Gençlik ve Gençlik Sorunları

Transkript

Gençlik ve Gençlik Sorunları
"Gençler, ihtiyarlar istisnasız size dayanır, size inanır. İnsan, nefsinin bekası
kadar neslinin bekasına da azimlidir. Biz, gideceğiz... Hepimiz, daha da
ihtiyarlayacağız. Belki bazılarımızın içine ihtiyarlık zamanında yeni ihtiraslar
dolacak. Ama bilin ki, herşey gençliğindir. Benim yerimi dolduracak olan bir
genç gelecektir. Onun kim olduğunu beyhude aranızda aramayın. Belki o,
bugün hiç kimsenin ummadığı mütevazı bir köşede kendisini, bir yükseliş
bayrağını devam ettirmeye hazırlıyor. Elbette hepimiz, o meçhul kimseyi
arasında saklayan gençliğe inanıyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk
"Gençlik" Konferansı, 8 Nisan 1932,
Ankara Halkevi
GENÇLİK VE GENÇLİK SORUNLARI
Hasan SOYGÜZEL
Kamu Yönetimi Uzmanı
1. GİRİŞ
Gençler, her ulusun en değerli varlığıdır. Gençliğin taşıdığı değer; toplumla gelecek arasında
bir bağ kurulmasını ve ulusların tarihi varlığını geleceğe taşımasını sağlayacak en önemli araç
olmasından kaynaklanmaktadır.
Türk gençliğine çok güvenen ve bunu her fırsatta vurgulayan Atatürk, Cumhuriyeti koruma
görevini de bu nedenle gençlere vermiştir. Atatürk'ün gençliğe duyduğu güvenin temelinde,
gençlerin Milli Mücadele'nin ilk dönemlerinden itibaren kendisine verdikleri destek
bulunmaktadır. Bununla birlikte Cumhuriyetin kuruluş yıllarında da gençler, Atatürk
ilkelerinin korunup ayakta tutulmasında önemli roller üstlenmişlerdir.
Bugün gençlerimiz çok ve çeşitli sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Gençlerin sorunlarını
sadece gençlerin sorunu olarak ele almak yanlıştır. Zira gençler toplumun en büyük kesimini
meydana getirmektedirler. Bu nedenledir ki, kavramsal bir tanımlama yaparken “gençliğin
sorunları” yerine “gençlik sorunları” demek daha doğrudur. Çünkü bu sorunlar,
toplumumuzun tamamının sorunudur.
Gençlik sorunlarının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Bu sorunların bir kısmı, gençlerin
kendisinden; yani yaşları gereği hayatı algılama biçimlerinden kaynaklanmaktadır. Ancak çok
büyük bir kısmı ise; eğitim sistemi, bölgeler arası gelişmişlik farkları, cinsiyet, gelenekler
(töreler), dini algılamalar, aile içi iletişim bozuklukları, demografik yapı ve istihdam
politikaları gibi çok ciddi gerekçelere dayanmaktadır.
Ülkemizde bütüncül bir gençlik politikasının olmaması çok genel bir eleştiri konusudur. Ancak
ifade edilmelidir ki, bütüncül olmak bir yana; parçalı da olsa etkili bir gençlik politikasından
söz etmek zordur. Politikaların temelini sorunlar oluşturmaktadır. Yani eğer sorun varsa ve
sorunlar tespit edilerek sınıflandırılmışsa; o zaman bunun üzerine bir politika bina edilebilir.
Ancak bütüncül gençlik politikalarına temel teşkil edecek, ayrıntılı ve bilimsel sorun tespiti ve
analizinin varlığından söz etmek zordur.
Sayfa 1 / 11
Bugün dünyada Sivil Toplum Kuruluşlarını esas alan ve toplumsal kesimleri güçlendirerek
kendi sorunlarına sahip çıkmalarını öngören bir eğilim yaşanmaktadır.
Bu nedenledir ki, Ülkemizin Avrupa Birliği ile müzakerelere hazırlandığı şu günlerde; gençlik
sorunlarının tespit edilmesi ve bu tespitler üzerine gençlik politikalarının oturtulması bu
alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarına düşmektedir. Çünkü kamu kesimi, bu konuda bir
takım çalışmalar yapmak ve katılımcı bir şekilde politika oluşturmak gibi bir yapılanmadan
uzaktır. Ancak üzülerek ifade etmek gerekir ki; gençlik alanında çalışan Sivil Toplum
Kuruluşlarının büyük bir çoğunluğu da; gençlik sorunları ve çözüm önerileri konusunda klişe
ve sloganik yaklaşımlardan çok da öteye gidememektedir.
Gençlikle ilgili olarak uluslararası alanda önemli ilkeler ve sözleşmelerin benimsendiği
görülmektedir. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin hazırladığı çeşitli uluslararası
sözleşmeler aracılığıyla; ulusal hükümetler gençlik sorunlarına çözüm bulmaya ve bu
konudaki duyarlılığın aktif hale getirilmesine çalışılmaktadır. Çünkü başta Avrupa ülkeleri
olmak üzere; gelişmiş ülkelerin birçoğunun genç nüfus sorunu bulunmakta ve bu ülkeler,
mevcut genç nüfuslarını da sosyal ve demokratik hayata katılma konusunda motive etmekte
zorlanmaktadırlar.
Çalışma, ülkemizdeki gençlik sorunlarını olabildiğince veriye dayanarak ve genel anlamda
tespit etmek amacına yönelmiştir. Tespit edilen sorunların, nasıl çözülebileceğine yönelik
politika önerileri çalışmada yer almamaktadır. Çünkü bu politikalar ancak, devlet, gençlik
temsilcileri ve bilim insanlarının, eşit paydaşlar olarak ortaya koyacakları önerilerle
oluşturulabilir. Bu nedenle çalışmada sadece, gençlik sorunlarının çözümüne yönelik olarak;
politika oluşturma yöntemlerine ilişkin bir takım önerilerle yetinilmiştir.
2. GENÇ KİMDİR
Biyolojik, psikolojik, kültürel ve toplumsal özellikleriyle çocuklukla yetişkinliği birbirine
bağlayan bir köprü olarak değerlendirilebilecek bir dönem olarak“gençlik” çok boyutlu bir
dönem olmanın güçlüklerini kapsamaktadır. Kültürümüz de “delikanlılık” olarak tanımlanan
bu dönem kimine göre “fırtına, stres” dönemi kimine göre “sessiz çalkantı” olarak
nitelendirilmektedir .1 Tanımlamalardaki farklılıklar ve vurgulamalar her ne biçimde olursa
olsun gençlik, ikinci bir doğum süreci olarak yetişkinler arasında yerini ve konumunu
alabilmeyi, belli bilgi, beceri ve tecrübe kazanabilmeyi ifade eder. Gençlik dönemi anababaya bağımlılıktan bağlılığa, topluma aktif, üretken sorumlu bir birey olarak katılımı ifade
eder, gencin içinde bulunduğu topluma sorumlu ve aktif bir birey olarak katılımı kolayca
gerçekleşebilecek bir süreç değildir. “Sosyal olgunluğa erişmek” olarak ele aldığımız bu
dönem içindeki gencin üç önemli boyutu olan bağımsızlık, kimlik ve cinsel kimliğe uygun olan
davranışları kazanarak topluma üretken bir birey olarak katılabilmeyi başarabilmesi oldukça
önemlidir .2
Yukarıda ifade edilen tanımların aksine, ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelerde gencin
tanımına ilişkin olarak kullanılan en önemli unsur yaştır. Buna göre, Birleşmiş Milletler 15 –
24 yaş; Avrupa Birliği ise 15 – 25 yaş aralığında bulunan insanları genç olarak
tanımlanmaktadır. Yerli mevzuatımızda da, gençlik tanımında kullanılmak üzere belirli bir yaş
aralığı ifade edilmemekle beraber; 15 – 25 yaş aralığındaki kimseler genç olarak kabul
edilmektedir.
Sayfa 2 / 11
3. GENÇ TÜRKİYE ve YAŞLANAN AVRUPA
Türkiye nüfusu azalan oranda artmaktadır. 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımında 67,8 milyon
olan3 ve bugün 72 milyon civarında olduğu tahmin edilen Türkiye nüfusunun 2050 yılında
yaklaşık 97,2 milyon olacağı tahmin edilmektedir.4
2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, Türkiye toplam nüfusunun % 20,5’i 15 – 24
yaş aralığında yer almaktadır. Buna potansiyel genç nüfusu da ilave ettiğimizde; 24 yaş altı
nüfus, toplam nüfusun % 40,17’sini oluşturmaktadır .5
Nüfus artışı (yılda % 1,6), demografik yapı (nüfusun üçte biri 15 yaşın altındadır) ve katılım
oranında tahmin edilen artış, gelecek yıllarda aktif genç nüfusun hızla artacağına işaret
etmektedir. Bu artışın, Türkiye ekonomisi için hem potansiyel bir avantaj hem de çetin bir
problem olacağı ifade edilebilir .6 Nüfus yapısı ile ilgili riskler sadece ekonomi ile sınırlı
olmayıp, eğitim, kültür, sosyal ve siyasal alanlarda da kendini hissettirecektir.
Avrupa Birliği ise, 2004 yılındaki genişlemesiyle beraber, 450 milyonu aşkın nüfusuyla Çin ve
Hindistan’dan sonra Dünyanın üçüncü büyük nüfus topluluğunu oluşturmaktadır. Ancak
Avrupa Birliği nüfus bakımından küçülen bir birlik görünümündedir. Örneğin Avrupa
Birliği’nin nüfus bakımından en büyük ülkeleri olan Fransa’da bugün yaklaşık 60 milyon olan
nüfusunun 2050 yılına kadar yavaş bir büyüme göstererek 64 milyona çıkacağı tahmin
edilirken; Almanya'nın nüfusunun ise 82 milyondan 70,8 milyona ve İtalya'nın nüfusunun ise
57 milyondan 43 milyona kadar ineceği öngörülmektedir. Yine Birliğin en büyük üyelerinden
biri olan İngiltere’nin, 2000 yılında 59,4 milyon olan nüfusunun 2005 yılında 58,9 milyona
düşmesi nüfus bakımından küçülmenin en önemli örneklerindendir .7
Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde nüfusun en belirgin özelliği, doğum oranının azalması; buna
karşılık yaşlı nüfus oranının artmasıdır. Nitekim AB ülkelerinde nüfusun yaş gruplarına göre
dağılışında, 1960’dan 2004 yılına kadar olan dönemde genç nüfusun azalışı yaşlı nüfusun da
artışı şeklinde bir eğilim gözlemlenmektedir. AB üyesi 25 ülkeden dokuzunda (Almanya,
İtalya, İspanya, Portekiz, Yunanistan, Belçika, Avusturya, Letonya ve Estonya) 65 ve daha
üzeri yaşlı nüfus oranı, 0 -14 yaş grubundaki potansiyel genç nüfus oranından fazladır.
Örneğin, Avrupa Birliği’nde en yaşlı nüfus oranına sahip İtalya’da potansiyel genç nüfus oranı
1960’da % 24,7 iken; 2004 yılında % 14’e gerilemiştir. Aynı dönemde yaşlı nüfus oranı 1960
yılında % 9,5 iken; 2004 yılında % 19,1’ yükselmiştir .8
Gençlik sorunlarını çözmüş Türkiye’yi, yaşlılık sorunları ile mücadele eden Avrupa’da önemli
fırsatlar beklemektedir.
4. GENÇLİK SORUNLARI
4.1. EĞİTİM
Eğitim hakkı Anayasa ile güvence altına alınmış haklar arasındadır. Anayasamızda da “Kimse,
eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” denilerek bu hak güvence altına
alınmıştır .9 Ancak, Türkiye’de gençlerin eğitim haklarını kullanmaları önünde ekonomik,
sosyal ve geleneksel birçok engel bulunmaktadır.
Sayfa 3 / 11
Türkiye’de gençler, ilköğretimden yüksek öğretime kadar eğitimin her kademesinde çeşitli
orunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Ülkemiz, eğitim harcamalarının GSYİH’ye oranı
bakımından oldukça gerilerde yer almaktadır. Devlet yatırım harcamaları içerisinde eğitim
harcamaları önemli bir yer tutmasına karşın artan ihtiyaçlar karşısında bu yatırımlar yetersiz
kalmaktadır .10 Ancak son yıllarda birtakım kampanyalarla11 özel sektör desteğinin
sağlanması ve eğitim yatırımlarının artırılması yoluna gidilmektedir.
Eğitime ilişkin önemli sorunlardan biri de, bölgesel ve geleneksel nedenlerden ötürü, özellikle
genç kızlar olmak üzere birçok gencin okuma imkânına kavuşamamasıdır. Türkiye’de bugün,
Milli Eğitim Bakanlığı'na göre 570 bin, resmi olmayan verilere göre ise bir milyon kız çocuğu
okula gönderilmemektedir. Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki 10 ilimizde yapılan
araştırmada 250 bin dolayında kız çocuğunun okula çeşitli nedenlerden ötürü okula
gidemediği belirlenmiştir .12 UNICEF'in "Dünya Çocuklarının Durumu 2004" raporuna göre,
Türkiye ilk ve ortaöğretimde toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştiremeyen; Etiyopya, Fildişi
Sahilleri, Burkina Faso, Moğolistan ve Irak ile birlikte 2015'e kadar gerçekleştirememe riski
olan 12 ülke arasında yer almaktadır . 13
İlköğretimden ortaöğretime geçiş aşamasında ortaöğretime kayıt yaptırmayanların oranı bazı
illerde çok yüksektir. Kayıt yaptırmayanlar içinde kimi illerde kızların bazı illerde ise erkeklerin
çok olması, kızların evliliğe veya işçiliğe, erkeklerin ise doğrudan işçiliğe aileleri tarafından
yönlendirildiğini göstermektedir. Eğitimin daha pahalı ve paralı hale getirilmesinin de,
ailelerin çocuklarını okula göndermemelerinde etkili olduğunu söyleyebilir 14
Her geçen gün daha da artan bu eşitsizlik en fazla yüksek öğrenimde kendisini
hissettirmektedir. Yüksek programlarının azlığı ve kontenjanlardaki sınırlı artış, öğrenci
sayısını karşılayamaz duruma gelmiştir. Örneğin 2004 yılında Öğrenci Seçme Sınavı’na giren
toplam 1.728.076 öğrenciden sadece 192.632’si bir örgün öğretim lisans programına
girebilmiştir . 15
Eğitimdeki niteliksel gerileme, merkezi standart sınav uygulanması nedeniyle ailelerin
dershanelere ve özel okullara yönelmesine yol açmaktadır. Sınav başarısı sağlayan kaynak,
okullar değil, merkezi, standart sınava hazırlayan dershanelerden hizmet satın alabilme gücü
haline gelmiştir. Bu durum özel / kamu ayrımı olmaksızın tüm okullardaki öğrenciler için
geçerli olmuştur. Eğitimde ticarileşmenin sonuçları, eğitim hakkının kullanılmasında en büyük
engeli oluşturmaktadır .16 Ülkemizdeki eğitim ve sınav sistemi uyarınca, dershaneye
gitmeyen bir orta öğretim öğrencisinin, herhangi bir örgün öğretim programını kazanması
neredeyse imkânsız hale gelmiş durumdadır. Anayasamızda, “Devlet, maddî imkânlardan
yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka
yollarla gerekli yardımları yapar” denilmekte17 ; ancak birçok başarılı ve zeki genç,
ortaöğretimle yükseköğretim arasında bir ara kademe haline gelen ve paralı olan özel
dershanelere gidemediği için yükseköğretim kurumlarına erişme imkânından yoksun
kalmaktadır.
Yükseköğretime gidebilen öğrencilerin önemli bir kısmı ise; barınma, burs, ulaşım, öğretim
elemanı, bilimsel ve teknik imkânlar, demokrasi ve özgürlükler gibi; ekonomik, eğitim ve
öğretim, sosyo-kültürel ve psikolojik olarak sınıflandırılabilecek problemlerle karşı karşıya
bulunmaktadır .18
Sayfa 4 / 11
4.2. İSTİHDAM
Bugün Ülkemizin istihdam ile ilgili en önemli sorunları, işsizlik, sosyal güvenceden yoksun
olma ve mesleksizliktir. İşsizlik ekonomik sonuçlarının yanı sıra aynı zamanda toplumsal bir
sorundur. İşsizlik gelir yoksunluğu nedeniyle bir yönüyle fakirliğe yol açarken diğer yönüyle
bireyler üzerindeki psiko-sosyal etkileriyle sosyal dışlanmaya da neden olur. Fakirlik, kötü
koşullarda yaşama, ümitsizlik ve gelecek korkusunun yol açtığı çeşitli ruhsal ve bedensel
rahatsızlıklar, kendine ya da diğerlerine karşı saldırganlık (intihar, gasp, yaralama, adam
öldürme vb) aile geçimsizliği, boşanma ve aile içi şiddet, alkolizm, uyuşturucu bağımlılığı ile
işsizlik arasında güçlü bir nedensellik ilişkisi söz konusudur. Bu nedenle, 1995 Dünya Sosyal
Kalkınma Zirvesinde, istihdamın, fakirlik ve sosyal dışlanma ile mücadelenin temelini
oluşturduğu kabul edilmiştir. İstihdam sadece üretim ve gelir yaratmaz, aynı zamanda sosyal
bütünleşmenin en önemli aracıdır . 19
Devlet İstatistik Enstitüsü rakamlarına göre ülkemizde işsizlik oranı %9,5, işsiz sayısı 2 milyon
390 bindir. Ancak bu rakamlar ülkemizde işsizlik sorununu bize tam olarak
göstermemektedir. Örneğin ümidi kırık işsizlerle, eksik istihdamı ilave edersek işsizlik oranı %
17,5 işsiz sayısı ise 4,5 milyona yaklaşmaktadır. Ülkemizde istihdam oranı yüzde % 46’dır.
Yani ülkemizde çalışabilir yaştaki her yüz kişiden sadece 46’sı çalışma imkânı bulabilmektedir.
Bu oran AB’de % 64, ABD’de ise yüzde % 74 düzeyindedir.
İşsizlik her yaş grubu için önemli bir sorun olmasına rağmen; gençler işsizlikten daha fazla
etkilenmektedirler. Genç işsizlik oranının normal işsizlik oranından 2 kat daha fazla olduğu
tahmin edilmektedir. İşsizlerin yarısı 25 yaşın altında olup; son yıllarda eğitimli gençlerde
işsizlik oranı artmış ve % 30’a ulaşmıştır . 20
Türkiye’deki en büyük işveren konumunda olan devlet, yüksek oranda işsizlik yaşayan
gençlere istihdam kapısını neredeyse kapatmış durumdadır. Kamu istihdamını daraltmaya
yönelik politikalara rağmen memur sayısı daha çok siyasi tercihlerle artmaya devam eden
kamuda Emekli Sandığı’na tabi olarak çalışan gençlerin oranı yüzde 3,9’a kadar düşmüştür.
Sadece kamuda çalışanlarının iştirakçi olabildikleri Emekli Sandığı’nın verilerinden yapılan
belirlemeye göre 2001 yılında % 14 olan 18–23 yaş grubundaki memurların, toplam
memurlar içerisindeki payı 2005 yılı Mart ayı itibarıyla yüzde 3,9’a kadar düşmüştür. Buna
karşılık, hem yeni işe alınanlar hem de önceki kamu görevlilerinin yaşlanması nedeniyle 30 ve
üzerindeki yaş grubunun payı önemli ölçüde artmıştır . 21
Gençlerin önemli bir kısmı ücretsiz aile işçisi olarak sosyal güvenceden yoksun olarak tarım
işlerinde çalışmaktadır. Yanı sıra gençlerin büyük bir kısmı da turizm, küçük sanayi ve ticaret
işletmeleri vb. yerlerde sosyal güvenceden yoksun ve düşük ücretlerle çalışmaktadırlar.
İşsizlik gençler için önemli bir sorun olmakla birlikte, mesleksizlik de bu sorunu besleyen
faktörlerden birisi olarak ifade edilebilir. Özellikle yükseköğretime devam edemeyen
gençlerin büyük bir bölümünün aynı zamanda geçerli bir mesleği de bulunmamaktadır.
4.3. ZARARLI ALIŞKANLIKLAR
Sigara, uyuşturucu, kumar, fuhuş, hırsızlık gibi bir kısmı adli suç kapsamına giren kötü ve
zararlı alışkanlıklar da hayati derecede öneme sahip gençlik sorunları arasındadır. Türkiye'de
Sayfa 5 / 11
yetişkin nüfusun yaklaşık yarısı sigara içmektedir. Ülkemizde sigaraya başlama yaşının da 13'e
indiği belirtilmektedir . 22
BM (Birleşmiş Milletler) Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin Türkiye’de yaptığı araştırmada;
uyuşturucuya başlama yaşının düştüğü ve kullanım oranının arttığı belirlenmiştir. Örneğin
İstanbul’da 15 ilçedeki 43 lisede 104 sınıfta 3 bin 168 öğrenciyi kapsayan “Madde Kullanım
Yaygınlığı Araştırması”na göre; 2004 yılında, 2001 yılına oranla, esrar kullanımının % 75,
eroin kullanımının % 100, sentetik hap kullanımının ise % 287 arttığı tespit edilmiştir
.23 Gençlerin, İzmir’de yüzde 6,1’i, İstanbul’da 5,1’i Diyarbakır’da 5,1’i, Adana’da 3,3’ü,
Ankara’da ise 2,9’u uyuşturucu kullandığı tespit edilmiştir.
Sokakta yaşayan çocuklar ve gençler de, çok hazin bir Türkiye gerçeğidir. Bu sorunda sadece
bir gençlik sorunu değil, geniş bir şekilde sosyal, psikolojik, güvenlik ve adalet boyutlarını da
içine alan bir ülke sorunu haline gelmiştir. Bu gençlerin birçoğu, madde bağımlısı olup; suç
işleyerek yaşamını sürdürmekte ve cinsel sömürüye maruz bırakılmaktadır. Bu durumdaki
gençlerin sayısı da özellikle son yıllarda azımsanmayacak boyutlara ulaşmıştır . 24
4.4. AİLEVİ SORUNLAR
Aile toplumun temelini oluşturmaktadır. Tüm milletler aile kurumunu korumak ve
güçlendirmek amacıyla çeşitli tedbirler almaktadırlar. Yapılan araştırmalarda, gençlerin en
önemli sorunlarının, ailelerinin tutum ve davranışlarından kaynaklanan “iletişim bozukluğu”
olduğu görülmektedir .25 Genellikle, eğlence, dinlenme, arkadaş ilişkileri, saygı, şefkat, kıyafet
seçimi, meslek seçimi vb. konularda aileleriyle anlaşmazlığa düşen gençler ailelerinin
kendilerini anlamadığından yakınmaktadırlar.
Ebeveynler arasındaki geçimsizlik ve aile içi şiddet de gençleri olumsuz etkileyen ailevi
sorunlar arasındadır. Ayrıca, ebeveynlerin boşanması ve ayrı yaşamaları gençlerin psikososyal gelişimlerini olumsuz etkilemektedir. 26
Aile içindeki iletişim bozukluğu hatta çoğu zaman iletişimdeki kopma, gençler için diğer
birçok sorunu da tetiklemektedir. Gençlerin zararları alışkanlıklar kazanması, toplumsal
ilişkilerindeki problemler, şiddet davranışları ve intihar gibi sorunların temelinde büyük
ölçüde ailevi sorunlar yatmaktadır . 27
Gençler kişiliklerini, şekillendiren bir takım değerleri ailelerinden almaktadırlar. Bunun bir
sonucu olarak da; aile kurumunu temelde bir güvence olarak görmekte; ancak, ciddi
sorunlarını aileleriyle konuşmaktan ve birlikte çözüm aramaktan kaçınmaktadırlar . 28
Ailevi sorunların en olumsuz sonucu, gençlerin intihar etmesidir. Yapılan araştırmalarda
intihar edenlerin yaklaşık % 33’ü 15 – 24 yaş aralığındaki gençlerden oluşmakta ve ailevi
sorunlar yaklaşık % 25 ile en önemli intihar nedenleri arasında yer almaktadır .
4.5. TÖRE CİNAYETLERİ
Daha çok kadınların karşı karşıya bulunduğu bir sorun olarak gündemde tutulan töre
cinayetleri, olayların kahramanları bakımından bir gençlik sorunudur. Töre cinayetleri, yanlış
Sayfa 6 / 11
geleneklerden ve hatalı dini algılamalardan kaynaklanmaktadır. Bu boyutuyla da, töre
cinayetleri ülkemiz açısından kanayan bir toplumsal yaradır.
Yapılan araştırmalara göre; töre cinayetine kurban gidenler 12–20 yaş arasında, ailenin karşı
çıktığı bir ilişkiye giren genç kızlar ile aile zoruyla veya akrabadan kişilerle imam nikâhıyla
evlendirilmiş kadınlardan; ''Ölüm kararını'' yerine getirenler ise 18 veya 15 yaşın altındaki
erkek çocuklardan oluşmaktadır .29 Yani genç kızlar töre cinayetine maruz kalarak yaşamlarını
yitirmekte; genç erkekler ise töre cinayeti işleyerek katil olmaktadırlar.
4.6. ÖZÜRLÜ GENÇLİK
Doğum, kazalar ve hastalıkların neden olduğu beden, ruh ve zihinleri ile ilgili özre sahip
gençlerin problemleri, özel önem taşımaktadır. Halen gençliğimizin %8 'inde çeşitli özürlerin
bulunduğu kabul edilmektedir. 12–24 yaş grubunu oluşturan özürlü gençlerin ancak % 2'si
özel eğitim hizmetlerinden faydalanmaktadır .30 Bununla birlikte özürlüler iş yaşamında ve
sosyal yaşamda yeteri kadar yer alamamaktadırlar.
4.7. ERKEN EVLİLİK ve GENÇ ANNELİK
Ülkelerin olumsuz şartlarından kız çocukları ve kadınlar daha fazla etkilenmektedirler. Eğitim
imkânlarından yeterince yararlanamama, erken evlilikler, doğumlar ve beraberinde getirdiği
sağlıksız yaşam, ülkemizde özellikle bazı yörelerimizde kız çocuklarının ve kadınların yaşadığı
önemli sorunlardır.
2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre 12–14 yaş grubunda bulunan kız çocuklarının
binde 4'ü evli ve bunların da %19'u doğum yapmıştır. 15–19 yaş grubunda bulunan 3,5
milyon kız çocuğunun ise yaklaşık 500 bini evli olup (%13), bunların %50'si çocuk sahibidir.
Eğitim düzeyinin artışı kız çocuklarının ilk evlenme yaşını geciktirdiği gibi doğurganlığından,
sahip olmak istenilen çocuk sayısına, çalışma hayatına katılmasından, elde ettiği gelirin
yükselmesine ve kazancını nasıl harcayacağına karar vermesine kadar bir sürü göstergeyi
olumlu yönde etkilemektedir.
Ayrıca kız çocuğunun eğitim seviyesinin yükselmesi kendisinde ve zaman içinde ailesinde
yarattığı bilinç düzeyinin yükselişi ile evliliğine kendisi karar verebilmektedir. Eğitim
seviyesinin artışı ve bir anlamda bunun doğal uzantısı olan çalışma hayatına katılması ile çok
eşlilik, evliliğe zorlanma, akraba evliliği, imam nikahı ile evlenme, töre cinayeti gibi
istenmeyen olgulardan kendini koruyabilme gücünü bulabilmektedir.
Diğer taraftan sağlık alanında, özellikle üreme sağlığı konusunda çok önemli gelişmeler
sağlanmasına rağmen, özellikle kırsal kesimde kadınlar sağlık hizmetlerinden arzu edilen
düzeyde yararlanamamaktadır. Ülkemizde her 12 dakikada 1 bebek ve her 12 saatte de bir
anne önlenebilir nedenlerden dolayı hayatını kaybetmektedir . 31
4.8. GENÇLİK KATILIMI
Gençlik Katılımı, gençlerin yaşamlarını etkileyecek kararlarda yer almaları sürecidir. Bu süreç,
eğitim, sağlık, yerleşim, istihdam ve demokratik katılım gibi alanları içermektedir . 32
Sayfa 7 / 11
Gençliğin siyasal katılımının 1980’den günümüze değin daralan bir seyir izlediği
görülmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de geçler büyük bir depolitizasyon
süreci yaşamaktadır.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki; gençlerin çok büyük bir bölümü siyaset kurumuna
güvenmemekte; bir siyasi partiye üye olmamakta ve siyasi faaliyetlere katılmamaktadır
.33 Gençlerin gerçekleştirdikleri en önemli siyasal katılım faaliyeti seçimlerde oy vermekten
ibarettir. Esasında bu siyasal davranış bile olabildiğince düşük seviyede gerçekleşmektedir.
Yapılan araştırmalarda, gençlerin ancak yaklaşık % 60’ının seçimlerde bir siyasi partiye oy
verdikleri görülmektedir 34
Gençlik katılımı ile ilgili olarak ifade edilebilecek ikinci alan ise Sivil Toplum Kuruluşları
(STK)’dır. Son yıllarda gençlerin bir bölümü –özellikle yüksek öğretim gençliği- STK’larda
gönüllü olarak yer almakta; sosyal, kültürel ve çevresel konulardaki çalışmalara
katılmaktadırlar. Yetersiz düzeyde seyreden bu katılım biçimini de; aynı zamanda gençlerin
kendileri ile ilgili kararlarda etkin olmalarını sağlayan bir katılım biçimi olarak ifade etmek
mümkün değildir.
Gençler için ulusal ölçekli bir katılım mekanizması olacağı öngörülen ve Ülkemizin Avrupa
Birliği’ne üyelik süreci ile birlikte gündeme gelen Ulusal Gençlik Konseyi (UGK) ise uzun 2000
yılından bu yana kurulabilmiş değildir. Bununla birlikte, UGK’ nın kuruluşu ile ilgili olarak bir
model ve yöntem birliğinden söz etmek de söz konusu değildir.
Gecikmiş olmakla beraber 2004 yılı başlarında ulusal gençlik konseyi oluşturma
doğrultusunda girişimler hız kazanmıştır. UGK’ nın oluşturulması konusunda iki farlı yaklaşım
görülmektedir. Girişimlerden birisi Ankara’da bulunan bir grup gençlik sivil toplum örgütü
tarafından başlatılmıştır. Bu girişim giderek genişlemiş, amaç ve ilkeler konusunun ele alındığı
birinci ulusal toplantısını Samsun’da, örgütlenme şemasının ele alındığı ikinci ulusal
toplantısını Eskişehir’de gerçekleştirmiştir. Eskişehir Toplantısı sonucunda ulusal
toplantılarda görüş ve önerilere açık olan ilke kararlarının yer aldığı “Sonuç Bildirgesi” kabul
edilmiştir .
Konseyin kurulmasına ilişkin ikinci yaklaşım Yerel Gündem 21 Ulusal Gençlik
Parlamentosu’nca ortaya konmaktadır. Habitat ve Gündem 21 Gençlik Derneğince,
Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği – Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı’nın (IULA –
EMME) uygulayıcı kuruluşu olduğu Türkiye Yerel Gündem 21 Programı kapsamında, 1997
yılından bu yana 70’e yakın ilde yerel gençlik meclisleri ve yerel gençlik evleri çalışmaları
gerçekleştirmiştir. Program kapsamında oluşturulan bu gençlik platformları kendi aralarında
Yerel Gündem 21 Ulusal Gençlik Parlamentosu adıyla ulusal bir ağ kurmuştur. Bu oluşumun
taraftarları, gençlik politikalarının belirlenmesinde ve uygulanmasında gücünü yerel gençlik
platformlarından alan Türkiye Ulusal Gençlik Konseyine giden yolda Yerel Gündem 21 Ulusal
Gençlik Parlamentosu’nun bir temel teşkil ettiğini düşünmektedirler. 2003 yılında
Eskişehir’de gerçekleştirilen “Yerel Gündem Gençlik Parlamentosu Strateji Geliştirme
Toplantısı”nda “Ankara merkezli yürütülen” ulusal gençlik konseyi çalışmalarını demokratik
bir yaklaşım olarak görülmediği ve Ulusal Gençlik Konseyi gibi tüm gençliği temsil eden bir
temsili kuruluşun oluşumu için yerel platformların olmazsa olmaz bir koşul” olduğu
belirilmiştir. Aynı zamanda Yerel Gündem 21 Ulusal Gençlik Parlamentosu’nun da UGK’ nın
temelini oluşturacağı ifade etmiştir .
Sayfa 8 / 11
Gençlik alanında çalışan gönüllü kişi ve kuruluşların dahi, gençlik sorunlarının çözümü odaklı
ortak bir paydada birleşememeleri; gençlik sorunlarının çözümü için bütüncül politikalar
üretilmesinde ve sorunların çözümünde en önemli engellerden biridir.
4.9. GENÇLİĞE ÖZGÜ KAMU HİZMETLERİ
Anayasamızın 58. maddesi uyarınca “Devlet, istiklal ve cumhuriyetimizin emanet edildiği
gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve
gelişmelerini sağlayıcı tedbirler alır. Devlet, gençlerin alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu
maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için
gerekli tedbirleri almakla” yükümlüdür.
Ülkemizde, gençlik hizmetleri Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne bağlı Gençlik Hizmetleri
Daire Başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Gençlik Hizmetleri Daire Başkanlığı, Gençlik
Merkezleri, Gençlik Kampları, Kutlamalar Ve Kültürel Faaliyetler, Gençlik Kuruluşları, Gençlik
Araştırma, Rehberlik - Danışma ve Uluslararası İlişkiler Şube Müdürlüğü şeklinde
örgütlenmiştir . İller de ise, Gençlik Spor İl Müdürlüklerine bağlı Gençlik Merkezleri
bulunmaktadır.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün daha çok spor odaklı olarak yapılanması bu konudaki
önemli sorunların başında gelmektedir. Bu konudaki bir başka önemli sorun ise, bu
hizmetlerin tabana yayılamaması ile ilgilidir. Gençlik Hizmetleri Daire Başkanlığı’nın
aktiviteleri büyük ölçüde merkezi düzeyde kalmakta; Gençlik Merkezlerinin faaliyetlerinden
ise, daha çok kentte yaşayan ve eğitim kültür seviyesi görece daha yüksek olan gençler
yararlanabilmektedir.
5. SONUÇ
Gençlikle ilgili sorunların yukarıda sıraladığımız sorunlardan ibaret olduğunu ifade etmek
mümkün değildir. Ancak sayılan bu sorunlar, başlıca ve toplumsal etkileri bakımından önemli
sonuçlar doğuran sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bunun yanında sosyal, kültürel, psikolojik, ekonomik ve politik alanda ve daha birçok konuda
önemli gençlik sorunları bulunmaktadır. Bunların bir kısmı – örneğin gençlik katılımı- hemen
hemen tüm modern toplumların üstesinden gelmeye çalıştığı sorunlar iken; bir kısmı da –
örneğin eğitim sorunları- daha çok ülkemize özgüdür. Birtakım sorunlar ise –örneğin töre
cinayetleri- ülkemizin sadece belirli bir bölgesi için söz konusudur.
Ülkemizde bütüncül bir gençlik politikasının varlığından söz etmek mümkün olmadığı gibi;
gençlik politikalarının üzerine bina edileceği bilimsel bir sorun analizi de bulunmamaktadır.
Öyle ki, Türkiye’de gençlik ile ilgili olarak yapılan iki önemli araştırmanın ikisi de bir takım
yabancı kuruluşlar tarafından yapılmıştır. Çok önemli bulgulara ulaşılan bu çalışmalardan da
yeteri kadar yararlanıldığı tartışma konusudur.
Türkiye’de gençlik alanında çalışan STK’lar ve diğer gönüllü yapılanmalar arasında da ortak
hareket ve yaklaşım birlikteliğinin bulunmadığı görülmektedir. Ulusal Gençlik Konseyi’nin
Sayfa 9 / 11
kuruluşunun gecikmesinin en önemli nedenlerinden biri de, bu birlikteliğin sağlanamamış
olmasıdır.
Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olması görece bir avantaj olarak değerlendirilmektedir.
Ancak -azalan oranda da olsa- artan ve gençleşen nüfus, beraberinde eğitim, sağlık, konut,
istihdam gibi alanlarda bir takım yeni yatırım ihtiyaçlarını gündeme getirmektedir.
Devlet tarafından sunulan gençlikle ilgili hizmetler, oldukça merkezileşmiş ve sportif
hizmetlerin içerisinde kaybolmuş durumdadır. Hâlbuki gençler, sosyal, kültürel, sanatsal,
psikolojik vb. alanlarda da yoğun bir biçimde Devletin desteğine ihtiyaç duymaktadırlar.
1
Özbay, N., Öztürk, E., Aktaş, A. Ergenlikte Benlik İmajı. Mualla Öztürk anısına Gençlik ve Ruh Sağlığı Ödülü,
1992, Ankara.
2
Aliye Mavili Aktaş, Atatürk Gençlik Ve Toplum, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu
3
DİE, http://www.die.gov.tr/yillik/03_Nufus.pdf
4
DPT, Türkiye’nin Üyeliğinin AB’ye Muhtemel Etkileri, Kasım 2004, s. 36
5
DİE, http://www.die.gov.tr/yillik/03_Nufus.pdf
6
Avrupa Komisyonu, Türkiye'nin Katılım Yönünde İlerlemesine İlişkin Düzenli Rapor, 1998
7
Milliyet Business, 16.05.2005
8
Halil Kurt, Avrupa Birliği Ülkelerin Nüfusun Yaş Yapısı, Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Ocak
2005
9
T.C. Anayasası Md. 42
10
DPT, 2005 Yılı Yatırımların Sektörlere Göre Dağılımı, www.dpt.gov.tr
11
Eğitime %100 Destek Kampanyası, www.egitimedestek.meb.gov.tr
12
Milliyet Gazetesi, “Baba Beni Okula Gönder Kampanyası”, 24.04.2005
13
UNICEF, Çocuklar için İlerleme Raporu, 18.05. 2005, Cenevre
14
Eğitim-Sen, Eğitim Kademelerine İlişkin MEB Verilerinin Analizi, 08.05.2004
15
www.osym.gov.tr
16
Hasan Hüseyin Aksoy, Okul Yöneticileri ve Okul Dışı Değişme Kaynaklarının Eğitime Etkisi, Ankara
Üniversitesi, Ankara, Haziran 2000.
17
T.C. Anayasası Md. 42
18
Ayşe KORKMAZ, Yüksek Öğretim Gençliğinin Problemleri, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi
19
Necdet Kenar, Gençlerin İstihdam Sorunu, Türkiye Gençlik Konseyi Girişimi III. Ulusal Toplantısı İstanbul,
11–13 Şubat 2005
20
a.g.e
21
Milliyet / Anka, Devlet Kapısı Gençlere Kapandı 19 Haziran 2005
22
Hikmet Pekcan, Öldüren Bağımlılık: Sigara, TRT, 31.05.2005
23
Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği, İstanbul’da 10. Sınıf Öğrencileri Arasında Tütün, Alkol ve Madde Kullanımı
Yaygınlığı Raporu, İstanbul, 2005
24
TBMM, Çocukları Sokağa Düşüren Nedenlerle Sokak Çocuklarının Sorunlarının Araştırılarak Alınması
Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu, Ankara, 2005
25
Mehmet Bilgin, “Üniversite Öğrencilerinin Sorunları İle Değerleri Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi
Araştırması”, Çukurova Üniversitesi (Ç.Ü) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü, 24.09.2002
26
a.g.e
27
Konrad Adenauer Vakfı Türkiye Temsilciliği, “Türk Gençliği 98”, s. 8- 11, Ağustos 1998
28
DİE İntihar İstatistikleri, 2001
29
www.TürkiyeOnline.Com, “Dünya Kadınının Ortak Sorunu; Şiddet, Taciz, Ayrımcılık” Dünya Kadınlar Günü
Özel Dosyası,
30
Ülkü Ocakları Eğitim Ve Kültür Vakfı “Türk Gençliğinin Meseleleri Beklentileri Ve Önerilen Çözüm Yolları”
2002
31
Güldal Akşit, "Genç Annelik Ve Genç Doğumlar" Kadının Statüsü Ve Sorunları Genel Müdürlüğü Ve Birleşmiş
Milletler Nüfus Fonu Tarafından Ortaklaşa Düzenlenen Konulu Üniversiteler Arası Reklam Yarışması Ödül
Sayfa 10 / 11
Töreni, İstanbul, 12 Mayıs 2004
32
Hakkı Çamur, “Gençliğin Sivil Topluma Katılımı”, Türkiye Gençlik Konseyi Girişimi III. Ulusal toplantısı
İstanbul, 11- 12–13 Şubat 2005
33
Ali Çarkoğlu, “Türk Gençliği ve Siyasal Katılım”, Türk Gençliği ve Katılım, Katıl ve Geleceğini Yarat 1, Arı
Düşünce ve Toplumsal Gelişim Derneği Yayını, s. 37, İstanbul, 2001
34
Emre Erdoğan, “Türk Gençliği ve Siyasal Katılım Boyutları, Bir Katılım Endeksi Denemesi”, Strateji Mori, Türk
Gençliği ve Katılım, Katıl ve Geleceğini Yarat 1, Arı Düşünce ve Toplumsal Gelişim Derneği Yayını, s. 6, İstanbul,
2001
35
Fatoş Oktay, “Ulusal Gençlik Konseyi ve Avrupa Gençlik Forumu”, Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları
Araştırma ve Uygulama Merkezi, s. 22 – 24, Ankara, 2004
36
“Bütüncül Bir Gençlik Politikası Oluşturulmasında Yerel Gündem 21 Ulusal Gençlik Parlamentosu - İlgili
Kamu Kuruluşları ve Uluslararası Kuruluşlar Buluşması”, http://www.youthforhab.org.tr/tr/ugp/izmir/izmir.htm
, 08.02.2004.
37
“Kamuoyuna Açıklama”, http://www.youthforhab.org.tr/tr/e_habber/arsiv/08_12_2003.htm , 08.02.2004.
38
T.C. Başbakanlık Gençlik Ve Spor Genel Müdürlüğü Gençlik Hizmetleri Daire Başkanlığı “2005 Yılı Faaliyet
Programı Yönetmelikler Talimatlar”, 09.11.2004
39
Türk Gençliği 98, Konrad Adenauer Vakfı,1998, “Türk Gençliği ve Katılım” Uluslararası Cumhuriyetçiler
Enstitüsü – Strateji Mori, 1999
Sayfa 11 / 11

Benzer belgeler

Öneri

Öneri nitelendirilmektedir .1 Tanımlamalardaki farklılıklar ve vurgulamalar her ne biçimde olursa olsun gençlik, ikinci bir doğum süreci olarak yetişkinler arasında yerini ve konumunu alabilmeyi, belli b...

Detaylı

zorluklar ve fırsatlar sempozyumu

zorluklar ve fırsatlar sempozyumu Çalışma, ülkemizdeki gençlik sorunlarını olabildiğince veriye dayanarak ve genel anlamda tespit etmek amacına yönelmiştir. Tespit edilen sorunların, nasıl çözülebileceğine yönelik politika öneriler...

Detaylı