dijital medya okulu 2012

Transkript

dijital medya okulu 2012
17 Kasım - 22 Aralık
2012
Medya Derneği ve
Bahçeşehir Üniversitesi
işbirliği ile
MEDYA OKULU 2012
07
DİJİTAL MEDYA OKULU
2012
17 Kasım - 22 Aralık
2012
Medya Derneği ve
Bahçeşehir Üniversitesi
işbirliği ile
DİJİTAL MEDYA OKULU
2012
Medya Derneği
İstiklal Caddesi No:86 Kat:6 Beyoğlu, İstanbul
Tel: +90 212 243 70 02
Faks: +90 212 243 70 03
www.medyadernegi.org
Facebook:
Twitter:
YouTube:
Flickr:
SlideShare:
facebook.com/medyadernegi
twitter.com/medyadernegi
youtube.com/medyadernegi
flickr.com/medyadernegi
slideshare.net/medyadernegi
YASAL UYARI Medya Derneği © 2012
Medya Okulu’na katılan eğitmenlerin yaptıkları
konuşmalar eğitmenlerin kişisel görüşlerinin ifadesidir. Bu görüşler, Medya Derneği’nin kurumsal görüş,
ilke ve değerlerini yansıtmayabilir. Bu kitabın yayın
hakları CC Attribution-NonCommercial 3.0 Unported
License altındadır. Kitapta yer alan notların kaynak
gösterilmek kaydıyla, ticari olmayan faaliyetlerde
kullanılmasında, paylaşılmasında ve alıntılanmasında
sakınca bulunmamaktadır. Aksi durumlarda Medya
Derneği’nin yazılı onayının alınması gerekmektedir.
Proje Koordinatörleri
Deniz Ergürel
Medya Derneği Genel Sekreteri
Elif Çetin
Bahçeşehir Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi
Erge Özcan
Medya Derneği Proje Direktörü
Rana Şenol
Medya Derneği Proje Direktörü
Projeye Katkı Sağlayanlar
Bige Gürsoy
Bürde Özçakır
Cansu Baydar
Cansu Yunus
Dilara Eldaş
Ebubekir Çoltu
Emrah Albayrak
Emre Baştuğ
Emre Yücel
Erdem Oraylı
Huriye Cansu Kızılırmak
İdil Meşe
Kadri Bayhaner
Melis Tabak
Merve Özmeşe
Onur Oku
Özge Özkul
Sibel Baki
Şahin Uzunşimşek
07
DİJİTAL MEDYA OKULU 2012
Teknolojinin baş döndürücü hızıyla birlikte medya büyük bir dönüşümden
geçiyor. Bugüne kadar ayrı mecralar olan gazete, televizyon, radyo, dergi gibi
araçlar artık internette bir araya geliyor. Bu dönemde yeni medya araçlarının
ve sosyal medya ağlarının gazeteciler tarafından etkin kullanımı ise mesleğin
bugünü ve geleceği açısından büyük önem taşımakta.
Medyadaki bu değişimin daha iyi anlaşılması amacıyla Medya Derneği ve
Bahçeşehir Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen Dijital Medya Okulu 2012 eğitim
programında, kendi alanında uzman isimler ders verdi. Bu eğitim programının
hedefi; teknolojik değişimin medyaya etkilerini tartışmak, medyada yeni iş
modellerinin oluşturulmasına katkı sağlamak ve geleceğin medya dünyasının
insan gücüne kaynak oluşturmaktı.
Tüm profesyonel gazetecilere ve gazeteci adaylarına açık olan bu eğitim programı
toplam 6 hafta sürdü ve Cumartesi günleri saat 10:00 ile 14:00 arasında,
Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü’nde gerçekleştirildi.
Eğitim programının sosyal medya paylaşımları Twitter ve Facebook üzerinden
yapıldı. Ayrıca, Dijital Medya Okulu için bir blog açıldı. Bu blogta ders özetleri,
fotoğraf ve videolar paylaşıldı. Blog sayfasının, eğitim sonrasında da, dijital
medya konusunda eğitici yazılarla güncel tutulması hedeflendi.
Program, katılımcılara teknolojik gelişmelerin, sosyal ağların medyada
ne gibi değişimlere yol açtığını göstermek ve yeni yayıncılık yöntemlerini
öğrenmelerine yardımcı olmak açısından önemliydi.
17 Kasım - 22 Aralık
2012
Medya Derneği ve
Bahçeşehir Üniversitesi
işbirliği ile
DİJİTAL MEDYA OKULU
2012
Blog Twitter
Facebook
Programın sosyal medya kanalları:
http://dijitalmedyaokulu.wordpress.com
https://twitter.com/DMOkulu
https://www.facebook.com/DijitalMedyaOkulu
07
DİJİTAL MEDYA OKULU
2012
10
Fevzi Yazıcı
Zaman Gazetesi
DİJİTAL MEDYA OKULU 2012
18
Aslıhan ulutaş
Google Türkiye
Ürün Pazarlama Müdürü
26
Ali Arslan
Eğitmen
WordPress kitabının yazarı
17 KASIM - 22 ARALIK 2012 DİJİTAL MEDYA OKULU EĞİTMENLER
32
Murat Emir Eren
Sabah Online Şef Editör
38
Enes Erkan
Fakülte İstanbul Ajans
Kreatif Direktör
46
Devrim Çiçek
Milliyet Online
Genel Yayın Müdürü Yrd.
52
Çağatay Çulcuoğlu
Anadolu Ajansı
Genel Müdür Yrd.
60
Göze Sencer
Doğuş Yayın Holding
Dijital İçerik Geliştirme Danışmanı
DİJİTAL MEDYA OKULU 2012
68
Erkan Saka
Bilgi Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr.
74
Mesut Çelik
Haber7 Online
Teknoloji Ar-Ge Direktörü
82
Deniz Ergürel
Medya Derneği
Genel Sekreteri
Teknoloji Yazarı
17 KASIM - 22 ARALIK 2012 DİJİTAL MEDYA OKULU EĞİTMENLER
92
Ahmet Yeşiltepe
NTVMSNBC
Genel Yayın Yönetmeni
Fevzi Yazıcı sunumunda, tasarımın dijital medya
üzerindeki etkisinden; tablet için uygulanan gazete
tasarımlarından, tipografinin öneminden bahsetti.
“Dijital medyada tasarım nasıl olmalıdır?”
sorusunu yanıtladı.
17 KASIM 2012
Dijital medyada
tasarımın önemi
Fevzi Yazıcı
Zaman Gazetesi
Görsel Yönetmeni
İlk konuşmacı olmak her zaman zordur.
Daha öncelerden de uzman olduğum konularda sunumlar yaptım. Ancak bu sektörde
teknolojinin gelişmesiyle birlikte her şey
çok hızlı değişiyor. Şu an yapacağım sunum belki 6 ay sonra güncelliğini yitirecek.
Birileri 90’ların başında tablet diye bir
şey tasarladı, yapıldı ancak yayılmadı.
Daha sonra Apple’dan bir ürün çıktı karşımıza: iPad. Bunu gazetecilik açısından
nasıl kullanacağız, nasıl formatlayacağız?
Açıklaması yapılmadı. Bu alandaki tasarımcılar bunu deneyerek-yanılarak çözecekler; hâlâ işin başlangıç aşamasındayız.
Dijital gazetecilik dediğimizde akla iki şey
geliyor:
Bunlardan bir tanesi Web; hepinizin bildiği, yıllarca kullandığı sistem. Diğer bileşen de Mobil. Bunlar birlikte düşünülmesi
gereken unsurlar. Doğrusu, tasarımcılar
olarak Web’e geçişi (gazete alanı için söylüyorum) çok sevmedik, çünkü Web bizi
fazlasıyla kısıtlıyordu. Kâğıt üzerinde
yapacağınız bir sürü estetik grafik tasarımı web ortamında kullanmanız mümkün
değildi. Ne tasarlasanız web uzmanlarına
sormak zorundaydınız ve onlar yaptığınız
atraksiyonların %80’ini reddederlerdi. Dolayısıyla hevesimiz kırılırdı. Fakat tablet
çıkınca çok sevindik. Özellikle gazetelerden ziyade dergi alanı için mükemmel bir
çözüm oldu, çünkü basılı dergide yaptığınız o zarif, fonksiyonel tasarımları bütün
unsurlarıyla oraya aktarabiliyordunuz. Bu
bizi heyecanlandırdı ve pek çok tasarımcının bu yayın tasarımına ısınmasını sağladı.
Web tasarımı apayrı bir dünya
Dijital tasarımda kodlar çok önemli. Ama
açıkçası ben kodları bilen bir tasarımcı
pek görmedim. Eskiden -yani basılı gazete yıllarında- tasarımcılar matbaaya
gidebiliyordu bir ölçüde, matbaayı çözebiliyordu ama kodlama apayrı bir dünya.
Dijital mecraları kategorize edersek, iki
kavram var uluslararası literatürde: Lean
“Tablet öyle bir şey ki;
gazete değil, televizyon
değil, bilgisayar değil;
çünkü hepsi…”
back ve lean forward. Lean back, geriye
yaslanarak kullandığımız aletler. Çok sevdiğimiz iPad bunlardan biri. Kimse masada
kullanmıyor, istatistiklere göre insanlar eve
döndüklerinde, dinlenirken, hatta televizyonun karşısında iPad ile (lider olduğu için
iPad örneğini veriyorum) meşgul oluyor.
Lean forward ise desktoplarımız... Daha
mekanik, yani el unsuru öne planda. Diğer
tarafta (lean back’te) ise parmak hâkim.
Kullanım şekli tasarım açısından önemli
Bunları şu nedenle söylüyorum: Tasarıma başlamadan önce elinizdeki cihazı tanımanız gerekiyor. Buna göre,
tasarlayacağınız cihazın size sunduğu
avantajlar-dezavantajlar
neler,
bunu bilerek hareket etmek gerekiyor.
Tablette olay göz-beyin ve parmak üçgeninde gelişiyor. Normalde, bilgisayar ortamında etkileşiminiz mouse ya da klavye ile
oluyor. İpad gibi ürünlerde ise parmağınız
önemli. Parmak çok esnek, hızlı, natürel.
Dolayısıyla iPad dizaynında bu şekilde tasarım yapmak gerekiyor.
Önce “Eskiz”
Tasarıma başlamadan önce eskiz çalışması
yapılması gerekiyor. Eskiz tasarımın olmazsa olmazıdır. Tasarladıktan sonra ne çıkacağını önceden görebilmemiz için gereklidir
ve mutlaka alışkanlık haline getirilmelidir.
Sinema filmlerinde, çekime geçmeden
önce storyboard çizilir. Ne gerek var diye
düşünenler olabilir. Bir storyboard varsa,
neyin nerede olacağı belliyse, işiniz daha
da kolaylaşır. Yayıncılık dizaynı da böyledir.
Ya sonra?
Tasarımın daha sonraki aşamaları araştırma,
bilgi toplama sürecidir. İyi bir eskiz hazırladıktan sonra uygulamaya geçmeniz gerekiyor. Tasarlanacak arayüz elemanlarının da
tam olarak ne işe yaradığı iyice bilinmelidir.
iPad’e yönelik yapacağımız tasarımlar
çok zengin olmalı. Sadece yazı olarak
değil, tabletin bize sunduğu görsel vb.
avantajları da kullanarak hazırlanmalı.
İlk 10 saniyenin önemi
Sayfaya girdiğinde göz ne yapması gerektiğini ve neyi nasıl bulacağını çözmeye çalışır. Tasarımcının bunu bilmesi,
anlaması gerekiyor. Bu nedenle sade tasarımlar çok önemli. Teknolojik olarak
renk nasıl, fotoğraf nerede, video nerede kullanılacak? Bunları uygun bir şekilde ayarlarsanız öndesiniz demektir.
Tipografi: Leke çöplüğüne dikkat!
Tipografi genellikle yazı sanatıdır. Öncelikle sayfaya estetik ve okunaklık katar. Nasıl
bir font seçeceksiniz, okuyucunun gözünü
yormadan doğru bir fontu nasıl bulacaksınız? Bunların hepsi tipografinin konusudur.
Font seçerken, x yüksekliğinin yeterli olmasına dikkat edilmelidir; çünkü yazı küçültüldüğünde okunaklılığından bir şey
kaybetmemesi gerekiyor. Mesela, Bodoni
güzel bir font ama metin fontu olarak kullanamazsınız; küçülttüğünüzde leke çöplüğüne dönüşür.
Fontlar, ekran ve basılı font olarak ikiye ayrılır. Seçtiğiniz fontta teknik sorunların ortaya çıkmaması gerekir, buna
dikkat edilmeli. Gazetede yakaladığınız
tipografiyi tablet ortamında da kullanabilirsiniz. Font sayısı arttığında problem yaşarsınız, bunu bilmekte fayda var.
Gazetelerde renk büyük bir problem.
Basılı hâle getirirken seçtiğiniz renk
ile birebir tutmaması ihtimali var; ancak tablette kullanım kısıtlılığı yok.
Tablette ayrıca sütun genişlikleri de basılı gazeteye benzemekte, çünkü böyle
yaptığınızda tasarıma gazete-dergi havası
katmış oluyorsunuz. Tablette, gazetedeki
gibi rahat boşluklar bırakıyorsanız avantaj büyük. Sadece sütun çok uzun olmamalı; sütunları gazetedeki gibi yanyana
dizmek iyi bir fikir. Tablette ancak yanlardan büyük beyaz boşluklar bırakıldığı
takdirde tek bir geniş sütun kullanılabilir.
Bunu sağladığınızda renk ve görsellerle güzel bir tasarım yapmış olursunuz.
Eğlencenin ismi: Pop-up
Pop-up’da sürekli heyecanı ayakta tutan,
meraklandıran gelişmeler vardır. Tablet dizaynı da böyle olmalı, bir sonraki sayfada
ne var diye düşünüp meraklandırmalı. Dijitalde tasarımı geçmişin alışkanlıklarıyla
hazırlamamak gerekir. Örneğin; bir sinema filminden bahsediyorsak, videosunu da
koymalıyız, görsellerle zenginleştirmeliyiz.
Aslında gazete fotoğraflarının bir handikabı var. Bir çatışmaya, savaşa gönderilen muhabir yüzlerce fotoğraf çekiyor; ancak gazeteye sadece 3-4 fotoğraf
girebiliyor. Web ortamında ise bu fotoğrafların tümünü koyabilmeniz, tek
tek hepsine yer verebilmeniz mümkün.
Kapital: “Buradan devam ediniz”
Kapital, insanlara “buraya tıkla, buradan
devam et” mesajı veren, büyük harfli ve
renkli yazılardır. Oldukça büyük oldukları için merak uyandırır ve kullanıcı ister
istemez üzerine imleci götürür. Eğlenceli tasarımları sevenler okura hoş bir sürpriz yapar, o yazılara renkli animasyonlar
ya da farklı sayfaları açan linkler ekler.
İnisiyal harfler
İnisiyal harfleri gazetelerde kullanırız;
gömme dediğimiz, satırın nereden başladığını belirten büyük puntolu ilk harfe
verilen isimdir. Bunu yapmadığınız zaman “acaba bu önceki yazının devamı
mı?” şeklinde sorular belirir kafalarda.
Renk ve Navigasyon
Renk bir kimlik ve teknik olarak sınırsız
bir navigasyon unsurudur. Navigasyon ise
büyük tehlikedir tabletlerde. Sayfa numarası bulunmadığı için navigasyonun çok
iyi tasarlanması gerekir ki okur “ben nerede kaldım?” sorusunu sormasın kendine.
Tablet tasarımında kültürel kodlar
Dijital ortamda tüm kültürel sınırlar kalkmış vaziyette. Her yerden, her kültürden insan aynı yayına ulaşabiliyor. Dolayısıyla kültürel kodlarla hareket etmek
doğru olmayabilir. Diğer mecralara göre
önemsiz, yerel bir dizayn yaparsanız diğer ülkelere ulaşma imkânınız kaybolur.
Sayfa Mimarisi: Grid Sistemi
Gazete tasarımında grid sistemi vardır.
Çünkü gazetecilik anlık bir meslektir.
Web’de haber tespit edilebildiği kadarıyla yazılır, bu gridlere yerleştirilir; böylece
zaman kaybedilmemiş olunur. Okur da bu
grid sisteminde en son haberleri nerede göreceğine alışkındır.
Dergiler için bu tarz bir grid sistemine gerek yok; çünkü dergi yazıları günlük habercilikte olduğu gibi, bilgiler teyit edildikçe
sürekli değişmez ve her sayı için tasarıma
ayıracak zaman mutlaka vardır.
Grid Sisteminin yararları şunlar:
Fevzi Yazıcı kimdir?
-Bu sistem sayfanın iskeletini oluşturur.
1972 yılında Trabzon’da doğdu. İlk ve
orta öğrenimini Şişli’de tamamladı. 1997
yılında Mimar Sinan Üniversitesi grafik
tasarım bölümünden mezun oldu. Aksiyon
Dergisi’nin görsel yönetmenliğinin ardından 3 yıl boyunca tasarım çalışmalarını
Amerika Birleşik Devletleri’nde sürdürdü.
2001 yılında Zaman Gazetesi’nin görsel
yönetmeni oldu. Tasarım ekibiyle birlikte
yerli ve yabancı pek çok ödülün sahibidir.
-Tasarımın daha kolay uygulanması için
şarttır.
-Sayfalara mimari kimlik verir.
-Her sayfada aynı estetik oluşur.
-Kreatif unsurlar için zaman kazandırır.
“Tasarıma başlamadan
önce elinizdeki cihazı
tanımanız gerekiyor.”
Tablet neden bu kadar özgün
ve benzersiz?
Çünkü insanlar hiçbir mecrada bu kadar
özgür değil. Tablet, siz neredeyseniz orada. Ekranı büyük ve kullanışlı. Dolayısıyla tablet -tabiri caizse- bir kurtarıcı olarak
karşımıza çıkıyor. Bir diğer unsursa okuma
mesafesi. Gazeteyle aynı mantık, ama sadece tasarımlar yer değiştiriyor; özellikle
fotoğraflar söz konusu olduğunda... Çünkü fotoğraflar genelde yatay. Araştırmalara göre okur tableti daha çok yatay olarak
kullanıyor. Gözümüz yatay fotoğrafa daha
yakın, dolayısıyla bu daha doğal. Tablet tasarımını hem dikey hem yatay hazırlamak
şart değil, ama esneklik açısından önemli.
‘Gazeteciler için Google Araçları’ başlıklı sunumunda, Google Türkiye Ürün Pazarlama Müdürü Aslıhan
Ulutaş; gündelik hayatta google ürünlerinden
maksimum fayda sağlamaktan, bilinmeyen google
ürünlerine kadar pek çok konuya değindi.
17 KASIM 2012
Gazeteciler için
Google araçları
Aslıhan ulutaş
Google Türkiye
Ürün Pazarlama Müdürü
Aslında kullandığımız ama Google
ürünü olduğunu bilmediğimiz birçok ürün var. Blogger, YouTube,
Google Translate, Chrome bunlardan sadece birkaçı. Bu araçların
en büyüğü ve muhtemelen en çok
kullandığınız Google Arama’dır.
Google Arama’da neler var? Özellikleri neler?
Google Arama, filtreleme özelliği
sayesinde zaman aralığını, dosya
türünü, görsel boyutunu dahi belirleyerek
spesifik
aramalar
yapmamıza olanak sağlıyor. Mesela Google’daki bir görselin üzerine fare imlecinizi getirdiğinizde
karşınıza “similar” seçeneği çıkıyor
ki bu seçenek sayesinde Google
size aradığınız görselle eşleşen ve
benzeşen diğer görselleri sunuyor.
Google Arama sayesinde son dakika maçlarının sonuçlarını göre-
bilirsiniz. Örneğin; Fenerbahçe
yazdığınızda, Fenerbahçe’nin en
son hangi maçı oynadığı, kazandığıkaybettiği maçları ve bir sonraki
maçının ne olduğu arama motorunun
ilk sayfasında karşınıza çıkıveriyor.
Google News Entegre’den haber
ve
görsellerini
görebiliyorsunuz. Dünyadaki en son haberler ilk
sıralarda çıkıyor. Örneğin; Obama
yazdığınızda Obama ile ilgili 3 saat
önce, 1 saat önce, hatta 9 dakika önce
çıkan haberleri görebiliyorsunuz.
Bunların dışında “Google Books”
var mesela… En son çıkan kitapları
veya o kitabın hangi kitap evlerinde yayınlandığını bulabilirsiniz.
Google Arama’nın diğer özelliklerine bakarsak: Arama yaparken illa
keyboard ya da touchpad kullanmak
zorunda değilsiniz. El yazınızla da ar-
ama yapabilirsiniz ki, özellikle gazetecilerin pek vakti olmadığı için bu
özellik onlar için oldukça kullanışlı.
“Google Public Data,
çoğu farklı birimlerde bulunan
tarımsal, doğumsal, kamusal,
sosyal, işsizlik oranları gibi
çoğu istatistiksel veriyi tek
bir elde toplayan, kıyaslayan,
ciddi bir kamusal data
kaynağı.”
Aynı zamanda Searchon hikâyeleri
var. Sizin internette yarattığınız
kendi hikâyeleriniz bunlar. Yine
diğer habercilerin bir haberi
hazırlama serüvenini görmek için
kullanabileceğiniz yararlı bir araç.
A Google a Day gibi bir özelliği
daha var Google’ın. Google
Arama kutusunun altında bilgi yarışması kıvamında, her
gün sizin bilginizi sınamak için
oluşturulmuş eğlenceli bir araç.
Google ve Google TR’nin ara
yüzleri oldukça farklı. Lokalizasyon çalışmaları ve o pazarın
ihtiyaçlarından kaynaklanıyor bu.
Arama yaptığınızda ilk çıkan haberler nasıl belirleniyor? Sıralamayı
etkileyen faktörler neler?
Sıralamalardaki konum tamamen algoritmaya dayanıyor ve algoritmayı
etkileyen birden fazla faktör var. O
sitenin daha fazla ziyaretçisi olabilir; belki ilk oraya düşmüştür haber...
Ya da en çok o siteye tıklanmıştır…
Google’ın algoritmasını etkileyen
200’den fazla faktör var. Dolayısıyla
bu biraz Coca-Cola’nın sırrı gibi.
Açıkçası ben de bilmiyorum; bunu
yalnızca Arama ekibi biliyor. Mesela biz bile Arama ekibinin yanına
gittiğimizde, o ekipteki herkes
bilgisayarlarını kapatır ki sırlarını
öğrenmeyelim.
Diğer önemli arama taktikleri
için:
www.google.com/insidesearch/tipstricks/index.html
Halka Açık Veriler: Ciddi bir kamusal data kaynağı
Medya çalışanları ve medyacılar
olarak sizi en çok ilgilendirecek
hizmetlerden biri de Public Data / Halka Açık Veriler (google.com.tr/publicdata). Google Public Data, çoğu
farklı birimlerde bulunan tarımsal,
doğumsal, kamusal, sosyal, işsizlik
oranları gibi çoğu istatistiksel veriyi
tek bir elde toplayan, kıyaslayan,
ciddi bir kamusal data kaynağı.
Örneğin; Amerika’dan bir eyalet
ismi girdiğimizde, o eyaletin diğer
eyaletlere oranla doğum oranlarını
görebiliyoruz. Ya da Türkiye’deki
doğum
oranlarındaki
değişimi
yıllara göre inceleyebiliyoruz; diğer
ülkelerle kıyaslayabiliyoruz. Google
bu veri kaynaklarına Birleşmiş Milletler dataları üzerinden bağlanıyor
ki bu da güvenilirlik oranını oldukça
arttırıyor. Google Doodles
Siz de biliyorsunuz, özel günlerde
yaptığımız özel logo çalışmaları demek Google Doodles. Türkiye’de
yanlış algılamalar var bunun
hakkında ve gazeteciler olarak önce
sizi bu konuda bilgilendirmek isterim: Google özel logoları (Doodles)
sadece eğlenceli veya tüm dünyayı
pozitif etkileyen olaylarda değişir.
Savaşlar ve ölüm yıl dönümleri
için yapılmaz. Google’ın kurumsal politikası bu. İstanbul’un fetih
yıl dönümüne özel logo yapamayız
çünkü bu fetih sebebiyle sevinen taraf
olduğu gibi üzülen taraf da vardır.
10 Kasım’da Atatürk’ün ölümü ile
ilgili logo çalışılmamasının sebebi
de ölüm yıl dönümlerine özel logo
tasarlamanın yasak olmasıdır. Global bir şirkette çalışıyoruz ve onun
politikalarına uymak zorundayız.
Doodle yapmak kolay bir iş değil;
hem tasarım açısından, hem de
global ekibi ikna etmek açısından...
Düşünün ki Türkiye gibi binlerce
ülke var, her ülkeden Doodle ekibine binlerce talep gidiyor; limitli
bir kaynak var. Bence şimdiye kadar Türkiye ile alakalı tasarlanmış
Doodle’lar güzel çalışmalardı. Nasrettin Hoca olsun, Hazerfan Ahmet
Çelebi olsun, hepsinden olumlu geri
dönüşler aldık. Bu arada, Ocak ayında
bir Türk sanatçının doğum günü için
de Doodle hazırlanıyor ama kim
olduğunu söyleyemiyorum. (Bahsedilen kişinin 70. doğum gününü kutlayan Barış Manço olduğu anlaşıldı).
Google Drive’ın çok fonksiyonlu
yapısı
Google
Drive,
sizin
online
dokümanlarınızı bulutta tutmanıza
yarar, benim bugün yaptığım gibi.
Ne bilgisayar taşımanıza gerek
var, ne de dokümanlarınızın kaybolup
kaybolmadığı
hakkında
endişelenmenize…
Google
Drive; Excel, Word, Powerpoint
dokümanlarınızın online versiyonunu bulabileceğiniz bir platform. Bu bahsettiğim dokümanları
yaratıp
birden
fazla
kişiyle
paylaşabiliyorsunuz
ve
üzerinde birlikte çalışabiliyorsunuz;
aynı doküman üzerinde yapılan
tüm
değişiklikleri
görebiliyorsunuz.
Aslında
habercilerin en çok kullanması gereken
ürünlerden
bir
tanesi.
Google Drive’daki Google Docs
dediğimiz şey online doküman. Word dosyasının online
hâlini düşünün. Google Sheets
dediğimiz ise Excel’in online hâli;
Excel’in birçok fonksiyonu burada kullanılabilir. Google Slayt,
benim burada kullandığım özellik.
Google Drive’ı aynı zamanda
bilgisayarınıza yükleyip bilgisayar-
daki bütün dokümanları buraya aktarabiliyorsunuz. Yani illa Google
Drive açmış olmanız gerekmiyor.
Google Plus: Paylaşımın yeni adı
Google Plus için “paylaşımın
yeni adı” diyoruz. Aslında Web’in
sosyalleştirilmesi için Google’ın
yaptığı bir ürün omurgası diyebiliriz. Google Plus’ta paylaşım
yaptığınız bilgiler artık Search’te incelenebilir birer bilgi hâline gelecek.
Dolayısıyla siz çevrelerinizden gelen
paylaşımların linklerini görebileceksiniz. Arkadaşlarınız ve çevreniz
gruplara bölünüyor, bu da aslında
görülmesini istemediğiniz bir haberi
sadece sizin belirlediğiniz kişiler
görebiliyor demek. Google Plus,
Facebook’un rakibi değil, Google
ürünlerinin entegre bir şekilde
kullanılabileceği bir platform olarak
tasarlandı.
Google Hangouts vs. Hangouts On
Air
“Hangouts” ve “Hangouts On Air”
“Google Drive, sizin online
dokümanlarınızı bulutta
tutmanıza yarar... Aslında
habercilerin en çok
kullanması gereken
ürünlerden bir tanesi.”
araçları sayesinde internet üzerinden
yayın yapabiliyor, video konferansları
verilebiliyoruz. Hangouts’ta en
fazla 10 kişi görüşme yapabiliyor ama “broadcast”özelliğine
izin verilirse başkaları da bunu
izleyebiliyor.
”Hangouts
On
Air”
sayesinde
YouTube’dan
canlı
yayın
yapabiliyoruz.
Andy Warhol’un “Bir gün herkes
15 dakikalığına ünlü olacak” cümlesinde dediği gibi, Google Hangouts ile de herkes kendi yayınını
oluşturabilir ve kendini bir nevi
meşhur edebilir.
Aslıhan Ulutaş kimdir?
2008 yılında Google’a katılan
Aslıhan Ulutaş, 2010 yılından
bu yana Google Türkiye ofisinde
Ürün Pazarlama Müdürü olarak
çalışmaktadır. Ulutaş, 2008-2010
yılları arasında Google İrlanda ve
Ann Arbor, Michigan ofislerinde
dijital pazarlama alanında çeşitli
projelerde çalışmıştır. Yıldız Teknik
Üniversitesi İstatistik bölümünün
ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde
Ekonomi ve Finans yüksek lisansı
yapan Ulutaş, UCD Smurfit
College’da Pazarlama programını
tamamlamıştır. Aslıhan Ulutaş,
Google’a katılmadan önce Avon
Kozmetik ve Eczacıbaşı Girişim
Pazarlama’da 4 yıl çalışmıştır.
Ali Arslan sunumunda “blog nasıl açılır,
teknik olanakları ve püf noktaları nelerdir,
WordPress.com ile WordPress.org arasındaki
farklılıklar bir gazeteci için ne anlam taşır?”
gibi konulara değindi.
24 KASIM 2012
Gazeteciler için
blog teknikleri
Ali Arslan
Eğitmen / WordPress
kitabının yazarı
Blog nedir?
Blog, Türkçe bir kavram değildir. Web ve
(günlük anlamına gelen) log kelimelerinden türemiştir. (Biz bunu Türkçe ’ye “web
günlüğü” olarak çeviriyoruz). Genellikle
en son yazılan yazıların ön planda olduğu,
yukarıdan aşağıya doğru (en güncelden,
en eskiye) yazıların sıralandığı sitelere
“blog” diyoruz. Fakat son yıllarda blog
platformları o kadar çeşitlendi ki, kurumsal siteler bile blog tutmaya başladı.
Bunların yanı sıra blogların yapıları çok
değişti. Bir siteye girdiğiniz zaman blog
olup olmadığını anlamakta bazen zorlanabiliyorsunuz.
WordPress nedir?
GPL dediğimiz, “Genel Kamu Lisansı”
diye bir kavram. Bu kavram WordPress’in
ücretsiz olduğunu gösteriyor ve insanların
katkı ve paylaşımına, girişimine açık
olduğu anlamını taşıyor. Yani siz de
WordPress’in gelişimine katkıda bulunabiliyorsunuz.
WordPress, ortaya çıktığı 2003 yılından bu
yana sürekli gelişen, değişimlere ayak uyduran bir sistem. PHP ve MySQL üzerine
kurulmuş kişisel yayımlama platformudur.
Bu altyapı; WordPress.com ve WordPress.
org olarak ikiye ayrılıyor.
WordPress.com
ve
WordPress.org
arasındaki farklar neler?
İkisini karşılaştıracak olursak; WordPress.
com ücretsiz, daha basit, daha az temalı
bir platform. Eğer sadece zevk için yazı
yazacaksanız bunu kullanmanızı tavsiye
ederim.
WordPress.org ücretsiz ama domain ve
hosting satın alıyorsunuz. Senelik 50 TL
civarı bir masrafı var. Daha zahmetli ama
aynı zamanda daha esnek bir platform.
Onun dışında, bakım ve teknik servis
kişiye ait ve dışarıdan gelecek saldırılara
karşı kişi gerekli korumayı yapmalı. Bunun için de sürekli güncelleme yapmak
önemli; yoksa blogunuz saldırıya daha
açık hâle gelecektir.
Blogu kurarken gerekli dosyaların kurulumu yapılıyor, saldırıya karşı güçlü bir
parola seçiliyor ve blog açılıyor. Daha
sonra blogunuzun tasarımını değiştirebilir
ve gerekli eklentileri de istedikçe yükleyebilirsiniz. Örneğin, jetpack.me eklentisiyle
blogunuzu sürekli güncel tutabilirsiniz ve
org.’daki tüm özellikleri uygulayabilirsiniz.
“Son yıllarda blog platformları
o kadar çeşitlendi ki,
kurumsal siteler bile blog
tutmaya başladı.”
Bir diğer önemli eklenti de Twitter cards.
Blog yazınız Twitter’da bir link aracılığıyla
özet olarak yayınlanabiliyor. Daha detaylı
bilgi için; kendi sitemdeki (arslania.
com) WordPress 3.0 sürümü rehberine
ulaşabilirsiniz.
WordPress.com ve WordPress.org adreslerinin farklarını şöyle sıralayabiliriz:
Wordpress.com
Wordpress.org
Tema desteği
Sınırlı sayıda
Sınırsız tema seçeneği
Eklenti yükleme
Yok
Mevcut
Bakım
Otomatik
Size ait
Site altyapısı
Erişim yok
Erişebilir
Alt site açma
Açılamaz
Açılabilir
Yazılım ücreti
Ücretsiz
Ücretsiz
Diğer masraflar
Yok
Hosting /Domain ücreti
Domain nedir?
İşin diğer kolay yöntemi
Domain genellikle sitemizin adresini
içeren ifadelerdir. com, net, org ile biten
tüm adresler domain’dir. Bu ifadeleri
yıllık yaklaşık 13- 15 dolar civarındaki
ücretlerle satın alabiliyorsunuz. WordPress.org’da da, WordPress.com’da da
kendi alan adınızı kullanmanız mümkün.
tr.wordpress.com adresinden ücretsiz
bir blog oluşturuyorsunuz. Sitenin dili
günlük konuşma diline yakın çevrildi. Oluşturmaya başladığınızda size
“ücretli de kullanabilirsiniz” şeklinde
uyarıda bulunur. Ancak ücretsiz olarak
kullanacağım derseniz, o ibareye hiç
bakmadan devam ediyorsunuz. 5 dakika
bile sürmeyen bir işlem. WordPress.org
ara yüzünden hiçbir farkı yok. com’dan
org’a ya da diğer blog sistemlerinden
org’a geçiş işlemi yapmanız mümkün.
Hosting nedir?
Sitenize gelen ziyaretçilere sunmuş
olduğunuz
dosyalarınızın,
web
sayfalarınızın veya fotoğraflarınızın
depolandığı alana biz “hosting” diyoruz.
Özetlersek, bir barındırma hizmeti veren
firmadan hosting hizmetini alıyorsunuz.
Bu firmalar size bilgisayarlarının bir
kısmını depo olarak kiralıyor bir nevi.
Yıllık 20 dolar gibi bir ücretle hosting
paketinizi alıyorsunuz. 15 dolar gibi bir
ücretle de com, net, org şeklinde alan
adınızı satın alıyorsunuz. Sonrasında,
üzerine wordpress.org’dan indirmiş
olduğunuz yazılımı kurarak kendi web
sitenize sahip oluyorsunuz.
Mutlu bir “ev sahibi” nasıl olunur?
(Bundan kastımız, “İyi bir WordPress
kullanıcısı nasıl olur?”) Şimdi bunu biraz açalım:
1- Trafiğe takılmadan hızlı bir şekilde
ulaşabileceğimiz, iş yerimize veya
şehir merkezine yakın bir ARSA şart.
Arsa dediğimiz şey hostingimiz. Yani
sitelerimizin dosyalarının barındığı sunucu.
2- Güvenli bir şekilde başlamak için
inşaat ruhsatı, yani alan adı.
3- Kaliteli inşaat malzemeleri, yani
yüksek performanslı sunucu özellikleri.
4Hırsızlardan uzak olmak, yani
saldırılara uğramayacağınız bir kaynak.
Blog kurarken dikkat edilmesi gereken
unsurlar neler?
Hosting’i Türkiye’den almak (Böylece kişiler blogunuza daha sorunsuz
ulaşılabilir).
Net bir alan adı almak
Sunucunun özelliklerinin WordPress’le
uyumuna dikkat etmek gerekir.
WordPress ile bloglarken
birkaç ipucu:
1- Önemine göre içeriği vurgulamak.
Örneğin, önemli yerleri daha büyük,
kalın, italik veya altı çizgili vurgulayabilirsiniz. Yazının denetimini de
yapabilirsiniz. Ayrıca, taslak olarak
hazırladığınız yayını istediğiniz bir zamanda yayınlaması için ayarlayabilirsiniz.
2- İstediğiniz takdirde mobilden
(hem IOS, hem Android aracılığıyla)
blogunuza yazı yazabilirsiniz.
Ali Arslan kimdir?
Popüler blog sistemi WordPress’le 2007
yılında tanışan Ali Arslan; birçok platformda yazılar yazdı, eğitseller hazırladı.
WordPress Türkiye Ekibi Yönetimi
bünyesinde yeni başlayan kullanıcılar
için WordPress Rehberi’ni hazırladı
ve kullanıcıların sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar gerçekleştirdi.
2010 InfoMatrix Uluslararası Bilgisayar Olimpiyatları’nda Programlama
dalında Dünya üçüncüsü oldu. Adobe Yetkili Eğitim Merkezi Vidobu’da
uzman eğitmen olarak WordPress
kullanıcılarına görsel eğitim setleri
hazırlamaktadır. Birçok seminer ve
organizasyonda konuşmacı olarak yer
alan Arslan, WordPress ile alakalı bilgi ve birikimlerini “Arslania” isimli
blogunda kullanıcılar ile paylaşmakta,
Marmara
Üniversitesi
Hukuk
Fakültesi’nde öğrenimine devam etmektedir.
‘Bir Haber Sitesinde İş Akışı’ dersinde Murat Emir Eren,
haber sitelerinde var olan iş akışının nasıl sağlandığından
söz etti; haberi site üzerinden sunarken nelere dikkat
etmek gerektiğini anlattı. Eren, haber siteleri ve internet
haberciliğinin püf noktalarına değindi.
24 KASIM 2012
Bir haber sitesinde
iş akışı
Murat Emir Eren
Karadeniz FM
Okurun alışkanlıklarını bilmek önemli
Öncelikle şunu sormak gerekir: Haber
sitesinin karşılayıcısı, alıcısı kim ve
bu alıcının internet kullanıcısı olarak
davranışları neler? Başarı ancak okuru
tanıyarak, davranışlarını ve alışkanlıklarını
bilerek
yakalanır.
Okuyucunuzu
tanımazsanız, okurlarınızın alışkanlıklarını
ve davranışlarını bilmezseniz, yaptığınız
sitede dünyanın en iyi haberlerini bile
yayınlıyor olsanız başarıya ulaşmanız zordur.
Başarı demek, etkili olmak demektir ve
kaç kere tıklandığınızın sayısıdır. Başka
platformlarda konuşuluyor olmak etkili
olduğunuzu gösterir.
Zaman unsuru
Haber sitelerinde şöyle bir yanılgı olabilir: “Herkes bizim sitemizi açmış bekliyor
ve sitedeki en ufak bir kıpırtıda bir tepki
alacağız.” Böyle bir şey yok. En azından
bu, her saat için geçerli değil.
Haber sitesinin kullanıcıları genellikle
çalışan insanlardır. Ofislerde çalışanlar,
bilgisayarla ilgili sürekli işi bulunanlar ve sabah 8’de işe gidip, 5 buçuk
- 6’da işinden çıkan insanlardır. Hâliyle gün içerisinde dışarıda olup bitenlerle bir şekilde iletişimleri kesilmiştir.
Akşam eve gittiğinde ya da arkadaşlarıyla
buluştuğunda sohbet konuları bu haber
sitelerindeki başlıklardan çıkıyor. Haber
siteleri trafiğinin en yoğun saatleri 8.30’la
11.00 arasıdır.
Dizi izler gibi tetikte tutmak
Öyleyse, bu durum size ne anlatmakta
iş akışıyla ilgili? Demek ki herkes saat
8 buçuk - 9’da işinin başında olmak zorunda ve insanlar o saatlerde haberlere
bakmak için geldiklerinde siteyi dün gece
gördükleri gibi görmemeli. Böyle görürlerse başka siteye geçerler. Tekrar geri
döndüklerinde sizin sitenizi yine aynı
görürlerse bir süre oraya uğramazlar.
Yeni kullanıcıyı tutmak ve siteye geri dön-
mesini sağlamak önemlidir, bunun için de
siteyi güncel tutmak gerekir. İnsanlara bir
dizi izler gibi, “Şimdi ne olacak? Şimdi ne
olacak?” dedirtmek, onları tetikte tutmak
başarının kaynağıdır.
“Yeni kullanıcıyı tutmak
ve siteye geri dönmesini
sağlamak önemlidir,
bunun için de siteyi güncel
tutmak gerekir.”
Aynı haberler dönüp durmamalı
Haber kaynaklarımız; ajanslar, özel haberler ve röportajlardan çıkardığımız yorum haberlerdir. Ajans takibi çok önemli.
Haber siteleri hangi ajanslardan haberleri
alıyorlar, bu önemli.
Bunların dışında ajans haberlerini
nasıl kullandığınız da önemli. Bir sitede gördüğünüz haberi başka sitede
gördüğünüzde okumazsınız. Başlığı çekmez, fotoğrafı çekmez; çünkü o sırada editör kişi hızlı davranmak için, haberi hızlı
servis edebilmek için, bunlara dikkat etmeden haberi siteye eklemiştir.
İnternet medyasının sorunu, aynı haberlerin dönüp durmasıdır. Dolayısıyla, dönüp
dolaşan haberleri detayından yakalayıp
araştırmalı ve öyle haber yapmalı. Herkes
aynı malzemeyi (haber malzemesi) alıyor.
Aynı malzemeden en lezzetli yemeği
hanginiz yapacak, önemli olan bu.
Hangi haber en çok tıklanıyor?
Haberlere olan eğilimi ölçmek gerekir.
Hangi haber en çok tıklanıyor? Bu bilgi, sitenin iş akışını belirler. Haberlerin
kullanımı rekabeti getiriyor. Genelde %20
civarı özel haber, %80 civarı ajanslardan
gelen haberler kullanılır. Bu da “aynılık”
sorununu getirir. Öne çıkmak için fotoğraf
kalitesi de önem kazanıyor.
Size en iyi okuyucu getiren araç Google.
Bu açıdan arama motorunda üstte yer
almanız gerekiyor. Google’da üst sırada
olmak için de işin püf noktalarını bilmeniz
gerekir. Genel yayın yönetmeni, editörlerin
de yardımıyla bunlara dikkat eden kişidir.
Örneğin… “Ünlü şarkıcı öldü!”diye haber
başlığı atarsan haber de ölür. “Samanyolu
Berkant öldü” ise Google’da sizi üst sıraya
çıkarır. Google’ın doodle’larını ilk haber
yapan site olmak da Google aritmetiğinde
ilginç yükselişlere neden olabiliyor.
İyi bir editör…
İyi bir editörün dilbilgisinin yanı sıra iyi
fotoğraf, Photoshop bilgisi olmalıdır. Bilgisayar programlamayı bilmesi gerekir.
Türkiye’deki
haber
sitelerinin
yurt
dışındakilerle karşılaştırılması yanlıştır,
çünkü yurt dışındaki okurların alışkanlıkları
farklıdır ve haberler de o alışkanlıklara
göre dizayn edilir. Manşet tekniği yurt
dışında yoktur. Türkiye’de haberler büyük
gözükürse, manşet şeklinde olursa tık alır.
Büyük fotoğraf görmek isteyen, bağıran
başlıklı haberleri tıklamayı isteyen bir
kitledir internette haber okuyan kitle.
İnternet haber sitelerinde rekabet, yapılan
kötü haberleri de beraberinde getiriyor
maalesef. Ana sayfada, başlığıyla merak
uyandıran ama önemli bir haber olmayan
içerikler tık almak amacı taşır; okur haberin
kötü olacağını bilse de tıklar. Bu yüzden,
bir gazete diğerlerinin tıklanmak amacıyla
yaptığını kendi sitesinde yapmazsa rekabetten geri kalır.
Başlıkların dikkat çekici olması gerekir,
böylece rekabette üste çıkarsınız. Arama
motorlarında yukarıda olmak için başlığın
okurun ararken kullanacağı kelimeleri içermesi gerekir. Ne konuşuluyorsa onun haberi yapılmalıdır, okur sitede onu arar.
Gazetelerdeki yapılanma
Bir haber sitesinde gündüz editörleri, bir de
gece editörleri vardır. Gündüz editörlerinin
sayısı gece editörlerine göre daha fazladır.
Sabah gazetesinin internet sitesinde Sabah
gazetesinin haberleri de var. Gazetedeki
içeriği internete koyan arkadaşlar gece
grubunda çalışırlar. İrili ufaklı metinleri
siteye olduğu gibi girerler, fotoğraflarla
birlikte. Bu aynı zamanda bir arşivlemedir,
hukuki bir anlamı da vardır. Gazete haberlerini giren arkadaşlar haber yapmaz, sadece
veri girişi yaparlar. Gazetenin tamamını
siteye girdiklerinden yoğun çalışırlar. Bu
ekibin tamamı 20 kişiyi aşıyor.
Gündüz çalışanları ise sitedeki bütün kategorilere haber yapan, haber girilmesiyle ve
ne kadar okunduğuyla ilgili sorumlukları
olan kişilerdir. Örneğin; bir sanatçı bir
trafik kazasında vefat eder. Bu haber
Kültür-Sanat bölümünde mi yoksa Yaşam
sayfasında mı verilecek gibi sorunlar çıkar
ortaya. Haberin hangi kategoride olduğuna
karar verip siteye girmeniz gerekir.
Sitenin teknik alt yapısından sorumlu bir
de yazılım ekibi var. Bu ekip, problem
anında çözüm üretir ve en az editörler kadar siteye müdahale edebilme yetkisine sahiptir. Yazılım ekibinde bir kişi gece nöbet
yapar, çünkü teknik sorun her an, her saatte
çıkabilir.
İnternet medyasında çalışmak demek, 7
gün 24 saat sorumluluk demektir. Telefonunuz her zaman açık olacak, maillere
devamlı bakacaksınız; yoksa eksikliklere,
sorunlara hakim olamazsınız.
Kaynak girme sorunu
Ajanstan aldığımız bir haberde ajansın
adını, haberi yapan muhabirin adını
eklemeliyiz mutlaka. Ama zamanla
yarıştığımız için, haberi aldığımız ajansın
adını atlama, kaynak atlama gibi sorunlar olabiliyor bazen. Bu durumda ajansta
haberi yapan arkadaşın yaptığı haberin
peşine düşmesi gerekiyor. Bu ancak böyle
düzelecek bir şey.
Murat Emir Eren kimdir?
1982 İstanbul doğumlu Eren, İstanbul
Bilgi Üniversitesi, İletişim Fakültesi
mezunu. Sinemahaber.com internet sitesinde, Vatan gazetesinde, Haftalık
dergisinde, Vatan Dergi Grubu’na bağlı
olan Boxer dergisinde, beyazperde.
com ve Ekşi Dergi, Sinema dergisi gibi
yayımlarda çalıştı. Sinema dergisindeki editörlük görevinden 2009 yılında
ayrılıp, Ada: Zombilerin Düğünü
adlı sinema filminin yapımcılığını
ve yönetmenliğini üstlendi. Filmin
ardından Haberturk.com internet sitesinin Kültür Sanat sayfalarının
editörlüğünü üstlendi. Ardından sabah.
com.tr’de şef editör olarak çalışmaya
başladı. Hali hazırda bu görevini
sürdürüyor ve aynı zamanda Sabah Cumartesi, Sabah Pazar, Aktüel, Sinema,
Touch İstanbul gibi dergilerde sinema
yazıları yazıp, Cine5 kanalında da CineSinema adlı programın editörlüğünü
ve sunuculuğunu yapıyor.
Enes Erkan, “Viral Video Teknikleri” başlıklı sunumunda,
viralin tanımından ve viral video türlerinden bahsetti. Viral reklamın inceliklerini aktaran Erkan, “Bir viralin analizi
yapılabilir mi?”, “Viral duyguyu yok ediyor mu?”, “Türkiye’de
viral için kimlere ihtiyaç var?” gibi soruların da cevabını verdi.
1 ARALIK 2012
Viral video
teknikleri
Enes Erkan
Fakülte İstanbul Ajans
Kreatif Direktörü
Virüsümsü viral
“Viral” kelime olarak virüsümsü, virüs
gibi hareket eden anlamına geliyor. Web
1.0 ile -yani ilk web ile- birlikte viralin
de başladığını söyleyebiliriz. Yani henüz
Web 2.0 ve sosyal medya yokken de viral işleri görmek mümkündü. En ünlüsü,
dans eden bir bebek GIF’iydi. Bu viral
1994 yılında internette mailden maile
yayılmıştı. Ama bu gibi örnekler sadece
tek yönlü bir iletişimdi. Örneğin markalar
kendi iletmek istediklerini yayabilseler de
etkileşim yapamıyorlardı. Web’in dışında
da virale örnek verecek olursak, reklam
amacıyla dağıtılan el ilanları da ilk viral
çalışmalardan sayılabilir.
Her gördüğümüz viral, reklam mıdır?
2005’de YouTube devrimiyle birlikte durum gelişti. Artık internet kullanıcıları
aynı zamanda yayıncı da oldular. Türkiye
de viral konusunda çok önde giden bir
ülke oldu. “Her gördüğümüz viral, reklam
mıdır?” ya da “Viral sadece reklam hedefli
midir?” soruları epeyce tartışıldı. Viral
dediğimiz, bir GIF, bir JPEG ya da bir video, her şey olabilir. Viralin illa bir hedefi
olması gerekmiyor. Bazen bir davranış,
pot kırma, saçmalama da viral bir videoya
dönüşebilir. Sakarlık videoları çok popüler
viral videolardır çünkü biz “rezil olana”
bayılıyoruz.
O zaman “çukubik” yazın!
Viral reklam ve viral video aynı şeyler
değil. Bir JPEG de viral olabilir. JPEG viraline örnek verecek olursak, yemeksepeti.
com ’da müşteri hizmetlerinden biriyle
chatleşen biri, “Nereden bileyim sizin makine olmadığınızı, ‘çukubik’ yazın” deyince, yemeksepeti görevlisi de kendisinin
otomatik cevap veren bir robot olmadığını
ispat etmek için müşteriye “çukubik” yazar. Bu ekran görüntüsü internette epey
dolaşan bir JPEG olmuştu.
“Artiz ne arar pazarda?”
Mesela adamın bu viral videoda söylediği
her şey Karadeniz’de, özellikle Ordu’da
“Bu tür mecraların birleştiği
tek alan internet ve
alıcı-yayıncı durumu artık
yok; artık herkes yayıncı.
O yüzden her türlü video
(amatör ev videoları bile)
viral olabiliyor.”
her yerde yazıyor. “Fındık olmadı mı para
olur mu?” cümlesi pankartlarda, her yerde
var. Bu adam resmen bir marka oldu. Bu
tür mecraların birleştiği tek alan internet
ve alıcı-yayıncı durumu artık yok; artık
herkes yayıncı. O yüzden her türlü video
(amatör ev videoları bile) viral olabiliyor.
“Charlie bit my finger” bir diğer örnek…
Video: Artiz Ne Arar Pazarda
Video: Charlie Bit My Finger
Bu hızlı durum ve hızlı akış bir takım türler doğurdu. İnsanların belli beğenileri
doğrultusunda bunları ayırabiliyoruz.
İçinde hiçbir şey olmayan viraller de olabiliyor.
Viralin internette kimler tarafından
paylaşıldığı da önemli. Örneğin, Amerikalı
bir adamın videosu, yıllar sonra bir internet
fenomeni tarafından paylaşılınca fark edildi. YouTube’a “Nyan cat” yazınca bulabilirsiniz. Anlamsız, 10 saatlik bir video; bazı
kullanıcılar, “Ben 10 saat katlanabilirim”
iddiası ile tüm videoyu izlemeye çalışıyor.
Video: Nyan Cat
Birtakım kategorilere girecek olursak…
Bütün film endüstrisinde bir süre sonra
filmler kategorileştirildi; yani hayvanlı,
aşklı, savaşlı gibi… Viral de bu yolda gitti.
Bir viralin analizi yapılabilir mi?
Bir viralin analizi yapılabilir mi? Yapılabilir
ama bu analizler kesin sonuç vermez.
İnternete yüklenecek videoların içine gömülecek bir kod, video her tıklandığında
sahibine haber verebilir. Ancak bu YouTube için geçerli değil. Söz konusu bu
kodları YouTube bir virüs olarak algılıyor
ve bunları engelliyor. YouTube’un bir
başka kontrolü de çıplaklık üzerine: Yüklenecek olan bir videoda belli sıradaki karelerde çıplaklık var mı diye otomatik olarak
kontrol edip, seçtiği kareler sonrasında da
çıplaklığın devam ettiğini görürse, videonun yüklenmesine izin vermiyor.
Viral ile birlikte Akıllı TV, Sinek TV gibi
komik videolar yayınlayan televizyon
kanalları da ortaya çıktı. Ben Makine
Medya’da Okan Bayülgen ile birlikte
çalışıyorum. Bizim de Okan Bayülgen
yönetimindeki kanalımız on8TV. İlk defa
izleyici ile birebir etkileşime geçen yeni
projelere odaklandık burada. Geleneksel mecraların da zamanla, izleyici ile
etkileşime geçerek buna dönüşeceğini
düşünüyorum.
Türlerden bir diğeri de “Remix”
bu alıp başını yürüyor.
Remix de en çok tutulan virallerden. Bir
görüntüyü başkası alıp editliyor ve remix
haline getiriyor. “Why is this happening to
me?” diyen video da bunlardan biri. “David After Dentist” adındaki video bir viraldi; burada David’in sözleri ile yapılan bir
remix ise başka bir viral oldu. Üstelik ikinci videoyu yapan ve yükleyen tamamıyla
farklı kişiler.
Bu videolar karşı tarafa zarar veriyor mu,
yoksa vermiyor mu? Belki evet, belki
hayır… İki cevap da doğru olabilmekte.
Video: David After Dentist
Türkiye’den başka bir örnek ile devam
edecek olursak, Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli’nin “püskevit”
dediği video çok izlenmişti. Bunun bir de
remix’i çıktı. Video çok komik… Türkiye
gibi bir ülkede, MHP gibi bir partinin lideri
bizi güldürebiliyor ve bu sadece internet
ile yayılan işler sayesinde oluyor! Elbette
bazılarına göre bu viral Bahçeli’ye sempati kazandırdı. Bundan birkaç yıl önce
böyle bir şey kimsenin aklına gelmezdi; bir MHP liderinin uyandırdığı hisler
arasında “komiklik”olgusunun yer alması
söz konusu bile olamazdı. Şunu anlatmaya
çalışıyorum: Sadece bir adam evinde videoya alıyor, üzerine bir müzik yapıyor ve
Viral duyguyu yok ediyor mu?
Yayılan, defalarca izlenen bu işler her
şeyi fazla mı basitleştiriyor? Televizyonda
bir kadın programında isyan eden Vicdan
adlı kadının “Al Dedi Git Dedi” videosu
buna bir örnek. Bu hüzünlü ve kötü bir hikaye… Kadın isyan ederken o kadar hızlı
konuşuyor ki, “rap” bir remix’e çevrilen
videosu viral oluyor. Üzülmemiz gereken
sözlere gülüyoruz.
Video: Al Dedi Git Dedi
Aslında bu duyarsızlaşma hâli ilk televizyonla başladı. Gördüğümüz acıklı bir olaya “Yok artık, daha neler!” diyorduk; viral
bunu 15 kat daha abarttı. Çünkü herhangi
bir kontrol yok.
Peki ya viral reklam?
Viral reklama dönecek olursak… Viral
reklam Türkiye’de hâlâ çok yeni. Reklam
dünyasında ne harcama yaparsanız yapın,
sektörde markalar tarafından dijital kısma
hep daha az bütçe ayrılmak isteniyor. Oysa
bir viral sıradan bir reklam filminden daha
ucuz ya da daha pahalı değil; prodüksiyon
maliyetleri üç aşağı beş yukarı aynı. Üstelik
dijitalde hedef-kitle bellidir; oluşturulacak
strateji çok önemlidir.
Doğru strateji
Örneğin bizim için bir reklamda “salaklar yapamamış” dedirtip paylaşmalarını
sağlamak da bir stratejidir. Reklamcı size
bunu söyletmek isteyebilir. Ya da popülerlikten faydalanmak isteyebilir. Doğru
strateji önemlidir, elbette ki karşı tarafı incitmeyecek şekilde.
Viral reklamda “çok fazla prodüksiyon
olmayacak, iş amatör görünecek” gibi bir
algı
var. İnternetle ünlenen Batesmotelpro’nun
yaptığı işler buna örnek. Gittigidiyor.com
için yapılan “Fulya’nın İntikamı” videosunda da bu yapıldı. Videodaki kız oyuncu
değil, kız son derece gerçek. Zaten gerçek
gibi olması için çalışıldı. Bu video gece
yüklendi, sabah anahaber bültenlerindeydi. Viral o kadar çabuk yayılıyor yani.
Video: Fulya’nın İntikamı
YouTube 360 tıklamada kitlenir. Bu kitlenmelerde şöyle bir durum yaşanır; YouTube,
gerçekten izleniyor mu yoksa bir atak mı
söz konusu anlamak için sayımları bir süre
kilitler. O analiz sürecinde video tıklanma
almıyor zannerdersiniz ve çılgın bir hayal kırıklığı yaşarsınız. Bu sürece hiçbir
şekilde müdahale edemezsiniz. Video gerçekten tıklanıyorsa, YouTube analizlerini
tamamladıktan sonra sayımlar normale
döner.
Viral reklam dünyasında anında tepki
alabiliyorsunuz;
gelenekselden
farkı
bu. “Seeding/tohumlama” dediğimiz
yöntem organik ve ticari olmak üzere
ikiye ayrılıyor: Ya kendiniz işin nasıl
yürüyeceğine karar verip takip edebilirsiniz, ya da belli bir ödeme karşılığında firma
sizin videonuzu internette yayınlar ve size
ne kadar tıklandığınıza, izlendiğinize dair
rapor verir.
Trendler
Türkiye’de trendler, Avrupa ya da
ABD’deki gibi ilerlemiyor. Aykırılık ve cesaret belli sınırlarda. Hem internette herkesin tüketebileceği “imaj” bir iş olsun istiyorsunuz, hem de TV’de yayınlanamayacak
kadar da aykırı. Örneğin Markafoni’nin
işi… Sadece bir viral reklam da değil üstelik, aynı zamanda bir “viral marketing”.
Bu işin yönetmenliğini ben üstlendim. Videoda hem çıplaklık, hem şiddet, hem de
seks var. Dolayısıyla bu fikri kabul edecek
müşteri çok azdı. Markafoni bize inandı
ama bir yerde onlar bile “Bu kadar abartmasak?” dedi.
Bir de zaten var olmuş bir işin üzerine
çekilen “spoof” videolar var. THY için
hazırladığımız Miles & Smiles viral videosunun üzerine çekilen 47 cevap videosu
buna örnek. Ama genelde cevap videoları
hüsranla sonuçlanıyor ve tutmuyor. Taklit
her yerde taklit; “welebrity” olamıyor…
Video: THY Evlenme Teklifi
Paylaşım arttı, trafik arttı, çöp de arttı
Mobil cihazlar çoğaldı, viral dünyanın daha
da kızışmasına neden oldu. Artık anında
tüketim var. Ben burada bir şey izlettiğim
zaman siz onu hemen açıp izleyebiliyorsunuz. Bu durum birçok sitenin size kendi sitenizi açma, paylaşma gibi imkânlar
sunmasına neden oldu. Çöplük bir ortam
oluştu. Bunların her biri tüketiliyor mu?
Hayır.
Televizyonlar kayıtları bir yere kadar
saklar, devamı gelmez çünkü yer yoktur. Dijitalde ise 5 yıl önceki bir videoya
dahi ulaşabiliyoruz ancak daha düşük bir
çözünürlükte görüntülüyoruz.
eden kişiler paylaşmaya başlıyor ve bir
virüs gibi yayılıyor.
Evet, trafiğin çoğalması viral reklamın
önünü biraz daha açmış oldu. Ama
paylaşımın artmasını, bilginin çok çabuk
tüketilip yok olması olarak özetleyebiliriz.
28 Eylül 1983 yılında Ankara’da
doğdu. Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı
Bölümü’nü tamamladı. Daha henüz
üniversite hayatı başlamamışken iş
hayatına atıldı ve reklam ajanslarında
Art Director olarak çalıştı. Üniversite 2. sınıftayken kendi ajansını kurdu ve önemli markalara hizmet verdi. Türkiye’de viral reklamın örnek
gösterilen işleriyle adını duyurarak
İstanbul’daki birçok ajansın dikkatini
çekti. Lisans eğitimini tamamladıktan
sonra, gelen teklif üzerine Şirin Bayülgen – Okan Bayülgen ortaklığında
kurulan Fakülte İstanbul Reklam
Ajansı’nda Creative Director olarak
çalışmaya başladı. Ajanstaki görevinin
yanı sıra, Okan Bayülgen yönetimindeki Kraliyet Ailesi projelerinde de aktif olarak görev aldı. Halen Fakülte
İstanbul Reklam Ajansı’nda Creative
Director olarak çalışmakta.
Viral için kimlere ihtiyaç var?
Viral reklamlarda herkesin ne tükettiğini
bilmek gerekir, çünkü markanın istediği
ilerlemedir. Twitter ve Facebook kitleleri
farklıdır. Twitter’da söyleyecek bir şeyleri
olanlar yer alır, Facebook’da ise söyleneni dinleyenler vardır. Türkiye’deki kanaat
önderleri yaptıklarınızı paylaştığında,
işiniz bir anda çok kişi tarafından görülür.
Demek ki viral için sosyal medyada etkili kanaat önderlerine ihtiyaç var. Takipçisi çok isimler bunlar… Örneğin Gülben Ergen THY videosunu paylaştığında,
videonun 3 yüz bin kişiye ulaştığına şahit
olduk. Cüneyt Özdemir, Okan Bayülgen,
Pucca da kanaat önderlerine örnek. “O
paylaştıysa, tüketilir” gözüyle bakılıyor.
Biri bir videoya dikkat çekiyor, onu takip
Enes Erkan kimdir?
Devrim Çiçek, sunumunda Türkiye’deki multimedya haberciliğinin durumunu aktardı. 2013 senesinin Web TV ve
video yılı olacağını söyleyen Çiçek; az yazı, çok fotoğrafın
ve sokak röportajlarının önem kazandığını ifade ederken,
internet editörlerinin görevleri konusunda bilgi verdi.
1 ARALIK 2012
Multimedya
haber teknikleri
Devrim Çiçek
Milliyet Online Genel
Yayın Yönetmeni Yardımcısı
Kısa metin, fazla fotoğraf
Bugün artık internet, geleneksel medyayı
dönüştürmek durumunda. İnternetin dağıtım kanalları çok çeşitli ve daha fazladır,
dolayısıyla okuyucuyla daha fazla etkileşim içindedir. Okur internetten eğlenerek
haber almak ister. Yani haberler duyulara
seslenmelidir ve bunun için de görseller
ve videolar önem kazanır. Bu yüzden haberlerin yanı sıra foto galeri, ses kayıtı ve
videolar ekliyoruz. Amaç, daha fazla ziyaretçi elde etmek ve onların sitede uzun
süre kalmalarını sağlamaktır. Bunun için
de başlıkların merak uyandırması, görsellerin dikkat çekici seçilmesi gibi unsurlara
dikkat edilmesi gerekir. Haberin ulaşılabilir olması ve erişimde teknik sorunların
yaşanmaması önemlidir. Ne kadar iyi bir
içerik oluşturursak oluşturalım eğer teknik
sorunlar varsa, alt yapı yeterli değilse o
içeriğin bir önemi kalmaz. İnternet haberleri ölçülebilir. Hangi haberin ne kadar ilgi
gördüğünü anında görebiliyoruz ve güncellenmesini sağlıyoruz.
Türkiye’de multimedya haberciliği
Multimedya haberciliği Türkiye’de şu an
video / ses kaydı ve galeri kullanımına
yoğunlaşmış durumda, ama bu konuda bir
laboratuar aşamasında olunduğunu söyleyebilirim. Şu anda akademik olarak çok
fazla veri yok. Okuyucudan gelen tepkilerle devam ediyoruz. İnsanlar haber okumak
konusunda çok fazla istekli değiller. Biz
başlıkları daha gizemli, spotları daha merak uyandırıcı hâle getiriyoruz. Görüntülerin en çarpıcılarını seçiyoruz ve kullanılan
videoların bir dakikadan fazla olmamasına
dikkat ediyoruz. Yurtdışında olduğu gibi
önümüzdeki yıllar metinlerin daha çok
kısalacağını ve foto slaytlarının daha çok
artacağını düşünüyorum.
Tesadüfen çekilen videolar önemli
İnternette en önemli tartışma konusu; “Her
şey haber mi?” Burada videolar önemli.
Sizinle paylaşmak istediğim bir video var:
3 yılda 4 milyon kez tıklanmış bir video
olan “Dedeye sahip çıkalım” videosu. Bu
video çok tıklandığından haber konusu
oldu. “Oğlum bak git!” de bir fenomen haline geldi. Şu an dava aşamasında; geçtiğimiz hafta duruşması yapıldı. Dolayısıyla,
insanların tesadüfen çektiği videolar bizim
için haber konusu olabiliyor.
Video: Dedeye Sahip Çıkalım
“Ne kadar iyi bir içerik
oluşturursak oluşturalım
eğer teknik sorunlar varsa,
alt yapı yeterli değilse
o içeriğin bir önemi kalmaz.”
Grafik / infografik
Grafik ve infografik çok kullanılan bir şey
değil. Daha çok gazeteler kullanır. Bizde
ise grafikçi ve tasarımcılar kapak ve sayfa tasarımında çalışıyorlar. Reuters gibi
ajansların aboneleri için oluşturduğu infografik servisleri var. Yabancı yayınlar
bunu sıklıkla kullanıyor.
Sokak röportajları
Daha önce de bu gündemdeydi; sokaktan
sağlanan içerik yeniden önem kazandı.
Artık internet haber siteleri sokak röportajlarına büyük önem veriyor. TRT Haber,
Radikal, CNNTürk bu yönde projeler başlattılar. TRT’nin özellikle televizyon ve internetten yararlanarak oluşturduğu “Haber
Sizsiniz” programı multimedya haberciliğine güzel bir örnek.
Video: Haber Sizsiniz (TRT)
Video: Radikal’de Yazmak İçin Cengiz
Çandar Olmanıza Gerek Yok
Multimedya haber kriterleri
Hikâyenin kısa tutulması, okuyucuya yakın ve sıcak başlıklarla aktarılması, görüntü ve fotoğraftan en çarpıcılarının seçilmesi, videonun bir dakikadan uzun olmaması,
sesin olabildiğince net anlaşılması temel
prensipler. Önümüzdeki dönemde yurtdışında olduğu gibi metinlerin daha çok kısalacağını, fotoğraf ve videoların öneminin
daha çok artacağını düşünüyorum.
2013; video – Web TV yılı olacak
2013 Türkiye’de de video ve Web TV yılı
olacak. Milliyet.com.tr’de haber spikerlerimiz, reji ekibimiz ve kendi stüdyomuz
var. Haber paketleri yaparak gün sonunda
ne olup bittiğini değerlendiriyoruz.
Dizi.milliyet.com sitemiz televizyonlarla
rekabet edebilecek bir site. 2013 yılında
video ve Web TV’ye yatırım artacak. Önümüzdeki günlerde sokak röportajları yaparak halkın fikrini soracağız.
Video editörleri gün içinde ajanslardan görüntülü haberleri takip ederek onları seçiyorlar ve videoları kısaltarak yayınlanacak
hâle getiriyorlar. Günde yaklaşık 100 video
yüklüyoruz ve insanların ilgisini çekebilecek ne varsa hepsini video içeriği olarak
kullanıyoruz. DHA’nın altyapısını kullanarak canlı yayın yapabiliyoruz. Milliyet.
com.tr’ye video ekle özelliği getirerek takipçilerimizin yolladığı videolar sisteme
eklenebiliyor. Fotoğraf bölümümüzdeki
arkadaşlar her gün 20’ye yakın galeri üretiyor. Gazetelerdeki gibi yer sıkıntısı olmadığı için fotoğraf seçme zorluğu çekmiyoruz, birden fazla fotoğraf koyabiliyoruz ve
galeri oluşturuyoruz. Çünkü fotoğraf çok
önemli. Bazen bir haberi çok etkileyici bir
fotoğraf ile okutabiliyorsunuz.
“Gazetelerin içeriği gazetelerindir”
Haberin özel olması, hızlı ve doğru şekilde
girilmesi internet haberciliğinde fark yaratıyor. “Gazetelerin içeriği gazetelerindir”
diye bir protokol imzalandı. Gerçi bu ilk
günden delindi gördüğüm kadarıyla, ama
biz uymaya devam ediyoruz. Açıkçası çok
yerinde bir tartışma olduğunu düşünmüyorum. Çünkü kamuya mâl olmuş bir içeriğin, imzası kullanılarak, daha çok okuyucuya ulaşan bir internet sitesi tarafından
kullanılması yararlı bir şey. O haberi yapan
muhabir için yüz bin, iki yüz bin satan bir
gazetedense, kendi imzasıyla iki buçuk
milyona ulaşan bir sitede yer alması doğru
bir şey.
İnteraktif bir internet sitesiyiz, bizim için
yorumlar değerli
Haber siteleri gazetelerden daha uzun mesaisi olan ve 24 saat yaşayan organizmalardır. İnternet sitesinin son dakika haberini
çok hızlı vermesi ve okuyucuya ulaşması
çok değerli bir şeydir. Hollanda’da THY
uçağının düşmesi haberini ilk biz vermiştik...
İnternet sitelerinde okuyucuyla etkileşim içinde olmak açısından yorumlar çok
önemli. Direkt yorumları okuyarak başlayanlar var. Yorumlardan başlık çıkaran gazeteciler de var. Biz bunu birkaç yıl önce
yaşadık: Radikal gazetesi bir yorumu başlık olarak kullanmıştı. Editörün burada yorumu arttıracak spotlarla başlık atması hem
okuyucuyu işin içerisine katmak açısından,
hem etkileşim açısından çok önemli. Burada hakaret içerikli, sakıncalı yorumlar eleniyor. Yorum yazanlar birbirlerine puanlar
verebiliyor ve böylece etkileşim daha da
artıyor.
Etki - tepki
Haberlerin sosyal medyada paylaşılması
da son derece önemli bir konu. Okuyucuların kendi Facebook ve Twitter adreslerinden haberi paylaşması haberin etkisini
arttırıyor.
Okunmayan haber sitede tutulmaz. Üç dakikada bir, site ile ilgili istatistik rakamları görebiliyoruz. Okuyucunun neyi, nasıl
okuduğunu ve hatta hangi kelimelere nasıl
tepki verdiğini görebiliyoruz. “Sıcak ve
soğuk kelimeler” diye ayırdığımız kelimelere nasıl tepkiler verdiklerini görebiliyoruz. Zaman içerisinde hangi haberin çok
okunacağını veya okunmayacağını anlayabilecek duruma geliyoruz.
Milliyet.com.tr okuyucusundan gelen telefonlarla veya yazılan yorumlarla yönlendirilebilen interaktif haberciliğin tam olarak
yapılabildiği bir site. Günde iki milyonu
aşkın kişi sayfaya giriyor ve günde bir milyon video izleniyor.
Sonuç
Sonuç olarak, dijital reklama ayrılan paylar arttı ve daha da artacak. Gazeteler küçülürken, internet siteleri büyümeye devam edecek. Mobil yaşam haber sitelerini,
mobil ve tablet versiyonlarını geliştirmeye
devam edecek. Gazetelerde iş bulmakta
zorlanan genç gazeteciler, bazı yeteneklerini geliştirip kendilerine online gazetecilikte yer bulabilecek.
Devrim Çiçek kimdir?
1974 yılında Erzincan’da doğdu, ilk,
orta ve lise’yi İstanbul’da okudu. Trakya Üniversitesi’nde ön lisans, Eskişehir
Anadolu Üniversitesi’nde lisans eğitimini tamamladı. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Medya ve İletişim
Sistemleri hakkında yüksek lisans yapıyor. Gazeteciliğe 1996 yılında Dünya Gazetesi’nde başladı. Kanal E &Barometre, Akşam Grubu Platin Dergisi,
Posta, Tercüman gibi kuruluşlarda ekonomi muhabirliği ve editörlüğü yaptı.
2007 yılında internet gazeteciliği ile
tanıştı. Halen milliyet.com.tr’de yayın
yönetmeni yardımcılığını görevini yürütüyor.
Çağatay Çulcuoğlu sunumunda; haberin değerini etkileyen
faktörlerden, kullanıcıya en çok etki eden haber, görüntü
ve fotoğraflardan, Türkiye’de medya sektörünün hangi durumda olduğundan ve şirketlerin yurtdışı ile rekabet edebilmesi için neler yapması gerektiğinden bahsetti.
8 ARALIK 2012
Uluslararası
medyada haber
ekonomisi
Haberin çeşitli tanımlamaları var.
Haberin ilgi çekiciliği farklı platformlarda okunmasına etki eder. Peki bir
haberin değeri nedir, neye göre belirleriz? Haberin etkisi ne şekilde oluyor?
Çağatay Çulcuoğlu
Anadolu Ajansı
Genel Müdür Yrd.
Haberin değeri
Haberin değeri göreceli ve değişkendir.
Katma değer oluşturur ve yayınlandığı
ortam önemlidir. Mesafesi de tabii ki haber açısından çok önemlidir. Bize yakın
bir coğrafyadaki haberler bizi daha çok
etkiler. Haber çeşitleri; flaş, rutin ve özel
haberlerdir. Flaş haberi son kullanıcıya
ulaştırmak çok önemlidir. Çekişmeleri
her gazeteci sever. Ülkeler arasındaki
çekişmeler çok iyi bir haber kaynağıdır.
Haber hem toplumsal, hem kişisel olarak farklı kitlelere hitap edebilir. Örneğin finansal piyasalar... Siyasi haberlerin
alıcıları farklı olabilir. Bir haber yapılırken hangi kitleye hitap edeceği gözönüne alınarak yapılır. Haberin ulaştığı kitle
açısından değeri değişkendir. Bunu nasıl
anlayabiliriz? Bir bakkal veya borsacı
için ekonomi haberi farklı değer taşır.
Haberin tüketicisi için katma değer yaratması gerekir. Katma değeri artırmak
için şu soruları sormalıyız: Kimlere
ulaşmak istiyorum ve bu kimseler bu
haberi nasıl kullanacak? Son kullanıcı
iyi anlaşılırsa, çok daha etkili olunur. Bir
haberi yazan kişinin kafasının arkasında
okuyucuyu anlama her zaman olmalıdır.
Haberin verildiği ortama göre etki değişir
Haberin verildiği ortamdan kastımız TV,
gazete, internet, sosyal medya… Ne kadar geniş bir kitleye ulaşırsanız haberin
etkisi o kadar çok artar.
Geniş kitleler için bilinmeyen haberler
daha uygundur.
Haberin çıkış zamanı, dünü ve bugünü
arasında da farklılıklar vardır. Özel haberler ve araştırmacı haberlerin değerini
en çok etkileyen faktör zamanındalığıdır.
Dünyada farklı ürün arayışı ve rekabet
gitgide arttı
“Dünyadaki bütün
devletler artık haberin
siyasi açıdan da değerinin
ve öneminin farkında.”
Son teknolojik gelişmelerle birlikte, artık para kazanmak adına her şirket kendi platformunu kuruyor, uygulamalar,
ürünler pazarlıyor. Kurumlar kendilerine
göre farklı içerikli ürünler sunuyor. Görüntü ve haber içeriği bu şekilde artıyor.
Haber dağıtım ajansları kendi aralarında
anlaşmalar yapıyor, geliştirdikleri uygulamalar (aplikasyonlar) vasıtasıyla para
kazanıyor. Haber içeriklerinin kitlelere
ulaşmasında bu aplikasyonlar çok önemli. Ne kadar çok ajansla anlaşmanız varsa o kadar çok sesiniz dünyaya yayılıyor.
Dünyada 140 tane haber ajansı var.
BM’in kabul ettiği 200’e yakın ülke
var. Neredeyse her ülkenin bir tane
haber ajansı var diyebiliriz. Bu haber
ajanslarının çoğunun birbirleriyle özel
anlaşmaları var. Biz de Anadolu Ajansı olarak farklı ajanslara haberlerimizi
veririz; çünkü ne kadar farklı yerlerde haberleriniz dolaşırsa dünyaya da
sesinizi o denli ulaştırmış olursunuz.
Dünyadaki bütün devletler artık haberin
siyasi açıdan da değerinin ve öneminin
farkında. Dünyadaki tüm medya kuruluşları içeriklerini zenginleştirmeye çalışıyor. Özel haber ajansları para kaygısı
güttükleri için, bir devlet kurum yapısındaki haber ajanslarına göre daha kısa sürede büyük paralar kazanma derdindeler.
Artık, teknolojinin sunduğu imkânların
da yardımıyla, son kullanıcının ihtiyaçlarını gözeterek, içeriği doğru kullanmak
çok mühim. Büyük şirketlerin hepsinin
strateji grupları birbirlerini takip ederek,
deneyerek ve yanılarak doğru yöntemi
bulmaya çalışıyor.
Servis ettiğiniz yüzlerce haberin hepsinin birden tüketilmesi mümkün
değil. Bu sebeple kurum olarak filtreden geçirerek okuyucunun okuyabileceği maksimum seviyedeki haber
sayısına ulaşabildiğiniz kadar iyisiniz.
Birkaç ajanstan bahsedelim:
Thomson Reuters: Medyada çalışan kısım 55 bin kişi. Haber üreten kadrolu muhabir sayısı 3600.
Bloomberg: Çalışan sayısı 15 bin. Muhabir sayısı 1300. Geliri Reuters’in hemen
hemen yarısı. Bu bize çok fazla muha-
birin olması gerekmediğini vurguluyor.
Önemli olan kaliteli, iyi bir içerik oluşturabilmek; hedef kitlenizi doğru belirlemek
ve iyi dağıtım kanallarına sahip olmaktır. En genç haber ajanslarından birisidir.
Çin Haber Ajansı: Yaklaşık 15-20 sene
önce pek kimsenin adını bilmediği bir
ajanstı. Ancak çalışan sayısı yüksek
(Çin büyük bir ülke olduğu için ve nüfusu da fazla olduğu için durum böyle).
Geliri çok fazla değil. 5 sene için yaklaşık bir milyar dolarlık bir yatırım yaptı.
Associated Press: 1945-46’da kurulmuş.
Amerika’daki 800 ile 1000 adet gazete ve
haber sitesinin ortak oluşturduğu bir yönetim kurulu yapısı var. Dağıtım kanalları da Amerika üzerinden olduğu için, haberleri çok geniş bir kitleye ulaşabiliyor.
BBC News: Hem CNN, El Cezire gibi
broadcast yayın yapan, hem de ajans
kategorisinde değerlendirilebilecek bir
kamu kuruluşu. 600 milyon dolar civarında bütçesi var ama bu kadar kazanmıyor;
200 milyon dolar kazanıyor, gerisini yine
devletin belirlediği kurallar çerçevesinde
devletten alıyor. İngiltere’de evinize bir
televizyon aldığınız zaman ondan gelen
gelirin bir parçası BBC’ye gider; kablolu yayın sistemine ödediğiniz bir ücret
otomatik olarak BBC’ye ödenmektedir.
Agence France-Presse: Çok fazla çalışanı
yok. 1500 gazetecisi var. Şimdi tamamen
yeni medyaya yönlenmiş biçimde. Haberi oluşturan ağı da çok geniş, son kullanıcılara ulaşmak için de elinden geleni
yapıyor. 400 milyon dolar bütçesi var.
EFE: İspanyolların yeni ajansı. Latin
Amerika’ya odaklanarak çok hızlı bir
şekilde büyüdüler. Orada çok büyük bir
nüfus var. Haberi Avrupa’da yapıyorlar
ama ana odak kanalları Latin Amerika.
Ajanslar habere ne kadar bütçe ayırıyor?
Dünyada birinci sırada Thomson Reuters
geliyor (Kuruluş yılı: 1851). 2011’deki
yıllık bütçeleri 17 milyar dolar. 55 bin
çalışandan sadece 3600’ü gazeteci. Diğerleri, ürün oluşturmak ve pazarlamak
için çalışıyor. Doğru ürün daha çok gelir
getiriyor.
Ajanslara üye olanlar para karşılığı haber satın alıyorlar.
Haberin yayılması çok önemli oldu-
ğu için büyük devletler haberin yayılması için ajanslara destek verir.
Türk Anadolu Ajansı listede 10. sırada.
Japonlar yazılı medyada çok ilerideler,
tirajları çok yüksek.
Uluslarası yayın alışverişinde medya kuruluşlarının ekonomisi; haber,
içerik, yönetim, teknoloji, ürünler ve
ekonomik getiriler olarak sıralanır.
Peki bütçelerdeki daralma karşısında medya kuruluşları nasıl büyür?
1- Yeni şirket alımları
2-
Yeni teknolojilere yatırımlar
3-
Ortaklıklar
4-
Farklı sektörlere yatırımlar
5-
İnovasyon / Ar-Ge
6-
İnsan kaynaklarının
geliştirilmesi
Büyük şirketler kendilerini daha ileriye götürebilmek için küçük şirketleri alıyorlar. Küçük şirketler sayesinde
yerel haberlere ulaşımları hem daha
kolay oluyor, hem de farklı ürünleri
kendi bünyelerine katarak hedef kitleye daha kolay ulaşabileceklerini düşünüyorlar. Ortaklıklar yaparak, haberlerine daha çok yayılma imkânı
vererek dağıtım kanallarını arttırıyorlar.
Yazılı medyada mâliyetler yüksektir, internette ise altyapıya iyi bir yatırım yaptıktan sonra mâliyetler daha düşüktür. Bu
durumda şirketler yeni medyaya yatırımı
arttırmak durumunda. Yatırımı uzmanlık ve teknolojiye yapmak çok önemli.
Türkiye’deki medya sektörü şu an doymuş durumda. Daha üste çıkmak için
ya rakiplerin pastasından pay almak
gerekiyor, ya da kendinize pastacıklar oluşturacaksınız. Bu bir stratejidir
ve bunu uluslararası şirketler devamlı
yapmaktadır. Türkiye’deki medya şirketlerinin, devamlı olarak yurtdışı piyasalarındaki gelişmeleri takip etmesi, en son ürünleri kullanması, insan
kaynaklarına önem vermesi gerekiyor.
Teknik alt yapı kadar içerik de önemli
Çalışanlarınız iyi olmazsa, iyi bir
ürün ortaya çıkmaz. Ürün iyi olmazsa
müşteri
gelmez.
Müşteri gelmezse gelirleriniz yükselemez.
Mesala bir editörseniz; ona göre ekibinizi
çok iyi seçmeli ve kurmalısınız. Teknik
alt yapıyı iyi oturtacaksınız ve çalışanlarınız çok iyi haber içeriği üretecek. Uzmanlık (kaliteli içerik) ve teknoloji (teknik alt yapı) varsa, başarı da kaçınılmaz.
Haberin bir alanında uzmanlaşmanız sizi
daha tercih edilir kılacaktır. Bir alanda uzmanlaşmayıp, genel alanda muhabir olursanız; ileride kendinizi kabul ettirmeniz,
bir kuruma birşeyler katmanız daha zor.
Geliri yüksek ajanslarda haberci-çalışan
oranın %30 civarlarında olduğu görülür.
Geriye kalan %70 teknik ve idari işler
ve satışla uğraşır; bu da ajans haberinin
içeriğinden bir hücre gibi binlerce haber çıkacağına işaret. Uluslarası haber
ajansları teknik alt yapıya inanılmaz paralar yatırıyor. Bu gün geçtikçe daha da
artacak.
Belli bir alana odaklanmak – hedef kitlenizi tanımak
İçeriğinizi her şekilde zenginleştireceksiniz; bu şart. Web sitenize alakasız haberler koyarsanız bir kere gelinir,
okunur; bir daha uğranmaz. Onun için
bu bahsettiğim tüm medya kuruluşları
içeriklerini zenginleştirmeye çalışıyor.
Bunu yaparken, odaklandıkları alanları
net belirleyerek, belli sektörlere yoğunlaşıyorlar.
Genel kitlelere sahip bir gazete iseniz kitleleriniz artırmak için ne gerektiğini sorgulamanız lazım. “Bu kadar senedir yazılı
basınız; okuyucu kitlemizde bir değişiklik var mı?” diye sorgulamak gerekir.
Televizyonlarda mesela, görüntüye ek
olarak infografik verilmeye başlandı. Tek bir grafikte bir hikâyeyi çok
daha geniş bir şekilde anlatabilirsiniz.
Web sitesine koyduğunuz zaman interaktif grafik oluşturabilirsiniz. Yani
teknolojiyi kullanarak kitlenin dikkati çekebilirsiniz. Sonuçta bugün oluşan
haberlerle 20 sene önceki haberlerde
içerik olarak pek bir değişiklik yok.
Burada önemli olan o içeriğe nasıl baktığınız, onu nasıl zenginleştirdiğiniz.
Başarının temelinde daima çalışan insan var
Ekibiniz iyi ve kuvvetli olmazsa, istediğiniz kadar iyi haber oluşturmaya çalışın; farklı ürünler geliştirmekte, çalışmakta zorluk çekersiniz. Buna ek olarak,
uluslararası markete açılmak istiyorsanız pazarlamada da zorluk çekersiniz.
Ekibinizin iyi ürünler oluşturabiliyor
olması önemli ama bunları pazarlayabilmek de çok önemli. Aksi takdirde kendi
ülkenizle sınırlı kalırsınız, dünyaya açılamazsınız.
Öte yandan, pazarlamaya çalıştığınız
ürün (haber) kalitesizse, isterseniz en iyi
pazarlama elemanlarını çalıştırın, yine
de başarılı olamazsınız.
Son nokta olarak da gelirlerden bahsedelim: Gelirlerinizi arttırmanız lâzım
ki tekrar yatırım yapabilin, tekrar inovasyon yapın, yeni ürünler oluşturabilin, ekibinizi genişletin; bir döngü
şeklinde şirketinizi, kurumunuzu, gazetenizi büyütebilin. Ama unutmayın
ki her zaman en önemli faktör insandır.
Özetleyecek olursak; medya ekonomisinde başarının sırrı kalifiye çalışan, ka-
liteli içerik ve düzgün teknik alt yapıdır.
Kaliteli içeriği ve düzgün alt yapıyı kalifiye çalışan olmadan başaramazsınız.
Çağatay Çulcuoğlu kimdir?
Anadolu Ajansı’nda Genel Müdür
Yardımcısı olarak görevini sürdüren
Çağatay M. Çulcuoğlu uluslararası finansal piyasalar ve medya stratejileri
alanlarında üst düzey yöneticilik yaptı.
New York’ta Thomson Reuters şirketinde
çalıştığı 8 sene boyunca kişisel yatırımcı,
medya, dijital strateji, portföy yönetimi ve yatırım bankacılığı bölümlerini
yönetti. 15 senelik küresel iş tecrübesi
ile Çulcuoğlu, Merrill Lynch, KPMG ve
Dow Jones şirketlerinde portfoy yöneticisi, trader, danışman ve bölge sorumlusu pozisyonlarında bulundu. Pennsylvania State Üniversitesi’nden MBA ve
Maastricht Üniversitesinden MA Sosyoloji derecelerine sahip olan Çulcuoğlu,
İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik
ve Haberleşme Mühendisliği mezunudur.
Göze Sencer sunumunda gazetecilerin
kullanabileceği mobil uygulamaları, mobil pazar
rakamlarını ve başarı kriterlerini anlattı; mobil
uygulamaların gazetecilik bağlamındaki öneminden ve avantajlarından söz etti.
8 ARALIK 2012
Gazeteciler için
mobil uygulamalar
Göze Sencer
Doğuş Yayın Holding
Dijital İçerik Geliştirme
Danışmanı
Dünyada mobile baktığımızda hızla büyüyen bir pazar olduğunu görüyoruz. Bilgisayarın gelişimine göre mobilin gelişim
hızı 10 kat daha fazla.
Türkiye’de içerik tüketimi içerik üretimine göre çok daha yüksek seviyede. Mobil
internette aktif kullanıcıların %70’inden
fazlası mobil cihazlarını sosyal medya ağlarına bağlanmak için kullanıyor. %65 ise
haber okumak için mobil interneti kullanıyor.
Bugün Türkiye’de Facebook mobil kullanan toplam 14 milyon kişi var. Bu rakam Türkiye’de mobilin ne kadar gelişim
gösterdiğini anlatıyor. Mobil kullanımların %46’sı IOS, %41’i ise Android mobil işletim sistemlerinden gerçekleşiyor.
Facebook’a mobilden girenlerin 2.3 milyonu iPhone’dan, 2 milyon 71 bini ise
Android’den giriş yapıyor; iPad’e baktığımızda ise bu rakam 500 bin. Ama tabii ki
bu kitle alım gücü yüksek, meraklı ve ilgili
bir kitle ve bu dönemde hızla artış gösteren
bir pazar. Blackberry ve diğerleri iPad’den
daha sonra geliyor. Dolayısıyla Pazar,
Android ve IOS işletim sistemleri arasında
ikiye bölünmüş durumda.
Türkiye mobil uygulamalar açısından dünyada en hızlı gelişen ilk 10 ülke arasında.
Mobil uygulama pazarı Türkiye’de %185
artış göstermiş bulunuyor.
Mobil uygulamada tüketim alışkanlıkları
Türkiye’de yüklenen aplikasyonların başını oyunlar çekiyor. Daha sonra müzik ve
sosyal ağlar geliyor. Mobil aplikasyonların
%23’ü haberle ilgili. Bu oran, mobil oyun
uygulamalarının yaklaşık yarısına denk
geliyor. Mobil internete geçtiğimizde de,
daha önce dediğim gibi, Türkiye’deki aktif
internet kullanıcılarının %70’inden fazlası
interneti sosyal ağlara bağlanmak için kullanıyor. Haber okumak için kullananlarsa
%65 dolayında. Yani mobil internet haber
okumada mobil uygulamalardan daha yoğun kullanılıyor.
Şu anda gazeteler, gazetecilik açısından bu
dönüşümün ciddi anlamda nereye gittiğini,
nereye gitmesi gerektiğini, gelir modellerinin, kullanım alışkanlıklarının nasıl şekilleneceğini, bunun kendilerini ne duruma
getireceğini sorguluyor ve bu dönüşümdeki pozisyonlarının ne olacağının cevabını
arıyorlar.
Gazeteciliğin eski ve yeni terimleri
“Türkiye mobil uygulamalar açısından dünyada en hızlı
gelişen ilk 10 ülke arasında.”
Gazeteciliğin şekliyle birlikte terimleri de
değişmiş durumda. Yeni terimler gazeteciliğin ne yöne gittiğini, kendine ne tür kriterler edindiğini gösteriyor. Bunlara içerik
yaratıcıları, postlar, katılımcılar, yorumlar,
pazarlamacılar, şeffaflık, besleme, nasıl
paraya çevireceğiz kriterleri, haberlerin
arka yüz girişleri, video, eyleme, data,
markalar, güvenilirlik, arama, sosyallik,
arkadaşlar, dağıtım, promosyon, ürün yöneticisi, proje yöneticisi, blog, blogger,
güncelleme, iletişim, diyalog, akış, tekil
ziyaretçi, tekrar gelen ziyaretçi, algoritma,
ücretliler, ücretsizler gibi terimleri örnek
verebiliriz.
Datayı işlemek ve bunun üzerine iş modellerini kurmak, geliştirmeye açık bir
alan
Artık çoğu eylemi sosyal bir biçimde yapıyoruz. Check-in artık sadece Foursquare
uygulamasından öte. Kişiler okudukları bir
habere, bir filme veya diziye check-in olarak eylemlerini çevreleriyle paylaşıyorlar.
Böylece viral yayılım sağlanıyor.
Başarılı mobil habercilik ürünlerinin bileşenleri:
1- Editoryal ürün
2- Reklam fırsatları veya bir iş modeline
dönüştüren teknoloji
3- İşbirlikleri
4- Multi Platform - Sosyal Web
5- Video
6- UI, UX ve Performans
Telefon ve tabletlere ek olarak akıllı televizyon uygulamalarıyla kişilerin salonlarına da giriyoruz. Ortaya koyduğunuz ürün,
müşteriyi dinleyen ve eyleyen (engagement) olmalı. Bunların hepsini ürün bağlamında kurgulamalı. Datayı kullanım ise
önemli gelişim alanlarından biri.
Mobil gelirler
Mobil gelirlere baktığımızda, reklam gelirlerinde mobilin payı %1.
Amerika’daki en üst 22 haber uygula-
masında hedefli reklam yapan sadece 3
habercilik uygulaması var: CNN, The
New York Times ve Yahoo News…
“Gazeteciliğin şekliyle
birlikte terimleri de değişmiş
durumda. Yeni terimler
gazeteciliğin ne yöne gittiğini, kendine ne tür kriterler
edindiğini gösteriyor.”
YouTube Premium haber kanalında yayın yapanlar var; örneğin Reuters, Wall
Street Journal Youtube’u kullanmakta. Türkiye’de video haber kanallarına
örnek vermek gerekirse Cihan Haber,
Anadolu Ajansı, TRT haber, NTV Haber gibi haber içeriklerinin yayınlandığı premium video kanalları arasında İzlesene, Mynet, Dailymotion, Tvyo gibi
video platformları var.
Haberciliğin sosyal medya işbirlikleri
dağıtım açısından çok önemli rol oynuyor. Örneğin, Time dergisi ile Foursquare işbirliğinde muhabirler, gittikleri
yerden fotoğrafla anlatım yapıyor ve
check-in yapıyorlar; seçimlerde münhasır işbirliği ile perde arkasını yansıtıyorlar. Ayrıca vatandaş haberciliği de
“badge”lerle ödüllendiriliyor.
Fotoğraf ve başlık mobil uygulamalardaki haberlerde de çok önemli
Mobil uygulamalarda fotoğraf ve başlık çok önemli, çünkü okurda merak
uyandırarak haberin okunmasını sağlı-
yor. Haberi verirken fotoğraf ve metnin
yanında video ve ses desteyleyicilerinin de olması gerektiğini düşünüyorum. Video neden önemli? Çünkü hem
daha yüksek reklam gelirleri yaratıyor,
hem de haberi içerik açısından anlatmanın ötesinde gösteren, daha zengin bir
form.
Haber kanallarıyla internet video sitelerinin anlaşması, premium video kanalları işbirliklerine olanak sağlıyor. Video
günümüzde öne çıkan bir alan. Fakat bu
sistem ancak ölçeklenebildiğinde gelir
tablosuna dönüşebiliyor.
Ölçme ve değerlendirme programları
Mobil ölçme, değerlendirme programları arasında; Flurry, App Data, Google Insights (en çok aranılan anahtar
kelimeler), Google Index, Com Score
(sektörel görünürlüğü sağladığından
yatırım, reklam fırsatlarını da getiriyor), veri işleme açısından Monitera ve
Somedya örnek verilebilir.
Flurry ve App Data mobil uygulamaları, ölçme ve değerlendirme kısmında
çok kullanılır. Google Insights ve Google Index programları, rakiplerinizle
kendi kurumunuz arasında önemli ölçümleri yapmanızı sağlar. Aynı zamanda, yeni anahtar kelimelerle yeni haber
konularını keşfetmenizi sağlar.
Mobil uygulamalar diğer uygulamalarla ve sosyal medyayla konuşabilir.
Okuyucuyla interaktif bir iletişim kurabilir; paylaşım, sonra okumak üzere
kaydetme, kişiselleştirme özelliklerini
ve okuyucuların hareketlerine göre öne
çıkan haberleri sunabilir. Kullanıcı datasını okuyup buna göre sunum yapabilir.
En iyi mobil gazetecilik uygulamaları
En iyi mobil gazetecilik mobil uygulamaları arasında; Flipboard, Zete,
CNN, TheNew York Times bulunmakta. CNN mobil uygulama örneğinde,
haberleri kaydedebiliyoruz, iletişime
geçerek okumak istediğimiz haberleri
iletebiliyoruz. Türkiye’de bu ve benzer
gelişmiş mobil örneklerden bazılarını
NTV’de görebiliyoruz.
Artık kamera, ses, app (uygulama) ve
3G bir araya geldiğine göre tüm dünyadan haberleri okuyabiliriz, kendi
yaptığımız haberleri anında yayınlayabiliriz. Bunun için de mobilde kullanabileceğimiz ürünler var. Videolarımızı
hazırlamak için iMovie, ses yayını için
SoundCloud, canlı yayın için Ustream
veya Qik, kendi video haber kanalımızı
oluşturmak için YouTube, İzlesene, DailyMotion vb. uygulamalarla ve Tumblr, WordPress gibi blogging araçlarıyla
anında yazı, resim, ses, video dosyaları
yayınlayabiliriz. Tweetcaster, Hootsuite veya Tweetdeck gibi uygulamalarla
Facebook ve Twitter hesaplarımızı gelişmiş özelliklerle yönetebiliriz. Evernote ile yazı, ses kaydı ve görüntü ekleyerek not alabiliriz.
iPhone’daki en son “top 20” haber uygulamasından ilk 5’i:
1- CNN App for iPhone
2- Craigslist
3- Yahoo
4- Flipboard
5- New York Times
Göze Sencer kimdir?
1978 Ankara doğumlu. ODTU Şehir
Bölge Planlama ve Endüstriyel
Tasarım bölümlerinden mezun oldu.
2008-2011 arasında kendi kurduğu
şirketi Brandy ile markalara, ağırlıklı
olarak dijital alanda, iletişim ve pazarlama projeleri üretti ve danışmanlık
yaptı. 2011’de Türkiye’nin Facebook
ve Google sitelerinden sonra en büyük
internet medyası olan Nokta’ya girdi,
Pazarlama ve Stratejik Partnerlikler
Yöneticiliği yaptı. Kısa bir süre FilmClub adında üyelik modeliyle çalışan
bir video sitesinin yöneticiliğini
yaptıktan sonra, 2012’de Doğuş
Yayın Grubunun tüm TV kanallarının
ve ayrıca diğer TV kanalları, yapım
şirketleri ve dağıtımcıların içeriklerini
yayınlamak üzere hayata geçen video sitesi tvyo.com projesinin İçerik
Alımları ve Partnerlikler danışmanı
olarak çalışmaya başladı. Doğuş Grubu
dışında bazı yeni internet girişimlerinin
de danışmanı ve hissedarı olarak
çalışmalarına
devam
etmektedir.
Erkan Saka sunumunda, sosyal medyadan söz
etti. Önceden veri sıkıntısı çekilirken şu an oluşan büyük veri akışında nasıl davranılması gerektiği üzerinde durdu. Saka, medya çalışanlarının yararlanabileceği internet sitelerini tanıttı.
15 ARALIK 2012
Gazeteciler için
sosyal medya
Erkan Saka
Bilgi Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr.
Sosyal medya sanıldığından daha büyük bir mecra. Yalnızca Türkiye’de değil dünyada da bir indirgemecilik başladı; sosyal medya denilince Twitter ve
Facebook’tan ibaret bir mecra düşünüyoruz. Oysa bu mecra genel olarak,
yeni medyanın yayılmasıyla paralel
olarak internetin geldiği yeni bir devrin adı. Eski kullanıcılar bilir, büyük bir
fenomen olan MySpace vardı. Sosyal
medyanın büyüklüğü ve daha geniş bir
şekilde kullanılması gerektiği noktasında iki-üç örnek göstermek istiyorum:
1- Reddit
2- Couchsurfing
3- StumbleUpon
Obama Reddit’e röportaj verdi
Reddit, son ABD seçimlerinde Obama
ile röportaj yapması sayesinde ismini
dünyaya duyurmayı başardı. Çok trafiği
olan ve çok sayıda kullanıcısı bulunan
bir site hâlinde şu an. Bunların hepsi
aktif kullanıcı. Reddit’in gücü on binlerce alt sitesi olmasından geliyor. Kullanıcılar kendi haberlerini üretiyorlar; o
haberler oylanıyor, yorumlar yapılıyor.
Burada insanlar daha çok link paylaşma
uygulamasını kullanıyor. Koyduğunuz
linklerin tartışma yaratması puanınızı
ve okunulabilirliğinizi arttırıyor.
Burası bütün internet kullanıcılarının
bir tür havuzu gibi. Burada çok paranız
vs. olması gerekmiyor; para sizi yukarı taşımayacak. Buradaki aktif kitlenin
sizi beğenmesi, yazdıklarınızı okuması, tepki vermesi sonucunda yükselme
oluyor. ABD kökenli olan Reddit’in
Türkiye’de az sayıda kullanıcısı var;
yani Türkiye ayağı biraz zayıf ve belli bir grubun kontrolünde gibi gözüküyor. Güvenlik meselesine gelirsek,
Reddit kendi içinde bunu çözmüş.
Misafir etme ve misafir olma süreci
Couchsurfing internetin ilk döneminden beri var olan bir site. Burada siz bir
“Önceden sorunumuz
veri kıtlığıydı ama şu an
büyük bir veri akışı ile
karşı karşıyayız ve bununla
baş etmeye çalışıyoruz.”
yere gitmek istediğinizde sizi misafir
edebilecek olanları buluyorsunuz. Ben
nasıl tanımadığım birinin evinde kalacağım sorusu akla gelse de bu konuyla ilgili skandal duymadım. Bunun da
kendi içinde bir değerlendirme olayı
var. Tıkladığınız kişinin profili o kişi
hakkında bilgi veriyor. Zaten site kendini sürekli olarak denetliyor. Profildeki bilgiler önemli o nedenle. O kişi
hakkında hem misafir olanlar, hem misafir edenler neler yazmış bakıyorsunuz. Gideceğiniz kişinin güvenilir olup
olmadığını profilindeki pozitif veya negatif yorumlardan anlayabiliyorsunuz.
Siz bir şehre gitmek istediğiniz zaman
turistik yerlerin ötesine geçebilmek
için, yerel insanları tanıyabilmek açısından avantajlı olabilir. Profil fotoğrafından o kişinin nasıl biri olduğunu
anlamak bir internet okur-yazarlığıdır.
StumbleUpon
Son olarak da StumbleUpon’dan bahsedelim. Bunun da kendi içinde bir komünitesi var yine. Tavsiye üzerine kurulu
bir sitedir. Antropoloji alanında bir şey
arıyorsanız antropoloji alanında bilgileri bulacaksınız. Yeni veri, kişi, sosyal
medyayla ilgili konulara ulaşabilirsiniz.
Ben sosyal medyanın daha geniş bir
perspektifle tüketilmesinden yanayım.
Facebook ve Twitter’ı da görmemezlikten gelemeyiz, onlar yine merkezde
olacak, fakat onun dışındaki siteler,
onlara katkıda bulunacak yan sitelerdir. Bunları, o deneyimi zenginleştirecek örnekler olarak düşünüyorum.
Önceden sorunumuz veri kıtlığıydı ama
şu an büyük bir veri akışı ile karşı karşıyayız ve bununla baş etmeye çalışıyoruz. Bazı alanlarda hâlâ hiç veri gelmemeye devam ediyor. Bazen kamusal
bir figürle ilgili haber alamıyoruz.
Bu büyük veri akışı karşısında neler
yapılabilir?
Kürasyon: Var olan verilerin bir çeşit tasnifini/organizasyonunu yapmak demek. En iyi kürasyon araçlarından birisi son zamanlarda Storify.
Kendi haberini kendin yap: Storify
Storify tamamen sosyal medyadan
veri çekerek onları bir şekilde organi-
ze etmeyi amaçlayan bir site. En çok
Amerikalılar kullanıyor. Farklı mecralardan toplanan verileri orada haberleştirebiliyoruz. Bunu ortalama
vatandaş da yapabilir ama onun yaptığını daha profesyonel bir gözle, güzelce işlemek sizin işinizdir. Storify,
en iyi Twitter’la çalışan bir program
ama İnstagram’da da kullanabilirsiniz. Storify’daki her şey paylaşılabilir.
Ben hiçbir zaman sosyal medyanın gazeteciliği öldüreceğini düşünmedim;
sadece karşılıklı olarak dönüştürüleceğini düşünüyorum.
Kültürel bağlardan kopuk değiliz
Yeni medya araçları ile yepyeni bir alana sıçradık ama bunlar ruhlar âleminde
olmuyor. Yine içinde doğduğumuz ülke
ve topraklar üzerinde bazı şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bizim internet pratiklerimiz, içinde doğduğumuz kültürel bağlardan kopuk değildir. Biz yeni medyayı
hâlâ üretici değil tüketici olarak kullanıyoruz. Oysaki internetin bütün hikâyesi ve esprisi şu gelindiği nokta itibari
ile herkesin üretici hâline gelebilmesi.
Rapportive ve Boomerang
Rapportive
ve
Boomerang,
gmail’in içine konulan bazı uygulamalardır.
Rapportive
sayesinde
yazıştığınız kişi ile ilgili bir takım
bilgiler edinebilirsiniz. Veritasyon açısından çok önemli bir uygulamadır.
Boomerang’ın en önemli özelliği yazılan bir maili ulaşması gereken adrese daha ileri bir zamanda gönderebilmeyi sağlıyor olması. Çok yoğun bir
zamanda gelebilecek bir mailin daha
müsait bir zamanda gelmesini sağladığı için çok kullanılan bir uygulama.
Mail atarken internet görgü kurallarına
göre atmak, dili ve zamanı ayarlamak
gerekir. E-mail’de belli bir dil oluşmaya başladı ama diğer sosyal ağlarda dil
tam olarak oturmadı. E-mail atarken
Twitter’da kullanılan dil kullanılmamalı.
Bütün bu araçlar değişebilir. Belki bir
sene sonra e-posta cidden tarih olabilir.
Sosyal medya hızla tüketiliyor.
Ağlama duvarı
Erkan Saka kimdir?
Dönem sonunda çeşitli sebeplerden dolayı sınavlara girememiş öğrenciler için
internette bir form oluşturdum. Notunuzu etkileyeceğini düşündüğünüz çok
önemli bir durum varsa buraya yazın
dedim. Yazdıkları bana Excel olarak
geldi; kız arkadaşım yok diyen de var,
daha ciddi bir sebep belirten de...
Yrd. Doç. Dr. Erkan Saka, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi.
Yeni Medya kültürü ve siber antropoloji
alanında dersler veriyor. Lisans ve yüksek lisans derecelerini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümünden, doktora
derecesini Rice University Antropoloji
bölümünden aldı.
Garip açılımlı bir araç: İFTTT
Var olan web hizmetlerini birbirine koşullandırmayı amaçlıyor. Sizin
İnstagram’da çektiğiniz bir fotoğrafı
Google Drive’daki bir klasöre koyuyor.
Ya da Facebook’ta bir fotoğrafta etiketlendiyseniz, alıp Dropbox’ta bir dosyaya koyuyor. Özellikle zaman yönetimi
meselesinde bu tip araçlar çok önemli.
2004 Haziran’ından beri yürüttüğü bir
blogu (http://erkansaka.net) ve BJK
TV’de koordinasyonunu ve sunumunu
yaptığı bir TV programı (Sosyalkafa) var.
Mesut Çelik sunumunda, web ölçümlemelerinin
amacından ve ölçümleme için kullanılabilecek farklı
hizmet ve araçlardan söz etti. Google Analytics, Socialbakers, AdMOST, Semanticum ve Gemius’u tanıtan Çelik,
Yandex Metrica’nın bazı önemli özelliklerine de değindi.
15 ARALIK 2012
Online rating
ve ölçümleme
Mesut Çelik
Haber7 Online
Teknoloji Ar-Ge Direktörü
Ölçümleme konusu biraz teknik bir konu
olarak görülebilir. Fakat ölçümleme, bir
dijital gazetecinin bilmesi gereken ana
maddelerdendir. Çünkü yaptığınız işin
etkisini internette ölçebilirsiniz. Kimsenin yapmadığı ve ses getirecek bir haber
yapabilirsiniz ama bu haberin etki ettiği sayıyı insanlar görmek ister. İnternet,
medya ve habercilik alanında doğru ve
net ölçümlenebilen tek alandır. Ne gazete,
ne dergi, ne televizyon internet kadar net
ölçülemez. Çünkü internette bir kişinin
haberinizi nasıl okuduğunu bile görebilirsiniz. Bir gazetenin tasarımı ne kadar iyi
olursa olsun, bir kişinin o gazeteyi nasıl
okuduğunu bilemezsiniz; gazeteyi eline aldığında ilk neresine bakıyor, neresi
daha çok ilgi çekiyor gibi sonuçlara ulaşamazsınız. Oysa dijital gazetecilikte bizim
daha fazlasını bilmeye ihtiyacımız var.
İnternet sadece reklamlardan para kazanan bir mecra. Gazete kadar olmasa da
server, çalışan sayısı gibi bazı nedenlerden dolayı internetin de bir takım giderle-
ri var. Tek gelir kaynağı olan reklamı ise
Türkiye reyting ölçümleme kurallarına
göre alıyorsunuz. Reklam veren kurumlar
en çok ziyaretçi alan siteleri tercih eder.
İnternet haberciliğinde kalifiye eleman bulunamıyor. Çünkü personel kendini biraz
geliştirdiğinde ayrılıp kendi işini kuruyor.
Bir internet sitesi kurmak aslında çok zor
bir iş değil; çok kısa sürede çok güzel bir site
kurulabilir. Dijital medya içerisinde faydalar barındırıyor; hem habercilik alanında
isminizi duyurma açısından, hem kendi işinizi kurma açısından çok büyük bir fırsat...
Web ölçümleme nedir?
Web ölçümleme, bir web sitesinin ziyaretçilerinin hangi kaynak aracılığıyla, hangi
ülkeden geldiğine kadar ziyaretçi ve tıklanmaya ait birçok veriyi raporlayabilmektir.
Asıl amaç hedef tutturmaktır. Bir hedefiniz
yoksa, ölçümleme yaptırmanızın da mantığı yoktur. Geçmiş çalışmalarımızdan bir
örnek: Danışmanlık verdiğimiz bir e-tica-
“Web sitesine giriş yapan
kullanıcının bilgisayarına bir
cookie/çerez bırakılır ve
bunun sayesinde kullanıcının
hareketleri kayda alınır.”
ret firmasına Google Analytics çözümünü
uyguladık. Gördük ki, kullanıcılar siteyi
ziyaret ediyor, ürün de satın almak istiyor;
ama “satın al” butonuna bastıktan sonra,
bilgilerini girmeden siteden çıkıyor. Tespit
ettik ki, satın almak için gidilen son sayfada
çok fazla kırmızı rengi var, bu da kullanıcıları ürkütüp kaçırmış. Hiçbir şeyi değiştirmedik sitede, sadece kırmızı alanları yeşile
çevirdik; ayda satışları tam yüzde 400 arttı.
Web ölçümleme nasıl yapılır?
Web sitesine giriş yapan kullanıcının bilgisayarına bir cookie/çerez bırakılır ve
bunun sayesinde kullanıcının hareketleri kayda alınır. Bu sayede kullanıcı davranışları izlenebilir ve rapor edilebilir.
Çerezler bilgisayarınızda yer tutmaz.
Programlanma türlerine göre, 1 yıl boyunca da sizi takip edebilir, 100 yıl da.
Normal olanlarda bu süre 30 gündür.
Avrupa’da çerezler yasaklanıyor
Dünyada bütün ölçümlemeler çerezler
üzerinden yapılıyor. Avrupa Birliği’nin
2009’da başlattığı yasa çalışması 10 Aralık 2013’te yürürlüğe girecek. Çalışmaya
göre çerezlerin kullanılması, “kullanıcının
mahremiyetini ihlâl ettiği” gerekçesi ile
yasaklanacak; ancak belirli şartlar altında
kullanılabilecek:
Çerezler kullanıcılardan izinsiz olarak bırakılamayacak.
Bırakılan çerezlerin ömrü 1 yılı geçemeyecek.
Ücretsiz haber dönemi sona erebilir
Çerez yasağının olumsuz sonuçları da
kapıda. Çerezler yasaklanırsa reklamlar
ölçümlenemedikleri için reklam-verenler tarafından geri çekilecek. Çerez kabul
etmeyen kullanıcı maddi yönden değersiz sayılacak. Bu da ücretli içeriklerin
gösterilmeye başlamasına neden olacak.
The Guardian, şu anda buna karşı önlemini
almış durumda. Ana sayfasında, sizi “Bu
sitede çerez uygulaması var” diye uyarır ve
daha fazlasını öğrenmeniz için bir sayfaya
yönlendirir. Çerez nedir ve ne işe yarar?
Bunların cevabını verir. Gerçekten açıklayıcı ve çok güzel bir metin. Baştan size
şartları sıralıyor. İş bu yöne doğru gidiyor;
ama şu an Türkiye’de medya patronlarının
bunu bildiğini zannetmiyorum.
Çerez bırakmanın kişilik haklarını ihlâl
eden bir şey olduğu doğru. Hangi haberi
okuduğum aslında sizi ilgilendirmez. Fakat
insanlar da bu konuda bilinçli değil; çerezlerini kapatmayı bilenlerin oranı %3-4’lerde.
Web ölçümleme araçları
Google Analytics, Yandex Metrica, Socialbakers, adMOST, Semanticum ve Gemius,
Türkiye’de kullanılan ölçümleme araçlarından bazıları. Gemius IAB Derneği’ne
bağlı bir kuruluş. IAB Derneği adına
Türkiye’de Ipsos-KMG ile beraber Gemius
firmasının yaptığı ölçümlemeler kabul görüyor. Ama herkes kendi sitesine ait Google Analytics rakamlarını açmalı ve oyunu
açık oynamalı aslında. Şu an sadece hurriyet.com.tr’nin birinci olduğu bir dünya
biliyoruz. Oysa bu sitede her tıklama yeni
bir tab’de açılır, ana sayfa arka planda hep
açık durmaya devam eder; bunun birinci
olmada payı büyük. Fakat bu etik değil.
Gemius ölçümleme kriterleri:
Gemius, Türkiye İstatistik Kurumu’nun
“Türkiye genelini temsil eder nitelikte”
olarak belirlediği 12 ili baz alarak offline
araştırma yapıyor.
Araştırmaya göre Türkiye’de 12 yaş üzeri
26 milyon internet kullanıcısı var.
Baz alınan 26 milyon internet kullanıcısı,
ayda en az 1 kez internete girdiğini söylemiş olan kişilerden oluşuyor. Böylece 26
milyonluk bir “Türkiye evreni” oluşturuluyor ve bu evren üzerinden oranlamalar
yapılıyor ve rakamlar reklam-verenlere,
derneklere ve yayıncılara gönderiliyor.
Sadece bu değil, kullanıcıların internet
davranışlarına ait veriler yine random popup anketler ile raporlanıyor ve kabul ediliyor. Bu, günümüzde bence çok da sağlıklı
görünmeyen bir yöntem. Fakat hiçbir site
Google Analytics verilerini kamuya açmadığı için, Gemius ne derse şimdilik o baz
alınıyor. Örneğin, Gemius’un verilerine
göre, haber sitelerinden sondakika.com bu
ay sıralamada haber7.com’un üzerimizde
yer alıyor. Kendi ölçümlemelerimize baktığımızda, mümkün görünmeyen bir tablo
bu. Dolayısıyla, IAB Gemius nasıl bu sonuca ulaştığını, hangi matematiksel formülü kullandığını neden net olarak anlatmıyor? Daha anlaşılır bir döküman sunabilir
ve sunmalıdır. Herkesin anlayabileceği basitlikte bir döküman olmadan kafalar hep
karışık kalacaktır. Örneğin, Yandex Metrica ne kadar basit ve sade; mantığı da bir o
kadar anlaşılabilir. Bu basitlikte dökümanlar hazırlanmalı ve ölçüm yapılan sitelere
bu dökümanlar gönderilmeli. Kimse matematik ya da fizik uzmanı değil sonuçta.
Google Analytics nasıl çalışır?
Google Analytics kullanıcıya, bugünün
verilerini net olarak ancak ertesi gün sunabiliyor. Sunduğu dataları da 25 aya kadar
saklama sözü veriyor. Bunlar en büyük
handikapı. Sunduğu verilerde %10 hata
payının olabileceğini bildiriyor (ki bu makul sınırdır; %10’un üzerindeki sapmalar,
istatistiki veriler için kabul edilemez).
Google Analytics, sayfa gösterimlerini sayarken, her F5 ile yapılan yenilemeyi de sayar. Bu da bir handikap. Sayfa yüklenmesini beklemeye gerek görmeden, onu yeni bir
gösterim olarak haneye yazdığı için, bunu
kötü amaçlı kullanmak mümkün: Web sitenize girip devamlı F5’e basarak sayfa
gösterimi istatistiğinizi arttırabilirsiniz.
Siteden “hemen çıkma” kriteri ise, Google
Analytics için 5 saniye ve altı olarak ka-
bul ediliyor. Detaylı raporlama ekranında
hangi kullanıcının kaç saniyede çıktığını
tüm detayları ile ayrıca görebiliyorsunuz.
Yandex Metrica nasıl çalışır?
Yandex Metrica, günlük verilerle geçmişin verilerini kıyaslayıp, yarın için size
bir tahmin verebilir. Sunduğu veriler ile
beraber “tahmin” özelliği bir avantaj.
Dataları, 5 dakikada bir en güncel hâlleri ile size sunar. Sayfa gösterimini ise
tüm sayfanın kodları yüklendikten 15
saniye sonra algılar ve hanesine yazar.
Dolayısıyla Google Analytics’teki gibi
sürekli F5’e basılarak sayfa gösterimini arttırmak burada pek mümkün değil. “Webvisor” de diğer bir özelliği. Bir web
sitesini ziyaret edenlerin fare imlecini sayfanın nerelerinde gezdirdiğinden, hangi
bağlantıları tıkladığına kadar her türlü hareketi canlı olarak izleyebiliyorsunuz. Buradan kullanıcının okuyucu tavır ve alışkanlıkları hakkında bir hayli bilgi edinebilmek
mümkün. Örneğin, ilk önce ana sayfada
nereye bakıyor, hangi haberi tıklıyor, okurken fare imleci ile yazıyı takip ediyor mu?
Yandex
Metrica’da
“Tıklanma
Hari-
tası” da bize önemli bilgiler sunuyor.
Sayfanızın üzerinde farklı renk tonları ile size, sayfanızda hangi noktalara daha çok tıklandığını gösterebiliyor.
Socialbakers
Web sitelerinin değil, onların sosyal ağlardaki hesaplarının verimliliğini ölçüyor. Size kamuya açık datalar verebiliyor. Dolayısıyla rakip web sitesinin
sosyal medyadaki etkileşimi ile kendi
sitenizin sosyal medyadaki etkileşimini
kıyaslayan raporlar da hazırlayabiliyor.
“Marketing Insights” bölümü ile örneğin, Facebook’ta son bir ayda kaç kişi
ilişki güncellemesini “nişanlı” olarak değiştirmiş, bunu görebiliyoruz. Buna benzer bilgiler üzerinden kaç kişinin düğün
hazırlığı içinde ya da askere gidecek olduğu gibi analizlere ulaşmak mümkün.
AdMOST
Yerli Ad Server’ımız... Bir reklam yönetim server’ı. Hangi reklam, hangi
web sitesinde ne kadar istatistik yaptı? Bu bilgileri raporluyor. Tabi bu kadar basite indirgemek doğru değil Ad-
Most reklamveren ve yayıncılar için çok
avantajlı çözümler sunan bir AdServer.
Semanticum
Bu da bir Türk girişimi. Marka algı analizleri yapıyor. Sistemi kendi başına bırakırsanız %50 başarı sağlıyor. Ama
editoryal bir destekle, dijital medyadaki
yorumların (tweet’lerin, post’ların, vs.)
Semanticum’da yer alan bir bölümde
“olumlu” veya “olumsuz” olarak işaretlenmesi durumunda, analiz oranının başarısı
da artıyor. Keşke daha fazla zaman olsada
Semanticum’u derinlemesine sizlere anlatabilsem. Çünkü Semanticum gerçekten
mantığı anlaşılması gereken bir iş yapıyor.
Mesut Çelik kimdir?
İnternet
Medya
Planlamasını
Türkiye’de ilk yapan isimlerden olan
Mesut Çelik, İstanbul Aydın Üniversitesi Grafik Tasarım mezunu. Birçok
markaya hizmet reklam ajansı sahibi
olan Çelik, son 2 yıldır ağırlıklı olarak
markaların Sosyal Medya hesaplarının
yönetimi ile ilgili çalışıyor. Haber7.
com’un eski ve yeni arayüzü hakkındaki
tüm çalışmaların takibi ve geliştirmeleri, yaptığı işlerden yalnızca birkaçı.
Deniz Ergürel uluslararası medyadan başarılı dijital
habercilik örneklerini paylaştığı sunumunda kapsamlı
haber dosyalarının önemini ve gazeteciliğin artık web,
kağıt, tablet ve mobil cihazlar da düşünülerek yapılması
gerektiğini vurguladı.
22 ARALIK 2012
Dijital medya
uygulamaları
Deniz Ergürel
Medya Derneği Genel Sekreteri
Teknoloji Yazarı
Eskiden gazetelerin rakibi diğer gazetelerdi, şimdi ise gazetelerin rakibi kendi okuyucuları oldu. Internet ve sosyal medya sayesinde
eskiden okuyucu olarak bilinen kitleler artık potansiyel birer gazeteci.
Gazetelerin büfede satılan rakiplerinin arasından sıyrılmak için farklı bir
manşet atması gerekirdi ama şimdi bu
yeterli değil. Akıllı telefon ve tablet
gibi teknolojik araçlar sayesinde gazete
büfesi kavramı da değişiyor; gazete büfeleri artık cebimizde. Gazeteler akıllı
telefon kullanan bir okuyucunun dikkatini çekmek için sosyal medya, oyun,
kısa mesaj, müzik gibi farklı mecralarla
rekabet etmek zorunda.
Durakta otobüs sırasını bekleyen,
Starbucks’ta kahvesini içen okuyucu eline akıllı telefonunu aldığında oyun mu oynayacak? Yoksa gazetenin iPhone uygulamasını mı
açacak? Gazetelerin yeni rakiplerin-
den birisi de ‘Angry Birds’. Günümüzdeki gazetelerin işi oldukça zor.
“Yakınlaşma” dediğimiz bir süreç yaşıyoruz. “Convergence” olarak da anılan
bu süreçle birlikte gazete, televizyon, internet iç içe geçmiş durumda. Guardian
gazetesinin Three Little Pigs adlı tanıtım
filmi bu süreci en iyi şekilde anlatıyor.
Guardian Üç Domuzcuk masalından
yola çıkarak diyor ki, “Acaba bu masaldaki olaylar İngiltere’de gerçekleşseydi, biz gazete olarak yeni model araçları kullanarak bunu nasıl görürdük?”
Guardian videosu için:
ly/12ctnlb
http://bit.
Artık gazete dediğimizde sadece kağıt
anlamıyoruz. Bugün gazeteciliğin 4
temel platformu var:
1- Web
2- Kâğıt
3- Mobil
4- Tablet
Guardian gazetesi bu değişimin öncüsü olduğundan kendisine bunu örnek almış ve gazeteciliği 4 platformda yapmaya başlamış. Önümüzdeki
gazetecilik süreci de tamamıyla bu!
“Gazeteciliğin esasları
modern teknolojilerle
zenginleşiyor.”
Mesleğin değişmeyen 3 kuralı
Haber değeri taşıyan veri toplamak
Veriler arasında ilişki kurmak
Verileri ve ilişkilerini en basit şekilde
paylaşmak
Gazeteciler veri toplar, yazılanları takip eder, bunlar arasında ilişki kurar ve
sonra da bunları bir araya getirip okuyucuya aktarır. Teknoloji değişse de
medya bu temel kuralları unutmadan
yeni teknikler uygular. Gazeteciliğin
esasları modern teknolojilerle zenginleşiyor. Ben de burada dikkatimi çeken
bazı multimedya haber uygulamalarını
sıralamak istiyorum:
- The Guardian örneği / Reading The
Riots – http://bit.ly/Wzr3TF
Dört dörtlük bir çalışma diyebiliriz.
2011 Ağustos ayında İngiltere’nin çeşitli şehirlerinde 4-5 günlük yağmalama
olayları gerçekleşti. Olaylar sırasında
büyük zararlar meydana geldi. Guardian sorumlu bir gazetecilik örneği göstererek, “bu olaylar neden oldu?” diye
sordu önce ve 3 aylık, daha sonra bir yıllık çalışmalarla farklı unsurları bir araya getirerek bu haber dosyasını çıkardı.
1000 kişi ile röportaj
Guardian’ın sitesinde etiket uygulamalarını çok kullandığını görüyoruz.
Sitede bile “genel haberler” “İngiltere
ile ilgili haberler” diye bölümler açmış ve daha da aşağı alt başlıklar açmış. Kategorilere ayırdığında, okuyucu
bunlara daha rahat ulaşıyor. Yağmalamacılarla röportajlar yaptığı bir bölüm var. Burada okuyuculardan destek
alıyorlar. Biz 30 kişilik bir ekip kuracağız ve bu ekibe sizlerden yardımcı
olmak isteyen var mıdır? diye bir ilan
veriyorlar ve bu ilana 450 kişi başvuruyor. Bunların arasından 30 kişiyi
seçiyorlar ve bu 30 kişi toplamda bin
küsur kişi ile görüşmeler yapıyor. Röportajlar sonucunda ortaya toplamda
3 milyon kelimelik bir arşiv çıkıyor.
Bizdeki multimedya habercilikte, habere bir hafta sonra ulaşmak çok zor
ama bunlar hepsini bir başlık altında
toplamış. Bizim ise Balyoz, Ergenekon
gibi toplumu çok yakından ilgilendiren davalar hakkında bilgi alabileceğimiz derli toplu bir haber sitesi yok.
Fısıltı haberciliği
Örneğin, Twitter’da dedikodular çok
çabuk yayılıyor ve Guardian bunlar
nasıl ortaya çıkmış diye bir çalışma
yapıyor. Biri “Londra’daki hayvanat bahçesinin kapıları açıldı ve vahşi
hayvanlar Londra’ya yayıldı” diye bir
tweet atıyor. Twitter’da bunu destekleyenler, soruşturanlar var, tweet’e inanıp “evet oldu” diyen de çok oluyor.
Toplamda 2.5 milyon tweet incelenmiş
bu araştırmada. Dedikoduya inananlar ve destek verenler grafikte kırmızı
renkte, çoğunluktalar, daha sonra zamanla tweet’in gerçek olmadığı anlaşılınca gördüğünüz gibi grafik tamamen küçülüyor ve konu kapanıyor.
‘Google Harita’ alt yapılı infografik
Video unsurları konulmuş, insanlar fakirlikten mi yağmaladılar diye... Muhabirler bölgenin demografik yapısıyla
ilgili devlet kurumlarından harita elde
edip nerede yaşadıklarını buluyorlar ve
bunu olay günlerinin Google haritaları
ile kıyaslıyorlar. Ortaya çıkan verilere
baktığımızda daha fakir insanların yağmalama olaylarına karıştığı ortaya çıkıyor. Böylece yağmalama olaylarının
sosyolojik altyapısı ortaya konuluyor.
lışmaya başlıyorlar. Bisiklet sürenlerle
röportajlar yapılmış. Bu haber dosyası
ciddi ses getirmiş, “neler elde ettik?”
diye işin takibi de yapılmış. Grafik
tasarım olarak basit bir erişim imkânı var, kullanımı kolay. 2012 yılında
İngiltere’de 110 kişi bisiklet kazalarından hayatını kaybetmiş ve onlarla ilgili
bir foto galeri yapılmış. Haberin tasarımındaki temel kriter, rahat erişilebilirlik. Hazırlanan etiketler sayesinde okuyucunun da habere katkısı sağlanmış.
Bunun gibi ciddi emek içeren çalışmalar ile kopyala/yapıştır gazeteciliğinin
önüne
geçilebilir.
- The Sunday Times örneği / Tory Treasurer Charges £250.000 to meet PM –
http://thetim.es/U1NomU
- The Times örneği / “Cities Fit For
Cycling” projesi – http://thetim.es/
U1LzWR
2009 yılında yine aynı mantıkta bir haber projesi var ve hepsi tek bir sayfada.
Bu da İngiltere’de bisiklet kullanımının
yaygınlaşması için yapılmış bir sosyal
kampanya / habercilik çalışması. Çıkış
noktası da bir muhabirin kamyon altında kalması; o yüzden böyle bir ça-
İngiltere Muhafazakâr Partisi saymanı,
para karşılığı Başbakan David Cameron ile özel toplantı ayarlayabileceğini
vaat ederek insanlardan rüşvet alıyor.
Bir muhabir gizli kimlikle saymana
gidiyor ve para karşılığında neler yapabileceğini söylediği anı gizli kameraya çekiyor. Bunu daha sonra web
sitesinde yayınlıyor. Bu yayın, haznedarın istifasına neden oluyor. Sadece
bir sayfalık bir haber olayı bitirmiş...
Bir haber 6 yasayı birden değiştiriyor
- Las Vegas Sun örneği / Do No Harm
– http://bit.ly/ZYnwiu
Las Vegas Sun Gazetesi, halka açık
2.9 milyon hastane kaydını tek tek inceliyor ve eyaletteki hastanelerin durumunu konu alan bir haber dosyası
yapıyor. İncelenen kayıtlarda 3 bin 600
vakaanın hastanelerin hataları sebebiyle oluştuğu tespit edilmiş; 300’den
fazla hastanın da hastanelerin hataları sonucu hayatını kaybettiği ortaya
konmuş. Bu haber dosyasından sonra
eyalet sağlıkla ilgili 6 tane yasa değişikliği yapmak zorunda kalıyor. Gazetenin web sitesinde yer alan bu haber
dosyasına baktığımızda oldukça sade
bir tasarıma sahip olduğunu görüyoruz.
5 ayrı bölüme ayrılmış olan haber dosyasının tümüne tek bir sayfa üzerinden
kolayca erişebiliyoruz. Kullanılan resimler oldukça sade, yalın ve etkileyici.
Toplamda 969 tane önlenebilir hata
tespit etmişler. Bir infografikle bu hastanelerin haritada nerede olduğu belirtilmiş; fare imleciyle haritada bir
hastanenin üzerine gelindiğinde yanda
açılan kutuda ise açıklamalar var. Her
“’Yakınlaşma’ dediğimiz bir
süreç yaşıyoruz.
‘Convergence’ olarak anılan
bu süreçle birlikte gazete,
televizyon, internet iç içe
geçmiş durumda.”
bir küçük karenin üzerine geldiğinizde neden şikâyet yapıldığını görebiliyorsunuz. Bu haber dosyasında video
da kullanılmış. Bir hastane yöneticisi
ile röportaj videosu var örneğin. “Web
sitenize baktım, yayınladığınız dosyaları inceledim,” diyor yönetici, “ciddi
bir sorunla karşı karşıyaymışız!” Gazeteci resmen sorguluyor. Böyle bir
çalışma yaptığınızda kayıtsız kalınmaz. Çünkü birebir insanlara dokunan
bir konu. Las Vegas Sun bu habercilik
başarısıyla eyalette sağlık alanında 6
yasanın değiştirilmesine sebep olmuş.
- Los Angeles Times örneği / Occupy
L.A. Eviction – http://bit.ly/R8NBHJ
İnsanlar bir caddeye çadır kurup orayı
işgâl ediyordu; bu bir protesto hareketiydi. Bu gazete de olayın başlangıcından bitişine bir arşiv oluşturmuş. Konuları kategorilere ayırmışlar. Burada
bir gazetecinin sosyal medyayı nasıl
kullandığını görebiliyorsunuz. Olaydan
önce muhabirler bölgeye kamera yerleştirmiş; bu sayede olayı siteden anlık
olarak izliyebiliyorsunuz. Burada tüm
olayın akışını ve polisin müdahalesini
görüyorsunuz. Toplumsal olaylarda bu
tip videolarla okuyuculara farklı bir
içerik sunma seçeneğine sahipsiniz.
Yeni Zelanda’dan bir örnek
- Stuff Gazetesi örneği / 12:51 A year
on – http://bit.ly/VVYxpp
Saat 12:51’de meydana gelen 24 saniyelik 6.3 şiddetinde bir depremde 185
kişi hayatını kaybetmiş. Bu şehrin bir
gazetesi de (Stuff), depremin yıl dönümünde, web sayfasında 5 bölümlük bir
haber dosyası hazırlıyor. “O gün” “İnsanlarımız” gibi bölümler bu depremi
ve yaşanan dramı anlatan haberlerle
dolu. Ölen doktorların, gazetecilerin
fotoğrafları var. Deprem anında insanlar telefonlarıyla nasıl mesajlar göndermiş? Gazete bunları grafikle sunmuş;
mesajı atan kimdir, ne iş yapar (tabii
ki katılanların iznini alarak) gazete bir
infografik hazırlamış. Bu, olayın insan boyutunu göstermek açısından etkili. Ayrıca haber dosyasında deprem
sonrası şehrin zarar gören bölgelerini
gösteren haritalar, infografikler mevcut. Foto galerilerde aynı yerin deprem
öncesi ve sonrası hâlini, fare imleciyle
fotoğrafı sağa sola kaydırarak görebili-
“Gazeteciliğin aslında temeli
değişmiyor. Veri toplamak,
ilişkilendirmek, sonra da
okuyucuya en basit, en sade
şekilde aktarmak; bunlar
hiçbir zaman değişmeyecek.
Ama tabii araçlar her zaman
çeşitleniyor.”
yoruz. Bunun çarpıcı bir etkisi oluyor.
Sonuç olarak bunlar hakikaten özel çalışmalar. Bu tip çalışmalar çokça emek,
biraz hayal gücü ve merak isteyen konular. Ama bunlar yapıldığı zaman gazetenin yahut yayın kuruluşunun marka
değerine çok ciddi anlamda ve önemli katkılarda bulunacak çalışmalar.
Gazeteciliğin aslında temeli değişmiyor. Veri toplamak, ilişkilendirmek, sonra da okuyucuya en basit,
en sade şekilde aktarmak; bunlar hiçbir zaman değişmeyecek. Ama tabii araçlar her zaman çeşitleniyor.
Uluslararası medyadan diğer güzel örnekler için Deniz Ergürel’in blogunu
ziyaret edebilirsiniz: http://www.denizergurel.net/multimedya-habercilik-uygulamalari/
Deniz Ergürel kimdir?
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden
1999 yılında mezun olan Deniz Ergürel, TV8’de program yönetmen yardımcılığı, NTV lifestyle departmanında prodüktörlük yaptı. 2001 yılında iş
deneyimini arttırmak ve dil öğrenmek
amacıyla Meksika’ya gitti. Finans ve
ticaret alanında çalıştı. Brezilya ve
ABD pazarlarında görev aldı. Medya Derneği’nin kuruluşundan bu yana
genel sekreterlik görevini yürüten Deniz Ergürel, iyi derecede İngilizce, İspanyolca ve Portekizce konuşmaktadır.
Yeni teknolojiler ve sosyal medya alanında yazılar yazan Ergürel’in kişisel
ilgi alanları arasında dijital gazetecilik, fotoğrafçılık ve yeni medya iş modelleri vardır.
Ahmet Yeşiltepe sunumunda, “bir medya kuruluşu medya etiğini gözeterek internetteki haber içeriğinden nasıl
para kazanabilir? Yeni medyanın içinde neler var? Reklam gelirlerinin önemi ne boyutta? İnternet haberciliği
nasıl olmalı?” gibi sorulara yanıt aradı.
22 ARALIK 2012
Yeni medyanın
yeni iş modelleri
Ahmet Yeşiltepe
NTVMSNBC
Genel Yayın Yönetmeni
Biz yayın grubu olarak her yıl “Yeni
Medya Düzeni” adı altında bir konferans düzenliyoruz. “Yeni medya nedir?
Dünya nereye doğru gidiyor? İçinde
bulunduğumuz alanda şartlar nasıl oluşuyor? Nerelere bayrak dikmeliyiz?”
gibi konularda biraz önümüzü görebilmek, projeksiyon üretebilmek amacıyla; uluslararası çapta önemli girişim ve
keşiflerin altında imzası bulunan kişileri davet ediyoruz Türkiye’ye. Onlarca uzmanı konuk ettik. Hepsinin ortak
görüşü; yeni kuşağın başta haber olmak
üzere enformasyonu ve eğlenceyi dijital mecralardan edinme alışkanlığının kâğıt baskı teknolojisinin sonunu
hazırladığı yönündeydi. Değişik vadelerde ömrünü biçtiğimiz bir süreç.
Gerçekten de sadece sosyal alışkanlıklar değil, içerik-üretim-uygulama-paylaşım kolaylığı ve ekonomik fayda açısından da dijital mecralar bugün düzenin
vazgeçilmez unsuru hâline geldi. Masa
ve dizüstü bilgisayarlar kadar tabletler,
cep telefonları, bazı yeni alet ve aksesuarlar iletişim düzeninin kolay kullanılabilir aygıtları. Bilgiye, habere ve eğlenceye ulaşım artık her zamankinden daha
kolay ve ulaşım imkânı herkese eşit.
Günümüzde online yayınlar, internet
siteleri ve giderek yaygınlaşan tablet
bilgisayarlardaki
versiyonlarımızda;
yüzlerce sayfaya, binlerce video ve habere, ses dosyalarına, fotoğraf galerilerine, multimedya modüllerine sahibiz.
Üstelik okuyucunun gönderdiği soru,
görüş ve önerileri okuyup onlarla iletişim kurabiliyoruz. Sosyal medya entegrasyonuyla okuyucu, izleyici ve dinleyicilerimizin görüş ve taleplerini daha
etkin bir şekilde takip edebiliyoruz. İzleyici, dinleyici ve okuyucu takipçilerimizin haber ve bilgi içeriğine doğrudan
katkısı sayesinde artık dijital gazetelerimizi halkla birlikte hazırlamaktayız.
Özetle, kitle iletişiminde dijital devrimin değişim ve dönüşüm şafağında
“Habercilikte bir ‘ürün’
değil bir ‘hizmet’ veriliyor
olduğunun bilinciyle hareket
edilirse belki doğru damara ulaşılabilir. Bunun için
öncelikle gerçek müşterinin
reklamcı değil, okur olduğunu
unutmamak gerekiyor.”
muazzam bir sürece tanıklık ediyoruz.
Newsweek dergisi baskıyı durdurup
dijitale geçerken, New York Times da
bunun için 2015 yılını hedeflerken;
dünyanın pek çok yerindeki medya
gruplarının, benzer nitelikte kararlar aldığını görüyoruz. Dünya devleri yarınki medya için dijital çözümler üretmek
üzere harıl harıl çalışırken, yerel-bölgesel ve ulusal yayın yapan küçük-orta
ve büyük ölçekli tüm kuruluşların inisiyatifi harekete geçirmemesi ve değişimi ıskalaması büyük bir hata olur. O
yüzden sizler buradasınız ve bu yüzden
Medya Derneği’ne teşekkür ederim.
Üç milyarı aşacak internet kullanıcısı ve iki katına çıkacak olan internet
ekonomisiyle devam edecek dünya
yoluna. Türkiye ise genç kuşakla haber, enformasyon ve eğlenceyi dijitalden almaya daha fazla devam edecek.
Yeni medya nedir?
Yeni medyanın altyapısını dijital mecradan, dijital ortamdan aldığını söyleyebilirim. Ayrıca kullanıcı etkileşimleri,
kullanıcı katılımları ve toplumu oluşturabilmenin yanında, demokratik bir
şekilde yaratım-yayın-dağıtım ve tüketime olanak veren ve dijital mecrada ortaya çıkan bir yayın alanı olarak kabul
edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yeni
medyanın başka bir tanımı, “Gerçek zamanlı, kontrol mekanizmalardan uzak
bir şekilde içerik üretebilmek” olabilir.
Bu yeni düzende, teknolojik gelişmenin de etkisiyle birçok irili ufaklı rakip
oluşuyor ve bu rakipler arasından sıyrılarak kullanıcılara ulaşmak her geçen
gün zorlaşıyor. Yeni medyanın getirmiş
olduğu değişimi avantaja çevirebilmek
için önümüzdeki dönemlerde habercileri gerçekten zor bir sınav bekliyor.
Habercilikte bir “ürün” değil bir “hizmet”
veriliyor olduğunun bilinciyle hareket
edilirse belki doğru damara ulaşılabilir.
Haber içeriği - reklam ilişkisi
Haberde, içerikle reklam bir çatışma
hâli içerisinde. Haber yayın organları
kendilerini öncü görmeye meyilli hâldeler. Bu nedenle zamanın gerisinde
kalmış olduklarına pek inanmak istemiyorlar. Günümüzde bu bakış açısı,
içerikle reklam arasında bir duvar öre-
rek haberciliğin daha da zor konuma
gelmesine neden oluyor. Haber yapmak
bir reklamcı ve patron açısından “business” ama sizin açınızdan bambaşka
bir duygu. Bambaşka bir ruhla elinizde kameranızla ya da kayıt cihazınızla
yola çıkıyorsunuz. Ama o ruh; parayı
yatıran, riski alan girişimci ya da “business” dediğimiz, bu işi yapan adam
için öyle değil. Türkiye gibi gelişmekte
olan ülkelerde yeni çıkan bir grup patron (özellikle medyada / habercilikte)
bu ruhtan biraz soyutlanmış durumda
maalesef. Gerçek müşterinin reklamcı değil, okur olduğunu unutuyorlar.
Düşük reklam gelirleri bir sorun
Günümüzde bir takım şartlar nedeniyle medyanın iş modelleri değişti. Bu iş
modellerine yanıt veremeyen mecra ise
bence reklamcılık oldu. Markalardan
ve ajanslardan sürekli duyduğumuz
“internetin yükselen potansiyeli,” reklam bütçelerine bakıldığında bize çok
da fazla yansımadı. Türkiye’de, özellikle televizyona ayrılan reklam bütçesinin internet ve mobil ile karşılaştırıldığında çok daha yüksek kaldığı ortada.
Online habercilik sektörünün düşük gelirinin bir başka sebebi ise, internet sektöründe yayınlanan reklamların orantısız dağılımıdır.
Online reklam harcamalarında en büyük pay arama motorları üzerinden
verilen reklamlar; arama motorlarında
sürekli karşımıza çıkan bannerlar ya da
benzer nitelikli reklam uygulamaları...
Haber siteleri ise bu dağılımda baskın
oyunculara yakın bile sayılamayacak
seviyede. Basılı yayıncılığın getirdiği
geliri, her gün yeni rakiplerin türediği
online yayıncılık sektöründen beklemek, günümüz için saf bir umut bence. Ama tabii ki şu da gerçek; hızla bu
orantısız dağılım değişiyor; özellikle
Batı ülkelerinde... Habere gerçekten ihtiyaç duyan ve habere gerçekten para ve
zaman ayıran ülkelerde böyle bir manzara var. Ama gelişmekte olan ülkelerde çok da fazla örneğini göremiyoruz;
bu orantısız dağılım devam ediyor.
İçeriği satmak?
Bunu, parayı başka türlü kazanmak
olarak tanımlayabiliriz. İçeriği satma
modeli 15 yıl önce Wall Street Journal tarafından uygulanmaya başlandı. Geçtiğimiz yıllarda birçok medya
kuruluşu bu modele uydu. New York
Times da içeriğini parayla satıyor.
Bunlara tamamen karşı çıkan da The
Guardian, Daily Mail, Washington
Post. Onlar da içerik satmaktan ziyade, içeriği verirken yanına başka
bir şey koymanın yollarını arıyorlar.
Mobilde potansiyel artıyor
İçerik için para ödeme konusu sektörde
tartışılan konuların başında geliyor. Ücretsiz bilgi çağında çoğu şirketin içerikleri ücretli satma düşüncesi günümüzde
kısa vadede baktığımızda pek gerçekçi
görünmüyor. Öyle bir içerik yapacaksınız ki adam ona hakikaten para verecek.
Benim başında bulunduğum marka, bunun için çok özel bir iş yapıyor. Biz şu
gördüğünüz cep telefonları için cihaza
uygun bir bakış açısı ve izleme kolaylığı sağlayacak içerik üretiyoruz. Bunun
için ayrı bir spiker, kamera, kameraman, farklı bir teknik süreç kullanıyoruz. Bu kadar emek, maliyet, çaba bize
çok da fazla karşılık getirmedi, ama
büyük bir ödül ve saygınlık getirdi.
Hayatta her şey para değil; itibarı satın
alamazsınız. “İtibar her şeydir” diyen
bir kurumdayım. İyi bir itibar yönetimi yapıyoruz. Israrla haberlerimizi cep
telefonlarına uyumlu bir şekilde göndermeye devam ediyoruz ve edeceğiz.
New York Times, Wall Street Journal
gibi gazetelerin içeriğinin satın alındığını gördüğümüzde şaşırıyoruz da,
ne zaman onlar gibi olacağız veya ne
zaman Times’ı satın alan bir kitleye
sahip olacağız? İster istemez insanın
umudu kırılıyor. Ücretsiz bilgi çağında, özellikle Türkiye koşullarında
içerik satmanın şu an için pek doğru bir model olduğunu söyleyemeyiz. Yeni medyanın son yıllardaki tartışmalı konusu bu. Herkes “mobile yatırım
yapın” diyor ama mobile de reklam
verenlerin veya reklam ajanslarının en
azından şu anda çok büyük bir bütçe
ayırmadıklarını görüyoruz. Ayrıca biz
içerik sağlayıcıları, yani haber üretenlerin bu konuya çok da özen göstermediğini düşünüyorum.
Önümüzdeki birkaç sene içinde mo-
bilin bilgisayarı geçeceği tahmin ediliyor. Türkiye’de henüz onun bir kıpırtısını görmedik. Mobil mecralar,
içeriğin gösterildiği bir alandan çok
daha fazlasıdır. İnternet ve mobil internet reklam fiyatlarına bakarsak, mobil
reklam fiyatları internet reklamlarının
onda biri. Ortada felâket bir durum var.
Offline reklamlar için 100 lira harcanıyorsa, internet-online reklamlar için
10 lira, mobil reklamlar içinse sadece
1 lira harcanıyor. Mobil reklam henüz
gelişiminin başında; eğer şirketler tarafından doğru kullanılırsa, mobil internet reklam fiyatları arttırılabilir. Bu
tabii sektörde alınacak birtakım kararlarla ilgilidir ve bunlar yeni bir iş modelini ortaya çıkaracaktır. Bu da ancak
reklam ajansları ile içerik üreticileri
birlikte çalışırsa mümkün olabilecek.
bulunamıyor. Kendi dilini bile bilmeyen editörlerimiz var.
Bu değişimden kârlı çıkmak isteyen
şirketler yeni iş modellerini araştırmaya devam ediyor. Kendilerine uygun
olanları belirlemeye çalışıyor. Bu şirketleri incelediğinizde web’i bir yer
olarak değil, bir yön (apayrı bir platform) olarak benimsediklerini görüyorsunuz. Online olarak verilen hizmet,
offline gazetede var olanın internete
devşirilmiş hâli değil. Tamamen internet için yaratılmış; bu dünyanın, bu
mecranın ruhuna uygun bir içerik...
Haberler bir ürün değil, hizmettir
Editöryal kalite de düşük...
Önce yaptığınız işin bir hizmet olduğunu kabul edin. Belki bu işin romantik
tarafıdır ama BBC’nin bile başarısında
bu var. Haberleri topluma bilgi verme
amacıyla yapıyorlar.
Reklam gelirlerinin düşük olması nedeniyle haber sitelerinde az insan çalışıyor, muhabir kadroları bir türlü oluşamıyor; bir türlü gerçekten kaliteli bilgi
birikimine, standart genel kültür seviyesine sahip, deneyimi olan editörler
Facebook ve Twitter aşırı derecede kişiselleştirilmiş bir mecra. Çevrenizdekilerden haberdar olmanızı ve onlarla iletişim kurmanızı sağlıyor. Sosyal medya
entegrasyonunuz iyiyse ve bu hizmetleri doğru bir şekilde kullanabiliyorsanız,
hizmetin içine değer katıyorsunuzdur.
Kullanıcı deneyimi önemli.
‘Ürün’ değil ‘hizmet’ mottosunu unutmayalım. Online’daki başarı, içerik
hazırlamaktan değil, kullanıcıların isteklerine cevap verebilmekten, yani onlarla alışverişte bulunabilmekten geçer.
Ölçülebilirlik önemli.
Para kazanmak için çok sayıda
yol olabilir; ilkelerinizden uzaklaşarak haber yapmak bu yollardan
biri değil. İnsanları kandırmayın.
Editör ve yazılım ekibiniz çok önemli.
Onların kalitesi kullanıcılarınızı doğrudan etkiler.
İnternet haberciliğinin Türkiye’deki
durumu ne olmalı?
İnternet / mobil mecralarına özel kameraman ve muhabir kadroları oluşturulmalı.
Kopyala-yapıştır haberciliğinin emek
hırsızlığı olduğu unutulmamalı. Ayrıca
unutmamalı ki;
Haber her şekli ile bir itibar meselesidir.
Eğlendirerek bilgilendirme prensibinden çok uzaklaşmamalıdır.
Hızlı ve ulaşılabilir olmak için teknolojinin tüm olanakları kullanılmalıdır.
Reklam stratejisi doğru belirlenmeli.
Sosyal medya ve kullanıcı etkileşiminden kaçınılmamalı.
Ahmet Yeşiltepe kimdir?
Yaklaşık 20 yıldır Türk medyasında muhabir, editör, yapımcı ve idareci olarak
çeşitli görevlerde bulundu. NTVMSNBC.
com‘un Genel Yayın Yönetmenliğini sürdüren Ahmet Yeşiltepe, NTV’de yayınlanan Zaman Yolcusu ve Tarih Konuşmaları programlarını hazırlayıp sunmaktadır.
Gazetecilik, Sinema ve Televizyon temel
eğitiminin yanısıra Uluslararası Politika
ve İş İdaresi alanlarında yüksek lisansa
sahiptir. NTV Radyo’da Babil Kulesi ve
Sözcüklerin Tarihi programlarını hazırlayıp sunmaktadır. NTV Tarih Dergisi’nin
Danışma Kurulu’nda yer alan ve buraya
yazılar yazan Ahmet Yeşiltepe, aynı zamanda Doğuş Yayın Grubu’nu temsilen
Basın Konseyi Yüksek Kurulu üyesidir.

Benzer belgeler