pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası

Transkript

pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Editörden
TEKSTİL İŞVEREN
390 - Kasım-Aralık 2012
Türkiye Tekstil Sanayii
İşverenleri Sendikası Adına
İmtiyaz Sahibi
HALİT NARİN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
AV. BAŞAR AY
Yayın Danışma Kurulu
SEVİL BURSA
TUĞRUL BORNOVALI
AV. SAMİM ERGENELİ
LEVENT OĞUZ
Basın Müşaviri
MİNE ŞENKUL ERGÜVEN
Yayın Kurulu
LERZAN ÖZTÜRK
AV. ÇİĞDEM SUBAŞI
AV. ÖMER EMRE KAYNAK
BORA KOCAMAN
CEREN ERMİŞ
MERVE ÇELİK
İdari Merkezi
TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ
İŞVERENLERİ SENDİKASI
Metrocity A Ofis Blok
Büyükdere Cad. No: 171 K.19
34330 1. Levent-İstanbul
Tel: (0212) 344 07 77 (pbx)
Fax: (0212) 344 07 66-67
İnternet Adresi
www.tekstilisveren.org.tr
Grafik Tasarım ve Uygulama
ALİ BAYRAM
Ofset Hazırlık ve Baskı
DÜNYA YAYINCILIK A.Ş.
“Globus Dünya Basınevi”
100. Yıl Mah. 34440
Bağcılar-İstanbul
Tel: (0212) 440 27 37
Basıldığı Tarih: 10 Aralık 2012
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın
ISSN: 1307-6566
Tekstil İşveren Dergisi,
Türkiye Tekstil Sanayii
İşverenleri Sendikası
tarafından aylık olarak
yayınlanır. Kaynak gösterilmek
suretiyle alıntı yapılabilir.
Dergide bulunan imzalı
yazıların sorumluluğu
yazarlara aittir.
RAKAMLAR YALAN SÖYLEMEZ
Bir zamanlar ‘tekstil öldü-bitti’ diyenler
hayli fazlaydı. Oysa bugün, bu söylemleri
boşa çıkaran bir tablo var. Çünkü Türkiye
tekstilin yeniden şahlanışına şahit oluyor
bugünlerde. ‘Türkiye tekstilden çıkmalı’
söylemlerine rağmen vazgeçmeyerek
üretmeye devam eden tekstilcilerin kararlılığı ve hükümetin ithalata getirdiği ek
vergiler sayesinde son dönemde yaşanan
gelişmeler olumlu. Bir zamanlar sektöre
karamsarlık aşılayanlar veya ithalata getirilen ek vergiye karşı çıkanlar bile fason
üretim yaptıracak atölye bulamamaktan
yakınıyor.
Avrupa’daki işletmelerin işçi çıkardığı bir
ortamda tekstil ve hazır giyim sektörü, ek
vergilerin hemen ertesindeki 12 ayda sigortalı 98 bin 280 işçi almış. Her iki sektörde sigortalı sayısı 862 bine ulaştı. Üstelik kalifiye elaman bulunabilse istihdam
daha da artacak. Aynı gelişmeler işyeri sayısında da görülüyor. Ek verginin ardından
12 aylık dönemde 5 bin 658 yeni işyeri faaliyete geçti.
Son dönemlerde buna benzer daha birçok olumlu gelişme var. Detaylarını
sayfalarımızda bulabilirsiniz. Ama bunların içinde en ilgi çekicisi şüphesiz
Türk Malı'nın ve markaların artık dünyada yavaş yavaş yer edinmeye başlıyor
olması. Bugüne kadar pek tekstil ve hazır giyime dönük ortaklık ve satınalma
girişimi bulunmayan yabancıların bu
sektöre son zamanlardaki ilgisi de bunu
gösteriyor. Yılbaşından bu yana
Silk&Cashmere, Yargıcı, İGS, Damat,
Koton ve Penti gibi şirketlerin yaptığı ortaklık sadece birkaç örnek. Bunun yanı
sıra dışarıya satılan hazır giyimde de artık yüksek katma değerli ürünlerle Türk
Malı imajını oturtmaya başladık. İhraç birim fiyatı yüzde 6.7’lik artışla ortalama
24.6 dolara ulaştı. Bugün artık İngiltere, bir kot pantolonu Çin'den veya Pakistan'dan 6 Euro'ya almak yerine 15
Euro ödeyerek Türkiye'yi tercih ediyor.
Dünya genelinde erkek pantolona 12
Euro ödeyen İtalyanlar, Türk firmalarından ise 19 Euro'dan alım yapıyorlar.
Bu rakamları biz değil bugün birçok hazır giyimci söylüyor.
Bu duruma bazıları, satış yaptığımız pazarlarda 'Pahalı Türkiye' imajı yaratabileceği için karşı çıkabilir. Ancak artan maliyetleri absorbe etmenin tek yolu yüksek
katma değerli ürünlerden geçiyor.
Bugün Çin'in bile özellikle istihdam maliyetlerinin artması üzerine çevreye duyarlı
ve yüksek katma değerli ürünlere yönelmeye başladığı biliniyor. Nitekim sendikamızın, Halit Narin başkanlığındaki bir heyetle katıldığı Vietnam'daki ITMF Kongresi'nde de bu konu gündeme geldi. Çinli yöneticiler bu toplantıda artan maliyetler karşısında 'yüksek katma değerli ürün' üretme çabası içinde olduklarını her fırsatta
dünyaya duyurmaya çalıştılar.
Benzer girişimler 'teknik tekstiller' için de
geçerli. Bu tür ürünleri üretenler daima kazanacak. Sendikamızın, Euratex ile birlikte İstanbul'da düzenlediği 'Teknik Tekstillerin Geleceği Kongresi'nde de dile getirildiği gibi rüzgâr enerjisinden havacılığa, tıpta ise kalp çeperlerinden yapay
pankreasa kadar geniş bir kullanım alanı bulan tekstil, gelecekte de insan hayatında önemli bir yer edinmeye devam
edecek. Kısacası gelecek tekstilden ibaret olacak.
'Tekstil öldü' diyenler için son bir söz: Tekstil ölmedi aksine insana hayat veriyor.
Tekstili yaşat ki sen de yaşayasın!
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012
1
İçindekiler
04
17
KONGRE
BİZDEN
Gelecek tekstilden
ibaret olacak
Çerkezköy Metem, başarısını
uluslararası arenaya taşıdı
18
22
GÜNDEM
VERGİ DÜNYASI
Her üç işletmeden ikisi nitelikli
eleman bulmakta sorun yaşıyor
Limited şirketinizi anonime
çevirmenin avantajları
10
KAPAK
Öldü denilen tekstil,
Türk ekonomisini uçuşa
geçirdi
26
ITMF
24
EKONOMİK DİYALOG
2013’e iyimser girmiyorum
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012
2
Dünya tekstilcileri ITMF
Konferansı için bu kez
Vietnam'da buluştu
30
32
GÜNCEL
GÜNCEL
Oyuncak müzelerinin
buluşmasında bez bebekleri
dünyaya tanıttık
‘Yalın 6 Sigma' eğitiminin sendikamız
üyelerine getirisi 40 milyon dolar
34
38
Beklenen yasa çıktı, gözler
toplu sözleşme görüşmelerinde
Elektrik ve doğalgaz zammı
üreticiyi zorluyor
GÜNCEL
GÜNCEL
46
BİENAL
42
1. Uluslararası Antalya Moda ve Tekstil
Tasarım Bienali, Türk tekstiline yeni
kazanımlar getirecek
AYIN KONUSU
Türkiye, Suriye'de
ne kaybetti, ne buldu?
50
TASARIM DÜNYASI
Rekor sayıda tasarımcının
katılımıyla İstanbul
modaya doydu
54
KÜLTÜR
SANAT
58
MEDYADAN
YANSIMALAR
60
GEZİ
62
İNGİLİZCE
ÖZETLER
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012
3
Kongre
GELECEK TEKSTİLDEN İBARET OLACAK
Sendikamızın, Euratex ile birlikte düzenlediği 'Teknik Tekstillerin Geleceği Kongresi',
16 Kasım 2012 tarihinde İstanbul Ritz-Carlton Oteli’nde yerli ve yabancı yaklaşık
300 sektör temsilcisinin katılımıyla yapıldı. Kongre, kullanım alanı tıbbi ameliyatlardan
havacılık ve inşaat sektörüne kadar uzanan tekstilin, insan hayatında daha da önem
kazanacağını ortaya koyarken, "Gelecek tekstilden ibaret olacak" inancını da perçinledi.
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası, Avrupalı meslektaşları ile güçbirliğine giderek, sektörün geleceği için önemli bir adım daha attı. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın,
Avrupa Tekstil ve Hazır Giyim Konfederasyonu (Euratex) ile birlikte düzenlediği 'Teknik Tekstillerin Geleceği Kongresi', 16 Kasım 2012 tarihinde dünya tekstilinin devlerini İstanbul’da buluşturdu.
Euratex Yönetim Kurulu Üyeleri’nin yanı sıra AB’nin ve Türkiye’nin önde gelen tekstil, konfeksiyon üreticileri, kullanıcıları, bakanlık yetkilileri, ihracatçı birlikleri, akademisyenler ile çeşitli kamu
kurumlarının da yer aldığı yaklaşık 300 kişinin katılımıyla gerçekleşen kongrede, ülke ekonomimizde
önemli bir yeri olan katma değeri yüksek, gelecek vaat eden ürünler ele alındı. Söz konusu kongrede, Avrupa Birliği Ar-Ge politikası ve teşvikleri ile teknik tekstillerin farklı kullanım alanları,
vizyon sahibi bir yaklaşımla ayrıntılı şekilde değerlendirildi. Kongre çerçevesinde sağlanan imkânlar dâhilinde ürünlerini ve firmalarını tanıtmak üzere kongre alanında stant açan yerli ve yabancı firmalar, kongrenin ulusal ve uluslararası alanda ses getirerek, başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesine katkı sağladılar.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012
4
Kongre öncesi 15 Kasım 2012 Perşembe akşamı Ritz-Carlton Oteli Balo Salonu'nda özel
bir gala yemeği düzenlendi. Türkiye’nin en tanınmış arp sanatçısı olan Şirin Pancaroğlu, ezgileriyle yemeğe renk kattı. Gala Yemeği’ne
sendikamız ve Euratex Yönetim Kurulu Üyeleri’nin yanı sıra TOBB Tekstil Sanayi Meclisi
Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, İstanbul
Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği
Başkanı İsmail Gülle, Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Sabri
Ünlütürk, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği
(TGSD) Başkanı Cem Negrin, Türkiye Ev
Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkan Yardımcısı Ali Sami Aydın, Kipaş Yönetim
Kurulu Üyesi Ahmet Öksüz başta olmak üzere sektörün önde gelen isimleri katıldı.
Narin: Proje sizden,
finansman bizden
Kongre kapsamında ayrıca Türkiye Tekstil
Sanayii İşverenleri Sendikası tarafından
tekstil sektörü ile ilgili ülkemizdeki üniversitelerde yapılan yenilikçi, farklı, özgün projelerin inovatif ürün haline getirilmesi veya
mevcut geliştirilmiş ürünün desteklenmesi amacıyla düzenlenen 'İnovasyon Yarışması'nda dereceye giren finalistlerin ödülleri de takdim edildi.
Kongrede konuşan Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu
Başkanı Halit Narin, tekstilde başarılı projelere finansman sözü verdi. Narin, "Teknik tekstil önü çok açık olan bir sektör. Bu
konuda yapılacak işbirlikleri önemli. Bu
alandaki her türlü teknolojik ve bilimsel çalışmayı destekliyoruz. Bu konuda proje
gerçekleştiren öğrencilerimize ve öğretim
görevlilerimize finansman sözü veriyoruz" dedi. Narin, ödül töreni sırasında da
tekrar kürsüye gelerek üniversitelere, "Çalışın, üretin, bulun, getirin parası bizden" çağrısı yaptı.
Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Özcan Özdemir, Prof. Dr. Mehmet Kanık, Dr. Sibel Şardağ ve Yük. Müh. Berrak Tüzüner’in sanayici proje ortakları Ahmet Genç (İBA Genç Makine) ile birlikte hazırladıkları, "Pro-
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012
5
Kongre
TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI'NIN
İNOVASYON YARIŞMASI'NDA ÖDÜL ALAN PROJELER
1. Prototip Floklama Makinesi
Tasarımı, İmalatı ve Flok İplik Üretimi
Uludağ Üniversitesi MühendislikMimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Özcan Özdemir, Prof. Dr. Mehmet Kanık,
Dr. Sibel Şardağ ve Yük. Müh. Berrak Tüzüner’in sanayici proje ortakları Ahmet
Genç (İBA Genç Makine) ile birlikte hazırladıkları “Prototip Floklama Makinesi Tasarımı, İmalatı ve Flok iplik Üretimi”
isimli SAN-TEZ Projesi sendikamız İnovasyon Yarışması’nda birinci olmaya hak kazandı.
2. Polyesterin Boyama Sonrası Temizlenmesinde
Redüktif Yıkama Yerine Ozon Gazı Kullanımı
Uludağ Üniversitesi (UÜ) Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Aksel Eren’in, “Polyesterin Boyama Sonrası Temizlenmesinde Redüktif
Yıkama Yerine Ozon Gazı Kullanımı” adlı projesi
ise sendikamız İnovasyon Yarışması’nda ikinci
olmaya hak kazandı.
3. Zebra Derisinden Esinli Sinek Kovucu
Biyomimetik Tekstil Yüzeyi Üretimi- Zebrepel
Süleyman Demirel Üniversitesi MühendislikMimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü’nde akademisyen olarak görev alan Çağlar Sivri’nin “Zebra Derisinden Esinli Sinek Kovucu Biyomimetik Tekstil Yüzeyi Üretimi- Zebrepel”
adlı projesi sendikamız İnovasyon Yarışması’nda
üçüncü olmaya hak kazandı.
Mansiyon: Üç Boyutlu Dokuma Tarağı
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar
Enstitüsü Tekstil Ana Sanat Dalı Bölümü
öğrencisi Ozanhan Kayaoğlu’nun, “Üç
Boyutlu Dokuma Tarağı” adlı projesi sendikamız İnovasyon Yarışması’nda mansiyon ödülü alarak desteklenmeye hak kazandı.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012
6
totip Floklama Makinesi Tasarımı, İmalatı ve
Flok İplik Üretimi" isimli SAN-TEZ Projesi sendikamız İnovasyon Yarışması’nda birinci olmaya
hak kazandı. Günümüzde Türkiye’de bu alanda makine ve iplik üretimi yapan herhangi bir
firma bulunmuyor. Daha da önemlisi, dünyada da flok ipliği çok az sayıda firma (sadece Avrupalı 2 firma) tarafından üretilmekte ve çok
yüksek fiyatlardan satılmaktadır. Üstelik, dünyada iplik floklama makinelerini üretip satan
belli bir makine imalatçısı da yok. O yüzden birincilik ödülü alan proje, yerli flok makinesi üretimi açısından da büyük bir önem taşıyor.
Uludağ Üniversitesi (UÜ) Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Tekstil Mühendisliği Bölümü
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin Aksel Eren’in,
"Polyesterin Boyama Sonrası Temizlenmesinde Redüktif Yıkama Yerine Ozon Gazı Kullanımı" adlı projesi yarışmada ikinci olmaya hak
kazandı. Yarışmada Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi
Tekstil Mühendisliği Bölümü'nde akademisyen olarak görev alan Çağlar Sivri’nin, "Zebra Derisinden Esinli Sinek Kovucu Biyomimetik
Tekstil Yüzeyi Üretimi- Zebrepel" adlı projesi ise üçüncü oldu. Marmara Üniversitesi
Güzel Sanatlar Enstitüsü Tekstil Ana Sanat Dalı
Bölümü öğrencisi Ozanhan Kayaoğlu’nun,
"Üç Boyutlu Dokuma Tarağı" adlı projesi de yarışmada mansiyon ödülü alarak desteklenmeye hak kazandı.
İnsan hayatında tekstilin
önemi artıyor
"Teknik Tekstillerin Geleceği Kongresi", Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin ve Euratex
Başkanı Alberto Paccanelli’nin açılış konuşmalarıyla başladı. Narin, teknik tekstil alanında
başarı için işbirliği tavsiyesinde bulunarak,
"Teknik tekstilde rekabetten ve ortaklıktan
korkmayarak, müesseseler arasındaki fikri geliştirmeliyiz. Hükümetler ve sınırlar arasındaki
rekabetten korkmayarak, daha geniş ve daha
güçlü bir tekstil dünyası oluşturmalıyız. Bununla birlikte huzurlu bir milletler topluluğunun yaratılmasına katkımız olacaktır. Bizler gelip geçiciyiz, ama arkamızda bırakaca-
ğımız tekstil dünyası kalıcı olacaktır” açıklamasında bulundu.
liyor. Bu alanda teknoloji gelişiyor ve inovatif haberler ön plana çıkmaya başladı. AB tekstil sektöründe teknik tekstillerin payı üçte birin üzerine çıkmıştır."
Toplantıda konuşan Euratex Başkanı Alberto Paccanelli ise teknik tekstilin son yıllarda
önemli bir atılım gösterdiğine dikkat çekerek,
bu alandaki teknoloji ve Ar-Ge çalışmalarının
arttığını söyledi. Günlük yaşamda çevreci,
sağlık ve ekonomik sebeplerden dolayı tekstil ürünlerinin metal ürünlere tercih edilmeye başlandığını belirten Paccanelli, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: "İnşaat, sağlık, ulaştırma, enerji gibi alanlarda tekstil ürünlerinin kullanımı her geçen gün artıyor. Fonksiyonellik, esneklik, düşük maliyet ve sürdürülebilirlik bu kullanımın artmasındaki önemli etkenler arasında. Teknik tekstil bu anlamda
büyük yer kaplıyor ve giderek önemli hale ge-
Açılış konuşmalarının ardından yapılan oturumlarda konuşan yerli ve yabancı sektör temsilcileri ise insan hayatında tekstilin daha fazla önem kazanacağını ortaya koyarak, sektördeki payı
giderek artan teknik tekstilin, havacılık, sağlık ve enerji sektörlerinde giderek daha yaygın kullanılacağını anlattılar.
Kongrede, "Güncel Pazar Analizleri ve Global Teknik Tekstiller Pazarındaki Eğilimler" başlıklı
birinci oturumda, Heimbach GmbH CEO’su Klaus Huneke, Gherzi Uzman Danışmanı Matthias
Buehrer, ITV Denkendolf Teknik Tekstiller/Yüzey işleme/ Çevre Teknolojisi/ Biyonik Araştırma
Grupları Başkanı Thomas Stegmaier konuşmacı olarak yer aldı. Heimbach GmbH CEO'su Klaus Huneke konuşmasında Avrupa Birliği’nde tekstil ve hazır giyimin önemini ve teknik tekstilin
rolünü anlatırken, rekabet gücünü artırmak için endüstrinin ihtiyaç duyduğu politikaların gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Toplantıda pazar araştırmaları yapan Gherzi’nin Uzman Danışmanı Matthias Buehrer ise teknik tekstil pazarında yaşanan temel gelişmeleri anlattı. Özellikle fiber pazarında yaşanan gelişmelere değinen Buehrer, 1980’lerden bu yana organik elyaflarda ortalama yüzde 11 büyüme yaşandığını söyledi. Teknik
tekstil pazarının 150 milyar dolara, kompozit pazarının ise 50
milyar dolara ulaştığını söyleyen Buehrer, “Teknik tekstil pazarı Asya’ya kaymaya başladı. 1995’te Asya’nın payı yüzde 41
idi. Bugün yüzde 60’ı Asya’da üretiliyor” dedi. Buehrer, önümüzdeki dönemde teknik tekstilleri ilgilendiren rüzgâr enerjisi ve havacılığın yüzde 11 büyüyeceğini belirterek bu iki alandaki potansiyele de dikkat çekti.
Yapay pankreas bile yapıldı
Kongrede en ilginç sunumlardan birini yapan isimlerden ITV
Denkendorf Teknik Tekstiller/Yüzey İşleme/Çevre Teknoloji-
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012
7
Kongre
si/Biyonik Araştırma Grupları Başkanı Dr. Thomas Stegmaier ise teknik tekstil teknolojileri ve
uygulamaları hakkında bilgi verdi. Geleceğe yönelik ürün ve ihtiyaçlar doğrultusunda tekstil ve
hazır giyim sektörünün üzerinde çalıştığı sahalardan bahseden Stegmaier, “Teknik tekstillerde
ciddi değişim söz konusu” dedi. Bu alanda yaşanan gelişmelere örnekler de veren Stegmaier,
“Özellikle medikal alanda yenilikler var. Teknik tekstiller medikal implantlarda, kalp çeperlerinde ya da stendlerde kullanılıyor. Yapay pankreas bile yapılıyor” dedi. Cerrahi tekstil alanında
ise bugün neurodermatik kıyafetler, bandaj malzemeleri, yüksek ısı sağlayan fizik tedavi malzemeleri, bebeklerin hayati fonksiyonlarını takip eden elbiselere rastlamanın mümkün olduğunu söyleyen Stegmaier, teknik tekstillerin diğer kullanıldığı alanlara da şu örnekleri verdi: “Yeni
jenerasyon araç lastiklerinde teknik tekstiller kullanılıyor. Otomotivde ayrıca kompozit malzemeler ve hava yastıklarının yanı sıra araç koltukları ve flament destekli yatak üretiminde de 3 boyutlu teknik tekstiller kullanılmaya başlandı. Betona daha fazla mukavemet kazandırmak için de
teknik tekstilde adımlar atılıyor. Monoflament iplik sayesinde ışığı emen ya da yansıtan materyaller de üretilmeye başlandı. Teknik tekstil sayesinde katlanabilir çatılar yapılıyor. Güneş enerjisiyle çalışan akıllı ceketlerde de teknik tekstilin rolü var.”
Konuşmasında Lotus bitkisini örnek göstererek, “Teknik tekstiller, doğadan ilham alıyor” diyen
Stegmaier, geleneksel tekstilden teknik tekstile dönüşün başladığını belirterek, “20-30 yıl içinde muazzam bir değişim oldu” diye konuştu. Stegmaier, konuşmasının sonunda teknik tekstil
malzemeleriyle üretilen bir uçağın yüzde 30 ağırlık tasarrufu sağladığını belirterek geleceğin teknik tekstilde olduğunu sözlerine ekledi.
UFUK 2020, Türkleri bekliyor
Kongrenin ikinci oturumu ise "AB Teknoloji Politikaları ve Teknik Tekstiller" başlığıyla yapıldı. Bu bölümün ilk konuşmacısı ise Avrupa Komisyonu Endüstriyel TeknolojilerYeni Nesil Ürünler Program Sorumlusu
John Cleuren oldu. AB’nin henüz hükümetlerin onayından geçmeyen "UFUK 2020
programı hakkında bilgi veren John Cleuren,
"Tekstil sektörünün biyologlarla veya makinecilerle çalışma yapmasını istiyoruz. Yeni
destek modelimiz bu. Çünkü aynı masa et-
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012
8
rafında toplanınca güzel sonuçlar çıkıyor. O
yüzden bu programda kamu-özel ortaklığı
olacak. Fonlar işbirliklerine tahsis edilecek"
dedi. Cleuren, bu programa Türk tekstilcilerin de katılmasını istedi. Bu programın AB
Komisyonu programı olduğunu ve inovasyonu içerdiğini anlatan John Cleuren, "Program 2014-2020 arasını kapsıyor. Toplam 13
milyar 268 milyon Euro destek sağlanacak.
İnovasyonu teşvik etmek istiyoruz. Ayrıca
amacımız araştırmacıları bölgemize çekmek.
Araştırma yapmaları için Türk öğrencileri de
Avrupa'da görmek istiyoruz" dedi. Cleuren,
UFUK 2020 projesinin finansman kaynağı konusunda ise kararın AB hükümetlerinde olduğunu belirterek, "Proje hazır ama bazı ülke
hükümetleri krizden dolayı kaynak aktarmak
istemiyor. Yeterli kaynak bulunamaz ve hükümet desteği alamazsak erteleriz" diye konuştu.
Geçmişte destek verdikleri projeler arasında Kuzey Denizi üzerinde yosun üretmenin
de bulunduğunu anlatan John Cleuren, ayrıca endüstriyel teknolojiler için de 2014-2020
yılları için toplam 13.7 milyar Euro'luk bir
destek öngördüklerini anlattı. Cleuren, Türkiye'deki Ar-Ge teşviklerini de akılcı bulduğunu söyledi.
Aynı oturumda konuşan Euratex Ar-Ge, İnovasyon ve Projeler Bölüm Müdürü Lutz Walter ise 'Avrupa Tekstil Teknolojileri Platformu'nun temel faaliyetleri ve hizmetleri hakkında bilgi vererek, bu platforma Türk tekstilcileri de davet etti. Lutz Walter, oluşturdukları
textile-platform.eu internet adresiyle hizmet
verdiklerini belirterek, "Biz bir teknoloji platformu kurduk. Üye olan firmaları belli periyotlarla arayıp sorunlarını öğreniyoruz. Ardından çözümü var mı, onu bulmaya çalışıyoruz. İki tur yaptık. 85 teklif aldık. 47 de çözüme dönük proje teklifi geldi" dedi. AB'den
finansman desteği aldıklarını da söyleyen
Lutz Walter, projenin 270 milyon Euro'luk bir
proje olduğuna dikkat çekti. Üyeliğin ücretsiz
olduğunu belirterek Türk şirketlerini de bu
platforma katılmaya çağıran Lutz Walter konuşmasını "Gelecek tekstilden ibaret edecek"
sözleriyle bitirdi.
Kogrede, Türk teknik tekstil sektörü ve ArGe teşviklerine ilişkin bilgiler veren İstanbul
Teknik Üniversitesi Tekstil Teknolojileri ve
Tasarım Fakültesi'nden Prof. Dr. Bülent
Özipek ise dünyada artık trendlerin değiştiğini belirterek, "Türk tekstilciler de üretime
odaklanmıştı ama artık müşteriye odaklanıyor" dedi. Türkiye'nin tekstilde büyük bir
deneyime sahip olduğunu da anlatan Prof.
Özipek, artık Türk üreticilerin nano teknolojiden faydalanmaya başladığını, özellikle
antibakteriyel ürünlerin üretildiğini belirterek, "Ar-Ge Türkiye'de artık anlaşıldı. Ar-Ge
yapamayanlar bile birşeyler yapmak istiyor"
dedi. Özipek, global krizin Türk üreticileri de
etkilediğine dikkat çekerek, bu noktada
ayakta kalmak için rekabetçi yapıda olmak
gerektiğini belirtti. Özipek, "Katma değeri
yüksek ürünler üretmemiz gerekiyor" diye
konuştu.
Euratex Başkan Yardımcısı Bülent Başer’in başkanlığını üstlendiği kongrenin öğleden sonra yapılan "Farklı Endüstriler İçin Yeni Tekstil Ürünleri" oturumunda, DowAksa İleri Komposit Malzemeler Ltd. Şti. Fabrika Direktörü Tamer Bozacı, Akın Tekstil Teknik Tekstiller Direktörü Affan Ener, Keten&Kenevir Avrupa Konfederasyonu Genel Sekreteri MarieEmmanuelle Belzing, Kordsa Global Lastik Takviye Teknolojileri Müdürü Ertuğrul Bahan,
sunumları ile firmalarında uygulanan teknik tekstili katılımcılara aktardılar. "Teknik Tekstiller ve Değişen Yaşam Tarzı" başlıklı son oturumda Öztek Tekstil Pazarlama ve İş Geliştirme
Müdürü Viron Kapudağ, Korteks Ar-Ge Müdürü Mutlu Sezen, Nonwoven Uzmanı Hüseyin
Cevahiroğlu teknik tekstillerle ilgili deneyimlerini katılımcılarla paylaştılar.
Firma ve kurumlar stantları ile kongrede yer aldı
Kongre kapsamında ayrıca firma ve kurumlar, 6 veya 9 metrekare büyüklüğünde stand açarak
ürünlerini ve firmalarını tanıtılar. Stand açan firma ve kurumlar şu isimlerden oluştu: "Türkiye
Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası, DHL Express, Sasa Polyester San. A.Ş., Korteks Mensucat San. ve Tic. A.Ş., Devotrans Ltd. Şti., Hassan Group, Karsu Tekstil A.Ş., Akın Tekstil, Messe
Frankfurt, CNR-İstanbul Technical Textiles Fair, Türk Tekstil Vakfı, METEM-Mesleki ve Teknik
Eğitim Merkezi, Euratex, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, İTKİB İTA Eğitim Araştırma ve Danışmanlık, Spectra-Öztek Textile.”
Bu arada T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri de kendilerine tahsis edilen tanıtım masaları aracılığıyla kurumları hakkında katılımcılara
bilgi verdi.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012
9
Kapak
ÖLDÜ DENİLEN TEKSTİL, TÜRK
EKONOMİSİNİ UÇUŞA GEÇİRDİ
Daha birkaç yıl öncesinde ‘öldü-bitti’ denilen tekstil ve hazır giyim sektöründe yaşanan
tartışmalar boş çıktı. ‘Tekstilden çıkalım’ söylemlerine rağmen üretimden vazgeçmeyen
tekstilciler, bir zamanlar sektöre karamsarlık aşılayanlara en güzel cevabı ihracat ve
istihdamın lokomotifi haline gelerek verdi. Türkiye’yi adeta uçuran gelişmelerde özellikle
ithalata getirilen ek vergilerin katkısı büyük oldu. Geçmişte ek vergiye karşı çıkanlar bile
bugün artık hem işçi bulamamaktan yakınıyor hem de dikim yapacak atölye…
Bir zamanlar ‘öldü bitti’ denilen tekstil ve hazır giyim sektöründe son yıllarda yaşanan
gelişmeler yüz güldürüyor. Kalp çeperlerinden yapay pankreasa, havacılıktan rüzgâr santrallerine kadar geniş bir kullanım alanı bulan tekstil sektörü, ihracat ve istihdamın lokomotifi haline gelerek adeta Türkiye’ye de hayat verdi. Yaşanan iyiye gidiş trendinde,
‘Türkiye tekstilden çıkmalı’ söylemlerine rağmen vazgeçmeden üretmeye devam eden
tekstilcilerin kararlılığı ve hükümetin ithalata getirdiği ek vergilerin de etkisi büyük oldu.
Bugün artık sektör hem istihdamını hem de kapasitesini artırıyor. Geçmişte ek vergiye
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 10
karşı çıkanlar bile bugün artık hem işçi bulamamaktan yakınıyor hem de dikim yapacak atölye. Özetle son yıllarda sektörde 'tekstil bitti' söylemlerini boşa çıkaran
gelişmeler yaşanıyor. İşte bir zamanlar
sektöre karamsarlık aşılayanlara en güzel cevabı veren son gelişmeler…
HÜKÜMET SORUNLARA EL ATTI, TEKSTİL TÜRKİYE’YE HAYAT VERDİ
Ek vergi kararının ardından dokuma iş
kolunda 2011 yılı toplam yatırım tutarının
ulaştığı değer 2010 yılına göre % 129 artışla
5.5 MİLYAR LİRA
2012’nin ilk 10 ayında gerçekleşen yeni yatırım
Ek vergiye tabi ürünlerde
sağlanan cari katkının bir önceki
döneme göre % 21’lik artışla
ulaştığı değer
10.7 MİLYAR
DOLAR
3.3 MİLYAR LİRA
Ek vergiye tabi ürün gruplarında
ithalattaki gerileme
DEĞER BAZINDA
% 29-58
MİKTAR BAZINDA
% 32-50
İhracatımızda karar ertesindeki
12 aylık dönemde AB pazarındaki
daralmaya rağmen miktar
bazında yaşanan artış
% 2.6-20.3
Ek vergi kararı
ertesindeki 12 aylık
dönemde sektörde
yaratılan toplam
istihdam
98.280
İstihdam artışı paralelinde
işverenin yasal
yükümlülükleri
çerçevesinde devlete
yaptığı ödeme
275 MİLYON
LİRA
Ek vergi sonrası bir yılda
Hazine’ye sağlanan ek
gümrük vergisi geliri
540 MİLYON
DOLAR
Tekstil ve konfeksiyon
sektöründe yeni açılan
işletme sayısı
5.658
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 11
Kapak
2011 Ağustos
2011 Eylül
2011 Ekim
2011 Kasım
2011 Aralık
2012 Ocak
2012 Şubat
2012 Mart
2012 Nisan
2012 Mayıs
2012 Haziran
2012 Temmuz
TEKSTİLDE
İSTİHDAM
369.776
375.810
382.009
385.523
392.550
393.798
397.385
404.489
407.104
410.015
413.089
414.965
KONFEKSİYONDA
İSTİHDAM
364.090
398.709
404.128
405.591
413.218
421.460
429.614
440.968
441.421
446.677
448.289
447.181
İSTİHDAM KATLANDI, İŞSİZLER İŞ BULUYOR
bir artışla toplamda 17.058’e ulaştı. Her iki sektörde yeni açılan toplam iş yeri sayısı ise 5 bin
658 oldu. Böylece ek vergilerin hazır giyimde kepenk kapattıracağı söylemleri de boşa çıkmış
oldu. Ek vergi kararının öngördüğü üzere dışarıda üretilen ürünler içeride üretilince atölyeler de peş peşe açılmaya başladı. İzmir Ticaret
Odası Meclis Üyesi Nedim Örün bu konuda Bangladeş, Pakistan gibi ülkelerde üretimlerinin yaklaşık yüzde 25’ini yaptıran bazı firmaların konfeksiyon ve hazır giyime gelen ek gümrük vergileri sonucu üretimlerini yurtiçine taşıdığını belirterek, "İzmir bu konuda da epey sipariş aldı.
İç piyasaya yaptığımız üretim neredeyse sıfır düzeyindeyken yüzde 30’lara kadar çıktı" dedi.
'Bitti' denilen tekstil ve hazır giyim sektörü bugün artık Batman’dan Artvin’e işsiz gençler için ekmek kapısı haline geldi. Gençlerin iş bulma ümidini artıran bu olumlu gelişmede ithalata getirilen ek vergilerin etkisi büyük oldu. İthalatın önü kesilince, önce yerli üretim arttı. Buna paralel olarak da peş peşe yeni atölyeler kuruldu. Avrupa’daki işletmeler işçi çıkarırken, ek vergilerin hemen ertesindeki son 12 ayda Türkiye’de tekstil ve hazır giyim atölyelerine sigortalı 98 bin 280 yeni
işçi alındı. Bu işçilerin 53 bini konfeksiyonda, 45 bini de tekstilde iş başı yaptı. Böylece her iki sektörde sigortalı işçi sayısı 862 bine ulaşırken, ek vergi ertesindeki son 12 aylık dönemde istihdamdaki artış yüzde 12 olarak gerçekleşti. Ek vergi kararı ertesindeki 12 aylık dönemde sağlanan fazladan istihdam nedeniyle işverenler, yasal yükümlülükleri çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu ve Maliye Bakanlığı’na 275 milyon liralık fazladan katkı sağladılar. En büyük ihraç pazarımız
olan AB pazarındaki daralmaya rağmen sağlanan bu istihdam artışı sektörde gelecekle ilgili olumlu beklentileri artırdı. Resmi olmayan rakamlara göre ise sektör bugün yaklaşık 1.5 milyon kişiye doğrudan, 10 milyon kişiye de dolaylı istihdam sağlarken, istihdamın daha da artacağına yönelik işaretler de gelmeye devam ediyor. Bugün gelinen noktada kapasite artışına
TEKSTİLDE
gitmeyi planlayan bazı işletmeler işçi bulmakta zorlanıyor. Özellikle kalifiye eleman
İŞLETME SAYISI
sıkıntısı had safhaya ulaşmış durumda.
2011 Ağustos
15.491
2011
Eylül
15.579
EK VERGİYLE 5 BİN 658 YENİ İŞLETME FAALİYETE GEÇTİ
2011 Ekim
15.820
2011 Kasım
15.923
İstihdam deposu haline gelen tekstil ve hazır giyim sektörünün bu özelliğini bundan son2011 Aralık
16.047
ra da koruması bekleniyor. Özellikle hükümetin ithalata getirdiği ek vergi uygulama2012 Ocak
16.133
sı ve ardından gelen teşvik paketiyle başlayan yatırım hareketliliği istihdamın daha da
2012
Şubat
16.367
artacağını ortaya koyuyor. Nitekim bunun ipuçları Anadolu illerinden gelen makine si2012
Mart
16.651
parişleriyle kendini çoktan gösterirken, yine istatistiki veriler iş yeri sayısının da her ge2012 Nisan
16.775
çen gün arttığını gösteriyor. Verilere göre ek vergi kararı ertesindeki 12 aylık dönem2012 Mayıs
16.942
de hazır giyimde yeni kurulan 4 bin 91 yeni işyeriyle toplam işyeri sayısı yüzde 13.5’lik
2012 Haziran
17.050
bir artışla 33.715’e ulaştı. Yine ek vergi ertesindeki son 12 aylık dönemde tekstil sek2012
Temmuz
17.058
töründe bin 567 yeni işyeri açılarak, faaliyet gösteren işletme sayısı yıllık yüzde 10’luk
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 12
KONFEKSİYONDA
İŞLETME SAYISI
29.624
29.782
30.016
30.139
30.325
30.350
31.027
31.733
32.156
33.072
33.619
33.715
YATIRIMLAR DURMADI, YENİLERİ DEVREYE GİRİYOR
Ek vergi kararı ertesinde sektörlerde büyük bir yatırım hamlesi gerçekleştirildi.
Nitekim 2011 yılında dokuma iş kolunda gerçekleştirilen yatırım teşvikleri tutarı 2010 yılına göre yüzde 129’luk artışla 5.5 milyar liraya ulaştı. 2012
yılı sonunda sektördeki toplam yatırımların da 4 milyar dolara ulaşması
bekleniyor. Son teşvik düzenlemeleriyle tekstil ve hazır giyim sektörü stratejik yatırımlar içine alınmamasına rağmen 5’inci ve 6’ncı Bölgeler olan Doğu
ve Güneydoğu’ya yatırıma yöneldi. Özellikle İstanbullu işletmeler bu konuda
uygulama aşamasında bulunurken, birçok işletme de yatırım için bugüne
kadar pek tekstille adı anılmayan Batman ve Muş gibi illere de yöneldi. Ekonomi Bakanlığı'nın son teşvik belgesi verileri de en fazla başvurunun tekstil ve hazır giyim alanında olduğunu ortaya koyuyor. Ek vergilerin hemen
arifesinde zaten başlamış bulunan yatırımların önümüzdeki süreçte teşvik sistemiyle beraber daha da artması bekleniyor. Özellikle 'kümelenme'
modeli konusunda yürütülen çalışmaların önümüzdeki dönemde hayata
geçmesi planlanıyor.
ayrı OSB ile görüştüklerini belirterek, 'şartları sektöre en uygun olacak yerle anlaşacaklarını' belirtiyor. Kümelenmiş yatırım modelinin ilk olarak 6. Bölge’de uygulanacağını kaydeden Akbalık, şunları söylüyor: "Bu konudaki girişimleri başlattık. Sıfır maliyetle veya çok düşük maliyetle alacağımız
yerlerde, yatırımcıya tüm altyapı hizmetleri tamamlanmış
alanları sunacağız. Yatırımcı, adeta kira öder gibi yer sahibi olacak. Bu proje, teşvikler açıklandıktan sonra, ortaya konulan ilk büyük ciddi yatırım projesidir. Bunlar yatırım
hamleleridir. Hazır giyim ve konfeksiyon sektörü, her zaman öncü olmuştur, olmaya da devam edecektir."
Bu konuda geçtiğimiz ay İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, Denizli İhracatçılar Birliği, Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, Akdeniz Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, Uludağ Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği ve Türkiye
Giyim Sanayicileri Derneği yöneticileri bir araya gelerek yeni yatırımların
“kümelenme” adını verdikleri proje çerçevesinde gerçekleştirileceğini açıkladılar. Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Akbalık,
kümelenme projesi ile ilgili olarak 6. Bölge’de bulunan 5
SEKTÖR CARİ AÇIĞIN AZALTILMASINDA ÖNEMLİ BİR ROL OYNADI
Ek vergi kararı Türkiye’nin en önemli yapısal problemlerinden biri olan
ve birçok uluslararası kuruluş tarafından Türk ekonomisinin en zayıf noktası olarak belirtilen cari açığın azaltılmasında da önemli katkı sağladı.
Ek vergi kararı ertesinde özellikle karar kapsamındaki tekstil ve kon-
feksiyon ürünlerinin ithalatında ürün gruplarına göre değişmekle beraber
12 aylık dönemde yüzde 30 ila yüzde 58 aralığında önemli gerilemeler
görüldü. Devletimiz ek vergi kaynaklı, 540 milyon dolarlık ek vergi geliri elde etti.
Ek vergi kararı ertesinde AB pazarındaki daralmaya rağmen ihracatın da olumlu seyrini devam ettirmesiyle sektörün sağladığı net döviz girdisinde önemli artışlar görüldü. Nitekim ek vergi kararı öncesindeki 12 aylık dönemde Ağustos 2010-Temmuz 2011döneminde ek
vergiye tabi ürün gruplarında sağlanan 8.8 milyar dolarlık net döviz
katkısı, ek vergi ertesindeki 1 yıllık dönemde yani Ağustos 2011-Temmuz 2012 döneminde yüzde 21.7 nin üzerinde bir artış göstererek 10.7
milyar dolara ulaştı. Sektör fazladan 1.91 milyar dolara yakın bir net
döviz girdisi sağladı. Cari katkı artışı ürün grubu bazında incelendiğinde ek vergi kararı ertesinde dokuma kumaş sektörünün katkısı yüzde 182, örme kumaş sektörünün katkısı yüzde 15.9, örme konfeksiyon sektörünün katkısı yüzde 5.4, dokuma konfeksiyon sektörünün katkısı ise yüzde 29.6 oranında artış gösterdi.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 13
Kapak
TEKSTİLİN KALELERİ YENİDEN CANLANDI
İki yıl öncesine kadar işadamı intiharlarıyla gündeme gelen Denizli, ışığı adeta sönen Bursa
ve Gaziantep gibi tekstilin kalesi niteliğindeki iller bugünlerde yeniden eski günlerine dönmeye başladı. Özellikle ithalata getirilen ek vergiler sonrasında Denizli tüm yılların üretim ve
ihracat rekorunu kırıyor. İlde Avrupa'nın ekonomik kriz etkisiyle düşük montanlı siparişlerini Türkiye'ye kaydırmasıyla da yüzü gülen tekstilciler, Şubat 2013'e kadar kapasitelerini doldurdu. Artan siparişlerle ek mesailere başlayan fabrikalar, Avrupa başta olmak üzere dünyanın 118 ülkesine havlu, bornoz ve nevresim ihraç eder hale geldi. Denizli
Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, ilk 10 aylık dönemde geçen yıla göre ihracatlarının 2.5 milyar dolara yaklaştığını belirterek, bu rakamın Denizli'nin tarihinde
bir ilk olduğunu söylüyor. Keçeci, "2008 kriziyle birlikte büyük montanlı iş yapan üreticilerimiz zor duruma düşmüştü. Ancak Denizli dönüşümü iyi yakaladı. Şimdi Avrupa'nın talebi doğrultusunda küçük montanlı
ama daha çok üretim yapar hale geldik" diyor. Denizli İhracatçılar Birliği Başkanı Süleyman Kocasert ise şehrin altın çağını yaşadığını belirterek, "Fabrikalara yüzlerce makine girişi var.
Küçük fasoncular bile tam kapasite çalışıyor.
Üretimdeki artışın en büyük nedeni ek vergiler" diyor. İthalat vergisini destekleyen işadamlarının başında gelen Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu
ise "Tekstilde nitelikli ve niteliksiz işçi yok. Çünkü ithalata gelen vergiden dolayı, tekstil sektöründe 100 bin kişi işe girdi. Şu anda bakın
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 14
konfeksiyoncu, diktirmek için atölye bulamıyor" diyor. Konukoğlu, 2013 yılında tekstile 150-200 milyon dolarlık yatırım yapacaklarını, bin ile bin 500 civarında yeni istihdam sağlayacaklarını da belirtiyor.
BURSA’DA TEKSTİL TAHTINI KAPTIRMAMAYA KARARLI
Sadece Denizli ve Gaziantep değil, Türkiye'nin her
bölgesinde tekstil üretiminde rekor artış yaşanıyor.
Özellikle 2008 krizinde peşpeşe işçi çıkarmalarla gündeme gelen ve 90
bin kişinin işinden olduğu Bursa'da da eski günlere dönüş başladı. 9 organize sanayi bölgesinin bulunduğu ilde,
tekstil ve giyim sanayinde krizde yüzde 35’lere
inen kapasite kullanım oranı şimdilerde
yüzde 65’lere çıktı. Krizde kapanan işletmelerin yerini ise özel/farklı dokuma
yapanlar aldı. Krizde modernizasyona, verimliliğe, araştırma ve geliştirmeye yönelen Bursalı işletmeler
özellikle ev tekstilinde
tasarım sayesinde ürün
fiyatını katlamayı başardı.
Uludağ Tekstil İhracatçıları
Birliği (UTİB) Başkanı İbrahim Burkay, "İhracat
birim fiyatında 10.7 dolarla Çin'i geçtik, hedefimiz
13-14 dolara çıkarak Almanya'yı da yakalamak" diyor. Sektördeki gelişmelerin yolunda gittiğini kaydeden Burkay, "Sektörümüz 2023 yılına gelindiğinde
yüksek katma değerli ve moda / trend belirleme gücü olan bir ürün gamı çerçevesinde 20 milyar dolar üzerinde tekstil ihracatı yapabilme potansiyeline sahip. Sektörümüzün 5 yıllık geleceğine de güvenle bakıyoruz"
ifadesini kullanıyor.
YABANCI YATIRIMCININ DA İLGİSİNİ ÇEKTİK
Bu yılın ilk 10 ayında tekstile yapılan uluslararası doğrudan yatırımlar da arttı. Geçen yılın ilk 10 ayında tekstile 130 milyon dolarlık yabancı sermaye gelirken, bu yılın aynı döneminde 211 milyon dolara ulaştı. Bu rakam, 2009’da 78 milyon dolar, 2010’un tamamında ise 94 milyon dolar olarak gelen yabancı tekstil yatırımı dikkate alındığında, Türkiye’ye ilginin arttığını ortaya koyuyor. Geçen yıl tekstil alanında 32, bu yıl 10 ayda ise 7 yabancı sermayeli tekstil şirketi kuruldu.
Tekstildeki yabancı yatırım istatistiki verilere böyle yansırken özellikle yeni Teşvik Sistemi'nin hemen ertesinde yabancılardan daha ciddi yatırımlar gelmeye başladı. Bu yatırımlardan biri Hintli Aditya Birla Group tarafından Adana'ya
yapılacak. Yatırımın büyüklüğü ilk başta 510 milyon dolar olarak açıklandı ancak daha sonra Başbakanlık Yatırım ve Destek Ajansı Başkanı İlker Aycı, şirketin
bu yatırımı 1 milyar doların üzerine çıkarma kararı aldığını duyurdu. Verilen bilgiye göre Birla'nın Adana’da kuracağı tesis 2014 yılında üretime geçecek. Birla,
180 bin tonluk üretim kapasitesiyle, Türkiye’nin yaklaşık 200 bin ton olan ithalatını frenleyecek ve ihracat yapacak. Tekstile yatırıma gelenler arasında Çinli firmalar da bulunuyor. Türkiye'de yatırım yapmayı planlayan Çinli bir tekstil firması, 70 milyon dolarlık proje için Balıkesir'i tercih etti. Firmanın 500 kişilik istihdam sağlayacağı belirtiliyor. Hong Kong’da faaliyetleri bulunan bir başka Çinli firma ise iplik üretmek için Denizli'de yer
talebinde bulundu.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 15
Kapak
SATTIĞIMIZ MALIN DA MARKALARIN DA DEĞERİ ARTTI
Cumhuriyetin 100'üncü yılı olan 2023 hedefini 60 milyar dolar ihracat olarak belirleyen tekstil ve konfeksiyon sektörü, bugün
dünyanın 4 bir yanına ürün satar hale geldi. Ancak 'Made in
Turkey'in de gücünü arkasına alan sektörün sattığı malların da Türk hazır giyim markalarının da değeri önceki yıllara göre artmış durumda. Türk markalarının artan değeri yabancı şirketlerin satınalma ve ortaklık girişimlerinde de kendini gösteriyor. Yılbaşından bu yana birçok yerli marka ya yabancı ortak buldu ya da hisse sattı. Satış ve ortaklığa imza atan
markalar arasında Silk&Cashmere, Yargıcı, İGS, Damat, Koton, Penti ve YKM gibi markalar yer aldı. Markalar cephesinde bu gelişme yaşanırken Türkiye’nin ortalama ihraç fiyatlarında ilk sırada yer alan mücevherat sektörünü hazır giyimciler izledi. 2011 yılında konfeksiyon ürünlerini ortalama 23 dolara ihraç eden hazırgiyimciler, 2012 yılında bu rakamı yüzde 6.7’lik artışla 24.6 dolara ulaştırdı. Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emre Kızılgüneşler, Türkiye’nin hazırgiyim sektöründen çıkması gerektiğini söyleyenlere en güzel cevabı yüksek katma değerli ürün ihracatıyla verdiklerini belirterek,
"Amacımız kademeli olarak ortalama ihraç fiyatımızı iki katına çıkarmak”
diyor.
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği'nin (TGSD) yaptığı araştırma da Türkiye'nin Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve İngiltere'nin yaptığı jean ithalatında rakip ülkelere göre ortalama 2 kat daha pahalı ürün sattığını
ortaya koyuyor. TGSD Başkanı Cem Negrin, bu konuda şunları söylüyor:
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 16
"Türk hazır giyimcileri olarak bizden talep edilen yüksek katma değerli üretimi başka hiçbir sektörün yapamadığı ölçüde gerçekleştiriyoruz. Çin, Bangladeş, Pakistan, Tunus, Kamboçya ve Vietnam gibi rakiplerimizin fiyatının
2 kat üzerinde rakamlarla Avrupa'ya denim jean satıyoruz. Fransa'ya erkek denim pantolon ortalama 8 Euro'ya satılırken, bu ürünü Türkiye 13 Euro'ya pazarlıyor.
Aynı ürünü İspanya dünyadan 8 Euro'ya, bizden 12 Euro'ya
alıyor. İngiltere ise 6 Euro'ya 15 Euro gibi neredeyse üç katlık yüksek bir fark ödüyor. En büyük hazır giyim pazarımız olan
Almanya'da bu rakam 8'e 16 Euro gibi tam iki kat farka ulaşıyor. Modanın kalbinin attığı İtalya'da da durum çok farklı değil. Dünya genelinde erkek pantolona 12 Euro ödeyen İtalyanlar, Türk firmalarından ise 19 Euro'dan alım yapıyorlar. Kadın ve çocuk giyiminde de paralel rakamlar görüyoruz."
Benzer açıklamalarda bulunan Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Akbalık ise sektörün bir üst klasmana yükseldiğini, Avrupa’nın A ve A+ alıcılarına satış yaptığını belirtiyor.
Akbalık, “Türkiye artık ucuz mal satan ülke değil. Rakiplerimizin 2-3 katı
fiyatla satış yapıyoruz” dedi. Bundan 10 yıl öncesine kadar bir kilogram
hazır giyim ürününün 10-15 dolara satıldığına işaret eden Akbalık, “Artık fiyatımız 25 dolar seviyesine çıktı. Bu rakam, rakiplerimizin 2-3 katı üzerindedir. Mücevherden sonra kilogram fiyatı en yüksek ürün, ihraç ettiğimiz hazırgiyim ürünüdür" diyor.
Bizden
ÇERKEZKÖY METEM, BAŞARISINI
ULUSLARARASI ARENAYA TAŞIDI
Leonardo da Vinci-Avrupa Birliği Mesleki
Eğitim Programı Hareketlilik (Mobility)
projeleri çerçevesinde sunulan projelerin
değerlendirme süreci sona erdi.
Değerlendirme sonucunda Çerkezköy
METEM tarafından hazırlanan
"Elektronik Yuvarlak Örme Makinelerinde
Mekatronik Sistemler" isimli proje de
destek kapsamına alındı.
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ile Türk Tekstil Vakfı'nın birlikte hayata geçirdiği ilk METEM olan Çerkezköy Mesleki
ve Teknik Eğitim Merkezi, uluslararası bir başarıya imza attı. Çerkezköy METEM tarafından hazırlanan, "Elektronik Yuvarlak
Örme Makinelerinde Mekatronik Sistemler"
isimli proje, AB tarafından desteklenmeye
değer bulundu. Proje kapsamında 30 öğrenci
ve 4 öğretmen Avusturya ve Danimarka’ya
eğitime gidecek.
Çerkezköy METEM'in de başvurduğu 2012
Leonardo da Vinci-Avrupa Birliği Mesleki Eğitim Programı Hareketlilik (Mobility) projeleri çerçevesinde sunulan proje tekliflerinin değerlendirme süreci sona erdi. Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi
Başkanlığı'na sunulan 2 bin 261 proje teklifinden 2 bin 57'si ön değerlendirme kriterlerini
karşılayarak içerik değerlendirmesine alındı ve her biri en az iki bağımsız dış uzman tarafından değerlendirildi. 320 proje teklifi
mevcut bütçe imkânları çerçevesinde 'Değerlendirme Komitesi' tarafından desteklenmeye değer bulunurken, 99 proje teklifi de
yedek olarak tespit edildi. Bu kapsamda Çerkezköy METEM '2012-1-TR1-LEO01-37465'
proje numarasıyla sunduğu "Elektronik Yuvarlak Örme Makinelerinde Mekatronik Sistemler" başlıklı IVT (Öğrenci Eğitimi) Projesi de desteklenmeye değer bulundu.
Proje, 'Tekstil Mekatroniği ve Endüstriyel Yuvarlak Örme' dalında eğitim alan 11. ve 12. sınıf
öğrencilerinin; yeni nesil yuvarlak örme makinelerinin mekatronik sistemlerini tanıyarak, bu
makinelerin örme öncesi hazırlığı, bakım ve onarımı ile işletilmesi konusunda bilgi kazanmalarını, becerilerini geliştirmelerini, mesleki deneyimlerini artırarak yeni yöntem ve teknikleri öğrenmelerini, yabancı dil becerilerini geliştirerek farklı kültürleri tanımalarını hedefliyor.
Proje kapsamında iki farklı AB ülkesindeki eğitim kurumlarında 2 hafta süreyle mesleki eğitim alınacak. İki akışlı olan projenin birinci akışı 3-16 Mart 2013 tarihleri arasında Danimarka'daki Teknisk Erhvervsskole Center Gladsaxe kurumuna, ikinci akışı 31 Mart-13 Nisan tarihleri arasında Avusturya'daki BMS Schulungszentrum Fohnsdorf kurumuna gerçekleştirilecek. Projedeki toplam katılımcı sayısı 30 öğrenci ve 4 öğretmen olarak belirlendi. Toplam
bütçesi ise 62 bin 450 Euro olan projenin sözleşme öncesi belgeleri de hazırlanarak Ulusal
Ajans'a gönderildi.
Yurtdışı ortaklar
Teknisk Erhvervsskole Center: Eğitim alınacak kurumlardan Teknisk Erhvervsskole Center; merkez kampüsü Kopenhag’da bulunmakla birlikte Frederiksberg, Gladsaxe, Hvidovre,
Ballerup ve Lyngby şehirlerinde de kampüsleri bulunan ve 130 yıllık geçmişe sahip, Danimarka’nın
en büyük meslek okulu konumunda. Gençlere ve yetişkinlere yönelik mesleki eğitimin verildiği kurumda, 70 ana mesleğe yönelik 900 farklı branşta meslek eğitimi veriliyor. Toplam 700
öğretmenin aktif olarak çalıştığı kurumda 4 binin üzerinde öğrenci eğitim görüyor.
BMS Schulungszentrum Fohnsdorf: 1995 yılında Avusturya Fohnsdorf’da kurulan bu okul,
KOBİ niteliğindeki işletmelerde çalışan kişiler ile işsizlerin eğitimi üzerine uzmanlaşmış mesleki eğitim merkezi. Kurum, Avusturya Ekonomi ve Çalışma Bakanlığı, Fohnsdorf Belediyesi, İş-Kur ve Aichveld-Murboden geliştirme şirketi tarafından da destekleniyor. Aynı anda bin
500 kursiyere eğitim verme kapasitesine sahip olan kurumda 180 öğretim görevlisi çalışıyor. Kurumda 13 ana meslek alanında 230 farklı meslek kursu veriliyor. Modüler Eğitim Sistemi (MAS) sayesinde işgücünün talepleri doğrultusunda bireyselleştirilmiş mesleki eğitim
sunabilen kurum, TÜV-EN ISO 9001:2008 kalite yönetim sistemi belgesine sahip. Kurum, pek
çok meslek alanının yanı sıra tekstil meslek alanında da tekstil makinelerinin bakım, onarım ve işletilmesi konularında eğitim veriyor.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 17
Gündem
HER ÜÇ İŞLETMEDEN İKİSİ NİTELİKLİ
ELEMAN BULMAKTA SORUN YAŞIYOR
Ücret beğenmeme, işsizlik parasındaki artış, devletin verdiği sosyal yardımların daha
cazip hale gelmesi, yeni kuşağın eğitim tercihlerindeki farklılaşma, emekli sayısındaki
artış gibi faktörler, nitelikli eleman sorununu içinden çıkılmaz bir hale getirdi. Bugün artık
Türkiye’de her 3 işletmeden ikisi bu sorunu yaşıyor.
Dünyada işsizlik almış başını giderken, Türkiye’de nitelikli çalışan bulmakta zorluk yaşanıyor. Ücret beğenmeme, işsizlik parasındaki artış, devletin verdiği sosyal yardımların daha cazip hale gelmesi, yeni kuşağın eğitim tercihlerindeki farklılaşma, emekli sayısındaki artış gibi faktörler, kalifiye eleman sorununu kronik hale getirdi. Öyle ki, sendikamızın yıllar öncesinden METEM'leri kurarak çözüm bulmaya çalıştığı kalifiye eleman
sorununun bugün ulaştığı boyut, gelecek için acilen birtakım önlemler alınmasını da zorunlu kılıyor.
dan da insanları hem tembelliğe itti hem
de mesleksizliğe yöneltti. Devletten aldığı 3-5 kuruşun yanında günlük gittiği yevmiyelik işlerden de 5-6 kuruş gelir elde
edenler, kalıcı ve nitelik gerektiren işlerden uzak duruyor. Böyle olunca da nitelikli eleman bulmakta sıkıntı yaşanıyor.
Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye'de işverenlerin üçte ikisi bazı pozisyonlar için doğru insan kaynağını bulmakta güçlük çekiyor. İnsan kaynakları danışmanlık şirketi Randstad’ın 32
ülkede yaptığı ‘Global İş Dünyası Eğilimleri’ araştırmasına göre işletmelerin yüzde 60’ı kalifiye eleman temininde sorun yaşıyor. Araştırma, önümüzdeki 3 yıl içinde tüm dünyada bu sorunun devam edeceğini de ortaya koyuyor.
Yürüktümen: İşçi gelmiyor
Türkiye’de ise özellikle tekstil ve hazır giyimde kendisini daha da çok hissettiren kalifiye eleman sıkıntısı öyle bir hal aldı ki sektör temsilcilerinin deyimiyle ‘nitelikli eleman kıymete bindi’. Hatta bazı işletmeler bırakın nitelikli elemanı, vasıfsız işçi bulmakta bile sorun yaşıyor. Birçok fabrika ise vasıfsız eleman alıp yetiştirmek istiyor ama gelen yok. Özetle bugün Türkiye’de
işsizlikten çok ‘iş beğenmeme’ sorunu yaşanıyor.
Peki, bu sorunun temelinde ne yatıyor? Öne çıkan en çarpıcı görüş ise devletin Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla dar gelirlilere sağladığı yardımlar… Yapılan bu yardımlar küresel kriz sırasında birçok muhtaç kişiye derman oldu ancak bir yan-
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 18
Bu konuyu açıkça dile getiren isimlerden
olan Saray Halı Genel Müdürü ve sendikamız Danışma Kurulu Üyesi Nadir Yürüktümen, "Devletin Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Vakfı'nın fonları o kadar geniş bir kitleye hizmet verir oldu ki işçi gelmiyor. Devletin verdiği yardım parasını bırakmak istemiyor" dedi. Yürüktümen,
aynı şekilde zorunlu olmasına rağmen
özürlü istihdamında da benzer gerekçelerle aynı sıkıntıyı yaşadıklarını anlatıyor.
Kalifiye eleman sıkıntısını bugün tüm
sektörlerin yaşadığını belirten Yürüktü-
rilmesini sağlayacak bir yapı oluşturuyoruz" dedi. Yürüktümen, bulmakta en
çok zorluk yaşadıkları elemanların ise elektrik-elektronik ve mekatronik elemanları olduğunu belirtti.
Üretim yaptıkları Develi'de sıradan eleman bulmakta da sıkıntı yaşadıklarını anlatan Yürüktümen, 'işe uygun eleman bulma' konusunda yaşadıkları sıkıntıyı da iş başvuru formlarından elde ettikleri sonucu açıklayarak anlattı: "15 yıldır başvuru formunu bilgisayar üzerinden alıyoruz. 2008 yılına kadar 5 bin müracaat vardı. O tarihte aradığımız kriterlere uyum yüzde 60 idi. Şimdi ise müracaat sayısı 2 bine, kriterlere uyum da yüzde 40'lara düştü."
İnce: Kalifiye eleman kıymete bindi
men, çözüm için mesleki eğitime ağırlık
verilmesini isterken, "Ancak aynı zamanda mesleki eğitime gidecek insanları da
bulmak lazım. Yani insanlar için çalışmak
tek çözüm olmalı. Oysa insanlar, nasıl olsa
bana 300-500 lira yardım geliyor, diyor. Bu
sistemi gözden geçirmemiz gerekiyor"
uyarısında bulundu.
Sendikamızın hayata geçirdiği Mesleki
ve Teknik Eğitim Merkezleri'nin (METEM)
nitelikli eleman ihtiyacına çözüm yolunda
önemli bir adım olduğunu da belirten
Nadir Yürüktümen, "Çünkü METEM'ler ara
eleman için çok önemli birer eğitim kurumu oldu. Çok kaliteli çocuklar eğitim görüyorlar. Hatta hayata atılmaktan ziyade
oradan üniversiteye geçiş yapabiliyorlar.
O yüzden ara eleman ihtiyacımızın tamamını direkt oradan karşılamakta zorluk
var. Ama METEM'lere kursiyer gönderme
imkânımız var. Usta ve formen adayları
gönderiyoruz. İşletmeye girişle beraber
sosyal sorumlulukların neler olduğunu
içeren eğitimler ve teknik eğitimlerin ve-
Çorlu'da üretim yapan Kasar&Dual Tekstil Sanayi A.Ş. Fabrika Müdürü Mehmet Ali İnce ise bölge
için en büyük sıkıntının kalifiye eleman olduğunu
belirterek, "Önceden fabrikaya müracaat olurdu.
Şimdi bulmakta zorlanıyoruz. Kalifiye elemanlar kıymete bindi" dedi. Bu yüzden piyasada işçi ücretlerinin de arttığını dile getiren İnce, mesleki eğitim
programlarına önem verilmesi gerektiğini belirtiyor. Sektörde yeni yatırımların zaten frenlendiğini
belirten İnce, buna rağmen yaşanan kalifiye eleman
sıkıntısının sebebini anlamakta güçlük çektiklerini belirterek, "Bu sıkıntı niye var? Bölgeye göç mü
durdu, bilmiyoruz" şeklinde konuştu. Niteliksiz elemanları taşeron vasıtasıyla aldıklarını da belirten İnce, "Orada da işçi bulma konusunda sıkıntı
yaşıyoruz" dedi. Bölgede 'ıslah organize sanayi bölgeleri' kurulduğunu da belirten Mehmet Ali
İnce, bu noktada merkezi eğitim programlarına ağırlık verilmesinin ve OSB'lerin kendi elemanlarını
yetiştirmesinin de önemine işaret etti.
DEVLET DE YAN GELİP YATANLARIN
FARKINA VARDI
Sosyal yardımların insanları tembelliğe iterek eleman bulmayı zorlaştırdığı gerçeğinin farkına devlet de varmış durumda. Devlet bir süredir Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı'ndan
yardım alanları aktif iş gücüne dahil edebilmek için çalışmalar yapıyor. Yılbaşından bu yana devam eden çalışmalar kapsamında yardım alanların iletişim bilgileri, Bütünleşik Sosyal Yardım
Bilgi Sistemi aracılığı ile İŞKUR il müdürlüklerine kaydedildi. Bu kişiler eğer çalışabilecek durumda iseler yardımları kesilecek. Aynı durum işsizlik maaşı alanlar için de geçerli olacak. İşsizlik parası alanlara bundan böyle mesleki eğitim kurslarına katılma şartı getirilecek. Çünkü
mevcut sistemde işsizlik parası almak, bazı durumlarda daha cazip. Bu durumu çeşitli illerdeki İŞKUR'lardan gelen haberler de doğruluyor. Bu illerden biri de Bilecik. Bilecik İŞKUR İl Müdürü Ayhan Tozan, iş yerlerinin ihtiyacı olan en az 20 kişiye mesleki eğitim vererek, bin lira
maaşla işe başlatmayı amaçladıklarını bildirerek, ''Bir iş başvurusu için 150 vatandaşı çağırdık
ancak bir kişi bile başvurmadı" dedi.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 19
Gündem
nan rekabet nedeniyle bu vasfını yitirdiğini de
belirten Gergerlioğlu, "İnsanlar artık gelir
elde edebiliyorsa toprağına, köyüne geri dönüyor" şeklinde konuştu. Çorlu ve Çerkezköy'de kalifiye eleman sorununun yoğun yaşandığını söyleyen Gergerlioğlu, bu noktada
hükümete de önemli görevler düştüğünü
belirtti. Gergerlioğlu, ücretler üzerindeki vergi yükünün mutlaka azaltılması gerektiğini belirterek, "Tekstil lokomotifse buraya dikkat
edilmesi lazım" dedi.
İşsizlikten çok, iş
beğenmezlik var
Özkan: Şehir merkezlerinde sorun büyük
Er-Fun Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı ve sendikamız Yönetim Üyesi Erhan Özkan da nitelikli
eleman sıkıntısının tüm sektörler için geçerli bir sorun haline geldiğini belirterek, "Biz, firma olarak insan yoğun çalışmadığımız için o kadar çok sorun yaşamıyoruz. Ama özellikle
şehir merkezine yakın bölgelerdeki tesislerde yoğun bir şekilde nitelikli eleman sıkıntısı yaşandığını biliyorum" dedi. Bunun birçok sebebi olduğunu anlatan Özkan, en
büyük sıkıntının ise insan kaynağına ihtiyaç duyan işletmelerin işçi ile yeterli diyaloğu kuramamasından kaynaklandığını anlattı.
İşçilerin ise bir yerden bir yere gelmek için sabretmek yerine kaçış yolu arayışında
olmasının sıkıntıyı artırdığını dile getiren Erhan Özkan, "En iyi makineyi alabilirsiniz
ama insan kaynağını temin etmek daha da önemli. Bu insanları temin edemiyoruz"
dedi. Sendikamız tarafından hayata geçirilen METEM'lerin insan kaynağı yetiştirme
yönünde atılmış önemli bir adım olduğuna da dikkat çeken Özkan, "Ama nedense
hak ettiği rağbeti görmüyor. Üniversiteye gidiyorlar, sadece belli bir kısmı sektöre
geçiyor" diye konuştu.
Gergerlioğlu: Kendimiz yetiştiriyoruz
Epengle Tekstil Genel Müdürü Hüseyin Cahit Gergerlioğlu, kendilerinin de zaman
zaman kalifiye eleman sıkıntısı yaşadıklarını belirterek, "Ağırlıklı olarak dokumacı
sıkıntısı yaşıyoruz. O yüzden bu işi meslek olarak seçebilecek bir cazibe lazım. İnsanlar için cazip gelmiyor. Okuldan alıp yetiştirmek lazım. Biz, tekstil meslek lisesi mezunu tercih ediyoruz. Testlere tabi tutup dokumacı olarak yetiştiriyoruz" dedi.
Dokumacıların aldığı ücretlerin bir dönem cazip olduğunu ancak bugün artık yaşa-
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 20
Çorlu'da üretim yapan işletmelerin yaşadığı sıkıntıyı doğrulayan Türkiye İş Kurumu (İŞKUR)
Çorlu Şube Müdürü Ahmet Durmuş, firmaların
kalifiye işçi taleplerini karşılamakta güçlük çektiklerini söyledi. Trakya Aktif Genç İşadamları Derneği (TAGİD) İnşaat Komitesi Başkanı Fikri İşbilir ise Çorlu’da işsizlikten çok iş beğenmezlik olduğunu ifade ederek, “Herkes masa
başı iş yapacak, diye bir şey yok. Zaten öyle olsa
kim inşaat yapacak, kim simit satacak? Bu ülkenin her alanda kaliteli ve ahlaklı çalışanlara ihtiyacı var” dedi.
Siirt ve Bilecik'te de
aynı sorun
Siirt Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Vekili
Nedim Kuzu da Siirt genelinde kalifiye eleman sıkıntısının hep yaşandığını anlatarak,
"Örneğin Kurtalan'da 2 bin metrekarelik kapalı bir alanda üretim yapan ve ürettiği
ürünleri yurtdışına ihraç eden SLS Tekstil'in
çok sayıda kalifiye eleman ihtiyacı var. Ancak 20 gün aramasına rağmen çalıştıracak
eleman bulamadı. Bu sorun çözülmeden sanayileşmenin gerçekleşmesini beklemek
hayal olur" dedi.
Bilecik Sanayici ve İşadamları Derneği (BİSİAD) Başkanı Yusuf Subaşı ise kentte fabrika sahibi işverenlerin vasıfsız eleman istihdam edip yetiştirmek istediğini ancak bulamadığını bildirdi. Kentte vasıfsız eleman
bulunamadığını belirten Subaşı, şöyle devam etti: "Fabrika sahibi işverenler vasıfsız eleman alıp yetiştirmek istiyor ama
bulamıyor. Bu arayışımızı bazı yetkililere
ilettik. İşverenin yurtdışından 3 aylık, 6 aylık gibi kısa süreler için gelen işçilerden yararlanmak zorunda olduğunu da bildirdik.
Bunun da çeşitli sorunlara yol açtığını biliyoruz. Ülkemizde Suriye, Afganistan, Pakistan, Irak, İran ve Türk Cumhuriyetleri’nden gelen kaçak işçiler istihdam ediliyor. Devlet, bu kişilere bir statü getirmeli.
Almanya savaştan çıktıktan sonra Türkiye,
Yunanistan ve Afrika'nın bazı ülkelerinden
iş gücü satın almış ve kalkınmış. 2023 yılında
500 milyar dolar ihracat hedefimiz varsa
bazı düzenlemeler yapmalıyız."
Yusuf Subaşı, iş başvurusunda bulunanların çoğunda işi beğenmeme ve alacağı maaşı az görme gibi sorunlarla karşılaştıklarını savundu.
İşçilerin bir işe girdiğinde çeşitli sıkıntılara sabır ve tahammül göstermesi gerektiğini dile getiren Subaşı, ''Bilecik'te asgari ücretle çalışan
vasıfsız eleman neredeyse yoktur. Çoğu işveren, işe başlayanlara ilk günden itibaren asgari ücretin üzerinden bir maaş verir. Sadece
Bilecik'te değil, tüm Türkiye'de işsizlik meselesi çözülmüştür. Bu gerçekleri görmemiz lazım" dedi.
OVP'DE MESLEKİ EĞİTİME ÖNCELİK
Hükümet istihdamın artırılmasına yönelik politika önceliklerini hem 2013-2015 dönemini kapsayan Orta Vadeli Plan (OVP) hem
de 2013 Yılı Programı ile belirledi. OVP'ye
göre önümüzdeki 3 yılda mesleki eğitimin
payı ve kalitesi artırılacak. Özel kesim ve
meslek örgütlerinin mesleki eğitim sürecine idari ve mali yönden aktif katılımının sağlanması için düzenlemeler yapılacak.
OVP'de mesleki eğitimle ilgili
diğer hedefler şöyle:
• Eğitimin işgücü talebine duyarlılığının artırılması ve işgücü piyasasında talep edilen
nitelik ve nicelikte insan gücünün yetiştirilmesi temel amaç olacak. Bu çerçevede iş
dünyasının talep ettiği nitelikteki işgücünün
yetiştirilmesi amacıyla eğitim sistemi ile işgücü piyasası arasındaki uyum; hayat boyu
öğrenme perspektifinde girişimcilik kültürünün benimsenmesi ile temel beceri ve
yetkinliklerin kazandırılması yoluyla güçlendirilecek.
• Ulusal Yeterlilik Çerçevesi oluşturularak eğitim ve öğretim programları ulusal meslek
standartlarına göre güncellenecek ve uyumlaştırılacak.
• Bireylerin niteliklerine uygun iş edinmelerini kolaylaştırmak amacıyla beceri ve nitelik düzeylerini artıracak işgücü eğitimlerini, başta iş ve meslek danışmanlığı olmak
üzere kamu istihdam hizmetlerini ve iş yaratmayı içeren aktif işgücü programlarının
yaygınlaştırılması ve etkinleştirilmesine yönelik hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesi
temel amaç olacak. Bu çerçevede aktif işgücü programları, işgücü piyasası üzerindeki etkileri değerlendirilerek, ulusal, bölgesel ve sektörel düzeyde işgücü piyasası ihtiyaç analizleri doğrultusunda yaygınlaştırılacak.
• Aktif işgücü programlarının etkin uygulanması amacıyla, İŞKUR’un kurumsal
kapasitesini geliştirme çalışmalarına devam
edilecek, özel kesim ve ilgili meslek kuruluşlarıyla işbirliği artırılacak.
2013 Yılı Programı'nda alınacak
tedbirler ise şöyle sıralandı:
• Eğitimin tüm kademelerinde temel beceri
ve yetkinlikler ile girişimcilik kültürüne yönelik konulara müfredatta yer verilecek.
• Mesleki ve teknik eğitimde açılacak eğitim
kurumları, işgücü piyasası ihtiyaç analizle-
ri dikkate alınarak belirlenecek.
• Meslek yüksekokullarının etkin bir yapı ve
işleyişe kavuşturulmasına yönelik olarak yeniden yapılandırılmasını içeren bir rapor hazırlanacak.
• Tüm meslek yüksekokullarını kapsayan bir etkinlik analizi yapılacak ve gerekli görüldüğü yerlerde kurumların kapatılması, toplulaştırılması veya meslek liselerine dönüştürülmesi yönünde strateji ortaya koyan bir rapor hazırlanacak ve
buna uygun yapılandırılacak.
• Özel istihdam bürolarının işe yerleştirme sürecindeki etkinlikleri artırılacak. Özel istihdam bürolarının faaliyetleri çeşitlendirilecek. Bu kapsamda, büroların geçici iş ilişkisi kurmasına yönelik gerekli mevzuat çalışmaları tamamlanacak.
• Kayıtdışı istihdamı önlemeye ve ilave istihdamı teşvik etmeye yönelik tedbirler alınacak ve işsizlikle mücadele kapsamında
'Ulusal İstihdam Stratejisi' uygulamaya konulacak.
• İşgücü piyasasındaki katılıklar giderilecek
ve esnek çalışma uygulamaları yaygınlaştırılarak hayata geçirilecek.
• Evde çalışma, uzaktan çalışma, iş paylaşımı ve esnek zaman modeli gibi esnek çalışma yöntemlerine de imkân sağlayacak düzenlemeler yapılacak, bu çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılarak hayata geçirilmesi sağlanacak.
• İşgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılması amacıyla kadınlar için esnek çalışma
biçimleri yaygınlaştırılacak.
• Kadınların çalışma hayatına katılımını artırmak amacıyla evde bakım, bakımevleri
ve kreş hizmetlerinin erişilebilirliği artırılacak.
• Genç işsizlere sunulan iş kurma konusunda mesleki eğitim, bilgi, rehberlik ve danışmanlık hizmetleri geliştirilecek.
• Üniversiteler ve meslek kuruluşları ile işbirliği
içinde gençler için iş kurma ve geliştirme
merkezleri kurulacak.
• Özürlüler için çalışma ortamının özel olarak düzenlendiği korumalı işyerlerine ilişkin mevzuat çalışmaları tamamlanarak
korumalı işyerlerinin işlevselleştirilmesi
sağlanacak ve özürlülere kolay erişilebilir
mesleki eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunulacak.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 21
Vergi Dünyası
LİMİTED ŞİRKETİNİZİ ANONİME ÇEVİRMENİN AVANTAJLARI
Tekstil sektöründeki
şirketlerin çoğu, limited
şirket olarak faaliyet
gösteriyor.
Yeni TTK ile özellikle limited şirketlerin anonim
şirketlere çevrilmesi hakkında, anonim şirketlere,
“çok özel avantajlar” sağlandı.
Türkiye’deki şirketlerin
yüzde 85’inin limited şirket
olduğunu göz önüne aldığımızda, konunun önemi
ortaya çıkıyor.
Avantajlar ne?
1. Anonim şirketler,
önceden “en az 5 kişi” ile
kurulabiliyordu. Yeni TTK,
bir kişilik anonim şirket
kurulmasına olanak sağladı. Mevcut anonim şirketler de tek kişiliğe dönüştürülebilir.
2. Anonim şirkette, (yönetim kurulu üyesi olmayan) ortağın, şirketin vergi ve SSK primi borçlarından dolayı bir kuruş
dahi sorumluluğu yok. Limited şirketlerde ise, ortaklar şirketteki hisseleri
oranında bu borçlardan
sorumlu.
3. Anonim şirkete, dışarıdan bir kişi “yönetim
kurulu üyesi” olabilecek.
Bu durumda, şirketin yüzde 100 payına sahip ortağın, hiç bir sorumluluğu
olmayacak.
4. Anonim şirket, halka açılabilir. Limited şirket için böyle bir olanak
yok.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 22
Prof. Dr. Şükrü KIZILOT
5. Anonim şirket hamiline veya nama pay senedi çıkartabilir. Payların
devrinde herhangi bir sınırlama olamaz.
Limited şirkette, hamiline pay senedi
yok.
6. Anonim şirket hissesi, iki yıl
geçtikten sonra “pay senedi devri”
şeklinde yapılırsa, elde edilen kazanç, tutarı ne olursa olsun vergilendirilmez. Limited şirketlerde ise,
pay senedi devri söz konusu olmadığından, pay devri 10 yıl sonra da yapılsa, “değer artışı kazancı” olarak gelir vergisine tabi.
7. Organizasyon ve kurumsallaşma
yönünden de anonim şirket, limited
şirkete kıyasla çok avantajlı.
Limited şirket pay
senedi farklı
Yeni TTK’nın, limited şirketlerle ilgili
593/2. Maddesi’nde yer alan “esas sermaye pay senetleri ispat aracı şeklinde veya nama yazılı olarak düzenlenir”
şeklindeki hüküm, limited şirket hissesi
satışının, anonim şirketlerde olduğu
gibi iki yıllık süre geçtikten sonra vergilendirilip vergilendirilmeyeceği tartışmasını gündeme getirdi.
Oysa eski TTK’nın 518/3. Maddesi’nde de yer alan limited şirketteki pay
senedi, anonim şirketteki pay senedinden farklı.
1. Yeni TTK’nın 576/1-c Maddesi’nin
gerekçesine göre; “Limited şirketlerde esas sermaye payının sayısının ve
itibari değerinin belirtilmesi, bu payı
anonim şirket payına ne özdeş kılmakta ne de yaklaştırmaktadır”.
2. Yeni TTK’nın 593/2 Maddesi’nin
gerekçesine göre; “esas sermaye payını içeren nama yazılı senet çıkartılması, PAYA DEVİR dolayısıyla dolaşım
KOLAYLIĞI SAĞLAMAZ... Bu olanak, limited şirket esas sermaye payını ne
anonim şirket sermaye payına dönüştürür ne de yaklaştırır”.
3. Limited şirket ortaklık payının
devri, “pay senedi devri” şeklinde olamıyor. Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler, YAZILI
ŞEKİLDE yapılır ve tarafların imzaları
noterce onanır (Md. 595/1). Yani ortaklık hakkının “pay senedi cirolanması yoluyla” devri hukuken mümkün değil. Oysa anonim şirket payları, nama yazılı pay
senetlerinin herhangi bir sınırlamaya
bağlı olmaksızın noter onayı aranmaksızın, ciro yoluyla, hamiline yazılı olan-
larda ise teslimle el değiştirmektedir
(Md. 489 ve 490/2).
4. Gelir Vergisi Kanunu’nun hisse
(pay) senedi satışının vergilendirilmesi ile
ilgili Mükerrer 80/1. Maddesi’nde, menkul kıymetlerin ve diğer sermaye piyasası
araçlarının elden çıkartılmasından söz ediliyor. Yeni TTK’nın “Menkul kıymetler”
başlıklı yedinci bölümünde de (Md. 484 vd),
anonim şirketlere ait pay senetleri “menkul kıymet” olarak belirtilmiştir. Oysa aynı Kanun’da, limited pay senetlerinin
menkul kıymet olduğuna dair herhangi bir
hüküm yer almamaktadır.
Sonuç olarak, limited şirketlerde
hisse satışı, kaç yıl geçerse geçsin gelir vergisine tabidir.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 23
Ekonomik Diyalog
2013’E İYİMSER GİRMİYORUM
Yılda iki kez Ekonomik Diyalog köşesinde konjonktürle ilgili gözlemler yapıyorum.
Temel makro göstergeler hakkında tahminlerim bunun bir parçasıdır. Okuyucu aslında ayrıntılı analizlerle pek ilgilenmez.
“Hoca, bırak sen bunları, bize kuru ve faizi
söyle!” der. Hâlbuki iktisatçının nokta tahminlerinin tutmaması durumunda kullanacağı argümanlara ihtiyacı vardır. O nedenle
uzun uzun varsayımlarını anlatır. Ne demişler? “Kasap et derdinde, koyun can derdinde…”
Yarına dönmeden kısaca düne ve bugüne bakalım. Küresel kriz, Türkiye’de beklenen mali krizi tetiklemedi. Başbakan’ın “teğet geçti” söylemi bunu yansıttı. Ancak mali
istikrar ağır bir resesyonu engelleyemedi;
benzer ülkelere kıyasla küçülmede rekor kırıldı. 2009’un karamsar günleri hafızalarda
çok taze.
Devamı da şaşırtıcıdır. Sert resesyon
kısa sürdü; onu fevkalade güçlü bir toparlanma izledi. Yine hiç beklenmiyordu. Bir an
için 2009’da bir iktisatçının sonraki iki yılda
yüzde 8-9 büyüme öngördüğünü tahayyül
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 24
edin. Asla ciddiye alınmaz, tersine alay konusu yapılırdı. Hâlbuki tam tuttururdu. Türkiye iki yıl üst üste dünya büyüme liginin zirvesinde dolaştı.
Ne var ki, hızlı büyümenin ciddi kalite sorunları hemen görünülürlük kazandı. Ekonomi, özel kesim kredi hacminde delice artışın beslediği canlı iç taleple büyüyordu. Neticede dış açık patladı. 2011’de milli gelirin
yüzde 10’una ulaştı. Tedbir alınmadığı takdirde bu hikâyenin nasıl biteceği geçmişten
biliniyordu: Bir mali kriz daha.
Kriz riski, bir başka “ilki” gündeme getirdi.
2011 seçimleri sonrasında ekonomi yönetimi işleri oluruna bırakacak yerde makro dengesizliği düzeltmeye yöneldi. Bütçe disiplininde ve kamu borcunda zaten sorun yoktu.
Para politikası vites değiştirdi; hem kredi artışını sınırlayacak hem TL’ye değer kaybettirecek şekilde yeniden düzenlendi. Böylece
ekonomide “yumuşak iniş” tartışmaları başladı. Para politikasının ezber dışına çıkmasına özellikle mali piyasalar tepki gösterdi.
Yılsonunda TL’ye küçük çaplı bir saldırı bile
denendi ama Merkez Bankası’nın kararlı tu-
tumu karşısında etkisiz kaldı.
İktisatçılar “düzeltme” sözcüğünü pek sever; asla masum değildir. Çünkü dış açığın
kapanması için bir yandan büyümenin yavaşlaması ve işsizliğin artması, aynı anda
TL’nin değer kaybetmesi ve enflasyonun
yükselmesi gerekir. Hangisi ne kadar? Yumuşak iniş hepsinde ılımlı ve tedrici değişim
gerektirir. Birine fazla yüklenilmesi halinde
sihir bozulur. Bir: Bu tür programların teknik dengeleri çok hassastır. İki: Kur, enflasyon ve büyüme arasındaki “ödünleşme” zor
siyasi tercihler içerir.
İşte, 2012’ye bu konjonktür damgasını
vurdu. Temel göstergeler biliniyor. İç talep
önce durağanlaşıp sonra daralınca ilk yarıda büyüme yüzde 3’e geriledi. Sepet kur yıl
boyunca 2.00 TL’nin altına hiç düşmedi ve fazla dalgalanmadı. Dış açık ise Ağustos’ta 60
milyar doların altına indi. Sadece enflasyon,
hammadde fiyatları ve vergi artışlarının da
katkısı ile bir türlü hedefe yaklaşamadı. Bu
arada, dış koşulların düzeltmeyi zorlaştırdığını mutlaka belirtmeliyiz: Euro krizinin derinleşmesi, Suriye’de iç savaş, yüksek petrol
Prof. Dr. Asaf Savaş AKAT
fiyatı, dünya ekonomisinde yavaşlama, gelişmiş ülkelerde parasal genişlemenin sürmesi, vs.
Neticede, iktisat politikalarına yönelik mali
kesim kökenli eleştiriler havada kaldı. 2012’ye
girerken ortada dolaşan tatsız senaryoları hatırlatırım. Mali çalkantı olmadığı gibi, TL giderek “güvenli limana” dönüştü; kredi notunda artış rivayetleri güçlendi. Bu açıdan, şu
ana kadar olup biteni ekonomi yönetiminin
başarı hanesine yazmak zorundayız. Yumuşak inişin ilk bölümü programdan pek sapmadan yürüdü.
Ancak, hayat devam ediyor, düzeltme
daha bitmedi. Evdeki hesap illâ çarşıya uymuyor. Sonbaharda bazı gelişmeler ekonominin yakın geleceği hakkında tereddütleri
güçlendirdi. Bunların iyi anlaşılması gerekiyor.
En önemlisi, iç talepten gelen daralma
işaretleridir. Yumuşak iniş senaryosu iç talebin artış hızının sıfıra yakın ama artıda
kalmasını gerektiriyor. Dış talebin küçük
artı katkısı ile birleşince, büyüme yüzde 4
civarında tutunabilir. Ama iç talep değişimi
eksiye düşerse mevcut dış konjonktürde
yüzde 3 büyüme bile hayal olur. Önemli,
çünkü hızlı büyüme kendi kendini besleyen bir “fazilet döngüsü” yaratır. Maharet
makineyi durdurmamaktır; aksi halde
tekrar harekete geçirmek çok zordur.
Düşük büyüme beklentisinin yerleşmesi
halinde düzeltmenin ekonomik ve toplumsal maliyeti artacaktır. Sorun, ka-
muoyuna ünlü “gaz-fren” tartışması ile
yansıdı.
Bu noktada iktisat politikasına dönmeliyiz. Makro politikalar iki ayrı düzeyde eşanlı istikrarı sağlamayı amaçlar. Bir yanda
reel ekonomide istikrar (hızlı büyüme, düşük
işsizlik), diğer yanda mali istikrar (düşük enflasyon ve faiz, dengeli kur) yer alır. Maalesef
kısa dönemde bunların çelişmesi ihtimali yüksektir; birine öncelik vermek zorunluluğu doğar (uzun dönemde ise ikisi birbirini tamamlar). Zor tercihleri yapıp nihai kararı almak siyasetin yetki ve sorumluluğudur.
Doğal olarak, çıkar ve zihniyet farkları siyasi karara yansır. Reel kesimin çıkarı ilkindedir; işsizlik karşıtı (büyüme dostu) Keynesci
paradigma ile örtüşür. Mali kesimin çıkarı ikincisindedir; enflasyon karşıtı (işsizliğe duyarsız) muhafazakâr okulla kesişir. Her yerde
böyledir; Türkiye’ye de uyuyor. Reel ekonomi temsilcileri, ekonomi yönetiminin ayağını frenden çekip gaza basmasını talep ediyor.
Mali kesim ise şu anda basılan freni bile yeterli bulmuyor, daha da çok fren istiyor.
Yukarıdaki ayırımın Türkiye’ye izdüşümüne Vatan gazetesindeki köşe yazılarımda
“iki tarz-ı iktisat” dedim. “Sıcak paracılar”
mali istikrarı önemsiyor; yüksek faizi ve değerli TL’yi savunuyor. “Kurcular” ise reel ekonomiyi gözetiyor, faizin düşük, döviz kurunun
rekabetçi olmasını istiyor. 2003-10 arasında,
burada ayrıntısına giremeyeceğim nedenlerle, politika tasarımına “sıcak para” hükmetti. 2011’de başlayan yumuşak iniş arayışı ekonomi yönetiminin bu hâkimiyeti kırma çabasıdır. Kavga
para politikasında
odaklandı. Ekonomi
yönetimi “sıcak paracı” reçetelere yanaşmadı; karşıtı politikalara yöneldi; çatışmaya girdi ve kazandı. O
sayede, daha önce belirttiğim gibi, yumuşak
inişi başarı ile uygulayabildi. Ama galiba o
arada mücadeleden
yoruldu.
Sanırım lafı nereye getirdiğimi anladınız.
Son iki ayda hava değişti. Ekonomi yönetiminin önceliği tekrar mali istikrara verdiğinin işaretleri gelmeye başladı. Önce dolaylı
vergi artışları ile maliye politikası gereksiz
yere sıkıldı. Ardından Merkez Bankası vergilerin enflasyonu artırmasının arkasına sığınıp döviz kurunu baskılayan faizlerde ısrar
etti. Nitekim mali kesim anında nüansları yakaladı. Sermaye girişi yeniden hızlanırken TL
değer kazandı.
Bu politika tavrı yangına benzin dökmek
muadilidir. Zaten daralmakta olan talebe ve
düşen büyümeye bütçenin sıkılması ve kurun düşmesi ek kısıtlama getiriyor. Yani büyümenin daha da düşmesi riski göze alınıyor.
Hangi siyasi konjonktürde? Türkiye üç yıl sürecek bir seçim dönemine girerken. Açıkçası, hem mali istikrarın yeniden öncelikler sıralamasında reel istikrarın önüne geçmesini hem de bunun zamanlamasını çok hatalı
buluyorum. Sık rastlanır; kısa dönemde
riskten kaçma çabası, uzun dönemde riski
arttırır.
Lafı uzattım. Bu koşullarda 2013 için
iyimser değilim. Bir: Büyüme ekonomi
yönetiminin öngördüğünden daha düşük çıkabilir. İki: Hızlı büyümeye dönüş daha gecikebilir. Uzun süren bir yavaş büyüme dönemine hükümetin ve seçmenin tepkisi ne
olur? Cevabı bilmiyorum. Ama bir takım
maceraların önünü açması ihtimali beni çok
korkutuyor.
Biliyorum, karamsar bir tablo çizdim. Üstelik kur ve faiz tahmini de vermedim. Ne yapalım; bu kez öyle oldu. Kim bilir, belki ben
de iyimserlikten yoruldum.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 25
ITMF
DÜNYA TEKSTİLCİLERİ ITMF KONFERANSI
İÇİN BU KEZ VİETNAM'DA BULUŞTU
Sendikamızı Halit Narin başkanlığındaki bir heyetin temsil ettiği Uluslararası Tekstil
Sanayicileri Federasyonu'nun (ITMF) 2012 Yıllık Konferansı, 4-6 Kasım tarihleri arasında
Hanoi’de yapıldı. Konferans sırasında sendikamız yönetimi, Çin Ulusal Tekstil ve
Konfeksiyon Birliği (CNTAC) üyeleri ile de bir araya geldi.
Uluslararası Tekstil Sanayicileri Federasyonu'nun (ITMF) 2012 Yıllık Konferansı, 4-6 Kasım 2012
tarihleri arasında Hanoi’de gerçekleşti. Vietnam Ulusal Tekstil ve Konfeksiyon Grubu'nun (VINATEX)
evsahipliği yaptığı ve “Günümüzde ve Gelecekte Küresel Tekstil Sektörün İçin Zorluklar” başlığını taşayan kongreye dünyanın önde gelen tekstil ülkelerinin temsilcileri katıldı. Dünya tekstil
sektörünün küresel değer zincirindeki değişim ve gelişimlerinin tartışıldığı uluslararası bir platform niteliğindeki söz konusu konferansta, sendikamızı da Halit Narin başkanlığındaki bir heyet temsil etti.
Konferansın resmi açılışından önce 4 Kasım tarihinde düzenlenen Elyaf Oturumu’nda, dünya pamuk ve sentetik elyaf sanayiinde söz sahibi kişiler tarafından sunumlar gerçekleştirildi. Daha çok pamuk üzerine yoğunlaşılan Elyaf Oturumu’nda pamuğun sürdürülebilirliği, perakende sektöründe giderek artan rolü, BCI-Daha İyi Pamuk Girişimi’nin (Better Cotton Initiative) içeriği ile tedarik zincirinin geliştirilmesi ve sanayiyi tehdit eden unsurlar tartışıldı.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 26
Oturumun ilk konuşmacısı, Robert Antoshak (Olah Inc.), pamuk ve tekstil sektörü arasındaki ilişkiyi ele alarak, çevreye duyarlı ürünler geliştirilmesinin önemini vurguladı. İkinci konuşmacı Antonio Vidal Esteve (Ecom Cotton Group), BCI - Daha İyi
Pamuk Girişimi’nin tedarik zincirinde sürdürülebilirlik için hangi yolların izlemesi gerektiğine yönelik bir sunum gerçekleştirdi. Pamuk Bölümü’nün son sunumu, Richard Shaw (Bayer CropScience) tarafından
yapıldı. Bu bölümde de yine sürdürülebilir
bir pamuk tedarik zinciri geliştirilmesi sürecinde sanayinin karşılaştığı zorluklar
Merve ÇELİK
Araştırma ve İstatistik Uzmanı
tartışıldı. Bu zorluklar arasında sertifika ve
belgeler için resmi standartların olmamasından, üçüncü taraf doğrulaması üzerine fikir birliği eksikliğinden bahsedildi.
Elyaf Oturumu’nun ikinci bölümünde; suni elyaf üzerinde durulurken, kimyasal elyaflara
olan küresel talep hakkında değerlendirmeler yapıldı. Peter Driscoll (PCI Fibres,UK)
sentetik elyaf kullanımının artmasının, son yıllarda pamuk sektöründe fiyatlarda yaşanan
aşırı dalgalanmadan kaynaklandığını vurguladı.
Madhu Suthanan’ın (Reliance Industries, Hindistan) yaptığı oturumun son sunumunda, polyester elyafın sunduğu sürdürülebilirlik avantajları üzerinde duruldu. Polyesterlerin, en ekonomik tekstil lifleri olmasının yanı sıra fiyat dalgalanmasının da son yıllarda en düşük seviyelerde olduğu ifade edildi.
memnuniyeti ifade ederek, Vietnam'da tekstil ve hazır giyim sanayisinin ABD pazarında Çin’den
sonra ikinci sırayı aldığını belirtti. Mohammed, VINATEX’in ITMF’e katılmasının, Federasyon’un
Vietnam’ın deneyimlerinden yararlanmasına vesile olduğunu ifade etti.
Konferansın resmi açılışı, 5 Kasım tarihinde
26 ülkeden 200’ün üzerinde delegenin katılımıyla, Uluslararası Tekstil Sanayicileri Federasyonu ITMF Başkanı Bashir Ali Mohammed'in açılış konuşması ile başladı.
ITMF Başkanı Bashir Ali Mohammed’in ardından konuşma yapan VINATEX Yönetim Kurulu Başkanı Vu Duc Giang ise 1 yıllık ITMF üyeliğinin kendilerine sağladığı yararlardan bahsetti. Giang,
ITMF sayesinde, birçok ülkenin tekstil sanayisi ile direkt bağlantı kurduklarını, iplik ve kumaş üretiminde uygulanan birçok yeni teknik gelişmeyi inceleyebilme ve kendilerini geliştirebilme fırsatı bulduklarını belirtti.
ITMF Başkanı Bashir Ali Mohammed, tüm katılımcıların konferansa katılımından duyduğu
Son olarak Vietnam Başbakan Yardımcısı Hoang Trung Hai yaptığı konuşmasında, yine VINATEX’in
ITMF’e katılmasından mutluluk duyduğunu ifade etti. Konuşmasında devamla, tekstil ve konfeksiyon
sanayiinin Vietnam tarihinde 120 yıllık gelişen ve büyüyen bir yapı olduğundan bahseden Hai, 2006 yılında 5.9 milyar dolar
olan yıllık tekstil ve konfeksiyon ihracat
gelirlerinin, 2011 yılında yıllık yüzde
21.7’lik büyüme oranıyla 15.8 milyar dolara ulaştığını belirtti. Hai, Vietnam’ın ABD
pazarının 2. büyük, Japonya’nın 3. büyük
ve AB pazarının 4. büyük konfeksiyon tedarikçisi olduğunu vurguladı.
Açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü ITMF Danışma Kurulu Üyesi John Cheh’in yaptığı, “Küresel Ekonomik Durum” konulu tartışma bölümünde Johanna Chua (Citigroup, Hong Kong),
katılımcılara dünya ve Asya ekonomisi
hakkında geniş kapsamlı bir sunum
gerçekleştirdi. Chua sunumunda, dünyada genel olarak ılımlı bir ekonomik bü-
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 27
ITMF
Esquel Group Başkanı Markjorie Yang tarafından yapılan “Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründe Fark Yaratmak” başlıklı sunumda ise
pamuk fiyatlarından, Çin’de kaliteli işgücünün
artması ile yükselen işgücü maliyetlerinden
bahsedildi. Yang, kalite ve market konumlaması konularında yeni yaklaşımlara geçilmesi,
inovasyon ve Ar-Ge çalışmalarına yoğunlaşılması gerektiğini ve çevreye duyarlı, enerji
tasarrufunu önemseyen üretime geçilmesi gerektiğini söyledi. Markjorie Yang özellikle
tekstilin, çevreye ve kaynakların verimli kullanılmasına öncülük eden bir sektör olarak konumlandırılmasının önemli olduğunu belirterek, üretim merkezlerini çevreye ve sosyal
konulara duyarlı bir şekilde oluşturmaya çalıştıklarını, bu bağlamda önümüzdeki dönemde Guilin’de büyük bir proje gerçekleştireceklerini ifade etti. Yang, proje kapsamında, tamamen doğa ile iç içe, çevreci bir üretim tesisi kuracaklarını, bu projenin de tüm
dünyaya örnek olacağını belirtti.
yümenin olduğunu, Avrupa Para Birliği’ndeki krizin ise giderek kötüleştiğini belirtti. Chua sunumunun
devamında; önümüzdeki 12 ila 18 ay içerisinde Yunanistan’ın Avrupa Para Birliği’nden çıkma ihtimalinin yüksek olduğunu, İtalya ve İspanya için 2012 sonlarına doğru iyileşme beklendiğini, Çin
ekonomisinin şimdilik performansının altında olduğunu, hizmet sektörünün büyümeyi desteklediğini, ileride yapılacak maliyet düzenleme reformlarının Çin ekonomisinde enflasyon riski doğurabileceğini belirterek, Çin’de yatırımların verimliliğinin azaldığını söyledi.
Sunum sonrası yapılan ekonomik tartışmalardan sonra, VINATEX Uluslararası İlişkiler Müdürü Pham Huong Minh’in başkanlığındaki “Vietnam Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründeki Yükseliş” konulu oturum gerçekleştirildi. Oturumun ilk konuşmacısı, VINATEX Başkan Yardımcısı Le
Tien Truong, genel olarak Vietnam ekonomisinden, Vietnam'da tekstil ve konfeksiyon sanayi yatırımlarından bahsetti. 2007 yılından bu yana, tekstil ve konfeksiyon sanayiinde 485 adet yatırım projesi geliştirildiği ve projelerden toplam 2 milyar dolar gelir elde edildiğini belirten Truong, 2020 yılında yıllık üretimin yüzde 14 oranında artmasının hedeflendiğini ifade etti.
Oturumun son sunumunu “Vietnam Ekonomisine Genel Bakış ve Tekstil-Konfeksyon
Sektöründeki Yatırımlar” konu başlığı ile Kenneth Atkinson (Grant Thorton Ltd, Vietnam) gerçekleştirdi. Atkinson, sunumunda Vietnam’da kişi başına düşen milli gelirin artışından, başlıca ithalat ve ihracat kalemlerinin neler olduğundan bahsederek
Vietnam’ın başlıca yatırımcılarının Japonya, G.Kore ve Tayvan olduğunu anlattı.
ITMF Başkanı Bashir Ali Mohammad’in moderatörlüğünü yaptığı konferansın 2. oturumunda CNTAC Başkanı Wang Tiankai, Çin tekstil sanayisinde sürdürülebilir kalkınma
için neler yapılabileceği üzerine bir konuşma yaptı. Tiankai ayrıca, Çin’de özellikle istihdam maliyetlerinin çok fazla arttığı, ülkede çevreye duyarlı ve yüksek katma değerli
ürünlere yönelme olduğu, iç pazarın büyüme anlamında önemli gelişme gösterdiği ve
bu trendin önümüzdeki yıllarda devam edeceği yönünde tespitlerde bulundu.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 28
Oturumun son sunumu Thomas Travis (Sandler, Travis&Rosenberg, USA) tarafından gerçekleştirildi. Travis, genel olarak Amerika ticaret politikasından, Başkanlık seçimlerinden,
adayların özellikle Çin’e yaklaşımlarından, ticaret anlaşmalarından bahsetti.
Konferansın ikinci günüde gerçekleştirilen ve
başlığı “Elyaftan Perakendeye-Tekstil Talep
Zincirinin Nasıl Ele Alınması Gerektiği” olan
3. oturumun başkanlığını ITMF Onursal Haznedarı Bassem Sultan yaptı. Oturumda sunum
yapan Kent Kvaal ise (Huntsman Textile Effects, Singapur) tekstil sektöründe sürdürülebilirlik üzerinde durdu. Kvaal, tüm girdi maliyetlerinin son yıllarda arttığından, katma değerli ürün üretmenin, çevresel ve ekonomik
sürdürülebilirliğin, inovasyonun önemlerinden
de ayrıca bahsetti.
Konu başlığı “Yeni ve Eski Perakende Sektörü” olan 4. oturumun ilk sunumu ise Arnvind
Singhal (Technopark, Hindistan) tarafından
gerçekleştirildi. Singhal, katılımcılara 2020’de
hazır giyim tüketiminde gerçekleşebilecek değişimler üzerine bilgiler aktardı. Sunumda, küresel konfeksiyon pazarını etkileyen başlıca
trendlerden bahsedilirken, gelişmekte olan ülkelerde konfeksiyon harcamalarının önümüzdeki yıllarda gelişen ülkelere oranla
daha büyük artış göstereceği ifade edildi.
Sunumda internet üzerinden satışların da giderek arttığı vurgulandı.
Thomas Nelson (VF Coorperation, Çin) ise oturumun 2. sunumunda sürdürülebilirlik, inovasyon ve işbirliğinin önemi üzerine yoğunlaştı.
Nelson’un sunumunun ardından, Lamine
Lahouasnia (Euromonitor, UK) tüketici dav-
ranışları üzerine bir sunum yaptı. Sunumda, dünyada tekstil ürünlerinin tüketim malları arasında
2. sırada yer aldığı ifade edilirken, küresel tekstil pazarının hızla gelişmekte olan ülkelere kaydığı ve söz konusu ülkelerde konfeksiyon mağazalarının ve internet satışlarının sektörü geliştirdiği belirtildi. Konferansta 5'inci ve son oturuma ITMF Onursal Üyesi Walter Simeoni başkanlık etti. "Nonwoven (Dokusuz) Tekstiller ve Teknik Tekstiller"in ele alındığı oturumda ilk sunum
Jacques Prigneaux (EDANA, Belçika) tarafından gerçekleştirildi. Prigneaux Nonwowen tekstillerin dünyada ve Asya ülkelerinde üretim hacmi, üretimin bölgelere göre dağılımı konularında
bilgiler aktardı.
Oturumun son sunumunu gerçekleştiren Thomas Gries (ITA, Almanya), tekstil teknolojileri hakkında yaptığı sunumda, tekstilin kullanım alanları ve üretim teknolojileri konularında deneyimlerini paylaştı.
Konferansta ITMF Genel Müdürü Dr. Christian Schindler "Dünya Tekstil Makinelerinin Durumu"
başlıklı sunumunda sektör ve sektördeki makine yatırımları hakkında değerlendirmelerini aktardı. Çin, Almanya, Japonya, Hindistan, İtalya, Türkiye, Endonezya ve Brezilya’da tekstil makineleri ithalat ve ihracatı üzerine bilgiler paylaşan Schindler, 2012’nin ilk altı ayında gelişme gösteren küresel ekonominin, 3. çeyrekten sonra düşüşe geçtiğini ifade etti.
CNTAC üyeleriyle bir araya geldik
Konferans sırasında sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin'ın başkanlığında ITMF Konferansı’na katılan sendikamız heyeti, özel bir toplantıda Çin Ulusal Tekstil ve Konfeksiyon Birliği
(CNTAC) üyeleri ile bir araya geldi. Toplantıda CNTAC Başkanı Wang Tiankai, Çin tekstil ve konfeksiyon sektöründeki son gelişmeler hakkında kısa bir bilgi verdi. Tiankai, ayrıca Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin’e, Çin tekstil ve konfeksiyon sektörüne gerek ITMF gerekse Türk Ev Tekstil Fuarı’na katılımı noktasında sağladığı destekten dolayı teşekkürlerini iletti. Halit Narin ise, uluslararası işbirliklerinin çok önemli olduğunu, Çin ve Türk tekstil-konfeksiyon sektörünün birlikte önemli bir potansiyel oluşturduğunu, AB ve diğer büyük pazarlarda her iki tarafın menfaatine olacak şekilde ortak stratejiler geliştirebileceklerini ifade etti.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 29
Güncel
OYUNCAK MÜZELERİNİN BULUŞMASINDA
BEZ BEBEKLERİ DÜNYAYA TANITTIK
Türk kültürünün vazgeçilmezi 'bez bebek'ler, sendikamızın desteğiyle Avrupa Oyuncak ve
Çocuk Müzeleri Birliği'nin (TOYCO) Türkiye'de yaptığı toplantıyla dünyaya tanıtıldı.
Sendikamızın desteğiyle, Türk mitolojisinde doğum yapan kadınların ve çocukların
koruyucusu olduğuna inanılan 'Kübey Hatun', zirvenin sembolü olarak seçildi. Böylece
Avrupa'nın dört bir yanından gelen katılımcılar, Türk tekstil sektörünün gücünün
çocukların hayal dünyasına yansıması olan 'bez bebekler'i yakından tanıdı.
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası, Avrupa Oyuncak ve Çocuk Müzeleri Birliği'nin (TOYCO) Türkiye'deki buluşmasında 'bez bebek'leri dünyaya tanıttı. Avrupa'daki oyuncak ve çocuk müzeleri, İstanbul Oyuncak Müzesi'ni hayata geçiren sanatçı Sunay Akın'ın öncülüğünde İstanbul'da
bir araya gelirken, sendikamızın verdiği sponsorluk desteğiyle toplantının sembolü olarak Türk
mitolojisinde doğum yapan kadınların ve çocukların koruyucusu olduğuna inanılan 'Kübey Hatun' belirlendi. Toplantılar süresince yabancı konuklara Kübey Hatun bez bebeği hediye edilirken, katılımcılar da bez bebek kültürünün varlığını yakından tanıdı.
15 Avrupa ülkesinden 28 çocuk ve oyuncak müzesi temsilcisinin katılımıyla gerçekleştirilen TOYCO buluşmasının ilk durağı Gaziantep oldu. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin çocuk ve oyuncak müzesi çalışmalarını inceleyen uzmanlar önerilerde bulundular ve destek sözü verdiler. Aralarında Hollanda’dan Zoom Çocuk Müzesi, Roma Explora Çocuk Müzesi, Salzburg Oyuncak Müzesi, Paris Oyuncak Bebek Müzesi, Stockholm Oyuncak Bebek Müzesi gibi kendi alanında öncü
müzelerin olduğu heyet, Antalya Oyuncak Müzesi’ne yapılan ziyaretin ardından İstanbul’da 1920 Kasım tarihleri arasında düzenlenen sendikamızın sponsor olduğu "Oyuncak ve Çocuk Müzeleri" konulu sempozyuma katıldılar.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 30
Sendikamızın ana sponsorluğunda, FaberCastell, Tadım Gıda, KIA Otomotiv, Denizbank,
İş Bankası Kültür Yayınları ve Bilgi Üniversite’nin desteklediği ' TOYCO’ buluşmasında,
aralarında Avrupa Müzeler Akademisi Başkanı
Andreja Rihter, Avrupa Müzeler Forumu temsilcisi Goranka Horjan’ın da bulunduğu uzmanlar bildiri sundular.
6 gün süren buluşmayla ilgili bir değerlendirme yapan Avrupa Müzeler Akademisi Başkanı Andreja Rihter, zirvenin çok başarılı
geçtiğini belirterek, "Sunay Akın, ülkenizde Çocuk ve Oyuncak Müzeleri’nin öncülüğünü yapıyor. O ve ekibi kısa sürede harika işler başararak EMA tarafından da ödüllendirildi.
Gördük ki müzecilik konusunda Türkiye’de
önemli gelişmeler var. İstanbul Oyuncak Müzesi ile ileriye dönük, birlikte çok güzel işler
yapabileceğimize inandık" dedi.
Akademisyenler, öğretmenler ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği İstanbul'daki etkinlikler
kapsamında ayrıca çocuk dünyasına katkılarından dolayı ünlü sunucu Halit Kıvanç’a, çocuk psikoloğu Prof. Dr. Ferhunde Öktem’e, yazar Gülten Dayıoğlu’na, Fatoş Oyuncakları kurucusu Fatoş İnhan’a ve müzeciliğin gelişmesine katkılarından dolayı İyigün Özütürk,
Gürol Kutlu ve Ayhan Doğan’a TOYCO onur
ödülü verildi.
Buluşmanın son günü olan 20 Kasım Dünya
Çocuk Hakları Günü'nde ise sendikamızın ana
sponsorluğunda Esma Sultan Yalısı'nda kapanış yemeği düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile sendikamız Yönetim
Kurulu Başkanı Halit Narin’in de katıldığı yemekte bir konuşma yapan Sunay Akın, 1930’lu
yıllarda Taksim meydanında ilk çocuk hakları mitingini düzenleyen Nakiyye öğretmeni de
anarak, "Topkapı Sarayı’nın arşivinde Fatih Sultan Mehmet’in çocukken yaptığı resimler
durmaktadır. Tarihi değerli kılan savaşlar, krallıklar ya da iktidarlar değil, hayallerdir. Bu yüzden bu anlamlı günde çocuk Mehmet’in resimlerinin müzede sergiye çıkarılmasını istiyorum" dedi.
Bunun üzerine Bakan Günay da bu defterin varlığından haberdar olduğunu belirterek, "İmkân
varsa bunun tıpkı basımını yapmak benim için büyük bir görev olur. Umarım tıpkı basıma uygun
bir nüshayı bulabiliriz" dedi. Günay, TOYCO davetinde, uluslararası müzecilik dünyasının çok seçkin temsilcilerinin yanı sıra Türkiye'nin kültür sanat yaşamının en önemli isimleriyle karşılaşmaktan duyduğu memnuniyeti de ifade etti.
Yemekte Sunay Akın, Bakan Günay'a, TOYCO toplantısının sembolü olarak belirlenen Kübey Hatun bez bebeğini hediye etti. Daha sonra TOYCO toplantısına katılan Avrupalı müze
temsilcileri ile Bakan Günay'a çiçek takdim edildi. Çiçek takdimi sırasında sahneye davet
edilen Halit Kıvanç, Türkiye'nin dünyada çocuklar için resmi bayram ilan eden ilk ülke olduğunu hatırlattı. Bakan Günay da kendisine sunulan çiçek buketini Kıvanç'a verdi. Gecenin sonunda katkılarından dolayı sendikamıza plaket sunuldu. Plaketi sendikamız adına Danışma Kurulu Üyemiz Sevil Bursa aldı. Sunay Akın'ın evsahipliğindeki yemeğe, Erol Evgin,
Nebil Özgentürk, Haldun Dormen ve Zeki Alasya'nın da aralarında bulunduğu kültür-sanat camiasından çok sayıda davetli ile Avrupalı müze temsilcileri katıldı. 'Bez bebek' konseptiyle yapılan 6 günlük buluşma, Türk tekstil sektörünün gücünün çocukların
hayal dünyasına yansıması olan 'bez bebekler'in dünyaya açılması için önemli bir
fırsat oldu.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 31
Güncel
‘YALIN 6 SİGMA' EĞİTİMİNİN SENDİKAMIZ
ÜYELERİNE GETİRİSİ 40 MİLYON DOLAR
Antalya'da 9-10 Kasım 2012 tarihinde yapılan 'Yalın 6 Sigma Konferansı'nda "Verimlilik
ve Sürekli İyileştirme, Geliştirme Sistemi"ni kuran kuruluşlar deneyimlerini paylaştı.
Konferansta konuşan sendikamız Genel Sekreteri Av. Başar Ay, Sigma eğitimleri sonucu
sendika üyelerinin yaklaşık 40 milyon dolar getiri sağladığını açıkladı.
'Yalın 6 Sigma Konferansları'nın dördüncüsü 9-10 Kasım 2012 tarihinde Antalya’da gerçekleştirildi. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Genel Sekreteri Av. Başar Ay’ın da konuşmacı
olarak yer aldığı konferansa, 76 farklı firmadan toplam 246 kişilik katılım sağlandı. Konferansa
sendikamıza üye işyerlerinden de 20'nin üzerinde katılım oldu. "Verimlilik ve Sürekli İyileştirme,
Geliştirme Sistemi"ni kuran kuruluşların deneyimlerinin paylaşıldığı konferansta başarılar kadar, başarısız uygulamaların nedenleri de sorgulandı. Konferansta konuşan sendikamız Genel
Sekreteri Av. Başar Ay, Sigma eğitimleri sonucu sendika üyelerinin yaklaşık 40 milyon dolar getiri sağladığını açıkladı.
makta olan Prof. Dr. Gülser Köksal, “Tasarım
Yoluyla Kalite” sunumuyla büyük ilgi topladı.
Bu sunumların yanı sıra konferansın birinci gününde yer alan Aselsan, TAİ ve TUSAŞ firmaları sürekli iyileştirme ve geliştirme konusundaki tecrübelerini ve yaşanan olumsuzluklardan alınan dersleri katılımcılarla paylaştılar.
Konferansı düzenleyen S.P.A.C. Danışmanlık firması adına, konferansın ilk günü bir sunum gerçekleştiren Tümer Arıtürk, sürekli iyileştirme sistemine tüm firmaların ihtiyacı olduğunu vurgularken, kuruluşların sürekli iyileştirme konusundaki yetkinliklerinin nasıl belirleneceğini ve
iyileştirilmesi gereken konuların tespit edilmesine dair yöntemleri anlattı.
40 milyon dolar getiri sağladı
Arçelik adına panelist olarak görev yapan Kalite Sistemleri Direktörü Bahadır Akın, 14 yılı aşkın
bir süredir "Yalın 6 Sigma" temelli iyileştirme projeleri yürüttüğünü ve global bir rekabette tüm
çalışanların iyileştirme projelerini yürütmesi gerektiğini anlatırken, çalışanların, yetkinlikleri düşük olan kuruluşların global rekabette başarılı olamayacaklarının altını çizdi.
Konferans sırasında ODTÜ Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yap-
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 32
Konferansın ikinci gününde, panelist olarak görev alan Genel Sekreterimiz Av. Başar Ay, işletmelerin 'Yalın 6 Sigma' çalışmalarına bakış açısı hakkındaki düşüncelerini katılımcılara aktardı. 2007 yılından beri sendikaya
bağlı kuruluşların 6 Sigma, 2011 yılından itibaren ise Yalın 6 Sigma konusundaki tüm eğitim ve danışmanlık hizmetlerine kaynak sağlayan Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sen-
Ceren ERMİŞ
Araştırma Uzman Yardımcısı
dikası'nın, bu amaçla 2 milyon liradan fazla
kaynak harcadığını belirten Ay, eğitimleri hayata geçiren firmalarda 300’ün üzerinde proje lideri yetiştirildiğini, bu süre zarfında tamamlanan projelerden yaklaşık 40 milyon dolar getiri sağlandığını belirtti.
Başar Ay, firmalar için verimlilik projeleri yapan tüm çalışanlara patronları adına teşekkür ederken, bu çalışmaları destekleyen tüm
yöneticileri de üçüncü hatta dördüncü kuşak
patronlar olarak adlandırdı. Üyelerden gelecek her somut projeye açık olduklarını belirten Ay, diğer işveren sendikalarının da üyelerini
bu doğrultuda desteklemeleri gerektiğini de
sözlerine ekledi.
Bir sonraki sunumda, sendikamız üye firmalarından Kordsa Global A.Ş.’de Sistem Geliştirme Müdürü olarak görev yapan Aykut Alp
Yılmaz, “6 Sigma Yaklaşımının Kuruluş Gerçeklerine Uyarlanması” başlığı altında bir
sunum gerçekleştirdi. Yılmaz sunumunda, Ortodoks 6 Sigma yaklaşımından, bu kavramın
firmalarca nasıl anlaşıldığından ve uygulandığından bahsetti.
S.P.A.C. Danışmanlık firmasında "Uzman Karakuşak" olarak görev alan Ertan Ersoy ise “Fiyat Analizlerinde 6 Sigma Yaklaşımı” konulu sunumu ile analizin şirketler için çok önemli olduğunu, her alanda kullanılabileceğini vurguladı ve altın fiyatlarındaki değişkenlik ile ilgili 6
Sigma araçlarını kullanarak bir analiz gerçekleştirdi. Yapılan analiz sonucunda; altın fiyatlarında meydana gelen değişkenliğin yüzde 85
oranında Euro/Dolar paritesi, petrol fiyatları ve
Amerikan 10 yıllık faizlerine bağlı olduğu,
Euro/Dolar paritesi ve petrol fiyatları arttıkça altın fiyatlarının artığını, Amerikan 10 yıllık faizleri arttıkça altın fiyatlarının azaldığını söyledi.
Bu sunumların yanı sıra Coca Cola İçecek,
BOSCH Termoteknik, Siemens, Hayes Lemmerz kuruluşları da verimlilik projelerini nasıl yürüttüklerini ve kazanımlarını katılımcılarla paylaştılar. Konferanstan çıkan asıl sonuç ise şu oldu: Rekabet için verimlilik, verimlilik için sürekli iyileştirme ve geliştirme
yaklaşımı her kurumun kültürü olmalı.
YALIN 6 SİGMA KONFERANSI’NA KATILAN
SENDİKAMIZ ÜYELERİ
İSİM
Metin AYYILDIZ
Murat KEÇECİ
Alper AKTEMUR
Aykut ALPYILMAZ
İ. Hakan KARAÇİZMELİ
Ali TEKİN
Serdal SIRLIBAŞ
Suat BEKİRCAN
Gözde KÜTÜK ÖZDEK
Alaattin ZAĞLIKILIÇ
Erkan AKGÖL
Metin ÖZBEK
Bahar AKYOL
Sebastien ERDEM
Gökhan ERCAN
Şansal ÇETİN
Gülcan SEMERCİ
Sezin KARACA
Tayfur ÖZLOK
Ahmet ATAY
Bora KARAKAŞ
Cengiz KARAGÖZDERE
ŞİRKET
POZİSYON
SÖKTAŞ
Uzman-Karakuşak
SÖKTAŞ
Uzman-Karakuşak
SÖKTAŞ
6 Sigma Lideri (Şampiyon)
KORDSA
Sistem Geliştirme Müdürü
BOSSA
End. Yük. Müh. & 6 Sigma Uzman Kara Kuşak
BOSSA
Yeni Ürün Geliştirme & 6 Sigma Karakuşak
BOSSA
Proses Geliştirme & 6 Sigma Kara Kuşak
KORDSA
Naylon İplik Üretim Müdürü
YATAŞ
Yatak Kalite Kontrol Şefi
YATAŞ
Kanepe Kalite Kontrol Şefi
YATAŞ
İşletmeler Direktörü
YATAŞ
Yatak Ev Tekstili Üretim Yöneticisi
YATAŞ
Yatak Üretim Mühendisi
YATAŞ
Kanepe Üretim Yöneticisi
BAHARİYE MENS. İşletme Müdürü
BAHARİYE MENS. Kalite Planlama Müdürü
COATS
Yalın Üretim Mühendisi
COATS
Yalın Üretim Mühendisi
SARAY HALI
Eğitim ve Halkla İlişkiler Yöneticisi
SARAY HALI
Planlama ve lojistik yöneticisi. (K.K.)
DİNARSU
Kalite Güvence Müdürü
DİNARSU
Kalite Yönetim Temsilcisi
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 33
Güncel
BEKLENEN YASA ÇIKTI, GÖZLER
TOPLU SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİNDE
Toplu sözleşme ve sendikacılığı yeniden düzenleyen yasa çıktı. Yasanın kabulüyle mart
ayından bu yana toplu sözleşme masasına oturmayı bekleyen 400 bin işçi, işverenle
masaya oturabilecek. Yasayla sendikaların itirazı üzerine yüzde 3’lük baraja da kademeli
geçiş geldi.
Çalışma hayatına önemli değişiklikler getiren 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi
Yasası, 07.11.2012 tarih ve 28460 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yasanın kabulüyle Mart 2012’den beri toplu sözleşme masasına oturamayan sendikalar, işverenlerle masaya oturabilecek. Halen bin 717 işyerinde bulunan 400 bin işçinin ücret pazarlıklarını başlatabilmesi için 9 aydır beklediği yeni yasa ile iş kolu sayısı 28'den 20'ye indi. Sendikaya üyelikte ‘noter’ şartını da kaldıran yeni yasaya göre üyelik ve üyelikten çekilme, e-devlet üzerinden yapılabilecek. Sendika ve konfederasyonlar, dış temsilcilik açabilecek. Grev ve
lokavt kapsamını da belirleyen kanunda, yasak kapsamındaki işkollarına THY eylemiyle gündeme gelen hava işkolu alınmadı. Toplu sözleşme ve sendikacılığı yeniden düzenleyen yasa
ile getirilen düzenlemelerden bazıları şöyle:
Yeni yasayla işkolu sayısı, 28'den 20'ye düşürüldü.
➢
➢
➢
➢
➢
➢
➢
➢
➢
➢
'Avcılık, balıkçılık, tarım ve ormancılık',
'Gıda sanayi',
'Madencilik ve taş ocakları',
'Petrol, kimya, lastik, plastik ve ilaç',
'Dokuma, hazır giyim ve deri',
'Ağaç ve kağıt',
'İletişim',
'Basın-yayın ve gazetecilik',
'Banka, finans ve sigorta’,
‘Ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar',
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 34
➢
➢
➢
➢
➢
➢
➢
➢
➢
➢
'Çimento, toprak ve cam',
'Metal',
'İnşaat',
'Enerji',
'Taşımacılık',
'Gemi yapımı ve deniz taşımacılığı, ardiye ve antrepoculuk',
'Sağlık, sosyal hizmetler',
'Konaklama ve eğlence işleri',
'Savunma ve güvenlik',
'Genel işler' olmak üzere 20 işkolu olacak.
• Yeni Yasa ile sendika üyeliği ve üyelikten
ayrılmak için noter şartı aranmayacak.
Sendikaya üyelik, Bakanlık tarafından
sağlanacak elektronik başvuru sistemine, e-devlet kapısı üzerinden üyelik
başvurusunda bulunulması ve sendika
tüzüğünde belirlenen yetkili organın kabulü ile e-devlet kapısı üzerinden kazanılacak. Her üye, e-devlet kapısı üzerinden çekilme bildiriminde bulunarak üye-
likten ayrılabilecek. E-devlet kapısı üzerinden yapılan çekilme bildirimi, elektronik ortamda eş zamanlı olarak bakanlığa ve sendikaya ulaşacak. Sendika
üyeliğinin kazanılması ve üyelikten çekilme işlemlerinin e-devlet kapısı üzerinden yapılmasında, yasanın yürürlüğe
girdiği tarihten birinci yılın sonuna kadar
geçiş süreci olacak.
• Bir iş yerinin girdiği işkolunun tespit talebi ve buna ilişkin olarak açılan davalar,
yetki işlemleri ve yetki tespit davalarında bekletici neden sayılmayacak.
• Sendika kuruculuğunda, fiilen çalışma
şartı aranacak. Sendika kuruculuğu için
aranan anayasal düzene ve bu düzenin
işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya
karşı suçlar, devlet sırları aleyhine suçlar ve casusluk suçlarından mahkûmiyeti olmama şartları ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şartı yeni Yasa’da
kaldırılmıştır.
• İşçi sendikalarına üye olmak için 16 yaş
olan sınır, 15 yaşa indirildi. Ancak aynı işkolunda ve aynı zamanda farklı işverenlere ait iş yerlerinde çalışan işçiler birden çok sendikaya üye olabilecek.
• Üyelik aidatı, kuruluşların tüzüklerinde
belirtilen usul ve esaslara göre genel kurul tarafından belirlenecek.
• Kuruluşlar, tüzüklerinde gösterilen
amaçlarını gerçekleştirmek üzere uluslararası işçi ve işveren kuruluşlarının kurucusu ve üyesi olabilecek, dış temsilcilik açabilecek.
• Uluslararası işçi ve işveren kuruluşları,
Dışişleri Bakanlığı'nın görüşü alınmak
suretiyle İçişleri Bakanlığı'nın izniyle
Türkiye'de temsilcilik açabilecek ve üst
kuruluşlara üye olabilecek.
• Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’nda, iş sözleşmesinin feshinin sendikal nedene dayanması halinde işçinin
4857 Sayılı Yasa’nın 18, 20 ve 21’inci Maddeleri hükümlerine göre dava açma hakkının var
olduğu esası kabul edilmiştir.
• 6356 Sayılı Yasa’da kuruluşların elde ettikleri gelirleri üyeleri ve mensupları arasında dağıtamayacakları esası kabul edilmiştir. Ancak sendikaların grev ve lokavt süresince tüzüklerine göre üyelerine yapacakları yardımlar ile kuruluşların eğitim amaçlı yardımları bu hükmün dışında tutulmuştur.
• Kuruluşlar; kamu kurum ve kuruluşları, siyasi partiler, esnaf ve küçük sanatkâr kuruluşları
ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından yardım ve bağış alamaz. İşçi kuruluşları, işverenler ve bu Kanun ve diğer kanunlara göre kurulan işveren kuruluşlarından; işveren kuruluşları da işçilerden ve bu Kanun ve diğer kanunlara göre kurulu işçi kuruluşlarından yardım ve bağış alamaz. Kuruluşlar, yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan Bakanlığa önceden bildirimde bulunmak suretiyle yardım ve bağış alabilir. Ancak,
işçi kuruluşları yurtdışında kurulu işveren ve işveren kuruluşlarından; işveren kuruluşları ise işçi ve işçi kuruluşlarından yardım ve bağış alamaz. Nakdî yardım ve bağışların bankalar aracılığıyla alınması zorunludur.
• Sendikalar faaliyet göstereceği iş kolunu, işkoluna giren işlerin, Bakanlığın çıkartacağı yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren 1 ay içinde yönetim kurulu kararıyla belirleyecek.
• Kuruluşların mali denetimleri, yeminli mali müşavirler tarafından yapılacak.
İşkolu barajı yüzde 3 oldu
• 6356 Sayılı Yasa ile işçi sendikası, kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde 3'ünün üyesi bulunması şartıyla, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek iş yerinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde 40'ının kendi üyesi bulunması halinde toplu iş sözleşmesi yapabilecektir.
• İşletmenin toplu iş sözleşmeleri için iş yerleri bir bütün olarak dikkate alınarak yüzde 40
çoğunluk buna göre hesaplanacaktır. İşletmede birden çok sendikanın yüzde 40 veya faz-
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 35
Güncel
elektrik, doğalgaz, petrol üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı ile nafta veya doğalgazdan başlayan petrokimya işlerinde;
Bankacılık hizmetlerinde; Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı'nca doğrudan işletilen iş yerlerinde; Kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye ve şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde; Hastanelerde grev ve lokavt yapılamayacak.
la üyesi varsa, başvuru tarihinde en çok üyeye sahip sendika toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili olacaktır.
• Bir işkolunda çalışan işçilerin yüzde 3'ünün tespitinde, Bakanlıkça her yıl Ocak ve Temmuz aylarında yayımlanan istatistikler esas alınacak.
• Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin yüzde 3'ünden daha az üyesi bulunan işçi
sendikası, yetki itirazında bulunamayacak. Sigortalılığın başlangıcıyla sona ermesine ilişkin bildirimleri yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapılmayanlar, yetkili işçi
sendikasının tespitinde dikkate alınmayacaktır.
• 6356 Sayılı Yasa ile itiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması halinde itirazın incelenmeksizin reddedileceği esası kabul edilmiştir.
• Geçici 6. Madde ile 'Kurulu bulunduğu iş kolunda en az yüzde 3 üye şartı'; Ekonomik ve
Sosyal Konsey'e üye konfederasyonlara bağlı işçi sendikaları için Ocak 2013 istatistiğinin
yayımı tarihinden 1 Temmuz 2016 tarihine kadar yüzde 1; 1 Temmuz 2018 tarihine kadar
ise yüzde 2 olarak uygulanacak. En son yayınlanan 2009 istatistiği sonrasında, 15 Eylül 2012'ye
kadar kurulmuş ve Ekonomik ve Sosyal Konsey'e üye konfederasyonlara üye olmuş işçi
sendikalarının, bu kanunun yürürlük tarihinden Ocak 2013 istatistiklerinin yayımlandığı
tarihe kadar yapacakları yetki tespit talepleri, 'İş yerinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde 40'ının kendi üyesi bulunması' şartlarına göre Bakanlık tarafından sonuçlandırılacak.
• Ocak 2013 istatistiklerinin yayımlandığı tarihe kadar Bakanlığa yapılan yetki tespit başvurularıyla bu kanunun yürürlüğünden önce imzalanmış toplu iş sözleşmesi, Ocak 2013
istatistikleri yayımından sonra sona erecek olan sendikaların, bir sonraki toplu iş sözleşmesiyle sınırlı olmak üzere yapacakları yetki tespit başvuruları, mülga 2822 Sayılı Yasa’nın 12. Maddesi’ne göre Bakanlığın yayımladığı Temmuz 2009 istatistikleri ve mülga
2822 Sayılı Yasa’da belirtilen hükümlere göre sonuçlandırılacak. 6356 Sayılı Yasa’nın yürürlük tarihinden önce başlayan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri ve toplu iş uyuşmazlıkları da mülga 2822 Sayılı Yasa hükümlerine göre sonuçlandırılacak.
Hangi sektörlerde grev-lokavt yasak?
• Can ve mal kurtarma işlerinde; Cenaze işlerinde ve mezarlıklarda; Şehir şebeke suyu,
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 36
Bakanlar Kurulu, genel hayatı önemli ölçüde etkileyen doğa olaylarının gerçekleştiği
yerlerde bu durumun devamı süresince yürürlükte kalmak kaydıyla gerekli gördüğü iş
yerlerinde grev ve lokavtı yasaklayabilecek. Yasağın kalkmasından itibaren 60 gün
içinde 6 işgünü önce karşı tarafa bildirilmek
kaydıyla grev ve lokavt uygulamasına devam
edilecek.
• Bakanlar Kurulu karar verilmiş veya
başlanmış olan kanuni grev veya lokavtı genel sağlık veya milli güvenliği
bozucu nitelikte olmaları kaydıyla 60
gün süreyle erteleyebilir. Erteleme
süresinin sonunda anlaşma sağlanamazsa, 6 işgünü içinde taraflardan
birinin başvurusu üzerine uyuşmazlık
Yüksek Hakem Kurulu’nca çözülecek,
aksi takdirde işçi sendikasının yetkisi
düşecek.
• 6356 Sayılı Yasa ile getirilen düzenlemeye
göre, grev başlamadan önce üretilen
ürünlerin satılmasına ve iş yeri dışına çıkarılmasına engel olunamayacak. Ayrıca yetkili işçi sendikasının kararı olmadan işçi ya da yöneticilerin bireysel eylemlerinden kaynaklanan zararlardan
kusuru olan yönetici ya da işçi sorumlu
olacak.
• Kanuni grev kararı alınan bir uyuşmazlıkta Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı, uyuşmazlığın çözümü için bizzat arabuluculuk yapabileceği gibi bir kişiyi de arabulucu olarak görevlendirebilecek.
Güncel
SENDİKAMIZA İAV'DAN PLAKET
"50. Yılda Türkiye Ekonomisinin Dönüşümü:
Özel Teşebbüs Dinamiği" Semineri, İktisadi Araştırmalar Vakfı (İAV) ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) işbirliğiyle, 28 Kasım 2012 tarihinde, İstanbul Ticaret Üniversitesi'nin
(İTİCÜ) evsahipliğinde gerçekleştirildi. İktisadi Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ahmet İncekara, İTİCÜ Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren, İTİCÜ Mütevelli Heyet Başkanı Erhan Erken ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı
ve Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yıl-
maz'ın açılış konuşmalarını yaptığı seminerde bilim adamları ve bürokratlar Türkiye ekonomisinin dünü, bugünü ve gelecek perspektifini ele aldı. Seminerin açılış konuşmasını yapan
Prof. Dr. Ahmet İncekara, kalkınmanın yapılan bilimsel çalışmalarla desteklenmesi durumunda
bir ivme kazanacağını vurgularken, Prof. Dr. Nazım Ekren de Türkiye ekonomisinin ciddi bir
sektörel dönüşüm yaşadığını belirterek, “Ekonominin ihtiyacı olan sektörel farklılaşmaya yavaş yavaş geçiyoruz" dedi. Durmuş Yılmaz ise yaptığı konuşmada, cari açık vermeden geleneksel üretim kapılarının dışına çıkarak büyümenin olması gerektiğini söyledi. Seminerde yapılan konuşmaların ardından, vakfın çalışmalarına destek veren ve Türkiye ekonomisinin güçlenmesinde rol alan kişi ve kuruluşlara plaket verildi. Bu kapsamda İAV tarafından sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin'e de Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası adına bir teşekkür plaketi takdim edildi.
EUROCOTON'DA OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL
Eurocoton Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı, 22-23 Kasım 2012 tarihleri arasında Brüksel'de yapıldı. Eurocoton merkez binasında
gerçekleşen toplantıya sendikamızı temsilen
Yönetim Kurulu Üyemiz Erhan Özkan, profesyonel kadrodan Genel Sekreter Yardımcısı Levent Oğuz ve Araştırma Uzman Yardımcısı Ceren Ermiş katıldı. Avrupa’nın ve AB Komisyonu'nun sektörle ilgili önemli isimlerini
bir araya getiren toplantılara, İTKİB Brüksel
Temsilcisi Haluk Özelçi de iştirak etti.
Eurocoton’un tüm tekstil üretim zincirini
temsil eden daha güçlü bir yapıya dönüştü-
rülmesi amacıyla yaklaşık 2 yıldır, tüm Eurocoton üyelerinin
ortak çıkarları ve görüşleri doğrultusunda tüzüğün tamamlanması için çalışmalar sürdürülüyor. Gerçekleştirilen yoğun çalışmalar sonucunda bu olağanüstü genel kurul toplantısında Eurocoton'un yeni tüzüğü tüm Eurocoton üyelerinin katılımı ve kabulleri ile prensipte tamamlandı.
Yeni federasyonun ismi tüm tekstil üretim zincirini temsil edecek şekilde TEXTILEUROPE- Europen Textile Manufacturers’ Federation (Avrupa Tekstil İmalatçıları Federasyonu) şeklinde belirlendi.
Yeni tüzüğün resmi olarak kabul edilmesi ve yeni Federasyon’un çalışmalarına başlaması, 7 Mart
tarihinde Brüksel’de gerçekleşecek olan Yönetm Kurulu Toplantısı’na bırakıldı.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 37
Güncel
ELEKTRİK VE DOĞALGAZ ZAMMI
ÜRETİCİYİ ZORLUYOR
Elektrik ve doğalgaza yapılan son zamlar sanayiciyi tedirgin ediyor. Başta tekstil olmak
üzere birçok sanayi dalını, özellikle yoğun enerji kullanan çelik ve çimento sektörünü
sıkıntılı günler bekliyor. İşadamları, maliyetler artacağı için ihracatın da darbe alacağı
görüşünde.
Doğalgaz ve elektriğe gelen yüzde 9.8’lik zam, sanayici için yeni bir darbe oldu. Sanayici, rekabet gücünü artıracak destekler beklerken, 1 Ekim’de yapılan zamlarla hayal kırıklığına uğradı. Ekonomi yönetiminin bir süredir üzerinde çalıştığı elektrik ve doğalgaz zammı 1 Ekim’de
belli oldu. 31 Ocak’a kadar geçerli olacak tarifeye göre çıplak elektrik fiyatlarına yüzde 12.6
zam geldi. Buna göre elektrik fiyatları kilovat başına sanayide 22.7 kuruş, konutta 28.5 kuruş oldu. Bu bedele faturayı oluşturan diğer kalemlerdeki küçük ayarlamalar ve vergi ile fon
payları da dâhil edildiğinde konutta kilovat başına elektrik fiyatı ise 35.71 kuruşa kadar çıktı. Bu bedel dikkate alındığında elektrikteki zam oranı, meskenler için yüzde 9.8, sanayi işletmeleri için ise yüzde 3.9 oranında gerçekleşti. Elektrik ve doğalgaza bir önceki zam 1 Nisan 2012 tarihinde yapılmıştı. O tarihte doğalgaz yüzde 18.72 oranında, elektrik de yüzde 9.26
oranında zamlanmıştı. Buna göre 2012 yılı başından itibaren elektrikte meskenler için toplam zam oranı yüzde 19.6, sanayi kesimi için ise yüzde 14.6 oldu. Son bir yıllık zam ise sanayide yüzde 23, konut elektriğinde ise yüzde 31’i buldu. Böylece Ocak ayında ortalama geçim
standardına sahip bir ailenin asgari elektrik tüketim bedeli 70.00 TL iken son zamlardan sonra 84.62 TL’ye çıktı.
1995 yılında meskenler için ortalama vergi ve fonlar hariç 0.24 kr/kWh olan elektrik fiyatı, 1
Ekim itibariyle 28.386 kr/kWh’a ulaşırken, dünya ülkeleri arasında bir rekoru da beraberinde getirdi. Türkiye, OECD ülkeleri içinde elektrikte zam şampiyonu oldu. OECD tarafından haSayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 38
zırlanan son enerji endeksi raporuna göre
OECD ülkelerinde 2005 yılından bu yana
enerji fiyatları ortalama yüzde 42.34 artarken, Türkiye’de ise artış oranı yüzde 100’ü
aştı. OECD verilerine, elektriğe yılbaşından
bu yana gelen yüzde 19.6’lık zam da eklendiğinde Türkiye’nin ‘OECD endeksi’nde ulaştığı rakam 239.5’i buluyor. Bu rakam dikkate
alındığında ise 7 yılda elektriğin fiyatının yüzde 139 arttığı görülüyor.
Elektrik fiyatlarına yapılan bu yüksek zam
şüphesiz başta su ve ekmek olmak üzere
tüm yaşamsal ürünlerin fiyatlarında da artışa yol açarken sanayicinin maliyetini de ciddi oranda artırıyor. Nitekim birçok şirket, yılsonu hedeflerini şimdiden gözden geçirmeye
başladı. Zamların maliyetlere yansımasının
kaçınılmaz olacağını öne süren işadamları
uluslararası rakipleri karşısında tedirgin olmaya başlarken, başta tekstil olmak üzere
birçok sanayi dalı, özellikle yoğun enerji kullanan çelik ve çimento sektörünü sıkıntılı
günler bekliyor.
“Zamlar, önümüzdeki dönemde yeni istihdam ve yatırım kapasitesinin daha da kısıtlanması anlamına geliyor” diyen İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük, bu konuda
şunları söylüyor: “Doğalgaza yapılan zam, sanayimizin, rekabet ettiği ülkelere göre zaten
yüksek olan girdi maliyetlerini biraz daha
yükseltecek, üretimlerinde yoğun olarak doğalgaz kullanan sektörlerimiz zamdan özellikle olumsuz etkilenecek. İç pazarda talebin durgun olduğu bir ortamda, sanayicimizin
maliyetlerindeki artışı fiyata yansıtması kolay olmayacak. Bu da sanayicimizin kaynak
yaratma kapasitesini etkileyecek.”
İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet
Tanrıverdi, “Zamlar, hazır giyim sektörünü
hammadde bakımından olumsuz etkileyecek. Türkiye’de üretilen hammadde fiyatları artacak. Bu da toplam maliyetlerde yüzde 5’lere varan etkiler yaratacak. Bizim
rekabet şansımızı da olumsuz etkiler. Önümüzdeki dönemde sıkıntı yaşayacağız gibi
görünüyor. Doğalgazın bu kadar zamlanacağını beklemiyorduk. Çalışmalarımızı bu
yönde yapmamıştık. Artık gözümüz kurda.
Kur sepetinin 2.20 TL’lere kadar çıkması lazım ki rekabet şansımızı kaybetmeyelim” diyor.
OAİB Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran ise rekabet koşullarının
hem içeride hem de dışarıda artacağını
belirterek, “Ekonomimizin yavaşlamasıyla
birlikte devletin elde etmeyi umduğu gelirleri elde edemediğini biliyoruz. Bugün ekonomideki soğumanın yan etkilerini görüyoruz. Türkiye daha katma değerli bir alana geçemedikçe aynı süreci yaşamaya devam edeceğiz” diyor. Tüm hükümetlerin ‘dolaylı
vergi silahı’nı kullandığını ve bugün de ekonomideki yavaşlamanın etkilerinin görüldüğünü ifade eden Dalgakıran, makine
ENERJİ KONSEYİ DE SANAYİDEKİ ELEKTRİK
YÜKÜNE KARŞI
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi tarafından hazırlanan bir rapora göre, elektrik
fiyatlarındaki artış sanayi sektörünü doğrudan etkiliyor. Raporda bu konuda, “Elektrik enerjisinin ekonomik büyümeyi gerçekleştirecek en önemli etkenlerin başında geldiği bilinmektedir. Bunun için elektrik üretiminin, elektrik talebini zamanında, güvenli bir şekilde, çevresel etkileri de göz önünde tutarak, sanayinin rekabet gücünü azaltmayacak fiyatla karşılaması bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de başlıca hedef olmalıdır” denildi. Raporda şöyle deniliyor: “Elektrik enerjisi, gelişmiş ülkelerde daha az, gelişmekte olan ülkelerde daha büyük oranlarda olmak üzere yıllık artışlar gösteren bir enerji türüdür. Elektrik enerjisi toplumun her kesimince kullanılmasına rağmen sanayi sektörü elektrik enerjisine en çok ihtiyacı olan ve en çok
kullanan sektördür. Türkiye’de 2010 yılında sanayi sektörü elektrik tüketimi, toplam elektrik
tüketimi içerisinde yüzde 37 oranında bir paya sahip olmuştur. Ülkemiz sanayi sektörü içinde elektrik yoğun tesislerin bulunması sanayinin gelişmesini de önlemektedir. Bu yüzden sanayinin yapısını değiştirerek, elektrik yoğun sanayi türünden elektriği daha az kullanan bilişim teknoloji türlerine geçme zamanı gelmiştir. Türk sanayi sektörünün bu yönde çaba harcaması ve yatırım yapması, elektrik sektörü yatırımcıları ve işletmeciliğine yönelmesinden daha
yararlı olacaktır.”
sektörü için ise “Üretim ve maliyet açısından mutlaka bize de bir yansıması olacak. Maliyet
artışı ürüne göre değişecektir. İçerdeki maliyetler artarken, TL de değerlenirse bu, her iki taraftan darbe yemek olacak bizim için. Hedeflerimizi bu şekilde gerçekleştiremeyiz. Gözümüz
kurda. O politikaları görmemiz lazım. Hem TL değerlenir hem faizler yükselirse açığı kapatmak
mümkün olmaz” değerlendirmesinde bulunuyor.
Elektrik ve doğalgaz zamlarının en çok etkilemesi beklenen demir çelik sektörünün çatı örgütü Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan, “Demir çelik sektörünün
girdileri arasında elektriğin özel bir ağırlığı var. Yüzde 10 ağırlığı olan bir alana yüzde 10 oranında zam yapılması bizim rekabet gücümüzü zayıflatıyor” diyor. Zaten ihracatta bir duraklamanın söz konusu olduğuna dikkat çeken Yayan, “Sanayiciyle konutlardaki kullanımın araSayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 39
Güncel
sındaki fark rasyonel değil; sanayicinin sırtından tüketiciye sübvansiyonda bulunuluyor. Bu
da sanayinin içini boşaltan bir yaklaşım. Sektörde küçülme görülmez belki ama büyüme beklentilerinin yavaşlayacağını düşünüyorum” diyor.
Türkiye’de çelik sektörünün yüzde 75’inin ark ocaklı tesislerde üretildiğini, yoğun olarak elektrik ve doğalgaz kullanıldığını belirten Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı Namık Ekinci,
sektördeki firmaların sürekli bir şekilde enerji maliyetleri üzerindeki çeşitli suni yüklerin yarattığı dezavantajları vurgulayarak, bu yüklerin kaldırılması yönündeki taleplerini dile getirdiğini açıklayarak şunları söylüyor: “Bu beklentilerin aksine, son bir yıl içerisinde elektrik enerjisi ve doğalgaz fiyatlarına sırasıyla yüzde 44 ve yüzde 49 oranlarında zam yapıldı. Bunun yanında, dünyada yaşanan kriz ortamı ve siyasi gelişmeler sebebiyle esasen daralan pazarlardaki
korumacı yaklaşımlar ve Çin tehdidi ile karşı karşıya kalan ve bu zor dönemde büyük mücadele vererek ayakta kalmaya ve ihracatını sürdürmeye çalışan sektörümüze yeni bir darbe daha indirdi. Sanayideki yüksek enerji maliyetlerinin yanı sıra bu maliyetler üzerindeki TRT
payı, BTV (Belediye Tüketim Vergisi), ETV (Enerji Fonu) gibi ilave fon ve kesintiler üzerimizde büyük yük oluşturuyor. Ayrıca dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan ve başta AKÇT (Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu) olmak üzere Türkiye’nin uluslararası taahhütlerine de aykırılık taşıyan 'çevre katkı payı' gibi uygulamalar da üretim maliyetlerini yükselterek, rekabet
gücümüzü olumsuz yönde etkiliyor. Sonuçta da sektörü ihracat pazarlarımızı kaybetme tehdidi ile karşı karşıya bırakıyor.”
Doğalgaz ve elektriğe bağımlı sektörlerden çimentocular da yapılan zamlar nedeniyle kaygılı. Çimsa Genel Müdürü Mehmet Hacıkamiloğlu, bu konuda şunları söylüyor: “Doğalgaza
yapılan zam bize endirekt olarak elektrik fiyatları üzerinden olumsuz bir etki yapacak. Elektriğe gelen zam hiç kuşkusuz çimento maliyetlerine yansıyacak. Zam nedeniyle sektörde küçülme beklemiyoruz. Çimento talebi ve fiyatı, inşaat sektörünün büyümesine paralel seyreder. Biz yoğun enerji tüketen bir sektörde faaliyet gösterdiğimiz bilinciyle hareket ediyoruz.
Mersin’de kurduğumuz atık gazdan elektrik üretim tesisiyle, önümüzdeki yıl daha çok elektrik üretip, ihtiyacımızın yüzde 20’sini kendimiz üreteceğiz. Zammın olumsuz etkilerini azaltmayı hedefliyoruz.”
Nuh Çimento Yönetim Kurulu Başkanı Atalay Şahinoğlu, “Zamların bizim maliyetimize yüz-
OECD ENERJİ ENDEKSİ
Yıllar
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012-Şubat
2012-Ekim
Türkiye
70.43
83.26
87.18
100.00
111.26
118.24
144.71
152.13
168.16
184.73
200.33
239.5
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 40
OECD
Ortalaması
77.87
83.51
89.45
100.00
109.34
113.67
127.72
114.44
123.35
138.27
142.34
-
de 2 oranında bir yansıması olur. Doğalgaza yapılan zam çok yüksek değil ama genele
baktığımızda yıllık zam yüzde 30’lara geliyor.
Bu da önemli bir oran. Elektrik üreticileri de
fiyat artışına gider. Çimento sektöründe
yüzde 2 oranında biraz satış fiyatlarına yansır. Üretimimiz ya da ihracat hedeflerimizi etkilemez” diyor.
Elektrik ve doğalgaz zamlarıyla ilgili açıklama yapan çeşitli illerin ticaret ve sanayi odalarının başkanları da Türk sanayicisinin 6
ayda bir artan enerji fiyatları sonucu yükselen maliyetlerle uğraşmak zorunda kaldığını
belirtiyor. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası
(BTSO) Başkanı Celal Sönmez, zamların etkisinin telafi edilmesi gerektiğini belirterek,
“Umarım başka yan desteklerle bu zamların etkisi azaltılır” diyor. Kurdaki düşüşlerin
sanayiciyi olumsuz etkilediğini vurgulayan
Sönmez, “Döviz kurunun düşmesi, Euro’nun da kısmen değer kaybetmesi sanayiciyi zaten olumsuz etkileyen faktörlerdendi.
Sanayicinin rekabet şansı gittikçe zorlaşıyor.
Doğalgaz ve elektriğe yapılan zamlar sanayicinin kalbine doğrudan saplanan bir hançerden farksız” diye konuşuyor.
Adana Sanayi Odası Başkanı Sadi Sürenkök,
doğalgaz ve elektriğe 6 ay aradan sonra yapılan zammın, üretim maliyetlerini doğrudan etkileyerek, sanayicinin rekabet gücünü düşüreceğini belirtiyor. Sürenkök, sanayinin en önemli girdilerini elektrik ve doğalgazın oluşturduğunu belirterek, elektrik
zammının sanayide yüzde 4 olarak gerçekleştiğini, enerji zamlarının maliyetlerini
doğrudan artırarak, üretimi olumsuz yönde etkileyeceğini söylüyor. Ortadoğu pazarlarında ciddi daralma süreci yaşandığını ve rekabetin zorlaştığını ifade eden Sürenkök, Türk sanayicisinin 6 ayda bir artan
enerji fiyatları sonucu yükselen maliyetlerle uğraşmak zorunda kaldığına dikkat çekiyor. Sürenkök, sanayicilerin uluslararası
pazarlarda en çok enerji maliyetleri nedeniyle zorlanmakta olduğunu, özellikle enerji
ve işçilik maliyetlerinde rekabet ettiği ülkeler düzeyine kavuşturulması gerektiğini
kaydediyor.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Çetin Osman Budak, ekonominin bu durumunda bütçe açığının, dolaylı vergilerle,
özellikle de girdiler üzerindeki vergilerle kapatılmaya çalışılmasını anlamakta güçlük
çektiklerini söylüyor. Budak, “Ayrıca, fiyat
ayarlamalarının bir süre ertelenmesi ve
sonra birden yüksek oranlı zam veya ayarlama yapılması, reel sektörün bütün maliyet hesaplarını altüst etmekte ve enflasyon
beklentilerinin bozulmasına neden olarak bütün ekonomiyi olumsuz etkilemekte. Ekonomi yönetiminin harcamaları disipline
etme, finansal kazançların vergilendirilmesi, vergi adaletini sağlayarak vergi tabanını genişletme konularını gündeme alması zamanı
çoktan gelmiş ve geçmiş durumda” diyor.
Doğalgazı ithal eden bir ülke olarak zamların bütçeye negatif yansıdığını kaydeden TÜGİAD Bursa Şube Başkanı Baran Çelik ise
“Geçmişteki olumsuz enerji politikalarının
yansımalarını ne yazık ki bugün yaşıyoruz.
Her gerçekleşen maliyet artışı rekabette zayıflık yaratıyor. Uzun vadeli baktığımız zaman
ise bu zamların kaçınılmaz olduğunu da biliyoruz. Bu noktada mevcut koşullarda isyan
edecek bir durum yok. Ancak bundan sonrası için ne tür enerji kaynaklarına yönelmek
gerekiyor, bunun irdelenmesi lazım” diyor.
Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) Koordinatör Başkanı Orhan Gençoğlu ise şunları söylüyor: “ÖTV’deki artış ve bilhassa akaryakıt
üzerindeki vergi oranlarının artırılmasının ar-
ELEKTRİKTE FON VE VERGİLER HARİÇ TÜKETİCİ TARİFELERİ
(Dağıtım, iletim, perakende, kayıp-kaçak dahil)
1 kWh/kr
30 Eylül
2011
Sanayi (orta gerilim) 18.434
Sanayi (alçak gerilim) 19.522
Ticarethane
25.238
Diğer-1
20.316
Diğer-2
20.941
Mesken
21.659
Şehit aileleri ve
muharip/malul
13.872
gaziler
K.Ö.İ.-Mesken
20.078
Tarımsal sulama
18.62
Aydınlatma
19.904
1 Ekim
2011
20.116
21.479
25.386
24.159
24.860
23.734
1 Ocak
2012
20.116
21.479
25.386
24.159
24.860
23.734
1 Nisan
2012
21.855
23.687
26.458
26.458
26.458
25.886
1 Ekim Ekim 2012 1 yıllık
2012 zammı (%) zam (%)
22.731
4.01 23.31
24.626
3.97 26.15
28.559
7.94 13.16
28.559
7.94 40.57
28.559
7.94 36.38
28.386
9.66 31.06
13.884 13.884
13.893
13.998
0.76
0.91
23.734 23.734
20.665 20.665
22.658 22.658
25.886
22.547
24.729
28.386
25.067
26.282
9.66
11.18
6.28
41.38
34.62
32.04
dından gelen zamlara ilave olarak, doğalgaz ve elektrik fiyatlarına da yüzde 10 zam yapılmış
olması, girdi maliyetlerini etkileyecektir. Bu durum, dünya pazarlarında rakiplerimize göre
bizi zor durumda bırakmaktadır. Üzülerek belirtmeliyim ki, bütçe açığındaki hızlı artışı telafi etmek için zam yapılarak işin kolayına kaçıldığı gibi bir düşünce hâkim olmaya başladı.”
İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi (İAOSB) Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş, son
yapılan elektrik ve doğalgaz zamlarının dış ve iç pazarlarda yaşanan durgunluk döneminde
sanayiciyi iyice bunalttığını belirtiyor. Elektrik ve doğalgazın sanayi üretiminin iki temel girdisi olduğuna işaret eden Uğurtaş’ın bu konudaki açıklamaları şöyle: “Bugünden son bir yıla
bakarsak elektrik fiyatının yüzde 21.5, doğalgaz fiyatının yüzde 54 arttığını görmekteyiz. Kur
baskısı nedeniyle ihracat gücü düşen sanayicimiz, bir de düzenli hale gelen bu zamlarla rekabet gücünü iyice yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dış pazarlarda rakibimiz olan ülkelerdeki enerji fiyatlarıyla bizimkiler arasında ciddi farklar var. Bu farkları sübvanse ederek
ihracatta öne çıkmak çok zor. Sanayici, çok uzun süredir para kazanmadan iş yapmanın sıkıntılarıyla boğuşurken, bu fiyat artışları işimizi iyice zorlaştırmıştır. Bizler sanayimizin temel
girdilerinin maliyetinin dünya standartlarına çekilmesini isterken aksine aramız gittikçe açılmaktadır. Global krizin faturasının en kolay yol olan enerji üzerinden çıkarılmaya çalışılması düşüncesinin sanayi, üretim ve istihdam üzerinde meydana getireceği negatif etkiler ciddi olarak hesaplanmalıdır.”
Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği (BUSİAD) Başkanı Oya Yöney de “Son 1 yılda yüzde
48'lere ulaşan doğalgaz ve elektrik zamlarının, ihracatçı, sanayici ve iş insanlarının üretim maliyetlerine ve rekabet gücüne zarar verdiğini söylemeliyiz. Bilindiği gibi, dünyadaki ekonomik
daralma, AB ve yakın çevremiz Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler, ihracatçımızı olumsuz yönde etkilemeyi sürdürüyor. Enerji zamları da buna eklenince, özellikle, enerjiyi yoğun kullanan
sektörlerin rekabet güçlerinin zayıflayacağını ve ihracatımızın darbe alacağını düşünüyoruz.
Ayrıca, bu durumun, yeni yatırımların önünü keseceğini ve istihdamı etkileyeceğini de unutmamak lazım. Önümüzdeki 3 aylık dönemde, enerji zamları, enflasyon artışına da neden olacaktır. Bu nedenle yüzde 5'lik yıllık enflasyon hedefinin tutmayacağı belli olmuştur. Yılsonu rakamının yüzde 7.5-8 aralığında olabileceğini tahmin ediyoruz” diyor.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 41
Ayın Konusu
TÜRKİYE, SURİYE'DE NE KAYBETTİ, NE BULDU?
Şimdilik bulunan tek şey 180 bini aşkın sığınmacı. Kayıp ise çok. 2.5 milyar dolarlık dış
ticaret sıfırlandı, nakliyeciler kontak, sınırdaki esnaf ise kepenk kapattı. Suriye'deki
belirsizliğin ve yaşanan gerginliğin faturası her geçen gün artarken, kimse bu ülkenin
geleceğine ilişkin öngörüde de bulunamıyor.
• Suriye’deki Türk mağazaları kapandı. Bazı mağazalar savaştan ciddi zarar görürken, bölgede
faaliyet gösteren Türk şirketler de ülkeyi terketmek zorunda kaldı.
• Suriye, Ortadoğu’ya açılan en önemli ticaret
kapımızdı, her gün Suriye üzerinden bin kamyon geçiş yapıyordu. Türkiye ile Suriye arasında
Akçakale, Cilvegözü, Karkamış, Öncüpınar, Yayladağı ve Nusaybin olmak üzere 6 sınır kapısı bulunuyordu. Bu kapılar kapandı. Bu yüzden
Türkiye’nin Suriye’ye ve Suriye üzerinden Ortadoğu ülkelerine yaptığı ihracat da büyük darbe aldı. Suriye ile yaşanan kriz öncesinde;
2011’de TIR sayısı 83 bine düştü. 2012’nin ilk
üç ayında Suriye’ye geçen TIR sayısı yüzde 87
azalarak 2 bin 677 oldu. 2011’in ilk üç ayında
geçiş yapan TIR sayısı 21 bin idi. Suriye'ye araç
geçişi de sıfırlanırken, önceden Suriye üzerinden Ortadoğu’ya 2 bin 500 dolara giden nakliye, şimdi 6 bin dolara kadar çıktı.
• Türkiye'nin Suriye'ye ihracatının en önemli kalemlerinden birisi olan elektrik ihracatı kesildi. Suriye özellikle Halep bölgesinin ihtiyacında kullanılan elektriği altyapı zarar gördüğü için tek taraflı kesti. Yıllık bazda 200 milyon dolara denk gelen ticaretin ne zaman başlayacağı ise belirsiz.
• 11 Ortadoğu ülkesine ihracatta Suriye'yi bypass etmek için hayata geçirilen TIR’ların
Mersin Liman'ından Ro-Ro gemileriyle Mısır'a
Bugünlerde Türkiye gündemini en çok meşgul eden konuların başında Suriye geliyor. Çünkü Suriye'de, şu andan sonrasını kimse öngöremiyor. Ülkede yaşanan iç savaş büyük bir belirsizlik yaratırken, bu belirsizliğin Türkiye'ye faturası da her geçen gün kabarıyor. Suriye ile tırmanan gerilim sonrası bu ülke ile ticaret tamamen dururken, ekonomide adeta 'bekle-gör' dönemine girildi. Bu ülke ile daha bir kaç yıl öncesinde kurulan sıcak ilişkiler sonrasında 2.5 milyar dolara ulaşan dış ticaret sıfırlandı. Sınırdaki esnaf kepenk kapatmak zorunda kalırken, bugün artık Suriye
ile ilişkiler yerini savaş söylemlerine ve 180 bini aşkın mülteciye bıraktı. Peki, Türkiye şimdiye kadar neler kaybetti? İşte bu ülke ile yaşadığımız sosyal ve ekonomik kayıplar:
• Başta tekstil ve hammaddeleri olmak üzere ihracatımız için önemli bir pazar olan Suriye'ye ihracat hacmi 2010’da 1 milyar 800 milyon dolara çıkmıştı. Geçen yıl 1 milyar 600 milyon dolara geriledi. 2012 başlarından itibaren ise düşme trendi devam etti. Yılın ilk sekiz ayında bu ülkeyle ihracat 360 milyon dolara kadar düştü. Son dönemde ise tamamen sıfırlandı.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 42
SURİYE GERGİNLİĞİNİN SINIR İLLERİNE FATURASI BÜYÜK
Suriye'deki krizden en çok etkilenen yerler, şüphesiz bölge ile sınırı bulunan Güneydoğu Anadolu ve Doğu Akdeniz illeri. Kriz nedeniyle Suriye'den gelen yaklaşık 105 bini aşkın sığınmacının akın ettiği illerde ekonomik
göstergeler de normal değil. Bu durumdan
olumsuz etkilenen illerin başında ise İstanbul'dan sonra en büyük nakliye filosunun bulunduğu Hatay geliyor. Antakya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Hikmet Çinçin,
"Hatay'da 7 bin 600 çekici mevcut. Bu İstanbul'dan sonraki en büyük rakam" derken nakliyede yaşanan sıkıntı nedeniyle esnafın zorda
olduğunu söyledi. Ekonomik daralma nedeniyle KOSGEB kredileri ile KOBİ'lerin fonlanması ihtiyacının baş gösterdiğini anlatan Çinçin, bankaların kredileri geri çağırmasından da
yakındı. Çinçin, "Biz ticaret erbapları, sanayiciler, üreticiler her dönemde şu hatayı yapıyoruz:
Kriz günlerinde gerçekten bize farklı yaklaşan
bankalar oluyor, daha anlayışlı olan bankalar
oluyor. Bizim, krizde bize nasıl davranıldığını
unutmamamız lazım. Buna göre bankaları değerlendirmek zorundayız" dedi.
Suriye olaylarından etkilenen bir başka il
olan Adana'nın Sanayi Odası Başkanı Sadi Sürenkök, büyüme oranının ve sanayi üretiminin düşmesinde Türkiye'den ihracat yapılan ülkelerde, Avrupa'da ve özellikle de Suriye'de yaşanan iç savaşın etkili olduğunu vurguluyor. Geçen yıldan bu yana pazardaki daralmanın devam ettiğini dile getiren Sürenkök, "Geçen sene
büyüme yüzde 8.5'ti, şu anda büyüme rakamlarımız 3.2'ye indi. Sanayi üretim rakamlarımızda da 1.5 puan düşüş yaşandı. Bu
demektir ki, başta Suriye olmak üzere bizim
mal sattığımız ülkelerde ve yakın komşularımızdaki problemler ister istemez Türkiye'ye
taşınması da sorunu çözemedi. Sefer süresinin uzunluğu ve navlun maliyetlerinin yüksekliği, Ro-Ro ile gönderilen ihraç malının sınırlı miktarda kalmasına neden oldu. TIR ile 4
günde ulaşılan ülkelere Ro-Ro ile 20 günde ulaşılabiliyor.
• Suriye ile yaşanan gerginliğin bir yansıması da hava sahasında yaşandı. Bu ülke ile hava
yansıyor. Bölgemizi özellikle ilgilendiren Suriye'deki olay, Hatay'ı, Adana'yı, Gaziantep'i daha
yakından etkiledi" dedi.
Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri
(GAİB) Başkanı Abdulkadir Çıkmaz da "Suriye'deki savaş en çok transit geçişlerimizi olumsuz etkiledi. Savaş nedeniyle Suriye'den Ürdün,
Suudi Arabistan, Dubai gibi ülkelere transit geçişlerde 5-6 gün gibi bir kaybımız var. Bu nedenle sanayicilerimizin kaybı büyük" diye konuştu. Çıkmaz, şunları söyledi: "Suriye’ye kapılar kapalı, ticaret tamamen durdu. Sadece Lazkiye’den gemiyle biraz çıkılabiliyor. Gemiyle bizim Mersin’e transit gelen bazı mallar var, ama
çok az. Suriye’ye bizim ilimizin ihracatı en son
220 milyon dolardı, durdu. Orada bizim yatırımcı arkadaşlarımız da vardı. Onların fabrikaları şu an kapalı. Suriye’ye akrilik iplik, antepfıstığı, fındık, tekstil ürünleri ihraç ediyorduk. Yaşanan bu tatsız olaylar en çok iplik sektörünü vurdu."
Kilis Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özçioğlu ise "Kilis ekonomisi Suriye’ye bağlı bir şehir. Günde 3-5 bin
kişi geliyor, sıcak parayla alışveriş yapıyordu.
Bu da tamamen durdu" dedi.
Antakya Karoserciler Odası Başkanı Zeki
Keser ise "Suriye’de yaşananlardan dolayı
hem Hatay’dan bu ülkeye yapılan ihracat
hem de Suriye üzerinden daha güneyde yer alan
Arap ülkelerine yapılan transit ticaret durdu.
Transit ticarette çözüm olarak Mersin üzerinden deniz yoluyla TIR’ların Mısır’a, oradan ise
bölge ülkelerine aktarılması maliyet olarak bize
olumsuz yansıdı" şeklinde konuştu. Mersin Madeni Sanatkarlar Odası Başkanı Sabit Yelkovan
da "Suriye’nin ekonomik olarak kendisine gelmesi, iç savaş kısa sürede sonuçlansa bile zaman alacak. Bölge sanayicisinin ve esnafının ticari kaybının yalnız bölgeye değil, etkileriyle
Türkiye ekonomisine yansımaları da olacak"
görüşünü savundu.
sahası kapandı. İstanbul'dan başta Suudi Arabistan olmak üzere o bölgeye yapılan uçuşlar ile Uzakdoğu’ya uçuşlar da Suriye üzerinden yapılıyordu. Uçuş süresi uzadığı için maliyet arttı. Uçaklar her
seferinde bin 500 dolarlık daha fazla yakıt kullanmak zorunda kalıyor.
• Suriyeliler günde 2 milyon dolarlık alışveriş yapıyordu, sınır ticareti yapan esnaf kepenk indirmek zorunda kaldı. Gaziantep, Hatay, Kilis, Mardin, Osmaniye ve Şanlıurfa illerindeki esnaf zor durumda. Özellikle Şanlıurfa sıkıntılı günler yaşıyor.
• 2000’de Türkiye’ye gelen toplam Suriyeli turist sayısı 122 bin iken 2011’de bu rakam 974 bin oldu.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 43
Ayın Konusu
5 Eylül 2009’da Suriye ile vizelerin karşılıklı olarak kaldırılması da Suriyeli turist sayısında daha
önce görülmemiş oranda bir artışa yol açtı. 2011’e dek turizmde gözlenen bu artış eğilimi, yaşanan krizin de etkisiyle 2012’de tersine döndü ve Suriye’den gelen turist sayısı bu yılın ilk yedi ayında geçen yıla göre yüzde 35.3 azalarak 284 bine geriledi. Suriyeli turist sayısındaki 155 bin kişilik
düşüş, 100 milyon doların üzerinde kayıp anlamına geliyor.
• Bölgede vizelerin kalkmasıyla çeşitli yatırımlara yönelen işletmeler de zora girdi. Örneğin Hatay’daki restoran ve otel sahipleri, Ortadoğulu turistlerin zevklerine hitap etmek için çeşitli yatırımlar yapmışlar ve bu yatırımlarını finanse etmek için bankalardan kredi çekmişlerdi. Ancak sınır kapısının kapanmasından sonra şehre gelen turist sayısı azalınca işyeri sahipleri kredilerini
ödemekte zorlanır hale geldi.
• Ekim 2012 itibarıyla Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacı sayısı 180 bini aştı. Bu mülteciler
için Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa ve Kilis’te toplam 13 çadırkent, 1 geçici kabul merkezi ve 1
konteynır kent kuruldu. Bu kentlerde sığınmacıların her türlü ihtiyaçlarının giderilmesi için
gerekli tedbirler alındı. Kamplarda barınma, yiyecek, sağlık, eğitim, haberleşme, bankacılık
ve güvenlik gibi temel ihtiyaçların yanı sıra sosyal ihtiyaçların giderildiği ve eğitim hizmetlerinin verildiği birimler de oluşturuldu. Bu kapsamda bölgeye 500 öğretmen de atandı. Sığınmacıların Türkiye’ye gelmeye başladığı Nisan 2011’den bugüne kamplar için bütçeden harcanan para 400 milyon lirayı geçti. Bu paraya belediyelerin ve çeşitli yardım kuruluşlarının
destekleri dahil değil. Bu arada kampların her türlü ihtiyacı karşılamaya yönelik olarak inşa
edilmeleri, mültecilerin büyük bir kısmının barınma için herhangi başka bir girişimde bulunmamaları sonucunu doğurdu. Ayrıca orta halli ve üst gelir grubundaki sığınmacılar kira-
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 44
lık evlere de yöneldi. Bu da bölgedeki illerde kiraların yükselmesine yol açtı.
• Suriye ile yaşanan gerginlik askeri ve gizli harcamalara yansıdı. Bütçede ‘gizli hizmet gideri’ altında gösterilen harcamalar geçen yılın 9
aylık dönemine göre yüzde 64 artırıldı. Bu yılın eylül ayında ise gizli hizmet gideri adı altında
113.3 milyon liralık harcama gerçekleştirildi.
Bu yılın 9 ayında ise 701 milyon liralık harcama yapıldı. Böylece artış yüzde 64'ü bulurken
Milli Savunma Bakanlığı’nın mal ve hizmet alım
giderleri de eyülde iki katına çıktı. Güvenlik ve
savunmaya yönelik harcamalar ise eylülde 1.3
milyar liraya ulaştı. Ayrıca güvenlik ve savunmaya yönelik ‘mal ve malzeme’ alımlarında da
ciddi artışlar yaşandı. Sadece bu yılın eylül ayında bu kalemden 474 milyon liralık alım yapıldı. 9 ay sonunda güvenlik ve savunma için harcanan para 2 milyar lirayı buldu. Geçen yıl eylülde yapılan harcama 169.5 milyon liraydı. Yine
geçen yıl ocak-eylül dönemindeki harcamaların
toplamı da 1 milyar 682 milyon liraydı.
GERİLİM NE ZAMAN BİTECEK?
Suriye'de önce rejime karşı protesto gösterileri şeklinde başlayan, sonra çatışmalara ve
iç savaşa dönüşen olayların üzerinden 1.5 yıl
geçti. Çatışmaların hız kestiği yok. Etrafa yayılma riski sürekli artıyor. Özetle, gelecek belirsiz. Özellikle bu ülke ile ticaret yapan işadamlarının bir numaralı gündem maddesi haline gelen Suriye'nin geleceğine ilişkin yaşanan
tartışmalar son dönemde daha da şiddetlendi.
Kimine göre bu gerilim yakında bitecek. Suriyeli muhaliflere göre ise Esad'ın 4 ay ömrü kaldı. Kimine göre ise bölgesel ve küresel güçler,
Suriye'yi bir cephe olarak kullanarak, satranç oyunu oynuyor.
O yüzden, 'Çözüm süreci uzayacak' görüşünü savunanlar
bir hayli fazla.
Bu konuda en hararetli tezin savunucularından biri ABD
siyasetine yakın bir isim olan
Richard L. Armitage. Daha önce
George W. Bush'un ilk döneminde (2001-2005) Dışişleri Bakan Yardımcılığı görevinde bulunan ve Vietnam gazisi olan Armitage, şu anda Türkiye ve
ABD arasında siyasi ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla kurulan Amerikan Türk Konseyi'nin (ATC) Başkanlığı'nı yapıyor. Armitage, Suriye'de yaşanan iç savaş ve şiddet ortamının bu denli uzun sürebileceğini kendisinin de tahmin etmediğini belirterek şu tezi savunuyor: "Ben bazı Türkler'in
ve Amerikalılar'ın, Suriye'de yaşananların karmaşıklığını yeterince anladığından emin değilim. Birçok insan Arap Baharı çerçevesinde,
Tunus, Mısır, Libya'da olanları gördü, fakat Suriye farklı. Öncekiler, yozlaşmaya, eşit fırsatların sunulmamasına, liderliğe karşı bir reaksiyon şeklindeydi. Fakat Suriye mevzusu etnik
eğilimleri olan bir sivil savaş. Türkiye ve
ABD'nin son derece tedbirli hareket etmesi gerekiyor. Ben de bu iş başladığında, meselenin
6 aydan fazla sürmeyeceğini ve sonrasında ise
bir çözüm oluşacağını düşünüyordum. Suriye'de ordu parçalanmadı, bölünmedi. Bu şe-
kilde krizin devam etmesi kabul edilebilir bir
şey değil tabii ki. İkinci konu da, Suriye'de kimyasal ve biyolojik silahların olduğu söyleniyor.
Eğer bunların kullanılmaması güvence altına
alınmazsa, ilk etapta Türkiye için, uzun vadede de ABD için tehdit oluşabilir. Ben uluslararası toplumun yakın zamanda Suriye'ye müdahalede bulunma isteğinin olduğunu sanmıyorum."
Muhalif düşünür ve dilbilimci Noam
Chomsky ise 'Esad'ın yerine 'birisi' bulunamadığı için çözüm sürecinin uzayacağı görü-
şünde. "Türkiye, Suriye krizinde etkin bir rol
oynuyor" diyen Chomsky'ye göre, Amerika da
Esad sonrasını öngöremiyor. Chomsky, "ABD,
eski Libya lideri Muammer Kaddafi'den sonra iktidara kimlerin gelebileceğini tahmin ettiği için ve Kaddafi'nin değişken bir şahsiyete
sahip olmasından ötürü Libya devrimine müdahale etmişti. Ancak Suriye'deki Esad rejiminin
yıkılmasından sonra yerine kimlerin geleceğini öngöremediğinden müdahale etmedi'' diyor.
Suriye ile ilgili yabancı ülkelerden gelen görüşlerin ağırlığı, bu ülkede çözümün bayağı bir
zaman alacağı yönünde. Ancak hepsinden
önemlisi de Türkiye'nin, Suriyeli muhaliflere
kucak açması, ardından Türk savaş uçağının
Suriye tarafından düşürülmesi, sonrasında
ise bu ülkeden Türkiye tarafına düşen top mermileri ve yapılan misillemeyle iyice gerilen ilişkilerin Türkiye açısından normalleşmesi ne kadar sürecek?
Bu konuda hükümetin söylemlerinin aksine "Normalleşmek bayağı bir zaman alacak"
diyen Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri (GAİB) Başkanı Abdulkadir Çıkmaz, Suriye’deki olayların çok yakında bitecek gibi gözükmediğini belirterek, “Dışişleri Bakanımız Sayın Davutoğlu, 'Suriye’deki olaylar yakında bitecek' diyor ama çok yakında bitecek gibi gözükmüyor. Suriye
böyle gidecek” diyor.
Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD) Genel
Başkanı Hasan Sert ise "Suriye
olayı gelip geçer, 2 yıl sonra unutulur ve ekonomide istediğimiz
performansı elde ederiz. Irak
ile hiç ticaretimiz yoktu, şimdi
çok iyi ilerliyoruz" diyor. Sert, iki
ülke halkları arasında sıkıntı olmadığını, ülke yönetimleri arasında sorun yaşandığına işaret
ediyor.
Gaziantep Ticaret Odası
(GTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Aslan ise olayların
daha fazla büyümemesi ve gerginliğin savaşa dönüşmemesi
temennisinde bulunuyor. Suriye konusunda soğukkanlılığı ve itidalli duruşu korumanın önemine değinen Hür Sanayici ve İşadamları Derneği (HÜRSİAD) Başkanı
Kasım Fincan da "Gerilim ne Türkiye'ye ne Suriye'ye bir şey kazandırmaz. Türk halkı ile Suriye halkı karşı karşıya getiriliyor. Bu oyuna gelmemeliyiz. Rejimler geçici, halklar kalıcıdır" diyor. Gaziantep Girişimci İş Adamları Derneği
(GAPGİAD) Başkanı Akın Çalışkan ise karanlık
güçlerin Türkiye'yi savaşın eşiğine çekme çabası içinde olduğunu belirtiyor. Son söz olarak
işadamlarının görüşlerine dünyanın öbür
ucundan destek geliyor. Çin medyasına göre
"Suriye ile 'istenmeyen savaş' Türkiye’ye pahalıya
mal olur".
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 45
Bienal
1. ULUSLARARASI ANTALYA MODA VE TEKSTİL TASARIM BİENALİ,
TÜRK TEKSTİLİNE YENİ KAZANIMLAR GETİRECEK
Antalya’da düzenlenen “I. Uluslararası Antalya Moda ve Tekstil Tasarım Bienali”, sanayi,
eğitim ve moda çevrelerini bir araya getirdi. Bienal süresince yapılan sempozyum, panel ve
çalıştaylarda “tekstil” tüm taraflarıyla masaya yatırılırken, açılan yedi sergide ise toplam
150 sanatçının eserleri sergilendi.
Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Moda ve Tekstil Tasarımı Bölümü tarafından “Yeşil Tekstil-Yavaş Moda” sloganı ile gerçekleştirilen “I. Uluslararası Antalya Moda ve Tekstil Tasarım Bienali", sanat ve tasarım eğitimi, üniversite, endüstri ilişkileri ve kültürel platformda tüm
kesimleri bir araya getirdi. Türk tekstilinin uluslararası, yeni ve önemli kazanımlarından biri olarak değerlendirilen bienal, bir sempozyum, iki panel, dört çalıştay ile yedi sergiden oluştu.
Bienalin açılışı, 8 Ekim 2012 tarihinde Akdeniz Üniversitesi yerleşkesindeki Atatürk Konferans
Salonu’nda yapıldı. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muharrem Kılıç, GSF Dekanı Prof. Dr. Sadettin
Sarı, Bienal Düzenleme Komitesi Başkanı Doç. Dr. Yüksel Şahin’in
açılış konuşmalarının ardından, Fırat Neziroğlu’nun “Dokuma
Performansı” gerçekleştirildi. “Moda-Tekstil Tasarımı Eğitimi ve Sektör İlişkisi” konulu panelde, Panel Başkanı Prof. Dr. Ayten Sürür, İTKİB temsilcisi Cem Kaprol, İMA temsilcisi İpek Artür ile birlikte
MSGSÜ GSF Tekstil ve Moda Tasarımı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kemal Can’ın katıldığı oturumda, üniversite ile endüstri açılarından konunun önemine dikkat çeken konuşmalar yapıldı.
Prof. Dr. Kemal Can, tekstilin ve eğitiminin önemine değindiği konuşmasında şunları söyledi: “Verilen eğitim sürecinde tekstil, salt
rakamsal ekonomik boyutu ile değil, yaratıcı faaliyetlerin paralelinde
tasarımsal, sanatsal, teknolojik, sosyolojik, kültürel yönleri ile ele
alınmalıdır. Geçmişten dersler çıkarıp, günün koşulları paralelinde, geleceği ön görerek dinamik, akılcı, yaratıcı, yaygın eğitimler ver-
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 46
meyi ilke edinen, üretilen bilgilerin, çözümlerin,
yaratmaların hayata geçirilmelerini hedefleyen yüksek öğretim kurumları, ilgili endüstriyel
kuruluşlarla dayanışma içinde olmalıdırlar. Bu,
her iki taraf için de olmazsa olmaz bir durum
olarak algılanmalıdır. Dayanışmaları, yalnızca üretim merkezlerinde sınırlı süre içinde yapılan stajlar olarak düşünmek yanlış ve eksik
olur. Durum, daha ciddi interaktif bir ilişkiyi gerekli kılmaktadır. Tekstil ve moda ile ilgili sorunlara birlikte çözüm üretilmesi amacı ile kurumlar arası yapılan ortak projeler, araştırmalar, tasarımlar kanalı ile teknolojik-bilimsel, tasarımsal-sanatsal bilgi alış verişi sayesinde üniversiteler özlerinde var olan araştırmacı-yaratıcı-çözümleyici kimlikleri ile eğitim kalitelerini yükseltirken, endüstriyel kuruluşlar da aslında kendi geleceklerine yatırım yapmış olurlar. Çünkü endüstriden alınmış olan destek ile sektörü-piyasayı mezun olmadan önce tanıyan, günün koşullarına uygun,
donanımlı olarak yetiştirilen öğrenciler yarınlarda o firmalarda çalışacaklardır. Her iki
tarafın da lehine olan işbirliklerinin nihai sonucunda kazanan toplum olur.”
Sektörde belli yerlere gelmiş, eğitimli, öğrenci
ile diyalog kurabilen, özverili yöneticilerin
deneyimlerinden, bilgilerinden ilgili derslerde doğrudan yararlanılabilmesi, burslar ve
sponsorluklar da oturumda değinilen diğer konular arasında yer aldı.
İkinci panelde, Oturum Başkanı Çankırı Karatekin Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç.
Dr. Reyhan Varlı Görk, Ankara Patent Ltd. Şti.
Temsilcisi Kaan Dericioğlu ve Moda Tasarımcısı Volkan Güloğlu’ndan oluşan panelistler,
“markalaşma ve Türkiye’nin moda-tekstil
tasarımı merkezi olma çabaları” konusu üzerindeki görüşlerini dile getirdiler.
Panellerin ardından üç gün süren sempozyum
oturumlarına geçildi. “Tekstil Moda ve Kültür, Yeşil Tekstiller, Tekstil ve Moda’da Tasarım ve Sanat İlişkisi, Tekstil ve Moda Tasarımı Alanında Tanıtım Pazarlama ve Hukuk Süreçleri” başlıkları altında yapılan oturumlarda, 16 farklı ülkeden gelen100 katılımcı tarafından ilgili makaleler
sunuldu. Bilgi şöleni atmosferinde geçen oturumlarla eş zamanlı olarak, Yrd. Doç. Dr. Füsun Özpulat’ın yönettiği “Shibori”, Mehmet Yılmaz’ın yönettiği “Keçe”, Vural Gökçaylı’nın yönettiği “Drape” ve Hüseyin Er’in yönettiği “El Baskıcılığı” çalıştayları başladı.
9 Kasım 2012 tarihine kadar süren sergilerin açılışları da yine bu tarihlerde, yoğun katılımlarla
yapıldı. Jürili / yarışmalı “Yeşil Tekstiller” sergisi Olbia Sanat Galerisi’nde, Jürili/ yarışmalı “Tekstil Sanatı Karma Sergisi” Güzel Sanatlar Fakültesi Galerisi’nde, davetli lif sanatçılarının yapıtlarından oluşan “Ustalardan Çağdaş Tekstil Sanatı“ sergisi Mimarlar Odası Antalya Şubesi -Tarık Akıltopu Sanat Galerisi’nde, Fırat Neziroğlu’nun “Boyumdan Büyük İşler II” sergisi İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Sanat Galerisi’nde, Prof.Günay Aykaç Atalayer’in, Doç. Dr. Oya
Sipahioğlu’nun, Yrd. Doç. Dr. Füsun Özpulat’ın ve Yrd. Doç. Dr. Cemal Meydan’ın yapıtlarının yer
aldığı “Tekstil Sanatı Grup Sergisi” Antalya Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde, Vural Gökçaylı’nın
“Kaybolan Şıklığa Hatırlatma” sergisi ile “Müze’de Moda Var” grup sergisi Antalya Arkeoloji Müzesi’nde açıldı. Sergilerin toplamında 150 sanatçının yapıtları sergilenmiş oldu.
Prof. Dr. Kemal Can, bienalle ilgili olarak yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “Tüm katılımlar, sunumlar, paylaşımlar sonucunda ortaya çıkan tabloya bakıldığında, nitelik ve nicelik bakımlarından bienalin
amaç metninde yer alan hedeflere ulaştığı kanaatine varıldı. Türk tekstiline yeni bir bienal kazandırdıkları için, Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü’ne, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı’na, özellikle yoğun çalışma temposu ile bir hayali gerçekleştiren Moda ve Tekstil Tasarımı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Yüksel Şahin ve genç kadrosuna, Antalya Üniversite
Destekleme Vakfı başta olmak üzere bütün sponsorlara, ilgili kamu ve
özel kuruluşlara, tüm katılımcılara kısaca, emeği geçen herkese çok
teşekkür ederiz.”
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 47
Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi
YÜNSA, KATILDIĞI FUARLARDAN
MÜŞTERİ SAYISINI ARTIRARAK DÖNDÜ
Yünsa yetkilileri, 4-6 Eylül tarihleri arasında Almanya'da düzenlenen Münich Fabric Start Fuarı'na ise stand açarak katıldıklarını belirterek,
"Standımız Alman müşterilerin yanında Ukrayna, Danimarka, Belçika gibi farklı pazarlardan müşteriler tarafından da ziyaret edildi.
Bu durum daha çok Alman pazarına yönelik
olarak görülen fuarın uluslararası bir organizasyona doğru ilerlediğini gösteriyor. Artan ziyaretçi sayısı ve yeni koleksiyonlarımıza aldığımız olumlu tepkiler nedeniyle fuar verimli
geçti" dediler. Yetkililer, fuarda olası satış ve
işbirliği görüşmelerini Ahmet Arif Orhan, Ece
Özgel, Şevket Bora Birgin, Görkem Aygün ve
Emine Leylek'ten oluşan bir ekibin yürüttüğünü
de belirttiler.
Sendikamızın yürüttüğü 'Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi', işletmelere katkı sağlamaya devam ediyor. Proje kapsamında dünyanın çeşitli ülkelerinde düzenlenen fuarlara katılan işletmelerden birisi de Yünsa. Sendikamız üyesi olan Yünsa’nın yetkilileri, yılbaşından bu yana katıldıkları fuarlarla
ilgili izlenimlerini paylaştılar. İlk olarak 29 Şubat-1 Mart tarihleri arasında Moskova'da düzenlenen PV Moskov Fuarı ile ilgili bilgi veren yetkililer, fuarda ziyaretçi olarak kendilerini Serhat Oduk
ve Onur Onat'ın temsil ettiğini belirterek, "Bu fuarda, yoğun mikro desenler gözlemledik. Sezonun trend renkleri ise mavi ve lacivertti. Özellikle elastanlı ve yüksek gramajlı kumaşlar dikkat
çekiciydi" dediler.
Ardından 31 Mart-1 Nisan tarihleri arasında Pekin'de düzenlenen Intertextile Fuarı'na stand açarak katıldıklarını anlatan Yünsa yetkilileri, fuarda lanse ettikleri 2013 ilkbahar-yaz koleksiyonu ile
ilgili olumlu geri dönüşler aldıklarını söylediler. Bu fuarda ise kendilerini Alev Eminoğlu ve Bülent Öz'ün temsil ettiğini söyleyen yetkililer, "Bu koleksiyonda, pazar beklentilerini karşılamak adına geliştirilen nefes alabilen coolmax, ışığı yansıtan cold black, kokuyu engelleyen ve çabuk kuruyan dri-release kumaşlarımızı tanıttık ve Çin pazarındaki müşterilerimizden büyük ilgi gördük" dediler. Yetkililer, fuarda Yünsa markasının Çin pazarındaki bilinirlik seviyesinin arttığını gözlemlediklerini de anlattılar.
19-22 Haziran tarihleri arasında İtalya'daki Pitti Immagine Uomo Fuarı'nı Görkem İşcan, Serhat Oduk, Bora Birgin, Erman Ülsever ve Osman Atmacan'dan oluşan bir ekiple ziyaret ettiklerini belirten Yünsa yetkilileri, bu fuarda da sezonun trendlerini gözlemlediklerini söylediler.18-19 Temmuz tarihleri arasında Londra'da düzenlenen London Textile Fair'i ise kendilerini temsilen Esra Esin Erdem'in ziyaret ettiğini belirten Yünsa yetkilileri, fuarda 20132014 sonbahar-kış sezonu için sergilenen koleksiyonların incelediğini anlattılar.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 48
Yünsa yetkilileri 5-8 Eylül tarihleri arasında
Moskova'da düzenlenen CPM Moscow Fuarı'na
da ziyaretçi olarak katıldıklarını, bu fuarda da
mevcut müşterilerle görüşmeler yaptıklarını
söylediler. Yetkililer son olarak 11-12 Eylül tarihleri arasındaki Milano UNICA'ya da ziyaretçi
olarak katıldıklarını, bu fuarda ise mevcut ve
öne çıkan trendleri incelediklerini belirterek,
"Creamy dokuma ve şekerli renkler-efektlerin yanında resmi giyim ve yünler için pastel tonlar, geometrik jakar-mikro ve maksi jakar için
maksimum varyasyonlar kullanılmıştı. İpeksi hafiflik-yarı saydam efektler ile reflecting
sentetik saten ve kaplamalar göze çarpıyordu" dediler. Yetkililer, bu fuarda ise kendilerini Erman Ülsever, Durmuş Hakan Aydınlık ve Manolya Güneşdoğan'ın temsil ettiğini kaydettiler.
FUAR TAKVİMİ (OCAK-ŞUBAT-MART 2013)
TARİH
FUAR
OCAK 2013
08.01.2013-11.01.2013
Floransa (İtalya) Pitti Immagine Uomo-Erkek Giyim Fuarı
08.01.2013-11.01.2013
Floransa (İtalya) Pitti Immagine W-Woman-Bayan Giyim ve Moda Fuarı
09.01.2013-12.01.2013
Frankfurt (Almanya) HEIMTEXTIL-Uluslararası Ev Tekstil Fuarı
12.01.2013-15.01.2013
Hannover (Almanya) DOMOTEX Hannover Fuarı
13.01.2013-14.01.2013
Amsterdam (Hollanda) Kleine Fabriek-Çocuk Giyim ve Moda Fuarı
14.01.2013-16.01.2013
New York (ABD) Texworld USA-Kumaş Fuarı
15.01.2013-17.01.2013
Berlin (Almanya) BREAD & BUTTER BERLIN-Marka Fuarı
17.01.2013-19.01.2013
Floransa (İtalya) Pitti Bimbo-Çocuk Giyim Fuarı
19.01.2013-22.01.2013
Paris (Fransa) Pret a Porter Paris-Uluslararası Hazır Giyim Fuarı
22.01.2013-24.01.2013
Düsseldorf (Almanya) CPD-Düsseldorf-Bayan Hazır Giyim ve Aksesuar Fuarı
23.01.2013-25.01.2013
Floransa (İtalya) Pitti Filati-İplik Fuarı
23.01.2013-25.01.2013
Floransa (İtalya) Pitti Immagine Filati-Tekstil, Kumaş ve Ev Tekstili Fuarı
ŞUBAT 2003
31.01.2013-02.02.2013
İstanbul (Türkiye) IFEXPO-2013-11. Uluslararası İstanbul Çorap, İç Giyim Fuarı
03.02.2013-06.02.2013
Münih (Almanya) Uluslararası Spor Giyim Fuarı,
06.02.2013-08.02.2013
Milano (İtalya) Uluslararası Tekstil Fuarı
12.02.2013-14.02.2013
Paris (Fransa) INDIGO-Tekstil Tasarım Fuarı
12.02.2013-14.02.2013
Paris (Fransa) EXPOFIL-İplik ve Elyaf Fuarı
12.02.2013-14.02.2013
Paris (Fransa) Premiere Vision-Kumaş Fuarı
12.02.2013-15.02.2013
Paris (Fransa) Texworld Fuarı
19.02.2013-22.02.2013
Moskova (Rusya) Textillegprom-Tekstil ve Makine Fuarı
MART 2003
04.03.2013-06.03.2013
Şanghay (Çin) CTFE 2013- Uluslararası Kumaş, Moda Giyim Üretim Fuarı
05.03.2013-07.03.2013
Şanghay (Çin) Intertextile Shangai 2013- Şanghay Ev Tekstil Fuarı
06.03.2013-09.03.2013
İstanbul (Türkiye) Texbridge 2013- Tekstil ve Aksesuarları Fuarı
12.03.2013-14.03.2013
Şanghay (Çin) SpinExpo-İplik ve Elyaf Fuarı
13.03.2013-16.03.2013
İstanbul (Türkiye) İstanbul Moda Fuarı
13.03.2013-16.03.2013
Kiev (Ukrayna) Otel Tekstili İhtisas Fuarı
26.03.2013-28.03.2013
Şanghay (Çin) DOMOTEX-Halı ve Yer Kaplamaları Fuarı
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 49
Tasarım Dünyası
REKOR SAYIDA TASARIMCININ KATILIMIYLA
İSTANBUL MODAYA DOYDU
Atıl Kutoğlu kadınsı
hatları ön plana çıkartmıştı
İstanbul Moda Haftası rekor sayıda tasarımcı ve
ziyaretçinin katılımıyla şehre modanın keyfini doyasıya
yaşattı. Bu yıl 7’ncisi gerçekleşen İstanbul Fashion Week,
10-13 Ekim tarihlerinde Antrepo 3’te gerçekleştirildi.
Rekor sayıda tasarımcının katılımıyla bu yıl 7’ncisi gerçekleşen İstanbul Fashion Week (IFW) ile
tüm İstanbul; 10-13 Ekim tarihleri arasında moda ile yaşadı, modayı konuştu. Türkiye’nin en seçkin marka ve başarılı moda tasarımcılarının 2013 ilkbahar-yaz koleksiyonlarının tanıtıldığı İstanbul Fashion Week, bu sene ilk defa sanat limanları arasında yer alan Antrepo 3’te düzenlendi.
25’i solo olmak üzere 34 moda tasarımcısı ve 5 markanın, tasarım ve hazır giyim koleksiyonlarıyla ilkbahar-yaz modasına yön vererek trendleri belirlediği İstanbul Fashion Week, moda severlere
4 gün sürecek büyük bir heyecan yaşattı, tasarım kavramını günlük yaşamın en önemli başlıkları arasına taşıdı. Tüm tasarımlar iç mimar Leyla Gök ve ekibinin, Antrepo 3’ün dokusunu bozmadan özel olarak projelendirdiği salonlarda sergilendi.
Moda Tasarımcıları Derneği Başkanı Mehtap Elaidi, Moda Haftası’nın bugüne kadarki en güçlü
ve en kalabalık tasarımcı kadrosuyla gerçekleştirildiğine dikkat çekerek, bugüne kadar iki olan
karma defile sayısının, başvuru yapan tasarımcıların da gösterdiği performansa dayalı olarak üçe
çıkartıldığını söyledi. Elaidi, “Toplam 9 tasarımcı da karma defilelerde yer aldı. Karma defileler için
27 tasarımcı başvurdu ve 9 tanesi objektif sektör paydaşlarından oluşan komite tarafından çok özenli bir değerlendirmeden geçilerek seçildi. Bugün artık Türk moda tasarımcıları senede iki kere belli bir takvim üzerinden koleksiyon hazırlamanın bir seçim değil, bir disiplin gereği olduğunun farkındalar. Artan taleple birlikte sabah 10.00’dan başlayıp, 21.30’a kadar devam eden bir defile akışımız oldu” dedi.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 50
İstanbul Fashion Week, ilk gününde moda dünyasının ünlü isimlerini ağırladı. Dünyaca ünlü
modacımız Atıl Kutoğlu'nun defilesinin sürpriz isimleri Jessica Stam ve Tamara Ecclestone
oldu. Avusturya'da yaşayan dünyaca ünlü tasarımcımız Atıl Kutoğlu, IFW kapsamında
2013 İlkbahar/Yaz Koleksiyonu'nu tanıttı. Klasik çizgisinden ödün vermeyen tasarımcının
yeni koleksiyonunda vintage desenler ve transparanlar dikkat çekti. Stil sahibi gece elbiseleriyle ün yapan tasarımcının yeni koleksiyonundaki tuvaletler kadınsı hatları ön plana çıkarırken, kumaş seçimleriyle farkını ortaya koydu. Defilenin iki sürpriz ismi ise ünlü modeller Jessica Stam ve Tamara Ecclestone oldu.
Atıl Kutoğlu, final yürüyüşünü iki özel konuğu
ile yaptı.
Aylin SARAÇOĞLU
Gamze Saraçoğlu’nun
şehirli kadınları büyüledi
Gamze Saraçoğlu’nun 2013 İlkbahar-Yaz hazır giyim koleksiyonunu sergilediği defilesi haftanın en yoğun ilgi gören ve en çok beğenilen
defileleri arasındaydı. Tasarımcı bu koleksiyonunda ilhamını, ihtişamını kaybetmeyen
zamansız şehirlerden ve bu şehirlerin kadınlarından alıyor. Koleksiyon için özel olarak hazırlanan brokar ve Ottoman kumaşlar, ihtişam
duygusunu temsil ederken, krep üzerine uygulanan özel tasarlanmış desenler ise şehrin
geleceğe dönük yüzünü temsil ediyor. Metalik mavi, metalik gri, ekru, haki renkleri koleksiyonunun ana renklerini oluşturuyor. Baskılarda kullanılan modernize edilmiş ornament
desenleri ihtişamın şehirleşmiş halini sembolize ediyor. Dar silüetlerin geniş parçalarla
kombinlendiği koleksiyonda etekler, gömlekler, uçuşan üstler dikkat çekiyor. Gamze Saraçoğlu koleksiyonlarının imzası olan ipek
şifonlar ise koleksiyonda farklı yorumları ile yer
alıyor. Cep detayları ile zenginleşen Gamze Saraçoğlu 2013 İlkbahar-Yaz hazır giyim koleksiyonunda ihtişamlı kumaşların şehirleşmiş silüetlerle yorumlanmasına tanıklık ettik.
Deniz Kaprol, “Yaşamın Şifresi” ile tersine bir yolculuk yaptı
Haftanın en ilginç defilesi Deniz Kaprol’dan geldi. IFW 2012 kapsamındaki tek takı defilesini gerçekleştiren aksesuar ve takı tasarımcısı Deniz Kaprol, “Code Of Life/Yaşamın Şifresi” başlıklı defilesiyle bir ilke imza attı. Avangart, sıra dışı, yaratıcı ve özgün tasarımlarıyla öne çıkan tasarımcı
Kaprol; ölümden sonrasına yanıt aradığı “Code Of Life/Yaşamın Şifresi” adlı defilesinde, ölümden
doğuma süregelen ters bir yolculuğa çıkarak, yaşamın özü DNA’dan ilham alarak tasarladığı takılarını sergiledi.
Ölümü irdeleyen, ölümden sonrasına yaşamın şifreleri DNA’lar ile yanıt arayan tasarımcı, sondan başa doğru ilerleyen “tersten defile”sinde, varlığı ve ölümü anlamak için bu şifreleri çözmeye odaklanıyor. Yok oluş ve varoluşa dair soruların, DNA’larda saklı yanıtlarını bulmak için ölümden doğuma süregelen ters bir yolculuğa çıkan Deniz Kaprol; yolculuğun sonunda, yaşamın şifrelerinin tüm gizemlerine hâkim olarak yeniden diriliyor ve “Size anlatmak için geri döndüm” diyor. DKaprol markasıyla, dünyada ilk kez takı defilesi gerçekleştiren Deniz Kaprol; ilk üç defilesiyle ulusal ve uluslararası alanda büyük yankı uyandırırken, Paris ve Miami Fashion Week’ten de
teklifler aldı. Büyük övgü aldığı defileleriyle moda dünyasında ayrıcalıklı bir yer edinen başarılı tasarımcı, IFW 2012 kapsamında Karaköy Antrepo’da gerçekleştirdiği dördüncü defilesi “Code Of
Life/Yaşamın Şifresi” ile aynı zamanda 2012 yılının da ilk takı defilesini düzenledi. Dünyanın varoluşundan beri süregelen kuralı yıkan ve ölümden doğuma bir yolculuk sunan defilede ayrıca Görkem Tekdal’ın Fashion TV sponsorluğunda çektiği, “tersten” kısa film de gösterildi. Defilenin ve
kısa filmin müzikleri ise, Los Angeles’ta yaşayan, film ve defile müzikleri besteleyen Hasan Özsüt tarafından özel olarak hazırlandı.
Songül Cabacı’dan avangard şık tasarımlar
Plastik sanatlar ve modayı uyum içinde kullanarak ‘avangard şık’ koleksiyonlar hazırlayan genç
ve başarılı moda tasarımcısı Songül Cabacı, İstanbul Fashion Week kapsamında PERSONA temalı İlkbahar/Yaz 2013 koleksiyonunu tanıttı. Koleksiyon detayları, izohips harita görüntülerini andırıyor. Giysilerin üzerinde üst üste yerleştirilmiş geometrik biçimler izohipslerdeki eş yük-
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 51
Tasarım Dünyası
selti eğrilerine atıfta bulunuyor. Bu biçimler, maskelenmeyi ve üst üste giydirilmiş kimlikleri ifade ediyor. Songül
Cabacı sanatsal bir kompozisyon oluşturmak üzere sosyolojik temalardan da destek almış. Defilede, beyaz, su yeşili ve limon sarısı renklerin hâkim olduğu ceket ve pantolon kombinleri dikkat çekti.
Ayşe Deniz Yeğin moda
ve sanatı harmanladı
Sanat enstalasyonu hazırlar gibi kurguladığı koleksiyonlarıyla dikkat çeken moda tasarımcısı Ayşe Deniz Yeğin, CUBE
temalı İlkbahar-Yaz 2013 koleksiyonunu tanıttı. Yeğin, İlkbahar-Yaz 2013 koleksiyonunu oluştururken, çizgilerin
birleşimi ve küplerin oluşumundan yola çıktı. Çizgilerin enerjisini kullanan tasarımcı kıyafetlerinde, dinamik bir çizgi yarattığını düşünüyor. Küpler asıl temayı oluştururken, koleksiyonun enerjisi ve ritmini çizgilerle sağlamış. Renklerin koleksiyona katılımı ise küplere düşen gölgelerin grilerini kullanmasıyla başladı. Bu sayede somuttan yola çıkarak kendi içinde çizgiler ve renklerle hareketlendirdiği bir koleksiyon ortaya çıkardı. Aksesuar olarak ise her zaman ilgisini çeken endüstriyel
aksesuarlar (menteşeler, vidalar, zımbalar) kullandı. Bu sayede geçmişe de atıfta bulunduğunu
düşünüyor. Kubizmin etkisinin yoğun bir şekilde hissedildiği koleksiyonunda tasarımcı moda ve
sanatı harmanladı. Kıyafetlerin detaylarındaki menteşeler, vidalar ve zımbalar; dekoratif bir anlam kazanarak yine kübizme ve mimariye atıfta bulunuyor. Tasarlanan geometrik desenler ile de
her bir parça üç boyutlu efektlere kavuştu… Sert ipek kumaşlardan şeritler transparanlığı ile hem
derinlik hem de çekici bir görünüm sağlıyor. Beyaz ve yumuşak dokunuşuyla krep kumaş sade
bir görünüm sağlarken aksesuarla zenginleşen detaylara duru bir zemin hazırlıyor.
Studio Kaprol’dan kuralları zorlayan defile!
Farklı disiplinlerde uzmanlaşmış genç tasarımcıları, Arzu Kaprol mentorluğunda, Coca-Cola işbirliği ile bir araya getiren Studio Kaprol by Coke Design, İlkbahar-Yaz 2013 koleksiyonunu Antrepo 3’te gerçekleşen defileyle tanıttı. Genç tasarımcıların birbirinden özel parçalarına ev sahipliği
yapan defile, büyük bir coşkuyla izlenip, ayakta alkışlandı. Studio Kaprol by Coke Design projesinin giyim koleksiyonunu Tolga Turan, Merve Uçar, Cansu Özsoy hazırlarken, ayakkabı tasarımını Ahmet Baytar, grafik tasarımı Zeynep Erdem, desen tasarımını Ercan Tenekecioğlu, video tasarımını Yalçın Birol gerçekleştirdi. Bu sezon toplam 14 tasarımcının yer aldığı Studio Kaprol by
Coke Design projesinde aksesuarlar ise Halit Ekici, Nevruz Akdağ, Hazal Özdemir, Burak Ayazoğlu
ve Emre Yazıcı imzalı. Defilenin müziklerini Melis Güven ve Eren Erdol, düzenlemesini Levent Gündüz gerçekleştirdi.
Coca-Cola’nın işbirliği ile gerçekleşen defilede koleksiyon, kurallara bazı zamanlarda tamamen
karşı gelmenin tarifsiz hissini anlatıyor. “Pride and glory of the rebellion - Başına Buyrukluğun
Gururuna Methiye” isimli koleksiyonda hangi sonuca ulaşmak istediğini bilen siluetler ön planda. Beyaz, taş ve bej tonlarının yanı sıra mavi tonlarından petrol, oranj, bordo ve hakiye kadar uzanan renklerin de göze çarptığı tasarımlarda, baskı detayı ile birleşen organze ve yıkamalı kumaşlar
koleksiyona dinamik bir yorum katıyor. Casual bir ruhun hakim olduğu koleksiyon oldukça genç,
modern ve bir o kadar da detaylı parçalardan oluşuyor. Defilede Uğurkan Erez koreografisi eşliğinde Ebru Öztürk, Serenay Sarıkaya, Özge Ulusoy, Alona Kral gibi ünlü isimler podyuma çıktı.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 52
Selma State çok zor bir
koleksiyonu çok keyifli
bir dille anlattı
Uzun yıllar boyunca yurtdışında yaşayan moda
tasarımcısı Selma State, Türkiye’ye dönüşünden hemen sonra ilk defa çıktığı İstanbul
Fashion Week’te adından bolca söz ettirdi. IFW
kapsamındaki etkileyici tasarımcılar arasında
yer alan State, özgür ruhu, yaratıcılığını, sıkıcılıktan uzak ve keyifli bir dille anlatmasıyla da
çok beğenildi. Fonda Grease müziklerinin
çaldığı defilede, en dikkat çeken parçalar
şapkalar oldu. Teması “İkilik” olan koleksiyonda
fıstık yeşili, pembe, krem ve beji ara renk olarak kullanan tasarımcı, ayakkabılarda turuncu rengi tercih etmişti. Fıstık yeşili ve pembenin tek kombinde kullanıldığı parçalar çok hoştu. Tafta kumaşlardan etek-ceket takımlarının kullanıldığı koleksiyon Grease ruhunu
yansıtıyordu. Mankenlerin gülerek ve dans ederek yürüdüğü podyumda etek üstüne pantolonlar ilgi odağı oldu. Hasır görünümlü şapkaların olduğu defilede seçilen kumaşların çeşitliliği ile gözümüz bayram etti. Renklerin hafif ve pastel renklerde oluşu gözümüzü yormadan da koleksiyonda şıklığın yaratılabileceğinin kanıtı oldu.
Hatice Gökçe’den “Trans”
Uluslararası alanda başarılarıyla tanınan Hatice Gökçe, “Trans” koleksiyonuyla büyük beğeni kazandı. Koleksiyondaki kumaşlarda
hançer detayları vardı. Defile müziklerini 4 sezondur olduğu gibi Can Hatipoğlu yaptı. Türkiye’de erkek giyimi denildiğinde akla gelen
öncü isimlerden ilki Hatice Gökçe, son olarak
Çin markası İlçi’nin tasarım koordinatörlüğü
görevini üstlenmek üzere bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma ile ilk defa bir Türk tasarımcı Çin moda sektöründe yer almış oldu.
Atıl Kutoğlu “Deep Dream”
ile mavi bir yolculuğa çıkardı
adL Cengiz Abazoğlu “Deep Dream” koleksiyonu, izleyenleri okyanusun derinliklerine uzanan, mavi yolculuğa çıkardı. Abazoğlu’nun
adL için tasarladığı “Deep Dream”, 79 parçadan oluşuyor. Doğanın en güzel renkleri ve okyanusun derinliklerindeki mercanlar tüm sükunetiyle bu koleksiyona taşınıyor. Geçen senelerden farklı olarak bu sene koleksiyonda siyah-beyazın hâkimiyet sürdüğü ve desenlerin
dans ettiği “beach wear” mayo ve bikiniler ilk
kez bu defilede yerini aldı. Mor, kırmızı, turkuvaz, beyaz, pudra koleksiyondaki diğer renkler.
kombine edilmişti. Çiğdem Akın’ın kadını hem maskülenliği hem de feminenliği taşıyordu. Silüetler genel olarak kendinizi özel hissettiğiniz ama rahatlığınızı kaybetmediğiniz tasarımları içeriyordu. Aksesuarlar, koleksiyona tamamlayıcı bir şekilde özel üretilmişti.
Avva 4 P ile tüm
zevklerin kesişimi oldu
Kapalıçarşı’da Gül Ağış’ın rehberliğinde bir gezi
Avva’nın 4 P adı altında oluşturulan 2013 ilkbahar/yaz koleksiyonu yeni çizgileriyle zevklerin kesişim noktası olduğunu IFW kapsamında sunduğu defilede bir kez daha modaseverlere gösterdi. Koleksiyonunu 4P kurgusuyla Project, Play, Poison ve Protocol ana başlıkları altında derleyen marka, koleksiyon bölünmesini ise Bigbang/Büyük patlama olarak
adlandırdı.
Çiğdem Akın “Ada”
koleksiyonuyla doğayı anlattı
Erol Albayrak ile Akdeniz şıklığı
IFW kapsamında La Dolce Vita 2013 ilkbahar/yaz koleksiyonunu sergileyen tasarımcı Erol Albayrak’ın,
90 parçadan oluşan ve 45 mankenle sunulan defilesi ilgi gördü. La Dolce Vita adlı koleksiyonda
kullanılan güneşten ağarmış renkler Akdeniz sahilinin geleneksel mimari renk dokunuşunu yansıtırken; terrakota tonları, şarap kırmızısı, zümrüt yeşili, kum grisi ve denizin egzotik mavi tonlarıyla bir arada kullanılan Rönesans döneminin fresk baskılı kumaşları, riviera şıklığını tarihsel bir
pencereden anlatıyordu.
Yüzyıllar boyunca uygarlıkların çekim noktası olmuş tarihi Kapalıçarşı’dan esinlenen koleksiyonunda Gül Ağış, kendi kimliğini bir kenara bırakarak, Kapalıçarşı’nın gizemli koridorlarını bir yabancının gözüyle arşınlıyor, bizzat kendi çektiği fotoğraflar kumaşa basılarak tasarımlarında vücut buluyordu. Uzakdoğu’dan başlayan egzotik yolculuğunu, İstanbul’da sonlandıran yabancı, Japon ve Hint kültürlerinin izlerini Gül Ağış’ın Lug Von Siga koleksiyonuna bırakıyordu.
Jale Hürdoğan, tatma hissini de sundu
IFW’de ilk solo defilesini sergileyen Jale Hürdoğan moda severlere görme ve dokunma duyularının yanında tatma hislerine de hitap etmeyi hedefliyordu. Modellerde köpük efektini verdiği kumaşlarla dantelleri çizdiği suluboya desenleriyle birleştirerek bütünlük oluşturmuştu. Koleksiyon beyaz, siyah, vizon, yeşil ve fuşya renklerinden oluşuyordu.
Nej duygulara ayna oluyor
Çiğdem Akın, yeni koleksiyonunda doğadan alınan toprak tonlarını, yeşili ve denizden gelen
marin tonlarını kırmızıyla kullanmıştı. Kumaş seçimlerinde organik ipekli kumaşlar, şeffaf tüller ve uçuşan ipekler ile lazer kesimli deri
Nej, “Opal Sun” koleksiyonu ile duygulara ayna oluyor. Gizli duygular, tutkular ortaya çıkıyor ve
aşk alevleniyor. Hayal gücü ve yaratıcılığı körükleyen bedenleri iyileştiren Opal Sun, yansıtıcı özelliği ile çevredeki enerjiyi çekip, özümser ve tekrar evrene bırakarak karma ile bağdaşır, yaratıcılığı ve doğurganlığı yüceltir. Renklerde siyah, fuşya, mavi, sarı dikkat çekiyor.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 53
Kültür-Sanat
SİNEMALARDA NE VAR, NE YOK...
BOND, 23. KEZ
JAMES BOND
ROMANTİK SİNEMASEVERLERE:
“EVİM SENSİN”
Daniel Craig dünyanın
gelmiş geçmiş en uzun
soluklu film serisinin 23.
macerası olan “Skyfall”da bir kez daha 007
James Bond olarak sanatseverlerin karşısına
çıkıyor. Filmin ülkemizdeki vizyon tarihi 2 Kasım.
Ian Fleming’in sevilen
roman karakterinin 23. sinema uyarlamasında yönetmen koltuğunda Sam
Mendes oturuyor. Filmde Daniel Craig’in yanı sıra Javier Bardem, Ralph
Fiennes, Naomie Harris, Bérénice Marlohe, Ben Whishaw, Albert Finney ve ‘M.’ rolünde Judi Dench yer alıyor. “Skyfall”da, Bond’un M’e karşı sadakati sınanıyor, çünkü M geçmişiyle yüzleşmeye başlıyor. MI6 saldırıya uğrayınca, kişisel bedeli ne olursa olsun 007’nin tehdidi bulup yok
etmesi gerekiyor. Sam Mendes, “Benim Bond’la henüz 9-10 yaşımda olduğum dönemden beri, ‘Live and Let Die’la başlayan kişisel bir bağım
var” diyor. Mendes belki de en çok duygusal dramalarla tanınmış olsa
da, kendisi, eğlence sektörüyle ilgili ve artistik bütünlüğünün bununla
kısıtlı kalmadığını belirtiyor: “Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki büyük, eğlenceli, gösterişli, izleyiciyi alıp götüren bir film yaparken dünya hakkında
bir şey söylemek de mümkün. Daniel’in ‘Casino Royale’ ve ‘Quantum of
Solace’daki performanslarıyla, James Bond tekrar gerçek durumlar içinde gerçek bir insan hissi verdi. Bu bana Sean Connery filmlerini izlediğim zamanları hatırlatıyor.”
Özcan Deniz’in senaryosunu
yazdığı ve yönettiği “Evim Sensin”, sinemalarımızda Kasım
başında vizyona girdi. Romantik filmlerden hoşlanan sinemaseverlere hitap eden “Evim
Sensin”de; Özcan Deniz, Fahriye Evcen, Sait Genay, Özay
Fecht, Levent Öktem, Güneş
Hayat, Teoman Kumbaracıbaşı, Kayhan Yıldızoğlu, Barış Yalçın, Volga Sorgu, Pelin Dinçer,
Rafi Emeksiz, Gizem Denizci,
Ayşe Melike Çerçi, Zeynep Ender İge ve Efe Deprem rol alıyor.
Filmde; kırılmış kalbinin yaralarını üzerinde taşıyan Leyla başından geçen bir ayrılığın sonunda baba
evine döner ve bir yanda kırılan kalbini bir yanda otoriter babası Selim’le
olan bağını onarmaya başlar. Çocukluk evinin kapısından adımını attığında hayatının en zor 4 yılına girdiğinden habersizdir. Leyla ile yolu kesişinceye kadar yalnızca kendisi için yaşamış olan İskender, yetimhanede büyümüş ve hayatı boyunca hiç evi olmamış bir adamdır. Belki de
meslek olarak başkalarına ev yapmayı seçmesi bundandır. Kazara yaşanan ilk bakışmanın üzerinden uzun bir zaman geçse de filizlenen aşk
hızla ilerler. Biri aşktan, biri yalnızlıktan nasibini almış, dünyaları taban
tabana zıt çiftimiz her şeye rağmen aradıklarını birbirinde bulur.
BİR TIM BURTON
ANİMASYONU
Yaratıcı dâhi Tim Burton, bir erkek çocuğu ile köpeğinin yürekleri
ısıtan ilişkisinin konu edildiği “Frankenweenie” animasyonuyla
karşımızda. Filmin seslendirme kadrosunda Winona Ryder, Martin
Short, Catherine O’Hara, Martin Landau, Charlie Tahan, Atticus, Robert Capron ve Conchata Ferrell var. Her yaştan animasyon sevenlere hitap eden “Frankenweenie”nin öyküsü şöyle: Beklenmedik bir
şekilde çok sevdiği köpeği Sparky’yi kaybeden genç Victor, en iyi arkadaşını tekrar hayata döndürmek için bilimin gücüne başvuruyor.
Tabii birkaç küçük değişiklik yaparak... Evde yarattığı bu eserini saklamaya çalışırken Sparky dışarı çıkınca Victor’ın öğrenci arkadaşları, öğretmenleri ve kasabanın tamamı, elde edilen bu “yeni hayat”
fırsatının, çok korkunç olabileceğini öğreniyor. Bir stop-motion animasyon olan “Frankenweenie” siyah-beyaz çekilecek ve görüntüleri de 3D olarak oluşturuluyor. Bu da klasik stili yepyeni bir boyuta taşıyor.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 54
KİTAP KURTLARI İÇİN...
AYŞEN ZAMANPUR’DAN
“KAŞMİR YOLU”
Herald Tribune gazetesinin “Dünyayı fetheden kaşmirci” olarak andığı Silk&Cashmere firmasının
CEO’su Ayşen Zamanpur’un “Kaşmir Yolu” adlı yapıtı Doğan Kitap etiketiyle raflardaki yerini
aldı. Zamanpur’un ilk ve son romanı “Kaşmir Yolu”nun tanıtım lansmanı Yaşar Kemal’in katılımıyla gerçekleşti. Gecede ayrıca Doğan Kitap yetkilileri, Ayşen Zamanpur’un 20 yılına tanıklık eden dostları ve Silk&Cashmere yöneticileri ve çalışanları da vardı. Yurtiçinde ve dışında yirmiye yakın girişimcilik ve marka ödülünün sahibi, akademik çevrelerde defalarca vaka
çalışması, dönem ödevi, mezuniyet tezi olan; iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları nezdinde,
uluslararası konferans ve forumlarda 20 yıldır tartışılan bir marka Silk&Cashmere. Türkiye’de
doğan ve dünyanın 26 farklı ülkesinde, Londra’dan Paris’e birçok seçkin şehirde, 163 ayrı noktada yer alan küresel bir girişimcilik başarısı. Bu tanımlar onu tarif etmek için yeterli mi? Ya da “Kaşmir Yolu”nun yazarı, Silk&Cashmere’nin kurucusu Ayşen Zamanpur’u anlatmak için? Hiç değil. Aynı zamanda bir annenin hikâyesi çünkü “Kaşmir Yolu”… Bir genç kızın düşlerinin adım adım gerçeğe dönüşmesinin… Bir işkadının umutlarının ve hayal kırıklıklarının hikâyesi… Aslında hayatı anlamlı kılan pek çok benzer örnekler olduğu gibi, bizden farklı olmayan,
“içimizden biri”nin tutkuyla bir marka yaratma, düşlerini gerçeğe dönüştürme macerası…
“OLAĞANÜSTÜ TAVSİYELER”
İSTER MİSİNİZ?
Reklam gurusu George Lois’in “Olağanüstü Tavsiyeler – Yetenekli Kişiler İçin” adlı
yapıtı, içinizdeki yaratıcı potansiyeli ortaya çıkarmanın 120 yolunu vaat ediyor. Kitapta
yazarın pazarlama dünyasını ve kültürel yaşamımızı değiştirebilecek yaratıcı düşünceleri, gerçekleri yüzünüze çarpan tavsiyeleri ve etkileyici hayat dersleri yer alıyor. Wall Street Journal’ın “George Lois reklam sektöründe bir dâhi. Yaramaz bir
çocuk. Bir çok ajansın kurucusu. Efsanelerin yaratıcısı. Bir çiçekçinin oğlu olarak başladığı hayata ve sanatına genç, Zorba’nın enerjisi ve tutkusuyla sarılan bir adam. Reklam dünyasının gerçek bir süper kahramanı” olarak andığı yazar, kitabında çeşitli
açıklamalar ve örneklemelerle okura yaratıcı potansiyelini keşfetmenin yollarını öğretiyor. George Lois, Boyner Yayınları’nın okurlara sunduğu kitabında insanları dörde ayırıyor: Birinci grup “zeki ve çalışkan”lar, ikinci grup “zeki ve tembel”ler, üçüncü grup “aptal ve tembeller” ve son grup da “aptal ve çalışkan”lar. Sonra da diyor ki: “Birinci veya ikinci tip isen
bu kitap sana çok şey katacak, üçüncü veya dördüncü tip isen bence boş yere gözlerini yorma!”
BİR BAŞKA
BODRUM
Bodrum’a gittiğimizde, bu kentin sokaklarını, çarşılarını gezdiğimizde, kıyılarında su
kayağı yapıp diskoteklerinde dans ettiğimizde ve sonunda ayrılıp evlerimize döndüğümüzde ne düşünürüz? Gördüklerimizin ardında, ince kültürüyle, insanı değerleriyle çok zengin ve eski bir birikimin bulunduğunu fark eder miyiz? Bodrum’un üstün körü bir göz atışla seçemeyeceğimiz özünü, cevherini kavramanın yolları var mıdır? Selçuk Erez, Everest Yayınları’nın okurlara sunduğu “İstanköyaltı Bodrum”da,
Bodrum’un derinine, eskisine doğru yelken açarak girişilen böyle bir arayışın, başka bir mavi yolculuğun öyküsünü anlatıyor.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 55
Kültür-Sanat
SERGİLERİ GEZERKEN...
FİKRET OTYAM’DAN “HOŞÇAKAL İSTANBUL”
Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi, 27 Aralık’a kadar elleri altmış dokuz yıldır boyalı, seksen altı yaşındaki Fikret Otyam ustanın “Hoşçakal İstanbul” adlı sergisine evsahipliği yapıyor. Sergi, Otyam ustanın fırçasından tuval üzerine akrilik boyalarla yapılan Anadolu’nun kara gözlü emekçi kadınlarını, dağlarını derelerini, göllerini denizlerini, “illa” hem ak hem kara keçilerini, eşeklerini, birbirinden değişik evlerini, kara kıl
çadırlarını, pamuk tarlasında ömür tüketenlerini sanatseverlerle buluşturuyor. Fikret Otyam, 1952 yılında İstanbul Maya Sanat Galerisi’nde açtığı ilk sergisinden 60 yıl sonra sanat yaşamını bu çok özel sergisiyle Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nde taçlandırıyor. Ustanın tuval üzerine akrilik boyalarla yapmış olduğu eserlerinden oluşan sergi 27 Aralık’a kadar Çırağan Sarayı’nın giriş katındaki Sanat Galerisi’nde günün her
saati ücretsiz olarak sanat severlerin ziyaretine açık.
CADDEBOSTAN’DA BİR USTA: TANKUT ÖKTEM
Tankut Öktem imzası
taşıyan İzmir Türk
Denizcileri Anıtı...
Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi, ülkemizin önde gelen heykel sanatçılarından biri olan Tankut Öktem’i, aramızdan ayrılışının beşinci yılında “Sıradışı Bir Usta” başlıklı sergi ile anıyor. Pek çok önemli anıta imza atan heykeltıraşın retrospektif nitelikli sergisi, 10 Aralık’a kadar galeride görülebiliyor. “Sıradışı Bir Usta” sergisi; formların, ışığın, gölgenin arayışını daima sürdüren; efelerden, ozanlardan Kuvayı Milliye Destanı’na kadar pek çok değeri heykelleriyle
yaşatan Tankut Öktem’in sanat hayatının tüm dönemlerine ışık tutuyor. 3 yaşındayken balmumu ve çamurdan heykeller yapmaya başlayan, 7 yaşında resimleriyle “Harika Çocuk” seçilen, 1988 Sanat Olimpiyatları’nda “Sevgi” adlı eseriyle dünya heykeltıraşları arasında ilk ona giren Öktem, geride bine yakın çamur, taş ve bronzdan yapılmış eser bıraktı. Sergide sanatçının ilk dönem soyut formlardan figüratif geleceğini haberleyen “Özgürlük Yüzleri”ne dek sanatçının birçok eseri sunuluyor. Sergide ilk defa, Tankut Öktem’in Türkiye’nin illerine yayılmış büyük anıtlarından figürlerin heykelleri de yer alacak.
SELVİN’İN KONUĞU MAHMUT KARATOPRAK
Galeri Selvin, 5 Aralık-5 Ocak tarihleri arasında Mahmut Karatoprak’ın “Suyun Boğulduğu Yer”
adlı sergisine evsahipliği yapıyor. Eserleri Galeri Selvin’de sanatseverlerle buluşan Mahmut
Karatoprak, 1953 Kayseri doğumlu. Sanatçı,1973’te Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’na girdi. 1978’de Mustafa Aslıer Atölyesi’nden mezun oldu. Aynı yıllar başta Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Milliyet Sanat olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde grafik, illustrasyon,
karikatür ve strip-bant çalışmaları yaptı. Üç eseri Basel Plastik Sanatlar ve Karikatür Müzesi’ne kabul edildi.1978-81 yılları arasında İsviçre (Zürih) ve Almanya’da grafik çalışmaları yaptı. Münih'de Bastei Verlag, Hamburg’da Kelter Verlag’da illüstrasyon, çizgi-roman ve resim çalışmaları yaptı. 1985’te Axel Springer Verlag için çalışmalar yaptı. Genschpenster Dergisi’nde
kapak ve çizgi romanlar yaptı. 1985’ten bu yana Almanya’daki Hörzu Dergisi’nde çalışmaları
yayımlandı. 1997’de İstanbul’a döndü. Milliyet, Radikal, Elle, Masion Francoise, Options Dergileri’ne illüstrasyon yaptı. 2002’de Kayseri’de yaşamaya başlayan Karatoprak halen Erciyes
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde ögretim görevlisi.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 56
ETKİNLİKLERDEN...
SALON’DA SEVİLEN TOPLULUKLAR
Salon, Aralık ayında son dönemin sevilen topluluklarından ikisini; Dark Dark Dark ve Lower Dens’i ağırlıyor. Dark Dark Dark, 18 Aralık Salı gecesi Salon’un konuğu olacak. Salon’da Lower Dens ile aynı gece
müzikseverlerle buluşacak grup, Lower Dens’ten önce, saat 21.00’da sahnede olacak. İlk single'ları “Tell
Me” ile avantgard pop kültürüne yeni bir soluk getiren Dark Dark Dark, ilk stüdyo albümü “The Snow
Magic”i 2008 yılında yayımlamıştı. Topluluğun müzik dünyasına yaptığı bu güçlü girişi, müzikseverlerin
beğenisine 2010 yılında sundukları “Wild Go” albümü izledi. Vokalde Nona Marie Invie, banjo, klarnet ve
vokallerde Marshall LaCount, piyano ve akordiyonda Walt McClements, basta Adam Wozniak ve davulda Mark Trecka’dan oluşan grup, “Who Needs Who” isimli yeni albümünü 2011 yılında yayımladı. “Who Needs Who”, grup
üyelerinin hem müzik yolculuklarında hem de özel yaşamlarında oldukça sıkı çalıştıklarının göstergesi niteliğinde. Amerika ve Avrupa’nın birçok yerinde kapalı gişe konserler veren beşlinin parçaları Grey's Anatomy, Parks and Recreation
ve American Idol gibi televizyon şovlarında da kullanıldı. Dark Dark Dark, Amerika Birleşik Devletleri’nin tamamını kapsayan bir turnenin ardından vereceği Avrupa konserlerinin kapsamında İstanbul’a konuk oluyor. Salon’da 18 Aralık Salı
gecesi, Dark Dark Dark’ın ardından, bir başka bağımsız müzik oluşumu, Lower Dens sahneye çıkıyor.
Dark Dark Dark, 18
Aralık’ta İstanbul’da.
“TATLI KAÇIK” NURSELİ İDİZ
Nisa Serezli'nin 45 yıl önce sahnede efsaneleştirdiği “Tatlı Kaçık” oyunu, bu kez Nurseli İdiz'in yorumuyla
Tiyatro Kedi sahnesinde. Tiyatro Kedi sahnesinde Tatlı Kaçık oyunuyla tiyatroseverlerle buluşan Nurseli İdiz,
oyunda Samatya'da, dededen kalma bir konakta, kedisi ve gazeteleriyle sakin, mutlu bir yaşam sürdüren gerçek bir ''İstanbul hanımefendisi'' Suzan Hanım'ı canlandırıyor. Suzan Hanım’ın yolunun üç dolandırıcıyla kesişmesiyle gelişen entrikalar, tuzaklar ve maceraların anlatıldığı oyunda Nurseli İdiz’e; ikinci defa tiyatro sahnesine çıkan ve performansıyla beğenilen Armağan Çağlayan’ın dışında Şebnem Özinal, Celal Belgil ve Hilmi Özçiçek eşlik ediyor. Sezon boyunca, perşembe, cumartesi ve pazar günleri Tiyatro Kedi/Black Out Sahnesi'nde perde açacak oyunun rejisörü Hakan Altıner.
BİR “FERHAD İLE ŞİRİN” MASALI
İstanbul Devlet Tiyatrosu, 2012-2013 sezonunun yeni oyunlarından “Ay Ecesi”ni sanatseverlerle buluşturuyor. Burçak Çöllü’nün yazdığı ve bestelediği, Mustafa Avkıran ile Övül Avkıran’ın yönettiği
“Ay Ecesi”; minyatürlerin dünyasından, hat sanatının inceliğinden beslenerek, bedene, sese ve söze
kavuşan bir oyun. “Ay Ecesi”nin dekor-kostüm tasarımı Şirin Dağtekin Yenen, ışık tasarımıysa Yüksel Aymaz imzası taşıyor. Oyunda; Kubilay Karslıoğlu, Tuba Karabey, Gözde Kaya, Gözde Cığacı,
Deniz Bolışık, Dolunay Pircioğlu, Uygar Özçelik, Erdem Yılmaz, Cansu Saka, Erkan Yılmaz, Kutay
Şahin, Çağıl Tekten, Gizem Ancı, Ayşe Gülerman, Onur Şirin, Adil Can Demirel, E. Emre Sungur,
Melih Şengiden, Selda Şahin ve Sercan Çelik rol alıyor. Ferhad ile Şirin’in bilindik hikâyesine farklı bir açıdan yaklaşan, bu hikâyeyi yeni bir perspektifle ele alıp yeniden anlatan, kendine has bir sahne estetiği, özgün
bir anlatım dili oluşturan “Ay Ecesi”, şarkıların, yanık türkülerin, yalnızca insan sesi ile yapılan çok sesli melodilerin iç
içe geçtiği, kaynaştığı dinamik bir anlatı olma özelliği de taşıyor. Oyunun öyküsü şöyle: İktidar ile aşk arasında sıkışmış,
yazgısı doğal olanla, kültürel / geleneksel olanın çatışmasıyla biçimlenmiş bolluk içindeki Arzen şehrinin hükümdarı
Mehmene Banu, canı kadar sevdiği kardeşi Şirin’i, şehir kumandanlığı görevine henüz tayin ettiği Hüsrev’le nişanlandırır ve nikah kıyıldıktan sonra oturmaları için sarayın bahçesine bir köşk yaptırır. Köşk inşaatını ziyaretlerinden birinde, Mehmene Banu, Arzen’in en ünlü nakkaşı Ferhad’a aşık olur, böylece yazgının sivri çarkları da dönmeye başlar, çünkü Ferhad’a aynı anda biri daha aşık olmuştur: Kardeşi Şirin… Mehmene Banu, iktidarla ve henüz ana rahmindeyken
ona giydirilmiş olan ideal, eksiksiz hükümdarlık yaftasını ve kıyafetini çıkarıp avucunda tuttuğu iktidarla, yani kendisiyle hesaplaştıktan sonra Ferhad’ı almaya karar verir ki aynı vakitte Şirin’in de Ferhad’a âşık olduğunu öğrenir…
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 57
Medyadan Yansımalar
HÜRRİYET
17 Kasım
STAR
17 Kasım
BUGÜN
YENİ DÖNEM
17 Kasım
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 58
18 Kasım
DÜNYA
17 Kasım
MİLLİYET CADDE
22 Kasım
KAYSERİ GÜNDEM
24 Ekim
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 59
Gezi
YALOVA’NIN “YEŞİL YOLU”
Şehirler kalabalıklaşıyor ve büyüyor. Büyürken de doğal
hayattan daha fazla yer çalıyor. Yeşil, sakin, temiz havalı bir
yer ihtiyacımızı gidermek için her yıl daha uzaklara gitmek
zorunda kalıyoruz. Neyse ki insan elinin kirletmediği, yanı
başımızda sayılabilecek yerler de yok değil: İstanbul’un
dibinde, Yalova’daki Erikli Yaylası da bunlardan biri.
Bu sayımızda, farklı bir gezi alternatifi sunacağız. Kış bastırmadan, havalar önce sağanaklar, sonra kara dönmeden gidilebilecek bir rota daha var: Erikli Yaylası… Yılın son yorgunluğunu atmak, dinlenmek, yenilenmek, oksijene ve doğaya doymak için en doğru ve İstanbul’a en yakın adreslerden biri olan Erikli Yaylası, günübirlik turların en bilindik adreslerinden
birisi olarak giderek daha çok tanınıyor.
Şehirler kalabalıklaşıyor ve büyüyor. Büyürken de doğal hayattan daha fazla yer çalıyor. Yeşil, sakin, temiz havalı bir yer ihtiyacımızı gidermek için her yıl daha uzaklara gitmek zorunda
kalıyoruz. Neyse ki insan elinin kirletmediği, yanı başımızda sayılabilecek yerler de yok değil. Erikli Yaylası, tam da bu kriterlere uyan, İstanbul’un dibinde, kirlenmemiş bir doğa vadediyor. Yapacağınız tek şey, yola çıkmak için karar vermek ve kendinizi iyi bir rehberin yönlendirmesine bırakmak. Çünkü bu tür doğa gezilerine rehbersiz gidilmemesinde fayda var.
Az önce de söylediğimiz gibi, Erikli Yaylası, günübirlik turların en bilinen adreslerinden biri
ve internet üzerinden, Erikli Yaylası’na tur düzenleyen çok sayıda turizm firmasına ulaşabilirsiniz.
Eğer tur şirketleri ile değil, bireysel olarak Erikli Yaylası’na gitmek isterseniz, yol tarifi de
çok basit: Gebze Eskihisar’dan feribotla Yalova’ya geçin ve Yalova kent merkezinden Çınarcık’a
doğru devam edin, Çınarcık’ın içinden de Teşvikiye Köyü’ne sapın. Teşvikiye Köyü’ne ulaştığınızda, karşınızda sizi bekleyen rotayı apaçık göreceksiniz; yeşiller içinde bir vadi…
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 60
Baştan söyleyelim, Erikli Yaylası, ciddi bir turizm projesi olan “Yeşil Mavi Yol” projesinin
önemli ayaklarından biri ve doğal bir cennet
olmasına rağmen, yaylaya çıkan parkurlar öyle
düzayak, ailece el ele yürünecek yerler değil.
Aslında Teşvikiye Köyü’nden Delmece Yaylası’na kadar giden şose bir yol var, aracınızla
bu yolu takip de edebilirsiniz ancak doğal hayatı ve yeşili görmeye gidiyorsanız, aracınızla değil, dar ve kimi yerde zorlu patikaları izleyen, dereleri geçip vadileri tırmanan parkurları izlemenizi salık veriyoruz. Yeşil Mavi Yol,
Yalova’ya İzmit tarafından geldiğinizde, Altınova İlçesi Hersek Köyü’nden başlayıp, Armutlu İlçesi’nde tamamlanan, bağlantı yolları
ile toplam 189 kilometreyi bulan bir rota. Hemen hemen tamamında yürüyüş ve foto safariye parkurları bulunan Yeşil Mavi Yol, tarihi, turistik ve doğal güzellikleriyle de öne çıkıyor.
Yeniden Erikli Yaylası’na dönelim, deneyimli
bir tur rehberi ve (tavsiyemiz) orta zorlukta bir
parkur seçerek yola çıktığınızda, sizi önce dev
bir kayın ormanı karşılayacak. Daha ilk andan
havanın ne kadar temiz olduğuna şaşıracak
ve yeşilin her tonu karşısında büyüleneceksiniz. Ancak dikkat, fazla oksijen sizi çarpabilir… Unutmadan bir not daha eklemeliyiz: Her
ne kadar bir doğa gezisine katılmış olsanız ve
amacınız şehrin omuzlarınıza yıktığı yüklerden kurtulmak olsa da bu tür doğa yürüyüşlerinin belirli kuralları var. Örneğin yürüyüş sırasında ayağınızın burkulmasını önlemek
için boğazlı bir ayakkabı kullanmak zorunda
olmanız gibi. Ya da sırt çantası… Aslında
günlük kıyafetleriniz ve elinizde moda bir çanta ile de bu yürüyüşe katılabilirsiniz ancak bu
uyarılarımız sizin sağlığınızı ilgilendiren küçük
ayrıntılar. Çünkü boğazlı bir yürüyüş ayakkabısı ile burkulmaları önleyebilir, sırt çantanızda
ise yol boyunca ihtiyaç duyacağınız malzemeleri taşıyabilirsiniz. Ayrıca sırt çantanız bir
yandan sizin dengenizi de sağlayacak ve yürüyüş sırasında terleyeceğiniz için sırtınızı da
soğuktan koruyacaktır.
Erikli Yaylası ve devamındaki Çifte Şelaleler
ile Dipsiz Göller, toplamda on kilometreye yaklaşan bir parkura sahip. Erikli Yaylası, öyle Karadeniz’deki meşhur yaylalar gibi dev bir yeşil alan değil, hatta dar ve uzun bir düzlük bile
denilebilir. Ama barındırdığı bitki örtüsü ve her
yerde karşınıza çıkan küçük dereleriyle gerçekten görülmeye değer. Erikli Yaylası’nın hemen yanı başında ise Yalova Kent Ormanı’ndan
kısa bir yürüyüşle ulaşılan Çifte Şelaleler bulunuyor. Aslında çoğu tur şirketinin nihai hedefi de, iki taraçadan dökülen, manzarası ve
Yer: Yalova - Çınarcık
Araç Yolculuğu: 2.5 saat
Yürüyüş Süresi: 4 saat
Parkur: Orman içi - Yayla - Şelale
Mevsim: İlkbahardan sonbahara kadar
Derece: Orta +
Önerilen Malzemeler
• Boğazlı rahat bir ayakkabı,
• Rahat bir pantolon ya da eşofman
(kot pantolon yürüyüş sırasında rahatsız edebilir),
• Şapka,
• Güneş gözlüğü,
• Küçük bir sırt çantası,
• Mevsimine göre yağmurluk, yedek giysiler ve ayakkabı,
• Elbette eşsiz doğayı belgelemek için fotoğraf makinesi.
serin havasıyla “iyi ki gelmişiz” dedirten Çifte Şelaleler oluyor. Öğle molasının ardından, buraya kadar gelmişken, Dipsiz Gölleri de görmenizde fayda var. Büyük ve Küçük olmak üzere, peş
peşe sıralanan Dipsiz Göllerin krater gölü olduğu düşünülüyor. Anayola oldukça yakın olan bu
iki gölde de su seviyesi oldukça düşük ve su kahverengiye yakın çamurlu. 530-570 metre rakımlı
bu göller, çevrelerindeki zengin orman florası ve yaban hayat yönüyle de dikkat çekiyor.
Eğer doğanın önünüze çıkaracağı zorluklara göğüs gerebiliyor, etrafınızdaki yeşilin tonlarıyla ilgileniyor, akan derenin sesinden hoşlanıyorsanız bu tür bir doğa yürüyüşü size gerçekten ilaç
gibi gelecektir.
Yalova Kent Ormanı
2005 yılında açılan Yalova Kent Ormanı, 95 hektarlık geniş bir bölgeyi kapsıyor. İçerisinde görülmeye değer şelaleler, 2 kilometrelik yürüyüş parkurları, çok amaçlı salon, çocuk oyun alanları, spor alanları, oturma ve dinlenme grupları, tuvalet,
çeşme, piknik yerleri, içme suyu ve lavabolar, asma köprü, seyir terası bulunduran Yalova Kent Ormanı, aynı zamanda, adı üzerinde zengin bir bitki örtüsüne de evsahipliği yapıyor. Özellikle ıhlamur, kestane, meşe, gürgen,
kayın, dişbudak, akçaağaç, çınar, kızılağaç, yabani kiraz,
yabani erik, karaçam ve çam ağaçlarından oluşan orman
örtüsünün yanı sıra çalımsı veya otsu bitkilerden katırtırnağı, yabani sarmaşık, kekik, hiperikum, güzellik çalısı, kocayemiş, pençe çalısından oluşan geniş bir floraya sahip olan Yalova Kent Ormanı’nda, ayı, yaban domuzu,
tilki, sincap, kertenkele, çakal, porsuk, kirpi, tavşan, kaplumbağa, yılan, üveyik, tahtalı güvercin, bıldırcın, çil, karatavuk, sığırcık, sakarmeke, çulluk, atmaca, çil keklik
ve ağaçkakan gibi hayvan ve kuş türleri de doğal ortamlarında yaşatılıyor.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 61
Summaries in English
TEXTILES ARE NOT DEAD-JUST THE OPPOSITE,
THEY'RE BREATHING LIFE INTO TURKEY
The developments of recent years are heartening after the long period where everyone was lamenting over the death of textiles and ready-to-wear clothing. The textiles sector, with its many applications--from
human heart membranes to artificial pancreases, from aviation to wind energy plants-has become a locomotive in exporting and
employment, indeed breathing life into Turkey. The determination of the textile manufacturers who went on with their production despite the repeated rhetoric of "Turkey
should bow out of textiles," along with the government's move to impose an additional tax
were the major contributors to the trend of
improvement. In the 11 months after the introduction of the additional tax in July 2011,
close to 4000 new ready-made clothing enterprises and 1500 new textile businesses
were launched. In the last 2.5 years, the total number of businesses that have opened
in both sectors has reached 10,347. In the
same period, 97,512 new and insured workers were recruited into the textiles and ready-to-wear clothing workshops in just one
year. The workshops opening one after
another following the additional taxing caused provinces like Denizli, which until two ye-
ars ago had been in the news because of entrepreneur suicides, and former textile
strongholds like Bursa and Gaziantep, which
had long been steeped in darkness, to go
back to their glory days. These provinces are
once again breaking production and export
records. The developments in textiles and ready-to-wear clothing are not limited to just
these factors. While the value of Turkish go-
ods and brands continue to go up, they have
also drawn foreign investors into Turkey. The
developments seem to be pointing to a
continued uptrend in textiles, supported by
the new Incentive System. As the textile manufacturers who never stopped their investments brace themselves for a round of
new investments, foreign capital is preparing
to invest in the sector as well.
THE FUTURE IS IN TEXTILES
"The Future of Technical Textiles Congress," which our Association organized together with Euratex, was held with the participation of about 300 local and foreign sector
representatives at the Istanbul Ritz-Carlton
Hotel on November 16, 2012. The Congress not
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 62
only demonstrated the wide range of textile
applications--from surgery to aviation and the
construction sector--and how the sector would play more and more a role in people's lives, but it also reinforced the belief that "The
future is in Textiles." As part of the Congress
as well, the winning finalists in the Innovation Contest organized by the Turkish Textile
Employers’ Association received their awards.
The Contest was open to the textile sector and
related universities to promote innovative, differentiated, original projects adapted to innovative products and to support already
existing developed projects. The winner of the
contest was the SAN-TEZ Project titled,"Design and Manufacture of a Prototype Textile
Flocking Machine and the Production of Flocked Fibers," prepared by a team headed by
Prof.Dr. Özcan Özdemir of Uludağ University,
Engineering-Architecture Faculty, Department of Textile Engineering. Speaking at the
Congress, the President of our Association, Halit Narin, said that he promised that the Association would finance the projects of students
and faculty members.
WORLD TEXTILE MANUFACTURERS
MEET IN VIETNAM THIS TIME
The Annual meeting for 2012 of the International Textile Manufacturers Federation
(ITMF) was held on November 4-6, 2012 in Hanoi. Hosted by the Vietnam National Textile and
Garment Group (VINATEX), the main topic of
the congress was "Challenges of the Global
Textile Sector Today and in the Future." The
Congress enjoyed the participation of representatives from the world's leading textile countries. Our Association was represented by
a delegation headed by Halit Narin. The main
trends affecting the global ready-made clothing market were discussed at the congress
and it was stated that the expenditure of developing countries on ready-to-wear apparel
would exhibit a larger increase in the coming
years compared to developed countries. It was
also emphasized that Internet sales were steadily growing. The summit also included re-
ÇERKEZKÖY
METEM CARRIES
ITS SUCCESS
INTO THE
INTERNATIONAL
ARENA
METEM, the Çerkezköy Occupational
and Technical Training Center, which
was brought to life through the cooperation of the Turkish Textile Employers’ Association and the Turkish Textile Foundation, signed its name to another international achievement. The project prepared by Çerkezköy METEM, titled "Mecatronic Systems in Electronic Circular
Knitting Machines" was found worthy of
an EU sponsorship. Of the total of 2261
project proposals submitted to the EU,
2057 fulfilled the evaluation criteria. Çerkezköy METEM's 320 project proposals
were accepted for sponsorship by the EU.
As part of the project, 30 students and 4
of their instructors will be traveling to Austria and Denmark for training.
marks about the rising
labor costs in China
and that the country
was for this reason
focusing more now on
innovation and R&D.
During the course of
the conference, our
Association's delegation, headed by Halit
Narin, came together
for a special meeting
with the members of
the China National
Textile and Apparel
Council (CNTAC). Narin pointed out at the
meeting that international cooperation was essential and that China and Turkey represented an important potential in the textiles and
ready-to-wear sector. He said that the EU and
other big markets would be formulating
common strategies that would be in the interests of both parties.
WE INTRODUCED OUR CLOTH DOLLS TO THE
WORLD AT THE MEETING OF TOY MUSEUMS
The Turkish Textile Employers’ Association promoted Turkish cloth dolls at the
meeting of the Association of European
Toys and Children's Museums (TOYCO).
Led by Sunay Akın, the public personality
who started the Istanbul Toy Museum, the
toy manufacturers and children's museums of Europe met together in Istanbul
under the sponsorship of the Association.
It was decided that the figure in Turkish
mythology known as "Kübey Hatun," the
protector of childbearing mothers and their children, would be selected as the
symbol of the meeting. November 20, the
last day of the meeting, was World Children's Rights Day and this was commemorated with an Association-sponsored
closing dinner at Esma Sultan Yalısı. Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay was present at the evening's event.
Meanwhile, Kübey Hatun cloth dolls were
given to foreign guests as gifts during the
meetings, giving the participants the opportunity to get a close impression of Turkey's cloth doll culture.
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 63
Tebessüm
Sayı: 390 - Kasım-Aralık 2012 64
Gülşen KARAGÖZ

Benzer belgeler