Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğunun Tedavi Yöntemleri

Transkript

Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğunun Tedavi Yöntemleri
Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite
Bozukluğunun Tedavi Yöntemleri
Şebnem Özkan
Özet
Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) en çok araştırılan davranış bozukluklarından
biri olmasına rağmen, bugüne değin etiyolojisi ve tedavisi konusunda tam bir fikir birliğine
varılamamıştır (Graham, 2006). DEHB hakkındaki bu belirsizlikler, günümüzde yaygın olarak kullanılan ilaç tedavisi hakkında bir takım sorulara yol açmaktadır. İlaç kullanımına karar
vermeden önce, DEHB belirtilerinin psikoterapi ve/veya alternatif terapiler ile tedavi edilmeye çalışılması ve buna bağlı olarak, DEHB ilaçlarının etkililiğinin ve yan etkilerinin dikkate
alınması, doğru bir yaklaşım olacaktır.
Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite Bozukluğu Nedir?
DEHB, çocuklarda en sık teşhis edilen psikopatolojilerden biridir. Örneğin, ABD’de,
okul çağındaki çocukları 3.0-7.5% oranında etkilediği tahmin edilmektedir (Castellanos & Tannock, 2002). DSM-IV’e (APA, 1994) göre, DEHB’nin üç alt-tipi bulunmaktadır. Bunlar: (a) Ağırlıklı olarak dikkatsiz tip, (b) Ağırlıklı olarak hiperaktif-dürtüsel
tip, ve (c) Kombine tiptir. Dikkat eksikliği, çabuk dikkat dağılması, hayal kurma, unutkanlık ve organizasyonsuzluk gibi belirtiler ile tarif edilirken; hiperaktif-dürtüsel tip,
sürekli hareket halinde olma, sabırsızlık, başkalarının sözünü kesme ve araya girme
gibi belirtilere sahiptir. Kombine tip, adından da anlaşılacağı gibi, hem dikkatsiz hem
de hiperaktif-dürtüsel tiplerin belirtileri mevcut ise teşhis edilebilir.
DEHB’nin etiyolojisi, birbirinden değişik tıbbi açıklamalar yüzünden, bugüne kadar
kesinlik kazanamamıştır (Graham, 2006). DEHB’nin genetik özellikler taşıdığını gösteren bulgulara rağmen, spesifik olarak hangi genin rol oynadığı henüz belirlenememiştir (Doyle ve ark., 2005). DEHB belirtilerinin ortaya çıkmasında rol oynayan faktörlerden bazıları şunlardır: çocukken taciz edilmek veya ilgilenilmemek (APA, 1994),
enfeksiyonlar (örn., ensefalit) ve nörotoksinler – özellikle civa veya kurşun zehirlenmeleri – (APA, 1994), duyusal entegrasyon bozukluğu (Kranowitz & Miller, 1998),
yağ asidi eksikliği (Stevens ve ark., 1995), böcek ilaçları (Aldridge ve ark., 2005), hamilelik süresince sigara ve alkol tüketimi, şeker ve yiyeceklerdeki katkı maddelerine karşı alerjik reaksiyonlar (NIMH, 2003), anne karnında iyi beslenememek (Mick,
Biederman, Prince, Fischer, & Faraone, 2002), tiroid problemleri (McDonald ve ark.,
1998), uyku problemleri ve horlama (Cuvelier, 2002) ve magnezyum eksikliği (Starobrat-Hermelin & Kozielec, 1997). Bazı uzmanlar, DEHB’nin DSM-IV’de gösterilen
alt-tiplerinden farklı alt-tipler belirlemiş ve tedavilerini ona göre sürdürmüşlerdir
(Amen, 2001; Weiss, 2005).
74 ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ, SAYI 1, MART 2008
DEHB karakteristiklerinin nasıl tanımlanabileceği bu makalenin kapsamı dışında olsa
da, DEHB tedavilerini tartışmaya başlamadan önce, bir kaç noktadan kısaca bahsetmek faydalı olacaktır. DEHB’nin bir hastalık (bozukluk) olarak kurgulanmasının ardında kültürel, sosyal, ekonomik ve profesyonel faktörler olabileceği, psikologlarca belirtilmiştir (örn., Maddux, Gosselin, & Winstead, 2004). DEHB farklı kültürlerce farklı
olarak tanımlanabilir ve belirtileri farklı olarak belirlenebilir (Timimi & Taylor, 2004).
Ayrıca, dikkatsizlik ve hiperaktivite gibi belirtiler çocuğun başka sebeplerden ötürü
endişeli ve/veya üzüntülü olduğu dönemlerde görülebilen belirtilerdir (Vail, 1987)
ve klinik teşhis esnasında bu olasılıklar incelenmeli ve DEHB teşhisi ancak bu olasılıklar ekarte edildikten sonra konulmalıdır (Sherman, 2002). Yukarıda bahsedilen
bu belirsizlikler, DEHB’yi tanımlamayı zorlaştırdığı gibi, tedavi yöntemleri hakkında
bir anlaşmaya varılmasını da güçleştirmektedir (Graham, 2006). Son yıllarda, bazı uzmanlar DEHB’nin bir “bozukluk” değil, dezavantajlı ve aynı zamanda da avantajlı yönleri ile birlikte – yaratıcılık (White & Shah, 2006), empati (Weiss, 2005), hiperfokus
(Cramond, 1994) gibi – farklı bir düşünce şekli olduğunu savunmaktadırlar (Weiss,
2005). (Hiperfokus, DEHB’li kişilerde görülen ve kişi ilginç veya sevdiği bir konu ile
ilgilendiği zaman ortaya çıkan çok kuvvetli bir konsantrasyon şeklidir). Bu aşamada
akla şu soru gelmektedir: DEHB belirtileri olarak nitelenen karakteristikler, kesin ve
net bir şekilde bir bozukluk/hastalık olarak tarif edilemiyor ise, psikostimülan ilaçlar
kullanılarak tedavi edilmesi ne kadar doğru olacaktır?
DEHB Tedavisi
DEHB ve İlaçla Tedavi
İlaçla tedavi ne kadar yaygın? DEHB’nin tanımı ve tedavisi hakkındaki belirsizliklere
(Graham, 2006) ve DEHB hakkındaki alternatif teorilere (örn., Weiss, 2005) rağmen,
günümüzde ilaç tedavisi DEHB terapisinde neredeyse vazgeçilemez bir yöntem olarak yerini almıştır. DEHB tedavisi için ilaç kullanımı hem dünya genelinde hem de
Türkiye’de giderek artış göstermektedir. Örneğin, ilaç kullanımı, ABD’de bir sene içerisinde (2005’ten 2006 senesine kadar) çocuklar ve yetişkinler genelinde 11.8% artış
göstermiştir (Castle, Aubert, Verbrugge, Khalid, & Epstein, 2007). Türkiye’de, 1998’de
2 kg olan ritalin ithali, 2002 itibari ile 23 kg’a çıkmıştır (Aras & Şemin, 2005). Aras ve
Şemin, genç bir nüfusa sahip olan ülkemizde, DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların
karlı bir tüketim aracı haline gelebileceğinden ve Türkiye’nin, henüz ülkemizde kullanılmayan diğer DEHB ilaçları için de bir pazara dönüşebileceği ihtimalinden bahsetmişlerdir. İlaç tüketimindeki bu artışa rağmen, DEHB ilaçlarının etkililiği ve güvenilirliği tartışmalı niteliğini korumaktadır (Graham, 2006).
DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların etkililiği ve yan etkileri. Öncelikli olarak belirtilmelidir ki, DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar yüzde yüz etkili olmayabilirler
(Sherman, 2002). Örneğin, ritalin, concerta, daytrana gibi ilaçların ana maddesi olan
metilfenidatın, okul öncesi çocuklarda etkili olmayabileceği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (Alper, 2007). Diğer yandan, DEHB tedavisinde kullanılan ilaçların DEHB
belirtilerini baskılamada etkili olduğu durumlarda bile, diğer bir deyişle DEHB’li çocuğun konsantrasyonunu arttırıp sakinleştirdiği halde, düşünsel kapasitesini ve akademik performansını arttırmadığı, dolayısı ile uzun vadede çocuğun öğrenmesine
katkıda bulunmadığı araştırmalar ile gösterilmiştir (Safer, 2004).
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin (1989) belirttiğine göre, DEHB tedavisinde kullanılan psikostimülanlar ile kokain ve amfetaminler, nöro-farmakolojik olarak benzer bir
yapıya sahiptirler. Diğer bir deyişle, DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar kokain ile
aynı etkileri ve yan etkileri göstermektedirler (Breggin & Breggin, 1995). Bu yüzden,
DEHB ilaçları da özellikle gençlerde, kokain veya amfetaminlerin sebep olduğu gibi,
bağımlılıklara (gerek DEHB ilaçlarına, gerekse diğer bağımlılık yaratan maddelere)
ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ, SAYI 1, MART 2008 75
sebep olabilmektedirler. DEHB ilaçlarının etki süresi geçtiğinde – ki psikostimülan
ilaçlar akşamları etki süresi bitecek şekilde tasarlanmış ilaçlardır – kişiler, yoksunluk (withdrawal) belirtileri göstermektedirler. Bu belirtiler, ilacı almadan öncekinden
daha şiddetli olacak şekilde dikkatsizlik, yorgunluk, geçimsizlik ve depresif belirtiler
olarak ortaya çıkabilmektedirler.
DEHB ilaçlarının yan etkileri şu şekilde sayılabilir: baş ağrısı, iştah kaybı (hatta anorexia), büyüme bozuklukları, duygusal hassaslıklar (kolay ağlama gibi), geçimsizlik, tikler, uyku bozuklukları, karaciğer problemleri, uyuşukluk/halsizlik (Breggin & Breggin, 1995), tansiyon bozuklukları ve kalp problemleri (Splete, 2004) kendini garip
hissetme, halüsinasyonlar (NIMH, 2003) ve merkezi sinir sistemi hasarı (Bethesda,
1998). Bütün bu yan etkilere ilave olarak, metilfenidat’ın (ritalin) kanserojen etkiler
gösterilebileceği de belirtilmiştir (Epstein, 2001). Ayrıca, DEHB tedavisinde kullanılan ilaçları tüketen çocuk ve gençlerin daha az konuştukları ve daha az sosyal ilişkiye
girdikleri gözlemlenmiştir (Sherman, 2002). Bu durum, zaten sosyal alanda problemler yaşaması olağan olan DEHB’li kişilerin durumunu daha da zorlaştırabilir.
Araştırmalar, DEHB ilaçlarının uzun dönemli nörolojik etkilerinin olumsuz olabileceğini göstermiştir (Advokat, 2007). Dopamin nörotransmitter’ının yetersizliğinin
DEHB belirtilerinin ortaya çıkısında önemli rol oynadığı bulunmuştur (Swanson ve
ark., 2000). Advokat ve arkadaşları (2007), araştırmalarında dopamin geni taşıyıcılarının ilaç kullanımı sonucunda azaldığını göstermişlerdir. Shaw (1992) ilaç kullanımının kişiye özgü bilişsel yapıyı bozabileceği ve işlevsel olmayan bir bilişsel yapıya
neden olabileceğini söyleyerek, ilaç kullanımına karşı çıkmıştır.
DEHB ve Alternatif Tedaviler
DEHB tedavisinde diyet değişikliğinden, neurofeedback tedavisine, vitamin ve mineral desteğinden egzersiz programlarına kadar pek çok alternatif yöntemin etkili olduğu bilinmektedir (Baumqaertel, 1999). DEHB karakteristikleri gösteren kişiler şeker
ve yiyeceklere konan katkı maddelerine karşı duyarlı olduklarından (NIMH, 2003),
bu maddelerin diyetten elimine edilmesi ve yeni bir diyet programı yapılması tavsiye edilmektedir. Bazı vitaminler (özellikle B vitaminleri) ve minareller (magnezyum
gibi) diyete dahil edildiğinde iyi sonuçlar verebilir. Düzenli egzersizin, hem hiperaktivite belirtilerinin azalmasına, hem de kişinin sosyalleşmesine katkıda bulunduğu
saptanmıştır (Lullo, & Van Puymbroeck, 2006).
Öte yandan, DEHB’nin ilaç kullanılmaksızın; sadece psikoterapi ile tedavi edilebildiği
araştırmacılarca gösterilmiştir. DEHB tedavisinde kullanılabilecek psikoterapi tekniklerinden ilki ahenk [coherence] terapisidir. Ahenk terapisinin yöntemleri ile, kişinin
bilincinde olmadığı bilgi yapıları değiştirilerek, DEHB belirtileri de dahil olmak üzere
pek çok semptomatik davranış tedavi edilebilmektedir (Toomey & Ecker, 2007). Buna
benzer bir şekilde, Leuzinger-Bohleber, Staufenberg ve Fischmann (2007) psikanaliz
ile DEHB’nin başarılı bir şekilde iyileştirilebileceğini savunmuş ve psikanalizi ilaç ile
tedaviye alternatif olarak önermişlerdir. Bilişsel-davranışsal terapinin ilke ve tekniklerinin geliştirilmesi ile ortaya çıkmış olan meta-bilişsel terapi de DEHB tedavisinde
başarılı sonuçlar göstermiş bir terapi şekli olarak karşımıza çıkmaktadır (Solanto,
Marks, Mitchell, Wasserstein, & Kofman, 2007). Bazı DEHB belirtilerinin tedavisinde
yardımcı olduğu gösterilen diğer bazı yöntemler de şu şekilde sıralanabilir: sosyal
beceri eğitimi, ebeveyn becerileri eğitimi, ve DEHB koçluğu (NIMH, 2003).
Teşhis Yöntemlerinin Kritiği
DEHB karakteristiklerinin bir hastalık olarak tanımlanmasının eleştirilerine ilave olarak, herhangi bir davranış şeklinin, bir hastalık olarak etiketlenmesi de bazı psikologlarca eleştirilmektedir (örn., Drewery, Winslade, & Monk, 2000). Bir hastalık ile
76 ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ, SAYI 1, MART 2008
nitelenen kişiler, davranışlarına yönelik olarak pasif bir tutuma girebilirler; rahatsız
edici davranışları ile yüzleştirildiğinde “Ben DEHB’liyim, elimde değil” diyerek davranışının sorumluluğundan kaçınmaya çalışan öğrenci örneğinde olduğu gibi. Bu şekildeki pasif tutum, kişinin durumunu iyileştirmek için umudunu yitirmesine yol açar
ise, tedaviyi de engelleyici bir hale dönüşebilir. Bütün bunlara ilaveten, kişiyi kronik
bir hastalık ile nitelemenin sonucundaki bu pasiflik, DEHB ile teşhis edilmiş çocukların ebeveynlerini, çocuklarının durumunu iyileştirmek çabasından ve ebeveynlik
sorumluluklarından vazgeçirtebilir. Diğer taraftan, kişileri bir hastalık etiketi ile özdeşleştirmek diğerlerinin algı ve düşüncelerini de olumsuz yönde etkileyebilir. Canu,
Newman, Morrow ve Pope’un (2007) araştırmalarında gösterdikleri gibi, DEHB ile
teşhis edilmiş yetişkinler bazı medikal problemleri olan ve görünüşte hiçbir problemi
olmayan yetişkinlerle karşılaştırıldığında, DEHB ile teşhis edilmiş yetişkinlere yönelik olumsuz bir yargılama - özellikle iş çevrelerinde ve akademik çevrelerde - mevcut
olabilmektedir.
DSM-IV gibi teşhis yöntemlerinin etkinliği ve geçerliliği pek çok psikolog ve hatta psikiyatrist tarafından tartışılmaktadır. Örneğin, bazı uzmanlar bu tip teşhis yöntemlerinin, yeterli sayıda bilimsel araştırma yapılmamış olduğundan bilimsel geçerliliğinin
olamayacağını savunmaktadırlar (Caplan, 1995). Daha da önemlisi, bazı kurgulamacı
[constructivist] psikologlar, DSM-IV gibi teşhis yöntemleri hakkındaki eleştirilerini,
insan bilgisinin öznel yapısına dayandırmaktadırlar (Raskin & Lewandowski, 2000).
Kurgulamacı teoriye göre, nihai gerçeklerden bahsedilemez; ancak gerçeğin yorumları hakkında konuşulabilinir ve bu sebepten dolayı, psikolojik hastalıklar hiçbir zaman
nesnel olarak tanımlanamayacaklardır. Bu yüzden psikiyatristler, psikolojik teşhisin,
kişi hakkındaki nihai gerçek olmayabileceğinin, aksine, sadece o kişi hakkında bir takım yargılar belirtmeye yarayacağının bilincinde olmalıdırlar (Raskin & Lewandowski, 2000).
Öneriler
DEHB’nin tartışmalı durumu, psikiyatristlerin, eğitimcilerin, ebeveynlerin ve DEHB
ile teşhis edilmiş kişilerin, DEHB konusunda daha fazla bilgi edinmelerini ve ilaç kullanımı konusunda daha dikkatli olmalarını gerekli kılmaktadır. Araştırmacılar, özellikle erken yaşlardaki ilaç kullanımı konusunda psikiyatristleri ve ebeveynleri uyarmaktadırlar çünkü ilaç kullanımı, okul öncesi çocuklarda daha kuvvetli yan etkilere
sebep olabilmektedir ve çocuklar o yaşlarda daha hızlı geliştikleri için, gelişimlerini
kötü yönde etkileyebilmektedir (Sherman, 2002). DEHB ilaçlarının çocuk, genç ve yetişkinler üzerindeki etkileri daha detaylı olarak araştırılmalıdır. İlaç kullanımı, ilacı
kullanacak kişi ve psikiyatrist tarafından (ilaç bir çocuk tarafından kullanılacak ise,
ebeveynleri de içine alacak şekilde) dikkatlice tartışılarak belirlenmelidir. Teşhis esnasında, depresyon, endişe ve üzüntü gibi diğer etkenlerin DEHB belirtilerine yol açıp
açmadığı konfirme edilmeli (Sherman, 2002) ve kişi DEHB tedavisindeki alternatif
yöntemlerden haberdar edilmelidir (Baumqaertel, 1999). DEHB belirtilerini tedavi etmekte başarılı olabilecek psikoterapi yöntemleri araştırılmalı ve bu yöntemler
DEHB ile teşhis edilmiş kişilerin tedavisinde daha geniş kapsamlı bir şekilde kullanılmalıdır. İdeal olarak, ilaç kullanımı psikoterapi ve alternatif tedaviler cevap vermediği
takdirde tavsiye edilmelidir.
Sonuç
DEHB giderek artan bir oranda teşhis edilmeye ve ilaç kullanılarak tedavi edilmeye
devam etmektedir. Ancak, gerek teşhis, gerekse tedavi aşamasında aşağıdaki konuların dikkatle düşünülmesinde fayda olacaktır: (a) bilginin öznel yapısından ötürü,
psikolojik bir durumu doğru bir şekilde tarif edip, kişileri bu tarife göre doğru bir şekilde teşhis edebildiğimizden emin olamayabiliriz; (b) hastalık tarifleri kültürel, sos-
ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ, SAYI 1, MART 2008 77
yal, ekonomik, ve profesyonel faktörlerden etkilenebilmektedirler (Maddux, Gosselin,
& Winstead, 2004); (c) bir çok yan etkisi gözlemlenebilen bir tedavi şekli olan ilaç
kullanımı güvenli olmayabilir;
(d) DEHB ilaçlarının yan etkilerine ilaveten, bu ilaçların etkililiği de tartışma konusudur; ve (e) kişiyi bir hastalık ismi ile etiketlemek o kişinin bu hastalık etiketini kabul
ederek ona göre davranmasına neden olabilir ve sorunlarına karşı pasif bir tavır takınarak optimum düzeyde bir hayat sürmesini engelleyebilir (Drewery ve ark., 2000).
Bütün bu belirsizlikler karşısında uygulanabilecek en hümanist yöntem, kişileri, dezavantajlı yönlerinin yani sıra, avantajlı yönleri ile de değerlendirmek ve kişinin bütüncül sağlığına saygılı yardım yöntemlerini seçmek olacaktır.
Kaynaklar
Advokat, C. (2007). Literature Review: Update on Amphetamine Neurotoxicity and Its
Relevance to the Treatment of ADHD. Journal of Attention Disorders, 11, 8-16.
Aldridge, J. E., Meyer, A., Seidler, F. J., & Slotkin, T. A. (2005). Alterations in central nervous system serotonergic and dopaminergic synaptic activity in adulthood after prental or neonatal chlorpyrifos exposure. Environmental Health Perspectives, 113, 10271032.
Alper, B. S. (2007). Methylphenidate may not be effective for ADHD in young children.
Clinical Advisor, 10, 164-166.
Amen, D. (2001). Healing ADD: The breakthrough program that allows you to see and
heal the six types of ADD. New York: G. P. Putnam’s Sons.
American Psychiatric Association. (1989). Treatments of Psyciatric Disoders: A task
force report of the American Psychiatric Association. Washington, DC: American Psychiatric Press.
American Psychiatric Association. (1994). Diagnostic and statistical manual of mental
disorders (4th ed.). DSM-IV. Washington, DC: American Psychiatric Press.
Aras, Ş & Şemin, S. (2005). Çocuklarda psikostimülan tedavinin etik ve toplumsal boyutu. Klinik Psikiyatri, 8, 74-87.
Baumqaertel, A. (1999). Alternative and controversial treatments for attention deficit/hyperactivity disorder. Pediatric Clinics of North America, 46, 977-992.
Bethesda, M. (1998). Diagnosis and treatment of attention deficit hyperactivity disorder (ADHD). National Institutes of Health/Foundation for Advanced Education in
the Sciences : Continuing Medical Education, National Institutes of Health. Retrieved,
November, 09, 2007 from http://purl.access.gpo.gov/GPO/LPS3532
Breggin, P. R., Breggin, G. R. (1995). The hazards of treating attention-deficit/hyperactivity disorder with methylphenidate (Ritalin). The Journal of College Student Psychotherapy, 10, 55-72.
Canu, W. H., Newman, M. L., Morrow, T. L., & Pope, D. L. W. (2007, October). Social
appraisal of adult ADHD: Stigma and influences of the beholder’s big five personality
traits. Journal of Attention Disorders.
Caplan, P. J. (1995). They say you’re crazy: How the world’s most powerful psychiatrists
decide who’s normal. Reading, MA: Addison-Wesley.
78 ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ, SAYI 1, MART 2008
Castellanos, F. X., & Tannock, R. (2002). Neuroscience of attention-deficit/hyperactivity disorder: The search for endophenotypes. Nature Reviews: Neuroscience, 3, 617628.
Castle, L. , Aubert, R. E., Verbrugge, R. R., Khalid, M., Epstein, R. S. (2007). Trends in
Medication Treatment for ADHD. Journal of Attention Disorders, 10, 335-342.
Cramond B. (1994). Attention deficit hyperactivity disorder and creativity: What is
the connection? Journal of Creative Behavior, 28, 193-210.
Cuvelier, M. (2002). Attention-deficit disorders, sleep and substance abuse. Psychology Today, 35, 26-28.
Doyle, A. E., Faraone, S. V., Seidman, L. J., Willcutt, E. G., Nigg, J. T., & Waldman, I. D., ve
ark. (2005). Are endophenotypes based on measures of executive functions useful for
genetic studies of ADHD? Journal of Child Psychology and Psychiatry, 46, 774-803.
Drewery, W., Winslade, J., & Monk, G. (2000). Resisting the dominating story: Toward
a deeper understanding of narrative therapy. In R. A. Neimeyer & J. D. Raskin (Eds.),
Constructions of disorder: Meaning-making frameworks for psychotherapy (pp. 243264). Washington, DC: American Psychological Association.
Epstein, S. S. (2001). American Academy of Pediatrics Guidelines for Treating Behavioral Disorders in Children with Ritalin Ignores Evidence of Cancer Risks. Cancer Prevention Coalition. Retrieved October 22, 2007 from http://www.preventcancer.com/
press/releases/oct4_01.htm
Graham, L. (2006). The politics of ADHD. Paper presented at the Australian Association
for Research in Education Annual Conference (Adelaide).
Kranowitz, C. S., & Miller, L. J. (1998). The out-of-sync child: Recognizing and coping
with sensory processing disorder. The Berkley Publishing Group: NY.
Leuzinger-Bohleber, M., Staufenberg, A., & Fischmann, T. (2007). ADHD--indication
for psychoanalytic treatments? Some clinical, conceptual, and empirical considerations based on the “Frankfurt Prevention Study.” Prax Kinderpsychol Kinderpsychiatr.
56(4):356-85.
Lullo, C. & Van Puymbroeck, M. (2006). Sports for children with ADHD: Recreation can
enhance the lives of children with ADHD. Parks & Recreation, 41, 20-25.
Maddux, J. E., Gosselin, J. T., & Winstead, B. A. (2004). Conceptions of psychopathology:
A social constructivist perspective. In J. E. Maddux & B. A. Winstead, (Eds.), Psychopathology: Foundations for a contemporary understanding (pp. 3-18). Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum Associates, Publishers.
McDonald, M. P., Wong, R., Goldstein, G., Weintraub, B., Cheng, S., & Crawley, J. N. (1998).
Hyperactivity and learning deficits in transgenic mice bearing a human mutant thyroid hormone β1 receptor gene. Learning and Memory, 5, 289-301.
Mick E., Biederman, J., Prince, J., Fischer, M. J., & Faraone, S. V. (2002). Impact of low
birth weight on attention-deficit hyperactivity disorder. Journal of Developmental &
Behavioral Pediatrics, 23, 16-23.
National Institute of Mental Health (NIMH). Attention Deficit/Hyperactivity Disorder.
(2003). Bethesda (MD): National Institute of Mental Health, US Department of Health
and Human Services.
ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ, SAYI 1, MART 2008 79
Raskin, J. D., & Lewandowski, A. M. (2000). The construction of disorder as human
enterprise. In R. A. Neimeyer & J. D. Raskin (Eds.), Constructions of disorder: Meaningmaking frameworks for psychotherapy (pp. 15-40). Washington, DC: American Psychological Association.
Safer, D. J. 2004. Are Stimulants Overprescribed for Youths with ADHD? Annals of Clinical Psychiatry, 12, 55-62.
Shaw, G.A. (1992). Hyperactivity and creativity: The tacit dimension. Bulletin of the
Psychonomic Society, 30, 152-160.
Sherman, C. (2002). Methylphenidate not ideal for preschool ADHD. Pediatric News,
36, 26-27
Solanto, M. V., Marks, D. J., Mitchell, K. J., Wasserstein, J., & Kofman, M. D. (2007, August). Development of a New Psychosocial Treatment for Adult ADHD. Journal of Attention Disorders.
Splete, H. (2004). Methylphenidate impacts blood pressure and heart rate: minor
from clinical standpoint. Pediatric News, 38, 24-25.
Starobrat-Hermelin, B., & Kozielec, T. (1997). The effects of magnesium physiological
supplementation on hyperactivity in children with attention deficit hyperactivity disorder (ADHD). Positive response to magnesium oral loading test. Magnesium Research, 10, 149-156.
Stevens, L. J., Zentall, S. S., Deck, J. L., Abate, M. L., Lipp, S. R., & Burgess, J. R. (1995).
Essential fatty acid metabolism in boys with attention- deficit/hyperactivity disorder.
American Journal of Clinical Nutrition, 62, 761- 768.
Swanson, J. M., Flodman, P. Kennedy, J., Anne Spence, M. Moyzis R., Schuck, S. ve ark
(2000). Dopamine genes and ADHD. Neuroscience and Behavioral Reviews, 24, 21-25.
Timimi, S., & Taylor, E. (2004). ADHD is best understood as a cultural construct. The
British Journal of Psychiatry, 184, 8-9.
Toomey, B., & Ecker, B. (2007). Of Neurons and knowings: Constructivism, coherence
psychology, and their neurodynamic substrates. Journal of Constructivist Psychology,
20, 201-245.
Vail, P. L. (1987). Smart kids with school problems. New York: E. P. Dutton.
Weiss, L. (2005). Attention deficit disorder in adults: A different way of thinking. Texas:
Taylor Trade Publishing.
White H. & Shah, P. (2006). Uninhibited imaginations: Creativity in adults with Attention Deficit/Hyperactivity Disorder. Personality and Individual Differences, 40, 11211131.

Benzer belgeler

Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğuna Birinci

Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğuna Birinci nitelenen kişiler, davranışlarına yönelik olarak pasif bir tutuma girebilirler; rahatsız edici davranışları ile yüzleştirildiğinde “Ben DEHB’liyim, elimde değil” diyerek davranışının sorumluluğunda...

Detaylı