görünmemektedir. Sarıgazi köyünde 13 Hane
numarasıyla kayıtlı kişinin durumu oldukça dikkat
çekicidir. 100 mezru ve 1.000 gayr-i mezru olmak
üzere toplam 1.100 dönüm tarlası vardır. Köydeki
diğer hane sahiplerinin tamamının 334 dönüm
tarlaya sahip olduklarını göz önüne alırsak bu miktar
daha iyi anlaşılacaktır.
Buna göre; Samandıra'da hiç toprağa sahip olmayan
3 hane, 1-10 dönüm arası toprağa sahip olan 1
hane, 10-50 dönüm arası toprak sahibi olan 32
hane ve 50 ile yukarısı dönüm toprak sahibi hane
sayısı 7 olarak gözükmektedir. (Tablo 10)
Genel olarak bakıldığında ise hane reislerinin büyük
çoğunluğu “imalat-ı mutavassıta” denilen toprağa
sahiptir. 1-10 dönüm arası toprağa sahip olan
neredeyse yok gibidir. Bu da halkın çok fakir
olmadığını gösterir.
Yerleşim Birimlerine Göre
Toprağın Dağılımı:
112
Tuna, agt, s. 38.
Genel olarak
bakıldığında ise
hane reislerinin
büyük çoğunluğu
“imalat-ı
mutavassıta”
denilen toprağa
sahiptir. 1-10
dönüm arası
toprağa sahip olan
neredeyse yok
gibidir. Bu da
halkın çok fakir
olmadığını
gösterir.
75
Grafik 1: Sarıgazi’de Toprağın Dağılımı
Grafik 2: Samandıra’da Toprağın Dağılımı
0%
18%
82%
28 %
Gayrimezru Tarla 82%
Mezru tarla
Bahçe
Mezru Tarla 18%
Gayrimezru Tarla
İcar ile mezru tarla
Bağ
İcar ile mezru bahçe
41-50
Dönüm
51-60
Dönüm
61-80
Dönüm
2
6
8
3
12
15
1
10
11
1
4
5
2
1
3
1
1
Toplam
31-40
Dönüm
1
2
3
100+
Dönüm
21-30
Dönüm
2
2
4
81-100
Dönüm
11-20
Dönüm
Sarıgazi
Samandıra
Toplam
1-10
Dönüm
Tablo 10: Toprağın Hane Sahiplerine Göre Dağılımı
1
5
6
13
43
56
Sarıgazi ve Samandıra'da Yetiştirilen Ürünler:
1850'li yıllarda her iki köydeki ekili alanların neredeyse
tamamı tahıl üretimine ayrılmıştır. Yetiştirilen ürünler
buğday (hınta), yulaf (alef), keten tohumu ve arpa
(şair)dır. Temettüat defterlerinde ne kadar hububat
ekildiği ve ne kadar ürün alındığına dair ayrıntı yoktur.
Ancak ayni olarak alınan öşür miktarı belli olduğundan
tahmini bir rakam çıkarabiliriz. 1/10 oranında öşür
vergisi alındığından, kaç kile hububat verilmişse,
bunun 10 katı üretim yapılmış demektir.
yulaf, 170 kilesini keten tohumu ve 40 kilesini arpa
oluşturmuştur. Bu köyde de buğday, yulaf ve tohum
hemen hemen herkes tarafından üretilirken, arpa
sadece 1 aile tarafından üretilmiştir.
Buna göre Samandıra'da toplam 3.250 kile hububat
üretimi yapılmıştır. Bunun 1.360 kilesi buğday, 1.050
kilesi yulaf, 810 kilesi keten tohumu ve 30 kilesi
arpadır. Buğday, yulaf ve tohum hemen hemen
herkes tarafından üretilirken, arpa sadece 1 aile
tarafından üretilmiştir. (Tablo 11)
Tarım ürünleri içinde diğer bir grup da bağcılıktır.
Samandıra'da çok sayıda bağcılık yapan varken,
Sarıgazi'de bu işle uğraşanlarla ilgili bir kayıt
bulunmamaktadır.
Sarıgazi köyünde ise, toplam 930 kile hububat üretimi
yapılmıştır. Bunun 440 kilesini buğday, 280 kilesini
76
0%
63 %
Toprağı
Olmayan
Hane
Kartal kazasına
bağlı diğer 18
köydeki hubat
üretimi ile
kıyaslandığında
Samandıra’nın
yulaf ve keten
tohumu
konusunda öne
çıktığını görüyoruz.
Bu köyler arasında
en fazla yulaf ve
keten tohumu
Samandıra'da
üretilmiştir.
7%
2%
Kartal kazasına bağlı diğer 18 köydeki hubat üretimi
ile kıyaslandığında yulaf ve keten tohumu konusunda
öne çıktığını görüyoruz. Bu köyler arasında en fazla
yulaf ve keten tohumu Samandıra'da üretilmiştir.
Netice olarak, Samandıra ve Sarıgazi köylerindeki
hane reislerinin büyük bir çoğunluğu geçimini zirai
faaliyetlerden sağladığından en fazla toprak tahıl
üretimine ayrılmıştır. Tahıl ürünleri içinde ise en fazla
buğday gözükmektedir.
Tablo 11: Samandıra ve Sarıgazi’de Yetiştirilen Hububat Ürünleri (Kile Olarak)
Samandıra
Sarıgazi
Toplam
Buğday
(Hınta)
Yulaf
(Alef)
Tohum
(Keten Tohumu)
Arpa
(Şaîr)
Toplam
1.360
440
1.800
1.050
280
1.330
810
170
980
30
40
70
3.250
930
4.180
Sarıgazi ve Samandıra'da Nadasa Bırakılan Arazi:
Samandıra ve Sarıgazi köylerinde toplam 4.340
dönüm tarla bulunmaktadır. Bunun 3.010 dönümü
nadasa bırakılmıştır. Bu da arazinin 3/4'ünün nadasa
bırakıldığını gösterir. Fakat bu köylerde yaşayan
herkesin tarlasını 3/4 oranında nadasa bıraktığı
anlamına gelmiyor. Sarıgazi köyünden bir hane,
Samandıra köyünde de 2 varlıklı hanenin oldukça
çok oranda nadasa bırakmaları bu oranların
değişmesine sebep olmuştur. Genel olarak
bakıldığında sahip olunan toprağın hemen hemen
yarısının nadasa bırakıldığı görülmektedir. Ancak yine
de Kartal'a bağlı diğer yerleşim birimleriyle
kıyaslandığında en fazla oranda hane başına bırakılan
nadas Sarıgazi'de gözükmektedir. (Tablo 12)
Tablo 12: Samandıra ve Sarıgazi’de Nadasa Bırakılan Alanlar (Dönüm)
Samandıra
Sarıgazi
Toplam
Hane
Sayısı
Nadasa Bırakılan
Arazi
43
13
56
1.830
1.180
3.010
Hane Başına Düşen
Toprak Miktarı
67.5
110
177.5
Toplam
2.906
1.434
4.340
Sarıgazi ve Samandıra'da Hayvancılık:
Sarıgazi ve Samandıra köylerinde zirai faaliyetlerden
sonra diğer bir uğraşı da hayvancılıktır. Hayvan
yetiştiriciliğinin bir ticari faaliyet olarak değil, daha
çok gündelik ihtiyaçları karşılamaya yönelik olarak
yapıldığı görülüyor. Bunların bir kısmı yağ, süt,
peynir gibi ihtiyaçlar için yetiştirilirken, bir kısmı
da yük taşımacılığında kullanılmaktadır.
Samandıra'da toplam 108 büyükbaş hayvan vardır.
Bunların 18'i sağman karasığır ineği, 9 sağman
manda ineği, 59 karasığır öküzü, 20 koşu mandası
ve 2'side beygirdir. Sarıgazi'de ise toplam 63
büyükbaş hayvan mevcut olup, bunların 8'i
karasığır ineği, 11'i kısır inek, 5'i karasığır düğesi,
6'sı sağman manda ineği, 17'si karasığır öküzü ve
16'sı koşu mandasıdır. (Tablo 13-14)
Sarıgazi ve
Samandıra
köylerinde zirai
faaliyetlerden
sonra diğer bir
uğraşı da
hayvancılıktır.
Hayvan
yetiştiriciliğinin bir
ticari faaliyet
olarak değil, daha
çok gündelik
ihtiyaçları
karşılamaya
yönelik olarak
yapıldığı
görülüyor.
Küçükbaş hayvancılık konusuna gelince; sadece
Samandıra'da bir haneye ait küçükbaş hayvan
kaydı bulunmaktadır. Bu da 40 numaralı hane
sahibi Saib Paşa'ya aittir. Saib Paşaya ait, 330 adet
sağman koyun, 200 adet sağman keçi, 250 adet
kısır koyun, 250 adet kısır keçi, 201 adet kuzu ve
160 adet oğlak olmak üzere 1391 adet küçükbaş
hayvan kaydı bulunmaktadır. Her iki köyde de
başka küçükbaş hayvan yetiştiricisi yoktur. Kartal'a
77
Tablo 13: Samandıra’da Yetiştirilen Büyükbaş Hayvanlar
Hane
No
İki köy genelinde
sadece
Samandıra’da 40
numaralı hane
sahibi Saib Paşa'ya
ait küçükbaş
hayvan kaydı
bulunmaktadır.
Paşa’nın, 330 adet
sağman koyun,
200 adet sağman
keçi, 250 adet kısır
koyun, 250 adet
kısır keçi, 201 adet
kuzu ve 160 adet
oğlak olmak üzere
1391 adet
küçükbaş hayvan
kaydı
bulunmaktadır.
78
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
Toplam
Sağman
Karasığır
İneği
Sağman
Manda
İneği
2
1
1
2
1
1
1
1
Karasığır
Öküzü
Koşu
Mandası
Bargir
Toplam
2
4
1
4
2
4
4
4
4
2
2
1
1
2
2
2
2
3
2
1
2
2
1
1
1
2
2
2
2
2
2
4
2
1
2
2
2
2
1
1
1
2
1
1
2
2
2
2
18
9
59
20
2
108
Tablo 14: Sarıgazi’de Yetiştirilen Büyükbaş Hayvanlar
Hane
No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
Toplam
Sağman
Karasığır
İneği
Kısır
İnek
1
2
1
2
Karasığır
Düğesi
Sağman
Manda
İneği
Karasığır
Öküzü
2
2
2
2
2
2
1
2
3
1
2
1
2
2
1
1
1
1
8
5
11
1
5
3
6
bağlı yerleşim birimleri içerisinde de en fazla
küçükbaş hayvan kaydı Samandıra'da
gözükmektedir.
Koşu
Mandası
Bargir
Toplam
2
2
2
2
2
2
2
2
2
17
16
63
Zirai faaliyetlerde ve yük taşımacılığında öküz ve
koşu mandasından faydalanıldığı gözükmektedir.
Samandıra köyünde iki haneye ait birer beygir
kaydı var. Muhtemelen bunlar binek amaçlı
kullanılmaktadır. Ayrıca ne Sarıgazi ne de
Samandıra'da katır ve eşek kaydına rastlanmamıştır.
Samandıra ve Sarıgazi'ye ait temettuat defterlerinde
kümes hayvanları ile ilgili kayıt yapılmamıştır.
Sarıgazi ve Samandıra'da Arıcılık
Samandıra'da 43 haneden 8'inde toplam 37 adet
arı kovanı bulunmaktadır. Sarıgazi'de ise sadece 1
ailede arıcılık yapıldığı görülüyor. Onun da 4 kovanı
bulunmaktadır. Bu bölge ortalamasına göre oldukça
düşüktür. Tuna'nın çalışmasından yapılan kıyasla
Kartal kazası köyleri içinde en az miktarda arı
kovanının bulunduğu yer Sarıgazi olarak
gözükmektedir. (Tablo 15)
Samandıra'da 43
haneden 8'inde
toplam 37 adet arı
kovanı
bulunmaktadır.
Sarıgazi'de ise
sadece 1 ailede
arıcılık yapıldığı
görülüyor. Onun
da 4 kovanı
bulunmaktadır. Bu
bölge ortalamasına
göre oldukça
düşüktür.
Tablo 15: Sarıgazi ve Samandıra’da Arıcılık
Samandıra
Sarıgazi
Toplam
Hane
Sayısı
Arıcılıkla Uğraşan
Hane Sayısı
Kovan
Sayısı
13
43
56
1
8
9
4
37
41
79
Sarıgazi ve Samandıra'da Mülklerin Dağılımı
Hane sahiplerine ait gelir getiren mağaza, dükkân
gibi işyerleri de temettuat defterlerine kaydedilmiştir.
Bu işyerleri ya hane reisi tarafından kiraya verilmiş
veya kendisi tarafından işletilmiştir. Defterlere
işyerlerinin bir yıllık gelirleri kaydedilmiştir. Buna göre;
Samandıra'da kayıtlı 10 adet işyeri gözükmektedir.
Bunlar, 2 bezirhâne, 2 bakkal dükkânı, 2 nalbant
dükkânı, 1 hamam, 1 demirci dükkânı, 1 kömürcü
mağazası ve 1 kahve dükkânıdır. Sarıgazi'de ise 1
kahveci kaydı vardır. (Tablo 16)
Samandıra'da bulunan işyeri sayısı dikkate değerdir.
Samandıra'da
kayıtlı 10 adet işyeri
gözükmektedir.
Bunlar, 2
bezirhâne, 2 bakkal
dükkânı, 2 nalbant
dükkânı, 1 hamam,
1 demirci dükkânı,
1 kömürcü
mağazası ve 1
kahve dükkânıdır.
Sarıgazi'de ise 1
kahveci kaydı
vardır.
Günümüzde bile bu kadar haneye sahip çoğu
köylerde bu kadar işyeri bulunmamaktadır. Ayrıca
Kartal kazası ve bu kazaya tabi 18 köyde toplam
nalbant dükkânı sayısı 4'tür. Bunların da 2'si
Samandıra'da bulunmaktadır.113
Bu bilgilerden de Samandıra'nın önemli bir yerleşim
birimi olduğu anlaşılmaktadır. Samandıra'nın
merkezi bir yerde bulunmasının da etkisiyle
muhtemelen civardaki köylerden pek çok kişi çeşitli
ihtiyaçlarını gidermek için sık sık Samandıra'ya
gelmekteydiler.
Tablo 16: Mülklerin Dağılımı (Adet)
Hane Bakkal Nalbant Bezirhane Hamam Demirci Kömürcü Kahvehane Toplam
No Dükkanı Dükkanı (Zahireci)
Dükkânı Mağazası
Samandıra
Sarıgazi
Toplam
43
13
56
2
2
2
1
1
1
2
2
2
1
1
1
1
1
2
10
1
2
SARIGAZİ ve SAMANDIRA’DA GELİRLER VE DAĞILIMI
Gelir Dağılımı
Samandıra ve Sarıgazi köylerinin gelir kaynakları
incelendiğinde en önemli payı ziraat gelirlerinin
oluşturduğu görülür. Diğer gelir kaynakları ise,
hayvancılık kira gelirleri, ticaret ve zuhûrattır.
Zuhuratların nereden geldiği açıkça yazılmamıştır.
Toplam 56 hane içerisinde hiç geliri olmayan
gözükmemektedir. En az olanın 500 kuruş geliri
vardır. 500-699 kuruş arası gelire sahip olan 12 hane,
700-899 kuruş arası 8 hane, 900-1.099 kuruş arası
16 hane, 1.100-1.299 kuruş arası 3 hane, 13001.499 kuruş arası 6 hane, 1.500-1.999 kuruş arası
5 hane, 2.000-2.999 kuruş arası 3 hane ve 3.000 ve
üzeri kuruş arası 3 hanedir. (Tablo 17-18-19)
Genel olarak gelir dağılımına bakıldığında her iki
köyün hane sahiplerinin gelir düzeyleri iyi durumdadır.
Fakir durumda gözüken, ya da başkalarına muhtaç
durumda olan kimse gözükmemektedir.
Tablo 17: Samandıra ve Sarıgazi Köylerinin Gelir Dağılımı (Kuruş Olarak)
Samandıra
Sarıgazi
Toplam
80
113
Tuna, agt, s. 63.
Hane
No
500900
700899
9001.099
1.1001.299
1.3001.499
1.5001.999
2.0002.999
3.000+
43
13
56
11
1
12
6
2
8
10
6
16
3
3
4
2
6
4
1
5
3
3
2
1
3
Tablo 18: Samandıra’daki
Hanelerin Toplam Gelirleri (Kuruş)
Hane No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
Toplam
Vergileri
Gelirler (Kuruş)
2.724
1.500
900
4.375
2.274
1.468
1.784
1.460
1.831
500
700
745
700
600
1.403
1.000
1.000
704
900
790
1.000
700
1.585
1.022
1.236
1.000
1.000
1.322
600
1.292
600
600
1.000
1.064
500
600
600
600
600
6.207
2.000
500
1.140
54.126
3.094
Tablo 19: Sarıgazi’deki
Hanelerin Toplam Gelirleri (Kuruş)
Hane No
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
T. Gelir
Vergileri
Gelirler (Kuruş)
1.300
1.500
900
800
1.000
1.000
900
1.000
600
900
1.400
700
4.061
16.061
618
Genel olarak gelir
dağılımına
bakıldığında her iki
köyün hane
sahiplerinin gelir
düzeyleri iyi
durumdadır. Fakir
durumda gözüken,
ya da başkalarına
muhtaç durumda
olan kimse
gözükmemektedir.
81
Kaynaklara Göre Gelir Dağılımı
ile % 7'lik orana sahiptir. % 5'lik kısmını ise arıcılık,
kira, işçi ve zuhurat gelirleri oluşturur. Sarıgazi
köyünde hiçbir hane reisi toprağını kiraya vermemiştir.
(Tablo 20)
Sarıgazi ve Samandıra köylerindeki gelirlerin
kaynaklarına göre dağılımında en başta zirai
faaliyetlerden elde edilen gelirler gelir. Bunu
hayvancılık, esnaflık, ticaret, amelelik, zuhurat ve
kira gelirleri takip eder. Ziraattan elde edilen toplam
gelir 47.642 kuruştur. Bu da toplam gelirin % 66'sını
oluşturur. (Grafik 3) Hayvancılıktan elde edilen gelir
toplamı 7.040 kuruş toplam gelir içinde % 10 paya
sahiptir. Esnaflık ve ticaretten elde edilen gelir 8.760
kuruş olup toplam gelirin % 12'sini oluşturur.
Kömürcülük vesaireden elde edilen gelir 5.193 kuruş
Kartal ve bağlı olduğu köyler içinde hayvancılık
gelirinin en fazla olduğu yer Samandıra olup, tüm
köyler içerisinde % 19'luk bir paya sahiptir.114
Samandıra'da hayvan gelirlerinin % 53'ü koyunlardan,
% 28'i keçilerden, % 5'i ineklerden ve % 5'i de
mandalardan sağlanmaktadır.
Tablo 20: Kaynaklarına Göre Gelirlerin Dağılımı (Kuruş)
Zirai
Gelir
Ziraattan elde
edilen toplam gelir
47.642 kuruştur.
Bu da toplam
gelirin % 66'sını
oluşturur.
Samandıra
Sarıgazi
Toplam
Hayvancılık
Geliri
37.532
10.110
47.642
6.800
240
7.040
Esnalık ve İşçi
Tic. Geliri Geliri
4.780
3.980
8.760
Kira
Geliri
500
600
1.100
Zuhurat Kömürcülük Arıcılık Toplam
Geliri
vs. Geliri
Geliri
1.752
413
1.752
413
1.852
3.341
5.193
370
40
410
Grafik 3: Kaynaklara Göre Gelir Dağılımı
2% 1%
7%
Zirai gelir
1%
1%
Hayvancılık Geliri
12 %
Esnaflık ve Tic. Geliri
İşçi Geliri
Kira Geliri
10 %
66 %
Zuhurat Geliri
Kömürcülük vs. geri
Arıcılık Geliri
Tablo 21: Sarıgazi ve Samandıra’da Hane Başına Düşen Senelik Gelir (Kuruş)
Samandıra
Sarıgazi
Toplam
82
114
Tuna, agt, s. 71.
Hane
Sayısı
Toplam Gelir
Hane Başına
Düşen Gelir
43
13
56
53.629
18.271
71.900
1.247
1.405
2.652
53.629
18.271
71.900
VERGİ DAĞILIMI
An-Cemaatin ya da Vergü-yi Mahsusa
Tanzimat'ın ilanına kadar Osmanlı Devletinde
Müslümanlardan farklı gayrimüslimlerden farklı olarak
değişik isimler altında çeşitli vergiler alınıyordu.
1839'da Tanzimat'ın ilanıyla birlikte tebaanın sosyal,
hukuki ve mali bakımdan eşitliği kabul edildiğinden
o zamana kadar alınan vergilerden vazgeçilerek
bunların yerine tek bir vergi alınması prensibi getirildi.
Bu da “vergü-yi mahsusa” veya “an-cemaatin” diye
isimlendirilmiştir. 1840 yılından itibaren yürürlüğe
konmuştur ve herkesin gelirine göre vergi vermesi
amaçlanmıştır. Bu verginin alınabilmesi için de
vatandaşın gelirinin bilinmesi gerekiyordu. Bu amaçla
muhassılların nezaretinde olmak üzere bütün mal,
mülk ve hayvanları içine alan temettü (gelir) sayımı
yapılmaya başlandı ve vergiler tespit edilip köy veya
mahallelerin ödeyecekleri miktarlar belirlenmişti. Köy
muhtar ve imamları ile papazlar eliyle toplanacak
verginin dağılımı herkesin ekonomik durumuna göre
ayarlandı.115
Görevliler tahrirlere köylerden başlayarak vergi
mükelleflerinin isimlerini, ne kadar arazi, emlak
ve hayvanı olduğu, esnaf ya da tüccar ise yıllık
kazançlarının ne kadar olduğunu tespit edip
defterlere kaydetmişlerdir. Bu defterler muhassıllar
tarafından İstanbul'a gönderiliyordu. Maliye
nezaretinde gerekli incelemeler yapıldıktan sonra
padişah iradesiyle toplanacak vergi miktarı
eyaletlere bildiriliyordu. Daha sonra da ilgili
görevlilerce bu vergiler toplanıyordu. 1845 yılına
kadar “rûz-ı Hızır” ve rûz-ı Kasım” olarak iki taksitle
yapılıyordu. 1864 yılından sonra bu konuda bir
düzenleme yapılarak 10 taksitte vergi ödeme
imkanı tanındı.116
Samandıra köyünde toplam 43 haneden 42'si vergi
veriyordu. Samandıra'nın toplam vergi miktarı 3.094
kuruştu. Buna göre hane başına ortalama 74 kuruş
vergi düşüyordu. Samandıra'da bir hane reisi, geliri
çok yüksek olmasına rağmen devlet adamı olduğu
için vergiden muaf tutulmuştur.117 Sarıgazi köyünün
vergü-yi mahsusası ise 618 kuruş olarak kaydedilmiştir.
Bu da hane başına ortalama 46 kuruşa tekabül
etmektedir. (Tablo 22)
Tablo 22: Hane Başına Vergi Dağılımı
Hane Vergi Veren Vergi Vermeyen Toplam Gelir Toplam Vergi
Hane Başına Ort.
Sayısı Hane Sayısı
Hane Sayısı
(Kuruş)
Miktarı (Kuruş) Vergi Miktarı (Kuruş)
Samandıra
Sarıgazi
Toplam
43
13
56
42
13
55
1
1
53.629
18.271
71.900
3.094
618
3.712
74
46
120
Samandıra
köyünde toplam
43 haneden 42'si
vergi veriyordu.
Samandıra'nın
toplam vergi
miktarı 3.094
kuruştu. Buna göre
hane başına
ortalama 74 kuruş
vergi düşüyordu.
Sarıgazi köyünün
vergü-yi mahsusası
ise 618 kuruş
olarak
kaydedilmiştir. Bu
da hane başına
ortalama 46 kuruşa
tekabül etmektedir.
Öşr
Arapça onda bir demek olan öşr, terim olarak
hububattan alınan vergi yerinde kullanılmıştır. İlkin
şeri hükme dayanılarak hububattan onda bir alındığı
için bu tabir meydana gelmiş olup, çoğuluna da aşar
denilmekteydi. Tanzimattan sonra maarif ve menafi'
hisseleri artırılmak suretiyle hububattan alınan vergi
sekizde bir olmuştur.118
Aşar vergisi zirai alanda her mahsülden alınmaktaydı.
115
Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı İktisadi Yapısı”, Osmanlı Devleti Tarihi c. II, Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1999, s. 541-542; Vedat Eldem, Osmanlı
İmparatorluğu'nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Ankara 1994, s. 178-179.
116
Tuna, agt, s.91.
117
Bkz., BOA, ML.VRD.TMT.d, No: 0404, 40 numaralı hanede Sâib Paşanın emlakı ile ilgili kayıt.
118
Pakalın, ags, s. 746; ayrıca Osmanlı Devletinde vergiler hakkında geniş bilgi için bkz., Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik
Yapısı, TTK yay., Ankara 1997, s. 105-11 ve 340-348.
83
Tablo 23: Sarıgazi ve Samandıra Köylerinden Alınan Toplam Öşür Miktarı (Aynı Olarak Kile)
Buğday
(Hınta)
Sarıgazi
Samandıra
Toplam
44
136
180
Yulaf
(Alef)
28
105
133
Tohum
(Keten Toh.)
17
81
98
Arpa
(Şaîr)
4
3
7
Toplam
93
325
418
Tablo 24: Samandıra’da Yetiştirilen Hububat Ürünlerinin Aynî Olarak Vergisi (Kile)
Hane
No
Sarıgazi ve
Samandıra
köylerinde daha
çok hububat
ürünlerinden vergi
alındığı
görülmektedir.
Her iki köyden
ayni olarak alınan
toplam öşür
miktarı 418 kiledir.
Bunun 325 kilesi
Samandıra'dan 93
kilesi de
Sarıgazi'den
alınmıştır.
84
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
Toplam
Buğday
(Hınta)
Yulaf
(Alef)
Tohum
(Keten Toh.)
9
3
12
12
6
6
6
7
1
3
2
1
3
3
3
3
3
2
3
1
6
3
3
3
3
3
1
4
1
2
3
8
13
5
8
8
6
2
3
2
4
2
1
1
4
3
5
4
2
3
4
2
6
1
9
5
2
4
2
3
3
1
1
4
2
1
1
1
1
2
1
2
2
3
2
1
3
2
1
2
1
2
4
1
2
1
3
2
1
2
1
1
1
9
Arpa
(Şaîr)
Toplam
3
3
7
136
2
105
81
3
325
Her türlü hububattan, bostanlarda yetiştirilen
ürünlerden, meyve ağaçlarından, bağlardan,
otlaklardan ve diğer zirai mahsüllerden bu vergi
alınmış ve tahsili de aynî, nakdî ve maktû' olmak
üzere üç şekilde yapılmıştır.
Sarıgazi ve Samandıra köylerinde daha çok hububat
ürünlerinden vergi alındığı görülmektedir. Bu
ürünler de başta buğday olmak üzere, yulaf, keten
tohumu ve arpadır. Her iki köyden ayni olarak
alınan toplam öşür miktarı 418 kiledir. Bunun 325
kilesi Samandıra'dan 93 kilesi de Sarıgazi'den
alınmıştır. (Tablo 23-24-25)
Hububat ürünlerinden alınan öşür vergisini kendi
aralarında kıyaslarsak, en fazla vergisi alınan ürün
180 kile ile buğdaydır. Bunu 133 kile ile yulaf ve 7
kile ile arpa takip etmiştir.
Tablo 25: Sarıgazi’de Yetiştirilen Hububat Ürünlerinin Aynî Olarak Vergisi (Kile)
Hane
No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
Toplam
Buğday
(Hınta)
4
6
2
2
1
1
1
2
1
4
20
44
Yulaf
(Alef)
Tohum
(Keten Toh.)
Arpa
(Şaîr)
Toplam
5
4
2
2
2
1
3
9
28
1
2
1
2
1
1
1
1
1
1
5
17
4
4
93
SARIGAZİ ve SAMANDIRA’DA EĞİTİM-ÖĞRETİM
Osmanlı Devleti'nde ilk eğitim ve öğretimin yapıldığı
yer Sıbyan Mektebi idi. Çocukların eğitilmesi için
teşkil edilen bu mektepler klasik İslam medeniyetindeki
“küttâb” adlı okulların devamı niteliğindedir. Genellikle
devlet ileri gelenleri tarafından külliyelerin içerisinde,
camilerin bitişiğinde ya da müstakil bir yapı olarak
kurulan sıbyan mektepleri mali ve mekân açısından
çok fazla külfet gerektirmediğinden her mahalle,
köy ve semtte açılmıştır. Bunlar vakıf sistemiyle
kurulup yönetilmişlerdir. Beş yaşına ulaşan çocuklar
bu mekteplerde derse başlarlardı. Öğretmenler ise
medrese eğitimi görmüş kişilerden veya okuma-
119
yazma bilen imam, müezzin gibi kişiler arasından
seçilirdi. Sıbyan mekteplerinin resmen belirtilmiş bir
müfredat programı bilinmemektedir. Bu okulların
genel amacı bir çocuğa okuma-yazmayı belletmek,
İslam dininin kaidelerini ve Kur'an-ı Kerim okumasını
öğretmektir. Bunlarla birlikte bazı surelerin
ezberletilmesi, temel ilmihal bilgileri, tecvid, yazı
yazma ve dört aritmetik işlem öğrencilere öğretilmeye
çalışılırdı.119
II. Mahmud
dönemi çok
önemli reformların
yapıldığı dönemdir.
Yapılan reformların
önceliğini eğitim
almıştır. Çünkü II.
Mahmud daha
köklü değişiklikleri
gerçekleştirmenin
yolunun eğitimden
geçtiğinin farkında
idi. Bu amaçla
öncelikle 1824
yılında yayınladığı
bir irade ile
ilköğretimi
mecburi hale
getirdi.
II. Mahmud dönemi çok önemli reformların yapıldığı
dönemdir. Yapılan reformların önceliğini eğitim
almıştır. Çünkü II. Mahmud daha köklü değişiklikleri
Ekmeleddin İhsanoğlu, “Osmanlı'da Eğitim ve Bilim Müesseseleri”, Osmanlı Medeniyeti Tarihi I, İstanbul 1999, s. 231.
85
Kartal kazasına bağlı Alemdağı civarındaki bazı
köylerdeki mekteplerin umumi imtihanlarının yapıldığı,
yalnız Samandıra Köyü mektebinin öğretmeni
bulunmadığından kapalı olduğu hakkında belge.
Kaynak: BOA, MF.MKT. 952/64
86
gerçekleştirmenin yolunun eğitimden geçtiğinin
farkında idi. Bu amaçla öncelikle 1824 yılında
yayınladığı bir irade ile ilköğretimi mecburi hale
getirdi. Çocukların çırak olarak bir usta yanında iş
öğrenmesi için bile ilköğretimi bitirmesi ve diploma
sahibi olması gerekiyordu. Eğer diplomasız çocukların
çalıştırıldığı tespit edilirse başta aileler ve ustalar
cezalandırılıyordu.120 1824 tarihinden sonra 1838,
1845 ve daha sonraki dönemlerde ilköğretim ile
ilgili ıslah çalışmaları devam etmiştir.121
Bütün maarif sistemi ve buna bağlı olarak sıbyan
mekteplerinin bir düzene sokulması 1869 Maarif-i
Umumiye Nizamnamesi ile olmuştur. Bu
nizamnamede mahalle ve köylere tahsil müddeti
dört sene olan en az bir sıbyan mektebinin açılması,
devam mecburiyetinin erkek çocuklarda 6-10,
kızlarda 7-11 yaş olacağı gibi hükümler mevcuttur.
1869 nizamnamesinde öngörülen mekteplerin ıslahı
ve “ibtidâî” adı altında yeni kurulması düşünülen
mekteplerin açılması teşebbüsü 1870 yılında
başlamıştır. Yeni kurulan ibtidâiler için şekil ve
muhteva açısından o zamana kadar olanlardan
farklı olarak kitaplar hazırlanmıştır. Yeni usule göre
hazırlanan tedris programının tatbiki ve tecrübesi
için 1872'de Nuruosmaniye Camii içinde bir ibtidâi
mektebi açılmıştır.122
Sultan II. Abdülhamid döneminde de bu eğitim
öğretim faaliyetlerine devam edilerek memleketin
hemen hemen her yerine ibtidai mektepleri açılmıştır.
Hem İstanbul hem de taşradan gönderilen mekâtibi ibtidâiye müfettişleri vasıtasıyla yapılan icraatlar
yakından takip edilmiştir.123
Samandıra ve Sarıgazi köylerinde de bu mektepler
açılarak eğitim öğretime başlanmıştır. Mekteplerin
tam olarak hangi tarihte açıldığı belli değildir. Ancak
arşiv belgelerine göre 1905 tarihinde Samandıra’da,
1906 tarihinde de Sarıgazi'de mekteplerin varlığı
anlaşılmaktadır. Buna göre Samandıra köyündeki
mektep muallimliği için 120 kuruş tahsisat ayrıldığı
fakat şahsın bu para ile geçimini temin edemediği
belirtilmektedir.124 Yine 8 Eylül 1906 tarihli başka
bir belgede buralardaki eğitim faaliyetlerini teftiş
için müfettiş gönderilmiştir. Müfettiş Hakkı Efendinin
raporuna göre, bölgedeki Sultançiftliği, Dudullu,
Sarıgazi, Çekmeköy ve Samandıra köyleri mektepleri
teftiş edilmiştir. Bunlardan Sultançiftliği, Dudullu,
Çekmeköy ve Sarıgazi köyleri mekteplerinin
“mekâtib-i umumi imtihanları” yapılmıştır. Ancak
Samandıra köyündeki mektebin umumi imtihanları
yapılamamıştır. Çünkü mektep kapalı olup, muallim
de okulu terk etmiş ve çocuklar eğitim - öğretimden
mahrum kalmışlardır. Müfettiş bu konuda gereğinin
yapılmasını istemektedir.125 Belgeden muallimin
maaşının az olması sebebiyle mektebi terk ettiği
anlaşılmaktadır. Maaşının artırılarak köylüden temin
ettirilmesi ve daha muktedir birinin tayini hususunda
Kartal kazası kaymakamlığına bildirilmesi
istenmiştir.126
120
Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında Reform (1836-1856), İstanbul 1993, s. 222-223.
121
Bayram Kodaman, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, TTK Basımevi Ankara 1999, s. 66.
122
İhsanoğlu, “Osmanlı'da Eğitim ve Bilim Müesseseleri”, s. 305.
123
Kodaman, age, s. 67.
124
BOA, MF.MKT, 888/62.
125
BOA, MF.MKT, 952/64, Lef-1.
126
BOA, MF.MKT, 952/64, Lef-2.
Müfettiş Hakkı
Efendinin
raporuna göre,
Samandıra
köyündeki
mektebin umumi
imtihanları
yapılamamıştır.
Çünkü mektep
kapalı olup,
muallim de okulu
terk etmiş ve
çocuklar eğitim öğretimden
mahrum
kalmışlardır.
Müfettiş bu
konuda gereğinin
yapılmasını
istemektedir.
87
88
Belgeden muallimin maaşının az
olması sebebiyle mektebi terk ettiği
anlaşılmaktadır. Maaşının artırılarak
köylüden temin ettirilmesi ve daha
muktedir birinin tayini hususunda
Kartal kazası kaymakamlığına
bildirilmesi istenmiştir.
89
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
XX. YÜZYILDA SANCAKTEPE
Birinci Dünya Savaşı Öncesi Durum
Birinci Dünya Savaşı ve İstanbul'un İşgali
Sancaktepe ve Civarında Eşkıyalık ve Çete Faaliyetleri
Azınlık Çeteleri
Türk Müfreze ve Çeteleri
Kadın Kuva-yı Milliyeciler
İşgal Sırasında Bölge Halkının Durumu
Birinci Dünya Savaşında Sancaktepe ve Bölgesi Şehitleri
Cumhuriyet Sonrası Gelişmeler
2 Ekim 1877’deki İvonovo Çiftlik
Çarpışması.
1877-78 OsmanlıRus savaşı olmuş
ve daha savaş
devam ederken
yüzbinlerce insan
Batum ve civarı ile
Rumeli'den
Osmanlı
topraklarına göç
etmek için yollara
düşmüştür.
Muhacirlerin
gelişleri
Abdülhamid'in
saltanatı süresince
devam etmiştir.
BİRİNCİ DÜNYA ŞAVAŞI
ÖNCESİ DURUM
Bugünkü Sancaktepe sınırları içerisindeki alanların
sosyokültürel yapısında, bölgenin 1328 yılında
Osmanlı idaresine geçişinden itibaren XIX. yüzyıl
ortalarına kadar önemli bir değişim olmamıştır.
Ancak Kırım buhranı neticesinde 1851-1855 yılları
arasında pek çok Kırım Türkü vatanlarını terk ederek
göç etmek zorunda kalmışlardır.127 Yine 1859'da
Şeyh Şamil'in Kafkasya'daki hürriyet mücadelesini
kaybetmesinden sonra 1855-1864 yılları arasında
Rus baskısı sonucu Kafkasya'dan pek çok insan
Osmanlı topraklarına göç etmişlerdir.128 Devamında
1877-78 Osmanlı-Rus savaşı olmuş ve daha savaş
devam ederken yüzbinlerce insan Batum ve civarı
ile Rumeli'den Osmanlı topraklarına göç etmek için
yollara düşmüştür. Muhacirlerin gelişleri
Abdülhamid'in saltanatı süresince devam etmiştir.129
Son ve büyük muhaceret Balkan savaşlarından sonra
yaşanmıştır.130 Yine baskı sonucu Sırbistan,
Bulgaristan, Karadağ, Arnavutluk, Yunanistan, Girit
127
Bölge halkı savaşların yanında doğal afetlerle de
uğraşmak zorunda kalmıştır. 1894 yılında İstanbul
ve çevresinde büyük bir deprem olmuş, ilk şok çok
Adnan Sofuoğlu, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli, Ankara 2006, s. 12.
Yusuf Çam, Milli Mücadelede İzmit Sancağı, İzmit 1993, s. 22.
129
Yahya S. Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, (5. Baskı), İstanbul 2002, s. 78
130
Çam, age, s. 22
131
Sofuoğlu, age, s. 13.
132
Suat Erginer, Asya'nın Kapısı Üsküdar, İstanbul 1966, s. 84-87; Fethi Gedikli, “1890'lardan Sonra Alemdağı ve Civarındaki Ermenilerin Bazı Faaliyetleri”, II. Üsküdar
Sempozyumu I, Edt. Zekeriya Kurşun vd., Mart 2005, s. 96.
133
Bilgiler 31.12.2009 tarihinde İsmail Örs'ten alınmıştır.
128
92
ve diğer yerlerden göç eden Müslüman ahalinin
önemli bir kısmı Osmanlı Devleti'nin göçmenleri
iskân politikası çerçevesinde Kartal, Samandıra, Şile,
Alemdağ, İzmit ve civarına yerleştirmesi bölgenin
sosyokültürel yapısını önemli ölçüde etkilemiştir.
Bölgede pek çok yeni yerleşim merkezi
oluşturulmuştur.131 Şile'ye bağlı Üvezli Köyü ve
Alemdağ civarındaki Reşadiye köyü132 buna örnek
olarak gösterilebilir. Yeni yerleşim birimleri
oluşturulmasının yanında mevcut olan yerlere de
muhacir nüfus iskân edilmiştir. Samandıra'ya 1893'te
Bulgaristan'dan gelen sekiz hane buna örnek
gösterilebilir. Samandıra'da mukim 1925 doğumlu
İsmail Örs'ten aldığımız bilgilere göre Bulgaristan'dan
gelen aileler önce Eyüp civarına yerleştirilmişler.
Geçimlerini arabacılıkla sağlıyorlarmış. Ancak geçim
konusunda sıkıntılar yaşayınca aralarında İsmail
Örs'in ailesinin de bulunduğu sekiz hane
Samandıra'ya gelip yerleşmişlerdir.133
Sarıgazi ve Alemdağı civarındaki Ermeni eşkıyasının faaliyetleri
hakkında tahkikat icrası ve rapor tanzimi hakkında belge.
Kaynak: BOA.,Y.PRK.BŞK. 43/66.
93
Solda: Yunan savaş gemisi Kilkis
Türk sularında.
Sağda: İngiliz askerleri Türk
Topraklarında.
geniş bir sahada hissedilmiş, İstanbul ve Adalar ile
birlikte İzmit, Sapanca ve Yalova'ya kadar olan
bölgede büyük tahribat olmuştur. Çok sayıda bina
yıkılmış ve sarsıntılardan etkilenmeyen hemen hiçbir
bina kalmamıştır.134
Devletin art arda
savaş ve toprak
kaybettiği bu
yıllarda Osmanlı
vatandaşı olan
gayrimüslim
unsurlardan
özellikle Ermeniler
ve Rumlar da
ayaklanmalara
başlayarak
bölgenin asayiş ve
güvenliğini tehdit
eder hale
gelmişlerdir.
Devletin art arda savaş ve toprak kaybettiği bu
yıllarda Osmanlı vatandaşı olan gayrimüslim
unsurlardan özellikle Ermeniler135 ve Rumlar da
ayaklanmalara başlayarak bölgenin asayiş ve
güvenliğini tehdit eder hale gelmişlerdir. Bu tarihlerde
Ermeni ve Rum azınlıkların bu ihanetlerine karşılık
bir güvenlik bölgesi oluşturulması düşüncesiyle
Müslüman-Türk muhacirlerin çoğunluğunun bu
bölgeye yerleştirilmiş olması düşünülebilir.136
Zaten çeşitli arşiv belgelerinden de azınlıkların bu
faaliyetlerine karşı Osmanlı Devleti idarecileri ve
güvenlik güçleri tarafından çeşitli tedbirlerin alınmaya
başladığı anlaşılmaktadır. Mesela 25 Ekim 1895
tarihli bir belgede, Sarıgazi ve Alemdağı civarındaki
Ermeni eşkıyasının faaliyetleri hakkında yapılacak
tahkikatla ilgi geniş bir rapor tanzim edilmiştir. Buna
göre Kâimmakâm Şükrü Bey'in refakatinde bir yaver
ve bir taktikçi ve hayvansız olarak 10 süvari askerden
oluşan bir ekip teşkil edilmiştir. Yapılan plana göre,
ekip önce küçük bir vapurla Üsküdar'a geçip,
Üsküdar Kumandanlığından da gerekli hayvanları
aldıktan sonra Alemdağı bölgesine gidecektir.
Burada yapılan gözlemlerde, Ermeni eşkıya
çetelerinin Alemdağı ve civarı taraflarında
dolaşmakta oldukları ancak şimdilik bir kötülük
etmiyorlarsa da bazı olumsuzlukların sezildiği Şile
Tabur Binbaşılığından İzmid Kumandanlığına
bildirilmişti. Bunlarla ilgili gözlemler için doğruca
134
Alemdağı civarında Sultançiftliği'ne gidilecek, gerek
orada ve gerek Sarıgazi Türbesi yamacında bulunan
Ermeni köyünde, Göceoğlu Agop Efendi ve İbrahim
Paşa çiftliklerinde tahkikat yapılacaktır. Tahkikatten
elde edilecek bilgilere göre bir rapor düzenlenecek
ve ertesi gün Üsküdar'a dönülerek kumandanlıktan
alınan hayvanlar yerine iade ve teslim edilecektir.
Tahkikat sırasında müdahil olunması gereken acil
bür durum olduğunda şifre ile haber verilip, hemen
destek kuvvet gelmesi sağlanacaktır.137 Bu gibi
belgelerden, Osmanlı Devleti yöneticilerinin azınlıklar
tarafından çıkarılan huzursuzlukların farkında olduğu
ve bunları önlemeye yönelik tedbirler almaya
başladığı görülmektedir.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ve
İSTANBUL’UN İŞGALİ
Bu olaylar devam ederken Birinci Dünya Savaşı
patlak vermiş ve Almanya, Avusturya-Macaristan
ve Bulgaristan'ın oluşturduğu ittifak saflarında savaşa
giren Osmanlı Devleti, özellikle Çanakkale'de elde
ettiği büyük başarılara rağmen itilaf devletlerine
karşı savaşı kaybetmiş ve 30 Ekim 1918 tarihinde
Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kalmıştır.
Çok ağır şartlar içeren mütarekeye göre, Boğazlar
itilaf devletlerinin kontrolüne bırakılıyor, Trakya ve
Anadolu'daki Türk toprakları birbirinden ayrılıyordu.
7. ve 24. maddeler ise, Anadolu'nun tamamını
işgale açık hale getiriyordu. İtilaf devletleri, barış
antlaşmasının imzalanmasını bile beklemeden Türk
topraklarını paylaşmaya başladılar.138
Söz konusu deprem ve etkileri ile ilgili geniş bilgi için bkz, Fatma Ürekli, İstanbul'da 1894 Depremi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000 (2. Baskı), s.114.
Ermeni ayaklanmaları ile ilgili bkz, Vahdettin Engin, II. Abdülhamid ve Dış Politika, İstanbul 2005, s. 44; Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı, İstanbul 2007, s. 205-216.
136
Gedikli, agm, s. 96.
135
94
137
BOA, Y.PRK.BŞK. 43/66.
138
Mehmet Temel, İşgal Yıllarında İstanbul'un Sosyal Durumu, Ankara 1998, s. 3.
13 Kasım 1918'de İtilaf Devletlerinin kuvvetleri
yaklaşık 60 gemi ile İstanbul’a çıkarma yaptı. Bu
gemilerden yaklaşık 3500 itilaf devleti askeri
İstanbul'a girdi. 15 Kasım'a kadar gelen gemi sayısı
167'ye yükseldi.139 İtilaf devletleri İstanbul'u işgal
edince bütün devlet binalarını ve karakolları denetim
altına aldılar.
İşgal resmileşmediği için itilaf devletleri yetkilileri
otoritelerini tam olarak kullanamıyorlardı. Özellikle
alacakları kararlar için kurulması gereken
Milletlerarası Karma Mahkemeler de kurulamıyordu.
Bunun için mevcut Osmanlı hükümetine baskılar
yapıldı. Kabul edilmeyince de resmen işgale karar
verdiler ve 16 Mart 1920 Salı günü İstanbul resmen
işgal edildi.140 Ardından Meclis-i Mebusan basıldı.
Milletvekillerinin bir kısmını tutuklayıp, bir kısmını
sürgüne gönderdiler. Denetimleri kolaylaştırmak
amacıyla şehri çeşitli bölümlere ayırdılar.
Beyoğlu ve Boğaz'ın Rumeli yakası iki bölgeye ayrıldı
ve İngiliz, Fransız ve İtalyanlardan oluşan bir heyet
teşkil edildi. Bu bölgenin sorumluluğuna bir İngiliz
subayı getirildi. İstanbul yakası da iki bölgeye ayrılıp
sorumluluğu bir Fransız subayına verildi.
Üsküdar, Kadıköy ve Boğaz'ın Anadolu yakasının
inzibat işleri bir İtalyan subayına, Adalar ise doğrudan
İtilaf Komisyonu Başkanlığına bağlandı. Her devlet
kendi sorumluluk alanı içerisinde karakollar kurdu.
Karakollarda subaylara yardımcı olmak ve kılavuzluk
yapmak üzere Rum ve Ermeniler istihdam edildi.141
Acı günler başlamıştı. İngiliz, Fransız ve İtalyan
askerlerinin İstanbul sokaklarında dolaşmasından
dolayı her tarafta bir karamsarlık vardı.142
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul'un işgal edilmesi,
meclisin basılması ve devamında yaşanan olaylara
çok sert tepki göstermiş ve Anadolu'da bulunan
İngiliz subaylarının tutuklanmaları emrini vermiştir.
İşgali protesto etmek amacıyla gönderdiği yazıda,
139
İstanbul'un itilaf devletlerince resmen ve zorla işgal
edilmiş olmasını “Millet-i Osmâniyenin hâkimiyet ve
hürriyet-i siyasiyesine havale edilen bu son darbe,
hayat ve mevcudiyetini, ne bahasına olursa olsun,
müdafaa etmeğe azmetmiş olan biz Osmanlılardan
ziyade, yirminci asr-ı medeniyet ve insaniyetinin
mukaddes addettiği bütün esâsâta hürriyet, milliyet,
vatan hissiyatı gibi bu günün cemiyât-ı beşeriyesine
esas olan bütün umdelere ve bu umdeleri vücuda
getiren vicdan-ı umumi-i beşere râcidir” şeklinde
nitelendirmiştir.143
Şehrin işgaline en fazla Ermeni, Rum ve Yahudi
azınlıklar sevinmişti. İşgalcilerin İstanbul'a ayak
basmasından itibaren çılgınca gösteriler başlamış,
kiliseler devamlı çan çalmışlar, ecnebi vapurları da
devamlı korna sesleriyle işgali desteklemişlerdir.144
Her tarafta Yunan ve diğer yabancı devletlerin
bayrakları sallanmış ve bu azınlıklar Boğaz'daki
işgalci devletlerin savaş gemileri etrafında turlar
atarak eğlenceler tertip etmişleridir.145
Birinci Dünya Savaşı sırasında tehcir edilen
Ermenilerin birçoğu, Mondros mütarekesinin
imzalanması ile geri döndüler ve daha büyük bir
hınçla siyasi emelleri peşinde koşmaya başladılar.
Tabii olarak itilaf devletleri askerlerinin de bunları
kışkırtması iyice azıtmalarına sebep oldu.146
SANCAKTEPE CİVARINDA
EŞKIYALIK VE ÇETECİLİK
Azınlık Çeteleri:
Paşaköy
Tüm yurtta olduğu
gibi Samandıra,
Sarıgazi ve
Paşaköy
çevresinde
asayişsizlikler baş
göstermeye
başladı. Pek çok
çete türedi.
Çetelerin
çoğunluğunu
Ermeni ve Rumlar
oluşturuyordu.
Bunların en büyük
destekçileri, Mavri
Mira Cemiyeti,
Rum Patrikhanesi,
Venizelos taraftarı
Yunan subayları,
yerli Rum halkı ve
İngilizlerdi.
Savaşın ve işgalin sonucunda tüm yurtta olduğu gibi
Samandıra, Sarıgazi ve Paşaköy çevresinde
asayişsizlikler baş göstermeye başladı. Pek çok çete
türedi. Çetelerin çoğunluğunu Ermeni ve Rumlar
Temel, age, s. 3.
140
Şerafettin Can Erdem, “İtilaf Devletlerinin İstanbul'u Resmen İşgali ve Faaliyetleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: XXI, Sayı:62, Temmuz 2005, s. 679;
Alan Palmer, Osmanlı İmparatorluğu Son Üç Yüz Yıl Bir Çöküşün Yeni Tarihi, İstanbul 1992, s. 396; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, (Komisyon), s. 188; Hüsnü
Himmetoğlu, Kurtuluş Savaşı'nda İstanbul ve Yardımları II, İstanbul 1975, s. 6.
141
Temel, age, s. 4.
142
İ. Hakkı Sunata, İstanbul'da İşgal Yılları, İstanbul 2006, s. 12.
143
Can Erdem, agm, s. 684.
144
Himmetoğlu, age, s. 7.
145
Temel, age, s. 7.
146
Çam, age, s. 33.
95
Rum ve Ermeni çeteleri
Üsküdar’dan İzmit’e kadar olan
bölgede bir çok katliam
gerçekleştirdiler.
İngiliz ve İtalyanlar
da Rum çetelerini
destekliyorlardı.
İngiltere İstanbul
ve Boğazlarda
egemenliğini
sürdürebilmek için
askeri gücünü
Boğazlarda ve
İzmit'e yakın
bölgelerde
konuşlandırmıştır.
oluşturuyordu. Rum ve Yunan kaynaklı çetelerin en
büyük destekçileri, Mavri Mira Cemiyeti, Rum
Patrikhanesi ve patrikhaneye bağlı Heybeliada Ruhban
Okulu din adamları, Venizelos taraftarı Yunan
subayları, yerli Rum halkı ve İngilizlerdi. Özellikle
Mavri Mira Cemiyeti bu işin en önünde idi. Bunun
yanında Etnik-i Eterya Cemiyeti ve bunun şubesi olan
Kordus Komitesi (Rum Muhacirleri Merkez
Komisyonu) de bu faaliyetlere destek veriyordu.
Rumlar büyük hayalleri olan “megalo idea147”yı
gerçekleştirmek için planlı hareket ediyorlardı.
Özellikle şiddete dayanan yöntemler kullanıyorlardı.
Bunların hedeflerinden bazıları şunlardı:
1-Osmanlı Devleti içerisinde birtakım gizli örgütler
kurup, isyan hareketleri başlatmak, isyan için planlar
hazırlamak, diğer yabancı örgütlerle işbirliği yapmak,
toplumu sarsacak sabotaj faaliyetleri yapmak.
2-Osmanlı vatandaşı olan Rumları eğiterek, hareketleri
içine dahil etmek, katılmayan olursa zor kullanmak.
3-Dış kaynaklı inceleme ve araştırma heyetlerine,
Rum nüfusun Türklerden daha fazla olduğunu
göstermek için çalışmalar yapmak.
Hükümeti'nden İstanbul, Edirne ve Çatalca
Sancağı'nda bulunan Türklerin elindeki silahların
toplatılmasını istedi. Hükümet bu isteği kabul etmek
zorunda kalınca Hadımköy'e kadar olan tren
güzergâhını işgal etmiş olan Yunan askerleri ve yerli
Rumlardan çeteler oluşturulmaya başlandı.148
İngiliz ve İtalyanlar da Rum çetelerini destekliyorlardı.
İngiltere İstanbul ve Boğazlarda egemenliğini
sürdürebilmek için askeri gücünü Boğazlarda ve
İzmit'e yakın bölgelerde konuşlandırmıştır. Türk
askerleri ile karşı karşıya gelmemek için hem Rum
hem de diğer azınlık çetelerini Kuva-yı Milliye ve
Türk askeri güçlerine karşı kullanıyordu. Bunu
yaparken de İstanbul'dan Anadolu'ya silah ve
mühimmat kaçışını engellemek istiyordu.
Ayrıca, Türklere karşı daha sert müdahalelere zemin
hazırlamak için hem işgalci güçlerin subayları hem
de azınlık çete mensupları planlı faaliyetler
yapıyorlardı. Özellikle insanların hassas oldukları
dini konular seçiliyordu. Bu maksatla Ümraniye ve
Tuzla'da müezzinler öldürülmüştü.149
4-Bu tür yöntemlerle Türk nüfusu göçe zorlayıp,
azalmasını sağlamak ve Rum nüfusu artırmak için
faaliyetlerde bulunmak.
Üsküdar'dan İzmit'e kadar olan bölge Kuvâ-yı Milliye
için de önemli idi. Çünkü cephane ve silah bu
gölgede bulunuyordu. İşgalci güçlerin ve azınlık
çetelerinin faaliyetlerini engellemek amacıyla milli
direniş örgütleri ve müfrezeler teşkil edilmeye
başlanmıştı.150
Türk nüfusu azaltma işini ciddiye alıyorlardı. Bu
maksatla İstanbul'daki Fransız temsilcisine başvurarak
yardım istediler. Fransız temsilcisi de Osmanlı
İşgalci güçlerin subayları da bu çeteler içinde yer
alıp onları kışkırtıyorlardı. Bölgede faaliyet gösteren
çetelerden bazıları şunlardı:
147
Megalo İdea Yunanca "Büyük Fikir" anlamına gelmektedir. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u alarak, Bizans İmparatorluğu'na son verdiği günden beri yürürlükte
olan bir Yunan ülküsüdür. Bizans İmparatorluğu'nu bir Helen İmparatorluğu olarak kabul eden Yunan milliyetçileri, Megalo İdea adını verdikleri büyük ülküleri
ile eskiden Bizansa ait olan tüm toprakları yeniden elde ederek, Konstantinopolis (İstanbul) başkent olmak üzere, büyük Helen İmparatorluğu'nu yeniden kurmayı
hayal etmektedirler. 1919-1922 yıllarındaki Türk Kurtuluş Savaşı'nı Yunanların kaybetmesi bu fikre büyük darbe vurmuştur; Heybeliada Ruhban Okulu din adamlarının
faaliyetleriyle ilgili geniş bilgi için bkz. Salih İnci, Heybeliada Ruhban Okulu, İstanbul, 2009. s.231-243.
96
148
Temel, age, s. 187.
149
Can Erdem, agm, s. 687 ve 690.
150
Temel, age, s. 190.
Todori Çetesi:
Milti Kaptan Çetesi:
Şile'de bakkal ve iskele gazinosunu işletiyordu.
Aslında Mavri Mira cemiyeti ile birlikte çalışan bir
Yunan subayı idi.151 Asıl görevi Yunan ve İngiliz
kaynaklarından gönderilen silah, cephane ve bomba
gibi mühimmatları dükkânına getirip maiyetindeki
çetelere dağıtmaktı. Aynı zamanda Şile, Bakkalköy,
Paşaköy ve civarındaki Rumların oluşturduğu
çetelerin elebaşı idi. Nüfuz bölgesi çok genişti.
Todori'yi Kuvâ-yı Milliye müfrezelerinden Demir
Hulusi Bey Grubuyla, Sadık Baba ve Osman Kaptan
ortadan kaldırmıştır.152
Paşaköy, Küçükbakkalköy ve Büyükbakkalköy
civarında eşkiyalık yapmışlardır. Hedefleri daha çok
Rumlar olmuştur. Hristiyan kızlarını kaçırıp tecavüz
etmişler, haraç toplamışlar ve haraç vermeyen Rum
ahaliyi katletmişlerdir. İşgalci itilaf devletleri
yöneticileri tarafından hem desteklenmiş hem de
korunmuşlardır. Yaptıkları eylemleri Kuvâ-yı Milliye
müfrezesi elemanlarından Bulgar Sadık'ın üzerine
atmışlar, bu iftiralara tahammül edemeyen Bulgar
Sadık çeteye pusu kurarak Milti ve arkadaşlarını
Dudullu'da öldürmüştür.155
Çakır Yorgi, Karabacak, Anesti Kaplan Çeteleri:
‹stelyanus Çetesi:
Bunlar, Küçükbakkalköy, Şile, Kartal, Pendik,
Anadoluhisarı ve Bostancı bölgelerinde faaliyet
göstermiştir. Todori'nin direktifleri doğrultusunda
hareket etmişlerdir. Bostancı'da iki Türkü öldürmek,
Kartal ve Pendik'te masum insanları asmak, Türk
kızlarını kaçırmak ve tecavüz etmek, çocukları
öldürmek, Kartal Jandarma komutanını öldürmek,
yaptıkları eylemlerden bazılarıdır. Yaptıkları vahşi
eylemlerle Türk halkının bulunduğu bölgelerden
dağılmasını sağlayarak yerlerine Rum ahaliyi iskân
etmek istemişlerdir. Yaptıkları zulümlerle Türk
ahalinin yıldırılıp, başka yerlere göç etmesini
sağlamak ve yerlerine Rumları yerleştirmek isteyen
bu çete, Hasan Kardaşko, Alemdar'lı Tahir, İnegöl'lü
Nuri ve Reşadiye'li Osman'ın oluşturduğu Kuvâ-yı
Milliye müfrezesi tarafından dağıtılmışlardır.153
Şile ve Anadolu yakasında gasp ve cinayet
eylemlerinde bulunmuştur. İzmit Kuvâ-yı Milliye
müfrezesi elemanlarından Yahya Kaptan tarafından
ortadan kaldırılmıştır.156
Paşaköylü Karaoğlan ve Panayot Çetesi:
Paşaköylü bazı Rumlar tarafından teşkil edilmiştir.
Müslüman köylerine saldırılar düzenlenerek, para
ve malları gasbedilmiştir. Sarıyer'e yakın bölgelerde
faaliyet göstermişlerdir. Eylemlerini 1921 yılı sonuna
kadar devam ettirmişlerdir.
Yirmiler Çetesi:
Rum azınlıklardan oluşan çete Bakkalköy ve
Samandıra civarında faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Şubat 1920'de Samandıra'da üç kişiyi
öldürmüşlerdir.157
Milto Çetesi:
Çete Paşaköy'lü Tanaş oğlu Milto tarafından
yönetilmiştir. Paşaköy ve civarı bölgede faaliyet
göstermiştir. Milto ve çetenin diğer elemanları
silahlarıyla birlikte Paşaköy Jandarma komutanlığına
teslim olmuşlardır.154 Çetenin elemanları daha sonra
tecil-i ceza yasasına göre serbest bırakılmıştır.
Üsküdar'dan
İzmit'e kadar olan
bölge Kuvâ-yı
Milliye için de
önemli idi. Çünkü
cephane ve silah
bu gölgede
bulunuyordu.
İşgalci güçlerin ve
azınlık çetelerinin
faaliyetlerini
engellemek
amacıyla milli
direniş örgütleri ve
müfrezeler teşkil
edilmeye
başlanmıştı.
Bunlardan başka diğer bölgelerde faaliyet gösteren
irili ufaklı pek çok çete mevcuttu. Çeteler halk
arasında yirmiler, ellilikler, seksenlikler şeklinde
anılıyordu.158 Bunlar da, Yeniköylü Deli Yani, Kocabaş
Hristo, Barbar Yani, Deli Hristo, Mihaliç Köylü
Konstantin, Deli Petro, Yuvan, Köse Dimitri, Apostol,
Bahari, Çorlulu Çakır Yorgi, Pandeli, Tenasoğlu
151
Süleyman Beyoğlu, “I. Dünya Savaşı'nda ve Milli Mücadele Yıllarında Üsküdar 1915-1922”, Üsküdar Sempozyumu IV, Cilt: II, İstanbul 2007, s. 288.
152
Temel, age, s. 191.
153
Temel, age, s. 192.
154
Temel, age, s. 193.
155
Temel, age, s. 194.
156
Temel, age, s. 194.
157
Temel, age, s. 198.
158
Sofuoğlu, age, s. 26.
97
Belçika vatandaşı olan Philpson
isimli şahıs Samandıra'da bir çiftlik
satın almıştır. Philipson'un çiftlikte
Musevileri istihdam ettiği
anlaşılmaktadır. Musevilerin de
ayrılıkçı faaliyetlerde
bulunmasından dolayı Nisan
1915'te Philipson'un tasarrufunda
bulunan, Samandıra, Sultanbeyli,
Demirci ve Şalgamlı çiftliklerinde
yaşayan 30 kadar Musevi ailesinin
tahliyesi gündeme gelmiştir.
Philpson öldükten sonra mirasçısı
olmadığından sahip olduğu çiftlik
ve arazilere devlet el koymuştur.
Kaynak: BOA, HR.SYS. 2408/54.
98
Gaylip, Alkaoğlu Aleksandri çeteleri olarak ilave
edilebilir.159 Bunlar Osmanlı Hükümetince yakalanan
veya takip sonucu teslim olanlardı. Bunların dışında
bölgede faaliyette bulunan pek çok çete mevcuttu.160
Samandıra’da bulunan
Musveilerin tahliyesi ile ilgili
yazışmalar.
Kaynak: BOA, HR.SYS. 2408/54.
Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşını kaybetmesi
ve İstanbul'un itilaf devletleri tarafından işgal
edilmesinden sonra başta İstanbul'daki Rum ve
Ermeniler olmak üzere pek çok azınlık için fırsat
doğmuştur. Müslümanlar aleyhine küstahlıklar,
taşkınlıklar başlamış tecavüz ve taarruz hareketleri
artmıştır. İşgal gününden tahliye zamanına kadar
yapılan bu menfi hareketler Türk-Müslüman ahali
üzerinde unutulmayacak yaralar ve izler bırakmıştır.
En çok Rum ve Ermeni azınlıklar taşkınlık yapmıştır.
Museviler de Rum ve Ermeniler kadar olmasa da
bu faaliyetlere katılmışlardır. Ayrıca bazı zengin
Musevilerin bu bölgedeki bazı arazileri satın aldığı
görülmektedir. Mesela Belçika vatandaşı olan
Philpson isimli şahıs Samandıra'da bir çiftlik satın
almıştır. Philipson'un çiftlikte Musevileri istihdam
ettiği anlaşılmaktadır. Musevilerin de ayrılıkçı
faaliyetlerde bulunmasından dolayı Nisan 1915'te
Philipson'un tasarrufunda bulunan, Samandıra,
Sultanbeyli, Demirci ve Şalgamlı çiftliklerinde yaşayan
30 kadar Musevi ailesinin tahliyesi gündeme
gelmiştir.161 Philpson öldükten sonra mirasçısı
olmadığından sahip olduğu çiftlik ve arazilere devlet
el koymuştur.
Musevilerin bölgeye olan ilgisi daha sonraki
dönemlerde de devam etmiştir. Samandıra'da
yaşayan İsmail Örs'ün verdiği bilgiye göre 1920'li
yıllarda buraya 10 hane kadar Musevi gelmiş ve
yerleşmek istemişler. Yumurta satarak
geçiniyorlarmış. Bir yıl kadar durabilmişler fakat
tutunamayıp buradan kaçarak Amerika'ya
yerleşmişler.
Bölgedeki çete faaliyetleri dönemin basınına da
konu olmuştur. Mesela, Yeniköy ve Paşaköy
Rumlarının çetecilik faaliyetleri hakkında Açıksöz
Gazetesi'nde şöyle bir bilgi bulunmaktadır: “Yeniköy
ve Paşaköy Rumlarından müteşekkil Yunan çeteleri
zaman zaman civardaki Müslüman köylerine hücum
159
Çam, age, s. 34
160
Sofuoğlu, age, s. 26.
161
BOA, HR.SYS. 2408/54.
99
Bostancı'daki
karargahına dönen dört
İngiliz zabıtasına eşkıya
zannıyla silah atan
Samandıra Karakol
Kumandanı Ali
Onbaşı’nın İngilizler
tarafından Bostancı'ya
götürülmesinde, bu gibi
yanlışlıklara meydan
verilmeyeceğinin temin
edilmesiyle onbaşının
serbest bırakılarak
yerinin değiştirildiği ve
gerekli ihtarın
yapıldığının Dersaadet
Jandarma Alayı
Kumandanlığı'ndan
bildirilmesi.
Kaynak:
BOA. DH.EUM.AYŞ. 6/9.
100
ederek ahali-i islamiyeyi tedhiş ve ellerine geçen her
cins emval ve eşyayı gasp etmektedirler. Bu
havalideki Müslüman köylerinden birçoğunda ancak
ikişer üçer İslam hanesi kalmıştır”. Nitekim Rum
çetelerinin saldırılarından usanan köylüler köylerini
terk etmek suretiyle Rumların zulümlerinden
kurtulmak istemişlerdir.162
İşgal yıllarında ortaya çıkan çete faaliyetleri Osmanlı
emniyet birimlerince takip edilmiş ve kayıtlara
geçirilmiştir. Osmanlı arşiv belgelerinden bu hadiseleri
kronolojik olarak görmek mümkündür. Bu dönemde
Samandıra, Sarıgazi ve Paşaköy çevresindeki çete
faaliyetlerinin bazılarını kronolojik olarak şöyle
sıralayabiliriz.
12 Aralık 1917: Ömerli ve Kartal mıntıkaları
hududunda Yeniköylü Rumlardan oluşan bir çetenin
Kartal'ın Emirli karyesinden asker Hasan'ı
yaralamışlardır. Tahkikat Kartal'a bağlı Paşaköy
Karakolu tarafından yapılmış ve eşkıyadan birinin
Kurtdoğmuşlu İlyas'ın çobanı Yeniköylü Dimitri
olduğu, diğerlerinin tanınmadığı anlaşılmıştır.163
23 Nisan 1919: Bostancı'daki karargâhına dönen
dört İngiliz zabıtasına eşkıya zannıyla silah atan
Samandıra Karakol Kumandanı Ali Onbaşı İngilizler
tarafından Bostancı'ya götürülmüştür. Bu gibi
yanlışlıklara meydan verilmeyeceğinin temin
edilmesiyle onbaşı serbest bırakılmıştır.
25 Nisan 1919: Kartal havalisinde eşkıyalık yapan
Paşaköylü Tanasoğlu Meleni ve arkadaşları silahlarıyla
beraber Paşaköy Karakolu'na gelerek teslim
olmuştur.164
2 Mayıs 1919: Ömerli kazasının Urumca köyünden
Ahmet Kahya'nın çobanlarından Paşaköylü Yorgi
ve Şile Yeniköylü Dimitri, Ahmet Kahya'nın dört
keçisini çalarak kaçmışlardır.165
7 Mayıs 1919: İstanbul Kartal'a bağlı Reşadiye ile
Paşaköy arasında iki kadının yolu kesilip eşyaları
gasp edilmiştir.166
12 Mayıs 1919: Üsküdar'a bağlı Paşaköy'de
Dimitrioğlu Nikola ve arkadaşı Todori oğlu Hristo
iki kişiyi bıçakla yaralamış ve yaralananlardan biri
ölmüştür.167
14 Mayıs 1919: Paşaköylü Vasil ve Panayet isimli
iki Rum'un İshaklı köyüne taarruz eden eşkıyalardan
oldukları tespit edilmiş ve Kartal Jandarma Bölüğü'ne
bildirilmiştir.168
24 Mayıs 1919: Eşkıyalıktan aranan Paşaköylü
Çoyder oğlu Kosti pişman olarak silahıyla beraber
jandarmaya teslim olmuştur.169
25 Mayıs 1919: Üsküdar Paşaköy'de fırıncılık yapan
Kostantinoğlu Yani'yi döverek ölümüne sebep olan
aynı köyden Milti ve arkadaşı teslim olmuşlardır.170
2 Haziran 1919: Paşaköylü eşikıya Kosti taşıdığı
bir İngiliz tüfeği ile Paşaköy Karakolu'na teslim
olmuştur.171
3 Ağustos 1919: Paşaköyü'nde ahaliyi rahatsız
edip, sağdan soldan para alan eşkıyadan Mileti ve
arkadaşı Esteban Tecil-i Ceza Kanunu'ndan istifade
ederek af dilemişlerdir.172
9 Ağustos 1919: Paşaköylü İstilyanos'un oğlu Koçu,
Mileti, Estoban ve Dimitri Alemdağı'na giderken
yolda saldırıya uğramışlardır. Bunlardan Koçu kaçmış,
diğerleri de ölmüşlerdir.173
İşgal yıllarında
ortaya çıkan çete
faaliyetleri Osmanlı
emniyet
birimlerince takip
edilmiş ve kayıtlara
geçirilmiştir.
14 Ağustos 1919: Eşkıyadan Paşaköylü Mileti,
Üstüçoğlu Ostoban ve Dimitri Sultançiftliği köyü
civarında öldürülmüşlerdir.174
27 Ağustos 1919: Kartal Demirciler Ağılı'ndan bir
çete tarafından dağa kaldırılan Paşaköylü Hristo ile
Yorgi serbest bırakılmıştır.175
29 Ağustos 1919: Kartal kazasının Demirli köyünden
Kavak Süleyman oğlu Hüseyin Paşaköy'e saman
götürüp dönerken taarruza uğramış ve
yaralanmışlardır.176
162
Osman Akandere, “Millî Mücadele Yıllarında Marmara Bölgesinde Faaliyet Gösteren, Müfrezeler, Milis Kuvvetleri ve Çeteler (1918-1922)”, Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 19, s. 517-518.
163
BOA, DH.EUM.5.Şb., 50/37.
170
BOA, DH.EUM.AYŞ. 9/74
164
BOA, DH.EUM.AYŞ. 6/18.
171
BOA, DH.EUM.AYŞ. 11/35
165
BOA, DH.EUM.AYŞ. 7/1.
172
BOA, DH.EUM.AYŞ. 17/54
166
BOA, DH.EUM.AYŞ.65/52.
173
BOA, DH.EUM.AYŞ. 18/11
167
BOA, DH.EUM.AYŞ. 65/57; BOA, DH.EUM.AYŞ. 73/56
174
BOA, DH.EUM.AYŞ. 18/67
168
BOA, DH.EUM.AYŞ. 8/121
175
BOA, DH.EUM.AYŞ. 19/98
169
BOA, DH.EUM.AYŞ. 73/71
176
BOA, DH.EUM.AYŞ. 20/18
101
1 Eylül 1919: Paşaköylü İstilyanos Çorbacı'yı dağa
kaldıran eşkıyanın yakalanması için tahkikat ve
takibata başlanmıştır.177
7 Eylül 1919: Paşaköy civarında gasp ve adam
kaçırma vukuâtlarını işleyen beş kişilik çetenin
yakalanması faaliyetine Kartal, Ömerli ve Paşabahçe
Jandarma Kumandanlığı'nın katılmışlardır.178
7 Eylül 1919: Alemdar civarındaki değirmenin
yakınında cesedi hayvanlar tarafından parçalanmış
olarak bulunan kişinin Paşaköylü Değirmenci Dimitri
olduğu anlaşılmıştır.179
17 Eylül 1919: Paşaköylü Dimitri'nin, son
zamanlarda ötede beride eşkıyalık eden Laz Çetesi
tarafından öldürüldüğü anlaşılmıştır.180
3 Temmuz
1920’de
İstanbul'un Kartal
ve Şile kazalarında
Rum ahalisi
köylerini terk
ederek Paşaköy’de
toplanmışlardır.
Silahlı olan bu
Rumlar civardaki
Müslüman ahaliye
tacizde
bulunmuşlardır.
19 Eylül 1919: Paşaköy Rum ahalisinden bazılarının
eşkıyalık yapmak üzere Şile'nin Yeniköy tarafına
geçtikleri haber alındığından, bunların yakalanması
için Şile Jandarma bölüğüne emir verildiği.181
24 Eylül 1919: Kartal'da Paşaköy'den, Kurtdoğmuş
köyüne gitmekte olan Korucu Ali ile arkadaşı Malik'in
üzerine Paşaköylü Rumlar oldukları tahmin edilen
silahlı sekiz kişi taarruz edip paralarını
gasbetmişlerdir.182
25 Eylül 1919: Arnavut çetesi Paşaköylü İstalyanos'u
dağa kaçırmıştır.183
12 Ekim 1919: Paşaköy Rum eşkiyası Üsküdar'da
Çavuşbaşı Çiftliği'ni ablukaya almıştır.184
22 Ekim 1919: Silahlı üç şahıs Paşaköy korucusu
Panayot'a saldırmışlar ve failleri bulunamamıştır.185
20 Ocak 1920: Kartal kazasında Paşaköylü Hıristo
ile Yorgi, Konyalı Hüseyin'in Çetesi tarafından
kaçırılmıştır.186
20 Ocak 1920: Alemdar'da cesedi bulunan
Paşaköylü Dimitri'nin, Konyalı Hüseyin Çetesi
tarafından katledildiği anlaşılmıştır.187
102
24 Mayıs 1920: Paşaköylü Karaoğlan'ın Kurna ile
Emirli arasındaki bahçesine gelen ve koyunlarını
gasbetmek isteyen Laz Çetesi'nin mukavemet
görmesi üzerine Aydos Dağı istikametine firar
etmişlerdir.188
27 Haziran 1920: Üsküdar'ın Paşaköy ve Yeniköy
Rumları silahlı, silahsız olarak Kuva-yı Bağiye'den
korktuklarını söyleyip Kartal, Pendik, Maltepe
taraflarına gelmekte olduklarından bölgedeki
Müslüman ahali tehlikede olduğu düşünülerek
buralara asker gönderilerek asayiş sağlanmıştır.189
2 Temmuz 1920: Şile'nin Paşaköy ve Yeniköy
Rumları'nın hicretlerini müteakip bu havalideki Rum
ve Ermenilerle meskûn köylerde görülen tehlikeli
ahvalin giderilmesi huzur ve asayişin sağlanması
için Üsküdar Mutasarrıflığı'nca gerekli tedbirler
alınmıştır.190
3 Temmuz 1920: İstanbul'un Kartal ve Şile
kazalarında Rum ahalisi köylerini terk ederek
Paşaköy’de toplanmışlardır. Silahlı olan bu Rumlar
civardaki Müslüman ahaliye tacizde bulunmuşlardır.
Olaylar daha fazla büyümeden takviye jandarma
kuvveti gönderilerek Rumların herhangi bir harekette
bulunmalarına mani olunmuştur.191
4 Temmuz 1920: Kartal kazasına tabi Paşaköy
kimliği ve miktarı meçhul kişilerce basılarak
yakılmıştır. Bunun üzerine, Üsküdar Jandarma
Taburu'nun yetersiz olmasından dolayı ek kuvvet
gönderilmiştir.192
11 Temmuz 1920: Kartal'a bağlı Samandıra
köyünde Türk jandarmaları İngiliz askerleri tarafından
rehin alınmıştır. Bu yetmezmiş gibi Osmanlı bayrağı
da İngiliz askerleri tarafından yırtılmıştır.193
25 Temmuz 1920: Kartal kazasının Çataldağ
mevkiindeki kervansaraya gitmekte olan kömür
arabalarına Yeniköy ve Paşaköy Rum çeteleri
saldırmış, arabacılardan biri yaralanıp diğeri
ölmüştür.194
177
BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/48
183
BOA, DH.EUM.AYŞ. 22/85
189
BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/38
178
BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/96
184
BOA, DH.EUM.AYŞ. 27/41
190
BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/54
179
BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/99
185
BOA, DH.EUM.AYŞ. 28/67
191
BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/56
180
BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/60
186
BOA, DH.EUM.AYŞ. 30/81
192
BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/64
181
BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/72
187
BOA, DH.EUM.AYŞ. 30/84
193
BOA, DH.EUM.AYŞ. 43/47
182
BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/100
188
BOA, DH.EUM.AYŞ. 41/15
194
BOA, DH.EUM.AYŞ. 44/35
Kartal'ın Samandıra
Köyü, jandarma
karakolundaki askerlerin
silahlarıyla beraber
İngiliz askerlerince bir
süre rehin alındığı ve
Osmanlı bayrağının
yırtılıp hakaret edildiği,
bu gibi olayların
tekrarlanmaması için
gereğinin yapılmasının
talep edildiği hakkında
evrak.
Kaynak:
BOA. DH.EUM.AYŞ. 43/47,
Lef 1.
103
Kartal'ın Samandıra
Köyü, jandarma
karakolundaki askerlerin
silahlarıyla beraber
İngiliz askerlerince bir
süre rehin alındığı ve
Osmanlı bayrağının
yırtılıp hakaret edildiği,
bu gibi olayların
tekrarlanmaması için
gereğinin yapılmasının
talep edildiği hakkında
evrak.
Kaynak:
BOA. DH.EUM.AYŞ. 43/47,
Lef 2.
104
18 Kasım 1920: Yeniköy ve Paşaköy Rum eşkiyaları
Kartal kazasına tabi Çekmeköy'de taarruzda
bulunarak, Üsküdar Pazarı'ndan dönmekte olan
köy ahalisinin yolunu kesip mallarını gasp
etmişlerdir.195
TÜRK MÜFREZE ve ÇETELERİ
18 Temmuz 1921: Gebze'nin Akkilise köyüne baskın
yapan Paşaköylü Karaoğlan Yorgi'nin Çetesi ahali
tarafından def edilmiştir.198
Rum ve Ermeni çetelerinin vahşi eylemleri karşısında
Türk halkı da boş durmamış, bunların eylemlerini
engellemek için karşı önlemler almaya çalışmıştır.
Mustafa Kemal'in de aralarında bulunduğu birçok
vatansever, milli mücadelenin başlarında
Üsküdar'dan Gebze'ye kadar uzanan sahada faaliyet
gösteren azınlık çetelerini ve eşkıyayı etkisiz hale
getirmek ve İstanbul'dan Anadolu'ya geçmek isteyen
Milli Mücadele taraftarı insanları Anadolu'ya
geçirmek, İstanbul depolarından kaçırılan silah ve
cephanelerin Anadolu'ya geçirilmesinde yardımcı
olmak amacıyla çete teşkilatı ve müfrezeler
kurulmasını kararlaştırmışlardı.203 Bu maksatla 22
seyyar müfreze oluşturulmuş ve başlarına ehil
komutanlar getirilmişti. Türk müfrezelerinden bazıları
şunlardı:
29 Ekim 1921: Karaoğlan Yorgi çetesine yataklık
eden Paşaköylü İstavri yakalanarak adli makamlara
teslim edilmiştir.199
Yenibahçeli Şükrü Bey: Sorumluluk alanı, Maltepe
Atış Okulu merkez olmak üzere Kocaeli Genel
Kumandanlığı.
19 Kasım 1920: Bir Yunan müfrezesi Kartal
kazasının Paşaköyü'ne gitmiş ve halk onları coşkuyla
karşılayıp sevgi gösterisinde bulunmuştur. Bunlardan
cesaret alan Yeniköy Rum çetesi merkez ve köylere
taarruz etmeye devam etmiştir.196
8 Aralık 1920: Kartal civarında Rahmi Bey'in evine
saldıran eşkıyadan ölen şahsın, Kartal kazası
Paşaköyü'nden Vitali olduğunun anlaşılmıştır.197
4 Şubat 1921: Kartal kazasının Paşaköyü'nden Rum
çetesine mensub olduğu anlaşılan Ekmekçi Petro
oğlu Dimitri Osmanlı askerlerine ateş edip, iki askeri
şehit etmiş ve tutuklanmışlardır.200
Kocaeli Genel Kumandanı
Yenibahçeli Şükrü Bey
Veysel Orhan: Kadıköy ve civarından sorumlu idi.
Dayı Mesut: Gebze ve civarından sorumlu idi.
Yusuf Ziya: Şile ve civarından sorumlu idi.
21 Ocak 1922: Şile üzerinden Ağva-Samandıra
yoluyla gerçekleşen Dersaadet ve Kandıra arasındaki
telgraf haberleşme hattı, İngiliz Yüzbaşı Mösyö
Fagel tarafından tahrib edilmiştir.201
İhsan Bey: Kartal ve civarından sorumlu idi.
Gebze Sorumlusu
Dayı Mesut
Murat Bey: Beykoz ve civarından sorumlu idi.
İpsiz Recep: Kefken ve civarından sorumlu idi.
23 Temmuz 1922: Taşköprü nahiyesi Kurşunlu
karyesinden iki şahıs Gebze'den dönüşlerinde
Paşaköylü iki silahlı kişinin saldırısına uğramışlardır.
Eşkıyalar bu şahısların para ve eşyalarını da gasp
etmişlerdir. Aynı kişiler burada bulunan bahriye
emeklilerinden Şükrü Efendi'ye de işkence
yapmışlardır.202
Yahya Kaptan: İzmit ve civarından sorumlu idi.
Bunlara, Bayram Kaptan, Derviş Kaptan, Bulgar
Sadık, Çamur İzzet, Alemdar müfrezesi, Tahir çetesi
gibi çeteler de ilave edilebilir.204
Türk çete ve müfrezeleri de azınlık çetelerinin yoğun
olarak faaliyet gösterdiği Üsküdar, Pendik, Kartal,
Samandıra, Paşaköy, Çatalca civarında görev
yapmışlardır. Bunların içerisinde kuruluş amacının
dışına çıkıp aykırı faaliyetlerde bulunanlar da
olmuştur.
195
BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/10
200
BOA, DH.EUM.AYŞ. 59/10
196
BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/14
201
BOA, DH.İ.UM, 16-5/1-18
197
BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/58
202
BOA, DH.EUM.AYŞ. 62/55
198
BOA, DH.EUM.AYŞ. 55/6
203
Âlim Kahraman, Edebiyatın Belleğinde Yaşayan Beykoz, İstanbul 2005, s.294-296.
199
BOA, DH.EUM.AYŞ. 76/71
204
Bkz, Çam, age, s. 37-39; Temel, age, s. 204-205.
Bulgar Sadık
105
Kefken ve civarından sorumlu
İpsiz Recep ve çetesi.
Laz Osman ve Çetesi.
Türk çete ve
müfrezeleri de
azınlık çetelerinin
yoğun olarak
faaliyet gösterdiği
Üsküdar, Pendik,
Kartal, Samandıra,
Paşaköy, Çatalca
civarında görev
yapmışlardır.
Bunların içerisinde
kuruluş amacının
dışına çıkıp aykırı
faaliyetlerde
bulunanlar da
olmuştur.
106
Samandıra ve Paşaköy civarında faaliyet gösteren
Türk müfrezelerinden bazıları ise şunlardı:
Laz Osman Çetesi: Üsküdar, Kısıklı ve Alemdağ
civarında faaliyette bulunmuşlardır. Bu çete,
Anadolu'daki Kuvâ-yı Milliye'ye silah ve cephane
göndermiştir.*
Arnavut Küçük Aslan Çetesi: Kartal, Samandıra
ve Darıca bölgesinde Rumlara yönelik cinayet ve
adam kaçırma eylemlerinde bulunmuştur. Çete
Darıca'lı iki Rum'u öldürmüş, Kartal'ın Paşaköy'ünden
Stelianos Çorbacı isimli şahsı kaçırmışlardır. Fakat
bu çetenin yaptıkları Kuvâ-yı Milliye'ye katkılarıyla
bilinen Yahya Kaptan'ın üzerine atılarak, Kuvâ-yı
Milliye lekelenmek istenmiştir.
Yahya Kaptan Müfrezesi: İzmit bölgesindeki Rum
çeteleriyle, Kuvâ-yı Milliyeyi küçük düşürmek ve
lekelemek maksadıyla teşkil edilen bazı Türk
çetelerinin etkisiz hale getirilmesi amacıyla
kurulmuştur. Yahya Kaptan, Atatürk'ten aldığı
*
emirler doğrultusunda azınlık çete ve eşkıyalarını
yok etmeye, onların amaçlarını ulaşmasını
engellemeye çalışmıştır. Yahya Kaptan ve
müfrezesinin yaptığı çalışmalardan bazıları şunlardır:
• İstanbul Bahriye cephaneliğinden kaçırdığı
mühimmatları Diliskelesi'ne getirmiştir.
• İstanbul Boğazı ile İzmit arasındaki sahada çalışan
ve amacı Kuva-yı Milliye'yi küçük düşürmek olan
Sait Molla çetesi ve işgalci güçlerin desteklediği
Türk çetelerini ortadan kaldırmıştır.
• Önceleri eşkıyalık, baskın ve soygun işleri yapan
Büyük Aslan çetesini kendisine bağlayarak etkisiz
hale getirmiş ve bölgenin güvenliğini sağlamıştır.
• İstanbul Bekirağa Bölüğü Askeri Cezaevi'ni baskın
düzenleyerek, Yarbay Sadi, Halil Paşa ve Küçük
Talat Bey'i kurtarmıştır.
Yahya Kaptan'ın yaptığı bu faaliyetler ve başarıları
başta yakın arkadaşları olmak üzere pek çok kişi
Laz Osman’ın faaliyetleriyle ilgili geniş bilgi için bkz. Süleyman Beyoğlu, Giresunlu Osman Ağa, İstanbul 2009.
tarafından kıskanılmıştır. Yakın arkadaşlarından
Maltepe Atış Okulu'nda görevli Binbaşı Ahmet
Necati ve Yüzbaşı Nail gibi kişiler onun aleyhinde
kampanya başlatmışlardır. Kuva-yı Milliye hesabına
hareket eden bu kişiler iftira atarak yıpratmaya
çalışmışlar ve ortadan kaldırmak için planlar bile
yapmışlardır.
Yahya Kaptan'ın faaliyetlerinden sadece yakın
arkadaşları rahatsız değildi. İngilizler de tedirgin
olmaya başlamıştı. Bu amaçla Osmanlı
Hükümeti'nden Yahya Kaptan'ın yakalanması istendi.
İngilizlerin isteğini yerine getirmek zorunda kalan
hükümet, onu kıskanan arkadaşlarının da ihbarıyla
saklandığı Gebze'nin Tavşancıl köyünde 9 Ocak
1920'de yakalatmış ve öldürtmüştür.205
Yahya Kaptan’ın yakalandığı ev.
Yaptığı çalışmalar ile Atatürk'ün de takdirini
kazanmıştır. Atatürk, Yahya Kaptan olayı ve onun
çalışmaları ile ilgili Nutuk'ta geniş yer ayırmıştır.
Atatürk'ün Nutuk'ta Yahya Kaptan ile ilgili söyledikleri
özetle şöyledir:
“……… Efendiler, millî teşkilâtın bir düzene sokulması
önemliydi. Bunun için özel tedbirler alındı. Seçimler
dolayısıyla ortaya çıkan bazı görüş ayrılıklarının
giderilmesi için çareler arandı.
Maraş'taki bazı Çerkez vatandaşlar sözde Maraş'ın
bütün Çerkezleri adına Cebel-i Bereket guvernörünün
Maraş'a gönderilmesini, Antep'teki Fransız askerî
komutanından telgrafla istemişlerdi. Buna izin veren
Maraş mutasarrıfına teessüflerimiz duyuruldu. Adı
geçen guvernör geldiği takdirde, Maraş eşraf ve
ileri gelenlerinin karşılamamaları bildirildi. İstanbul
Hükûmeti'nin de dikkati çekildi.
Bolu bölgesinde güvensizlik gittikçe artıyordu.
İzmit'te Asım Bey'den sonra, Birinci Tümen komutanı
olan Rüştü Bey' e bu konuda direktif verildi.
Efendiler, 20 Kasım 1919 tarihinde, İstanbul'daki
teşkilâtımızdan, Kara Vasıf ve Albay Şevket Bey
imzalarıyla gelen bir şifrede: "Gebze kaymakamının
Millî Mücadele'ye karşı olduğu, bu kaymakamın,
birçok korkunç olaylara cür'et eden Yahya Kaptan'ın
205
Temel, age, s. 211-212.
Yahya Kaptan’ın şehit edildiği çeşme.
Yahya Kaptan
kötülüklerini örtbas etmeye ve daha başka şeylere
başlayarak Kuva-yı Milliye'ye leke sürmeye çalıştığı"
bildiriliyor ve kaymakamın yerinin değiştirilmesi söz
konusu ediliyordu.
Biz de bu görüşe samimiyetle katılarak cevabımızda,
konunun Cemal Bey vasıtasıyla çözüme
götürülmesini bildirdik.
Efendiler, bu Yahya Kaptan konusu, inkılâp
tarihimizin önemli safhalarından birinde yer aldığı
ve pek anlamlı olduğu için biraz genişçe bilgi vermeyi
uygun görüyorum.
Şimdiye kadar verilen bilgilerden anlaşılmış olacağına
hiç şüphe yoktur ki, bir araya gelerek anlaşmış
bulunan ortak iç ve dış düşmanların uygulamaya
107
Muhittin Birgen
Halide Edip Adıvar
çalıştıkları plânın önemli bir noktası da, memleket
içinde güvensizlik olduğunu ve Hristiyan azınlıklara
saldırılarda bulunulduğunu, elle tutulur, gözle görülür
delil ve olaylarla dünya kamuoyuna ispat etmek,
bu olayların Kuva-yı Milliye tarafından yapıldığına
inandırmaktı. Bu gizli ve iğrenç maksadın
gerçekleşmesi için de, bildiğiniz gibi, birtakım çeteler
kurarak, bunları özellikle Hristiyan halk üzerine
saldırtmak ve bu çetelerin işleyecekleri cinayetleri,
millî teşkilâta yüklemek yolunu tutuyorlardı. Bu
teşebbüsler az çok memleketin her tarafında filiz
vermeye başlamakla birlikte, en önemli gelişme ve
faaliyet, İstanbul'a yakınlığı dolayısıyla Biga, Balıkesir
ve özellikle İzmit, Adapazarı ve Bolu bölgelerinde
görülür ve dikkat çekici bir durum gösteriyordu.
Biz, bu haince fakat -itiraf olunmalıdır ki- çok ustaca
teşebbüse karşı olağanüstü tedbir almak ve
teşebbüse geçmek zorunda kaldık. Çünkü İstanbul
Hükûmeti, düşmanın bütün bu oyunlarını gerçekten
Kuva-yı Milliye'nin üzerine yüklüyor ve yok edilmeleri
için sert tedbirler alacak yerde, durmadan Hey'et-i
Temsiliye'yi suçlayarak ve baskı yaparak, bu faciaları
yaratan düşman çetelerinin faaliyetine son vermeyi
bizden istiyordu. Ne yazık ki, hükûmet, bu düşünce
ve kanısını, İstanbul'daki teşkilâtımızın başında
bulunanlara da iyiden iyiye aşılamayı ve telkini
başarabilmişti.
Efendiler, bizim özellikle İstanbul'a yakın olan İzmit
bölgesinde uygulamayı düşündüğümüz tedbir,
orada silâhlı millî müfrezeler kurmak ve o bölgede,
kendilerine güvenilir komutan ve subaylarımızın,
bu millî müfrezelere yapacakları yardım ve
desteklerle, hain çetelerin peşine düşerek
kötülüklerine ve varlıklarına son vermekti.
İşte bu maksatla oluşturabildiğimiz millî müfrezelerin
en önemlisi ve kuvvetlisi, Yahya Kaptan diye tanınmış
olan fedakâr bir vatanseverin müfrezesi idi.”206
Yahya Kaptan, Kuvâ-yı Milliye teşkilatının İstanbulİzmit arası bölgedeki teşkilat liderleri arasında
yaşanan çekişmeler ile İstanbul Hükümeti'nin
basiretsiz tutumu sonucu en faydalı olacağı
108
dönemde ortadan kaldırılmıştır. Onun ölümüyle
bölgedeki Türk müfrezelerinin gücü kırılmış ve birçok
vatansever bundan etkilenmiştir. Buna karşılık azınlık
çeteleri ve işgalciler bölgede daha rahat hareket
etme imkânı bulmuşlardır.
Yahya Kaptan'ın ölümünden sonra onu çekemeyen
bazı arkadaşları ve İstanbul'daki bazı hükümet
yetkilileri, onun kimseyi dinlemediği ve fevri hareket
ettiğini, açıktan zulüm ve eşkıyalık yaptığını, bunları
da Kuva-yı Milliye adına yaptığını, verilen emirleri
dinlemediğini ve buna benzer gerekçelerle
öldürüldüğünü söylemişlerdir.207 Ancak Mustafa
Kemal onlara inanmamış ve durumun daha farklı
olduğunu Nutuk'ta uzun uzadıya izah etmiş, Yahya
Kaptan ve hareketine sahip çıkmıştır.
Bunların haricinde Trakya ve diğer bölgelerde de
işgalcilerin saldırılarına karşı savunma ve taarruz
amacıyla pek çok Türk müfrezesi teşkil edilmiştir.
KADIN KUVA-YI
MİLLİYECİLER
İşgalleri protesto konusunda çalışmalar yapanlar
sadece erkekler değildi. Kadınlar da teşkilatlarda
faaliyet gösteriyorlardı. Bu konuda çeşitli cemiyetler
kuruluyor ve faaliyetler yapılıyordu. Mesela 8 Ocak
1920'de Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti
Konya'da önemli bir toplantı organize etti. Bu
toplantılarda çeşitli kararlar alınıp ilgili yerlere sesler
duyurulmaya çalışıldı.
Kadın Kuva-yı milliyecilerin çalışmaları bunlarla da
sınırlı değildi. İstanbul'daki Kuva-yı Milliye
teşkilatlarıyla Mustafa Kemal Paşa arasında yapılan
yazışmalarda kuryelik görevini genellikle kadınlar
yapıyordu. Çünkü kadınlar erkeklere göre daha az
dikkat çekiyordu. Bu kadınların çoğu Enver Paşa'nın
eşi Naciye Sultan'ın kurduğu “İslam Kadınları İşçi
Derneği”ne mensuptu. Kurye kadınlar Ankara'dan
İstanbul'a gelirken Kartal-Samandıra-Şeyhli-DudulluGeyve-Adapazarı yolunu takip ediyorlardı.208
206
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, İTO yayınları, İstanbul 2009, s. 228-242.
207
Temel, age, s. 213.
208
Osman Özsoy, Saltanattan Cumhuriyete Kurtuluş Savaşı 1918-1923, İstanbul 2007, s. 221.
İŞGAL SIRASINDA BÖLGE
HALKININ DURUMU
Enver Paşa ve Naciye Sultan
Samandıra ve Sarıgazi kadın-erkek bütün kuvâ-yı
milliyeciler için bir nefes alma yeri olmuştur. İtilaf
devletleri baskısıyla İstanbul Hükümeti tarafından
aranan bazı önemli isimler burada saklanıp
korunmuşlardır. Birçok ünlü isim burada misafir
olmuştur. Mesela II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet
dönemlerinin önde gelen fikir adamlarından ve
aydınlarından biri olan Muhittin Birgen bunlardan
biridir. İşgal döneminde epeyce süre Samandıra'da
kalmıştır. Daha sonra yazdığı hatıralarında burada
kaldığı günlerden detaylı olarak bahsetmiştir.209
Meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerinin önemli
isimlerinden Halide Edip'te bu dönemde
Samandıra'ya uğrayıp bir müddet kalmıştır. Daha
sonra yazdığı hatıra ve romanlarında burada geçirdiği
günlerle ilgili bilgiler vermiştir.210
209
Muhittin Birgen, İttihat ve Terakki'de On Sene, Haz. Zeki
Arıkan, İstanbul 2006, s. 599-628.
210
Muharrem Kaya,
http://www.muharremkayamsgsu.tr.gg/Halide-Edib-veYakup-Kadri.htm
211
BOA, DH.EUM.6.Şb. 11/18.
İstanbul'un işgaliyle birlikte bölge halkı çok zor
günler geçirmeye başlamıştır. Savaş süresince zor
ve sınırlı imkânlar içinde görev yapmış Türk
ordusunun, zor şartlardan dolayı maneviyatı
bozulmuştu. İyi teçhiz edilmiş ve gıda bakımından
sıkıntısı olmayan düşmanla savaşmak zorunda kalan
asker, izinlerin kaldırılması, haberleşme imkânlarının
da kesilmesi nedeniyle yıllarca memleketlerinden
haber alamamış, bazı rivayetlerden cephe gerisinde
durumun çok kötü olduğunu öğrenmişti. Bunun
sonucunda orduda firar hadiseleri başlamış, savaş
sonucunda bu miktar endişe verici boyutlara
ulaşmıştı. Birçok asker kaçağı, cezalandırılmak
korkusuyla hem de teçhizatlarıyla dağlara kaçmış,
çeteler halinde de örgütlenerek köy ve kasabalara
baskınlar düzenlemeye ve yağma hareketlerine
başlamıştı. Bunların, zaman zaman Türk askerleriyle
de çatıştıkları oluyordu. 19 Kasım 1916'da Sarıgazi
ile Samandıra arasında Sultançiftliği jandarmaları
ile asker kaçakları müsademeye girmiş, bunlardan
biri ölü ele geçirilirken diğeri sağ olarak
yakalanmıştır.211
Ordunun terhis edilmesinden sonra ordu
mensuplarının birçoğu İstanbul'a dönmüştür. Zaten
mevcut olan kıtlık bu askerlerin de gelmesiyle daha
da artmıştır. Memurlar maaşlarını alamaz olmuşlar
ve yardıma muhtaç duruma düşmüşlerdir. İşgalci
güçleri askerlerinin maddi olarak varlıklı oluşu,
pahalılığı daha da artırmış ve hayatı devam ettirmek
zorlaşmıştır. Halk işgalcilerin tutum ve davranışları
ile bu gibi sosyal sıkıntılardan dolayı çok zorlanmıştır.
Subayların birçoğu şahsi eşyalarını satarak, bir kısmı
şoförlük, komisyonculuk, arabacılık yaparak
geçinmeye çalışmıştır. Rusya'dan kaçarak İstanbul'a
sığınan binlerce Beyaz Rus'un lokanta, pastane, bar
gibi küçük hizmet sektörünü ele geçirmeleri ile pek
çok İstanbullu işsiz kalmıştır.
İşgal yıllarında
Rusya'dan kaçarak
İstanbul'a sığınan
binlerce Beyaz
Rus'un lokanta,
pastane, bar gibi
küçük hizmet
sektörünü ele
geçirmeleri ile pek
çok İstanbullu işsiz
kalmıştır.
Savaşın başlamasından sonra İstanbul'da yolsuzluk
olaylarında da artış gözlenmiştir. Karaborsacılık,
109
Paşaköy’de bulunan ve
mübadeleyle Yunanistan’a giden
Rumlardan birinin evi.
İşgalle birlikte itilaf
devletlerinin baskı
ve keyfi
uygulamaları
artarak devam
etmiştir. Bununla
birlikte otorite
boşluğundan da
istifade ederek
Rum ve Ermeni
azınlıkların
yaptıkları çete ve
eşkıyalık
hareketleri halkı
canından
bezdirmiştir.
110
istifçilik, devlete ait fonlardan zimmete geçirmeler
başlamış ve savaş fırsatçısı zenginler ortaya çıkmıştır.
Savaşın çok ağır mali yükü olmuştur. Ülke
ekonomisinin sınırları üzerinde paralar harcanmış,
zengin eyaletler kaybedilmiş ve ülke ekonomisi
darmadağın olmuştur. Savaş sonunda giysi ve
yiyecek stokları bitmiş, mahsul üretimi durma
noktasına gelmiştir. Enflasyon korkunç boyutlara
ulaşmıştır. 1914-1920 yılları arasında İstanbul'da
temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları % 1350
artmıştır.212
İstanbul'da ortaya çıkan diğer bir sıkıntı da kömür
yokluğu idi. İstanbul'da elektrik, su, tramvay ve
vapur hizmetleri için kömür olması gerekiyordu.
Mondros Mütarekesi'nden önce kömür konusunda
Almanya'nın büyük desteği vardı. Ancak
mütarekeden sonra Almanya'dan gelen kömürler
de kesilmiş, stoklarda tükenmişti. Alman subayları
ayrılmadan önce Zonguldak'taki kömür madeni
makinelerini de bozmuşlardı. Dolayısıyla üretim
yapılamıyor ve İstanbul'a kömür gönderilemiyordu.
Vapur ve tramvay seferleri yapılamaz duruma
gelmişti. Günlerce su ve elektrik kesintileri
212
Temel, age, s. 27-28.
213
Temel, age, s. 29.
214
Semavi Eyice, Tarih Boyunca İstanbul, İstanbul 2006, s. 72.
215
Sofuoğlu, age, s. 34.
216
Çam, age, s. 36-37.
yapılıyordu. Elektrik kesintisinden dolayı sokaklar
aydınlatılamıyordu. Bunun sonucunda da serseriler
türemeye başlamış ve olaylar artmaya başlamıştı.
Adeta sıkıntılar bir birini doğuruyordu. Sokaklarda
çöpler kaldırılamıyor ve belediye hizmetleri yerine
getirilemiyordu.213
İşgalle birlikte itilaf devletlerinin baskı ve keyfi
uygulamaları artarak devam etmiştir. Bununla birlikte
otorite boşluğundan da istifade ederek Rum ve
Ermeni azınlıkların yaptıkları çete ve eşkıyalık
hareketleri halkı canından bezdirmiştir. Bunlar
yetmiyormuş gibi savaş yıllarındaki belirsizlik ve
otorite eksikliğinden faydalanarak bir kısım esnaf
ve tüccar da vurgunculuk yapmaya başlamıştır.
Bölgede özellikle zahire, ekmek ve un temininde
sıkıntılar çekilmiştir. Birçok bölgede yangınlar214
çıkmış binlerce insan evsiz barksız kalmıştır. Bunun
yanında bulaşıcı hastalıklarda da artış olmuştur.
Özellikle veba, verem, frengi ve tifo gibi hastalıklar
halkın sağlığını tehdit eder duruma gelmiştir.
Kuvâ-yı Milliye teşkilatlarının kurulması, Türk
müfrezelerinin çabaları ve halkın büyük desteği ile Milli
Mücadelenin başarıyla kazanılmıştır.215 Bölgede faaliyet
Paşaköy’de bulunan eski evler.
gösteren azınlık çeteleri tek tek etkisiz hale getirilmiştir.216
Milli mücadelenin kazanılmasından sonra, işgal kuvvetleri
25 Ağustos 1922'den sonra işgal ettikleri yerleri
boşaltmaya başlamışlardır. El koydukları devlete ve özel
şahıslara ait mülkleri geri vermişlerdir. 6 Ekim 1922
tarihinde Türk askeri şehre girmiştir.217
İstanbul, savaş ve onu takip eden işgalin getirdiği
tüm zorlu şartlara karşı var gücüyle direnmeye
çalışmıştır. İnsanlar bütün zorluklara katlanmak
zorunda kalmışlardır.
Bugünkü Sancaktepe bölgesi, özellikle Birinci Dünya
Savaşında İstanbul'un işgali ihtimaline karşı bir
sığınma ve dayanak noktası olarak devletin bütün
kıymetli varlıklarının Anadolu'ya geçiş mekânı
üzerindedir. Aynı zamanda İstanbul'un Anadolu'daki
parçası olması bakımından işgalden kurtuluş
faaliyetlerinin de ortaya çıktığı bir yerdir. Bölge bu
haliyle Milli Mücadele'nin başarılmasında büyük
paya sahiptir. Milli Mücadelede oynadığı bu rolle
adeta İstanbul'da Anadolu'da bağımsızlık fikirlerinin
temsilcisi olduğu kadar, İstanbul'un işgal ve
işgalcilerden kurtuluşunun ümidi olmuştur.218
Milli mücadeleden sonra yapılan Lozan Barış
Konferansı'nda 30 Ocak 1923'te imzalanan 19
maddelik Mübadele Sözleşmesi'ne göre,
Yunanistan'daki Müslüman azınlık ile Türkiye'deki
Rum azınlığın mübadele edilmesi kararlaştırılmıştı.
Ancak, İstanbul'da oturan Rumlar ile Batı Trakya'da
oturan Müslümanlar değişim dışı tutulacaktı.
Sözleşme gereği kurulan Karma Komisyon, Ekim
1923'te çalışmalarına başlamış ve bunu takip eden
bir yıl içerisinde önemli bir engelle karşılaşmadan
bir kısım Türk ve Rum'un mübadelesi
gerçekleştirilmişti.
Ancak, sözleşmenin 2. maddesinde geçen “etablis”
kelimesinin taraflarca farklı şekillerde yorumlanması
nüfus mübadelesinin kesin çözümünü 1930 yılına
kadar geciktirmiştir. Bu süre zarfında 384.000 kişi
Türkiye'ye; 1920'den itibaren başlayan göç
dalgalarıyla birlikte 1.250.000 kişi de Yunanistan'a
göç etmiştir.219
217
Temel, age, s. 278.
218
Beyoğlu, agm, s. 303.
Yapılan bu nüfus mübadelesinden Sancaktepe
bölgesi de etkilenmiştir. Samandıra'da bulunan üç
hane Rum Yunanistan'a göç etmiştir. Yine bu
tarihten önce bir Rum köyü olan Paşaköy'den
yaklaşık 50 kadar hane Selanik'e gitmiş ve Selanik'ten
de yaklaşık 60 hane kadar nüfus önce Tuzla'ya daha
sonra da Paşaköy'e yerleştirilmiştir. Evlerin
yetersizliğinden dolayı biden fazla aile aynı evi
paylaşmak zorunda kalmıştır. Günümüzde köyde
hala Rumlardan kalan izler mevcuttur. Mesela çete
faaliyetleri sırasında kullanılan bir mağara caminin
yanında bulunmaktadır. Yine 1994'e kadar var olan
bir kilise bu tarihte yıkılarak yerine park yapılmıştır.
Paşaköy'den Yunanistan'a giden Rumlardan ya da
onların çocuklarından zaman zaman buraya ziyarete
geldikleri belirtilmektedir.220
219
Bilgiler Samandıra'da ikamet eden 1925 doğumlu İsmail Örs ile yapılan mülakattan alınmıştır.
220
Bu bilgiler köy muhtarı Hayrettin Usanmaz ile 31 Aralık 2009'da yapılan mülakattan alınmıştır.
Önceleri bir Rum
köyü olan
Paşaköy'den
yaklaşık 50 kadar
hane Selanik'e
gitmiş ve
Selanik'ten de
yaklaşık 60 hane
kadar nüfus önce
Tuzla'ya daha
sonra da Paşaköy'e
yerleştirilmiştir.
111
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA
SANCAKTEPE ve BÖLGESİ ŞEHİTLERİ:
Birinci Dünya Savaşında diğer tüm yerlerde olduğu
gibi Sancaktepe bölgesi de şehit vermiştir. Daha
önceki ve daha sonraki savaşlarda şehit olan bütün
insanımızı rahmet ve şükranla anıyoruz. Birinci
Dünya Savaşında çeşitli cephelerde şehit olan bölge
insanımızın isimleri şöyledir.221
Filistin
Kafkas
Irak
Kafkas
Çanakkale
Birinci Dünya
Savaşında diğer
tüm yerlerde
olduğu gibi
Sancaktepe
bölgesi de şehit
vermiştir.
Kara
Mehmet Oğlu
Ahmet
Çanakkale
--Çanakkale
Osman
Davut
Ahmet
Mustafa
Hüseyin
Sabri
İbrahim
İbrahim
İslam
İsmail
Ahmet
Mustafa
Tahir
Küçük Halil
Ali
İsmail
İsmail
İsmail
İsmail Mus.
Kadri
Çanakkale
-Çanakkale
Çanakkale
Çanakkale
Küçük
Haliloğullar
Çakıroğulları
Ünlü Oğulları
Kadri
Yalçın
Mehmet
Cemal
Mehmet
Mehmet
Mehmet
Mehmet
Mehmet
Osman
Süleyman Mehmet
Mehmet
Mehmet
Ali
Mehmet
Hasan
Nazmi
Ahmet Nuri Mehmet
Nüzhet
Mustafa
Halil
Mustafa
Şaban
Nuri
Sait
Osman
Necip
Osman
Osman
Recep
Ali
Sabri
Feyzullah
Selim
Veli
Süleyman
Hüseyin
Şemsi
Hüseyin
Tevfik
Hasan
Süleyman Tevfik
Veli
Mustafa
Hakkı
--
Kürt Oğulları
-Çanakkale
Çanakkale
Irak
Irak
Çanakkale
Çanakkale
-Kore Muhaciri
Çanakkale
Makedonya
Çanakkale
Irak
Yüzbaşı
Çanakkale Laz Hasan Oğlu
Irak
Kafkas
Çanakkale
Çanakkale
İmamoğlu
sülalesinden
İsmail Örs
ailesinden
Nişancı-Onbaşı 1313 Kartal
Samandıra Paşaköy 1918
Piyade-Onbaşı
Piyade-Er
Piyade-Er
Piyade-Er
1305
1302
1305
1307
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
-
-
1915
1916
1915
1915
Üsteğmen
Er
Er
Depo-Çavuş
1294 Kartal
-
-
1915
1302
1290
-
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
-
-
1918
1918
1915
1915
Er
Er
Piyade-Er
Piyade-Çavuş
Piyade-Er
1304
1310
1299
1300
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
-
-
-1915
1915
1915
1915
Çavuş
-
Kartal
-
-
1915
Er
Piyade-Er
Er
Er
Er
Piyade-Er
1306
1294
1305
1298
1310
1303
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
-
-
1915
1915
1915
-1915
1915
Er
-
Kartal
-
-
1915
Nizamiye-Er
1305 Kartal
-
-
1915
Er
Piyade-Er
Er
Er
Piyade-Er
Er
Piyade-Er
Yd. Sb.
Piyade-Er
Çavuş
Çavuş
Piyade-Er
Er
1309
1303
1304
1295
1297
1304
1297
1299
1304
1307
1290
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
-
-
1916
1916
1915
1915
-1915
1917
1915
1915
1915
1917
1916
1915
Arif
Samandıra
Hakkı
Samandıra
221
Şehitlerimiz III, MSB yayınları Ankara 1998, s. 226-227.
222
Bilgiler Samandıra'da ikamet eden 1925 doğumlu İsmail Örs ile yapılan mülakattan alınmıştır.
222
Ask. Şubesi
Şehadet Yeri
Şehadet Tar.
Köy
Bucak
İlçe
Doğum
Tarihi
Sınıf-Rütbe
Adı
Kara İsmail Berber
Mustafa
Fahri
Galip
Hasan
Hüseyin
Laz Ahmet Hasan
Hüseyin
Ahmet
Irak
Çanakkale
Kafkas
Çanakkale
Çanakkale
-Çanakkale
112
Baba Adı
Lakap
Cephe
Tablo 26: Birinci Dünya Savaşı’nda Sancaktepe ve Bölgesi Şehitleri.
Hilal-i Ahmer
Cem. Süveyş
Dilman
İz Tepeler
Dilman
Şeyh
Sait Muh.
Çam
Burunu
İzmit Hst.
Midilli Krovüzörü
Kumkale
Keçideresi
Silivri
-Tiryanda Fil Çiftl.
Kumkale Muh.
Anafartalar Muh.
Dumlupınar
Denizaltı
Tiryanda Fil Çiftl.
Kartal
Kartal
İzmit
Kartal
--
Meydan Harbi
Seddülbahir
Beşiktepe
-Seddülbahir
Hayreddin
Barb. Zırh.
Merkeztepe
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
--
Şimal Grubu I.
Seyyar Hst.
Felahiye Muh.
Bağdat Ask.Hast.
15.F rka Bl.
Beyt-i İsa Muh.
Harb-i Umumi
Kirte Harbi
Makedonya
Tiryanda Fil Çiftl.
Felahiye Muh.
Gülhane As.Hast.
İstilat ist.
2260 rakımlı tepe
Kanlıtepe
Arıburnu
Kartal
Kartal
Kartal
İzmit
Özel
Birlik
Kartal
Kartal
Kartal
İzmit
--
Kartal
Bakırköy
Kartal
Kartal
-Kartal
Gebze
Kartal
-Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Kartal
Bakırköy
Birinci Dünya Savaşında çeşitli cephelrde savaşlara
katıldıktan sonra gazi olarak memleketlerine
dönenler de olmuştur. Bunlardan birisi 1890
doğumlu Hasan oğlu İbrahim Örs'tür. Önce
Arabistan cephesinde savaşmış, oradaki
mağlubiyetten sonra Çanakkale cephesine geçmiş
ve burada da mücadele ederek, savaş bittikten
sonra gazi olarak memleketi Samandıra'ya
dönmüştür. 1977 yılında da vefat etmiştir. Diğer
bir gazi 1893 muhacirlerinden İsmail Şen Çanakkale
cephesinde bir bacağını kaybetmiş ve 1970'li yıllarda
vefat etmiştir. Çüncü olarak yine Çanakkale
cephesinden gazi olarak dönen İsmail (Soyadı
hatırlanamadı) isimli biri daha vardır. O da 1970'li
yıllarda vefat etmiştir.223
CUMHURİYET SONRASI
GELİŞMELER
Birinci Dünya Savaşı sırası ve sonrasında yaşanan
sıkıntılı dönemlerden sonra milletin topyekün
savunması ile milli mücadele gerçekleşmiş, fırsattan
istifade eşkıyalık yapanlar ve çete faaliyetlerinde
bulunanlar cezalandırılmıştır. İşgalci güçler ülkemizi
terk etmek zorunda kalmışlardır. Mustafa Kemal'in
önderliğinde Cumhuriyet ilan edilmiştir. Bundan
sonra halk savaş dönemlerinden önceki haline
dönebilmek için yaralarını sarmaya başlamıştır.
1923 mübadelesi ile Samandıra, Sarıgazi ve Paşaköy
civarı nüfusunda değişiklikler olmuştur. Samandıra'da
yaşayan bazı Rumlar ile Paşaköy'deki Rumlar
Yunanistan'a göç ederken, Yunanistan'dan da pek
çok Müslüman buralara gelmiştir. Paşaköy'e gelen
Müslüman ahali sayısı 60 hane civarındadır.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra millet buna
sahip çıkmış ve el birliği ile ülke kalkındırılmaya
başlanmıştır. Mülki ve idari konularda bazı
değişiklikler yapılmıştır. Bu dönemde İstanbul'un
altı kazası mevcuttu.224 Bunlara 1928 yılında bunlara
Kartal, Beykoz ve Silivri de eklenerek dokuza
çıkarılmıştır. Başta yollar olmak üzere imar
223
Buradaki bilgiler İsmail Örs’ten alınmıştır.
224
Bu kazalar şunlardı: Üsküdar, Adalar, Beyoğlu, Bakırköy, Şile ve Çatalca.
225
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Yıllığı 1928-1929, s. 300-303.
faaliyetlerine hız verilmiştir. 1929'dan sonra
Samandıra-Sarıgazi arası ile Samandıra-Alemdağ
arasındaki iltisak hatlarının yapımına başlanmıştır.225
Daha sonraki dönemlerde İstanbul Vilayetine bağlı
köyler için kapsamlı bir kalkınma programı
hazırlanmıştır. Bu program yapılırken köyler
nüfuslarına göre dört kategoriye ayrılmışlardır.
Nüfusu 1.000'den yukarı olanlar A-kategorisi,
500'den yukarı olanlar B-kategorisi, 150-500 arası
olanlar C-kategorisi ve nüfusu 150'den aşağı olanlar
D-kategorisinde değerlendirilmişlerdir. Bu
kategorilere göre köylerin ihtiyaçları ve öncelikleri
belirlenerek yapılacak işler planlanmıştır.
Sancaktepe bölgesindeki köylerden Paşaköy ve
Samandıra (C) kategorisinde değerlendirilirken,
Sarıgazi (D) kategorisinde ele alınmıştır. 1938 yılında
Paşaköy ve Samandıra'nın bağlı olduğu kaza
Kartal'dır. Paşaköy'ün nüfusu 309 ve 1938 yılı köy
gelirleri toplamı 1.068 lira olarak gözükmektedir.
Samandıra'nın nüfusu ise 351 olup 1938 yılı köy
gelirleri toplamı 1.576 liradır.
Sarıgazi köyünün bağlı olduğu kaza da Kartal'dır.
Sarıgazi'nin nüfusu 132 olarak görünürken 1938
yılı köy gelirleri toplamı da 569 lira olarak belirtilmiştir.
Samandıra ve Paşaköy'de yapılması düşünülenler
kültür, ziraat ve ekonomi, sağlık ve sosyal yardım,
bayındırlık ve âmmenin emniyet ve selameti işleri
olarak gruplandırılmıştı. Kültür işleri: köylere okul
binasının yapılması ve köylünün bilgisini artırmak
amacıyla kitaplar getirilmesi.
1938 yılında
Paşaköy ve
Samandıra'nın
bağlı olduğu kaza
Kartal'dır.
Paşaköy'ün nüfusu
309 ve 1938 yılı
köy gelirleri
toplamı 1.068 lira
olarak
gözükmektedir.
Samandıra'nın
nüfusu ise 351
olup 1938 yılı köy
gelirleri toplamı
1.576 liradır.
Ziraat ve Ekonomi İşleri: Köyleri ağaçlandırmak,
köy korusunu muhafaza etmek, hayvanlarda salgın
hastalık görülürse hükümete haber vermek, ekili
alanları korumak, her yıl köy namına bir ya da daha
fazla tarla ektirerek mahsülünü imece usulü ile biçip
elde ettikten ve gelecek sene için tohum ayırdıktan
sonra kalanını satarak parasını köy sandığına yatırmak.
Sağlık ve Sosyal Yardım İşleri: Köy dâhilindeki
su birikintilerini kurutmak, köye kapalı yoldan içilecek
su getirmek, çeşme yapmak, hayvanlar için uygun
113
koşturtmamak, hayvanlara taşıyamayacağından
fazla yük yükletmemek vs. Bu amaçlar
doğrultusunda gerekli plan ve haritalar da
gönderilerek düşünülen işler yapmaya çalışılmıştır.226
ahırlar yapmak, köy sokaklarını temiz tutmak, köy
halkından askerde bulunanların ve bakacağı olmayan
öksüzlerin tarla, bağ ve bahçelerini imece yolu ile
ektirmek ve harmanlarını kaldırmak, her türlü doğal
felakete karşı imece usulü ile bu felaketlerin
üstesinden gelmeye çalışmak, köy mezarlarını
düzenlemek ve köyde güreş, cirit ve nişan talimleri
gibi köy oyunları yaptırmak.
1941 yılında
Samandıra Kartal
kazasına bağlı bir
bucak merkezidir.
Sarıgazi, Paşaköy
Samandıra'ya tabi
köy olarak
gözükmektedir. Bu
tarihte Kartal'ın biri
merkez olmak
üzere iki bucağı
vardır. Köylerden
dokuzu merkez
bucağa tabi iken,
yedi köy
Samandıra'ya
bağlıdır. Ballıca,
Büyükbakkal,
Emirli, Kurna,
Kurtdoğmuş,
Paşaköy ve
Sarıgazi
Samandıra'ya bağlı
olan köylerdir.
Bayındırlık İşleri: Köyden hükümet merkezine veya
komşu köylere giden yolların kendi sınırları içindeki
kısımlarını yapmak, onarmak ve yollar üzerinde
gerekli olan yerlere köprüler yapmak, bir yerin
kazılarak başkalarının hayvan ve davarlarının düşüp
ölmesine ve sakatlanmasına meydan vermemek.
1941 yılında Samandıra Kartal kazasına bağlı bir
bucak merkezidir. Sarıgazi, Paşaköy Samandıra'ya
tabi köy olarak gözükmektedir. Bu tarihte Kartal'ın
biri merkez olmak üzere iki bucağı vardır. Köylerden
dokuzu merkez bucağa tabi iken, yedi köy
Samandıra'ya bağlıdır. Ballıca, Büyükbakkal, Emirli,
Kurna, Kurtdoğmuş, Paşaköy ve Sarıgazi
Samandıra'ya bağlı olan köylerdir. Bu tarihte
Paşaköy'de 102 hane bulunmaktadır ve nüfusu 309
olarak gözükmektedir. Sarıgazi'de 44 hane ve 132
nüfus bulunmakta iken Samandıra'da bulunan hane
sayısı 98 ve nüfusu 351’dir.227 Diğer köylerin hane
ve nüfus sayıları tabloda gösterilmiştir.
Âmmenin Emniyeti ve Selameti İşleri: Köy
ortasında, halkı kalabalık olduğu zamanlarda at
Tablo 27: 1941 Yılı Kartal Kazası Samandıra Bucağı ve Köylerinin Hane ve Nüfus Sayıları
No
1
2
3
4
5
6
7
8
Toplam
Köy Adı
Ballıca
Büyükbakkal
Emirli
Kurna
Kurtdoğmuş
Paşaköy
Sarıgazi
Samandıra
Hane Sayısı
35
100
40
36
140
102
44
98
595
Nüfusu
135
265
218
111
382
309
132
351
1.903
Grafik 4: 1941 Yılı Samandıra Bucağı ve Köylerinin Hane Sayısı
140
140
102
98
120
100
100
44
80
40
35
60
36
40
20
0
al
ca
llı
Ba
Bü
yük
114
kk
ba
irli
Em
rna
uş
Ku
Ku
rtd
m
oğ
öy
ak
Paş
azi
ıg
Sar
a
dır
n
ma
Sa
226
Samandıra, Paşaköy ve Sarıgazi köylerinin kalkınma programları ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz, İstanbul Vilayetine Bağlı Köylerin Kalkınma Programı, Belediye
Matbaası, İstanbul 1930.
227
İstanbul Vilayeti Kaza, Nahiye ve Köyleri, İstanbul Vilayeti Köy Bürosu Neşriyatı, İstanbul 1941, s. 10.
Grafik 5: 1941 Yılı Samandıra Bucağı ve Köylerinin Nüfusu
450
382
400
350
351
309
300
265
218
250
200
135
150
132
111
100
50
0
al
ca
llı
Ba
kk
ba
yük
irli
Em
rna
uş
Ku
Bü
rtd
m
oğ
Ku
1946 yılına gelindiğinde Samandıra İstanbul ili,
Kartal ilçesine bağlı bir bucak olarak gözükmektedir.
Sarıgazi ise bu tarihte Samandıra bucağına bağlı
bir köy durumundadır.228
1950 yılı sayımlarına göre Samandıra Kartal'a bağlı
bucak merkezidir. Paşaköy ve Sarıgazi de Samandıra
bucağına bağlı köylerdir. Bu tarihte Sarıgazi'nin
nüfusu 127, Paşaköy'ün nüfusu 431 ve
Samandıra'nın nüfusu da 386 olarak
gözükmektedir.229
1960 yılında ise Samandıra yine Kartal ilçesine bağlı
bir bucak merkezi olarak gözükürken, Paşaköy ve
Sarıgazi de Samandıra bucağına bağlı köy olarak
öy
ak
Paş
zi
a
dır
ga
ı
Sar
n
ma
Sa
görünmektedir. Bu tarihte Kartal'ın Merkez Bucağı
ve Samandıra Bucağı olmak üzere iki bucağı vardır.
Merkez bucağa bağlı 14 köy, Samandıra'ya bağlı
9 köy gözükmektedir. Samandıra'ya bağlı diğer
köyler de, Ballıca, Büyükbakkal, Emirli, Kurna,
Kurtdoğmuş ve Sultanbeyli'dir.
1960 sayımlarına göre Samandıra bucak merkezinin
nüfusu 4.715 (Erkek: 2.345, kadın: 2.370) olarak
gözükürken, Sarıgazi'nin nüfusu 688 (Erkek:387,
kadın: 301), Paşaköy'ün nüfusu 469 (Erkek:241,
kadın: 228) olarak belirtilmiştir. Samandıra bucağının
diğer tabi köylerle birlikte toplam nüfusu ise
7.732'dir.
Tablo 28: 1960 Yılı Kartal Kazası Samandıra Bucağı ve Köylerinin Hane ve Nüfus Sayıları
No
1
2
3
4
5
6
7
8
Toplam
G. Toplam
Köy Adı
Samandıra Bucak Merkezi
Ballıca
Büyükbakkal
Emirli
Kurna
Kurtdoğmuş
Paşaköy
Sarıgazi
Kartal İlçesi (bucak ve köyler dâhil)
Toplam Nüfus
4.715
122
298
230
315
462
469
688
6.759
68.462
Erkek
2.345
66
159
121
159
244
241
387
3.722
39.847
228
Bkz, Türkiye'de Meskûn Yerler Kılavuzu, Ankara 1946, s. 947.
229
22 Ekim 1950 Umumi Nüfus Sayımı, Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1950, s. 208.
Kadın
2.370
56
139
109
156
218
228
301
3.577
28.615
1960 yılında ise
Samandıra yine
Kartal ilçesine bağlı
bir bucak merkezi
iken, Paşaköy ve
Sarıgazi de
Samandıra
bucağına bağlı köy
olarak
görünmektedir. Bu
tarihte,
Samandıra'ya bağlı
9 köy vardır.
Samandıra'ya bağlı
diğer köyler de,
Ballıca,
Büyükbakkal,
Emirli, Kurna,
Kurtdoğmuş ve
Sultanbeyli'dir.
115
Grafik 6: 1960 Yılı Samandıra Bucağı ve köylerinin nüfusu.
5.000
4.715
4.000
3.000
2.000
122
1.000
298
230
315
462
469
688
0
ıra
nd ezi
a
k
SamMer
k
uca
B
116
al
ca
llı
Ba
Bü
yük
kk
ba
irli
Em
rna
uş
Ku
Ku
rtd
m
oğ
öy
ak
Paş
azi
ıg
Sar
1965 ve 1966 yıllarında Kara
Kuvvetleri eski kamutanlarından
Org. Refik Yılmaz, 1. Ordu
Komutanlığı görevi sırasında
Samandıra ile özel olarak
ilgilenmiştir. 1. Ordu ile
Samandıra'yı kardeş köy ilan
etmiştir. Refik Yılmaz'ın teşvik ve
gayretleriyle Samandıra
köylülerinin de katılımıyla önemli
çalışmalar yapılmıştır.
Kaynak: R. Uğur Uçar, Samandıra
Tarihi, İstanbul, 2008.
1966 ve 1981 yıllarında Samandıra ve Sarıgazi
köylerinin idari yapısında değişiklikler olmuştur.
Samandıra yine Kartal ilçesine bağlı bir bucak
merkezi iken, Sarıgazi Üsküdar Merkez bucağına
bağlı bir köy olarak görülmektedir.230 Sarıgazi 1966'da
Üsküdar ilçesine bağlanmıştır.231
1965 ve 1966 yıllarında Kara Kuvvetleri eski
kamutanlarından Org. Refik Yılmaz, 1. Ordu
Komutanlığı görevi sırasında Samandıra ile özel
olarak ilgilenmiştir. 1. Ordu ile Samandıra'yı kardeş
köy ilan etmiştir. Refik Yılmaz'ın teşvik ve gayretleriyle
Samandıra köylülerinin de katılımıyla önemli
çalışmalar yapılmıştır. Bugün meydanda bulunan
çeşme, Jandarma binası, jandarma karşısındaki
Atatürk anıtı ve meydanı hep o zamanki çalışmaların
eseridir. İne bu sırada, Samandıra'nın ilk imar planı
yapılmış, Samandıra Bucağı Güzelleştirme Cemiyeti
kurulmuş, köy yolları stabilize hale getirilmiş,
Abdurrahman Gazi türbesine giden yol yapılmış,
ağaçlandırma çalışmaları yapılmış, Bizans sarayı
kalıntıları temzilenmiş, spor sahaları yapılmış,
tavukçuluk ve arıcılık kursları açılmış, köy evleri tamir
edilmiş ve badanaları yapılmıştır.232
1992'ye kadar Kartal ilçesine bağlı bir bucak olan
Samandıra, bu tarihten sonra belde yapılarak,
belediye statüsüne kavuşmuştur. Aynı şekilde
Sarıgazi de Ümraniye ilçesine bağlanarak belde
haline getirilmiştir.
1997’de Paşaköy Samandıra’ya bağlı bir köy
durumundadır. Bu tarihte, Samandıra'nın nüfusu
46 bin125 iken, Paşaköy'ün nüfusu da 4 bin 974
olarak tespit edilmiştir.
Sarıgazi ise Ümraniye ilçesine bağlı bir belde olarak
görülmekte olup, nüfusu 36.240'tır.
Nüfus sayıları ile ilgili bilgilere baktığımızda 1960'lı
yıllara kadar bölgede sosyokültürel anlamda çok
önemli bir değişiklik yoktur. Bu tarihlerden sonra
bölgenin yerleşim durumu ve nüfus yapısında önemli
değişikliklerin olduğu gözlenmektedir. 1950'lerden
itibaren Türkiye'de çok önemli toplumsal değişimler
230
Bkz, Köylerimiz (1 Mart 1968'e Kadar), Ankara 1968, s. 457 ve 463; Köylerimiz 1981, İçişleri Bakanlığı Yayınları, Ankara 1982, s. 465 ve 471.
231
BCA, Sayı: 4450, Fon Kodu: 30..11.1.0, Yer No: 319.26.10/ Tarih: 30/6/1966.
232
R. Uğur Uçar, age, s. 38; Bu dönem yapılan çalışmalarla ilgili ayrıntılı bilgi için ayrıca bkz., Şefik Denizalp, Samandıra 1nci Ordu Kardeş Köyü,
K.K.K. Askeri Basımevi, Ankara 1966.
1997’de Paşaköy
Samandıra’ya bağlı
bir köy
durumundadır. Bu
tarihte,
Samandıra'nın
nüfusu 46 bin125
iken, Paşaköy'ün
nüfusu da 4 bin
974 olarak tespit
edilmiştir.
Sarıgazi ise
Ümraniye ilçesine
bağlı bir belde
olarak görülmekte
olup, nüfusu
36.240'tır.
117
meydana gelmiştir. Siyasi açıdan tek parti dönemi
sona ererek çok partili döneme geçilmiştir.
Ekonomide tarımsal üretimden sanayi üretimine
doğru yöneliş hızlanmıştır. Buna paralel olarak kırsal
kesimden kentlere doğru hızlı bir göç başlamıştır.233
Göç hareketleri incelendiğinde en çok İstanbul başta
olmak üzere büyük şehirlere doğru olmuştur. 1980'li
yıllara kadar İstanbul en fazla göç alan il iken, bu
tarihlerden sonra Kocaeli birinci sırayı almaya
başlamıştır. İzmit ve civarındaki sanayileşmenin
bunda payı büyüktür.234
Bugünkü
Sancaktepe
ilçesinin
bulunduğu saha
en çok göç alan iki
şehrin (İstanbulKocaeli) ortasında
bulunmaktadır.
Dolayısıyla göç
hareketlerinden en
fazla etkilenen
yerlerden birisi bu
bölgedir. Sanayi
faaliyetlerinin
gelişmesine paralel
olarak,
günümüzde bu
bölgeye göç hala
hızlı şekilde devam
etmektedir
118
Bugünkü Sancaktepe ilçesinin bulunduğu saha da
en çok göç alan iki şehrin ortasında bulunmaktadır.
Dolayısıyla göç hareketlerinden en fazla etkilenen
yerlerden birisi bu bölgedir. Sanayi faaliyetlerinin
gelişmesine paralel olarak, günümüzde bu bölgeye
göç hala hızlı şekilde devam etmektedir.235 Ayrıca
bölgeye yapılan askeri tesisler de her türlü medeni
ihtiyacın bölgeye getirilmesinde lokomotif vazifesi
görmüştür.236
Yerleşim birimlerindeki nüfus artışları bunu
doğrulamaktadır. Yukarıdaki istatistiki bilgilerden
de anlaşıldığı üzere 1960'lı yıllara kadar Osmanlı
Devleti dönemi de dahil olmak üzere bölgedeki
yerleşim birimlerinde çok fazla bir nüfus artışı
olmamıştır. Son birkaç sene içerisinde artan nüfus
sayısı bile birkaç yüzyıl nüfusundan daha fazladır.
Günümüzde sosyal ve iktisadi gelişmeler neticesinde
Sarıgazi ve Samandıra'da tarım ve hayvancılık
yapılmamaktadır. Ancak Paşaköy henüz bu
gelişmelerden etkilenmemiştir. Tarım, hayvancılık,
bağ ve bahçe işleri yapılmakta olup geleneksel köy
hayatının izleri hala devam etmektedir.
Bölgedeki bu sosyal ve iktisadi değişime paralel
olarak 2008 yılında idari alanda değişiklik yapılarak,
Ümraniye İlçesine bağlı Sarıgazi ve Yenidoğan
beldeleriyle, Kartal ilçesine bağlı Samandıra beldesi
birleştirilerek Sancaktepe adı altında yeni bir ilçe
oluşturulmuştur. İlçenin yüzölçümü 61.90 km’dir
ve sınırları dâhilinde toplam 18 mahalle ve 1 köy
bulunmaktadır.
29 Mart 2009 yerel seçimlerine Sancaktepe ilk defa
ilçe olarak seçimlere katılmıştır. Kayıtlı seçmen sayısı
145.363'tür. 473 sandıkta toplam 124.184 oy
kullanılmış ve 118.303 oy geçerli kabul edilmiştir.
Geçerli oyların % 39.981'ini, yani 47.299'unu Adalet
ve Kalkınma Partisi adayı İsmail Erdem alarak
Sancaktepe ilçesinin ilk belediye başkanı olmuştur.
Sancaktepe ilçesine bağlı mahalle, köy isimleri ve
muhtarlar ile telefon numaraları yanda
gösterilmiştir.237
233
Sosyal Yapı I, Türkiye'de Nüfus Yapısındaki Gelişmeler ve Uluslararası Karşılaştırmalar, Devlet Planlama Teşkilatı Yayınları, Ankara 1986, s.69.
234
Sosyal Yapı I, s. 85.
235
Erol Tümertekin, İstanbul İnsan ve Mekân, İstanbul 1997, s. 69.
236
Hasırcı, age, s. 9.
237
Kaynak: http://www.sancaktepe.gov.tr/icerik.aspx?kategoriID=18&sayfaID=33&sayfa=Muhtarlıklar
Tablo 29: Sancaktepe İlçesi’ne bağlı mahalle ve köy isimleri ile muhtarları.
No
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
Köy-Mahalle
Abdurrahman Gazi
Akpınar
Atatürk
Emek
Eyüp sultan
Fatih
Hilal
İnönü
Kemal Türkler
Meclis
Merve
Merkez
Mevlana
Osmangazi
Safa
Veysel Karani
Yenidoğan (O. Gazi)
Yunus emre
Paşaköy
Muhtarı
Raif Demir
Mehmet Diner
Cennet Taçyıldız
Ali Erler
Reşat Fil
Sadık Belkıs
Şaban Özel
Hasan Nacar
Kazım Özmen
Hasan Ağtepe
Haşim Keskin
Göker Göktaş
Merdan Karakaya
İhsan Çolaker
Mehmet Yıldırım
Ali Atlı
Coşkun Düdükçü
Rasim Ay
Hayrettin Usanmaz
Telefonu
(0-216)- 311 20 25
(0-216)- 311 30 13
(0-216)- 622 25 30
(0-216)- 620 85 95
(0-216)- 311 22 92
(0-216)- 311 63 64
(0-216)- 430 88 32
(0-216)- 621 34 37
(0-216)- 621 91 88
(0-216)- 620 84 82
(0-216)- 311 52 51
(0-216)- 622 43 56
(0-216)- 484 31 67
(0-216)- 311 91 96
(0-216)- 312 47 11
(0-216)- 419 33 60
(0-216)- 312 15 45
(0-216)- 448 44 78
(0-216)- 304 60 83
119
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
SANCAKTEPE’DEKİ
TARİHİ ESERLER
Samandıra Yazlık Sarayı (Damatris Sarayı)
Sarıgazi Köyü Mescidi ve Camii
Arab Hekim Camii
Paşaköy Camii
Paşaköy Rum Kilisesi
Spira Manastırı
Abdurrahman Gazi Türbesi
Sarı Kadı (Sarıgazi) Mehmed Efendi Türbesi
Sarı Kadızâde Şeyh Mustafa Efendi Türbesi
Samandıra Kervansarayı
Firûz-Felek Kadınefendi Kuyusu
Sarıgazi Köyü Kuyusu
Şevknihal Usta Çeşmesi
Nakşidil Valide Sultan Çeşmesi veya Atik Valide Sultan Çeşmesi
Üçüncü Kadın Çeşmesi
Yılmaz Çeşmesi
Paşaköy Rum Mağarası
Kartal Motifli Sütun Başlığı
Sarıgazi ve Samandıra Köyleri İbtidâî Mektepleri
Mescit, Cami, Çeşme, Türbe, Mektep Gibi Hizmetlerin Finansmanı Nasıl Sağlanırdı?
Samandıra Yazlık Sarayı’nı
gösteren bir harita.
Kaynak: Engin Akyürek vd., age.
Damatris Sarayı,
Aydos Kalesi'nin
güvencesi altında,
İstanbul'un
Anadolu
yakasındaki bilinen
en büyük yazlık
sarayı
durumundaydı.
Sarayda hamam,
kiler, sarnıç,
mutfak ve ahır gibi
mekânların yanı
sıra dini birimler de
yer alıyordu. Ancak
bunlar, günümüze
ulaşmamış ya da
toprak üstüne
çıkmamıştır.
122
Samandıra Yazlık Sarayı
(Damatris Sarayı)
araştırması yapmıştır.
Bu saray, Üsküdar'ın 25 kilometre doğusundaki
Samandıra'da bulunmaktadır.238 Samandıra merkez
mahallesinde, belediye binasının karşısındaki geniş
arsada yer almaktadır. Aydos Kalesi'nin güvencesi
altında, İstanbul'un Anadolu yakasındaki bilinen en
büyük yazlık sarayı durumundaydı.
Saray, I. Tiberius Konstantinos (578-582) ve Mavrikos
(582-602) dönemlerinde inşa edilmiş, VI. Konstantin
döneminde (780-797) burada bir koruluk
oluşturularak, imparator ve prenslerin avlanmaları
için kuş dolu geniş bir park ile çevrilmiştir.239 Yapının
13. yüzyıl sonlarına kadar kullanıldığı tahmin
edilmektedir.
Harabe çok bakımsız bir halde, ağaç ve çalıların
arasında kalmış, yapının bazı üzeri kapalı yerleri
kulübe olarak kullanılmakta iken, 1995 yılındaki bir
inşaat hafriyatında kompleksin doğu yönünde
devam eden kalıntılarının ortaya çıkmasından sonra
İstanbul Arkeoloji Müzeleri duruma müdahale etmiş
ve bölge 2001 yılında sit alanı olarak ilan edilerek
burada geniş çaplı bir temizleme çalışması yapılmıştır.
İtalyan arkeolog M. Di Lieto da burada bir yüzey
Geniş bir taht salonu etrafında gruplaşan mekân
parçaları, hamam, kiler, sarnıç, mutfak ve ahır gibi
mekânlardan oluşan yapının, mutlaka dini
birimlerinin de olması gerekirken, bu kısımlar
günümüze ulaşmamış ya da toprak üstüne
çıkmamıştır. Burada bilimsel bir kazı yapılmadığından
ve mevcut kalıntıların da bir rölövesinin çıkartılmamış
olmasından dolayı tam bir mimari değerlendirme
yapılamamaktadır.240
238
Haskan, c.III, s. 1343.
239
İ. Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi, c.2, s. 201.
240
Engin Akyürek, Ayça Tiryaki, Özgü Çömezoğlu, Melda Ermiş, “Samandıra Yazlık Sarayı”, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri 8- Bizans/Marmara, Yayına hazırlayan:
Deniz Uygun, Ege Yayınları, İstanbul 2007, (envanter no: 5436).
Samandıra Yazlık Sarayı’nın
günümüzdeki kalıntıları.
Saray, kesme taşla inşa edilmiş, tonoz ve kemerlerde
sadece tuğla ve tuğla aralarında kalın Horasan harcı
kullanılmıştır. Saraydaki sarnıca ise dışarıdaki suyu
içeri alan fakat dışarıya su geçirmeyen özel bir sıva
uygulanmıştır.
Saraya ait, köşelerinde kartal rölyefleri bulunan
mermer bir sütun başlığı bulunarak, İstanbul
Arkeoloji Müzeleri'ne kaldırılmıştır.241
Yerleştiği alan, boyutları ve diğer özellikleri dikkate
alındığında, Bizans'tan günümüze ulaşan en önemli
yapılardan birisi olarak değerlendirilebilir. Fakat gerek
çarpık yapılaşma gerekse ilgisizlik yüzünden yapının
bir bölümü ya etraftaki binaların altında kalmış ya
da yıkılarak yok edilmiştir. Bütün bu olumsuz
durumlara rağmen hala geç kalınmış değildir. Saray
kalıntılarının etrafı çevrilerek içerisi temizlenmeli ve
korumaya alınmalıdır. Bu hem tarihi yapıların
241
R. Uğur Uçar, age, s. 17.
korunması hem de turizm açısından gereklidir. Eğer
sarayın restorasyonu ve geri kalan kısmlarının
çıkarılması ile ilgili daha detaylı bir çalışma yapılabilirse
bölgeye önemli bir turistik eser kazandırılacaktır.
Kompleks, doğu batı yönünde üç birim olarak
gelişmektedir; doğu, kuzey ve batı birimleri tümüyle
farklı plan şemaları göstermektedir.
Yerleştiği alan,
boyutları ve diğer
özellikleri dikkate
alındığında,
Bizans'tan
günümüze ulaşan
en önemli
yapılardan birisi
olarak
değerlendirilebilir.
Fakat gerek çarpık
yapılaşma gerekse
ilgisizlik yüzünden
yapının bir bölümü
ya etraftaki
binaların altında
kalmış ya da
yıkılarak yok
edilmiştir.
Doğu yönündeki birim: merkez de T plan ve
çevresinde küçük kare plan birimlerden oluşmaktadır.
Ayakta kalmayı başarmış güney batı mekanının
verdiği bilgiye göre bu küçük birimler kubbe örtülü
olmalıdırlar. Enis Karakaya Krokisinden anlaşıldığı
üzere yapı açıklıkları merkezdeki T plan ana birimden
ziyade dışarıya da açılmaktadır.
Kuzey yönünde haç planlı sarnıç ana iskeletini korur
biçimde günümüze ulaşmıştır. Haç planın doğubatı yönünde ilerleyen kolları kuzey-güney koluna
123
Yapı malzemesi taş
ve tuğla olan
kompleks
kalıntısında örtüde
özellikle tuğla
kullanımı
görülmektedir.
Taşıyıcı birimler,
kemerler, masif
duvarlar; kesme
taş, kesme taş ve
tuğlanın sıralı
kullanıldığı almaşık
teknik uygulaması
gözlenmiştir.
nazaran daha dar bir plana sahiptir. Kuzey-güney
kolu köşeli dikdörtgen plan gösterirken doğu-batı
kolu birer apsisle muhtemel yarım kubbe-tonoz ile
sonlanmaktadır.
Batı yönünde yer alan birim tümüyle farklı bir plan
göstermektedir. Kuzey güney yönünde gelişen
birim; bir birine paralel dar iki bloktan oluşmaktadır.
Kendi içinde kemerler ve dar geçişlerle
bağlanmaktadır. Tonoz ve küçük kubbe örtü elemanı
olarak kullanılması muhtemel unsurlardır.
Yapı malzemesi taş ve tuğla olan kompleks
kalıntısında örtüde özellikle tuğla kullanımı
görülmektedir. Taşıyıcı birimler, kemerler, masif
duvarlar; kesme taş, kesme taş ve tuğlanın sıralı
kullanıldığı almaşık teknik uygulaması gözlenmiştir.
Beyaz horasan harcı ana inşa malzemesi olarak
kendini göstermiştir.
124
242
Ayhan Yalçın, İstanbul
243
Haskan, c. I, s. 308.
244
Konyalı, age, s. 256.
245
Evliyaları ve Ziyaret Yerleri, İstanbul 1996, s. 321-322.
Ayvansarâyi, age, s. 667.
Sarıgazi Köyü Mescidi ve Camii
Mescidin hangi tarihte yapıldığı tam olarak
bilinmemektedir. Ancak, bazı kaynaklarda
İstanbul'un fethinde de bulunmuş ve köye adını
veren Sarı Kadı'nın takriben 1554 yıllarında burada
bir tekke yaptırdığı rivayet edilmektedir. Sarı Kadı
“mutlu asker” diye tabir edilenlerden olup,
İstanbul'un fethinde bulunmuştur.242 Bu tekke
zamanla harap olmuş ve Sultan III. Murad'ın annesi,
Sultan II. Selim'in hanımı Nurbanu Valide Sultan
tarafından 1580'li yıllarda mescit olarak yeniden
inşa edilmiştir.243 İ. Hakkı Konyalı eserinde, mescidin
Mimar Sinan'ın Hassa mimarbaşılığı zamanında
yapılmış olduğunu belirtiyor.244
Daha sonra Sultan III. Mustafa'nın hocası Bosnavî
Osman Efendi'nin minber koyması ile mescit camiye
dönüştürülmüştür.245 Osman Efendi müderris iken
Sarıgazi Cami beratı.
125
Sarıgazi Cami içi.
Bu kitabe daha önce Hafız İsmail
Hakkı Paşa adına yaptırılan
mescidin kitabesidir. Mescit
yıkıldıktan sonra Sarıgazi Camii
duvarına eklenmiştir.
Kitabenin Çevirisi:
Kafkasya’da şehit Hafız İsmail
Hakkı Paşa Camii, 1331.
126
Üsküdar'daki Atik Valide
Sultan Vakfı’na bağlı
Sarıgazi Köyü
mescidinin minber
konularak camiye
çevrilmesi ve hitabetinin
Hüseyin Halifeye tevcihi
hakkında belge.
Kaynak:
BOA, HAT 1449/64.
127
cami olmağa salahiyeti olduğundan vaz-ı minber
ve ikamet-i salavat Cuma ve îdîne (idiye?) ezan-ı
hümayunları arzusu buyrulup hitabeti dahi erbabı istihkaktan mescid-i mezbur imamı Hüseyin Halife'ye
sadaka buyrulmak ricasına mütevelliyesi inhasıyla
vaki hâlî nazar-ı vakf darüssaade't-üş,şerife ağası
kulları arz etmeğle bâlâsı izn-i hümayunum olmuşdur
deyü hatt-ı hümayun inayet-makrunlarıyla tezyîn
buyrulmak babında emr ü ferman şevketlü,
kerametlü, inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü
padişahımındır.
Yine Sarıgazi köyü camii ile ilgili çeşitli konularda
bilgilere arşiv belgelerinde ulaşmak mümkündür.
Örneğin, 29 Cemaziyelahir 1215 tarihli belge Sarı
Kadı köyü camii hatipliğinin tevcihi ile ilgilidir.
Caminin hatibi olan el-hâcc Ahmed isimli kimsenin
kendi rızasıyla görevini Hafız İsmail halifeye bıraktığını
belirtmektedir.248
Sarıgazi türbedarı
Hüseyin halifenin
çocuksuz olarak vefat
etmesi nedeniyle
türbedarlığın derviş Hacı
Abdullah Efendi’ye
verilmesi hakkında
belge.
1847 tarihli başka bir belgede Sarıgazi Camii imamlığı
ile mektebi hocalığına ve türbedarına vazife zammı
ve taâmiye tahsisi talep edilmiştir.249 1851'de ise,
Sarıgazi türbedarı Hüseyin halifenin çocuksuz olarak
vefat etmesi nedeniyle türbedarlık görevi Derviş
Hacı Abdullah Efendi isimli bir zata verilmiştir.250
Kaynak:
BOA, A.MKT.NZD 47/1.
1768 yılında vefat etmiş ve Ayazma Camii mihrabı
önüne defnedilmiştir.246 Bu bilginin doğruluğu
arşivden çıkan bir belge ile de teyit edilmiştir.
Belgede kesin tarih olmamakla birlikte, Sultan III.
Mustafa dönemine (1757-1774) aittir. Belgenin
transkribi şöyledir:247
İzn-i hümâyûnum olmuşdur
Arz-ı bende-i mikdâr oldurki şevketlü, kerâmetlü,
inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü Padişahım.
Üsküdar'da vâki' merhûme ve mağfur-lehâ Atik
Valide Sultan Evkâfı mülhakâtından Medine-i
mezbure kazasına tâbi' Sarı Gâzi karyesi mescidinin
128
246
Tahsin Öz, İstanbul Camileri
247
BOA, HAT, 1449/64.
248
BOA, C.EV, 371/18809.
249
BOA, İ.DH, 140/7184.
250
BOA, A.MKT.NZD, 47/1.
251
Haskan, c.I, s. 307.
252
Hasırcı, age, s. 28.
253
Haskan, c.I, s. 307.
254
II, Ankara 1987, s. 57; Haskan, c. I, s. 308
Bkz, Konyalı, age, s. 255-256; Haskan, c.I, s.307; Hasırcı, age, s. 23.
Cami, 1970'li yıllara kadar kullanılmıştır.251 Bu bilgi,
Metin Hasırcı tarafından, 1933'te Sarıgazi'de doğan
ve zorunlu sebepler haricinde köyden ayrılmayan
İbrahim Yılmaz ile yapılan mülakat ile de teyit
edilmiştir. İbrahim Yılmaz, burada çok namaz kıldığını
belirtmiştir.252 Bahsedildiği gibi cami, 1972 senesine
kadar, Sarı Kadızade Şeyh Mustafa Efendi türbesinin
güney tarafında ve yol aşırı yerde iken, çok harap
olduğu için yıkılmıştır. Şeyh Mustafa Efendi türbesi
yanına yeni bir cami inşa edilmiştir.253
Cami kare planlı olup tek kubbelidir. Eski caminin
tamir kitabesi Sarı Kadızade Mustafa türbesinin dış
dıvarına dayalı olarak bulunmaktadır. Beş satır
halinde, on mısralı olarak yazılmış olan kitabe
şöyledir:254
Hazreti Sultan Selim-i Sâlis Han'ın
Perde-pûş ismet leff-dâr Baş Kadın'ın
Bina kılmış mücerred Sarı Gazi mahallinde
Mescid-i şerif minber ile mihrâbın
Tamire muhtâc olmuş idi bu eser
Eyledi tamir sarf eyleyüb emvâlim
yılında mihrabıyla birlikte tamir edilmiştir. Ayrıca
cami avlusunda bulunan bir şadırvan ve çeşme
köylüler tarafından yıkılmıştır. Eski caminin yerine
belediye tarafından “bilgi evi” olarak kullanılmak
üzere bir bina yapılmıştır.
Sarıgazi'nin Sancaktepe ilçesine bağlanmasıyla 1972
yılında yapılan caminin adı Sarıgazi Merkez Camii
olarak değiştirilmiştir.
Dolub Kur'an-ı salât ile derûnu
Edâ oldukça ola kabûl duası cümlenin
Cümlenin murâd-ı maksûdun vire Hakk
Tecellîsi âşikâr oldu Hüseyn'in/ sene 1275/1858.
Kitabede özetle, “İbadet edildiği, Kur'an okunduğu
müddetçe burada herkesin duası kabul olsun. Allah
herkesin dileğini yerine getirsin” diye dua
edilmektedir.
Kitabeden anlaşıldığına göre cami, Sultan III. Selim'in
kadınlarından Re'fet255 Kadınefendi tarafından 1858
Arap Hekim Camii
Kartal kazasına bağlı Samandıra köyündedir. Caminin
ne zaman yapıldığına dair kesin bir bilgi yoktur.
Ancak Tahsin Özcan tarafından yapılan Osmanlı
Para Vakıfları isimli çalışmada Kanuni Sultan
Süleyman dönemine ait Üsküdar şeriye sicillerinde
Arap Hekim Camii ve vakfı ile ilgili hüccet kayıtları
olduğu belirtilmiştir. 1520-1567 tarihleri arasında
Arap Hekim Camii ve vakfı ile ilgili 48 belge tespit
edilmiştir.256
Samandıra Merkez Camii içi.
255
Re'fet kadınefendi III. Selim şehit edildiği sırada yanında idi. İki cariye ile beraber katillere engel olmaya çalıştıysa da mani olamadı ve şehadete şahit olmak
zorunda kaldı. Sultanın ölümünden sonra bir yalı alarak Beşiktaş'a yerleşmiş ve 22 Ekim 1867'de vefat etmiştir. Kabri Eyüp'teki Mihrişah Valide Sultan Türbesindedir.
Bkz, Uluçay, age, s. 118. Ayrıca, Sarıgazi ve Samandıra civarında çiftlikleri de bulunmaktaydı. Bkz, Haskan, c.I, s. 307.
256
Tahsin Özcan, age, s. 198-200.
129
Samandıra Köyü’nde
bulunan Arap Hekim
Camii’ne imam tayini
hakkında belge.
Kaynak:
BOA, C.EV. 456/23094.
130
Arşiv belgelerinde Samandıra Köyü Camii olarak
geçen bir camii daha görülmektedir. Ancak, Tahsin
Özcan, bu caminin de Arap Hekim Camii olduğunu
belirtmektedir.
Samandıra Merkez Camii
minaresinin içten ve dıştan
görünüşü.
Minarenin iç kısmı orijinal haliyle
günümüze ulaşmıştır.
1855 tarihli bir arşiv belgesinde köy ahalisi, harap
olması sebebiyle caminin tamirinin yapılmasını talep
etmektedir.257 Yine başka bir arşiv belgesinde Kartal
kazasına tabi Samandıra Köyü Câmii imametine,
hazine-i evkâfdan 300, müezzinliğine 120, yağ,
mum vesaire masrafı olarak 410 ve mektep
muallimliğine ise ayrıca 120 kuruş tahsis edildiği
belirtilmektedir. Yine, burasının Fatih dersiamlarından
Davud Paşa Mahkemesi naipliği görevinde olan
Osman Efendi uhdesinde bulunduğu ve
mütevellisinin de gümrük memurlarından Mehmed
Efendi isimli birisinin olduğu belgede
belirtilmektedir.258
1865 tarihli bir arşiv belgesinde de bu camiye imam
tayini ile ilgili bilgi vardır. Şöyle ki, Caminin mevcut
imamı İbrahim Halife oğlu Ahmed Efendi'nin vefat
etmesinden dolayı imamlık ve hitabet görevi boş
kalmıştır. Yerine, vefat eden imamın oğlu 24
yaşındaki Hafız Mehmed Efendi önerilmiştir. Kartal
kazası meclisinde Evkaf Müdürü Mehmed Cavid
Efendi ve diğer yetkililerce imtihana tabi tutulan
Hafız Mehmed Efendi başarılı bulunmuş ve kendisine
berat verilmiştir. Ayrıca köyde bu işe ehil başka
kimsensin olmadığı da belirtilmiştir.259 Bu konu ile
ilgili belgenin transkribi şöyledir:
“Nezâret-i evkâf-ı hümâyûn-ı mülükâneye mülhak
Kartal kazasına tâbi Samandıra karyesinde vaki
Arab Hekim Camii şerifi vakfından olmak üzere
yevmî 4 akçe vazife ile imâmet ve hitâbet cihetlerine
bâ-berât-ı şerif-i âli-şan mutasarrıf olan Ahmed Efendi
ibn-i İbrahim Halife ancak sulb-i sahih oğlu Hafız
Mehmed Efendiyi terk ederek bundan akdem fevt
olup yeri hâl ve hidemât-ı lâzımesi mahlül kalmağla
müteveffâ-yı merkumun oğlu merkum Hafız
Mehmed Efendi erbâb-ı istihkaktan ve müteveffayı merkumun sulb-i sahih oğlu olup kazâ-i mezbur
nüfusu mukayyidi Halil Efendi tarafından verilen bir
kıta pusuladan müstebân olduğu üzere karye-i
257
BOA, A.MKT.NZD 129/19.
258
BOA, MF.MKT, 888/62.
259
BOA, C.EV, 456/23094.
131
mezburenin birinci hanede yirmi dört yaşında
mukayyid işbu bâis-i arz-ı ubudiyyet Hafız Mehmed
Efendi dâileri kaza-i mezkûr meclisinde Evkaf müdürü
Mehmed Cavid efendinin vekili mumâileyh Halil
Efendi hazır olduğu halde lede'l-imtihan ehl-i kur'an
ve mücevvideye aşina ve her vechile istihkakı
nümâyân260 olduğundan başka karye-i mezkûrda
merkum Hafız Mehmed Efendiden diğer ehl ve
erbab dahi olmamağla ciheteyn-i mezkureteyni
babası müteveffa-yı merkumun mahlûlünden oğlu
merkum Hafız Mehmed Efendi dâileri üzerine vazifei mersûmesiyle tevcih ve yedine bir kıta berât-ı şerifi âlişân sadaka ve ihsan buyrulmak bâbında işbu
bir kıta mazbatamız tanzim ve takdim hak-pâ-yı
âlileri kılınmış olmağla ol babda ve her halde emr
ü ferman hazreti men lehül emrindir. Selh Muharrem
1282/10 Haziran 1281(8 adet mühür)”
Paşaköy Camii
Samandıra Köyü’ndeki
caminin tamiri hakkında
belgeler.
Köyün merkezindedir. 1954 yılında köylüler
tarafından yapılmıştır. Paşaköy'de yapılan ilk ve tek
camidir.
Kaynak :
BOA, A.MKT.NZD 129/19
Paşaköy Rum Kilisesi
Paşaköy lköğretim okulu ile cami arasındadır.
Kilisenin ne zaman yapıldığına dair kesin bir bilgi
bulunmamaktadır. Ahşap olarak yapılan kilise
mübadeleden sonra bir müddet spor kulübü olarak
kullanılmıştır. Yapının iyice metruk olmasıyla, 1994
yılında köylülerce yıkılarak yerine park yapılmıştır.261
Spira Manastırı
Çeşitli kaynaklarda, eskiden Samandıra'daki yazlık
sarayın (Damatris Sarayı) yakınlarında Spira ya da
Stina adını taşıyan bir manastır olduğu
belirtilmektedir. Manastır VI. Leon zamanında,
onun başmabeyncisi tarafından inşa ettirilmiştir.262
132
260
Nümâyân: görünücü, görünen; meydanda, (bkz: âşikâr, peyda, zahir).
261
Bilgiler köy muhtarı Hayrettin Usanmaz'dan alınmıştır.
262
R. Uğur Uçar, age, s. 20; Gülgün Köroğlu, agm, s. 264.
Paşaköy Camii
Fotoğrafta görülen okul
bahçesinin yerinde bir kaç yıl
öncesine kadar Paşaköy Rum
Kilisesi bulunuyordu.
133
Abdurrahman Gazi’nin temsili
türbesi Dede Bayırı isimli tepenin
üzerindedir.
134
Abdurrahman Gazi Türbesi:
Abdurrahman Gazi Kimdir?
Türbe Samandıra'da “Dede Bayırı” diye anılan
tepenin üzerindedir. Türbe yüksek bir yerde
bulunduğundan Aydos ve Alemdağı taraflarını gören
geniş ve güzel bir manzarası vardır. Açıkta olan
türbenin etrafı alçak bir duvar ve demir parmaklıkla
çevrilmiştir. Üç taş basamakla türbeye girilir.
Osmanlı Devleti'nin kuruluşu ve gelişmesinde Konur
Alp, Akça Koca, Hasan Alp, Samsa Çavuş, Kara
Mürsel, Ak Timur, Saltuk Alp, Kara Ali ve Köse
Mihal (Mihal Gazi) gibi önemli kumandanların etkisi
olmuştur. Osmanlı Devleti bir vücut olarak
değerlendirildiğinde bu komutanlar en önemli
organları teşkil etmektedirler. Ertuğrul Gazi kök,
Osman Gazi baş, bu baştaki şuur Edebali, dışa
bakan göz Köse Mihal ve Konur Alp, Akça Koca,
Hasan Alp, Samsa Çavuş, Kara Mürsel, Ak Timur,
Saltuk Alp, Kara Ali ve Abdurrahman Gaziler de
gövdenin elleri, ayakları, kulakları ve diğer organları
olarak değerlendirilmişlerdir.264
Burada ağaçların altında başka kabirler de vardır.
Abdurrahman Gazi kabrinin baş tarafında zemini
taş döşeli bir namazgâh mahalli vardır.263
Abdurrahman Gazi’nin gerçek
mezarı Söğüt’te bulunmaktadır.
263
Haskan,
264
a.g.e., c.II, s.524.
Tahsin Yaprak, “Türk İslam Tarihinde ve Osmanlı Devleti'nin Kuruluşunda Mihal Gazi Gerçeği”, I. Milletlerarası Osmanlı Sempozyumu (Söğüt 1986), İstanbul
1988, s. 91-98.
135
Abdurrahman Gazi de Osmanlı'nın kuruluş ve
gelişmesine en fazla katkısı olan komutanlardan
biridir. Hem Ertuğrul Gazi ve Osman Gazi
dönemlerinde hem de Orhan Gazi dönemlerinde
pek çok fetih hareketlerine katılmıştır. Osman Gazi,
oğlu Orhan'ın kendi kumandasında yaptığı ilk seferde
(Karacahisar'a yapılan sefer) maiyetine bazı
komutanlar tayin etmiştir. Bunlardan birisi de
Abdurrahman Gazi'dir.265 Bu sefer esnasında alınan
Kara Çepiş Hisarı'na Konur Alp, anlaşma ile alınan
Ab Suyu Hisarı'na Akça Koca, Kara Tegin Hisarı'na
da Samsa Çavuş kumandan olarak bırakılmışlardır.
Diğer taraftan Konur Alp, Akyazı ile meşgul oluyor
ve buraları ele geçirmek için çalışıyordu.
Abdurrahman Gazi de İstanbul tarafındaki hisarlara
akınlar yapıyor ve İstanbul tarafından kendilerine
gelecek saldırıları engelliyordu.
Sarıgazi Hazretlerinin
türbe-i şerifine
vakfedilmiş olan arazi
aşarı.
Kaynak :
BOA, İ.DH. 1194/93460
1469'da vefat etmiştir.268 Kabri, yeni Sarıgazi köyü
camisinin kıblesi yönünde, Çayırönü denilen yerdedir.
Halk tarafından buraya “ziyaret mevkii”
denilmektedir.269 Osmanlı döneminde bu türbe için
her zaman bir türbedar görevlendirilmiştir. Mevcut
türbedar vefat edince yerine çocuklarından biri
geçiyordu. Eğer çocuğu yoksa başka birisi
görevlendiriliyordu. Mesela, 1851 tarihinde türbedar
Hüseyin halife çocuksuz olarak vefat edince yerine
Derviş Hacı Abdullah Efendi isimli şahıs
görevlendirilmiştir.270
Türbedar, türbeye vakfedilmiş arazinin aşarını alarak
geçiniyorlardı. Vakfedilen arazinin gelirinin 1/10'u
türbedara kalıyor, diğer kısımlar ise türbenin tamir
vesair ihtiyaçları için harcanıyordu.271
İznik'e yakın bir yerde olan Kara Tegin'e yerleşen
Samsa Çavuş, zaman zaman İznik'e akın ve baskınlar
yapıyordu. İznik tekfuru bu baskınlardan yakınarak,
İstanbul tekfurundan yardım istemişti. İstanbul'dan
toplanan askerlerin gemilerle Yalova'ya çıkarıldığını
haber alan Abdurrahman Gazi, bunlara bir baskın
yaparak çoğunu yok etmiş ve etkisiz hale getirmiştir.
Akça Koca ve Konur Alp'le birlikte Samandıra ve
Aydos kalesinin fetihlerinde de bulunmuştur.266
Abdurrahman Gazi’nin bu fetihte kale kumandanının
kızının kendisine aşkı ile dillere destan olmuştur.
Samandıra ve Aydos kalelerinin fethinden sonra
Orhan Gazi bu kız ile Abdurrahman Gazi'yi
evlendirmiş ve onlara hediyeler vermiştir. Kaynaklar
onun iyi bir siyasetçi ve komutan olduğunu ayrıca
Rumca bildiğini belirtmektedirler.267
Sarı Kadı (Sarıgazi) Mehmed
Efendi Türbesi
Sarıgazi Köyüne ismi verilen zatın türbesidir.
Gebze'den geldiği rivayet olunmaktadır. İstanbul'un
fethinde bulunmuştur. Kaynaklarda köyün kendisine
mülk olarak verildiği belirtilmektedir. Kadılardan olup
265
DİA, Cilt 33, “Orhan” maddesi, s. 376.
266
İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi I, Ankara 1982, s. 119; Yaşar Yücel-Ali Sevim, Türkiye Tarihi II, Ankara 1990, s. 7.
267
Safa Öcal, “Ertuğrul Gazi Haziresinde Yatanlar”, I. Milletlerarası Osmanlı Sempozyumu (Söğüt 1986), İstanbul 1988, s. 135.
268
Konyalı, age, s. 382; Haskan, c.I, s. 307-308.
269
Haskan, c.I, s. 308; Hasan Yüksel, Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Hayatında Vakıfların Rolü (1585-1683), Sivas 1998, s. 144.
270
BOA, A.MKT.NZD, 47/1.
136
271
BOA, İ.DH. 1194/93460.
Sarı Kadı Mehmet Efendi’nin
türbe yeri olduğu tahmin edilen
yer.
Sarı Kadı Mehmed Efendi'nin türbe yerinin nerede
olduğu belli değildir. Ancak halk arasında dolaşan
rivayetlere göre türbenin bugünkü Sarıgazi Ticaret
Lisesi'nin bahçesinde bulunan üç eski ağacın
ortasında olduğu düşünülmektedir. Lise bahçesinde
türbenin olduğu varsayılan yer belirgin bir şekilde
dikkat çekmektedir.
Sarı Kadızâde Şeyh Mustafa
Efendi Türbesi
Türbe Sarıgazi'de, Sarıgazi Köyü Camii diye bilinen
caminin sağ tarafındadır. Mustafa Dede, Sarı Kadı
Mehmed Efendi'nin oğludur ve babası ile birlikte
İstanbul'un fethinde bulunduğu rivayet edilmektedir.
Fetih yıllarında Sarıgazi'ye yerleşen Mustafa Dede
1482 yılında vefat ederek buradaki türbenin
bulunduğu yere defnedilmiştir. Sandukasında
destarlı külah vardır ve türbenin dışında eşi ve
çocukları medfundur.272 Türbe, yığma taştan
yapılmıştır ve ahşap çatısı vardır. Kuzeye açılan
kapısı önünde bir revak, kapısı üzerinde de bir
kitabe vardır.
272
Ayvansarayî Hüseyin Efendi vd., Hadikatü'l-Cevâmi', Haz., A. Nezih Galitekin, İstanbul 2001, s. 667.
Sarıgazi Camii avlusunda bulunan
mezar taşlarından biri.
137
Sarı Kadızade Şeyh Mustafa
Efendi Türbesi.
Sarı Kadızade Şeyh Mustafa
Efendi Türbesi’nin içi.
138
Mâder-i Sultan Selim Han ibn-i Sultan Mustafa
Mihrişah Sultan vâlâ himmet-i ref'et-meâb
Kesb-i ruhâniyyet-i ervâh-ı ehlullah içün
Eyledi türbe-i ra'nâyı tamire şitâb. 1208.273
Kitabede günümüz Türkçesiyle şöyle denilmektedir:
Sultan Mustafa'nın oğlu III. Selim'in annesi yüce
himmetli Mihrişah Sultan, gönül ehli kimselerin
ruhlarının ve ruhaniyetlerinin rızasını kazanmak için
bu güzel türbeyi tamir etti.
Kitabeden anlaşıldığına göre türbe 1793 yılında
tamir edilmiştir. Sandukasının önüne dokuz satır
halinde hazırlanmış bir levha vardır. 18 mısralı olan
bu levhada Şeyh Mustafa Dede Efendi'nin şeceresi
anlatılmaktadır. Yine burada Hicri 887 tarihinde
vefat ettiği de belirtilmiştir.274 Kitabeye göre türbeyi
Sultan III. Mustafa'nın kadını, Sultan III. Selim'in
annesi Mihrişah Sultan tamir ettirmiştir.275
Samandıra Kervansarayı:
Ne zaman inşa edildiğine dair bilgi mevcut değildir.
Ancak, belgelerden Hacı Muslihiddin isimli bir şahıs
tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.278
Üsküdar nahiyesine tabi köy ve iskân birimlerindeki
ticari faaliyetin en önemli göstergesi iskeleler, bazarlar
ve kervansaraylardır. 1561 yılında vergi gelirinin
yaklaşık % 8'i iskele, bazar ve kervansaraylardan
yapılan ticaretten alınan vergilerden oluşuyordu.
İskeleler kıyı yerleşim bölgelerinde olurken bazarlar
Samandıra ve Bulgurlu'da kervansaraylar da
Samandıra ve Büyükbaşlu köylerinde bulunuyordu.279
Firûz-Felek Kadınefendi Kuyusu:
Sarıgazi camii avlusundadır. Kitabesinde şunlar
yazılıdır.
Türbeye yakın yerlerde Şeyh Mustafa Efendinin
kardeşi İsa Dede Efendi ve diğer aile fertlerinin
kabirleri de bulunmaktadır.276
Sultan Mahmud Han (okunamadı) devletlü FirûzFelek Kadınefendimiz hazretlerinin cariyesi Gül
Kalfa'nın ruhuna Fatiha. 1255 (1839).
Hattatların şeyhi Amasyalı Hamdullah Efendi, Sarı
Kadızade Şeyh Mustafa Efendiden ders görerek
diploma (icazet) almıştır. Hamdullah Efendi Sultan II.
Bayezid'e Amasya valiliği sırasında yazı dersleri vermiştir.
II. Bayezid padişah olunca onu İstanbul'a getirterek
Okmeydanı'ndaki Okçular Tekkesi'nde şeyhlik görevine
getirmiştir. Sultan Bayezid'in ölümüne çok üzülmüş
ve etkilenmiştir. Bundan dolayı Sarıgazi Tekkesine
gelerek burada inzivaya çekilmiştir. Bir müddet burada
kaldıktan sonra Üsküdar'a yerleşmiş ve burada vefat
ederek Karacaahmet Mezarlığına defnedilmiştir.277
Kadızade Şeyh Mustafa Efendi türbesinin bakım
onarım işlerini, uzun yıllardan beri türbedarlık
görevini yürüten Sebahat Demir ve ailesi
yapmaktadır.
Kitabeden anlaşıldığı üzere kuyu, Sultan II.
Mahmud'un 6. Kadını olan Firuz-Felek280 kadınefendi
tarafından cariyesi Gül kalfa'nın ruhu için
yaptırılmıştır.281
Sarıgazi Camii avlusunda bulunan
örnek bir kuyu ağzı.
273
Haskan,
274
Haskan,
275
c.II, s.623; İ. Hakkı Konyalı eserinde kitabenin tarihinin olmadığını belirtmektedir. Bkz. İ. Hakkı Konyalı, Üsküdar Tarihi c.I, s.382.
c.II, s.623.
Mihrişah Sultan III. Mustafa'nın başkadınıdır. 1174'te Şah Sultanı, 1762'de III. Selim'i dünyaya getirdi. 1774 yılımda III. Mustafa'nın vefatı üzerine eski saraya
gönderildi. 1789'da oğlu III. Selim'in padişah olması üzerine Valide Sultan oldu. İyilik ve hayırseverliği ile ün salmıştır. 1793'te Humbaracılar kışlasına mescit
yaptırmıştır. Kâğıthane'de Silahtar Yusuf Paşa çeşmesini tamir ettirmiştir. 1795'te Eyüp'te Bostan İskelesindeki türbe ile mektep ve sebili, Eminönü ile Balıkpazarı
arasındaki Mihrişah Valide Sultan Çeşmesini, Beşiktaş Kılıçali Mahallesindeki Mihrişah Valide Sultan Çeşmesini, 1801'de de Eyüp'teki Mihrişah Sultan Türbesinin
iki yanına iki çeşme yaptırmıştır. Ayrıca bunlara vakıflar da bırakmıştır. Mihrişah Valide Sultan'ın ömrünün son yılları hastalıkları yüzünden sıkıntılı geçmiştir. 1808
yılında vefat etmiş ve Eyüp'teki türbesine defnedilmiştir. Geniş bilgi için bkz, Uluçay, age, s. 99.
276
Metin Hasırcı, Sarıgazi Beldesi ve Camileri, Yunus Emre Camii Yaşatma ve Yaptırma Derneği yayınları, İstanbul 2000, s. 18-19.
277
Konyalı, age, s. 386; Haskan, c.II, s. 624.
278
Bilgi için bak. İstanbul Ahkâm Defterleri/İstanbul Vakıf Tarihi I, s. 75 vd.
279
M.Hanefi Bostan, “XV. XVII. yüzyıllarda Üsküdar Nahiyesi Köylerinde Sosyal ve İktisadi Hayat”, Uluslararası Üsküdar Sempozyumu VI, c. II, 6-9 Kasım 2008,
İstanbul 2009, 396.s.
280
Firuz-Felek kadınefendi 7 Rebiyülâhir 1280 (21 Eylül 1863) tarihinde vefat etmiş ve İstanbul Divanyolu'ndaki Sultan Mahmud Türbesi yanındaki odaya defnedilmiştir.
Bkz. M. Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1992.
281
Haskan, c.III, s.623 s. 1233; Haldun Hürel, İstanbul'u Geziyorum Gözlerim Açık, İstanbul 2004, s. 536-537.
139
Sarıgazi Camii avlusunda bulunan
ve halen kullanılan kuyu.
Sarıgazi Camii
avlusunda iki kuyu
ağzı vardır.
Muhtemelen
başka yerlerdeki
kapatılan
kuyuların taşları
buraya
getirilmiştir. Başka
bir kuyu bileziği
ise bugün
veterinerlik
binasının arka
tarafında, bir
parçası kırılmış
olarak bulunarak,
etrafı duvarla
örülüp muhafaza
altına alınmıştır.
140
Sarıgazi Köyü Kuyusu:
Eskiden buğday tarlası içinde bulunan kuyu Sarıgazi
Lisesi bahçesinde idi. Kitabesinde “Şevketlü Sultan
Abdülaziz efendimiz hazretlerinin üçüncü hazinedârı
saadetlü Ebr-i Keman Kalfa hazretlerinin hayratıdır.
Fî sene-i 1289 Safer 27” beyiti yazılı idi .282 Kuyu
günümüzde 60. Yıl lköğretim Okulu temeli altında
kalmıştır. Hicri 1289 (Miladi 1872-73) tarihi ve
kitabesi olan, som mermerden yapılmış kuyunun
bileziği, Sarıgazi Merkez camiine yakın bir yerde
ikamet eden Mehmet Güneş tarafından Türk ve
İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü'ne bağışlanmıştır.283
Gerek belge ve gerek kalıntılardan Sarıgazi'de
çok sayıda kuyunun olduğu anlaşılmaktadır.
Bunların bir kısmı günümüze kadar hayatta
kalabilmiş ve kullanılmakta iken bir kısmın da
sadece kuyu bileziği veya kuyu ağzı denilen
parçaları kalmıştır. Sarıgazi Camii avlusunda iki
kuyu ağzı vardır. Muhtemelen başka yerlerdeki
kapatılan kuyuların taşları buraya getirilmiştir.
Başka bir kuyu bileziği ise bugün veterinerlik
binasının arka tarafında, bir parçası kırılmış olarak
bulunarak, etrafı duvarla örülüp muhafaza altına
alınmıştır. Bugün Merkez Camisinin su ihtiyacını
karşılamakta kullanılmaktadır.
282
Miladi olarak 5 Mayıs 1872 tarihine tekabül etmektedir. Bkz. Haskan, c.III, s.1235.
283
Bkz, Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürlüğü'nün 07.01.2009 tarih ve B.16.0.KVM.4.34.47.07-77 sayılı yazısı.
Sarıgazi’de bulunan ve müzeye
bağışlanan bir kuyu bileziği.
Şevknihal Usta Çeşmesi:
Çeşme, Sultan Abdülmecid'in saray ustalarından Şevknihal
tarafından yaptırılmıştır.284 Sarıgazi'de ve bugün mevcut
olmayan eski caminin karşısındaki meydanda idi. 1950'li
yıllarda yıkılan çeşmenin kitabesi ve mermer taşları Sarı
Kadızâde Şeyh Mustafa Dede türbesinin yanına
nakledilmiştir. Kitabesinde şunlar yazılıdır:285
Çeşme-i pâk-i hazinedâr usta kim anı
Böyle hayrata muvaffak kıldı Rabb-i zü'l-Celâl
Ol rıza-i hakk içün rûh-ı imameyn aşkına
Sâye-i şahânede itdi bu yolda sarf-ı mal
Sarıgâzi karyesi'n ihyâ vü hoşnud eyledi
Kıldı icra böyle bir âb-ı hayât-ı bî-misal
Âlemin dilteşnisin bi'l-cümle sirab itdi kim
Tâ be-mahşer hayrile yâd eylemekde ehl-i hâl
Şehr-i yâr-ı âlemin Hakk eyliye ömrün mezîd
Şems-i ikbâline hiç göstermiye rûy-ı zevâl
Teşnegâne Fevziya tarih-i cevher söyle kim
Çeşme-i Şevk-i Nihal Usta'dan içsün bir zülâl
1275 (1858). 1858 yılında yazılan kitabede günümüz
Türkçesiyle şöyle denilmektedir. Yüce Allah Hazinedar
Usta'yı böyle güzel bir çeşme yapmaya muvaffak
Şevk Nihal Usta Çeşmesi’nin tarih
düşme beyiti:
Teflnegâne Fevziya tarih-i cevher
söyle kim
Çeflme-i fievk-i Nihal Usta'dan
içsün bir zülâl
1275
284
Şevknihal usta 10 Ekim 1860 tarihinde vefat etmiştir. Kabri Sultan II. Mahmud türbesindedir. Bkz. Bkz. Haskan, a.g.e., c. III, s.1169.
285
Haskan, a.g.e., c. III, s.1169.
141
Şevknihal Usta Çeşmesi kitabesi.
Kitabe bugün Sarıgazi Camii
avlusunda bulunmaktadır.
kılarak hayır yapmasına sebep oldu. Allah'ın rızasını
kazanmak için iki imamın (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin)
aşkına padişah sayesinde bu yolda malını sarf etti.
Sarıgazi köyünü ihya ve hoşnut eyledi. Böyle benzersiz
bir âb-ı hayat (ölümsüzlük veren su) akıttı. Âlemdeki
bütün susamışların susuzluğunu giderdi. Mahşere
kadar gönül ehli onu hayır ile yâd eder. Onun ikbal
güneşi hiçbir zaman batmasın. Ey Fevzi susamışlar
“tarih-i cevher”le Şevknihal Ustanın çeşmesinden
içimi güzel olan sudan içsin.
Nakşidil Valide Sultan Çeşmesi
veya Atik Valide Sultan Çeşmesi:
Çeşme Sarıgazi köyü camiinin kıblesi yönündedir.
İlk önce Valide-i Atik Nurbanu Sultan286 tarafından
yaptırılmıştır. 1571-1575 tarihleri arasında yapıldığı
tahmin edilmektedir. Zamanla harap olan çeşme,
Sultan II. Mahmud'un annesi Nakşidil Valide Sultan287
tarafından 1809 yılında onarılmıştır. Kitabesinde
Üçüncü Kadın Çeşmesi
142
286
Nurbânu Sultan II. Selim'in başkadınıdır. II. Selim'in haremine Manisa'da dâhil olmuştur. III. Murad'ın annesidir. II. Selim ve oğlu III. Murad'ın padişahlığı esnasında
haremde başrolü oynamış ve devlet işlerine karışmıştır. Oğlu III. Murad'ın hükümdarlığı esnasında 1583 yılında ölmüş ve Ayasofya'daki II. Selim türbesine
defnedilmiştir. Cami, medrese, darülhadis, darülkurra, imaret, darüşşifa ve mektep yaptırmıştır. Bkz. Uluçay, a.g.e., s. 40.
287
Nakşidil Sultan I. Abdülhamid'in kadınlarındandır. Oğlu II. Mahmud'ın tahta geçmesi üzerine valide sultan oldu. 1816 yılında hastalandı ve bir yıl sonra çok genç
yaşta vefat etti. Geniş bilgi için bkz. Uluçay, a.g.e., s. 107-108.
şunlar yazılıdır:
Mevlâ iki cihanda onu aziz etsin.
Atik Valide Sultan çeşmesidir bu
İ.Hakkı Konyalı, çeşmenin yanında Nurbânu Sultan
tarafından yaptırılan bir şadırvanın olduğundan ve
köylülerin, enkazından istifade etmek için bu şadırvan
ve çeşmeyi yıktıklarından bahsetmektedir.289
Mürûr-ı ezmine kılmışdı gerçi kim ifnâ
Cenâb-ı valide-i şâh-ı dehr Mahmud Han
Yeniden eyledi tamir ile suyun icrâ
Muvaffak eyledi ihyâsına anı çün-kim
Üçüncü Kadın Çeşmesi
İki cihanda azîz ide Hazreti Mevlâ
Çeşme Sarıgazi köyündeki mektebin önündedir.
Tekke arkasındaki servi ağaçlarına dayalı kitabesi
vardır. Üç buçuk kıtadan ibaret bu kitabenin üçüncü
kıtasının üçüncü mısrasının baş tarafındaki kelimeler
okunamaz haldedir. Çeşmenin, buradaki suyollarının
tamiri esnasında Abdülmecid'in üçüncü kadını
tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.290
Sene 1224288
Kitabede günümüz Türkçesiyle şöyle denilmektedir:
Her ne kadar zamanın geçmesi bu Atik Valide
Sultan çeşmesini yok etse de, yeryüzünün şâhı olan
Mahmud Han'ın aziz annesi yeniden tamir eyleyerek
çeşmenin suyunu yeniden akıttı. Bu çeşmenin
yeniden hayat bulmasına sebep olduğu için Hazreti
Atik Valide Sultan Çeşmesi kitabesi
Her ne kadar
zamanın geçmesi
Atik Valide Sultan
Çeşmesi’ni yok
etse de,
yeryüzünün şâhı
olan Mahmud
Han'ın aziz annesi
yeniden tamir
eyleyerek
çeşmenin suyunu
yeniden akıttı.
Sarıgazi Köyü’ndeki çeşmenin
suyollarının tamiri hakkında
belge.
Kaynak:
BOA, İ.EV. 43/1325.M.15. Lef-1
288
İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri I, İstanbul 1943, s. 404-406; Haskan, a.g.e., c. III, s.1129-1130.
289
Konyalı, age, s. 256.
290
Tanışık, age, s. 480.
143
Sarıgazi Köyü’ndeki çeşmenin suyollarının tamiri hakkında belge.
Kaynak: BOA, İ.EV. 43/1325.M.15. Lef-2
Eski Kara Kuvvetleri
Komutanlarından Refik Yılmaz’ın
1966 yılında yaptırdığı çeşme:
Yılmaz Çeşme’si. Üstteki
fotoğrafta yapıldığı yıllardaki hali
görülürken, yanda ise
günümüzdeki hali görünüyor.
Yılmaz Çeşmesi
Kara Kuvvetleri eski komutanlarından Orgeneral
Refik Yılmaz'ın I. Ordu komutanlığı sırasında 1966
yılında yaptırdığı çeşmedir.291 Çeşme daha sonra
Kemal Kısa ve oğulları tarafından restore edilmiştir.
Samandıra meydanında olan çeşme günümüzde
hala kullanılmaktadır.
Paşaköy Rum Mağarası
Köy meydanındaki caminin arka tarafında
bulunmaktadır. Milli mücadele döneminde faaliyet
gösteren özellikle Paşaköy'lü Rum çete ve eşkıyalarını
saklamak amacıyla yapılmıştır. Ünümüzde hala
mevcuttur.
291
R. Uğur Uçar, age, s. 35-36.
292
Kodaman, age, s. 67.
Sarıgazi ve Samandıra Köyleri
İbtidâî Mektepleri
Sultan II. Abdülhamid döneminde de bu eğitim
öğretim faaliyetlerine devam edilerek memleketin
hemen hemen her yerine ibtidai mektepleri açılmıştır.
Hem İstanbul hem de taşradan gönderilen mekâtibi ibtidâiye müfettişleri vasıtasıyla yapılan icraatlar
yakından takip edilmiştir.292
Samandıra ve Sarıgazi köylerinde de bu mektepler
açılarak eğitim öğretime başlanmıştır. Mekteplerin
tam olarak hangi tarihte açıldığı belli değildir. Ancak
arşiv belgelerine göre 1905 tarihinde Samandıra'da,
1906 tarihinde de Sarıgazi'de mekteplerin varlığı
anlaşılmaktadır. Buna göre Samandıra kötündeki
mektep muallimliği için 120 kuruş tahsisat ayrıldığı
fakat şahsın bu para ile geçimini temin edemediği
145
Fotoğrafta çınar ağacını altında
bulunan demir kapıdan Paşaköy
Rum Mağarası’na girilmektedir.
Mağara
giriş
kapısı.
Samandıra ve Sarıgazi’deki
okulların teftişi ile ilgili belgeler.
Kaynak:
BOA. MF. MKT. 952/64. Lef-1.
belirtilmektedir.293 Yine 8 Eylül 1906 tarihli başka
bir belgede buralardaki eğitim faaliyetlerini teftiş
için müfettiş gönderilmiştir. Müfettiş Hakkı Efendinin
raporuna göre, bölgedeki Sultançiftliği, Dudullu,
Sarıgazi, Çekmeköy ve Samandıra köyleri mektepleri
teftiş edilmiştir. Bunlardan Sultançiftliği, Dudullu,
Çekmeköy ve Sarıgazi köyleri mekteplerinin
“mekâtib-i umumi imtihanları” yapılmıştır. Ancak
Samandıra köyündeki mektebin umumi imtihanları
yapılamamıştır. Çünkü mektep kapalı olup, muallim
de okulu terk etmiş ve çocuklar eğitim-öğretimden
mahrum kalmışlardır. Müfettiş bu konuda gereğinin
yapılmasını istemektedir.294 Belgeden muallimin
293
BOA, MF.MKT, 888/62.
294
BOA, MF.MKT, 952/64, Lef-1.
BOA. MF. MKT. 952/64. Lef-2.
147
148
Kartal kazasına bağlı Alemdağı civarındaki bazı köylerdeki
mekteplerin genel imtihanlarının yapıldığı, yalnız Samandıra Köyü
Mektebi’nin kapalı bulunduğu ile ilgili belge.
Kaynak: BOA, MF.MKT. 952/64 Lef-3
Samandıra’daki “ilk” okul binası.
Kaynak: R. Uğur Uçar, age. s.36.
maaşının az olması sebebiyle mektebi terk ettiği
anlaşılmaktadır. Maaşının artırılarak köylüden temin
ettirilmesi ve daha muktedir birinin tayini hususunda
Kartal kazası kaymakamlığına bildirilmesi
istenmiştir.295
çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında
imparatorluk simgesi olan kartal motifli sütun başlığı
bulunmuştur. Sütun başlığı şimdi İstanbul Arkeoloji
Müzesinde sergilenmektedir.297
Cumhuriyetin ilanından sonra da eğitim-öğretim
faaliyetleri devam etmiştir. Türkiye'de 1 Kasım 1928
tarihinde 1353 sayılı "Yeni Türk harflerinin kabul ve
tatbiki hakkında Kanun"un kabul edilmesi ve yeni
alfabenin yerleştirilmesi sürecinde yeni okullar
açılmıştır. Samandıra ilkokulu da bu ilk açılan okullar
arasındadır. 1930 yılında faaliyete geçmiştir. Okulun
ilk talebelerinden birisi de bugün hayatta olan ve
Samandıra'da ikamet eden 1925 doğumlu İsmail
Örs'tir.296
Kartal Motifli Sütun Başlığı
Kara Kuvvetleri eski kamutanlarından Org. Refik
Yılmaz, 1. Ordu Komutanlığı görevi sırasında
Samandıra ile özel olarak ilgilenmiştir. 1. Ordu ile
Samandıra'yı kardeş köy ilan etmiştir. 1965 ve 1966
yıllarında Refik Yılmaz'ın teşvik ve gayretleriyle
Samandıra köylülerinin de katılımıyla önemli
295
BOA, MF.MKT, 952/64, Lef-2.
296
Samandıra ilkokulu ile ilgili bilgiler İsmail Örs'ten alınmıştır.
297
R. Uğur Uçar, age, s. 38.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde
sergilenen Kartal motifli sütun
başlığı.
149
Sarıgazi’de bulunan çeşme
başlığı. Başlık halen Sarıgazi Camii
içinde bulunmaktadır.
Mescit, Cami, Çeşme, Türbe, Mektep Gibi Hizmetlerin
Finansmanı Nasıl Sağlanırdı?
Osmanlı döneminde eğitim ve sağlık hizmetleri ile
din ve kültürel faaliyetlerin finansmanı için bütçeden
doğrudan bir kaynak ayrılmadığı görülmektedir.
Osmanlı toplumunda bu gibi hizmetlerin finansmanı,
daha çok bağımsız iktisadi birimler şeklinde
teşkilatlanmış olan vakıflar aracılığıyla
gerçekleştirilmiştir.
Çeşitli hizmetlerin yürütülmesinde finansman desteği
sağlayan vakıfların kuruluş aşamasında iki ana
kaynaktan beslendikleri görülmektedir. Bunlardan
birincisi devlet kaynaklarından yapılan tahsislerdir
ki, bu şekilde kurulan vakıflar daha çok başta
padişahlar hanedan mensupları olmak üzere devlet
adamları tarafından kurulanlardır. Tahsisat vakıfları
150
olarak adlandırılan bu nevi vakıfların temel özellikleri
devletin birtakım mali imkânlarının kurulan vakfa
aktarılması ve elde edilen gelirlerin, vakfiyede
belirtilen faaliyetlerinin finansmanında kullanılmasıdır.
Vakıf sisteminin ikinci kaynağını Osmanlı hanedanı
ve devlet ricali dışında kalan ahalinin ''sadaka-i
cariye'' anlayışıyla kurdukları vakıflar oluşturmaktadır.
Bu tür vakıflar hacim itibariyle daha mütevazıdır.
Bu iki kaynaktan devamlı olarak beslenen ve asırlar
boyunca büyüyen vakıf sistemi belirtilen hizmetler
için önemli bir finansman kaynağı oluşturmuştur.
Bir vakfın kuruluşunda takip edilen yol ana hatlarıyla
şöyledir. Vakıf kurucusu (vakıf) finansmanını sağladığı
Sûfi Hayreddin Vakfı yöneticileri
Zeynep Zeliha Hanım ve eşi
Osman Ağa ile Sarıgazi Köyü
ihtiyar heyeti arasında 1921
yılında yapılan mukavele
metninin ön kısmı.
Belge halen Sarıgazi Camii
arşivinde bulunmaktadır.
151
Sûfi Hayreddin Vakfı yöneticileri
Zeynep Zeliha Hanım ve eşi
Osman Ağa ile Sarıgazi Köyü
ihtiyar heyeti arasında 1921
yılında yapılan mukavele
metninin arka kısmı.
152
herhangi bir hizmet birimini ( cami, mektep,
medrese, çeşme vb .) inşa ettirir. Daha sonra bu
müessesenin cari giderlerini asgari düzeyde
karşılayacak miktarda gelir temin edecek kaynaklar
tahsis eder. Bu kaynaklar genellikle arazi, ya da ev,
dükkân, Çarşı, imalathane, han, hamam gibi
gayrimenkullerden veya nakit paradan oluşmaktadır.
Sözkonusu vakfın idaresi için bir idareci (mütevelli)
tayin edilir ve vakfın nizamnamesi (vakfiye)
düzenlenir.
Vakfiyede vakfın kuruluş amacı, mal varlığı,
gelirlerinin miktarı, kimler tarafından nasıl idare
edileceği, istihdam edilecek personelin sayısı, vakıfları
ve ücretleri, diğer işletme masrafları gibi konular
ayrıntılı bir şekilde kaydedilir. Vakfiyenin tescili ile
birlikte hükmi şahsiyet haline gelen vakıf, idari ve
iktisadi açıdan bağımsız bir kurum olarak kuruluş
amacına uygun bir şekilde faaliyetlerini sürdürür.
Vakfiyede belirtilen şartlara uygun bir şekilde idare
edildiği sürece vakfın idare ve işleyişine dışarıdan
müdahale edilmesi sözkonusu değildir. Sadece
kadıların ya da vakfiyede belirtilmiş olan görevlilerin
vakıf üzerinde nezaret yetkisi vardır ki, bu da vakfın
kuruluş amacına uygun olarak işletilmesini temine
ve kaynaklarının istismar edilmeden yerinde
kullanılmasını sağlamaya yönelik bir yetkidir.
Bu şekilde idari açıdan bağımsız bir yapıya sahip
olan vakıflar vakfiyelerinde belirlenmiş olan kuruluş
amaçlarına göre kendi bünyelerindeki eğitim, sağlık,
kültür ve din faaliyetlerinin icrasına altyapı oluşturan
hizmet birimlerinin ihtiyaç duyacağı her türlü
finansman ihtiyacının karşılanmasında en önemli
müracaat merciidir.298
Samandıra ve Sarıgazi'de bulunan mescit, cami,
çeşme, türbe ve mektep gibi hizmetlerin finansmanı
vakıflar aracılığı ile yürütülmüştür. Hâce Abdullah
Bahşî Vakfı, Arap Hekim Vakfı, Atik Valide Sultan
Vakfı, Sûfî Hayreddin Vakfı ve Sarı Kadı Tekkesi
Vakıfları bunlardan bazılarıdır. Bunlardan birisinin
faaliyetlerine örnek verebiliriz.
1921 tarihli bir belgede, Samandıra civarında
298
Tahsin Özcan, http://www.osmanli.org.tr/osmanlidaegitim-7-201.html
299
Hasırcı, age, s. 14-16.
bulunan yöneticiliğini Zeynep Zeliha Hanım ve eşi
Osman Ağa'nın yaptığı Sûfi Hayreddin Vakfı'na ait
bazı otlak ve çayır arazileri, cami, çeşme, tekke ve
türbelerin bakım ve onarımı, diğer giderlerinin
karşılanması ve yeni yerler (imam evi vb) yapılması
için Sarıgazi köyüne bağışlanmıştır.
Belgeden anlaşıldığına göre, Bağışlanan arazinin
tasarrufu ve işletilmesi için üç kişilik bir komisyon
oluşturulmuştur. Komisyonun yaptığı çalışmalar altı
ayda bir köy ihtiyar heyeti tarafından kontrol
edilecektir. Sûfi Hayreddin Vakfı yöneticileri Zeynep
Zeliha Hanım ve eşi Osman Ağa ile Sarıgazi Köyü
ihtiyar heyeti arasında bir mukavele yapılmıştır.
Buna göre;
Seçilen komisyon köye bağışlanan araziyi köy namına
koruyacaktır. Arazi başkalarına kiralanabilecek fakat
bunun için köy ihtiyar heyetinin onayı gerekecektir.
Buradan elde edilen gelir vakfın mütevellisinde veya
kaymakamda tutulacaktır. Harcanması gerektiğinde
makbuz karşılığı köye para verilecektir. Arazinin
vergisi gelirinden temin edilecektir.
Vakıf mütevellisi veya kaymakam arazi gelirlerinin
% 30'unu başka hayır işlerinde kullanabileceklerdir.
Mukavele şartlarının uygulanması ve iptal
edilmesinde kaymakam yetkili olacaktır. Mukavelenin
uygulamaya başlaması 26 Mart 1339 (26 Mart
1923) tarihinden itibaren geçerli olacaktır.299
Samandıra ve
Sarıgazi'de
bulunan mescit,
cami, çeşme, türbe
ve mektep gibi
hizmetlerin
finansmanı vakıflar
aracılığı ile
yürütülmüştür.
Hâce Abdullah
Bahşî Vakfı, Arap
Hekim Vakfı, Atik
Valide Sultan
Vakfı, Sûfî
Hayreddin Vakfı ve
Sarı Kadı Tekkesi
Vakıfları bunlardan
bazılarıdır.
Bu tür uygulamalar Cumhuriyetin kuruluşundan
sonra da devam etmiştir. Cami, mescit, çeşme,
mektep gibi hizmetlerin finansmanında vakıflardan
istifade edilmiştir. Samandıra'da yaşayan İsmail Örs,
Samandıra camii tamir, bakım ve giderleri için tahsis
edilen büyük arazilerin olduğunu, hatta bu arazileri
zamanında kendilerinin de kira yolu ile ektiklerini
belirtmiştir.
153
DEĞERLENDİRME
ve SONUÇ
154
Coğrafi konumu nedeniyle İstanbul ve civarı her
zaman ilgi odağı olmuştur. Doğu ile Batı arasında
geçiş noktasında bulunan şehir, ayrıca ticaret
yollarının da kesiştiği noktadadır. İstanbul,
İpekyolu güzergâhının en önemli limanlarından
biri olarak Doğu'nun ihtişamını Batı'ya taşımıştır.300
Bunun yanı sıra şehrin sahip olduğu kültürel
zenginlik şehre duyulan ilginin başka bir yönünü
oluşturmaktadır.
Geçmişte birçok kavim burayı elde edebilmek için
çetin mücadeleler vermişlerdir. Bugünkü
Sancaktepe ilçesinin üzerine yerleştiği alanlar da
bu mücadelelere sahne olan yerlerden birisi
olmuştur.
300
Bölgeye Türklerin ilk defa gelişi Avar Türkleri’nin
İstanbul'u kuşatmasıyla, VII. yüzyıl başlarında
olmuştur. Bu tarihten sonra gerek Türklerin
gerekse Müslüman toplulukların İstanbul'u alma
girişimleri devam etmiştir. Müslümanlar ilk olarak
653-654 yılında Hz. Osman döneminde İstanbul'u
kuşatmış ve orduya Şam Valisi Muaviye'nin
görevlendirdiği Abdullan bin Ebu Serh komuta
etmiştir. Araplar tarafından İstanbul'a üçü Emeviler
biri de Abbasiler olmak üzere dört askeri sefer
düzenlenmiş ve bunlardan sonuncu seferde
Araplar Üsküdar'a kadar gelmişlerdir.
Türkler IX. yüzyıldan itibaren yoğun olarak Bizans
topraklarında görülmeye başlamış ve Üsküdar'a
kadar gelmişlerdir. Ancak bölgede kalıcı olmaları
Nejat Diyarbekirli, “İpek Yolu Üzerine”, Dünden Bugüne İpekyolu, Yayına haz. Emel Kefeli vd., İstanbul 2008, s. 11.
155
Osmanlı Beyliğinin ortaya çıkmasından sonra
olmuştur.
Osman Gazi liderliğindeki beylik Bizans'a yaptığı
gazalarla kısa sürede şöhret buldu. Eskişehir'den
Bursa ve İznik sınırına kadar uzanan bölgeye
hâkim oldu. Osman Gazi'nin vefatından sonra
oğlu Orhan Bey gaza faaliyetlerine aynı şekilde
devam etti. Bugünkü Sancaktepe bölgesi, Orhan
Gazi döneminde 1328 yılında fethedilerek Osmanlı
topraklarına katıldı.
Samandıra zaten eski bir yerleşim yeri idi. Sarıgazi
köyünün ise İstanbul'un fethinden sonra
kurulduğu rivayet olunmaktadır. Fethe katılan
Sarı Kadı isimli kişiye buranın kendisine mülk
olarak verilmesiyle bir yerleşim yeri haline geldi.
Samandıra ve civarı hem Bizans hem de Osmanlı
döneminde sayfiye ve mesire yeri olarak kullanıldı.
Bölgenin, başta padişahlar olmak üzere pek çok
önemli ziyaretçisi oldu.
Bölge insanının geçim kaynağının temelini tarım
ve hayvancılık oluşturmaktaydı. Arazi tarım ve
hayvancılık için elverişli idi. Bölgede tarım ve
hayvancılık uğraşısı 1970'li yıllara kadar devam
etti.
1328 yılında fethedilmesinden Osmanlı Devleti'nin
son dönemlerine kadar bölgede huzur hâkim idi.
Osmanlı Devleti'nin genel siyaseti gereği fetihten
sonra burada yerleşik olan gayrimüslim unsurlara
dokunulmadı. Asırlar boyunca Müslümanlar ile
gayrimüslim ahali barış içinde yaşadı. Osmanlı
devleti diğer bölgelerde olduğu gibi buradaki
azınlıkları asimile etmediği gibi, onları olabilecek
tehlikelerden de korumuş oldu. Bu sistem 19.
yüzyıl sonlarına kadar böyle devam etti. Ancak
dünyada ortaya çıkan ayrılıkçı fikir hareketleri ve
Osmanlı Devleti'nin savaşlarda yenilerek, art arda
toprak kaybetmeye başlaması ve gittikçe
zayıflamasından sonra, dış güçlerin de tahrik ve
kışkırtmalarıyla bölgede huzursuzluklar artmaya
başladı.
156
Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ve Osmanlı
Devleti'nin de bu savaştan yenik çıkması nedeniyle
sıkıntılar iyice gün yüzüne çıktı. İstanbul'un da
İtilaf güçleri tarafından işgal edilmesiyle bölge
adeta ateş topuna döndü. Buralarda yaşayan
Ermeni, Rum ve Yahudi azınlıklar asırlarca
kendilerini korumuş olan devlete sırt çevirip,
birlikte yaşadıkları insanlara da zarar vermeye
başladılar. Bölgede çok sayıda azınlıklardan oluşan
çeteler türedi. Bu eşkıyalık faaliyetleri Türklerin
kurmuş olduğu müfrezeler ve Kuvâ-yı Milliye
teşkilatları sayesinde bir bir etkisiz hale getirildi.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra ise 1970'lı
yıllara kadar sakin bir dönem geçirdi. Sosyokültürel
anlamda önemli bir değişiklik olmadı. Bu
tarihlerden sonra ekonomide tarımsal üretimden
sanayi üretimine doğru yönelişin hızlanmasıyla
kırsal kesimden kentlere doğru hızlı bir göç
başlamıştır. En çok göç İstanbul başta olmak
üzere büyük şehirlere doğru olmuştur. 1980'li
yıllara kadar İstanbul en fazla göç alan il iken,
bu tarihlerden sonra Kocaeli birinci sırayı almaya
başlamıştır. İzmit ve civarındaki sanayileşmenin
bunda payı büyüktür. Bugünkü Sancaktepe
ilçesinin bulunduğu saha da en çok göç alan iki
şehrin ortasında bulunmaktadır. Dolayısıyla göç
hareketlerinden en fazla etkilenen yerlerden birisi
bu bölgedir. Sanayi faaliyetlerinin gelişmesine
paralel olarak, günümüzde bu bölgeye göç hala
artarak devam etmektedir.
Bölgedeki bu sosyal ve iktisadi değişime paralel
olarak 2008 yılında idari alanda değişiklik
yapılarak, Ümraniye İlçesine bağlı Sarıgazi ve
Yenidoğan beldeleriyle, Kartal ilçesine bağlı
Samandıra beldesi birleştirilerek Sancaktepe adı
altında yeni bir ilçe oluşturulmuştur.
Sancaktepe 240 bine yakın nüfusuyla İstanbul'un
önemli ilçelerinden biri durumundadır. Şanslı
coğrafyasıyla, doğa güzellikleri ve zengin bir tarihi
mirasa sahip olmasıyla cazip bir yerleşim birimi
olma durumu artarak devam etmektedir.
KAYNAKÇA
ARŞİV BELGELERİ
•BOA, A.MKT.NZD, 129/19.
•BOA, A.MKT.NZD, 47/1.
• BOA, C.EV, 371/18809.
• BOA, C.EV, 456/23094
• BOA, DH.İ.UM, 16-5/1-18
• BOA, DH.EUM.5.Şb. 50/37.
• BOA, DH.EUM.6.Şb. 11/18.
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 11/35
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 17/54
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 18/11
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 18/67
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 19/98
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 20/18
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 22/85
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/48
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/96
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 23/99
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/100
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/60
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 24/72
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 27/41
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 28/67
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 30/81
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 30/84
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 41/15
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/38
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/54
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/56
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 42/64
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 43/47
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 44/35
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/10
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/14
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 48/58
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 55/6
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 59/10
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 6/18.
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 62/55
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 65/57;
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 7/1.
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 73/56
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 73/71
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 76/71
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 8/121
• BOA, DH.EUM.AYŞ. 9/74
• BOA, DH.EUM.AYŞ.65/52.
• BOA, HAT, 1449/64.
• BOA, HR.SYS. 2408/54.
• BOA, HRT. h. 2496.
• BOA, İ.DH, 140/7184.
• BOA, İ.DH. 1194/93460
• BOA, İ.EV. 43/1325.M.15.
• BOA, MF.MKT, 888/62.
• BOA, MF.MKT, 952/64
• BOA, ML.VRD.TMT.d, No: 04040.
• BOA, ML.VRD.TMT.d, No: 04041.
• BCA, Sayı: 4450, Fon Kodu: 30.11.1.0,
Yer No: 319.26.10/ Tarih: 30/6/1966.
MAKALE, TEZ VE KİTAPLAR
• AKANDERE Osman, “Millî Mücadele Yıllarında Marmara
Bölgesinde Faaliyet Gösteren, Müfrezeler, Milis Kuvvetleri
ve Çeteler (1918-1922)”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi Sayı 19, s. 507-541.
• AKYILDIZ Ali, Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatında
Reform (1836-1856), İstanbul 1993.
• AKYÜREK Engin, Ayça Tiryaki, Özgü Çömezoğlu, Melda
Ermiş, “Samandıra Yazlık Sarayı”, Türkiye Arkeolojik
Yerleşmeleri 8- Bizans/Marmara, Yayına hazırlayan: Deniz
Uygun, Ege Yayınları, İstanbul 2007.
• Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, İkinci Baskı, İstanbul 2000.
• BATİSLAM H. Dilek, “Keçecizade İzzet Molla'nın Gazellerinde
Av”, Av ve Avcılık Kitabı, Edt. E. Gürsoy Naskali-H. Oytun
Altun, İstanbul 2008.
• BİRGEN Muhittin, İttihat ve Terakki'de On Sene, Haz. Zeki
Arıkan, İstanbul 2006.
• Büyük Türk Klasikleri II, İstanbul 1985.
• BEYOĞLU Süleyman, “I. Dünya Savaşı'nda ve Milli Mücadele
Yıllarında Üsküdar 1915-1922”, IV. Üsküdar Sempozyumu
II, İstanbul 2007.
• Aşıkpaşaoğlu Tarihi (Haz. Nihal Atsız), Ankara 1985.
• ATATÜRK Mustafa Kemal, Nutuk, İstanbul Ticaret Odası
yayını, İstanbul 2009.
• BEYOĞLU Süleyman, Milli Mücadele Kahramanı Giresunlu
Osman Ağa, istanbul 2009.
• Ayvansarayî Hüseyin Efendi vd., Hadikatü'l-Cevâmi', Haz., A.
N. Galitekin, İstanbul 2001.
• BOSTAN M. Hanefi, “XV-XVII. Yüzyıllarda Üsküdar Nahiyesi
Köylerinde Sosyal ve İktisadi Hayat”, VI. Uluslar arası Üsküdar
Sempozyumu II, 6-9 Kasım 2008, İstanbul 2009.
• Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı
(2. Baskı), (Haz. Ali Şükrü Çotok), İstanbul 2001.
• ÇADIRCI Musa, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin
Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Ankara 1997.
157
• ÇAM Yusuf, Milli Mücadelede İzmit Sancağı, İzmit 1993.
• ÇELİK Gülfettin, “Osmanlı Döneminde Gebze- Sosyoekonomik
Bir Tahlil”, İstanbul Araştırmaları V, İstanbul 1998.
• DAŞ Mustafa, “Üsküdar'da Türk ve Bizans Hükümdarlarının
Yaptıkları Görüşmeler”, Uluslar arası Üsküdar Sempozyumu
V, c. II, 1-5 Kasım 2007, İstanbul 2008.
• Hoca Sadeddin Efendi, Tâc'üt-Tevârih I, Sadeleştiren: İsmet
Parmaksızoğlu, MEB Basımevi, İstanbul 1974.
• HÜREL Haldun, İstanbul'u Geziyorum Gözlerim Açık, İstanbul
2004.
• DENİZALP Şefik, “SAMANDIRA 1nci Ordu Kardeş Köyü”,
K.K.K. Askeri Basımevi, Ankara 1966.
• İHSANOĞLU Ekmeleddin, “Osmanlı'da Eğitim ve Bilim
Müesseseleri”, Osmanlı Medeniyeti Tarihi I, İstanbul 1999.
• DİRİMTEKİN Feridun, İstanbul'un Fethi, İstanbul 1976.
• İNCİ Salih, Heybeliada Ruhban Okulu, İstanbul 2009.
• DİYARBEKİRLİ Nejat, “İpek Yolu Üzerine”, Dünden Bugüne
İpekyolu, Yayına haz. Emel Kefeli vd., İstanbul 2008.
• İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi I, İstanbul
1997.
• ELDEM Vedat, Osmanlı İmparatorluğu'nun İktisadi Şartları
Hakkında Bir Tetkik, Ankara 1994.
• İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Tarım Tarihi II, İstanbul
1997.
• EMECEN Feridun, “Kuruluştan Küçük Kaynarca'ya”, Osmanlı
Tarihi I, editör: Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1999.
• İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul Vakıf Tarihi I, İstanbul
1997.
• EMECEN Feridun, “Akça Koca”, DİA, Cilt 2, İstanbul 1989
• İstanbul Ahkâm Defterleri İstanbul'da Sosyal Hayat, İstanbul
1997.
• ENGİN Vahdettin, II. Abdülhamid ve Dış Politika, İstanbul
2005.
• ENGİN Vahdettin, Kurtlar Sofrasındaki Osmanlı, İstanbul
2007.
• ERDEM Şerafettin Can, “İtilaf Devletlerinin İstanbul'u Resmen
İşgali ve Faaliyetleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi,
Cilt: XXI, Sayı:62, Temmuz 2005
• ERGİN Osman Nuri, Mecelle-i Umur-ı Belediye III, İstanbul
1995.
• ERGİNER Suat, Asya'nın Kapısı Üsküdar, İstanbul 1966.
• ESKİKURT Adnan -Ramazan Özey, “Anadolu ve Balkanlardaki
Osmanlı Fetihlerinde (1299-1451) Coğrafyanın Önemi”,
Türklük Araştırmaları Dergisi 19, (Prof. Dr. Mücteba İlgürel'e
Armağan Özel Sayısı), İstanbul 2008.
• Semavi Eyice, “İstanbul'da Abbasi Saraylarının Benzeri Olarak
Yapılan Bir Bizans Sarayı (Bryas Sarayı)”, Belleten, Cilt: XXIII,
Sayı: 89-92, Ankara 1959
• EYİCE Semavi, Tarih Boyunca İstanbul, İstanbul 2006.
• GEDİKLİ Fethi, “1890'lardan Sonra Alemdağı ve Civarındaki
Ermenilerin Bazı Faaliyetleri”, II. Üsküdar Sempozyumu I, Ed.
Zekeriya Kurşun vd., Mart 2005.
• Hafız Hüseyin Ayvansarâyî, Mecmuâ-i Tevârih, hazırlayanlar:
Fahri Ç. Derin, Vâhid Çubuk, Edebiyat Fakültesi Basımevi,
İstanbul 1985.
• HASIRCI Metin, Sarıgazi Beldesi ve Camileri, Yunus Emre
Camii Yaşatma ve Yaptırma Derneği yayınları, İstanbul 2000.
• HASKAN Mehmet Nermi, Yüzyıllar Boyu Üsküdar I-III.
158
• HİMMETOĞLU Hüsnü, Kurtuluş Savaşı'nda İstanbul ve
Yardımları II, İstanbul 1975.
• İstanbul Kadı Sicilleri, Üsküdar Mahkemesi 1 Numaralı Sicil,
Hazırlayanlar: Bilgin Aydın, Ekrem Tak, İstanbul 2008.
• İstanbul Vilayeti Kaza, Nahiye ve Köyleri, İstanbul Vilayeti
Köy Bürosu Neşriyatı, İstanbul 1941.
• İstanbul Vilayetine Bağlı Köylerin Kalkınma Programı, Belediye
Matbaası, İstanbul 1930.
• JANIN R., Constantinople Byzantine, Paris 1950.
• JORGA Nicolae, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi I, Çev.: Nilüfer
Epçeli, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2005.
• KABAKLI Ahmet, Türk Edebiyatı I, İstanbul 1985.
• KAHRAMAN Âlim, Edebiyatın Belleğinde Yaşayan Beykoz,
İstanbul 2005.
• KODAMAN Bayram, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, TTK
Basımevi Ankara 1999.
• KOLAY Arif, Kütahya Şeriye Sicilleri 72 Numaralı Defterinin
Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi SBE, Kütahya 2001.
• KONYALI İ. Hakkı, Üsküdar Tarihi I-II.
• KÖROĞLU Gülgün, “İstanbul'daki Bizans Sarayları”, Prof. Dr.
Işın Demirkent Anısına, İstanbul 2008
• Köylerimiz (1 Mart 1968'e Kadar), Ankara 1968.
• Köylerimiz 1981, İçişleri bakanlığı Yayınları, Ankara 1982.
• KUBAN Doğan, İstanbul Bir Kent Tarihi, İstanbul 2000.
• KUNERALP Sinan, Son Dönem Osmanlı Erkan ve Ricali (18391922) Prosopografik Rehber, İstanbul 1999.
• KÜTÜKOĞLU Mübahat S., “Osmanlı İktisadi Yapısı”, Osmanlı
Devleti Tarihi II, edt. E. İhsanoğlu, İstanbul 1999.
• MAMBOURY Ernest, İstanbul Touristique, İstanbul 1951
• MANTHAN Robert, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi I, Say
Yayınları, İstanbul 1999.
• Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî Yahud Tezkire-i Meşâhir-i
Osmâniye III, (Hazırlayanlar: Ali Aktan vd.), İstanbul 1996.
• Mustafa Nuri Paşa, Netayic ül-Vukuat, I-II, Sadeleştiren: Neşet
Çağatay, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1979.
• NASKALİ Emine Gürsoy (edt.), Av ve Avcılık Kitabı, İstanbul
2008.
• ÖCAL Safa, “Ertuğrul Gazi Haziresinde Yatanlar”, I.
Milletlerarası Osmanlı Sempozyumu (Söğüt 1986), İstanbul
1988.
• TEXİER Charles, Küçük Asya, -Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi(çev.: Ali Suat), Sadeleştiren: Musa Yıldız, Enformasyon ve
Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı, Ankara 2002.
• TEZEL Yahya S., Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi, (5.
Baskı), İstanbul 2002.
• TUFANTOZ Abdurrahim, “Üsküdar'da Bir Selçuklu Bakiyyesi:
Gözcü Baba Karaca Ahmed Sultan” II. Üsküdar SempozyumuII, İstanbul 2005.
• TUNA İdris, Temettuat Defterlerine Göre Kartal'ın SosyoEkonomik Yapısı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, M.Ü. Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2004.
• TÜMERTEKİN Erol, İstanbul İnsan ve Mekân, İstanbul 1997.
• Türkiye Cumhuriyeti Devlet Yıllığı 1928-1929.
• Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, (Komisyon), Ankara 2004.
• ÖKSÜZ Hikmet, “Türk-Rum Nüfus Mübadelesinin Sebep ve
Bazı İstisnaları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 48,
Cilt: XVI, Kasım 2000.
• Türkiye'de Meskûn Yerler Kılavuzu, Ankara 1946.
• ÖZ Mehmet,
http://www.history.hacettepe.edu.tr/archive/OSMANLI%
20TARIM1.htm
• ULUÇAY M. Çağatay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Türk
Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1992.
• ÖZ Tahsin, İstanbul Camileri II, Ankara 1987.
• ÖZCAN Tahsin, Osmanlı Para Vakıfları (Kanuni Dönemi
Üsküdar Örneği), Ankara 2003.
• ÖZSOY Osman, Saltanattan Cumhuriyete Kurtuluş Savaşı
1918-1923, İstanbul 2007.
• ÖZTÜRK Said, Askeri Kassama Ait XVII. Asır İstanbul Tereke
Defterleri, İstanbul 1995.
• PAKALIN M. Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri
Sözlüğü I-III, İstanbul 1993.
• PALMER Alan, Osmanlı İmparatorluğu Son Üç Yüz Yıl Bir
Çöküşün Yeni Tarihi, İstanbul 1992.
• SİPAHİOĞLU Birsel, “Bizans Döneminde Üsküdar”, V.
Uluslararası Üsküdar Sempozyumu II, 1-5 Kasım 2007,
İstanbul 2008.
• SOFUOĞLU Adnan, Milli Mücadele Döneminde Kocaeli,
Ankara 2006.
• Sosyal Yapı I, Türkiye'de Nüfus Yapısındaki Gelişmeler ve
Uluslar arası Karşılaştırmalar, Devlet Planlama teşkilatı Yayınları,
Ankara 1986.
• SUNATA İ. Hakkı, İstanbul'da İşgal Yılları, İstanbul 2006.
• TANIŞIK İbrahim Hilmi, İstanbul Çeşmeleri I, İstanbul 1943
• TEMEL Mehmet, İşgal Yıllarında İstanbul'un Sosyal Durumu,
Ankara 1998.
• UÇAR R. Uğur, Samandıra Tarihi, İstanbul 2008
• UMAR Bilge, Türkiye'deki Tarihsel Adlar, İstanbul 1993
• Umumi Nüfus Sayımı (22 Ekim 1950), Türkiye Cumhuriyeti
Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü Yayınları, Ankara
1950.
• UZUNÇARŞILI İ. Hakkı, Osmanlı Tarihi I, Ankara 1982.
• ÜLKÜTAŞIR M. Şakir, “Osmanlılar'ın Yerleştiği İlk Topraklar”,
Hayat Tarih Mecmuası, Sayı 10, Kasım 1968.
• ÜREKLİ Fatma, İstanbul'da 1894 Depremi, İletişim Yayınları,
(2. Baskı), İstanbul 2000.
• YALÇIN Ayhan, İstanbul Evliyaları ve Ziyaret Yerleri, İstanbul
1996.
• YAPRAK Tahsin, “Türk İslam Tarihinde ve Osmanlı Devleti'nin
Kuruluşunda Mihal Gazi Gerçeği”, I. Milletlerarası Osmanlı
Sempozyumu (Söğüt 1986), İstanbul 1988.
• YARAMIŞ Ahmet, “III. Ahmed'in Kızı Zeynep Sultan'ın Hayatı
ve Üsküdar'daki Vakfiyesi”, II. Üsküdar Sempozyumu I,
İstanbul 2005.
• YÜCEL Yaşar -Ali Sevim, Türkiye Tarihi II, Ankara 1990.
• YÜKSEL Hasan, Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Hayatında
Vakıfların Rolü (1585-1683), Sivas 1998.
• ZACHARİADOU Elizabeth A., “İlk Osmanlılara Dair Tarih ve
Efsaneler”, Söğütten İstanbul'a: Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu
Üzerine tartışmalar (Derleyenler: Oktay Özel-Mehmet Öz),
İmge yay. Ankara 2000.
159
MÜLAKATLAR
• Erol Nayır (Sarıgazi Merkez Camii imam-hatibi)
• Göker Göktaş (Sarıgazi Mahallesi muhtarı)
• Hayrettin Usanmaz (Paşaköy muhtarı)
• İsmail Örs (1925 doğumlu, Samandıra'da sakin)
• Muhsin Güneş (Sarıgazi'de sakin)
• Şeref Suluk (Samandıra Merkez Camii imam-hatibi)
İNTERNET SAYFALARI
• http://www.sancaktepe.bel.tr/con/241/126/Sancaktepe-Ilcesi
• http://www.sancaktepe.gov.tr/icerik.aspx?kategoriID= 18&sayfaID=33&sayfa=Muhtarlıklar
• http://www.haberevreni.net/artikel.php?artikel_id=298
• http://www.osmanli.org.tr/osmanlidaegitim-7-201.html
• http://www.muharremkayamsgsu.tr.gg/Halide-Edib-ve-Yakup-Kadri.htm
160
EKLER
Üsküdar'daki Atik Valide
Sultan Vakf›’na ba¤l› Sar›kad›
Köyü mescidinin minber
konularak camiye çevrilmesi
ve hatipli¤inin Hüseyin
Halifeye verilmesi hakk›nda.
(İzn-i hümayunum olmuşdur).
Arz-ı bende-i mikdâr oldurki
şevketlü, kerametlü, inâyetlü,
mehâbetlü, kudretlü
Padişahım.
Üsküdar'da vâki' merhûme
ve mağfur-lehâ Atik Valide
Sultan Evkâfı mülhakâtından
Medine-i mezbure kazasına
tâbi' Sarı Gâzi karyesi
mescidinin cami olmağa
salahiyeti olduğundan vaz-ı
minber ve ikamet-i salâvat
Cuma ve îdîne (idiye?) ezanı hümayunları arzusu
buyrulup hitabeti dahi erbabı istihkaktan mescid-i mezbur
imamı Hüseyin Halife'ye
sadaka buyrulmak ricasına
mütevelliyesi inhasıyla vaki
hâlî nazar-ı vakf darüssaade'tüş-şerife ağası kulları arz
etmeğle bâlâsı izn-i
hümayunum olmuşdur deyü
hatt-ı hümayun inayetmakrunlarıyla tezyîn
buyrulmak babında emr ü
ferman şevketlü, kerametlü,
inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü
padişahımındır. 1187 Za 08
(21.01.1774)
Kaynak:
BOA, HAT. 1449/64.
162
Üsküdar'da bulunan Atik
Valide Sultan Vakf›’na ba¤l›
Sar› Kad› Köyü Camii’ne hatip
tayini hakk›nda.
(İzn-i hümayunum olmuşdur)
Padişahım, arz-ı bende-i
mikdâr oldurki şevketlü,
kerametlü, inâyetlü,
mehâbetlü, kudretlü,
velinimetim efendim.
Üsküdar'da vâki' merhûme
ve mağfur-lehâ Atik Valide
Sultan tâbe serâh evkâfından
Sarı Gâzi karyesinde kâin
camii şerifin hatibi olan elhâcc Ahmed nam kimesne
hüsn-i rızasıyla hitabetini
erbab-ı istihkaktan Hafız
İsmail halifeye feragat ve
kasrîr etmekliğin kasridetten
sadaka buyrulmak ricasına
nazar-ı vakf darüssaade't-üşşerife ağası kulları arz
etmeğle bâlâsı izn-i
hümayunum olmuşdur deyü
hatt-ı hümayun inayetmakrunlarıyla tezyîn
buyrulmak babında emr ü
ferman şevketlü, kerametlü,
inâyetlü, mehâbetlü, kudretlü
velinimetim efendim
padişahımındır.
Kaynak:
BOA, C.EV. 371/18809.
Lef-1
163
Samand›ra Köyü’nde Arap Hekim Camii
Vakf›’ndan meflrut vazife ile imam ve
hatip tayini hakk›nda.
Nezaret-i evkaf-ı hümayun-ı mülükaneye
mülhak Kartal kazsına tabi Samandıra
karyesinde vaki Arab Hekim Camii şerifi
vakfından olmak üzere yevmî 4 akçe vazife
ile imamet ve hitabet cihetlerine bâ-berâtı şerif-i alişan mutasarrıf olan Ahmed Efendi
ibn-i İbrahim Halife ancak sulb-i sahih oğlu
Hafız Mehmed Efendiyi terk ederek bundan
akdem fevt olup yeri hâl ve hidemat-i
lazımesi mahlül kalmağla müteveffa-yı
merkumun oğlu merkum Hafız Mehmed
Efendi erbab-ı istihkaktan ve müteveffa-yı
merkumun sulb-i sahih oğlu olup kaza-i
mezbur nüfusu mukayyidi Halil Efendi
tarafından verilen bir kıta (okunamadı)
pusuladan müsteban olduğu üzere karyei mezburenin birinci hanede 24 yaşında
mukayyid işbu bâis-i arz-ı ubudiyyet Hafız
Mehmed Efendi dâileri kaza-i mezkur
meclisinde Evkaf müdürü Mehmed Cavid
efendinin vekili mumaileyh Halil efendi
hazır olduğu halde lede'l-imtihan ehl-i kur'an
ve mücevvideye aşina ve her vechile istihkakı
nümâyân olduğundan başka karye-i
mezkurda merkum Hafız Mehmed
Efendiden diğer ehl ve erbab dahi
olmamağla ciheteyn-i mezkureteyni babası
müteveffa-yı merkumun mahlülünden oğlu
merkum Hafız Mehmed Efendi dâileri
üzerine vazife-i mersumesiyle tevcih ve
yedine bir kıta berat-ı şerif-i âlişân sadaka
ve ihsan buyrulmak babında işbu bir kıta
mazbatamız tanzim ve takdim hak-pâ-yı
âlileri kılınmış olmağla ol babda ve her
halde emr ü ferman hazreti men lehül
emrindir. Selh Muharrem 1282 / 10
Haziran 1281
(mühürler 8 adet)
Kaynak:
BOA, C.EV. 456/23094
Lef-1
164
BOA, C.EV. 456/23094.Lef-2
165
Kartal kazas›na ba¤l› Alemda¤›
civar›ndaki baz› köylerdeki mekteplerin
genel imtihanlar›n›n yap›ld›¤›, yaln›z
Samand›ra Köyü mektebinin kapal›
bulundu¤u hakk›nda raporlar.
Lef-1
Ber-mantûk-ı emr-i âli-i ağrâm
buyurduğunuz karyelere azimet olunduk
da Sultançiftliği mektebi ve Alemdağı
(caddesinde) Dudullu ve Sarıgazi
karyesinde Sarıgazi dimeğle maruf
mektep ve Çekmeköy ve Samandıra
mekteplerinin cümlesi marifet-i
acizanemle verilen emr-i âli üzerine
imtihan-ı umumileri icra kılındığından
yalnız Samandıra karyesine azimet
olunduk da hocası mektebi terk ile
şurada burada imrâr-ı vakt edip mektebi
boş bulduğumdan imtihandan mahrum
kaldıklarından icrâ-yı muktezâsı re'y-i
vâlâ-yı nezâretpenahilerine menuttur.
Ol babda emr ü ferman hazreti men
lehül emrindir. 27 Temmuz 1322
Mekâtib-i ibtidâiye müfettişi Hakkı.
Lef-2
Müfettiş Hakkı Efendinin raporunda
bahsedilen köylerde mekâtib-i umumi
imtihanları icra edilmiş ise de Samandıra
köyü mektebi boş bulunduğu ve etfâlin
nimet-i maariften mahrum kaldığı beyan
edilmiş ve mezkur köyün imamı Nuri
Efendiye ahali tarafından verilen aidat,
idaresine gayr-i kâfi bulunduğu cihetle
geçen sene terk edip yerine başkası
tayin edilmemiş olmağla etfalin bir
seneden beri nimet-i maariften müstefid
olamadığından teşvikât-ı lazıme icrasıyla
maaşı tezyîd ve köylüye temin ettirilerek
muktedir birinin intihâbı hususunun
Kartal kazası kaimmakamlığına emr ü
işarı vâyeste-i re'y-i rezin isâbet-rehin
daveri ekremileridir. Ol babda emr ü
ferman hazreti men lehül emrindir. 1
Ağustos 1322
Mühür ve imza (Mekatib-i ibtidaiye
müdüriyeti)
Kaynak:
BOA, MF.MKT. 952/64.
166
Sar›gazi ve Alemda¤› civar›ndaki Ermeni
eflk›yas›n›n faaliyetleri ile ilgili tahkikat
icras› ve rapor tanzimi hakk›nda.
Yıldız Sarayı Hümâyunu
Başkitâbet Dairesi
Yâverân-ı hazreti şehriyârîden Topçu
Kâimmakâmı Şükrü Bey'e verilen talimat
suretidir.
Kâimmakâm Şükrü Bey'in refakatinde
bir yaver ve bir taktikçi ve hayvansız
olarak 10 nefer süvari asâkir-i şahâne
ile beraber buradan limandan tehyie
olunacak küçük vapurla Üsküdar'a
geçecek ve Üsküdar Kumandanlığından
icap eden hayvanları aldıktan sonra
beren Alemdağı taraflarına azimet
edecektir.
Ermeni eşkıya çetelerinin Alemdağı ve
civarı taraflarında dolaşmakta ve bunlar
şimdilik bir fenalığa tasaddî etmiyorlarsa
da daha bir takım refiklerinin vürûduna
intizar etmekte oldukları veyahut bir
noktada ictimaa hazırlanmakta
bulundukları Şile Tabur Binbaşılığından
İzmid Kumandanlığına bildirilmiş
olduğundan doğruca Alemdağı civarında
Sultançiftliği'ne gidilecek ve gerek orada
ve gerek Sarıgazi Türbesi yamacında
vâki Ermeni köyünde ve Göceoğlu Agop
Efendi ve İbrahim Paşa çiftliklerinde icrâyı tahkikat olunarak alınacak malumat
ve vâki olacak meşhûdâtı mübeyyin bir
rapor tanzim olunacak ve yarın akşam
bir veya ikiye kadar avdet edilecek ve
kumandanlıktan alınacak hayvanlar
yerine iade ve teslim kılınacaktır.
Tahkikat esnasında şu rivayet olunan
ahvalin tahkiki takdirinde hemen şifre
ile malumatıyla beraber Yaver Sadık
Bey'e birkaç nefer terfik olunarak derhal
buraya ağrâm ve bir taraftan dahi
tahkikata devam edilecektir. Fi 1
Cemaziyelevvel (1)313.
Mukabele edilmiştir.
Mehmed Cevad ve Faik.
Kaynak:
BOA, Y.PRK.BŞK.43/66
167
Sar›gazi hazretlerinin türbe-i flerifine
vakfedilmifl olan arazi aflar› hakk›nda.
Yıldız sarayı Hümâyunu
Başkitabet Dairesi
Alemdağı civarında medfûn Sarı Gazi
hazretlerinin türbe-i şerifesine
vakfedilmiş olan arazi a'şârının her
sene bir türbedâr efendi tarafından
ta'şîr ve idare ile hâsılatı türbe-i
şerife-i mezkureye sarf edilmekte
iken bu sene a'şâr-ı mezkurenin
Maliye Hazine-i Celilesi tarafından
bi'l-müzâyede 2.600 kuruş bedel ile
ihale edilerek meblağ-ı mezkûr
verilmemesinden dolayı türbe-i
şerifenin tamir ve termimi yüzüstüne
kaldığı gibi fukarâ dahi it'âm
edilemediği bazı tarafdan arz-ı utbei 'ulyâ kılınması üzerine türbe-i şerifei mezkureye merbut a'şâr vesairenin
kemâ-fi's-sâbık türbedar efendi
tarafından idare ve ahz olunması
hususuna irâde-i seniyye-i cenâb-ı
pâdişâhî şeref-sudûr buyrulmuş
olmağla ol bâbda emr ü ferman
hazreti veliyyü'l-emrindir. Fî 16 Safer
1308 ve 19 Eylül 1306
Kaynak:
BOA, ‹.DH. 1194/93460
168
Sarıgazi Camii Beratı
Sultan Abdülaziz b. Mahmud el Muzaffer Dâimâ
Nişân-ı şerîf-i âlişân-ı sâmî-mekân-ı sultânî ve tuğrâyı garâ-yı cihân-sitân-ı hâkânî nüffize bi'l-avni'r-rabbânî
ve bi's-savni's-samadânî ve bi'l-menni'l-mennânî ve
bi lütfi's-sübhânî hükmü oldur ki, Nezâret-i Evkâf-ı
Hümâyûn-ı mülükâneme mülhak Üsküdar kazasında
Sarı Gâzi Tekyesi Vakfı'nın tevliyet ve tekye-nişinlik
cihetlerinin tevcihine dâir vâki' olan istid'â üzerine
kuyûd-ı lâzımesi ba'de'l-ihrâc muâmelât-ı ahkâmiyyesi
hitam bulup ol babda evkâf-ı hümâyun teftiş
mahkemesi cânibinden irsâl olunan i'lâm mucebince
mûmâileyh Sarı Gâzi Tekyesi Vakfı'nın vezife-i
muayyene ile tekye-nişinlik cihetinin ber-mantuk-i
kuyûd 1197 senesi evl3adiyyet ve meşrûtiyyet üzre
istirâken uhdelerinde bulunan meteveffiyyûn İbrahim
ve Feyzullah ve Ahmed ve İsmihan ve Havva ve
Hamide ve Sâlih ve Hatice ve Rukiyye ve Âişe'nin
mahlüllerinden der-dest olan icmâl-i hâkânî iktizasınca
Samandıra sınırında Sofu Hayreddin nâm kimesnenin
evlâdına meşrût yerin çiftlik yer vakfının tevliyeti
dahi müceddeden evkâf muhâsebesine kaydı ile
evlâd-ı vakıfdan ve tekye-i mezkurenin zâviye nâmıyla
Haremeyn hazinesinden mazbût Üsküdar merhûme
Atik Vâlide Sultan tâbe serâha vakfından ber-vechi hasbî zâviyedarlık ve türbedarlığı uhdesinde bulunan
işbu râfi-i tevkî-i refi'-i âlişânî hâkânî Hüseyin b. zîde
Salahühü ber-mûceb-i amel-i kadîm meşrûtiyet üzre
nizâmı vechiyle umûr-ı vakf-ı rü'yetde terk ve tekâsül
etmemek ve beher sene îrâd ve masârifâtını mübeyyin
lâzım gelen muhâsebesin mahallinde ma'rifet-i şer'
ile görüp yedine sûret-i muhâsebesın olmak ve hilâfı şart-ı vâkıf ve mugâyir-i nizâm bir gûne hareket
ederse ref'inden âhere verilmek şartı ile bi't-tevcih
yedine iki kıt'a berât-ı şerifim i'tâ olunmak bâbında
makâm-ı nezâret-i evkâf-ı hümâyûnumdan i'lâm
olunarak mûcebince tevcîh ve berâtları i'tâ olunmak
fermânım olmağın 1281 senesi Rebiü'l-evveli 24.
günü târihiyle verilen ru'ûs-ı hümâyunum vechiyle
ber-mantûk-ı defter-i hâkânî tevliyet-i mezkûre
muhâsebe-i merkûmeye kayd u imlâ ve lâzımu'ssudûr olan diğer bir kıt'a berât-ı şerifim bi't-tastîr i'tâ
olunarak zikr olunan tekye-nişinlik ciheti için dahî
bu berât-ı hümâyûnumu verdim ve buyurdum ki:
Mûmâileyh Hüseyin zide salâhühü vazife-i mu'ayyenei mersûmesine tekye-nişinlik-i mezkûre şart-ı mezkûr
üzre mutasarrıf ola. Şöyle bileler alâmet-i şeîfeme
i'timât kılalar. Tahrîren fî yevmi's-sânî min şehr-i
Ramazân-ı şerif li-sene isnâ ve semânîn ve mi'eteyn
ve elf. (02 Ramazan 1282)
Evkâf-ı Hümâyûn Nezâret-i Celîlesine mahsus Berâtı âlişân almak için varakadır.
Yalnız otuz kuruştur.
Kaynak:
Sarıgazi Camii Arşivi
169
Belçikal› Philippson'un
tasarrufunda olan Samand›ra
Köyü yak›n›ndaki, Sultanbeyli,
Demirci ve fialgaml›
çiftliklerinden Musevi ailelerin
tahliyesi hakk›nda.
Lef-1: Kartal kazası dâhilinde
Samandıra karyesi kurbunda
Sultanbeyli, Demirci ve
Şalgamlı çiftlikleri Belçika
tebasından Mösyö Filibson'un
taht-ı tasarrufundadır. 33
musevi ailesi ikamet
etmektedirler. Bunların
hemen çıkması emredilmiştir.
Kaynak:
BOA, HR.SYS.2408/54.
170
Samand›ra Köyü’ndeki
caminin tamiri hakk›nda.
Evkâf-ı Hümayun nezareti
behiyyesine.
Samandıra karyesinde kâin
camii şerifin harabeti cihetiyle
tamiri ve (okunamadı) tahsisi
hakkında karye-i mezkure
ahalisi tarafından takdim
olunan arzuhal manzur-ı
vâlâları buyrulmak üzere
leffen irsal kılınmış olmağla
(okunamadı) istid'a camii,
şerif-i mezkûrun icrâ-yı tamiri
zımnında iktizasının icrasıyla
taraf-ı eşref-i hazreti
padişahîden duhân-ı hayriye
istihcâline himmet buyrulmak
siyakında tezkire. Fi 3
Cemaziyelevvel 1271.
Kaynak:
BOA.
A.MKT.NZD.129/19.
171
Sar›gazi karyesindeki çeflmenin
suyollar›n›n tamiri hakk›nda.
Şurâ-yı Devlet
Evkâf-ı Hümâyun Nezaretinin Şurâ-yı
Devlet'e havale buyrulan 13 Şevval 1324
tarihi ve 717 numrolu takriri melfufatıyla
beraber Maliye Dairesinde kıraat olundu.
Meil-i takrirde Hazinedâr Usta Vakfından
Sarı Gazi karyesindeki çeşme su yollarının
icra kılınan keşf ve münâkaası mucibince
tamirat-ı mukteziyesi 45.950 kuruşda
Vasilaki uhdesinde takarrür ederek
müteaahid-i merkum ale'l-usul kefâlet
ve konturantoya rapt edilmiş ve fakat
mezkurdan olan işbu çeşmenin valide
mâcid kesîrü'l-Muhammed hazreti
hilâfetpenâhî cennet-mekân Sultan
Abdülmecid Han Gazi hazretleri vakfına
tashih ve ilhak edildiği kayden anlaşılmış
olduğundan müteahhidi marifetiyle icra
kılınacak tamirat-ı merkumenin keşfinde
muharrer evsâf ve eşkâl veçhiyle ve
kemâl-i metânetle vücuda getirilmeğe
sa'y-ü gayret olunmak ve cennet-mekân
müşârünileyh hazretleri vakfına masraf
kaydedilmek üzere meblağ-ı mezburun
322 senesi bütçesi dâhilinde sarfı istîzân
kılınmış ve tervîc-i iş'âr münasip
görünmüş olmağla ol vechile icrâ-yı
iktizasının nezaret-i müşârünileyhâya
havalesi tezekkür ve keşf defteriyle
menâfia kaimesi leffen takdim kılındı.
Ol babda emr ü ferman hazreti men
lehül emrindir. Fi 17 Muharrem sene
1325 ve 17 Şubat sene (1)322.
Azadan Rıza Bey, Azadan Reşad Bey,
Azadan Lütfi efendi, Azadan Mehmed
Şerif, Azadan Alaeddin, Azadan Şerif
Abdi Paşa, Maliye Dairesi Reisi Mehmed,
Azadan Mehmed, Azadan Mehmed Aziz
Vechi, Azadan Fehmi Bey, Azadan Adem
Bey, Azadan Hüseyin Nazım, Azadan
Hasan Hüseyin, Azadan Mehmed İzzet,
Azadan Mustafa, Azadan Ahmed ………,
Azadan Mehmed ………., Azadan Hasan
Hüseyin, Azadan Ahmed Cemal, Azadan
…………, Azadan Safvet Bey, Azadan
Kaynak:
BOA. ‹.EV. 43/1325M15.Lef-1
172
Tezkire ve ‹rade
Bâbıâli / Daire-i Sadâret
Amedi Divân-ı Hümâyun / 299
Devletlü efendim Hazretleri
Evkâf-ı Hümâyun Nezareti'nden
bi'l-vürûd Şûrâ-yı Devlet'e havale
olunan takrir üzerine Maliye
Dairesi'nden kaleme alınıp
leffen arz ve takdim kınlan
mazbatada Hazinedâr Usta
Vakfı'nda olup valide mâcid
kesîrü'l-Muhammed cenâbı
cihan-bâni cennet-mekân
Sultan Abdülmecid Han Gazi
hazretleri vakfına tashih ve
ilhak edilmiş olan sarı Gazi
karyesindeki çeşmenin muhtâcı tamir olan suyollarının tamiri
zımnında ber-muceb keşf ve
münâkaa sarfı lazım gelen
45.950 kuruşun cennet-mekân
müşârünileyh hazretleri vakfına
masraf kaydedilmek üzere 322
senesi bütçesi dahilinde
tesviyesi hususunun nezaret-i
müş3arünileyhâya havalesi
lüzumu gösterilmiş olmağla ol
babda her ne cechile irâde-i
seniyye-i cenâbı hilâfetpenâhî
şeref-sudur buyrulur ise
mantûk-ı âlisi infaz edileceği
beyanıyla tezkire-i senâveri
terkim kılındı efendim. Fi 25
Muharrem 1325 ve 25 Şubat
(1)322. Sadrazam.
İrade:
Maruz-ı çâker-i kemineleridir
ki,
Reside-i dest ta'zim olup
melfufatlarıyla beraber manzurı âli buyrulan işbu tezkire-i sâmii sadaretpenâhileri üzerine
mucibince irade-i seniyye
cenâb-ı hilâfetpenâhi şerefmüteallik buyrulmuş olmağla
ol babda emr ü ferman hazreti
veliyyü'l-emrindir. Fi 27
Muharrem sene 1325 ve 27
Şubat sene 1322.
Kaynak:
BOA. ‹.EV.
43/1325M1.Lef-2
173
Samandra Köyü’ndeki
jandarma karakolundaki
askerlerin silahlar›yla beraber
‹ngiliz askerlerince bir süre
rehin al›nd›¤› ve Osmanl›
bayra¤›n›n y›rt›l›p hakaret
edildi¤i, bu gibi olaylar›n
tekrarlanmamas› için
gere¤inin yap›lmas›n›n talep
edildi¤i hakk›nda.
İstanbul Vilayeti
Dâhiliye Nezareti Celilesine
Hülasa: Bir İngiliz müfrezesi
tarafından Samandıra ve
Paşaköyü karyelerinin ihâta
edildiğine dair.
Devletlü Efendim Hazretleri
Mâh-ı hâlin 24. Günü 3 bölük
piyade ve 20 süvariden
mürekkeb bir İngiliz
müfrezesinin Kartal kazasının
Samandıra karyesini ihata
ederek mahal-i mezkûr
jandarma karakolunda
mevcut olan üç jandarma ile
silahlarını ve telefon
makinesini beraberlerine
alarak mezkûr müfrezeden
iki piyade ve 10 süvari ile
Paşaköyü'ne gittikleri ve her
iki karyeyi bir müddet ihata
ve duhul ve hurucu men
ettikten sonra jandarmaları
silahlarıyla ve telefon
makinesiyle beraber iade
eyledikleri ve Samandıra'da
kalmış olan İngiliz zabiti
tarafından karakolda mevcut
bulunan Osmanlı bayrağının
yırtılarak kemal-i hakaretle
yere atıldığı ve bu hale
müşahede edenlerin ifadeleri
zabt olunarak bu babdaki
evrak-ı tahkîkiyenin tanzim
edilmekte bulunduğu Kartal
ve Üsküdar Jandarma
kumandanlığının iş'arına
atfen Dersaadet jandarma
kumandanlığından izbâr
kılınmağla maruzdur. Ol
babda emr ü ferman hazreti
men lehü'l-emrindir. Celal. Fi
3 Şevval sene (13)38 ve 26
Haziran (13)36.
Kaynak:
BOA.DH.EUM.AYŞ.43/47
174
T›mar köylerinden olan
Kartal'a ba¤l› Samand›ra
köyünde araziye mutasarr›f
olup tapuya müstehak mirasç›
b›rakmaks›z›n vefat eden
flah›stan intikal eden yerin
dilekçe sahibi taraf›ndan tapu
vergisi al›narak ziraate
verilmesine müdahale
edilmemesine dair hüküm.
Kartal Nahiyesi naibine
hüküm:
Hasan gelüp işbu bin altmış
üç senesi uhde ve iltizamında
olan timar karyelerinden
nahiye-i mezbura tabi
Samandıra nam karye
toprağında arazi tasarruf
eden Hacı Hüseyin nam
kimesne sene-i mezburede
lebbeyk(?) icâbet-i tarik-i haccı şerifde fevt oldukda oğlı ve
kızı baba bir er karındaşı
vesâir tapu ile virilmesi
fermân olanlardan kimesnesi
kalmayup tasarrufunda olan
yirleri kânun üzre tapuya
müstahıkk olmağla bu dahi
ol yirleri resm-i tapu ile tâlibine
virüp ziraat itdürmek
istedükde Tolayba nam
karyeden Hacı Süleyman nam
kimesne zuhûr ve mücerred
ta'ciz içün bana hibe eyledi
ben zabt iderüm diyû hilâf-ı
kânun müdahale ve tapu ile
virüp ziraat itdürilmesine
mümâna'at itdürilmemek
üzre ol babda kânun üzre
hükm-i hümâyunum recâ
itmeğin kânun üzre emr
yazılmışdur.
Fi evâsıt-ı B sene (1)163. (1625 Haziran 1750)
Kaynak:
‹stanbul Tarım Tarihi-I,
s.217.
175
Kartal'a ba¤l› Samand›ra ve
çevresindeki köylerde hâs›l
olan mahsulün nakledilece¤i
ambarlara dair hüküm:
Kartal Nahiyesi naibine
hüküm:
Nâhiye-i mezbûra tâbi
Samandıra ve tevâbi karyeleri
toprağında zirâat ü hirâset
iden defterlü reâyâ ve defter
reâyâsı yirlerinde zirâat iden
hâric-i reâyânın zirâatlarıyla
hâsıl eyledikleri terekeleri
öşrlerin evvelâ karyelerinde
olan anbara badehû her
hafta durur tereke satılur
akreb bazara nakl itdürmek
istedükde hilâf-ı kânun dürlü
illet ve bahâne eyledüklerin
bildirüp kânun üzre emr-i
şerifim recâ itmeğin kânun
üzre amel olunmak emrim
olmuşdır.
Fi evâsıt-ı C sene (1)169. (1322 Mart 1756)
Kaynak:
‹stanbul Tarım Tarihi-I,
s.371.
176
Kartal'a ba¤l› Sar›kâd›
köyünde flahs›n tasarrufunda
olan tapulu ve temessüklü
yerlere müdahalenin
önlenmesine dair hüküm.
Üsküdar kazası muzâfâtından
Kartal Nâhiyesi naibine
hüküm ki:
Nâhiye-i mezbûra tâbi
Sarıkâdı nam karye
sâkinlerinden Sâlih nâm
kimesne gelüp bu karye-i
mezbure toprağında vaki
mutasarrıf olduğı tapulı ve
temessükli ma'lûmetü'l-hudûd
yirlerin bin yüz yetmiş (boş)
senesinde ma'lûmu'l-mikdar
semen mukâbelesinde Sarı
Ahmed nâm kimesneye
emâneten tarafından sipariş
ve icâr ve semeni olan
meblağ-ı mezkûr ahz idüp
lâkin mezbur müddet-i icâre
temâm olmadın mezbur
hileye sülûk itmeğle sâlifü'zzikr yirlerin redd-i semen ile
ke'l-evvel yirlerin mezburdan
alup zabt murâd eyledükde
sen bana ferağ etmişidün
diyu dürlü illet ve bahane ile
hilâf-ı kânun virmekde te'allül
ve muhâlefet ve gardı külli
eyledüğin ve bu bâbda
davâsına muvâfık
şeyhülislamdan fetvâ-yı
şerifesi olduğun bildirüp fetvâyı şerifesi mucebince şer'le
görilüp yirleri redd-i semen
(ile) kendüye alıverilip kemâkân zabt ü ziraat itdürilmek
bâbında emr-i şerifim recâ
itmeğin kânun üzre amel
olınmak içün yazılmışdır.
Fi evâhir-i Za sene (1)171 (27
Temmuz-5 Ağustos 1758)
Kaynak:
‹stanbul Tarım Tarihi-II,
s.124.
177
Galata'da Valide Sultan Camii Vakf›'na ait
Adalar nâhiyesine tâbi Saliç (?), Samand›ra ve
So¤anl› köylerindeki vakfa ait hayvanlar›n
çobanlar›ndan birisini öldüren flahs›n ilgili
kad›l›kta yarg›lanmas›na ve sonucun ilam
olunmas›na dair hüküm.
Üsküdar kazası muzâfâtından Kandırı nahiyesi
nâibine hüküm ki:
Dârü's-saâdetü'ş-şerifem ağası nezaretinde
olan evkafdan Galata'da vâki merhûm ve
mağfûrun lehâ Vâlide Sultan valide-i
hüdâvendigâr-ı esbâk Gâzi Sultan Ahmed Hân
tâbe serâhânun binâ eylediği câmii şerifi
evkafınun ber vech-i te'yîd bâ-berât-ı şerif-i
âlişân mütevellisis olan kıdvetü'l-emâcid ve'la'yân İbrâhim zîde mecduhû mektub gönderüp
vakf-ı mezbur mülhakatından olup Üsküdar
kazası muzâfâtından Adalar nâhiyesine tâbi
Saliç (?), Samandıra ve Soğanlı nam akryelerde
vâki vakf çiftliklerünün yaylak ve kışlak ve
otlak ve eğrek yirlerine zemânında koyun
vesâir davarları vakfın çobanları vakt ü
zemanıyla götürüp yaylayup ve kışlayup
otundan ve suyundan intifâ idüp ve çobanları
dahi kendi hallerinde ırzlarıyla meşgul ve bir
kimesneye taaddi ve rencide eyledikleri
olmayup ve üzerlerine dahi şuhûd-ı udûl ile
şer'an bir nesne sâbit olmış deği iken Kandıra
kasabası sâkinlerinden zümre-i eşkiyâdan (boş)
nâm kimesne bin yüz yetmiş senesinde vakfı şerifin çobanlarından Yuvan veled-i Niko nâm
zımmiyi bi gayr-i hakkın tüfenk kurşunuyla
darb ve helâk ve işbu sene-i mübarekede dahi
sair çobanlar vakf-ı şerifin koyun vesâir
hayvanâtların bırağup ra'y olunmadığından
bir mikdarı helak olup ol vechile vakf-ı şerifin
mahsuline küllî gadr olınmağla eşkıya-i mezbur
kasaba-i Kandırı ahalisinden marifet-i şer'le ve
tahta (?) serdâr-ı marifetiyle bade't-tefahhus
ele getirilüp vekil (boş) nam kimesne ile
mahallinde şer'le görilüp icrâ-yı şer' ve ihkâkı hakk ve keyfiyeti vukû'ı ve sıhhati üzre arz
u i'lâm olınmak bâbında emr-i şerifim virilmek
recâsına arz eylediği ecilden mahallinde şer'le
görilüp icrâ-yı şer' ve ihkâk-ı hakk ve keyfiyeti
dahi sıhhati üzre i'lâm olınmak bâbında fermânı âlişânum sâdır olmışdur.
Fi evâsıt-ı Za sene 1174 (14-23 Haziran 1761).
Kaynak:
‹stanbul Tarım Tarihi-II, s.274.
178
Berat ile Sar›kad› (Sar›gazi)
zaviyesinde görevli olup,
hizmet etmedikleri süre ile
ilgili olarak Sar›kad› vakf›ndan
ücret talebinde
bulunmufllard›r. Bu flah›slar›n
haks›z taleplerinin önlenmesi
hususunun ilgili kad›l›kta
görülmesine dair hüküm.
Üsküdar kazası muzâfâtından
Kartal nahiyesi naibine
hüküm ki,
Nâhiye-i mezbûrede vâki
Sarıkâdı zâviyesinin bi'l-fiil
berât-ı şerifümle zâviyedârı
ve vakfın mütevellisi olan
nahiye-i mezburdan Salih
nam kimesne gelüp vakf-ı
mezburdan almak üzre
hıdmet mukâbelesinde
berâtla vazifeye mutasarrıf
olan Sarı Ahmed ve (boş) ve
(boş) nam kimesnelerün
hıdmet eyledükleri eyyâmda
berâtları mûcebince
hıdmetleri mukabelesinde
müstahıkk oldukları
vazifelerin virüp hıdmet
eylemedükleri müddetde
şer'an vazifeye müstahıkk
olmış değiller iken hıdmet
eylemdiklerü müddet içün
dahi vazife aluruz diyu
birbirleriyle yek-dil ve hilâf-ı
şer'-i şerif teaddiden hâlî
olmadıklarun ve bu bâbda
davasına muvâfık
şeyhülislamdan fetvâ-yı
şerifesi olduğun bildirüp
mûcebince amel olınup hilâfı şer'-i şerif ve mugâyir-i fetvâyı münîf ol vechile te'addileri
men' ü def' olınmak babında
emr-i şerifüm recâ eylediği
ecilden mahallinde şer'le
görilmek emrim olmışdur.
Fî evâhir-i Ş sene 1172 (1927 Nisan 1759)
Kaynak:
‹stanbul Vakıf Tarihi-I,
s.259.
179
Samand›ra'da vefat eden kifliden
intikal eden evladiyet üzere vak›f
arazinin zaptedilmesinden dolay›
mirasç›larla zapteden flah›slar
aras›nda ortaya ç›kan ihtilâf›n fler'i
mahkemede görülmesine dair
arzuhal üzere hüküm.
Üsküdar kazası muzâfâtından Kartal
nahiyesi naibine hüküm ki:
Ahmed bin Abdi nam kimesne
südde-i sadâretime arz-ı hâl idüp
selâtîn-i mâziyeden beri ceddi
Hayreddin nâm kimesneye nahiye-i
mezbura tâbi Samandıra nam karye
toprağında vâki ma'lûmu'l-hudûd
çiftlik arazisi ve çayırı hibe ve temlik
ve yedine mülknâme-i hümâyun
virildükden sonra ol dahi ol yirlerün
tasarruf ve galesin evladına vakf u
şart eyledüği defter-i hâkânî ve
vakfiyye-i ma'mûlün bihâda mastûr
u mukayyed ve nevbet-i tasarruf
evlâd-ı vakıfdan bunun babası
Abdi'nin olup ber muceb-i şart-ı vakıf
mutasarrıfiken fevt olup nevbet-i
tasarruf buna intikal idüp âharun
alakası olmayıp müdâhale olınmak
icâb itmez iken Âyişe nâm hatun ile
oğulları Mehmed ve Hızır nâm
kimesneler evlâd-ı vakıfdan değiller
iken bunun fuzûlî meşrûtası olan
çayırları tegallüben zabt itmeleriyle
bundan akdem murâfa-i şer-i şerif
oldıklarında evlâda meşrûta olduğı
nümâyân ve cânib-i şer'den dahi i'lâm
virilmişken muğâyir-i defter-i hâkânî
fuzûlî müdâhaleden hâlî
olmadıklarun ve bu bâbda fetvâ-yı
şerifesin oldığın bildirüp fetvâ-yı
şerifesi mûcebince amel olınmak
bâbında emr-i şerîfim recâ itmeğin
şer'le görilmek emrüm olmışdur.
Fî evâsıt-ı Za sene 1165 (20-29 Eylül
1752)
Kaynak:
‹stanbul’da Sosyal Hayat-I,
s.367.
180
Nakşidil Valide
Sultan Çeşmesi
veya Atik Valide
Sultan Çeşmesi
kitabesi
Atik Valide Sultan çeşmesidir bu
Mürûr-ı ezmine kılmışdı gerçi kim ifnâ
Cenâb-ı valide-i şâh-ı dehr Mahmud Han
Yeniden eyledi tamir ile suyun icrâ
Muvaffak eyledi ihyâsına anı çün-kim
İki cihanda azîz ide Hazreti Mevlâ
Sene 1224
Kaynak:
‹brahim Hilmi Tanışık,
‹stanbul Çeşmeleri-I,
‹stanbul 1943, s.404406.
181
Kartal Kazas› Samand›ra
Karyesi ‹btidai Mektebi
muallimli¤i ve tahsisat›
hakk›nda Evkaf-› Hümayun
Nezareti'nden tafsilatl› bilgi
istendi¤ine dair belge.
Nezaret-i Maarif-i Umumiye
Mekatib-i İbtidaiye İdaresi
Kartal kazasına tabi
Samandıra Câmii şerifi
imametine hazine-i evkâf-ı
hümâyundan 300 ve
müezzinliğine 120 ve yağ,
mum vesaire masârifi olarak
410 ve mektep muallimliğine
ise ayrıca 120 kuruş mahsûs
olub cihât-ı mezbure Fatih
dersiamlarından Davud Paşa
mahkemesi niyâbetinde
bulunan Osman Efendi
uhdesinde bulunduğu ve
mütevellisi dahi Gümrük
memurlarından Mehmed
Efendi namında biri idüğü ve
el-yevm hidemât-ı mezkurde
ahali tarafından verilmiş aidat
ile bir diğeri tarafından ifa
olunub mahsûsâtı mumaileyh tarafından alındığı haber
verilmiş ve mektep
muallimliğini ifa eden efendi
temin-i maişet
edemediğinden dolayı
tedrisât-ı matlub-ı âli
dairesinde cereyan etmediği
anlaşılmış olduğundan karyei mezkurda mektebin
(aslasıyla) terakkisi esbâbına
ba'de ……….. olunmak üzere
muallimliği ile tahsisatına ait
malumat kuyudunun
muvazzahan etbâsı
hususunun nezaret-i
müşarün-ileyhaya izbârı
vâyeste-i re'y-i rezîn isâbetrehin dâver-i ekremileridir. Ol
babda emr ü ferman hazreti
men-lehül emrindir. 19 Eylül
1321
Kaynak:
BOA, MF.MKT. 888/62.
182
Eskiflehir'e gidecek muhacirlerin
Haydarpafla cihetinden Ba¤dad
Caddesi, Alemda¤, Samand›ra
ve Gebze d›fl›ndaki yoldan
geçirilmeleri hususunda
gerekenin yap›lmas›n›n
istendi¤ine dair belge.
Zabtiye Nezaret-i Aliyyesine
Eskişehir taraflarına azimet
edecek muhâcirîn için
Haydarpaşa cihetinden Bağdad
Caddesi tabir olunan sahilboyu
tarafının seddiyle oradan bazı
hayvanât-ı imrâriyenin men'i ve
Alemdağı cihetinden Samandıra
tarafı üzerindeki kurrâda
şimdilik hastalık olmaması
hasebiyle tarik-i mezburun bir
nokta-i telakki (telafi) si olan
nefs-i Gökbuze kasabası
derûnundan geçirilip hariçten
imrarın taht-ı temin alındığı
halde mezkur Samandıra
tarikinden muhacir sevkinde
mahzur olmayacağı umur-ı
baytariye müfettişi marifetiyle
icra ettirilen tahkikat üzerine
Şehremaneti celilesinden iş'ar
kılındığından bahisle Üsküdar'a
geçirilecek muhacirinin mahzuru
olmayan mezkur tarikten imrar
ettirilmek zımnında Üsküdar
Mutasarrıflığına tebligât-ı lazıme
icrası muhacirin komisyonu
heyet-i celilesinden bâ-tezkire
ifade edilmiş olmağla ona göre
ifâ-yı muktezâsına himem-i
aliyyeleri buyrulmak babında
Kaynak:
BOA, DH.MKT. 1893/36.
183
Şevknihal Usta
Çeşmesi kitabesi
Çeşme-i pâk-i hazinedâr usta
kim anı
Böyle hayrata muvaffak kıldı
Rabb-i zü'l-Celâl
Ol rıza-i hakk içün rûh-ı
imameyn aşkına
Sâye-i şahânede itdi bu yolda
sarf-ı mal
Sarıgâzi karyesi'n ihyâ vü
hoşnud eyledi
Kıldı icra böyle bir âb-ı hayâtı bî-misal
Âlemin dilteşnisin bi'l-cümle
sirab itdi kim
Tâ be-mahşer hayrile yâd
eylemekde ehl-i hâl
Şehr-i yâr-ı âlemin Hakk eyliye
ömrün mezîd
Şems-i ikbâline hiç göstermiye
rûy-ı zevâl
Teşnegâne Fevziya tarih-i
cevher söyle kim
Çeşme-i Şevk-i Nihal Usta'dan
içsün bir zülâl
1275 (1858)
184