Pdf Formatı

Transkript

Pdf Formatı
DOSYA YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
DOSYA YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI
MAYIS - HAZİRAN 2014
YÜZKIRKÜÇ
İnşaat Sanayii
1
Editörden
Sevgili okurlar;
Bu dergimizi “Yaşam için iş güvenliği”
konusuna ayırdık.
İş Sağlığı ve Güvenliği iş dünyasının öncelik
taşıyan konusudur ve verimli bir çalışma
ortamının vazgeçilmez unsurudur.
Soma’da yaşanan Maden Faciası işçilerin
çalışma koşulları, denetimler, iş yerlerinde
risk değerlendirmesi gibi konuların önemini
bir kez daha ortaya çıkardı.
13 Mayıs 2014 tarihi, çalışma yaşamında
unutulmaz bir acı olarak kalacak. Ancak,
bu kaza artık daha güvenli ve sağlıklı bir iş
yaşamını temin etmede herkesin üzerine
düşeni yapması konusunda kararlılığını
arttıracaktır.
İNTES olarak iş sağlığı ve güvenliği kültür ve
bilincinin toplum genelinde yaygınlaştırılması
amacıyla tüm taraflar ile işbirlikleri
geliştirilmesi konusunda kararlıyız.
İş sağlığı güvenliği konusunda kamu, özel
sektör, işçi ve işveren eşit yükümlülüğe
sahiptir. Dergimizde konunun aktörleri 6331
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nu
değerlendirdiler. Güvenli bir iş yaşamında
olması gerekenleri aktardılar.
Yurt içinde ve yurt dışında eserler üreten
üyelerimizin tanıtımlarını sürdürüyoruz.
Anadolu Üniversitesi İnşaat Mühendisliği
Bölümü sektörün gelişimine katkı veren yeni
bir projeye daha imza atıyor. İnşaatlarda
verimliliği artırmak amacıyla yürütülen İnşaat
Proje İmalatlarında Artırılmış Gerçeklik
Sistemi Uygulamaları başlıklı TÜBİTAK
projesine İNTES proje ortağı olarak destek
veriyor.
Bu sayımızda yeni yayınlar bölümünde iki
duayenimizin kitaplarının tanıtımına yer
verdik. Birincisi Osman Çakır tarafından
hazırlanan Güriş İnşaat A.Ş. Onursal Başkanı
İdris Yamantürk’ün hayatını anlatan “Türk
Milletine Borcumuz var”. İkincisi Göçay
İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa
Göçen’in kaliteli yaşama dair çok önemli
tavsiyeler verdiği “Yaşam Gurmelerinden
Bitmeyen Gençlik Sırları”. Her iki kitabı da
mutlaka okumanızı tavsiye ediyoruz.
İNTES MYM’de gerçekleşen sınavlar ile işçiler
yeterlilik belgelerini almaya devam ediyor.
İNTES Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyelerimiz,
kamu kurum ve kuruluşlarının üst düzey
bürokratlarını ziyaret ederek sektör
sorunlarımızı aktarmaya devam ediyor.
Üyelerimiz güvenli bir iş ortamının nasıl inşa
edildiğine ilişkin örnek projelerini anlattılar.
Faaliyetlerimize ilişkin tüm ayrıntıları
okuyucularımız için anlattık.
Dergimiz farklı içerikleri ile okuyucularına
ulaşmaya devam ediyor.
Yaz mevsimi tatil ayıdır. Ama, sektörümüz
için çalışma mevsimidir. Tüm sektör
mensuplarımızın verimli ve sağlıklı bir
çalışma dönemi geçirmesini temenni
ediyoruz.
Derin bir kültür hazinesi olan Ayasofya, kültür
sanat bölümünün konusu oldu. Ayasofya,
Dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar
ayakta kalmış en önemli anıtları arasında
bulunuyor. Bu önemli eser hakkında
anlatılanları ilgi ile okuyacağınızı umuyoruz.
Sağlıcakla kalınız…
3
YÜZ
KIRK
ÜÇ
İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi
Celal KOLOĞLU
Sorumlu Müdür
H. Necati ERSOY
Yayına Hazırlayanlar
Ercan DEVA
Demet SOMUNOĞLU
Yönetim Yeri
4. Cadde 719. Sk. No: 3, Yıldız, Çankaya, Ankara
T: 0312 441 43 50 (pbx), F: 0312 441 36 43
[email protected] / www.intes.org.tr
‘’İnşaat Sanayii Dergisi® 556 Sayılı KHK
Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından
Tescile Bağlanmıştır’’
İNTES Kuruluş Tarihi
5 Şubat 1964
Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu üyesidir.
İnşaat Sanayii Dergisi Ocak-Şubat 2004
tarihinden itibaren hakemli dergidir.
İNTES İnşaat Sanayii Dergisi’nin adı da dahil
olmak üzere tamamı üzerindeki telif hakları
İNTES’e aittir.
08
12
18
DOSYA:
Faruk ÇELİK
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı
DOSYA:
Kasım ÖZER
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı
İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdürü
DOSYA:
Mehmet TEZEL
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı
İş Teftiş Kurulu
Başkanı
Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının
kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel
kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez.
Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı
olup, İNTES’ten yazılı izin alınarak ve kaynak
gösterilmek suretiyle kullanılabilir.
ISSN: 1303-8028
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın,
Ücretsizdir. İki ayda bir yayımlanır.
Abonelerine ücretsiz olarak gönderilir.
Yapım
Reta Reklamcılık ve Tanıtım Ltd. Şti.
Ziyaurrahman Cd. 285. Sk. No: 26/19
Çankaya, Ankara
T: 0312 440 20 56, F: 0312 440 53 69
[email protected] / www.reta.com.tr
Basım
Desen Ofset San. ve Tic. A.Ş.
Birlik Mh. 448. Cd. 476. Sk. No: 2
Çankaya, Ankara
T: 0312 496 43 43, F: 0312 496 43 47
[email protected]
www.desenofset.com.tr
Basım Tarihi ve Yeri
16 Temmuz 2014 / ANKARA
04
BAŞYAZI:
Celal KOLOĞLU
Yönetim Kurulu Başkanı
06
DOSYA:
Yaşam İçin İş Sağlığı ve Güvenliği
24
DOSYA: Kömür Rezervleri Sürdürülebilir
Kalkınma İçin Gereklidir.
Mehmet Üzer
28
DOSYA:
Huzur ve Güvenin Teminatı
Jandarma Genel Komutanlığı
32
DOSYA: İş Sağlığı ve Güvenliği
Yasal Bir Zorunluluktur.
Tuğrul Kudatgobilik
38
DOSYA: Çalışma Gibi Yaşama Koşulları da
İnsan Onuruna Yaraşır Olmalı.
Ergün Atalay
44
DOSYA: İş Sağlığı ve Güvenliği
Önlemleri Artık Daha Hassas Bir
Döneme Geçti.
Mahmut Arslan
48
DOSYA: İş Sağlığı ve Güvenliği
Partiler Üstü Bir Anlayışla Yeniden
Ele Alınmalı.
Ramazan Ağar
52
DOSYA:
Kağıt Üstünde Yapılan Mevzuata
Uygunluk Kazaları Önleyemiyor.
Tufan Ünal
56
DOSYA:
Maktul Öteden Beri Zaten Belliydi,
Artık Zanlı da Belli.
Prof. Dr. Gökhan Arslan
58
DOSYA:
AB’den İthal Bir Sistem
Dokumuza Tam Uymuyor.
Ruhi Öktem
64
DOSYA:
Her İnsanın En Temel Hakkı
Yaşam Hakkıdır.
B. Selin Kalın
66
DOSYA:
Yaşam İçin İş Güvenliği
Ön Plandadır.
AGE İnşaat ve Ticaret A.Ş.
70
DOSYA: “Yeşil El”, “Tehlike ve
Önlemleri Kartı” ve “Deneyimden
Öğrenme” Uygulamaları.
ATTİLA DOĞAN İnş. Tes. A.Ş.
78
82
102
106
118
TOPLANTI:
İNTES İLE SGK
Ortak Çalıştayı
ZİYARETLER
ETKİNLİK:
Soma’ya Bağış Amaçlı
Resim Sergisi Açıldı
KÜLTÜR - SANAT:
Ayasofya’nın Onarımları
Üzerine
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
72
DOSYA:
İSG Eğitimi Olmadan
Şantiyeye Girilmez.
GAMA Endüstri Tes. İml. Mont. A.Ş.
106
KÜLTÜR - SANAT:
Ayasofya’nın Onarımları Üzerine
Yrd. Doç. Dr. Hasan Fırat Diker
134
HABERLER:
STFA ve Yapı Merkezi
Dünya Devleriyle Yarıştılar
74
DOSYA:
Temel Amacımız
“Sıfır İş Kazası”dır.
YÜKSEL İnşaat A.Ş.
110
İNTES MYM’DEN:
İnşaat İşçilerinin
Yeterlilikleri Belgeleniyor
136
HABERLER:
Levent Güray Cup
Şampiyonları Belli Oldu
78
TOPLANTI:
İNTES ile SGK Ortak Çalıştayı
112
YETERLİLİKLER:
Mesleki Yeterlilik Uzmanları
Bir Araya Geldi.
İrem ENGİN / Ömer Kaan ŞİMİT
138
YENİ YAYIN:
Yaşam Gurmelerinden
Bitmeyen Gençlik Sırları
94
ANALİZ:
Çok Cidddiye Alınması Gereken
Konu: Risk Değerlendirmesi.
Ahmet Ağar
114
İGY’DEN:
“Müteahhitlik Mesleğini Sürdürünüz,
Ama Dürüstlük En Önemli İlkeniz Olsun”
140
YENİ YAYIN:
Türk Milletine Borcumuz Var
100
ANALİZ:
İşverenin En Büyük Destekçisi
Mali Mesuliyet Sigortasıdır.
Zeynep Gökalp
116
İGY’DEN:
İNTES Genç Yöneticiler Grubu
Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı Şenel’i
Ziyaret Etti
142
SUMMARY
102
ETKİNLİK:
Soma’ya Bağış Amaçlı
Resim Sergisi Açıldı
132
HABERLER:
Kolin A.Ş. Türk Müziği
Topluluğu’ndan “Bahar Konseri”
104
İŞBİRLİKLERİ: İnşaat Proje İmalatlarında
Artırılmış Gerçeklik Sistemi Uygulamaları.
Prof. Dr. Gökhan ARSLAN
Yrd. Doç. Dr. Serkan KIVRAK
BAŞYAZI
Celal KOLOĞLU
Önlenebilir
Kazalarda
Yaşamlar
Yitirilmesin
Yönetim Kurulu Başkanı
Nitelikli iş gücü
sektörün
güvencesi
olacaktır
Soma’da derin bir acı yaşadık.
Bu maden ocağı faciasında 301
madencimiz yaşamını yitirdi.
Yaşamını yitiren işçileri rahmetle ve
saygıyla anıyoruz. Ailelere metanet
ve sabırlar diliyoruz. Milletimizin
başı sağ olsun.
duyarlı ve iyi niyetli çabalara
rağmen, sektörün iş sağlığı ve
güvenliği açısından karnesi
maalesef zayıftır. İşin en üzücü yanı
ise işçilerimizin büyük bölümünün
“önlenebilir kazalar nedeniyle”
yaşamlarını yitirmesidir.
Soma’da yaşanan acıları bir daha
yaşamamak için bu faciadan
toplum olarak gerçekten ders
çıkarmak zorundayız.
Sağlıklı ve güvenli bir çalışma
ortamı işveren, işçi ve devlet
üçlüsünün ortak sorumluluğudur.
Yani, günah keçisi aramak yerine
tüm tarafların gerçeğin peşine
düşmesi, bu konuda ortak sinerji
oluşturması önem taşımaktadır.
İş Sağlığı ve Güvenliği konusu
çalışma yaşamımızın önemli
sorunları arasında ağırlığını
korumaktadır. Soma’da yaşanan
maden faciası iş kazaları
konusundaki üzücü gerçeği bir kez
daha gözler önüne sermiştir.
Türkiye’de yılda ortalama 76 bin
360 iş kazası olurken, ne acıdır
ki, 1033 işçi kazalarda yaşamını
yitirmekte, 1700 civarındaki
işçi sürekli iş göremez hale
gelmektedir. Bu konudaki tüm
6
İNTES geçmiş dönemlerde “Güvenli
İnşaat”, “ İnşaat Sektöründe Eğitim
ve Sıfır İş Kazası”, “İşyerlerinde
İş Sağlığı ve Güvenliği” gibi
bir çok projeye imza atmıştır.
Mesleki eğitim ve belgelendirme
çalışmaları da hız kesmeksizin
devam etmektedir. “Belgeli işçilik”
diye tanımlanan bir seferberlik
başlatılmıştır. Çünkü, nitelikli
işgücünün sektörün güvencesi
olacağına inanmaktayız. İş sağlığı
ve güvenliği konusunda sektörel
bazda bir bilinç oluşması için
çaba harcıyoruz. Bu konudaki
çalışmalarımızı aynı kararlılıkla
sürdüreceğiz.
İşverenler olarak, uzun vadeli
düşünmek ve alınması gereken
zorunlu önlemleri maliyet değil,
yatırım olarak değerlendirmek
zorundayız. İnşaat sektörü başta
olmak üzere, çalışma yaşamında
hedef, “Sıfır iş kazası olmalıdır”.
Bunun için hem bilinçli hem de
nitelikli işgücü istihdamına öncelik
vermeli, tüm şantiyelerde gerekli
önlemler konusunda duyarlı
olunmalı ve düzgün bir denetim
sistemi kurulmalıdır.
İş sağlığı ve güvenliği kültür ve
bilincinin oluşmasında ilk öğretim
çağında verilecek eğitimler büyük
önem taşımaktadır.
değerlendirmesi tüm işyerleri ve
iş kolları için “kırmızı çizgi” niteliği
taşımaktadır. Kanun, işveren
için “riskleri bilme zorunluluğu”
getirmiştir. Dilimizde çok yaygın
olan “ramak kala” tanımı da
meydana gelebilecek kazaların
habercisi olarak tanımlanmaktadır.
Kanun, riskleri bilmeyen işverene
fazla tolerans tanımamakta,
yaptırımlara gitmektedir. Ama,
sadece kanun çıkararak soruna
kalıcı çözümler getirmek zordur.
Etkin denetim, kalıcı uygulamalar
ve kararlılık da gerekmektedir.
Ülkelerin gelişmişlik seviyesi
insan yaşamına verilen önemle
ölçülmektedir. Ülkemizde “insan
yaşamından daha değerli bir şey
yok” düşüncesi artık iş sağlığı ve
güvenliğinde kılavuzumuz olmalıdır.
Sevgi ve saygılarımla.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanun’u, risk değerlendirmesini
zorunluluk haline getirmiştir. Risk
7
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
DOSYA
8
Kazasız Bir İş Yaşamı
Asla Hayal Değil
Ülkemizde inşaat sektörünün
en büyük sorunu iş kazaları ve
meslek hastalıkları olarak kendini
göstermektedir. Avrupa Birliği
normlarına uyum çerçevesinde
hazırlanan İş Sağlığı ve Güvenliği
Mevzuatı ile mesleki eğitimlerin önemi
artmış, işverene bu alanda daha çok
yükümlülük getirilmiştir.
Sektörün ağır ve tehlikeli işlerin
yoğun olduğu bir işkolu özelliğinde
olması kazaların diğer işkollarına göre
daha ağır ve acı sonuçlar doğurması
sektörün bu konudaki imajını da
olumsuz yönde etkilemektedir.
Günümüz dünyasında insan hakları
ve sosyal haklar varlığını daha çok
göstermekte ve insan hayatına
verilen değer ve önem her fırsatta
vurgulanmaktadır. Nitekim dünyada
trajik boyutlara ulaşan iş kazası
rakamları, toplumun her kesimini
derinden etkilemekte, bu konuda
yapılacak ihmalleri ise tahammül
edilemez hale getirmektedir.
Odak noktası insan hayatı olan bir iş
dünyası, işçi ve işveren ilişkisini daha
çok kuvvetlendirmektedir.
Bütün kötü hatıraları hafızalardan
silmek ve bir daha gerçekleşmemesini
sağlamanın yolu ise öncelikle toplumsal
farkındalığı artırmak, iş sağlığı ve
güvenliği bilincini ve kültürünü
yaygınlaştırmaktan geçmektedir.
Bu konuda başta işçi sendikaları
olmak üzere kamu kurumları,
sivil toplum kuruluşları, meslek
kuruluşları, üniversiteler ve basın yayın
kuruluşlarına ve tüm aktörlere büyük
görevler düşmektedir.
Avrupa Birliği’ne uyum süreci ve ILO
normları da dikkate alınarak hazırlanan
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası
ve ikincil mevzuatın hayatımıza girmesi
ile yasal gereklilikler büyük bir hızla
işçi ve işveren kesimine anlatılmaya
başlanmış, işverenlere yönelik
birçok çalıştay, seminer ve konferans
düzenlenerek işverene getirilen yasal
yükümlülükler ve alınması gereken
önleyici tedbirler anlatılmıştır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası
ile işverene birçok yükümlülük
getirilmektedir. Yasa bir yandan
işverene, risk değerlendirmesi yaparak,
riskleri önleyici tedbirler alması, uzman
hekim istihdamı, iş ortamının olası
tehlike hallerine karşı hazırlanması
ve acil durum planları yapılması, iş
kazalarının kayıtlarının tutulması,
çalışanların iş sağlığı ve güvenliği
konusunda eğitime tabi tutulması, iş
yerinde birden çok işverenin çalışması
halinde işverenler arasında gerekli
koordinasyonu sağlanması gibi birçok
yükümlülük getirirken, diğer yandan
çalışana da birçok ödev yüklemektedir.
Bu kapsamda yasa ile çalışanlar için
tabi oldukları iş sağlığı ve güvenliği
eğitimleri ve işverenin talimatları
doğrultusunda hareket etme, işin
ifasında kullanılan makine ve
teçhizatları kurallara uygun olarak
kullanma, koruma tedbirlerinde
eksikliklerin tespit edilmesi durumunda
işverene haber vermek gibi
zorunluluklar getirilmiştir.
Ancak bugün görülüyor ki maalesef
birçok küçük işletmede bu önlemler ve
yükümlülükler yerine getirilmemekte,
iş sağlığı ve güvenliği önlemleri maliyet
kalemi olarak görülmektedir. Dolayısıyla
İş Sağlığı ve Güvenliği bilincinin
ve kültürünün yaygınlaştırılması
görevi, birinci derecedeki önemini
korumaktadır.
Bu kapsamda Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından
yapılan yerinde denetimlerde, inşaat
sektöründe iş kazaları oranının yüksek
olması nedeniyle mesleki eğitimin
önemine dikkat çekilerek, İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu ile getirilen yeni
yükümlülükler çerçevesinde risk
analizi, iç denetim mekanizmalarının
oluşturulması gibi konuların önemi
vurgulanmaktadır.
Özellikle yasal bir zorunluluk olan risk
değerlendirmesinin işverence detaylı
olarak yapılması veya yaptırılması ile
mevcut risklerin tespiti ve bu risklere
karşı önlem alınması konusunda
sistematik davranılması büyük önem
arz etmektedir.
İşverence yaptırılan risk analizlerinin
en önemli amacı riskleri bertaraf
etmektir. Her işletmenin kendine özgü
tehlikeleri ve riskleri bulunmaktadır.
Bu tehlikelerin en doğru şekilde
değerlendirilmesi ve bir riske
dönüşmeden önce kaynağında yok
edilmesi gerekmektedir. Bu sebeple
işverence yapılan ya da yaptırılan “Risk
Analizleri”nde öngörülen tehlikeler
için alınan tedbirlerin termin tarihleri
dikkate alınarak en kısa sürede
giderilmesi gerekmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik
ve Teftiş Başkanlığı’nın 2014 yılı
teftiş planında inşaat iş yerleri yer
almıştır. Kurum tarafından öncelikle
değerlendirmeye alınan risklerin
başında kazaların en sık görüldüğü
yüksekten düşme ve çalışma alanları ile
barınma yerlerindeki yangın, patlama
riskleri gelmektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız Sayın Faruk Çelik’in iş
sağlığı ve güvenliği konusuna hassas
yaklaşımları nedeniyle kazasız çalışma
yaşamında bir dönüm noktasındayız.
Artık toplum genelinde iş sağlığı ve
güvenliği konusunda bir bilinç ve kültür
oluşmuştur. Ülke genelinde yayınlanan
rehberler, görsel ve işitsel medyada
yayımlanan kamu spotları, bakanlık
bünyesinde düzenlenen eğitimler
ile iş sağlığı ve güvenliği konusunda
bilgi düzeyi yükselmektedir. Bu
nedenle başta bu olumlu gelişmeleri
gerçekleştiren Sayın Bakanımız
Faruk Çelik’e teşekkürlerimizi
sunarız. Ayrıca, bakanlığın tüm
kuruluşlarına da teşekkür ederiz. Bu
kurumlar kendilerine düşen görevleri
en ince ayrıntılılarıyla özveri ile
yürütmektedirler.
Her zaman vurguladık. Önce ceza,
kuralların uygulanmasında en etkin
yöntem değildir. Yeni düzenlemeler ile
cezanın yerini önce teftiş, rehberlik ve
eğitim almıştır. Kanunlar gereği gibi
uygulandıkça kazasız bir yaşam da asla
hayal olmayacaktır.
İNTES olarak sektörümüzün bu
kanayan yarasına son vermek her
zaman birincil amacımızdır. Bu nedenle
İş Sağlığı ve Güvenliği konusuna İnşaat
Sanayi Dergimizin bir çok sayısında yer
verdik. Soma’da yaşanan maden faciası
ise iş kazaları konusundaki kötü tabloyu
yeniden gündeme getirdi. Bu nedenle
bu sayımızda farklı kesimlerin görüşleri
ile konuyu yeniden ele aldık. Kazasız bir
iş yaşamının nasıl inşa edilebileceğini
konuştuk. Sağlıklı bir yaşamı
sürdürmek her şeyden kıymetlidir.
Diliyoruz ki artık iş kazaları sektörün
sorunu olmaktan çıkar.
İş kazalarında yaşamını yitiren
ailelerimize sabırlar diliyoruz.
9
DOSYA
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İSG Kanunu ile Çağdaş
Düzenlemeler Hayata Geçiyor
Faruk ÇELİK
Hedef
Güvenli Yaşam
Bilinci Oluşturmak
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Mesleki eğitim alma
zorunluluğu bulunan
tehlikeli ve çok
tehlikeli sınıfta yer
alan işlerde, yapacağı
işle ilgili mesleki
eğitimi olmayanların
çalıştırılması yasak.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı olarak AB müktesebatının
uyumlaştırılması sürecinde, Ulusal
Program’da yer alan taahhütleri
büyük bir gayretle yerine
getirdiğimizi ve mevzuat alt yapısını
oluşturduğumuzu memnuniyetle
söyleyebilirim. Bu çalışmalarla iş
sağlığı ve güvenliği konusunda;
koruyucu ve önleyici yaklaşımı esas
alan, çalışma koşullarının sürekli
iyileştirilmesi, çalışanların işyerinde
yürütülen iş sağlığı ve güvenliği
faaliyetlerine katılımı, çalışanların
işyerinde karşılaşılabilecekleri
riskler konusunda bilgilendirilmesi
ve eğitimi gibi unsurları ön plana
çıkaran çağdaş düzenlemeler hayata
geçirilmiştir.
Bu kapsamda ilgili kamu kurum/
kuruluşlarının ve sosyal tarafların
görüşü alınarak bakanlığımız
tarafından hazırlanan 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30
Haziran 2012’de Resmi Gazete’de
yayımlanmış olup iş sağlığı ve
güvenliği konusu ilk kez müstakil
bir kanunla ele alınmıştır. Kanunun
amacı; işyerlerinde iş sağlığı
ve güvenliğinde en iyi koşulları
hedefleyerek, işyerlerinin mevcut
durumunun sürekli iyileştirmesi
olmuştur. Bu amaçla, kamu, özel
10
sektör ya da çalışan sayısı ayrımı
yapılmaksızın tüm işyerleri ve
çalışanlar kanun kapsamına alınmış
olup kanunda genel bir önleme
yaklaşımını benimseyen risk
değerlendirmesi yapmak/yaptırmak
yükümlülüğü getirilmiştir.
ilk yardım çalışmalarının yapılması
(Md. 11),
Risk değerlendirmesi “işyerinde var
olan ya da dışarıdan gelebilecek
tehlikelerin belirlenmesi, bu
tehlikelerin riske dönüşmesine
yol açan faktörler ile tehlikelerden
kaynaklanan risklerin analiz edilerek
derecelendirilmesi ve kontrol
tedbirlerinin kararlaştırılması
amacıyla yapılması gereken
çalışmalar” şeklinde tanımlanmış
olup işyerlerinde iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanmasında genel
önleme ilkeleri, risk değerlendirmesi
ve risk yönetimi esas alınmış,
işveren tarafından işyerlerinde
alınması gereken tüm önlemlerin
sistemli adımlar halinde planlanması
öngörülmüştür. Bu sayede, iş
kazaları olmadan ya da meslek
hastalıklarına yakalanmadan önce
işyerinde iş sağlığı ve güvenliğine
yönelik koruyucu ve önleyici tedbirler
alarak çalışanların sağlıklı ve güvenli
bir ortamda işlerini yürütmelerini
sağlamak amaçlanmıştır.
• Sağlık gözetiminin
gerçekleştirilmesi (Md. 15),
Bununla birlikte, 6331 sayılı Kanun;
01.01.2013 tarihinden itibaren
bütün işverenlere aşağıda özetlenen
yükümlülükleri getirmiştir:
• Acil durum planlarının
hazırlanması, yangınla mücadele ve
• Tahliye planının yapılması (Md. 12),
• İş kazası ve meslek hastalıklarının
kayıt ve bildiriminin yapılması (Md.
14),
• Çalışanların bilgilendirilmesi (Md.
16),
• Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği
eğitimlerinin verilmesi (Md. 17),
• Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer
alan işlerde çalışanların mesleki
eğitim alma zorunluluğu (Md. 17),
• Çalışan temsilcisinin/temsilcilerinin
görevlendirilmesi (Md. 20),
• Elli ve daha fazla çalışanın
bulunduğu ve altı aydan fazla süren
sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde iş
sağlığı ve güvenliği kurulu kurulması
(Md. 22),
• Diğer işverenler ile iş sağlığı
ve güvenliği çalışmalarında
koordinasyonun sağlanması (Md. 23).
Söz konusu kanunda iş sağlığı ve
güvenliğine ilişkin mevzuatın genel
ilkeleri düzenlenmiş olmakla birlikte
işyerleri ile ilgili teknik konuların
ve ayrıntıların yer aldığı ve ilgili AB
direktiflerinden daha kapsamlı ve
güçlü 36 adet yönetmelik ile 5 tebliğ
Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Böylelikle, işyerlerinde çalışanların
sağlık ve güvenliğinin korunması için
uyulması gerekli asgari şartlar genel
itibariyle belirlenmiştir.
Ağır ve tehlikeli sektörlerdeki
firmalara yaptırımlar
Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği
22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı
İş Kanunu’nun 85’ inci maddesine
dayanılarak hazırlanmış ancak
20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile
İş Kanunu’nun 85’inci maddesi
yürürlükten kaldırılmıştır. Bütün
işlerin az veya çok tehlike barındırma
ihtimali bulunması nedeniyle
işyerlerinde yapılan işler İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu’nun 9’uncu
maddesine dayanılarak çıkarılan
tebliğe göre “az tehlikeli”, “tehlikeli”
ve çok tehlikeli olmak üzere üç ayrı
tehlike sınıfına ayrılmıştır.
Yürürlükten kaldırılan Ağır ve
Tehlikeli İşler Yönetmeliği’nde yer
alan işler söz konusu tebliğde
tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer
alan işler arasında yer almaktadır.
İş yerlerine işin durdurulması ve
idari para cezası şeklinde iki çeşit
yaptırım uygulanmaktadır.
İşyerinde çalışanlar için hayati
tehlike oluşturan bir husus tespit
edildiğinde; bu tehlike giderilinceye
kadar, işyerinin bir bölümünde veya
tamamında iş müfettişleri tarafından
iş durdurulabilmektedir. Ayrıca, çok
tehlikeli sınıfta yer alan maden,
11
• İşyeri hekimi çalıştırmamak 5.601
TL.
önemli sorunlardan birini teşkil
eden güvenlik kültürü hususunun
çok sayıda aktörü bulunmaktadır.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda
ortak kültür oluşturmak için; işçiler
ve onları temsil eden işçi sendikaları
ile işverenler ve onları temsil eden
işveren sendikalarının yanında
meslek odaları, sanayi ve ticaretle
ilgili işadamı örgütleri, özel sektör
temsilcileri ve üniversiteler işbirliği
yapmaları gerekmekte eğer işbirliği
yapılmazsa sorunu çözmekte çok
zorlanacağımızı ifade etmek isterim.
Bu nedenle bakanlığımız, işçi ve
işveren kuruluşları, sivil toplum
örgütleri, üniversiteler, uluslararası
kuruluşlarla işbirliği içinde, iş
sağlığı ve güvenliği konusunda
toplumsal bilinçlendirmeyi ön plana
alan bir yaklaşımla çalışmalarını
sürdürecektir.
• Diğer sağlık personeli
çalıştırmamak 5.601 TL.
İSG alanında mesleki eğitimlerin
yaygınlaştırılması
• Risk değerlendirmesi yapmamak
veya yaptırmamak 3.361 TL.
Mesleki eğitimden bahsettiğimizde
tabii ki akla ilk bakanlığımızın ilgili
kuruluşu olan Meslekî Yeterlilik
Kurumu gelmektedir. Kurumumuz
2006 yılından beri ulusal mesleki
yeterlilikleri belirlemek üzere
çalışmaları yürütmektedir. Tabii
ki burada Kurumun koordinasyon
görevinin bulunduğu, standardın
hazırlığının sektörün içinden gelen
başta meslek örgütleri olmak üzere
diğer kurum ve kuruluşlar tarafından
yürütüldüğünü hatırlatmakta fayda
bulunmaktadır.
metal ve yapı işleri ile tehlikeli
kimyasallarla çalışılan işlerin
yapıldığı veya büyük endüstriyel
kazaların olabileceği işyerlerinde,
risk değerlendirmesi yapılmamış
olması da işin durdurulma sebebidir.
Bunlarla beraber mesleki eğitim
alma zorunluluğu bulunan tehlikeli
ve çok tehlikeli sınıfta yer alan
işlerde, yapacağı işle ilgili mesleki
eğitimi olmayanların çalıştırılması da
yasaktır.
Uygulanan idari para cezalarından
bir kaçına örnek olarak aşağıdakileri
verebiliriz;
• İş güvenliği uzmanı çalıştırmamak
5.601 TL.
• Çalışanlara sağlık gözetimi
yaptırılmaması durumunda çalışan
başına 1.120 TL.
• Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta
yer alan işyerlerinde çalışacaklar
için sağlık raporu alınmaması
durumunda çalışan başına 1.120 TL.
• İşyerinin bir bölümünde veya
tamamında verilen durdurma
kararına uymayarak durdurulan işe
devam ettirmek 11.203 TL.
İSG konusunda ortak kültürün
oluşturulması
Mesleki eğitim konusu sadece
iş sağlığı ve güvenliği değil, aynı
zamanda çalışma hayatımızın da
kalifiye bir hale gelmesi için çok
önemlidir. Ve tabi ki çalışanlarımızın;
işverenlerin kendilerine sağladığı
imkanlar dahilinde işlerini sağlıklı
ve güvenli bir şekilde yürütebilmesi
de alacakları ya da aldıkları mesleki
eğitime bağlıdır. Çünkü eğitim, kişide
davranış değişikliği oluşturmayı
hedefleyen faaliyetler bütünüdür.
Dolayısıyla kişi, mesleki eğitimini
iş sağlığı ve güvenliği koşulları
gözetilerek aldığında aslında
mesleğini nasıl daha sağlıklı ve
güvenli bir halde yürütebileceğini de
öğrenmiş olacaktır. Yani bu eğitim
sağlık ve güvenle davranışlarına
yansıyacaktır.
Sosyal politika ve istihdam başlığı
altında dünyada ve ülkemizde en
Bildiğiniz üzere, İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu ile tehlikeli
• Durdurulan işyerinde faaliyete
devam etmek 56.018 TL.
• İşletilmesine bakanlıkça izin
verilmeyen işyerini faaliyete
geçirmek 89.629 TL.
• Güvenlik raporunu hazırlayarak
bakanlığa sunmadan işyerini
faaliyete geçirmek 89.629 TL.
• Büyük kaza önleme politika
belgesini hazırlamamak 89.629 TL.
• Çalışanlara eğitim verme
yükümlülüğüne uymaması
durumunda çalışan başına 1.120 TL.
12
ve çok tehlikeli sınıfta yer alan
işlerde çalışacaklara mesleki
eğitim alma zorunluluğu getirdik.
Böylece, doğası gereği yürütümü
tehlikeli, hatta çok tehlikeli olan bu
işlerde çalışacakların daha kalifiye
olmasına imkan sağladık. Bu kişilerin
yapacakları işin tehlikelerini bilerek
bunları nasıl önleyebilecekleri, yani
daha sağlıklı ve güvenli bir şekilde
nasıl çalışabilecekleri konusunda
önceden bilgileri olmasını istedik.
Bu aslında kanunun önleyici bir
yaklaşımla hazırlanmasının en
güzel örneklerinden birisidir. Bunun
özellikle altını çizmek isterim. Bir
kaza meydana gelmeden, bir çalışan
hastalığa yakalanmadan yapacağınız
her müdahale ülkemizi daha sağlıklı
daha güvenli yarınlara taşıyacaktır.
Mesleki eğitim alma yükümlülüğü
ile ilgili yaptığımız alt düzenlemede
hangi işlerde önceden bu eğitimin
alınması gerektiği bir liste halinde
verilmektedir. Burada şunu
ayrıca belirtmek gerekir ki bu
yükümlülük işyerleri özelinde değil
işyerinde yapılan işler temelinde
ayrıştırılmıştır. Yani, az tehlikeli
bir işyerinde de olsa eğer bu
Yönetmelikte belirtilen işlerden
birisi yapılıyorsa mesleki eğitim
alma zorunluluğu bulunmaktadır.
Dolayısıyla inşaat ve maden
sektörlerinde yürütülen pek çok iş bu
kapsamda yer almaktadır. Bunların
detayları yönetmelikte bulunabilir. Bu
mesleki eğitimlerin neler olduğu ve
kimler tarafından verilebileceği de
ayrıca önetmelikte detaylı olarak yer
almaktadır.
İSG kültüründe sosyal tarafların
sorumlulukları
Kuralcı yaklaşımdan ziyade,
iyileştirici ve geliştirici bir yaklaşımın
benimsenmesi; mevzuatın uyulması
gereken bir zorunluluk olarak
algılanması yerine, sağlık ve
güvenliğimizi destekleyici bir araç
olarak görülmesi durumunda, İSG
konusunda gelişme sağlanabileceği
tüm çağdaş ülkeler tarafından kabul
edilen bir gerçektir. Ayrıca, bu aracın
gereklerinin yerine getirilmesi için
mutlaka mevzuat dışı araçların da
kullanılması, konunun tüm sosyal
taraflar ve diğer paydaşlar tarafından
desteklenen bir ülke politikası olarak
ele alınması gerekmektedir. Sağlıklı
ve güvenli çalışma şartlarının
sağlanması, devamlılığı, iş kalitesinin
artırılması ve bunlara bağlı olarak
iş kazaları ve meslek hastalıklarının
önlenmesinin sadece yasal
düzenlemelerle mümkün olmadığı,
konunun herkesin ortak sorumluluğu
olduğu ve tüm toplumda güvenlik
kültürünün oluşturulması ile
başarılabileceği unutulmamalıdır.
Bu konuda oluşturacağımız
politikalarda ise sağlıklı ve güvenli
davranış bilinci oluşturmak amacıyla
evden okula ve işyerine kadar
hayatın bütün alanlarını kapsayacak
şekilde vatandaşlarımızın “güvenlik
kültürü” bilincine ulaşmaları ve
bunu içselleştirmeleri en temel
amacımız olmalıdır. Bu amaca
yönelik olarak işverenlerin, işyerinde
alacakları tedbirlerin, kendileri için
ilave bir masraf olmaktan ziyade,
daha sonra ortaya çıkabilecek iş
kazaları ve meslek hastalıkları ile
daha büyük kayıpları önleyeceği,
sağlıklı ve güvenlikli bir işyerinde,
çalışanların daha yüksek bir moral
seviyesine sahip olacakları, bunun
da üretim artışı ve verimliliği
getireceği, küreselleşen dünyada
sağlıklı ve güvenli bir işyerinin
daha ön plana geçerek, rekabet
edebilirliği artıracağı inancına sahip
olmaları halinde, mevzuatın cezai
hükümlerine gerek kalmaksızın
iş sağlığı ve güvenliğine yönelik
tedbirleri alacakları gerçeğini kabul
etmeleri gerekmektedir.
“Ağaç yaşken eğilir”
Güvenlik kültürü 7’den 70’e tüm
vatandaşlarımıza kazandırmamız
gereken toplumsal davranış
biçimidir. Bu kültürü oluşturmak
için küçük yaşlardan itibaren
çocuklarımıza kazandırılması
gerekmektedir. Yaşamın her alanında
güvenlik kültürünü benimsemiş
bireyler yetiştirmek için ilk öğrenme
yeri olan aileden başlayarak
ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek
öğretimle devam etmektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
olarak bu kültürün benimsenmesi
için çalışanlarımıza ve
işverenlerimize illerimizde eğitimler
verilmiş olup meslek ve işveren
örgütleriyle çalışmalar yapılmış
işverenlerimiz ve çalışanlarımız
bilgilendirilmiştir.
Bakanlığımız ve Milli Eğitim
Bakanlığı arasında yapılan Meslek
ve Teknik Öğretim Kurumlarında
İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi
İşbirliği Protokolü imzalanmıştır. Bu
protokol çerçevesinde gençlerimiz
ve eğitimcilerimize güvenli yaşam
bilinci oluşturulması amaçlanmıştır.
Gençlerimiz, çalışma hayatına
atılmadan önce çalışma hayatıyla
ilgili tehlike ve riskleri öğrenerek
güvenli davranışları benimsemeleri
için 40.000 öğrenciye eğitim
verilmiştir. İlköğretim ve ortaöğretim
ders kitaplarına iş sağlığı ve
güvenliğinin entegre edilmesi için
Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak
çalışmalar yürütülmüştür. Bu
kapsamda 6. sınıf ders kitaplarına
iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili
hazırlanan görseller yerleştirilmiş
7. ve 8. sınıf kitaplarına da uygun
iş sağlığı ve güvenliği bilgileri
entegre edilmiştir. Ayrıca, her yıl
Mayıs ayında kutlanan İş Sağlığı ve
Güvenliği Haftasında ilköğretim ve
ortaöğretimde kompozisyon ve resim
yarışmaları düzenlenmektedir.
Son olarak bakanlığımız iş sağlığı
ve güvenliğinin eğitim sistemine
entegre edilmesi için çalışmalarına
devam etmektedir. Bu çalışma ile
okul öncesi eğitimden itibaren iş
sağlığı ve güvenliği konusundaki
farkındalığın arttırılmasına yönelik
eğitimler ve ödüllü yarışmalar
düzenlenerek, müfredat çalışmaları
yapılarak iş sağlığı ve güvenliği
alanında bilinç oluşturulması ve
güvenlik kültürünü alışkanlık haline
getirilmesi hedeflenmektedir.
13
DOSYA
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İSG’de İyileşmeye
Odaklı Bir Yapı İçin
Mesleki Eğitim Şart
Kasım ÖZER
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü
6331 sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu
30 Haziran 2012’de
Resmi Gazete’de
yayımlandı ve konu
ilk kez müstakil bir
kanunla ele alındı.
Doğası gereği birçok riski bünyesinde
barındıran inşaat ve madencilik
sektörleri çalışma hayatı ve
özellikle iş sağlığı ve güvenliği
açısından her zaman önemli
alanlardan olmuşlardır. Bilindiği
üzere, ülkemiz tarihinde iş sağlığı
ve güvenliği mevzuatı bakımından
ilk uygulamaların gerçekleştirildiği
sektör madencilik sektörüdür.
Bakanlığımız, meydana gelen iş
kazaları ve meslek hastalıklarının
önlenebilmesi, iş sağlığı ve güvenliği
alanında yaşanan sorunlara kalıcı
çözümler getirilmesi amacıyla
geçtiğimiz dönemde yüksek
standartlara sahip bir mevzuat alt
yapısının oluşturulması için yoğun
çaba sarf etmiştir. İlgili kamu kurum/
kuruluşlarının ve sosyal tarafların
görüşü alınarak bakanlığımız
tarafından hazırlanan 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30
Haziran 2012’de Resmi Gazete’de
yayımlanmış olup iş sağlığı ve
güvenliği konusu ilk kez müstakil bir
kanunla ele alınmıştır.
Bu kapsamda milli gereksinimler
ve dünya uygulamaları da
değerlendirilerek yönetmelikler
14
Toplumun sağlık ve
güvenlik konularında
duyarlılaştırılması,
mevzuatın etkin
uygulanmasının
sağlanması için son
yıllarda artan bir
ivme ile çalışmalar
sürdürülmektedir.
hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir.
Yönetmelikler alınması gereken
tüm tedbirleri proaktif yaklaşım
ile değerlendirmekte ve tüm
çalışmaların sistematik yapıda
yapılabilmesi için düzenlemeler
getirmektedir.
İş kazalarının ve meslek
hastalıklarının azaltılması için ön
koşul olan iş sağlığı ve güvenliği
bilincinin oluşturulması ve
sürekliliğinin sağlanması amacıyla
iş sağlığı ve güvenliğini sağlayacak
tedbirlerin alınması, toplumun
sağlık ve güvenlik konularında
duyarlılaştırılması, mevzuatın
etkin uygulanmasının sağlanması
için son yıllarda artan bir ivme
ile çalışmalar sürdürülmektedir.
Ancak bilinmelidir ki hangi sektör
olursa olsun iş sağlığı ve güvenliği
konusunda gerekli iyileşmenin
sağlanması, iş kazaları ve meslek
hastalıklarının azaltılması için
yüksek standartlarda mevzuat alt
yapısına sahip olmak mücadele
araçlarından sadece birisidir.
İş sağlığı ve güvenliği mevzuatının
etkin bir şekilde uygulanmasında
en önemli faktörlerin başında
kişisel düzeyde kendi sağlığını
koruma ve güvenli davranış
bilincinin geliştirilmesi, bir başka
ifade ile toplumun güvenlik
kültürüne erişmesi gelmektedir.
Unutulmamalıdır ki; inşaat ve
maden sektörleri içerdiği kendine
has riskler nedeniyle özellik
arz eden iş kolları arasında ön
sıralarda gelmektedirler. Tüm
bu hususlar değerlendirmeye
alındığında; inşaat ve madencilik
gibi çok tehlikeli işlerin
yapıldığı sektörlerde iş sağlığı
ve güvenliğinin sağlanmasının
sadece mevzuat ile yapılmasının
mümkün olmadığı, mevzuatın
güvenlik kültürü ile desteklenerek
içselleştirilmesi ve uygulamaya
geçirilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca
ülke genelinde birçok faaliyet
gerçekleştirilmekte, ulusal
ve uluslararası çalışmalar
ile konunun tüm taraflarca
benimsenmesi için girişimlerde
bulunulmaktadır.
İSG uzmanı ve işyeri hekimi
çalıştırma zorunluluğu
İş sağlığı ve güvenliğinin, çok
disiplinli ve kapsamlı bir alan
olması ve bilgi birikimi ve
uzmanlaşmayı gerektirmesi
nedeniyle, işverenlere profesyonel
yardım ihtiyacı doğuruyor olması
kaçınılmazdır. İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu’nda çalışanların
sağlık ve güvenliği açısından
çalışma ortamlarının iyileştirilmesi
amacıyla işyeri hekimi ve iş
güvenliği uzmanı gibi iş sağlığı
ve güvenliği profesyonellerinden
yararlanılması hususuna veya
bu hizmetin temini için çeşitli
modellere yer verilmiştir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
uyarınca profesyonel yardım
alımında önceliğin işyerinde
çalışan kişilere verilmesi,
işyerinde yeterli nitelikte personel
bulunmaması halinde ise işyeri
dışında kurulu bulunan ortak
sağlık ve güvenlik birimlerinden
alınması gerekmektedir. İşverenin
yeterli niteliklere ve gerekli
belgeye sahip olması durumunda,
görevi kendisinin üstlenebileceği,
ilgili madde de belirlenmiştir.
İşyeri hekimi ve iş güvenliği
uzmanının çalışma süresinin
belirlenmesinde işyerinde yapılan
asıl iş temel alınarak belirlenen
tehlike sınıfı ve çalışan sayısı
dikkate alınacağı öngörülmüştür.
İş kazalarının mali boyutları ve
çalışma verimliliğine etkileri
İş kazaları ve meslek hastalıkları
tartışılmaz olan manevi
kayıplarının yanı sıra çok önemli
maddi kayıplara da neden olmakta
ve ülkelerin ekonomilerini
olumsuz yönde etkilemektedir.
Dünyadaki işgücü yaklaşık 3
milyardır. Her yıl 2,2 milyon çalışan
iş kazaları ve meslek hastalıkları
15
İş kazalarında
ülkemizde her gün
iki kişi hayatını
kaybetmekte ve
6 kişi iş göremez
hale gelmektedir.
16
nedeniyle hayatlarını kaybetmektedir.
Ülkemizde ise Sosyal Güvenlik
Kurumu (SGK) 2012 yılı verilerine
göre; günde yaklaşık 205 iş kazası
olmakta, iş kazası sonucu 2 işçi
hayatını kaybetmekte ve 6 kişi
iş göremez hale gelmektedir.
Bu rakamların yanı sıra SGK
istatistiklerine yansımayan, kapsam
ve kayıt dışı iş kazaları ve meslek
durum değerlendirildiğinde maddi
kayıpların 170’den fazla ülkenin
GSMH’larından daha büyük olduğu
ortaya çıkmaktadır.
hastalıkları sonucu kayıplar da ayrıca
dikkate alındığında ülkemiz açısından
iş sağlığı ve güvenliği konusunda ne
yazık ki istenen düzeye gelinememiş
olması anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen maliyetlerin ayrı
ayrı dikkate alınması sureti ile özel
olarak yapılan çalışmada; iş kazası
ve meslek hastalıklarının ülkemize
genel maliyeti minimum sekiz
milyar Türk Lirası olarak karşımıza
çıkmıştır. Ancak, iş kazaları sonucu
yitirilen yaşamların değerini
ölçmek ve hiç bir maddi değerle
karşılaştırmanın mümkün olmadığını
bir kez daha vurgulamak isterim.
Bununla birlikte, ILO tarafından
yapılan tahminlere göre iş kazası
sonucu meydana gelen kayıplar,
ülkelerin GSMH’larında yaklaşık
%1–4’ü arasında değişen maddi
kayıplara neden olmaktadır. 2008
yılı verileri ile yapılan hesaplamada;
Dünyadaki GSMH 60 trilyon USD
olarak belirlenmiştir. Buna göre;
iş kazaları ve meslek hastalıkları
yönünden dünyadaki toplam
yıllık maddi kayıpların asgari 600
milyar USD, azami 2,4 trilyon USD
olduğu hesaplanmaktadır. Bu
Formüle etmek gerekirse, iş
kazalarının ve meslek hastalıklarının
maliyeti; görünen ve görünmeyen
(dolaylı) maliyetlerin toplamıdır
diyebiliriz. Sürekli iş göremezlik,
geçici iş göremezlik
ve ölüm sebebiyle
meydana gelen ve
üretim durması
kaynaklı katma değer
kayıpları, sürekli iş
göremezlik ve ölüm
sebebiyle bağlanan
aylıklar ve yapılan
gelir ödemeleri,
tedavi hizmetlerinin
maliyetleri vb.
görünen maliyetleri
oluşturmaktadır.
Görünmeyen (dolaylı)
maliyetler ise;
kaza neticesinde
işçilerin işe ara
vermek zorunda
kalmaları, doktor, araç
getirilmesi ve/veya
kazalının taşınması,
kaza mahallinin
tekrar çalışır konuma
getirilmesi vb.
nedenlerle oluşan
maliyetlerdir.
Hâlbuki iş kazalarının oluşmasındaki
asıl neden iş sağlığı ve güvenliği
konusunda yapılacak düzenlemeler
için gerekli harcamaların
yapılmamasıyla maliyeti azaltarak
daha fazla kar elde edileceği
düşüncesidir. Diğer yandan,
unutulmaması gereken en önemli
bir başka gerçek, iş kazaları ve
meslek hastalıklarını önlemek
için yapılacak her türlü harcama
ve yatırım, iş kazası veya meslek
hastalığı meydana geldikten sonra
ortaya çıkan (görünen, görünmeyen
ve diğer) maliyetlerden daha az
olmasıdır.
Son on yıllık SGK istatistikleri
yıllar itibariyle iş kazalarının
sebeplerine göre dağılımı açısından
incelendiğinde kaza sebeplerinde
ilk sıraları; “bir veya birden fazla
cismin sıkıştırması, ezmesi, batması,
kesmesi”, “düşen cisimlerin çarpıp
devirmesi”, “kişilerin düşmesi”
ve “makinelerin sebep olduğu
kazalar” almaktadır. Belirtilen
kaza sebeplerinden yola çıkılarak
yapılacak değerlendirmede, söz
konusu kazaların fazla maliyet
gerektirmeyen bazı tedbirlerin
alınması, güvenlik kültürünün
yaygınlaştırılması ve çalışanların
eğitim ve bilgilendirmesiyle önüne
geçilebilecek kazalar olduğu
görülmektedir.
Ayrıca, iş kazalarının
yaşanmamasının işyerleri açısından
önemli etkileri bulunmaktadır.
İş kazası yaşanmaması şirket
imajını olumlu yönde etkileyecektir.
Bununla birlikte, işletmelerin gelişen
teknolojiye paralel uyumlaşması
ve işyerini güvenilir hale getirmek
tasarım maliyeti getirecek olmasına
rağmen çalışma ortamının
güvenli olması iş gücünün daha
verimli kullanılmasını sağlayacak,
üretime veya sunulan hizmete
olumlu yansıyacaktır. İş sağlığı ve
güvenliğine gösterilen duyarlılıkla
dış pazarlarda itibar kazanılması
sağlanacaktır. İşletmelerin İSG
bakımından istenen düzeyde
olmaları hem iç hem de dış piyasada
tercih sebebi olmalarına neden
olacaktır. Böylelikle, iş sağlığı ve
güvenliği rekabet unsurlarından biri
olacaktır.
İSG Kanunu hakkında kamuoyunun
bilgilendirilmesi
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu hakkında kamuoyundaki
bilgi düzeyinin incelenmesi
amacıyla bakanlığımız, ilgili kurum
ve kuruluşlar, TOBB, TİM, TÜSİAD,
YASED, ilgili diğer STK’lar ve
sosyal taraflarca ortaklaşa anket
hazırlanmıştır. Ankete 22 kamu,
9 özel kuruluştan olmak üzere
toplam 1056 kişi katılmıştır. Anket
sonuçlarına göre, hem kamu hem
Kanunu tanıtmak
amacıyla 81 ilde
düzenlenen tanıtım
ve bilgilendirme
seminerlerine
30 bin kişi katıldı.
de özel sektör katılımcıları arasında
kanun kapsamını bilenlerin oranı
bilmeyenlere göre oldukça yüksek
çıkmıştır.
Kamuoyunun bilgilendirilmesi
kapsamında bakanlığımızca yapılan
çalışmalardan bahsetmek gerekirse;
• Kanunu tanıtmak amacıyla
bakanlıkların temsilcilerine Eylül
2012’de bilgilendirme toplantıları
yapılmıştır.
• 81 ilde tanıtım ve bilgilendirme
seminerleri verilmiştir (30.000 kişi).
• Kanunla ilgili yükümlülükleri
hatırlatmak amacıyla toplam 211.233
işyerine bilgilendirme yazıları
gönderilmiştir.
• İşyerlerinin yanı sıra işveren
örgütleri, sanayi ve ticaret odaları
17
ve organize sanayi bölgelerine
toplam 272 adet bilgilendirme yazısı
gönderilmiştir.
• Kanuna ilişkin 67.000 adet
bilgilendirme kitabı hazırlanmış ve
dağıtılmıştır.
• Çeşitli işkollarına yönelik 20
adet risk değerlendirmesi rehberi
yayımlanmıştır.
Projenin ilerleyen aşamalarında; iş
sağlığı ve güvenliği profesyonellerine
yönetim sistemleri, risk
değerlendirmesi ve gözlem metodu
hakkında eğitimler düzenlenmiştir.
Proje kapsamında inşaat sektörüne
yönelik hazırlanan aşağıdaki
rehberler ilgili tüm taraflara
dağıtılmaktadır.
Projeler bakımından ise son yıllarda
iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yapılan
en büyük proje olan ve AB tarafından
desteklenen “Türkiye’de İşyerlerinde
İş Sağlığı ve Güvenliği Şartlarının
İyileştirilmesi Projesi” iş kazalarının
en çok görüldüğü maden, metal
ve inşaat sektörlerindeki KOBİ’lere
yönelik olarak gerçekleştirilmiştir.
- İnşaat sektöründe KOBİ’ler için İş
Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Rehberi,
- İnşaatlar sektöründe Risk
Değerlendirmesi, İSG Performans
İzleme ve Sağlık Tehlikeleri Rehberi.
Türkiye’de “İşyerlerinde İş Sağlığı ve
Güvenliği Koşullarının İyileştirilmesi
Projesi” (İSGİP) 15.01.2010 15.02.2012 tarihleri arasında
yürütülmüş olup Ankara, Denizli,
Kütahya, Kocaeli ve Zonguldak
merkez olmak üzere çevre illerinde
bulunan inşaat işletmelerine
yönelik çalışmalar özellikle KOBİ’ler
temelli olmak üzere yapılmıştır.
İnşaat işyerlerine yönelik yönetim
sistemleri geliştirilmiş ve uygulama
ile etkinliği teyit edilmiştir.
18
Uluslararası İSGİP projesinin
çıktılarının tüm ülkeye
yaygınlaştırılması amacı ile
hazırlanan, İş Sağlığı ve Güvenliğinin
Geliştirilmesi Projesi 2013-2015 (3
yıl) yılları arasında yürütülmek üzere
çalışmalar başlanmıştır. Bu projede
inşaat sektörüne yönelik İSGİP’in
çıktıları olan yönetim sistemleri,
risk değerlendirmesi ve gözlem
metodunu içeren eğitimlerin ilgili
tüm bölgelere yaygınlaştırılması
yapılmaktadır. Bu kapsamda, 2014
yılı sonu itibari ile toplamda 35 ilde
inşaat sektörü için bu eğitimlerin
tamamlanması planlanmaktadır.
Ayrıca, 1955 yılından bu yana
düzenlenmekte olan ve dünyanın
en büyük etkinliği olan Dünya İş
Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin
on dokuzuncusunun ülkemizde
gerçekleşmesinde son yıllarda
iş sağlığı ve güvenliği alanında
gösterilen çabaların büyük rolü
olmuştur. 11-15 Eylül 2011 tarihleri
arasında İstanbul’da yapılan
kongreye; 5386 kişi katılmış olup
“Sağlıklı ve Güvenli Bir Gelecek
İçin Küresel Güvenlik Kültürünü
Oluşturalım” sloganı ile başlatılan
etkinlik kapsamında uluslararası bilgi
alışverişinde bulunma imkanından
en üst seviyede yararlanılmıştır.
Öte yandan, ulusal boyutta 1987
yılından beri her yıl İş Sağlığı ve
Güvenliği Haftası düzenlenmekte,
kamuoyunu bilinçlendirmek ve
etkin bir iş sağlığı ve güvenliği
kültürünün oluşturulması için sosyal
tarafların ve iş sağlığı ve güvenliği
profesyonellerinin kullanabileceği
referans niteliğinde birçok yayın
hazırlanmaktadır.
Belgelendirilmiş işçi ve güvenlik
kültürü
Yeni mevzuatımızın çeşitli
hükümlerinde açık yansıması
bulunan modern iş sağlığı ve
güvenliği yaklaşımında önleyici
ve sürekli iyileşmeye odaklı bir
yapılanma söz konusudur. Bu
anlayışı hayata geçirmek için öne
çıkan ve vazgeçilmez olan sistem ise
mesleki eğitimdir.
Bakanlığımız, iş sağlığı ve
güvenliğinin eğitime aktarılması
sürecinde, mesleki eğitimin öneminin
yanında, okul öncesinden başlayarak
tüm iş yaşamını içine alan yaşam
boyu öğrenmeyi hedeflemektedir.
Çocuklara, gençlere ve çalışanlara,
tehlike ve riskleri önleme eğitimleri
verilirken sağlık ve güvenlik ile ilgili
tavır ve davranışlar öğretilecek ve
bunun neticesinde yaşamın her
safhasında özellikle de işyerlerinde
sağlık ve güvenlik kültürünün
geliştirilmesi sağlanacaktır.
Bu anlamda iş sağlığı ve güvenliğinin
sağlanması amacıyla hazırlanan
mevzuatın toplumumuza
benimsetilmesi ve etkin biçimde
uygulanmasının sağlanması
amacıyla güvenlik kültürünün
oluşturulması önümüzdeki dönemde
bakanlığımızın özellikle üzerinde
duracağı konulardan birisi olacaktır.
Sağlık ve güvenlik sosyal gelişmenin
en temel öğesidir. Kişilerin kendi
sağlıklarını koruma ve geliştirme,
güvenliklerine önem verme bilincine
erişmeleri ve sağlığın tüm yaşam
boyunca sürekliliğinin sağlanması
ile arzu edilen sosyal ve ekonomik
geleceğe kavuşmaları bakanlık
olarak öncelikli hedeflerimiz
arasında yer almaktadır.
“Her şey insan içindir. İnsan yaşamı
her şeyden değerlidir” tezi
Çalışma hayatı; istihdamdan, çalışma
şartlarına, sosyal güvenlikten,
mesleki eğitime, iş sağlığı ve
güvenliğinden, yurt dışında çalışan
vatandaşlarımızın haklarının
korunmasına kadar çok geniş bir
alanı ve toplumun büyük bir kesimini
kapsamaktadır. İlgi alanı itibariyle
insan odaklı olan bakanlığımız için
iş sağlığı ve güvenliği, sorumluluk
alanımızda yer alan ve önemle
üzerinde durduğumuz konulardan
birini teşkil etmektedir. Nitekim iş
kazaları ve meslek hastalıklarının
neden olduğu maddi ve manevi
kayıpların gelişmiş ülkelerin
kalkınma hamlelerinin önünde
önemli bir engel olmaya devam
etmesi, yoğun çabalara ve yüksek
standartlara rağmen beklenilen
başarının sağlanamaması gibi
nedenler, iş sağlığı ve güvenliği
konusunun gelişmiş ülkelerin de
öncelikleri arasında yer almasına
neden olmuştur.
Ancak, sağlıklı ve güvenli çalışma
şartlarının sağlanması, devamlılığı,
iş kalitesinin artırılması ve bunlara
bağlı olarak iş kazaları ve meslek
hastalıklarının önlenmesinin sadece
yasal düzenlemelerle mümkün
olmadığı, konunun herkesin
ortak sorumluluğu olduğu ve tüm
toplumda güvenlik kültürünün
oluşturulması ile başarılabileceği
fark edilmelidir. Nitekim, kuralcı
yaklaşımdan ziyade, iyileştirici
ve geliştirici bir yaklaşımın
benimsenmesi; mevzuatın uyulması
gereken bir zorunluluk olarak
algılanması yerine, sağlık ve
güvenliğimizi destekleyici bir araç
olarak görülmesi durumunda İSG
konusunda gelişme sağlanabileceği
vurgulanmalıdır. Ayrıca, bu aracın
gereklerinin yerine getirilmesi için
mutlaka mevzuat dışı araçların da
kullanılması, konunun tüm sosyal
taraflar ve diğer paydaşlar tarafından
desteklenen bir ülke politikası olarak
ele alınması gerekmektedir.
Çünkü, toplum içerisinde
baktığımızda, bunun daha çok sayıda
aktörü de bulunmaktadır. Özellikle
işçiler ve onları temsil eden işçi
sendikaları; işverenler ve onları
temsil eden işveren sendikaları;
meslek odaları, sanayi ve ticaretle
ilgili işadamı örgütleri, özel sektör
temsilcileri ve üniversiteler.
Sosyal taraflarla iş sağlığı ve
güvenliği konusunda ortak kültür
oluşturmamız için işbirliği yapmamız
ve yeni hedefe yönelmemiz,
sorunu çözmekte bize çok kolaylık
sağlayacağını ifade etmek isterim.
19
DOSYA
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İSG’de Alınacak Tedbirlerin
Mehmet TEZEL
Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
İş Teftiş Kurulu Başkanı
Yükümlülüğü
İşverenlerdedir
Çalışma hayatı ile
ilgili mevzuatın
uygulanmasını
denetleyen iş
müfettişleri,
işverenlerin
yükümlülüklerini
yerine getirmeleri
amacıyla eğitici
ve caydırıcı
yöntemlerle itici güç
konumunadırlar.
20
Öncelikle 13.05.2014 tarihinde
Manisa’nın Soma ilçesinde bulunan
yer altı kömür madeninde meydana
gelen ve 301 çalışanın hayatını
kaybettiği iş kazasından dolayı derin
üzüntümü bildirerek, kazada hayatını
kaybeden çalışanlara Allah’tan
rahmet, ailelerine başsağlığı ve
sabırlar diliyorum. Yaşanan büyük
kazanın insani sorumluluğunu
toplumun bütün kesimleri gibi
yüreğimizde hissediyoruz.
Türkiye’de meydana gelen iş
kazaları istatistikleri incelendiğinde,
toplam kaza sayısının ve yüzbin
çalışanda kaza oranlarının azaldığı
görülmektedir. Sosyal Güvenlik
Kurumu’nun istatistikleri esas
alındığında 2003 yılında 5.615.238
işçiye karşılık meydana gelen iş
kazası sayısı 76.638 olup yüz bin
işçide iş kazası oranı 1.365’dir. 2012
yılının istatistiklerine bakıldığında
11.939.620 işçiye karşılık 74.871
iş kazası meydana gelmiş ve yüz
bin işçide iş kazası oranı 627
olarak gerçekleşmiştir. Her ne
kadar bu oranlarda belirgin bir
iyileşme olduğu gözlense de bu
oranların daha iyi yerlere gelmesi
gerekmektedir. Diğer taraftan,
bütün sektörler esas alınarak
düzenlenen bu istatistiklerdeki
iyileşmeleri maalesef maden ve
inşaat sektöründe görememekteyiz.
Bu sektörlerde meydana gelen
kazalar halen istatistiklerin en
başlarında yer almaktadır. Maden ve
inşaat sektörleri, kazaların sonuçları
itibariyle de en dikkat edilmesi
gereken sektörler olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Ülkemizde iş kazalarının ve
meslek hastalıklarının istenilen
düzeyde önlenememesinin sebebi
toplumun genel güvenlik kültürünün
gelişememiş olmasıdır. Kazaların
önlenmesi için işyerlerimizde
güvenlik kültürünün kalıcı bir şekilde
tesis edilmesi gerekmektedir. Bunun
yanında, kamuoyunda bu konuda
yanlış algılamalar ve anlatımlar da
dikkatimizi çekmektedir. İş sağlığı
ve güvenliğinin sağlanamamasında
öncelikli sorumlu olarak denetimler
gösterilmektedir. Bu yaklaşım hatalı
olduğu kadar sakınca da barındıran
bir yaklaşımdır. Zira iş kazaları ile
denetimler arasında bir illiyet bağı
kurulması, devlet-işveren arasında
yasalar ve uluslararası normlarla
belirlenen görev tanımlarının
karıştırılmasına sebep olmaktadır.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu’nun 4. maddesinde de açıkça
belirtildiği gibi işveren, çalışanların
işle ilgili sağlık ve güvenliğini
sağlamakla yükümlüdür. İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu’nda olduğu
üzere çalışma hayatını düzenleyen
diğer kanunların tamamında kanun
hükümlerinin esas muhatabı
işverenlerdir. Alınması gerekli
bütün tedbirler, yapılması gereken
bütün iş ve işlemlerin yükümlülüğü
ve sorumluluğu işverenlerdedir.
Bu noktada çalışma hayatı ile ilgili
mevzuatın uygulanmasını denetleyen
iş müfettişleri, işverenlerin bu
yükümlülüklerini yerine getirmeleri
amacıyla eğitici ve caydırıcı
yöntemlerle itici güç olmakla birlikte
mevzuata aykırı hareket eden
işverenler hakkında idari yaptırımlar
uygulamaktadırlar. Bu kapsamda
iş müfettişleri tarafından işin
durdurulması kararı uygulanan ve/
veya işverenler hakkında idari para
cezası uygulanması önerilen tehlikeli
sınıfta yer alan birçok işletmenin
bulunduğu resmi kayıtlarda yer
almaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı İş Teftiş Kurulu
Başkanlığı’nda görevli iş müfettişleri,
işyerlerinde yürüttükleri teftiş
kapsamında, işyerindeki iş sağlığı
ve güvenliği mevzuatının uygulanıp
uygulanmadığını o günkü durum
üzerinden tespit etmektedir.
İşyerinde iş müfettişlerinin tespit
ettiği mevcut şartların iyi olması
durumunda bu iyi durumu takip
edecek ve sürekliliğini sağlayacak
kişi işverendir. İşyerlerinde
gerçekleştirilen teftiş sırasında
tespit edilen ve işverenler tarafından
giderilen mevzuata aykırılıklar, o
işyerinde teftiş sonrasında sürekli
mevzuata uygun çalışılmasının
garantisi de değildir. İşverenin
sürekliliği sağlama görevi vardır.
Elbette ki teftiş yapılan yerde kaza
olma olasılığı, teftiş yapılmayan yere
göre daha düşük olacaktır ancak,
işyerinde teftiş yapılmış olması
hiç kaza olmayacağı anlamına
gelmemektedir. Bir işyerindeki
koşullardan dolayı kaza riskinin sıfıra
indirilmesi mümkün değildir, burada
önemli olan işyerinde mevzuatın
öngördüğü tedbirlerin işveren
tarafından alınması ve bu şekilde,
meydana gelebilecek kaza riskinin en
az seviyeye indirilmesidir.
Araştırmalar, iş kazalarının
yaklaşık yüzde sekseninin
tehlikeli davranışlardan, yüzde
yirmisinin de tehlikeli durumlardan
kaynaklandığını göstermektedir.
Dolayısıyla, iş sağlığı ve güvenliğinin
sağlanmasında insan unsuru çok
önemlidir. “Doğru davranmak”
güvenli çalışmanın en öncelikli
şartıdır. Doğru davranış biçimlerinin
kalıcı olarak kazandırılmasının
yolu da işverenlerimizin iş
güvenliğinin önemine inanmasından
geçmektedir. Bizim teftişlerimizin,
caydırıcılık ve tavsiyelerde bulunma
olarak özetlenebilecek iki temel
aracının etkinliği de işverenlerin
iş güvenliğine inanmasıyla doğru
orantılıdır. Teftişi, işyerinde iş sağlığı
ve güvenliği yönünden mevzuatın
öngördüğü seviyeyi yakalamak
adına itici bir unsur, hatta bir
fırsat olarak görmek yerine; “en
az sorunla atlatılması gereken bir
süreç” anlayışıyla yaklaşan bir
işverenin işyerinde her zaman iş
sağlığı ve güvenliği konusunda
sıkıntı yaşanmaya devam edecektir.
Bu anlayış, iş sağlığı ve güvenliği
kültürünün gelişmediğinin en belirgin
göstergesidir.
Ülkemizde meydana gelen iş
kazalarının temel sebebi iş sağlığı
ve güvenliği kültürünün ve bu
konudaki farkındalığın tam olarak
oluşmamasıdır. Nihayetinde
bu farkındalığın sağlanması ve
iş kazalarının azaltılması veya
önlenmesi ancak tüm tarafların
birlikte çalışmasıyla mümkün
olacaktır, zira hepimizin ortak hedefi,
refah içinde teknolojik olarak ileri,
sağlıklı ve güvenlikli işyerlerine sahip
bir ekonomiye kavuşmaktır.
İş Teftiş Kurulu’nca
gerçekleştirilecek kampanyalar
30.06.2012 tarihinde Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu ile ilk defa iş
sağlığı ve güvenliği konusu ayrı bir
kanunla ele alınmıştır. Yayımlanan
kanun ve yenilenen teftiş politikamız
ışığında müfettişin “teftiş eden ve
yaptırım uygulayan” yönüne ilaveten
“rehberlik eden, bilgilendiren ve
bilinçlendiren” yönü ön plana
çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu amaçla,
mevcut teftişlerimiz insan odaklı,
etkin denetimleri içeren “Risk Esaslı”,
“İşkolu/Sektör Esaslı” ve “Alan
Esaslı” programlı teftişler olarak
gerçekleştirilmektedir.
İş Teftiş Kurulu Başkanlığımız
tarafından gerçekleştirilen
21
teftişler “programlı teftişler” ve
“incelemelerden oluşan program
dışı teftişler” olmak üzere iki temel
bölümden oluşmaktadır.
Programlı teftişler, çalışma
hayatındaki sorunların
değerlendirilmesi ve
önceliklendirilmesi sonucu belirlenen
alanlarda veya sektörlerde, yahut
özel bir risk grubu hedeflenerek
belirlenen işyerlerinde çalışma
hayatı ile ilgili mevzuat hükümlerinin
tamamının veya bir kısmının
uygulamalarının denetlenmesi
amacıyla ve hedefler koyularak
gerçekleştirilen teftişlerdir.
İncelemelerden oluşan program
dışı teftişler ise programlı teftişler
dışında kalan güvenlik raporu
incelemesi ve ihbar, şikâyet
vb. talepler üzerine veya Kurul
Başkanlığına intikal ettirilen
evraklardan teftiş hizmetiyle
bağdaşır nitelikte olanların teftiş
programına alınması sonucu
gerçekleştirilen teftişlerdir.
22
Teftiş faaliyetlerinin hazırlık
aşamasından itibaren çalışanlar,
işverenler ve çalışma hayatının
diğer sosyal tarafları ile işbirliği
içine girilmekte, teftişin kapsamı,
teftişin seyri, tespit edilen riskler,
alınması gereken önlemlerle ilgili
olarak teftişin her aşamasında
bilgilendirme toplantıları yapılarak
ortak çalışmalar yürütülmektedir.
Kurul olarak hedefimiz insan
odaklı etkin denetimlerimizi
yaygınlaştırarak sürdürmek ve
iş sağlığı ve güvenliği kültürünü
çalışma hayatına yerleştirmektir.
Mesleki eğitim belgesi ve iş
güvenliği kültürü
Çalışma hayatı; istihdamdan, çalışma
şartlarına; sosyal güvenlikten,
mesleki eğitime; iş sağlığı ve
güvenliğinden, yurt dışında çalışan
vatandaşlarımızın haklarının
korunmasına kadar çok geniş bir
alanı ve toplumun büyük bir kesimini
kapsamaktadır. Bilindiği üzere
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu’nun çalışanların eğitimi alt
başlıklı 17’nci maddesinin üçüncü
fıkrasında “Mesleki eğitim alma
zorunluluğu bulunan tehlikeli
ve çok tehlikeli sınıfta yer alan
işlerde, yapacağı işle ilgili mesleki
eğitim aldığını belgeleyemeyenler
çalıştırılamaz” denilmektedir.
Mesleki eğitim, örgün veya yaygın
eğitim yoluyla bireyleri mesleğe
hazırlamak, meslek sahibi olanların
mesleklerindeki gelişimlerini ve yeni
mesleklere uyumlarını
sağlamak amacıyla
gerekli bilgi, beceri, tavır
ve değer duygularını
geliştiren ve bireylerin
fiziki, sosyal, kültürel ve
ekonomik yeteneklerinin
gelişim sürecinin bir plan
içerisinde yürütülmesini
sağlayan eğitimdir.
Dolayısıyla çalışanlarda
iş sağlığı ve güvenliği
kültürünün yerleştirilmesi
için gerekli en önemli
unsurlardan bir tanesidir.
Mesleki eğitimini almış
bir çalışan sertifikasız bir
çalışana göre iş sağlığı ve
güvenliği anlamında daha
etkin ve daha güvenli
çalıştığı bilinmektedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nda
mesleki eğitim almadan
işe başlatılamama
hususunun mesleki
eğitim sisteminin ve
meslek standartları
çalışmalarının henüz
erken bir evrede olduğu
için sadece ağır ve tehlikeli sınıfta yer
alan işyerleri için uygulanmaktaydı,
fakat İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
ile bu kapsam genişletildi ve hem
tehlikeli hem de çok tehlikeli işyerleri
için uygulanmaya başladı.
Sosyal taraflar arasında
farkındalığın arttırılması
İş Teftiş Kurulu Başkanlığımız
tarafından gerçekleştirilen
teftişlerin yanı sıra çalışanlar,
işverenler ve çalışma hayatının
diğer sosyal tarafları ile koordineli
İş Teftiş Kurulu
Başkanlığı olarak
benimsediğimiz teftiş
anlayışı “Her şey
insan içindir. İnsan
yaşamı her şeyden
değerlidir” tezi ile
aynı doğrultudadır.
çalışmalar yapılmaktadır. Teftiş
sonucunda tespit edilen riskler,
alınması gereken önlemlerle
ilgili olarak teftişin öncesinde ve
sonrasında bilgilendirme toplantıları
yapılmaktadır.
Ancak unutulmamalıdır ki 6331 sayılı
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun
10’uncu ve 30’uncu maddelerine
dayanılarak 29.12.2012 tarihli
ve 28512 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan ve 30.12.2012 tarihinde
yürürlüğe girmiş olan İş Sağlığı
ve Güvenliği Yönetmeliği’nin 5’inci
maddesi gereğince işverenler;
çalışma ortamının ve çalışanların
sağlık ve güvenliğini sağlama,
sürdürme ve geliştirme amacı ile
iş sağlığı ve güvenliği yönünden
risk değerlendirmesi yapmakla
veya yaptırmakla yükümlüdürler.
Risk değerlendirmesi işverenin tek
başına gerçekleştirebileceği bir
işlem olmayıp ilgili yönetmeliğin
6’ncı maddesi gereğince, işverenin
oluşturduğu bir ekip tarafından
gerçekleştirilmelidir ve işveren,
ihtiyaç duyulması durumunda bu
ekibe destek olmak üzere işyeri
dışındaki kişi ve kuruluşlardan
hizmet alabilmektedir. Bu doğrultuda
işverenlerin piyasadaki kişi ve
kuruluşlardan hizmet almaları
risk değerlendirmesinin daha
sağlıklı bir şekilde işyerlerinde
gerçekleştirmelerini sağlayacak bir
unsurdur. Bu konuda işverenlerin
hizmet alacakları kişi ve kuruluşların
güvenilirliklerini sorgulamaları ve
dikkate almaları gerekmektedir.
23
24
İnşaat ve madencilik sektöründe
mesleki eğitimin önemi
Risk değerlendirmesi kavramının iş
hayatına getirdikleri
Mesleki eğitim, zorunlu olduğu her
sektörde çok önemli bir unsurdur.
İnşaat ve madencilik sektörüne
baktığımız zaman tehlikeli durumlar
çok fazladır, buna bir de tehlikeli
davranış eklendiği zaman iş kazası
kaçınılmaz olmaktadır. Yapılan
araştırmalar çerçevesinde, inşaat
işyerlerinde meydana gelen iş
kazalarının önemli bir bölümü,
dikkatsiz ve özensiz davranıştan
kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Mesleki eğitimin de bu tehlikeli
davranışları azaltan veya ortadan
kaldıran bir unsur olduğu göz
önünde bulundurulduğunda, açıkça
görülmektedir ki, iş kazalarının
yoğun bir şekilde yaşandığı başta
inşaat ve madencilik sektöründeki
önemi yadsınamaz.
30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanan 6331
sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu
iş sağlığı ve güvenliğinde en iyi
koşulları hedefleyerek, işyerlerinin
mevcut durumunun sürekli
iyileştirilmesini amaçlıyor. Kanun, iş
kazası veya meslek hastalığı ortaya
çıktıktan sonra neler yapılacağını
değil, iş kazası ve meslek hastalığının
önlenmesi için atılacak adımları
esas alıyor. Bu kapsamda işveren;
çalışanları ile birlikte işin her
aşamasında işten kaynaklı tehlikeleri
sürekli olarak tespit etmek,
muhtemel risklere karşı tedbir almak
amacıyla “Risk Değerlendirmesi”
yapacaktır. Risk değerlendirmesi,
işyerinde var olan ya da dışarıdan
gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi,
bu tehlikelerin riske dönüşmesine
yol açan faktörler ile tehlikelerden
kaynaklanan risklerin analiz edilerek
derecelendirilmesi ve kontrol
tedbirlerinin kararlaştırılması
amacıyla yapılması gerekli
çalışmaları ifade etmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun
10’uncu ve 30’uncu maddelerine
dayanılarak hazırlanan “İş Sağlığı
ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi
Yönetmeliği”nin 5’inci maddesinde
“İşveren; çalışma ortamının ve
çalışanların sağlık ve güvenliğini
sağlama, sürdürme ve geliştirme
amacı ile iş sağlığı ve güvenliği
yönünden risk değerlendirmesi
yapar veya yaptırır” denilmektedir.
İşverenler risk değerlendirmesi
çalışmalarını; tüm işyerleri için
tasarım veya kuruluş aşamasından
başlamak üzere tehlikeleri
tanımlanması, riskleri belirlenmesi
ve analiz edilmesi, risk kontrol
tedbirlerinin kararlaştırılması,
dokümante edilmesi, yapılan
çalışmaların güncellenmesi
ve gerektiğinde yenilenmesi
aşamalarını izleyerek gerçekleştirir.
Yönetmelik, risk değerlendirmesi
çalışmalarına işveren ve iş sağlığı
ve güvenliği profesyonellerinin
yanı sıra çalışanların
katılımını da sağlamaktadır.
Bu kapsamda İş Sağlığı ve
Güvenliği Risk Değerlendirmesi
Yönetmeliği’nin 6’ncı maddesi
risk değerlendirmesinin bir ekip
tarafından gerçekleştirilmesini
öngörmektedir. Bu ekipte; işveren
veya işveren vekili, işyerinde sağlık
ve güvenlik hizmetini yürüten
iş güvenliği uzmanları ile işyeri
hekimleri, işyerindeki çalışan
temsilcileri, işyerindeki destek
elemanları, işyerindeki bütün
birimleri temsil edecek şekilde
belirlenen ve işyerinde yürütülen
çalışmalar, mevcut veya muhtemel
tehlike kaynakları ile riskler
konusunda bilgi sahibi çalışanlar
yer almalıdır.
İşyerlerinde sürekli
iyileştirmenin sağlanması
için risk değerlendirmesi
çalışmasının güncel halde
tutulması gerekmektedir. Bu
zorunluluk Yönetmeliğin “Risk
değerlendirmesinin yenilenmesi”
başlıklı 12’nci maddesinde;
“yapılmış olan risk değerlendirmesi;
tehlike sınıfına göre çok tehlikeli,
tehlikeli ve az tehlikeli işyerlerinde
sırasıyla en geç iki, dört ve
altı yılda bir yenilenir, bununla
birlikte işyerinin taşınması veya
binalarda değişiklik yapılması,
işyerinde uygulanan teknoloji,
kullanılan madde ve ekipmanlarda
değişiklikler meydana gelmesi,
üretim yönteminde değişiklikler
olması, iş kazası, meslek hastalığı
veya ramak kala olay meydana
gelmesi, çalışma ortamına ait
sınır değerlere ilişkin bir mevzuat
değişikliği olması, çalışma
ortamı ölçümü ve sağlık gözetim
sonuçlarına göre gerekli görülmesi,
işyeri dışından kaynaklanan ve
işyerini etkileyebilecek yeni bir
tehlikenin ortaya çıkması gibi
durumlarda ortaya çıkabilecek
yeni risklerin, işyerinin tamamını
veya bir bölümünü etkiliyor olması
göz önünde bulundurularak risk
değerlendirmesi tamamen veya
kısmen yenilenir” şeklinde ifade
edilmektedir.
Kanun, risk değerlendirmesi
çalışmaları yapılırken bazı
hususlara özellikle dikkat edilmesini
zorunlu hale getirmiştir. Bu durum
Kanun’un 10’uncu maddesinde;
“belirli risklerden etkilenecek
çalışanların durumu, kullanılacak
iş ekipmanı ile kimyasal madde ve
müstahzarlın seçimi, işyerinin tertip
ve düzeni ile genç, yaşlı, engelli,
gebe veya emziren çalışanlar gibi
özel politika gerektiren gruplar
ile kadın çalışanların durumu risk
değerlendirmesi yapılırken dikkate
alınır”şeklinde ifade edilmektedir.
Risk değerlendirmesi yapma
yükümlülüğünü yerine
getirmemenin getirdiği en önemli
yaptırım ise kanunun 25’inci
maddesinde belirtildiği üzere;
çok tehlikeli sınıfta yer alan
maden, metal ve yapı işleri ile
tehlikeli kimyasallarla çalışılan
işlerin yapıldığı veya büyük
endüstriyel kazaların olabileceği
işyerlerinde, risk değerlendirmesi
yapılmamış olması durumunda işin
durdurulmasıdır.
Sonuç olarak işverenler, işyerlerinde
yapılan risk değerlendirmesi
çalışmalarını göz önünde
bulundurarak işyerlerinde meydana
gelebilecek iş kazalarının ve ortaya
çıkabilecek meslek hastalıklarının
önüne geçebilmek için genel bir
önleme politikası geliştirmelidirler.
“Her şey insan içindir. İnsan
yaşamı her şeyden değerlidir”
Önlemenin ödemekten daha insani
ve daha ekonomik olduğundan,
çalışma barışının sağlanmasının
toplumların gelişmelerine ve
sosyal refahlarının artmasına olan
etkilerinin önemi gerçeğinden
yola çıktığımızda, İş Teftiş Kurulu
Başkanlığı olarak benimsediğimiz
teftiş anlayışı “Her şey insan içindir.
İnsan yaşamı her şeyden değerlidir”
tezi ile aynı doğrultudadır. Yaptığımız
teftişlerde, bir iş kazasının veya
meslek hastalığının, işyerindeki
diğer çalışanları da olumsuz yönde
etkilediğine şahit olmaktayız. Bu
bağlamda, işverenler tarafından
işyerlerinde alınan veya alınacak
her önlem sadece çalışanların
sağlıklı ve güvenli bir ortamda
çalışmasını sağlamayacak, aynı
zamanda işyerindeki çalışanların
verimini de arttıracaktır. Teftişlerin
her aşamasında yaptığımız
rehberlik ve bilgilendirme
toplantılarında müfettişlerimiz bu
konuyu özellikle vurgulamaktadırlar.
Toplumun her kesiminde bu görüşe
anlam kazandırabilmek için bütün
kurumların birlikte çalışması
gereklidir. İş Teftiş Kurulu Başkanlığı
olarak bu çalışmalarda aktif rol
almaktayız ve almaya devam
edeceğiz.
25
DOSYA
Mehmet ÜZER
Maden Tetkik Arama Enstitüsü
Genel Müdürü
Türkiye Diri Fay
Haritası’nın
güncellenmesi
projesi arazi
çalışmaları
tamamlanarak
ülkemizi kapsayan
59 adet 1/250.000
ölçekli fay
haritalarının
tamamı
2012 yılında
basılmıştır.
26
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Kömür Rezervleri
Sürdürülebilir
Kalkınma İçin
Güvencedir
MTA, 1935 yılında ülkemizin jeolojik
yapısını aydınlatmak, bu jeolojik
yapıya bağlı olarak bulunması
muhtemel endüstriyel hammadde,
metalik maden ve enerji
hammaddelerini tespit etmek, bu
maden varlıklarının işletilmesine
yönelik bilgiler üretmek ve
teknolojik çalışmalar yapmak,
sektöre uzman eleman yetiştirmek
ve yer bilimleriyle ilgili altyapı bilgi
ve dokümanları üretmek amacıyla
kurulmuştur.
MTA bilimsel ve teknolojik
gelişmeleri yakından takip
etmek suretiyle, kendisini
sürekli yenileyerek, jeolojik
araştırmalar, metalik, endüstriyel
ve enerji hammadde aramaları,
kömür, jeotermal ve nükleer
enerji kaynaklarının aranması,
jeofizik araştırmalar, analiz ve
teknolojik test çalışmaları, fizibilite
çalışmaları, deniz jeolojisinin
jeofiziği araştırmaları, çeşitli
bilimsel ve teknolojik araştırmalar
gibi çok çeşitli faaliyet alanlarında
çalışmalarını sürdürmektedir.
Madenciliğin alt yapısını oluşturan
en önemli bileşenlerden biri olan
jeolojik haritalar, MTA’nın en önemli
alt yapı hizmetlerinden biridir.
MTA, elde ettiği ve ürettiği verileri;
sondaj karotları, haritalar, raporlar,
süreli ve süresiz yayınlar halinde
arşivlerinde, kütüphanesinde ve
coğrafi bilgi sistemi ünitesinde
bilgisayar ortamında biriktirerek
ve yayınlayarak kullanıcıların
hizmetine sunmaktadır. Bu
bilgi ve veri üretimiyle Genel
Müdürlüğümüz, ilgili sektörlere
gerekli altyapı hizmetini vererek,
daha doğru ve güvenli bir yerleşim
planlamasının yapılabilmesine,
doğal kaynaklarımızın
bulunabilmesi ve işletilebilmesi
için daha etkili faaliyetlerin
sürdürülebilmesine bilimsel destek
sağlamaktadır.
Jeolojik Miras, önemli bilimsel veya
görsel değeri olan ve insan eliyle
yok olma tehdidi bulunan, güncel
veya eski herhangi bir jeolojik
süreci, olayı veya özelliği ifade
eden kaya mineral, fosil topluluğu,
yapı, istif, yer şekli veya arazi
parçasıdır. Yerkabuğunun evrimini
açıklayan, görsel yanı büyük olan,
jeolojik olarak bilinen olay veya
süreçlerin güzel temsilcileri ve
çok seyrek rastlanan oluşumlar
korunmaları gereken jeolojik
miras parçalarıdır. MTA Genel
Müdürlüğümüz bu konuda da
çalışmalar yürütmekte çalışmaların
ayrıntısı internet sitemizde Jeolojik
Miras Araştırmaları başlığı altında
yer almaktadır.
Ülkemizin tümünü oluşturan ve
tamamı MTA tarafından yapılan
1/25.000 ölçekli jeoloji haritaları
1995-2013 yılları arasında 1589
adet pafta güncelleştirilmiş,
basımı ve sayısal ortama
aktarılması çalışmaları hızla
devam etmektedir. 292 adet
1/100000 ölçekli jeoloji haritasının
basımı gerçekleştirilmiştir.
Hazırlanan jeoloji haritaları Coğrafi
Bilgi Sistemi (CBS) ortamında
sayısallaştırılarak Türkiye Jeoloji
Veri Tabanı (TJVT) oluşturulmuş
ve 2013 yılı sonu itibarıyla Türkiye
genelinde 5547 adet olan 1/25.000
ölçekli jeoloji haritasının 5547 adedi
tamamlanmıştır.
Türkiye Diri Fay Haritası’nın
güncellenmesi projesi arazi
çalışmaları tamamlanarak ülkemizi
kapsayan 59 adet 1/250.000 ölçekli
fay haritalarının tamamı 2012
yılında basılmıştır. Bu çalışmalar
MTA Genel Müdürlüğü
son beş yıldır
yapmakta olduğu
sondajlı aramaların
bir kısmını özel
sektöre yaptırmakta
olup 2013 yılında
özel sektöre
214.340 metre
sondaj yaptırılmıştır.
kapsamında ülkemizin en önemli
fay zonlarından Kuzey Anadolu
Fayı ve Doğu Anadolu Fayı Atlasları
hazırlanarak basılmıştır.
2003 yılından itibaren MTA’nın
çalışmalarında, sondajlı aramalara
verilen önemle birlikte, o yıllarda
32 bin metrelerde olan sondajlı
arama metrajı on kat artarak 2013
yılında 330 bin metre sondaj olarak
gerçekleştirilmiştir.
Genel Müdürlüğümüz, sondaj
makine parkı yenileme çalışmaları
ile mevcut sondaj makine parkının
yenilenmesinin yanı sıra sondaj
operasyonlarında kullanılan
ekipman yenileme çalışmaları da
planlı olarak yürütülmektedir.
MTA Genel Müdürlüğü son beş
yıldır yapmakta olduğu sondajlı
aramaların bir kısmını özel sektöre
ücreti karşılığı yaptırmakta olup
2013 yılında özel sektöre 214.340
metre sondaj yaptırılmıştır.
Geçmişte birinci etap madencilik
olarak adlandırılan mostra
madenciliği yerine, bugün ikinci
etap madencilik diyebileceğimiz
27
MTA tarafından,
Eti Maden İşletmeleri
Genel Müdürlüğü’ne
ait işletme ve ruhsat
sahalarında rezerv
geliştirme ve
bor arama projesi
kapsamında,
bor rezervimizde
1,5 milyar ton artış
sağlanmış,
rezerv 3,5 milyar tona
çıkarılmıştır.
28
örtülü ve gömülü maden yataklarının
aranmasına yönelik bilimsel
ve teknik yöntemleri kullanan
MTA Genel Müdürlüğü, aramada
karşılaşılan riskleri azaltan bu
kapsamda alt yapı bilgileri üreten
bir kurum haline gelmiş olup,
arama faaliyetlerini bu yönde
sürdürmektedir.
Metalik maden ve endüstriyel
hammadde aramalarına yönelik
olarak sondajlı çalışmalar sonucunda
önemli gelişmeler sağlanarak,
yeni maden sahalarının varlığına
yönelik bulgular elde edilmiştir.
Bu kapsamda, Doğu Toros
Kuşağında Malatya-Adıyaman ve
Kahramanmaraş (Afşin) illerinde
altın ve bakır içeren birçok zuhur
ve yatak üzerinde yapılan sondajlı
arama çalışmaları sonucunda
porfiri sistemde gelişmiş bakır
molibden ve altın cevherleşmeleri
belirlenmiştir. Ülkemizin en
büyük demir havzası olan SivasErzincan-Malatya bölgesinde
Kuluncak ve Divriği de manyetit
cevherleşmeleri belirlenmiş, Orta
Karadeniz ofiyolitleri üzerinde
yapılan arama çalışmalarında
Kastamonu Hanönü bölgesinde %1-3
bakır tenörlü cevherleşme tespit
edilmiştir. Çorum bölgesinde 914 ppb
yaklaşık 2 milyon ton altın rezervi
hesaplanmıştır. Doğu Karadeniz
Bölgesi’nde yapılan sondajlı arama
çalışmalarında ekonomik boyutlara
ulaşabilecek mineralizasyonlar
tespit edilmiştir. Son yıllarda
stratejik önem kazanan lityum
konusunda potansiyel alanlarda
arama çalışmaları sürdürülmüştür.
Endüstriyel tuz yataklarına yönelik
olarak Tuz Gölü güneyinde yeni
tuz oluşumları belirlenmiştir. MTA
tarafından, Eti Maden İşletmeleri
Genel Müdürlüğü’ne ait işletme ve
ruhsat sahalarında rezerv geliştirme
ve bor arama projesi kapsamında,
bor rezervinde 1,5 milyar ton artış
sağlanmış, rezerv 3,5 milyar tona
çıkarılmış ve rezervlerimiz büyük
oranda görünür hale gelmiştir.
Ülkemizde 2005 yılından itibaren
yerli kaynakların kullanılması
ve dışa bağımlılığın azaltılması
politikası doğrultusunda 2005 yılında
başlatılan EUAŞ ve TKİ ile işbirliği
kapsamında Afşin-Elbistan EUAŞ
sahasında 1,3 milyar ton, Manisa
TKİ sahasında 205 milyon ton
olmak üzere ve MTA arama projeleri
kapsamında belirlenen rezervler
ile birlikte ülkemiz linyit rezervleri
toplam 6.79 milyar ton artırılmıştır.
8.3 milyar ton olan linyit rezervi
%82 artırılarak 15,1 milyar tona
ulaşmıştır. 2013 yılı sonu itibari ile
3 adedi büyük rezervli (KarapınarAyrancı, Eskişehir-Alpu, AfyonDinar) olmak üzere 10 adet yeni
kömür sahası keşfedilmiştir. Kömür
rezervlerinin bugünkü tüketim
koşullarında 200 yıl kullanılabilecek
bir potansiyel sunması, sürdürülebilir
bir kalkınma ve enerji güvenliği
sağlanması açısından oldukça
önemlidir.
Yenilenebilir enerji
kaynağı olan
jeotermal enerjide
ülkemiz 31.500
MWt potansiyeli ile
dünyada 7., Avrupa’da
ise 1. sırada yer
almaktadır.
Yenilenebilir enerji kaynağı olan
jeotermal enerjide ülkemiz önemli
potansiyele sahiptir. 31.500 MWt
potansiyeli ile dünyada 7., Avrupa’da
ise 1. sırada yer almaktadır. MTA
Genel Müdürlüğü ülkemizde
jeotermal kaynak aramacılığını 1962
yılında başlatarak bugüne kadar
getirmiştir. Jeotermal enerji arama
çalışmaları; 2004 yılından itibaren
hızlandırılmış ve sondajlı jeotermal
enerji aramaları 2.000 m’lerden
28.000 m’lere çıkarılmıştır. Jeotermal
enerji aramaları için MTA Genel
Müdürlüğü’ne sağlanan ödenek
yaklaşık 10 katına çıkarılmıştır.
2005 yılında jeotermal envanteri
yapılarak yatırımcıların hizmetine
sunulmuştur. Ülke görünür ısı
kapasitesinde ise 2004 yılında 3100
Mwt’den 2013 yılında 4900 Mwt’e
çıkarılmıştır.
Türkiye’de elektrik üretimine uygun
potansiyel içeren 25 adet saha
bulunmaktadır ve bu sahaların
tamamı Batı Anadolu’da yer
almaktadır. Bu sahalarda üretim
yapan kurulu güç 162,2 Mwe’dir. Tüm
bu sahaların geliştirme çalışmaları
tamamlandığında bu kapasite
720 Mwe’ye çıkarılabilecektir. Bu
sahalardan hali hazırda elektrik
üreten, projelendirilmiş, yapım
aşamasında olan yatırımların
toplam lisans miktarı 635,03 MW’a
ulaşmıştır.
5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve
Mineralli Sular Kanunu hükümlerine
göre MTA tarafından bulunan
jeotermal kaynaklar yatırımcılara
ihale ile devir
edilerek yatırıma
dönüşmesi
sağlanmıştır.
İhalelerin
başlangıcından
bugüne kadar
17 adedi elektrik
üretimi 75 adedi ise
ısıtma ve termal
turizme uygun
toplam 94 adet
jeotermal saha
(toplam 135 adet
ruhsat) yatırımcıya
devredilmiştir.
MTA analiz
faaliyetlerinde,
analiz ve teknoloji
laboratuvarlarına
son yıllarda yapılan
yatırımlarla
yeni cihaz ve
ekipmanlar alınmış,
son beş yılda
laboratuvarların
kapasitesi iki
kat artırılmıştır.
2013 yılında
toplam 69.315
numunede 945.089
adet analiz/test yapılmıştır.
Laboratuvarlarda yapılan, analiz/
test sonuçlarının uluslararası
geçerliliğinin sağlanabilmesi
amacıyla başlatılan akreditasyon
çalışmaları sonucunda 2010 yılında
Akreditasyon Belgesi alınmış olup,
kömür ve kok, mekanik doğal
taşlar ve doğal taş ürünleri ile
toprakta bakır analizlerinde akredite
olunmuştur. Bu yapılan çalışmalarla
akreditasyon kapsamında toplam 36
metot ve 71 analiz/test’e ulaşılmıştır.
29
DOSYA
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
JANDARMA
GENEL KOMUTANLIĞI
Huzur ve Güvenin Teminatı
Jandarma
Genel Komutanlığı*
Jandarma Komando
Arama Kurtarma
Tabur Komutanlığı,
yurt genelinde
meydana gelebilecek
her türlü doğa ve
insan kaynaklı afetler
ile olaylarda arama
kurtarma faaliyeti
icra etmektedir.
30
Jandarma Genel Komutanlığı,
insan merkezli çağdaş yönetim
ve görev anlayışı ile çağın
gerektirdiği son bilgi ve beceri ile
donatılmış, her türlü zorlu hava ve
arazi şartlarında, arama kurtarma,
özel operasyon, teröristle
mücadele ve toplumsal olaylara
müdahale edebilen, saygın,
güvenilir, mükemmel hizmet
üretebilen, ulusal ve uluslararası
alanda emsalleri arasında örnek
gösterilen silahlı, askeri bir
güvenlik ve kolluk kuvvetidir.
Görev alanının genişliğine paralel
olarak teşkilatlanan J.Gn.K.lığı;
karargah ve bağlı birlikler, iç
güvenlik birlikleri, okullar ve
eğitim birlikleri, lojistik destek
birlikleri, havacılık birlikleri
ve görevin özelliğine göre
kurulan diğer özel birliklerden
oluşmaktadır. Özel maksatlarla
kurulan ve insan hayatını her
şeyin üstünde tutan birimler
şunlardır:
Jandarma Doğal Hayatı Koruma
Takımları ve Jandarma Çevre
Koruma Timleri; çevre ve doğal
hayatın korunmasına ve çevre
kirliliğinin önlenmesine büyük
önem vermektedir. Çevre dengesi
ve doğal hayatın korunması,
çevre kirliliğinin ve kaçak
yapılaşmanın önlenmesi ile çevre
bilincinin geliştirilmesi amacıyla
kurulmuştur.
Jandarma Asayiş Bot
Komutanlıkları; iç sularda (göl,
gölet, akarsular) emniyet ve
asayiş hizmetlerinin sağlanması
için çalışmaktadır.
Jandarma Trafik Timleri;
Jandarma sorumluluk alanı
içerisindeki protokollerle belirlenmiş
karayollarında, trafiğin düzenlenmesi
ve denetlenmesi ile görevlidir.
sürüklenen çocuklara yönelik alınan
tedbirlerin ve aile içi şiddet mağduru
kadınlarla ilgili işlemlerin daha etkili
bir şekilde sürdürülmesi görevini
üstlenmiştir.
Jandarma Motosikletli Asayiş
Timleri; genel emniyet ve asayişin
sağlanması, meydana gelen
olaylara müdahale edilmesi ve
trafiğin düzenlenmesi hizmetlerini
vermektedir.
Köpek Unsurları; sabotajlara,
şüpheli ve tehlikeli durumlara karşı
güvenliğin sağlanması, uyuşturucu
madde, mayın ve patlayıcı
maddelerin bulunması, doğal
afetlerde kazazedelerin yerinin tespit
edilmesi ile görevlidir.
Jandarma Arama-Kurtarma
Timleri; kış ve dağ turizminin yoğun
olduğu yerlerde emniyet ve asayişin
sağlanması, arama ve kurtarma
faaliyetleri ile hasta ve yaralıların
tahliye edilmesi için çalışmaktadır.
Çocuk ve Kadın Kısım Amirlikleri;
çocukların korunması, çocuk
suçluluğunun önlenmesi, suça
Atlı Jandarma Birlikleri; özellikle
turistik bölgelerdeki mesire yerleri,
ormanlık alanlar ve araçlarla
girilemeyen yerlerdeki önleyici kolluk
hizmetlerinin yerine getirilmesi
amacıyla vatandaşlara yardım elini
uzatmaktadır.
JAK Tabur Komutanlığı kendisine
verilen görevlerin en iyi şekilde icra
edilmesi maksadıyla; eğitimlerine
gerçek arazi ve hava koşullarında
yurt genelinde yıl boyunca devam
etmektedir. Tabur bünyesinde
görevli personelin görevleriyle
ilgili eğitimlerine ek olarak birlik
içi, yurt içi ve yurt dışı kurslara
katılımı sağlanarak konularında
uzmanlaşması amaçlanmaktadır.
Görevlerin etkin bir şekilde icra
edilmesi maksadıyla; arama
kurtarma faaliyetlerine ilişkin yurt
içindeki ve yurt dışındaki bütün
güncel gelişmeler ile kullanılan
teçhizat ve malzemelere ilişkin son
teknolojiler devamlı takip edilerek
Arama Kurtarma Taburu’nun imkân
ve kabiliyetleri daha üst seviyelere
çıkarılmaktadır.
31
Personel Seçimi
Eğitimin ana
hedeflerinden biri her
türlü engeli aşarak
verilecek vazifeleri
her an başarmaya
hazır personel
yetiştirilmesidir.
32
Jandarma Komando Özel Asayiş
Komutanlığı’nın personel ihtiyacı,
öncelikle jandarma komando
birliklerinde görev yaparak kıta
tecrübesi kazanmış, liderlik
vasıflarına sahip, üstün ve gönüllü
fiziksel açıdan güçlü ve yetenekli
profesyonel personel arasından
karşılanmaktadır.
* Jandarma Komando Özel Asayiş
Komutanlığınca yapılacak uygulamalı
test ve mülakat sınavında başarılı
olmak,
* 90 puan ve üzeri sicil not
ortalamasına sahip olmaktır.
Eğitim
Jandarma Komando Özel Asayiş
Komutanlığı’nda icra edilen
eğitimlerin ana hedefi;
Personel seçim esasları;
* Gönüllü olmak,
* Hizmet yılının 3-9’uncu yılları
arasında olmak,
* Asgari bir defa sıralı hizmet
garnizon görevini tamamlamış
olmak,
* Asgari iki yıl jandarma komanda
birliklerinde görev yapmış olmak,
* Komando temel kursunu başarıyla
bitirmiş olmak,
* “Komando olur” sağlık raporu
almak,
* Yüksek fizik ve moral gücüne sahip,
* Attığını vurabilen,
* Atik, canlı ve çevik,
* Silah arkadaşlığı ruhunu içten
hissedebilen,
* Çetin arazi ve değişik iklim
şartlarında her türlü engeli
aşarak verilecek vazifeleri her an
başarmaya hazır,
* Disiplin ve sorumluluk anlayışı
gelişmiş personel yetiştirilmesidir.
İmdat Hattı” günün 24 saati hizmet
vermektedir.
Tam 175 yıldır Jandarmanın
komandoları en çetin şartlarda
insanın can ve mal güvenliğini
korumak için kendi hayatları
pahasına mücadele etmektedirler.
Onlar deprem, sel, heyelan gibi doğal
afetlerde bazen kaybolan dağcıların
kahramanları olarak ya da su altı
arama çalışmalarında, ülkemizin dört
bir köşesinde devletin vatandaşa
açılan kapısıdır.
Birliğe yeni katılan personelin,
oryantasyon ve kendi görev alanları
ile ilgili yeterlilik eğitimlerini
müteakip, birlikte uzun süredir
görev yapan personel ile görev
başı eğitimine tabi tutularak
uzmanlaşması sağlanmaktadır.
Bunlara ilave olarak görev alanlarına
giren konularda yetiştirilmesi,
geliştirilmesi ve çağın gerektirdiği
hedeflere ulaştırılabilmesi için, yurt
içi ve yurt dışında çeşitli kurslara
katılması sağlanmaktadır.
Jandarma Arama Kurtarma Taburu,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgeleri ve Karadeniz Bölgesi
ile bütün ülke sathında terörle
mücadelenin en önemli unsuru
olmuştur. Bu uğurda binlerce şehit
ve yaralı veren Jandarma, her ne
pahasına olursa olsun şevk ve
heyecanla Türkiye’nin birlik ve
beraberliğinin korunmasında en
önemli güvence konumundadır.
İcra edilen eğitimlerde; mevcut
eğitim, spor ve atış alanları ile
muhtemel görev yerleri olabilecek
çeşitli hava alanları, tren istasyonları,
dağlar, göller, mağaralar gibi gerçek
mekânlardan istifade edilmektedir.
1839 yılında kurulan Jandarma
Teşkilatı bir çok evrelerden geçerek
günümüze kadar varlığını üstün
başarılar ile sürdürmüştür.
Hayat Timlerine Ulaşım
İhbar, şikâyet, müracaat ve yardım
talepleri, her türlü telefondan
“156 Jandarma İhbar/İmdat Hattı”
aranarak ya da Jandarma Genel
Komutanlığı’nın www.jandarma.gov.
tr adlı kurumsal internet sitesinde
bulunan “156 Jandarma İhbar/İmdat
Hattı” bağlantısında bulunan form
aracılığıyla Jandarma birimlerine
kolayca ulaştırılabilir. Halen tüm İl
Jandarma Komutanlıklarında tesis
edilmiş olan “156 Jandarma İhbar/
* Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı tarafından İnsan Dergisi için gönderilen bilgilerden derlenmiştir.
33
DOSYA
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İş Sağlığı ve Güvenliği
Tuğrul KUDATGOBİLİK
TİSK ve MESS
Eski Yönetim Kurulu Başkanı
İş sağlığı ve
güvenliği, her
kazanın önlenebilir
olduğu anlayışıyla
yönetilmelidir.
Yasal Bir
Zorunluluktur
Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs
2014 tarihinde meydana gelen iş
kazası nedeniyle yitirilen canlar
hepimizi derinden üzmüştür. Bu
kayıplar, ülke olarak hepimizin
kaybıdır. Bu trajedi, madencilik
sektörü gibi çok tehlikeli işler
grubunda yer alan faaliyetlerde iş
sağlığı ve güvenliğinin ne denli önem
taşıdığını göstermiştir.
Altını çizerek belirtmeliyim ki
yaşanan bu elim kazadan, ülkemizin
sosyal ve ekonomik gelişmesine
katkıda bulunulması ve bu acı olayın
tekrarının önlenmesi açısından
gelecek hakkında önemli dersler
çıkarılması gerekmektedir. Ulusal
gündemimizin her alanında iş sağlığı
ve güvenliğinin yaygınlaştırılmasını
sağlamak, hepimizin öncelikli
görevidir.
İş sağlığı ve güvenliği alanında son
yıllarda ülkemizde yoğun bir yasama
süreci yaşanmıştır. 30 Haziran
2012 tarihli Resmi Gazete’de
yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu ile, kamu ve
özel sektör ayırımı gözetilmeksizin
tüm çalışanlar Kanun kapsamına
alınmıştır. Kanun ile gerek kapsam,
34
gerekse işyeri organizasyonu
bakımından önemli yenilikler
getirilmiş olup bu yönüyle iş sağlığı
ve güvenliği alanında ülkemizde yeni
bir dönem başlamıştır.
Kanun gereğince işverenler;
çalışanların işle ilgili sağlık ve
güvenliğini sağlamakla yükümlü
tutulmuşlardır. Ayrıca, mesleki
risklerin önlenmesi, eğitim ve
bilgi verilmesi dâhil her türlü
tedbirin alınması, organizasyonun
yapılması, gerekli araç ve gereçlerin
sağlanması, sağlık ve güvenlik
tedbirlerinin değişen şartlara
uygun hale getirilmesi ve mevcut
durumun iyileştirilmesi için
çalışmalar yapılması işverenlerin
genel yükümlülükleri arasında yer
almaktadır.
Kanunun ilgili hükümlerinin
uygulama usul ve esaslarının
belirlenmesi amacıyla 37 yönetmelik
ve 3 tebliğ yürürlüğe konulmuştur.
Bu ikincil düzenlemelerle birlikte,
iş sağlığı ve güvenliği alanındaki
mevzuatımız ILO standartlarına
ve AB normlarına uygun olarak
tamamlanmıştır. Hali hazırda
Türkiye, ILO’nun 155,161 ve 187
numaralı Sözleşmelerini onaylamış
durumdadır. 167 ve 176 numaralı
Sözleşmelerin onaylanma süreci ise
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
tarafından başlatılmıştır.
Sorunun
kaynağında
çözümünü
sağlayacak önemli
hususların başında
eğitim gelmektedir.
Eğitim, iş kazaları
ve meslek
hastalıklarını
önlemenin, sağlık
ve güvenlik kültürü
oluşturmanın en
etkili yoludur.
Bu çerçevede, çok kapsamlı ve
uluslararası normlarla uyumlu iş sağlığı
ve güvenliği mevzuatımız, iş kazaları ve
meslek hastalıklarının azaltılmasında
önemli bir fonksiyon üstlenmiştir.
Bu anlamda, yasal düzenlemeler
yeterlidir. Ancak, iş kazaları ve meslek
hastalıklarının önlenmesinde başarı;
devlet, işveren ve işçi kesimlerinin
üzerlerine düşen sorumlulukları gerektiği
gibi yerine getirmeleri, bir başka deyişle
mevzuatın uygulanma kabiliyetinin
yüksekliği ile elde edilebilecektir. İşyeri
bazında konu değerlendirildiğinde,
tüm yöneticilerin ve çalışanların ortak
değerleri benimsemesi; işletmelerde
iş sağlığı ve güvenliği koşullarının
iyileştirilmesi ve iş kazalarının önlenmesi
için işverenlerin ve çalışanların aynı bakış
açısı ve yeterli farkındalık düzeyi ile iş
sağlığı ve güvenliği alanına odaklanması
gerekmektedir. Uygun önlemlerin
alınması ve doğru uygulamaların hayata
geçirilmesi, işveren-çalışan işbirliğinin
tam olarak sağlanması ile mümkündür.
Bu noktada ülkemizdeki işletmelerin,
iş sağlığı ve güvenliği konusunun nasıl
algılandığı ve uygulandığı hususunda bir
bütün olarak değerlendirilmesi doğru
olmayacaktır. İş sağlığı ve güvenliği
konusunun algılanışı; işletmenin büyük
veya küçük ölçekli olması, faaliyet
gösterdiği sektörün niteliği ve kayıt
içi-kayıt dışılık açısından farklılıklar
göstermektedir. Özelikle MESS
bünyesindeki işyerleri açısından konuyu
ele aldığımızda, Sendikamız üyeleri,
çalışanlarımızın sağlık ve güvenliğine
her zaman en büyük önceliği vermekte
ve iş sağlığı ve güvenliği alanında
ülkemizin en ileri örneklerini ortaya
koymaktadırlar. İşletmelerimiz, küresel
rekabet içinde bulunduğumuz gelişmiş
ülkelerin seviyesini yakalamış, hatta
bazı konularda gelişmiş ülkeleri de
geçmiştir. Bunun olumlu bir yansıması
olarak, üyelerimizin iş sağlığı ve
güvenliği alanındaki çalışmaları ulusal
ve uluslararası kuruluşlar tarafından
ödüllendirilmektedir. Ancak, aynı
başarılı uygulamaları KOBİ niteliğindeki
işyerleri ile kayıt dışı sektörde yer alan
işyerlerinde görebilmek mümkün
değildir. Bu nedenle, son derece karmaşık
ve teknik düzenlemelerin yer aldığı
mevzuatın bu işyerlerince de etkin
şekilde uygulanmasını temin edebilmek
için, söz konusu mevzuatın gerekli
rehberlik hizmetinin sağlanması ve çeşitli
teşvik mekanizmaları ile uygulanma
kabiliyetinin yükseltilmesi gerekmektedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun kabul edildiği
2003 yılından 6331 sayılı Kanun’un
yayımlanmasına kadar geçen süreç,
iş sağlığı ve güvenliği alanında ağırlıklı
olarak yeni mevzuat hazırlıkları ve
yürürlüğe konulan mevzuata bağlı
olarak ortaya çıkan sorunların çözümü
ile geçmiştir. Her ne kadar bu süreçte
kamu ve özel sektör tarafından bilinç
35
ve farkındalığın artırılmasına ilişkin
faaliyetler yürütülse de, mevzuat
hazırlama çalışmalarına ağırlık verilmesi,
iş sağlığı ve güvenliği alanında arzu
edilen gelişmenin sağlanmasına engel
teşkil etmiştir.
Mesleki yeterlilik
kavramının
benimsenmesi ve
belgeli kişi sayısının
artması, sektörel
gelişime, küresel
rekabet gücünün
artmasına ve en
önemlisi iş sağlığı
ve güvenliğinin
gelişimine
doğrudan etki
edecektir.
Önemle belirtmek gerekir ki iş sağlığı ve
güvenliği önlemlerinin uygulanmasında
sihirli bir mekanizma bulunmamakla
birlikte; sosyal diyaloğun artırılması,
güvenlik kültürünün yaygınlaştırılması
için faaliyetler yürütülmesi, rehberlik
ve teşvik mekanizmalarının
güçlendirilmesi, iyi uygulama
örneklerinin paylaşılabilmesi için uygun
ortamların yaratılması, çalışanların ve
İSG profesyonellerinin eğitiminde kalite
ve standartların artırılması sorunların
çözümüne bizce daha fazla katkı
sağlayacaktır.
Çalışma ortamının sağlıklı ve güvenli
olması, hem insani açıdan hem de
verimlilik ve sürdürülebilir kalkınma
açısından oldukça önem arz etmektedir.
MESS olarak iş kazalarını ve meslek
hastalıklarını, gereken tedbirleri
almak suretiyle daha ortaya çıkmadan
önlemenin, en etkili yöntem olduğuna
inanıyoruz. Bu itibarla iş sağlığı ve
güvenliği, her kazanın önlenebilir olduğu
anlayışıyla yönetilmelidir.
İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının
temelinde; işyerinde meydana
gelebilecek risklerin öngörülerek,
36
bunların kabul edilebilir olup olmadığına
yönelik çalışmaları beraberinde
getiren, risk değerlendirmesi kavramı
yer almaktadır. Risk değerlendirmesi,
işletmelerce iş sağlığı ve güvenliği
alanında alınacak en uygun tedbirlerin
belirlenmesine hizmet etmekte,
çıkabilecek sorunların baştan önlenmesi
yönünde ihmal edilmemesi gereken bir
süreç meydana getirmektedir. Bunun
yanı sıra, çalışma ortamlarındaki sürekli
değişim ve buna bağlı yeni sağlık ve
güvenlik riskleri de konunun işletme
odaklı yönetim sistemi şeklinde ele
alınması gerektiğini göstermektedir.
Bu itibarla hedef odaklı oluşturulan risk
değerlendirmesi ve yönetim sistemi;
• Proaktif yaklaşımın esas alınması,
• Mevzuata tam uygunluk sağlanması,
• İş sağlığı ve güvenliğindeki sorumluluk
ve görevlerin belirlenmesi,
• İş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının
geniş tabana yayılımının sağlanması,
• Sağlık ve güvenlik alanında sürekli
gelişim sağlanması
imkânı yaratmaktadır.
Yapılan araştırmalara göre iş kazalarının
%98’i önlenebilir niteliktedir. Kalan
%2’lik oranı da önüne geçilemeyen
iş kazaları (örneğin doğal afet
nedeniyle) oluşturmaktadır. Bundan
çıkan sonuç, yeterli eğitim verildiği
takdirde büyük oranda iş kazalarının
önüne geçilebileceğidir. Ülkemizde
çalışanlarımızın eğitim düzeyi arzu
edilen yapıda değildir. Bazı sektörlerde
istihdam edilen çalışanların büyük
oranda eğitim seviyesinin orta eğitim
düzeyinin altında olduğu bilinmektedir.
Diğer taraftan, sanayinin ihtiyaç
duyduğu kalifiye işgücünün yetiştirildiği
meslek lisesi ve ön lisans eğitim
kurumlarındaki iş güvenliği dersleri de
ya hiç okutulmamakta ya da yetersiz
kalmaktadır.
Bu nedenle, iş sağlığı ve güvenliği
alanında sorunun kaynağında çözümünü
sağlayacak önemli hususların başında
eğitim gelmektedir. Eğitim, iş kazaları
ve meslek hastalıklarını önlemenin,
sağlık ve güvenlik kültürü oluşturmanın
en etkili yoludur. Ülkemizde iş sağlığı
ve güvenliği alanının gerçek bir eğitim
konusu olarak ele alınması, yaygın ve
etkin sonuçlara ulaşabilmek için her yaş
ve düzeyde verilmesi gerekmektedir. Bu
alanda işletmeler gerek işbaşı eğitimleri
gerekse meslek içi eğitimler ile öncü rol
oynasa da, toplumun tüm kesimlerinde,
özel ve kamu sektörlerinde, okullarda,
yolda ve evde bu yaklaşımın kabul
edilmesi çok önemlidir.
Çalışanların mesleki eğitim almış
olması, kuşkusuz iş güvenliği
kültürünün oluşması ve bilinç düzeyinin
artırılmasında büyük önem taşımaktadır.
Günümüzde, mesleki eğitim ve
öğretimde klasik okul tabanlı yaklaşım
kendisini “Hayat Boyu Öğrenme”
anlayışına bırakmıştır. Özellikle alaylı
olarak tabir edilen çalışanlar için uzun
tecrübeler ve çalışma hayatındaki zorlu
süreçler sonunda kazanılan beceri ve
yetkinliklerin belgelendirilmesi önem
kazanmıştır. Bilindiği üzere, gerek
kazanılan beceri ve yetkinliklerin
belgelendirilmesi gerekse dünyada
benzer mesleklerde çalışanların
eşgüdümlü hareket edebilmesine
dayanak temin etmek, mesleki yetkinliği
artırmak için ülkemizde Mesleki Yeterlilik
Sistemi’nin oluşturulması çalışması
başlatılmıştır. Ülkemizde bu konudaki
muhatap, Mesleki Yeterlilik Kurumu
(MYK)’dur. Sendikamız MESS de metal
ve otomotiv alanında Ulusal Meslek
Standartları ve Yeterlilikler’i hazırlamak
üzere MYK ile protokol imzalamış, 2008
yılından bu yana sürdürülen çalışmalar
sonucu 71 Ulusal Meslek Standardı ve
41 Mesleki Yeterlilik Resmi Gazete’de
yayımlanmıştır.
Sistemin sürdürülebilirliğine katkı
sağlamak amacıyla sendikamız
tarafından Mesleki Yeterlilik Sınav ve
Belgelendirme Merkezi Tic. A.Ş. (SIBEM)
hayata geçirilmiştir. Misyonumuz, nitelikli
iş gücüne, katma değer yaratan çalışma
ortamlarına ulaşmak, kalkınmaya katkı
sağlamak ve ulusal rekabet gücümüzün
artmasına destek olabilmektir. SIBEM,
kuruluş, akreditasyon (TÜRKAK /
ISO 17024) ve yetkilendirme (MYK)
adımlarının tamamlanmasının
ardından, 28 Aralık 2012 tarihinde 26
mesleki yeterlilik alanında sınav ve
belgelendirme hizmeti vermek üzere
çalışma hayatına başlamıştır. O tarihten
bugüne kadar da sınav ve belgelendirme
faaliyetlerine devam etmektedir.
Mesleki yeterlilik kavramının
benimsenmesi ve belgeli kişi sayısının
artması, sektörel gelişime, küresel
rekabet gücünün artmasına ve en
önemlisi iş sağlığı ve güvenliğinin
gelişimine doğrudan etki edecektir.
kültürünün geliştirilmesinde
eğitim, bilgilendirme ve rehberlik
mekanizmalarının önemli rolü vardır.
Paydaşlar arasında sağlanacak rehberlik
ve işbirliği yoluyla İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu’nun tam anlamıyla uygulanması
için Soma Faciası’nın “son uyarı”
olmasını ümit etmekteyiz.
MESS iş sağlığı ve güvenliğinin
Türkiye’deki gelişiminin en büyük
destekçilerinden biridir. Sendikamızca
sağlıklı ve güvenli yaşam kültürünün
gelişimi konusunda duyarlılık artırma,
eğitim ve bilgilendirme çalışmaları
yürütülmekte olup, konuyla ilgili bilgi
ve tecrübelerimiz başta üyelerimiz
olmak üzere tüm ilgili taraflarla
paylaşılmaktadır.
Konuyla ilgili sendikamızca
gerçekleştirilen faaliyetler özetle
şöyledir:
1. İş Sağlığı ve Güvenliği Seminerleri
Ülkemizin iş sağlığı ve güvenliği
açısından en temel sorunu güvenlik
kültürünün istenen seviyeye
ulaşamamasıdır. Yapılan araştırmaların
gösterdiği gibi, ayrıntılı kuralların veya
teknik düzenlemelerin iş kazalarının ve
meslek hastalıklarının önlenmesindeki
rolü günümüzde çok sınırlı kalmaktadır.
Zira uygulamacıların konuya yönelik bilgi
seviyesi ve farkındalığı artırılmadıkça
söz konusu normlar, pratikte önleyici
etki doğurmayacaklardır. Güvenlik
Sendikamız tarafından iş sağlığı ve
güvenliği alanında bilinç ve farkındalığın
artırılması amacıyla her yıl “İş Sağlığı
ve Güvenliği Haftası Etkinlikleri”
düzenlenmektedir. Etkinliklerde konuyla
ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı yetkilileri, akademisyenler, işçi,
işveren ve eğitim kurumu temsilcilerinin
görüş ve önerileri kamuoyuyla
paylaşılmaktadır.
37
2. MESS İş Sağlığı ve Güvenliği
Komisyonu
Üye işyerlerinin iş sağlığı ve güvenliği
yetkililerinden oluşturulan MESS
İş Sağlığı ve Güvenliği Komisyonu,
kurulduğu 1999 yılından bu
yana çalışmalarını geliştirerek
sürdürmektedir. Komisyon ile
amaçlanan, bilgi paylaşımını sağlamak
ve uygulamada yaşanan sorunlara
çözüm bulmaktır.
İş sağlığı ve güvenliği alanındaki
hukuki ve teknik konularda yaşanan
gelişmeler hakkında bilgilerin
verildiği, bunların işyerlerine
yansımaları ve uygulanmasına ilişkin
değerlendirmelerin yapıldığı ve iyi
uygulamaların üye işyerleri arasında
paylaşımını sağlayıcı faaliyetlerin
yürütüldüğü toplantılar, iki ayda bir geniş
katılımla gerçekleştirilmektedir.
3. Eğitim Çalışmaları
11 Nisan 2000 tarihinde başlatılan
MESS-Türk Metal Ortak Eğitim Projesi
(OEP) ile, işletmelerimizin verimlilik
ve rekabet gücünün artırılması,
38
çalışanlarımızın becerilerinin ve
istihdam edilebilirliklerinin yükseltilmesi
amaçlanmaktadır. Proje kapsamında,
MESS’e üye işyerlerinde çalışan ve Türk
Metal Sendikası’na üye işçiler Ankara’da
2,5 gün süren eğitimlere katılmaktadır.
Söz konusu eğitimlerin 1 günlük
bölümünü, Çalışanların İş Sağlığı ve
Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları
Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate
alınarak belirlenen iş sağlığı ve güvenliği
eğitim konuları oluşturmaktadır. Proje
kapsamında bugüne kadar yaklaşık
80.000 kişi eğitim
almıştır. Projenin hedefi,
MESS üyesi işletmelerde
çalışan tüm Türk Metal
Sendikası üyesi işçilere,
yani yaklaşık 130.000
kişiye ulaşmaktır. 2009
yılında Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO),
OEP’yi endüstriyel
ilişkilerde Türkiye’nin
en başarılı işbirliği ve
sosyal diyalogun en
iyi örneklerinden biri
olarak tanımlamış
ve diğer ülkelere “en
iyi uygulama” (best
practice) olarak tavsiye
etmiştir.
“İş Düzenleme ve
İşletme Organizasyonu”
alanında Avrupa’nın
önde gelen en büyük
kuruluşu olan REFA ile
sendikamız arasında
gerçekleştirilen
işbirliği kapsamında,
REFA Eğitim Programları ülkemizde
de gerçekleştirilmektedir. Bu işbirliği
çerçevesinde, 2004 yılından bu yana
başarıyla sürdürülen eğitim programları
arasında “REFA-Temel Düzey İş
Organizasyonu” eğitim programının
“İş Sistemi ve Süreç Düzenleme”
başlıklı I. bölümünde İş Sağlığı ve
Güvenliği eğitimleri de verilmektedir.
REFA eğitimleri; MESS Eğitim Vakfı
(MEV) ile Bahçeşehir Üniversitesi
arasında imzalanan işbirliği protokolü
çerçevesinde üniversitenin yüksek lisans
programında seçmeli ders olarak da
verilmektedir.
MEV tarafından, iş hayatının değişen
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm
sektörlere yönelik olarak iş sağlığı ve
güvenliği eğitimleri ile danışmanlık
hizmetleri sunulmaktadır.
Ayrıca MEV, Bahçeşehir Üniversitesi ile
işbirliği içinde iş güvenliği uzmanlığı
eğitimlerini sürdürmektedir. Üniversitesanayi işbirliğinin bir örneği olan
eğitimler çerçevesinde MEV, eğitim
programlarının sanayinin ihtiyaçları
doğrultusunda oluşturulmasında
ve uygulamalı eğitimler konusunda
Bahçeşehir Üniversitesi’ne destek
vermektedir.
Bunun yanı sıra, üyelerimizin iş sağlığı
ve güvenliği çalışmalarını desteklemek
amacıyla, eğitim ihtiyaçları dikkate
alınarak üyelerimize yönelik ücretsiz
eğitimler de düzenlenmektedir. Örneğin
bu kapsamda 2014 yılında;
• İş güvenliği uzmanlığı sınavına hazırlık
eğitimleri (86 kişi katılmış olup, sınav
başarı oranı %94’tür),
• Patlamadan Korunma Dokümanı
Hazırlama Eğitimleri 81 kişinin
katılımıyla
düzenlenmiştir.
4. Yayınlarımız
5. Uluslararası Projeler
İş sağlığı ve güvenliğinde bilinç ve
farkındalığın artırılmasına yönelik
çalışmalar yapan MESS, yükümlülüklerin
yerine getirilmesi ve uygulamanın nasıl
yapılacağının ortaya konulması amacıyla
rehber yayınlar hazırlamaktadır. Örneğin
Alman işletmelerin başvuru kaynağı
yayınların ülkemiz çalışma hayatına
uyarlanmasıyla hazırlanan Tehlike
Değerlendirmesi (Risk Değerlendirmesi)
seri yayın dizisi, İmalat Sanayinde
İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetimi adlı
yayınlar ile eksikliği hissedilen rehber
niteliğindeki uygulama araçlarının
oluşturulması hedeflenmiştir.
MESS tarafından iş sağlığı ve
güvenliğinin başta işyerleri olmak
üzere tüm paydaşlar tarafından
benimsenmesi, uygulanması ve
yaygınlaştırılması amacıyla uluslararası
kuruluşlarca desteklenen çeşitli projeler
yürütülmektedir.
Metal sektöründe iş sağlığı ve güvenliği
alanında genel durumu yansıtan
“MESS Üyelerinde İş Kazaları ve
Meslek Hastalıkları İstatistikleri”
araştırması sendikamız tarafından her
yıl gerçekleştirilmektedir. Araştırmada,
üyelerimizin mavi ve beyaz yakalı
personel içindeki iş kazaları ve meslek
hastalıklarına yönelik istatistiki
verileri neden sonuç ilişkileri ile
değerlendirilmektedir. Araştırma
ile hedeflenen, nedenlerin ortaya
çıkarılarak gerekli önlemlerin alınmasına
yön göstermektir. Söz konusu
çalışma, Sosyal Güvenlik Kurumu
İstatistiklerinden sonra konuyla ilgili
ülkemizdeki en kapsamlı araştırmadır.
Örneğin sendikamız tarafından
2013-2014 döneminde; Türk Metal
Sendikası, Hollanda Uygulamalı Bilimsel
Araştırmalar Kurumu TNO ve Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu’nun işbirliğiyle,
Hollanda Hükümeti MATRA Fonu’ndan
finanse edilen “Türkiye’de Metal
Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği İçin
Etkin ve Güvenilir Kaynakların KullanımıFERROSH projesi hayata geçirilmiştir.
Proje kapsamında Türkiye Halk Sağlığı
Kurumu’na bağlı Toplum Sağlığı
Merkezleri’nde görev yapan uzman
hekimler ile MESS üyesi işyerlerinde
görev yapan iş güvenliği uzmanları,
işyeri hekimleri ve çalışan temsilcilerine,
metal işkolunda iş sağlığı ve güvenliği
konularında eğitim verilmiştir. Bu şekilde
metal sektörünün iş sağlığı ve güvenliği
koşullarına ilişkin özel ihtiyaçlarının
daha iyi karşılanması ve aynı zamanda
bu kapasitenin seçilmiş Toplum
Sağlığı Merkezleri’nde de yaratılarak
metal işkolunun daha nitelikli hizmete
erişiminin sağlanması amaçlanmıştır.
39
DOSYA
Ergün ATALAY
TÜRK-İŞ Genel Başkanı
Kömür işletmesinin
varlığını sürdürmesi
ve karlılığının
büyümesi için başta
işgücü maliyeti
olmak üzere işletme
maliyetlerini
düşürmek ve
verimliliği arttırmak
öncelikli olmuş ve
yaşanan tablo
ortaya çıkmıştır.
40
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Çalışma Gibi
Yaşama Koşulları da
“İnsan Onuruna
Yaraşır” Olmalı
Geçmişten bu yana “yaşam hakkı”
tüm insanlığın üzerinde birleştiği
temel hakların başında gelmiştir.
Yaşam hakkına saygıyı geliştirmeye,
giderek artan ulusal ve uluslararası
önlemlerle gerek bireylerin gerekse
devletlerin etkin çaba göstermeleri
bu kapsamdadır.
Yaşam hakkı, bireyin sağlığının
korunması hakkını da gerekli
kılmaktadır. Sağlık bozulmasına yol
açacak nedenleri mümkün olduğu
kadar ortadan kaldırmak, sağlığı
geliştirmek, hastalık ve kazaları
mümkün olduğu ölçüde önlemek
devletin başta gelen görev ve
sorumluluğu olarak kabul edilmiştir.
Çoğu uluslararası belgede yer
alan “adil çalışma koşulları hakkı”
insanların koruma ihtiyacını temel
almaktadır. Bu belgelerde, herkesin
adil ve elverişli çalışma koşullarında,
özellikle güvenli ve sağlıklı
ortamlarda çalışma hakkına vurgu
yapılmaktadır.
Bu arada vurgulanması gereken
bir husus, sağlık hakkının bireysel
sorumluluğu kapsaması yönü
kadar, geniş anlamıyla kamu sağlığı
açısından taşıdığı önemdir. Bu
önem, sağlık hakkının korunması
için gerekli önlemlerin alınması ve
izlenmesinde kamusal denetime
önemli görev ve sorumluluklar
yüklemektedir.
Çalışma koşullarının düzeltilmesi bu
çerçevede değerlendirilmelidir.
Ulusal ya da uluslararası rekabet
gerekçesiyle, işçilerin çalışma ve
yaşama koşullarını düzeltmek
yolunda gerekli düzenleme ve
uygulamaların kabul edilmemesinin
toplumsal sonuçları ağır olmaktadır.
Soma Kömür İşletmesi’nde 13
Mayıs 2014 günü yaşanan ve 301
madencinin şehit olmasına yol
açan “iş cinayeti” ülkeyi ve toplumu
derinden sarsmış, uluslararası
alanda da üzücü biçimde
yankılanmıştır.
Aslında “Soma Katliamı” yıllardır işçi
kesiminin dile getirdiği, düzeltilmesi
için çaba gösterdiği ve bu alanda
uğraş veren duyarlı çevrelerle işbirliği
imkânlarının geliştirilmeye çalışıldığı
olumsuz çalışma koşullarının
kamuoyuna taşınmasını ve bir ölçüde
bilinmesini sağlamıştır. Türkiye ölümlü
iş kazaları açısından dünyada üçüncü
ve Avrupa’da birinci olan ülkedir.
Son on yılda iş kazaları sonucu 11
bin 341 işçi yaşamını kaybetmiştir.
İş kazaları 25-29 yaş gibi nispeten
genç işçilerde, 3 ay ile 1 yıl arasında
çalışma süresi bulunan kıdemsiz
işçilerde daha çok olmaktadır. Devletin
resmi kurumu olan Sosyal Güvenlik
Kurumu (SGK) verileri yalnızca işçi
kapsamındaki sigortalıları (4/a)
kapsamaktadır. Kayıtdışı istihdam
edilenler ile SGK’ya bildirilmeyenlerin
maruz kaldıkları kazalar bunun
dışındadır. Maden ve taş ocakları,
inşaat ve metal sektöründe iş kazaları
daha sık görülmektedir. Özellikle
kayıtdışı çalışılan işyerlerinde resmi
tespit yapılması güç olmaktadır.
Maden işkolunda meydana gelen iş
kazalarında yıllar itibariyle sürekli bir
artış söz konusudur. Son üç yıl toplamı
olarak madenlerde yaklaşık 30 bin iş
kazası meydana gelmiş ve bu nedenle
293 işçi canını yitirmiştir.
sokak başı gibi yerlerde olduğu
görülmektedir. İşyerlerinin önemli bir
bölümü ferdi mülkiyet olup, çok azı
kurumsal yapıya sahiptir.
Ülkemizde sıklıkla meydana gelen iş
kazaları, meslek hastalıkları, maluliyet
ve ölüm vakaları, üzülerek belirtmek
gerekir ki ancak sayısal bir büyüklükle
karşılaşıldığında kamuoyunda
algılanmakta ve işçilerin karşı karşıya
bulundukları olumsuz yaşama ve
çalışma koşulları dikkati çekmektedir.
Türkiye’de çalışma ve yaşama
koşullarının arzulanan düzeyde
olduğunu, sosyal devlet olmanın
gerektirdiği sosyal politika
uygulamalarının geçerli olduğunu
kabul etmek mümkün müdür?
Temel insan hak ve özgürlükleri
arasında yer alan sendikalaşma ve
örgütlenme hakkını kullanabilen işçi
sayısı ülkemizde sınırlı kalmıştır.
Özellikle özel sektörde, belli başlı
ve köklü işletmeler dışında sendikal
örgütlenme, toplu iş sözleşmesi ile iş
şartlarını düzenleme imkânı oldukça
güç olmakta ve çoğu zaman işten
atılmalarla sonuçlanmaktadır.
Ülkemizde mevcut işyerlerinin
ağırlıklı bölümü on kişinin altında işçi
çalıştırmaktadır ve bu işyerlerinde
iş güvenliği tedbirlerinin alındığını,
çalışma koşullarının yeterince
denetlendiğini, işçi sağlığına aykırı
şartların giderildiğini söylemek
mümkün değildir. İşyerlerinin
bulunduğu yerlere bakıldığında, çok
azının organize sanayi bölgesi veya
küçük sanayi sitesinde oldukları,
ağırlıklı bölümünün merdiven altı,
Ülkelerdeki çalışma ortamının
gerçekçi bir portresinin ortaya
konulması çalışmalarında temel kriter
“insancıl çalışma ortamı” kavramıdır.
Ülkedeki çalışma koşulları; işyerinde
stresten istihdam türlerine, çalışma
saatlerinden işin fiziksel ortamına,
çalışma düzenine, çalışma sürelerine
veya sendikal örgütlenmeden bilgi ve
danışma sürecinin işlerliğine, katılıma,
gelirler ve ödeme sistemlerine
ya da iş dışı yaşama kadar çeşitli
konulardaki durumu kapsamaktadır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği
düzenlemeleri ve uygulamalarıyla
ulaşılmak istenen, çalışma
ortamını, insana gelebilecek bir
takım tehlikelerden ve kazalardan
arındırmanın ötesindedir.
Amaç, çalışma ortamının
insancıllaştırılmasıdır. İnsanca
çalışma ortamında çalışanların
kendilerini bir değer olarak görmeleri
temel yaklaşımdır. İnsanın sadece
çalışma koşulları değil yaşama
koşullarının da “insan onuruna
yaraşır” düzeyde olması gerekir.
İşçilerin sağlık ve güvenliklerinin
korunması amacıyla iş ortamının
iyileştirilmesi, çalışma şartları çoğu
ülkede uygulanan sosyal politikanın
41
önemli unsurları haline gelmiştir. Bu
kapsamda yer alan en önemli sosyal
politika değerlerine bakıldığında;
insan hak ve özgürlüklerine saygı ve
sahip çıkılması, sendika kurma veya
sendikalara üye olma, çalışma hakkı,
çalışanlar arasında haksız ayırımcılık
yapmama, çalışanların sağlık
ve iş güvenliklerinin korunması,
işçilerin işyerinde bilgilenme ve
yapamadıklarının değerlendirmesini
yapmalı, hesabını vermelidir.
Kuşkusuz meydana gelen iş kazaları
sonrası -eğer varsa- işyerinde
örgütlü sendikanın durumu da
sorgulanmalıdır. Soma’da yaşanan
acılar nedeniyle, orada örgütlü
sendikanın işçi sağlığı ve güvenliği
konusundaki eksiklikleri de tartışma
konusu olmuştur.
Sendika ana tüzüğü
çerçevesinde gerekli
incelemeler yapılarak
eksiklikler ve
sorumluları hakkında
süreç başlatılmış ve
gereği yapılmıştır.
Her ne olursa olsun,
çalışmadan dolayı
sağlık ve güvenliğin
tehlikede olduğu hissi
önemlidir ve işçinin
bu yöndeki talebi
dikkate alınmalıdır.
Bunu etkin kılmanın
yolu, sosyal diyalog
ve bunu sağlayacak
araçların varlığı ve
etkin işletilmesidir.
danışma hakkı, haksız işten çıkarma
durumunda koruma, sosyal güvenlik,
adil ve hakça çalışma koşulları,
çalışanların ailesiyle birlikte insan
onuruna yaraşır yaşam sürmeleri,
çocuk işçiliğinin önlenmesi, çevrenin
korunması gibi birçok başlık altında
yaklaşımda bulunmak mümkündür.
Ülkemizi derin acılara boğan “Soma
Katliamı” bu çerçevede masaya
yatırıldığında, herkes görev ve
sorumluluğunun, yaptıklarının ve
42
Bilgi ve danışma,
çalışma koşullarının
iyileştirilmesinin
önemli bir parçasını
oluştururken,
çalışanların mevcut
koşullar ve işlerini
etkileme olasılığı
bulunan değişiklikler
hakkındaki görüşlerini
ifade etmelerine
olanak tanımaktadır. Ancak, bu
“hak” sadece sınırlı sayıda çalışan
ve sendikası tarafından etkin
olarak kullanılabilmektedir. Çoğu
zaman mevzuatın zorunlu kıldığı
kurumsal yapılanmalar, yerine
getirilmesi gereken yasal prosedür
olarak algılanmakta ve içi boş,
işlevsiz, göstermelik olarak varlığını
sürdürmektedir. Soma örneğinde de
görüldüğü üzere, danışma yöntemleri
ne olursa olsun bu durum, genel
olarak organizasyon düzeyinde, özel
olarak çalışma noktalarında fazla
etkili olmamaktadır. Katılım kanalları
ve katılım olması durumunda katılım
biçimleri sağlıklı ve etkin değildir.
Çalışanların çalışma koşullarını veya
iş organizasyonlarını tartışabilmeleri
mümkün olsa bile, gerekli önlemlerin
alınması konusunda etkin yaptırım
imkanı çok sınırlıdır.
Sanayi ve giderek
bilgi toplumuna
dönüşebilmenin
yolu nitelikli
insan gücüdür.
21. yüzyılda,
19. yüzyılda
kalması gereken
eskinin köhnemiş
üretim yöntemleri
ve çalışma
koşulları geçerli
olmamalıdır.
İşyerlerinde, rekabetin sürdürülmesi
gerekçesi ileri sürülerek insafsız
biçimde karlılığın artırılması
öncelikli hedef olmaktadır. Kömür
işletmesinin varlığını sürdürmesi
ve karlılığının büyümesi için başta
işgücü maliyeti olmak üzere işletme
maliyetlerini düşürmek ve verimliliği
arttırmak öncelikli olmuş ve yaşanan
tablo ortaya çıkmıştır. Bu politikalar
uygulamaya koyulurken çalışanların
hakları ve güvenli çalışma koşulları
göz ardı edilmiştir. Ekonomik büyüme
ve karlılık için sosyal politikalarla ve
koruyucu iş yasalarıyla oluşan yapı
değiştirilmiştir.
Çalışma hayatı kişinin günlük
hayatını önemli ölçüde
biçimlendirmektedir. Çoğu zaman
seçilen meslek, yapılan iş, çalışılan
sektör, çalışma ortamı ve şartları
insanın ilişkilerini ve gelişimini, hatta
canını etkilemektedir.
Bu etkileşim, ülkede uygulanmakta
olan ekonomik ve sosyal politikaların
oluşmasında ve uygulanmasında
belirleyici unsur olmalıdır. Çalışma
ilişkileriyle ilgili düzenlemelerde
bu yaklaşımın egemen olması
gerekmektedir.
İşçi sağlığı, tüm mesleklerde
çalışanların bedensel, ruhsal,
sosyal iyilik durumlarını sürdürmek,
çalışanların çalışma koşullarından
kaynaklanan risklerden korunmasını
sağlamak, sağlıklarının bozulmasını
önlemek, kendilerine uygun işlere
yerleştirmek ve işin insana ve
insanın işe uyumunu sağlamak,
olarak tanımlanmaktadır. Bu
yaklaşımın bileşkesi Uluslararası
Çalışma Örgütü’nün (ILO) tarafından
tanımlanan “herkes için insan
onuruna yakışır iş” olmaktadır.
Çağdaş toplumlar insana ve çalışana
değer vererek, çalışma hayatını
daha insancıl hale getirerek, yaşam
kalitesini yükselterek ulaşmaktadır.
ILO’nun iş sağlığı ve güvenliği
alanında sözleşme ve tavsiye
kararları bulunmaktadır. 1981 tarihli
ILO’nun 155 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Sözleşmesi ve 164 sayılı
Tavsiye Kararı bu kapsamdadır.
Türkiye bunları imzalamıştır. Bu
sözleşme ve tavsiye kararı, ulusal
ölçekte bir güvenlik ve sağlık
politikası oluşturulmasına olanak
tanımakta, çalışma ortamlarının
iyileştirilmesi, iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanması için gerek
hükümetler tarafından gerekse
işyerlerinde yapılabilecekleri
belirlemektedir. İş sağlığı ve
güvenliğiyle ilgili başka önemli
sözleşmeler de bulunmaktadır.
Ancak, Türkiye iş kazalarının ve
meslek hastalıklarının en yoğun
olduğu inşaat, maden ve tarımsal
alanlardaki ILO sözleşmelerini
onaylamamıştır (inşaat 167 sayılı
sözleşme, 175 sayılı tavsiye kararı;
maden 176 sayılı sözleşme, 183
sayılı tavsiye kararı; tarım 184 sayılı
sözleşme).
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu 20 Haziran 2012 tarihinde
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Kanunda işveren, çalışanların işle
ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla
yükümlü tutulmakta ve yapması
gerekenler ayrıntılı olarak yer
almaktadır.
6331 sayılı Kanun’a göre işverenler,
işyerine özel iş risklerini tespit
ettirmek, riskleri engellemek
için gereken önlemleri almak,
riskleri oluşturan her girdi (iş
ekipmanı, teknoloji, bina, çalışma
biçimi vb.) değişikliğinde iş riski
değerlendirmelerini gereksinime
göre kısmen veya tamamen
yenilemek, ayrıca tehlike sınıfına
göre az tehlikeliden çok tehlikeliye
doğru sırasıyla beş yılda, üç yılda
ve her yıl periyodik olarak yeniden
yaptırmak zorundadır.
Ayrıca işverenler, işe giren her işçiye
işe girdiğinde, işyerindeki riskler ve
43
İşyerlerinde
“yeterlilik belgesi”
bulunan işçilere
istihdamda öncelik
verilmeli ve bunun
şartları sosyal
taraflar arasında
toplu iş sözleşmeleri
ile belirlenmelidir.
alınmış önlemler ve yasal hakları
ile sorumlulukları hakkında bilgi
vereceklerdir.
çekince koymuştur. Bu çekincelerin
haklılığı yaşanan gelişmelerle ortaya
çıkmıştır.
Kanun’a göre; iş sözleşmesiyle
çalışanlar, talep etmelerine rağmen
gerekli tedbirlerin alınmadığı
durumlarda, tabi oldukları kanun
hükümlerine göre iş sözleşmelerini
fesh edebilmektedir. Ayrıca çalışma
şekillerinde, iş ekipmanlarında
hayati tehlike tespitinde, tehlike
giderilinceye kadar işyerinin bir
bölümünde veya tamamında
işi durdurabilir. İşveren, işin
durdurulması sebebiyle işsiz kalan
çalışanlara ücretlerini ödemekle
yükümlüdür.
Ülkemizde, sosyal güvenlik
kapsamındaki işçilerin %93’ü aşan
kısmı özel sektördedir. Hiç kuşku yok
ki, amaç sadece bir işe sahip olmak
değildir. Kişiler kendilerine, aileleriyle
birlikte insan onuruna yaraşır bir
yaşamı sağlayabilecek geliri elde
etmek, güvenli koşullarda ve temel
haklarını kullanarak çalışmak
istemektedir.
Kanun gereği, hem işyeri hekimleri, iş
güvenliği uzmanları hem de iş sağlığı
ve güvenliği kurulları saptadıkları
riskleri ve alınması gereken
önlemleri işyerinde bulunması
gereken bakanlık veya noter tasdikli
deftere yazmak durumundadırlar.
Soma’da yaşanan faciadan sadece
15 dakika önce yapılan kontrollerde,
her şeyin normal olduğu kaydının yer
aldığı ortaya çıkmıştır.
İşverenler, işyerindeki çalışma ortam
ve koşullarının sağlıklı ve güvenli
olmasını sağlamaya çalışacaklardır.
Yetkili ve sorumlular tarafından
“örnek işyeri” olarak nitelendirilen
maden ocağının gerçek durumu
ancak kaza sonrası ortaya çıkmıştır.
Yasal düzenlemelere rağmen
uygulamada gereklerini yerine
getirmek oldukça güç olmaktadır.
TÜRK-İŞ, hazırlık çalışmalarına
katıldığı ve katkı verdiği 6331
sayılı İSG Kanunu’nun, İş Kanunu
dışında müstakil bir kanun olarak
düzenlenmesini, bazı istisnalar
dışında, kamu-özel sektörlerindeki
tüm çalışanları ve tüm işyerlerinin
kapsama alınmasını olumlu
karşılanmıştır. Bununla birlikte; iş
sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin
piyasaya bırakılması, kamu kesiminin
hizmeti kendisi sağlaması yerine
dışarıdan alması, işyeri hekimlerinin
ve iş sağlığı uzmanlarının gerçek
anlamda mesleki bağımsızlıklarının
olmaması, idari para cezalarının
yetersiz oluşu, sorunlu iş sağlığı ve
güvenliği alanlarının yönetmeliklere
bırakılmış olması gibi düzenlemelere
44
Türkiye’deki çalışma koşullarına
baktığımızda olumlu bir tablo yoktur.
Satır başlarıyla değinecek olursak;
ülkemizdeki asgari ücret düzeyinin
yetersizliği bilinmektedir. Sosyal
koruma ücreti olması gereken asgari
ücret, özel sektörde çalışan işçilerin
yaklaşık yarısının sosyal güvenlik
primine esas geliridir. Yasal asgari
ücretin altında işçi çalıştırılmaktadır.
Kayıtdışı istihdam yaygındır. Haftalık
çalışma süresi 45 saat olarak
düzenlenmesine rağmen, fiili çalışma
süreleri -özellikle de kayıtdışı
çalışan- özel sektör işçileri açısından
yasal üst sınırın çok daha üstünde
gerçekleşebilmektedir.
Çalışanların “insana yakışır iş”
kapsamında güvenli koşullarda
ve temel hakları kullanarak
çalışması da sınırlı sayıda çalışanı
kapsamaktadır. Türkiye’nin işçi
sağlığı ve güvenliği alanındaki var
olan ve neredeyse günlük olarak
basına yansıyan durumu ortadadır.
Temel hak ve özgürlükleri arasında
yer alan örgütlenme, sendikalaşma
hakkı açısından da durum istenilen
düzeyde değildir. Sendikalaşma oranı
%10’un altında, toplam sendikalı işçi
sayısı 1 milyon bile değildir.
TÜRK-İŞ olarak görüşümüz, çalışma
hayatında karşılaşılan sorunların
uygulanan sosyal ve ekonomik
politikalarla doğrudan ilişkili olduğu,
birbirinden bağımsız düşünüldükçe
altından kalkılmasının mümkün
olamayacağıdır.
Günümüzde, çoğu gelişmiş ülkede
çalışan başına katma değer
Türkiye’dekinden çok yüksektir.
Gelişmiş ülkelerde çalışan başına
katma değer rakamlarının
Türkiye’dekilerden yüksek olmasının
temel bir nedeni, gelişmiş ülkelerde
işçi başına fiziksel üretimin daha
yüksek olmasıdır. İşçinin fiziksel
üretkenlik farkının asıl sebepleri,
gelişmiş ülkelerde işçinin daha çok
eğitilmiş olması ve özellikle işçinin
daha çok sabit sermaye ve gelişmiş
teknoloji ile çalışmasıdır.
Eğitim, işgücü verimini artıran önemli
bir unsurdur. Sanayi ve giderek bilgi
toplumuna dönüşebilmenin yolu
nitelikli insan gücüdür. 21. yüzyılda,
19. yüzyılda kalması gereken eskinin
köhnemiş üretim yöntemleri ve
çalışma koşulları geçerli olmamalıdır.
İnsana yatırım ve yaşam boyu
öğrenme stratejileri geliştirilmesi
günümüzün yaklaşımıdır. Bu konular,
işçi ve işveren konfederasyonlarının
ve üye sendikaların işbirliği yapacağı
ortak alan olarak ortaya çıkmıştır.
Günümüzde, meslek sahibi kişilerin
sürekli hizmet içi eğitimden
geçirilmesi zorunluluk haline
gelmektedir. Ancak Soma örneğinde
de görüldüğü üzere, maden gibi en
tehlikeli ve ölümcül sektörde bile
temel eğitimin verilmesi konusunda
ihmal ve ağır kusur bulunmaktadır.
Ulusal Mesleki Yeterlilikler
Sisteminin oluşturulmasının önemi
ve gerekliliği bu aşamada önem
kazanmaktadır. Mesleki Yeterlilik
Kurumu (MYK) uzun ve zorlu
bir süreç sonunda kurulmuştur.
Bugün gelinen aşamada meslek
standartlarını, yeterlilikleri
geliştirmenin yanı sıra ve ötesinde
uygulama önem taşımaktadır. Artık
işyerlerinde “yeterlilik belgesi”
bulunan işçilere istihdamda
öncelik verilmeli ve bunun şartları
sosyal taraflar arasında toplu iş
sözleşmeleri ile belirlenmelidir.
Bunun önceliği maden, inşaat,
tersaneler gibi en tehlikeli
sektörlerde olmalıdır.
Mesleki Yeterlilik Sisteminin
yerleşmesinde tarafların gönüllü
ve etkin katılımı çok önemlidir.
Ülke genelinde ve tüm sektörlerde
faaliyette bulunmanın getirdiği
deneyim ve birikimin olumlu biçimde
değerlendirilmesi, ulusal yeterlilik
sisteminin yerleşmesinde ve
uygulanmasında etkili olacaktır.
Uluslararası Çalışma Örgütü’ne
göre, meslek hastalıklarının tümü,
iş kazalarının %98’i önlenebilir
kazalardır. Türkiye’de iş kazalarının
ve meslek hastalıklarının, dolayısıyla
ölümlerin ve yaralanmaların
önlenmesi için gerekli önlem ve
uygulamaları yerine getirmeli,
öncelikle tüm eksikliklerine
rağmen Kanun, etkili bir şekilde
uygulanmalıdır. Bu alanla ilgili
ILO Sözleşmeleri bir an önce
uygulanmalıdır.
Kuşkusuz sağlıklı ve güvenlikli
çalışma koşullarının sağlanması
sadece yasal düzenlemelerle,
mevzuatla mümkün olamamaktadır.
Yasaların yanında başta işçi ve
işveren kesimi olmak üzere,
toplumun her kesiminde güvenlik
bilincinin ve güvenlik kültürünün
oluşturulması hayati bir önem
taşımaktadır. İş kazaları ve meslek
hastalıklarının önlenmesine yönelik
politika ve uygulamalarda küresel
rekabet, ekonomik kriz ya da işçi
maliyetleri bahane edilmemelidir.
Demokratik yapının ve bilgi
toplumunun gerektirdiği nitelikte ve
yeterlilikte bireylerin yetiştirilmesi
ve istihdam edilmesi, başta örgütlü
işçi ve işveren sendikaları olmak
üzere herkesin ortak hedefi ve
sorumluluğu olmalıdır.
İnsanı ve insanı insan yapan
değerleri korumak ve geliştirmek
temel önceliğimiz olmalıdır.
45
DOSYA
Mahmut ARSLAN
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İş Sağlığı ve Güvenliği
Önlemleri Artık Daha
Hassas Döneme Geçti
HAK-İŞ Genel Başkanı
ILO’nun
176 sayılı
Madenlerde
Güvenlik ve Sağlık
Sözleşmesi’nin de
ülkemiz tarafından
imzalanarak
mevzuata
yansıtılması
gerektiğine
inanıyoruz.
Ülkemiz 13 Mayıs 2014 tarihinde
Soma’da yaşadığımız facia
sonrasında maden emekçilerimizi
kaybetmenin derin acısını
yaşamaktadır. Yaşanan felaket
yalnızca kayıp yakınlarında değil,
tüm ülkemizde travma yaratmıştır.
Soma faciası gerekli ve yeterli
önlemler alınmadığı, denetim zaafı
giderilmediği, cezalar caydırıcı
olmadığı, yeni bir iş sağlığı ve
güvenliği kültürü oluşmadığı sürece
bu tür kazaların gündemimizden
hiç düşmeyeceğini bir kez daha
ortaya çıkmıştır. Başta madencilik
işkolundaki işyerleri olmak üzere
tüm sanayi bölgelerinin iş sağlığı
ve güvenliği bakış açısıyla yeniden
gözden geçirilmesi gerektiğine
inanıyoruz.
Madencilik ile ilgili ülkemizin yeni
bir konsepte geçmesi gerekiyor. Bu
süreç madenlerin açılmasından
öncesini ve sonrasını kapsayacak
şekilde planlanmalıdır. Her
aşamasında özne, çalışanlar için
güvenli ve sağlıklı işyeri koşulları
olmalıdır.
46
Türkiye ILO’nun 1981 tarihli
155 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Sözleşmesi’ni 2004 yılında, 1985
tarihli 161 sayılı İş Sağlığı Hizmetleri
Sözleşmesi’ni 2004 yılında, 2006
tarihli 187 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği’ni Geliştirme Sözleşmesini
2009 yılında imzalamıştır.
HAK-İŞ olarak ILO’nun 176 sayılı
Madenlerde Güvenlik ve Sağlık
Sözleşmesi’nin de ülkemiz
tarafından imzalanarak mevzuata
yansıtılması gerektiğine inanıyoruz.
Soma faciası ile artık Türkiye’de
başta madencilik işkolunda
olmak üzere iş sağlığı ve güvenliği
alanında daha hassas bir döneme
geçebilmeyi ümit ediyoruz. Bunun
işveren-devlet-sendikanın ortak
sorumluluk konusu olmakla birlikte
ülkemizin tüm bireylerinin meselesi
olduğuna inanıyoruz.
Ülkemizde binlerce çalışan, çeşitli
sebeplerle önlemlerin alınmadığı
ya da ihmal edildiği işyerlerinde
ortaya çıkan “kaza ve hastalıklar”
sonucunda hayatını kaybetmekte
ya da sakat kalmaktadır. Oysaki
yaşama hakkı en temel insan
Eğitim sistemimizin
yeterli ara eleman
yetiştirmekten
uzak olması,
taşeronlaşmanın
yaygınlaşması ve
kuralsız çalışma,
insan odaklı olmayan
politikalar iş
kazalarına davetiye
çıkarmaktadır.
hakkıdır. Çalışanların sağlıklı ve güvenli
ortamlarda çalıştırılması da evrensel
insan hakları beyannamesine girmiş bir
haktır.
ILO verilerine göre, her altı dakikada
bir iş kazası, her beş saatte de iş
kazasından dolayı ölüm yaşanan bir
çalışma hayatımız bulunmaktadır.
Araştırmalara göre, dünyada her yıl;
ortalama 337 milyon iş kazası meydana
gelmekte, ortalama 2,3 milyon kişi iş
kazası nedeniyle hayatını kaybetmekte,
160 milyon insan ise meslek hastalıkları
sonucu ortaya çıkan zararlara maruz
kalmaktadır. İş kazası ve meslek
hastalıkları nedeniyle her yıl dünya
GSMH’sının %4’ü kaybolmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından en
son yayınlanan istatistiklere göre, 2012
yılında ülkemizde, 74.871 iş kazası olayı,
395 meslek hastalığı yaşanmıştır. İş
kazalarında 2012 yılında 745 çalışan
iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle
hayatını kaybetmiştir. 2.209 işçi iş
göremez hale gelmiştir. 2012 yılında
meydana gelen iş kazalarının sektörler
itibariyle dağılımı incelendiğinde
madencilik sektöründe kazaların yoğun
olarak yaşandığı görülmektedir.
En fazla iş kazası ve meslek hastalığı
yaşanan faaliyet alanlarına baktığımızda;
ilk sırada kömür maden ocaklarında,
ikinci metal ürün imalatı, üçüncü sırada
ise tekstil ürünleri imalatı yer almaktadır.
İş kazalarının en fazla meydana geldiği
iller İstanbul, Bursa, İzmir, Manisa’dır. İş
kazalarında en fazla ölüm oranı inşaat
faaliyet alanında yaşanmıştır.
Türkiye’de hala güncel iş sağlığı ve
güvenliği konuları ölümcül konular
anlamına gelmektedir. İşyerlerinde
yaşanan, onlarca işçinin hayatını
kaybetmesine neden olan felaketleri
iş kazası olarak tanımlamak ne kadar
doğrudur tartışılmak zorundadır. Kaza ve
meslek hastalığı sebeplerine bakıldığında
hepsinin önlenebilir olduğu, önceden
öngörülebilir olduğu açıktır.
İşyerlerinde üretim yönetilirken etkili
bir İSG organizasyonu, yöneticilerin
kararlı İSG politikaları, stratejik
yönetim ve çalışma şartlarının sürekli
iyileşmesini sağlayacak yönetim
araçlarının kullanılması ve en önemlisi
de önleme kültürünün toplumumuzun
her kesimine yaygınlaştırılması kaza ve
meslek hastalığı sebeplerini öngörme
gücümüzün artmasını sağlayacaktır.
Diğer taraftan eğitim sisteminin işçilere
piyasanın ihtiyacını karşılayacak
özelliklerden yoksun olması, işverenlerin
aşırı kar hırsıyla ucuz işçilik adına mesleki
eğitimi olmayan işçileri tercih etmeye
devam etmesi, eğitim sistemimizin yeterli
ara eleman yetiştirmekten uzak olması,
taşeronlaşmanın yaygınlaşması ve bunun
sonucu kuralsız çalışma, insan odaklı
olmayan politikalar iş kazalarına davetiye
çıkartmaktadır.
İş sağlığı ve güvenliği konusundaki
öngörüsüzlüklerin, ihmallerin,
eksikliklerin ve hataların faturası
çalışanların yaralanması, sakat
kalması veya ölümü olarak karşımıza
çıkmaktadır. İş kazalarının yanı sıra
meslek hastalıkları da önemli bir sorun
47
alanını oluşturmaktadır. Bu konuda bilgi
toplama yöntemleri ve meslek hastalığı
tanımı koymaktaki belirsizlikler yeterli
istatistik bilgi oluşturmayı engellemekte
ve hastalıklarının gerçek yüzünü büyük
ölçüde göstermemektedir. Meslek
hastalığı teşhisi ve bunların veri toplama
sistemine dâhil edilmesi sürecinin
yeniden yapılandırılması büyük bir
ihtiyaç olarak karşımızda durmaktadır.
Aksi takdirde meslek hastalıkları gizli
kalmaya devam edecek ve dolayısı ile bu
hastalıkların sebepleri görülemeyecek,
tedbir alınamayacak ve bu kısır döngü
devam ederek meslek hastalıklarından
ölen çalışanlar gizli kalacaktır. Bu da bir
nevi sosyal felakettir.
HAK-İŞ olarak oluşturulan İSG
komisyonu marifetiyle bir yandan
yöneticilerimizin, işyeri temsilcilerimizin
çalışanlarımızın bilgilendirilmesi
devam ederken diğer yandan sosyal
platformlarda durumun vahametini
ifade etmekteyiz. İş sağlığı ve güvenliği
konusunda mevzuatın getirdiği yeni
yaklaşım olan “koruyucu ve önleyici
kültürün” benimsenmesi ve davranışa
yansıması gerektirmektedir.
Önleme kültürünün toplumun her kesimi
tarafından bütünüyle kavranmadan ve
hayatımıza transfer etmeden kaza ve
hastalıkları en aza indirmemiz mümkün
değildir. Çalışan temsilcileri önleme
faaliyetlerinde işbirliği ve katılımlarını,
işverenler İSG planlama, programlama
ve yatırımlarını, İSG eğitim kurumları
48
eğitimlerinin etkinliğini, devlet mevzuatı
oluşturma yöntemleri, yeterliliği,
etkinliği ve kabullendirilmesi ile denetim
yaklaşımlarını gözden geçirmek
zorundadır.
Soma kazası bir acil durum yönetim
faciası olarak karşımızda durmakta,
acil durum yönetiminde başarısız bir
İSG profesyonelleri, acil durum yönetim
zafiyetini göremeyen başarısız bir İSG
denetimi karşımıza çıkmaktadır. İSG
denetçilerinin kualifikasyonu ve denetim
yöntemleri, İSG uzmanı yetiştiren eğitim
kurumları ve eğitim yöntemleri baştan
aşağı değiştirilmesinin zaruri olduğu
apaçık ortadır. Denetimlerin, ‘yakaladım’
mantığından çok, “iyileştirme, teşvik
etme, eksik giderme ve yönlendirme”
mantığına dönüştürülmesi
gerekmektedir. Devlet denetim sistemi
de değişmelidir. İşyerlerindeki İSG
faaliyetlerinin etkinliği araştırılmalıdır.
Özellikle geliştirilen İSG uzmanlığı ve
ortak sağlık güvenlik birimi sisteminin
ve uzmanlarının etkili ve verimli
çalışmalarının sağlanmasına yönelik
denetim projelerinin yapılması elzemdir.
Aksi takdirde önleme faaliyetleri ticari
faaliyete dönüşecektir.
İş sağlığı ve güvenliği konusu temel
eğitim programlarına entegre edilmelidir.
İSG ve özellikle risk değerlendirmesi
konusunda sektör bazlı uzman,
araştırma, yayın, eğitim modülü ve
bilgi eksikliği devam etmektedir. Soma
kazası açık bir şekilde göstermiştir
ki, acil durum risk değerlendirmesi
doğru yapılamamıştır. Bu eksikliğin
giderilmesine yönelik çalışmaların
yapılması teşvik edilmelidir. İş sağlığı
ve güvenliği ile çalışma koşulları
arasındaki ilişkilerin akademik olarak
araştırılmasının teşvik edilmesi gerekir.
Kaza ve hastalık oluşturabilecek risklerin
tespiti ve önlenmesi konusunda yeni
imkânlar sunan bilimsel ve teknolojik
gelişmeler yakından takip edilmelidir.
Yaşanan iş kazaları ile meslek
hastalıklarına ilişkin politika ve önerilerin
sağlıklı bir şekilde geliştirilebilmesi
için ulaşılmasında güçlük çekilen
verilerin daha güncel şekilde
yayınlanmasına özen gösterilmelidir.
Sağlık taramalarının, periyodik sağlık
muayenelerinin ve özellikle de psiko
sosyal risklerden etkilenenlerin tespiti
için kurallar oluşturulması, mevzuatlar
geliştirilmesi elzemdir.
Türkiye’de uzun bir çalışma dönemi
sonucunda, büyük gayretlerle çıkan yeni
bir iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına
sahibiz. Yeni mevzuatımızın uygulamaya
tam olarak yansımasını hep birlikte
sağlamak zorundayız.
Türkiye’nin bir iş sağlığı ve güvenliği
haritasını oluşturmalıyız. Aslında
istatistikler bizlere hazırlamamız
gereken yol haritasında hangi konulara
öncelik vermemiz gerektiğinin, hangi
konularda karanlık noktalarımız
olduğunun ipuçlarını vermektedir. Ancak,
Önce üretim anlayışı
değiştirilmeli, insana
saygı temelinde önce
güvenlik anlayışı
benimsenmeli ve
bunun gerekleri
işverenden
işçiye kadar
üretim sürecinde
her kademede
görev alanlara
anlatılmalıdır.
bu istatistikleri gerektiği kadar analiz
ettiğimizi söyleyemeyiz.
İş kazası ve meslek hastalıkları
konusunda bir husus dikkat çekicidir.
Sendikasız ve denetimsiz işyerlerine
bir de kamunun denetim zaafları
eklenince iş kazası ve meslek
hastalıkları kaçınılmaz olarak meydana
gelmektedir. Toplu iş sözleşmesi
hakkının kullanılması iş sağlığı ve
güvenliği tedbirlerinin oluşturulması,
sendikal faaliyetlerin artması
sonuç olarak örgütlü toplum haline
gelinmesi, çalışma hayatında kamu
düzenin sağlanmasında önemli rol
üstlenmektedir. Diğer taraftan, işçi ve
işverenlerin bilinçlendirilmesi iş kazası
ve meslek hastalıklarında azalma
sağlayacaktır.
HAK-İŞ Konfederasyonu olarak iş
sağlığı ve güvenliğini temel öncelik
alanlarımızdan biri olarak değerlendirip,
gereğini gerçekleştiriyoruz.
Konfederasyonumuz bünyesindeki; İş
Sağlığı ve Güvenliği Komisyonu; HAKİŞ ve üye sendikalarının iş sağlığı ve
güvenliği komitesi başkanları, iş sağlığı
ve güvenliği konusunda çalışma yapan
avukat, uzman ve danışmanlardan
oluşmaktadır. HAK-İŞ olarak iş sağlığı
güvenliği kültürünün oluşturulması için
büyük çaba sarf ediyoruz.
Her yıl hem konfederasyon
düzeyinde hem de sendikalarımızca
gerçekleştirdiğimiz eğitim çalışmaları
ile binlerce üyemize eğitim veriyoruz.
Amacımız iş sağlığı ve güvenliği
kültürüne ulaşan ve eğitim yolu ile
bilgilendirilen, bilinçlendirilen, bilgili,
eğitimli bir işçi toplumu yaratmak. Bu
çerçevede ÇASGEM ile de çok yakın bir
işbirliği gerçekleştiriyoruz. 2010, 2011,
2012 ve 2013 yıllarında yaptığımız
ortak çalışma ile 10 binin üzerinde
üyemize sertifikalı eğitim gerçekleştirdik.
Yaptığımız eğitimlerle İş Sağlığı
Güvenliği kültürünün oluşturulmasına
yönelik önemli bir bilinçlendirme
yaptık, şimdi bu sağlam temelin
üzerine yeni mevzuatın getirdiklerini
inşa ediyoruz. Bu konuda iddialı bir
şekilde eğitimlerimize, faaliyetlerimize
devam ediyoruz. Geçtiğimiz dönem
iki ayrı eğitim programı uyguladık,
hem de iş sağlığı kurullarında görev
yapan temsilcilerimize eğitim verdik.
Diğer taraftan sektör bazlı çalışmalara
başladık. Bu çerçevede ilk olarak metal
sektörüne yönelik iş sağlığı güvenliği
eğitimlerini gerçekleştirdik. Önümüzdeki
dönemde de çalışmalarımızı aynı
gayretle sürdüreceğiz.
Sonuç olarak;
Çalışanları iş kazaları ve meslek
hastalıklarına karşı koruyarak ruh ve
beden bütünlüklerinin sağlanması iş
sağlığı ve iş güvenliğinin temel amacı
olmalıdır. ÖNCE ÜRETİM anlayışı
değiştirilmeli, insana saygı temelinde
ÖNCE GÜVENLİK anlayışı benimsenmeli
ve bunun gerekleri işverenden işçiye
kadar üretim sürecinde her kademede
görev alanlara anlatılmalıdır. İş sağlığı ve
güvenliği kültürünün oluşması devletin,
işverenin ve işçinin sorumluluğunda bir
alandır. Tüm kesimler bu sorumluluğun
gereğini yerine getirmelidir. İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu’nun uygulamaya
yansımasını sağlamak için ilgili tüm
taraflar yoğun bir çaba içine girmelidir.
Bu konuda HAK-İŞ olarak üzerimize
düşen görevi yerine getirmek için gayret
ediyoruz, etmeye devam edeceğiz.
49
DOSYA
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İş Sağlığı ve Güvenliği
Partilerüstü Bir Anlayışla
Ramazan AĞAR
Türkiye Yol-İş Sendikası Genel Başkanı
Türk-İş Konfederasyonu
Genel Mali Sekreteri
Yeniden
Ele Alınmalı
“Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve
güvenliğine hakkı vardır.”
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Madde 3
6331 sayılı Yasa’nın
uygulanmasında
işletmelerin
yaşadığı tereddüt
ile taşeronlaşmaya
yönelme oranları
büyük oranda
örtüşmektedir.
Bazı işletmelerin,
yasalara riayet
ederek tedbir almak
yerine, işlerini tüm
eksikleriyle birlikte
taşerona devrettikleri
anlaşılmaktadır.
50
İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda
ülkemizde her yıl işçi, işveren ve
devlet kesimlerinin katıldığı ve “Sıfır
İş Kazası!” hedefi ile sonuçlanan çok
sayıda toplantı düzenlenmektedir.
Sosyal taraflar, iş kazaları ve işçi
ölümlerinin çok yüksek olduğunun
farkındadırlar. Kesin olan şu ki;
sosyal tarafların iyi niyetli söylem
ve temennileri iş kazalarının ve
işçi ölümlerinin azaltılmasına
yetmemektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’nın 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Yasası ile ilgili olarak yaptığı
ve 1056 işletmenin katıldığı ankete
verilen cevaplar gerçekleri tüm açıklığı
ile ortaya koymaktadır.
24 Mayıs tarihli Milliyet Gazetesi’nde
yer verilen habere göre;
İşverenler; önlem alınması halinde
iş kazalarının % 98’inin, meslek
İşletmeler;
İş Sağlığı ve
Güvenliği için
yapılan harcamaları
“zarar” olarak
algılamaktadırlar.
Bu harcamaların
toplumsal
sorumluluklar
kapsamında
ele alınması
gerekmektedir.
hastalıklarının ise, %100’ünün
önlenebileceğini bilmektedirler. Buna
rağmen 6331 sayılı Yasa’nın tam olarak
uygulanmasında tereddüt yaşadıkları
anlaşılmaktadır. Bu tereddüdün
nedenlerini;
%40 maliyet,
%22 uzman eksikliği,
%17 geçiş sürecinin yetersizliği,
%17 bilgi eksikliği, olarak belirtmişlerdir.
Bu tablo 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Yasası’nın uygulanmadığını
göstermektedir.
Gazi Üniversitesi’nden Dr. E. Yazıcı’nın
Haziran 2014’te kamuoyu ile
paylaşılan; “Taşeron İşçisi Gerçeği”
başlıklı araştırması da, işletmelerin
taşeronlaşmaya yönelmesindeki ana
sebebin “ucuz işçilik” olduğunu, %51,2
olarak açıklamaktadır. 6331 sayılı
Yasa’nın uygulanmasında işletmelerin
yaşadığı tereddüt ile taşeronlaşmaya
yönelme oranları büyük oranda
örtüşmektedir. Bazı işletmelerin,
yasalara riayet ederek tedbir almak
yerine, işlerini tüm eksikleriyle birlikte
taşerona devrettikleri anlaşılmaktadır.
Bakanlık anketi çok çarpıcı
birkaç noktayı daha gözler önüne
sermektedir.
Ankete katılanların %56’sı
işletmelerinde İş Sağlığı ve Güvenliği
biriminin kurulmadığını,
%72’si çalışanlarının eğitimine ihtiyaç
duymadıklarını,
%75’i ise, güvenlik konusunda
çalışanların görüşlerini almadıklarını
belirtmişlerdir.
Özetle, maliyet artışı oluşturacak
önlemlerden kaçınılmakta, taşerona
devredilmekte, eğitim yapılmamakta,
bilgi verilmemekte, görüş
alınmamakta, iş sağlığı ve güvenliği
kurulları oluşturulmamaktadır. Böyle
bir tablo iş kazaları ve işçi ölümlerine
davetiye çıkartmaktadır.
İşletmeler; İş Sağlığı ve Güvenliği için
yapılan harcamaları “zarar” olarak
algılamaktadırlar. Bu yaklaşımın
değiştirilerek yapılması gereken
harcamaları olağan işletme giderleri,
yasal ve zorunlu giderler ve toplumsal
sorumluluklar kapsamında ele
alınması gerekmektedir. Bu kapsamda;
Zihniyet değişmeli: Çalışanların can
güvenliğini sağlamak için yapılması
gerekenleri bir “maliyet kalemi” olarak
görmekten vazgeçilmelidir.
Yeni çalışma biçimleri: 21. yüzyılda
dünyanın en büyük işletmeleri
çalışanlarına bilgi vermekte ve
işletme ile ilgili kararlara çalışanları
da ortak etmektedirler. Birlikte karar
alma kurulları, işyeri konseyleri ve
komiteleri yaygın uygulamalardır. Bu
uygulamalar sayesine üretim, kalite
ve verimlilik oranlarında artışlar
yaşanmaktadır. Bu gelişmeler toplu iş
sözleşmeleri üzerinden çalışanların
da gelir ve yaşam kalitelerini
yükseltmektedir. Ülkemizde bu tür
katılımcı anlayışlara dayanan çalışma
biçimlerinin yaygınlaşmasına ihtiyaç
vardır.
Denetlemelerde sendikalar da yer
almalı: Olumsuz tabloya yol açan
etkenlerden bir de, iş denetimleridir.
Ülkemizde iş denetimi kurumunun
A’dan Z’ye yeniden ele alınması
gerekmektedir. İşyerlerinin gerçek
51
anlamda denetlenmesi isteniyorsa;
“denetleme” çalışmalarında işçi
sendikası da yer almalıdır.
Bununla birlikte cezaların caydırıcı
olmaması, kolayca ertelenmesi veya
cezaların affı da iş kazalarını dolaylı da
olsa besleyen uygulamalardır.
İşveren teşkilatları etkin katkı vermeli:
İşveren konfederasyonları, sendika,
oda ve derneklerinin iş sağlığı ve
güvenliği ile iç denetim ve baskı
süreçleri oluşturmakta daha etkin
tutumlar almalıdır.
Kazadan önce önlem için işçi
sendikası: İşçi sendikalarının
örgütlenmelerine yönelik yasal ve fiili
engellerin kaldırılarak örgütlü yaşama
geçilmesi halinde özellikle “kazalardan
önce önlem alma” ilkesi hayata geçme
fırsatı bulacaktır.
İş kazaları ağırlıkla; sendikasız,
kayıt dışı ve sigortasız, eğitimsiz
işçi çalıştırılan işletmelerde
yaşanmaktadır. Sendikalı, toplu iş
sözleşmesi düzeni içinde çalışan
işletmelerde kaza ve ölüm oranları son
derece düşüktür. Çünkü İşyeri Sendika
Temsilcileri her gün çalışanları ziyaret
eder, kısımları dolaşır, şikâyetleri dinler
ve sorun varsa işletme yöneticileri
ile istişare ederek, çözüm için birlikte
52
İş kazalarının
önlenmesi,
iş güvenliğini
yükseltmenin
yollarından birisinin
sendikal örgütlenme
olduğu açıkça
görülmektedir.
çaba harcarlar.
Toplu İş Sözleşmeli düzen içinde; İş
Sağlığı-Güvenliği Kurullarının periyodik
toplantılar yapması, işletmenin,
sendikanın veya birlikte verilen
eğitimlerin sürekli hale getirilmesi,
periyodik sağlık taramalarının
aksatılmadan yapılması, kaza riski
yaratabilecek etkenlerin bertaraf
edilmesi dâhil olmak üzere, yemek,
duş, tuvalet, servislere kadar incelenir
ve işveren temsilcilerine yazılı-sözlü
rapor edilir.
Sendikal çalışmanın gereğince
yapılabilmesinin yolu; işçi sendikasının
“bağımsızlık” ilkesine sahip çıkmasıdır.
Kuşkusuz işverenlerin de sendika
içi demokrasiye saygı göstermesi
gerekmektedir. Çünkü işverene bağımlı
bir sendikal yapının adı; “işçi sendikası”
bile olsa yukarıda saydığımız katkıları
cesaretle ortaya koyamayacak,
işverenin her girişimini onaylama
mercii olacaktır. Bunun ne tür
sakıncalar doğurduğunu ağır bedeller
ödeyerek öğrenmekteyiz.
Türkiye YOL-İŞ Sendikası 50 yaşındadır.
Ülkenin en büyük, en saygın kamu
ve özel kuruluşlarında örgütlüdür.
Endüstriyel ilişkiler kapsamında
oluşturulan çalışma ortamında
şükürler olsun ki iş kazaları ve ölümler
hemen hemen “sıfır” seviyesindedir.
Ancak, ülkemizde inşaat işkolumuz,
iş kazalarında ve maalesef işçi
ölümlerinde birinci sıradadır. Sektörde
yaklaşık 2 milyon işçi çalışmakta ve
YOL-İŞ Sendikamızın örgütlülük oranı
sadece %2’dir. Bu nedenle endüstriyel
ilişkiler sisteminin iş güvenliğine
yaptığı olumlu katkı istatistikleri
değiştirmeye yetmemektedir.
Çünkü, biz çalışanlara yönelik eğitim,
yayın, tatil, üye toplantıları, kültür
gezileri ile hem hizmet sunmaktayız
hem de işletmede çalışanların daha
da bilinçlenmesi yolunda faaliyetler
yürütmekteyiz.
Türkiye Yol-İş Sendikasını iş güvenliği
için katkısını arttırma çabasının
karşılıksız kalmayacağına inanıyoruz.
İNTES üyesi dünya çapında başarıları
ile bilinen saygın işletmelerin de
ülkemizde yaşanan gelişmeleri
değerlendirerek sendikal
örgütlenmelerin önüne koydukları fiili
engellemelerin kaldırılması için büyük
bir faciayı yaşamak zorunda kalmamız
gerekmiyor.
Belgelendirilmiş işçi ve mesleki
eğitim
İş kazalarının gerçekleşmesinde
temel faktörlerden biri de; çalışanlara
yeterli ve gerekli eğitimin verilmemiş
olmasıdır. Bu bağlamda çalışanlara
gerekli teorik ve uygulamalı eğitimin
verilmiş olması ile birlikte yapılan
sınavlarda da başarılı olduğu “tarafsız”
bir heyet tarafından belgelenmesi
evrensel bir kuraldır. Türkiye YOL-İŞ
Sendikası olarak 10 yıldan beri İNTES
ile birlikte bu ileri vizyona sahip çıkmış
ve Türk Eğitim Şantiyesi gibi Türkiye’de
ilk olma özelliği taşıyan projeyi birlikte
gerçekleştirmiştir. Bunun ne kadar
isabetli bir adım olduğu şimdi daha iyi
anlaşılmaktadır.
Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun koyduğu
perspektif ile bilimsel kriterlere
göre belirlenen ilkeler eğitim bilimi
ve teknolojik ihtiyaçların ışığında
uygulanan kurslarda başarılı olan
işçiler; iş sağlığı ve güvenliği konusunda
da yeni bilgiler ve yeni teknikleri
öğrenerek işletmelere dönmektedirler.
Bu işçilerin sahip oldukları bilgiler
hayata geçirildikçe iş kazalarının da
en alt düzeylere çekileceğine ve “sıfır
iş kazası” hedefine yaklaşılacağına
inanıyorum.
Ancak, eğitimlerden ve sınavlardan
geçerek sertifika alabilmenin başka da
bir yolu olmamalı, sistemin dejenere
olmaması için tüm ilgililer azami çaba
harcamalıdır.
Sertifikalandırmanın yaygınlaşması,
sertifikalı kursiyerlerin işletmelerde
çoğalmasına bağlı olarak, çalışma ve iş
ilişkileri konusunda belirlenmiş kurallar
kendi kültürünü de yeşerterek kalıcı
hale getireceğine inanıyorum.
alınmaktadır. Bu yaklaşımlarımız “sıfır
iş kazası” hedefine ulaşana kadar etkin
biçimde sürdürülecektir.
İnsan yaşamı her şeyden değerlidir.
İş sağlığı ve güvenliği çalışmaları
Öncelikle Türkiye YOL-İŞ Sendikası,
devlet, işveren sendikaları veya emek
kuruluşlarından iş sağlığı ve güvenliği
konusunda tarafımıza intikal eden her
türlü teklife müspet yaklaşmış ve katkı
vermiştir.
İNTES ile birlikte kurduğumuz
ve çalışmalarını sürdürdüğümüz
Türkiye Eğitim Şantiyesi’nde eğitim
ve kurslar açarak çalışma hayatına
katılan sertifikalı ve bilgili insanların
yetiştirilmesi çalışmaları devam
edecektir.
Bir işçi ve bir işveren sendikasını
birlikte gerçekleştirdiği Türkiye Eğitim
Şantiyesi projesi büyük takdir görüyor,
fakat işbirliğimizin daha çok sayıda
işletmeyi ve çalışanları kapsaması ne
yazık ki mümkün olamamaktadır.
İşçi sendikası olarak çok daha büyük
projeler ve kapsamlı çalışmalar
yapmak istiyoruz, fakat bilindiği
gibi, sendikalar ancak “üyeleri” için
karar alabilmekte, üyeleri için bütçe
yapabilmekte ve sadece üyelerine
hizmet sunabilmektedir. Daha çok
sayıda yol ve yapı işçilerine hizmet
verebilmemizin şartı; daha çok işçinin
toplu iş sözleşmesi kapsamına girmesi,
T. YOL-İŞ Sendikası üyesi olmasına
bağlıdır.
Mevcut yapı içinde sendikamız;
konfederasyonumuz TÜRK-İŞ’in
bakanlık ile eşgüdüm içinde
sürdürdüğü iş sağlığı ve güvenliği
eğitimlerimiz her yıl periyodik olarak
ülkenin dört bir yanında binlerce
işçiye ulaşmaktadır. Bunların yanı
sıra üyesi bulunduğumuz uluslararası
federasyonlar ile birlikte düzenlediğimiz
seminerler ile sendikamızın periyodik
üye, temsilci ve yönetici eğitimlerinde
ve yayınlarında da iş sağlığı ve güvenliği
konusu daima ağırlıklı olarak ele
Bu yüce bir hedeftir. Büyük bir
felsefedir. Bireylerin mutluluğu ve
esenliği; toplumda da mutluluk
ve esenliğin teminatıdır. Öncelikle
toplumun inandırılması yolunda ülke
yöneticileri, kurumların simge isimleri,
akademisyenler ve sanatçıların
da görev alacakları programların
yapılmasına ihtiyaç vardır. Kampanyalar
düzenlenmeli, sosyal medya da dahil
olmak üzere kitle iletişim araçları,
yazılı ve görsel medya etkin biçimde
kullanılmalı, eğitim sisteminin tüm
kademelerinde, asker ocağı ve camilere
kadar konunun en kapsamlı, etkili
ve kalıcı olması için işçi, işveren ve
devletin birlikte çalışmayı sürdürmesi
gerekmektedir. İşyerlerinde ise;
• Kaza olmadan önce önlem alma
anlayışının kurumsallaşması,
• Çalışanların periyodik olarak sağlık
taramalarından geçirilmesi,
• İşyerlerinde acil durum planlarının
hazırlanması, duyurulması ve şartların
değişmesine göre güncellenmesi,
• İşyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği
kurullarının oluşturularak çalışanların
da iş güvenliği sistemi içinde yer
almalarının sağlanması,
• Mesleki risklerin önlenmesi için bilgi
verilmesi ve araç-gereç kullanılmasının
öğretilmesi, izlenmesi.
• Çalışma ortamında gerekli kontrol,
ölçüm, inceleme ve araştırmaların
ihmal edilmemesi,
• Denetlemelerin olağan bir faaliyet
olarak kabul edilmesi yolunda da
zihniyet değişikliğine gidilmesi ve
denetleme sürecinin yeni baştan
yapılandırılması,
• Sendikalaşma hakkının temel insan
hak ve özgürlüklerinden biri olduğu
gerçeği herkesçe kabul edilmelidir.
Sonuç olarak; İş Sağlığı ve Güvenliği
meselesinin sınıflar ve partiler üstü
bir anlayışla yeniden ele alınması
gerektiğine inanıyorum.
53
DOSYA
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Kağıt Üstünde Yapılan
“Mevzuata Uygunluk”
Tufan ÜNAL
Kazaları
Önleyemiyor
Çimento Endüstrisi
İşverenleri Sendikası (ÇEİS)
Yönetim Kurulu Başkanı
Günümüzde sanayileşme ve teknolojik
gelişmelerin hızı ile paralel olarak,
işyerlerinde çalışan kişilerin sağlık ve
güvenliği de daha sık konuşulur ve
tartışılır hale gelmiştir. Bu bağlamda,
tüm tedbirleri alarak işyerlerini güvenli
hale getirmek ve çalışanların gerek
fiziksel gerekse psikolojik yönden
tam iyilik hallerini hedefleyerek mutlu
olmalarını sağlamak, çalışma hayatının
öncelikli konuları haline gelmiştir.
100 yılı aşkın bir süredir ülke
ekonomisi içinde önemli bir rol
oynayan çimento sektörü de bu
gelişim trendine uyarak her geçen gün
daha yeni teknolojileri kullanmakta
ve yatırımlarıyla sektörün daha da
gelişmesi yönünde ciddi adımlar
54
atmaktadır. Tabii ki bu yatırımların
önemli bir boyutunu da “çimento
ailesinin kıymetli üyelerine”
yani “insana” yapılan yatırım
oluşturmaktadır.
İş sağlığı ve güvenliği
alanında yapılmış
ya da yapılacak tüm
yasal düzenlemelerin,
toplumsal “güvenlik
kültürü”nün de
hızlı bir şekilde
gelişmesini
sağlayacak bir yapı
kurulmadığı sürece,
eksik kalacağının
altını çizmekte
yarar vardır.
Ülkemizin önde gelen sektörlerinden
çimento sektörü, yarattığı yaklaşık
15.000 kişilik istihdam ile ülkemize
ciddi bir katma değer sağlamaktadır.
Sektör, 70 milyon tonluk üretim ile
2013 yılında Avrupa’nın en büyük
çimento üreticisi olmakla birlikte,
dünyanın da 5. büyük üreticisi
konumundadır. Bizler çimento
işverenleri olarak, Avrupa’nın en büyük
çimento üreticisi olarak yakaladığımız
başarıyı, iş sağlığı ve güvenliğinde
de gösterebilmek için 2000’li yılların
başından itibaren bu alanda çok
ciddi faaliyetler yürütüyoruz. Yönetim
kurulumuzun “Sıfır İş Kazası” vizyonu
ekseninde yürütülen faaliyetler, bu
başarıyı ve gururu bizlere yaşatan
çalışanlarımızın sağlıklı bir şekilde
çıktıkları evlerine, işten sonra yine
sağlıklı bir şekilde dönebilmeleri ve
ailelerine kavuşabilmelerini sağlamak
amacıyla artarak devam etmektedir.
Türk Çimento Sektörünün İSG
yolculuğu, 2003 – 2005 yılları arasında
gerçekleştirilen “ÇEİS OHSAS 18001
Projesi” ile ivmelenmiş ve bu süreç,
birçok toplantı, eğitim ve yayının
hazırlanmasıyla devam etmiştir.
Bu süreçte üyemiz tüm fabrikalar
Sendikamızın organizasyonunda
OHSAS 18001 Standardına uygun bir
İSG yönetim sistemi kurmuş ve British
Standards Institution (BSI) tarafından
yapılan denetimler çerçevesinde
belgelendirilmişlerdir. Bir sektörün
tamamını kapsaması açısından
dünyada bir ilk olan proje sonrasında
ÇEİS, 2005 yılında Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından
düzenlenen IV. Uluslararası İş Sağlığı
ve Güvenliği Bölgesel Konferansı’nda
verilen “Örnek İşveren” ödülüne
layık görülmüş tek işveren sendikası
olmanın ayrıcalığını yaşamaktadır.
Bu noktada çimento sektörünü
diğer sektörlerden ayıran en temel
özelliklerden birisinin de iş sağlığı
ve güvenliği alanında yapılan
faaliyetlerin sektörel düzeyde
gerçekleşmesinin öneminin altını
çizmekte yarar görüyoruz. Sektörde
kurulan güçlü iletişim yapısı, bu
alandaki profesyonellerimizin
yardımlaşmalarına ve fabrikalardaki
İSG risklerini hızlı bir şekilde ortadan
kaldırmalarına imkan vermektedir. Bu
güçlü iletişim yapısı aynı zamanda, iş
sağlığı ve güvenliğinde sürdürülebilir
başarının anahtarı olarak gördüğümüz
“güvenlik kültürü” olgusunun çimento
sektöründe her geçen gün gelişmesini
sağlamaktadır.
Ülkemizde her ne kadar yaptırımlar ve
denetimler aracılığıyla çalışma hayatı
güvence altına alınmaya çalışılsa
da, kişilerin bu konudaki algıları,
değerleri ve tutumları daha belirleyici
55
Soma’da yaşanan
elim olay, sendikal
örgütlenmelerin
çalışanların sağlık ve
güvenliğini de toplu
sözleşme masasında
tartışması gerektiğini
ortaya koyuyor.
56
olabilmektedir. Bu noktada ise, gerek
işyeri gerekse toplumsal seviyede
güvenlik kültürünün oluşturulmasının
önemi karşımıza çıkmaktadır.
Gerek aile, gerekse çevre ve toplum
içerisinde güçlü bir güvenlik kültürü
oluşturabilmek için güçlü bir güvenlik
iletişimine ihtiyaç vardır. Medyadaki
içerik ve semboller, kurumsal iletişim,
liderlik ve aile içi iletişim kişilerin
sağlık ve güvenliğe ilişkin davranış ve
tutumlarını şekillendirmede etkin rol
oynamaktadır. Bu bağlamda özellikle
kitlesel iletişim yoluyla davranışların
etkilenerek, toplumsal farkındalığın
artması yönünde olumlu bir adım
atılması önem arz etmektedir.
Toplumsal seviyede bir paradigma
değişimine ihtiyacımız olan iş sağlığı
ve güvenliğinde özellikle çocukların,
gelecekte çalışma hayatına girecek
en değerli “üretim faktörü” olan insan
kaynağının, erken yaşta güvenlik
bilincine erişmeleri ve “güvenlik
kültürü”nü içselleştirmeleri oldukça
önem arz eden bir konudur. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Milli
Eğitim Bakanlığı’nın özellikle ilk ve
ortaöğretim seviyesindeki okullardaki
çocukların güvenlik bilincini geliştirici
derslerin verilmesini sağlayacak
bir yapı kurmaları oldukça yararlı
olacaktır. Ayrıca, işçi ve işveren
sendikalarının da eğitim kurumları
ile yakın ilişki içerisinde olarak
faaliyetlerine eğitim kurumlarını
da dahil etmelerinin önemli
olduğu düşünülmektedir. Örneğin,
sendikamızın organizasyonuyla üyemiz
çimento fabrikalarında düzenlenen
İSG Forum Tiyatro Etkinliğini TÇMB
Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’ndeki
yaklaşık 1000 öğrenci karşısında da
sahneleyerek, genç lise öğrencilerine
çalışma hayatına girdiklerinde
karşılaşabilecekleri iş süreçleri ile iş
sağlığı ve güvenliğinin önemine ilişkin
farkındalık yaratma yolunda önemli bir
adım atmış olduğumuzu düşünüyoruz.
İş sağlığı ve güvenliğinde paradigma
değişiminin anahtarı olan “güvenlik
kültürü”nün gelişimini destekleyecek
bir başka boyutu olan mevzuata
baktığımızda ise, ülkemizde 1970’li
yılların başından itibaren Tüzüklerle
düzenlenmeye başlanan iş sağlığı
ve güvenliği alanının, özellikle
2000’li yıllarda yönetmeliklerle de
desteklenmeye başlandığını ve İş
Kanunu’nda yer alan ayrı bir bölüm
ile de kanun seviyesinde hak ve
yükümlülüklerin tanımlanmış olduğu
görülmekteydi. Avrupa Birliği’ne
uyum süreci çerçevesinde, iş sağlığı
ve güvenliği alanının müstakil bir
kanun ile düzenlenmesi yönünde
uzun yıllardır süregelen çalışmaların
sonucunda ise 30 Haziran 2012 tarihli
Resmi Gazete’de 6331 sayılı İş Sağlığı
ve Güvenliği Kanunu yayımlanmıştır.
İş sağlığı ve güvenliği alanında
yapılmış ya da yapılacak tüm
yasal düzenlemelerin, toplumsal
“güvenlik kültürü”nün de hızlı bir
şekilde gelişmesini sağlayacak
bir yapı kurulmadığı sürece, eksik
kalacağının altını çizmekte yarar
vardır. Bu nedenle, 30 Haziran 2012
tarihi itibariyle başlanan ikincil
mevzuat çalışmaları kapsamında
6331 sayılı Kanun’a bağlı olarak
yayımlanan 40’tan fazla yönetmelik
ve tebliğin “düzenleyici” misyonunu
desteklemek amacıyla, toplumsal
“güvenlik kültürü”nün geliştirilmesine
yönelik Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’nca gerçekleştirilen
eğitimlerin, seminerlerin, kamu
spotlarının ve benzeri etkinliklerin
artırılarak devam etmesi oldukça
önemlidir.
Ajandalarınızda şimdiden yer
alabilmesi amacıyla, sendikamızın
50. kuruluş yıldönümü etkinlikleri
kapsamında 10 Ekim 2014 tarihinde
İstanbul’da “Uluslararası İş Sağlığı
ve Güvenliği Sempozyumu”nu
düzenleyerek bu alandaki güncel
konuların, yurt içi ve yurt dışından
katılacak değerli konuşmacılar
tarafından tartışılacağı bir zemin
oluşturmanın heyecanını yaşadığımızı
da sizlerle paylaşmak isteriz.
Kamuoyunca yakından tanınan
isimlerin de konuşmacı olarak yer
alacağı bu sempozyumla hem bu
alanda çalışan profesyonellerin
mesleki bilgilerinin artmasına katkıda
bulunmayı hem de konuya ilişkin
farkındalık yaratılması yönünde bir
adım daha atmayı hedefliyoruz.
Aslında iş sağlığı ve
güvenliği konusunun
ne kadar önemli
ve hayati olduğu
geçtiğimiz ay Soma’da
yaşanan elim olayla
bir kez daha ortaya
çıkmış oldu. Yüzlerce
insanın hayatını
kaybettiği bu olay,
endüstri ilişkileri
sisteminin aktörleri
olan işçi, işveren ve
devletin üzerinde
durup düşünmesi
gereken bir sürecin
de başlangıcını
oluşturmaktadır. Bu
sürecin, iş sağlığı
ve güvenliğinde bir
kırılma noktasına
işaret etmesi gerektiği
düşünülmektedir.
Bu olay, çok
kapsamlı mevzuat
düzenlemelerinin
kazaları önlemede
tek başına yeterli olmadığını
göstermektedir. Bu olay, yapılan
denetimlerin kazaları önlemede
tek başına yeterli olmadığını
göstermektedir. Bu olay, mevzuatın
gereklerine uygunluğun “kağıt üstünde
yapılmasının” kazaları önlemede
hiç yeterli olmadığını gözler önüne
sermektedir. Ayrıca bu olay, sendikal
örgütlenmelerin çalışanların sağlık
ve güvenliğini de toplu sözleşme
masasında tartışması gerektiğini
de ortaya koymaktadır. Aslında bu
olay, ülkemizde çıkartılan mevzuatın
ne kadar uygulanabilir olduğunun,
teftiş sisteminin etkinliğinin, bazı
işverenlerin maalesef mevzuata
uygunluk noktasında bazı şeyleri “mış
gibi yaptıkları”nın ve sendikaların
üyelerinin sağlık ve güvenliğine ilişkin
faaliyetleri önceliklendirmediklerinin
de gözler önüne serilmesini
sağlamıştır.
Bu olaydan tüm sosyal tarafların
önemli dersler çıkartmaları
gerektiği açıktır. Bizler çimento
işverenleri olarak uzun yıllardır bir
çalışanımızın dahi yaralanmaması için
düzenlediğimiz faaliyetlerin yaptığımız
yatırımların ne kadar önemli olduğunu
bu elim olay sonrasında bir kez
daha görmüş olduk. Bu bağlamda,
sektör olarak iş sağlığı ve güvenliği
konusundaki hassasiyetimizi daha
da artırarak çalışmalarımızı devam
ettirme misyonumuzu sürdüreceğimizi
de ifade etmek isteriz.
Sonuç olarak, devletin bu alanda
yaptığı düzenlemeler ve yürüttüğü
çalışmaların yanı sıra kâr amacı
gütmeyen, öncelikli amacı
üyelerine hizmet olan özellikle
sektörel birliklerin, işçi ve işveren
sendikalarının artık iş sağlığı ve
güvenliğini de faaliyetleri arasında
önemli bir yere konumlandırarak
bu alandaki yatırımlarını artırmaları
gerektiği düşünülmektedir. Bizim
de Türkiye İşveren Sendikaları
Konfederasyonu’na üye işveren
sendikaları olarak bu çemberin
içinde hatta merkezinde yer
almamızın, “insan odaklı” bir yaklaşım
sergileyerek toplumsal “güvenlik
kültürü”nün gelişimine katkıda
bulunmamızı sağlayacak önemli bir
adım olacağı açıktır.
57
DOSYA
Prof. Dr. Gökhan ARSLAN
Anadolu Üniversitesi
İnşaat Mühendisliği Bölümü
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Maktul Öteden
Beri Zaten Belliydi,
Artık Zanlı da Belli
İnşaat işçilerinin
iş güvenliği
uygulamalarındaki
güvensiz
davranışlarını
önlemek amacıyla
eğitilmeleri
zorunludur.
İnşaat sektörü, dünyada ve
ülkemizde iş kazalarının ve meslek
hastalıklarının en çok karşılaşıldığı
sektörlerin başında gelmektedir.
Türkiye’de inşaat sektöründe her yıl
ortalama 8000 iş kazası olmakta ve
350 kişi hayatını kaybetmektedir. İş
kazalarında Avrupa’da 1., dünyada 3.
sıradayız. Ölümlü iş kazaları oranına
bakıldığında inşaat sektörüne
ait oranların diğer sektörlerden
daha fazla olduğu görülmektedir.
Bu kazalar, manevi hasarlara ve
önemli maddi zararlara yol açmakta,
verimliliği düşürmekte ve sektörün
imajını zedelemektedir.
Türk inşaat sektöründe çalışan
işçilerin çoğunluğunun eğitim
seviyesi düşüktür ve iş sağlığı
ve güvenliği eğitimi almamış
çalışanlardan oluşmaktadır.
Dolayısıyla inşaat işçilerinin iş
güvenliği uygulamalarındaki
güvensiz davranışlarını önlemek
amacıyla eğitilmeleri zorunludur.
İş sağlığı ve güvenliği alanında
işçilere verilecek etkili eğitimlerin
iş kazalarını önemli oranda azaltma
potansiyeli bulunmaktadır. Geçmiş
çalışmalar, iş güvenliği konusundaki
eğitim ve bilgi eksikliğinin iş
58
kazalarının en önemli nedenlerinden
biri olduğunu göstermiştir. İş kazaları
temelde güvensiz davranışlar
ve güvensiz durumlar nedeniyle
oluşmaktadır. Ancak, etkili bir iş
sağlığı ve güvenliği yönetimi ile
bunların önlenmesi mümkündür.
Diğer taraftan, devletin/kamunun iş
kazalarına yaklaşımı, olayı ciddiye
almadığının da başka bir gerçeğidir.
T.C. Başbakanlık Yatırım ve Destek
Ajansı’nın yabancı yatırımcıyı
Türkiye’ye çekmek için kullandığı en
önemli argüman “İşçilerin Türkiye’de
Avrupa ortalamalarına göre daha
fazla çalıştırıldığı, daha az mazeret
izni veya hastalık izni kullandırıldığı,
çok daha az ücret aldığı, iş
cinayetinden ölünce kader deyip
pek problem/arıza yaratmadığı, yani
kısaca Türk işçisinin insan olmadığı
ve efendisi için gerektiğinde sessizce
ölebileceği” argümanıdır.
Devletin kendi internet sitesinden
yayımladığı bu genelge iş kazası
cinayetlerinde diğer unsurların
değerlendirilmesine gerek
kalmadığını ortaya koymaktadır.
Artık, ne işçilerimizin eğitim
seviyesinden, ne kaderci inanç
geleneğinden, ne de iş yeri körlüğü
gibi teknik nedenlerden bahsetmeye
gerek yoktur.
Türkiye’de “Maktul”ün kim veya
kimler olduğu öteden beri belliydi.
Adana baraj şantiyesi inşaatında
ölen ve cesetleri hala bulunamayan,
Aşkale’de gözlerimizin önünde
gölde saatlerce gelmeyecek olan
yardımı beklerken soğuktan donarak
boğulan, AVM inşaatı şantiye
çadırında yanan, Maraş Elbistan’da
cesetlerinin nerde olduğu belli
olmayan, Ankara Ostim’de havaya
uçanlardı bunlar.
Zanlı kimdi peki? Ülkeyi yönetenlerin
müteahhitlerden seçim propagandası
amacıyla yüksek ölüm riskine
rağmen daha hızlı hep daha hızlı
çalışmalarını istemesi mi? Örnek
olarak 3. köprü inşaatında çöken ve 3
kişinin ölümüne neden olan iskelenin
vakit alır diye yapılmayan ankraj
işlemi verilebilir, müteahhitlerin
işçilerini çamurun içinde hayvanların
bile kalamayacağı yerlerde
konaklatması mı, doymak bilmez
oburluğu mu, vicdanlarının her daim
rahat olması mı, sürekli büyümek,
sürekli kar etmek çabası mı? Yoksa,
bunlar çok mu merhametsizler?
Bu sorunun cevabı elbette ki
müteahhit veya işveren olamaz.
Dünyada hiçbir müteahhit veya
işveren yani tekil bir şahıs insan
öldürme konusunda bu kadar
kabiliyetli olamaz. Norveç’te aşırı
sağcı olarak tarif edilen katil Anders
Behring Breivik bile bu kadar başarılı
değildi.
Toplu ve belli bir frekansta periyodik
olarak devam eden ölümler, ancak
sistematik bir biçimde olabilir. O
sistematiği de devletten başka bir
kurum oluşturma zekasına sahip
değildir.
Bunu anlamak için T.C. Başbakanlık
Yatırım ve Destek Ajansı’nın tanıtım
afişine bakmak yeterlidir.
59
DOSYA
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Küçük İşveren, İş Güvenliğini
Adeta“Kambur Gibi” Görüyor
Ruhi ÖKTEM
Attila Doğan İnş Tes A.Ş.
SGÇ Md.
AB’den İthal
Bir Sistem
Dokumuza Tam
Uymuyor
Her zaman çok
kazançlı olan yöntem
çok da emniyetli
olmayabiliyor.
Taşeronların
Emniyetli
çalışılmasını
sağlayan SİSTEM
üzerinde bilgimizi
gücümüzü
yoğunlaştırmalıyız.
İş kazalarının en çok yaşandığı
Türkiye’de temel sorunlar şu
başlıklar altında toplanabilir:
1. AB’ den İthal Bir Sistemin
Dokumuza Henüz Tam Uymaması
İşçi ve işverenin ikna edildiği pozitif
iş güvenliği anlayışının olduğu bir
süreç oluşturulamamıştır. Yani,
işçi kesimi de işveren kesimi de,
sistemin kazanç ve kayıplarını
içselleştirememiştir. Bakanlığımızın
illerde yaptığı iş güvenliği kültürü
seminerlerine ve sarfettiği çabalara
rağmen, belki toplumumuzda
yeterince karşılık bulamaması
nedeniyle, bizim kültürümüze uygun
bir yapı henüz oluşturulamamıştır.
Gayretimiz artarak sürmelidir.
2. Küçük İşverenlerin İş Güvenliğini
Masraf Olarak Görmesi
Özellikle, sektörümüzde bir kısım
küçük işveren, çok masrafa
girmeden işi bir an önce bitirmek
için birinci önceliğini işe vermekte,
iş güvenliğini adeta bir “kambur
60
gibi” görmekte extra bir yük
gibi algılamaktadır. Halbuki
İş güvenliğine kaliteye önem
vermekle verimliliğin ve iyi
şöhretin artacağını kendisine
anlatılmamış veya ikna olmamıştır.
3. İşçilerin Ve İşverenlerin
Eğitimsizliği
Eğitilmemiş işçi de, kurallardan
sıkılmakta, hiç bunalmadan,
zaman kaybetmeden bir an önce
verilen işi bitirmek istemektedir.
Bu nedenle Davranış Odaklı
İş Güvenliği Anlayışı BBS (
Behaviour Based Safety) nın da
teyit ettiği gibi, kestirme kaçamak
yollara başvurabilmektedir.
Dolayısı ile özellikle götürü usulü
çalışmalarda, güvenliğe önem
vermeyen üretimde, adeta bu
yapıdaki işçi ve eğitilmemiş
işveren anlaşmaktadır. Ta ki bir
kaza oluncaya kadar.... Kaza
olunca bu üstü kapalı anlaşma
bozulmakta karşılıklı suçlamalar
başlamaktadır.
5. Haksız Rekabet
Bahsi geçen önlemleri emniyet ağı,
kemeri, korkuluğu, kurallara uyan
iskelesi, kalası vb. satın alanların
extra harcamaları nedeniyle,
almayanların daha ucuza
üretmelerine sebep olmakta ve
rekabet edememekte, adeta önlem
alan firmalar cezalandırılmış gibi
olmaktadır.
Bu durum; pahalı ama bir o
kadar da sağlıklı ve emniyetli
çözümler önerecek olan iş
güvenliği uzmanının, işvereninin
bu durumunu dikkate alması ile,
bu önerilerinden vazgeçmesine
sebep olabilir. Bu ise hem
kendi hem de işvereni için kötü
sonuçlanabilir. Özellikle de inşaat
sektöründe, müeahhit olmada
çok da eğitim şartı olmayınca,
parayı bulup işe başlamak isteyen
bir müteahhitin, önce bu konuda
bilinçlendirilmesini sonra işe
başlamasını sağlamalıyız.
6. Sistemsiz Çalışma Alışkanlığı
4. Yüksek Kar Amacıyla
Sonucunu Öngöremeden Fazla
Çalıştırma, Çalışma
İki tarafın anlaşması ile, mesela
çok çok uzun saatler fazla
mesai yapılabilmekte, bu ise
aylar süren çalışmalar sonunda
yorgunluk nedeniyle kazaları
tetikleyebilmektedir. İş guvenliği
uzmanı “çok uzun saatleri bulan
mesailerin uzun süre yapılması
yorgunluğu artırır bu da kazalara
sebep olabilir” uyarısı yaptığında
bu iki kesimi de memnun
edememektedir .
Onyıllar önce o yıllarda çalıştığım
şirkette iki taşeronumuz
vardı; biri bulduğu kepçe ile
1-2 gün ve gecede kepçeyi
durmaksızın çalıştırdı ve bir
semtin sokaklarında kazılmadık
yer bırakmadı . Bir de baktık
ki sokaklar köstebek yuvası...
O zamanın idaresi ile el ele
vererek derhal bu arkadaşa kaza
olabileceğini insanlara zarar
verebileceğini –itfaiye ambulans
giremeyeceğini, bu açılan
kanala yetecek geçit köprüsü
olmadığından, kanaldan karşıya
atlarken düşenler olabileceğini
anlatmış ve açtığı kanalları bir
taraftan kapatırken yeni kanal
açmamasını, boruyu kanala kaza
yaşanmadan koydurup bir an önce
kapatmasını sağlamıştık.
Ama taşeron kendini haklı
görüyordu. Kepçeyi bulmuş ve
kiralamışken, hiç bekletmeyip, bir
anda heryeri kazması gerçekten
de kazançlı idi kendisi için!.. . Ama
toplum, semt insanları hatta kendi
işçilerinin güvenliği aklına bile
gelmemişti. İşte bu gibi durumları
kompanse edebilecek bir
otokontrol mekanizması; SİSTEM
oluşturulmalı.
Diğer bir taşeronumuz da şimdi
rahmetli olmuş, nurda yatsın,
maksimum 100 metre kanal açar,
onu kapatır eski haline getirir
sonra bir yüz metre daha açardı.
Bizim, İDARE ve Müteahhit olarak
örnek gösterdiğimiz bir taşerondu.
Kıssadan hisse; Her zaman
çok kazançlı olan yöntem çok
da emniyetli olmayabiliyor.
Taşeronların emniyetli
çalışılmasını sağlayan SİSTEM
üzerinde bilgimizi gücümüzü
yoğunlaştırmalıyız. Umarım bu
konudaki yeni yasa teklifi bu
amaca hizmet eder.
Geçmişte bir seminerde, Bir
değerli bakanlık görevlimizin
dediği gibi; “ortalık biraz toz
duman”. Takdir edersiniz ki
bu konuda oluşmuş “pozitif iş
güvenliği kültürümüz” de yok
henüz.
Ancak, iflah olmaz bir iyimser
olarak, ilerde daha güzel
61
önlemler alınacağına, devlet
işçi ve işverenimizin en kolay
anlaşabileceği – menfaatlerinin
ortak olduğu iş güvenliği konusunda,
– birbirini ötekileştirmeden daha
“çözüm odaklı” adımlar atılacağına
ve kazalara, meslek hastalıklarına
geçit vermeyen bir SİSTEM’in birlikte
kurulacağına inanıyorum.
bir ceza uygulaması ile başlanabilir.
Ama, unutmamak gerekir ki, ceza son
çaredir.
Önce eğitim. “Eğitim uzun bir süreç,
kültür yok” diyerek de bekleyemeyiz.
Dolayısıyla, önce kısa da olsa bir
eğitim, sonra kurala uymayanların
cezalandırılması düşünülebilir, Ceza
Kanunumuza girmiş
olan “ıslah edici hafif
cezalar”a benzer
şekilde verilecek
cezalarda amaç,
doğruya yönlendirme
olmalı. En azından yol
-yöntem bilmediği için
böyle davrananlarda
yüksek oranda bir
düzelme beklenebilir.
Ancak,
Müfettişlerimizin
“önlem almazsan
kapatacağız”
dedikleri halde
kapatılana kadar hiç
bir şey yapmayan,
kapatıldıktan sonra
düzenlemeleri yapan
işverenlere rastlandığı
da bir gerçektir. Bu
da negatif kültür
özelliklerimizden biri
olsa gerek.
Ceza Kanunumuza
girmiş olan
“ıslah edici hafif
cezalar”a benzer
şekilde verilecek
cezalarda amaç,
doğruya yönlendirme
olmalı. En azından
yol -yöntem
bilmediği için böyle
davrananlarda
yüksek oranda bir
düzelme beklenebilir.
62
ÖZETLE ÇÖZÜM ÖNERİLERİM:
1. Tablonun değişmesi için
Bakanlığımızın yeniden bir “İnşaat
kazaları önleme seferberliği”
yapması. Bu defa sokak aralarında
yapılan inşaatların dahi bu kampanya
ile emniyetsiz çalışmalarının
düzeltilmesi önerilebilir. Bu gibi
işlerde “alan razı veren razı” bazında
işçi ve işverenin şikayetçi olmadığı binanın, mesela mantolama yaptıran
yöneticilerin korkuluksuz iskelede,
bağlanmamış ve tek kalasla, cambaz
gibi kemersiz çalışanları gören
hepimizin yürekleri ağızlarına gelse
de, sonuçta işinin görülmesine baktığı
emniyetsiz iskelelerde - emniyet
kemersiz - tek kalas üzerinde
çalışmalar yapıldığı hepimizin
malumudur.
2. Belki bir şikayet mekanizması
işletilerek, önlem alması için bu tür
çalışan işyeri işverenine, cüzi de olsa
3. İnşaatlarda en çok
ölümlü kazalar – asansör, merdiven
boşlukları ile kenarlardan düşme
şeklinde olduğu için, mesela küçük
işverenlerin, buraları kapatacak veya
etrafını korkulukla çeviren, mengene
türü basit, kullanışlı malzemelerin
ve iskelelerin üretimine destek
olunması –ucuza, taksitle temini
imkanının oluşturulması da çözüm
olarak düşünülenbilir. İNTES’in yanı
sıra Müteahhitler Birliği vb kuruluşlar
da bu konularda adım atabilir. Maksat
bu işe yeni başlayacak işverene yol
göstermek işini kolaylaştırmak.
4. İnşaatlar tamamlandıktan sonra
müteahhitlere bir İSG karnesi
verilebilir (tüm firmaların “zaman
kayıplı kaza sayısı”, belki ramak kala
kazalar” gibi kavramları kullanması
sağlanır) ve sonuçta yapılan ev
satılırken, satın alan kişinin de
sürece dahil edilmesi sağlanabilir.
Firmaların İSG performansları
kamuoyu ile paylaşılabilir.
5. Az kaza yapan firmalar bir şekilde
ödüllendirilmeli. Mesela primi
düşürülebilir.
6. İhalelerde iş güvenliği sarf
kalemi mutlaka yer almalı –az ya
da çok önceden bir bütçe ayrılması
hatırlatılmalıdır.
7. Bakanlığımızın sektörün tüm
temsilcileri ile bir araya gelerek
haksız rekabet konusunda da
UYGULANABİLİR çözümleri
oluşturması, sonra da,
uygulayabileceği kadarını ülke
bazında tüm işverenlere uygulatması
önerilebilir.
8. Denetimlerin OHSAS ve ISO’da
olduğu gibi yıllık bazda tüm firmaları
kapsayacak biçimde yapılması,
bu denetimlerde düzeltici önleyici
faaliyetlerin kayıt altına alınması
tüm firmaların belirli periyotlarda
denetlenmesi sağlanabilir. Belki
deneyimli iş güvenliği uzmanlarından
bu konuda faydalanılabilir.
9. Sonuç itibari ile kaza olduktan
sonra, işverenin kendi sorumlu
olmuş, ya da iş güvenliği uzmanı
ya da işçi sorumlu olmuş bunun
üzerinde yoğunlaşmanın çok da
fazla önemi yok; bunun üzerinde
yoğunlaşılacağına, “kazayı nasıl
önleriz de işveren, şöhret ve
para kaybına, işçi can kaybına, iş
güvenliği uzmanı da hapis cezasına
uğramadan bu işi çözeriz?”
sorusunun cevabına odaklanmak
daha anlamlı, insancıl ve kolay değil
mi?
Bu konuda İNTES’in MYK’nın
çabalarını yakinen bilen, çok az da
olsa, çorbada tuzu olan biri olarak, bu
çabaların artarak devamı dileğimin
yanısıra, diğer ilgili kurumların da
bu çabaya katılmaları ve işbirliğinin
sağlanmasını umuyorum.
İş güvenliği uzmanlarına kanunla
gelen temel sorumluluklar
En temel sorumluluk ve görevler
başlıca;
• İşverenini ölüm tehlikesi olduğunda
bakanlığa ihbar etme.
Bu durumun iş barışını bozacağını
ve etik olmadığını düşünenlerdenim.
Bizim işimiz olasılık işi olduğundan
ölümün kesin olacağını kestirmek
mümkün olmayabilir. Olasılık
üzerinden yapılan şikayet de “size”
ve “bana” göre bakışı gündeme gelir
ki tartışma götürür.
• Her tehlikeyi, konuyu
değerlendirmek, hiçbir olasılığı
atlamamak (böyle bir babayiğit var
mı? mantıken imkansız gibi)
• İSG KATİP’e kayıt olma zorunluluğu
ve çalışma sürelerinin takip altında
tutulması,
• Eğitim verme,
• Acil durum ve tahliye planı yapma,
• Acil durum ve tahliye tatbikatlarını
gerçekleştirme kayıt altına alma,
• Tüm İSG ile ilgili kayıtları tutma ve
düzenleme (eğitim, sağlık kayıtları)
• Uygun kurulmuş bir ekiple
gerçekleştirilen sağlam bir risk
değerlendirmesine dayalı bir risk
yönetim sisteminin oluşturulması,
sürdürülmesi, sürekli iyileştirilmesi
çalışmaları,
• Taşeron personeli dahil her
kademede çalışanın mesleki
yeterlilikten başlayarak tüm İSG
konularında denetlenmesi, İSG
kültürünün günden güne arttırılması
için yoğun çaba sarf edilmesi,
• Risk yönetim sisteminde her
kademede yöneticinin ve çalışanların
İSG ile ilgili sorumluluklarının net
olarak tanımlanmasını ve dokümante
edilmesini sağlamak.
İş güvenliği uzmanlarının temel
sorunları
İşçi ile işverenin arasında kalması iki
tarafı memnun edememesi. Devlete
şikayet hakkını kullanamaması,
maaşını işverenden alması nedeniyle
yeterince özgür ve bağımsız
davranamaması.
İşçilerin işverenden beklentilerini,
iş güvenliği ve sosyal haklar
anlamında, iş güvenliği uzmanı
üzerinden gerçekleştirmek istemesi
63
yasal olarak zorunlu olan ve iş
güvenliği uzmanı tarafından belirtilen
uygulamaların bu konunun önemini
bilemeyen işveren tarafından zaman
ve maddi olanaklar ileri sürülerek
ertelenebilmesi.
İş güvenliği uzmanlarının işsizlik
veya başka sebeplerle risk alarak İSG
açısından altından kalkamayacakları
her işyeri ile sözleşme yapmaları,
yetkin olmadıkları her görevi kabul
etmeleri, dolayısıyla mevzuatta
tanımlı görevlerini eksik veya
yetersiz yapmaları sonucu olabilecek
kazalarda ilk başta çalışanlar, sonra
kendileri ve işverenlerinin zarar
görmesi.
Bazı OSGB’lerde hizmetin kalitesi
düşmüştür. Şöyle ki; belki 50
işyeri ile anlaşmak durumunda
kalınabiliyor... Bakanlığımızın verdiği
180 saati doldurmak için pek çok
OSGB’lerde çalışan iş güvenliği
uzmanının işletme seçme şansları
olmuyor. Yalnızca hakkını vererek
görev yapılabilecek sayıda işyeri
kabul edilmeli. Mevzuatımız olası bir
kaza durumunda OSGB sahiplerini
sorumlu tutmuyor.
64
İş güvenliği uzmanlarının
işverenlerden beklentileri
• Yazdıklarının benimsenmesi
tartışılması ve (OHSAS’ta belirtildiği
gibi) en azından yasal gereklilikleri
karşılayacak kadarının uygulanması.
• Özellikle üst yönetim tarafından,
kendisine yardımcı ve destek
olunması ve yapıcı davranılması.
• İSG eğitimlerine katılımın
sağlanması için destek verilmesi.
• İSG konularının sadece ayda bir
kurul toplantılarında değil daha sık
gündeme getirilmesi ve öneminin
her fırsatta vurgulanması nitekim
yabancılarla alınan projelerde
tüm toplantıların ilk maddesi “İş
Güvenliği”dir.
• Üst yönetimin otoritenin
sağlanmasında, tüm mavi ve beyaz
yakalıları toplayarak iş güvenliği
uzmanına yardımcı olunmasını ve
itaat edilmesini vurgulaması. (Bu
sayede Türkiye’de bir Termik Santral
İnşaatı ilk kez ölümlü kaza olmadan
bitirilebilmişti. Bunun haklı gururunu
emeği olanlar taşımaktadır.)
• İSG konusunda ceza ve ödül
sisteminin yerleştirilmesi bu konuya
önem verildiğinin tüm çalışanlara
gösterilmesi (Ödül törenlerine en
üst düzey katılım sağlanması) Batı
da “isim yok kınama yok” (no name
no blame ) şeklinde tabir edilen,
kişilerden çok olaylara odaklanmak
ve ceza vermek yerine mesela ödülü
vermemek cezası ile cezalandırmak
gibi yöntemler denenebilir.
• Sadece üretimi artırmak, kişisel
koruyucu ve güvenlik önlemleri
ve eğitim için para harcamamak
amacıyla işle ilgisi ve bilgisi az
olanları tercih etmemesi.
Bunun kendisine cezalarla
tazminatlarla geri dönebileceğini
bilmesi dolayısı ile iş güvenliği
uzmanı seçiminde kaliteye önem
vermesi.
Eğitimli ve belgeli işgücünün rolü
Elbette ki eğitimli ve belgeli işgücü
daha az kaza yapar. Ancak işverenin
de bu konuda bilgili ve bilinçli olması
gerekiyor. İhtiyaca cevap veren bazı
kurum ve kuruluşların kalitesi ve
sayıları şimdilik yetersiz, ama bir
taraftan da ücra il ve ilçelerde
işçilerini eğitecek kurum bulamayan
işveren ceza alma endişesi
taşıyabiliyor. Gerçekten tüm bunlar
geçiş döneminin sancıları...
Taşeron seçimi ve yönetimi adeta
taşıma su ile değirmen döndürmeye
benzemekte. Kurallara uymak
istemeyen taşeronlarla iş güvenliği
uzmanları, köşe kapmaca oynar gibi,
yakın takip zorunda kalmaktadır. Bir
kısım taşeron arkanızı döndüğünüz
alsalar da bu kutsal beraberliğe öyle
başlasalar daha iyi olmaz mı?
Öğrendiklerini iş güvenliği
anlamında uygularken bilinçli
olmayan işvereninden tepki alan
işçi demoralize olmakta, özellikle
üretim baskısı konusunda zorda
kalmaktadır.
anda üretimi arttırmak amacı ile
kaçamak, yasal olmayan tehlikeli
yollara başvurabilmekte.
Böyle olunca da özellikle kısa
zamanda çok işçi gereksinimi
olan işverenlerin nitelikli, eğitimli
işçi bulması çok zor olmakta ve
niteliksiz işçi ile çalışmak zorunda
olanların da bu işçileri gerçek
anlamda eğitmeleri için, belki
haftaları bulan bir eğitim dönemi
gerekmektedir. Bu dönem işverence
işin zaman baskısı ve masraflar
nedeni ile uzun bulunabilmektedır.
Böyle olunca da bu niteliksiz işçilerin
kaza yapma olasılıkları artmaktadır.
Yine iyimser bir bakışla; tüm
çalışanlar gereken belgeleri
aldığında bu sorun kendiliğinden
ortadan kalkacaktır. Ancak bu iş
belirli bir süre alacaktır.
Sonuçta işveren eğitimi (işverenin
İSG kültürü oluşturma konusunda
bilinçlendirilmesi) çok önemli bir
madde olarak gündeme gelmektedir.
Bu konu tıpkı evliliğe benziyor. Karı
koca birbirini seçti; pembe pancurlu
bir ev hayali ile işe başlarken, bir de
bakıyorsunuz ki bir ay geçmemiş
eşler “benim babam senin babanı
döver” kabilinden basit şeylerle
ayrılıvermiş... Bir kısacık eğitim
Kemer bağlamak için geçen
süre, - kemer masrafı kemerle
zor çalışılması ve yaşam halatı
vb kurularak çalışacak yer
ayarı- hep zaman ve para kaybı
gibi görüldüğünden-, çoğu zaman
düşük olan düşme olasılığı sineye
çekilebilmektedir. Üstelik bu uzun
ve zahmetli hazırlık, işçinin de
tepkisine neden olmakta ve deyim
yerinde ise bilinçlendirilmemiş
işçi ve işveren bu yasal olmayan
iyiliklerine olmayan konuda
anlaşmakta, iş güvenliği uzmanından
bu konuda ısrarlı olmamasını
isteyebilmektedir. Belki malzemeler
monte edilmeden yerde iken kemer
bağlayacak yerlerin montesinin
düşünülmesi gibi kemer takmayı,
çelik montaj işini kolaylaştırıcı
teşvikler düşünülebilir.
Yeni iş güvenliği uzmanları da,
özellikle bilgileri olmayan alanda illa
da hizmet vermek durumunda iseler,
önce bu konuda bakanlığın eğitimine
ilaveten, uygulamalı bir eğitim
almalılar. İskeleyi, emniyet ağını
görmeli, emniyet kemerini bizzat
takmalıdırlar.
“İnsan yaşamı her şeyden
değerlidir” tezine toplumun katkısı
• İşçi- işveren -devlet biraya gelmeli,
tartışmalı adeta beyin fırtınası
yaparak beklentiler alınmalı orta yol
bulunmalı
• İşçilerimizin kişisel koruyucu
kullanmamada ısrar etmemesi için
daha interaktif yöntemlerle eğitilmeli.
• İşveren koruyucuyu kullandırtma
azminden taviz vermemeli. ( Bu
konuda bıkan kişilere rastladım)
Aksi takdirde yüksek tazminatlar
ödemek durumunda kaldığı
unutturulmamalıdır.
• Özellikle çocuklara ve gençlere
ulaşılmalı, okullarda İSG konusunda
seminerler düzenlenmeli. Bu
konuda, bakanlığın üniversite
son sınıf öğrencilerinin mezun
olmadan bilinçlendirilmesi için
verilen seminerler gibi, bu yöndeki
çabalarına destek olmak için iş
güvenliği uzmanları dahil, pek çok
sivil toplum kuruluşu da konuya el
atmalı. Tüm toplumda bir farkındalık
oluşturmak, konunun önemini
defalarca anlatmak gereklidir.
Okullara iş güvenliği sunuları
yapmada, bakanlığımız iş güvenliği
uzmanlarını seferber edebilir; hem
de gönüllü olarak.
• Radyo ve TV gibi medyaları
kullanarak konu ile ilgili görsel
çalışmaları daha sık ve sürekli
göstermek, duyurmak. Herkesin
seyrettiği dizilerde, filmlerde düzgün
İş Güvenliği uygulamalarının yer
almasını sağlamak uygun olacaktır.
• İnternet ortamında her yaşa yönelik
İSG bilinci geliştirici, İSG Kültürü
oluşturucu interaktif uygulamalar
geliştirmek, bunları eğitimlerde
kullandırmak
• Sinema, tiyatro, fotoğraf gibi
sanatsal faaliyetlerde iş güvenliği
konusunu ön plana çıkartmak,
yarışmalar, sergiler düzenlemek.
• Hat Yönetimi (Line Management)
kavramı gereği üretim hatlarında
çalışanların kendilerini, iş güvenliği
kalite ve çevreden de yeterince
sorumlu hissetmelerinin sağlanması.
Bu konuda en önemli kesim
“formen/ ustabaşı” kesimidir. Ve
iş güvenliği kavramının oturması
ve benimsenmesinde eğitimleri
olmazsa olmaz anlamında önem
taşır. Hat yönetimi kavramını hayata
geçirmek gerekir.
• Kazalardan çıkarılan derslerin
öncelikle aynı şirketler topluluğunun
tüm bireyleri , sonra aynı sektördeki
herkesin paylaşması sağlanmalıdır.
Örneğin; “Aynı dağa iki kere
çarpmamak için”, O dağda bir
yerdeki türbulanstan dolayı düşen
uçağın bu deneyimi, önce kendi
filosundaki tüm uçaklar, sonra da
diğer uçak firmaları tarafından
paylaşılmalıdır.
Bu kavramı yabancılar; Deneyimden
Öğrenme (Lateral Learning) olarak
adlandırıyorlar. İnşaat firmalarında
da neden olmasın?
Aklıma geliverenler bunlar, bu
fırsatı verdiğiniz için teşekkür eder
esenlikler dilerim.
65
DOSYA
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
B. Selin KALIN
Makine Mühendisi
A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı
Çevre Görevlisi
Hayatın her
alanında olduğu gibi
işyerlerimizde de
sağlık ve güvenlik
birinci önceliğimiz
olmalıdır.
Her İnsanın En Temel
Hakkı Yaşam Hakkıdır
Bilim, sanayi ve teknoloji hızla
gelişirken, yeni üretim teknikleri,
makine, cihaz ve tesislerle çok
karmaşık yapıları artık daha kolay
ve daha az maliyetle üretme imkânı
elde edilmiştir. İnsanların hayat
standardını yükseltmeye yönelik
bu gelişmeler sevindirici olmakla
birlikte, diğer taraftan üretimin
vazgeçilmez bir parçası olan
çalışanların bu esnada hayatını
kaybetmesi son derece üzücü ve
düşündürücüdür. İnsanın en temel
hakkı yaşam hakkıdır, bu hakka
saygılı ve duyarlı olmak hepimizin
görevidir, bu nedenle hayatın her
alanında olduğu gibi işyerlerimizde
de sağlık ve güvenlik birinci
önceliğimiz olmalıdır.
İnşaat sektörü dünyada olduğu gibi
ülkemizde de iş kazaları ve meslek
hastalıklarının en sık yaşandığı
sektörlerin başında gelmekte,
ölümlü kazalarda ise genel olarak
birinci sırada yer almaktadır.
Kazaların meydana geliş şekilleri
ile ilgili istatistiklere bakıldığında
yüksekten düşmeler birinci sırada
gelmektedir.
Yüksekte çalışmanın zorunlu
olduğu durumlarda olası risklerden
korunmak mümkündür. Çalışma
öncesi yapılacak bir risk analizi
ve sonrasında alınacak tedbirler
ve kontroller dizisiyle yüksek
risk kabul edilebilir seviyelere
çekilebilir. Yüksekte çalışma
66
denince aklımıza ilk gelen bu
çalışmanın güvenli bir ekipman
üzerinde yapılması gerektiğidir.
Çoğunlukla bu çalışmalar yapılan
işe ve işyerine uygun bir iskele
ile yapılmaktadır. İnsan hayatının
emanet edildiği bu ekipmanların
standartlara uygun olmaması,
kurulumunda, kullanımında
yapılan hatalar çoğunlukla
ölümlü veya ağır yaralanmalı
kazalara sebep olmaktadır.
Böyle bir riski kesinlikle kabul
etmeyeceğimize göre, öncelikle
standartlara uygun(belgeli) iskele
temin etmemiz gerekmektedir.
İskeleler, TS EN 12810-1,TS
EN 12810-2,TS EN 12811-1,TS
EN 12811-2 ve TS EN 12811-3
standartlarına ve ilgili diğer ulusal
standartlara, konu ile ilgili ulusal
standart bulunmaması halinde
ilgili uluslararası standartlara
uygun olmalıdır. İkinci sırada
doğru kurulum, kullanım ve söküm
gelmektedir. Bu işlerde çalışacak
kişilerin mesleki yeterliliğe ve iş
güvenliği bilincine sahip olmaları
bu ikinci ayağın sağlıklı olmasında
çok büyük önem arz etmektedir.
Aksi takdirde sonuç değişmeyecek,
ikinci ayak sorunluysa yapı yine
çökecek, risk devam edecektir. 20
yılı aşkın süredir sahip olduğum
mesleki tecrübem, iş güvenliği
uzmanlık kariyerim ve İNTES
MYM İskele Kurulum Elemanı
sınav ve belgelendirme sürecinde
bana verilen görevlendirmeler
de edindiğim tecrübelere de
dayanarak kazaların %98’i insan
kaynaklıdır. Bu tespitten hareketle
özellikle böyle hayati önem taşıyan
bir işte çalışanların mesleki ve iş
güvenliği eğitimi almadan, yeterli
tecrübe ve bilince sahip olmadan
çalıştırılmaları kesinlikle çok
tehlikelidir. Ayrıca 6331 sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve
bağlı mevzuatlarında da mesleki
eğitim ve iş sağlığı ve güvenliği
eğitimi almamış kişilerin tehlikeli
ve çok tehlikeli işlerde çalıştırılması
yasaklanmıştır. Her işte olduğu gibi
üçüncü bir ayak olan kontrol de
önlemdir. Burada da insan faktörü,
dolaysıyla mesleki yeterlilik,
güvenlik bilinci ve eğitim ön plana
çıkmaktadır.
Sonuç olarak bilime, teknolojiye,
tesis makine ve cihazlara yapılan
yatırımlara paralel olarak en az
İskele kurulumunda
çalışacak kişilerin
mesleki yerlilik ve
iş güvenliği bilincine
sahip olmaları
gerekir.
onlar kadar onların bir parçası olan
insana da yatırım yapılmalıdır. Bu
yatırım öncelikle sağlıklı güvenli
ortamlar tesis etmeye, bu durumu
sürekli kılmaya, işverenlere,
çalışanlara kısacası tüm taraflara,
mesleki yeterliliğin önemi, sağlık ve
güvenlik bilinci aşılamaya yönelik
olmalıdır.
67
DOSYA
AGE İNŞAAT VE TİCARET A.Ş.
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
Yaşam İçin
İş Güvenliği
Ön Plandadır
AGE İNŞAAT VE TİCARET A.Ş.’nin
“Adana İli Kozan Kavşak Bendi
HES İnşaatı ve Hidromekanik
İşleri Projesi özelinde İş Sağlığı ve
Güvenliği önlemleri tüm ayrıntıları ile
uygulanmaktadır.
Şantiyede çalışanların eğitimlerine
öncelik verilmektedir.
AGE’nin Kozan
Kavşak Bendi HES
Projesi’nde inşaat
ve alt yüklenici ve
hizmet alımlarını
kapsayan 75 farklı
firma bünyesinde
eğitim alan
kişi sayısı
9300 kişi oldu.
Şantiyede; iş başı (oryantasyon)
eğitimlerinin akabinde personelin
mesleğe uygun iş güvenliği eğitimleri
sağlanmaktadır. Amacına uygun
verilen eğitimlerin sonrasında
işler ve işçiler aktif bir şekilde
uzman personeller ve iş güvenliği
bilincine vakıf olmuş teknik personel
tarafından denetlenmektedir.
Saha içerisindeki bu denetlemeler
personelin mevcut iş güvenliği
hassasiyetini sıcak tutmakta
ve bu bilinç, en alttan en üste
yerleştirilmektedir. Günlük olarak
saha çalışmalarına başlanmadan
önce sorumlu personel, çalışanları ile
beraber o gün yapılacak işe özel kısa
bir iş güvenliği toplantısı yaparak
iş sağlığı ve güvenliği konusunun
önemine tekrar dikkat çekmektedir.
Ayrıca bütün bu aktiviteler günlük
olarak raporlanarak kayıt altına
alınmaktadır.
Bu eğitimler;
• Mesleki Eğitimler (Betonarme
Kalıpçılığı/Demirciliği, Operatörlük,
68
Kaynakçılık v.s)
• Acil Durum Eğitimleri
• İlk Yardım Eğitimleri
• Yangınla Mücadele Eğitimleri
• Temel İSG ve Mesleki Eğitimleri
• Yüksekte Çalışma Eğitimleri
• Tırmanır Kalıp Montaj ve Demontaj
Uygulamalı Eğitimleri
• İskele Kurulum Eğitimleri
• Risk Analizi Eğitimleri
• Şoförlere Yönelik Güvenli Sürüş
Eğitimleri
• Vinç ile Yapılan Kaldırma-İndirme
Çalışmalarında Alınacak İş Güvenliği
Önlemleri Eğitimi
• Çalışma Alanlarındaki Risklerle
İlgili Özel Eğitimler başlıkları altında
sıralanabilir.
Projede AGE İnşaat ve alt yüklenici ve
hizmet alımlarını kapsayan 75 farklı
firma bünyesinde eğitim alan kişi
sayısı 9300 kişi olmuştur.
Eğitimler; İş Güvenliği Uzmanları
ve Milli Eğitim Bakanlığı’nca
yetkilendirilmiş firmalar tarafından
verilmiştir.
776 çalışanın bulunduğu şantiyede 2
(A) sınıfı iş güvenliği uzmanı, 8 (C) sınıfı
iş güvenliği olmak üzere toplam 10
iş güvenliği uzmanı bulunmaktadır.
Ayrıca birincil mesleki görevi iş
güvenliği ve uzmanlığı olmasa
dahi Kavşak Bendi HES İnşaatı
bünyesinde çalışan teknik
personel içerisinde iş güvenliği ve
uzmanlığı belgesine sahip personel
bulunmaktadır
AGE iş sağlığı ve güvenliği politikası
• İş yerlerinde çalışanların sağlığının
korunması ve iş güvenliğinin
sağlanması konusunda yürürlükte
bulunan tüm mevzuatları yerine
getirir.
• Çalışanlara, yapmakta oldukları
işlerde uymaları gereken sağlık
ve güvenlik önlemlerini öğreterek,
destek olur ve aktif katılımlarını
sağlar.
• Şantiyelerde, işçilerin, işçi
temsilcisi ile temsil edilmesini ve iş
güvenliği kurullarında birlikte karar
alınmasını sağlar.
• İşçi sağlığı ve iş güvenliği
alanındaki teknolojik gelişmeleri
yakından takip ederek, olanaklar
çerçevesinde iş yerlerinde uygular.
• İş kazalarının önlenebileceğine
inanır.
AGE’nin iş sağlığı ve güvenliğine
ilişkin amaç ve hedefleri
Amaçlar
- Emniyetli bir çalışma ortamı
oluşturmak.
- Sahadaki tüm personelin
güvenliğini sağlamak.
- Çevrede bulanan insanların can
güvenliğine zarar vermemek.
- Mal kaybı veya hasarına neden
olmamak.
- Kanun ve mevzuata uyumu
sağlamak.
Hedefler
- Ölüm ve kayıp zaman
- Yaralanma / kaza
- Yangın
- Patlama
- Trafik kazası
İSG Uygulamaları
• İş güvenliği planının (el kitabı)
hazırlanması
• Acil durum müdahale planı ve
ekiplerinin oluşturulması
• Risk analizi ve
değerlendirmelerinin yapılması
• Saha denetimlerinin yapılması
• Eğitimlerin verilmesi
• Saha trafiğinin düzenlenmesi
• Kullanılan her türlü araç ve
ekipmanın periyodik kontrollerinin
takibinin sağlanması
• İş izin sisteminin yürütülmesi
• İSG ölçümlerinin takibi ve
değerlendirilmesi
• Uyarı işaret ve levhalarının temini
ve konumlandırılması
• İş kazaları önleme faaliyetleri ve
kayıt altına alınması
• Saha ve yaşam alanlarında
temizlik-hijyenin sağlanması
• Tehlikeli maddelerin belirlenip
MSDS’lerinin ilan edilmesi
• Kişisel koruyucu donanım seçimi ve
kullandırılması
• İş Güvenliği Kitabı’nın Hazırlanması
• İş Sağlığı ve Güvenliği El Kitabı,
AGE’nin (taşeron firmalar dahil)
faaliyetleri sırasında İş Sağlığı ve
Güvenliği (İSG) politikası ile ilgili
hedeflerine ulaşması için bir çerçeve
oluşturmak üzere hazırlanmıştır.
• İSG sistemi dahilinde şantiye içinde
kullanılan 28 adet takip listesi ve
52 adet kontrol formu el kitabında
tanımlanmıştır.
Acil Durum Müdahale Planı ve
Ekiplerinin Oluşturulması
AGE’nin faaliyetleri sırasında olası
acil durumlarda (sabotaj, deprem,
yangın, sel veya su baskını, çevre
kazası vb) herhangi bir kargaşaya
yol açmadan izlenecek adımları
belirlemek için hazırlanmıştır.
69
Toplanma Noktaları
Saha genelinde 9 alan toplanma
noktası olarak belirlenmiştir.
AGE, çevre
korumasına ait
performans ve
hizmet kalitesini
sürekli iyileştirmeyi
ve çevrenin gelecek
kuşaklara temiz
olarak bırakılmasını
sağlamak üzere
yürüttüğü çevre
yönetim sistemlerini
geliştirerek
sürdürmeyi taahhüt
ediyor.
ADMP Akış Çizelgeleri
1. İş Kazası Müdahale Planı
2. Yangın Müdahale Planı
3. Döküntü – Sızıntı Müdahale Planı
4. Terör – Sabotaj Müdahale Planı
5. İlk Yardım Müdahale Planı
6. Elektrik Kazası Müdahale Planı
7. Patlama Kaynaklı Kaza Müdahale
Planı
8. Trafik Kazası Müdahale Planı
9. Deprem Müdahale Planı
10. Su Baskını Müdahale Planı
Risk Analizi ve Değerlendirmelerin
Yapılması
• İşin amacı, aktivitelerin sırası,
öngörülen tehlikeler, alınacak
önlemler ve koruyucu tedbirler
belirlenir ve o işi yapan ve kontrol
eden kişilerin kolayca anlayabileceği
bir şekilde ifade edilir.
• Şantiyede yapılan faaliyetlere
yönelik olarak hazırlanmış 38 adet
Risk Değerlendirmesi mevcuttur.
• Sahada tehlike-risk analizi yapılan
her aktivite için bir çalışma talimatı
hazırlanır veya bu konuda eğitim
verilir.
• Çalışma talimatı hassas ve
tehlikeli aktiviteler için hazırlanır.
Aşağıdakilerle talimat konusu olan
işler genel hatları ile belirtilmiştir.
- Kaldırma araçları
- İş makinesi kullanımı
- Kapalı alanda çalışma
- Geçici işler
- Patlatma
- Elektrikli alet kullanımı
- Yüksekte çalışma
- Sıcak işler
Sahada Denetimlerin Yapılması
• İSG uygulamalarının uygunluğu
ve alınan önlemlerin etkinliğinin
belirlenmesi amacıyla sistematik
ve bağımsız denetimler yapılır.
Yapılacak iyileştirmeler için
aksiyonlar belirlenir.
• Uygunsuzluklar kayıt altına alınır.
- Tehlike ve Ramak Kala Bildirim
Kartları
- İSG ile Çevre Kurallarına Uygun
Olmayan Durum Tespiti Kartı
- DÖF Talep Formu
Risk Değerlendirme
Eğitimlerin Verilmesi
70
Risk Değerlendirme çalışmasında;
Grafik 1’de belirtilen puanlama
izlenerek 5 x 5 MATRİS sistemi
kullanılmaktadır. (Grafik 1)
• Oryantasyon Eğitimi
• İSG Bilinçlendirme Eğitimi
• İşe Yönelik Eğitimler
• Mesleki Eğitimler
• Yenileme Eğitimleri
• Ziyaretçi Eğitimi
Saha Trafiğinin Düzenlenmesi
• Hız sınırları belirlenmiş olup limit
aşımları takip edilerek uyarılar
yapılmaktadır.
• Saha içi binek araçlar ve kamyonlar
için hız limiti 40km/saat; yüklü
kamyonlar 25km/saat; iş makineleri
için 20km/saat
Kullanılan Her Türlü Araç ve
Ekipmanın Periyodik Kontrollerinin
Takibinin Sağlanması
• Elektrikle çalışan cihazlar, elektrik
panoları ve tali tabloları, kaldırma
cihazları ve ekipmanları periyodik
olarak kontrol edilir.
İş İzin Sisteminin Yürütülmesi
• İş izni sistemi emniyetli çalışma
ortamı sağlamanın başlıca
yollarından biridir. Bu sistem,
yapımında önemli tehlikeler bulunan
ve önlemler alınması gereken işler
için kullanılır.
• Genellikle saha işlerinde
karşılaşılan 7 çeşit iş izni gerektiren
durum vardır. Bunlar;
- Sıcak işler
- Kapalı alanlarda çalışma
- Kazı işleri (Hendek kazısı, kuyu
kazısı, drenaj çukuru vb temizlik
çalışması)
- Elektrik işleri
- Patlatma işleri
- Yüksekte çalışma
- Kumlama ve boyama çalışmaları
temiz ve hijyenik olması sağlanır.
• Çalışma sahasında seyyar
tuvaletler bulundurulur. Yeterli
aydınlatma olması, temiz ve sağlıklı
olması sağlanır. Bunların atık suları
toplanarak arıtma tesisine verilir.
• Yemekhanede günlük temizlik ve
haftalık dezenfeksiyon yapılır ve
Mutfak-Yemekhane Saha Kontrol
Formu ve Banyo-Tuvalet Saha
Kontrol Formu ile kayıt altına alınır.
Kişisel Koruyucu ve Donanımların
Kullandırılması
• Kişisel Koruyucu Donanımları (KKD)
olmayan işçiler sahaya çıkartılıp
çalıştırılmaz.
• Şantiye bilinçlendirme eğitimi
öncesi KKD’lerin hazır olması ve
işçilerin bunları giyerek eğitime
katılmaları sağlanır.
• Risk analizleri sonucu kulaklık,
toz maskesi vb. diğer KKD kullanımı
öngörülüyorsa, bunlar da işi yapan
personele verilir.
• Kişisel koruyucu donanımlar yasal
mevzuat ve standartlara uygun
olacak şekilde İSG sorumlusu
tarafından kontrol edildikten sonra
temini sağlanmaktadır.
AGE Çevre Politikası
AGE;
• Çevre korumasına ait performans
ve hizmet kalitesini sürekli
iyileştirmeyi,
• Tüm şantiyeleri ve yatırımları
çevreye zarar vermeme açısından
sorumlu bir şekilde yürütmeyi
• Tüm çalışanlara ve çevredeki
kişilere çevre bilincinin
oluşturulmasında katkıda bulunmayı,
• Mevcut kaynakların korunması,
geri kazanmayı ve atıkları en aza
indirmeyi,
• Çevre ile ilgili tüm yasa
yükümlülükleri yerine getirmeyi,
• Bulunduğu çevrenin gelecek
kuşaklara temiz olarak bırakılmasını
sağlamak üzere yürüttüğü çevre
yönetim sistemlerini geliştirerek
sürdürmeyi taahhüt eder.
Projede Çevre Yönetimi çerçevesinde
Atıksu Yönetimi, Atık Yönetimi,
Bacagazı Emisyonu, Çevresel
Gürültü Yönetimi gibi Hava
Yönetimi konularında da çalışmalar
yürütülmektedir.
Grafik 1
İş Kazaları Önleme Faaliyetleri ve
Kayıt Altına Alınması
• İşyerinde meydana gelen tüm
kazalar kayıt altına alınarak,
raporlama yapılır.
Saha ve Yaşam Alanlarında
Temizlik Hijyenin Sağlanması
• Her ay ilaçlama ve dezenfeksiyon
çalışmaları yapılmaktadır.
• Kamp alanında uygun ve yeterli
sayıda duş, WC ve lavabo bulunur. Bu
alanların her zaman kullanıma açık,
71
DOSYA
ATTİLA DOĞAN İNŞ. TES. A.Ş.
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
“Yeşil El”, “Tehlike ve
Önlemleri Kartı” ve
“Deneyimden Öğrenme”
Uygulamaları
GİRİŞ
Attila Doğan Şirketler Topluluğu’nda
uygulamakta olduğumuz ve ülkemiz
için de faydalı olacağına inandığımız
3 yeni uygulamızı inşaat sanayi
okurları için paylaşmak istedik.
1. “Yeşil El Altın El” (Green hand
Golden Hand) ne demektir?
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki;
Kanada’da uygulanmış
ama ülkemizde tatbikatına
rastlamadığımız bir sistemdir.
Bu sistemi risk yönetimi yahoo
grubunda “işbaşı konuşması” olarak
yayınladıktan sonra halen
kaç işyerinde uygulandığı
hakkında bir fikrimiz yok.
Sistemin özü şu;
baretine yeşil el
çıkartması yapıştırılan
işçi, “şantiyede
acemi olduğunu
ve yardıma ihtiyacı
olduğunu” anlatmak
istiyor. Kanada’da bir
de “altın el” uygulaması
var ki, bu da; “benden
hiç çekinmeden yardım
isteyebilirsin” demek. Altın el işareti
de, barete yapıştırılan sarı bir el
işaretinden ibaret. Şantiyelerimizde
uygulamaya geçerken bu ikinci
kavrama ülkemizde gerek duymadık.
Çünkü bizim insanımız zaten
yardımseverdir.
72
“Yeşil el çıkartmasının barette kalma
süresini işçinin formeni tayin eder.
Mesela yardımcı işçidir, taşlamayı
öğreninceye kadar durabilir ve bu
öğrenme sürecinde bir usta yanında
olmalıdır. Bu arada yanında bir
öğreten olmadan, tekbaşına taşlama
yaptığını gören herkes kendisine
bir zarar vermemesi için müdahele
edebilir.
Ya da montajcı yardımcısı, emniyet
kemerini çok iyi kullanmayı
öğrenene kadar etiket baretinde
durabilir. Elbette bu arada yükseğe
çıkmamalıdır. “Yeşil el”li bareti
ile yükseğe çıkan birini herkes
uyarabilir.“
Yeni ve acemilerin bulunmaması
gereken kapalı alan- eternit çatı gibi
tehlikeli bölgelere merak nedeniyle
giren bir işçiyi herkes koruyabiliruyarabilir. Bakar bakmaz çalışanlar
arasındaki acemilerin anlaşılmasını
sağlar ve adeta onun için etrafında
bir KORUMA KALKANI OLUŞUR.
Maliyeti de çok ucuz; yeşil renkli
bir tabaka yapışkanlı kağıttan,
onlarcasını el işareti çizip keserek
siz de yapabilirsiniz. Tabii bu
konuyu yeni giren işçilerinize de
duyurmalısınız çalışan herkes bunun
anlamını bilmeli.
Daha ayrıntılı bilgi 174 nolu işbaşı
ISG konuşması olarak “risk yönetimi
yahoogrubu”nca yayınlanan “yeşil el
altın el “isimli yayında bulunabilir (1)
Kazaların en çok acemi işçiler
tarafından yapıldığı, işe girdikleri
ilk gün kaza oranlarının yüksek
olduğu düşünülecek olursa, bizce de,
yeni işçiler böyle bir korunmayı hak
ediyorlar; ya sizce?
2. Tehlike ve Önlemleri Kartı
(Hazards and Control Measure)
Uygulaması
Genel Koordinatörümüzün
IPLOCA’dan (Uluslararası Boru Hattı
Müteahhitleri Birliği’nden) getirdiği
“Tehlike ve Önlemler” kartı, resimli
ve uygulanabilir olduğu görülerek
tarafımızdan Türkçe’ye tercüme
edildi ve uygulamaya başladık. İşçi
ile birlikte resimleri göstererek
yapılan bir tehlike ve kontrol
önlemleri tespiti, harika bir (toolbox)
işbaşı konuşması ve İş Güvenlik
Analizi (Job Safety Analysis)
metodudur. Yeni biri başlamadan
önce, hemen oracıkta yapılabilecek
bu risk analizi, resimler gösterilerek,
işçilerle beraberce tartışılarak
doldurulmalıdır. Tehlikeler ve
önlemleri hakkında bilinç artışının
yanısıra akla gelmeyen tehlikeler
için de bir kontrol listesi (check list)
ödevi görür.
3. Deneyimden Öğrenme (Lateral
Learning)
“Deneyimden öğrenme” olarak
çevirdiğimiz yatay öğrenme olarak
ta çevrilebilecek kavramla, o
şirketler topluluğu ve veya benzer işi
yapan diğer gruplarla bu bilgilerin
paylaşılması da yurt dışında geniş
uygulama bulan ülkemizde pek az
uygulanan bir kavramdır.
Şirketin veya şirketler topluluğunun
bir yerinde olan bir kaza veya ramak
kala kaza, tüm diğer şantiye, tesis
vb. işyerleri ile paylaşılmalı kazadan
çıkarılan dersler (lessons learned)
ve kök sebep (root cause) mutlaka
bu formda yer almalıdır. Bırakın
sadece kendi içinde paylaşmayı,
tebliğde de sunduğumuz gibi, aynı
işi yapan diğer kuruluşlarla da
en azından, ramak kala kazaların
(near miss) paylaşılması gerektiğini
savunuyoruz. Bu konu da ramak kala
kazalardan ders alarak kazaların
tekrarını önlemek anlamında “aynı
dağa iki kere çarpmayalım” sloganı
ile İnşaat Mühendisleri Odası
Sempozyumundaki tebliğimizde (2)
sunulmuştur.
Yukarıdaki sunduğumuz yeni
uygulamalarda olduğu gibi
bünyemize uyan yeni uygulamaları
hayata geçirmek şeklinde de olsa,
konu üstünde önemle durulursa da
azalır…
SÖZÜN ÖZÜ;
Işgüvenliği demek, planlı olmak,
sistemli olmak demektir…
Sivrisinekle uğraşana dek bataklığı
kurutmak gibi, sistem kuranlar az
kaza yaşar, kuramayanlar çok, bu
kadar basit. Kazalarla ancak; “Eğitim
ve Denetim Sistemi” kurarak baş
edebiliriz
Bir kazanın en iyi yanı, tekrar
olmaması için ibret alınmasıdır.
Kazasız, dolayısıyla sistemli (3)
çalışmalar dileklerimizle...
Faydalanılan Kaynaklar:
1. 400’e yakın işbaşı konuşmasını
“erimsever.com”dan indirebilirsiniz.
2. Ruhi Öktem, ”İnşaat Sektöründe
İSG Eğitiminde İşbaşında Yapılan
Eğitimlerin ve Ramak Kaza
Kayıtlarının Tutulmasının Önemi”, İMO
İSG Sempozyumu, 5-6 Ekim 2007 ,
Ankara
www.e-kutuphane.imo.org.tr/
pdf/9089.pdf
3. ruhioktem.blogspot.com “Sistem
anlayışı ve edilgen yapı” ppt sunusu
Kazadan çıkarılan dersler
anlamında da kazaların irdelenmesi
73
DOSYA
GAMA ENDÜSTRİ TESİSLERİ
İMALAT VE MONTAJ A.Ş.
GAMA, ulusal
yasal mevzuat
çerçevesinde alt
yüklenicilerde
çalışan personelin
eğitimleri konusunda
sorumlu olduğunun
bilincinde olarak,
alt yüklenicilere
gerekli eğitimlerin
verilmesini de
organize eder
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İSG Eğitimi Olmadan
Şantiyeye Girilmez
İş sağlığı ve güvenliği alanında
gerçekleştirilen eğitimler GAMA’nın iş sağlığı ve iş güvenliği
konusundaki eğitimleri, çalışılan
ülkenin yasal gereksinimleri ve
GAMA olarak 50 yılı aşkın süreden
bu yana uluslararası ortamda
edindiği uygulamalar göz önünde
bulundurularak organize edilir.
Sağlık Konuları
a) Meslek hastalıklarının sebepleri,
b) Hastalıktan korunma prensipleri ve
korunma tekniklerinin uygulanması,
c) Biyolojik ve psiko sosyal risk
etmenleri,
İş güvenliği alanında eğitim verecek
olan personelin yetkinliği GAMA için
birinci öncelikli konudur. İş güvenliği
alanında tecrübeli, çalışanları tanıyan,
inşaat sektöründe deneyimli ve
eğiticilerin eğitimi veya formasyon
eğitimi almış olan kişilerin iş güvenliği
eğitmeni olarak işe alınmasına önem
verilir. Bundan sonraki aşamada,
GAMA prosedürleri ve çalışılan ülkenin
yasal mevzuatı çerçevesinde mevcut
eğitim materyalleri ülke ve/veya
projeye özgü hale getirilir.
d) İlk yardım.
Yurt içi projeleri eğitimleri, mevzuat
gereksinimleri ve GAMA iş sağlığı ve
iş güvenliği ve çevre yönetim sistemi
prosedürlerini de karşılayacak şekilde,
aşağıda belirtilen 3 ana başlık üzerine
inşa edilmiştir.
f) Elektrik tehlikeleri ve önlemleri,
Teknik Konular
a) Kimyasal, fiziksel ve ergonomik risk
etmenleri,
b) Elle kaldırma ve taşıma,
c) Parlama, patlama, yangın ve
yangından korunma,
d) İş ekipmanlarının güvenli kullanımı,
e) Ekranlı araçlarla çalışma,
g) Sağlık ve güvenlik işaretleri
h) Kişisel koruyucu donanımı kullanımı,
1 Genel Konular
i) İş sağlığı ve iş güvenliği genel
kuralları ve güvenlik kültürü,
a) Çalışma mevzuatı ile ilgili bilgiler,
j) Acil durumlar (tahliye ve kurtarma),
b) Çalışanların yasal hak ve
sorumlukları,
k) Yapılan işe özgü hazırlanan risk
değerlendirmesine dayalı iş güvenliği
eğitimleri.
c) İş yeri temizliği ve düzeni,
d) İş kazası ve meslek hastalıklarından
74
doğan hukuki sonuçlar.
Öncelikle, projeye başlanırken sahada
çalışacak olan tüm personel için
yapacakları iş ve meslek gruplarına
göre almaları gereken eğitimleri içeren
bir çizelge (Eğitim Matrisi) oluşturulur,
kimlerin hangi eğitimleri almalarına
ihtiyaç olduğu belirlenir. Sahaya yeni
gelen personel, şirket sahibi bile
olsa, iş güvenliği oryantasyon eğitimi
almadan, sahaya giremez.
GAMA, ulusal yasal mevzuat
çerçevesinde alt yüklenicilerde çalışan
personelin eğitimleri konusunda
sorumlu olduğunun bilincinde olarak,
yukarıda belirtilen eğitimlerin alt
yüklenicilere verilmesini de organize
eder. Ayrıca, eğitim sonunda bir
değerlendirme testi uygulayarak
çalışanların eğitim sonucunda
ulaştıkları bilgi düzeyleri ölçülür. Bu
sınavda 70 puanın altında not alanlar
için eğitim geçersiz sayılır ve tekrar
edilir.
Bu eğitimlerin yanı sıra “tool-box
talk” denilen iş öncesi eğitimler de
mevcuttur. İş öncesi eğitimleri, GAMA
tarafından belirlenerek, bir takvim
çerçevesinde tüm çalışanlara ve alt
yüklenicilere bildirilir. Bu eğitimlerin
sabah iş başlamadan verilmesi
sağlanır ve eğitimler kayıt altına alınır.
Gama’da çalışan iş güvenliği
uzmanları
Projelerde çalışan iş güvenliği
uzmanlarının sayıları, yapılan işin
niteliğine, taşıdığı tehlike ve risk
sınıflarına uygun olarak belirlenir.
Genel olarak çalışan her 50 personele
karşılık bir iş güvenliği uzmanı
istihdam edilir. Alt yükleniciler ile
çalışıldığı durumlarda, alt yüklenicilerin
denetlenmesi için GAMA tarafından üst
düzey niteliklere sahip ve uluslararası
tecrübesi olan iş güvenliği uzmanları
istihdam edilir.
İş Sağlığı ve Güvenliği
uygulamalarınıza ilişkin politikalar
GAMA iş sağlığı ve iş güvenliğini işinin
ayrılmaz bir parçası olarak görür.
Gerek çalışılan ülke yasaları, gerekse
uluslararası standartlardan en üst
seviyede olanını seçerek çalışanların
sağlık ve güvenlik şartlarını en üst
düzeyde tutar.
Projelere başlarken iş sağlığı ve iş
güvenliği ile ilgili hedefler koyarak,
bu hedefler ile proje üst yönetimi ve
çalışanların performansları ölçülür.
Ayrıca yayınlanan ve uygulanan
plan ve prosedürlerin sahalarda
uygulamalarını ölçmek amacıyla,
proje iş sağlığı ve iş güvenliği ekibi,
alt yükleniciler de dahil olmak üzere,
tüm çalışanları denetler, eksiklikleri
giderilmek üzere rapor haline getirerek
proje üst yönetimine ve Kurumsal HSE
Müdürü’ne yayınlar.
Ayrıca, projelerde Kurumsal HSE
Müdürü tarafından 3 aylık periyodlarla
proje sürecince oluşturulan plan ve
prosedürlere uygunluk anlamında
denetlenir. Denetim sonuçları genel
müdüre rapor edilir.
ise proje disiplin prosedürüne uygun
olarak ceza uygular.
İş İzni Sistemi
Yapılacak işin niteliğine göre iş izni
başvurusu hazırlanır. Yapılacak iş ile
ilgili işe başlamadan önce, iş yapılırken
ve iş sonrası alınması gereken temel
iş sağlığı ve iş güvenliği önlemleri
belirlenir. Sahada bu önlemler yerine
getirildikten sonra iş izni verilir ve
çalışmaya başlanır.
Yöntem Bildirimi ve Risk
Değerlendirmesi:
Sahada çalışmaya başlamadan önce
yapılacak iş ile ilgili yöntem bildirimi
ve risk değerlendirmesi hazırlanır. Alt
yüklenici ile çalışılması durumunda
firmalardan konu çalışmalar istenir.
Çalışmalar GAMA tarafından incelenip,
onaylandıktan sonra çalışmalara
başlatılır.
Son Dakika Risk Değerlendirmesi:
Çalışma alanında yapılacak iş ile
ilgili risk ve tehlikeler “STARRT” kart
denilen bir form üzerinde tanımlanır.
Tüm çalışanlar tanımlanan risk ve
tehlikelere karşı alacakları önlemleri
konuşurlar ve doldurdukları STARRT
kart formunu imzalayarak işin güvenli
yapılmasını taahhüt ederler.
Ödül ve Ceza
GAMA iş sağlığı ve iş güvenliği
performansı yüksek olan çalışanlarını
(alt yükleniciler de dahil olmak
üzere) aylık olarak yapılan törenlerle
ödüllendirir. İş sağlığı ve iş güvenliği
kurallarını ihlal eden çalışanlarına
75
DOSYA
YAŞAM İÇİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
YÜKSEL İNŞAAT A.Ş.
Temel Amacımız
“Sıfır İş Kazası”dır
Yüksel İnşaat
bünyesinde yurt
dışında 90 ve yurt
içinde 13 olmak
üzere toplamda
103 İSG görevlisi
bulunuyor. Bu İSG
personelinden yurt
dışında çalışanlar
uluslararası
IOSH ve NEBOSH
sertifikalarına sahip.
Yüksel İnşaat A.Ş., tüm işyerlerinde
yürürlükteki kanun ve mevzuata
uygun olarak çalışmayı, oluşturduğu
yönetim sistemi ile sağlıklı ve
güvenli çalışma ortamı hazırlamayı,
yaralanmaları ve sağlık bozulmalarını
önlemeyi, yüksek moral sağlanması
için gerekli kaynakları temin etmeyi
taahhüt eder.
Temel amaç “Sıfır iş kazası” olup bu
hedefe ulaşmak için;
• İşyerlerinde doğabilecek riskleri,
belirlenmiş kuralları eksiksiz
uygulayarak kontrol etmek;
• Bu konularda tüm çalışanların ve
ilgili tarafların bilincini eğitimlerle
yükseltmek;
• Kurmuş olduğu İş Sağlığı ve
Güvenliği Yönetim Sistemini sürekli
iyileştirmek,
• İSG Politikasını periyodik olarak
gözden geçirmek, tüm çalışanlarına
duyurmak,
önde gelen hedefleridir.
Yüksel İnşaat bünyesinde yurt
dışında 90 ve yurt içinde 13 olmak
üzere toplamda 103 İSG görevlisi
bulunmaktadır (sahadaki İSG işçileri
ve formenler hariç). Bu İSG personelin
yurt dışında çalışan arkadaşlarımızın
uluslararası IOSH ve NEBOSH
sertifikaları bulunmaktadır. Yurt
76
içinde çalışan personelin ise Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan
alınmış C, B ve A sınıfı İSG Uzmanı
Sertifikaları bulunmaktadır. Ayrıca
yurt içi şantiyelerinde 8 adet İSG
formeni görev yapmaktadır.
Yüksel İnşaat A.Ş. şantiyelerinde İş
Sağlığı ve Güvenliği eğitiminin nasıl
verileceği konusunda ayrıntılar eğitim
prosedürlerinde tanımlanmıştır
ve eğitiminin nasıl planlanacağı,
verileceği, kayıt altına alınacağı
Yüksel İnşaat A.Ş. ve altyüklenicileri
çalışanları tarafından alınması
gereken kurslar detaylı bir şekilde ele
alınmaktadır.
Eğitim ihtiyaçları iş güvenliği
personeli tarafından belirlenir. Şantiye
İSG Şefi/Sorumlusu, çalışanlara
verilecek olan İSG konularındaki işe
güvenli başlangıç eğitimi programını
aşağıdaki ana başlıklar çerçevesinde
oluşturmakla yükümlüdür:
- Yasal gereklilikler
- İSG politikası
- Risk analizi
- Operasyonel kontrol ve şantiyedeki
tehlikeler
- Ekipman ve aletlerle çalışırken
uyulması gereken güvenlik kuralları
- İSG Birimi tarafından yayınlanan İSG
Eğitim Matriksi (Tablo 1)
Tablo 1
İSG Eğitim Matriksi
Oryantasyon / İşe Giriş Eğitimi
İşe Giriş
İSG Sorumlusu
Bütün çalışanlar
Tehlikeli atık yönetimi
Tehlikeli Atık İşlemleri & Acil Durumda Müdahale
Sızıntı Durumunda Müdahale
İşe Giriş
İş Başı
İSG Sorumlusu
Tehlikeli atık üreten veya yaptıkları iş itibariyle
bu atıklarla ilişkisi olan elemanlar
Sınırlı / Yasak Alanlar
İşe Giriş &
6 Ayda Bir
İSG Sorumlusu
Çalışmalara iştirak eden elemanlar
İşe giriş aşamasındaki bütün çalışanlar
Vinç / Makine Operatörü
İşe Giriş &
Yılda Bir
İSG Sorumlusu
Operatörler
Güvenli Yük İndirme ve Kaldırma
İşe Giriş &
Yılda Bir
İSG Sorumlusu
Operatörler ve Yük Kaldıran / İndirenler
Güvenli Araç Sürüşü
Emniyet Kemerleri
Trafik Kontrolü
İşe Giriş &
Yılda Bir
Mekanik Birimi
İSG Birimi
Şoförler
Tagout - Lockout
Kilitleme ve Etiketleme
İşe Giriş
Gerek Duyulduğunda
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu Ekip Lideri
Elektrik teknisyenleri ve elektrikle çalışan
diğer personel
Acil Durum Planı / Yangın Önleme Planı
İşe Giriş
& Güncelleme
İSG Sorumluları
İSG Birimi
Bütün çalışanlar
Düşmeden Korunma
İşe Giriş &
Bilgi Tazeleme & İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Koruyucu bir korkuluk olmaksızın yer seviyesinden
yüksekte çalışan bütün elemanlar
Yangın Söndürücü, Taşınabilir Söndürücüler
İşe Giriş &
Yılda Bir
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Yangın Söndürme Ekipmanını kullanmakla
“görevli” veya bu ekipmana “erişimi olan” çalışanlar;
Yanıcı malzemelerle, çalışan, ısı
Gıda Sağlığı ve Temizliği;
Son kullanım tarihlerinin kontrolü
İşe Giriş &
Yılda Bir
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Mutfak personeli
Kişisel Koruyucu Donanım
İşe Giriş
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Bütün çalışanlar
Yaralanma ve Hastalıklara Karşı Önlem Alma Programı
İşe Giriş
İş Başı
Kaza Önleme Amaçlı İşaret ve Etiketler
İşe Giriş
İş Başı
Gerek Duyulduğunda
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Sırt Güvenliği - Ergonomik Çalışma Şekli
Görev değişiklikleri
İşe Giriş
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Bütün çalışanlar
Sıkıştırılmış Gaz Güvenliği
Oksijen Gazı, Kaynak Faaliyetleri
İşe Giriş
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Atölye çalışanları
Pil Depolama- Temizleme ve Şarj Etme
(Asit Sızıntısı)
İşe Giriş &
Bilgi Güncelleme
İSG Sorumlusu
Atölye çalışanları; Teknisyenler
Kalp Masajı/İlk Yardım
Gerek Duyulduğunda
Düzenli Aralıklarla
Doktor
Yetkili Üçüncü Şahıslar
Acil Durum İlk Yardım Ekibi
Merdiven Emniyeti
İşe Giriş
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Merdivenle çalışan elemanlar
Forkliftler
Güvenli Sürüş
İşe Giriş
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Şoförler
Gürültü Kontrolü
İşe Giriş
Yılda Bir
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Tesis hizmetleri
Bütün çalışanlar
Bütün çalışanlar
77
Kalp Masajı/İlk Yardım
Gerek Duyulduğunda
Düzenli Aralıklarla
Doktor
Yetkili Üçüncü Şahıslar
Acil Durum İlk Yardım Ekibi
Merdiven Emniyeti
İşe Giriş
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Merdivenle çalışan elemanlar
Forkliftler
Güvenli Sürüş
İşe Giriş
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Şoförler
Gürültü Kontrolü
İşe Giriş
Yılda Bir
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Tesis hizmetleri
Radyasyon Güvenliği
Farkındalık Yaratma, Bilgi Tazeleme, Güvenlik Eğitimi
İşe Giriş &
Bilgi Güncelleme
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Radyasyon içeren faaliyetleri icra eden elemanlar
Solunum Korunması
İşe Giriş
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Bütün çalışanlar
Kazı ve Hendek Güvenliği
İşe Giriş
Düzenli Aralıklarla Bilgi Tazeleme
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Kazı alanının veya hendeklerin içinde veya
yakınlarında çalışan elemanlar
Elektrikli Ekipman Kullanımı (matkap, testere, vs.)
Elektrik Güvenliği
İşe Giriş
Yılda Bir
Gerek Duyulduğunda
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Elektrik teknisyenleri ve elektrikle çalışan
diğer personel
Elektrikli alet kullanan işçiler
İşe Giriş
İş Başı
Gerek Duyulduğunda
İşe Giriş
İş Başı
Gerek Duyulduğunda
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Montaj faaliyetlerinde çalışan elemanlar
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Şoförler ve Sinyalciler
İşe Giriş
İş Başı
Gerek Duyulduğunda
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
İskele ile veya kalıp işinde çalışan elemanlar
İşe Giriş
Gerek Duyulduğunda
İş Başı
İşe Giriş
Gerek Duyulduğunda
İş Başı
İSG Birimi / İSG Sorumlusu
Üçüncü Şahıslar
Ekip Lideri
Asbest içeren malzemelerle çalışan elemanlar
İSG Birimi / İSG Sorumlusu
Üçüncü Şahıslar
Ekip Lideri
Bütün çalışanlar
Asfalt / Beton Dökme
İşe Giriş
Gerek Duyulduğunda
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Asfalt veya beton işlerinde çalışan elemanlar
Tünel Güvenliği
İşe Giriş
Gerek Duyulduğunda
İş Başı
Patlatma Operasyonu
İşe Giriş
Gerek Duyulduğunda
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Üçüncü Şahıslar
Depo
İşe Giriş
Gerek Duyulduğunda
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Depo personeli
Bakım ve Temizlik
İşe Giriş
Gerek Duyulduğunda
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Bütün çalışanlar
Eğitimciler için eğitim
Gerek Duyulduğunda
Training plan
Dış Kaynak
Genel Merkez İSG Birimi Elemanları
Uluslararası İSG Sertifikası Eğitimi
Gerek Duyulduğunda
Training plan
Dış Kaynak
Genel Merkez İSG Birimi Elemanları
İşitme Korunması
İşe Giriş
Yılda Bir
İş Başı
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Bütün çalışanlar
İSG Birimi
Management
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Bütün çalışanlar
Mekanik Birimi
İSG Birimi
Kepçe, Vinç Operatörü
Bütün çalışanlar
İSG Birimi
İSG Sorumlusu
Ekip Lideri
Bütün çalışanlar
Montaj Faaliyetleri
Boşaltma Faaliyetleri (Kamyon)
İskele ve Kalıp İşleri
Asbest ve Meslek Hastalığı
Ağır İş Ekipmanları
Kaza Soruşturma
Elle Taşıma
Kaldırma İşlemleri
Kişisel Koruyucu Donanım (KKD)
78
İşe Giriş
Yılda Bir
İş Başı
İşe Giriş
Yılda Bir
İş Başı
İşe Giriş
Yılda Bir
İş Başı
İşe Giriş
Yılda Bir
Tünel çalışanları
Dinamit atanlar ve onlara yardım edenler
Siirt’in Pervari
bölgesinde devam
eden ÇETİN HES
Projesi, uygulanılan
prosedürler ve
verilen eğitimler
bakımından örnek
oluyor. Tüm
çalışanlara yaptıkları
işler ve görevleri
doğrultusunda
eğitimler veriliyor
ve hiç bir personel
eğitim almadan
işbaşı yapmıyor.
Çetin HES Projesi
Siirt’in Pervari bölgesinde devam
eden ÇETİN HES Projesi, uygulanılan
prosedürler ve verilen eğitimler
bakımından örnek teşkil edebilir
zira tüm çalışanlara yaptıkları
işler ve görevleri doğrultusunda
eğitimler verilmekte ve hiç bir
personel eğitim almadan işbaşı
yapmamaktadır. Bütün ağır vasıta
şoförleri ve diğer sürücülere güvenli
sürüş ve ileri sürüş teknikleri
eğitimleri, dışarıdan uzman bir firma
tarafından verilmiştir. Yüksekte
çalışacak tüm personele uzman
firma tarafından yüksekte çalışma
eğitimi aldırılmıştır, vinçle yapılan
çalışmalar için yine uzman bir firma
tarafından sapancılık ve kaldırma
ekipmanları eğitimi verilmiştir. Tüm
saha mühendislerin 6331 sayılı
Kanun’la birlikte gelen yenilikler ve
kanuni sorumluluklarını anlatan bir
farkındalık eğitimi A sınıfı uzmanı
tarafından verilmiştir. Yeni kanun
gereği mesleki yeterlilik eğitimleri
organize edilmiştir.
Kaza/olay istatistikleri uzman İSG
personeli tarafından değerlendirilip,
zayıf yönler belirlenerek, hangi
konular üzerine eğilinmesi gerektiği
tanımlanmaktadır.
79
TOPLANTI
İNTES İLE SGK ORTAK ÇALIŞTAYI
İNTES: Kamuya Taahhüt İşleri
“Asgari İşçilik Uygulaması”
Dışında Bırakılmalı
İNTES üyesi sektör
temsilcileri ve SGK
başmüfettişleri bir
araya gelerek inşaat
sektöründe asgari
işçilikler konusunda
paylaşımlarda
bulundular.
80
İNTES ile Sosyal Güvenlik Kurumu
Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı’nın
birlikte düzenledikleri “Asgari İşçilik
İncelemeleri ve Uzlaşma Çalıştayı”
21 Mayıs 2014 Çarşamba günü SGK
Başkanlığı Erdoğan Özen Konferans
Salonu’nda yapıldı.
İNTES Genel Sekreteri H. Necati
Ersoy, Çalıştay’da yaptığı açılış
konuşmasına “Soma’da yitirdiğimiz
işçilerimize Allah’tan rahmet,
kederli ailesine tüm dostlarına
sabır diliyorum. Acımız büyüktür.
Gerçekten tüm Türkiye yaralıyız.”
diyerek başladı.
Asgari işçilik oranı tespitinin
inşaat sektörünün önemli teknik
konularından biri olduğunu, “YapSat”çıların kayıt dışı istihdamlarının
önlenmesi amacıyla ortaya çıktığını
kaydeden Ersoy, şunları söyledi:
“Asgari işçilik oranları
uygulamasının inşaat sektörünün
önemi dikkate alındığında;
öncelikle oranların gelişen
teknoloji ile uyumlu olacak
şekilde güncellenmesi önem
arz etmektedir. Ülkemizdeki
bankaların sermaye yapısı
dikkate alınarak teminat mektubu
limitlerinin azalması ve buna
bağlı olarak yatırımcıların elde
ettiği kârların yurt dışına gitmesi
sorunları da ilişiksizlik belgesi
nedeni ile konumuz kapsamındadır.
Kamuya taahhüt edilen işlerin
“asgari işçilik uygulaması dışında
bırakılması” kamu yatırımlarının
gerçekleştirilmesi açısından son
derece önemlidir.”
SGK Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı’nın, sektöre rehberlik
ettiğini, bu çerçevede başkanlık
tarafından yapılan çalışmaların
başında, teftişler öncesinde bu
konudaki bilinci sağlamak, rehberlik
hizmeti vermek ve böylece önleyici
tedbirler alınmasını sağlamak
geldiğini belirten Ersoy, “İyi uygulama
örneklerinin paylaşıldığı bu oluşum
içerisinde yetkililer tarafından
işverenin gelişen ve değişen güncel
mevzuat konusunda bilgi almalarını
sağlanmaktadır. Özellikle iş sağlığı ve
güvenliği alanında değişen mevzuat
çerçevesinde işverenin bilgi ve
tecrübesinin artırılması son derece
önemlidir.” dedi.
“Zihinlerdeki “Türkiye’de iş yaparken
insan hayatının önemi yok” algısının
değişmesi ancak tüm tarafların
ortak çabası ile mümkün olacaktır.
Hedefimiz; kayıtlı istihdam ve sıfır
iş kazası olmalıdır. Unutmamalıyız
ki; insan hayatından daha değerli
hiçbir şey yoktur ve sadece
yasal düzenlemelerle bu önemli
sorun çözülmeyecektir. Yasaları
uygulayanlar da bizleriz. Bilinçli
vatandaş, bilinçli işçi ve bilinçli
işveren bu ciddi sorunun çözüm
merkezini oluşturacaktır. İnsana
yatırım yaparak, bu üzücü olayları
en aza indirgeyebiliriz. İnşaat
sektöründe devlet, işçi ve işveren
işbirliğiyle “Kayıtlı İstihdam” ve “Sıfır
İş Kazası” hedefimiz için önemli
kazanımlar elde edeceğimize
inanıyorum.
Ersoy, İNTES’in önümüzdeki
dönemde de “İş Sağlığı ve Güvenliği”
ve “Kayıtlı İstihdam ve Kültürünün
Oluşturulması” adına farklı projeler
geliştirmeye ve uygulamaya devam
edeceğini sözlerine ekledi.
Daha sonra söz alan SGK Rehberlik
ve Teftiş Kurulu Başkan Vekili Gencer
Okyay ise yaptığı konuşmada,
kayıt dışı ile mücadelede sosyal
güvenlik bilincinin arttığını söyledi.
Asgari işçilik incelemesinde inşaat
işyerlerinin önemli bir yer tuttuğunu
belirten Okyay, bu konuda duyarlı ve
titiz çalışmaları nedeniyle İNTES’e
teşekkür etti, Çalıştay’ın sonuçlarının
ilgili taraflarca paylaşılacağını da
kaydetti.
İnşaat sektörünün tehlikeli ve
çok tehlikeli sınıfında yer aldığını,
Türkiye’deki iş kazalarının üçte
birinin inşaat sektöründe meydana
geldiğini, çalışma hayatının aktörleri
olarak; “tazmin” değil “önlem”
ilkesiyle, riskin “kaynağında” bertaraf
edilmesinin daha az maliyetli ve
çalışanlarımız lehine olduğu gerçeği
ile hareket edilmesi gerektiğini
belirten Ersoy, şöyle konuştu:
81
denetimlerin sıkı olması
gerektiğini, bu noktada
da işverenlerin birinci
derecede sorumlu
olduğunu aktardı.
Çalışanlarda iş güvenliği
bilinci olması gerektiğini
ifade eden Kurucak,
bunun ancak eğitim
ile olabileceğini ve bu
konuda İNTES gibi sivil
toplum kuruluşlarının
önemli görevler
üstlenmesi gerektiğinin
altını çizdi.
Kurucak, 2014 yılında
SGK’ya 70 milyar liralık
transfer yapılacağını,
yılın ilk üç ayı itibariyle
kurumun 31 milyar
lira gelirine karşılık
33 milyar ödemesi
bulunduğunu, üç aylık
sağlık harcamalarının
tutarının 14 milyar
liraya ulaştığını söyledi.
Kurucak, dünyanın
gelişmiş ülkelerinde
%5-10’lar düzeyinde
seyreden kayıt dışı
istihdamın Türkiye’de
%40’lar civarında
olduğunu da kaydetti.
SGK Başkan
Yardımcısı Kurucak
“çalışanlarda iş
güvenliği bilinci
ancak eğitim
ile çözülür. Bu
konuda İNTES
gibi sivil toplum
kuruluşlarına
önemli görevler
düşüyor.”
82
Son olarak SGK Başkan Yardımcısı
Mustafa Kurucak bir konuşma
gerçekleştirdi. Kurucak da sözlerini
Soma’daki maden faciasında
yaşamlarını yitiren işçilerimizi
anarak başladı ve bir daha böyle
kazaların yaşanmamasını diledi.
Kurucak, Soma’daki elim kazayı
değerlendirirken, eski ocakların
üzerine kurulmuş teknoloji ile
soruna kalıcı çözüm getirmenin zor
olduğunu, tüm maden ocaklarının
kapatılarak yeniden düzenlenmesi
gerektiğini söyledi, “İş kazalarında
kötü bir sicilimiz var. Bu konuyu
kampanya gibi düşünüp masaya
yatırmamız lazım” dedi.
Kurucak, ülkemizde inşaat
sektöründe akıllara durgunluk
verecek iş kazaları yaşandığını,
işçilerin “bana bir şey olmaz”
mantığı ile çalıştıklarını, işçilere
Kişisel Koruyucu Donanımları
temin edilse bile bunun tek başına
yeterli olmayacağını, bu konuda
Yılın ilk üç ayı itibari ile SGK’nın
gelir gider dengesinin sosyal
güvenlik harcamalarını karşılamaya
yetmediğini, işverenlere sağlanan
teşviklerin kurumun gelir
kaynaklarını kısıtladığını, bu nedenle
harcamaları kısıcı tedbirler alındığını,
ancak bunun da sağlık gibi insani
haklara ilişkin kalemlerden yapılması
mümkün olamayacağı için asgari
işçilik gibi uygulamaların zorunlu
olabildiğini belirtti.
Kurucak, asgari işçiliğin kayıt
dışılık sorununa çözüm getirmek
için uygulandığını aktararak
gerçekte tüm dünyada panzehir
olması için piyasada bir miktar
kayıt dışı ekonomiye müsaade
edildiğini, ancak Türkiye’de %40
düzeylerinde olan kayıt dışının
kabul edilemez ölçüde yüksek
olduğunu, bu oranın azalmaması
durumunda dünya ekonomisinde
söz sahibi olunamayacağını söyledi.
Kurucak, sağlam bir bütçe yapısına
sahip olmak gerektiğini, asgari
işçiliğin bir dönem uygulamadan
kalktığını, ancak bu durumda prim
kaybı yaşanmış olduğunu kaydetti.
Kurucak, bu nedenle uygulamaya
1993 yılında yeniden başlanıldığını,
uygulamanın primini doğru bildiren
işverenler ile kayıt dışı yola başvuran
işverenler arasında haksız rekabetin
engellediğini ve tahsil edilen primler
ile kurumun gelirlerini arttırıcı etkisi
ile önemli bir yere sahip olduğunu
söyledi.
Sektörün asgari işçilik konusundaki
eleştirilerinin de Kurum tarafından
dikkate alındığını belirten Kurucak,
bu nedenle oranların yeniden
değerlendirmesi amacıyla sektör
temsilcilerinin görüşleri ile
çalışmalar yapılacağını belirterek
çalıştayda bu konuda önemli
çözümler üreteceğine olan inancını
vurgulayarak tüm katılımcılara
katkıları için teşekkür etti.
Konuşmaların ardından atölye
çalışmalarına geçildi. Sosyal
Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş
Başkanlığı’nın Ankara, İstanbul
ve İzmir Grup Başkanları ile üye
temsilcilerinin bir araya geldiği beş
ayrı gruptan oluşan komisyonlarda
her bir grupta dört İNTES temsilcisi
ve dört başmüfettiş yer aldı.
çalıştayda toplam kırk katılımcı yer
aldı.
İNTES üyesi temsilcilerin yakından
ilgi gösterdiği organizasyonda sektör
temsilcileri ile SGK Başmüfettişleri
bir araya gelerek karşılıklı
paylaşımlarda bulundular.
SGK Müfettişlerinin Başkanlığında
gerçekleşen atölye çalışmaları GZFT
Analizi yapıldı. Sosyal güvenliğin
yaygınlaştırılması, kayıtlı istihdamın
teşvik edilmesi ve haksız rekabetin
engellenmesi ile kurum, işveren
ve çalışanlar açısından açık, adil,
anlaşılır, katılımcı bir asgari işçilik
ve uzlaşma uygulamasını sağlamak
teması üzerinde değerlendirmeler
yapıldı. Çalıştayda konunun işveren
ve idare olmak üzere her iki taraf için
de güçlü ve zayıf yönleri ile fırsatlar
ve tehditlerin neler olabileceği
belirlendi.
Tüm katılımcıların birlikte
belirledikleri çalıştaydan çıkan analiz
sonuçları Sosyal Güvenlik Kurumu
yetkilerince değerlendirilecek
ve tespit edilen olumsuzluklar
giderilmek üzere kurum tarafından
gerekli çalışmalar yürütülecek. Bu
kapsamda mevzuat değişikliğine
konu olacak hususlar öncelikle
kurumca değerlendirildikten sonra
gerekli çalışmalar başlatılacak olup,
yapılan tüm çalışmalar İNTES ve
üyeleri ile paylaşılacak.
83
ZİYARET
İşbirliği Kuruluşlarından
İNTES’e Ziyaret
İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Celal
Koloğlu ve Yönetim Kurulu üyeleri
işbirliği kuruluşları ile nezaket
ziyaretlerinde bir araya geliyor.
12 Mayıs 2014 Pazartesi günü
gerçekleşen Yönetim Kurulu
Toplantısının ardından Türkiye Yol
Yapı İnşaat İşçileri Sendikası-YOL-İŞ
temsilcileri Genel Başkan Ramazan
Ağar başkanlığında İNTES Yönetim
Kurulu üyeleri ile bir araya geldi.
Görüşmede Başkan Koloğlu, YOLİŞ’in daima sektöre nitelikli iş gücü
84
kazandırılması konusunda İNTES’in
çözüm arama ortağı olduğunu,
bu konuda 2003 yılında Türkiye
Eğitim Şantiyesi’ni kurarak tüm
sektörlere örnek teşkil edilecek
bir çalışma gerçekleştirildiğini,
mesleki eğitimin geliştirilmesi, iş
sağlığı ve güvenliği alanında ortak
çalışmalar yürütüldüğünü aktararak
her iki kurumun da ülkemize
fayda sağlayacak çalışmalar
sürdürmesinin en önemli temennisi
olduğunu söyledi.
Başkan Ramazan Ağar da İNTES
Yönetimi ile bir araya gelmekten
mutluluk duyduklarını ifade ederek
YOL-İŞ olarak ülkemizde mesleki
eğitime verilen önemi 2004 yılında;
İNTES ile müşterek olarak kurulan
Türkiye Eğitim Şantiyesi’nde
binlerce işçiye eğitim verilmesini
sağlayarak gösterdiklerini söyledi.
Ağar, bu çalışmaların “sertifikasyon”
çalışmaları ile sürmesiyle, bir yandan
çalışmakta olanlar diğer yandan iş
arayanların “geçerli” bir sertifikaya
ulaşmak için alacakları eğitim ile
mesleki becerilerini artırdığını, bunun
işyerlerine verimlilik artışı olarak
yansımakta olduğunu tespit ettiklerini
kaydetti.
Sekreteri Ahmet Kılıç, Genel Mevzuat
Sekreteri Recep Karakaşlı katıldı.
TÜSİAV’ın ziyareti
YOL-İŞ ziyaretinin ardından Türk
Sanayici ve İş Adamları Vakfı (TÜSİAV)
İNTES Yönetim Kurulunu ziyaret etti.
TÜSİAV Başkanı Veli Sarıtoprak, İNTES
Başkanı Koloğlu ve Yönetim Kurulu
üyelerini yeni görevleri nedeni ile
tebrik etti.
Yönetim Kurulu Başkanı Koloğlu,
TÜSİAV’ın çalışmalarını yakından
takip ettiklerini, sanayiciler olarak
ülkemiz için çalışarak, daima
istihdama ve milli gelire katkı
sağlayan, teknoloji odaklı ve yenilikçi
Ağar, Türkiye YOl-İŞ Sendikası olarak
İNTES ile “işbirliği” yapmaktan daima
mutluluk duyacaklarını ifade etti.
Görüşmeye Başkan Ramazan Ağar
ile birlikte Genel Başkan Yardımcısı
İsmet Tan, Bekir Avcı, Genel Sekreter
Tevfik Özçelik, Genel Mali Sekreter
Yusuf Doğan, Genel Teşkilat Sekreteri
Mehmet Yolasığmazoğlu, Genel Eğitim
85
işler gerçekleştirdiklerini anlattı.
Koloğlu, dernek ve vakıflar başta
olmak üzere, toplum için hizmet
üreten sivil toplum kuruluşlarında
gerçekleştirilen hizmetlerin, ister
okul çağında ister iş hayatında olsun
bireyin liderlik, özgüven ve sosyal
özelliklerinin gelişmesine yardımcı
olduğunu ifade ederek İNTES ve
TÜSİAV gibi gönüllü kuruluşların,
TÜSİAV Onur Kurulu Başkanı Nezih
Allıoğlu, TÜSİAV Başkan Yardımcısı
Mustafa Zengin, TÜSİAV Genel
Saymanı Ramazan Başaran, TÜSİAV
Başkan Vekili Mehmet Doğanlar,
TÜSİAV Yönetim Kurulu Üyesi Altan
Palabıyıkoğlu, Ankara Fenerbahçeli
İşadamları ve Yöneticiler Derneği
Başkanı, TÜSİAV Yönetim Kurulu Üyesi
Selçuk Karakaya, TÜSİAV Yönetim
Kurulu Üyesi Rıfkı
Güvener, Türkiye Sağlık
Endüstrisi İşverenleri
Sendikası Başkanı,
TİSK Yönetim Kurulu
Üyesi TÜSİAV Yönetim
Kurulu Üyesi Metin
Demir,TÜSİAV Genel
Sekreteri, Avrasya
Sanayici ve İşadamları
Derneği Genel Sekreteri
Yılmaz Doğan katıldı.
TMMMB’nin ziyareti
devlete ve topluma yardımcı olan ve
karşılıksız hizmete koşan kuruluşlar
olduğunu aktardı.
Görüşmeye TÜSİAV Başkanı Veli
Sarıtoprak, Avrasya Sanayici
ve İşadamları Derneği Başkanı,
TÜSİAV Yüksek İstişare Komitesi
Başkanı Barış Aydın, Genç Girişim
ve Yönetişim Derneği Başkanı,
86
12 Mayıs 2014 tarihinde
gerçekleşen toplantıda
son olarak Türk
Müşavir Mühendisler ve
Mimarlar Birliği yönetim
kurulu üyelerinin
ziyareti gerçekleşti.
Başkan Koloğlu,
İNTES olarak teknik
müşavirliğin üst
kuruluşu TMMMB’yi
hep yakın hissettiklerini
aktararak “Müşavirlik”
ve “İnşaat” işlerinin
bir bütünün parçası
olduğunu, teknik
müşavirlik hizmetlerinin
kalitesinin, bir projenin başarısında ya
da başarısızlığında kilit rol oynadığını
vurguladı. Koloğlu, ülkemizde de
müşavirlik hizmetlerinin öneminin
kavranmasının giderek artmasından
mutluluk duyduklarını söyledi.
İnşaat sektöründe son dönemde alt
ve üst yapı alanında büyük projeler
gerçekleştirdiğini, önümüzdeki
dönemde de kalkınma planlarında yer
alan hedeflerin gerçekleştirilmesi için
inşaat sektörüne büyük sorumluluklar
düştüğünü belirten Koloğlu, ancak
sektörün bu sorumlulukları yerine
getirebilmesi için müşavirlik sektörü
ile bir arada çalışması gerektiğini,
müşavirlerin çalışma ortamı bulduğu
her şantiyede, eserin yaratıcı, daha
kaliteli, sonuç fiyatlaması bakımından
daha makul fiyatlı, hem de süresinde
bitirilebileceğini kaydetti.
Başkan Koloğlu, teknik müşavirliğin
ulusal kaynaklarımızı doğru zamanda,
doğru projede, verimli olarak
kullanmamıza imkan sağlayacağını
aktardı.
İNTES Başkanı Koloğlu, yurt dışı
müteahhitlik hizmetlerinde çok büyük
başarılara imza attıklarını, gelişmeleri
gururla izlediklerini aktararak bu
başarıların sürdürülebilir olması
ve dünya müteahhitlik hizmetleri
pastasından daha fazla pay almak için
müteahhitlerden önce müşavirlerin
hedef pazarlarda bulunmasının
önemini aktardı.
Başkan İnözü de İNTES yönetimine
teşekkür ederek müşavirlik ve inşaat
sektörünün birlikte gelişiminin
Türkiye’nin dünyadaki konumunu
güçlendireceğini ve rekabetçi
kılacağını aktardı.
Mühendislik hizmetleri gelişmeden
müteahhitlik hizmetlerinin
gelişemeyeceğini belirten İnözü,
teknik müşavirlik, başta inşaat
sektörü olmak üzere pek çok sektörün
ihracatta öncüsü konumunda
olduğunu, inşaat sektöründe bilgi
ve teknoloji kullanımının artmasının
endüstri içinde teknik müşavirlik
sektörünün önemini çok artırdığını
ifade etti. İnözü, yurt dışı müteahhitlik
hizmetlerinde müteahhitlerimizin
başarılarını takdirle ve memnuniyet
ile takip ettiklerini aktardı ve
müşavirlik firmalarımızın yurt dışında
sayılarının artmasının müteahhitlerin
pazarlarını geliştirmesini
sağlayacağını vurguladı.
İnözü, İNTES ile önümüzdeki
dönem birlikte çeşitli etkinlikler
düzenlenmesi ve mevcut işbirliğinin
daha ileri seviyelere taşınmasını
temenni ettiklerini de belirtti.
Ziyarete Başkan Demir İnözü ile
birlikte TMMMB Başkan Yardımcıları
Sedef Erdoğan ve M. Sinan Aker,
Sekreter Üye Munis Özer, Sayman
Üye Cemal Karaoğlu, Üyeler Süreyya
Ural, Hülya Eksert, Birlik Yöneticisi
Pelin Erdoğan katıldı.
Ziyaretlere İNTES’ten Başkan Koloğlu
ile birlikte Başkan Vekilleri İlhan
Adiloğlu, Mustafa Demir, ve Gürhan
Özdemir, Yönetim Kurulu Üyeleri
Kemal Güleryüz, Levent Kafkaslı,
Osman Şenol, Barış Haşemoğlu
Denetleme Kurulu Üyeleri Haydar
Kurt, Mehmet Şencan, Kemal Erdoğan
da katıldı.
87
ZİYARET
Başbakan Yardımcısı Babacan
“Tasarruflar Arttırılmalı”
gelişmeler ve sektör sorunlarına özgü
konular aktarıldı.
İNTES Yönetim Kurulu Başkanı ve
üyeleri 22 Mayıs 2014 Perşembe günü
Başbakanlık binasında Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’a bir ziyaret
gerçekleştirdi.
Başbakan Yardımcısı Babacan ile
ülkemiz ekonomisine ilişkin milli
gelir, istihdamdaki gelişmeler, mal ve
hizmet ihracatı, ithalatın durumu gibi
dış ticaretteki gelişmelere ilişkin genel
bir değerlendirilmesinin yapılmasının
ardından inşaat sektöründe yaşanan
88
Görüşmede sektörün son dönemde
gündeminde olan devam etmekte
olan ödeneklerin tahsil edilmesinde
ilgili aylarda tahsil edilememesi, fiyat
farkları ve tasfiye kararnamesi, yeni
KDV tebliğinden oluşan sorunlar,
ulaştırma sektöründe demiryolları
yatırımlarının önemi, yerli kaynak
kullanan enerji yatırımlarının önemi
ve teşvik edilmesi, konularına ilişkin
değerlendirmeler ve bu konuda
karşılaşılan temel sorunlar ve sektörün
çözüm önerileri iletildi, Babacan’ın
görüşleri alındı.
Görüşmede Başkan Celal Koloğlu
tarafından sektörün tüm sorunlarının
yanı sıra cari açık sorunun çözümü,
ihracat ve kalkınma hamlesinde inşaat
sektörünün ülkemize ciddi hizmetler
verdiğini vurguladı.
Koloğlu ayrıca İNTES’in; inşaat
sektöründe çalışma mevzuatı, iş sağlığı
ve güvenliği ve mesleki eğitim alanında
yürüttüğü çalışmalar ile İNTES Mesleki
Yeterlilik Merkezi tarafından yürütülen
sektörde çalışan işçilere yönelik akredite
belgelendirme alanındaki faaliyetleri
hakkında bilgi verdi.
bu sağlanamadığı için dış kaynak
ihtiyacının buradan kaynaklandığını
belirten Babacan, bu nedenle de bazı
kamu yatırımlarında bütçe çerçevesinde
hareket edileceğini aktardı.
İNTES tarafından Başbakan Yardımcısı
Babacan’a kamu bütçeden finanse edilen
projelerde işlerin yoğun olarak sürdüğü
Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarının
daha yüksek ödenek ile geçilmesinin
önemli olduğu, zira Karayolları Genel
Müdürlüğü ve benzeri işlerde bu aylarda
çalışma imkânı bulunduğu diğer aylarda
mevsimsel imkânsızlıklar olduğu ifade
edildi.
Başbakan Yardımcısı Babacan bahse
konu ödenek sorununun, bir önceki
yılın kamu yatırım borçlarından
kaynaklandığını, ancak çözüm yönünde
değerlendirmeler yapılacağını söyledi.
Demiryolları yatırımlarının ve enerji
sektörünün önemine vurgu yapan ve bu
konulara özel önem verdiklerini belirten
ve yapılacak yatırımlara tüm desteklerini
vereceklerini ifade eden Babacan,
demiryollarında artık işletme ve yapımın
ayrı şekilde yönetileceğini sözlerine
ekledi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan
görüşmede ekonomide en önemli
sorunun enerji arz kısıtlılığı nedeni ile
yüksek oranlı dışa bağımlılık meselesi
olduğu üzerinde durdu.
Babacan ekonomik büyüme ve kalkınma
hızının ihracat ile sağlanması gerektiğini
ülkemizdeki milli gelirimizin %13’ü kadar
tasarruf oranı olduğunu, gelişmekte olan
ülkelerde ise bu oranın %30 seviyesinde
gerçekleştiğini aktararak tasarrufların
arttırılması konusuna dikkat çekti.
Yatırımların tasarruflarla realize
edilmesi gerektiğini ancak ülkemizde
Başkan Koloğlu’nun fiyat farkı ve diğer
konularda da sektörün önemli sorunlar
yaşadığını vurgulaması ve sektörün
önünün açılması için bu konuların
çözüme kavuşması gerekliliğine
değinmesi üzerine, Babacan aktarılan
konuların çözümü amacıyla çalışmalar
yapılabileceğini ve görüşmenin sektörün
sorunlarının anlaşılması adına son derece
faydalı bir toplantı olduğunu belirtti.
Başbakan Yardımcısı Babacan ziyaretine
Başkan Koloğlu ile birlikte Başkan
Vekilleri Mustafa Demir, Gürhan Özdemir,
Yönetim Kurulu Üyeleri Kemal Güleryüz,
Osman Şenol, Deha Emral, Barış
Haşemoğlu ve İNTES Genel Sekreteri H.
Necati Ersoy katıldı
89
ZİYARET
Maliye Bakanı Şimşek’e
Sektörün Sorunları Aktarıldı
İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Celal
Koloğlu Yönetim Kurulu üyeleriyle
birlikte 23 Mayıs 2014 Cuma günü
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i
makamında ziyaret etti.
Ziyarette fiyat farkları ve/veya tasfiye
kararnamesi, Kamu İhale Mevzuatı
hazırlık çalışmalarında, kamu / özel
sektör işbirliğine ilişkin görüş ve
öneriler, ödenekler ve zamanlaması,
yeni KDV tebliği ile oluşan sorunlar
konularında karşılıklı görüş
alışverişinde bulunuldu.
Yönetim Kurulu Başkanı Koloğlu, yoğun
programları arasında kabulleri için
Maliye Bakanı Şimşek’e teşekkür etti
ve güncel ekonomik konularla ilgili
sektörün görüşlerini aktardı.
İnşaat sektörünün halen en önemli
sorununun Karayolları Genel
Müdürlüğü başta olmak üzere,
ulaştırma projelerindeki ödenek
yetersizliği olduğunu belirten Koloğlu,
bu konudaki zamanlamanın doğru
olmadığını söyledi. Koloğlu, mevcut
durumda, Haziran, Temmuz ve
Ağustos aylarında daha az, mevsimsel
etkilerle çalışılamayacak Eylül, Ekim,
Kasım ve Aralık aylarında daha fazla
ödenek olmasının sektörde sorun
oluşturacağını kaydetti.
Başkan Koloğlu, yeni KDV tebliğinde
bazı sorunların oluştuğunu, bu
sorunlara teknik toplantılar ile çözüm
bulunabileceğini vurguladı.
Kamu İhale Mevzuatı’ndaki çalışmaların
hem sektörün temsilcileri hem de
idareler adına Yüksek Fen Kurulu ile
90
istişare edilerek yapılmasını isteyen
Koloğlu, bu amaçla düzenlenecek bir
idari yapının oluşturulmasının önemli
olduğunu söyledi.
Hem dövizle malzeme alımı yapılan
projelerde fiyat farkının gerekliliğini
hem de normal fiyat farklarında sektöre
özel endekslerin oluşturulmasının
önemini vurgulayan Koloğlu, çıkarılacak
bir tasfiye kararnamesinin sektörü
rahatlatacağını belirtti.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,
ödenekler konusunda geçmiş dönem
kamu yatırım borçlarının fazla olması
ve 2014 yılında öncelikle bunların
ödenmesi nedeniyle bütçe imkânlarının
zorlandığını söyledi. Şimşek, Başkan
Koloğlu’nun ifade ettiği hususların
önemini bildiğini ve bu konuda elinden
geleni yapacağını açıkladı.
Bakan Şimşek, Kamu İhale Mevzuatı
konusunda ise İNTES’in sürdürdüğü
çalışmaları dikkatle dinledi, gerekli
notları aldı konu ile ilgileneceğini
söyledi. Şimşek, yeni KDV tebliği
konusunda İNTES ile Bakanlık
yetkililerinin bir araya gelerek
konuyu tartışması ve çıkan sonucu
değerlendirmesi için Maliye Bakanlığı
bürokratlarına gerekli talimatları verdi.
Yönetim Kurulu Başkanı Celal
Koloğlu’nun Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’e yaptığı ziyarete İNTES Başkan
vekilleri Mustafa Demir ve Gürhan
Özdemir, Yönetim Kurulu üyeleri Deha
Emral ile Barış Haşemoğlu, Genel
Sekreter H. Necati Ersoy katıldı.
Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı
Müsteşarı Bilgin:
Yatırımların ekonomiye hızla
kazandırılmasını amaçlıyoruz
İNTES Başkanı Celal Koloğlu ve Yönetim
Kurulu Üyeleri 12 Haziran 2014 Perşembe
günü Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı Müsteşarı Feridun Bilgin’i ziyaret
ettiler.
Bilgin’in göreve yeni atanması dolayısıyla
gerçekleştirilen nezaket ziyaretinde Başkan
Koloğlu, bakanlığın ülkemizin ulaştırma
sektörünü çok ileri bir seviyeye taşıdığını
belirtti.
Koloğlu, bakanlık kuruluşları olan
Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Demir
Yolları Genel Müdürlüğü, Devlet Hava
Meydanları İşletmesi ve Altyapı Yatırımları
Genel Müdürlüğü’nün yatırımlarıyla
ulaştırma ve iletişim alt yapısını çağdaş
ülkeler seviyesine çıkardıklarını söyledi.
Koloğlu, 2003 yılından bu yana yeterli
ödenek sağlanması suretiyle yatırımların
hızlı ve kaliteli şekilde sektör temsilcileri
tarafından tamamladığını kaydetti.
Ödeneklerin hızlı ve zamanında aktarılması
ile yatırımlarda verimlilik sağlandığını
belirten Koloğlu, 2014 yılının yaz aylarında
özellikle Temmuz, Ağustos ve Eylül’de
şantiyelerin çalışmasının ekonomide 2014
yılı hedeflerinin tutturulmasında etkin rol
oynayacağını vurguladı.
Küresel ölçekteki konjonktürel hareketler
nedeni ile bu yılın diğer yıllardan farklı
olduğunu bildiklerini kaydeden Koloğlu,
ancak bu iş döneminde biraz daha anlayış
beklediklerini, zira geçmişte yapılan işlere
ilişkin bazı alacakların biriktiğini, 2014’de
tüm birikimin ödenmesinden sonra 2014
yılı yatırım ödeneğinin fazla bir miktar
kalmayacağını belirtti.
Koloğlu, 2014 yılında kesintilerin
azalmasının önemli olduğu ayrıca ek
ödenekler ile birlikte gelecek yıllarda
ilan edilecek ödeneklerin sene başında
belirli olmasının sektörün ileriye dönük
çalışmalarının belirleyici olması açısından
önemli olduğunu aktardı.
Koloğlu ihracat, turizm, sanayi ve hizmetler
sektöründeki gelişimin ulaşım ve iletişim
altyapısı ile sağlanabileceğini ve sektörün
bu konuya hizmet ettiğini, ödeneklerin
arttırılmasının bu nedenle de önemli
olduğunun altını çizdi.
Müsteşar Feridun Bilgin ise inşaat
sektörünün ekonomi içerisinde çok önemli
bir konumda olduğunu ve Türkiye’ye
doğudan batıya; kuzeyden güneye yeni
akslar açıldığını, bu suretle Karadeniz’in
Akdeniz’e kavuşacağını belirterek,
projelerde verimliliğin, ekonomikliğin ve
sosyal önceliklerin önemli olması nedeni ile
yatırımların tamamlanmasının amaçlandığı
ve bu yönde 2014 yılında ödeneklerin
belirtilenlerden daha fazla arttırılacağını
vurguladı.
Hem ödeneklerin artırılması hem de
başta KDV iadesi konusunda sektörel tüm
konuları birlikte çözeceklerini belirten Bilgin,
sektör temsilcilerinin KDV muafiyeti vb.
tüm yasal konularda değişiklik önerilerinin
tartışılmadan kamuya sunulmaması
gerektiğini dile getirdi.
KDV iadesi konusunda İNTES tarafından
yazılı müracaat yapılmasını isteyen Bilgin,
konu ile özel olarak ilgileneceğini ifade etti.
Müsteşar Bilgin, 10 bin dolar milli gelire
sahip bir ülkede halkın daha alt seviyede bir
hizmet ile mutlu olmayacağını, yatırımların
aynı hızla devam etmesi gerektiğini
ve bu yönde ciddi çaba gösterdiklerini
belirtti. Bilgin, İNTES’in aylık Geleneksel
Toplantılarını takip ettiğini ve bu toplantıları
önemli gördüğünü aktararak bundan
sonraki toplantılara katılmaya gayret
edeceğini de söyledi.
Ziyarete Yönetim Kurulu Başkanı Koloğlu
ile birlikte Yönetim Kurulu Başkan vekilleri
İlhan Adiloğlu, Gürhan Özdemir, Yönetim
Kurulu Üyeleri Barış Haşemoğlu ve Gültekin
Güvensoy katıldı.
91
ZİYARET
Koloğlu, Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Müsteşarı Erdem’le Görüştü
dikkate alınacağını ve konuyla ilgili
yapılan çalışmaların destekçisi
olacağını kaydetti.
İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Celal
Koloğlu, 23 Mayıs 2014 Cuma günü
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Müsteşarı Ahmet Erdem’e bir nezaket
ziyaretinde bulundu. Görüşmeye İNTES
Genel Sekreteri Necati Ersoy da katıldı.
Koloğlu, görüşmede yurt dışı
müteahhitlik hizmetleri konusunda
sektör sorunlarını Müsteşar Erdem’e
aktararak kendilerine sektör sorunlarını
içeren bir rapor sunulacağını belirtti.
Erdem, yurt dışı istihdamının önündeki
engellerin kaldırılmasına ilişkin
İNTES’in görüşlerinin içeren raporun
92
Bu kapsamda İNTES tarafından yurt
dışında iş yapan ve Türk işçisi çalıştıran
İNTES üyelerinin yaşadıkları sorunları
içerecek bir rapor hazırlanacaktır.
Söz konusu raporun içeriğinde yurt
dışına Türk işgücü istihdam eden
İNTES üyelerinin işçilerin yıllık izin,
ihbar, kıdem ve fazla mesai talepleri
vb. konularda bugüne kadar bir
davaya konu olmuş veya olmamış
tüm sorunlarını ve Sosyal Güvenlik
ve İŞKUR Mevzuatı ile kurumların
uygulamalarından kaynaklanan
diğer sorunlar ve çözüm önerileri yer
alacaktır.
Diğer yandan, bahse konu raporu
oluşturmak ve konuları değerlendirmek
üzere üye temsilcilerin katılımları ile bir
heyet oluşturularak, çalışma toplantısı
düzenlenecektir.
Bu bilgilerin ışığında hazırlanacak
rapor Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı’na sunulacaktır.
TOKİ Başkanı Turan
“Sistemdeki Aksaklıklar Giderilecek”
İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Celal
Koloğlu, 27 Mayıs 2014 Salı günü
Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı
Mehmet Ergün Turan’ı ziyaret etti.
Ziyarete İNTES Yönetim Kurulu
Başkanvekili Mustafa Demir de
katıldı.
Yönetim Kurulu Başkanı Koloğlu
ve Başkanvekili Demir, öncelikle
sektörde oluşan izlenimler nedeniyle
ciddi mühendislik alt yapısı
olan firmaların TOKİ ihalelerine
katılmadığını ifade ettiler.
Görüşmede Koloğlu, inşaat
sektörünün TOKİ ile yaşadığı
bazı önemli sorunlara değindi.
Koloğlu’nun gündeme getirdiği
konular,
- Uygulama projesi olmayan işlerin
ihaleye çıkması,
- Tasdik edilmiş projeler ile birlikte
şartname iç yönerge ve benzeri
tüm eklerin ihale dokümanı haline
getirilmemesi,
- Pursantajların gerçekleştirilen iş
ile uyumlu halde olması ve eksiksiz
geçici kabulü ve kesin kabule kadar
olan bölümde kesintilerin işin mali
yapısı ile uygun olmaması,
- Müşavirlik sistemin sorumluluklara
ve işi fiilen yöneten hale
dönüştürülmemesi.
hususları oldu.
TOKİ Başkanı Mehmet Ergün Turan
ise bu eleştirilerin tümüne katıldığını
belirterek sistemdeki aksaklıkların
giderileceğini vurguladı.
Turan, Başbakan’ın talimatları
doğrultusunda düşük gelirli
vatandaşlara konut üretmek üzere
yola çıktıklarını ve kurumun sektörle
rekabet amacı olmadığını söyledi ve
halen müteahhitlerin ciddi sorunlar
yaşadığını ve kalite sorununu da
içeren mevcut sistemi düzeltmenin
en önemli amaçları olduğunu
vurguladı.
Kamudaki tüm üst yapı inşaat
sistemini üstlendiklerini ve ciddi
bir yükümlülüğün altına girdiklerini
belirten Turan, kaliteli işin kaliteli
malzeme, eğitilmiş iş gücü ve
mühendislik ile olacağının altını çizdi,
teknik alt yapısı yüksek yüklenicilerin
doğru fiyat ve uygulama projesi olan
işler ile TOKİ’ye kazandıracaklarını
belirtti.
Pursantajların geçmişe göre bugün
daha doğru olduğunu vurgulayan
TOKİ Başkanı Turan, bu durumun
daha da iyileştirmesi için elinden
geleni yapacaklarını, artık uygulama
projesi olan kamu üst yapı
yatırımlarını icra etmek istediklerine
değindi.
Kamu özel sektör işbirliğinde
gerçekleştirilecek işlere olan
inancını vurgulayan Turan, daha
geniş bir toplantıda tüm bu konulara
değinmek istediğini ve en kısa
sürede İNTES yetkilileri ile yeniden
bir araya gelmek istediklerini
belirterek konuları enine boyuna
değerlendireceklerini de kaydetti.
93
ZİYARET
İşçilik Rayiçleri
Yüksek Fen Kurulu ve
Sektör Temsilcilerinin
İşbirliğinde Hazırlanacak
İşçilik rayiçleri 2015 yılından itibaren,
Yüksek Fen Kurulu ve İNTES işbirliği ile
hazırlanacak. Konunun Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği Yatırım Ortamını
İyileştirme Koordinasyon Kurulu’nun
gündemine girmesi ve 2014 eylem
planlarında yer verilmesi amacıyla
İNTES başvuruda bulundu.
İrfan UZUN
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
Müsteşar Yardımcısı
İNTES’in konuyla ilgili raporu Başbakan
Recep Tayip Erdoğan ile Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek ve Türkiye Odalar
ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu’na sunuldu.
Yönetim Kurulu Başkanı Celal Koloğlu,
23 Mayıs 2014 Cuma günü Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
İrfan Uzun ve Yüksek Fen Kurulu
Başkanı Fuat Arabacı’yla bu amaçla bir
görüşme yaptı.
Söz konusu görüşmede, özellikle
Kamu İhale Mevzuatı’nda yapılacak
çalışmalarda Bakanlığın ve sosyal
tarafların görüşlerinin alınmasının son
derece önemli olduğu hususunda görüş
birliğine varıldı.
Fuat ARABACI
Yüksek Fen Kurulu Başkanı
94
İNTES ve Yüksek Fen Kurulu’nun
birlikte çalışmalarının ortak bir sinerji
oluşturulacağı kaydedildi. Söz konusu
amaca hizmet etmek üzere Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Yatırım
Ortamını İyileştirme Koordinasyon
Kurulu’nun gündemine girmesi ve
2014 eylem planlarında yer verilmesi
amacıyla bir rapor sunularak
müracaatta bulunuldu.
Görüşmede İNTES’in söz
konusu raporun takibine ve
gerçekleştirilmesine yönelik
çalışmalarını aralıksız sürdüreceği
belirtildi.
Bir taraftan İş Mahkemelerinin
kararlarına etki edecek olan diğer
taraftan SGK asgari işçilik oranları,
yaklaşık maliyet hesabı ile benzer
hesap ve ödemelerde önem arz eden
işçilik rayiçlerinin, 2015 yılından itibaren
Yüksek Fen Kurulu ve İNTES işbirliği ile
hazırlanması kararlaştırıldı.
Bu uygulamanın amacı; ihaleye
katılacak her bir firmanın daha sağlıklı
bir şekilde ihaleye hazırlanmasını
sağlamak için idare tarafından,
projelerin inşaat aşamasında yapmak
istedikleri değişikliklerde imalatın
miktarında artış veya eksilme olması
halinde firmaya ve kamu zararına
sebep olmayacak şekilde en uygun
teklifin belirlenmesi, zaman ve işgücü
israfının önüne geçilmesidir.
Bu şekilde kamu sözleşmelerinin
uygulama sürecinde ortaya çıkan
mevcut ve muhtemel sorunlar uzman
bir kurum tarafından zamanında
çözülecek, sektörün daha kaliteli
ve sağlıklı iş üretmesini sağlamak
suretiyle rekabet ve yatırım ortamının
korunmasına katkı verilmiş olacaktır.
Bu nedenle Kamu İhale Kurulu’nun
ikincil mevzuat çalışmalarında Maliye
Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme
Bakanlığı, Toplu Konut İdaresi, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye
İşveren Sendikaları Konfederasyonu
temsilcilerinin yer alması son derece
faydalı sonuçlar doğuracaktır.
Karayolları Genel Müdürü
Cahit Turhan Ziyareti
İNTES Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri
03 Haziran 2014 Salı günü TCK-Karayolları
Genel Müdürü M. Cahit Turhan’a bir
nezaket ziyaretinde bulundular.
Ziyarette; karayollarında yürütülmekte olan
projelerine ilişkin ödenekler, inşaat sektörü
makine grubunda çalışanlara yönelik
hazırlanan Meslek Standartları ve Ulusal
Yeterlilik çalışmalarında TCK ve İNTES’in
işbirliği yapılması konuları görüşüldü.
Görüşmede Başkan Koloğlu karayollarında
gerçekleşen yatırımlarının ticaret,
turizm ve ihracat açısından anahtar rol
oynadığını ve ülke kalkınmasında önemli
görevler üstlendiğini vurguladı ve bu
kapsamda, 2014 yılı Haziran, Temmuz
ve Ağustos aylarında devam etmekte
olan projelerin hızla sürmesi gerektiği,
şantiyelerin en verimli çalışıldığı bu
ayların kaybedilmemesi gerektiğini aksi
takdirde 2014 yılında Karayolları Yatırım
Programının aksayabileceğini belirtti.
Koloğlu, İNTES’in meslek standartları
ve ulusal yeterlilik çalışmalarına ve
İNTES MYM tarafından yürütülen inşaat
işçilerine yönelik sınav ve belgelendirme
çalışmalarına değindi. Koloğlu inşaat
sektörü makine grubunda yürütülen
Meslek Standardı ve Ulusal Yeterlilik
çalışmalarında TCK – İNTES işbirliğinin
önemli sonuçlar verdiğini, bu nedenle de
emeği geçen tüm karayolları mensuplarına
müteşekkir olduklarını belirtti.
Koloğlu Karayolları Genel Müdürlüğü’nün
İNTES çalışmalarına daima yakın destek
verdiklerini belirterek, Ramazan ayında
TCK – İNTES iftar davetinin yapılmasının
sektörümüz ve Karayolları camiası
arasındaki iletişime önemli katkılar
sağlayacağını ve bir araya gelmekten
memnuniyet duyacaklarını vurguladı.
Karayolları Genel Müdürü Turhan,
İNTES Yönetimi ile bir araya gelmekten
memnuniyet duyduklarını belirterek,
İNTES Yönetim Kurulu ile karayolu
sektöründe gerçekleşen yatırımların ülke
ekonomisindeki ve jeopolitik konumundaki
stratejik önemini ve bu alandaki hükümetin
hedeflerini ve orta vadeli planları aktardı.
Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında
gerçekleştirilecek ödenekler konusunda
sektörün hassasiyetini bildiğini ifade eden
Turhan, bu aylarda yapılacak işlerin tüm yıl
yatırım programlarını etkileyeceği bilincine
sahip olunduğunu vurgulayarak, Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi
Elvan ve Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan’a konuyu bildirdiğini, iyi niyetle
çalışmaları sürdürdüklerini ve ödeneklerin
bahse konu aylar için artarılacağına olan
inancını paylaştı.
Genel Müdür Turhan, inşaat sektöründe
çalışan makine grubuna yönelik Meslek
Standartları ve Ulusal Yeterliliklerdeki
ortak çalışmanın bir sinerji oluşturduğunu
çalışmaların bu anlayış içinde
sürdürülmesi gerekliliğini belirtti.
Turhan da TCK – İNTES iftar
davetinin camianın bir araya gelmesi
açısından önemli olduğunu ve TCK
Yenimahalle tesislerinde bu davetin
gerçekleştirilebileceğini vurguladı.
Ziyarete Başkan Koloğlu ile birlikte
Yönetim Kurulu Başkan Vekilleri Mustafa
Demir, Gürhan Özdemir, Yönetim Kurulu
Üyeleri Kemal Güleryüz, Deha Emral,
Gültekin Güvensoy ve Genel Sekreter
Necati Ersoy katıldı.
95
ANALİZ
Çok Ciddiye Alınması
Gereken Konu:
Ahmet AĞAR
Sosyal Güvenlik Müşaviri
Risk Değerlendirmesi
GİRİŞ:
Risk
değerlendirmesi
30.12.2012
tarihinden itibaren
yasal olarak
yapılması veya
yapılamıyorsa
yaptırılması
zorunludur.
Bilindiği üzere; 20/06/2012 tarihinde
kabul edilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu 30/06/2012 tarihli
Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
Kanun’un 38’inci maddesinde yürürlük
hükümlerine yer verilmiştir. Buna göre;
1) Kamu kurumları ile 50’den az çalışanı
olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan
işyerleri için 01/07/2016 tarihinde,
2) 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve
çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için
01/01/2014 tarihinde,
3) Diğer işyerleri için yayımı tarihinden
itibaren altı ay sonra yani 30/12/2012
tarihinde yürürlüğe girmiştir/girecektir.
Bu kanun ile iş sağlığı ve güvenliği
mevzuatı bir tek kanun çatısı altında
birleştirilmiş ve “işyerlerinde iş
sağlığı ve güvenliğinin sağlanması
ve mevcut olan güvenlik şartlarının
iyileştirilmesi” amaçlanmış ve kanun
buna münhasır olarak çıkarılmıştır.
Bu bakımdan, çalışma hayatında çok
önemli değişiklikler yapılmış olan bu
96
kanunla, çalışma ve iş hayatına yeni bazı
önemli kavramlar girmiş, işverenlere
ve çalışanlara da yeni bazı önemli
yükümlülükler getirilmiştir. Bunlardan
maksat, son birkaç yıldır Türkiye’de
büyük çapta ve kitlesel olarak meydana
gelen ve çok sayıda can ve mal
kaybına yol açan iş kazalarını önlemek
ve mümkün olan asgari düzeye
indirmektir.
En son 01/07/2016 tarihinde tüm
hükümleri yürürlüğe girecek olan
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun
3. maddesinde tanımlanan “risk
değerlendirmesi” yapma yükümlülüğü
30/12/2012 tarihinden istisnalar
hariç her işyeri ve işveren için zorunlu
olup risk değerlendirmesinin nasıl ve
kimlere yaptırılabileceği bu makalenin
konusunu oluşturmuştur.
II. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU
İLE İŞVERENLERE GETİRİLEN
YÜKÜMLÜLÜKLER:
- Risk değerlendirmesi yapılması veya
yaptırılması,
- İş sağlığı ve güvenliği konusunda her
türlü tedbirin alınması,
- Çalışanlara görev verilirken iş
sağlığı ve güvenliği göz önünde
bulundurulması,
- İş sağlığı ve güvenliği konusunda
çalışanların bilgilendirilmesi ve
eğitilmesi,
hususlarında işverenlere, 4857
sayılı İş Kanunu’ndaki mevcut
sorumluluklarına ilave olarak yeni
yükümlülükler getirilmiştir.
Kanun’un 4. maddesinin 2. bendinde
açıkça belirtildiği gibi işyeri dışındaki
uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet
alınması işverenin sorumluluklarını
ortadan kaldırmamaktadır.
III. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
KANUNU KAPSAMINA GİREN/
GİRMEYEN İŞYERLERİ:
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu;
- Kamu ve özel sektöre ait bütün
işlere ve işyerlerine,
- İşyerlerinin işverenleri ile işveren
vekillerine,
- Çırak ve stajyerler de dâhil olmak
üzere tüm çalışanlarına,
faaliyet konularına (hangi alanda
çalıştırıldıklarına veya ne iş
yaptırıldıklarına) bakılmaksızın tüm
çalışanlara uygulanacaktır. Ancak
Kanun’un 2. maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilmiş olan faaliyetler
ve kişiler hakkında İş Sağlığı ve
Güvenliği hükümleri uygulanmaz.
Bunlar:
a) Fabrika, bakım merkezi, dikimevi
ve benzeri işyerlerindekiler hariç
Türk Silahlı Kuvvetleri, genel kolluk
kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı
Müsteşarlığının faaliyetleri.
b) Afet ve acil durum birimlerinin
müdahale faaliyetleri.
c) Ev hizmetleri.
ç) Çalışan istihdam etmeksizin kendi
nam ve hesabına mal ve hizmet
üretimi yapanlar.
d) Hükümlü ve tutuklulara yönelik
infaz hizmetleri sırasında, iyileştirme
kapsamında yapılan iş yurdu, eğitim,
güvenlik ve meslek edindirme
faaliyetleridir.
Görüldüğü üzere, özelliği gereği
yukarıda belirtilen iş kolları ve
işyerleri Kanun’un uygulama
alanı dışında tutulmuştur. (c) ve (ç)
fıkralarında belirtilenlerin kimler
olduklarının özellikle vurgulanması
gerekmektedir.
Bilindiği üzere ev hizmetleri;
ticari niteliği olmayan ve ikamet
amaçlı kullanılan konutlarda
yapılan bakıcılık, hizmetçilik,
mürebbiyelik, temizlikçilik gibi
faaliyetleri kapsamaktadır. Bu
nedenle apartmanlarda yapılan
kapıcılık hizmetlerinin ev hizmetleri
ile karıştırılmaması gerekmektedir.
Kapıcılık İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu uygulaması kapsamındadır
ve kapıcılık faaliyetinin yürütüldüğü
apartman işyerlerinde risk
değerlendirmesi yapılması bir
zorunluluktur.
Çalışan istihdam etmeksizin kendi
nam ve hesabına mal ve hizmet
üretimi yapanlardan kasıt ise 5510
sayılı Kanunun 4. maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendi
kapsamında yürütülen faaliyetler
kastedilmektedir. İş Sağlığı ve
Güvenliği Kanunu’nun 3. maddesinde
çalışan: “Kendi özel kanunlarındaki
statülerine bakılmaksızın kamu veya
özel işyerlerinde istihdam edilen
gerçek kişi” olarak tanımlanmıştır.
IV. RİSK DEĞERLENDİRMESİ:
A) Risk Değerlendirmesinin
Yapılması/Yaptırılması:
Risk değerlendirmesi: İşyerinde var
olan ya da dışarıdan gelebilecek
tehlikelerin belirlenmesi, bu
tehlikelerin riske dönüşmesine
yol açan faktörler ile tehlikelerden
kaynaklanan risklerin analiz edilerek
derecelendirilmesi ve kontrol
tedbirlerinin kararlaştırılması
amacıyla yapılması gerekli
çalışmaları, ifade etmektedir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 4.
maddesi birinci fıkrası (c) bendi ile
işverenin, çalışanların işle ilgili sağlık
ve güvenliğini sağlamakla yükümlü
olduğu ve bu çerçevede işyerinde
risk değerlendirmesi yapacağı
veya yapamıyorsa işyeri dışındaki
uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet
alarak yaptıracağı, 5. maddesi
birinci fıkrasında ise, işverenin iş
sağlığı ve güvenliği yönünden risk
değerlendirmesi yapmak veya
yaptırmakla yükümlü olduğu hüküm
altına alınmıştır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Risk
Değerlendirmesi Yönetmeliği
29/12/2012 tarihinde yayınlanarak
30/12/2012 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Yönetmeliğin 5. maddesinde
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun
5. maddesine paralel düzenlemeler
yapılmıştır.
Buna göre; işveren; çalışma
ortamının ve çalışanların sağlık
ve güvenliğini sağlama, sürdürme
ve geliştirme amacı ile iş sağlığı
ve güvenliği yönünden risk
değerlendirmesi yapar veya
yaptırır. Risk değerlendirmesinin
gerçekleştirilmiş olması; işverenin,
işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin
sağlanması yükümlülüğünü
ortadan kaldırmaz. İşveren, risk
değerlendirmesi çalışmalarında
görevlendirilen kişi veya kişilere
risk değerlendirmesi ile ilgili ihtiyaç
duydukları her türlü bilgi ve belgeyi
temin eder.
97
bir kişiyi de bu anlamda
görevlendirmesi
mümkündür.
İşveren, risk
değerlendirmesi
çalışmalarında
görevlendirilen kişi veya
kişilerin görevlerini yerine
getirmeleri amacıyla
araç, gereç, mekan ve
zaman gibi gerekli bütün
ihtiyaçlarını karşılar,
görevlerini yürütmeleri
sebebiyle hak ve
yetkilerini kısıtlayamaz.
B) Risk Değerlendirme Ekibinin
Oluşturulması:
Hizmet alımı
şeklinde yaptırılsa
dahi risk
değerlendirmesi
ekibi
oluşturulması,
çalışanların
sürekli olarak bilgi
ve görüşlerinin
alınması gerekiyor.
İş Sağlığı ve Güvenliği Risk
Değerlendirmesi Yönetmeliğinin
6. maddesi hükmü gereği risk
değerlendirmesi, işverenin oluşturduğu
bir ekip tarafından gerçekleştirilecek
olup ekipte bulunması gereken kişiler
aşağıda belirtilmiştir:
a) İşveren veya bulunamaması halinde
işveren vekili,
b) Varsa işyerinde sağlık ve güvenlik
hizmetini yürüten iş güvenliği uzmanları
ile işyeri hekimleri,
c) İşyerindeki çalışan temsilcileri,
ç) İşyerindeki destek elemanları,
d) İşyerindeki bütün birimleri temsil
edecek şekilde belirlenen ve işyerinde
yürütülen çalışmalar, mevcut veya
muhtemel tehlike kaynakları ile riskler
konusunda bilgi sahibi çalışanlar
(ustabaşı, formen gibi)
İşveren, ihtiyaç duyulduğunda bu ekibe
destek olmak üzere işyeri dışındaki
kişi ve kuruluşlardan; örneğin ekipte
bulunan kişilerin bilgisi dahilinde
olmayan teknik bir konuda uzman kişi
veya kuruluşlardan hizmet alabilir.
98
Risk değerlendirmesi çalışmalarının
koordinasyonu işveren tarafından
yürütülecektir. Bunun mümkün
olmaması halinde ekip içerisindeki
Risk değerlendirmesi
çalışmalarında görevlendirilen kişi veya
kişiler işveren tarafından sağlanan bilgi
ve belgeleri korur ve gizli tutar.
C) Risk Değerlendirmesi Aşamaları:
Risk değerlendirmesi; tüm işyerleri için
tasarım veya kuruluş aşamasından
başlamak üzere tehlikeleri tanımlama,
riskleri belirleme ve analiz etme, risk
kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması,
dokümantasyon, yapılan çalışmaların
güncellenmesi ve gerektiğinde
yenileme aşamaları izlenerek
gerçekleştirilir. Çalışanların risk
değerlendirmesi çalışması yapılırken
ihtiyaç duyulan her aşamada sürece
katılarak görüşlerinin alınması sağlanır.
1) Tehlikelerin Tanımlanması:
Tehlikeler tanımlanırken çalışma
ortamı, çalışanlar ve işyerine ilişkin
ilgisine göre asgari olarak aşağıda
belirtilen bilgiler toplanır.
- İşyeri bina ve eklentileri,
- İşyerinde yürütülen faaliyetler ile iş ve
işlemler,
- Üretim süreç ve teknikleri,
- İş ekipmanları,
- Kullanılan maddeler,
- Artık ve atıklarla ilgili işlemler,
- Organizasyon ve hiyerarşik yapı, görev,
yetki ve sorumluluklar,
- Çalışanların tecrübe ve düşünceleri,
- İşe başlamadan önce ilgili mevzuat
gereği alınacak çalışma izin belgeleri,
- Çalışanların eğitim, yaş, cinsiyet ve
benzeri özellikleri ile sağlık gözetimi
kayıtları,
- Genç, yaşlı, engelli, gebe veya emziren
çalışanlar gibi özel politika gerektiren
gruplar ile kadın çalışanların durumu,
- İşyerinin teftiş sonuçları,
- Meslek hastalığı kayıtları,
- İş kazası kayıtları,
- İşyerinde meydana gelen ancak
yaralanma veya ölüme neden olmadığı
halde işyeri ya da iş ekipmanının zarara
uğramasına yol açan olaylara ilişkin
kayıtlar,
- Ramak kala olay kayıtları,
- Malzeme güvenlik bilgi formları,
- Ortam ve kişisel maruziyet düzeyi
ölçüm sonuçları,
- Varsa daha önce yapılmış risk
değerlendirmesi çalışmaları,
- Acil durum eylem planları,
Tehlikelere ilişkin bilgiler toplanırken
aynı üretim, yöntem ve teknikleri ile
üretim yapan benzer işyerlerinde
meydana gelen iş kazaları ve
ortaya çıkan meslek hastalıkları da
dikkate alınabilir ve emsal olarak
değerlendirilebilir.
2) Tehlikelerin Belirlenmesi:
Bilindiği üzere tehlike, işyerinde var olan
ya da dışarıdan gelebilecek, çalışanı
veya işyerini etkileyebilecek zarar
veya hasar verme potansiyelini ifade
ederken risk: Tehlikeden kaynaklanacak
kayıp, yaralanma ya da başka zararlı
sonuç meydana gelme ihtimalini ifade
etmektedir.
Toplanan bilgiler ışığında; iş sağlığı ve
güvenliği ile ilgili mevzuatta yer alan
hükümler de dikkate alınarak, çalışma
ortamında bulunan fiziksel, kimyasal,
biyolojik, psikososyal, ergonomik ve
benzeri tehlike kaynaklarından oluşan
veya bunların etkileşimi sonucu ortaya
çıkabilecek tehlikeler belirlenir ve kayda
alınır.
Bu belirleme yapılırken aşağıdaki
hususlar, bu hususlardan etkilenecekler
ve ne şekilde etkilenebilecekleri göz
önünde bulundurulur:
- İşletmenin yeri nedeniyle ortaya
çıkabilecek tehlikeler,
- Seçilen alanda, işyeri bina
ve eklentilerinin plana uygun
yerleştirilmemesi veya
planda olmayan ilavelerin
yapılmasından kaynaklanabilecek
tehlikeler,
- İşyeri bina ve eklentilerinin yapı
ve yapım tarzı ile seçilen yapı
malzemelerinden kaynaklanabilecek
tehlikeler,
- Bakım ve onarım işleri de dahil
işyerinde yürütülecek her türlü faaliyet
esnasında çalışma usulleri, vardiya
düzeni, ekip çalışması, organizasyon,
nezaret sistemi, hiyerarşik düzen,
ziyaretçi veya işyeri çalışanı olmayan
diğer kişiler gibi faktörlerden
kaynaklanabilecek tehlikeler,
- İşin yürütümü, üretim teknikleri,
kullanılan maddeler, makine ve
ekipman, araç ve gereçler ile bunların
çalışanların fiziksel özelliklerine
uygun tasarlanmaması veya
kullanılmamasından kaynaklanabilecek
tehlikeler,
- Kuvvetli akım, aydınlatma, paratoner,
topraklama gibi elektrik tesisatının
bileşenleri ile ısıtma, havalandırma,
atmosferik ve çevresel şartlardan
korunma, drenaj, arıtma, yangın önleme
ve mücadele ekipmanı ile benzeri
yardımcı tesisat ve donanımlardan
99
Yapılmış olan risk
değerlendirmesi;
tehlike sınıfına
göre çok tehlikeli,
tehlikeli ve
az tehlikeli
işyerlerinde
sırasıyla en geç iki,
dört ve altı yılda
bir yenileniyor.
kaynaklanabilecek tehlikeler,
- İşyerinde yanma, parlama veya
patlama ihtimali olan maddelerin
işlenmesi, kullanılması, taşınması,
depolanması ya da imha edilmesinden
kaynaklanabilecek tehlikeler,
- Çalışma ortamına ilişkin hijyen
koşulları ile çalışanların kişisel hijyen
alışkanlıklarından kaynaklanabilecek
tehlikeler,
- Çalışanın, işyeri içerisindeki
ulaşım yollarının kullanımından
kaynaklanabilecek tehlikeler
- Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği
ile ilgili yeterli eğitim almaması,
bilgilendirilmemesi, çalışanlara uygun
talimat verilmemesi veya çalışma
izni prosedürü gereken durumlarda
bu izin olmaksızın çalışılmasından
kaynaklanabilecek tehlikeler.
Çalışma ortamında bulunan fiziksel,
kimyasal, biyolojik, psikososyal,
ergonomik ve benzeri tehlike
kaynaklarının neden olduğu tehlikeler
ile ilgili işyerinde daha önce kontrol,
ölçüm, inceleme ve araştırma çalışması
yapılmamış ise risk değerlendirmesi
çalışmalarında kullanılmak üzere;
bu tehlikelerin, nitelik ve niceliklerini
ve çalışanların bunlara maruziyet
100
seviyelerini belirlemek amacıyla gerekli
bütün kontrol, ölçüm, inceleme ve
araştırmalar yapılır.
3) Risklerin Belirlenmesi ve Analizi:
Tespit edilmiş olan tehlikelerin her
biri ayrı ayrı dikkate alınarak bu
tehlikelerden kaynaklanabilecek
risklerin hangi sıklıkta oluşabileceği
ile bu risklerden kimlerin, nelerin,
ne şekilde ve hangi şiddette zarar
görebileceği belirlenir. Bu belirleme
yapılırken mevcut kontrol tedbirlerinin
etkisi de göz önünde bulundurulur.
Toplanan bilgi ve veriler ışığında
belirlenen riskler; işletmenin faaliyetine
ilişkin özellikleri, işyerindeki tehlike
veya risklerin nitelikleri ve işyerinin
kısıtları gibi faktörler ya da ulusal veya
uluslararası standartlar esas alınarak
seçilen yöntemlerden biri veya birkaçı
bir arada kullanılarak analiz edilir.
İşyerinde birbirinden farklı işlerin
yürütüldüğü bölümlerin bulunması
halinde risklerin belirlenmesi ve analizi
her bir bölüm için ayrı ayrı yapılır.
Analiz edilen riskler, kontrol tedbirlerine
karar verilmek üzere etkilerinin
büyüklüğüne ve önemlerine göre en
yüksek risk seviyesine sahip olandan
başlanarak sıralanır ve yazılı hale
getirilir.
4) Risk Kontrol Adımları:
- Planlama: Analiz edilerek etkilerinin
büyüklüğüne ve önemine göre sıralı
hale getirilen risklerin kontrolü
amacıyla bir planlama yapılır.
- Risk kontrol tedbirlerinin
kararlaştırılması: Riskin tamamen
bertaraf edilmesi, bu mümkün değil
ise riskin kabul edilebilir seviyeye
indirilmesi için aşağıdaki adımlar
uygulanır.
1) Tehlike veya tehlike kaynaklarının
ortadan kaldırılması.
2) Tehlikelinin, tehlikeli olmayanla veya
daha az tehlikeli olanla değiştirilmesi.
3) Riskler ile kaynağında mücadele
edilmesi.
- Risk kontrol tedbirlerinin uygulanması:
Kararlaştırılan tedbirlerin iş ve işlem
basamakları, işlemi yapacak kişi ya
da işyeri bölümü, sorumlu kişi ya da
işyeri bölümü, başlama ve bitiş tarihi
ile benzeri bilgileri içeren planlar
hazırlanır. Bu planlar işverence
uygulamaya konulur.
- Uygulamaların izlenmesi: Hazırlanan
planların uygulama adımları düzenli
olarak izlenir, denetlenir ve aksayan
yönler tespit edilerek gerekli düzeltici ve
önleyici işlemler tamamlanır.
Risk kontrol adımları uygulanırken toplu
korunma önlemlerine, kişisel korunma
önlemlerine göre öncelik verilmesi ve
uygulanacak önlemlerin yeni risklere
neden olmaması sağlanır.
5) Dokümantasyon:
Risk değerlendirmesi asgarî aşağıdaki
hususları kapsayacak şekilde
dokümante edilir:
- İşyerinin unvanı, adresi ve işverenin
adı,
- Gerçekleştiren kişilerin isim ve
unvanları ile bunlardan iş güvenliği
uzmanı ve işyeri hekimi olanların
bakanlıkça verilmiş belge bilgileri,
- Gerçekleştirildiği tarih ve geçerlilik
tarihi,
- Risk değerlendirmesi işyerindeki farklı
bölümler için ayrı ayrı yapılmışsa her
birinin adı,
- Belirlenen tehlike kaynakları ile
tehlikeler,
- Tespit edilen riskler,
- Risk analizinde kullanılan yöntem veya
yöntemler,
- Tespit edilen risklerin önem ve öncelik
sırasını da içeren analiz sonuçları,
- Düzeltici ve önleyici kontrol tedbirleri,
gerçekleştirilme tarihleri ve sonrasında
tespit edilen risk seviyesi.
Risk değerlendirmesi dokümanının
sayfaları numaralandırılarak;
gerçekleştiren kişiler tarafından her
sayfası paraflanıp, son sayfası imzalanır
ve işyerinde saklanır.
6) Risk Değerlendirmesinin
Yenilenmesi:
Yapılmış olan risk değerlendirmesi;
tehlike sınıfına göre çok tehlikeli,
tehlikeli ve az tehlikeli işyerlerinde
sırasıyla en geç iki, dört ve altı yılda bir
yenilenir.
Aşağıda belirtilen durumlarda ortaya
çıkabilecek yeni risklerin, işyerinin
tamamını veya bir bölümünü etkiliyor
olması göz önünde bulundurularak risk
değerlendirmesi tamamen veya kısmen
yenilenir:
- İşyerinin taşınması veya binalarda
değişiklik yapılması,
- İşyerinde uygulanan teknoloji,
kullanılan madde ve ekipmanlarda
değişiklikler meydana gelmesi,
- Üretim yönteminde değişiklikler
olması,
- İş kazası, meslek hastalığı veya ramak
kala olay meydana gelmesi,
- Çalışma ortamına ait sınır değerlere
ilişkin bir mevzuat değişikliği olması,
- Çalışma ortamı ölçümü ve sağlık
gözetim sonuçlarına göre gerekli
görülmesi,
- İşyeri dışından kaynaklanan ve işyerini
etkileyebilecek yeni bir tehlikenin ortaya
çıkması.
7) Birden Çok İşverenin Paylaştıkları
İşyerlerinde Risk Değerlendirmesi:
Aynı çalışma alanını birden fazla
işverenin paylaşması durumunda,
yürütülen işler için diğer işverenlerin
yürüttüğü işler de göz önünde
bulundurularak, koordinasyon içinde,
ayrı ayrı risk değerlendirmesi yapılması,
birbirlerini ve çalışan temsilcilerini
tespit edilen riskler konusunda
bilgilendirmeleri gerekmektedir.
Birden fazla işyerinin bulunduğu iş
merkezleri, iş hanları, sanayi bölgeleri
veya siteleri gibi yerlerde, işyerlerinde
risk değerlendirmesi çalışmalarının
koordinasyonu yönetim tarafından
yürütülür.
Her alt işveren yürüttükleri işlerle
ilgili olarak, Yönetmelik hükümleri
uyarınca gerekli risk değerlendirmesi
çalışmalarını asıl işverenin denetim ve
koordinasyonu altında yapar.
V. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ:
Sonuç olarak denilebilir ki, risk
değerlendirmesi 30/12/2012 tarihinden
itibaren yasal olarak yapılması veya
yapılamıyorsa yaptırılması zorunludur.
Kamu kurumları dahil olmak üzere risk
değerlendirmesi yaptırmamış işyerinin
bu gün itibariyle kalmamış olması
gerekmektedir. Risk değerlendirmesinin
yaptırılmamış olmasının doğurduğu
bazı sonuçlarla işverenlerin
karşılaşması mümkündür. Örneğin çok
tehlikeli sınıfta yer alan maden, metal
ve yapı işleri ile tehlikeli kimyasallarla
çalışılan işlerin yapıldığı veya büyük
endüstriyel kazaların olabileceği
işyerlerinde, risk değerlendirmesi
yapılmamış olması durumunda iş
durdurulur. Ayrıca, risk değerlendirmesi
yapmayan veya yaptırmayan işverene
3.361,00 Tl., aykırılığın devam ettiği her
ay için 5.041,00 Tl. idari para cezası
uygulanacaktır.
Risk değerlendirmesi işveren tarafından
yapılabileceği gibi bu konuda ekip
içerisinden bir kişiyi görevlendirerek
de yaptırabilir. Ayrıca işyeri dışındaki
uzman kişi ve kuruluşlardan da hizmet
alınarak yaptırılması mümkündür.
Ancak hizmet alımı şeklinde
yaptırılsa dahi risk değerlendirmesi
ekibi oluşturulması, çalışanların
sürekli olarak bilgi ve görüşlerinin
alınması gerekmektedir. Esas olan
şekli bir tespit değil gerçek anlamda
risk ve tehlikelerin tespit edilerek
gerekli koruyucu, önleyici tedbirlerin
alınmasının sağlanmasıdır. Bu nedenle
işverenler ve çalışanların ciddiyetle
konuyu ele almaları gerekmektedir.
101
ANALİZ
İşverenin
En Büyük Destekçisi
Mali Mesuliyet
Sigortasıdır
Zeynep GÖKALP
GrECo JLT Sigorta ve Reasürans
Brokerliği A.Ş.
Genel Md. Yardımcısı
Tazminatlar işin
devamlılığını tehdit
edecek boyutlara
ulaşabilir. İşveren
mali mesuliyet
sigortası bu
anlamda bir
işletmede mutlaka
yapılması gereken
bir sigorta türüdür.
İş kazalarını önlemek ve olmaması için
gerekli önlemleri almak tabii ki her
işletmenin birinci önceliği olmalı. Çünkü,
hiçbir işveren böyle bir olay yaşamak
istemez. Bunun için iş ve iş güvenliği
uzmanlarının önerileri doğrultusunda
gerekli önlemleri almak üzücü olayların
yaşanması ihtimalini azaltacaktır.
Alınan önlemlere rağmen iş kazaları
maalesef %100 engellenememektedir.
Bu durumda işveren, ortaya çıkacak
mali yükümlülüklerini sigorta
yoluyla risklerini sigorta şirketine
devredebilmektedir.
5510 sayılı Kanun’a göre iş kazası;
1- Sigortalının işyerinde bulunduğu
sırada,
2- İşveren tarafından yürütülmekte
olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına
ve hesabına bağımsız çalışıyorsa
yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
3- Bir işverene bağlı olarak çalışan
sigortalının, görevli olarak işyeri
dışında başka bir yere gönderilmesi
nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen
zamanlarda,
4-Emziren kadın sigortalının, iş
mevzuatı gereğince çocuğuna süt
vermek için ayrılan zamanlarda,
5- Sigortalıların, işverence sağlanan
bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi
sırasında,
102
meydana gelen ve sigortalıyı hemen
veya sonradan bedenen ya da ruhen
özüre uğratan olaydır.
TÜİK tarafından yapılan bir çalışma,
Türkiye genelinde son 12 ayda
istihdam edilenlerin %2,3’ünün bir
iş kazası geçirdiğini, sektörel olarak
incelendiğinde, iş kazalarının en yoğun
yaşandığı sektörlerin “madencilik ve
taş ocakçılığı”, “elektrik, gaz, buhar, su
ve kanalizasyon” ile “inşaat” sektörleri
olduğunu ortaya koymaktadır. Yine,
çalışma sonuçlarına göre, lise altı
eğitimlilerde iş kazası oranlarının, lise
ve yükseköğretime göre daha yüksek
olduğu, işyeri büyüklüğü açısından,
çalışan sayısının yüksek olduğu
işletmelerde iş kazası oranlarının daha
yüksek olduğu dikkat çekmektedir.
İş kazası gerçekleştikten sonra olayın
oluşumu ile ilgili hatanın kaynağı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
müfettiş raporları ile belirlenir. Olayın
oluşumunda işverenin bir kusuru var
ise bu raporda belirtilir. İşveren kusuru
oranında zarara uğrayan tarafların
zararını gidermekle yükümlüdür. Zarara
uğrayan taraflar işçi, işçinin kanuni
varisleri ve SGK olabilir.
Günümüzde ekonomik zorluklar
ya da Soma örneğindeki gibi büyük
kayıpların yaşandığı olaylarda işverenler
bu zararları karşılamakta sıkıntı
yaşayabilirler. İşveren mali mesuliyet
sigortası, bu tazminatların ödenmesinde
işverenin en büyük desteklerinden
biridir.
İşveren mali mesuliyet sigortası,
işyerinde meydana gelebilecek
iş kazaları sonucunda işverene
yöneltilebilecek hukuki sorumluluk
nedeniyle, işverene bir hizmet
akdi ile bağlı ve Sosyal Sigortalar
Kanunu’na tabi işçiler veya
bunların hak sahipleri tarafından
işverenden talep edilecek ve Sosyal
Sigortalar Kurumu’nun sağladığı
yardımların üstündeki ve dışındaki
tazminat talepleri ile yine aynı
kurum tarafından işverene karşı iş
kazalarından dolayı ikame edilecek
rücu davaları sonunda ödenecek
tazminat miktarlarını, poliçede yazılı
meblağlara kadar temin eder. Ayrıca,
bu sigorta ile ilgili olarak bir dava
açılması halinde hüküm olunan
mahkeme masrafları ile avukatlık
ücretleri de bu sigorta kapsamına
dahildir.
İşveren mali mesuliyet sigortası
ana kapsamına ek olarak aşağıda
belirtilen durumlarda ek teminat
olarak poliçeye dahil edilebilir.
• İşçilerin, işverence sağlanan bir
taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak
getirilip götürülmeleri sırasında,
• İşçilerin, işveren tarafından görev
ile başka bir yere gönderilmesi
yüzünden asıl işini yapmaksızın
geçen zamanlarda meydana gelen iş
kazaları,
• Türkiye Cumhuriyeti sınırları
dışında meydana gelen iş kazaları,
• Meslek hastalıkları sonucunda vaki
olacak tazminat talepleri,
• Manevi tazminat talepleri,
İş kazalarında zarar, maddi ve
manevi olmak üzere 2 başlık altında
incelenebilir. Maddi zararın tespiti
zarar görenin yaşı, aldığı maaş,
bakmakla yükümlü olduğu kimseler
göz önüne alınarak aktüerler
tarafından tespit edilmektedir. Genç
yaşta vefat ya da yüksek ücretli
bir çalışanın vefatında tazminat
rakamları çok yüksek meblağlara
ulaşabilmektedir.
Manevi tazminat ise sübjektif bir
kavram olduğu için ancak mahkeme
tarafından belirlenebilmektedir.
İş kazalarında, işverenin sorumluluğu
10 yıl boyunca devam eder. Yani,
bir iş kazası nedeniyle aradan yıllar
geçse de bir dava ile karşı karşıya
gelinebilir. Bu nedenle poliçenin buna
göre düzenlenmesi gerekir.
Bildirimlerde bu poliçede çok
önemlidir. Kazanın olduğu tarihte
bir tazminat talebi olmasa bile iş
kazası sigorta şirketine bildirilmelidir.
Sigortalı, iş kazasını öğrendiği
tarihten itibaren 5 iş günü içinde
olayı sigorta şirketine ihbar etmek
ile yükümlüdür. İş kazasına konu
bir dava açılmış ise sigortalı, iş
kazasını sigortacısına bildirmiş olsa
bile davayı derhal yasal yollar ile
sigorta şirketine ihbar etmelidir. Aksi
takdirde mahkeme masrafları ya da
faizlerin ödenmemesi gibi bir durum
ile karşı karşıya kalınabilir.
Günümüzde işletmeler, sigorta
giderlerinden tasarruf etmek adına
bazı sigorta kalemlerini göz ardı
etmektedir. Ancak, bu tazminatlar
işin devamlılığını tehdit edecek
boyutlara ulaşabilir. İşveren mali
mesuliyet sigortası bu anlamda
bir işletmede mutlaka yapılması
gereken bir sigorta türüdür.
Sigortayı yaptırırken poliçenin bir
sözleşme olduğu da unutulmamalı
ve mutlaka işletmenin ihtiyaçları
doğrultusunda içeriği belirlenmelidir.
İşverenin karlılık hedeflerine
ulaşması ve işin devamlılığının
sağlanması önceden alınacak
tedbirlerle mümkündür. Teknik ve
sigorta yoluyla gereken önlemlerin
alınması ve bu önlemler için
ödenecek bedelin işletmenin can
simidi olduğu unutulmamalıdır.
Kazasız günler dileğiyle.
103
ETKİNLİK
Soma’ya Bağış Amaçlı
Resim Sergisi Açıldı
İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Koloğlu
“İnsan Yaşamı Her Şeyden Değerlidir” Dedi.
Sergiye katkısı
olan herkese
teşekkür eden
Koloğlu, “artık,
iş kazalarının
konuşulmadığı
günler
dilediklerini”
söyledi.
104
Ünlü isimlerin de aralarında bulunduğu
59 ressam, Soma’ya bağış amacıyla
İNTES Sanat Galerinde 16 Haziran 2014
Pazartesi günü karma resim sergisi
açtı.
Aralarında Mustafa Ayaz, Ali Candaş,
Hikmet Çetinkaya ve Mehmet Kıyat gibi
Türkiye’nin önemli sanatçılarının da
yer aldığı 59 ressam Soma’daki maden
faciasında yaşamlarını yitiren işçilerin
çocuklarının eğitimi için seferber
oldular.
Doku Sanat Galerisi’nin sahibi,
ressam Mehmet Kıyat’ın girişimleriyle
düzenlenen resim sergisinden elde
edilecek gelir, Soma’da yaşanan maden
faciasında vefat eden işçi çocuklarının
eğitimleri için bağış olarak AFAD’a
verilecek.
İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Celal
Koloğlu, resim sergisi ile ilgili şunları
söyledi:
“Duyarlı Türk halkı ülkemiz genelinde
kampanyalar başlattı. Yaşamını yitiren
işçilerimizin çocuklarının eğitimlerine
biz de katkıda bulunmak istedik. Bu
amaca hizmet etmek üzere önemli
sanatçılarımız eserleriyle İNTES
Sanat Galerisinde bir araya geldiler.
Bu sergiden elde edilecek gelir “işçi
çocuklarının eğitimi”ne yönelik bir
kaynak olacak. Katkısı olan herkese
içtenlikle teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Artık, iş kazalarının konuşulmadığı
günler diliyoruz. Çünkü biliyoruz ki
“Her şey insan içindir. İnsan yaşamı
her şeyden değerlidir.”
Karma resim sergisinin
düzenlenmesine öncülük yapan
ressam Mehmet Kıyat ise Soma’da
yaşanan maden faciasından duyduğu
derin üzüntüyü dile getirdi, “Vefat
eden işçilerimizin çocuklarının
eğitimlerine katkı sağlamak imkanı
doğduğu için buruk bir sevinç
yaşıyorum. O çocuklara sahip
çıktığımız ölçüde acımız azalacaktır”
dedi.
İNTES Sanat Galerisi’nde açılan
karma resim sergisine eserleriyle
katkı veren sanatçılar şunlar:
AKDOĞAN TOPAÇLIOĞLU
ALİ CANDAŞ
ASUMAN ÇATALKAYA
ATAÇ ELALMIŞ
ATİYE GÜLSER ARIKMAN
AYŞE ERGİN
AYŞEGÜL AKSU
AYTEN ARTER
BAHAR AKÇURA
BAYRO
BERRİN EMRE
BİLGE ONUR
BİRSEN GÜVEN
BÜNYAMİN BALAMİR
CİHAT AYDOĞAN
ÇOBAN RESSAM SÜLEYMAN ŞAHİN
DAGMAR GÖĞDÜN
EMİNE ASLAN
ERDOĞAN SEÇİL
FUNDA İYCE TUNCEL
FÜSUN KÖKSAL
GÖKBEN KIZILGÜL
GÜLAY YÜKSEL
GÜLDEN
GÜLHÜN YILMAZTÜRK
HALİL AKKURT
HAMİDE ÖNAL
HANDAN ÇÖLAŞAN
HASAN TAŞDEMİR
HAVVA ÖZKIR
HİKMET ÇETİNKAYA
HÜSNİYE ÖZKAN
İBRAHİM AKINCI
İBRAHİM KUZEY
İLKER SARI
İSMET ÖZDURMUŞ
KAYHAN AYBATLI
MAREK BRZOZOWSKI
MEHMET KIYAT
MEMİK KİBARKAYA
MİNE GENÇTÜRK
MUSTAFA AYAZ
NALAN ÖZÇELEBİ
NEBAHAT KURÇ
NURAN HAZAN
NURETTİN AKKAYA
OSMAN AKBAY
ÖZLEM AKSOY
REYHAN ŞAHİN
SERAP KALIN
SEZAİ KARA
ŞÜKRAN İSTANBULLU
TÜLAY ÇATAL
VAHİD TALİP
VAHİDE YILMAZ
ZEHRA ÖZYÜKSEL
ZEYNEP BULUT
ZEYNEP KUBAT TANER
ZÜBEYDE VARAN
Soma’daki madem faciasında
yaşamını yitiren işçilerin çocuklarının
eğitimine kaynak yaratmayı
amaçlayan resim sergisi Temmuz ayı
süresince açık olacak.
105
İŞBİRLİKLERİ
Prof. Dr. Gökhan ARSLAN
Anadolu Üniversitesi
İnşaat Mühendisliği Bölümü
[email protected]
www.css.anadolu.edu.tr
Yrd. Doç. Dr. Serkan KIVRAK
Anadolu Üniversitesi
İnşaat Mühendisliği Bölümü
[email protected]
106
İnşaat Proje İmalatlarında
Artırılmış Gerçeklik
Sistemi Uygulamaları
İnşaat sektöründeki firmalar, son
yıllarda hızla gelişen bilgi teknolojilerini
kendi kurumsal yapılarına yeteri
kadar adapte edememişlerdir. Bu
nedenle, bilgi teknolojilerinden daha
fazla yararlanmaya çaba sarf ederek,
bilgi teknolojilerinin avantajlarını
konularındaki birikim ve tecrübe ile
bütünleştirmek inşaat sektöründe
geliştirilmeye en açık alanlardan biridir.
Bilgi teknolojilerinin şantiyelerde etkin
kullanılması, şantiyelerdeki verimliliği,
üretkenliği, kaliteyi, iş sağlığı ve
güvenliğini ve dolayısıyla proje maliyeti
ve süresini olumlu yönde etkileyecektir.
Bu bağlamda, bilgi teknolojilerine
yeni bir bakış açısı getiren “Artırılmış
Gerçeklik” teknolojisi inşaat sektörünün
hizmetine sunulabilecektir. Okul eğitimi,
askeri savaş endüstrisi, askeri eğitim,
endüstriyel bakım, perakende satış,
sağlık gibi birçok sektördeki hizmetleri
geliştirmek için tasarlanan “Artırılmış
Gerçeklik”, en basit tanımıyla, gerçek
dünyanın sanal dünyadan gelen bilgi
ile zenginleştirilmesidir. “Artırılmış
Gerçeklik”, kullanıcının gerçek dünyada
gördüğü manzaraya bir bilgisayar
tarafından üretilmiş bir bilginin eklendiği
bir teknoloji ya da ortam olarak da
adlandırılabilir. İnşaat sektöründe
Artırılmış Gerçeklik teknolojisinden
faydalanılarak, şantiyelerdeki personelin
kullanabileceği akıllı cihazlarla başarılı
uygulamalar ortaya çıkarmak, inşaat
projelerinde yeni bir dönemin başlangıcı
olacaktır.
Anadolu Üniversitesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü, inşaat proje
imalatlarında verimliliği artırmak
amacıyla İnşaat Proje İmalatlarında
Artırılmış Gerçeklik Sistemi
Uygulamaları başlıklı TÜBİTAK projesini
yürütmektedir. Proje koordinatörlüğünü
Anadolu Üniversitesi MühendislikMimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği
Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç.
Dr. Serkan Kıvrak ve Prof. Dr. Gökhan
Arslan’ın yaptığı projeye İNTES, proje
ortağı olarak destek vermektedir. Bu
projenin ana amacı, bir inşaat işçisine,
formenine, ekipman operatörüne ya
da şantiye mühendisine, yapımı veya
kontrolü için görevlendirildiği inşaat
imalat işine başlamadan önce işin
yapılacağı yerde, yapacağı işle ilgili tüm
aşamaları daha etkin, verimli, güvenli
ve kaliteli icra veya kontrol etmesine
olanak sağlayacak çok kapsamlı bir
bilgilendirme animasyonunun Artırılmış
Gerçeklik teknolojisi kullanılarak
Akıllı Gözlük ile izletilmesi yoluyla
inşaat işlerinde yenilikçi bir yöntem
geliştirmektir. Bu amaçla şantiyelerdeki
imalatlarla ilgili eğitim materyali
hazırlanarak, iyi kurgulanmış bir
senaryo ile o imalatla (örneğin tuğla
duvar işi, kalıp ve demir imalatları
işleri vb.) ilgili tüm aşamaları, yapım
yöntemini, ayrıntıları, yanlış ve doğru
imalatları kıyaslamalı bir şekilde
sergileyebilecek animasyonlar
hazırlanacaktır. Bu animasyonlar,
Artırılmış Gerçeklik teknolojisi
kullanılarak eğitim materyallerine
dönüştürülecektir. Böylece kullanıcı,
yapacağı ya da kontrol edeceği işle
ilgili eğitim ve yapım metodu vb.
materyale şantiyede işin başındayken
animasyonlarla ulaşarak, işi
şartnamelerde tanımlandığı
gibi yapma imkanı bulacak ve iş
başındayken hatırlayamadığı ya
da emin olamadığı noktalarla ilgili
bilgiye anında erişebilecektir. Bu
şekilde hatalı imalat yapmaktan ya
da imalatın doğrusunu öğrenmek
için zaman ve para harcamaktan
sakınmış olacaktır.
Bu projenin ana hedefi, “Artırılmış
Gerçeklik” teknolojisi kullanılarak
Akıllı Gözlük vasıtasıyla
şantiyelerdeki personeli verimli,
güvenli ve kaliteli işler yapmaya
sevkederek etkin, kapsamlı ve
amacına uygun bir yapım yönetimi
uygulamaktır. Hedef kitle inşaat
işçileri, formenler, teknisyenler,
ekipman operatörleri, mühendisler;
potansiyel kullanıcılar ise inşaat
sektöründe çalışan tüm personel
olacaktır. Proje sonucunda elde
edilecek çıktılar, inşaat sektöründe
Artırılmış Gerçeklik teknolojisi
vasıtasıyla kaliteli, güvenli, etkin,
verimli, üretken bir yapım yönetimi
sağlayarak inşaat projelerinin süre,
maliyet, ve kalite parametrelerini
iyileştirme potansiyeline sahiptir.
Artırılmış Gerçeklik teknolojisinin
inşaat sektörüne adapte edilmesinin
çok önemli olduğunu ifade eden Yrd.
Doç. Dr. Kıvrak, şöyle konuştu:
“Şantiyelerde ve inşaat projelerinde
hatalı imalatlar bizim için önemli
bir problem. Bu teknoloji ile
hatalı imalatların önüne geçmeyi
düşünüyoruz. Artırılmış gerçeklik
teknolojisini kullandığımızda akıllı
gözlüğün içine inşaat
şantiyesindeki bir proje
imalatının başlangıcından
sonuna kadar tüm
aşamalarını gösteren
bir eğitim animasyonu
sunacağız. Dolayısıyla
şantiyede çalışan bir işçi,
akıllı gözlüğü kullandığında
o imalatın başından sonuna
kadar nasıl yapıldığını
görecek. Doğru uygulamayı
akıllı gözlüklere adapte
ederek hatalı imalatların
önüne geçeceğiz. Aynı
şekilde doğru imalatların yanında
yanlış imalatları da akıllı gözlüğe
yerleştireceğiz. Bu akıllı gözlüğü
kullanan kişi doğru bildiği yanlış
uygulamanın da önüne geçerek
projelerde istenen kaliteyi elde
etmiş olacağız. İnşaat projelerinde
verimliliği artırmış, hiç hata
yapmadan başından sonuna kadar
istenilen standartta istenilen kalitede
işi tamamlamış olacağız. Projemiz
iki yıllık bir proje. 2016 yılında projeyi
tamamlayıp ürünü elde edeceğiz.
Teknolojiyi yakından takip etmek,
zamanında adapte etmek, rekabet
avantajı sağlamak açısından çok
önemli. Özellikle yurt dışında
firmalarımız çok büyük firmalarla
rekabet ediyorlar. Dolayısıyla
rekabette başarılı olabilmek için
teknolojiyi iyi kullanmak gerekir.”
Anadolu Üniversitesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü öğretim
üyeleri, bu proje ile Erasmus+
2014 Mesleki Eğitim Stratejik
Ortaklıklar programı kapsamında
Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik
Programları Merkezi Başkanlığı’na
başvuruda bulunmuştur. Avrupa
Birliği projesinde İNTES, proje ortağı
olarak destek verecektir. Projede
İNTES’in yanı sıra Varşova Teknoloji
Üniversitesi (Polonya), Polonya Yapı
Yöneticileri Birliği, Yapı Kurumları
Birliği (CIOB- İngiltere) ve TAV
Holding proje ortağı olarak destek
vermektedir.
İNTES’in de proje ortağı olarak yer
aldığı inşaat işçileri için Animasyonlu
İngilizce Dil Eğitim Materyallerinin
Oluşturulması başlıklı bir diğer
Erasmus+ 2014 Mesleki Eğitim
Stratejik Ortaklıklar projesi yine
Anadolu Üniversitesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri
Yrd. Doç. Dr. Serkan Kıvrak ve Prof.
Dr. Gökhan Arslan tarafından Avrupa
Birliği Eğitim ve Gençlik Programları
Merkezi Başkanlığı’na sunulmuştur.
Bu projeye de Varşova Teknoloji
Üniversitesi (Polonya), Polonya Yapı
Yöneticileri Birliği, Yapı Kurumları
Birliği (CIOB- İngiltere) ve TAV
Holding proje ortağı olarak destek
vermektedir. Bu projenin ana amacı
ise, çok-uluslu inşaat projelerinde
görev alan inşaat işçilerinin günlük
iş faaliyetlerini yürütebilecek temel
düzeyde ingilizce öğrenmelerini
sağlayacak animasyonlar
hazırlamaktır. Uluslararası inşaat
projeleri, genellikle çok-uluslu
ortakların yer aldığı projelerden
oluşmaktadır. Bu projelerde yönetici
düzeyinde ortak dil olarak çoğunlukla
ingilizce kullanılmaktadır. Ancak
işçi düzeyinde iletişim, işçilerin
ait oldukları firma yöneticileri ile
sınırlı kalmaktadır. Bununla beraber
uluslararası inşaat projelerinde
çalışan işçiler zaman zaman
diğer proje ortaklarının çalışanları
ve kontrol firması yöneticileri
ile iletişime geçme durumunda
kalmaktadır. İnşaat sektöründeki
çalışanların ingilizce eğitim
düzeylerinin düşük olmasından
dolayı projelerde zaman zaman
iletişim kopuklukları yaşanmaktadır.
Projede hazırlanacak olan
animasyonlar vasıtasıyla verilecek
eğitimlerde mizah unsurunun
da olması nedeniyle eğitimlerin
etkileyici ve akılda kalıcı olması
planlanmaktadır. Proje sonucunda
elde edilecek çıktılar, uluslararası
inşaat projelerinde görev alan tüm
inşaat işçileri için önemli eğitim
materyalleri olacaktır.
107
KÜLTÜR / SANAT
Yrd. Doç. Dr. Hasan Fırat DİKER
Fatih Sultan Mehmet
Vakıf Üniversitesi
Mühendislik Mimarlık Fakültesi
Ayasofya’nın
Onarımları Üzerine
Ayasofya’nın,
yapıldığı 6. yüzyıldan
itibaren 20. yüzyıla
değin, hemen hemen
her yüzyıl, köklü bir
onarım geçirdiği
bilinmektedir.
108
Bir yapı manzumesi olarak Ayasofya,
yaklaşık bin beş yüz yıldır arz
ettiği görkemli siluetiyle, yapısal
rasyonelliğe meydan okumaktadır.
Merkezî planlı ilk büyük bazilika
olması nedeniyle kendisinden sonra
inşa edilmiş mabedler üzerindeki
mutlak etkisi yadsınamaz. İlk kez
denenmiş kubbeli plan yorumu, onu
sadece inşa edildiği dönemde değil,
sonrasında da, hem Batı dünyası için
hem de Türk İslam kültürü özgün bir
mimari referans olarak etkilemiştir.
Plan kurgusundaki bu iddia, bânisi
olan Doğu Roma dünyasının halen
güncelliğini koruyan ekümenik
yani evrensel olma gayesiyle
ilişkili olmalıdır. 1453 yılında, Doğu
Roma’nın tarih sahnesinde ifade
bulabildiği son siyasal çerçeve
olan Constantinopolis’i fetheden
Osmanlılar için, Ayasofya, kendisine
atfedilen semantik yoğunluktan
ötürü, Fethin alamet-i farikası olarak
benimsenmiş ve İslâmi kimliğe
sahip olmuştur. Varoluşundan beri
büyük bir mâbed olma iddiasındaki
külliyenin ilk tanımı, “Büyük Kilise”
anlamına gelen Megali Eklesia iken,
sonradan “Kutsal Hikmet” anlamına
gelen Ayasofya’ya dönüşmüş, küresel
bir iddiayla Fetih’i gerçekleştirmiş
Osmanlılar için de Ayasofya Cami-i
Kebiri olmuştur. Cumhuriyetin erken
dönemine kadar selâtin camii olarak
kullanılan yapı, 1934 yılında müzeye
dönüştürülüp mâbed kimliğinden
arındırılarak, seyirlik bir kültür
varlığı halinde fiziksel devamlılığını
sürdürmektedir.
Günümüz dünyasında, işlevini
kaybetmiş pek çok kültür varlığının
kaderi, yok edilmek dışında, güncel
bir kullanıma hizmet vermek ya da
müzeye dönüştürülmektir. Ancak
Ayasofya’nın müze olmaktan
önceki işlevleri, halen ulusal ve
dünya kamuoyunda güncelliğini
korumaktadır. Onun mimarî bir
eser olmakla birlikte halen taşıdığı
dinî ve politik özellikleri, kullanım
çeşitliliği hakkında pek çok sorunu
da beraberinde getirmiştir. Lâik
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, örnek
aldığı çağdaş Batı medeniyetine,
yeni oluşumundaki niyetinde samimi
olduğunu gösterircesine, Ayasofya’yı
Hıristiyanlık ya da İslâmiyet adına
kutsal bir mabed saymaktan öte onu
modern dünyaya eşsiz bir kültür
mirası olarak sunmak istemiştir.
Bu anlamda yapıya bir müze
kimliği kazandırarak, dinler üstü
fakat kültürler arası bir paylaşımın
arzulandığı bir kültür varlığı olma
özelliği atfeden Türkiye Cumhuriyeti,
günümüze değin bina üzerindeki
hamiliğini Ayasofya’nın yapısal
sorunlarını gidermeye çalışarak,
devam ettirmiştir.
Tarih boyunca sık sık onarım
geçirdiği bilinen Ayasofya,
depremlerden dolayı maruz kaldığı
tahribata bağlı olarak en temel
ve yapısal onarımlarını, 6., 10. ve
14. yüzyıllarda ana kubbesinin
çökmesi sonucu yaşamıştır. Bizans
döneminde görmüş olduğu bu radikal
yapısal müdahaleleri, Osmanlı
döneminde de sıkça tekrarlanan
onarımlar izlemiştir.
Yapıldığı yer tam olarak bilinmeyen
Consantinus’un(324-337) yaptırdığı
ilk Ayasofya yangın sonrası yok
olduktan sonra, II.Theodosios’un
(408-450) yaptırdığı ikinci Ayasofya
bugünkü Ayasofya’nın oturum
alanına inşa edilmiştir. Nika
isyanından sonra tahrip olan bu yapı
üzerine inşa edilen ve Iustinianus
(527-565) Ayasofya’sı olarak da
bilinen bugünkü Ayasofya’nın
yapımına 532 yılında başlanmış
ve 537 yılında tamamlanmıştır.
Ayasofya’nın, yapıldığı 6. yüzyıldan
itibaren 20. yüzyıla değin, hemen
hemen her yüzyıl, köklü bir
onarım geçirdiği bilinmektedir.
Osmanlı döneminde yapılmış pek
çok Ayasofya onarım ve yapısal
eklentileri bağlamında, en çok göze
çarpan onarım süreçleri, 16. yüzyılda,
II. Selim ve III. Murat dönemlerinde
Mimar Sinan tarafından yürütülmüş
yapısal onarımlar, 17. yüzyılda, I.
Ahmet dönemindeki dekoratif
ağırlıklı bezeme ve onarımlar, 18.
yüzyılda da I. Mahmud tarafından
gerçekleştirilmiş sistemli
külliyeleştirme politikası ve kapsamlı
restorasyonlar ile son olarak
109
Ulaşılabilmiş belgeler dizgesinde
ortaya çıkan Ayasofya’nın onarım
kronolojisi, yüzeysel ve birbirinden
bağımsız onarımların birbirlerini
tekrarladığını göstermektedir.
Yapının karmaşık taşıyıcı sistemi
ile zengin bezemesinin, onarımlar
sırasında birbirleriyle öncelik
anlamında çelişmesi dışında,
günümüzde fonksiyonunu kaybetmiş
tüm kültür varlıklarında olduğu
gibi, zaman içerisinde kullanıcısıyla,
koruyucusunun farklılaşması da,
Ayasofya onarımlarının içeriğini
ve önceliğini etkilemektedir.
Ayasofya’nın kendisi gibi öznel
yaklaşım gerektiren diğer kültür
varlıkları gibi, diğer kamusal
yapıların tabi tutulduğu fiyat kırımı
esasına dayalı Kamu İhale Yasası
uhdesindeki onarımlara maruz
bırakılması, yapılan onarım niteliğini,
yüklenici firmaların uygulama
kalitesine ile denetleyici kurumların
denetleme kapasitesine bağlı hale
getirmektedir. Asal görevleri, kamu
kaynaklarını kültür varlıklarının
onarımına tahsis etmek olan yerel ya
da merkezî idarelerin, yapılan işler
üzerinden kendi reklamlarını yapma
istemleri, ülkemizde Ayasofya gibi
pek çok kültür varlığını, üzerinden
maddî ve manevî anlamda rant elde
edilen birer gayri menkul birimi
haline dönüştürmüştür.
Abdülmecid döneminde yapılmış
Fossati onarımları (1847-1851)
olarak değerlendirilebilir.
Üzerinden yüz altmış yıldan
fazla bir süre geçmiş olmasına
rağmen, özellikle mozaik
bezemenin restorasyon ve
konservasyonu bağlamında,
halen Fossati onarımlarını nitelik
olarak geçebilecek, çağdaş
ve Ayasofya’ya özgü yeni bir
karakteristik restorasyon felsefe ve
politikasının geliştirilememiş olması
düşündürücüdür. Fossati’nin baskın
bir şekilde Ayasofya’nın geneline
dayatmış olduğu kendi bezeme
beğenisi, Ayasofya’nın çok katmanlı
dokusunu perdeleyici niteliktedir.
110
Yaklaşık bin beş yüz yıllık bir yapı
olan Ayasofya’nın bugünkü mevcut
iç dekorasyonu, baskın bir şekilde
Fossati onarımları sırasında yapılan
bezemelerden oluşmakta ve bugünkü
mevcut yaklaşık yüz altmış yıllık
görünüm, Ayasofya bünyesindeki
önceki Klasik Osmanlı ve Bizans
bezeme izlerini gizlemektedir. Öte
yandan 14. yüzyılda çöken kubbenin
yeniden inşası sırasında kubbeyi
tahkim etmesi amacıyla yapılmış
uçan payandalar da gene Fossati
onarımları sırasında yok edilerek,
Ayasofya’nın kubbe statiği ve
İstanbul’un silüeti için geri dönüşümü
olmayan bir müdahaleye neden
olunmuştur.
Ayasofya onarımlarının yakın
zamana kadar olduğu gibi, belli
bir sistem ve öncelikten yoksun,
salt ödenek harcamaya yönelik
kamusal harcama yaklaşımından
kurtarılabilmesi için özgün işletim
yaklaşımları geliştirilmeli ve
Ayasofya onarımları artık birer
kamu ihalesi konusu olmaktan
çıkartılmalıdır. Evrensel anlamda
ilkeli bir restorasyon sürecini
karşılamaktan uzak mevcut kamu
ihale yasası, uygulamayı bütçe ve
zaman angajmanında sınırlarken,
yüklenici ve denetleyici kurumu
karşı karşıya getirmektedir. Ayrıca,
yapılan uygulamaların sonradan
dosya üzerinden denetlenmesi,
restorasyonun uygulama kalitesini
arttırmadığı gibi, kontrol teşkilatını
yersiz bir baskı altına sokmakta
ve uygulamadan sorumlu
mimar ve mühendislere önceliği
memuriyetlerine ya da mesleklerine
vermek noktasında ikileme
düşürmektedir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve ilgili
yerel idare bünyesinde istihdam
edilecek yetkin ve nitelikli mimar,
mühendis, sanat tarihçisi, arkeolog
ve konservatörler dışında, Ayasofya
onarımları için öncelikle hem yapıyı
hem de restorasyon ilkelerini
bilerek benimsemiş kalifiye
restoratör ve ustaların sözleşmeli
olarak istihdam edilmesi ve
bunların kendilerini denetleyecek
uzmanlarla beraber gerek yurt içi,
gerekse de yurt dışındaki meslek içi
eğitim kurslarıyla donanımlarının
gitgide geliştirilmesi gerekmektedir.
Ayasofya onarımlarının yürütülüp
denetlenmesinden sorumlu olan
ilgili kurum temsilcilerinin aynı çatı
altında hareket ederek, kurumsal
çekişmeyi ve bürokratik hiyerarşiyi
engelleyici bir işletim sisteminde,
akademisyenlerle uyum içerisinde
çalışabilecekleri bir birimde, yapılan
tüm çalışmaların envanterleriyle,
bilgi ve belgelerin aynı birimde
kullanılarak değerlendirilmesi
ve bu birikimlerinin hiç kimse
ve kurumun özel uhdesinde
saklanmadan paylaşıma açık bir
şekilde arttırılarak, uluslar arası
arenada değerlendirilmesi, orta ve
uzun vadede, kalıcı bir politikayla
yürütülebilir.
Ayasofya’nın gerek ulusal, gerekse
de uluslar arası anlamda taşıdığı
subjektif dinî ve siyasi özellikler
bakımından, zaman zaman diğer
kültür varlıklarından farklı bir
algılamayı beraberinde getirdiği için,
dönemler boyunca ele alınış biçimi
de değişmiştir. Bu yüzden, Ayasofya
ve muâdili olan diğer kültür
varlıklarının, herhangi bir siyasi
ve ekonomik anlamda suistimale
mahal bırakmayacak şekilde,
hükümetler üzerinde bir devlet
politikası bünyesinde ele alınması
ve hem bütçe, hem de bilimsel
anlamda özerkliğe kavuşturulması
öncelikli bir meseledir.
Ayasofya’nın kilise olarak inşa
edilip kullanıldığı Bizans evreleri
kadar, camileştirilerek varlığını
sürdürdüğü Osmanlı dönemlerinin
de gerektirdiği ilgiyi görmesi ve
titizlikle irdelenmesi gerekmektedir.
Zira Ayasofya’nın bugün halen antik
hatıraları ve izleri saptanabiliyorsa,
bunu Osmanlı döneminde mabed
kimliği yadsınmadan cami olarak
işlevlendirilebilmesine borçluyuz.
Her ne kadar Fossati onarımları
maksadını aşacak şekilde, bu
abidenin Osmanlı ve Bizans
görünümlerini perdeleyici ve
unutturucu mahiyette olsa da,
yapılan araştırmalar, onun sadece
varlığını korumaya yönelik değil,
aynı zamanda zengin katmanlarını
açıklayabilecek nitelikte olmalıdır.
Bir dünya mirası olmasının
ötesinde, Ayasofya’yı cami ya da
kilise olarak kabul edenlerin kadim
mabed algısını besleyecek her
yeni bilgi ve bulgu, bizlere onun
varlığının ne kadar daha değerli
ve korunmasının ne kadar daha
önemli olduğunu gösterecektir.
Öğrenilebildikçe anlamlandırılacak
Ayasofya, daha çok sevilecek ve
korunacaktır.
111
İNTES MYM’DEN
İnşaat İşçilerinin
Yeterlilikleri
Belgeleniyor
İnşaat sektöründe mesleki yeterlilik
sisteminin öncüsü olan İNTES
kurduğu iktisadi işletmesi İNTES
MYM ile inşaat sektöründe akredite
olan ve mesleki yeterlilik belgesi
veren ilk ve öncü kurum olma
özelliğini taşımaktadır.
karo kaplamacısı, iskele kurulum
elemanı, ısı yalıtımcısı, iş sağlığı ve
güvenliği elemanı mesleklerinde
işçiler, girdikleri yazılı ve uygulamalı
yeterlilik sınavı sonucunda
becerilerini ispatlayarak belgelerini
aldılar.
İNTES MYM’de gerçekleştirilen
sınavlar ile işçiler niteliklerini ispat
edip, belgelerini almaya devam
ediyor.
Tekfen İnşaat A.Ş. İskele
Kurulum elemanı
Bugüne kadar 1714 kişi
sınavlara girmiş olup, sonucu
açıklanan sınavlardan 813 kişi
belgelendirilmiştir. İşlerinde ehil
olduğunu belgeleyen bu işçiler,
inşaat sanayimizin önemli eserlerini
inşa etmeye devam ediyorlar.
İNTES MYM’nin akredite olduğu
duvarcı, sıvacı, alçı levha
uygulayıcısı, su yalıtımcısı, alçı sıva
uygulayıcısı, inşaat boyacısı, ahşap
kalıp, betonarme demircisi, seramik
112
İskele kurulum elemanı, sektörün
en önemli meslek kollarından birisi
konumunda. İş kazalarının en yoğun
yaşandığı alanlardan biri yüksekte
çalışılan yerler oluyor.
Bu nedenle Tekfen İnşaat A.Ş.
yeterlilikleri gerçek ölçütler ile
belgelendirilmiş işçilerle çalışıyor.
İzmit Tüpraş Petrol Rafinerisi’nde
çalışan işçilerin mesleki bilgi
ve beceri seviyelerini tespit
amaçlı sınavlar yapılıyor, başarılı
olan adaylar belge almaya hak
kazanıyorlar.
Siirt Pervani’de mesleki
yeterlilik sınavları gerçekleşti.
İstanbul Ulaşım A.Ş. işçileri
belge almaya hak kazandı
Siirt Pervari ÇETİN HES projesi
işçileri mesleki yeterlilik belgesi
sahibi oldular.
Olimpiyat Stadyumu Metro
İstasyonu projesinde çalışan
işçilerin belgelendirme ve eğitimleri
gerçekleştiriliyor. İstanbul Ulaşım
A.Ş. tarafından yürütülen projede
10 mesleğe ilişkin eğitimler İNTES
tarafından organize edilirken mesleki
yeterlilik sınavları İNTES MYM
tarafından gerçekleştirildi.
Yüksel İnşaat A.Ş. ve İLCİ İnşaat
A.Ş. ortaklığı ile gerçekleştirilen
projede 4 Haziran 2014 tarihinde
düzenlenen sınavlarda 8 betonerme
demircisi ve 7 ahşap kalıpçı teorik ve
pratik sınavlara katıldı.
Şantiyenin zor coğrafi koşullarında
gerçekleşen sınavlardan başarı ile
geçen adaylar belgelerini almaya hak
kazandılar.
Adaylara sınavlar sırasında her hangi
bir iş kazasına maruz kalmamaları
için iki günlük İSG eğitimleri verildi.
Duvarcı, sıvacı, alçı levha uygulayıcısı,
su yalıtımcısı, alçı sıva uygulayıcısı,
inşaat boyacısı, ahşap kalıpçı,
betonarme demircisi ve seramik
karo kaplamacısı mesleklerinde
gerçekleşen eğitim ve yeterlilik
sınavları şantiye sahasında kurulan
atölyelerde ve sahada yapıldı.
Eğitimler sonucu sınavlara giren
50 adaydan 36’sı teorik ve pratik
sınavlardan başarılı olarak belge
almaya hak kazandı. Yeterlilik
sınavlarından başarısız olan adaylara
ikinci kez sınav hakkı tanındı.
113
YETERLİLİKLER
İrem ENGİN
Ömer Kaan ŞİMİT
İNTES MYM Uzmanları
Mesleki Yeterlilik ve
Belgelendirmede
İş Sağlığı ve
Güvenliğinin Yeri
Ulusal Meslek
Standartları ve
Ulusal Mesleki
Yeterliliklerin
temelinde iş
sağlığı ve güvenliği
prensipleri esastır.
İş Sağlığı ve Güvenliği bilinci,
nitelikli işgücünün en önemli
unsurudur. Ülkemizde, çok tehlikeli
işler kategorisinde yer alan inşaat
işlerinde yaşanan kazalar, tüm iş
kazalarının %10’unu oluşturmakta
ve bu kazaların %32’si ölümle
sonuçlanmaktadır. İşgücünün
niteliklerinin artırılması iş
kazalarının azaltılmasında en önemli
unsurdur.
İnşaatlarda belgeli işçi
çalıştırılmasının zorunlu hale
gelmesi nitelikli işgücünün
artırılması için atılmış önemli bir
adım olmuştur.
Çalışanların belgelendirilebilmesinin
ilk adımı olarak belirli
standartların oluşturulması
amaçlanmıştır. Ardından gerek
AB uyum çerçevesinde yapılan
114
projeler gerekse Mesleki Yeterlilik
Kurumu’nun kurulmasından sonra
çalışmalarına başlaması ile Ulusal
Meslek Standartları ve ilgili personelin
belgelendirme kriterlerini belirleyen
Ulusal Mesleki Yeterlilikler kriterleri
belirlenmeye başlamıştır.
Ulusal Meslek Standartları ve Ulusal
Mesleki Yeterliliklerin temelinde iş
sağlığı ve güvenliği prensipleri esastır.
Her mesleğe ait Ulusal Yeterlilik, kendi
içerisinde belirli birimlerden oluşmuş
ve zorunlu birimler “A” Birim adıyla
anılmıştır. Her yeterlilikte “A1” yani
ilk ve zorunlu olan birim “İş Sağlığı ve
Güvenliği Birimi”dir, dolayısıyla mesleki
yeterliliğin ilk şartı “Güvenli Çalışma”dır.
Ulusal Mesleki Yeterliliklerin içerisindeki
iş sağlığı ve güvenliği birimleri,
her mesleğin şartı olup yüksekte
çalışılan ve kaza riski daha fazla olan
mesleklerde daha ön planda olacak
şekilde dizayn edilmiştir. Örneğin; İskele
Kurulum Elemanı Mesleki Yeterlilik
Sınavında İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili
soru sayısı diğer mesleklere oranla
daha fazladır.
Yukarıda anlatılanların ışığında ve
denetleme süreci düşünüldüğünde
sahadaki uygulamaların iş sağlığı ve
güvenliği açısından düzenlenmesindeki
yetkili personel, şüphesiz ki “İş Sağlığı ve
Güvenliği Uzmanı”dır.
Sahada bu uzmanların çalışmasının
pozitif katkıları olduğu bir gerçektir.
Ancak uzmanlar, büyük inşaat
sahalarında ve belli sayıların
üzerinde işçi çalıştıran işletmelerde
hem dokümantasyon hem de saha
işlemlerine yetişmekte güçlük
çektiklerini aktarmaktadırlar. Bu
nedenle İş Güvenliği uzmanlarının
işlerine sahadaki uygulamalarda
yardımcısı olarak söz edilebilecek İş
Sağlığı ve Güvenliği Elemanı meslek
grubuna ihtiyaç duyulmuştur.
Bu kapsamda Mesleki Yeterlilik
Sistemi içerisinde söz konusu
mesleğin standart ve yeterliliklerinin
tanımlanmasına gidilmiştir.
İş Sağlığı ve Güvenliği Elemanı mesleği
yeterlilikler sistemi içerisinde “Seviye
4” olarak tanımlanmış ve Ocak
2012 tarihinden itibaren İNTESMYM
tarafından da belgelendirme faaliyeti
kapsamında yer almıştır.
İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin
ülkemizde kazandığı önem
çerçevesinde belgelendirme
faaliyetlerinin de önemi zaman geçtikçe
anlaşılmaktadır. Umuyoruz ki güvenli,
nitelikli ve belgeli çalışma kültürünün
ülkemiz genelindeki her kesimce
anlaşılacak ve bir an önce çalışma
hayatındaki gereken yerini alacaktır.
115
İGY’DEN
“Müteahhitlik Mesleğini
Sürdürünüz, Ama Dürüstlük
En Önemli İlkeniz Olsun”
İNTES Genç Yöneticiler Grubu
yaptıklarıyla bir ekol olan Cemil
Özgür’ü ziyaret etti. Cemil Özgür
İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. Onursal
Başkanı olan Özgür, 1946 yılında 19
yaşındayken iş hayatıyla tanışmış.
Cemil Özgür, basamakları sırayla
ve sabırla tırmanırken, zorluklarla
yılmadan mücadele etmiş. Genç
Yöneticiler’e önemli tavsiyelerde
bulunan Özgür şunları söyledi;
“Her zaman dürüstlük ön planda
oldu benim için. 10 defa vergi
rekortmenleri arasına girdim. 2003
116
yılında “Üstün Hizmet Ödülü” aldım.
Sizlere de en önemli tavsiyem
müteahhitlik mesleğini sürdürünüz
ama dürüstlük en önemli ilkeniz
olsun, ikincisi de hiç kimseye taviz
vermeyeceksiniz. Bir taviz verirseniz
arkası gelir, onu kapatamazsınız.
Yokluğu iyi öğrendiğini anlatan
Cemil Özgür, “Mesela Diyarbakır’da
1946’da, ekmek karneyleydi. Size
verdikleri büyük ekmek yarım ekmek.
Ekmeğe o zaman katık da yok.
Şimdiki gibi bolluk yok Türkiye’de.
10 tane ayakkabı mağazası
göremezdiniz. Sümerbank’tan
ayakkabıyı alırdınız. Bir iki tane
ayakkabı mağazaları olurdu, onlar
da ikinci, üçüncü sınıf ayakkabılar.
Memurlar da, halk da Sümerbank’tan
ayakkabısını alırlardı.” dedi.
bozarım, yıkarım, yeniden
döktürürüm.
İşlerinde her zaman dürüstlüğü
temel aldığını belirten Özgür “Bu
işin temelinde dürüstlük vardır.
Eğer dürüst davranırsanız başarılı
olmamak için hiçbir neden yok.
Örneğin yaptığım işlerde hiç geçici
kabulde eksik çıkmaz. İşi tam
yaparım. Eğer kötü yapılmışsa
Teknik ayrıntılardan fedakârlık
yapamayacaklarını belirtirim. Çünkü
yaptığımız işleri ülkemiz insanı
için yapıyoruz, başka yere değil.
Kaliteden fedakârlık yaparsanız
mutlaka bir gün aksilik çıkar ortaya
ve o aksilikten mahcup olursunuz.
İdareler nezdinde de itibarınızı
İşe başlarken de şantiye şefi ile
kontrol şefini yan yana getiririm,
ikisine de yemin ettiririm.
kaybedersiniz. Eğer bu sektörde
yol alacaksanız, başarılı olmak için
idarelerle münasebetiniz de çok iyi
olacak. Kavgayı, sürtüşmeyi bir tarafa
bırakacaksınız. Ve işin kalitesinden
fedakârlık etmezseniz her zaman
üstünsünüz. Her zaman layığı veçhile
teşvik edilirsiniz.” diye konuştu.
Cemil Özgür ile gerçekleşen
görüşmeye İGY Başkanı Burak Çelik
ve başkan yardımcıları Emre Güray,
Emrah Yaykıran katıldı.
117
İGY’DEN
İNTES Genç Yöneticiler Grubu
Ekonomi Bakanlığı
Müsteşarı Şenel’i Ziyaret Etti
İNTES Genç Yöneticiler Grubu (İGY) 28
Mayıs 2014 Çarşamba günü Ekonomi
Bakanlığı Müsteşarı İbrahim Şenel’e bir
nezaket ziyaretinde bulundu.
Ziyarette Başkan Burak Çelik İGY’nin
faaliyetlerini anlattı, Ekonomi
Bakanlığı himayesinde gerçekleşen
yurt dışı teknik müteahhitlik heyeti
gezilerinin grubun en önemli faaliyeti
olduğu söyledi. Çelik, bugüne kadar
gerçekleştirilen Kosova-Makedonya,
Arnavutluk-Karadağ, Polonya,
Hindistan, Umman Teknik Müteahhitlik
Heyeti gezilerinden çok önemli
kazanımlar elde edildiğini ifade etti.
118
Ziyarete katılan İNTES Genel
Sekreteri Necati Ersoy, Ekonomi
Bakanlığının, özellikle Serbest Bölgeler
Yurtdışı Yatırım ve Hizmetler Genel
Müdürlüğü’nün sektöre çok büyük
destek verdiğini, bakış açılarının daima
sektörü destekler nitelikte olduğunu
ve özel sektör mantığında hizmet
üretmeye hazır bir konumda çalıştığını
söyledi.
Müsteşar İbrahim Şenel Ekonomi
Bakanlığı’nın faaliyetlerini aktaran bir
konuşma yaptı. Öncelikle sektörün
genç nesil temsilcilerini tanımaktan
mutluluk duyduğunu aktaran Şenel,
ekonomik kalkınmanın ve özelde
inşaat sektörün gelişiminin ancak özel
sektör ve devletin omuz omuza vererek
olabileceğini aktardı.
Şenel, Ekonomi Bakanlığı olarak
Türkiye’de döviz kazandırıcı faaliyetleri
geliştirmeyi ve üreticilerin Dünya’da
hak ettiği itibara kavuşturmayı
hedeflediklerini belirtti.
Dış ticaretin mal ve hizmet olmak
üzere iki ayağının olduğunu aktaran
Şenel, Türkiye’de hizmetler ihracatı
sektörünün öneminin çok bilinmediğini,
ancak son yıllarda bu alanda çok
başarılı işler gerçekleştirilmesi
doğrultusunda ticaret fazlası verildiğini
söyledi. Şenel, bu yolda 2023 yılında
150 milyar dolar hizmet ihracatı
hedefine ulaşılması istendiğini
hatırlatarak bu başarının İNTES üyesi
dışı müteahhitlik hizmetlerinin ancak
İNTES gibi Sivil Toplum Kuruluşları ve
özel sektörün birlikte hareket ederek
gelişebileceğini, tüm dünyada da kamu ile
özel sektörün birlikte hareket etme trendi
olduğunu vurguladı.
Genç Yöneticiler Grubu’nun önemli bir
oluşum olduğunu, grubun kurulmasına
vesile olanları kutlamak gerektiğini
vurgulayan Şenel, ileride firmaların birinci
derecede yönetimini devir alacak kişileri
geleceği hazırlaması açısından böylesi
oluşumların diğer sektörlere de örnek
olmasını dileğini aktararak, İNTES’in
sektörün gelişimine yönelik güzel işler
üretme çabasında olduğunu belirtti.
firmalar gibi, sektörün önde gelen seçkin
firmalarının gayreti ile olacağının altını
çizdi. Sektörün teknolojideki gelişmeleri
takip etmesi ile bu başarının artacağını
aktaran Şenel, hizmet ihracatındaki
gelişmelerin mal ihracatını da arttırdığını
anlattı ve hizmet ihracatındaki
gelişmelerin sadece müteahhitlik
hizmetlerinin gelişmesi ile değil teknik
müşavirlik hizmetlerinin de gelişmesi ile
mümkün olabileceğini belirtti.
Türkiye’nin önünde hizmet sektöründe
dünya ile entegre olabilmesi için
müzakereler olduğunu aktaran Şenel,
uluslararası hizmet ticaretini ilgilendiren
çok taraflı bir anlaşma imzalanması
amacıyla 23 adet ülke tarafından
yürütülmekte olan TİSA ( The Trade
in Sevices Agrement) müzakereleri
olduğunu, STA anlaşmaları ile bu
konunun gündeme geldiğini söyledi.
Şenel, bakanlık olarak müteahhitlik
hizmetlerinde sektörün menfaatini
korumanın öncelikleri olduğunu, yurt
Şenel, bakanlıklarının çalışma
sistematiğinde işbirliği kuruluşları ile
beraber çalışma kültürü olduğunu,
özel sektörün kendilerine aktarılan
görüşlerin hassasiyetle dikkate alındığını,
bu kapsamda bakanlığın yeni pazar
arayışlarına yönelik çalışmalarında
birlikte hareket etmek istediklerini,
özel sektörün desteği olmadan başarı
sağlanamayacağı kaydetti. Şenel,
bu doğrultuda yapılan çalışmalar ile
yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin
takdir edilecek bir başarıya ulaştığını,
müteahhitlerimizin bu başarılarının daha
da artması için bakanlık tarafından teşvik
sisteminin etkin ve yaygın bir şekilde
devreye sokulduğunu ve her durumda
müteahhitlerin yanlarında olduğunu
aktardı.
Artık tüm devlet kurumlarının özel sektör
ile yakın çalıştığını ve devletin bunu temel
bir strateji olarak benimsediğini aktaran
Şenel, gelişen ve rekabetçi bir ekonominin
ancak özel sektör eliyle olacağını ve özel
sektörün başarısı olmaksızın Türkiye’nin
kendisine koyduğu makro hedefleri
gerçekleştiremeyeceğini kaydetti.
Şenel, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin
ekonomiye girdi sağlayan faktörler
açısından ayrı bir kategori olduğunu,
inşaat sanayicilerinin çok büyük işlere
imza attığını, 2013 yılında 30 milyar
dolar seviyesini aşan işlerin tesadüfi bir
başarı olmadığını ve sektörün Türkiye’ye
çok önemli gelir getirerek katma değer
yarattığını vurguladı.
Müsteşar Şenel, Dünyada nasıl
bir konjonktür olduğu, bunu nasıl
yönlendirilmesi ve nasıl daha iyi koşullar
oluşturulabileceği, 10-15 yıl sonra
taahhüt sektöründe ne olacağının
ve dünya müteahhitlik hizmetleri
pastasından Türkiye’nin alacağı payın
nasıl arttırabileceği gibi hususların iyi
kurgulanması gerektiğini aktardı.
Büyük hedefler peşinde koşan Türkiye’nin
ihracat genişlemesi ile büyüme politikası
geliştirdiği 1983’lü yıllarda tarıma dayalı
bir ihracat hedeflendiği ve bu yıllarda
2 milyar dolar seviyelerinde ihracat
yapılabildiğini günümüze gelindiğinde
ise rekabetçi, teknoloji ve yenilikçi odaklı
işlere yönelindiğini belirten Şenel, mal ve
hizmet ihracatında Türkiye’nin dünyada
iyi bir konumda olduğunu organizasyon,
teknolojilere uyum kapasitesi, nitelikli
iş gücü gibi üstünlüklere sahip
olduğunu ifade etti, ancak hala eksik
alanlar bulunduğunu, bu eksikliklerin
giderilmediği sürece 2023 yılındaki büyük
başarı hedeflerine ulaşılmasının mümkün
olamayacağını söyledi.
Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı Şenel,
hedeflere ulaşmak için Türkiye’yi
küresel ölçekte bekleyen tehditlerin iyi
hesaplanması gerektiğini, bu kapsamda
özel sektörün görüşlerinin devlet için
daima yönlendirici olduğunu, uluslararası
alanda doğru müzakerelerin yürütülmesi
için daima görüş çeşitliliğine ihtiyaç
duyulduğunu ve sektörün yol haritasının
birlikte çizilebileceğini de belirtti.
Şenel’e yapılan nezaket ziyaretine İGY
Başkanı Burak Çelik, Başkan yardımcıları
Emrah Yaykıran ve Emre Güray ile İGY
üyeleri Doruk Coşkunsu, Mert Yıldızhan
ve Uğur Koçoğlu katıldı. İNTES Genel
Sekreteri H. Necati Ersoy ile İNTES
uzmanı Demet Somunoğlu da heyete
eşlik etti.
119
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
TİSAN
İNŞAAT VE SANAYİ A.Ş.
Kuruluş Tarihi
1957 yılından bu yana ülkenin su
kaynakları altyapısını oluşturmasının
gerekliliği bilinci ve vizyonu ile bu
konuda yoğunlaşmış ve özellikle
baraj, hidroelektrik santral, sulama
ve tünel inşaatları alanlarında
tecrübe kazanmış uzman bir inşaat
şirketidir.
Faaliyetlerini 1972 yılına kadar
“İbrahim Aşcıgil ve Ortakları”
ünvanı ile yürütmüştür. 1 Ocak 1972
tarihinden itibaren unvanını “Tisan
İnşaat Kollektif Şirketi” şeklinde
değiştirmiştir. Nihayet, 6 Ocak 1983
tarihinde şirket unvanı “Tisan İnşaat
ve Sanayi Anonim Şirketi” şeklinde
değiştirilerek bugünkü halini almıştır.
120
Firma Yetkilileri
Ahmet Fahrettin ÇELİK
Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Müdür
Şükrü BAĞRIAÇIK
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Makbule AŞCIGİL
Yönetim Kurulu Üyesi
İletişim Bilgileri
Filistin Sok. No: 49
06700, G.O.P. Ankara
T: (0312) 446 51 37
F: (0312) 446 39 70
[email protected]
www.tisaninsaat.com.tr
NİLÜFER BARAJI - BURSA
YAPRAKLI BARAJI - BURDUR
BOĞAZKÖY BARAJI - BURSA
Faaliyet alanları
- Altyapı
- Barajlar ve Hidroelektrik Santraller
- Sulama ve Drenaj Şebekeleri
- Karayolları, Köprüler, Tüneller
Gruba Dahil Firmalar
Unsa Un Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Firma İştirakleri
AGH Antalya Güçbirliği Holding A.Ş.
SARAYÖZÜ BARAJI – AMASYA
121
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
AGE
İNŞAAT VE TİCARET A.Ş.
Kuruluş Tarihi
1974
Firma Yetkilileri
Atilla Önen
Yönetim Kurulu Başkanı
Selahattin Önen
Yönetim Kurulu Başkan Yrd.
Süleyman Karadeniz
İdari - Mali İşler Direktörü
Yavuz Diker
İnşaat Direktörü
Sırrı V.Bilen
Enerji Direktörü
Senem Işık Kazaz
Enerji Ticareti Koordinatörü
İlhami Çanga
Doküman ve Bilgi Yönetimi Koordinatörü
İletişim Bilgileri
Tahran Caddesi No: 19
06700 Kavaklıdere Ankara
T: (0312) 468 82 40
F: (0312) 468 82 49
[email protected]
www.age.com.tr
122
AGE inşaat iş ortaklıkları
AGE - Özdoğanlar İş Ortaklığı
AGE - Helin İş Ortaklığı
AGE - Güvenal İş Ortaklığı
AGE - Arges İş Ortaklığı
AGE - Art İş Ortaklığı
Limak - Age İş Ortaklığı
Gruba dahil firmalar
Fetaş Fethiye Enerji ve Ticaret A.Ş.
Tüm Enerji ve Ticaret A.Ş
Yamaç Enerji Üretim A.Ş.
AGE Elektrik Enerjisi Toptan Satış A.Ş
AGE Denizli Doğalgaz Elektrik Üretim A.Ş.
AGE Enerji Yatırımları A.Ş.
AGE Holding A.Ş.
Aten Yapı Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Asya Meyve Suyu ve Gıda Sanayi A.Ş.
ŞIRNAK BARAJI
AĞRI YAZICI BARAJI
KAVŞAK BENDİ BARAJI VE HES
Faaliyet alanları
- Barajlar ve Hidroelektrik Santraller
- Doğalgaz Çevrim Santralı
- Sulama ve Drenaj Şebekeleri
- Kanalizasyon, Deşarj, Arıtma Tesisleri
- İçme Suyu ve Tasfiye Tesisleri
- Uluslararası Havaalanı Yapıları
- Karayolları, Köprüler, Tüneller ve Metro
- Liman Yapıları
- Pompa ve Regülatör İstasyonları
- Enerji Nakil Hatları
- Petrol Doğalgaz Boru Hatları
İlk Üstlenilen Proje
Seydişehir 256 Daireli Konut İnşaatı-Konya
Yurt Dışında İlk İş Üstlenilen Ülke
Shagon Zigar Yolu İnşaatı - Tacikistan
Yurt Dışında İş Üstlenilen Ülkeler
Arnavutluk, Gürcistan
Baraj ve HES İnşaat Projeleri
AGE DENİZLİ DOĞALGAZ KOMBİNE ÇEVRİM SANTRALİ
123
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
GAMA
ENDÜSTRİ TESİSLERİ İMALAT VE MONTAJ A.Ş.
Kuruluş Tarihi
GAMA 1959 tarihinde faaliyetlerine
başlamış olup, GAMA Endüstri Tesisleri
İmalat ve Montaj A.Ş. 1970 yılında
kurulmuştur.
Firma Yetkilileri
Hakan Özman
Yönetim Kurulu Başkanı
M. Nusret Aytek
Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdür
H. Levent Topçak
Yönetim Kurulu Üyesi
İletişim Bilgileri
GAMA Binası
Nergis Sok. 9 Söğütözü
06520 Ankara
T: (0312) 248 44 00
F: (0312) 248 44 01
[email protected]
www.gama.com.tr
Faaliyet Alanları
Endüstriyel Tesislerin
Genel Müteahhitliği
- Termik ve Hidroelektrik Santrallar
- Petrol ve Gaz Rafinerileri
- Petrokimya ve Doğal Gaz Tesisleri
124
- Kimya ve Metalurji Tesisleri
- Çimento Fabrikaları
- Boru Hatları
- Arıtma Tesisleri
Anahtar Teslimi İnşaat İşleri
- İş ve Alışveriş Merkezleri
- Konutlar
- Turizm Tesisleri
- Sosyal ve Kültürel Tesisler
- Sağlık Tesisleri
- Barajlar
- Metro Sistemleri
- Altyapı Tesisleri
Gruba Dahil Firmalar
- GAMA Holding A.Ş.
- GAMA Enerji A.Ş.
- GAMA Güç Sistemleri A.Ş.
- GAMA International B.V.
- GAMA Ticaret ve Turizm A.Ş.
Ortak Girişimler
- GAMA İnşaat A.Ş.
- GAMA Qatar Co. W.L.L.
- GAMA Stroy Ltd.
- GATE İnşaat Taahhüt San. ve Tic. A.Ş.
MA’ADEN SÜLFÜRİK ASİT TESİSİ - SUUDİ ARABİSTAN
- TGO İnşaat Taahhüt Ticaret ve Sanayi
Ltd. Şti.
- GAYES Yenilenebilir Enerji Sistemleri
İnşaat A.Ş.
- North Caspian Constructors B.V.
- Barmek – GAMA İş Ortaklığı
- TURUSGAZ Taahhüt ve Pazarlama
Ticaret A.Ş.
- GAMA-TEKFEN-TOKAR İş Ortaklığı
- GAMA-NUROL İş Ortaklığı
İlk Üstlenilen Proje
GAMA, ilk iş olarak 1966 yılında Babcock
Wilcox’un taşeronu olarak Mersin
Termik Santralı’nın kazan montaj işini
üstlenerek başarıyla tamamlamıştır.
Bu başarının hemen ardından Dünya
Bankası’ndan endüstriyel tesis yapımı
için yeterlik alan ilk Türk firması olmuş
ve bu yeterlikle 1968 yılında 4x25
MW Mersin Termik Santralının genel
montaj işini üstlenerek Türkiye’de
anahtar teslimi endüstriyel tesis yapma
devrini açmış ve Türkiye’nin ilk enerji
müteahhitti olmuştur.
Yurt Dışında İlk Üstlenilen Proje
1974 yılında İran’da 320 ton/saatlik
Buhar Santralı, ilk yurt dışı işi olarak
gerçekleştirildi.
Yurt Dışında İş Üstlenilen Ülkeler
Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri,
Bulgaristan, Cezayir, Irak, İran, İrlanda,
Katar, Kazakistan, Letonya, Libya,
Makedonya, Malezya, Özbekistan,
Rusya, Suudi Arabistan, Tataristan,
Türkmenistan, Ukrayna, Ürdün, Yemen.
TÜPRAŞ KIRIKKALE RAFİNERİSİ - TÜRKİYE
6X380 MW SHOAIBA TERMİK SANTRALİ - SUUDİ ARABİSTAN
KALUGA ELEKTROMETAL FABRİKASI HADDEHANE İNŞAATI - RUSYA
125
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
ERG
İNŞAAT TİCARET VE SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ
Kuruluş Tarihi
1972
Firma Yetkilileri
Prof. Dr. Vural Erbilgin
Faaliyet Alanları
ERG İnşaat Ticaret ve Sanayi Anonim
Şirketi halen çeşitli projelerin planlama,
proje, imalat, inşaat ve montajı
konularında faaliyet göstermektedir.
Yönetim Kurulu Başkanı
Mustafa Sani Erbilgin
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Berna Erbilgin Gündoğdu
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Muzaffer Özdemir
Genel Müdür
İletişim Bilgileri
Çankaya Caddesi No: 26
06551 Çankaya Ankara
T. (0312) 441 50 00
F. (0312) 440 32 62
[email protected]
www.erg-insaat.com.tr
126
Temel faaliyet alanları:
- Çeşitli endüstriyel tesisler ile altyapı
yatırımları proje ve mühendislik
hizmetleri
- Baraj, havaalanı, yol, sulama işleri,
termik santral, vb., altyapılar ile
endüstriyel tesislerin tüm inşaat, imalat
ve montaj işlerinin yapımı
- Her türlü altyapı inşaatı
- Her tür çelik yapı inşaat işlerinin
planlama, projelendirme, imalat ve
montaj işleri
ARTVİN - ERZURUM DEVLET KARAYOLU TÜNELİ İNŞAATI
SİVAS KANGAL TERMİK SANTRALİ STACKER RECLAIMER
DERİNER BARAJI , HES TESİSLERİ VE BARAJ GÖLÜ
Gruba Dahil Firmalar,
Ortak Girişimler
Pi Makina Otomotiv İnşaat Makina Paz.
İhr. İth. San. ve Tic. Ltd. Şti. (ERG Grup
Firması)
ATLI Makina İnşaat Nakliyat Madencilik
Turizm Doğal Enerji Kaynakları Üretim
San. ve Tic. A.Ş. (ERG Grup Firması)
İlk Üstlenilen Proje
Safranbolu - Bartın Karayolu İnşaatı
Yurt Dışında İlk Üstlenilen Proje
Umman Alt Yapı İşleri
DERİNER BARAJI , HES TESİSLERİ İNŞAATI
127
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
ÜNAL
AKPINAR A.Ş.
Kuruluş Tarihi
1967
Firma Yetkilileri
Ünal Akpınar
Yönetim Kurulu Başkanı
Birol Akpınar
Genel Müdür
Nilgün Pekcanlı
Finans ve Muhasebe Müdürü
İletişim Bilgileri
Güneş Sokak No: 31
Kavaklıdere 06690 ANKARA
T. (0312) 468 79 60 (4 hat)
F. (0312) 468 93 41
[email protected]
www.akpinargroup.com.tr
128
Faaliyet Alanları
Üst Yapı İşleri
- Turizm Kompleksi
- Hastane
- Konut
- Yüksek Yapılar
- Üniversite Yapıları
- Endüstriyel Yapılar
Alt Yapı İşleri
- Dekapaj
- Tünel
- Baraj
- Sulama, İçmesuyu ve
Atık Su Hatları
- Yol ve Köprü İşleri
- Boru Hatları
- Demiryolları, Havaalanları ve Limanlar
- Su ve Atıksu Arıtma Tesisleri
- Hidroelektrik Santraller
TAM KESİT TÜNEL AÇMA MAKİNASI KAZI ÇAPI 7934 MM
URFA TÜNELİ
CELALİHAN VİYADÜĞÜ
İlk Üstlenilen Proje
Hacettepe Üniversitesi Anfi ve Yurtlar İnşaatı
Yurt Dışında İlk Üstlenilen Proje
Asabah Bölgesi Alt Yapı İnşaatlarının
Tasarım ve Yapımı / Libya
Yurt Dışında Faaliyet
Gösterilen Ülkeler
Libya
STARLIGHT CONVENTION CENTER
129
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
MESA
MESKEN SANAYİİ A.Ş.
Kuruluş Tarihi
1969
Firma Yetkilileri
Erhan Boysanoğlu
Yönetim Kurulu Başkanı
Özhan Akçalı
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
F. Bülent Bingöl
Yönetim Kurulu Üyesi
Osman Şenol
Yönetim Kurulu Üyesi
İletişim Bilgileri
Merkez:
Mesa Plaza, Koru Sitesi Ihlamur Cad. No: 2
Çayyolu 06810 Ankara
T: (0312) 291 50 00, F: (0312) 240 09 99
[email protected], www.mesa.com.tr
İstanbul Bölge Müdürlüğü:
Kuzguncuk Mah. Abdullahağa Cad.
Cemil Molla Köşkü No: 23, Kuzguncuk İstanbul
T: (0216) 532 33 33 -34 , F: (0216) 532 33 32
Can Aynagöz
Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Müdür
Aslı Tokatlı
Yönetim Kurulu Üyesi
Can Üstünalp
Yönetim Kurulu Üyesi
Murat Sezgin
Yönetim Kurulu Üyesi
Emin Şenol
Yönetim Kurulu Üyesi
Mert Boysanoğlu
Yönetim Kurulu Üyesi
Can Bingöl
Yönetim Kurulu Üyesi
Arda Akçalı
Yönetim Kurulu Üyesi
130
Faaliyet alanları
İNŞAAT
Toplu Konut Yerleşimleri
Tatil Köyleri ve Oteller
Kamu Binaları
Ticaret ve Eğlence Merkezleri
Sosyal ve Ticari Binalar
Sağlık Tesisleri
Eğitim Tesisleri
Altyapı
TEMA İSTANBUL - İSTANBUL
ÇAMLICA’DA MESA - İSTANBUL
HİZMETLER
Yerleşimlerin Bakımı
Sigorta Hizmetleri
Turizm ve Tatil Hizmetleri
Tasarım ve Teknik Danışmanlık
YÖNETİM
Tatil Tesisleri
Alışveriş Merkezleri
Toplu Konutlar
GELİŞTİRME VE YATIRIMLAR
Turistik Tesisler
Alışveriş Merkezleri
Toplu Konutlar
İMALAT TESİSLERİ
Çelik Tünel Kalıp
Hasır Çelik Donatı
Ahşap, PVC ve Alüminyum Doğrama
Prekast Yapı Elemanları
Gruba dahil firmalar
MESA Holding Şirketleri:
MESA Mesken Sanayii A.Ş.
MESA İmalat Sanayii ve Ticaret A.Ş.
PARKORAN - ANKARA
MESA Proje ve Danışmanlık Hizmetleri A.Ş.
MIA Turistik Tesisleri A.Ş.
ALABANDA Turizm İnşaat ve Ticaret A.Ş.
MESA Sigorta Aracılık Hizmetleri A.Ş.
KOSAŞ Konut Servisi A.Ş.
MESA Uluslararası Yatırım Proje Emlak
İnşaat A.Ş.
İlk Üstlenilen Proje
Çankaya 200 Konut İnşaatı Ankara,1970
Yurt Dışında İlk İş Üstlenilen Ülke
600 Konut ve Kongre Merkezleri İnşaatı ,
Misurata,Libya,1982
Yurt Dışında Faaliyet
Gösterilen Ülkeler
Libya, Rusya, Almanya, Polonya, Letonya,
Kazakistan, Azerbaycan.
Konut, İş Merkezi, Sosyal ve Kültürel Tesisler,
İdari Binalar, Toptan Ticaret Merkezi.
MESA KORU SİTESİ - ANKARA
131
İNŞAAT
SANAYİCİLERİ
ATTİLA DOĞAN
İNŞAAT VE TESiSAT A.Ş.
Kuruluş Tarihi
1967
Firma Yetkilileri
Attila Doğan
Yönetim Kurulu Başkanı
A. Gökhan Doğan
Genel Müdür
M. Kaan Doğan
Direktör (GCC)
İrfan Eker
Genel Müdür Yardımcısı
İletişim Bilgileri
Abdullah Cevdet Sok. No: 13
06680 Çankaya Ankara
T: (0312) 440 97 00 (Pbx)
F: (0312) 438 76 67
[email protected]
www.attiladogan.com
Faaliyet Alanları
Uluslararası EPC Yüklenici ve İmalatçı;
• Boru Hatları ve Tesisleri:
Anahtar Teslimi,
- Ham Petrol, Gaz, Su ve Petrol Ürünleri
İletim Boru Hatları,
132
- Pompa ve Kompresör İstasyonları,
- Doğal Gaz Şehir Dağıtım Şebekeleri,
- Endüstri Bölgesi Gaz Dağıtım
Şebekeleri,
- Nehir Geçişleri ve Denizaltı Boru
Hatları.
• Endüstri Tesisleri:
Anahtar Teslimi;
- Rafineri, Kimya, Petrokimya, Maden ve
Arıtma Tesisleri,
- Endüstriyel Tesisler ve Kompleksleri,
- Çelik Tahıl Depolama Siloları,
- Tank Çiftlikleri inşaatları.
- Yüksek Gerilim Enerji Nakil Hatları.
- SCADA Sistemleri,
• Dizayn, İmalat ve Montaj:
- Fırınlar, Eşanjörler, Degazörler,
Kazanlar, Alev Bacaları, Proses
Ekipmanları (Basınçlı Kaplar, Dramlar,
Kolonlar vs) ve Ağır Çelik Yapılar.
- Isı Geri Kazanım ve Buhar Kapları,
Offshore Yapıları, Liman İmalatları.
TPAO, WEST BLACKSEA SUB BASIN, AKÇAKOCA, DÜZCE – TURKEY
DALEEL PETROLEUM LLC. UPGRADE OF DPS & B BLOCK FACILITIES - SULTANATE OF OMAN
• Offshore:
- Offshore Üretim Yapıları,
- Topsides İmalat ve Montajı,
- Offshore İşgücü ve Hizmetler
Gruba Dahil Firmalar,
Ortak Girişimler
Yurtiçi:
ATTİLA DOĞAN Petrol Sanayi ve
Ticaret A.Ş. (Ana Firma)
AD-DEMİREL Çelik Konstrüksiyon ve
Makina Sanayi A.Ş.
ATTİLA DOĞAN Petrol Uluslararası
Taşımacılık ve Ticaret A.Ş.
ADEN End. İmalat Montaj San. Tic. A.Ş.
Ortak Girişimler ve Konsorsiyumlar
ADS LLC (Umman Sultanlığı)
İlk Üstlenilen Proje
T.P.A.O. Batman – İskenderun Ham
Petrol Boru Hattı; depolama tesisleri,
pompa istasyonları, Dörtyol Ham
Petrol Yükleme Deniz Terminali’nin
BOTAŞ, ESKİŞEHİR GAS COMPRESSOR STATION - TURKEY
komple katodik koruma sisteminin
mühendislik, temin ve müteahhitlik
(EPC) anahtar teslimi projesi / 1968
Yurt Dışında İlk Üstlenilen Proje
T.C. Kuveyt Büyükelçilik Kompleksi
İnşaatı: Elçilik kompleksinin tüm inşaat,
telekomünikasyon, güvenlik sistemi,
elektrik enstrümantasyon işlerinin
yapılması, Kuveyt / 1987
Yurt Dışında Faaliyet
Gösterilen Ülkeler
Kuveyt, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan,
BAE, Umman Sultanlığı, Katar, K.K.T.C.,
Azerbaycan, Türkmenistan, Şili.
Petrol ve Doğal Gaz Boru Hatları ve
Tesisleri; Endüstriyel Tesisler; Prestij
Binaları
TÜPRAŞ, HRSG BOILER PACKAGE - TURKEY
133
HABERLER
KOLİN A.Ş Türk Müziği
Topluluğu’ndan “Bahar Konseri”
Kolin dostluk ve
arkadaşlık korosu
izleyicileri
derinden etkiledi.
134
Kolin İnşaat A.Ş Türk Müziği Topluluğu
Hacettepe Üniversitesi Sıhhiye Kampüsü
M Salonu’nda Türk Halk Müziğinin sevilen
eserlerinden oluşan “Bahar Konseri”
verdi. İNTES Yönetim Kurulu Başkanı ve
Kolin İnşaat A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi
Celal Koloğlu’nun seyircilerin arasında
izlediği konsere sanatseverler büyük ilgi
gösterdi.
TRT Ankara Radyosu Türk Halk Müziği
Ses Sanatçısı ve Yurttan Sesler Koro Şefi
Bircan Pullukçuoğlu yönetimindeki 24
kişilik koro yurdun çeşitli yörelerinden
seçilmiş 34 türküyü seslendirdi. Koroya
deneyimli 13 kişilik saz heyeti eşlik etti.
Konserin sunuculuğunu KOLİN THM
korosunun kurucusu Çiğdem Koloğlu
yaptı. Çiğdem Koloğlu, Azeybaycan’ın ünlü
türküsü “Meni Attın Aygız Ataşa”yı
seslendirdi.
Söz ve müziği Özhan Eren’e ait olan
“Kara Tren” türküsünü ise Aynur ve
Göknur Taşkent kardeşler birlikte
söylediler. Sevilen bu iki türkü
sanatçılar tarafından seslendirilirken
salonda bir duygu yoğunluğu
oluştu, bazı izleyiciler gözyaşlarını
tutamadılar.
Amatör koro, üniversitelerin
yönlendirmesi sonucu Türk
Müziği(TSM veya THM) eğitimi
almakta olan, bu konuya gönül vermiş
öğrencilerden yeterli ses ve kulak
yapısına sahip olanlar ile KOLİN’in
çalışanlarından oluşuyor. Kaliteli
seslerden oluşan koro dostluk ve
arkadaşlığı ön planda tutuyor.
Kara Tren türküsünün izleyicilerin
duygularını derinden etkileyen
mısraları şunlar:
Kara tren gecikir belki hiç gelmez
Dağlarda salınır da derdimi bilmez
Dumanın savurur halimi görmez
Gam dolar yüreğim gözyaşım dinmez
Koro şefi Bircan Pullukçuoğlu
da KOLİN THM kurucusu Çiğdem
Koloğlu’na plaket verdi.
135
HABERLER
STFA ve Yapı Merkezi Dünya Devleriyle
Yarıştılar, Katar Doha Metro İhalesini
4.4 Milyar $’a Kazandılar
Türkiye’nin köklü iki inşaat şirketi güçlerini birleştirince, Türk
müteahhitlerinin yurtdışında aldığı en büyük bedelli ihaleye imza attılar.
Türkiye’nin köklü iki
inşaat şirketi güçlerini
birleştirince, Türk
müteahhitlerinin
yurtdışında aldığı en
büyük bedelli ihaleye
imza attılar.
136
2022 yılında Dünya Kupası’na ev sahipliği
yapacak olan Körfez ülkesi Katar’da inşaat
projeleri hız kesmeden devam ediyor. Metro,
yeraltı istasyonları, demiryolu, stadyumlar,
AVM’ler, oteller, otoyolu, köprüler, batırma
tünel, rezervuarlar gibi yatırımlar için Türkiye
ve dünyadan pek çok şirket Katar’daki işlere
talip oldu. Bunların en önemlilerinden birisi
olan Doha Metrosu ihalesi için yaklaşık
700 firma metro projesine ilgi göstermiş,
bunlardan 290 firmanın oluşturduğu 70 ortak
girişim yeterlilik dosyası sunmuştu. İşveren
Ortak Girişim sayısını önce 32’ye, daha
sonra da 18’e düşürerek yapılacak ihalelere
ortak girişimleri davet etti. 4 ana hattan
oluşan Doha Metrosu’nun, 4.4 milyar dolar
tutarındaki Gold Line paketi, STFA ve Yapı
Merkezi tarafından imzalandı.
STFA ve Yapı Merkezi dünya devlerine karşı
yarıştı
Doha Metrosu’nun ihalesi tamamlanan
5 paketi ile ilgili ön yeterlilik 2011 yılının
Nisan ayında başlamıştı. Yaklaşık bir yıl
süren yeterlilik aşaması Mayıs 2012’de
tamamlanarak ihale sürecine geçildi.
Toplamda 52 firmanın oluşturduğu 18 ortak
girişiminin her birine, 5 adet paketten sadece
ikisine teklif verme hakkı tanınmıştı.
Yapı Merkezi ve STFA’nın teklif verdiği Gold
Line ihalesi yaklaşık 2 yıl sürdü. En son
aşamaya gelindiğinde STFA ve YM’nin içinde
buluduğu ortak girişim, Impregilo (İtalya)-SK
(Kore) Ortak Girişimi, Hochtief (Almanya) CCC (Yunanistan/Filistin) Ortak Girşimi ve
BAM (Hollanda)-Sixco (Belçika)- Midmac
(Katar) OG’sine karşı yarıştı. Projenin son
aşamasında Hochtief’in liderliğini yaptığı
Ortak Girişim ile baş başa kalan STFA
ve Yapı Merkezi işin sonunda imzayı
atan taraf oldu. İşin süresi 54 ay olup,
Ağustos 2018 yılında tamamlanması
planlanmaktadır.
Aynı anda 6 adet Tünel Delme
Makinesi (Köstebek) ile
çalışacaklar...
Türk müteahhitlik sektöründeki 75 yıllık
tecrübesini 36 yıldır Körfez ülkelerine
prestijli projelerle taşıyan STFA ve yine
yarım asırlık tecrübesiyle Afrika ve
Körfez ülkelerinde başarılı işlere imza
atan Yapı Merkezi’nin birlikte imzalamış
olduğu Gold Line Paketi ile ilgili temel
unsurlar aşağıdaki gibidir;
Yurtiçi ve
yurtdışında önemli
ve prestijli inşaat
projelerine imza
atan, Türkiye’nin
önde gelen iki
şirketi Yapı Merkezi
ve STFA; Katar
Doha Metrosu
kapsamında
en büyük hat
olan “Gold Line”
ihalesini kazandı.
• 13 yeraltı istasyonunun mimarisi en
yüksek standartlar ile yapılacak olup,
tamamen en son elektro mekanik
teknolojisi ile donatılacaktır.
• Sadece istasyonların yapımı sırasında
2.5 milyon m3 kazı yapılacaktır.
• Gold Line Hattı; Yeni Doha
Havalanından başlayarak şehri doğudan
batıya doğru geçmektedir.
• Proje kapsamında 120 yıl dayanımlı
toplam 1 milyon m3 beton kullanılacaktır.
• Proje kapsamında 32km uzunluğunda
ve 7,15m kazı çapında tünel
bulunmaktadır.
• Projenin yapım süresi 54 ay olup,
Ağustos 2018 yılında tamamlanması
hedeflenmiştir.
• Hat boyunca yaklaşık 128,000 adet
tünel segment kullanılacaktır.
Doha Metrosu paketleri arasında en
büyük hacime sahip olan Gold Line
paketi yapım sözleşmesinde, STFA ve
Yapı Merkezi Ortak Girişim içinde %40’lık
payla en büyük hisseye sahiptir.
• Tünellerin yapımında, aynı anda 6 adet
Tünel Delme Makinası (Köstebek / TBM)
kullanılacaktır.
137
HABERLER
Levent Güray Cup Şampiyonları
Belli Oldu
Özdemir İnşaat Şirketler Grubu yürütme ve icra
kurulu başkanı, sevilen iş adamı Levent Güray’ın
anısına düzenlenen Levent Güray Cup Çiftler Tenis
Turnuvası 22 Haziran Pazar günü yapılan final
karşılaşması ile sona erdi.
Levent Güray’ın anısını yaşatmak ve
dostlarını bir araya getirmek amacıyla
2007 yılından buyana Güray ailesi
tarafından düzenlenen turnuva, tenis
dünyasının ünlü raketleri yanı sıra
iş ve politikanın önemli isimlerini ve
Ankara’daki diplomatları bir araya getirdi.
Bu anlamlı ve prestijli turnuvaya bu yıl çift
bayanlar kategorisinde 76, çift erkekler de
124 kişi katıldı.
138
Levent Güray’ın doğum günü olan 30
Nisan’da başlayan turnuvanın ödüllerinin
tasarımı heykeltraş Günnur Özsoy
tarafından hazırlandı.
Turnuvanın tüm geliri Levent Güray’ın
kurucu üyesi olduğu ANAÇEV’in burslu
öğrencilerinin eğitimine katkıda bulunmak
amacıyla kullanılacaktır.
Bu yıl birinciliği bayanlarda Selin Aker - Begüm Karaoğlu,
ikinciliği Elvan Yurtcu Bozgül - Gülçin Topuz alırken,
erkeklerde birinciliği; Nihat Özdemir - Ergun Zorlu,
ikinciliği; Birol Başlar - Bora Başlar aldı
139
YENİ YAYIN
KİTAP
Yaşam Gurmelerinden
Bitmeyen
Gençlik Sırları
İnşaat Sanayicisi Mustafa GÖÇEN
Destek Yayınları
140
Çocuk yaşta başlayan iş hayatını
uzun süre yürüttükten sonra büyük
ölçüde işleri ikinci nesile devreden
Mustafa Göçen, son 15-20 yılda
insanlar yaşamlarında nasıl mutlu
olurlar, nasıl uzun ve sağlıklı
yaşarlar bunlara kafa yormaya ve
araştırmaya kendini adadı.
Mustafa Göçen yazdığı “Yaşam
Gurmelerinden Bitmeyen Gençlik
Sırları” (Destek Yayınevi Aralık
2012) adlı kitabı ile yaşamımızı
daha mutlu, daha güzel hale
getirmemize katkı sağlayacak
yaşam deneyimlerini bizlere
aktardı.
Yaşlıların yanında gençlere de
büyük önem veren Mustafa Göçen,
uzun süre İNTES yönetiminde
bulunmuş ve 2003 yılındaki
önerisi ile İNTES Genç Yöneticiler
Grubu’nun kurulmasında da öncü
rolü üstlenmiştir.
Bu kitapta, Mustafa Göçen kendi
nesillerinin, rahmetli Cahit Sıtkı
Tarancı’nın “Yaş 35, yolun yarısı.
Dante gibi ortasındayız ömrün…”
diye başlayan o muhteşem şiiri
ile büyüdüğünü ve sonucunda
“Yaş 70, iş bitmiş” insanı olduğunu
belirterek bu şiirin 1940’lı yıllarda
yazıldığını ve o zaman insanın
ortalama ömrünün 34 olduğunu
şairin, o yıllar için önemli bir şey
yaptığını ve insanı ömrünün iki katına
motive ettiğini anlatıyor. Ama, artık
insanın ortalama ömrü günümüzde
76, hatta Japonya’da 86 ve daha da
artmakta, diyor.
Mustafa Göçen bu defa yaş 35,
yolun yarısı yerine yaş 70, yolun
yarısı felsefesini geliştirerek
kitabında, bu felsefeye uygun
yaşayan ve toplumumuzda tanınan,
bizlere heyecan veren, kişilik ve
yaşamlarıyla örnek olacak deneyimli
Ara Güler’den, Haldun Dormen’e,
Hayrettin Karaca’dan, Muazzez İlmiye
Çığ’a, Halil İnalcık’tan, Halit Narin’e
toplumumuzun yakından tanıdığı
yaşları 80-90 ve 100’ün üzerinde
olup hâlâ dimdik ayakta duran,
üreten, sağlıklı, mutlu 48 kişi ile
röportaj yaparak yaşam felsefelerini
bizlere de aktarmış.
Bu insanlar, yaşlandıkça değil,
yaşadıkça gençleşen delikanlıların
yaşam enerjilerini onların
felsefelerini, yaşama dair yaptıklarını,
tavsiye niteliğinde benimsediklerini
ve kendi kişisel tecrübelerini bizlere
aktararak ve edindiği bilgileri bizlerle
paylaştı.
Mustafa Göçen bu kitabında;
“Yaş 70, yapacak en güzel şeyler
şimdi başlıyor. Tarihte de bu
düşüncemize örnek çok fazla kişi var.
Mimar Sinan Süleymaniye Camisi’ni
bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti.
Selimiye Camisi’ni tamamladığında
ise 86 yaşında idi. 1489-1588. Tam
99 yıllık bir yaşam süresince 440
adet ölümsüz eser bıraktı.
İhsan Doğramacı 94 yaşındayken bile
zindeydi, zihni ve belleği güçlüydü.
Bugün yaşları 100’e yaklaşmış olan
Cahit Kayra, Muazzez İlmiye Çığ,
Halil İnalcık hâlâ öyle. Büyük küçük
kentlerde yan gelmiş oturan erken
emeklilerden, gününü televizyonun
budalaca yayınlarıyla heba
edenlerden, kahvelerde saatlerce
kâğıt ve tavla oynayanlardan, evinde
kukumav kuşu gibi oturanlardan, boş
gezenin boş kalfalarından hayır yok,
umut yok.
Dünyada 100 yaşını aşan kişi sayısı
giderek artıyor. Araştırmalara göre
2090 yılına kadar bu rakam 6 milyon
kişiye ulaşacak.
50 yıl sonra ne kadar uzun
yaşayabileceğiz değil, ne kadar
uzun yaşamak istiyoruz sorusunu
sormaya başlayacağız. Bu konu
üzerinde çalışan bilim adamları
böyle söylüyor.
70’li yaşlara gelindiğinde artık iş
bitmiş düşüncesini kırmak istiyorum”
diyor ve devam ediyor.
“Hayır, iş bitmiyor; işi siz kendi
düşüncenizle bitiriyorsunuz.
Lütfen, bu düşüncede olanlar
kendinize gelin. Kendinizi mutsuz
etmeyin.
İnsan yaşamış olmakla
ihtiyarlamıyor.
Bizleri yaşlandıran, ideallerimizin
bitmesidir.
Kendimize olan güvenimiz ve
ümitlerimiz derecesinde genciz.
Ümitsizliğe kapıldığımızda kendimizi
yaşlı hissediyoruz. İhtiyar olmaya
karar verdiğimiz gün bilin ki artık
biz ihtiyarız. İşte o zaman biz artık
yaşlıyız demektir.
Güzellikleri görme yeteneğimizi
kaybetmedikçe hep genciz, hep
heyecan doluyuz.
Bizler yaşadıkça değil, yaşamadıkça
yaşlanıyoruz.
Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği
müddetçe biz genciz ve asla
yaşlanmayız.
İşte yüz binlerce örneği var.
Yaşadıkça gençleşen, hiç ümidini
kaybetmemiş, devamlı pozitif
düşünce ile hayata sımsıkı bağlı.
Mutlu, huzurlu kişiler.
Günümüzde artık uzun ve sağlıklı
yaşlanmak, 100 yaşın üzerinde
sağlıklı yaşamak moda oldu
neredeyse” diye vurguluyor.
Belki siz de bu kitapta zaten
bildiğiniz ama, bir araya getirmeyi
denemediğiniz birçok örneği
görünce, 70 yaşını yolun yarısı kabul
edip bundan sonraki hayatınızı buna
göre düşüneceksiniz.
Bu kitap genç, yaşlı her kesim
insanın yararlanacağı bilgileri
aktarıyor ve her röportaj size ayrı
bir deneyim, ayrı bir bakış açısı
kazandırıyor. Mutlaka okunması
gereken bir kitap.
141
YENİ YAYIN
KİTAP
Bir Cumhuriyet Çocuğunun Hayat Hikâyesi
Türk Milletine
Borcumuz Var
İdris Yamantürk
Yayına Hazırlayan: Osman Çakır
Ötüken Neşriyat A.Ş.
Kültür Serisi Yayını
İnşaat sektörünün duayenlerinden
İdris Yamantürk’ün yaşamını konu
alan Bir Cumhuriyet Çocuğunun
Hayat Hikâyesi TÜRK MİLLETİNE
BORCUMUZ VAR adlı kitap
yayımlandı.
Osman Çakır’ın hazırladığı
kitapta GÜRİŞ’in Onursal Başkanı
İdris Yamantürk, büyük bir
özgüvenle çocukluk günlerinde
yaşadığı sıkıntıları dile getirirken,
1940’lı yıllarda Türkiye’nin ne
tür zorlukları aşmak zorunda
kaldığını çarpıcı örneklerle
aktarıyor.
142
Kitapta yaşanmış, gerçekten çok
ilginç olaylara yer verilmiş…
Yamantürk, Devlet Parasız Yatılı
sınavında “Matematik problemini
yanlış çözdün” diyen hocasına,
yüreklilikle “Hayır, doğru çözdüm”
yanıtını nasıl vermiş?
Erzurum’dan yaz tatili için
memleketi Hemşin’e 3,5 günde
nasıl yürümüş?
Nasıl mühendis olmaya karar
vermiş, Teknik Üniversite’ye
sınavsız girişini nasıl başına
kakmışlar? İTÜ Talebe Birliği
Başkanlığına nasıl seçilmiş?
saatlerinde oraya gelerek kim
denetleme yapıyordu?
Atatürk’ün devletçiliğinin farkı
konusunda Yamantürk ne
düşünüyor?
Müesseseleşme, kaliteli insan
yetiştirme, profesyonellik ve güven
duygusu neden önemli?
Kitapta “İmparatorluğu
kaybedenlerin Cumhuriyeti
getirenler olmadığı” özellikle nasıl
vurgulanıyor?
Türkiye’nin ufkunu değiştiren siyasi
hareket hangisiydi?
Ankara Çubuk Çayının islahı
yapılırken sabahın erken
Yamantürk, “Bilginin zekâtı
öğretmektir” düşüncesinden
hareketle Türkiye Milli Kültür
Vakfı’nı nasıl kurdu? Okul ve meslek
liseleriyle nasıl eğitim öncüsü oldu?
Okuyucu, engin bir birikimin
gözlemlerini süzerken, Türkiye’nin
çok partili dönemden bugünlere
nasıl geldiğinin bazı ipuçlarını da
kitapta görebiliyor.
Bu kitaptan başta işadamları,
inşaat sektörünün temsilcileri ve
eğitimciler olmak üzere gençlerin
çıkaracağı çok dersler var. Mutlaka
okunması gereken bir kitap.
Türkiye’de bundan tam 32 yıl
önce bir başka inşaat şirketiyle
ortak iş yapma yaklaşımını nasıl
gerçekleştirdi?
143
SUMMARY
Faruk Çelik:
Minister of Labor and Social Security
As the Ministry of Labor and Social
Security; commitments under the
National Program within the scope of
EU acquis harmonization process, are
fulfilled diligently. Through these studies;
implementation of contemporary
regulations based on a protective and
preventive approach have been realized
on occupational health and safety issues,
highlighting continuous improvement of
working conditions, participation of the
employees in the occupational health
and safety activities being conducted in
the workplaces, keeping the employees
informed about risks that could be faced
in the workplace and their training.
relevant institutions / organizations and
the social partners, has been published
in the Official Gazette on June 30, 2012.
The aim of the Law has been to achieve
the best conditions in the workplaces
in terms of occupational health and
safety through continuous improvement
of the prevailing circumstances at the
workplaces. For this purpose, all the
public and private sector institutions
and their employees, independent from
the number of their employees, are
taken within the scope of the Law. With
this Law, to perform / implement risk
assessment with a general preventive
approach is imposed as obligatory.
Within this scope; Occupational Health
and Safety Law No. 6331, prepared
through receiving the opinions of the
In addition to this; with Occupational
Health and Safety Law No. 6331, for
those who are employed for risky and
144
high-risk level of works, vocational
training is also imposed as mandatory.
Hence, those who will be in charge of
risky and even high-risk works will be
retained better qualified.
With the new Occupational Health
and Safety Law; a reformative and
progressive rather than a prescriptive
approach will be applied. It should be
noted that, prevention of occupational
accidents and occupational diseases is
not possible only with legal regulations,
but can be attained through establishing
a culture of safety in the community with
the mutual responsibility of everyone.
Mehmet Tezel:
Ministry of Labor and Social Security Labor Inspection Board Chairman
country is that a general culture of safety
in public could not be developed. For the
prevention of accidents, safety culture
needs to be permanently established in
our workplaces.
In Turkey, the total number of accidents
and the accident rate per hundred
thousand employees have been
decreasing. However, this reduction
could not be observed in mining and
construction sectors. Although there
has been a prominent betterment in
the rates, these rates are required to be
further improved.
The reason of failure in preventing
occupational accidents and occupational
diseases at the desired level in our
The obligation and responsibility of all
necessary measures required to be
taken and all works and processes
required to be conducted according to
Occupational Health and Safety Law
No. 6331, is of the employer. At this
point; labor inspectors supervising
the implementation of the relevant
legislations on working life exert
administrative sanctions on employers
who violate these regulations.
Within the scope of their inspections
held at workplaces; labor inspectors
assigned under Ministry of Labor and
Social Security, Labor Inspection Board
Presidency, will identify whether or
not occupational health and safety
legislation is being applied in that
workplace, as per the circumstances
observed at that inspection day. In the
case of the best available conditions in
the workplace, the employer shall be the
person to ensure the permanence of this
good condition. The employer shall take
the measures stipulated in the legislation
and in this way, shall minimize the risk of
accidents to the least level.
Diminishing or preventing occupational
accidents through establishing the
occupational health and safety culture
in our country can only be possible by
the collaborative work of all parties
involved. Our common goal is to attain
an economy with healthy and safe
workplaces.
The main target of the Labor Inspection
Board is to expand and sustain people
oriented effective inspections, as well
as to put occupational health and safety
culture into practice in working life.
Kasım Özer:
Ministry of Labor and Social Security Director General of Occupational
Health and Safety
For the legislation to be internalized and
supported by a security notion and be
implemented; various activities across
the country are being carried out by the
Ministry of Labor and Social Security.
With studies conducted both on national
and international platforms, the topic
is further intended to be adopted by all
parties.
In our country, occupational health and
safety issues are of great importance.
To this respect; Occupational Health and
Safety Law, prepared by the Ministry
of Labor and Social Security through
receiving the opinions of the relevant
public institutions / organizations and
social partners, came into force and
effect on June 30, 2012.
Occupational accidents cause not only
intangible damages but also significant
financial losses and negatively affect the
economies of countries.
According to the data from the Social
Security Institution for the year 2012;
around 205 occupational accidents
happen daily in Turkey, out of which 2
workers die and 6 become functionless.
Alongside these figures, considering
also the losses related with the out-ofscope and undeclared work accidents
and occupational diseases which are not
reflected in SSI statistics, our country
exhibits a poor performance in terms of
occupational health and safety issues.
And the overall cost of the work
accidents and occupational diseases to
our country is a minimum of eight billion
Turkish Liras.
Because that occupational health
and safety requires expertise; it is
obligatory under the Law to assign
occupational health and safety experts,
such as occupational physicians and
occupational safety specialists. In
the absence of sufficiently qualified
personnel at the workplace in
accordance with the law, this service
must be taken from joint health and
safety units established outside the
workplace.
145
Gendarmerie General Command
Gendarmerie General Command is
a special unit setting a precedent on
national and international platforms
with its search and rescue, special
operations, counter terrorism and riot
control capabilities under all types of
severe weather and terrain conditions.
Gendarmerie Commando Search and
Rescue Battalion carries out search
and rescue operations with every
kind of natural and human-induced
disasters and events which may occur
across the country.
The Command continue their
trainings under real terrain and
weather conditions across the country
throughout the year. In addition, their
participation in courses both domestic
and abroad are also retained with
the aim of achieving specialization.
The main goal of these trainings is to
raise a staff owning high physical and
moral strength with improved sense
of responsibility and discipline, vital
and agile, skilled in targeted shooting,
capable of overcoming any obstacle
under challenging terrain and different
climate conditions.
The personnel requirements of
the Gendarmerie Commando
Special Public Security Command
are recruited primarily among
the physically strong and skilled
professional staff with leadership
qualifications, having achieved
troop experience by serving in the
Gendarmerie Commando Unit.
Passing through multiple stages
since its establishment in 1839,
the Gendarmerie has sustained its
presence with great success until
today.
Opinions of Non Governmental
Organisations
Workers and employers organizations
have shared their opinions for the
Construction Industry journal.
President of Turkish Confederation of
Employer Associations and Chairman
of the Board of Turkish Employers’
Association Of Metal Industries
Tuğrul Kudatgobilik, referring to
Occupational Health and Safety Law,
has stated that a new era has begun
with these regulations. Kudatgobilik
noted that, occupational health
and safety legislations prepared in
accordance with ILO standards and EU
norms, serve an important function
in reducing work accidents and
occupational diseases. Kudatgobilik
also emphasized that the success of
the law will be achieved through the
government, employers and workers
fulfilling their own responsibilities.
Chairman of the Board of Cement
Industry Employers Association
Tufan Önal, stating that occupational
health and safety practices compose
one of the most important issues of
the working life, has mentioned about
the studies conducted by the union in
this area. Önal has reported that, with
“ÇEİS OHSAS 18001 Project”, many
meetings, trainings and publications
are being prepared by the Association.
Tufan also communicated that,
146
during this process, all their member
factories have established under the
Association organization, an OHS
management system according to the
OHSAS 18001 Standards and have
been certified within the framework
of inspections conducted by British
Standards Institution (BSI). He further
highlighted that this project is a first in
the world on the basis that it covers a
sector entirely.
President of Confederation of Turkish
Trade Unions Ergün Atalay has put
emphasis on the right of everyone
to work under fair and favorable
working conditions; in particular in
safe and healthy environments. Atalay
specified that the most important
social policy values ​​are issues such as
owning human rights and freedoms,
forming unions or joining trade unions,
protecting the health and safety of
workers, retaining information and
consultation rights of workers at the
workplace, protection in cases of unjust
dismissal, social security, fair working
conditions, maintaining the living of the
employees together with their families
compatible with human dignity,
prevention of child labor, protection of
the environment.
Turkey’s leading labor union in the
field of construction, Turkish Yol-İş
Union General President and Türkİş Confederation Financial General
Secretary Ramazan Ağar spoke
about the practices of Occupational
Health and Safety Law. Ağar told that
occupational accidents occur mainly
in business organizations where nonunion, unregistered and uninsured,
uneducated workers are employed;
whereas in unionized organizations
working under collective labor
agreements, accident and death rate is
very low. Ağar also emphasized that in
working environments formed within
the framework of industrial relations,
occupational accidents and fatalities
are almost at the “zero” level.
President of Hak-İş Trade Union
Confederation Mahmut Arslan has
communicated that all the industrial
areas must be inspected through the
perspective of occupational health
and safety. Arslan noted that any lack
of foresight, negligence, deficiency or
mistake on occupational health and
safety issues result in injury, disability
or death of employees. Arslan
also explained that they have been
making great efforts for establishing
occupational health and safety culture
within HAK-İŞ Confederation, and
that they have trained thousands of
members with the trainings conducted.
Visits
VISITS OF COLLABORATING
INSTITUTIONS TO İNTES
İNTES Chairman Celal Koloğlu and
Members of the Board of Directors
have come together with the
collaborating institutions during the
courtesy visits.
On Monday May 12, 2014, Turkish
Road Building Construction Workers
Union - YOL-İŞ representatives,
under the presidency of the General
President Ramazan Ağar, have met
with the members of the Board of
Directors of İNTES.
During the meeting, President
Koloğlu has communicated that YOLİŞ is the solution partner of İNTES.
In this regard, the Turkey Training
Worksite was established in 2003
and a study serving as a model to all
sectors was performed, alongside
collective studies to promote
vocational training and occupational
health and safety.
President Ramazan Ağar stated
that, as YOL-İŞ, they have provided
training for thousands of workers in
2004 on the Turkey Training Worksite
established with İNTES, as an
indication of importance attributed to
vocational training in our country.
Members of the Board of Directors
of Turkish Industrialists and
Businessmen Association (TÜSİAV)
have also visited İNTES Board of
Directors. During the meeting,
President Koloğlu has conveyed that
voluntary organizations like İNTES
and TÜSİAV are organizations in
support of the government and the
public, which succor gratuitously.
On May 12, 2014, the visit of the
Board Members of the Association
of Turkish Consulting Engineers and
Architects took place.
President Koloğlu has emphasized
that the quality of Technical
Consultancy services play a key role
in the success of a project. President
İnözü pointed out that simultaneous
progress of the consultancy and
construction sectors will strengthen
Turkey’s position in the world and
render it competitive.
VISITS MADE TO PUBLIC
INSTITUTIONS AND ORGANIZATIONS
Visit to Deputy Prime Minister Ali
Babacan
Chairman and the Members of the
Board of İNTES have made a visit to
Deputy Prime Minister Ali Babacan
on May 22, 2014.
Telling that the rate of economic
growth and development should
be provided through exportation,
Babacan has also drawn attention to
the issue of increasing of savings in
our country.
President Koloğlu has conveyed
his assessments on problems
encountered in the sector related with
the timely collection of allowances of
ongoing projects, issues that occur
on the new VAT notification, the
importance and promotion of energy
investments using local resources.
Visit to Minister of Finance Mehmet
Şimşek
İNTES Chairman Celal Koloğlu,
together with the Members of the
Board of Directors, have visited
Minister of Finance Mehmet Şimşek
on May 23, 2014.
During the visit; mutual opinions and
suggestions were transferred on price
differences, public / private sector
collaboration within the preparatory
studies on Public Procurement
Legislation, allowances and their
timing, problems related to the new
VAT notification. Şimşek has noted his
acknowledgement of the importance
of the issues communicated by
President Koloğlu and indicated that
he would be dealing with them.
Visit to Transport, Maritime Affairs
and Communications Ministry
Undersecretary Feridun Bilgin
İNTES Chairman Celal Koloğlu and the
Members of the Board of Directors
have visited Transport, Maritime
Affairs and Communications Ministry
Undersecretary Feridun Bilgin on
June 12, 2014. President Koloğlu
stated that the Ministry has carried
our country’s transportation sector to
a very advanced level. Koloğlu further
emphasized that with the timely
collection of allowances also in 2014,
rapid completion of investments can
be attained.
Undersecretary Feridun Bilgin said that,
due to the significance of efficiency,
economy and social priorities in
projects, the investments are intended
to be completed and in this regard, and
in 2014, allowances will be increased
more than the specified.
Visit to Undersecretary of the Ministry
of Labor and Social Security Ahmet
Erdem
İNTES Chairman of the Board of
Directors Celal Koloğlu has made a
courtesy visit to the Undersecretary
of the Ministry of Labor and Social
Security Ahmet Erdem, on May 23,
2014. During the meeting, Koloğlu
spoke on the problems of the sector
about overseas contracting services.
Visit to Head of Housing Development
Administration Mehmet Ergün Turan
On May 27, 2014, İNTES Chairman of
the Board of Directors Celal Koloğlu
has visited the Head of Housing
Development Administration Mehmet
Ergün Turan. Malfunctions arising from
TOKİ tenders were discussed during the
meeting. Stating that he shared all the
criticism, President Turan emphasized
that the deficiencies in the system will
be eliminated.
Visit to Deputy Undersecretary of
the Ministry of Environment and
Urbanization İrfan Uzun
On May 27, 2014, İNTES Chairman
Celal Koloğlu has visited the Deputy
Undersecretary of the Ministry of
Environment and Urbanization İrfan
Uzun and the President of the Supreme
Council of Science Fuat Arabacı. It has
been set forth during the meeting that,
cooperative studies of İNTES and the
Supreme Council of Science on the
determination of fair labor costs would
create a common synergy.
Visit to Director General of Highways
M. Cahit Turhan
İNTES Members of the Board of
Directors have visited the Director
General of Highways M. Cahit Turhan
on June 03, 2014. During the visit;
allowances of projects conducted
by the Highways, and collaboration
of General Directorate of Highways
and İNTES on Vocational Standards
and National Qualifications studies
oriented towards machine group
workers in the construction sector
were discussed.
147
Construction Industrialists
Tisan Construction and Industry Co. Inc.
Tisan is an expert construction
company; amd with the vision and
cognizance of the necessity of
creating the country’s water resources
infrastructure since 1957 until today, it
has focused on this issue and gained
experience especially in the field of
dams, hydroelectric power plants,
irrigation and tunnel construction.
Until 1972; it has carried out its
activities under the title “İbrahim Aşcıgil
and Partners”. As of January 1, 1972,
the company name was changed
as “Tisan Construction Unlimited
Company”. Finally on January 6, 1983,
the title of the company has been
changed and still today it is “Tisan
Construction and Industry Company
Incorporated”.
The first project undertaken by Tisan
was the May Dam and Irrigation in
Konya. Among the main fields of
activities of the company are Dams
and Hydropower Plants, Irrigation and
Drainage Networks, Highways, Bridges
and Tunnel works.
AGE Construction and Trading Co. Inc.
The first project undertaken by AGE
Co. Inc., which was established in
1974, has been 256-Apartment
Housing Construction in Seydişehir.
The company who realized the Shagon
Zigar Road Construction work in
Tajikistan as his first project abroad,
carried out road and housing projects
also in Albania and Georgia. Within
the field of their activities, there are
Dams and Hydroelectric Power Plants,
Natural Gas Cycle Plant, Irrigation and
Drainage Networks, Sewage, Discharge,
148
Water Treatment, Water Supply and
Disposal Facilities, International Airport
Buildings, Roads, Bridges, Tunnels
and Subway, Port Constructions,
Pump and Regulator Stations, Power
Transmission Lines , Petroleum and
Natural Gas Pipelines. Further details
can be reached at www.age.com.tr.
GAMA Industrial Plants Manufacturing
and Erection Co. Inc. Having started its activities in 1959,
GAMA was founded in 1970. The first
project undertaken by GAMA as a
subcontractor of Babcock Wilcox, has
been the boiler installation work of
Mersin Thermal Power Plant. Their first
project abroad was a Steam Power
Plant in Iran in 1974. The company
activates abroad in Azerbaijan, Bulgaria,
Iran, Iraq, Jordan, Kazakhstan, Libya,
Malaysia, Qatar, Russia, Saudi Arabia,
Turkmenistan, United Arab Emirates,
Ukraine, Uzbekistan and Yemen. Their
main field of activities are; Thermal and
Hydroelectric Power Plants, Oil and Gas
Refineries, Petrochemical and Natural
Gas Plants, Chemical and Metallurgical
Plants, Cement Plants, Pipelines, Water
Treatment Plants, High Rise Buildings,
Business and Shopping Centers,
Residential Buildings, Tourism Facilities,
Social and Cultural Facilities, Health
Facilities, Dams, Subway Systems and
Infrastructure Facilities. Further details
can be reached at www.gama.com.tr.
ERG Construction Trade and Industry
Co. Inc.
ERG was established in 1972. The first
project undertaken by the company
was the Safranbolu - Bartın Road
Construction work. ERG has realized
infrastructure projects in Oman as
his first projects abroad. Among
the main fields of activities of ERG
Construction Co. Inc., there are various
industrial facilities and infrastructure
investments, design and engineering
services, complete construction,
manufacturing and installation works
of infrastructure and industrial plants
such as dams, airports, roads, irrigation
works, thermal power plants, etc., all
kinds of infrastructure constructions,
planning, design, manufacturing and
installation of all types of steel structure
construction works. Further details
can be reached at www.erg.com.tr and
www.erg-insaat.com.tr.
ÜNAL AKPINAR Construction Industry Tourism Mining and Trade Co. Inc.
Ünal Akpınar Co. Inc. was established
in 1967. The first project undertaken
by the company was the Hacettepe
University Lecture Hall and Dormitories
Construction work. Their first project
undertaken abroad has been the design
and construction works of Asabah
Region Infrastructure Constructions.
They are realizing infrastructure and
superstructure construction works
abroad in Libya. Among the main fields
of activities of the company, there are
Hotels & Resorts, Hospitals, Housings,
High Rise Buildings, University
Buildings, Industrial Plants in terms
of Superstructure Works; as well as
Infrastructure Works such as Pickling,
Tunnels, Dams, Irrigation, Water Supply
and Sewerage Plants, Road and Bridge
Works, Pipelines, Railways, Airports and
Ports, Water and Wastewater Treatment
Plants, Hydroelectric Power Plants.
Further details can be reached at www.
akpinargroup.com.tr.
Mesa Housing Industries Co. Inc.
Mesa Housing Industries Co. Inc.
was established in 1969. Their first
project was Çankaya 200 Housing
Construction work. The first project
undertaken abroad has been the
Misurata Project of 600 Housing
and Convention Center Construction
work in Libya in 1982. Abroad in
Libya, Russia, Germany, Poland,
Latvia, Kazakhstan and Azerbaijan,
the company is realizing projects on
Housings, Business Centers, Social
and Cultural Facilities, Administrative
Buildings, Wholesale Trade Centers.
Among the main fields of activities of
the company, there are Construction
and Infrastructure works of Mass
Housing Settlements, Resorts and
Hotels, Public Buildings, Commercial
and Entertainment Centers, Social
and Commercial Buildings, Healthcare
Facilities, Educational Facilities.
Services are provided also in the areas
of management, development and
investment of manufacturing plants.
Further details can be reached at www.
mesa.com.tr.
ATTİLA DOĞAN Construction and
Installation Co. Inc.
Attila Doğan Co. Inc. was established
in 1967. The first project undertaken
by the company was the Turkish
Petroleum Corporation (T.P.A.O.)
Batman – İskenderun Crude Oil Pipeline
Turnkey Project covering the storage
facilities, pumping stations, Engineering,
Procurement and Construction (EPC)
of complete cathodic protection
systems of Dörtyol Crude Oil Loading
Marine Terminal. The company’s
first overseas project was the Kuwait
Embassy Complex Construction in
1987. Abroad in Kuwait, Syria, Jordan,
Saudi Arabia, UAE, Oman, Qatar, T.R.N.C.
-Turkish Republic of Northern Cyprus,
Azerbaijan, Turkmenistan, and Chile;
the company is realizing projects on
Oil and Natural Gas Pipelines and
Facilities, Industrial Plants, Prestige
Buildings. Among the fields of activities
of the company, there are Pipelines
and Facilities, Industrial Plants, Design,
Manufacturing and Assembly, Offshore.
Further details can be reached at www.
attiladogan.com.
Painting Exhibition Was Held to Donate Soma.
On June 16, 2014; 60 painters opened
a group exhibition at İNTES Art Gallery,
for the purpose of making donations
for Soma.
Revenues earned from the exhibition,
where Turkey’s most important artists
like Mustafa Ayaz, Ali Candaş, Hikmet
Çetinkaya, Mehmet Kıyat and Marek
Brzozowski took part; will be donated
to AFAD for the education of the
children of the workers who passed
away in the mining disaster that took
place in Soma.
New Publications
Neverending Secrets of Youth from
Life Gourmets
Having transferred his business largely to the second generation long years
after conducting his working life which
started at a very young age; during the
last 15-20 years, Mustafa Göçen has
explored on how people can achieve
happiness in their lives, how they can
live long and healthy.
With his book called “Neverending
Secrets of Youth from Life Gourmets”,
Mustafa Göçen conveyed his life experiences to us that would contribute
to making our lives happier and more
beautiful.
Interviewing with 48 people familiar to
our society, who are at ages through 8090 and over 100 but still standing tall,
productive, healthy and happy; Mustafa Göçen has conveyed to us their life
philosophies. This book contains information that people from all strata- the
young and the old would benefit from.
In this book prepared by Osman
Çakır; Güriş Honorary President Idris
Yamanturk has assertively spoke
about the challenges he faced during
his childhood days, alongside what
kinds of difficulties Turkey had to
overcome in the 1940s through
striking examples.
Life Story of a Republican Child
The book covers true life stories and
really interesting events. Because that
there are many lessons to be learned
from in this book for the young people,
and primarily for the businessmen,
representatives of the construction
sector, also including the educators; it
is highly recommended to be read.
WE OWE TO THE TURKISH NATION
The book on the life of one of the
doyens of construction sector Idris
Yamanturk, called “Life Story of a
Republican Child: WE OWE TO THE
TURKISH NATION” has been published.
STFA and Yapı Merkezi Qatar Doha Subway Tender
The two leading companies in Turkey,
who are the signatories of important
and prestigious construction projects
both in the domestic and overseas
arenas, Yapı Merkezi and STFA are
awarded the “Gold Line” tender which
is the biggest line within the scope of
Qatar Doha Subway. This has been the
highest value contract received abroad
by the Turkish contractors. The signing
ceremony of the project was held on
April 23, 2014.
Among the investments made in
preparation for the 2022 World Cup;
Gold Line tender, with a value of 4.4
billion dollars, has been the biggest
project in Qatar conducted for this purpose. Starting from New Doha Airport;
Gold Line passes across the city from
east to west. The project is aimed to be
finalized in August 2018.
149

Benzer belgeler