F. SCOTT FITZGERALD`IN ÖYKÜLERİNDE KADIN: “BERNICE
Transkript
F. SCOTT FITZGERALD`IN ÖYKÜLERİNDE KADIN: “BERNICE
T.C. YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI F. SCOTT FITZGERALD’IN ÖYKÜLERİNDE KADIN: “BERNICE BOBS HER HAIR”, “MAY DAY”, “WINTER DREAMS” VE “THE RICH BOY” YÜKSEK LİSANS TEZİ Gülşen TORUSDAĞ VAN - 2005 Silinmiş: , T.C. YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI F. SCOTT FITZGERALD’IN ÖYKÜLERİNDE KADIN: “BERNICE BOBS HER HAIR”, “MAY DAY”, “WINTER DREAMS” VE “THE RICH BOY” Silinmiş: , YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Gülşen TORUSDAĞ Danışman Yard. Doç. Dr. Nebahat YILMAZ VAN - 2005 Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ’NE, Bu çalışma, jürimiz tarafından..................................................................... .................ANABİLİM DALI’nda YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir. İmza Başkan Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: tek :..................................................................... Üye (Danışman) :..................................................................... Üye :...................................................................... Üye :...................................................................... ONAY: Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. ......../......./2005 ............................................ Enstitü Müdürü Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: tek Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ......................................................................................................................I 1. GİRİŞ ....................................................................................................................1 2. F. S. FİTZGERALD’IN HAYATI VE ESERLERİ HAKKINDA KISA BİLGİ .........................................................................................................8 Silinmiş: Silinmiş: Silinmiş: Silinmiş: 7 3. AMERİKA’DA KADIN GERÇEĞİ...................................................................15 4. CAZ DÖNEMİ..................................................................................................... 27 4.1. AHLAKİ ÇÖKÜŞ ..........................................................................................37 4.2. FLAPPER KÜLTÜRÜ...................................................................................68 4.3. AMERİKAN DÜŞÜ.......................................................................................85 5. SONUÇ..................................................................................................................98 6. KAYNAKLAR .................................................................................................. 101 7. ÖZET.................................................................................................................. 105 Silinmiş: 60 Silinmiş: 74 Silinmiş: 86 Silinmiş: 97 Biçimlendirilmiş: Sekmeler: 389,85 nk, Sola,Öncü: … + Eskisi 396,9 nk Silinmiş: ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır I ÖNSÖZ Silinmiş: ¶ ¶ Bölüm Sonu (Sonraki Sayfa) Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Fitzgerald’ın, “Bernice Bobs Her Hair”, “May Day”, “Winter Dreams” ve “The Rich Boy” adlı öykülerinde kadın konusunun ele alındığı bu çalışmada, ismi yaşadığı “Caz Dönemi”yle özdeşleşmiş ve döneme adını vermiş bir yazar olan Fitzgerald’ın yaşadığı dönem ayrıntıları ile ele alınırken, öykülerindeki kadın karakterler vasıtasıyla dönemin kadınlarının davranışlarında, yaşam tarzlarında ve ahlak anlayışlarında meydana gelen değişimlerin izahı amaçlanmıştır. Amerikan toplumuna özgü olan ve Amerikan edebiyatına hakim olmuş bir kavram olarak nitelendirilen “Amerikan Düşü”nün peşine düşmüş, materyalizme aşık genç insanların, bir takım manevi değerlerden uzaklaştıkları ölçüde, toplumsal değerlerin korunduğu bir kurum olarak bilinen aile içinde de bazı sarsılmaların görüldüğünü, ahlaki bozulmayı engelleyen bir kurum olarak kabul edilen dinin de aynı ölçüde önemini yitirmeye başladığını eserleriyle dile getirmiş, toplumda olagelen bütün değişimleri eleştirel bir şekilde gerçekçi bir yaklaşımla ele almış olan yazar, “Caz Dönemi”nin sosyal tarihçiliğini ve sözcülüğünü yapmıştır. Yazar, dört roman ve birkaç ciltlik öyküden ibaret olan edebi çalışmalarıyla ters orantılı bir ünün sahibi olmuştur. On yıllık bir zaman dilimi içinde, bütün görkemiyle yaşanmış olan “Caz Dönemi”nde yazdığı öykü ve romanları büyük bir okuyucu kitlesine sahip olan yazar, bütün dünyanın etkilendiği “Büyük Bunalım” dönemiyle birlikte popülaritesini kaybetmiştir. Fakat yıllar sonra tekrar değer kazanan yazarın The Great Gatsby adlı romanı bugün, Amerika’da en çok okunan romanlar arasındadır. Öykülerinin romanlarına kıyasla bir dönem ihmal edilmesinin sebebi, yazarın, zaman zaman, mektup ve otobiyografik denemelerinde öykülerini küçümsemesidir. Fakat sonraları öyküleri eleştirmenlerce tekrar ele alınmış ve övgüyle anılmıştır. Ayrıca 1920-30 yılları arasında yazdığı öykülerden bazılarının konuları romanlarıyla aynıdır. Çalışmada ele aldığımız öykülerin her biri yazıldıkları dönemi ve dönemin kadınını anlatan birer sosyal belge niteliğindedir. Silinmiş: E II Bu çalışma sırasında beni sürekli olarak motive eden, yönlendirici eleştirileriyle destek olan danışmanım Yard. Doç. Dr. Nebahat Yılmaz’a, yol gösterici desteklerinden dolayı Doç. Dr. Hasan Boynukara ve Yard. Doç. Dr. Mustafa Kınış’a ve her konuda bana destek olan eşim ve çocuklarıma teşekkür ederim. Haziran 2005 Gülşen Torusdağ Silinmiş: , Silinmiş: , Silinmiş: Yard. Doç. Dr. Nurten Sarıca, Uzm. Meryem Nakiboğlu Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: Kalın Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 1 Biçimlendirilmiş Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 35,45 nk, Satır aralığı: 1.5 satır 1. GİRİŞ Biçimlendirilmiş: Madde İşaretleri ve Numaralandırma Modern Amerikan yazarlarının en popülerlerinden biri olan F. Scott Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Fitzgerald, I. Dünya Savaşı’ndan hemen sonra başlayan ve kendi ismiyle özdeşleşmiş olan “Caz Dönemi”nde ortaya çıkmış bir yazardır. Yaşadığı dönemi anlatan sosyal bir belge olarak kabul edilen ilk romanı This Side of Paradise’ın yayınlanmasıyla yirmi üç yaşında üne ve paraya kavuşmuş olan Fitzgerald, genç Amerikan yazarlarının en ünlülerinden biri olarak kabul edilmiştir. Öyle ki, E. Hemingway, onun yeteneğinin bir kelebeğin kanatları üzerindeki desen kadar doğal olduğuna inanıyordu. 1 Silinmiş: şekiller Silinmiş: doğuştan Fitzgerald romanlarıyla olduğu kadar kısa öyküleriyle de “Tarihteki en büyük, en süslü eğlence” 2 diye tanımladığı “Caz Dönemi”nin özelliklerini yansıtmaya çalışmıştır. Ona göre, caz kelimesi önce seksi, daha sonra dansı, daha sonra da müziği ifade etmektedir. 3 Bir çok eleştirmenin aynı görüşte olduğu bir konu ise, eserlerinin çoğunun onun yaşamını yansıttığıdır. Eserlerindeki kadınlar, ekseriyetle kendileriyle büyük aşklar yaşadığı kadınları temsil etmektedirler. Bu yüzden eserlerindeki kadınlar incelenirken yaşamının da ele alınması gereklidir. Silinmiş: Kısa öykü zaman zaman romana göre ikinci planda kalsa da, mensubu olduğu toplumun kültürel özelliklerini, düşünce ve duygularını yansıtan, politik ve tarihsel eğilimleri ile ilgili birtakım mesajlar veren bir türdür. Bir oturuşta okunabilecek şekilde kısa olmaları, bütünlük duygusu taşımaları ve okuma sırasında kesinti olmaması öykülerin verdiği fikrin kusursuz bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Bu özellikleriyle öyküler, bazı eleştirmenler ve edebiyat tarihçileri tarafından romana göre daha üstün tür olarak değerlendirilmişlerdir. Öykü yazarı az sözle çok şey anlatmak zorunda olduğu için, tek bir cümlenin çıkarılması bile öykünün gücünden bir şeyler kaybettirir. Her ne kadar Fitzgerald kısa öykü yazmaktan nefret ettiğini, ancak romanlarını yazabilmek için zaman kazanmak amacıyla öykü yazdığını dile getirmişse de, 4 dönemin yazarları arasında Saturday 1 Robert Pearce, Ed., The Sayings of F. Scott Fitzgerald, London, 1995, 7. Pearce, a.g.e., 7. 3 F. Scott Fitzgerald, The Jazz Age, New Direction Bibelot, New York, 1996, 6. 4 John Kuehl, F. Scott Fitzgerald, A Study of the Short Fiction, New York University, 1991, 4. 2 Silinmiş: 2 Silinmiş: , d Silinmiş: .n. 23. Evening Post gibi haftalık dergilerden, depresyon yıllarında bile, öykü başına en yüksek ücreti alan yazar olmuştur. 5 Fitzgerald, üniversite öğrenimlerini yarıda bırakarak inançları uğruna, I. Dünya Savaşı’na katılan ve savaşın aslında bazı çıkar çevreleri tarafından düzenlenmiş bir oyun olduğunu anlayarak hayal kırıklığına uğrayan bir grup genç yazarın oluşturduğu, Yitik Kuşak (Lost Generation) diye anılan edebiyat akımıyla adını duyurmuştur. Çağdaşlarından E. Hemingway, J. Dos Passos, E. E. Cumming ilk romanlarında savaş konusuna rağbet gösterirlerken, Fitzgerald, endüstriyel kapitalizmin ve modern bilimin etkisiyle gelişen Amerikan toplumunda yaşanılması kaçınılmaz olan, ahlak anlayışı, yaşam biçimi ve düşünce tarzındaki bazı değişimleri, özellikle de yüksek tabakada meydana gelen değişimleri eleştirel bir yaklaşımla, gerçekçi bir şekilde ele almıştır. Kendilerine “Yitik Kuşak” ya da “Savaş Sonrası Kuşak” gibi adlar verilmiş olan genç insanlar ve zenginler hakkındaki düşüncelerini çok rahat bir şekilde dile getirmiştir. Ünlü eleştirmen Malcolm Cowley’e göre, Fitzgerald, “Caz Dönemi”nde ortaya çıkan herhangi bir yazardan daha fazla geçmişte yaşama ruhuna sahiptir. Geçen her yılın belirgin özelliklerini, argosunu, danslarını, şarkılarını, sevilen futbolcularını ve insanların kıyafetleri, gösterdikleri heyecanları, ayrıntılarıyla yakalamaya çalışmıştır. 6 Yine Malcolm Cowley’in ifade ettiği gibi, Fitzgerald hem zamanın alışkanlığı haline gelmiş çılgınlıkları yaşamış, hem de kendisini milyonerler arasında yaşayan bir fakir, İngilizler arasında bir İrlandalı, asiller arasında için için kanayan bir köylü gibi görerek gizemli bir biçimde bu çılgınlıklardan uzak da kalmıştır. Roman ve öykülerinde, Princeton yemek kulüplerinde, Long Island’ın Kuzey Kıyısı’nda, Hollywood’da ve Fransız Rivierası’nda geçen yaşamların parıltısını yansıtmaya çalışır. Bütün öyküleri bir zamanlar kendisinin de ifade ettiği gibi, sanki en güzel kızla gittiği büyük bir dansı tasvir eder gibidir: “Bize tango yapmamız için çalan Büyük bir orkestra vardı-Bingo- bango 5 Bryant Mangum, “F. Scott Fitzgerald”, Critical Survey of Short Fiction,” ed. Frank Magill, Salem Press, 1982, 1369. 6 Bryant Mangum, A Fortune Yet Money in the Art of F. Scott Fitzgerald’s Short Stories, New York & London, 1991, 19. Silinmiş: ¶ 3 Ve biz göründüğümüz zaman, bütün insanlar Onun güzel yüzünü, benim yeni giysilerimi alkışlıyorlardı.” 7 Cowley’e göre, Fitzgerald hem dansın içinde hem de aynı anda sanki burnu cama dayalı, biletlerin ne kadar olduğunu, müzik parasını kimin ödediğini merak eden, balo salonunun dışında duran küçük bir orta batılı gibidir. Bu onun çok fazla seyrettiği bir dans değildir. Bu onun hem seyirci hem de baş aktör olduğu, çatışan davranışların ve arzuların bir draması gibidir. 8 Savaş sonrası dönemin bir göstergesi olarak parıltılı 20’lerde Amerikalılar, uluslararası sorunlardan, sosyal kaygılardan uzaklaşmışlar, kendi iç alemlerine dalarak ferdiyetçiliğe yönelmişlerdir. Kırsal Amerika’nın geleneksel değerlerine, şehir merkezli “Caz Dönemi” meydan okumuştur. Birçok insanın şaşırtıcı olarak değerlendirdiği “Caz Dönemi”, kısa etekler giyen, makyaj yapan, sigara ve içki içen genç kadınların davranışlarıyla sembolleşmiştir. Fitzgerald, savaş sonrası Amerikan toplumunda yaşanan değişimleri, başıboşlukları, çılgınlıkları, herhangi bir çağdaşından çok daha iyi anlamış ve bunu doğrudan doğruya eserlerine aktarmış bir yazardır. Savaş sonrası gençliğin eski geleneklere başkaldırışının sembolü haline gelen, eğlenme adına çılgınca dans etmeleri, sorumsuzca yaşayışları, manevi değerlerden koparak maddenin esiri olmaları, giyim kuşamlarındaki değişiklikler, Fitzgerald’ın konularına esas teşkil etmiştir. Savaş sonrası karışıklığa, özellikle öpüşüp koklaşma partilerine ve gençliğin yaşadığı aşk ilişkilerine dikkat çeken ilk yazarlar arasındadır. Yazar, esasen okuyucularını sosyetedeki gençlerin aşklarıyla ilgili öyküleriyle edindiğini ifade eder. 9 Fitzgerald, insanların geçmişi yıkıp dünyayı daha iyi bir biçimde yeniden kurabileceklerine inanmaya başladıkları o yılları, dönemin diğer yazarlarından çok daha iyi bir şekilde, en ayırt edici özellikleriyle dile getirmiştir. Marius Bewley’in, Fitzgerald’ın önemli öykülerinden biri olan “The Diamond as Big as the Ritz” adlı öyküsü ile ilgili yazdığı bir makalede söyledikleri, yukarıdaki ifadeyi desteklemektedir: “Fitzgerald’ın, Amerika’da gerçekten var olan ve ona eşlik eden davranışlarla incelenebilecek bir sınıf bulmuş olanbüyük 7 F. Scott Fitzgerald, The Stories of F. Scott Fitzgerald: A Selection of 28 Stories with an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951, xiv. 8 A. g. e., xiv. 9 Henri Claridge, F. Scott Fitzgerald Critical Assessments, Volume III, 1991, 492. 4 Amerikan yalnızlığının ya da Amerikan ahlaki oyunundaki iki boyutlu figürlerin sembolik unsurlarından ziyade, sosyal bakımdan kalıplaşmış ve tanımlanmış bir grubun temsilcileri olan karakterleri yaratabilmek için, her halükarda o sınıfı yeterli bulmuş olan büyük Amerikan yazarlarından biri olduğunu söyledim.” 10 Fitzgerald, yakışıklılığıyla, rahat davranışlarıyla ve başarısıyla zamane kızlarının hayran olduğu bir yazardır. Yalnızca en iyi nesri yazmakla kalmamış, en iyi şarabı içmiş, en zengin insanları tanımış, en iyi partilere gitmiştir. Eşi Zelda ile birlikte, eserlerindeki portreler gibi çılgınca yaşamışlardır; New York’ta partilere giderken taksilerin motor kapağı üzerine binmişler, garsonlarla kavga etmişler, ve yemek masalarının üzerinde dans etmişlerdir. Sanki para hiç bitmeyecekmiş gibi müsrif bir yaşam sürmüşlerdir. Fitzgerald’ın her nasılsa bir yolunu bulup yine yazarak sürdürdüğü hayatı uzun bir kokteyl partisine dönüşmüştür. Hatta borsanın çöküşünden iki yıl sonra, “Büyük Bunalım”ın tam ortasında bile Fitzgerald, yazdıklarından yaklaşık kırk bin dolar kazanmıştır. Hiç bitmeyeceğini sandıkları para da bitmiştir. Onun zenginlik ve başarı anlamına gelen “Amerikan Düşü”nün gerçekleşmesini temsil eden hayatı, boşa harcanmış bir yetenek ve ümitsizliğin kabusuyla son bulmuştur. 11 Fitzgerald içinde yaşadığı dünyayı hem yermiş, hem de o döneme özgü bir yaşam sürmüştür. “Amerikan Düşü”nün peşine düşmüş insanların yaşam tarzını, düşü gerçekleştirmek için baş vurulan illegal yolların kabul görür hale gelişini, geleneklere meydan okuyan, bir partiden öbürüne koşarak caz müziği eşliğinde dans eden gençliğin başıboşluğunu, toplumda değişen değer yargılarını, ahlaki gevşekliği, kısacası Amerikalıların yaşam tarzını roman ve öykülerinde öylesine ciddi ve gerçekçi bir biçimde ele almıştır ki isminin “Caz Dönemi” ile özdeşleşmesi kaçınılmaz olmuştur. Hook’un deyimiyle, “O, sadece Caz Dönemi Amerika’sını icat etmedi aynı zamanda onu yaşadı.” 12 Malcolm Cowley ise, “Ona yardım ettiği, onu göklere çıkardığı, ve sadece onlar gibi hissettiği insanları anlatmasıyla, ona hayal ettiğinden çok daha fazla para 10 Kuehl, a. g. e. 167. George McMichael, Concise Anthology of American Literature, Macmillian Publishing Company, New York, 1985, 1722. 12 Andrew Hook, Modern Fiction, F. Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972, 8. 11 5 kazandırdığı için”, Fitzgerald’ın “Caz Dönemi”ne minnettar olduğunu söylediğini ifade eder. 13 Andrew Hook, Fitzgerald’ın dili kullanmaktaki ustalığını şöyle dile getirmiştir: “Fitzgerald’ın yazar olarak temel özelliği, bir zamanlar arkadaşı Dos Passos’un ‘zarif ve karmaşık bir makine parçası’nın gelişimi, hep birinci olan bir yazma aleti diye adlandırdığı dili kullanmadaki büyük zarafettir.”14 Fitzgerald, yapıtlarında “Amerikan Düşü” konusunu irdelemiştir. Hayatı büyük düşler peşinde koşmak ve bu düşlerin yıkılışını görmekle geçmiş olan Fitzgerald, savaş sonrası kuşağın, “Yitik Kuşak’ın” dramlarından evrensel bir tema oluşturmayı başarmıştır. Öykülerindeki karakterler hep bir düşün peşinde koşmuşlar, fakat düşlerini gerçekleştirememişlerdir. Eşi Zelda ile roman ve öykülerindeki karakterler gibi parlak bir yaşam sürmüşler, çalkantılı yirmili yıllar boyunca, savaş sonrası psikolojisinin çıkmazlarıyla boğuşarak “Amerikan Düşü”ne tutunmaktan başka çaresi olmayan bunalımlı bir neslin gözünde, bu düşün somutlaşmış bir modeli haline gelmişlerdir. Yaşam tarzları ve yazdıklarıyla “Caz Dönemi”nin idolü olmuşlardır. Hook’un ifadesiyle, “Büyük bir Amerikan yazarı olarak Fitzgerald’ın ünü, her zaman desteklenmiştir.” rağbette olan “Amerikan Düşü” kavramı ile gelişip 15 Fitzgerald, modern Amerikan nesrinde hakim olan Amerika, Amerikalı olma, Amerikan ruhu gibi kavramları ve modern Amerika’nın gerçeklerini yazmıştır. Hayatının son dönemlerinde tanıştığı Hollywood eleştirmenlerinden Sheilah Graham, yazarın biyografisinde, “Scott’ın bir yazar olarak en büyük yeteneklerinden biri, kendi zamanının ruh durumunu yakalayabilmesidir.” 16 der. Seçtiği bu yolla büyük bir şöhretin sahibi olmuşsa da 1920’lerin o heyecanı ve ihtişamı bitince öykülerinde 1920’lerin değişen toplumunu ve özellikle de değişen kadınını anlatan yazarın da modası geçmiştir. Andrew Hook’a göre, “İlk başarısının ve daha sonraki hayatının hızlı ve sert gidişinin heyecanından, son sinir krizinin acılığı ve talihsizliğine kadar, Fitzgerald’ın hayatı ve kariyeri, hızlı yükselişinden, iflasına kadar geçen süredeki yıkıcı hareketi 13 Fitzgerald, The Stories of F. Scott Fitzgerald , ix. Hook, a. g. e., 2. 15 Hook, a. g. e., 3. 16 Sheilah Graham, The Real F. Scott Fitzgerald, Thirty-Five Later, 1976, 45. 14 6 içerisinde yer alan “Caz Dönemi” Amerika’sının tarihi gerçeklerinin trajik bir aynası olarak görülmektedir... O, sadece Caz Dönemi Amerika’sını icad etmedi aynı zamanda onu yaşadı.” 17 Bu çalışmada, F. Scott Fitzgerald’ın Bernice Bobs Her Hair, May Day, Winter Dreams ve The Rich Boy adlı öykülerinde “Caz Dönemi” panoramasının ve dönemin toplumunda özellikle de kadınında meydana gelen değişimin yansıtılması amaçlanmıştır. F. S. Fitzgerald’ın Hayatı ve Eserleri Hakkında Kısa Bilgi bölümünde, hayatı ve yazdığı eserler hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Amerika’da Kadın Gerçeği başlıklı bölümde, Koloni Amerika’sından “Caz Dönemine” kadar Amerika’da kadının toplumdaki yeri ve geçirdiği evreler, kadınların haklarını elde etme süreçleri ve “Caz Dönemi”nde değişen kadının özellikleri, yazarın eserlerinden alıntılar verilerek irdelenmeye çalışılmıştır. Caz Dönemi bölümünde, Fitzgerald’ın bir yazar olarak ünlendiği, eleştirmenlerce kendisinin yarattığına inanıldığı ve adıyla özdeşleşmiş 1919-1929 yılları arasındaki süreçte yaşanmış olan “Caz Dönemi”nin sosyal ve ekonomik özellikleri anlatılmıştır. Bu anlatım sırasında dönemin yazarın eserlerinde nasıl ifade bulduğu anlatılmıştır. Ayrıca, dönemin sosyal özelliklerinin, Fitzgerald tarafından ne denli iyi yansıtıldığı anlatılmaya çalışılmıştır. Birinci alt başlık olan Ahlaki Çöküş bölümünde, “Caz Dönemi” toplumunda ve buna bağlı olarak kadınlarında meydana gelen ahlaki değişim anlatılmaya çalışılmıştır. İkinci alt başlık olan Flapper Kültürü bölümünde, “Caz Dönemi”nde, kendine özgü bir kültür ve ahlak anlayışı, bir yaşam tarzı olan, değişen kadın tipine verilen bir ad olan “flapper”ın özellikleri, yazarın eserlerinden ve dönemi anlatan kitaplardan örnekler verilerek açıklanmıştır. “Flapper” sözcüğü anlam olarak uzun bir karşılığa sahip olduğu için, sözcüğün orijinal yazımının daha doğru olacağı düşünülmüştür. Üçüncü alt başlık olan Amerikan Düşü adlı bölümde ise, Amerikan edebiyatına ve Amerikalıların yaşamına hakim olmuş “Amerikan Düşü” kavramının ne anlama geldiği ve bu kavramın Fitzgerald’ın eserlerindeki ifade şekli izah edilmeye çalışılmıştır. 17 Hook, a. g. e., 8. Silinmiş: ¶ Silinmiş: Yazarın 7 Sonuç bölümünde ise, on yıllık bir süreye denk gelen “Caz Dönemi”nde, Amerikan toplumunda olagelen sosyoekonomik değişimlerin nedenleri ve “Amerikan Düşü”nün ardına düşmüş insanların uğradığı hayal kırıklığı özetlenmeye çalışılmıştır. Kaynaklar bölümünde, bu çalışmanın hazırlanması sırasında baş vurulan ve Silinmiş: ma yararlanılan eserler belirtilmiştir. Özet bölümünde de yapılan çalışmanın Türkçe ve İngilizce özeti verilmiştir. Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 8 2. F. S. FİTZGERALD’IN HAYATI VE ESERLERİ HAKKINDA KISA BİLGİ Francis Scott Key Fitzgerald, 24 Eylül 1896’da Minessota eyaletinin St. Paul Silinmiş: ¶ Silinmiş: Silinmiş: ¶ ¶ ¶ ¶ Silinmiş: Silinmiş: şehrinde doğmuştur. Başarılı olamamış aristokrat bir baba ile, 1850 patates kıtlığını Silinmiş: yaşamış İrlandalı bir annenin oğludur. Anne ve babasının mensup olduğu statü Silinmiş: YAZARIN farklılığı, onun Amerikan yaşam tarzına karşı karışık duygular beslemesine neden olmuştur. Bu yaşam onun için, bir taraftan kaba ve bayağı, diğer yandan göz kamaştırıcı ve ümit verici olmuştur. The Great Gatsby adlı romanının baş erkek karakteri gibi Fitzgerald da, yaşamın vaatlerine fazlasıyla duyarlı bir kişidir ve oldukça romantik bir düş gücüne sahiptir. Bu vaatleri gerçekleştirmeye kararlı olarak yaşama atılır. Fitzgerald’ın yaşamındaki olaylar, bu vaatleri gerçekleştirmek için gösterdiği çabalar olarak değerlendirilir. Gittiği St. Paul Akademisi (1908-10) ve Newman Okul’unda (191113) fazla popüler bir öğrenci olamamıştır. Daha sonra, Mizener’in ifadesine göre, duygularının bir çoğunu yansıttığı, Winter Dreams adlı öyküsünün erkek karakteri Dexter Green gibi, ticaret dersleri alma düşüncesiyle doğuda bir devlet üniversitesine Silinmiş: Doğuda gitmek ister. 1 1913’te gittiği Princeton Üniversitesi’nde düşlediği başarıların bazılarına ulaşır. Önemli bir tiyatro derneği olan Triangle Kulübü’ne üye olur, üniversitedeki edebiyat çevresinin önemli isimlerinden biri haline gelir. Burada piyesler, üniversitenin edebi dergileri için şiir ve öyküler yazar. Father Sigourney Fay’le tanışır, Edmund Wilson ve John Peale Bishop’la yaşam boyu sürecek arkadaşlıklar kurar. Bu arada, sonraları duygularını Winter Dreams adlı öyküsünün kadın karakteri Judy Jones’ta anlattığı, 2 Ginevra King’e aşık olur. Maddi yetersizliği yüzünden Ginevra tarafından reddedilir. Derslerinin de kötü gitmesi üzerine Princeton’dan ayrılır. Bir süre sonra Princeton’a geri dönmüşse de başarılı olamamıştır. Eserlerindeki erkek karakterlerin çoğu gibi, içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmak için, 1917’de okulu bırakarak I. Dünya Savaşı’nda görev almak üzere orduya katılır. 1 2 Arthur Mizener, Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972, 22. Mizener, a.g.e., 27. Silinmiş: m 9 1918’de, Alabama’da teğmenken, Alabama Yüksek Mahkemesi yargıçlarından birinin kızı olan Zelda Sayre ile bir şehir kulübü dansında tanışıp birbirlerine aşık olurlar. Zelda, güzelliği ile ünlü olduğu kadar, Fitzgerald’ın eserlerindeki kadın karakterlerin bir çoğu gibi, rahat davranışlarıyla ve aynı anda bir çok erkekle ilişkisi olmasıyla da ünlüdür. Bu noktadan itibaren Fitzgeral’ın yaşamı bu ilişki doğrultusunda ilerler. Zelda ile nişanlandıktan sonra, kısa zamanda para kazanıp onunla evlenebilmek için New York’a gider ve bir reklamcılık işine girer. Bu arada Zelda, Fitzgerald’ın maddi yetersizliği yüzünden nişanı bozar. Fitzgerald önce üzüntüden kendisini içkiye verir. Daha sonra St. Paul’e çekilerek Princeton’dayken yazmaya başladığı romanını yeniden ele alır. This Side of Paradise adlı bu ilk romanı Mart 1920’de yayınlanınca, Fitzgerald genç yaşta büyük bir servet ve ünün sahibi olur. Roman, dönemin gençliğinin yeni ahlak anlayışını ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. Zelda, artık para ve ün sahibi olan Fitzgerald’la evlenmeyi kabul eder. Fitzgerald, Scribner’s Magazine gibi saygın bir dergi ile, The Saturday Evening Post gibi çok para veren popüler bir dergide yazmaya başlar. Birdenbire para ve üne kavuşması, kendisinin ve Zelda’nın yatkın oldukları bir rolü oynamalarını sağlar. İkisi de Fitzgerald’ın eserlerindeki yüksek tabakadan insanlar gibi sorumsuz bir şekilde eğlence dünyasına dalarlar. “Onların eğlence hayatı, pahalı alışkanlıkları Fitzgerald’a eserleri için malzeme sağlarken, aynı zamanda ağır maddi problemler de getirmiştir.” 3 Yeni hayatlarının karmaşası ve şaşaası içinde Fitzgerald kısa öykü yazmak zorunda kalır. Eylül 1920’de Flappers and Philosophers adlı kısa öykü koleksiyonu yayınlanır. Bir yıldan daha az bir süre sonra, Mart 1922’de ikinci romanı The Beautiful and Damned yayınlanır. Bu romanında Fitzgerald, yaşamın anlamsız olduğuna inanan ve toplumun bozuk yanlarını görerek karamsarlığa düşen Amerikalı bir aydının bunalımlarını dile getirir. Fitzgeraldlar, 1921’de Avrupa’ya ilk seyahatlerini gerçekleştirmişlerdir. Bu kısa sürede Fitzgerald, Londra’da Glasworthy, Paris’te Joyce ile buluşur, Perosa’ya göre, özellikle Joyce’un Fitzgerald üzerinde etkisi büyük olmuştur. 4 Ekim 1921’de kızlarının doğumu için tekrar St. Paul’e dönerler. Eylül 1922’de ikinci öykü koleksiyonu, Tales of the Jazz Age yayınlanır. 3 Sergio Perosa, The Art of F. Scott Fitzgerald, Translated by Charles Matz and the author, Ann Arbor: The University of Michigan Press, 1965, 5. 4 Perosa, a.g.e., 5. 10 St. Paul’den New York, Great Neck’e gitmişler oradaki şaşkınlık içerisinde üçüncü romanı The Great Gatsby’yi tamamlayamamıştır. Bu süre içerisinde içki içmeyi artırmış hatta alkolik olmuştur. Zelda da sürekli olarak içmektedir fakat alkolik değildir. Maddi sıkıntılar çekmeye başlamışlardır. Sürdürdükleri lüks yaşamın maddi ve manevi bedellerini karşılayamaz bir hale gelince, özellikle içkili partilerden döndükten sonra yoğun bir biçimde aile içi kavgalar yaşamaya başlamışlardır. Perosa’nın da ifade ettiği gibi, borçlarını ödeyebilmek için, Fitzgerald bir sürü kısa öykü yazmak zorunda kalmıştır. 5 Mayıs 1924’te, çalışmaları için sakin bir ortam bulma ve aşırı harcamalarını azaltma yanılgısı ile Fransa’da yaşamaya karar verir. Fransız Rivierası’nda Silinmiş: ’ Fitzgeraldlar, Gerald ve Sara Murphy ile yakın bir dostluk geliştirirler. Burada, baş yapıtı olarak kabul edilen The Great Gatsby adlı romanını tamamlar, fakat aşırı harcamalarını azaltamazlar. Üstelik Zelda’nın, deniz pilotu olan bir Fransız’la yaşadığı aşk ilişkisi, 6 evliliklerini tehlikeye sokmuştur. Bu olay Fitzgerald için hem yeni bir tecrübe, hem de olgunluğa doğru bir adım olmuştur. Maxwell Perkins’e, “Duygulu bir yaz oldu. Mutsuz oldum, fakat çalışmam bundan etkilenmedi. Nihayet büyüyorum.” diye yazar. 7 1924-25 baharında Roma’ya giderler. Orada, Zelda birdenbire resim yapmaya başlar, bale dersleri almaya karar verir. Nisan 1925’te The Great Gatsby yayınlandığı esnada Fitzgeraldlar tekrar Fransa’ya dönerler. Eleştirmenler övgüler yağdırmışsa da, eserin satışı büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Romanda, “Amerikan Düşü”nün umutlarıyla dolu, orta batılı saf biri olan romanın kahramanı Jay Gatsby ile Princetonlı, iyi kalpli bir beyefendiyi temsil eden romanın anlatımcısı Nick Carraway’de kendi bölünmüş kişiliğini ortaya koyar. Anlattığı duygulu, güzel aşk hikayesi ile Fitzgerald, saptırılmış bir “Amerikan Düşü”nün insanı hüsrana götürebileceğini, peşine düştüğü maddi değerlerin insanın hayatına mal olabileceğini özlü bir anlatımla dile getirir. Bu romanla 20. yüzyıl edebiyatında kendine haklı bir ün ve yer edinmiştir. T. S. Eliot, The Great Gatsby’nin, Amerikan romanının Henry James’ten itibaren attığı ilk adım olduğunu söyler. 8 5 Perosa, a.g.e., 6. Mizener, a. g. e., 66. 7 Perosa, a. g. e., 6. 8 James E. Miller, JR., F. Scott Fitzgerald His Art and His Technique, New York University Press, 1964, 160. 6 Silinmiş: O Silinmiş: B 11 O dönemde, “Yitik Kuşak”ı oluşturan Amerikan yazarları için bir sığınak olarak kabul edilen Paris’te, kişiliğine ve dehasına hayran olduğu Ernest Hemingway’le buluşur. Bu çevre, orada bulunan yazarların birbirleriyle edebi kariyerleri ile ilgili fikir alış verişi yapmaları konusunda uygun olmuştur. Paris’te, kendi deyimiyle, “1000 partinin olduğu ve çalışmanın olmadığı”9 bir hayata dalar. Şubat 1926’da All The Sad Young Men adlı üçüncü öykü koleksiyonu yayınlanır. Bunun ve The Great Gatsby’nin sinema filmi haklarının satışıyla maddi anlamda geçici olarak rahatlarlar. Bu aşırılık ve viski tutkunluğu dünyası onun daha sonraki edebi çalışmalarına malzeme oluşturmuştur. Zelda, giderek daha fazla değişiklik isteyen bir kadın olur. Fitzgerald ise Şubat 1926’dan itibaren öykü yazamaz bir hale gelir. 1926’nın sonuna kadar Fransa’da kalırlar. Maddi kaynakları bitmiş ve hayal kırıklığına uğramış bir şekilde, Hollywood’da senarist olarak çalışmak üzere Amerika’ya dönerler. Orada yeni romanı Tender Is the Night için yeni malzeme toplar. Ölesiye çalışmak zorunda olması onu tüketmiştir artık. Yazdığı bir senaryo da reddedilince, iki ay sonra Hollywood’dan ayrılırlar ve Delaware, Wilmington yakınlarında Ellerslie’ye yerleşirler. İki yıl burada kalırlar, Zelda’nın bale dersi alma isteğiyle 1928 yazında tekrar Paris’e giderler. Hemingway’e göre, Zelda, eşine hem hayrandır hem de onu kıskanmaktadır. Eşinin edebi çalışmalarında ona huzurlu bir ortam sağlamamıştır. 10 Eşiyle girdiği şöhret yarışı yüzünden Zelda, profesyonel bir dansçı olmak niyetiyle bale dersleri almaya başlar. Fitzgerald yeni romanı için hala belirgin bir ilerleme kaydetmemiştir. Zelda’nın aldığı yoğun dans dersleri sağlığını tehlikeye sokmuştur. Öncekinden daha da fazla tükenmiş bir şekilde Ellerslie’ye dönerler. 1929 baharında tekrar Paris’e giderler. Fitzgerald, ilk olarak çok aşırı bir şekilde içmeye, huzursuzluk çıkarmaya ve arkadaşlarını hayal kırıklığına uğratmaya başlar. Nisan 1930’da, Zelda ilk sinir krizini geçirir ve Haziran’da, İsviçre, Prangins’te bir kliniğe yatırılır. Fitzgerald, Zelda’ya destek olmak için roman çalışmalarına ara verir ve onun yanında kalır. Zelda’nın tedavi giderlerini karşılayabilmek için, tekrar kısa öykü yazmak zorunda kalır. Kendi ekonomik krizi ile 1929 ekonomik krizi örtüşmüş, bu yıllarda Fitzgerald yoğun bir parasızlık dönemi geçirmiştir. Aslında Fitzgerald bu 9 Perosa, a. g. e., 6. Perosa, a.g.e., 5. 10 Silinmiş: ¶ 12 dönemde The Saturday Evening Post gibi bir dergiden bile 4000 dolar gibi yüksek bir ücret almıştır. Fakat Zelda ve Scott, kazandıklarından çok daha fazlasını harcamışlardır. Paranın karakter üzerindeki etkisi hakkında çok iyi yazabilen yazar, kendi parasını idare etmeye muktedir olamamıştır. Eylül 1931’de Montgomery’ye gitmesine izin verilen Zelda, Şubat 1932’de ikinci krizini geçirir. Baltimore’da Johns Hopkins Hastanesi’ne yatırılır. Zelda burada Save Me the Waltz adlı kendi otobiyografik romanını yazar. Zelda’nın ruhsal rahatsızlığından kurtulmasına destek vermek amacıyla, Scott romanın yazım ve yayımına yardım eder. 11 Zelda, hayatının kalan kısmını hep böyle hastanelerde geçirmek zorunda kalır. Fitzgerald, Baltimore, La Paix’de bir ev kiralar, dördüncü romanı olan Tender Is the Night’ı burada tamamlar. 1934’te yayınlanan, hastalarından biri olan zengin bir ruh hastasıyla evlenen ve onu iyileştirirken kendisi ruhsal bir çöküntünün içine sürüklenen Amerikalı bir psikiyatrın hikayesini anlatan bu romanı, ticari anlamda başarısızlıkla sonuçlanmışsa da en etkileyici yapıtıdır. Romanın, Zelda’nın bir ruh hastası olduğu döneme denk gelmesi, eserlerinin hayatını yansıttığına güzel bir örnektir. 1936-37 dönemi, 1936’da yazdığı The Crack-Up adlı makalesinden de anlaşıldığı üzere, Fitzgerald’ın buhran dönemidir. Sürekli içki içmektedir, borçludur ve öykü de yazamamaktadır. 1936’da Zelda hastanedeyken kendisi otelde kalmakta, kızı Scottie’ye bir ev bile kiralayamamaktadır. Kızı yatılı bir okulda kalmaktadır ve Oberler onun vekil ailesidir. Fitzgerald, kızı Scottie’ye mektuplar yazarak onunla ilgilenmekte ve onun sosyal değerlerini şekillendirmekte, eğitimini denetlemektedir. Yazarın düşleri harap olmuştur, bu andan itibaren yalnız ve acınacak bir haldedir. Fitzgerald, zamana ve ölüme karşı tek başına mücadele etmeye karar verir. Müteakip yıllarını, kişiliğini yenilemek, yeni teknikler denemek ve ümitsizce son bir sanatsal başarı yakalamak için uğraşmakla geçirir. 1937 yazında Hollywood’a gider, Metro-Goldwyn-Mayer’le haftada 1000 dolara altı aylık bir sözleşme imzalar. Daha sonra haftada 1250 dolara bir yıllık bir sözleşme daha imzalar. Para biriktiremese de bütün borçlarını öder. California’da, Sheilah Graham adlı bir sinema eleştirmenine aşık olmuş, vazgeçemediği içki alemine rağmen bu ilişki devam etmiştir. 1938 yılının sonunda, Metro-Goldwyn-Mayer sözleşmeyi yenilemeyince, Fitzgerald kendi 11 Perosa, a. g. e. 7. 13 hesabına senaryo ve Esquire dergisi için de kısa kısa öykü yazmaya başlar. Hollywood’a dair yazdığı son romanı The Love of the Last Tycoon’u tamamlayamadan, birlikte kaldığı Graham’ın dairesinde geçirdiği bir kalp krizi sonucunda, 21 Aralık 1940’ta ölür. Eşi Zelda ise Highland Hastanesinde çıkan bir yangın sırasında, 1948’de ölür. Fitzgerald, edebi anlamda, iki büyük şahsiyet olan Wells ve Compton Mackenzie’den etkilenmiştir. Princeton’da tanıştığı yakın arkadaşı ve edebi yönden etkilendiği bir yazar olan Edmund Wilson’a, 12 Wells’in romanı The New Machiavelli’nin yüzyılın en muhteşem İngiliz romanı olduğunu söyler. 13 Seçkin Ergin, Fitzgerald’ın, Mencken’in Amerikan toplumu ve kültürüne dair karamsar düşüncelerinden etkilenmiş olduğunu, hatta onları benimsediğini ve The Beautiful and Damned adlı romanının bunu kanıtladığını söyler. 14 Miller’a göre, Fitzgerald, 1925 yılından itibaren, ilk etkilendiği yazarlar olan Wells, Mackenzie ve Mencken’den, James Joyce, Willa Cather ve en önemli olanı Joseph Conrad’a yönelmiştir. 15 Fitzgerald, The Great Gatsby’yi yazdığı dönemde Joseph Conrad’dan büyük ölçüde etkilenmiştir. Miller, bu etkilenmeye dair şöyle der: “Fitzgerald, “Eğer bir yazarın sanata karşı bir özlemi yoksa, Conrad’ın yaptığı gibi, insanların, mekanların ve olayların geçtiği yer ve şartların duygusunu doğrudan doğruya eserlerinde nakletmeye çalışması gerektiğini” söylerken, Conrad’ın kendi mesleğinde yaptığı etkiyi ifade ediyordu.” 16 Fitzgerald’ın eserlerini incelerken onun hayatının da birlikte ele alınması bir zorunluluktur. Yazarın eserlerinin, hemen hemen hayatının bütün bölümlerinin bir yansıması olduğu bütün eleştirmenlerce kabul edilmektedir. Yazar, hem geçici bir bolluk ve savurganlık dünyasında yaşamıştır hem de bu dünyayı eserlerinde hep 12 Miller, a.g. e., 21. Miller, a.g.e., 16. 14 Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası, Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı” İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir, 1982, 10. 15 Miller, a. g. e., 84. 16 Miller, a. g. e., 92-93. 13 14 eleştirmiş, kendi neslinin değişmesini, toplumdaki bozulmayı her fırsatta dile getirmiştir. Kısacası yazarın hayatı kötü bir sonla biten bir aşk romanı gibidir. 15 3. AMERİKA’DA KADIN GERÇEĞİ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır İnsanlık tarihinin hemen hemen bütün dönemlerinde kadınlar, genellikle Silinmiş: ¶ ¶ erkeklerden daha az kanuni haklara ve mesleki fırsatlara sahip olmuşlardır. Kadınlık Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk ve annelik, kadınların en önemli görevleri olarak görülmüştür. İnsanoğlunun başlangıcından beri kadınlar, insan neslinin devam etmesi ve çoğalmasının kaynağı olarak kabul edilmişlerdir. Tarih boyunca kadınlar, sadece zihinsel açıdan erkeklerden daha zayıf varlıklar olarak değil, aynı zamanda da günaha teşvikin ve günahın başlıca sebebi olarak görülmüşlerdir. Örneğin, Grek mitolojisine göre, Zeus’un kendine verdiği, içinde bütün kötülüklerin bulunduğu kutuyu, açması yasaklandığı halde merakını yenemediği için açan ve Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama bütün kötülüklerin, mutsuzlukların yeryüzüne saçılmasına neden olan Pandora da bir kadındır. 1 Dördüncü yüzyılda Hıristiyan kilisesinin Katolik pederi St. Jerome, “ Kadın, günahın kapısı, günahkarlığa giden yol, yılanın zehirli iğnesi, kısacası tehlikeli bir objedir.” 2 der. Thomas Aquinas adlı 13. yüzyılda yaşamış bir Hıristiyan din adamı ise, bu konuyla ilgili görüşlerini, “Kadın, erkeğin yardımcısı olarak yaratılmıştır fakat onun tek rolü gebe kalmaktaki rolüdür...” 3 şeklinde ifade etmiştir. Hem doğuda hem de batıda erkek çocukları, kız çocuklarından daha fazla Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk tercih edilmişlerdir. Kadınlar, uzun süre, yapıları gereği erkeklerden daha zayıf görülmüşler ve kas ve zeka gücü gerektiren işlerde de yetersiz varlıklar olarak kabul edilmişlerdir. Sanayileşmemiş toplumların çoğunda, ev ya da çiftliğin günlük işleri kadınlara, avcılık ya da toprağı işleme gibi daha ağır işler ise erkeklere mal edilmiştir. Aynı zamanda çocukları büyütmek, ineklere bakmak, çamaşır yıkamak gibi sürekli ve ağır işler de yine kadınlara aittir. Zamanla, “Kadının yeri evidir” klişesi iyice yerleşmiştir. Aslında kadınlar, kişisel ve zihinsel özgürlüklerine kavuştukları dönemlerde önemli başarılar kaydetmişlerdir. Amerika’da koloni dönemi kadınının durumu incelendiğinde; bu dönemde evin reisinin erkek olduğu görülmektedir. Erkek dışarıda aileyi temsil etmektedir ve bütün parasal ve hukuksal işlerle ilgilenmektedir. Daha da önemlisi seçimlerde ailesi 1 Grolier International Americana Encyclopedia, 11. Cilt Grolier Inc.- Sabah, 1993, 4. Erişim [http//www.wic.org/misc/history.htm.] Erişim Tarihi: 11. 04. 2005, Saat:12:30. 3 a. g. e. 2 Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 16 adına oy kullanmaktadır. Yalnızca dul kadınlar ve sayıca az olan evlenmemiş kadınlar yasal olarak kendi işlerini yürütme hakkına sahiplerdir. Evlenmemiş Silinmiş: sahiptirler. kadınlar, oy verme hakkı dışında erkeklerle aynı haklara sahiptirler. Fakat AngloSakson asıllı evli bir kadın gerek kanun gerekse töreler önünde, kocasından sonra ikinci planda kalmaktadır. Kanunlarla belirlenmemiş olmasına rağmen, evli bir kadın kocasıyla tek bir insanmış gibi kabul edilmekte, kendisi hakkında dava açılamamakta ve kendisi de başkasını dava edememektedir. Koloni dönemi kadınının gayri menkul alıp satmak, anlaşmalar yapmak ve vasiyet düzenlemek gibi hakları yoktur. Evlenmeden önceki malları evlendikten sonra kocasına geçmekte ve kazandığı para da yasal olarak kocasına ait olmaktadır. Evlilikten doğan çocuklar babanın kontrolü altında büyümektedirler. Evli beyaz erkekler, eşlerinin kendi fikirlerini kabul etmelerini beklemekte ve kadınların çoğunluğu da bu ikinci derece rolü kabullenmektedirler. Genç kızlar evlenirken onlara, kendilerini eşlerine adamaları öğütlenmektedir. 4 Koloni kurucuları, kadınların aşağı görülmeleriyle ilgili derin bir biçimde kökleşmiş inançları beraberlerinde Amerika’ya getirmişlerdir. Kadınlardan sabırlı ve iyi bir ev hanımı olmaları beklenmektedir. Onların toplumdaki rolleri gayet açıktır: Hallerinden memnun bir şekilde kocalarına itaat etmeleri ve onlara hizmet etmeleri, Silinmiş: hallerinden çocuklarını büyütmeleri ve ev halkının bakımını sağlamaları. Böyle çoğunlukla kabul görmüş davranışlar, erkek egemen bir toplumda, kadınların bağımlı statülerini kabule zorlandıkları anlamına gelmektedir. Hem toplumun geliştirdiği gelenekler hem de yasalar kadını itaatkar ve güçsüz kılmıştır. Kadınlar oy kullanamazlar, vazedemezler, memuriyet yapamazlar, parasız resmi okullara ve yüksek okullara gidemezler, dava açamazlar ve olağanüstü durumlar dışında mülk edinemezler. 5 Bu dönemde kız çocukları için resmi eğitimin erkek çocuklarınkine göre ikinci planda kaldığı görülmektedir. Varlıklı ailelerin kız çocukları müzik, dans ve ev işleri ile ilgili eğitim alırken, erkek çocukları eve getirtilen özel öğretmenlerden ders alarak kendilerini üniversite eğitimine hazırlayacak olan önemli okullara gönderilmektedirler. 4 Bert Mary Norton, et al. A People and a Nation: A History of the United States, Boston: Houghton Mifflin Company, 1991, 20. 5 George B. Tindall-David E. Shi, America, WW. Norton &Company, New York, London 1989, 43. Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk 17 Bununla beraber Yeni Dünya’nın şartları gereği kadınların statülerinde az da olsa bazı düzelmeler olduğu görülmektedir. Bu dönemde kadınların sayısı erkeklere Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama göre çok daha az olduğu için bu durum, ilk yıllarda kadını Avrupa’daki kadınlardan çok daha değerli kılmıştır. Püritenler toplumda düzenli bir aile hayatına önem verdikleri için, kanunları kadınları fiziksel şiddetten korumuş ve boşanmalarına izin vermiştir. 6 Özgürlüğün mantığı siyahların statülerine olduğu gibi kadınların statülerine Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk de uygulanmak istenmiştir; fakat bu mantık kadınların durumunu 18. yüzyıl boyunca da pek fazla değiştirememiştir. Kadınlar bu dönemde de ev işleriyle sınırlı kalmışlardır. Bu yüzyılda başlayan Bağımsızlık Savaşı sırasında savaşın doğal olarak ortaya çıkardığı zorluklarla kadın, günlük hayatta daha da aktif ve katılımcı olmaya başlamıştır. Devrim heyecanı kadınlara yeni fırsatlar sunmuştur. İngiliz menfaatlerini protesto amacıyla savaş öncesi birtakım kampanyalara katılmışlardır. Geçici bir süre için olsa da, savaş kadınları yeni rollere sürüklemiştir. Kadınlar tarlalarını sürmek, dükkanlarına bakmak ya da tepsi tencere gibi ev eşyalarını eritip savaşta kullanılacak top güllesi imal etmek gibi görevleri üstlenmişlerdir. Savaş sırasında kocalarının kamp kurdukları yerlerde hasta ve yaralılara hemşirelik yapmışlar, birliklere yemek pişirmişler, çamaşır yıkamışlar ve savaşta ölenleri gömmüşlerdir. Kadınlar gerektiğinde ateş hattında da yer almışlardır. 7 Kadın mücadelelerinin başında, dönemin en bilgili, cesur ve prensip sahibi bir kadını ve Amerika Birleşik Devletleri’nin üçüncü başkanı John Adams’ın karısı olan Abigail Adams’ın 31 Mart 1776’da kocasına yazdığı mektup dikkat çekicidir: “Senin yapmanın gerekli olduğuna inandığım yeni kanunlarda Bayanları hatırlamanı dilerim... Erkeklerin eline öyle sınırsız bir güç verme...Eğer Bayanlara özel ilgi ve hassasiyet gösterilmezse biz bir isyan başlatmaya kararlıyız ve sesimizin veya temsilcimizin olmadığı hiçbir kanunla da kendimizi bağlı saymayacağız.” 8 Kadın eğitimi ile ilgili ilk teorinin sahibi Judith Sargent Murray’dır. Murray, 1780 ve 1790’larda yayınladığı makaleler serisinde kadınların erkeklerle eş bir entelektüel yapıya sahip olduklarını ve kız ve erkek çocuklarının eşit şartlarda eğitim 6 Tindall-Shi, a. g. e., 43. Tindall-Shi, a. g. e., 145. 8 Tindall-Shi, a. g. e., 145. 7 Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 18 almaları gerektiğini savunur. Ayrıca kız çocuklarının ekonomik yönden kendi kendilerine yetebilmeleri gerektiğini iddia eder. Genç kızların yaşamdaki temel amaçlarının koca bulmak olduğunu reddeder. Bu sebeple Judith Sargent Murray, Amerika’nın ilk feministi olarak kabul edilebilir. 9 Murray’ın Koloni Döneminin geleneksel kadın anlayışına karşı çıkışı, Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk Bağımsızlık Savaşı sırasında kadınların gösterdiği performansla yakından alakalıdır. Dolaylı ya da doğrudan savaşa katılan kadınlar, evin dışındaki sorumluluklarının da üstesinden geldiklerini fark edince kendilerine güvenmeyi öğrenmişlerdir ve değişim kendiliğinden oluşmaya başlamıştır. Tarihin her döneminde kadın hakları sorunu ve bu sorunla ortaya çıkan az ya da çok bir takım kadın hareketleri görülmüştür. İnsan hakları meselesi 1789 Fransız İhtilali ile birlikte ortaya çıkmış, beraberinde insan hakları beyannamesini de gündeme getirmiştir. Fakat bu beyannamede kadın haklarına yer verilmediği için, kadınlar bazı çalışmalar yapma ihtiyacı duymuşlardır. Bu dönemde ortaya çıkan tarihin ilk kadın feministi olarak kabul edilen Fransız Olympe de Gouges, yapmış olduğu kışkırtıcı konuşmalarla büyük bir kadın kitlesini etkilemiş, ancak söylevleri birleştirici ve yapıcı bir özellik taşımadığı için kadınlarla erkekleri karşı karşıya getirmiştir. 1791’de Gouges, Déclaration des Droits de la Femme et de la Citoyenne (Kadın ve Kadın Yurttaşın Hakları Beyannamesi) adlı bir belgeyi krala göndererek mücadelenin resmileşmesini sağlamıştır. Fakat 1793 Konvansiyonu ile bütün kadın kulüpleri kapatılmış, kadına verilen haklar geri alınmış ve kadınlar başladıkları yere geri dönmüşlerdir. Devletin meydana getirdiği gerginlik ise feminizmin diğer Avrupa ülkelerine yayılmasını sağlamıştır. 10 On sekizinci yüzyılın büyük demokratik devrimleri olan Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve Fransız İhtilali ile birlikte doğan feminizm, kadınların toplum içindeki durumlarını düzeltmeyi amaç edinen kendisinden önceki akımlardan, kadınlara “insan ve yurttaşlık hakları”nın demokratik sonuçlarının uygulanmasını istemesiyle ayrılır. 11 Fransız Devrimi’nden fazlasıyla etkilenmiş bir kadın olan Mary Wollstonecraft, İngiltere’de, 1792’de feminist bir inceleme olan A Vindication of the 9 Norton, a. g. e., 108. Muhammed Emin, Feminizm Nedir?, İstanbul: Türdav, 1995, 57. 11 Grolier, a. g. e., 6. Cilt, 51. 10 Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 19 Rights of Women adlı denemesini yayınlamıştır. Wollstonecraft, eserinde, Rousseau’nun doktrinine ve kızları erkeklerle eşit eğitim alma hakkından mahrum bırakan Fransız Devrimcileri başta olmak üzere, bütün ülkelerin burjuvalarına isyan eder. Küçük kızların eğitim yoluyla süs bebekliğine ve kocalarına bağımlı yaşamaya mecbur edilişlerini protesto eden Wollstonecraft, kadınların yaşam biçimde bir devrimin gerçekleştirmesi ve kadınlara yitirdikleri onurlarının geri verilmesi gerektiğini, bu hususta geç kalındığını dile getirerek kadın bilincinin aydınlanmasını istemiştir. 12 Bütün insanların kendi kaderlerini belirlemek gibi bir hakka sahip olmaları gerektiğini, bu sebeple de kadınların erkeklerle eşit bir eğitim görmeleri gerektiğini savunmuştur. Bu deneme ile birlikte Avrupa’da radikal feminizmin doğmasına sebep olmuştur. 13 Amerika’nın İngiltere’nin kolonisi olduğu dönemdeki evlilik anlayışına göre kadın ikinci plandadır ve erkeğine boyun eğmek zorundadır. Bağımsızlık Savaşı’ndan sonra cumhuriyet döneminde ise bu anlayış değişikliğe uğramıştır. Silinmiş: Cumhuriyet Silinmiş: D Özellikle kadınlar, evliliği eşit haklara sahip iki ayrı cinsin birlikteliği olarak görmeye başlamışlardır. Yeni kurulan cumhuriyetin eğitim politikasına getirdiği yenilikçi düşünce bu değişimleri hazırlayan bir etmen olmuştur. Koloni dönemi Amerika’sında eğitim, kişisel başarının aracıdır ve kişilerin kendi gayretleri sonucunda gerçekleşmektedir. Cumhuriyet döneminde ise eğitim kamu yararına olmaya başlamıştır. Cumhuriyetle birlikte kız çocuklarının eğitimine de önem verilmeye başlanmıştır. İyi nesillerin yetiştirilebilmesi için eğitimli annelerin gerekliliği anlaşılmıştır. Bu nedenle, ilk olarak Massachusetts’de hem kız hem de erkek çocuklarına parasız ilköğretim imkanı sağlanmıştır. Bütün ülkede özel akademiler genç kızlara ilköğretim sonrasında eğitim verir ama hiç kimse kadınların üniversite eğitimi alması konusunu dile getirmemektedir. 14 Kadınlar için Murray’ın eğitim, Adams’ın siyaset ve eyalet hakimlerinin hukuk alanında yapmış oldukları bütün yeniliklere rağmen Amerikan kadını 19. yüzyılın başlarında yine yerinin evi olduğunu ve esas sorumluluğunun da anne ve eş olmak olduğunu kabullenmiş durumdadır. 12 Andrée Michel, Le Féminisme, İletişim Yayınları-Presses Universitaires De France, Çev. Şirin Tekeli, İstanbul: İletişim Yayınları, 1993, 57. 13 Emin, a. g.e., 58. 14 Didem Uslu, 20. Yüzyıl Amerikan Edebiyatında Kadın, 9 Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir, 1999, 16. Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk 20 Amerika’da 19. yüzyıl başları dönem incelendiğinde endüstri alanında büyük gelişmelerin gerçekleştiği görülmektedir. Aynı zamanda bu yüzyıl evrensel Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama boyutlarda da bir kapitalizm çağıdır. Endüstrileşmenin doğal sonucu olan kentleşme, bir çok değişikliği de beraberinde getirmiştir. Bu değişimden kadınlar da paylarını almışlardır. İlk olarak New England’daki çiftçi kızları, çiftlik hayatının monotonluğundan kurtulma şansını yakalamak ve ailelerine yardım etmek veya kendi durumlarını düzeltmek için fabrikalarda çalışmaya başlamışlardır. Bu dönemde bir çok kadın da öğretmenlik yapmaya başlamıştır ve evlenmeden tek başlarına yaşamayı tercih eden ve yaşadıkları bütün zorluklara rağmen hayatlarını çalışarak devam ettirmeyi isteyen kadınların sayısında büyük bir artış kaydedilmiştir. Bazı kadınlar çok küçük yaşlarda zenginlerin evlerinde hizmetçilik, aşçılık, kahyalık ve dadılık gibi işler yapmışlar, kendi başlarına hayatta kalabilmek adına gösterdikleri çabayla Amerikan yaşam tarzında büyük değişikliklere öncülük etmişlerdir. Gelişen ekonominin kendilerine sunduğu imkanları değerlendiren özgür kadınlar, kadınlarla erkeklerin eşit haklara sahip olmaları gerektiği düşüncesini iyice idrak etmeye başlamışlardır. Köleliğin kaldırılması, siyahların özgür kılınması fikri, kadınların da özgür olması fikriyle örtüşmüş; 1840’larda Güney Carolinalı köle sahibi bir ailenin Angelina ve Sarah Grimke adlı kızları ebeveynleriyle ilişkilerini keserek, köleliğe karşı olan Quakerizm (Bir Protestan tarikatı) ve feminizmle kucaklaşmak için kuzeye gitmişlerdir. 15 Köleliğin kaldırılması ile ilgili konuşmaları tepki görünce bu iki kardeş, kadının erkeğe kesin itaati kavramına karşı savaş başlatmışlardır. Sarah Grimke, Letters on the Condition of Women and Equality of Sexes ve Angelina Grimke Letters to Catherine E. Beecher adlı kitapları yazarak, kadınların toplum içerisinde ve kanunlar karşısında maruz bırakıldıkları haksızlıkları dile getirmişlerdir. “Amerika’da kadınların uyanışı, ileri görüşlü bir İskoç olan Frances Wright adındaki kadının Amerika’yı ziyaretiyle başlar. Bu kadının teoloji ve kadın hakları konularında verdiği konferanslar bir çok kişiyi şaşırtmıştır. Fakat onun verdiği örnekler, erkekler ve çoğu kadınlar tarafından hor görülmeyi göze alarak enerjilerini açıkça feminizme, kölelik aleyhtarlığına ve işçi reformlarına adamış Philadelphialı 15 Thindal-Shi, a. g. e., 368. Silinmiş: ’ 21 Lucretia Mott, Susan B. Anthony ve Elizabeth Cady Stanton gibi Amerikan feminist hareketinin önemli kişilerini kısa zamanda harekete geçirdi.” 16 Koloni döneminden beri evli olmayan kadınlar, erkeklerin yasal haklarının bir çoğuna sahip olmuştur. Fakat geleneklere göre kadınlar genç yaşta evlenmek zorundadırlar ve bir kere evlenen kadın, yasalar karşısında ayrı kimliğini kaybetmektedir. Kadınların oy kullanma hakkı yoktur ve eğitimleri daha ziyade okuma-yazma, müzik, dans ve nakışla sınırlıdır. Erkeklerin eskiden maruz bırakıldıkları bazı engellerin bir takım reform hareketleriyle ortadan kalkması, kadınların gözlerini açmış ve toplumda ne kadar eşitsiz bir durumda olduklarını fark etmelerini sağlamıştır. Tarihte ilk olarak, 17 19 Temmuz 1848’de, köleliğin kaldırılması hareketinde Elizabeth Cady Stanton ve Lucretia Mott adlı Amerikalı iki kadın eylemci, New York’ta, Seneca Falls’da “Kadın Hakları ve Sorunları”nı konuşmak üzere bir toplantı gerçekleştirmişlerdir. Köleliğin kaldırılmasını savunan hareketin geliştirmiş olduğu, insanın özgür olması fikrinin ışığı altında Stanton ve diğerleri, modern feminist hareketin genel kariyerini başlatmışlardır. Seneca Fall Konvansiyonu Bildirgesi, Amerika’nın 1776’da yayınlanan Bağımsızlık Bildirgesi’ni model alarak kadın ve erkeklerin eşit olarak kabul edilmesini istemiştir. Bu bildirge, altmış sekiz kadın ve otuz iki erkek tarafından imzalanmıştır. Stanton, devletin kadınlara dikkat etmesi konusunda bir bildiri hazırlamış, bu bildirinin geniş çapta tanınmasını sağlamıştır. Bildiride, bütün kadınların ve erkeklerin eşit olarak yaratıldıklarına inandıklarını, kadınlara ve erkeklere yaratıcı tarafından yaşam, özgürlük ve mutluluğu arama gibi bazı geri alınamaz haklar ihsan edildiğini ifade etmiştir. İnsanlık tarihinin erkekler tarafından kadınlara uygulanan haksızlık, gasp ve zulümlerle dolu olduğunu, kadınların oy kullanma hakkına izin verilmediğini anlatmıştır. Ayrıca Stanton, erkeklerin kadınları teşekkülü sırasında hiçbir söz haklarının olmadığı kanunlara itaat etmeye mecbur ettiklerini, en cahil ve düşük seviyedeki hem yerli hem de yabancı erkeklere tanınan haklardan bile kadınları mahrum ettiklerini dile getirmiştir. Evlenen kadınların kanunlar karşısında manen ölü kabul edildiğini, kadınların mal, mülk sahibi olamadıklarını anlatmıştır. Evliliğin gereği olarak kadınların kocalarına itaat etmek zorunda bırakıldıklarını, 16 Amerikan Tarihinin Ana Hatları, Amerikan Basın ve Kültür Merkezi, Ankara, İstanbul, İzmir, 72. Elizabeth Cady Stanton, A History of Woman Suffrage, vol.1, Rochester, N. Y.: Fowler and Wells, 1889, 70-71. 17 Silinmiş: b Silinmiş: 19 Michel, a. g. e., 7879. 22 erkeğin kadının efendisi olarak kanunun kendisine verdiği yetkiyle kadını özgürlüğünden mahrum ettiğini ve onu döverek cezalandırdığını izah etmiştir. Boşanma ve vesayet kanunlarının kadınlara hiçbir hak tanımadığını, erkeğin kadının zengin olmasını sağlayacak bütün yolları kapadığını ve kadınların ilahiyatçılık, hekimlik, avukatlık ya da hakimlik gibi meslekleri yapmalarına izin verilmediğini, kadınların üniversiteye kabul edilmediklerini, erkeklerle aynı işi yapsalar bile aynı ücreti alamadıklarını çeşitli sözleriyle anlatmaya çalışmıştır. 18 İki gün süren toplantı boyunca bildiri tartışılmıştır. Fakat kadınların oy Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk kullanma hakkının kabul edilecek bir öneri olmadığı görüşü çok yaygındır. Toplantıda alınan en önemli karar ise, bu tür toplantıların Amerika’nın her tarafında yapılması ve görüşlerin toplanması yönünde olmuştur. 19. yüzyılın ilk yarısındaki kadın hareketleri bazı erkekler tarafından destek gördüyse de, erkeklerin çoğunluğu kadınların konumsal değişimine karşı çıkmıştır. Bu eleştiriler ise kadınlar üzerinde aksi tesir yapmış, bu tarz toplantıların ve bildiride üzerinde durulan konuların kadınlar tarafından daha fazla tartışılmasına sebep olmuştur. Bu süreçte hemen hemen toplumun her kesiminden kadınlar oy kullanmak ve erkeklerle eşit haklara sahip olmak için mücadele etmeye başlamışlardır. Kadınların kurtuluşunun yalnızca kadınların eseri olabileceğine inanan Amerikalı ilk kadın muhabirlerden olan Margaret Fuller, 1845’te Woman in the Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Nineteenth Century adlı kitabını yazmış; bireylerin sınırsız bir kapasiteye sahip olduklarını ve insanların rolleri cinsiyetlerine göre belirlendiği zaman, insanın gelişiminin şiddetle sınırlandığını savunmuştur. Fuller feminizmin önde gelen savunucularından biridir. Kadınların bağımsız bir kimlik kazanmaları için mücadele etmeleri gerektiğine inanır. Bu düşünce daha sonraları gelişen ve günümüzde de canlılığını koruyan feminist hareketlerin temelini oluşturan bir düşüncedir. 19 Amerika Birleşik Devletleri’nde 19. yüzyıl boyunca kadınlar, eğitimi Silinmiş: 20 Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk düzeltmek, hapishane reformunu başlatmak ve alkollü içkilerin yasaklanmasını sağlamak, İç Savaş öncesi dönemde de kölelerin özgürlüklerinin verilmesini sağlamak için organize olmuşlar ve büyük çapta reform hareketlerine katılmışlardır. 18 19 Stanton, a. g. e., 70-71. Michel, a. g. e., 78-79. Silinmiş: i Silinmiş: s 23 Bu yüzyılda cereyan eden İç Savaş, ülkedeki bütün dinamikleri ve güneyli Silinmiş: i Silinmiş: s kadınların konumunu değiştirmiştir. Savaştan önce ataerkil bir toplum düzeninde yaşayan kadınlar, savaşa katılan erkeklerden boşalan yerleri doldurmak zorunda kalmışlar ve yeni sorumluluklar üstlenmişlerdir. Evlerinin idaresini ele almışlar, daha önceleri erkek işi olarak kabul edilen işlerde çalışmışlardır. Kızlar konfederasyon ordusunda çalışmaya başlamışlar, güneyde kadınlar erkek öğretmenlerin yerini almışlardır. Bu durum güneydeki erkeğin kesin üstünlüğünün sorgulanmasını sağlamıştır. Kadınlar kendilerine güvenmeye başlamışlardır. Endüstrileşmenin sağladığı imkanlarla kırsal alandan kente giden kadınların sayısı artmış; kadınlar çeşitli iş alanlarında görev almaya başlamışlardır. Kız öğrencilerin sayısında 19. yüzyılın sonlarına doğru büyük bir artış kaydedilmiştir. Kız öğrencilerin öğrenim gördüğü yüksek okulların artması ve kadınların yüksek okul ve üniversitelere kabul edilmesiyle birlikte, yüksek öğrenim gören kadınların sayısı hızla artmaya başlamıştır. 1870 yılında tahminen fakülte ve üniversite öğrencilerinin beşte birini kadınlar oluştururken, 1900 yılı itibariyle bu oran üçte birden daha fazla bir seviyeye çıkmıştır. Kadınların her düzeyde eğitim kurumlarına alınmaya başlamaları, 19. yüzyıl feministlerinin kaydettikleri en önemli başarılardan biridir. Ekonomik ve sosyal alanda özgürlüklerini kazanan kadınlar, kendilerine oy hakkının verilmesi için kongreye ve eyaletlerin kanun yapan birimlerine baskı Silinmiş: K yapmaya başlarlar. Kadınlar gösterdikleri mücadelenin tıpkı siyahlar için olduğu gibi, kendileri için de oy kullanma hakkının elde edilmesiyle sonuçlanmasını istemişlerdir. Fakat 1868 ve 1870’te sırasıyla kabul edilen anayasanın 14. ve 15. Silinmiş: A maddeleri siyahlara vatandaşlık ve oy kullanma hakkını verirken, kadınlara oy kullanma hakkını vermemiştir. 1878’de Susan B. Anthony, Amerikan anayasasında kadınların oy vermeleriyle ilgili değişiklik önergesi vermesi için, California eyaletinden bir senatörü razı ederse de konuyla alakalı kanun tasarısı Senato komisyonunda kabul edilmez. Bu tarihten itibaren kadınlara oy hakkı verilmesi için çalışan ulusal birlik, (National Women Suffrage Association – NWSA) on sekiz sene boyunca defalarca aynı yasanın kongrede tartışılmasını sağlamıştır. Fakat erkekler, kendisine oy hakkı verilen kadının aile sorumluluklarından kaçacağı gerekçesiyle, Silinmiş: A 24 onlara bu haklarını vermek istemezler. Bütün bunlara rağmen, bazı eyaletlerde kadınlar yerel seçimlerde oy kullanma hakkını elde ederler. Amerika’da 1895-1920 yılları arasında gerçekleşen endüstrileşme sonucunda sosyal, ekonomik ve politik yaşamda bir takım bozulmaların, olumsuzlukların ortaya çıktığı görülmektedir. Bu dönemde büyük bir gelişme kaydeden kapitalizmin sağladığı değişimin etkisiyle kadınlar, kendilerini evlerinin dışında da ispatlamaya kalkışmışlardır. Toplum içindeki konumlarını düzeltmenin, erkeklerle eşit haklara sahip olmanın yollarını aramışlardır. Aynı dönemde ortaya çıkan, eğitsel ve edebi kuruluşlar olarak başlayan kadın kulüpleri, kamusal konularla ilgilenmeye başlayan orta sınıf kadınlardan oluşmaktadır. Kamu kurumlarında çalışmaları engellenen kadınlar, bu vesileyle sosyal şartlarının düzeltilmesi için gayret göstermişlerdir. Feminizm sözcüğü, 1910 yıllarında kadının sosyal konumunu sorgulayan kuruluşlar tarafından kendilerini tanımlama aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1898’de Charlotte Perkins Gilman, Kadınlar ve Ekonomi adlı kitabında, kadınların bütün yaşamlarının ev üzerine kurulu olmasının ve kadın saflığının modası geçmiş bir kavram olduğunu savunmuştur. Kadınların her alanda çalışarak varlıklarını ispatlamaları gerektiğini belirtir. 1897’de Lucy Maynard Salmon’ın Ev İşi ve 1909’da Edith Abbott’un Endüstride Kadınlar gibi bilimsel birkaç eser yayınlanmıştır. Yöntem ne olursa olsun kendilerine oy hakkının verilmesi için çalışan kadınlar, yavaş yavaş emeklerinin karşılığını almaya başlamışlar; 1912’ye kadar batıdaki dokuz eyalet, kadınlara yerel ve eyalet seçimlerinde oy verme hakkı tanımıştır. Nihayet 21 Ağustos 1920’de Amerikan kadını, anayasada yapılan 19. Silinmiş: A değişiklikle oy kullanma hakkını kesin olarak elde etmiştir. I. Dünya Savaşı, kadınların iş dünyasına girerek sanayi alanlarında görev almalarını hızlandırmıştır. Kadın hakları konusunda verilen mücadeleler nihayet karşılığını görmeye başlamış; kadın ekonomik özgürlüğünü ele geçirmiş; ama aile içinde kopmalar da başlamıştır. 1920 yıllarında Amerikan toplumunda, özellikle yüksek tabakada ve buna bağlı olarak kadınların yaşamında meydana gelen değişimleri bir tarihçi gibi gözlemleyerek, onu en iyi ifade eden yazar ise F. Scott Fitzgerald’dır. Çağdaşlarından E. Hemingway, M. Cowley, T. S. Eliot, E. O.’Neill, E. St. Vincent Millay, W. Faulkner, S. Lewis, S.V. Bennet, H. Crane ve T. Wolfe modern Amerikan Silinmiş: M 25 edebiyatına damgalarını vurmuş yazarlardır. Hepsi yaşadıkları dönemin toplumunu, Silinmiş: E farklı bakış açıları ve değerlendirme yöntemleri ile anlatmışlardır. Seçkin Ergin’e göre, “Her türlü anısını, gözlem ve tecrübesini günü gününe not defterine geçiren Fitzgerald’ın tüm tarihsel ve toplumsal değişimlere koşut Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama gördüğü tecrübelerinin bir tablosunu çizmek bir amaca yönelikti: İç Savaş’tan sonra değişen Amerikan toplum düzeninin birey üzerindeki etkisini somut bir örnekle eleştirmek, özellikle, I. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda, ‘öncü’ ruhunun ve Amerikan demokrasi idealinin unutuluşunu ve çöküşünü, monopolcü kapitalizmin ortaya çıkardığı ‘elit’ sınıfı yermek.” 20 . Fitzgerald, “Caz Dönemi” kadınını eserlerinde fazlasıyla ele almıştır. Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk Fitzgerald, dönemin kadınını, öncelikle ilk romanı This Side of Paradise’ta ele alır. Amory’nin sevgilisi Rosalind, dönemin kızlarının bütün özelliklerini taşımaktadır. O da, dönemin kızları gibi giyim kuşama, eğlenceye fazlasıyla düşkündür. Farklı erkeklerle arkadaşlık eder, dans etmeyi ve spor yapmayı sever. Zengin bir koca bulma peşindedir. Hatta, maddi imkanları sınırlı olan sevgilisi Amory kendisine evlenme teklif ettiği zaman şöyle bir cevap verir: Güneş ışığını, güzel şeyleri, neşeyi severim, sorumluluktan kaçınırım. Tencere, tava gibi şeyleri, mutfağı, süpürgeyi düşünmek istemem. Yazın yüzdüğümde bacaklarımın pürüzsüzlüğü ve güneşte yanıp yanmadıkları konusunda kaygı duymak isterim. 21 Rosalind, Amory’ye kendisini sevdiğini söylediği halde zengin bir iş adamıyla nişanlanır. Fitzgerald’ın The Great Gatsby adlı romanındaki Daisy de, Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk, Satır aralığı: tek Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama, Sekmeler: Eskisi 340,2 nk kendisine üç yüz elli bin dolarlık bir gerdanlık veren Tom Buchanan’la eşi Silinmiş: ¶ görülmedik bir düğünle evlenerek, sevgilisi Gatsby’yi yüz üstü bırakır. Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk The Rich Boy adlı öyküsünde Fitzgerald, şu sözleriyle dönemin kadınındaki değişimlerden birine dikkat çekmek istemiştir: Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 20 Seçkin Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası: Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı” İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No: 6, İzmir, 1982, 5. 21 F. Scott Fitzgerald, This Side of Pradise, Penguin Books, England, 1963, 178. 26 ...yüzyılın başında... o sıralarda gözü pek, genç kadınlar çoktan Beşinci Caddede elektrikli mobillerle geziniyorlardı. 22 Yine aynı öykünün erkek kahramanı Anson Hunter’la Nick arasında geçen konuşma, Fitzgerald’ın vurgulamak istediği konuyu destekler niteliktedir: “Nick, kızlar değişti; benim de Brooklyn’de bir küçük kızım vardı, geçen hafta, haber vermeden evlendi.” Nick, diplomatik bir cevap verdi. “Ya, öyle ha? Ha-ha-ha. Sizi pas geçmiş.” Anson, “Hem de nasıl”dedi. “Oysa bir gece önce beraberdik. 23 Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk, Satır aralığı: tek Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 22 F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, The Stories of F. Scott Fitzgerald, A Selection of 28 Stories With an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951,177-178. 23 Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 202. 27 Biçimlendirilmiş: Sağ: 70,9 nk Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır 4. CAZ DÖNEMİ O bir mucizeler dönemiydi, bir sanat dönemiydi, bir aşırılık dönemiydi ve bir hiciv dönemiydi. 1 F.Scott Fitzgerald On yedinci yüzyılda, güneydeki pamuk tarlalarında çalıştırılmak üzere Afrika’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne getirilen siyah köleler, güçlü inançlarını, doğdukları yerlere olan özlemlerini, efendilerine duydukları başkaldırı isteklerini şarkılarla dile getirmişlerdir. On dokuzuncu yüzyıl sonları ile yirminci yüzyıl başlarında, Amerika’nın güney kesimindeki siyah ve melez müzikçiler tarafından, Afrika kökenli, yeni bir müzik türü geliştirilmiştir. Bu melodiler caz müziğinin Silinmiş: ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama temelini oluşturmuştur. Zamanla Afrika kaynaklı gelenekler ile beyazların müziğinin Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır kaynaşması kaçınılmaz olmuş; bu iki evrenin, iki ruh durumunun, birbirine tamamen Silinmiş: ¶ zıt iki toplumun karşılaşmasından doğan müzikse, farklı kaynaklara dayandığı için son derece hararetli, zengin ve özgün bir tür olmuştur. Caz müziğinin özellikle halkı çok kozmopolit olan New Orleans liman kentinde doğduğu söylenmektedir. Avrupa kökenlilerin getirdikleri müzik kuralları, Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk satır: 0 nk, Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır trompet, trombon, piyano, klarnet gibi gelişmiş bazı müzik aletleri, siyahların ezgi ve ritim alanındaki ilkel ama son derece güçlü anlatım biçimiyle karışmaya başlamıştır. Siyahların oluşturdukları topluluklar, katıldıkları cenaze törenlerine giderken çaldıkları ağır ritimli ilahileri, mezarlık dönüşü doğaçlama bir şekilde değiştirerek daha hızlı ritimler ortaya çıkarmışlardır. Caz orkestralarına daha sonraları kontrbas, gitar ya da banço eklenmiştir. Çok geçmeden New Orleans’ta olağanüstü bir müzik ortaya çıkmıştır. Doğdukları yerlerden koparılmış bu insanlar kargaşasında, müzik evrensel bir bildirişim aracı olarak yerini almıştır. Bu dönemde, New Orleans’ta küçük orkestraların sayısı gün geçtikçe artmaya başlamıştır. Birkaç yıl içinde her çeşit müzik yapılmaya başlanmış ve doğaçlamanın büyük yer tuttuğu, bir Afro-Amerikan müzik türü olan, asıl caz müziğinin ilk biçimleri bu şekilde ortaya çıkmıştır. 1 F. Scott Fitzgerald, The Jazz Age, New York, New Directions Bibelot, 1996, 4. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır 28 Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Bu müzik ortaya çıktığı döneme adını vermiştir. “Caz Dönemi” diye Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır adlandırılan 1920’ler, caz müziğinin popülaritesinin zirveye ulaştığı dönemdir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika ekonomik anlamda çok iyi bir duruma gelmiştir. Özellikle doğu bölgesinde, insanlar eğlencelerine bol para harcayacak kadar zengin Silinmiş: D olmuşlardır. Caz müziği, zengin ve tanınmış insanların düzenlediği partilerde çalınan tek müzik haline gelmiştir. Zira bu dönemde bu müzik o kadar çok yaygınlaşmıştır ki, bütün gece kulüplerinde, otellerin balo salonlarında, kısacası bütün eğlence mekanlarında insanlar bu müziği icra eden beş ya da yedi kişilik caz orkestralarının eşliğinde çılgınlar gibi dans etmişler ve yasak olduğu halde el altından satılan içkileri, yine bu dönemde aşırı bir şekilde tüketmişlerdir. “Caz Dönemi” toplumunun özelliklerini roman ve kısa öyküleriyle en iyi Silinmiş: ¶ şekilde dile getirmiş bir yazar olarak Fitzgerald, The Rich Boy adlı öyküsünde, hem savaşın tasarlanmış bir oyun olduğunu hem de gençler arasında yaygınlaşan danslı eğlenceleri, başıboşluğu şu sözleriyle dile getirmektedir: Onunla 1917 yazının sonunda tanışmıştım, Yale’den yeni mezun olmuştu ve hepimiz gibi o da savaşın düzenlenmiş çılgınlığına kendini kaptırmıştı. Mavi-yeşil deniz pilotu üniformasıyla Pensacola’ya geldi, otelin orkestrası “Bağışla Sevgilim” şarkısını çalıyor, genç subaylar kızlarla dans ediyordu. 2 Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk Silinmiş: ¶ ¶ “ eğlence amaçlı yaşadıkları Bernice Bobs Her Hair adlı öyküde şöyle ifade Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk, Sağ: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama bulmuştur: Silinmiş: ” Gençlerin caz müziği eşliğinde saatlerce dans ettikleri, kaygısız, sadece Silinmiş: ¶ Bir merasim borusu ve vuruş sesiyle müzik durur. Çiftler birbirlerine yapmacık, gayretsiz gülücükler gönderirler ve şakalaşarak “la-de-da-da dum-dum,” diye tekrar ederler ve o zaman genç kadın sesleri alkış seslerinin üzerinden yükselir. Birkaç ümidi kırılmış damsız erkek sakin kayıtsız bir halde sütunlara yaslanmış bir erkekten damını almak üzere iken piste koşuyorlardı zira bu, gürültülü Christmas danslarına benzemiyordu-genç evlilerin kalkıp genç erkek ve kız kardeşlerinin müsamahakar eğlencelerine eski valsleri ve dehşet verici fokstrotları yaparak eşlik ettikleri bu yaz dansları çok eğlenceli, sıcak ve heyecan verici olarak kabul ediliyordu. 3 2 F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, The Stories of F. Scott Fitzgerald, A Selection of 28 Stories with an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951, 179. 3 Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 40. Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk Silinmiş: ¶ ¶ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk, Sağ: 42,55 nk 29 Caz yalnızca bir müzik türü olmakla kalmamış, milyonlarca insanın hayatını etkileyen bir kültür olmuştur. Bir caz müzisyeni sadece caz müziği çalan biri değil, Silinmiş: ¶ ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır aynı zamanda kıyafetleri, yaşam tarzı, alışkanlıkları, dış görünüşü ve davranışlarıyla bu kültürün bir simgesidir. Fitzgerald’a göre, kendisinin ilan ettiği “Caz Dönemi”, her yıl işçi gösterileri ve politik gösterilerin yapıldığı, 1 Mayıs 1919’daki kargaşanın sindirilmesinden itibaren başlar ve borsanın 1929’daki çöküşüne kadar devam eder. 4 Yazarın kısa Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama roman niteliğindeki, savaş sonrası dönemi anlatan öyküsü May Day, yazıldığı mekan itibariyle hakikate uygun görünmektedir. Mekan, büyük düşlerin, büyük umutların şehri New York’tur. Yazarın May Day adlı öyküsünde ifade ettiği gibi, “savaşta kazanan insanların büyük kenti” 5 Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk New York, zaferle biten bir savaş sonrasının sarhoşluğunu, coşkusunu ve sorumsuzluğunu içinde barındırmakta ve bütün toplumsal yeniliklerin ve değişimlerin çıkış noktasını oluşturmaktadır. Öykünün başında, Fitzgerald, kazanan insanların şehri New York’u, I. Dünya Savaşı sonrasında, Amerika’daki refah ve bolluk döneminin bir panoraması olarak betimlemiştir: Bir savaş yapılmış ve kazanılmıştı; savaşta kazanan insanların büyük kenti, zafer taklarıyla donatılmıştı; fırlatılmış beyaz, kırmızı, pembe güllerle gözleri alıyordu. Uzun ilkyaz günleri boyunca geri dönen askerler anayoldan davul gümbürtüleriyle, kıvrak, çınlayan bando sesleri arasından geçip gitmişlerdi; tüccarlarla memurlar o ara çekişmeyi, hesabı bir yana bırakıp, pencerelere koşuşmuşlar, sapsarı kesilmiş yüzlerini yoldan geçen taburlara çevirmişlerdi. Büyük kentte daha önce böyle bir şenlik görülmemişti; zaferle sonuçlanan savaş büyük bir bolluk getirmişti beraberinde, güneyden, batıdan tüccarlar akın etmişlerdi, ailelerini de takmışlardı peşlerine, zengin şölenlerden, çeşitli eğlentilerden paylarını alsınlar diye kadınlarına oradan gelecek kış için kürkler, altın file çantalar, ipekli gümüşlü renk renk terlikler ve pembe saten, simli kumaşlar seçeceklerdi. Savaşta üstün gelenlerin katipleriyle şairleri her yanı saran bu barış ve bolluk havasını sevinçle, böylesine gürültüyle övdükçe öbür illerden para harcamaya, coşkunun şarabından içmeye gelenlerin ardı arkası kesilmiyordu; terlik ve incik boncuk satışı aynı oranda artıyordu tabii... 6 Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,55 nk Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Silinmiş: G Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Silinmiş: B Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil 4 John Kuehl, F. Scott Fitzgerald A Study of the Short Fiction, New York University, Boston: Published by Twayne Publishers, 1991, 39. 5 Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 83. 6 Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 83. Silinmiş: (alıntılar 11 punto olmalı, italik olmamalı, ve magrinler biraz daha fazla olmalı Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 30 Amerikan ekonomisi 1920’lerde doruk noktasına ulaşmıştır. Makinelerde ve Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır işletmecilikte ortaya çıkan gelişmeler, sanayi üretimini % 50 oranında artırmıştır. Bu dönemde otomobil ve dayanıklı tüketim malları üretimi de büyük ölçüde artmıştır. Yüzyılın başında Amerika’daki telefon sayısı tüm Avrupa ülkelerindekinden daha fazladır. İletişimin hızlanması ile birlikte, bir haber eskisinden çok daha hızlı bir şekilde bütün ülkeye yayılama başlamıştır. Bu gelişmelerden en büyük faydayı zenginler sağlamışsa da, orta sınıf ile işçi sınıfının da yaşam düzeyi yükselmiştir. 1922-1929 yılları arasında maaşlar % 42, tüketici harcamaları % 23 , şirketlerin net karları % 76, hisse senedi sahiplerine dağıtılan kar payları % 108 artmıştır. Borsa spekülasyonlarının arttığı ve Florida’daki gayrimenkul fiyatlarının aşırı yükseldiği, caz orkestraları eşliğinde charleston dansı yapan, yasa dışı içkinin rahatça Silinmiş: ¶ Silinmiş: ç Silinmiş: i satıldığı barlarda oynayan, kısa etekli, kısa saçlı, serbest genç kadınların ortalığa döküldüğü bir dönemdir “Caz Dönemi”. Bu dönemde kökten dinci akımın yeniden canlanması ve içki yasağının kabulü, dönemin toplumunda olagelen davranış ve düşünce değişikliklerine karşı tepki olarak ortaya çıkmıştır. “Caz Dönemi”nin bütün coşkusuna rağmen, halkın büyük bir çoğunluğu bu Silinmiş: ¶ coşkuyu dolaylı olarak, o yıllarda ortaya çıkan bazı yenilikler sayesinde paylaşabilmiştir. Bu yenilikler arasında, bol resimli gazeteler, radyo ve haftada elli milyon seyirci toplayabilen sessiz filmler sayılabilir. Amerikalılar, içinde yaşadıkları toplumdan Sinclair Lewis’in ve F. Scott Fitzgerald’ın toplumu eleştiren eserleri sayesinde haberdar olabilmişlerdir. Fitzgerald, uzun hafta sonu sarhoşluklarını, sürekli olarak deliliğin eşiğindeki genç insanları, manasız sohbetleri, kolay kazanılan paranın baş döndürücü yanını anlattığı aşırı süslü bu dünyayı, herhangi bir çağdaşından çok daha iyi anlamıştır. Bir sanatçı olarak eserlerinde, doğru ve kusursuz bir şekilde, bazen çok etkileyici bir biçimde betimlemiştir bu dünyayı. İçinde yaşadığı dönemin sözcülüğünü yapmıştır adeta. Alev alev yanan gençlik sınır tanımaz bir biçimde başıboş yaşamaktadır. İnsanlar, savaş sonrası dönemin ortaya çıkardığı ahlaki hayal kırıklığından bahsetmektedirler. Üniversitelerdeki tuhaf, kötü gidişatın dedikodusu yapılmaktadır. Bu fantastik bir dönemin başlangıcıdır. Kısa öykü yazmada alışılmışın dışında bir yeteneğe sahip olan Fitzgerald, ilk romanı ve onu ani bir şöhrete kavuşturan This Side of Paradise sayesinde, yaşadığı dönemin kahini ve yorumcusu olmuştur. Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ¶ 31 “Flapper” adı verilen zamane kızları ona tapmaktadır ve ciddi edebiyat eleştirmenleri, onun fevkalade ümit vaat eden biri olduğu konusunda ortak bir görüşe sahiplerdir. 7 Fitzgerald, May Day adlı panaromik öyküsünde, toplumun farklı tabakalarından, yeni umutlarla orta batıdan, doğuya, New York’a gelen insanların Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır öyküsünü anlatmıştır. 1 Mayıs 1919’da işçi liderlerinin New York’ta düzenledikleri gösterilere bilinçli ya da bilinçsiz katılan topluluğun içinde, I. Dünya Savaşı’na katılıp daha sonra vatana dönen, işsiz binlerce gençten ikisi olan Carrol Key ve Gus Rose da vardır. Topluluğa söylev veren bir Yahudi’nin sözleri onlara da akla yatkın gelmektedir. Bu söylev, Fitzgerald’ın sosyalist fikirlerine ışık tutması bakımından dikkat çekicidir. Yahudi: “Ne geçti elinize bu savaştan?” diye haykırıyordu. “Çevrenize bakın şöyle bir, bakın bakalım! Zengin misiniz? Size para veren oldu mu? Yoo! Canınızı kurtardıysanız sağlamsınız, yine iyi! Dönüşünüzde karınızı, parayı toslayıp savaşa gitmekten kurtulan bir herifle kaçmış bulmadıysanız yine iyi! Yine iyi! J. P. Morgan’la John D. Rockerfeller’den başka kimin yüzünü güldürdü bu savaş, soruyorum size!” Tam o sırada sakallı çenesine inen bir yumruk, Yahudi’nin söylevini kesti; zavallıcık kaldırıma yığılıp kaldı. Yumruğu atan iri yarı, asker üniformalı nalbant, “Allah’ın belası Bolşevik seni!” diye haykırıyordu. Durumu onaylayan gürlemeler oldu, kalabalık daha da yaklaştı. Yahudi sendeleyerek ayağa kalktı ve altı yumruk birden yiyince yeniden yere yıkıldı. Ağır ağır soluyarak yattı, patlamış dudağından kan sızıyordu yere. 8 Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Daha sonra yumruğu atan asker ve bir sivilin başını çektiği kalabalık, Beşinci Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Cadde’de kızılların Tolliver Hall’daki toplantısını basmaya gitmek üzere yön Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil değiştirir. Rose ve Key ise bu karışıklıkta kendilerini diğerleriyle yürür bulurlar. Seçkin Ergin’in de ifade ettiği gibi, “Üzerlerinde taşıdıkları üniformalar ile New York kentinde saygınlık ve yeni iş olanakları kazanacaklarını sanan Key ve Rose’u New York’ta işsizlik ve başıboşluk beklemektedir. Dinsel inançları güçlü, yasalara saygılı çiftçi çocukları, ülkelerinin çıkarları ve onuru için gittikleri ‘Batı Cephesinde’, vatandaşları yurtlarında güvence içinde yaşasınlar, Edith gibi sosyete bebekleri Yale’in yıllık balosunda huzur içinde eğlensinler diye çarpışmışlardı; 7 8 New York Herald Tribune, 23 December 1940, 18. Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 93. Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 32 Henry gibi ‘Bolşevik’ yanlıları sokaklarda gösteri yapıp halkın huzurunu kaçırsınlar diye değil.” 9 Carrol ve Gus, herhangi bir kışkırtma sonucunda, öykünün baş kadın Silinmiş: ¶ karakteri Edith’in Bolşevik yanlısı ağabeyi Henry gibilerine saldırabilecek kadar bilinçsiz, işsiz güçsüz insanların içinde bulurlar kendilerini. O sırada Yale’in balosundan ağabeyi Henry’yi görmek üzere ayrılan Edith, içlerinde askerlerin de olduğu bir sürü insanın ağabeyinin bürosunu basmasına ve çok sarhoş bir haldeyken bu kalabalığa karışmış olan askerlerden, Carrol Key’in bu baskın sırasında pencereden düşerek kazara ölmesine tanık olmuştur. Zamane kızı Edith balolarda dans edip gönül eğlendirirken, aynı anda ağabeyi Henry bu tip balolara son vermek için uğraşmaktadır. Bryant Mangum, Edith’in sosyalist ağabeyi Henry’nin Amerikan sistemi hakkında kötümser olduğunu vurgulamaktadır. 10 James Tuttleton’un da belirttiği gibi, “Öyküdeki sermaye sahipleri ile işçi sınıfı arasındaki gerilim ne sadece tarihi ne de tesadüfidir. Ve Fitzgerald’ın sosyalistlere duyduğu sempati yüzeysel değildir. Princeton’da iken Fitzgerald, Shaw’dan, Wells’den ve İngiliz sosyalistlerinden derin bir biçimde etkilenmiştir. O, çok zenginlere karşı hissettiği derin kızgınlığı yüzünden, The Jungle adlı eseri, sosyalizme bir çağrı ile son bulan, Upton Sinclair gibi edebi figürlerin görüşlerine doğal olarak bir sempati duymuştur.” 11 Bu öykü, yansıttığı sosyal özellikler bakımından, Amerikan toplumundaki ciddi gerilimlerin ve bölünmelerin sinyallerini veren bir Fitzgerald öyküsüdür. Öykü, zamanın keyifsizliğindeki hem şaşırtıcı hem de büyüleyici dehşet üzerinde yoğunlaşmıştır. Yazar öyküde, çağın hastalığı haline gelen duygu yoksunluğu ve kendi isteklerine müsamahayı, kazara ölümün ortaya çıkardığı gerilimi, intihar ve anarşik kargaşa gibi görüntüleri dile getirmiştir. Öykü, Fitzgerald’ın sosyal, psikolojik, genel ve özel gerilimlerini, ve 1919 yılını fevkalade bir ustalıkla birleştirmiştir. 9 Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı” İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir,1982, 63-64. 10 Bryant Mangum, Money in the Art of F. Scott Fitzgerald’s Short Stories, New York & London, 1991, 38. 11 James W. Tuttleton, “Seeing Slightly Red: Fitzgerald’s “May Day” ”, Jackson R. Bryer, The Short Stories of F. Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982, 188. Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır 33 Fitzgerald’ın May Day adlı öyküsündeki fakir ama yetenekli bir sanatçı olan Gordon Sterrett, şantaj yaparak kendisinden para isteyen Jewel Hudson adlı kızı susturabilmek için üniversiteden tanıdığı zengin arkadaşı Philip Dean’den borç para Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama ister fakat bu parayı alamaz. Gordon New York’a iş bulup zengin olmak için, zengin arkadaşı ise eğlenmek için gelmiştir. Gordon Sterrett’in parasızlık yüzünden içine düştüğü bunalım sonucunda intihara sürüklenmesi de Fitzgerald’ın sosyalist fikirlerini destekler niteliktedir. Tuttleton’a göre, Strerrett’in intihar sebebi altın arayan kadın Jewel ya da eğitimsiz Amerika’dansa, Sterrett’in kendi kendine mahvettiği iradesidir. Bu ruhsal neden-sonuç ilişkisinde, Fitzgerald o günlerde Frank Norris’in realizminden ve H. L. Mencken’den aşırı bir şekilde etkilenmiş olduğunu Maxwell Perkins’e yazmıştır. Tuttleton, Mencken’in Fitzgerald üzerindeki etkisinin, hem karakter hem de sosyalizmin hicivsel yaklaşımı konusunda olduğunu ifade eder. Ona göre, Fitzgerald’ın yıkılmış baş erkek karakterinin felakete yaklaşımında romantik bir taraf görmeye olan eğilimi de Mencken’in etkisidir ve Fitzgerald bütün meslek hayatı boyunca, kadınlara karşı nazik ve çapkın davranmakla kahrolan bir erkeğin kötüye gidişi konusundan etkilenmiştir. 12 This Side of Paradise adlı romanı da, eserin erkek karakteri Amory Blain’in, Princeton’daki ilk sınıf arkadaşının kapitalist biri olan babasına karşı, sosyalizmi savunmasıyla son bulur: “Caz Dönemi”nde bazı Amerikalılar, giderek gelişen bir kent toplumu ve laik toplum ile eski kır geleneklerinin çatıştığını görünce, dikkatlerini aile ve din üzerinde 1920’lerdeki Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk ...Zengin erkeklerin istedikleri en güzel kızı elde ettikleri ve geliri olmayan bir sanatçının, yeteneklerini bir düğme imalatçısına satmak zorunda kaldığı bir sistemden iğreniyorum. 13 yoğunlaştırmışlar, Silinmiş: ¶ çağdaş yaşamın özellikleri hakkındaki hoşnutsuzluklarını dile getirmişlerdir. Fitzgerald ise, kültürler arası çatışmaları, kendi hayatı boyunca değişen ahlak kurallarını ve davranışları kaydetmeyi kendine görev bilmiştir. James E. Miller, kendi neslinin geleneklere karşı isyanını anlatırken, onu Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik Değil Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 63,8 nk, Sağ: 70,8 nk, Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ 12 13 Tuttleton, a. g. m., a. g. e., 184-186. F. Scott Fitzgerald, This Side of Paradise, Penguin Books, England, 1963, 249. Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 34 anlaşılır ve inandırıcı kılabilmek için, Fitzgerald’ın kendi gençliğini objektif bir şekilde anlatmak zorunda kaldığını savunur. 14 Malcolm Cowley, şu sözleriyle dönemin gençliğine dikkat çekmek ister: “Fitzgeral’ın jenerasyonu, bu dönemin esasını oluşturan sosyal hareketlerle, yerel ya da uluslararası politika ile ilgilendiğinden daha fazla ilgilenmemiştir. Yüreğinde hissettiği şey ise, daha yaşlı jenerasyonun standartları ile kesin bir kopukluk yarattığıdır. Daha sonraları Amerikan toplumunu bölecek olan entelektüel Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama kesim ile kültürsüz kesim (ya da liberal ile muhafazakar) arasında keskin bir fark yoktur; bu günlerde esas boşluk, gençlerle yaşlılar arasındadır.” 15 Genç kuşak ile yaşlı kuşağın çatıştığını ifade eden cümleleri Fitzgerald’ın Bernice Bobs Her Hair adlı öyküsünde Marjorie’nin annesi Bayan Harvey’in Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır sözlerinde görmek mümkündür: ‘Bu günlerde nezaket kalmadı.’ Bayan Harvey’in sesi modern hallerin kendisi için çok fazla olduğunu ima etti. O, genç bir kızken bütün iyi ailelere mensup genç hanımların şaşaalı zamanları olmuştu. 16 Fitzgerald, içinde yaşadığı dönemin panoramasını çizerken, toplumun içinde yaşadığı kaotik ortamı ele almış ve Amerikalının yaşam tarzını, davranış biçimini ve değişen değer yargılarını gerçekçi bir bakış açısı ile incelemiştir. Eşi Zelda ile 17 Fitzgerald’ın isimleri, Fitzgerald’ın “Caz Dönemi” diye etiketlendirdiği “Gürleyen Yirmiler”le eş anlamlı bir hale gelmiştir. Perosa’ya göre, Fitzgerald, farkında olmadan içinde yaşadığı toplumun beğenisine uygun olarak yazmıştır. Daha sonraları Fitzgerald’ın da belirttiği gibi, Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk, Sağ: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Silinmiş: ‘ Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil kendisi için yazdığı jenerasyon, insanlara sadece onlar gibi hissettiği şeyi yazdığı Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil için, onu göklere çıkarmış ve ona hayal ettiğinden çok daha fazla para vermiştir. 18 Silinmiş: ¶ Amerika’da “Caz Dönemi”, “Aşırılıklar Dönemi”, “Gürleyen 1920’ler” gibi çeşitli adlar verilen dönemdeki refahın sonsuza dek süreceği düşünülmüştür. Oysa bu aşırılıklar dönemi, “kara salı” diye anılan 29 Ekim 1929’da “Stock Market”in 14 James E. Miller, JR., F. Scott Fitzgerald His Art and His Technique, New York University Press, 1964, 29. 15 Fitzgerald, The Stories of F. Scott Fitzgerald, a. g. e., x-xi. 16 Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 44. 17 Koula Svokos Hartnett, Zelda Fitzgerald and the Failure of the American Dream for Women,, Peter Long, New York 1991, 57. 18 Sergio Perosa, The Art of F. Scott Fitzgerald, Translated by Charles Matz and the Author, Ann Arbor: The University of Michigan Press, 1965, 15. Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ¶ Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır 35 (menkul değerler borsasının) çöküşüyle sona ermiştir. Tasarruflarını hisse senetlerine yatırmış olan milyonlarca insan, yaşam boyu biriktirdiklerini kaybetmişler, iş yerlerini kapatmak zorunda kalmışlardır. Bankalar batmış, fabrikalar kapanmıştır. Bu meselenin temelinde yatan şey ise, ülkenin üretim kapasitesi ile halkın Silinmiş: ¶ tüketim gücü arasındaki büyük eşitsizliktir. Savaş sırasında ve sonrasında üretim tekniklerinde meydana gelen büyük yenilikler, sanayi üretimini ABD’deki çiftçilerin ve ücretlilerin satın alma gücünün daha da ötesine taşımıştır. Yüksek ve orta gelirli insanların yatırımları, sağlıklı yatırım imkanlarından daha fazla olmuştur ve bu insanlar tutku halinde borsa oyunlarına ya da taşınmaz mal alımına yönelmişlerdir. Bütün bunların oluşumunu hazırlayan sebep; çılgınlık derecesine varan bir üretim ve en kısa zamanda zengin olma hırsıdır. Üretim o kadar fazlalaşmıştır ki piyasadaki mallar zararına satılmaya başlamıştır. Fiyatlar düşünce fabrika ve firmalar çalışanlarının maaşını bile veremez hale gelmiştir. Çiftçiler ürettikleri malların karşılığını alamaz duruma gelmişlerdir. İnsanlar ağır vergilerin altından kalkamazken, zenginler daha zengin olmuşlar, fakirler ise daha fakir bir hale itilmişlerdir. Hisse senedi borsasının çöküşü, büyük bir göçüşün sadece birinci patlamasıdır. Bu olayı takip eden üç yıl içerisinde şartlar daha da kötüleşmiştir. Zayıf bir temel üzerine kurulmuş olan spekülasyon yapısı da yerle bir olmuştur. Bu yıllarda işsizlik Amerikan tarihinde en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Depresyon Amerikalıların yaşam tarzını önemli derecede etkilemiştir. İnsanlar eskisi gibi eğlencelerine bol para harcayamaz hale gelmişlerdir. Modern sanayi dünyasının tarihindeki en kötü ve en uzun ekonomik çöküntü olan “Büyük Bunalım”, 1929’un sonundan 1940 başlarına kadar sürmüştür. Amerika’da başlamış, 20. yüzyılda ekonomik bakımdan birbirine bağlı olan dünyanın birçok sanayi ülkesine yayılmıştır. Birçok Amerikalıya göre 1929 yılı, 10 yıllık bir ümitsizlik ve mücadele dönemini, bütün dünyanın etkilendiği ekonomik kriz dönemini başlatmıştır. Bir muhabirle kendi jenerasyonu hakkında tartışan Fitzgerald, “Bazıları komisyoncu oldu, kendilerini camdan aşağı attılar. Diğerleri banker oldu ve kendilerini vurdular. Sakin olan diğerleri gazete muhabiri oldular. Ve çok azı da başarılı yazarlar oldular... Aman Tanrım, başarılı yazarlar.” 19 diyerek depresyon dönemini güzel bir şekilde kritize etmiştir. 19 Sheilah Graham, The Real F. Scott Fitzgerald Thirty-Five Years Later, 1976, 101. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 36 “Caz Dönemi”nde edebi kariyerinin, bundan elde ettiği kazancının ve şaşaalı yaşamının zirvesinde olan Fitzgerald, 1929’da meydana gelen bu ekonomik krizle Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır beraber kendi depresyonunu yaşamaya başlamıştır. James L. W. West de bu görüşü şöyle desteklemektedir: Fitzgerald, Amerikan toplumunun 1920’lerde yaşadığı yükseliş ve 1930’larda yaşadığı düşüş ile kendi hayatı arasında bir paralellik hissetmiştir. Yirmili yıllar Fitzgerald’ın kendi yükseliş yıllarıdır. En fazla para kazandığı, şöhretinin Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Sağ: -0,1 nk, Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama zirvesinde olduğu ve eşi Zelda ile birlikte çılgınca yaşadığı yıllardır. Fakat borsanın çöküşünden sonra, 1930’da Zelda sinir krizi geçirince, Fitzgerald için de depresyon yılları başlamıştır. Fitzgerald’ın serveti tükenmeye başlamış ve 1930’lar, Amerika için olduğu gibi, Fitzgerald için de pişmanlık ve üzüntü içinde geçen iflas yılları olmuştur. 20 Yazarın hayatı ile Amerikan tarihi arasındaki benzerlik, Amerikan toplumunun 1939’da düzelme göstermesi ve yazarın edebi yenilenmesi ile devam etmiştir fakat yazar fiziksel olarak artık tükenmiştir. Kendisi öldükten sonra ünlü olan, Edmund Wilson’un onun en iyi romanı olduğuna inandığı, 21 son romanı The Last Tycoon’ı tamamlayamadan Aralık 1940’ta ölmüştür. 20 21 James L. W. West III, “Fitzgerald and Esquire”, Bryer, a. g. e., 164. Graham, a. g. e., 12. Silinmiş: ¶ 37 Biçimlendirilmiş 4.1. AHLAKİ ÇÖKÜŞ “Sanırım, ben gerçekte fazlasıyla bir töreciyim ve insanlara, onları eğlendirmektense, uygun bir biçimde vaaz vermek istiyorum.” F.Scott Fitzgerald 1920’lerde Amerikan yaşam biçimine giren bazı unsurlarla Amerikan toplumunda bir takım değişikliklerin gerçekleşmesi kaçınılmaz olmuştur. Örneğin, asfaltlanmış yollar, 1910 yılında 386000 km’ye ulaşmış olan demiryolu, kırsal kesim Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama ile kent arasındaki farklılığı ortadan kaldırmış; otomobil, radyo ve sinema filmleri, kent değerleri üzerine kurulmuş olan yeni bir kültürü oluşturmaya başlamıştır. Eskiden yalnızca zengin insanların sahip olabildiği el kameraları, kol saatleri, çakmaklar, elektrikli süpürgeler, çamaşır makineleri gibi şeylere artık işçi sınıfı da sahip olabilmektedir. Bu yeni malların kışkırtıcı bir şekilde bol oluşu, insanlar geleneksel tutumluluk anlayışlarını terk etmedikleri için ekonomik bir zararın ortaya çıkması tehdidine yol açmıştır. Bu dönemde bir ekonomist, America adlı kitapta, “İnsanlar, harcamak yerine tasarruf ettikleri için kendilerini mahvedebilirler.” diye bir uyarıda bulunmuştur. Bir gazete baş makalesi ise bu konuda daha da ısrarcı davranmıştır ve “Amerikalının ülkesine olan etkisi vatandaş olarak değil de, tüketici olarak daha kapsamlıdır.” 1 diye bir açıklamada bulunmuştur. Malcolm Cowley’e göre bu süreçte, üretim alanlarından bitip tükenmez bir Silinmiş: ¶ biçimde akan yeni mallara pazar sağlayabilmek için gerekli olan bir tüketim anlayışı geliştirilmiştir. İnsanlara biriktirmeyi anlatmak yerine, onlara satın almanın, eğlenmenin, bir kere kullandıktan sonra bir sonraki daha pahalı modeli almak için eskiyi atmanın binlerce yolu öğretilmiştir. İnsanlar da daha fazla mal üretilsin, tüketilsin ve para bir öncekine göre daha rahat kazanılsın diye bu yolu takip etmişlerdir. 2 İnsanlara tüketici olmanın verdiği haz öğretilmiş ve New York’un Madison Caddesi, kitle reklamcılık endüstrisinin merkezi olmuştur. Reklamcılık endüstrisi, satın almanın insanın kendine olan saygısını kazanmasına yardım edecek tedavi edici 1 George B. Tindall-David E. Shi, America, W.W. Norton & Company, 1989, 689. F Scott Fitzgerald, The Stories of F. Scott Fitzgerald A Selection of 28 Stories With an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951, x. 2 Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 38 bir unsur olduğunu anlatarak, ‘sade yaşam’ gibi bir kavramın kurnazca yok edilmesini sağlamıştır. Fitzgerald, reklamcılığın olumsuz yanından duyduğu rahatsızlığı şöyle dile getirmiştir: “Reklamcılık bir para sızdırma düzenidir. Onun insanlığa olan yapıcı katkısı sıfırdır. Onu kabul etmeden namuslu olabilirsiniz. O, her şeye inanan halka güvenilmez bir vaat verme demektir.” 3 Bu dönemin ünlü bir romanı olan Babbitt’te Sinclair Lewis, reklamcılığın orta Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ¶ sınıf üzerinde oluşturduğu etkiden bahsetmiş ve “Bu herkesçe kabul edilmiş olan, reklamı yapılan mallar -diş macunları, çoraplar, kravatlar, kameralar, anında su ısıtan ısıtıcılar- üstünlüğün ispatı ve sembolüdür.” 4 demiştir. Sinema filmleri, radyo, telefon ve otomobil gibi iletişim ve taşıma araçları, sadece toplumdaki değişimlere neden olmamış, aynı zamanda bu on yılın Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır ekonomisindeki hızlı bir yükselişi de ateşlemiştir. “Caz Dönemi”nin genç kuşağı yaşlıların gücünü kabullenmemekte, dönemin Silinmiş: ¶ geçici bolluk ve varlığının yarattığı sarhoşlukla kendini fazlasıyla güçlü kabul etmektedir. Bu kuşak içkiye ve zevke düşkündür. Genç kızların, Joan Crawford, Greta Garbo, Clara Bow, Paula Negri, Gloria Swanson gibi yıldızları örnek aldıkları bir dönemdir bu. Gece kulüplerinde dans maratonları yapılmaktadır. Charleston, tango ve jazz dönemin baş tacı olmuştur. Fitzgerald’a göre, “ Amerika, tarihteki en büyük ve en süslü eğlencesini yaşıyordu ve bunun hakkında anlatılacak çok şey vardı.” 5 Cowley’e göre ise, “Tarihteki bu en süslü eğlence, ahlaki bir isyandı ve bu isyanın altında da toplumsal Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama bir değişim vardı. 1920’ler, hakimiyet kaybeden Protestan kiliseleriyle, püritenizmin saldırıya uğradığı bir dönemdi.” 6 Fitzgerald, dönemin gençliğinin yaşam tarzını yansıtan bir kesiti The Great Gatsby adlı eserinde şöyle dile getirmektedir: Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik Silinmiş: ¶ 3 Koula Svokos Hartnett, Zelda Fitzgerald and the Failure of the American Dream for Women, New York, Peter Long, 1991, 93. 4 Tindall-Shi, a. g. e., 689. 5 F. Scott Fitzgerald, The Jazz Age, New York, New Directions Bibelot, 1996, 80. 6 Fitzgerald,, The Stories of F. Scott Fitzgerald, a. g. e., x. 39 Saat yedide orkestra görünürdü, öyle cansız beş parçalık bir olay değil; obualar, trombonlar, saksofonlar, viyolalar, kornet, flüt, davul ve trampet gibi müzik aletleri ile tam bir orkestra. Son yüzücüler kumsaldan dönmüş, yukarıda giyiniyorlar... Bar çok canlı ve hareketli bir durumda, ortaya konulan kokteyl tepsileri bahçeye taşmış, hava kahkaha ve yarenlik sesleriyle cıvıl cıvıl, rasgele kinayeler, takdimler unutulmuş; birbirinin adını bile bilmeyen kadınlar muhabbeti kaynatmışlardır. 7 Bu şaşaalı yirmili yılların, refah, hoppalık, iyimserlik ve kaybolan ahlaki değerlerin yılları olduğu görülmektedir. Refah, maddi objelere sahip olmak gibi, toplumda bir yer edinmenin, abartılı, müsrifçe geçen partilere katılmakla sağlandığı gibi bir anlayışın hakim olduğu yeni bir kültürü yaratmıştır bu dönemde. I. Dünya Savaşı boyunca, binlerce insan büyük zorluklar ve sefaletler çekmiştir. Ulus, eğlenceye değil de savaşa odaklanmıştır. Fakat savaş kazanılıp, askerler dönmeye başlayınca, insanlar rahatlamanın belirtisi olarak kendilerini yoğun Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ” Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,55 nk Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ Silinmiş: ¶ bir şekilde eğlenceye vermişlerdir. İşte bu anlayış, 1920’lerin yeni davranışlarını belirlemede son derece etkili olmuştur. Birçok Amerikalıya göre bu yirmili yıllar, umutsuzluk ve güvensizlik dönemidir. Üstelik de I. Dünya Savaşı’nın benzeri görülmemiş katliamının sebep olduğu hayal kırıklığı, gelişme, inanç, mantık ve iyimserlik gibi eski değerlere, modern düşüncede bir meydan okumanın başlamasını sağlamıştır. Aslında materyalist Amerikan kültürü, ahlaki ve dini bakımdan oldukça Silinmiş: ¶ sıkıdır. Amerikan ahlakçıları, 18. yüzyıldan itibaren, aşırı içki tüketimine karşı bir kampanya başlatmışlar; yüz yıla yakın bir çalışma, nihayet 16 Şubat 1919’da, kongreden çıkarılan 18. yasa değişikliği ile karşılığını almıştır. Bu yasaya göre, her Silinmiş: K türlü alkollü maddelerin üretiminin, satışının ve taşınmasının yasaklaması, o devrin ahlakçılığına güzel bir örnek teşkil etmektedir. Çıkarılan yasaya rağmen kararlı Amerikalılar, alkollü içki tüketmeye devam etmişlerdir. Yasanın amacı, Amerika’da meyhaneyi, sarhoşu ortadan kaldırmaktır. Fakat gizli içki satan binlerce lokalin ortaya çıkmasına, içki kaçakçıları için karlı bir iş alanı açılmasına neden olmuştur. Fitzgerald’ın The Great Gatsby adlı romanın baş kahramanı Jay Gatsby de aslında bir içki kaçakçısıdır. Savaşta deniz aşırı devletlere gönderildiği sırada, kendisini bırakıp zengin Tom Buchanan’la evlenen sevgilisi Daisy’yi tekrar kazanabilmek için, Gatsby bu yoldan zengin olmuştur. Daisy’lerin tam karşısına 7 F. Scott Fitzgerald, The Great Gatsby, Penguin Books, 1990, 42. Silinmiş: ¶ 40 rastlayan körfez ilerisinde bir ev satın alır; gecelerden bir gece verdiği şaşaalı partilerden birine, Daisy’nin kendiliğinden düşeceği ve onunla görüşme imkanı bulabileceği düşüyle yanıp tutuşmuştur... Fitzgerald’ın öykü ve romanlarındaki kadın karakterlerin anlaşılabilmesi için, onun yaşam öyküsünün ve hayatında önem arz eden kadınlarla yaşadığı aşkların da bilinmesi gerekmektedir. Yazarın en iyi iki romanının ve düzinelerce kısa öyküsünün konularını, eserlerinin kadın karakterlerinin prototipi olarak kabul edilen iki kıza karşı duyduğu derin aşk üzerine kurmuş olduğu görülmektedir: Ginevra King ve Zelda Sayre. Bryant Mangum da aynı fikri destekler: Fitzgerald’ın, “Çok büyük bir Silinmiş: ¶ sıkıntı ve duyarsızlıkla beni terk ederek bitirdi.” dediği zengin Ginevra King’le aşk ilişkisi ve ilk romanı yayınlanmadan önce yeterince ünlü ve zengin olmadığı için nişanı bozan Zelda Sayre ile ilişkisinden edindiği tecrübelerden ortaya çıkan konu ve temalar, ayrıca zenginlik, güzellik, gençlik gibi konular Fitzgerald’ın malzemesini oluşturur. 8 Fitzgerald, Chicagolu Ginevra King’e uzun süre kur yapmış ancak karşılık alamamıştır. Ginevra’nın Lake Forest’teki yazlık evine gitmiş; Ginevra’nın kavalyesi olarak partilere, akşam yemeklerine ve danslı eğlencelere giderken ona eşlik etmiştir. Ancak muhtemelen Ginevra’nın babası Charles King’in kendisine, “Fakir gençler zengin kızlarla evlenmeyi düşünmemelidirler.” demesiyle, büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Birkaç ay sonra Fitzgerald ve Ginevra bozuşmuşlar, fakat Scott ona karşı duygularını uzunca bir süre kaybetmemiştir. 9 Hartnett’a göre Ginevra, Chicagolu başarılı bir sanayicinin kızıdır. Ginevra aşığı Scott’u kendisine daha çok şey vaat eden, evlilik planları yaptığı zengin Ensign William Hamilton Mitchell ile aldatmıştır. Bu reddedilme, kendisini, kadınların karşı koyamayacağı bir erkek olarak gören Scott’un beninde delici bir etki yaratmıştır. 10 Böyle bir kız tarafından reddedilişin acı etkisini Fitzgerald, The Rich Boy adlı Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik öyküsündeki Anson Hunter-Paula Legendre aşkında yeniden şekillendirmiştir. Silinmiş: ¶ Arthur Mizener’e göre Fitzgerald, Ginevra’ya duyduğu hislerin çoğunu, daha sonra yazdığı Winter Dreams (1922) adlı öyküsünün kadın kahramanı Judy Jones’ta dile 8 Bryant Mangum, A Fortune Yet Money in the Art of F. Scott Fitzgerald’s Short Stories, Garland Publishing, Inc. New York & London, 1991, 11-12. 9 Scott Donaldson, “Money and Mariage in Fitzgerald’s Stories”, Jackson R. Bryer, The Short Stories of F. Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982, 77. 10 Hartnett, a. g. e., 30. 41 getirmiştir. 11Judy Jones, çevresinde bir sürü erkeğin pervane olduğu güzel, rahat, Silinmiş: ¶ zengin bir kızdır. Dexter Green, küçüklüğünde golf sahalarında cep harçlığını çıkarmak için kadilik yapan (golf toplarını, sopalarını toplayan çocuk) bir çocuktur. Güzel Judy dadısıyla golf oynamaya geldiğinde, baş kadi, Dexter’e golf sopalarını toplamasını söyleyince, Dexter işi bıraktığını söyler. Dexter Green sadece Judy Jones’a değil, onun temsil ettiği her şeye sahip olmaya şartlanmıştır. Bunun için de zengin olma düşlerini, kadilik yaparken Judy’yi gördüğü sırada kurmuştur. Dexter, Judy’nin mensup olduğu sosyal çevreyi, onun sahip olduğu şeyleri öylesine şiddetle arzu etmiştir ki, bütün hayatını, zengin Judy’nin sosyal çevresine girebilmesini sağlayacak parayı biriktirmeye adamıştır. Yıllar sonra üniversite diplomasına ve diline dayanarak, bin dolar borç alır ve bir temizleyici firmasına ortak olur. Daha yirmi yedisine gelmeden, ülkenin en büyük temizleyici dükkanları zincirine sahip olur. Artık zengin bir erkektir. Yıllar sonra Judy’yle tekrar karşılaşır ve gerçekten ona aşık olduğunu anlar. Judy, onun küçüklüğünde kadilik yaparken görüp sevdiği, zenginliğinden kaynaklanan gücüne hayran olduğu kızdır. Fitzgerald, öyküdeki Judy’yi çok zenginlerin klişeleşmiş bir tipi, zenginlikten ötürü hissiz ve şımarık bir kız olarak sunmuştur. Dexter ise, Judy’nin mensup olduğu sosyal statüye derin bir arzu duyan materyalist bir erkek olarak sunulmuştur. 12 Dexter’ın hayattan bekledikleri zengin insanlarla ilişki kurmak değildir. Dexter’ın hedefi, Fitzgerald’ın erkek karakterlerinin çoğu gibi paraya, şöhrete ve en güzel kıza kavuşmaktır. Hemen hemen bütün erkek karakterler, Dexter gibi bu uğurda zengin olmaya çalışmışlardır: Gösterişli, pırıltılı insanlarla ilişki değildi onun istediği-o gösterişli, pırıltılı şeylerin kendisini istiyordu. Çoğu kez, nedenini bilmeden en iyiyi elde etmeye çalışırdı-bazen de yaşamın oluşturduğu garip retler ve yasaklarla karşılaşırdı. 13 Dexter, çalışmış çabalamış, zengin olmuş, düşlerindeki kıza kavuşacağını zannetmiştir. Oysa Judy, zamane kızları gibi uçarı, paraya önem veren, ahlaken zayıf bir kızdır. Bir gün Judy, Dexter’ı evine yemeğe çağırır. Ailesi evde olmayacaktır. 11 Arthur Mizener, Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972, 27. Mangum, a. g. e., 54. 13 Fitzgerald, “Winter Dreams”, a. g. e., 130. 12 Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: tek Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama, Sekmeler: Eskisi 368,55 nk Silinmiş: ¶ 42 Yemek sırasında Judy’nin sıkıntılı hallerini gören Dexter, onun canını sıkıp sıkmadığını sorduğunda Judy; “Hayır sıkmadın, senden hoşlandım. Ama bugün öğleden sonra çok feci bir şey yaşadım. Sevdiğim bir adam vardı, bugün bana, durup dururken, beş parasız olduğunu söyledi. Daha önce bundan hiç söz etmemişti. Çok mu maddiyim sence?”der. “Belki söylemeye korkmuştur.” Judy,”Belki de, yanlış adım attı. Bak, eğer onun yoksul olduğunu bilseydim..” Sonra aniden kendi sözünü keser ve “Dur, işe doğru yerden başlayalım. Peki ya sen kimsin?” “Ben hiç kimse değilim, benim işim geleceğe bağlı tasarılar.” der Dexter. “Yoksul musun?” Dexter dürüst bir şekilde, “hayır” der. “Sanırım kuzeybatıda benim yaşımdakiler arasında en çok para kazanan benim. Bu kaba bir söz ama, siz bana doğru başlamamızı söylediniz.” der. Cevaba fazlasıyla sevinen Judy, Dexter’i öpücüklere boğar, bir açı doyururcasına öpücükler, istek yaratan ve hiçbir şey esirgemeyen. 14 Fitzgerald, paraya fazlasıyla önem veren bu tip kadınları öykülerinde çokça ele almıştır. Fitzgerald’ın ünlü biyografi yazarlarından Arthur Mizener, Fitzgerald ile Ginevra’nın aşkını anlatırken, Ginevra’nın zamane kızının özelliklerini taşıdığını ifade etmektedir. Ginevra,-Daisy Fay’in Jay Gatsby’ye göründüğü gibi-Fitzgerald’a olağanüstü güzel görünmüştür. Onu en çok etkileyen yanı ise, Ginevra’nın gayret sarf etmeyen rahatlığı olmuştur. Ancak Fitzgerald, fakir ama kibar yanıyla, sosyal belirsizliği ile, İrlandalı tarafından gelen püriten özelliği ile ve ciddi bir ahlakçı olması yönüyle, her türlü zevkten ve cinsel başarılardan haz duyabilen bir kızdaki felaketi sezebilmiştir. Çünkü Ginevra, doğal olarak herkesi fetheden ama yine de dokunulmaz, özgür bir kızdır. 15 Fitzgerald, ilk olarak gerçek bir kızda bilinçli bir şekilde sosyal bir yenilik başlatma niyeti olmaksızın, daha sonraları hayalinde, o kızın suretinde kendi neslinin ideal kızını oluşturduğu, ideal kızı bulmuştur. Bu kız Ginevra’dır. Ginevra, Fitzgerald’ın hayatı boyunca sıkı sıkıya sarıldığı bir ideale esas teşkil etmiştir. Hayatının son günlerinde bile, onu düşündüğü zaman gözleri yaşarmıştır. 16 14 Fitzgerald, “Winter Dreams”, a. g. e., 135-136. Mizener, a. g. e., 27-28. 16 Mizener, a. g. e., 28. 15 Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk Silinmiş: K Silinmiş: B Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk Silinmiş: ¶ 43 Winter Dreams adlı öykünün Judy’sinin, Fitzgerald’ın kendi jenerasyonunun kızlarına iyi bir örnek oluşturduğu ifade edilmişti. Judy’den biraz daha bahsedilirse, Fitzgerald’ın hayatını derinden etkileyen kadınları daha yakından tanıma fırsatı bulunmuş olur: Judy her dilediğini, çekiciliği ve sevimliliğinden kaynaklanan baskıyla elde etmeye çalışıyordu. Yöntemi hiç değişmezdi, konumu umursamazdı, yaratacağı etkiyi önceden tasarlamazdı - akıl ve düşünce onun işi değildi. Özürleri, ateşli enerjisiyle bezenir ve hoş görülürdü. O ilk gece, başı Dexter’ın omzuna dayalıyken, fısıldar: “Neyim var bilmiyorum. Dün gece birine aşık oldum sanıyordum, bu gece de sana aşığım...” Bu sözler Dexter’a güzel, duygusal sözlermiş gibi geldi. O anda eşsiz bir coşkuya kapılmıştı, bu duygu avucunun içindeydi, onundu. Oysa bir hafta sonra, bu duyguya başka bir açıdan bakmak zorunda kaldı. Genç kız onu arabasıyla akşamüstü bir kır yemeğine götürdü, yemekten sonra, gene kendi arabasıyla, bir başka erkekle çıkıp gitti. 17 Yaz bitmeden Dexter, kendisinin kızın çevresinde dolaşan beş altı erkekten biri olduğunu fark eder. Her erkek bir zamanlar Judy’nin gözdesi olmuştur. Bu erkeklerden bir tanesi uzun süre ihmal edilip çekip gidecek gibi olduğu zaman, Judy hemen ona bal gibi tatlı bir saatçik ayırmıştır; bu da adama iki yıl daha ayak sürtme gücü vermiştir. Judy’nin bedensel güzelliğinin gizemiyle güçlü bir erkek de, zeki bir erkek de kendi aklının değil, onun tutsağı olmuştur. Dexter Judy’ye evlenme teklif ettiğinde Judy, “belki bir gün”, “öp beni”, “seninle evlenmek isterdim”, “seni seviyorum” gibi sözlerle onu oyalamıştır. Dexter’ı vaatleri ile oyalarken, evlerine konuk gelen, varlıklı bir holding başkanının oğlu ile nişanlandığı söylentileri yayılmıştır. Kısa bir süre sonra da bir başka erkekle gece boyu bir motorda gönül eğlendirirken, nişanlandığı söylenilen adam deliler gibi onu kulüpte aramıştır. Dexter, yaz sonunda Judy’ye erişemeyeceğini iyice anlamıştır. Bir başka kız Irene Scheerer ile nişanlanmaya karar verir. Bu arada Judy önce Florida’ya, sonra Hot Springs’e gitmiş, bir yerlerde nişanlanmış, bir yerlerde nişanı bozmuştur. Dexter, bir üniversite kulübünün dansına, Irene rahatsız olduğu için, tek başına gider. Orada Judy’ye rastlar. Judy onu yine kendine çekmeyi başarır. Irene’le nişanlanmalarına bir 17 Fitzgerald, “Winter Dreams”, a. g. e., 136. Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: tek Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 44 hafta kala, Dexter Irene’i bırakır. Judy’nin ona yanıp tutuşması ise yalnızca bir ay sürmüştür. Fitzgerald’ın yansıtmaya çalıştığı “Caz Dönemi” kadınına güzel bir örnek oluşturan Judy Jones, bencil, eğlence düşkünü, ahlak kurallarını hiçe sayan, sayısız erkekle gönül eğlendiren bir kızdır. Judy’yi elde edememenin verdiği üzüntüyle işinin yönetimini ortağına bırakarak, karmaşık duygulardan kurtulmak için, savaşa katılmak üzere subay eğitim kampına gitmiştir. O dönemin binlerce genci gibi Dexter da, savaşı bir tür rahat soluk alma fırsatı olarak karşılamıştır. Malcolm Cowley’in belirttiğine göre, Winter Dreams adlı öykü, Fitzgerald’ın hayatının ilk dönemini hatırlatmaktadır. Hayatının tam bir kopyası değildir; fakat onun para, aşk ve sosyal statüye dair ilk hislerini yansıtan bir öyküdür. 18 Fitzgerald’ın 1919 ve 1920 yıllarında Saturday Evening Post’a satmaya başladığı hemen hemen bütün öyküleri, yüksek sosyetedeki gençlerin aşklarıyla ilgilidir: Zengin bir kız tarafından hakaretle reddedilmiş fakir bir genç erkek, maddi gücünü göstermeden önce, çok fazla zengin olmayan bir kız tarafından reddedilen fakir bir genç gibi. Fitzgerald’ın babasının zaman zaman yaşadığı ciddi maddi problemlerin, Fitzgerald’da anlaşılabilir türden bir fakirlik korkusunun yerleşmesine neden olduğu görülmektedir. Fakat ailesi, yaşadığı ciddi maddi problemlere rağmen Fitzgerald’ı Princeton Üniversitesi’ne gönderebilmiştir. 19 Scott Donaldson’a göre, “Fitzgerald, fakirliğini abartmıştır. Fitzgeraldların maddi durumu kötü değildir; fakat kızları ve oğulları Scott Fitzgerald’la beraber dans okuluna ya da üniversiteye giden ailelerden daha az paraları vardır ve bu yüzden zengin kızlara kur yaparken, maddi durumunun ona bir dezavantaj sağladığını düşünerek, Scott kendisini fakir bir genç olarak kabul etmiştir. Aşk ve para, Fitzgerald’ın hem kafasında hem de eserlerinde içinden çıkılamaz bir halde bir birine girmiştir. Fitzgerald hakkında yazan herkes onun bu konuya olan takıntısı üzerine yorum yapmıştır.” 20 18 Fitzgerald, a. g. e., 4. New York Herald Tribune, 23 December, 1940, 14. 20 Scott Donaldson, Bryer, a. g. e., 75. 19 45 Bu yönünden duyduğu rahatsızlığı, The Rich Boy adlı öyküsündeki şu cümlelerinden anlaşılmaktadır: Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Ben size büyük zenginleri anlatayım. Onlar sizden benden farklıdır. Çok genç yaşta varlığa kavuşmuş ve keyfine varmışlardır, bu da onlara bir şeyler yapmıştır, bizim katı olduğumuz yerde onlar yumuşak, bizim güvenli olduğumuz yerde onlar kuşkulu olmuştur hem de öyle ki eğer zengin doğmamışsanız, anlaması çok güçtür. İçten içe kendilerinin bizden üstün olduklarına inanırlar, çünkü biz yaşamın nimetlerini ve desteğini kendi başımıza keşfetmişizdir. Bizim dünyaya geçip bizden aşağıya çökseler bile, kendilerini bizden üstün görürler.21 Zenginliğin bu tip etkileri, The Rich Boy adlı öykünün Anson Hunter adlı karakterinde ortaya çıkmıştır. Fitzgerald’ın öykülerinin ekseriyetle fakir erkek karakterlerinin tersine, Anson, zengin bir aileye mensuptur. Kendine güvenen, aynı zamanda sevimli bir erkektir. Elbette ki bu güven duygusu, ona ailesi tarafından sunulmuş olan zenginlikten kaynaklanmaktadır. Anson’daki ilk üstünlük duygusu ise, birlikte oynadığı çocukların ailelerinin onun anne ve babasının hatırını sormaları, çocukları Ansonların evine çağırıldığında bir heyecan duymaları gibi, kendisine gösterilen imrenmeyle karışık bir saygıdan doğmuştur. Gelecek için evlenmek gibi tutucu bir beklentisi de vardır. Keyifli, açık saçık konuşan, eğlenceye düşkün bir erkektir. Dönemin kadınına benzemeyen, ciddi, muhafazakar, güzel bir kız olan Paula Legendre’a aşık olması herkesi şaşırtmıştır. Paula ve Anson birbirlerine aşık olurlar ve nişanlanırlar; fakat Anson sürekli olarak, evlenmemek için bir takım mazeretler bulur ve kıza olan aşkının hiç bitmeyeceği konusunda onu ikna eder. Anson, istediği her şeye kendisi istediği zaman sahip olabileceğine inanmak gibi, bir üstünlük duygusuna sahiptir. Aynı zamanda sürekli içen bir erkektir; zengindir ve kuralları zenginlerin koyacağına ve insanların ondaki doğal üstünlüğü, onun nasıl davrandığına bakmadan kabul etmek zorunda olduklarına inanmaktadır. Oysa onun sürekli olarak içmesi, hem Paula’nın hem de ailesinin onaylamadığı bir davranıştır. Paula nişanı bozar. Bu güzel kız tarafından reddedilmek, Anson’un benine zarar vermiş; bir çeşit üstünlük duygusuna sahip olan Anson’u, intikam amacıyla bir başka kız Dolly Karger’ı önce kazanmak sonra def etmek gibi bir davranışa yöneltmiştir. Bundan 21 Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 177. Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk, Sağ: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ergisini Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk satır: 35,45 nk 46 başka amcasının hanımı Edna’nın, Cary Sloane adında bir gençle olan ilişkisini duyduğunda, her ikisini de amcasına söylemekle tehdit etmiş, yine bu bastıramadığı üstünlük ve intikam alma duygusu ile Cary Sloane’ın intiharına sebep olmuştur. Edna da ahlaken zayıf bir kadın olarak anlatılmıştır öyküde. The Great Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik Gatsby adlı romanında, Tom Buchanan’ın metresi Myrtle Wilson da evlilik dışı ilişki yaşayan bir kadındır. Aynı eserde Daisy de, evlendikten sonra eski sevgilisiyle yeniden bir araya gelerek kocasına ihanet etmiştir. Anson’un zarar görmüş egosu, yalnızca kendisinden ayrıldıktan sonra bir başkasıyla evlenen, daha sonra ayrılıp tekrar Hagerty adında bir adamla evlenerek gerçek aşkı bulduğunu söyleyen Paula’nın doğum yaptığı sırada öldüğünü öğrendiği zaman, tekrar eski haline dönmüştür. The Great Gatsby’nin Tom Buchanan’ı gibi Anson da sahip olduğu şeyi nasıl elinde tutacağını, onu nasıl muhafaza edeceğini, kendisini tehdit eden şeyi de nasıl mahvedeceğini çok iyi bilmektedir. Scott Donaldson’a göre, Anson’un bütün bu yanlış davranışlarına neden olan şey paradır. Kalp kırdığı zaman duyduğu vicdan azabı, içki içtiği zamankinden çok fazla değildir. Fakat kendisini bir kadına adayamadığı için-hatta sevdiğine inandığı bir kadına bile-zenginliğinin sağladığı ayrıcalıklar, kendisine pahalıya mal olmuştur. Onun maddi gücü, manevi güçsüzlüğü ile dengelenmiştir. Fitzgerald’ın aşk ile para arasındaki ilişkiye dair olgunlaşmış görüşü, çok fazla paranın gerçek aşkın aleyhinde etki ettiği yönündedir. Anson gibi zenginler yıkıcıdır; çünkü böyle çok paraya sahip insanlar, başkalarını anlama özelliklerini kaybetmişlerdir. 22 Paula’yı kaybettikten sonra özellikle içtiği zamanlar, Anson’un aklı karışmakta ve Paula’nın kendisini başından attığını düşünmektedir. Bu kinizm, daha doğrusu hızlı kızlara el sürebileceği düşüncesi, onu Dolly Karger ile ilişkiye yöneltmiştir. Zamanın kızlarına başka bir örnek oluşturan Doly Karger’a gelince: Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır O günlerin pek çok genç kızı gibi, Dolly başıboş ve umursamaz bir çılgındı. Daha yaşlı kuşağın pervasızlığı, çağı geçmiş terbiye kurallarını çiğneyen savaş sonrası hareketin yalnızca bir yüzüydü.- Dolly’nin pervasızlığı daha eski ve daha pasaklıydı Anson’da, duygusal göçebe kadınların aradığı iki karşıt ölçüsüzlüğü sezmişti: Bol zevk ve eğlence düşkünlüğüne karşı koruyucu bir güç. Onun kişiliğinde hem zevk ve sefa 22 Donaldson, a. g. m., Bryer, a. g. e., 85. Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 47 düşkünlüğü, hem de sert kayalar vardı, bu iki nitelik de genç kızın benliğinin tüm isteklerini karşılıyordu. 23 Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Bu öyküdeki Anson, hızlı kız Dolly ile ilişkisini bitirdikten sonra, Dolly bir başkasıyla evlenir. Anson kendini yalnız hissetmeye başlamıştır. Artık evlenemeyeceğine inanmaktadır. Genç evlilerin dünyası onu büyülemektedir. Onların evleri Anson için neredeyse kutsaldır. Onların aşk öykülerini bilir, nerede ve nasıl yaşamaları gerektiğini onlara öğütler, mutlu evlilikler ona kendisinin erişemediği bir zevk vermektedir. Bozuk evlilikler de aynı nedenden ötürü onu keyiflendirmektedir. Nice evlilikler gördüğünü, mutlu bir evliliğin ender olduğunu ve yaşının da geçtiğini söylese de o, evlilikten yana bir erkektir. Mutlu ve başarılı bir evlilikten doğan her erkek gibi, o da evliliğe yürekten inanmaktadır. Gördüğü mutsuzluklar bu inancını etkilememektedir. Bütün bu ifadelerden de Fitzgerald’ın evliliğe karşı bakış açısı anlaşılmaktadır. Fitzgerald, evlilik kurumunun güzelliğine ve sadakate inanmaktadır. Anson Hunter, Hagerty ile evlenen ve yıllar sonra karşılaştığı eski sevgilisi Paula ile konuşurken ona şöyle der: Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Durulabilir, ben de ev bark sahibi olabilirdim, kadınlar daha başka olabilselerdi. Eğer onları böylesine anlamasaydım, eğer kadınlar başka kadınlara gösteriş için insanı şımartıyor olmasalardı, eğer birazcık gururları olsaydı. Bir süre uyuya kalıp, uyanınca gerçekten benim olan bir yuva bulabilseydim – Bak Paula, ben bunların adamıyım, kadınlar da ben de bunu görmüş ve benden hoşlanmıştır. 24 Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Öykünün sonunda Anson, gerçek aşkı Paula’nın ölümüyle büyük bir hayal kırıklığına uğramış bir şekilde, gemiyle seyahate çıkar. Gemide, içinde beslediği o üstünlük duygusunu koruyacak, destekleyecek bir kadın bulduğuna inanır ve onunla flört etmeye karar verir. Öykünün anlatıcısına göre Anson, yine onun tanıdığı eski haline dönmüştür. Çünkü ona göre Anson, bir kadın ona aşık olduğunda, bir mıknatıs gibi ona kapıldığı, 23 24 Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 189. Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 205. Silinmiş: ¶ Silinmiş: m 48 kendini anlatmasına yardımcı olduğu, ona bir şeyler vaat ettiği vakit, mutlu olabilmektedir. Fitzgerald’ın Winter Dreams ve The Rich Boy adlı öyküleri, The Great Gatsby adlı romanının uydusu niteliğindedirler. Fitzgerald, 25 The Rich Boy adlı öyküsünde The Great Gatsby adlı romanında ve daha önceki öykülerinde de olduğu Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama gibi, kaybolmuş gençlik, evlilikte hayal kırıklığı gibi konuları ele almıştır. The Great Gatsby, sonunda aşığının kendisine verdiği değeri kaybeden bir kadının idealleştirilmesini konu etmiştir. Yine The Great Gatsby’de olduğu gibi, bu öyküde de anlatıcı-gözlemci bir bakış açısı kullanmıştır. Gatsby, Daisy için, ona tekrar kavuşabilmek için nasıl bir duygu ve amaç yoğunluğu yaşamışsa, Winter Dreams adlı öykünün kahramanı Dexter Green de Judy Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Jones’u kazanmak için, aynı amaç yoğunluğunu yaşamıştır. The Great Gatsby nasıl bir yaz aşkı ise, Dexter’ınki de bir yaz aşkıdır. Gatsby, kendisine ihanet eden Daisy’yi nasıl unutamamışsa, Dexter da kendisini defalarca aldatan sonra tekrar ikna öpücükleri ile kendisini oyalayan Judy’yi unutamamıştır. Her iki eserin kadın kahramanları Daisy ve Judy’nin daha sonra evlendikleri erkekler Tom Buchanan ve Lud Simms, kaba, içki içen, öyküdeki ifadeyle, orada burada sürten erkeklerdir. Gatsby ve Dexter ise, istedikleri kızlara kavuşmak için, zengin olma yolunda büyük uğraş vermişler ve zengin olmuşlardır. Fakat sonunda her ikisi de sevdikleri kızları kaybetmişlerdir. Daisy’nin cazibesi, ona tutkun olan erkeklerin bir türlü hatırlarından çıkaramadıkları sesindeki coşkunluktan, onun para sesini andıran sesinden, Judy’nin cazibesi ise, güldüğü zaman dudak kenarlarının aşağıya doğru bükülüşünden Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama kaynaklanan, neşe saçan, zaman zaman “suni”, “inandırıcı”, “şaşırtıcı”, “akıl almaz” ve “samimiyetsiz” gibi sıfatlarla tasvir edilen gülüşünden hasıl olmaktadır. Bu çekici sesler ve gülüşler, “golden femme fatal”i (mahvedici altın kadın) karakterize eden niteliklerdir. Bu altın kadınlar aşıklarını önce tuzağa düşürürler, daha sonra onları terk ederler. “Büyük ölçüde dikkatsizlik”, her iki kadını da tasvir etmede kullanılmıştır. Bu durum, Daisy’nin korkunç araba kazasında kocasının metresi Myrtle Wilson’u öldürmesi ya da golf oynamaya gelen küçük Judy’nin pervasızca, hiçbir şey düşünmeden golf sırasında hiddetlenip, golf sopasını dadısının göğsüne 25 Mangum, a. g. e., 71. Silinmiş: ü 49 vurmak istemesi ya da ona incitici sözler söylemesi gibi fiziki şiddeti de doğurmuştur. Bu mahvedici kadınlar, “şifa bulmaz bir biçimde haysiyetsiz”lerdir. 26 Fitzgerald’ın eserlerini eleştirenler, bu mahvedici kadınlara, ilkesiz, bencil, kibirli ve kontrolsüz gibi sıfatlar yakıştırmışlardır. Fitzgerald’ın hayatında çok büyük önem arz eden, eserlerinin bir çoğunu Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ doğrudan etkileyen ikinci kadın ise Zelda Sayre’dir. Zelda, altın sarısı saçları ve çok farklı kişiliğiyle, büyüleyici bir güzelliğe sahip bir kızdır. Babası Alabama Yüksek Mahkemesi’nde yargıçtır. Fitzgerald’ın Zelda’ya duyduğu derin aşk, onun bir an önce üne ve paraya ulaşması için yazarlık mesleğinde gayret sarf etmesine neden olmuştur. Fitzgerald, 1918 yılında Montgomery yakınlarındaki Alabama, Sheridan kampında askerlik görevini yaparken, on sekiz yaşında, güzelliği ile ünlü, gençler Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama arasında sözü geçen bir kraliçe gibi kabul gören, zengin bir aileye mensup Zelda’ya aşık olur. Zelda, dönemin hızlı yaşayan kızları gibi dünyayı umursamayan, Sheridan’daki genç subaylarla gününü gün eden bir kızdır. Ve yine o dönemin kızları için dans etmek büyük bir tutkudur, Zelda da Alabama, Georgia, Sewanee gibi üniversitelerin danslı eğlencelerine katılır. Hayranları Zeta Sigma adlı bir kardeşlik cemiyeti oluşturmuşlardır. Bir adayın bu cemiyete üye olabilmesi için, Zelda’ya bağlılık yemini etmesi ve en azından bir kere, Montgomery’de Zelda ile randevuya çıkmış olması gerekmektedir. 27 Hartnett’in ifadesine göre, “Zelda, sıra dışı kişiliği, olağanüstü bakışları ve Silinmiş: ¶ dikkat çekici yetenekleri ile çok iyi tanınıyordu. Genç erkek sürüleri, özellikle katıldığı bir çok dansta, o nereye giderse oraya doğru yöneliyorlardı–ister kavalyeli ister kavalyesiz gitsin... Zelda yeni erkeklerle tanışma konusunda çok rahattı” 28 Nihayetinde Fitzgerald, Zelda’nın gönlünü kazanır ve nişanlanırlar. Fitzgerald’ın biyografi yazarı Arthur Mizener bu konudaki görüşünü şöyle ifade Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır eder: “Yine de bu ilişki, başlangıçta rahat bir ilişki değildi. Her ikisi de birey olarak, kendi bağımsız haklarının olduğuna inanmışlar, hislerinin derinliğine rağmen, 26 John Kuehl, F. Scott Fitzgerald A Study of the Short Fiction, New York University, Published by Twayne Publishers, 1991, 64. 27 Sara Mayfield, Exiles from Paradise: Zelda and Scott Fitzgerald, New York: Delacorte, 1971, 45. 28 Hartnett, a.g. e., 29. Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 50 birbirlerine kesin söz vermekte isteksiz davranmışlardır,... ‘cinsel pervasızlık hariç’. Fitzgearld, daha sonraları, Zelda’nın kendisini kabul etmesine şaşırmış bir şekilde, ‘Ben para kazanmadan önce, benimle kaderini birleştirme konusunda, Zelda kurnaz davrandı.’” 29 demiştir. Fitzgerald, Zelda ile evlenebilmeleri için gerekli olan parayı kazanma düşüncesiyle büyük umutlar şehri New York’a gider; ancak yeterince para Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır kazanamaz ve Zelda nişanı bozar. Bu arada, daha önce yayınlanması reddedilen romanı This Side of Paradise 26 Mart 1920’de yayınlanır. Fitzgerald, artık ünlü ve zengin bir yazardır. Saturday Evening Post, Scribner’s gibi edebiyat dergilerinin kapıları sonuna kadar açılmıştır onun için. Zelda, Fitzgerald’ın bir çok öykü ve romanının kadın kahramanı gibi paraya, şöhrete önem veren bir kadın olduğu için, Fitzgerald zengin olur olmaz, onunla evlenmeyi kabul etmiştir. 3 Nisan 1920’de New York’ta çok şaşaalı bir düğünle evlenmişlerdir. Fitzgerald, parasızlığı yüzünden yaşadığı bu aşk çıkmazını The Crack Up adlı Silinmiş: ¶ makalesindeki şu sözleriyle ifade etmiştir: “...Parasızlık yüzünden bedbaht olmuş, trajik aşklardan biriydi, ve bir gün kız sağ duyusuna dayanarak bu aşka son verdi.... Cebindeki para şıngırtısı ile bir yıl sonra kızla evlenen adam, aristokrat sınıfına karşı sürekli olarak değişmeyen bir Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama güvensizlik, bir kin duyacaktı.” 30 Onların düğünleri, Amerikan edebiyatındaki en ünlü evliliklerden birini Silinmiş: ¶ başlatmıştır. Zelda, tekrar tekrar, Fitzgerald’ın eserlerinin bir kadın karakteri olarak ortaya çıkmıştır. 31 Hatta bir seferinde Fitzgerald, “Ben, öykülerimin kadın kahramanıyla evlendim.” 32 demekle kadın karakterleriyle ilgili güzel bir ip ucu vermiştir. Arthur Mizener’in belirttiğine göre Fitzgeraldların balayı, New York’taki ve Princeton’daki tiyatrolara ve danslı eğlencelere gitmekten ibarettir. Fitzgerald bu tip eğlence ortamlarında Zelda’yı gayet vakarlı bir şekilde hanımı olarak tanıtır, fakat onların durumu öyledir ki, kimse bunun gerçek olduğundan emin değildir, özellikle Zelda, bir akşam yemeğinde masanın üzerinde dans ettikten sonra. Biltmore’daki 29 Mizener, a. g. e., 38. Fitzgerald, The Jazz Age, a. g. e., 64. 31 C. Hugh Holman “Fitzgerald’s Changes on the Southern Bell: The Tarleton Trilogy”, Bryer, a. g. e., 54. 32 Nancy Milford, Zelda: A Biography, New York: Harperand Row, 1970, 77. 30 Silinmiş: ¶ 51 balayı evlerinden Commodore otele gittiklerinde, durumu kutlamak için döner kapıda bir buçuk saat dönmüşlerdir. Bu, “Caz Dönemi”nin başlamasıdır. 33 Hartnett’e göre, “Onlar mükemmel bir çifttir ve gelecek on yılın Altın Çifti Silinmiş: ¶ olacaklardır.” 34 Yeni bir dönem başlamıştır ve Scott ile Zelda evlenir evlenmez, Fitzgerald’ın Silinmiş: ¶ eserlerinde anlattığı üst tabakadan insanların 1920’lerde yaptığı gibi el ele, büyük bir cesaretle bu dönemin eğlence dünyasına dalmışlardır. Fitzgerald o dönemde kendilerini anlatırken, “Kendimizi büyük, parlak, keşfedilmemiş bir ambardaki küçük çocuklar gibi hissediyorduk.”35 demiştir. Fitzgerald’ı üne ve paraya kavuşturan romanı This Side of Paradise’ın yayınlanmasından sonra, Fitzgerald küçük bir servetin sahibi olur. Fitzgerald, eşi Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Zelda ile birlikte ünlü olduğu döneme özdeş bir yaşam tarzı sürmüştür. Çeşitli düşünce akımlarının geliştiği bu dönemde Fitzgerald, içinde yaşadığı toplumu hem eserleriyle eleştirmiş, hem de toplumdaki rahatlamayı, geçmişin değerlerinden kopuşu, maddeye ve eğlenceye düşkünlüğü yansıtan bir şekilde yaşamıştır. Mizener’e göre Fitzgerald, ne kendisini ne de Zelda’yı saçma aşırılıkları ve para harcamalarından vazgeçirebilmiştir. O gerçekten parayı iyi idare etmekle değil de, yalnızca zenginlere mahsus olan, ona göre sürekli olarak hayal ettiği güzel yaşam Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama tarzı için gerekli olan hareketlilik ve zarafet gibi konularla ilgilenmiştir. 36 “Fitzgerald, her ne kadar yirminci yüzyılın başlarındaki her hangi bir yazara Silinmiş: ¶ ödenen en yüksek ücretlerden birini kazanıyorduysa da, o her zaman iflasın eşiğinde olmuştur. (Sonraları kızı Scottie’nin yazdığına göre, Fitzgerald, parayla bir aşk/nefret ilişkisine sahiptir.)” 37 Zelda ve Scott, 1920-1924 yılları arasında çılgınca eğlenilen içkili partiler vermişlerdir. Kendileri de bir partiden öbürüne koşuşturarak, o dönemdeki yüksek sosyeteden insanların yaşadığı gibi lüks bir yaşam sürmüşlerdir. Zamanla kazancı, yaşadıkları hayatın aşırılığını karşılayamaz hale gelmiştir. Çünkü, Hartnett’in belirttiği gibi, “Fitzgerald, eserlerindeki zengin karakterler gibi yaşıyordu. Esasen roman kahramanı Jay Gatsby gibi Scott, arkadaşlarını-aşkı satın almak gibi kontrol 33 Mizener, a. g. e., 49. Hartnett, a. g. e., 32. 35 F. Scott Fitzgerald, The Stories of F. Scott Fitzgerald, a. g. e., x. 36 Mizener, a. g. e., 56. 37 Hartnett, a. g. e., 66. 34 Silinmiş: ¶ 52 edemediği bir dürtüye sahipti. Bu, onun ‘fakir bir gençken’ dertsiz hayat tarzlarına imrendiği ve ayrıcalıklı insanların tattığını hayal ettiği mutluluktu. Şimdi de ani serveti sayesinde, yüksek kademeye giriş iznini kazandığını hissediyordu.” 38 Harcamalarını azaltmak düşüncesiyle New York’taki eğlence hayatlarını Silinmiş: ¶ bırakarak, Mayıs 1924’te Fransa’ya gitmişlerdir. Fakat Fitzgerald harcamalarını azaltmayı başaramamıştır. “Her ikisi de maddi ve duygusal kaynaklarını kaybetmeye başlamışlardır.” 39 Silinmiş: ¶ “Scott, kırk dört yaşında hayatına mal olan, hayatının en büyük problemiyle– alkolizmle–yüzleşmeye başlıyordu. Çünkü “Caz Dönemi”, içki yasağı döneminde yerleşmiş geleneklere karşı çıkışın bir sembolü olan gizli içkinin satıldığı yerlerle, çok fazla içkinin tüketildiği bir dönemdi. Scott’un içki problemi yenilikçi bir hareket olarak maskelenmişti ve ona lüks hayatı seven insan görünümü veriyordu.” 40 Zelda’yı tanıyanlara göre Zelda, hayatının en kötü günlerinde bile cazibeli ve Silinmiş: ¶ akıllı bir kadındı. Fitzgerald’ın hayatında önemli bir rol oynamıştır. Fitzgerald’ın çağdaşı ve yakın arkadaşı olan Hamingway’e göre, kocasını biraz da kıskanmıştır. Bu yüzden eşinin edebi çalışmaları sırasında ona sakin bir ortam sağlayamamıştır. Onların eğlence hayatları, pahalı alışkanlıkları, Fitzgerald’a edebi çalışmaları için malzeme teşkil ederken, aynı zamanda da ağır maddi problemler getirmiştir. 41 Yazarın eserlerindeki kadın kahramanları, hayatı boyunca tanıyıp sevdiği Silinmiş: ¶ kadınlar çerçevesinde anlattığı fikri, hayatının son dönemlerinde tanıyıp sevdiği bir kadın olan, Hollywood köşe yazarı Sheilah Graham’ın, yazarın The Last Tycoon adlı son romanını kendisi için, daha sert bir gerçeklikle yazdığını söylemesiyle de desteklenmektedir. 42 İçki içen kadınların sayısında artış kaydedilen “Caz Dönemi”nde, gizli içki satılan yerler, kadınların eteklerinin altında sakladıkları içki şişeleri, kokteyl partileri, alkol yasağı döneminin sosyal yenilikleri arasındadır. 38 Hartnett, a. g. e., 67. Hartnett, a. g. e., 67. 40 Hartnett, a. g. e., 67. 41 Sergio Perosa, The Art of F. Scott Fitzgerald, Translated by Charles Matz and the Author, Ann Arbor: The University of Michigan Press, 1965. 42 Sheilah Graham, The Real F. Scott Fitzgerald Thirty-Five Years Later, 1976, 66. 39 Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 53 Fitzgerald’ın May Day adlı öyküsünün kadın karakteri Edith’in de içki içen, bir gecede sayısız kavalye değiştiren, zamanın süs bebeklerinden biri olduğu şu cümlelerden anlaşılmaktadır: Edith, balolarda boy gösteren genç kadınlara özgü bir havaya girmişti dans ettikçe, yorgundu, dalgındı, üst üste birkaç bardak içki yuvarlayınca soylu kişilerde rastlanan bir parıltı belirmişti yüzünde. İç ezgilerine dalmıştı; değişen renklerin içinde kavalyeleri, hayal gibi gelip gidiyordu.; kendinden geçmişti, sanki günlerce önce başlamıştı balo. Birtakım adamlarla bölük pörçük konuşmuştu. Bir kere öpülmüş, tam altı kere delicesine sevildiğini duymuştu. Önceleri değişik kişilerle dans etmişti ama sonradan, öbür gözde kızlar gibi o da istediklerini toplamıştı çevresine, yani altı kadar centilmen yalnız onunla, bazen başka bir güzeli de araya sıkıştırarak yalnız onunla dans ediyorlardı; düzenli aralarla gelip art arda onu dansa kaldırıyorlardı. 43 “Gelenekçi Amerikalıların bir çoğu, özellikle üniversite kampüslerindeki gençler arasında görülen hareket tarzı ve ahlak anlayışındaki değişikliklerle sarsılmışlardır bu dönemde. Fitzgerald, Princeton’daki bir üniversite öğrencisinin Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ” Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama hayatını anlattığı This Side of Paradise adlı romanında, o dönemin büyük Amerikan olayı olan ‘öpüşüp koklaşma partisi’ne dair yazmıştır: “Muhafazakar annelerin hiç birinin, kızlarının nasıl da rasgele bir şekilde öpülmeye alıştırıldıkları hakkında hiçbir fikirleri yok.” Birçok Amerikalı, işte böyle roman, dergi ve sinemalardan, şehirlerdeki çılgın partiler, gizli içki imalatı, rasgele cinsel ilişki ve gizli içki satılan yerler hakkında bilgi sahibi olmuştur.”44 Fitzgerald, The Rich Boy adlı öyküsünde Anson’u anlatırken, New York’taki çılgın eğlencelere dikkat çekmek istemiştir. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk New York’ta rahattı - ..., bir de sosyeteye tanıtılan genç kızların eğlenceli davetleri, erkek kulüplerinin oturaklı erkeksi dünyası, New Haven’da sadece uzaktan izleyebileceği, ara sıra katıldığı ve cesur kızlarla birlikte olduğu, çılgın eğlenceler vardı.... 45 Kızlar, genç kızlık dönemlerine geldiklerinde mutlaka sosyeteye tanıtılırlar ve bu da bir otelin balo salonunda olur. Daisy’ye ateşkesten sonra sosyeteye girişi 43 F. Scott Fitzgerald , “May Day”, a. g. e., 107-108. Tindall-Shi, a. g. e., 663. 45 F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 179. 44 Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ” Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 54 dolayısıyla bir balo verilmiştir. The Rich Boy adlı öyküdeki hızlı kız Dolly Karger da, Plaza Oteli’nde sosyeteye tanıtılmıştır. “Caz Dönemi” kadınındaki ahlaki bozulmaya her fırsatta dikkat çeken Silinmiş: ¶ Fitzgerald, Anson’la Dolly’nin ilişkisini anlatırken şunları söylemiştir: Genç kızlar için verilen büyük, kalabalık davetlerde karşılaşıyorlardı, ama kızın tutkusu artınca, daha sık birlikte olmaya başladılar. Çoğu anne gibi, Bayan Karger da Anson’un olağanüstü güvenilir olduğunu zannediyordu, bu yüzden Dolly’nin onunla kent dışındaki özel kulüplere ya da evlere gitmesine, fazla sormadan izin veriyor, geç döndükleri zaman da kızının açıklamalarını fazla üstelemiyordu. Başta bu açıklamalar belki doğruydu ama genç kızın Anson’u ele geçirme konusundaki gerçekçi düşünceleri, çok geçmeden duygularının kabaran seline kapıldı. Taksilerin arkasında, özel arabalarda öpüşmeler artık yetmiyordu; tuhaf bir şey yaptılar: Bir süre için kendi dünyalarından çıktılar ve hemen yakında, Anson’un kaçamak ve Dolly’nin düzensiz saatlerinin daha az göze batıp dile düşeceği bir dünya kurdular. 46 Kızların ahlak kurallarını hiçe sayarak, hayattaki tek gayeleri eğlenmekmiş gibi bir partiden öbürüne koştukları bir dönemdir “Caz Dönemi”. Bu dönemde seks, rahatça konuşulur hale gelmiştir. Psikanalizin babası, Dr. Sigmund Freud’un, libido, Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama yasaklar, Oedipus kompleksi, bilinç altına itilmiş yasak güdülerin toplumca kabul görür hale getirilmesi ve bastırılmış isteklerin, bilinç dışına itilmesi gibi konulardaki düşünceleri, ‘fazla iffet taslayan’ Amerika’da bile yaygınlık kazanmıştır. 47 “Caz Dönemi” toplumunda meydana gelen ahlaki çöküşte para büyük bir rol oynamıştır. Bu dönemde Amerikalılar tamamen maddenin esiri olmuşlar; birtakım modern araçlar, insanların yaşamlarının ayrılmaz birer parçası olmuştur. “Dört tekerlekli Amerikan düşü” olan otomobil modası ve çılgınlığı bu çağın özelliği olmuştur. Herkes zengin olamamıştır, ama zengin olmak kolaymış gibi görülmüştür. Borsada kumar oynayan insanlar havadan bol para kazanmışlarsa da halkın büyük bir kısmı, özellikle kırsal kesimdeki insanlar aynı bolluğu yaşayamamışlardır. Dönemin şaşaalı yaşamına ayak uydurmak isteyen kadınlar ise, zengin sevgili ya da eş bulmayı tercih etmişlerdir. 46 47 F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 189-190. Tindall- Shi, a. g. e., 663. Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ 55 Borsadan rahat para kazanıldığı, The Rich Boy adlı öyküdeki şu cümlelerden anlaşılmaktadır: Anson, savaş sonrası New York’un tüm etkinliklerine ve görkemine balıklama daldı, bir komisyoncu firmasına katıldı, beş altı kulübe üye oldu, geç saatlere kadar dans etti ve üç dünyayı birden yaşadı-kendi dünyası, genç Yale mezunlarının dünyası ve bir ucu Brodway’e dayanan yarı dünyanın bildik yanı. Ama yaşamında daima Wall Street’deki işine ayırdığı düzenli ve sağlam sekiz saati vardı, orada bir yanda etkin aile ilişkileri, öte yanda kendi keskin zekası ve büyük gövde gücü ve enerjisi sayesinde anında yükseldi. 48 Bu büyük hayal kırıklığı döneminde kadınların özgürce davranışları hüküm Silinmiş: “ Silinmiş: post bellum Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ” Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır sürmektedir. Altın arayan kadın misali kadınlar, kendilerine rahat bir hayat tarzı sunabilecek cömert erkeklere daha fazla rağbet göstermişlerdir. Kadınlar tamamen kabahatli olmasalar da, 1920’ler evlilikte boşanmaların büyük oranda arttığı bir dönem olarak görülmektedir. Fitzgerald’ın eserlerine konu olan kadın karakterler genellikle eğitimsiz, Silinmiş: ¶ ikiyüzlü ve kötüdürler. Daisy de git gide anlaşılması zor bir kadın olur. Başka kadınlarla sayısız ilişki yaşayan kocası Tom ile evliliğini devam ettirmesi onu çok mutsuz etse de, kocasının ona sağladığı sosyal statü, Daisy’ye göre sadakatten daha önemli olduğu için, savurgan bir yaşam tarzından vazgeçememekte ve kocasından ayrılamamaktadır. Fitzgerald’ın, eşi Zelda ile evlenmeden önce yaşadığı; parasızlığı yüzünden Silinmiş: ¶ Zelda’nın nişanı bozması, Fitzgerald’ın onu tekrar kazanabilmesi için New York’a gidip önce bir reklam şirketinde çalışmaya başlaması, yeterince kazanamayınca tekrar roman yazmaya başlayıp ünlü ve zengin olmaya çalışması gibi tecrübeleri, May Day (1920) adlı öyküsünde tekrar ifade bulmaktadır. Çünkü Gordon Sterrett parasız bir gençtir. O da Fitzgerald gibi yeteneklidir. Fakat para kazanmasını sağlayacak sanatını icra etmesi için, malzeme alacak kadar bile parası yoktur. Yine fakirliği yüzünden sevdiği kız tarafından hor görülür ve terk edilir. James W. Tuttleton’un da ifade ettiği gibi, en mükemmel kızı elde etmek, kuşkusuz Fitzgerald’ın anlatmak zorunda olduğu bir öykünün sürekli tekrarlanan hatta sabit fikir haline gelen bir görünümüdür. Gordon Sterrett adlı mücadeleci 48 Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 185. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 56 sanatkar ile “Dünyanın en kötü havai yaradılışlı kızı” olan Edith Bradin arasındaki ilişkide, Fitzgerald ile Zelda arasında yaşanmış olan duygusal geçmiş, savaş sonrası yıllarda ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. 49 Sterrett’in aşık olduğu kız Edith tarafından fakirliği yüzünden reddedilmesi, sanatında başarısız oluşu, zengin sınıf arkadaşları tarafından yalnız bırakılışı gibi Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır tecrübelerde yaşadığı aşırı duygu yoğunluğunun, Fitzgerald’ın May Day adlı öyküsü yayınlanmadan hemen önce, New York’ta büyük bir sefalet içinde geçirdiği dört aylık süreçteki duygu yoğunluyla örtüştüğü, Fitzgerald’ın My Lost City adlı makalesinde tekrar hatıra getirdiği şu cümlelerinden anlaşılmaktadır: “Bir huzursuzluk ve mutsuzluk belirsizliği içinde hayatımın en duygulu dört ayını geçirdim. New York şehri dünyanın başlangıcının bütün yanardönerliğine sahipti. Savaştan dönen askerler Beşinci Cadde’ye doğru yürüyorlardı ve kızlar iç güdüsel olarak Doğuya ve Kuzeye askerlere doğru sürükleniyorlardı-bu en büyük milletti ve bir bayram havası vardı. Ben bir cumartesi öğleden sonrası Plaza Red Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: Ş Silinmiş: b Silinmiş: c Room’da hayalet gibi dolaşıp dururken veya East Sixties’de bahçe partilerine içki içmeye gittiğimde ya da Princetonlılarla Biltmore Bar’da içmeyi adet haline getirdiğimde, diğer hayatım bir türlü aklımdan çıkmıyordu -alt geçidin bir metrekarelik parçası olan Bronx’taki kasvetli odam, Alabama’dan (Zelda’nın o günlerde olduğu şehir) gelecek olan mektubun günü üzerine yoğunlaşmam-mektup gelecek miydi ve ne anlatacaktı?- eski püskü takımlarım, fakirliğim, ve aşk... Ben başarısız biriydim -reklamcılık işinde vasat ve bir yazar olarak başlamak için beceriksiz. Şehirden nefret ederek gürlüyordum, ağlıyordum son sentimle içip, kaldığım yere gidiyordum.” 50 Fitzgerald bu duygular içerisinde perişan bir durumda iken, Zelda, Alabama’da erkeklerle göz önünde flört etmektedir. Zelda’dan Graham’a yakınarak bahseden Fitzgerald’ın sözleri, onun bu durumdan ne kadar rahatsız olduğunu belirtmektedir; “İçinde her erkeğin kendisine hürmet borçlu olduğu geniş bir seyirci kitlesine oyun oynuyor gibiydi. Üstü açık bir arabada, Montgomery’nin en işlek caddesinde giderken, kendilerini şeker diye adlandırdığı bir grup genç erkeği görerek kollarını açmış ve “Bütün şekerlerim” diye bağırmıştı. O günlerde bir güney şehrinde 49 50 James W. Tuttleton, “Seeing Slightly Red: Fitzgerald’s “My Day””, Bryer,a. g. e., 182. Fitzgerald, The Jazz Age, a. g. e., 20. Silinmiş: ¶ 57 güzel olmak, istediğiniz bir erkeğe sahip olabileceğiniz anlamına geliyordu. “Şu ya da bu partiden, şu ya da bu erkekten bahsederek o, beni dayanılmaz bir şekilde kıskandırmak için bunu kullanıyordu.” diyordu Fitzgerald .” 51 Zelda’nın ahlaki zayıflığıyla Fitzgerald’a acı çektirdiği muhakkaktır. Yazar, Silinmiş: ¶ bu duygularını Winter Dreams adlı öyküdeki Judy Jones, Bernice Bobs Her Hair adlı öyküdeki Marjorie Harvey karakterinde güzel bir biçimde yansıtmıştır. Her iki karakter de aynı anda birden fazla erkekle birlikte olabilen, sevgililerini tatlı sözleriyle, kurnazlıklarıyla oyalayan kadınlardır. Fitzgerald, güneyli güzel Zelda’nın bu yönünü hem eleştirmiş hem de Graham’ın ifadesine göre, o daima güneydeki en güzel kızı elde etme fikrine aşık olduğu için, Zelda ile evlenme fikrinden vazgeçememiştir. 52 Fitzgerald’ın May Day adlı öyküsündeki Jewel Hudson adlı kız, aşık olduğu Gordon Sterrett’i sürekli olarak iş yerinden aradığı için, önce işten atılmasına neden Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır olmuş, daha sonra da ondan para istemiş, vermezse başına bela olacağını ve Gordon’un ailesine her şeyi anlatan bir mektup yazacağını söyleyerek ona şantaj yapmıştır. Fitzgerald’ın paraya olan arzusu, kendi sevdiği kızı elinden alan zengin Silinmiş: ¶ adama duyduğu nefretle karışır. Onun paraya karşı bu tutumu, Gordon Sterrett’in zengin arkadaşı Philip Dean’e karşı hissettiği karışık duygularda ifadesini bulur. Maddi durumu iyi olmayan Gordon, Yale’den birlikte mezun oldukları arkadaşı Philip Dean’in kaldığı otele giderek ondan borç ister. Philip’in otel odası ipek pijamalar, pahalı kravatlarla doludur. Oysa o anda Gordon’un üzerinde kol ağızları yırtılmış, kirli gri bir renk almış bir gömlek vardır. Kravatı solgun ve kırışıktır. Zengin bir aileye mensup olan Philip Dean, doğuya eğlenmek için gelmiştir. Arkadaşı sıkıntısını anlatıp kendisinden üç yüz dolar borç isteyince, hemen soğuk bir tavır takınan Philip Dean, Gordon’a: “Para yoksa aşk da yok, bir işte çalışıp kadınlardan uzak durmalıydın” 53 diyerek dönemin kadının bu yönünü kritize etmiştir. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil 51 Graham, a. g. e., 6. Graham, a. g. e., 57. 53 Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 87. 52 Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 58 Philip’e göre, Gordon hem parasını hem de kendine olan güvenini yitirmiştir. Gordon ise para ve kendine güvenin birlikte yok olduğunu düşünmektedir. Nihayetinde Philip, Gordon’a borç para veremeyeceğini, aksi taktirde müteakip ay sıkıntı çekeceğini söyler ve Gordon’u daha bir ümitsizliğe sürükler. Jewel, kendisinden uzaklaşan Gordon’un yeniden onunla ilgilenmesini sağlamak amacıyla para isteyerek ona şantaj yapmış; ancak onu büyük bir çıkmaza sürüklemiştir. Aslında Gordon yetenekli bir ressamdır fakat resim yapabilmesi için gerekli malzemeyi Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama alamamaktadır. John Kuehl, bu öyküdeki Jewel’i, “femme fatale” 54 (öldürücü, mahvedici kadın) diye nitelendirmiştir. Yale Üniversitesi’nin düzenlediği Gamma Psi balosuna parasızlık ve bunalım içinde katılan Gordon, orada eski sevgilisi Edith Bradin’i göreceğini tahmin etmiştir. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Üniversiteden sevgilisi olan Edith’le aralarındaki ilişki zayıflamış, savaş kargaşası içinde silikleşmiştir. Gordon Edith’i hala sevmektedir. Baloda onunla karşılaşır. Ona içinde bulunduğu durumu, parasızlığını anlatır. Bunları duymadan önce eski sevgilisine karşı yeniden güzel duygular beslemeye başlayan Edith, Gordon’un sarhoş, yıkılmış bir halde anlattıklarını duyduktan sonra, hemen ona karşı ilgisiz bir tavır alır; bütün gece sayısız kavalye değiştirdiği gibi, yeni bir kavalye ile yine dans etmeye devam eder. Çünkü eski sevgili parasız bir erkektir ve terk edilmelidir... Dans boyunca partnerlerin değiştirildiği, zenginler sınıfının düzenlediği partilerle, eğlence boyunca gürültülü patırtılı kalabalığın gidip geldiği, alt tabakadan insanların oluşturduğu cümbüşler, amaçsız bir hareket olarak ifade edilir Fitzgerald’ın eserlerinde. James W. Tuttleton’a göre, Fitzgerald’ın eserlerinin birinci derecedeki kızlarının çoğu gibi Edith de duygusal anlamda sadakatsiz, yanına varılamaz, tamamen değersiz ve yüzeysel bir kızdır. Kendisini öpmeyi beceremediği için, Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama danstaki kavalyelerinden biri olan Peter Himmel’e kötü davranır. Dans pistinde gölge gibi peşinden ayrılmayan çeşitli erkeklerle sahte bir dostluk geliştirmiştir. Anılarındaki Gordon’a aşık olur fakat onun maddi ve manevi çöküntüsünü gördükten sonra gerçek Gordon’u görmezlikten gelir. 55 Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 54 55 Jhon Kuehl, F. Scott Fitzgerald: A Study of the Short Fiction, a. g. e., 41. Tuttleton,a. g. m., Bryer, a. g. e., 184. 59 Fitzgerald, daha on dokuz yaşındayken, alaylı bir şekilde, “Bütün sosyetede, kızların onda dokuzu para için evleniyor ve erkeklerin onda dokuzu enayi.” 56 derken, Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama çok erken bir yaşta bunu fark etmiş olduğunu göstermektedir. Bryant Mangum, Gordon Sterrett’in hayat hakkında, Fitzgerald’ın kendisinin Silinmiş: ¶ de, üniversitede eski bir oda arkadaşının masalsı sadakati gibi, geleneksel anlamda kutsal olan hayaller hakkında kötümser olduğunu vurgulamaktadır. 57 Gordon’a şantaj yapan zoraki sevgili Jewel balo salonuna gelerek, iyice sarhoş olmuş Gordon’u oradan uzaklaştırır. Bir otelde gözlerini açan Gordon, Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır yanında soluk alan Jewel’i görünce, alt tabakadan bir kızla kaçınılmaz bir evliliğe sürüklenmiş olduğunu fark eder ve bir önceki akşam, baloda, sosyete kızı Edith tarafından reddedildiğini hatırlar. Bu da onun şakağına sıktığı bir kurşunla intihar etmesine yeterli olur. Baş kahramanının böyle bir sona sürüklendiği tek öyküdür bu. Öyküdeki bu hazin son, Fitzgerald’ın kendi maddi durumu hakkında çok ağır ümitsizlik anları yaşadığını göstermektedir. Öykü, Fitzgerald’ın Amerikan toplumundaki sosyal ilişkileri yansıtmak için kendi iç çatışmalarını kullanması yönüyle de ilginçtir. Fitzgerald’ın öykülerindeki kadınlar “femme fatale” (mahvedici kadın) olarak nitelendirilirken, Kuehl’e göre, erkekler de “l’homme manqué” (yetersiz, liyakatsiz erkek) olarak nitelendirilmektedir. 58 Gordon da Fitzgerald’ın eserlerinin erkek Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama kahramanlarının çoğu gibi kişisel bir zayıflık göstermektedir. The Great Gatsby’nin baş erkek kahramanı Gatsby de sonradan görme ve tutkulu bir erkektir. Tender Is the Night adlı romanının Dick Diver’ı da başarısız bir aristokrattır. Fitzgerald’ın burjuva kahramanları, eninde sonunda hiçbir şeyin mümkün olmadığına inanırlar ve bunun nihayetinde de hayal kırıklığına uğramış olurlar. Fitzgerald ne zenginlerin ne de fakirlerin trajedisini yazmak istemiştir. O kararsız orta sınıfın trajedisini yazmak istemiştir. 59 Hem yetersiz erkek hem de mahvedici kadın, ikisi de tamamen yapmacık karakterlerdir. 60 Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 56 Jhon Kuehl, The Apprentice Fiction of F. Scott Fitzgerald: 1909-1917, New Brunswick, N. J.: Rutgers University Press, 1965, 126. 57 Mangum, a. g. e., 38. 58 Kuehl, F. Scott Fitzgerald: A Study of the Short Fiction, 41. 59 Kuehl, a. g. e., 19-20. 60 Kuehl, a. g. e., 24. Silinmiş: e 60 Diğer birçok öyküde fakir genç erkek, sevdiği kızı kazanmak için, zengin rakibiyle eşit olmayan bir mücadeleye girer. Fitzgerald, kızların para için evlendiği böyle bir çevrede kendini farklı hissetmiştir. Bazen içinde bulunduğu kötü durumu mizahi bir şekilde Oh, Sister, Can You Spare Your Heart adlı vezinsiz şiirinde dile getirmiştir. The Notbooks of F. Scott Fitzgerald adlı eserinde, Bruccoli onun bu şiirini nakletmiştir: “Rakun kürkünden paltolarının içinde, Bu zengin zamparalar, Benden uzakta, seni kurt gibi yutarlar.” 61 Fitzgerald, iki ya da üç öyküsünden birinde, zengin bir kızın gönlünü Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır kazanmaya çalışan, fakir bir erkeğin mücadelesini anlatmıştır. Zengin bir kasabada fakir bir genç, zengin çocuklarının okulunda fakir bir genç ve yine, zengin erkekler kulübünde fakir bir genç. Kısacası, zengin bir kıza aşık olmuş fakir bir genç. Maddi anlamda yetersiz bir erkek. Kendisinin de ifade ettiği gibi, “Gatsby’nin esas konusu, parasızlık yüzünden bir kızla evlenemeyen, fakir bir genç adamın uğradığı haksızlıktır.” 62 Fitzgerald, bu konuyu tekrar tekrar eserlerinde işlemiştir çünkü bu durumu kendisi de yaşamıştır. Gatsby adlı romanındaki Daisy de bir “femme fatale”dir. Çünkü Daisy Gatsby’ye aşık olduğu bir dönemde, onu yüz üstü bırakarak zengin Tom Buchanan’la evlenir. Tom’un bir metresi vardır ve Daisy bu durumu bile bile görmezlikten gelmektedir. Savaş bittikten sonra Daisy’ye yeniden kavuşma hayaliyle, Gatsby onunla tekrar buluşma fırsatı yakalar ve Daisy ile gizli bir ilişki içine girer. Durumu öğrenen Tom, Gatsby’den nefret etmekte ve onu aşağı tabakadan bir insan olarak görmektedir. Daisy, kocasını evlendikleri günden itibaren sevdiğini söyleyerek onu ikna eder. Gatsby’ye ise, hem kocasını hem de onu sevdiğini söyler. Bir gün bir otelde, üçü ve arkadaşları Nick ve Jordan birlikte iken, Gatsby herkesin önünde, Daisy’den sadece kendisini sevdiğini söylemesini ister. Fakat Tom, Gatsby’nin bütün servetini yasal olmayan yollardan edindiğini söyleyerek Daisy’yi 61 Matthew J. Bruccoli, Ed., The Notebooks of F.Scott Fitzgerald, New York and London: Harcourt Brace Jovanovich, 1978, 135. 62 Andrew Turnbull, Scott Fitzgerald, New York: Charles Scribner’s, 1962, 150. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 61 korkutmayı başarır. Gatsby aksini savunsa da, Daisy’yi inandıramaz. Tom’un metresi olan Myrtle’in kocası George da karısının kendisini aldattığını öğrenmiştir. Karısını tekrar kazanmış olduğundan emin bir halde, Tom, karısı Daisy ile Silinmiş: ¶ Gatsby’nin aynı arabayla otelden ayrılmalarına izin verir. Tom da birlikte oldukları arkadaşları Jordan ve Nick ile ayrılır otelden. Hepsi içkilidir. Daisy biraz kafasını dağıtmak için Gatsby’ye arabasını kullanmak istediğini söyler. Arabayı kullanan Daisy, durumu öğrenen kocasının dayağından kaçmak için sokağa fırlayan, Tom’un metresi Myrtle Wilson’a çarparak onun ölümüne sebep olur. Gatsby çok sevdiği Daisy’yi korumak gayesiyle, arabayı kullananın Daisy olduğu gerçeğini gizler. Tom, ölen metresinin kocası George Wilson’a, karısını öldürenin Gatsby olduğunu söyler. Bunu duyan George, Gatsby’yi tabanca ile öldürür ve ardından da intihar eder. Eserin kısaca anlatılan olay örgüsünden de anlaşılacağı gibi Daisy, paraya Silinmiş: ¶ olan zaafı yüzünden, üç kişinin ölümüne sebep olmuştur. Ölümüne sebep olduğu insanlardan biri de, bir zamanlar çok sevdiği Gatsby’dir. Bütün bu olanlardan sonra, hiçbir şey olmamışçasına kocası Tom’la birlikte kendi dünyalarında yaşamaya devam etmişlerdir. Bernice Bobs Her Hair adlı öykünün kadın karakterlerinden Marjorie, kendisine çok düşkün olduğunu bildiği Warren’ın başka kızlarla birlikte olmayacağından emin olduğu için, onunla birlikteyken başka erkeklerle de gezip tozmaktadır. Warren ise öykülerin erkek karakterlerinin bir çoğu gibi zayıf bir erkektir. Marjorie, bir gülümsemesi ile Warren’a istediklerini yaptıracak kadar çekici ve kurnaz bir kızdır. Kendisini ziyarete gelen kuzeni Bernice, Marjorie’nin erkek arkadaşları tarafından yeterince ilgi görmemiştir. Çünkü Bernice, muhafazakar bir anlayışla yetiştirilmiştir ve Marjorie’ye göre Bernice, erkeklerle konuşmayı, onları eğlendirmeyi ve güzel giyinmeyi bilmemektedir. Çekiciliğine ve Warren’ın kendisine olan aşkına güvenen Marjorie, Bernice’le dans edip onunla zoraki ilgilenme görevini bile Warren’a yüklemiştir. Zamanla Bernice ile Warren arasında bir aşk filizlendiğini fark edince, erkeklerin ilgisini çekmesi, modern güzel bir kız gibi görünmesi şeklindeki bahanelerle Bernice’in saçını kestirmesine çirkinleşmesine, dolayısıyla Warren’ın Bernice’ten soğumasına sebep olmuştur. ve Silinmiş: ¶ 62 Öyküden anlaşılacağı üzere, Marjorie de bencil, ahlaksız ve sahip olduğu şeyleri nasıl muhafaza edeceğini bilen, bu uğurda başkalarını mahvedebilen bir “femme fatale”dir. Winter Dreams adlı öyküdeki kadın kahraman Judy Jones, May Day adlı öyküdeki Edith Bradin, Bernice Bobs Her Hair adlı öyküdeki Marjorie Harvey, The Great Gatsby adlı romandaki Daisy gibi bütün kadınlar, müphemlikleriyle eziyet Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama ederek, memnun eder gibi göründükleri sadık erkekler ile çevrelenmişlerdir. Örneğin Judy, çevresindeki bir sürü erkeği bedbaht etmesine bir son vermemiştir. Kuehl’e göre, bu tip kadın karakterlerin yaratıcısı Fitzgerald, Princeton’daki sevgilisi Ginevra King ya da Güneyli nişanlısı Zelda Sayre gibi “la belle dame sans merci” (merhametsiz güzel kadın) den acı çekmiştir. 63 Koula Svokos Hartnett’in Fitzgerald’ın eşi Zelda’nın biyografisindeki Silinmiş: ¶ ifadesine göre, bu dönemde genç erkekler tarafından tanınmış olmak, Güneyli genç kadınlar arasında bir statü sembolüdür. Aşıklarından oluşan bir koleksiyon, bir kız için başarı unsurudur. Zelda da güneyli bir güzeldir. Bir erkekle randevuya çıkma Silinmiş: G yaşından önce ve hatta nişanlandıktan sonra bile bir sürü farklı erkekle ilişkisi olmuştur. Zelda’nın erkeklerle rasgele cinsel ilişkiye girmesi konusu, Fitzgerald’ın bütün biyografi yazarlarının ele aldığı bir konudur. 64 Zelda çekici bir kadındır. Evlenmeden önce Alabama’da iken gençler onu karşı koyulmaz bulurlar; evlendikten sonra geldiği New York’taki erkekler de onu Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır aynı şekilde hatta daha da fazlasıyla dayanılmaz bulmaktadırlar. Fitzgerald’ın Princeton’daki sınıf arkadaşlarından biri olan Alexander McKaig, Zelda’nın çekiciliğini şöyle anlatır: “O şüphesiz daha önce hiç tanımadığım en göz alıcı kadın...O güzelharikulade saçı- gözleri ve ağzı” der ve bir takside Zelda ondan kendisini öpmesini istediği zaman, sırf Scott’a acıdığı için onu reddettiğini söyler. 65 Fitzgeraldlar 1924 yılının yazında, Fransız Riviera’sında yaşamaktayken hamileliği sırasında kilo alan, dış görünümünden dolayı kendine olan güvenini kaybetmeye başlayan Zelda, çekiciliğini ve arzu edilir halini tekrar hissetme 63 Kuehl, a. g, e., 21. Hartnett, a. g. e., 18-19. 65 Turnbull, a. g. e., 115. 64 Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ¶ 63 ihtiyacıyla evlerine misafir olarak gelen ve bir Fransız deniz pilotu olan Edouard Jozan ile evlilik dışı bir ilişki yaşamıştır. 66 “Bu olayın Fitzgerald üzerindeki etkisi çok büyük olmuştur. Ona göre aşk, Silinmiş: ¶ Jay Gatsby’ye göre olduğu gibi, hayatının bütün düşlerini hasrettiği, seçtiği kadınla bir vücut bulmaydı. Bu onun hiçbir zaman yapmayacağı, duygu sermayesinin en büyük yatırımıydı. Cinsel konular Fitzgerald için çok önemliydi çünkü bu konular, onun sevdiği kız etrafında oluşturduğu ayrıntılı duygu yapısının nihai, değiştirilemeyen fiziksel bir ifadesiydi. ‘1924’ün o Eylülü, hiçbir zaman tamir edilemeyecek bir şeyin olduğunu öğrendim.’ diye çok sonra not defterine yazmıştır.” 67 Bütün bunlardan sonra Zelda, eleştirmenlerce hep bencil bir kadın olarak suçlanmıştır. Fitzgerald, böylesine bencil, sorumsuz, ev işlerinden nefret eden, biricik oğlunun bakımıyla ilgilenmeyip de onun ölümüne ve kocasının da sinir krizi Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır geçirmesine neden olan kadın karakterini The Adjuster adlı kısa öyküsünde kritize etmiştir. Öykünün kadın karakteri Luella Hemple da, yazarın diğer birçok öyküsündeki kadın karakterler gibi gezmeyi, eğlenmeyi seven bir kadındır; ev işlerinin ve çocuğunun bakımını sağlayan yardımcılarını bu konularda yönlendiremeyecek kadar aciz ve zayıftır. Fitzgerald’ın ahlak anlayışına dair görüşlerini Ergin şöyle ifade etmiştir: “Fitzgerald’ın ahlak görüşünü birkaç satırla özetlemek olanaksızdır. Toplumsal değerlerin saklandığı ve korunduğu bir kuruluş olan ailenin bütünlüğündeki çözülmeler, ahlak bunalımlarını önleyen bir kurum olarak bilinen Silinmiş: ¶ Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama dinin giderek önemini yitirmesi, orta tabakanın değer yargılarına göre saptanmış, davranış biçimleri ile belirgin tabakalaşmış bir sınıf sisteminin bunu hiçe sayarak sınıf atlayan kişilerce yozlaştırılması, bütün bu olgular Fitzgerald’ın eserlerinin içeriğindedir. Fitzgerald bunların kökeninde tarihsel ve toplumsal gelişimi ile birlikte “Amerikan Düşü”nün varlığını, katkısını ve etki gücünü araştırmıştır.” 68 Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 66 Hartnett, a. g. e., 129. Mizener, a. g. e., 1972, 68. 68 Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı” ikilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No: 6, 1982, 82. 67 64 Zelda, bulunduğu ortamlarda hep erkeklerin ilgisini çekmeye alışık bir kadın olarak, Fitzgerald’ın edebi başarısının onun bu yönünü gölgelediğini düşünmüştür. Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 1928 yılında yine Fransa’da oldukları bir dönemde, bale dersleri almaya karar vermiş; fakat yoğun çalışma temposuna dayanamamıştır. Edouard Jozan ile olan ilişkisinden kaynaklanan suçluluk duygusu, Zelda’nın kişiliğini güneyli oynak Silinmiş: G kadından, olgun ve ciddi kadına çevirmiştir. 69 Fitzgerald’ın ve Zelda’nın içkiye olan düşkünlükleri giderek artmış; birlikte katıldıkları partiler sonunda sürekli kavgalar yaşamışlardır. Maddi yetersizlikleri, Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Zelda’nın git gide rahatsızlık belirtilerinin artması, alkol alımını artırması, evliliklerini yavaş yavaş tüketmeye başlamıştır. Nihayetinde Zelda, Nisan 1930’da ilk sinir krizini geçirmiş ve İsviçre’de bir kliniğe yatırılmıştır. O bir şizofrendir. Bu dönemden sonra Fitzgerald çok ağır maddi bunalımlar yaşamış; Zelda’nın tedavi masraflarını, biricik kızlarının bakımını karşılayabilmek için hep öykü yazmak zorunda kalmıştır. Fitzgerald’ın bütün öyküleri, onun yaşamından kesitler yansıtmaktadır. Bu Silinmiş: ¶ nedenle Fitzgerald’ın hayatını yakından tanımadan, onun eserlerinin kadın kahramanı olan Zelda’yı anlatmadan, Fitzgerald’ın kadınlar hakkındaki görüşlerini anlatabilmek imkansız gibidir. Örneğin, The Long Way Out adlı öyküsünün kadın karakteri Bayan King de güzel bir kadındır; fakat o da Zelda gibi şizofrendir. Bir psikiyatri kliniğinde on aylık bir tedavi görmüştür. Doktorlar yeterince iyileştiğini düşünerek kocasıyla bir deneme gezisine çıkmasını önermişlerdir. Büyük bir mutlulukla hazırlanıp kocasının gelmesini beklerken, yattığı hastane yetkililerine kocasının trafik kazasında öldüğü haberi gelir. Hiç kimse ona kocasının öldüğünü söyleyemez. Sadece işi çıktığı için gelemeyeceği söylenir. Onu yaşatan umudu, kimse onun elinden almak istemez. O da, o gün ve ondan sonra her gün hazırlanıp, aynı kıyafetlerini giyerek kocasının gelmesini beklemiştir. Fitzgerald’ın hayatı incelediğinde, Zelda da ahlaki zayıflığıyla, bencilliğiyle, materyalist yapısıyla, zamane kızlarına özgü bir şekilde rahat, eğlenmekten, erkeklerle birlikte olmaktan mutlu olan bir kadın olarak yaşamasıyla eşine zarar vermiş bir mahvedici kadındır. Zaten Fitzgerald’ın da ifade ettiği gibi, Zelda onun öykülerinin kadın kahramanı değil midir? 69 Hartnett, a. g. e., 164. Silinmiş: ¶ 65 Ahlaki bir bozulmanın yaşandığı “Caz Dönemi”nde Freud’un ileri sürdüğü konular, popüler kültüre fazlasıyla girmiştir. “Sıcak Dudaklar”, “Yanan Öpücükler” Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama gibi şarkılar, 1900’ler boyunca radyolarda çalınmış; sinema reklamları, kalbin, ruhun ve duygunun birlikte hareket ettiği, kanın bir lav haline geldiği, nabzın hızlandığı perdelerinde, öpücükler göstereceklerini vaat etmişlerdir. Charleston ve Black Bottom gibi caz ritimleri ve dansları, ünlü bir Metodist piskoposunun “Kadın ve erkek vücutlarının birbirleriyle olağan dışı bir ilişkiye mecbur edilmelerini” protesto etmesine neden olmuştur. 70 Fitzgerald kendisini, politik, sosyal ve de ahlaki kargaşa içerisinde feryat Silinmiş: ¶ eden gençliğin sesi olarak kabul etmiştir. Onun tanıdığı gençlik ahlaksızdır; aynı zamanda da cesaretli, kararsız ve maceracıdır. Çalkantılı yirmiler, savaş sonrası dönemin bir sonucudur. Fitzgerald, “Sanırım ben gerçekte fazlasıyla bir töreciyim ve insanlara, onları eğlendirmektense, uygun bir biçimde vaaz vermek istiyorum.” der. 71 Cowley, “Onun vaaz etmek istediği ahlak hakim olan karışıklık içinde basit bir şeydir. Ahlakın dört temel erdemi, çalışkanlık, disiplin, sorumluluk ve olgunluktur. Onun öykülerindeki iyi insanlar bu erdemlere sahiplerdir ve kötülerin de kendilerine uygun kusurları, kötü alışkanlıkları vardır.” 72 Her fırsatta toplumdaki bozulmaya, kadınların ahlaki yönüne dikkat çeken Fitzgerald’ın bu konulara olan duyarlılığı gözden kaçamayacak kadar büyüktür. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Örneğin May Day adlı öyküsündeki şu cümleler; “...Kipling ne demiş? ‘Derinine inersen her kadın birdir.’” ........ “Sözgelimi beni ele alalım,” dedi Peter bardağını dikerek, “şımarık bir kızla geldim buraya. Gördüğüm en şımarık kız. Beni öpmek istemedi; neden bilmem. Seni geri çevirir miyim numaralarında alla pulla, sonra hop diye ortada bırak! Silkeleyiverdi beni! Nereye gidiyor bu genç kuşak?” 73 Fitzgerald’ın Amerikan toplumundaki ahlaki bozulmaya bu kadar duyarlı olması, onu yetiştiren ve üzerinde fazlasıyla etkili olan annesinin koyu bir Katolik 70 Tindall- Shi, a. g. e., 664. Fitzgerald, a. g. e., xv. 72 Fitzgerald, a. g. e., xv. 73 Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 107. 71 Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 66 olmasına mal edilmektedir. Thomas J. Stavola, Fitzgerald’ın annesi Mollie’nin dinine çok bağlı olduğunu, günahın lanetleyici etkisi özellikle de cinsel günah, kişinin ölüm anına ve günahın ve sevabın sert normlarına göre o kişinin ebedi kaderine karar veren adil bir Allah’ın var olduğu gibi konularda Katolikliğin alışıla gelmiş hassasiyetini şartsız ve şüphesiz bir şekilde kabul etmiş bir kadın olduğunu ve Fitzgerald’ın da bir Katolik olarak yetiştirildiğini, vurgulamaktadır. Stavola’ya göre Fitzgerald, hayatı özellikle kendi hayatını, sevap ve günah arasındaki dramatik bir çatışma olarak görmüştür. Zaman zaman estetik hayal gücü diye adlandırdığı şey uğruna bu kategorilerden vazgeçmişse de, yalnızca dostluğa duyduğu büyük istek ve bu dostlarını kahramanlaştırma, kendini ve kendi dünyasını sevap ve günahın geleneksel ifadelerinde tarafsız bir biçimde analiz etme yeteneği arasında sürdürdüğü heyecandan dolayı yazıları çok etkili olmuştur. Onun en iyi konusu “şekil değiştirmiş biyografisi”dir. Zira Fitzgerald, her zaman kendisi ya da samimi olduğu insanlar hakkında yazmıştır. 74 Ahlaki bozulmanın Amerikan tarihini anlatan kitaplarda bile konu edilmesi, o Silinmiş: ¶ dönemdeki ahlaki değişimin ne denli büyük olduğunu göstermektedir. 1930’ların sonlarına doğru üniversitede okuyan kızlar arasında yapılan bir araştırma, hemen hemen kızların yarısının (% 47) evlenmeden önce bekaretlerini kaybettiklerini ve bunların da dörtte üçünün, sadece gelecekteki eşleriyle cinsel ilişkiye girdiklerini ortaya koymuştur. 75 Robert Pearce’e göre Fitzgerald, hem “Caz Dönemi”ni ilan eden hem de onu eleştiren bir yazardır. Eserleri için malzeme toplayan bir sanatçı gibi yaşamıştır. “Caz Dönemi”ni fazlasıyla inandırıcı bir biçimde tasvir etmiştir. Mutluluğu ararken hayatın bütün romantik imkanlarına açık olan karakterlerinin başarısızlıklarını ve ahlaki iflaslarını anlatırken, kesinlikle yanılmaz bir biçimde kehanette bulunmuştur. 74 Thomas J. Stovalo, Scott Fitzgerald: Crisis in an American Identity, Vision and Barnes & Noble, 23-25-26. 75 Tindall- Shi, a. g. e., 664. Silinmiş: ¶ 67 Bu yüzden o, “Caz Dönemi”’nin yaratıcısıdır. O, sert ve sofu hükümler veren bir ahlakçıdır. 76 76 Robert Pearce, Ed., The Sayings of F. Scott Fitzgerald, London, 1995, 8-9. 68 Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Sekmeler: Eskisi 27 nk + 36 nk + 45 nk + 54 nk 4.2. FLAPPER KÜLTÜRÜ ya da gündüz kıyafetine göre dizle baldır arasında değişir. Kolsuz ya da uzun kollu, Silinmiş: ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ oyuk yakalı, bel kısmı olmayan ya da üst kısmı kısa, hafif elbiseler giyer. Püsküllü Silinmiş: ¶ “Bir kadının, sıkı bir çalışma, entelektüel bir kötümserlik ve yalnızlık gerektiren bir kariyerinin olmasındansa, neşeli, kaygısız, geleneklere uymayan ve kaderinin belirleyicisi düşünüyorum.” olmasının ona daha çok mutluluk getireceğini 1 Zelda Fitzgerald Fitzgerald, 1920-1930 yılları arasındaki “Caz Dönemi” denilen süreçte son moda giyinen, hedonizmi kendine ilke edinmiş, “flapper” adı verilen zamane kızlarını, eserlerinde yaratmış bir yazar olarak tanınmaktadır. O, içinde yaşadığı dönemin gençliğini ve zenginliğini tarihe kaydetmiş bir yazardır. İlk romanı olan This Side of Paradise, üniversite öğrencileri arasında etkili olmuştur ve öğrencilerin ebeveynlerini çocuklarının durumu hakkında bilgilendirmiştir. “Flapper”, “Caz Dönemi”nin kadın kahramanıdır. O dönemde bir “flapper”, ‘gününü gün et, yarını düşünme’ ilkesiyle hareket etmektedir. “Flapper”lar, otellerde, kulüplerde ve dans salonlarında caz müziği eşliğinde charleston, black bottom, foxtrot, tango gibi dansları yapmaktan büyük zevk almışlardır. Bir “flapper”ın vücut hatları çok düzgündür; modern, dar şapkalar takar, eteğinin boyu mevsimine ve gece etekler, parlak renkli süveterler, eşarplar, Peter Pan yakalı buluzlar, yüksek topuklu dans ayakkabıları “flapper”ın vazgeçemediği şeylerdir. Gündüz kıyafetlerinde açık gri, kahverengi ve maviler yaygın olmakla birlikte, pastel tonlar ve daha canlı renkler de giyilmektedir. Gece kıyafetlerinde gökkuşağının bütün renklerini görmek mümkündür; küçük kareli, çiçekli veya desenli emprimeler çok kullanılmaktadır. Herkesin önünde sigara içmek, aşırı diyet yapmak, dizlerini gösteren kıyafetler, katlanmış çoraplar giymek, dizlerini pudralamak ve kısa saçlı olmak “flapper”ların ortak özelliğidir. İçkinin yasaklanmış olduğu bir dönem (prohibition) olmasına 1 Koula Svokos Hartnett, Zelda Fitzgerald and the Failure of the American Dream for Women, Peter Long, New York, 1991, 113. Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 69 Silinmiş: e rağmen, “flapper”lar ceplerinde ya da eteklerinin altına sakladıkları içki şişeleriyle dolaşıp içki içmişlerdir. “Flapper”lar eski kuşağı kızdırmışlardır; zira kabul gören, geleneksel kadın davranışlarını reddetmişlerdir. Geleneksel olarak kadınların saçları hep uzun olmuştur. Oysa “flapper”lar moderndir ve modern bir kızın saçı kısa olmalıdır. Aslında kısa saç, o dönemde geleneklere meydan okumanın sembolü haline gelmiştir. “Flapper”lar fazla makyaj yapmışlar ve genellikle kollarını ve dizden aşağı bacaklarını açıkta bırakan rahat kıyafetler giymişlerdir. Bütün bunlar, yeni Paris modasının Amerika’daki yansımalarıdır. Hartnett’in ifadesiyle, moda gevşedikçe, yeni yüzyılın yeni kadınının ahlak kuralları da gevşemiştir. 2 Modadaki bu değişim, bu rahat günlük kıyafetler, çağın yeni atletik danslarını kadınların daha rahat yapabilmelerini sağlamıştır. “Flapper”lar, “altın kız”, “düş kızı” gibi isimlerle de adlandırılmışlardır. Silinmiş: ¶ Fitzgerald’ın “flapper”ları genellikle on dokuz yaşlarında, güzel ve masraflı kızlardır. John Held Jr., “flapper” imajını, yürürken bir çarpma sesi çıkaran, tokaları açık kısa çizmeler giyen genç kızlar, betimlemesi ile yapmıştır. 3 William ve Mary Morris’in Dictionary of Word and Phrase Origins adlı sözlüğünde, “Amerika’da bir “flapper”, her zaman hoppa, cazibeli ve biraz da geleneklere aykırı davranan; Mencken’in ifadesiyle, ‘biraz aptal, çılgın fikirleri olan ve büyüklerinin ahlak kurallarına ve öğütlerine karşı asi olmaya meyilli’ genç bir varlık oldu.” şeklinde ifade edilmiştir. 4 “Flapper”lar hem imaj hem de davranış olarak değişim gösteren kadınlardır. Bir “altın kız” olan Zelda’nın “altın erkeği” F. Scott Fitzgerald, “Caz Dönemi”nin popüler edebiyatında ölümsüzleşmiştir. Fitzgerald’ın The Rich Boy adlı öyküsündeki Dolly Karger da bir “flapper”dır: Dolly...soylular grubunda büyüdü, Plaza otelinde sosyeteye tanıtıldı ve çok özel bir kulübe girdi... Siyah saçlı, al dudaklıydı, güzel bir buğday teni vardı, bu rengi, sosyeteye tanıtıldıktan sonra, tam bir yıl pembe-gri bir pudrayla örtmüştü çünkü buğday ten modaya aykırıydı-Victoria dönemi solgun ten gözdeydi. Siyah çok ciddi tayyörler giyer, yüzünde alaycı bir çekingenlikle, ellerini cebine sokar, hafifçe öne eğilirdi. Nefis 2 Hartnett, a. g. e., 93. G. Stanley Hall, “Flapper Americana Novissima”, Atlantic Monthly, 129, June 1922, 772. 4 Ralph K. Andrist, Ed. The American Heritage: History of the 20’s & 30’s. New York, American Heritage Publishing Co., Inc., 1970, 130. 3 Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 70 dans ederdi -her şeyden çok dans etmeye bayılırdı- sevişmek dışında her şeyden çok. 5 “1919 yılında, “flapper”ların etekleri yerden 15 cm yukarıda idi; 1927 yılında etekler dizlerdeydi ve flapper kısa saçları, yuvarlanmış çorapları, sigaraları, rujları ve hislere hitap eden danslarıyla, feminizmin şaşırtan yeni bir modelini oluşturmaktaydı. Silinmiş: ” Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama “Flapper” sözcüğü, asi kadınların, çizmelerinin ayak bileklerine çarpmasına izin vermeleri gibi bir alışkanlıktan doğdu. Muhafazakar ahlakçılar, “flapper”ları, dejenere olmuş toplumun bir başka işareti olarak gördüler. Diğerleri ise, “bu yeni kadın” tipinde kaba Amerikan individüalizmini gördü.” 6 James E. Miller’e göre, Fitzgerald’ın öykülerinin popülerlik başarısının sırrı; Silinmiş: ¶ öykülerin, milyoner filozoflar tarafından kendilerine çok fazla kur yapılan, Fitzgerald’ın göz alıcı “flapper”ları gibi olmayı hayal eden, canı sıkılmış bütün mağaza tezgahtarlarına bir kaçış olarak hizmet etmeleridir. 7 Fitzgerald’ın öykülerinde, “flapper”ların peşinden koşan, onlara kur yapan erkekler “philosopher” diye adlandırılırlar. Genellikle üniversite eğitimi için batıya giderler; “altın kızı”, “düş kızı”nı elde etmek için zengin olma yolunda büyük bir mücadele veririler. Fitzgerald’ın bir öyküsünü okumaya başlayan okuyucu, her zaman öykünün mutlu bir sona varacağından emin değildir; fakat okuyucu, öyküde klişeleşmiş bir şekilde göz alıcı bir sosyal çevre bulacağından emindir. Bu sosyal çevre öylesine klişeleşmiştir ki, erkekler smokin ya da frak giyerler, kadınlar ise her ne sebeple olursa olsun, çok çekici giyinmek zorundadırlar. 8 May Day adlı öyküdeki zengin erkek Philip Dean’den bahsederken, Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Fitzgerald’ın şu cümleleri yukarıdaki fikri desteklemektedir: Dean keyfini bulmuştu, şimdi mutluydu, akşamki baloyu iple çekiyordu. Ara sıra kahkahalar bile atıyordu. Rivers’ta bir düzine boyunbağı seçti; her birini almadan önce öbür çocukla uzun uzun tartışıyordu. Dar boyunbağları moda olacak mıydı yine? Rivers, Welsh Margotson yakalarından getiremiyordu artık, ne kötü değil mi? Covingtons gibi yaka yoktu canım. 5 F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, The Stories of F. Scott Fitzgerald A Selection of 28 Stories With an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951, 188-189. 6 George B. Tindall- David E. Shi, America, WW. Norton & Company Inc., New York, 1989, 664. 7 James E. Miller, JR., F. Scott Fitzgerald His Art and His Technique, New York University Press, 1964, 52. 8 Donaldson, “Money and Marriage in Fitzgerald’s Stories”, Jackson R. Bryer, The Short Stories of F. Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982, 78. Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk 71 ...bu arabalardan güzel, şapkasız genç kadınlar iniyorlardı; smokin giymiş dimdik delikanlılar yürüyorlardı yanlarında. 9 May Day adlı öyküdeki zamane kızı Edith Bradin’in Yale mezunlarının düzenlediği balodaki görünümü, “Caz Dönemi” kadınının son derece çekici bir Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ” Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır şekilde giyindiğini anlatan güzel bir örnektir: Başkalarının kendisini nasıl gördüğünü düşündü Edith. Çıplak omuzlarıyla kolları, kremsi bir pudrayla kaplıydı. Bu gece siyah smokinler arasında süt gibi beyaz duracaktı, yumuşacıktı. Doğrusu saçı iyi yapılmıştı. Kızılımsı, gür saçları tepesinde toplanmış, briyantinle yatıştırılmış, bastırılmış, küstah, kıpırtılı lülelerle yanlara düşürülmüştü. Dudakları koyu kırmızı bir çizgiyle belirlenmişti; gözbebekleri incecik, kırılabilir bir mavidendi, porselen gibiydiler. Eksiksiz, sonsuz incelikte bir güzelliği vardı; karmaşık saçlarından iki küçük ayağına kadar düzgün bir çizgi boyunca akıyordu bu güzellik. 10 Winter Dreams’teki Judy Jones’un da bir zamane kızı olduğu öyküde Judy’yi Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ” Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır tasvir eden şu cümlelerden anlaşılmaktadır: İncecik porselen kaplı, altın giysili bir bebek: Başındaki bantta altın, eteğinin ucunda altın, pabuçlarının sivri burnunda altın. .... Altın kumaş hışırtısıyla bindi. Dexter kapıyı hızlıca kapattı. İşte böyle -işte tam şöyle- nice arabalara binmişti, sırtı deri kanepeye dayalı, işte böyle -dirseği kapıda- bekler durumda. 11 Malcolm Cowley’e göre, Bernice Bobs Her Hair adlı öyküsü, Fitzgerald’ı Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,55 nk Silinmiş: ” Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,55 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama popüler bir yazar haline getirmiş olan en iyi “flapper” öykülerinden biridir. 1920 Silinmiş: ” yılının baharında yayınlandığı zaman kısa saç, Volstead Yasası (içki yasağı yasası) Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır gibi milli bir mesele haline gelmiştir ve genç yazar, Saturday Evening Post adlı derginin heyecanlı okuyucularından binlerce mektup almıştır. Bazıları da öyküdeki kadın karakterlerden biri olan Marjorie’nin, kuzeni Bernice’i popüler yapmak için icat ettiği hareket tarzına şaşırmıştır. Öykü hayattan ya da en azından ilk önemli dansına giden, Fitzgerald’ın genç ve güzel kız kardeşi Annabel için yazdığı sözlerden alınmıştır. 12 9 Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 90. Fitzgerald, “May Day”, a. g. e., 99. 11 Fitzgerald, “Winter Dreams”, a. g. e., 140. 12 Fitzgerald, a. g. e., 3. 10 Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 72 Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Fitzgerald’ın en iyi “flapper” öykülerinden biri olan Bernice Bobs Her Hair adlı öyküsünün konusu şöyle özetlenebilir: Marjorie Harvey, peri gibi güzel, insanı hayran eden, sersemleştiren bir dili Silinmiş: ¶ olan, en son New Haven’da yaptığı bir dansta art arda beş defa yan takla atmasıyla ünlü olmuş bir “flapper”dır. Kolejde okumak için Doğu’ya gitmemiş olan arkadaşlarına acıyan 19 yaşındaki Warren, Marjorie’ye çok düşkündür. Marjorie, Warren’ın kendisine olan duygusuna zayıf bir minnettarlıkla karşılık vermektedir. Warren’dan uzakta olduğunda onu unutmuş ve başka erkeklerle ilişki kurmuştur. Daha da kötüsü, Marjorie’nin kuzeni Bernice, Eau Claire’den Marjorie’nin ziyaretine gelmiştir. Warren’ın Marjorie’yi yalnız görebilmesi imkansız gibi görünmektedir. Sürekli olarak Marjorie’nin etrafında dolaşması ve Bernice’le ilgilenecek birisini bulması gerekmektedir. Bernice, Eau Claire’in en zengin ailesinin kızıdır. Siyah saçlı, esmer, güzel Silinmiş: ¶ bir kızdır fakat partilerde eğlendirici bir kız değildir. Her cumartesi gecesi Warren, Marjorie’yi memnun etmek için Bernice’le bir görevi yerine getirircesine dans etmektedir. Herhangi bir şey olmamıştır ama Warren bu refakatten sıkılmıştır. Yine bir cumartesi dansında Marjorie, Warren’dan Bernice’le dans etmesini Silinmiş: ¶ ister. Kızın göz alıcı güzelliği karşısında onu reddedemeyen Warren, Bernice’le dans ettikten sonra Bernice’in güzelliği karşısında etkilenir ve Bernice’e kur yapar fakat Bernice onu küstahlıkla suçlar. Bernice’in ziyaretine geldiği kuzeni Marjorie, kızları aptal bulmaktadır. Silinmiş: ¶ Bernice bu ziyaretten bütün feminen ilişkilerde zorunlu bir faktör olarak gördüğü sırdaşlıkları, samimiyetleri beklemiştir. Fakat Marjorie oldukça soğuk ve bencil bir kızdır. Bernice, kendisinin popüler olmadığını düşünmektedir. Eau Claire’de daha az zarif ve güzel, daha düşük mevkili diğer kızlara bile daha çok rağbet gösterildiğini bilmektedir, fakat bu durumu kızlardaki kurnazca bir prensipsizliğe bağlamaktadır. Zira annesi ona, diğer kızların kendi değerlerini düşürdüklerini, esasen erkeklerin Bernice gibi kızlara saygı duyduğunu söylemiştir. Marjorie’ye göre, erkekler Bernice’ten hoşlanmamaktadırlar. Üstelik Bernice güzel giyinmesini de bilmemektedir. Bernice’ten daha güzel olmayan diğer kızların Silinmiş: ¶ 73 partnerleri vardır. Çünkü Marjorie’ye göre o kızlar daha neşeli, esprili, erkeklerle nasıl konuşacaklarını bilen, çok iyi dans eden kızlardır. Bernice, çok üzülmüş bir şekilde, Marjorie’ye, ayak altında dolaşıp onu Silinmiş: ¶ rahatsız ettiğini, Marjorie’nin arkadaşlarının ondan hoşlanmadıklarını ve Eau Claire’e dönmek istediğini söyler. Marjorie, Bernice gibi duygusal bir kız değildir. Bernice’in blöf yaptığını, isterse Eau Claire’e dönebileceğini söyleyince Bernice hıçkırıklara boğulur. Marjorie, Bernice’e elinden geleni yaptığını, Bernice’in birlikte çalışılması zor bir malzeme olduğunu söyler. Aslında güzel bir kız olan Bernice, bütün bu suçlamalar karşısında çirkin olduğunu düşünmeye başlar. Marjorie ona, arkadaşlarının neden onunla ilgilenmediğini anlatırsa, Marjorie’nin kendisinden istediği şeyleri yapacağını söyler. Fırsatı eline geçiren Marjorie, söylediği her şeye Bernice’in harfiyen uyması gerektiğini söyleyerek Bernice’i istediği gibi yönlendirmeye başlar; öncelikle Bernice’in kaşlarına, dişlerine dikkat etmesi Silinmiş: Ö gerektiğini ve iyi dans etmediğini, erkeklerle konuşurken hangi konulardan bahsetmesi gerektiğini söyler. Ayrıca uygun kıyafetler giymesi ve saçını kestirmesinin de bir avantaj sağlayacağını telkin eder. Bir akşam, şehir kulübünde yemekli dansa katılan Bernice, yanında oturan Charley Paulson’a saçını kestirmek istediğini, bunun dikkat çekmek için kolay ve kesin bir yol olduğunu söyler. Bernice, artık rahat bir kız olmaya, bir erkeğin bu Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama konudaki fikrini almaya çalışmaktadır. Aslında kısa saçın ahlaki olmadığını düşünen Bernice, gelecek hafta Sevier Hotel’in kuaförüne giderek saçını kestireceğini, Oscar Wilde’dan aldığı şu fikir ışığında hareket ettiğini belirtir: “Elbette insanları ya Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk, İtalik Değil eğlendirmelisiniz, ya beslemelisiniz ya da onları şaşırtmalısınız.” 13 O gece Bernice birçok Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk erkekle dans etmiş ve dansları esnasında defalarca kavalyesinden alınmış ve en gözde erkeklerden biri olan G. Reece’le bile dans etmiş, Charley Paulson tarafından dans için alınınca G. Reece mutsuz olmuştur. Bernice’i yakından takip eden Marjorie’nin sevgilisi Warren, o gece Bernice’in çok güzel bir kız olduğunu düşünür. Bernice’in yüzü hayat doludur ve mükemmel bir bakışa sahiptir. Warren onun siyah, parlak ve düzgün saç şeklini çok beğenir. Warren’ın sevgisinden fazlasıyla emin olan, kasabadaki hiçbir kızın Warren’la ilgilenmediğini bilmenin tadını çıkaran 13 Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 51. 74 Marjorie, başka bir erkekle ortadan kaybolunca Warren aralarındaki sevgiyi sorgulamaya başlar... Müteakip hafta Bernice, insanların kendisine bakarak ve onu dinleyerek Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır gerçekten eğlendiklerini hissettiğinde kendine olan güvenini kazanmıştır. Bunun yanı sıra Marjorie’nin sevgilisi Warren, Marjorie yerine Bernice’i aramakta, ona notlar göndermektedir. Warren ve Bernice birlikte Warren’ın iki kişilik otomobilinde görülmeye başlamışlardır. Bernice, dünyadaki en masum niyetlerle Marjorie’ye ait bir şeyi çalmıştır. Marjorie’yi kızdırmıştır ve korkunç bir suçluluk duygusuna kapılmıştır. Bernice, Warren, Marjorie ve arkadaşları bir briç partisindeyken, Otis, Silinmiş: ¶ konuşmanın akışını istemeyerek Bernice’in saçlarını kestirmesi konusuna getirir. Marjorie bunun Bernice’in blöflerinden biri olduğunu söylediğinde Marjorie ve arkadaşlarının ağır tahrikine dayanamayarak, Bernice saçlarını kestirmeye karar verir. Gençler arabalara doluşup Bernice’in saçını kestirmeye söz verdiği Sevier Hotel’e giderler. Bernice, giyotine gider gibi, otelin ilk berberine gider ve ondan saçını kesmesini ister. Harika saçlarının kesilmesine aşırı bir şekilde üzülen Bernice, Marjorie’ye karşı gelmesinin bedelini bu şekilde ödediğini düşünür. Güzel, kıvrımlı uzun saçları yere düşmüştür. Yeni saçı aniden sararan yüzünün iki yanında cansız, ince ve düz bir halde uzanmaktadır. Korkunç bir şekilde bayağı olduğunu, bir kusur gibi saçının çirkinleştiğini düşünmektedir. Alaylı bir şekilde kendisine bakan Marjorie’nin kendisine zafer ilan ettiğini düşünür. Bernice, etrafındakilere ve Warren’a saçını beğenip beğenmediklerini sorar fakat saçının güzel olduğunu onaylamayan soğuk bakışlara maruz kalır. Bernice, kesilmiş saçlarını gören halasının şaşkın bakışlarıyla karşılaşana Silinmiş: ¶ kadar, kendisine hazırlanan bu çirkin tuzağı anlamamıştır. Halasının kocası da aynı şaşkınlıkla tepki verir ve Thursday Kulübünün son toplantısında “Genç Neslin Zaafları” adlı konuşmasının on beş dakikasını kesilmiş saçlara ayırır. Marjorie, Bernice’in saçlarını kestirmesine sebep olduğuna hiç pişmanlık duymadan, Bernice’e onu kuaföre götüreceğini, rasgele kesilmiş saçlarını düzelttireceğini söylerken omuzlarından aşağı sarkan sarı bukleli iki örgü halindeki saçlarını yavaşça bükmeğe başladığında, krem renkli sabahlığının içinde Sakson prensesleri gibi görünmektedir. Marjorie’nin sabırsız yılanlar gibi, yumuşak Silinmiş: ¶ 75 parmaklarının arasında hareket eden saçları Bernice’e çok acı vermektedir. Bernice, herkesin arkasından güleceğini, Marjorie’nin ona büyük bir çılgınlık yaptığını, Bernice’in güzellik şansını bencil bir kızın kıskanç bir kaprisine feda ettiğini anlayacaklarını düşünerek Marjorie’den intikamını almaya karar verir. Gece herkes yattıktan sonra Bernice, Eau Claire’e dönmek için yolculuk Silinmiş: ¶ hazırlıklarını sessiz bir şekilde tamamlar. Üstünü giyip bavullarını hazırladıktan sonra sessizce uyumakta olan Marjorie’nin odasına girer. Marjorie’nin saç örgülerinin ikisini de dibinden keser. Saç örgüleri elinde sevinçle odadan çıkar. Valizi ve saç örgüleri elinde evden ayrılan Bernice, çok mutlu bir şekilde, ay ışığında trene yetişmek üzere yürürken Warren’ın evinin önünden geçer. Ani bir dürtüyle valizini yere koyar ve bir halatın parçalarına benzeyen örgüleri sallayarak hafif bir gürültüyle düştükleri Warren’ın tahta verandasına fırlatır. Kahkahayla gülerek, “bencil şey” der ve valizi elinde hızlıca yola koyulur. Öyküden de anlaşıldığı gibi Marjorie, bencil ve tehlikeli bir “flapper”dır. Silinmiş: ¶ Sevgilisi Warren’ın kendisine olan düşkünlüğünü kullanan, aynı zamanda başka erkeklerle de ilişki kuran ahlaki yönden zayıf bir kızdır. Sadece dış görünüşe ve erkeklerin kendisine ne kadar rağbet ettiklerine önem veren, materyalist bir kız olduğu kuzeni Bernice ile yaptığı şu konuşmadan anlaşılmaktadır: “... Birincisi davranışlarında rahat değilsin. Niçin? Çünkü kişisel görünümünden emin değilsin. Bir kız güzel giyinip kuşandığını hissettiği zaman bu özelliğini unutur. Bu cazibedir. Unutmayı başarabildiğin tarafların arttıkça caziben de artar” “Pek iyi görünmüyor muyum?” “Hayır; mesela, kaşlarına hiç dikkat etmiyorsun. Siyah ve parlaklar fakat onları dağınık bırakınca bir kusur olurlar. Hiçbir şey yapmadan geçirdiğin zamanının onda birinde onlara özen gösterseydin, kaşların güzel olurdu.” ....... “Erkeklerin kaşlara dikkat ettiğini mi söylemek istiyorsun?” “Evet -bilinçsizce....” ...... “Bir kız bizzat kibar olmalıdır. Eğer bir kız bir milyon dolarlık gibi gözüküyorsa Rusaya’dan, pinpondan, Milletler Cemiyeti’nden bahsedebilir ve şüphe uyandırmadan durumu atlatabilir.” 14 Bir “flapper”ın en fazla önem verdiği unsurlardan biri güzel dans edebilmesi ve bir gecede defalarca başka erkekler tarafından, dans etmek üzere kavalyesinden 14 Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 49. Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 76 alınmasıdır. Zelda da mükemmel bir şekilde dans edebilen, büyüleyici bir güzelliğe sahip olan bir kızdır. Öyle ki, evlenmelerinden önce, aralarında eşi Fitzgerald’ın da olduğu (Fitzgerald Zelda’nın sevgililerinden biridir) bir sürü erkek, Zelda ile dans eden erkekten Zelda’yı alıp bir iki dakika onunla dans edebilmek için uzun kuyruklar oluşturmuşlardır. Hatta Zelda bir dansa gittiği zaman diğer kızlar evlerine gitmek zorunda olduklarını düşünmüşlerdir. Zelda dönemin kızları gibi haftanın her gecesi farklı erkeklerle buluşmaktadır. 15 Fitzgerald, Bernice Bobs Her Hair adlı öyküsünde Zelda’nın bu yönünü Marjorie’nin kişiliğinde canlandırmıştır. Marjorie de sevgilisi Warren’la birlikte Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır olmasına rağmen başka erkeklerle de beraber olan, farklı erkeklerle dans etmekten hoşlanan, erkekler tarafından beğenilmenin, popüler olmanın şart olduğuna inanan bir kızdır. Marjorie’ye göre kuzeni Bernice’in tatlı ve güzel olduğunun, güzel yemek pişirebildiğinin söylenmesi ucuz bir popülerliktir. Önemli olan erkeklerin bir kızı beğenip ona ilgi göstermesidir. Kendi arkadaşları ise Bernice’i yeterince cazip bulmamışlar, onunla dans etmek istememişlerdir. Dans edenler ise Marjorie’nin hatırına güç bela dans etmiş ve fazla tahammül edememişlerdir. Bütün bu özellikler, Fitzgerald’ın içinde yaşadığı döneme ait olan kuşağa mahsus özelliklerdir. Marjorie’nin aksine, Bernice muhafazakar bir şekilde yetiştirilmiş bir kızdır. Kadınların her zaman söylenen, fakat hiç göz önüne serilmeyen bazı gizemli kadınsı özelliklerinden dolayı sevildiklerinin anlatıldığı romanları okuyarak büyümüştür. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Hızlı yaşayan, kızlarla eğlenerek gününü gün eden ve kolej öğrenimi için doğuya gitmiş olan, dönemin erkek tipine uygun bir karakter olan Warren kendisine kur yapınca Bernice onu reddeder. Oysa flörtün çok yaygın olduğu bu dönemde Warren, üniversite balolarında yarı açık konuştukları zaman kandırmak istediği kızlara hep böyle davranmıştır. Bernice, Warren’ın kuruna karşılık vermediğine pişmanlık duymuşsa da, annesinin erkeklerin esasen Bernice gibi kızlara saygı duyduğuna dair öğüdünü hatırlamasıyla rahatlamıştır. Marjorie’ye göre Bernice, çok iffetli olduğunu, Marjorie’nin ise eğlence düşkünü, maymun iştahlı bir kız olduğunu ve sonunda kötü bir duruma düşeceğini düşünerek kendisini teselli etmektedir. Popüler olmayan bütün kızlar böyle davranmaktadır. Kısacası kedi ulaşamadığı ciğere pis demektedir. Üstelik Marjorie, Bernice’in hayatının on yılını ve Avrupa eğitimini, kendisi gibi bir 15 Hartnett, a. g. e., 11. Silinmiş: gardenia kızı 77 kız olmaya, kendisine aşık üç dört tane erkeğin olmasına ve danslarda her birkaç adımdan sonra bir başka erkek tarafından kavalyesinden alınmaya harcadığını iddia etmektedir. Erkeklerin Bernice’e ilgi göstermemelerinin sebebini, Bernice’in onlarla konuşurken gelecek yıl New York’ta okula gideceği, pistin sıkışık olduğu ya da havanın sıcak olduğu gibi konuşmaların dışında bir konuşma yapmadığına bağlamaktadır. Ona göre; “On sekizindeyken popülerlik her şeydir.” 16 Kuzeni Bernice’in de kendisi gibi popüler bir “flapper” olması için ona şöyle öğütler vermektedir: “Evet, kederli kuşlar gibi görünen erkeklere karşı kibar olmayı öğrenmelisin. En popüler erkeklerin dışında bir erkekle dansa katıldığın zaman aşağılanmış gibi bakıyorsun. Bernice, ben niçin her birkaç adımda kavalyemden alınıyorum?–ve bunun çoğunu kim yapıyor? Ya, işte bu kederli kuşlar. Onları ihmal etmek hiçbir kızın işine gelmez. Onlar herhangi bir kalabalığın büyük bir kısmını oluştururlar. Konuşmaktan çekinen genç erkekler en iyi konuşma egzersizleridir. Hantal erkekler en iyi dans egzersizleridir. Eğer onların peşinden gider ve halinden memnun görünürsen, dikenli tellerle örülü büyük bir binaya doğru giderken küçücük bir yapının yolunu tutmuşsundur.” “Eğer bir dansa gidersen ve mesela seninle dans eden üç kederli kuşu eğlendirirsen; onların sana alıştıklarını unutmalarını sağlayacak kadar güzel konuşursan bir şeyler yapmış olursun. Bir dahaki seferde onlar geri gelecekler ve yavaş yavaş öyle çok kederli kuş seninle dans edecek ki çekici erkekler sana alışmış olmanın bir tehlikesi olmadığını görecekler—o zaman seninle dans edecekler.” ...... “Ve son olarak,” diye Marjorie devam etti, “kendine hakimiyet ve cazibe mutlaka gelecektir. Bazı sabahlar bunu yakalamış olduğunu bilerek uyanacaksın ve erkekler de bunu bilecekler.” 17 Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk, Sağ: 42,45 nk, Sekmeler: Eskisi 90 nk Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Fitzgerald, dönemin gençliğinin dansa verdiği önemi, kızların popüler olmaları konusunun güncelliğini ve “Caz Dönemi” erkeğini öyküde şu sözleriyle ifade etmektedir: Bir kız ne kadar güzel ya da göz alıcı olursa olsun sık sık dansa kaldırılmadığına dair şöhreti onun durumunu bedbahtlaştırır. Belki erkekler onun refakatini kendileriyle bir gecede on iki sefer dans ettikleri kelebeklerinkine tercih ederler ama cazla beslenmiş neslin erkeği mizaç olarak değişiklikten hoşlanmaktadır ve aynı kızla tam bir fokstrottan fazla fokstrot yapma fikri pek makbul değil, hem de iğrençtir. 18 16 Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 44. Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 49. 18 Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 42. 17 Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama, Sekmeler: Eskisi 90 nk Silinmiş: ” Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk 78 Silinmiş: i Silinmiş: s Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Marjorie’nin annesi kızına Bernice’le ilgilenmesini söyler. Bayan Harvey’e göre, Bernice kadar tatlı olmayan, mesela şişman ve kaba, annesi belirgin bir şekilde bayağı olan Martha Carey, Arizonalıymış gibi görünen, ölecekmiş gibi dans eden zayıf Roberta Dillon gibi diğer kızların bile partnerleri vardır. Annesini ikna etmeye çalışan Marjorie, Martha’nın neşeli, müthiş esprili ve kurnaz bir kız olduğunu; Roberta’nın da yıllardır tanınan muhteşem bir dansçı olduğunu söyler. Marjorie, Bernice için elinden geleni yaptığını fakat onun bir partnerinin olmayışının Bernice’teki bir takım eksikliklerden kaynaklandığını anlatır. Mesela, Bernice güzel dans edememektedir. Birlikte dans ettiği kavalyesine yaslanır, hafifçe eğilmek yerine dimdik durarak dans eder. Marjorie’ye göre muhtemelen konuyu bilmeyen yaşlı bayanlar, bu şekilde dans ederek çok daha asil görüneceğini söylemişlerdir Bernice’e. Bütün bu açıklamalardan hiçbir şey anlamadığını söyleyen annesini ikna etmenin zahmete değip değmeyeceğini düşünür Marjorie. Fitzgerald’a göre; Kırkının üzerindeki insanlar nadiren sürekli olarak bir şeye inandırılabilirler. On sekizimizde inançlarımız üzerinden baktığımız tepelerdir; kırk beşimizde inançlarımız içine saklandığımız mağaralardır. 19 Marjorie’nin arkadaşları kendisine yeterince ilgi göstermediği için Eau Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama, Sekmeler: Eskisi 90 nk Silinmiş: ” Claire’e geri dönmek istediğini söyleyen Bernice’e, Marjorie blöf yaptığını söyler. Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Fakat eğer iyi vakit geçiremiyorsa ona evine dönebileceğini, zavallı gibi Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama davranmamasını söyler. Onu “Küçük Kadınlar” 20 gibi davranmakla suçlar ve bunun modasının geçtiğini söyler. Ona göre hiçbir modern kız böyle budala kadınlar gibi yaşamaz. Kendisine iyi davranmadığını düşündüğü Marjorie’yi kadınsı bir özelliği olmayan, kaba ve bencil bir kız olmakla suçlayan Bernice’e kuzeni Marjorie şöyle haykırır: “Oh, aman Allah’ım!” diye Marjorie ümitsizlikle bağırdı. “Seni küçük aptal! Bütün sıkıcı, renksiz evliliklerin sorumlusu senin gibi 19 Fitzgerald, “Bernice Bobs Her Hair”, a. g. e., 45. Little Women, Louisa M. Alcott’un bir romanı. Babaları Amerikan İç Savaşı’na katıldığı için, anneleriyle birlikte maddi imkansızlıklar içinde yaşama mücadelesi veren, fakir olmalarına rağmen kendilerinden daha fakir insanlara yardım eden, iyi insan olmak için çalışan, bir aileye sahip olmanın en büyük zenginlik olduğuna inan, bencil olmayan, örnek davranışlar gösteren, erdemli dört kız kardeşin öyküsünü anlatan bir eser. 20 Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, İlk satır: 21,25 nk, Sağ: 42,45 nk, Sekmeler: Eskisi 90 nk 79 kızlardır; kadınsı özellikler diye anılan bütün bu korkunç etkisizlikler. Bir erkek idealler kurduğu güzel bir giysi bohçası ile evlendiği ve onun zayıf, sızlanan, korkak bir yapmacıklık yığını olduğunu anladığı zaman bu ne felaket olmalı!” Bernice’in ağzı yarı açık kaldı. “Kadın gibi kadın!” diye devam etti Marjorie. “Onun bütün hayatı, benim gibi gerçekten güzel zaman geçiren kızları sızlanarak eleştirmekle geçer.” 21 Öykü, yazarın kendi gençliğinin davranışlarından doğan ahlaki problemlerden haberdar olduğunu göstermesi bakımından ilginç bir öyküdür. Sergio Perosa’nın Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama ifadesine göre, “Bernice Bobs Her Hair adlı öykü, bize bu “flapper”ların düşüncesiz bir davranışının tasvirini verir ve öykü tamamen mizahi bir gelişmeye sahiptir. Olay gençliğe özgü bir kötülük etrafında cereyan eder. Kuzeni Marjorie’nin tavsiyesi ile Bernice saçlarını kestirmeyi kabul eder fakat Bernice’in daha fazla popüler olması için bulunmuş olan bu çare başarısızlıkla sonuçlanınca, Bernice kuzeni Marjorie’nin saçını keserek intikamını almış olur. Öyküdeki olaylar zinciri aşağı yukarı kızların saç boyu kadar önemli görünmektedir.” 22 “Flapper”lar annelerine asice davranmışlardır. Geleneklere karşı gelmişlerdir Silinmiş: ¶ ve ekseriyetle utanmaz ve ahlaksız olarak kabul edilmişlerdir. Fitzgerald, Zelda’nın sürekli olarak flörtleri olduğundan ve onun her zaman kaç tane erkeği cezp edebildiği ile övünmesinden defalarca yakınmıştır. 23 Buna rağmen onunla evlenmiştir. Çünkü, Sheilah Graham, en güzel kızı elde etmenin Scott için bir tutku olduğunu söyler. Scott, en güzel, en arzu edilir kızı elde edemediği taktirde, kendisini başarısız olarak gördüğünü Graham’a itiraf etmiştir. 24 Zelda, Fitzgerald’ın yakın arkadaşları bile olsalar, çevresindeki erkeklerin ilgisini çekmekten zevk alan bir kadındır. Scott gibi o da içki içmektedir ve bu durum, o dönemde, “özgür ruhlu, asi, hayatı seven zamane kızı” demek olan “flapper”ın, kadın tabularına başkaldırışının bir başka şeklidir. İçki içen kızlar cesur olarak nitelendirilmektedir. 25 Fitzgerald’ın “flapper”ları genellikle bencil fakat 21 Fitzgerald, a. g. e., 47-48. Sergio Perosa, The Art of F. Scott Fitzgerald, Translated by Charles Matz and the author, Ann Arbor: The University of Michigan Press, 1965, 31. 23 Hartnett, a. g. e., 37. 24 Sheilah Graham, The Real F. Scott Fitzgerald Thirty-Five Years Later, 1976, 38. 25 Hartnett, a. g. e., 68-69. 22 Silinmiş: ¶ 80 cazibeli olarak tasvir edilmişlerdir. Bu kızlar, muhafazakar ebeveynlerine karşı gelen, özgürlüğün sağladığı ayrıcalığı isteyen 1920’lerin nesline aittir. Zelda da bir “flapper” gibi yaşam sürmüştür. Güneyin geleneksel eğitimine Silinmiş: ¶ karşı mücadele ederek sadece kendisi için değil, bütün Amerikan kadınları için yeni, özgür düşünen ve bağımsız bir kadın kimliği oluşturmuştur. “Scott, Zelda’yı, kendi eserlerinde anlatmak istediği “flapper”a model yapmıştı; tarihe geçirdiği “Caz Dönemi” ile ilgili kurgusunun coşkunluğunu canlandırma rolü.” 26 20’li yıllar genç olmak için heyecan veren, belki de korkutan bir dönemdir. Özellikle kızlar değişmişlerdir. Kızlar, başlarında çan şeklindeki şapkaları, ipek Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır çorapları, sahte mücevherleri, dar ve kısa etekleriyle sadece görüntü olarak değişmekle kalmamışlar, erkeklerin yanında spor yapmalarıyla, sigara içmeye ve alkol almaya başlamalarıyla davranış olarak da değişmeye başlamışlardır. “Flapper”lar, etekleri dizlerine kadar kısalmadan önce, sahte içki şişelerini çorap lastiklerine sıkıştırarak eteklerinin altına saklamışlardır. Manevi değerlerden uzaklaşarak maddenin esiri olmuş bu zamane kızları gibi, Silinmiş: ¶ Zelda da para harcamaya olan aşırı eğilimi yüzünden materyalist bir kadın olarak kabul edilmiştir. Kendisine mal edilmiş bu materyalist yanını, Baltimore Sun’daki bir röportajında şöyle savunmuştur: “Muhakkak ki paranın mutluluk getirdiğini söylemek istemiyorum. Fakat giysilere, doğru giysilere, objelere sahip olma bir kadını mutlu eder. Doğru bir parfüm türü, gösterişli bir çift ayakkabı. Bunlar kadın ruhu için büyük Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama tesellilerdir...” 27 Zelda Fitzgerald’a göre bir flapper; “Eğlenceli bir iş olduğu için flört eden, güzel bir vücudu olduğu için tek parça mayo giyen, kendi yüzüne ihtiyacı olmadığı için onu pudra ve makyaj ile kapatan ve kendisi sıkıcı olmadığı için, en çok sıkıcı olmayı reddeden biridir.” 28 Ne yazık ki Zelda, kendi kadın ruhunu rahatlatmak için maddenin esiri olmuş materyalist bir kadındır ve yüksek yaşam standartlarını karşılayabilecek parayı kısa 26 Hartnett, a. g. e., 57. Hartnett, a. g. e., 64. 28 Hartnett, a. g. e., 128. 27 Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ¶ 81 yoldan temin etmesi için eşi Fitzgerald’ı, ticari amaçlı kısa öyküler yazıp satarak yeteneğini kötüye kullanması yönünde zorlamıştır. 29 Dönemi anlatan bir tarih kitabında şu cümleler Fitzgerald’ı haklı çıkarmaktadır: “Caz Dönemi”nin en önemli özelliklerinden biri, ahlak kurallarının değişime uğramasıdır. 1920’lerin alev alev yanan gençliği, Hollywood film yıldızlarını taklit etmiştir. Kızlar, Theda Bara, Clara Bow ve Mary Pickford gibi ünlü vamplardan Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama romantik teknikleri, sevimli bir şekilde gülümsemeyi, seksapeli öğrenmişlerdir. 30 Yine aynı kitapta; “Ülkeyi bir hoppalık ruhu sardı. Kadınlar saçlarını kulak Silinmiş: ¶ hizasında kesmeye ve elbiselerini diz hizasında katlamaya başladılar. Ayrıca saygın vatandaşlar, ceplerine içki şişelerini koyarak, gizli içki satılan yerlere giderek charleston dansı yapmaya başladılar.” 31 şeklinde dönemin kadınlarını tasvir eden cümleleri görmek mümkündür. Dönemin refah seviyesinin bir getirisi olarak, araba sahibi olan kolej çağındaki gençlerin sayıları hızla artmaya başlamıştır. Bu gençler, karanlık yollara Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır park ettikleri arabalarının içinde sevgilileriyle öpüşüp koklaşmayı sıradan olaylar olarak görmeye başlamışlardır. Bernice Bobs Her Hair adlı öyküsünde Fitzgerald’ın şu cümleleri başıboş Silinmiş: ¶ gençliğe, bu tip olayların tehlikesine dikkat çekmektedir: Balkonun temel işlevi tehlikeliydi. Yaz günü, gençler dans etmeye başladığı zaman bunun dünyadaki en kötü niyetle yapıldığı ve eğer gençler, sert, soğuk bakışlara maruz kalmazlarsa, başıboş aylak çiftlerin köşelerde garip, medeniyetsiz oyunlar oynayacakları ve daha popüler olanı ve daha da tehlikelisi, genç kızların, bazen masum yaşlı kadınların park etmiş limuzinlerinde öpülecekleri otuz beşinin üzerindeki leydiler arasında çok iyi bilindiği için, balkon bazen kıskandıran fakat hiçbir zaman tasvip edilmeyen bir hayranlığı gözler önüne koyuyordu. 32 Fitzgerald, savaş sonrası karmaşayı, gençlerin öpüşüp koklaşma partileri, aşk ilişkileri gibi muhafazakar ahlak anlayışına ters düşen bu tip davranışlarını, toplumda değişen değer yargılarını ilk eseri This Side of Paradise’ta dile getirdiğinde, yalnızca 29 Hartnett, a. g. e., 65. Our American Century,Jazz Age, The 20s., Alexandria Virginia: Time Life Books, New York, 1998, 38. 31 Our American Century, a. g. e., 32. 32 Fitzgerald, “Bernice Bobs Hair”, a. g. e., 39. 30 Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 82 yirmi dört yaşındadır ve değişen gençliği, özellikle kızlardaki ahlaki değişimi eserlerinde sık sık dile getirmiş olması özelliği ile ismi “Caz Dönemi”yle özdeşleşmiş bir yazardır. O, yaşadığı dönemin kralı, güzel, zeki ve hercai karısı Zelda da onun kraliçesi olarak anılmıştır. New York Times gazetesi, 1929 yılında, “Sigara ve içki içme, küfretme, öpüşüp koklaşma ve toplumun huzurunu bozma gibi, şimdiye kadar erkeğin gayret sarf ettiği alanlarda eşit olarak temsil edilmek için “flapper”, sadece zorbalıkla kadın Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama hakkını kabul ettirdi.” 33 şeklinde bir beyanda bulunmuştur. Bu da 20’li yıllardaki değişen kadının, “flapper” tipinde sembolleştiğini açıkça ifade etmektedir. Arthur Mizener, bir “flapper”ı güzel bir şekilde şöyle özetlemiştir: “Flapper, saçını kesti, bir çift en güzel küpesini taktı, bir hayli küstah bir tavır takındı, rujunu sürdü ve mücadeleyi görev bildi. Flört etti; çünkü flört etmek eğlenceliydi ve güzel bir vücudu olduğu için tek parça mayo giydi, yüzünü makyaj ve pudra ile örttü; çünkü ona ihtiyacı yoktu....Yaptığı şeylerin, onun her zaman Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama yapmayı istediği şeyler olduğunun farkındaydı.” 34 Dönemi anlatan Jazz Age adlı eserde, Amerika’da ilk olarak gerçekleştirilen güzellik yarışmalarına dikkat çekilmiştir: “1921 yılında “Miss Amerika”nın seçildiği ilk güzellik yarışması, Atlantic City’de yapıldı ve 20’lerin saçmalığına örnek teşkil etti. Her şeyden önce bu yarışma, şehir babaları ile yerel gazeteciler tarafından tasarlanmış, başvuruyu artıracak olan Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama bir para kazanma oyunuydu.” 35 İlk olarak “Caz Dönemi”nde gerçekleştirilen bu güzellik yarışmalarının yanı sıra, New York World tarafından çılgınlık olarak değerlendirilen bir başka yarışma ise dans maratonudur. Bu tip yarışların amacı, diğer çiftleri dans dışı bırakabilecek çifti görmektir. Gramofonlardan ya da keyifsiz, küçük orkestralardan yayılan fokstrotların nağmesi eşliğinde, bütün kadınlar ve erkekler günlerce bitip tükenircesine dans ederler ve sonunda yere düşerler. Bu çiftler bazen birkaç bin dolarlık bir ödül için yarışmışlardır. New York World’de çıkan bir yazı, bu danslara katılan bir kızı şöyle tasvir etmektedir: 33 Thindall-Shi, a. g. e., 664. Arthur Mizener, Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972, 17. 35 Our American Century, a. g. e., 184. 34 Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 83 “Aşırı şekilde yorgun, eski bir bornoz içindeki güzel bir kızı, kirli, katlanmış, beyaz çorapları, sürüklenerek yürüyen bir intiba veren terlikleri, gözleri yarı kapalı, kolları partnerinin omuzlarına asılı, her kısa, can çekişen bir adımdan diğerine Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama zemine yapışmış gibi görünen, ağrıyan ayakların sürüklenmesini görmekte ilham veren hiç bir şey yok.” 36 “Cüretkar elbiseler, rezalet kabilinden danslar ve şehvani caz, gece geç Silinmiş: ¶ vakitlere kadar süren partiler ve gençlerin ahlakı hor gören düşünceleri, kaçınılmaz surette yaşlı kuşağın bir çok üyesinin öfkesini üzerine çekti.” 37 “Caz Dönemi”nde başıboş bir şekilde yaşayan, caz müziği eşliğinde çılgınca dans etmekten büyük bir haz duyan gençlik, daha yaşlı kuşağın tepkilerine maruz Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır kalmıştır. Gezici bir kadın vaizin caz müziği ile ilgili görüşleri, o dönem muhafazakarlarının bu müzikle ilgili görüşlerine ışık tutmaktadır: “Sosyetik dans, cehenneme doğru atılan ilk ve en kolay adımdır. Modern dans Silinmiş: ¶ kadınlığın itibarını azaltmaktadır. Bir kız önce bir erkeğe onun kendisini dans pistinin etrafında salınarak döndürmesine izin verir; içgüdüsü ona çok kıymetli tutması gereken bir şeyi kaybettiğini söyler. Ekseriyetle onun kaybettiği şey korsesiydi. Birçok güzel kız anneleri tarafından bu temel giysileri giymeye zorlanıyorlardı, fakat “flapper”lar onlardan nefret ediyorlardı; onlar erkeklerin cesaretini kırıyordu, black bottom, shimmy ve charleston gibi dansların yapılmasını zorlaştırıyordu. Bu yüzden kızlar partiye gider gitmez bayanların odasına giriyorlardı ve korselerini çıkarıyorlardı. Bir kez serbest kalınca, kızlar günün yavaş fokstrotlarına kendilerini vermek ya da daha hızlı ve daha canlı müzik parçaları boyunca iplerini koparıp başıboş kalmak için özgür oluyorlardı.” 38 Fitzgerald’ın hayatının son dönemlerinde tanıdığı ve sevdiği bir kadın olan, Hollywood köşe yazarı Sheilah Graham, edebiyat eleştirmeni Leslie Fiedler’in gözlemine dayalı olarak Amerikan yazarlarının, kadınları ya bakire olarak 36 Our American Century, a. g. e., 185. Our American Century, a. g. e., 28. 38 Our American Century, a. g. e. 35. 37 Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ¶ 84 idealleştirdiklerini ya da fahişe olarak lanetlediklerini ve böyle bir genellemenin Scott gerçeğini de içerdiğini ifade eder. 39 39 Graham, a. g. e., 20. Silinmiş: ¶ 85 Biçimlendirilmiş Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Sekmeler: Eskisi 35,45 nk 4.3. AMERİKAN DÜŞÜ Silinmiş: ¶ “Biz düşlerimizi Amerikan reklamcılığının sonsuz vaadi üzerine tesis ederek büyüyorduk.” 1 Zelda Fitzgerald Silinmiş: ¶ ¶ ¶ Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik Değil Silinmiş: Silinmiş: ¶ Amerika kıtasının bulunuşundan itibaren var olan “Amerikan Düşü”, hem Amerikan yaşamına hem de Amerikan edebiyatına hakim olmuştur. Bu ifade, her yerde ve her metinde tekrar tekrar karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden Amerika hakkında yazmanın ya da Amerikan edebiyatından bahsetmenin, “Amerikan Düşü”nü çağrıştırması da kaçınılmaz olmuştur. Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: “Amerikan Düşü”, başarının öyküsüdür, fakirlikten zenginliğe yükselme Silinmiş: ¶ vasıtasıdır. Kütükten yapılmış kulübeden, Beyaz Saray’a kadar her yerde vardır. Silinmiş: ¶ “Amerikan Düşü”, genç adamın batıya gitmesi ve milyoner olmasıdır. Bu Silinmiş: B tanımlamaların hepsinden de anlaşılacağı gibi, “Amerikan Düşü”, başarı, özellikle de maddi başarı üzerine kurulmuş bir olgudur. “Amerikan Düşü”, Amerikan edebiyatında Benjamin Franklin’den Theodore Dreiser’e kadar çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Franklin’e göre birey, toplum içinde en iyi düzeye ulaşmak için, en iyi maddi imkanlara sahip olmanın mücadelesini vermelidir. Bu düş, genel anlamda bütün insanlığa mahsus olsa da, tarihi ve sosyal bakımdan incelendiğinde, Amerikan toplumuna son derece uygun bir düşünce şeklidir. “Amerikan Düşü”, Amerika’nın efsanesini ihtiva etmektedir. Bu efsane bir başka ifadeyle, Yeni Dünya diye tanımlanır ve özetlenir. İnsanlığa yeni bir başlangıç, ikinci bir şans sunan bu Yeni Dünya’nın tam tersi olan, zulüm ve sosyal bölünmelerin hakim olduğu Avrupa ise Eski Dünya’yı temsil etmektedir. Bütün bu olumsuzluklardan habersiz olan Yeni Dünya, bakir, saf ve paylaşılmamış bir topraktır. Daha en başından Amerika, büyük düşler kurarak Avrupa’dan göç eden insanların gelip yerleştiği bir fırsatlar ülkesi değil midir? Ülkelerinde yaşadıkları bir takım dini meseleler ve baskılar yüzünden, İngiltere’den göç ederek Virginia ve 1 Koula Svokos Hartnett, Zelda Fitzgerald and the Failure of the American Dream for Women, Peter Lang, New York, 1991, Sayfa numarası yok. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk satır: 0 nk, Satır aralığı: 1.5 satır 86 Massachusetts bölgelerine yerleşen, saf ve katı bir Hıristiyanlıktan yana olan Püritenler de aynı düşün peşinde, bütün zor şartlara rağmen kolonilerini kurmak ve batıya doğru ilerlemek gayesiyle Amerika’ya gelmişlerdir. Çünkü Amerika, sosyal, Silinmiş: B dini ve politik zulüm ve eşitsizliklerden kaçan, eski Avrupa rejiminin desteklediği o anki durumun aleyhtarı liberalizme, demokrasi ve insan haklarına inanan insanların, sosyal eşitlik ve bireysel özgürlük bulacaklarına inandıkları bir dünyadır, bir düşler ülkesidir. Franklin ve Emerson’ın “Amerikan Düşü”ne dair fikirlerini Seçkin Ergin şöyle özetlemiştir: Franklin’e göre maddi gücü olan insan aynı zamanda özgür insandır. Toplum içinde belli bir yere ulaşması ve başkalarına bağımlı olmadan yaşayabilmesi için, birey para kazanmak ve bu şekilde hem kendisine hem de ülkesine faydalı olmak Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ¶ zorundadır. Düşün peşinde giderken kişi yalnızca kendisine güvenmelidir. “Amerikan Düşü”nü daha ahlaki bir yönden ele almış olan Emerson göre ise, kendine güven Tanrı’ya inanmakla başlar ve kişinin her an kendi kendine ve iç dünyasına hesap ve çeki düzen vermesiyle gelişir. Franklin ‘olmak’ ve ‘sahip olmak’ ilkesini kanıtlamaya çalışırken Emerson, ‘olmak’ ve ‘olmağa çalışmak’ ilkesini savunmuş ve geleceğe umutla bakmanın Amerikan yaşamını anlamlı hale getireceğine inanmıştır. 2 “Amerikan Düşü” ifadesinin ilk tanımlanmış, çok bilinen formdaki kullanımı Silinmiş: ¶ James Truslow Adams’ın 1931 yılında yayınlanmış olan The Epic of America adlı kitabında ortaya çıkmıştır. Adams, “Şimdiye kadar dünyanın düşüncesine ve iyiliğine yaptığımız en büyük yardım olan, her sınıftan vatandaşlarımız için daha güzel, daha zengin ve daha mutlu bir hayatın “Amerikan Düşü”nden bahsetmiştir. Adams, “Amerikan Düşü”nü, ‘Amerika’nın insanoğluna ayrıcalıklı ve tek hediyesi’-‘ İçinde, her insan için, kendi gücü ve başarısına göre bir fırsatın olduğu, hayatın daha güzel, daha zengin ve daha doymuş olması gerektiği bir ülkenin düşü, Amerikan Düşü.’”şeklinde ifade etmiştir. 3 Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 2 Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı” İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No: 6, İzmir, 1982, 18-19. 3 Andrew Hook, Modern Fiction F. Scott Fitzgerald, Great Britain, 1992, 4. 87 Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda ve Amerika’nın kuruluşunda önemli bir rol oynayan, Benjamin Franklin’in, ‘başkalarına bağımlı olmamak, özgür olmak için, Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama yükselmek ve varlıklı olmak gerekir’ şeklinde idealize ettiği “Amerikan Düşü”, Amerikan toplumu ve özellikle de orta tabaka üzerinde etkili olmuştur. “Amerikan Düşü”, bireyi toplum içindeki yerini belirlemeye ve en uç noktaya ulaşmaya iten bir düştür. 4 Fitzgerald, Amerika’nın orta batı bölgesinden, orta halli bir ailenin Silinmiş: ¶ Silinmiş: “O çocuğudur. Annesi, İrlandalı Katolik bir göçmen ailesinden, babası ise Amerika’ya Silinmiş: B çok önceleri gelen, Anglo-Sakson ırkından soylu bir aile olan, Amerikan milli Silinmiş: ” marşının güftesini yazan büyük büyük amcası Francis Key Scott Fitzgerald ailesindendir. Anne tarafından, sıkı bir Püriten geleneğine sahip olan Fitzgerald’da, 19. yüzyılın başlarında büyük düşler ve fırsatlar ülkesi olarak bilinen Amerika’ya düşlerini gerçekleştirmek üzere gelen İrlandalıların romantizmi de hakimdir. Fitzgerald da bu idealle hayatı boyunca bir takım düşlerin peşinden koşmuştur. Mesela, hazırlık okulundayken fiziki yetersizliğine ve yeteneksizliğine rağmen, okulun futbol takımına girmenin hayalini kurmuştur. Hatta Princeton’da da aynı teşebbüsü sonuçsuz kalmıştır. 5 Fakat burada Triangle Kulübü’ne üye olmuş, üniversitenin edebiyat çevresinde tanınmış bir figür olarak düşlediği parlak başarıya ulaşmıştır. 6 Burada Fitzgerald, kendisini ‘zengin çocukların okulunda fakir bir çocuk’ 7 olarak kabul ettiği için çevreye uyum sağlamada güçlük çekmiştir. Bu durum ders notlarını da etkilemiştir. Notları kötü olduğu için üniversiteden ayrılmak zorunda kalmıştır. Yine bir düş kırıklığı yaşamıştır. Mizener’in ifadesine göre, Princeton’da iken, Ginevra adlı bir kız ile birbirlerine aşık olmuşlardır fakat zengin bir erkek olmadığı için güzel kız Ginevra tarafından terk edilmiştir. 8 Fitzgerald büyük bir hayal kırıklığına uğramıştır. Sürekli olarak ünlü bir yazar olmanın düşünü kurmuştur. Üniversite yıllarında başlayan bu çalışmaları, daha sonra ilk roman denemesi ile devam etmiştir. Romanının yayınlanması reddedilince büyük bir düş kırıklığı yaşamıştır. Bu arada Zelda ile tanışmışlar ve birbirlerine aşık olmuşlardır. Hatta nişanlanmışlar fakat parasızlığı yüzünden Zelda nişanı bozmuştur. Para 4 Ergin, a. g. e., 7-8. Arthur Mizener, Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972, 9. 6 Mizener, a. g. e., 30. 7 Mizener, a. g. e., 13. 8 Mizener, a. g. e., 27. 5 Silinmiş: p 88 kazanmak için gittiği New York’ta başladığı reklamcılık işinde de başarılı olamamıştır. Sürekli olarak fakirliği yüzünden sevdiği kızlar tarafından terk edilmesi, Fitzgerald’ın zengin olma yolunda büyük düşler kurmasına ve nihayetinde başarılı bir yazar olmasına sebep olmuştur. İlk romanını yeni bir düzenlemeyle This Side of Paradise adıyla yayınlatmayı başarınca, Fitzgerald’ın ünlü bir yazar olma düşü gerçekleşmiştir. Romanından elde ettiği gelirle küçük bir servetin sahibi olmuştur. Böylece Fitzgerald’ın zengin olma düşü de gerçekleşmiştir. Bu para sayesinde Zelda ile evlenebilmiştir. Yazarın hayatında gerçekleştirdiği ve gerçekleştiremediği düşleri, iniş ve Silinmiş: ¶ çıkışları görüldüğünde, bunların eserlerindeki kahramanların düşleriyle örtüştüğü açıkça görülebilmektedir. Hartnett’e göre, “Scott’un bütün hayatı boyunca taşıdığı aşağılık duygusu, erkekler için ün, servet, ve kendi hayallerini daha da artıracak olan, mükemmel kadın arkadaşlar anlamına gelen “Amerikan Düşü”nün peşine düşmesini sağlayan, zorlayıcı bir güç olmuştur.” 9 Fitzgerald’ın eserlerinde sıklıkla rastlanılan, Amerika’da iki ayrı coğrafyayı Silinmiş: ¶ temsil eden “Orta Batı” ve “Doğu” sözcükleri, bu yörelerin kendine özgü kültür ve ahlak anlayışlarını da yansıtmaktadırlar. Çoğunlukla Fitzgerald’ın eserlerindeki karakterler, masumiyeti temsil eden “Orta Batı”dandırlar ve genellikle sınıf bilincinde, bir üst sınıfa atlama hayaliyle, bu büyük düşün peşinde, onu gerçekleştirmek üzere “Doğu”ya giderler ve orada modern Amerikan toplumu içerisinde varlıklarını sürdürmeye çalışırlar ve bunlar, düşlerine kavuşma mücadelesi veren hırslı kişilerdir. 10 “Doğu” ise, ahlaki çöküşün, toplumsal bozulmanın temsilcisidir. Dolayısıyla, “Doğu”ya gidilir ama düşler hiçbir zaman gerçekleştirilemez. Çoğunlukla da Fitzgerald’ın bu kahramanlarının kişilik ve yaşamlarında kendi yaşam ve kişiliğinden bir parça vardır. I. Dünya Savaşı sonrasında dünya, Amerikan kültüründen giderek daha fazla etkilenmeye başlamıştır. Bunun sonucunda, “Amerikan Düşü”nün geçerliliği de geniş çapta artmış ve ismi “Amerikan Düşü” ile özdeşleşmiş olan Fitzgerald’ın bir yazar olarak ününün artmaya başlaması da doğal bir sonuç olmuştur. Andrew Hook’a 9 Hartnett, a. g.e., 41. Ergin, a. g. e., v. 10 Silinmiş: ¶ 89 göre, “ Her şeyden önce “Amerikan Düşü”, onun konusu, özüdür-her yerde okuyucuyu cezp etmesini sağlayan konudur.” 11 Aslında bir tarım ülkesi olan Amerika, 19. yüzyılın ortalarında cereyan eden İç Savaş’tan sonra endüstrileşmeye başlamıştır. Ülke hızlı bir şekilde ilerleme Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır kaydetmiş, şehirler kalabalıklaşmış, büyük binalar inşa edilmiştir. Sosyal, ekonomik ve siyasi anlamda önemli gelişmeler cereyan etmiş, buna bağlı olarak da Amerikan toplumunun görünümünde de hızlı bir değişim kendini göstermeye başlamıştır. Büyük ekonomik gelişmelerle dünyanın önde gelen ülkeleri arasında en başta yer alan Amerika’da 1920’ler çok büyük bir öneme sahiptir. I. Dünya Savaşı’nda silah endüstrisini deneme fırsatı bulan ve geliştiren Amerika’da 1920’ler, Amerika’nın zenginleşme rüyasının en üst noktası olmuştur. “Amerikan Düşü” ile hedeflenen maddi kalkınma gerçekleştirilmiştir. Maddi anlamda gelişmiş, fertlerinin kendilerine ve birbirlerine güven duyduğu mutlu bir toplum oluşturmak, kısacası maddi ve manevi kalkınmayı birlikte yürütmek, bu düşle gerçekleştirilmek istenen bir başka idealdir. Toplumun refah seviyesi yükselmiş, fakat materyalizm Amerikalıları etkisi altına almaya başlamış, madde bütün erdemlerin önüne geçmiştir. Toplumun manevi değerleri de bu değişimden payını almıştır. Yasalara ya da ahlaki kurallara uygun olmasa da, zengin olmak için baş vurulan her yol meşru görülmeye başlanmıştır. “Caz Dönemi”nin başlamasından önce “Amerikan Düşü”, çok çalışmayı, Silinmiş: ¶ dürüstlüğü, erdem ve ahlakı temsil etmektedir. Menşei ne olursa olsun, toplumun herhangi bir bireyi çalışarak maddi anlamda en üst seviyelere çıkabilir, başarı gösterebilir. Fakat zaman ilerledikçe Amerikalılar, el altından, hileli yollarla amaçlarını gerçekleştirmeye başlamışlardır. Bu durumda ütopik düşün temel prensipleri bozulmuştur ve masum bir başarı düşü olan “Amerikan Düşü”, “Caz Döneminde” suç, hilekarlık, hırsızlık ve adam öldürme ile eş değer bir hale gelen hicivsel bir terime dönüşmüştür. Hızlı bir kalkınma ve şehirlerin gelişmesi ile birlikte küçük çiftçiler kentlere akın etmeye başlamışlardır ve çalışmak zorunda kalan kadının aile ve toplum içerisindeki konumu da değişikliğe uğramıştır. ‘Hep mutlu bir şekilde’ gibi sembolleşmiş ütopik bir hayat, medya tarafından ‘Kadınlar için Amerikan Düşü’ formunda kadınlara 11 Hook, a. g. e., 5. vaat edilmiştir. Kadınlar, kendilerine sadece paranın Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk satır: 0 nk, Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama, Sekmeler: Eskisi 54 nk Silinmiş: Silinmiş: ¶ 90 sağlayacağını düşündükleri mutlu bir yaşama, zengin bir eş ile evlenerek kavuşacaklarına inandırılmışlardır. Hartnett’e göre, “Zelda’nın kadın dergilerinden öğrendiği gibi, kadının pasif bir rol oynadığı böyle bir evliliğin mükafatı–kocasına bağlı olarak ve onun başarısını destekleyerek-kadınlar için “Amerikan Düşü”ne ulaşmak olacaktır, kocasının zenginliğinin sağladığı boş, lüks bir yaşam.” 12 Amerikan kadınları, “Amerikan Düşü”nü gerçekleştirmek için yüksek gelirli bir erkekle evlenerek refah seviyesi yüksek bir yaşam tarzı sürmeyi kendilerine gaye edinmişlerdir. Hartnett’in de ifade ettiği gibi, “Zelda gibi kızlar, kaderlerinin Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama kendilerine ekonomik bir güvenlik garanti edecek olan zengin bir eş elde etmelerine bağlı olduğuna inandırılarak büyütülmüşlerdir.” 13 Fitzgerald’ın zengin olmadan önce Zelda ile yaşadığı tecrübelerini anlattığı May Day adlı öyküsündeki Gordon Sterrett, bir iş bulup zengin olma hayaliyle doğuya, New York’a bir ihracat firmasında iş aramaya gelmiştir. Kendisini sürekli Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: D olarak iş yerinden arayan kız arkadaşının yüzünden işten atılır. Gordon, ilk düş kırıklığını böyle yaşamıştır. Kız arkadaşının kendisinden şantaj yaparak para sızdırmaya çalışması ile birlikte, Yale Üniversitesi’nden birlikte mezun oldukları Silinmiş: ü eski arkadaşı Philip Dean’den borç para istemeye gelir. Fakat varlıklı bir aile çocuğu olmasına rağmen tatil için New York’a gelmiş olan arkadaşı ona borç vermeyi reddeder. Gordon yine büyük bir düş kırıklığına uğramıştır. Üniversite yıllarındaki sevgilisiyle bir baloda karşılaşır. İçinde bulunduğu çıkmazı ona anlatınca, kız Silinmiş: Parasızdır, para kazanabilmesi için resim yapmaya yeteneklidir fakat malzeme almaya da imkanı yoktur. tarafından terk edilir. Çünkü Gordon, kadınlar için “Amerikan Düşü”nün gerekli kıldığı zengin bir erkek değildir. Bu da bir düş kırıklığı yaşatmıştır Gordon’a. Nihayet kendisine şantaj yapan zoraki sevgilisiyle sarhoş bir halde balodan ayrılan Gordon, sabah uyandığında yanında yatan zoraki sevgiliyle evlenmek zorunda olduğunu anlayınca intihar etmiştir. Gordon, “Amerikan Düşü”nün peşinde, zengin olmak hayaliyle New York’a Silinmiş: ¶ gitmiş fakat düş gerçekleşmemiştir. Hatta bunun bedelini canıyla ödemiştir. Fitzgerald da, kendisine refah seviyesi yüksek bir yaşam sağlayacak varlıklı kocayı bulmak anlamına gelen, “Kadınlar için Amerikan Düşü”nün peşinde olan nişanlısı Zelda tarafından parasızlığı yüzünden terk edilince, para kazanıp zengin 12 13 Hartnett, a. g. e., 21. Hartnett, a. g. e., 38. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 91 olmak hayaliyle, bir reklam şirketinde çalışmak üzere New York’a gitmiştir. Fakat o da yeterince kazanamamış ve öyküsünün kahramanı Gordon gibi büyük bir düş kırıklığı yaşamıştır. Hartnett’in anlattığı üzere, aşırı derecede duygusal bir insan olan Fitzgerald, içinde bulunduğu para ve aşk çıkmazı yüzünden, bu dönemde Yale Kulübü’nün penceresine tırmanıp intihara teşebbüs etmiştir. 14 Fitzgerald, May Day adlı öyküsünde, maddi değerlerin her şeyin üstünde olduğu bir toplumda ortaya çıkan bir takım güçlerin, nasıl da trajik bir şekilde Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır insanların mahvını hazırladığını açıkça ifade etmiştir. Fitzgerald’ın The Rich Boy adlı öyküsü, “Amerikan Düşü”nün küstah yönünü Silinmiş: ¶ doğru ve trajik bir biçimde anlatan en etkili öykülerden biridir. Zengin ve Viktorya devri geleneklerin hakim olduğu bir aileden gelen Anson Hunter’ın babası, New York sosyetesinden meydana gelen ve “Altın Çağ”ın züppe ve yerleşik adiliği demek olan kendi sınıfından bir bakıma üstündü. Çocuklarının sağlam bir bünyeye ve doğru bir yaşam biçimine erişip başarılı olmalarını istiyordu.... Anson’da ilk üstünlük duygusu Connecticut köyünde kendisine gösterilen, Amerikalılara özgü, imrenmeyle karışık saygıdan doğmuştu. Birlikte oynadığı çocukların aileleri, hep anne ve babasının hatırını sorarlar, kendi çocukları Hunterların evine çağırıldıklarında ise hafiften heyecanlanırlardı. Anson bunları olağan sayardı, kendisinin-para, konum, yetki açısından-özek noktası olmadığı tüm gruplardan bıkıp kaçınma duygusunu yaşam boyu taşıdı. Baş çekmek için öbür çocuklarla yarışmaktan kaçındı-bu konumun ona sunulmasını beklerdi, olmayınca da hemen ailesine sığınırdı. Ailesi yeterliydi çünkü doğuda para hala bir tür derebeylik özelliği, bir çeşit soyluluk kazandıran araçtır. 15 Eserden de anlaşılacağı gibi Anson, zengin bir aileye mensup olmasının vermiş olduğu bir üstünlük duygusu taşımaktadır. Zengin olduğu için değil de kendisinin yeterince parası vardır zaten- Anson’un varlığını doğrulayan sosyal sistemi temsil ettiği için, diğer kızlara benzemeyen, muhafazakar ve saygı değer bir kız olan Paula Legendre’a tutulur. Anson’a göre kendisi, gelecekte işlerin başına geçecek ve ailesinin idaresini ele alacak bir lider ruhunu, Paula da gelecekteki çocuklu bir sosyete hanımının, kendine uygun bir eşin ruhunu taşımaktadır. 14 Hartnett, a. g. e., 42. F. Scott Fitzgerald, “The Rich Boy”, The Stories of F. Scott Fitzgerald A Selection of 28 Stories, With an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951, 178. 15 Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Sekmeler: Eskisi 54 nk Silinmiş: D Silinmiş: ” Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 92 Zenginliğin kendisine doğuştan kazandırdığı bir üstünlük ve ayrıcalıkla, Anson başkalarının kuralına göre hareket etmeyi reddeder. Mesela, nerede ve kiminle olursa olsun, içki içmek isterse, kaba ya da müstehcen bir şekilde de olsa içer. Bu durumu için kimseye mazeret beyan etmek ya da özür dilemek zorunda değildir. Çünkü o zengindir ve kuralları zenginler koyarlar. Toplum, onun bu doğal üstünlüğünü, onun nasıl davrandığına bakmadan, sorgulamadan kabullenmelidir. Anson, babasının kendi geleceği için planladıklarından hiçbir zaman sapmamış, aile onurunu her şeyin üstünde tutmuştur. Kuralcı ve bağnaz yönüyle de genç yaşta, arkadaş çevresinde sevilmeyen bir kişi olmuştur. Kendisi evliliğe hazır Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama olana kadar sevgilisi Paula’nın onu bekleyeceğine inanmıştır. Asla olmayacağını sandığı şey olmuştur. Paula bir başkasıyla evlenmiştir. Bu durum onu çok üzmüştür fakat Anson, “yüksek finans, ve yüksek savurganlık, boşanma ve yozlaşma, züppelik ve hazıra konma dünyası”nda 16 Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk yaşamaktadır ve Paula’nın tekrar kendisine döneceğine inanmaktadır. Çünkü o zengindir. Aynı boş gurur ve züppelikle yaşamına giren bütün kadınları kaybetmiştir. Zira o, her zaman kadınlardan kendisindeki o üstün yanı nazlandırmalarını ve korumalarını beklemiştir. Bütün evlenme teşebbüsleri de sonuçsuz kalan Anson, öykünün sonunda, bir zamanlar çok sevdiği fakat boş gururu ve üstünlük duygusu yüzünden kaybettiği, bir Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır başka erkekle evlenen ve mutlu bir evlilik yapan Paula’nın doğum yaparken öldüğünü öğrenince derin bir üzüntü yaşamıştır. Beni derin bir yara almıştır. Anson’un ne kendisini candan seven bir yakını ne de anlayışlı bir dostu vardır. Anson yalnız bir adamdır. Parası ile edinebileceğine inandığı her şeyi kaybetmiştir. Yine bir düş sonuçsuz kalmıştır, gerçekleşmemiştir. Seçkin Ergin’in şu sözleri, Fitzgerald’ın Amerikan Düşü ile ilgili görüşleri Silinmiş: ¶ hakkında bize ışık tutmaktadır: “Fitzgerald’a göre, ‘Orta Batı’nın değerleri ile özdeştirdiğimiz “Amerikan Düşü”, ütopik düş hiçbir zaman gerçekleşmemiştir ve gerçekleşmeyecektir. Bireyin toplum içindeki ahlak bütünlüğünü ve saygınlığını koruyabilmesi için ne geçmişin düşsel ‘Orta Batı’sında yaşaması ne de günün maddesel değerlerini simgeleyen 16 Fitzgerald, “The Rich Boy”, a. g. e., 179. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama 93 ‘Doğu’nun tutsağı olması, fakat olay ve olguları gerçekçi bir biçimde değerlendirmesi ve her şeyden önce kendi kendini tanıması gerekir.” 17 Fitzgerald’ın 1924’te yayınladığı The Great Gatsby adlı romanındaki kahramanı orta batılı Jay Gatsby de, zengin olduğu için bir başka erkekle evlenerek Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır kendisini terk eden sevgilisi Daisy’yi, “altın kız”ı, elde etme düşünü gerçekleştirmek için yasa dışı yollardan servet sahibi olmuştur. Elde etmek istediği tüm maddi değerleri doğulu sevgilisi Daisy’nin kişiliği ile özdeşleştirmiştir. Gatsby ve Silinmiş: ‘D Silinmiş: ’ Fitzgerald, Fitzgerald’ın birçok erkek kahramanı gibi, her ikisi de bir kadına Silinmiş: , duydukları aşk yüzünden maddi başarının peşinde koşmuşlardır. Fitzgerald’ın Silinmiş: , Zelda’yı kazanma adına hissettiklerini, Gatsby’nin aşkında dile getirdiği açıkça görülmektedir. Gatsby de diğer birçok erkek kahraman gibi “Amerikan Düşü”nü gerçekleştirememiştir, başarıya ve Daisy’ye ulaşma hayalini hayatı ile ödemiştir. Gatsby’nin temiz bir düşü vardır fakat bu düşü gerçekleştirmek için yaşadığı macera sırasında düş bozulmuştur. Fitzgerald, “Amerikan Düşü”nün materyalizme duyulan derin arzu yüzünden nasıl bozulduğunu başarılı bir şekilde ifade etmiştir bu eserinde. Winter Dreams adlı öyküde de düş kırıklığı unsuru çok fazla işlenmiştir. Clinton S. Burhans’e göre, “Öyküdeki düş–düş kırıklığı motifi, This Side of Paradise’taki gibi aralıklarla ortaya çıkışından, The Last Tycoon’daki esas incelenişine kadar, çeşitli form ve derecelerde görünmektedir. Bu Fitzgerald’ın esas Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: - konusudur.” 18 Winter Dreams adlı öykünün erkek kahramanı Dexter Green, golf kulübünde çalışan küçük bir çocukken, sürekli olarak golf şampiyonu olduğunun düşlerini Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır kurmuştur. Bazen de kendini sevdiği kız olan Judy Jones’un babası zengin Bay Mortimer Jones’un yerine koyarak, onun gibi, bir Pierce-Arrow arabadan indiğini, golf kulübünün salonuna kasılarak girdiğini düşlemiştir. Zengin olup, gösterişli, parıltılı insanlarla ilişki kurmak değil de, gösterişli ve parıltılı şeylerin ta kendisine sahip olmak, onun en büyük düşü olmuştur. Minnesota’lı, orta batılı Dexter, üniversiteyi bitirdikten sonra batıya döner ve Silinmiş: ¶ Silinmiş: O bir temizleme dükkanı açar. Zengin olmuştur. Doğunun yaşamına ayak uydurmak Silinmiş: B için öyle çok çaba göstermiş ve değişmiştir ki sonunda hakim olmak istediği maddeci Silinmiş: B 17 18 Ergin a. g. e., v. John Kuehl, F. Scott Fitzgerald, A Study of the Short Fiction, New York University, 1991, 64. Silinmiş: e 94 dünyanın esiri olmuştur. Küçükken tanıyıp hayran olduğu, zengin ve köklü bir ailenin kızı olan güzel Judy Jones ile yıllar sonra tekrar karşılaşmış ve ona aşık olmuştur. Judy, çalışkan ve hırslı bir çocuk olan Dexter’ın gelecekten beklediği her şeyin bir simgesidir. Judy ahlaken zayıf bir kız olduğu için onu sürekli olarak vaatleri ile oyalamış ve aynı zamanda başka erkeklerle de birlikte olmuştur. Eğlenceye düşkün, zengin erkeklerle gününü gün eden, manevi değerlere önem vermeyen, sadece zevki için yaşayan, materyalist bir “düş kızı”dır. Bu “altın kız”, Dexter’ı oyalamış, sonunda zengin bir iş adamı ile evlenerek Dexter’ın düşünü gerçekleştirmesine izin vermemiştir. O dönemdeki binlerce gencin yaptığı gibi, bu karmaşık duygulardan kurtulmak için, Dexter da savaşa katılmayı tercih etmiştir. Savaş sonrasında New Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama York’a gitmiş, bu kentte çok başarılı olmuş, alıp başını gitmiştir. Kendisiyle iş görüşmesine gelen Devlin adlı adam, Dexter’ın orta batılı olduğunu öğrenince ona orta batılı bir arkadaşından bahseder. Bu arkadaş, Dexter’ın sadakatsiz eski sevgilisi Judy Jones’tur. Devlin, Judy’nin mutsuz bir evlilik yaşadığını ve artık güzel bir kadın olmadığını anlatınca derin bir üzüntüye düşen Dexter, Judy Jones’u elde etmekle özdeşleştirdiği başarı düşünün, başarılı bir iş adamının hırslarına dönüştüğünü ve düşlerinin kurbanı olduğunu anlar. Zaten, “Fitzgerald’ın bütün karakterleri romantik ümitlerle ve sonunda dış dünyayla çatışmaya giren yüksek bir ben duygusuyla yola koyulurlar.” 19 Dexter’ın yaşadığı düş kırıklığını Fitzgerald şu cümlelerle ifade eder: Kaybedecek başka bir şeyi olmadığından, kendisinin güçlü ve dayanıklı olduğunu sanırdı-oysa şimdi daha büyük bir şey yitirmişti, tıpkı Judy Jones ile evlenip, onun gözlerinin önünde sönüp gittiğini görmek gibi bir şey. Düş yok olmuştu. Ondan bir şey sökülüp alınmıştı. Ellerini gözlerine bastırdı ve gözünün önünde, Sherry Adası’nda dalgaların kıyıya çarpışını canlandırmaya çalıştı, ay ışığının aydınlattığı terası, golf tepeciklerinin alacasını, kupkuru güneşi ve onun boynunun güneş rengini. Ve öpüşüyle ıslanan dudaklarını ve hüzünle yakınan gözlerini ve sabah erken vakit yepyeni, incecik keten tazeliğini. Yok, artık bütün bunlar yeryüzünde yoktu. Bir zamanlar vardı ama artık yoktu. Yıllardır ilk kez göz yaşları yüzünde süzüldü. Artık dudaklar, gözler, salınan eller umurunda değildi...Yükleneceği keder bile onun düşler 19 Paul and June Shlueter, Ed., Modern American Literature, Volume V, New York, 1985, 131. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: 11 nk Biçimlendirilmiş: Sağ: 0 nk Silinmiş: “ Biçimlendirilmiş: Girinti:Sol: 42,55 nk, Sağ: 42,45 nk, Sekmeler: Eskisi 54 nk 95 ülkesinde kalmıştı, gençliğinde, yaşamın dopdolu yoğunluğunda, kış düşlerinin yeşerip serpildiği yerde kalmıştı. 20 Silinmiş: ” Fitzgerald’ın romantik kahramanları, varlıklarını özdeştirdikleri “altın kız” tarafından sürekli olarak aldatılmışlardır. Oysa bu “altın kız”, bu modern dişi, erkeğin yanlış değerlerin peşine düşmesine neden olan bir görüntü, bir simgedir. 21 Fitzgerald’ın yaşam öyküsünden anlaşıldığı gibi, Fitzgerald da “altın kız”ın Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: ¶ peşinden koşmuş, ona kavuşması için, başarılı bir yazar olması gerektiğine inanmıştır. Fitzgerald, yazarlık kariyerinin büyük bir kısmını, Zelda’nın arzuladığı ayrıcalıklı hayat tarzını sürdürebilmesini sağlayacak parayı kazanmak için harcamıştır. “Fitzgerald, Zelda’da açıkça kendi ‘Ruh eşini’ bulmuştur zira Zelda’nın “Kadınlar için Amerikan Düşü”, onun “Amerikan Düşü” ile örtüşmüştür. Her ikisi de aynı güdülerle hareket etmişlerdir – her şeye sahip olma güdüsü.” 22 Fitzgerald’ın hem öykülerinde hem de romanlarında Zelda’nın etkisi o kadar fazladır ki, eserlerindeki kadın karakterlerin bir çoğu için Zelda’nın sözcüklerini kullanmıştır ve eserleri eleştirmenlerce Fitzgerald’ın biyografisi Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır olarak nitelendirilmiştir. Scott da, Zelda da, doğuyu özellikle New York’u, Avrupa yaşamını ve kültürünü yansıtan bir düş ülkesi olarak görmüşlerdir. Zelda, evlendiklerinde varlıklı bir yazar olan Scott’la, sürekli olarak aynı lüks yaşamı sürdüreceğine inanmıştır. Hızlı, şaşaalı, lüks bir yaşam tarzı sürmüşler fakat zamanla, böyle bir hayatın Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: “D Silinmiş: ” getirdiği bedeli karşılayamaz hale gelmişlerdir. Her ikisi de alkolün esiri olmuşlar, bir de Zelda şizofren olunca, evlilikleri tamamen bir çıkmaza girmiştir. Fitzgerald, önceleri eşinin çok sevdiği ve alıştığı lüks yaşam tarzını devam ettirebilmek, daha sonraları da onun tedavi giderlerini karşılayabilmek için sürekli olarak öykü yazmak zorunda kalmıştır. “Amerikan Düşü” her ikisi için de hüsranla son bulmuştur. İkisi de, o çok arzu ettikleri “Amerikan Düşü”nün peşinde sürüklenirken, materyalizme duydukları aşk yüzünden mahvolmuşlardır. Gerek Fitzgerald’ın gerekse eserlerindeki erkek karakterlerin düşlerini mahvedenler ekseriyetle kadınlar olmuştur. Bu kadınlar hep güzeldir, cazibelidir. Zelda da 23 çok güzel bakışları, kusursuz bir cildi, altın gibi 20 Fitzgerald, “Winter Dreams”, 145. Ergin, a. g. e., 54. 22 Hartnett, a. g. e., 42. 23 Hartnett, a. g. e., 10. 21 Silinmiş: onların Silinmiş: mahvını hazırlamıştır. 96 sarı saçları olan güzel bir kızdır. Başlangıçta Fitzgerald’ın istediği en iyi, en mükemmel kızla evlenmektir. Fakat evlilik hayatının gerçekleriyle yüzleşince büyük hayal kırıklığına uğramıştır. Fitzgerald’ın kızı Scottie’ye yazdığı mektuptaki şu cümleler, yukarıdaki fikri destekler niteliktedir: “Ben senin yaşındayken, büyük bir düşle yaşıyordum. Düş büyüyordu ve ben Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Silinmiş: ¶ ondan nasıl bahsedeceğimi, insanları nasıl dinleteceğimi öğrenmiştim. O zaman, şımarık olduğunu anlamama ve bana uygun olmadığını düşünmeme rağmen, nihayet annenle evlenmeye karar verdiğim gün düş bölündü. Onunla evlendiğime hemen pişman oldum fakat o günlerde sabır göstererek en iyisini yaptım ve onu bir başka şekilde sevmeye başladım. Sen ortaya çıktın ve uzun bir müddet kendi hayatlarımızın dışında mutlu olmayı başardık. Fakat ben bölünmüş bir adamdım. -O benim kendi düşüm için değil de kendisi için çok çalışmamı istiyordu. Çok sonra çalışmanın yegane değer, itibar olduğunu anladı ve çok çalışarak onu telafi etmeyi denedi fakat çok geçti ve o bitirdi ve ebediyen bitti. Zararı telafi etmek için benim için de çok geçti. Maddi ve manevi bütün Silinmiş: ¶ kaynaklarımı ona harcamıştım, fakat sağlığım bozulana kadar beş yıl daha mücadele ettim ve yaptığım tek şey içmek ve unutmaktı. Güzel bir huy konusunda ona hiçbir şey vermediği için uzun zaman onun annesinden nefret ettim...Bu dünyada boş gezen insanlar gibi yetiştirilmiş kadınları tekrar görmeyi kesinlikle istemiyorum. Hayatta en çok istediğim şeylerden biri, seni Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama bu tip bir kişi olmaktan, kendilerine ve başkalarına felaket getiren kişilerden korumaktır.” 24 Bernice Bobs Her Hair adlı öyküde, tatilini geçirmek üzere Eau Claire’den kuzeni Marjorie’nin yanına gelen ve aslında güzel bir kız olan Bernice, muhafazakar bir şekilde yetiştirilmiştir. Zamane kızlarına pek benzemediği için erkekler onu sıkıcı bulmaktadırlar. O, erkeklerin ilgi gösterdiği popüler bir kız olmayı istemektedir. Popüler olmak adına, kuzeni Marjorie’nin önerisiyle harikulade, siyah saçlarını kestirmeye karar verir. Oysa, kuzeni Marjorie’nin sevgilisi Warren, onunla Marjorie’nin hatırına ilgilenmekte ve dans etmekteyken, onun güzelliğinden ve harikulade saçlarından etkilenerek ona aşık olur. Warren ve Bernice arasında doğan 24 Andrew Turnbull, Ed., The Letters of F. Scott Fitzgerald, Penguin Books, New York, 1982, 47-48. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 97 aşkı kabullenemeyen Marjorie, kıskançlığı yüzünden, saçlarını kestirmesi için Bernice’i tahrik eder ve onun saçlarını kestirerek çirkinleşmesine ve Warren’ın Bernice’ten soğumasına neden olur. Bernice’in popüler olma düşü, şımarık, bencil, kurnaz ve sahip olduğu şeyleri elinde tutmasını iyi bilen, zarar verici bir kız tarafından yıkılmıştır. Yine bir düş bir kadın tarafından mahvedilmiştir. Fitzgerald eserlerinde, toplumdaki ahlaki çözülme ile “Amerikan Düşü” arasındaki ilintiyi anlatırken, paranın ve onun sağlayacağı şaşaalı geleceğin ve Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk satır: 0 nk, Satır aralığı: 1.5 satır fırsatların büyüsüne kapılanları ve Amerikan gençliğinin yetişmesinde etkin bir rol oynayan “Amerikan Düşü”nün ardındaki gerçekleri okuyucuya tanıtırken, kendi hayatından da kesitler vermiştir. O, döneminin vaizi gibidir. Yalnızca maddi arzuların peşinde, belirli bir kültür, dini inanç ve ahlak anlayışı olmadan, manevi değerlerden uzak bir şekilde yaşamanın, insanları sadece mutsuzluğa iteceği mesajını vermek istemiştir. Zaten Fitzgerald’a göre, “Amerika’nın en büyük vaadi, olağanüstü bir şeyin olacağıdır, ve bir müddet sonra beklemekten yorulursunuz çünkü insanlara yaşlanmalarının dışında hiçbir şey olmaz, ve Amerikan sanatına hiçbir şey olmaz Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama çünkü Amerika hiç doğmayan ayın öyküsüdür.” 25 Bütün bu incelemelerden de anlaşıldığı üzere, Amerika Birleşik Devletleri’nin tarihi gelişiminde ve onun kuruluşundaki amaçların kökeninde var olan ütopik düş hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. 25 Robert Pearce, Ed., The Sayings of F. Scott Fitzgerald, London, 1995, 14. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 98 Biçimlendirilmiş 5. SONUÇ Amerika’da yaşanılan İç Savaş’tan sonra ülke hızla kalkınmaya başlamıştır. 1870-1890 yılları arasındaki “Altın Çağ” denilen bu süreçte, sanayileşmeye, doğal kaynakların işlenmesine, demir yollarının yapımına ağırlık verilmiş; sığır yetiştiriciliği, tahıl üretimi ve çiftçilik büyük ölçüde artmış; 1850’lerin sonlarına doğru bulunan altın ve gümüş yatakları da ülkenin zenginleşmesine önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Sanayileşme ve bilimde meydana gelen gelişmelerle başlayan bu sınırsız büyüme, beraberinde maddi değerlerin ön plana çıkmasını, insanların manevi değerlerden uzaklaşarak eski gelenekleri reddetmelerini ve toplumda ahlaki bir bozulmanın ortaya çıkışını hızlandırmıştır. Amerikan toplumunda olagelen bu değişimlerden Fitzgerald’ın ele aldığı taraf ahlaki bozulmadır. Ergin’in ifadesiyle, “Bilindiği gibi, çağdaş Amerika’nın gerçeklerini hazırlayan etkenler, İç Savaş’la birlikte gelen endüstriyel kapitalizmin ve modern ilmin etkisinde gelişen toplumsal değişmeler ve buna bağlı olarak toplumun ahlak anlayışının, davranış ve düşünce biçiminin yeni yorumlar kazanmasıdır.” 1 Fitzgerald’ın kuşağı, I. Dünya Savaşı gibi o döneme kadar benzeri görülmemiş bir vahşete tanıklık etmiştir. İnandıkları değerler uğrunda üniversite Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama Silinmiş: i Silinmiş: s Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır öğretimlerini yarıda bırakarak savaşa katılan, içlerinde Fitzgerald’ın da bulunduğu genç insanlar, savaşın bazı çıkar çevreleri tarafından planlanmış bir oyun olduğunu anlamışlar ve büyük bir düş kırıklığı yaşamışlardır. Savaşın bunalımlarından kurtulmak isteyen genç kuşak, parıltılı “Caz Dönemi”nin sunduğu refahla beraber kendini sorumsuzca eğlenceye, başıboşluğa vermiştir. Zengin olmak için baş vurulan her yol meşru görülmeye başlamıştır. Fitzgerald, yazdığı öykü ve romanlarında her fırsatta bu bozulmuşluğu, geçmişin değerlerinden kopuşu, gençlerin eğlence adına yaşadıkları çılgınlıkları dile getirmiştir. Yazdığı eserler sayesinde, ebeveynler çocuklarının durumlarından haberdar olabilmişlerdir. Fitzgerald’ın eserleri incelenirken hayatının da birlikte ele alınması bir zorunluluktur. Zira Fitzgerald’ın eserleri, eleştirmenlerce onun otobiyografisi gibi 1 Seçkin Ergin, F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı” İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No: 6, İzmir, 1982, ıv. Silinmiş: ¶ 99 mütalaa edilmektedir. Fitzgerald, aşık olduğu kadınlara kavuşmasını sağlayacak para ve ünü elde etmek için, “Amerikan Düşü”nün peşinden koşmuş bir yazardır. Hayatına giren kadınlar tarafından parasız olduğu için terk edilmiştir. Para ve ün sahibi olduğunda da, kendisini parasız bir erkek olduğu için terk eden nişanlısı Zelda, onunla evlenmeyi yeniden kabul etmiştir. Zelda ile evlendikten sonra, eserlerinde tasvir ettiği üst tabakadan karakterler Silinmiş: ¶ gibi bol para ve savurganlık dünyasında yaşamaya başlamışlardır. Bu dünyayı hem yaşamış hem de eleştirmiş olan Fitzgerald, aynı zamanda bu kargaşa ortamından eserleri için malzeme toplamıştır. Fitzgerald, eşi Zelda’nın kişiliğinde dönemin kadınını betimlemiş, eserlerindeki kadın karakterleri yansıtırken ekseriyetle Zelda ile yaşadığı olayların etkisiyle yazmıştır. “Caz Dönemi”nin kadın tiplemesi olarak kabul edilmiş olan Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır, Latince ve Asya metni arasında boşluk ayarlama “flapperlar”, materyalist, ahlaken zayıf, geleneklere isyan eden asi kadınlardır. Zelda da bir “flapper” gibi yaşamış; dolayısıyla Fitzgerald’a zarar vermiş bir kadındır. Thomas J. Stavola’nın da belirttiği gibi, “Fitzgerald, Zelda’nın hayatını, düşünce tarzını, tecrübelerini, sözcüklerini, mektuplarını ve günlüklerini ve nihayetinde onun hastalığını bir eşi daha olmayan, kendi edebi özelliği olarak kabul ediyordu. Bu yüzden Zelda hem Scott’un karısı hem de favori karakteriydi; kurgusal kadın kahramanlarının yerini tutan taze bir malzemeydi. ” 2 Fitzgerald’ın incelenen öykülerindeki kadınlar, çoğunlukla materyalizme duydukları derin arzu yüzünden, kendilerine lüks ve eğlence dolu bir yaşam sağlayacak kocayı elde etmekle eş değer saydıkları “Amerikan Düşü”ne sarılmış zayıf kadınlardır. Toplumda yerleşmiş olan davranış özelliklerine isyan ederek aynı anda birden fazla erkekle flört edebilen, sigara ve içki içen, caz müziğinin şehvani ezgilerinde dans etmekten büyük bir zevk duyan bu kadınlarla, onlara kavalyelik eden, erkekler için en güzel kadına, paraya ve üne sahip olma ile eş değerde kabul edilen “Amerikan Düşü”nün peşine düşmüş erkeklerin, bu üst tabakadan insanların aşk öykülerini anlatırken, yazar Amerikan toplumunun ardından koştuğu “Amerikan Düşü”nün gerçekte bir yanılgı, bir aldatmacadan başka bir şey olmadığını, bu düşün ardında koşan insanların sonunda mutlaka büyük bir düş kırıklığı yaşadıklarını, bazen bunun bedelini canlarıyla ödediklerini anlatmaya çalışmış; Amerikan 2 Thomas J. Stavola, Scott Fitzgerald: Crisis in an American Identity, Vision and Barnes & Noble, 53. Silinmiş: ¶ Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır 100 toplumunda meydana gelen bu bozulmuşluğu, sert ve sofu hükümler veren bir ahlakçı, bir vaiz gibi gerçekçi bir şekilde dile getirmiştir. Sadece maddi imkanlara dayalı olarak, belirli bir kültür ve ahlak anlayışından yoksun bir şekilde yaşayan insanların mutsuz olacakları mesajını verirken, “Amerikan Düşü”nün peşinde heder olan ve kötü bir sonla biten kendi yaşamıyla da bunu Amerikan toplumuna ispatlamış bir yazardır. 101 6. KAYNAKLAR 1. Amerikan Tarihinin Ana Hatları, Amerikan Basın ve Kültür Merkezi, Biçimlendirilmiş: İki Yana Yasla, Girinti:İlk satır: 18 nk, Satır aralığı: 1.5 satır Biçimlendirilmiş: Satır aralığı: 1.5 satır Ankara, İstanbul, İzmir,1973. 2. Amerika’yı Tanıyalım, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1966. Silinmiş: . 3. Andrist, Ralph K., Ed., The American Heritage: History of the 20’s & 30’s. New York, American Heritage Publishing Co., Inc., 1970. 4. Baym, Nina, Ed., The Norton Anthology-American Literature, Volum 2, W.W. Norton & Company, New York, London, 1994. 5. Bruccoli, Matthew J., Ed., The Notebooks of F.Scott Fitzgerald, New York and London: Harcourt Brace Jovanovich, 1978. 6. Bryer, Jackson R., Ed., The Short Stories of F. Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982. 7. Claridge, Henri, F. Scott Fitzgerald Critical Assessments, Volume III, 1991. 8. Cunliffe, Marcus, Ed., American Literature Since 1900, Volume 9 of the Penguin Historie of Literature, Penguin Books, 1987. 9. Donaldson, Scott, “Money and Marriage in Fitzgerald’s Stories”, Bryer, Jackson R., Ed., The Short Stories of F.Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982. 10. Emin, Muhammed, Feminizm Nedir?, İstanbul: Türdav, 1995. 11. Ergin, Seçkin F. Scott Fitzgerald’ın İki Amerikası, Yazarın Eserlerinde “Doğu” ve “Orta Batı” İkilemi, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir, 1982. 12. Erişim [http//www.wic.org/misc/history.htm.] Erişim Tarihi: 11. 04. 2005, Saat:12:30. 13. Erişim [http//encarta.msn.com/encyclopedia-.761564847-2/American- Literature- Prose.html.] Erişim Tarihi: 11. 04. 2005, Saat:14:20 14. Fitzgerald, F. Scott, The Stories of F. Scott Fitzgerald: A Selection of 28 Stories with an Introduction by Malcolm Cowley, Charles Scribner’s Sons, New York, 1951. 15. Fitzgerald, F. Scott, This Side of Paradise, Penguin Books, England, 1963. 16. Fitzgerald, F. Scott, The Jazz Age, New Direction Bibelot, New York, 1996. Silinmiş: . 102 17. Fitzgerald, F. Scott, The Great Gatsby, Penguin Books, 1990. 18. Fitzgerald, F. Scott, Muhteşem Gatsby, Çev. Can Yücel, Ağaoğlu Yayınevi 1964. 19. Fitzgerald, F. Scott, Flappers and Philosophers, Ed., James L. W. West III., Cambridge University Press, 2000. 20. Graham, Sheilah, The Real F. Scott Fitzgerald, Thirty-Five Later, 1976. 21. Grolier International Americana Encyclopedia, 6. Cilt, Grolier Inc- Sabah, 1993. 22. Grolier International Americana Encyclopedia, 11. Cilt, Grolier Inc-Sabah, 1993. 23. Hall, G. Stanley, “Flapper Americana Novissima”, Atlantic Monthly, 129, June 1922. 24. Hartnett, Koula Svokos, Zelda Fitzgerald and the Failure of the American Dream for Women, Peter Long, New York, 1991. 25. Holman, C. Hugh, “Fitzgerald’s Changes on the Southern Bell: The Tarleton Trilogy”, Bryer, Jackson R., Ed., The Short Stories of F. Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982. 26. Hook, Andrew, Modern Fiction F. Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972. 27. Kuehl, John, F. Scott Fitzgerald, A Study of the Short Fiction, New York University, 1991. 28. Kuehl, John, The Apprentice Fiction of F. Scott Fitzgerald: 1909-1917, New Brunswick, N. J.: Rutgers University Press, 1965. 29. Lass, Abraham H., Dünya Edebiyatından Seçmeler, 100 Büyük Roman, II. Cilt, Çev. Nejat Muallimoğlu, M. E. B. İstanbul, 1998. 30. Lehan, Richard, “The Romantic Self and The Uses of Place in The Stories of F. Scott Fitzgerald”, Bryer, Jackson R., Ed., The Short Stories of F. Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982. 31. Mangum, Bryant, “F. Scott Fitzgerald”, Critical Survey of Short Fiction, Ed., Frank Magill, Salem Press, 1982. 32. Mangum, Bryant, A Fortune Yet Money in the Art of F. Scott Fitzgerald’s Short Stories, New York & London, 1991. Silinmiş: , 103 33. Mayfield, Sara, Exiles from Paradise: Zelda and Scott Fitzgerald, New York: Delacorte, 1971. . 34. McMichael, George, Concise Anthology of American Literature, Macmillian Publishing Company, New York, 1985. 35. Michel, Andrée, Le Féminisme, İletişim Yayınları-Presses Universitaires De France, Çev. Şirin Tekeli, İstanbul: İletişim Yayınları, 1993. 36. Milford, Nancy, Zelda: A Biography, New York: Harperand Row, 1970. 37. Miller, James E. JR., F. Scott Fitzgerald His Art and His Technique, New York University Press, 1964. 38. Mizener, Arthur, Scott Fitzgerald, Great Britain, 1972. 39. New York Herald Tribune, 23 December 1940. 40. Norton, Bert Mary, et al. A People and a Nation: A History of the United States, Boston: Houghton Mifflin Company, 1991. 41. Our American Century, Jazz Age, The 20s., Alexandria Virginia: Time Life Books, New York, 1998. 42. Pearce, Robert, Ed., The Sayings of F. Scott Fitzgerald, London, 1995. 43. Perosa, Sergio, The Art of F. Scott Fitzgerald, Translated by Charles Matz and the author, Ann Arbor: The University of Michigan Press, 1965. 44. Perry, Bill, A Look Inside America, Multi –Language Media, Inc., 2000. 45. Shlueter, Paul and June, Ed., Modern American Literature, Volume V, New York, 1985. 46. Stanton, Elizabeth Cady, A History of Woman Suffrage, vol.1, Rochester, N. Y.: Fowler and Wells, 1889. 47. Stovalo, Thomas J., Scott Fitzgerald: Crisis in an American Identity, Vision and Barnes & Noble. 48. Tindall, George B.- Shi, David E., America, W.W Norton & Company, Inc. New York, London 1989. 49. Turnbull, Andrew, Scott Fitzgerald, New York: Charles Scribner’s, 1962. 50. Turnbull, Andrew, Ed., The Letters of F. Scott Fitzgerald, Penguin Books, New York, 1982. 104 51. Tuttleton, James W., “Seeing Slightly Red: Fitzgerald’s “May Day” ”, Bryer, Jackson R., The Short Stories of F. Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982. 52. Uslu, Didem, 20. Yüzyıl Amerikan Edebiyatında Kadın, 9 Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir, 1999. 53. West III, James L. W., “Fitzgerald and Esquire”, Bryer, Jackson R., The Short Stories of F. Scott Fitzgerald New Approaches in Criticism, The University of Wisconsin Press, 1982. . 105 7. ÖZET Bu tezde, F. Scott Fitzgerald’ın Bernice Bobs Her Hair, May Day, Winter Dreams ve The Rich Boy gibi bazı öykülerindeki kadın karakterler incelenmiştir. Birçok eleştirmen, onun kadın karakterlerinin, maddi refahı, konforu, lüksü, amaçsız bir hayatı, bütün ahlaki ve insani değerlerin üzerinde gören bir dönem olarak tanımlanan “Caz Dönemi”nin özelliklerini temsil ettiğini kabul eder. Onun yazıları 20. yüzyıl edebiyatındaki en popüler ve kalıcı eserler olarak kabul edilir. O, hem dönemin en büyük ilan edicisi, hem de en sert eleştirmenidir. Silinmiş: ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ ¶ Silinmiş: ¶ Silinmiş: Bu çalışmada, 1920’lerin Amerikan toplumunda, dolayısıyla kadınlarında meydana gelen, davranış, yaşam tarzı ve ahlak anlayışındaki değişimlerin izah edilebilmesi için, Fitzgerald’ın Bernice Bobs Her Hair, May Day, Winter Dreams ve The Rich Boy adlı öykülerindeki kadın karakterler, yazarın öykülerinden örnekler verilerek, ayrıntılarıyla ele alınmıştır. Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik Silinmiş: Dönemin özellikleri ve Amerikan kadınlarının haklarını elde etmek için verdikleri mücadeleler anlatılmıştır. Silinmiş: Öykülerdeki kadın karakterlerin, yazarın derin aşk beslediği kadınları yansıttığı gerçeğinden hareketle, zaman zaman yazarın yaşam öyküsünden de aktarımlar yapılmıştır.¶ Biçimlendirilmiş: Gövde Metni 2, Sola, Satır aralığı: tek, Sekmeler: Eskisi 35,45 nk 106 SUMMARY Biçimlendirilmiş: Girinti:İlk satır: 35,45 nk, Sekmeler: Eskisi 35,45 nk In this thesis, the female characters in some stories of F. Scott Fitzgerald such as Bernice Bobs Her Hair, May Day, Winter Dreams and The Rich Boy have been Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik studied. Many critics agree that this female characters represent the characteristics of Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik the Jazz Age which is defined as a period valueing material wellbeing, comfort, Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik luxury, idle life over all moral and humanistic values. His writings are regarded as the most popular and outstanding in the twentieth century literature. He is both the greatest celebrant and the sternest critic of the period. Biçimlendirilmiş: Yazı tipi: İtalik