Kitabın tamamını bilgisayarınıa PDF olarak kaydetmek

Transkript

Kitabın tamamını bilgisayarınıa PDF olarak kaydetmek
V
ÖNSÖZ
Sondönemlerdegördümki;birgrupüstatgazeteciveyazarın,32yılön‐
ce başlattığı, “röportaj ile söyleşiyi ayrıdeğerlendirme” girişimleri, unutulmuş
gitmiş...
Günümüzde birçok gazeteci, röportajı: “Muhatabına ya da haber kayna‐
ğınasoruyöneltmevealınancevaplarıderleme.”olarakanlıyorvekullanıyor…
İşte; bu kitabı yazmaya, röportaj ile söyleşi arasındaki farkları, bir kez
dahabelirlemekamacıylakalkıştım.
Dileğim, günümüzde bu alandaki kavram kargaşasına son vermek için,
yenibiradımatmaktı.
Yazmaaşamasında,“bazıbelirlemelerim”nedeniylecanımsıkılmadıde‐
ğil; ama bezmedim, pes etmeyi kendime yediremedim… Zorlanarak da olsa
kitabıyazmayıbitirdim.
Kitaptaki bilgileri nasıl değerlendirirsiniz, bilemem; ama ben hala, “rö‐
portaj”diyeadlandırılan,gazeteciliktemelli,yazıhattaedebiyattüründe:
“İlginçkonular,seçkinyadaözelkişiler,değişikmekanlar,çarpıcıortam‐
lar,köklüaraştırmalar,derinlemesinesoruşturmalar,kılıkırkyaraninceleme‐
ler, ayrıntılı gözlemler, çarpıtılmayan gerçekler, emek ürünü betimlemeler,
görsel değerlendirmeler, ölçülü duygusallık, dengeli yorumlar, amaçlı iletiler,
onurluöznellik,içselsesler,ruhsalrenkler,edebiüslup,akıcıanlatım,abartısız
biçim,yalınamazenginTürkçevegerekiyorsasoru‐cevaplısöyleşiler”deara‐
mayısürdüreceğim…
Bu alanda düşünmüş; öneriler derlemiş; yazılar kaleme almış; örnekler
vermiş;kitaplaryazmışgazeteciüstatlarımınveedebiyatustalarınınçabalarına
veanılarınasaygılarımla…
İstanbul,Ocak2007Doç.Dr.AtillaGirgin
Unutmadan:
Kitabın, “Ne Diyorlar?” bölümüne, emeklerinin yanı sıra gönül katkıla‐
rından dolayı, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005‐2006 Öğ‐
retim Yılı, Genel Gazetecilik Bölümü Doktora Sınıfı öğrencilerim Seçil Özay,
FeryadeTokanveTanerHoroz’ateşekkürlerimiiletiyorum…
1
BölümA
1. RÖPORTAJ
Okurualın,sizinleomzunuzunüstündenbakmasınısağlayın.
Hans‐JoachimSchlüter
Gazetecilikte, “röportaj”ın kaynaklandığı yazı türü, eski deyişle
“mülakat”diyeanılan“karşılıklıgörüşme”dir Bölüm‐2 entretienFr. ,
interviewİng. .Günümüzdedahaçok“söyleşi”diyeadlandırılan“karşı‐
lıklıgörüşme”yani“mülakat”,üçüncükişilereaktarılmakamacıyla,be‐
lirlikonuyadakonularda,herhangibirkaynağasorularyönelterekbilgi,
görüş, düşünce derlemeye dayalı bir yazı türüdür. Söyleşi, günümüz
gazeteciliğindedegenişölçüdekullanılmaktadır.
Ancakröportaj,“mülakatınTürkçesi”olarakbilinen“karşılıklıgö‐
rüşme”yani“söyleşi”demekdeğildir.Röportaj,“görüşüpkonuşma”an‐
lamındaki“sohbet”,“derdineyanma,içindekilerisöyleme”olaraktanım‐
lanan“hasbihal”,“karşılıklıdostçakonuşma”diyeaçıklanan“muhabbet”,
“bir iş için önceden konuşma, söyleşme” tanımı verilen “müzakere”,
“hikayeetme tahkiye ”anlamınagelen“anlatı”hiçdeğildir.1
“Türkiye’deRöportajınTarihçesi”neilişkinbirmakaleyazmışolan
AdnanBinyazar,röportajın,başlarda“mülakat”kavramınındarsınırları
içinde düşünüldüğünü hatırlatarak, bugün de bu yöntemin geçerliliğini
yitirmediğini, röportajın bu mülakat özelliğinden yararlanıldığını bil‐
dirmiştir.
Binyazar,asılröportajındahaçokaraştırmaya,incelemeye,soruş‐
turmayadayalı,birtakımgerçeklerinbelirmesineçalışılançokyönlübir
gazetecilikolduğunukaydetmiştir.
1
MustafaNihatÖzön,Osmanlıca‐TürkçeSözlük,İnkılapveAkaKitabevleri,İstanbul:
Ocak1965.
2
Adnan Binyazar, “Kişilerle yapılan mülakatlara ‘röportaj’ dediği‐
miz gibi, kimi durumlarda gezi izlenimlerini yazılarını Bölüm‐3 de
butüriçindedüşündüğümüzoluyor.”değerlendirmesiniyaptıktanson‐
ra, gezide amacın araştırma, inceleme, soruşturma olduğunu; çıkan so‐
nucagöredebir“rapor”hazırlandığını,aslındaröportajınkökenininbu
“report,reporting”edayandığınıilerisürmüştür.2
“UnutulmayanSöyleşiler”
“UnutulmayanSöyleşiler”kitabı,EminÇölaşan’ısadeceköşeyaza‐
rı olarak değil, röportajcı olarak tanıyabilmek için iyi bir fırsat. Çöla‐
şan’ın1984‐1989arasındaMilliyetveHürriyetgazetelerindehaftason‐
larıyaptığıröportajlardaVesametKutlu’dan EskiDışişleriBakanıFatin
RüştüZorlu’nunsevgilisi ZekiMüren’e,AzizNesin’denKürtİdris’eka‐
darkimleryokki...
2000 yılında ilk baskısı yapılan kitap, Doğan Kitap’tan geçtiğimiz
haftaikincikezçıktı.Niçinaradanbuncayılgeçtiktensonradiyesorar‐
sanız,Çölaşankitabınönsözündecevapveriyor:
“İnsanın gönlü, gazetede yayımlanan yazı, araştırma ve söyleşile‐
rinin daha sonra kitap olmasını arzu ediyor. Çünkü gazete yazılarının
ömrü 24 saattir. Her şey, 24 saat sonra unutulur ve gazete çöpe gider.
Oysa, kitap öyle değil. Kitaplığın rafına girdi mi, sonsuza kadar orada
kalır.”
‐ Köşe yazarı olmadan önce röportajlar yapıyordunuz. Röportaj
yapmayanasılbaşlamıştınız?
‐MilliyetGazetesi’ndeçalışırkenyönetimdedeğişikliklerolmuştu
ve beni devre dışı bırakmışlardı. 1984 yılında Milliyet’in başına Çetin
Emeçgelince,kendisiylehiçtanışmamamarağmenbanateleksçektive
her pazar söyleşi yapmamı istedi. İlk röportajımı siyasette devre dışı
bırakılan Süleyman Demirel’le yaptım. İkinci röportajım da Halit Na‐
rin’leydi.İkisidegüzelröportajolmuştu.İkihaftaüstüstegüzelröportaj
çıkıncabendehavayagirdim;gazetedememnunkaldıveröportajlara
devam ettik. 1985 yılında Erol Simavi arayıp Hürriyet’e geçmemi iste‐
yinceHürriyet’teröportajlaryapmayabaşladım.
‐Sonraröportajcılığıbırakıpköşeyazarıoldunuz.Köşeyazarıol‐
duktansonraröportajyapmayıhiçözlemedinizmi?
2
Adnan Binyazar, “Türkiye’de Röportajın Tarihçesi”, MilliyetSanatDergisi, Sayı 147,
İstanbul:Ağustos1975,s.14.
3
‐ Dört yıldan sonra artık tıkanmaya başlamıştım; açıkçası gözüm
köşeyazarıolmaktaydı.1989yılında‘TurgutNereyeKoşuyor?’kitabım
270 bin satmıştı. O sırada Çetin Emeç de Hürriyet’e geçmişti. Çetin
Emeç’e‘Kitaplarıçokokunanbiryazarım;banaköşeverirseniz,oköşe
de çok okunur.’ dedim. ‘Hayır, git işine’ gibi bir yanıt beklerken, ‘Erol
Bey’lebirkonuşayım.’dedi.Sonraköşeyazarıoldum.
‐ Röportajcıolmak mı zordu, köşe yazarı olmak mı? Hangisinden
dahaçokkeyifalıyordunuz?
‐Benimyaptığımölçülerdeköşeyazısıyazmakdahazor.Çünküben
ikitıktık,birşıkşıkyazıyazmıyorum.İkisinindekeyiflerifarklıydı.
‐ Röportajcının sormaması gereken sorular var mıdır? Aklına ge‐
lenhersoruyusormalımıdır?
‐Bazıözelkonularhariç,herşeydobradobrasorulmalıdır.
‐Birröportajcınınolmazsaolmazlarısizceneolmalı?
‐Sorusormaktankorkmamalı;sorularıkafasındaçokiyikurmalı.
Röportajınnereyegideceğinitahminetmeliyadaoyunplanınıonagöre
kurmalı.Gerekirsezorlamayıbilmeli.Çünküröportajyapılırkençekini‐
yorlar. Benim yaptığım röportajlarda en güzel bölümler, teybin kapalı
olduğuanlardasöylenenlerdi.Yazmadiyorlarsa,yazmamakgerekir.
‐Yaptığınızröportajlardasizienetkileyenkimoldu?
‐Hürriyet’in40. yılında, ErolSimavi arayıp ‘Benimlebirröportaj
yap.’dedi.Ürktüm,bendenşikeyapmamıisteyecek,sorularıbanakendi‐
si verecek, ‘Bunları sor.’, diyecek diye korktum. Böyle bir şey olmadı;
karşımdaolduğugibiolanbirErolSimavivardı.
‐Ensesgetirenröportajınızneydi?
‐ ‘Kocatepe Muhribimizi Nasıl Batırdık’ diye üç kişiyle yaptığım
röportajlar vardı. Çok ses getirmişti. ANAP Milletvekili Türkan Arıkan,
yaptığımröportajdasöyledikleriyüzündenANAP’tanistifaettirilmişti.O
daepeysesgetirmişti.
‐Röportajlarıyaparkensizeensıkıntıverenşeyneydi?
‐ Karşındaki kabızdır, röportaj istediğinde seve seve kabul eder;
amacevaplaragelince,karşındavazogibidurur.
‐Röportajyapanlarkasetçözmektenbitapdüşerler.Röportajka‐
setlerinizikendinizmiçözerdiniz?
4
‐Milliyet’teçalışırkenkendimçözüyordum.Hürriyet’egeçincebir
muhabir arkadaşımız çözüyordu. Kaset çözmek hakikaten büyük bir
yüktür.
‐Röportajlarınızkısaltılırmıydı?Bununiçinkavgaedermiydiniz?
‐ Çetin Emeç bazı röportajlarımı iki‐üç kez makaslamıştı. Mesela
Barış Manço ile bir röportaj yapmıştım; gazetede çıktığında yarısı git‐
mişti.
‐ Bugün röportajlar yapsanız, karşınızdakileri kesip biçeceğiniz‐
denkorkulduğuiçinsizinleröportajyaparlarmı?
‐Herhaldeolur;amaozamandavardızaten.
‐ Peki illaki kesip biçmek mi lazım, karşınızdakini anlamaya çalı‐
şarakyapılanröportajlardahamıazkıymetli?
‐Niyekesipbiçeyim?Tabiikesipbiçmekiçinyaptıklarımdavardı.
OzamanınANAP’lılarıylasaldırarakyaptığımröportajlaroldu.Amage‐
neldeinsanlarınağzındanesprileraldığım,kahkahalarlasürenvebiten
çoksayıdaröportajımoldu.
‐Röportajyapacağınızkişikonusundahiçsıkıntıyadüşermiydiniz?
‐Bazendüşerdim.Aradabirmagazinröportajlarıyapardım.Mese‐
laSedaSayan,ZekiMüren,İbrahimTatlısesileröportajlaryapmıştım.
‐Şuanröportajlaryapsaydınız,magazindünyasındankiminleko‐
nuşmakisterdiniz?
‐ Magazini çok fazla izleyemediğim için aklıma kimse gelmiyor.
Amasiyasetderseniz,karşımaoturabilselerRecepTayyipErdoğan,Ab‐
dullahGülvs.ileuzunuzun,teypaçıkkonuşmayıçokisterdim.Amakar‐
şımagelemeyecekleriiçinbusadecebirhayal.
ŞerminTerzi.HürriyetPazar,28Mayıs2006.
1.1.RöportajınGeçmişi TarihçilerveGezginler Historiai tarih sözcüğü,İyonlehçesinde“bildirme”,“haberalma
yoluyla bilgi edinme” anlamlarında kullanılmıştır. Attika lehçesinde ise
sözcüğün“görerek,tanıkolarakbilme”anlamlarınınyanısıra“fizik,coğ‐
rafya, astronomi, bitki, hayvan ve doğa bilgisi”ni kapsayacak biçimde
kullanıldığıgörülür.
Sözcüğü,yalnızca“doğalolaylarailişkinbirikimbilgisi”olaraksı‐
nırlamadan, “insanların ve insan topluluklarının başından geçenleri
kaydetmeyoluylaedinilenbilgi”anlamındailkkezkullananHerodot’tur.
5
Herodot,kalemealdığıgeziyazılarıyla,döneminininsanlarını,gü‐
nümüze taşıyan ilk kişi olmuştur. Bu nedenle “Tarih Bilimi’nin Babası”
sayılanHerodot,kimigazetecilertarafından“ilkröportajyazarı”olarak
dakabuledilmektedir.
Bununyanısıragezginlerinkalemealdıklarımetinvekitaplar,bu‐
günkütanımınaveniteliğinetamuymasada,röportajtürününilkörnek‐
leriolarakdeğerlendirilmiştir.
Fransızca“histoire”:1.Tarih.2.Hikaye.3.Masal.4.Çıkarılangüç‐
lükler,Yapılangösterişler.5.Varlıklarbilimi.3İngilizce“history”:1.Ta‐
rih. 2. Tarihsel öykü. 3. Tarihsel olay. 4. Geçmiş.4 İtalyanca “storia” 1.
Tarih.2.Hikaye.3.Öykü.4.Geçmiş.5 Herodot İ.Ö.484‐430 Herodot,varlıklıbiraileninçocuğuolarakHalikarnassos’da Bod‐
rum doğdu.AmcasıdestanşairiPanyassis’inönayakolmasıylatoplum
yönetimi,şiir,dilbilgisi,söylevöğrenimigördü.
Halikarnassos’u,oyıllardaPersler’ebağlıLygdamisyönetmektey‐
di.HalkıbaskıaltındatutanLygdamis’ekarşıolanHerodot’unailesiSa‐
mos Sisam adasına göç etmek zorunda kaldı. Yaşamını bir süre Sa‐
mos’da sürdüren Herodot’un gençliği, dünyanın birçok yerine yaptığı
gezilerlegeçti.
Mısır’da Assuan’a kadar indiği, Mezopotamya’yı, Filistin’i, Güney
Rusya’yıdolaştığı,Afrika’nınkuzeykıyılarınıgördüğüsanılmaktadır.Bir
süreAtina’dakalanHerodot,burada çağının bilgeleriyleçalışmaolana‐
ğınıbuldu;Sofoklesilesıcakbirdostlukkurdu.
Yaşlılığında çekildiği İtalya’daki Thuria Turii adasında ünlü ya‐
pıtınıkalemealdı.Herodot’undüşünselgelişmesini,içindeyetiştiğiİyon
UygarlığıileAtina’yavebatıyayaptığıgezilerbiçimlendirmiştir.
Herodot Tarihi’nde Historiai ,yazarolaylarıortayaçıktıklarıbi‐
çimdeelealırveonları,gerektiğiyerlerdeinceayrıntılaragirerekanla‐
tır.
Herodot Tarihi,HelenistikDönem’de İskenderiyelibiryayıncı ta‐
rafındandokuzkitababölünmüştür.
İlküçkitapAsya’da,ikinciüçkitapAvrupa’da,üçüncüüçkitapda
Yunanistan’dageçenolaylarıkapsar.İlküçkitaptaPerslerağırbasar.
3
Fransızca‐TürkçeSözlük,TürkDilKurumuYayınlarıNo:189,Ankara:1962.
İngilizce‐TürkçeSözlük,SabahYayınları,İstanbul:1992.
5 İtalyanca‐TürkçeSözlük,İnkılapYayınları,İstanbul:1993.
4
6
İkinciüçkitapta,Pers‐YunanSavaşları’ndataraflarınkarşılıklıka‐
yıplarından söz edilir. Persler’in İskitler ve İyonlar karşısında aldıkları
yenilgiler,Yunanlılar’ınMaratonyenilgisibubölümdeanlatılır.
Son üç kitaptaysa Yunanlılar’ın Thermopilai yenilgisinden sonra
kazandıklarıSalamis,PlatayaveMikalezaferlerineyerverilir.
Herodot’un yapıtında kullandığı dil, seçtiği konuya göre farklılık
gösterir.Bazenalaycı,bazendecoşkuluveövücüolur.Ayrıcaçeşitlidil‐
lerdenörneklerverir.
Herodot Tarihi, yalnızca bir tarih kitabı değildir. Kitapta, çeşitli
uluslarıninançları,gelenekleri,yaşambiçimleriveuygarlıklarıkarşılaş‐
tırılarakanlatılır.
Herodotamacının,insanlarınyaptıklarınınunutulmaması,insanın
anlaşılması ve başarılarının daha geniş bir alana yayılması olduğunu
açıklar. Bu nedenle yapıtında insanı, içinde yaşadığı olaylarla ele alır.6
Thukydides İ.Ö.460‐395 Herodot’tansonraYunanlılar’ınikincibüyüktarihçisiThukydides,
Atina ile Isparta arasında 30 yıl süren ve Atina’nın mağlubiyetiyle so‐
nuçlananünlüPelopponnessavaşlarını İ.Ö.427‐404 anlattığı“Pelop‐
ponnes Savaşları’nın Tarihi” adlı yapıtında, özellikle bu savaşların ne‐
denlerinivesonuçlarınıelealmıştır.
Thukydides,tarihi,Heredot’tanfarklıanlatır.Heredottarihiakta‐
rırkenefsaneviunsurları,tanrılarıdaanlatımınakatar;oysaThukydides
tarihi,siyasiaçıdanelealır.Obuyapıtını,vatandaşlarınasiyasîbireği‐
timkazandırmak,onlarısiyasîaçıdanbilgilendirmekiçinyazmıştır.
Aralarındakifarklılığarağmen,herikisidetarihçidir;ancaktarih
filozofudeğildir.Birbaşkadeyişle,herikisidetarihiolaylarlailgilenmiş‐
ler, tarihin anlamı ve amacını, insanın tarih içindeki rolünü dikkate al‐
mışlardır.
“Antik dönemin en derin tarihçisi” sayılan Thukydides, insan do‐
ğası hakkında hayale kapılmaz; gerçeğe saygı gösterir ve rastlantıların
gerisinde, olayların derin nedenlerini bulmaya çalışır. Anlatıyla konuş‐
malarıuyumiçindekullananThukydides’inanlatımınınyalınlığı,yapıtı‐
nınçarpıcılığınıazaltmaz.7
6
7
TemelBritannica,HürriyetYayını,İstanbul:1992,Cilt:8.
BüyükLarousseSözlükveAnsiklopedisi,MilliyetYayını,İstanbul:1992,Cilt:22.
7
İbn’iBattuta 1304‐1369 Gezgin İbn’i Battuta’nın tam adı: Şemseddin Ebu Abdullah Mu‐
hammedBinİbrahim’dir.1304’teTanca’dadoğanİbn’iBattuta,fıkıhve
edebiyatöğrenimigördü.
22yaşındaMekkeyolculuğunaçıkanİbn’iBattuta’nın,Mısır,Suri‐
ye ve Hicaz’ı kapsayan gezi izlenimleri, “Tuhfetû’n‐Nûzzâr Fi Garâibi’l‐
Emsarve’l‐Acâibi’l‐Efsa” Araştırmacılara,ŞehirlerinİlginçlikleriveYol‐
culuklardaKarşılaşılanTuhaflıklarHakkındaBirArmağan adlıeserinde
toplanmıştır.
Battuta’nın gezilerinde en fazla kaldığı yerlerden biri Hindistan,
öteki de Çin’dir. İlk kez Hint fakirlerinden söz eden İbn’i Battuta, Su‐
dan’dakizenciMandingdevletihakkındakinotlarıylada,budevletiunu‐
tulmaktankurtardı.
Coğrafyaaçısından,İbn’iBattuta,SudanileNijeryabölgesininger‐
çekkâşifisayılmaktadır.Battuta’nın,Zengibar,Hint‐Kuş,Maldivadaları
veSumatra’yadairverdiğibilgiler,sonradankaptanGudlainileJ.Wood
Soltorgrajegibibatılıgezginveuzmanlarcadoğrulanmıştır.
Gezi notlarında, 14. Yüzyıl’ın ilk yarısındaki Anadolu’nun siyasal
ve toplumsal durumuna da değinen İbn’i Battuta, Kıpçaklar’a, Luristan
Atabeyleri’ne, İlhanlılar’a, Çobanoğulları’na, Artuklılar’ın İlgazi koluna
da geniş yer verdi. İbn’i Battuta, Osmanlı Devleti’nin kuruluş çağında
Anadolu’dakiTürkbeyliklerihakkındadabilgilerderledi;buaradaOs‐
manBey’inoğluOrhanGazi’yeçokönemlibiryerayırdı.8
SeydiAliReis 1498‐1562 SeydiAliReis,ünlübirOsmanlıdenizcisidir.Birçokdenizsavaşına
katılmış, denizcilik alanında ilginç yapıtlar kaleme almıştır. İstanbullu
olanSeydiAliReisbabasıgibitersanedeyetişti.1522’dekiRodosseferi‐
nekatıldı.PrevezeDenizSavaşı’nda 1538 OsmanlıDonanması’nınsol
kanadına komuta etti. 1551’de Trablusgarp’ın alınmasında bulundu.
1553’teMuradReis’inyerineMısır’dakiOsmanlıDonanması’nınkomu‐
tanlığınaatandı.
1554’te donanmanın Basra’daki gemilerini Süveyş’e götürmek
üzereUmmanDenizi’neaçılanSeydiAliReisfırtınayatutularakdoğuya
8
SadıkGöksu,SokratveEflatun’danGünümüzeAhilik,PolatKitapçılık,İstanbul:2000,
s.221.
8
doğrusürüklendiveHindistan’ınbatısındaGuceratkıyılarındakiDamao
bugünDaman Limanı’nasığınmakzorundakaldı.
Gemilerin geri dönemeyecek ölçüde yıpranması, adamlarının ço‐
ğunun da Gucerat Sultanı’nın emrine girmesi yüzünden karadan yola
çıkıpHindistan,Afganistanveİran’ıgeçerekİstanbul’avardı.
Dörtyılayakınsürenbuyolculuğusırasındagördüklerini“Mirat’ül
Memalik” ÜlkelerinAynası adlıyapıtındaanlattı.1558’deDiyarbakır
tımardefterdarlığınaatananSeydiAliReisbugörevdeykenöldü.
“Katibi”mahlasıylaşiirlerdeyazmışolanSeydiAliReis,ünlüast‐
ronomibilginiAliKuşçu’nun“Risalet’ülFethiyye”adlıyapıtını,birçokek
yaparak Türkçe’ye çevirdi. Ayrıca denizciler için ayrıntılı bir kılavuz
niteliğindeolan“Muhit”adlıbirkitapkalemealdı.9
EvliyaÇelebi 1611‐1682 EvliyaÇelebi,17.Yüzyıl’dayaşamışbüyükTürkgezginidir.Aralık‐
sız 50 yıl, Orta Avrupa ve Balkanlar’dan Kırım ve Kafkasya’ya, Anado‐
lu’danMısırveArabistan’akadaruzanantopraklarıdolaştı.Gezdiğiyer‐
lerde gördüklerini, işittiklerini, değişik toplumların yaşam biçimlerini,
özelliklerini yansıtan gözlem ve izlenimlerini kaleme alarak “Seyahat‐
name”adlı10ciltlikbiryapıtortayakoydu.
KapsamlıbirgezikitabıolanSeyahatname,ayrıcadiliningüzelliği,
anlatım gücü, konu zenginliği ve rahat okunuşuyla da Türkçe’nin en
önemliklasikleriarasındadır.
Evliya Çelebi, sarayda kuyumcubaşı olan babası Mehmed Zilli
Efendi’den tezhip yazma kitaplarda sayfaların boya ve yaldızla bezen‐
mesi , hat güzel yazı ve nakış duvar ve tavan süslemesi sanatlarını
öğrendi.Kuran’ıezberleyerekhafızoldu.Buarada,babasınınatölyesin‐
deçalışırkenRumçıraklardanöğrendiğiRumca’yadahasonraFarsçave
Arapça’yıdakattı.
Evliya Çelebi, Seyahatname’nin girişinde, bir gece rüyasında Hz.
Muhammed’i gördüğünü ve “Şefaat ya Resulallah” diyeceğine, dili sür‐
çüp“SeyahatyaResulallah”dediğiniveduasıkabuledildiğiiçingezgin
olduğunuanlatmıştır.
Önce İstanbul’u dolaşmaya, gördüklerini, duyduklarını yazmaya
başlayanEvliyaÇelebi,ilkkez1640’taİstanbuldışınaçıktı.Gezileriçok
genişbiralanıkapsayanEvliyaÇelebikalemealdığıizlenimlerinde,Os‐
9
TemelBritannica,Cilt:15.
9
manlıDevleti’ninkomşularıylailişkileriniyansıtarakyabancıuygarlıkla‐
rıdatanıtır.
Evliya Çelebi, dolaştığı yerlerin gelenek ve göreneklerini, yaşam
biçimlerini,önemliyapılarını,dahasıbuyapılaranekadarparaharcan‐
dığını, yörenin ünlü kişilerinin yaşam öykülerini, yörenin tarihini ve
yöredekonuşulandilinözelliklerini,dönemininanışlarını,söylencelerini
oldukçaabartılıbirbiçimdeanlatır.Butavrı,anlatımınarenkvecanlılık
kazandırdığıgibiokuyandailgideuyandırır.
Örneğinmandaderisinebalkarıştırıpreçelyapıldığını,kışındam‐
dan dama atlayan kedilerin havada donduğunu, olağanüstü gösteriler
yapan cambazların serüvenlerini, fil doğuran kadının yaşamını anlatır‐
ken,inandırıcıolmaktançoksevimliveilginçtir.
Birçok yazmaları bulunan Seyahatname’nin ilk sekiz cildi 1896‐
1928 yılları arasında Arap harfleriyle, son iki cildi ise 1935‐1938 ara‐
sındaLatinkökenliyeniharflerlebasılmıştır.EvliyaÇelebi,“Şakaname”
adıyla bir yapıtı daha olduğunu bildiriyorsa da, bugüne kadar bu yapıt
ortayaçıkarılamamıştır.10
1.2.YakınTarihteRöportaj
Yazılımalzemeninçoğaltılıpyaygınolaraksunulması,JohannGu‐
tenberg’in, 1438’de “tipo basım” yöntemini bulmasından; 1455’te de,
“GutenbergKutsalKitabı”,“KırkİkiSatırlıKutsalKitap”yada“Mazarin
Kutsal Kitabı” diye üç değişik adla anılan İncil’in ilk matbaa basımının
gerçekleştirilmesindensonraolmuştur.11
Buyıllardabasılanlar,geneldehalkaduyurulmasıgerekenilanlar
biçimindedir.Buyüzdenanılandönemde,“haber”,helehele“röportaj”
gibiyazılardansözetmekpekolasıdeğildir.
Süreç içinde baskı tekniklerinde gerçekleştirilen yenilikler sonu‐
cu, özellikle 19. Yüzyıl’ın başlarından itibaren gazetelerin, daha geniş
kitlelere ulaşmaya başlaması, içeriklerin de değişmesine neden olmuş‐
tur. Başlangıçta, yalnızca basit haberler verme işlevini yerine getiren
gazeteler,dahasonraları“oluşbiçimi”,“yer”ve“ortam”ileilgilibilgiler
de aktarmaya başlamışlardır. Bu dönemde, artık kuru anlatımların ye‐
10
11
TemelBritannica,Cilt:6.
AtillaGirgin,TürkBasınTarihi’ndeYerelGazetecilik,İnkılapKitabevi,İstanbul:2001,
s.1.
10 terliolmadığı,kişilerinmerakuyandıranbetimlemelimetinlereilgigös‐
termeyebaşladıklarıgörülmüştür.
1.2.1.İngiltereveABD’dekiGelişmeler
Özde soru‐yanıta dayalı mülakat, tür olarak ilk kez, İngiltere ve
ABD’deuygulamaalanıbulmuştur.
1765 yılında, James Watt’ın buhar makinesini icadıyla başlayan
sanayi devrimi, süreç içinde, Avrupa’da da birçok ülkenin toplumsal
yapısınıetkilemiştir.Sözkonusuülkelerdebaşlayanüretimbiçimideği‐
şikliği ve bağlı toplumsal gelişmeler de, gazetecilikteki değişimin bir
ölçüdeöncüsüolmuştur
Bu çerçevede ABD’de, 1830’lardan sonra bazı yazar, düşünür ve
gazete yöneticilerinin haberlere yeni bir ruh kattıkları gözlenmektedir.
Böylecesokaktakisıradaninsanınyaşadığıkarmaşık,değişken, gerçek‐
lik duygusu, yavaş yavaş gazete sütunlarına yerleşmeye başlamıştır.
Özellikleiçsavaşolayları,ülkeninöndegelenbüyükgazetemuhabirleri
için,buyeniveçokboyutluanlatımtürününenönemlikaynağınıoluş‐
turmuştur.12
1832’de İngiltere’de yayımlanmaya başlanan magazin gazetele‐
rinde “insanı ilgilendiren haberler” human interest news öne çıkmış‐
tır.Popüler“pennypress”tebutürhaberlerverilirken,1.tekilşahıskul‐
lanılarakinsanlardahailginçbirbiçimdeyansıtılmakistenmiştir.
“Mülakat”, ilk kez politik gazetecilikte değil, polis muhabirlerinin
rahatlıkla ilgi çekecek haberlerinde kullanılmıştır. Bu çerçevede,
Newyork’taki “Herald” gazetesi muhabiri James Gordon Bennett,
1835’te yazdığı adliye haberlerini, okuyucuya yakınlık sağlamak ve ko‐
nuyacanlılıkkatmakiçinsoru‐yanıtbiçimindekalemealmıştır.
Batı gazeteciliğinde, “mülakat” karşılığı “interview” sözcüğü, ilk
kez1867yılında,JosephBurbridgeMcCullagh AssociatedPress tara‐
fındanABD’dekullanılmıştır.13
WilliamHowardRussell 1821‐1907 William Howard Russell, Dublin’de doğdu. Trinity College’de eği‐
tim aldıktan sonra Cambridge Üniversitesi’ne devam etti. Russell,
12
13
Yaseminİnceoğlu,UluslararasıMedya,DERYayınları,İstanbul:2004,s.10.
Kayıhan Güven, Röportaj Nedir?, Marmara İletişim Haber Ajansı MİHA Başvuru
NotlarıNo:1,İstanbul:1995,ss.13‐14.
11
1843’tenitibarenİrlanda'daTheTimesiçinparlamentomuhabiriolarak
çalıştı.
1854’teKırımSavaşıpatlakverincecepheyegidenRussel,savaşla
ilgili bilgileri, yazdığı mektuplarla gönderdi. Russell’ın, savaşın görün‐
meyen yönlerini yansıtan röportajları kamuoyunu sarstı ve İngiliz Hü‐
kümeti’ni,askerlerindurumlarınıyenidendeğerlendirmeyeitti.
Russel, 1855’in sonunda Kırım’dan ayrılarak İstanbul’a geldi; bu‐
radaTheTimesiçinmuhabirliğedevametti.
1856’da, Çar II. Alexander’ın taç giyme törenini izlemek üzere
Moskova'ya gönderildi. Ardından Hindistan’a giderek “Lucknow Kuşat‐
ması”natanıklıketti 1858 .WilliamHowardRussell,1861’deWashing‐
ton'agitti.
Daha sonra, “Hindistan Günlükleri”ni, “Amerikan Sivil Savaşı”nı
vePrusyaGeneraliLeonhardGrafvonBlumenthal’ıntanıklığınadayana‐
rakyazdığı“Fransa‐AlmanyaSavaşı”nıyayımladı.
Russell, 1863'te İngiltere'ye döndü. 1869 Genel Seçimleri’ne mu‐
hafazakaradayolarakChelsea’denkatıldıvebaşarısızoldu.
1882’desavaşalanlarındanayrılanRussel,politikadayaşadığıba‐
şarısız deneyimden sonra “Deniz Kuvvetleri Resmi Gazetesi”ni kurdu.
Mayıs1895’teşövalyeunvanınalayıkgörüldü.
“KırımSavaşı” 1856 ,“Dr.Brady'ninMaceraları” 1968 ,“Hespe‐
rothen” 1882 ve “Şili’ye Bir Gezi” 1890 adlı kitapları bulunan Wil‐
liamHowardRussell,1907'deöldü.
John Silas Reed 1887‐1920 Amerikalı şair ve yazar John Silas Reed, ABD’nin Oregon Eyale‐
ti’nde dünyaya geldi. Harvard Üniversitesi’nde eğitim gördü. Bu dö‐
nemde“HarvardMonthly”ve“Lampoon”ınyazıkurullarındayeraldı.İyi
birhatipveşairdi.
Harvard’dakieğitimininardındanJohnReed,1910’daİngiltereve
İspanyagezilerineçıktı.ABD’yedöndüğünde,gazeteciolarakkariyerine,
sosyalisteğilimlipolitikdergilerdebaşladı;“NewReview”ve“TheMas‐
ses”gazetelerindeçalıştı.
Reed, 1910'da “Metropolitan” dergisi ve “New York World” için
“Meksika Devrimi”ni izlemek üzere Meksika'ya gitti. “Asi Meksika'da
DevrimciKavga”yı,1914’teyayımlanan“InsurgentMexico” Başkaldıran
Meksika kitabındaanlattı.
12 NewJersey’deipekişçilerininsorunlarınadikkatçekmekiçin,Me‐
dison Meydanı’nda yapılan yasal bir gösteride konuşurken tutuklandı;
dört gün hapiste kaldı. Ardından, “New Jersey ‐ Paterson Grevi”nin öy‐
küsünüyazdı.
1913’teReed,şiirlerininyeraldığıilkkitabınıyayımladı.
I. Dünya Savaşı sırasında, “Metropolitan” dergisi için savaş alanın‐
danyazdığımektuplarlasavaşıanlattı.Almanya,Sırbistan,Romanya,Bul‐
garistan, Rusya ve Doğu Avrupa'daki savaşla ilgili röportajları “War In
EasternEurope” DoğuAvrupa’daSavaş‐1916 adıylayayımlandı.
1917 Sonbaharı’nda, eşi gazeteci Louise Bryant ile “The Masses”
için Rus Devrimi’ne tanıklık etmek ve gelişmeleri aktarmak üzere Rus‐
ya’ya gitti. 1917 Ekim Devrimi’ni anlattığı yazıları, 1922’de “Ten Days
ThatShookTheWorld” DünyayıSarsan10Gün ,adlıkitap’tatoplandı.
Bu kitap, Rusya’daki Ekim Devrimi’ni ilk elden anlatması dolayısıyla
benzersizbirkaynakoluşturur.Ayrıcaröportajdalınınengüzelörnek‐
lerindenbiriolarakdeğerlendirilir.
1919'da Chicago'da, Sosyalist Parti’nin toplantısına katılan Reed,
bu toplantıdan sonra kurulan Amerika Komünist İşçi Partisi'nin lideri
oldu; parti tarafından yeniden Rusya'ya gönderildi. Moskova'da Reed,
Comintern'inyürütmeyleilgilikomitesineseçildi.JohnSilasReed,kari‐
yerinin zirvesindeyken Bakû’de yakalandığı tifüsten, 19 Ekim 1920'de
Moskova'daöldü.14
1.2.2.Almanya’dakiGelişmeler
Almanya’daklasikanlamdailkgazete,1609yılındaBremenyakın‐
larında Ausburg’da yayımlanmıştır. Ausburg’da iki haftalık olarak ya‐
yımlananilkgazete“AvisRelationOderZeitung”dur.Buülkedebasılan
ilkgünlükgazeteise“LeipzigBlatt”dır 1650‐1652 .
17. Yüzyıl’da Almanya, siyasal birlikten yoksun, krallıkların bir‐
leşmesindenmeydanagelmişbirülkegörünümündedir.Bunedenle17.
Yüzyıl’da Alman kamuoyu oluşamamış, gerçek basının doğması da ge‐
cikmiştir.1789FransızDevrimiileyayılanbasınözgürlüğü,dolayısıyla
insanvevatandaşlıkhakları,düşünceveiletişimözgürlüğü,Almanbası‐
nındadayenibasınanlayışınıntemellerinioluşturmuştur.
Budüşüncelerışığında,1814yılındayayımlanmayabaşlanan“Re‐
inischenMerkur”düşüncegazetelerininilkörneğidir.Ancak1870’lerde
Bismarc Hükümeti, basının gücünün farkına vararak, basını susturma
14
TheColumbiaElectronicEncyclopedia,SixthEdition,2003.
13
yoluna giden bir politika izlemiştir. Bu politika sonucu birçok gazete
kapatılmıştır.15
Alman Basını’nın, gerçek anlamda geç gelişmesine ve siyasi ikti‐
darların tüm sansürleme çabalarına rağmen, daha sonraki dönemlerde
hemgazetecilikkonusundahemderöportajdalındaönemliişleryapan
gazetecilerdeyetişmiştir.Bununenbelirginörneği,eserleriniAlmanca
yazanÇekasıllıEgonErwinKisch’tir.
EgonErwinKisch 1885‐1948 EgonErwinKisch,odönemAvusturya‐Macaristanİmparatorluğu
sınırları içinde bulunan Prag’da doğdu. 1906 yılında, Prag’da yerel bir
gazetede, röportaj yaparak mesleğe başladı. İlk dönemlerde fakir ve
suçluinsanlarlailgiliröportajlaryaptı.
BirinciDünyaSavaşıçıkıncaAvusturyaOrdusu’naçağrıldı.Sırbis‐
tan ve Karpatlar sınırlarında savaştıktan sonra, izlenimlerini “Schreib
dasAuf,Kisch!” NotAlKisch!‐1929 adlıeserindeanlattı.
Kisch, Çekoslovak vatandaşı olduğu halde, 1921‐1930 yılları ara‐
sında, çalışmalarını destekleyen taraftarlar bulduğu Berlin’de yaşadı.
Gazetecilik deneyimlerini “Der Rasende Reporter” 1924 kitabında
topladı.
Kisch,1930’larınbaşındaSovyetRusya,ABDveÇin’eyaptığıgezi‐
lerdekinotlarınayerverdiğibirkitapserisideyazdı.İlkdönemlerinde,
“röportajcınınkesinlikletarafsızlığınıkorumasıgerektiğini”savunsada;
sonraları“röportajda,biryazariçinpolitikmücadeleninönemliolduğu‐
nu”vurguladı.
1923’te Nazi muhalifliği gerekçesiyle tutuklandı. Bir süre hapis
yattıktansonraÇekoslovakvatandaşıolduğuiçinAlmanya’dansınırdışı
edildi;buülkedeçalışmasıyasaklandıveeserleriyakıldı.
1937‐1938yıllarıarasında,İspanyolİçSavaşı’nıizledi.Ülkeyibaş‐
tan başa dolaşarak gerçekleştirdiği röportajlar basıldı. Kisch ve eşi
1939’daNewYork’agittiler;1940’dadaMeksika’yageçtiler.
Meksika’dakaldığıdönemde,buülkeyleilgilibirkitapve“Sensa‐
tionFair” 1941 adlıbirotobiyografiyazdı.
Mart1946’daÇekvizesialarakdoğduğutopraklarageridönebildi.
Ülkesinde gazeteci olarak çalışmaya başladı ve gezilerine devam etti.
Prag’adöndüktenikiyılsonraöldü.
15
İnceoğlu,a.g.y.,ss.277‐278.
14 Stern dergisi tarafından, 1977 yılında Alman gazeteciliği için
“EgonErwinKisch”adınaödüllerverilmeyebaşlandı.
1.2.3.Fransa’dakiGelişmeler
Fransa’nınyarıresminitelikliilkhaftalıkgazetesi,matbaacıLouis
Vedosmentarafından,Ocak1631’deyayımlanmıştır.ThéophrasteRena‐
udot’nun, Mayıs 1631’de devraldığı “La Gazette”, yalnızca haberlere,
özellikle de dış haberlere önem vererek krallığın sözcülüğünü yapmış;
1762’de, adı “La Gazette de France” olarak değiştirilerek, hükümetin
resmiorganıhalinegelmiştir.
Fransa’da ilk günlük gazete ise, 1 Ocak 1777’de yayımlanmaya
başlanan“JournaldeParis”tir.1789Devrimisonrası,Fransa’damodern
basının öncüsü sayılan Emile de Girardin’in “La Presse” gazetesi de ilk
keztefrikavereklamuygulamasınıbaşlatmıştır.
Fransa’dabasın,1789‐1792yıllarıarasındaDevrim’insınırsızöz‐
gürlüğündenyararlanırken,1792‐1794döneminde,terörünilkkurban‐
ları“idamedilen”gazetecilerolmuştur.
Dahasonra,NapoléonBonaparte’ın“Konsüllük”ve“İmparatorluk”
dönemlerindeuygulananbaskılarsonucu,basın“iktidaraboyuneğmiş”
halegetirilmiştir.16
19. Yüzyıl’ın başından 1871’e kadar, Fransa’da basının geçirdiği
gelişme:“endüstrileşme”ve“demokratikleşme”olarakadlandırılmakta‐
dır.Busüreçteyazılarıylaiktidarakarşıkoyanyazarlar,kalemealdıkları
tanıklıklarıyla yaşanan olayları aktarmayı başarmışlardır. Bu aktarım
türüde,röportajındeğişikbiçimlerinioluşturmuştur.Butürünengüzel
örneklerini de Honoré de Balzac ve Emile Zola gibi Fransız yazarlar
vermişlerdir.
HonorédeBalzac 1799‐1850 HonorédeBalzac,1799’daTours’dadünyayageldi.Balzac’ın,İm‐
paratorluk yönetiminde memur olarak çalışan ve “Fransız Devrimi’nin
evladı”olanbabasıBernard‐FrançoisBalss51yaşındayken,19yaşında‐
ki bir genç kızla evlenmişti. Bu evlilik, Balzac’ın, tüm yaşamı boyunca
derin izler bıraktı. Zira Balzac’ın romanlarında, kötü evlilik yapmış ka‐
dınlar,özelyaşamındramlarıveçiftlerinyozlaşmasıvardı.
16
İnceoğlu,a.g.y.,s.193.
15
İlk eseri “Cromwell” bir tiyatro eseriydi. O dönemde edebiyatta
başarılıolmakiçintiyatroeserleriyazmak,hikayeileuğraşmakgereki‐
yordu.Cromwellde,bukoşullardaortayaçıktı.Fakatesertambirbaşa‐
rısızlıkörneğiydi.
Başarısız birkaç iş denemesinden sonra Balzac, “Şu Anlar” adlı
eserini kaleme aldı. Tarihi bir roman olan bu eserin ardından, evlilik
müessesesini sorgulayan “Evliliğin Fizyolojisi” ve “Özel Yaşamdan Sah‐
neler”iyayımladı.YinebudönemdeLeVoleur’de“ParisMektupları”adlı
politik fıkralar yazmaya başladı. Fransa’da modern gazeteciliğin geliş‐
meyebaşladığıbudönemde,Balzacbirhayliünlendi.
Günde 18 saat çalışmaya başlayan Balzac, Haziran 1832’de, ge‐
çirmekteolduğubunalımınizlerinitaşıyanotobiyografikromanı“Louis
Lambert”ikalemealdı.
Balzac,yaşadığıdönemleilgiliizlenimlerini,bukonudakianalizle‐
rinive“FransızDevrimi’ninadaletsizlikleriileeşitsizliklerini”romanla‐
rınayansıtmıştır.
1835’de“LaChronique deParis”adlıbirgazeteyisatınalan Bal‐
zac, bu dönemde “Vadideki Zambak”ı yazdı. Ancak “La Chronique de
Paris”iflasetti.
1836sonunda,“YaşlıKız”ı,LaPresse’e12fasikülhalindeyayımla‐
tarak yeni bir gazeteciliğin başlangıcını oluşturdu. Bir hayli yıpranan
Balzac,1845’te“İnsanlıkKomedyası”içinbirtaslakhazırladı.Butaslak‐
ta137romanve2000kişilikkaraktersözkonusudur.AncakBalzac,bu
projeyihayatageçiremeden18Ağustos1850yılındaöldü.
Ensevilenyapıtlarından,bircimrininiyiyüreklikızınıkonualan
“Eugénie Grandet” 1829‐30 ile bencil çocuklarına kendini adayan bir
adamın öyküsü olan “Goriot Baba” 1834 , romanlarındaki olağanüstü
başarılı kadın ve erkek betimlemeleri, yalnız 19. Yüzyıl Fransa’sı için
değil,farklıülkelervefarklıdönemleriçindegeçerlidir.
Balzacyapıtlarıylasayısalolarakdakolaykolayaşılamayacak bir
rekora sahiptir. Geride 85’i tamamlanmış, 50’si taslak halinde, toplam
135eserbırakmıştır.17
EmileZola 1840‐1902 İtalyan kökenli bir mühendis olan babasının ölümünden sonra,
annesitarafındanyetiştirilenEmileZola,çocukluğunuPaulCézanneile
17
TemelBritannica,Cilt:3.
16 dostlukkurduğuAix‐enProvence’dageçirdi;1857’deParis’edöndü.Lise
bitirmesınavlarınıveremeyince,ortaöğrenimiyarıdakaldı.
Dokişçisiolarakçalıştı.Paris’teişçisınıfınınarasındageçirdiğibu
dönemde, sefaleti gözlemlediği gibi bizzat da yaşadı. Yiyecek elde ede‐
cekparasıolmadığından,kimizamankuşyakalamayaçalıştığınıkendisi
anlatmıştır.
1862’de“HachetteYayınevi”negirerekedebiyatyaşamıylatanıştı.
Zola, L’Evénement gazetesinde Cézanne, Pissaro, Monet gibi izlenimci
ressamlar üzerine yazdığı sanat eleştirilerinden sonra, “Les Contes à
Ninon” NinonÖyküleri‐1864 ile“LaConfessiondeClaude” Claude’un
İtirafları‐1855 adlıilkyapıtlarınıyayımladı.
Bugeçromantik‐hümanistyapıtlardansonra,1867’deyayımlanan
“ThérèseRaquin”,Zola’nınizleyeceğinatüralistsanatyöntemininizleri‐
ni taşır. Emile Zola, ilk başarısını “L’Assomoir” Meyhane‐1877 adlı
yapıtıylakazandı.Bueserde,işçilerinkullandığıargodili,küfürlereva‐
ranadekolduğugibiyansıtmasıvebukesiminkabasabadavranışlarını
tasviretmesi,döneminedebiyatçevreleritarafındanağırdilleeleştirildi.
Romanlarınınyanısıradenemeveincelemetürlerindedeeserler
verenZola,romancının,kendikahramanlarınaklinikvelaboratuartest‐
leri gibi testler uygulayarak, onların kişiliklerini çözümleyebileceği ka‐
nısındaydı. Bu kurama bağlı olarak geliştirdiği ve çeşitli gazetelerde
yayımlanan yazılarını sonradan “Le Roman Expérimental” Deneysel
Roman‐1880 ’datopladı.
Kararlı ve düzenli çalışan bir yazar olarak Zola, kendi ifadesine
göredüzenliolarakgündeüçsaatçalışmaklaedebiyatadınabaşarılma‐
yacakişyoktur çokazhareketlibiryaşamsürdü.
EmileZola,edebiyatalanınınbirkezdışınaçıktı;DreyfusOlayısı‐
rasında, devlet başkanına yazdığı “J’accuse” İtham Ediyorum başlıklı
açıkmektubunda,suçsuzyereyargılanmalarıeleştirerek,devletinadalet
vedoğrulukilkesinebağlılığınısorguladı.
Fransız subayı Dreyfus, Yahudi olduğu için haksız yere hapse
atılmış, ajanlıkla suçlanmıştı. Bu olayı arkadaşından duyduğunda ilgi‐
lenmeyen Zola, bunun ırk ayrımcılığının ve yobazlığın önemli örneği
olduğunusonradanfarkederek,birçokinsanıhayretedüşürenbirinat‐
çılıkvecesaretleDreyfus’unyanındayeraldı.
Fransa’damuhafazakarvemilliyetçikesimileliberalvesolkesim
arasında büyük bir kutuplaşmaya neden olan bu olayda, Zola, arkasına
17
liberallerindesteğinialsada,linçtehlikesiylesomutolarakkarşılaştığı,
hayatınıntehlikeyegirdiğidönemleroldu.
“Vérité” Gerçek isimli eserinde Zola bu olaydan yola çıktı. Bu
yüzdençarptırıldığı1yıllıkhapiscezasından,ancakbirsüreİngiltere’de
kalarak kurtuldu. Edebiyatta “doğalcılık” akımının kurucusu sayılan
EmileZola,1889yılındaçıkarılangenelafüzerineülkesinedöndü.
Paris’tekievinde,bacadakitıkanıklıkyüzündenzehirlenerekölen
Zola’nıncenazesi,1908’dedevlettöreniylePanthéon’agömülmüştür.18
1.2.4.Osmanlı’dakiGelişmeler
OsmanlıülkesindeTürkçegazeteyayımlanmasıiçin,ilkbasımevi‐
nin kuruluşundan sonra bir yüzyıl beklenmiştir. Oysa İstanbul’da söz
konusu basımevinin ürünlerini vermeye başladığı 1730’lu ve 1740’lı
yıllaragelinceyekadargeçen300yıliçinde,Batı’da1.5milyonkitaptan
1.4milyarnüshabaskıyapılmıştır.19
Londra’da 1711’de, günde ortalama 6.500 olan gazete tirajı ise
1753 yılında 20 bine ulaşmıştır. 1820 yılında ise bir katilin itiraflarını
konu alan kitapçık,İngiltere’de 1.1 milyonadetbasılarakrekorkırmış‐
tır.Odönemde,iyisatacağıdüşünülenbirkitabınilkbaskısı10binadet
yapılmaktadır.
1836 yılında Paris’te çıkan 59 gazetenin, yıllık toplam tirajı 42
milyon, Londra’daki 42 gazetenin 39 milyon, Prusya’dakilerin ise 15
milyondur. Günlük siyaset ve yüzeysel kültür haberlerini yansıtan bu
yayınlar çoğalırken, kitap yayınlarının da artması, Batı’nın özelliğini
oluşturmuştur.
Avrupa’daki bu gelişmelere rağmen, Osmanlı ülkesinde egemen
olanaşırıtaassup bağnazlık nedeniyle,Türkçegazetelerinortayaçık‐
masıgecikince,ilkgazeteler,ilkkitaplargibi,yabancıdildevegenellikle
Fransızcaolarakyayımlanmıştır.20
İslamdışıgruplarlaBalkanlar’dakiSlavgruplarınınaçtıklarıbası‐
mevlerinden, ancak uzun yıllar sonra İstanbul’da ilk Türk basımevinin
kurulması 14 Aralık 1727), ülkede Türk gazete yayıncılığının başlatıl‐
masına yeterli olmamıştır. Bu nedenle Osmanlı, önce Fransızca, daha
18
TemelBritannica,Cilt:19.
Girgin,TürkBasınTarihi’ndeYerelGazetecilik,s.9.
20 OrhanKoloğlu,Osmanlı'danGünümüzeTürkiye'deBasın,İletişimYayınları,İstanbul:
1994,s.7.
19
18 sonradaİngilizceveazınlıkdillerindeyayımlanangazetelerletanışmış‐
tır.BöyleceTürkçegazete,ilkbasımevinden,yaklaşık100yılgecikerek
gelmiştir.
İstanbul’daTürkçeyayımlananilkgazeteTakvim‐iVakayi 1831 olmuştur. Takvim‐i Vakayi, önceleri haftalık olarak çıkartıldı. İlk sayı
5.000 adet basıldı. Bütün devlet örgütüne, subaylara, taşra eşrafına ve
elçilikleregönderildi.Gazeteninyıllıkaboneücreti120kuruştu.21
Ancak bu gazete, içerik olarak genelde iç haberler, dış haberler,
askeri işler, din adamlarının atanması ve ticari bilgilerin yayımlandığı
bölümlerden oluşmaktaydı. Gazete, daha sonra devletin resmi gazetesi
halini almıştır. İçeriğinden de anlaşılacağı üzere, gazetede röportaj ör‐
neklerinerastlanmamaktadır.
Röportajyazılarıolarakyayımlananilkörnekler,Ceride‐iHavadis
1840 gazetesindegörülmektedir.Türkiye’deTürkçeyayımlananikinci
gazeteCeride‐iHavadis’iWilliamChurchilladındabirİngilizçıkarmıştır.
Gazeteninilküçsayısıbedavadağıtılmış,sonradaancak150kadaroku‐
yucusuolmuştur.Churchillbiryazısında,ilküçyıldaCeride‐iHavadis’in
“düşekalka”yayımlandığınıveancak150kadar“zevat”tarafındanrağ‐
betgördüğünübelirtmiştir.22
Ancak Churchill, hükümete baskı yapabilecek güçte bir yabancı
olduğuvekendisinedevlettenayda2500kuruşlukbiryardımyapıldığı
için,gazeteyavaşyavaşdurumunudüzeltmiştir.Gazetededışhaberlere
herzamanönemverilmişveçevirileregenişyerayrılmıştır.
EnverBehnanŞapolyo,İskenderiye’denCeride‐iHavadis’ehaber
gönderenbirgazetecinin,Türkbasıntarihindeilkmuhabirsayılacağını
önesürmüştür. KırımSavaşısırasında,1854’tebazıİngilizgazetelerininmuhabiri
olarak Kırım’a giden Churchill, Ceride‐i Havadis’e yazılar yollamış ve
bunlargazeteyecanlılıkkazandırmıştır.Kırım’dansıksıkönemlihaber‐
lergelmesiüzerine,gazeteözelsayılaryayımlamayabaşlamışvebunla‐
raRuzname‐iCeride‐iHavadisdenmiştir.
Ceride‐i Havadis, Osmanlı ülkesinde ilk kez geniş ölçüde ilan ya‐
yımlayarakgelirsağlayanveilkölümilanlarınıyayımlayangazetedir.23
21
HıfzıTopuz,II.Mahmut’tanHoldinglereTürkBasınTarihi,RemziKitabevi,İstanbul:
2003,s.16.
22 Girgin,TürkBasınTarihi’ndeYerelGazetecilik,s.23.
23 Topuz,a.g.y.,s.18.
19
Başta,WilliamChurchillileyineKırımSavaşı’ndamuhabirlikya‐
panHowardRussellolmaküzere,çeşitlidönemlerdekisavaşlarıizleyen
muhabirler savaş muhabirleri , röportaj türünün yeni ustaları olmuş‐
lardır. 20. ve 21. Yüzyıl savaşlarında, cephelerde çalışan “envoyé
spécial” özel gönderilmiş muhabirler ise röportaj dalında uzmanlaş‐
mışlardır. 1.2.4.1.GeziYazarları
16. Yüzyıl’dan başlayarak 19. Yüzyıl’ın sonlarına kadar, Osmanlı
Ülkesi’ni ve İstanbul’u ziyaret eden gezgin ve yazarlar da izlenimlerini
kaleme almışlardır. Bu tür gezgin ve gezi izlenimi yazarlarının arasına,
Osmanlı ülkesine gelen Augier Ghislain de Busbecq 16. Yüzyıl , Wen‐
ceslew Wratislaw 16. Yüzyıl , Lady Mary Wortley Montague 18. Yüz‐
yıl ,AlphonsedeLamartine 19.Yüzyıl ,GérarddeNerval 19.Yüzyıl ,
Théophile Gautier 19. Yüzyıl , Edmondo de Amicis 19. Yüzyıl , Cha‐
teaubriand 19.Yüzyıl 24,ClaudeFarrère 19‐20.Yüzyıl ,KnutHamsun
19. Yüzyıl , Herman Melville 19. Yüzyıl , Dr. Philippe Anton Dethier
19. Yüzyıl , Hans Christian Andersen 19. Yüzyıl , Julia Pardoe 19.
Yüzyıl katılmışlardır.
İstanbulİzlenimleri
LadyMaryWortleyMontague
Seyyah Lady Montague, 1717 yılında Lady Bristol’e yazdığı mek‐
tubunda, kendisinden önce gelen Batılılar’ın İstanbul’u gerektiği gibi
anlatamadıklarınıbelirtiyor:
“Hıristiyanlar’ınoturduğuGalata,BeyoğluveTophanemahalleleri,
güzel bir şehir teşkil ediyorlar. Bunları İstanbul ile bir deniz ayırıyor.
Deniz, Thames’in en geniş yerinin yarısı genişliğinde. Boğaziçi’nden
inerken, yirmi mil kadar uzaklığa bakış çok güzel, çok renkli. Dünyada
bireşidahayoktur.
Rumeli sahilinde de yedi tepe üzerinde İstanbul görülüyor. İstan‐
bulçokbüyükbirşehir.Sarayıgörebileceğimkadargördüm.Hıristiyanlık
aleminde,busarayınyarısıbüyüklüğündesarayıolankralyoktur.
Ayasofya,saraydansonraikinciderecedemeşhur.Bucaminin113
ayakçapındaolankubbesifevkaladebüyüklükte;mermerdireklereda‐
yanankemerlerüzerineinşaedilmiş.
24
Jean Ebersolt, Bizans, İstanbul ve Doğu Seyyahları, çev. İlhan Arda, Pera Turizm ve
Tic.A.Ş.,İstanbul:1996,ss.189‐209.
20 Çarşılarınbinalarıçokgüzel.İçlerisonderecetemiz...”25
AlphonsedeLamartine
“Ben, bu memleketin ışığını seviyorum.” diyen şair Lamartine’in
İstanbulizlenimleri,25Mayıs1833tarihligünlüğünden:
“Galata’nın,Beyoğlu’nunçeşitlirenklievlerleörtülüsırtları,ayak‐
larımın altında denize kayarlar. Bu semtlerden kimilerinin evleri kan
kırmızı boyalıdır; kimilerinin ise siyah. Bu koyu renklerin arasından
mavikubbelergörünür…
Evlerinönündekibahçelerisüsleyençınarlar,incirağaçlarıveser‐
viler,yeşilkümelerhalindekubbelerarasındanyükselir.Birbirlerinden
küçük şehirler gibi ayrılan semtler, mahalleler arasından beliren yeşil
tepeler,boyalıahşapsaraylar,çeşitlirenklerlebezenmişköşklerleörtü‐
lüdür.Butepelerden,ancakservilerinucunu,minarelerinsivriveparlak
alemlerinibelirtenBoğazlardagörünür...”26
ThéophileGautier
İspanya,İtalya,Yunanistan,YakındoğuveRusyayolculuklarından
esinlenerekcanlıanlatılarkalemealdı İtalya‐1852,İstanbul‐1853,Rus‐
ya’yaSeyahat‐1867 .27
Gazeteci,şairveyazarThéophileGautier,İstanbuliçinşöylediyor:
“Boğaziçi, Sarayburnu’ndan Karadeniz çıkışına kadar, Thames
üzerindeki “watermen”lerle kıyaslanabilecek buharlı gemilerin vızır
vızırgelişiylesürekliişler.
Dünyanınikikıtasıarasında,aynıandagörülebilenAvrupaileAs‐
yaarasındabirsınırgibiçizilmişbulacivertyolüzerinde,ikisaatteyapı‐
langeziylekıyaslanabilecekhiçbirşeyyok.
Çok geçmeden suların mavi zemini üzerinde, son derece sevimli
biretkiuyandıranKızKulesibeliriyor.AvrupayakasındaazsonraÇıra‐
ğan’ı görüyoruz. Ben Doğu’da, Arap ya da Türk mimarisini tercih ede‐
rim;genede,denizekadarinenbeyazmerdivenleriylebuhaşmetliyapı
hoşbiretkiuyandırıyor...”28
PhilippeAntonDethier
25
SefaKaplan,BatılıGezginlerinGözüyleİstanbul,İstanbulBüyükşehirBelediyesiKül‐
türA.Ş.Yayınları,İstanbul:Mart2006,s.46.
26 Kaplan,a.g.y.,s.77.
27 BüyükLarousseSözlükveAnsiklopedisi,Cilt:9.
28 Kaplan,a.g.y.,s.123.
21
Bu yazının tarihi 1845... “İstanbul İçin Küçük Ama Kullanışlı Bir
KentKılavuzu”başlığınıtaşıyor:
“Avrupa’nıntatlısularıadını,eskivebirparşömenkağıtfabrikası‐
nın bulunduğu Kağıthane’den almıştır. Kalıntıları Çobançeşme’dedir.
Sütlüce,HasköyvePiriPaşasemtlerindeHumbaracılarKışlası’nınkalın‐
tılarıileaskeriokulbulunur.
Bu semtlerden sonra Tersane gelir. Hasköy arkasındaki Okmey‐
danı’nda bir Musevi mezarlığı bulunur. Geniş bir panoramanın keyfini
çıkarmakisteyenturistlere,GalataKulesi’neçıkmalarınıtavsiyeederiz.
Ufakbirkonikçatıileörtülenkuleoldukçayüksektir. ... Beşiktaş’age‐
lindiğinde,artıkBoğaz’ınortasınavarılmışsayılabilir.YalnızBoğazbile
turistikyolculukyapmayadeğer...”29
HansCristianAndersen
ÜnlüyazarHansCristianAndersen,İstanbul’dageçirdiğibirgünü,
1841’deşöyleanlatıyor:
“GalataKulesi’neçıktım.Buradanbakıncaİstanbuluçsuzbucaksız
görünüyor. Saat 7’de dışarıdaydım. Güneş parıldamadığı zaman, tıpkı
Kopenhag’ıniklimigibi:Karadeniz’dennemlisisdalgalarıgeliyor
... Her biri Nuh’un gemisinin bir benzeri olan, kubbeleri altın
alemli camiler, gri bulutlu gökyüzüne karşı parlayan zarif sütunlara
benzer yüzlerce minaresi ve koyu kırmızı binalarıyla, karşımızdaki bu
taşdenizininarasındankaraservilerveyemyeşilçınarlar,başlarınıara‐
beskvariuzatmışlardı.
Yol,kentsurlarındanbaşlayıp,AltınBoynuz’unucundakiçıkıntıyı
meydanagetirensaraybahçesiniizleyerek,denizeparalelolarakuzanı‐
yordu.Surlarüzerineküçükbahçelerveevlerkondurulmuştu...”30
EdmondoDeAmicis
İtalyangazetecivedenemeci,“VitaMilitare” AskeriHayat‐1868 adlı romanından sonra 1874 yılında “İstanbul” adlı bir kitap kaleme
aldı.31
EdmondoDeAmicis’inİstanbulileilgiligörüşlerişöyle:
29
Kaplan,a.g.y.,ss.112‐113.
Kaplan,a.g.y.,s.94.
31 BüyükLarousseSözlükveAnsiklopedisi,Cilt:6.
30
22 “Hiçkimseİstanbul’dahayalkırıklığınauğramamıştır.Bütündün‐
yabuşehrin,dünyanınengüzelyeriolduğufikrindedir.Kocatepelerin
zirvelerineveyamaçlarınagözalabildiğinedağılmışvebirperininsihirli
değneğindendoğmuşbüyükbirşehirgibilatifveışıklıÜsküdar,Altınşe‐
hiroradaydı.
... Galata, geride bir direk, seren ve bandıra ormanı. Galata’nın
üstünde,AvrupaikonaklarınınkuvvetlihatlarıbelliolanBeyoğlu,önde,
rengarenk kalabalıkların karşılaştığı ve iki sahili birleştiren bir köprü.
Solda,herbirindenkurşunkubbelivealtınminarelidevgibibircaminin
yükseldiği kocaman tepelere yayılmış İstanbul, beyaz pembe Ayasofya,
altıminareliSultanahmet,onkubbeliSüleymaniye...”32
İstanbulAnlatıları
Geçen yüzyıllardaki İstanbul kimliğini bize tanıtan yüzlerce kay‐
nağınbulunmasıbirbakımaavuntumuzolmaktadır.Bukaynaklarörne‐
ğin, Latifiler, Nakkaş Osmanlar, Evliya Çelebiler, Naimalar, Nedimler,
Levniler,EnderunluFazıllar…
Odünyanınbinbirçeşitsahnesini,“ÇiçekEncümenleri”nden,“Ka‐
ğıthane Alemleri”nden, “Vakayi Hayriye” gibi kanlı korkunç olaylara
değinönümüzeaçıyorlar.İstanbul’untarihikimliğinigözlemleyipnesnel
yadaöznelyorumlayanyabancılardaçoktur.Hattadenilebilirki:İstan‐
bulüzerinehazırlanmışyoğunemekürünüeserlerinçoğuyabancıimza‐
larıtaşımaktadır.
Örneğin, Grelot’nun, 1680’de Paris’te yayımlanan “Relation Nou‐
velled’UnVoyageàConstantinople”adlıyapıtı,birortadönemkaynağı
olarakönemlidir.Fransızgezgin,Galata,İstanbul,Boğaz,TopkapıSarayı,
AyasofyaveSüleymaniye’yihemyazmış,hemçizmiştir.
Melling’in1819’daParis’teyayımlananyapıtı“VoyagePittoresque
a Constantinople et a des Rives du Bosphore”u, boyutlu gravürleri ve
ayrıntılımetinleriyleikibüyükcilttir.Bueserdeki;Kavaklar,Rumelive
AnadoluHisarları,Boğaziçi,Tarabyayalıları,Büyükdere,Sarıyer,Belgrat
Ormanları,bentlervekemerler,tarihitopografyaharitaları,Galata,Ha‐
liç, Tophane, Kadıköy, Kandilli, Topkapı Sarayı, Harem, Hatice Sultan
Sarayı, Bebek Köşkü, Hipodrom, Süleymaniye, Eyüp, Kağıthane, Aynalı‐
32
Kaplan,a.g.y.,s.138.
23
kavak Kasrı, Karaağaç, Tersane, Üsküdar, Pera Mezarlıkları, Piknik Ya‐
panKadınlar,AbAlemleri,Oyunculargibitablolar,birerbelgeseldir.
1835’te İstanbul’a gelen İngiliz Miss Julia Pardoe, Lady Monta‐
gue’dan 18.Yüzyıl sonra,Türkiyeveİstanbulhakkındaengenişbilgi‐
ye sahip yabancı kadın gezgin olarak bilinir. Sultan II. Mahmud’un son
yıllarındakiİstanbulyaşamınıözgünbirüsluplaanlattığı“TheCityofthe
Sultan and Domestic Manners of the Turks”, 1837’de iki cilt olarak
Londra’dayayımlamış;sonrakiyıllardayenibaskılarıyapılmıştır.
Pardoe’nun,sempatisinikazandığıSultanAbdülmecid’eithafettiği
“TheBeautiesoftheBosphorus”,gravürlüyapıtlarınbirşaheseriolarak
1839’da yayımlanmıştır. Bu yapıtların, o sırada ortaya çıkan Oryanta‐
lizm akımının, Türkiye’ye ve özellikle İstanbul’a yönelmesini sağladığı
bilinir.
Mimar ve ressam Thomas Allom’un 1834‐1836 yıllarında İstan‐
bul’dakigravürçalışmalarınıdaiçeren“ConstantinopleandtheScenery
oftheSevenChurchesofAsiaMinor”u1838’deLondra’dayayımlanmış‐
tır,Allom’un,gerekbuyapıttakiresimleri,gerekseC.Pelle’nin“Constan‐
tinople Ancienne et Moderne” adlı yapıt için çizdiği sokaklar, surlar,
camiler,sebiller,avlular,kiliseler,saraylar,meddah,kahvehanelerkonu‐
luresimleri,İstanbul’untarihikimliğiniodöneminromantikanlayışıyla
yansıtmaktadır.33
1.2.4.2.TürkEdebiyatındaGeziYazıları
Daha önce belirtildiği gibi, Osmanlı klasik döneminin iki önemli
gezi eseri Seydi Ali Reis’in “Mirat‐ül Memâlik” Ülkelerin Aynası‐15.
Yüzyıl ileEvliyaÇelebi’nin 1611‐1685 “Seyahatname”sidir.
Bunların yanı sıra Türk edebiyatında gezi türündeki yazıların ilk
örnekleri,herhangibirgörevleçeşitliülkeleregönderilenmemurlarya
dabazıgezginlertarafındanverilmiştir.
Örneğin, Türkler tarafından yazılan ilk gezi türündeki yazı, Hoca
Gıyasüddin Nakkaş tarafından kaleme alınan “Acaib‐ül Letaif” Güzel
Sözlerin Tuhaflığı adlı yapıttır. Farsça yazılmış eserde, Timur’un oğlu
Şahruh’un 1377‐1447 ,Çinhakanınagönderdiğiheyettebulunanyaza‐
rınizlenimleriyeralmıştır.
Bu arada eski Türk edebiyatında, bugünkü anlamda gezi türüne
girmese de, birçok yönüyle ilk örnek sayılabilecek bazı eserler vardır.
33
İstanbul’unTarihiKimliği,BüyükşehirBelediyesiYayını,İstanbul:2004,ss.59‐60.
24 PiriReis,223haritanınyeraldığı“Kitab‐ıBahriye” DenizcilikKitabı‐16.
Yüzyıl adlıeserinde,Akdenizkıyıvelimanlarınailişkinayrıntılıbilgiler
verir. Kitapta ayrıca, denizlerdeki rüzgar çeşitlerinin ve fırtınaların da
birdökümüyapılmıştır.34
Katip Çelebi tarafından yazılan “Cihannüma” Dünya Haritası‐17.
Yüzyıl ,bircoğrafyakitabıolmasınakarşın,yeryergezitürüneyaklaşan
bölümleriylebualandayazılmışeserlerarasındasayılabilir.35
Ayrıca,TrabzonluMehmetAşık’ın“Menazır‐ül‐Avalim” Alemlerin
Manzaraları‐16. Yüzyıl , Nabi’nin “Tuhfet‐ül Harameyn” Kutsal Mekke
veMedineArmağanı‐17.Yüzyıl ,İzzetMolla’nın“MihnetKeşan” Eziyet
Çeken‐18.Yüzyıl adlıeserleri,Tanzimatöncesidönemde,gezitüründe
yazılmışeserlerdir.
Öte yandan, 17. Yüzyıl’da hac yolculuklarını anlatan bazı gezi ki‐
taplarıylaAvrupaveYakınDoğuülkelerinegönderilenelçilerinyazdık‐
ları “sefaretname”ler de, birergezi eseri sayılır. Gezi türünün özellikle‐
rinienbelirginbiçimdetaşıyanlararasında,İlkOsmanlıSefiri28Çelebi
MehmetEfendi’nin 17.Yüzyıl “FransaSefaretnamesi”gelmektedir.36
Röportaj‐GeziYazısıFarkı
Röportajın atasının, gezi yazıları olduğu iddia edilmektedir. Ko‐
nuyla ilgili çalışmalarda, araştırmacılar, meydana gelen ilginç olayları
okuyuculara aktaracak “dünya gezgini” ya da “devr‐i alem seyyahı”nın
şuözellikleresahipolmasıgerektiğinideilerisürmektedirler:
“Olayın en yakınına giderek tüm bilgileri derleyen, meraklı, göz‐
lemci, özellikle algılama duyusu gelişmiş, düşünerek davranan, gördü‐
ğünü, işittiğini, hissettiğini aktarma becerisini rahat bir biçimde kulla‐
nan, samimi, kalemi güçlü ve renkli, kelime haznesi zengin, betimleme
yeteneğigelişmiş,yumuşak,öğreticivecanlıbirüslubasahip,tarafsızlığı
ilkeedinirkenözneldeğerlendirmelerdendekaçınmayan…”
Yine araştırmacılara göre, yukarıdaki niteliklere sahip ustalar ta‐
rafındankalemealınacakröportajlarise,‘geziyazılarınaoranlayalnızca
gözlemlerinürünüdeğil;araştırmaların,soruşturmalarınvegörüşmele‐
rinsonucuyalınveözgünbiçimverilmiş,evrenselanlamaulaşmakiçin
deiyiceirdelenmiş,tanıklıkbelgeleri’olarakdüşünülmelidir.
34
TemelBritannica,Cilt:14.
100MeşhurTürkAnsiklopedisi,NebioğluYayınevi,İstanbul:tarihsiz,s.64.
36 BüyükLarousseSözlükveAnsiklopedisi,Cilt:24.
35
25
Buçerçevederöportajyazmak:Gerçekleşeneyleminözüneulaşa‐
rak,olay yerindebulunamayan okurungözü kulağı olmak; gözlemci ve
olaytanığıgibidavranarakgörüleni,yaşananı,farkınavarılanı,hissedi‐
leni ve işitileni, abartmadan, kişisel değerlendirmelerle yoğurarak ama
yozlaştırmadan,yorumlarkatmadan,yandaşyadakarşıtolmadan,nes‐
nelbirbiçimdebetimleyerekaktarmaktır.
“Atlas”
Henüz çocuk yaşta gezmeyi kafasına koymuş olan ve kendi deyi‐
miyle “O yıllarda boyumun yettiği her yere giderdim.” diyen Mehmet
Yaşin, bu tutkusunu önce gazetecilikte aramış, daha sonra da Türki‐
ye’ninönemligezidergilerindenAtlasdergisiniçıkarmıştı.
Hayatınkeyifliyanlarınıhemişedinen,hemyaşayan,hemdeanla‐
tanbirhayattarzınasahipolanYaşin,gazetevedergisatırlarınasığdı‐
ramadığı güzelliklere kitaplarında yer açıyor. Daha önce “Uzakname”
adlıgezikitabında,yabancıülkelerdegezipgördüklerinianlatanYaşin,
şimdi de yeni kitabı “Yakınname” ile belki de hepimizin bildiği yerlere
farklıbirbakışaçısıgetiriyor.
KitabındaşehirlerineskihallerinedeyerverenYaşin,gelişimiya
da gerilemeyi görmemizi de sağlıyor. Yaşin’le Doğan Kitap tarafından
yayımlananYakınname’yivegezikültürünükonuştuk.
‐GezmeyiçokseviyorsunuzveaynızamandaAtlasDergisi’ninfi‐
kirbabasısınız,busevginasılgelişti?
‐Busevgibendeilkokulçağlarındanberivar.Ozamanlaryaşımve
boyum kadar gezebiliyordum. Yani, Ortaköy’de oturduğum için, Arna‐
vutköy’eya daBeşiktaş’ayaptığımgezilero zamanenmaceralıolanla‐
rıydı.Büyüdükçevecesaretimarttıkçamekanlardadeğişti.18yaşından
sonra kendimi gazetelerin yer aldığı Cağaloğlu’nun içinde buldum. O
zamandanberidegazeteciliğedevamediyorum.Gazeteciliktekiyıllarım
ilerledikçebütüngezifırsatlarınıdeğerlendirmeyebaşladım.Enuzunve
zorikiyolculuğumuCumhuriyetgazetesindeykenyapmıştım.
Bir keresinde kış günü TlR’a binip İstanbul’dan Kopenhag’a git‐
miştim.Yolculukaradakibeklemelerlebirlikte14günsürmüştü.Birde,
İstanbul’danbindiğimküçükbirşilepleSomali’yegitmiştim.KızılayEti‐
yopya’dakiaçlarayemekgöndermişti.Bendeonlarakatılmıştım.
Buralarda sadece gazete haberi için değil, kendim için de sürekli
yanımdataşıdığım,onlarsızgezemediğimdefterlerimenotlaralıyordum.
‐AtlasDergisifikridesizingezibahaneleriniziniçindemiydi?
26 ‐ Türkiye’de National Geographic gibi bir dergi olmamasını haz‐
medemiyordum. 1990’ların başında kafamda böyle bir dergi çıkarma
fikri doğdu. Ama tabii ki kafamın daha arkasında, kendimi gezdirecek
birmecraedinmefikriyatıyordu.BöyleceAtlasdergisiniyarattık.Adıve
onun etrafındaki mavilik benim fikrimdi. Yeri geldi sayfalarını çizdim;
yeri geldi fotoğraflarını çektim. Ve bugün Türkiye’nin kıvanç veren bir
dergisi olduğunu düşünüyorum. Birçok genç arkadaş beni kıskandıkla‐
rını söyleyen e‐mailler atıyorlar. Ama tabii insanın bazı olanakları da
kendisininyaratmasıvebirazdaşanslıolmasıgerekiyor.Benimşansım
gazeteciolmamdankaynaklanıyordu.
AtlasdergisiyleTürkiye’defarklıbirgezgintipiyarattığımıdüşü‐
nüyorum.İnsanlarartıksadeceplajlardayatıp,akşamlarısabahlaraka‐
dar içki içmek yerine, tarihi yerleri ya da manzaraları seyretmeyi de
öğrendiler. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü beyin,
güneşvealkolledeğil,şaşırarakdinlenir.Belkideçokgezdiğimiçin,beni
şaşırtmayanadresleregitmemekararıaldım.ÖrneğinAvrupa’yaönemli
birbahaneolmadığısürecegitmekistemiyorum.Çünküartıkhepsibir‐
birinebenzemeyebaşladı.Gittiğinizdesizibirsürprizbeklemiyor.
‐Yolculuköncesindenetürhazırlıklaryapıyorsunuz?
‐ Gezilere gitmeden önce, kaynak kitaplardan gideceğim yeri sıkı
sıkıyaçalışırım.Notlarımıalırım.Hedefevardığımdanereyenasılbaka‐
cağımıbilirim.
‐Nedirsizinkaynakkitaplarınız?
‐İbniBattuta’nınveEvliyaÇelebi’ninSeyahatname’leri,Amasyalı
Strabon’un Coğrafya’sı, Bilge Umar’ın kitapları ve Yurt Ansiklopedisi
kaynaklarım arasında yer alır. Bir yere giderken mutlaka bunları okur,
oranın araştırmasını yaparım. Eğer bilmeden giderseniz, atlayacağınız
şeyler olabilir. Hep sorulan soru şudur: “Çok gezen mi, çok okuyan mı
bilir?” Aslında klasik bir sorudur ama bence ikisi birden yapılmazsa iş
zorlaşır.
Körükörüneokumakvegezmekolmuyor.Gezmekkeyiflide,onu
yazmakenzahmetliiştir.Düşünün;binlerceyılöncesinedayananonlar‐
ca medeniyetin yaşamış olduğu Mardin’e gidip döndükten sonra, böyle
birkentigazetekupürlerindeyeralacakbirkaçcümleyesığdırmakger‐
çekten işin en zor kısmı. Onun için kitaplarımda, gazetede çıkanların
dışındabilgiiçerenyazılarağırlıklı.Çünkübenisınırlayanbirsayfasayı‐
sıyoktu.
‐Yıllardırgeziyorsunuz,tarzınızdafarklılıklaroldumu?
27
‐Gençliğimde,bildiğimyörelerikeşfetmeyeyönelikgezileryapar‐
dım.Yanibirkanyongeçişi,birdağtırmanışıgibi.Artıkdahaçokkaybo‐
lantatların peşindeyim. Gittiğimyerinünlübiryemeğiniya dayiyecek
maddesini ön plana çıkarmaya çalışıyorum. Çünkü insanların oralara
gidipsadecetarihieserleri,sokakları,manzaralarıgörerekbirkentian‐
layamayacağınıdüşünüyorum.
Okentianlamakiçinyemeğinidebilmeklazım.Çünküyemek,ya‐
şam hakkında en çok ipucu veren öğelerden biridir. Örneğin; Çatalhö‐
yük’tekiyaşamınsırrı,oradabulunanyemekkaplarınıniçindekiartıkla‐
rın incelenmesiyle çözüldü. Tarımla mı, hayvancılıkla mı uğraşıldığı,
yerleşik mi yoksa göçebe mi oldukları hep böyle anlaşıldı. Bunun için
yemek,bölgeyleilgiliçokfazlaipucuverir.Ayrıcadahepsiçoklezzetli.
‐Kaynakkitaplarınızdaneararsınız,birgezikitabınasılolmalı?
‐ Benim kaynak kitaplarımın çoğunluğundan, geçmiş döneme ait
bilgiler edinirim. Orada kimlerin yaşadığını, kültürlerin ne olduğunu,
neler yetiştirildiğini, evlerinin nasıl olduğunu öğrenirim. Yaşadığımız
dönemi kendim incelediğim için, kaynak kitaplarımı daha çok geçmişi
anlatanlar arasından seçiyorum. Ben tamamen kendi sübjektif görüşle‐
rimi,oandakokladığımhavayı,tattığımtadı,gördüğümsokakları,evleri
ve insanları yazıyorum. Kıyaslama yapabilmek için öncesini de bilmem
gerekiyor.
‐Netürkıyaslamalarbunlar?
‐ Benim hayretle izlediğim şey, o yerin geçmişiyle bugününü kı‐
yasladığımzamanmaalesefgeriyedoğrugittiğimiz.Mesela:Zamanında
Bergama’dadünyanınenbüyükkitaplığıvarmış.AmaşimdiBergama’da
kitaplıktanvazgeçin,kitapçıbilebulunamıyor.
Bir de taşrada gezerken yerleşim yerlerinde özensizlik görüyo‐
rum. Evler derme çatma yapılmış; sadece dört tarafı kimse görmesin
diye çevrilmiş, birde yağmur girmesin diye dam konulmuş. Lüksevler
yapmayagerekyok,sadecebirazdahaestetikolsaydı,diyeüzülüyorum.
Örneğin: Ankara Beypazarı’nda halkla el ele verilerek tüm evler kurta‐
rıldı.MudurnuveGöynük’tedebubilinçbaşladı.
Birdiğerkonudayemekleilgili.Yurtdışındakienküçükköyebile
gittiğinizzamanoyöreyeaityemekleriyapanminikbirrestoranarast‐
layabiliyorsunuz. Ama Türkiye’deki köylere gidildiğinde, aç kaldığınız
zamanlarbileoluyor.
Örneğin:Türkiye’dekiiyiaşçılarınyetiştiğiMengen’egidildiğinde,
aşçı bana: “İzmir Köfte var. Yerel yemekler evlerde pişer.” dedi ve çok
28 şaşırdım. Adamlar da haklı çünkü talep yok. Oysaki bizim mutfağımız
çokzengin,değerlendirilmesigerekir
‐Tekbaşınızayolculukediyorsunuz,sıkıcıyadazorolmuyormu?
‐ Ben yoldayken yalnız olmayı seviyorum. Yanıma dinlemek için,
gideceğim yöreye ait türküler alıyorum. Ayrıca hem Türkiye hem de
yurtdışındaki gezilerimde en sevdiğim şey, gideceğim yeri anlatan ro‐
manıoradaokumaktır.
Mesela,İzlandalıBalıkçı’yıİzlanda’dabirkoyda,ÇöldeÇay’ıTunus,
CezayirveFas’takiçöllerdeokudum.Buapayrıbirzevkti.Bunuyapma‐
yadevamediyorum.Kitaplarımı,gideceğimyerleregörede,okumakiçin
bekletiyorum.
Bunun dışında gördüğüm manzaralarla konuşma alışkanlığım da
var.Örneğin:ÇoruhNehri’yleyarışederkenonunhızınakızarakilerliyo‐
rum.Teybimdeçalantürkülerimeeşlikediyorum.Direksiyonumdarbu‐
ka oluyor. Diğer aksesuarları da farklı enstrümanlar yerine kullanıyo‐
rum.Buhemuykumun gelmesiniengelliyor;hemdeyalnızlığımıunut‐
turuyor.
‐NemrutDağı’ndan1400’lüyıllaraaittaşlartoplamışsınızve“Anı‐
lar müzemin en eski parçaları olacak.”’ demişsiniz. Evinizde böyle bir
müzevarmı?
‐Evet,evdeuzunbirrafımvar.Hergittiğimyerdentaş,kum,tuz
gibikıymetsiz,küçüklübüyüklümalzemeleritoplarım.Bunlarbenimanı
köşemioluşturur.Üzerlerineküçüknotlardakoyarımveonlarabaktık‐
çabirdenoralaragiderim.Evdeonlarabakıpdavakitgeçirdiğimzaman‐
larçokolmuştur.
‐Kitabınızdagezilerinizdenöncehayallerkurduğunuzusöylüyor‐
sunuz.Sizihayalkırıklığınauğratanyerleroldumu?
‐Dahaöncegitmediğimbiryeredoğruyolaçıkarken,hernekadar
oraylailgili bilgileriokumuşolsamda,kafamda başkatürlügörüntüler
oluşuyor.Mesela,birkeresindeTrakya’danarayollardanÇanakkale’ye,
İdaDağı’na,doğrugitmiştim.Arayollardaçokgüzelkasabalardangeçe‐
ceğim, oralarda su kenarlarında oturup çok güzel yemekler yiyeceğim;
gibihayallerkurupkafamdabirresimçizmiştim.
Gittiğimdedarmadağınbiryapılaşmagörmüşvehayalkırıklığına
uğramıştım.Amatabiiki,bununtamtersininolduğuzamanlardaoldu.
Örneğin, Eğirdir Gölü’ne giderken sadece bir göl göreceğim, diye dü‐
şünmüştüm.Karşılaştığımmanzaragerçektenharikaydı.Suyundamavi‐
29
nin yedi ayrı tonunu barındırıyordu. Bir başka cennette olduğumu his‐
settim.
‐ Türkiye’de çok fazla şaşırtacak malzeme olduğunu mu düşünü‐
yorsunuz?
‐AslındabirTürkolarakgezmekçokzor.Mesela Somali’yegitti‐
ğimdebirsokakpazarındakadınlarsebze‐meyvesatıyorlardı.Bensade‐
cebirkaçkarefotoğrafçektim.AmayanımdakiKuzeyAmerikalıgazeteci
neredeysebeştanefilmbitirdi.
Baktığımzaman,bumanzaradailginçbirşeyolmadığını,aynısının
ülkemizdedeolduğunudüşünüyorum.OysakibirAmerikalıiçinbuçok
ilginç. Tarih, fakirlik, zenginlik, yemek kültürü, güzellik... Bizde hepsin‐
den fazlasıyla olduğu için Türk insanı dünyayı gezerken çok fazla şaşı‐
ramıyor.
‐“Yakınname”ninhazırlanmasınekadarsürdü?
‐Yaklaşıküçyıldahazırlandıbukitap.“Guide”türübirkitapolma‐
sını istemediğim için fotoğraf kullanmadım. Biraz edebiyat tadı olsun
istedim.Tümhissettiklerimolsunistedim;insanlaradidaktikbirşekilde
anlataraköğretmekistemedim.
‐ Farklı gezi turlarından oluşan kitabınızda sizin favoriniz hangi
bölüm?
‐Kitabın“Anadolu’daGezginOlma”adlıilkbölümündeyaptığım4
bin 500 km.’lik tur anlatılıyor. İstanbul’dan başlayıp Karadeniz sahilini
Batum’akadargezip,oradanErzurum,VanGölü,MalatyaveKonya’dan
tekrarİstanbul’adöndüm.DörtnalabirAnadoluoldubuyolculuk.
Denizİnceoğlu.HürriyetPazarKeyif,28Mayıs2006.
1.2.4.3.TanzimatSonrasıGelişmeler
BirinciMeşrutiyet’ten 1876 veözellikledeİkinciMeşrutiyet’ten
1908 sonra,gezitüründeneserlerinsayısında önemlibirgelişmegö‐
rülmektedir.Bunda,okursayısındakiartışınınyanısırabaştaFransızca
olmak üzere yabancı dillerde yazılmış gezi kitaplarının, Türkçe’ye çev‐
rilmesinindeetkisibüyükolmuştur.
Budöneminönemlieserlerindenbazılarışunlardır:
SeyyahMehmetEmin“İstanbul’danAsya‐yıVusta’yaSeyahat” İs‐
tanbul’dan Orta Asya’ya Yolculuk‐1878 , Ahmet Mithat Efendi “Avru‐
pa’daBirCevelan” Avrupa’daBirGezinti‐1890 ,AliBey“SeyahatJurna‐
li” Gezi Günlüğü‐1896 , Ahmet İhsan “Avrupa’da Neler Gördüm”
30 1891 , Süleyman Şükrü Bey “Seyahât‐ül Kübra” Büyük Gezi‐1907 ,
Cenap Şahabeddin “Hac Yolunda” 1909 , “Afak‐ı Irak” Irak Ufukları‐
1917 , “Avrupa Mektupları” 1919 , Ahmet Şerif “Anadolu’da Tanin”
Anadolu’daÇınlama‐1932 .
1.3.CumhuriyetDönemi
Özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında, gezi yazılarında, Falih Rıfkı
AtayileAhmetHaşimgibiisimlerönplanaçıkmıştır.
1.3.1.AhmetHaşim 1885‐1933 Türk edebiyatına gezi yazılarıyla damgasını vurmuş yazarlardan
birideAhmetHaşim’dir.GezitürününbaşarılıörnekleriniverenAhmet
Haşim,söyleşitürüylebenzeşengezinotlarınınbirbölümünü“BizeGö‐
re” 1928 , “Gurabahane‐i Lâklakan” Leylekler Bakımevi‐1928 isimli
kitaplardatoplamıştır.37
Ahmet Haşim’in gezi türünde en önemli eseri ise 1933 tarihinde
yayımladığı“FrankfurtSeyahatnamesi”adlıyapıtıdır.Yazarın1930’ların
Almanyası’nı ve Türkiyesi’ni karşılaştırdığı, Alman uygarlığı ve toplum
yapısınısadebirdilleokuyucuylasohbetedercesineanlattığıkitap,Türk
edebiyatınınenseçkineserleriarasındayeralmıştır.
1.3.2.FalihRıfkıAtay 1894‐1971 Gezi türünde yapıtlar vermiş yazarlar arasında, Falih Rıfkı Atay
çoközelbiryeresahiptir.Kitaplarında,içindeyaşadığıortamınkendisi‐
nesunduğufırsatlarıçokiyideğerlendirmiştir.
Atay’ın,Atatürk’ünyakınındayaşamışolmanınayrıcalıklarınıge‐
reğincedeğerlendirenanılarbirikimi,gezipgördüğüyerlerivesorunları
anahatlarıylayansıtabilmeözelliği,gezikitaplarınazenginlikvefarklılık
getirmiştir.
FalihRıfkıAtay’ıngeziyazılarınıderlediğikitaplarışunlardır:
“Faşist Roma” 1930 , “Kemalist Tiran” 1930 , “Kaybolmuş Ma‐
kedonya” 1930 , “Deniz Aşırı” Brezilya‐1931 , “Yeni Rusya” 1931 ,
“Moskova‐Roma” 1932 , “Bizim Akdeniz” 1934 , “Taymis Kıyıları”
1934 ,“TunaKıyıları” 1938 ,“Hind” 1944 ,“YolcuDefteri” Amerika
Notları‐1946 ,“GezerekGördüklerim” EserlerindenSeçmeler,1970 .38
37
38
TemelBritannica,Cilt:1.
TemelBritannica,Cilt:2.
31
1.3.3.ÖtekiYazarlar
Cumhuriyet dönemi ve sonrası gezi yazısı, röportaj ve söyleşi tü‐
ründeeserverenyazarlardanbazılarışunlardır:
SadriErtem“BirVagonPenceresinden” 1934 ;FaikSabriDuran
“İstanbul’danLondra’yaŞilepleYolculuk” 1934 ve“Akdeniz’deBirYaz
Gezintisi” 1938 ; Reşat Nuri Güntekin “Anadolu Notları” 1936 ; Hik‐
met Feridun Es “Aşk Tamtamları” 1953 ; Bedri Rahmi Eyüboğlu “Ca‐
nımAnadolu” 1953 ;BediiFaikAkın“SamAmcanınEvinde” 1954 ve
“BirGaripAda” 1957 ;FikretOtyam“HaBuDiyar” 1955 ,“Doğu’dan
Gezi Notları” 1960 , “Bir Karış Toprak İçin” 1964 , “Gide Gide‐10”
1969 ,“KaraSevdamAnadolum” 1976 ;YaşarKemal“ÇukurovaYana
Yana” 1955 , “Peri Bacaları” 1957 , “Bu Diyar Baştan Başa” 1971 ,
“Bir Bulut Kaynıyor” 1974 ; Hikmet Birand “Anadolu Manzaraları”
1957 ; Azra Erhat “Mavi Anadolu” 1960 ve “Mavi Yolculuk” 1962 ;
Burhan Arpad “Gezi Günlüğü” 1962 ve “Avusturya Günlüğü” 1963 ;
TahirKutsi“İçGöç” 1964 ;HalilAytekin“Doğu’daKıtlıkVardı” 1965 ;
Yılmaz Çetiner “Bilinmeyen Arnavutluk” 1966 , “Şu Bizim Rumeli”
1967 ,“Bir YudumÇayİçin” 1968 , “Mao’ya Tapanlar” 1969 ; Abdi
İpekçi “Liderler Diyor ki” 1969 ; Nevzat Üstün “Almanya Beyleri İle
Portekiz’in Bahçeleri” 1975 ; Yaşar Nabi Nayır “Edebiyatçılarımız Ko‐
nuşuyor” 1976 ;HaldunTaner“DüşsemYollaraYollara” 1979 ;Aydın
Boysan “Dostluk‐Mizah Söyleşileri” 1989 , “Fısıltı‐Mizah Söyleşileri”
1989 ,“Aldanmak‐MizahSöyleşileri” 1989 ,“OlduMuYa!‐MizahSöy‐
leşileri” 1990 , “Dünya’yı Severek 1‐Dünyadan Gezi Yazıları” 1991 ,
“Dünya’yıSeverek2‐DünyadanGeziYazıları” 1992 ,“Yollarda” 1997 ,
“Uzaklardan” 2003 , “Felekten Bir Gün” 2003 , “İstanbul’un Kuytu
Köşeleri” 2003 ,“NereyeGittiİstanbul?” 2004 ,“NeGüzelGünlermiş!”
2005 ;NuriyeAkman“ÜzümünüYeBağınıSor” 1997 ;DoğanHızlan
“Söyleşiler” 1997 ; Mehmet Gündem “Mehmet S. Aydın İle İçe Kritik
Bakış” 1999 ,“FethullahGülen’le11Gün” 2005 ;FeridunAndaç“Ya‐
zıya Adanmış Bir Ömrün Tanıklığında” Necati Cumalı ile söyleşi 2000 , “Adalet Ağaoğlu Kitabı” 2000 , “Türkan Şoray İle Yüz Yüze”
2000 , “Söz Uçar Yazı Kalır‐1” 2001 , “Söz Uçar Yazı Kalır‐2” 2002 ,
“Yaşar Kemal’in Sözlerinde Yaşamak” 2003 , “Sözcüklerin Diliyle Ko‐
nuşmak‐TahsinYücelileYüzYüze” 2003 ,“Edebiyatımızın Kadınları”
2004 , “Erhan Bener’in Dünyasına Yolculuk” 2004 , “Yazarın Kitabı”
2004 ; Eyüp Can “Zamansız Sözler‐Söyleşiler” 2000 ; Bekir Yıldız
“Harran” 2000 , “Röportajlar” 2006 ; Mehmet Yaşin “Kozmopoetika
Yazılar, Söyleşiler, Değiniler 1978‐2001” 2002 , Uzakname 2004 ,
Yakınname 2006 ; Ahmet Tulgar “Mahallede Herkes Kahramandır”
32 2004 ; Can Dündar “Yıldızlar” 2004 ; Hızır Tüzel “Dalga Gibi Geçiyo‐
rum” 2004 ; Emin Çölaşan “Unutulmayan Söyleşiler, Tarihe Düşülen
Notlar” 2006 ; Halit Kıvanç “Ağlama Palyaço Makyajın Bozulur / Müj‐
datGezenKitabı” 2006 .
1.3.4.RöportajDalındaÖdülAlanGazeteciler 1960‐2005 Öte yandan, 1960 yılından günümüze kadar Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti’nden,“RöportajDalı”ndaödülalanyazarlarşunlardır:
Necmi Onur “Mezarlarında Yaşayanlar” 1963 , “Telsiz Duvaksız
Anadolu” 1967 ,“KanlıKerbela” 1968 ,“UnuttuğumuzDoğu” 1980 ;
Aziz Nesin “Duyduk Duymadık Demeyin” 1976 , “Dünya Kazan Ben
Kepçe” 1977 ;MeteAkyol“Düzenzedeler” 1977 ,“HemYaşadımHem
DeYazdım” 1993 ,“AynenNaklen” 1994 ;CelalettinÇetin“BirGaze‐
tecinin Not Defteri” 1980 ; Nail Güreli “İnsanıyla Sazıyla Sözüyle Yöre
Yöre” 1982 ; Zeynep Oral “Konuşa Konuşa” 1983 , “Katmandu’dan
Meksika’ya” 1985 ,“KaraSevda” 1988 ,“SözdenSöze” 1990 ,“Uzak
Doğu’m” 2000 ;UğurMumcu“AybarİleSöyleşiSosyalizmveBağımsız‐
lık” 1986 ; Ertuğrul Özkök “Elveda Başkaldırı” 1987 ; Yalçın Peşken
“Nevşehir’denNewyork’a” 1988 ;YalçınDoğan“FenerbahçeCumhuri‐
yeti” 1989 ;HalitÇapın“BenimAkşamSefalarım” 1990 ;RefikDurbaş
“AhmetArifAnlatıyor:KalbimDinamitKuyusu” 1990 ;OsmanBalcıgil
“LatinAmerika’nınAtarDamarları” 1990 ;EminÇölaşan“BirDönemin
Yazıları 1988‐1989” 1990 ; Aydın Engin “Ben Franfurt’ta Şoförken”
1991 , “Tangodan Taliban’a” 2002 , “Halit Kıvanç Kitabı‐Bir Koltukta
KaçKarpuz” 2003 ;TarıkDursunK.“GavurİzmirGüzelİzmir” 1994 ;
Mehmet Ali Birand “12 Mart/İhtilalin Pençesinde Demokrasi” 1995 ,
“32.Gün” 1999 ,“20 YılınPerdeArkası32.Gün” 2005 ,“Türkiye’nin
Büyük Avrupa Kavgası 1954‐2004” 2005 ; Savaş Ay “Göz Tanığı”
1995 ,“ÇamurŞevket’inTorunu” 2003 ;OrhanErinç“BirArpaBoyu”
1996 ,“PazartesiYazılarıŞuBizimEnayiDefteri” 1999 ;FüsunÖzbil‐
gen “Sana Tütün ve Tespih Yolluyorum” Semiha Berksoy’un Anıları,
Nazım Hikmet ve Fikret Mualla ile Mektuplaşmaları 1997 ; Emin Ka‐
raca“EskiTüfeklerinSonbaharı” 1999 ,“PlazalarınEfendisiAydınDo‐
ğan” 2003 , “Kaybolan Babıali’nin Ardından” 2004 ; Tanju Cılızoğlu
“AnılarlaKamilKırıkoğlu” 2000 ;ZehraGüngör“YasakÜlkeDalaiLama
ileTibet’te” 2000 ;KenanAkın“MilliNizam’dan28Şubat’aOlayAdam
Erbakan” 2000 ,“FilistinDramıveYaserArafat” 2002 ;NebilÖzgen‐
türk“AraGüler/BirYudumİnsan” 2000 ,“BirYudumİnsanYolculuk‐
ları” 2004 ; Nilgün Cerrahoğlu“Annem Batıya Gidin Dedi” 2001 ; El‐
33
van Feyzioğlu “Vali Recep Yazıcıoğlu Uçan Kuşlar Gülümser” 2001 ;
DeryaSazak“11EylülGölgesindeSaddam/KuveytİşgalindenUsameBin
LadinSaldırısınaKörfezSavaşı” 2002 ;AydınCandabak“İncirÇekirde‐
ği” 2002 ; Hikmet Çetinkaya “İrticanın Kara Yüzü” 2002 , “ABD’nin
KürtKozuveBağdat’ınÇocukları” 2003 ,“ÇağımızınÜçTanığı” 2004 ;
Deniz Som “Dere Tepe Anadolu” 2002 , “Yedi Tepe İstanbul” 2003 ,
“Geze Geze İstanbul Herhangi Bir Yerde” 2004 , “Tepe Tepe İstanbul”
2005 ,“GideGeleAnadolu” 2005 ;SaygıÖztürk“Devletin Derinlikle‐
rinde...” 2002 ,“KasadakiDosyalar” 2003 ,“5‐6‐2TamamReis...Kırcı,
AğcaveBirDöneminCinayetleri” 2003 ,“MadalyalıMahkum” 2004 ,
“KırmızıKlasör” 2005 ,“AynadakiReis/SedatPeker’inSıradışıYaşa‐
mı” 2006 ; Erol Gönenç “Milenyum Aydınları” 2003 ; Emel Armutçu
“AceleVesikalıkYaşamınSiyah‐BeyazKareleri” 2003 ;AzerBortaçina
“Kültürün Gerçek Tanığı Güneydoğu Anadolu” 2003 , “Doğu Anadolu:
CömertTopraklarınMasalı” 2005 ;NuriyeAkman“BaşkaSorumYok”
2004 , “Gurbette Fethullah Gülen” 2004 ; Doğan Katırcıoğlu “Keriz‐
name Enayi Defteri” 2005 ; Önay Yılmaz “Nazilerle Beş Yıl” 2005 ;
YavuzDonat“CumhuriyetinKaraKutusuSüleymanDemirelAnlatıyor”
2005 .39
YaşarKemal
Türk gazeteciliği ve edebiyatında, “Röportaj Dalının Piri” sayılan
Yaşar Kemal, 1923 yılında Adana’nın Osmaniye İlçesi’ne bağlı Hemite
Köyü’ndedoğdu.AsıladıKemalSadıkGöğceli’dir.Henüzortaokulsırala‐
rındaykenhalkyazınınaduyduğuilgi,onufolklorderlemeleriyapmaya
yöneltti. O dönemde şiirleri, Adana Halkevi’nin yayını olan “Görüşler
Dergisi”ndeyayımlandı.
Ortaokulunsonsınıfındaykenokulubırakmakzorundakalarakır‐
gatlık,amelebaşılık,pirinçtarlalarındasubekçiliği,arzuhalcilik,öğret‐
menlik,kütüphanememurluğugibiişlerdeçalıştı.Buarada“Ülke”,“Ko‐
van”, “Millet”, “Beşpınar” dergilerinde şiirleri yayımlandı. 1951 yılında
İstanbul’ayerleşerek,“CumhuriyetGazetesi”ndefıkraileröportajyazar‐
lığıyapmayabaşladı.“DünyanınEnBüyükÇiftliğindeYediGün”başlıklı
röportajıyla,GazetecilerCemiyetiÖzelBaşarıArmağanı’nıkazandı.
Oyıllardaöyküleriyledeilgiçekenyazarın,1952yılında“SarıSı‐
cak”adlıöykükitabıyayımlandı.İlkromanı“İnceMemed”1955yılında
çıktı.1955‐1984yıllarıarasındaöykü,roman,röportajilemakalelerin‐
denoluşan33kitabıyayımlandı.
39
TGCGenelSekreteriTurgayOlcaytoileGörüşme,04.08.2006.
34 YaşarKemal,ilkromanı“İnceMemed”ile1955yılındaVarlıkRo‐
manArmağanı’nıkazandı.1974yılında“DemircilerÇarşısıCinayeti”adlı
yapıtı, Madralı Roman Ödülü’nü aldı. “Yer Demir Gök Bakır” Fransa’da
1977yılında,EdebiyatEleştirmenleriSendikasıtarafından“YılınEnİyi
Yabancı Romanı” seçildi. “Binboğalar Efsanesi”, 1979 yaz dönemi için
BüyükEdebiyatJürisitarafındanseçilenkitaplararasındayeraldı.
1982 yılında uluslararası Del Duca Ödülü’ne layık görülen Yaşar
Kemal,1984yılındaFransa’nınLégionD’HonneurNişanı’nıaldı.Yapıtla‐
rında;Toroslar’ı,Çukurova’yı,Çukurovainsanınınacıyaşamını,ezilişini,
sömürülüşünü, kan davasını, ağalık ile toprak sorununu, çarpıcı bir bi‐
çimde ortaya koyan yazarın eşsiz betimlemeleri, eserlerinin en önemli
özelliğidir. Yaşar Kemal’in, 29 dilde yayımlanmış kitaplarıyla, dünya
edebiyatındaçokönemlibiryerivardır.
SaitFaik
AkşamüstleriTünel’denTaksim’edoğrusolkaldırımdanyürürse‐
niz,gözünüzedalgın,siyahgözlüklü,yüzükederli,amamüthişkederli,‐
yüzündekikederbesbellidir,elletutulacakgibi,yüzdedonupkalmıştır‐
pantolonuütüsüz,ağarmışsaçlarıkabarmışbiradamçarpar.Buadamın,
bu Beyoğlu kalabalığı içinde bir hali vardır ki daha doğrusu her hali sizebukoskocamanşehirdeyalnız,yapyalnızolduğunusöyler.Buneden
böyledir?Orasınıkimsedebilmez...
Bazıadamvardır,insanyüzündesırfhınç,kinokur.Bazısındagu‐
rur, bazısında neşe, bazısında bayağılık, aşağılık. Bu adamın üstünden,
başındandayalnızlık akar.Birde buadama, Kadıköyiskelesininkane‐
pelerindenbirineoturmuş,heybeliköylüleri,çıplakayaklıserseriçocuk‐
ları,hanımefendileriseyrederkenrastlarsınız.
BuadamhikayeciSaitFaik’tir.
Bir gün, aklımda kaldığına göre, bir pırıl pırıl cam gibi parlayan
sonbaharsabahıydı,onaKadıköyiskelesininkanepelerinderastladım.
‐NevarneyokSait?dedim.Hikayeyazmıyormusun?
‐Yok,dedi,yaşıyorum.
Hüzünlü, ılık, insan sevgisi dolu hikayelerini Sait yazmaz, yaşar.
Saitbirdertli,kötülüklerden,aşağılıklardan,dünyalardakicümlebayağı‐
lıklarından,kirdeniğrenenbirademoğludur.Odaimaiyiliğisöylemiştir.
DünyacaünalmışMarkTwainDerneği’ninfahriüyeliğinialdığını
duyunca, bu iş için Sait’in ne diyeceğini öğrenmek için aradım. O gün
öğleden sonra İstiklal Caddesi’ndeki kaldırımdan gittim geldim. Sonra
35
Kadıköyiskelesineuğradımoradadayoktu.SaitanacığıilebirlikteBur‐
gaz Adası’nda oturur, bindim vapura ikinci gün oraya gittim. Anası
Sait’inaynıgünİstanbul’aindiğinisöyledi.İstanbul’da,tarifettiğimkal‐
dırımdaonarastladım.Genedalgın,sinirliydi.Yüzündendüşenbinpar‐
çaolurderleryaöyleydi.
‐Buişiçinnedersin?diyecektimkorktum.Merhaba,dedim.
‐Merhabaeyvallah,dedi.
‐Nevarneyok,dedim.
‐İyilik,dedi.
‐MarkTwain,dedim.
‐Aldırma,dedi.
‐Bak,dedim,Saitbiliyorsunkibenröportajyaparım.
‐Sonra?dedi.
‐Söyle,dedim.Sait,benikırmadı.Teşekkürederim.Bensualsor‐
madanobaşladı.
‐Bana,MarkTwainCemiyetifahriüyeliğiverildi,dünyaedebiya‐
tına ettiğim hizmetten ötürü. Birçokları gibi ben de şaşırdım. Dünya
edebiyatınahizmetfilanetmediğimisöylemeğenehacet.Bu,üyelikveri‐
lebilmesiiçinuydurulmuşnazikbirsebeptirsanırım.
Ben aldım, dedim ki: Senden önce, bu cemiyetin ilk üyesi Ata‐
türk’müş.
‐ Biliyorum. Beni sevindiren de işte bu. Atatürk’ten sonra, benim
üyeolmam,benimiçinenbüyükşereftir.Birmilletinyetiştirdiğienbü‐
yükçocuğuile,omilletinkendihalindebirküçükhikayecisininAmeri‐
ka’da bir cemiyette buluşmaları küçük bir hikayeci için ne bulunmaz
şerefli bir fırsattır. Demokrasi de zaten böyle olur. Eğer bu üyelikten
memnunsam,buyüzdendir.
‐Politika...dedim.Sözümüağzımdakodu:
‐Karışmam.
Pekisenibucemiyetenesebepten,hangieseriniçinazaseçtiler?
‐Enbüyükdevletadamlarının,başkanlarınvebaşbakanlarınfahri
veya asil üye oldukları bir cemiyete beni de seçmenin aslı nedir diye
düşündüm,şunubuldum:Demekkişimdidensonradünyaçapındakibir
36 hikayeciyianmakiçinkurulmuşbircemiyetedünyanındörtbucağından
kendihalindehikayecilerdeseçilecek.
Türk hikayecilerini temsil ettiğim anlamına alınmasın sakın. Her
hikayeyazanveyayanTürkhikayecisikendişahsındabirdilin,hikayeci‐
liğiniyaptığınagöre,şahsımaMarkTwainCemiyeti’ningösterdiğiilgive
sevgidahaçokTürkhikayeciliğindedirgibigeliyorbana.Bendebuilgi
ve sevgiyi bütün değerli hikayeci arkadaşlarımla paylaşırım... Kabul
ederlerse.
Kendini bütün dünyaya tanıtmış, sevdirmiş, bir halk çocuğu olan
hikayeci Mark Twain’i ananların içine Türk dilinin bir hikaye yazarını
almayıdüşünenleredeteşekkürederim.
‐MarkTwainiçinnedersin?
‐ Sen de amma sual sorarsın ha. Ne derim? Mark Twain alay
edermiş, güldürürmüş, kepaze edermiş, cemiyetteki sahte vakarları,
petrolkrallarını,pamukprenseslerini,demirbeylerini,çelikefendilerini
sağlığında.ÖlümündensonradabirTürkhikayecisiileşakalaşmasınmı
?EyvallahMarkTwain.
‐SonragüldüSait.Dahasoracağın?dedi.
‐Eyvallah,dedim.Ayrıldık.O,birsinemanınönündekaldı.
YaşarKemal.Cumhuriyet,22Mart1953.
1.4.Tanımlar
Kimi ülkelerin gazete yazı türleri içinde, “röportaj” kavramına
rastlanmamaktadır. Örneğin, dünyadaki basın kuram ve kavramlarına
önemlikatkılardabulunanABD’de,röportajterimikullanılmamaktadır.
Bu ülkede röportaja yakın olarak, “special”, “feature”, “article” çerçeve‐
sindeözellikle“personalexperiencestory”türügösterilebilir.40
Fransızca“reporter”fiilindentüreyerekTürkçe’yegeçmişröportaj
reportage sözcüğü, modern gazetecilikte çekirdeğini tanıklıktan alan
biryazıtürüolarakdagörülebilir.41
Çeşitlikaynaklarda,röportajsözcüğününanlamışöyledeğerlendi‐
rilmektedir:
40
41
Güven,a.g.y.,s.1.
Önder Şenyapılı, “Çağdaş Gazetenin Önemli Yazı Türü: Röportaj”, İletişim, AİTİA GazetecilikveHalklaİlişkilerYüksekOkuluYayınıNo:5,Ankara:1981/2,s.176.
37
a Reporter: Fr. 1. Yerine götürmek, 2. Tutarı geçirmek, 3.
Borsada biralışverişingününüuzatmak,
Sereporter: Fr. 1.Geçmişianıpyaşargibiolmak,2.Güvenipda‐
yanmak.
Reportage: Fr. 1.Gazeteiçinhabertoplama,2.Gazeteiçintopla‐
nanhaberler,3.Buhaberlerianlatanyazı,424.Habertoplama,435.Rö‐
portaj44,6.Olayıngeçtiğiyerde,gazetecininderlediğiyazılı,sesli,görün‐
tülübilgilerintümü,457.Birröportajcınınaraştırmaveincelemelerinden
sonrayazdığıgazeteyazısı,468.Görüşüm.47
b Reporter: İng.kökenli,Fr.kullanımı 1.Hertürdenbilgiveha‐
ber toplayan gazeteci,48 2. Röportaj dalında uzmanlaşmış gazeteci,49 3.
Muhabir.50
c Reporter: İng. Gazetehabercisi.51
d Report: İng. 1.Rapor,2.Gazetehaberi,3.Haber,4.Bildiri,5.
Notkarnesi,6.Diploma.
Toreport: İng. 1.Raporvermek,2.Yazmak,3.Bildirmek,4.An‐
latmak,5.Söylemek.
Reporter: İng. 1.Gazetemuhabiri,2.Muhabir,3.Raportör.52
e Riportare: İt. 1.Gerigötürmek,2.Teslimetmek,3.Yerinegö‐
türmek, 4. Yeniden götürmek, 5. Anlatmak, 6. Söylemek, 7. Yazmak, 8.
Aktarmak,9.Nakletmek,10.Beraberindegetirmek.53
f Türk Dil Kurumu TDK tarafından yayımlanan “Türkçe Söz‐
lük”e bakıldığında, röportaj karşılığı olarak verilen tanımların, yıllar
içindedeğiştiklerigözlemlenmektedir.
TDK’nin 1959 yılında yayımladığı “Türkçe Sözlük”te röportajın
karşılığışöyleverilmiştir:
BüyükSözlük
Fransızca‐Türkçe ,MilliyetYayınları,İstanbul:1990.
DictionnaireUniverselLangenscheidt,Turc‐Français,BerlinundMünchen:1966.
44 Fransızca‐Türkçe,Türkçe‐FransızcaBüyükSözlük,BilgeYayınları,Ankara:1999.
45 LePetitLarousseCompact2003,Larousse,Paris:2002.
46 DictionnaireEncyclopédique,Larousse,Paris:1991.
47 TahsinSaraç,BüyükFransızca‐TürkçeSözlük,AdamYayınları,İstanbul:Ekim2001.
48 PetitLarousse,LibrairieLarousse,Paris:1962.
49 LeGrandRobertdelaLangueFrançaise,DictionnairesLeRobert,Paris:2001.
50 Fransızca‐Türkçe,Türkçe‐FransızcaBüyükSözlük.
51 Fransızca‐TürkçeSözlük.
52 İngilizce‐TürkçeSözlük.
53 RaffiDemiryan,İtalyanca‐TürkçeSözlük,İnkılapKitabevi,İstanbul:Mart1993.
42
43
38 “Birgazeteyazarının,gördüklerinianlatanyazısı.”54
TDKtarafından1981’deyayımlanan“TürkçeSözlük”teröportajın
karşılığıolarakşucümleleryeralmaktadır:
“1.Birgazeteyazarının,gördüklerinianlatanyazısı.
2. Radyo ve TV habercisinin araştırma ve soruşturma sonucunda
hazırlamışolduğuprogram.”55
TDK’nin 1992’de yayımladığı “Türkçe Sözlük”te röportajın aldığı
sonkarşılıkşöyledir:
“1.Konusubirsoruşturma,araştırmaolangazeteveyadergiyazı‐
sı. ‘Ben vaktiyle hayata İstanbul gazetelerine röportaj yapan bir genç
olarakkatılmıştım.H.EdipAdıvar.”
“2.Radyovetelevizyonhabercisininaraştırmavesoruşturmaso‐
nucundahazırlamışolduğuprogram,mülakat.”
Röportajcı:Röportajyazanveyapankimse.
Röportajcılık:Röportajcınınişi.56
g Meydan Larousse Büyük Lügat ve Ansiklopedi ise şöyle bir
tanımgetirmiştir:
“Bir gazete, radyo veya televizyon muhabirinin yaptığı araştırma
vesoruşturmasonucundahazırlamışolduğuyazı,program.”57
h Röportajın, başka bir “Türkçe Sözlük”teki tanımında şöyle de‐
nilmektedir:
“1.Konusubirsoruşturma,araştırmaolangazeteyazısı.
2. Radyo ve televizyon habercisinin araştırma ve soruşturma so‐
nucundahazırlamışolduğuprogram.”58
i BasınSözlüğü’ndeise,“Röportaj:Konusubirsoruşturma,araş‐
tırmaolangazeteyadadergiyazısı.”cümlesiyeralmaktadır.59
j Bir başka tanıma göre: “Röportaj, herhangi bir konuyu işleyen
vesoruşturma‐araştırmayöntemiylehazırlanangazeteyadadergiyazı‐
54
TürkçeSözlük,TürkDilKurumuYayınları,Ankara:1959.
TürkçeSözlük,TürkDilKurumuYayınları,Ankara:1981.
56 Türkçe Sözlük, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu , Milliyet Yayınları, İs‐
tanbul:1992.
57 MeydanLarousseAnsiklopedisi,Cilt:17,İstanbul:1992.
58 TürkçeSözlük, DilDerneği ,TempoDergisiYayını,İstanbul:Kasım1997.
59 BasınSözlüğü,İ.Ü.İletişimFakültesiYayını,İstanbul:1998.
55
39
sıdır.Konusukişi,kurum,mekan,durumgibiçokçeşitlialanlardanseçi‐
lebilir.”60
k Birtanımiseröportajı,“belirlenenbirkonudaönçalışmayapı‐
larak,konununuzmanlarıyadailgilileriylegerçekleştirilengörüşmeve
bununyazısı”olarakdeğerlendirmektedir.61
l Bir tanıma göre röportaj, “Bir olayın yakınına gidilerek olan‐
bitenin anlatılmasının, habercinin izlenimlerinin aktarılmasının yanı
sıra çevrenin, ortamın betimlenmesiyle gerçekleştirilen bir tanıklıktır.”
Aynı tanıma göre, röportajın yeni bir yazın türü olduğu ileri sürülerek,
19. Yüzyıl’dan itibaren modern gazetecilikteki yerini bulduğu ifade
edilmektedir.
m Bir başka tanımda da, “olaylarla ve insanlarla temas” olarak
değerlendirilen röportaj, “Sanatsal biçimde kurgulanırken, canlılık ka‐
tılmış, renklendirilmiş, insancıl duygularla bezenmiş, doğrudan tanık‐
lık.”olarakbetimlenmektedir.62
Röportajın yapısına daima öznellik hakimdir. Bu öznellik, kişiyi
birolayhakkındakısaveözolarakbilgilendirmeyedolayısıylabütünüy‐
legerçeklereodaklıbasit sade,kuru,çıplak haberinvede hemenhe‐
menaynıderecedeyalınbiçimlendirilmiş,ayrıntılarıvenedenleriakta‐
ran karmaşık haberin renkli haber Bölüm‐4 aksine, aranan ve de
beklenenbirözelliktir.
Röportaj,gerçekleriözelyaşantılarlaharmanlar;yalınbiçimdeka‐
leme alınmış basit haberden, yine gerçekleri yansıtan karmaşık haber‐
dendahaayrıntılı,dahacanlıbiranlatımbiçiminesahiptir.Ancak,anla‐
tımın renkliliği, bir dizi niteleme sıfatının kullanımıyla değil, daha çok
içeriklesağlanır.”63
Birgörüşegörede:
“Röportajengenişanlamıylahaberinbüyütülmüşüdür.Ancakrö‐
portajı haberden ayıran belirli özellikler vardır. Röportajcı, yazılarına
kendigörüş,bilgivefikirlerinidekatabilir.Röportajdaenönemliözellik,
belletme, tanıtma ve tasvir bakımlarından inanç uyandırmaktır. Bunun
60
GazetecininElKitabı,TürkiyeAileSağlığıvePlanlamasıVakfı,İstanbul:2000,s.76.
Erkan Yüksel ve Halil İbrahim Gürcan, Haber Toplama ve Yazma, Tablet Kitabevi
Konya:Nisan2005,s.31.
62 Jean‐Luc Martin‐Lagardette, Le guide de l’Ecriture Journalistique, La Découverte,
Paris:2003,s.112.
63 HermannSchlapp,GazeteciliğeGiriş,KonradAdenauerVakfıYayını,Ankara:2000,s.
36.
61
40 için röportaj yazarının, yazdıklarının doğruluğunu ispatlayan fotoğraf‐
larla Bölüm‐5 konuyu,olaylarıtespitetmesigerekmektedir.”64
Emin Özdemir, röportajın gazeteciliğin önemli bir dalı olduğunu
vurgulayarak,“Röportajınbirdoğruyu,birgerçeği,araştırma,inceleme,
gezip görme yoluyla ya da soruşturma yöntemiyle yansıttığını” belirt‐
miştir.
Özdemir,“mülakatbiçimindekiröportajcılığın”bugündevarlığını
sürdürdüğüne dikkat çekerek, “röportajın öykülemeyle birlikte açıkla‐
maya, açıklamayla birlikte betimlemeye de yer verdiğini” vurgulamış‐
tır.65
Mülakat, “Bihter’lebirmülakatınmüşkilatındankaçarken,buda‐
kikadabilakisonunlamülakatalüzumgördü.”‐Uşaklıgil Arapça“likaa”
kelimesindentüretilmiştirve“buluşma,birleşme,görüşme”anlamlarına
gelmektedir. Mülaki:buluşan,kavuşan,görüşen 66
Prof. Dr. Oya Tokgöz, röportajı“magazin gazeteciliği” çerçevesin‐
deelealmış;magazingazetelerininamaçlarını,“eğlendirirkenbilgiver‐
mek”biçimindedeğerlendirerekşugörüşüsavunmuştur:
“Haber olabilecek her konu, haber yapılarak yayımlanır. Başarılı
olurlaryadaolmazlar…Buyöndeninsanoğlununhoşunagiden,onları
düşünceye yöneltmeyen haberler yanında, çoğu kez yapay haberler de
verilir. Günlük haber bütçelerini ‘fantazyaya’ kurmaca dönük, tatlı
haberleroluşturur.”67
Prof. Dr. Tokgöz, magazin gazetelerinde yer alan haberlerin hep‐
sininrenklihaberbiçimindekalemealındığını,ötekidüzhaberlereoran‐
la renkli haberlerin çoğunun kişisel olduğunu, renkli haberi yazanın,
haberinde kendi düşüncelerini ifade fırsatı bulduğunu bildirmiştir.
Renklihaberin,çoğukez“röportaj”diyeadlandırıldığınıönesürenProf.
Dr.Tokgöz,röportajışöyletanımlamıştır:
“Bir gazetede yer alan renkli haber, düz haberin temelini oluştu‐
ran,cilasız,‘kim,ne,nerede,nezaman,neden,nasıl?’sorularınınötesin‐
devedışındakalanlarıdaiçinealanbiryazıtürüdür.”
64
S.KemalKaraalioğlu,Sözlü/YazılıKompozisyon,KonuşmakveYazmakSanatı,İnkılap
Kitabevi,İstanbul:1994,s.229.
65 EminÖzdemirveAdnanBinyazar,YazıveYazınsalTürler,VarlıkYayınevi,İstanbul:
1983,s.119.
66 Özön,Osmanlıca‐TürkçeSözlük.
67 OyaTokgöz,TemelGazetecilik,İmgeKitabevi,Ankara:2003,s.358.
41
Öteyandan,Türkiye’de1950’liyıllardaYaşarKemalveFikretOt‐
yamilebaşlayanvetoplumsalsorunlarıröportajlaülkegündeminegeti‐
renönemliröportajcılar,röportajıkesinlikleedebiyatıniçinde görmek‐
tedirler. Onlara göre, “Röportaj, bir gazete yazı türü olarak edebiyatın
olanaklarındanyararlanmaz;röportajbizatihiedebiyatiçindedir”.68
1.5.TanımlarınveGörüşlerinDeğerlendirilmesi
Tanımı konusunda gerçekleştirilen bu özet araştırma, röportajın
Türkçe’deki kavramsal karşılığının “belirgin” olmadığını ortaya çıkar‐
mıştır. Basında da, uygulamalardan görüldüğü kadarıyla röportajın ku‐
ramsalveişlevselsınırlarıpekkonulamamıştır.
Bukelimenin,yanlışanlamlandırılmasıveyanlışkullanımısözko‐
nusudur. Bu bağlamda, röportajla mülakat söyleşi, görüşme yazıları
genelde birbirine karıştırılmaktadır. Oysa ikisi arasında önemli farklar
bulunmaktadır.
Yinelemek gerekirse, kişinin tutumunu ve fikirlerini öğrenmek
amacıyla sorulan sorular ve alınan yanıtlarla konuyu aydınlığa çıkar‐
mak, mülakatın özünü oluşturmaktadır. “Mülakat diye, fikirleri havadis
kıymetiarzedenbirkimseyleyapılankonuşmayadenir.”69
Butürkonuşma yüzyüzegörüşme ikikişiarasında,bilgialmaya
da bilgi vermeye dayalı, doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili bir sorunu
çözmeyeyönelik,yadataraflardanbirinidahaiyitanımayıveanlamayı
amaçlayanbirgörüşmedir.70
İki kişi arasındaki bu tür ya da benzer görüşmelerde, içten dav‐
ranmak, esnek olmak, saygı ve nezakette kusur etmemek, dinlemesini
bilmek,sözakışınıolurunabırakmamak,önyargılıdavranmamak,elden
geldiğince objektif olmaya çalışmak gibi uyulması gereken bazı temel
kurallarvardır.71
1.5.1.RöportajdaAraştırma,Soruşturma
68
Oktay Verel, Tercüman Gazetesi Eski Genel Yayın Yönetmeni, Röportaj Yazarı Görüşme,12.12.2003.
69 CevatFehmiBaşkut,GazetecilikDersleri,İ.Ü.İktisatFakültesi,GazetecilikEnstitüsü
YayınlarıNo:8,İstanbul:1967,s.150.
70 AtillaGirgin,HaberYazmak,DerYayınları,İstanbul:2005,s.353.
71 MülakatTeknikleri,İşveİşçiBulmaKurumuGenelMüdürlüğüYayınıNo:141,Anka‐
ra:1980,s.7.
42 Röportajda,herhangibiriylegörüşmezorunluluğudayoktur.Hat‐
tabazen,hiçgörüşmeyapmadandaröportajyazılabilmektedir.Yadaele
alınan konuyla ilgili olarak, gerektiğinde birden fazla kişiyle de görü‐
şülmekteveayrıntılarayerverilmektedir.
Röportaj yazarı, okuyucunun ilgisini çekmek için süslü bir üslup
Bölüm‐6 kullanabildiğiveayrıntılaragirdiğihalde,mülakatyazısıkısa
yoldanaçıkbiranlatımlasadecekonuşulanlarıortayakoymaktadır.72
Öteyandan,TDK’ninTürkçeSözlük’ündeyeralan,“konusubirso‐
ruşturma,araştırmaolangazeteveyadergiyazısı”açıklaması,röportajı
tanımlamaktanuzaktır.Çünküsoruşturmavearaştırma,kendibaşlarına
röportajın asal öğeleri olamazlar. Bir röportaj için soruşturma ve araş‐
tırmayapılabilir;ancakbuçalışmalarbirhaberyazısıiçindegerçekleş‐
tirilir.
Araştırma, bir olayın çatısını çatmak, olay içindeki katılımcıların
rollerini,sorumlulukları,yetkilileri,nedenselbağlantılarıortayakoymak
için yapılan çalışmadır. Buradan elde edilecek sonuçlar doğaldır ki, bir
röportajdakullanılabilir.
Soruşturmaya,araştırmayadayananyazıda,bir“kanıtlamamantı‐
ğı”vardır.Araştırmadakivarsayım,eldeedilenmalzemeylekanıtlanma‐
lıdır. Böyle bir yazıda, soruşturma, araştırma sonucu sağlanan bilgiler
inandırıcıbirbiçimdesıralanmalıvesunulmalıdır.
Ancakbuaşamada,“Acababirröportaj,soruşturmasız,araştırma‐
sızyapılamazmı?”sorusunuyöneltmekgerekir.Yanıt,“Yapılabilir.”ola‐
caktır.
Biruçakkazasısonrasınatanıklıkedilerek,röportajınyapısalöğe‐
lerikullanılarakkalemealınmışyazı,röportajsayılmayacakmıdır?Tabii
kisayılacaktır.Çünküröportajyazısınınbirişleviolması,temelilkedir.
1.5.2.RöportajınAsalİşlevi:Tanıklık
Röportajınasalişlevi,gerçektenmeydanagelmişbirolayıntanık‐
lıkedilerek,çoğukezengellerin maddi‐manevi aşılarakaktarılmasıve
bunun sonucu okuyucuyla paylaşılmasıdır. Röportaj, belli bir açıdan
olayabakmakveonubirfotoğrafmakinesigibisaptamaktır.73
Bunun yanı sıra bir röportaj yazmak için, her zaman Himalaya
Dağları’na yapılan bir keşif gezisinin kampında bulunmak gerekmez.
72
73
A.RıdvanBülbül,GenelGazetecilikBilgileri,İletişimKitapları,Konya:2000,s.129.
Güven,a.g.y.,s.12.
43
Kentinherhangibircaddesinde,köşeyidönüncedebirkonuyakalanabi‐
lir.Gözleridörtaçıpbirolayabakmakveonubirfotoğrafmakinesigibi
saptadıktansonrada,katıksızvedoğrudananlatmak; Bölüm‐7 röpor‐
tajiçinenuygunyöntembudur.
Kim yalın, etkili ve doğru anlatabiliyorsa, “röportaj yazıyor” de‐
mektir.Yazınsaltürderöportajlarolduğugibi,heyecanyaratanbirola‐
yınhemenardındanivedilikleyazılmış;kronolojiksırayagöreanlatılan
kısa röportajlar da vardır. Röportaj okura, sanki oradaymış gibi, olayı
adım adım izleme şansı sunduğu için, basit haberden daha çekici gelir.
Muhabir,okurunolayıkendisiyleizlemesineolanaksağlar.74
Okur, gazeteciden olayı sadece aktarmasını beklemez; olanaklar
ölçüsünde,bukezdekendisiniolaylarıntanığıyapmasınıister.Gazeteci
de, olayların basit bir çözümlemesini aktarmakla yetinemez; tanıklık
yaptığı olguların anlamını ortaya çıkaracak, kendi gözlem ve değerlen‐
dirmelerini de katacağı bir metin kaleme olmak zorundadır. Sonuçta,
röportajolayasadıkvetambirtanıklıktır.75
Röportaj, insanlarla ve olaylarla temastır. Röportajcı da, bir kale‐
minüzerinetutturulmuşbirgöz,birburunvebirkulaktır.Çünküröpor‐
tajiçin,görmek,işitmek,hissetmek,yaşamakvedokunmakgerekir.76
Kimi röportajlarda yazar, kişilerle birlikte olmasına rağmen, yal‐
nızca izlemekle yetinir; kendisini gündeme getirmez. Kimi zaman da,
röportaj yazarı olayın içine öyle girmiştir ki, okur onu merakla izler.
Örneğin Amerikalı röportajcı John Reed, “Dünyayı Sarsan 10 Gün” adlı
kitabında,Rusya’daki EkimDevrimi’nianlatır.Reedolaylarıniçindedir.
Okur onu Petrograd’da Smolny Enstitüsü’nde izler. Reed, Çar’ın kışlık
sarayısaldırıyauğradığında,halkınarasındadır.77
Çipura’nınÖlümü
“Namramrüzgarıgelmedenbalığaçıkalım.”dedi,Feridun.Tekneyi
çözüp, çipayı aldım. Biraz açıldıktan sonra motorun ipini çektim. Göl
dalgalandı. Boğaz, yedi sekiz metre genişliğinde, Köyceğiz gölü, Dalyan
boğazıylaAkdenizveEge’yeburadakarışıyor.Ölemezdağıburadabiti‐
yor,burnuburadagömülüyorsulara.
74
Wolf Schneider ve Paul‐Josef Raue, Gazetecinin El Kitabı, Konrad Adenauer Vakfı
Yayını,Ankara:2000,s.90.
75 PhilippeGaillard,Gaztecilik,çev.MehmetSelamiŞakiroğlu,İletişimYayınları,İstan‐
bul:1991,ss.57‐58.
76 Martin‐Lagardette,a.g.y.,s.113.
77 Güven,a.g.y.,s.5.
44 Güneşçıkalıbirsaatolmuştu.Geceyikumlarüzerindebirerbatta‐
niyeylegeçirmiştik,çiydüşmüşazıcık,inciklerimsızlıyor.
Denizsırasıradalgalarla,tekneninburnundayırtılıyor.Çilendras
adasının arkasına geçince Akdeniz’in kudurganlığı kendini gösterdi,
kaynıyordumavimavi.Adaçamlıydı.TepedeÇilendrasfeneri,beyaz.
Çilendras’ındoğusunageçtik.Deniz,adayabiryerdentünelaçmış,
yemiş toprağı, kayayı. Dalgalar iri iri dövüyor oyuğu. Deniz dövmesin‐
denbaşkasesyokortalıkta.Viraettik,atladıkdenize.Sandalıbirkovu‐
ğuniçineçektik.Delibağlargibibağladıkdörtyanından.Denizçalarmış
sonratekneyi.
Misinalar, oltalar ağzımızda yosunlu kayalara yüzdük, dalıp dalıp
yemtopladık.YosunlukaygankayalarAllahsız.Jiletinicadıbukayalar‐
danolsagerek...İğneninicadıbukayalardan...Hançerdeöylesine...Tır‐
manmakkolayolmadı,elayakkaniçinde...Brebunemeretiştir?Funda‐
lar,dikenlerdalıyorbacakları,omuzlarıdişliyor...
İribirkayalığadönünce rüzgaryokoldu,Akdenizsustu.Akdeniz
şimdibillurtastamaviliyeşilligümüşten...Denizindibiapaydınlık,ada‐
mınyürüyesigeliyor.
Dörtkulaçdenize,üçkulaçdadeniziniçine.Yedikulaçmisinaaçıp
“YaAllah,Yanasip...”çektik.Kırmızıkayalargörülüyorgümüşdenizde.
Zümrütyeşilleryeryer.Tabakgibi.
İştebirkayabalığı,nazlı,işveli,bilgiç.Dolaştıyeminetrafında.Bir
tane daha geldi, ardından bir karagöz. Balıkların güzeli karagöz, canım
karagöz,karalı‐aklı.Toplanmavegösterikanunuyokbalıklarda,birikti‐
ler.
‐Tuhbre...Gittiyem...Dedimya,kayabalığıbilgiç,kayabalığıaçık‐
göz,kayabalığıdoyumsuzinsan...
İki olta yan yana şimdi. Balıklar on kadar oldu. Beğen, beğendiği
yemiyaklaştıralyukarı!Niyetetmesikolayammabunlartilkikuyruğu,
kurnaz.Birgümüştürparladı,bugelenaketine,baletinekurbançipura,
gelinbu,balıkdeğil...Cilveninbinibirpara,dolanıdolanıveriyor.Taktım
aklımıçipuraya.Gitbekaragöz,gitbeAllah’ınkulukaya...
‐ Gel çipuram, yaklaş çipuram, daha yaklaş, daha yaklaş, ha şöy‐
leee...Birazdaha,biraz...
Asıldımnaylonipe,gazeteciden,ressamdanbukadarbalıkçıolur...
Yüzlercedönemeci,yüzlercekilometreyolubalıkbeslemekiçinalmışım
meğer...Benattımonlaryedi...
45
Kuş bakışı bakıyoruz denize. Güzel görüntü, güzel benim işim...
Unutuveriyorum balığı, denizin dibini gözleyeceğim diye. Ama o öyle
değil, dolanıp durur, aldırış etmiyor yeme gayrı! Sabah kahvaltısını et‐
tirdimondanmıacep?
Burnunu dayadı yeme. Kalbim durayazdı... Kaya kesildim. İşaret
parmağımdansarkanmisinatitreşimleriçinde,usuldanusula...Çekemi‐
yorum.Yazıkbucana,kıyamıyorum.Hafifçeçekiyorumoltayıodageli‐
yor,alayedergibibirhalivar.Uzaklaştırıyorum,izliyoroltayı...Tutmak
istemiyorum. Yüreğim götürmüyor. Yanımdakiler dadandılar karagöze,
kayaya...Akşamlıkmezeçıktı.
‐Çipura,gitbeikigözüm,gitAlla’sen,gitdediğimebak...İnadıinat.
Kaşındıdedim,n’apayımben?titreşimlerçoğaldı,çoğaldı...
‐Asılbeee...
Dalmışım,sestabancagibipatladıkayalarda,yankılandı...Aniola‐
rak çektim, elimde değildi bu. İğne havada kavis çizip kayaya takıldı.
Çipura özgür, çipura yaşama sevinci içinde... Özgürlük çalmak benim
işimdeğil,canyakmakdeğil...
Yemitakıpyenidenattımdenize.Denizoynamayabaşladı.Dibiar‐
tık eskisi gibi görünmüyor... Bir değil, beş, altı, on çipura var... Kesik,
bölük,pörçük.Üstüsteçekilmişfotoğrafgibi...Namramesiyorhafiften,
gözlerimdahaaçık,gözlerimdenizde,bendedeğil...
Gümüşgümüşşıpırtılaroynaşıyor,aynatutuyorbalıklardenizden,
çipuraaynıyerdesüzülüyor,kırıtıyor,kıvırıyor.Gözlerimdenizdegezi‐
yor.Çipuraburunsürtüyor,çipuracilveyapıyoryeme.Yemtuzak,yem
ölüm. O ne bet bir dikendir bilsen? Parmağım denize gidiyor, gözlerim
oltayatakılmış.
‐ÇekFikretbeee...
Dalgınlıkkötüşey,korkuyorum,misinaağır.Solelim,sağayardım
ediyor. Balık değil, ayna var oltada, canlı çırpınan... İçim kıpırtı doldu,
can yaklaştı, can çırpıntıda, can ellerde, canın ağzı dikende. Canın ağzı
yırtıldı!
Can,kayalarüstündesıçrıyor.
Yusyuvarlaktıgözleri.Nereyebaktığıbellideğil.Pırılpırılbirbon‐
cuk. Gelin pulu, pulları. Ağzı, boru gibi ağzı, kenarı çemberli ağzı açılıp
kapandıkçasaçfırçasıdişlerinigörüyorum.
Şimdi sıçramıyor, nefesleniyor durmadan, her nefesten sonra o
güzel ağzı, bir açılıp bir kapanıyor... Biten, tükenen, eriyen bir hali var.
46 Yoruluyor. O el kadar bedeni yaşama savaşında. Birden sıçradı, döndü.
Kaya tozları o boncuk gözlerini pırıltılı gümüşünü bulandırmış, donuk‐
lukiçinde...
Ağız açılıp kapanıyor ama eski yaşamasını yitiriyor, an an yitiri‐
yor.Onunyerinederin soluklaralasımgeliyor,alıyorum.Faydayokçi‐
puraya. O tozlu, o bulanık tek gözü bana bakıyor. Dostça değil, biliyo‐
rum... Anlatamam bunu. Bu bakış, özgürlüğü, yaşaması çok görülüp de
kıyılanınbakışı...
‐Suçumuzinsanolmakmı,balıkolmakmı?
Soluğukesildigayrı.Ağzıtamkapanamıyor,gücünükaybetmişbir
kıpırtıiçinde.Odabitti,mumunbittiğigibi...
İçime bir kor düştü. Her kötülük eden duyamaz bunu, sanmam...
Duysalar,insanlardahamutluolurdu,dahaözgürolurdu..
Elimle ittim. İlkin kayaya çarptı, gitti. Şırp etti deniz, burun üstü
ağırağırindi,indiyandöndükuma.
Namram rüzgarı koyu yalıyordu. Dipte, ta derinlerde, kumların
üzerine çakılmış bir pırıltı vardı. Özgürlük ve can gitti, ama insanların
çoğuçipuragibideğil.
FîkretOtyam.Ulus,1958.
1.5.3.Haber‐RöportajFarklılığı
Haberyazısında,verilenbilgileringerçekvekanıtlanırolmasıge‐
rekir. Haberi yazan gazeteci, bir olayı, olguyu nesnellik kurallarına uy‐
gunolarakkalemealmak,betimlemelerdetarafsızdavranmakzorunda‐
dır.Haberennesnelolmayasoyunmuşgazeteyazıtürüdür.78
Buna karşılık röportajda, gazetecinin, bir kereye özgü yaptığı ta‐
nıklıkyadaolayıyaşamasısözkonusudur.Dolayısıylakanıtlanabilmesi
hayligüçtür.Röportajöznelbirgazeteyazıtürüdür.Gazetecitanıklıkla‐
rınıyazar;okuronainanmakdurumundadır.
Ancakröportaj,öznelbirgazeteyazıtürüolmasınakarşın,gazete‐
cininyorumyapabileceğibiralandadeğildir.Gazetecibelkibirröportaj
konusuna,gizlidengizliyedahasıcakbakabilir;amaaçıkaçıkbiryorum
yapılması,röportajdasözkonusuolamaz.
78
Atilla Girgin, Yazılı Basında Haber ve Habercilik Etik’i, İnkılap Kitabevi, İstanbul:
2003,s.96.
47
Betimlemek ortam, duygu, görünüm , anlatmak süreç, eylem ,
alıntılamak ve yansıtmak düşünmek, değerlendirmek, sonuçlar çıkar‐
mak :Birröportajdabudörtöğeiyidağıtılarakkullanılmalıdır.Buöğe‐
lermetnecanlılıkkatarvekonununfarklıbakışaçılarındandeğerlendi‐
rilmesineolanaksağlar.79
Röportaj, anarşi yaratmanın karşıtıdır. Öznellik, görüşlerin gem
vurulmadanortayadökülmesianlamınagelmez.Öznellik,yazarınröpor‐
tajındakullanmaküzere,bizzatyaşadığıolaylardanyaptığıbirderleme‐
dir.”80
Özetlemekgerekirse:
Haber teknikleri dizininde ilk sırayı basit haber alır. Basit haber,
kişiyibirolayhakkındakısaveözolarakbilgilendirir.Basithaberbütü‐
nüylegerçeklereodaklıdır.
İkincisıradaayrıntılı,yinegerçeğeodaklırenklihaber karmaşık
haber vardır; ayrıntıları ve nedenleri aktarır. Renkli haberde öznel ve
çözümselöğelerbiraradakullanılır.
Üçüncü sırada röportaj yer alır. Bir görgü tanığına dayanarak ya
daolayıyaşamışkişitarafındanyazılırveortamınyanısırasözkonusu
kişiyeaitduyguvedüşüncelerideiletir.Bütünüylekişiselbiryaşantıyı
anlatır.81
Buçerçevederöportajı,basit,karmaşıkverenklihaberlerden,mü‐
lakatilesöyleşidenayıranözelliklerdaimagözönündebulundurularak,
kavramkargaşasınanedenolmaktankaçınılmalıdır.
“Gazeteröportajındanfarklıdır;televizyondaizledikleriniz…”
...1997yılındanberihazırladığımprogramlardayüzlerce 600’den
fazla kişiyleröportaj yaptım.Ağırladığımherkonuk,bir yolculuğada‐
vetiyeydi,içdünyalarınıkeşfeçıktığım.Bilinmeyeninizinde,merakedi‐
lenlerin peşinde, sorularımın anahtarıyla açtığım kapıların gerisinde
nelerin saklı olduğunu görmek, görüntünün ve sözün ötesinde nelerin
gizlikaldığınıgöstermekistedim.
Zaafları ve onları çevreleyen benlik duvarlarını delip geçmeden,
gönülkapılarınıkırıpdökmeden,samimiitiraflaraulaştım.İçhesaplaş‐
malar,pişmanlıklar,kurulanhayallerbirbirdöküldüortaya.Zorlamasız,
79
Schlapp,a.g.y.,s.37.
SchneiderveRaue,a.g.y.,s.88.
81 Schlapp,a.g.y.,s.39.
80
48 pazarlıksız ve duygu sömürüsünden uzak. Sorularımla iç dünyalarının
kapılarınanazikçevurdum.İçeribuyuredilmeyibekledim.
Ne önyargılarımın kapıyı tekmelemesine izin verdim, ne de kapı
aralandığındaitiphışımlaiçerigirdim.Çoğuzamankonuklarımıngönül
bahçelerinde,hayalleriningizlendiğiodalarda,düşüncelerininkıvrımla‐
rındadolaşmanınayrıcalıklıkeyfinitattım.
Önhazırlığımıngenişliği,sohbetlerinderinliğinibelirledi.Hersöy‐
leşi için ekranda seyredilen zamanı katlayan hazırlıklar yaptım. Birkaç
dakikalıksorularıngerisinde,günlercetarananarşivler,satıraltlarıçizi‐
lerekokunankitaplar,eldenotdefteridikkatleizlenenkonserler,oyun‐
lar,filmler,sergilersaklı.
Sabırla toplayıp, keyifle çalıştığım bilgileri röportajlarımın temeli
saydım.Butemelinüzerinefarklıağırlıklardakisorularımıdikkatleyer‐
leştirerek,konuklarımısağlamvedengelibiryapıiçindeelealmayagay‐
retettim.
Röportajlarımı,gazetecikimliğiminzorunlukıldığıobjektiflikgöz‐
lüğümütakarakyapmayaçalışsamda,kendimibiryargıç/jüriüyesigibi
hissettiğimzamanlardaoldu.Zira,ogözlüğünarkasındanbakangözler
banaaitti.
Soru sormak ile sorgulamak arasındaki ince ayrıntıyı gözeterek,
gönülgözüylebaktımkonuklarıma;enkeskinsorularımınezaketintör‐
püsüyleinceltmeyeözengösterdim.Anlayışıöfkeyesiperyaptım.Kaça‐
makcevaplarveyalanlarkarşısında bilgive belgelerin geniş kanatları‐
nınaltınasığındım.Zamangeldiiçimdekiisyanınyangınıgözlerimeyan‐
sıdı;amaaslasözlerimedeğil.
Bütünröportajlarımıtelevizyondacanlıyayında, yada‘nearlive’
Baştansonahiçdurdurulmadanvesonradanhiçbirmontajyapılmadan
gerçekleştirilen bant çekim şeklinde yaptım. Konuklarıma yönelttiğim
soruları, evlerinde ya da ofislerinde değil, çoğunun kendilerini yabancı
hissettiğistüdyoda,kameralarkarşısında,spotışıklarıaltındaveçekim‐
de olmanın heyecanını yaşarlarken sordum. Röportajlarımı, konukları‐
ma milyonların bizi izlediği gerçeğini unutturarak, iki dost arasındaki
sohbetedönüştürmeyeçalıştım.
Gazete röportajından farklıdır televizyonda izledikleriniz. Gazete
içinyaptığınızröportajlardaaynısoruyuısrarlafarklışekillerdesorabi‐
lir,istediğinizyanıtıaldıktansonra, sankicevabıteksoruylayakalamış
gibiyazabilirsiniz.“Şöylesöylersenizdahaiyianlaşılır.”diyerekröportaj
yaptığınızkişiyiyönlendirebilir;ortamgerginleştiğindebirkahvemolası
veriphavayıyumuşatabilirsiniz.
49
Cevaplaruzunmuoldu?Sorularınızımışaşırdınız?Sonradankağıt
üstünde yaptığınız düzeltmelerle cevapları kısaltabilir, sorularınızı ye‐
nidengözdengeçiripdüzenleyebilir,sırasınıdeğiştirebilirvehatta,bazı‐
larınınyaptığıgibi,söylenmemişnicesözükonuşulmuşgibisunabilirsi‐
niz.
Oysatelevizyonröportajlarındabunlarınhiçbirisözkonusudeğil‐
dir.Canlıyayındaakıcıveiçeriğizenginbirröportajiçinenazındanso‐
rularınızınsırasınıçokiyibelirlemek,konuğunpsikolojisinisüreklikol‐
lamak, beklenmedik cevaplar karşısında anında soru üretebilmek, me‐
rakınızı gideremediğiniz konular üzerinde çok vakit kaybediyor hissi
uyandırmayacakölçüdeısrarlıolmakvebirbaşkakonuyageçerkensü‐
rekliliğikoparmayacakbağlantılarkurmakzorundasınız.
Öte yandan, heyecanlanmayacak, sinirlenmeyecek ve asla sıkıntı‐
nızıbellietmeyeceksinizki,röportajındümenielinizdenkayıpgitmesin.
Tüm bunları, sürenizi çok iyi ayarlayarak ve daha da önemlisi, anında
kaybolabilentelevizyonizleyicisinindikkatinisüreklicanlıtutup,söyle‐
şininüzerindeodaklamayaçalışarakyapacaksınız...
SedefKabaş.SesliDüşünenler Önsöz 2003.
1.6.RöportajYazarı
Sık sık yinelendiği gibi: Röportajda, yanıtı aranan sorular vardır.
Ama,busorularınyanıtı,yalnızcatekbirkişininyadakaynağıngörüşle‐
rini yansıtan ya da tek bir kaynaktan alınmış bilgilerin sergilenmesiyle
yetinilen,darkapsamlıbirbiçimdeverilmez.Yanıtınverilmesiiçingeniş
veyoğunsoruşturmalar,incelemeler,araştırmalar Bölüm‐8 ,gözlemler
veokumalar Bölüm‐9 vb.yapılır.
Dolayısıyla, röportaj yazarı sıradan bir muhabir bildirmen de‐
ğildir.Başkabirdeyişle,sıradanbirmuhabirgibi,olaylaratanıkolmakla
ya da tanık olduğu olayları öykülemekle işlevini yerine getirmiş sayıl‐
maz.Tanıkolduğuolaylarıyazıyadökendebirişleviyerinegetirmekte‐
dir;ama,ortayaçıkanyazı“röportaj”değildir.
Röportaj yazarı, aynı zamanda iyi bir araştırmacı, eldeki verileri
değerlendirmesini bilen iyi bir incelemeci, eksik gördüğü bilgileri ta‐
mamlamak için gerekli soruşturmaları yapabilecek yeteneği bulunan
birivegüçlübiryorumcuolmakzorundadır.82
82
Şenyapılı,a.g.m.,s.174.
50 Röportaj türünde, inceleme ve araştırmanın yanı sıra artık duygu
davardır.Yazarın,ayrıntılarınainerekoluşmanedenlerinikavradığıola‐
yı,kendiyorumunukatarakokurlarınadakavratmasısözkonusudur.
Röportajyazarınınyaratıcılığı,yalnızcaolayınbilinmeyenyüzünü
ortayakoyması,buamaçlaçeşitliaraştırmalaryapmasıdeğil;“olayıçar‐
pıcıbirbiçimde,birbakımayeniboyutlarla,olayhakkındaoluşmuşyar‐
gıları yıkmaya yönelik bir yorum ve anlatım biçimiyle sunma ustalığı”
demektir.
Ancakyorumveanlatımbiçimi,gerçeğinçarpıtılmasınayolaçacak
bir tutumun benimsenmesi anlamına gelmez. Yazıyı çarpıcı kılmak,
okurları etkileyerek görüşlerini değiştirmek, akılları çelmek amacıyla
gerçeklere aykırı bir yaklaşımı benimseyen röportaj yazarının başarısı
kısa ömürlüdür. Çünkü, gerçeğe dayanmayan çarpıcılık geri teper ve
olumsuzkarşılanır.Yazarinandırıcılığınıyitirir.
MeteAkyol:“HepYüreğimÖnPlanaÇıktı.”
‐Dahaçokröportajyazarlığınızlatanınıyorsunuz.Röportajyazar‐
lığınızındiğergörevlerinizdenfarkıneydikibukadarçokönplanaçıktı?
‐Haberciydimdeaynızamanda.Fakatröportajyazarlığımhaber‐
ciliğimdendeönplanaçıktı.Bütünistememekarşınhaberciliğiseveme‐
dim.Habercilikteesasolan“objektifkalabilmek”tir.Objektifkalabilmek‐
te kendimi çok zorladım. Sübjektif olmak özelliğim objektif olmam ge‐
rekliliğiniarkayaitiyordu.
Hemen hemen hiçbir habere yalnızca gözlerimle bakamadım; o
haberiyalnızcakulaklarımladinleyemedim.Hepyüreğimönplanaçıktı
vetümhaberleriyüreğimledegördüm;tümkişileriyüreğimlededinle‐
dim. Onun için de olayları, gördüğüm gibi değil, duyumsadığım gibi
yazmak istedim. Onun adına da “röportaj” dediler. Olaylara yalnızca
beynimle değil, yüreğimle de yaklaştım. Yani bu meslekte, “elektrik
düğmesiyleampularasındakitel”olmadım,olamadım.
‐Birgazetecideolmasıgerekenenönemliözelliksizcenedir?
‐Başkasınısevebilmekveelindekibasıngücünü,bugücetozkon‐
durmayacak bir özenle kullanmak. Başkasını sevebilen bir gazeteci, ta‐
nık olduğu herhangi bir güzelliği o sevdiğiyle paylaşmak ister. Bir de,
başka kişilerden farklı olarak bildiğin bir bilgiyi, onların bilmediklerini
yüzlerine vurmadan, onların bilmediklerinin ayırdında bile olmaksızın
onlarlapaylaşmakgerekir.
Yarım yamalak, çoğu kulaktan dolma bilgileri, olduklarından kat
katfazlabüyüterek,bubilgileresahipolmaktankaynaklananbirüstün‐
51
lük duygusuna kapılmak, kör bir dilencinin önündeki parayı alıp, bunu
övünülesibirbecerisanmaktanfarksızdır.
Hekimlerin alfabesinin A harfi şudur: “Primium non nacere.”
Türkçe’de, “Önce zarar vermeyeceksin.” anlamındadır. Bu alfabenin bir
deBharfivardır.Odaşudur:“Medicine,curateipsum.”Onunanlamıda
şudur:“Hekim,öncekendiniiyileştir.”BuikiLatincesözünezamanha‐
tırlasam hep hayıflanırım: “Keşke bizim mesleğimizin de alfabesinin A
veBharfleriolsalardıbusözler.”derim.Sonradadüşünürüm:Olmaması
içinbirengelmivar?
‐SondönemlerdeTürkbasınınınveTürkokuyucusunundurumu‐
nunasıldeğerlendiriyorsunuz?
‐ Türk basınının önemli bir eksikliği, halka gazete okumayı öğre‐
tememesidir. Halkımız gazetede yayımlanan haberin doğruluğunu sor‐
gulamıyor.Kendisineduyurulanherhaberidoğruvarsayıyorvebuha‐
berlerindoğruolduğunainanabiliyor.
Halkımızınbusafyapısınıkimimeslektaşlarımız,kişiselamaçları
yadahattaçıkarlarıdoğrultusundasömürmektençekinmiyorlar.Vebu
tutumlarıylahalküzerinde,sankibir“tedhiş”görünümüoluşturuyorlar.
“Kötü doktor kişiyi tıptan soğutur.” sözündeki gerçek örneği, bu
türkimikişiselçıkarcımeslektaşlarımızdaokurlarımızıgazetelerdenve
gazetecidensoğutmayabaşlamışlardır.Halkıngazetelerevegazetecilere
olan güveninde önemli azalmalar olduğunu, üzülsek de, kabul etmek
zorundayız.
Birzamanlarvarolan“Basınıngücü”kavramı,halkarasındayerini
giderek,“Gücünbasını”olgusunadönüştürmektedir.Basına,halkınsesi,
gözü,kulağıolmasıkimliğibiranönceyenidenkazandırılmalıdır.
‐Birgazetecininönceliklisorumluluklarınelerdir?
‐Birgazetecininönceliklisorumluluğu,kendindenbeklenilenso‐
rumluluğuyerinegetirmesisorumluluğudur.Yalancıların,sahtekarların,
geçicibirsüreiçindeolsahalkıaldatmayıyanlarınakarsayanların,kıyı‐
sındanköşesindengeçemeyecekleribirkimliktir“gazeteci”kimliği…
‐Gazeteciolaraksizmillikonularsözkonusuolduğunda,ülkeniz
vemilletiniziçinhiçhareketegeçtinizmi?
‐Elbettegeçtimvebukonudaherzamandahareketegeçmekiçin
gönüllüyüm.Kıbrıs’taongazeteciarkadaşımlabirliktetutsakedilip,ar‐
kamızdaki sten tabancalarının önünde duvara dizildiğimizde, dimdik
durarakvehepbirağızdan“Birbaşkadırbenimmemleketim”şarkımızı
52 söylerken kendimizi, ulusumuzun tüm bireyleri huzurunda, bir ulusal
onursınavındavarsaymıştık.
Yaşamımınheranındakendimihep,buulusunhuzurunda,böylesi
bir sınavda görmüşümdür. Yaşamımın bundan sonraki bölümünün tek
anlamı,ulusumunenazbağımsızlıkdenliöndegeleneğitimsizliksorunu
karşısındakisavaşımındada,gönüllübirerolarakhizmetedebilmeka‐
rarımdır.
‐2005yılınınOcakayında,gazetecilikyaşamınızdabirbüyükga‐
zetede Hürriyet yayımlananilkröportajınızın50.yılınıgeridebıraktı‐
nız.Şöylegeriyedönüpbaktığınızda,gazetecilikmesleğindenelerdeğiş‐
ti?Sizinyaptığınızgazetecilikleşimdikigazetecilikarasındanegibifark‐
laryadabenzerliklervar?
‐Şimdikigazetecilikdeğil,bültenliktir.Bizimzamanımızdagazete
formatındaolupda,gazeteolmayanbültenlervardı.Bugünkügazeteler,
holdinglerinbültenleri,borazanları.Onlarhalkınsesinideğil,şirketleri‐
ninsesiniduyuruyorlar.
Genç gazeteci arkadaşlarımın omuzlarına bugün yüklenen görev,
bizimzamanımızıngörevindençokdahaağırdır.Onlaryalnızca“gazete‐
ci”kimliğini hak ettiği yörüngesineoturtmakyükümlülüğütaşımak zo‐
runda değiller; “gazete” kimliğini de, hakkı olduğu düzeydeki yörünge‐
sine oturtmakla birinci derece görevli ve sorumludurlar. Kolay gelsin
tümünüze...
KendiAnlatımlarıylaDuayenGazeteciler 3 .İLAUM.Ankara,2005.
1.6.1.ÖlçülüDuygusallık,AbartısızBiçim
Önemlibirkuralda:Röportajyazarının,duygusallıktasonderece
ölçülüolmakzorunluluğudur.Bukonudayaygınolarakanlatılanfıkrayı
yinelemekteyararvardır:
Genç bir muhabir sel felaketine uğramış bir bölgeye röportaj
yapmaya gönderilmiştir. Muhabirin gazeteye ulaştırdığı ilk yazısı şöyle
başlamaktadır:
“Tanrıçevredekitepelerinenyükseğiüzerineoturmuş,kullarının
uğradığıbuacıfelaketindayanılmazgörüntüsünüyaşlıgözlerleizliyor...”
Bu ilk cümleyi okuyan yazı işleri müdürü, genç muhabire hemen
şumesajıgöndermiştir:
53
“Felaketiboşver.HemenTanrıilebirgörüşmeyapıpyolla.”83
Fıkradandaanlaşılacağıgibi,röportajyazısındaabartmalıbiçem‐
densakınmakgerekir.Gerçeklerisergilemeamacındakiröportajtürün‐
de,aşırıyakaçananlatımlarkullanılması,belkiyazınınçarpıcılığınıartı‐
rırama,istenenetkiyisağlamagücünüyitirir;dikkatinişlenenanakonu
üzerindeyoğunlaşmasınıengelleyebilir.
Yukarıdakifıkrada,yinegazetecilikuğraşıaçısındandikkatedile‐
cekbirbaşkanokta,“röportaj”ile“söyleşi”yada“görüşme”arasındaki
ayırımın gözetilmesidir. Yazı işleri müdürü “röportajdan vazgeçtiğini”
bildirirken, genç muhabire Tanrı ile bir “görüşme söyleşi yapmasını”
buyurmaktadır. Tanrı ile yapılacak görüşme söyleşi , bir röportaj de‐
ğildir.
1.6.2.ÇarpıtılmayanGerçek
“Tarihinhiçbirdöneminde,bukadarçokbilgivebilgiyleilgilibu
kadarçokdoyumsuzlukolmamıştı.Teknolojikgelişmevehaberakışının
yarattığıbaskı,haberçalışanlarınınmeslekikültürünüaltüstetti.Klasik
gazeteciliğinüzerinetemellendiğiüçeksen‐gerçeğinaraştırılması,kişi‐
leresaygıveyargıbağımsızlığı‐artıkokadardaaçıkdeğil.”84
Haberyazılırkengözetilmesigerekliilkelerin,röportajiçindege‐
çerliolduğuaslaunutulmamalıdır.Builkelerinbaşında,gerçeğinçarpı‐
tılmamasıgelir.Röportajda,habergibigerçeğiyansıtmalı;aktarmalıdır.
Röportaj da, yine haber gibi söylentiler, doğrulanmamış bilgiler ve ka‐
nıtlanmamışbelgelerüzerinekurgulanmamalıdır.
Röportajyazarı,kendinegörebirdünyayaratmakladeğil;yaşanı‐
landünyayı,bilinmeyen,tanınmayan,saklıkalmış,vurgulanmamışyan‐
larıylasergilemekleyükümlüdür.
Öteyandan,röportajınüslubu biçem daroman,öyküvebenzeri
yazıtürlerinegöredahayalın,abartmayakapalıbirözelliktaşır;taşıma‐
lıdır.
Roman ya da öyküyü röportajdan ayıran en önemli özellik, belki
de,romanyadaöyküyazarınıngerçekleri röportajyazarınagöre de‐
ğiştirmeözgürlüğününbulunması,buözgürlüğünsınırsızlığıdır.
83
84
Şenyapılı,a.g.m.,s.182.
EnricoMorresi,HaberEtiği AhlakiGazeteciliğinKuruluşuveEleştirisi ,DostKitabe‐
vi,Ankara:Eylül2006,s.21.
54 Bir röportajda “görüşme” ya da “görüşmeler” bulunabileceğine
değinilmişti. Dolayısıyla röportaj yazarının, aynı zamanda, iyi bir “gö‐
rüşmeci”olmasıgerekir.Haberöykülerininyadahaberöykülerindeyer
alanlarınönemlibirbölümü,hattadenilebilirkiyüzdedoksanı,görüş‐
me yoluyla eldeedilmektedir.Haberlerinöykülerini,yayüzyüze yada
telefonla, daha ender olarak da yazılı iletişim kurarak gerçekleştirilen
görüşmelerdeneldeedilenleroluşturmaktadır.
Gazeteci,haberkaynaklarınıöğrenmek,bilmekvetanımakzorun‐
dadır. Ayrıca, hangi kaynakların verdiği bilgilere güvenebileceğini do‐
layısıyla hangilerini yücelteceğini , hangi kaynakların verdiği bilgileri
başkakaynaklardansınamasıgerektiğini,hangikaynaklarızorunlukal‐
madıkçadevreyesokmamasıgerektiğini,vb.debilmelidir.
Röportajıneksiksizyazılabilmesi,genellikle,yazarınhaberkayna‐
ğına yadakaynaklarına yönelteceğisorularıntutarlılığınabağlıdır.Bu
nedenlegazeteci,kişilerlenasılilişkikurmakgerektiğini,kurulanilişki‐
lerinnasılsürdürüleceğini,builişkilerinsürdürülmesindeuygulayacağı
yöntembilgisinideedinmekzorundadır.85
Yazmak...
Yazmak, bakmak, baktığını görmek, duymak, duyumsamak, ko‐
nuşmak,öğrenmek,kavramak,anlamayaçalışmaksa...
Yazmak, tanıklık etmekse; içimde, çevremde, toplumumda, ül‐
kemde, dünyada, evrende olup bitene tanıklık etmekse... Yazmak, yo‐
rumlamaksa...
Yazmak, binlerce olasılık içinden seçim yapmaksa... Bilinçli ya da
bilinçsizseçimyapmaksayazmak…
Yazmak,paylaşmaksa,paylaşapaylaşaçoğalmaksa...Yazmak,ben‐
cillikse,‘ben’diyeyanıptutuşmaksa...Yazmak,başkalarınaulaşabilmek
içinbiraraçsa...
İnsanın kendi içinde parçalanmasıysa yazmak... İnsanın başkala‐
rıyla ve asıl kendisiyle barışması, barışık olması, bütünleşmesiyse yaz‐
mak...
Yazmak, anımsamaksa; bellek görevini üstlenmekse... Yazmak,
unutmaksa,unutturmaksa...Yazmakgözboyamaksa...
Yazmak,öngörebilmek,yarınıhazırlamaksa...Yazmakbirkaçışsa;
yazmakbirsığınmaysa...Bir‘bahane’yseyazmak...
85
Şenyapılı,a.g.m.,s.183.
55
Yazmak,birkavgaysa,yazmak,tepkigöstermekse...Yazmak,karşı
çıkmaksa...Yazmakanarşiyse...
Yazmak, ‘yaşamaksa’... Yazmak, bir düşse; yazmak düşünceyse;
yazmakeylemse...
Yazmakbunlarıntümüyadabunlarınherhangibiriyse...Bunların
hiçbirideğilseyazmak…
Benkendimibildimbilelihepyazdım.
Beyazgünlerdeyazdım,karagünlerdeyazdım...
ZeynepOral.MeslekYarası,İstanbul2006.
1.7.RöportajTürleri
İstanbulÜniversitesiİletişimFakültesi’nceyayımlananBasınSöz‐
lüğü’nde, “konusu bir soruşturma, araştırma olan gazete ya da dergi
yazısı”biçimindetanımlananröportajıntürlerişöylesıralanmaktadır:
1.HaberRöportaj:
Haber ağırlıklıdır. Bu tür röportajlar haberi oluşturan olaya bağ‐
lanırlar.Mutlakarenklihaberebaşvurmazorunluluğuyoktur.86
2.DuygusalİçerikliRöportaj:
Bu tür röportajlarda, okuyucuları duygusal yönden etkilemek
amaçlanır.Sonuçherzamansonabırakılır;yaniiletisoncümlededir.Bu
türröportajlarda,mizahınyanısıraacıveüzüntüdevardır.
3.BiyografikRöportaj:
Bu tür, genelde dergilerde yayımlanır. Ele alınan bir kişi her yö‐
nüyletanıtılır.
4.TarihiRöportaj:
Bu tür röportajlarda, insanların doğum, ölüm yıldönümleri, bina‐
larınaçılışvetemelatmatörenleri,sanatyapıtları,buluşlar,keşiflervb.
yeralır.
5.AraştırmacıveYorumlayıcıRöportaj:
Araştırmacı ve yorumlayıcı röportajlar, okuyucusunu olayların
perdearkasınagötürür.Birkonuyuderinlemesineinceler.Amacı,neyin
neyeaitolduğunugöstermektir.
6.BirŞeyinNasılYapılabileceğiniGösterenRenkliRöportaj:
86
BasınSözlüğü.
56 Bu tür, genellikle günlük, haftalık gazetelerde yer alır. Örneğin:
“YemekNasılYapılır?”
7.MaceraveKişiselHikâyeRöportajı:
Ay’ayolculuk,çeşitlisavaşolayları,denizaltıserüvenlerigibiher‐
kesinyaşamayaolanakbulamadığıvehalkınilgisiniçekenolaylarlailgili
röportajlardır.
8.YerelBirDurumuAnlatanRöportaj:
Dar bir çerçevede olup biteni anlatır. Örneğin Eminönü çöplüğü‐
nünelealınması.87
Gazetecilikdersleriüzerine:Ustalarveçırakları
Ben gidiyordum aslında. Sanki stajyerlerin istifa etmesi umursa‐
nırmış gibi “istifa etmiştim”. El sıkıştım herkesle, Cumhuriyet Ankara
Bürosu'nun kapısından çıkıyordum. Tam çıkıyordum işte o kapıdan,
gazetecilikişindenvazgeçiyordumtam...
Kapıdabeşyaşlıkadın,tutukluanneleri!Ogün gazetede,onuncu
sayfada,teksütunaonsantimçıkanhaberimeteşekküretmeyegelmiş‐
ler.Sadeceonsantimdioysa!Ellerindedemetdemetgelincikler...Kapıda
öylecekaldım.Yıllardan 1994herhalde.OzamanişteIşık Kansu Abi,
hiç yüzüme bakmadan, öylesine söyler gibi, sırtıma iki tık tık vurdu ve
dediki:
“Geçiçerihadi!Haberiniyaz!”
İçerigeçtim!Haberimiyazdım!Birdahadahiçistifaetmedim...
Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nden, bu yazıyı yazdıktan biraz
sonra,genççocuklaragazeteciliğinneolduğunuanlatacağım.Birüniver‐
sitekonuşmasıdeğil,bildiğinizdersvereceğimçocuklara.Haddimdeğil
ya, neyse... Ne anlatacağımı düşünüyorum iki gündür. Ne desem acaba
buçocuklara?Şöylemiacaba...
“Büyük”gazeteciolmamak
Bakın çocuklar, bu iş öyle atla deve değildir. Tarihi not edersiniz
sadece.Tarihyazılırken“Benoradaydım!”demekiçinbiriştirbu.Sizbir
kayıtçısınızdırsadece.İleride,“büyük”gazeteciolduğunuzda,etrafınızda
“çok mühim” olduğunuzu hissettirecek olaylar ve insanlar olacaktır.
Sakın aldanmayın ve tek öneminizin yaptığınız işten kaynaklandığını
aklınızdan çıkarmayın. Çünkü yaptığınız iş önemlidir. Şimdi etrafınızda
birsürügazetevetelevizyonvardiye,sanabilirsinizkiyazdığınız,söyle‐
87
GazetecininElKitabı,s.77.
57
diğinizsözcüklerinönemiyok.Yazıçokgüçlübirşeydiraslında.Üçsöz‐
cükleinsanlarınhayatınıdeğiştirebilirsiniz.Söztehlikelidir.
Elinizinaltındakisözcüklerininsanlığa,insanlarınhayatlarınayön
verebileceğini sakın unutmayın. Bu hassas silahı sakın insanlara ve in‐
sanlığadoğrultmayın.
Tarafsızlığı sorarlar mı acaba çocuklar? Sorarlarsa şöyle der mi‐
yimacaba?
Tarafsızlık diye bir şey yoktur çocuklar. Siz, insanlığın, insan er‐
demlerinin tarafını tutacaksınız. Bu işi yaparken birçok hayat görecek‐
siniz.Bugördüğünüzhayatlariçindebirhayatıtutabilirsiniz.Ezilenlerin,
sömürülenlerin,sesiduyulmayanlarınhayatınıntarafınıtutabilirsiniz.
Mühimolantekşey,dünyadasizintarafınıtuttuğunuzhayatlardı‐
şında başka hayatlar olduğunu da unutmamak. O hayatlara karşı kör‐
leşmemekönemliolan.Tarafsızlıkdiyebirşeyvarsa,odahayatınçeşit‐
liliğikarşısında,gözlerinizibütünimkânlarıylaaçıktutabilmektir.
Hiçkimseolabilmek
“Gazeteciliğinesasımuhabirliktir”,diyenlerinnedemekistediğini
anlıyorlar mı acaba? Pırıltılı köşe yazarlığı, editörlük, yöneticilik işine
hevesederlerse,iyigazetecileronlarabunusöyleyecektirçünkü.
Muhabirlikdemek,hiçkimseolabilmektir.Ancakhiçkimseoldu‐
ğunuzdaherkesolabilirsiniz.Gazetecilikbirazherkesolabilmektir.Orta‐
lardagezmek,iktidarınhepkenarındadurmak, heparkasıralardaotu‐
rupsözüniktidarınasahipolanlarınüzerlerindedurduklarıhalıyıaltla‐
rındançekebilmektir.“Buişinesasımuhabirliktir.”derkenaslındakas‐
tedilenbudur.“Biri”olmakfakirliktir;zenginlikherkesolabilmekleilgi‐
lidir.
Şimdibakıyorumda,dahaneçokanlatacakşeylerimvarmışgenç
meslektaşlara... Başlangıç olarak bunun bir meslek olmadığı mesela.
Gazeteciliğinbirmeslektençokdahafazlasıolduğu...Mesela.
EceTemelkuran.Milliyet,29Nisan2005.
2.GÖRÜŞME MÜLAKAT‐SÖYLEŞİ 58 Olumludüşünün;çünküdüşüncelerinizsözlerinizolur.
Sözlerinizolumluolsun;çünküsözlerinizdavranışlarınızolur.
Davranışlarınızolumluolsun;çünküdavranışlarınızalışkanlıklarınızolur.
Alışkanlıklarınızolumluolsun;çünküalışkanlıklarınızdeğerlerinizolur.
Değerlerinizolumluolsun;çünküdeğerlerinizkaderinizolur.
MahatmaGandhi
“Görüşmekişi”olaraktanımlanangörüşmenin,“mülakat”ve“mü‐
zakere”diye,Arapçaikikarşılığıbulunmaktadır.
Dahaöncebelirtildiğigibi:Arapça“likaa” buluşma,kavuşma ke‐
limesinden türetilmiş mülakat: a Buluşma, b Birleşme, c Görüşme
olaraktanımlanmaktadır.
Arapça“zikr” anma,hatıragetirme,ağzaalma,adınısöyleme,an‐
latma,ifadeetme,övme,iyilikleanma kelimesindentüretilenmüzakere
ise:
a Birişhakkındakonuşma,
b Birişiçinevveldensöyleşme,anlamlarınagelmektedir.88
Kitle iletişim kuramlarına göre, “bireyler arası iletişim” sayılan
“görüşme”:
İkiyadadahafazlabireyarasındagerçekleşeniletişimdir.Buyön‐
temde, karşılıklı ileti alışverişi çift yönlü olarak yapılıyorsa, “Bireyler
arası iletişim gerçekleştiriliyor.”, demektir. Bireyler arası iletişim, yüz
yüzeolabileceğigibi,ötekiiletişimaraçlarıyladagerçekleştirilebilir.89
Dahagenelbirtanımyapmakgerekirse,görüşme:Olaylarhakkın‐
dakikimigerçeklerisaptamak,görüşleralmakyadaolaylailgilikişive
kişilerhakkındabilgitoplamakamacıylagerçekleştirilir.
Bir görüşme, sayılanların gerçekler, görüş, kişiyle ilgili bilgiler hepsiniiçerebilir;aralarınakesinbirsınırçekmekzordur.Bubakımdan,
görüşmenin hangi nedenle gerçekleştirildiğine bakarak, bu yazı türünü
sınıflamakyolunagidilebilir.90
Bilgi miktarının her beş yılda ikiye katlandığı günümüz dünya‐
sında,biruzmanındahi,çoğubilgiyianlamasıbilesorunlaryaratmakta‐
dır. Bu çerçevede, gazeteciliğe yönelik bilginin: 1. Nasıl bulunacağı, 2.
Nasıl değerlendirileceği, 3. Nasıl aşırı bilgi yükünün anlaşılmazlığından
88
Özön,Osmanlıca‐TürkçeSözlük.
İrfanMısırlı,GenelveTeknikİletişim,DetayYayıncılık,Ankara:Ekim2004.s.22.
90 Şenyapılı,a.g.m.,s.183.
89
59
kurtarılacağı, 4. Nasıl etkili bir biçime getirileceği, 5. Nasıl iletileceği
yöntemleri,günümüzdegazetecinintemeluğraşıalanlarıdır. 91
2.1.OlayaİlişkinHaberGörüşmesi
Birtanımagöregörüşmeyazıtürü:Herhangibirhaberkonusuyla
ilgiliolarak,ayrıntılıbirçalışmayapmadan,çoğunluklaoluşanbirortam
sonucu,gazetecininkişiyadakişileresorularyönelterek,aldığıyanıtları
yazmasıdır.92
Bu değerlendirmede, gazetecilik açısından öncelikle, bir dizi gö‐
rüşmeye dayalı haber öyküsünden söz edilebilir. Örneğin, bir cinayet
işlendiğinde, muhabir olay yerinde genellikle değildir; ama bu olayın
haberöyküsünü,yapacağıbirdizigörüşmeye yadagörüşmelere daya‐
lıolarakyazabilir.
Varsa görgü tanıklarıyla, maktulü öldürüleni ilk bulan kişiyle,
öldürülenitanıyanlarla,akrabalarıyla;sanıksaptanmışyadayakalanmış
iseonuneş,dost,tanışyadayakınlarıyla;taraflarınilişkilerinibilenlerle,
polisle, hastane yetkilileriyle vb. yapılacak görüşmeler sonucu toplana‐
cak bilgi, haber öyküsünün gerçeğe uygun biçimde yazılması olanağını
verecektir.
Öteyandangörüşme,birolayıöykülemeninyanısıraöykülenmiş
birolaydaaçıklığakavuşturulamamışkimiyanlarıbelirlemek,olayhak‐
kındakimigörüşlerinortayaatılmasınısağlamakyadaolaykahramanı
kişiyadakişilerisergileyiptanıtmakiçindegerçekleştirilir.Budurum‐
daağırlık,doğrudanolayüzerindedeğildir;olaylailişkiliolaraktasarla‐
nanyenibiryaratıüzerindedir.
2.2.KişiyiKonuAlanGörüşme
Toplumunbelirlibirkesimincetanınanyadaünlüamahakkında
öğrenilenler sınırlı bir kişinin yetişmesini, davranışlarını, özelliklerini,
dünya görüşünü, yaşamının pek bilinmeyen yanlarını, çeşitli durumlar
karşısındaki tutumlarını, yaklaşımlarını, vb. sergilemeyi amaçlayan gö‐
rüşmeler, okurların ilgisini çeken yazıların ortaya çıkmasını sağlayabil‐
mektedir.
91
PhilipMeyer,BilimselGazetecilik,Çev.AliAtıfBirveSerdarSever,AnadoluÜniversite‐
si,Eğitim,SağlıkveBilimselAraştırmaÇalışmalarıVakfı,Eskişehir:1998,s.3.
92 YükselveGürcan,a.g.y.,s.32.
60 Çağdaş gazetecilikte, “kişiyi ya da kişilikleri konu alan yazıların,
yayınorganınaduyulanilgiyiartırdığı”görüşünütaşıyanvesavunanlar
önemli sayıdadır. “İnsan” odaklı yazı ve haberlerin, öteki haberler ve
yazılaragöredahaçokokunduğuinancınıtaşıyangazetecilerinvegaze‐
teyöneticilerininsayısıazdeğildir.
Örneğin,Türkiye’ninyüksektirajlıgazetelerindenHürriyetileGü‐
neş ve Dünya’nın eski genel yayın yönetmenlerinden merhum Nezih
Demirkent bu inancı paylaşanlardandır. Demirkent, 30 Kasım 1981 ta‐
rihli8.Gün’dekiyazısındaözetleşöyledemiştir:
“... Kendi üzerimizde bir deney yapacak olursak, insanların yaşa‐
dıklarıdünyailedahaçokilgilendiklerinitespitetmemizzorolmayacak‐
tır.Bubirdavranışınsonucuveyabirdüşüncenineseriolabilir.
Değişmeyen, insanın insancıl olaylara fazla ilgi duyduğudur. Bu‐
nuniçindirkibaşarılıyapımcılar,insanunsurununkullanılmasındaısrar
ederler.Amerika’da,Avrupa’dabu,değişmeyenbirkuraldır.
Eğerşartlanmışlığıntartışıldığıbirdünyadayaşıyorsanız,insanla‐
rınçokkereolmazıolmazhaldençıkarttığınadatanıkolmuşsunuzdur.
Eğer kamuda bir olayın ilgi toplamasını istiyorsak, mutlaka ona
insanunsurunukatmamızıngerektiğinideunutmamalıyız.İnsanı,insan
olarakdüşünürsekozamaninsanlarındaşartlandırılmalarınınpekko‐
layolamayacağınıkabuletmemizgerekir.
Nitekim, çok kere insanca davrandığımızı sanarak, insanlardan
uzakmesajlarverdiğimiz,olaylaryarattığımızolmuştur.
Kitle iletişim araçlarında, okur ilişkisi bu yönden çok önemlidir.
İnsanlarınvarolduğubirkaynaktandoğanmesajı,yineinsanlarailetebi‐
liyorsak, sonuca ulaşmamız mümkündür. Aksi takdirde, biz söyleyecek
veyapacağız;amanedinleyicineokurbulabileceğiz.Okunmayan,hatta
satılmayanbirgazeteningücündensözetmekmümkünmüdür?
Eğer televizyonu fazla insan seyrediyorsa, onda insanın gücünün
daha fazla olduğunu kabullenmemiz gerekir. Radyonun daha az dinlen‐
mesinde,yineinsantarafımızağırbasmaktadır.Görmek,işitmekveson‐
rakonuşmakistiyorsak,insancadavranışlariçindeolmamızlazımdır.
Bunailaveedilecekbirbaşkaunsurdadüşüncedir.Yukarıdasıra‐
ladığımızdavranışlarıdüşünceylebuluşturunca,hayvanlainsanayırımı
61
dakendiliğindenortayaçıkar.Ohaldeinsanlarışartlandırarakbirdav‐
ranışiçineiteceğimize,onlarainsanlığıöğrenmefırsatınıtanıyalım.”93
“MumyaMüzesi’ndekiAtatürkYüzündenHeykeltıraşOldum”
“Eskişehir, 1933: Şehir: 32 bin 103 nüfuslu ve 8 bin 500 haneli
olup, bütçesi 174 bin 228 liradan ibarettir. Şehir dahilinde 93 km yol
olup,930metresiparke,2600metresişose,38,5kilometresideadikal‐
dırımdır.Temizlikişi,38ameleve22arabaileicraolunmaktadır.
Belediyeceidareolunanmezbahadagündevasatiolarak80koyun
ve8sığırkesilmektedir.Şehirde1lise,11ilkmektep,3hastane,1dis‐
panser,6hamam,4eczane,2kütüphane,100mağaza,8lokanta,5gazi‐
no,1tiyatro,2sinema.30han,9otelvardır.”
Eskişehir 2006 ise anlatmakla bitecek gibi değil, mutlaka kendi
gözlerinizle görmelisiniz. Porsuk’ta tekne gezintisi yapın, operada “La
Traviata”yı izleyin. Tramvaya binin, Köprübaşı’nda inip heykellerle be‐
zeliköprülerdengeçin.GürdalAbacı’nın“222Park”larındayada“Hayal
Kahvesi”ndeyiyip,içipeğlenin.
Yunus Emre’yi, Nasrettin Hoca’yı koklayın, Haller’de bir kahve
molası verin.Bilinki,gördüğünüz,görmediğiniz çağdaş yeniliklerintü‐
müBüyükşehirBelediyeBaşkanıProf.Dr.YılmazBüyükerşen’eait.
Gecegündüz,durdurakdemedençalışanbaşkanın,enbüyükdes‐
tekçisiSeyhanHanım.Akademidensınıfarkadaşı,sevgilisi,41yıllıkeşi
SeyhanBüyükerşen,12.ve13.dönemCHPEskişehirMilletvekiliŞevket
Asbuzoğlu’nun kızı. Büyükerşen çiftinin Yaprak ve Burcu adlı kızların‐
danbirerdekıztorunlarıvar.SevgiliBüyükerşen’leVişnelik’tekievinde
başladık konuşmaya, sonra düştük yollara. İşte Eskişehir’deki 2 gün, 2
geceninözeti.
‐Kendiniziheykeltıraşolarakkabulediyormusunuz?
‐Heykeltıraşlarbanakızıyor,“mankenci”diyorlarnedemekse.Bu‐
güne kadar heykeltıraş olduğumu hiç söylemedim, ben maliye hocası‐
yım.Karikatürcüyüm,iyideresimyaparım,amahiçbirisideğilim.Dok‐
toraasistanıyken1966’dabirseneliğineLondra’yagönderildim.Birkaç
arkadaşlaünlüMadameTussaudsbalmumumumyamüzesinigeziyoruz.
Bir baktım Makarios’un karşısına Atatürk diye bir heykel koymuşlar.
Fevkalade çirkin, yakışıksız bir adam. Müzenin üst düzey yetkilisine
çıkıpanlattım,“BizegöreAtatürko”deyiptersledi.
93
Şenyapılı,a.g.m.,ss.185‐186.
62 Bubanaçokkoydu;Türkiye’yedönüncedurumusanatçıarkadaş‐
laraanlattım.Hepsibizdeotekniğin olmadığını,Kenan Yontunç’unde‐
nemelerinin de başarılı sonuç vermediğini söyledi. O yüzden heykele
meraksardım;“yapılamazlar”benitahrikederçünkü.Osıradabirhey‐
kel çalışması için akademide olan Şadi Çalık’tan çamurun sırlarını öğ‐
rendim. Tekrar Londra’ya gittim, doğru Madame Tussauds Müzesi’ne.
Bodrumkatındagezerkenyerdebirmumparçasıbuldum.
Dönüncebizimkimyacılaratahlilettirdim,içindeparafindenbaş‐
kamaddelerdevarmış.Tahtakale’denrenkler,pigmentleralıpokimya‐
sal karışımı aynen yaptık. Perukçu Şevket’e gidip saç seçiyordum, tek
teksaçdikmeyideöğrendim.
Atatürk’ün boyu gençliğinde 1.71’miş, yaşlandıkça 1.69’a inmiş.
Koç ailesi Madame Tussauds’daki Atatürk’ün balmumu heykelini yeni‐
denyaptırmayakararverincebendenricadabulundular.Müzeninhey‐
keltıraşıSteve’lebaştansonabirlikteçalıştık.Özelliklegöz,kulak,burun
ve bakışını ben çalıştım. Atatürk’ün sol gözünde şehlalık vardır, karşı‐
sındaolduğunuzzaman,hangigözünebakacağınızışaşırırsınız.
SaçıŞişli’dekimüzedeikicamarasındakırpıntışeklindevar. Çok
parıl parıl sarı değil, normal insan sarısının biraz ağarmış hali. Saçları
Londra’danaldım,özellikleİrlandaveİskoçmenşeliolanlarçokiyi.Göz‐
leriAlmanya’dabirköydekiküçükbirfabrikadabuldum.Aynıkarakter,
aynı renk, hem sağ hem sol protez göz yapan tek orasıydı. Gövdeyi ça‐
murdan yapıyoruz, alçı kalıp aldıktan sonra fiberglastan yapıp elbise
giydiriyoruz.
‐BirdeAsilNadir’inpeşinedüşmüştünüzhocam?
‐AsilNadirVestel’ikurmuş,hababamUzakdoğu’danparçalarge‐
tiriptoplamatelevizyonlaryapıyor.Büyükreklamkampanyalarısonucu
televizyonlaryoksatıyorama,15günsonrabozuluyorlar.Garantisiyok,
tüketiciler şikayetçi, Tüketiciyi Koruma Kanunu’na aykırı bir durum.
Ayrıca,resimvesesalıpvermeyeyarayancihazlaraönceTSE’denrapor
alınması lazım. O rapor bize gelecek, ancak o zaman üretebilirsin diye
yetkivereceğiz.
Asil Nadir bir türlü almıyor bu yetkiyi. Baktım olacak gibi değil,
tuttum savcılığa suç duyurusunda bulundum. Günler, haftalar geçti hiç
sesyok.Hemenbirtekityazdım,durumnedirdiye.Gelencevapta“Adı
geçenfabrikanınadresibulunamamıştır.”diyordu.Cevapyazdım,Mani‐
sa’dafilancadde,filansokakdiye.Yinecevapyok,savcıyayinetekitya‐
zısıyazdım.Yinedebirsonuççıkmadı.Hükümetbaskıyapıyordusavcı‐
ya;suçolmasınarağmentakibatyaptırmıyordu.
63
‐Çiller’inadaylıkteklifininiçinreddettiniz?
‐Rektörlüktenyeniayrılmışım,belediyeseçimlerivar.ÖzerÇiller
telefon etti; “Sayın başbakan sizinle görüşmek istiyor, yarın 16.00’da
başbakanlıkkonutundabekliyoruz.”dedi.Ertesigüngittim,benibüyük
birnezaketlesalonabuyurettiler.BirazsonragülerbiryüzleTansuHa‐
nımgirdiiçeri.Şifonbirelbisegiymiş,dudaklarındakirujpırılpırılpar‐
lıyor.Müthişbirparfümkokusuyayıyorçevresine.“HoşgeldinizBüyü‐
kerşen.”deyipsağelimituttu,öyleceoturduk.Gözleriminiçinebakarak
“Ben sizi Ankara belediye başkanı adayı göstermek istiyorum, mutlaka
olacaksınız.” dedi. “Ben hocayım, Eskişehir’e yapacağım daha çok hiz‐
metlervar.”dedim,nafile.
Salonda sadece ikimiz varız, çok atraktif, çok cazibeli kadın. Çok
yakınoturuyoruz,elimiikielininarasınaalıpdizininüstünekoydu.Nasıl
bir parfüm kokusu Yenerciğim, inanılmaz. “İzin verirseniz Eskişehir’e
dönüp eşime sorayım.” dedim. “Uçağı vereyim onunla gidin.” dedi.
“Efendim,Eskişehir2saatlikyol,arabaylagiderim.”deyince,şaşırdı.“O
kadar yakın mı Eskişehir?” dedi. Eskişehir’e döndüm. Ertesi gün Özer
Bey “Başbakan sizden haber bekliyor.” dedi. Kendisine hocalığa devam
etmekararındaolduğumusöyleyip,teşekkürettim.
‐CelalBayarNiyeYok?‐
‐EskişehirBüyükşehirBelediyeBaşkanıProf.Dr.YılmazBüyüker‐
şen,balmumumumyaheykellerekendiniiyicekaptırmışdurumda.Tür‐
kiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlarının heykelleri arasında Celal Ba‐
yar’ın bulunmamasını “Özel bir nedeni yok. Bayar’ın yararlanabileceği‐
mizniteliktegüzelbirfotoğrafınıbulamadığımıziçinyapamadık.”diyor.
‐YılmazBüyükerşen‐
Eskişehir1936doğumluolanBüyükerşen,1962’deEskişehirİkti‐
sadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin ilk mezunları arasında yer aldı.
1973’teprofesöroldu.Aynıyıl,eğitiminyaygınlaştırılmasıamacıylayap‐
tığı Açık Öğretim projesi, Açık Öğretim Fakültesi olarak ülke çapında,
Batı Avrupa’nın 6 ülkesiyle Kuzey Kıbrıs’taki Türkler için uygulamaya
konuldu.
1980’de TV verici istasyonuyla siyah‐beyaz eğitim stüdyolarını
hizmeteaçtı.DahasonrayineEskişehir’deTürkiye’ninilkrenkliTVsis‐
teminikurdu.1982’deAnadoluÜniversitesiRektörlüğü’negetirilenBü‐
yükerşen,1987yılında2.kezcumhurbaşkanıtarafındanyenidenrektör‐
lüğeatandı.
64 RadyoveTelevizyonYüksekKuruluüyeliğivekurulunikidönem
başkanlığını yaptı. Türkiye’nin ilk Sinema ve TV okulunu kurdu. Büyü‐
kerşen,Türkiye’debalmumumumyaheykelyapımındatekisim.Anıtka‐
birMüzesi’ndesergilenenAtatürk’ünmumyaheykeliileII.TBMMbina‐
sındaki mumya heykeller ve Makedonya Manastır Askeri İdadi Müze‐
si’ndeki"17YaşındakiAtatürk"mumyasıyineYılmazBüyükerşenimza‐
sınıtaşıyor.
YenerSüsoy.Hürriyet,24Nisan2006.
2.3.GörüşmeYöntemleri
Görüşme,görüşengazeteciyadayazara,görüşülenkişiyadakişi‐
lere ve olaylara bağlı olarak da çeşitlilik gösterir. Görüşmenin özellik
kazanmasında,çoğukez“zamanvemekan”daetkilidir.Dolayısıyla,gö‐
rüşme türünü, belli bir kalıbın dar sınırları içinde düşünmek zordur.
Ancak görüşmenin gerçekleştirilmesi için kullanılan belirli yöntemler
vardır.
İnsanİlişkilerinde10AltınKural
1.İnsanlarıdaimaselamlayınızveonlarlakonuşunuz.
2. İnsanlara daima gülümseyiniz. Asık suratlı olmak için 72, gü‐
lümsemekiçin14kasyeterlidir.
3. İnsanlara isimleriyle sesleniniz. İnsanların kendi isimlerini
duymaları,dünyanınentatlımüziğidir.
4. Arkadaş canlısı ve yardımsever olunuz. Arkadaş edinmek isti‐
yorsanız,arkadaşçadavranınız.
5.Samimivecandanolunuz.Konuşmavedavranışlarınızyapma‐
cıkolmasın.
6.İnsanlaradaimailgigösteriniz.Eğerçabagösterirseniz,insanla‐
rısevebilirsiniz.
7.Övgüdebulunurkencömert,eleştiridecimriolunuz
8.Başkalarınınhislerinesaygılıolunuz.Sizitakdiredeceklerdir.
9.Başkalarınınfikirlerinesaygılıolunuz.
10.Yaşamınızdabaşkalarınahizmetiçinheranhazırolunuz.Baş‐
kalarıiçinneyapmışsanız,onlarlaanılırsınız.94
94
Mısırlı,a.g.y.,s.52.
65
2.3.1.YüzYüzeGörüşme
Habergörüşmesinden,güncelveilgiçekenkimiolaylarınyadage‐
lişmelerin haber olarak sunulmasında yararlanılabilir. Örneğin, Devlet
PlanlamaTeşkilatı DPT yayımladığıbirbültenle,büyükölçeklibirte‐
melyatırımınplanlandığınıduyurabilir.
Gazetenin yayın müdürü, bu haberin ülke ve toplum için büyük
önem taşıdığı kanısına varacak olursa okuyuculara, DPT bültenindeki
bilgidendahaçoğunusunmakisteyebilir.
Böylebiryatırımgereksinmesineredenkaynaklanmaktadır?Ge‐
reksinmenin, bir başka alana yapılacak yatırımla karşılanması olanağı
yok mudur? Kaynakların söz konusu yatırıma yönlendirilmesi, öteki
yatırımlarıneyöndeetkileyecektir?Yatırımınyeridoğruseçilmişmidir?
Gerekli kaynak nasıl sağlanacaktır? Kaynak sağlama yolu, ülkenin yeni
sorunlarlayüzyüzegelmesisonucunudoğurabilirmi? Görevlendirilen muhabir, bu ana soruları yanıtlayabilmek için
yalnızcaDPTyetkililerinedeğil,çeşitliilgililere,öncedenözenledüşünü‐
lerek hazırlanmış sorular yöneltmek durumundadır. Oysa toplumda,
çeşitligruplaramensupbireylerle,gazeteciolarakkonuşmak,herzaman
için kolay olmamaktadır. Birçok kişi, psikolojik ortamları el vermediği,
yadakişilikyapılarıuyuşmadığıgibigerekçevenedenlerlegazetecilerle
görüşmektençekinmektedir;özelliklede“büyükveönemlikişiler…”
Buyüzdengörüşmeayarlamak,enazkonuşmakkadardiplomasi
gerektirenbiriştir.Gazeteci,görüşeceğikişiyletemasageçecek,kendisi‐
nitanıtacak,kiminiçinçalıştığınıaçıklayacak,nedengörüşmekistediği‐
ni söyleyecek, görüşmenin konusunu bildirecek ve muhtemel bir tarih
vesaatkararlaştırılacaktır.
Bazendegazeteci,görüşmeyapacağıkişininsekreteriyadaajan‐
sıylatemasageçerek,onlaraikiseçeneklitarihvesaatverecek,yeröne‐
recektir.
Örneğin,dinamizmvesertliğiyle,bazendepersonelinekarşımer‐
hametsizdavranışlarıylatanınanbelediyemeclisibaşkanının,nadirbu‐
lunanbirgüvetürükoleksiyoncusuolduğunuöğrenengazeteci,randevu
için başkanın kendisiyle konuşmak yerine, sekreteriyle görüşecektir.
Sekreter, başkanın görüşmeyi isteyip istemediğini öğrenecek; yanıt
olumluysa,uygunbirzamanayarlayacaktır.95
95
ChristopherBrowne,GazetecininElKitabı,MediaCatKitapları,Ankara:2001,s.136.
66 “MaviGözlerNelerGördüNeler…”
Semiha Es... 1950’li yılların en ünlü gazetecisi Hikmet Feridun
Es’ineşi;aynızamandadünyanınilkkadınsavaşfotoğrafçısı.Busembol
kadın,kapılarınıKelebek’eaçtı.
SemihaEs,görürgörmezaşıkolduğuveevlendiğiHikmetFeridun
Es ile dünyayı Türk okurunun ayağına getiriyordu. Afrika ormanların‐
dan, Pasifik’teki küçük adalara kadar birlikte geziyorlar; kocası bu ma‐
ceralıseyahatlerikalemealırken,kendisidefotoğraflarıçekiyordu.
Semiha Es, birçok güzelliğin yanı sıra savaşlara da tanık oldu.
1950‐1953yıllarıarasındakiKoreSavaşı’nıcephedeizleyen,Türkasker‐
lerledirsekdirseğegünlergeçirenEs,şimdi13yılöncekaybettiğieşinin
resminebakarakeskigünleriyadediyor.
Küçükamaaydınlıkveinsanınbirdeniçiniısıtansevimlibirsalon.
Sokağa bakan pencerenin önüne karşılıklı yerleştirilmiş iki koltuk. Bir‐
kaçtaburevesehpa.Okoltuklardanbirindeoturanaçıksarısaçlı,mavi
gözlü kadın gülümseyerek, tam karşısındaki duvara bakıyor. Duvarda
bir erkeğin sevgi dolu bakışlarla gülümseyen fotoğrafı asılı. Koltukta
oturankadınınmavigözlerindetuhafbirpırıltıvar.Odadabaşkalarının
davarolduğunuunutmuş,fotoğraftakierkeğingözlerininiçinebakıyor.
‐ Ben günlerimi burada, Hikmet’le bakışarak geçiriyorum. O beni
hiçterketmedi.Dertlerimionaanlatıyorum.Banayardımetmesiniisti‐
yorum. Hikmet, bana hep o sevgi dolu gözleriyle bakıyor ve inanın her
zamanbanayardımcıoluyor.
Semiha Es, bugün 92 yaşında. Hayatının 70 yılını paylaştığı, tek
aşkınıkaybettiktensonrada,onunanılarıylavefotoğraflarıylayaşamayı
sürdürmüş.Vücudunusaranromatizmahastalığıyüzündenayaktadur‐
makta zorlanıyor. Koltuğunun yanında asılı duran bastonunun yardı‐
mıyla yürüyor. Ama, yaşadıklarını hatırlaması için hiç kimsenin yardı‐
mınaihtiyacıyok...
BasındabizimkuşağınustalarındanHikmetFeridunEs,gençmes‐
lektaşlarına:“Biryazınınokunmasıiçinilkcümlesininçokçarpıcıolması
gerekir. O ilk cümle merak uyandırırsa, yazının devamı okunur. Siz siz
olunherzamanyazılarınızıngirişcümlesineayrıbirözengösterin”der‐
di.
Bu röportaja etkileyici bir giriş cümlesi aramam gerekmeyecek.
Türkiye’nin ve dünyanın ilk kadın savaş foto muhabiri, aynı zamanda
67
Hikmet Feridun Es’in eşi Semiha Es’in inanılmaz anılarını bizimle pay‐
laştığınıaçıklamaksanırımyeterliolacak.
‐ Semiha Hanım, gelin hikayenizi en başından anlatın. Siz de bir
zamanlarçocuktunuz.Ogünleredönelimmi?
‐Benvarlıklıbiraileninçocuğudeğildim.Babam,Fransızlar’aait
yolcuvapuruişletmelerindebiletmemuruydu.Bizüçkardeştik.Vefa’da
küçükbirevdeoturuyorduk.Babam,çatpatFransızcabilirdivebizede
bildikleriniöğretmeyeçalışırdı.
‐Öğrencilikyıllarındanbahsedermisiniz?
‐ 15 yaşına geldiğim zaman eve yardımcı olmak için çalışmaya
başladım. Fransızlar’ın telefon idaresinde santral memuresi olacaktım.
Yaşım küçük diye, ablamın ismini kullanarak, kurslara başladım. O dö‐
nemdetelefonsantralındaçalışmakhiçdekolaydeğildi.Durmadanfiş‐
leriçıkarıpbaşkayeretakmakkollarımınasılyoruyordubirbilseniz.
‐HikmetBeylenasılveneredetanıştınız?
‐ Abidin Daver, babamın dostuydu. Cumhuriyet Gazetesi’nin dü‐
zenlediği güzellik yarışmasına girmem için babamı ikna etmiş. Fakat
yaşım küçük olduğu için yarışmaya katılamadım. İşte o günlerde genç
gazeteciHikmetFeridunEsiletanıştırıldım.Veaşkımızogünbaşladı.
‐Sizingençkızlıkhayallerinizisüsleyengençadamomuydu?
‐ Ben başka genç kızlar gibi hayal kurmaya fırsat bulamadım.
Hikmetiletanıştıktansonrahayatımıonunlabirliktegeçireceğimianla‐
mıştım.Kısabirsüresonraevlendik.Ozamanlargazetecilerçokazpara
kazanırlardı.Bizdeevliliğimizebüyüksıkıntılariçindebaşladık.Çocuk‐
luğum yoksullukla mücadele ederek geçtiği için çok kıt imkanlarla evi
çekipçeviriyordum.
SemihaEs,pembehayallerkurmayafırsatbulamadan,hayattane
yapmakistediğinidüşünmehakkınabilesahipolamadankendiniilginç
bir maceranın ortasında buluvermişti. Çocuk denecek bir yaşta bir aile
kurmanın zorluklarını, bugün bile fotoğrafından gözlerini ayıramadığı
tekaşkıuğrunaüstlenmişti.
‐Fotoğrafçekmemerakınıznasılbaşladı?
‐Öylebirmerakımyoktu.Fotoğrafmakinesininnasılkullanıldığı‐
nı bile bilmiyordum. Kocam seyahat röportajları yapmaya başlayınca,
beni de yanında götürmek istedi. Fotoğraf çekmesini bana öğrettiler.
Ondansonradayarımyüzyılfotoğrafmakinesinielimdenhiçdüşürme‐
dim.
68 SemihaEs,okulludeğilalaylıfotomuhabiriydi.Zatenonungençlik
yıllarındagazetecilik,sadecehevesveyetenekleöğrenilenbirmeslekti.
Hikmet Feridun Es, 20. Yüzyıl’ın modern Evliya Çelebi’siydi. Semiha Es
de onun yanından hiç ayrılmayan hayat arkadaşı, serüvenlerini ölüm‐
süzleştirenfotomuhabiri...Evliliğingerçektebir“hayatarkadaşlığı”ol‐
duğunu onlar, evlendikleri gün kabullenmişlerdi. Özellikle Semiha Es,
kocasınınenyakınyardımcısıolmayıbaştanbenimsemişti.
Esçiftininilkyurtdışıseyahatideolaylıbaşlamıştı.Bineceklerias‐
keriuçağınmerdiveniyoktu.SemihaEs,oanışöyleanlatıyor:
‐Kapınınikiyanındakidemirleretutundum.Kendimiçekmeyeça‐
lışırken,beniarkamdanittiler.Uçağagirince,rahatbirnefesaldım.
Semiha Es’in savaş anıları arasında Kore Savaşları’nın apayrı bir
yerivar.Ogünlerianlatırken,sankiçevresindemermileruçuşuyormuş,
karşısındabombalarpatlıyormuşgibitedirginoluyor:
‐HaftanınbeşgününüKore’decephelerdegeçirirdik.Haftasonla‐
rında askeri uçakla Tokyo’ya giderdik. Hafta boyunca, karargahlarda,
kadın gazetecilere ayrılan barakalarda yatardım. Tahta ranzalarda, so‐
yunmayabilefırsatbulamadankıvrılır,uyumayaçalışırdım.Cephedebir
bölgedenötekinegiderken,bombayüklükamyonlarda,sandıklarınüze‐
rinde otururduk. Çevremizde mermiler uçuşurken, ölümden korktuğu‐
muhiçhatırlamıyorum.
SemihaEs,paçalarımandallarlatutturulmuşaskerpantolonlarını,
askerkepleriniyıllaryılı,şıkkadınkıyafetleriyerinesevesevegiymiş.O
kadarki...
‐BazenHikmet’lebirlikte,karargahlardayadaelçiliklerdeverilen
davetlereçağrılırdık.Kadınlarsüslenirlerpüslenirler,takıptakıştırırlar‐
dı.Benise,geneoaskerpantolonuyladavetegiderdim.Kocamdaböyle
kalabalık toplantıları hiç sevmediği için bizim davette görünmemizle
kaybolmamızbirolurdu.
SemihaEs,Koresavaşındanbiranısınıkahkahalarlagülerekanla‐
tırken, gözlerini yine karşısında duran merhum eşinin fotoğrafına dik‐
mişti.Sankiolanlarıonaanlatırgibiydi:
‐Birgün,biruçağınyakınlarımızdabiryeredüştüğühaberinial‐
mıştık.Hemenciplereatlayıpuçağınbulunduğuyeregittik.Aslındauçak
düşmemiş,mecburiinişyapmıştı.Uçağakoştum.Parmağımıdeklanşöre
basmaküzereykenHikmetbüyükbirtelaşlageldi,benihızlageriyesa‐
vurduvekendisifotoğrafçekmeyebaşladı.Oandakocamın,önemlibir
görüntüyü yakalama şansını bana bırakmak istemediğini düşündüm.
69
Ama daha sonra Hikmet’in uçağın infilak edeceğini düşünerek benim
hayatımıkurtarmakistediğiniöğreninceçokduygulandım.
SemihaEs,eşiylebirlikteKoreSavaşısırasında,ölümleburunbu‐
runayaşadığıgünlerianlatıyor:
‐Birkeresinde,birÇinliasker,beniöldürmekiçinbayağıuğraştı.
BesbelliAllahistemedenkimseninölemeyeceğinibuzavallıbilmiyordu.
Çinli asker beni öldüremedi ama sonra bize esir düştü. Zavallıcık yara‐
lanmıştı. Onun hastaneye gönderilmesini sağladım, yaralarıyla ilgilen‐
dim.
Kadınlar...Pazaryerlerinidolaşmayıseverler.SemihaEsdepazar
yeritutkunlarındanbiri.Uzakülkelerde,vahşetinkolgezdiğiAfrikaka‐
sabalarında,köylerinde,fırsatbuldukçapazaryerlerinidolaşırlardı.Bir
keresinde, Semiha Es, gezdikleri pazarı pek etkileyici bulmuş ve pazar
yerininfotoğraflarınıçekmekistemişti.Hikayenindevamınıondandin‐
leyelim:
‐Pazaryeriçokhoşumagitmişti.Çıplakdolaşanyerlihalkınpazar
alışverişini enteresan bulmuştum. Fotoğraf makinemi hazırlayıp, resim
çekmeye başlayınca ortalık karıştı. Yerlilerin üzerime geldiklerini gör‐
düm. Hikmet’in yüzü sapsarı kesilmişti. “Canına mı susadın Semiha?”
diyebağırdı.Benioçılgınkalabalığınarasındanitekakauzaklaştırdılar.
SemihaEs’infotoğrafçılıkdönemi,eşiHikmetFeridunEs’inçalış‐
mayıbırakıpevineçekilmesiylenoktalanmıştı.Sordum...
‐Kocanızemekliolunca,neleryaptınız?
‐ O emekli olmadı. Çok hastaydı. Çalışmayı bıraktı. Daha sonra
sevgilidostumuzEserTutel’inuyarısıveyardımlarıylaHikmet’eemekli
maaşıbağlandı.Kocamınparaylahiçilgisiyoktu.Hikmet,gerçektençok
hastaydı.Kandolaşımıdurmuştu.Kalbi,ciğerleri,midesi...Kısacatümiç
organları hastaydı. Doktorlar, Hikmet’e üç ay ömür biçtiler. Ben onu
hastaneye göndermedim. Evde kendim baktım. Ve de “üç ay yaşamaz”
denilenhastayıbeşyılyaşattım.Ayacıklarıüşümesindiyeonayünpatik‐
lerörüyordum.24saatbaşucundaydım.Takiöldüğügünekadar...
Osıcacıksevimliodadabirdenbireölümünsoğukrüzgarıesmeye
başlamıştı. Semiha Es’i, kocasının cenazesinden uzaklaştırıp, bugüne
döndürmekistedim:
‐Günlerinizinasılgeçiriyorsunuz?
SemihaEs,tatlıbirkahkahaattı:
‐Benistasyonda,sontreningelmesinibekliyorum.
70 AzizeBergin.Hürriyet,8Mart2005.
2.3.2.AyaküstüGörüşme
Gazeteciler,görevlerigereği,birçoktoplumsalfaaliyetiizlemekya
da en azından bu tür toplantılarda bulunmak zorundadırlar. Bazen de
gazeteciler,haberüretmeamaçlıolmasada,çeşitlietkinliklerekatılırlar.
Örneğin muhabir, bir kokteylde ya da benzer bir toplantıda, soh‐
betettiğikişilerdenyadayoldakarşılaştığıbirhaberkaynağından,her‐
hangibirkonudabazıbilgilerduyabilir.Yadabubilgiler,muhabireözel‐
liklesızdırılmışolabilir.
Habersızdırıcılar,bazıdurumlardaverileriaktarırken,“kimdenve
nereden alındığı” konusunun gizli kalmasını istemektedirler. Bu isteğe
saygı göstermek, iletişimin etik kurallarına uymanın yanı sıra haber
kaynağıylailişkilerinsürmesiaçısındandagereklidir.96
“Serbest Model” diye adlandırılan bu iletişim biçiminde, hız ve
doğrulukderecesioldukçadüşüktür.Ancakbubilgilermuhabirin,ilginç
birhaberöyküsüoluşturmasıiçinipucuniteliğinitaşıyabilir.
Böyle bir gelişme sonucu muhabirin, elindeki verileri değerlen‐
dirmekyadadoğrulatmakamacıyla,dahagenişbilgileresahipoldukla‐
rınıvarsaydığıkişileri haberkaynaklarını yoklamasındayararvardır.
2.3.3.TelefonGörüşmesi
Eğer:“Kim”,“Ne”,“Nerede”,“NeZaman”,“Nasıl”ve“Neden” Niçin ?
gibi,birolayınçıplakgerçekleriöğrenmekisteniyorsa,telefondaetkinbir
iletişimaracıdır.Çünkütelefonunötekiucundakikişi,herhangibirsüsleme
yapmadan,doğrudancevaplarverecektir.Bunedenlepolis,itfaiyeveam‐
bulansservislerindensonolayların gelişmesiniöğrenmek için, rutintele‐
fongörüşmeleriyapılır.97
Telefonla görüşme, her gün sıkça yapıldığından, gazetecilerin çok
fazlaalışıkolduklarıbiriletişimyöntemidir.Yalnız,görüşülürken,yönel‐
tileceksorularınaçıkveiyibirbiçimdedüzenlenmişolmasıgerekir.98
Telefonlagörüşmeninçeşitliartılarınınyanısıramuhabireyükle‐
diği güçlükler de vardır. Önemli bir olay patlak verdiğinde, söz konusu
96
Bülbül,a.g.y.,s.130.
Browne,a.g.y.,s.141.
98 Tokgöz,a.g.y.,s.235.
97
71
olayı izlemekle yükümlü muhabirin, haber öyküsünü “sıradanlıktan”
kurtarması,değişikveayrıntılıbilgilerverebilecekkaynağıbulmabece‐
risinebağlıdır.
Ayrıca,haberkaynağıdoğrusaptanmışolsabile,önemlibirsorun
vardır.Bağlantınınötekiucundakihaberkaynağının,telefonuhemenve
kolaycakapatabileceğitehlikesiniortadankaldırmakmümkündeğildir.
Bunun yanı sıra söylenenlerin bir ölçüde sınanmasına yol açan
“gözteması”dayapılamadığından,alınanbilgilerin“doğruluğuşüpheli”
olabilmektedir.Dolayısıylamuhabirin,gereksinmeduyduğubilgiyider‐
leyebilmekiçin,belirlibiriknagücününbulunmasıyadabugücüedin‐
mesi zorunludur. Örneğin, oldukça üzücü bir olay yaşamış ya da yaşa‐
maktaolanbiraileyetelefonedildiğinde,durumaaykırıdüşmeyecekbir
sestonukullanılmalıveuygunbirdavranışbenimsenmelidir.
2.3.4.YazılıGörüşme
Yüzyüzeyadatelefonlagörüşmeolanağıbulunamadığızamanlar
yadabutürbiriletişimiçinbeklemeniniletiyigeciktireceğivarsayıldı‐
ğında, muhabir yazılı olarak düzenlediği bir dizi soruyu, yanıtlanmak
üzere haber kaynağına verebilir. Bu türde görüşme yazıları, Türk bası‐
nındagittikçeyaygınlaşmaktadır.
Öte yandan, günümüzdeki yazılı görüşmelerin önemli bir bölü‐
münde, internet ortamında elektronik posta, sık sık kullanılmaktadır.
Özellikle,görüşmetürüneçeşitlikonulardaveçoksayıdayerverenbir‐
çok haftalık yayın organında, yazılı görüşmeden geniş ölçüde yararla‐
nılmaktadır. Kimi ülkelerde de, devlet ve hükümet yetkililerinin, yüz
yüzegörüşmeyerine,“yazılıgörüşme”yiyeğledikleribilinmektedir.
2.3.5.SoruşturmaGörüşmesi
Görüşme türünün en yalın örneği, herhangi bir konuda genel gö‐
rüşüortayaçıkarmakiçinyapılanı,“soruşturma”niteliğitaşıyandalıdır.
Örneğin,“Yenivergiyasasıhakkındanedüşünüyorsunuz?”sorusu,çeşit‐
litoplumkesimlerindençoksayıdakişiyeyöneltilir.Biranlamdaküçük
çaplıbiranketuygulamasıyapılır.Sonrabusoruşturmadaneldeedilen
sonuçlar, topluca ya da istenirse tek tek değerlendirilerek, yeni vergi
yasasıhakkındahaberüretilir.
2.4.KamuoyuYoklaması
72 Kamuoyu yoklamaları, çeşitli konularda kamuoyunun eğilimini
belirlemeküzeregerçekleştirilenbiraraştırmadır.Kamuoyuyoklamala‐
rı, özellikle seçim kampanyaları sırasında seçim sonuçlarının tahmini
içinkullanılır.99
Zaman zaman kimi güncel konularda da, bir muhabirin ya da bir
muhabirlergrubunun,birikikaynaktandeğil,çoksayıdakaynaktanbilgi
toplamagereğiortayaçıkabilir.Biröncekiörnektekiyenivergiyasasına
ilişkinsoru,ülkeninheryanında,hertoplumkesimindenkimselereyö‐
neltilerek,yurtçapındakigenelgörüşünyadakamuoyununyasayınasıl
değerlendirdiğinin saptanması yoluna gidilebilir. Böylece, basın yayın
organlarının“kamuoyunuyansıtmak”görevideyerinegetirilmişolacak‐
tır.
Yeni vergi yasasıyla ilgili bu soruşturma tek soruyla sınırlı olma‐
yıp,yasahakkındakiayrıntılıtepkilerisaptayacakyadaolumlu‐olumsuz
bulunmasına yol açan özelliklerini belirleyecek bir sorular dizisinden
oluşabilir. Böylece, yurt çapında bir “anket uygulaması” gerçekleştiril‐
mişolacaktır.
Eğer bu anket uygulaması, ciddi olarak belirlenmiş bir “örnek‐
lem”edayanıyorsa,konuhakkındabilimselolaraksaptanmışbirgerçek
durumortayaçıkarılmışolacaktır.Ama,bilimselbulgulardeğilde,örne‐
ğin, kamuoyundaki tuhaf tepkilerin haber öyküsü haline getirilmesi
amaçlanıyorsa,bilimselyöntemlerleçalışmagereğivezorunluluğuyok‐
tur.
Görüşmetürününbudalı,“sokaktakiadam”ıngörüşvedüşüncele‐
rini yansıtacağı ve çoğunluğun eğilimlerini belirlemeyi sağlayacağı için
“kamuoyuyoklaması”adıylaanılmaktadır.
2.5.BasınToplantısı
Basın toplantısı, yetkili ya da ilgili kişinin, bir ya da birçok konu
hakkındabilgivermek,açıklamalardabulunmakamacıyla,gazetecilerle
yaptığıtoplantıdır.Birbaşkaanlatımla,basıntoplantısı,haberkaynağı‐
nın,basın‐yayınorganlarıncayayılmasınıistediğibilgileri,anılanorgan‐
ların temsilcilerine aktarmak vermek üzere düzenlediği toplantıya
verilenaddır.
Son yıllarda gittikçe yaygınlaşan basın toplantısı, soruşturma gö‐
rüşmesivekamuoyuyoklamasıgibibir“toplugörüşme”türüdür.Ancak,
99
ErolMutlu,İletişimSözlüğü,BilimveSanatYayınları,Ankara:1998,s.195.
73
basıntoplantısınakatılanmuhabirin,toplantıdadeğinilecekkonuyada
konular hakkında ya da toplantıyı düzenleyen kişinin uğraşı alanında,
önbilgisahibiolmasındabüyükyararvardır.
Bununyanısıramuhabirin,toplantıyıdüzenleyenhaberkaynağı‐
nınkişiliği,davranışbiçimi,tutumu,yaklaşımları,vb.hakkındatopladığı
bilgilerle, basın toplantısına hazırlıklı olarak katılması ve belirebilecek
herhangibirsoruyöneltmefırsatınıdeğerlendirebilmekiçintetiktebu‐
lunması,ilginçvebeklenmedikbirhaberöyküsününyaratılmasıolasılı‐
ğınıdoğurur.100
2.6.ÖncedenBilgilenmek
Planlanmış görüşmelerde, gazeteci öncelikle ayrıntılı bir hazırlık
yapmalıdır. Bir görüşmeye hazırlanmak için ayrılan süre, bazen o gö‐
rüşmeyi gerçekleştirmek ve yazmak için ayrılan süreden daha fazladır.
Gazeteci,konuylailgiliolaraktamanlamıylabilgilenmeli,görüşmeyapa‐
cağıkişiyitümyönleriyletanımaya,öğrenmeyeçalışmalıdır.
Nekadarçokbilgitoplanırsa,görüşmeokadariyigeçecektir.Gö‐
rüşülenkişilervekonularhakkındafazlabilgiyesahipolmak,muhatap‐
larıetkileyecekveonlarıngururlarınıokşayacaktır.101
Görevlendirilen muhabirin ya da yazarın, karşısındaki kişinin ya‐
şamöyküsühakkındahiçbirşeybilmedenyadayarımyamalakbilgilerle
görüşme yapmaya kalkışması, gereksiz sorular yöneltmesine ve ters
tepkiler almasına yol açacaktır. Olumsuz izlenimler edinen bir haber
kaynağı ise muhabir ya da yazarla işbirliği yapmakta yarar görmeyip
bilgivermektenkaçınacaktır.102
Öte yandan, “önceden bilgi toplama” görüşüne karşıt olarak, Der
Spiegel dergisi muhabiri Jürgen Leineman, bazen çok fazla ön bilginin
yarattığıetkidenarınmış,önyargısızvetarafsızbirbiçimde,görüşülecek
kişiylekarşılaşmanın,dahadoğruolacağınısavunmuştur.103
Commandante
Efendimniceumutlarlagittik.Hüsranileçıktık.OliverStone’unKü‐
ba Lideri Fidel Castro ile yaptığı 30 saatlik söyleşinin 2 saatlik filmi
100Şenyapılı,a.g.m.,s.188.
101Browne,a.g.y.,137.
102Şenyapılı,a.g.m.,s.190.
103SchneiderveRaue,a.g.y.,s.104.
74 “Commandante”yi izledik. Dersine çalışmamış bir röportajcının, röportaj
verenzekiolduğutakdirdenasılmaymunadönebileceğiniiyiceizledik.
Gazeteciolmakisteyenlerbufilmiizlemeliveröportajınnasılya‐
pılmayacağınıiyiceöğrenmeli.Filmdenalınacakderslerşunlar:
1.Dersiniçalışmadangitme.Yapacağınröportajlailgiliolaraksa‐
dece senin ilgini cezbeden konuları okumakla kalma, röportaj verenin
ilgilendiğibütünkonulardahiçolmazsabirazbilginolsun.YoksaOliver
Stone gibi Vietnam konusunda çok soru sorup genel dünya tarihinde
fena halde çuvallayabilirsin. Röportaj, zeka ve bilgi oyunudur. Bilgin
piyonun,zekanvezirindir.
2. Güvendiğin hamleleri bir kere denemekle kalma. Başlangıçta
yanıtverilmeyensorularını,röportajvereninzekanavebilgineolangü‐
veni arttığında, başka sözcüklerle tekrarla. Soruyu, “Che, Afrika’dan
döndüğündesinirkrizigeçirmiş.48saatkonuşmuşsunuz.SonradaBo‐
livya’yagitmiş.Neden?”diyesorarsanFidelCastrobunacevapvermez.
Röportajyaptığıniçinbütüniktidarınsendeolduğunusanma.Karşında‐
kibubilgiyiöğrenmeyihakettiğineinanmalı.
3.Ayrıntılarıkaçırma! EğerFidelCastro,Nikeayakkabı giyiyorsa
bunusoracaksın.Nikefirmasınınköleçocuklarçalıştırdığınınbilindiğini,
Fidel’in bunu bilip bilmediğini soracaksın. Tabii bunu adam çok derin
birmeseleanlatırkenyapmayacaksın,buzgibibirhavaeser.Adamko‐
nuşurken mutlaka not alacaksın. Yoksa konuştuklarından aklına gelen
sorularımutlakaunutursun.
4.Hiçbirzamanamahiçbirzaman,röportajyaptığıninsanınzeka‐
sınınvebilgisininseninkindenazolduğunuöngörmeyeceksin.Yoksahiç
beklemediğin bir hamleyle şah mat edilirsin. Fidel sevimli görünmek
istediği için, Oliver Stone’u bozup atabileceği birçok yerde sessiz kaldı
amasonundalafıyapıştırdı:
“Eğer bana Viagra getirseydin ve ben ölseydim, Vietnam’da ala‐
madığınmadalyayıalırdın!”
FidelböyleceOliver’i“sıradanbirAmerikalı”yerinekoyduveOli‐
ver’ınkarizmasıbüzüşüpkaldı.Aptalolmadığıiçinyediğigolünfarkına
vardı;amaFidelhızlıbirhamleylehavayı,Oliver’ikollarınaalıpüzerin‐
deiktidarkurarak,yumuşattı:
“Vietnam’damadalyaalmışmıydın?”
Eğerröportajyaptığınızkişisizinüzerinizdeşefkatlibirbabahissi
uyandırıyorsaoradanhemençıkın.Çünküoyunuçoktankaybettiniz.
75
5.Utanmayacaksın!Hakikatentaiçindenbirsorugeliyorsa,osoru
doğrusorudur;soracaksın.FidelCastroilekarşılaşıpdaşusoruyusor‐
mazsanaslabanaröportajyaptığınısöylemeyeceksin:
“CheGuevera’yıkıskandınızmı?”
Röportajınüçkutsalemrivardır:
Empati kuracaksın! Konuşmaktan çok dinleyeceksin! Kandırma‐
yacaksın!
Elbette bunlar benim kişisel deneyimimden çıkardığım sonuçlar‐
dır.Banakimseröportajyapmayıöğretmedi;amabenöğretmekzorun‐
da kalsaydım, böyle öğretirdim. Umarım gazeteci olmak isteyen arka‐
daşlarınişineyarar.GazeteciliktanrılarıbiziOliverStoneolmaktanesir‐
gesin!
EceTemelkuran.Milliyet,31Ekim2003.
2.7.GörüşenlerinTutumu
Gazeteciaçısındanalçakgönüllülükvenezaket,akıllıcamerak,do‐
ğalolmayaiçtenlikleçabagöstermekveneyinpeşindeolduğunuvurgu‐
layanbilgililik,basılabilir,yayımlanabilirbirgörüşmeyazısınındoğma‐
sınısağlayacaktır.104
Yukarıda sıralanan beş koşul, hemen hemen bütün görüşmelere
uygulanabilir.Ama,dahaöncededeğinildiğigibi,tetikteveyeteneklibir
görüşme yazarı, öznesinin durumuna, yaradılışına, huyuna; tasarladığı
öykünün özüne ve koşullara bağlı olarak, görüşme tekniklerini her an
değiştirmeyehazırlıklıolmalıdır.
Örneğin görüşülen kişi, bir bilgi ya da görüşü iletmek isteyebilir;
birşeyigizlemekyadaaçıklamakniyetindeolabiliryadayönlendirme
manipülasyon amacıtaşıyabilir.
Buçerçevedegazetecininhaberkaynağıylailgiliolarakfarketme‐
siveönlemalmasıgerekendurumlarşöylesıralanabilir:
1.Haberkaynağınınkafasıkarışıkolabilir,
2.HaberKaynağırahatsızdır,
3.Gerçekgörüşünüifadeetmektençekinebilir,
4.Yalansöyleyebilir,
5.Yanlışbilgiverebilir,
104Şenyapılı,a.g.m.,s.191.
76 6. Gazetecinin varlığından tedirgin olup gerçek duygularını be‐
lirtmeyebilir,
7.Konuyuyadaolayıabartabilir,
8.Önemliayrıntılarıunutabiliryadagizleyebilir.
2.7.1.GörüşülenKişininKonuşmasıÖnemlidir
Görevli muhabir ya da yazar, herhangi bir kişiyle, bazı bilgiler
edinmek amacıyla görüşme yapar. Karşılıklı konuşma biçimindeki bir
görüşmeyi başarılı biçimde yönetebilmek için, muhabirin usta bir ko‐
nuşmacı olması gerekir ki, görüşülen kimse, devam etmek için istek
duysun.105
Görüşmeninamacı,görüşeninnedenliakıllı,nedenlizeki,çokbil‐
gili biri olduğunu karşısındakine kanıtlaması değildir. Dolayısıyla iste‐
nen, görüşülen kişinin vereceği bilgidir; onun görüş ve düşünceleridir.
Başlangıçta, görüşüleni rahatlatmak, ısındırmak ve konuya çekmek
amacıyla,görüşeningenelbirgirişkonuşmasıyapmasıyanlışdeğildir.
Ancak,bilgisiyadabecerisikıtbirmuhabiryadayazarıngerçek‐
leştirdiği görüşmede, muhatabın konuşmaya ve de ele alınan konuya
egemen olması söz konusudur. Böyle bir durumda, görüşülen kişi, her
zamansöyledikleriniyineleyecek,ozamanadeğinsavunduğugörüşleri‐
nibirkezdahaönesürecekvebüyükbirolasılıkla,herkesçebilinenbu
sözlervegörüşler,okurlarınilgisiniçekmektenuzak,sıradanbiröyküyü
doğuracaktır.
Başarılı bir görüşme gerçekleştirmek için şu öneriler de dikkate
alınmalıdır:
“Konu mantık sırasıyla aktarılmalıdır; konuşma hızı iyi ayarlan‐
malıdır; abartıdan kaçınılmalıdır; sözler kesin olmalıdır; doğru bilinen‐
ler söylenmelidir; örneklerden, karşılaştırmalardan, açıklamalardan,
istatistiksel bilgilerden yararlanılmalıdır; benzetmeler kullanılmalıdır;
özel yaşamda sık kullanılan kelimelerden uzak durulmalıdır; “Hımm,
aaa,şey,yani,şimdi”gibidüşünmesözcüklerineaslayerverilmemelidir;
başkalarınınözelvegizliyaşamlarınasaygıduyulmalıdır;konuşmaakı‐
cı,doğalveanlaşılırolmalıdır;kelimelerdoğrutelaffuzedilmelidir.”106
105GazetecininElKitabı,s.78.
106Mısırlı,a.g.y.,ss.36‐39.
77
2.7.2.GörüşmeciSakinveKonuyaHakimOlmalıdır
Görüşmecisakinolmalıdır.Görüşülenkişi,dahadoğrusuhiçkim‐
se,süreklikımıldanan,sinirlibirbiçimdekaleminiısıran,kravatıylaoy‐
nayan, kemerini çekiştiren, orasını burasını kaşımaya kalkışan, perçe‐
minidüzelten,kafasınıavuçlayan,kaçamakbakışlarlaçevreyisüzen,göz
göze gelindiğinde suçluluk duyarmış gibi gözlerini kaçıran biriyle ko‐
nuşmakistemez.
Görüşmeci, konuya hakim olduğunu hissettirerek; kendinden
emin tavırlarla, gerçekleri öğrenmek, anlatılanların doğruluğuna güven
duymakiçinyeniyenisorularsormaktançekinmemelidir.
Öte yandan, gerek görüşülen kişinin, gerekse metinde anılacak
öteki kişilerin adlarının, unvanlarının ve görevlerinin yanlışsız telaffuz
edilmesine ve yayımlanmasına özen gösterilmelidir. Çünkü insanlar,
başta adları olmak üzere, kişisel bilgilerinin aktarılmasında hatalar ya‐
pılmasındanhoşlanmamaktadırlar.
Bu arada görüşülen kişilerin, ev adreslerinin ayrıntılı biçimde
açıklanmaması da, önemli görüşme kurallarından biridir. İkametgah
yerinin açıklanması, görüşmeye renk getirecekse, semt adının verilme‐
siyleyetinilmelidir.
2.7.3.Gerektiğinde“EspriYeteneği”Kullanılmalıdır
Gerektiğinde “espri yapmak”, aradaki buzları eritmeye yardımcı
olacağı gibi, görüşmenin yanlış yönde gelişme eğilimi varsa, bunu da
önleyecektir. Ne var ki, yersiz espri yapmaktan kaçınmak ve esprinin
kıvamınıtutturmakçokönemlidir.
Bununyanısıragerektiğizamansessizkalmak,herhangibirvar‐
sayım yürütmemek, soru sormamak yeğlenmelidir. Zaman iyi kullanıl‐
malı, ayrıca öznenin fazla zamanını almamaya da dikkat edilmelidir.
Zaten, görüşülenlerin çoğunun zamanı değerlidir. Böyle bir görüşmeye
sınırlızamanayırmıştır.
Görüşmeyapankişi,gazetecikimliğininyanısıratıpkıdeneğinden
mümkünolanenfazlasayıdakibilgiyialmayaçalışanamatörbirpsiko‐
loggibidir.Görüşülenkişininsamimi,dobradobravetartışmasızyanıt‐
larverecekkadarrahatlamışolması,iyibirgörüşmeninönemligerekle‐
rindenbiridir.107
107Browne,a.g.y.,s.140.
78 2.8.YazıyıRenklendirmek!
Özelliklekişilerikonualangörüşmetürüyazılarda,özneningörü‐
nüşünü,davranışlarınıbirçırpıdaanlatıverecekbirsözcükyadacümle‐
cikkullanmak,“okurunözneyigörmesini”sağlamaktadır.
Kimi zaman öznenin devinimlerini, davranışlarını, jestlerini, ko‐
nuşmabiçiminivebulunduğuçevreyleilgiliözellikleribetimlemek,oku‐
run imgeleminde eksiksiz bir görüntünün oluşmasına yardımcı olmak‐
tadır.
Genellikle, küçük düşürücü olmamasına titizlenilerek, bilinen, ta‐
nınanbiriyleözneyikarşılaştırmakda,anılangörüntününyaratılmasına
katkıda bulunmaktadır. Böylece, yazarla okuru arasında bir anlatım‐
anlamabağlantısıkurmakolaylığıyaratılabilmektedir.108
2.9.Muhabir,HangiYanıtlarıArar?
Bir görüşme gerçekleştirilmeden önce, görüşmenin hangi amaçla
yapılacağınıniyibelirlenmesigereklidir.Birhaberöyküsühazırlanacak‐
sa,buöykününtemelkonusuneolacaktır?Yadaherhangibirolay,han‐
giaçıdanelealınmakistenmektedir?
Örneğin,Boğaz’dabirşileplebirtankerinçarpışmasısonucutan‐
kerde yangın çıkması olayı yazılacaksa, haber öyküsü çarpışmanın ne‐
deni, ölü ve yaralı olup olmadığı, tarafların hata payları, yangının olası
sonuçları,zararziyanınölçüsü,vb.gibikonulardabilgiiçerecektir.Dola‐
yısıyla öyküyü hazırlamaya başlamadan önce, saptanmış bu konular
hakkındabilgitoplanmasıgereklidir.
Benzer biçimde bir çözümleme analiz , her türlü haber öyküsü
içinyapılmalıdır.Böylebirçözümlemenin,haberöyküsündenelerinyer
almasının belirlenmesinde yararı büyüktür. Muhabir, böylece, haber
kaynaklarınanegibisorularyönelteceğiniöncedenbelirlemek,dahada
önemlisi, hangi ayrıntılı bilginin gerekli olduğunu görmek olanağına
kavuşacaktır.
Hangi bilgilere gereksinme duyduğunu bilmesinin yanı sıra mu‐
habirin,bubilgilerinasıleldeedeceğiniöğrenmesibirincilkoşuldur.Bu
arada,bazıayrıntılarıngeneldendahaçokilgiçektiğiunutulmamalıdır.
Muhabir, bu bakımdan, ayrıntıları yakalamak için tetikte olmalı‐
dır. Kendisiyle görüşülen bir politikacı, örneğin, lisedeyken futbol takı‐
108Şenyapılı,a.g.m.,192.
79
mındayeraldığınısöylerse,hemenhangilisedevehangiyıllardafutbol
takımındayeraldığısorulmalıdır.
Yazılacak her öykü kendine özgüdür. Benzer öykülerde başkalık,
ayırım,ayrıntılardankaynaklanır.Eğermuhabiryadayazar,sözkonusu
ayrıntılarıortayakoyacakuygunsorularısormayıbeceremezseöyküsü,
“sıradan”vedahadaönemlisi“eksik”biröyküniteliğinitaşıyacaktır.
2.9.1.SorularAçık‐SeçikveAnlaşılırOlmalıdır
Hersoruyayanıtverenelektronikbeyninbozulmasınayolaçanso‐
ru,“Nevar,neyok?”olmuştur.Bubirfıkradırama,öğreticibiryanıvar‐
dır;helegazetecileriçin.Gazetecide,görüştüğükişiye,elektronikbeyni
arızalandıran“Nevar,neyok?”sorusugibi,“Nehaber?”,“Neleroluyor”,
“Yenibirşeylervarmı?”vb.sorularyöneltmektenkaçınmalıdır.
Çünkü gazeteci olmayanlar, genellikle, neyin “haber değeri” taşı‐
dığını bilemezler. Dolayısıyla, anılan türde sorularla işe yarar bilgi
edinmek olasılığı çok düşüktür. Görüşülen kişiye yöneltilecek sorular,
dolaysızveyönlendiricinitelikteolmalıdır.
Görüşmeyaparken,muhatabınızınkendisiniönemlihissetmesini
sağlayın. Bir soru sorun ve araya girmeden, soruya tam olarak cevap
vermesiiçinonazaman tanıyın.Yalnızcakonudanayrılmaya çalıştığın‐
da,onukonuyadoğruçekmekiçinmüdahaleedin. 109
2.9.2.SorularÖnemineGöreSıralanmalıdır
Görüşmeci,özgüniçeriklibiröykününyazılmasınayarayacakbil‐
gileri derleyecek sorular yöneltmelidir. Nelere yanıt aradığını bilen gö‐
rüşmeci, sorularını önceden saptamış ve sıraya sokmuş olmalıdır. Bir
görüşme sırasında sorular, görüşmenin doğal akışı içinde, hemen akla
gelivermişgibiyöneltilmelidir.
Bu arada görüşme, planladığından daha ilginç sayılabilecek bir
yönde gelişme eğilimindeyse, görüşmeci bu olasılığı fark edebilmeli ve
gerekiyorsa,kendiplanındanvazgeçmeesnekliğinidegöstermelidir.
Asla unutulmamalıdır ki, hazırlıksız ve bilgisiz bir gazeteci, gö‐
rüşmeyaptığıkişininelindeoyuncakolabilir.Yerindevedoğrusorular,
ancakgörüşülecekkişi yadagörüşmede ele alınacak konuhakkındaki
birikimlevedüşünerekbulunabilir.
109Browne,a.g.y.,ss.138‐139.
80 Örneğin, çok ünlü bir film yıldızıyla yapılan görüşmede, “Ne za‐
mandoğdunuz?”yadabiryazarlagörüşürken“Şimdiyekadarkaçkitap
yazdınız?” gibi sorular, muhabirin önceden hiç hazırlık yapmadığını
göstermeninyanısıragazetecilikmesleğiiçinuygunbirkişiolmadığının
dakanıtıdır.
Görüşmede,beklenmeyendurumlardaalınacakesnekdavranışve
refleks de zamanla kazanılacak bir deneyimdir. Görüşme için en az üç
anahatbelirleyip,biriskeletoluşturmakvebuiskeletinçevresindeko‐
nuşmaakışınıtemellendirmekeniyiyöntemlerdenbiridir.110
2.9.3.AçıkUçluSorularaAğırlıkVerilmelidir.
Görüşmedekapalıyadaaçıkuçlusorularyöneltilebilir.Kapalıuç‐
lu sorular, “Kim?”, “Ne?”, “Nerede?” ve “Ne zaman?”, üzerinde yoğunla‐
şır.Busorular,kurubilgilerisağlar.Birkonuhakkındaraporhazırlamak
amacıyladerlenecekbilgileriçin,kapalıuçlusorularuygundur.
“Niçin? Neden? ”ve“Nasıl?”sorularınayanıtarayanaçıkuçluso‐
rularisegenellikledahaverimlidir.Açıkuçlusorular,kaynaklarıayrıntı‐
larainmekonusundacesaretlendirir;görüşmeyerenkkatacakbilgilerin
toplanmasına, fikirlerin ortaya çıkmasına ve inceleme alanının genişle‐
mesineyardımcıolur.
Örnek:
Soru: Aldığımız bilgilere göre, ordunun kaldırılmasından yanay‐
mışsınız.Budoğrumu?
Yanıt:Hayır.
Soru:Neden?111
Görüşmeyigerçekleştirenkişi,tıpkıdeneğindenmümkünolanen
fazlasayıdakibilgiyialmayaçalışanamatörbirpsikologgibidir.Görüş‐
me yapılan kişinin kaçamağa başvurmadan, samimi, açık ve çelişkisiz
yanıtlar verecek kadar rahatlamış olması, iyi bir görüşmenin gerekle‐
rindenenönemlisidir.112
Karşılıklı konuşma tarzındaki bir görüşmeyi başarılı bir biçimde
yönetebilmek için, muhabirin usta bir konuşmacı Bölüm‐10 olması
gerekir ki, görüşülen kişi devam etmek için istek duysun. İlgiçekici ol‐
110GazetecininElKitabı,s.78.
111Schlapp,a.g.y.,s.43.
112Browne,a.g.y.,s.140.
81
mayan, uzun ve karmaşık sorular, görüşmenin yapıldığı kişiyi sıkabilir
veanlatmakistediğişeydenvazgeçirebilir.
Önemliolan,sorularıkişiyegöreiyibirbiçimdedüzenlemek,anla‐
şılırveözgünbirdille Bölüm‐11 yöneltmektir.
Özellikleportresöyleşilerinde,şutürsorularçoksıkkullanılır:
Neredeyaşamayıisterdiniz?
Enfazlahoşgörüyünetürbiryanlışagösterebilirsiniz?
Ensevdiğinizyazarlarveromankahramanlarıhangileridir?
Ensevdiğiniztarihikişilikkimdir?
Gerçekyaşamdakikadın,erkekkahramanlarınızkimlerdir?
Erkekte yadakadında tercihettiğinizniteliknedir?
Birdeyüzleştiricisorularvardır.Örneğin,yolsuzluğakarıştığıbe‐
lirlenenbirbelediyebaşkanına,konuylailgilisoruyu,doğrudansormak
gibi...Bunların,zamanlamasıiyiyapılmalıdır.
Sertsorular,kaynağabirhazırlanmaveaçıklamaolanağıverebil‐
mesi için dikkatli bir biçimde düzenlenmelidir; çünkü amaç kaynağı
rahatsızetmekdeğil,doğruyuaramaktır.
Görüşmeyigerçekleştiren,karşısındakikişiyisorularıylaetkileyip
yönlendirmemelidir.Görüşmeyekatılankişinineldengeldiğincerahatla‐
tılması,işinverimiaçısındançokönemlidir.
Görüşülenkişininverdiğikarşılıklarda,yeniveilginçbazıbilgiler
ortaya çıkabilir. Bunun için karşıdakini çok dikkatli dinlemek Bölüm‐
12 gerekir.Yanıtlarıdinlememekgazeteciyi,henüzyanıtlanmışbirso‐
ruyutekrarsormakgibiutandırıcıbirdurumadadüşürebilir.
2.10.SoruSormaYöntemiveGörüşmeninBaşarısı
Görüşenin soru sorma tavrı çok önemlidir. Usta gazeteci Cüneyt
Arcayürek, Selma Tükel ile yaptığı ve 17 Aralık 1980 tarihli Hürriyet
gazetesinde“YenidenDoğsamYineGazeteciOlurdum”başlığıylayayım‐
lanansöyleşideşunlarıkaydetmiştir:
“Benbiryetkiliyeyadabirlideresorusorarkenokişininsorula‐
rımdan memnun olup olmayacağını düşünmem. Çoğu zaman da, soru
sorduğumkişilerinhoşnutkalmadığınıbilirim.
82 Benimgörevim,konuylailgiliolarakkamuoyunaaçıklıkgetirmek‐
tir.Benimbugörevanlayışımainandığı,odabendeaynıhizmetiyaptı‐
ğımıziçin,karşımdakideaçıkyanıtvermektekendinizorlamıştır.
Ayrıca karşımdaki kişinin, neleri ne kadar söyleyebileceğini de
gözden uzak tutmam. O adam politika yapmaktadır ve ben onun yanıt
vermektekizorluğunutakdirederim.Banagelince,bensorulanherso‐
rununcevabınıaçıkçaveririm.”113
2.11.GörüşmeYeri
Gazetecilerin, genellikle kendilerine ait bağımsız bir yerleri yok‐
tur.Olsada,haberkaynağıgazetecininbulunduğuyeregelmekisteme‐
yebilir;çünkükendinigüvendehissetmez.Ozamangazeteci“deplasma‐
na gider” ve haber kaynağının koşullarını yerinde görür; inceleme ola‐
nağıbulur.
Haberkaynağınınevindeyadaişyerindeyapılangörüşmedekay‐
nak, gazeteciyi özel alanına aldığı için, gazeteci kendini bir konuk gibi
hisseder ve sorularında çekingen davranabilir. Bu nedenle, önemli bir
konuyla ilgili görüşmelerde, en iyi buluşma yerleri “tarafsız bölge” ola‐
rakadlandırılabilecek,otellobisi,parkyadarestoranlarolabilir.114
YunanlıYani,İstanbulluYani
Aile dostu olan Bulgar asıllı Neva, “Yani, trene bindiğinde sakın
pencereden bakma. Sakın ağlama.” demişti. Tren uzaklaşırken Sirkeci
garından, o pencereden baktı İstanbul’una. O ana kadar güçlüydü ama
birdengözyaşlarınaboğuldu.Takvimler11Eylül1973’ügösteriyorduve
Yani Boziki, 18 yaşında onca anısını ve Yahudi sevgilisini orada, İstan‐
bul’dabırakarak,odönemsonseferlerinigerçekleştirenOrientEkspres
treniyleFransa’yagidiyordu.
Kimyamühendisi,tüccarveşairYaniBoziki,1954yılındaBeyoğ‐
lu’ndan iki adım ötede Hamalbaşı’nda doğdu. Babası, dedesi gibi et ve
tavuktüccarıydı.Dedesinintam13dükkanıvardı.
Annesi de, babası da İstanbulluydu; ama Yunan vatandaşlarıydı.
Kendisigibi,kızkardeşigibiYunanvatandaşıydılar.1960’larınilkyarı‐
sında Yunan vatandaşları Türkiye’den sınır dışı ediliyordu. Halası, am‐
casıveoncaakrabasıdagidenlerarasındaydı.
113Şenyapılı,a.g.m.,194.
114GazetecininElKitabı,s.79.
83
Ogünleri“bindokuzyüzaltmışdört”adlışiirindeşöyleanlatıyor:
GündüzüngöçüpgitmişlerYunan’a
Sırtlarındaümitsiztürkülerle
Parçaparçadağılmışlardörtyana
Silinmezağlamaklıogözlerle
Uçmuşkuşlar,efganetmişgitmişler,
İstanbulgözlerindegörünmezolmuş.
Yaniderkiyazıkkötüetmişler,
Buncaşöhret,buncahasretyokolmuş.
AncakYani,kızkardeşi,annesivebabasınasılolmuşsaİstanbul’da
kalmışlar.Babası“Kimsebeniburadankoparamaz.Burasıbenimmem‐
leketim.”demiş.
Boziki ailesi önce Bolu’da bir köyde gizlenmiş uzunca bir süre.
Sonraİstanbul’aevlerinedönmüşler;babadaişininbaşına.
ApartmandakiTürkkomşularıvebabanınTürkarkadaşlarısahip
çıkmışlar aileye. Karakoldaki polisler “nedense” hiç bulamamış onları.
Doğrusubulmakistememiş...
1967’debirkaçayarayla öncebabasınısonrada annesinikaybe‐
den Yani, kız kardeşi ile birlikte, o dönemde Yunan vatandaşlığından
çıkıp Türk vatandaşlığına geçen teyzesinin yanına gitti. Osmanbey’de
Abide‐iHürriyetCaddesi’ne.
YazıkolduArtinBey’e
Uzanıpyatmış
Sessizsedasız
Yeşilgecede.
Tuhaftırhikayesi,
Anlatamamsizlere.
Kaldırımdaserilmiş
Ayışığınakarşı.
ÖyleölürdüArtinGaribyan,
Herakşamdokuzsularında,
Abide‐iHürriyetCaddesi’nde.
Artık İstanbul’da yaşamak zordu. Yunan vatandaşı olduğu için 4.
Şube’den altı ayda bir oturma izni alıyordu. Fransız Saint Michel Lise‐
84 si’ne gidiyordu. İlk şiirlerini de yazmaya başlamıştı. Delikanlılığa ilk
adımlarınıattığında,Yahudibirgüzelekaptırırgönlünü:
Yıllarkibirşiirlebekledimseni.
Sendekalbimibiriktirdim
Veyıldızlaruçurdum
Bakışlarınınkıyısızaçıklarına.
BağladımTemmuz’u
Ayçiçekgöğüslerine,
Geceyesayısızyıldızlar
Dolsundiye
Vebirolduk
İstanbul’unsaf
vetenhasessizliğinde.
Tahtakale’de kahve işleten dayısının 4. Şube’deki “torpili” başka
yere atanınca izin alması güçleşir. Okul birincisi olarak Fransa’da burs
kazanmıştır ama Türk vatandaşı olmadığından, bu hakkından yararla‐
namaz.Okulmüdürü“tesellimükafatı”olarakonaFransa’dabirokulve
işayarlar.İstanbul’uterkzamanıgelmişti...
Buşehir
İstanbulşehridir,
Hepahçeken
Dertlibirçiçek.
Buşehir,
Bubenimşehrim
Binköksevdasıdır
Kederyüklübirgerçek.
1979 yılında Besançon Üniversitesi’nden mezun olur. Kimya mü‐
hendisidir artık. Önce Fransa’da, sonra da Yunanistan’da çalışır. Sonra
tekrarFransa,sonraMısır,sonraOrtadoğu...Birkeresindeişiçinİsken‐
derun’agider.Vizesibittiğindesınırdışıedilir.
Sonra,Yunanistan’adönerekkendiişinikurar.İzmir’denşifalıot‐
lar,baharatithaleder.İstanbul’aseyahatlereksikolmaz;ihtiyarteyzeye
ziyaretler. Atina’daki Türk Başkonsolosluğu’ndan beş günlük vize alır
almazkoşarİstanbul’una.Tambiraykalır.Dedikya;karakoldakitanıdık
polisler,komşular,dostlarsağolsun.
85
Türkiye, Yunan vatandaşlarına vizeyi kaldırınca, işi kolaylaştı ta‐
bii.BuaradaYahudisevgilisievlenmişti.OdazamanlaMoralıbirkadın
seçmiş,kendisineeşdiye.Birdekızıolmuş,bugün15yaşında.
Dört‐beş yıl önce Türkçe şiir kitabı yazmaya koyuldu. Adına “Bir
Boğaz Vakti” dedi. Kitabı kendi parasıyla Atina’da yayımladı. Türki‐
ye’dekidostlarınadagöndermeyiunutmadı.
Çevreyanımhesapsızgençlik
Gidiyorumgurbetyolunda,
Onsekizyaşımhırslıçelik
Sirkecigarında,garında...
Arzusunçektiğimİstanbul
Bengezerimtrenhattında,
Cüzdanımboş,yokturpara,pul
Sirkecigarında,garında...
Yanisallarhoşçamendili
Sıralanmışdostlaryanında,
Onungariphalingörmeli
Sirkecigarında,garında...
Atina Bürosu’nun bu haftaki konuğu, hayat hikayesini okuduğu‐
nuz,YaniBoziki.İstanbulluYani...
‐Türkçeşiirkitabıyazmakfikrinasıloluştu?
‐Çocukkenşiirleryazardım.EdebiyatöğretmenimrahmetliSabri
Altınel “Yani, sen şair olacaksın.” demişti. Zaten kitabımı da ona ithaf
ettim.
‐Şiirtekniğininasılöğrendiniz?
‐Türkşairlerehayranım.Şiirlerimiaruzvezniileyazdım.Heceler
hepsayılmış.
‐ Eşiniz Türkçe bilmiyor, kızınız da öyle. Şiirlerinizi, İstan‐
bul’unuzuanlatabildinizmionlara?
‐ Eşime anlatmak zor oldu. Yunanistan’da bazı önyargılar var.
Türkiyeiçin,Türkleriçin.Ancakgeçenyılİzmir’egittiğimizde,durumun
anlatılanlardan farklı olduğunu tespit etti. Bana, “Türkler’i Arap gibi,
Afrikalıgibianlatırlardıbana.Oysaçokamaçoknazikinsanlar.”dedi.
SanırımTürkiye’dedeYunanlılarhakkındaanlatılanlarpekfarklı
değil.18yaşımdaİstanbul’danayrılırken,işçiolarakFransa’yagidenbir
86 Türkileseyahatetmiştim.Trendeninmedenöncebana“Abibiz,Yunan‐
lılar’ıtekdişlicanavarbilirdik.Sentekdişlideğilsin.”demişti.
Kızımiseanlattıklarımındaetkisiyleolacak,Türkiye’yeveTürkle‐
resıcakbakıyor.
‐İstanbul’adönmeyidüşünüyormusunuz?
‐Nedenolmasın?Şukızımhelebirbüyüsün.TabiieşimindeTürk‐
çebilmemesisorun.Amanedenolmasın?
‐Türk‐Yunanilişkilerihakkındanedüşünüyorsunuz?
‐Buikihalkınnedenanlaşamadığınıbirtürlüanlayamıyorum.En
iyisimısralarımlayanıtvereyim:
Yani’denbirnasihat
Savaşıyanabırak,
Barıştırmukadderat
Nehilaftırneırak...
YorgoKırbaki.HürriyetCumartesi,24Haziran2006.
“TavlaOynarkenPuanlarımıÇaldılar,KurcalarkenHackerOldum.”
O,hacker’lıkalemininsonefsanesi.BirTürk,lakabıİskorpitx.Tüm
dünyadanhacker’ların,çökerttiklerisitelerikaydettikleri,İtalyangüven‐
liksitesiZone‐h’de,hack’lediği141binsiteyleilksırada.
ÖnceMicrosoft’unMeksikasitesinihack’lemesiolayoldu.17Ma‐
yıs’ta 43 bin siteyi 10 dakika içinde çökertmesiyle asıl sükseyi yaptı.
Hack’lediği sitelere üzerinde Atatürk resmi olan bir Türk bayrağı ve
PKK,Yunanistan,FransaveErmenistan’lailgiliküfürlübirmesajbırakı‐
yor.
Ancakonunhakkında,zehirliiskorpitbalığındantürettiğiismive
yaşıdışındahiçbirşeybilinmiyordu.Baktıkolmayacak,İskorpitx’inpe‐
şinedüştük.İzinibulmamızikigünsürdü.Öncewebsitetasarımcısıbir
arkadaşınaulaştık.E‐postailekonuşmaisteğimizibildirdik.Uzunuzun
derdimizi anlattık. Ertesi gün ikna oldu. Bizimle telefonla bağlantıya
geçti. İskorpitx, 45 yaşında, Ege’de yaşıyor ve muhasebecilik yapıyor.
Meğerbuhacker’lıkişlerinede,internettetavlaoynarkenpuanlarıçalı‐
nıncabaşlamış.
‐Nasılbaşladınızbuişlere?
‐Hacker’lıkla2002’denberiilgileniyorum.Birhobigibiturk.net’te
sanaltavlaoynarkenbaşladıbumerakımaslında.Birgeceoyundatüm
87
puanlarımı çaldılar. Çok da uğraşmıştım onları biriktirmek için;
turk.net’inoperatörlerinebildirdimdurumuamahiçilgilenmediler.Ben
de bunu nasıl yaptıklarını merak ettim ve kurcalamaya başladım. Kısa
süre sonra, ne kadar puan varsa ele geçirdim. Muhasebeciyim aslında.
1989’da bilgisayarla muhasebe tutulmasına izin verildiğinden beri, bil‐
gisayarlaiçiçeyim.Şimdi45yaşındayım,halaboşzamanlarımdauğraşı‐
yorum.
‐Dünyadahacker’lıklailgilenenherkestanıyorsizi.Bunasıloldu?
‐BeniMicrosoft’unMeksikasitesinihack’lediktensonratanıdıço‐
ğuinsan.Microsoft’uhack’lemeninanlamıbenimiçinçokbüyük.
‐Peki,17Mayıs’ta43binsiteyiçökertirkenbiramacınızvarmıydı?
‐Ermeniyasatasarısı.
‐Kendinizisanalortamdabirsavaşçıolarakmıgörüyorsunuz?
‐Yakındasavaşmeydanları,silahlarkalmayacak,tümsavaşlardi‐
jitalortamdayapılacakzaten.Türksiteleri,PKKsempatizanlarıtarafın‐
dan sürekli tehdit ediliyor. Sitelere Apo resmi ve marşlar bırakıyorlar.
KKTC sitelerine de Rumlar saldırıyor. Bush Türkiye’ye geldiğinde, Bre‐
zilyalılarTürksitelerinekarşısavaşilanetmişti.Binlercesiteyikoruma‐
yaaldım.Bunlardanbiride,KKTCBayrakRadyoTV’ninsitesiydi.Sitenin
webmaster’ı benimle bağlantıya geçip, işi devralana kadar, siteyi Rum
hacker’lardankorudum.
İskorpitx’inkötübiramacıyok.Türkler’ekarşıdijitalortamdaya‐
pılanlara bir karşılık vermek amacım. Bilişim alanında “Biz de varız.”
demek. ABD ve Avrupalılar’a aslında ne kadar içi boş bir teknolojiye
sahip olduklarını göstermek. Halkın duygularına tercüman olduğumu
düşünüyorum.Ermenilerkonusundakisuçlamalarçokağır.Onlarbizim
yumuşak tarafımızı buluyorlar. Biz de sanal ortamda onlara karşılık
veriyoruz.Sitelerebıraktığımküfürlümesaj,benimüslubumdeğilaslın‐
da.Amaböyleolmasınıonlaristiyor.
‐Hack’leyeceğinizsitelerineyegöreseçiyorsunuz?
‐ Siteleri biraz gündem belirliyor. Danimarka’daki karikatür krizi
zamanındada,Danimarkasitelerinekarşısaldırılaryaptımmesela.Türk
sitelerinekesinlikleelsürmüyorum.Tehlikedeolanlarıkoruyorum.
‐ Ama Antakya Devlet Hastanesi’nin sitesi gibi Türk kamu sitele‐
rindedesizinmesajınızıgörüyoruz.
‐Hostingşirketleriüzerindenbinlercesitetarıyorum.AradaTürk
siteleri de karışabilir. Örneğin geçen gün ABD’li bir şirketten hosting
88 alan Digiturk’ün sitesi karşıma çıktı. Yalnızca uyarı mesajı gönderdim.
Türk sitelerini kullanım dışı bırakmak gibi bir amacım yok. Yalnızca
güvenlikaçıklarınıgördüğümdeuyarıyorum.
‐Sizirekortmenhackeryapanşeynedir?
‐ Yüzde yüz Türk yapımı bir yazılım kullanıyorum. 15 saniyeden
dahaazsürede,üçbin500siteyeulaşabiliyorum.Zatenişiniziençok10
dakikadabitirmenizgerekiyor.
Özellikle ABD’deki siteler, çok oyalanan hacker’ları fark edebili‐
yor.43binsiteyi,10‐12dakikaiçindehack’ledim.Böylehızlıolamadık‐
larıiçinbukadarbaşarılıolamıyorlar.
‐Bubilgiveyeteneğinizihacker’lıktanbaşkaşeyleriçinkullanıyor
musunuz?
‐ Hacker’lar kara ve beyaz olarak ikiye ayrılır. Kara olanlar, son
olarak Gima’ya yapılan saldırıdaki gibi kredi kartı kopyalayan hac‐
ker’lar. Ben böyle bir hacker olsaydım, inanın tüm hacker’lardan daha
çok kredi kartı bilgisine sahip olurdum. Ama şu anda cezaevinde olur‐
dumherhalde.Beninternettekarşımaçıkandatabase’leriyokediyorum;
benden sonra gelen hacker’lar bulmasın diye. Bu kötü niyetli insanlar,
kolaycayakalanıyor.
‐Türkler’inhacker’lıktaBrezilyalılar’ıbilegeridebıraktığıyönün‐
dehaberlerçıkıyor.SizcenedenTürklerhacker’lığameraksaldı?
‐BenADSL’inyaygınlaşmasınıbüyükbiretkenolarakgörüyorum.
Eskibağlantılarlahacker’lıkyapılamazdızaten.Gençinsansayısıçokve
hepsideinanılmazyetenekli.Bilgisayarmerakıvezekabirazfazlaoldu
mu,gençlerhacker’lığasarıyor.Sahtekarlığagirmediğimiçiniçimrahat.
Yeni bilişim yasasına göre, evinizden hacker’lık yapınca suçlu, internet
kafe’denyapıncasuçluolmuyorsunuz.Böylesaçmalıklarvar.Amayasa‐
dan önce de, yurtiçinden hiçbir siteyle uğraşmadığım, sahtekarlığa gir‐
mediğim için içim rahat. Benim amacım protesto. Yabancı siteleri
hack’leyerekTürkler’insesiniduyuruyorum.
İskorpitx, iskorpitten geliyor. Türkiye’de çoğunlukla Ege Deni‐
zi’nde bulunan, çarpan balığının ismi. İnsana çarptığında deriyi şişiren
bir türlü zehirli balık. İskorpitx olduğumu, ailem ve çalışma arkadaşla‐
rımbiliyorsadece.Küçükbiryerdeyaşadığımiçinkolaycaduyulabilirve
deşifre olabilirim. Çok büyük şirketler ve sitelerle uğraştığım için beni
çekemeyenpekçokinsanvar.
ÖznurKaymak.HürriyetPazar,04Haziran2006.
2.12.RadyoveTelevizyondaSöyleşi Görüşme‐Mülakat 89
Yazılı basında olduğu gibi, radyo televizyon haberciliğinin de te‐
meliolansöyleşiyadabirbaşkadeyişlegörüşme mülakat ,soru‐cevap
şeklinde haber toplama ve aktarma yöntemidir. Önceki bölümlerde ay‐
rıntılarıyla anlatılan “söyleşi yaparken dikkat edilmesi gereken nokta‐
lar”,radyovetelevizyoniçindegeçerlidir.
Radyo ve televizyonda farklı olarak gazetecinin, konuşmacının
mikrofon ya da kamera karşısında çekingenlik, korku ve heyecanını
yenmesine yardımcı olması gerekir. Bazen söyleşiden önce yapılacak
kısabirönsohbetkonuşmacınınheyecanınıazaltacağıgibi,haberciyede
konuşmacınınnasılkonuştuğuhakkındafikirverir.
Gazetecinin konuya yapacağı iyi bir giriş, hem konuşmacıyı hem
deizleyicilerikazanmakaçısındanbüyükönemtaşır.Giriştensonrayö‐
neltilensorulardoğruveamaçlıolmalıdır.Amacınabağlıolaraksöyleşi‐
lerisınıflandırmakmümkündür.
2.12.1.Haber‐Söyleşi
Haber‐söyleşi,kısaveözolarakgazeteciylekaynakarasındageçer
vebirbülteniyadahaberiörneklemekiçinkullanılır.Önemligerçekler
ya da olaylarla ilgili kişilerden ilk elden alınacak bilgiler ya da bunlara
yönelik yorum ve tepkileri içerir. Bir haber‐söyleşide, muhabir doğru‐
dan sorularla konuyu açar. Konunun özüne sadık kalınması kurguyu
kolaylaştırır.
2.12.2.BilgilendiriciSöyleşi
Bilgilendirici söyleşiye, olayların ya da bir haberin arka planını
açıklamak,nasıl,niçinvenedenleriniaraştırmakiçinbaşvurulur.Haber‐
söyleşiye benzer. Ancak ele alınan olayın gündemde olması gerekmez.
Güncel bir konunun süreç içindeki gelişmeleri irdeleneceği gibi, güncel
olmayan herhangi bir konu da incelenebilir. Örneğin, hızlı nüfus artışı‐
nınekonomiksonuçlarınındeğerlendirilmesigibi.
2.12.3.HasmaneSöyleşi
Söyleşiyi yapan gazeteci, konuşmacıyı zorlayıcı nitelikte sorular
sorar. Yalnız bu tarz söyleşiler, kişisel bir çatışma zemini olarak görül‐
memelidir. Burada gazeteci, seyircisi ve kamuoyu adına konuşur du‐
rumdadır.Butürsöyleşiler,birkonu,bilgiyadaiddiayızayıflatmayıya
90 da geçersiz kılmayı amaçlar. Bu nedenle, bazen havanın gerginleştiği
anlaryaşanabilir.
2.12.4.AçıklayıcıSöyleşi
Açıklayıcı söyleşinin iki türü vardır. İlkinde kişisel olarak olaya
karışan kişi ya da kişilerin tepkisi alınırken, ötekinde genellikle bir ya
dabirçokuzmandanolayhakkındaaçıklamavedeğerlendirmeistenir.
2.12.5.KişiselSöyleşi
Kişiselsöyleşi,tanınmışbirkişiyleyapılankısabirsöyleşiolabile‐
ceğigibi,birkişilikprofilideçizilebilir.Samimiveduygusalbirhavada
yapılabilir.
2.12.6.DuygusalSöyleşi
Duygusal söyleşi, kişilerin duygularını ortaya çıkarmak için yapı‐
lır.Kişiselsöyleşilerdendoğar.“Kendinizinasılhissediyorsunuz?”soru‐
suyalnızcasevinçlidurumlariçinyöneltilmeli;kişilerinüzüntüveacıları
duygusömürüsüneyolaçacakbiçimdekullanılmamalıdır.
2.12.7.EğlendiriciSöyleşi
Eğlendirici söyleşi, hayatın hoş yanlarına, bizi tebessüm ettiren
olaylarailişkinyapılır.Buradadikkatedilmesigerekennokta,“eğlendi‐
rici”ölçütününözenleçizilmesivesınırlarınaşılmamasıdır.
2.12.8.Aktüalite
Söyleşiyi gerçekleştiren kişinin sözleri banttan çıkartılır. Bu tek‐
nik, genellikle belgesellerde kullanılır. Bu uygulamada, ayrıca açıklama
veanlatımgerektirmeyenyalınbiröykününelealınmasınaözengöste‐
rilmelidir.
2.12.9.TelefonSöyleşisi
Özelliklesöyleşiyerindebulunmayan,başkasemt,kentyadayurt
dışındayaşayankişilerletelefonbağlantısıyapılır.Bubağlantısırasında
yapılankonuşmalaryaöncedenbandakaydediliryadabağlantısırasın‐
91
dagörüşmegerçekleştirilir.Telefonhattınıntemizvesorunsuzolmasına
dikkatedilmelidir.
2.12.10.SokakSöyleşisi Vax‐pop:voiceofthepeople Sokaksöyleşisi,kadın,erkekdeğişikseslerinbirbiriniizlediğisöy‐
leşitürüdür.Tekbirsoruyadeğişikkişileryanıtverirler.Sokaksöyleşi‐
lerinde alınan birer cümlelik görüşler, habere renk ve canlılık katar.
Ayrıca sıradan insanlara da televizyon kanalıyla görüşlerini aktarma
olanağısağlar.115
115GazetecininElKitabı,ss.93‐94.
92 3.GEZİYAZISI GEZİİZLENİMİ Yavaşyavaşölürler;seyahatetmeyenler.
PabloNeruda
Biryazarıngezdiği,gördüğüveincelediğiyerlerdenedindiğibilgi,
görgüveizlenimleriyansıtanyazıya“geziyazısı”denir.
Geziizlenimiyadayazısı,yalınbirtanımla,yazarınyurtiçindeve
yurtdışındayaptığıgezilerdegördüklerinin,ilgiçekicibulduğuyönlerini,
özenlibiranlatımlayansıttığıdüzyazıbiçimidir.116
Gezi yazılarında yalnız gezilip görülen yerlerin doğal özellikleri‐
nin belirtilmesiyle yetinilmez. O yerlerdeki insanların gelenek, görenek
vezevkleridetanıtılmayaçalışılır.Doğrubilgivegözlemleredayalıgezi
yazılarıtarih,coğrafya,ekonomivetoplumbilimgibibilimdallarıiçinde
yararlıbirkaynakolarakdeğerlendirilebilir.Butüryazılarayrıca,okur‐
larıngenelkültürlerinigeliştirmedeönemliroloynar.
İnsanlar, kendi yakın çevreleri dışında olup bitenleri öğrenmek
isterler.Kitaplardaokudukları,haritadagördüklerikıta,ülkeyadakent‐
lerde yaşayanların gelenek ve göreneklerini merak ederler. Görmeyi
hayalettikleriyerleri,ustayazarlarınaracılığıylatanımaktan,“gezergibi
olmaktan”zevkduyarlar.
KendisidegezitüründeeservermişolanAhmetHaşim,buduygu‐
yuşöyledilegetirir:
“…Seyahatname okumanın tadını öteden beri bilirim. Bütün ço‐
cukluğum onları okumakla geçti. Kış geceleri dışarıda rüzgar olurken,
birgazlambasınınışığınıgözbebeklerimdeikialtınnoktagibitaşıyarak,
zengin bir ateş karşısında, rahat bir koltukta okuduğum o Afrika ve
Amerika seyahatnamelerinin, masum ve namuslu üslubundan aldığım
tadı,banapekazedebiyateseriverebilmiştir.”117
Gezi yazıları, gerçekten yaşanmış bir hayat kesiminin ürünüdür.
Butüryazılarınağırbasanyönü,anlatılanlarındikkatlibirgözlemeda‐
yanmış olmasıdır. Yazar, şüphesiz, gördüklerini anlatırken anılarından
söz edebilir; birtakım yazılı ya da sözel kaynaklardan yararlanabilir;
karşılaştırmalar ve çözümlemeler yapabilir. Ancak tüm bu çabaların
116EminÖzdemir,YazınsalTürler,BilgiYayınevi,Ankara:Eylül1999,s.214.
117Ahmet Haşim, Bize Göre, Gurebahane‐i Laklakan, Frankfurt Seyehatnamesi, İnkılap
Kitabevi,İstanbul:2004,s.70.
93
keskin ve sağlam bir gözlem gücünden kaynaklanması şarttır. Buna
“görmesinibilmeyeteneği”dedenilebilir.
3.1.GeziYazılarınınNitelikleri
Birgeziyazısınınkenditüründedeğerliolabilmesi,bazınitelikler
taşımasınabağlıdır.
Bu niteliklerden biri, okuyucu için ilginç görünüm, durum ya da
olaylarıkapsayabilmesidir.
İkinci nitelik, gezilen yerlerin dış görünüşünden çok, öze inen ve
insanlarıniçdünyalarınıdayansıtanyönlerinigözlerönüneserebilme‐
sidir.
Üçüncünitelikisegörülenyerlerveinsanları,edinilenizlenimleri
yalın,sürükleyiciverenklibirdilleanlatabilmesidir.
Gezi yazılarının, ele alınan konular ve anlatım bakımından “anı”
ve“röportaj”türündenyazılarabenzerbazıyönleribulunur.Çünkü“ge‐
zi”, “anı” ve “röportaj” diye adlandırılan yazılar geniş ölçüde yazarın
gözlem,izlenimveyorumlarınadayanır.
Bu nedenle bu türlerde yazılmış eserleri bir sınıflamaya tabi tut‐
makbazengüçtür.Bununlabirlikte,herüçtüründebazıayırıcıözellik‐
leri vardır. İyi bir okur, bu özellikleri bilir ya da belirlemede güçlük
çekmez.
3.2.GeziYazılarınınÇeşitleri
Gezi yazılarını, yolculuk yapılan yer bakımından ikiye ayırmak
mümkündür:yurtiçigeziyazılarıveyurtdışıgeziyazıları…
1 Yurtiçigeziyazıları,biryazarınherhangibiramaçlakendiül‐
kesindeyaptığıbiryolculuksırasındagezipgördüğüyerleriveedindiği
izlenimlerianlattığıyazılardır.
2 Yurtdışıgeziyazılarıisebiryazarınkendiülkesidışındayaptığı
geziveincelemelerininbirürünüdür.
Gezi yazıları, bu türde eser veren yazarların durumları bakımın‐
dandaikiyeayrılır;
a Uğraşlarıyazarlıkolankimselerinkalemlerindençıkangeziya‐
zıları:
94 Yazarlığıbirmeslekolarakbenimsemişkimselerineserlerindege‐
zilen görülen yerler, değinilen konular, insanlarla ilgili gözlemler yazı
sanatınınbirçoközelliğinitaşıyanrenklibirdilleanlatılır.
b Uğraşlarıyazarlıkolmayankimselerinortayakoyduğugeziya‐
zıları:
Bukategoriyegirenyazılar,genellikleyazarlıklailgiliolmayan,fa‐
katyurtiçindeyadadışındabazıyerlerigörmeküzeregeziyeçıkanların
ya da geçici görevlerle yabancı bir ülkede oturanların kaleme aldıkları
yazılardır.
Bu gibi kimselerin eserlerinde anlatım kuru ve renksiz olabilir.
Ancakbutüreserlerdebazençokilginçgözlemlere,sağlambilgilereve
mantıklıyorumlararastlanmaktadır.
Geziyazılarınıamaçve yazılışbakımındandaüçeayırmakmüm‐
kündür:
a Kimiyazarlar,gezipgördükleriyerlerigünügününeyadaara‐
lıklıolaraktuttuklarınotlarlaanlatırlar.Bugibigeziyazılarıçoğukezanı
türünündeözelliklerinitaşır.
b Kimiyazarlarda,geziizlenimlerinibelliaralıklarlaarkadaşları‐
na yazdıkları mektuplarda anlatırlar. Bu gibi gezi yazıları da mektup
türününhemenhemenherözelliğinitaşır.
c Üçüncütürgeziyazıları,yazarınkişiselgözlemleriyanındada‐
habaşkabilgivebelgeleredayalınesnelbetimlemeveyorumlarıiçerir.
KüçükAsyaSeyahati
Gezmekdegördükleriniyazmakdabirsanattır.Öylegeziyazıları
vardırki,insanınelindentutar,anlatılanyerleregötürürsanki...
Yazıyıbitirdiğinizde,ouzakdiyarlarartıkbildikbiryerolurçıkar.
Sokaklar,sesler,insanlar,mekanlarhiçgörmesenizdeyabancınızdeğil‐
dir. Her gezi yazısı, seyahatname, bu etkiyi bırakmaz. Bunun için yazı
erbabıolmakgerekir.
Ben, edebiyat insanlarının gezi yazılarının tadına hiç doyamam.
Kitapbittiğindede,onlargibiyazamadığımiçinkalemimeöfkelenirim.
Eskiden gezginlik oldukça zahmetli bir işmiş. At sırtında aylarca
süren yolculuk, bitli, pireli han odaları, yiyeceklerden içeceklerden ge‐
çen hastalıklar. Alman bilim adamı Friedrich Sarre’nin, 1895 tarihinde
yaptığıgeziyianlatankitabıokuyuncahalimeşükrettim.Ozamangezgin
olsaydım,ilkseferdensonrapesederdim.
95
Buhaftasize,AlmanbilimadamıFriedrichSarre’nin,1895yılının
haziranvetemmuz aylarındaİçEge,GöllerBölgesive Konyacivarında
yaptığı gezinin anlatıldığı kitaptan bazı bölümler aktaracağım. Türki‐
ye’de “Küçük Asya Seyahati” adıyla yayımlanan kitabın bir bölümünde,
SarrekendisindensonraaynıbölgeyeyolculukedecekBatılıgezginlere,
birtakımpratikbilgilerveriyor.
Bu satırları okurken, zamanımız gezginlerinin ‐başta ben‐ ne ka‐
darşanslıolduklarınıgördüm.Atsırtındasaatlercesürenzahmetliyol‐
culuklar, şimdi arabayla birkaç saatte gerçekleşiyor. Tahtakurularının,
pirelerin cirit attığı han odalarının yerini ise tertemiz otel odaları aldı.
Birtekodöneminyemeklerindeaklımkaldı.Grubunaşçısının,yolculuk
sırasında vurduğu kekliklerden, çulluklardan yaptığı yemekleri bu de‐
virdebulmakimkansız...
ŞimdisözüAlmanbilimadamıSarre’yedevrediyorum:
İzmir’de yanımıza aldığımız Rum aşçı, anadilinin yanı sıra biraz
FransızcavesugibiTürkçeanlıyorvekonuşuyordu.Bunedenledehem
aşçılıkhemdetercümanlıkyaptı.Ücretolarakayda5TürkLirası yakla‐
şık90Mark aldı.Kendimizvehizmetkarımıziçingerekenbinekatları‐
nındışındaeşyamızıntaşınmasıiçinüçyükbeygirineihtiyaçvardı,ama
onlarısatınalmadık,belliaralıklarlakiraladık.
Konya’dayken,herhaldeDoğulular’ınadetleriyüzündençokuzun
zamanalan,hattabazenbirkaçgünsürenpazarlıklarauygunolarak,biz
deuzunpazarlıklarsonucundaaltıatkiraladık.Birçokgezgininyaptığı
gibi at satın almayı tavsiye etmeyeceğim. Gezginin, seyahatin sonunda,
hele bir de zaman kısıtlıysa, uzun bir yolculuk yüzünden yorulan ve
kuvvettendüşenhayvanlarızararetmedeneldençıkarmasızorolur.
İçbölgelerdeseyahatetmişolanarkadaşlarımızıntavsiyesineuya‐
rakyanımızadahaçokbozukparaalmıştık.Çünküburalardabüyükpara
bozdurmak neredeyse imkansızdır. Ayrıca sadece çil gümüş para kul‐
landık, çünkü buralardaki insanlar yıpranmış paraya güvenmiyorlar ve
reddediyorlar. Hatırı sayılır miktarda altın parayı da göğsümüzde ve
küçükbirderitorbadataşıdık.
Elbiseolarakyanımızayüniççamaşırı,İngilizbinicipantolonları,
sarı deriden yüksek hafif çizmeler, alçak deri çizmeler ve tozluklar, su
geçirmez Yukarı Bavyera ceketleri, beyaz hafif ve siperlikli kasketler
almıştık.İnceplastiktenpaltolarımızıiseçokseyrekkullandık.Eyerlere,
atları yönetmekten ziyade büyük çoban köpeklerini uzaklaştırmak için
kullanmaküzerekırbaçlarbağlamıştıkveyanımızaküçükbirAmerikan
revolverialmıştık
96 Sadecekeklik,yabankazı,ördek,toykuşuveçullukavlayabilece‐
ğimiz av partisinden çok zevk aldık. Tavşan çok azdı. Bana İzmir’deki
Konak tarafından verilen avlanma izni tabii ki hiçbir yerde asla sorul‐
madı.Bizsilahlarımızıçoğunluklahizmetkarımızataşıttıkveodasilah‐
tarlıkyapmaktançokzevkaldı.Kendisikervanınönündeyolaldıveav‐
lanacakbirhayvangördüğüzamanbizibundanhaberdaretti.Bizsıksık
ona da keklik vurma zevkini tattırdık. Boz Dağ’ın ve Anamas Dağı’nın
eteklerindeolduğugibibazıyerlerdeokadarçokkeklikvardıki,avladı‐
ğımızbütünhayvanlarıtüketemedik.
Avladığımız hayvanların yemek listemize yeni tatlar katmadığı
hallerde,mönüiyiceyeknesaktı.Sabahlarıyolaçıkmadanönceçay,yu‐
murta ve marmelatlı bisküviden oluşan bir kahvaltı yedik. Mola verme
durumunabağlıolaraksaat11.00veya12.00’de,birgeceöncepişirilmiş
söğüş tavuğu İngiliz sosuyla tatlandırarak yedik. Akşamları da kaldığı‐
mızyerevardıktanbirsaatsonratemelöğünümüzüyiyorduk.Buöğün
konserve çorba, pişirilmiş veya kızartılmış tavuk ve yumurtalı bir ye‐
mektenmeydanageliyordu.Avetinin,yumurtanınvetavuğunolmadığı
yemekhemenhemenhiçolmadı.Tazesüttenveyörükköylerindebulu‐
nanekşisütten ayran hoşlanmadım.
İçki olarak çay veya içine biraz konyak koyduğumuz sıcak suyu
içiyorduk.Mataralarımızısabahtansoğukçayladolduruyorduk.Çayson
derece rahatlatıcı bir içkidir. Çünkü öğle güneşinde mataraların içinde
ısındığıiçintadınıkaybetmez.Birdamlakonyakdadamlatılırsagerilen
sinirleriyumuşatır.
İnsan, en küçüğü de dahil olmak üzere, bütün köylerde konukları
kabuledenevlerbuluyor.Ondansonradakonukzatenbütünköyünmi‐
safirioluyor.Buevleringenelliklebiryadaikiboşodalarıvarveyoksul‐
luklarına rağmen sürülerce hain, sinsi misafirleri oluyor. Bunlar gece
oldu mu kana susuyorlar ve bütün koruyucu örtülerle veya öldürücü
tozlarla alay ederek, kurbanlara saldırıyor ve uykuyu sürgüne gönderi‐
yorlar.Bueziyetinpekazkonukevindevarolduğunusöylememgerekir.
Evler genellikle temiz sayılır. Her ne olursa olsun şehirlerdeki
hanlara tercih edilir. Pisliğin yanı sıra sürekli merak içerisinde olan ve
rahatsızedenkalabalıkyüzündenhanlardakaldığımızapişmanolduk
İnsanbazıhanlardabiralayyabancıylaaynıodayıpaylaşmakzo‐
rundakalıyor.Varlıklıbirşehirlininkonukseverliğideherzamanrahat‐
latıcıolmuyor.ÇünküTürkusulünegörehazırlananveAvrupalılariçin
hazmı zor olan yemeklere katılmak zorunlu hale geliyor. Ve insan bir
97
oteldekigibikendikendisininefendisiolamıyor;çünküevsahibi,konu‐
ğunuhoştutmayıgörevolarakbellemişbulunuyor.
Anadolu köylüsü yabancıya, sosyal açıdan eşit konumda ve eşit
haklarasahipolarak,asilbirsükunetleyaklaşıyor.Yabancıyı ciddiyetle
veölçülübirbiçimdebuyurediyorveyabancıyıevindeveköyündera‐
hatettirmeyeözengösteriyor.
Resmiyetkililerbizimbilimselaraştırmalaryapacağımızıbildikle‐
ri için hiçbir sorun çıkarmadıkları gibi, çalışmalarımızı kolaylaştırmak
üzereheralandadestekverdiler.
Dağlıkarazigibizorolanyerlerderehberaldık.Böyledurumlarda
rehberisadecekısamesafelerde,birsonrakiköyekadarolanyoldakul‐
lanmayı öneririm. Çünkü yerli halkın yöre bilgisi son derece sınırlı ve
insanlar genellikle kendi köylerinden başka bir yeri tanımıyorlar. Her
yerde küçük bir ücret karşılığında zevkle rehberlik yapmaya hazır in‐
sanlarbulunuyor...
MehmetYaşin.HürriyetPazar,07Aralık2003.
TeknedeSekizGün,YediGece
SerbestgazeteciAhmetTangünikiarkadaşıylaFransa’nınPortSa‐
int Louis limanından Marmaris’e, sahibine teslim etmek için getirdiği
yaklaşık 14 metre uzunluğundaki yeni trawler tipi tekneyle yaşadığı
sekizgünveyedigecelikmacerasınıanlatıyor.
21Mayıs2006Pazar:
Geçimini Türkiye’ye tekne getirmekten sağlayan kaptan Mustafa
Karagöz’le Marsilya’dan Martigue’e giden trende buluştuk. O Türki‐
ye’den İzmir‐Zürih‐Nice üzerinden gelmişti. Ben de hızlı trenle 800 ki‐
lometrelik Paris‐Marsilya aşamasını üç saatte yapmıştım. Port Saint‐
Louis adlı minik kıyı kasabasının Port Napoléon adlı marinasına geldi‐
ğimizde,yaklaşık350binEurodeğerindekiBeneteaumarka14metrelik
trawlertipiteknebizibekliyordu.
Uyumak için kamaralara yerleştiğimizde saat 22.30’du. İlk gece
yeniyerimihepyadırgarım.İyiuyuyamadım.Birdeçalışmayabaşlayan
ve gücü artarak süren pompa sesleri buna eklenince 02.30 civarında
uyandım.UykusersemliğiiçindeMustafaKaptan’ıngeceninbusaatinde
niyetekneninsuyunuboşaltmayabaşladığınıanlamakiçindışarıyaçık‐
tım. Dışarıda güneyden kuzeye doğru esen çok sert bir rüzgar vardı.
Yakınımızdaki demirli yelkenlilerin tellerinde ıslıklar çalınıyordu. De‐
98 mekkibeniuyandıranseslerteknedeçalışabilecekbirpompadandeğil,
teknenin suyun içindeki yerlerine vuran dalga seslerinden geliyordu.
Fırtınavardı.
22Mayıs2006Pazartesi:
Havaçokrüzgarlı.EkibinüçüncüadamıRolf’latanıştık.48yaşın‐
da.Oturduğukentteziraatmesleklisesindebahçeçiçeklendirmedizaynı
öğretiyor. Mustafa Kaptan’la internet ortamında tanışmış. Kaptan bu
fırtınalıhavadayolaçıkmaktandolayıhuzursuz.Bendebuhavadadeni‐
ze açılmak istemiyorum. Acaba bu işten vazgeçsem mi diye düşünüyo‐
rum.Akşamadoğruyanımızdakiyelkenliüzerindeçalışangençlerbaşka
bir meteoroloji merkezinden aldıkları ve ertesi gün için verilen hava
durumunundahaiyiolacağınıbildiriyor:“Buhavadaçıkarsanız,sabaha
kadar teknede çok dans edeceksiniz.” diyorlar. Mustafa Kaptan salı sa‐
bahıyolaçıkmakararıalıyor.
23Mayıs2006Salı:
Sabah 06.00’da uyandık. Marinada sıcak suyla bir duş yaptıktan
sonra motorları çalıştırdık. Port Napoléon’u liman giriş ve çıkışındaki
dubalarınortasındayolalarakterkettik.SaatlersonrasırasıylaMarsil‐
ya, Toulon, HyEres ve Saint‐Tropez şehirlerinin çok açığından geçerek,
rotamızı Korsika adasının Bonifacio limanına ayarladık. Gece 23.00’te
limanagirmeyiplanlıyoruz.
Saat15.00civarındaaldığımıztelsizmesajıplanlarımızıaltüstedi‐
yor.FransızDenizKuvvetleri,kibarcarotamızüzerinde18miluzaktaatış
olduğunuvegüneydoğuistikametiyerineüçsaatsüreyledoğuyagitme‐
miziricaediyor.Mecburenyapıyoruz.Bunedenleyolaçıkışımızdantam
21 saat sonra sabah 04.00’te Bonifacio yerine, Korsika’nın Propriano li‐
manına girdik. Mustafa Kaptan demir atmayı istemiyor. Tekneyi, demir‐
lemişveiskeleyebağlıbaşkabirtekneninüzerinebağlıyoruzvebaşkabir
şeyyapmakistemedenherkesyataklarınagiriyor.
Arkadan rüzgar alarak yaptığımız 210 millik yaklaşık 390 km. yolunenilginçolayıakşamüzerinedoğruyanımızayaklaşanyunusların
ısrarlabizimleyarışetmesi.
Geceaçıkdenizdevezifirikaranlıktabutekneninilerlemesininne
kadarstresliolduğunuilkdefagörüyorum.Veisteristemezgörmeözür‐
lülerinnormalyaşamlarındanekadarzorlukçektiğininbilincinevarıyo‐
rum.İçimden“Bizgenekârlıyız.”diyorum.ÇünküGPSveradarımızvar.
GPS’te istediğiniz bölgenin haritasında, teknenin bulunduğu nok‐
tanın rotanızda gitmek istediğiniz yere olan uzaklığını, açık denizlerde
99
veyakıyılardasuderinliğini,kayalıklardaçakanfenerleringörülmeaçı‐
ları ile yanma, sönmelerindeki zaman aralıklarını en ufak ayrıntılarına
kadar görebiliyorsunuz. Radar ise gözün göremediği uzaklıktaki tekne‐
lerin yerlerini bildiriyor. Bunlar olmasa sadece pusulaya kalacaktık ve
seyretmekgerçektençokzorolacaktı.Bunlarıdüşünerekuykuyadalıyo‐
rum.
24Mayıs2006Çarşamba:
Dörtbuçuksaatlikbiruykudansonrasaat08.30’daPropriano’da
hayatınbaşlamışolduğunugördük.Sabityakıtpompasındakikişihenüz
işinin başında değil. Ne zaman geleceğini hiç kimse bilmiyor. Saat
09.00’da marina idaresinden aldığımız hava raporuyla, ekmekçiden al‐
dığımüçadetFransızbagetekmeğiyleyolaçıktık.
Burada yakıt alamadığımızdan mecburen Korsika’nın en güney
noktasında bulunan Bonifacio’ya uğramak zorundayız. Oradakilerin
uyanmışveçalışıyorolmalarıiçinduaediyoruz.
Hava basıncı değişken hava ile sabit hava arasında: 1015 hekto‐
paskal.Denizhafifdalgalı,rüzgarbatıdan2‐3kuvvetindeesiyor.22saat
süresizçalışmışveherbiri175beygirgücündekidizelYanmarmotorla‐
rımız10milhızlatoplam880litremazotyakarakdepolarımızıyarıdan
aşağıindirmiş.
Öğlen vakti Bonifacio’ya varıyoruz. Benzinci acele etmemizi, zira
yemeksaatindendolayıpompayıkapatacağınısöylüyor.1.200litrema‐
zot alıyoruz. Marina İdaresi de yemek vakti olması nedeniyle kapalı.
KapıdaKorsikaileSardunyaadalarıarası,Korsika’nınbatısıvedoğusu
ileilgilibirhavaraporuvar:“Rüzgaröğledensonrabatıdan5‐6kuvve‐
tindeesecek,saat18.00civarındazamanzaman7kuvvetinibulacak.”
Limandan çıkınca sert havayla karşılaşıyoruz. Adanın en güney
noktasındaolduğumuzdanbirazsonrarotamızıNapoli’ningüneyindeki
Kapri adasına yöneltiyoruz. Durumu GPS aracılığıyla otomatik pilota
aktarıyoruz.Bulunduğumuznoktadanuzaklığı250mil.Yaniyaklaşık25
saat.Heyamola...
Saat17.30sıralarındarüzgardahadaartıyor;denizdedalgalar5‐6
metreye ikikatlıbirevyüksekliğine ulaşıyor,önühafifolanteknear‐
kadan gelen rüzgarla, dalgalar üzerinde sörf yapmaya başlıyor, dalga
durumunagöreburnunubazensağa,bazendesolakırıyor.
İlkdefahayatınnekadargüzelolduğunu,eşimi,çocuklarımıveto‐
runumu ne kadar çok sevdiğimi anlıyorum ve Marmaris’e sağ salim
varmakiçinduaediyorum.
100 Geceyiherbirimizotomatikpilotveradarkarşısındaüçersaatlik
nöbetlerlegeçirdik.Oturduğumuzyerdenzaman,zamandüşmemekiçin
tutunmamızgerekti.Nöbettensonrasarsıntıdanvegürültüdenkamara‐
dauyumak,yorgunolmamızarağmençokzor.İkikere,teknenintehlike‐
libirşekildeyanyatmasıüzerinebatacağımızızannettim.Bütüngeceyi
duaederekgeçirdim.
25Mayıs2006Perşembe:
Sabah 06.00’da, nöbeti ben devraldım. Deniz çok çalkantılı. Dün
geceye kıyasla çok güzel sayılır. Dualarımın tutmuş olmasından dolayı
çok sevinçliyim. Kapri adasına tam 100 mil uzaktayız. Biraz sonra yu‐
nuslar,çocuklargibitekneninaltındangeçmeyebaşladılar.
26Mayıs2006Cuma:
Gününenilginçveacıolayını,yaniPalermo’danNapoli’yegitmek‐
teolanbirgemiden Amerikalıbirkadınındenizedüştüğünü, denizcilik
yetkililerinin kurtarma işlemi için o bölgede bulunan teknelerden yar‐
dımistediğiniİtalyancaveİngilizceyayınlanantelsizmesajındanöğren‐
dik. Denizlerin ne kadar büyük bir çöl ve insanın da bu çöl ortasında
kum tanesi gibi minicik olduğunu, benim gibi tahmin edeceğinizi umu‐
yorum.
29Mayıs2006Pazartesi:
Sabah 05.00’ten beri yol alıyoruz. Şimdi saat 14.30, Yunan Deniz
Kuvvetleri’neaitpervanelibirkeşifuçağı2kereüzerimizdengeçti.Tel‐
sizlekendisinigörüpgörmediğimizisoruyor.Doğuda,rotamızüzerinde
atışyapıldığınıbelirterek,kibarcayolumuzukuzeyeçevirmemiziistiyor.
Buseferkaybımızıazaltmakiçinpilotlapazarlıkyapıyoruz.“Acabatam
kuzeyegideceğimize,30derecedoğuyagidebilirmiyiz?”İkidakikason‐
raolumluyanıtgeliyor.Böylecezamankaybımızıbirsaateindiriyoruz.
30Mayıs2006Salı:
Fransız,İtalyanveYunanlılar’ınfazlaönemsememesinerağmenbu
sabahDatçayarımadasınınucundagörmediğimizbiraskeribirimtelsizle
bize,birazdaemirverircesineneredengeldiğimizivenereyegittiğimizi
sordu.Ötekiülkeyetkilileriisehercümleninsonundaİngilizce“Yessir”
demeyi ihmal etmiyorlardı. Sabah 11.00’de motorları Marmaris’e çok
yakınbirkoyolanBozukKale’dedurdurduk.Sessizliknekadargüzelbir
şey.Gazımızbittiğiiçinikigündürgenepeynirekmeğekalmıştık.Sabah
101
kahvaltısındapişiremediğimizyumurtaları,BozukKale’detekneyiiskele‐
sinebağladığımızlokantagörevlisineverdikvebizemenemenpişirmesi‐
niricaettik.Çay,salatavemenemenbeşdakikaiçindebitti.Ekmeğiken‐
dileriyapıyorlarmış.Herşeyçokgüzeldi.
Havagüzel,denizgüzel,yolumuzartıkbitiyor.Doğalolarakdenize
girme faslı başladı. Mayoları giydik. Su biraz soğuk sayılırdı ama iyice
üşüyene kadar kaldık. Teknedeki son suyla birer sıcak duş alarak bir
haftanınkiriniüzerimizdenattık.Arkasındankalanyakıtımızıdatekne‐
ye 15 mil hız vererek bitirmeye çalışıyoruz. Böylece bizi bir haftadan
beri dört gözle bekleyen tekne sahibine yeni oyuncağını birkaç dakika
önce,sağlambirşekildeteslimedebileceğiz.
Son durağımız Marmaris’e saat 14.00 civarında vardık. Marina
yetkilileritekneningeçiciyerinigösterdi.Yanaşıyoruz.Gümrükmuame‐
lelerindensonrakarayaayakbasacağız.Ben,birdeİstanbul’agideceğim.
Yarınakalsınistemiyorum.
Evimevarıpyatağayatmadanöncesekizgündenberigecegündüz
ayağımdançıkarmadığımblucinleilkdefavedalaştım.Pantolonumodanın
ortasında ayakta duruyor. Gövdesi ve başı olmayan bir hayalet gibi. İlk
başta anlayana kadar çok korktum. Gözlerimi kapamadan önce, tuz ve
terdensertleşmişolduğunuanladım.Galibabugecerahatuyuyacağım.
AhmetTangün.Hürriyet,19Haziran2006.
102 4.RENKLİHABER
Kötühaberlerinkanatlarıvardır;iyihaberlerinayaklarıbileyoktur.
MargaretCavendish
“RenkliHaber”de,yazıyıdahaetkinhalegetirebilmekiçin,anlatım
zenginliğiiçerenkelimelerkullanılırveküçükayrıntılarayerverilir.İyi
birgözlem,biröyküyücanlandıracakduygusalayrıntılarıortayaçıkarır.
Örneğin,herkesinaşırınemli,sıcakhavanedeniyleyapışyapışol‐
duğu politik bir toplantıyı anlatırken, “Herkesi etkileyen feci nemli bir
gündü.”yerine,şöyledenilebilir:
“Kalabalığınarasındanefesalmayaçalışanbirkadın,mavieşarbı‐
nı yelpaze gibi kullanarak serinlemeye çalışıyordu. Yaşlı bir adam elini
çırpmak yerine, pantolon askısını ileri geri çekerek alkışlamaya çalışı‐
yordu.”
İyiörneklervermekhemöykününanafikrinibesler,hemdeolayı
canlıtutar.İyiseçilmişörnekler,soyutolanınokuyucunungözündedaha
somutlaşmasına yardımcı olur; anlaşılmazı anlaşılır hale getirir. Muha‐
birolayyerindekesingözlemlerdebulunursa,dahabolörnektoplar.
Örneğin, Los Angeles Times Manilla Bürosu’nun şefi Mark Fine‐
man,FilipinlidiktatörFerdinandMarcosvekarısıİmelda’nınnasılace‐
leyle kaçtıklarını anlatmak için yalnızca “…aceleyle kaçtılar!” dememiş,
yazısındabunuşucümleyleanlatmıştır:
“İmeldaMarcos’unyaklaşık3.5metregenişliğindekiyatağınınya‐
nında,yarımyenmişbirmuzduruyordu.”
Yerindekarşılaştırmalar,haberleilgilibilgileriniyibirbiçimdean‐
latılmasınayarar.Yerindeyapılanbenzetmelerlede,haberdeifadezen‐
ginliklerisağlanabilir.Örneğinkömürmadenleriyleilgilibirröportajda,
şutürifadelerkullanılmıştır:
“Tavan o kadar alçak ki, işçilerin bir kısmı sırtüstü, bir kısmı da
çömelmiş olarak çalışıyor. Bir sandviç yemek, su içmek ya da tuvalete
gitmekiçinbiledikilemiyorlar.”118
Görsel ayrıntılar, duygusal etki yaratacak kelimelerle bir araya
geldiğinde,dahadaetkiliolur.Kelimelerinişitmevekoklamaduyuları‐
118GazetecininElKitabı,s.76.
103
mızahitapetmesi,bazıolaylarda,neolduğunudahaiyihissedebileceği‐
mizsahnelerinyaratılmasınısağlar.
Prof.Dr.OyaTokgöz,renklihaberyazımıkonusundaşunlarıifade
etmiştir:
“Renklihaber,önemsizbirayrıntıylabaşlar,enönemliyeisehabe‐
rin sonunda ulaşır. Yalnız, renkli haberin girişi gibi diğer bölümleri de
canlı ve hareketli olmalıdır. Renkli haber yazarı da, haberciliğin temel
ilkeleri ve gereklerine uymak zorundadır. Kesinlik, açıklık, doğruluk,
okunabilirlik, sadelik, zevkli bir ifadeye devamlı olarak uyar. Ancak bu
şekildekendifikirleriniifadeetmefırsatınıbulur...
Süre öğesi, renkli haberde önemli olmakla beraber, okuyucunun
ilgisi üzerinde katkısı olmadığından, fazla önemsenmez. Bu yüzden
renklihaberiniyazarkengazeteci,süreöğesiniolayınakışıiçindedüzen‐
ler. Cümlelerini, paragraflarını, hayal gücünü kullanarak, renk, yorum,
açıklamakatarakbütünhalinegetirir.”119
Mezeninİspanyolcası:Tapas
Tapas, gastronomi dünyasının yeni yükselen değerlerinden. İs‐
panyolMutfağı’nınFerranAdria’danöncekientanınanyüzü.Aslınaba‐
karsanız,bunlarbizimveYunanlılar’ınmezelerindenesinlenerek,özel‐
likle ülkenin güneyinde, Sevilla kentinde 25‐30 yıl önce ortaya çıkmış
olanlezzetler.
Ama bu adet ülkede öylesine benimsenmiş ki, tapas muhabbeti
tüm İspanya’ya yayılmış ve hatta farklı bölgeler, kendilerine has farklı
tapasspesiyaliteleriyaratmışlar.Buhoşbargeleneğinisizlerebirazda‐
hayakındantanıtmakistiyorum.
“Tapas” ve “Tapas Bar” kavramlarıyla ilk kez, 1984 yılının sıcak
birHaziranayındatanışmıştım.İngiltere’dedoktoraöğrencisiydim.Oyıl
Madrid’dedüzenlenecekbirkongreyegönderdiğimtebliğkabuledilmiş;
bendeömrümdeilkkezuluslararasıbirtoplantıdatebliğsunacakolma‐
nınheyecanıylaMadrid’inyolunututmuştum,
Heyecan gerçekten de fazlaydı ve mutlaka yatıştırılması gereki‐
yordu.Bununenetkinyolununsoğukbir yadabirkaç İspanyolbirası
olacağınıdüşünüp,SudanlıdoktoraarkadaşımAbbasAhmedileotelimi‐
zinhemenyanındakibaragirmiştik.
Bar, son derece sıradan bir bardı. Ama biralarımızla beraber bar
tezgahıüzerinesırasıradizdikleriminiktabaklarsıradışısürprizlerdi.
119Tokgöz,a.g.y.,s.294.
104 İçlerindeikilokmalıkahtapot,ikilokmalıkkarides,zeytin,peynirparça‐
ları,birazekmekolanminiktabaklardıbunlar.
Sonrakigünlerdeuğradığımızdiğerbarlarıntezgahlarınadaben‐
zer şekilde minik tabaklar seriliyordu ama, işin hoş tarafı, her barın
kendine has farklı farklı sunumları oluyordu. Ne güzel. Böylelikle önü‐
müze,farklıbarlarıdenemekiçinharikabirfırsatçıkıyordu.Zatentebliğ
dediğindeneydiki?Altıüstüyarımsaatlikbirsunum.İşteogünler,bu
hoş adetin adına “tapas” dendiğini ve bu yemekçikleri içkiyle birlikte
verenbarlarada“tapasbar”adıverildiğiniöğrenmiştim.
“Tapa” kelimesi, İspanyolca’da “kapak” anlamına geliyor. Tapas,
bununçoğulu.Birrivayetegörebutapasadeti,barmenlerinmüşterile‐
rinesunduklarışeriveyaşarapkadehlerininüzerlerini,sineklergirme‐
sin diye, birer ekmek dilimiyle kapatmaları sonucunda ortaya çıkmış.
Zaman içinde farklı barların barmenleri, bu ekmek dilimleri üzerine
farklı çeşniler koymaya başlamışlar: Örneğin, domates salçası üzerine
bir dilim hamsi turşusu koymuşlar; ya da sarımsaklı mayonez sürüp
üzerinebirparçaSerranojambonuyerleştirmişler.
Veböyleböyleyıllariçindeherbar,kendiyaratıcılığınıkullanarak
çokfarklıkanepelergeliştirmiş.Ancakbarmüşterileribuadetisevdikçe,
kanepeler bardakların üzerinde kapak olmaktan çıkıp küçük tabaklar
şeklindebarüzerindeservisedilmeyebaşlanmış.Sonuçtatapas,bugün‐
kü anlamına kavuşmuş: Yemek öncesi atıştırmak için sunulan ordövr
benzeribir‐ikilokmalıkdeğişikyemekler.
İspanyollar akşam yemeklerini geç yiyen ekabir insanlar… Gece
22.00 ila 23.00 saatleri, akşam yemeğine başlama saatleri. O nedenle
akşamın ilk saatlerinde arkadaşlarıyla buluşmak ve sosyalleşmek için
genelde barları tercih ediyorlar. Bu barlardaki minik yemekler ise ak‐
şamınaçlığınıbastırmakiçinatıştırmalıkgörevinigörüyor.
Bu ulusun kültüründe barlar, sosyalleşme açısından çok önemli
biryertutuyor.Bununbelkibirnedenide,insanlarınmisafirlerinievle‐
rinde yemeğe alma alışkanlığının az olması. Konukları tapas barlarda
ağırlamak,bunedenleçokyaygınbirtoplumsaletkinlikolmuş.
İspanyollar’ınakşamınerkensaatlerindeyapmayıenfazlasevdik‐
lerişeylerdenbiride,adınaİngilizce’dede“barhopping” İspanyolca’da
tapeo denilenbardanbaradolaşmaetkinliği.Bununanasebebiisefark‐
lıbarlarınkendilerinehasçoközeltapalarınınolması.
Kimibarlarmarineedilmişzeytinleriileünlüyken,bazıdiğerbar‐
lardenizmahsulütapasüzerineuzmanlaşıyorlar.Amahemenherbarda
mutlaka patatesli İspanyol omleti tortilla espanila bulunuyor. Ayrıca
105
haşlanmış ahtapot ve yanında alioli sarmısaklı mayonez ile ufak ay
şeklindekibalıklıbörekler empanadas çokyaygın.
En ünlü tapas’ın adı boquerones: Salamura edilmiş hamsi. Ağzı‐
nızda eriyor. Diğer ünlü tapas çeşitleri ise şunlar: Chorizo sosisi, bran‐
dade morina balığı püresi , sardalye, Serrano jambonu, salamura zey‐
tin,acılı“brava”soslupatatestava.
Ülkenin belli bölgelerinde tapas yerine pinehos ismi de kullanılı‐
yor.Bunlar,kürdanabatırılmışekmekparçacıklarınınüzerindekiçeşit‐
lemeler.Yanikanepetarzıtapas.
Tapasgeleneğinde,sizebarüzerindesunulanyemekçikleriçinay‐
rıca para ödemeniz gerekmiyor. Ama eğer siz bu tapas yemeklerinden
kendinizeözelolarakisterseniz,ozamanbunlarındahabüyükporsiyon‐
larınısizebedelikarşılığındagetiriyorlar.Budahabüyükporsiyonların
adıracion.Tapasbarlarındabiraveşarapyaygıntüketilselerde,enfazla
içilen içkiler aslında sherry şeri ve cava kava . Sherry, İspanya’nın
çokünlübiriçkisi.Cavadaesasenşampanya.
İspanyollaryemeveiçmeyeçokdüşkünbirulus.Onedenledeen
basitmalzemedenenlüksyemeğekadarherşeyinbirincisınıfolmasına
özen gösteriyorlar. Zaten bu aşırı merak nedeniyledir ki, bugün dünya
gurmelerinin en gözde yeri ne Paris, ne Lyon, ne de New York. İspan‐
ya’nın San Sebastian kenti, 2000’li yılların tartışmasız gurme cenneti
halinegelmiş.Yemekkeyfinebudenliönemverenbirulustandabunu
beklemeksadecevesadeceçokdoğal.
İyiBirTapasTarifiKitabı
Şu sıralar yemek meraklılarının en beğendiği tapas kitabı, Was‐
hington’da bir sürü restoranın sahibi olan İspanyol şef Jose Andres’in
“Tapas” isimli kitabı. Andres, dünyaca ünlü İspanyol şef Ferran Ad‐
ria’nınyanındayetişmişveşuandaABD’deavangardmutfağınenönem‐
li temsilcisi sayılan bir restorancı. Washington’daki “Zaytinya” isimli
restoranı zeytinyağı anlamına geliyor en ünlü lokantası. Eğer konuya
meraklıysanızveİngilizcebiliyorsanız,bukitabıtavsiyeederim.
KatalanUsulüIspanak
İspanya’nın Katalonya Bölgesi’nde kuru meyveler ve fıstık, çok
yaygın olarak kullanılıyor. Bölgeye ait bu tapas, hazırlaması çok kolay
olanharikabirtabak.
Malzemeler:
106 2çorbakaşığısızmazeytinyağı,1sarıelma,soyulmuş,çekirdekle‐
rialınmışve0.5cm.küplerhalindekesilmiş,1/4bardakçamfıstığı,1/4
bardakkuruüzüm,1çaykaşığıtuz,250gr.ıspanakyaprağı.
Yapılışı:
Zeytinyağını,büyükçebirtavaiçindeyüksekateştekızdırın.Elma‐
ları içine atıp karıştırarak hafifçe kızartın. Çam fıstıklarını da ekleyip
karıştırarak20saniyepişirin.Tavayısüreklihareketettirinki,fıstıklar
yanmasın. Üzümleri ve tuzu ekleyip karıştırın. Ispanakları ekleyin ve
hızla karıştırıp hafifçe yumuşatın. Ocaktan alın. Bu sırada ıspanaklar
kendi kendine pişmeye devam edecektir; o nedenle çok pişirmemeye
dikkatedin.Hemenservisedin.
Buyemeğizenginleştirmekisterseniz,birçamfıstığısosuyapabi‐
lirsiniz.Bununiçinyarımbardakilaveçamfıstığınıhafifçekavurduktan
sonrabirblenderiçinealınveyarımportakalınsuyuylabirazsızmazey‐
tinyağı ilave ederek püre haline getirin. Tabağın etrafında gezdirerek
servisedin.
ArmanKırım.HürriyetPazar,04Haziran2006.
GökçeadalıStelyoileİzmitliPelin
10Haziransabahıtelefonumçaldı.ArayandostumStelyo’ydu.Beş
dakikasonrabuluştuk.Motosikletineyaslanmışbenibekliyordu.Hiçbir
şeysöylemedenelimeüstündeismiminyazılıolduğuikizarftutuşturup
“Aç”dedi.“Nedir?”diyesordum.“Sürprizdir”dedi.İlkiniaçtım,baktım.
İkiye katlanmış bir kart, kartın kapağında 18. Yüzyıl başlarından
kalma olduğu anlaşılan bir gravür. Galata’nın sırtlarından İstanbul’u
betimleyengravürde,TarihiYarımadaresmedilmişti.
Kapağa bakınca, bir kitap ya da bir kent etkinliğinin davetiyesi
sandım.Amaşunlaryazıyordu:
“İstanbul’dabaşlayıpİstanbul’dadevamedecekolanbirçağmasa‐
lıdahayazılıyor.Aşkınevrenselezgisieşliğinde,birkezdahabuluşuyor:
kültürler,diller,dinler,hayatlar...
Tümdostları,nikahtörenimizdeyanımızdagörmekistiyoruz.İm‐
za:PelinveStelyo.BeyoğluEvlendirmeDairesi,17Haziran2006...”
İkinci kartta Yunan alfabesiyle yazılmıştı adım. “Bu diğerinin
Rumcasımı?”diyesordumStelyo’ya...
107
“Hayır bu Vula’nın davetiyesi.”dedi. Benim en eski arkadaşlarım‐
dan biri olan Vula Yani. Stelyo’nun sevgili ablası. İki kardeş aynı gün
evleniyorlardı.
İmam nikahı ile kına gecesinde bulunamadım ama Pelin ile Stel‐
yo’nunveVulaileYorgo’nundüğününegittim.Birgazeteciolarakdeğil,
birdostolarak.Düğününengüzelsaatiydi.Marmara’nındoğusundanay
yükseliyordu.Pelin’leStelyo,ayışığınınvearkadayükselenSultanahmet
veAyasofya’nınışıklısiluetininönündetangoyapıyordu.
‐DüğüneHoşGeldiniz…‐
Stelyo,GökçeadalıRumbiraileninçocuğu.YorgoveStellaBerber
çiftininikinciçocuklarıolarak1974’teİstanbul’dadoğuyor.Beyoğlu’nda
Zoğrafyan’dan mezun olduktan sonra Atina’da okuyan ablası Vula’nın
yanına gidiyor. Sınavlara giriyor ve Pire Üniversitesi Ekonomi Bölü‐
mü’nü kazanıyor. Mezun olunca tekrar memleketine, Türkiye’ye dönü‐
yor. Ekonomi okumuş ama aklı fikri müzikte. 7‐8 yaşlarından beri de
kiliselerdekiilahikorolarındamuganniolarakşarkısöylüyor.Üniversite
yıllarında ise bir müzik topluluğuna katılarak bütün Yunanistan’ı gezi‐
yor.
Yunanistan dönüşü, akordeoncu Muammer Ketencoğlu ile tanışı‐
yor,grubunagiriyor.Buaradabirşirketkurupturizmveticaretebaşla‐
sa da müzik, hep hayatının merkezinde oluyor. Ketencoğlu ile 1999’da
İstanbul’da Babylon’da verdikleri bir konserde de büyük hikaye başlı‐
yor...
“Aşağıda dans eden gruba bakıyordum. Birden gözlerim kamaştı.
Önce sahne ışıklarından sandım. Oysa ışıklar yukarıdaydı. Bir kızdan
yayılıyordu.İndimveelindentutupsahneyeçıkardım.
Biraz şaşkın ve mahcup, neye uğradığını anlayamadan benimle
dans etmeye başladı. Nasıl güzel dans ediyordu! Kendimi kaybettim.
Dansfaslıbitinceaşağıindivekalabalığınarasındanmekanıterketti.
Şarkının,sondörtlüğünüokuyordum.Bitirdim,sahnedendeligibi
inipAsmalımescit’eçıktım.Aradım,aradımamabulamadım.
Üzerimde sahne kıyafetleri vardı. Bir beyaz gömlek, bir kuşak ve
bir siyah pantolon. Ararken o kadar uzağa gitmişim ki, kendimi Gala‐
ta’dabuldum.Ansızınbiryağmurbaşladı.Babylon’avardığımdagömlek
üzerime yapışmıştı. Sahneye tekrar çıkıp sırılsıklam son şarkıyı söyle‐
dim. Kendi kendime söyleniyordum. Nereden çıktı şimdi bu Külkedisi
hikayesi…”
108 Stelyo’nun o akşam gözünü alan kızın adı Pelin Suer. 1978’de İz‐
mit’te doğuyor. Saime Hanım’la Arif Bey’in en küçük çocuğu. Liseyi İz‐
mit’tebitiripsınavlaragiriyor,Stelyo’nunkapısındandöndüğüİTÜTürk
MüziğiKonservatuarı’nagiriyor.PeraGüzelSanatlar’dadadansdersleri
alıyor.Çeşitlitopluluklardahemdansediphemşarkısöylüyor.
Babylon’daki o akşamın ardından iki yıl geçiyor. 2001’in Şu‐
bat’ında bir gün Muammer Ketencoğlu, Stelyo’ya “Bir kız var rebetiko
söylüyor.BiryandandaRumcaöğreniyor.Amaaksanıbirazbozuk.Sen
ona yardım eder misin?” diyor. Stelyo filoloji okuyan ablası Vula’nın
yardım için daha uygun olacağını düşünüyor. Ama Ketencoğlu, “Bu kız
müzisyen.Öncesendebirtanı.”diyeısrarediyor.
OgünlerdebaşıçoksıkışıkolanStelyo,oflayıppuflayarakbuluşma
saatinde Ketencoğlu’nun stüdyosuna geliyor.Kızı görünceağzındansa‐
dece uzunca bir “Aaahhh” duyuluyor. Gelen kız, iki yıldır unutamadığı
Pelinçıkıyor...
‐BilgeİmamilePatrik’inKararı‐
Kısasürede“Sagapoli”diye“Seniseviyorum”mesajlarıatacakka‐
daraşıkoluyorlarbirbirlerine.Aradanyıllargeçiyor.Sonundaevlenme‐
yekararveriyorlar.AmaStelyobirHıristiyan,PelindeMüslüman.Stel‐
yo’nun üzerinde yaşadığı cemaatin baskısı var: “Bu ülkede zaten bin
küsurkişikaldık.BirRumkızıylaevlenmelisin!”Peliniçindurumdaha
da zor. Direniyorlar. Ve dört yılın sonunda herkesi ikna etmeyi başarı‐
yorlar.
DüğüngününebirhaftakalaPelin’inailesi,“İyidegeleneklerimiz
var. İmam nikahı, kına gecesi gibi...” diyor. “Tamam” diyor Stelyo, “Ne
gerekiyorsa yapalım.” fakat, tüm aramalara rağmen bu nikahı kıyacak
birimambulunmuyor.
İmamlardan biri, “Çocuk sünnet olmuş mu?” diye soruyor. Öteki,
“Erkek Müslüman olsaydı da kız Hıristiyan kalmakta ısrar etseydi, bu
nikahıkıyardım.”diyegeriçekiliyor.Sonundabilgebirdinadamıbulu‐
yorlar.Sonimamdiyorki:
“Neolacak,FatihSultanMehmed’inannesideHıristiyan’dı.Hıris‐
tiyandoğdu,Hıristiyanöldü.AmabirFatihdoğurdu.”
‐İmamNikahıveKınaGecesi‐
İşkalıyorkilisenikahına.Episkoposlar,papazlartoplanıpgünlerce
tartışıyor. Patrik Bartholomeos, bütün tartışmaları oturduğu yerden
sessizce dinliyor. Ve nikaha birkaç gün kala, asasını üç kez yere vurup
ruhbanlarısusturuyor.“Gönülfermandinlemez.”diyerek,sözübağlıyor.
109
Kim bilir belki de bu kararı alırken Patrik, büyük şair Hacopu‐
los’unoçoksevdiğişiirinihatırlıyor:
“Hayatserinbirnefes,ipektenbirdalgadır;
Rüzgarbildiğigibi,istediğigibisürüklesin...”
17Hazirangünü,hafifçeesenrüzgar,ipektenbirdalgagibiçarpı‐
yorduinsanlarınyüzüne.Güzelbirİstanbulgünüydü.Resminikahsaat
14.00’te Beyoğlu Evlendirme Dairesi’nde yapıldı. Vula ile Yorgo’nun
nikahlarıdahaönceyapıldığıiçinonlartörendeyoktu.Amaherikitaraf‐
tançoksayıdaailemensubuoradaydı.Nikahsalonununkoridorlarında
telaşlı ve neşeli Rumca ve Türkçe sözcükler uçuşuyor; farklı kültürden
insanlarhiçkendilerinikasmadanbirbiriylekucaklaşıyordu.
Nikahın ardından Stelyo kulağıma eğilip, “Az sayıda arkadaşımla
bizim evde damat tıraşı yapacağız. Sen de gel.” dedi. Yarım saat sonra
Beyoğlu’nuneski,güzelapartmanlarındanbirininbeşincikatındaydık.
‐DamatTıraşı‐
Yunanistan’dan iki müzisyen arkadaşı, birkaç yakın akraba ile
Stelyo’nun damat tıraşı için bir araya gelmiştik. Masada Yeni Rakı ile
Girit’in o meşhur boğma rakısı vardı. Adet olduğu üzere kadehlerimizi
doldurupdamatvegelininşerefinekaldırdık.Sonrabuzukininnağmele‐
rigirdidevreye.Salonunortasınabirsandalyekoyuldu,damatoturtuldu
vetıraşbaşladı.Tekeksiğimizbirberberveusturaydı.Tabiibirdeeski
usultıraşfırçasıvesabunu.
Misafirlerden biri banyodan bir tıraş köpüğü getirdi. İlk köpüğü
kulakmemelerinesıktıdamadın.“Evlilikciddibiriştir,sakınunutma.Bu
seninkulağınaküpeolsun.”dedi.Sonraikinciköpüğütamalnınaoturta‐
rak, “Çocuklarına ve karına her zaman sahip çıkarsan, alnın böyle ak
kalacak.”diyesürdürdümizanseni.“İyibir erkek,gücünerağmenyüzü
yumuşakolandır.”diyereksonköpüğüyanaklarınasürdü.Vebeniişaret
ederek,“Geltıraşıbaşlat.”dedi.
AslındaStelyo,sinekkaydıbiryüzleoturmuştusandalyeye.Bana
sadecebirbıçağıntersiyleyüzündekiköpüklerialmakkaldı.Eğlenceve
oyunfaslıuzunsürmedi.Çünküsaat17.00’dePatrikhane’dekidinitören
başlıyordu. Patrikhane’nin avlusu davetlilerle doluydu. Başörtülüler,
türbanlılar, boynunda istavroz taşıyanlar, papazlar, ladini olanlar ora‐
daydı.
Pelin‐StelyoveVula‐Yorgoçiftinindininikahlarıbirliktekıyılacak‐
tı. Patrikhane’nin sokağından müzisyenlerin eşliğinde Yorgo ile Stelyo
göründü. Sokakta kıvrak havalar çalan müzisyenler, kilisenin avlusuna
110 girince ağır havalara geçtiler. Müzik bitti ve damatlar Aya Yorgi Kilise‐
si’ninhemenönündevaziyetalarakgelinleribeklemeyekoyuldu.
Birazdan kapıdan babalarının kollarına girmiş iki gelin göründü.
Damatlareğilipbabalarınıneliniöperek,kızlarınduvağınıaçtıveyanak‐
larına dudaklarınadeğilçünküburasıbirOrtodokskilisesi birerbuse
kondurdu.
Kilise nikahı bizdeki dini nikah gibi şipşak bitmiyor. Uzun uzun
ilahiler okunuyor, ritüeller birbiri peşi sıra geliyor; tam bir ayin hava‐
sında geçiyor. Nikahın sürprizlerinden biri de imam nikahını kıyan
imamınoradaolmasıydı.
Stelyo, “Hocam arzu ederseniz, kilisedeki nikahımıza buyurun.”
demiş çekinerek. “Hay hay” demiş alim din adamı. “Bugüne kadar hiç
Hıristiyan nikahı görmedim; benim için iyi bir tecrübe olur.” diyerek
kabuletmiş.Kenardaduruppürdikkatizleditöreni.
Bir ara avluda karşılaşıp sohbet ettik. “Herkesin dini kendine
muhterem.”diyerekbaşladısözeveşunlarısöyledi:
“Tarih bize ırkların, dinlerin, dillerin sevdayı engelleyemediğini
gösterdi.Şimdibuçocuklarevlenmekistiyor.‘Hayır,sizayrıdinlerden‐
siniz, kavuşamazsınız.’ dersek, Ortaçağ’ın melunlarına döneriz. Allah
zorlaştıranıdeğil,kolaylaştıranısever...”
‐BuTangoİçinİkiAydırÇalışıyorlardı‐
GünbatımınadoğruArmadaOtel’interasındatoplandık.Akorde‐
oncu Muammer Ketencoğlu, grubuyla sahnede... 77 yaşındaki Domna
Samiu,eskitürküleriöğrettiğiöğrencisinindüğününde,otürküleripar‐
latmakiçintaAtina’dankalkıpgelmişti.BuzukiOrhandaoradaydı.
Öncetangoçaldıorkestra.PelinileStelyo,ikiaydırbirlikteçalış‐
mışlar; bu geceki tangonun eksiksiz olması için. Öyle de oldu. Mükem‐
meldi.Sonrazeybekoynadılar;sonradasirtaki.
OgeceCankurtaran’ınsemalarınabirbirinekardeşşarkılar,sesler,
nefesleryükseldi.Halaylarçekildi;hepbirlikteamaneler,gazellerokun‐
du,çiftetellileroynandı.Birbarış,aşkvegüzellikmasalıyaşandı...
ErsinKalkan.HürriyetPazar,25Haziran2006.
111
112 5.FOTOĞRAF
Tarihin önemli tanıklarından biridir fotoğraf. Bilgidir; belgedir;
gerçektir.Anıyarınataşıyan,bazendeaşağılanarak“birkağıtpar‐
çası”diyetanımlanananıtlardır,fotoğraflar.
Prof.Dr.SuatGezgin
Fotoğraf gerçek değildir; gerçeğin kopyası da değildir: gerçeği
yalnızcaresmedervekopyalar.Fotoğrafıilginçkılan,belleğimizinsakla‐
yamadığıbiranıdondurmasıdır.120
Fotoğrafınkullanımı,gazeteyöneticilerininestetikbakışınaveet‐
kileyicilik arayışına göre değişir. Gazete sayfalarında bazen, bir konu
üzerindekieksikbölümleritamamlamakyadadahaçokkonuyubirara‐
ya toplamak için, birkaç fotoğraf birleştirilerek kolaj ya da fotomontaj
yapılır.
Bazendepeşpeşeçekilenfotoğraflar,birolayıyazarakanlatmak‐
tan daha iyi yansıtır. Elde bu tür güzel fotoğraflar olduğunda haberin
öyküsü,fotoğraflaragenişyerverilerek,resimaltıbiçimindekısacaan‐
latılır.121
“Röportajınortağı,yüreğininyarısı”fotoğraf,herşeyiistediğikılı‐
ğasokabilendevbirsilahtır.
Bugün, dünyanın hemen her yerinde, herhangi bir önemli olayın
fotoğrafını ertesi sabah gazetelerde görmek çok olağan sayılmaktadır.
Başkabirdeyişle,günümüzinsanı,gazetelerdekifotoğrafolayınıkanık‐
samıştır artık. Ne var ki gazetecilikte fotoğraf yalnız bir yazıyı tamam‐
lamaklakalmaz.
Fotoğrafların,birolayıyadabiranıyansıtmaktan,birhaberiilet‐
mektendeötebirişlevlerideolabilir.Örneğin,birolayındramınıyansı‐
tabilir;birbaşkaolayınkarmaşıklığınıçözmekteipuçlarıverebilir;geç‐
mişineyadageleceğineışıktutabilir.Yaşanmışbiranınderinlerinein‐
memizi sağlayabilir. Bu anlarda, insan psikolojisini yakalamamıza yar‐
dımcıolabilir.
Dünyadailkkezbirgazeteninresimlesüslenmesi18.Yüzyıl’arast‐
lar.Evet“süslenmesi”…Çünkübudevrederesim,gazeteyisüslemekten
120SchneiderveRaue,a.g.y.,s.135.
121GazetecininElKitabı,s.86.
113
başka bir amaç gütmemektedir. Üstelik buna resim de denemez pek.
Zamanınbaskıtekniğiylegerçekleştirilmişbirdesen,birşekildir.
BenjaminFranklin’in“PennsylvaniaGazette”inde1750yılındaya‐
yımlanan“çoksayıdaparçayabölünmüşyılan”resmininaltındagazete‐
ninmanşetiyeralmaktadır:“AmerikalılarBirleşinyadaÖlün”.Butarih‐
tensonra,Amerikankolonilerininbaşındangeçenolaylarıyansıtanpek
çokresimçizildiğihalde,hernedensebunlarınhiçbirininherhangi bir
gazetedeyayımlanmasıuygungörülmemiştir.
Basıntarihininilk“haber‐resim”,diyekabulettiğiresmeise1842
yılındarastlıyoruz.İngiltere’deki“TheIllustratedLondonNews”gazete‐
si, kurulduğu yıl, dördüncü sayısının birinci sayfasında, 30 Mayıs
1842’de, Kraliçe Victoria’ya karşı girişilen bir suikastın, kara kalemle
yapılmışbirresminiyayımlıyordu.
Resmi yapan sanatçının adı bilinmiyor. Ancak bilinen tek şey, bu
resmin gazetede yayımlanmasıyla İngiltere’deki kamuoyunun ikiye bö‐
lündüğüdür.Birkısımokuyucubu“sansasyonel”olayın gazetederesim
olayının tekrarlanmasını,alışkanlıkhalinegelmesiniisterken,birkısmı
dabu“rezalete”sonverilmesiniistiyordu.
Gazetelerin resim yayımlamasını “alçaklık”, “bayağılık” diye nite‐
leyen çok sayıda insan vardı; bunların başında İngiltere’nin ünlü halk
şairiWilliamWordsworthgeliyordu.Üstatöylesinirlenmişkibuolaya:
“Bunegeriyedönüştür,
Yetişkinliktençocukluğainiştir.
Sözler,kelimelerneyinizeyetmiyor.
İnsanlıkbukadaralçalacakmıydı?”
gibilerinden,sayfalardolusuşiirlerbiledöşenmişti.
Wordsworth’ün bu direnişi ve öfkesi, çok geçmeden Manş Deni‐
zi’nin karşı kıyısına da atlayacaktır. Ve Fransızlar’ın belki de gelmiş
geçmişenünlütiyatrosanatçısıRachel,4Ocakl858’deölünce,birfotoğ‐
rafçıölününodasınagirmeyibaşarırveresminiçeker.Ertesigüngazete
ressamları bu fotoğrafın tıpkısını çizip, gazetelere verirler ve kızılca
kıyametkopar.Fransızpolisibu“rezalet”inpeşinedüşer
Gazetelerderesimkullanılmasınıbilinçlibirşekildeyaygınlaştıran
kimseiseJosephPulitzer’dir.Bugün“PulitzerÖdülleri”ileveColombia
ÜniversitesiGazetecilikOkulu’nunkurucusuolaraktanıdığımızPulitzer,
NewYork’taki“World” Dünya gazetesinisatınaldıktansonra,gazete‐
114 sininhersayfasınıresimledoldurur.Ancakburesimlerintümüfotoğraf‐
larınbirerkopyasıdırveressamlartarafındançizilmektedir.
Nitekim 1890‐91 yıllarında, her hafta binlerce sanatçı tarafından
10binlerceresimtaşınmaktadır,gazeteye.Pulitzersayesinde,Amerikalı
okuyucu gazetedeki resimlere alışırken, Avrupa’da hala “resim olmalı”
ya da “olmamalı” kavgası sürüp gitmektedir. Ancak yine de, fotoğrafı
doğrudandoğruyagazeteyegeçirmetekniğinibirAvrupaülkesi,Alman‐
yageliştirecektir.
Almanlar,19.Yüzyıl’ınsonyıllarında,fotoğrafıbinlerceiriliufaklı,
açıklıkoyulunoktayabölen“röprodüksiyon”tekniğinibulduktansonra‐
dırki,ilkkez21Ocak1897’de,NewYorkTribunegazetesinde,butek‐
nikle ilk gazete fotoğrafı yayımlanır. Bu, New York’lu bir senatörün fo‐
toğrafıdır.
l0günsonraiseaynıgazete,NewYork’unaçinsanlarının,yoksul
çocuklarınınresminibasar.Vekamuoyu,ogünedekeşinerastlanmayan
bir tepki gösterir. Herkes duygulanmış; korkunç ölçüde etkilenmiştir.
Bağışlar,yardımlaryağmayabaşlar.Yüzlerceyazınınyapamadığınıbir‐
kaç resim yapmıştır. Artık fotoğrafın, özellikle geniş halk yığınlarına
seslenengazetefotoğrafınınnekorkunçbirsilaholduğuanlaşılmıştır.
20.Yüzyıl’ınbaşlarındadünya,basında“haber‐fotoğraflara”tanık
olur. 1912’de Titanic Faciası, tüm gazetelerin birinci sayfasındadır. Ve
ardından1.DünyaSavaşı...Busavaştanbaşlayarak,artıktümsavaşların
önsaflarındagazeteciler,gazetefotoğrafçılarıyerlerinialacaklardır.
Fotoğraflar da, savaşıntümdehşetini,insanınkorkusunu,anaların
acısını, çocuğun çaresizliğini, görünen ve görünmeyen, bilinenve bilin‐
meyen bin bir anı yansıtacaktır. İster bir gözyaşı olsun, ister hedefine
nişan alan bir silah, bütün bu haber fotoğrafları, olayın ya da insanın
özünüyakaladığıiçin,okuyucununaklındankolaycaçıkmayacaktır.
1930’larda artık gazete resimleri, herkesin ilgisini çekmektedir.
Bunları çoğaltmanın yolları aranır. Almanya ve İtalya “Fotoğrafla Öy‐
kü”nün öncülüğünü yapar. Birbirini izleyen fotoğraflar ve bunların al‐
tındaki resim altları, olayı bütün açıklığıyla anlatır. Yazıya gereksinme
giderekazalmıştır.Ancakbu“moda”çabukgeçer.
Ve gazete fotoğrafçılığı, daha ağır yükümlülükler altına girer. Fo‐
toğraflar artık yalnız bir anın, bir olayın, bir yerin, bir insanın kopyası
olmaktan çıkacak; olaylara, yörelere, kişilere, zamana “yorum” getire‐
cektir.
115
Bundan böyle hiçbir fotoğrafın nesnel objektif olduğu söylene‐
meyecektir.Aynıolayıyadaaynıkişiyiyansıtanikiresim,birbirlerinden
çokfarklıniteliklertaşıyabilecektir.Çünküfotoğrafmakinelerinekadar
nesnelvebirbirinineşiolursaolsun,makineninarkasındakikişilerbir‐
birindenfarklıdır.
Gazeteresimlerine yorumgirdiğiandansonra,bunlarınişlevleri‐
ninarttığıgörülür.Bunedenledirkiröportajyazarları,iştebutürfotoğ‐
raflardan yararlanmaya başlamışlardır. Böylece fotoğraf, yalnız bir rö‐
portajınbelgesi,gerçeklikkanıtıyadasüsüolmaktançıkmış;birdünya
görüşünüiletmearacıolmuştur.
Burada,FikretOtyam’ınbirgörüşünüanımsamamakeldengelmi‐
yor:
“Fotoğrafröportajınortağıdır,yüreğininyarısıdır...Yalnızobjekti‐
fininereyeçevireceğinibilene...”
Evet, bir gazete fotoğrafı, o gazetenin dünya görüşünü, politik
inançlarınıyansıtabilir.Fotoğrafıçekenkişinin,“objektifinereyeçevire‐
ceği”ndenbaşlayarak,“nasılvenezaman”çekeceğindengeçerek,fotoğ‐
rafı gazeteye koyacak kişinin, kararına dek resmi koymak ya da koy‐
mamak, nereye ne büyüklükte koymak vb. birbirini izleyen bütün ey‐
lemler,birdünyagörüşününsonucudur.
Çünkü gazetelerde gördüğümüz her fotoğraf bir seçimi içerir.
Bunda ise, bir dünya görüşünün, bir yorumun yansıdığı gerçektir. Yine
aynınedenlerle,fotoğraflaryalandasöyleyebilir.ÖrneğinMussolini’nin
aşağıdanyukarıyadoğruçekilmiş,yüzündesıcakbirgülümseyişleünlü
diktatörü, olduğundan çok daha güçlü, görkemli ve büyük gösteren fo‐
toğrafı yalan söylüyordu. Tıpkı açlıktan kırılan bir yörenin insanlarını
giydiripkuşatıp,ondansonraçekilenfotoğraflarınyalansöylediğigibi.
Gazetefotoğraflarınınbirdiğerözelliğide,okurayargılamaolana‐
ğıtanımasıvesonsuzinandırmagücünesahipolmasıdır.Önemlikişileri,
devletadamlarınıbirandayerindibinebatırabilecekyadaputlaştıracak
güçteolan,hiçbirişeyaramayanbirmamulümilyonlarcakişiyebenim‐
setipenönemlibirtüketimmalıhalinegetirebilen,duygularısömürebi‐
lenyadayepyeniduygularayolaçanfotoğraf,gerçektenbüyükbirsilah‐
tır.
116 Tıpkı diğer silahlar gibi, fotoğraf makineleri de birbirlerine çok
benzer.Ancakgüçleriyadagüçsüzlükleri,doğrularıveyanlışları,kulla‐
nana,onuelindetutanabağlıdır.122
EnİyiHaberFotoğrafıHangisi?
“Fotoğraf,gerçekolmalı.Düzmecefotoğraflarvar.Depremolmuş,
fotoğrafçıyaşlıkadınıoturtuyoryıkılmışevinönünde,“Teyzebirazüzü‐
lürmüsün?”diyor.İnsanlarıağlatanlarvar.Birsürüsahtefotoğrafdola‐
şıyor.Eniyisidoğalanındayakalanmışkarelerdir.
Photoshop’laoynanmadan.Buciddibirsorun.Onundışındaşey‐
leridüşünemezolduk.Buokadarsıkoluyorki.MaçtatopolmuyorPho‐
toshop’latopyapıyorlar.HattaAmerikalıbirfotoğrafmuhabirifotoğraf‐
takiaskerlerinyerinideğiştirdi.Zatenoradatekbaşınasın,tabiikidört
dörtlükfotoğrafdiyebirşeyyok.Busahtekarlığıniyeyapıyorsun?Top
koyuyorlar diye kızarken adam orda askerin yerini değiştiriyor. Dijital
çıktıktansonraherfotoğrafa“Acabagerçekmi?”derolduk.”123
“FotoğrafDeyipGeçmeyinAileTarihinizeSahipÇıkın”
Küçük Bebek’te güzel bir apartman. Bütün duvarlarda fotoğraf
asılı.İnanılmazgüzelfotoğraflar.Çoğunluğusiyahbeyaz.
Eskiİstanbul,eskiBebek,eskiinsanlar.MuallaMezhepoğlu’nuta‐
nımlamak için başka bir tasvire gerek yok, duvarlardaki fotoğraflar
onun hakkındaki ilk ipucunu veriyor. O kendini fotoğraflarla ifade edi‐
yor. Hele elinde tuttuğu o özel albüm, el yazması özel tarih kitabı gibi.
Anneden ve babadan, 5 kuşak geriye, fotoğraflar, belgelerle kotarılmış
birailetarihi.Ebendedebirazfotoğrafvealbümmanyaklığıvardır.Çok
özendim, çok kıskandım. Bunu "Siz de yapın!" projesine dönüştürmek
istiyor.
Keşkebirilerionasponsorolsa,desteklese.Buişiyaygınlaşabilse.
Herkes o fotoğrafları görebilse. O belgeleri inceleyebilse. O hatıraları
okuyabilse. İşte yerel tarih. Üstelik Avrupa’da yeni trend, yeni eğilim.
Aile tarihlerimizden yerel tarihe ulaşmak. Mualla Hanım, hem kendisi
hemevihemduvarlarıhemalbümlerimüthişgüzelbiri.Onuntanıdığı‐
mavesizinletanıştırdığımaçokmemnunoldum.
‐Nasılbiriktirdinizbukadarfotoğrafı?
122ZeynepOral,“Fotoğraf”,MilliyetSanatDergisi,Sayı:147,İstanbul:Ağustos1975,ss.
18‐22.
123
MuratSezer,“SavaşıResmiBültendenÖğreneceğiz”,Birgün,22.05.2006.
117
‐ Siz ne diyorsunuz! Benim anneannem, 1890’larda fotoğraf çe‐
kermiş.Evininiçindekaranlıkodasıbilevarmış,kendifotoğrafınıkendi‐
sitabedermiş...
‐Ozamansizdekifotoğrafmerakı,genetik!
‐ Tabii, tabii. Anneannem, eskinin Güzel Sanatlar Akademisi me‐
zunu. O okulun parlak mezunları Saray’a öğretmen olurmuş. Annean‐
nemdeonlardanbiri.Sanata,özellikledefotoğrafaeğilimivarmış,bütün
aileyigörüntülemiş.Oyıllardafotoğrafçekmek,helebirkadınınçekmesi
çevretarafındançokhoşdakarşılananbirşeydeğil,anlayınartık…
‐Annenizpeki?
‐Annem,hakim.Hukukeğitimialıyor.Amaodafotoğrafameraklı.
Okadarmeraklıki,12yaşımakadar,her6aydabir,benigiydiriyorku‐
şatıyor, Beşiktaş’taki Canit Bey’in Akın Fotoğrafevi’ne götürüp fotoğra‐
fımıçektiriyor.Ofotoğraflar,haladurur.Annem,sonderecedüzenlibir
insandı, hepsinin arkasına daktiloyla tarihini, kişilerin isimlerini ve fo‐
toğrafınçekildiğiyeriyazardı.Fotoğrafmerakıvedüzenliolmaalışkan‐
lığıanneannemdenanneme,annemdendebanageçmiş...
‐Siz,tekçocukmusunuz?
‐ Evet. Üstelik bu durumdan o kadar memnundum ki, küçükken
“Bir kardeşim olsun ama 12 yaşında ölsün!” isterdim. Çocukluk işte,
acımasızoluyorinsan,12yaşınakadaronunlaoynayacağım,sonraoyok
olacak...
‐Babanızneişyapardı?
‐Odaavukat.Hukukçubirailebizimki.Annemvebabam,hukuk
fakültesindensınıfarkadaşı.
‐ Hep bu evde mi yaşadınız? Son zamanların minimalist evlerin‐
denfarklıolarak,insanahuzurverenmuazzambiryaşanmışlıkvarevi‐
nizde...
‐50senedirbuevdeyiz.Busene,Bebek’teki50.yılımız.Ondanev‐
velBeşiktaş’taydık.Yanibenhayatımboyuncasadece2evdeğiştirdim.
Bebek de Beşiktaş’a bağlı olduğu için, ailemin Beşiktaş ilçesindeki 99.
senesi...
‐Ailenizdenkimsehayattamıpeki?
‐Hepsisizlereömür.Nekardeşimvarbenimnedeçocuğum.Bir
benkaldım.Birdebualbümler,bufotoğraflar...
‐Elinizdetutuğunuznedir?Ailealbümlerinizdenbirimi?
118 ‐Yok,hayır,buözel.Bu,birproje.Adını“Sizdeyapın”koydum.Laf
olsundiyedeğil,hakikimanada,herkesyapsınistiyorum.Yereltarihbu.
‐Şuprojeyibiranlatırmısınız?
‐ Annemden bana 6‐7 tane çok kalın albüm kaldı. Aile albümleri.
Zannediyorum, benim yaşımda anneannesinin annesinin fotoğrafına
sahipazinsandanbiriyim.
Söylüyorum,bizimkiarşivcivefotoğrafameraklıbiraile,osayede
bufotoğraflarbugünekadargeldi.Önce“Benbunların’apim?”diyedü‐
şündüm.“Bendeölürsemneolacak?Kimekalacak?”Ziyanolacaktı,kı‐
yamadım,ailemeveyakınçevremeaitolanfotoğraflarıayırdım.
‐Sonra?
‐Onları,şimdikullandığımıztürdenbiralbümeyerleştirmekiçime
sinmedi. Annem, albümleri ciltlettirir, kapaklarını özel yaptırtırdı. Ben
de o kapaklardan birini aldım, ona uygun kartonlar kestirdim. Onların
arasına fotoğraflar yapışmasın diye, ince kağıtlar buldum. Limon kağı‐
dıymış adı. Fakat, fotoğrafları takacak köşebent bulamadım. Onları da
Viyana’dangetirttimvebufarklıalbümüyaptım.İçindeannetarafımdan
5,babatarafımdan5kuşakherkesvar.
‐Ooo!Şahanegörünüyorsunuzamaçokdagençdeğilsiniz,sizin5
kuşak gerinizi hayal bile edemiyorum. Ben babaannemin annesinden
ötesinibilmiyorum...
‐Evet,benimanneminannesi,onunannesi,onunannesiveonun
annesi... Yaklaşık 175 yıllık hatta daha fazla bir tarihten söz ediyorum.
Neredeyse2asır!Sonradabufotoğraflarınumaraladım.Veoherfotoğ‐
raflailgili‐bazenbirkişiydi,bazenbirsemt‐bildiğimherşeyiyazmaya
başladım.Hikayeyazdımdiyemem,amabenhatıralarımıkarekarenak‐
letmişoldum.Bittiktensonrabirdebaktımki,yazdıklarımıpekiştirecek
belgelerdevar...
‐Nasılyani?
‐Bizatamayanaileyiz!Annemmesela,hepikimecmuaalırdı,biri
elden ele dolaşırdı diğeri el sürülmeden saklanırdı. İnanmayacaksınız
ama bütün tramvay biletlerini saklamış. Doğduğum günün gazetelerini
saklamış.Atatürk’ünöldüğügününgazetelerinisaklamış.Annesi,anne‐
mindoğduğugününtakviminisaklamış.Babam,1947’deKoçTicaret’ten
aldığımızGeneralElectricbuzdolabıfaturasınısaklamış!
‐AmanAllah’ım!Müthişde,evçöplüğedönmedimi?
119
‐Hayırçünküevbüyük.Veazçocukvar.Birtane,odaben.Sonra
hiçtaşınmayok,50senediraynıev....
‐Başkavarmıöylesaklananşeyler?
‐Saymaklabitmezki.Annevebabamındüğündavetiyesi,125kişi‐
likyemeklidüğünlerininfaturası.AlmanHastanesi’ndebenimdoğumu‐
mun faturası. Babamın yazıhanesine aldığı deri koltukların faturası...
Ben fotoğraflardaki insanları ve olayları anlattıkça, parantez açıp bu
belgeleridekoymayabaşladım.HemBeşiktaş’ı,Beşiktaşlıannetarafımı
hem de Konya Karamanlı baba tarafımı bir albümde toplamış oldum.
Böyleceüçlübirşeyçıktıortaya.Fotoğraflar,fotoğraflardanhatırladık‐
larım ve yazdıklarımı pekiştiren belgeler. Türkiye’de daha önce bu ka‐
darkapsamlıvemuntazambirçalışmayapıldığınızannetmiyorum.
‐Nekadarzamanınızıaldı?
‐ Bir buçuk sene. Bazı günler hiç çalışmıyordum, bazı günler 10
saat...
‐Pekibunuyaparakneeldeetmeyiumuyordunuz?
‐Buçalışmanınadını“Sizdeyapın!”koydum.Yanifotoğrafdeyip
geçmeyin, siz de benim gibi aile tarihinizi oluşturun. Dünsüz yarın ol‐
maz.Zatenartıkdevletlerinnasılkurulupyıkıldığınıanlatan,resmitarih
anlayışını çoktan bıraktık. Yerel tarih önem kazandı. Yerel tarihte de
soyluolsunolmasın,butürhatıralarçokönemli.
Benim anlatmak istediğim şu: Hepimizin bir aile tarihi var, gelin
butarihesahipçıkalım.Çünküailetarihlerimiz,yereltarihioluşturuyor.
Bununiçindebazışeyleredikkatedelim...
‐Nemesela?
‐ Eski kimlik kartlarımızı, tapu senetlerimizi, bir resmi daireye
yazdığımızdilekçeyi,aldığımızbirbiletihoyratçaatmayalım,çünküon‐
lar gelecekte yerel tarih dokusu oluşturabilir. Ayrıca büyüklerimizden
duyduklarımızınotedelim.Hattaonlarınseslerinikaydedelim.Sonrabir
günyapmadığınızapişmanolursunuz,amageçolur...
Yıl 1930. Darülfünun’da, yani İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakül‐
tesi’ndeTicaretHukukudersi.KapıaçılıyorveAtatürkgiriyor.Habersiz.
Ansızın.Profesör,Ata’yıhemenkürsüyedavetediyor,“Yokhayırrahat‐
sızolmayın,sizdersedevamedin.”diyorvetesadüfenanneminyanına
oturuyor. Annem, “Heyecandan bayılacak gibi oldum.” diye anlatırdı
bana. İşte o anın fotoğrafı, babam da bu sınıfta. İşin ilginç yanı, Ata‐
türk’ünİstanbulÜniversitesi’niilkvesonziyareti...
120 ‐MuallaMezhepoğlukimdir?‐
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okudu. Sonra Robert
KolejYüksekokulu’naöğretimgörevlisiolarakgirdi.DerkenAmerika’ya
gitti.Dönüşündeevlendi.Adana’yagelingitti.ÇukurovaElektrik’teçalış‐
tı. Ayas Koleji’nde İngilizce hocalığı yaptı. 6 sene evli kaldı. İstanbul’a
geldiveboşandı.Birkereevlenmişolmakyetti,birdahaevlenmedi.Yapı
Kredi’deçalışmayabaşladı.Babasırahatsızlandıiştenayrıldı.Aileşirke‐
tiyleilgilendi.SonolarakRobertKolej’delisesonsınıflaraseçmelieko‐
nomidersiöğretmenliğiyaptı.Sonundakendiniemekliyeayırdı...
AyşeArman.Hürriyet,26Eylül2006.
6.ÜSLUP BİÇEM‐ÖZANLATI Sözolakesesavaşı
Sözolakestirebaşı
Sözolaağuluaşı
Balılayağedebirsöz.
121
YunusEmre
Üslup biçem, özanlatı sözlük anlamıyla bir şeyin yapılış ya da
oluşbiçimidir.Birsanatçının,birsanatçeşidinin,birsanatdevrininözel
tarzıdır,“Üslupçu”isegenellikleüslububeğenilenyazaradenir.
Latincesi“Stylus”olanüslup,balmumlukâğıtüzerineyazıyazmak
içinkullanılansivriuçlubiralet,bugünküanlamdabirtürkalemdir.
Türkçe’deüslupkelimesininanlamgelişmesineuygunolarak,üs‐
lup anlayışı da “söyleyiş güzelliği” yönünden olgunlaşmıştır. İyi üslup,
böyledeğerlendirenleringözünde,“Edebiyatyapmaktır.”veönemliolan
söylenendeğil,söyleyişinüstünolmasıdır.124
Genelde üslup denilen “anlatım özelliği”, yazarın ya da konuşma‐
cının kişiliğinden doğar. Anlatım özelliğinin niteliği, cümle kuruluşları‐
na, kelime zenginliğine ve seçimine, içtenliğe, sanat ve dil anlayışına,
kişinindünyagörüşüne,hayalvesezgilerininçeşitliliğine,bilgivekültü‐
rününderinliğinebağlıdır.125
Dil, ortak olan kelimelerle kurulan cümlelerdir. Üslup ise ortak
olancümlebiçimlerinden,kişiselkullanmayageçiştir.Yalnızcakelimele‐
rindeğişmesiolarakelealınamaz.Dildekideğişmeler,toplumsalveen‐
telektüel eğilimlere bağlıdır. Romantizmin, realizmin, sembolizmin,
halkçılığın,bölgeciliğinbirerüslubuvardır.126
Bazı romantik üslup düşkünleri; suyu, havayı, güneşi, kuş sesini,
kendilerincegüzelbirbiçimdeyanyanagetirdiklerinde,çokbaşarılıbir
işyapmışolduklarınısanırlar.Gerçekteise,buboşunabirsavunmadan
başkabirşeydeğildir.Çünkügünümüzünüslupanlayışının,budüşünce
tarzıylahiçbirilgisiyoktur.Üslupkelimesinin,başkadillerdekikarşılığı
da, bu terimin daha geniş ve biraz daha değişik biçimde anlaşılmasını
gerektirmektedir.
Denemeci,eleştirmenveromanyazarıChristopherMorley,üslup‐
tansözederkenşöyledemektedir:
124EniseKantemir,YazılıveSözlüAnlatım,EnginYayınevi,Ankara:Kasım1997,s.192.
125SebahatEmir,KompozisyonYazmaSanatı,TürkDünyasıAraştırmalarıVakfıYayını,
İstanbul:1986,s.77.
126CengizhanYurdanur,TürkEdebiyatınaAnalitikBakış,RebaYayınları,İstanbul:2000,
ss.211‐212.
122 “İyiyadakötüüslupdiyebirşeyyoktur.Önemliolansöyleyiştar‐
zının,maksadıifadeedipetmediğidir.”
Yüzyıllar önce yazılmış klasikleri ölmezleştiren, onlardaki fikir,
ruh,duygukadar,bunlarınanlatışbiçimi,yaniüsluplarıdır.Bunakarşı‐
lık, dün denecek kadar yakın 30‐40 yıl önce yazılmış eserler tekrar
incelendiğinde, sözcüklerin bu zaman içinde uğradıkları aşınma ve an‐
lam değişiklikleri bir yana, anlatılmak istenen konuyu, açıklıkla kavra‐
mayabileolanakyoktur.
Ahmet Haşim, “Üslup Hakkında Bir Mülahaza” başlıklı yazısında:
“Daha dünkü şair, üslubuna sürdüğü alacalı renklerle, bir hafta içinde
soluk bir eski elbise zavallılığına düşerken, sıfatsız, teşbihsiz, istiaresiz
Homerossafbirbillurehramıgibi,halagüneşinışıklarınıgüneşeakset‐
tirip duruyor.” derken, bunun nedeninin süslü, özentili yazmak yerine
kişisel,açıkseçik,yalınyazmakolduğunubelirtmiştir.
Buffon:“Yalnıziyiyazılmışeserler sonradangelenlerekalır;bilgi
çokluğu, olgu garipliği hatta buluşlardaki yenilik, ölmezliğin garantileri
değildir.Eğerbunlarınbulunduklarıeserlerzevksiz,asaletsizvedehasız
yazılmışlarsamahvolupgiderler.
Çünkü bilgiler, olgular ve buluşlar kolayca uçar, değişir ve hatta
dahaustakimselertarafındantekrareserhalinegetirilir.Bunlarinsanın
dışındadır, üslup insanın kendisidir. Üslub‐ı beyan ayniyle insandır Üslup,neuçan,nekaçan,nebozulanbirşeydir.”demiştir.127
Bu, üslubun filozofça bir tanımıdır. Her yazarın kendine özgü bir
anlatımı vardır. Çok okuyan kişiler, adı, imzası bulunmayan yazıları
okuduklarında, bunların hangi yazarlara ait olduklarını anlamakta asla
güçlük çekmezler. İşte bu anlamayı sağlayan, anlatım özelliği, yani üs‐
luptur.
Üsluphakkındabirgörüşdeşöyledir:
“Atilla İlhan’ı daha sonraları birçok yönleriyle uzun uzun incele‐
dim.Hemensöylemeliyimki,ozanımızbudünyaya,Allahvergisibüyük
birşairlik‐yazarlıkkabiliyetiyledoğmuş.Hangitürdeolursaolsun,ken‐
dineözgübirseziş,duyuşveanlatışgücüvar.
Şimdibana,onunimzasıolmaksızınbirşiiryadabirdüzyazıver‐
seler,belkidekısasürenbirtereddüttensonra,‘Buşiir,budüzyazıAtil‐
la İlhan’ındır.’ diyebilirim. Başka ozanlara benzemiyor, onun duyuşları,
söyleyişleri.”
127Kantemir,a.g.y.,s.193.
123
BakiSühaEdipoğlu,BizimKuşakveÖtekiler Daranlamdaüslup:Birdeviredebiyatınınkullandığıdiligösterir.
“TanzimatEdebiyatıÜslubu”gibideyimler,odeviredebiyatlarınınkul‐
landıklarıdillerianlatır.
Geniş anlamda üslup: Yazarların anlatımdaki kişiselliklerini kap‐
sar.Buise,onlarınruhsalyapıları,kullandıklarıdil,budilinanlatımgü‐
cü,okuyucununanlayışı,anlatılmakistenenkonuveyazıldığıdevredir.
Konuyu, belli bir ileti açısından işleyip yazıya dönüştürürken ya‐
zar,sözcüklerevrenineuzanır.İletisiniyansıtmak,okurlaendoğruveen
kestirme iletişimi kurabilmek için sözcükleri seçer, sıralar. Bunları ses
veanlamilişkilerinegöredüzenler.Yazıveyaratıyıoluşturanöğelerden
biri de budur. Eski deyişle “üslup”, yeni adlandırılmada “biçem” denir
buna.128
Buseçimvedüzenleme,yazarınhayatıyorumlamasıylagerçekle‐
şir. Yazarın yaşadığı çevre, kullanılan günlük dil ve o dönemde kaleme
alınmışyazılar,bukonudayazarakatkısağlamaktadır.Yazarınoluştur‐
duğuyazılardabunlargörülebilir.Bukonu,üslupbilimintemelinceleme
alanınıdaoluşturmaktadır.129
TürkedebiyatındaRecaizadeMahmutEkrem’inbiçimselgörünüşe
önem vererek yaptığı ayırım, Cumhuriyet Dönemi’ne kadar geçerli ol‐
muştur.Buayırımagöreüçtürlüüslupvardır:
a Üslub‐ıadi sadeüslup ,
b Üslub‐ımüzeyyen süslümecazlıüslup ,
c Üslub‐ıali genellikledinimetinlerdeyeralanetkileyicitondaki
üslup .
Yeni Türk edebiyatında dolaysız anlatım yolunu izleyen sade üs‐
lup yaygınlaşmıştır. Biçim bakımından, her edebiyat türünün özel bir
üslubu olduğu da kabul edilmiştir epik üslup, lirik üslup v.b. . Ancak
günümüzdeüslupbilim,busınıflamalarıbiryanabırakarakheryazarın
kişiliğini,sanatınıveevriminiortayakoyanözelüslubunuincelemekte‐
dir.130
Suut Kemal Yetkin, “Üslup Üzerine” başlıklı yazısında şunları ka‐
lemealmıştır:
128Özdemir,a.g.y.,s.27.
129
130
Yurdanur,a.g.y.,s.207.
MeydanLarousseAnsiklopedisi,Cilt:12.
124 “Üslup bir zaferdir, demiştim. Ama, bu sözle bir irade mucizesi
olan, insanın zıddı bulunan tamamıyla suni bir üslup olabilir, demek
istemiyorum.
Çünküüslup,realiteyibiriçahengeayarlamaktanibaretolduğuna
göre,Buffon’undediğininaksine,sanatçınınzıddıolanbirüslupelbette
tasavvurolunamaz.
Veelbettekendinibulmuşbirsanatçının,birkaçüslubuolabilece‐
ğinidüşünmeyedeimkangörülmez.Buradakisunilik,tabiiolanıntaklidi
değil,tabiiolanın,sanatçınıniçahenginegöreyenidenterkibidir.
Bumanada alınansuni vesunilik,sanatınveüslubun entabiita‐
raflarıdır. Kısacası, bir sanat eseri, insan olan sanatçının değil, sanatçı
olaninsanınnasılifadesiise,üslupda,insanolarakkonuşanromancının
değil,romancıolarakkonuşaninsanınifadesidir.Hemzatenüslup,sana‐
tınkendisideğildenedir?”
Vedat Günyol bir söyleşisinde “özanlatı” ile “anlatıcı” arasındaki
ilişkiyedeğinirkenşunlarıbelirtmiştir:
“…Biçemişöyletanımlıyorderskitapları:‘Değişensözcükgrupları
arasında, değişmeyen anlatım özelliği.’ Üslup insanın ta kendisidir. İn‐
san, sapına kadar insan… Bir Reşat Nuri neyse, öyküleri, romanları da
öylesineinsandı,insancaydı.
AhmetRasim’in,oanasınavedemidesinedüşküngüzelinsanın,
uyumlu sözcük dizeleriyle süslediği yazılarındaki biçem ustalığının ya‐
nında,FalihRıfkı’nınulaşılmasıgüçbiryazıbecerisi,biçemiçinuyulma‐
sıgerekenörneklerdendir.
Buara,duygununduygusallığın,insansevgisinin,ete,tenedayalı
sevginin,başınıalıpgiden,sınırtanımaz,özgüranlatımustalığınınbaşı‐
nıçekenSaitFaik’isaygıylaanmakgerekir.”
6.1.KelimeleriSeçmeveKullanmaSanatı
Fikirlerarasındakibağlantınınbelirtilebilmesiiçin,duygu,düşün‐
cevegörüşler,kesinhükümlü,kısacümlelerleanlatılmalıdır.Cümleleri,
biryığınedebisanatlarlasüslemekvesanatyapmakhevesinekapılma‐
makgerekir.Böyleyapılırsa,fikirlergeriplanaitilmişveyazıanlaşılmaz
halegetirilmişolur.
Birmetinde,mecazvebenzetmegibiedebisanatlarıyerliyerinde
kullanmakgerekir.Bunların,yazınınözünükaybetmedenfikirleperçin‐
125
lenmiş olmasına çalışılmalıdır. Sanatlar, gerektiği zaman kullanılmazsa
yazıdeğerindenkaybedebilir.
“Sözcükleri seçme, kullanma sanatıdır biçem. Tümce düzeni, söz‐
cüklerinsoyutvesomutluğu;sıfatlar,adlar,eylemlerinkullanımı;karşı‐
laştırmalar, eğretilemeler, mecazlar, simgeleştirmeler, kişilendirme ve
canlılaştırmalar gibi dilsel yapılandırmalar, tümüyle özanlatıyı oluştu‐
rur.”131
Gerçek üslup, gereksiz, bayağı olan her sözcüğü reddeder. Büyük
yazarların el yazmalarının incelenmesi, bize müsveddelerindeki bazı
sözcüklerinsonradanatıldığınıgöstermektedir.
SözgelimiChateaubriand’ın,Martyrsadlıeserininmüsveddesinde:
“Gözlerimenasılbirmanzaraaçılmıştı.Gemibirkıyıdanötekineuzanan
bir kum tabakasına saplanmıştı.” diye yazılıdır. Basılı metinde ise: “Ne
görünüm...gemibirkumtabakasınasaplanmıştı.Omurgadanikiokatı‐
mıileride,dalgalarınüzerindekayganveyeşilkayalık...”Chateaubriand
“gözlerime açılmıştı” ve “bir kıyıdan ötekine uzanan” sözcüklerini be‐
ğenmeyerekkaldırmıştır.
Victor Hugo’da da: “Ayın karanlık hülyasıyla dolan büyük ve es‐
merorman”mısralarındaki“ayınkaranlıkhülyası”gibişaireçokalelade
gelen sözcüğün atıldığı ve şiirin, “Ayın geniş hülyasıyla dolan büyük ve
esmerorman”biçimindekalemealındığıgörülmektedir.“Karanlık”söz‐
cüğüyle “geniş” sözcüğü yer değiştirmiştir. Böylece imge değişmiş ve
duygusaltitreşim,ruhuetkilemiştir.
YineVictorHugo,insanüstübirşehirolmasıgereken“Kaybolmuş
Şehir” tasvirinde, önce: “Orada korkunç, vahşi bir şehir vardı...” diye
yazmış;sonrabuvahşivekorkunçgörünmesigerekenşehrinbunitelik‐
lerini değiştirerek: “Orada tuğlalardan yapılmış bir şehir vardı...” diye
yazmıştır.
Pascal,“İnsan,doğalüslubugördüğüvakithemşaşırır,hemmem‐
nunolur;çünkü,biryazargöreceğimdiyebeklerken,karşısındabirin‐
sanbulmuşolur.”der.132
6.2.ÜslupÖzellikleri
Anlatımınamacı,karşımızdakiniinandırmakveetkileyebilmektir.
Yaniokuyucuyuyadadinleyiciyikendiduygu,düşüncevehayaldünya‐
131Özdemir,a.g.y.,s.27.
132Kantemir,a.g.y.,s.196.
126 sınaçekebilmekvebuyollaonunzevkalmasınısağlamaktır.Bununiçin
deanlatımınbirtakımnitelikleresahipolmasıgerekir.133
İyibiryazıyazmakiçinemek,çabavedisiplinşarttır.Bununyanı
sıraiyiyazıyazabilmekiçin,kullanılacakdilideiyibilmekgerekir.Yani,
dilin varolduğu günden bu yana kullanılan kelimeleri alıp onlardan en
iyiyerlerde,enetkinbiçimdeyararlanmak,iyiyazınınilkkoşuludur.134
Başarılı bir yazıda güzel bir üslup sağlamanın öteki koşulları ise;
anlatımdaaçıklık,duruluk,akıcılık,yalınlık,kişisellikbulunmasıdır.
6.2.1.Açıklık
Yazının amacının rahatça anlaşılır düzeyde bulunması, sözcükle‐
rin iyi değerlendirilip yerinde kullanılması, cümlelerin düzenli, dolam‐
baçsız sıralanmasıdır. Önce, anlatılacak konu, yazarın zihninde açıkça
belirlenmeli,sonraanlatmakurallarınauygunolaraksöylenmelidir.
Goethe:“Biryazarınüslubu,genelliklemizacınındamgasınıtaşır;
bir insan açık bir üslupla yazmak istiyorsa, önce kendi ruhunda açıklık
olmalı;üslubundayücelikolmasınıisteyende,önceyüksekbirkarakter
taşımalıdır.”demiştir.
Açık konuşan kişi, karşısındakinin soru sormasına fırsat vermez;
“Açıkkonuş.”dedirtmez.Kısacasıaçıklık;birsözün,biryazınınkolayve
yorulmadananlaşılmaniteliğidir.
6.2.2.Duruluk
Sözün,gereksizsözcüklereyerverilmedenamacıanlatabilmesidir.
Birdüşüncenin,birduygunun,birolayın,açıkveseçik,enkestirmebir
biçimde,azsözcükvekısacümlelerleanlatılmasıdır.Haberyadaröpor‐
taj gibi gazetecilik yazı türlerinin hedef kitlesi “herkes”dir. Başka bir
anlatımlatoplumunbütünkatmanlarıdır.Bunedenledurubiryazıdave
sözde çapraşık cümlelere yer verilmez. “Hayatta en hakiki mürşit ilim‐
dir.”sözü,birdurulukörneğidir.
6.2.3.Akıcılık
Sözünveyazının,hiçbirsespürüzütaşımaksızın,hiçbirtakınaklığı
olmaksızın,rahatbirakışlasöylenmesidir.Akıcılıktaşıyanbiryazıdave
133Emir,a.g.y.,s.79.
134Mısırlı,a.g.y.,s.84.
127
sözde, iki anlamlı sözcüklere ve sözcük tekrarlarına, takınaklı seslere
rastlanmaz.Sözcük,cümlevefikirlertambirkaynaşmahalindedir.
6.2.4.Yalınlık
Gösterişsiz,süssüz,kısaveiçtenlikleyazılmış,güçlüanlamtaşıyan
söz ve yazıda yalınlık vardır. Yalın anlatımda, gereksiz sanatlara, yıp‐
ranmışsözcüklere,özentilicümlelereyerverilmez.Anlatı,basitkelime‐
lerlekısa,özveanlaşılırbirbiçimdesürdürülür.
6.2.5.Kişisellik
Düşünce,duygu,gözlem,buluşvehayalgücününyazılıanlatımda‐
kiolgunlukderecesi,yazarınkişiliğinikapsar.Gerçeklerikavrayış,duyuş
ve anlatışındaki farklılık, onun, belirli bir kişiliğini ortaya koyar ki, işte
bütünbuözellikleryazarınüslubundakikişiselliğidir.135
6.3.ÜslubunÖtekiNitelikleri
Anılanların yanı sıra sözlü ve yazılı anlatımlarda; belginlik, canlı‐
lık,özlülükvedengegibiniteliklerdebulunmaktadır.
Belginlik,düşünceninbelirli,eksiksizvesınırlıolarakanlatılması‐
dır.Belginanlatımdakesinlikvardır.
Canlılık,anlatımınhareketli,konunungözlerönündeserilmişçesi‐
neözelliktaşımasıdır.
Özlülükisesözveyazınınazsözcükleisteneniverebilmesidir.
Denge de,yazınınyadasözüntümündekiöğelerinanafikrinçev‐
resindeorantılıolarakbulunmasıdır.
Öteyandan,yazarınanlatımındakicanlılıkdirilikvetazelik,genel‐
likleuygunanlatımbiçimininuygunyerdeveuygundurumdaseçimine
bağlıdır.Buseçimibelirleyendeyazarınkonusunayaklaşımbiçimidir.
“YolRehberinizMehmetYaşinOlsun”
Mehmet Yaşin, Uzakname’de bizi, yaşadığımız sınırların ötesine
alıpgötürmüştü.Görülecek,yaşanılacakyerleriöylesineustalıklaanlattı
135Kantemir,a.g.y.,s.195.
128 ki,kitabıdahabitirmeden,birdeniçinizdengeçenitahminedebiliyorum:
“YolcudurAbbas,bağlasandurmaz.”
YenikitabıYakınname’de,Türkiye’yigeziyorYaşin.İş,söyleşi,ki‐
tap fuarı olmadıkça, yerimden ayrılmayan benim gibi birisi bile; en
azından,ballandıraballandıraanlattığı,“damakçatlatanyemekler”iye‐
mekisteğiduyuyor.
Benimakıllıbirdostum,kitaptanıtmayazılarınınişlevikonusun‐
da şöyle der: “Kitap hakkında bir yazı, bende o kitabı okuma isteği
uyandırmalı.”Bugörüşbencegeziyazılarıiçindegeçerli.
Gezi rehberi, gezi tanıtım yazısı ile Mehmet Yaşin’in yazıları ara‐
sındanefarkvar?İkisidekurubilgiverir;hangiyoldangidersiniz,nere‐
lerde kalabilirsiniz, hangi lokantalarda iyi yemek yiyebilirsiniz, görüle‐
cekyerlerinlistesideeklendimi,yazıgöreviniyapmış,işlevinibaşarıyla
tamamlamışolur.
Ben oraya gitmeye karar vermişsem, bu tür bir rehberi almakla
yetinirim. Ama hiçbiri beni yolculuk konusunda, rahat koltuğumdan
kalkmaya ikna edemez. Oysa Mehmet Yaşin, bu gezilere iç dünyasını,
duygularını,edebiyattadınıkattığıiçinbenietkiliyor.
Kendisi de biraz gezgin olan Nedim Gürsel, kitaba yazdığı Ön‐
söz’debakınnediyor:
“Onun, haritayı önüne serip gezdiği ülkeleri kırmızı raptiyelerle
işaretleme alışkanlığı olduğunu biliyorum. Bu kez raptiyelerini ülkemi‐
zincoğrafyasınasaplıyor.VegelinciktarlasınaçeviriyorTürkiyeharita‐
sını.
Yaşin’ineşliğindedoğudanbatıya,kuzeydengüneye,yalnızcabü‐
yük kentlerine değil en küçük köy ve kasabasına varıncaya dek, Küle‐
bi’ninünlüşiirindeki‘Ardahan’danEdirne’ye’dolaşıyoruz.‘Akdeniz’ebir
kısrakbaşıgibiuzanan’yurdumuzu.
Buyolculukboyuncaeşsizgörüntülergiriyoraraya,yollaradüşüp
dere tepe düz giderken yalnızca güzellikler değil çirkinlikler, çarpıklık‐
lar, yoksul bölgelerin makus talihinden kaynaklanan haksızlıkları da
görüyoruz...
Yaşin,yolaçıkmadanöncegideceğiyerlerhakkındabilgiediniyor;
başkayazarlarınaynıcoğrafyaiçinyazdıklarındandayararlanıyor.Ken‐
digözlemleriniStrabon,EvliyaÇelebi,AhmetHamdiTanpınargibiusta‐
larınyazdıklarıylaharmanlayıpöylesunuyorokura.”
129
Gezgininruhuçağrıyauyar.MehmetYaşin’deolduğugibi.Diyelim,
kar yağdı da gidemedi. Birden içine bir sıkıntı çöker. Kar erir erimez,
hemenyollarakoyulur.
Yazılardanhoşlandığımbiryanda,gittiğiyerlerdekilükslokanta‐
lardan,beşyıldızlıotellerdensözetmemesi.
Diyeceksinizki,“Anadolu’nunheryerindebeşyıldızlıotelmivar?”
Olanlardandasözetmiyor.Çünküinanıyorumki,oyörenin,yerinözelli‐
ğini hiçbir zaman bu kişiliksiz oteller yansıtmaz. Bir aile evi, bir esnaf
lokantası, bir balıkçı meyhanesi, tavşankanı bir çay, oranın sıcaklığını,
insansıcaklığınıdahadoğruverir.
Zaten insanoğlu niye kilometrelerce yol kat ediyor? Bunları gör‐
mek için. Bir gezginin ruh halini çok iyi veriyor. O yere varınca, akşa‐
müstübirviskiylekendisiylebaşbaşakalıyor.
Geziyeçıkmadanönce,oşehir,bölgeüzerinearaştırmalarokuyor,
ünlügezikitaplarınıhatmediyorsonrayolaçıkıyor.
Yolizlenimlerinidikkatleokuyun.
Van’ı, Van Gölü’nü, Edremit’i edebi tasvirlerle anlattıktan sonra,
sıraVan’ınkahvaltısınageliyor.Kolesterolüyüksekbirinsanındoğrusu
dayanamayacağı lezzette bir kahvaltı. İsterseniz masada bulunanları
birlikteokuyalım:
“Masanınüstünüsüsleyenyiyeceklerdenaklımdakalanlarşunlar‐
dı: Un, yumurta ve yağla yapılan murtua, tandır kaymağı, tereyağı ve
karakovanbalı arılarındağlardakieşibenzeribulunmayançiçeklerden
yaptıklarıbalınlezzetianlatılırgibideğil ,otlupeynir birnevisarımsa‐
ğıandıransirmuotuylayapılanpeynirintadıdilleredestan ,birtürca‐
cık torbayoğurdu,kişniş,salatalık,sivribiber,tazesoğanvetereyağıyla
yapılıyor;ekmeğinüstünesürülerekyeniyor ,ballıyumurta,gavut te‐
reyağında kavrulmuş buğdayın üstüne bal dökülerek yapılıyor ve tam
birkaloribombası ,birkaççeşitmeyve,tabiikisıcaksıcaklavaşekmeği
ve çörek. Tüm bunların yanına içecek olarak çay veya süt ikram edili‐
yordu.Bentavşankanıçayıtercihettim.”
MehmetYaşin,gittiğiyerlerhakkındabilgiverir,hattasırasıgelir‐
se oranın ekonomik durumundan bile söz eder. Van’a gelen turistlerin
11 Eylül’den sonra nasıl azaldığını, bir kentte ticaret yaşamının nasıl
aksadığını,bitmenoktasınageldiğinibizeiletir.
Çoksevdiğim,TürktiyatrosununönemlioyunyazarıCevatFehmi
Başkut’un“Harput’taBirAmerikalı”piyesindensözeder;zatengezgini‐
mizinburayasapmanedeni,bubenimdeçoksevdiğimoyundur.
130 “Oyunda kentin fakirleşmesi şöyle dile getirilmişti: Çarşı kentin
yüreğiydi.Önceçarşıdurdu,ardındanölümgeldi.Bütünkentöldü.Tıpkı
yüreğindurmasınınardındanölümüngelmesigibi...”
Evliya Çelebi de orayı anlatırken, “Sultani Çarşısı 600 dükkandır.
Dükkanlargayetgüzelvemuntazamdır”der.
Şehirleri gezerken, sık sık Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şe‐
hir”inegöndermeleryapar.
Yerel mutfak, lokantalarda değil, evlerde yaşar. Nitekim Kayse‐
ri’debirlokantayamahalliyemeklerisorduğundaşuyanıtıalır:“Kayseri
yemeklerievlerdepişer.”
İlgiçekici,değişikbirgezgindirMehmetYaşin.Sözgelimibirörnek
vereyim: Kemal Anadol’un romanı “Büyük Ayrılık”ın peşine düşer, yol
haritasıbukitaptır.KemalAnadol,mutlaka“CelebinYeri’negit.”demiş.
Odabakınnelernelerbulmuşorada:
“Celebin Yeri, limanın hemen karşısındaydı. Kıyıya sıralanan res‐
toranlara bakılırsa, Foça yeme içme konusunda geçmişini inkar etmi‐
yordu.
Belgeler,‘delişmendenizciler’inülkesinde,1900’lüyıllardatam16
taneşarapverakıfabrikasınınbulunduğunubelirtiyordu.Yineoyıllarda
kasabada46meyhanevardıvehemenhepsihergecetıklımtıklımdolu‐
yordu.Ozamankisakinlerinegöre‘dünyadaengüzelrakıancakFoça’da
içilebilirdi’.”
Günün yorgunluğundan sonra odasına çekilir, Herman Hesse
okur:
“Yayladayatmavaktiydi.yanımdaHermanHesse’nin‘BozkırKur‐
du’nun Düş Yolculukları’ adlı kitabını getirmiştim. Tatlı bir yorgunluk
içindeokumayabaşladım.Hersatırındanayrıbirkeyifalıyordum.
Hesse’ningezginlerleilgiliyazdıklarınıdefterimenotaldım:
‘Bizgezginler,hepimizaynıhamurdanız.Seyahatetmedürtümüz
ve serüvenci ruhumuzun büyük bölümü aşktır, şehvettir... Seyahat ro‐
mantizmininyarısı,serüvenbeklentisindenbaşkabirşeydeğildir.Diğer
yarısı da, şehveti farklı bir yöne kaydırıp, yok etme eğiliminin bilinçsiz
birgöstergesidir.Bizgezginleraşkarzularını,doyumsuzlukuğrunako‐
rumayavekadınaaitolansevgiyi,köylere,dağlara,göllereveuçurumla‐
ra,yollardakiçocuklara,köprüdekidilenciye,çayırlardakisığırlara,kuş‐
lara,kelebeğedağıtmayaalışığız.’.”
131
Kitapsız yapamaz gezgin,gittiğiyerintarihini,coğrafyasını,sana‐
yisini,heleheleinsanınımutlakakitaptanokuyacak,sonrayaşayacaktır.
“VadidekiTablo:Göynük”bununiyibirörneğidir:
“Göynük’te bir Göynük Kitabı bulacağım hiç aklıma gelmezdi.
Çünkü gittiğim hemen hemen her ilde, oraları anlatan kitapları aramış
amabulamamıştım.KaymakamSelimÇapartarafındanhazırlanankitabı
görünce,şaşırmadımdesemyalanolurdu.Bukitapsayesindeilçeyidaha
bilinçligezmeolanağıbuldum.”
Damak çatlatan tatlar konusuna hiç girmeyin, yoksa kilo almaya
başlarsınız,heletamyazagirdiğinizgünlerde,onungüzergahınıizleyin
amatavsiyeettiğiyemeklerdenuzakduruntabiidurabilirsenizeğer.
Mehmet Yaşin’den gelecekte bir yerel yemekler kitabı bekli‐
yorum.Gerçektenşehirdeyaşayanlarınlezzetreçetelerininbukitaptan
sonradeğişeceğindenkuşkumyok.Oyemekleriokuduğunuzda,Anado‐
lu’nunçoktanfüzyonmutfağınıkeşfettiğinifarkedeceksiniz.
Yakınname’ninihmaledemeyeceğinizbirbölümünüokumalısınız
mutlaka. Bu da “İstanbul Yazıları”dır. “Dil’de Yalnız Dolaştım...”, Kültür
BaşkentininFeneri’niokuduğunuzdabuşehrin,Boğaz’ınunutulmazlığı‐
nı,vazgeçilmezliğinibirkezdeMehmetYaşin’denokuyacaksınız.
Fenersemtininzirvesindekırmızıtuğladanyapılmış,Victoriadö‐
nemiüslubundadevbiryapıvardır.MegaloSkola,yaniBüyükOkulde‐
dikleri Fener Rum Lisesi de bu binada bulunur. Okul hala açıktır; ama
sınıflarınıdolduracakkadaröğrenciyoktur.Eğerbumuhteşembinanın
yanında durup, bugünkü Fener semtine bakacak olursanız şunları gö‐
rürsünüz:
“Daracıksokaklar,çoğuyıkılmaküzereolanüçdörtkatlıcumbalı,
kagirevler.Buyaşlıveyorgunbinalardahalayaşamsürmektedir.Yaşa‐
yanlar,evlerininkırığınıdöküğünü,renklibadanalarlaörtmeyeçalışmış‐
lardır. Onun için bu evler, aşırı makyajla kırışıklarını örtmeye çalışan
yaşlıkadınlarabenzerler.Balkonlaragerilmişiplerdekiyıpranmış,renk‐
lerisolmuşçamaşırlar,Haliç’tenesenrüzgarlauçuşupdururlar.Tümbu
manzarayabakınca,Fener’inyoksulbirsemtolduğunuhemencecikan‐
larsınız. Bu semtte hiç kimse, yoksulluğunu saklama gayreti içinde de‐
ğildirzaten.Fener’inbugünüyoksulduramageçmişihiçdeöyledeğildir.
TarihçiİlberOrtaylı’yagöreburası,‘1500yıllıktarihinsıkıştığıbirdün‐
yatiyatrosu’dur.”
Türkiye’yiMehmetYaşin’inrehberliğindedolaşın,Anadolu’yuka‐
rışkarışdolaştıktansonraİstanbul’ugezin.
132 DoğanHızlan.HürriyetCumartesi,03Haziran2006.
133
7.ANLATMA ANLATIM “Babambüyükbirdüşünceadamıydı.Öğrenimiminiyikısmınıon‐
dan gördüm. En sevmediği şey, anlaşılır olmamaktı. Elime kalem aldığım
günden başlayarak 1903’te ölümüne kadar her yazdığım yazıyı ona oku‐
dum.Heryazımı,bana,yükseksesleokutmakalışkanlığındaydı.Buyüzden
sıkıntıçekiyor;amayararlanıyordumda.
Çünkü,aradabenidurdururve:“Nedemekistiyorsun?”der;bende
nedemekistediğimidahabasitbirşekildeanlatırdım.Oda:“0halde,niye
böyleanlatmadın!”derveeklerdi:
“Anlatmak istediğin bir şeyi saçmalı bir fişek atıp dağıtacağına,
söyleyeceğinsözütakalbindenvurankurşunkullan.”
WoodrowWilson136
Birfikir,bir duygu,birsorunvebir olayı,sözle yadayazıylaan‐
latmaişlemine“anlatım”denilmektedir.Anlatımbiçimlerigeneldedör‐
deayrılır:
7.1.ÖykülemeAnlatımBiçimi
Okuyucuyu olaya katma ve heyecanlandırma amacı güdüldüğü
zaman,“ÖykülemeAnlatımBiçimi”kullanılır.Öyküdetemel,olaydır.Bu
anlatımbiçimindeişlenenfikir,olaylariçindedirveherşeyhareketha‐
lindedir;yaniolaylarınakışı,zincirlemegelişirvehareketöğesiylebirbi‐
rinebağlanır.Öyküleme,eylemhalindekiolgularınanlatılmasıdır.
“Öyküleme Anlatım Biçimi”nde temel öğeler: hareket, zaman, an‐
lam,yer,kişilerveanlatıcı’dır.Nasılhereyleminbirortayaçıkış,birgeli‐
şimbirdesonaerişdurumuvarsaöyküleyicianlatımdadaböylebirakış
görülür. Bir durumdan bir duruma geçme, bir aşamadan bir aşamaya
dönüşme,butüranlatımınbelirleyiciözelliklerindendir.
Buözelliğindenötürü,okuyucueylemiçindeyaşar;süreklibirde‐
vinim içinde bulur kendini. Çünkü belirli zaman dilimi içinde olay ve
olgular ya birbirinin uzantısı olarak ya da geriye ve ileriye sıçrayışlar
yapılarakverilir.Ancakbuolayveolgulardizisibirbirinebağlantılı,an‐
lamlıbirbütünoluşturur.137
136Dale Carnegie, SözSöylemeveİşBaşarmaSanatı, Deniz Kitaplar Yayınevi, İstanbul:
Şubat1993,s.252.
137Özdemir,a.g.y.,s.31.
134 7.1.1.Hareket
Hareket: Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, kıpırdama,
kımıldanma yani devinimdir. “Belirli bir amaca varmak için birbiri ar‐
dıncagerçekleştirilenilerlemeler”olarakdaadlandırılır,hareket.Edebi‐
yat dilinde hareket, “yazıyı durağanlıktan kurtarmak için yapılan giri‐
şimler”olarakdatanımlanır.Birsahnedenötekinegeçiş,hareketidoğu‐
rur ve böylece hareket, olguların birbirini etkilemesiyle oluşur. Olayın
gelişmesivebaşlayışı,hareketunsuruylasağlanmışolur.
7.1.2.Zaman
Öykülemenin ikinci öğesi, başlangıcı ve sonucu olan zamandır.
Belli bir zamanda başlayan olay, gene zamanla bağlantılı olarak gelişir.
Önceolayınbaşlayışı“serimbölümü”,sonragelişmesi“düğümbölümü”,
ensonrada“çözümbölümü”sonbuluşuanlatılır.
Zaman da bu üç bölüm içinde bir gelişme gösterir. Fakat bu hal
kesindeğildir.Bazen,sonuçbölümüçıkışnoktasıseçilebilir.Yazar,kah‐
ramanın yaşadığı en ilginç andan öyküsüne başlayabilir ve olay sırası
değişir. Böylece, ilginç an başlama noktası olunca, geriye doğru baştan
geçenolaylaranlatılır.138
7.1.3.Anlam
Öyküleme,eylemhalindekiolgularınanlatımıdemektir.Başkabir
deyişle,“yaşamıeylemhalindesunma”demektir.Eylem,aralarındane‐
den‐sonuç,etki‐tepkiyönlerindenilgibulunanveanlambütünlüğütaşı‐
yanoluşvebuluşlarzinciridir.Öyküdekizamanınbütünlükgöstermesi,
eylem yönünden de bütünlüğü sağlar. Bu sağlanışta, insanların da rolü
büyüktür.
7.1.4.Yer
Olaybiryerdegeçecektir.Buyer,öykülemedebelirtilmelidir.Ola‐
yın geçtiği bu yer, ne kadar canlı anlatılır ve ayrıntılarıyla tanıtılırsa,
kişilerinkarakterleriveöykününanlatımıdaoderecedoğallıkkazanır.
Olaylarlabağlantılıolarakyerdeğiştikçe,olaylardadeğişmişolacaktır.
7.1.5.Kişiler
138Kantemir,a.g.y.,s.197.
135
Öykününtemelöğelerininbaşında,kişilergelir.Çünküolaylarıki‐
şileryaşarveolaylariçindekişilerinheyecan,özlemvetutkularıanlatı‐
lır.Kişilerintanıtılmasına,“karakterçizme”dediyebiliriz.Budafiziksel
veruhsalportreincelemesidir.
Karakterler, yazar tarafından tanıtıldığı gibi sübjektif metot okuyucu ve seyirciler tarafından eylem ve davranışlarını ele alma, ko‐
nuşmalarınıinceleme,çözümlemegibi objektifmetod yöntemlerlede
çizilir. Arada bir sübjektif ve objektif metodun birlikte kullanıldığı da
görülür.
Kişilerin kişiliklerini ören nitelikleri, ayrıntılarıyla verebilmek,
yani karakterlerini çözebilmek için eylemlerini incelemek, olayların
akışı içinde onların istek, duygu, heyecan, özlem, dürtü ve tutkularını
belirtmekvedavranışlarınayönverenanagüdüyübulup,gözlerönüne
serebilmekgerekir.
7.2.BetimlemeAnlatımBiçimi
“BetimlemeAnlatımBiçimi”,bellibirkonudaizlenimkazandırmak
istendiğizamankullanılır.Betimleme,varlıklarındurumlarını,özellikle‐
rini, sözcüklerle resim çizer gibi anlatımdır ve okuyucunun gözleri
önündecanlandırmadır.
Buyöntemde,betimlenecekleriyicegörülüptanınmalı,ayrıntıları,
özellikleri öne çıkarılmalıdır. Ayrıntıların seçiminde çok dikkatli olun‐
malıdır.Varlıklarıbirbirindenayıranözellikler,bilinçliolaraksaptanma‐
lıdır.
Betimlemedeayrıcadikkatedileceknoktalarşunlardır:
1.Birlik,ayrıntılarıbirizlenimverecekbiçimdebirleştirmektir.
2.Canlılık,kendimizdenbirşeykatmaktır.
3.Ayrıntılarınseçkinliği,niteliklerivermektir.
4.Düzenleme,uzaktanyakınadoğru biranlatım yoluyla öncege‐
nelgörünüşübelirtmektir.139
Betimleme, görme, işitme, tatma, dokunma, koklama… gibi duyu
organlarımız aracılığıyla varlıkların belirleyici niteliklerini algılama, bu
nitelikleribelirterekonlarıgörünürkılmalıdır.
Betimleyicianlatım,okuyucularınduyularına,imgelemegüçlerine
seslenir. Başka türlü söylersek: Yazar, dış dünyadaki varlıklarla ilgili
139Kantemir,a.g.y.,s.217.
136 izlenimlerini, okurlara da aktarmak ister. Bunun için de bilinçli ve titiz
birgözlemyoluylaayrıntıseçer;seçtiğiayrıntılarıimgeoluşturacakbi‐
çimindedüzenler.140
Ancakbiryazı,baştansonadekbetimlemeyleyazılmamalı;betim‐
leme öteki anlatım biçimlerini desteklemeli ve onlara canlı bir nitelik
kazandırmalıdır.
7.3.AçıklamaAnlatımBiçimi
Herhangibirkonuhakkındabilgivermekyadabirşeyöğretmek
istendiğinde, sözgelimi bir tarihi olgunun anlatımı, bir deyimin açık‐
lanması,insansağlığınınkorunması ,“AçıklamaAnlatımBiçimi”kullanı‐
lır.
29 Ekim 1923 hakkında bir yazı yazmak gerektiğinde, “Açıklama
Anlatım Biçimi”ne başvurulur. Burada, anlatımın açık, kesin ve yalın
olması gerekir. Fikir yazıları, bu anlatım biçimiyle yazılacağından, söz‐
cükler,sözlükanlamlarındakullanılmalı;süslü,sanatlı,mecazlıanlatışa
yerverilmemelidir.
“AçıklamaAnlatımBiçimi”ndeönceamaç,açıkveseçikolarakor‐
tayakonurveanlatımsırasındadagerekirseörneklere,tanımlamalara,
karşılaştırmalara, başkalarını tanık göstermeye gidilebilir. Açıklamalı
anlatımdadikkatedilecekhususlarşunlardır:
1 Konuyuiyicekavramak,
2 Bilgileridoğruvedüzenliolarakvermek,
3 Gerektiğinde levha, grafik, istatistik, resim gibi gereçler kul‐
lanmak,
4 Konunun ayrıntılarıyla açıklanmasında örneklerden ve karşı‐
laştırmalardanyararlanmak, 5 Açık,seçik,yalın,sadevesüssüzbiranlatımgerçekleştirmek.
7.4.TartışmaAnlatımBiçimi
Yazıveyazınsalyaratılardayeralananlatımbiçimlerindenbiride
tartışma anlatımdır. Bir yargıyı, bir düşünce ya da öneriyi, çürütme ya
da değiştirme amacıyla bu anlatım biçimine başvurulur. Bunun için de
üzerindedurulandüşünce,yargıyadaönerilerönceayrıntılarıylaaçık‐
140Özdemir,a.g.y.,s.32.
137
lanır. Sonra neden doğru değil de, geçersiz ve yanlış olduğu gösterilir.
Nedenlerebağlanmazsa,inandırıcıolmazanlatım.141
Yazıdaki amaç, okurun yerleşmiş kanılarını değiştirmek ya da
herhangibirkonudayazargibidüşünmesinisağlamaksa,“TartışmaAn‐
latımBiçimi”kullanılır.Böyleceokur,istenendavranışvedüşünüşeyö‐
neltilmeyeçalışılır.
“TartışmaAnlatımBiçimi”,çokyaygınbiranlatımbiçimiolmasına
rağmen,bazen“AçıklamaAnlatımBiçimi”olarakdaadlandırılır.Açıkla‐
manınamacıbilgivermek;tartışmanınisebirfikirçatışmasınıvedüşü‐
nüşayrılığınıortadankaldırmaktır.
“TartışmaAnlatımBiçimi”ndebaşarısağlamakiçin:
1.Konuyuvekonuüzerindeilerisürüleceköneriyiiyicekavramak,
2. Kanıtları iyice seçmek, Bunlar düşüncelere dayanak olacak fi‐
kirvebilgilerdir. 3.Konudışınaçıkmamak,
4. Karşı çıkılan fikrin, doğru olmayan yönlerini bulmak ve ortaya
koymak,
5. Konunun gerektirdiği ölçüde, örneklere karşılaştırmalara, ista‐
tistiklerebaşvurmakgerekir.142
AnnelerKorkmaz
Minegitti,İstanbul’da.
Sevgilimİran’da.
KocaevdeAlyaileikimizyalnızız.
Alyauyuyor.
Yokcanım,benkorkmam.Nedenkorkacağımki?Karanlıktanmı?
Çocuk muyum ben? Ruhlardan mı? Kazık kadarım ben. Hem anne ol‐
dum.Dahaneolsun?82santimboyunda,13kilo400grambirkızımvar
benim.Böyleufaktefek“efekt”lerepabuçbırakacakhalimmivar?
Amanedendirbilemiyorum,şurüzgargülüsinirimibozuyor.
Dışarıdançinçinsesigeliyor,hayalimdebaşkabirşeyedönüşüyor.
Birazevvelbaşlayansebepsizçölmeltemidebanadüşman.
Seslervegölgeleryaratarak,siniruçlarımlaoynuyor.
141Özdemir,a.g.y.,s.36.
142Kantemir,a.g.y.,s.220.
138 Amabuyüzdenmihuzursuzumtambilemiyorum.
Çünküaynıandaçalışmamasamdakilambadagözkırpmayabaş‐
lıyor, yanıyor, sönüyor, yanıyor, sönüyor. Sinir sistemim üzerine oynu‐
yor.Tabiisonderecenormalbirlambaolarakgevşemişdeolabilir.
Hey o ses de ne! Nereden geliyor? Evde biri mi var? Yoksa, biri
elindefener,ayakparmaklarınınüzerinebasarakmıdolaşıyor?Mazoşist
bircesaretle,sesedoğrugidince,buzdolabındangeldiğinianlıyorum.
Buevniyebukadarsessizvebukadarçoksesli?
Klimadançıkanses,kesikçığlıklaratanbirkadınsesiniandırıyor.
Bulaşıkmakinesindençıkansesdahaziyade,homurdananbirerkek.
Hahbirbueksikti!
Kütüphaneden gelen ses de irkiltici. Bütün gün diğer kitapların
yanındausluusludurankalıncakitaplardanbirtanesi,kendiniyereat‐
mışmeğer.Geceninosaatinde,dışarıdanbirkuvvetuygulanmadancan‐
sızbirvarlığınyeredüşmesi,insanınkafasınıdahaçokkurcalıyor.
Benöyleruhlara,bedensizvarlıklarayüzvermemama...
Yanıpsönenampul,rüzgargülü,düşenkitap...
AmaaanAyşesaçmalama.
Hadigituyu.
Merdivenleriçıkıyorum.
Arkamabakmıyorum.“DurAlya’mabirbakayımyatmadan.”diyo‐
rum.
Nasıldagüzeluyuyor.Mışılmışıl.Sarılüleleri,beyazçarşafınüze‐
rinde, bir bacağını karnına çekmiş, bir bacağı serbest; kendinden geç‐
miş;benimsevgilim,onunbabasıgibiuyuyor.
İnanmıyorum,bununasılbecerdin!
Sağelindedişfırçasınıtutuyor.
Uyuturkenfarketmemişim,avucundasaklamış,duralayımonu…
Eveeet,şimdiuyumazamanı.
Kurulmuşsaatgibiuyanıyorum.
Gözlerimaçıkbekliyorum.“Alya”diyorumiçimden.“Şimdiağlaya‐
cak.”
Hissediyorum.
Bütünannelergibi.
yor.
139
Zamanzamansevgilimbunatanıkoluyorve“İnanamıyorum.”di‐
Çünkü gerçekten ben bunu söyledikten birkaç saniye sonra, Alya
ağlamayabaşlıyor.
Çocukgözkapağınıoynatsa,hissedeceğim.
İşteyineaynışeyoluyor.
“Anneeeeey”diyebağırıyor.
Buçağrıyıduyarduymaz,korkanAyşe’yiyataktabırakıyorum.
Göğsümde“HeMan”yazıyor.
Benşimdikorkusuzanneyim.
Karanlıklaradalıyorum.
Veçocuğumunyanınageliyorum.
Yatağaoturmuş,ağlıyor.
“Gelbirtanem.”diyorum,onukucağımaalıyorum.
Onuşimdidünyadakibütünkötülüklerdenkoruyacakgücesahibim.
Kollarımdasallıyorum,tekraruykuyadalıyor.
Usulcayatağınayatırıyorum.
Odamagitmeküzeredöndüğümde...
Birdenyineinsanınhayalgücünüzorlayanokaranlıklakarşıkar‐
şıyakalakalıyorum.
Alya’nınoyuncakları,bebekleri,kaplanları,kuşları,yenialdığımız
maviyarasa...
Gölgeoyunlarıylaüzerimeüzerimegelmeyebaşlıyoryeniden.
Arkama bile bakmadan koşup, yatağıma atlayıp, yorganı başımın
üzerineçekiyorum!
AyşeArman.HürriyetCumartesi,03Haziran2006.
8.ARAŞTIRMA
Bilimvesanatbütündünyanınmalıdır;milletlerinsınırlarınıtanımaz.
140 Goethe
“Araştırma” kelimesi, gerek halk arasında, gerekse aydınlar ara‐
sında, gerçek anlamından çok farklı biçimlerde kullanılmaktadır. Halk
arasındaaraştırma,olaylarabakmavebilgilertoplama çoğuzamanbir
ilkokulöğrencisininkütüphaneden birkonuya dakişihakkında birkaç
bilgi toplamasına bile araştırma gözüyle bakılmaktadır gibi basit bir
anlamaalınmaktadır.
Gerçekte araştırma: bilgi, yetenek, deneyim ve uzmanlık gerekti‐
ren karışık ve zor bir faaliyettir. Araştırma elbette ki olayların incelen‐
mesi, mevcut bilgilerin toplanması, sorunların çözümlenmesi ve yeni
bilgivebulgularıneldeedilmesigibihedeflereyönelmişbiriştir.
Ancakbununrasgelebirfaaliyetdeğil;planlıvesistemlibirsüreç
olduğu unutulmamalıdır. Bu çerçevede araştırmayı, “Planlı ve sistemli
olarakverilerintoplanması,gruplanması,analizi,sentezi,açıklanmasıve
değerlendirilmesi işlemleriyle sorunlara güvenilir çözüm yolları bulma
süreci”olaraktanımlamakmümkündür.
Bu çerçevede, araştırma süreci, bilgide ilerleme, gelişmeyi sağla‐
ma,çevresinitanımaveondaneniyişekildeyararlanabilmeamaçlarına
ulaşabilmevebilimselsorunlarınçözümüiçinbaşvurabilecekenönemli
araçolmaktadır.
Bir başka tanıma göre, “Araştırma, bireye ve topluma ilişkin so‐
runlarıçözmevetoplumahizmetedebilmeamacındanhareketle,bilgide
ilerlemevegelişmeamacınıdaiçinealarak,sistemlibirşekildetoplanan
bütün bilgilerin ışığında, bilimsel yöntemler aracılığıyla sorunlara çö‐
zümgetirmesürecidir.”
Özetle, araştırma bir konuya biçim vermektir ve konuya biçim
vermek, görsel belleği kullanarak çamura şekil vermeye benzetilebilir.
Araştırmanın, “görsel bellekle heykel yapma”ya benzetilmesinin nedeni,
ortadaörnekalınabilecek,gözlegörülür,somutbirnesneninolmayışıdır.
Bu bağlamda araştırma, somut bir nesnenin varlığından yoksun
olarak, sorun varsayılan bir konunun belirlenmesini gerektirmektedir.
Bilimsel yöntemler ışığında saptanan sorunlar, başlangıçta birer varsa‐
yımdan ibarettir. Temelinde, “Belli varsayımlardan yola çıkmayı öngö‐
renbilimselçözümarayışlarısüreci”olarakkabuledebilecekaraştırma,
141
sorunlarınbelirlenmesinden,sonuçlarındeğerlendirilmesinekadarbir‐
birinebağımlıbirçokaşamadanoluşmaktadır.143
Çanakkale’deKonutSektörüÜniversiteDopingiyleYürüyor
Çanakkale’degayrimenkulsektörününüfusunbeştebirinioluştu‐
ran üniversite öğrencileri canlandırdı. Ayrıca, emekliler için de cazip
şehirlerden biri olması, merkezdeki binaların yıkılıp yenilerinin yapıl‐
masına,peşpeşeyenikonutprojelerinindevreyegirmesinenedenoldu.
Artık, Çarşı, Demircioğlu, Atatürk, İnönü gibi semtlerdeki eski yapılar,
yeriniişyerleri,pasajvekonutlarabırakıyor.
Ayrıca,ÇanakkaleMerkez’ebağlıKepezBeldesi’nde144konutun
inşaatınıtamamlayanTOKİ,şimdidebüyüklükleri85ile100metrekare
arasındadeğişen224konutlukprojeyebaşladı.
Soydan İnşaat’ın, Barbaros ve Cevatpaşa Mahallesi’nde yapımına
başladığı230konutlukSoydanEvleriProjesi’nde,konutlarınbüyüklük‐
leri 85 ile 250 metrekare arasında değişiyor. Fiyatların 80 bin ile 250
binYTLarasındadeğiştiğiprojelerden,Barbaros’da110daireyeralıyor.
Ayrıca,yüzmehavuzu,otopark,çocukoyunalanlarıvegüvenliksistem‐
leribulunuyor.
SoydanİnşaatyetkililerindenSerdarSoydan,şunlarısöyledi:
‘‘Türkiye’de inşaat sektörü her türlü krizden en çabuk etkilenen
sektördür.Ayrıcainşaatsektörü,herkesinilgiodağıdır.Çünküinşaatçı‐
lık, konum itibariyle Türkiye ekonomisinin lokomotifi konumundadır.
Piyasalarda biraz düzelme görüldüğünde, inşaatçılık insanların birden
ikinci işi oluyor. Herkesin gözü bu piyasada olduğu için, ek iş olarak
sankiçokbasitbirişmişgibiinşaatçılığasoyunuyor.”
Çanakkale,gerekkentiçi,gereksekentdışındaolmaküzere,konut
sektöründecazibemerkezihalinegeldi.Şuandadevamedenkonutsayı‐
sı4binibuldu.Budakonuttarekabetiartırdı.
HayrettinÇetinkaya’nında,şuandaEsenlerMahallesi’ndeyapımı
devameden160konutlukSarıMorEvleriprojesibulunuyor.Büyüklük‐
leri 60 ile 125 metrekare arasında değişen konutların fiyatları, 60 bin
YTL ile 125 bin YTL arasında. Projede ayrıca, süs havuzu, oyun parkı,
güvenlik sistemi, yedek su depoları ve otoparkı bulunuyor. Firmanın
sahibiHayrettinÇetinkaya,şubilgileriverdi:
143Selda İçin Akçalı, Türkiye’deAraştırmacıGazetecilik, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları,
İstanbul:2002,s.92.
142 “Depremkaygısınedeniyleyeniyapılarailgifazla.Ancakşuanda
bizim sunduğumuz arza göre, talep fazla değil. Sadece dairesini yenile‐
mek isteyenler ve yeni daire sahibi olmak isteyenler talep gösteriyor.
Çanakkale’de konut üretimi çok fazla. Bu kadar talebin geleceğini bek‐
lemiyoruz.Yenikonutüretmeyidedüşünüyoruz.Şuandafiyatlarmakul
seviyede.Dahafazlaartırmamaklazım.”
Öteyandan,ÇAN‐KAİnşaatdaBarbarosMahallesi’nde170konut‐
tanoluşanprojeyigerçekleştiriyor.Büyüklükleri72metrekare stüdyo
daire ile200metrekare dubleks arasındadeğişenkonutlarınfiyatları
70 bin YTL’den başlıyor, 220 bin YTL’yi buluyor. Oyun parkı, güvenlik
donanımı,otoparkyeralıyor.
ÇAN‐KAİnşaatYönetimKuruluBaşkanıKemalKarakaş,“Çanakka‐
le’deuzunyıllardırkonutsıkıntısıvar.Mutlakayenikonutlarüretilmeli.
Sektörşuandabirdurgunlukgeçiriyor.AmaTürkiye’deinşaatsektörü‐
nünönühiçbirzamankapanmayacak.”diyekonuştu.
EstonveÇelikİş’inbirlikteyürüttüğüBarbarosMahallesi’ndeki84
konutluk Sarıçay Evleri Projesi’nde de konutların büyüklükleri 85 ile
125metrekarearasındadeğişiyor.Fiyatlarise85binYTL’denbaşlıyor,
130binYTL’yekadarçıkıyor.Proje,radyaltemeltünelkalıpsistemiyle
yapılıyor. Ayrıca, konutlara anahtar teslim tarihinden itibaren 5 yıl ga‐
rantiveriliyor.
Çanakkale’deençokEsenlerileBarbarosMahallesi’ndekonutinşa
ediliyor. Konut almak için en gözde semt Cevatpaşa Mahallesi. Esen‐
ler’de100metrekarelikbirdaire60‐100binYTLarasında.Kiralar300‐
500YTL.BarbarosMahallesi’nde100metrekarelikbirdaire80ile120
bin YTL arasında. Kiralar 300‐500 YTL. Cevatpaşa Mahallesi’nde 100
metrekarelikbirdaire100‐130binYTLarasındadeğişiyor.
BurakGezer.HürriyetEmlak,01Haziran2006.
GünlükHasılat8.5BinYTLOldu,HalıSahaZenginleriDoğdu
Türkler’in futbol tutkusu, 2 bini İstanbul’da olmak üzere sayıları
12 bine ulaşan halı saha işletmeciliğini, Türkiye’nin en cazip meslekle‐
rinden biri konumuna getirdi. Yıllık pazar hacmi 1 milyar 100 milyon
YTL’yi bulması, sadece yapılaşma izni olmayan arsaların değil, otopark
ve binaların da halı sahaya dönüşmesini sağladı. Bunda da, haftanın 7
günü, 20 saat hizmet veren halı sahalarda, günlük gelirin 8 bin 500
YTL’yekadarçıkmasıetkilioldu.
143
Türkiye’deilkkez1988 yılındaaçılanhalısahalar,1992yılından
itibaren giderek yayılmaya başladı. Duvardan duvara halı döşeyen fir‐
malar,halısahaişinesoyundu.Pazardakifirmasayısı45’e,yeniaçılan
veyenilenensahasayısıdayıldabinleribuldu.
Halısahaoluşturmamaliyetinin100binYTLile250binYTLara‐
sındadeğiştiğipazarda,sahalarınyüzde80’iniaçıkolanlaroluşturuyor.
Ancak, açıkların saatlik kiraları kapalılara oranla yüzde 50 daha düşük
olmasına rağmen talep, özellikle kış aylarında soğuk, yaz aylarında da
güneşnedeniylekapalılardayoğunlaşıyor.Buda,açıksahalarınkapalıya
dönüşmesini beraberinde getiriyor. Rekabetin kızıştığı pazarda, 8 bin
saha açıktan kapalıya dönüşmek için sıra bekliyor. Bu dönüşüm için
harcanacakbedelde640milyonYTL’yibuluyor.
Arkadaşımız Ayşegül Akyarlı Güven’in yaptığı araştırmaya göre,
10yılöncesinekadarhalınıniçinekumdökülerekoluşturulanbusaha‐
lardaartıkyapayçimkullanılıyor.FİFA’nındesteklediğielyafpolietilen
malzemeden üretilen bu yapay çimlerin arasına da kum yerine granül
katılıyor.Halısahateknolojisindekibugelişmeler,hemsahadakoşmayı
kolaylaştırıyor,hemdemaçsırasındadüşüpyaralanmariskiniazaltıyor.
Futbol sahalarının üretim maliyetinde özellikle kullanılan yapay
çiminkalınlığıetkilioluyor.Çimkalınlığındaiseenfazla55milimetrelik‐
lertercihediliyor.Çimkalınlaştıkça,maçsırasındaaşınmalaradayanım
gücüartıyor.Yinedegranüllerinetkisiyleaşınanyapayçimlerin7yılda
biryenilenmesigerekiyor.
Sahalarınküçükolmasınedeniyle genellikle6’şar kişiliktakımlar
maç yapabiliyor. Pazarda, saatlik kira ücretleri de şehir ve semte göre
20YTLile150YTLarasındadeğişiyor.
Denizli,Diyarbakırgibişehirlerde1000metrekareliksahalarter‐
cih edilirken, İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerdeki sahaların
genişliğiortalama1500metrekareoluyor.
45firmanınfaaliyetgösterdiğipazarda,yapayçimüreticisifirma
sayısı3’tekalıyor.Türkiye’ninilkhalısahaüreticisiPEBA’nınlideroldu‐
ğupazarda,ReformveTelmadadiğerüreticifirmalararasındabulunu‐
yor.Toplamüretimkapasitesininyüzde40’ıKore,BirleşikArapEmirlik‐
leri,İranveBalkanülkelerineihraçediliyor.İthalatçıfirmalararasında
daHedefÇim,Rantİnşaat,veSportesöneçıkıyor.Halısahadamaçkav‐
ramının İngiltere’de başlamasıyla birlikte gelişen pazarda, faaliyet gös‐
teren firmalar şimdi özellikle Hollanda’da geliştirilen teknolojiyi uygu‐
luyor.İthalattaenfazlaöneçıkanülkedeHollandaoluyor.İthalattaHol‐
landa’yıUzakDoğuizliyor.
144 HEFEF Çim’in sahibi Uğur Develik, Türkiye’de halı sahaları en
yaygınşehirlerarasındaİstanbul’unbaşıçektiğinivurgulayarakşunları
söyledi:
“Özellikle Etiler, Levent gibi semtlerde veya Boğaz öngörünüm
bölgesinde yapım ruhsatı alamayalar, bina yapamayınca, halı sahaya
yöneliyor.Budurumunenfazlayaşandığıİstanbul’dahalısahalarınsa‐
yısı2binibuluyor.
Aylıkbakımmasraflarıortalama500YTLolanbusahalardamüş‐
terilerinnakitödemeyapması,pazarıcaziphale getiriyor.Müşterilerin
çoğunluğunu da sanıldığı gibi gençler değil, 25‐45 yaş arası erkekler
oluşturuyor.”
Öteyandan,kapalısahalardatercihinenfazlaPVCkaplıçelikyapı‐
lardayoğunlaştığınısöyleyenyetkililerşunlarıkaydediyor:
“ÇeliğinüzerinekaplananPVC,sporsırasındastatikelektriküre‐
tilmesineyolaçıyor.Budakalpkriziriskiniönemliölçüdeartırıyor.Ay‐
rıca, kapalı sahanın kalitesinde ve dayanıklılığında kullanılan çeliğin
kalınlığıdaönemliroloynuyor.
2milimlikprofilyerineenaz3.6milimlikborukullanılmasıgere‐
kiyor. Ancak, fiyatın daha ucuz olmasından dolayı ince çeliğin tercih
edilmesi,yıldayaklaşık17futbolsahasınınçökmesinenedenoluyor.”
ErkanÇelebi.HürriyetEkonomi,05Haziran2006.
9.ARAŞTIRMACIGAZETECİLİK
Gazeteciliğin ortaya çıkışından bu yana yaşanan siyasal, ekono‐
mik,kültürelveteknolojikkoşullardakideğişimler,gazetecilikideoloji‐
sinde yeni anlayışlara yol açarak, farklı uygulamaları da beraberinde
getirmiştir.
145
Yeniprofesyonelgazetecilikanlayışıoluşurken,meslekahlakıylailgili
değişikgörüşlerde,buyenianlayışıetkilemiştir.Süreçiçinde“gerçeğinyo‐
rumlayıcısı” sayılan araştırmacı gazeteci, içinde bulunduğu ortamdaki ge‐
lişmelerekoşutolarak,birtakımyenimeslekuygulamalarıveyaptırımlarla
karşılaşmıştır.Gazetecinin,konuedinilenyaptırımlarlailgiliolarakenfazla
sorgulandığınokta,kişileringizliveözelyaşamıolmaktadır.
Aynı zamanda “kamu gözcüsü” olarak da nitelendirilen gazeteci,
bütünsorumluluklarınınyanında,haberiletimiişleviniyerinegetirirken
de, kimi zorluklarla karşılaşmaktadır. İçinde bulunulan ülkenin ekono‐
mik,siyasalvekültürelortamıylaçalıştığıkurumunişleyişmekanizması,
gazeteciyeetkiedebilmektedir.
9.1.ProfesyonelGazetecilikİdeolojisi
Bir “profesyonellik ideolojisi” olarak değerlendirilen araştırmacı
gazeteciliğin, içinde doğduğu topluma ait bir meslek olması itibariyle,
ülkelerarasıbirtakımfarklılıklardansözetmekmümkündür.
Profesyonelgazetecilikideolojisi,19.Yüzyılboyuncabasınınkapi‐
talleşmesi, başka bir deyişle, “haberin, pazara sunulan bir metaya dö‐
nüşmesi” doğrultusunda yaşanan bir gelişmenin ürünüdür. James Cur‐
ran,profesyonellikanlayışınıngelişiminişöyleaçıklamaktadır:
“Profesyonellik kültü, pazarın kusurları ve medyanın demokratik
rolüyle ilgili geleneksel kavramlaştırma arasında, bir uzlaşı sağlama bi‐
çimihalinegeldi.Gazetecilerintarafsızlık,bağlantısızlık,doğruyabağlılık
gibidahayüksekamaçlarabağlanmalarıgerektiğiönesürüldü.Eldeedi‐
len bilgileri doğrulamada,farklı kaynaklarayer vermede ve muhalif yo‐
rumlamalarıaktarmada,bellikurallarınbenimsenmesiönerildi.”
9.2.KamuyaHizmet
Curran’ın vurguladığı gibi, sansasyona ve önemsizleştirmeye dö‐
nükserbestpazarortamındayıprananmedyanındemokratikrolü,pro‐
fesyonel gazetecilik ideolojisi aracılığıyla “onarılabilir” olarak kabul
edilmektedir.Zatenprofesyonelliğinanlamı:Gazetecininilkyükümlülü‐
ğünün,“kamuyahizmetetmek”olduğudur.
Özellikleradikalsavunuculartarafındanifadeedildiğigibi,gazete‐
cilerin,medyasahipleri,reklamcılar,yayıncılarvehükümetgibimedya‐
nındürüstlüğünütehditedeniçselvedışsalgüçlerkarşısında,birdenge
öğesiolarakhareketetmesibeklenmektedir.
146 Medyaprofesyonelliği,doğruluğuvegerçeğebağlılığıvurgulamak‐
la, medyanın rolünü, “insanların düşüncelerini oluşturmalarına yardım
etme” biçiminde değerlendirmektedir. Bu yüzden profesyonellik, dene‐
timden çok, bir güç kazandırma felsefesi olarak ortaya çıkmakta; bu
bağlamdadaprofesyonellerinçıkarlarıylakamununçıkarlarıörtüşüyor,
görünmektedir.
Bununyanısıraprofesyonelgazetecilikideolojisininbüyükbirbö‐
lümü, örtülü bir kamusal alan modeli çevresinde inşa edilmektedir. Bir
başka ifadeyle, gazetecilerin profesyonel ideolojisinin temelinde yatan
“toplum” imgesi, yapıp ettiklerinin sürekli olarak izlenmesi ve “kamu”
tarafındanbilinirhalegetirilmesigerekenbirkamusalalan yanidevlet imgesidir.Gazeteleri,“demokrasileriçinvazgeçilmez”olarakkabuleden
bu görüşe göre, haber medyası, kamusal alanın özü haline gelmektedir.
Gazetecilerinde,kamununortaksağduyusuyla,hükümetleilgilitümfaa‐
liyetleriyakındanizlemeleribeklenmektedir.Özelliklegünümüzde,araş‐
tırmacıgazetecilereyüklenengörev,budoğrultudadır.
9.3.EğlenceMedyası
Ancak kamusal söylemin biçimlendirilmesinde, yurttaşların katı‐
lımlarına, yurttaşların depolitize edilmelerine ve depolitize olmuş “eğ‐
lence” medyasının doğasına, ilişkin sorular da her zaman gündemde
kalacaktır.
Kamuyu,kendisihakkındadüşünmeyeteşvikedecekveonukendi
dışında olan bitenler hakkında bilgilendirecek “profesyonel gazeteci”
tipi,belkidekuramsalvepratikaçıdan,günümüziletişimortamınınen
temelsorunsalıdır.
Profesyonel gazetecilik ideolojisi, “gerçeğe ulaşılabileceği” iddia‐
sınadayanmaktadır.Buanlamda,profesyonel/araştırmacıgazetecilerin
hazırladıklarımetningerçeklikkurgusu,bilimselbirtutumlailişkilendi‐
rilmektedir.
Bilindiği gibi,pozitivistbilimiçindetemeldayanaknoktası,duyu‐
ların önceliğidir. Özellikle de dikkat edilmesi gereken, televizyonun bu
noktayıçokiyikullandığıdır;haber,görselmetnedayanarakgerçekliğini
kurarken,izleyiciye:“Gördüğüneveduyduğunainan.”demektedir.
9.4.Gerçekleriİzlemek
147
Başka bir ifadeyle, “Gerçekleri izlediniz…” Bu bir anlamda, “İkna
olun ve inanın. Olayları sorgulamaya gerek yok; birileri sizin için bunu
yapıyorzaten.”mesajıdır.Bubağlamda,habermedyası,artıkçoğulcula‐
rın ve çoğulcu düşünceye dayanan profesyonel ideolojinin iddia ettiği
gibi “gerçeklerin yansıtıcısı” değil, belli gerçeklik tanımlarını, belli du‐
rumtanımlarınıyenidenkuranbiraraçkonumundadır.
Bu açıdan değerlendirildiğinde medya, ne ana damar iletişim ku‐
ramlarının öne sürdüğü gibi “gerçekliği yansıtan bir ayna”, ne de Orto‐
doks Marksist düşünceninönesürdüğügibi“egemensınıfın diğerbir
deyişleegemensınıfçıkarlarınınaynası biraracı”dır.
9.5.MedyaDesteği
Yukarıda çizilen çerçeve, basının ister özgür, isterse devlet dene‐
timindeolsun,daimaekonomikgücüelindebulunduranlarınyadabuna
etkinolaraksahipolanlarınideolojisiniyansıttığınıgöstermektedir.Bu‐
nabağlantılıolarakda,gazetecininkamuyasunduğugerçeklik,“kiminve
neyingerçekliği”sorgulamasınıortayaçıkarmaktadır.
Bu konuda Altschull, “medyanın kendisini mali açıdan destekle‐
yenlerin ideolojisini yansıttığı” varsayımından hareketle, medya deste‐
ğiyleilgilidörtkaynakbelirlemektedir:
1 “resmi” modelde, örneğin çoğu komünist ülkede olduğu gibi
medya,devlettarafındankontroledilir;
2 “ticari”modelde,medya,reklamcılarınveonlarınmedyasahi‐
bimüttefiklerininideolojisiniyansıtır;
3 “çıkargrupları”modelindemedyaiçeriği,siyasalpartileryada
dinselgruplargibimalidesteksağlayangruplarınideolojisiniyansıtır;
4 “gayri resmi” modelde içerik, kendi görüşlerini ilerletmek is‐
teyenbireyselkatılımcılarınhedefleriniyansıtır.
Görüldüğü gibi, ideolojik sistemde meydana gelen değişimlere
bağlıolarak,maddigücüelindebulunduranlar,toplumagerçeklerisun‐
maiddiasınıtaşıyanprofesyonelgazetecilikanlayışınaetkiedebilmekte
ve gerçeğin kendi talep ettikleri doğrultuda kurgulanmasını isteyebil‐
mektedir.Bubağlamda,profesyonelgazetecilikideolojisiilearaştırmacı
gazetecilikideolojisininörtüştüğünüsöylemekmümkündür.144
144Akçalı,a.g.y.,ss.96‐98.
148 149
150 BölümB
10.OKUMA OKUMA‐ANLAMATEKNİĞİ Bilgiliolduğumuzorandaözgüroluruz.
Sokrates
Dil yeteneği, okuma ve dinlemeden oluşan anlama, yazma, ko‐
nuşma ve anlatmaya dayalı temel becerilerle kazanılır. Sağlıklı bir dü‐
şünce ve iletişim için, bu becerilerin birbirleriyle uyumlu bir biçimde
geliştirilmesigerekmektedir.
Okuma:
“Yazıya geçirilmiş bir metne bakarak, bunu sessizce çözümleyip
anlamakyadaaynızamandaseslereçevirmek”145,
“Yazılıyadabasılısözcüklerebakarak,bunlarıseslendirmekyada
anlamakeylemi”146,
“Biryazıyı,sözcükleri,cümleleri,noktalamaimleriveötekiöğele‐
riylegörmealgılamavekavramasüreci”diyetanımlanmaktadır.147 Bir başka tanıma göre de: “Okuma, basılı ya da yazılı metinleri,
duyuorganlarıaracılığıylaalgılamavebunlarıanlamlandırarakyorum‐
lamaişidir.”
Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere, okumada üç unsur bulun‐
maktadır:
Bunlardan birincisi “yazılı ya da basılı metin”, ikincisi “duyu or‐
ganlarıyla bu metinlerin algılanması”, üçüncüsü ise “okunan metinlerin
anlamlandırılmasıveyorumlanması”dır.
145TürkçeSözlük,1981.
146
147
KemalDemiray,TemelTürkçeSözlük,İnkılapKitabevi,İstanbul:1994.
FerhanOğuzkan,EğitimTerimleriSözlüğü,TürkDilKurumuYayınları,Ankara:1974.
151
Yani okuma, sadece harflerin seslendirilmesi değildir. Çünkü dil,
düşünceyi ve duyguyu iletme noktasında, bulunduğu kültürü ve toplu‐
muyansıtanbiraynakonumundadır.148
Bir başka deyişle, okuma, dil kurallarına uyularak yazılmış ileti‐
şimleri, duyu organları yoluyla algılamak, kavramak, anlamlandırmak,
yorumlamak, düşünce yürütmek ve yargıya varmaktır. Bir bakıma bel‐
lekleduyuorganlarınınortaklaşayaptığıbiretkinliktir.
10.1.OkumanınAmacı
Bu tanımlar ışığında ele alınırsa, okumanın gerçek amacı, anlamı
doğru ve çabuk kavramaktır. Sözcükleri ayırma ve tanıma, bunları an‐
lamlarıylaalgılama,anlamıkavrama,okumaeyleminimeydanagetirir.
Okuma bir amaç değil, bir araçtır; okumanın sonunda bir yarar
sağlanmalıdır. Şöyle ki, günümüze ışık tutmuyorsa tarih okumanın, öz
varlığımızıdüzeltmeyecekseahlakokumanınbirgerekliliğiyoktur.
Kişi okumayı, bir alışkanlık haline getirmelidir. Her değerli eser,
başlı başına bir hayat kürsüsüdür. Toplumların, uygarlık, kültür ve sa‐
natları, okumakla öğrenilir; incelenir. Yazarların, ciltlere sığdırdıkları
insanoğlunun duygu, düşünce ve fikir dünyaları, onlarla beraber yaşa‐
mışçasına,ancakokumaklapaylaşılır.
Düzgün yazma ve konuşma okumakla da geliştirilir. Okuma göz‐
lemvedüşünceylebirleşince,sözlüveyazılıanlatımgüçkazanır.İyive
seçkin eserleri okuma sayesinde, kişinin dünya görüşü genişler; bilgisi
artar,sanatzevkiincelirvezekasıkeskinleşir.
Dünyayazarlarınagöre,bilinçliokumak,birsanattır.Okumasana‐
tıhakkındaDescartes:“Geçenasırlarınennamusluadamlarıylayapılan
birkonuşmadır.”demiştir.
AndréMaurois,“Okumasanatı;büyükbirbölümünde,yaşamı,ki‐
taplarda tekrar bulmak ve kitaplar sayesinde, daha iyi anlamak sanatı‐
dır.”değerlendirmesiniyapmıştır. Thomas Jefferson’a göre: “Okuma,
insanlarıgerçekanlamdaözgürkılar.Çünküinsanlarıcehaletinveyanlış
inançlarınpençesinden,ancakokumakurtarır.”
Goethe’yegörede:“Okumayıöğrenme,sanatlarınengücüdür.”149
148
ReşideGürses,“OkumaAnlamaÜzerine”,AtatürkKültür,DilveTarihYüksekKurumu
Bülteni,Ankara:Eylül1996,Sayı:28,Cilt:IX,ss.98‐103.
149Karaalioğlu,a.g.y.,s.151.
152 10.2.OkumaÇeşitleri
Genelolarakokumanınçeşitlerişöylesıralanabilir:
1 Kötüokuma,
2 Zevkiçinokuma,
3 Çalışmaözelliğindekiokuma.
10.2.1.KötüOkuma
Herşeyi,gelişigüzelokumaktır.Okunandaneldeedilenyarar,pek
azyadahiçyoktur.Butürokumaalışkanlığıolankişiler,gerçekdünya‐
danayrılarak,hayalaleminedalarlar.Amaçsızbirokumahastasıolanbu
kişiler,ellerinegeçenherşeyi,birçırpıdabitirirler;hırslıvehızlıdırlar.
Fakatçokokuyanmı,yoksaiyiokuyanmı,bundanolumlusonuç‐
lareldeedecektir?Dünyaylailişiğikesipokumak,okumadeğildir.Eser‐
lerarasındabiledeğerölçüsüvesırasıvardır.İştebu,edilgenveolum‐
suzbirokumadır.Butipokuyucular,çoğukezmetninyadakitabınetki‐
sialtındakalır.
10.2.2.ZevkİçinOkuma
Bu,oldukçaetkinvesağlıklıbirokumadır.Kişikendigözlemlerini,
duyguvedüşüncelerinieserdebulur,zevkalır;yadabunakarşıtgörüş‐
lerle, kendi kendine tartışır. Okuduğu eserlerde, güzellik izlenimleri
arar; amacı yoktur. Bilimsel olmaktan çok, zevk veren eser ve yazıları
seçerokur.150
10.2.3.ÇalışmaÖzelliğindekiOkuma
Gerekli bilgileri bulmak için yapılan okumadır. Elde kalem, özet
çıkararak,çizerek,işaretleyerekyapılanokumadır.Özellikle,kitabınbaş
ve son sayfası, önceden, gözden geçirilir; konular işaretlenir; kitabın
içinde yer aldıkları sayfa numaraları yazılır. Bu tip okumayı seçenler,
tasarladıklarıplana,kaynakolacakbilgileriarar;bulurlar.
Enyararlıvebaşarılıokumabiçimidebudur.Butürokumanınya‐
rarlarışunlardır:
10.2.3.1.YazmaAlışkanlığıKazandırır
150Kantemir,a.g.y.,s.24.
153
Eğitim gören kişi, bu eğitimini tamamladıktan sonra, okuduğunu,
farkındaolmadantaklitederek,dahaiyiyazmayıöğrenmişolur.Zaman‐
la, sözcüklerin gerektiği biçimde kullanılma yolları, imla kuralları, nok‐
talama,kelimevecümleyapısıhakkındabilgiedinir.Ancak,yazmayete‐
neğinintamgelişebilmesiiçin,uygulamalaryapmasıgerekir.
10.2.3.2.SözcükHaznesiniGeliştirir
Sözcük haznesi, fikirlerin tam olarak anlatımında kullanılan yeni
sözcüklerin okunmasıylazenginleşir. Birçokyeni sözcüğünanlamını ya
dabilinensözcüklerinözelanlamlarınıöğrenmekokumakla,sözlükleri,
imlakılavuzlarınıveansiklopedileri,heranbaşvurmaküzere,elaltında
bulundurmaklagerçekleşebilir.
10.2.3.3.ZihinselGelişmeSağlar
Okuma yoluyla kişi, bilgilerine yenilerini katarak, zihinsel bir ge‐
lişmekazanır.Zihinselbirgelişmevekıvraklık,yaşamsüresincekarşıla‐
şılacak olayların, sorunların çözümü için gereklidir. Okurla metin ara‐
sındakiilişki,yalnızcaokurunkurmacabirdünyayagirişideğil;amabir
karşıkarşıyagelmeyi‐yanianlamiçinbirsavaşımı‐temsileder.151
10.3.AnlamaveOkumaHızı
Anlama, “görülen ya da işitileni, kavrayabilme” yetisidir; diye ta‐
nımlanabilir. Genellikle bu kavram, kişinin, değerlerinin ve eğitiminin
toplamınadayanır.
Anlamadaönemlibirfaktördeokumahızıdır.Okunananlaşılmaz‐
sa,okumahızıazaltılmalıdır.Amaç,gayretlibirçalışmayla,okumahızı‐
nınartırılmasıolmalıdır.
Bir satırı izlerken, gözler, birçok defa hareket eder ve sonra du‐
raklar.İşte,buhareketlerarasındakiduraklamalarda,“okuma”meydana
gelir. Bu duraklamaların frekansını, gözün “kavrama genişliği” belir‐
ler.152
10.3.1.OkumaHızınıEngelleyenNedenler
151Mutlu,a.g.y.,s.259.
152Kantemir,a.g.y.,s.26.
154 1.Hazırlanmadayetersizlik,
2.Çevreveortameksikliği,fizikidurum,ışık,
3.Okumanın,belirliamaçlarınıakıldatutmaktakibaşarısızlık,
4.Dudakhareketi,gereksizfısıltı,
5.Sözcükleregereğindenfazlayervermek,
6.Dikkatiyoğunlaştıramamak.
10.3.2.OkumaHızınıGeliştirmeninKoşulları
Okumahızınıgeliştirmekiçinsıralananönerilerşunlardır:
10.3.2.1.KavramaGenişliğiniArtırmak
Kavrama genişliği, “bir tek duraklamada, okunanın miktarı” de‐
mektir.Hızlıokuyankişi,anlayarakokumayoluyla,sayfasındaikisütun
bulunanbirdergiyiokurken,hersatırdaikiduraklamayapar.
Kötü okuyucu ise, beş ya da altı duraklamaya kadar gider. Hızlı
okuyucu, her duraklamada üç ya da dört sözcük, kötü okuyucu ise bir
sözcükokur.Okumauygulamalarıylakavramagenişliğigeliştirilebilir.
10.3.2.2.GeriyeDönmeveSesliOkumaktanVazgeçmek
Bu iki alışkanlık, hızlı okumayı engeller. Gözün geriye dönüşünü
önlemekiçin,sözcüklerikullanımdaveanlatımda,kişininbecerikazan‐
ması gerekir. Geriye dönüşün öteki nedeni de, okurken, zihnin başka
konuyaakışıdır.Bununiçindekişi,kendinizorlayarakvedikkatyoğun‐
laşmasıylaokuduğukonuda,gerektiğikadarkalabilmelidir.
10.3.2.3.SözcükDağarcığınıZenginleştirmek
Sözcük dağarcığını zenginleştirmek için, çok ve iyi eser okumak
gereklidir.Sözcükhaznesifakir,sözcükbilgisiyeterliolmayanokuyu‐cu,
okuduğununanlamınıtamkavrayabilmekiçindaimageriyedönüşyapar
veduraklar.
En iyisi, okumak ve sözcüklerin anlamı için sözlüğe bakmaktır.
Sonra bunların bir listesini yaparak, bu sözcükleri, sık sık kullanarak
öğrenmektir.
Sözcükler, düşüncelerin işlevleri olduğuna göre, okurken, karışık
fikirleriçözümledikçekişininsözcükhaznesidegelişir.
155
NotAlmak
Günlükyaşamda,dinlediğimizbirkonferanstan,birradyokonuş‐
masından, anlatılan dersten, okuduğumuz bir kitaptan, gazete ya da
dergiden... Bizi ilgilendiren önemli ayrıntıları duygular, düşünceler,
olaylar,izlenimler;kişiveyeradları;ilginç,değerlisözlervb. notalırız.
Not almayı gerektiren koşulların örnekleri gündelik, mesleki ve
kişisel yaşamın gösterdiği farklılıklar oranında çoğaltılabilir: yapılan
konuşmalar, toplantılar, gözlemler, düşünceler, kişisel araştırmalar,
çeşitli konulardaki açıklamaların dinlenmesi, çalışmanın ya da konuş‐
manınhazırlanmasıvb.153
Notalırkendinlediğimiz,gördüğümüz,okuduğumuzherşeyiyaz‐
mak kaydetmek yanlışlığınadüşmemeliyiz.Çünkü,notalmak,birşeyi
olduğu gibi saptamak değil; onun önemli yanlarını seçmek ve kısaca
yazmaktır.Notalmak,birbakıma“özetlemek”demektir.
Not alırken, “dikkatimizi uyanık tutmak, zihnimizi dağıtmamak,
başka şeylerle uğraşmamak ve konunun özünü kaçırmamak” gerekir.
Aksihalde,alınannotgelişigüzelolacak,hiçbirdeğertaşımayacaktır.
Özellikle, dinlediklerimizden not alırken zamanı da iyi değerlen‐
dirmekgerekir.Sözgelimi,birkonuşmacıdannotalırken,önemliayrıntı‐
ları kaçırmamak için, kimi özel işaretlerden ve kısaltmalardan yararla‐
nabiliriz. Örneğin, “eğitim” üzerine yapılan bir konuşmayı dinlerken,
“eğitim”sözcüğünüsıksıkyazmak,zamanyitimineyol,açabilir.Bune‐
denle,“eğitim”yerine“e.”kısaltmasınıkullanabiliriz.
Tutulan notlardan yararlanabilmek, başka bir deyişle notlarımızı
gereç olarak kullanabilmek için, şu noktaları da göz önünde bulundur‐
makgerekir:
a Tutulan notları, üstünden zaman geçmeden açık seçik bir bi‐
çimdeyenidenyazmalıdır.Aksihalde,notalırkenkullanılanözelişaret‐
lervekısaltmalarunutulabilir.
b İvedinotalmadandoğanyinelemeler tekrarlar ,yapılanyan‐
lışlıklarvarsa,bulunupdüzeltilmelidir.
c Alınannotlar,konularınagöresınıflandırılmalı;kaynaklarbelir‐
tilmeli,ilgilidosyalarayerleştirilmelidir.
153RenéveJeanSimonet,NotAlmaTeknikleri,çev.PınarKurt,ArıonYayınevi,İstanbul:
Mart2002,s.13.
156 157
11.KONUŞMA
“NasılKonuşmalı?
Sözümünakışınıbozupgüzelcümleleraramaktansa,güzelcüm‐
leleribozupsözümünakışınauydurmayıtercihederim.Bizsözünar‐
dındankoşmamalıyız;sözbizimardımızdankoşmalı,bizehizmetet‐
meli.
Söylediğimizşeylersözlerimiziaşmalıvedinleyeninkafasınıöyle
doldurmalıki,artıksözcüklerihatırlayamasın.İsterkağıtüstündeol‐
sun,isterağızda,benimsevdiğimkonuşmadüpedüz,içtengelen,lez‐
zetli,şiirli,kısasürenbirkonuşmadır.
Güç olsun zararı yok; ama sıkıcı olmasın, süsten özentiden kaç‐
sın;düzensiz,gelişigüzelvekorkmadanyürüsün.Dinleyen,heryediği
lokmayı tadarak yesin. Konuşma Sueton’un, Julius Caesar’ın konuş‐
masıiçindediğigibiaskerceolsun;amaukalaca,avukatça,vaizcede‐
ğil…
Söylev sanatı insanı söyleyeceğinden uzaklaştırıp kendi yoluna
çeker. Gösteriş için herkesten başka türlü giyinmek, gülünç kılıklara
girmek, nasıl pısırıklık, korkaklıksa, bilinmedik sözcükler, duyulma‐
dık cümleler aramak da bir medreseli çocuk çabasıdır. Ah keşkePa‐
ris’inzerzevatpazarındakullanılansözcüklerlekonuşabilsem!”
Montaigne154
11.1.SesinDileDönüşmesi:Konuşma
İlkyazılıbelgeler M.Ö.3000yıllarındabulunduğuna göre,konuş‐
manın geçen bir milyon yıl içinde büyük bir gelişme ve bunun sonucu
olarak da, bir çeşitlenme gösterdiği kesindir. Konuşma, kısaca ifade et‐
mekgerekirse,sesindiledönüşmesidir.
Konuşma, insanın doğuştan sahip olduğu, süreç içinde, yaşamak
yoluylaedindiğidüşüncevegörüşleriylekendiistekveduygularını,be‐
lirlibiramaçlakarşısındakikişiyadakişilereiletmeyöntemidir.
İnsan var oluşundan bu yana, düşünce ve duygularını anlatmak,
ifade etmek istemiş; bu dileğini de konuşma yoluyla gerçekleştirmiştir.
İnsandakikonuşmayeteneği,dilbilimkonusuolduğukadar,dilfelsefesi
ve aynı zamanda ruhbilimin uğraş alanı içine girmektedir. Konuşma
“psikolojik‐biyolojik‐toplumsalbirolay”dır.
Ruhbilimaçısından,bellibirzamansüreciiçindeortayaçıkanko‐
nuşma becerisi,beyinkabuğunun oluşmasıve beyinde“nöron”denilen
154SabahattinEyüboğlu,Montaigne,VarlıkYayınları,İstanbul:1962,s.96.
158 sinir hücrelerinin artış göstermesiyle gelişmektedir. Bu yönüyle de ko‐
nuşma,biyolojininilgialanıiçinegirer.
Konuşmanın öğrenimi sırasında, çocuğun duygu dünyasındaki
çalkantılar, psikolojik şoklar, korkular, aile içi geçimsizlik ve kavgalar,
konuşmasının gecikmesine, belli bir noktada takılmasına ya da gerile‐
mesinenedenolabilir.
11.2.Konuşamamak
Zekibirinsanbile,konuşurkennutkununenönemlitaraflarınıni‐
yeunutur?Mesleğindeoldukçabaşarılıolanbirkimse,birkaçkişiönün‐
dekonuştuğuzaman,niçinkekeler?Niçinrahatsızlıkduyar?
Kısabirkonuşmayaptığınızzamandahi,bedeninsertliğini,ruhun
çöküşünü,dizlerinzayıflamasını,nefesinkesilişini,kalbinşiddetleatışını
doğuranetkenlernelerdir?
Elleriniz titrediği, dizleriniz birbirine çarptığı, soğuk terler dök‐
meyebaşladığınız,boğazınız,sesinizikısacakkadarkurulaştığıvegözle‐
riniz,bulutlubirinsankümesindenbaşkabirşeygörmediğizaman,plat‐
form kürsüveçevresi yadasahnekorkusundantedirginsiniz,demek‐
tir.
“Nedenkonuşmaktagüçlükçekiyoruz?”Eğerkonuşmaklailgilifi‐
zikselbirsorununuzyoksa,yanıtöncelikle:“Konuşmadığımıziçin”ola‐
caktır. Bu yüzden, neden konuşamadığımızın yanıtını aramak gerekir.
Büyük olasılıkla, bu sorunun yetişme biçimiyle ilgili olduğu sonucuna
varılacaktır.
Çocukken evdeki büyüklerinize fikir beyan etseniz, onların yanlı‐
şınıbelirtseniz,yanıt:“Sensus.Senanlamazsın.Dahaküçüksün…”
Okulda,öğretmeninizebirşeysöylemeyekalksanız,yanıt:
“Büyümüşdeküçülmüş.Heleöğrendeondansonra...”
Çalışırkenamirinizebirşeysöyleseniz,yanıt:
“Bukadaryıllıktecrübemizvar.Sanamısorduk?”
Yaşarken“Niye?”deseniz:
“Sesiniyükseltme,düzensarsılır!Osarsılırsa,bendesenisarsarım.”
Buyanıtlarlabüyüdünüzmuhtemelen!155
Topluluk karşısında konuşma korkusunun temelleri, genellikle
155CevdetTellioğlu,GüzelKonuşmaPratiği
ElKitabı ,TimaşA.Ş.İstanbul:1999,s.23.
159
kendinizle nasıl konuştuğunuza, yani stresle ortaya çıkan geçici sessiz
düşüncelerinizebağlıdır.Belkikendinizeşöylediyorsunuzdur:
“Aptalcagörünmek,biryanlışlıkyapmak,konuüzerindekibilgisiz‐
liğimiaçığavurmakyadabirinikızdırmaktansa,üzülürümdahaiyi…”
“Hiçbirşeyanlamıyorum,eniyisisusayım…”
“Eğerağzımıaçarsam,buinsanlarınhepsiüzerimesaldırır…”
“Benikaygılandıranşeyaslındahiçdeönemlibirkonudeğil…”
“Benimdüşünceleriminbutopluluktahiçbirönemiyok…”156
11.3.Sorunlar
Konuşma sırasında karşılaşılan sorunların bazıları şöyle belirtil‐
mektedir:
‐ “Konuşurken heyecanlanmamak ya da heyecanımı yenmek için
neyapmalıyım?Konuyabinderedensugetirip,öylebaşlayabiliyorum.
‐Karşımdakiinsanlarındüzeyinegörekonuşamadığımı,konuşma
bittiktensonraanlayabiliyorum.
‐ Konuşma sırasında, genelde metne bağlı kalıyorum. Başımı
önümdekikağıttankaldıramıyorum.
‐ Konuşma sırasında, ne söyleyeceğimi unutuyorum. Konuya ha‐
kimolamıyorum.
‐Çokörnekveriyorum;dinleyicilersıkılıyor.
‐Yeterincehızlıkonuşamıyorum.
‐Yeterinceyavaşkonuşamıyorum.
rum.
‐Sözümkesilincekonudeğişiyor,birdahaasılkonuyageçemiyo‐
‐ Dilim sürçüyor. Kelimeleri yuvarlıyor, düzgün cümle kuramıyo‐
rum;dolayısıylaakıcıkonuşamıyorum.
‐Benimgibidüşünenlerleberaberkeniyikonuşuyorum;farklıdü‐
şüneninsanlarınyanındaisekonuşamıyorum.
‐Süreklidikkatisağlayamıyorum;dağılıncadaneyapacağımıbil‐
mediğimden, bir türlü toparlayamıyorum. Konuyu gereksiz şekilde
uzatmaktankendimialamıyorum.
156V.A.HowardveJ.H.Barton,TartışmaSanatı,BeyazYayınları,İstanbul:1998,s.13.
160 ‐ Tartışmalarda nefesim yetmiyor; karşıdakine laf yetişti‐
remiyorum.
‐Konuşmasüremiayarlayamıyorum.
‐Yüzveel,kolhareketlerimibirtürlükontrolaltınaalamıyorum.
‐Tartışırkençevremdekilerihepsusturuyorum.
‐Konudışışeylerdenörnekvererekdinleyicileridinlendirmekis‐
tiyorum,amakafalarıkarışıyor.
‐Dinleyicikitlenintepkisi,konuşmanınakışınıdeğiştiriyor.Dinle‐
yiciler, beni yönlendiriyor. İlginin kesildiğini görünce, kalan zamanımı
hızlıhızlıgeçip,konuşmamıbitiriyorum.”157
11.4.KonuşmaveGazetecilik
Baştasözsanatlarıylauğraşanlarlabasınveyayınmesleğindeçalı‐
şanlar medya mensupları olmak üzere, birçok meslek doğrudan ko‐
nuşmayla ilgilidir. Konuşurken cümlelere yüklenen anlam, yapılan ton‐
lama,cümle kurarkenseçilenkelimelerinsesözellikleriveruhinceliği,
hepbireyiyansıtır;kişiliğiortayakoyar.
Kişi konuştukça, ifadesinin bütünündeki doğruluk ve güzellik yo‐
luyla kendisini tanıtır ve anlatır. Bu nedenlerle, mesleğini yaparken,
işinekonuşmasınıdakatan,neredenasılkonuşacağınıbilenkişi, özel‐
liklemedyamensubu oölçüdebaşarıyaulaşır.
Gazetecilermesleklerigereği,haberaraştırırkenkaynaklarınaso‐
rularsorar,onlarlayüzyüzegörüşmeyaparyadabasıntoplantılarında
sorularyöneltir.Bunlarınyanısıragazetecilersıksıkpanel,açıkoturum,
sempozyum,forumgibitoplantılarayayöneticiyadakonuşmacıolarak
çağrılır.
Bu tür toplantılardaki davranış biçimi, konuşma içeriği ve ifade
yöntemi,gazetecininmeslekiyaşamınaçokolumlukatkılardabulunabi‐
lir. Bu nedenle haberci, iyi, içerikli, akıcı ve etkili konuşma yetisine de
sahipolmalıdır.158
11.5.KonuşmayaHazırlanmak
157Tellioğlu,a.g.y.,ss.19‐22.
158Girgin,HaberYazmak,s.346.
161
Konuşma alanında her türlü sorunun giderilmesi için en iyi gü‐
vence, iyi hazırlanmaktır. Konuşmaya asla hazırlıksız çıkılmamalıdır.
Mümkünolduğukadar,elealınacakkonununanlatımısırasında,kullanı‐
lacakçokfazlamalzemevebilgitoplanmalıdır.Buyöntem,kişininken‐
dinegüveniniartırır;konuyaegemenliğinisağlar;konuşma biçimiüze‐
rindeolumluetkiyapar.159
Bir konuşmanın konusu belirlenip de çerçevesi çizilirken ilk dü‐
şünülecek şey: Ne ölçüde yeterli bilgi birikimine sahip olunduğudur?
Sonra, gerekiyorsa görüşleri destekleyecek, anlatıma yardımcı olacak
belgelerin bulunup bulunmadığı araştırılır; varsa bunları kullanabilme
olanağıaranır.
Konuşmacı önceden amacını belirleyerek, konuşmanın planını
yapmalıdır. Malzemeyi, açık ve bölümlerinin birbirleriyle ilgileri belli
olacakbiçimdedüzenlemelidir.Heranaveyardımcıfikir,konuşmacının
zihnindeiyiceoturmalıdır.
Konuşurken ana ve yardımcı fikirleri destekleyecek örnekler ve
alıntılarelaltındabulundurulmalıdır.Bunlarınyanısırailgininazalma‐
yabaşladığıanlardakullanılacakbirikiküçüköyküdehazırlanmalıdır.
11.5.1.KonuşmaKonusununSeçimi
Konuseçimivebelirlenmesindeşukurallardikkatealınmalıdır:
l.Betimleme Tasvir :Konunungözönündecanlandırılması,
2.İnceleme Tetkik :Konuylailgilibilgileraktarılması,
3.Tanım Tarif :Tanıtımyoluylakonuyaaçıklıkgetirilmesi,
4. Öyküleme Tahkiye : Düzenli anlatımla konunun canlandırıl‐
ması,
5. Yorumlama Tefsir : Amaca ulaşabilmeyi kolaylaştıracak ve
sağlayacakdeğerlendirmelerdenyararlanılması.160
11.5.2.HedefKitle
159Carnegie,a.g.y.,s.45.
160H.Rıdvan
93.
Çongur,SözSanatı,GüzelSözSöyleme,TRTYayını,Ankara:Ocak1999,s.
162 Konu belirlemesinde durum değerlendirmesi yapılırken, hemen
düşünülecek dinleyici öğesidir: “Nasıl bir dinleyici önünde konuşula‐
cak?”
Dinleyici hakkında, önceden küçük çapta da olsa bir araştırma
yapmalı; bilgi edinilmelidir. Ancak böyle yapılırsa, konunun ve amacın
doğru belirlenmesi, uygun bir çerçeve çizilerek, konuşmanın istenen
düzeydesürdürülmesigerçekleştirilebilir.
Konuşmacı, dinleyici kitlesini belirledikten sonra da, görüşlerini
aktarırkenbelirlibirmantıksırasıizlemelidir.Şöyleki,öncedinleyicinin
bildikleriyle başlamalı ve giderek bilinmeyenleri açıklamalı ve böylece
okuyucununilgisinicanlıtutmayaçalışmalıdır.161
11.5.3.KonuşmaProvası
Bu aşamaları gerçekleştirdikten sonra hazırlanan konuşmanın
provası, ilkbaşlardaenazbirkaçkez yükseksesleveayaktadurarak
yapılmalıdır. İyi hazırlanan bir konuşmacı, platforma, aşağıdaki dört
psikolojikyardımmalzemesinidebirliktegetirir:
l.Konuşmacıkarşılaşabileceği“zordurumların”hakkındangelme‐
yehazırdır.
2.İyihazırlandığıiçin,ensondakikadaortayaçıkacakbirdeğişik‐
liği,lehinedüzenlemeyiöğrenmiştir.
3.İyibirsunuşyaptığıtakdirde,unutacağıbölümlerin,azolacağını
bilir.
4.Kendinegüveniartmıştır.
Kişininiyikonuşabilmesiiçin,öncelikleiyidüşünebilmesigerekir.
Görülen,duyulanveokunanşeylerüzerindedüşünmeyiöğrenmek,bil‐
giyi mümkün olduğu kadar artırmak, kolay konuşabilmeye yardımcı
olur.162
12.DİL
161Halil
Seyidoğlu, Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı, Güzem Yayınlar, İstanbul:
1995,s.203.
162GörgüveProtokolKuralları,KaraKuvvetleriKomutanlığıYayınları,Ankara:1984,s.
29.
163
Birmilletingerçekvatanı,onundilidir.Dil,milliülküyüortayako‐
yangerçekbirvarlıktır.Millidilyokolunca,milliduygudaçokgeç‐
medenkaybedilir.
W.vonHumbolt
Öncelerisadebiriletişimaracıolanhareket,zamanladans,mimik,
jest gibi bedensel gösterilere dönüşmüştür. Bu arada çizgi, biçim ve
renklerde,ilkelduvarresimlerindenbaşlayarakgrafik,çizim,hattahey‐
kelvemimariyapıtbiçimlerinialmışlardır.
Sesiseöncehecelerhalindekibağırış,çağırışvehaykırışlarınsöz‐
cüklere dönüşmesiyle şarkı biçimini almış, böylece düşünce, duygu ve
istekleri ifade etme aracı olan, “dil” “lisan” Arapça’dan, “zeban” ise
Farsça’dandilimizegeçmişkelimelerdir;dahaönceleridilyerinekulla‐
nılmışlardır. adıverilenbirsistemortayaçıkmıştır.
Dildeki sözler yorumlama araçlarıdır. Adlar ise eşyanın oluş bi‐
çimlerinin ayırt edilmesine, birinin ötekinden farklılığını anlamaya ve
anlatmayayarar.Birçokdurumdasözcüklerinanlamını,uzlaşmavekul‐
lanış biçimi belirlerse de, bunların ortaya çıkışı kişiden kişiye değişir
biçimdedeğil,“itibari”olmaktançok“tabii”dir.Düşünce,dildendeğil,dil
düşüncedendoğar.Eşyayaadvermekiçinönceonubilmekgerekir.163
Dil, her şeyden önce bir ruh ve idrak işidir. Dil insan ruhunun,
benliğinin, zihninin en arı, en zengin ve adeta sihirli ürünlerinden biri‐
dir.Yaratıcıbirgüçtürdil.Dil,aynızamanda,yeniatılımlarınvebuluşla‐
rınifadearacıdır.Düşünenveduyaninsan,hemcinsleriyleanlaşabilmek
için ses ve işaretlerden hareket etmek suretiyle, önce konuşma aracı
“dil”i, onun evrimiyle de “ana dilleri” ve giderek “ulusal dilleri” ortaya
koymuştur.
12.1.DilinAltSistemleri
Dil,anlamısesleilişkilendirenbirmekanizma,birköprü,linguistik
dilbilimsel olmayanevreninikialanınıbirbirinebağlayan,insanaözgü
birişaretsistemidir.Herdil,üçanaaltsistemdenoluşur:
163Çongur,a.g.y.,s.27.
164 1 Gerçek evrenin tamamıyla ilgili semiyoloji gösterge bilimi ,
2 Morfoloji biçim bilimi ve sentaksı cümle bilgisi, söz dizimi kap‐
sayarakgramer dilbilgisi , 3 Köprüyügerçekdünyabölümünetekrar
birleştirenfonoloji sesbilimi ,konuşmasesleri.
Buüçsisteminsahipolduğubirdizikuralveilkelerdenortayaçı‐
kan birleşenler, yani söz‐biçim, dizim ve ses birleşenleri, dilin yapısını
oluştururlar.Herbirkuralyadailke,dilinyapısındakibirdüzenliliktir.
Builkelerbütününedahilolduğutakdirde,dilikonuşan,karşısın‐
dakinin ayırımını yapabileceği ifadelerle düşüncelerini aktarabilir; kar‐
şısındakininsözleriyledemekistediğianlamlarıanlayabilir.164
Tümdeğerler,kültür,ideolojibireyedilaracılığıylaaktarılmakta‐
dır.Birbaşkaanlamda,insanlarınortakbirtoplumsalyaşamsürdürme‐
lerininürünüolandil,bireyselaçıdan,kişinindilinikullanmazenginliği
veyeteneğiyledoğruorantılıolarak,toplumsalyaşamaetkinbirbiçimde
katılmaderecesinideyansıtmaktadır.165
Dil,insanın örgütlüyaşamındakiilişkilerininyürütülmesiiçinge‐
rekliiletişimisağlamadakiaraçtır.Dilaracıylainsanlar,amaçlarınıger‐
çekleştirmek için iletişimde bulunurlar. Dil, kullanımıyla düşünceyi ve
bilinçbiçiminiifadeederken,aynızamandadüşünceyivebilincietkiler
vebiçimlendirir.166
12.2.DilveToplum
“Toplumsalsimgedüzeni”olduğuiçindil,birtoplumungelişmişlik
düzeyinideyansıtır.Gerikalmışülkelerdeyadadışakapalıtoplumlar‐
da,dilinyapısıoldukçabasitvekullanılansözcüksayısısınırlıdır.
Orwell, ... Ocenia diktatörlüğünün, sonsuza kadar yaşama arzu‐
sunugerçekleştirmekiçin,insanlarındilyeteneğini,olabilecekenaşağı
düzeyegetirmeyeçalıştığını,bunuyapmakiçindesözcüksayısını2.000
civarınadüşürmeyiplanladığını,sözcüktürleri arasında ayırımıkaldır‐
mayaçalıştığınıanlatıyor.Sözgelimidiktatörlüğündiluzmanları,“bıçak”
sözcüğü varken “kesmek” sözcüğüne hiç gerek olmadığını söylüyorlar.
164SemaBarutçuÖzönder,“TürkDilininBugünküDurumu”,RadyoveTelevizyonYayın‐
larındaTürkDilininKullanımı,TürkiyeRadyoTelevizyonKurumu,Ankara:1999,s.
21.
165Arsev Bektaş, Kamuoyu İletişim ve Demokrasi, Bağlam Yayıncılık, İstanbul: 2000, s.
104.
166İrfanErdoğan,İletişimiAnlamak,ErkYayınları,Ankara:2002,s.105.
165
Gerçek amaç, insanların düşünmelerini olanaksız kılacak bir dünya ya‐
ratmaktır. 167
Oysagelişmiş,dinamikbirekonomiyesahip,genişkültüreletkin‐
likleriolandışaaçıktoplumlarda,dildekisözcüksayısıfazla,dilinyapısı
dakarmaşıktır.
Dilgenişanlamda,“sözcükleryadadavranışlarlaaktarılansimge‐
seltanımlamalar”olarakelealınırsa,değişikçevrelerinveyaşambiçim‐
lerinin, bu simgelerin değişik yapılanmalarına yol açtıkları belirlenir.
Herdil,varlığınsürekliyayılmasıveakışıylailgilibuyapayparçalanma‐
yıfarklıbirbiçimdeyerinegetirir.168
12.3.DilveSoyutlama
Kişilerarasıiletişimlegelişmeyebaşlayandil,hergeçengünkav‐
ramsal ve soyut düzeyde ilerlemiştir. Sesli dil, kodlama malzemesinin
olanaklarını,somuttansoyutageçmektesınırsızcakullanmıştır.İnsanlar
arasıentemeliletişimaracıolandil,bütünişlevleribiraradadüşünül‐
düğünde, yazılı‐sözlü simgelerin yanında sözsüz göstergeleri hatta “iç
konuşma”gibiötekialanlarıdakapsamaktadır.169
Dilinönemini,değerinianlayabilmekiçinbiran,insanınkonuşma
yeteneğinden yoksun olduğunu, yazı diye bir şeyin bulunmadığını var‐
sayalım. Öteki insanlarla bir arada, bir toplum oluşturmamız, düşünce,
duyguveisteklerimizibaşkalarınailetebilmemizbüyükölçüdegüçleşe‐
cek;eksik,güdükbiranlaşmayadönenbağırmalar,birtakımjestvemi‐
miklerlesınırlıkalacaktı.
Bizdenöncekilerinnelergerçekleştirdiklerini;yaşadığımızsırada,
dünyadaki öteki toplumların durumlarını bilemeyecek; bizim yaptıkla‐
rımızıdagelecekkuşaklarayansıtamayacaktık.Tarihdiyebirşeyolma‐
yacak; hukuk bilinmeyecek; söze dayanan sanatlar bulunmayacak; bir
insanın anıları yalnız kendisinde, belli belirsiz görüntüler olarak saklı
kalacaktı.170
167RüştüErata,SaçmalamaTürkçedeNeymiş!,YapıYayın‐102,İstanbul:Ağustos2004,
s.17.
168Bektaş,a.g.y.,s.106.
169ŞengülÖzerkan,Medya,İletişimveDil,MartıYayınevi,İstanbul:2001,s.17.
170Doğan
Aksan, Anlambilim Konuları ve Türkçe’nin Anlambilimi, Engin Yayınevi,
Ankara:Mart2006,s.13.
166 12.4.DilveKültür
Herinsan,eğerişitmeyadakonuşmaözürlüdeğilse,konuşmaye‐
teneğinesahipolarakdoğar.Tüminsanlardilbilgisivesözdiziminesa‐
hipbirbiçimdedünyayagelir.Çocuğunkonuşmayabaşladığıçokküçük
yaşlardanitibarende,buyeteneğinigeliştirmesimümkündür.171
Dil,enmükemmelanlatmaveanlaşmaaracı,konuşmaisebuaraç‐
lagerçekleştirilenvebenzerihiçbircanlıdagörülmeyenenileriiletişim
yöntemidir. Dili kullanma, yani konuşma her şeyden önce bir kültür
işidir.Kültürise“Birgrubunortaksimgelerdüzeninden,kuşaktankuşa‐
ğa aktarılan öğrenilmiş ve paylaşılan davranışlar ve algıları” olarak ta‐
nımlanır.
Kültür sistemi, dilin birincil yer tuttuğu, anlam verme düzenidir.
Kültür sistemleri, toplumu akrabalık gruplarından, kavimlere, feodal
lordlaravedevletlerekadarörgütlemeyollarıdır.Dolayısıylaörgütleme
yollarına,yanikültürünöğrenilmesi,öğretilmesiveüretilmesiyollarına
göre gruplar, sınıflar, kavimler, devletler kültürel bağlamda farklılık
gösterirler.
Örneğin popüler kültür, bir toplumda yaygın biçimde paylaşılan
inançları,pratiklerivenesneleriifadeederken,dahasiyasalanlatımıyla
“kitlelerinyadabağımlısınıflarınkültürü”olaraktanımlanır.Bukültür,
hem geleneklerde bulunan halk inançları, uygulamaları ve nesneleri
hemdemodaolanpopülerinançları,bunlarınyanısırasiyasalveticari
merkezlerden yayılan kitlesel inançları, pratikleri ve nesneleri içerir.
Popüler kültür, kültürel değerleri, gelenekleri belli şifreler ve kodlarla
aktarmaktadır. Popüler kültür günlük yaşamın kültürüdür; çok ucuza
satınalınabilirvetemelindedeeğlencevardır.172
12.5.DilveDüşünce
Dil, insanın bütün kabiliyetlerinin bir çerçevesidir. Düşünce ise
“düşünmesonucuvarılan,düşünmeninürünüolangörüş,mütalaa,fikir,
mülahaza,ide”olaraktanımlanmaktadır.Ensoyutdüşünce,enkarmaşık
duygu,enderinveköklüinançdilleortayakonur.Dildüşünceyigerçek‐
leştirenvarlıktır.Düşüncediledayanır.
171PascalineOury,RédigerPourEtreLu,DeBoeckUviversité,Brüksel,2000,s.14.
172ŞebnemSoygüder,EyvahPaparazzi,OmYayınevi,İstanbul:2003,s.17.
167
Düşüncevarlıkvekavramlararasındabağlantıkurmaktadır.Konu
içingerekliolanıalmak,seçmeler,ayıklamalar,sıralamalaryapmak,ge‐
reksizi atmaktır. Bir nevi soyutlamadır. Bu soyutlama da varlıkların ve
kavramlarıngöstergeleriolankelimelerleyapılır.Düşüncelerancakke‐
limelerlevarlıkkazanabilir;ortayakonabilir.
Dilolmadandüşünceolmaz.Düşünceyiuyandıran,aydınlatan,ge‐
liştirendildir;dilinkelimeleridir.Düşünebilmekiçin,düşünceyizihinde
uyandıracakkelimelerinbilinmesivebulunmasıgerekir.İnsannekadar
çok kelime bilir ve onları kullanma alışkanlığı kazanırsa, düşünce ve
duygudünyasıdaokadargenişolur.173
12.6.DilveZeka
Zeka, insanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama,
yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamıdır anlak, dirayet,
zeyreklik, feraset . Zeka ile konuşma arasında doğru orantılı bir bağ
olduğubilinmektedir.Geneldilkuralları,sıradankonuşmadışıanlatımla
zorlanırsa,akılsağlığıdatehlikeyegirebilir.Bunaörnekolarak:“Kelime
uydurma,çağrışımlarlakonuşma,fiillerimastarhalindekullanma,cüm‐
leninöğelerininyerdeğiştirmesi devrikcümleler biçimindekonuşma,
kelimeleri hecelere bölerek bu hecelerden yeni kelimeler yapma” vb.
gösterilebilir.
Zeka, duygu ve düşünce sistemi, insanın iç benliğinin oluşmasını
hazırlayan öğelerdir. Düşünme, duyma, hayal kurma, davranış ve hare‐
ketler,onlarınyanısırasözolaraktezahüreder;benliğindışınabuyolla
aktarılır. İnsanın ruh dünyası, toplum ve çevre koşullarına bağlı olarak
dilvekonuşmaaracılığıylayansır.
18.Yüzyıl’dadayaşayanFransızfilozofuCondillac,bilgikaynakla‐
rının“duyumvedüşünme”olduğunuilerisürerken,“Akılyürütmesana‐
tı,konuşmasanatındanbaşkabirşeydeğildirvebilim,iyikurulmuşbir
dildir.”demiştir.
12.7.DilveMantık
Konuşmanın güzel ve hele etkili olması yönüyle düşünüldüğünde,
dil‐mantık ilişkisi üzerinde önemle durulmalıdır. Güzel ifade etmek ve
etkiliolmakiçin,herşeydenöncedoğrudüşünmekvekonuşmakesastır.
173Kemal
Yavuz, Kazım Yetiş ve Necat Birinci, Üniversite Türk Dili ve Kompozisyon
Dersleri,BayrakBasım,İstanbul:1999,s.21.
168 Bunu sağlayacak da mantıktır; mantıklı olmak, mantıklı konuş‐
maktır. Hem konuşmanın konusu bir mantık çerçevesine oturtulacağı
gibi,hemdekonuşmasırasındaseçileceksözler,kullanılacakkelimeler,
söz‐dizimi,jest,mimikvehareketlermantıklıolmalıdır.
Bir iletişim biçimi olan konuşma, dinleyen kişi ya da toplulukla
konuşmacı arasında, bir anlaşma anlamı taşıması açısından, aynı za‐
manda bir “sözleşme” demektir. Ancak mantık‐dil uyumu sayesinde
böyle bir sözleşmeye ulaşılabilir. İnandırıcı ve etkili olmak ise, mantık‐
diluyumuylagerçekleşebilir.
“Nutuk” kelimesinin mantık’tan gelmesi boşuna değildir. Mantık
venutukkelimeleri,Arapça’dan“nutk”kelimesindendilimizegeçmiştir
ve“nutuk”unanlamı“söylev”denönce“sözsöyleme,konuşma”demek‐
tir. Kelimeler, bilinçli olarak değil, tabii bir gereklilik sonucu ortaya çı‐
kar.Dolayısıylainsandaki“nutuk”dediğimizkonuşmayeteneğide,gör‐
meveişitmegibiiçgüdüseldir.174
174Çongur,a.g.y.,s.28.
169
12.8.BaskıAracıOlarakDil
İnsanbeynininsinirselfaaliyetleriolan:
‐ anlamı öğrenme, algılama ve tanımayla ilişkili “psikolojik faali‐
yetler”,
‐ortakanlamvekurallarınpaylaşılmasıylailgili“kültürelfaaliyet‐
ler”,
‐ kimin ne zaman ve ne hakkında iletişim kuracağıyla ilgili “top‐
lumsalfaaliyetler”;insanlararasıiletişiminanlaşılmasındatemelilkeleri
belirlemektedir.175
Anlaşılırlığın sağlanmasında, dili kullanma çok önemlidir. Dil de‐
diğimiz düzen, insanın gözüdür; beynidir; düşüncesidir; ruhudur. Ama
insan beyninin, nasıl gizli yönleri bilinmeyen noktaları varsa, dilin de
çözümlenemeyen, apaçık ortaya konulamayan birçok yönleri vardır.
Özellikleişleyişi,ruhlamantıklailişkisiaçısından…176
Anlamışolmakyadaanlaşılmak,iletişiminensorunlukonuların‐
dan biridir. Bunu gerçekleştirmek için, ortak dil, bilgi, değer, kavram,
deneyimveinançlarasahipbulunmakgerekir.
Düşünür Bachelard’a göre, gerçek anlamanın bir tek ölçütü bu‐
lunmaktadır:
“Anlamışolmak,yenidenyapmayıbilmektir.”177
12.9.DilveAdlandırma
Cemiyeti düzenleyen ve ona ulusal bir yön kazandıran kurumlar:
din, ahlak, hukuk, töreler, gelenek ve göreneklerin yanı sıra dil’dir. Te‐
melbirkurumolandilveonunlagerçekleşenkonuşmayıbozmak,yasa
ve kurallarına karşı çıkmak, toplumu sağlıkla yaşatan, hatta ona vücut
verentemeledinamitkoymak,ötekikurumlarıdatahripetmektir.
Hem psikoloji ve hem de sosyoloji açısından bakıldığında görül‐
mektedirki:dilde,konuşmada,herşeydenöncekeyfihareket,tutumve
davranışlardan uzak, bilim değerlerine saygılı ve mutlak bağlı olmayı
emretmektedir.
Dilingelişmesiyada bugelişmenin hızlandırılmasıyolundakiça‐
lışmalar, olur olmaz müdahalelerle değil, kendi yasa ve kurallarına uy‐
175NurçayTürkoğlu,KitleİletişimiveKültür,NaosYayınları,İstanbul:2003,s.25.
176DoğanAksan,Türkçe’ninGücü,BilgiYayınevi,Ankara:1993,s.13.
177LouisTimbal‐Duclaux,LaPrisedeNotesEfficace,EditionsRetz,Paris:1988,s.22.
170 gun tarzda yapılmalı; başına buyrukluktan, keyfilikten uzak durulmalı‐
dır.
Herhangi bir ulusun ya da insan topluluğunun konuşurken kul‐
landığıhiçbirkelimeyokturki,odilikonuşanlartarafındanbulunmamış
vesöylenmemişolsun.Ama,ilkbakışta“uydurma”gibigörülen,bazıları
tarafındandaböyleolduğusanılanveiddiaedilenbu“adlandırma”,ke‐
limebulma‐yaratmavetüretmeişinin,kendiyasalarıvekurallarıiçinde
gerçekleştiğihiçbirzamanunutmamalıdır.178
12.10.UlusalDil
İnsanlıktarihiboyuncakonuşulandillerinsayısıbugün6bindil
ya da lehçe olarak kabul edilmektedir. Türkiye Türkçesi dahil, yalnız
Avrupa’dakonuşulandilsayısı185’tir. Dünyanın en eski ve en büyük beş dilinden biri olan Türkçe’yi
doğru, güzel ve dinleyiciyi etkiler biçimde konuşmak, yalnızca orta ve
yüksek öğrenim öğrencileri için bir ders konusu değil; bu dili konuşan
herkesinüstesindengelmesigerekenbiriştir,uğraştır.179
Ulusileulusaldil,etletırnakgibidir.Uluslarıngösterdiğiilerleme
vegelişme,oulusundilinietkiler.Hızla,amadüzenlibiçimdegelişenve
eskisineoranladahagüçlüveyeterlibiriletişimisağlayandilde,toplu‐
muoluşturaninsanlarındahailerihamleleryapmasınaolanakhazırlar.
Başarılı konuşup yazmak için, kişinin anadilini iyi kullanması ge‐
rekir.Anadilinidoğruveamacınauygunkullanmayanlar,nekonuşmada
nedeyazmadabaşarılıolurlar.Çünkübaşarılıbirkonuşmadayadaya‐
zıda,anlatımaçık,işlekveetkiliolmalıdır.Budacümlelerinkısa,devin‐
gen, dilbilgisi kurallarına uygun olmasıyla, kelimelerin özenle seçilerek
yerliyerindekullanılmasıylasağlanacaktır.180
Bir ulusun, kendi toplumsal yaşantısının gereklerine göre bir dil
geliştirmesi,oulusunkültürelkişiliğinieldeetme,sağlamlaştırma,gele‐
ceğe iletme yolunda yaptığı kaçınılmaz bir eylemdir. Bu çaba, dillerin
birbirlerine karşı üstünlükleri biçiminde değil, her dilin kendi yapısına
özgüolanaklarınıişleterekgeliştirmesi,anlamındaalınmalıdır.
178Çongur,a.g.y.,s.20.
179Çongur,a.g.y.,s.8.
180YaşarYörük,GüzelKonuşma‐YazmaKılavuzu,EğitimYayınevi,Ankara:1978,s.27.
171
Yabancı biçimlerle, yabancı sözcüklerle düşünülen hiçbir şey bi‐
zim değildir. “Bizim olanı”, “bizim ettiğimiz her şeyi”, yalnızca kendi
dilimizledüşünebiliriz;düşünmemizgerekir;düşünmekzorundayız.
Kendidiliyleaklınıveyüreğiniyoğurmasınıbeceremeyenbirdü‐
şünür,aşılamabirdüşünürdür;kişiliksizdir;toplumayabancıbirkimse‐
dir.İnsan,kendidilinindışındabüyükolamaz;bilginolamaz.
Başka dillerde önemli yapıtlar verdikleri öne sürülen kimseler,
hem bir ayrallık istisna , hem de aldatıcı bir görüntüdür. Her büyük
kafa, ilkin kendi dilinde büyüktür. Kendi dilinin tüm olanaklarını, ussal
veduygusaletkinliğeeğemeyenkimse,başkadildedebaşarılıolamaz.
Birdili,dillerinensoylusu,enincesiyadagüzeligörmek,nasılbi‐
limselbiryanılgıysa,birdili,kimikavramlarıanlatmadayetersizgörmek
de,aynıniteliktebiryanılgıdır.Herdil,kendiyapısının,kendibiçiminin
özelliklerinegöredavranır;işler.
Başka deyişle, kimi kavramları, kimi düşünceleri kendi dilimizde
“dilegetirebilmek”için,bukavramvedüşüncelerin,gerçekbirergerek‐
sinme haline gelmesi şarttır. Yani, önce özümlenmeleri gereklidir.
Özümleyebilmek için de, o düşünceyi, o kavramı, kişinin kendi kültür
yaşamındaetkinkılmasızorunludur.
Yalnızcabelirlikişilerintekelindekalanussaletkinlikler,topluma
mal edilmedikleri, ya da mal edilmek istenmediği ya da bu kişilerin bu
etkinlikleri topluma mal edecek güçten yoksun oldukları içindir ki, ço‐
ğumuza başka gezegenlerden yansıyan yaşam dışı şeylermiş gibi gözü‐
kür.181
KöktürkYazıtları
“OrhunveYeniseyırmaklarıvadisindekiKöktürkyazıtlarıeskiden
beribiliniyordu.Ancakbunlarınhangimilleteaitolduklarıvehangidil‐
de yazıldıkları hakkında bilgi yoktu. XVII. Yüzyıl’dan sonra bu bölgeye
yapılangezilervebazıtesadüfler,insanlığıKöktürkYazıtlarıilekarşılaş‐
tırdığı gibi, bunlara karşı bir merak da uyandırdı. Bu sebeple bilginler
yazıtlarıçözmeyeyöneldiler.
Nihayet mezar taşlarındaki yazılar 15 Aralık 1893 tarihinde Vil‐
helm Thomsen tarafından çözüldü. Böylece Türklere ait ilk yazı ve ilk
yazılımetinlerortayaçıktı.BudurumTürkyazıdilininVII.veVIII.Yüz‐
yıl’a kadar gitmesi demekti. İşte Türkçe’nin bugün elde olan ilk yazılı
181BedrettinCömert,“UlusalDil”,MilliyetSanatDergisi,Sayı147,29Ağustos1975,s.
17.
172 belgeleriKöktürkYazıtları’dır.HitabettüründeyazılanKöktürkYazıtla‐
rı,ozamandakiTürkhayatınıgözlerönüneseriyordu.
Türkler’inkendiboylarındanbaşka,komşumilletlerhakkındada
bilgiler veriyordu. Türk hakanının milletine seslenişini, yaptıklarını,
yapacaklarını, tecrübelerini, Türk milletinin sonsuza kadar yaşaması
için nelere dikkat etmesi lazım geldiğini anlatıyordu. Ayrıca bütün bu
hitaplardahakan,Türkmilletinehesapveriyordu.”182
12.11.Türkçe
“Dünyanın bütün dilleri, en gelişmiş, en köklü dilleri bile Ameri‐
kan kültürünün, giderek dilinin etkisine karşı önlemler düşünürken,
Türkçe başka birçok şeyde olduğu gibi bu etkiye de hazırlıksız yaka‐
landı.
Osmanlıcailehenüzsorununuçözememişken,yüz‐yüz elliyıldan
beri uygarlaşmak adına benimsenen Fransızca’yı içine sindirmeye çalı‐
şırken,bunlarınüstünebirdeAmerikanİngilizce’sieklendi.”183
Niçinkendidilimizi,Türkçemiz’isavunuyoruz?Niçinyabancısöz‐
cüklere “hayır” diyoruz? Türkçemiz sorunu, her şeyden önce kültürel
varlığımız,düşünselkişiliğimizsorunudur.
Amaçbirsözcüğünyerine,saltyeniolduğu,salttazebiryaratıol‐
duğu için, başka bir sözcüğü koymak değildir. Amaç, düşünceyi kendi
dilimizleyoğurmak,onakendidilimizledilselkalırlıksağlamaktır.Bunu
da tek ölçüsü, dilimizin kendine özgü olanaklarıdır. Bu olanakların tek
somutlaşma,tekgözlemlenişalanıise,dilin“kullanımı”dır.
Çünkü dil, ünlü bir dil bilimcinin dediği gibi, “Kullanımdan başka
bir gerçek tanımaz.” Dışarıdan uygulanacak her değiştirici eylem, bu
kullanımauymadığısürece,sonuçsuzkalır.
Yeni gereksinmeleri yanıtlayacak yetenek, dilin kendi yapısında
vardırzaten.Önemlisi,buyapınınözelliklerini,“kullanımıgözdenhiçbir
zamanıraktutmadan”yakalayabilmektir.Çağdaşdilbiliminingerekleri‐
nivegerçekleriniyansıtantekaklauygunyoldabudur.184
Türkçe’deÖzensizlik
182Yavuz,YetişveBirinci,a.g.y.,s.32.
183FeyzaHepçilingirler,Dedim:“Ah!”,RemziKitabevi,İstanbul:2000,
184
Cömert,a.g.m.,s.17.
sunuş .
173
Televizyon ve radyoların Türk diline karşı özensizliği, görevlen‐
dirdikleri spiker ve sunucularda da kendisini gösteriyor. Okuduğunun
anlamını bilmeyen, kelimeleri doğru dürüst telaffuz edemeyen, vurgu‐
lamalardan habersiz ve yetersiz kişiler, fiziksel açıdan “güzellerse”, ya
da“yakışıklı”sayılıyorlarsa,başköşeyerahatçaoturabiliyorlar.
Gerekli eğitim almadan televizyona çıkanlar, ekran başındakilere
çoğukezsaçbaşyoldurtuyor.RTÜKAraştırması’ndanderlenenaşağıda‐
kicümleler,radyovetelevizyonlardayayınlanmıştır:
“Yaralıları buradan çıkarmak zor, güç oldu.” , “Maddi olanağımız
imkan verirse.”, “Stadyum ful dolu.”, “Bir anlamda prestij ve saygınlık
kaybı.”, “Türkiye’nin şartları ve koşulları.”, Ciddi çaba ve gayret göste‐
rilmesi lâzım.”, “İlginize, alakanıza çok teşekkür ederim.”, “Faydalı ve
yararlıişleryaptı.”,“Sohbetvesöyleşiyapacağız.”,“Buradankendilerine
saygılarımıvehürmetlerimiiletiyorum.”
İngilizceAdlar
Türk Dil Kurumu’nun, RTÜK için yaptığı bir araştırmada ortaya
çıkansonuçlaragöre,bazıyayınkuruluşlarınınTürkçe’yekarşıözensiz‐
liği daha adlarından başlıyor. Bir bölümünün adı İngilizce: Star, Flash,
Show, Cine‐5, Number One, Radyo Sweet, Power FM, Radyo Mydanose
vs.
İngilizceTelaffuz
İngilizceolmayanadlardaİngilizceokunmaktaısrarediliyor!Ör‐
neğin, NTV; Türkiye’nin gurur duyduğu bir haber kanalı. Adın açılımı
“NergisTelevizyonu”olmasınarağmen,NTV entivi diyoruz.HBBvardı
birzamanlar;şimdiyok.Açılımı:“HasBilgiBirikim”di.HepsihasTürkçe;
amaHBB eyçbibi deniyordu.
ArgoveKabaSözler
Ulusal düzeyde yayın yapan televizyonlarımızdaki argo ve kaba
sözlere ne demeli? Aşağıdaki ifadeler televizyonlarda ve radyolarda
kullanılmışveRTÜKkayıtlarınageçmiş.
“Biryerinmisöküldüanam!”,“Sabahkalkıp,gazınıçıkaransanatçı
oluyor.”,“Başımızaişaçmalanşebek”,“Sanayavşamayacağızdaşunamı
yavşayacağız?”
YabancıKelimeler
Yabancıkelimelereözenerek,onlarıyalanyanlışkullanmaalışkan‐
lıkhalinegeldi.Örnekler:
174 “Kurultay’ınsaat10.00’dastartalmasıgerekiyordu”,“Ultracesur”,
“Hırsız fuarda demo yapan şirketin standından cep telefonunu çaldı.”,
“Garden Parti”, “Yabancı starlarla ilgili flaş dedikodular”, “Büyük şehir‐
lerde fast food yaygınlaştı.”, “Popülasyonu artırmak için”, “VIP biletleri
UlusoyTravelCenter’danteminedilebilir”.
DublajTürkçesi
BirdedublajTürkçe’sivar.Örnekler:
“Kendine iyi bak”, “Hey sorun ne bebeğim!”, “Senin için üzgü‐
nüm!”,“Ciddiolamazsın!”,“Kahretsin!”,“Okey!”,“Ahbunubilmeliydim!”,
“Bunu duyduğuma sevindim!”, “Başım büyük belada dostum!”, “Sana
fikrini sorduğumu hatırlamıyorum!”, “Hey ahbap!”, “Kendine bir iyilik
yap”.
ŞarkıSözleri
Televizyonda seslendirilen sözde müzik parçaları da, Türkiye’yi
sırtındanvuruyor.Bundanyıllarönceüçtelevizyonkanalına,birşarkıyı
sıksıkyayınladıklarıgerekçesiyleRTÜKkapatmacezasıverdi.“İletişim
özgürlüğü yok oluyor.”, “Abdülhamid sansürü uygulanıyor.” diye kıya‐
metkopartıldı.Şarkınınadı“Kuşukalkmazdı”
Şarkınınsözlerini,RTÜK’ünheraydüzenliolarakçıkarttığıdergi‐
ye konu olduğu için burada okumaya çalışıyorum. Bu şarkıyı aylarca,
yıllarcabütünTürkiyedinledi:
“BizavallıHatçehapsedüşmüşbirkere/Çalışırpavyondaküsmüş
feleğe/Açmışkalçasınıteftefçalar/Sallarçalkalarhergece/Sulanırher‐
gelesalyasıakar/Döndü’yekalkmayanıHatçe’yekalkar/Hergeleyebak‐
sanıza hergeleye/Maskesi düşmüş dönmüş keleğe/Koca eşek hergele
sen nereye/Böyle telaşlı telaşlı acelece/Çıkınca işinden her gece/Koş
koş meyhaneye/Kerhaneye koş koş/Sonra niye gelir evine boş
boş/Kuşukalkmazkuşukuşukalkmazcanımkuşukalkmaz.”
Televizyonlardadaha“incelikli”şarkılardasöyleniyor.Örnekler:
“Malını,mülkünüalgeldeenkuytumual.”,“Yatağımagel.”,“Ellere
var da, bize yok mu?”, “Azıcık ucundan versene.”, “Bir kereden bir şey
olmaz.”,“Kızhepsiseninmi?”,“Kaldıramazsankaldırırlar.”,“Yagelbana
sahicisahiciyadaancagidersin.”,“Kıloldumabi.”vs.
Buarada,“Tavlatavlabenitavla/Sallapullarısalla/Vallahigeldim
oyuna.”, “Havam yerinde alaturka oldum oynamadan duramam.”, “Ne‐
remi,neremi?”,“Napcazşimdiyatcazşimdi.”,“Hüp”gibianlamlışarkılar
davar.
175
SunucularınTürkçesi
BirsüreönceRTÜKbirtelevizyonkanalına,Türkçe’yiözensizkul‐
landıklarıiçinuyarıcezasıvermiş.ŞarkıcıSedaSayanprogramınsunu‐
cusuolarakçiçekçikadınlarlakonuşuyor.‐Çiçekçikadınlardankastımız
kimseyiaşağılamakiçinsöylemiyoruzamaoolayıanlayasınızdiyesöy‐
leyelim.‐
Sayan, çiçekçi kadınlarla konuşurken “Niye gülüyon kı!”, “Ay bu
sorularıbenhazırlamıyombacım!”,“Yadurkıznereyegidiyonya!”,“Dur
kız ne kikirdiyon sen ya!”, “Ne dolanıyon orada, gel” gibi ifadeler kul‐
lanmıştı.
RTÜK uzmanları hazırladıkları raporda, röportaj yapılan çiçekçi
kadınların, sunucudan daha düzgün Türkçe konuştuğunu belirlemişler.
Yanidüzgünkonuşmasıgereken,oyüzdenekranaçıkmasıgerekenkişi,
dahakötükonuşuyor.
ErkanTan.I.YerelMedyaEğitimSemineri,Adıyaman,26‐27Mayıs2005.
12.12.BedenDili
Diller,tambirkonuşmaaracıhalinegelmeden,iletişimhareketve
tavırlar yoluyla gerçekleşebiliyordu. Bunun içindir ki, konuşma öncesi
ifade biçimi olan hareket ve tavırların hem önceliği, hem de konuşmayı
tamamlayan bir yeri ve anlamı vardır. Güzel konuşanlar, konuşmaları
sırasındauygunhareketeder;gerekentavrıalırvegösterirler.
Çeşitligörseliletiler,vurgular,jestlervemimikler,sözlüvesözsüz
simgeler,kişilerarasıiletişimsürecinibirliktebütünlemektedir.Öyleki
bazenbircümleiçindekisözsüzunsurlarınanlamdeğeri,sözcüklerden
dahafazlaağırlıktaşıyabilmektedir.185
Konuşma hareket, davranış ve tavırla ve mutlaka sesli olarak ke‐
limeler aracılığıyla gerçekleştirilir. Konuşmak, olur olmaz biçimde laf
üretmek, kelime ve cümleleri hiçbir kurala uymadan arka arkaya sıra‐
lamak,nasılvenebiçimdeolacağınıbilmedenseslerçıkarmak,el,kolve
yüz hareketleri yapmak, yerli yersiz haykırmak ya da mırıldanmak de‐
ğildir.
“BedenDili”sözüylegözlegörülebilenbedenbildirilerianlatılmak
istenmektedir.Bunakarşın,sözlüdilyadakelimelerleyapılankonuşma
185
Özerkan,a.g.y.,s.18.
176 iseseslerinilgilidilinanakurallarıçerçevesindegöndermelerintaşıyıcı‐
sıolduğualandır.186
Sürekli olarak birçok işaretlerle çevrilmişizdir. Söylenmiş ve ya‐
zılmışkelimeler,levhalar,markalarınyanındakişilerinçokçeşitlijestle‐
ri vardır. Bütün bu işaretler bizleri yönlendirir ve onlarla başkalarını
etkileriz.Buişaretlerindünyasında“Bedendilininyerineresidir?”Nasıl
birsınıflandırmasayesindebedendilininneolduğunukavrayabiliriz?
Bu soruları yanıtlamak için, çok denenmiş bir yöntemle işaretler
üçe ayrılacaktır. Beden dili her üç grup için geçerlidir ve bu terim dar
anlamdadeğerlendirilirseönceliklekişininvücuduyla,dilindışındaver‐
diğiiletileranlaşılır.
12.12.1.Simgeler
Birinci işaret türü: Anlamları kesin olarak tanımlanmış işaretlere
“simge” adı verilir. Dilbilimciler için kelimelerin çoğu simgedir. Dil işa‐
retlerinivesözsüzişaretleribirbütünolarakinceleyenbilimdalısemi‐
yotik,buterimi,anlamıbelirlenmişveanlamlarınınkullananlartarafın‐
danöğrenilmesigerekenbütünişaretleriçinkullanır.
Bu öğrenme anadille başlar ve bir yabancı dil öğrenirken, büyük
zorluklarhalindekarşımızaçıkar.Benzerişeylermatematikişaretlerini,
bazıtrafikişaretlerinivb.şeyleriöğrenirkendekarşımızaçıkar.
Yetişkinolarakda,günlükyaşamımızda,süreklibenzeriöğrenme
olayları içindeyiz. Örneğin, yeni cihazların üzerindeki yazıların, kısalt‐
maların ve grafik işaretlerinin öğrenilmesi gibi… Beden aracılığıyla ak‐
tarılanişaretler,yukarıdakitanımagöresimgemidir?Başkabirdeyişle
“şifrelenmiş”işaretleryalnızcabilentarafındanmı“deşifre”edilebilir?
Bu soruyla, “beden dili” denilince, ilk aşamada “tepki” halindeki
hareketler akla gelmektedir. Sadece bazı istisnai durumlarda belli bir
şifrelemeyetabibelirlenmiş,öğrenilmiş;hareketlersözkonusudur.
Örnek vermek gerekirse, sporda sembol niteliğinde, hakemlerin
kullandığı talimat niteliğinde jestler vardır. Polis, itfaiye ve askeriyede
benzerikesinanlamtaşıyanelişaretlerivardır.
Beden dili araştırmacıları simge niteliğindeki jestlere “amblem”
adıdaverirler.Kastedilen,birkaçkelimeeşliğindeyapılanbaş,elvekol
hareketleridir.Amblemler,çoğunluklakonuşmasırasındayapılanbirçok
harekete oranla, sözlü anlatım konuşma olmaksızın da anlamı belli
186OttoSchober,BedenDili
DavranışAnahtarı ,ArıonYayınevi,İstanbul:2003,s.27.
177
işaretlerdir. Ancak aynı durum, değişik kültürlerde genellikle farklı
amblemlerkullanılarakaktarılır.
Sembolikjestlerden,kesinlikletanımlanmışparmakveelhareket‐
lerindenoluşansağırvedilsizalfabelerindedesözedilebilir.Bualfabey‐
le belli bir kod, tamı tamına başka bir koda çevrilmektedir. Bu tabii ki,
çokküçükbirözelalandırvehızlıbiranlaşmasağlayamaz.
Sağırvedilsizler,çoksayıdajestledahaçoköğretmenleriniveter‐
cümanlarını, karmaşık olayları görsel olarak aktarırken destekliyorlar.
Bu jestler, belli bir bölge için geçerli olan genel koda aittir. Kodlar,
mümkünolduğuderecedegenelkoduyansıtmayayöneliktir.
Böylece bu dili bilmeyen kişi de, bazı anlamları çıkarabilir ya da
dahaçabuköğrenebilir;ayrıcaeğersağırvedilsizlereiletilenmetniter‐
cüman sayesinde öğrenir ya da ekranda görürse kolaylıkla bir bağlantı
kurabilir. Bunun sonucu olarak birçok jest günlük yaşamımızdaki bir‐
çoksimgegibi ikincitürolarakgöstereceğimizişaretlereyaklaşır;hatta
onlarlaörtüşür.
12.12.2.Benzetmeİşaretleri
İkinciişarettürü,benzetmelerifadeedenişaretlerdir.Buişaretler
birşeyihemenhemenresmettikleriiçindesimgelerdendahakolayan‐
laşılırlar. Dil işaretleri normal olarak simgedir. Fakat kelimeler bazen
sesleri taklit eder ya da yansıtırlar. Harfler de açık seçik simgelerdir.
Resimselyazılarisebenzetmeyapanişaretlerdir.
Trafik işaretleri ve levhalar üzerindeki işaretler vb. şeyler, ben‐
zetmeözelliğiolmayansimgelerolabilirler.Bunlargenellikledahakolay
kavranabilmeleriiçinkullanılan,resmedilenişaretlerdir.
“Öncelikli yol” ve “taş düşebilir” levhaları birer kodlanmış işaret‐
tir.Trengarları,havalimanları,büyüksportesislerivb.yerleriçin“pik‐
togramlar” uluslararası aynı anlamı taşıyan resimsel işaretler dil bil‐
meyen kişilerin dahi posta kutusunu, kafeteryayı, yüzme havuzunu vb.
yerleribulabilmeleriiçinbüyükölçüdebenzetmeyapanişaretlerkulla‐
nılmıştır.
Elbette bedenimizle de sürekli benzetme işaretlerinden oluşan
hareketler yaparız. Konuşmamızı şahsi jest ve hareketlerimizle destek‐
leriz,eğerkonuşamıyorsakbedendilimizleoldukçayaratıcıoluruz.Biri‐
sinepencereyiaçmasıiçinveyaiçecekbirşeyigetirmesiiçinyaptığımız
işaretler kodlanmış, anlamı kesin işaretler değil; genellikle olayı tasvir
edenhareketlerdir.Birbağlam durum içindeyeralmaları,kendiliğin‐
178 den meydana gelmeleri ve geniş bir değişkenlik yelpazesine sahip bu‐
lunmaları nedeniyle bu tip ifadeler, üçüncü ve son tip olan işaret türü‐
nüngeçişnoktasınıoluşturmaktadırlar.
12.12.3.Belirtiler
Üçüncütipişaretlere“belirti”adıverilir.Ansızınortayaçıkarlarve
karşıdakikişitarafındangenellikledoğruolarakanlaşılır;dahadoğrusu
bilinçsizreaksiyonlardoğururlar.Hislerimizibelirten,birheyecanlanma
sonucuortayaçıkan“ah,of”gibikelimelerbunlaraörnektir.
“Semiyotik”dumanateşiveateşlenmeisebirenfeksiyonugöster‐
diği için, bunları belirti olarak tanımlamaktadır. Bunlar tabii ki, kasıtlı
birer işaret ya da işaret eşliğinde yapılmış bilinçli hareketler değildir.
Fakat kişi görünen her şeyin bir nedeni, kaynağı olduğunu düşünerek,
varolanherşeybirişaretolarakalgılar.
Bedenimizle ilettiğimiz mesajlar genellikle bilinçsiz, olarak mey‐
danagelen,ruhhalimizivehislerimizianlatanbelirtilerdir.Alnınkatkat
olması planlı ve bilinçli olarak karşımızdakine, söylediği şeylerden
şüphemizolduğunugösterenbirsinyalolarakkullanılmadığıdurumlar‐
da böylebirbelirtiolabilir.
Planlıvebilinçliolarak örneğinbirmimik yapılanamaçlıbirbil‐
diriyleansızınortayaçıkantepkiarasındafarkvardır.Elbetteki,anlatım
aracıolansimgelerlededuygularımızıaçığavururuz.Simgelerin,duygu
tasvirinden daha kısa ya da uzun ve farklı tarzda olabilecekleri bilin‐
mektedir.
Buna karşılık heyecanın belirtileri, beden dilinde doğrudan ve
nispeten bilinçsiz olarak ortaya çıkan ifadelerdir. En belirgin örnekler,
evrensel olan yüz ifadeleridir. İnsanlar dünyanın her yerinde duygusal
durumlarıbunlarlaaçığavururlar.
Kızgınlık,korku,şaşkınlık,üzüntü,nefret,sevinçgibihislerigöste‐
ren kas hareketlerinin tümü, bütün insanlarda aynıdır. Buna bağlı ola‐
rak, “Hislerimizin sebeplerini gizlemek için yüz ifadesinin kontrol edil‐
meye çalışılması sonucunda, kültürel farklılıklar ortaya çıkar.” denil‐
mektedir.
Görüldüğügibibedeninbildirileriçokçeşitlidir.Bualan,anlatılan
konuyla hiçbir ilgisi olmayan işaretlerden fakat anlamı belirlenmiş benzetmeyapan,anlamıbelli,söylenmekistenenşeylebenzerlikgöste‐
renişaretler,kişiselbenzetmelerinyapıldığıresmedenişaretlerveniha‐
yettepkiolarakortayaçıkanbelirtilerekadaruzanmaktadır.
179
Özellikle bu son alan, kişisel iletişim yeteneği geliştirmek açısın‐
dandahafazlailgiçekmektedir.Bualanınözellikleribedendilindekive
işaretler dünyasındaki yeri belirlendikten sonra daha iyi anlaşılır ve
tartışılabilir.
Kaç çeşit terim kullanıldığını bilmekten ziyade, “simgelerin” ve
“belirtilerin”ikiayrıkutbuoluşturduğunuvebuikikutup arasındaka‐
lan alanda, işaretler arasında geçiş noktalarının olduğunu bilmek daha
önemlidir.187
187Schober,a.g.y.,ss.15‐24.
180 13.DİNLEME
Sözdinlemeyibilmeyen,sözdinletmesinidebilmez.
Aristotales
Hayatta,konuşma,nekadarönemliyse,dinlemedeenazonunka‐
dar önemli ve gereklidir. Aslında konuşma ve dinlemeyi, anlaşma olu‐
şumunun,tıpkıbirmadalyonunikiyüzügibi,birbirinitamamlayanyön‐
leriolarakdüşünmekyerindeolur.Geneldetoplumlardagüzelkonuşan‐
lar vardır da; kendini vererek, dikkatle dinleyenlerin sayısı pek fazla
değildir.
Konuşma,öylebirdiyalogdurki:bunakatılanbirinsan,sırasıgel‐
dikçeetkinyadaedilgenbirroloynar.Röportajcıyadasöyleşiyigerçek‐
leştirenkişisaygıylakonuşmak,bununyanısıraçokiyidinleyiciolmak
zorundadır.
İnsanilişkilerininönemlibirbölümü,anlatmailedinlemeyedaya‐
nır.Ayrıca,kişininkendisinitanımasıdaancakkonuşma,yazma,soruş‐
turmagibiyetenekvebecerilerinyanısıradinlemeyiöğrenmesiyleger‐
çekleşebilir.
Araştırmalar kişinin, dinlemekte olduğu herhangi bir cümlede en
fazla12kelimeyihatırladığınıortayaçıkarmıştır.Okurlaryadadinleyi‐
ciler,geneldecümlelerinilkbölümleriniakıllarındatutmaktadırlar.
13.1.EleştirelDinleme
Eleştiricibirdinleyici,daimauyanıkvedikkatlidir.Konuşankim‐
senindüşüncelerininesnelbirbiçimdedeğerlendirmeyeçalışır.Eleştiri‐
ciolmayanbirdinleyiciiseçoğukez,söylenenlerintümünümutlakdoğ‐
ruyadagerçekolarakkabulederyadahiçbirinibenimsememegibibir
eğilimgösterir.
Eğergazeteci,anılansorunlarınıgidermekamacıylakatıldığıtop‐
lantılarda yapılan konuşmaları “eleştirel dinleme” yöntemiyle izlerse,
başarılıkonuşmanıntemelilkelerinibelirlemişolur.Bununiçingazeteci,
dinlediğikonuşmalardansonraşudeğerlendirmeleriyapmalıdır:
“Niçin böyle bir konuşma yapıldı? Konuşma yapılan yer, konuya
uygun muydu? Konuşmanın türü neydi; bir şeyler mi açıklandı, yoksa
dinleyicilermieğlendirildi?Dinleyenlerkonuylaneölçüdeilgilendi?
181
Sesvegörüntüaygıtlarıylakonuşmadesteklendimi?
Konuyeterinceaçıklanabildimi?Girişvesonuçcümleleriyeterin‐
ce etkili miydi? Uygun örnekler verildi mi? Anlatılan olay ve fıkraların
konuylailgisinekadargüçlüydü?
Konuşmacıkimlerekarşıkonuştu?Hedefkitlenineğitimvesosyal
düzeyineydi?Anlattıklarınainanıyormuydu?Kendinegüveniyormuy‐
du? Heyecanlı mıydı? Resmi bir dil mi kullandı? Yazı dili mi kullandı?
Saldırganmıydı?
Sözcükleri düzgün telaffuz edebildi mi? Aynı sözcükleri gereksiz
yere tekrarladı mı? Dilbilgisi hataları yaptı mı? Düşüncelerinin mantık
sırasıyeterlimiydi?Yoksakonudankonuyamıatladı?Konuşmaarala‐
rında‘eee,aaa’gibiasalaksözcüklerlelafuzatmalarıyaptımı?
Sesininormal,işitilebilirbiçimdekullandımı?Yoksamonotonbir
konuşma mı yaptı? Dinleyicileri gözleriyle izledi mi? Yoksa gözlerini
çevredemigezdirdi?Jestvemimiklerinigerektiğigibikullandımı?Yok‐
sahareketlerianlamsızmıydı?Dinleyiciyietkiledimi?Dinleyiciseverek
midinledi?”188
13.2.DinlemeBiçimleri
Birtekdinlemebiçimiyoktur.Konuşanınkişiliğine,konuya,fiziki
koşullara ve dinleyenlerin ilgilerine ve içinde bulundukları psikolojik
durumlaragöredinleme,türlüözelliklergösterir.
Bu özellikleri göz önünde bulundurarak dinlemeyi aşağıdaki bi‐
çimlerdebölümlemekmümkündür:
13.2.1.İstekliyadaİsteksizDinleme
İçtengelmeyenbirdinlemeileisteyerekdinlemearasında,büyük
birfarkvardır.Dinleyici,birdışbaskınınyadakorkununzoruyladinli‐
yorsayalnızcafiziki anlamdabirişitmegerçekleşiyordemektir.Şüphe‐
siz,butürlüdinlemenin,hiçbiryararlıyönüyoktur.
13.2.2.RasgeleyadaMaksatlıDinleme
Rasgeledinleyenkişi,herhangibirkonuşmayı,dikkatlevesabırla
ve sonuna kadar izleyemez. Rasgele dinlemekle, gönülsüz dinlemek ya
dadinlememekarasında,hemenhemen,hiçbirfarkyoktur.
188Tellioğlu,a.g.y.,s.108.
182 13.2.3.DisiplinyadaDeğişikliğeDayananDinleme
Bazı dinleyiciler, konuyu, sonuna kadar dikkatle dinlemek için
iradeleriniseferberederler.Hertürlüpsikolojikvefizikiengelkarşısın‐
da,muhakkakdinlemeyiamaçedinirler.Böylebirtutum,iyibirdinleyici
olmanınvazgeçilmezkoşullarındandır.
İsteğe,ilgiyevezevkedayanandinlemelerde,iletişimveanlaşma,
dolayısıyla öğrenme, daha etkili ve verimli olur. Çünkü, motivasyona
dayanan dinlemede, dikkati sağlamak için, dış etkenlere gereksinme
duyulmaz.
13.2.4.SevecenyadaSevemezDinleme
Bazıdinleyiciler,konuşmacıyısevecenlikleizlerler;bakışvetavır‐
larıylaiyiniyetlerinibelliederler.Sevemezlikduygusununetkisialtında
kalandinleyicilerisehemkonuşmacıya,hemkonuyakarşıolumsuzbir
tavırtakınırlar.189
TelevizyondanYazıyaSöyleşiSerüveni
…Dünyanın hemen her yerinde en ünlü televizyon yıldızlarının
“konuşturan” kişilerden oluşması rastlantı olamaz. Amerika’da Larry
King,BarbaraWolters,OprahWinfryilkaklımagelenisimler.Konuştuk‐
larıinsanlarısorularıylailginçleştirivereninsanlar…Televizyonçağının
simyacıları…
Çeşitçeşitmülakatçıvardıraslında.Bazılarıiçinkonukönemlide‐
ğildir, konuşturan aynı zamanda konuşanın ta kendisidir, konuk olsa
olsaprogramboyuncaoynanacakbiroyuncaktır,bahanedir.
Öteyandan,bazılarıiçinkonukherşeydir,konuşturanisebirhiç;
önemsizlik duygusu ile yer yarılıp içine girmiştir adeta. Konuşan sanki
yüceleryücesidirvebirboşluğaseslenmektedir.
İyimülakatçıbuikisininarasındakinoktayıbulur.Neezer,nede
ezdirir. Mesafe ayarını özenle yapar. Çok çalışıyorken uzaklaşır, fazla
uzaklaştıderkenyakınlaşıverir.
Çünküdinlemesiniiyibilir.
Konuğunavekonusunasaygıduyariyimülakatçıvebunuherkese
hissettir.Hattailkbakıştasaygıduyulacakbiryanıolmayanlarada.Hem
espri yapıp hem cıvımamak kolay değildir; ustalık gerektirir. Ve tabii
birikimgerekkültür,araştırma,dilbecerisi…
189Kantemir,a.g.y.,ss.17‐19.
183
…Televizyon söyleşisi her şeyden önce soru sorma sanatıdır. İn‐
sanlaröğrenmekiçinsorusorarlar,amasorusorabilmeleriiçinbirşey‐
lerbilmelerigerekir.Televizyondacehaletisaklamakfevkaladezordur.
Konuğu ve konusu hakkında hiçbir şey bilmeden soru sormaya cüret
edenkişi,olsaolsakendiahmaklığınıteşhiretmekistemektedir.
Yani,önaraştırmagereklidir,önemlidir,verimlidir…
…Her söyleşi bir sınavsa, söyleşiyi yapan, aldığı cevaplar kadar
sorduğusorularladadeğerlendiriliyor.Sorularınbilereksorulmasıişin
bir yanı. Soruların ölçülerek sorulması da gerekiyor. İki yandan da di‐
kenlitellervar.“Ayıpyahu,okişiyeböylebirsorusormakyakışırmı?”
çitibiryanda;“Yazıkyahu,hiçosorusorulmazmıydı?”çitiöbüryanda.
Neyin nasıl sorulduğu elbette önemli. Ama, sorulmayanlar da
önemli.“Çanakmülakat”ile“gerçekmülakat”arasındakiçizgioradanda
geçiyor.Televizyontarihinde,nicemülakatçınınkaderinisorduğusoru‐
lardeğil,sormadığısorularbelirledi.
Soruların sorulacağı kişilerin nasıl seçildiğine gelince… Ticari te‐
levizyonunreytingrekabetinedayananortamındatelevizyonmülakatla‐
rıİngilizcecelebrityculture “kofşöhretkültürü”müdesekacaba? kof
şöhretyaratacak,kofşöhretçiğneyecek,kofşöhrettükürecek.
Türkiye’de de özellikle reyting avcılığı yapan televizyonlarda bu
türdençarklarındöndüğünübiliyoruz.Bukültürünsöyleşiprogramları,
süreklikendiaralarındapaslaşıyorlar.Aynızevksizliğivecehaletipayla‐
şıyor,yenidenüretiyorlar.Birkısırdöngüoluşuyor.
Aynı şey haber mülakatçılarının uzman kadroları için de geçerli.
Konular adeta paylaşılmış, her alanda üç beş ismin ötesine geçilmiyor,
kolayına kaçılıyor, bu kadroları genişletmek için çaba gösterilmiyor.
Ülkenin entelektüel kaynaklarının büyük bir bölümü televizyonun eri‐
şimalanınındışındatutuluyor…
…Kof şöhret televizyonculuğunun ötesine geçilmesi, hem gerçek
şöhreti hak edenlerin tanınması, hem de bu türden insanların bir an‐
lamdaödüllendirilmesiaçısındanyararlı.Kitlelereenkolayulaşanileti‐
şim aracı olarak televizyonun “aptal kutusu”nun sınırlarının aşılması,
ancakbilinçlitercihveseçimlerlemümkün.Akıllıinsanıntelevizyonuna
ancakböylegidilebiliyor…
Prof.Dr.HalukŞahin.SesliDüşünenler‐2003 Önsöz 187
BölümC
14.OTUZİKİYILÖNCENEDEMİŞLERDİ?
MilliyetSanatDergisi,29Ağustos1975tarihinde,“Ülkemizdeye‐
terince anlaşılmamış, birçok yönüyle açıklığa kavuşmamış röportaj”
konusundaözelbirsayı 147 yayımlamıştır.
Buözelsayıdaki“soruşturma”çerçevesinde,bazıgazetecilereyö‐
neltilensorularveyanıtlarışöyledir:
1. Röportajınbirtanımınıyaparmısınız?
2. Röportajbiredebiyatdalısayılabilirmi?
3. Röportajdanasılbiranlatımyoluseçilmelidir?
4. Türk Basını’nda röportajın geçirdiği evreleri ve günümüzdeki
röportajanlayışınıkısacaözetlermisiniz?
5. Bizden ve başka ülkelerden beğendiğiniz röportaj yazarları
kimlerdir?
6. Röportajınbelgeolmayolundabirişleviolabilirmi?
7. Fotoğrafınröportajakatkısınedir?
Not:Adsıralaması,dergidekigibidir. 14.1.HalitÇapın
1‐ Röportajı, “okur toplumunun ilgi duyduğu konuları, sorunları,
kişileri,yerleriveolaylarıtanıtmaamacıylavedeiçeriğinegirerekoluş‐
turulanbiryazıtürü”,olaraktanımlayacağımben.
Bir başka deyişle bunlarla ilgili gözlemler. Sadece bakarak değil
ama...Baktığınıgörerekkalemealınanbirdoğrucutanıklık...
2‐Kesinlikle…Edebiyatınherdalındaazdaolsaçokdaolsabiraz
röportajgizlidir,kanımca.Romanda,şiirde,hikayede,tiyatroda…
Bazılarınatersdüşebilirama,edebiyatdallarınınçıkışnoktasıço‐
ğunlukla röportajdır, diyeceğim ben. Baksanıza yerli ve yabancı büyük
edebiyatustalarına…Hemenhepsiröportajlagelmişlerdir.
188 Roman,hikaye,şiir,tiyatrodayazsalarbiryerdehepröportajdan
esinlenmişler, yapıtlarında yer yer belirgin bir şekilde röportaja yer
vermişlerdir.
3‐ Bakarak değil, görerek yazmak... İşiterek değil, duyarak yaz‐
mak...
“Yumrukgibigirerek,yumrukgibiçıkarak”demiş,bukonuda,is‐
minianımsamadığımbirAmerikalıyazar.
Aslında röportajın konusuna bağlı olarak değişebilir anlatım tar‐
zı...Anlatmasınıbiliyorsanıztabii...
4‐BizdekiilkröportajcıEvliyaÇelebi’dirdiyedüşünüyorumben.
Cumhuriyet döneminde zamanla gelişen gazeteciliğimizde ise ço‐
ğunlukla gezi türündeki röportajlara rastlanıyor. Belki de dışa açılma
olanaklarındanyoksunokuyucununilgisinifazlasıylaçektiğiiçinbutür,
uzunbirsüregeçerliliğinikoruyor.
Günümüzbasınınaisegerçekanlamdaröportajı,röportajdenilen
olayıgetirenvebeğenikazandırankişitartışmasızYaşarKemalolmuş‐
turkanımca...
Üzülerek mi, yoksa gülerek mi belirtmek gerek bilmem ama, gü‐
nümüzderöportajyazarlığıçoğunlukladedikoduyazarlığındanpeköte‐
ye geçememekte. Bunda okuyucunun röportajcıyı oluşturduğu kadar,
röportajcınındaokuyucuyuoluşturmasıönemlibirfaktör.
Romanı örnek alıp şöyle diyeyim: Barbara Cartland da vardır;
okuyucusu da. Hans Habe de vardır; okuyucusu da. Harold Robins de
vardır;okuyucusuda.Gorkidevardır;okuyucusuda...
Bizdeki röportaj yazarları ile okuyucular da böyle bir sınıflandır‐
mayasokulabilirtabii.
Amagerçekröportajveröportajcıiçindebulunduğumuzkoşullar‐
da,insanaveinsansorunlarınadönükolmakzorunda.Toplumla,yaşam‐
la,güncelsorunlarlayakınilişkileregirmekzorunda.
Diyeceğimoki,birdoluröportajvebirdoluröportajcıvargünü‐
müzbasınında.Kimiöyle,kimiböyle...
Ama öte yanda da ağırlığını ortaya koyup yargılayıcı durumda
olanvebeğenisiniaçıkseçiksergileyenmilyonlarcadaokuyucu.Hemde
değerlendirmelerinde kolay yanlışa düşmeyen milyonlarca okuyucu.
Benceenönemlisidebu.
189
5‐Birincibölüme“bizdenherkes”desemartistçeolacak.Oyüzden
sıralayayım.YaşarKemal,KemalTahir,BekirYıldız,FakirBaykurt,Sait
Faik.
Yabancılardansa Jack London, Hemingway, Gorki, K. Simenof,
LarryCollins,DominiqueLapierrevedeNormanMailer.
6‐Belkibiryerekadar,fazlauzağagitmeksizin.Odayazarınıgöz
önündetutmaşartıyla.
Yaşamımızda “nesnellik” denilen şeyle yani gerçekle hep o kadar
burun burunayız ki… Evde, işte, sokakta, yatakta… Hep objektif olma
durumu.Beno“nesnel”liğebirazöznellikkatmadanyanayım.Gerçekçi‐
liğiniçindeduygusallıkyani…Bazıkonulardabalgibidebağdaşabiliyor
ikisi…Amadozunukaçırmadan,abartıcıolmadan…
7‐Vardırtabii…Yazıyıinandırıcıkılmakbakımından,bizdebazen
zorunlu oluyor nedense… Bir de sayfa düzenini kolaylaştırıp süslemek
yönündenyararıinkaredilemiyor,bazılarınca…
190 14.2.YılmazÇetiner
1‐ Röportaj bir olayı, bir konuyu okuyucuya en anlaşılır şekilde,
hatta ona görüyor, duyuyor ve beraberce yaşıyormuşçasına yazıyla an‐
latmasanatıdır.
Kişideanlatılabilir,konuşturulabilirröportajda...Olaylar,konular
dilegetirilebilir...Benceröportajcılığınsırrı,sadeceeniyidilleengüzel
şekilde bir konuyu tanımlamak, anlatabilmek değil; olayı veya konuyu
encanlıtaraflarıylaokuyucuyagösterebilmektir...
Biridiğerindennoksanolursa,röportajınkalitesiaynıorandadü‐
şer. Yazarın yazacağı olayı hem derinliğine görmesi, hem de bütün can
alıcı noktalarını bulması ve bunlardan nerelerini verirse, yani kağıda
dökerseokuyucuyabirşeylerulaştıracağınıbilmesigerektir...
Benceröportajromanvehikayeninbirbaşkatürüdür.Tekröpor‐
tajküçükhikayeiseseriröportajaromandiyebiliriz...
2‐Romanvehikayeedebiyatınenönemli,enbaştagelentürleriol‐
duğuna göre, röportaj kanımca hiç şüphesiz edebiyatın içindedir. Zaten
derinliğineveyanlamasınagüçlübirgörüşlekaleminbütünustalığıyladile
getirilmişbirröportajlahikayeninarasındabirfarkbulabilirmisiniz?
Röportaj tam bir gerçeği ortaya koyar genellikle… Bugün bütün
dünyadagerçekçihikayelerbaşarıkazanmıyormu?Ohaldetekröporta‐
jıda,seriröportajıdaedebiyatıniçindegörmekgerekir.
3‐Röportajdaenbaşarılıanlatımyolu,diğerbütünyazıdallarında
olduğugibi,durubirTürkçe,günümüzünkonuşulan,yabancıkelimeler‐
den,kulağıtırmalayankelimelerdenuzakTürkçe’sinikullanmaktır.
Sonra,anlatımaslındayazarıngücüne,ustalığınakalmışbirmezi‐
yettir.Heryiğidinayrıbiryoğurtyemetarzıvardır,derler.Buedebiyat‐
ta,roman,hikayeveröportajdadaböyledir.Heryazar,kendiyeteneğine
görebireserkoyarortaya...Amabununbirtakımkurallarıvardırelbet‐
te.Bukurallardan,yanianlatımıgüçlendirecek,yazarıbaşarıyaulaştıra‐
cak kurallardan birincisi, duru Türkçe’yi, günün konuşulan dilini kulla‐
nabilmektir. Cümleleri uzatmadan noktalamak. Biçimsiz, eğri büğrü
cümleleryazmamak...Kanımcabiryazıyıokurkenşiirgibi,güzelbirme‐
lodigibikulağahoşsesligelmelidir.Cümleler,kulağıtırmalamamalıdır....
Aslındabunlarıyapabilmekyazarınustalığına,yeteneklerinegöre
değişir...Vebunlarıyapabilmekşarttır.Amabundansonrasıyanisordu‐
ğunuzanlatımyolu:İştebutamamenyazarınkendigücüne,görüştarzı‐
na, üstünlüklerine, muhayyelesine ve oralardan süzülüp süzülüp kale‐
mindenkağıdadökülüşünebağlıdır.
191
4‐TürkBasını’ndaröportajdeğişikşekillerde,değişikanlatımlar‐
la,yıllarcagazeteciliğinenönemliyazıbiçimiolarakyeraldı.Eskigazete
koleksiyonlarına baktıkça, eski günleri hatırlamaya çalıştıkça, bunlar
hepkarşımızaçıkıyor.Odevirlerde,anlaşılmazbirüslupiçindeyazılan
röportajlar da olduğu görülüyor gazetelerde; çok şey anlatan, bilgi ve‐
ren,haberverenzevkliröportajlar...
Ancak bugün okuyucuların, röportajlarda artık bir takım lüzum‐
suz tasvirlere uzun cümlelere, konuyla ilgisi olmayan detaylara, hayale
yer verilmesini istemediği görülüyor. Röportajda belge arıyor; gerçek
arıyorokuyucu...Vebugerçekleri,eniyi,enakıcı,sıkmayanbiranlatım‐
laortayakoyan,belgelerleinandırıcıolanröportajlargünümüzdebaşarı
kazanıyor.
5‐ Yaşar Kemal. Hiç şüphesiz en güçlü romancı ve röportajcı ola‐
rak Yaşar Kemal’i görüyoruz… Örneğin “Bu Diyar Baştan Başa” kitabı
çoğu zaman başucumda durur, okurum… Yıllar önce Cumhuriyet’te çı‐
kan bu röportajlar, canlılığından hiçbir şey kaybetmemiştir. Yaşar, o
büyük“İnceMemed”romanınıda,oröportajyazarlığısırasındaohava
içindeykenyazmıştır.
SonraHikmetFeridunEs.Yazdığıdevirlerderöportajcılığabüyük
yenilikgetirmiştir.HikmetFeridun’undacanlı,tatlıbiranlatımstilivar‐
dır... Ve okuyucunun olayın hangi yönüyle ilgileneceğini bilir Hikmet
Feridun.Özelliklegeziröportajlarındagüzelörneklerkoymuşturortaya.
Hikmet Feridun’un röportajcılığa ara verdiği sıralarda Türkiye’de olay‐
lardeğişmiş,okuyucubüyükaşamayapmış,yenisorularortayaçıkmış,
bununsonucu,memleketsorunlarınıortayakoyan,inceleme,araştırma
röportajlarıdevriaçılmıştır.Dünyaedebiyatındaromanvehikayetürü‐
nüngeçirdiğideğişiklikgibi…
6‐ Şimdi sorunuza geliyorum… Evet romanda olduğu gibi bugün
röportaj türünde de belgesel röportaj devrindeyiz artık… Ve şimdi bu
türröportajlardevrigeçerlidirbütündünyada…Televizyonbirçokyazı
türünü yıktı götürdü… Ama insanlara yeni bir takım olanaklar arama
ihtiyacınıduyurdu.Şimdiartıkyurtsorunları,dünyasorunlarıvebunla‐
rın renkli filmlerle gösterilemeyecek yönleriyle ilgileniyor insanlar…
Palavraya artık herkesin karnı tok olduğundan, yeni koşullar altında
belgeselolay,belgeselröportajokumakistiyor.
7‐İştebunedenledirkifotoğraf,röportajıdeğerlendirecek,kanıt‐
layacakönemlibirbelgeoluyor.
192 14.3.HikmetÇetinkaya
1‐Röportaj,haberinvurucugüçlülüğünüpekiştiren,sağlamboyut‐
largetiren,belgeselağırlığıfotoğraflabütünleşen,resmiverileredayalı
bir yazı türüdür bence. Ancak röportajın öyküsel bir ağırlığı olduğunu
savunanlardanım.Amagerçekbiröyküselağırlıkolarak...
2‐ İlk soruda yanıtlamış oluyorum “öyküsel ağırlık” sözcüğüyle…
Haberyazmaklaröportajyazmakapayrıbiriştir.Elbetbiredebiyatdalı‐
dırröportaj.
3‐Sadebiranlatımdiliseçilmelidir.Gazeteokuyucusuoeskioku‐
yucudeğildirartık.Düşüngazetelerinderöportajyapmaköylepekkolay
değildir eskisi gibi. Yazarın okuyucuya güven vermesi, yapmacıklardan
kaçınması,konuyuderinliğinearaştırmasıvediziyiperimasalınaçevir‐
memesigerekirsanırım.
4‐ Türk Basını’nda röportajcılık bir gelişim geçirmiştir ve geçir‐
mektedir. Daha düne dek, bizim öğrencilik yıllarımızda uçan dairelerle
ilgili röportajlar okuyorduk. Şimdilerde şarkıcı Gülten’in Amerika’da
nasılzenginolduğunuokuyoruz.
Bir başka açıdan bakarsak acındırma edebiyatıyla bu işi sürdür‐
mekisteyenlerolmuştur.AmabirYaşarKemal,yıllaröncebuacındırma
edebiyatına son veren dizileri hazırlamış, Anadolu gerçeğini İstanbul
burjuvazisininsuratına“şak”diyeyapıştırmıştır.
1960yılınadoğruuzandığımızdakimigazetelerimizmuhabirleri‐
nigüneyvedoğuyöremizegöndermeyigerekligörmüşlerdir.BirFikret
Otyam, yıllarını feodal kalıntıların arasında bitirip tüketen insanların
acılı yaşamlarını dile getirmiştir. Yirmi beş yıldır dile getirmektedir ve
bugidişlebiryirmibeşyıldahadilegetirilecektir.
Bizler,gerikalmışbirülkeninröportajyazarlarıolarak,dizilerimi‐
zi halkın sesi ve soluğu olarak yansıtmalıyız gazetelerimize. Bozuk dü‐
zençarkındayaşamlarınısürdüren,üzüm,tütün,incir,ayçiçeğiüretici‐
lerininsorunlarını,ezilen,horgörülentarımişçilerininacılıyaşamlarını
devrimcibirgözleveobjektifleyansıtmalıyızgazetelerimizde.
Ama bunları bugün kaç kişi yapıyor ya da yapmaya çalışıyor. Te‐
kelciburjuvazininegemenliğinisürdürdüğüTürkBasını’nda,soluğumuz
nekadardahasürecek,orasınıbilmiyoruz.Amabildiğimiz:TürkBasını,
Türk halkının devrimci yürüyüşüne ayak uyduracaktır. Daha doğrusu
uydurmakzorundadır.HalkınistemleribudiziiçindeTürkbasınröpor‐
tajcılığınıdevrimciatılımlaraitecektir.
193
5‐ Yaşar Kemal, Nevzat Üstün, Fikret Otyam, Mete Akyol, Necmi
Onur ve Halit Çapın… Yabancılardan belki Uçurum İnsanları’nın etkisi
altındakalarakJackLondon.
6‐Röportajınbelgeselbirişlevivardır.ÖrneğinCumhuriyet’teson
yayımlanan“DağlaraKamplarKuruldu”bununensomutörneğidir.
7‐Fotoğrafröportajabelgesellik,gerçeklikvegörünümsağlar.
194 14.4.HikmetFeridunEs
1‐ Geçen gün, Küçükpazar’da bir kapıcı sokakta 350.000 lira bul‐
du. Hemen evine koşup kapandı. Parayı arayan olacak mı? Olmayacak
mı?Birgün,kimseyok...İkincigünkimseyok...Üçüncügünkimseyok...
Oooh artık 350. 000 lira temelli kendisinin... Geçti o fukaralık günleri...
Zengin oldu gitti kapıcı efendi... Çocuklara pirzolalar ve manavdaki en
büyükkarpuz...
Sonradabakkalınvitrinindekiküçükrakışişesi...
Lakin350.000lirailegeçenüçuzungününsonundakapıcı,akşam
olurkendayanamıyor...Koşuyorkarakola...
Üçgecekoyunkoyunayattığı,üçgecekendisininolanparalarıpo‐
liseteslimediyor...Her500liralığıayrıayrıokşayarak...Bulunuzsahibi‐
nikomiserefendi...
Olayı, haber türünde gazeteler yazdı. Adam parayı buldu; üç gün
sonradagidipteslimetti.Veokadardırohikaye...Haberhudutlarıbu‐
radabiter...Amabirdeadamınbütünyaşamıboyunca3günlükbirzen‐
ginlikhayatıvar.Üçgün350.000liraileyatağagirenadam...
“Haber”dediğimiznesnenin“olmuştur”,“bulmuştur”gibitelörgü‐
leriyle sınırlandırdığı alanın öbür yanında ise röportaj başlar. Ve “ol‐
muştur”,“bulmuştur”diyeanlatılandandadaha“insanilgisi”veayrıntı‐
lara girerek... Dürüst babanın zeytin ekmek başındaki çocuklarından
başlayarak...
Bu basit bir polis ve şehir röportajı... Aynı ölçüyü alıp Küçükpa‐
zar’danBiafra’ya,Angola’ya,Lizbon’a,PortekizTimoru’nagötürebilirsi‐
niz...
Röportajı bir “tanım tel örgüsü” içine sokmak imkanı olduğunu
sanmadığımiçin,sizeröportajınröportajınıyapmakistiyorum...
2‐ “Gözleri Zengibar gecelerini kıskandırıyor beyazlıktan yana…
Memeleriananaskokuyor…”Birşiirbu…Nevarkişiirtüründeyazılmış
misgibiröportaj…Sevgilininröportajı…
“Röportaj bir edebiyat dalı mı?” diye soruyorsunuz… Dalı değil,
gövdesi…
Şiirideiçinealır,bizimeskisefaretnamelerekadartarihide…Ta‐
rifingirdiğiherşeyi…
Size garip bulacağınız bir şey daha söyleyeyim mi? Bence Büyük
Söylev, büyük bir röportajdır… Daha ilk satırlarından… Şöyle başlar:
“1919YılıMayısı’nın19.günüSamsun’açıktım.Vaziyetiumumiyeşöy‐
195
leydi…” der Atatürk. Ve bize öyle bir vaziyeti umumiye genel durum verirki,KurtuluşSavaşıöncesinintekbelgesidir…Vetekröportajı…
3‐“Akşamoluyordu...Üstadıkitaplarıilebaşbaşabırakarakodayı
terkeyledim...”
İşteeskiröportajyazarlarındançoğuböyleyaparlardı...Mülakatın
sonunda üstadı kitapları ile veya mesaisi ile baş başa bırakarak odayı
terkederlerdi...1940röportajcısınınsonsatırlarıbuolurdu...
Bugün böyle değil... Röportaj nasıl bir “tarif”in kalıplarına gire‐
mezse, bir tek fikir elbisesinin içinde de rahat edemez... Her konu için
ayrıbiranlatıştürü...
4,5‐ “Sofya’dan beri dördüncü uykusuz gecem... Nokta Komutanı
kendiyatağınıbanabırakmaknezaketinigösterdi..Soyunupyattım...
Göz kapaklarımın kapandığını hatırlıyorum. Sonra dimdik fırla‐
dım. Odamın pencereleri sokaktan bir metre yüksekti. Karyolamın baş
ucundadabirpencerevar.İştebupencereninyanında5elsilahpatla‐
mıştı.Sonra30‐40hatta50silahdaha...Atılantüfeklerinalevleripence‐
remden görünüyor… Bir sokak muharebesi bu... Demek düşman bas‐
mış... Karyoladan usulca indim... Çömele çömele yürüyerek kapı diye
tahminettiğimtarafadoğruyürüdüm...”
Busatırlarıbirsavaşmuhbirininnotlarındanaynenaldım.
Kimdirbuharpmuhabiri?AhmetRasim...
Evet, büyük halk yazarı Ahmet Rasim... Bizde harp muhabirliği,
modernanlamdasavaşröportajıbilebukadareskiyedayanır.Dahaöte‐
si, İmparatorluğun büyük seferine iştirak eden “vakanüvisler” de ayrı...
Hepsibirerharpmuhabiri,hepsibirersavaşröportajcısı...
Yalnızsavaşröportajımı?
Yıllarca önce biz vesikalarla. En önemli barış röportajını, barış
muhabirliğiniyaptık.İşteAliNaciKaracan’ın“Lozan”ı...
“Lozan”,15bintirajınbirgazeteiçininanılmazbirnimetsayıldığıo
zamanındarvehasisimkanlarıarasındayapılmıştır.Bugün100bintiraj
bir gazeteyi idare bile edemiyor. Ve zamanımızın yazı işleri müdürü,
dünyanınhertarafınamuhabirgönderebileceksalahiyettedir.Gerekirse
özel uçak kaldırtmağa bile... Üstelik günün röportajcısı artık düne naza‐
rançokdaharealistveayrıntıcıyazardır.Röportajınaltındevribaşlıyor
gibimegelir...Hemyazılıyayındahemgörüntülüyayında.
6‐AliSuavi’ninkaçsarığıvardı,bilirmisiniz?
İkitane...Koskocamanikisarık...
196 Busarıklarhergünyıkanır,ütülenirdi.Padişahıdeğiştirmekniye‐
tiyleÇırağanSarayıkapısınadayanıpbaşınabirsopavurularaköldürül‐
düğügündekafasında,birkaçsaatönceyıkattığıbusarıklardanbirivar‐
dı… O zamanlar gazete sütunlarına giremeyecek derecede “gayri ciddi”
bulunan bu tafsilatı, bugün bir röportaj yazarına borçluyuz… Röportaj‐
cınınbütünişi,‐doğru,yanlış‐yarınabelgebırakmak…
7‐AhmetRasimkırmızıturpsevmezmiş,amarakımasasındanda
eksik etmezmiş. Bir gün “Nasıl olsa yemiyor” diye kaldırmışlar, binme‐
diğiküpkalmamışRasimBey’in…“Ogözmezesidir.Getirinizturpuma‐
saya…Onsuzrakıiçilirmi?”diyerekyenidensofrayakoydurtmuşturp‐
ları.
Ofsettekniğindensonragözgazetesiortayaçıktı.Okuyucuyudaha
ziyade gözden yakalamak! Resim, özellikle renkli... Ama televizyonun
rekabetikarşısında,ondandahadeğişikşeylervermekdüşüncesiyleher
tarafta “beyaz baskı”ya, yani daha ziyade metne, yazıya dayanan yola
doğru bir gidiş var... Televizyonun veremediği, okuma ihtiyacını gider‐
mek için… Lektüre okumaya doğru kayış… Ama yavaş yavaş... Siyah‐
beyazortasahifelerdenbaşlayarak…
14.5.NailGüreli
1‐ Yaşamanın bir kesitini edebiyatla belgeleme sanatıdır, bence
röportaj.Yaşamadanmuradım,elbetyalnızinsanyaşamı,dahaöte,yal‐
nızcanlılaryaşamıdeğil.Tümdoğanın,tümevreninyaşamasından,baş‐
kabirdeyimle,varlığındanbirbölüm,birkesittirröportaj,demekistiyo‐
197
rum.Genişyadadar,kısayadauzun,derinyadadüz.Birkesitişterö‐
portaj.
2‐Evet.Hemdegüçlü,soluklubiredebiyatdalıdırröportajbence.
İlksorununyanıtındadabugörüşübelirlemeyeçalıştımkısaca.Kanımca
röportajromanada,hikayeyede,tiyatroyada,şiiredeuzananbirede‐
biyatdalı.Dahaöte,edebiyatındışındaresmedeuzananbirsanatdalı.
Romana, hikayeye, tiyatroya karşı, gelecek röportajındır, diyebilirim.
Bugündeartıkroman,hikaye,tiyatro“Benbirazröportajım”özaçıkla‐
masında bulunmalıdır. Benim röportaj karşısında gözüme kestiremedi‐
ğim,yerisağlamtekedebiyatdalışiirdir.Röportajdadaşiiroluyorama,
halkkatındaşiireegemenolacakkadardeğil.
3‐ Romanın, hikayenin, tiyatronun, şiirin öteden beri bilinen ve
kendiniyenileyenanlatımyollarınıntümü,röportajiçintekanlatımyo‐
ludur.Röportajınbuanlatımyolualabildiğineözgür,tanımagelmeyecek
kadarözgürbiryololmalıdırbence.
4‐Biraraştırmacıyetkimveyeteneğimolmadığından,özelliklebu
konudabelirginbirşeysöylemektenkaçınmakisterim.Yalnızgördüğüm
kadarıylaröportaj,derskitaplarınaörnekbiranlayışlaTürk Basını’nda
başlamış,belirlibirtanıma bağlıolarakgelişmiş,bu gelişmeyeusta ya‐
zarların katkısı olmuş, son yıllarda da yeni bir anlayışla özgürlüğüne,
kişiliğinekavuşmayolunagirmiştir.
Günümüzdeki röportaj anlayışının başlıca özelliği, sanırım, “de‐
dim,dedi”anlayışındankurtulmuşolması,kendinedahagenişbiranla‐
tımalanıaçması,özgür,gürbüz,soluklubiranlatıma,özvebiçimyönün‐
den erişme çabası içinde olmasıdır. Şunu da izninizle eklemek gerekir:
bu dediklerim, günümüzdeki röportaj anlayışını değil, yalnız benim rö‐
portajanlayışımıbelirlemekçabasındanöteyegidemez.
5‐ Başka ülkelerin röportaj yazarlarını izleme olanağım yok. Biz‐
den bir ad söylemek gerekirse Uğur Dündar diyeceğim. Yalnız bu, “be‐
ğendiğim başka röportajcı yok”, demek değildir. Beğendiğim, sevdiğim
çokröportajcıvar.
Adlarınıvermeyolunagidersem,eksikkalmanınyanlışlığındanve
haksızlığındançekinirim.
6‐İlksorununyanıtındadeğindiğimgibi,röportajbirbelgeaslın‐
da.Belgesözünüsınırlı,kısıtlıanlamdaalmadığımızıvarsayıyorum.Bir
siyasal, bir parasal, bir hukuksal vb. bir belge değil; yalnızca ve başlı
başına bir “fotokopi” değil röportaj... Belki fotokopi de var içinde. Ama
fotokopininanlatamadığıbelgelerdevarröportajda.
198 7‐Fotoğrafınröportajakatkısı,yazının lejandın karikatürekat‐
kısınabenzerbirşeydir.Sonra,fotoğraftanröportajabirkatkıbeklemek,
hemdefotoğrafabirazhaksızlıktırbence.Herikiside,ötekininkatkısına
gereksinmeduymayacakkadaranlatımgücüolanbirersanatdalıdır.
199
14.6.YaşarKemal
1/7 ‐ Bir insanın kendi işi üstünde konuşması epeyce zor. Yaşa‐
mım boyunca röportaj benim ana işlerimden birisi oldu. Koşullar bana
yardımetseydiröportajyazarlığımıbugünekadarsürdürürdüm.Koşul‐
ların bana yardım etmemesi, benim işimi sürdürememem çok acı oldu.
Gazeteciliğimiz olağan yaşamını sürdürseydi, şimdiye benim bir sürü
röportajkitabımolurdu.
İşimi çok seviyordum, ama ancak onu on iki yıl sürdürebildim. O
dazorbela.Çokağırkoşullaraltında.Benimröportajyaptığımsıralarda
bizim gazeteciliğimizde röportajcılık pek öyle anlaşılmış değildi ama,
durumbugünkündençokiyiydi.OrtadaHürriyetler,Günaydınlar,gazete
olmayanpartigazeteleri dahafinkatmıyorlardı.Makasgazeteciliğipek
öyleazıtmamıştı.Patronlaröyletepedenbakmıyorlardıonlara.
Bunakarşınbenimröportajyazarlığıminanılmazağırkoşullaral‐
tındageçti.Onikiyılda,oçokağırkoşullaraltındayaptığımröportajlar
karşılığınekazandığımısöylersemşaşılır.Gerçekten,şuandaorakamı
ben size vermeğe utanırım. Ama ben gene de, az kazanmama karşın,
işimi sürdürmeğe seve seve razıydım. 1963 yılında gazetemin sahiple‐
rindenbirisiylebirliktebirçokarkadaşımlaişimdenoldum.Ogünbugün
debirAllah’ınkulukalkıp,“Yahusenbirzamanlariyiceröportajlarya‐
pardın,benimgazetemdedeyapmazmısın?”diyesormadı.
Makasçı gazetecilik röportaja gerek duymuyordu, bütün sorun
buydu.
Röportaj, gazeteciliğin başlıca, ana kollarından birisidir. Hele si‐
nemadan, televizyondan, radyodan sonra önemi gittikçe de artıyor. Şu
andakibatıgazeteciliğibirtürröportajgazeteciliğinedönüştü.
Haberbirsoyutlama,genişbirçerçevedir.Haberbiryaşamdeğil‐
dir;belkideyaşamıngenişbirgölgesidir.Gazeteciliktehaber,radyodan,
televizyondanöncedeokuyucuyudoyurmuyordu.Ancakröportajçıkın‐
cadırki,okuyucuyaşamla,yaşamın,olaylarınözüylekarşıkarşıyagele‐
bildi.Haber,gerçeğinkabayansıması;röportajsayaşamınözüne,gerçe‐
ğinözünedoğrubiriniştir.
Örneğin ben Vietnam savaşını ne haberlerden, ne bilimsel araş‐
tırmalardan öğrenebildim; daha da ileri gidersem, televizyon filmlerin‐
dendeöğrenemedim.AncakVietnamsavaşıüstünebirkaçröportajoku‐
yunca,bukorkunçsavaşındehşetinevarabildim.
200 Röportaj bir edebiyat sayılabilir mi? Bu soruyla çok karşılaştım.
Röportajbiredebiyatdalısayılmakne,röportajbalgibiedebiyattır.Onu
haberdenayırannitelik,onunedebiyatgücüdür.
Haberbiryaratmadeğildir,birtaşımadır.Aslındaröportaj,taşıma
anlamına geliyor ya yanlış, o taşıma olan haberdir; hem de en gerçek
anlamıyla. Röportaj bir yaratmadır. Gerçeğe, gerçeğin yaşamın özüne
yaratılmadan varılamaz... Yaratmadan hiç kimse, hiçbir şekilde gerçeği
yakalayamaz;yakalarsadakarşısındakineanlatamaz.
Haber gerçek değil mi? Bence haber gerçeğin gölgesidir. Haberin
arkasındanelervar,nelerdönüyor,neyaşamlar,dramlar,sevinçlervar?
Haber bunu bize veremez. Röportaj,haberin varamadığı yere varandır.
Amanasıl?Yaratarak…Gerçeğideğiştirerekdeğil,yaratarak...
Dünyadançokröportajcıgeldigeçti, çoğuröportajınıhaberinile‐
risinegötüremedivebizeanlatmağaçalıştığıgerçeğisöyleyemedi.Ken‐
diside,anlatmağaçalıştığıgerçekdegümegitti.Dünyagazeteciliğirö‐
portajahaberkadarönemvermişolsaydı,dünyamızınyüzüyüzyılımı‐
zınyüzüşimdiyekadarbambaşkaolurdu.
Dünyamızıröportajbaşka,dahamutlu,dahaumutlubiryeregötü‐
rebilirdi. İnsanlığın gerçeğe varabilmesi, kirlerini biraz daha dökmesi,
yanlışlarını biraz daha düzeltmesi demektir. Yanlışlıklarımızın, ahmak‐
lıklarımızınçoğu,gerçeklerinibilmememizdendolayıdır.Dünyayı,insa‐
nı ne kadar çok öğrenirsek, ne kadar çabuk gerçek yaşama varırsak, o
kadarçabukmutluluğakavuşuruz.
Haber,bizedünyayıçokazvermekte...Gerçeğinkabuğunabileva‐
ramıyoruzhaberlerle. Dünyanın yaşamı,uzunsüredirhaberinkalıplaş‐
masıyüzündençokgizlikalıyor.Üstelik,çağımızdabirçokhaberdeger‐
çeklerigizlemeödevigörüyorkibu,dünyamızınmutsuzluğuoluyor.
Röportajakişiisteristemezdamgasınıvurmakzorunda.Haberse,
bireyinişiolmaktançoktançıktı.Haberdenbirtakımçıkartoplulukları
sorumlu; röportajdansa ister istemez bir kişi sorumlu oluyor. Röportaj
ajanslarını katmıyorum buna. Onlar nitelik değiştirmiş bir çeşit haber
ajanslarıdırgene.
Dünyadakieniyiröportajyazarlarıdabüyükromancılardır.Bun‐
ların arasında Hemingway, Ehrenburg, Şolohof, Simonov, Kessler var.
Saltgazeteciliktengelenusta,büyükbirröportajyazarıdahatanıyoruz,
odaMalaparte’tır.
Şusaydığımadlardagösteriyorki,röportajbiryaratmadır.Buya‐
ratmada da gene önde gelenler büyük yaratıcılardır. İyi röportaj orta
201
adamın işi değildir. Bu arada çağımızın büyük düşünürü Sartre’ın da
röportajlarını sayabiliriz. Nazım Hikmet’in Küba Röportajları, erişilmez
birgüzelliktir.
Bizde birçok ünlü yazar röportaj yaptı, şimdi hiç birisi aklımda
değil. Ha yapmışlar ha yapmamışlar. Ama Sait Faik’in, Orhan Kemal’in,
AzizNesin’inröportajlarınıkimunutabilir?
Bizderöportajgelişemezdi.Bizimpolitikamızuzunyıllar gerçeğe
varmakdeğil,gerçeğiörtmekoldu.BenDoğu’dakimağaralardayaşayan
insanları yazdığım zaman kıyametler koptu. Az daha gazeteden kovdu‐
ruyordu beni o çağın hükümeti. Bereket versin ki Nadir Nadi ile Cevat
Fehmidayattılar;örneğinCumhuriyet’inbaşındaNadirNadigibi,Cevat
Fehmi gibi anlayışlı, özgürlük yanlısı kişiler olmasaydı ben Cumhuri‐
yet’te değil on iki yıl, on iki dakika kalamazdım. Onlar Cumhuriyet’in
başındanuzaklaştırılıncabanadahemenoandayolgöründü.
Türkiye uzun yıllardır, demokrasi uydurması altında bal gibi fa‐
şizmi yaşıyor. Demokrasi, demokrasi diye kendimizi aldatıyoruz... Ço‐
ğunlukla gazetelerimiz bu örtülü faşizmin birer çığırtkanı. Gelen ağam,
giden paşam gazeteleri bunlar. Bunlar yurdun, insanın gerçeğine var‐
mak için kişilikli kimseleri bulacaklar yetiştirecekler de insan ve yurt
gerçeğine varacaklar, öyle mi? Faşizmin yoğunlaşması, Türkiye’de rö‐
portajınölümüylesonuçlanmıştır.Bubirorantısorunudur.
Türkiye’de bugünkü faşizm çözülürse, basınımızda da değişiklik‐
lerolacaktır.Şu günlerdetirajlarıtepeaşağıgidengazetelerimiz birçı‐
karyolarayacaklardır.Onlarıhalkın,okuyucunungözündesevimlikıla‐
cak,gerçekinsanyaşamını,olayların,haberlerinardındakigerçeğivere‐
cekolantekyolröportajdır.
Güçlübirşiirimiz,hikayemiz,romanımızvar.Bunakarşınröporta‐
jımız sıfırda denecek kadar cılız. Neden? Bu gerçeğe aykırı değil mi?
Çünkü röportaj, gazetelerin tutumlarına yüzde yüz bağlıdır. Gazeteler
isterlerseröportajdalıçokçabukgelişir.Röportajdalıbirkaçyıliçinde
kendiSaitFaik’ini,OrhanKemal,FakirBaykurt,Dağlarca’sını,dahaileri
gidersek Nazım Hikmet’ini yaratabilir. Yeter ki gazeteler tutumlarını
değiştirmek, gerçek gazeteciliğe yönelmek zorunluluğunu duysunlar.
Dahadagereklisi,Türkiye’dedemokrasigerçekleşsin.
Başka bir sorunuza karşılık vermeliyim. Ben röportajlarımı nasıl
yaptım?Hemenşunusöyleyeyimki,herhangibirröportajımaherhangi
bir romanım kadar çalıştım. Çoğunlukla dizi röportajlar yaptım. Öm‐
rümde ikinci yaptığım dizi röportaj Kaçakçılar’dır. Güney sınırlarımız‐
dakikaçakçılığıkonualmıştım.Gittim,üçaydanfazlabirsürekaçakçılar
202 arasındabirkaçakçıgibiyaşadım.Onlarınkorkularına,acılarına,sevinç‐
lerine, varlıklarına, yokluklarına katıldım. Bunca yıl geçti; 1951 yılında
tanıdığımbirçokkaçakçıylayakındostluğumdahasürergider.
Benimkaçakçıdeğilde,gazeteciolduğumuöğrendiktensonrabile
benimle ilişkilerini kesmediler. Şimdi bir geceyi anımsıyorum, kilomet‐
relerce bir kayalık yolu aşarak, sırtımda ağzına kadar doldurulmuş bir
çuvallacanımçıkarak,korkarak,ödümkoparak,kaçakçılarlasırtımızda‐
kiçuvallarıtaşyığınlarınasaklayışımızıanımsıyorum.
Bunca yıl nasıl unutmamışım. Bunun önemli bir sebebi olacak.
Hiçbirröportajımdabirteknotalmadım.Nebirsözcük,nebirçizgi.Hiç‐
bir zaman yanımda kalemim olmazdı… Adres yazmak için bile. Son iki
röportajımı banda aldım. Niye acaba? Çok düşündüm, belki makineyi
kullanmak hoşuma gitti. Ama bir kere olsun, yazmak için teybi açıp da
dinlemedim.Dinlemekgerektiğiniduymadım.“DenizlerKurudu”röpor‐
tajımuzunyıllaryaşadığımdızaten.Lafolsun,diyeteybealdım.Biride
sonröportajım“Çocuklarİnsandır”.Onudateybealdımamabakmadım
bile.Yakındaçıkacak.
Budavranışımınsebebine?Çokbilinçliolduğumusanıyorumbu‐
rada.İnsanancakgerçeğe,ogerçeği,oinsanı,oinsanlarıyaşayarakva‐
rır. Bence not almak, çizgi çizmek saptamak hava. Bana öyle geliyor ki,
notlar, çizgiler, sözler gerçeğe varmak için tuzaktır. İnsan onlara güve‐
nipyaşamayıunutur.Yaşamayıönemsemez.Yazıcıolduğunu,saltonla‐
rın yaşamına yazıcı olarak katıldığını unutamaz. Unutamazsa da işte o
zamanhapıyutar.Yaratmasıengellenir,kısıtlanır.
Nekadarröportajyapmışsam,onusonunakadaryaşadımdiyebi‐
lirim.Konumu,insanlarımıgereğinceyaşamamışsam,röportajlarımda
olmadı.Uydurmaoldu.Yadabenöylesandım.Nasılromanyazmışsam,
hangibiçimle,hangidavranışla,öylederöportajyaptım.
Türkiye’dedemokrasiylebirlikteröportajcılıkdagelişecektir.Ga‐
zeteler ne kadar diretirlerse diretsinler, ayakta kalmak, okuyucuya in‐
sancavarmakiçin,televizyon,radyo, sinema furyasında,röportajabaş‐
vurmakzorundakalacaklardır.Dünyagazeteciliğininbugünlerdegirdiği
buçaresizyola,bizimkilerdegireceklerdir.
14.7.FikretOtyam
1‐ Yüreğinde katıksız insan sevgisi taşıyan, yalandan, dolandan,
laf ebeliğinden kendini yüzde yüz ırak tutan, geniş halk yığınlarının,
203
renk,dil,din,mezhep,cinsiyet,ırkfarkıkollamadansorunlarınaeğilen,
saltonlarınçıkarınıgözeten;olaylara,konularabuaçıdan,buanlayışve
tanımla yaklaşan eli kalem tutanların yaptığı bir anlatım biçimidir rö‐
portajda,özetle...
Bizim,bazıkafadümbüğüeleştirmenler,biröyküyüyadabirro‐
manıkötülemekistedilermi“Röportajhavasındankurtulamamış.”der‐
ler,aşağılarlarröportajtürünü!Sorsanızbu“eleştirmenağaları”na“Peki
röportajnedir?”diye,sanırım“Kötüöyküye,kötüromanaröportajder‐
ler.”karşılığınıverirler.Onedenle,SanatDergisi’ninbusoruşturmasını
kıvançla karşıladım. Birlikte öğreneceğiz röportajın ne olup ne olmadı‐
ğını,çeşitlikişilerden,anlayışlardan.
2‐Röportaj,birincisoruyaverdiğimcevapiçindeyapılanröportaj,
ustasının elinde elbette bir edebiyat dalıdır benim için… Yine dar kafa,
romantüründen,öykütüründenöteyegeçememiş,az gelişmişülkenin,
azgelişmişdeğil,gelişememişbazıeleştirmenleri“Röportajdaruhtahlil‐
leriyoktur,birgözlemdenöteyegeçemez,onuniçinröportajbiredebi‐
yattürü,dalıdeğildir.”derler.Sanırımröportajdagülararlar,gülekon‐
muşbülbülararlar,nebileyimyadaEfruzBey’inserüveninideararlar
salt.Oysabunlardavardır,olabilirsırasıgelende.Onlarnedüşünürlerse
düşünsünler,eloğluçıkıpyapıyorveoluyor;girdiriyoredebiyatdalları
arasına.
3‐ Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır, demişler... Boşa da deme‐
mişler.Anlatım,kişiyegöreelbettedeğişir...Kimi,pireyideveyapar,atar
ha atar işkembeden, ballandıra ballandıra anlatır. Konu, anlatılması ya
daduyurulmasıgerekengerçekyadagerçeklergümbürder,giderarada.
Lafebeliği,biçimvıdıvıdılığıyapar,yahutyazılarıtutulanbirisinitaklit
eder;üstelikonudabeceremez.Taklitleolursanır,çünküiçtenduymaz
konuyu, can gözüyle bakmaz konuya, taklitle olur sanır ki, budaladır
böyleleri...
Sevilen, okunan, saygı duyulan bir röportajcının salt anlatımını
benimser, ben de yaparım, okur beller. Çilelerin, bin bir deneylerin o
canım çizgisine şıppadak varırım beller; olmaz tabii, avutur kendini,
kandırıryazısınınçıktığıgazeteyahutdergiyöneticisiöncekendisiama,
canımokuryemezbumavalları.
Yine birinci soruda açıkladığım çizgiden hareketle yalın, açık‐
seçik,yalansız‐dolansız,içtenlikleanlatmalı.Gravyerpeynirihile‐hurda,
yalan‐dolankabuletmeyentekpeynirtürüyse,hasröportajdayalan,üç
kağıtçılık,lafebeliğikabullenmeyentekanlatımdalıdır.Konuyacangö‐
züyle bakmıyor mu, konunun ıcığını cıcığını çıkarmadan mı inceliyor,
204 sosyal açıdan, ekonomik açıdan, kültürel açıdan, insan ilişkileri açısın‐
dan, konunun diğer yurt sorunları açısından, hatta giderek dünyadaki
benzeri açısından, başka ülkelere göre kıyaslama açısından bakmıyor
mu?Kogitsin.
Zinharyalankatmadan,yüreğindeiyiceduyarakbuişinedenyap‐
tığının gerçek ve doğru bilincine vararak, vuracağı hedefi iyi bilerek,
duyduklarını süzgeçlerden geçirerek, gördüklerini can gözüyle görerek
anlatmıyormu?Böyleyapmıyormu?Kogitsin.Zatengidecektirröportaj
piyasasından,nicegidenlergibi...
4‐ Başlığında “Röportaj” yazısı olan, bu işle uğraşanları saygıyla
andıktan sonra, 1960 Ak Devrimi’ne kadar Türk Basını’nda röportaj,
“Darülaceze’de Bir Saat” “Çocuk Yuvasında Bir Saat”, “Fişmekanın Bil‐
mem Ne Fabrikasında Bir Saat” , “Holivut Dedikleri”, “Afrika’daki Ha‐
geluguKabilesiNasılÇiftleşir?”,“MeşhurBilmemKimNeDiyor?”yahut
“Amerikan Uçak Gemisinde Kış Günü Nasıl Domates Yenir?”den öteye
geçmediyse, kimseyi suçlamamak gerek. O günün koşulları bunları ge‐
rektiriyormuş, böyle yapmışlar... Yaşadıkları kentin belirli bir kesimin‐
dengayrisiniilgilendirmeyenkonulardaröportajyapmışlarsa,böyleleri
geçerolduğuiçinyapmışlardır.
1960AkDevrimioldu,röportajdakiduygululuk,anlatımdeğişti,zi‐
ra bu devrimle rakam da icat oldu. Eskiden “Çukurova sıtmadan kırılır,
dudaklar çatlaktır, yürekler yanık, insanlar dökülür patır patır, gözler
trahomlu, ciğerler delik, ince hastalıklıdır hepsi.” denirken, devrimle ül‐
kedekaçtrahomluvar,kaçsıtmalı,kaçhastane,kaçdoktor,kaçhemşire
var,yatakbaşınakaçhastadüşüyor,bunlarçıktıortayarakamla...
Halkfakirderken,nedenleri,niçinleriçıktıortaya...Halksömürü‐
lüyor derken, neden ve nasıl sömürüldüğü ve kimin sömürdüğü çıktı,
çıkarıldı ortaya... Röportaja sokuldu bazı kalemlerce bu; daha sağlam,
dahainandırıcı,dahagerçekçiolmayabaşlandı.Haklıolarakyapılansalt
duygululukayıklandı,atıldıkimilerince.
5‐İstendiğikadarbüyükromancıdenilsin,istendiğikadarbirtür‐
lüverilemeyen,verilmeyenNobel’eadaygösterilmeyeçalışılsın;kanım‐
ca,YaşarKemalçokiyi birröportajcıdır.Bazıabartmalarına,hayalinde
yaşattıklarını röportaja sokmasına rağmen uydurmalarına diyemiyo‐
rum ,röportajdalınaettiğihizmetlerden,katkılarındanötürüveduydu‐
ğumsaygıdan.
DursunAkçam’ıseverimbudaldada.Vurucuanlatımıyla,eğildiği
konular yönünden bir Orhan Kemal vardı.. Bekir Yıldız’ın da röportaj
205
yapmasını isterim, geçiririm gönlümden sık sık.. Bir Şahap Balcıoğlu
vardıbirzamanlar.
BirRaymondCartiervardı.ŞimdileriDominiqueLapierreveLarry
Collinsarkadaşlar...
Hiç sevmediğim halde, ister istemez yeri geldiği için bir defacık
kendimden söz edeceğim, bağışlayın... Yıllardır, diyelim 1960’tan bu
yanabenimyöntemimLapierre‐Collinsyöntemiydikendiçapımda,ken‐
diolanaklarımagöre,sağlanan,sağlayabildiğimolanaklaragöre…
Buyöntemi sevmişimdirama needelimayranımızbu,yarısısu…
Azgelişmişülkeningelişmekisteyen,amaboyuneğmediği,yalanadola‐
na, çıkarcılığa vurmadığı için bu kadar gelişen bir röportajcısı olarak,
onlara kıskançlık değil, saygı duyuyorum; yaptıkları her işi kendim
yapmışgibiseviniyorum.
Geçmişte ve şimdileri, bazı röportaj yazarları, bu canım edebiyat
dalınıhalkyığınları,insanveinsanlariçindeğil,kendiçıkarlarıiçinkul‐
landılar,kullanıyorlar.Gazetelere“hulul”ediyorlar,tümyeteneksizlikle‐
rinerağmenbutürde,budalda.İşçevrelerinesokuluyorlar,halkınara‐
sına girip halktan yanaymış gibi görünüp, onların sorunlarına eğiliyor‐
muşgibigörünüpparsatopluyorlar.Sonrabirpartiden“mebusnamze‐
di” olarak görüyoruz, bu bayları. Kimilerinin amacı sütun kapmaktır,
kiminin makam, kiminin zengin ailelere iç güveyi olmak, kiminin bil‐
memne…
Röportajcılığın en namuslu devamı, romancılıktır. Yaşar Kemal’i
bununiçinseverim.Amainsaniyi,ünlübirromancıolunca,rahatınamı
ne düşüyor; muhterem poposunu büyük kentlerden öteye kaldırmıyor,
büyükkentlerinkısırröportajcısıoluyor.
O çileli uzak yurt topraklarını, geri bıraktırılmış toprakları ve in‐
sanlarıvehayvanlarınıvedoğasını,umutlarınıyinedeyitirmeyenkoru‐
yucusuzgaribanhalkyığınlarını,onlarınsorunlarınıunutuyor.Kimileri
dekendiniröportajyazarıbelleyipavradını,eşini,dostunuatıyoraraba‐
sına, başka ülkelere turistik geziler yapıyor. Sütün kaymağı bile değil;
yol boyu gözlemlerini, başına gelenlerini, yahut kendi yaşantısını daha
dabastırıpdöküyorkağıda;üçbeşfotoğraf,oluyorröportaj…Yazanda,
röportajcı…
Azıcıkimaettinmibunlara,çocukgibidarılıyorlarsonra,giderek
kimbilir,“kıskanıyor”dadiyorlardır…Kızıyorsamböylelerine,seçtiğim
buedebiyat dalınasaygı duyduğumiçindir.Yoksaböylebudalaların ne
halleri varsa görsün, diyorum; ama nasıl anlatırsın? Adam inanmış bir
kerekendine!
206 6‐ Namuslu bilim kitaplarını karıştıranlar bakarlarsa dip notları‐
na, birinci soruya verdiğim karşılık içinde yapılmış röportajlardan
alınmış bölümleri ve bunların kimlere ait olduğunu görürler... Böyle
yapılmış röportajlar, en gerçekçi, namuslu birer belgedir; o konulara
tutulmuşaynadır.
7‐Röportajdafotoğraf,röportajınanabababirkardeşidir;hemde
yapışık.. Yalnız objektifini nereye çevireceğini bilene. Adamın burnunu
burunluktan,gözünügözlükten,doğanınyarattığıoengüzelbiçimi,oen
güzel biçimlikten çıkaran, dikkati ancak böyle çekebilen kişilerin, diye‐
limfotoğrafçılarınböylenaneleryememekoşuluylafotoğraf,röportajın
tamamlayıcısıdır, ortağıdır, yüreğinin yarısıdır. Namuslu bakarak, olanı
veren,gösterenobjektiflerle…
Öteki objektifler ise fotoğraf makinesinin yalanıdır, sahtekarlığı‐
dır, zorlamasıdır. Bu objektifler de tabii sözüm röportaj dalındadır bakış açıları olmayan, varsa körleşen, baktığı halde göremeyen bakar
körlerin,yeteneksizleringerçekleriörtmek,yozlaştırmakiçinkullandık‐
larıbirgereçtir;sankiböyleyapmakiçingörevlendirilmişkişilerinaraç
ve gereci. Ben bunlara fotoğrafın röportaj dalında “ajan provoka‐
tör”leri diyorum, yine ısrarla belirtiyorum; dediklerim salt röportajda
kullananlariçindir,bilmemanlatabildimmi?
14.8.NaciSadullah
1‐Röportaj,tanımınınyapılmasınagerekduyulmadanbolbolde‐
nenmişbiryazıtürüdür.Aslındaröportajlailişkisiolmayanbiryazıtürü
hemen hemen yok gibidir. Örneğin, Nazım Hikmet’in “Taranta Babu’ya
Mektuplar”ı ya da “Simavna Kadısı Şeyh Bedrettin”i, şiir biçimine so‐
kulmuşbirerhalisröportajdeğildirdenedir?
207
Röportajın kökenine inmek gerekirse, ta İbni Battuta’ya ya da en
azındanEvliyaÇelebi’yekadarinmekgerekir.EvliyaÇelebibencebaldırı
çakşırlıvebelidivitlibirröportajyazarıdır.Nitekim,bugünAnadolu’yu
yer yer canlandırmak isteyen her yazar Evliya Çelebi’nin bıraktığı do‐
kümanlardanesinlenmekgereğiniduyar.
Röportajın asıl anlamı ‐özet olarak‐ güzeli, güzel anlatmak oldu‐
ğunagöre,güzelolanhangiyazıdaröportajyokturki?
2,3,4‐ Galiba biraz da bu yüzden, bana çok garip gelen “Röportaj
biredebiyatdalısayılabilirmi?”sorusuoldu.Röportajedebiyatın“dalı”
değiltamanlamıyla“kökü”sayılır.Bedrettin,tarihselbirröportajı,kendi
kanıylayazıvermişti.Nazımisimlişairedüşenişde,buyaşamayamah‐
kumeserikendineuygunbiçimdetemizeçekmekoldu.
Görülüyor ki her eserde az çok edebiyat ve her edebiyatta da az
çok röportaj vardır. Biz aslında en pestenkerani yazılara röportaj der‐
ken, röportajın en güzel örneklerine de kendimize göre isimler uydur‐
muşuzdur...Meselaadam,Pilevneşafağınınkanlımendiliiçindeanımsa‐
dığı şehit babasının ruhuna hitap eder: Röportaj asıl işte budur. Zira
röportaj, bayan tuvaletleri gibi boyuyla posuyla ölçülmez. Anlamıyla
ölçülünce de, Yunus Emre bile karşımızda, derdini yaşantıya kavuştur‐
mak için vezinden, kafiyeden faydalanmak lüzumunu duymuş bir usta
röportajcıkılığınagirer.
Birisi:“Roman,birbüyükröportajdır.”demiş.Busondereceyanlış
birgörüştür.Roman,romantizmdenkaçakaçakendisiniröportajsınır‐
larıiçinesığınmışbulmuştur.
Röportajdan hiç, ama hiç anlamadığımızın belki de en sağlam öl‐
çüsü, vaktiyle röportaj yazmaktan en korktuğum bir sırada, rahmetli
Sedat Simavi’nin çıkardığı dergisinde bana, “röportaj krallığı” vasfının
layıkgörülmesidir.İşingülünçyanı,bugaripvasfınşakaolarakkalma‐
yıp ciddi olarak tutmuş bulunmasıdır. Benim buna layık görülüşümün
gerçek nedeni, o zaman rahmetli Cemalettin Saraçoğlu’nun sahibi bu‐
lunduğu Yeni Sabah gazetesinde yayımladığımız “Sünger Avcıları” baş‐
lıklıröportajserisiydi.
Şimdihatırlayabildiğimtekgerçek,kocabirkasabanıntekmedarı
maişeti olan sünger avcılığı işinin, Bodrum’da şaşılacak olanaksızlıklar
içinde uygulanmasıydı. Mesela bir sünger avcısı deniz derinliğinin atıl‐
dığıbiryerinde,sutazyikiylefelceuğramamayaancakveazamiikida‐
kikadayanabilirdi.Fakatbuikidakikaenşaşmazolarakneyleölçülebi‐
lirdi? Bir saatle değil mi? Fakat o sırada sünger avcılığı işine ortaklaşa
hayat bağlamış olan 164 kişinin hiç birisinin bir saati bile yoktu. Onun
208 yerinekullanılanaraç,ortasıdelikbirleğendi.Vebuleğenedoldurulan
suboşalınca,aşağıdakiadamyukarıçekilirdi.Vedemekkidibeindirilen
biçareinsanınhayatı,eskileğendekideliğinbirnebzecikdahagenişleyip
genişlememesinebağlıydı.
Fakatben,nebunları,nedebunlarabenzerşeyleriyazdığımiçin,
kendimi değil röportajın krallığına, prensliğine ya da dukalığına, fakat
gerçekbirustalığınavehattaçömezliğinebilelayıkgörmüyorum.Ancak,
becerebildiğimi sanmadığım röportaj yazarlığının son derece zor bir
yazıtürüolduğunainanıyorum.
5,6‐Bensizesaderöportajlarıylabüyükbirünsağlamışbiryazar
tanıtayım: Malaparte. Bu adam, ihtilalden sonra Fransa’ya sığınmış bir
Beyaz Rus yazarı. Adama şöhret sağlayan en güzel yazılar, İspanya İç
Savaşı sıralarında yayımladığı “Savaş Röportajları”. Çok sonra yayımla‐
dığı yine röportaj eserlerinin adı: “Sur les Routes d’Europe” Avrupa
Yollarında .Yazar,bueserindebize,komünistBulgaristan’ınensevdiği
millişairinitanıtırveişingaribibueserikarşılığında“StalinNişanı”ka‐
zanır. Bu nişanı kazanan röportajda, Malaparte’ın oyunu hak eden en
güçlü Bulgar şairinin adeta “berceste” sayılan dizesi de aynen şöyledir:
“Hayatımın en rahat dinlenme yeri, bir Türk ölüsünün gölgesidir.” Ma‐
dalya kazanan zerre kadar sosyalistleşmemiş, aşırı Slav barbarlığına
kadarduyduğuiğrençtutku,aynı kaleminröportajstilindekieserlerin‐
denkalmahayranlığıdayitirdi.
Oysaöteyanda,Sovyetler’inSimonSimonevisimlibiryazarıdaha
varki,“İnsanAskerDoğmaz”isimliüçciltlikkoskocabireseryazmış.Bu
yapıta bizzat kendisinin verdiği ad, “Roman”. Oysa, yalan ya da yanlış,
“İnsan Asker Doğmaz” bir roman değil, bal gibi bir röportaj. Büyük ve
gerçekçi bir savaş röportajı, ancak bu kadar tam bir başarı ile kaleme
alınabilir.
Kısacası, görüldüğü gibi, benim “röportaj” anlayışım, bu konuda,
benimbeslediğimsanılanyargılardanbüsbütünbaşka.
Nitekim mesela bana sorarsanız, Türkiye’nin en başarılı röportaj
yazarlarından biri, şimdiye kadar son derece yanlış olarak “şair” sanıl‐
mışolanbirkişidir.Adınıvereyimki,şaşacaklararasınasizdekatılası‐
nız:OrhanVeli.
Birelindecımbız,
Birelindeayna;
UmurundamıDünya.
209
Sorarımsizebununneresişiir?Aslındaçokkısa,fakatsonderece
başarılıbirröportajbu.Siz,OrhanVeli’ninbütünyapıtlarında,müthişve
bunaltıcıbirsabırsızlıktandoğan,buaslındaustacaözetleyiciliğibulabi‐
lirsiniz.
Size okuduğum büyük röportaj eserlerinden birinin adı: “Les
PécheursdePerle”di.Türkçesi:“İnciAvcıları”.Sonunakadarilgiyleoku‐
nan450sayfalıkeseriözetlemekgerekirseşöylediyebilirsiniz:Namluya
birgözünüsürdüveinciyivurdu...”Zirainciavcılığında,avlanacakolan
değere karşı tehlikeye konulan “cevher”, biçare Afrika insanının gözle‐
riydi.
Avını bulabildiği derinlikte, sünger avcısını felce uğratan gaddar
subaskısı,inciyekavuşabildiğiderinliktede,inciavcısınıngözlerinikör
ediyordu.Buikimüthişgerçeğiyazıylayadahemyazıylahemderesim‐
le,birertarihseldokümanolaraktariheintikalettirebildiğiniztakdirde,
gerçekbirröportajbaşarmışsınızdemektir.
7‐Bizderöportajalanısonderecegelişmişvegenişlemiş,fakatin‐
tikal alanı son derece dar kalmıştır. Dün, elinde sade kalemiyle bize,
uzakAfrikaormanlarındankeşiflergetirmişolanröportaj,bugünastro‐
not kılığı ile normal fotoğraf görüntüleri taşımaktadır. Bu da Thomson
kurşunlarıyla sivrisinek avlamaya benzemez mi? Röportaj düne kadar,
dünyayıolduğundandaküçültmüştü.Bugünbütündünyaondan,adeta
her şeyin naklen yayınını bekliyor. Denilebilir ki, kalemle yazılabilecek
hemenhiçbirşeykalmamıştır.
14.9.CengizTuncer
1‐ Aslında röportajın tanımını yapmak gittikçe zorlaşıyor. Yazılı
basınınsınırlarıiçindekaldığızamansınırlarıaçıkseçikbelliydiröpor‐
tajın. Oysa radyo ve televizyon bu sınırları enine boyuna olduğu kadar
derinlemesine de zorlayıp değiştirdi. Giderek röportaj özünde taşıdığı
yazarın inançlarından, düşüncelerinden sapma eğilimleri kazanmağa,
yayın organlarını yönetenlerin kontrolüne girme tehlikesine düşmeğe
başladı.
210 2‐Kuşkusuz, röportaj bir edebiyat dalıdır; sırasında edebiyatın
herhangi bir dalındaki sanatsal başarıya ulaşma olanağını taşır. Kimi
zaman,bütünötekisanatdallarınınetkinliğiniaşanbiryanıbilevardır.
Yaratma ile yansıtma arasında gerçek bir denge kurmak zorunda olan
röportaj yazarı, daha çok yaratmaya dayanan eserinden, sanatçıdan,
inandırıcıolmaolanağınasahiptir.
3‐Röportajda seçilecek anlatım yolu, yazara göre değişir; giderek
konuyagörebiledeğişir.Amaözündedeğişmeyentekşey,herşeyiek‐
siksizanlatmaktır.Eksiksizanlatmakderken,bütünayrıntılarüzerinde
aynıyoğunluktadurmayıamaçlamıyorum.
Hiç kuşkusuz yazarın büyütecini kullanacağı, bütün boyutlarda
sergilemeyeçalışacağıgerçekler,gözlemlerolacaktır.Amabunlarınkar‐
şıtlarını, bunlarla çelişen şeyleri dışarıda bırakmamak, bir temel görüş
olarakbenimsenmelidir.Çünküröportajyazarıyorumaenazhakkıolan
yazardır.
4‐ Röportaj yazarlığı yapmış herkesin bildiği ve kabullendiği bir
gerçek vardır bizde; Naci Sadullah’a kadar olan röportaj yazarlığı ile
NaciSadullah’tansonraolanröportajyazarlığı.Sanırımbuçizgigerçek‐
ten en açık çizgi olarak kalacak. Öncesi röportaj bile sayılmayacak bir
takım tahrir görevlerine benziyordu; sonrası ise edebiyatımıza büyük
adlarkazandırmışbirlisteyioluşturur.
5‐ Bizden Fikret Otyam’ı beğeniyorum. Yabancılardan oluşacak
listenin ise hep eksik kalacağına, yanlışlarla dolu olacağına inandığım
içinadvermekistemem.
6‐Röportajınbelgeolmakyolundabirişlevivardır;aslındaroma‐
nın,hikayenindebelgeolmakyolundabirişlevivardır.Benceromanve
hikayeileröportajıbukonudaayıranözellikvenesnellik,dengeleriba‐
kımındanolan ayrılıklarıdır.Röportajolabildiğince“nesnel”kalmalıdır;
romanınvehikayeninkarşısında.
7‐Benfotoğrafında,kalemgibikullanıldığına,ustalarınınelinde
kuşkusuz,inanıyorum.Buyüzden,birteksözcükyazılmadanbilefotoğ‐
rafın da bir röportajı oluşturabileceği kanısındayım. Örneklerini bizde
vedünyabasınındaokadarçokgörüyoruzki,üstelik.
211
212 BazıYabancıDüşünürveGazetecilerinGörüşleri
Röportaj,kendineözgüözelliklerivebelligörevveimkanlarıolan
birbilgilendirmetürüdür.Çokgenelanlamdaröportaj,somutveyoğun
birbiçimde,kişiseldüşünceninhakimolduğubirolayyadadurumbil‐
dirmebiçimiolarakgörülebilir.
Reumann röportajı, “gerçeklerin vurgulandığı, ancak kişisel dü‐
şünceninsüzgecindengeçenbirhabertürü”olaraktanımlamaktadır.
Halleriseröportajın,“Olaylarayönelikolduğunu,ancakmuhabirin
buolaylarıbizzatkendisiyaşamışgibiaktardığını”ifadeetmektedir ak‐
taran:Reumann1989:74 .
BuanlamdabirtarifideBelke 1973:95 yapmaktadır:
“Geleneksel bir gazetecilik türü olarak röportajın … öncelikle
bilgi aktarma görevi vardır. Ancak düzenlemesinde sadece konu değil,
aynızamandaröportajınınbakışaçısıvemizacıdabelirleyicidir.
Röportajcı, görgü tanığı olarak kendi kişisel angajmanı ile olayı
yazar; ancak bunları daima kendisi yakından gördüğü şekilde güncel
durumlarveolaylarlasıkıbirbağlılıkiçindeelealır.Röportajcıyaşanan
olay anından yazar ve geniş bir okuyucu kitlesine hitap etmek, onları
hareketegeçirmekveonlarıcezbetmekister.Bundandolayıröportajda
gündelikdilhakimdir,röportajsözdizimselaçıdanbasitveanlaşılabilir‐
dir.”
Bucher’e göre 1986:82 röportajlarda öncelikle şu noktalar bu‐
lunmalıdır:
a Aktarankişininnelergördüğünü,duyduğunuveyaşadığınıbil‐
dirmek,
b Olayınhangiperspektiftenelealındığınıbildirmek,
c Aktarankişininneyiaraştırdığınıbildirmek,
d Aktaranın olayı hangi siyasal, tarihsel, sosyal ve kültürel bağ‐
lamdagördüğünübildirmek,
e Aktarankişininaraştırmadahangirolüüstlendiğinibildirmek,
f Aktarankişininaktarılanolayıneşekildeyaşadığınıbildirmek.
Birkonuyuöznelolaraksunmak,birolayınvukubulduğunuyada
bunun nasıl vuku bulduğunu bildirmenin ötesinde, o olayın, haberi ya‐
zankişiningözüylenasılgerçekleştiğiniifadeetmekdemektir.
Yazarınbakışaçısınınkonuyadahiledilmesinin,metnindildüzen‐
lemesine değişik etkileri vardır. Öteki bilgi ağırlıklı metin türlerinde,
213
kişiselolmayantavırölçüoluştururken,yanimetniüretenkişininkendi
değerlendirme ve görüşlerinin metne eklenmesi söz konusu olmazken,
röportajlarrahatlıkla“Ben”yada“Biz”üslubuylayazılmışpasajlariçe‐
rebilirler.
“Ben” ve “Biz” ifade biçimlerinden, metin yazarının anlattığı olay
karşısındaki kişisel tutumu, duyguları ve değerlendirmeleri açığa çık‐
maktadır. Ayrıca metinde yapılan doğrudan aktarmalar, yazarın olaya
katılanlarhakkındakiizlenimlerini,değerlendirmeleriniveonlardanne
şekildeetkilendiğinidegöstermektedir.
Yazarınolayıkendiyaşadığı,algıladığıbakışaçısındananlattığıbu
yapı,röportajlardavukubulanolayayakınlığıdaberaberindegetirmek‐
tedir. Bu gibi metinlerde yazar, olaya dahil olan bir gözlemci durumu
almaktadır.Böyleceokuyucuiçinilkeldenbilgiedinmeimkanıoluşmak‐
tadır.
Merkezde bulunan olay anlatılırken, okuyucuda, sanki kendisi
oradaymışvebuduyguyubirlikteyaşamışizlenimimeydanagelmekte‐
dir.Ayrıcakesinyerbildirmeleri,somutayrıntılarainmevegrubaözgü
konuşmatarzları,olayıgüncelleştirmeyeveokuyucuyayakınlaştırmaya
katkıdabulunmaktadır.
Bu anlamda özellikle vurgulanması gereken, doğrudan anlatımla
verilen bölümlerdir. Bunlar sadece belli içeriklerin verilmesine hizmet
etmemekte,aynızamandabirmetnianlaşılabiliryapmanın,birkişiyiya
dabirdurumumümkünolduğukadargerçeğeuygunveokuyucuyaya‐
kınsunmanınaracıdır.
Bu açıdan doğrudan anlatım şeklindeki alıntılar, röportajlar için
tipiktir ve gerçekte bu türü, öteki bilgi ağırlıklı yazı türlerinden ayırt
etmekiçinönemlibirölçüttür.” Müler1989:129vedevamı .190
190
Cemal Yıldız, Yazılı Basında Metin ve Manşet, Teknik Yayınları, İstanbul: 2000, ss. 4449.
215
BölümD
15.NEDİYORLAR?
Not: Bu bölümde yer alan görüşmelerin gerçekleştirilmesi sırasında, yöneltilen sorulardaki “röportaj” kelimesi, “söyleşi” kavramını da içeren biçimde kullanılmıştır.
15.1.AhmetTulgar
1. Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Viyana Üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi aldım. Gazeteciliğe ilk
olarak 1987 yılında Sabah Dergi Grubu’nda, başında Enis Batur, Ömer
Madra ve Ali Saydam’ın bulunduğu dönemde, dergicilikle başladım.
Orada çıkan bütün dergilere yazılar yazıyor; röportajlar yapıyordum.
Amaperiyodikdeğildi;gerektiğindeyapıyordum.Çokkısasürede,beni
işin mutfağına çekmeye başladılar; yayıncılığın kitap dizisinde editör
olarakçalıştım.
Dahasonra, yenikurulanbiryayınevindeçıkarılangençlikdergi‐
sininyayınyönetmenliğiniyaptım.Rockmüzikağırlıklı;amatoplumsal
eleştiriiçerenbirgençlikdergisiydi.
Bunundaardından,sekizaykadargazeteciliğearaverdim;neya‐
pacağımakararvermekiçin.
Reklamcılık yaptım. Ondan sonra Güneş gazetesi dönemi geldi.
Nokta dergisi ardından da, en uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştım.
SonraAkşam,VatanveşimdideBirgüngazetesi…Gazeteciliğinherala‐
nındaçalıştımdiyebilirim.Editörlükyaptım,haberyaptım,köşeyazdım;
toplumsal ve siyasal haberler için muhabirlik yaptım. 2000 yılından iti‐
baren,çalıştığımheryerdedüzenliolarakröportajdayaptım.
Röportajlarımda, edebi açıdan kuru, siyasi açıdan da devlet tara‐
fından dayatılmış resmi gazetecilik dilini kullanmamaya, özgün dilimi
kullanmayaözengösteriyorum.Yazdığımherşeyinedebiyatayakındu‐
ran şeyler olmasına, teknik ve dil kullanımı açısından, çaba sarf ettim.
216 Bunu da başardığımı sanıyorum. Çünkü gazeteciliğimin ilk yıllarından
itibaren,aynızamandaedebiyatçıolarakdakabuledildim.Edebialanda
kitaplarım da çıktı; edebiyat eleştirmenleri tarafından mercek altına
alındı;değerlendirildi.
2. Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Röportajçokgenelbirkavram.Söyleşibelkiröportajınbiraltöğe‐
si olarak kabul edilebilir. Röportaj, savaş alanında tamamiyle isimsiz
kişilere,oradakiortama,yaşamailişkin,genişkapsamlıfarklıbakışaçı‐
larınıiçindebarındıranuzunbirmetindir.
Ben aslında söyleşi yapıyorum; fakat söyleşilerimde “Hadi gide‐
yim,şusıralarbugündemde,onunlasöyleşeyim.”demiyorum.
Kafamda bir çerçeve oluyor. Konuştuğum kişinin, üzerinde ko‐
nuşmak istediğim temaya ilişkin bakış açılarını öğrenecek, ona ilişkin
itiraf etmediği, konuşmak istemediği belli meseleleri, orada provoke
edereköğrenecekşekilde,kendibakışaçımıdakoyarakgidiyorum.Sa‐
deceokurunmerakettiğinidüşündüğümsorularısormakiçin,okuradı‐
na oraya giden bir araç değilim. Konuştuğu kişiye karşı olumlu ya da
olumsuzdüşünceyesahipbirkişiolarakgidiyorum.
Okurundamerakedeceğinidüşünerek,kendimerakettiğimşeyle‐
risoruyorum.Kendimideortayakoyuyorum.Benimsöyleşilerim,sadece
söyleşilenkişilerinortadaolduğu,göründüğü,benimiseyorumdankaçı‐
nanbir gazeteciolduğum,herhangi birses olduğumsöyleşilerdeğil. En
tarafsızolduğunusöyleyenkişilerde,seçtiğisorularlataraftutmaktadır.
Ben de o yüzden, kişiliğimi, dünya görüşümü, tavrımı çok net koyuyo‐
rum.Birde,tabiiböyleolduğuzaman,özellikleprovokasyonlarsonucu,
karşınızdakiinsanınkeşfedilmemiştaraflarınıkeşfedersiniz.
Genel anlamda çok kullansak da, bana göre röportaj, anlam de‐
formasyonuna uğramış bir kelime; Türk gazeteciliğinde. Ben, söyleşi
yapıyorum aslında. Söyleşi de diyemem, tam olarak. Söyleşi de çok yu‐
muşak bir laf, ciddiyetten uzak geliyor; sohbet‐söyleşi gibi başlıkları
sevmiyorum. Niye sohbet? Ben hayatımda tanımadığım insanla, niye
gidipsohbetedeyimki?Söyleşidede,sankiikitarafbirbirinebilinçlebir
şeyleranlatıyor.
3.Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
217
Söyleşininiçindehaberolmalı;söyleşihabervermeli.Kurubirha‐
berdeğil,tabiibu.Birtoplumsalkesimi,siyasikişiliğiyadapopülerher‐
hangibirinin,birkonuüzerindekidüşüncesiniverir.Toplumunkendini
anlamasına, birbiriyle benzeşmeyen kesimlerin birbirini tanımasına
hizmetetmelidir.
Gazeteciler kendilerini faklılıkların momenti olarak görmüyorlar,
demeç gazeteciliği yapıyorlar. Kars’ın bir köyünde bir cinayet işlendi‐
ğinde,oradakiherhangibirgazeteyadaajanstemsilcisigider,valiyada
jandarma komutanıyla konuşur; o evdekilerle konuşmaz mesela. Savcı
yadajandarmatutanağınıalıryollar;oevede,zanlınınyadakurbanın
vesikalık bir fotoğrafını gasp etmek için gider. Gazeteler de bu şekilde
yayımlar.
4. Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Enönemlisi,konuşacağımzaman,okişininbirşeylersöyleyeceği‐
ni, gerçekten iletişime geçeceğini hissetmem lazım. İkinci koşul, elini
sıkmaktan,aynımasadaoturmaktantiksinmeyeceğimbiriolmalı.Böyle
birdeneyimimolduvegerçektensinirbozucuydu.Diyarbakır’daHizbul‐
lah itirafçısı birisiyle konuştum. Diyarbakır’daki adamla konuşurken,
çok tedirgin olmuştum; çok uzun sürmüştü röportaj. Bir tecavüzcüyle
konuşmam.Çünkükavgayadönüşebilirröportajsonunda.
Üçüncü olarak da, hiç gündemle alakalı olmayan biriyle de yap‐
mak istemem; ama o da mümkün değil. Burası batı demokrasisi gibi,
gazetelerdeki siyasi haberlerin insanların hayatlarını çok fazla etkile‐
mediği bir ülke değil. Her olan sokaktaki insanın hayatına yansıyor.
Maalesef,gündemlealakasızinsanlarlaçokröportajlaryapılıyor.Mesela
bütüngazetelerPınarAltuğ’unpeşinde;onukonuşturmayaçalışıyorlar.
Gündemlehiçilgisiyok.Gündemleamaçlananşeyfarklı;onlargündemi
dönüştürüyorlar.
5. İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Hiçbir röportaj öncesi, bir kere bile arşive inip çalışmamışımdır.
Ama benim özel bir durumun da var; hiçbir şeyi unutmam. Giderken
arabadasoruhazırlıyorum;anabaşlıklarla.
Giderken,diğerbütünproblemlerimibirkenarabırakmakzorun‐
dayım. Mali problemlerimi, yazmakta olduğum romanı... Her şeyi bir
kenarabırakıp,röportajakonsantreolmakzorundayım.Doğalolarakda,
218 aklımasorularkendikendineinmeyebaşlıyor.Herzamanyanımdakü‐
çüknotdefterleriolur.Onlarakısakısanotşeklindesoruyazarım.
6.Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
Ben45dakikadayaparım;uzunsürekimseyidinleyemem.Birde
okasetiçözeceğim.Aslındaidealsürem25dakikadır.Çünküancakbiri‐
ni kulaklıkla dinlemeye, o kadar tahammül ediyorum. Zaten başladığı
zamankonuşturmam;birnoktadansonrakeserim.
7. Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanız ge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Teypte olmayan hiçbir şeyi asla yazmam. Anlam değiştirecek re‐
daksiyon da yapmam. Eğer bir konuda önemli şeyler söylemişse, fakat
onuntamamınıverirsemröportajınokunmaritmi,hızıvecazibesiazala‐
caksa,obölümüolduğugibikoymuyorum.
Belli konularda, virgülüne, kelime tekrarlarına bile dokunmadan,
hiç redakte etmeden blok halinde koyuyorum. Çünkü röportaj bir an‐
lamda çok tehlikeli. Bir dava açıp çok ağır tazminatlar alabilir. “Teypte
bu böyle.” demeniz yeterli değil; kayıttaki lafın anlamını değiştirmeniz
desuçolarakkabulediliyor.
8. Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
Hasan Cemal röportajında oldu. “Ben birikimlerimi, genel yayın
yönetmenleriylepaylaşmakisterim,amakimsepaylaşmıyor.”dedi.“Peki,
sizçokteklifaldınızmıMilliyet’tekidönemde?”diyesordum.Çünküaldı‐
ğını biliyorum. “Bu soruya cevap vermiyor; diye yazarsın.” dedi; kahka‐
halarattı.Paranteziçinde“gülüyor”diyetekkelimeileyazdım.
Caz müziği üzerine konuştuğum biriyle, gürültüden kaçmak için,
daracık muhasebe dosyalarıyla dolu bir odada röportaj yaparken, “Bu‐
rayı cazla ifade edebilirsiniz.” diyerek, odayı gösterdi. Parantez içinde:
“Oturduğumuzodayıgösteriyor.”diyeyazdım,mesela.
Amageneldeatmosferi,girişyazımdaanlatmayaçalışıyorum.Giriş
yazımda atmosfer, o kişi hakkındaki düşüncelerim, değişmişse neden
değişmiş,bugibibilgileriveriyorum.
9. Röportaj yaparken görüştüğünüz kişilerin sizin kontrolünüz dı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
219
VatanGazetesi’ndeyeniçalışmayabaşladığımda,ErkanÖzerman’a
gittim.Teybiçıkardım,masayakoydum.Dahahalhatırsorarken,başladı
konuşmaya,15dakikakesintisizkonuştu.Söylemekistediğişeylerianla‐
tıyor;benhiçbirşeydemedim,dinledim.
Sonra teybi aldım, başa sardım. Ve başlattım tekrar. “Silinecek.”
dedi.“Silinmesilazım.Dahadoğrudüzgünsorusormadım;kendikendi‐
nizeanlatmayabaşladınız.”dedim.“Amaben35yıldırpiyasadayım,bü‐
tün magazin söyleşileri böyle yapılır. Sen mi gündemi oluşturacaksın?
Konuşulan kişi oluşturur, gündemi.” Ben dedim ki: “Beni tanımıyorsu‐
nuzgaliba.”“Adınızıduydumamatanımıyorum.”dedi.“Şimditanıyacak‐
sınız.”dedim.Teybiaçıp,kendisorularımısordum.İlkönceçokşaşırdı
benim sorularıma, fakat röportaj yayımlandıktan sonra çok memnun
oldu.“İlkkezkendimigördümsayfada;kendimihissettim.”dedi.
10. Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
Kendimi çok ortaya koymak, kendimi çok önemli bir noktaya
oturtmak.Gizlenmekyerine,röportajdaortayaçıkarmak.Aslındaröpor‐
tajyapankişiiçindemokratikbirtavır...Bençokbelirliçoknetsorular
soruyorum.
Benroldeyaparım;oynarım.Ketumbirkadınınevinegittim.“Çok
özür dilerim ama bu şekilde sizinle konuşamayacağım.” dedim. Girip
banyosunda yıkanırım; iyi de olur. Banyona girmiş, havlunu kulanmış
birinedaharahataçarsınkendini.Yadabekletirsiniz;çokyorgunoldu‐
ğunuzu, dinlenmek zorunda olduğunuzu söylersiniz; bir saat sonra ya‐
parsınızröportajı.Eğerçokönemlibirbilgialacaksanız,maalesefbiraz
pohpohlarsınız.
Mesela Emel Sayın röportajını hatırlıyorum. Yanımda foto‐
muhabiri arkadaşım Ercan Aslan... Başladık biz: “Sesiniz çok güzel, el
hareketleriniz şöyle iyi…” demeye. Emel Hanım çok mutlu… Sonra da
“Sizbirşarkıcıdanötebirşeysiniz.Sizinle1988’dekiMİTraporunuko‐
nuşmakistiyorum.”dedim.Orada,EmelSayın’ınNecdetÜruğ’unsevgili‐
siolduğuiddiaediliyor.
Banabirazmüsaadeedermisiniz?”dedi;içerigitti.Birfilmsahne‐
si gibidir… 15 dakika sonra geldi; tamamiyle değişmişti. İnanılmaz bir
makyaj yapmıştı. Ve şöyle dedi: 21 yıl “Ne zaman bu soru sorulacak?”
diye bekledim. MİT raporuna, kendisinin o dönem nasıl kullanıldığına,
bunlarınkendisininasıletkilediğineilişkinşeyleranlattı.
220 11. Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Benim kabul etmeyeceğim bir şeyi yaptırabilecek, herhangi bir
dünyeviotoritetanımıyorumben.Bırakgenelyayınyönetmenini,devlet
yaptıramazistemediğimbirşeyi.
Yaklaşık 19 senedir gazetecilik yapıyorum ve mesleğimde de ba‐
şarılı olduğumu düşünüyorum. Zaten kalkıp da, çalıştığım gazetenin
sahibininişilişkileriyadaözelyaşamıylailgililaflaredenbiriyleröpor‐
taj yapmam; mantık dışı bir şey yapmam. Ama kendimi sansür etmem.
Benzatenbellişeyleredikkatederim.
Mesela Yeşim Salkım ile yaptım yayımlanmadı. Doğan grubunun
Uzanlarileodönemdeçokciddikavgasısözkonusuydu.Amaröportaj‐
da,kadınınUzanlarileyaşadığısıkıntılarvardı.“Oröportajyayınlanma‐
dı.”diyeistifaetmemkomikolurdu;zatenistifaetmedim.
Bir de, DİSK genel başkanı Süleyman Çelebi ile Milliyet’te, iş gü‐
venliğiyasasınınçıkacağıdönemdi,onuyayınlatmadılar.Gerekçeolarak
da“Pazargünüinsanlarabunumuokutacağız.”dediler.
“Röportajlarımyayımlanmadı.”diyeistifaetmem.Çünküröportaj,
son kertede gazetenin çok geniş bölümünü kaplıyor. Birçok faktör söz
konusu. Röportajda fotoğraf çok büyük kullanılıyor, “Pazar günü bu
adamımıbasacağız.”diyebilir.Bendegörüyorum…Çokgüzelbirröpor‐
tajyapıyorsun;adamınyadakadınıntipiiyiolmadığıiçinosayfayıgeçi‐
yorlar.
12.Türkiye’dekiröportajcılardaeleştirdiğiniznelervar?
Türkiye’dekiröportajlarınçoğu,banaçoksıkıcıgeliyor.Meselabir
tanesiiktidardançoketkileniyor.Takımelbiseli,kravatlı,politikayapan,
genelgeçerlaflardanoluşanröportajları,çokönemliröportajlarmışgibi
sunuyor.
Genç bir kız Baykal’ın ya da Demirel’in karşısına oturuyor; onda
büyük bir iktidar duygusu oluşuyor. “Vay be ben neyim ki, 30 yaşında
güzel, beyaz Türk, en güzel modaevlerinden alışveriş etmem yetmiyor‐
muşgibi,birdebuülkeninCumhurbaşkanlarınıkarşımaoturtuyorum.”
diyor.Osaygısını,ohalinihissediyorum.Bentamtersi,endağınık,saç‐
sakalkarışıkgidiyorum.Özellikledalgageçerekkonuşuyorum.Röporta‐
janasılbirdünyagörüşüylegittiğinizçokönemli.
13.İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
221
Kendim dışında en çok başarılı bulduğum sevdiğim röportajcı:
EsmerDergisi’nderöportajlarıyayımlananFerzendeKaya.
Ayşe Arman’ın mutlaka o hafta ne yaptığına bakarım. Zaman za‐
manbeğendiğimröportajlarıolur;amaenazındanpazargünübenieğ‐
lendireceği, hoşça vakit geçirteceği kesindir. Röportajcı gözüyle, “Ayşe
bukadarıpes.”diyesöylenesöyleneokuduğumyada“Helalolsun.”di‐
yerekokuduğumzamanlardaolur.Amapırılpırılkalbesahipbirinsan
olduğunubildiğimiçin,“Amanhatayapmamışolsun.”diyedeokurum.
ZamanzamanNuriyeAkman’ınröportajlarınıokurum.Tuhafgelir
bana çünkü. Mesela röportajcı olacağına psikiyatr olsaydı, daha iyiydi.
Çünküherröportajobjesinehastagözüylebakmayahakkıyok.
ElifKoralpdaröportajyapıyor,amaonuaslaokumuyorum.Çünkü
çokfazlaarkadandestekverilerek,röportajcıyapılmayaçalışılmış.Ama
hergüzelkızın,herboyluposlu,uzunbacaklı,minietekgiyeninröpor‐
tajcı olamayacağına, herkesin Ayşe Arman olamayacağına bir kanıt ol‐
duğu için söyleyebilirim. Okumam ama gülerim; “Hala insanları nasıl
iknaediyor?diye.Milliyet’teydi;Sabah’ageçti.
Balçiçek Pamir’in röportajları baydığı için okuyamam. Sanem Al‐
tan’ın röportajları, futbolla ilgili olduğu zaman bakarım; onun dışında
bakmam.DevrimSevimay’ıngüzelröportajlarıoluyor;amaodadünya
görüşünüçokönplanakoyuyor.Genişbirkültürelbirikimesahipolma‐
dığıiçin,birsüresonrahırçınlaşıyor.Devletiveresmiideolojisiniarka‐
sınaalarak,alttanaltahakaretediyorsorularında.DevrimSevimay,doğ‐
ruinsanlaramayanlışsorularseçiyor.AmaPazartesigünleribakarım...
PınarSelekgüzelröportajlaryapıyor;Gündemgazetesinde.
Beni,YalçınPekşençoketkilemiştir.Cumhuriyet’teyazardı.Popü‐
lerkültürfigürleriyleikigüngeçirerekyapardı.Cevaplarıdüzeltmeden
yayımlardı.AjdaPekkanile“BirSüperstarınAnatomisi”röportajıvardı;
Türkiye’demodernröportajcılığınbaşlangıcıdiyebilirim.
15.2.BalçiçekPamir
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Dame de Sion Lisesi’nde 2. sınıftayken, Ercan Arıklı sayesinde,
Cosmopolitain dergisine dışarıdan yazmaya başladım. Yaklaşık 17 ya‐
şımdan beri gazetecilik yapıyorum. O dönemde daha çok düz yazılar,
İngilizceveFransızcaçevirileryapıyordum.
222 Okuldanmezunoldum;amaaklımdabirazsiyaset,MeclisveAnkara
vardı. Bu yüzden Ankara’daki üniversiteleri yazdım; Ortadoğu Teknik
Üniversitesi’nikazandımvegittim.Röportajadaoradabaşladım.
Herkesin bir hikayesi olduğuna inanıyorum; o hikayeleri merak
ediyorum.Sonrafarkettimki:Ohikayeleribenimöğrenmemyetmiyor;
düzgünbirşekildebaşkalarınadaaktarmamlazım.Bununiçindegaze‐
tecilikiyibiryol.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Farkı doğrusu bilmiyorum; herkes başka bir yorum yapıyor. Ben
sorusoruyorum;öyledesekdahadoğru.Bazenspesifikbirkonuüzerin‐
deyoğunlaşabiliyorsunuz.
OgünAbdullahGülilekonuşacaksınızve gündemdeHamas ziya‐
reti var. Abdullah Gül’e “Dün akşam ne yediniz?” sorusunu da sorabili‐
yorum;“Hamasziyaretininasılyorumluyorsunuz?”yada“Sizmidavet
ettiniz?”gibidahatekniksorulardayöneltebiliyorum,konuüzerine.
Portre röportajlarda, çok tanınmış birinin farklı yüzünü anlatır‐
ken,hiçtanınmamışbiriyledekonuşabiliyorum.İbrahimTatlısesröpor‐
tajında olduğu gibi… Artık İbrahim Tatlıses’e sorulmadık soru kalma‐
mıştır.Farklıbiryönünübulmayaçalışıyorsunuz.Bubirtekniktir.Tabii
kitekrardankorktuğumolur.Beşkezbiriyleröportajyapılmaz.
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Bu konuda da bir takım tartışmalar var. Ama ben, röportajcının
yorumyapmamasıgerektiğini,düşünüyorum.Biz,aradakiköprüolmalı‐
yız.Benonuyapmayaçalışıyorum.Karşımdannealıyorsam,negörüyor‐
sam,olduğugibiaktarıyorum.Oyüzdensoru‐cevaptekniğiniseviyorum.
Röportajyaptığıminsanıçoksevmemeliyimyadaondannefretetmeme‐
liyim.Yani“çokseviyorum”diye,“Ahsiziçokseviyorum.”şeklindesoru‐
larsormamalıyım.Tabiikavgadaetmemeliyim.
4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Açıkçası, ben fikir danışıyorum. Çünkü tek başına karar almanın
doğruolduğunainanmıyorum.Benimiçinçokilginçgelenkişi,başkaları
içinilginçolmayabilir.Ciddibirsorumluluktaşıyorum.
5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
223
Çokiyitanıdığımbiribileolsa,çokçalışıyorum.Hazırlanmadangi‐
dersen,çokkötüoluyor.“Nevar,neyoksizde?”demeyisevmiyorum.
Mümkün olduğu kadar, görüşeceğim kişiyle daha önce yapılmış
röportajları okuyorum. Ondan hoşlanmayanları arayarak, neden hoş‐
lanmadıklarını ya da onu sevenleri arayıp, neden sevdiklerini soruyo‐
rum.Röportajöncesi,ufakçaplıbiraraştırmayapıyorum.
6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
Aslındabirsaatyeterlidir.Amailkkezbiriyletanışıyorsanız,tabii
kikendinizi birşekildeanlatacaksınız;sempatik birortam yaratacaksı‐
nız... Size güvenmesini sağlayacaksınız... Gardını almayacak ve rahat
konuşacak.Buzatenyarımsaatsürüyor.
7‐Güvenisağlamakiçinönceoturupkonuşuyormusunuz,dostluk
kuruyormusunuz?
Oturup konuşmuyorum; ama başta konuşmasına izin veriyorum.
Karşımdakini korkutmamaya çalışıyorum. Tabiri caizse, “Niyetim sizi
dövmekdeğil,sizinaklınızdakiniokuyucuyadoğruaktarmak.”mesajını
vermeyeçalışıyorum.
8‐Sorularınızakarşıçıkıldığıveröportajıyarımbırakıpkalktığınız
oldumu?
Soruları sevmeyenler oldu. Ama bence, soru sorma şekli önemli‐
dir.Çokzorbirsorusorabilirsiniz.Mesela“Gaymisiniz?”diyesoracak‐
sınız.Diyeceksinizki:“Çokmuönemli?”Hayır;amaoöylebirpozisyon‐
dadır ki, cevap önemlidir. Sormak gerekir. Onu sormanın da bir yolu
vardır.Düzgünbirşekildesormakbaşka,karşıdakinisavunmayageçir‐
tecek şekilde sormak başka… Ben soruyorum. Hoşlanmazlarsa cevap
vermezler;vermezlerse“Cevapvermedi.”diyeyazıyorum.
9‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanız ge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Attıklarımdanhiçpişmanolmadım.Belkidebu,benimtitizliğimle
alakalı.Aynızamandayöneticikimliğimdevar;buyüzdendeşifrelerime
arkadaşlaryardımediyorlar;amasayfamıbenyapıyorum.
Röportajıyazarkendeşifreyibaştanaşağıyadinliyorum.Yazıdabir
bütünlük olmasına dikkat ediyorum. Bazen bir bakıyorum: Röportaj
başkabiryeredağılmışgitmiş.Bazenkonuyu,köşeyazılarımdadeğer‐
lendirmeyeçalışıyorum.
224 Bazen de konuşurken, “Bunları anlatmayın; kullanma şansım ol‐
mayabilir.”diyorum.Farklıbirşeyanlatılırsa,“Başkabirzamankonuşa‐
lım.”diyorum.Çünkükullanmayıncakarşıtarafaayıpoluyor.
10‐Röportajsırasındasizepekçokşeyanlatıyorlarvesizbazılarını
atıyorsunuz. Sizi arayıp “Ben bunları da anlattım, niye kullanmadınız?”
diyesoruyorlarmı?Yadaröportajlaryayımlandıktansonrasizeşikayet‐
lergeliyormu?
Buna rastlamadım. Genelde, attığım başlıkla ilgili şikayet oluyor.
Bengenelde,başlıktakendiyorumumuyapmam.Onlarıncümlelerinden
birşeyçıkartmayaçalışırım.Amanedenseinsanlarteybigörüncekonu‐
şuyor;sonraokonuştuklarındanhoşlanmıyorlar.“Peki!”diyorum“Söy‐
lemediniz mi?” “Tamam söyledim; ama şimdi başlıkta görünce ilginç
oldu.”diyorlar.
11‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve
mimiklerinasılyansıtıyorsunuz?
Eğerportreyazıyorsam,yenibirinitanıtıyoryadaeskibirininçok
yeni bir yönünü anlatıyorsam, mutlaka o tarz detaylara gerek var. Ben
mutlaka parantez açıp “Gülüyor, ağlıyor.” diye yazıyorum. Bunların,
okuyucunundaçokhoşunagittiğinidüşünüyorum.
Bir de giriş yazısı yazıyorum. Röportajda yorum yapamıyorum;
dolayısıyla orada ne hissettiğimi, röportaj randevusunu zor aldıysam
onunla ilgili şeyleri, yorumlarımı yazıyorum. Bu da 1000 ya da 1500
vuruşlukbirgirişoluyor.
12‐Röportajyaparken,görüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Benim önemli kaynaklarımdan biri: Dünyada yapılmış en iyi rö‐
portajlardan olan Playboy röportajlarıdır. Playboy denilince herkes ka‐
dınröportajlarızannediyor.Amasonunakadarsiyasiveekonomiröpor‐
tajlarıdır.MeselaCastroileyapılmışröportajlarvar.Onlarısaklıyorum.
Eğerdikkatliincelerseniz,onlardançokyararlanırsınız.
O röportajların birinci kuralı şudur: Üşenmeden tekrar tekrar
sormak. Mesela, siz maliye bakanısınız ve sizden, “gensoruda kararlı
olup olmadığınızı” öğrenmek istiyorum. Soruyu sürekli soruyorum siz
de sürekli çeviriyorsunuz. Aynı soruyu sekiz kez sorduğumu bilirim;
cevabını almak zorundayım. Cevap vermeyebilir, ters cevap verebilir;
ama beni uyutmasın, onu sevmiyorum. Cevap vermeyecekse, “Vermek
istemiyorum.”der;bende“Cevapvermekistemiyor.”yazarım.
225
Orayakadargitmişim;“BalçiçekPamirbununasılsormadı?”den‐
mesin. Benim bunu, sormaya çalışmış olmam gerekiyor. Öncelikle ken‐
dime ve okuyucuya saygıdır. İkincisi de, gündeminizde bir şey varsa,
onusormamakgazetecilikaçısındankötü.
13‐Temeltekniklerdışında,kendinizeözgükullandığınızröportaj
tekniklerivarmı?
Benpozitifim.Hiçbirzamanbendennegatifelektrikalmıyorlar.
14‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐
nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
“Benbununasılsormam?”dediğimoldu.
15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Herkesi okuyorum ben; herkesin tarzı başka. Herkesin tarzından
sevdiğimbölümlervar.
16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Ben,çokkatkısıolduğunudüşünüyorum;amabudaçoktartışma
konusu. Halka görsel bir şey veriyorsunuz ve bir şekilde iyi fotoğraf
seçmelisiniz.Benorayabirmesaiharcayıpgidiyorum;okuyucugörmek
istiyor.Gerçektengitmişmi?
Çok ön plana çıkmamakla birlikte, röportajcının da fotoğrafının
kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Fotoğrafları, fotoğraf editörü‐
müz,benvegörselyönetmenimizbirlikteseçiyoruz.
226 15.3.DeryaSazak
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazeteciliğe 1975 sonunda, Ankara Ulus gazetesinde stajyer mu‐
habirolarakbaşladım.AynızamandaAnkaraİktisadiTicariİlimlerAka‐
demisi Gazetecilik Yüksekokulu’nda, bugünkü adıyla Gazi Üniversitesi
İletişimFakültesi’ndegazetecilikeğitimialdım.
Ankara’daRüzgarlıSokak,1980öncesinde,İstanbulBab‐ıAligibi
birekoldü; birmektepti.Odönemde,Ankara’da aşağıyukarı 30 gazete
yayımlanırdı. Bunlar 4–5 bin basan başkent gazeteleriydi. Sonra Anka
Ajansı’na ve Güneş gazetesine geçtim. 1983’ten bu yana da Milliyet’te
çalışıyorum.
Mehmet Y. Yılmaz’ın Milliyet’teki genel yönetmenliği sırasında,
yazılarımındışındahaftadabirsöyleşiyapmamteklifedildi;kabulettim.
Köşemde,gündemeilişkinsüratlekalemealınmış,benimdüşüncelerimi
veeleştirilerimiyansıtanyazılaryazıyorum.
Söyleşideisedahagenişbirşeyleryakalayabiliyorum.Biryandan
da,konuştuğumkişilerinfikirleriesasolduğunagöre,ürünonlaraait.O
fikirler, biraz güncel değil de geleceğe dönük... Türkiye’nin sorunlarına
ilişkin ufuk açmaya çalışıyorum. Haber içerikli ve güncel olduğunda,
gazetedebirincisayfadananonsediliyor.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
SohbetOdası’ndakiyazılarımaröportajdançok,söyleşidemekda‐
ha doğru olur. Özellikle son dönemde yaptığım “Türkiye’nin Günde‐
mi”nde, siyasal, kültürel ve entelektüel düzeyde tartışılan konular hak‐
kında,siyasi,akademikyadadüşün vekültür‐sanathayatındakiinsan‐
larlakarşıkarşıyagelip,birkaçsaatsohbetediyoruz.Özetleyipgazeteye
aktarıyorum.
Bunlar,çokfazlahaberiçerikliyadabilinmeyenbirkonuyugazete
gündemiyle Türkiye’ye sunmaktan öte; fikirsel yanı ağır basan, konu
odaklı görüşmeyle başlayıp oradan çıkan fikirleri topluma sunan yazı‐
lardır.
Geçmişte, Milliyet’te genel yayın yönetmeni olduğu dönemde,
rahmetli Abdi İpekçi bu tür söyleşileri çok yapardı. Hakikaten, Türki‐
ye’ningündeminisarsıcıveçarpıcıkonularortayaçıkardı.
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
227
Bu çağda her şey çok hızlı akıyor. Bir anda yüzlerce konu, önü‐
müzdengelipgeçiyor.Buakıcıvehızlıgündemkarşısında,olaylarıyaka‐
layıp,insanlarıbunlarüzerindedahaetraflıcadüşündürmekgerekiyor.
Birazsorgulayıcıolmak,rutingündeminakışıdışınaçıkıp,yakala‐
dığımız konuları sunmak zorundayız. Türkiye’de çok birikimli insanlar
vezenginbirfikirhayatıvar.Buinsanlar,televizyonlardavegazetelerde
yeterinceyerbulamıyorlar.
Siz onlarla görüştüğünüzde, üzerinde aylarca çalıştıkları, Türki‐
ye’ye yarar bir konuyu, güncel bir söyleşiyle gazeteye getiriyorsunuz.
Okurda,ofikirleriçokkompaktşekildealmışoluyor;tamsayfagazete‐
degörünceçoketkileniyor.
Mesela hocaların hocası tarih profesörü Halil İnalcık ile Avrupa
Birliği’ni, 90 yıllık yaşamı 60 yıllık birikimiyle gündeme getirdiğinizde,
oradan süzülen fikirlerin, bu söyleşi içinde okura ulaşması, okuyanlar
üzerinde çok olumlu etkiler uyandırıyor. Konuşulanlar kadar, kişilerin
seçimideilgiuyandırıyor.
4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Yazıişlerindenyadagenelyayınyönetmenindenönerileraldığım,
bazıortakisimlerüstündekonuştuğumuzoluyor;gazetecilikakışıiçinde
normal. Bazen ben, gündem ilişkisi açısından bir iki seçenek sunarak,
“Hangisiylekonuşalım?”diyesoruyorum;amabunlarçokaz.Genellikle
benkenditercihlerimiyapıyorum.
5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl
hazırlanıyorsunuz?
MeselaHalilİnalcıkHocailerandevualabilmekiçin6aydaüçkez
konuştum. Bir tarih hocasıyla konuşacaksın, karşısına çıkarken de bir‐
kaçhaftauğraşıyorsunuz;kitaplarınıokuyorsunuz.
Görüşme yapmadan önce, gideceğiniz kişi ya da konuya göre bir
hazırlıkgerekiyor.Meselaşimdi,kontrgerillatartışmasıvar.Bukonunun
taraflarıylakonuşmakiçin,1977‐78’liyıllaragideceksiniz.Gazeteciola‐
rak,odöneminkahramanlarıylailgili,tanıkolduğumveyaşadığımolay‐
larvar;amaaradangeçenyıllardahatırlamamgerekennoktalardaolu‐
yor. Her kişi ve olayla ilgili hazırlık gerekiyor. “Hazırlanmadan gidip
başlayalım;birşeylerkonuşalım.”olmaz.Herröportaj,karşıtarafkadar,
benidezorluyor.
228 6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız?
Zamançokönemlidir.Sonhazırlıklarbirikigünsürüyor.Amagö‐
rüşmeye başladıktan sonra 1–1,5 saat içerisinde tamamlıyorum genel‐
likle.
7‐ Röportaj metnini kurgularken neleri atıp neleri anlatmanız ge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Metninsonhalinekadar,herşeyebenkararveriyorum.Birgazete
sayfası röportaj, 45–60 dakikalık kayıttan oluşuyor; o da özetlenmek
zorundatabii.Sizveyakonuştuğunuzkişihazırlıklıdaolsa,akışsırasın‐
da konuşma kayabiliyor. Ancak bazen 2–3 saat sürebiliyor. Bu yüzden
oluşabilecekbazıtekrarlarıçıkarıyorum;önemsırasınıkurguluyorum.
Bazıanlamkaymalarıyaratabileceknoktalardada,röportajyaptı‐
ğım kişiyi tekrar arayıp ikinci kez konuştuğum olabiliyor. Çıkardığınız
yerle kurguyu bozabilirsiniz ya da onun kastetmediği bir ifade ortaya
çıkarabilirsiniz.İkincikezgörüştüğümyadametinüzerinde çalışmalar
yaptığımröportajlarolabiliyor.
8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
Ben o tür şeyler yapmıyorum. Parantez açıp atmosfer yansıtmı‐
yorum.Zatenröportajıgüçbelagazeteninbirsayfasınasığdırabiliyoruz.
Yer olsa, belki biraz daha notlarla izlenimleri aktarma imkanı olabilir.
Ama ortaya çıkan fikrin yeterli olacağını düşünüyorum. Daha doğrusu
onuaşanbirkurguimkanıolmuyor.
9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Zaman zaman öyle savrulmalar yaşanabiliyor ya da karşı taraf
kendifikrindeısrarcıolabiliyor.Bendekırıpdökmeden,cevabıalıncaya
dekısraretmesemde,birkaçzorlamayapıyorum.
Yanıtlar çok ilgisiz bir yere doğru gidiyorsa, sorularımla bir yere
getirmeye çalışıyorum. Ankara büro şefi ve muhabirken daha zorlayıcı,
iğneleyici,dahaiticiolabiliyordum.
Fakatsondönemyaptıklarımda,oyoluseçmedim.Çünküamacım,
insanlarıbirnoktayaçekmekyadaistediğimyanıtlarıalamayıncasert‐
leşip,onlarızordurumdabırakmakdeğil.
229
10‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Pek olmuyor. Biz gazeteci milleti, biraz da çenemizi tutamıyoruz.
Sakındığımbirşeyolmadı.
11‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Yayımlanmayan röportajım hiç olmadı. Milliyet’teki genel yayın
yönetmenliğim sırasında, 1998 yılında, Abdullah Öcalan Suriye’den çı‐
kartıldı. Önce Moskova ve Atina’ya, bir ara da Roma’ya gönderildi. O
yıllarda Nilgün Cerrahoğlu haftalık röportajlar yapıyordu; aradım ve
Öcalan’lamutlakabirröportajyapmasınıistedim.
Çok hassas bir dönemdi. 30 bin kişin ölümünden sorumlu bir in‐
sanıbulupgörüşeceksiniz.Buyayımlanırmıyayımlanmazmı?Ozaman
Terörle Mücadele Yasası vardı. Haklı olarak Nilgün Cerrahoğlu, “Peki,
benbunuyapacağımamayayınlayabilecekmisiniz?”diyesordu.Bende
busoruyu,“Mesleki açıdan bana yöneltilmemesi gerekenbir soru”ola‐
rakgördüğümüsöyledim;“Senburöportajıyap;Milliyetbunumanşet‐
tenyayımlayacaktır.”dedim.
Çok uğraş verdi; 3–5 haftalık bir çalışmanın sonunda, biz bunu
Milliyet’in manşetinden verdik. Öcalan kaçtıktan sonra, röportajını ya‐
yımlayantekgazeteolduk.
ApoilekonuşanbaşkabirisimdeMehmetAliBirand’dır.Milliyet
Brükseltemsilcisiydiveröportajbüyükgürültükopardı.Ankara’dasav‐
cılıkkararaldı,gazetenindağıtımıengellendi.Matbaadakamyonlardur‐
duruldu. Dönemin hükümet başkanı Turgut Özal çok sert açıklamalar
yaptı;amabizröportajıyayımladık.
12‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
EminÇölaşançokbaşarılıydı;NeşeDüzel,sondönemdeAyşeAr‐
man,SedefKabaşveBalçiçekPamirgüzelyapıyor.NuriyeAkman,hem
meslektaşımhemarkadaşımolarakröportajlarınıtakipettiğimisimler‐
den.
13‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindedeetkilimisiniz?
Bence çok etkilidir. Söyleşiler başladığında, bunu hafta sonu gibi
de düşündük. Sohbet ederken, haftanın sert ve rutin gündemi dışında,
haftadabirgünprotokolortamıdışındaolmayıamaçladık.
230 Siyasi ile konuşuyorsanız yürüyüş ortamında… Üniversite hoca‐
sıyladenizkenarındayadaparktakonuşmak...
Söyleşilerle beraber, fotoğraf işini de röportajda birinci derecede
önemsiyoruz. Fotoğrafları, Ercan Aslan, Mustafa İstemi gibi fotoğrafçı
arkadaşlarımçekiyor.Röportajaslındaonlarındaeseri.Çıkanyazıdaüç
imzavar.Konuşan,konuşturanvefotoğrafıçeken.
231
15.4.DoğanHızlan
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
İlk olarak edebiyat üzerine, 1954 yılında, Fazıl Hüsnü Dağlarca
hakkında yazmıştım. 1956‐57’de yazıya başladım. 1960’larda kitap ve
tiyatroylailgiliyazılardevametti.Bençokazröportajyaptım;kendimi
usta bir röportajcı da saymıyorum. Röportaj konusunda da, doğrusu
fazla konuşmak istemiyorum. Çünkü Türkiye’de, televizyonlarda da,
gazetelerdedeokadariyiröportajcılarvarki.
Ancakbenmeseleyedaimaşöylebaktım:Yazarınyadakonuşaca‐
ğıminsanınenönemliyanınedir?Kitabı,yaşamıyadakişiliğitabiiki...
En önemli şey yazarın kitaplarını, onun hakkında yazılmışları okumak;
onunla ilgili bilgi edinmek. Onu ve eserini daha iyi tanıtmak, yani bir
portre, bir kimlik çıkarmak. Ben hep bunu düşündüm. Tabii bu benim
röportajlarım.
Çokönceleridebirsanatçının24saatini,alışkanlıklarını,hobileri‐
ni,gezilerini,birgününasılgeçirdiğini,gecesivegündüzünüanlatanbir
dizi hazırlamıştım. Amaç orada da bir portre çıkarmaktı. Şimdi sadece
televizyonda, konuşmalı röportajlarım var. Bir de sadece, her kitap çı‐
kardığında, Yaşar Kemal’le röportajlarım oluyor. Onunla uzun bir ko‐
nuşmayapıyorum;başkadakimseyleyapmıyorum.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Böylebirfarkyokaslında...Röportajda,söyleşidediyoruz.Aslın‐
da söyleşi, röportajın Türkçe’deki karşılığıdır. Ancak şu var ki: söyleşi
belkibirazdahaalçakgönüllü,birazdahayalın.Yanikarşılıklıdır;sohbe‐
tin karşılığı söyleşidir. Fazla bir fark yok. Tabii öyle röportajlar var ki,
uzunçalışmalarsonundaçıkıyor.
Birdeikiveyaüçkişininolduğuröportajlardansözedebiliriz.Ör‐
neğin,biredebiyatçı,birsosyologvebaşkabiralandaninsan;üçübirden
sorularatabitutuluyorlar.Oröportajıokuyanda,okişinindeğişikyön‐
lerdeki ya da alanlardaki düşüncelerini öğreniyor. O tür röportajları
okumakbenimdehoşumagidiyor.
Ben yaptıklarımı “söyleşi” olarak adlandırıyorum. Yani bir soru
sorup cevap almıyorum ki. O sorunun cevabına başka bir karşılık da
getiriyorum. Yani karşılıklı bir düşünce alışverişi oluyor. Çünkü röpor‐
tajda, soruyu soruyorsunuz, cevabını bekliyorsunuz. Ancak cevapların
içindenbaşkasorulardaçıkıyor.
232 3‐Röportajınedebiyattakiyerinedir?Edebibirtürmüdür,doğru‐
danhabercilikmidir?
İçeriğine göre değerlendirilir. Gerçekten o kadar güzel bir röpor‐
tajdırki:birsanatçınıneserlerine,bütünyazdıklarınaaydınlıkbiryakla‐
şım getirirsiniz. O zaman edebi bir üründür. Ancak, “Nerede doğdun?
Nerede büyüdün?” gibi sıradan röportajlar, gazete röportajıdır. Bence
röportaj, edebi bir türdür; ama dediğim koşulları, ilkeleri ve ölçütleri
taşıdığısürece.
4‐Edebiürünolmasınıbelirleyenkoşulnedir?
Kalıcılığıdır,gayettabii.
5‐Birsorunuzyanıtsızkaldığındacevabıalmakiçinözelteknikleri‐
nizvarmı,yoksasorununpeşinibırakırmısınız?
Röportajın, röportaj yapan ve yapılan, yani sorulanla yanıtlanan
arasında, karşılıklı konuşanlar arasında, biraz da güvene dayanan bir
yanı vardır. Eğer karşı konuşmacı, hukuken nasıl susma hakkı varsa,
oradadasusmahakkınıkullanabilir:“Busoruyacevapvermekistemiyo‐
rum.” der; “Bu soruyu bana sormayın.” der. Onun bu hakkı olduğunu
sanıyorum.
Amaben,böylebirşeylekarşılaşmadım.Çünküröportajyaptığım
kişilerinhepsi,daimabanagüvendiler.Yanibilirlerki:Onlarıneserlerini
veyakişilikleriniönplanaçıkaracağım,onuniçinçalışıyorum.
Birde,anidentuzağadüşürüp,yapılmayaçalışılanlarvar.Amacım
röportajda,karşımdakinidüşüncetuzaklarıylateşhiretmek;sergilemek
değil.Onunkişiliğinivesanatınıortayaçıkarmaktır.
6‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Yazınızda bir konuya açıklık getirmek, bir sorunu çeşitlendirmek
isteyebilirsiniz. Politikacıdan sanatçıya kadar uzana yelpazeden, her‐
hangibirininportresiniçizebilirsiniz.Yadabireserüzerindeyoğunlaşıp
konuşabilirsiniz. Röportajdaki amaçlar çok farklıdır. Bunlardan birini
seçtiğinizde,kurgusunuda,soruyudaonagörehazırlayıpyapmakgere‐
kir.
7‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Hayır.Tümröportajlarımda,konuşacağımkişiyibenseçerim.
233
8‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Ben,gideceğiminsanınyazdığıkitaplarıveonunhakkındayazılan‐
larıokuyarakhazırlanıyorum.
9‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
Zaman ayarlaması konuya ve kişiye bağlıdır. Ne kadar zamanda
yapılacağınıtayinvetespitetmekmümkündeğil.
10‐Röportajmetninikurgularkenneleriatıpnelerianlatmanızge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Bunun kararını, röportaj ya da söyleşi bittikten sonra vereceksi‐
niz.Konuşmasırasındaokadaryankaymalarvarki...Esassoruna,esas
konuya, esas kişiye bir yarar getirmiyor. Onun üzerinden projektörü,
reflektörükaydırıyor.Ayıklamayıonunüzerindenyapacaksınız.
11‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve
mimiklerinasılyansıtıyorsunuz?
Eğer yazıya bir katkısı olacaksa, eğer onun kişiliğinin ipuçlarını
veren hareketse, bir cümleyi söylerkenki tavrıysa, tabii ki veriyorum.
Çünküonlar,röportajıgüçlendiricişeylerdir.
12‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Bu, konuşmacının ustalığına kalmış bir şey... Bunların ilkesi de,
kuralıdayok.Fakatorada,okişiyinasılsoru‐cevapverenbiryeregeti‐
receğinize siz karar vereceksiniz ve o kararı siz uygulayacaksınız. Yani
başkatürlübiryolyok.
13‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐
nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Benimiçinheryazı,bittiğiandanitibareneksiktir.Onuniçindirki
yazdığım yazıyı ertesi gün okurken, “Şunu da keşke içine katsaydım.”,
diyedüşünürüm.Çünkühiçbirmetin,tamolarakbitmişbirmetindeğil‐
dir.Buduyguyuheptaşıyorum;herkestaşır.
14‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
234 Hayır, olmadı. Ancak eğer yayımlanmasaydı, şöyle düşünürdüm:
“Bir muhabir bir röportaj getiriyor, gazete basmıyor.” Ben, yönetimin
böyleşeylerinişuaçıdanolağankarşılıyorum:Yapılanbeğenilmez.Belki
onların beklediğinin sınırlarını aşmıştır. Bazı yerlerde, “Şurayı böyle
değiştirebilir misin? Burası anlaşılmıyor.” gibi şeyler de denebilir. Ede‐
biyat, gündelik gazeteler kadar esnek değil. Ben böyle bir şeye maruz
kalmadım; ama böylebirdurumlakarşılaşmanın danormalolduğu ka‐
nısındayım.
15‐ Röportaj yapmak isteyip de yapamadığınız ya da günümüzde
röportajyapmakistediğinizisimlervarmı?
Yok;hiçolmadı.Bukonudaşanslıyım.Hiçbirzaman,butürsıkıntı‐
laryaşamadım.Aksine,isteyenlerevakitsizliktenyetişemediğimoluyor.
16‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Belliadlaryok;amagüzelröportajlarıokuyorum.
17‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Televizyonun icadından beri görsellik o kadar önem kazandı ki…
Fotoğrafınçokönemivar;görmeaçısından.
15.5.EyüpCan
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Üniversite 1. sınıftan itibaren önce Anadolu Ajansı’nda, sonra da
TRT’destajyaparakgazeteciliğebaşladım.Okulbenitatminetmiyordu.
235
Dörtyılboyuncasadeceokulagidipgelmek,vakitkaybıydı.Beğendiğim,
keyifaldığımdersleriseçtimveçokdüzenlitakipettim.
Onun dışındaki zamanımı, mesleğin içine girerek harcadım. Baş‐
langıçta televizyon, sinema ve gazete arasında bocaladım. Ailemin ve
çevremin karşı çıkmasına rağmen, gazeteciliği seçtim. İstanbul İletişim
Fakültesi’nde Mete Akyol’un tüm “Röportaj Teknikleri” derslerini takip
ettim.
Televizyonculukveyönetmenyardımcılığıyaptıktansonra,birey‐
sel çalışma sistemine yatkın olduğum için, yazılı basına geçmeye karar
verdim.Ancak,yazılıbasındayapacaklarımkonusundaemindeğildim.
Muhabirliklebaşladım.Muhabirliğin,herzamaniçin,yazılıbasının
omurgası olduğuna inanıyorum. Gazetede göreviniz ne olursa olsun,
muhabirlikten geliyorsanız, ciddi bir avantajı ve farkı olduğunu görü‐
yorsunuz.Muhabirliğimsırasındaröportajailgimoldu.Çünkübirtakım
entelektüel ilgilerim vardı. Dünya nereye gidiyor? Türkiye’de basın ne‐
reye gidiyor?Birtakım meselelernasıltartışılıyor?Onunüzerineteklif
geldi;Zaman’dasöyleşilerebaşladık.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Sohbet, söyleşi, röportaj, konuşma; bunların hepsi iç içe geçmiş
kavramlar. Her biri başka bir dilden Türkçe’ye girmiş. Aslında benzer
şeylerianlatıyorlar.Tabiisöyleşmektebaşkabirtonvar.Röportaj,rapor
etmeunsurunuöneçıkarıyor.Yaniaktarma…Aktarımcımısınız?Yoksa
osohbetteaktifbirkatılımcımısınız?
Mülakatdediğimiz,okarşılıklıkonuşmaalanıda,tektaraflıdeğil;
röportajdabirazdahatektaraflılıkvar.Sankiteybikoyuyorsunuz;kar‐
şınızdakianlatacaklarınıaktarıyor.Bengenelanlamdahepsinidekulla‐
nıyorum.Benimyaptığımiş,birazdahamülakattı.Amasöyleşidediyo‐
rum,röportajda…Sınırlarbirazdahabelirsizleştiğiiçin...
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Sizinsanlara,biryadabirdenfazlainsanıngörüşlerini,düşüncele‐
rini, yaptığı işi aktarıyorsunuz. Genelde Türkiye’de söyleşiler, fikirler
üzerinden oluyor. Soru‐cevap kısmının Avrupa ve Amerika’da daha az
olmasının sebebi, fikirlerin biraz daha izlenimci bir mantıkla, belli bir
içerikteoturtulmasıkaygısındankaynaklanıyor.
236 Röportajı yaparken, konuştuğunuz kişinin üzerindeki gömleğin
renginedir?Kravatıvarmı,yokmu?Çorabınerenk?Gözlüğüvarsanasıl
kullanıyor? Konuşurken vurguları nereye yapıyor; nerelerde duruyor?
Bütünbunlarröportajcınındikkatetmesigerekenşeyler.
4‐Ortamıdaaktarmakgerekiyormu?
Ortamında,dilegelmesigerekiyor.Birde,dilegelmeyenşeylerin
de dile gelmesi gerekiyor. Yani söylenen kadar, söylenmeyen şeyler de
bazen önem kazanabiliyor. O yüzden de bir röportajcı dersini çok iyi
çalışmalı. Yoksa klasik biçimde teybi koyup, “Şunu da anlatın; bunu da
anlatın.”demektamamenpapağanaktarımıdır.
İyiröportajcı,nakilcideğil;herşeyisüzgeçtengeçirenveenyalın
haliyle okuyucusunun karşısına çıkarabilen kişidir. Tabii birçok tarz
olabilir.Bazıinsanlaragresifdavranır;bazılarıdatamamenkarşısında‐
kinianlamayaçalışır.
Mesela televizyonda Larry King, karşısındaki kim ya da konu ne
olursaolsun,karşıtaraflaempatikurarak,onuolduğu gibi yansıtmaya,
kendidüşüncelerinivefikriniçokfazlaortayakoymamayaçalışır.Karşı‐
sındakiniyönlendirerek,izleyiciyeiyibirfotoğrafınakmasınısağlar.
Birçokröportajtarzıvar;buişiyapankişininkişiliğiyleilgili...Si‐
zinbirtarzınızvardır.Karşınızdakidebunubilir;amasizkarşınızdaki‐
nindurumunagörede,otarzınızınayarınıyapmakzorundasınız.Sonuç‐
tasizingöreviniz,röportajısonunakadaryapmak…
5‐Sizceröportajıntemelinedir?Kişilerinhayatlarınıyadahayatla‐
rından kesitleri herhangi bir olaya dayandırarak aktarmak amacı taşır
mı?
Yaptığınız röportajın güncelliği önemli; ama bazen öyle röportaj‐
larvardırki,gündemiobelirler.Bunlardahaistisnadır.İnsanlar,“Bugün
bunu niye konuşmuş?” sorusunun cevabını, röportajı okurken kendili‐
ğinden bulmalı.Ayrıcakarşınızdaki kişininsadeceyaşamkesitinideğil,
okuyucuyadokunabilecektaraflarınıdaçıkarmanızgerekiyor.
Unutmamakgerekirki,medyadayoğunbirrekabetvar.Haftason‐
ları,hemenhemenhergazetederöportajyayımlanıyor.Bunlarınarasın‐
dansıyrılmanızgerekiyor.Oyüzdende,yaptığınızişinilginçolmasıge‐
rekiyor.Yoksanedeninsanlar,sizinyaptığınızbirsayfasohbetiokusun.
Sadece fikir değil, yaşamlar da röportaja eklenmeli. Bazen fikir üzerin‐
den, hikayesini çıkarırsınız. Bazen de, hikayesi üzerinden fikirlerini çı‐
karabilirsiniz;odabiryöntem.
237
Tabiiverilmekistenenmesaj:Elealınankonununönemi,birparça
sizinyaklaşımınız,hangiaçıdanbaktığınızvekarşınızdakikişininoko‐
nuyanasılbaktığıylailgiliolarakdeğişir.
6‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
İlginçlik…Güncel,kişiselhikayesini,bellibirkonudakidüşüncesi‐
ni önemsiyorsam, kamuoyu için önemli olduğunu düşünüyorsam, o in‐
sanıröportajiçinseçerim.Buradasınıryok.Genelde,kamuoyunundaha
çokmerakettiğiisimlerolduğuiçin,ünlüinsanlarlaröportajlaryapılır.
Bence hayatın her alanından röportaj çıkar. Herkesin peşinden
koştuğubiriyleoturupkonuşabiliyorsanveondanilginçbirşeyçıkara‐
biliyorsan, o da önemli. Ama illa da böyle olmak zorunda değil. Herkes
bu tarafa giderken, sen dönüp diğer tarafa bakabilirsin. Gazetecilik bi‐
raz,herkesbirtarafabakarken,başkabirtarafabakabilmeyeteneğidir.
Genelde,genelyayınyönetmeniylegenelbirçerçeveçizilir.Zaten
röportajcınınbirtarzıvardır;kimlerleröportajyapacağıbellidir.İkinci‐
si,geneldelistehazırlanırveolistelerüzerindenisimlerebakılır.“Gaze‐
teci kimseden fikir almaz.” gibi bir katılığa gerek görmüyorum. Tam
tersine,prensiplerinizigözardıetmeden,kendinizinekadaraçarsanız,
güzelişlerçıkar.
Sizeğer“yalakabirröportaj”yaparsanız,kişiyisizinyadayöneti‐
cinizinbulmasıarasındabirfarkyok.Zatengidipöylebirişyapacaksı‐
nız.Röportajcınınişizatenbirilerineyaranmak,birilerinipohpohlamak
değil;iyiyadakötü,nevarsaortayakoymak.
7‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Hazırlık aşaması, ne yapmak istediğinize bağlı. Ama bir ev ödevi
gibi çalışmak gerekiyor. Röportaj yapacağınız kişiyle ilgili ne çıkmışsa
okuyacaksınız.TürkBasını’ndabuişiçokiyiyapanlarvar.Yapamayan‐
larsa6ayöncesöylenmişsözleritekrardinler.Eserlerinebakacaksınız;
hakkındaki yorumları ve önceki röportajları okuyacaksınız. Karşınızda,
konusunuiyibileninsanlarvar.Sizin,herkonudauzmanolmaşansınız
yok.Bunedenle,konuylailgilidiğerprofesyonellerdengörüşlerdeala‐
caksınız.Böyleliklekarşınızdakiinsanıbiradımöteyegötürebilirsiniz.
8‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
238 Bazıinsanlar,uzunkonuşur;bazılarıisedahayoğungider.Bubi‐
razsizintarzınıza,birazdakarşınızdakiinsanınnekadarvaktiolduğuna
bağlı.Ben,yarımsaattebitirilenröportajlarınverimliolduğunainanıyo‐
rum.Yoğungeçmeli…Amabazenbirsaatsürenröportajlardaolabilir.
9‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Benençok,ilksoruyuönemserim.Çünküilksoru,röportajınne‐
reyedoğrugideceğinedairfikirverir.Okuyucuyada,“Benioku.”der.O
yüzdenilksoruyuçarpıcıseçerim.Girizgahyaparakdeğilde,karşımda‐
kinihemeniçeriçekeceksorusormayıtercihederim.
Ama bazen karşınızdakine öyle sorular soramıyorsunuz; onu ha‐
zırlamanızgerekiyor.Önceonukonuşturuyorsunuz,anlatmakistedikle‐
rinianlatıyor.Sonraasılröportaj,belkide10dakikasonrabaşlıyor.İs‐
tediğinizsoruyubaştasorsanız,terstepebilir.
Röportajınkurgusuçokönemli;ritmiyüksekbirkurguyaratma‐
nız ve yakalamanız gerekiyor. Bazen sohbet yayıldığı için uzayabiliyor,
ritimkaybolabiliyor.Yazılımetnegeçirirken,oritmiyakalamakgereki‐
yor.Bendeokaygıvardır.
Birde,konuşmadilindenyazıdilineaktarılmamasıgerekenşeyler
oluyor.Bütüniçindeönemliolmayankonularıeliyorsunuz;çünküyeri‐
nizsınırlı.
10‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve
mimiklerinasılyansıtıyorsunuz?
Bununikiyoluvar.Birincisiröportajabirgirişyazarsınızveizle‐
nimlerinizi aktarırsınız. İkincisi soru‐cevap kısmında, parantez açıp
“kahkaha”yada“gülme”…gibitepkileriverirsiniz.
11‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Burada,konuyanekadarvakıfolduğunuz,hazırlandığınızönemli.
Röportajbirsinirharbidir;psikolojikbirşeydir,oyundur.İpitamamen
elinize alırsanız, karşınızdaki kişi kendisini güdülmüş hisseder ve ve‐
rimsizleşebilir. Bütün mesele, ipi birgerilimde, karşılıklı tutmaya çalış‐
maktır.O yüzden bazentansiyonu yükseltip,bazenderahatlatmak,rö‐
portajcınıngörevidir.Karşınızdakikişinindümdüzbirçizgigibigitmesi‐
239
ni istemiyorsanız, dokunuşlarla bir aşağı bir yukarı müdahale etmeniz
gerekiyor.
12‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
Konuştuğumçerçeve,beniminandığımçerçevedir.Yazılıkurallar
yok; ama röportajda görselliğin önemli olduğunu düşünüyorum. Türk
Basınıdabunuiyikullanıyor.Bunundışındaatacağınızbaşlık,öneçıkar‐
tacağınızlaflardaçokönemli.Bu,banaaitbirtekniktenziyade,tarzımla
ilgilibirşey.
13‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Herzaman“Şunudasorsaydım!”diyebileceğinizşeylerolabiliyor.
Çünkü ne kadar hazırlanırsanız hazırlanın, bazen zaman darlığından,
bazenkarşınızdakikişininokonudanözelliklekaçmasından,bazensizin
her şeyi yetiştirme çabanızdan, o anda unutabileceğiniz şeyler olabili‐
yor.İrtibatınızdevamediyorsadönüp,“Bireksorumdahavardı.”diye‐
biliyorsunuz.
14‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Yayımlanmayan röportajım olmadı. Gazeteniz sansür yaparsa ya‐
yımlanmaz.“TürkBasını’ndasansüryok.”demiyorum.Amakiminleya‐
pacağınızı, yönetimle konuştuğunuz için problem çıkmayabilir. Yöneti‐
minşuyadabusebeptenbellikaygılarıolabiliyor.Gerçekçiolmaklazım.
Türkiye’nin belli konuları var ki, dokunulması zor. Bazen siyasi şeyler
oluyor.İktidarlamedyanınilişkisi,TürkBasınTarihi’nde,pekdeiyibir
sınavdan geçmedi. Medya ve siyaset ilişkileri belli dönemlerde iç içe
geçti.
Röportaj yapmak istediğiniz kişi önemliyse, önce gazetenizi ikna
etmeniz gerekiyor. Sonra zaten yayımlamamak gibi bir problem olmu‐
yor.
15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Buişebaşlarken,“TürkBasını’ndakimler,buişinasılyaptı?”diye
baktım.YaşarKemal’inAnadoluGezileri,Abdiİpekçi’ninMilliyet’teyap‐
tığıröportajlar,EminÇölaşan’ınHürriyetröportajlarıokuduklarımara‐
sında. Türkiye’de tarzlarını takip ettiğim Neşe Düzel, Nuriye Akman,
AyşeArmanvar.Onundışında,yüzdeyüzbenimsemediğim,amabence
başarılıolanBBC’de“HardTalk”programındankeyifalıyorum.
240 16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Fotoğraf bence, röportaj metni kadar önemlidir; ikincil bir unsur
değildir.Çünküinsanlara,tamsayfabirşeyokutuyorsunuz.Onudüzbir
metin halinde sunmak, güzel olmuyor. Röportajı, uzmanların okuduğu
birdergidebasmıyorsunuz;günlüktüketilenbirgazetedeyayımlıyorsu‐
nuz.Röportajda,röportajıyapankişinindegörselbirunsurolupolma‐
ması,birtartışmakonusu.
Popülerkültürheranlamda,ogünlüktüketilenürünlerietkiliyor.
Bunauygunişleryapmakistiyorsanız,görselunsuru,enazyazılıunsur
kadariyikullanmanızgerekiyor.Aksihaldeçokiyiişlerçıkarsanızda,az
insan tarafından okunur. Genelde sayfayı, röportajı yapan kişiyle sayfa
sekreteriberaberhazırlıyorvefotoğraflaraikisikararveriyor.
EyüpCan’ınÖzelNotu:
AmerikaveAvrupabasınındaröportajilesöyleşi,sohbet,mülakat
arasındaki ayırım, çok kolaylıkla yapılır. Türkiye’de ise, bu kavramlar
birbirininiçinegeçmişdurumda.
Avrupa ve ABD basınında, sohbete dayalı söyleşilere çok rastla‐
mazsınız. Biriyle görüşebilirsiniz; ama soru‐cevap gibi yayınlamazlar;
metne dönüştürülür. Çünkü yazan kişinin, kendi perspektifinin yazıya
damgasınıvurmasıistenir.
MeselaFransaveAlmanya’daröportaja,İtalya’yagöredahaazyer
verilir. İtalya, bu konuda Türkiye’ye yakındır. İtalya’da, Oriano Fallaci
biranlamda,dünyaröportajtarihinde,herzamanreferanskabuledilen
isimlerden biridir. “Agresyonu çok yüksek” röportajlar yapmasından
kaynaklanan,kendineaitbirtarzıvar.Dünyaliderleriyleyaptığı,kavga
edecekdüzeydekiröportajları,birçokkezyarıdakesilmiştir.
“Söz ağırlıklı ülkelerde”, röportajın daha anlamlı bir süreç içinde
geliştiğine inanıyorum. Kıta Avrupası ve ABD basınıyla karşılaştırıldı‐
ğında,Akdenizülkelerinderöportajvesohbetin,medyadabukadaryer
almasınınnedeninin,kültürelolduğunudüşünüyorum.
Soru‐cevaplı sohbeti, yazılı basında da okuma eğilimimizde, soh‐
beteyakınolmamızönemlibirfaktör.Ancakbukadargenişbirsohbet
kültürüolmasınarağmen,bukonuylailgili,doğrudürüstyazılmış,oku‐
tulacakbirkitapveçalışma,üniversitelerdebileyok.
241
15.6.FeraiTınç
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazeteciliğe,1982yılındaHürriyetgazetesidışhaberlerservisin‐
debaşladım.Röportajanasılyöneldim?Röportajayönelmedim;dışpoli‐
tikauzmanlığınayöneldim.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Ben röportaj da yaptım; söyleşiler de yaptım. Bana göre röportaj
ve söyleşinin arasında çok ince bir fark var. Röportajı, “konuşacağınız
insanın, konuşacağınız konuyu da belirterek görüşlerini almak ve oku‐
yucunun merak ettiği soruları sorarak gerçeği ortaya çıkarmak”, diye
düşünüyorum.
Röportajbirkişiyitanıtmaamacıdataşır.Kişininkendisiyleilgili
olabilir;yaptığıişinoandakigerçeğiniortayaçıkarmakiçinolabilir.Ya
datanıklığabaşvurmakamacıylaolabilir.Benimanlayışımböyle.
Söyleşi:gazeteciolarakhergünçoksayıdasöyleşiyapıyoruz.Çün‐
küçoksayıdainsanınfikrinebaşvuruyoruz;çoksayıdakaynağaulaşma‐
yaveonlardanbilgialmayaçalışıyoruz.Buda,“Hadi,dökşurayabubil‐
gileri!” şeklinde olmuyor. İlgili kişiyle konuşarak, söyleşerek, o konuyu
deşerekortayaçıkarmayaçalışıyoruz;olaylarıvedegerçeği.
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Röportajcının görevi: Karşısındakinin düşüncelerini en doğru şe‐
kildeyansıtabilmekvedoğrusorularlagerçeğiortayaçıkartabilmek.
Gerçekhertürlüşeyolabilir.Meselaben,birçokdevletbaşkanıyla
röportajlaryaptım.Oradakiamaç,oülkeninTürkkamuoyunatanıtılma‐
sı ve Türkiye’ye bakışı konusunda bilgi vermekti. Yani araştırmaya yö‐
nelikbirröportajdeğil…
4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Tabiikiyöneticilerdenönerialınır.Sahiplerdenöneri?O,yönetici‐
yegider;giderse…Röportajı,gazeteciobjektifliğiveduruşuiçindeyap‐
tıktansonraherkestenönerialabilirsiniz.Röportajcıolaraksizinmeslek
ilkeleriniz,meslekahlakınızveobjektifduruşunuzönemli.
242 5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Bizdışpolitikagazeteciliğinde,“dosya”’teriminiçokkullanıyoruz.
Uzmangazeteciliktededosyalardansözedilir.Yanigazetecilerin,gittik‐
leriişeaitdosyalarasahipolmalarıgerekir.Gazetecinin,kendiarşivinin
bulunması,buarşivegirmesiveçokiyiçalışmasıgerekiyor.
Röportajşöyledeolabilir:Birtoplantıyagidersiniz;karşılaştığınız
kişininnekadarönemliolduğunubilmezseniz;oinsanınneleryaptığını,
olayların içindeki yerini bilmiyorsanız, o anda o olayı takip etmiyorsa‐
nız,kaçırırsınız.
Ama biliyorsanız, hemen yanına gider: “Beş dakikanız var mı?”,
“Biryarımsaatinizialabilirmiyim?”,“Birröportajyapabilirmiyimsizin‐
le?”der;onasorularsorarveröportajıyaparsınız.Birderesminiçeker‐
siniz.İşteröportaj...İllabirhafta,ongünöncedenhabervermekgerek‐
mez.
Birde,evindeoturacak;telefonlarısekreterleredecek;konuştuğu
kişi röportaj yazıldıktan sonra görmek isteyecek.“Tamam, peki.” diye‐
ceksin.Göndereceksin;gerigelecek.Bunlardaoluyor…
Amahepsibudeğil;röportajgazeteciliğinin,banagöre...
6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
“Uzunnehirröportajlar”var.Peşindekoştuğunuzinsanlaortakbir
çalışmao...Böylebirçalışmadakaynak,çalışmaiçindegörmekisteryazı‐
lanları.Bunadahakkıvardır;kitapyapılacaktır;iyiifadeedilipedileme‐
diğinigörmekister.
Diğeruzunröportajlariçin,gittiğinizkişiyesöylemenizlazım.Yani
röportajagidip,oradagecekalmakdiyebirşeymümkündeğil.Kendiniz
ayarlamanızgerekiyor,zamanı…Yadaröportajyapacağınızkişiyleayar‐
layabilirsiniz.
7‐Kaynakilegereklietkileşimininternetyoluilesağlanabileceğine
inanıyormusunuz?Karşılıklıkonuşmayanigazeteciiçinkaynağıgörmek
deönemlideğilmidir?
Benceetkileşimmutlakaolmalı;oçokdahafarklı,çokdahacanlı.
Fakathiçulaşamadığınızbirkaynak,sizinsorularınızaancakinternetten
cevap verecekse, o da olur. Ona da, “Röportaj değildir.” denemez. Artık
böyle bir gelişmeye doğru gidiyoruz. Telefon ediyoruz; yazarken de,
“Telefonlakonuştuğumuzbilmemkim.”diyoruz.
243
8‐Okuyucuyönündenelealırsak,yüzyüzegörüşmelerindahagü‐
venvericiolduğunusöyleyebilirmiyiz?
Benokuyucuolsam…Yüzyüze,telefonlayapılangörüşmeler,yani
kaynağınbelirtildiği,tabiikidahagüvenilir.Amaisterseniz“İnternetten
soru gönderdim, yanıt aldım.” deyin; isterseniz “Karşı karşıya görüş‐
tüm.”deyin;kaynağınbelliolduğuhaberler,söyleşiler,röportajlarolay‐
larıdahabiryerliyerineoturtuyor.
9‐Pekikayıtolmamasıbirriskyaratmıyormu?Gerçiartıktelefon
görüşmelerininkaydıdamümkünama?
Tabii telefonda kaydı mümkün. İnternette de yazışıyorsunuz,
“Chat” yaptığınız zaman, mesela orada da yazılıyor; kayıtları bulmak
mümkün.Yaniteknolojigerçektençokkolaylaştırıyor.
10‐Röportajmetninikurgularken,neleriatıpnelerianlatmanızge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Gazetecilik,karşınızdakininsöylediklerininiçindenasılsorunuzun
yanıtınıseçmek,ustalığıdır.“Nevarneyok?”derseniz,muhatabınızsa‐
bahakadarkonuşur;tabiisizdeneyiseçeceğinizibilmezsiniz.Onuniçin
soru, sizin almayı tahmin ettiğiniz, almayı istediğiniz yanıtı verdirecek
kadarspesifikolmalı.
Röportajcılıkçokönemli...Bumeslekteinsanzatenherşeyiyapa‐
rak gelişiyor, yoğruluyor, yetişiyor. Editörlere çok iş düşüyor, burada.
Röportajı yapacak genç, tecrübesiz arkadaşı, yönlendirmek, ona ne is‐
tendiğininanlatılmasıgerekiyor.Röportajıgetirdiğizaman,“olupolma‐
dığını”editörünsöylemesigerekiyor.
Çok kritik cümleler olabilir. Hakikaten karşınızdaki, onu fark et‐
medensöylemiştirveucununnereyegideceğinibilmez.Yanigazetecilik
debu,zatenbiraz.Bukritikcümleleriyazabilmekiçin,elinizdemutlaka
bununkanıtıolmalı,kaydıolmalı;seskayıtcihazınızçokiyiolmalı;şüp‐
heyeyerbırakmamalı.
11‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve
mimiklerinasılyansıtıyorsunuz?
İzlenim olarak yansıtıyorum. Mesela, “Soruyu sorduğum zaman,
sinirle önündeki kitabı kapattı.” diyorum. Röportaj olduğu zaman, bu
insani tepkileri vermeye dikkat ediyorum. Tabii televizyonla da yarışı‐
yoruz. Bunlar röportaja hem sıcak bir hava veriyor; hem de röportajın
dahaiyianlaşılmasınayardımcıoluyor;hemdegörselleştiriyorbiraz.
244 Burada da tabii, objektif olmak gerekiyor. Yani, emin değilseniz
karşınızdakinin tutumundan “Bana öyle geldi.” diyebilirsiniz; “Tedirgin
olduğunugözledim.”;“Çokrahattı,güldü.”...Katabilirsinizbunlarıröpor‐
taja.
12‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Bunun önüne geçmek için, sözü keserim; yahut da sohbete çeke‐
rim. Ben, sohbet ederken hiç beklemediği bir anda bir şey sorarım. O,
röportajcınınkendikişiliğinekalmışbirşey.
13‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
Önce karşımdaki insanla bir bağ kurmaya çalışırım. Kendimi de
açarım, düşüncemi de açarım. Onu anlamaya hazır olduğumu, fakat
onunla hemfikir olmadığımı da hissettiririm; sorularımı da o amaçla
sorarım.Düşmanlıkladeğil,onudahaiyianlamakiçinbusorularısordu‐
ğumuhissettiririm.
14‐Gazetecikendininekadarkatmalı.Görüşmeikikişilikbirolay
mıyoksakaynağınızıngörüşleriniyansıtmanızgerekenbirdurummusöz
konusu?
Kaynağımın görüşlerini ortaya çıkarabilmem için, bir görüşümün
de olması lazım; onları biliyor olmam lazım. Fakat okuyucuya yansıtır‐
ken, bence röportajcı, tabii ki kendini katmamalı. Ama röportajı yapar‐
ken, açıkça hangi fikre sahip olduğunu belli etmeli. Sorularıyla bunu
deşmelivebusorulara,oinsanınyanıtınıdaolduğugibiyansıtmalı.Yani
kendi fikirlerini doğrulayacak olanları çekip almak, diğerlerine ayıkla‐
makyanlışbirşey.
15‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐
nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
“Keşkeşunudasorsaydım...” tabiikioluyor.Olabilir,yaniinsanlık
hali. Görüştüğünüz kişilere sonradan telefon edip: “Ben şu soruyu sor‐
mayı unuttum; ne dersiniz?” diye sorabilirsiniz. Bunun hiçbir sakıncası
yok...Bugibi“keşke”lerinolmamasıiçin,çokiyiçalışmanızgerekiyor.
16‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
245
Tabiioldu;çokoldu.Başbakanlaröportajımyayımlanmadımesela.
Gazetecilikte bunlara hazır olmak gerekiyor. Önce çok üzülüyorsunuz;
ama bu gazeteciliğin kaderidir. Üzülüyorsunuz, unutuyorsunuz; böyle
geçiyor.
17‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Bengazeteciyim;hepsiniizliyorum.
18‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Bakın,televizyonröportajlarındagörüntüönde,ağırbasıyor.Söz,
yazılı basında öne çıkıyor; o sözü güçlendirecek fotoğrafı seçip sayfaya
koyduğunuz zaman, ‐ o da editörün ustalığı ‐ gerçekten o çok konuşan
birsayfaoluyor.Kanlı‐canlıbirsayfaoluyor.
Ben şöyle düşünüyorum: İletişimciyiz, bizim en önemli aracımız
söz ve görüntü. Gazeteciyi “fark edip bunu herkese gösteren, fark edil‐
meyenin fark edilmesini sağlayan aracı” diye düşünüyorum Ve bu bir
entelektüeliş…Onuniçinben,birgazetecininedebiyatıçokiyibilmesi,
dilini çok iyi kullanabilmesi ve donanımlı olması gerektiğine inanıyo‐
rum.
246 15.7.FikretOtyam
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Babam, Konya Aksaray’da eczacıydı. Eczanede günlük tutardı. 2.
Dünya Savaşı yılları… Yoksul köylüler… Eczane kapısında, hastalıktan
ölenleri gördüm. Ve tabii halkevinin tiyatro ekibi, halk türküleri ekibi,
oyunekibiköyleregiderdi;işteoradaköylerigördüm.
Eczanemizdeki olayları, babamın tuttuğu günlük gibi, not aldım.
1944’teGüzelSanatlarAkademisi’negirdim.İstanbul’ageldiğimdebun‐
ları öyküye çevirdim; Gece Postası gazetesine yazmaya başladım. Hiç
unutmuyorum,6.5lirayabunlaryayımlanıyordu.
Hocaların hocası İbrahim Çallı; 2 yıl onun öğrencisi oldum. Ama
Bedri Rahmi’yi çok sevdim. Şair, yazar, ressam, türkücü, hoş bir adam.
Hocadan izin aldım; Çallı biraz üzüldü tabii: “S..... git.” dedi; bana izin
verdi.
BedriHoca’nınöğrencisiolmak,bir öğrenciiçin mutluluktu. Hele
benimgibi,onasevdalıbirinsaniçin.Hocanınözelatölyesivardı.Aşağı
yukarı her gece oradaydım. Bütün İstanbul’un ileri gelenleri, yazarları,
çizerleri,sanatçılarıhocanınatölyesinegelirdi.Beraberiçkiiçilirdi;ama
akademiyegeldiğimizzaman,öğrenci‐öğretmenhavasıiçindeyiz.
Sanatyazılarıyazmakistedim;edebiyatdergilerindezatenkısmet
çıkıyordu.1950’de,tabiibüyükgazeteleregirmeyeolanakyok;SonSaat
gazetesinegidipgelmeyebaşladım.Birdearkadaşımvardıorada;Cihat
Baban;sonradanturizmbakanıoldu.“Gitresminiyapevladım.”diyordu
bana;“Gitresminiyap!”
Bir gün polis‐adliye muhabiri izin istedi; ben de oradayım. O za‐
mansendikafilanyok.“S…..ulan!Vermiyorum;kovdumgitti.”dedi.Ba‐
nadöndü:“25lira24kuruşlapolis‐adliyemuhabirisin.”dedi.
Böylelikle“sanatyazılarıyazma,bilmemne”derken,kendimi ka‐
tillerin,esrarkeşlerin,arasındabuldum.İkibuçukyılburnumakankok‐
tu. Ama bu polis‐adliye muhabirliğinde, İstanbul’un bir başka yönünü,
herkesgöremezbunu,gördüm.
DahasonraFalihRıfkıAtay’ın, Atatürk’ünenyakını,onunyazarı ,
gazetesineyazıişlerimüdüryardımcısıveröportajcıolarakgirdim.On‐
dansonratalihimaçıldı;ilkdefaGüneydoğu’yagittim.
Akademiyi bitirdikten sonra, Falih Rıfkı Atay, ölünceye kadar be‐
nim soyadımı yanlış söyledi, “Otyak” derdi; “Kuzum Otyak Bey çok yo‐
247
ruldunuz.”dedi;“Sizebirbiletalalım;Hopa’yakadargidin,gelin;dinle‐
nin.”
Dedimki:“FalihBey,benkaraçocuğuyum;denizdenhazzetmiyo‐
rum.Benkarayaçıkmazsam,deliolurumvapuruniçinde.Eğermüsaade
ederseniz,benGüneydoğuveDoğu’yumerakediyorum;çokkitapoku‐
dum…”
“Neyapacaksın?Sıcaktırşimdi,temmuzayı.”dedi.KendimiSirke‐
ci’debirkamyondabuldum.35günsonradöndümİstanbul’a.
İlk Urfa’ya gittim; daha Birecik köprüsü yok. Salla geçtik karşıya;
otobüsler, öküzler, inekler, koyunlar… Urfa’yı gördüm; o zaman “şan”ı
yoktu henüz... Ve oraya sevdalandım. Bu sevda, ta 53 yılından beri de‐
vameder.Onlarıngözü,dili,kulağıolmayaçalıştım.
Dolaştım,dolaştım,dolaştım;ondansonraaskerolarakAnkara’ya
geldim.Bando‐mızıkaokulundaresimöğretmeniyedeksubay...Haftada
iki‐üçsaatdersvar.Sıkılıyorum;neyapayım?Atlayıpİstanbul’agidiyo‐
rum;ailemdeorada.
Falih Bey dedi ki: “Kuzum Otyak Bey ne yapıyorsunuz?” Dedim:
“Efendimişyok;canımsıkılıyorAnkara’da.”BediiFaik’edöndüdediki:
“Kasım gelince söyleyelim: Otyak, Ulus’a yardım etsin.“ Kasım dediği,
KasımGülek,CHPGenelSekreteri.”
Dünya gazetesinin Ankara temsilcisi, “Fikret, seni Bülent Ecevit
arıyor.”dedi.BülentEcevitdeUlusyazarı;partiylegazetearasındairti‐
batı sağlıyor. Görüştük. Dedi ki: “Buyurun çalışın.” Ben kıtadan geliyo‐
rum;gazeteyiçıkarıyoruzarkadaşlarla.
Terhisoldum.Ruslar,“AnkaraTürkiye’ninKalbi”diyebirfilmçe‐
virmişlerdi. Ve Cumhuriyet’in 10. yıldönümü’nde, 1933’te gösterildi.
Atatürk’ünkendisesindenkonuşmalarıdavar.GerçektenAnkaraTürki‐
ye’ninkalbi,TürkiyeBüyükMilletMeclisiburada,hükümetburada,baş‐
bakan, bakanlar, milletvekilleri, genel müdürler, bakanlıklar... Falih
Bey’denizinistedim“Efendim,benAnkara’yıçoksevdim.İzinverirseniz
Ankara’dakalacağım.”dedim.
27Mayıs’tansonra,BülentEcevitilebazıolaylaroldu,istifaettim;
ayrıldım.EğerbugünbasınalemindeFikretOtyamdiyebirinsanvarsa,
bunu önce Falih Rıfkı Atay’ın Dünya gazetesi’ne borçluyum. Hele hele
NadirNadiBey’irahmetleanıyorum…2Ekim1962’deCumhuriyetçalı‐
şanıoldum.1979’dada,candanusandırdıklarıiçinemekliliğimiistedim;
ayrıldım.BugünAydınlıkdergisindeyazıyorum.
248 2‐ Yaptığınız işi nasıl adlandırıyorsunuz röportaj mı söyleşi mi?
Röportajvesöyleşininfarkınedirsizce?
Dediğim gibi, ilk defa 53’te gittim; Güneydoğu’ya. Cumhuriyet’e
girdiktensonraartıkGüneydoğuveDoğuhalkınıngözükulağıdilisayıl‐
dım;Türkiye’de.
Şimdibakın:Beniçokduygulandıranbirşeyoldu,sabahleyin.Ba‐
tılıgiyimlibiradam,kahvaltıederkenbanabakıyor...Yabancızannettim.
Kalktı; “Fikret Otyam.” dedi. “Benim.” dedim. “SizTürkiye’nin onurusu‐
nuz. Türkiye halkının kazancısınız. Ben Türkiye’den ayrıldım. 35 yıldır
Avusturya’da yaşıyorum. Sizin elinizi sıkmak, benim için şereflerin en
büyüğü oldu; bu sabah.” dedi. Demek ki, ne olursa olsun, yaptıklarım
unutulmamış.
Buaradaröportajlarımıkitaphalinegetirdim.50’yeyaklaştı.Kimi
2.‐3.baskısınıkimi4.baskısınıyaptı.Tabiişimdikilergibi,çarşafçarşaf
gazeteilanlarıolmadan.
Birdekliklervardı,Türkiye’de.Yaniedebiyattarikatlarıvardı.On‐
laragirmezsen,senigörmezliktengelirler.Resimalanında,kitapalanın‐
dahiçbirtarikatagirmedim;hiçbireleştirmeneyüzvermedimvehediye
resim vermedim. Halkın yüreğinde yaşıyorum. Şimdi onlar yazsa yaz‐
masa,bilmemneyapmasaumurumdabiledeğil.
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
O dönem Cumhuriyet’te Yaşar Kemal, Dünya’da da ben.... Yaşar
duymuş: “Dünya’dan Fikret Otyam, Doğu’ya gidiyor.” Patronlara demiş
ki: “Efendim, ben de gideyim.” Orada karşılaştık Yaşar’la; saç sakal bı‐
rakmış.
Bir de Orhan Kemal var; bizim yazarımız. Gittim Orhan’a, “Ulan
Orhan, böyle böyle; bizim Kürt de gidiyormuş doğuya. O Kürtçe bilir;
oranınadamı…Benilkdefagidiyorum.”dedim.
“BakFikret,yalanyazmayacaksın;gördüğünüyazacaksın.Biristi‐
dacısadeliğiyleyazacaksın.Kimiçin,neiçinyazacaksın?Bunuaklından
çıkarma.Senbaşarılıolursun.”dedi,bana.
Hiçbir zaman hayatımda yalan, uydurma bir şey yazmadım. Ne
haberimde, ne röportajımda, ne de günlük yazılarımda. Bir iki yanlış
olabilir; onları da açıklama gönderildiği zaman, özür dileyerek düzelt‐
tim. 55 yıllık gazetecilik hayatımda en övündüğüm, gurur duyduğum
huyumbudur.
249
4‐ Röportaj yaptığınız kişileri belirlemede kullandığınız ölçütler
nelerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasa‐
hiplerindenönerialıyormusunuz?
Doğu halkının gözü, kulağı, dili olmaya çalıştım. Hastalık, yokluk,
yolsuzluk,okulsuzluk,kandavaları,toprakdavaları,susuzluk…
Ben 1953’te Güneydoğu’ya gittim, Devlet Su İşleri Genel Müdürü
SüleymanDemirel55yılındageldi.Zamanlaobarajlarkralıoldu;GAP’ın
babası… Ben de GAP’ın üvey babasıyım. Çünkü o halkın susuzluğunu,
bütün Anadolu’da yaşadım; yazdım. Benim hiçbir politik birlikteliğim
yok,SüleymanBey’le…Amaşubarajmeselesinegelince,bütünaçılışla‐
ra, emekli olduktan sonra da çağırmıştır. Ben bunları unutmuyorum;
yazdımda…Oyıllardanberi,barajsuakıtacakhalegelinceyekadar,ben
bununla uğraştım. “Teftiş Müdürü” diyordum, kendime. Bu fikri sabit...
Yanibirşeyiyarımbırakmakyok;sonuçalıncayakadar.
Yedi yıl, tastamam yedi yıl; Beritan Aşireti’ni yedi köye yerleşti‐
rinceyekadaruğraştım.“BeritanAşireti’ninDilekçesi”diyekitabımvar.
Yaniröportajı,öylebirgünyazıpdabırak;yok.Birşeyetaktımmı,sonuç
alıncaya kadar peşini bırakmam; usanmadan… Belki de, beni başarılı
kılanbuydu.
5‐ Yaptığınız röportajda metni kurgularken neleri atıp, neleri me‐
tindeanlatmanızgerektiğinenasılkararveriyorsunuz?
Romangibikurguyaparımben.Sankisinemayaaktarılacakmışgi‐
bi, senaryo yazarmış gibi, geriye dönüşlerle... Mesela “Bir Karış Toprak
İçin”...AraGüler,OrhanToker,benÇukurova’yıyazdık;pamukröportaj‐
ları.Otambirromanhavasıiçindedir.Oödülkazandı.Çoködülümvar;
utanıyorumbunusöylemeye.
Silah icat oldu mertlik bozuldu; televizyon icat oldu röportaj bo‐
zuldu.Bizimyaptığımızröportajcılık,bugüngazetelerdeyok.Bendinli‐
yorum; röportaj başlıyor, hemen bitiyor. Basından örnek verecek olur‐
sak:Benimröportajlarımtambirsayfaolurdu.Dörtfotoğrafvardı.Şimdi
birsayfa,“AjdaPekkanburnununasılyaptırdı?”onunröportajı...Anado‐
luhalkıunutuldu;televizyonlarda,“Kimkimineyaptı?”var...
6‐“Romangibikurgularım”dediniz,röportajbirazedebibirmetin
tadındamıkurgulanmalı?
Dedim ya: Hani 6.5 liraya öykülerim çıkıyordu, diye… Erken bir
saatte,Lale Sineması’nınarkasındabirmeyhanedeyiz.Pansiyonsahibi‐
ninoğluylakonuşuyoruz.Birdekarşıdapörtlekmavigözlü,kirlipardö‐
250 sülü bir adam oturuyor ve bizi dinliyor. Biz öğrenciyiz ve polisten çok
korkuyoruz. “Komünistsin” derlerse işin bitti; hayatın kaydı gitti. Gaze‐
tecigeldi;birGecePostasıaldım.Birköpekleilgiliöykümvar,gazetede...
Okudumarkadaşa.Yandakiadambana:“Ulan,aynenanlattığıngibiyaz‐
sana...”dedi.Okimdibiliyormusun?SaitFaik.
Varlıkdergisine,Yeditepedergisineyazılaryazıyorum;oyıllarda.
Mahmut Makal ile ilk röportajı ben yaptım; onun kim olduğunu, Varlık
dergisindebenanlattım.Oköynotlarıyazıyordu;bendekasabanotları
yazıyordum;edebiyatdergilerine.
Vakit gazetesi, yıllar evvel kuponla Rus klasikleri veriyordu; 30
kupona kitap. Ben onları getirtiyordum. Maksim Gorki’yi ben o tarihte
okudumdu… Bir de en sevdiğim Panait Istrati; yani benim yazarım.
Edebiyatadüşkünlüğüm,tabiikiröportajadayansıdı.
Polismuhabirliğizamanındada,benbirşeyuydurdum:“Adamsi‐
lahınıçekti,patlattı;kadınyeredüştü.”gibi.Benialayaalıyorlardı,arka‐
daşlar.Benbilmiyordum;amaFransa’daçıkanbirdergidegördüm;me‐
ğeronlarböyleyazarlarmışhaberleri.Zamanlabiröykümsüröportajlar
oldu. Halkın kendi diliyle yazıyordum. Kimi zaman Kürtçe’nin Türk‐
çe’siniparantezeyazıyorum.
Bir de 1960’ta, 27 Mayıs’tan sonra Devlet Planlama Teşkilatı ku‐
ruldu. Orada rakamlar çıktı. Biz eskiden, “Halk veremden kırılı‐
yor.”derdik. Ama rakam çıktı. Kaç tane veremli var? Kaç tane hastane
var? Kaç hastanede, kaç doktor var? Kaç doktora kaç hasta düşüyor?
Devlet Planlama’dan rakamlar çıkınca, ben yazılarıma daha inandırıcı
olmasıiçin,rakamlarıkoymayabaşladım.Tabiisonradanburöportajlar,
öykü,romantadındadır,kitapolarakçıkmayabaşladı.
7‐Sizinyaptığınızgibiröportajlarınbugünörneklerivarmı?
Edebiyatdergilerindeolabilir.Kitaplarvar.Amagazeteröportajcı‐
lığıyok;bizimanladığımızgibi.Gidipbirkonuyuirdeleyen,onunsavaşı‐
nıaçan,sonuçaldırmakiçinsürdürenbirşeykalmadıartık.
8‐ Röportaj sırasındaki sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketleri ve
mimikleri bedendili yazınızdanasılyansıtıyorsunuz?
Soru soruyorum; adam sustu, sakalını kaşıdı, iç çekti; “Dogrusun
FikretBegğ.”dedi.Yadasorumüzerine,adambirağıttutturdu.Yanım‐
dakinesordumnediyor?diye,“Ezkurbane…” İştesengittin;benök‐
süzkaldım. Bunlarıhepveriyordumyazıda.
251
9‐Röportajsonrası“keşkeşunudasorsaydım”diyedüşündüğünüz
oldumu?Böylebirşeyyaşasaydınıznasıldavranırdınız?
Hiçdüşünmedim.Düşündüğümzamankalkıpbirdahagittim.So‐
nuçalıncayakadar...
10‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Varvar;altıyedikitabımdahavar.İlerideherhaldeonlardabası‐
lır.Belgeli,fotoğraflı.
11‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindedeetkilimisiniz?
Fotoğrafröportajınşahididir.Teypdeöyle…Benbirderadyorö‐
portajlarıyaptım;çok.1953’teilkdefaDoğu’yagiderken,şimdiprofesör
MetinAnd’abirteypgelmiş;makaraipliğigibiuydurukbirşey…Onunla
türküler,konuşmalarderledik.
Zamangeçti;Almanya’dan“Oher”sesalmacihazıgeldi…Kocaman,
sırtta taşınıyor; mikrofonu da var. Röportaja, gazeteciliğe bu teybi ben
soktum,zannediyorum.Çünküfotoğraflarımızabakıyoruz.Partiliderleri
Demirelileİnönüilekonuşuyoruz;sırtımdaoteybigörüyorum.
Bir kere söyleneni not almana imkan yok. Aklında kaldığı kadar;
steno bilmiyoruz ki, yazalım. O teyp benim için en güzel bir araç oldu.
Hemtürküleri,hemkonuşmalarıalıyorduk.
Parlamento muhabiriyken de, sesleri alıp Millet Meclisi’nin tuta‐
nakçılarına veriyordum bantları. Onlar kulaklıkları takıp, 10 parmakla,
saniyesinde bütün konuşmaları aynen yazıyorlar; ben de metinleri ha‐
berlerimdekullanıyordum...
15.8.FüsunÖzbilgen
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazeteciliğe Ankara’da Anka Ajans’ta başladım. Daha önce
TRT’nin Dış Haberler Müdürlüğü’nde çalıştım. Sonra Danıştay’da çalış‐
tım.HukukFakültesi’nibitirdiktensonraAnkaAjansı’ndaişebaşladım.
Röportajcı olarak değil; gazeteciliğe doğrudan doğruya muhabir olarak
252 başladım.Zatenbenimröportajcılığımda,muhabirliğimleiçiçebirşey‐
di.
Röportaj da tabii ki muhabirliğin bir parçasıdır. Söyleşiyle başlar
röportaj; haberi açmak için söyleşi yapmak lazım. Ondan sonra bunlar,
giderek daha kapsamlı hale gelmeye başladı. Siyasilerle söyleşiler…
Herhangibirkonuyuanlattırıyorsunuz.Onlarsoru‐cevaphalindeyayım‐
lanmayabaşlayınca,giderekröportajhalinegeliyor.Öyleöyle,muhabir‐
likveröportajcılıkiçiçegirdi.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Röportaj,taşıma,biranlamdaaktarma.Yakısayapılır;bellispesi‐
fik konuda. Sıcak olarak yapılabilir; yahut önceden hazırlanır; daha so‐
ğuk şekilde yapılabilir. Yani sorular hazırlanır; kişi belirlenir; randevu
alınır. O anda “röportaj” deniyor, daha uzun ve kapsamlı olduğu için.
Kısakısaolaylarüzerindeolanlarada“söyleşi”deniyor.Meselaherhangi
bir olay gelişti; hemen orada belli kişilerden bilgi almanız lazım. Yarı
haber‐röportajgibikısasöyleşiler...
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Özelröportajcılarvarşimdi.Onlarıngörevitamamensoğukröpor‐
tajdır. Önceden hazırlanacak; neler soracağını belirleyecek; hangi konu
üzerindekonuşacağını,konuşacağıkişiyedesunacak.Çünküinsanınbir
yığınşapkasıvardır.Şapkalarınkimisininaltındasanatvar…Adamme‐
selabankacıyadadoktor,amasanatseverdir.Tıplailgilimikonuşacak‐
sınız?Yoksasanatlailgilimikonuşacaksınız?Onudabelirtmenizlazım,
önceden.Onagörehazırlıkyapılır.Randevulaşılır;yerbelirlenir.
Röportaj radyo için olabilir; gazete için olabilir; televizyon için
olabilir; yani çeşitli medyalar için olabilir. Ona göre alet edevat almak,
hazırlanmakgerekir.Amagazeteiçin,ekibeçokfazlagerekyoktur.Foto
muhabirivekayıtcihazıyeterli.
4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Tabiikiinsan,onugazeteyönetimiylekonuşarakdabelirleyebilir.
“Şöylebirgelişmevar.”diyeuyarırlar;yada“Bakşukişivar;konuşabi‐
lir.”diyebilirler.Gazetecininaklınagelir;kendisideararyani.Olayagöre
belirlenir.
Birdeherhangibirkişiyi,durdukyerdegündemegetirebilir.
253
YenerSüsoyyapıyor,mesela…20yılönceunutulmuşbirinialıyor
ve “20 yıl önce ne olmuştu?” diye öyle bir konuşturuyor ki, işin bir ye‐
rinden kaymağı çıkıyor. Tarihe sakladığı, anlatmadığı bir konuyu anla‐
tabilirinsan.
Mesela,şimdişuradanbirgemigeçerkenkazaolsa…Ozamanhe‐
menkazalarlailgilibilgiverebilecekbiriniararsınızveonunlakonuşur‐
sunuz.Şimdibu,sıcakolaydandoğanbirihtiyaçtır.
5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Konuyu mümkün olduğu kadar bilmeye çalışmak; tabii ki kişiyi
öğrenmeye çalışmak. Hatırlıyorum, Güher‐Süher Pekinel’lerle konuşu‐
yorduk:“Birmuhabirgelmiş,bizimhakkımızdahiçbirşeybilmiyor;bize
soruyor,bizeanlattırıyor.‘Sizkimsiniz?’diye”demişlerdi…Buayıptabii.
Önceden bir hazırlık yapmak gerekiyor; ama her şeyi biliyorsan,
röportajyaptığınkişidendahaiyibiliyorsan,lafınıkeserek,“Efendimsiz
şunudaşöyleyapmıştınız.”demekdeçokgüzeldeğil.Bırakdaadam
anlatsın.Yani,herşeyibildiğinisergilemenindeanlamıyok.Amagenel
fikir,nesoracağınıbilmekvekarşındakininözelliklerinidebilmekgere‐
kiyor.Röportajıyapacakkişininmeraketmesilazım.
6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
Zaten baştan, ne kadar zaman ayırabileceğini konuşmak lazım;
özelliklemeşgulkişileriçin.Emekliadam,evindehatıralarınıanlatıyor.
Oradaröportajalan,doğrudan“Efendimbenimbirsaatvaktimvar;bir
saatkonuşalım.”demeli.Yoksaadam,üçbuçuksaatanlatırveanlatmaya
dadevameder.Çünkübazıinsanlarkonuşmaktanbüyükbirlezzetalır.
Ama vakti kısıtlı işadamı veya politikacıyla zamanı belirlemek gerekir.
15dakikamıkonuşacak,20dakikamıkonuşacak,dahaazmıvaktivar?
Tabii şu da var: O insan, eğer röportaj iyi gidiyorsa, kendi vakti
uzatırzaten.Yani,“Yarımsaat”der.Amabakarsınız,birbuçuksaatko‐
nuşur. Orada susturmak gerekiyor. Susturmak değil tabii ki… Gereksiz
anlatımları atlayarak, gerekli olanları araya sıkıştırmak gerekir. Çünkü
siyasilere öğretirler; derler ki: “Size ne sorarlarsa sorsunlar, siz kendi
söylemekistediğinizisöyleyin.”Adamabirsorusorarsınız;sankiosoru‐
nuncevabıymışgibi,kendininnekadarbaşarılıişleryaptığınıanlatmaya
başlar.
254 7‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlamanız ge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Birdefaröportajıbitiripçıktığımzaman,aklımdakienönemlişey:
Olayınflaşıdır.Flaş,yeni,güzelvehoşbirşeydir.Banaetkiettiğinegöre,
herkeseedecektir.Ondansonraflaşolankısmınetrafındagirişkurulur
vealtınaöneminegöresıralanır.“Mutlakaensonsöylenen,sonkullanı‐
lacak.”diyebirşeyyok.Yanisorularındüzeninegörekurgulanırröpor‐
taj. Tabii her haber gibi, her röportaj da bir kurgudur. Kurgulanıp iyi
yanlarıalınır.Kötüyanlarıatılır.
8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
Belirtilebilir. “Kahkahalarla güldük.” diye parantez içinde belirti‐
lebilir. Parantez açarsınız: “Sıkıntılı biçimde ellerini ovuşturuyordu.”
diye yazarsınız. Tamamen soru‐cevapta bile, röportajcı bunları araya
sokabilir.
9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Çok zor… Onları engelleyip, arada zekice sorular sormak gereki‐
yor. Yani en zor şey, o insanları, nokta koymadan daldan dala atlayan
insanları, bir çerçeve içine sokabilmektir. Çünkü bazı insan vardır ki,
devamlı çağrışımlar yapar. Bir şey anlatırken, onun yanına öbür şeyi
katar. Hiç noktalamadan devam eder. Araya girmek ne mümkün; sus‐
maz; sokmaz araya; anlattıkça anlatır. Onlarla röportaj çok zordur. Bir
şekilde dikkatini dağıtmanız lazım. Öbür soruyu daha cazip hale getir‐
mekgerekir.Oradaişte,röportajcınınustalığıgerekir.
10‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
Ben sinirlendirmeyi severim. Ama baştan değil; sonda da değil;
sonutatlıbağlamaklazım.Arada,şöyleröportajınsonunadoğru,mutla‐
ka bir sinirlendirmek lazımdır. O benim taktiğimdir. Sinirlendirdiğiniz
zaman,insanlarkontrollerinikaybederler.Ozamandaharahatveiçten
konuşurlar.Kişininbamtelinedokunmaklazımki,içindekileridöksün.
11‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
255
Olabilirtabii…İnsanınaklıbaşkabiryerekayabilir…Unutabilir…
Amasonradantelefonedebilir.“Kusurabakmayın;amaşunudasormayı
unutmuşum.”denirtabii.Özellikleteknikbirkonuysanedenolmasın.
12‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Oldutabii,olmazmı?“Amanedenyayımlanmadı?”diyedüşünür‐
sek… Mesela Ankara’da, Raci Badem diye bir mühendisle çok uzun bir
şehircilik röportajı yapmıştım. Yayımlanmadı; önemli görmediler; ama
bana göre çok önemliydi. Kentlerimiz şu hale gelmeden önce yapılmış
birröportajdı.Amagazeteyöneticisisizdeğilsiniz.
Gazeteyöneticiliğideyaptım;onundakendinegörebaskıaltında
olduğu yerler var. Tirajını ayarlayacak, ona göre satacak. Daha ilginç
bulduğu konuları en öne yerleştirecek... Kullanmayabilir. Ama köşen
olduğuzaman,orayatabiikimsekarışmıyor.Sahipli,tapulumalımoldu‐
ğuiçin,orayıistediğimgibikullanabiliyordum.İstediğimkişiylekonuşu‐
yordum.
13‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Tabii mesela Nuriye Akman, bayağı bir parladı bu konuda. Ayşe
Armankendidalındaşuandagayetiyiröportajlaryapıyor.Çokeleştiri‐
liyor bazı konularda; ama röportajları iyi. Daha bir yığın arkadaş var.
DenizSomvarmesela…Bellikelimelervar;okelimelerisöylüyor;karşı‐
sındaki ne cevap veriyorsa, ona göre yazıyor. “Para” diyor; mesela…
Herkesin para anlayışı farklıdır. “Koltuk” diyor; “Işık” diyor; “Zaman”
diyor;birerkelimeyleröportajyapıyor.Çokdahoşveilginçoluyor.
Bence,canlıyayındahaönemli.Televizyonşuanda,gazeteröpor‐
tajlarınınönünegeçti.
14‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Çok çok önemli tabii ki. Sadece fotoğrafla da röportaj yapılabilir.
Yaninasıltekkelimelikröportajyapılırsa,fotoğraflaröportajdayapıla‐
bilir. Birden fazla karenin hepsine resim altı koyarsınız; foto röportaj
çıkar.Birolayıanlatır.
Röportajsırasında,fotomuhabiriyleçalışmakçokönemlidir;hem
kişiyle hem olayla ilgili röportaj yapmak açısından. Mesela hapishane
röportajında,ErdoğanKöseoğluvardı.Hücredekibiradamıfotoğrafladı;
hücreniniçindenbirbakış,oherşeyianlatıyor.Nekadaryazsan,obakı‐
şıancakfotoğraflakullanırsan,anlatımıbaşkaolur.
256 Resimaltlarındafalanyanlışyapmamaklazım.Geneldefotoğraflar
seçilirken başında durmak gerekir. Sayfa sekreteriyle çalışılmasında
yararvar.Sayfasekreterliğideyaptım.Sayfasekreterliğindemuhabirle
oturursun;fotoğraflarıseçersin.Muhabirindegörmediğibirşeyvardır.
Sayfasekreteribukonudayardımcıolmalıdır.
Yanihaberekipişidir.Benimçoğuzamananlatmayaçalıştığımda
budur.Herkestekbaşınayıldızolacağınızanneder;amatek başına yıl‐
dız yoktur. Yazı işleri müdürü iyi yer ayırırsa... Birinci sayfadan “güm”
diye çakarsan, başka türlü olur. Bu anlayıştaki insanların bir arada ol‐
masılazımki,hepsibirbirinebağlıolarak,işigüzeldeğerlendiripgüzel
göstersinler.
257
15.9.HikmetÇetinkaya
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazeteciliğe 1966 yılında, Cumhuriyet gazetesinde, adliye muha‐
biri olarak başladım. O zaman Cumhuriyet gazetesinde, Fikret Otyam,
SaitTerzioğlu,YılmazÇetiner,MücahitBeşergibiröportajcılarvardı.
1966 yılının Haziran ayında, Türkiye’nin tütün sorunu olmuştu.
Kendime ait ucuz, Rus malı bir fotoğraf makinem vardı; Jüpiter marka
birkutumakineydi.Cumhuriyet’egirdiktenbirkaçaysonra,yöneticilere
ya da başkasına haber vermeden, haftalık izinlerimde, İzmir yöresinde
Gümüldür,Menderes,CumaOvasıgibibölgeleregittim;tütünüreticile‐
riylekonuştum.
Onların sorunlarını anlatan beş günlük bir dizi yazısı hazırladım;
adını da “Tütün Kumarı” koydum. Bu yazı dizisini fotoğraflarıyla, gaze‐
tenin yazı işleri müdürüne, ışık içinde yatsın Oğuz Şeren’e, gönderdim
veyazıdiziminçıkmasınıbeklemeyebaşladım.
Bu arada muhabirim, günlük işlerime devam ediyorum. Sanırım
Eylül gibi, yani Haziran’da gönderdikten üç ay sonra gazetenin birinci
sayfasında, ”Tütün Kumarı” diye bir anons gördüm. ”Hikmet Çetinka‐
ya’nın Yazı Dizisi Yarın Cumhuriyet’te” diye başlıyordu. Bu röportajım
beşgünsüreyleCumhuriyet’teyayımlandıvebüyükbiryankıuyandırdı.
Beniİstanbul’açağırdılar;”Senmisinoyazıyıhazırlayan?”diye.O
dönemde Adnan Tahir dizi yazılarına bakıyordu, Ecvet Güresin genel
yayın müdürüydü, yazı işleri müdürü Oğuz Şeren’di. Hepsi vefat etti;
Allah rahmet eylesin. Bu şekilde röportajcılığa, kendi kendime adım
atmışoldum.
Üzüm üreticileriyle, Karadeniz’de fındık üreticileriyle, Çukuro‐
va’da pamuk üreticileriyle, ayçiçeği üreticileriyle, sünger avcılarıyla,
Güneydoğu’dakisorunlarlailgiliröportajlaryaptım.1966’danaşağıyu‐
karı1985’ekadargeçen20yıllıksüreçteröportajcıolarakçalıştım.Pek
çoködülleraldım.
Oyıllar,AnadoluröportajcılığısadeceCumhuriyet’tedeğil,Hürri‐
yet’te, Milliyet’te, Yeni Sabah’ta, Akşam’da da vardı. Her gazetenin rö‐
portajcıları vardı. Anadolu röportajları, tarımsal kesimde olsun, öteki
kesimlerdeolsun,toplumunbellisorunlarınıyansıtırlardı.
1970’liyıllarda,Anadoluröportajlarımı,Türkiye’ninsiyasalgeliş‐
meleriyleelealdım.“KomandoKampları”,“NurKampları”gibikamplar‐
lailgiliröportajlaryaptım.Pekçokdiziyazıhazırladım;bunlarınbazıla‐
258 rınıkitaplarımaaldım.Tambirsayısöyleyemiyorum;amadağköylerin‐
deki okula gitmeyen çocukların öyküsünü konu alan, “Okulsuz Köyün
Çocuklarından” tutun, Kaz Dağları’ndaki, Toros Dağları’ndaki yaşamı,
aşkı, sosyal ve kültürel yaşamı konu alan, ekonomik sorunları yansıtan
çoksayıdaröportajdan“OrmanMasalı”adlıbiryazıdizisiyaptım.
Yaklaşık 20 yıldır köşe yazarıyım. Ama yine röportajlar yapıyo‐
rum.Örneğin“İyonya’danTroya’ya”diyebirdiziröportajıyaptım.Daha
sonra genişleterek kitaplaştırdım. “Bodrum Sürgünleri”ni yaptım.
1980’liyıllardaBodrum’dakendinisürgüneden,yazarları,edebiyatçıla‐
rı,aydınları,sanatçıları,işsizleri;yaniorayımekantutanlarınöyküsünü
anlattım.
2‐Sizröportajınasıltanımlıyorsunuz?
Odönemde,röportajınöyküyleilişkisivardı.Edebiyatçılar,röpor‐
tajcılığıedebiyatdalıolarakgörmezler.Amaneredenbakarsanızbakın,
birilişkisivardır;ilintilidir.YaşarKemal,OrhanKemalörneklerinivere‐
yim; röportajlarıyla romancılığa, öykücülüğe geçmişlerdir. Bir imge us‐
talığıvardırröportajda.
Elbet o dönemlerde, röportajcılık çok önemliydi. Röportajcıların
haberdilindenöte,öyküdiliolmasıgerekirdi.Birazedebiyatayakınolan
insanlar röportajcıydı. Yılmaz Çetiner, Fikret Otyam, Mete Akyol, Nail
Güreli…Dahaşuandaaklımagelmeyenpekçokisimvar.
Bugün Türkiye’de röportaj dediğimiz zaman, mülakat anlaşılıyor.
Mülakatta,sizsorusoruyorsunuzkarşınızdakicevapveriyor.Buröpor‐
tajdeğil,mülakattır.Bugüngazetelerebaktığımızzaman,baştaCumhu‐
riyet olmak üzere, o röportajcılık olayı yavaş yavaş yok olmuştu; ama
sonbirikiyıldıryinegörüyorum.
ÖrneğinMısır’agittik,Mısırröportajıyaptık.Edebiyatıyla,ekono‐
misiyle, öğrencisiyle, halkıyla her şeyiyle Mısır’ı anlattık. Daha sonra
Suriye’yegittik.Suriye’dekisosyalyaşamı,siyaseti…Amaburadamüla‐
katyok;gözlemlerimiziyazdık.
Yine Milliyet’te Ece Temelkuran var; o da genç bir arkadaşımız.
Onunsonikiröportajıvar;KuzeyIrakveErmenistanröportajları…Bun‐
larröportaj,mülakatdeğil.
Oyıllardaröportajcılıkfarklıbirşeydi.Muhabirlerarasındançıkı‐
yorduröportajcılar…Onlarköşeyazarlığıyapmıyordu.MeselaEceköşe
yazarı;benköşeyazarıyım.Muhabirlerinköşeleriyoktu;röportajyazar‐
lığı yaparlardı. Örneğin Yılmaz Çetiner köşe yazarı değildi; ama röpor‐
259
tajcıydı.MücahitBeşer,FikretOtyam,YaşarKemaldeköşeyazarıdeğil‐
lerdi;amaröportajcıydılar.Ayrıbiryerlerivardı.
3‐Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Röportajda edebiyat var; “Yok” deseler dahi, edebiyat var. Ama
söyleşi, mülakattır. Siz bana soru soruyorsunuz; ben size yanıt veriyo‐
rum. Şu an yaptığımız bizim, mülakattır. Ama siz odayı ve beni tasvir
ederekyazarsanız,buröportajolabilir.Amadoğrudandoğruyasizsor‐
dunuz;benyanıtverdim:soru‐yanıt.Soru‐yanıt,buröportajdeğildir.
4‐ “Röportajda edebiyat var?” Bu cümleyi açar mısınız? Röportaj
edebiyadaedebiyatayakınyazımıdır?
Röportaj edebiyata yakındır. Öykü değildir; öykü dili kullanılır.
Yazılarımdabenöyküdilinikullanıyorum.Siyasiyazılarımdabileröpor‐
tajdilikullanırım,zamanzaman.
“Edebiyata yakın yazı” dediğimiz zaman, bunlar edebiyat yazıları
değil, elbet. Yazıya imgelerle bir şeyler katıyorsunuz. Elbette edebiyata
yakınsanız, gazete okuru olarak onu ertesi gün de istersiniz. Ama sıra‐
dangazeteokuruysanız,böylebiryazısiziilgilendirmez;beklemezsiniz.
Doğrudansporsayfasınayadahaberlerinbaşlıklarınabakarsınız.
Türktoplumuhenüzyazılıkültüregeçmedi.Özellikleöykükitap‐
ları,romankitapları,şiirkitaplarıçokazsatıyor.Anıkitaplarıyadapo‐
püleredebiyatürünleriçoksatıyor.Onlarında,birşarkıcınınkasetigibi
reklamıoluyor.“Türkiye’deröportajcılıkşuandayaşıyormu?”derseniz:
Türkiye’deröportajcılıkşuandayaşamıyor.1960’lıyıllardayaşıyordu.
5‐Röportajcılığınyaşamamasınıneyebağlıyorsunuz?
Medyanın yozlaşmasına bağlıyorum. Özeti bu. Gazetelerin genel
yayınmüdürleri,odönemlerdebanaşöylediyordu:“Gazeteninsayfaları
toprak ve gübre kokuyor.” Yani pamuk röportajı, zeytinyağı üreticileri‐
nin sorunları yazılıyordu. Oysa bugün baktığımızda, bu sorunlarla Tür‐
kiyeyinekarşıkarşıyadır.
6‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Gazetecinin bir işlevi, misyonu vardır. Bu soruya böyle cevap ve‐
reyim. Gazetecinin, köşe yazarının görevi nedir? Toplumu bilgilendir‐
mektir;toplumayönvermekdeğil...Yaniben,Cumhuriyetgazetesiköşe
260 yazarıolarak,toplumayönvermekgibibirgayretimyok;amatoplumu
bilgilendirmekgibibirgörevimvar.
7‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Bakın,röportajnasılyapılır?Nasılçıkarbirröportaj?Şöylebirşey
düşünebiliriz:
1969yılındaTicanilerTarikatı’nınŞeyhi,KemalPilavoğlu,Çanak‐
kale’ye bağlı Bozcaada’ya sürülmüş. Ekonomi okumuş, İktisat Fakültesi
mezunu.Cezaevindeyatmışve1960’lıyıllardadaorayasürgüngelmiş.
Bozcaadaozamanküçücükbiryer;bolmiktardaüzümbağları,bir
ikideşarapfabrikasıvar.KışınGeyikli’denmotorlarkalkıyor;amadalga
olduğuzamanzoroluyorulaşım.Kimizaman,birhaftairtibatkesiliyor
Geyikli’yle. Adam, ekonomi de okumuş ya, “Buraya fırın yapmak lazım.
Ekmekfırınıyok.”demiş.Ekmekfırınıyapmış.
OrayıKabeilanedenmüritlerivar;sakallılarvesiyahgiyerler.An‐
kara yöresinde örgütlü bir tarikattı; o zaman Ticaniler Tarikatı. Ata‐
türk’ünheykellerinikırarlardı.
Pilavoğlu paralı da biri; üzüm bağlarının kimilerini alıyor. Şarap
fabrikalarıüzümüalmasındiye,“Müslümanlarşarapmıiçer?Şarapzın‐
dıklarındır.”diyebirteoriatıyorvediğerTürkler’inelindekibağlardan
üzümleritoplamayolunagidiyor.Gazetedehaberçıkmıştıbununlailgili
ve gittim ben oraya; dört günlük bir dizi hazırladım: “Üzüm, Şarap ve
Efendi”…KemalPilavoğlu’nunrezilliklerini,üçkağıtlarınıanlattım.
1976 yılında Diyarbakır Lice’de deprem olmuştu. Deprem evleri
yapılıyordu.Orada,biryolsuzlukolduğuortayaçıktı.Gittim,Licehalkıy‐
lagörüştüm.Oöyküyüyazdım“OyLiceOy”diyeçıktı.
Taşucu’ndaki Balıkçılar Kooperatifi üyeleriyle denize açıldım.
Günlerce kaldım; onların öyküsünü “Balıkçının Türküsü” ile anlattım.
Arkaplanınıyakalamak;arkaplanınıöyküleştirerekyazmak.
8‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
İyi bir röportajcının, iyi bir kaleminin olması gerekir. İyi bir dol‐
makalemi değil; ama iyi bir yazma yeteneği olmalı. Biraz edebiyatın
içinde olmalı; şiiri bilmeli. Zaten şiiri bilen, şiiri çok okuyan, yazan de‐
miyorum; çünkü Türk ulusunun, biliyorsunuz yüzde 90’ı şiir yazıyor.
261
Çağdaş Türk şiirini, çağdaş dünya şiirini, biraz bilmesi lazım. Kenarın‐
danköşesindenonunlabirazilişkisininolmasıgerekir.
9‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
Birröportajagidersin,olayı yerindeincelersin. Birkaç boyutu, bir‐
kaç ayağı varsa orada görürsün. Belgesel çekmek ayrı bir şey; röportaj
ayrıbirşey.Diyelimki,bugünbirpamukröportajıhazırlayacaksanız,Sö‐
ke Ovası’na, Gediz Ovası’na, Çukurova’ya gideceksiniz; Amik Ovası’na gi‐
deceksiniz.Kaçgününüzüalırbusizin,10yada15gününüzüalır.
10‐Röportajmetninikurgularkenneleredikkatediyorsunuz?
Yazıdilinedikkatederim.Okuruçekmekiçinpekçokyöntemvar‐
dır.“Flash”dediğimizönemlinoktalarıönealıyorsunuz;önceliktanıyor‐
sunuz.
11‐Önemlinoktalarınasılbelirliyorsunuz?
Bellibirnoktadansonraonuanlıyorsun.Başlardazorolabilir;ama
belli bir noktadan sonra kolaylaşıyor. Önemli cümleler vardır. Okurun
ilgisiniçekmekiçin.Hanibiterken“Yarınbilmemne”diyekoyuyorsunuz
ya,okurmeraketsindiye.
12‐Röportajsırasındakisözlüifadelerdışında,el‐kolhareketlerini
vemimiklerinasılyansıtıyorsunuz?
Her şeyi yansıtabilirsiniz. Bugün NTV’de Tayfun Talipoğlu’nun
yaptığı iş, röportajcılıktır aslında. Biz gazete sayfalarında fotoğraf veri‐
yoruz;ogörüntüveriyor.YaniAnadoluröportajcılığının,televizyonver‐
siyonuduro.
13‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Konunundışınaçıkılmasınıengellersin;kolay,okolay.Anlatılanher
şeydeğerlideğildir.Buiştenot almaen güzelidir.Çünküoröportajı, bir
kişininkonuşmasıylabitirmeyeceksiniz;arayaçokşeylerkatacaksınız.
14‐Temeltekniklerdışındakendinizeözgükullandığınızröportaj
tekniklerivarmı?
Yok.Hiçbirröportajcıöylebirşeydüşünmezzaten.Amaüslupçok
önemlidir. İnsan birilerini sever, beğenir. Mesela ben Jack London’u,
Dostoyevski’ninromanlarınıokumuşumdur,Puşkin’i,Tolstoy’uokumu‐
262 şumdur.Yanionlardanetkilenmişimdirelbet.Kimişairlerdenetkilenmi‐
şimdir.Amabellibirdönemdensonrakendiüslubunuzubuluyorsunuz.
15‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
O röportajı siz hazırlıyorsunuz. Röportaj biter bitmez girmiyor;
elinizde.Zatenaklınızabirşeygeldiğizamanda,onuekleyebiliyorsunuz.
16‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Röportajcı yok bugün. Röportaj dediğimiz olay, Cumhuriyet de
dahil, yok bugün. Röportajcı, Can Dündar desem o köşe yazarı. Ece Te‐
melkurandiyeceğim,köşeyazarı.Röportajcıköşeyazmaz.
17‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolurdu?
Yayımlanmayan röportajım olmadı. Ama gazetecilikte olabilir bu.
BenBafaGölüileilgiliröportajyaptım.Röportajıntarihi1967.BafaGölü
o zaman Özbaş ailesinindi. Orada Serçin köylüleriyle, bu gölün ağası
arasında tatsızlık vardı. Göle mayınlar koyuluyor ve Serçin köylüleri
balıkavlarkenayaklarıkopuyor.ŞimdiSerçinköyündeyaşları60‐65‐70
olanhatta75‐80yaşındakilerinpekçoğununbiryadaikibacağıkopuk‐
tur.
Bunların öyküsünü yazdım. Nadir Nadi hayattaydı o dönemde ve
Özbaş ailesiyle de dostlar. O röportaj yayımlandı; Cumhuriyet’te. Çok
önemlibirşey.NadirNadi,“Bubenimailedostumdur.”demedi;yayım‐
landıoröportaj.
18‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafçı‐
nınçekmesiileröportajyapanınçekmesiarasındafarkvarmıdır?
Fotoğrafçokönemlidir.Bençekersem,benimpenceremdengörü‐
nür o röportaj. Fotoğrafçı benim gibi düşünmeyebilir. Onun için ben,
hiçbirröportajımafotoğrafçı almadım.FikretOtyam, hiçbir röportajına
fotoğrafçı almamıştır. Fotoğrafa, ben sayfa sekreteriyle birlikte karar
verirdim.
15.10.LeylaTavşanoğlu
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
1969yılında,TürkHaberlerAjansı’nındışhaberlerservisindega‐
zeteciliğe başladım. Aynı zamanda Türk Haberler Ajansı’nın, o dönem
263
çokbüyükbirdünyaajansıolanUPI UnitedPressInternational ajansıy‐
ladailişkisi,anlaşmasıvardı.DolayısıylaaynızamandaUPIAjansı’nında
muhabiri oldum. 13 yıl Türk Haberler Ajansı’nda çeşitli kademelerde
görevaldım;dışhaberlerşefliği,yazıişlerimüdürlüğüyaptım.
Oradadışhaberciolduğumiçin,tabiidoğalolarakpekçokdışgö‐
revedegittim.Gidincedesöyleşiyapmakzorundakalıyorsunuz.Böylece
söyleşiyeyöneldim.
Sonra üstlerim, ağabeylerim, ablalarım, dediler ki: “Sen söyleşide
çokbaşarılısın;amasöyleşiyiyaparkenröportajgibideyapıyorsun.Ya‐
ni,çevrendealgıladıklarınıkarşındakinintavrını,duruşunu,nasılbirruh
yapısına sahip olduğunu, o sırada çok iyi naklediyorsun. Çevreyi de iyi
anlatıyorsun…”
Bendeönerilenyoldadevamettim…Yıllardır,röportajlasöyleşiyi
birbirinin içine geçirmeyi başardığımı sanıyorum. Özellikle Pazar Ko‐
nukları’nda, önce bir sunuş bölümü var. Orada anlatıyorum neyin ne
olduğunu; çevreyi de anlatmaya çalışıyorum. Karşımdaki kişinin, duru‐
şunu,nasılbirinsanolduğunudaokuyucuyanakletmeyeuğraşıyorum.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Tam olarak söyleşi demiyorum. Röportajla söyleşinin iç içe geçi‐
rilmesi...RahmetliHalitÇapın,çokiyibirröportajustasıydı.Benonunla
çalışmadım;amaarkadaşlarınınanlattığınagöre,yanmışbiryalınınha‐
berinden, üç‐dört günlük bir dizi yapabilirmiş… Yani o yalının içindeki
hayatı kafasında çok iyi kurgular; yalının tarihçesinden yola çıkarak
havasınınakletmeyiçokiyibaşarırmış…
Örneğin şu çiçeği ele alalım. Bu çiçeğin rengini, beneklerini, hatta
neredenkaynaklandığını,nasılyetiştirildiğinianlatmakbirröportajdır.
3‐Ohalderöportajdadahagenişbirzamandanbahsedilirkensöy‐
leşidebelirlibirzamandabelirlibirdurumaodaklanmakmıgerekir?Söy‐
leşidahasınırlıbirzamanımıyansıtır?
Röportajdazamantabiikigeniş;amasöyleşidedebaşkaanlamda
geniş bir zaman var. Çünkü bir konuyu ele alıyorsunuz; o konunun uz‐
manını, konuyu çok iyi bileni ya da o konunun doğrudan hedefi olan
kişiyi seçiyorsunuz. Onunla konuşma yapmaya başlıyorsunuz. Tabii ki
ortadaçokgenişbirzamansözkonusudur;geriyedönükdesorularso‐
rabilirsiniz,karşınızdakiinsana.Dolayısıylazamanlasınırlıdeğil;söyleşi
de,röportajda.
4‐Pekiikisiarasındakesinfarklarortayakoyabilirmiyiz?
264 Tabiikivar…Söyleşimülakattır.Karşınızabirinialıyorsunuz;so‐
ruyusoruyorsunuz;odasizecevapveriyor.Röportajdaöyledeğil.Rö‐
portajdasiz,izlenimleriniziaktarıyorsunuz.
5‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Birkereröportajındasöyleşininde,konuyuçarpıtmadığınız,ken‐
di amaçlarınız doğrultusunda kullanmadığınız ve yanlış bilgilendirme
yani dezenformasyon yapmadığınız sürece, son derece önemli işlevleri
vardır.
6‐Röportajcınınsorumluluklarınelerdirsizce?
Bir kere konuyu çok iyi çalışmış olmanız lazım. Şimdi söyleşinin
deçeşitliboyutlarıvartabii.
Bir,düzbirkonuda bilgilendirmeiçinyapılansöyleşivar.Mesela
önemlibiruluslararasırestorasyonçalışmasıyapılmış.Bukonuyueniyi
bilen ya da işi yapan kişiyi alırsınız karşınıza, olayın aslını kendisine
sorar,anlattırırsınız.
İki,birskandalpatlamıştır;muhtemelenhükümetleilgilivs.Oolayı
bilenyadaoolayladoğrudanilgilikişiyadakişileribulup,onlarasorular
sorarsınız. O soruları sorarken, o işi yapan ya da o işten sorumlu kişiyi,
amacınızaklamakmıdır?Yoksaolayıdoğrudanortayaçıkarmakmıdır?
Onuniçin,çokiyiçalışmışolmanızlazım.Eğertarafsızbirgazeteci
iseniz, o kişiyi aklamak değildir meseleniz. Olayı anlattırmaktır. Hatta
belki de, o olaydaki sorumluluk payını da öne çıkarttırmaktır. Soruları
doğrusormadığınızzaman,sorumlukişiyibiranlamdaaklayabilirsiniz.
7‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Konuşacağım kişileri nasıl belirlediğim çok belli; o işten sorumlu
kimvarsa…Yanişimdiben,Cumhuriyetgazetesiçalışanıyım;amaşöyle
bir ayrımsama yapmayı doğru bulmam: “O kişi AKP’lidir; konuşmam
doğruolmaz.”Hayır,AKP’lideolsaMHP’lideolsahangisiyasitandans‐
tan eğilim olursa olsun, eğer o olayı anlatacak, doğru bilgilenmiş kişi
olduğunudüşünüyorsam,okişiyiseçerim.
“Gazete yönetiminden yönlendirme geliyor mu ?” diye sormuştu‐
nuz.Şimdibakın;hergazeteninbirpolitikasıvardır.Dolayısıylabenim,
genel yayın müdürüm ya da patronumla yani İlhan Selçuk ile konuşup,
söyleşileriyapmamlazım.
265
Olaki,seçtiğimkonuyubeğenmezler.Çünkütamsayfabirröportaj
yaptığınızzamanyadahaftaarasıbenimyaptığımgibibüyükröportaj‐
lar yapınca, okuyucunun çok dikkatini çekiyor bunlar. Onun için yanlış
birşeyseçmemeklazım.Kamuoyundagüvenilir,saygınolarakdüşünü‐
leninsanlarımuhatapalmaklazım;yanisözünegüvenilirinsanlar.Baş‐
bakan da olsa, sözüne güvenilmeyecek adam olduğunu düşünürsem,
onunlakonuşmam.
8‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Birkerekonuyubulmaklazım.Ogününyadaohaftanınensıcak
konusu nedir? Yurtdışından olabilir, yurtiçinden olabilir. Ya da kamuo‐
yunun çok ilgisini çekecek hafif de bir konu olabilir aslında… Yani çok
siyasiolmayan,çokdiplomatikolmayan…
Meselagüzelbirbalegösterisiolmuştur.Obalegösterisininkore‐
ografıylasöyleşiyapıyorsunuz.Amaönceokişiyitanımanızlazım;son‐
ra, “O bale gösterisinin anlamı ne? Kim yazmış? Kim sahneye koymuş?
Onunarkaplanınedir?Geçmişinedir?Başoyuncularıkimlerdir?”Hatta
gidipseyretmişolmanızlazım.Ondansonradasöyleşiyiyaparsınız.Ama
öncesiçokciddibirçalışmagerektirir.İkiüçgününüzüalabilirbuçalış‐
ma…
9‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
Zamanıçoktasarruflukullanırım.Mümkünolduğukadar,karşım‐
dakine ayrıntılı cevap verdirirken, işin ucunu da yakalamaya çalışırım.
Mümkünolduğukadarda,çoksorusormayaçalışırım.Karşımdakibana
derse ki: “Benim, yarım saat vaktim var.”; o yarım saate göre kendimi
ayarlarım.Amagenişzamaniçindeçokdahailginçşeylerçıkabilir.
10‐Röportajmetninikurgularken,neleriatıpnelerianlatmanızge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Bir kere çok tekrar olur söyleşilerde, o tekrarları elimine edersi‐
niz. Sonra en çarpıcı sözler vardır. Onları ön plana çıkarırsınız. Şöyle
söyleyeyim: Mesela daha önemsiz soruları baştan sormuşsunuzdur da,
konuşma iyice ısınırken; en çarpıcı soruları sona bırakmışsınızdır. O
zamanaltüstedersinizsöyleşiyi.
Aslındayazılısöyleşi,görselmedyadayapılansöyleşidençokdaha
zordur. Çünkü görselde, olay kendi akışı içinde gider… Öbür türlü, siz
266 kendikurgunuzuyapmakzorundakalıyorsunuz.Amatabiiki,karşınız‐
dakininbütünsöylediklerinesadıkkalarak.
11‐ Söyleşi yayımlandığında, “Ben bunları anlattım yazmamışsı‐
nız… Hayır, onu öyle söylemedim… Onu anlatmaya çalışmıyordum.” vb.
tepkileraldınızmı?Budurumdatavrınızneolur?
Birkaçkerebaşımageldi.“Haöylemi?”dedim.Benbantkayıtları‐
nısaklarım.“İstersenizkasetibirliktedinleyelim.”deyincehepgeriadım
atıldı.
12‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve
mimiklerinasılyansıtıyorsunuz?
Bengiriştekullanıyorum.Altıüstübirtamsayfavebubirtamsay‐
fada aşağı yukarı, word ile söylemek gerekirse, 4‐5 A‐4 sayfa. Eeee ne
yapacaksınız? El kol hareketlerini çok fazla tasvir edemeyebilirsiniz.
Sadece kişinin tavrını, üstüne başına ne giydiğini girişte verirsiniz; on‐
dansonrasorucevabageçersiniz.
Birdebaşkatürlübiryöntemimvarbenim.Doğrudansoru‐cevap
değil; onun mealen söylediklerini aktarıyorum. Ama daha çok, kelime
kelime sözlerini yansıtmam gereken zor, alengirli söyleşilerde, bu yön‐
temikullanmıyorum.Öbürtürlü,“İşteşunuşöyleyaptıktansonrasözle‐
rineşöyledevametti.”deyiptırnakaçıyorumvesözleriniyazıyorum.
13‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
“Birdakika,benimbirsayfamvar;bizbirbuçuksayfayasarkıyo‐
ruz,ikidakikadatoparlayınlütfen.”diyeuyarırım.
14‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
Öylebiriddiamyok;butekniği,sadecebenkullanıyorum.Ha,bil‐
medenbenkullanıyorolabilirimama…
Benherşeyiakışınabırakırım.Benimbiryolumyordamımvar;o
yolyordamlagidiyorum.Zatenokadaralıştımkibuişiyapmaya,üçsa‐
attebitiyorenuzunsöyleşibile.
15‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
267
Telafisimümkündür;eğersöyleşiyiyaptığınızkişiyiiyitanıyorsa‐
nız. Tanımıyorsanız bile bir ara telefon açıp… Ya da şöyle bir şey olur,
söyleşiyi perşembe günü yapmışsınızdır; pazar günü yayımlanacaktır.
Cumartesi günü o konuyla ilgili çok önemli bir gelişme olur; açarsınız
dersinizki,“Birsorumdahavar.”
16‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Oldu,oldu;birkereoldu.Herkesiöldürüyordum.İkikerepardon!
Birkeredeben,kasetikaybetmişim.İkisöyleşiuzaydauçtu.
Bir tanesini telafi edebildim. Kaseti kaybettiğimi edemedim; çün‐
kükonuştuğumkişiçokkızmıştı.
17‐Özelliklesöyleşiyayımlanmadığızamanbununmuhabireetkisi
nasılolur?Muhabirrencideolurmu?Söyleşide,karşınızdabirkişioluyor
vemuhabirinbirgazeteyebağlıçalışmasıbirazdayayınvaadigibideğer‐
lendirilebilir?
Aslındavaatolmaz.Buçokyanlışbirşeydir.Giderosöyleşiyiya‐
parsınız ya da haberi yazarsınız. Yazı işleri yönetiminin kararına bağlı‐
dır.Veosöyleşiyapılanyadahaberkonusuolankişi,muhabire“Söyle‐
şiyi ya da haberi niye koymadınız?” diye sorma hakkına sahip değildir.
Budabirgazetecilikkuralıdır.
18‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Maalesefyok.
19‐NedenYok?
Vallaiyiyetişmiyorlar.Türkçe’lerineözengöstermiyorlar.Sadece
iyihabercilikyetmez.Türkçe’yeçoközengöstermek,diliçokiyikullan‐
makgerekiyor.Bunugöğsümügeregeresöylüyorum;çünkübenTürk‐
çe’yieniyikullanansöyleşiyazarıödülünüaldım;onuniçinsöyleyebili‐
rim.
EğerTürkçe’yidoğrukullanmazsanız,inanılmazeleştiriler,tepki‐
ler alırsınız. Onun için mutlaka yanınızda, emin olmadığınız zaman ba‐
kabilmekiçin,birTürkçeyazımkılavuzuvebirdesözlükbulundurmalı‐
sınız.
Medyada,basındabüyükbircehalet sözkonusu…Yeniyetişenle‐
rin çok dikkatli olmaları lazım. Dillerine çok özen göstermeleri, ömür
boyuTürkçeçalışmalarılazım.Biröncekinesille,şimdikinesilarasında
biruçurumvar.Ouçurumudolduracakdabirşeyyok.
268 Gençlerin önünde çok fazla imkan var artık. Yani önlerindeki se‐
çenekler,barlar,gecekulüpleri,Reina’lar,Leila’lar,Sorti’ler,işteteleviz‐
yon, internet. Şimdi bunlar hep gençleri başka yönlere doğru kanalize
ediyor.Birdegençlerkitapokumuyorlar.Onuniçinde,zatenartıkdoğ‐
rudürüstyazarçıkmıyor.
20‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Çokönemli.Çokyaşanmışbirşeydir:Bazıgazeteciarkadaşlarımız
vardır.“Benokişiylesöyleşiyaptım.”der.Kendikafasındanda,okadar
güzel bir kurgu ortaya çıkarır ki, şaşar kalırsınız. Ama fotoğraf yoktur;
aslında o söyleşi yapılmamıştır. Söyleşi çıkar; ondan sonra karşı taraf
derki:“Benleböylebirşöyleyapılmadı.”
Söyleşiyi yaptığınızın ispatı fotoğraftır. Bu birinci boyutu… İkinci
boyutu da: Okuyucu o söyleşi yapılan kişinin suratını, şeklini merak
eder.Doğaldır;bendeolsammerakederim.Fotoğrafıkoymadansöyle‐
şiyiyayımlarsa,birbacağıeksikkalır;topalkalırsöyleşi.Aynışeyröpor‐
tajiçingeçerlidir.Yalıörneğindeolduğugibi…Yalınıneskihali,orijinal
hali, yanmış hali, içinin durumu olmadan, ben nasıl bilebilirim gerçek
mi?Yaniyazıyıtamamlayangörselliktir.
21‐Fotoğraflarısizmiçekiyorsunuz?
Fotomuhabiri.
22‐Sayfayapılırkenfotoğraflarınseçimineetkinizoluyormu?
Benseçerim.Kendisayfamıdabenyaparım.Başlıklarıbenatarım;
arabaşlıkları,herşeyibenyaparım.Deşifreyidebenyaparım.Söyleşiyi
sizyapıyorsunuz;başkasıyapmıyorki.Yasorulansorudayadaverilen
cevaptabiryanlışanlamaolsa,alınsizebaşınızabelayı.Birkaçkereba‐
şımageldiçünkü…
15.11.MehmetYaşin
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Masraflarımıkarşılayabilmekiçin,Dünyagazetesindegecetashih‐
çisi olarak başladım. Para kazanmak için girdiğim iş, mesleğim oldu.
Fakatgezmetutkusuküçükyaştanberivardı.İlkokulda,Ortaköy’deotu‐
rurduk; oradan Arnavutköy ya da Beşiktaş’a gitmek benim için büyük
birgeziydi.LisedeiseEdirneveBursagibiyakınyerleregitmeyebaşla‐
dım.
269
Gazetecilik yaparken, bazı davetlere katılarak gezginlik başladı.
Gezdikçe isteğim arttı; geziye biraz da bilinçli yöneldim. Gazeteci oldu‐
ğunuz zaman kategorilere ayrılmanız gerekir. Kimi polis‐adliyeyi, kimi
politikayı,kimiisemagaziniseçer.Bendekendimegeziyiseçtim.
Benden önceki dönemlerin önemli gezginleri Hikmet Feridun Es,
Fikret Otyam vardı. Onları okudukça, onlar gibi gezmek, onlar gibi rö‐
portajlar yapmak istedim. Biraz Hemingway özlemim vardı; gazeteci,
yazar,maceracı…
Kaynaklartoparlamayabaşladım.Bugünsanırım,Türkiye’ningezi
konusundaengenişkaynaklarınasahipgazetecibenim.Bunlarınışığın‐
dadaAtlasdergisiniçıkardım.
2‐Atlasdergisinelergetirdi?
Gezileridahaiyiyazabileceğimbirdergiyaratmakistedim.Busa‐
yedeTürkgezginleri,dünyanınenuzakköşelerinegitmeimkanıbuldu.
İlk günden bu yana, hem yazıda hem de fotoğraflarda hep Türk imzası
olmasınadikkatettik.Kutuplarda,Everest’inzirvesinde,Türkimzasıda
olsunistedik.Türkiye’yienücraköşelerinekadarkeşfettikveyazdık.Bu
gezi yazılarıyla Türkiye’de gezme ve tatil stili değişti. İnsanlar yeni ve
farklırotalarınpeşinedüştüler.
3‐ Gezi yazıları ile insanlar neyi öğrensin istiyorsunuz? Bu alanı
seçmeamacınızahizmetedebildinizmi?
Türkiye’ninenilginçamagölgedekalmış,gözlerdenuzakyerleri‐
ni, birköy,kent,kasabayadamahalle,birırmakkenarı,saklıbirkoy,
vb. ortayaçıkarıpokuyucuyasunmakveoradakigüzelliklerianlatmak.
Mutlakaçirkinliklervardır;amabenyazılarımdahiçbirzamançirkinlik‐
leri anlatmam. Gezi yazısı, insanı hayaller kurmaya teşvik edecek bir
türdür.İnsanıoturduğuyerdengezmeyeçıkarır;bireleştiriyazısıdeğil‐
dir.
Tabiikiküçükaksaklıklarolabilir;amabenoranıntarihigeçmişi‐
ni,şuankidurumunu,yaşambiçiminiveririm.Özellikleyöreselyemek‐
lervetatlarlailgiliyim.Yemekdemek,oyöreninkültürününçözümlen‐
mesi demektir. Malzemeleri, baharatları ve onları pişirme tekniklerini
bildiğinizzaman,bunlarınnedenlerinedoğruyönelirsiniz.Oranınyaşam
biçimihakkındaipuçlarıöğrenirsiniz.
4‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
270 Ben röportajı, sorulu‐cevaplı bir gazete yazısı olarak algılıyorum.
Tabii ki ben de sorular soruyorum; ama sorulu‐cevaplı yazmıyorum.
Cevaplarıtırnakiçindeyadasöyleyeninağzındanyazıyorum.Röportaj
vesöyleşininçokiçiçegeçtiğinisanıyorum.
Benvemedyadakibirçokarkadaşım,röportajısöyleşiyleharman‐
lamışız. Röportaj yapmak: gazete dilinde, karşılıklı söyleşmek, soru
sormak,cevaplaralmakanlamındakullanılır.Geziyazısıtürü,röportaja
dagirebiliyor.
5‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Benbirazdanaklediciyim.Kendigördüklerimi,oradakiinsanların
bilgi, görgü ve deneyimlerini naklediyorum. Röportajcı, bildiklerini de
işiniçinekatıp,olmuşdurumu,kendigözlemlerini,deneyimleriniçevre‐
dekidiğerinsanlarınbilgivedeneyimleriyleyoğurup,okuyucuyaanlaşı‐
lancümlelerleanlatmayaçalışanbiraracıkişidir;yazıylaanlatıcıdır.
6‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
İlginçlik düzeyine göre, kendi çizdiğim bazı rotalar vardır. Gerek
ülkeler, kentler, gerek kasabalar, hangisinde ilginç hikaye varsa oraya
yönelirim.Ben,heryerinbirhikayesiolduğunainanırım.
Birdebana,okurlarım,elektronikpostalarlaihbarlardabulunurlar.
Güzel,ilginç,benimbilmediğimmekanlarısöylerler.Bazenoihbarlarçok
yanıltıcıolabiliyor;çünküheranneninkendiçocuğunuengüzelgörmesi
gibi,okuyucudakendiyöresininbaşkabiryerebenzemediğinidüşünebi‐
liyor.Buihbarlarınarasındanseçmeleryaparakdayolaçıkarım.
Yönetimden,“İllaburayıdayaz.”diyebirdayatmagelmiyor.Mese‐
la Ertuğrul Özkök İzmirli’dir ve Sığacık’ı çok sever. Bana, “İlla yaz.” de‐
mez ama, “Sığacık’ta çok güzel bir liman var; gidip gördün mü? Güzel
yazıçıkar.”der.Herhangibirokurumgibi,banasadeceönerir;enforma‐
tikbilgiverir.Eğergüzelseyazarım.BunuAydınDoğan,DoğanHızlanda
yapar.
Zatenbenimbirtüröneriveistihbarataihtiyacımvar.Çünküba‐
zennereyegideceğimdiyeçıldırıyorum.GüneydoğuyadaDoğuAnado‐
lu’da, terör yüzünden alınmadığımız yerler dışında, Türkiye’de ayak
basmadığımçokazyerkaldı.
7‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
271
Mutlakagittiğimyeriçalışırımvemümkünolduğuncaişimeyara‐
yacakkağıtparçası,kitapyadabroşürtoplarım.Türkiye’debulmakçok
zor ama belediyelere, kütüphanelere, yerel kitapçılara gider kitaplar,
belgeler sorarım. Bir de ev ev dolaşıp yemek tarifleri almaya çalışırım.
Birsürünotdefterimvardır.Naklenmaçanlatırgibi,herşeyiyazarım;
beynimeçokgüvenmem.
MeselabirsayfalıkMidilliAdasıyazısıyazacağım.EvliyaÇelebive
diğergezginleroraylailgiliyazmışlarmı?Bakarım.Artıkinternetsaye‐
sinde istediğin bilgiye sahip olabiliyorsun. İstediğim bilgileri not alıp,
gittiğimyeribirazdahatanımışoluyorum.
Bilinçligezmemgerekiyor;çünkügezisüremçokazoluyor.Nere‐
lere gitmeliyim? Antik öyküsü varsa, nedir? Bunları bilerek gidiyorum.
Gittiğimde de, o sütunlara oturup o öyküyü kafamda canlandırabiliyo‐
rum.Osütunların,otluyolların,oradakigeçmişinhikayesinibiliyorum.
8‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
Röportajın süresi yok. Vaktimi çok iyi kullanmam lazım. Bu yüz‐
dengezilerimeperşembegünleriçıkarım;haftasonunukullanırım.Ana‐
dolu gezilerimde, sohbetler genellikle uzun oluyor. Sohbetleri köy kah‐
velerindeyapıyorum.Selamveripköyünkahvesineoturdukmu,köylü‐
nünzatencanısıkılıyor;seningibibiradambekliyor,etrafınısarıyorve
önceonlarbenlebirröportajyapıyorlar.Sorularınınçoğupolitikoluyor.
Sonra ben onlara, kasaba veya köyleriyle ilgili, daha önceden kafama
yerleştirdiğimsorularısoruyorum.
Köy kahvelerini, gittiğim yerlerin yerel yönetimlerine haber ver‐
mediğim için, tercih ediyorum. Yerel yöneticiler, bütün iyi niyetleriyle
beni gezdirmek için örgütleniyorlar. Onlar daha çok bana dertlerini,
Ankara’yailetmekistediklerinianlatmayaçalışıyorlar.Bengerçekgüzel‐
likleri göremiyorum. Mümkün olduğunca tanınmadan gezimi bitiriyo‐
rumvesonrabelediyereisine,muhtarayadaköykahvesinegidipkalan
vaktimi onları dinleyerek geçiriyorum. Onlarla konuşmadan da yapa‐
mazsın;çünkülafarasındaipucuverirler;sizipucunututuncaonusöke‐
rekgidiyorsunuz.
9‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
İşin en zor tarafı gidip görmek değil, yazmak. Çünkü yazacağınız
sayfanın bir bölümü ilanla kapatılmıştır. Sayfanın bir bölümüne de fo‐
272 toğrafgelecekyazıdahaiyiokunsun,diye.İlanlarvefotoğraflardanka‐
lanbölümdedegittiğinizyerianlatacaksınız.
Binyıllıkgeçmişesahip Mardin’i anlatacaksınız. Dünyanın engü‐
zel,enesrarengizvebütünkültürlerinbuluştuğurengarenkbirkenttir.
Size verilen harf sayısı sekiz bin. Eğer sekiz bin 500 harf yazarsanız,
sayfasekreterinizbeşyüzharfiatmanıziçintelefonaçarki,budadün‐
yanınenzorişi.NewYork’dakisekizbinrestoranınilkharfleriniyazsa‐
nızyerinizbiter.
Bu yüzden yazılarımda, okuyucunun internetten bulabileceği ik‐
limi, nüfusu, coğrafyası, ekonomisiyle ilgili bilgileri vermemeye çalışı‐
rım.Benkendigözlemlerimi,duygularımı,kokladığımkokuları,tattığım
yemekleri,tabiikigeçmişedönerekanlatıyorum.Bubilgileriniçindende
elemeleryapıyorum.Banaözelgeleniyazıyorumokuyucuneisterdiye
düşünmüyorum.
Okuyucuiçinyazıyorumamayazıaşamasındailkolarakkendibe‐
ğenilerimönemlidir.Tirajgetirecekdiyeyazmıyorum.Geziyazıları,haf‐
ta sonunu eğlenceli geçirtmek için yazılır. Bu nedenle keyif unsurunun
olmasınadikkatederim.Eniyikelimeleribulmak,eniyicümlelerikur‐
mak,benimenstresliolduğumanlardır.
10‐Yazınızıyarımbulduğunuzoluyormu?
Beşyazımdanüçüiçinbunudüşünüyorum.Nedende,yerdekikı‐
sıtlamalar. Gazetede fazla yazamazsın, okuyucu sıkılır. Yazılarımı uzun
uzun yazarım. Sonra yazıyı sekiz bin harfe indiririm. Gazete için kısal‐
tılmışyazılarımı,UzaknameveYakınnamekitaplarımdatopladım.
11‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve
mimiklerinasılyansıtıyorsunuz?
Bunlaryazıyısüsleyenşeylerdir.Coğrafyayadatarihkitabındael
kolhareketleriniyazamazsın.Mardin’ianlatancoğrafiözelliklerdebun‐
ları anlatamazsın. Ama röportajı güzelleştiren, karşısındaki adamın el‐
kolhareketleri,mimiği,suratındakişarkçıbanınınanlatılmasıdır.Adamı
da 3‐4 satırla betimlemek gerekir ki yazının oraya gidip yazıldığı belli
olsun.BuençokYaşarKemal’devardır.
“Yazıyahayatkatsın”diyebendekullanıyorum.Birazkonuşmadi‐
lineyakınbirüslupkullanmayadikkatediyorum.Birmasalanlatıcıgibi
yazıyorum. Bu tarzı kullandığımda, yeni kelimeler katma, kelimelerle
oynama durumu var. Duyduğum tüm yerel kelimeleri not ederim. Dil
273
konusunda titizlenirim. Yazarları birbirinden ayıran şey üsluplarıdır.
Herkesinkikendineözgüdür.
12‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Bu,yıllariçindeöğrenilenbirşeydir.Yıllariçindeinsanı,Türkin‐
sanını tanıyorsunuz. Bir kere karşınızdakileri serbest bırakmalısınız.
Kafasındasorularvaronun;rahatdeğil.Osoracak,işinibitirecek,ondan
sonrasizbaşlayacaksınız.Eğerbeklemezseniz,sizehiçbirşeysöylemez.
Birdesorusormayacaksınız,sohbetedermişgibikonuşacaksınız.
Mesela,“Yahu,bueşekdeniyeanırıyor?”diyebaşlayacaksınız;oeşeği
anlatırken siz, yem meselesine, tarlalara su gelişine geçeceksiniz. Ta‐
mamendeneyim,alışkanlık.Onlarıtanıdığınızzaman,konuyunasılçevi‐
receğinizidebilirsiniz.
13‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
Konuşma üslubu türünde, daha samimi cümleler kurmak istiyo‐
rum. Okuyucudan aldığım tepkiler de bunu başardığımı gösteriyor.
Mümkünolduğuncateypvedefterkullanmayacaksınız.Aklımayazarım.
Kahveden çıktıktan sonra arabanın içinde, daha hareket etmeden kah‐
vedekisohbetleilgiliherşeyibaşlıklarhalindeyazıyorum.
14‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Oluyor, pişman oluyorum; bir daha geri dönemeyeceğim için…
Yapacakbirşeyyok...Bazenbirbakıyorum,enönemlişeyiunutmuşum.
Bir yere gittiğim zaman, daha çok kentlerde, önce bir kırtasiyeye girip
kartpostallara bakarım. Çünkü kartpostallar hep kentin en güzel yerini
gösterir. Nerelere gideceğimi oralardan bulurum. Döndükten sonra
okurken, unuttuğum yerleri anlıyorum. Bir daha yapmamaya gayret
ediyorum.Hatapayımgiderekazalıyor;amayinedeoluyor.
15‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Zannediyorum, beni sansür eden gazetede yazmazdım. Beni san‐
sür etmeyecek bir yayın organında yazmayı tercih ederdim. Benim ba‐
şımagelmediinşallahdagelmez.Çünkübirülkedegeziyazısıdasansür
ediliyorsa,oülkeninçivisiçıkmışdemektir.
16‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
274 Şu anda Türkiye’de yok; ama geçmişte Fikret Otyam, Yaşar Ke‐
mal…AraGüler’inenfesfoto‐röportajları…Hemingway’ingeziyazıları…
Evliya Çelebi... Mobidik’i yazan, Polonezya köylülerini anlatan Mervile,
çoközendiğimisimlerdi.
Benimbeğendiklerimgeçmişedönük.AmaYalçınBayarveUmur
Talu’nun köşe yazıları, Ferai Tınç’ın üslubu hoşuma gider, Emin Çöla‐
şan’ın hırçın, mücadeleci röportajlarını, Derya Sazak’ın söyleşilerini,
YenerSüsoy’unilginçmagazinleriniveDoğanHızlan’ınbarışçıedebiyat
yazılarınıseverim.
17‐ Fotoğrafın röportaja etkisini değerlendirir misiniz? Fotoğraf
seçimindeetkilimisiniz?
Uzunyıllargazetecilikyaptım.Sayfalarıbenhazırladım.Fotoğrafın
nasılçekileceğiniiyibiliyorum.Şuandabusayfalarıyapanlar,genellikle
benim yanımda staj yapmış, çalışmış genç arkadaşlar. Bu yüzden bana
saygısızlıkyapmamakiçin,hiçbirşekildeseçtiğimfotoğrafakarışmazlar.
Yazımınbaşlığını,arabaşlıkları,resimaltlarınıdabenhazırlarım.
Fotoğrafınetkisiyüzdealtmıştırdiyebilirim.İnsanlarsayfalarıçe‐
virirken,birşeyinonlarıdurdurmasılazım.Oşeydefotoğraftır.Fotoğraf
varsaönceonaodaklanırlar,bakarlar;sonradafotoğrafokuyucuyuya‐
zıyaiter.“Fotoğrafilginç,acabayazıneanlatıyor?”diyemerakederler.
Batı gazeteleriyle Türk gazeteleri arasındaki tek fark fotoğraftır.
New York Times’ın “Travel” ekine bakarsak, kilometrelerce yazı var.
Türkgazeteleridaharenklidir.ÇünküTürkinsanınındikkatidağınıktır.
Okuması için, bir şeyin onu yakalaması lazım. Bir de Türk insanı, çok
uzunyazılarameyillideğildir;hızlıöğrenmekister.Tümbunlarıdikkate
almaklazım.Benimyazıstilimde,mizanpajınbirazdahakutuluolması,
bilgilerinbölünmesigerekiyor.Başlayıpbitmekyerine,kutukutubilgi‐
lerolsunki,okuyucuordanorayaatlayarakgitsin.
275
15.12.MustafaKaraalioğlu
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazeteciliğe1987yılında,Zamangazetesindebaşladım.Öncetam
sayfaröportajlardeğil;küçükhaber‐röportajlaryaptım.Giderekbuge‐
nişledi ve daha sonra Yeni Şafak gazetesinde, tam sayfa röportajlar
yapmayabaşladım.Röportajönemlibiryöntemgazetecilikte…
Herkesröportajyapamaz.Meslekteilerleyecekyadameslekteöne
çıkan isimler, röportaj yapma imkanı buluyorlar. Basında röportaj ya‐
panlarınsayısıaz.Benimbaşladığımzamandahaazdı;şimdiarttısayıla‐
rı.Amabenimröportajabaşladığımdönemde,beşyadaaltıkişiyavardı
yayoktu.Eskidendahaözelbirişti.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
“Röportaj”diyenlerdevar;“söyleşi”diyenlerde.Röportajyazarlı‐
ğı,birkonuşmadanyazıüretmek.Oaçıdan,benimyaptıklarımdahaçok
“söyleşi”diyedeğerlendirilebilir.
Söyleşide,soruyorsunuzcevaplıyor;redaksiyonyapıncahazırhale
geliyor. Röportajda siz daha çok göz önüne çıkıyorsunuz… Tabii kendi
kalem gücünüz, kendi ağırlığınız, kendi beceriniz çok daha önemli hale
geliyor. Gözlem yeteneğinizi, detayları yakalama ve değerlendirme ye‐
teneğiniziortayakoymanızlazım.Oaçıdansöyleşidahakolay;röportaj
yazarlığıdahaözelbiriş.
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Tabiibelirleyicibirrolüvarröportajın.Röportajcı,seçtiğikonular,
kişiler, soruları sorma tarzı ve olaya baktığı yerle, çok önemli bir işlev
yüklenmişoluyor.
Politik ve toplumsal bakış açınızı da, sorular veya seçtiğiniz kişi
aracılığıylagöstermişoluyorsunuz.Bu,sizinsorunayaklaşımınızı,olay‐
larınasılalgıladığınızıvegazetenintercihinidegösteriyor.Seçilenkişi,
seçilenkonuvesorularısoruşbiçimi,birmesajveişlevanlamıtaşır.Çok
derlitoplubirbütünlükortayakoyduğuiçinkısabirhaberdençokdaha
etkileyicidir. Mantık bütünlüğü içerisinde, okuyucu olayı anlayabilir;
öğrenebilir.Bunedenleetkigücüdahafazladır.
276 4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?
Birinciölçüt,ohaftanıngündeminiyakalamak.Haftanıngündemi‐
neyakınbirkişiseçilmesigerekir.Gündemdışıkonular,sadeceçoközel
kişileriçingeçerlidir.Bazıkişilervardırki,Türkiye’degündemlealakalı
olmasa bile, onunla konuşmak her zaman önemlidir. Onda hikaye her
zamanvardırveohikayenin,gündemlebağlantılıolmasıgerekmez.Ama
butüradamlarınsayılarıçokazdırveonlaraulaşmakçokkolaydeğildir.
Bunedenlesizgenelderöportajkonusuvekişitercihleriniyapar‐
ken,haftanıngündeminebirşekildeparalelgitmekzorundasınız.Röpor‐
taj yapacak kişi, gündemi mutlaka takip etmelidir. Orada şöyle bir du‐
rum devreye girer: Hukukla ilgili konuşabilecek yüzlerce kişi vardır;
amasizöyleözel,olaylarafarklıbakanbirinibulmalısınızki,onunsözü
kamuoyu tarafından o sırada bilinmiyor olsun ve sözleri, sürüp giden
tartışmayafarklıbirbakışaçısıgetirebilsin.
5‐ Bu konuda çalıştığınız basın‐yayın organının yönetici ya da sa‐
hiplerindenönerialdınızmıyadabukonudahiçbaskıgördünüzmü?
Baskıgörmedimben.Öneri,aslındaolmasıgerekir.Çünküröpor‐
taj sayfası, gazetenin önemli sayfalarından biridir. Sadece röportajı ya‐
panın, onun üzerinde belirleme gücü olması kabul edilemez. Röportajı
yapan kişi, bunu tartışmaya açmalıdır. “Bu hafta kiminle hangi konuyu
konuşayım?”konusu,birdefayazıişlerininmasasınagelmelidir.
Gündemebağlıröportajyapıyorsagazeteci,onugazeteyönetimiy‐
lepaylaşmakzorundadır.Fakatgazeteyönetimi,“İllabununlayapacak‐
sın, o röportajı.” derse bu müdahaledir; böyle bir şey olmaz. Röportajı
yapan kişinin de bir kimliği vardır. O kimliği, serbestçe röportaja yan‐
sıtmasılazım.
Bana,butüryönlendirmedeçokazoldu.Fakatşuanda,bizimga‐
zetederöportajyapanarkadaşlabenhergünkonuşuyorum.Onakonu‐
larhakkındagörüşlerimisöylüyorum;odabanasöylüyor.Kişileribelir‐
lemekteyardımcıoluyorum;gazeteyönettiğimiçinböylebirdurumda‐
yım. Fakat o dilediğiyle konuşabilir; benim söylediklerime uymak zo‐
rundadeğil.Benonafikirlerimisöylüyorum.Amabazen,“Bunu,mutlaka
bizimgazeteiçinyapmalıyız.”şeklindekiönerimeuyuyor.
6‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
277
Çokiyibiraraştırmagerekiyor;bukesin.İyibirröportajiçinko‐
nuşulacakkonuvekişiyleilgilibilgileresahipolmakgerekir.Bugünin‐
ternetsayesindeartıkbudahakolaydır.
Gazetecinin,söyleşiyi,bilgisinevezekasınagüvenerekyapabilece‐
ğine inanmıyorum; bu çok yanıltıcı. Ve “Soru soruyu açar.” diye otur‐
mamasıgerekiyorkişinin.Bu,röportajınkalitesinidüşürenbirşey.
Yani siz, bir tıp adamıyla konuşurken, onun özel hayatını çok iyi
araştırmışolabilirsiniz.Amaonunalanını,çalıştığıkonularıda,enazın‐
danröportajıyapacakkadararaştırmışolmalısınız.Türkiye’ninrakam‐
larını,dünyadakigenelgidişatıbilmelisiniz.
Röportajda sabırlı olunmalı, cevap alınamayan sorular da, tekrar
tekrarsıkılmadantakipedilmeli.Veenönemliside,röportajdakidoğru
cümlelerikurmanınbirazzamanalacağınıbilmelisiniz.Yanihemenbaş‐
layıp hedefe odaklanma yerine, hedefi, konuşmanın içinde saklamak
gerekir.
7‐“Hedefi,konuşmanıniçindesaklamak”ifadesiniaçarmısınız?
İyi rehber olmak... Bir sayfalık röportaj, genelde 5–6 sayfalık ko‐
nuşmadan üretilir. 5‐6 sayfanın içinde, bazen gerçekten okuyucunun
ilgisiniçekecekbölümlerazdır.
Çokiyibirsorusorabilirsiniz,çokkötübircevapalabilirsiniz.Ama
çoksıradanbirsoruya,çoközelbircevapdaalabilirsiniz.Sabırlıolmak,
beklemekvedoğrudürüstcümleleri,konuşmanınbiryerindealacağınızı
bilmekgerekiyor.
Konuşmalar çok uzayabilir, çok tatsızlaşabilir; ama konuşmanın
bir yerinde iyi cümleler çıkar. Çünkü “iyi röportajcı” demek, aynı za‐
manda “iyi cümleler elde edebilen” demek. İnsanların bildiği sıradan
cümlelerdışında,farklıvecesurlaflaralmakönemlidir.
8‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
Zaman önemli bir faktördür. Görüşme öncesinde randevulaşırken
buzamansorununubağlamakgerekiyor.Yani,“Beşdakikadaişimbiter.”
derseniz,olmaz.Röportajageliyorsunuzve“Sorularımvar.”diyorsunuz.
Bunusüreylesınırlarsanız,büyükölçüdebaşarısızolursunuz.Enazından
2 saat kadar bir süreyi garantilemek gerekir. Uzun bir röportaj için iki
saatgerekir.Vebusüreyideyönetmek,röportajcınınişi.
Öncelikle içerikli, etkili, manşet olacak, konuşulacak laflar almak
önemlidir. Konuyu insanlara öğretecek, farklı yönlerden bakılmasını
sağlayacak,“Evetböylebirşeydevarmış,burada.”dedirtecekcümleler
278 almak önemlidir. Röportajı veren kişinin hiç kafasında olmayan cümle‐
ler,röportajınbiryerindeağzındandökülebilmelidir.Başarılıbirröpor‐
tajbudur.
9‐ Röportaj metnini kurgularken neleri atıp neleri anlatmanız ge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Ben röportaj sırasında hem teybe kaydediyorum; hem de notlar
alıyorum.Röportajbittiktensonradeşifreyimutlakakendimyaparımve
konuşmanın gerekli gereksiz hepsini, yayımlamayacağımı bildiğim yer‐
leribile,deşifreederim.Bendebütünkonuşmalarıntammetinleriarşiv‐
lidir.
Röportajıyazmak,çokönemlibirkonudur.Tekrarcümleleriayık‐
layarak,benimnegörmekistediğimdençok,insanlarınnegörmekiste‐
diğiniveonlarınişineneyinyarayacağınıdüşünerekkurgularım.
Benona“kemiksiz”diyorum.Kemiksiz,gereksizağırlıklarıatılmış,
doğru dürüst işe yarayacak ve tekrarsız lafların olduğu bir röportaj
metniortayaçıkar.Gazeteninsayfasınagöredeonuredakteederim.
Buradabirönemlinoktada,konularıbirbirinebağlamaktır.Bazen
konuşmanın başında ve sonunda birbirine bağlı konular oluyor; onları
birleştirmenizgerekiyor.Bunaherzamanuyulmasıgerekmez;amako‐
nularıbirarayatoplamakdabüyükmaharet.
En çarpıcı yerleri spot olarak, başlık olarak, resim altı olarak çı‐
kartmak da, işin önemli bir parçasıdır. Etkili cümleleri başlığa, spota
taşımak,röportajınokunurluğuaçısındançokönemlidir.
Buaynızamanda,baştakonuştuğumuzkonuyadadönmeyigerek‐
tirir: Röportajın işlevine ve olayı nereden gördüğümüze. Röportajcının
kendisinikattığınoktadıro.Manipüleetmekisterseniz,edersiniz.Bazen
en büyük sorunlar da oradan çıkar. Röportaj veren kişi “Ben bunu de‐
memiştim,benbunukastetmemiştim.”dersize.Amasiziniçin,ocümle
önemlidir.Böylebirtartışmadaçıkabilir.
10‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve
mimiklerinasılyansıtıyorsunuz?
Benyansıtmıyorum;amayansıtanröportajcılarvar.İsteyenyapa‐
bilir,onakarşıdeğilim.Oatmosferigörüntülüymüşgibiaktarmak,mese‐
la “kahkahalar” ya da “gülüşmeler” diye notlar düşülür. O röportajın
tarzınabağlıbirşey.
279
11‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Oçokbüyükbirsıkıntı.Konuşulankişiyikonuyagetirme,ciddibir
sorundurveröportajcınınmaharetiyleilgilidir.Genelderöportajıveren
kişi,kendibildiklerinisöylemeyemeyillidir.Kendimesajlarıvardır.Ona
göre,çokönemlidironlar.Sizsorusorarsınız,oicraatınıanlatır.Buçok
büyük sorundur; onu sabırla dinlemeniz gerekir. Orada bir gerilim ya‐
ratmayagerekyok;onudinleyin.Onusabırladinlediktensonra,sorula‐
rınızıyinesorabilirsiniz.
12‐Temeltekniklerdışındakendinizeözgükullandığınızröportaj
tekniklerivarmı?
Benim röportajlarım, kişinin özel hayatıyla, davranışlarıyla ilgili
değil;konuyaodaklıolduğuiçin,dahatersvesıradışışeylerisormaim‐
kanımoldu.Amabazıröportajlarımda,buradasöyleşilerdenbahsediyo‐
ruz,benimiçinöylebirayırımçokönemlideğil.
Birpolitikacıya,ABileilgilidüşüncesinisormakbaşkabirşey,ar‐
dındanda“Sizşuradada,böyleböyledemiştiniz.”demekbaşkabirşey.
Bengeçmişededönükolan,otürröportajlaryapmadım.Geneldekonu‐
yaodaklı,konuyuanlamayayönelikröportajlaryaptım.
O yüzden, kendime göre avantajlarım vardı. Onun fikirlerini sor‐
gulamaimkanımoldu.Busorgulamayıyaparken,birtakımbaşkapolitik
değerlendirmelerlekıyaslayabildim...Yaklaşımlarımböyleydi,benim.
13‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Oluyorgenelde...Bazenbütünlükiçindedikkatinizdağılabiliyorya
da belli bir noktaya odaklanabiliyor. Röportaj bittikten sonra bunu gö‐
rüyorsunuz ve “Ah! Keşke şunu da sorsaydım.” diyorsunuz. O tempo
içindedikkatindenkaçabiliyor.Bazenonusorabiliyorsunuzda,telefon‐
da. İşte bu da, sabırlı olmakla ilgili bir şey. Sabırlı olursanız, röportaja
odaklanırsanız; o zaman “Eyvah, bunu da sorsaydım!” dediğiniz şeyler
dahaazoluyor.
14‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
280 Röportajımındöndüğüolmadı;amabaşlıklarımındeğiştirildiğiol‐
du. O zaman şöyle düşünüyorsunuz: “Benim bakış açım doğruydu; ne‐
denbudeğiştirildi?”Sorguluyorsunuzkendinizi.
Benim röportajım hiç sansürlenmedi. Yani ben o konuda talihli‐
yim. Ama röportajların sansürlendiğini biliyoruz medyada. Başlıklarım,
bakış açılarım, “Buradan değil de, şuradan bakalım.” diye değiştirildi.
Ama bu konuda çok sıkıntı çektiğimi söyleyemem. Bir‐iki katlanılabilir
belki…Amabirnoktadansonrayapamazdım;dayanamazdım.
Röportajcılıközelveönemlibiriş;dolayısıylaoradamüdahalenin
belirli sınırı olması lazım. Sürekli müdahale görüyorsanız, o işi sürdür‐
memenizgerekir.Sadeceetikaçıdandeğil…Budurum,genelolaraksı‐
kıntıyaratır.
Siz,şimdiçokönemlikişilerikarşınızaalıpkonuşuyorsunuz.Onla‐
ra karşı bir yükümlülüğünüz var; o röportajı almak için uzun bir çaba
sarfediyorsunuz.Röportajıyapabilmekiçinbirtakımsözlerveriyorsu‐
nuz ve karşılığında o sözler gazete tarafından yerine getirilmiyorsa; si‐
zinsorumluluğunuzvar,demektir.Dolayısıylaçoksürdürülebilirbirşey
değil,sansürleyaşamak...
15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
NuriyeAkman.
16‐NuriyeAkman’ıdiğerlerindenayırannedir?
Gerçekten olayı kişiselleştirmede ve hikayeleri bulup çıkarmada
çokbaşarılı.Otarzröportajyapmadımben.Hikayelerisoruyadökmekte
çok başarılı, çok cesur. Dolayısıyla o da, ona bir tarz kazandırdı. Nuriye
Akman’ıdiğerbütünröportajcılardanayırırım;çokbaşarılıbulurum.
17‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Fotoğrafları,fotoğrafçımçekiyordu.Sayfayakoyarkenbenbaşında
bulunuyordum. Fotoğraf da, röportaj için nasıl baktığınızı gösteren bir
tercih. Röportajın bütün malzemeleri, başlık, spot, sayfa mizanpajı, fo‐
toğraf, soru biçimi hepsi çok önemli; sadece soru değil, bir bütün yani.
İyibirröportajbüyükbirişçilikdemek.
Röportajbirbütünolarakönemli.Birdegazeteninnasılsunduğu
önemli.Gazeteolayıküçümseyebilirdeönemseyebilirde.Bunlarröpor‐
tajıngücüaçısından,çokönemlidir.
15.13.NailGüreli
281
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazeteciliğestajyermuhabirolarakbaşladım.Ondansonramuha‐
birlik yaptım. Yazı işleri müdürlüğü, genel yayın yönetmenliği, halkla
ilişkilergibiçeşitlikademelerdeçalıştım;amaençoksevdiğimmuhabir‐
likvedolayısıyladahaberveröportajdalı.
Röportaja yönelmem, gazeteciliğin bir gereğidir. Röportaj da, ga‐
zeteciliğinönemlibirdalı,haberciliğinbirparçasıdır.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Günümüzde söyleşi ağırlık kazandı. Söyleşi soru‐cevap şeklinde
yayımlanıyor. Ayrıca benim anlayışıma göre, röportaj anlatımı, betim‐
lemeleri,tasvirideiçerir.Yazarınınbakışaçısınıdayansıtmasıgerekir.
Yanibirüslupgerektirir.Söyleşide,zekaunsuruvesorularöneçıkıyor.
Söyleşiyi küçümsemek için söylemiyorum. Ama röportaj ayrı bir şey;
betimlemelergerekir.
3‐Birkonudasöyleşimiröportajmıyapılacağınıbelirleyenbiret‐
kenvarmıdırsiziniçin?
Geneldekuruvesiyasikonularda,söyleşilerdahaçoktercihedilir.
Toplum tarafından bilinen, daha önce röportajları yapılmış kişiler ve
görüşleri,fikirağırlıklıyansıtılacaksasöyleşitercihedilir.Fikrinötesin‐
de, fikirle beraber başka şeyleri de yansıtmak istiyorsanız, röportajı
yeğlemenizgerekir,diyedüşünüyorum.
4‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Tabiigazeteciliğintemelgerekleri:gözlemcilikvedikkatröportaj‐
da da önem taşır. Yani gazeteci dikkatli olmalıdır, gözlemciliği güçlü
olmalıdır.Kısazamandaonuyansıtmalıdır,kendiüslubuçerçevesinde.
Bir röportajımda çeşitli meslek mensuplarıyla konuşuyordum.
Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş, ama zahirecilik yapan bir kişiyle konuşur‐
ken, adam bir ara çekmecesini çekti içinden bir kalem aldı; yazmaya
başladı.
Ben ertesi günkü röportajımda, adamın ne kadar intizamlı oldu‐
ğunubelirtmekiçinçekmecesindeataçların,topluiğnelerinayrıgözler‐
de,damgapullarınınbirbaşkagözde,silgininbaşkabiryerde,notkağıt‐
larının bir yerde olduğunu ayrıntılarıyla yazdım. Bu adamın ne kadar
dikkatliveözenliolduğunubelirtiyordu.Söyleşidebunuyapmanızaim‐
kanyok.
282 Ertesigünadamaradı,“NailBey,sizfotoğrafmıçektiniz?Birsani‐
yeçekmeceyiçekipkalemaldım;sizçekmeceninherşeyinitasviretmiş‐
siniz.”İştegözlemgücübu.
Röportaj, bir olayı ayrıntılarıyla vermektir. Haberin kuruluğu‐
nunyanısıraayrıntılarınarenklitaraflarınagirmek,magazintarafınıda
içerir. Daha kapsamlı bir olaydır röportaj. Konusuna göre, kişilerin ha‐
yatlarınıdayansıtmayıöngörür,içerir.
5‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Servis şefi, size röportaj konusunda öğüt verebilir. Muhabir ola‐
rak,sizdekonubulupyazarsınız.Bağlıolduğunuzbiriminyönetmenide
sizekonuverebilir;özelliklediziyazıları,diziröportajlarıiçin.
6‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Hem röportaj, hem de haber için, gazetecinin o konuda iyi hazır‐
lanması, bilgi edinmesi gerekir. Enine boyuna araştırmalıdır. Bir basın
toplantısına giderken dahi, toplantıyı yapacak kişinin ve konunun üze‐
rinde bilgi edinmesi, araştırma yapması önemlidir. Donanımlı olarak
gidip,onagöresorularsormalıdır.Hattauzmanlaşmadagerekirbuko‐
nularda.
7‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
Zamanı ekonomik kullanırım. Ekonomik kullanmak demek, kısa
zamanayırmakdeğildir.Bence,olabildiğinceuzunzamanayırmak,son‐
radaözetlemekgerekirki,özetlemekçokzoriştir.Özünüzedelemeden,
özetleyipyansıtmakzordur.Uzunyazmakkolaydır;kısayazmakzordur.
8‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
O,deneyimlerleoluyor.Hitapedeceğinizkitleylebiryerdebirleş‐
meniz, empati kurmanız gerekiyor. Bu empatiyi sağladığınız zaman,
tabii ki nerelerini ayıklamanız gerektiğini, nereleri geniş vereceğinizi
kararlaştırıyorsunuz. Artık o mesleki bir beceridir; giderek de refleks
olur.
9‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
283
Gözlemlediğim şekilde yansıtmaya çalışıyorum. Günümüzde söy‐
leşi ağırlık kazandığı için, röportajın bu unsurlarının gereğince yerine
getirildiğinigörmüyorumben.
10‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Konuşmayıiyitakipetmekgerekir.Lafınarasınagiripsözüdeğiş‐
tirebilme yeteneği, zamanla kazanılır. Ama konuşmayı iyi izlemez, bir
sonraki soruyu kafanızda oluşturmaya çalışırsanız, söylediklerini kaçı‐
rırsınız.Hattaöylebirsorusorarsınızki,birazönceokişicevabınıver‐
mişolabilir.Güçdurumdakalabilir,komikdurumadüşersiniz.Karşınız‐
dakinin konuşmasını özümseyerek, dikkatle izlemek gerekir. O zaman,
uygun yerlerde lafını kesersiniz; başka sorularla yönlendirir, başka ka‐
nalageçirirsinizmuhatabınızı.
11‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
İşte,buanlatmayaçalıştıklarım.Bunundışındabirşeyilaveetme‐
yegerekkalmadıgaliba…
12‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım.”diyedüşündüğü‐
nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Oldu tabii... Mesleğimde neredeyse 50 yıl geçti. Haftada bir köşe
yazısı yazıyorum. Yazdığımı üç defa okurum. Yazdıktan sonra okurum;
aşağıyagöndermedenönceokurum;sabahgazeteçıktığızamanhemen
okurum. “Şurasını şöyle yazsaymışım.” diye, düşünürüm. Yazı işlerine
teslimetmedenöncedeğiştirdiğimyerler,kelimelerolur.Yanigazeteci‐
nin,zatenmesleğini24saatyaşamasıgerekir.
13‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Evet,oldu.BirdiziHürriyetgazetesindeyayımlanmadı.Genelya‐
yınyönetmenideğişmişti.ÖncekiyayınyönetmeniNezihDemirkent’ti.
Bakırköy’le ilgili iki ay kadar uğraşarak “Türkiye’nin Beşinci Büyük İli
Bakırköy” diye bir yazı dizisi hazırladım. Yayın yönetmeni Nezih Bey
bunuçokbeğendiveduvarafişlerihazırlattı,reklamınıyapmaküzere.
O sırada Nezih Demirkent ayrıldı; yerine Çetin Emeç geldi. O, rö‐
portajıyayımlamadı.Gidipkendisinehatırlattım;“Yayımlayacağız.”dedi.
Başkabiryazıdizisiverdi;bana.Odiziyideyaptım;yayımlandı.Birsüre
284 sonra yine sordum; başka bir dizi önerdi. Onu da yaptım; yayımlandı.
FakatbizimBakırköydizisiyayımlanmayınca,ayrıldımgazeteden.
14‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
EnbaştaYaşarKemalgelir,röportajlabaşlamıştır.HalitÇapın,Fa‐
ruk Şensoy, Fikret Otyam çok önemli röportajcılardır. Günümüzde de
var;amazamangeçmesigerekiyor.Saydığımisimlerinüzerinden25–30
yıl geçti; ben bunu söyleyebiliyorum. Bugün de çok genç ve değerli rö‐
portajcılarvar.Onlarızamanabırakmaklazım.
15‐ Saydığınızisimlerinedebiyatçıyönleridevar.Röportajınede‐
biyatlailgisinivarmı?
Biredebiyatdalıolaraksayılabilir,tabii.Şiirdebiredebiyattürü‐
dür;amaşiirdir.Öyküdebiredebiyattürüdür;amaöyküdür.Belkigaze‐
tecilik tarafı ağırdır; edebiyatta da görüyoruz; gazetecilikten gelen çok
güçlüimzalarvar.
16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Tabiifotoğrafda,röportajınönemlivetamamlayıcıbirunsurudur.
Ama röportajın, fotoğrafın önüne geçmesi gerekiyor bence… O da, rö‐
portajıyapanınüslubuna,yeteneğinebağlı.
15.14.NecatiGüngör
1. Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin ne‐
denlerindensözedermisiniz?
Gazete okumaya başladığımda, gazeteciliğe başlamıştım, di‐
yebilirim!Kaçyaşındaydım?Dokuzmu,onmu?Babamonbeşku‐
ruşverir,“Dünya”yada“Hürriyet”alırdım;sonraları“Akşam”da
285
okumayabaşladım.Çoksonra“Cumhuriyet”okuruoldum.Yılmaz
Çetiner’in,FikretOtyam’ınröportajlarınaoradarastladımilkkez.
ÖzellikleOtyamustanınröportajyazarlığındanetkilendiğimisöy‐
lememgerek.
Kişibirdenbireyazar,yadagazeteciolurmuhiç?Yazarlıkda,
gazetecilikdebirtutku,birsevdaişi.Kökleriderinlereuzanır…O
nedenle,okumayabaşlamatarihiylebaşlatıyorumröportajyazar‐
lığımı…Bulunduğumkentin Malatya yerelgazetelerinderöpor‐
taja benzer dizi yazı yayımladım ilkin. Ortaokul sıralarında oku‐
yordukhenüzvekendimiziyazardansayıyorduk!İlkprofesyonel
röportajımsa,genelyayınmüdürlüğünüDemirtaşCeyhun’unyap‐
tığı“Politika”gazetesindeyayımlandı;yıl1976olmalı.YineMalat‐
ya’nın bir kasabasındaki Hasan Çelebi maden işçileriyle ilgili.
Okuyanların şaşırdıklarını anımsıyorum. Şiirsel ve destansı bir
hava taşıyan böylesi bir röportajı benden beklemiyorlardı sanki!
Bir şair arkadaşım kesip gömlek cebine koymuş, gazeteye geldi;
“Bunusenmiyazdın?”diyesordu,hiçunutmam.Sesinde,yüzünde
birşaşırmışlıkifadesivardı…
Ben, kendimi yeterli görüyordum bu işi yapmak için; ama,
gazeteyönetimi“hazır”değildiböylebirdeğerlendirmeye!
2. Yaptığınız işi nasıl değerlendiriyorsunuz? “Röportaj mı”, “
söyleşi”mi?Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Söyleşibaşkabirtür,röportajbaşka…Söyleşi,birkonuyubi‐
riyle konuşur gibi işlemektir. Nurullah Ataç’ın söyleşileri buna
örnektir...Söyleşihavasındayadabiçimindebirröportajdayazı‐
labilir. Ama röportajı söyleşiyle karıştırmamak gerek. Röportajın
birayağıhaberededayanır.Söyleşininhaberleilgisiolmasıgere‐
kirmi?Sanmıyorum.
Röportajla,birolumsuzluğu,birileriningözünesokmanızge‐
rekebilir. Söyleşideyse, böyle bir sert yaklaşım söz konusu değil‐
dir. Bazen karşılıklı soru‐cevap biçiminde yapılan röportajlar da
olur, bilirsiniz. Yapılan işin türü röportajsa, buna söyleşi demek
doğrumu,bilemiyorum…
3.Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
286 Sözünü ettiğiniz “görev” ve “işlev”i birbirindennasıl bir çiz‐
giyle ayırıyorsunuz? Röportajın işlevi başka, röportajcının görevi
başka bir şey mi, onu da bilemiyorum… Yukarıda da söylediğim
gibi,röportajınbirayağıhaberebasar…Bubirişlevdir.Birilerinin,
birnoktaya,birolaya,birduruma,birolumsuzluğadikkatiçekilir.
Biryanıylaeleştirelyazıdırröportaj.Enazındanbenimanlayışım
bu.Eleştirelözelliğindenötürü,karakterinde“huşunet”barındıra‐
bilir. Sizin,“ses getirme” amacınızla ilgilidir bu huşunet; attığınız
taşınistediğinizkuşadeğmesiamacınızlaorantılıdır…
Röportajın bir yüzü hikâyeye dönüktür, hikâyeden yararla‐
nır;amahikâyededeğildir;bunedenleröportajcıkendinihikâyeci
yerinekoymamalı…Günlükyadagenelbirsorunugündemetaşı‐
mak için de röportaj yapılabilir; bu da bir işlevdir. Yani, hiç gün‐
demdeolmayanbirkonuyugündemegetirmek…
Röportajın konusu olan bir olay, bir durum, bir kişi, olumlu
özellikleresahipolabileceğigibi,olumsuzözelliklerdetaşıyabilir.
Bir cinayetin nedeniyle ilgili röportaj yapılabileceği gibi; yalnızca
“mağduru”yadayalnızca“faili”dekonuedinebilirsiniz.Yadaaynı
olayın kanıtları konusunda röportaj yapılabilir. Sanığı savunanın
çabası da röportaj konusu olabilir; bu olayda kamu adına görev
yapansavcınınçabasıdayazılmayadeğergörülebilir.Olayıyargı‐
layan yargıç kadar, yargılamanın yapıldığı salonun atmosferi de
röportajkonusuolabilir.İnfazmemuruda,infazkurumuda…Her
şeyveherkes…Röportajcınınamacınayönelikbirtakımyanıtlara
karşılıkverebilirler.
Pekiya,amaçnedir?Röportajyazarınınamacı,röportajıniş‐
levini belirler. Bir röportaj yazarı her zaman kendine şu soruyu
sorar,yazmadanönce:Anlatmakistediğimnedir?Yada:Neanla‐
tacağım?
4.Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçüt‐
lernelerdir?Bukonuda,çalıştığınızbasın‐yayınorganınınyönetici
yadasahiplerindenönerialdınızmı?
Kişiden ya kişilerden yola çıkarak röportajın konusunu be‐
lirleyebilirsiniz.Birtiyatroadamıylasözgelimi,tiyatrokonulubir
röportajyapabilirsiniz…Bununtersideolabilir:Tiyatrokonusun‐
287
da bir röportaj yapacaksanız, bu konuyu en iyi bilen kişiyi arar
bulursunuz.
Şöyle sorayım size: Bir hastalık ve onun tedavisi söz konu‐
suysa, bunu bir mühendisle mi konuşursunuz, yoksa uzman bir
hekimlemi?
Yöneticikişileryadapatrondabukişilerinseçiminibelirle‐
yebilir.Bundayadırganırbirşeyyok.Nedenir?Parayıverendü‐
düğüçalarmış…Ancak,sokaktayürürkenayağınıza dahadoğrusu
gözünüze bir konu takılmışsa, bunun yazılmaya değer bir şey
olupolmadığınakendinizkararverirsiniz.
5.İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılha‐
zırlanıyorsunuz?
Her röportaj bir sınavdır. Sınavın değerlendirme kurulunda
meslektaşlarınızdavardır,okurlarda…Bunedenlesınavda“çak‐
mamak”içindersiniiyiçalışacaksın.
Bennasılmıhazırlanırım?
İyibiröğrencigibidersimiciddiyealarak…
Birkentianlatacaksanız,okentleilgilibirçokbilgikaynağına
başvurabilirsiniz. Hiçbir kaynağa başvurmadan, tümüyle kendi
gözlem ve izlenimlerinizi de yazabilirsiniz. Bir yerlerden güneşin
batışı çok güzelse, gider orada güneşin batışını izlersiniz. Bir kez
izlemekleyetinenolur,birkaçakşamıoradageçirende…
Röportajmasabaşıişideğil,biliyorsunuz.Yolculuğu,güçlük‐
leri,serüvenigözealmanızgerekebilir.KafDağı’nıaşmanızdage‐
rekebilir.Rahatkoltuklaragömülüp birfilmiizlemeniz,birkitabı
okumanız,birkonserdinlemenizdegerekebilir…Yadabiryemek
ustasıylaröportajyapacaksanız,yemeklerindentattırıröncesize…
Yanitokkarnınaoturupröportajınızıyaparsınız.Bubilebirhazır‐
lıktır.Uykunuzualmışolmakbile“hazırlığa”dahildir!
Röportajcı,avcıbirhayvangibikeskinbakışlı,kokualmaye‐
teneği yüksek, kulağı üç yüz altmış derece dönebilen biridir der‐
sek,abartısanmayın!Herröportajcılıktabirazyırtıcılıkvardır.Bir
kez, başka avcılardan önce davranmanız gerektiğini bilirsiniz!
288 Avınızı konunuzu başkasının pençesinde kaleminde görmek
istemezsiniz!Böylebirdonanımda,hazırlığadahildir.
6.Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız?
İşinizi kotarmak için ne kadar zaman gerekiyorsa… Ama bu
kuralherzamangeçerliolmaz!Gazeteciçoğukezzamanlayarışan
adamdır. Bağlı bulunduğunuz yayın organı “periyodik”tir; belli
gün ve saatte baskıya girmek durumunda… Röportajı ısmarlayan
yazı işleri görevlisiyse, yaratım sürecini anlamakta güçlük çeken
biri olabilir. Anlamazlar, çünkü birçoğu sayfa sekreterliğinden
yöneticiliğe yükselmiş kimselerdir. Bu nedenle, akşam konuyu
verir, sabahleyin yazıyı ister; siz de bu zaman sınırı içinde dav‐
ranmak, üretmek durumunda kalırsınız. Hem hızlı davranacak,
hemdenitelikli“iş”çıkaracaksınız… Birçok röportajcı bu koşullarda çalışmıştır. Ben de çalıştım.
Deneyimleriniz arttıkça, zamanlama yeteneğiniz de gelişir. Aynı
anlamagelentümceleriişitmezsiniz.Hedefekestirmedengitmeyi
öğrenirsiniz. Konuya yoğunlaşırsınız. Güneşbatmadanönce, iste‐
diğinizresimkarelerinifilminizeaktarmışolursunuz.
7.Röportajmetninikurgularkenneleriatıpnelerimetindean‐
latmanızgerektiğinenasılkararverirsiniz?
Metninuzunlukyadakısalığını,yukarıdaaltınıçizdiğimsoru
belirler: “Ne anlatacağım?” sorusu… Ötesi hikâyedir ya da, soru‐
nunçevresinesarılanlokum!Kolayyutulsundiye…
8. Röportajlarınızda sözlü ifadeler dışında jest ve mimikleri
nasılyansıtıyorsunuz?
Dekor,jest,mimik,anlatmakistenenşeyibesliyorsa,birişle‐
vivarsayazıdayeralır.Anlatıcınınsestonubile,yazıdabelirtilebi‐
lir,amadediğimgibi,işlevsellikkoşuluyla!
Benözelbirkurguyapmambununiçin,okendiniyazdırır…
Zatenkurguyapacakzamanolmazgünlükgazeteninişyarışında.
289
9.Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüz
dışına çıkmaması için ne gibi bir tutumunuz var? Karşınızdakini
istediğinizsınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Karşınızdakiyleiçtenliklibirdiyalogkurmuşsanızonu,konu‐
nun içinde tutmakta güçlük çekmezsiniz. Yok, resmi bir diyalog
içindeyseniz,inceliklibiçimde,konuyadönmesiniricaedersiniz.
Sizikandırdığınısanan,aptalyerinekoyansözdekurnazbi‐
riyse karşınızdaki, açık açık, konunun sınırları içinde kalmasını
isteyebilirsiniz.Hattasertbiçimdetartışabilirsinizde,karşınızda‐
kiyle. “Dedikleriniz, sorumun yanıtı değil!” dersiniz… Sözlerine
inanmadığınızı, “yalan söylüyorsun” demeden, tavrınızla ima
edersiniz. Sana inanmıyorum ama, dediklerini aynen yazacağım
izlenimideverebilirsinizkarşınızdakine.Busizinoyunculukyete‐
neğinizleilgilibirşey.Röportajcılıkbirazoyunculuk,birazdadip‐
lomasigerektirenbiriştirdersekyanlışmıoluracaba?
10. Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız rö‐
portajtekniklerivarmı?
Röportaj yazısı, fazla sayıda teknik denemeleri kaldırır mı
sizce?Teknikoyunlar,gazeteokurunundikkatinidağıtır.Anlattı‐
ğınızşeygümegider.Amaç,“Nasılanlatacağım?”sorusunakarşılık
aramak değil, “Ne anlatacağım?” sorusuna karşılık bulmaktır…
Yanılıyormuyum?
11. Röportaj sonrasında, “Keşke şunu da sorsaydım…” diye
düşündüğünüzoldumu?
“Ah, şunu da sorsaydım!” diye dövündüğüm durumlar hiç
olmadıröportajyazarlığımda…
12. Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu
mu?Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Böylesi durumlar, Babıali denilen dünyada herkesin başına
birkaçkezgelmiştirsanırım.Benşöylebirolayyaşadım:Birdefa‐
sında,bağlıolduğumgazetede,bir“bahar”yazısıyazmamıistedi‐
ler…Yazıyıyazdım,editöreteslimettim.
Bu yazıyı fotoğrafçı arkadaşa iletmişler. Fotoğrafçı arkadaş
da çok etkilenmiş bu yazıdan; öyle dedi. Keşke beğenmeseymiş…
290 Baharın geldiğini gösteren fotoğrafı çekmedi bir türlü! O çok be‐
ğendiğini söylediği yazıyı cezalandırdı böylece. Üstlendiği görevi
savsaklaya savsaklaya, baharı geçirdi. Yazıyı geri istediğimdeyse,
kaybettiğini söyledi. Bir türlü ortaya çıkarmadı. Sevdiği kadını
kıskançlıktanöldürenâşıklarvardırya,öylesineyokettiyazımı…
Buna karşıne tepki gösterdin, diyorsunuz, öyle mi? Hiç! Kı‐
rıldım,içimeattım.Çünkübunuyapankişiiyiarkadaşımdı;çokça
dayanışmalarımızolmuştukendisiyle…Dostluğumuzu,obirdaha
aslayazamayacağım,yazılamayacakyazınınüstündegörüyordum
çünkü…Nezamançiçekaçmışerguvanlargörsem,yitirilmişbahar
yazısıdüşeraklıma!
13.İzlediğiniz,beğendiğinizröportajcılarvarmı?
Benimbeğendiğimröportajcılarartıkbasındaneletekçekti‐
ler. Yadaçektirildiler. BirTarıkDursunK.,birFikretOtyam,bir
Yaşar Kemal… şimdilerde yaşlanıp yorulmuş olsalar da, röportaj
kitapları,kütüphanemdekiseçkinyerlerinikoruyacak.Mantargibi
çoğalaniletişimokulları,nedenbuadamlarınyazılarındanbirders
kitabıoluşturmaz?Anlayanaaşkolsun!BirÇetinAltan,röportajlar
yapmasıyönündeteşvikedilmiyorsa,kandırılmıyorsa,şaşarımşu
zamankigazeteyöneticilerimizinaklılarına!Üslubundalezzetbul‐
duğumyazıustalarım,neyazıkki,herbiribirsebepleköşelerine
çekildi.
14.Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?
Fotoğraf, iddianın kanıtıdır. Kanıt değeri taşır. Bir süs öğesi
değil. Bir adamın alnındaki çizgiler, bir kadının bakışındaki çare‐
sizlik, bir ağacın yaz coşkusu, bir sakatın hayata tutunmuşluğu…
Bunları anlatan yazıyı bütünler fotoğraf, iddiayı güçlendirir,
inandırıcılığıartırır.
Ama, fotoğraf, yazı sanatının, sözcüklerle yaratılan büyülü
etkinin üstünde bir değer midir? Bunu iddia edenlere katılmam!
Fotoğraf, sonuçta makinenin bir üstünlüğüdür. Alet işler, el övü‐
nür. Fotoğrafçının duyarlığı edebiyattan beslenmemişse, çekin
kuyruğunugitsin…Fotoğrafsonuçtateknikbirolaydır.Makinenin
özelliklerini, ışığın kullanılmasını zekâ geriliği olmayan herkese
öğretebilirsiniz.Ama,sözlükleridolduranbinlerceölüsözcüğecan
291
vermeyi kime, nasıl öğreteceksiniz? Bunun bir okulu var mı? Bu
nedenle, “İyi fotoğraf çekiyorum.” diye böbürlenen kişilere içim‐
den gülüyorum yalnızca. Fotoğrafın büyük ustası Ara Güler’in,
“Ben fotomuhabiriyim!” diyerek işi basiteindirgemeye çalışması
dasanırım,birtakımgereksizböbürlenmelerinçanınaottıkamak
için!
15.15.NeşeDüzel
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Ekonomi okudum. Gazeteciliğe 1979 yılında, İzmir’de Yeni Asır
gazetesindebaşladım.Röportajaiseçoksonrakararkıldım.Dışhaberler
servisinde,mütercimolarakçalıştım.Sonra,bugünküReferansveDünya
gazetelerinemuadil,günlükbirgazeteolanRaporgazetesinebaşladım.
Biryılsonrayazıişlerimüdürüoldum.İstanbul’ageldim;Dünyagazete‐
292 sinin araştırma servisinin başına geçtim. Dünya’dan sonra Milliyet’te
çalıştım.
Benim için gazetecilik muhabirliktir; oradan başlamak gerekir.
Birkaç yıl gazeteciliğe ara verdim... Ve Milliyet gazetesi ekonomi servi‐
sindemuhabirolarakyenidenbaşladım;ekonomihaberleriyaptım.
Hürriyet’egeçtim,birköşeverildi;ekonomininkulisini,perdear‐
kasını ve iş dünyası ilişkilerini yazdım. Ekonomi söyleşileri yapmaya
başladım.Bugünkünebenzerilksöyleşileroradabaşladı.
Odönem,televizyondayoğunbirçalışmaiçindeolduğumiçin,Hür‐
riyet’ten ayrıldım. Bir gün Ertuğrul Özkök aradı. Hürriyet’in tam sayfa
“Pazar Söyleşileri”ni ve köşe yazmamı istedi. Yazılı basında röportaja,
1995yılındaErtuğrulÖzkök’ünteklifiylebaşladımveçoksevdim.
İşin uzmanıyla konuşup kişinin, konunun ya da olayın gerçeğini
kavramakveortayaçıkarmakhoşumagitti.İkilikonuşmalardanhoşlan‐
dığım için, yapıma uygundu. Ben haber yazmayı da, haberciliği de çok
sevdim. Ama köşe yazmayı hiç sevmedim. Bir fikre dayanan, sadece
kendifikrimiaçıkladığımköşe yazıları,beni yalnızlaştıranbirşeyoldu.
Röportajbenidışarıçıkardı;farklıkesimlerininsanlarıylagörüştürdü.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Röportaj,yakıntarihyazılırken,başvurulanenönemlikaynaklar‐
danbiridir.Tarihekayıtdüşüyorsunuz.İkisiarasındakifarkı,benbilmi‐
yorum. Ben oturuyorum; bir insanla bir konuyu konuşuyorum. İnsanın
kendisini değil, konuyu konuşuyorum. Biraz da tartışma havasında ya‐
pıyorum bunu. Yani “Ne düşünüyorsunuz?” sorusu değil; kendi düşün‐
düğümüdeaçıklayıp,onunnedüşündüğünütartışıyorum.
Fikrimle, duruşumla, taraflılığımla, demokrasiye taraf olmamla,
ben de röportajın içindeyim. Açıklığa, şeffaflığa, hukuka, adalete taraf
olmamla,benherzamanvarım.Yaniröportaj,ikikişitarafındanyapılı‐
yor;oradaikikişigörünür.
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Gazetecinin görevi neyse, röportajcının görevi de o. Gazetecinin
görevibirgerçeğiortayaçıkarmaktır.Dünyadaböyle...AmaTürkiye’de,
özelliklegerçeğinikiyüzüvardır...Birsöylenenyüzüvardır;birdesöy‐
lenmeyen, gizlenen yüzü vardır... Röportajcının görevi, gerçeğin görün‐
meyen, söylenmeyen yüzünü ortaya çıkarmaktır; “kamu görevi” denil‐
mesinindenedenibudurbirparça.
293
Bir kamu hizmeti olduğunu düşünüyorum; devlet hizmeti değil.
Kamunun çıkarlarını gözeten, haber alma‐haber verme özgürlüğünü
gözeten, iletişim özgürlüğünü, şeffaflığı, hesap vermeyi hesap sormayı,
herşeyi…
4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Hiçöneriolmaz.Benröportajımıtamamlarım;pazargünüdesay‐
famıyapmayagiderim.Neatılacak?Hangibaşlıkkonulacak?Hangispot
yazılacak?Bunlarısayfasekreteriylebirliktebenyapıyorum.
5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl
hazırlanıyorsunuz?
Pazargünüsayfayıteslimederim.Pazartesigünübaşlar:“Benbu
hafta ne yapacağım; hangi konuyu işleyeceğim, hangi konuyu çalışaca‐
ğım?”sorusu.Televizyonu,dergilerigazeteleritakipederim;gündemde
nevarbakarım.
Bazendepatlamışolayınpeşinden gitmezsiniz; patlayacağınıdü‐
şündüğünüz konuyu siz gündeme getirirsiniz. Önceden hissedersiniz,
işaretlerinialırsınız,sizpatlatabilirsiniz;gündemyaratırsınız.
Yadagündemioluşmuşbirkonuyu,işinuzmanıylaboyluboyunca
konuşursunuz.Faydalanabileceğinizheralandanfaydalanırsınız.
Kişikonuhalinegelebilir;yaptığıusulsüzlükle,adaletsizlikle,yol‐
suzlukla…Güngelir,mafyaylailişkideyakalanmışbiryargıçladaröpor‐
taj yapabilirsiniz. Adalette yozlaşma, adaleti suistimal konusu haline
gelmiştir. O kişi üzerinden konuyu tartışmaktır bu. Konuyla bağlantılı
kişiyi seçiyorum. Bir işkence konusunu işleyeceksem, işkence görmüş
biriniseçebiliyorumyadaişkenceyapanbirini...Hayatınınbaşkakesiti
beniilgilendirmiyor.
6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız?
Röportajatelevizyondabaşladığımiçinolsagerek,canlıyayıngibi
gider. Sadece kısaltılmış halidir; canlı yayının. Soru çıkartırsınız. Ama
asla bir yer değişikliği, soru ekleme, kurgu yapmam. Yazarken, edit
ederken müdahale etmem. Mesela birinci sorudan bir şey çıkmazsa,
atarım. Konu beşinci sorudan başlıyorsa, beşe kadar hepsini atarım.
Beşincisoruyuon,onuncusoruyubeşyapmam.Kurguyapmam.
294 7‐ Röportaj metnini kurgularken neleri atıp neleri anlatmanız ge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Ölçümyenilaf.Çokgüzelformüleetmiş,cevabınıçokgüzelvermiş
olabilir.Atarkenaslakendizekamıkollamam.Çokzekibirsorusormuş
olabilirim;amaosöyleşiyeveokurahizmetetmiyorsa,yararıyoksasa‐
dece kendimi tatmin için o soruyu orada bırakmam. Ben, cevaba göre
temizleme,kısaltmayapıyorum.İyicevap,yenibirlaf,gerçeklikvarsa,o
cevabıtutarım.
1995 yılından bu yana, gazete için düzenli olarak söyleşi yapıyo‐
rum ve 500’ü geçti. Rahatsız olduklarımı saysam, bir elin parmaklarını
geçmez.Gerçektenobsesifbirşekildeeditederim.Kendimçözerimka‐
setlerimi. Nidalarına, tepkilerine kadar, noktası virgülüyle çözerim.
Kendim dinlerim; ikinci, üçüncü kez dinlerim kaseti. Röportajda da,
anlamadıysamdefalarcasorarım,“Tamolaraknedemekistiyorsunuz?”
diye.
Herşeyindenbensorumluyum;deşifre,yazma,sayfahazırlama…
İnsanlargeneldebeniarar;teşekkürederler.
8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
Hiçonlarıvermiyorum.Karşımdakieğersözünüsesyükselmesiya
daentonasyonlaanlatıyorsa,benonunlayetinmem; aynısoruyutekrar
tekrar farklı biçimlerde sorarım. Kişi konuşurken, röportajcı olarak kı‐
saltıyorsunuz; “Ben bunu nasıl yayımlarım?” diye düşünüyorsunuz. O
kısaltmayı kafamda yapamıyorsam, o konuşurken tekrar üstüne gider;
farklıbiçimdesorarımsoruyu.Bayıltıroinsanı,amanedediğinianlarım.
9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Onuniçinbirhazırlıkyaparımzaten.Hiçhazırlıkyapmadan,söy‐
leşi yapacak kadar zeki biri değilim... Birinci adım bu. Yoksa savrulur
gidersiniz. Elinizde bir plan, program yoksa, konuşmanın seyrine kapı‐
lırsınız. Onun için elinizde bir plan, bir çerçeve olmalı: “Şu, şu sorular
mutlaka sorulmalı.” demelisiniz. O sırada bir sürü yeni şey çıkar. Ko‐
nuşmacısiziaçar.Amaelinizdeoçerçeveolduğuiçin,konuşmanındışı‐
nafazlataşırtmazsınız.
10‐Temeltekniklerdışındakendinizeözgükullandığınızröportaj
tekniklerivarmı?
295
Röportaj yapacağım kişiyle önceden oturup, konuyla ilgili sohbet
etmem; karşımdakini de konuşturtmam. Başka konular konuşabilirim.
Her şey kayıtlı olmalı benim röportajımda; kayda geçmediğim bir ko‐
nuşmayı kabul etmem. Sohbet sırasında söylemiş olur; bir daha söyle‐
mez.
“Offtherecord”dediklerinde,“Banaanlatmayın.”derim,genellikle
kabuletmem.Yazdıklarımlayazmadıklarımarasında,genişbiraçıfarkı
olsunistemiyorum.Bildiklerimiyazmakistiyorum.Televizyondakicanlı
yayında“offtherecord”varmı?Televizyondakicanlıyayıngibiyazmak
istiyorum.
Aklında hep şu olmalı: “Bütün bu söylediklerini ben anlayabilir
miyim? Başkalarına anlatabilir miyim?” Gazetecilik aktarmadır. Sanat
değildir.Sanatçıdeğilsin;biryerdenaldığını,diğertarafaaktarıyorsun.
Bensestonundan,bakışından,duruşundananlıyorumsöyledikle‐
rini;amaanlatabilirmiyim?Çokrahat“Anlamadım.”diyeceksin.“Hiçbir
şey anlamadım, bu güzel cümlelerden; bana bir daha anlatır mısınız?”
Anlatamayacağınhiçbirşeyikabullenme.
11‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐
nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
“Keşke sorsaydım!” çok az oluyor. Teybi dinlerken bazen çok si‐
nirleniyorum: “Ah, atlamışım.” diyorum. Ama tecrübeyle o kadar azalı‐
yorki…Röportaj,çokbüyükkonsantrasyon,çokbüyükdikkatgerektiri‐
yor.
12‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Bir kere oldu... Televizyonda da aynı tepkiyi gösterdim; gazetede
de aynısı oldu. Röportajı yayımlayıp yayımlamama hakkı, genel yayın
yönetmenine,otelevizyonuyadagazeteyiyöneteneaittir.Amaröporta‐
jıniçinegirerse,oradaistifaedersiniz.İznimolmadan,yaptığımişiniçi‐
negiremez;eksiltmeveartırmayapamaz.
BirkereHürriyet’teröportajımyayımlanmadı.Benimhiçröporta‐
jıma girilmedi. Girilse istifa ederim; çalışmam. Kabul etmem öyle bir
şeyi;tartışırımonu.Zatenyapmazlar.
Amahiçbirşeykontrolünüzdedeğildir.Bilinçlişekildeyapılmışsa,
“Şunedenlekestim.”denirse,bukabuledilemez.Birpolitikaolarakya‐
pılırsa,kabuledilemez.
296 13‐Televizyondaröportajyapmakilegazetedeyapmakarasındane
gibifarklarvar?
Aradakifarkröportajdandeğil,yazılıbasınvegörselbasınarasın‐
dakifarklardankaynaklanıyor.Televizyondaneyaparsanızyapın,daha
büyükbirkitleyeulaşırsınız;dahaçarpıcıdıroanda.Yazılıbasında,tele‐
vizyonkadarbüyükbirkitleyeulaşamazsınız;okadarçarpıcıolmayabi‐
lir,amaizbırakır.
Yazılı basındaki kalıcıdır ve lafın çarpıcılığı zaman içinde büyür.
Televizyondaki çarpıcılık ise, ancak o anlıktır ve uçar gider. İki ayrı
medyumu kullanmanın sonucu bu... Oysa işi aynı şekilde yaparsınız.
Lafınçarpıcılığızamaniçindebüyüyebilir.
14‐Röportajınıyarımbırakanlaroldumu?
Evet,bırakmakisteyenoldu.Amabırakmakisteyenolursa,hiçik‐
nayaçalışmam.Hazırlanırkalkarım.Kendisibeniiknaedecek:“Tamam,
bırakmayalım.”diyecek.
15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Okuyorum çoğunu. Derya Sazak’ı okuyorum, Balçiçek Pamir’i ta‐
kipederim.AhmetTulgar,SefaKaplan,LeylaUmar,NilgünCerrahoğlu,
LeylaTavşanoğlu…Nerdeyseyapılantümröportajlarıtakipederim.
16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindedeetkilimisiniz?
Ben ilk röportajlarımda, sadece görüştüğüm kişinin büyük fotoğ‐
rafını kullanıyordum. Zaman içinde kendi fotoğrafım da, kullanılmak
zorundakaldı.Çünküinsanlar,sizikonuşurkengörmekistiyorlar.
Nasıltelevizyondacanlıyayınıngerçekliğine,bantyayındandaha
çok ikna oluyorlarsa, aynı şey gazete için de geçerli. Sizi görmedikleri
zaman, bunun telefonla ya da yazılı yapıldığını düşünüyorlar ve soğu‐
yorlaroişten.
Okurunbaskısıylafotoğraf girdiröportajlarıma.Başlardahiçkul‐
lanmadım. Doğru bulmuyordum; röportaj yaptığım kişinin fotoğrafı
yeterliydi. Fotoğraf okura, “Ben bu insanla bizzat konuştum; tartıştım.”
mesajınıveriyor.
297
15.16.NilgünCerrahoğlu
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazeteciliğe,yurtdışında,dışmuhabirolarakbaşladım.Ondanön‐
cede,LeMondegazetesiyleAvrupaBirliği’ninortaklaşadüzenledikleri,
genç gazetecilere yönelik, merkezi Paris’te olan bir programda, bir yıl
gazetecilikstajıyaptım.AmacıAvrupa’yıtanıtmaktı.Avrupalıgazeteciler
devardıprogramda;amaAvrupadışındangelengazetecilerağırlıktaydı.
Yöntemşuydu:Paris’te Fransızca,İngilizceveAlmancadillerinde
birdergiyayımlanıyordu.Bizi15günbirAvrupaülkesinegönderiyorlar,
oradaröportajyapmamızıistiyorlardı;buröportajlardadergideyayım‐
lanıyordu. Dar anlamda “söyleşi” de ya da geniş anlamda “röportaj” da
olabiliyordubunlar.Habercilikledeğilde,doğrudanröportajlabaşladım.
Obakımdanhaberidüşünmedimbile.
298 1995 yılındaSabah gazetesininRomamuhabiriyken,5Nisan kri‐
zinden dolayı Roma bürosu kapatıldı. Benimle Türkiye’de de çalışmak
istediklerinisöyleyince,bendedöndüm.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz“röportaj”mı,“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Söyleşi,hayataenyakıngazeteciliktürüdür.Röportajagöredaha
basit, daha tempolu, daha dolaysız. İnsan ön planda. Okurların en çok
ilgilendikleri şey de bu, aslında. Birebir insan ve hayat. Bir interaktif
ortamın,siyasikonjonktürün,zamanınatmosferidir.Söyleşibirrenktir;
gerilimdir,sürprizdir,risktir.Söyleşi,vereniçinolduğukadar,yapaniçin
de risktir. Beklenmedik durum ya da cevaplarla karşılaşabilirsiniz. En
büyük risk: Söyleşi yaptığınız insandan istediklerinizi alamamak ve çö‐
zerkenbilesıkıldığınızbirkasetleevedönmektir.
Röportajisebir“olay”,“durum”,“ülke”yadagene“insan”ınöykü‐
südür. Ancak söyleşi gibi interaktif olması gerekmez. Röportajı yapan
gazeteci,söyleşiyegöredahaönplandaolur.“Olay”,“durum”,“ülke”,ya
da “insan” karşısında gazetecinin düşünceleri, değerlendirmeleri, izle‐
nimleriağırlıkkazanır.
3‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Konuları,aktüaliteyegörebelirliyorumvesöyleşilerleyalnızkar‐
şımdakiinsanıçözmeyi, çözümlemeyideğil,bilgivermeyide hedefliyo‐
rum.Aktüaliteden,yalnızolayanınıdeğil;olayöncesiyadasonrasınıda
kastediyorum. Olay sonrası, eskilerin deyimiyle “fikri takip” demektir.
Aktüaliteninönündegitmekde,bazıkonularıherkestenönceyakalamak
veirdelemektir.
4‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl
hazırlanıyorsunuz?
Söyleşiyegitmedenönce,okişihakkında,mümkünolduğuncaçok
bilgitoplarım.Ulaşabilirsemtanıdıklarınasorarım.Birtelevizyonprog‐
ramına çıkarsa, baştan sona oturur izlerim; ya da varsa arşive girer,
dosyasınıkarıştırırım.
İnternetartıkbuaçıdançokbüyükkolaylıksağlıyor.Ondansonra‐
sı, karşı karşıya kaldığınız anda, aranızda geçen elektriğe kalıyor. Bu
pozitifyadanegatifelektrikolabilir.Herikiside,sonuçaçısındaniyidir.
299
5‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız?
Oenzorkonu.Benimdeneyimimegöre,nekadariyihazırlanırsa‐
nız, zamanı o kadar iyi kullanıyorsunuz. Arada doğru orantı var. O rö‐
portajdan ya da söyleşiden ne istediğinizi, neden o insanı seçtiğinizi,
hangisorununcevabınıaradığınızıbiliyorsanız,zamanıokadariyikul‐
lanırsınız.
Eğerbunlarkafanızdaoluşmamışsa,ormandakaybolmakçokko‐
layolabiliyor.Birröportajcınınkarşılaşabileceğienbüyüktehlikelerden,
hattakabuslardanbiridiyebiliriz.
6‐ Röportaj metnini kurgularken neleri atıp neleri anlatmanız ge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Neyi atıp atmayacağınız da, aradıklarınızla ilgili. Ayıklarken, ara‐
dığımtemelnoktayıhedefleyensoruvecevaplaraağırlıkveriyorum.Bir
de söyleşi, yaptığınız insanla da ilgili bir şey. Lafı çok uzatıyorlar, lafın
etrafında dolanıyorlar; aslında ne sorduğunuzu çok iyi biliyorlar; ama
çeviriyorlar.Onlarıatıyorum.
7‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
Eğer röportajın kritik bir noktasındaysa ve röportajın anlamına
birşeylerkatacaksa,parantezaçarak,“güldü”,“kaşınıçattı”gibişeylere
yeraçıyorum.
8‐ Görüştüğünüz kişilerin sizin kontrolünüz dışına çıkmaması için
ne gibi bir tutumunuz var? Karşınızdakini istediğiniz sınırlar içinde tut‐
mayınasılbaşarıyorsunuz?
Bence, iyi söyleşi yapan bir gazetecinin sahip olduğu en önemli
özelliklerden birisi, dağılmayı önlemek ve istediği çizgiye tekrar getir‐
mektir. Eğer soru sorduysam ve cevabını alamamışsam, tekrar tekrar
konuya dönüyorum. Ya tekrar tekrar soruyorum ya da “Ben bunu sor‐
muştum; ama henüz cevabını alamadım.” diyorum. Her zaman değil;
amakurduğunuzkimyaya,oankielektriğedebağlı.
9‐Kimlerleröportajyapmaksiziniçindahakolayvekeyifli?
Politikacılara ulaşmak daha kolay tabii; ama konuşmak zordur.
Sanatçılara ulaşmak daha zor; fakat konuşmak daha kolaydır bence.
Çünküpolitikacılarpolitiknedenlerdenötürülafıdolandırıyor,demagoji
yapabiliyorlar;ağızlarındalafolsabilevermekistemiyorlar.Oanlamda
uğraştırıyorlarinsanı.
300 Bununötesinde,kişilikçokönemli…Oluşankimyadaçokönemli.
Bu,herzamanöncedenkestirilebilirbirşeydeğil.O,günlükruhhaline
de bağlı olabiliyor. Çok iyi iletişim kurabileceğinizi düşündüğünüz bir
insanla,ogünkuramayabiliyorsunuz.
10‐Röportajyapmakistemediğinizyadaistediğinizkesimler?
Faşistlerle röportaj yapmam. Mesela Alpaslan Türkeş’le hiç yap‐
madım. “Nazım Hikmet okuyor; merkeze geldi.” diye bir röportaj yap‐
madım. Eğer elimde ise bazı yapmak istemeyeceğim insanlar vardır;
ama onun ötesinde haber olan, kamuyu ilgilendirdiğini düşündüğüm
herkesleyaparım.
FakatİspanyaBaşbakanıZapatero JoseLuisRodriguez ileröpor‐
taj yapmayı çok isterim. Bugün Avrupa’daki en ilginç siyasi liderlerden
bir tanesi. Sosyal demokrasi anlamında en içerikli liderlerden, söyleye‐
ceklafıolanbiri.Çokarzuederim;amaulaşmakçokzor.
11‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
Bazençokcanalıcısorularısonasaklarım.Girişte,birdenbireor‐
tayaatmam;çünkübuzkesebiliyorlar.Dahabaştankapanıyor;kepenk‐
leriindiriyorlar,hiçiçinegiremiyorsunuz.Kademelisohbetaçarım.
12‐Sizsansüreuğrarmısınız,otosansürmüyaparsınız?
Ben sansüre uğramadım; ama bunun bir bedeli oldu işte. Bu tür
bir gazeteciye dönüşmemek için işimden atıldım. Kariyerimde ağır bir
darbeyedim;biröncekiçalıştığımgazeteden.
Öte yandan, keşke “Oto sansür yapmıyorum.” diyebilseydim. Tu‐
hafbirşekilde,yaşaldıkçabununfarkınavarıyorum.Geriyedönüpbak‐
tığımda, gençken, farkına bile varmadan oto sansür yapmış olduğumu
anlıyorum.
Aslında kovulmam, bunda etkili oldu. Kovulmadan önce, daha az
otosansüryapanbirgazeteciydim.Tabiiki,çalıştığımkurumunkriterle‐
rinidüşünüyorum.Amaçokkesinvenetşunusöyleyeyim,düşünmedi‐
ğimbirşeyiaslayazmam.Düşüncelerimintersinebirşeyisavunmam.
Oto sansürü şöyle yapıyorum: Çalıştığım kurumun duruşuna ters
olduğunudüşündüğümbazıkonularahiçgirmiyorum.Sizinsorduğunuz
soruyu ben Çetin Altan’a sormuştum. O bir ustadır tabii. “Kendinizi hiç
sansürleşartladınızmı?”diyesormuştum.Oda“Gayettabii;sansürbir
301
kere halktan gelir. Halk alıştırılmış kahramanım demeye.” demişti. Ta‐
mamıylakatılıyorumveyaşlandıkçabunudahaiyianlıyorum.
13‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐
nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınıznasıldavranırdınız?Yadasor‐
mayaçekindiğinizsorularoluyormu?
“Keşke sorsaydım.” dediğim, içimde ukde kalan sorular oluyor.
Maalesef sormaya çekindiklerim ya da soramadıklarım da oluyor. “Hiç
olmadı.”demekisterdimdoğrusu.Amaukdekalanlar,dahaçokoluyor.
14‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Bir kere oldu; sanıyorum son dönemde. Kim olduğunu hatırlamı‐
yorum. Ama zaten hiç anlaşamadığım, iletişim kuramadığım bir genel
yayınmüdürüydü.Arkasındanda,zatenkovuldumMilliyet’ten.Oröpor‐
tajyüzündendeğil;aramızdailetişimkopukluğuolduğundankovuldum.
15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
NeşeDüzel’iokurum,mesela;odakonununpeşindengidiyor.Be‐
ğendiğimbirröportajcı!Diğerleriniseçiciolarakokuduğumusöyleyebi‐
lirim.Yanikimiseçmişlerseonagöre,ilgimiçekiyorsaokurum.
16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindedeetkilimisiniz?
Çokönemliaslında;özellikleTürkiye’de.Benmaalesef,bunuyete‐
rince değerlendiren gazetecilerden değilim. Ama hata olduğunu, kendi
adımakabulediyorum.Fotoğrafçokönemli.
17‐Bizsizinleröportajmıyaptıksöyleşimi?
Benimgörüşümegöresöyleşi.Söyleşi,böylebirebirgazeteciliktü‐
rüdür;interaktiftir.Röportajçokdahagenişbirtürdür.Birkişiylesınırlı
değil. Röportaj deyince, aklıma farklı insanlarla da konuşmak, araştır‐
makgeliyor.Bubirülkeolabilir,bircinayetolabilir,birsiyasiolayolabi‐
lir.
302 15.17.NuriyeAkman
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazeteciliğe,gazetecilikokulunubitirdikten10yılsonrabaşlaya‐
bildim.Ozamanakadar,Yaşarbank’tahalklailişkileruzmanıolarakça‐
lıştım.1982’deMilliyet’inarşivservisinegirdim. Dahasonrareklam ve
muhasebebölümlerindeçalıştım.
Sonrasında Ankara’ya geldim. Haber merkezinde sekreter olarak
çalıştım.Mezuniyetimden10yılsonra,muhabirlikyapmafırsatınıyaka‐
layabildim.ÜçyılMeclisveParlamentomuhabirliğiyaptım.Odönemde
Emin Çölaşan, Hürriyet’te hazırladığı röportaj sayfasını bırakmıştı. Er‐
tuğrulÖzkök,sayfayıöncebirkaçarkadaşayaptırdı;amasonrabenha‐
zırlamayabaşladım.
Anlattığımdönem1987idi.1989’danitibarende,röportajyapma‐
yavesayfahazırlamayabaşladım.Çocukluğumdanberi,sorusorarakiş
yapmakistiyordum;sorusorarakişyapmak…Yahukukalanındaçalışa‐
cak avukat olacaktım ya psikiyatr ya da gazeteci olacaktım. Bunların
içindegazetecilik,herzamanbaskındı.
Hiçbir zaman da, yazı işlerinde çalışmak, muhabirlik yapmak, sı‐
cakhabertakipetmekilgimiçekmedi.Herzaman,“butikişi”diyenite‐
lendirdiğim röportaj yapmayı istedim. Yıllardır da yapıyorum; 23 sene
oldu.
Milliyet’e ilk, arşiv servisinden girsem de, zamanımı boşa geçir‐
medim;çokşeyöğrendim.Edebiyatamerakımvardı;ilkokuldanberibir
şeyleryazıpçizdim.Hikayeler,romantaslakları,şiirlervs.Dolayısıylabu
10 yılı boşuna geçirmedim. Her zaman yazı ve çizgiyle, soru sormakla
meşguldümzaten.
2‐Nedensadeceröportajilginiziçekiyor?
Çünküsorusormanınbüyükbirlüks,büyükbiriktidargücüoldu‐
ğunainanıyorum.Büyükbirhaz,sizeverilenbirayrıcalık;insanlarasoru
yöneltebilmek.Çünkühiçbirşeygöründüğügibideğil.Bunuküçükyaş‐
tanberibiliyorum.
3‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Bunlarçoksoruluyor.Bencehiçönemlideğil,nasıladlandırıldığı.
Eskiden “röportaj” deniliyordu, şimdi “söyleşi” deniliyor. Arada fark
varsa da, ben bunların üzerinde durmuyorum. Yani şöyle yanıltıcı bir
303
şeyvar:“Röportajdahaçokbilgiedinmekiçin;söyleşidesohbetetmek
için.”
Benim değişik bir üslubum var. Bütün türleri karıştıran bir şey
yapıyorum. Kendi görüşlerimi dile getiriyorum; onları karşımdakinin
görüşleriyleçarpıştırıyorum.Amacımbirkonudabilgialmakdeğil;onu
bütünlemesine sorgulamak. Bir romancının, roman taslağını hazırlar‐
ken, kahramanı hakkında neleri bilmesi gerekiyorsa, onun gibi bir sor‐
gulamatarzı.
4‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Gerçeğiortayaçıkarmaktır.İnsanlarademekistiyorumki:“Gerçe‐
ğinarkasındavarolançokyönlükatmanlarıgörün.”Durduğunbasama‐
ğa göre değişir; gördüğün manzara. O nedenle her yerden dalış yapıp,
değişikbasamaklardanbakmayaçalışıyorum.
İnsanınbirdençokşapkasıvardır.Bütünoşapkalarıgörmekisti‐
yorum; onun altında ne olduğunu: insan, baba, öğretmen, politikacı…
İnsanın,onuanlatabilenbirsürükimliği,birsürükodlarıvar.Haberlere
bunlar yansımaz; yansıyamaz. Haberciler, konfeksiyonculardır; röpor‐
tajcılar,butikçilerdir;kişiyeözelçalışılır.
5‐Sizceröportajıntemelinedir?Kişilerinhayatlarınıyadahayatla‐
rından kesitleri herhangi bir olaya dayandırarak aktarmak amacı taşır
mı?
Bazenbirinsanıöneçıkaranolaydır.Bazenbirkesit,bazenbirden
çokkesit.Bununtekbirformülüyok.Olaya,insanagöre,ülkeniniçinde
olduğu duruma göre... Röportajı sunarken, insanın her şeyine bakıyo‐
rum.Sunarken,insanlarınneyeihtiyacıvarsa,enfazlaonuveriyorum.
6‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?Kişiyadakonunungündemdeolmasıçok
önemlimi?
İlladeğilama,birincisigündemdeolmasıtabiiki.Herkesinkonuş‐
tuğu bir insanın bilinmeyen yüzünü çıkarmak, tabii ki röportajcının en
önemliişi.Bazendegündemdegörünmeyenönemliinsanlarolur.
Kişivekonuseçimindegeneldeserbestoldum.Yüzde90serbest…
Banagüvenirler,neyapacağımıbilirim.Bazendeönerilir;amabuemir
şeklindeolmadı.
304 7‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl
hazırlanıyorsunuz?
Kişiyiseçmedenevvel,gündelikyaşamabiçimiylehazırlıkyapılır.
Gazetelerin satır aralarını düzgün okuyarak, notlar alarak, gazetenin
dışındakendinibesleyerekhazırlanmalı.
Bencetemeleserlerinokunmasıgerekiyor.Bilgileringüncellenmiş
olmasıgerekiyor.Siyasitarih,edebiyat,bakışaçısınızenginleştirir.Kar‐
şıdakinemekanikolarakbakmazsın.İyibiredebiyatokuruyadaiyibir
sanat tüketicisi isen, farklı renkleri görebilirsin. Röportajcının, kültürel
olarakkendiniçokiyibeslemesigerekir.
Röportajyapacağınızkişiyiseçtiktensonrada,onunhakkındaya‐
zılıp çizilen ve söylenen her şeyi öğrenmeli. Hakkında bilgi sahibi olan
insanlarıbulupkonuşturmalıvenasılbirformatiçindeonuelealacağına
kararvermeli.
İlk zamanlar daha çok hazırlanıyordum; paranoyak bir biçimde
hemde.Ağzındaaltındişvarmı?Ayakkabınumarasıkaç?Herşeyiöğ‐
renmeye çalışıyordum. Çünkü zamanı gelir, hiç önemsiz bir konuyla,
ilgisiz bir bilgiyle yakalayabilirsin o insanı. Bu bir empati işi; bu bir ti‐
yatro,birrolyapma,birpsikologolmaişi.Birçokboyutuvar.
Onun için, elinde ne kadar çok araç olursa, o kadar iyi çözersin
karşındaki insanı. İnsan psikolojisinin temel verilerini, dinamiklerini
bilmek gerekir. “Ne olursa, ne olur?”, “Ne zaman konuşursam, daha iyi
olur?”,“Hangimekandakonuşursam,dahaiyiverimeldeederim?”Olaya
göre,sürekli,çokkapsamlıvekompleksbiriştir.
8‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız?
Zamantabiiçokönemlidir.Oyüzden,çokiyihazırlanmakgerekli.
En iyi ihtimalle size iki saat verilir. Bu sürede işinizi bitirmeniz lazım.
Çoğuzamanda,bitmezbusürede.
Ben, tekrar tekrar sorarım telefonla. Bazen tekrar gittiğim olur.
Bazen zaman yetmez; gazeteye yetiştirmeniz gerekir. Onun için, ne ka‐
darzamanınızolduğunuöncedensorarsınız;onagörehızlıhızlıgidersi‐
niz.
9‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
305
Sorularınyerlerinideğiştiririm.Zatenbenöncedeniyikurguladı‐
ğım için, genelde sadık kalıyorum. Ona ne söyletebilirim? En tipik ne
söyleyebilir? En çarpıcı ne yapabilirim? Çoğunlukla bildiğim cevapları
alırım; bilmezlikten gelerek, beni yanıltmaya kalktığında bunu kullana‐
bilmekiçin.
10‐Röportajsırasındakisözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerive
mimikleriyazınızdanasılyansıtıyorsunuz?
Okurun gözünde canlandırmaya yardımcı unsurdur, parantez
içindevermek.Tabiibunlardamesajiçeriyor.Oandayüzünüoynatma‐
sı, mimik yapması, kişiliğiyle ilgili önemli ipuçları veriyor; bunlar çok
önemli.
11‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Bazenaçıkçasöylüyorum.Bazenkonuşmayıhiçkesemeyecekdu‐
rumda oluyorsun. Kesersen, psikolojisinin kötüye gideceğini düşünü‐
yorsun.Bazendekesersen,yolageleceğinidüşünüyorsun.Bazentatlılık‐
la, bazen direkt bir söylemle, onu konuya davet edersin. İplerin daima
senin elinde olması gerekir. Ama bunu ona hissettirmeden yapman la‐
zım.
12‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
Onlarbanaözgü.Birressamkenditekniğinianlatsabile,onungi‐
biresimyapılmasımümkünmü?Picasso’nunsergisinegittinmi,gördün
mü?Nasılyaptığınıanlatsalar,yapabilirmisin?
İnsan kendi kendini keşfeder; kimseyi keşfedemez. “Ben nasıl
yapmalıyım? Herkesin yaptığı gibi mi yapmalıyım?” Biz ne bilelim, ru‐
hununneyeihtiyacıolduğunu!
Bendahafelsefitakılırım.NeşeDüzeldahatemelproblemleriko‐
nuşur.Onuniçin,insandeğildirsorunolan.Ben,arkasındakiinsanıara‐
rım;neredenoluşmuşofikirler.AyşeArman,dahasabunköpüğüdene‐
bilecekişleryapar.Hepsininfarklımüşterisivar.
13‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
306 Herkesin, tüm dünyanın benim için çalıştığını düşünürüm. Öğ‐
renmekisteyen,bendendeçokşeyöğrenebilir.Böylebirrekabetgözüy‐
lebakamam!Obirşeyyapmıştır;banabirşeyöğretir.
14‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Herzamanolur.Bazendönersorarım;bazendesormam…
15‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Oldu tabii… Sansür oldu. Kim olduğunu söyleyemem. Tepki gös‐
terdim;amabunlarıaçıklamayayım.Herkesgücünegöretepkigösterir.
Bunu,kişiliğinizbelirler.Şunudaanlamaklazım:Bendörtgazetedeça‐
lıştım;bunlarbabamın malıdeğil!Hergazeteninveherdöneminfarklı
duyarlılıklarıvar.28Şubatsürecininfarklıduyarlıklarıvardı.Belki,ba‐
na yapılan sansür gelmeseydi, başka şeyler başıma gelecekti. Yani mü‐
cadeleedilecekşeylervar,edilemeyecekşeylervar…
16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindedeetkilimisiniz?
Ben, Zaman’a geçtikten sonra kendi fotoğrafımı kullanmıyorum…
Gereksiz buluyorum. Konuştuğum insanın fotoğrafını kullanıyorum;
amabununiçinfazla kurgulamayapmıyorum.Ama AyşeArmaniyi ya‐
pıyor;takdirediyorum.Sonuçtavitrin;amabuönemli.
307
15.18.OktayVerel
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazeteciliğe1946yılındabaşladım.BirgünKemalSülkerilekarşı‐
laştım.“Seniarayacaktımbende,SonTelgrafgazetesindebiratılımya‐
pıyoruz.”dedi.SonTelgrafgazetesininsahibi:“YakılacakKitap”gibiro‐
manlarıdayazanCHPmilletvekili.
Gittim;“Neyaparsın?”diyesordular.“Dolaşır,birşeyleryazarım.”
dedim..“Neyazarsın?”dediler.
İlkaklımagelen“ŞehirdenNotlar”başlığıoldu.“ŞehirdenNotlar.”
İstanbul’u dolaşıp, mahalli rengini anlatmaya çalışmak. Kahveleri, so‐
kakları, orospuları, öğrencileri, siyasetçileri, mahalleleri, kırık dökük
evlerianlatmak,konuşturmak.“Bu,birçeşitröportajmı?”diyesordular.
“Hayır,röportajayrıbirolaydır.Türükendisiniyaratacak.”dedim.
O zaman rahmetli Murat Sertoğlu bana, Ahmet Rasim okumamı
söyledi. Ahmet Rasim’in yayımlanmış nesi varsa okudum. Müthişti Ah‐
metRasim;onaerişmemmümkündeğildiki.
Ve ben, İstanbul’u ve insanlarını anlatmaya başladım. Vapurdaki,
tramvaydaki, sokaktaki… Yere tükürenler, sokakta kavga edenler, ha‐
mallar...Bunlarlaiçiiçegirdim;insanıtanımayabaşladım.Evinizde,ma‐
hallenizdeoturarakinsanıtanımanızmümkündeğil.Anlamayabaşladım
ki,insanıtanımakböyleolur.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Hamalı, okumuşu okumamışı, hepsiyle “Şehirden Notlar” tuttum
giderekröportajtarzıolmayabaşladı.Butarzagirdiğimde,hergününlü
yazarlarlakonuşup,birdizihazırlamamıistediler.
Hikmet Feridun’un, o zamanki şair ve yazarlarla yapmış olduğu
“Diyorlar ki” diye bir dizi röportaj vardı. Benim de “Bugün de Diyorlar
ki” başlığıyla, o dönemin ünlülerinin hepsiyle röportaj yapmamı istedi‐
ler.Birtaraftan“ŞehirdenNotlar”devamediyor;birtaraftanda“Bugün
deDiyorlarki”...
Ancakinsanlarıtanıdıkça,başkabiryolagitmekgerektiğineinanı‐
yordum.Çünküodönemlerde,elimizegeçenyabancıdergiveyagazete‐
lerdekiröportajlarıpekkavrayamıyorduk.Ancakyabancıdergilerinbir
bölümünde,sadeceröportajdedikleri,kioröportajmıdeğilmihalatar‐
tışılır;soru‐cevapbirtürvardı.
308 BugünneDoğu’danedeBatı’da,röportajvesöyleşininkesintari‐
fini yaptıklarına inanmıyorum. Biz artık, röportaja söyleşi, söyleşiye
röportaj demeye başladık. Gazetelerde konuşmaların başında ne yazı‐
yorsa öyle algılıyoruz; söyleşi demişlerse söyleşi, röportaj ise röportaj.
Eğersoru‐cevapsaröportajdiyemem;obirsöyleşidir.
Ancaksöyleşidekarşımızdakiinsanınpsikolojikdurumunu,beden
dilini,ifadelerinidegörmekmecburiyetindeyiz.Amasoru‐cevaptarzın‐
da,bizbunuyazamayız.Çünküsorunuzusordunuz,yanıtınıaynenaldı‐
nız.“Yüzünühafifçeekşitti.”dedinizmi,türüdeğişir.
Gerçek röportaj, içinde gerçek edebiyatı, gerçek söyleşiyi kapsar.
Çünküröportajıniçinde,söyleşivar,mahallirenkvar.Onuveodilianla‐
tıyorsunuz. Sizherhangibirsöyleşide,birköylü vatandaşlakonuştuğu‐
nuzda, diyalektiği aynen veremezsiniz. Bir Karedenizli’ye “Ha celdun
da.”dedirtemezsiniz.
Ayrıcaröportajda,karşınızdakiinsanınpsikolojisinidebilmekve
öğrenmek mecburiyetindesiniz. “Bu soru karşısında, kaşlarını hafifçe
çattı.”demek,röportajdasizinyetkinizde; amasoru‐cevapta yetkinizde
değil. Tam söyleşi ise, radyoda, televizyonda, gazetede, dergide, bilgi
birikiminizi, dünya görüşünüzü, edebiyatınızı, sanat kültürünüzü, duy‐
gu ve düşüncelerinizle, ruh halinizle, bilginiz ve üslubunuzla derlemiş
olduğunuzşeydir.
Bu anlamdaki söyleşinin en yoğun olduğu dönemler, zannediyo‐
rum ki Falih Rıfkı Bey’in yaptıklarıdır. Bedii Faik de bu tarz yazardı.
Duygu ve düşünceleri ifade etme, röportaj değil; tam söyleşidir. Uzun
yıllarhaftasonlarıyazdığıyazılarlaBurhanFelekilegazeteciliğinüstadı
AhmetRasimBeysöyleşiustalarıdır.
3‐Eskiileşimdikiarasındanegibifarklarvar?
Şimdiçağdeğişiyor,anlayışdeğişiyor,gazetecikabukdeğiştiriyor.
Bizeskiden,gazeteciliği“içerik”olarakkabulederdik.Şimdi“görselbir
malzeme”halindegörüyoruz.Ozaman,meseleyebakışaçınızdeğişiyor.
Dünkü gazetecilikle, bugünkü gazetecilik, dünkü röportaj anlayışıyla,
bugünküröportajanlayışımızarasındabüyükfarkvar.
Bensizedahaçarpıcıörnekvereyim.
Benbunlarıyazmayabaşladığımzamanlarda,birgazeteilanıgör‐
düm. Gazetede küçük bir ilanla bir bekar hanım, ev işçisi erkek arıyor.
Gazeteciliktealışkanlıktır,bazışeylerikeseriz.Kestimbende;dosyamın
içinekoydum.Birkaçgüngeçtiktensonradedimki:
309
“Acababen,hermeslektebirhafta,ongünkimliğimigizleyerekça‐
lışsam,omesleğiniçyüzünüöğrensem,sonraonuyazsam...Kişilerinhak
veözgürlükleriniveyameslekleriyleilgilihiçbirşeyedokunmadan,yani
onlarırencideetmeden,acababunuyapabilirmiyim?”
Öneriyigötürdüğümdededilerki:“Engüçşeybu.”Gücübaşarmak
engüzelşeydirgazetecilikte,yazarlıkta.Haberiyakalarsın;haberolmuş‐
tur;gideralırsın,otururyazarsın.
Birröportajcıiçinde,biryeregidersiniz,onugörür,geliryazarsı‐
nız.Hermesleğegireceksiniz…Omesleğideenazongünyapacaksınız...
“Olur,olmaz”dediler,benkafamakoydum.
Yıl1951,hermesleğe girdimveiçyüzünüöğrendim.Meyhanede
çalıştım mesela. O sıralar Amerikan Donanması gelmişti. “Bir barda
Amerikalılar’ı nasıl kazıklıyorlar?” Ben de beraber kazıkladım; ama
mecburdum. Arabacılık yaptım; piyano çaldım; şarkı söyledim. Bunu
devamettirirken,elimeohanımınilanıgeldi;gideyimdedim.
Sultanahmet,Cankurtaran’dabiradres.Üçkatlı,birahşapOsmanlı
evi.Çekmeziliniçektim;kimseaçmadı.Tamdöndüm,gidiyorum;bina‐
nın yukarıya açılan camları var, cam açıldı birden. Yukarıdan bir ses
“Kimo?”.Döndüm;birbaktım:sarışınhoş,güzelbirkadın.“Senmiçal‐
dın?”diyesordu.“Bençaldım.”,dedim.Çağırdı,kapıyıaçtı.
O döneme göre Marilyn Monroe gibi kadın… 26 yaşında, kimsesi
yokveevişçisiarıyor.Bana:“Temizlikyapacaksın,bulaşıkyıkayacaksın.
Sabah10’dagidiyorum,akşam4’tegeliyorum.”dedi.Birhaftaboyuncao
gidiyor;fotoğrafçıgeliyor,içerideresimleriçekiyor.
Nihayetbirgünsaat2’degeldi,içkili.Yukarı2.kataçıktık.“Senbi‐
razotur;benyukarıçıkıpüstümüdeğiştireceğim.Çaykoy,seninlebiraz
konuşmakistiyorum.”dedi.
Bu röportajdan ayrı; röportaj yapanın başından geçen bir olay bu.
Amabentedirginoldum.Gençbiradam,güzelbirkadın...Benorayaniçin
geldim?İştebuetikmeselesi.“Burayaniyegeldinsen?”Kafamsorguluyor.
Aşağıindim;çayınaltınıyaktım,amakafamıkurcalıyor:“Burayaniyegel‐
dinsen?Röportajyapmaya…Peki,bukadınneyapacak?”
Yukarıçıktım.Kadınbirazdekolte,indiaşağıya.“Gelyanımaotur.”
dedi.“Seniyiaileterbiyesigörmüşbirkimseyebenziyorsun.”dedi.Ben
söyleyemedim kim olduğumu; söyleyemem çünkü... “Gel, seninle şura‐
dan bir iki kadeh içelim.” dedi. Konyak içtik. “Gel, yukarı çıkıyorum.”
dedi.
310 Yukarıda yatak odaları var. “Ben, çayın altını kapatayım.” dedim.
Çayınaltınıkapattım.Kapıyıdaarkadankapattımvekaçtım.
Röportajıyazdım;kaçgünsonra.İçimiçimiyiyor.Ozamanbiretik
anlayışı vardı. Sizin karşınızdaki insanı aldatmaya hakkınız yok. Koltu‐
ğumunaltınaaldımbütündizileri.Adıyok;sokağındaadıyok;yaşanan
varsadece…Evitemizlemeyi,tozalmayı,gümüşleriparlatmayıanlattım.
Evivekadınıdaanlattım;ama biryazıkadını anlatamaz.Çok güzelbir
kadındı.
Portregirdi,işiniçine.Röportajdediğinizzaman,herşeyvar:Ro‐
manvar,öyküvar,aksiyonvar.Peki,söyleşidenevar?
Evegittim;kapıyıçaldım,yineaçılmadı.Bençoksevindim;gazete‐
yitomaryapıpbırakacaktım,kapıaçıldı.“Gellanburaya.”dedi.“Nereye
gittin sen? Konuşalım.” Yukarı odaya çıktık. Hiç unutmam, saat sabah
10.00...
Gazeteleri koydum, “Bu ne?” dedi. Hiç sesimi çıkartmadım; aldı
baktı.Okumayabaşladı.Renktenrengegirdi.Fakatkendisiyleilgiliolan
bölümde, gözleri doldu; başladı ağlamaya, etkilendi. “Ne güzel...” dedi.
“Niye söylemedin, sen?” “Bunu bana yaptırır mıydınız?” diye sordum.
“Hayır, yaptırmazdım.” dedi. “Adımı iyi ki koymamışsın.” dedi. Adını
kullanmamıştım.
Ahbap olduk biz kadınla; sadece ahbap. Arada bir gazeteye gelir;
biryemeğegideriz,Cağaloğlu’nda…
Ama bu röportaj bitti. Hemen akabinde, “Satılık Kadınlar Cehen‐
nemi”ni yazdım. Satılık Kadınlar Cehennemi’nde, Türkiye’deki ünlü ge‐
nelevlerin ve randevuevlerinin iç yüzlerini yazdım; kadınları anlattım.
Kadınların16yaşındanasılişletildiklerini,16yaşındanasılkaçırıldıkla‐
rını,onlarınnehissettiklerini,onlarındostlarını...Girdiğinizoevlerdeki,
kurufasulyekokusuylaacısoğankokusuarasında,aşkınnasılyapıldığı‐
nıanlattım...
4‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Halkın en kolay, en rahat okuyacağı, ama aynı zamanda da, belli
etmeden didaktik olanı vermektir. Bunları en kolay röportajla yaparsı‐
nız. “Bak arkadaş, ben sana şunu anlatacağım.” dersen, onu okumaz.
Amasizinyazdığınızröportajıniçinde,birtarihvarsaonuokur.
Bir doğa parçası da röportajdır. Diyelim ki Himalayalar’a gittik.
Tek bir insan görmedik; ama Himalayalar’ı gördük. Himalayalar bize
soluğunuvermeyebaşladı.Yüksekliğini,tarihinivermeyebaşladı.Hiçbir
vatandaşla orada konuşmasanız dahi, Himalayalar kendisini size anlat‐
311
maya başlar. Demek ki: Bir doğa parçası, tek başına çölde kalmış bir
ağaçröportajdır.Tekbaşınayerdeçırpınanbirbalık,denizinkenarıbir
röportajdır.
Sait Faik’in öykülerinin çoğunda röportaj havası yakalarsınız; o
canlılıkogüzellikvardır.“DülgerBalığınınÖlümü”yaşadığışeydir.Öykü
müdür,banagöre,harikabirröportajdır.“SonKuşlar”harikabirröpor‐
tajdır.Oradainsanlardavar;balıklarda.Kuşlardavar;doğada.
5‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdi?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahiple‐
rinden öneri alıyor muydunuz? Sizin döneminizin bu konudaki disiplini
nasıldı?
Çalıştığım dönemde, gazete sahipleri gazetenin yönetimine, yazı‐
sına,çizgisinedirektmüdahaleetmezlerdi.Çünküonlardayazardı;ga‐
zeteciliktengelmişkişilerdi.Bilirlerdiki,böylebirşeysöylendiğizaman,
sizbiryeremahkumolacaksınız.Onunistediğiniyapmayamecburkala‐
caksınız.
Özgürlüğünüzyokolacak.Özgürlüğünüzolmadığızaman,yazaca‐
ğınızyazınındaözgürlüğüyok.Özgürolmayanbiryazı,özgürolmayan
birtarzda,özgürolmayanbirokuyucuyagidecek.Onuniçinbenimçalış‐
tığım dönemde, hiçbir gazete sahibi, hatta yöneticisi bana, “Şunu yap;
bunuyap.”demedi.
Ben önerdim: “Bunu yaparsam hoşunuza gider mi? Bu tutar mı?
Okunurmu?”diye.Hiçbirşekildetirajkaygımolmadı.Ben52yılbasında
çalıştım; bana, “Ne istersen onu yap.” dediler. Bu bakımdan mutluyum.
Kimsebanamüdahaleetmedi;çoközgürverahatyazdım.
Bazı yerlerde, “Başına iş açarsın.” dedikleri zaman: “Eğer gazete‐
cinin başına iş açılmıyorsa, o gazeteci değil.” dedim. Çoktan rahmetli
olanbütünpatronarkadaşlara,minnetborçluyum.
6‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl
hazırlanıyorsunuz?
Benvatandaşlararasındaçokdolaştım;vapur,tren,tramvay,oto‐
büs…Yanibütüntaşıtlarlagezdim.Pazarıgezmeyiçokseverim.Birgün
Mahmutpaşa’daniniyorum.Birisibağırıyor:“İkizleretakke,ikizleretak‐
ke”.Yıl1951–52...“AllahAllah,Türkiye’de bukadarçokikiz mivarda,
ikizlere takke satıyorlar?” Bir baktım, adam orada, sutyen ve kadın iç
giysileriniaskıyaasmışbağırıyor.Hemenyanınagittim,“Nedirbu?”de‐
dim.“İştesutyen.”dedi:,“İkiz.”Uyandım.Ogüngazeteyedönüp“İkizlere
takke”yazısınıyazdım.İlkdefabunubenyazdım.
312 Benhep:“Halkneyisever?Halkanasılbilgiiletebilirim,bilmediği
hayatınasılverebilirim?Halkıözlemduyduğubirortamanasılgötürebi‐
lirim?”, diye düşündüm. Bilmediğim bir konu varsa, mutlaka o konuyla
ilgilienaz4–5kitapokumuşumdur.
Derlerki:“Gazetecilikyalanasarılıbirdünyadır.”Hayır,banagöre
öyledeğil.“Gerçeğesarılıbirdünyadır;amaeğerogerçeğivermekisti‐
yorsanız...” Hazırlanmadan, bilgi edinmeden, hatta bazen uzmanına da‐
nışmadan, hiçbir röportajı yaptığımı hatırlamıyorum. Mutlaka danışmı‐
şımdır.
7‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız?
Ben Oktay Verel olarak, elime herhangi bir yazılı soru metni alıp
gitmedim.Bubiraraştırmadeğildi;amakafamda30soruvarsa,bunun
10’unusorsamyeterli.10soruyuayıklarımkafamda.Karşınızdakine,ne
kadar zamanı olduğunu sorarsınız. Zamanınız bir ya da iki saattir. Bu
aradadaonunvermişolduğucevaplardan,aklınızayenibirsorugelebi‐
lir. Oysa metinle geldiğiniz zaman, metnin dışına çıkamazsınız; onları
sormayamecbursunuz.
Ancakyanlışanlaşılmasın;böylegidenlerikatiyenkınamam.Bun‐
lar,röportajsistemleriolarakkabuledilir.
8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
Gerçek röportajcı, aynı zamanda bir öykücü ve gözlemci olmalı.
Ancakozaman el‐kolhareketlerinden,cevapverirken almışolduğu mi‐
miklerden, soruyu sevip sevmediğini ya da ıstırap duyup duymadığını
anlayabilirsiniz. Yoksa kelimelerle ifade edilmesi güçtür. Yani size, “Bu
beniçoküzdü.”diyebilir;amaeğeryüzününifadesioanlamdadeğilse,o
zamankuşkuylabakar;deşmeyebaşlarsınız.Ohavayıalacaksınız.
9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Çok samimi söylüyorum, ben bunu hiç düşünmedim. Ben oraya,
özgürbiryazarveçizerolarakgittimse,karşımdakiinsandaözgürdür.
Benimsorduğumsoruyacevapvermeyebilirveyaçokbaşkabirşeyan‐
latabilir.Demekki,onunbirikimindeonunhayatındaönemliolanodur.
Ozamanonasaygıduymayamecburum;demekkionunanlatmasıgere‐
kiyor.Anlatsınonuyazarım.Benimsorupdayanıtalmadığımşeye,“Ya‐
nıtalmadım.”demem.Vermiyorsacevabı,vermiyordur.
313
10‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
“Benikimokuyacak?”Bunumutlakakafamdasorguluyorum.“Ga‐
zeteminokuyucusukim?”Çalıştığımgazeteleregirdiğimandanitibaren
ilksorduğumşey:“Benimhedefkitlemkim?Benianlayacakmı,benim‐
seyecekmi,özümseyecekmi,sevecekmi?”Sevmesilazım...
Ben,bütünröportajlardahertürlütekniğikullandım.Yani,roman
tekniğinikullandım.Öykütekniğinikullandım.Yeryerşiirtekniğinikul‐
landım;diyaloglarbakımındantiyatrotekniğinikullandım.Senaryotek‐
niğinidekullandım.Bunu,röportajınçizgisineyseonagöreyaptım.
11‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
30 soru vardır, kafamda. Ama konuşma sırasında, belki 30’unun
ancak10’uönemliolabilir.Oandaöbür30’ununyerinikapsayacakolan,
karşımdakiinsanlayaşadığımızortamınsorularıdır;onuyazmayıtercih
ederim.
12‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayınlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Hayır,olmadı.
13‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Benhepsinitakipederim.Biz72milyonşairizbirkere.İnsanaşık
olunca, bir de anasını kaybedince şair olur. Vatan, millet, hükümet için
yazarız. Ama bizim iki özelliğimiz: Okuma ve yazma özürlüsüyüz. Yani
okur‐yazarız;amaneokuyoruz,nedeyazıyoruz.
14‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindedeetkilimisiniz?
Görsel malzemeye karşı bizim vatandaşımızın ilgisi var; gördüğü
zaman “Doğru bu.” diyor. Benim anlattığım tarzdaki fotoğrafların, oku‐
yucuüzerindemüthişetkisivar.Eğerinandırıcıolmakistiyorsanız,gör‐
selmalzemeyikullanmayamecbursunuz.Kullanmadığınızzaman,adam
inanmıyor:“Buyalan.”diyor.
Televizyon ve radyoda program yapıyorsunuz: Radyoda anlatı‐
yorsunuz; ama televizyonda görüntü de veriyorsunuz. Eğer aklı pek
basmıyorsa, radyodan sizin anlattıklarınız geçip gidiyor. Ama televiz‐
yondagördüğünükafasınanakşediyor.Televizyondagördüğügörüntüy‐
leröportajdagördüğüfotoğrafaynışey.
314 315
15.19.OrhanErinç
1‐Gazeteciliğenasılbaşladınız?
Özel bir gazetecilik okulunu bitirdikten sonra, Son Posta gazete‐
sindemesleğebaşladım.Odönemdegazeteciliğepolis‐adliyemuhabirli‐
ğiyle başlanırdı. Ben de polis‐adliye muhabirliğiyle başladım; gelenek
öyleydi. “Bu alanda başarılı olursan, diğer alanlarda daha da başarılı
olunur.”diyedüşünülürdü.
2‐Nedenböyledüşünülürdü?
Odönemde Türkiye,içinekapalıbirülkeydi.Dünyailetemasısı‐
nırlıydı. Birleşmiş Milletler’in ve Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi ol‐
muş; NATO üyesi bir ülkeydi. Ama hem nüfus, hem nüfusun kültürü,
hemdeekonomikaçıdan,içinekapalıbirülkeydi.
Bankacılık denildiğinde: “Vadesiz mevduat yüzde 3 faiz, vadeli
mevduat yüzde 9 faiz” olarak anlaşılırdı. Tek zorluk döviz darlığıydı,
kotalar uygulanıyordu. O nedenle de ekonomi haberi dediğimiz haber‐
ler:KahvecilerDerneği’ningetirdiğiçaybardaklarınınvetabağınındağı‐
tılmasıydı.ŞoförlerDerneği’ninotomobillastikleridağıtımıydı.
Pekçokşeydışardangeliyordu.Topluiğnebileyapılamayacakbir
durumdaydı.Meselabenimnüfuscüzdanımda:“Çiviverildi.”diyedamga
var.
“Dün limanımıza gelen İtalyan bandıralı bilmem ne şilebi ile 200
ton çivi geldi.” haberi manşetten çift sütuna verilirdi. Hem Demokrat
Parti’ninsondönemleriolduğuiçin,politikhaberlerbirazsıkıntılıydı.Bu
yüzdenpolis‐adliyehaberlerideönplanaçıkmıştı.
3‐Röportajayönelmenizinnedenlerindensözedermisiniz?
GazetecilerCemiyeti’ninüyelikformu,kurulduğuzamanlardankal‐
ma; değiştirmedik. Orada şöyle bir soru var: “Gazeteciliğe başladığı tarih
vegazete?”Onunaltındakisoru:“İlkimzalıyazısınınçıktığıtarihvegaze‐
te?” O dönemde, gazete yöneticileri ağabeylerimiz, ustalarımız “gazeteci
olacağı”ışığınıgördüklerizamanda,imzakoydururlardıyazılara.
Kendi cemiyet formuma baktım, 14 Şubat 1957’de gazeteciliğe
başlamışım.AmaEkimayındaimzamçıkmış.Benim,gazeteciolabilece‐
ğim konusundaki kanı, 9 aylık bir süreçte oluşmuş. Bugün gazeteciliğe
başlayıp,yarınimzanınçıkmasıhenüzyoktu.
Şöylebirolayyaşamıştım:Martveyanisanayıydı.Aksaray’daAn‐
naİdareciadındabirgençkızaşkcinayetindeöldürülmüş.Gecenöbetçi
316 bendim; habere gittim; röportaj gibi yazdım. Birinci sayfa sekreteri ve
yazıişlerimüdürüTurgutYeşiltepeyazıyıokudu.“Güzelolmuş;amasen
dahaböyleyazamazsın,oturhabergibiyaz.”dedi.Oolayıhiçunutmuyo‐
rum.Odönemingazetecilikmeslekiçieğitimiaçısındanda,banaönemli
geliyor.
Muhabirdenistenensadecekurubirhaberdi.İçinekendiduygula‐
rını, düşüncelerini katman mümkün değildi. Bir basın toplantısında ya
damitingde,sadeceolanları,dinlediklerinizi,gördükleriniziyazabilirdi‐
niz.
Şimdikullandığımız“izlenimler”yerine“havayazmak”tabirikul‐
lanılırdı. Haber yapılır; bir de “o toplantının havası” yani “konuşan ne
giymiş,nasıldavranmış,tepkigösterirkenneyapmışyadamitingekaç
kişi katılmış, konuşanların durumu nedir?” gibi, görüşler yazılırdı. Onu
yazmak, bir muhabir için çok önemliydi. Çünkü haberde koyamadığı
sübjektifdeğerlendirmelerioradayapabilirdi.
Röportaj,buikiayrıözelliğibirleştirenbiryapıydı.Yaniröportaj‐
da,enazındansorusorarkenkendidüşüncelerinizideyansıtmaolanağı
vardı.Röportaj,gençgazetecileriçinbulunmazbirnimetti.Çünkükendi
özneldeğerlendirmesinideekleyebilirdi.Onedenleröportaj,gerçekten
cazipbiralandı.
4‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Söyleşiileröportajaslındaçokfarklıikikavram.Söyleşi,karşısın‐
dakinindüşünceleriniyansıtmayıamaçlayanveyabazımeslektaşlarımı‐
zın uyguladığı biçimde, “ifadesini almaya çalışan” bir gazetecilik uygu‐
laması. Ama röportaj, gazeteciliğin bütün alanlarını, hatta bir ölçüde
edebiyatıdakapsayanbiralandır.
5‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Röportajda,söyleşinintersine,röportajyapılankişininçevreside
gündeme gelebilir. Röportaj bir ölçüde, uzunluğunu da dikkate alırsak,
öyküyazmakgibibirgirişimidekapsayabilir.Haberdilikurudur;kuru
olmalıdırveherkesinanlayacağıbirortalamadilkullanılmalıdır.Röpor‐
tajdasüslücümlelerkurmak,işinedebiyatınakaçmakolanağıdavar.O
nedenle röportajcılığı, hem gazeteciliğin içinde hem dışında saymak
mümkünbence.
6‐ Sizce röportajın temeli nedir? Kişilerin hayatlarını ya da hayatla‐
rındankesitleriherhangibirolayadayandırarakaktarmakamacıtaşırmı?
317
Zamanzamanyolaçıkışnoktasıbudur.Amakonuşmaöyleyerlere
giderki,sizinkafanızdakiplançokyetersizkalabilir.Çokbaşkaalanlara
kayabilir.Kişilikhaklarınasaldırmadan,özelyaşambilesözkonusuedi‐
lebilir.Buyüzdenbirkuralkoymakzor;amayolaçıkmanoktası,mutla‐
kaöylebirşeydir.
Güncel konuları, olayları ya da sorunları belirlemede etkili olur.
MeselazamanzamanTürkiye’dekirakanunugündemegelir.“Şöyleol‐
sun, böyle olsun.” denir; ya da Anayasa Mahkemesi bir maddeyi iptal
eder.
Böylebirdönemde,çiviyazısıuzmanlarındanMuazzezHilmiyeÇığ
Hanımefendi’ye gittim. Türkiye’de, Arkeoloji Müzesi’nde pek çok tablet
var.MuazzezHanım’ınolağancahoşgörüsüylebirröportajyaptım.
“Babilliler 3140 Yıl Önce Kira Kanunu’nu Yapıp Sorunu Çözmüş‐
lerdi”, diye bir röportaj çıktı ortaya. Şu da çıktı ki, bugün yıllık kiranın
hesaplanmasındamaliyetin10’abölümükuralı,oradada10yılüzerin‐
den.
Röportajın, günceli geçmişten günümüze getirmek gibi bir amacı
davar.
7‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Bizimdönemimizdegazetelerde,biryazıişlerimüdürüvardı.Yan‐
lış hatırlamıyorsam: Milliyet’te Abdi İpekçi, Cumhuriyet’te Cevat Fehmi
Başkutdışındagenelyayınyönetmeniyoktu.Yazıişlerimüdürü,istihba‐
ratşefi,birdeağabeylerdediğimiz,yazıişlerimüdüryardımcısı,bugü‐
nüneditörü,sayfasekreterlerivardı.Bazenyazıişlerimüdürü,istihba‐
ratşefiisteryadabirolayıizlerkensizinaklınızagelir,istihbaratşefine
röportajyapmakistediğinizisöylerdiniz.Onaylarsayapardınız.
8‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Röportajdabirkişi,birörgütsözkonusuysa,gazetecininönceden
ders çalışması zorunludur. Öncelikle soru soracağınız kimseyi çok iyi
tanımalısınız.Pekçokkaynaktanyadatanıdıklarından,onunlailgilibil‐
gileralmalısınız.
Çünkükişiyikonuşturmakiçin,zamanzamanbugereklidir.Çünkü
öyle insanlar vardır ki, ağzından kerpetenle söz alınabilir. Onun ağzın‐
dan kerpetenle söz almayı aşmak için, belki zaman zaman kızdıracak
318 sözler de edebilirsiniz. Tepkisinin ne olacağını, dersinize çalışmışsanız
bilirsiniz.Yoksabugirişimler,oradaröportajınsonuolabilir.
Sanıyorumkikonununöneminegöre,yanimagazinkonusuylabir
hukuk ya da politik‐ekonomik konuda röportaja gitmek arasında bir
hayli fark var. Ama ne olursa olsun, mutlaka dersine çalışarak gitmek
lazım.
9‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız?
Özellikletelevizyonlarkurulduktansonraizliyoruzki,sorusoran
gazeteci ya da sunucu en az karşısındaki kadar konuşuyor. Bence bu,
kurallarapekuymayanbiryaklaşım.
Önemliolansoruyuenkısabiçimiyledilegetirmek;artacakzama‐
nıkarşınızdakininkullanmasınaolanaksağlamak.Bazenikiüçcümlelik
müdahaleleryapmakmümkün.Zatensayfadaröportajınduruşuaçısın‐
dan da baktığınızda, silme tuğla gibi bir bölüm, okuyucuya röportajı
yarıdabıraktırannedenlerdenoluyor.
Buyüzdenzamanzamanbirsorusorup,onaylıyormuşgibiyakla‐
şıp, bir başka tarafını açma girişimi söz konusu olabilir. Tabi zamanın
çoğunukullanmasıgereken,röportajıverenkişidir.
10‐Röportajmetninikurgularken,neleriatıpnelerianlatmanızge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Gazetelerdepekçokkonuyayervermekgerekiyor;bunedenlede
size ayrılan yer sınırlı. O dönemlerde gazeteler altı sayfaydı, Son Posta
sekizsayfaçıkardı.Klişeilesayfanınyapıldığınıdüşünürsek,sizeayrılan
yer,ikiaralıklıyazıileA–4dosyakağıdına2,5sayfaydı.Enazikifotoğraf
kullanılırdı. Şimdiki teknolojide yapılan, fotoğrafları birbirinin içinde
yayımlamaolanağıdayoktu.
Röportajvehaberyazmabirbirindenfarklıdır.Haberyazmadaters
piramituygulanır;enbaşaflaşcümleyialırsınız;ondansonraayrıntılara
girersiniz.Mümkünolduğuncatekrardankaçınarak,konuyuaşağıdadaha
yaygın biçimde ele alabilirsiniz. Ama röportaj bence bunun tersidir. Flaş
cümleyiensonasaklamalısınızki,röportajıokutabilesiniz.
Romandadaöyledir.Biryeregetirilir,birbirinedüğümlenirolay‐
lar; ama sonunda çözülür. Bu çerçevede röportaj: “Bir ölçüde, edebiyat
kurallarınındageçerliolduğubirgazetecilik”diyeyorumlanabilir.
11‐Röportajınızdasözlüifadelerdışında,el‐kolhareketlerivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
319
Söylenenle, söylenenin geçtiği ortam, kişinin o görüşü açıklarken
gösterdiğitepki,bazenbirolayıanlatırkenduyduğumutluluk,kelimele‐
rin vurgulamasıyla yansıtılır. Kızgınlıkla anımsanan bir anı ya da olay,
bölümlerarasınarahatsızetmeyecekbiçimdeserpiştirilebilir.
12‐Görüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdışınaçıkmamasıiçin
ne gibi bir tutumunuz var, karşınızdakini istediğiniz sınırlar içinde tut‐
mayınasılbaşarabiliyorsunuz?
Bence işin en zor bölümü budur. Çünkü öyle kişiler vardır ki, siz
nesorarsanızsorun,kendikafasındakinianlatmayabaştanniyetlidir.O
konuyu,kendisinisavunmayadarakipgördüklerini,kızdıklarınısuçla‐
maamacıylakullanabilir.Buyüzden,“İkiikidahadörteder.”gibibirşey
söylemek zor… Ama orada alışkanlıkla, deneyimle, sorularınızla ya da
“‘Sizöylediyorsunuzama…”gibicümlelerlesözegirerekengelleyebilir‐
siniz.
Ancak bu, her zaman başarıya ulaşan bir yöntem değildir. İnsan‐
daninsanadeğişenbirşeydir.Bazenröportajdanhiçbirşeyçıkmayabi‐
lir;onudagözealacaksınız.Zatengazeteciliğinbirbölümüdeböylege‐
çer.
Başarısızolsada,dahasonrakibirolayda,buöğrendiklerinizide‐
ğerlendirerekdoğrubiryargıyavarabilirsiniz.Yanihiçbirzaman,gaze‐
tecinin çabası boşa gitmez. O gün için boşa gittiği varsayılabilir; ama o
bile,ileridesiziyönlendirebilecekbirikimoluşturabilir.
13‐ Temel teknikler dışında kullandığınız kendinize özgü röportaj
tekniklerivarmı?
“Öyle bir teknik var” demek biraz zor. Ama her gazeteci gibi, be‐
nim de kendime göre, o anı kurtarabilecek ya da sürdürebilecek bazı
girişimlerimolmuştur.
Bunların bilinçli yapılıp yapılmadığı konusunda da, doğrusu bir
şey söyleyemem. O, spontane bir şeydir. Günü kurtarmak, o röportajı
kurtarmak, eli boş dönmemek adına bir şeyler yapılır. Ama her olay,
kendiiçindesınırlı;bunubirkuralhalinedönüştürmekbencebirazzor.
14‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu,
böylebirdurumdatepkinizneolur?
Böylebirolayyaşamadım.Yaşayabilirdimde.Amaben,belkişans‐
lı nesillerden birinin içindeyim. Çünkü benim muhabirlik yaptığım dö‐
nemlerde, muhabirler az çok hangi haberin veya röportajın gazeteye
320 gireceğiniyadagirmeyeceğinibilirlerdi.Girmesihalinde,hangisayfada,
nekadaruzunluktaolacağınıdatahminedebilirlerdi.
O zaman gazetelerin yayın ilkeleri ve yayın politikaları, aşağı yu‐
karı belliydi. Tabii sorumluluk açısından, şu anki medyaya bakarsak,
gazetecikardeşlerimdahazordurumda.
Röportajımızın yayımlanmaması durumunda, kendi içimizde bir
tepkitaşırdık.Çünküağabeylerimize,ustalarımızakarşıdahahoşgörülü
olurduk.Onlarınoröportajıkoymamasınınaltında,“birtakımilişkilerin
olmadığını”zatenbilirdik.
Hergazeteci,kendiürünününçokönemliolduğunudüşünür.Kendi
kendimize hayıflanır, içimizden: “Gitti arşive manşet oldu, bizim yazı.”
diye geçirirdik. Çünkü arkasından bir başka konuyu yakalamak ya da
görevverilmişiseyapmak,bizimgörevimizdiyedüşünürdük.
15‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Geriye dönük bakarsak, öncelikle Fikret Otyam’ı söylemeliyim.
ÇünküFikretOtyam,birortaokulöğrencisiyken,benimkafamagazeteci‐
liğisokankişidir.
OdönemdeGöztepe’deoturuyorduk;hermahalledeancakbirec‐
zane bulunuyordu. Fikret Otyam’ın babası Vasıf Bey de, Feneryolu’nda
Vasıf Otyam Eczanesi’nin sahibiydi. Biz de, acil hallerde Feneryolu’na,
VasıfBey’ineczanesinegiderdik.
BirgünFikretOtyamvebabasıbizimoturduğumuzevinsahibine
gelmiş;amabengörmedim.Sanırımodönemde,hemakademiöğrencisi,
hemdeDünyaGazetesi’ndegazetecilikyapıyor.
Evde konuşulurken “gazeteci” diye çok itibar edilerek sözü geçti.
Benimde,“Yabendemigazeteciolsam?”diyeaklımınbirkenarınadüş‐
tü.FikretOtyam’a,“benigazeteciliğeyönlendirenkişi”olarakdaborçlu
olduğumu düşünüyorum. Onunla Cumhuriyet’te çalışma mutluluğunu
buldum.
YineCumhuriyet’tenbakarsak:YaşarKemal’inröportajlarınısöy‐
lemek mümkün. Rahmetli Halit Çapın, aşağı yukarı yaştaşım; sanırım
bendenbiryadaikiyıldahakıdemliolabilir.Onunröportajyazarlığına
hayranlıkduyanlardanbiridebenim.Tabiidahaçokisimvar...
16‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindedeetkilimisiniz?
Siz,fotoğrafınçekildiğiçevreyidekonuyudadahayakından,hatta
yaşayarakbildiğiniziçin,fotoğrafseçimindedahaetkiliolmanızgerekir.
321
Çünkü resim altı, röportaj metninde olmayan ama o fotoğraf ne‐
deniyleyazılmasıgerekencümlelerdenoluşabilir.Bunedenle,“Fotoğraf
seçimi,röportajıyapantarafındanyapılmalıdır.”diyedüşünüyorum.
Odönemderöportaja,fotoğrafgazeteciliğininduayenlerindenSe‐
lahattinGizgibiustalarlagitmeimkanıdabulduk.Fotoğrafçıarkadaşlar,
kontak kopyalarını yaparlardı. Onların arasından, kendi foto muhabiri
gözüyledeğerlendirmeleriniyaparlardı.
Bendekonuya,yakınlığıaçısındanbakardım.Veböylecefotoğrafla‐
rınhepsiyazıişlerimasasınagideceğine,üçyadadörtfotoğrafseçilir;iki
tane kullanacaksa, sayfayı yapana da yüzde elli seçme hakkı bırakılırdı.
Amaonlardagenelde:“Hangilerinikullanalım?”diyesorarlardı.
Şunu da vurgulamak gerekiyor: Yine benim gazeteciliğe başladı‐
ğımdönemlerde,fotoğraffilmleridağıtımatabiydi.Gazetelerinkaçma‐
kara alacağı belliydi. Bu nedenle foto muhabirleri de cimrice fotoğraf
çekerlerdi. Dijital makinelerle yapıldığı gibi, yüzlerce fotoğraf çekip,
arasından birini‐ikisini seçme lüksü, o dönemde zaten yoktu. Foto mu‐
habirlerideonagöreseçerlerdi.Eğer6fotoğrafçekilmişsebugerçekten,
olağandışıbiruygulamaydı.
15.20.PınarTürenç
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazeteciliğe 1974 yılında, Milliyet gazetesinde başladım. Muha‐
birdim; haber yazıyordum, olaylara gidiyordum. 1974‐75 yıllarındaki
öğrenciolayları,toplumsalolaylar,sendikalolaylar,polis‐adliye…A’dan
Z’yebütünolaylarıizleyenbirgazeteciolarakbaşladım.Hersahayakoş‐
322 tum; olayların içindeydim. Bundan çok mutlu oldum; çok büyük keyif
aldım.
Yıllariçinderöportajbanadahacazipgeldi.Röportajyaptıkça,iz‐
lenim yazdıkça, daha farklı bir yere taşındım. Röportaj tekniğini bana
öğretenlerin başında: Orhan Duru, İsmail Sivri ve Halit Çapın geldi. Bu
ustalarınyardımıylaveyönlendirmesiylehızlayolaldığımıgördüm.
Televizyonda yıllar sonra, 25 yıl sonra, Ufuk Güldemir benim
programımıtanıtırken“PınarTürenç:RöportajUstası”diyeyerveriyor‐
du. Bu da bana büyük keyif verdi; demek ki yıllar içinde insan bir işin
ustasıdaoluyormuş...
Suavi Kaptan vardır eski gazetecilerden: Anadolu Ajansı Bölge
Müdürü’ydü.SuaviKaptan,benbaşkabirgazeteyegeçtiğimdebanabir
çiçekgöndermiş;üzerinede“Bab’ıÂli’ninenüretkengazetecisinebaşa‐
rılar.”diyeyazmış.Bab’ıÂli’deki30yıllıkmeslekhayatımda,üretkenlik
benimiçinçokönemliydi.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Çok büyük fark var. Maalesef, özellikle meslek okullarında yani
iletişimfakültelerindevedemesleğinmutfağında,genç gazetecilerebu
iki farklı yazma tekniği aynıymış gibi öğretiliyor. Bu son derece yanlış,
hatalıbiryol.
Yıllar sonra ben İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “Rö‐
portaj Tekniği” dersine gittiğimde, öncelikle öğrencilere söyleşiyle rö‐
portajarasındakifarkıöğretmekleişebaşladım;hiçyılmadan,usanma‐
dan…
Söyleşi, soru‐cevap şeklinde yapılır ve bunları olduğu gibi kayda
geçersiniz. Aldığınız notlardan veya teyp kayıtları çözümlerinden gaze‐
teye yansıtırsınız. Asla çarpıtamazsınız. Röportajda da çarpıtılmaz; kı‐
saltma ve anlam yükleme değiştirme işlemine giremezsiniz. Kelimeler
neyseolduğugibiaynenyansıtılır.Kelimelerinüstündeoynamaşansınız
yok; öyle bir lüksünüz yok. Olduğu gibi soruyu sorarsınız; aldığınız ce‐
vabıyansıtırsınız.Yanisoru‐cevapşeklindeyapılır.Giriş,gelişme,sonuç
bölümüdiyekalıplaşmışteknikolmasadaolur.Birgirişyaparsınız,soru
cevaplatamamlarsınız.Sonucunolmasıdaşartdeğildir.
Öznellikkatılmazsöyleşiye.Buçokönemlibirdetay.Öznelliksöy‐
leşi tekniğinde yoktur. Açık soru sorulur; açık yanıt alınır; olduğu gibi
verilir.Anlaşılırdildesorusorulur,anlaşılırdildeyanıtalınmayaçalışı‐
323
lır.Eğeroyanıtanlaşılırdeğilsedeğiştirmeimkanıolmadığıiçin,tekrar
tekrarbaşkaşekildesorularlaanlaşılıryanıtalınır.
Gazetecininiyiaraştırmayapması,bilgiliolarakolayaveyakişiye
gitmesiveyinesorularla olayıaçması,buluştuğunoktalardırsöyleşiyle
röportajın.Röportajınayrıldığınoktaöznellik.Öznellikröportajtekniği‐
ninanasıdır.Röportajda,giriş,gelişme,sonuçbölümünüzolacak.Bence
enönemlinoktalardanbirtanesidegirişinçokvurucuolmasıdır.Giriş,
vurucu,yanisürükleyiciolmalıdır.
Ayrıcasöyleşimutlakakişiyleolur.Olayıniçindekiinsanlarasoru
soracaksınız.Amaröportaj,birağacındaröportajıolur;birhayvanında
bir manzaranın da röportajı olur. İnsanın röportajı olur. Bir yangının,
denizkazasındabirgemininröportajıolur.Yanimutlakabiriylekonuş‐
manızgerekmez.Duygularınızı,izlenimlerinizi,gözlemleriniziaktarmak
gerekir röportaja. Röportajın o öznelliği işte burada başlıyor, burada
bitiyorbenimiçin.
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Söyleşi,yazımtekniğiaçısındandahakolaybirtekniktir.Söyleşiyi
herkes yapar. İyi hazırlanmış gazeteciyseniz, bilgiliyseniz, araştırmanız
tamiseveolayabakışınızdoğruysa,kişiyidedoğruseçtiyseniz,hedefe
ulaşmanız kolaydır. Kıvrak zekanızla o olayın özünü alırsınız, soru ce‐
vapla tamamlarsınız. Yani teybi çözersiniz veya aldığınız notları aynen
aktarırsınızbiter.
Röportajise kişiyimarkayapar.Bab’ıÂli’de markaolmuşherkes
iyi röportaj yazarıdır. Marka olmak ne demek? Sizin adınızın öncelikle
anılmasıdır,“HalitÇapın’ınröportajı”denir,“Milliyet’tekiHalitÇapın’ın
röportajı” denmez. Hangi kurum başlığı altında çalışırsa çalışsın, Halit
Çapın,HalitÇapın’dır.
Mete Akyol’un röportajları beynimize kazınmıştır. Yaşar Kemal,
Fikret Otyam aynı. Bunlar röportajın ustalarıdır. Marka olmak için de,
iştedediğimbuöznelliğikatacaksınız;kıvrakzekanızıkatacaksınız.
Röportajyazarıbirromanyazarıdeğildir.Birdefabellibirformat‐
tayazmakzorundasınız.Birsayfa,ikisayfa,yeriniznekadarsagazetede
o kadarını yazacaksınız. Aslında bence roman yazmaktan daha zor; iyi,
başarılıbirröportajyazmak.Çünküyerinizkıt,kelimelerinizsayılı.Bun‐
larıeniyiuygulayacakaklaveyeteneğesahipolmalısınız.
4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
324 Ben,birazözgürçalışaninsanoldum.Birdefaçokdisiplinliçalış‐
tımmesleğimde.Sabaherkendenişegitmişimdir.Ogününgazetelerini,
10 gazete mi 15 gazete mi, ince ince okumuşumdur ve satır aralarında
çok olay ve kişi cımbızlamışımdır. Günlük istihbarat toplantısına girdi‐
ğimizdemutlakabenimönümde8‐10maddelikönerilistesiolurdu.
Örnekolarak,“Acaristan”olayındagündemeçıkan,manşetlerisüs‐
leyenikikişiOrmanBakanıOsmanPepeileİsmetAcar…Benmutlaka,o
ikisinden birine ulaşırdım. Dağları aşar ulaşırdım. Bir gazeteci ulaşmak
zorunda.Budurumdayöneticininbeniyönlendirmesinegerekyok.
Özgür çalışmayı seven gazeteci için, yönlendirilmek son derece
zuldür,zorgelir.Amabazıyöneticilervebazıkurumlar,bugündegörü‐
yoruzbunu,dündeböyleydi,kendiçevresivebakışaçısınagöreröpor‐
tajyazanıyönlendiriyor.
Aslındameslekteröportajyazarıyokşuanda.Çünküsöyleşiyapı‐
yorlar. Röportajın tadı yok. Röportajın tadının olması için; öznelliğin, o
iç dünyanın, enginliğin, kelime zenginliğinin yansıtılması lazım. O özel
tadışuandagörebiliyormusunuz?Duyabiliyormusunuz?
5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Eğerkişiyleilgilibirçalışmayapıyorsam,mutlakatanıyankişilere
o kişi hakkında soru sorardım; bilgi toplardım, geçmişiyle ilgili bütün
detaylarınıöğrenmeyeçalışırdım.Çıkangazetelerden,dergilerden,kitap‐
lardan o kişi ve olayın geçmişini öğrenirdim. Gazetecilikte bilgi şarttır;
bilgisizgazetecilikolmaz.Hembugüneaitbilginiz,hemgeçmişeaitbilgi‐
nizolacak.Buçalışmayıyaptıktansonrazatendonanımlıoluyorsunuzve
gittiğinizdeiyisonuçalıyorsunuz.
6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
İsterröportajyapsın,istersöyleşiyapsın,isterizlenimyazsın,ne
yaparsa yapsın, gazetecinin zamanını en iyi şekilde kullanması, birinci
hedeftir.Buhedefeulaşabilmekiçindeçokiyihazırlanmak:Olay,kişive
mekaniçin, çokiyibilgi toplamaklazım.Karşınızdakikişi,sizinbilgisiz
olduğunuzu,araştırmayapmadanönünegeldiğinizianlarsasiziyönlen‐
dirmeyeçalışır.
Hızlı soru sorup hızlı yanıt alıp tatmin olmadınız, o konudaki so‐
ruyu başka bir şekilde sorup cevap aldığınızda, zaten iş hızlı gider; za‐
manıkullanmışolursunuz.Hemoradakizamanönemli,hemdemetnin
uzunluğu önemlidir. En kısa, en öz ama en çarpıcı, vurucu anlatım, en
başarılıanlatımdır.
325
7‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Onuzamaniçindeöğreniyorsunuz.Aslındaelinizdekiherbilgi,si‐
ziniçinsonsuzdeğerde.Yanihiçbirisinekıyamazsınız,atamazsınız.Ama
en büyük kıyımı, en büyük makası sizin yapmanız lazım. İşi en iyi siz
biliyorsunuz. Eğer yazı işlerine, sekreteryaya o işin makaslanmasını
bırakırsanız, yazık olur işinize. Anlamı bozmayacak şekilde, başka an‐
lamlarınyüklenmesineveyaeksilmesineyolaçmayacakşekilde,kelime‐
leribirleştirerekçokgüzelmakasyapılır.
8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
İşte o tasvirdir; tasvir çok önemli. Tasvir zaten röportajı zengin‐
leştirenunsurlardanbirtanesi…Gözlemleriniçindealdığınıznotlarda...
İki kelime veya bir cümle, o kişiyi anlatmaya yeter. Bu tür ayrıntılar
mutlakaröportajdayeralmalı,söyleşideşartdeğildir.
9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
İnisiyatifhepelinizdeolmalı.Odabilgivedikkatlidinlemeyleolur.
Çokiyidinleyeceksiniz.Eğerkonudağıldıysaveyabaşkatarafayönlendi‐
rilmekisteniyorsanız,hemendizginlerielealıp,elinizdekibilgilerle,iste‐
diğinizsoruyla,konuyusizistediğinizmecrayasokacaksınız.
10‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
Girişin çok özel ve vurucu olması, dikkat çekmesi çok önemli be‐
nim için. Bir de mutlaka hissettiğimi yazıyordum. Hissettiğini yazınca
ilgiçekiyor;okuyucuyuyakalıyorsunuz.
Ben hep derim ki: “Okuyucuyu omzunuzun üstünde taşıyacaksı‐
nız”.Yaniikinizbirliktebakıyorsunuz.Herolayagittiğinizde,onuhisse‐
deceksiniz. Yazarken de, okuyucu sizi izliyor. Gazetede çıktıktan sonra
zatenokuyucusizingözünüzlebakmışoluyor.
Hislerimikatıyordum,gözlemlerimikatıyordum.Çokiyinotalmak
önemli röportajda… İyi not alırsanız, notlarınızı iyi harmanlarsınız. Bir
debenhepşunaönemverdimgazetecilikhayatımda;hatta15yıldırda
televizyonda çalışıyorum: Olduğum gibi oldum. Yalın olacaksınız; yalın
326 düşüneceksiniz.Kaleminizde,sorularınızda,hayatınızda,hepolduğunuz
gibiolun.
11‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Olurtabii.Amadediğimgibi:Bilgibirikimiiyiolmalı;iyihazırlan‐
malı;iyidinlemeli;ozamandahaazolur,bu“keşkeler”.
12‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Benimolmadı.Hattaaynıgünikiyazımıngirdiğideoldu.
13‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Ben şu anda pek röportaj yazarı göremiyorum Türk basınında
belkibir‐ikitane vardır.Söyleşiyazan,söyleşiyapangazetecileriniçin‐
de, zaman zaman röportaj denemelerine rastlıyoruz. Ama dediğimiz
gibi, bizim Türk basınındaki eski ustaların düzeyinde, o kıvraklıkta, o
tattaröportajtekniğibugüngöremiyorum.
Neden? Söyleşi yapıyorlar. Söyleşide o tat olmaz. Bence röportaj
dahafazlaçabaistiyor.Dahaözgünbiriş,özelliğiolmasıgerekenbiryazı
türü. Bunun için de kalibrenin daha yüksek olması lazım; çıtanın daha
yüksekolmasılazımgazetecide.Dahazorbiralanröportaj;dahaiyiye‐
tişmişlikistiyor.“Benyazdımoldu.”olmuyorröportajda.
Röportajdaimzanızıkoyduğunuzda,sizmarkalaşıyorsunuz.Diye‐
ceksinizkibana:“BugünTürkbasınındamarkalaşmayagidenbazıgaze‐
teciler var”. Onlar, markalaştırılan gazeteciler. Markalaştırılmakla, “işi‐
nizlemarkaolmak”çokfarklıdır.Türkbasınındamarkalaştırılankişiler
hızla çıkıyor, hızla düşüyor. Ama kendisi marka olan kişiler, 50 yıldır
hala sayıyoruz onların isimlerini ve hala gıpta ile bakıyoruz onlara.
“Bunlarneymişbe…”diyoruz.
Bugün biraz daha ticari bakılıyor. Röportaj yazarlığı ticari değil,
daha duygusal, çok sıcak bir alan. İletişimde okuyan öğrencilere şunu
söylüyorum:“Mutlakaiyiröportajyazarıolmayaçalışın;özelolun.”Rö‐
portajyazarıolmak,özelolmakdemektir.
14‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Fotoğrafçokönemlidir.İzlenimlerinizigösterir.Fotoğrafıkendiniz
çekiyorsanız,ortamınanlatılması,yansıtılmasıgerekir.Fotoğrafıbaşkası
çekecekse yazarın anlatması gerekir, nasıl bir fotoğraf istediğini, nasıl
327
çekilirsedahaetkiliolacağını…Amatabiikendisininçekmesidahaiyidir.
Sayfaya koyarken de, o yazı işlerinin, sayfa sekreterinin işi tabii; ama
bende,“Budahaetkili,bunudabirdeğerlendirin.”diyeöneridebulunu‐
rum.Yazarındaönermesi,fikrinisöylemesigerekir.
328 15.21.SefaKaplan
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazeteciliğe başlamamın sebebi, öğretmenlikten aldığım paranın
yetmemesiydi. Zaten öğretmenlik yaparken, bir taraftan gazetecilik ya‐
pıyordum. Dergi çıkarıyordum; tek başıma… Mizanpajından yazılarına
kadar,hepsinikendiminüstlendiğibirdergivardı.
Daha sonra 1984 yılında, Taha Akyol Tercüman Gazetesi Yayın
Yönetmeni,BeşirAyvazoğludaKültürSanatEditörüolduğuzamanbeni
çağırdılar.Öğretmenlikilegazetecilikarasındabirtercihyapmamıiste‐
diler.Bendegazeteciliğitercihettim.Ücretidahaiyiidi.
Özelolarakröportajayönelmek,diyebirşeysözkonusudeğil;ga‐
zetecilikbirbütünzaten.Muhabirlikyapıyorsanız,doğalolarakröportaj
da yapıyorsunuz. Yazı yazmanın, haber yapmanın türlerinden biri de
röportajdır.Doğalolarak,röportajdayaptıkveyapmayadadevamedi‐
yoruz.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Baştanbelirteyim,yaptığımişinadıaslındamuhabirlik.Muhabir‐
liğinbirkısmındasöyleşiyapıyorsunuz; birkısmındarutin habertakip
ediyorsunuz.Batıdabizimanladığımızmanadakişeylerinhepsinesöyle‐
şideniliyor.“İnterview”denilenşeysoru‐cevaptarzındadeğil;muhabi‐
rinizlenimlerinden,karşıdakiinsanlarınverdiğicevaplarakadar,hepsi‐
ni bir metin haline getirmektir. Bence o tercih edilir; ama bunun bizde
uygulamasıyok.
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Öncelikligörevi,röportajyapacağıkonuvekişihakkındadahaön‐
ceden hazırlanmak. Bu hazırlanma, hem zihinsel bir hazırlığı içeriyor;
hemdegidiparşivlerdeçalışmayı.
Gazeteci,doğalolarakherkonuyubilmez;amabilmediğikonuları
öğrenebilir. Bir röportajcı gider, görüşeceği kişiyle ilgili arşivde bilgi
toplarvebunlarısoruhalinedönüştürür.
4‐ Sizce röportajın temeli nedir? Kişilerin hayatlarını ya da hayatla‐
rındankesitleriherhangibirolayadayandırarakaktarmakamacıtaşırmı?
Şüphesiztaşır.Elealdığınızkonuyadabağlı.DiyelimkiSüleyman
Demirel’le bir görüşme yapacaksınız. Süleyman Demirel’in, Türk Siyasi
329
Tarihi’nde tuttuğu önemli yer kadar, çok ilginç anekdotları da vardır.
Demirel’inhayatınınbirparçasıolanoanekdotlarıderlemekde,söyleşi
yapankişiningörevidir.
5‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Genelolarakkendimbelirliyorum.Neden,nasılbelirlediğimizege‐
lince, o da gündemle alakalı. Herhangi bir şekilde, haber konusu ya da
birinitespitedip,söyleşiyapıyorsunuz.Mesela6–7EylülOlayları’nınyıl
dönümüdür;gidipolaylarakarışmışyadaolaylarhakkındakitapyazmış
biriylesöyleşiyaparsınız.
6‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkçalışmasıyapılmalı?Siznasıl
hazırlanıyorsunuz?
Temel, konuya çok iyi hazırlanmaktır. Konuya hazırlanmanın içi‐
ne, her şey dahil. Artık internet gibi bir nimet var. Röportaj yapılacak
konuvekişiayrıayrıdır.Diyelimki,görüşülecekkişininuzmanlıkalanı
tarih, bu konuda bir söyleşi yapılacaktır. Ama tarih konusunda söyleşi
yapmakiçinde,okişininhayatınailişkinçeşitlibilgilereldeetmekşart‐
tır.
Dahaönceyapılmışsöyleşilervarsabunlarıtoplamak,varsakitap‐
larınıokumakgereklidir.Buanlattığımşeyler,uzunmesafeligibigözü‐
küyor;amakişibunlarıkısasüredeyapabilir.
7‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanırsınız?
Ben sorularımı öncelik sırasına göre hazırlıyorum. Yani, “Zaman
yetmezseşusorulardanfedakarlıkyapabilirim.”diyehazırlıyorumbazı
soruları.Butabii,hembenimhemdekarşımdakikişininperformansına
bağlıbirşey.
Kimilerivar,birsoruyacevapverirvesöyleşibiter.Okadaruzun
konuşurki,arayadagiremezsiniz.
Kimileridevardır;gerçektensorununneolduğunuçoksomutola‐
rak kavrar ve ona yönelik cevap verir. O tür insanlarla söyleşi yapmak
daha kolaydır. Ama dağıtan insanlarla söyleşi yaparken, gerçekten za‐
manunsuruçokdahafazlaönemkazanıyor.Bazenikisoruylabitirebili‐
yorsunuzsöyleşiyi;kibuda“işkazası”denilecekbirdurumdur.
330 8‐ Yaptığınız röportajda metni kurgularken neleri atıp neleri an‐
latmanızgerektiğinenasılkararveriyorsunuz?Attıklarınızdanpişmanlık
duyduğunuzoluyormu?
Konuşma sırasında fark edersiniz: Genel olarak o insanla söyleşi
yaparken, neyin başlığa çıkacağı, neyin ön plana çıkartılması gerektiği,
azçokortayaçıkar.Haberdeğeriolanunsurunneolduğunuanlar,ona
uygunolarakkurgularsınız.
9‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
Ben böyle bir şey yansıtmıyorum. Dediğim gibi İngiliz veya batı
tarzı,“interview”yapılabilirse,söyleşiyadaröportajdediğimizşey,ora‐
dayansıtılabilirbu.Rahatatmosferverilebilir;kişininpsikolojikvefizik‐
seldurumudaverilebilir.Amabizimyaptığımızsoru‐cevaptarzışeyler‐
de, parantez açıp da “gülüşmeler” demek, bana çok komik geliyor. Ben
böylebirşeykullanmıyorum.
10‐ Röportaj yaparken, görüştüğünüz kişilerin sizin kontrolünüz
dışınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediği‐
nizsınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Tekyöntemvarbence;odazarafet.Başkatürlü“gazetecilikukala‐
lığı” dediğimiz bir saçmalık vardır ki… Azar karışımı bir şekilde, karşı‐
daki insanı tamamen hakim ya da savcı gibi, sorgular gibi gazetecilik
yapmak,benimtarzımdeğil.
Kişi konu dışına elbette çıkabilir, hangimiz çıkmıyoruz ki. Çıktığı
zaman, zarif bir tarzda bunu hatırlatarak, “Konumuz şuydu; şunu da
merakediyorum.”diyerek,kişiyikonuyaçekmekmümkündür.
11‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
Soruları tespit edersiniz; konuşma esnasında öyle bir an gelir ki,
ortaya önce hiç tespit etmediğiniz, hiç aklınızdan geçmeyen bir soru
çıkıverir. Belki de haber o olur. Pratik düşünme, anında tepki gösterip
refleksgösterebilmedensözediyorum.
12‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Oherzamanolur.Herzamanbirtatminsizlikvardırzaten.Gazete‐
ciliğin esası da budur. Mutlaka sorulmamış bir şeyler kalır. Gerçekten
331
sondereceönemliyse,telefonedersorarsınız.Zatenöylebirimkanınız
var.Okadardaönemlideğilse,kendikendinizibirkaçsaatyerbitirirsi‐
niz.
13‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayınlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Bunlar hep olur. Çünkü o günkü gazete ölçüsüne bağlı. Aynı za‐
manda sayfa yaptığım için iyi bilirim. Gazetelerde sayfa‐ilan oranına
bakıyorsunuz ve giremeyebiliyor. Başkasının yaptığı haber de, kendi
haberiniz de giremiyor. Üç gün girmediği zaman, gündemden düşüyor
vekalıyor.Öylebirçokönemlişeylervardır;yapılmamış.Amayayıncılık‐
tananlıyorsanız,tepkienfazlahafifbirkızgınlıkolabilir;amaodaişin
doğasındavar.
14‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Gazeteciolaraktümgazeteleriokuyoruzdoğalolarak.MeselaAyşe
Arman’ın söyleşileri. Çok iyi hazırlanır Ayşe, çok güzel söyleşiler yapar
vekeyifleokurum.
ZamanzamanDeryaSazak’ınyaptığıbazısöyleşilergayetkaliteli
olur. Neşe Düzel’in yaptığı söyleşiler, pazartesi günleri, son derece
önemli söyleşilerdir. Her gazetede çok iyi söyleşi yapan arkadaşlarım
var,onlarıokumakdakeyifveriyor.
15‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindedeetkilimisiniz?
Ben dergicilikten geliyorum. Bir süre Aktüel’de çalıştım. Oradaki
temelesaslardanbirisidefotoğrafınetkisiydi.Doğalolarak,günlükba‐
sınageçtiğimizzamanda,aynıalışkanlığısürdürüyoruz.Çünküfotoğraf‐
çıarkadaşlarımızınönemlibirkısmıdergilerdengeldi.
Söyleşiye gitmeden, “Ne yapacaksınız, nasıl bir şey istiyorsun?”
diye soruyorlar. Ne yapacağımızı anlatıyorum; foto muhabiri de, ona
uygunmizansenleryadaonauygunfotoğraflarçekiyor.Sayfayafotoğraf
seçmek, çok daha farklı. Sayfa fotoğrafını, söyleşi yapan kişi seçmiyor.
Sayfayıdüzenleyenkişiyadaeditörüseçiyor.
Söyleşiyiyapankişininfotoğrafseçtiğidurumdaolabiliyor.Mese‐
la Ayşe Arman kendisi seçiyor, bildiğim kadarıyla fotoğraflarını. İstedi‐
ğineuygunkareyi,kendisikafasındacanlandırıpseçiyorolabilir.
Bir de, sadece söyleşi yapılan kişinin ruh hali değil; söyleşiyi ya‐
pangazetecinin,muhabirinderuhhalisondereceönemli.Çokgerginbir
atmosferde geçmişse söyleşi, fotoğrafı da muhabir seçecekse, karşıdaki
332 insanıhiçdehoşyansıtmayacakfotoğrafseçebilir.Ogünkü,oankipsi‐
kolojisiyle bu da pek hoş olmaz. Tek kişinin karar vermesinde, bu tür
sakıncalarvardır.Kademelerolmasıgerekir.
333
15.22.YavuzDonat
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Benlisedeyken,“İlerideyagazeteciolurumyadahukukçu…”diye
birarzuiçerisindeydim.Üniversiteyebaşladığımzamanda,zatengaze‐
teciliğebaşlamıştım.Birtaraftanüniversiteyedevamederken,birtaraf‐
tan da gazeteciydim; sene 1963. O tarihten bu yana, yedek subaylığı
saymazsak,43–44yıldırbuişiniçerisindeyim.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Artık 44 yıldır bu işi yapınca, benimki röportaj mı, habercilik mi,
muhabirlikmi,yazarlıkmı?Hepsibirbirinekarışmışdurumda.Gazete‐
cilik benim için bir yaşam tarzı. Bazen olaylarla ilgili kendi analizimi
yapmakşeklindeoluyor;bazenmuhataplarımlakonuştuklarımıyazmak
şeklindeoluyor.
Benim yazı tarzım, daha sonra pek çok yazar tarafından benim‐
senmişvedevametmiştir.Butarzıniçerisindehaberdeoldu,analizde
oldu;okuyucularınmerakettiğişeylerdeoldu.Bütünbunlarıbirarada
verebilmekiçin,zamanzamanyazılarımıniçindekarşılıklıdiyaloglarda
vardır.
ŞuandaTürkiye’de,Anadolu’yuençokdolaşangazeteciyim.Ana‐
dolu izlenimlerini yazarken sadece “Ey okuyucu, Konya’ya gittim; şunu
gördüm.”demekdeğil.Konya’yagidiyorum,oradakibirayakkabıfabri‐
kasını görüyorum. Bu fabrikada üretilen bir ayakkabı, İstanbul Akmer‐
kez’de 100‐150 Euro’ya, Ankara Armada İş Merkezi’nde 150 Euro’ya,
Avrupa’da,İtalya’dayüksekbirfiyatasatılıyor.
BuayakkabınınKonya’dakifabrikadançıkışfiyatıise15‐20dolar,
25‐30dolar;otürfiyatlar…RecepTayipErdoğan’ıngiydiğiayakkabıda
o fabrikadan. Hemen siyasi gözlemleri falan bırakıyorum; o fabrikanın
sahibiylekonuşuyorum.Türkiyeiçiniftiharedilecekbirolay,bunuTürk
okuyucusudabilsinistiyorum.
Bununüzerine,ofabrikanınsahibiylekonuşmayıyazıyorum;ora‐
da da Konya gözlemlerim araya giriyor. Bu durumda ben, ertesi gün
okuyucununkarşısınaröportajlamıçıkıyorum,makaleylemiçıkıyorum,
haberlemiçıkıyorum?Artıkonusizebırakıyorum.
Ben,siyasivesosyalkonularamatematikgibikesintanımlarıko‐
yabilmekmümkündeğil,diyebakıyorum.Çünküburadayazanınkişiliği
334 de işin içine karışıyor. Röportajı yapan romancıysa eğer, ister istemez
röportajromancınınbirazgölgesindekalıyor.
Deneyimlibirgazeteciisebazışeylerekleyebiliyor;çıkartabiliyor;
yorumunukatabiliyor.Tabiimuhatabınsöylediğinisaptırmadan;muha‐
tabınsöylediğiyleoynamadan.Aradakesip,“Oöylededi;amaonunaslı
öyledeğildir.”diyebiliyor.
Pozitif bilimlerdeki gibi: “Suyun içine batırılan bir cisim, kendi
hacmine kadar hacimdeki suyun ağırlığına eşit bir kuvvetle aşağıdan
yukarı doğru itilir.” Böyle bir tanım yapmamız mümkün değil. En azın‐
danbence,mümkündeğil.
Bunu,Batıbizegörebirazdahabilimselyapıyor.“Nasılyapıyor?”
diyecekolursak:StanfordÜniversitesi’niniletişimokulunda,gazetecilik
okulunda,kariyerdengelenhocayok.Birtaneprofesörvar;odapsiko‐
lojihocası.Diğerhocalarıntamamıgazeteciyadaemekligazetecidir.
Stanford’da gazetecilik okuyan çocuklar, her gün 5 bin tirajlı bir
gazete çıkarıyorlar, 5 yıllık öğrenim hayatları boyunca… Ve bu gazete
piyasada satılıyor. 5 yıl boyunca bu gazeteyi çıkaranlar, okul bittiğinde
zaten gazeteci oluyorlar. Türkiye’de gazetecilik okulu yapılanması, bu
bağlamdasonderecebozuk.
Gazetecilik okulu, eğer gazetecilik mesleğiyle evli değilse, gazete‐
cilik okulunu bitiren arkadaşlar, gazeteye geldikleri zaman stajyer mu‐
amelesi görüyor. Onlar açısından da onur kırıcı, mesleki açıdan da za‐
mankaybettirici.
Gazetecilikokulunda,basıntarihinifalanokutmakdeğil;doğrudan
doğruya sizin bahsettiğiniz röportaj, söyleşi o işe girmeli. Onu da, ders
olarakhocanıngöstermesiyledeğil,doğrudandoğruyayaparak.
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Benimuzmanlıkalanımiçpolitikadır.Herhangibirkonudayazımı
yazarken: “Bu konuda bir önceki hükümet ne yapmıştır? Daha önceki
hükümetinbaşkanıyadabukonudailgilibakankimdi?”diyorum.Yazı‐
mın içinde onunla, bir söyleşi bölümü ayırıyorum. Ona, “Siz bu konuda
neyapmıştınız?”diyorum.Oradaalacağımikiüçcümlelikyanıt…Amao
ikiüçcümlelikyanıtbenitatminetmiyorsa,mutlakaarkasındansormam
gerekenbaşkabirsoruvardır;sorarım.Çünküokonuyahakimolduğum
için,karşımdakininbenibaşkatürlüyönlendirmesi,yanıltmasıdamüm‐
kündeğil.
Aynı şeyler, röportaj için de söz konusu. Bence röportajcı, konu‐
suna mutlaka hakim olmalı. Röportajcının ya da gazetecinin işi sadece
335
trafikpolisliğigibi,“Karşıdakişunusöyledi;bendebandıçözdüm,ver‐
dim.”denibaretolmamalıdır.
Fakat bazı şeyler var ki, yorum katamayabilirsiniz. Karşınızdaki‐
ninsöyledikleriniaynenvermedurumundasınız;ozamanbittiktenson‐
rakendianalizinizikoyabilirsiniz.
2005yılında,bubağlamdaikikonuyagirdim.Birisi“derindevlet”
9.Cumhurbaşkanıdediki:“Türkiye’dederindevletvardır.”Şimdiode‐
yince,benburadaartıkkendifikrimikatmadurumundadeğildim.
CumhurbaşkanıDemirel’insöyledikleriniyazmadurumundaydım;
ama Demirel’in anlattığı dönemi de iyi irdelemem lazımdı. Sorularımı
ona göre sormam ve o görüşme sırasında, sadece Demirel’in beni yön‐
lendirmesi değil, benim de röportajı istediğim istikamette yönlendir‐
memsözkonusuydu.Karşılıklıbirgörüşmeoldu,müzakeregibi.
Demirelilegörüştüktensonrabununtamamlanmasıgerekiyordu.
Kiminletamamlanabilirdibu?Demirel’iaşağıyaindirenKenanEvren’le
tamamlanabilirdi. Çünkü o konuda konuşabilecek en tepe isim Kenan
Evren’di.Gittimonunlakonuştum;odadediki:“Evet,derindevletvar‐
dır.”
Aradan aylar geçti. Bu defa Süleyman Demirel ile “Türk Silahlı
KuvvetleriİçHizmetKanunu35.Madde.Demokrasilerdebumaddeolur
mu olmaz mı?” bunu konuştuk. Demirel ile bunu “konuştum” mu diye‐
yim? “tartıştım” mı diyeyim? “söyleştik” mi diyeyim? Bunu okuyucuya
bırakıyorum; bu aşamada, herhangi bir şey söyleyebilmem mümkün
değil.
4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Beniçpolitikayazıyorum.İçpolitikadasürekliyaşayançokcanlı
birolaydır.Birazbenimgündemimi,güncelbelirliyor.Bununlaberaber,
sadecegünüyazmaklakalmamalıyım;yarınadönüksöylememgereken
şeyler varsa, onu da söylemeliyim. Bir başka şey de, “Ben gazeteciyim;
gördüğümüyazarım,eleştirimiyazarım.”görüşüdür.
Senelerönceydi;Türkiye28Şubatsüreciniyaşadı.28Şubatsüre‐
cininenönemliaktörlerindenbirisiGüvenErkaya’ydı.DenizKuvvetleri
Komutanı Oramiral Güven Erkaya, Milli Güvenlik Kurulu’nun üyesiydi;
henüz emekliye ayrılmamıştı. Ben onunla 28 Şubat sürecini günlerce
konuştum. Milliyet gazetesi onu günlerce tam sayfa verdi. Fakat yazıya
fazladevamedemedik;çünküMilliGüvenlikKurulututanaklarınıaçıklı‐
336 yorduk. Ancak benim hakkımda dava açamıyorlardı; benim hakkımda
açarlarsaOramiralGüvenErkayahakkındadaaçmalarıgerekiyordu.
Bunubana,başbakanMesutYılmaz’ınkendisisöyledi.“Bak”,dedi:
“Sizedavaaçacağız,açmıyoruz.Buyazıyasonverin.”Bunarağmenyazı
dabirkaçgündevametti.
O yazı, röportajdı. Röportajdı ama nasıl röportajdı? Bir taraftan
Erkaya’nın söylediklerini yazıyordum; araya o dönemle ilgili, yaşanmış
olaylarıkoyuyordum.Yineodönemde,CumhurbaşkanıSüleymanDemi‐
rel’inyaşadığıolaylarvardı.Onlarıyazınınarasınakoyarak,bazıunsur‐
lar katıyordum. “Ortaya ne çıktı derseniz?” böyle bir şey çıktı. Ama o
sene galiba, “röportaj” diye değerlendirmişlerdi. İstanbul Gazeteciler
Cemiyeti,oyazıyı“röportajdalında”ödüllendirdi.
5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Günümüzde bu iş, tamamen bir uzmanlık alanı haline geldi. Rö‐
portajcıherhangibirkonudaröportajyapacakise,okonudaevödevine,
birkereçokiyihazırlanmasılazım.Hangikonudakonuşacaksa,okonu‐
dabellibiruzmanlığıyakalayabilmeli.
Rasgele,“Bengeldim;falancaylakonuşacağım.”değil.“Nesoraca‐
ğım? Sorduğum soruya, muhtemel alacağım yanıtlar ne olabilir? Alaca‐
ğımyanıtakarşı,hangisoruyusoracağım?”konusunda,bellibiraltyapı‐
nınmutlakaolmasıgerekir.
Ben,herhangibirmeclismüzakeresinegittim;Meclis’te2006yılı‐
nınbütçesikonuşuldu;izlenimlerimiyazarım.Amamadembengazete‐
ciyim ve bugüne kadar da pek çok bütçe görüşmesi izledim. O zaman
benim yazım, sadece izlenimlerimden ibaret kalmamalı; işin içerisine
eleştirilerimi de katmalıyım. Sadece eleştirilerimi katmakla kalmamalı‐
yım;“Bütçegörüşmelerinasılolmalıydı?”onudakatmalıyım.Onuyapı‐
yorum.
Her yazı, kendi içinde kurgusu olan, okuyucunun kafasındakini
cevaplayabilen şeyler olmalıdır. Bu durumda röportajcının da, bizlerin
deyapmasıgerekenbirşeyvardır:araştırmak.Zatengazeteciliğinözü
dearaştırmak.
6‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlatmanızge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
337
Tamamen sağduyu. Herhangi bir şeyi sorduğum zaman, bana ge‐
neldemuhataplarımınsöylediğişu:“Bizsanaanlatalım,amaşubölüm‐
leri yazma.” ya da “Bu bölümü bana atfen yazma.” Şimdi bunlara sadık
kalmaya mecburum; bu bir meslek ilkesidir. Öyle şeyler olmuştur ki
gözümünönünde,obanayazılmamaküzeresöylenmiştir.
Mesut Yılmaz yeni başbakan olmuştu; Tansu Çiller de başbakan‐
lıktan yeni ayrılmıştı. O zaman da biz Mesut Bey’le komşuyduk. Akşam
yemeğinde onun evinde birlikteyiz; bana örtülü ödenek skandalını an‐
lattı. “Böyle böyle… Çiller gitmeden önce örtülü ödenekten 500 milyar
para çekilmiş.” Kağıt kalemimi çıkardım; yazmama müsaade etmedi.
Önemlibirgazetecilikolayıdırbu;“Peki”dedim;yazmadım.
Yani,bunuiçindetutabilmesideçokgüçtür;birinsanın,birgaze‐
tecinin. Bu, manşet olacak bir şeydi. Gazetenin genel yönetmeni Derya
Sazak’tı. Derya’yı aradım; “Böyle bir olay var”, dedim; “Yazmayacağız.”
Dediki:“Manşet…”“Yazmayacağız;sözverdik.”dedim.
Ama benim bildiğim her şeyi, gazetenin genel yönetmeninin de
bilmeyehakkıvardır.Onadasöyledim;kaynağımıdasöyledim.Deryada
bende,obilgiyesadıkkaldık;yazmadık.
7‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
Televizyonu açarsanız, bütçe görüşmeleri naklen veriliyor. İzler,
yazınızı yazabilirsiniz. Ben onu yapmıyorum. Ben bütçe görüşmelerini
gidipMeclis’teizliyorum.Görüşmelerearaverildiyse,Meclislokantasın‐
da gidip yemeğimi yiyorum. O gerilimi hissediyorum. O zaman, yazıya
aktarırkenocanlığıveriyorum.
Tutanaklarageçenyadageçmeyenlafatmalarvardır.Kamerabir
yere yönelmiştir; televizyonda o bölümünü görüyorsunuz. Lider konu‐
şuyor;liderigörüyorsunuz.Oesnadabirisinirleniyor;terk ediyor; onu
oradagöremiyorsunuz.Yadabirisiterkediyor;liderinonakarşıtersbir
bakışı varsa, onu da göremiyorsunuz. Olayı yaşıyorsanız, yaşadığınızı
yazıyadökmekdahakolayolur.
8‐Röportajsonrası“Keşkeşunudasorsaydım...”diyedüşündüğü‐
nüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Yaşamadım,yaşamıyorum.Benimbelkibaşkaarkadaşlarımagöre
şukonforumvar.Söyleşibitiyor;“Yakeşkeşunudasorsaydım!”Açıyo‐
rumtelefonusoruyorum.
338 Söyleşidevamediyor,üçgündevamedecek;dörtgündevamede‐
cek.Birincigünüyazıyorum;ikincigünüyazarken,birincigünüaldığım
tepkiler ışığında, muhatabıma bazı şeyler sormam gerekebiliyor. O açı‐
danmuhatabımaulaşmakolaylığımvar.Telefonaçıpulaşıyorum.
9‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Hayırolmadı.Benaralıksız20yılTercüman’daçalıştım.Kendiis‐
teğimleayrıldımki,Tercümanartıkbatıyordu.DahaönceAkşamgazete‐
si’ndenkendiisteğimleayrıldım.Milliyet’teçalıştım;yinekendiisteğim‐
leayrıldım.YıllardırdaSabah’taçalışıyorum.Bugünekadar,nepatron‐
larınherhangibirmüdahalesiylekarşılaştım;nedeyayımlanmayanbir
yazıolayıylakarşılaştım.
10‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Ben hepsini okuyorum. Hepsini okumaya çalışıyorum. Türkiye o
konudaciddibirmesafealıyor.Ama“Şunudahaçokbeğeniyorum.”de‐
mem,diğerarkadaşlarımakarşıhaksızlıkolabilir.Ohaksızlığıdaşunun
için yapmak istemem: Hepsinin çalışması bir emek ürünü; kendisine
görebirdeğerivar.
11‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Bence çok. Ben resimlerimi de kendim çekiyorum. Çünkü dedim
yasize,benTürkiye’deençokgezeninsanım.Giderkenfotomuhabirini,
“Hadişurayagidiyoruz;hadiburayagidiyoruz.”diyeuzunboylurahatsız
etmek de istemiyorum. Kimseye bağımlı kalmak da istemi‐yorum. İste‐
diğimyerdedurup,istediğimyerdehareketedebilmeliyim.
Kameradediğimizişinpekuzmanıdeğilim;pekoiştenanlamıyo‐
rum. Anlasam, yanımda mutlaka kamera olması da gerekiyor. Çünkü
bazıyerlervarki,kimseningirmesimümkündeğil.Oradaelimdekame‐
raolsa…
SüleymanDemirel,evindeayağıkırılmış;uzanmışyatıyor.Evega‐
zeteci de almıyor. Ben de bir gün ziyarete gittim. Gitmeden dedim ki
“Gelirkenfotoğrafmakinesidegetireceğim.”“Senbilirsin;amafotomu‐
habiriistemiyorum.”dedi.Ben,ozamanyanımdakameraolsaydı,kame‐
raylaçekerdim.
Daha sonraki gidişimde, Süleyman Demirel’le “derin devlet”i ko‐
nuşacaktım. “Derin devlet, var mı yok mu?” “Evet, derin devlet vardır.”
deyince, çantamdan küçük kamerayı çıkardım. Dedim ki: “Ben bunu
339
kullanmasını bilmiyorum; ama şimdi bir taraftan kullanıp, bir taraftan
da öğreneceğim.” Onu çektim… O gece de ATV ana haber bülteninde,
“Kamera:YavuzDonat”diyeverdiler.
Bazen öyle şeyler oluyor; diyorlar ki: “Buraya gazeteci giremez.”
Amagazetecisıfatıyladeğil,belkiyıllarıngazetecisisıfatıylabanadiyor‐
larki,“Sizoturun.”Herhangibiryeregidiyorum;şurasıbasınaayrılmış
bir yer. Bana diyorlar ki: “Siz protokole ayrılan yere buyurun.”, orada
oturuyorum. Orada da bir sürü olaya tanık oluyorum. Şimdi eğer onu
resimleyemezsem, eksikliğini hissediyorum. Cebimdeki küçücük fotoğ‐
raf makinesini çıkarıyorum. Fotoğrafını çekiyorum. Ama kamera olsa
kamerayladaçekerim…
340 15.23.YazgülüAldoğan
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
Gazetecilik,yapmakistediğimbirmeslekti.Liseyibitirdiktenson‐
ra,gazeteciolmayakararvermiştim.İlktercihimdeAnkaraÜniversitesi
Basın‐YayınYüksekokulu.Bilinçlibiröğrenciliktibenimki.
Okurken de, röportaj yapmak istiyordum. O zaman Halit Çapın
idoldü.HalitÇapın,FikretOtyamtürüröportajyapmak…Yanikişiodaklı
röportajdeğilde;dahaböylesüsleyerek,birazmekanıanlatarak,insan‐
larlakonuşarak…
Üçüncü sınıfın sonunda, staj için Milliyet gazetesine geldim. Halit
Çapın’ın yanında staj yapmak istediğimi belirtmiştim; orada başladım.
Halit Bey beni çok zora koştu. O zaman daha “İstanbul Hali”, bugünkü
TicaretOdası’nınolduğuyerdeydi;beniilkyolladığıyerorasıydı.3gün
geçirdimorada.20’liyaşlardabirgençkıziçinhaldeçalışmak,şimdibile
kolaydeğil.Özellikleböylebirşeyyaptı,galiba.Birazburnumusürtmek
istedi.Birazda:“Denizeatalım;bakalımyüzecekmi?”
Sonra, NATO Parlamenter Asamblesi Türkiye’de toplanıyordu.
BenFransızcatercümanolarakgörevaldım.Biröğrenciiçinçokiyibir
işti.BasınsözcüsüFransızolduğuiçin,onuntercümanlığınıyaptım.Do‐
layısıyla Ankara’dakibütün gazetecilere,basınsözcüsünündemeçlerini
aktarmakveonlarıntaleplerinikarşılamakgibibirişimoldu.Busayede,
Ankara’dabütünkalburüstügazetecilerletanıştım.
Benimiçinçokavantajlıbirişoldu.Odönem,ÖrsanÖymen’leta‐
nıştım. Örsan Bey’e bir‐iki özel röportaj, demeç ayarladım. Yaptığım
iştençokmemnunkaldıve“Keşkeseninleçalışabilsem;amasadecefo‐
toğrafçıya ihtiyacımız var, kadromuz küçük ve dolu.” dedi. “Ben de fo‐
toğraf çekiyorum.” dedim ve işe alındım. Fotoğrafçı olarak çalışmaya
başladım.Biryıliçinde,başbakanlıkmuhabirliğinekadaryükseldim.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Röportaj,sadecekonuştuğunuzkişininsizeverdiğicevaplarıkap‐
samaz;dahauzunsoluklubirhikayedir.Benbirokurolarak,baştaniti‐
baren, nasıl kotarıldığını bilmek isterim. Çünkü herkese ulaşmak kolay
işdeğildir.Birgazetecibiriylekonuşmuşsa,“Nasılkonuşmuş?”Ayrıntı‐
sını öğrenmek isterim. Hangi bağlantıları kullanmış? Tehdit mi etmiş?
Çünkübunudagördüm.Civarınarüşvetverenibiliyorum.Birşeykarşı‐
lığındaiknaedenibiliyorum.Onuniçinbunlarıbirparçabilmekisterim.
341
BenimenilginçröportajlarımdanbirisiİbrahimTatlısesileyaptı‐
ğımdır. O dönemde Günaydın gazetesinde, tam sayfa pazar röportajları
yapıyorum. İki gün boyunca, İbrahim Tatlıses ile gazino programları…
Filmçekimleri…Yemekleryeniyor;amabirtürlüoturupdaşöylekarşı
karşıyakonuşamadık.,
Sorularıma yanıt vermiyor ve sürekli bir oyalama hali… Meğer
Nokta Dergisi ile anlaşmış o hafta dergiye kapak oluyormuş. Tabii ki
Nokta’cılar, benim röportaj yapacağımı öğrenince, demişler ki: “Bu rö‐
portajpazargünüçıkarsa,bizibaltalar.”Buyüzdenbenioyalıyorki,pa‐
zarayetişmesindiye.Ben,bunlarıbilmediğimiçinçoksıkılıyorum.Çün‐
küPerşembebitireceksinizki,Cuma’yahazırlanacak,Cumartesidebas‐
kıyagirecek.
Sonunda, “Konuşacak mıyız, konuşmayacak mıyız?” diye sordum.
Sandalyeyiittimvekalktım.İbrahimTatlısesgibi biradamanasılyapı‐
labilir? Ben İstanbul’a döndüm ve her şeyi yazı işleri müdürüne anlat‐
tım. “Konuşamadık.” dedim. Gerçekten gazeteciliği çok iyi bilen Rahmi
Turandediki:“Bütünbuanlattıklarınnekadarilginç;sadecebunlarıyaz
yeter.”
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Ortamıyansıtmak;çalıştığıyeri.Bütünbunlarçokönemli.Amata‐
bii,sizmaliyebakanıyla yeni vergiyasasınındeğişikliğinigörüşüyorsa‐
nız,bunlarokadarönemlideğil.Amabence,masanınüstündesonoku‐
duğukitapönemlidir.Oradanbirşeyyakalayabilirsiniz.Gazetecibütün
bu ayrıntılara dikkat etmelidir. Röportajını yaparken de, çalışırken de
müthiş bir gözlemci olmak lazım; iyi bir gazetecinin, iyi bir gözlemci
olmasıgereklidir.
Bizimokuduğumuzokulda,bizeçokiyieğitimverildiğineinanıyo‐
rum. Ben maliye, hukuk ve anayasa okudum. Siyasal Bilgiler Fakülte‐
si’nde dört ayrı bölümde okutulan dersleri elementer düzeyde aldım.
Çokciddide,sinemadantiyatroya,müziktenedebiyata,bunlarınhepsini
okudum.
Biz,herkonudakonuşabilecekinsanolduk.Yanibenokuldançık‐
tığım zaman, bir yıl içinde foto muhabiri olarak girdiğim bir ajansta,
başbakanlıkmuhabirliğineyükselmişsem,buaradaAnayasaMahkeme‐
si’nedebenbakıyordum;bunlarıeğitimdönemimdeedindiğimbilgilerle
yapabiliyordum.
342 Rastladığınız her konuda konuşabilmelisiniz. Röportajcı için en
önemli şey: dinlemesini, dinlerken anlamasını, anlarken dinlediği şey‐
densoruçıkarmasınıbilmektir.Genelkültürüiyiolmalıdır.
4‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Kabul ettirmek gibi, bir sıkıntımız vardı. Bana kalsa, o isimlerle
konuşmayabilirdim.Gazetedeherşeypopülervegünceldir.Nedenogün
yayımlandığınınaçıklamasıolmasıgerekir.
Oktay Ekşi ile konuşma yapacaksınız. Niye Oktay Ekşi ile bugün
konuştuğunuzun yanıtını veremiyorsanız, onunla konuşmanızın hiçbir
anlamıyok.
Gündemyaratmakistiyorsanızokonudadahaklıolduğunuzuka‐
nıtlamak zorundasınız. Yoksa “Benim canım istedi.” diye olmaz. O za‐
man,okurunuzuilgilendirmiyor.Popülarite,maalesefherkesintakıldığı
bir noktadır. Dolayısıyla gündemde kim varsa ya da sizin gündeme çı‐
karmadahaklıolduğunuzbirgerekçeyle,kimönünüzegelirse,onuçıka‐
rıyorsunuz.
Türkiye’de, sizin üzerinde konuşabileceğiniz popüler insan sayısı
çokazolduğuiçin,sıkıntıçekersiniz.Benröportajyapmayı,bununiçin
bıraktım.Birsüresonratükendi.Meşhurolmayaninsanlarlagörüşecek‐
siniz. Onları siz parlatacaksınız. Parlatacak insan da, fazla entelektüel
kalıyor.Popülerbirgazetedeçalıştığınızzaman,çokentelektüelinsanla‐
rıfazlakullanamazsınız.
5‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Gideceğim kişi, konuşacağım konuyla ilgili hazırlanıyorum. Ama
bazı arkadaşlarımın yaptığı gibi, dedektiflik boyutuna vardırmıyorum.
Birazdakeşfetmeyiisterim.Çünküoinsanhakkındaherşeyibiliyorsa‐
nız, heyecanlanmazsınız. Elbette genel çerçeveyi bileceksiniz. Hangi
konuda konuşturmak istiyorsanız, onunla ilgili bilgi edinirsiniz. Ama
birazdakeşfetmekveheyecanıbirlikteyaşamakiyiolur.
Asla soru hazırlamam. O kişi ve konuyla ilgili hazırlanırım; ama
“Birinci soru bu, onuncu şu, otuzuncu şu.”, böyle bir şey hazırlamam.
Hattasadecegazeteiçin değil,yaptığımtümkonuşmalariçin buböyle‐
dir. Soracağınız sorular sizi bağlar. Siz o zaman, “Şimdi kaçıncı soruyu
soracağım?Busoruyusordummu?”Telaşınagirersiniz.Sohbetindoğal‐
lığı kalmaz. Halbuki anlattığı şeyi yakalayıp soru çıkartmak, beni daha
343
ciddidinlemeyezorlar.Onuniçin,işiakışınabırakın,dinleyin;dinledik‐
lerinizdenilginiziçekenlerüzerindendevamedin.
6‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
Röportajyaptığımızyerebağlı.Yanieğersiz,konuğunuzlayemeğe
gitmişsenizsürefarklı;ofisinegitmişsenizsürefarklıdır.Ben,televizyon
için dış röportajlar yaptım. Kişilerin bulunduğu ortamlarda röportajlar
yapıyorduk.Atüstündede,hastanedederöportajyaptık.Karşınızdakini
bayıltmayacakamamalzemeverecekkadaruzunolması,yazılıröportaj
içingereklidir.
7‐ Röportaj metnini kurgularken, neleri atıp neleri anlamanız ge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Ben,şöylebiryöntemizlerim.Aslındaçokdoğruolmayabilir.Ka‐
yıtalırım;fakatröportajıyazarken,öncedeşifreyapmam,yazarım.Do‐
layısıylaaklımdanekaldıysaonuyazarım.Akıldakalanlardaençokilgi
çekecekolanlardır.Halbukiöncedeşifreyaparsanız,onabağlıkalırsınız.
Bir biçimde size pranga olur. Ondan kaçamazsınız. Önce yazarsanız;
sonra kontrol edip düzeltirsiniz. Zaten işe yaramayanları, ilk etapta at‐
mışolursunuz.
8‐Röportajınızdasözlüifadelerdışındael‐kolhareketlerinivemi‐
miklerinasılyansıtıyorsunuz?
Şunuuygulamamaktayararvar.“Kahkahasesleri”,efektiyazarak
anlatamazsınız.Buradyoveyatelevizyondaolsa,dinleyenyadaizleyen
duyacak,görecek.Amasizyazdığınızzaman,oradadaokahkahaolmu‐
yoryani.Tamtersi,biryabancılaştırmaefektioluyor.Nedemek,kahka‐
hasesleri?Onunyerineşöylebirşeyolabilir;illadagüldüğünüzüanla‐
tacaksanız,“Buradaokadargüldükki…”diyebilirsiniz.
9‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerin sizin kontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
En zor iş o. Özellikle siyasetçiler, siz ne sorarsanız sorun; sadece
kendianlatmakistediklerinianlatır.Yazılıikenzordeğil;onkeresorar‐
sınız,yazmazsınızsöylediklerini.Sizinelinizdeipler…Fakatcanlıyayın‐
da,sizinfelaketinizolabilir.
Kaç defa başıma geldi. Sorduğunuz soruya cevap vermediği gibi
susmuyorda.Şimdieğitimprogramısunuyorumtelevizyonda;karşınız‐
dakiler ne kadar beyefendiler, çok zarifler. “Sus” diyorum susuyor; en
344 ufak birkaş‐gözişaretindesusuyor.Bubaşkabirdisiplindiryani.Siya‐
setçileri mümkün değil susturamıyorsunuz. Siz konuşuyorsunuz; size
rağmenkonuşmayadevamediyor.
10‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
İyi dinlerim. Çok önemli bu… Genellikle röportajcı dinlemiyor
çünkü. Kafası kendisiyle meşgul oluyor; “Ben ne sorayım? Nereden ya‐
kalayayım?Neredendöneyim?”Yahubırak;adamıdinle.Nasılolsaçıkar
içinden bir şey. Ben bazen görüyorum televizyonda; kamera yakalıyor:
Adamoradakonuşuyor;röportajcı, kağıtlarabirşeyleryazıyor...
11‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Yok,böylebirşeyhatırlamıyorum.Çünküben zatençoksoruso‐
rarım. Çok etrafında dolanırım. “Tüh, bunu nasıl kaçırdım?” dediğim
soruolmadı.
12‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolurdu?
Evetoldu.Birkaçdefaüstelik.Gazetelerinyayınpolitikasıbu;ya‐
pabileceğiniz bir şey yok. Bir defasında rahmetli Duygu Asena ile yap‐
tım, çok güzel bir röportajdı. Yayımlamadılar; çünkü başka bir yerde
çalışmaya başladı. Yayın yönetmenim dedi ki: “Kadın başka bir yerde
başlıyor ve sen onu parlatacak bir şey hazırlayıp ortaya koyuyorsun.”
“Ne var bunda?” dedim.” O, senin rakibin.” dedi. Bence o arkadaştı; iyi
birgazeteciydi;yanipekalaparlatılmasıgerekiyordu.Bir‐iki,bunungibi
yayımlanmayanröportajımoldu.
13‐İzlediğinizvebeğendiğinizröportajcılarvarmı?
Bütünröportajcılarabakarım.Dahadoğrusububizdehastalık;bü‐
tüngazeteleriokumak.Konununilgiçekmesilazım.Kişikadar,konuda
ilginçolmalı.ŞuaraenpopülerolanAyşeArman;Ayşe’ninröportajlarını
beğeniyorum.İyihazırlanıyor.
NuriyeAkmanvar.O,gerçektendantelgibiörüyor.Butürröpor‐
tajlardan, bence gazetelerde vazgeçilmemesi lazım. Çünkü başka bir
tarz,uzunsoluklubirçalışmadır.
NeşeDüzelyapıyor.Neşe,çoksiyasibaktığıiçin,müthişbiroryan‐
tasyonyapıyor.Butürizlenimyazılarıdagazetelerdeyeralsındiyedü‐
şünüyorum,tadıbaşkadır.
345
Mehmet Yaşin yapıyor. Ben oradaki çam kokusunu duyarım, iyi
anlattıysa.
14‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Çokfazla.Kişiyleyaptığınızröportajlarda,odadabirfotoğrafçek‐
tiriyorsunuz; onun genelde sevimli olmasına dikkat ederim. Kişiyi yan‐
sıtmasıçokönemlidir.
Benim esas sevdiğim tür, izlenim yazılarıdır. Orada fotoğraf, işin
süsündençokanaunsuruhalinegeliyor.Fotoğraflaçokgüzelbirşeyde
anlatabilirsiniz;yönlendirmedeyapabilirsiniz.Fotoğrafçoktehlikelibir
şeydir.Neyi,nasılgöstermekistediğinizi,kendigözünüzdenkoyabilirsi‐
nizoraya.Yazıdançokdahaetkilidir;dahaçokkandırmacaolabilir.Çok
iyibirunsurdur.Birde,inandırmapotansiyelidahayüksek.
Röportajdaöylemesela,çoktehlikelibirtekniktir.Öylebirkurgu‐
larsınız ki, üç sorunun yerini değiştirirsiniz, iki soru atarsınız; adamın
söylediklerinehiçekyapmayın.Sadeceelinizdekimalzemeyifarklıkur‐
gulayın;birkaçşeyideçıkarın;adamınsonunugetirirsiniz.
15.24.ZeynepOral
1‐ Gazeteciliğe nasıl başladınız? Röportaja yönelmenizin nedenle‐
rindensözedermisiniz?
İzmirAmerikanLisesi’nibitirdiktensonraFransa’yaokumayagit‐
tim. Paris’te Yüksek Gazetecilik Okulu’nu bitirdim. Paris’te çok yalnız‐
dım.Çokşeyöğrenmem,yetişmemgerekiyordu...Veyalnızöğrenmeye,
346 dünyadakikendiyaşıtlarımlaaramdakifarkıkapatmayaçalıştım.Oara‐
dadakendimieniyi,yazarakifadeedebildiğimigördüm.
2‐Yaptığınızişinasıladlandırıyorsunuz,“röportaj”mı“söyleşi”mi?
Sizceröportajvesöyleşininfarkınedir?
Türkiye’ye gelip de çalışmaya başladığımda, iki yabancı dil bildi‐
ğimiçin,benihepyabancılarlakonuşmayayollarlardı.Veöyleöyle,yapa
yapa öğrendim. Bir de dediğim gibi, ustaları çok okurdum. Yazmanın
çoğu,okumaktangeliyordu.
Zaten merak ediyordum; öğrenmek istiyordum. 40 yıl sonra bu‐
gündahi,ancakbenbirşeyöğrenirsem;yazdığımyazıdantatalabiliyo‐
rum. Merak ettiğiniz vakit, öğrenmek, bilgilenmek istediğiniz vakit de
sorusoruyorsunuz.
Röportaj ve söyleşinin farkı var. Ben çok söyleşi de yaptım; çok
röportaj da yaptım. Benim için röportaj bütün geçmişiyle, tarihsel eko‐
nomik, coğrafi atmosferi de dahil olmak üzere, kültürel bütün çerçeve‐
siyle bir olayı, bir şeyi anlatmak. Söyleşi, benim için daha çok soru‐
cevap.
3‐Röportajınişleviveröportajcınıngörevinedir?
Herröportajyapan,işlevinizatenyaptığıseçimlerlekendibelirli‐
yor.İlkseçim,kimleröportajyapacağındanbaşlıyor…Benseçimimiçok‐
tanyapmıştım…Ben,insanıinsanyapandeğerleriyüceltmekiçin,röpor‐
tajyapıyorum.
4‐Odeğerleriaçarmısınız?Siziniçinneydi?
Yaratıcıgücünenbüyükerdemolduğunu,insanlaraanlatmak.Ya‐
ratıcı güce olanak tanımak. Dostluk, dayanışma, özgürlük, eşitlik gibi
duygularıortayaçıkarmakvehertürlühaksızlığakarşıçıkmak.Ayrımcı‐
lığa karşı çıkmak. “İnsanı insan yapan ilkeler” derken, bunları söylüyo‐
rum.
5‐Röportajyaptığınızkişileribelirlemedekullandığınızölçütlerne‐
lerdir?Bukonudaçalıştığınızbasın‐yayınorganınınyöneticiyadasahip‐
lerindenönerialıyormusunuz?
Tabiikiönerialınması gerekir.Sahibindendeğiltabii…Genel ya‐
yınmüdürüylekonuşmakgerekir,tartışmakgerekir.
Ben şanslıydım; genellikle kendim seçerdim. Ama şunu da söyle‐
yeyim: örneğin Abdi İpekçi dönemini hatırlıyorum; “Hiç haberini yapa‐
347
mam.”dediğimşeyi,obeniiknaederseyapardım.Benimönerimkabul
edilmezse, ben ikna ederdim onları. Yani bunlar konuşarak, tartışarak,
birbiriniiknaederekolur.
Röportajıyapanınkendideğerleri,kendiseçimleridoğrultusunda
olmasıgerekir.Yaniöbürtürlü,tutulmuşbirmaşaolur.
6‐İyibirröportajiçinnasılbirhazırlıkyapılmalı?Siznasılhazırla‐
nıyorsunuz?
Bir kere röportaj herhangi bir kişiyle ilgiliyse, o insanla ilgili her
şeyibilmekzorundasınız.Bubiryazarsa,tümkitaplarınıokumuşolmak
zorundasınız. Müzisyense, müziğini dinlemiş olmanız lazım. Yaptığı işi,
çokiyibilmenizlazım.
Bir yer üzerine bir röportaj yapıyorsanız o yerin tarihini, coğraf‐
yasını,ekonomisini,kültürelaltyapısınıkesinbilmenizlazım.Nekadar
bilgiliolursanız,oröportajokadarsağlıklıolur.Okadarnesoracağınızı
bilirsiniz.Hiçbirşeybilmedenröportajagidenlerdevar;biliyorum...
Diyelim ben, Valessa ile konuşmaya gideceğim. Tutuyorum, Po‐
lonya’nınedebiyatını,şiiriniokuyorum;müziğinekadarherbirşeyidin‐
liyorum. Yani ben, mutlaka kültürel çerçeve içinde ele alıyorum; top‐
lumsalilişkileriaraştırıyorum.
7‐Sizcebelli biraşamadan sonramı röportajyapmalıgazeteciler;
böylebirşeysöyleyebilirmiyiz?
Hayır;böylebirkatıkuralkoymakistemiyorum.Bazıgençlervar
ki,bendençokdahabilgililer.Yanidonanımlıysa,ilkandandayapabilir.
Ama donanımlı değilse, vallahi 50 yıl gazetecilikten sonra da yapsa bir
şeyebenzemiyor.
Bir de ben, özellikle şunun üzerinde duruyorum: Bir insanla rö‐
portajyaparken,sizoinsanıçokiyitanıyabilirsiniz;amaokurungözüyle
oinsanabakmaklazım.Yaniokurudadonatmaklazım.
Mesela genç arkadaşlar biriyle röportaj yapıyorlar. “Peki, bu rö‐
portajı, şimdi neden yaptın?”, “Bu sorunun cevabı metnin içinde mi?”,
“Niyeşimdidurupdururkenbununlaröportajyapıldı?”Busorununya‐
nıtını mutlaka alması lazım; röportajı yapan… Bir de herkes her şeyi
bilmek zorunda değil; okura hatırlatmak lazım o insanın geçmişini, ne
olduğunu,nebittiğinienözbirbiçimde...
8‐Röportajyaparkenzamanınasılkullanıyorsunuz?
348 Araya girmek şart; konuşulan kişinin yanıtlarından yeni soru
üretmek şart. Ben, yalnızca önceden hazırlanmış sorularla röportaja
gidilebileceğinihiçsanmıyorum.Onuniçindeçokdonanımlıolmakge‐
rek…
Sürekonusuiseilginçtir.Baştansürenizibilirsiniz.Bençoktanık
olmuşumdur,“yarımsaat”derler;amaakıllıcasorularsorduğunuzvakit,
birbuçuksaateuzar.
Röportajıyapannekadardonanımlıysa,okurdaonuokadarrahat
okur.Zateninsaneniyibildiğişeyiyazabilir.Bilmedenyazamaz.Bilme‐
denyazdığıvakit,dolambaçlıyollarasapar;lafsalatasıolur.
Birdeben,hepşunainanmışımdır:Birşeyiengüzelyazmanınyolu,
enaçık,net,doğrudansöylemektir...Vegazeteciliktebunaihtiyaçvar.
9‐Açıklık,netlikveyadolaylıanlatımüsluplailgili;sizinbukonuda
önerileriniziöğrenebilirmiyiz?
Hayır; gazetecilikte “dolandırarak anlatma” diye bir şeyi, ben ka‐
buletmiyorumaçıkçası.Nekadarnet,dolaysız,doğrudan,nekadaraçık‐
seçiksöylerseniz,okadargüzeloluryazınız.
Edebiyatyapmakyerideğildirgazete.Amarenginikokusunu,do‐
kusunu,havasınıatmosferini,sesini,melodisini,ritminitabiikikoyacak‐
sınız, röportajı yaparken. En önemlisi kurgulamak… Ve bunu yaparken
de, röportajı yaptığınız insana sadık kalacaksınız. Örneğin, soruyu sor‐
duğunuzbiçimi,sonradandeğiştiremezsiniz.Bunlarçokönemliayrıntı‐
lar,benimiçin.Röportajıyaptığınızkişiyesoruyunasılsorduysanız,onu
öyle tekrarlamak zorundasınız; değiştiremezsiniz. Onun için de açıklık,
netlik,dolaysızolmakçokönemli.
10‐ Röportaj yazarken edebi bir dilin kullanılması, betimlemeler
yapılmasıdaönemlideğilmidir?
Tabii ama “edebiyat yapmak”, illa çetrefilli bir şeyler kullanmak
değildir.Amatabiikihersözcüğüseçmesilazım;tabiikikendiyorumu‐
nukatacak.Birşeyisöylemeninbinlerceyoluvar.Onunasılsöyleyece‐
ğinekararverecek.
Benimiçinengüzelbiçim,enyalınenaçıkolan.Amatekrarediyo‐
rum,tabiikirengini,sesini,melodisini,kelimelerinritminiihmaletme‐
yecek.Bütünbunlarıtabiikikatacak;yanikokuyubilekatabilir;görsel‐
liği tabii ki katacak. Ben yüksek sesle okuyarak, kendi yazımda sözcük
seçimimi belirlerim bazen. Ama sonuçta önemli olan anlam ve bize ge‐
çirdiğiduygudur.
349
11‐Röportajmetninikurgularken,neleriatıpnelerianlatmanızge‐
rektiğine nasıl karar veriyorsunuz? Attıklarınızdan pişmanlık duyduğu‐
nuzoluyormu?
Bir kere, karşındaki insana haksızlık etmeden. Karşındaki insanı
mağdur etmeden. Yazının içinde belli bir denge sağlayarak. Dengeli ol‐
mayaçalışarak.
12‐Açabilirmiyiz,dengeyleneanlatmakistediğinizi?
Denge,hemokura,hemröportajıyaptığına,hemdekendinekarşı
saygılıolmak.
13‐ Röportajınızda sözlü ifadeler dışında el‐kol hareketlerini ve
mimiklerinasılyansıtıyorsunuz?
Binlerce yolu var. Dikkatli seçimler yaparak, sözcükleri kullana‐
rak,bedendiliniifade ederek…Birşey“ironi”olaraksöylenmişse,alay
etmekiçinkesinlikle“gülüşmeolduğunu”söylemeklazım.
Örnekvereyim,birkezAzizNesin“Şunetronbombasınegüzelne
cici bombaymış… Maşallah insanları öldürüyor; ama binalara evlere
dokunmuyor.”diyesöylemişti.Ciddiyealanlaroldubunu…Hiçolmazsa
orada,“AzizNesin’ingülümsediğini”belirtmeninyararıvar.
14‐Röportajyaparkengörüştüğünüzkişilerinsizinkontrolünüzdı‐
şınaçıkmamasıiçinnegibibirtutumunuzvar?Karşınızdakiniistediğiniz
sınırlariçindetutmayınasılbaşarıyorsunuz?
Konuşma çokdallanıpbudaklanıpgidiyorsa,“Bukonuburöportaja
girmeyecek;bukonuyagiremeyeceğim,onuniçintekrarşukonuyadöne‐
lim.”diyeuyarabilirsinkarşındakini.
15‐ Temel teknikler dışında kendinize özgü kullandığınız röportaj
tekniklerivarmı?
Kendimehasteknikdemeyeyimamamümkünolduğuncakarşım‐
dakiinsana dürüstolmak,saygılıolmak.Hepbunusöylüyorum,herkes
herkesi sevmek zorunda değil; ama herkes, herkese saygılı olmak zo‐
runda.Dürüstolmak,açıkolmak,ikilioynamamak,netolmak,teknikbu.
16‐ Röportaj sonrası “Keşke şunu da sorsaydım…” diye düşündü‐
ğünüzoldumu?Böylebirşeyyaşasaydınız,nasıldavranırdınız?
Her zaman oldu. “Ben bunu daha iyi yazabilirdim.” duygusu hep
vardı.Telafisi…Gerçektenbenirahatsızedençokciddibirşeyolduysa,
mutlakatelafietmişimdir.Yabirköşeyazımda,yabirbaşkayazıdamut‐
lakdüzeltmişimdir.
350 17‐Köşeyazarıolupaynızamandaröportajyapangazetecilervar.
Köşeyazarıveröportajcıkimliklerininbirbirinekarışmasınınasıldeğer‐
lendiriyorsunuz?
Köşe yazısı bir zamanlar, yalnız yorum ve düşünce yazısıydı. Bu‐
gün öyle bir şey kalmadı. Köşe yazısı dediğimiz yazıda o imzayı bağla‐
yan,birfıkradaolabilir,makaledeolabilir,analizdeolabilir,röportajda
olabilir.
18‐ Sizin önemsediğiniz bir röportajın yayımlanmadığı oldu mu?
Böylebirdurumdatepkinizneolur?
Yaptığımröportajdandolayıkavgaeden,karşıçıkan,kızanolmuş‐
tur.Gazeteyöneticilerihoşlanmayabilir;yaptığımbirşeyden…Amaya‐
yımlanmadığıolmadı.
19‐Karşılaşsaydınıztavrınızneolurdu?
İşteozaman,köşenizinolmasınınyararıortayaçıkıyor;çünküonu
yinebaşkabirşekildeözünüvermeolanağınızoluyor.
20‐Fotoğrafınröportajaetkisinideğerlendirirmisiniz?Fotoğrafse‐
çimindeetkilimisiniz?
Çokşeyanlatır.Bazenbinlercesözcüktençokdahakısa,özlüme‐
sajı verir. Kesin yararına inanıyorum. Karşı olduğum fotoğraf türü, rö‐
portajyazarınındaillakigörünmesi.
Fotoğrafların seçiminde ben çok etkili değildim. Teknik konuları
çokiyianlamadığımiçin,herişiuzmanınabırakmanındahadoğruoldu‐
ğunudüşünüyorum.
347
BölümE
16.RÖPORTAJ ! ‐SÖYLEŞİ ! ‐GÖRÜŞME ! ÖR‐
NEKLERİ
16.1.Akşam
16.1.1.“BuYalıBenimBebeğim.”
Sait Halim Paşa Yalısı’nın işletmecisi Mustafa Göçen’le tanışma‐
mız,kendisiniüzenbirhaberneticesindedeolsa,butanışmayasebebi‐
yet verdiği için sevindim açıkçası. Tarih ve sanat aşığı bir insan olan
MustafaBey,aynızamandabirçokdernekiçinçalışanveİstanbul’daçok
sık görmeye alışık olmadığımız “beyefendi”lerden. Yalıya tatlı tatlı do‐
kunandalgalarınbüyüleyicisesivetarihinesrarengizçekiciliğieşliğin‐
de,Göçen’leçokkeyiflibirsohbetgerçekleştirdik.
‐SiziüzenneydiMustafaBey?
‐2005yılıHaziranayındanberiyalınınsahibibenim.Yalıylaoka‐
darözdeşleştimki,dostlarımbana“sadrazam”diyehitapetmeyebaşla‐
dı.Açıkçasıhoşumadagidiyor.MehmetAliErbilyakınarkadaşımdırve
kendisiyleağabeyinin,restoranımızdahalklailişkileryapmasıkonusun‐
dakonuştuk.Bukonubasına,“Erbil’ineşiyalınınişletmecisioldu.”şek‐
lindeyansıdı.Buhabersadecebenideğil,onlarıdaşaşırtıpüzdüherhal‐
de.Kimseasılsızbirhaberçıksınistemezneticede.Benönümüzdeki49
yılınplanınıyapıyorum.Yalıvebenbirbütünoldukvebirlikteçokmut‐
luyuz. Ben burayı kimseye devretmeyi düşünmüyorum; aklımdan bile
geçmiyor.ZatenasılmalsahibiMilliEmlakve49yıllığınakiracısıbenim.
‐Yalıyınekadarsevdiğinizbelli...
‐Evet,sankibebeğimizbizim.
‐Nedenbuyalıyıalmakistediniz?
‐Turizmveinşaatşirketisahibiyim.İlkişimiziKuşadası’ndayap‐
tık. Bu yalıyı şirketimizin prestiji olarak almak istedim. Dekorasyon ta‐
mamenbizeait.Düğün,cateringveorganizasyonlaryapılıyor.Geçenyıl
birrestoranaçtık,amabuyılaçmayacağım.Çoközelolmalıydırestoran,
348 hem de organizasyonla karıştığı dönemler de oldu. O yüzden istemiyo‐
rumbuyıl.
‐Başkaneleryapıyorsunuz?
‐Zihinselengellikişilerinsporyapmalarıamacıylakurulmuşözel
sporcular derneği var; 260 ülkede destek veren bir organizasyondur.
DilekSabancıonursalbaşkandır;bendebaşkanıyım.Başkabirprojede
toplumdaki kişilerieğitmekleilgili.Toplumdaengellilere nasıldavranı‐
lacağıbilinmiyor.
‐Zatenöyledeğilmi?Sakatveyaşlılarevemahkum.
‐ Evet öyle, zaten gidebilecekleri bir yer yok. Örgütlenmek ve ta‐
lepkar olmalarını sağlamak lazım. Otobüslere, taksilere binmek müm‐
kün değil. Birilerinin üstlenmesi gerekli, belli standartlara erişince in‐
sanlar etrafı görmüyor. Benim kızım 97’de beyin kanaması geçirdi. En‐
gellilerinçektiklerisıkıntılarıçokiyibiliyorum.Birprojeyaptım.Anka‐
ra’ya yapmak istediğim bu okul 2 milyon dolara çıkıyor. Ben yapayım
ama 20 aile bulayım, bunlar da 200’er bin dolar bağışlasın ve oradaki
insanlarabakılacakbirfonoluşsunistedim.Birkişibiledestekolmadı.O
zamanİstanbul’dakidostlar“Boşver,sendebizimleçalış.”dediler,ben
deözelsporcularlailgileniyorum.
‐ Siz ne yapacağınızı bilmiyorsanız, yukarıdan söylenmesi gerek‐
mezmi?
‐ Çevreden, aileden, okuldan bir kültür gelmesi gerekli. Oğlunun
spastik olduğunu söylemeye utanan insanlar var. Yüzde 15’i engelli ül‐
kenin.
‐Amagörünürdehiçyokgibi.
‐İnsanlarçokacımasızvemenfaatenönemlişeyolmuş.Aslındao
insanlardan oydaalacaklar.Ailelerbileyokfarz ediyor.Devletde gör‐
mezdengelirseproblemolmuyor.Kültürlerçokyavaşgelişir.Avrupa’da
neden gelişti bu kültür? Aileden, çevreden başlıyor çünkü. Fizyoterapi
okuluvarmeselaAnkara’da,orayagidenmilletvekiliçocuğuvarmışen‐
gelli,yürümeyebaşlamışbirsüresonraailesisevinmemişbile.
‐Onlarıyoksayıncaincinmiyorlarbelki.
‐Bastırmakdahakolaytabii.Yöntemlerdekullanılmıyor.ABD’de
kişisel gelişimler yaygın kullanılıyor. TV programlarına bakınca onları
seyredenlerleyapanlaraynıfikirdeler.Herşey,kötülükdeiyilikdehızla
yayılır. Eğitici programları o kesimin hoşuna gidecek şekilde vermek
lazım.
349
‐Yaptırımlazımişte...
‐Piramitlerinbaşındakilerebakınama.Örnekolmasıgerekenin‐
sanlarabakın.Kimseaksüttençıkmışakkaşıkdeğil,kanunlardoğruyu
yapmayamüsaitdeğilmaalesef.Boğaz’daoturduğunuzufarzedin,pen‐
cerelerçürüdüysedeğiştirmekiçinizinalmanızlazım.
‐İyikiBoğaz’daoturmuyorumsevindimşimdi...
‐ Gülüyoruz Yokcanıminşallahoturursunuz.Dürüstdevletme‐
muru bir yer edinemiyor, diğer adam uyanık; gidiyor gecekondu dikip
birkaçdaireedinebiliyor.
‐Ülkeyinasılgörüyorsunuzpeki,gidişatiyimi?
‐AvrupaBirliğiuyumaşamasıçalışmalarısonucufarklılıklarola‐
caksanırım.Gelecekleilgiliülkeninçokümitvaatettiğinisöyleyebilirim.
Bir anda yükselen dev binalar görüyoruz. İstikrarlı bir yapılaşma oldu‐
ğunu düşünmek lazım iyi niyetle bakarsak. Enflasyon düştü, tek haneli
oldu,herşeyiyigibi.İmajımızındüşmemesi,zedelenmemesilazım.Yu‐
nanistanveİspanya’yaturistkaçırmamaklazım.2005iyigeçtisonuçta.
İyileşmenin 2006’da sürmesi lazım. Kuş Gribi gibi olumsuzluklar aşılsa
çokiyiolur.Derneklerolaraktoplanıpilanlarvermeklazım.Yeniliklerin
vehayatındışındakalanlarkaybederler.
SaitHalimPaşaYalısı
Yeniköy’deki Sait Halim Paşa Yalısı ya da bilinen adıyla “Aslanlı
Yalı”,19.Yüzyıl’ınsonçeyreğinde 1878 inşaedilmiş.Yalı,Mısırhıdiv‐
lerindenKavalalıMehmetAliPaşa’nınoğluPrensAbdülhalimtarafından
oldukçaharapdurumdaykensatınalınmış.Prens,yalıyıtamamenyıktı‐
rarakyerine,yalıdançokbirsahilsarayıolanbugünküyapıyıinşaettir‐
miş. Yalının mimarı Çanakkaleli mimar‐kalfa Petraki Adamandidis.
Prens’in yalıya ismini veren kardeşi Sait Halim Paşa ise 1863’te Kahi‐
re’de doğmuş, İsviçre’de eğitim görmüş. 1913’te Osmanlı Devleti’nin
sadrazamı olarak göreve getirilmiş ve 1921’de de Roma’da vurularak
öldürülmüş.
1960’lı yıllarda ise yalı, Sait Halim Paşa’nın varisleri tarafından
TurizmBankası’nasatıldı.1980’liyıllarakadarkumarhanevetörensa‐
lonuolarakkullanıldı,1980–84yıllarıarasındaTurizmBankasıtarafın‐
danBaşbakanlığınresmitoplantılarındakullanılmaküzereTAÇVakfı’na
restore ettirildi. Bu dönemde yalının bahçesi bir gece kulübüne kiraya
daverildi.Başbakanlıkyazlıkkonutuolarakdakullanılanyalı,1995yılı
sonundanedenibilinmeyenbiryangınlakısmenyandıamaaslınauygun
olarakrestoreedildi.Restorasyonçalışmaları2002yılındatamamlanan
350 Sait Halim Paşa Yalısı, yangından önceki haline değil de, inşa edildiği
1890’lıyıllardakigörünümünekavuştu.
ElifAktuğ.Akşam,22.03.2006.
16.1.2.AileMerkezBankası
Onların,ekstresikapılarınagelmeyenkredikartları,sıfırlarınıhiç
düşünmedikleri açık çekleri var. Çünkü isteyerek veya istemeden, alış‐
kanlıktanveyaihtiyaçtan,onlarhalaailebankasınınensadıkmüşterile‐
ri.
“Dışarıdanbakıldığındaçokrenklibirişiolan,özgüvenlivesanki
heranİtalya’yaçantaalmayagidecekbirkadıngörüntümolsada,benim
enbüyükvizemvebankamatiğimcanımannemvebabam.”
Dörtseneyiaşkınbirsüredirbasındanışmanıveeditörolarakça‐
lışan Çisel Onat, bu açıklamasından da anlaşılabileceği gibi cebi hala
“baba parası”na ihtiyaç duyanlardan. Zaten nasıl duymasın ki? Kendi
ayaklarınınüzerindedurabilenbiriolsadayirmiliyaşlarınınortasındaki
Onat,neyazıkki“hakettiğimaaşı”alamayanlardan.
Yeteneklerini gösterebileceği, adil, profesyonel ve kurumlaşmış
biryerdeçalışmaimkanıbulamadığıiçinde,anne‐bababankasınımec‐
buriyettenkullanmakzorunda.Üsteliksadeceodadeğil,bugünbinlerce
genç,aileocağındayaşadıklarırahathayatıkendiimkanlarıylasağlaya‐
madıklarıiçin,ailelerindenmaddiyardımalmayadevamediyor.
Şartlarınbudurumumecburkılmasındanşikayetçiolanlarınyanı
sıra bu durumdan memnun olanlar da var. Örneğin özel bir hastanede
bölümkoordinatörüolarakçalışanSinemSak,aslındapekrahatolmasa
da kendi maaşıyla geçimini sağlayabileceklerden. Ama sadece geçim
derdinde değil, keyifli bir yaşam peşinde olan genç kadın bu konuda
ailesininkaynaklarınagüveniyor.
“Belkielektrikyadasufaturalarımıöderkendeğilamameselabir
Louis Vuitton çanta almak istediğimde aileme başvuruyorum.” diyen
Sak, ailesinin de bu durumdan memnun olduğunu söylüyor. Ona göre,
kendi ayakları üzerinde duruyor olmasına rağmen onların desteğini
istemesi,ailesinindegururunuokşuyor.
27yaşındakigençkadın,builişkininkendinemaddiyatınötesinde
maneviolarakdabirhazverdiğinisöylüyor.Hattagününbirindealdığı
maaş her türlü keyfi harcamasına yetse de, aile bankasını terk etmek
istemeyeceğinibiledüşünüyor.Çünküyaşıkaçolursaolsun,halaonların
351
çocuğu olduğunu hissetmek, onlardan her türlü desteği alabileceğini
görmek,onuçokmutluediyor.
PsikologDr.AyşenSarı,gerekÇiselOnat’ın,gerekseSinemSak’ın
durumunun,Türkiye’ninekonomikşartlarıylaaileyapısınınortaksonu‐
cu olduğu görüşünde. Elinde avucunda neyi varsa çocuğuna harcayan
ailelerin bu yaptıkları, istemeden de olsa çocuklarının geleceğine de
damga vurmalarına neden oluyor. Çocuklarını belirli standartlara alış‐
tırmalarıyüzünden,çocuklarınbustandartlarıülkeşartlarınagöreken‐
dibaşlarınaeldeetmeleriuzunbirsürealıyor.Busıradadaailenindes‐
teğini sürdürmesi, hem manevi hem de maddi olarak kaçınılmaz bir
ihtiyaçoluyor.
Tıpkı 22 yaşında ve yaklaşık iki senedir çalışma hayatının göbe‐
ğindeolanMetinÜstünel’indurumundadaolduğugibi.Pekçokinsana
göreoldukçaiyibirmaaşalanÜstünel’inbunarağmenaysonugeldiğin‐
deasılgüvendiği,ailesininarkasındaolduğunubilmek.
“Eğerhayattaönemlibiryerleregeleceksem,buailemindesteğiy‐
leolacak;hemmaddihemdemanevidesteğiyle.”diyorgençbarmen.
Bazı durumlarda da genç yetişkinler, kendi arzularının dışında
müşterisi oluyor aile bankasının. Çünkü hala ailesinin küçük kızı veya
oğluolarakgörülen,kaşlagözarasındacebineüçbeşkuruşsıkıştırılan
veyaziyaretegeldiklerindedolapalışverişionlarfarkındaolmadanaile‐
sitarafındanyapılan‘şanslı’birkesimdevar.
Tıpkı 22’sindeki Dürdane Erkal gibi. Üniversiteyi bitirdiğinde ra‐
hatça bir işe başlayabilecekken, eğitimine bir süre daha devam etme
kararı aldığı için ailesinin cebinden geçinmeye devam etmek zorunda
kalmışErkal.Amabudurum,normalşartlaraltındaçoktanemekliolma‐
sıgerekenailesininhalaçalışmasınanedenoluncavicdanazabıçekmiş.
Yükseklisanseğitimialırkençalışmayabaşlamakistemesininenönemli
nedenidebuazapolmuş.
Sonundakafasınagörebirişbulduğundaailesinesöylediğiilkşey;
“Artık para göndermek zorunda kalmayacaksınız.” olmuş. Ama ailesi
hemenkarşıçıkmışveçalışmayabaşlamasınarağmen,aynıcepharçlığı‐
nıyollamayadevametmiş.Erkal,“Sanırımbenhayatımboyuncaişede
girsem, evlensem de ailemin daima arkamda maddi ve manevi destek
olduğunubilerekrahatyaşayacağım.”diyor.
PsikologDr.AyşenSarı’yagörebudurumunaltındayatanasılpsi‐
kolojikneden;çocuklarınnekadarbüyürlersebüyüsünler,ebeveynleri‐
ningözündeherzamançocukkalmaları.Uzmanagörebuduygununda
kendini, sadece manevi anlamda değil, çoğu zaman maddi anlamda da
352 gösteriyor olması oldukça normal. “Çocuklar ne kadar büyüse de, ne
kadar kendi paralarını kazanmaya, kendi hayatlarını yaşamaya başlasa
da, aileler maddi olarak destek olmak ister, hatta bazen kendilerini
mecburbilehisseder.” diyorSarı.SebepseözellikleTürkiyegibiailede‐
ğerlerine önem verilen ülkelerde, vermenin aileler için, almanın da ço‐
cuklariçinbirrefleksolması.
27yaşındakiSinemSak,keyfiihtiyaçlarındaailesinebaşvuranlar‐
dan.Bunaekolarak,bazenotalepetmedendeailesinindesteğiylekarşı‐
laşması nedeniyle aile bankasını sıklıkla kullanan biri olduğunu söylü‐
yor.
Şartların onu bu noktaya getirmesinden şikayetçi olan Çisel
Onat’ıntekarzusu,ailesininbiranöncefaizişletiminibaşlatabilmesive
Tanrı’nın ona, bu desteğin karşılığını kat kat fazlasını geri ödeyebilme
fırsatınıvermesi.AmaozamangelenekadarOnat,ailesininteksponso‐
ruolacağınısöylüyor.
SabanurKıraç.Akşam,03.06.2006.
16.2.Birgün
16.2.1.“SavaşıResmiBültendenÖğreneceğiz.”
PulitzerödüllüfotoğrafçıMuradSezerveSerkanŞentürk’ünIrak
fotoğraflarınınyeraldığı,“MarmaraÜniversitesiİletişimFakültesiŞehir
353
NotlarıSergisi”,24Mayıs’akadaraçık.Sezer,savaş,iliştirilmişgazeteci‐
lik,fotoğrafvebasınkonusundaBirgün’ünsorularınıcevaplandırdı.
Savaş sözcüğünün çağrıştırdığı vahşet, çoğu zaman gerçekliğin
uzağındayapaybirduyguolarakkalmayamahkum.Elyanmadanateşin
ne olduğunun anlaşılmadığı gibi, savaş da uzaktan sadece üzüntüyle
izlenengörüntülerdenvekanlıfotoğrafkarelerindenibaretkalıyor.
Ancak savaş alanlarının silahsız askerleri, iliştirilmiş gazeteciler,
bizi bilmediğimiz bu acılarla tanıştırıyor. Bunlardan biri Murad Sezer.
Sezer, 2005’te Irak’ta çektiği fotoğrafla Pulitzer Ödülü’ne layık görülen
ilkTürkfotomuhabiriunvanınıaldı.
İstanbul Üniversitesi Basın‐Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve
Halkla İlişkiler’den mezun olan Sezer, 1987’de spor foto muhabirliğine
başladı, Tercüman, Meydan ve Milliyet’te görev yaptı. Sezer 1997’de
Associated Pres AP ajansında çalışmaya başladı ve savaş alanlarıyla
tanıştı.Kosova,İsrail‐Filistin,AfganistanveIrak’tasavaşıngerçekliğini
ordularailiştirilmişbirgazeteciolarakyaşadıvegörüntüledi.
‐Savaşortamındanekadartemkinliolunabiliyor?
‐“Eniyigazetecisağgazetecidir.”mantığıyladüşünerek,birkare
fotoğraf çekeceğim ya da bir kelime daha fazla yazacağım diye risk al‐
mazsınız; bu temkinli olmaktır. Yapabileceğiniz en iyi şey bu aslında.
Olasılıklarınhepsinidüşünüpyüzdebirbileolsariskalmazsanız,hayat‐
takalırsınız.
‐ İliştirilmiş gazetecilerin çektiği fotoğraflar savaşın gerçekliğini
nekadaryansıtıyor?
‐ÖnemliolanajansolarakAP’ninbusavaşınasılyansıttığı.Gaze‐
teciler bir ajansa ya da gazeteye bağlı olarak savaşa gidiyor. O ajanslar
yadagazetelersavaşınasılveriyor,önemliolanbu.
Mesela Nisan 2004’te Murad Sezer, Irak’ta Felluce’de iliştirilmiş
gazeteciyken,aynıanda AP’nin,Felluceiçindedirenişçilerleberaberde
muhabirivefotomuhabirivardı.Fotoğraflarabaktığınızdacepheniniki
tarafını da görüyorsunuz. O açıdan tabii ki savaşın gerçek yüzünü ver‐
miyoramabiryüzünüolabildiğinceverdiğinidüşünüyorum.
Kısıtlamalarvar.Askeribirlikler,iliştirilmişgazetecilerdennerede
olduklarını belli etmeyecekleri, ölü ve yaralı askerlerin yüzlerini gös‐
termeyecekleri şekilde fotoğraf çekmelerini istiyor. Bu bir yerde ordu‐
nun ve sizin güvenliğinizi korumak açısından önemli. Bir şekilde yar‐
dımlaşmakvealışverişyapmakzorundasınız.
354 Onlarsizisavaşınensıcaknoktalarınataşıyor.Birtakımkurallar
var;sizdeokurallarauyarakokarşılığıödüyorsunuz.İliştirilmişgaze‐
teciliği bir amaç değil, araç olarak görelim. Gidemeyeceğimiz yerlere
gidebilmemizi sağlayan bir anahtar olarak görelim ve bu şekilde kulla‐
nalım.
‐Birçoksavaşalanındabulundunuzsavaşheryerdeaynımı?
‐ Her savaşın kendine göre gösterdiği gelişmeler oluyor. Balkan‐
lar’da Müslüman Balkanlılar’la Sırplar arasındaki çatışmalar vahşiydi.
Bir sürü tecavüz, öldürmeyle korkunçtu. Ortadoğu’da bu yok. Tecavüz
yok.Bukadarkötüolayıniçindebununolmamasıiyibirşey.Amamese‐
laBalkanlar’daadamkaçırmayoktu.Yadagazeteciyirehinalıpöldürme
yoktu.
Ortadoğu’da şimdi bunlar başladı. Balkan çatışmalarında en kötü
ihtimalle ekipmanını çalıp bırakıyorlardı. Ama şimdi kaçırıyorlar, fidye
istiyorlar;fidyeverilsedeverilmesedeamaçpropaganda,öldürülüyor.
Yanihersavaşınayrıbirstratejisi,ayrıbirözelliği,ayrıbiriğrenç‐
liğivar.Birsüresonragazetecileriçinsavaşortamıdahakötüolacakve
haberyapamazhalegelecekler.ŞuanBağdat’taCNN,BBC,AP,Reuters,
AFPgibihaberveTV’lerinofislerivar.Buradaçalışanlarbirayoturuyor‐
larveIraklımuhabirvefotomuhabirleriyadakameramanlarçıkıyorlar;
topladıkları haberleri getiriyor. Bu noktaya gelindi. Bir dahaki savaşta
iliştirilmişgazetecilikdeolmayacakbelki;sadeceordusizebasınbülteni
veçektiğifotoğraflarıyollayacak.
‐ Pulitzer ödülünün toplumun gözündeki değeri hakkında ne dü‐
şünüyorsunuz?
‐Türkiye’dehiçbirdeğeriolmadığınıyakinenanladım.Amerika’da
ya da Avrupa’da oldukça ciddiye alınıyor. İnsanlar duyunca heyecanla
davranıyorlar.AmaTürkiye’deşarkıcı,artistfalanolupOscaralsaydım,
dahafazlailgigörebilirdim.
Ama burada birkaç arkadaşım dışında çok da kimseyi heyecan‐
landırmadı.GazetecilerCemiyeti’ninumuruolmadı.İstanbulÜniversite‐
simezunuyum.Herröportajda,herkonuşmadaüstünebasabasasöylü‐
yorum;onlarınhiçumurundaolmadı,yanihaberleriyok,nasılolmuyor‐
sa…
‐ŞuanfotoğraflarınızMarmaraÜniversitesiİletişimFakültesi’nde
sergileniyor.Dahaöncesergilendimi?
‐ Sergi açma ya da bunları paylaşma gibi bir heyecanım, isteğim
yoktu. Tembellikten ya da iş yoğunluğundan böyle bir şey çok düşün‐
355
memiştim.Buprojeyiöğrencilerlepaylaşmakfikriilginçgeldi.Hepokul‐
lu olmayı vurguluyorum. İnsanlar şöyle düşünebilir, “İşte bak bu adam
hemokumuşhemçalışmış;savaşadagitmiş,sporadagitmiş,ödülalmış,
bunları çekmiş.” Yani genç insanları heyecanlandırıp teşvik edebilmek
amacıylabunaolurverdim.
Sokaktaki insan görmüş görmemiş, şu an için o kadar da düşün‐
müyorum ama öğrencilerin görmesi daha çok anlam taşıyor. Vatandaş
çokpolitik.Sporsergisibileaçsanızorada5Fenerbahçefotoğrafı,3Ga‐
latasaray fotoğrafı olsa, ona bile tepki gelebiliyor. Çok dikkatli olmak
lazımokonuda.
- Eniyifotoğrafkanlıfotoğrafmıdır?
- Fotoğrafçının kandan ağzı sulanıyor, “Bunda çok acı var, bu iyi
fotoğraf!”diye.Bufotoğrafçınınyadagazetecininyorumu.Sanmı‐yorum
kiokuryadaizleyici,enkanlıfotoğrafıneniyifotoğrafolduğunudüşün‐
sün. Biraz da medya olarak içimizde garip bir yarış ve kavga içindeyiz.
Okur bunu istiyor mu? Bilmiyoruz. Sadece medya olarak şablonlarımız
var:“Enacılıfotoğrafenvurucufotoğraftır.”
Sanırımenkorktuğumveençok“Buradane arıyorum?”dediğim
an, en son Irak’ta Amerikan Deniz Piyadeleri’yle Felluce’de yaşadığım
bir haftaydı. Ödülü alan fotoğrafı da çektiğim zamandı. Zaten o birkaç
günü yaşadıktan sonra, “Yaşadığımı yaşadım, çekeceğimi çektim, bun‐
danfazlasınıçekmekistemiyorumvedönmekistiyorum.”dedim.
Benbirsivilolaraketrafımdabirbombapatlıyorsa,bununneka‐
dar yakında patladığını ve bana ne kadar zararlı alabileceğini bilmiyo‐
rum.Amaaskerbiliyor.Kurşungeldiğindenormalyürüyebiliyor;çünkü
diyorki:“Obanagelenekadaryeredüşer.”Böylebirteknikbilgisi,tec‐
rübesi var. Bunu bilmeyen bir sivil için etrafında sürekli patlayan bir
şeylerinolmasıçokhuzursuzlukverici.
PınarSayar.Birgün,22.05.2006.
16.3.Bugün
16.3.1.“HerKitapKazadır.”
“UykularınDoğusu”adlıromanıylaOrhanKemalRomanArmağa‐
nı’nı kazanan Hasan Ali Toptaş, yazmaya çocukluğunda okuduğu “Gur‐
betKuşları”adlıromandanetkilenerekbaşladığınısöylüyor.
“İnsangördüğüşeylerintoplamıkadaruyanık,görmediğişeylerin
sonsuzluğu kadar uykudadır.” Hasan Ali Toptaş, Orhan Kemal Roman
Ödülü’nü aldığı son kitabı “Uykuların Doğusu” için ilk bu cümleyi kur‐
356 muş kafasında. “Kitabı yazmaya başladığımda ne yazacağımı bilmiyor‐
dumamayıllardırkafamdabucümlevardı.”diyor.
Yapılan söyleşiden bir de küçük not aktaralım. Söyleşiyi yaptığı‐
mızgüntarihler30Mayıs’ıgösteriyorduamaHasanAliToptaş,imzala‐
ması için götürdüğümüz kitabın üzerine 29 Mayıs tarihini attı. Tarih
dünde takılı kalmıştı. E ne de olsa Hasan Ali Toptaş bu, dünün unutul‐
muşsaflığıiçindeyazanyazar...
‐ Sincan’da bir vergi dairesinde memur olarak çalışıyordunuz.
SonramemurHasanAliToptaşgitti,yerineyazarHasanAliToptaşgeldi.
Nasılbaşladıyazarlıkserüveni?
‐ İlkokul ikinci sınıftayken başımın arkasında bir yara çıkmıştı.
Dahasonraoradahiçsaççıkmadı.Veorasıeskidenerkeklerinkullandığı
tenekebircepaynasıgibikaldı.İmgelemgücüyüksekyadaşomağızlı
arkadaşlarımdanbirisibirgünneredenaklınageldiysebana,“İşteaynalı
geliyor.”dedi.Dahasonraoaynalısıfatınıniçinehapsoldumben.Çocuk‐
lardayetişkinlerde,dağtaş,kurtkuşherşeybanaaynalıdemeyebaşla‐
dı.Adımıunuttular.
Bu,bendeyaşadığımkasabayakarşıöfkevenefretoluşturdu.Ne‐
reye kaçacağımı bilemedim. O sırada“Binbir Gece Masalları”nı okuyor‐
dum ve okudukça dünyanın bizim kasaba kadar olmadığını anladım.
Kelimeleraleminikeşfedişimböyleoldu.Dahasonratamanlamıylabir
kitap kurdu oldum, o yaşta. Yani yazmaya, okumakla başladım aslında.
Çünkü kitabın içine girince öteki insanlardan uzaklaşmış ve başımın
arkasındakioaynayıunutmuşoluyordum.
‐ Son kitabınız “Uykuların Doğusu” ile Orhan Kemal Roman Ödü‐
lü’nükazandınız.Ödülsiziniçinneanlamifadeediyor?
‐BenOrhanKemal’eöykünerekbaşladımyazmaya;dolayısıylaal‐
dığımödülünhayatımdaayrıbiryerivar.Beniromanyazmayaitenşey
OrhanKemal’in“GurbetKuşları”adlıromanıydı.Dolayısıylayazdığımilk
roman denemesi de Orhan Kemal’in “Gurbet Kuşları”na benziyordu.
Ama o romanı yazmaya çocuk sabrım yetmedi; roman yarım kaldı. O
yarımkalanromanıtamamlamakiçinromanlaryazıpduruyorumşimdi.
Asla tamamlayamayacağımı da biliyorum. Tamamlanamayacak olması
dagüzel.Demekkihepromanyazacağım.
‐ KitabınızdakikarakterHaydarkentinyalnızlaştırdığımutsuzbi‐
ri.SizdeHaydargibiyalnızvemutsuzmusunuz?
‐Hertürlüsanat,yalnızlığındaeklendiğiacıbirortamdandoğar.
Açlıktan,yoksulluktan,yalnızlıktandoğar.Buaçıdanbakarsakevet,mut‐
357
luluk kelimesi bana çok uzak bir şey. Ayrıca ben duvarlar arasında ya‐
şamayısevenbiriyim.Harflerlehaşırneşirolmayı,kendiyazdığımşey‐
lerin içinde yuvarlanıp, debelenmeyi çok seven biriyim. Kalabalıkları
sevmiyorum.
‐“Duvarlararasındayaşayanbiriyim.”diyorsunuzamakitapyazı‐
yorsunuz.Buikisibirbiriylebağdaşırbirşeydeğilmişgibigeliyorbana.
‐Tabiikibirbaşkainsanatemasetmekistiyorsunuz.Yadayarat‐
tığınız bir şeyi bir başka insanla paylaşmak istiyorsunuz. Hatta insanın
derinliklerineinersekbirazdaokşanmakistiyorsunuz.Biryığınzaafla‐
rımızvar.Amaherşeydenöncekenditatminduygumiçinyazıyorum.
‐ Yanisonkitabınız“UykularınDoğusu”nudakendiniziçinyazdı‐
nız.Sahinasılortayaçıktıkitap?
‐ “Uykuların Doğusu”nu yazmaya başladığımda ne yazacağımı
bilmiyordum.Amayıllardırzihnimdedönüpduranbircümlevardı,“İn‐
san,gördüğüşeylerintoplamıkadaruyanık,görmediğişeylerinsonsuz‐
luğu kadar uykudadır.” diye. Aslında genel olarak edebiyat benim için
Kolomb’unyolculuğunabenziyor.Varacağıyerivardıktansonratanımak
gibi.
Kağıdınyüzünekelimelerdöküldükçeokelimeleriniçindeoluşan
o akıl bile tümüyle bizim aklımız olmaktan, sadece yazan kişinin aklı
olmaktançıkıyor.Metninaklıoluyor.Bizimaklımızdandoğanamabizim
aklımızapekdebenzemeyen,metniniçaklıoluyor.Benoakıllaişbirliği
yaparakyazıyorum.Çünkümetniniçaklınatersdüştüğünüzdeyazılacak
hercümleyamakalır.
‐ Kitaptaçokyoğunolaraktasvirkullanmışsınız.Pekitasvirettik‐
lerinizigerçektenöylemigörüyorsunuzyoksayazarkenmioluşuyor?
‐34yıldünyayıkelimelerletadıp,kelimelerlekoklayıp,kelimeler‐
le görünce gözler anlamını yitiriyor. Ben kelimelerle iyi görebiliyorum.
Yoksakendigözlerimokadardakeskingörmüyor.
‐ Aldığınız bir ödülden sonra, “O bir kazaydı.” demişsiniz. Hangi
ödüldüo?
‐Aslındaonubirödüliçindeğilkitaplarımiçinsöylemiştim.“Her
kitap bir kazadır.” demiştim. Bu biraz da benim kitaplara bakışımdır.
Çünküyazarkenbinlerceolasılığıdeneyedeneye,yoklayayoklayayazı‐
yorsunuzveonlarıniçindenbiriniseçiyorsunuz.Bukazadır.
‐Çöpegidenmikazadır,yoksayazılanmı?
‐Herikisidekazadıraslında.
358 MuratB.Koralp.Bugün,05.06.2006.
16.4.Cumhuriyet
16.4.1.ErolGünaydın
‐ Hırsız‐Polis dizisinin Dursun Kaptan’ı Erol Günaydın, “yattığı
yerde”gördüğüilgidenmemnun:
‐ İyi ki artist olmuşum. Arkama baktığım zaman “Hiç kötü şey
yapmadım.”diyebilmekkadarhuzurverenbirdurumolabilirmi,insan
evladı için? Yeryüzündeki yetmiş üçüncü yılında ve bunun üçte ikisini
hepgözönündegeçirmişkenüstelik?
‐ Bu imrenilesi cümle, babalar gününü bahane edip muhabbete
gittiğimizErolGünaydın’aait;devamıda:
359
‐ Güzel şeyler yapıyorum. Çocuklara trafik ışıklarını anlattım; si‐
yah‐beyaz ekrandan. Ramazan günleri çadırlarda dolaştım. Güzel film‐
lerdeoynadım;ucuzfilmlerdede,geçinmekiçin.Nekavgaettim,neko‐
rumalarımoldu,nesiyahgözlüktaktım.Pazardanalışverişettim;rahat
rahat.BütünAnadolu’yudemirasa,demirçarıkdolaştım.Hertiyatronun
çivisindebiranımvardır.
‐ Bahçesinde çiçeklerle, kuşlarla, Sirkeci’den aldığı için “Sirkeci”
isimli köpeğiyle söyleştiği, rengarenk kuklalar, oyuncaklar, sayısız anı‐
larla dopdolu evine öyle samimiyetle buyur edip söyleşiyor ki, insan
burayailkdefageldiğiniderhalunutuyor.
MelihCevdet’leaynıkolejdenikikızısevenbirgençtenaltıaysü‐
ren aşk izdivacını dinliyor; Kapalıçarşı’da bedestenden Edip Cansever’i
alıpvişnelivotkalarıyudumlayarakçakırkeyifAsmalımecit’euzanıyor.
FeritEdgü,DemirtaşCeyhun,NecatiCumalı’ylaedebiyatsohbetle‐
rinedalıyor,CemalReşitRey’leLondra’dasahnelediğimüzikaliizlerken
buluyorkendini.SonrabirandaTahsinYücel’lebahçedekiçardağınaltı‐
na kurulup daha dün şurada bulduğu kaplumbağanın nasıl yok oluver‐
diğiniçözmeyeçalışıyor.
Zaman,mekanveinsanlararasındaeğlencelibirseyahateçıkıyor
insan,onudinlerken.Tıpkı,46yılönceaskerliğiniöğretmenolarakyap‐
tığıAğrı’nınbirköyündekiçocuklargibi...
‐Silahsevmediğimiçinyedeksubayöğretmenliğiduyuncahemen
gittim askere. İki sene kaldım. Çocuklara şehirleri anlattım; gemileri,
sokakları.OnlarıdağdanDiyadin’eindirip,Ağrı’ya,Erzurum’a,Ankara’ya
götürüyor, trene bindirip İstanbul’a getiriyordum. Boğaz’da vapurlara
biniyorduk.Dağıntepesindebirtiyatrogibi.Herkesdegelipseyrederdi.
Bütünsınıfseyahateçıkıyorduk.Anneleribabalarıdagelipdinle‐
meyebaşladı.Dersbitincedavarlarıalırgiderlerdi.Sonramaarifinmü‐
dürleri bana kızdı, “Ne yapıyorsun, sen?” diye. Çocuklar bunları öğren‐
mekistiyor;Şişli’deokutulanalfabeoradadaolurmu?Karınaltındane
bilsinçocuklarkırmızıbalığı…İtalya’daolsabelgeseliniçekerler.
‐ Askerliğibileonlarcayılsonraböylekeyiflianlatılacakbirserü‐
venedönüştürenbugüleryüzlüinsan,şimdidegençliğindekarısınave
oğlunahayatızindanetmişyatalakbirbabayısevdirditelevizyonseyir‐
cisine.İşinsırrı,önceonunsevmesinde.
“Öylebirhavadagelki,vazgeçmekmümkünolmasın.”Dediğigibi
OrhanVeli’nin,DursunKaptandatamhavasındayakalamışErolGünay‐
dın’ı:
360 ‐ Çok ihtiyacım olduğu bir zamanda yetişti. Demek ki Allah’ın iyi
kuluyum.
‐Boşunademiyorbunu,ustaoyuncu… kendisi“Bumeslekteusta‐
lıkolmaz.”desede .Geçenyılbuzamanlar50.sanatyılınıkutlamışve
kendisineverilentacı“hayatımıngüneşi”dediği40yıllıkeşiGüneşGü‐
naydın’ınbaşınatakmıştı.
Üç ay sonra hayatının güneşini yitirecek ve çok sıkıntılı günleri
başlayacaktı. İşte bu yüzden “Hırsız‐Polis” dizisindeki Aksak’ın babası
rolüteklifedildiğindeheyecanduydu.
Kendisi de Trabzonlu olduğundan, Dursun Kaptan’ları çok iyi ta‐
nıyor.Vekendideyimiyle“yattığıyerden”gördüğübüyükilgiylemutlu.
Birazdautanıyor,nereyegitsebiralkışkıyametkoptuğuiçin:
‐ Arif’in meyhanesine gittim, bütün meyhane alkışlıyor: Utandım.
Ali Poyrazoğlu’nun tiyatrosunu izleyeceğim, alkış kıyamet koptu. Utan‐
dım,pişmanoldum.
Yine de hem rolümden, hem ekipten, hem de ortaya çıkan işten
memnunum…Hiçbirdizigibideğil.Başkabirseyircigeldi,Hırsız‐Polisle.
ArifDamarmesela,dizininhastasıoldu.Müptelalarıoluştu,pulkoleksi‐
yoncusugibi.Bizimişintutmasıbelki,seyircitutsundiyedeğil,kendimiz
için oynuyoruz ondandır. Bu iş çok ciddi bir iştir. Biz bunu korkarak,
ürkerekamakendimizzevkalarakyapıyoruz.Bütünoyuncularyürekle‐
rinikoymuş,öyleoynuyor.Bizbeğeninceseyircideseviyor.
‐ Eskidenberitakdirleizlediği,“Çokusturupluişleryapıyor.”de‐
diğiUğurYücel’leilkkezçalışıyoramaçoktanalışmış:
‐ Sanki oğlumla konuşuyorum. O da beni sanki babası gibi görü‐
yor.Tuhafbirhis.Benziyoruzda.BenimoğlumolsaUğurYücelolur.O
da öyle dedi: “Yahu Erol abi, ne kadar benziyor gözlerimiz, bakışları‐
mız…”dedi.
“Allahım” dedim; çocuğum gibi bakıyorum. Bu tabii çok kuvvet‐
lendiriyor. Hiç alakasız birine bakmakla, ona bakmak arasında çok bü‐
yük fark oluyor bende. Uğur’un ezberlemesi bile garip. Ezberlemiyor,
öğreniyorişi.Yürektenduyanakadaryapıyor.Yazarınsözügibisöyler‐
senolmaz,kendingibisöyleyeceksin.Oyuncu,iyioyuncuylaoynar.Göz‐
lerle,duygularlairtibatkurar.Sonradasözlergelirgider.
‐ DizideMahideHanım’ıoynayanİpekBilgin’leçalışmakdahoşu‐
nagidiyorErolGünaydın’ın:
361
‐Üçümüzünmuhabbeti,hikayesiçokgüzel.Dışdünyabeniilgilen‐
dirmiyor.Benoüçlüyüseviyorum.30bölümdevametti;kimsesıkılma‐
dı.
Çok güzel kurgu orası; sonra değişik bir şekil. Felçli baba… Aşık
adam...Bakıcıonaaşık;aynışeyleriduyuyoroda.Süsleniyorpüsleniyor
zavallı, yemekler hazırlıyor. O içtenlik, tabii insanı iyi olmaya sevk edi‐
yor.Birkelimeellideğişikşekildesöylenebilir;biz,“Endoğrusunedir?”
diyeuğraşıyoruz.İyisiniyapmayaçalışırsan,daimaiyiolur.Alkışbekler‐
senolmuyorbuiş.
Benbiliyorumoadamları...Lazbabaları…Döver,haşlar,kızar,ko‐
var, reddeder. Ama sever de... Yapmıştır o herif onları. Yapmış yapmış;
sonraçaresizkalmış,muhtaçolmuş.Sevgivariçindeamaegosunakarşı
çıkamamış. Kadınları sevmiş, çocuğunu ihmal etmiş. Çok tanıdık, yakın
bir karakter geldi bana. Aksak da başlarda söyledi söyledi… Sonunda
bağışladı.
Çok doğru bir teşhis bu. Ben Dursun’un konuşmamasını seviyo‐
rum.Aksak’ınbanasorupkendikendinecevapvermesiçokhoşoluyor.
Derdini,aşkınıozamandöküyor.Konuşsabirşeygetirmeyecek.
‐ Trabzon Akçaabat’tan, ailesiyle birlikte 8 yaşında İstanbul’a ge‐
lenvebirdahadaayrılmayanErolGünaydın’ınçocukluğundanbiranı:
‐Babamnakliyeciydi;kamyonları,dükkanlarıvardı.Çokzengindi;
yedibitirdiherşeyi:lazbaba...Çocuğumdaha,büyükbirhastalıkgeçir‐
dim.Ozamanlarciddibuzatürre...
Karadeniz’depenisilinbileyok,İstanbul’dangeliyoriğneler.Ney‐
se,baharadoğrugözümüaçtım:uçurtmamevsimi.Yattığımyerdenpen‐
ceremden görüyorum, çocuklar uçurtma uçuruyor. Babam da üzülüyor
buna.Geldi,benimkarşımdakiduvarımaviyeboyadı.Uçurtmayıduvara
çiviledi,ipinideverdielime.Sevineyimdiye.Halbukipenceredenuzat‐
samya…Amalazişte,onudüşünemedi.İyiadamdıama!
‐ Babasının soyadı Kiziroğlu’ymuş, aslında. Tabancasız dolaşma‐
yan, ne de olsa Trabzonlu bir aile. “Deli Kizirler” derlermiş. Babası bir
günkızıp,“Delisizsiniz”diyerekgidipGünaydınsoyadınıalmış.
‐ Bugün çok mutluluk duyuyorum. Çoğu arkadaşlarım elçiydi, se‐
firdi.Mülkiyeden.Şimdihepsiemeklioldu.Aradabirgelip,“Nekadariyi
oynuyorsun.”diyorlar.Emeklioluncabitiyorherşey.İyikiartistolmu‐
şum diyorum. Bugün ben sefasını sürüyorum; onlar emeklilik yaşıyor.
Benhalaçalışıyorum,zevkle.
PelinKara.CumhuriyetHaftaSonu,10.06.2006.
362 16.4.2.“ABTürkiye’yeİkiYüzlü.”
Prof. Dr. Hakkı Keskin 1943’te Trabzon’un Maçka ilçesine bağlı
Hamsiköy’dedoğdu.AilesiErzincan’ınTercanilçesinebağlıbirköyegöç
ettiği için ilk, orta ve lise eğitimini Erzincan’da yaptı. Yükseköğrenim
için Almanya’ya gitti. Berlin Hür Üniversitesi’nde siyasal bilgiler öğre‐
nimi gördü. Aynı üniversitede siyasal bilgiler ve ekonomi doktorasını
aldı.
AlmanyaTürkÖğrenciFederasyonuBaşkanlığıyaptı.İkikezTürk
vatandaşlığındançıkarıldı.İkisindedevatandaşlığınıgerialdı.1977–79
arası DPT’de danışman olarak görev aldı. Daha sonra Almanya’ya geri
döndü. Türk göçmen örgütlerinin katılımıyla kurulan Almanya Türk
Toplumu’nunbaşkanlığınıyürüttü.
1993–97 arası Alman Sosyal Demokrat Partisi SDP listesinden
HamburgEyaletParlamentosu’ndamilletvekiliolarakgörevyaptı.Daha
sonraSDP’denayrıldı.2005EkimgenelseçimlerindeeskiAlmanMaliye
Bakanı Oscar Lafontaine’in yer aldığı PDS‐Sol Parti’den milletvekili se‐
çildi.AynızamandaPDS‐SolParti’ninMeclisGrubuAvrupaBirliğiGeniş‐
lemeSorumlusuveAvrupaBirliğiKomisyonuüyesi.
Prof. Dr. Hakkı Keskin, Almanya’daki bütün Türkler’in arasında
ünlenmişbirisim.Türkiye’dekipekçokçevrededetanınıyor.Kendisini
herzaman“SolKemalist”olaraktanımlayanKeskin,40yılıaşkınsüredir
Almanya’dayaşıyorveAlmanya’dakiTürkler’ineşithaklarıiçinsavaşım
veriyor. Son Alman seçimlerinde PDS‐Sol Parti’den milletvekili seçilen
Keskin, aynı zamanda partinin AB genişleme sorumlusu. Keskin hafta
içindeİstanbul’datemaslaryaptı.ÖncelikledeCumhuriyet’i vebenizi‐
yaretetti:
‐ SizAlmanya’dayaşayanbirTürkolarakTürktoplumuileTürki‐
yearasındakibağlarıgüçlendirmekiçinçokönemliçalışmalaryaptınız.
Daha sonra da koşulların değişmeye başladığını fark ettiniz. O dönemi
veneleryaptığınızıanlatırmısınız?
‐ Ben Türkiye’den Almanya’ya dönünce, 1980 darbesinden sonra
Almanya’daki Türklerin Almanya’da kalıcı olduklarını anladım. Bizim
artıkTürkiyeeksenli,sankioradaTürkiyeiçinçalışmayapmamızınhiç‐
biranlamıkalmamıştı.Türkiyekocamanbirülkeydivebizegereksinimi
yoktu. Dolayısıyla biz Almanya’daki sorunlarımızı ana gündemimize
taşıyarak,oradakiinsanlarımızayardımcıolalımkararınavardık.
363
Biz o doğrultuda düşünürken, bir vatandaşımız ırkçı neo‐Naziler
tarafından Hamburg’da öldürüldü. Aslında bu neo‐Naziler tarafından
Almanya’daöldürülenikinciTürk’tü.Haberibirtoplantısırasındaaldık.
Ben toplantıda bulunan arkadaşlarıma, “Biz bu olay karşısında artık
kayıtsızkalamayız.Bunaçokbüyükbirtepkigösterelim.”dedim.Böyle‐
ceAlmanya’dadağınıkkabakuvvetyanlısıolmayanbütünTürkdernek‐
lerini bir çatı altında toplanmaya çağırma kararı aldık. Bir anlamda Al‐
manya’dakiırkçılığakarşıeşithaklaralabilmekiçindirenişegeçecektik.
Daha,sonrabirçatıaltındaTürkiyeGöçmenlerBirliğiHamburgÖrgütü‐
nükurduk.
‐Sağvesoldernekleribirarayatopladınız,anladığımkadarıyla…
‐ Evet; amaç Almanya’daki Türkler’in haklı çıkarlarını savunmak,
eşithaklareldeetmeleriveırkçılığakarşımücadelevermek,kendikül‐
türel kimliğimizin gerektirdiği bazı çalışmaları yapmaktı. Bu model ilgi
gördüvegiderekAlmanya’nınöbüreyaletlerindebenzerörgütlenmeler
gidildi.
BundanonyılöncedeAlmanya‐TürkToplumu’nukurduk.Bu,Al‐
manyaçapındaülkeninenciddisiyasivegöçpolitikasıylailgiliçalışma
yapanbirörgüt.Amaşunudabelirteyim…Buörgütüniçindeaşırısağve
milligörüşyok.AlmanyaTürkToplumugiderekAlmanya’dakamuoyu‐
nunönemliadresihalinegeldi.Türkler,yabancılarlailgilibirolayoldu‐
ğundabaşvuruyeribuörgüttür.
‐ Siz sol kökenden gelen bir kişisiniz. Uzun yıllar da SDP’nin
üyesi,milletvekilioldunuz.AmasonradanSDP’denayrıldınız.Neden?
‐ Ne yazık ki sosyal demokrat olan bizim SDP, parlamentoda ka‐
rarlar almamıza rağmen bunların hiçbirisine uymadı. Bunun üzerine
benhiçbirparlamenterinyapmadığınıyaparakpartimleilgili10sayfalık
ciddibireleştiriyazısıyazdım.BuyazıdanedenbirdahaSDP’denaday
olmayacağımıanlattım.Bu,Almanmedyasındaçokgenişyeraldı.
DahasonraSDP,YeşilPartiileiktidarageldiveyediyıllıkiktidar
döneminde,neyazıkkisosyaldemokratolarakyapacağınıntamtersini
yaptı.Örneğin,çiftevatandaşlıkkonusundaağırlaştırıcıkoşullargetirdi‐
ler. Irkçılığa karşı yasayı çıkarmadılar. Bu dönemde çıkmasını bekliyo‐
ruz,amaçıkarmı,bilmiyorum.OysaAvrupaKomisyonu’nunbukonuda
kararıvar.
Ayrıca 2000 yılına kadar Türk vatandaşlığından çıkıp Alman va‐
tandaşı olduktan sonra yeniden Türk vatandaşlığı geri alınabiliyordu.
Ama yasayı da değiştirdiler. Çifte vatandaşlığı kaldırdılar. Dolayısıyla
Alman vatandaşlığına geçen 50 bin insanımız, Türk vatandaşlığını al‐
364 maktan mahrum bırakıldı. Bunu değiştirmek için çok çalıştım. Başara‐
mayıncabubenimiçinbardağıtaşıransondamlaolduveSDP’denistifa
ettim.YeniSolPartioluşumundabanamilletvekilliğiadaylığıteklifedi‐
lincedekabulettim.BöylecedesonseçimlerdeAlmanParlamentosu’na
seçildim.
‐ Siz Türk kökenli bir Alman milletvekili olarak Türkiye’nin AB
macerasını,heledesonLüksemburgtoplantısındaKıbrısRumkesiminin
tavrıüzerine,nasıldeğerlendiriyorsunuz?
‐ Ben ilke olarak, Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyorum, istiyo‐
rum, savunuyorum; bunun uğraşısını veriyorum. Ama eşit koşullarda
olması gerekir. Türkiye ile AB arasında yapılan anlaşmalarda, Türki‐
ye’nin önüne sürülen koşullarda eşit davranılmadığı çok açıktır. Örne‐
ğin, “ucu açık görüşmeler” deniyor. Bu, daha önce hiçbir aday ülkeye
uygulanmayanbirkoşul.Ucuaçık;yani:“Müzakereedeceğiz,amasonuç
neolur?Onubilemeyiz.”
Kesin bir tarih verilmiyor. Artı, en önemli noktalardan birisi,
AB’nin Türkiye’yi hazmetme kapasitesi telaffuz edildi. Bu, öbür hiçbir
adayülkeiçingündemegetirilmezkenTürkiyeiçintelaffuzediliyor.
‐ Yani Türkiye öne sürülen bütün koşulları yerine getirse bile,
AB’den“Sizihazmedemiyoruz.”yanıtımıalabilir?
‐Evet.Onyılsonrabize,“SeksenmilyonlukTürkiyehazmedilecek
gibideğil.Kusurabakmayın.BizABolaraksizinletamüyelikdeğil,imti‐
yazlıortaklıkkuralım.”diyebilirler.
Biliyorsunuz,bunuAlmanHıristiyanBirlikPartileriönermişti.Ben
bu ayıp kavrama, “imtiyazlı dışlama” politikası diyorum. Artı, bundan
daha da tehlikelisi, referandum olayıdır. Yani Fransa’nın Türkiye’nin
üyeliğini referanduma sunmayı anayasasına sokmasıdır. Kıbrıs Rum
kesimi de aynı şeyi yapabilir. Türkiye için uzun bir süreç olacaktır. Pa‐
zartesi günü Lüksemburg’da olanları izledik. Bunlar, 35 konuda tekrar
tekrargündemegelecek.
‐ Diyelim ki Türkiye bütün koşulları yerine getirdi ve 35 konuda
dayüzününakıylaçıktı.Sonraneolur?
‐Ozamanda,dediğimgibi,“Referandumagideceğiz.”diyebilirler.
Bakın,hükümetlerinTürkiyeileilgilikamuoyunaverdiğimesajlarhalkı
çok etkiliyor. Biz bunu yaşadık, görüyoruz. Bir örnek vereyim; Türki‐
ye’ninABüyeliğikonusundazamanzamananketleryapılır.BiraraTür‐
kiyeileilgiliolarakbuanketsonuçlarındaçokolumlubiryaklaşımvardı.
Almanya’daki anket sonuçları yüzde 55’lere kadar olumlu çıkıyordu.
365
Ama daha sonra bu olumlu hava tersine döndü. Olumsuz mesajlar ve‐
rilmeye başlandı. Sonuçta bir baktık ki, kamuoyunun eğilimi yüzde 35,
yüzde40’larakadardüştü.
‐ Hava Türkiye lehine iken aleyhine döndü. Sizce bu kadar hızla
değişebileneğilimlerinnedenineolabilir?
‐Türkiye’ninABüyeliğininABtarafındantaşınamayacakbazıyük‐
lergetireceği,zamanzamanAlmanHıristiyanBirlikPartileri,hattaLibe‐
ralPartivemedyatarafındansüreklikamuoyunapompalandı.
Bir örnek vereyim: “Türkiye’yi üyeliğe alırsak bunun AB’ye 40
milyarAvro’lukbirmaliyetiolacak.”dendi.Birbaşkası20milyar,öbürü
30 milyardan söz ediyor. Basın da bunları manşet yapıyor. Bir başka
iddia da şu: “Türkiye’ye kapılar açıldığında Anadolu’dan milyonlarca
işsizAvrupa’yaakınedecek.”
‐İyide,Türkiye’yeucuaçıkolarak,tamüyelikverilsebileTürkva‐
tandaşlarına serbest dolaşım hakkı tanınmayacağı koşulu getirilmedi
mi?
‐ Bu sınırlama belki kalıcı biçimde uygulanacak. “AB gerekli gör‐
düğü sürece”deniyor. AB öbür üye ülkelere de geçiş sürecinde serbest
dolaşıma böyle sınırlama getirdi; ama saptanan bir süre boyunca bu
uygulama yapıldı. Örneğin, İspanya’ya, Polonya’ya bu uygulandı. Ama
bununsüresibelliydi.
Türkiyeiçinodaöngörülmüyor.YaniABülkelerindeişsizlikvarsa
serbest dolaşımı gündem dışı tutabiliyor. Ben 40 yıldır Türkiye’de ger‐
çekdemokrasi,gerçeksosyaldevletvebağımsızTürkiyeiçinmücadele
veriyorum.BenimgibiTürkiye’deonbinlerceaydındabununmücade‐
lesi içinde. Türkiye halkının büyük bir kısmı bunu istiyor. Ama Türki‐
ye’deyöneticilerneyazıkkikendiözgüriradeleriyleyapılmasıgereken‐
leriyapmıyorlar.
Halabirdiziyapılmasıgerekenişvar.AmabunlarıilledeABiste‐
diği için yapmak zorunda değiliz ki… Bunları kendimiz, kendi halkımız
istediği için yapmalıyız. Atatürk’ün koyduğu “çağdaş medeniyetler dü‐
zeyine gelmek” var. Biz o düzeye layık değil miyiz? Türkiye AB’ye üye
olmuş,olmamışbubenimiçinikincilönemde.Önemliolan,bustandart‐
ları kendimiz için yakalamaktır. Ne yazık ki bazı şeyleri, AB zorladığı
için,bizimyöneticileryapmayıkabulediyorlar.
‐ Türkleriçinserbestdolaşımhakkınınsonsuzakadarsınırlandı‐
rılmasınageridönersek,Avrupaülkelerininnüfuslarıyaşlı.10yıliçinde
buyaşlınüfusuartıkhiçbirşekildeistihdamasokamayacaklarıiçin,özel‐
366 likle Almanya’nın Afrika ülkelerinden işçi almak için hazırlık yapmaya
başlaması,Türkiye’yekarşıbaşkabirikiyüzlülükdeğilmi?
‐Şuandabu,AB’ninhenüzgündemindedeğil.BugünAlmanya’da
dörtmilyonunüzerindeişsizvar.Öbürülkelerdedeişsizliksorunubü‐
yük.Amasöylediğinizolayçokdoğru.Bu,çokciddiolarakileriyeyönelik
düşünülenbirkonu.Avrupakıtasıartıkyaşlı.BirdeAB’ninşuandabile
bellikonulardakalifiyeelemanaihtiyacıvar.Bukalifiyeelemanihtiyacı‐
nıbünyesindekiişsizlerlekapatamıyor.
HeleonyılsonraAB’ningenç,dinamik,heralandaçalışacaknüfu‐
saşiddetleihtiyacıolacaktır.ÖzellikleTürkiyebukonudabüyükpotan‐
siyel. Ama AB, zaten bir ikilem içinde. Türkiye özgüvenle bu ilişkileri
sürdürmelidir. Çünkü AB’nin Türkiye’ye gereksinimi var. Türkiye bu
gereksinimin farkında olmalı ve bunun özgüveniyle masaya oturmalı,
müzakerelerisürdürmelidir.
‐AB’ninTürkiye’yehangialanlardaihtiyacıvar,sizce?
‐ Pek çok alanda. Avrupa’nın geleceği için, enerji kaynaklarının
güvenaltındaolmasıçokbüyükönemtaşıyor.Türkiyedebununkalesi.
Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri’nde bulunan doğalgaz, petrol po‐
tansiyeli son derece önemli olduğu için, yine burada Türkiye’ye büyük
görev düşüyor. Türkiye siyasi güven ve istikrar için son derece önemli
birkonumda.Ayrıcadaönemlibirgüç.
‐AB’nin Türkiye’denuymasınıistediğikriterlersadecedemokra‐
tikleşme, adil düzen, adalet sistemini düzeltme ve insan haklarına say‐
gıylasınırlıkalmıyorki…HiçdurmadanbirKıbrıskonusunudadayatıp
durmuyorlarmı?
‐Bizim,tabiikikırmızıçizgilerimizinolmasıgerekir.Bütünbudış‐
layıcıkoşullarakarşın,ensonundayinedışlayıcıbirtakımuygulamalarla
“birçeşitABüyeliğigibibirşey”teklifedilirse,tabiikionaTürkiye’nin
“Hayır”demesilazımdır.Türkiyeherüye gibi bütüneşithaklarasahip,
eşit koşullarda, bütün karar organlarında tüm yetkilerini kullanabile‐
cekse,tabiikiABüyeliğikabuledilebilir.
Kıbrıs gibi bununla çok doğrudan bağlantısı olmayan, ama yanlış
veeksikanlaşmalarsonucuşuandayaşadığımızsorunlabizikarşıkar‐
şıyabırakanbirmeselenindeçözülmesigerekir.
‐Peki,bukoşullaraltındaKıbrısmeselesinasılçözülebilir?
‐ Pazartesi geç saatlere kadar AB’nin Genişlemeden Sorumlu Ko‐
miseriRehn,AvusturyaDışişleriBakanıUrsulaPlassnikveDışişleriBa‐
kanıAbdullahGül’ünbasıntoplantısınıizledim.
367
RehnvePlassnik,“Türkiyeyükümlülükleriniyerinegetirmeli.”di‐
yorlar. Yani Türkiye Kıbrıs’ı Rum kesimi tanımalı, ona limanlarını,
havalimanlarını açmalı, ilişkilerini normalleştirmeli. Türkiye, AB’nin
üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rum kesimi tanımak zorunda. Bunu
dakabulediyorum.AncakKıbrıs’ınbirgerçeğivar;Kıbrıs’taikitoplum
veikiayrıdevletbulunuyor.AB,bununbirtarafınıtanıdı,onuüyealdı.
‐ İyi de AB’nin KKTC’ye hiç yükümlülüğü yok mu? Ambargolar
kaldırılmayacakmı?
‐ “Ambargo kalkacak, izolasyon sona erdirilecek; yardımdan Ku‐
zeyKıbrısgereklipayınıalacak.”denmiyormuydu?
Öte yandan, basın toplantısında Dışişleri Bakanı Gül, Annan Pla‐
nı’nıRumtarafınınreddettiğini,amaTürktarafınınkabulettiğinisöyle‐
yerek“Bizeverdiğinizsözlervar.”dedi.
Söznedir?Sözlüsözmü?Bakın,buverilensözlerinanlaşmadaya‐
zılıolarakyeralmasıgerekir.Araştırdım;TürkiyeileABarasındaKıbrıs
konusuyla ilgili yapılan yazılı bir anlaşma olup olmadığına bir baktım.
AB’ninbukonudaTürkiye’denistediğibirtakımşeylerekarşılık,Türkiye
deAB’den yazılıolarak kendiyükümlülükleriniyerine getirmesiniiste‐
meliydi. Ben bu durumu kıyasıya eleştiriyorum. Böyle anlaşma yapıl‐
maz. Anlaşma sözlü olur mu? Sizin için askeri, stratejik, siyasi, onursal
boyutlarıolanbirkonudaçokciddibiradımatıyorsunuz.Amayazılıbir
anlaşmayapmıyorsunuz.
‐ Peki, bölünmüş, sorunlu bir ülkeyi tam üye yapmak AB’nin kri‐
terlerinetersdeğilmi?
‐Buenbüyükhata.ABkenditemelilkelerindeşöylediyor:“Her‐
hangibiradayülkeninçözülmemişsorunlarıvarsaosorunlarçözülme‐
denüyeolamaz.”
Ama öte yandan, AB kendi ilkelerine ters düşerek Rum kesimini
tektaraflıolarakbünyesinealdı.OzamanbenimmedyadaVerheugenile
çokciddibirtartışmamdaoldu.
Bu hatayı yaptılar; güzel. O zaman bu hatanın telafi edilmesi için
KKTC’nin içinde bulunduğu anormal durumun normal hale getirilmesi
için gerekli anlaşmanın yapılmasını Türkiye’nin istemesi gerekir. Bunu
gayetaçıkseçikbiçimdekarşıkoşulolarakortayakoymalıdır.
“BenRumkesiminitanırım.AmabununkarşılığıolarakKKTCüze‐
rindeki izolasyon, ambargo kaldırılacak, ilişkiler normalleştirilecek.”
denmelidir. Türkiye’den havalimanlarını açması isteniyor. Peki,
KKTC’dekihavavedenizlimanlarıneoluyor?
368 ‐ Onlarhalayasadışıhavavedenizlimanlarıolarakkabuledilmi‐
yormu?
‐Türkiyeherhangibirdevletdeğil.Yediyüzyıllıkdevletdeneyimi
olanbirülke.Amabugün,böylebiranlaşmaiçin,“Sözverdiniz.”deniyor.
Ötekitaraf,basıntoplantısındaböylebirbağlantıkurmuyorbile.“Kuzey
Kıbrıs’a biz yardım yaparız, yapmayız. Bunu sizin yapmanız gerekenle
bağlantılıgörmeyin.”demeyegetiriyor.
Oradaçokbüyüknoksanlıkvar.Çokbüyükhatayapıldığıkanısın‐
dayım. Bu hata düzeltilmelidir. Yoksa Türkiye daha çok yıllar uğraşır,
durur. Üstelik onurumuzla da oynanmış olur. Bu durum, Türkiye’de
AB’yekarşıtepkiyiartıracaktır.Eğerbuistenmiyorsabusorunçözülme‐
lidir.BusözlerimhemTürk,hemdeABtarafına.
Türkiyesorununçözümüiçinbirplanortayasunmalı;buplanıBM
çerçevesinde gündeme getirmeli ve AB kamuoyuna taşımalıdır. “Biz so‐
runun çözümü için şunları öneriyoruz…” denmelidir. O zaman Türkiye
atağageçerekadilbirçözümistediğinidünyayaduyurabilecektir.
‐ Yani siz burada Türkiye’nin ciddi olarak bir eksikliği olduğunu
mudüşünüyorsunuz?
‐Yüzdeyüzöyle.EğerAbdullahGül’ünsöylediğigibibiranlaşma
varsa,ozamanTürkiyebunuortayaçıkarsın.“Sizbunungereğiniyapın.”
desin.Herhaldeyokkisadeceverilensözdenbahsediliyor.Uluslararası
ilişkilerdeanlaşmalarsözlüsözvermeleredayanmaz.
LeylaTavşanoğlu.Cumhuriyet,18.06.2006.
369
16.5.Hürriyet
16.5.1.“İstanbulCengiz’inÜlkesiGibiOlmalı.”
DoğruYolPartisiGenelBaşkanıMehmetAğar,HürriyetGenelYa‐
yın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve Ankara Temsilcisi Enis Berber‐
oğlu’nunsorularınıyanıtladı.
‐EskibirİstanbulEmniyetMüdürüolarakİstanbul’aasayişinye‐
tersizolduğunudüşünüyormusunuz?
‐ Bugün çalışan arkadaşlarım, benim hep yanımda çalışmış arka‐
daşlar.Onlarıniyiniyetininvarolduğunudüşünüyorum.Amazorlukları
olduğunu düşünüyorum, siyasette bana düşen, zorlukları ortadan kal‐
dırmaktır. Daha rahat bir İstanbul yapacağımızdan hiç kimsenin bir
şüphesiolmasın.
‐Meselanasılbirgüvenlikanlayışınızvar?
‐Cengizİmparatorluğu’nunbirhikáyesivardır.Birbakire,atsırtı‐
na bindirilir. Yanına bir çuval altın konur. İmparatorluğun bir ucundan
birucunaatsırtındabirçuvalaltınlagüvenlikiçindegidergelir.Bizişte
bunun Türkiye’nin bütün büyük şehirlerinde aynısının olmasını istiyo‐
ruz.
‐Kadınbakiredeğilseneolacak?
‐ Gülüyor Bunumisalolaraksöylüyoruz.Elbetteonungüvenliği
deaynışekilde.
mi?
‐DenizBaykal,İstanbul’daAKP’yigeçtiğinisöylüyor,sizcedeöyle
‐ İstanbul da başta olmak üzere biz Türkiye’nin her tarafını gezi‐
yoruz.İstanbul’dabugünböylehiçkimsefetvavermesin.İstanbul’unne
olduğunusandıktahepberabergöreceğiz.
‐ İstanbul’a bir inanış var: AKP varoşları kolay teslim etmez,
imkánlarsağlanıyororalara.
‐ Şimdi bu imkánlar sağlanıyor doğru. Oradaki halka “Biz size iş
vermeyeceğiz, biz size daha iyi bir hayat standardı vermeyeceğiz. Ama
bunun yerine biz size bulgur, fasulye, nohut vereceğiz. Odun, kömür
vereceğiz.Üşümeden,açkalmadan,böylehayatıdevamettirin”deniyor.
Bulgur,fasulyedönemibitti.Budevamedemez.Solunterkettiğideğer‐
lerinbizbugünsahibiyiz.Gelirdağılımı,adaletsizlik,yoksulluklamüca‐
dele,işsizliklemücadele,suçlamücadele...
370 ‐Susurlukolayındakendiniziçokyalnızhissettiğinizzamanlarol‐
dumu?
‐Olmadı.Nedenbiliyormusunuz?Sokaktanolağanüstübirdestek
aldım.Benbugünküsiyasişekillenmemideonaborçluyum.Yabenihalk
taşıdı,halkkorudu,halkmuhafazaetti.
‐CHP’ninmilliyetçisöylemisizirahatsızetmiyormu?
‐ Hayır. Çünkü bunlar, o milliyetçilik anlayışı bizim milliyetçilik
anlayışımızolamaz.Bizimtekbirmilliyetçilikanlayışımızvardır,Türki‐
ye’yiböldürmeyenmilliyetçilikanlayışı.Zatenbizimbinyıllıktarihimiz‐
de Anadolu’daki, Trakya’daki tarihimizde, İslam’la birlikte, buradaki
milliyetçilikhiçbirzamanetnikanlamdabirmilliyetçilikolmamıştır.
‐Yanisizinkonuştuğunuzbütünhalkıbiraradatutmak.
‐Türkiye’ninenvazgeçemeyeceğimiztemeliüniterdevlet.Burada
hiçbirtavizimizyok.
‐Üniterdevlet,üniterhalkdiyorsunuzsiz.
‐Aynen.Halkıbütünleştirme.Bizherkesianasınınkarnındandoğ‐
duğugibihürveeşitkabulediyoruz. Doğumdangelen farklılıklar,Tür‐
kiye’ninzenginliğidir.Veherkesinkimliğine,herkesindoğuşundangelen
farklılıklarınasaygıgösteririz.Yukardanbakmadan,kibiriçindebakma‐
dan, kimseyi birbirinden ayırt etmeksizin. Baktığınız vakit, 1950 ile 60
arasındaTürkiye’ninDoğu‐Güneydoğu’sundasilahlıbirhareketyoktur.
Bunuiyianalizetmek,iyigörmeklazım.
‐Hayatınızboyuncagördüğünüz,siziençoktatminedencumhur‐
başkanlarıkimlerdi?
‐Hayattakileresağlıklardileyelim.Geçmişaçısındansöyleyelimis‐
terseniz. Turgut Özal ve mutlaka Celal Bayar. Son dönemler açısından
söylüyorum,yoksaAtatürkgibibirdeha.
‐PekiEnverPaşahakkındanedüşünüyorsunuz?
‐Gönlümüzehoşgelentavırların,kararlılıkların,cesaretinsahibi‐
dir.BirTürkkurmaysubayınınkafasınındörtteüçüMustafaKemalPaşa
isedörttebirindedeEnverPaşaolmalıdır.
‐YaMustafaMuğlalıolayı?
‐Devletesadakatişüphegötürmez.Uzunsürebizimsilahlıkuvvet‐
lerimizietkilemişbirolayolduğunudakabuletmeklazım,bubakımdan
demokrasivehukukunnekadarönemliolduğunubugüngörüyoruz.Bir
vatansever adamın, ömrünün son noktasında karşı karşıya kaldığı bir
zordurummutlaka,onudakabuletmeklazım.Üzüntüvericibirdurum‐
371
du.Hiçolmamalıydı,bununolmamasınınönünüaçacakolangüçsiyaset
yönetimi,bununöneminigörmeklazımbuolaylarda.
dir?
‐Türklüktarihindesiziençoketkileyensimalar,kişiliklerkimler‐
‐ Osmanlı İmparatorluğu açısından bakacak olursak yükselme
devripadişahlarıçokönemli.BirinciMuradveFatihSultanMehmedçok
önemlidevletadamları.Neaçısındanönemli?Çağınınenbilgili,enbilgin
kişisiFatihSultanMehmed.BiryönüylebirTürkimparatoru,biryönüy‐
ledeBizans’ıntarihsel ağırlığınıdasırtına,arkasına almış,dahabüyük
ufukları düşünen bir Roma İmparatoru. Gerileme döneminde kuşkusuz
SultanAbdülhamid.
‐Başbakan’ınhastalığındailkgidensizoldunuz...
‐EnzorgünümdegelmiştibanaTayyipBeyvenormalinötesinde
debirilgigöstermiştiodönemde.Siyasettebizizora,köşeyesıkıştırmak
isteyipyakınımızdaolmasılazımgelenlerinolmadığıbirnoktada,cena‐
zeyegelip,nelazımgelirse,İstanbulbelediyereisiolarakonuyapmıştı.
Günügeldiğindebizimyapmamızgerekenidebizyaptıkdiyedüşünüyo‐
rum. İnsan kötü gününde yakınında olanları hiçbir zaman unutmaz,
unutmamalıdır.
‐ Devlet kavramı çok güçlüdür sizde. Yaşar Paşa’nın o laflarını
duyduğunuzzamannehissetiniz?
‐ Kimsenin beni kırmaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Ve ben
hepdikdurdumyani.BenMehmetAğar’ım,benduruşumuhiçbirzaman
bozamam. Ama ben ülkede büyük gerilimleri ortadan kaldırmaya aday
çıkmışım. Canımı ortaya koymuşum, her dönemde koymuşum, gene
koyuyorum ortaya. Ve küçük gerilimler yaratmak istemem ben. Ben
kavgaların adamıdeğilim,benbüyükuzlaşmalarıgetireceğim.Amabü‐
tün bunları yaparken, siyasi kişiliğimi de, hayatımdaki kişiliğimi de ez‐
dirtmem. Ben herkesi kırmamaya dikkat ediyorum, herkesi. Beni de
kimsekırmasın.
‐OsmanBaydemir’in“Buranınkaynaklarıburayabırakılır”sözle‐
rinenediyorsunuz?
‐ İşte bu tam gülünecek bir şey. Türkiye’nin vergisinin yüzde
80’iniİstanbul,Ankara,İzmir,Kocaeliveriyor.Doğu,Güneydoğu’daki24
vilayetdeenfazlayüzde2vergiödüyor.Amaenbüyükkamuyatırımları
bu bölgelere yapılıyor. Baydemir, Diyarbakır’da patlayan kanalizasyo‐
nunabaksın.
372 ‐ Seçimden sonrası için koalisyon modelleri konuşuluyor. AKP‐
DYPformülüiçinnediyorsunuz?
‐Hanibizbarajıgeçemiyorduk?Şimdibizekoalisyonortağıseçili‐
yor. Bir müddet sonra, süreç geliştikçe tek başına doğru tepelere gitti‐
ğimiz,birinciliğedoğrugittiğimizgörülecek.Mücadeleettiğimbugünkü
iktidardır.Benonunlamücadeleederek,oylarımıyükseltip,birinciparti
olacağım.
‐Ovadasiyasetyapılsınderkensomutolarakneyikastettiniz?
‐Siyasetzatenyapılıyor,yapılmıyordiyebirşeyvarmı?Bugünsi‐
yaset yapılmıyor mu? Bugün, farklı şekillerde işte mahalli idarelerde
olsun, bazı siyasi partilerde olsun, bazı sivil toplum kuruluşlarında ol‐
sun...
‐AmaMeclis’egiremiyorbuirade?
‐HalkistiyorsaMeclis’egirer.Barajkonusundaşöylebirşeyyap‐
makgerekiyor:Yüzde10barajınınbusaattensonraindirilmesizor.Ama
birTürkiyemilletvekilliğiniyüzde3’lük,4’lükbarajlarlavaretmekmec‐
buriyetivar,dolayısıylaböylebirtemsiliadaletinönünüaçmaklazım.
ErtuğrulÖzkök‐EnisBerberoğlu.Hürriyet,23.10.2006.
16.5.2.Çalışlar:“LatifeHanım,MustafaKemal’inBaşınaGelmişBir
KazaDeğildi.”
Geçtiğimiz yıl, Mustafa Kemal Atatürk’ün eski eşi Latife Hanım’ın
30.ölümyıldönümüydüvebütünyılLatifeHanımtartışmalarıylageçti.
Ancak tartışılan, Latife Hanım’ın ölümünün yankıları filan değil,
öncebirbankakasasına,arkasındanTürkTarihKurumu’na TTK ema‐
netedilenevrak‐ımetrukesi’ninakibetiydi.
Üzerinden 30 yıl geçtiği için, mahkeme tarafından bu belgelerin
üzerinekonulanyasakkalkmıştıvebelgeleriokuyanbirkaçkişidenbiri
olanProf.Dr.ReşatKaynar’ınifadesiylesözkonusubelgeler,“Cumhuri‐
yet tarihinin yeniden gözden geçirilmesini gerektirecek” önemdeydi.
Zatenkıyametdebundankopmuştu.Bazıları,muhtemelenMustafaKe‐
mal’inhatırasınınrencideedilebileceğiendişesiyle,bubelgelerinkamu‐
yaaçılmasınaşiddetledireniyordu.
Bazıları da, Latife Hanım’ın Atatürk’ten ayrıldıktan sonra tek ke‐
lime bile konuşmadığını hatırlatarak, böyle bir endişenin yersizliğini
dile getiriyordu. Netice itibariyle Latife Hanım’dan kalan belgeler
TTK’nin deposunda kaderine terk edildi bir kez daha. Peki ama Latife
373
Hanım hakikaten ürkülecek birisi miydi, çok sevdiği Mustafa Kemal’in
aleyhinebirşeylersöylermiydi?
BugünekadarbizeanlatılanLatifeHanımportresi,bukonudapek
fazlaipucuvermiyorduneyazıkki.MustafaKemal’ehayatızindaneden,
mendebur,hoyratvehattadespotbirLatifeHanımimgesiçizilmiştizi‐
hinlerimize.
GazeteciİpekÇalışlar’ınyerliveyabancıkaynaklarıtarayarakyap‐
tığı araştırma, durumun hiç de bize anlatıldığı gibi olmadığını koyuyor
ortaya.Okudukçaşaşırıyor,resmitarihimizinbizdenbutürhakikatleri
nedengizlediğinehayıflanmadanedemiyorsunuz.
‐BilinendenveyaanlatılandançokfarklıbirLatifeHanımportresi
çiziyorsunuz. Çizdiğiniz portrede Latife Hanım, mağrur ve feminist bir
kadınolarakgörülüyor.Kadınhaklarınıngelişmesiiçinbirpolitikacıgibi
çalışıyor. Sizi böyle bir Latife Hanım portresine götüren ipuçları neler
oldu?
‐MustafaKemalPaşa’ya,“Milletvekiliolmakistiyorum.”diyenbir
Latife Hanım’la karşılaşınca “Vay canına!” dedim. Biz kadınlar bugün
MilletMeclisi’ndeyüzde4,4’letemsiledilirken,bukadın83yılöncemil‐
letvekili olmak istemiş; üstelik de kadınlar daha siyasi haklarını elde
etmemişken.
Latife Hanım’ın dile getirdiği bu talep beni kışkırttı. Latife Ha‐
nım’ın sır kutusunu açacak anahtarı bulmuştum. Onunla ilgili olumsuz
yaklaşımları terazinin bir kefesine koydum. Bir yana da bu sözü. Latife
Hanımağırbastı.Bulmacanıneksikparçasıortayaçıkmıştı.Bendenönce
degazeteciarkadaşlarım,LatifeHanım’ınyaşamınınkaranlıknoktaları‐
nıdeşmeyeçalışmışlardı.Amabenimkafamdabirtezvardı;butezkadın
haklarınısavunanbirLatifeHanım’dı.Onunönemlibirkadınolduğunu
farketmiştim.Dönemiokumaya,LatifeHanım’aaitsatırlarıbiriktirmeye
başladım.
‐Hangikaynaklardanvenasıl?
‐ Bir gazeteci için en iyi kaynak nedir? Tabii ki gazeteler. Eski
Türkçe kursuna gitmiştim. Eski yazı gazeteleri taramak o kadar kolay
değilmiş. Dostlarımdan yardım aldım. Bu arada dünya basınına yönel‐
dim.Amerikanveİngilizbasınınaİnternetortamındakolaylıklaulaşıla‐
bileceğimi fark ettim. Önüme haberler birer ikişer düşmeye başlayınca
heyecandanölecektim.LatifeHanımdünyabasınıtarafındanbüyükbir
dikkatle izlenmiş, kadın hakları savunucusu ve “sufraje” sıfatlarıyla
anılmıştı.Şaşırtıcıydı.2005yılıbaşındaLatifeHanım’ınbelgeleriaçılsın
mıaçılmasınmıtartışmasıbaşladığında,benaraştırmamıyarılamıştım.
374 ‐“LatifeHanım,MustafaKemal’inbaşınagelmişbirkazadeğildi.”
diyorsunuz.“Birkaza”gibiyansıtılmasınınsebebinesizce?
‐Türkiyetarihinde,LatifeHanımkadarağırsaldırıyauğramışbir
başka kadın acaba var mı? Atatürk’ün heykellerine saldıranlara “mec‐
zup”deniyoryada“suçlu”diyehapseatılıyor.Amaonunbirdönemen
yakınında bulunmuş, yaşamını paylaşmış Latife Hanım’a saldırmak ne‐
redeyseolağankabulediliyor.
Latife Hanım, Mustafa Kemal Paşa ile evliyken yıldız muamelesi
görmüş. Onun meziyetlerini anlata anlata bitiremeyen insanlar, yıllar
içinde 180 derece dönmüşler ve haşin, kocasına eziyet eden, şımarık,
döşemeyetopukvuranbirkadındansözetmeyebaşlamışlar.LatifeHa‐
nımmuhakemesimükemmel,birikimisağlam,herkonudafikriolanbir
kadın.Sekizdilbiliyor,hukukokumuşdünyayıtanıyor.
Mustafa Kemal Paşa’dan korkularından Latife Hanım’a tahammül
edenler, yıllar geçtikçe eteklerindeki taşları dökmüşler, onu “Mustafa
KemalPaşa’nınbaşınagelmişbirkaza”gibigöstermeyibaşarmışlar.
‐ Feminist bir kimlik sergileyen Latife Hanım, Falih Rıfkı Atay’ın
ifadesiyle, “Kadın anlayışında pek Garplı olmayan” Mustafa Kemal’i ra‐
hatsızetmişolabilirmi?
‐Feministbirkadınyanındakierkeğimuhakkakrahatsızeder.Bu
bir eşitlik kavgası çünkü. Çankaya’da yürütülen bir eşitlik kavgası tabii
ki huzursuzluk çıkartır. Boşanmalarının ardından, “Latife Hanım’ın fe‐
minist tavırları mı acaba kocasını rahatsız etti?” sorusu dünya basını
tarafındansorulmuş.AmabenMustafaKemalPaşa’nın,LatifeHanım’ın
feminist tavırlarından başından beri keyif ve ilham aldığını düşünüyo‐
rum.Mesela,milletvekiliolmakisteğineolumlubakmıyorama“BakLati‐
fe, sana da oy vermişler.” diyerek ikili bir tutum sergiliyor. Latife Ha‐
nım’ın feminist tavırlarından esas rahatsız olanlar, daha ziyade diğer
erkekler.
‐LatifeHanım,MustafaKemal’leveMustafaKemal’inyakınçevre‐
siyle zaman zaman iktidar mücadelesine mi giriyor? Boşanmalarının
ardındangeçmişeyöneliktarihin“yeniden”yazılmasınınsebebibumu?
‐ “Latife Hanım’ın, Mustafa Kemal’in yakın çevresiyle bir iktidar
mücadelesine girdiği” yorumu doğru. Çankaya’da yaşıyor. İktidarın
merkezinde.Yanlışbildiğineitirazediyor,doğrubulduğunusavunuyor.
MustafaKemalevliliksüresincegizlibelgelerinionasaklatmış.Yaniher‐
kesin içini dışını biliyor. Boşanınca, sanırım bu yüzden tehlikeli bir ka‐
dın olarak algılanıyor. Ya konuşursa korkusuyla onu önemsiz kılmaya,
sözünüdeğersizkılmayaçalışıyorlar.LatifeHanımiseherkesinbukor‐
375
kusuylasankieğleniyor.Tenezzüledipkimsealeyhindebirşeysöylemi‐
yor.Gazetecikabuletmiyor.
‐Eğerboşanmasalardı,MustafaKemal’indahadüzenlibirhayatı‐
nınolacağına,içki,sigaravekahvekonusundaLatifeHanım’ın“yasakla‐
rı”nın işe yaracağına dair kanaatler var. Siz bu kanaatleri paylaşıyor
musunuz?
‐Sigaravekahvedenziyade,gecesofrasıydısanırımyıpratıcıolan.
Latife Hanım’ın yasakları Mustafa Kemal’i bunaltmış. Zaten pek de işe
yaramamış. Ancak Latife Hanım evde düzenli bir yaşam kurulmasını
sağlıyor.Çankaya’yı,protokolkurallarıylayönetilenbircumhurbaşkanı
köşküneçeviriyor.OnunÇankaya’dangitmesi,biranlamdaMustafaKe‐
mal’in düzeninin bozulması, sağlıksız bir yaşamın egemen olması anla‐
mına geliyor. Çok erken aramızdan ayrılan Atatürk, belki de Latife Ha‐
nım’labirliktedahauzunyaşardı.Herkesbukonudabirleşiyor.
‐Boşanmalarınınardından,MustafaKemal’inengellemeçabaları‐
narağmen,yakınçevreninLatifeHanımhakkındakaralamakampanyası
başlatmasının ve bunda da başarılı olmasının arkasında ne yatıyor siz‐
ce?
‐LatifeHanım,herşeyehakimolantavırlarıylaortadankaybolun‐
caÇankayasofrasınakatılanlarbir“Oh”çekmişolmalılar.Ancaksesleri‐
niçıkarmayabaşlamakiçinyıllarcabeklemişler.Boşanmalarınınardın‐
dan, Latife Hanım’a bence uzun süre saygısızlık edilmemiş. Karalama
kampanyası 1950’lerde başlıyor. Latife Hanım, 1925 yılında sahneden
çekilmişbirkadın.Geçgünlerdekipırıltısıunutulupgittiğiiçinkaralama
kampanyasıiknaedicioluyor.
Ancaktuhafolanşu:LatifeHanımbirtürlüunutulmuyor.Yeniden
çizilenkarakteriilearamızdayaşamayadevamediyor.Yaniönemlibirisi
olduğu gerçeği değiştirilememiş. Halbuki bu topu topu iki buçuk yıllık
birevlilik.OndansonraLatifeHanımgörünmezbirkadınolmuş.
‐MustafaKemalileLatifeHanım,odönemegörehaylimodernbir
evlilikyapıyorlaramaboşanmaşer’ikurallaragöreoluyor.YaniMustafa
Kemal,“Boşadım.”diyorvebuyetiyor.
‐ Ablası Vecihe Hanım’ın deyişiyle “alaturka bir boşanma.” Harıl
harıl Medeni Kanun çevirisi yapılıyor, gazetelerde haberleri yayımlanı‐
yor ama Mustafa Kemal eski usul boşanıyor. Anlaşılan çok öfkelenmiş,
imajınıpekdüşünmüyor.
Halbuki, dünya basını epey çalkalanmış. Medeni Kanun henüz
çıkmadığıiçinbiçimolarakkanunaaykırıbirdurumyok.Yalnızyinede
376 unutmayalım, boşanma bildirisinde karşılıklı ayrılmaya karar verdikle‐
rindensözediliyor.Yanitektaraflıbirboşanmagibialgılanmamasıiçin
çabaharcamışMustafaKemal.
…
‐Beklenenoldu.TopalOsmançetesiÇankaya’yıkuşattı.Latife’nin
kızkardeşiVecihedeoradaydı.Veciheİlmenyıllarsonrabirdostmecli‐
sinde o gün yaşadıklarını anlatmıştı. Bu anlatım Topal Osman olayının
bilinmeyenbiryönünügünışığınaçıkartıyor:
‐ Milli Mücadele’nin lideri tehdit altındaydı. Kısa bir tartışma ya‐
şandı.ÖnemliolanMustafaKemalPaşa’nınyaşamıydı.Onabirşeyolur‐
sa,zatenhiçbirihayattakalamazdı.Dışarıdakilerlepazarlıkbaşladı.Adet
olduğuüzere,“Kadınlarveçocuklaröndençıksın.”dediler.
Planşuydu:MustafaKemalPaşakılıkdeğiştirerekkadınlarveço‐
cuklarlabirliktedışarıçıkacaktı.Fakateviniçindedebirilerininkalması
gerekiyordu. Latife muhafızlarla birlikte evde kalmaktan yanaydı. “Ben
onları oyalarım.” diyordu. Mustafa Kemal Paşa önce şiddetle itiraz etti.
AncakLatife’nininadını bilirdi.Vecihebirçarşafbuldugetirdi.Mustafa
Kemalçarşafıgiydi,baldızıVecihevehizmetkarkadınlarlabirliktedışarı
çıktı.
Latifedebuaradaonunkalpağınıkafasınatakmıştı.Erlerdenbiri‐
ne, “Mutfaktaki portakal sandıklarını getir.” dedi. Sandıkları pencerele‐
rin önüne dizdiler. Evde ışıklar yanıyor ve bahçeden bakıldığında içer‐
dekiler fark ediliyordu. Boyunun kısalığı dışarıdan fark edilmemeliydi.
Latife, portakal sandıkları üzerinde bir ileri bir geri yürüyor, dışarıdan
gelenhabercilerleiletilenmesajları,evdeMustafaKemalvarmışgibialıp
cevapveriyordu.
Ölüm tehdidi altında çeteyi oyalamayı sürdürüyordu. O sırada
Mustafa Kemal, Topal Osman’a karşı yürütülecek harekatı planlıyordu.
Sonunda Topal Osman’ın adamları eve kurşun yağdırmaya başladılar.
Ardındanevegirdiler.MustafaKemal’ingittiğinianlayıncaçılgınadönüp
ne buldularsa parçaladılar. Onların aradığı Mustafa Kemal’di. Ama elle‐
rindenkaçırmışlardı.OsıradaTopalOsmançetesi,muhafıztaburutara‐
fındansarıldı.Latife’yezararvermeyezamanlarıkalmamıştı.
Kaynak:LatifeHanım’ınkızkardeşiVeciheİlmen’inanlatımından.
‐ Güleoynayagittikleriİzmir’de,LatifeileMustafaKemalölümün
eşiğinden döndüler. Resmi tarihe ve dönem anılarına yansımayan bir
suikast girişimiyle yüz yüze kaldılar. Dünya basınının “El bombasıyla
TürkiyeCumhurbaşkanı’nasuikastgirişimi”olaraksunduğuilkhaber,7
377
Ocak’taKanada’daTorontoDailyStar’ın,üçüncüsayfasındaçıktı.Haber,
“Mustafa Kemal’e isabet etmeyen bomba karısını yaraladı.” başlığıyla
verilmişti.8OcaktarihliNewYorkTimesgazetesininbirincisayfasında
“MustafaKemalPaşakurtuldu,atılanbombaylakarısıyaralandı.”haberi
yeraldı.8OcaktarihliChicago Tribun’e göre,saldırganMustafaKemal
ileLatife’ninkaldığıevegitmiş,Paşa’ylagörüşmekistemişti.Kimliğibi‐
linmeyenadamıönceBayanKemalkabuletmiş,adameşinigörmekiçin
ısraredinceCumhurbaşkanıgelmişveadamonabombaatmıştı.
…
Latife Hanım 13 Temmuz günü 1975 Teşvikiye Camii’nden
uğurlandı. Cenaze için devlet töreni yapılmadı. İstanbul Valisi Namık
Kemal Şentürk’ü aile İzmir’den tanıyordu. Şentürk yetkisini kullanarak
kara,havavedenizbirliklerindenoluşanbirşerefkıtasıgelmesinisağ‐
ladı.Sondakikadabirbayrakolmadığıfarkedildi.Cenazeyekatılanlar‐
danGültekinAğaoğlu,“TabutüzerinebirTürkbayrağıbilekonmamıştı.
Ablalarımla birlikte ısrar ettik, bir bayrak bulunup üstüne örtülmesini
sağladık.”diyor.
Gerçekten de son dakikada bulunan bir bayrak, Latife Hanım’ın
naaşının üzerine örtüldü. Anlaşıldığı kadarıyla bayrağın örtülmesi için
çabagösterenlerdenbirideValiŞentürk’tü.
SefaKaplan.HürriyetPazar,04.06.2006.
16.6.Milliyet
16.6.1.“RöportajBasitBirSesKayıtİşlemiDeğildir!”
‐ “Röportaj basit bir ses kayıt işlemi değildir.” diyor Can Dündar.
Bizegörebiçimlenenbiryazıdır,bizieleverenbirtürdür.Bunuyapma‐
yagayretettim.Onlarınnesöylediklerindençok,onlarınsöylediklerinin
banaçarpıpyansıması,yankılarıvarbukitapta.Buyüzdendebukitap
benimhayatımdanbirçokipucutaşıyor.ÇünküYılmazErdoğan’da,Tim‐
sahveDaral’da,BehçetNacar’dabenimkuşağımdanbirçokizvar.
‐Röportajlaranasılbaşlıyorsunuz?İlkgirişenzorudurya...
‐Vakitçokönemlibirkere.Darzamanasıkıştırmamakgerekiyor.
Ortamdaönemli.Buikisiolduktansonrabenimyöntemim,“Öncebıra‐
kalımda,oanlatsın”dır.Bazısıenzorsoruylabaşlayıpbaştaşokeetmeyi
sever.Herkesinbiryöntemivar.Amabenmümkünmertebekarşımda‐
kinianlamaderdindeolduğumiçin,önceonakendicümleleriylehayatı‐
nıanlattırmayıtercihederim.Onunanlatmakistediklerinienbaştadin‐
378 lemek,hemonabirrahatlıksağlarhembeniaynısorularıtekrarsorma
külfetindenkurtarır.
‐Neredeyseröportajyaptıklarınızkadarünlüsünüz.Sizitanımala‐
rıgüvenduymalarınamı,yoksaçekinmelerinemisebepoldu?
‐ Buna katılmadığımı söyleyeyim önce. Onlar kadar ünlü değilim.
ÇünkübunlarTürkiye’ninenşöhretlişahısları.Bugünekadaryaptıkları‐
nız yapacaklarınızın garantisidir ya... Beni tanımaları, kendilerini bana
daha kolay açmalarını sağladı. Tanışmasak dahi isimlerimizle tanışıyor
olmanınçokyararınıgördük.
‐ Röportajlarda rahatsız edici sorular sormaktan özellikle kaçın‐
mışgibisiniz...
‐“Sansasyonelbircümleçıkarayımyadahiçsorulmamışbirşeyi
sorayım.” diye düşünmedim. Çok genel olarak bu şahsiyetler bir döne‐
minaynaları.OnlarüzerindenTürkiye’yianlamayaçalışanbiryaklaşım
içindeydim. Tarkan’ın, Yılmaz Erdoğan’ın, Süreyya Ayhan’ın kişisel öy‐
küsündenziyadeonlarınbizeanlattığıTürkiye’ydibenimpeşindeoldu‐
ğum.Söylediklerindenonuanlamayaveaktarmayaçalışıyordum.
‐Kişiselolarakdaöfkeduyduğunuz,birkuşağınergenliğiniparça‐
ladığını düşündüğünüz Behçet Nacar’la Parçala Behçet röportajınız
ilginçti.Hembunlarıyazıphemdeonusakinsakindinlemeniz...
‐Olgunlukdiyelim.Okadarkinciolmadığımıhissettim.Belkiaynı
röportajı10yılönceyapsaydımfarklıolurdu.Bugünüzerindençokza‐
man geçti. O arada ekmek yedik, dayak yedik... Dönüp baktığım zaman
eskisikadarkızgınolmadığımıgörüyorum.
‐ Kitabınızın arka kapağında “Türkiye’nin bir başka yüzünü gör‐
dümherbaktığımyıldızda.”diyorsunuz.BunlarTürkiye’ninhangiyüzle‐
ri?
‐ İbrahim Tatlıses’te ben kentlere hafif ürkek bir şekilde sokulan
amamüthişbiryırtıcılıklavekentinsahibiolmakararlılığıylagelip,ken‐
dideğerlerinikentekabulettirenvebugüniktidardaolanzihniyetigö‐
rüyorummesela.HülyaAvşar’dayerigeldiğizamankomplekslerinibile
övüneceği bir malzemeye dönüştüren bir özgüveni görebiliyorsunuz.
Yıldız Tilbe’de aslında tüm acılarını içine gömmüş milyonlarca kadının
çığlığını duyuyorsunuz. Tarkan’da Türk erkeğinin cinsel değişimini ve
Türk kadınlarının erkekten beklentilerinin ipuçlarını görebiliyorsunuz.
YılmazErdoğan’daKürtler’insahneyeçıkışınıve“Bizdevarız.”demele‐
rininipuçlarınıyakalıyorsunuz.SibelKekilli’detoplumunikiyüzlülüğüne
ilişkinipuçlarıvar.
379
Bu kitap belki 50 yıl sonra tekrar okunduğunda 2000’ler Türki‐
ye’sininkimleriöneçıkardığıylaTürkiye’yedairipuçlarıverecektirdiye
tahminediyorum.Buinsanlarınhayathikayeleriveonlarüzerindenbiz
nealgılayabiliriz?Tarkan’abaşörtülüleringösterdiğiilgiden,acabaTür‐
kiye’de değişimin sinyallerini mi alıyoruz? Ya da bir porno yıldızının
anidenulusalbirödülalmasıikiyüzlüyanımızımıortayakoyuyor?
‐ Göksel Aymaz “Popüler Gerilim” adlı kitabında “Bu önüne geçi‐
lemeyen popüler kültür istilası karşısında teori, kendini popüler olan
her şeyle ilgilenmek zorunda hissediyor.” diyor. Siz de ilgilenmek zo‐
rundamıkaldınızpopülerkültürle?
‐Elbettevebenbundanyüksünmüyorumaçıkçası.Şutabiidoğru:
Birnoktadansonraesirdüşersenizbuacıklıbirşey.Amaakademisyen‐
lerdeiçinegömülmedenbunlaradagözucuylabakmalı.Teorininbura‐
dan çıkaracağı dersler olduğunu düşünüyorum. Bunların arasında has‐
sasbirnoktavar.Nekaptırıpesiriolmak,nedegözyumup“Benbunları
biliyorum,zaten.”deyipkalemesarılmak...Onlarınarasındabiryertut‐
turupbunuhemgörebilmekhemdeanalizetmek,eleştirmekgerekiyor.
‐Buncayıldızlakonuştuktansonrabiryıldızlıkformülütespitet‐
tinizmi?
‐Kararlıbirşekildebunuarzuluyorolmanınçokönemliolduğunu
gördüm. Bir hedefe kilitlenip onun peşinde koşma kararlılığı var. Tabii
yetenek de çok önemli. Ve hırs. Yetenekle birleştirilmiş bir hırs. Bir de
sık sık tesadüfün büyük bir rolü olduğunu gördüm. Bir süre sonra da
sistematik bir çalışma düzeni önemli oluyor. Süreyya Ayhan’dan Tar‐
kan’akadar,birsüresonrahepsininbellibirrutiniçindeciddibirçalış‐
madüzeninegeçtiklerigörülüyor.
‐ Mesela Tarkan ve Hülya Avşar, yıldız olmak için genel kanının
aksine,“halkistiyor”diyeeğilipbükülmeyegerekolmadığınıkanıtlıyor
sanki.
‐Evet.Ozannediyorumşu:Türkiye’debirnoktayakadarstarlara
bellibirsistemşekilverdi.1950’lerekadarstarolacakinsanMünirNu‐
rettin,SafiyeAyla’largibigiyinirdi.Ağırbaşlı,oturaklıbellibirstandardı
vardı. Sanırım Zeki Müren’den itibaren bu kırıldı. Topluma, “Bakın ben
de böyle yaşıyorum, seven varsa peşimden gelsin.” deme cüretini ilk
gösterenMüren’di.BugünküstarlardaMüren’inaçtığıyoluntadınıçıka‐
rıyorlar.
380 O noktadan itibaren şu anlaşıldı ki star kendini inandırıcı bir şe‐
kilde ortaya koyarsa, mutlaka toplumda onun karşılığı oluyor. Ya da
zamanlayıldızkendiyaşambiçiminitoplumadayatabiliyor.Tarkaniçin
deböyleydi,ZekiMüreniçindeböyle.
‐Enheyecanlanarak,meraklanarakgittiğinizröportajhangisiydi?
‐ Sibel Kekilli. Çünkü herkes, erkek camiası yani, beni öyle mani‐
darıslıklarlafalanuğurladıkiSibelKekilliröportajına...Odönemdetüm
Türkiye el altından Sibel Kekilli’nin kasetlerini, CD’lerini izliyordu. Bir
dehiçröportajvermemişti,tambirmuammaydı.Vebiriyletanışıklığınız
sadeceonunpornofilmindenibaretse,onunlakarşılaştığınızdatuhafbir
durumda buluyorsunuz kendinizi. Behçet Nacar da ilginçti ama onun
filmlerininüzerindenkaçsenegeçmiş,adam70yaşınıgeçmişti.
‐Görevgereği,röportajaönhazırlıkmahiyetindevesairevesaire...
SibelKekilli’ninpornofilmleriniizlemiştinizherhalde,değilmi?
‐ İtiraf edeyim ben izlememiştim o filmleri. Belki biraz tepkisel
olarakotürbirhazırlıkyapmadım.İlktanışıklığınöyleolmasınıisteme‐
dim.
Unutamadığımsahnelervar.Tarkan’lakonseröncesinderöportaj
yapacaktım.Tarkan’ıbeklerkensahneyeçıkıpbirbakayımdedim.10bin
kişilik topluluk karşısında buldum kendimi. Beni görünce, alkışladılar.
Tuhaf bir duyguydu. Hatta “Can Dündar, Tarkan’dan sahne çaldı.” diye
esprileryapıldı.
YılmazErdoğan’lakonuşmakiçin“VizonteleTuuba”nınfilmsetine
gittik.Oradabirdeoyunculukteklifialdım.Üçsaniyelikbirroldü.Sonra
AhmetTulgaroynadıonuAllah’tan.Bendençokdahabaşarılıoldu.Ben
cesaretedemedim.Sonuçtahayatımınenriskliüçsaniyesiolabilirdi.
Erdoğan’la röportajın bir diğer yanı da sohbetimizin neredeyse
sabahakadarsürmesiydi.Neyazıkkienazsözoröportajdavar.Şimdi
dönüpbakıncaoradakendimiçokanlatmışımdiyeüzülüyorum.
İskender Çolak ile Ecevit dosyasının hazırlığı sırasında tanışmış‐
tım. Ecevit’in hapishane arkadaşı çünkü. Ona Ecevit’i anlattırmıştım.
Yazılmasınıistemedenanlattıklarındançoketkilenmiştim.Bambaşkabir
insanolaraktanımıştımEcevit’ibusayede.
Çolak da kitabı yazılacak adamlardan biri. Bana tanımadığım bir
dünyanınkapılarınıaçtı.İçindenbambaşkabirinsançıktı.Benimiçinde
şaşırtıcıbirtanışıklıktıvegüzelolduğunudüşünüyorum.
İskender Çolak’la bürosunda konuştuk. Tuhaf bir yer sonuçta.
Farklıbir“aurası”var.Gelipgidenadamlar,çalantelefonlar...Birdebu
381
röportajların sonrası var tabii kitaba çok fazla yansımayan. Çolak ile
röportajıngecesibirrakısofrasındasonuçlandımesela.20kişifalandık
yemektevemasanınyarısıTürkiye’ninçokiyitanıdığısanatçılardı.
Sanırım Orhan Pamuk’la yazıdan gelen; nasıl anlatacağımız, nasıl
yazacağımız meselesinden gelen bir duygudaşlık vardı. Onunla daha
rahatettiğimizinancındayım.OrhanPamuk,fotoğrafınvehalklailişkile‐
rinöneminiçokiyibilenbiryazarolduğuiçin,onunlafotomuhabirimiz
ErcanArslandaçokrahatçalıştı.Doğrusuoröportajınhemiçeriğinden
hemdefotoğraflarındançokmemnunum.YazıadamıolduğuiçinYılmaz
Erdoğan’ladaçokrahatbirröportajyaptım.
Özcan Deniz’in kişisel öyküsünden çok etkilendim. Bir kısmını
sığdırabildimzaten.Ohayattanbirfilmçıktı,“NeredesinFiruze”;birkaç
filmdahaçıkar.CemYılmaz’layaptığımızröportajdaçokgüldüm.Aslın‐
daonunçoksıkıntılıbirdöneminderöportajyaptıkbiz.Odönemdeda‐
haGora’nınneolacağıbelliolmamıştı.Çoksıkıntılıolmasınarağmençok
eğlenmiştik.Kadirİnanır’laröportajyapmadım,onunlailgilibirizlenim
yazısıyazdım.Sonraİnanıroyazıdanalındığınıbelirtenbirdemeçverdi.
Bir parça da içimin kırıldığını itiraf edeyim. “Onun belgeselleri için be‐
nimdöktüğümgözyaşlarıneolacakşimdi?”diyebirdemeciçıktı.Oya‐
zıda da kırıcı olmamaya çalışmıştım ben. Tersine Kadirizm imajının
onun gerçek kişiliğiyle ne kadar çakıştığını sorgulamaya çalışmıştım.
Tepkisineşaşırdım.
“Yıldızlar”kitabındaHülyaAvşar,YıldızTilbe,SüreyyaAyhan,Öz‐
can Deniz ve Cem Yılmaz gibi 18 ünlü isimle Can Dündar’ın yaptığı rö‐
portajlaryeralıyor.
TubaAkyol.Milliyet,08.08.2004.
16.6.2.Doç.Dr.Gündoğdu’danDehşetHesapları:“Tehlike
büyük!”
İstanbulÜniversitesiJeofizikMühendisliğiÖğretimÜyesiDoç.Dr.
Oğuz Gündoğdu: “Marmara’daki fay 240 yıldır, yılda 2‐2.5 santim kayı‐
yor. Bu da 6 metrelik atım demektir. 17 Ağustos depreminin atımı 5,
Düzce depreminin atımı 5.5 metreydi. 17 Ağustos’ta İstanbul 90 kilo‐
metreden sallandı, binaların yüzde 5’i hasar gördü. Bu kez 15‐20 kilo‐
metreden sallanacağız. Erken uyarı sadece 6 saniye kazandırır, kurtar‐
maz.”
‐BalıkesirManyasveBursaGemlik’teyaşanan5.2büyüklüğünde‐
ki depremler, 17 Ağustos depremi korkularını canlandırdı, Prof. Naci
382 Görür bu hareketlenmeyi beklenen İstanbul depreminin “ayak sesleri”
olarak nitelendirdi. Sizin görüşünüz ise Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın
güneykolundayenikırılmaolduğuşeklinde.Busarsıntılardahabüyük
depremlerinhabercisimi?
‐SondörtyıldırMarmaraDenizi’nde4’üaşandepremolmadı.Bu
tür sessizliklerin arkasından daha şiddetli depremler beklenir. Manyas
veGemlik’teki5.2olarakölçülendepremlerortabüyüklükteler.Obölge
için normal faylanma, düşen hareket dediğimiz aşağıya doğru inen bir
hareketleoldu.ManyasGölüdezatengeçmiştefaylanmaylaoluşmuşbir
alan.Butürdepremlerbelirlisürelerlebeklenmeli.
AsıltehlikelisibizimKuzeyAnadolufayıgibi,yatayyerdeğiştiren
birbirinin üstüne çıkan hareketlerdir. Sumatra depremi gibi, bir blok
diğerininüstüneçıkıyor,onlartsunamiyiyaratandepremtürleridir.
‐Endonezya’yıyıkandepremkaçbüyüklüğündeydi?
‐Dokuz.
‐17AğustosGölcükdepremi?
‐7.6’danaşağıdeğil,biztekrarhesapladık.
‐Kandilli7.4diyeaçıklamıştı.
‐7.4verdileramabizimhesaplamalarımız7.6gösteriyor.
‐Ogünlerdekikorkuiçindedahabüyükpanikolmasındiyemikü‐
çükgösterildiler?
‐ Öyle hesapladılar, diyelim. Bu şiddetteki felaketin ortasında is‐
tasyonlardan ilk anda doğru kayıt alamazsınız. Gölcük depreminde, 17
Ağustos kâğıdına bakın simsiyahtır. Süreye bağlı ölçerler, ona göre he‐
saplamayapılır.
Hatırlarsanız,önce6.4açıklandı,sonra7.4’eçıktılar.Tekşansımız
şu oldu, fay yavaş kırıldı. Kaybımız 20 bin kişi değil, Pakistan’daki gibi
100binkişideolabilirdi.12Kasım’dakiDüzcedepremine,televizyonda
canlıyayındayakalandım;herkesbununartçışokolduğunusavunurken,
yenibirdepremfelaketineuğradığımızısöyledim.Binalarçöktü,yangın
çıktı.Oşiddetteartçışokolmaz.RahmetliAykutBarkailebirlikteKuzey
AnadoluFayı’nıyıllardırizliyordukvebüyükbirdepremgeleceğinihep
söyledik.
‐ Jeologlar ile sismologlar neden anlaşamazlar? Ulusal Deprem
Konseyimiz var ama deprem kuşağındaki Türkiye’yi bekleyen riskler
konusunda kamuoyu net bir görüş edinemiyor. 17 Ağustos olmasa bu
kadarçokdepremuzmanımızolduğunubilmeyecektik!
383
“Deprem uzmanı” sözünü biz uydurduk; dünyada böyle bir şey
yok,bizimjargonumuzlageliştirildi,halkdakabuletti.
“Sismotektonikçi”bizimiçinanlamtaşıyanbirtanımlamadır.Ben‐
cedünyadakieniyilerindenbirirahmetliAykutBarka’ydı.Hemsismolo‐
jidenanlar,hemdetektoniğiiyibilirdi;çünküjeolojikökenliydi.
‐ Aykut Barka’yı rahmetle anıyoruz, felaket bölgelerine birlikte
gitmiştik.Çokdoğrudeğerlendirmeleryapmıştı.Bayramdakidepremler
İstanbuliçinuyarıcıoldumu?
‐Valiliğindevamedençalışmalarıvar.6‐8Kasım’dabüyükbirtat‐
bikatyapılacak.Binafalanyıkacaklar;gerçekbirdepremdeneleryapıla‐
cağınıgöreceğiz.Askerler,sivilsavunmaörgütlerikatılacak.İstanbul’un
3ilçesindekidurumugöreceğiz.
‐Egesallandı,Manyas,Gemlik...BuMarmara’nınöncüşoklarıola‐
bilirmi?
‐ Öncü demek için, deprem beklediğimiz fayda hareketlenme ol‐
ması gerek. Biz Marmara’da oluşacak depremin yerini biliyoruz. Gem‐
lik’tekidepreminbufaylailgisiyok.
‐KuzeyAnadoluFayı,Marmara’yaneredengiriyor?
‐ 17 Ağustos’ta kırdığı yer Gölcük’ten itibaren İzmit Körfezi’nden
giripAdalar’ınönünden,BakırköyveBeylikdüzü’nün7‐8kilometreöte‐
sindenTekirdağŞarköy’euzanıyor.
‐17Ağustos’tabufaykırıldı.
‐ Nereye kadar kırıldığı hâlâ tartışılıyor. Körfezi geçti, Adalar’ın
önüne yaklaştı diyenler var. Aykut Barka, “Hersek burnunu geçmedi”
diyordu. Fransızlar, İtalyanlar, Marmara’nın dibi tarandı. Ortada görüş
birliği yok. “Yalova‐Çınarcık tarafında doğru da kırılma var.” diyenler
oldu.İmralıtarafındangüneyedoğrukırılacağınısöyleyenlerbulunuyor.
Türkiye’deki7dolayındakiyıkıcıdepremleri,genellikle10‐20kilometre
arasındakiderinliküretebiliyor.Sismolojikveriler5kilometreyigeçme‐
yensığsayılabilecekalanlarda7‐8büyüklüğündedepremlerolmayaca‐
ğını gösteriyor. Manyas ve Gemlik depremleri bu açıdan korkutucu de‐
ğildi.
‐ İstanbul’usarsacakdepremiçinbüyüklüktahminiyapabilirmi‐
siniz?
‐7veüzerindeolur.
‐Bununasılhesaplıyorsunuz?
384 ‐Son5yıldırMarmara’dakifayın2‐2.5santimetreyerdeğiştirdi‐
ğini ölçüyoruz. 1766’dan beri o kırık üzerinde büyük deprem yok.
1766’yı çıkartın 2006’dan, 240 yıl yapıyor. 240 yıldır ortalama 2‐2.5
santim gittiğini düşünür ve 2 santimle çarparsanız kaç metrelik atım
biriktiğiniçıkartabilirsiniz.Basithesap.Demekki6metrecivarındabir
atım olacak. Atım, deprem olduğunda ortaya çıkan çok ani harekettir.
Birikenenerjibuşekildeçıkar.17Ağustos’ta5metreyekadaratımvar.
Düzce depreminde 5.5 metreye yakındı. Fayı 43 metre kırdı. 17 Ağus‐
tos’takidepremdemaksimumatımın5metrecivarındaolduğunudüşü‐
nürseniz, 6 metre için 7.5 civarında enerjiyle karşılaşma olasılığımız
güçlü.
‐MarmarafayıtekparçadeğilveAdalar’akadarolanbölümükı‐
rılmışsa...
‐İştecanalıcısorubu!
‐Bilimçevreleribukonudaniyeanlaşamıyor?Denizdibiaraştır‐
masıbukadarzormu,Fransızlarınbulgularıneoldu?
‐ Kimse elindeki veriyi paylaşmak istemiyor. İki sene kimseye
vermediler bunları. Biz jeofizikçiyiz, bizim dayanmamız gereken bilgi‐
lerde şu tür araştırma sonuçları da var: Adalar’ın, Bakırköy’ün hemen
açıklarındabirmetamorfikkitlevarkabuğuniçinde;bufayçokdüzgün
hareket ediyor. Hep batıya doğru gitmeye çalışıyor. Önüne bir engel
geldi mi ya etrafından dolaşıyor ya da açılma rejimini oluşturuyor. Sa‐
pancaGölü,ErzincanOvasıhepböyleoldu.Oengel,17Ağustos’tatekli
bir kırılmayı önledi. Yoksa Gölcük depremi boydan boya kırardı. 240
yılda birikmiş enerji hazır duruyor, hepsini kırardı. Adalar’ın yakınına
kadar kırıldıysa bu bir avantaj. Çünkü oradaki enerji dışarı çıkmış de‐
mektir. Hersek Burnu’nda kalsaydı, 30 kilometre daha ekleyecektik kı‐
rılmasıgerekenfaya.Ozaman,İstanbuliçindahabüyükbirfelaketiko‐
nuşuyorolacaktık.
‐Faykırılmışsabiletehlikeyaklaşıyor.
‐Yaklaştı.Odabüyüksorun.17Ağustos’taİstanbul’da90kilomet‐
redensallandık.Marmara’dabüyükdepremolursa15‐20kilometreden
sallanacağız.Çoksertolursatehlikebüyük.Bizimivmedediğimizhalkın
anlayacağıdille,depreminhızlıveyayavaşgelişi.Dördüncüvitestegelen
araba çarptığında perişan eder. İkinci viteste geliyorsa etkisi ona göre‐
dir.17Ağustosikinciviteslegeldi,İstanbul’daivmeninyüzde48’iölçül‐
dü. Adapazarı’ndaki ivme yüzde 48’di. Depremin kaynağında. Bolu ve
Düzce’de yüzde 84’e yaklaştı. O sırada binalar neredeyse havalanıyor.
385
Marmara’da olası fay kırılması böyle bir eğilim gösterirse hakikaten
yandık.
‐ Gemlik’teki depremden sonra İznik’e dikkat çektiniz. Neden?
Tersyöndehareketlenme,kırılmadaolurmu?
‐ Kuzey Anadolu Fayı’nın alt kolu Gemlik’ten geliyor İzmit Körfe‐
zi’ninaltındangeçiyor,İznik’tenGeyve’dengeçerekAkyazı’dabirleşiyor.
Bufayıngüneykolu.GüneyMarmarailekarıştırıyorlar.Gemlik,mercek
altına alınması gereken bir deprem. Eğer fayda hareketliliği ifade edi‐
yorsa devamı İznik’e doğru bir gelişme gösterir. İznik tarihte 11 defa
yıkılmış. Gölün içinde binalar var. Burada biriken stres var. Fayın bir
tarafıMarmara’yadoğruattı,oradakırılmaoluncaenerjiyiküreselola‐
rakhertarafayayıyor.Gerilmeoluyor.
‐İznikiçinneyapılmasıgerekiyor?
‐Hemenbirağkuracaklar.Mikrodepremağı.TÜBİTAK’ın150ci‐
hazıvar,adamıyok.Üniversitedeadamvar,cihazımızyok.Bilimdünyası
ortaklaşmıyoramavalilikhementeyakkuzageçti.Şuandabinlercedep‐
remoluyorvebuölçümlerinyapılmasınınhayatiönemivar.Gökovada
riskli, oradaki deprem 6’yı rahat geçecek. Sağlı sollu 5‐5.5 yaptı ama
ortası duruyor. Sismik boşluk gap oluştu bu dolacak ve kırılma 6’ın
altındaolmayacak.Bunlarıiyiizlemekgerekir.
‐Marmara’dakifaylailgilisizinöngörünüznedir?Tekparçaolarak
mıkırılacakçoklumu?
‐Kişiseldüşüncem,buçoklukırılacak.Amabusenaryoçokmuiyi?
7’lik bir deprem oldu, ondan sonra 7.5, bir tane de 6.5. İstanbul’daki
binalarınyüzde5’i,17Ağustos’tahasargörmüş.1milyonbinada50bin
demektir. İnanılmaz bir sayı. 90 kilometreden yavaş kıran bir deprem
İstanbul’dayüzde5binahasarıyapıyorsaburnumuzundibindehızlıbir
deprem bu kırık dökük binalarda yaşayan insanlar için büyük risk de‐
mektir. Biz orta hasarlı binaları yıkmak yerine, üzerini boyayarak her
şeyi hallettik! Binaların güçlendirilmesiyle ilgili yönetmelik hâlâ çıkarı‐
lamadı.
‐Buönlemlerkarşısındadepremitevekküllebekleyeceğiz,öylemi?
‐ Ben sosyal demokrat biriyim; depreme bakışım da, bazı inşaat
mühendisiarkadaşlarımızdanfarklı.Onlarbinayıayaktatutmayaçalışı‐
yorlar.Beniçindekiinsanlarlaberaberyaşamınıdüşünüyorum.17Ağus‐
tos’tansonra,47binkonutu1.5yıldayapantekülkeyiz.Güvenlikliyapı‐
lar kurduk. Ama o kadar uzak yerlerde kurulmuş ki toplu konutlar, in‐
sanlar gitmiyor. Belediyelerse kentsel dönüşüm lafı etseler de, gerekli
386 yasaların çıkmasını istemiyorlar, çünkü bugünkü “rant düzeni” işlerine
geliyor.
‐ İstanbul’un riski süregelen yanlış kentleşmenin de sonucunda
değilmi?
‐ Tehlike ve risk kavramları da karıştırılıyor. Marmara denizinin
içinde ciddi büyüklükte deprem üretecek bir fayın olması tehlikedir.
AmaAvcılar’dadolumtesisiolmasıriskiarttırır.Birkentleşmederisk‐
tir.
‐Boğaz’ıtüplegeçişprojesinideeleştiriyor,güvenlibulmuyorsunuz.
‐ Deprem olduğu sırada saatte 100 kilometre hızla Boğaz’ı geç‐
mekteolantrenidurdurabilecekmisiniz?Japonyadurduruyor.Otekno‐
lojiyialdınızmı?Tüpgeçittebireğimvar.Metrodaoeğimolmazdı.Tüp
yaptılar yanlış. Gömülü yapılar her zaman depreme daha dayanıklıdır.
Gerçi İstanbul’da metroyu bile tepeden deldiler! Böyle bir sondajcı gö‐
rülmemiştir.
‐Depremiöncedenbelirlemek,habervermekmümkünmü?
‐Ancakdeprembaşladıktansonrakiuyarımekanizmalarındansöz
edebiliriz. İstanbul’a en iyi ihtimalle, 50 kilometre uzaklıkta olacak bir
depremin etkisini 6 saniyede hissedeceğiz. 6 saniyede ne yaparsanız
yapın!6saniyedeancakdoğalgazıkesersiniz.Bunaharcanacak3.5mil‐
yon dolar, güçlendirmede harcanmalı. Halk erken uyarı sistemini şöyle
anlıyor:“Biziuyaracaklar,kaçacağız!”Öylebirşeyolmayacak.Tsunami‐
yefalandaparaharcanmamalı.Ateşolsacürmükadaryeryakar.
‐Marmara’datsunamiolmazmı?
‐Endonezya’dakigibiolmaz.Oradabirkıta400kilometrelikalan
27kilometreüsteçıkmış.400kilometreMarmara’nınikikatı.Düşünün
okadarsuyuönünekatmış800kilometreyevaranbirhızlaoluşantsu‐
namidalgalarıadalarıyerlebiretti.Marmara’dabukadarıolmaz.Eski‐
denolmuş,Haliç’tekayıklarparçalanmış.CelalŞengör’ünMarmarafayı
tek parça kırılacak görüşünün baş dayanağı deniz dalgalarının surları
aşmasıdır.Amakaçmetre?
‐Bukadarfarklıgörüştekibiliminsanınıİstanbul’ubekleyenteh‐
likeninboyutlarıkonusundanasıluzlaştırmakgerekiyor?
‐Papa’nınseçimindekigibi,kapanacaklarbirodayagünlerce,haf‐
talarca ortak bir noktaya gelene dek çıkmayacaklar. Kamuoyu ancak o
zamanverilecekmesajlaragüvenduyabilir.
‐Kimdir?‐
387
1947’deBursa’dadoğanOğuzGündoğdu,İstanbulÜniversitesiJe‐
ofizik Bölümü’nü bitirdi. Lisans eğitiminin ardından, yüksek lisans ve
doktorasını da aynı bölümde sismoloji alanında yaptı. Türkiye Deprem
Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olan Gündoğdu, İstanbul Üniversitesi’nde
akademikçalışmalarınısürdürüyor.
DeryaSazak.Milliyet,30.10.2006.
16.7.Radikal
16.7.1.EmekliBüyükelçiİskit:“LaikçiCepheBiziKuzeyKore
Yapmakİstiyor.”
TürkiyeAByolundaistekliadımlarınıatarken,toplumdabirheye‐
can ve özgüven vardı. Herkes geleceğe belli bir güven içinde bakıyor,
ülkenin geçmişteki siyasi ve ekonomik krizlerden artık kurtulduğuna
inanıyordu.Dünyaylailişkilerimizbarışçıbireksendeilerliyor,sorunlar
tektekçözülüyordu.Türkiye,Avrupalılar’ıdaşaşırtanbirhızlademok‐
rasisinigeliştiripçağdaşlaştırıyordu.
Toplumdaki bu huzur, hükümetin Avrupa Birliği yolunda hızını
kesmesi ve AB’ye mesafelidurmasıylabirlikte bozulmaya başladı.Ülke‐
nin her yanında çeteler ve hukuksuzluk fışkırırken, bombalar patladı,
suikastlar düzenlendi. Türkiye bir anda siyasi ve ekonomik açıdan bir
belirsizlikiçinegirdi.GeçmişteABGenelMüdürlüğüdeyapaneskiBrük‐
selBüyükelçisiemeklidiplomatTemelİskit’leTürkiye’nindünyaylailiş‐
kilerini,dışpolitikadakihatalarınınneyemalolacağınıkonuştuk.
‐Türkiyehemsiyasihemekonomiksorunlaryaşadığıbirdöneme
girdi.BuçalkantılarınenönemlinedenininhükümetinABpolitikasından
uzaklaşması olduğunu söyleyenler var. Hükümetin AB politikalarına
eskiyekıyasladahamesafeliolduğunakatılıyormusunuz?
‐Katılıyorum.Sekizayönce3Ekim’deAB’denmüzakerelerebaş‐
lama tarihi alındı. Bundan sonra toplumda AB heyecanının azalması
normaldi; ama AKP’nin AB ivmesini sürdürmesi lazımdı. AKP bunu
yapmadı.
‐ABüyeliğikonusundahızınıveisteğini,niyekaybettihükümet?
388 ‐ Türkiye’nin AB üyeliğinin, bu ekibin çok da içinden geldiğine
emindeğilim.BirsiyasipartiolarakAKPvebaştaBaşbakanolmaküzere
AKP’li yöneticiler, AB üyeliğini içlerinden gelerek kucaklamıyorlar. On‐
larAB’yisiyasigereklilikolarakistiyor.Çünküşununfarkındalar.
AKP’nin dış meşruiyete ihtiyacı var. AKP’nin dış meşruiyeti de
AmerikandesteğidirveAB’yeüyeliksürecidir.ÇünküAKP’liyöneticiler
henüz ülkede askeri ve sivil bürokrasiye yaranmış; onların desteğini
almışdeğiller.
AyrıcaAKP’liyöneticilerinABüyeliğihakkındakibilincideçokge‐
lişmişdeğil.ÇünküABüyeliğininfelsefesinikavramadılar.AKP’liyöneti‐
cilerinkültürleriABüyeliğinedireniyor.
‐ AKP hükümetinin AB konusunda eskisi kadar istekli görünme‐
mesi ve toplumda da AB konusunda yeni bir heyecan dalgasının oluş‐
mamasıhükümetinsiyasettekigücünüazaltıyormu?
‐ Azaltıyor. Bakın... AKP’nin aldığı oyların hepsi eski İslamcılar’ın
oyudeğildi.AKP,ABsayesindegenişbirkitledenoyaldı.Ben,sonyerel
seçimde AKP’ye oy verdim. Çünkü AKP, AB’yi destekledi. Dolayısıyla
AKP’niniçmeşruiyetininvesiyasigücününbüyükkısmınınİslamcılıkla
alakasıyok.Bilakisbugücün,Türkiye’yideğiştirmekle,ülkeyiBatı’yave
hukukunüstünlüğügibiyenideğerlereeklemlemeklealakasıvar.
ŞimdiAKP’nin,İslamcıtabanınınisteklerinitakipetmesi,ona bü‐
yük prestij ve oy kaybettirir. Nitekim laikçi cephenin AKP’ye en büyük
tenkidi “Bunlar takiye yapıyor. Bunların gizli gündemleri var.” iddiası
değil mi? AKP, AB’den uzaklaşmakla ve toplumda yeni bir AB heyecanı
yaratmamakla,“gizligündem”kuşkusunukendielleriyleartırıyor.
Başbakan,belediyebaşkanlarına“Ogömleğigiymeyin.”gibilaflar
ediyor, ama AB’yle ilişkileri lafla kurtarmanın çok ötesine geçildi artık.
Birşeyleryapılmasılazım.
‐TürkiyeAB’denvazgeçermi?
‐ Vazgeçemez. Türkiye’ye AB üyeliği dışarıdan empoze edilecek
sonunda.“BizbüyükTürkiye’yiz.Başkaseçeneğimiznasılolmaz?”lafları
palavradır. Türkiye’nin coğrafya, tarih ve bir ölçüde kültür açısından
AB’den başka seçeneği yok. Hele hele ortaya çıkan son çeteler, Türki‐
ye’ninAB’ye,yanihukukdevletikurmaprojesineçokdahafazlaihtiyaç
duyduğunugösteriyor.
AslındaAB,Türkiye’ninüzerineörtülmüşolanşalıkaldırdıvetop‐
lumdakibütünhastalıklarıortayaserdi.Çetelereskidendevardı,şimdi
suyüzüneçıktı.Buülkedebirneviderebeyigibigüçleriolanjandarma
389
komutanları vardı. Tabii ki her devletin asker ve sivil bürokrasiye ihti‐
yacı var; ama hukuk çerçevesinde bir bürokrasiye ihtiyacı var. Eğer
AKP’ninyöneticileri“çılgın”değilse,ABprojesinisürdürürler.ABproje‐
sinisürdürmezseiktidarıkaybederAKP.
‐ AB politikalarına mesafeli durmak, Türkiye’de yaşanan son çal‐
kantılarınenazındanpsikolojiknedeniolabilirmi?
‐Sonçalkantılar,dahaçokdintemalarınınişlenmesinden,AKP’nin
dinvurgusunuartırmasındanötürüçıkıyor.Bakın,ABsürecindegetirdi‐
ğiolumludeğişikliklerdenötürü,toplumunbirkesimiAKP’yiiçinesindi‐
remedi.“Kızılelmakoalisyonu,ulusalcılar”denilenABkarşıtları,AKP’nin
ayağının sürçmesi için fırsat bekliyordu. AKP bu laikçi cephenin eline,
“Laikliğin tarifini yeniden yapalım.”, “Türbana Danıştay değil, ulema
karar versin.” diyerek malzeme vermeye devam ettikçe, Türkiye’de is‐
tikrarsızortambüyüyorşimdi.
Laikçilerin istediği buydu. AB karşıtları AKP’nin tartışmayı din
temalarına sürüklemesinden, İslam’ı vurgulamasından çok memnunlar.
ÇünküonlarınTürkiye’yebiçtikleribirgelecekyok.OnlarsadeceBatı’ya
kapalıotoriterbirrejimistiyorlar.Türkiye,KuzeyKoreolsun,istiyorlar.
ABdışındakiittifaklarlaburayıKuzeyKore’yeçevirmekistiyorlar.
‐PekiAKParkasındaABdesteğiolmadandemokratikadımlarıes‐
kisikadarkolayatabilirmi?
‐ Atamaz ve belki de atmaz. Benim 41 yıllık devlet tecrübem dış
dinamik olmadan bizim pek kımıldamadığımız yolundadır. Bugün Tür‐
kiye için dış dinamik AB’dir. Bu dış dinamik olmazsa biz öyle ortada
kalıveririz.
‐TerörleMücadeleKanunu,siyasiiktidarındemokrasikonusunda
da eskisi kadar istekli olmadığını gösteriyor. Halbuki, demokrasi zayıf‐
larsabununacısınıilkçekecekolansiyasiiktidar.SizceAKPbugerçeği
görmüyormu?
‐ Bu istek meselesi değil, bilgisizlik sanki. AKP’nin çok iyi teknis‐
yenleriyok,kanımca.Değişendünyayı,terörizmleinsanhaklarıkonula‐
rınınilişkisini,demokrasilehinenasılçözülebileceğinitahliledebilecek
birkadroyasahipdeğilAKP.
‐BakanAliBabacan’ınönceliğiekonomiyeverdiğiiçin,başmüza‐
kereciolarakAB’yleilişkilerigerektiğikadaretkiligötürmediğisöyleni‐
yor.Katılıyormusunuz?
390 ‐ Katılıyorum. Benim AB süreci konusunda epey tecrübem oldu.
Baş,çokönemlidir.Süreciitecekolanbaştır.Baştaenufakbirilgisizlik
veyetersizlik,derhalalttakibürokrattasüreçleilgiliilgisizlikbaşlatır.
Babacaniçinbukadarilerigitmekistemiyorum,amabaşmüzake‐
recilik konusunda bir boşluk olduğu ortada. Babacan, baş müzakereci
olarakdahaçokgörünmelivekonuşmalı.
Bir aileye katılmak istiyorsunuz, o ailenin fertleriyle her gün ko‐
nuşacaksınız. Öteki baş müzakerecileri biliyorum. Prag’da büyükelçiy‐
ken Çekoslovak baş müzakereciyle yakındım. Adam her an Brük‐
sel’deydi.
ABsüreciuzaktanyaşanmaz,içiçeyaşanır.ÇünküAB’yleilişkiler‐
de hep bir pürüz vardır. Eğer pürüzleri sürüncemede bırakırsanız, bu
pürüzlersorunhalinegelir.
‐Türkiyebaşmüzakerecisinideğiştirmelimi?
‐Şimdiyapamaz.Türkiye’ninvitrinidirbaşmüzakereci.Durupdu‐
rurkenonudeğiştirmek,bozuklukolduğuanlamınagelir.Amaseçimler‐
den sonra bu yapılabilir. Babacan daha aktif olmalı. Çünkü AB sürecin‐
dekiyavaşlıkveisteksizlik,artıkhükümetinimajınıkötüetkiliyor.
‐AKP,ABpolitikasınınseçimdekendisineoykaybettireceğinidü‐
şünüyor,olabilirmipeki?
‐Düşünüyorsa,yanlışdüşünüyor.ÇünküABprojesinireddedenin,
siyasi şansı yok bu ülkede. AKP türbanda AB’yle ilgili hayal kırıklığına
uğradı. Şimdi seçimler yaklaştıkça kendi tabanına selam veriyor. Ama
selamı da tam veremiyor. Baksanıza Başbakan’a bir selam veriyor, bir
selamıgerialıyor.Bunudapolitikazannediyor.
‐ Eğer Türkiye’nin AB’den başka seçeneği yoksa, bu süreci kuca‐
ğındabulanherpartininmuhalefetteykenkarşıçıksabileiktidardayken
busürecigötüreceğidüşünülemezmi?
‐ CHP, AB üyeliğini yürütemezdi. Gerçi bugün hiçbir kitle partisi,
“AB’yekarşıyım.”diyerekoyalamaz,“AB’denvazgeçtim.”diyemez.Der‐
se, büyük oy kaybeder ama... Asker‐sivil bürokrasinin siyasi uzantısı
şeklinde AB’ye yaklaşan CHP de, açıkçası AB işinin içinden çıkamaz.
Çünkü asker ve sivil bürokrasi, AB üyeliğine büyük direnç gösteriyor.
Sebebide,“Bizhalagençbircumhuriyetiz.”düşüncesi.
‐ Cumhuriyet kurulalı 80 yılı geçti. Gerçekten Cumhuriyet hala
gençsayılabilirmi?
391
‐“Gençkaldık.”diyelim.Çocukkaldıkbiz.Hepşuhavaylayaşıyo‐
ruz. “Düvel‐i Muazzama’ya karşı yazılmış bir destanımız var bizim.” di‐
yoruz. Aslında biz sadece Yunanlılar’ı yendik, ama kendimizi, “Düvel‐i
Muazzama’yıyendik.”diyegörüyoruz.Dünyanınilkbağımsızlıkmücade‐
lesiniverenbirülkeolarakgörüyoruzkendimizi.Böylegörmeninsonu‐
cundada“Acababölünürmüyüz?”diyekorkuyoruz.
BizAB’yleilişkidede,19.Asır’daDüvel‐iMuazzama’ylaolanilişki‐
dekigibiyiz.Cumhuriyet’indoğuşuhikayesidışpolitikamızıhepetkiledi
vetemelunsuruoldu.Bizimdışpolitikamızdakibirinciyanlışlık,dünya‐
yaveözellikleBatı’yakuşkuylabakmaktır.“Batı’yakarşıbağımsızlığımı‐
zıkazandık,ihtiyatıbırakmamalıyız.”diyoruz,biz.İkinciyanlışlığımızise
TürkdiplomasisiveTürkdevletadamları,dışilişkilerihiçbirzaman,bir
işbirliği zemini olarak görmediler. Dış ilişkileri hep “al‐ver” ilişkisi ola‐
rak gördüler. Dolayısıyla biz, ya taviz alırız, ya taviz veririz. Bu da Os‐
manlı’dankalmadır.
‐Hangiaçıdan?
Osmanlı’daKanuni’yedekdiplomasi ülkelerarasıilişki yok.Biz
fütuhatyapıyoruz.Gidipalıyoruzvemeselebitiyor.Çöküşdevrindeise
gücümüzkalmadığından dışgücetabioluyoruz.Ozamandataviz veri‐
yoruz.Tarihebaktığımızda,bizimbaşkabirülkeyleeşitlerolarakkarşı‐
lıklıoturupmüzakereetmeilişkimizyok.
Bugünde,dışdünyaylailişkilerdaimatavizveriptavizalma,“Kim
yendi,kimyenildi?”diyebakıyoruz.Dışdünyaylanormalilişkikuramı‐
yoruz.“Biruluslararasıanlaşmayakatılırsam,neredenkazıkyiyeceğim.”
diye korkuyoruz. Halbuki bugünün dünyası artık işbirliğine ve “kazan‐
kazan”denkleminedayanıyor.Ayrıcabizdışpolitikadaherkonudahep
haklı oluyoruz ve hiçbir sorunu çözemiyoruz. Ben haklı olmaktan bık‐
tım,hakikatenyoruldumartık.
‐PekiDışişleribürokrasisidemiAB’yekuşkuylabakıyor?
‐ Biraz öyle. AB davasını benimsemiş olanlar var; ama Dışişle‐
ri’nde genel olarak bağımsızlık savaşının travması hakimdir. Dış ilişki‐
lerde“kazankazan”felsefesihakimdeğildir.Kıbrısmeselesininbukadar
haklı görülmesinin baş aktörlerinden biri Dışişleri’dir. Oysa biz kale
komutanıdeğiliz,bizaskerdeğiliz.Diplomatızbiz.Birişinolurunubul‐
mak ve Türkiye’nin dünyayla ilişkilerinde dengeli bir uzlaşı ağı yarat‐
makzorundayız.
Kanınınsondamlasınakadarvatanınçıkarlarınıaskerkorur.Ama
bizdediplomatlarda,kanlarınınsondamlasına kadarçıkar koruyorlar.
Bu, Türkiye’nin çıkarına değil. Çünkü her dış sorun toplumun refahına
392 bir gölgedir. Her dış sorun topluma negatif olarak yansır. O toplumun
zenginleşmesini,gelişmesiniengeller.
‐AvrupaBirliğişuandaTürkiye’yenasılbakıyor?
‐Türk toplum yapısının AB’ye uyumu konusunda kuşkuları var.
GerçibukuşkuhenüzABmetinlerineyansımadı;amakültüreluyumsuz‐
lukonlaraçısındançokönemlibirsoruişareti.AB’ninayrıcahükümetle
deilgilikuşkularıvar.ABçevrelerindesonzamanlarakadarTürkiye,bir
İslamülkesiolmasıylavemedeniyetlerçatışmasınınaksiniispatedecek
bir örnek oluşturmasıyla ön plana çıkarılıyordu. Türkiye’den söz eder‐
kenbirİslamvurgusuvardı.Çünkübizimİslam’ımızlailgilitereddütleri
yoktu.
‐Şimdivarmıpeki?
‐ AB yetkilileri, İslam ülkesi olma argümanını artık kullanmıyor‐
lar. Çünkü endişe başladı ve “Sen İslamsın ve senin İslamlığın işe yarı‐
yor.”demektençekiniyorlar.AKPhükümetinindurupduruptürbanko‐
nusunu ve laiklik tarifini deşmesi onlarda kuşku yarattı. Türkiye’nin
İslam’akayıpkaymadığınadairbirendişevar.Oysabizzihniyetdeğişimi
gerektiren bir aday ülkeyiz. Bulgaristan’ın zihniyetini değiştirmesi ge‐
rekmiyor; ama bizim gerekiyor. Türkiye’nin değişmemesi, AB’yi huzur‐
suzediyor.Türkiye’demevzuatdeğişiyoramauygulamadeğişmiyor.
‐ABileilişkilerimizinnasılgelişeceğinidüşünüyorsunuz?
‐ Bizi, Amerika ve Batı, bu süreçte ilerlememiz için arkamızdan
itecek. Amerika çok önemli bir dış dinamik burada. Çünkü AB üyesi,
demokratik,istikrarlı,ehlibirTürkiye’yi,nereyeçarpacağıbelirsiz,anti‐
demokratik,vahşibirTürkiye’yeterciheder.BizABsürecindeABD’den
büyükdestekaldık.AmerikaAB’ninrakibidir,laflarıboştur.Bunlaraynı
ailenin,batıdünyasınınparçalarıdır.ABD,elindeIrak,İran,Çingibibu
kadar çok ateş varken, müttefikliğini ispat etmiş bir Türkiye’nin içinin
karışmasınıistemez.Türkiye’deartıkdarbedesözkonusudeğildir.Ar‐
tık bugünün dünyasında darbenin dış desteği yok. Dış destek olmadan
dadarbeyapılamaz.Darbe,Amerika’nınçıkarınadeğil.
‐ Türkiye, AB konusunda üstüne düşenleri yapmıyor. AB, kendi
üstünedüşenleriyapıyormu?
‐ Tam yapmıyor, ama AB’nin üstüne düşen fazla bir şey de yok.
Müzakeredediğinizpazarlıkdeğil ki.Türkiye’ninAB’nin müktesebatını
üstlenmesidirbu.Türkiyeçalışmakzorunda.Amabizçalışmıyoruz,hat‐
tadireniyoruz.İhaleKanunu’nubileçıkarmıyoruz.Çıkarçevreleridire‐
niyor. Ama Türkiye, er geç AB sürecinde ilerleyecek. Türkiye AB’den
393
vazgeçerseparçalanır.GüneydoğuTürkiye’denkopar.Ülkeninbütünlü‐
ğünü korumasının garantisi AB sürecidir. Türkiye transformasyon ge‐
çirmeyeveAB’yeuyumgöstermeyemecbur.20l0’unTürkiye’sikesinlik‐
ledahaiyiolacak.
‐ Geçenlerde Berlin’de Başbakan, vatandaşların türban konusun‐
daki şikayetleri üzerine Büyükelçiye nezaket kurallarının dışında bir
tepkigösterdi.Budavranışınormalmiydi?
‐ Normal değil. Hem Başbakan’ın şikayeti doğru tahlil edemediği
anlaşılıyor;hemdekonuyubüyükelçiyeoradasormamalıydı.İrtemçelik
iseçokdoğrudavrandı.
‐Sizcediplomatlarımızbuolaydansonranedüşünmüştür?
‐ Tepki duydular. Ben de büyükelçilik yaptım. Osmanlı’dan beri
vatandaşdevletisevmezvedevletinboşluğunuyakalamak,kendinihaklı
görmekiçinfırsatarar.Devletin,valiveyabüyükelçiolsun,temsilcileri‐
nekuşkuylayaklaşır.
‐Vatandaşkuşkuduymaktahaksızmıpeki?
‐ Hiç haksız değil. Konuyu bu yüzden Osmanlı’dan aldım. Çünkü
valilerdeceberutturveezervatandaşı,jandarmadaezer.Büyükelçinin
vatandaşı ezecek gücü yok, ama devletin temsilcisidir o. Eğer devletin
temsilcisini başbakan azarlıyorsa, yani bir seçilmiş bir atanmışı azarlı‐
yorsa,vatandaşkeyiflenir.Vatandaşbuolaydadadevletetepkisinidile
getirdi.
Meşhurfıkradır.Birvilayette,“Ençokhangivaliyiseviyorsunuz?”
diye bir anket yapılır. Cevap, “Hasan Paşa” çıkar. “Nereden çıkardınız
bunu?HasanPaşadiyebirvaliyok.”denir.Halk“Hayır.”der,“BizHasan
Paşa’yıseviyoruz.O,kentegelirkenyoldaölmüş.”Ensevdiklerivalibu...
Vatandaşölmüşvaliyiseviyor...Vatandaşındevleteyaklaşımıbudur...
NeşeDüzel.Radikal,05.06.2006.
16.7.2.“2008’eKadarKıbrıs’taBarışOlmaz.”
TürkiyeKıbrıssorunuylasüreklikarşıkarşıyageliyor.Bubirmil‐
yonnüfusluada,Türkiye’ninABileilişkilerindekiensancılıkonulardan
birinioluşturuyor.Kıbrıs’taikitaraf dayıllarcatartışmasız birbiçimde
kendisininhaklıolduğunudüşündü.Bukendihaklılığınainançvekarşı
tarafın duygu ve düşünceleri hakkındaki meraksızlık, her iki tarafın da
394 kendi pozisyonlarına kilitli kalmalarına ve çözümü imkânsızlaştırmala‐
rınayolaçtı.
BugünKıbrıslıTürklerbarıştanveçözümdenyanabirtutumiçin‐
deyken, Kıbrıslı Rumlar eski anlayışlarını inatla sürdürüyor. Kıbrıslı
Rumlar’ınbarışkarşıtlığınınnedenlerini,niye böylebirtutumseçtikle‐
rini,Türklerhakkındanedüşündüklerini,Türkiye’ninABüyeliğininiye
engellemeyeçalıştıklarını,Kıbrıskonusundaaraştırmalaryapanveson
birkaç ayını adada geçiren Sosyoloji Profesörü Ayhan Aktar ile konuş‐
tuk. Aktar’ın en son “Türk Milliyetçiliği, Gayrimüslimler ve Ekonomik
Dönüşüm”kitabıyayımlandı.
‐ Avrupa Birliği ile müzakereler başlarken gene karşımıza Kıbrıs
çıktı.BuKıbrısmeselesihiçbitmiyorzaten.SizKıbrısüzerineçalışmalar
yapıyorsunuz.KıbrıslıRumlarbu“Kıbrısmeselesine”nasılbakıyor?
‐ AB’ye sadece ve sadece siyasi nedenlerle giren tek ülke Güney
Kıbrıs’tır. Güney Kıbrıs zenginleşmek için AB’ye girmedi. Zaten AB’ye
üyeolmadanöncekişibaşına17–18bindolarmilligelirivardı.Kıbrıslı
Rumlar,HırvatistanyadaTürkiyegibibuiştenbirrefahumarakAB’ye
üyeolmadılar.
Onlar, dış politika nedenleriyle AB’ye girdiler. Türkiye’ye karşı
kendilerini güvende hissetmek ve Kıbrıs meselesini AB’nin gündemine
taşımakistediler.Şimdikendilerinisiyasigüvenceyekavuşmuşgörüyor‐
lar. Unutmayın... İstanbul Üniversitesi’nin Eski Rektörü Kemal Alemda‐
roğlu, Annan Planı ile ilgili referandumdan önce, “Biz istersek adanın
tümünüalırız.”diyebeyanatlarverdi.
‐KıbrıslıRumlarbusözlerigerçektenciddiyemialdı?
‐BarışyanlısıRumlar,KemalAlemdaroğlu’nunbudemecinin“ha‐
yır”oylarınıyüzde3‐4artırdığınıdüşünüyorlar.Birprofesörün,birüni‐
versiterektörününbunusöylemesi,sokaktakiMehmetefendininsöyle‐
mesi gibi değildir. 1974’ü yaşamış bir Kıbrıs Rum toplumu böyle bir
demeçkarşısındabirdefadahatitreyip,siyasigüvencearayışıiçinegir‐
di.Butepkiyituhafkarşılamamaklazım.
‐PekiKıbrıslıRumlarbu“Kıbrısmeselesine”nasılbakıyor?
‐ Kıbrıslılar için dünyanın merkezi Kıbrıs’tır. Size komik gelebilir
amaRumlarveTürklerbiradatopluluğuolarakKıbrıs’ıdünyanınmer‐
kezi görüyorlar.“750binlikRum nüfusuve Türkiye’den gidenlerlebir‐
liktetoplam260binkişilikTürknüfusu,kendisininasıldünyanınmer‐
kezigörür?”diyeceksiniz,amagörüyorlarişte.
‐Bualgınınsonucunepeki?
395
‐ DünyanınenönemlimeselesionlaragöreKıbrısmeselesioluyor
tabii.KıbrıslıRum’unveTürk’ünbuortak“benmerkezci”özelliğini,ant‐
ropolog dostum Peter Loizos “Kıbrıs merkezcilik” diye tanımlıyor. Kıb‐
rıslı Rumlar ile her konuştuğunuzda konu kaçınılmaz olarak Kıbrıs so‐
rununa geliyor. “Sorun AB’nin gündemine oturdu.” diyorlar. “Eee?
AB’nin içinde İrlanda sorunu da var. AB, İrlanda sorununu çözmedi.
Çözmeyetevessülbileetmedi.”diyorsunuz.
Ama Kıbrıs dünyanın merkezi görüldüğünden, bütün beklenti de
“benmerkezci”, “Kıbrıs merkezci” oluyor. Onlar, Kıbrıs sorununun AB
içindeRumtoplumununistekleridoğrultusundaçözüleceğineinanıyor‐
lar.Çünkükendilerinisiyasetendahagüçlügörüyorlar.
‐ RaufDenktaşbaştaolduğusürece,Türktarafıbütündünyatara‐
fından barışı istemeyen taraf olarak görüldü. Denktaş’ın görevden ay‐
rılmasıyla görüntü değişti. Şimdi bütün dünya barışı istemeyenlerin
Rumlarolduğunufarkediyor.Rumlarbuyenigörüntülerininfarkındalar
mı?
‐ Çokfazladeğiller.Bakın...1974,KıbrıslıRumlariçinbirtravma‐
dır. Terlikleriyle Güney’e kaçmak zorunda kaldıklarını yazıp çiziyorlar.
1974’ten beri büyük haksızlığa uğradıklarına inanıyorlar. Adanın Türk
askerininişgalialtındaolduğunu,mallarınıvemülklerinikaybettiklerini,
140 bin Kıbrıslı Rum’un Güney’de göçmen haline düştüğünü, Annan
Planı’nınbuhaksızlıklarıtedavietmediğinidüşünüyorlar.Benimgördü‐
ğüm çok ilginç olan şey, Kıbrıs Rum kesiminde bir “toplumsal eleştiri”
yok.
‐Nedemekistiyorsunuz?
‐ Demek istediğim şu: onlar tarihi 1974’ten başlatıyorlar. Sanki
1950’ler 60’lar hiç yaşanmamış. Sanki İngiltere, Türkiye ve Yunanis‐
tan’ın katkısıyla 1960’ta iki toplumlu bir cumhuriyet ve anayasa ilan
edilmemiş. Sanki Rum siyasi seçkinleri 1963’te bu anayasayı değiştir‐
mek için mücadele vermemiş, bunun üzerine başlayan çatışmalarda
Türklergettolarasığınmamış...
Mesela Kıbrıslı Rumlarla konuştuğunuzda çoğu Yeşil Hat’tın
1974’teaçıldığınıdüşünüyor.Oysaikitoplumu,birlikteyaşayamadıkla‐
rı, kan döktükleri için birbirinden ayıran Yeşil Hat 1964’te açıldı. Ama
“mağdurvemazlum”olmakonumu,KıbrıslıRumlar’ınzihniyetyapıları‐
nıniçineişlemişdurumda.
DolayısıylaAnnanPlanı’nın30yıldaçektikleribütünacılarınkar‐
şılığını ödemediğini düşünüyorlar. Bir bankaya otuz yıl yatırmışsın.
396 Şimdiparayısıfırfaizlegerialıyorsun.“Olmazböyleşey.Bizimçektikle‐
rimizinöncebirödenmesilazım.”diyorlar.
‐Barışınkendialeyhlerineolacağınımıdüşünüyorlar?
‐ Annan Planı’ndaki barışın kendi aleyhlerine olduğunu düşünü‐
yorlar.Kendiüsluplarıncabirbarışanlaşmasıistiyorlar.KıbrıslıRumlar,
Annan Planı’nı reddederken, “Biz nasılsa AB üyesi oluyoruz, Türkler
olmayıversin. Bu yolla Türkiye’nin AB sürecini bir miktar engelleme
hakkımızdoğsun.”diyedüşündüler.
AmaKıbrıslıTürkleraçısındansonuççokilginçoldu.TürklerAn‐
nan Planı’na “evet” dedi, Rumlar “hayır” dedi. Rumlar AB üyesi oldu,
Türklerolmadı.Amasonrakidönemde,TürklerLedraPalaskapısından
geçip Rum kesimindeki bakanlıklara başvurdu ve Denktaş’ın torunu
dahil,145binKıbrıslıTürk’ünçoğu,GüneyKıbrıspasaportualdı.Çünkü
GüneyKıbrıskapılarınıKıbrıslıTürkler’ekapatamaz.
‐Niyekapatamaz?
‐ Çünkü Kıbrıs Rum kesimi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütün adanın
sahibi olduğunu ve Kuzey’in işgal altında bulunduğunu söylüyor. Bu
durumda kendi vatandaşına kapısını kapatamaz ki. Kıbrıslı Türkler AB
ülkelerineşuandavizesizgidiyorlar.FiilenABvatandaşıoldular.Ayrıca
her sabah Kuzey’den 7‐8 bin kişi Güney’e çalışmaya gidiyor. Kuzey’de
herkalbisıkışan,başıağrıyankapıyıgeçipGüney’dekihastanelerdete‐
davioluyor.KıbrıslıTürklerbeşkuruşvergiödemedenGüneyKıbrıs’ın
tümrefahındanfaydalanıyor.Rumlar’ınAnnanPlanı’na“hayır”demesi‐
ninTürkler’ecezalandırıcısonucuolmadı.
‐KıbrıslıRumlar,KıbrıslıTürklerhakkındanedüşünüyorlar?
‐ Konuştuğunuzzamanhepside“BizTürklerleiyiyiz,bizhepimiz
adalıyız.” diyorlar; ama bu bir mitoloji. Aslında bu iki toplum yan yana
ama hiç karışmadan yaşamış. Ayrıca Kıbrıslı Rumlar’ın milliyetçiliğinin
en önemli boyutu Helen olma duygusudur. Sen ancak Helen’sen, Helen
kökenliysen,Kıbrıslıgörülebiliyorsun.
“Adanınesassahibibenim;KıbrıslıTürkleradayasonradangeldi.”
diyorlar.Hattabunauygunbirtarihanlayışıdahavarki...“KıbrıslıTürk‐
ler, sonradan Müslüman olmuş Helenlerdir.” diye bakıyor o da. Durum
böyleolunca,aynıadadafarklıdinlerdenolaninsanlarıyanyanagetire‐
cekbirideolojikvezihinselyapıortayaçıkmıyor.Vemevcutzihniyetin
deeleştirisiyapılmıyor.
‐KıbrıslıRumlar,TürkiyeliTürkleriçinnedüşünüyorlarpeki?
397
‐TürkiyeliTürkler’egenellikleverilenisim“MavriYeni”yani“Ka‐
raSakal”Osmanlı’dankalmabirdeyimbu.Anadolu’dangelenlerindaha
azmedeniolduğunudüşünüyorlar.
Kıbrıstelevizyonununyaptığıankette,Rumlarınyüzde41’iKıbrıs‐
lıTürkler’eazsempatiduyduğunu,yüzde26’sıçoksempatiduyduğunu
söyledi. Geri kalanı da ortadaydı. Zaten bu sonuç Annan Planı’nın refe‐
randumundadaçıktı.Sadeceyüzde 25plana“evet”dedi.Televizyonun
anketindebirdiğersonuçdaşuçıktı.Yüzde45Kıbrıslı,“Türklerlebirlik‐
te yaşayabilirim.” derken, yüzde 48 “yaşayamam” dedi. Bu da Kıbrıs
Rumtoplumununortadançatladığınıgösterdi.
‐RumlarnasılbirKıbrısistiyor?
‐NasılbirKıbrısistediklerikonusundanetbirplanyok.Fakatuğ‐
radıkları haksızlıkların anayasayla tedavi edildiği bir Kıbrıs anlayışına
sahipler. Bakın, dünyadaki bütün milliyetçiliklerin en belirgin özelliği
empati yoksunluğudur. Açıkçası Kıbrıslı Rumlar kendilerini Kıbrıslı
Türkler’in yerine çok az koyuyorlar. “Onlar nüfusun yüzde 20’sine sa‐
hipler; ama adanın yüzde 30’unu ellerinde tutuyorlar. Haksızlığa uğra‐
yanbiziz.Çünkübiznüfusunyüzde80’iyiz,çoğunluğuz.Buadadabizim
dediğimiz olmalı.” diyorlar. Zaten iki tarafa da toplumsal haklar veren
1960Anayasası’nadabuyüzdenkarşılar.
‐ArtıkistediklerigibibirKıbrısolmayacağınıdüşünmüyorlarmı?
‐ Kıbrıslı Rumlar’da böyle bir eleştirel düşünce yok. Kendi milli‐
yetçiliğinizi eleştirmediğiniz zaman bu noktaya gelemezsiniz. Sürekli
kendini haklı gören, doğrulayan Helen milliyetçiliği bir eleştiriye uğra‐
madığısürece,buideoloji,adanınsahibiolarakkendinigörecek.
Amadünyanınheryerindemilliyetçiliğineleştirisiönceseçkinler
arasında yapılır. Almanya ile Fransa arasındaki yakınlaşma sokaktaki
adamın kendiliğinden yakınlaşmasıyla olmadı. Siyasi seçkinler böyle
itişerek yaşamanın imkânsız olduğunu gördü ve bunu aşmaya çalıştı.
Halklarıyakınlaşmayasiyasiheyetiknaetti.
Annan Planı’na “evet” oyu verilmesini öneren Klerides de yedi‐
sekizyılönce,açıkaçıkKıbrıslıTürkler’denGüneyKıbrısCumhurbaşka‐
nıolaraközürdilemişti.“YaptıklarımıziçinTürkler’denözürdiliyorum.”
demişti. Ama Klerides’in bu tarihi konuşması, iki tarafta da yok edildi.
Denktaş için bu konuşma işlerine gelmediğinden yok edildi. Güney’de
isegenelideolojikkalıplaraaykırıdüştüğüiçinyokedildi.
‐Türkiye’yiABilemüzakerelerdesıkıştıracaklarınımıdüşünüyor‐
larKıbrıslıRumlar?
398 ‐ Evet bu düşünülüyor. Rumlar’ın kâğıt üstünde veto hakkı var
ama750binkişilikKıbrısRumkesimininağırlığıylaAlmanya’nın,İngil‐
tere’ninağırlığıaynıdeğil.
EğerAB’ninbüyükoyuncuları,Türkiye’yiAB’niniçindegörmekis‐
tiyorsaRumkesiminin“hayır”vetolarınıezipgeçmeyibaşarırlar.Unut‐
mamalıyız. Yunanlılar Simitis döneminde Türkiye ile ilişkilerde bir “U”
dönüşüyaptılarveTürkiye’ninABüyeliğinidesteklediler.İşteozaman
Türkiye’yiistemeyenlerveYunanistan’ınarkasınagizlenenleraçığaçık‐
tı.
Kıbrıs Rum kesiminde 2008’de cumhurbaşkanlığı seçimi yapıla‐
cak.KıbrıskomünistpartisiAKEL,aşırımilliyetçiPapadopulos’uncum‐
hurbaşkanlığını desteklemeye devam ederse ve Papadopulos yine seçi‐
lirse, Kıbrıs’taki uzlaşmazlık sürer. Desteklemezse durum değişebilir.
Adadabarışihtimaliortayaçıkar.
‐Rumlarniyebukadarşovenvebarışkarşıtıgörüntüsergiliyor?
‐Dünyabunuyenifarketti.Oysabütünbuuzlaşmazlığınideolojik
temelleri,Güney’debaskınideolojiolanHelenmilliyetçiliğindegizli.Ve
bu,eğitimsistemiyletoplumaenjekteedilenbirideoloji.Bakın,Kıbrıslı
Rumlar’ın yüzde 44’ü kapıdan geçip Kuzey’e bir kez olsun gitmedi.
“Yüzde 44 Kuzey’e karşı kepenklerini kapatmış.” demektir bu. Zaten
yüzde 48 de Türklerle ayrı yaşamak istiyor. Bu tercihler milli eğitim
sisteminindesonucudur.
Bir araştırmaya göre, yaşı 50’nin üstünde olan Kıbrıslı Rumlar’ın
yüzde 80’i, “Türklerle birlikte yaşamak istiyor musunuz?” sorusuna
“evet” derken, yaşı 18–30 yaş arasındakilerin yüzde 80’i “hayır” diyor.
Unutmayınki50yaşüstündekilerkanı,savaşıgörmüş,1974’üyaşamış,
terliğiyle Güney’e kaçmış insanlar. 18–30 yaş arasındakiler ise Türkler
ileyaşananlarıkitaptanöğrenmişolanlar.
‐MilliyetçilikideolojisiKuzey’dedegüçlüveyaygındeğilmi?
‐ Yaygın, ama buradaki milliyetçiliğin dinsel boyutu yok. Türkçü‐
lükvaramaTürk‐İslamsenteziyok.DolayısıylaKuzey’dedemilliyetçilik
kuşatıcı olsa da, seküler olduğu için Kıbrıslı Türkler’in hayatının her
boyutunu çok fazla etkilemiyor. Güney’de ise Ortodokslukla birleşen
Helenmilliyetçiliğiinsanınbütünkimliğinibelirleyenbirideolojihaline
gelebiliyor.
‐ Kıbrıs eskiden dünyanın turizm merkezlerindendi. Ama 1974’
tensonrabudurumdeğişti.KıbrısRumkesimindeturizmnasıl?
399
‐ 750 bin kişilik Güney Kıbrıs’a, düşünün yılda 2.7 milyon turist
geliyor. Kuzey’de turizm böyle değil. Kıbrıslı Türk dostlarımız, “Üstü‐
müzdeambargolarvar.”diyeyakınıyor;ama,eğerbusınırlamalarkalk‐
sa,oluşturduklarıturizmaltyapısıylaLondra’dangelenbirturistitatmin
edebileceklermiacaba?
Türkiye, Kıbrıs’a en kötü devletçiliğini ihraç etti. Kuzey Kıbrıs’ın
toplam nüfusu 260 bin. Bunun 145 bini Kıbrıslı Türk. Türkiye’den eski
gelenlere de Kıbrıs pasaportu verilmiş. Onlarla birlikte sayı 160 bine
çıkıyor. Nüfusun geri kalan 100 binini ise Türkiye’den gelenler oluştu‐
ruyor. Bugün bu 145 bin Kıbrıslı Türk’ün 30–35 bini memur veya me‐
mur emeklisi. Kuzey Kıbrıs sanki kocaman bir Sümerbank, büyük bir
KİThalinde.
Siyasi yapı kendi varlığını meşrulaştırmak için 1974’ten 2004’e
kadar otuz sene Rum malı dağıtmış ve ganimet ekonomisi yürümüş.
Tuhaf bir sermaye birikimi oluşmuş. Bunun sonucunda da Lefkoşa‐
Magosa yolunda tarlaların arasında tam on iki pavyon var. Ayrıca Ku‐
zey’dekumarturizmideoluşmuş.
‐Rumlaradönersek...Türkler’iazınlıkolarakmıgörüyorlar?
‐Öylegörüyorlartabii.
‐TürktarafıRumtarafındançokfakir.Türkler’inbufakirliğiRum‐
larıürkütüyormupeki?
‐ Artık Türkler de fakir değil. Hesaplamalara göre son iki yılda
KKTCekonomisiyüzde46büyüdüvekişibaşınamilligelir11bindolara
çıktı.KuzeyKıbrıs’tabugünbeşmilyonmetrekarelikbirinşaatfaaliyeti
var.ŞimdiKuzeyKıbrıskocabirşantiye.AnnanPlanı’nınreddindenson‐
rayaşananbirpatlamabu.
YazarMehmetHasgüler’indeyimiyle“ikinciganimetdönemi”ya‐
şanıyor Kıbrıs’ta. Üretime ve kapitalist ahlaka dayanan bir zenginlik
değilbu.Piyangoekonomisigibibirşeybu.SayısalLoto’dansüreklipara
çıkıyorgibi,birdurumvar.ŞimdiRumtarlalarınınüzerindevillalarya‐
pılıyor. İngilizler Güney’deki evlerini satıp, Kuzey’de çok daha ucuza
villaalıyorlar.Kuzey’deşimdihaftalıkİngilizcegazetedeçıkmayabaşla‐
dı.
‐ PekiRumlar,adaikiyebölünürse,bununkendileriiçiniyiolaca‐
ğınamıinanıyorlargizligizli?
‐Kimseaçıkçasöylemiyor,amafiiliyatonugösteriyor.1974’teas‐
keribölünmeoldu.Otuzyıllıkbuaskeribölünme,AnnanPlanı’nayüzde
76’lık “hayır” oyu verilmesiyle demokratik olarak da gerçekleşti. “Ha‐
400 yır”ı öneren Kıbrıslı Rum politikacılar, bir anlamda iki devlete giden
yoluseçtilerveadadademokratiktaksimigerçekleştirdiler.
Kimse telaffuz etmiyor ama Kıbrıs’ta iki devletli bir siyasi yapıya
gidiliyor.KıbrıslıRumlar’ınyüzde60’ıMehmetAliTalat’ımuhatapkabul
etmeyen,uzlaşmazlıkpolitikasıyürütenPapadopulos’ubaşarılıbuluyor.
Kıbrıs’ta iki tarafın ortak bir yönetim modelinde birleşmesi, iki
Almanya’nın birleşmesinden çok daha zor bir şey. Etnik çatışma tarihi
açısından bagajları ağır olan, dini ve dili farklı iki kesim var. 2008’deki
seçimlerekadarKıbrıs’tabarışlailgilibirgelişmeolmaz.
Ne Birleşmiş Milletler, ne AB, Kıbrıs için bir diplomatik girişim
içinde değiller. Planı reddedildiği için itibar kaybına uğrayan Annan,
artık çok fazla şey yapmaz; Kıbrıs’la ilgili olarak. AB’ye gelince... O da
çözümiçinfazlabirşeyyapmayacak.
NeşeDüzel.Radikal,19.06.2006.
401
16.8.Sabah
16.8.1.ŞarkıdaGüfteyiAnlatanKadın
Atatürk’ün huzuruna defalarca çıkan Müzeyyen Senar ilerleyen
yaşınarağmenhâlâdimdikayakta.Sesi,yorumu,yaşamtarzıvemusiki
birikimiyleherkesimintartışılmaz,ensaygındivası.Cumhuriyet’inger‐
çekdivası:MüzeyyenSenar.
Babasından 5 lira çalarak geldiği İstanbul’da hayatı değişen Mü‐
zeyyen Senar, “Ben kimseyi taklit etmedim ama beni çok taklit ettiler.”
diyor.
Müzeyyen Senar’la konuşmak... Böyle bir şeyi hayal bile edebilir
miydim?Benki,İzmir,Karşıyaka’dageçençocukluğumda,oturduğumuz
bahçeli eski Rum evindeki radyodan yansıyan Türk musikisiyle, akşam
fasıllarıyla,radyokonserleriylebüyümüş,müziğindiğeralanlarınıancak
sonradan keşfedip gönül vermiş, ama o ilk nağmeleri hiç unutamamış
olan müzik sevdalısı, o yaşlardan beri o şarkıları en has biçimde icra
edenMüzeyyen’iyıllarboyudinlemiştim...
Sonyıllardaçıkanalbümleriniözenlealıparşivimekatmış,enson
Odeon’dan çıkan ve eski taş plaklardan temizlenip yapılmış 19 şarkılık
albümüisedinlemektenbıkmamıştım...İşteoMüzeyyenSenar’lakarşı‐
laşmak ve uzun uzun söyleşmek... Ama işte bu mucize gerçekleşti.
Odeon’dan Zeynep Hanım aracı oldu ve oğlu Ömer Işıl’ın Bebek’teki
evindebirarayageldik.
Asansörü olmayan binada üç katı tırmanırken, birden dehşete
düştüm:yaşı90’ayaklaşmışolanMüzeyyenhanımbubasamaklarınasıl
tırmanmıştı?“Siziniçin.”dedibanakibarca...Benancakmahcupmahcup
bakıpteşekküredebildim...
Bukonuşmada,klasikpazarröportajlarıüslubumusürdürüponun
hayatınınbirözetiniyapmayacağım.Buhayat,biryazıdaözetlenemeye‐
cek kadar muhteşem... Merak edenler, Remzi’den çıkan ve Radi Diki‐
ci’nin yazdığı Cumhuriyet’in Divası: Müzeyyen Senar kitabını alıp oku‐
sunlar.Okumayadeğer...Bendahaçoksoru‐cevapşeklinde,kişiseltarihi
Cumhuriyet’inmüziktarihiyleözdeşolmuşbumüstesnakadınısizebi‐
raz olsun tanıtmaya çalışacağım. Yanımızda bulunan ve kimi yanıtları
tamamlayanRadiDikici’nindekatkılarıyla...
‐Biryerdenbaşlamakgerekya,bendebaşlıyorum:Çocukkenke‐
kemeimiş.Nasıloluyorbu?
402 ‐Beşyaşımdabirdüğünegötürüyorlarbeni.Herhaldebirşeyden
korkuyorum, dönüşümde kekemeyim. Yıllarca sürüyor bu... Ama şarkı
söylerkengeçiyor.
‐Benimşaşırmamüzerineekliyor:
‐Öyledir.Bütünkekemelerşarkısöyler,hiçkekelemeden!
‐ÇokgençyaştaBursa’dakievinden,babasınınyanındankaçıpİs‐
tanbul’a, annesinin yanına gelmiş. O kaçış olmasaydı yine Müzeyyen
Senarolabilirmiydi?
‐Hayır,olamazdım.Babamdanbeşliraçalıpyolaçıkmıştım.25yıl‐
lık evlilikten sonra annemi bırakıp gitmişti. Beni yakaladı, otobüste bir
tokat vurdu. Yıllar sonra ancak ölmek üzereyken gördüm. Hayır, İstan‐
bul’agelmeseydimaynışeylerolmazdı.
‐Senardaha1933’te,yani16yaşındailktaşplağınıyapıyor.Önce
Sahibinin Sesi, sonra Odeon... Daha sonra başka firmalar... Son zaman‐
larda bazı kayıtları Coşkun Plak, Harika Kasetçilik, Polat gibi şirketler
tarafındanalbümlerhalindeyayınlanıyor.Amaistendiğigibi,birarşivci
titizliğiyle,notlarvebilgilerledeğil.Oysaonunkülliyatıbaşlıbaşınabir
hazine...
Kitapta Müjdat Gezen’in bir tespiti var. Müzeyyen Hanım’ın haya‐
tında, onun kayıtlarıveyaşarkısöylemesiaçısındanüç farklı alan oldu‐
ğunu saptıyor: Gazino icrası, plaklar ve de radyo konserleri. Gazinoda
atmosferdehavayauyarakşarkısöylerdi;radyokonserlerinigeneldetek
birmakamaayırırdıveonuiyiceherkesetanıtmakisterdi.Plaklarsatek‐
nikaçıdanmükemmelkayıtlarolurdufilandiye...Nediyor?
‐ Hepsi çok farklıydı. Hepsinin kendine göre yeri vardır. Bir de
filmdublajıvardı.YaniMısırfilmlerininşarkılıbölümlerineTürkçeşar‐
kılarkoyardık.Odaapayrıbirişti.
‐ Gerçekten de hep merak ettiğim şeydir bu... Yıllar yılı, bizim
açıkgöz filmciler dönemin popüler Arap filmlerine müzik döşediler. Ve
bunların önemli bir bölümünde, örneğin Ümmü Gülsüm’ün söylediği
şarkılarbizdeSenar’ınsöyledikleriyledeğiştirildi.Nasıloldubu?
‐ÇoğuSadettinKaynakşarkılarıydı.Odahibirbesteciydi.Filmde‐
ki şarkı kaç dakika sürüyorsa, o uzunlukta bir beste yapardı. Biz de
stüdyoyagirer,filminüzerineokurduk.
‐Peki,ağızlarnasıluyardı?Neyazıkkibu“Türkçesözlüveşarkılı”
Mısır filmlerinden hiçbiri ortada olmadığı için, bunu görme imkânımız
yok!
403
Senar1940’lardabizzatfilmdeçevirmiş,“KeremileAslı”dabaşrol
oynamış.1960’lardayenidendönmüş:“AnaYüreği”ni,“SevgiliHocam”ı
yapmış.1976’daçektiğisonbirfilmdeise“AnalarÖlmez”,kendihayatını
oynamış.Filmçevirmeyisevdiğini,setlerdeçokeğlendiğinisöylüyor:
‐Bekliyorum,banabüyükannerollerikimteklifedecekdiye…
‐ Senar uzun yıllar boyu en önemli Türk musikisi bestecilerinin
parçalarınıilkkezkayıtyapan,hattailkkezdinleyerekyorumunugeti‐
ren şarkıcı olarak biliniyor. Onun eğilmediği ve yorumlamadığı besteci
yokgibi...SelahattinPınar,SadettinKaynak,LemiAtlı,ŞükrüTunar,Os‐
manNihat,SadiHoşses,BakiDuyarlar,SuphiZiyaÖzbekkan...Hepsiyle
ilişkilianılarıvarkitapta...Öylebirhizmetetmişkimusikimize,eşiben‐
zeriyok.Ben,tümbubestecileriçindeençokSadettinKaynak’ısevdiği‐
misöylüyorum.Şöylediyor:
‐ Onunla 1932’de tanıştık. Hemen bütün şarkılarını önce bana
okudu,benplakyaptım.Gerçektenbirkaynakgibiydi.Öylegüzelşarkı‐
lar yaptı ki. Onun çok kişisel bir yorumu var. Ben kimseyi taklit etme‐
dim. Taklit edebileceğim kimse yoktu ki... Ama beni çok taklit ettiler.
MuallaGökçay’danbaşlayarak.
‐Senarbiryerdeşöyledemişti:“Benşarkısöylemiyorum,güfteyi
anlatıyorum.”Sözlereolanbuilgisinerdengeliyor?
‐Benşarkınınöncesözlerinebakarım.Güftebeniçoketkiler.Söz‐
lerimelodiyeaksettiriyorum,melodiyitanetaneanlatmayaçalışıyorum.
Güfteyi karşımdakilere anlatmaya çalışıyorum. “Yaralarım çok derin”
derken, sanki içim yaralanmış gibiyim. Önce kendim duyuyorum, ken‐
dimağlıyorum.Sonrabaşkasınıağlatıyorum.
‐ Senar okuduğu hemen tüm eserleri önce sahipleriyle birlikte
“geçmiş”.Şöylediyor:
‐Sözleröğrenilmedenşarkıgeçilmez,usulsüzşarkıokunmaz.Ben
papağan gibiydim, bir kez bakınca hemen ezberler ve geçerdim. Hepsi
öncebanagelir,beşkatmerdiveniçıkarveşarkıgeçerlerdi..
‐ Senar sözler konusunda öyle hassas ki, örneğin Sadettin Kay‐
nak’ın ünlü bir şarkısındaki “su uyur fısıldaşır” deyişinin zamanla “su
yürür fısıldaşır” olmasına müthiş bozuluyor. TRT’de bile bu yanlış yo‐
rum sürüyormuş... Atatürk’ün huzuruna çok kere çıkmış: Dolmabahçe
Sarayı’nda, Bursa Çelik Palas’ta, Bursa Belediye Salonu’nda, Ege vapu‐
runda,Savaronayatında...Nelerhatırlıyor?
‐Vallahibençokgençtim,alıpgötürdüler.Siyahkaplıradyodefte‐
rimvardı,onualıpgittim.Küçücükbirkızçocuğuyum.Beniöncebanyo
404 gibi bir yere soktular, yıkadılar, saçımı kestirdiler. Çok uzunmuş... Beni
modernbirkızyapmakistediler.Kocamıdagönderipbıyıklarınıkestir‐
diler, akşam evde dayak yedim!.. 1936 sonbahar’ıydı. Saray’a gittik, sa‐
bahakadarşarkısöyledik.Atatürkkitabıaldı,şunuoku,bunuokudiyor.
Sohbetyok,hepşarkısöyledik.Rakısı,leblebisi,sigarasıönünde.Çokda
rakıiçmiyordu.
Sonra1937’degittim.SelahattinPınargeldi,“Bursa’yaAta’yagidi‐
yoruz.”dedi.Tuvaletlerfilanaldım,gittik.Uşeklindemasalaraoturmuş‐
lardı.Yinesaatlerceşarkılarımızısöyledik.ErtesigünBelediyeSarayı’na
gittik, Merinos fabrikasının açılış törenleri vardı. Bu kez beni yuvarlak
masayadavetetti,iltifatlaretti.Sonradansakaldırdı.Bendansbilmiyo‐
rumki...Anladıbilmediğimi.Oradanasılölmedim,bilemiyorum.
‐Atatürk’lesonrabirkezEgevapurunda,birkezdeözelyatıSava‐
rona’da karşılaşıyor. Ve ona yine siyah kaplı defterden seçtiği şarkıları
okuyor. Atatürk hep şarkılara katılır, hatta neşeli bir şeyse kalkıp oy‐
narmış.Ondabulaşıcıbirneşeveenerjiolduğunusöylüyor.Ençokiste‐
diğiparçalarise“ManiOluyorHalimiTakrireHicabım”ve“CanaRakibi
HandanEdersin”imiş.KitaptaSenar’ınönemlikonserlerdegiydiğituva‐
letlerdeyeralmış,ayrıntısınadek...Onlardamıkayıtlaragirmiş?
‐Onlarıbenhatırlıyorum,hafızamçokiyidir.Otuvaletlerinhemen
hepsinidağıttım,bendeyok.
‐Yinedekimilerimüzeleregirmiş:ÖrneğinSadberkHanımmüze‐
sindeikituvaletivar.AyrıcaÜsküdar,Kadıköy,Bursagibiyerlerdeözel
koleksiyonlardaolangiysilerivarmış.Keşkehepsigününbirindetekbir
müzede toplansa... Peki, Safiye, Hamiyet, Mualla, Zehra Bilir, Perihan,
MuazzezAbacıgibiünlüşarkıcılarlailişkilerinasıldı?Rekabetyokmuy‐
du?
‐ Hayır, yoktu. Çünkü hepimizin sesi ayrı, rengi ayrı. Assolist‐alt
solist tartışması da yoktu. Ben liste yazıp astırmadım hiç... Mesela Zeki
Beylisteyazardı,benyazdırmam,hangişarkıyıistersenoku,benbaşka
şeyokurum.
‐Hemenhepsiylebirlikteçalışmış,sahnealmışlar.MuazzezAbacı
dışında... Radi beyin karışmasıyla bir şey daha ortaya çıkıyor: Plak ya‐
parken birbirlerinin repertuarına saygı göstermişler, birinin okuduğu
şarkıyı diğeri okumamış. Örneğin, “Bakmıyor Çeşmi Siyah Feryade”
Hamiyet veya “Menekşelendi Sular” Safiye gibi şarkıları hiç plak
yapmamışMüzeyyenhanım...Tambirsaygıörneği...
Onuençoktaklitedenleryinedeerkekşarkıcılarolmadımı:Zeki
MürenveBülentErsoy?
405
‐Evet.Amasonradeğiştiler,kendilerinibuldular.
‐ZekiMüren’idaha17yaşındaykentanımış.Gelmişve“Bensizin
şarkılarınızlabüyüdüm.”demiş.Dostluklarıhiçbozulmamış.Onuerkek
şarkıcılar arasında gerçek mirasçısı olarak görüyor. Ya Bülent Ersoy?
Onunla kavgalı değil mi? Bunu kabul etmiyor, bir kırgınlık olduğunu,
amaartıkbunundakapandığınısöylüyor.Ancakeklemedenduramıyor:
‐Çokiyimusikibilir,harikabilir.Amayüzünesöyledim,“Bülent,
çokkötüokuyorsun,bunuyapma.”diye...
‐ Müzeyyen Senar’ın bir süre önce ilginç bir albümü çıktı: Sezen
Aksu’danLeventYüksel’ebirçokpopşarkıcımızınkatıldığı...
‐ Bunu Sezen hazırlamış. Benim haberim bile yok... Ben okudum,
onlarüstüneokudu.Birarayagelmedikbile.Güzelbirşeyoldu.
‐BaştaSezen,Ajda,Nükhet,Nilüfergibipopsanatçılarınıçoksev‐
diğini söylüyor. Sezen’le birlikte fasıl bile yapmışlar!.. Bir dönemde,
Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Murat Soydan gibi Yeşilçamlılar’la birlikte
sahne de almış ve onlara hep öğütler vermiş. Ama pop’un alıp başını
gittiğinivegerçekTürkmusikisinintehlikedeolduğunudabelirtiyor.
Onu inciten bir şey de Devlet Sanatçılığı konusu. Uzun yıllar ve‐
rilmemiş, verildiğinde de kendisi kabul etmemiş, Daha önceleri nere‐
deydiniz? Diyerek... Sonra bakanlıktan bir yazı gelmez mi? “Kusura
bakmayın, son verdiğimiz devlet sanatçısı unvanları dava konusu oldu
ressam Mehmet Güleryüz, bol keseden verilen bu ödüllere karşı dava
açmış ve Danıştay da iptal etmişti , onun için geri alıyoruz” diye... Mü‐
zeyyen Hanım da “Ben zaten almamıştım ki, geri vereyim.” demiş. İşte
traji‐komikhikayeninözeti!..
Müzeyyen Hanım’ın tüm kayıtları şimdi Radi Dikici’nin elinde.
Tüm taş plaklar tespit edilmiş: En azından 175, belki 190’a yakın plak
demek ki, iki misli şarkı söz konusu. Ayrıca 60’lardan sonraki albüm
ve 45’likler. Tümünün temizlenip yayınlanması ve bir Müzeyyen Senar
müzesininartıkhayatageçirilmesigerekiyor.
‐ Bağırmakla iyi şarkı söylemeyi karıştırıyorlar. Bunu Muazzez’e
desöyledim.Amabana“Ablacım,zamanböyleistiyor.”dediler.Birma‐
gazin yazarı tanıdığım da bana “Yalan yazmasak, satamayız.” demişti.
Hepsiaynışey.
‐Senarkitabınbiryerindeşöyledemiş:
‐Üçtürlüsesvardır:kalbises,kafasesi,göğüssesi.İbrahim Tatlı‐
ses vebenkalbisesleokuruz…Yani?Karınyadakafasesi,bağırmaktır.
Kafadanbağırıyorlar.Gırtlak,bağırmakmusikideğilki...Musikikalpten
406 çıkmalı,hissedilmeli.MeselaAdnan Şenses daavazıçıktığıkadarbağı‐
rıyor.Ocanımsesinimahvediyor.
‐ Ama Bülent Ersoy meselesi burada kapanmıyor. Müzeyyen ha‐
nımanlaşılanbukonudadertli,üzüntülü.Teybikapatmakoşuluylabana
Bodrum’dabirkulüpteErsoy’laarasındageçenleriayrıntısıylaanlatıyor.
Anladığımşuki,onagerçektenkırılmış.Amakintutmuyorveonuyine
dedostsayıyor.Daha1970’liyıllardajübileyapıpçekilmeyidüşünmedi
mi?
‐1983’teçekildim,sonraFahrettinArslan’ınisteğiyle,70.YılKon‐
serleriyaptık.Amabenyinedevamettim.
‐Amaartık konserfaslınınbittiğini söylüyor.FatihAkın’ınİstan‐
bul Hatırası filmi için dört şarkı söylemiş. Ama stüdyo kaydı. Önümüz‐
dekiaylardadabir‐ikisermaye grubununözelgecelerineçıkacak.Söy‐
lediğinintersine,oşarkısöylemeyihiçbırakamayacak...
Nerdeysebütündünyayıgezdi.Paris’teLido’dasöyledi,Londra’da
konser verdi, Amerika’ya defalarca gitti, Avustralya’ya gitti. Onu hangi
ülkeençokheyecanlandırdı?Beklemediğimbiryanıtveriyor:“LosAn‐
geles”diyor.Niye?
‐ Oradaki konserlere buradan gitmiş Ermeniler ve Türkler geli‐
yordu. Ne ağlıyorlardı, bilseniz... Ne hüzünleniyor, ne alkışlıyorlardı.
İnanılmazbirşeydi.
Seyahatdefterinisonbiryolculuklakapatmayıkuruyor:Kenya’da
safariyeçıkmak...KızıFeraye’ninadı,onunyıllarcaokuduğu veaslıFe‐
ragi olan bir türküden geliyor. Onun bulup meşhur ettiği anonim bir
parça.Bizi ağırlayanoğluÖmer ve eşiyletanışıyoruz.Elbettetorunları,
hattatorunlarınınçocuklarıbilevar.Enbüyüğü14yaşındaolan...Böyle‐
ceIşılailesidörtkuşakbiraradabirbüyükaile...Birazsabırlabeşkuşak
bileolabilir...Tekşikâyeti,torunlarınvetorunçocuklarınınonuyeterin‐
cearamaması!
AtillaDorsay.Sabah,22.01.2006.
16.8.2.“KimseyeYaranamadım.”
Kendisine “aydın” denilince bunu bir hakaret olarak kabul eden
MuratBardakçı,gündeonbeşsaatçalışan,belkitamdabuyüzdeninti‐
halyapanyazarlarıteşhiretmektenayrıbirkeyifalan,gazetecilikleözel
ilişkileriayrıtutan,tamburçalan,keyiflibiradam…
Osmanoğulları’nın son hükümdarı VI. Mehmet Vahideddin’in ha‐
yatı, hatıraları ve özel mektuplarını kapsayan “Şahbaba” isimli kitabı
yayınevideğişikliğiyleyenidenbasılanMuratBardakçı,elindekibelgele‐
407
re rağmen kitabını sansürlediğini kabul etmekle birlikte, o bölümlerde
beklendiğigibiVahideddin’inAtatürk’ehakaretetmediğinisöylüyor...
‐ Murat Bey, siz köylülükle saray kültürü tezatını günümüzde en
iyi ortaya koyan, bu yüzden Osmanlı’nın dinciler tarafından suistimal
edilmesiniengelleyen aydınbiradamsınız.Üzülmüyor musunuz,popü‐
lertarihçiolarakanılmaya?
‐ Aydın falan değilim, ben aydınlardan nefret ediyorum. Türki‐
ye’deaydınyok.
‐Amaaydınsınızefendim…
‐Hayırdeğilim,estağfurullah,hakarettirobana.Birsürüsahtekâr
var“aydın”geçinen.Bizdememleketindeğerlerine,dinine,imanınakü‐
für ettiniz mi, aydın oluyorsunuz. Ben aydın değilim, ben o değerlere
küfür etmiyorum. Kültürlü bir insan olduğumu söyleyebilirim. Ayrıca
konuyu“saraykültürü”diyerekdarbirkalıbasıkıştırmayın.Saraykültü‐
rüdiyebirşeyolmaz.Saraykültürükimeaittir?Cariyelerefalan.Bunlar
da200–300kelimeylekonuşaninsanlardı.Benimsenelerdiranlatmaya
çalıştığımşey,imparatorlukkültürüdür.
‐ Pekâlâ. Bugün Türkiye’de “Osmanlı Modası” diye bir şey varsa,
bundasizinetkinizçokbüyük.Bunasılgerçekleşti?
‐20küsursenediryazdıklarımdansonraolmuşbirşeydiro.Beni
neden popüler tarihçi olarak görüyorsunuz ki? Röportaj yapmak için
elinizde tuttuğunuz “Şahbaba” kitabım popüler tarih kitabı değil, gayet
ciddibirtarihkitabıdır.Belgeselbirkitaptır.
Piyasada olmayan kitaplarım da var benim. Popüler tarih dediği‐
niz, benim gazetede yazdıklarımdır. Tarih zevki vermişimdir millete
senelerce.EskidenReşatEkrem’lervardıbuişiyapan.Yokdeğildi,amao
nesilölmüştü;benogeleneğidevamettirdim.Amaiyibirşeybu.
‐İngilizce,Fransızca,Latince,FarsçaveArapçabiliyorsunuz.Ama
Arapçanızeskidenbirazkitabiymişgaliba.Gazeteciolarakaltıyılkadar
Kahire’de bulunmanızın sebeplerinden biri de o yıllarda Arapçanız’ın
istediğinizdüzeydeolmamasıolabilirmi?
‐ 1980’lerin başında Türk gazetelerinin bir Ortadoğu bürosuna
sahip olmaması ayıptı. Ben dışarılarda çalışan bir muhabirdim. Türk
basınının “Ortadoğu Bürosu” olması gerekirdi. İlk olarak ben açtım o
büroyu.Ortadoğu’nunmerkezideKahire’dir.Gazetecilikaçısından,ula‐
şım açısından, bu işin merkezi Kahire’dir. Beyrut olsaydı, Beyrut’a gi‐
derdim.Dillealakasıyok.Bengazeteciyimyahu.
408 ‐ Sakinleştiyseniz, bir şeyin üstünde biraz daha durmak istiyo‐
rum,birilerininyolunukesmekmeselesinin...
‐ Basite indirgemeyin. Türkiye Müslüman bir ülkedir. O ayrı bir
şeydir, İslam’ı kullanarak bir halt etmeye çalışmak ayrı bir şey. Şunu
unutmayın, ben en başta gazeteciyim. “O iş öyle değil, böyledir.” demi‐
şimdir.O,onunyolunukesmekdeğildirki.Birişadamıdüşününyolsuz‐
lukyapıyor.Buherifehırsızdesekbırakacakmı?Hayır.Veyakadınçıkı‐
yorsahneyebirşarkısöylüyor,bombokbirses.“Sanatçı”.Orospulukda
yapıyor.Söylediniz.Kadınvazmıgeçecekşarkısöylemekten?
Kaldı ki, Türkiye’deki İslamcı çevrelere Osmanlı hayatı falan ters
gelir, zira para getirmez. İkisi başka şey. Dinden para kazanıyor, bu
adamlar. Osmanlılık’tan para kazanmıyorlar ki. Osmanlılık böylelerine
ters,karşıolanbirşeydir.
‐ Danıştay saldırısı, “Devletin içindeki ayrı bir çeteleşme var mı,
yokmu?”tartışmasınıyenidenalevlendirdi.Eğervarsa,TürkiyeCumhu‐
riyeti’nebuOsmanlı’danmiraskalmışolabilirmi?
‐ Hayır devletin çetesi yoktur; bazı görevlileri kendi menfaatleri
icabıbazıişlerçeviriyorlardır.Devletçetesibaşkabirşeydir,buherifle‐
rin bir şeyler yapması başka bir şeydir. Menfaat ayrı, devlet politikası
ayrıbirşeydir.
‐ Ama genellikle devletin, zamanında o adamları tek görevlik de
olsa,kullandığısözkonusu...
‐Çetelerinvarlığıbaşkabirşey,devletinbazıkişileribazıişlerde
kullanmasıayrı.Devletresmiolarakyapamayacağıbazıişleribaşkasına
yaptırır.Tarihebakarsanızbunuher devletyapar.Mesela İkinciDünya
Savaşı’nda, Amerikan mafyası olmasaydı, Japonlar canına okumuştu
Amerika’nın.EnazındanLosAngeles’ıgötürmüşlerdi.
‐ Bizdeki kullanılmış adamlar, sonradan kenara konulduklarını
kabuletmekistemiyorama...
‐Devletkabahatlideğilki.Çetefalan…Bunlarferdioluşumlar,ki‐
şiseldir;devletlehiçbiralâkasıyoktur.
‐Osmanlı’danbirikiörnekverebilirmisinizbutiplemelere?
Özelliklesondönemde,BirinciDünyaSavaşı’nınsondönemlerin‐
de kullanmalar oldu böyle. 19. Yüzyıl’da. Celali isyanları zamanında da
var,17.Yüzyıl’dada.
‐ Osmanlı’daki çeteleri tasfiye etme yöntemlerinden bahsedebilir
miyiz?
409
‐Bazılarınapayeverir,rütbeverir;meselaBeylerbeyiyapar...
‐Sonradaunuturama...
‐Veyaöldürülürdü.
‐Ha,şimdisorunkullanılıpda,ortadankaldırılmayanlardamı?
‐Öylebirşeydemiyorum.Danıştayolayındakullanılıpdadışarıda
bırakılmışkimseyok.Gönüllüörgütlervar.
‐Tamdaiştebugönüllüörgütlerinortayaçıkışsebebiolamazmı,
bahsettiğimpsikolojidekiinsanlariçin?
‐Buolayınneolduğu,birkeredahaortayaçıkmadıbile.İlkaçık‐
lamalarabakın,ikinciaçıklamalarabakın.Tamkafakarıştırıcıbirşey.Ve
herkesbunuşuandakullanıyor.Dahabilmiyoruz.Ogönüllükuruluşla‐
rın birçok sebebi olabilir. Güç, menfaat veyahut hakikaten samimi bir
şeyler,inanç,hepsiolabilir.
‐Birinsanıbirkereödüllendiripdahasonrabırakmışolmalarının
tepkileriyaşanmıyormuçoğuzaman?
‐ Susurluk gibi değil bu olay. Başbakan, “Susurluk’a götüreceğiz.”
dedi.Gidecekmi,bilmiyorum.Çünküişinatlaşmayabindi.Başbakançok
kötüinatediyorbukonuda.Birşablonaoturtmakçokyanlış.Amasezi‐
lenbirşeyvar,devletleilgilideğilbuiş.
Derin devletin falan, böyle bir şeyle alakası yok. Derin devlet an‐
cak şöyle olabilir: devlet resmi olarak yapamadığı işleri bazı gruplara
yaptırabilir;parasınıvererek.Bununkaynağıdaörtülüödeneklerdir.
‐ Her defasında örtülü ödenek kullanılmasın da “Sen bu işi yap,
paranıdaşuişadamındanal.”denmedimihiç?
‐ Öyle bir paranoya içindeyiz ki biz. Bir general ya da emekli bir
paşakalkacak,“Sengitşuadamıvur;ortalıkkarışsında,Türkiyetemiz‐
lensin.”diyecek.Öyleşeyolurmu? Herkesbirteoriyürütüyor.Cahiller
cesurdurherzaman.
‐Osmanlı’dadevletiçindekiteröristtiplereörnekverirken,neden
banayuvarlakcevaplarverdiniz?
‐Veremem.Torunlarıarkadaşım.Bençokkarşıyımböyleişlere.
Şebnemİyinam.SabahPazar,28.05.2006.
410 16.9.Türkiye
16.9.1.GolfteYeniHedefimizDünyaŞampiyonluğu
Ülkemizdegolfhep“zenginsporu”olarakalgılandı.Silivri’ninköy‐
lerindekiçocuklaragolfsopasıtutmaşansıverilince,herşeydeğişmeye
başladı.DahaöncehiçbirbaşarısıolmayanGolfMilliTakımımız,Akdeniz
Oyunları’nda2.oldu.VeTürkiyeGolfFederasyonuBaşkanıAhmetAğa‐
oğlubuyılMilliTakım’ınhedefinindünyaşampiyonluğuolduğunusöy‐
lüyor.
Benimdoğduğumşehirde,birfutbolmaçıvardıdün.Liginbitme‐
sine az bir süre kala, şampiyonun ortaya çıkması açısından kritik bir
maç.Amanelig!
Senelerdir,karşıkarşıyagelenikitakımıntaraftarlarınınaynısaha
içinde bulunamadığı, takımlarını destekleyemediği bir futbol ligine şa‐
411
hitlikediyoruz.Futbolmaçlarıöncesivesonrasındakigörüntüler,şidde‐
tin en ağırını barındırıyor. Yaşananlar ve “spor” kelimesini yan yana
koyduğunuzda; olmuyor! Taraftarların birbirine tavrını anlamaya çalı‐
şırken, yönetim koltuklarından gelen açıklamalar daha da şaşırtıyor
insanı.Halböyleolunca“futboldanuzakduranlarsınıfı”oluşmayabaşlı‐
yor.
Bütünbunlararağmen,Türkiye’de“spor”deninceakla“futbol”un
geldiği de değişmez bir gerçek. Ama artık farklı dallarda sporcularımız
başarılarakoşuyor.Bugünbizimiçin“enyeni”lerdenbirini,golfükonu‐
şacağız aslında100yıllıkbirgeçmişolsada .
TürkiyeGolfFederasyonu,AhmetAğaoğlubaşkanlığında eskiden
futbol kulübü yöneticisiydi Milli Takımımız başarıdan başarıya koşu‐
yor. Ağaoğlu’nun deyimiyle “golf”ü bir araba markası sananlar, şimdi
çocuklarıseçilsindiyetorpilyaptırmayakalkıyor.
Dünyanın en çok kazanan sporcusunun, Tiger Woods adlı golfçü
olduğuhaberi,birazdahayaygınlaşırsadurumneolacakkimbilir!“Tür‐
kiye’yeözgü”dediğimodelsayesinde,Türkgolfünübaşarıylatanıştıran
isimle, Ahmet Ağaoğlu’yla konuştuk bu hafta. Ofisindeki masasının bir
yanındabirgolftopuvardı,diğeryanındadaTurgutÖzakman’ın“AhŞu
ÇılgınTürkler”kitabı...
‐GolfsporuTürkiye’dehepbellibirkesiminuğraşıolarakalgıla‐
nırken,yaygındeğilken,kısasüreiçerisindeAkdenizOyunları’nda2.’liği
eldeedentakımnasılortayaçıktı?
‐Tamamenbizeözgübirsistemlehareketettik.İngilizGallerFe‐
derasyonuyakındanaraştırdı,“Nasılbaşardınız,2,5saha,35sporcuve
Avrupaşampiyonuoluyorsunuz?”diye.
Silivri civarındaki ilköğretim okullarından 60 kadar çocuğa 45
günlükbireğitimverdik.Elemelerlesayıları8’edüştüveAkdenizOlim‐
piyatları’ndaikinci,AvrupaŞampiyonKulüplerŞampiyonası’nda,Avru‐
paŞampiyonuolanilkGolfMilliTakımımızböyleoluştu.
İlk seçimlerde eline golf sopasını verdik, “vurun çocuklar” dedik,
eniyikimvuruyorsa,onuseçtik.Sonseçmelerdeisedahasistemlidav‐
ranıyoruz. İlk seçimlerde aileler göndermiyordu çocuklarını… Son se‐
çimlerdeiseeldeedilenbaşarılarlaailelertorpilyaptırmayabilekalktı.
İlkgruptaki9kişiaynıüniversitedeokuyorşimdi.Sporcuyetiştiriyorsa‐
nız, onu olumsuz etkileyecek her şeyden uzak tutmalısınız. Biz, okul
hayatlarıyla ilgilendik, eğitim masraflarını karşıladık, iki noktaya odak‐
lanmalarınıistedik.Okullarınavespora...
412 ‐ Bütün bunlardan sonra, sizi “En Başarılı Federasyon Başkanı”
ilanedenlerdevar,çokeleştirenlerde.Niyebukadareleştiriliyorsunuz?
‐Eleştirinormaldir.Geleneleştirilerdenhiçbirtanesifederasyon‐
ların görev ve sorumlulukları çerçevesinde değil. Beni keşke “Niçin 1.
olmadınız? Niçin sporcu sayınız daha da artmadı; daha çok yaygınlaş‐
madı golf?” diye eleştirseler ama yok. Ben yine de gelen eleştirilerden
birşeylerçıkarmayaçalışıyorumamabulamıyorum.
Bueleştiriler,busporukendioyuncaklarıgibigören2veya3kişi‐
nin rahatsızlığı. Gündemden kendilerinin düşüp, yerlerini o çocukların
almasından rahatsızlar. Hiç önemli değil; biz Trabzonluyuz, kendimize
hedefçizer,onadoğrugideriz.Sağdansoldangelenşeylerbizietkilemez.
Bizimhedeflerimizbelli.4yılda100golfsahasıvedünyaşampiyonluğu.
‐Budaçoktartışılanbirkonu.Golfsahasıyapmakiçinçoksayıda
ağaçkesileceğisöyleniyor.
‐“200binağaçkesilecek.”diyenlereburakamıneredeneldeettik‐
lerinisorduk.Çünkübirgolfsahasınıntamamıağaçlarlakaplıolsadahi
kesilecekağaçsayısımaksimum7bindir.Ben7binağacıküçümsemiyo‐
rum.
Sorgun’da kesilecek ağaç sayısı 5400 ve vasıfsız ağaç. Ama bunu
200binağaçdiyeaktaranlar,insanlarıyanlışyönlendirenler,banagöre
kamusuçuişledi.Bunundoğrusunusöyleselerdi,bizdeonlarlaberaber
mücadele ederdik. Kesilmeli mi, kesilmemeli konusunu tartışırız; kesil‐
memesigerekiyorsaenbüyükengelidebizoluştururuz.5400ağaç,niye
200binağaçdiyedeklareedilipkamuoyuyanlışbilgilendirildi?
Türkiye, golf tesislerinin sayısını artıramaz, geri kalırsa bundan
kârlı çıkacak üç ülke var. Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi, İspanya ve
Portekiz. Bu şekilde davrananlar, gayeleri neydi? Bunun hesabını ver‐
mek mecburiyetindeler. “Golf sahası sadece ormanlık arazide yapılır.”
diyebirşartyok;hertürlüarazide,bataklıkta,çöldegolfsahasıyapılır.
Önümüzdekiyıl,Manavgatçöplüğügolfsahasınadönüştürülecek.
‐ Trabzonlular’ın aceleci bir tarafı vardır. Dışarıdan baktığınızda
saatlerceküçücükbirtopunpeşindengidipgolfoynayacaksabrıgöste‐
remezlergibigeliyorinsana.
‐ O kadar ilginç bir spor ki, bir Trabzonlu’yu bile alışkanlıkların‐
dan uzaklaştırabiliyor. Birinci çukura gelip ilk vuruşu yaptığınızda, bü‐
tünolumsuzluklardankopuyorsunuz.Doğaylabaşbaşa,harekethalinde
4–5saatinizgeçiyor.Kalpvedamar,ruhsağlığıaçısındaninanılmazbir
413
rehabilitasyon.Amerika’da100 yaşınüstündeki insanlarda, uzun haya‐
tınsırrınıaraştırdıklarında,yüzde98’iningolfoynadığıortayaçıkıyor.
‐ Şu anda Türkiye Golf Federasyonu Başkanısınız ama ya futbol?
TrabzonsporKulüpBaşkanlığıadaylığındansonandaçekilmiştiniz.Tek‐
rarböylebirdüşüncenizvarmı?
‐Futbolbenimsporanlayışımın,oçizginindışındaşuanda.Benim
Trabzonspor Başkanlığı’na adaylığım veya yöneticilik yapmam, futbolu
çoksevdiğimiçindeğildi;Trabzonspor’uçoksevdiğimiçindi.
Olimpizm ruhunun ve spor etik’inin dışına taştığına inanıyorum,
Türkiye’deki futbol anlayışının. Böyle devam ettiği müddetçe, benim
kulüpbaşkanlığımonbindebirihtimalbelki.Birsporadamıiçinhoşbir
şey değil, ama sporcu ayırt etmeye başladım. GS dendiği zaman Ergün
Penbe,HakanŞükürbenimiçinçokayrıyeriolansporcular.Fenerbahçe
dendiği zaman Rüştü. TS’da belki hala hepsi. Bu tür sporcuların sayısı
çokazaldıliglerimizde.
Bunlarsadecefutbolcudeğil,örneksporcular.Keşkebutürspor‐
cularınsayısıdahafazlaolsa,belkiyöneticilerdeenazındansporcular‐
danutanarakkendilerineçekidüzenverirler.Tekçıkışyoluonugörüyo‐
rum.Futboluyönetenlerinyüzdeseksenininbuişifarklınedenlerleyap‐
tıklarınainanıyorum.
‐YaTrabzonspor‐Fenerbahçemaçı?
‐ FB‐GS arasındaki liderlik mücadelesi Trabzonspor’u hiç ilgilen‐
dirmiyor. TS bu sene taraftarını gerçek manada üzdü, bir özür borcu,
3.’lükhedefivar.TS,büyüktakımdır,hiçbirtakımındaarkabahçesiol‐
madı;rakibikimolursaolsun,çıkarkendineyakışanfutboluoynar.
Dünyada turizmin büyüme hızı yüzde 2. Golf turistindeyse yüzde
8–10. İspanya’da bir golf turisti günde 1280 dolar harcıyor, biz hâlâ
günde 20 Euro’luk turistin peşinde koşuyoruz. 20 milyon dolarlık yatı‐
rımyapıyorsunuz,adamgeliyor20Euro’yaherşeydahilyiyoriçiyor.
Bu bir işgal, turizm değil. Ülkemizin en güzel yerleri sürekli işgal
altında.Buülkeyeseyahatetmenin birbedeliolmalı,odagünlük100–
150Euro’nunaltındaolmamalı.Türkiye’yegelengolfturisti2.ve3.sınıf
golfturisti.Onlarındagünlükbıraktığımiktar150–200Euro.Golfsaha‐
sının maliyeti 5 milyon dolar. Senede 2–3 milyon dolar arası net kar
bırakıyor. Golf sahalarının sayısı 100’ün üzerine çıktığında bunun çar‐
pan etkisiyle beraber, Türkiye ekonomisine katkısı senede 2,5 milyar
dolardır.
İnciErtuğrul.Türkiye,30.04.2006
414 16.9.2.“TürkiyeAB’deBirinciLig’deOynamalı.”
‐GaziÜniversitesiRektörüProf.Dr.KadriYamaç,TürkiyeCumhu‐
riyetiDevleti’ninoynamasıgerekenbirligvarsa,bununbirinciligolma‐
sı gerektiğini söyledi. Rektörlük görevine atandığında da bir röportaj
yaptığımızRektörYamaçileikinciröportajımızınkonusu,GaziÜniversi‐
tesi’ndekideğişiklikler,yenihedeflerveTürkiye’ningündemioldu.
‐ Rektörlük görevine başladığımda, Gazi Üniversitesi benim için
yabancı bir üniversite değildi. Ben 1984 yılından beri bu üniversitede‐
yim. Eksiklikleri bilerek, üniversitenin hangi yönde güçlü, hangi yönde
zayıfolduğunubilerekgörevimebaşladım.İkiyıliçindebenimrektörlük
görevimeaitplanlarınçokbüyükkısmınıgerçekleştirdim.
‐Yamaç,samimibirhavadageçenkonuşmasınışöylesürdürdü:
‐Atatürk’ünişaretettiğigibiçağdaşuygarlıklarligibizimyerimiz
olmalı.BuanlamdaABileyürütülenilişkilere,Türkiye’ninbirtakımko‐
nularda gelişmesine katkıda bulunacağı için olumlu bakıyorum. Bize
dayatılan konular var. Oralardan birileri bize geliyor. Türkiye’nin pek
çokvilayetivaramasüreklibelirlibirvilayetiziyaretetmelerigibi.
YadaTürkiye’ninbirbölgesiniharitadahepbaşkabirülkeolarak
göstermelerigibi.YadaKıbrıs’ınbirşekildeTürkkimliğindenkopartıl‐
maçalışmalarıgibi.BunlarakarşıtabiikiherTürkvatandaşı gibiciddi
tepki duyuyorum. Ama şunu da biliyorum: bunlar çok dikkatli, ulusal
kimlikten de ödün vermeden götürülmesi gereken konular. Ben hükü‐
mettenulusalhassasiyetleribirazdahaönplanaçekmesinibekliyorum.
Eksiği olan en büyük konu olan bilimsel çalışma arenasında, üni‐
versitekendisiniönplanaçıkarmadaetkiliolamıyordu.Bukonudaciddi
eleştirileralıyorduk.Önceliklebununüzerinegittim.Öğretimüyelerimin
ortak projelere girmelerini, çok ciddi şekilde teşvik ettim, hem ulusal
hemuluslararasıalanda.Adetabukonuüniversiteiçindebirkampanya
veheyecanadöndü.LeonardoprojeleriGaziÜniversitesi’ninkenditari‐
hininakademikenbüyükbaşarısıdır.
‐RektörYamaçyaptıklarındanbahsederkengözleriokadarparlı‐
yorki,yenibirbaşarıdanbahsederkendeheyecandanyerindeduramı‐
yor. Gazi Üniversitesi’nin kulvar atladığını belirterek devam ediyor an‐
latmaya:
‐ Gazi Üniversitesi’nin yeni bir başarısı da Erasmus projesinde.
Türkiye’den ikiüniversiteyeraldı buprojede.Mimarlık Fakültesi’nden
Prof.Dr.NurÇağlar’ınprojesiileTürkiye’dekazananikiüniversiteara‐
415
sınagirdik.Buikiörnek,GaziÜniversitesi’nineleştirilen,zayıfkaldıde‐
nilenyönleriydi.Sadecebuikibaşarıbilebizimsınıfatladığımızıkulvar
değiştirdiğimizigöstermektedir.
‐GaziÜniversitesi’ninşuankikimliğinibizeanlatırmısınız?
‐Görevegeldiğimdebütünhocalarımaşuvurguyuyaptım;seçim‐
lerde hangi siyasi partiye oy kullandığınız beni hiç bağlamıyor ve ilgi‐
lendirmiyor.Amaherhangibirpartininbayrağınıbuüniversiteninbah‐
çesinde dalgalandırmak isterseniz, gereğini yaparım. Bu partinin kim
olduğubenihiçilgilendirmez;istersağcı,istersolcubenibağlamaz.
Benim önemsediğim şeyler vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bü‐
tünlüğü,Misak‐ıMillisınırlarınasahipçıkmak,Atatürkçübirdünyagö‐
rüşü,çağdaşmodernbiranlayış.Benim,hocalarımailettiğimşeybuol‐
du.Onundışındasiyasikimlikleriniz,kişiliklerinizbeniilgilendir‐miyor.
Beni ilgilendiren, akademik kimliğiniz. Üniversitemi nereye götürüyor‐
sunuz?Buhocalarımıztarafındançokiyialgılandı.Öğrencilerimtarafın‐
dandaiyialgılandıveGaziÜniversitesiçokufakolaylarındışındabüyük
olaylarınyaşandığıyerdeğilartık.
‐GaziÜniversitesi’ndeikiyıldırbulunuyorsunuz.Öğretimüyeleri‐
nizlebusürezarfındaciddisıkıntılaryaşadınızmı?
‐ Üniversite öğretim üyelerinden tahminimden öte destek aldım
dışarıdandaalgılandığınıçokiyiseziyorum.Öğretimüyelerimizdeadeta
birkulvardeğişikliği,bilimselatakoldu.Busebeplekurduğumçoksayı‐
dakikomisyonveçalışmagrupları,bubaşarılarıheyecanlataşımakta.
Örneğin, geçen eğitim‐öğretim yılının başında bir bilişim komis‐
yonuoluşturduk.Bukomisyondan“BilişimEnstitüsü”kurulmasıkararı
çıktı.İlgilikurullardandageçti.EnsonMilliEğitimBakanımızdaimza‐
ladı;artıksonaşamayagelmişdurumda.Bu,21.Yüzyıl’aGaziÜniversi‐
tesi’nin çok büyük bir hazırlığı olacak. Bununla Gazi Üniversitesi, yeni
eğitim‐öğretim yılında İnternet’ten eğitime başlayacak. 600 öğrenci iki
programdaönlisansdiplomasıalacak.
ÖğrencilerikiyıllıkAtatürkMeslekYüksekokulu’ndaikiprogram‐
da diploma sahibi olacaklar. Bu konuda da Türkiye’de İnternet üzerin‐
den eğitim uygulayan ilk beş üniversite içine giriyoruz. YÖK’ten de bu
konuda olumlu karar çıktı. Biz bu metotla 2 milyon öğrenci üniversite
kapısındabeklerkenöğrencilerediplomasahibiolmaşansıvereceğiz.
‐GaziÜniversitesiprojegeliştirmedenedüzeyde?
‐Bilimselçalışmalardaçokönemsenenbirkonu,yayınsayılarıdır.
Özellikle uluslararası atıf bilimlerine giren yayın sayısı çok önemsen‐
416 mektedir.Bukonudabizbuyıldestekuygulamamızabaşladıkvebunun
ürünlerinidebuyılınsonunda görmeyebaşlayacağız.Rektörlüğeproje
sunanhocalarımıza,kongrekatılım desteği,yanimaddianlamıylamas‐
raflarını karşılamaya karar verdik. Bu kongre desteği, hocalar için ol‐
dukça önemlidir. Bu proje ve yayın sayısı, bu yılın sonunda etkilerini
gösterecek.
‐ Gazi Üniversitesi’nin uluslararası ilişkileri ne düzeyde? Başka
üniversitelerleilişkilerinizvarmı?
‐ Uluslararası ilişkiler gerçekten önemli. Biz son bir yıl içinde bu
konudaciddiadımlarattık.İkihaftaönceUkrayna’nınKievMilliİktisat
Üniversitesi’ndeGaziÜniversitesiolaraksempozyumdüzenledik.Oraya
bizim hocalarımız gitti. İktisat Fakültesi’nden, her biri kendi alanında
çokönemliolanuzman10hocamızgitti.
Bu, Türkiye’nin tanıtımı bakımından da önemlidir. Gazi Üniversi‐
tesi’nin gidip yabancı bir üniversitede sempozyum düzenlemesi açısın‐
dan da çok önemlidir. Bütün bunlar Gazi Üniversitesi’nde yakalanan
bilimselheyecanınönemligöstergeleridir.
Bana göre zaman içinde kendisini gösterecek öğretim üyelerinin
atama ve yükselme ölçütlerini yükselttik. Son Senato toplantısında do‐
çentlikveprofesörlükölçütleriniçokyükselttik.Bununlaöğretimüyele‐
rinedebellibirkaliteyigetireceğiz.
Diğer önemli bir husus da kalite ve organizasyon çalışmaları ve
stratejikplançalışması.Bizbukonudageldiğimiznoktada,kalitegüven‐
ce sistemi ile ilgili olarak dış değerlendirme yapılması için başvuruda
bulunduk.Bizartıkdışdeğerlendirmeyehazırız.Bellibirnoktayageldik
başvurusundabulunduk.
‐ Danıştay saldırısının hemen ardından üniversite rektörleri
Köşk’edavetedildi.BudavetinDanıştaysaldırısıileilgisigerçektenvar
mıydı?
‐Kesinliklehayır.BudavetDanıştay’dayaşanansaldırınınhemen
ardındançokyakınbirtarihedenkgeldi.Cumhurbaşkanlığımakamında,
bu tür şeylerde iki gün öncesinden kokteyl, resepsiyon düzenlenemez.
Üç hafta öncesinden bize bu çağrı gelmişti. Bu tartışmasız, kesin böyle
birresepsiyondu.
Cumhurbaşkanımızlarektörlerinbirarayageldiği,şöyleyapılacak
türündenbirmasatoplantısıdeğildi.Birkokteylortamıydı.Cumhurbaş‐
kanımız kokteyl masaları başında yanımıza uğruyordu. ‘Nasılsınız? Ne‐
leryapıyorsunuz?’gibisorularyöneltti;amatalimatlarvermedi.
417
‐ Toplantıda, üniversite kampusları içinde türbanlı öğrencilerin
dolaşmasının yasaklanması kararı, çıktığı ileri sürülmüştü. Böyle bir
kararalındımı?
‐Ülkemdebuproblemyıllardıryaşanmakta,yaşanıyor.Keşkeya‐
şanmasa. Ben kamu yöneticisiyim. Ben kanunlara uymak zorundayım.
KanunlarıdaTBMMçıkartıyor.BunlarıdenetleyenAnayasaMahkemesi
gibimahkemelervar.
Benkanunları,yazılanlarıuygulamaklayükümlüyüm.Sadecerek‐
törleriçindeğil,birgenelmüdür,şubemüdürüiçindeaynıdurumsöz
konusu.
TürbanileilgiliolarakTürkiye’degeçerliolan,pekçokmahkeme‐
lerden geçmiş, Danıştay’dan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden
kararlar çıkmış. Ortada yönetici olarak beni bağlayan kanunlar zinciri
var.
Ben bir kamu yöneticisiyim. Özel sektörde çalışan biri değilim.
Benim görevim,kanununsöylediğini yapmaktır.TBMMyarın başka bir
kanun çıkartır; yine benim görevim: farklı olan bu kanunu da uygula‐
maktır.Kanunneise,buradaoturankişioşekildedavranmakzorunda.
Keşke, ortaya çıkan, yıllardır bizi uğraştıran bu konu, kanuni zeminde
problemoluşturmayacakşekildegeçsede,bendeoşekildedavransam.
Benşuandaşahsibirkararuygulamıyorum.BenTürkiyeCumhu‐
riyeti Devleti eğer hukuk devleti ise, şu anda ortada bir kanun var ve
uygulamakzorundayım.
‐ Resepsiyonda Cumhurbaşkanı Sezer’den, rektörlere türban ko‐
nusundabirtalimatgeldimi?
‐Kesinlikleböylebirtalimatgelmedi.
‐İktidarvediğerkurumlarlailişkileriniznasıl?
‐Birüniversitedeyönetim,iktidardabulunanpartikimolursaol‐
sun,devletinkurumlarıylabirlikteçalışmakzorundadır.Üniversiteiçin‐
de ita amiri olan rektörler için de böyledir. Örneğin benim Maliye Ba‐
kanlığı’ndan,MilliEğitim’eveDPT’yekadarüniversitemileilgiliirtibat‐
larımvar.İyiilişkilerkurmakdurumundayım.Benimgörevimüniversi‐
temindahaiyiolmasıvegelişmesi.Devletkurumlarıarasındakeşkeşu
noktaya hep gelebilsek. Kurumlar arasında irtibatsızlık ve ilişki kopuk‐
luğukurumlarazararverir.Şuandabenimyaşadığımböylebirproblem
yok.
SibelTokgöz.Türkiye,17.06.2006.
418 16.10.Vatan
16.10.1.“BabamveOğlum”FilmininGerçekÖyküleri...
Türkiye12Eylül’leyeniyenihesaplaşıyor.Busiyasisürecisorgu‐
layanYönetmenÇağanIrmak’ın“BabamveOğlum”filmiizleyicirekoru
kırdı. Bugüne kadar 12 Eylül’ün ideolojik boyutlarını irdeleyenler, “Ba‐
bam ve Oğlum” filmiyle bir çocuğun babasından ayrı geçirdiği yılları
izledi.
Budram,12Eylül’ünbabasızbıraktığıçocuklarınhikayesiydi.Ve
tek ortak noktaları babalarının siyasi davaları olan 5 çocuk “babasız
yıllarını”PazarVatan’aanlattı.Onlardarbeninkararttığıyıllarınçocuk‐
ları,onlardarbeçocukları.
1978‐1980yıllarıTürkiye’nindemokrasiylesavaştığıyıllardı.İde‐
olojikçatışmasokaklarataşınmış,sağcıyadasolcuolmanınbedelidişe
diş, kana kan bir intikamla ödeniyordu. Radyolar her gün kaç kişinin
öldüğünübildirirken,devletinzirvesibudurumabirçözümbulamıyor‐
du.
Çözüm askerden geldi. 12 Eylül 1980 günü saat 04.00’te Kenan
Evren’in TRT’den askerin ülke yönetimine el koyduğunu açıklamasıyla
olaylarsonaerdi.Amabusefersokaktakisavaş,hapishanelere,hücrele‐
re sıçramıştı. 12 Eylül 1980 darbesinde, 7000 kişinin idamı istendi. 50
kişi idam edildi. Askeri yönetimde, gözaltında ya da hapishanelerde,”
doğalolmayanölüm”sayısı229’du.650binkişigözaltınaalındı.230bin
kişi yargılandı. Onlar yargılandı ama bu acıyı başka bir cephede yaşa‐
yanlarvardı.
Onlarbabasızbüyüyençocuklardı.Belligünler,sadecekısazaman
dilimlerinde gördükleri adamlara baba diyen çocuklardı. Kaybedilen
yılların çocukları Reşat Çalışlar, Utku Başar, Uğur Yağmurdereli, Emin
YaşarveMehmetAliAlabora“kaybettiklerini”VATAN’aanlattılar.
419
‐“Babamlabüyüseydim,‘delikanlı’olurdum.”‐
‐ReşatÇalışlar,dörtyaşınakadarbabanızhapisteydivesonrada
dörtyıllıkkaçakhayatıoldu.Nasıletkilendinizbudurumdan?
‐ Babamın sürekli yanımda olmamasının eksikliğini hissediyor‐
dum. Ama bu bende travmatik değildi. Tabii ki durum çok acıydı. Ama
bende baba fanatizmi yoktu. Ben, anneannem, dedem, annem bir evde
yaşıyorduk. O nedenle benim düzenli, huzurlu bir aile yaşamım oldu.
Anneannem annem, dedem babam olmuştu. Bende baba özleminden
çok,nedenannembenimlefazlailgilenmiyorderdimvardı.
‐OralBey,sizinogünleredairhatırladığınızşeylerneler?
‐ O zaman siyah‐beyaz TRT var. Bir Dallas vardı, bir de Demirel‐
Ecevit. Reşat’ın ilk tepkisi 12 Eylül sonrası Demirel‐Ecevit dizisi neden
bitti olmuştu. Ben 82’den sonra Ecevit ve Demirel’le dil okulundayken
benim askerde olduğumu sanıyordu. Askerlerin içinde olduğumuz için
beni asker zannederdi. Esas Reşat’ın bu cezaevi hayatını algıladığı dö‐
nembenimikincicezaevisürecimdir.
86 Aralık’tan, 89 Ağustos’una kadarki dönemde Reşat daha bü‐
yüktü,osekizyaşındaykengirdim,10yaşındaykençıktım.BenAspara‐
gasdiyebirgazeteçıkarırdımcezaevindeveReşat’agönderirdim.Reşat
dabanaşiirleryazardı.
‐Pekibabanızlailişkileriniznasıl?
‐ Anneannem ve dedem benim solcu olmamdan korkuyorlardı.
Benihepaşırısolcuolmamamyönündetelkinettiler.Amakişiselyapım
çokbireysel.Kolektifbirakımiçindeyeralmayauygunbirideğilim.Ba‐
bamlakarakterolarakbirbirimizezıtız.Sokaktakiherhangibirinsandan
dahafarklıyız.Bensankiannemin,babamınyanındayetişmemişim.Ba‐
bam eylemci bir adam. Ben sakinliği seven bir adamım. Babamla bera‐
ber büyüseydim dışa dönük, yaşamsal, “delikanlı” olurdum. Şimdi ben
içedönük,pasifbirinsanoldum.Babambirincilderdimdeğildi.
‐OralBey,oğlunuzuncezaevinegeldiğigünlernasılgeçerdi?
‐Reşataçıkgörüşegelirdiveüstünzekalıçocukgörünümündeydi.
Herkesten daha çabuk okuma yazma öğrenen, ekonomik konuşmalar
yapan bir çocuktu. Cezaevinde herkes Reşat’ın gelişini beklerdi. Acaba
bugeldiğindeneanlatacakdiye.Herkesbaşınatoplanırdı.Borsaüzerine
konuşmalaryapardı.Cezaevindekiherkes“SolcuOral’ınoğlukafayıpa‐
rayatakmış.”diyordu.Sadecebirdefabana“Hakimseninedenmahkum
etti,nedenbuhaksızkararıverdi.”dedi.
‐MustafaAlabora’nınoğluMehmetAli Oyuncu,29yaşında ‐
420 ‐O,oyuncuMustafaAlabora’nınoğlu.Babasızbirçocuklukgeçir‐
medi.AncakMustafaAlabora12Eylül1980darbesindeŞehirTiyatrola‐
rı’ndaki görevinden alındı ve evini geçindirmek için bir yıl balıkçılık
yaptı.
‐Üçyaşındaydım.Çokbirşeyhatırlamıyorum.AmababamıŞehir
Tiyatroları’ndan atmışlar. Babam da bir yıl balıkçılık yaptı. Yıllar sonra
farkettim;meğerobiroyundeğil,hayatınacıbirgerçeğiymiş.Benana‐
yasada12Eylül’leilgiliherşeyinbiranöncedeğişmesiniistiyorum.Bir
de 85 sonrası doğanlar Kenan Evren’i ressam sanıyorlar. Lütfen kim
olduğunu öğrensinler. Bizi balıkçılık yapmaya zorlayan o adam, şimdi
kendisisayfiyeyerlerindebalıktutuyor.
‐ÖmerYaşar’ınoğluEmin Şoför,32yaşında ‐
‐ O,MilliGazeteSakaryatemsilcisiÖmer Yaşar’ınoğlu.Ömer Ya‐
şar, 12 Eylül’de TCK’nın 163’üncü maddesini ihlâli ettiği gerekçesiyle
tutuklandıveüçyılcezaevindekaldı.
‐12Eylülgünüöğlesaatlerindepolislergeldi,babamıevdebula‐
mayınca“Birdahageleceğiz.”dediler.Kahvedenbabamıalmışlar.Evden
de kitaplarını alıp gittiler. Henüz altı yaşındaydım, ağlamaya başladım.
Cezaevlerinegidipbabamınyanındakalıyordumbazen.
Birgünbabamıgöstermediler.“Benbabamıistiyorum.”diyeağlı‐
yordum. Gardiyan bana “Sana çikolata alayım babanı görme bugün.”
dedi.Ben“Hayır”dedim.
Başgardiyan babamı görmeme izin verdi. Anneme ne zaman ba‐
bamın nerede olduğunu sorsak, sürekli “İş bulmaya gitti.” cevabını alı‐
yorduk.Amacezaevindeolduğunubiliyordum.Utandığımiçinarkadaş‐
larıma“Tatilegitti.”diyordum.Amaşimdibabamlailişkilerimçokiyi.
‐EşberYağmurdereli’ninoğluUğur Mimar,28yaşında ‐
‐OgözlerigörmeyenamayüreğiylegörenavukatEşberYağmur‐
dereli’nin oğlu. Eşber Yağmurdereli, 1978 yılında “TBMM’yi vazifesini
yapmaktanmen’eteşebbüs,gayeyevasılolmakiçingasp,mermivefüze
bulunduraraksilahteminetmek”suçundanCezaKanunu’nun146.mad‐
desi gereğince “idam” istemiyle yargılandı, ömür boyu hapse mahkum
oldu.
13yılcezaevlerindeyattıktansonrainfazkanunundanyararlana‐
rakşartlıtahliyeoldu.Dilekolaytam13yıldı.ÜstelikoğluUğur,ohapse
girdikten20günsonradoğmuştu.Oğlununadınıdahapishanegardiyanı
koymuştu.“Buçocuksanauğurgetirecek,adınıUğurkoy.”demişti.Oda
421
hiç düşünmeden oğluna Uğur adını verdi. Ama Uğur 13 yaşındayken,
ancakevinedönebildi.
‐Babamlabirliktebirçocuklukdönemimolmadı.1980’den1991’e
kadarolandönemtabiikiçoksıkıntılıgeçti.Babamaikidefaözelafhak‐
kıtanıdılarvebabamreddetti.Çokonurludavrandığınıdüşündüm.Ben
babamınarkasındayım.Herkesinbabasıyanındaydı.
Benimkibiryeregidipçokkısabirzamanaralığındagörebildiğim
birbabaydı.Kendimibildimbilelibabamoradaolduğuiçinbunormaldi.
91’de tahliye olduğunda yaz tatilindeydim. Aradılar, “Baban tahliye ol‐
du.”dediler.“Nasılolacak,neolacakacaba?”diyedüşünmeyebaşladım.
91’densonrababamlaarkadaşolduk.Cezaeviziyaretgünlerimut‐
luluktubenimiçin.Birbayramyeri gibiolurdu.Özellikleaçık görüşol‐
duğu günlerde. Cezaevi kapısında beklemek ayrı bir bayramdır. İçeri
girmek başka bir bayramdır. Babanı göreceğini bilirsin çünkü. Sıradan
birçocuğunyaşayacağıbayramlardanbaşkabirbayramyaşardıkbiz.Bir
cam ya da teller ayırsa bile, birbirinize dokunmanızı engelleseler bile...
Gardiyanlara“Babamıçıkarın,sizeçikolatamıvereyim.”derdim.
‐MemurYaşarBaşarveoğluUtku Gazeteci,27yaşında ‐
‐ O, ziraat dairesinde görevli bir devlet memuru. Yaşar Başar’ın
oğlu. Yaşar Başar, 12 Eylül 1980’de Türkiye Komünist Partisi üyesi ol‐
maktantutuklandı.1986yılındatahliyeoldu.
‐Babamtutukevindevenormaldegörüşyapılmıyor.Amabence‐
zaevigörevlilerindenbirineödenenrüşvetkarşılığındaikikerebabamla
görüştüm.Babamıilkgördüğümdesarıldım.
Birgünidarebinasında, birnöbetçikulübesindeannem,ben, ba‐
bamvebiraskerdik.Babamınellerizincirliydi.Biryandanellerizincirli
banasarılıyor,biryandandaçayiçiyordu.Çarşambagünügörüşgününe
İzmit’egidiyorduk.
Birkeresindeaskerlerinbanahediyeettiğioyuncakkamayıonlara
doğru sallayarak “Silahınızı verin.” dedim. “Niye?” diye sorduklarında,
“Sizivurup,babamıkurtaracağım.”diyordum.Babam,bana“Senkoğuşa
girdiğinzaman,herkestekraryaşamabağlanıyordu.”derdi.Çünküsade‐
cebabamladeğil,oradaki300–500kişiyleilişkideydim.Eldeneledolaş‐
tırıyorlardıbeni.
Günlerdenbirgüngeceninköründekapıçaldıve“Benbaban.”de‐
yipevegirdi.Çokbüyükbirsevinçyaşamadım.Çünkühayatında“baba”
diyebirşeyyok.Evet,onuözlüyordumamaneözlediğimibilmiyordum
ki...
422 Hatırlıyorsun “baba” diye bir şey var. Ama “baba” nasıl bir şey
bilmiyorsun.Sekizyaşındasın,biradamgeliyorve“Merhababenbaban,
tanışalım.” diyor. Sen tanımadığın bir adamı “baba” diye kabulleniyor‐
sun.Budurumdaanneniçokkıskanırsın.“Senkimsinyahu?”oluyorsun.
“Neyaptındayokoldun?”diyesoruyorsunbabana,“Seningibiço‐
cuklar daha iyi yaşasın diye uğraştım. O yüzden yoktum.” diyor. Ne di‐
yebilirsinki.BeşyaşındakarşımdaKenanEvrenolsaydı,küfürederdim.
Düşünsenize 27 yaşındayım ve babamla bir defa maça gittik. Birlikte
hiçbirşeyyapmıyoruz.Amaona,beniodönemyalnızbıraktığıiçinkız‐
gındeğilim.
OyaDoğan.Vatan,09.04.2006.
16.10.2.“Cem,ZekiAmaGörgüsüz.”
“Gevezeinsanlarlaröportajçokzordur,hepsöylerim.”HakkıDev‐
rim’in şimdi okuyacağınız röportaj esnasında, daldan dala atlayarak
konuşmasınıaçıklamakiçinkurduğucümlebu.Evet,daldandalaatlıyor
Hakkı Devrim. Ama o, kendi deyimiyle “gevezeleştikçe” karşısındakine
verdiğikeyifdeartıyor.Nedemekistediğimiz,buröportajsonunakadar
okunduğuzamantamanlamıylaidrakedilecektir.
Yılları, yaşlanmadan aşan insanlara karşı özel bir düşkünlüğüm
var. Onca yılı, onca tecrübeyi, kaçınılmaz acıyı, kaybı, mutluluğu, hayal
kırıklığını, mutsuzluğu bir eskimişliğe uğramadan geçmişinde taşımak
kolay iş değil çünkü. Bu tür insanların hem bir tecrübesi hem de her
şeyin“geçeceğini”görmüşolmanıngetirdiğihoşbirkalenderliğioluyor.
Onların geride kalmış gençlikten intikam almak gibi acıklı bir te‐
laşlarıyok.Kendilerineolangüvenlerindeogençliğihâlâtaşıyorlarçün‐
kü.Onlarlakonuşurkenhemolgunluğuntadınıhemgençliğincoşkusunu
hissediyorsunuz. Bir şeyler öğreniyorsunuz ama onların nezaketi, bir
çırakolmanınezikliğinisırtınızayüklemiyor.
Yanlarından biraz daha zenginleşmiş ve kendi geleceğiniz için
olumlu hayaller beslemenizi sağlayacak bir güvenle ayrılıyorsunuz.
HakkıDevrim’inyanındanayrılırkentamdabuduygularasahiptim.
‐ Türkçe’nin ustası, çok izlenen bir televizyon programının kah‐
ramanıveçokokunanbirköşeninsahibisiniz.Memnunmusunuzhaya‐
tınızdan?
‐78yaşındayım.Seneyelisedenmezuniyetimin60’ıncıyılı...Kimse
kalmadı.Tepelerçoktenhayerler,yalnızlaşıyorsun.
423
Neyse,önceşuTürkçeuzmanlığınıanlatayım.Çokromanokunan
birevdendeğilimamaTürkçe’yleçokilgilihocalarınolduğubirokulda‐
nım. Kabataş Lisesi’nden... Açıkçası gerçekten de dille ilgilenip ilgilen‐
mediğimibilmiyordum...
Müthiş hocalarım sayesinde oldu bu. Şimdiki durum ise üstüme
kaldı.Kararmercioldumamabaşkaçareyok.
‐ Türkçe’ye kötü muamele edildiği kanısındayım ve gündemde
tutmayaçalışıyorum.TürkDilKurumu’ndakaçkişiçalışıyorbiliyormu‐
sunuz?
‐“Başkandahilüç”diyebiliyorumben.Sözcüklerzirvenoktasında
değil. Ben bunu duyurmaya çalışıyorum; yoksa dil uzmanlığı falan ne
haddime!
1966 yılında Meydan Larousse’u yaparken İstanbul Üniversitesi
Türkoloji Bölümü’nden ekip kurmak istedim, Arapça bilen hoca yoktu.
AnlambilimKürsüsüdeyoktu...Benimderdimbu.
Çağırıyorlarbenikonferanslara,utanıyorum.Türkçehocalarıgeli‐
yor.Kalkıp“Edatnedir?”falandiyebirsorusorsalarmahvoldum.Aslın‐
daiyiTürkçe’yibendehalaöğrenmeyeçalışıyorum.Amasoracakkimse
kalmadı.EskidenBurhanFelek’esorardım.
‐ Peki televizyona neden çıkıyorsunuz? Eğleniyor musunuz Tele‐
vizyonMakinası’ndagerçekten?
‐Buteklifgeldiğindetereddütetmiştim.Evdekilere“Böylebirtek‐
lif var, benim pek aklım ermedi.” diye danıştım. Gerçi bu tereddüdüm
hala devam ediyor. Ortanca torunum “Dede, niye endişelendiğinizi an‐
lamadım.” dedi. Anlattım, “Ne yapacağım orada?” falan dedim... Okan’ı
seviyorum ama niye orada oturacağımı bilmem lazım. Kendi kendimle
didişiyorum,kavgadaedeyimistiyorumbirileriyle...
Evdekilere soruyorum falan... Torun ısrarla devam ediyor “Kaba
tabirimibağışlayın,ama sizcilanızbozulacakdiyemiistemiyorsunuz?”
dedi.
Hiç böyle düşünmemiştim. “Onun gibi bir şey.” diye cevapladım.
Bu kez de “Peki sizin ilerde cilanızı kullanmak üzere projeleriniz mi
var?”dedi.Sanemciğim,yanibana“Cilayınebokyiyeceksinkisen?”di‐
yor.
Ben de bunun üzerine kabul ettim. Zaten o torunla en mahrem
şeylerikonuşuyorum.Hiçkimseoturupbenidördekadarseyretmiyor.
424 Ama eve gidiyorum, torunum karşılıyor, “Fena değildi.” diyor.
Tenkitediyor...Enyakınarkadaşım.
‐Birdeköşeyazılarındanbahsedelimveancakilksoruyutamam‐
layalımisterseniz..
‐Hepsöylerim,gevezeinsanlarlaröportajçokzordur...1964yılla‐
rındaMeydanadlıhaftalıkbirmecmuaçıkarıyorduk,fakatilanbulamı‐
yorduk ve para lazımdı. Larousse müessesesinin çıkardığı haftalık bir
edebiyat dergisi vardı. Daha önceden Larousse’un tercümesine izin ve‐
rildiğini okumuştum, sonra Yunanlılar’ın da tercüme ettiğini öğrendim.
“Biz de yaparız.” diye heyecanlandım ve telif hakkını alarak çevirmeye
başladık.
Yediseneçalıştık,MeydanLarousse’uçıkardık.Başardıkamaan‐
siklopedi işi çok tüketici bir şey. Bitirince işi bıraktım, gidip bir çiftlik
aldım,11seneİstanbul’ainmedim.15‐20kovanarımızvardı,tavukçu‐
lukveinekçilikyapıyorduk.11senedayanabildim,sonrabattık.
Larousse’unhaklarınıbirliktealdığımızSefaBeyde90senesinde
öldü.Çocuklarıbeniçağırdı,“Şirketisatalım.”diye...AydınBey Doğan talipler arasındaydı, tanıştık. Ben de sanıyorum ki, eski gazeteci oldu‐
ğumiçin“Buadammakbuldür.”falandiyedüşünüyor,oyüzdenbuluşu‐
yoruz.
Meğeransiklopedipazarlığıiçinbuluşmuşuz.Haklılardıda,çokiyi
biliyordum işi... Ama konuşmanın bir yerinde vazgeçti Aydın Bey, “An‐
siklopedieski.”dedi.Bizdeyenilemeyebaşladık.Milliyetverdioansik‐
lopedileri. 62 yaşındaydım o sıralar, toplantılara falan giriyordum ama
sıkılıyordumaslında.
O günlerde Mehmet Yılmaz, Posta’yı yapıyor... Gözüm tutmuştu
onu. Alaturka bir adam değil. Ben alaturka adamları sevmem. Posta’ya
yazmayabaşladım,sonradaRadikal’egeçtim.“Yazmakistiyorum.”diye
Mehmet’lekendimkonuşmuştum...Öylebaşladık.
‐İyidebirpolemikçisiniz.Zarifbirüslupla...
‐ Evet, evet, bazen sataşıyorum birilerine gerçekten. Pakize’ye
Suda sataşmıştım;“Yazaraçığıdayokki,buneredençıktı.”diye.Çok
küstü bana. Telefon etti. Gerçi sonraları şöyle bir baktım, fena değil
Türkçesi,oynakaçıkçası.Star’dabirprogramyapıyorşimdi.Okanyapı‐
yoroişide...Pakizetadınıçıkartmayabaşladı.Öbürçocukgüzelbirkız
ama SabaTümer’ikastediyor daharenksizsanki...Öyleduruyor.
‐OkanBayülgen’içokmuseviyorsunuzyoksaçokmubeğeniyor‐
sunuz?
425
‐Okan’ıbeğeniyorum.Tavrıyla,tarzıylatambirekrankişiliği.Ala‐
turkadeğilbirkere.Komedi,çokalaturkayapılıyorburadaçünkü.Cem
Yılmazdünyaçapındabirçocuk;amagörgüsüz.Bunudahaöncedeyaz‐
dımzaten.Aramızçokiyideğiloyüzden.
Ali Kırca Siyaset Meydanı’na çağırmıştı üç komedyeni... Ön plana
dabuçıktıhemen.Niyeki?YılmazErdoğançokkabiliyetliamasünepe.
Kendi büyüyemeyeceği için daktilo makinesini büyütmüş şovunda...
Sahnebaşkabiryer.Okansahnedemüthiş,okuryazartarafıvarvegör‐
gülübirçocuk.Programdışındagörüşmeyiz;amabirbirimizisevdiğimi‐
zibiliyoruz,ilişkimizdebiryakınlıkvaraçıkçası.
‐Arkadaşlarınıznediyorsongünlerdeiyiceartanşöhretiniziçin,
benonumerakediyorumaslında?
‐ Şimdiki şöhretimi sevmiyorum. Uyduruk bir şöhret. Çekilir gibi
değil. Seni şöhretli kılanlar, yolda görüp tanıyanlar, bir şeyi bir şeyden
tefrik etme kabiliyetinden yoksunsa... Ne saçmalıklar oluyor inanamaz‐
sınSanem.
Allah’tanbenimçevremdekiler,neyapıyorumpekfarketmiyorlar.
Benonlarınfarketmemesiniseviyorum;çünküayıplarlargibibirhisvar
içimde. Kibarlıklarından ses etmiyorlar açıkçası. Okurların yarısı “Ne
işinvarorada?”diyor,yarısı“Bayılıyoruz.”Hangisidoğruşimdi?Herke‐
se şunu söylüyorum: “Okan beni oraya para vererek oturtuyor ve biz
‘Birgevezenasılsusturulur?’uoynuyoruz.”
BendeaynısoruyuOkan’asoruyorum,“Neyapacağımorada?”di‐
yorum. “Oturacaksın, Hakkı Devrim bizim programımızı yerinden sey‐
rediyor,okadar.”diyor.Çokprofesyonelbakıyorumveçokprofesyonel‐
ce oturuyorum orada. Oturmayı kabul ettiysem, oturmalıyım. Bu bir
disiplin.Mümkün mertebeOkankonuşmamıistediğindekonuşuyorum.
Aklımdangeçenmuzırlıklarıfrenliyorum.
‐ Gelen konukları tanımıyorsunuz değil mi? Sizi izlerken aslında
onlarıtanımadığınızıdüşünüyorum,yanılıyormuyum?
‐ Ben gitmeden çalışıyorum, Okan’da o kadar çok bilgi olmuyor
asıl. Son dakikada karta yazılanlarla idare ediyor. Aslında nefis bilgiler
kaçıyor. Ben gelen kızları tanıyabilmek için önceden fotoğraflarına da
bakıyorum. Tanımıyorum oraya gelenlerin çoğunu, “İstediğini söyle.”
diyorlar, ama frenliyorum kendimi. Okan da programda gerginlik iste‐
miyorçünkü.Bunlariyikızlar,işlerinideiyiyapıyorlar...Amasaçmala‐
mazlarsa kimse ilgilenmiyor bunlarla; bunlar da habire saçmalıyorlar.
Hıncal’ınomuzunabinenkızgelmiştigeçenhafta,nekomikşeylersöy‐
lüyoryahu.
426 ‐Evdekilerleiyigeçinirmisiniz?
‐ 53 yıldır bir Çerkez’le evliyim. Hukukta tanıştığım bir arkada‐
şımdı.Eğer biriGülseren’le,yanikarımlageçinemiyorsa,değiştirilemez
birkararolarakşunakaniyimki,karşıtarafkusurludur.Çünküobirile‐
rinimemnunetmekiçin,hastalıkhalindeparalanıyor.Benışıkaçıkuyu‐
rum,uykuylaproblemimvar.Kitapokuyorum,ancakkitapelimdendü‐
şünceuykuyageçmişoluyorum.Odalarıayırdık;zavallımışıktauyumak‐
tankurtuldu.“Horlamıyorsun.”diyor,oysakikorkunçhorluyorum.Şimdi
hasta,yattığıyerdenhastabakıcılarımemnunetmeyeçalışıyor.
‐Diğerkadınlar...
‐Flörtlerimvardıhatırlıyorum,tadlarınabaktımtabii…Amamaz‐
but bir adamım ben. Çok farfara kızlar beni yakın buluyorlardı. Ama
taşkın,kabınasığmayankadınlarlabağdaşacakbirtipdeğilimben.Onlar
hakimiyetsahamatecavüzediyorlargaliba.Bazılarıbenisevimlibulduk‐
larını söylüyor; oysaki değilim. Ukala biriyim ben. Kızım bana kızdığı
zaman,“AğırCezaMahkemesiçalışmayabaşladı.”diyor.Hükümlerveri‐
yorumhabire.Yazarken,konuşurkenherkesimahkumediyorum.Böyle
birinasılsevimliolabilir?
‐ Geçtiğimiz günlerde Fethullah Gülen okullarının düzenlediği
Türkçe Olimpiyatı’nda jüri üyesi oldunuz ama sonra bundan mutsuz
olduğunuzuyazdınız...Neolduorada?
‐ Cevaplamayı çok istediğim bir soru bu. Çünkü gerçekten mem‐
nunolmadım,gittiğime.Nereyegittiğimibilmiyordum,gidinceanladım;
namaz falan kılıyorlardı bir taraftan... Nereye gittiğimi bilmeliymişim
demekki.Bugünekadararalarınahiçkatılmamıştım.Gerçibeniziyarete
gelirlerarasıra.Çokkibardırlar;ogrubungazetesindekiarkadaşlar.
Çok farklı, çok naziktirler. Sohbet ederiz. Onlara şunu söylerim
“Sizbirşeyleryapıyorsunuz,benideçokalakadarediyoramaarkanızda
birgüçvarvebenogüçlerigöremedenyakınlıkduyamam.”Masonloca‐
sınadagirememmesela...
Şu soruya bir türlü cevap bulamıyorum: “Türkçe uluslararası bir
dil değil; ama Afrika’nın güneyinde bir ülkede Türkçe eğitim veren bir
okul açılabiliyor. Afrika’da, Meksika’da, Amerika’da var okulları. Türk‐
çe’yi öğretmek ve tanıtmak amacı taşıyorlar. Kim gidiyor ki bu okulla‐
ra?”
SanemAtlan.Vatan,02.06.2006.
427
428 16.11.YeniŞafak
16.11.1.MedyaKadınaBuyuruyor:“KendinOlmaBaşkasıOl.”
Televizyonunuzuaçtığınızda,gazetesayfalarınıçevirdiğinizde,iki
uçarasındaseyredenbirkadınprofiliilekarşılaşırsınız.Yasabahkuşağı
programları başta olmak üzere, eğlence programlarında göbek atan,
mendilsallayıphayalçekenkadınyadabaşınagelenleriağlayarakanla‐
tan“kaderkurbanı”,“zavallı”kadınlardırgördüğünüz.
Birdetüketimvecinselözgürlükbaştaolmaküzere“model”ola‐
raksunulanbakımlı,gösterişli,bedeninisergileyen,gösteridünyasından
kadınlardırmedyadaençokyerkaplayanlar.
Medyada,kadınbedeniüzerindenyürütülencinsiyetpolitikasının
biruzantısıolarak,erkeklerhabervetartışmagibi“ciddi”programları,
kadınlar dizi ve eğlence gibi “hafif” programları seyreder gibi bir algı
yerleşiktir.
Haber bültenlerinde ve gazetelerin üçüncü sayfalarında ise töre
cinayetleri, fiziksel ya da duygusal şiddet nedeniyle haberin öznesi ol‐
muşmağdurkadınlarvardırençok.Birdegüzellikveestetikmerkezli
haberlerde,görünümündenbaşkaderdikederiolmayankadınlar.
Sokaktaki,evdeki,şehirdeki,taşradakikadın,çalışankadınveso‐
runları sıra dışı bir şey olmadıkça pek görünmez medyada. Başörtülü
kadınlaryasakmerkezlihaberlerindışındahiçgörünmez.
Peki, neden böyledir? Medya çalışanlarının yarıya yakını kadın
olmasınarağmen,medyadakikadıntemsilininböyleolmasınınnedenle‐
rinelerdir?Bir8MartDünyaKadınlarGünü’nüdaha“idrak”ettiğimizşu
günlerde,medyadakadıntemsiliniİstanbulÜniversitesiİletişimFakül‐
tesiöğretimüyesiProf.Dr.EdibeSözenilekonuştuk.
‐ Siz daha önce Amerika’da Wisconsin Üniversitesi’nde, sosyal
temsilkonusundaçalıştınız.Medyadakadınnasıltemsilediliyor?
‐MedyaTakipMerkezi’nin2005yılında,kadınınhaberlerdehangi
özelliklerleyeraldığınıanlamakiçin23ulusaltelevizyonkanalıve800
üzerindedergi,ulusalveyerelgazeteyitakipederekyaptığıbirçalışma‐
ya göre, yüzde 28’lik bir oranla ilk sırada töre cinayetleri ve toplumsal
sorunlarvar.
İkinci sırada yüzde 21’le kadına yönelik şiddet, ardından yüzde
8’le genel kadın sorunları, yüzde 7’yle boşanma, yüzde 5’le cinsel taciz
vetecavüzgeliyor.Başarılıkadınhaberlerininoranıiseyüzde12.Top‐
lumunkadıngerçeğimedyadaçokiyitemsiledilemiyorneyazıkki.
429
‐Nedenböylebirtemsilsorunuvar?
‐Psikolojik,sosyolojikfaktörlerebaktığımızdasözelkültürde yer
alankadınınyazılıkültürdeçoknetolmadığınıvebunungörselkültüre
de iyi bir biçimde aktarılamadığını görürüz. Kadın konusunda araştır‐
malarolmasınarağmenkadınadairbilgimizaz.Ayrıcabizkültürelkod‐
lar içindeki kadını tam çözebilmiş değiliz. Sonuçta yayıncılık bir kod
çözümüdür.
Birdiğernedendemedyaçalışanlarınınzihnindeşekillenmişolan
kadın imajı. Kadın o yüzden sadece görüntüye indirgenmiş durumda.
Medyadakadınıntemsilidüşükprofillibirtemsiloyüzden.Külterkekçi
birbakışaçısıvarçünkümedyada.Buyapıdakadınlardayeralmasına
rağmen,kadınduyarlılığıbuyapıyıbirtürlüaşamıyor.
‐ Kadının karar mekanizmalarında yer almıyor olmasından kay‐
naklananbirsonuçbu.
‐Bubaşatsorunlardanbiri.Kadınlarkararmekanizmalarındaol‐
salarbile,birererkekgibirolaldılar.Kadınlarkararlarınıerkeksiolmak
koşuluylagerçekleştirdiklerindedahabaşarılıoldular,yollarıaçıldı.
‐ Türk basın tarihinin ilk kadın genel yayın yönetmeni Nurcan
Akadoldu.Akşamgazetesindegörevebaşlarbaşlamaz“arkasayfagüze‐
li”nikaldırdıNurcanAkad.
‐Türkiye’deson80yıldapopülerkültürartıyorveyaygınlaşıyor.
Yüzyılın başında yaşanan sosyo‐kültürel travma, kültürel kodlarda da
birkopuşanedenoldu.Cumhuriyetlebirliktebirtakımkültürpolitikala‐
rıdenendi.Bupolitikalardaheppopülerkültürüzerineodaklandı.Kül‐
türdençokmedeniyetönplanageçirildi.
1929yılındaCumhuriyetgazetesi‐kiCumhuriyetinyarıresmiga‐
zetesi olarak da adlandırılabilir‐ bir güzellik yarışması düzenliyor. Bu
yarışmayaBalıkhaneNazırıMehmetTevfikBey’intorunuFerihaTevfik
kraliçe seçiliyor. Ve 1933’te de Kerime Halis dünya güzeli seçiliyor. Bu
olağanüstügünşerefineCumhuriyetgazetesirenklibaskıyapıyor.Kadı‐
nın ilk temsilini böyle görüyoruz. Çok ciddi bir yayın organında, çok
ciddibirsüreçteortayaçıkarılankadınportresipopülerkültürünnesne‐
leştirdiğibirkadınportresi…
‐Sonrakiyıllardanasılyaşandımedyadakadıntemsili?
‐HeronyıldaTürkiye’debirdeğerdeğişimiyaşanıyor.1940’larda
kadınmodası,erkeğebenzerliküzerindenkuruldu.Kısasaçlar,alagar‐
sonkesimli elbiseler,dizekadarkısalanetekboyları,askerkostümleri,
430 bahriyeli kıyafetleri giyiliyor. Hatta kravat takmak moda oluyor. Kalça‐
sız,düzgöğüslükadınlaröneçıkarılıyor.
1950’lerdebüyükbirgöçdalgasıylabirliktearabeskkültürüartı‐
yorveyenibirkadıntiplemesidoğuyor.
1960’lardaöğrenciolaylarınedeniyle,Batı’dandaesinlenilenbo‐
hemkültürlebirliktekadınlaryineerkeğebenziyor.
1970’lerde ideolojik temsillerle birlikte yazılı basında, devrimci
solkadıntiplemesibaskınoluyor.
80’lerde ise liberal dönüşüm ve kamusal alanlardaki göreceli ar‐
tışla beraber Papatyalar geliyor mesela gündeme. Belli cemaatlerin ka‐
dınlarıtemsilimkanıbuluyorlar.80’lerbirazdahaçeşitlenmeninyaşan‐
dığıbirdönem.
90’lar ise kadının tam anlamıyla tüketimin nesnesi haline getiril‐
diğibirdönem.Kadınolmabilinci,siyasitaleplerbirtarafaitilmiş;der‐
giler,gazetelervetelevizyonlararacılığıylakadınahedeflenmişbirtüke‐
timdönemibaşlıyor.
‐ Özel televizyon kanallarının bu yıllarda açılmış ve yaygınlaşmış
olmasınınkatkısıdabüyükdeğilmibudönemde?
‐ 1990’lar depolitizasyon sürecinin yerleştiği, toplumsal katılım
paylarınınazaldığıbirdönemdir.Karnavalvaribirülkeinşaediliyor.Bu
bir renklenmeye yol açıyor; ama bilboardlarda, reklamlarda büyük bir
artışyaşanıyor.
Kamusal alanın genişlemesi beklenirken bu yeri reklam dünyası
aldı.Budatüketicidavranışınıbelirlihalegetirdi.Budönemdekadınve
cinsellikileçocuklartüketiminbirincilunsuruolarakkurgulandı.Kent‐
selalandabirihtiyaç,alışkanlıkdaortayaçıkı.
Kadınlarillakadındergileriniokumakzorundahissettilerkendile‐
rini.Bütünbunlarmücadelevermedenbirözgürlükalanısundukadına.
Kadın tükettiği anda, kendini özgür hissetti. Kadın alışverişe gitmekte
özgürdür,amabaşkabiryeregittiğindeözgürlüğüsınırlanır.
‐Bundansonrabaşlamasıgereken,beklenensüreçne?
‐Bireleştirisüreci.Amahalendahaonageçmişdeğiliz.
‐ Medyada görünür olmak da prestij kazanmanın bir yolu haline
geldibudönemde.
‐Enteresandır.AydınDoğanmedyasıortayaçıktıktansonraAydın
Doğan’ın bir demeci var: “Ben herhangi bir ürünü, mesela bir buzdola‐
bını mükemmel şekilde üretseydim bile, medyadan kazandığım prestiji
431
hiçbirşekildesağlayamayacaktım.”diye.Çünkümedyahemprestijhem
tüketim hem eğlence aracı haline geldi. Sanal dünya, gerçek dünyadaki
boşluklarıbirşekildekapatmayabaşladı.
‐ “Kadının medyada temsilinde sorun var, bu düşük profilli bir
temsil”diyorsunuz.Amaöteyandan daözeltelevizyonlarda gününhe‐
menhersaatinde,herkanaldagöbekatan,mendilsallayankadınlarvar.
Ekrandaaslındabirkadınhakimiyetivar.
‐Görselmedyanınformatı,kamuolayları,eğlencedünyasıveha‐
berdünyasıüzerinekurulu.Buformatındışındakileraksesuardır.Bah‐
settiğiniz kadın programları ya da kadın sorunlarını çözmek isteyen
programlar,aksesuarniteliğindedir.
‐ Toplumsal dönüşümle birlikte medyada görünen kadın modeli
şehirli,tüketen,cinselözgürlüğünükullanan,bakımlıbirkadın.Medya‐
nınbukadınmodelinisunarkenkullandığıdilnasılbirdil?
‐Bukadındilinidönüştürücübirdildeğil.Emredici,buyurganbir
dil.Kadınlarbudileortakolamıyorlar,ancakedilgenbiçimdehizmetine
giriyorlar. Mesela bir ses kadınlara sürekli şöyle sesleniyor: “Bu ürünü
kullanırsan,ongündezayıflayacaksın.”
‐BaudrillardAmerikaadlıkitabındaşöylediyor:“EkrandanAme‐
rika’yı görürsünüz. Sokağa çıktığınızda da ekranı görürsünüz.” Türki‐
ye’dedeböylebirsüreçyaşanıyorsanki.Sokaktakikadınlarartıkbirbi‐
rine çok benziyor. Giyim, saç rengi, makyaj, hatta estetik ameliyatların
artışı ve ucuzlamasıyla aynı yüz. Kadın programlarına seyirci olarak
gelen kadınlarda da aynı şey var. Stüdyo ekrandan gördükleri kadınlar
gibi giyinip süslenmiş ama asla benzer bir hayat sürmeyen kadınlarla
dolu.
‐Butoplum,başkasıolmayaözendirilmişbirtoplum.BuCumhu‐
riyet’inbaşındanberiuygulananbirpolitika.“Kendinolma,başkasıol.”
politikası.Bubaşkasıheronyıldabirdeğişiyor.Çağımızdainsanbüyük
birseyyalitehalinde.Kişikendisigibimiyaşayacakbaşkasıgibimi?Bu
büyük bir ikilem. Kendi dili, kültürü, inancı gibi yaşamak istiyor ama
böylebirimkanyok.Dünyada,kadınlarınkendileriolmalarıkonusunda
müthişbirçabavar.Bizdeisetersinebirçabavar.Buradakikendinde‐
ğil,başkasıolmayaendekslendiğiiçintümçabalar,ekranınbüyüsüylede
kadınlar ekranda gördükleri gibi olmak istiyor. Kendisi olduğunda de‐
ğerligörülmediğiiçin,kendindenmemnundeğil.Ancakekrandagördü‐
ğügibigöründüğünde,statüsahibivedeğerliolabileceğinidüşünüyor.
‐Kendisiolmayıbaşarabilecek,kadınlarüzerindekurulanbaskıya
direnebilecek güçte olması beklenen kadınlarda da var ama böyle bir
432 boyuneğiş.Birkaçgünöncebirtelevizyondaalanındauzmanbirkadın
vardıveyüzütamamenestetikliydi.Burunhokkagibi,elmacıkkemikleri
çıkartılmış, kaşlar kaldırılmış, dudaklar silikonlu. Bu beni dehşete dü‐
şürdü.Bundangeridurmakmümkündeğilmi?
‐ Evet bu bir dayatma ve genel bir sorun, ama kadınlar daha çok
yaşıyorlar; çünkü sosyal bir şizofreni içindeler. Sistem kadının daha
genç,dahagüzel,dahainceolmasınıistiyor.Buyurulangibiolmakiste‐
yenkadınsayısıarttıkça,yeniyenisektörlerortayaçıkıyorçünkü.Sağ‐
lık, güzellik merkezleri, estetik cerrahı gibi. Bunun dışına çıkacak bir
gücüyokkadının.Bedenindeönplanageçtiğibiryüzyılbu.
‐Ekrandagösterilenhayataözenen,sunulankadınmodelineöykü‐
nen genç kızların kadınların psikolojisi etkileniyor bundan. Yaşadıkları
hayatavekendilerinekarşıhoşnutsuzluklarıartıyor.Güneydoğu’dayaşa‐
nangençkızintiharlarıyladolaylıdaolsabirbağlantıkurulabilirmi?
‐ Modernleşen bir Diyarbakır ve Batman var. Modernleşmenin
gerçek öznesi gençler ve kadınlar. Oradaki erkek egemen yapı aşirete,
törelere,geleneğebağlı.Erkeğinbusosyalyapınedeniylemodernleşme‐
sidahazor.Amakadındahaçabukintibakediyor,modernleşiyor.
‐Neden?
‐Yapılançalışmalarbizeorayagelenyabancılarınözellikleöğret‐
men, doktor gibi kamu görevlilerinin de kadınların modernleşmesini
etkilediğini gösteriyor. Rol model olarak onları benimsediler. Oradaki
genç kızların beğendiği erkekler, oraya çalışmaya gelen modern erkek‐
ler.Kadınmodernleşmesürecinegirdiğiandanitibaren,önceetrafında‐
kierkeklerisorguluyorveçevresindekilerifeodalvegelenekselbuluyor.
Oyüzdende,erkeklerdenfazlamodernleşmenintravmasınıyaşa‐
dılar.Butravmanınsonucundadaintiharagidenyolda,kendibedenleri‐
ne şiddet uyguladılar. Bu sonucun bir ucunda oraya giden rol modelle‐
rin,birucundadamedyanınsunduklarınınetkisivar,deniyoraraştırma‐
laragöre.
‐ Kadın sorunlarından hareketle yapılan programlar aldatılmış,
ekonomik gücü olmadığı için boşanamamış, çocuğundan ayrılmış, “za‐
vallı”kadınlar.Cinayetlerdeişlendivebutürprogramlardabirazalma
oldu. Bu programlar uzmanlarca eleştiriliyor ama kadınlar tarafından
kabulgörüyor,sorgulanmıyor,aksineçokdaizleniyor.
‐ Sorgulayabilmek için o yapıyı bilmek gerekir. İzleyen masum.
Ekrana getirilen dramatik olayın etkisinde kalarak, merhamet ederek
izliyor. Ekranda duyguların harekete geçirildiği bir dünya yaratılıyor
433
çünkü. Rasyonel bir yayıncılık yapılsa, o zaman mahremin bu kadar
açılmamasıyadasaldırılmamasıgerektiğidüşünülecekama.
‐Buşunatekabülediyormu:Şehirleregöçsonrasındahayatınıev
merkezligeçirenamamahallekültürünündeortadankalkmasıileevin‐
detekbaşınatelevizyonizleyenkadınlarınbenzerinigörme,dertleşme
ihtiyaçlarıhattadedikoduyapmaalışkanlıkları,buprogramlarlakarşılı‐
yorolamazmı?Buprogramlarböylebirsosyalgerçekliğedenkdüşüyor
olamazmı?
‐ Televizyon izleme, bugün sosyal bir davranış değil, güdüsel bir
ihtiyaç haline gelmiştir. Kurgulanan bu programlarda da güdüler ön
planda.Kadınısosyalhayatadahilediciyadasosyalhayattandışlanmış‐
lığını dile getirici bir yaklaşım içinde değil. Güdüler, cinsellik, güzellik,
gençkalma,sağlık,başkainsanlarınhayatlarınımeraketmeinsiyakıya
daaldatılma,terkedilmegibikadınkorkuları,kadınınözelalanailişkin
duyarlılıklarıhareketegeçirilmiştir.Sosyalboyutuzayıftırbuprogram‐
ların. Baskın olan, güdülere seslenme ve baştan çıkarmadır. Bir gözlük
markasını, bir marka arabayı, bir parfümü kullanabilmek için baştan
çıkarılmıştırartıkbugünkitleler.
‐Özelkanallarınilkyıllarında ekranaçıkıpbaşınagelenlerianla‐
tankadınlarkimliğinigizliyor,maske,kesekağıdıgibiaraçlarlayüzünü
kapatıyordu.Şimdiherkesgayetaçıkbirşekildeanlatabiliyorolupbite‐
ni.Bununanlamıne?Hayaduygusumuazaldı,cesaretmiarttı?
‐ Maske kullanılmamasının nedeni, mahremiyetin sınırlarının da‐
raltılması.Aretmeduygusuortadankalktı.İngilizsosyologGiddensmo‐
dern toplumu tanımlarken “Modern toplum güven alanlarının yaratıl‐
mayaçalışıldığıbirrisktoplumudur;ancakbireypsikolojisindeutanma
duygusunundaolduğubirtoplumdur.”der.
Utanmaduygusumodernhayataaitbirşey.Bugünküçarpıkpost‐
modernizmdeiseinsanhalleriolduğugibigündemegetirilir.Sinemada
da,televizyondada.DavidLinch’inBlueVelvet/MaviKadifeadlıfilmibu
sürecigörmekbakımındançokönemlidir.
Oradaki erkek tiplemesi hem kendisinden romantizm bekleyen
masum nişanlısı ile yaşadıklarını hem de evli, eşiyle problemli, hayatın
bütüntecrübeleriniyaşamışbirkadınlayaşadıklarınıgösterir.
Bubiryelpaze.Post‐moderndünyabuyelpazeyitektekaçtı.Mo‐
dern dünyada biz o erkeğin sadece masum ilişkisini görüyorduk. Ama
post‐moderndünyabizearanoktalardaneleryaptığınıdagösteriyor.O
masumaneliği bırakıp mahrem alanın her aşamasını herkese açmak,
banagöreinsanlığınyaşadığıenbüyükıstıraplardanbiri.
434 ‐Bununböyleolmasıdeğildegösterilmesimisorun?
‐Evet.Çünkügösterincegenelkabulgörüyor.İnsanlarınbirbirine
olangüveni,utanmasıortadankalkıyor.Bukitleselolarakyayıyor.
‐Pekikadınemeğimedyadanedengösterilmiyor?
‐ Bu konuda yapılmış “Popüler Kültürde Kadın” başlıklı bir çalış‐
mayagöre,törecinayetleri,şiddet,cinselşiddetdışındaşiddetinöznesi
kadın.Tarikatgerçeğiiçindeyeralanyadasiyasibirkrizsonrasıortaya
çıkan, yani skandalların öznesi kadınlar var medyada. İster kırsal ke‐
simde,isterkentselalandaolsun,çalışankadınlarvesorunlarıyok.Biz‐
de yapılan akademik çalışmalara göre yayınlar değiştirilmiyor. Mesela
İngiltere’deakademikkesimbirbaskıunsuruoluşturabiliyor.
‐Şiddetemaruzkalankadınlarınmedyadahaberolarakyeralması
sorununçözümünekatkıdabulunuyormu?
‐ Türkiye’de kadına ilişkin şiddet haberlerinin geri dönüşü yok.
Almanya’da namus meselesi yüzünden, ağabeyi tarafından sokak orta‐
sında öldürülen genç bir Türk kadınının haberi, medyaya yansır yansı‐
maz yaklaşık bin kadın o caddede toplanıp tepki gösteriyor. Bu tür ha‐
berlerleböylebirtepkiselalanoluşturabiliyorsanız;ozamanbutürha‐
berleriyayınlamaktabirbeisyok.
‐Güldünya’nınöldürülmesihaberlerininardındanböylebirtepki
geliştiama.
‐ Bu tek başına bir örnek. Kadın kuruluşları bu tür haberlerden
dolayıtepkileriniortayakoyabiliyorlarsaozamanmedyakamuoyuoluş‐
turmayıgerçektenbaşarıyordur.
‐Kadınsorunları,kadınhaklarıüzerineçalışan,kafayorankadın‐
lar, seslenmeleri gereken kadınların izlediği programlarda değil, yine
konuyaduyarlıolanlarınizlediğidaha“ciddi”programlardakonuşuyor‐
lar.Uzmanlarınkendikitlesineulaşamamagibibirsorunudavar.
‐SorunuzatambirkarşılıkdeğilbelkiamaTürkiye’detematikya‐
yıncılığa geçilmek zorunda. Haber kanalları, spor kanalları, eğlence ka‐
nallarıayrışmalı.Busorunaküçükbirorandadaolsabirçözümgetirebi‐
lir.Medyafarklılaşmışdünyalarsunmalı.Onunyerinehomojenbirdün‐
yasunuyorvebubanagöreçoksıkıcı.
‐Dizilerdekadınyagelenekselrolleriçindeiyieş,iyianne yada
fettan,hafifmeşrepgösteriliyor,diyeitirazediliyor.Bunakatılıyormu‐
sunuz?Dizilerdekadınıntemsilinasılsizce?
435
‐ Ben iyi birdizi izleyicisi değilim ama basın ve televizyonlar ko‐
ordineli çalıştığı, artık ana haber bültenlerinin de bir parçası diziler. O
yüzden haberim var. Dizilerdeki tiplemeler, gerçek hayata çok yakın
tiplemeler değil. Bunların bir kısmı insanların hayallerini süsleyen tip‐
lemeler.Gerçekçiolunabilmesiiçintoplumuniyitanınmasılazım.
‐ Ekranlarda cinsel ve tüketim özgürlüğünü kullanan kadın var.
Muhafazakar, başörtülü, inançlı kadın medyada neredeyse hiç gösteril‐
miyor.Bunedenböyle?
‐Başörtülükadınagelmedenöncemedyadanormalkadınyok.Sı‐
radışı,marjinalolandahaçok.Çünküsıradışının,absürdüntemsili,nor‐
malin temsilinden daha kolay. Böyle bir yapısı var medyanın. Görüntü
paradigmasıyla ilgili bir şey bu. O paradigmayı çözmeden, sinemaya ya
daekranaaktarmakçokkolaybirşeydeğil.Gündelikhayattankopukbir
sinemamız ve dizilerimiz var. Başı açık kadının sorunu da getirilmiyor
ekrana,örtülükadınınkide.
‐Amaöteyandanİslamvekadınkonusumedyanınsonoyuncağı.
Muhafazakarkadınınmahremalanınıaçmaanlamındabiruğraşvar.Bu
konununbukadarpopülerleşmesinineyebağlıyorsunuz?
‐ Toplumsal ciddiyet kaybolmuş, örtülü kadın sisteme entegre
edilmiştir. Sisteme entegre olduktan sonra duyarlılık bir noktada orta‐
dankalkıyor.Vasatıtemsiletmeyebaşlıyorsunuz.Bunungörselmedya‐
ya nasıl aktarılacağı tarafların sahip çıkmasıyla alakalı bence. Batıda
lobilergibidevreyegirmekgerek.
‐ İletişim bilimciler Türk medyasını ve halkın tepkilerini doğru
okuyabiliyorvesesinidoğruyereulaştırabiliyormu?Biraçılımsağlaya‐
biliyormu?
‐ Doğru okuma yapabiliyor; ama sesini ulaştırma bakımından bir
sorun yaşıyor. Bir takım medyatik entelektüeller var. Medya, gündemi
alaboraeden,ciddieleştirelbiranalizdençokkendinegörebirtoplum,
siyasi gündem belirleyenleri öne çıkartıyor. Akademik kamuoyu oluş‐
mamışbirkamuoyudur,Türkiye’de.
‐Busadecemedyaylailgilibirsorunmuyani?
‐Buradaikiboyutuvarsorunun.Biri,medyatikdilvasatbirdildir.
Bunu kullanamayan, bilgisini basite indirgeyerek anlatamayan entelek‐
tüellerdenkaynaklanır.Akademikdilimedyadakullanamazsınız.Kürsü‐
dedeğilsinizçünkü.Odilibirşekildemedyayatercümeetmeklazım.Bu
bir sorun. İkinci boyut ise, medya eleştirel boyutu gündeme getirmek
istemiyor.
436 ‐ İletişimhocasısınız.Medyaçalışanlarıöğrencileriniz.Mevcutya‐
pınındeğişmemesindenkendinizedepayçıkarıyormusunuz?
‐ Bu yanlış bir kurgulama; çünkü onlar sadece çalışan. Yetiştirdi‐
ğimiz çocukların medya dilini değiştirme kabiliyeti yok; çünkü dil ikti‐
dardır. Kurgulanmış iktidarın gücünü ve dilini belirleyenler, medyanın
gücünüelindetutanlardır.
‐ Peki gelecekten ümitli misiniz öğrencileriniz adına? Bugün mu‐
habir, editör olarak çalışanlar 10–20 yıl sonra karar mekanizmasına
yükseldiğindemedyadadilveyaklaşımdeğişecekmi?
‐Elbette.Umarım.Amaşuandamedyakonuşmuyor,sermayeko‐
nuşuyor. Bu bir mülkiyet sorunu. Sermayeye sahip olanlar, haberin de
mülkiyetine sahipler. Ancak mülkiyet el değiştirirse bir değişim ya da
dönüşümyaşanabilir.
‐TVizlerkenakademisyengözlüğügözünüzdeolurmuhep?Sade
vatandaşolaraktelevizyonizleme,gazeteokumaözgürlüğünüzvarmı?
‐Yok.Bubirgörmealışkanlığıçünkü.Çoksıradanbirşeyokudu‐
ğunuzdabile,onunekonomiksosyo‐politiğinideyaparsınız.
‐ Bu seçimlerinizi değiştiriyor mu peki? İzleyici ve gazete okuru
olarak?
‐Benhaberdışındaiyibirtelevizyonizleyicisideğilim.Amaiyibir
gazete ve İnternet okuruyum. Yazılı kültürden vazgeçmem. Bu görsel
kültüre şüpheyle bakmayı gerektiren, yazılı kültüre sadakatle ilgili bir
şey.
‐NurettinSözen’inyeğeniolduğunuzdoğrumu?
‐Akrabalığımızvar.BenimbabamlaNurettinSözenamcatorunları.
FadimeÖzkan.YeniŞafak,14.03.2006.
16.11.2.AdnanŞenses:“Başbakan’ınYüzündeNurGördüm...”
Türk Sanat Müziği, bana her zaman zor bir müzik gibi gelmiştir.
Ne bileyim, bu eserleri söyleyebilmek için, oldukça uzun bir eğitimden
geçmek gerekir. Bence sanat müziği, bizimle birlikte büyüyen bir yete‐
nektir.Allahvergisigüzelsesinizleşarkılarıiyiicraederseniz,sizikimse
artık tutamaz. Tıpkı Adnan Şenses’te olduğu gibi... O, 18 yaşına kadar
marangozdasesinidebiledi.Hergelenmüşteriyekendinihayranbırak‐
tı. Ve “Bu böyle olmayacak.” dedi. Kilit vurdu dükkana; açıldı, bülbül
kesildi. Karagümrüklü Adnan Şenses’le sahibi olduğu benzin istasyo‐
nundasohbetettik;umarımsizdebeğenirsiniz...
437
‐Sanathayatınagirişinizçokfarklıydı.Asılmesleğinizmarangoz‐
luktusanıyorum.
‐İlkokulabaşladığımzamanbilemusikiderslerialıyordum.İçim‐
dedemüziğekarşıçokbüyükbirsevgivardı.Babamdaaskerdi,subay‐
dı.Babam,benimhiçbirzamanşarkıcıolmamıistemedi.Benimdeasker
olmamıistiyordu.Müzikleuğraşmayayımdiye,babambeniokultatille‐
rindemarangozunyanınaçırakolarakverirdi.Rahmetlibabam,ikiağa‐
beyimidedahaevvel,okumadılardiye,marangozunyanınavermişti.
‐Marangozunyanınavermesibirçeşitcezalandırmamıydı?
‐Cezalandırmakiçindeğilde,birzanaatöğrenmemiziçinverirdi.
İkiağabeyimimarangozunyanınaverdiğiiçin“İleride,birmobilyaatöl‐
yesi açar, birbirlerine destek olurlar.” diye düşündü. Oysa benim aklım
müzikteydi. Ortaokulu bitirdikten sonra artık tamamen babam kanaat
getirdi ve beni okuldan aldı. 18 yaşına kadar marangoz yanında çırak
olarakçalıştım.
Ama ben bu arada, babamdan gizli musiki derslerine gidiyorum.
Babam öğrendiğinde de ayaklarımı falakaya çekiyordu. Sonra ortanca
ağabeyimdükkanaçtıvebenideonunyanınaverdi.Büyükağabeyimde
bu arada askere gitti. Büyük ağabeyim askerdeyken, öteki ağabeyimin
deaskerlikzamanıgeldi.Oaskeregidincedükkanbanakaldı.Amaben
sonkararımıverdim.Beyoğlu’naçıkıpşarkıcıolmakistiyordum.Dükka‐
nınkepenginiçektim.Babamabirikisatırmektupyazdım.
‐Sonyıllardaciddisağlıkproblemleriyaşadınız.Şimdinasılsınız?
‐ Vallahi kendimi o kadar dinç, o kadar sağlıklı hissediyorum ki...
Birsahnehayatımvarbirticarethayatımvar.Kendimiişhayatımaver‐
mişim,eşimevermişim,kızımavermişim.KızımUlusoyHolding’deteks‐
tilbölümündeçalışıyor.
‐Torununuzvarmı?
‐Torunumyok;fakateşiminteyzesininbirtorunuvar.Benimto‐
runum gibi. Onu kabul etmişim. O benim dünyamda çok farklı yere sa‐
hip.
‐PrestijMüzik’tendostlukkaldımıgeriye?
‐Tabiihepsiyledostum.
‐Birzamanlarheryerebirliktegidenveyedikleriiçtikleriayrıol‐
mayan diğer sanatçılar, şimdilerde birbirlerinin yüzüne bakmıyorlar
ama...
438 ‐Onlarınkonuşmaması,işlerininçokyoğunolmasındandolayıdır.
Birbirleriniseverler.Herkeskendiekmeğiniyerkimsekimseninekme‐
ğini yiyemez. Sanatçılar arasında birtakım rekabet vardır. Konuş‐
mamazlık,dargınlık,çekememezlikvar;fakatbunlaryanlışşeyler.Her‐
kesbirbiriyleiyigeçinsemesleklerindebirbirlerineyardımcıolsa...
‐Ozamaniyininkıymetikalmazmıacaba?
‐Ozamanhepkötüyümübileceğiz.Herkesiyiolamazzaten.Ama
biz sanatçılar, çok az toplumuz. Bu az toplumun içinde biz iyi olmak
mecburiyetindeyiz. Sanatçı nedir? Toplumun malı olan insandır. Ben
bütünsanatçıkardeşlerimiseviyorum.
‐Keşkelerçokyertutarmıhayatınızda?
‐ Tabiî var. Hayatımda yaptığım 5 evliliği kendimde hata olarak
görüyorum.Keşkeböyleevlilikyapmayıpdaşimdikieşimiilkbaştabu‐
labilseydim. Bu hayatımı onunla devam ettirseydim. Onunla mutlu ol‐
saydım...
‐Belkideöncekievlilikleriyaşamamışolsaydınızşimdikievliliği‐
nizindeğerinibilemeyecektiniz?
‐Yok.Şimdikieşiminkıymetinianlamamakmümkündeğil.Diğer‐
leri bana hep Adnan Şenses olarak yaklaştılar. Ama şimdiki eşim bana
Adnandiyeyaklaştı.Benimhayatımdasevmediğimbirşeyvardır.Eşimi
hiçbir zaman medya önüne çıkartıp da “Bu benim eşim.” demem. Öteki
eşlerimhepbenimönümdeolmakistediler.Şimdikieşim,ikifakültebi‐
tirmiş.Çokbüyükkültürfarklılığıvararalarında.Obakımdanonlarlabu
insanınarasındadağlarkadarfarklarvar.Onlarbenimparamı,şöhretimi,
malımı,mülkümüsevdiler.AmabuiseAdnan’ısevdi.
‐Hayatınızdamaneviolarakençokneyinolmasınıisterdiniz?
‐ Madden değil, manevi olarak ne olmasını isterdim biliyor mu‐
sun?..Buameliyatlarıolmasaydım.Birkereby‐passameliyatıoldum.Bir
destenttakıldı.İkidefadamideameliyatıoldum.Bunlarıolmasaydım.
Amaolmazdiyebirşeyyok.Zamanıgeldiğindeinsanlarbazıacılarıya‐
şıyor.Keşkeanneciğim,babacığımhayattaolsaydı.İkiağabeyimhayatta
olsaydı.Amaolmuyor.
‐“HanemeAyDoğacak”adlıromanınyazarıŞebnemİşigüzel,“Bu
kitap korkusunu yıkmak çok zor. Başbakan Erdoğan, Adnan Şenses’i
sevdiğikadar,‘BeraberYürüdükBizBuYollarda’şarkısınısevdiğikadar
birromanısevseydi,Türkiye’dekitabınkaderideğişirdi.”diyor.Buyak‐
laşımanediyeceksiniz?
439
‐Bukitabıokumadım.SayınBaşbakanokumayıçoksever.Onda‐
kika dahi boş olsa eline bir konuyu alır okur. Onlardan faydalanmaya
çalışır. Sayın Başbakan çok zeki bir insan. Bu kardeşimiz Başbakan’a,
“Romanokumayısevmiyor.”diyor.Hayır,çokseviyor.Eğeröylediyorsa,
ozamanSayınBaşbakan’ıtanımıyor.Birikimlerini,neyaptığınıbilmiyor.
‐BugünekadarAKP’denhiçteklifaldınızmı?
‐Hayır,hayır.
‐Gelseydikabuledermiydiniz?
‐Edemezdim.Çünkü70yaşındabirinsanım.Hiçbirzamanfaydalı
olamam.
‐Mutlakabirikimlerinizvardır?
‐ Var. Çok da iyi politika bilgim var. Ben zaten milletin vekiliyim.
Bakınbirçokarkadaşımız,buülkededevletsanatçısıolmuştur.Maalesef
ben,devletsanatçılığınıalmadım.Sanathayatında50yılıaşmışbirinsa‐
nındevletsanatçılığınıalamamasıçokacı.Benimgibibirçoksanatçıvar.
RahmetliZekiMüreniçindebenbunudahaevvelsöylemiştim.“Sanatçı‐
yı yaşarken ödüllendirin, öldükten sonra ödüllendirilmez.” dedim. Zeki
Müren’e öldükten sonra sanatçılık ödülü verildi. Süleyman Demirel za‐
manında sokaktan geçen, kapıdan geçen insanlara devlet sanatçılığı
ödülüverildi.
‐Demireldemişken,eskiCumhurbaşkanı’nın,“Türbantakmakis‐
teyenArabistan’agitsin.”açıklamasınanediyeceksiniz?
‐VallahibenhalaDemirel’inpolitikasınıniçeriğinibirtürlüanla‐
yamadım. Bir Başbakanımız, bir Cumhurbaşkanımız olarak mutlaka
Türkiye için güzel şeyler yapmıştır. Bunu, insanların kendi inançlarına
bırakalım.
‐Başbakan’latanıştıktansonrahayatınızdanasılbirdeğişimoldu?
‐ Ben, Sayın Başbakan’ı top oynadığı zamanında da çok seviyor‐
dum.Ağabey‐kardeşliğimiz birsüresonradaha daderinleşti.Ben oin‐
sanınyüzündebirnurgördüm;farklıbirgüçgördüm.Birgünevegeldim
Rabbim’eduaettim.“Bugündenitibarenherkötülüğübırakıyorum,içki‐
yi,gecehayatınıbırakıyorum.”diyerekKur’an‐ıKerim’eelbastım.“Çok
iyibirbabaveeşolacağım.”dedim.Benimkötülüğümkendimeydi.Ben
içkimi içerdim; kendime yapardım. O insanla tanışmanın mutluluğunu
halayaşıyorum.Onuçokseviyorum.
‐Birçoksağlıkproblemiyaşamışbiriolarakbualandagelişmeler
görüyormusunuz?
440 ‐Bumemleketi40yılyönetenler,bumemleketeçiviçakmadı.İn‐
sanlarımız hastane ve SSK kapılarında, ilaç kuyruklarında ölüyorlardı.
Bugün her insan, sevkini alıp özel hastanede tedavi olabiliyor. Bu çok
büyükbirgelişme.Olacakşeydeğildi.Olmayanbirşeyigerçekleştirdiler.
Notdefterimden:
AdnanŞenses’leteybimiziaçmadanhoşbirsohbetebaşlıyoruz.Bu
arada misafirperver bir tutum sergileyip, ikramlarda bulunuyor. Sıcak
birortamoluştuğuanda,benteybimiçıkarıyorumvesöyleşiyebaşlıyo‐
ruz... Bir de bakıyorum ki, teyp dönmüyor. Şimdi 15 dakika boşuna mı
konuştuk?Neyse,pilalıyoruzveyenidensohbetedalıyoruz.
Bunlarıbiliyormusunuz?
• Ünlü sinema sanatçısı Gülşen Bubikoğlu ile teyze çocukları ol‐
duklarını.
•18yaşınakadarmarangozlukyaptığını...
•Birkızınınolduğunu...
MezinTanrıseven.YeniŞafak,29.05.2006.
16.12.Zaman
16.12.1.“KimiRöportajlarlaGünahlarMeşrulaştırılıyor.”
OnuCNNInternational’dagörevyapanilkTürkgazeteciolarakta‐
nıdık.OlayTV,NTV,ATV,TV8’deyaptığısöyleşilerlesevdik,birsüredir
Skyturk’teizliyoruz.
Röportajcılığın,televizyondünyasındakiyıldızıhiçtartışmasızSe‐
defKabaş’tır.Titizdir,seçicidir,dersiniiyiçalışır,kimseyikırıpdökme‐
den, lafı eğip bükmeden en karmaşık konuları seyirciye süzme bal ta‐
dında sunar. Binlerce insanla konuştu. Söz havada uçup gitmesin diye
bunların bir bölümünü önce “Sesli Düşünenler” adıyla kitaplaştırdı.
İkincikitabı“ZamanıDizeGetirenler”kısabirsüreönceDoğanKitap’tan
yayınlandı.
Türkiye’nin insan malzemesini tanımanın en kestirme, en zevkli
yollarındanbiriröportajokumaktır.Benzerderlemeleridahaönceoku‐
rumlapaylaştığımveherbirröportajınarkasındakiyoğunemeğibildi‐
ğimiçinSedef’ianlıyorvedestekliyorum.
441
‐Kitabınızınadıylabiziyanıltıyorsunuzbence.“ZamanıDizeGeti‐
renler” derken, kendinizin zamanı nasıl dize getirdiğinizi göstermek
istiyorsunuz.
‐Tespitinizdoğru.Okuyucukitabıokuyupbitirdiktensonra,aslın‐
dakitabındabaşlıbaşınazamanıdizegetirmekaygısıylayazılmışoldu‐
ğunufarkediyor.
‐Ohaldekendinizikahramanolarakmıgörüyorsunuz?
‐Gazetecibirkahramandeğil,biraraçtır.Eğeraraçolmayıbüyük
birbaşarıylaicraedebiliyorsa,isteristemezokuyucununyadaizleyici‐
ningözündebirkahramanadönüşebilir.Amahaberciasligöreviniunu‐
tup,kahramangibidavranmayabaşladığındahaberciliğizedelenir.
Benkendimi,böylebirkitapçıkarttığımhalde,hiçbirzamankah‐
raman olarak tanımlamıyorum. Ben bir yazar değilim. Kaldı ki benim,
sizin gibi bir roman yazma gücüm de yok öyle bir amacım da. Temel
amacımyaptığımişi,birbaşvurukaynağınadönüştürmek.
‐Röportajlarınetkisibazenromandandafazlaolabiliyor.
‐Doğru.Kültürelmirasınınesildennesileaktaramamışhiçbirtop‐
lumun “bağımsız” olamayacağına inanıyorum. Kendi değerlerini kendi
insanına, kendi sinemasına, kendi fotoğrafına, siyasetçisine, hocalarına,
yazarlarınasahipçıkmayan,bunlarınkimlerolduğunubilmeyenbirtop‐
lumunayaktakalabileceğineinanmıyorum.Öyletoplumlar,başkalarının
onlarüzerindeempozeettiğikültürsüzlüğünağırlığıaltındaezilecekler‐
dir.
Biliyorsunuz,üçüniversitededersveriyorum.Yüzdenfazlaöğren‐
cim var. Onlara birinci kitapta olsun, ikinci kitapta olsun, kimi isimleri
sorduğumda,banaikicümleedemiyorlar.
Bugününgençlerisinemayagidiyor.AmabirSamiŞekeroğlukim?
Bilmiyor. Cem Yılmaz’ı tanıyor; ama sahne kültürünün temellerini atan
MuhsinErtuğrul’ubilmiyor.Dolayısıylaokültürelmirasınnesildennesi‐
legeçmesinde,bukitaplarvebenzerleribirnebzedeolsakatkısağlasın
diyetemenniediyorum.
‐ Marmara Üniversitesi’nde doktora yapıyorsunuz. Tez başlığını‐
zın“GünümüzTürkiye’sinde,UlusalGazetelerdeSöyleşilerinBiçim,Yön‐
temveMakroKonuAnalizi”olduğunubiliyorum.İnşallahtamamlandı‐
ğında detaylarıyla konuşuruz. Bu aşamada şunu sormak istiyorum.
Medyasistemi“röportörü”nasıletkiliyor?
‐ Gazetecilik etik’inin uygulanabilirliği, gazetecinin özgürlüğüyle
doğruorantılıdır.Yaniröportajyapanların,gazeteniniçindegörecedaha
442 fazla özgürlük alanları varsa ve buna rağmen mesleklerini Türkiye’nin
gerçek gündemini kamuoyuna duyurmada etik kaygılar gütmeden icra
ediyorlarsa,buradasorumluolanröportajcıdır.
mi?
‐ İtirazınız, röportajcıların popüler kültürün peşinden gitmeleri
‐Tabiikipopülerkültür,genelyayınyönetmenindenköşeyazarı‐
na, röportajcısından muhabirine kadar herkesi etkiliyor. Çünkü okuyu‐
cuyaulaşmada,popülerlikkriteriönemlibiretken.Amabu,röportajcı‐
larıbirkısırdöngününiçineatıyor.Sinemadediğimizde,bellioyuncula‐
rınvebelliyönetmenlerinpeşinetakılırhalegeliyoruz.İşadamıdediği‐
mizde,kimiöneçıkmışholdingsahiplerinindışındabirişdünyasışekil‐
lendiremiyoruz.Budabizi,kabahesap,üçyüz‐beşyüzkişilikbirportre‐
yemahkumediyor.
Ama Türkiye’nin ne kalbi, ne gözü, ne kulağı, ne beyni bu insan‐
lardanibaret.İşteburadakimizamançokpopülerdeğil,amayaptığıiş
hakikatenanlatılmayadeğer,söyleyecekyenisözüolaninsanlarıbulup,
çıkartıp, bunu röportajınızla, okunabilir, izlenebilir hale getirebilme
çabasını gösterme, emeğini verme, enerjisini sarf etmeyi göze alıyor
muyuz?
Başarı tanımını şekillendirmede, o röportajlar ciddi rol oynuyor.
Kim, neye göre başarılı? Kim ne yapmış da başarılı olmuş? Bakıyoruz,
hakikatenhemtopluma,hemçalıştığıkurumaihanetetmiş,hemahlaki
anlamda ihanet etmiş; ama sonucunda müthiş maddi çıkar sağlamış,
ünlenmiş kişileri medyamız, röportajlarda birer “kahraman” olarak su‐
narakbaşarılıolarakgösteriyor.
Öylesiyasetçilervarki,yolsuzlukdosyalarıvar.Öylekamburlado‐
laşıyorlar.Amakendileriyleröportajyapıldığında,karısıylanasıltanıştı‐
ğı,hangimarkagözlüktaktığıveensevdiğiyemeğinneolduğusoruldu‐
ğunda aslında, onun işlediği suçlar, onun işlediği günahlar bir anlamda
meşrulaştırılıyor.Bunlaraitirazımvar.
‐Sizişinizisonderecedüzgünyapıyorsunuz.Fakatbenekrandan
şöyle bir izlenim alıyorum: Çok fazla kontrollü, karşısındakinin olumlu
yanlarınaodaklanıyor,insanınzaaflarıylabirbütünolduğununfarkında
değilmişgibi.
‐ Mesela siz zaaf konusuna çok ağırlık veriyorsunuz. Kişisel zaaf
beniçokilgilendirmiyor.Beniilgilendirenyazdığıkitaptazaafadüşmüş
mü,düşmemişmi?Benkitabıinceliyorum.Kitaptaeğerkavramsalçeliş‐
kilerivarsa,kendikendisiylehesaplaşamamışsayadaiddiaettiğikadar
443
edebideğilse,onuçözmeyeçalışıyorum.Varsayımlarüzerindenhareket
etmiyorum.Amacımonlarıköşeyesıkıştırmakdeğil.
dir?
‐ İnsanın düşünme ve eylem biçimi, psikolojisinde gizli değil mi‐
‐Buçokderinlikliaraştırmaisteyenbirşey.Benonunlaancak45
dakika, bir saat karşı karşıyayım. Bu sürede onun psikolojik dünyasını
ortayakoymamınmümkünatıyok.Televizyontabiikigörecekontrollü‐
dür.Spotlarınaltındadır.Milyonlarcainsan onuizliyordur.Canlıyayın‐
da,söyleyeceğisözüngeridönüşününolmayacağınıntedirginliğiniyaşı‐
yordur.
‐Yazılıbasındaolsanız,sorularınızıdaharahatmısorarsınız?
Canlıyayındasorduğumda,konukcevapvermezorunluluğudaha
fazlahissediyor.Cevapveremediğinde,anındaizleyicitarafındantespit
ediliyor. Televizyonun böyle bir avantajı var. Basında ise siz sorunuzu
sordunuz,cevapvermedi.Arayaatınpamuksoruları,pemberenklisoru‐
ları. Yumuşatın ortalığı. Sonra bir daha sorun sorunuzu ve cevabınızı
alın.Basınındaböylebiravantajıvar.
Televizyonda eğer ben, saldırıya geçer bir izlenim yaratarak so‐
rumu sorsam, istediğim cevapları alamam. Ben, onların defans meka‐
nizmasını harekete geçirmeden, sorumu sorup cevap almak zorunda‐
yım. Çünkü zamanla kısıtlıyım. Bunu yapmaya çalışanlar oldu televiz‐
yonda.Seyircineizledibiliyormusunuz?Ağızdalaşı.
‐ Ekranın dışında da böyle kontrollü, kimseyi kırmamaya çalışan
kibarbirimisiniz?
‐Ekrandanasılsamarkadaşlarımlada,ailemledeöyleyim.Taşkın
değilim.Bubanaçoksorulur.“HanitelevizyondapırılpırılbirTürkçeniz
var.Günlük yaşamınızdadaböyle mikonuşuyorsunuz?”diye.Bentele‐
fondadaböylekonuşuyorum,kardeşimlede.Hattaöğrencilerimediyo‐
rum ki: Kapıcınızla nasıl konuşuyorsanız, o kadar iyi bir konuşmacısı‐
nızdırhayatta.
‐ Bu ilişkilerinizde sorun yaratıyor mu? Bu kadar kitabî, spiker
edasındakonuşanbirkadınzamanzamansıkıcıolabilirmi?
‐ Bugüne kadar erkek arkadaşlarımdan öyle bir yorum gelmedi.
Kaldıki,çokiyiiletişimkurduğumiçinvebirazdagüzelbirsestonuyla
konuştuğumiçingayetmemnundular.Kitabikonuşmakdeğilbuaslında.
Sadecenetifadeedebiliyorum,kendimi.Birşeyinnedenini,niçininiöğ‐
renip benimsemediğim zaman kabul etmekte zorlanırım. İlişkilerimde
desorusorarım.Ezberciliğekarşıyım.Klişeler,kalıplarbeniçoksıkıyor.
444 ‐İnsanlarınçoğuhayatlarınabuklişelerleşekilveriyorlar.Sizbir
süresonraayrıkotugibikalabilirsiniz.
‐Medyadakalıyorumzaten.Sizbanaistediğinizkadar“kontrollü”
deyin, “Canını acıtmıyorsunuz.” falan deyin. Aslında benim yaptığım iş,
birilerinin canını acıttığı için, birilerine göre aykırı kaldığım için ben
tekimmedyada.
Tekimderken,başarıanlamındademiyorum.Hakikatençokyalnız
birduruşumvarmedyada.SedefKabaşismiherhangibirkurumla,her‐
hangibirekiple,herhangibirgenelyayınyönetmeniylebirlikteanılmı‐
yor.
‐ Geçtiğiniz yollar, aldığınız eğitim, fiziğiniz, diksiyonunuz, siz
Türkiye’nin Oprah’sı olabilirdiniz pekala. Bütün kanallar sizinle çalış‐
makiçinyarışabilirdi.Nedenhepböylealçakprofildegittiniz?Hepkar‐
şınıza birini aldınız, uslu uslu, terbiyeli terbiyeli onunla konuştunuz.
Gündemyaratanbirtelevizyonstarıolmayıhedeflemedinizmi?
‐Benim,televizyonstarıolmakgibibirhedefimyok.Amaişimiiyi
yapmak, gibi bir hedefim var. Bugün “Televizyon söyleşisi kim yapar?”
dendiğinde, tahmin ediyorum, ismim telaffuz edilir. Benim hedefim bu.
Buhedeftedeyürümeyedevamedeceğim.
‐ Canım bunu yine yapardınız. Ama bunu daha büyük prodüksi‐
yonlarataşıyabilirdiniz.
‐ Bu her zaman olabilir. Herhalde benim yaptığım işi bilmeyen
herhangi bir televizyon yöneticisi yoktur. Takdir edip, “Gelsin, bizim
kanalda bu işi yapsın.” demek, onlara ait bir şeydir. Ben o konuda bir
eleştirigetiremem.
Büyükbirkanaldan,birkadınprogramıyapmamteklifedildi.De‐
dimki:“Yanlışadresegeldiniz.Çünkübenimüslubum öylebirformata
uymaz.”Yanibenimyapacağımkadınprogramı da,izlenenkadınprog‐
ramlarıyla mukayese ettiğinizde reyting almaz. Benim yapacağım tar‐
tışma programı olur, forum programı olur. Hatta bir yarışma programı
bilesunabilirim.Tabiibilgianlamındabirtemelivarsa,kültürelbiralış‐
verişolacaksa.
‐Pekiiştekibaşarıyıaşktadayakalayabildinizmi?
‐Başarıeğerderinliklibirilişkiyse,benaşkıbirdenfazlakereya‐
şayabildim.Şuandahayatımdabiriyok.Hoşluğunuz,çekiciliğiniz,başa‐
rınız,çevrenizdenaldığınızilgicazipkılıyorsizi.Amabenhepsonrasına
bakarım.Yanibütünbuyaldızınortadankalktığızamana.Kendiniziçok
kötü hissettiğiniz zor bir gününüzde, diyelim ki işsiz kaldığımda, Allah
445
korusunkazageçirdiğimde,buadambenimyanımdakalırmı,banamo‐
ralverirmi?
Kötügüninsanıyımdırben.Dostlarımdan,ailemdenvebirlikteol‐
duğuminsandandatektalebimbudur.Bunubulduğumilişkimdeoldu,
bulamadığımilişkimdeoldu.
Bana deniliyor ki: “Ah sen nasıl evlenmedin?” Evet, evlenmedim;
ama evliliği önemsemediğim için değil; tam tersine evlilik kurumunu
ciddiyealdığımiçinevlenmedim.Bensadeceilişkilerimdedeğilki,yap‐
tığımiştedeseçiciyim;çağırdığımkonukta,giydiğimkıyafette,yediğim
yemektede.
‐Başlangıçtaerkeklericezbedenkariyeriniz,dahasonrakarşıta‐
rafıezerhalemigeliyor?
‐Maalesef.Yaptığımişinyapısı,beniçokbüyükbirçevreiçindekı‐
lıyor. Belki de bir bakanın beni cep telefonumdan araması, işte gelen
hayranmail’leriyadabirortamdasüreklibendenkonuşulması,kazan‐
dığım para, bunların bana getirdiği saygınlık, bir süre sonra, beraber
olduğunuzerkektarafındankendisineyönelikbirtehditolarakalgılanı‐
yor.
‐Yaniemekemekyarattığınızmarkadahasonramutsuzluğunuza
mınedenoluyor?
‐ Evet ama o zaman da şu soruyu soruyorsunuz. Beni bu şekilde
kabuledip,buşekildeiçselleştirememiş.Benimdostum,ailembeniböy‐
lekabuletmişse,erkekarkadaşımyadakocamdabeniböylekabulet‐
meli. Yakın çevrem, benim son derece mütevazı bir hayat yaşadığımı
bilir. Ben ortalıklarda bir star gibi gezmem. Buna rağmen bana komp‐
leksle yaklaşıyor ve varlığımı bir tehdit olarak görüyorsa, hayatımda
yeriolamıyortabii.
NuriyeAkman.Zaman,17.07.2005.
16.12.2.YusufElŞerif:“Hamas’ınSiyasiKadrosuZayıf.”
ElCezire’ninTürkiyeTemsilcisiYusufElŞerif,Filistinlibirailenin
çocuğu. Kumral, mavi gözlü. Endülüs’ten çıkıp Fas üzerinden El Halil’e
gelenİspanyolArapları’nınsoyunutaşıyor.
94’tevefatedenbabası,Arafat’ındavaarkadaşlarındanbiriydi.Ai‐
lenin Suriye’deki sürgün yıllarında doğdu. Dubai’de büyüdü. Ürdün va‐
tandaşı oldu. Türkiye’ye tıp öğrenimi için geldi; gazeteci oldu. Filistin’i
yıllarsonra,Türkiye’degörevyapanbirgazeteciolarak,AbdullahGül’ün
446 bölgeye yaptığı ziyaret sayesinde gördü. Türkçe’yi mükemmel konuşu‐
yor. İki kez Türkiye’ye diplomatik tercümanlık yaptı. İlkinde Kürşad
Tüzmen’in Arap meslektaşıyla yaptığı görüşmede, ikincisinde Hamas
lideri Halid Meşal’in açıklamalarını çevirecek resmî tercüman buluna‐
madığındamecburen...
Bir Türk kızıyla evlendi ve Türk vatandaşı oldu. Kendisiyle Ha‐
mas’ın Türkiye ziyaretinin dışında ilginç hayat öyküsünü, yaşadığı bü‐
yük dönüşümü, Türkiye izlenimlerini ve El Cezire’yi de konuştuk; ama
yerdarlığınedeniyleHamaskısmınıverebiliyorum.Şukadarınısöyleye‐
yim, Türkiye’de kablolu yayına girme isteği 2000 yılından beri devam
eden El Cezire’nin bazı yayınları Türkçe altyazı ile bu yıl içinde Digi‐
türk’tenizlenebilecek.
‐Türkiye’yegeldiğiniz1991’deElFetih’emiyakındınız,Hamas’amı?
‐ En başta Hamas’a yakın durdum. Çünkü Dubai’den gelmiştim.
Dubaiodönemdeçokİslamcıbirülkeydi.FakatHamas’ıntemsilcileriyle,
buradakiFilistinliöğrencilerletanışıpgazeteciliğebaşlayınca,ElFetih’e
yakınoldum.Siyasikişiliğimisoldabuldum.
Türkiye’dekilaikliktecrübesindençoketkilendim.Hakikatendin‐
lesiyasetyürümüyor.Çünküdinsiyasetegirincekirleniyor.AmaTürki‐
ye daha iyi bir laik sistem üretebilirdi. Şu an laiklik adına yapılan bazı
uygulamalar,başörtüsüyasaklarıfalançokanlamsız.Fransa’dantıpatıp
kopyalayıp, “İşte Fransa’da kamusal alan diye bir şey varmış.” demek
zorunda değildi. Türkiye, kültürel olarak sahip olduğu çeşitliliği laiklik
anlayışınadayansıtmalıydı.
Laiklikle dinsizlik karıştırılıyor. Bu çok tehlikeli. Kendi laik siste‐
mimizimutlakayaratmamızlazım.Hemsiyasettenayıracağızdini,hem
siyasete karışmayan insanlarımıza zulüm etmeyeceğiz. Türkiye bu mo‐
delibaşarırsaAraplardabunubaşarabilir.BirçokArapvatandaşıdiyor
ki: “Türkiye mükemmel. Başörtüsü yasağını kaldırsa bizim liderimiz
olacak.”
‐Hamas’ınTürkiyeziyaretiningerçekmimarıkim?
‐Kendisininveheyetinbanaanlattığınagörebuziyaretteklifi,ne
AKParti’dennedeHamas’tangeldi.Ziyaretiortak,eskibirdostayarla‐
mış. İsmini söylemediler. Refah dönemindeyken, uluslararası İslam ce‐
maatleri arasında diyaloglar oluyordu ya, o dönemden tanıştıkları eski
bircemaatarkadaşıbukişi.
Dışişleribuziyaretekarşıçıktığıiçin,Hamas’laresmiolmayanka‐
nallar üzerinden konuşuluyordu. Bu yüzden bu Arap dost yardım etti.
447
Başbakanlık’takidostlarına“BunlarönceTahran’agidecekler.” deyince,
Başbakanlıkkararalıyor,“Hemenbizegelsinler.”diye.48saatiçerisinde
oluyorherşey.
‐Odostdediğinizkişikimse,resmenmüşterikızıştırmış.Nitekim
Türkiye’densonraİran’agittiler.“AKParticenahındanHamas’abirfır‐
sat verilirse şiddeti bırakır.” deniyor; ama Hamas ne İsrail’i tanımaya
yanaşıyornedebiresnemebelirtisigösteriyor.
‐Doğrusudabu.İsrailherhangibir adımatmadanHamasyumu‐
şamasinyallerivermemeli.Çünküonyıldırbarışsüreciyaşanıyor.Filis‐
tinlilerİsrail’itanıdılar.Birçoktavizverdiler.İsrailhalaFilistindevletini
tanımış değil. Yol haritasının bile üzerine sekiz çekince koymuş. Düşü‐
nün, Hamas bugün İsrail’i tanırsa, yol haritasını kabul ederse, şiddeti
bırakırsa,Fetih’tennefarkıolacak?
‐Sizşimdi“Hamasteröredevametsin.”midiyorsunuz?
‐Direniş,işgalaltındaolaninsanlara,hemBM’nin,hembütündin‐
lerin verdiği bir haktır. Direniş terör değildir. Hamas ara sıra sivilleri
öldürüyor, ara sıra teröre başvuruyor olabilir. Fakat unutmayalım İs‐
rail’in öldürdüğü Filistinliler’in yüzde 90’ı sivildir. Hiç kimse İsrail’in
teröründenbahsetmiyor.Buradabirçiftestandartsözkonusu.
‐Şiddetneişeyaradıkişimdiyekadar,bundansonraneişeyara‐
yacak?
‐ Şiddetin elbette bir yararı vardır. BM’nin kararları var, İsrail’in
67öncesisınırlarınaçekilmesiiçin.İsraillilerleoturupkonuştuğumuzda
nediyorlarbiliyormusunuz?“Bizbutopraklarıkandökerekaldık.Güç‐
lüyüz.Niyetopraktaviziverelim?”Gücedayalıbirbarışistiyorlar,hak‐
kaniyetedeğil.Kendilerinitekgüçhissederlersehiçbirşeyvermeyecek‐
lerFilistin’e.Buyüzdengücekarşıbirgüçolmasılazım.
‐İsrail’legörüşmeyeceklersenasılhükümetedeceklerpeki?
‐OnyıldırFilistinlilerileİsraillilergörüşüyorlar.Neoldu?Filistin
halkıbirşeyaldımı?İsrail’legörüşmeHamas’ınumurundadeğil.Hamas
birbelediyegibiçalışmakistiyor.ElFetih’tenkalanbufesatveyolsuzluk
işlerinidüzenlemekistiyor.
‐Amaşiddetortamındayolsuzluknasılönlenir?
‐ Önlenebilir. Hamas diyor ki; “Ateşkese hazırım. İsrail bize sal‐
dırmasın. Biz de onları vurmayalım. Böylece kendimize bir çekidüzen
verelim.” İsrail zaten iki yıldır diyor ki; “Filistin tarafını tanımıyorum.
Ben kendi planlarımı uygulayacağım.” Ve o plana göre Filistin devleti
olmayacak.BatıŞeria’nınüçtebirliktoprağıÜrdün’le,GazzeiseMısırile
448 konfederasyonkuracak.Bukadar.İsrail’inistediğiçözümbu.Buyüzden
şiddetibırakmıyorlar.
‐ Türkiye onlara “Şiddeti bırak; İsrail ile temas kur.” dediğinde
“Eyvallah.” diyorlar; ama tavsiyeleri dikkate almıyorlar. Bir oyun mu
oynanıyor?
‐ Hayır, Abdullah Bey bunları söylemiş. Hamas da “Dediklerinizi
yaparız; fakat barış tek taraflı olmaz. Filistin halkı barış istediğini on
yıldır bağıra bağıra taviz vererek söyledi. İsrail’in bir kere barışa hazır
olduğunugörelim,biradımatsınlar.Ondansonrasizbendenneisterse‐
nizbenyüzünüzükaraçıkarmayacağım.Amasizdelütfenİsrail’denilk
adımıatmasınıisteyin.”demiş.Mantıksalolarak düşünün.Silahbıraktı,
İsrail’i tanıdı, yol haritasını tanıdı El Fetih. İsrail’den ne aldı ki, Hamas
alabilsin?
‐İsraildeyumuşamayacağınagöreneolacakşimdi?
‐Hamas’ınseçimkazanacağınıherkestahminediyordu.Amerika,
Hamas’ın iktidara gelmesini istemiştir. “Bu Ortadoğu projesinin içinde,
şu radikal İslamcı partileri iktidara getirip, onlara taviz verme huyunu
kazandırayım. Şiddeti, radikalleşmeyi bırakıp AK Parti gibi normal bir
yoluizlesinler.”demişolabilir.
EğerAmerika’nınistediğibuysa,Türkiyeburadaroloynayacaktır.
Çünkü bu yol haritasını, Türkiye çizecek Hamas’a. Eğer tersine, Ameri‐
ka’nınHamas’ıiktidaragetirmesi,“İkiüçyıldahakandökülsün;cezasını
çeksin Filistin halkı ve erken seçime gidip, Hamas’a lanet olsun.” de‐
dirtmekiçinse,yineTürkiyedoğrubirşeyyapmıştır.Türkiyediyecekki
ozaman,“Bizsizesöyledik;Hamas’aradikalleşmeyibıraktıracaktık,siz
bırakmadınız.”
Türkiye şimdi prestij kazanmıştır. Hiçbir Arap ülkesi, Filistin da‐
vasınaTürkiyekadarsahipçıkamadı.AmaHamashemenyumuşamaya‐
cak.Hamas,Türkiye’yeşunudiyor:“Zayıftarafbenolduğumiçin,benim
üstümeyükleniyorsunuz.Eğerarabuluculukrolüoynamakistiyorsanız,
ikitarafıdaetkileyebilmegücünüzügösterin;İsrail’ideetkileyin.”
‐Sizolsanız,Filistinseçimlerindehangisineoyverirdiniz?
‐ İkisine de vermezdim. Fetih’in bu kadar kötü çizgisinden sonra
mutlaka bağımsız bir adaya oy verirdim ben. Kesinlikle Hamas’a oy
vermem.Dineksenlibirsiyasipartikabuletmiyorum.
‐Şiddetikullanmasınımazurgörüyorsunuzama...
‐ İşgal kalkarsa niye şiddet kullansın ki? Filistin devleti kurulur
kurulmaz, Filistin ordusu olacak. Hamas olmayacak kesinlikle. Ben üç
449
yıldırtakipediyorum.Hamas’ınsaldırıları,İsrail’insaldırılarınacevaben
geliyor.
Yanidurupdururken“Hadigidip,birİsrailliöldürelim.”demiyor‐
lar.Ve ateşkesehazırolduklarınısöylüyorlar.Oradasilahkullanılışının
tek sebebi İsrail. Amerika, İsrail’e baskı yapmıyor. Hiçbir ülke İsrail’e
baskıyapamaz.
Yalnızşunudaunutmayalım;Filistin’inbütünpartilerisilahlı.Fe‐
tih’indealtgruplarısilahlı.AksaTugayları,Fetih’ebağlı.Bunlardainti‐
har saldırıları yapıyorlar. Cihad‐el İslami dediğimiz grup zaten silahlı.
Hamasbunlarınarasındaendisiplinliörgüt.
Geçen yıl içerisinde, Fetih’in alt gruplarında çok yaramazlık, çok
isyan gördük. Bu adamlar iktidar partisinin adamları olmasına rağmen
karakolubastı,meclisibastı.Yanidenetlenemiyorlarveşımardılar.
FakatHamas’taöylebirşeyyok.Hamasliderleriateşkesilanettiği
anda, Hamas’ta kimse bir şey yapmaz. Hamas, siyasi kanadına hakim
olanbirparti.Buçokönemli.
‐Kısavadedenebekliyorsunuz?
‐İsrail’dekiseçimlerekadarzorbirdönembekliyorum.Çünküİs‐
rail’de partiler seçim propagandası yapacak. Kim kazanırsa kazansın,
seçimdensonrabiryumuşamabekliyorum.
BuaradaElFetih,Hamas’ıkurtarabilir.Oturupdurumudeğerlen‐
dirmişler.İkiyebölünmüşler.Birileridemişlerki,“Hamas’ael uzatalım,
koalisyonyapalım.BizimtarafımızİsrailveAmerikailegörüşür.Böylece
Hamas da iç meselelerle uğraşır.” Diğer taraf diyor ki, “Biz muhalefet
partisiyiz, Hamas’a niye yardım edelim? Sıkıntıyı onlar çeksinler. Biz
azınlıktayız. Çoğunluk olarak kararları onlar alacak, biz aktör olacağız;
olmaz.”Koalisyoniçinbazışartlarönesürmüşler.EğerHamas,ElFetih
ilebukoalisyonhükümetinikurmayıbecerirsegitgidedahayumuşaya‐
caktır.
‐Hamashükümetitekbaşınakurarsa?
‐İktidardabiryılbileancakdayanabilirler.Çünküsiyasettenanla‐
yan,tecrübesiolankadrolarıyok.BelkihepsiKur’an‐ıKerim’ihıfzetmiş‐
tir;belkihepsifıkıhtananlıyor.Belediyeciliktenbirazcıkanlıyorlarama
siyaset,ekonomibunlarauzakolanalanlarolduğuiçinbendayanmala‐
rınıbeklemiyorum.
‐Türkiyebukonudadevreyegirermi?
450 ‐Türkiye’nindeşartlarıvartabii.“Yumuşarsanız,sizeyardımede‐
rimuzmangönderirimparagönderirim.”diyor.Zatenşuandaekonomi‐
lerinicanlandırmakiçinbirprojesivarTürkiye’nin.AmaOrtadoğuhalkı,
Türkiye’den daha büyük bir rol bekliyor. Sadece bir klinik, bir dükkan,
birsanayisitesiaçmakyeterlideğil.Türkiye’desanayiçokgelişmiş,tek‐
noloji var; tecrübe var. Bunların hepsini Filistin’e gönderip, insanları
yetiştirebilir.
‐PekiHamas’ıniçindebirliderlikçatışmasıolabilirmi?
‐ Şimdiye kadar yoktu. Ama ileride Halid Meşal neyi temsil ede‐
cek? Hamas’ın İran ve Suriye ile ilişkileri onun üzerinden yürütülüyor.
EğerkiFilistin’iniçindekiHamas,İran’danuzakdurmakisteyip,“Türki‐
yeileişyapalım.”deyipyumuşamayakararverirse,dışarıdakitarafhala
Suriyeveİraniledevametmekistersebölünebilir.
AK Parti örneğini görelim. Refah döneminde büyük bir cemaat
partisi vardı. Hepsi değişemedi. Değişebilenler, kendilerine dışarıdan
tecrübelikadrolarıkatarak,yenibirpartikurdular.FilistinMeclisi’ndeki
adamlarınhepsiningelişmesimümkündeğil.İllakibazılarıradikalola‐
rak yerlerinde kalacaklar. Bazıları “Değişmemiz gerekiyor.” diyecekler.
Oradan bir bölünme sinyali çıkabilir. Çünkü üstteki liderler değişmeye
hazırolsada,tabanbunahazırdeğilHamas’ta.ŞuandaMeşaldışarıda.
Hükümetikuracaklar;Meşal’egörevvereceklermi,vermeyeceklermi?
‐VersebileMeşal,Filistin’egiremiyor.
‐ Ben bir bakanlık vereceklerini bekliyorum, aksi takdirde Meşal’
inmeşruiyetisorgulanır.Bununsıkıntısınıbanadasöylediler.“Meşal’in
gelecektekirolününneolacağınıçözemezsekbölünürüz.”dediler.
NuriyeAkman.Zaman,02.06.2006
459
BölümF
17.YİTİRDİKLERİMİZ
Not:29Ağustos1975tarihliMilliyetSanatDergisi’nde,“röportaj”üzerinegerçek‐
leştirilen “soruşturma” çerçevesinde görüşlerini açıklayan, dolayısıyla bu kitabın
yazılmasınavesileolan9gazeteciüstadımızdan5’inisüreçiçindeyitirdik.Özgeç‐
mişleri altta yer alan bu üstatlarımızı şükran duygularım ve rahmetle anıyorum;
nur içinde yatsınlar. Grubun öteki üyeleri: Fikret Otyam, Hikmet Çetinkaya, Nail
GüreliveYaşarKemalüstatlarıma,Allah’tanuzunvesağlıklıömürdiliyorum.
Doç.Dr.AtillaGirgin
17.1.NaciSadullahDaniş 1907‐1975 NaciSadullah,İzmir’dedoğdu.10.sınıfakadarokuduğuGalatasa‐
rayLisesi’ndenayrılarakHalıcıoğluAskeriLisesi’negirdi.Sağlıksorun‐
ları yüzünden bu okuldan da ayrılmak zorunda kalınca Fransa’ya gitti.
GrenobleÜniversitesi’ndeeczacılıkokudu.
Türkiye’yedönüncekısabirsüreeczacılıkyaptı.1928yılındaniti‐
barengazetelerde,zamanzamantakmaadlarla,fıkralar,hikayeler,tefri‐
ka romanları yazdı. Son yıllarında yazdığı yazılar, İzmir gazetelerinde
yayımlandı.
Naci Sadullah, Uşaklıgil ailesindendi. Halit Ziya Uşaklıgil amcası,
MustafaKemal’ineşiLatifeHanımdahalasınınkızıydı.
1975 yılında, SSK Hastanesi’nde kanserden ölen Naci Sadullah’ın
cenazesi, Zircirlikuyu Mezarlığı’nda çok az kişinin katıldığı bir törenle
defnedildi.
Özellikle, şair ve yazarlarla yaptığı röportajlar Yedigün Dergisi
1933‐1935 edebiyattarihiaçısındanönemtaşımaktadır.“GünahGönül‐
leri” 1937 adlıyayımlanmışbirkitabıbulunmaktadır.
17.2.CengizTuncer 1931‐1981 460
Cengiz Tuncer, Denizli‐Buldan’da doğdu; ortaöğrenimini yarıda
bırakarak çalışmaya başladı. Askerden dönünce İstanbul’a yerleşti. İz‐
mir’deyayımlanan“Gençlik”dergisindekişiirleriyletanındı. 1945 Vatan, Son Posta, Gece Postası, Akşam gazetelerinde sekreter ve
röportajyazarıolarakçalıştı. “BirCinayetinİçyüzü” başlıklıröportajıile
GazetecilikAltınKalemÖdülü’nükazandı.
1968’deAydınEmeçile“eYayınları”nıkurarakyayımcılığabaşla‐
dı. Sonraki yıllarda roman ve senaryo alanında ürün veren Tuncer’in
yayımlananyapıtlarışunlardır:
“Devrialem” Tarık Dursun’la ortak yazdıkları şiirler ‐ 1951 ,
“AramızaKanGirdi” senaryo‐1962 , “KorkusuzKabadayı” senaryo‐
1963 , “SeniSevmek” senaryo‐1965 , “AklınDurur” senaryo‐1965 ,
“Başlık” senaryo‐1965 , “BeleşOsman” senaryo‐1965 , “İkiKarpuz
BirKoltuğuSığmaz” senaryo‐1965 , “HacizliToprak” roman‐1966 ,
“Kerkenez” roman‐1973 .
17.3.HikmetFeridunEs 1910‐1992 İstanbul’da 1910 yılında doğan Hikmet Feridun Es, 1930 yılında
gazeteciliğebaşladı.Türkiye’ninilksavaşmuhabirlerindenveröportaj‐
cılarındandır.
Hürriyet gazetesi adına Kore Savaşı’nı izlemiştir. Bu dönemde
AlaattinBerkveFarukFenikileTürkiye’ninmodernanlamdailksavaş
muhabirlerinden biri olmuştur. Bunun yanı sıra Vietnam ve Kongo sa‐
vaşlarınıdaizlemiştir.
1948 yılında, Hürriyet gazetesi yayın hayatına başlamadan Hik‐
met Feridun Es, gazete tarafından Amerika’ya gönderilmiş ve orada
uzun süre kalarak “Amerika’da Ermeniler”, “Amerika’da Türkler”,
“Mormonlar”,“Hollywood’unSırları”gibikonulardagazeteiçindiziyazı‐
larhazırlamıştır.Vakit,Akşam,HürriyetgazeteleriveYedigün,Ses,Ha‐
yatdergilerindeçalışanEs,özelliklegezdiğiyerlerleilgiliyazdığıröpor‐
tajlarıylaTürkbasınhayatındaönemliyeresahiptir.
Röportajları, “Bugün De Diyorlar Ki” 1932 , “Aşk Tamtamları”
1953 ,adlıkitaplarındatoplanmıştır.HikmetFeridunEs’inyayımlanan
ötekikitaplarışunlardır: “CinayetGecesi” roman‐1936 , “İskaramaşa”
roman ve“KalbiminKadını” roman .
17.4.YılmazÇetiner 1927‐2006 461
Yılmaz Çetiner, 1927 yılında Zonguldak’ta doğdu. Gazeteciliğe 20
yaşında başlayan Çetiner, Yeni Sabah, Vatan, Cumhuriyet, Hürriyet ve
Milliyetgazetelerindemuhabirlik,röportajyazarlığıyaptı.
Cumhuriyet’teçıkan “İnançSömürücüleriNurcularArasında” se‐
riröportajlar‐1964 , “AmerikaYardımıveGerçekler” üçyazı‐1965 ve “Bilinmeyen Arnavutluk” seri röportajlar ‐ 1966 ile Gazetecilik
BaşarıArmağanı’nıkazandı.
Afrika,KızılÇin,SovyetRusyagibi,odönemleringidilmesizorül‐
kelerineyaptığıgezilerianlattığıröportajlarıyladaçeşitlimeslekiödül‐
leralanÇetiner,1969’dayılıngazetecisiseçildi.
Çetiner’inbasılmışkitaplarışunlardır:
“Bilinmeyen Arnavutluk” 1966 , “Şu Bizim Rumeli” 1967 , “Bir
YudumÇayİçin” 1968 ,“Mao’yaTapanlar” 1969 ,“RusyaŞefi” 1969 ,
“ElFateh” 1970 , “SonPadişahVahdettin” 1993 , “HaremdeBirVene‐
dikli” 2001 ,“NefesNefeseBirÖmür” 2006 .
17.5.HalitÇapın 1936‐2006 HalitÇapın,16Ocak1936yılındaÇanakkale’dedoğdu.Gazetecilik
öğrenimisırasında1955yılındaHadiselereTercümangazetesindemes‐
leğebaşladı.
Milliyet,YeniOrtam,Dünya,Güneş,HürriyetveGüngazetelerinde
muhabirlikveyazarlıkyapanÇapın,sonolarakTakvimgazetesindeçalı‐
şıyordu.
Çapın, meslek yaşamı süresince, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile
TürkiyeGazetecilerSendikasıtarafındanverilen“YılınBaşarılıGazeteci‐
si”ve“AltınKalem”ödüllerialmıştır.
Sürekli Basın Kartı sahibi olan Halit Çapın’ın, “Bay Alkolü Takdi‐
mimdir” 1982 , “Bay Alkolsüz Zamanlar” 1990 , “Mahpus”, “Benim
Akşam Sefalarım”, “Ben Sana Küskünüm” 1994 adlı kitapları yayım‐
lanmıştır.
463
YARARLANILANKAYNAKLAR
A KİTAPLAR
100MeşhurTürkAnsiklopedisi.NebioğluYayınevi.İstanbul,tarihsiz.
Akçalı, Selda İçin. Türkiye’de Araştırmacı Gazetecilik. Gazeteciler Cemiyeti Ya‐
yınları.İstanbul,2002.
Aksan, Doğan. Anlambilim, Anlambilim Konuları ve Türkçe’nin Anlambilimi.
EnginYayınevi.Ankara,Mart2006.
Aksan,Doğan.Türkçe'ninGücü.BilgiYayınevi.Ankara,1993.
AnaBritannica.HürriyetYayını.İstanbul,1994.
BasınSözlüğü.İstanbulÜniversitesiİletişimFakültesiYayını.İstanbul,1998.
Başkut,CevatFehmi.GazetecilikDersleri.İstanbulÜniversitesiİktisatFakültesi
GazetecilikEnstitüsüYayınlarıNo:8.İstanbul,1967.
Bektaş, Arsev. Kamuoyu İletişim ve Demokrasi. Bağlam Yayıncılık. İstanbul,
2000.
Browne,Christopher.GazetecininElKitabı.MediaCatKitapları.Ankara,2001.
Bülbül,A.Rıdvan.GenelGazetecilikBilgileri.İletişimKitapları.Konya,2000.
BüyükLarousseSözlükveAnsiklopedisi.MilliyetYayını.İstanbul,1992.
BüyükSözlük Fransızca‐Türkçe .MilliyetYayınları.İstanbul,1990.
Carnegie, Dale. Söz Söyleme ve İş Başarma Sanatı. Deniz Kitaplar Yayınevi. İs‐
tanbul,Şubat1993.
Çongur, H. Rıdvan. Söz Sanatı, Güzel Söz Söyleme. TRT Yayını. Ankara, Ocak
1999.
Demiray,Kemal.TemelTürkçeSözlük.İnkılapKitabevi.İstanbul,1994.
Demiryan,Raffi.İtalyanca‐TürkçeSözlük.İnkılapKitabevi.İstanbul,Mart1993.
DictionnaireEncyclopédique.Larousse.Paris,1991.
DictionnaireUniverselLangenscheidt,Turc‐Français.BerlinundMünchen,1966.
Ebersolt,Jean.Bizans,İstanbulveDoğuSeyyahları.Çev.İlhanArda.PeraTurizm
veTic.A.Ş.İstanbul,1996.
Emir, Sebahat. Kompozisyon Yazma Sanatı. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
Yayını.İstanbul,1986.
464
Erata, Rüştü. Saçmalama Türkçe de Neymiş! Yapı Yayın‐102. İstanbul, Ağustos
2004.
Erdoğan,İrfan.İletişimiAnlamak.ErkYayınları.Ankara,2002.
Eyüboğlu,Sabahattin.Montaigne.VarlıkYayınları.İstanbul,1962.
Fransızca’danTürkçe’yeYeniLugat.KanaatKitabevi.İstanbul, tarihsiz .
Fransızca‐TürkçeSözlük.TürkDilKurumuYayınlarıNo:189.Ankara,1962.
Fransızca‐Türkçe,Türkçe‐FransızcaBüyükSözlük.BilgeYayınları.Ankara,1999.
Gaillard,Philippe,Gazetecilik.Çev.MehmetSelamiŞakiroğlu.İletişimYayınları.
İstanbul,1991.
GazetecininElKitabı.TürkiyeAileSağlığıvePlanlamasıVakfı.İstanbul,2000.
Gezgin, Suat. Basında Fotoğrafçılık. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Ya‐
yınları.İstanbul,2002.
Girgin,Atilla.HaberYazmak.DERYayınları.İstanbul,2005.
Girgin,Atilla.TürkBasınTarihi’ndeYerelGazetecilik.İnkılapKitabevi.İstanbul,
2001.
Girgin, Atilla. YazılıBasındaHaberveHabercilikEtik’i. İnkılap Kitabevi. İstan‐
bul,2003.
Göksu,Sadık.SokratveEflatun’danGünümüzeAhilik.PolatKitapçılık.İstanbul,
2000.
Görgü ve Protokol Kuralları. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yayınları. Ankara,
1984.
Güven,Kayıhan.RöportajNedir?MarmaraİletişimHaberAjansı MİHA Başvu‐
ruNotlarıNo:1.İstanbul,1995.
Haşim, Ahmet. Bize Göre, Gurebahane‐i Laklakan, Frankfurt Seyahatnamesi.
İnkılapKitabevi.İstanbul,2004.
Hepçilingirler,Feyza.Dedim:“Ah!”.RemziKitabevi.İstanbul,2000.
Howard,V.A.veJ.H.Barton.TartışmaSanatı.BeyazYayınları.İstanbul,1998.
İnceoğlu,Yasemin.UluslararasıMedya.DERYayınları.İstanbul,2004.
İngilizce‐TürkçeSözlük.SabahYayınları.İstanbul,1992.
İstanbul’unTarihiKimliği.BüyükşehirBelediyesiYayını.İstanbul,2004.
İtalyanca‐TürkçeSözlük.İnkılapYayınları.İstanbul,1993.
Kabaş,Sedef.SesliDüşünenler.DoğanKitapçılık.İstanbul,2003.
Kantemir,Enise.YazılıveSözlüAnlatım.EnginYayınevi.Ankara,Kasım1997.
Kaplan,Sefa.BatılıGezginlerinGözüyleİstanbul.İstanbulBüyükşehirBelediyesi
KültürA.Ş.Yayınları.İstanbul,YIL
465
Karaalioğlu, S. Kemal. Sözlü/Yazılı Kompozisyon, Konuşmak ve Yazmak Sanatı.
İnkılapKitabevi.İstanbul,1994.
KendiAnlatımlarıylaDuayenGazeteciler 3 ,AnkaraÜniversitesiİletişimAraş‐
tırmalarıveUygulamaMerkezi İLAUM .Ankara,2005.
Koloğlu, Orhan. Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'de Basın. İletişim Yayınları.
İstanbul,1994.
LeGrandRobertdelaLangueFrançaise.DictionnairesLeRobert.Paris,2001.
LePetitLarousseCompact2003.Larousse.Paris,2002.
Martin‐Lagardette,Jean‐Luc.LeGuidedel’EcritureJornalistique.LaDécouverte.
Paris,2003.
MeydanLarousseAnsiklopedisi.İstanbul,1992.
Meyer, Philip. Bilimsel Gazetecilik. Çev. Ali Atıf Bir ve Serdar Sever. Anadolu
Üniversitesi Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı. Eski‐
şehir,1998.
Mısırlı,İrfan.GenelveTeknikİletişim.DetayYayıncılık.Ankara,Ekim2004.
Morresi, Enrico. Haber Etiği, Ahlaki Gazeteciliğin Kuruluşu ve Eleştirisi . Dost
Kitabevi.Ankara,Eylül2006.
Mutlu,Erol.İletişimSözlüğü.BilimveSanatYayınları.Ankara,1998.
MülakatTeknikleri. İş ve İşçi Bulma Genel Müdürlüğü Yayını No: 141. Ankara,
1980.
Oğuzkan,Ferhan.EğitimTerimleriSözlüğü.TürkDilKurumuYayınları.Ankara,
1974.Oral,Zeynep.MeslekYarası.DoğanKitapçılıkA.Ş.İstanbul,Mayıs
2006.
Oury,Pascaline.RédigerPourEtreLu.DeBoeckUniversité.Brüksel,2000.
Özdemir,Emin.AdnanBinyazar.YazıveYazınsalTürler.VarlıkYayınevi.İstan‐
bul,1983.
Özdemir,Emin.YazınsalTürler.BilgiYayınevi.Ankara,Eylül1999.
Özerkan,Şengül.Medya,İletişimveDil.MartıYayınevi.İstanbul,2001.
Özön, Mustafa Nihat. Osmanlıca‐Türkçe Sözlük. İnkılap ve Aka Kitabevleri. İs‐
tanbul,Ocak1965.
PetitLarousse.LibrairieLarousse.Paris,1962.
Radyo ve Televizyon Yayınlarında Türk Dilinin Kullanımı. Türkiye Radyo Tele‐
vizyonKurumu.Ankara,1999.
Saraç, Tahsin. Büyük Fransızca‐Türkçe Sözlük. Adam Yayınları. İstanbul, Ekim
2001.
Schlapp, Hermann. Gazeteciliğe Giriş. Konrad Adenauer Vakfı Yayını. Ankara,
2000.
466
Schneider, Wolf ve Paul‐Josef Raue. Gazetecinin El Kitabı. Konrad Adenauer
VakfıYayını.Ankara,2000.
Schober,Otto.BedenDili DavranışAnahtarı .ArıonYayınevi.İstanbul,2003.
Seyidoğlu, Halil. Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı. Güzem Yayınlar. İstan‐
bul,1995.
Simonet Jean ve René. Not Alma Teknikleri. Çev. Pınar Kurt. Arıon Yayınevi.
İstanbul,Mart2002.
Soygüder,Şebnem.EyvahPaparazzi.OmYayınevi.İstanbul,2003.
Tellioğlu,Cevdet.GüzelKonuşmaPratiği ElKitabı .TimaşA.Ş.İstanbul,1999.
TemelBritannica.HürriyetYayını.İstanbul,1992.
TheColumbiaElectronicEncyclopedia.SixthEdition,2003.
Timball‐Duclaux,Louis.LaPrisedeNotesEfficace.EditionsRetz.Paris,1988.
Tokgöz,Oya.TemelGazetecilik.İmgeKitabevi.Ankara,2003.
Topuz, Hıfzı. II. Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi. Remzi Kitabevi. İs‐
tanbul,2003.
TürkçeSözlük AtatürkKültür,DilveTarihYüksekKurumu .MilliyetYayınları.
İstanbul,1992.
TürkçeSözlük DilDerneği .TempoDergisiYayını.İstanbul,Kasım1997.
TürkçeSözlük.TürkDilKurumuYayınları.Ankara,1959.
TürkçeSözlük.TürkDilKurumuYayınları.Ankara,1981.
Türkoğlu,Nurçay.KitleiletişimiveKültür.NaosYayınları.İstanbul,2003.
Yavuz,Kemal.KazımYetişveNecatBirinci.ÜniversiteTürkDiliveKompozisyon
Dersleri.BayrakBasım.İstanbul,1999.
YerelMedyaEğitimSemineri. Adıyaman26‐27Mayıs2005 .KonradAdenauer
Vakfı.İstanbul:2006.
Yıldız,Cemal.YazılıBasındaMetinveManşet.TeknikYayınevi.İstanbul,2000.
Yörük,Yaşar.GüzelKonuşma‐YazmaKılavuzu.EğitimYayınevi.Ankara,1978.
Yurdanur,Cengizhan.TürkEdebiyatınaAnalitikBakış.RebaYayınları.İstanbul,
2000.
Yüksel,ErkanveHalilİbrahimGürcan.HaberToplamaveYazma.TabletKitabe‐
vi.Konya,Nisan2005.
B SÜRELİYAYINLAR
4.Boyut.İstanbulÜniversitesiİletişimFakültesiDergisi.Nisan1997.
Akşam,03.06.2006.
Akşam,22.03.2006.
467
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Bülteni. Sayı: 28. Ankara, Eylül
1996.
Birgün,22.05.2006.
Bugün,05.06.2006.
CumhuriyetHaftaSonu,10.06.2006.
Cumhuriyet,18.06.2006.
Cumhuriyet,22.03.1953.
HürriyetCumartesi,03.06.2006.
HürriyetCumartesi,24.06.2006.
HürriyetEkonomi,05.06.2006.
HürriyetEmlak,01.06.2006.
HürriyetPazarKeyif,28.05.2006.
HürriyetPazar,04.06.2006.
HürriyetPazar,04.06.2006.
HürriyetPazar,07.12.2003.
HürriyetPazar,25.06.2006.
HürriyetPazar,28.05.2006.
Hürriyet,08.03.2005.
Hürriyet,19.06.2006.
Hürriyet,23.10.2006.
Hürriyet,24.04.2006.
Hürriyet,26.09.2006.
İletişim AİTİA GazetecilikveHalklaİlişkilerYüksekOkuluYayınıNo:5.Anka‐
ra,1981/2.
MilliyetSanatDergisi.Sayı:147.İstanbul,Ağustos1975.
Milliyet,01.12.2004.
Milliyet,08.08.2004.
Milliyet,29.04.2005
Milliyet,30.10.2006.
Milliyet,31.10.2003.
Radikal,05.06.2006.
Radikal,19.06.2006.
SabahPazar,28.05.2006.
Sabah,22.01.2006.
468
Türkiye,17.06.2006.
Türkiye,30.04.2006.
Vatan,02.06.2006.
Vatan,09.04.2006.
YeniŞafak,14.03.2006.
YeniŞafak,29.05.2006.
Zaman,02.06.2006.
Zaman,17.07.2005.
C GÖRÜŞMELER
AhmetTulgar 22.08.2006 BalçiçekPamir 18.04.2006 DeryaSazak 20.03.2006 DoğanHızlan 05.10.2006 EyüpCan 27.07.2006 FeraiTınç 19.09.2006 FikretOtyam 16.12.2005 FüsunÖzbilgen 24.08.2006 HikmetÇetinkaya 23.03.2006 LeylaTavşanoğlu 16.06.2006 MehmetYaşin 29.08.2006 MustafaKaraalioğlu 12.05.2006 NailGüreli 24.10.2005 NecatiGüngör 27.07.2006 NeşeDüzel 09.02.2006 NilgünCerrahoğlu 03.03.2006 NuriyeAkman 19.11.2005 OktayVerel 12.12.2003 ve 23.03.2006 OrhanErinç 19.12.2005 PınarTürenç 12.12.2006 SefaKaplan 22.11.2005 TurgayOlcayto 04.08.2006 YavuzDonat 28.12.2005 YazgülüAldoğan 22.08.2006 469
ZeynepOral 24.08.2006 

Benzer belgeler