burada - Sabancı Üniversitesi

Transkript

burada - Sabancı Üniversitesi
Akdenizli Bienal
Avrupa ve Akdenizli Genç Sanatçılar Bienali’nin bu yıl onikincisi 19-28 Eylül
tarihlerinde Napoli’de gerçekleşti. 1985’ten beri düzenlenen bu gezici ve geçici bienale
bu yıl yirmiyedi ülkeden 700 civarında sanatçı katılmıştı. Bu, ‘bienal’ kelimesinin
çağrıştırdığı, daha çok görsel sanat ürünleri ve sanatçılarını kapsayan, entelektüel
çerçevesi uzun uzun çalışılıp, tartışılan, iki yılda bir düzenlenen çağdaş sanat
etkinliğinden farklı olarak görsel sanatlardan tiyatroya, müzikten moda ve gastronomiye
kadar yedi farklı alandaki ürünlerin, performans, kreasyon ve menülerin sunulduğu, her
seferinde farklı bir kentte düzenlenen, yıl aşırı bir festival. Belli bir tema ortaya konulsa
da bu temanın sınırlarının çok belirgin olmamasına önem verilerek, kesin tanımlardan
çok bir hissiyat yaratması mümkün kılınacak şekilde seçilmiş. Böyle bir tema
belirlemenin amacı seçici kurullara bir kolaylık sağlamak olabileceği gibi, yer alacak
bir çok işi gevşek bir şekilde birbirine tutturmak olmalı. Bu yılki etkinliğin teması da
‘Tutku’ idi. Özellikle güney Đtalya söz konusu olduğunda bu oldukça klişe bir seçim
bile sayılabilir.
Aslında belki de çeşitli alanlardaki üretimlerin iç içe sunulduğu ve deneyimlendiği bu
uluslararası etkinliği, yer aldığı kentle ve kültürle, o kent hakkında bundan çok önceleri
önerilmiş bir başka kavram daha incelikle ilişkilendiryor. Walter Benjamin kent
portrelerinden birini de Napoli için yazmış 1920’li yıllarda. Ona göre şehrin hayatının
en değişmez kuralı, her yerde tekrar tekrar beliren, gözeneklerinin çokluğu,
geçirgenliğidir. Vezüv’ün yanı başındaki, tüf kayalıkların üzerindeki şehrin hemen
altında geçitler ve mağaralardan oluşan bin yıllardır kazılan yeraltı şehri yatar. Mimari
de özel hayat da geçirgendir; kesin sınırlar yok gibidir, hiç bir durum kalıcı olmayı
amaçlamaz, şimdi yaşanır, mahremiyet ortak yaşamın akıntılarıyla delik deşiktir.
Bienal sergi ve etkinlikleri, şehre merkezi bir tepeden bakan, benzerine pek
rastlanmayan karmaşık altı köşeli yıldız planında, 16.yy’da inşa edilmiş Sant’Elmo
kalesinde gerçekleştirildi. Türkiye’den, organizasyon (BJCEM-Biennale des Jeunes
Créateurs d’Europe et de la Méditerranée) üyesi Sabancı Üniversitesi’nin görsel
sanatlar alanında seçtiği sekiz sanatçı da işlerini sergilediler: Aslımay Altay Đstanbul ve
Napoli silüetlerini işlediği çift kişilik yorganlarını, Çilem Dalgıç dimdik bakan travesti
fotoğraflarını, Deniz Gül kale duvarını döven ‘Osmanlı tokadı’ slayt projeksiyonunu,
Ayşe Liu usul usul akıp yayılan deney videosunu, Emir Özer solgun mukavva ve
tuvallerini, Murat Sezer birbiri ardına sıralanmış tahta bavullarını, Burcu Yağcıoğlu on
metrelik, karanlık figürlerden oluşan ‘gül’ desenini ve Adnan Yıldız kalenin loş
koridorlarına tutunan ve tırmanan kafes tellerini. Bu eserler geçtiğimiz yıl sonlarında
Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri’de düzenlenen iki sergiyle burada da izleyiciye
sunulmuştu.
Artists without Walls, April 1st, Video, 2005
Akdeniz’i kuzey, güney ve doğudan çevreleyen ülkelerden bienale katılan genç - 30
yaşını aşmamış – santçılar arasında paylaşıma imkan verebilecek ortak bir ‘kuşak’
kimliğini desteklemeyi ana amaç olarak belirleyen bienalin, görsel sanatlar
üretimlerinden oluşan sergisi bir ölçüde bu ülkelerde güncel sanat alanında çalışan genç
sanatçıların öncelikleri hakkında ipuçları içeriyor olabilir. Bir nevi küratörlük işlevi
yerine getirdiklerini düşünebileceğimiz ülke seçici komitelerinin kurumsal ve sanatsal
kimlik ve duruşlarının da sunulan işlerin ‘rengi’nde önemli olduğunu unutmamak
gerekli.
Pauliina Salminen, Just add water, Đnteraktif video yerleştirme, 2004
Üretim teknikleri açısından farklılaşan, ‘geleneksel’ sunum tercihlerinden farklı olarak,
farklı sanatçılar tarafından bir kaç işte kullanılmasıyla interaktif video yerleştirmeler ve
videoda kullanılan nesnelerin video gösteriminin yanıbaşında sergilenmesi dikkat
çekiciydi. Her enstelasyonun, ‘ziyaretçi birçok olasılık arasından bir güzergahı seçtiğine
göre geniş anlamıyla interaktif’ olduğu söylenebilir, ancak burada sunulan interaktif
video yerleştirmelerde sunulan kurgunun parametreleriyle de oynayabildiğinden
ziyaretçi belki de bir anlamda sanatçının rolünü üstleniyordu. Bu işler sensorlu
düzeneklerin sihirbazlığına içten içe duyulan bir hayranlığı hissetirmenin yanında,
1970’lerde üretilen, günün yeni tekniği video ve getirdiği olanakları sınayan
yerleştirmeleri de hatırlatıyorlardı. Ziyaretçiye bir oyun heyecanı yaşatırken teknik
aksaklıklara karşı kırılganlıklarıyla bir anda onu tek başına bırakma tehlikesi de
taşıyorlardı. Videoda görülen, kullanılan, giyilen vs. nesnelerin videonun hemen
yanında sergilendiği düzenlemeler ise izleyiciyi işi videodan çok performans olarak
okumaya davet ediyor, ekran yüzeyinde kırılan gerçeklik bağlantısını nesneler
aracılığıyla yeniden kurmaya çalışıyor, kurguyu dökümantere yöneltiyordu.
son:DA, room Nr_151.psd, Tuval üzerine baskı, 145x200cm, 2005
Slovenyalı ikili son:DA grubu ise yeni medya ve üretim teknikleri meselesini, ters
yönden yaklaşarak, ‘resim’ yaparak ele alıyordu. Bienal gruplandırmasına göre ‘siber
sanat’ disiplininde üretim yapan Son:DA’nın figürleri, saplantılı, sonsuz gibi görünen
bir bağlantı faaliyeti içindedir, figürler ve içine yerleştirildikleri mekanlar kablo, fiş,
soket vs.fazlası altındadır. Natasa Petresin sanatçıların internet sitesinde yer alan
metninde, ironik hikayeler de anlatan, ‘mouse’ ile yapılmış ve tuvale basılmış bu
çizimleri ‘baştan çıkarıcı şekilde estetik’ olarak tanımlar. Petresin’e göre bu resimler
“küresel biçimde birbirine ‘bağlanmış’ dünyadaki soğukluk ve yabancılaşmadan söz
eder. Mouse’un araç olarak kullanıldığı bu çizimler oldukça uğraştırıcı bir üretim
sürecini içerir; gelenekselden media sanatına geçiş aşamasında yeni ‘ortama’
adaptasyonun tarihine bir gönderme yaparken, parlak ve kusursuz dijital imgelerle de
incelikle dalga geçer.”
Burcu Yağcıoğlu, Đsimsiz, Kağıt üzerine kurşun kalem ve mürekkep, 2,5x10m,2004
Akdeniz’in her yanından, bir çoğu politik karışıklıklar, çatışmalar yaşamış ve
yaşamakta olan ülkelerden katılan işler içinde en keskin ve eleştirel olanları belki de
bekleneceği üzere Filistin ve Israil’den geliyordu. Paylaşımın imkansız görüldüğü
durumda, coğrafi bölüştürmenin de kağıt üzerinde göründüğü kadar pürüzsüz
olamayacağına işaret eden işlerden biri ‘The Israeli center for Digital Art, Holon’
tarafından seçilmiş ‘Artists Without Walls’un ‘April 1st’ isimli videosuydu. Kendisini
sanat ve kültür alanında düşünen,üreten Filistinli ve Đsrailliler arasında sürekli diyalog
forumu olarak tanımlayan grubun videosu Kudüs yakınlarındaki bir Filistin kasabasını
ikiye bölen koruma duvarının her iki yanında 1 Nisan 2004’te gerçekleştirilen bir
eylemi belgelemektedir. Açılmış delikten kablolar değiş tokuş edilir, duvarın iki
tarafına sırt sırta yerleştirilen kapalı devre kameralar ve projektörler aracılığıyla duvarın
bir yanında olup biten diğer tarafta duvarın üstüne yansıtılır; bu şekilde duvarda büyük
bir sanal pencere açılmıştır. ‘Sabreen Association for Artistic Development’ tarafından
belirlenen Filistin katılımında da Ayreen Anastas’ın videosu dikkat çekiciydi. ‘m* of
Bethlehem’de Beytüllahim’in Ocak 2003’de, 1973 tarihli bir haritayı referans alarak
hazırlanmış, önceki haritada bulunmayan yeni yerleşimleri, ortadan kaybolan ya da
kaybolacağı ilan edilen bölgeleri içeren bir ‘video haritası’ sunulmaktadır.
Senseria, Sinestesia Urbana, Video-yerleştirme, 2005
Đki yıl sonra büyük olasılıkla Akdeniz’in bu defa güney kıyılarını ziyaret edecek olan bu
heyecan verici etkinlik, bir çok genç sanatçının ilk uluslarası sergileme deneyimini
oluştururken, belki de bir yandan da kendini verili coğrafi ve kültürel sınırlandırmalarla,
kısa yoldan Avrupalı, Ortadoğulu, Doğu Avrupalı, Kuzey Afrikalı sanatçılar, üreticiler
olarak tanımlayamayacaklarını, farklılıkların ortak varoluşunu sınırların rehavetine ya
da engelliyiciliğine teslim olmadan desteklemek ve korumakla sorumlu olduklarını fark
ettiler.
Aslı Çetinkaya
Sabancı Üniversitesi Kasa Galeri