komünar - Komunar.NET
Transkript
komünar - Komunar.NET
NDEK LER... PKK Felsefesi Var Olanla Yetinmemek Hep Daha Fazlas Dü ünmek ve Ba armakt r.................3 Me ru Savunma Çizgisi Temelinde Geli tirilen 1 Haziran Özgürlük At Demokratik Siyasi Mücadeleyle Zafere Ula acakt r......20 PKK Kadrosu Önderlik Tercihlerine Göre Ya ayand r...............................43 Kürdistan Devrimi’nin Tarz n Ad 14 Temmuzdur..................................56 Hakikat Ac r Ama susmak Öldürür.............................................68 Devletçi Sistemin De meyen Zihni Örgüsü..............................................86 Do ruluk Hakikatle lgilidir. Hakikati Ahlaki ve Politik Toplumun D nda Aramak Beyhudedir Zilan Kad n Özgürlük Manifestosudur.................................95 Lozan Konferans (Antla mas )’n n Güncelle tirilmesi Temelinde Kürt Sorununun Demokratik Çözümü Hakk nda Dü ünceler.....................100 Türkiye için Gerekli Olan Yeni Bir Anayasad r.....................................108 KOMÜNARDAN... Merhaba, Yeni bir say zla yeniden bir araday z. Ayl k periyotlu son say Nisan ay nda yay nlam k. O say zda dergimizin yay n format de tirdi imizi, ayl k olarak yay nlanan son say oldu unu, ondan sonra dergimizin üç ayl k periyotlarla yay nlanaca n duyurusunu yapm k. Bu say z bu format çerçevesinde haz rland . May s, Haziran ve Temmuz aylar mücadelemiz aç ndan önemli geli melerin ya and aylar oldu. Yerel seçimlerin ortaya ç kard geli meler, halk n iradesinin seçim sonucunda çözüm do rultusunda aç a ç kmas Türk Devleti'nin çözümsüzlükte srar eden yakla mlar zorlam , halk n inisiyatifi ele geçirmesini sa lam r. Ya anan geli meler sorunu demokratik siyasal yöntemlerle çözmenin ko ullar n olgunla , bunun yolunun aç lmas gerekti ini göstermi tir. Partimiz ortaya ç kan bu geli melerden hareketle 13 Nisan'da, 1 Haziran'a kadar sürecek olan eylemsizlik karar uygulamaya sokmu tur. Sonras nda da çat mas zl k ortam n süreklili i aç ndan nelerin yap lmas gerekti ini bir deklarasyonla kamuoyuna aç klam r. Deklarasyonda partimiz üzerine dü enleri yapma taahhüdünde bulunurken, devletin yapmas gerekenleri de aç klam r. Esas olarak da bu sürecin inisiyatifini Önderlik üstlenmi tir. Önderlik yapt aç klamalarda çözüm için bir yol haritas geli tirece ini, bunun için de partimiz dahil herkesimden dü üncelerini kendisine ula rmas istemi tir. Önderli in A ustos ay içerisinde aç klayaca belirtti i yol haritas , Türk Devleti taraf ndan yeterli bir kar k bulmayacak olsa da, sorunun çözümü aç ndan çok önemli bir süreci ba latacakt r. Hemen belirtmek gerekir ki, bu geli melerden sonra da demokratik-siyasal çözüm yöntemleri devreye sokulmazsa, sava kaç lmaz olarak geli ecektir. May s ay ehitler ay r. Haki KARER'le ba layan partimizin ahadet gerçe iyle tan mas son ehitlerimizden R zgar arkada la birlikte on binleri a . 1 Haziran At sonras nda ya anan ahadetler, ilk ehitlerimizin izinde yürünerek gerçekle ti ve varl -yoklu u tart lan Kürt halk na kan-can verdi. Haziran ay n büyük eylemcisi Zilan, Önderli e ve halka ba n nas l olmas gerekti ini gösterdi. 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu eylemcileri ise, ya ama ne kadar ba olduklar n yan s ra, parti ve inançlar u runa ya amalar , canlar dahil her eylerini vermelerine ra men kendilerini halka borçlu hissetmeleri PKK'lilerin temel karakterlerinin neler oldu unu inkara gelmez bir biçimde gösterdiler. Halk var eden bu aylar n büyük devrimcilerini sayg ve minnetle an yoruz. Bu say zda, Abbas arkada n 1 Haziran At 'n n 5. y ldönümüne ve siyasal sürece ili kin yapt de erlendirmeyi; Karasu arkada n 14 Temmuz'un 27. y ldönümüne ili kin yapt de erlendirmeyi; Cuma arkada n kadro sorunlar na ve ölçülerinin neler olmas gerekti ine ili kin de erlendirmesini yay nl yoruz. Ayr ca dergimizin sayfalar nda Hakikatleri Ara rma Komisyonlar 'n n Kurulu ve i leyi lerine ili kin bir incelemeyi; ldönümü vesilesiyle Lozan Konferans 'n n güncellenmesine yönelik bir de erlendirmeyi; devletçi sistemin zihni örgüsünü inceleyen bir de erlendirme yaz okuyabilirsiniz. Yeni bir say da bulu mak dile iyle… KOMÜNAR KOMÜNAR PKK FELSEFES VAR OLANLA YET NMEMEK HEP DAHA FAZLASINI DÜ ÜNMEK VE BA ARMAKTIR Abdullah ÖCALAN Tabii büyük konu mak, büyük dinleyici ve ö renci olmaya ba r. Ö rencilerin dinleme ve anlama gücü zay f oldukça, bizim de konu mam z ya fazla anlam ifade etmez, ya da de erinden çok ey kaybeder. Aram zda bir de bu sorun var. Partinin yürüttü ü eylem çok büyük, fakat bunu anlayanlar çok küçük veya anlamak ve sava mak durumunda olanlar adeta cücedir. Tabii burada suç ki inin de ildir. Bu, temelini ulusal ve toplumsal gerçeklikte bulur. Özellikle aile gerçekli inde bulur. Bu sizi öyle iddias z ve anlams z k lm r ki, bizim bütün yüklenmelerimiz de fazla sonuç vermiyor. Mesele iyi niyetli olup olmamak de ildir; mesele sava a cesaret etmek ve her eyini sunmak da de ildir. Mesele büyük yaratmak, büyük kavramak ve var olan be enmeden sürekli daha fazlas dü ünmek, istemek ve gerçekle tirmektir. Bizde kesin devrim böyle olursa ba ar ya gider. Yoksa sizin var olanla yetinme anlay n, bütün içtenli inize ve fedakâr- za ra men, kötü bir ba ar zl kla sonuçlanmas kaç lmazd r. Kendini yaratan eylem adam olmay z büyük talihsizli iniz ve zavall zd r. nsan size bakkça üzülüyor. Sizdeki iddia zay fl ve çaresizlik bas bas adeta ba yor; "Ben bu kadar m, benden fazla umutlu olmay n" diyor. Bütün bunlarda da çok iyi niyetli olman z i i daha da trajik k yor, ac nas hale getiriyor. Örne in sizler benimle heyecan duyabilirsiniz; dü ünceniz, umutlar z ve ruhunuzda hayat bulma gerçekle ebilir. Ama binlerceniz kar mda oldu u halde, ben büyük heyecan duyam yorum. Çünkü buna yol açacak bir iddian z, h rs z ve eyleminiz yoktur. Bu da tabii benim trajedimdir. Zorlanmam büyük, ac ya am m diyelim, kendi kendimle yetinmek zorunday m. Kendimi çare sahibi k lmak, kendimi idare etmek zorunday m. Yaln z dü manla de il, kendimle de sava ba ar yla vermek durumunday m. Siz sava ne san yorsunuz? Gerçekten sava n yan ndan bile geçemiyorsunuz ve bu da büyük bir üzüntü kayna r. Durumunuzu benim on ya mdaki halimle k yasl yorum; sizi daha da hareketsiz, aray z, heyecans z, arzusuz görüyorum. Tabii bunun s rçözmeliyiz. Bu bir kader de ildir. Sizi bu hale getiren her eyden hesap da sormal z. Gerçe inize bakmaktan çok korktu unuzu görüyorum. O kadar içeriksiz, o kadar silik, bitik ve verimsiz bir konumdas z ki, kendinize bakmaya güç getiremiyorsunuz. Bunun üzeri yalanlarla örtülmü tür. Dikkat ederseniz toplumsal felsefeniz -umar m felsefe dersini gerçekçi i lersiniz- udur: Kendini oldu undan farkl göstermek, hatta gerçeklikle çok ters bir söylem içinde ya amak! Evet, bu sizde en temel 3 KOMÜNAR felsefi özelliktir. Bizde felsefe e ittir, 'kendini farkl göstermeyi becer' oluyor. Bu talihsiz ve çok tehlikeli bir felsefedir. Asl nda buna felsefesizlik de denilebilir; güçlü bir yaam yakla olmayan, dünyaya bak aç ndan yoksun olmak da denilebilir. Sizleri etkilemek isterken her zaman kendimi sorgular m. Ben bu dünyada niçin var m? Ben neye dayanarak var olmal m? Benim varl k nedenlerim nedir? Beni var olmaya, kendimi kabul etmeye iten etkenler nedir? Ve ayr ca beni çok gereksiz k lan etkenler nelerdir? Bunlar dü ünmeden ya amam mümkün de ildir. Ama kendinizi dü ünün; varl k nedenlerinizin çoktan bir inkâr içindesiniz. Sorgulamadan kaç nd z gibi, yalanla, kand rmayla, gafletle örtbas etmeyi de bir ya am felsefesi olarak ele al yorsunuz. Siz temelde belki de sa lam bir felsefe anlay ndan yoksun oldu unuz için kaybettiniz. Size dayat lan felsefe anlay fazlas yla ataerkildir ki, bizde bu tamamen toplumsal dü ün kayna r. Yine yabanc hâkimiyetlerin her türlü kölele tirici etkisi alt ndaki boyun e meci ki iliktir. Bu da silikle menin ve yarat ktan tamamen kopman n bir anlay temelidir. stedi iniz kadar çal n, bir köleden daha beter durumda kalman z kesinlikle kaç lmazd r. Siz özgürlü e temel bak aç temelden kaybetmi siniz. Adeta felsefesiz büyütülmü sünüz veya felsefeniz dü man n felsefesidir. Aç kça söylemeliyim ki, benim en büyük eylemim, daha kendimi tan r tan maz, bu insan özüne en tehlikeli yakla ma kar gösterdi im tepkidir. Ve hat mdad r: Çocuklarla ili kilerimde, aile ile ve giderek köy toplumuyla çeli kiyi hemen yakalad m. Ben bunlar gibi olmamal m ve fark ortaya koymal m diye ba lad m. Herkes ailesinin, anas n, babas n yi it evlad olmaya çal rken, ben ona büyük tepkinin gerekli oldu una inand m. Herkes di erleriyle iyi geçinmeye, ataerkil ve çok düzenvari olmaya özenirken, ben büyük sorgulamaya giri tim. Biz bu temelde kendimizi var etmeye 4 çal rken, siz ise tersinden, düzen ne istiyorsa, ataerkil toplum ne istediyse ona kendinizi yat rd z. Sonuç, i te bugün sizlerle sava z ki ilik, partile meye gelmeyen, ordula maya gelmeyen, zafere gelmeyen, ya ama gelmeyen, güzelli e gelmeyen ki ilik oluyor; bunun büyük çeki me, çeli ki ve kördü üm haline gelmesi oluyor. Çok büyük kusurlar z olmasayd , zaten sava ve toplumsal gerçekli inizde bu büyük zay fl klar yaanmazd . Sa lam ki ilikleriniz olsayd , bu kadar ac nacak bir halde kal r m yd z? Parti i leri, mücadele i leri bu kadar hatalarla dolu geçer miydi? Ve en tuhaf da kendinizi oldu u gibi kabul ediyorsunuz. Ben bütün bu büyük sava ma ra men halen kendimi be enmedi im gibi, kendimi nas l baar k laca ma dair de derin bir aray içindeyim. Ama siz burnunuzdan k l bile ald ryorsunuz. Ne olacak? Bu be eni düzeyi ile olsa olsa, hani o eski slamiyet kar ndaki, en büyük devrim kar ndaki puta tap ktan, iyi birer küçük put tap lar ndan öteye gidemezsininiz. Size göre sava meydan na giri yapm z, ama bana göre daha er meydan na ç kma cesaretini bile, hatta onun inanc , onun ilk sözcüklerini bile a za alamazs z. Dü ündükçe bu insanlara nas l yol çizmek ve yürütmek gerekir diye üzülüyorum. Çünkü ya am ayakta kaybediyorlar. Bu konuda baz çirkinlikleriyle, zavalklar yla, ba ar zl klar yla kaybediyorlar. tan dürtmeyle, zorlama ve te vikle güçlü ki ilik ortaya ç kmaz. Dü üncesinde büyük u ra olmayan, ruhunda büyük s nlar ve öfkeleri olmayan, gözünü büyük hedeflere dikmeyen, d tan hiçbir itme veya menfaatle geli me yoluna koyulamaz. Unutmay n ki, sizinle her an tüm ilerleme etkenlerimiz böyle basit, d tan itme veya te viklerle oluyor. Kesinlikle bu temelde klasik bir ücretliden öteye bir emekçi de olsan z, patron da olsan z, ki ili inizde ondan ötesi geli mez. KOMÜNAR Felsefeyi tart yorsan z, ke ke tart ay bilseniz diyorum. Siz anlay ta kendinizi zincirlemi siniz. Bütün ömür boyu, yüzy l da sürse, iki kat ilave edelim, bu felsefe kördü ümüyle, bu ya am anlay zla kesinlikle fazla umutlu olam yorum. Sizi ne kadar etkilemeye çal yorum. Sonuç, bu felsefe kördü ümü nedeniyle en de erli çal malar bile anlams zla rmaktan öteye gidilemiyor. Tabii bunun önemli bir özelli i de çok bencil olmas r. Bu keyfiyetçilik, becillik, yine kendine sevdal k olay alt nda yatan felsefe en az isteme, en güçsüzü isteme, en kuvvetten dü mü ü, tabii sonuçta en ba ar pe inen kabullenmedir. En de me ki iniz, örne in bir parti yetkisi kapt m , i te bu söyledi im bak aç nedeniyle k sa sürede dü ürmekten öteye gidemiyor. PKK yetkisinde, PKK gerçe inde asl nda felsefi bir temel vard r. Ne kadar inkâr edilse ve gereklerine ula masan z da, oldukça büyük bir çabayla egemen k lmaya çal z bir felsefi bak aç ve ona göre ekillendirme vard r. Ama buna, i te onun yetkisine, onun sorumlulu una kendilerini dahil edenler, temelde felsefi uyumlar olmad için, söyledi im anlamda -daha do rusu bencillik de diyebiliriz- içeri i olmayan bir bencillikle kendini dayatt için, k sa sürede parti nmas ortaya ç yor. Parti öncülü ünün yitirilmesi ya an yor. Hâlbuki PKK'de temel bir anlay felsefesi vard r. Onunla bu kadar bencil kendini dayat rsan, daha dü man n tek bir ilerlemesi olmadan kaybedersin. Bu felsefeyle ancak kaleyi içten dü man ad na fethetme gerçekle ebilir. Sonu derinden anlayabilirsiniz: Art k bu ki ilik felsefesi ile toplumumuza egemen olan, en iyi objektif ajanl k yap labilir. Dikkat edelim, bizim toplumumuz dü man n günlük ku atmalar alt nda kaybetmiyor. Onun ruhuna, onun beynine ekilen bu sözde ya am anlay yenilgisinin de, kaybetmesinin de en temel nedenidir. Bizim toplumumuz sadece fethedilmi de ildir; lime lime edilmi , çok az dayanak noktalar kalm r. Acaba gerçekten parti felsefemizi anlayacak gücünüz var m ? Bu çok önemlidir ve bu çok büyük bir sorundur. Felsefeye yakla m deyip geçmeyin, önce sava burada vermelisiniz. Ben halen hat rl yorum, ciddi bir felsefi e itimim yoktu. Bölük pörçük baz felsefi bilgilerle u ra yordum, yine öyle fazla dini bilgilerim de yoktu. Ama baz etkilenmeleri ya yordum. Bir ara öyle oldu ki, art k kendimi zor ayakta tutabildim. Büyük bir güvensizlik, ku kuculuk öyle içimi kemirdi ki, kimsenin beni ayakta tutacak hali de yoktu. Kime güveneyim, neye dayanarak ya ayay m diye bittim, adeta gittim. Benim felsefeyi aray y llar m son derece sanc yd . Dedi im gibi hem anlama gücüm zay ft , hem de ne kadar incelemeye çal sam da kültür seviyem elvermiyordu. O zaman sosyalizme s rl bir ilgi duydu umda tabii ki aray yetmiyordu. Sadece felsefeyi anlamak için felsefeyi okumak yetmez. Bunun çok yönlü pratik bir ya amla ilgisi vard r. Pratik ya am n kendisi zaten seni felsefeye götürebilir. Ya olumlu ya olumsuz, ya özgürlük ya kölelik felsefesine götürür. Öyle san yorum ki, sizin bir felsefi sava z olmam r. Daha do rusu, mevcut egemen düzenin hiç fark na varmaks n ne verilmi se onu benimseme gibi, belki de eski dönem köleliklerden daha tehlikeli bir bak aç alt nda ekillenmi siniz. Dolay yla bir özgürlük felsefesine ihtiyaç duymuyorsunuz. Bu size tamamen ba ndan kaybettiren bir anlay r. imdi neden büyük düünce tart mas olmuyor? Halen içinizde ne siyasi, ne askeri, ne felsefi temeli olmad için, temel dünyaya bak aç lar zda kendini tatmin eden bak aç oturmad için politikay ve askeri bilimi hiç anlayamazz, anlaman z da son derece kuru bilgilerden öteye gidemez. Benim mevcut askeri ve siyasi geli melere önderlik etmem bile felsefi gerçekli imle yak ndan ba r. Temel felsefi anlay m olmadan, ben bu kadar a r askeri ve siyasi sorunlar n çözümünü üstlenemem, bu 5 KOMÜNAR sava yürütemem. Ama sizde ise tam tersi, dü ünce ad na, felsefe ad na a nma da demeyeyim, felsefe var olmayan bir durumdur. Hatta parti bir tak m dü ünceleri dayatsa, ondan da kaç nmay ve böylelikle sözde eylem adam olmay seçiyorsunuz. Ki i ne kadar dü ünceden kopuksa, o kadar i te pratikçi olur yakla içindesiniz ve birçok tehlikeli yakla m içinde kendinizi kabul etmeniz söz konusudur. Dikkat edilirse, her büyük devrimde çok büyük dü ünce çat malar vard r, din çat malar vard r, mezhep çat malar vard r. Bunlar anlay çat malar r. Anlay temelinde güçlü sava m veremeyen, daha sonraki süreçte de güçlü olmaz ve ba ar da olamaz. Asl nda felsefe dersi ile kesinlikle unu kan tlamaya çal aca z: Bugün askeri ve siyasi sorunlara güçlü yakla may z, büyük tart may z, dolay yla toplant lar bile gerçekle tiremeyi iniz felsefi temelden yoksunlu unuzla ba lant r. Asl nda felsefe dersi ile kesinlikle unu kan tlamaya çal aca z: Bugün askeri ve siyasi sorunlara güçlü yakla may z, büyük tart may z, dolay yla toplant lar bile gerçekle tiremeyi iniz felsefi temelden yoksunlu unuzla ba lant r. Bu halinizle ataca z her pratik ad m t kanmaktan ve körelmekten öteye sonuç vermez. Dolay yla çözüm yolu, bu kölelik felsefesini söküp atmak kadar, do ru temel de dünyaya bak aç na ula maktan geçiyor. Bunu kaba, i te felsefenin u temel ilkeleri biçiminde söylemiyorum. Felsefe, özellikle klasiktir, G. Politzer'in kitab nda anlat lm r, okudum, ama baz bilgilerdi. Fakat as l 6 sava , dedi im gibi, toplumsal yarg larla, sava la ba latt k. Kitaplardan yararlan lamaz de il, ama esas kitap hayat n kitab r. Hayat gerçekten büyük bir okuldur. Hayat ayn zamanda bir felsefe okuludur. Aç k örnekleri söyleyeyim: Do du um ko ullar , pek bilinçli olmasam da, kitaplara dayanmasam da be enmiyordum. Bana göre bu böyle olmamal , çareler geli tirmeyelim diyordum. Bu sadece bir istem, ama önemli bir istemdi. Ailenin sunduklar yla, köy toplumunun ve düzenin sunduklar yla yetinmedim. Felsefe yakla r, yetinmiyorum, istiyorum, yeterli bulmuyorum. Gücüm arkça, bilgim artt kça daha fazlas isteme ya an yor. Tabii daha fazla isteme nedir? Ben bir ülke istiyorum, bir halk istiyorum, yeni bir ya am istiyorum. Bunlar geli tikçe, peki, neyle yapacaks n sorusu kendini dayat. Neyle yapacaks n sorusu akla unu getirir: Güçle yapaca m. Nas l bir güçle, güç nas l olu acak? te bu örgütle, partiyle, ili kilerle olacak. Bunlar n hepsi çok çarp r, birbiriyle ba lant r. "Arzuluyorum, en iyisini, en güzelini istiyorum, ama yapma gücüm yok." Bunu söyleyen çeli kilidir, tutars zd r. Büyük istemek, ayn zamanda büyük yapmay da emreder. Bu aç kt r. Aksi halde i te bizim toplumumuza egemen olan istem ve arzular ile gerçekle tirmeleri aras ndaki yalanc k ve seviyesizlik ya an r. Ondan sonra da dilenme ve yalvarma tarz pe i s ra gelir. Yine temel bir felsefe e itiminiz olmad ndan r, siz bu çeli kiyi ya yorsunuz. Büyük istemek büyük u ra ister. Örne in ordu gerekiyor ki, bu bizde ekmek ve su kadar gereklidir. Bütün ya am özlemelerimizi, hatta ya am varl , kimli imizi yok eden büyük bir tehlike var. uan bütün felsefi aray lar n önünde duran engeller var. Varl k nedenimizi tehdit ediyor. E er bunu kavrad ysak, temelde bunu bütün yönleriyle hissettir. O zaman ne gündeme gelir? "Ben bu büyük tehlikeyi nal a mal m? Büyük tehlikeyi a mad kça KOMÜNAR hiçbir emelimi gerçekle tiremem" diyeceksin. "Hiçbir arzum gerçekle mez, hiçbir sevgim olmaz, hatta sa kl bir ekmek bile yiyemem, bulamam. Tehdit alt nda çünkü" diyeceksin bu ve do rudur da. E er bütün bunlar do ru kavrad ysan z, o zaman büyük bir tehlikeye göre büyük çaba gerekir diyeceksiniz. Büyük tehlike nedir? Esasta Türk sömürgeci devleti veya daha somut gücü olarak ordusu, fa ist özel sava ordusu diyoruz. Her eyi elimizden alman n gücü var. te eskiden canavarlar diyorlard , y lanlar, bilmem gal ordular diyorlard , imdiki onlardan daha tehlikelidir. Canavarlar eskiden belki zay f olan yutarlard . Ama bir ba ka yerde güçlüsü ç p o topraklarda, o halk için bir geli meyi sa layabilirdi. imdiki topyekûn halk bitirme ve bir ülkeyi harap etmedir; insan da iliklerine kadar bütün düzeylerde dü ürmedir. Mevcut teknik ve sömürgecilik tarz bunu sa yor. Demek ki, tehlike çok daha büyüktür. O zaman buradan ne sonucu ç kar rs n? "Müthi kendimi anlamal m, tan mal m, kendimi örgütlemeliyim" sonucunu ç karman gerekir. Dü man n büyüklü üne göre bunu yaparsan, "Dü man m büyük, benim de bunu a mam için gereken büyüklü ü kendimde yakalamam artt r" sonucuna vars n. Bu çok aç kt r. O zaman u ra çok büyük k lman gerekiyor. Dü man yenecek kadar u ra , hatta yerine de emellerimizi gerçekle tirecek kadar yenilikler yarat! Bunlar n çaresini kendinde bulacaks n, inanacaks n, bileceksin, yapacaks n, tutarl ysan mevcut düzene kar ve de özgürlük anlay için bunlar sa layacaks n. Demek ki felsefe soruna böyle yakla maemrediyor. Daha do rusu özgürlük felsefesi böyle emrediyor. Bunun için insan kendine güvenebilir. nsan en büyük tekniktir, istese atom bombas ndan daha etkilidir. En büyük teknik derken, atom bombas kadar etkili derken, "Peki, nas l olur?" diyeceksiniz. Bu, ki inin kendini örgütlemesiyle olur. Size hâkim olan dü man felsefesinden ötürü, bencillik dedi iniz asl nda örgütsellii inkârd r. Dü üncede, duyguda ve bizzat pratikte kendisiyle s rl kalma söz konusudur. Sonuç, çok zavall birisi olmad r. Birkaç ahbap çavu u varsa, bir aile efrad varsa, demek ki ba ndan itibaren güçsüzlü e mahkûm oldu. Bu bireycilik felsefesi nedeniyledir ki, dü man bunu günlük olarak besliyor. "Senin ailen her eydir, küçük bir memuriyet senin her eyindir" diyor. Bu felsefe bize kaybettirir. Amac küçük, örgütü küçük, eylemi küçük; kendisini ya kurtar r ya kurtarmaz. Özgürlük felsefesi pe inen bu bencillikle, bu bireycilikle hiçbir ey ba armayaca bilir. "Büyük sava mak gerekir" diyeceksin. Büyük u ra gerekir, büyük gücü gerekir, büyük ordusu gerekir. Büyük ordu nas l olu ur? kna gücüyle, itimle olu ur. Özgürlük ordusunun sopalarla gerçekle mesi dü ünülemez. Büyük propaganday , büyük ikna faaliyetini gerektirir. li kileri aç a ç karmay , ili ki geli tirmeyi emreder. Dü ünün, siz böyle yap yor musunuz? Hay r. Büyük özgürlük felsefesiyle ba lant z zay ft r. Hatta unutmay n ki, kendinizi idare etmekten bile acizsiniz. Demek ki dü man felsefesinin tamamen etkisi alt ndas z. "Ben ne dü mandan, ne özgürlük savandan yanay m, ben kendimden yanam" havas ndas z. Bu da büyük bir yalanr. Kendinden yana olmak, dü man n objektif ajanlar , askeri olmaya oynamakt r. Bunlar çok aç kt r. Bunun silah nedir? Kendini kand rmad r, gaflettir. Dü üncesi son derece silik ve da k, arzular çok geridir. Dü ünün; bir sigara felsefesi, basit bir çorbayla yetinme, bir iki ahbap-çavu la yetinme ve ili kide güzelli i ve kaliteyi aramama… Ço unuzun durumu bu de il midir? Bu büyük bir eylem yarat r m ? Büyük duygulara yol açar m ? Dolay yla bu, politikaya ve askerlik sanat na yol açmaz. Yine büyük yurtseverli e de yol açmaz. Size karsa bu kaderdir; "Böyle yarat lm z, böyle 7 KOMÜNAR gideriz" dersiniz, ama ben öyle olmad aç klad m. nsan n temel özgürlük özlemine tamamen ayk bu durum, kökenleri yüzy llar ötesine giden yabanc i galler alt nda ekillenmi feci ekildeki toplumsal gerçekli imiz söz konusu oldu unda, çok çarp k, çok içeriksiz, a bencil, bencil oldu u kadar da çok güçsüz bir felsefenin veya toplumsal gerçekli in bir sonucudur. Siz istedi iniz kadar çe itli k flara büründürün, bu yarg dan kurtulamazs z. Özellikle içinizde "Parti saflar nda bir türlü geli miyorum, kand m" diyen bencil, bencil oldu u kadar da örgüte gelmeyen duru lar n hepsinin alnda dü man n bu temelde yakla söz konusudur. Bunu kabul etmemek, özgür felsefemizin bir gere idir. Nitekim ben kabul etmiyorum. Yaln z sizleri de il, dayat lan dünyay da kabul etmedim. Bunu anlaman z gerekir. Hele yolda k aday olarak kendinizi ortaya koyuyorsan z, hiç uraya buraya s nmay n. Bunlar n hepsi yalanlar za bizi ortak etmedir. " u nedenden ötürü geli emedim, dü ünce gücümü geli tiremedim, u nedenden ötürü zavall m, t kanm m" türünden zlanmalar n hepsi yaland r ve bu yalanlar da bize dayatma cüretidir. Kald ki, bu büyük sayg zl kt r. Saflar zda bu asl nda en olmamas gereken bir tutumdur, fakat ayzamanda en çok görülen tutumdur da. Silikli in, köleli in zift gibi her taraf kaplamas savunamazs z. Buna bahane arayamazs z, bunun savunuculu unu hiç yapamazs z. O zaman ne yapacaks z? Zor da olsa ona kar sava m vereceksiniz. Çok zor olabilir, ama bana göre mücadele en gerekli olan r. Dü ünüyorum, mücadele her ey diyorum. Bunun d nda ya amla ilgili olan her ey, hiçbir eydir. lle mücadele, ille mücadele diyorum. Ba ka bizi zenginle tirecek, kendimize getirecek hiçbir ey yoktur. Hatta mücadele, devrim mücadelesidir. Devrim mücadelemizde bu sava tarz her eydir. Di er ya amla ilgili olan hiçbir eydir. Felsefe budur. 8 Tan maya çal yorum; ben neyim, kimim, nas l bu duruma geldim? Mücadele ile bu duruma geldim. Büyük u ra verdim; öyle büyük bir u ra ki, u anda kendi ba na bir büyük patlamad r, bir bomba gibidir. Örgütlenmi düzeniyle, eylem tarz yla, yaam tarz yla görüyorsunuz, her gün adeta bombalar üretir ki, bunu ben böyle söylemiyorum, dü man da her gün söylüyor; "Terör üretiyor" diyor. Emperyalizmin de son söylemi budur: "Büyük terör üreten ki ilik, merkez". Bu u anlama geliyor; büyük mücadele veren ki ilik. Ve bu yarat yor. Bizde, toplum gerçekli imizde ba ka türlü hiçbir ey yarat lamaz. Mücadelesizlik en kötüsüdür. Bu bahsetti imiz uzla mac k, uyurgezerlik, iddias zl k, yo unla mama, hepsi mücadelesizli i ifade eder. Bu da hiçbir ey olma anlam na gelir. Buna benzer çok çapra k sorunlar z var. Mücadele ki ili ini esas almad z; bu esas al nsayd , her gün mücadele etseydiniz, çare ortaya kabilirdi. Her ey mücadele için ve mücadeleci olmak biçiminde olmal r. Bu dü üncede, pratikte, örgütte, ili kide, yani her anlamda mücadeledir. Sonuçta bu mücadele sizi yeniden yaratabilirdi. Çok geri olan bile güçlü k labilirdi. Mücadele tarzlar z, baz yakla mlar z, ya am tarzlar z var. En tehlikelisi de buradad r. Sanki ya amay bilecekmi siniz gibi, sanki ya aman n imkân varm gibi kendini aldatma var ve bu çok yayg nd r. Sanki mücadele gerekmezmi gibi davran yor. Hay r. Mücadele bizde tek ya am tarz r. Sava a ba lanmam bir mücadele, örgütü veya ki ileri hiçbir sonuca götüremez. Bunun d ndaki bir ya am erkek köleli ine, günümüzde de ihanete veya dü man n kontras olmaya götürür. Bunun orta yolu falan kalmam r. "Kendimi biraz yaayay m" demek, "Dü man biraz güçlendireyim" demektir. Biraz keyfini, biraz bencilli ini ya amak demek, ordudan vazgeçmek demektir. Acaba bu anlamda ya am n do ru yoluna, sava n do ru yoluna kendinizi yö- KOMÜNAR neltecek misiniz? Yak soru budur. Buna gibi görün! Bunlar da ya yorsunuz. Sonuç, cesaret edecek, bu iç sava kendinizde git- çok etkisiz komuta ki ili idir. Size göre bir tikçe iddetlendirebilecek misiniz? En ya- önder ki ilik, kendini kand rma sanat nda en soru budur. En kötüsü, bu soruyu sorma- politik olan r. Zaten sizde politika yapmak mak gibi cevab vermemek, dedi im gibi demek, a rl kl olarak kendini kand rmak ya amayaca halde ya an rm gibi davran- demektir. Çevresini oldukça kand rabildi mi mak ve kendini aldatmakt r. Sizde çok veya ürkütebildi mi, hediyelerle ba layabilyayg n olan budur. di mi, oldu iyi bir politik ki ilik! Toplumun Benim kadroda gördü üm özellikle u geçerli felsefesi biraz budur. Parti içinde yer kendini kand rma özelli idir. Kimse bana bulmak demek, buna büyük reddi dayatmak bunu söylemez; hatta u anda ne söylesem demektir. kabul ederler. Kald ki, dikkat ederseniz, büAma bak n, Önderlik gerçe imizde çok yüklük s fat na ula m. Toplum bamba ka bir durum ya an yor. Bütün Kendi benim söylediklerimi din gibi anbu geli melere ra men yine be enlamaya aç kt r. Ama dikkat edin, miyor, yanl görüyor. Burada ne içinizde bir hakikat sava sürdürmeye aray ve hatta kitap- diyelim? Bin kilometre ötesindevam ediyorum. Benim feldeki askeri ve siyasi sorunlar lara dayanarak bir sefede, politikada, özellikle günü gününe ya ayandan geli me imkân bulaaskerlikte ve tabii ki daha daha gerçekçi görüp de ersomut örgüt tarz nda bü- mad z. O zaman somut lendiriyor. Onunla da yetinyük bir gerçek sava m dönü türen, gerçekle tiren miyor, çözüm için imkân Önderli e anlam verin. var. Kendinizi bizim yeriyarat yor. Kendinize bak n, mize koyun. Toplum her hiçbir hatas görmeme, Önderlik bu anlamda ne eyimi, parti her eyimi demektir? Felsefi anlamda da eksikli ini gizleme, en ökabul etmeye haz rd r. olsa, kendi ba na binlerce nemlisi de geli meden kaEminim kendi yalanlar na nma, ilerletmemek için kitab okuyarak gerçek- bahane uydurma var. En yi iinananlar, kendini kand rolanlar var. E er konu- le tirmeyece inizi bir di en ucuz bir ölümü kendine rp da soluyarak munuz bizim konumumuz lay k görüyor. Bu da kötü bir olsa, tabii kendinizi yitirmeniz, gerçekle tirmek- sonuçtur. Bu yüzden de güçlü kendinizi kaybetmeniz içten bile ki ilikler bir türlü ortaya ç km yor. tir... de ildir. Bu da bir kader de ildir. Dikkat ediBirçok diktatör, despot veya yalanc lirse, Önderlik tarz na ba kal nd nda bitoplum önderi böyle ortaya ç kar ve toplum- le bu rahatl kla a labilir. lar n ba na felaket gibi çökerler. Ama halen Kendi içinizde bir aray ve hatta kitaplara biz kendi içimizde örgütselli i yakalamak, dayanarak bir geli me imkân bulamad z. O askerlik tarz do ru ya atacak duruma ge- zaman somut dönü türen, gerçekle tiren Öndertirmek için amans z somut gerçekli imizi li e anlam verin. Önderlik bu anlamda ne demekilerletecek bir yakla m içindeyiz. "Neden tir? Felsefi anlamda da olsa, kendi ba na binlerce geri ve yetersizim? Neden yeterli olmak zo- kitab okuyarak gerçekle tirmeyece inizi bir ç rp runday m?" sorular na her gün aray larla da soluyarak gerçekle tirmektir. Bu imkân vericevaplar verilmekte ve yine de bu yetme- yor. Son dönemlerde Kürt toplumundaki büyük mektedir. Ama size kalsa kand rman n öte- felsefi de ikli i, hatta dü man toplumundaki sine geçmeyeceksiniz: Örgütü de kand r, veya egemenlerin etkisi alt ndaki toplumun de ikendini de kand r, orduyu da kand r, sava ta mini siz nas l de erlendirebilirsiniz? Önderlik en ucuz numaralar yap, ama yine de sava r gerçe i ile bu büyük bir felsefi de ikliktir. 9 KOMÜNAR Parti gücümüz bunu her ne kadar göremiyorsa da, büyük bir felsefi de ikli in oldu unu bilim adamlar çoktan de erlendiriyorlar. Bak aç lar , ya am anlalar çoktan de mi tir. O halde Önderlik kendi ba na bir felsefe gerçekle tiricisidir. Zaten bizim toplumumuzun fazla okuma imkân , kültür birikimi yoktur, felsefe olu turamaz. Ama gerçekle en Önderlikle bu bo lu u a may deneyeceksin, politikayla felsefeyi iç içe ya ayacaks n. Yine politik kadrolar ayr askeri komutanlar ayr da demeyeceksin, hepsi bu okulun içinden ç kacak.Yani hepsi iç içe birle erek meydana gelecektir. Bu neden böyledir? Toplumsal gerçekli imiz, onun üzerindeki egemenlik tarz bunu mecbur k yor. Partimizin içinde ise bu gerçekli i kavramak ve kabul etmek yerine; "Dü ünmek zordur, b rak, politika zordur, b rak" deniliyor. Geriye ne kal yor? Köylü isyanc ! Köylü isyanc n fazla de eri yoktur, tepkidir ve mevcut düzenli ordu kar nda ömrü bir saat bile de ildir. u anda en önemli bir çeli kimiz, sizin köylü isyanc zdan öteye gidemeyen tepki düzeyinizi a mak, sizi yenilmeyecek sava tarna, onun politik tarz na ba lamakt r. Aksi halde siz u anda dü man n a nda bir lokma bile de ilsiniz. Neden gerçeklere gözünüzü kapatacaks z? imdi bütün bu anlat lanlar gerçek ise, kald ki ben kan tl yorum, acaba buna ra men parti okulumuzu böyle kabul edecek misiniz? Ben sizi tan yam yorum, aç kça söylemem gerekirse, neyin ö rencisi olduunuz benim için art k adeta bir karma a haline gelmi tir. Büyük ihtimalle dinleme kabiliyetiniz de yok edil-mi tir. Sizden dinleme gücü istiyoruz, fazla bir ey istemiyoruz. Herhalde köleden daha beter edilmi siniz. Dikkat edilirse, biz partimiz içinde köleli i y kt k. steyen istedi i kadar konu abilir. Ama izliyoruz, örne in en sorumlu olanlar bile ciddi bir toplant da yar m saat bile konu am yor. Konu mas da Ezop dili 10 gibidir, yar m yamalakt r. Neden? Çünkü siz tan nmaz haldesiniz. Ama dikkat edin, Önderlik gerçe ini göz önüne getirirseniz, ilk günden beri bir konu ma dilidir. Anas na ilk söyledi i söz "ekmek istiyorum" veya "da a p diledi im gibi gezmek istiyorum" olmu tur. Ana olumlu tepki vermeyince büyük eylemi ba latma gücünü gösteriyor. Sen misin bu istemlere kar koyan, o zaman gör ba na gelecekleri! Daha sonra devleti sorgulad m. "Ey devlet, ben unu istiyorum. Sen gerekeni yapmayan, gör ba na gelece i!" Önderlik budur. Dikkat edilirse her biri için hem çok konu tu, hem çok yapt . Siz ne yapt z? "Ya Rabbi çok ükür aileme, atama, devletime, bugünü de kurtard k. Ne mutlu bana!" Felsefe budur. Önderlik gere inde bu yoktur, olamaz da. Olsa sava , geli me durur. Onun için toplum zaten inanç temelinde yakla makabul ediyor. Yani felsefi bo lu unu Önderlik tarz yla gideriyor. Eksik de olsa onun için bu a amada en geçerlisidir. O halde siz de bir felsefi gerçekle tirmeyi sa lam bir Önderlik takibi ile sa layabilirsiniz. Fazla kitap okuma imkân z yok, kendinizi fazla sorgulama imkân z da yok, vakit yoktur. Sava tan ötürü en büyük Önderlik takibi sizin için en geçerli yoldur. Önderlik birikmi felsefedir, uygulanan felsefedir. Felsefe okulu çok zor bir okuldur. Çe itli dönemlerde bu okullar yüzy llarda ancak olu mu tur ve talebeleri de ba lang çta sadece felsefe talebesidir. Politikaya, sava a yakla ma imkân bulamam lard r. Bu daha sonraki etkilenmelerin sonucudur. skender Aristo'dan etkilenmi tir. Fakat bu dolayl bir etkilenmedir. Askeri alanda bu felsefeyi uygulatm r. O kadar da okuyor tabii, buna ra men farkl r, yani Aristo ayr skender ayr r. imdi tarihte bu kadar öyle okul var. Filozof ayr r, uygulayanlar çok ayr r. Bizde ise her ikisi ayn zamanda gerçekle tirilme durumundad r. Ben hem filozof, hem politikac , hem askeri sorumlu gibi KOMÜNAR olmak durumunday m. Neden? Çünkü mevcut bo lu u ba ka türlü doldurmaya özel sava f rsat vermez. Uygulanan sömürgecilik tarz senin bu a amalar birdenbire ya aman zorlu k yor. Partimiz bu anlamda bir felsefe okulu, bir politika okulu, bir sava okuludur. Hepsini iç içe ya amak zorundad r. Toplumsal geçekli imizde uzun süre bir felsefi ak m ba latamad k. Zaten yasakt . Dü ünme yasa vard , halen de yasak var. Serbest politik faaliyet olamaz, o daha da yasakt r, idamla cezaland r. Hele askeri dü ünmek, toplumsal gerçekli imize göre an nda yok edilmeyi beraberinde getirir. Bunun kar da nedir? Dü ünceden vazgeçeceksin, dü man n en iyisinden kötü bir birlikçisi olacaks n, askeri olarak da dü man n en iyi bir askeri, hem de hiç konu maz köle bir askeri olacaks n. Bu çok aç k bir durumdur. Bunun yerine özgürlü ü tercih ettin mi durumun ne olacak? te yüzy llarda kurulmak istenen, kurulmas gereken bir felsefe okulunu açacaks z. O halde istemeyi bilmelisiniz. Neden, kimden istemek gerekti ini kesinlikle bilmelisiniz. Anlayabilmelisiniz, anlatabilmelisiniz. Demin söyledi im gibi istemeyen, anlatamayan biri benim için bir hiçtir, en kötüsünden bir köledir; ça da köle, maskeli veya badanal , makyajl köle, ehlile mi köledir. Roma döneminin köleleri özel tedbirler alt nda ya at rlard . imdiki tedbirlerle, ça da köleliklerle ah rlar bo alt lm , fakat ülkenin tümü ah r haline getirilmi tir. Baz böyle etkili yöntemlerle kendinizi özgürmü gibi san p en alas ndan bir köleli i ya yorsunuz Roma köleleri bu kadar onursuz de illerdi. Bir Spartaküs ortaya ç kt nda büyük direndiler, ayakland lar. Her ufak direnme rsat bulduklar nda büyük direndiler. Tarih hep bunu söyler. Ama ça da kölelikte, emperyalizm koullar nda ve yine en kötüsü bizim ülke koullar zda en i renç kölelik geçerlidir. Çünkü ki i kendini özgür zannediyor. Hele bir de ça da insanlar gibi, örne in bir Ame- rikal , bir Alman gibi elbise giyiyor ve baz eyler yiyip içiyorsa, "Bak, ben de onlar gibiyim" diyor. Bu kendini büyük kand rma biçimidir. Asl nda öyle bir durum yoktur. Roma'da köle nas l kendini efendiyle özde le tiriyorduysa ve bu büyük bir yalan idiyse, imdiki gibi kendini ça da bir Amerikal ve Almanla özde le tirmek de o kadar ve hatta rk kat daha tehlikeli bir yalan de erlendirmedir. Ama i te, "Ben de onun gibiyim; yiyorum, içiyorum, TV seyrediyorum, sokakta da dola yorum. Onun nesi varsa, benim de az-çok vard r" diyor. Hâlbuki bu büyük bir gaflettir. Bir Alman kesinlikle böyle de ildir. Onun tarihi temeli, siyasi ve askeri temeli, kültürü, yine bireysel olarak olu umu çok daha farkl r. Bizim oraya giden emekçimiz sadece özeniyor. Müthi kand rma çemberi içinde s lm r. Bu da ne anlama geliyor? Ça da , çok tehlikeli kölelik anlam na geliyor. Bunu böyle de erlendirmek gerekir. Nas l a r bunlar? Bunu reddedeceksin. Ben bu ya am kabullenemem. Büyük reddedeceksin. Büyük s nt dad r, "özgürlük istiyorum" diyor veya ondan önce tabii yoksulluklar nedeniyle, ekmek için oraya gidilmi tir, "ekmek istiyorum" diyor. Burada yaban ellerde ekmek pek sa kl de ildir, bal n olta ile beslenmesine benzer. Ülkemde ekmek istemeliyim, özgürlük istemeliyim. Çünkü ekmek ve özgürlük aras nda s bir ili ki vard r. Bu da ülkede gerçekle tirilir. Ba ka yerde özgürlük gerçekle mez. Çünkü ba ka yerlerde ba ka iradeler gerçekle ir. Özgürlük iraden en çok halk n do yerinde, kayna nda olabilir. Bunun için ne yapacaks n? Arzunu güçlendireceksin. Ekmek istemini, özgürlük istemini gerçekten güçlendireceksin ki, anlama gücün geli sin. Anlama gücün geli ti mi, yapma gücün de geli ir. Yine Önderlik gerçe inde çok nettir ki, istemesini ve anlamas bilmeyen yapmas da bilmez. u anda partimizin içinde kanm kadro, yaratmayan önder kadro 11 KOMÜNAR tüm olumsuzluklar n nedenidir. Özü de udur: stemiyor, anlam yor ve do ru yapm yor. Felsefi olarak, politik olarak kendini kilitlemi , arzu itibariyle kendisini çarp kla rm r. "Bir güzel sigaray içime çekeyim, hele biraz ahbap-çavu luk yapay m, hele bir köye gideyim, hem ericilik yapam, hele bir akl ma dü üyorsa kar -kocal k deneyeyim" deniliyor. Sonuç; kaybetmemiz anlam na geliyor. Çünkü içeri i bo tur. Bir sigarayla, basit bir yetkiyle insan nas l tatmin olabilir? çinde fethetme yoktur, içinde güç olma durumu yoktur. Kendini kand rmaya, örgütü kand rmaya çal r, sonra örgütle kar kar ya gelir. Nitekim en merkezi adamlar n hepsi örgütle kar kar ya gelmekten sorgulan yorlar. Asl nda suçlar da defalarca idamd r. Ama örgütümüzün dier bir niteli i de mahkemedir. Mahkemede idam verilirse, sonuç a rl kl olarak slah yoluyla neticelendirmedir. Dikkat edilirse, bizim toplumsal ve ulusal davam z, yarg lama yap lmas halinde idamdan kurtulacak birkaç ki i bulamaz. Hepsinin suçu idamd r. Toplumdaki durumu rak n, örgüt içinde de durum böyledir. Kurallar n gereklerini, hatta örgüt felsefesinin, örgüt politikas n ve sava tarz n gereklerini yerine getirmemekten bir-iki ki i ya kurtulur ya kurtulmaz. Ama bunun slah edici ve affettirici nedenleri oldu u için, bir de cezay ertelemek daha do ru bir yakla m oldu u için sizleri idamdan k p geçirmiyoruz. Ama unutmay n ki, tarih bunu affetmez. Nas l affetmez? Yenilirsen affetmez, dü man egemen olursa affetmez, amac na ve arzular na ula amazsan affetmez. Bu da a r bir cezad r, idam etmek art de il. dam etmek; yenildin mi, amaçlar n yok edildi mi, sen en büyük cezay yedin say r. Hem de en kötü ekilde uygulan rcas na! O halde böyle bir suçlu olmaktan kurtulmak için yap lmas gereken çok önemlidir. "Bir kaderdir, ya am tarz böyledir, öyle senin söyledi in gibi de ildir" derseniz, o zaman bu zavall z neye derim? Bir sigara 12 için k rk takla at yorsunuz veya basit bir ahbap-çavu lu a bile bu kadar yelteniyorsunuz. Bu dü künlü ü sen bana izah et diyece im. Hatta en büyük yarg da urada yapaca z: Neden büyük ya ama sayg zl k? Neden ya amak istemiyorsun? Neden büyük güç olmuyorsun? Neden? Bu da büyük yarr. "Benim ihtiyac m yok" diyemezsin. htiyac n ya ama yoksa o zaman derhal öl! "Hiç ya ama ihtiyac m yok" diyen insan n ilk yapaca ey kendini a r cezaland rmad r. Ama dü ünün ki, hepiniz ya amak istiyorsunuz. O zaman ya amak isteyen, yaama sayg da kesinlikle göstermek zorundad r. Ya ama sayg nas l gösterebilirsin? Yaama sayg onun özgür gereklerine anlam vermekle, onu dü mana kar savunmak ve güzelle tirmekle olur. Ne olur aksi halde? Birer büyük sayg z olarak, kesinlikle özgür insanlar n kar na ç kamazs z. Önderlik gerçekli inde bir di er yan udur: Az-çok kendini özgürle tirinceye kadar veya kendini özgür hissetmedi i tüm zamanlarda, insanlar n kar na ç kmaya cesaret edemezdi, konu maya cesaret edemezdi. Kendisinden utan r, s rd . Neden? Çünkü ben özgür de ilim derdi. Ne zamanki özgürlük kelimelerini heceledi ve özgür olabilece ine inand , bir eyler yapaca na de inand , baz ad mlar att . Bu çok önemliydi. Tabii tutarl oldu u, büyük anlay la da bu geli ti i için kolay kolay yenilmezdi. Ama size bakal m: Durumlar z yürekler ac r ve büyük bir utanmazl k var. Kendi kendinize sayg nl kl bir yakla ma sahip de ilken, nedir bu çal m atmalar? Konu ma tarz bunun için çirkin buluyorum. Çünkü sa lam bir özgürlü e dayal olarak geli miyor, kand rmac yönü daha r bas yor. Daha kendini çözememi , kendisine kar sayg elde edememi tir; bunun için sözleri hep tehlikelidir, mikrop yay yor. Örne in bana göre toplumsal kanseri geli tirmek çekici de il, hatta yenilgilerle doludur. Yenilgi ne demektir? Yenilgi ölüm KOMÜNAR demektir. Yenilgi ki ili i kanserli ki ilik demektir. Nedir kanserin bir özelli i? Hücrelerin kendi kendine ölümü demektir. Sürekli yenilgi ki ili i de devrimde kanserli olma demektir. Çünkü her gün varl yenilgiye götürüyor. Bunu ya ayanlar z az deildir.Yenilmez bir ki ilik en sa kl bir ki iliktir. u anda en çok gereksinim duyulan, her sahada kolay yenilmeyen ki ili i yakalamakt r. Çünkü o toplumu sa a kavu tur- Bana göre toplumsal kanseri geli tirmek çekici de il, hatta yenilgilerle doludur. Yenilgi ne demektir? Yenilgi ölüm demektir. Yenilgi ki ili i kanserli ki ilik demektir. man n en vazgeçilmez ilac r. Bunlar ciddi sorunlard r. Aç k söyleyeyim, ben bile insanlar kar na cesur ç kam yorum. Dü man sizin gibi kar lamaya hiç gücüm yoktur veya o gafletle olamaz. Ama yine de bir tarm var, bu beni çok zor da olsa insanlar n kar na ç kartabiliyor ve dü mana kar bae ilimlerin içine girebiliyorum. Ama bundaki fark uradad r: Bunu kesinlikle büyük anlay temelinde, büyük haz rl klarla yürütüyorum; en önemlisi de yenilmeme biçiminde bir felsefi yakla anbean uyguluyorum. Sonuç, kendime kar tutarl olmam , kendime kar sayg olmam ve bu da iti- bar ve onuru ortaya ç kar yor. Kendinize uygulay n, bu formülün tersi ortaya ç yor. Büyük anlay yoktur, dü mana kar çok hesaps z kitaps z ç lar yap yor. Ba ndan yenilgisi kaç lmazd r, dolay yla baar yoktur. Bu da tabii ki kendine kar büyük sayg zl k anlam na gelir. Sayg zl leyen ki i de çirkindir, yalanc r, dü kündür, alçakt r ve a rl kl olarak ya anan budur. Felsefe bunu netçe ortaya koyuyor. Buna ra men iddian z geli meyecek mi? Geli meyecekse, benim size söyleyece im udur: Gerçekten her zaman geldi iniz yere kendinizi koyun veya en alas kendinize iyi bir ölüm haz rlay n. Asla böyle çirkince ya amaya yeltenmeyin. Zaten benim en büyük devrimci ç sebeplerimden biri olan çirkince ya ama duydu um büyük öfke olmasa, kendimi böyle ortaya koyar m m? Beni ben yapan bu mücadele tarz r. Baya size kar bir mücadele tarz r. te örgüte gelmiyorsunuz, orduya gelmiyorsunuz. Ona kar ben de sava yorum. Bu ben demektir, beni ben yapmak demektir. Size göre ise aldat kendini, biraz daha yutturmaya çal ! Köylüye hâkim olan felsefe bu de il midir? Ve o da ittir yoksulluk, alas ndan bir kölelik de il midir? Bir jandarma hepsini yönetecek güçte de il midir? Bütün ulusal varl yok edildi inde, "bravo pa am" diyerek alk çalan ki ilik de il midir? Ve bunlar sizsiniz, sizin geldi iniz yerdir. Kendinizi niye örtbas edeceksiniz? Niye? Örtbas ederseniz, bu durum yi itli in kar tl r. Ç z olmaz. Onun sonucu da öfke yaratacak toplum ve görevlerini yerine getirmeyen sava lar ve partililer anlana gelir ki, bu hiçbir gerekçeyle savunulamaz. "Kendimi savunurum" dersen, sen bir yalanc n. Daha da srarla dayat rsan, sen bir mahkemeliksin. Daha da kendini dayat rsan, sen bir kar devrimcisin. Ba ka ç yolu olamaz veya giderek daha kötü olursun. Hâlâ hat mdad r: Köylü, "beyim, u e i 13 KOMÜNAR görüyor musun? Kulaklar yere de ecek kadar uzun. Biz böyleyiz, senin bu sözlerin bize hiç kâr etmez" diyordu. Halen akl mdad r. Köylü bunu saf ve dürüstçe söylüyordu, siz daha de ik ekilde söyletmek istiyorsunuz. Ama içerik ayn r. E ek anlamaz, kula bile sallamaz. Bu çok tehlikeli bir durumdur. Sonuç, çok zor durumda olan insanlar, Afrikal zenciler bile u anda bizden daha ilerdedir. Sar rk ilerde, Afrikal lar ilerde, Arap çölündeki Bedeviler de ilerdedir. En tehlikeli durum bizim durumumuzdur. Neden? Çünkü biz özgürlük sava na do ru anlam vermemekle çok sahte bir biçimde kendimizi aldatt k. Büyük aldanmay yedik. Bu bir yerde yanl vurulan bir i neyle sa lam bünyenin felç olmas na benziyor. Biz felçli bir toplumuz. Dü man n yanl i nesini yiye yiye felç edilmedik tek bir ki imiz kalmam r. Ne zamana kadar? lerinize hâkim olana kadar, temel özgürlük söylemine ve gere ine, yapt m gücüne ve eylem gücüne ula ncaya kadar böyle olacakt r. Bu güce ula maman z halinde siz bir felçlisiniz ve asla ya amaya hakk z yoktur derim. Bir felçli ve yatalaks z. u anda ço unuzun durumu askeri yatalak, siyasi yatalak, komal kt r. Yani benim gibi biri kendine hâkim olmazsa, günlük olarak elden gidersiniz. Bunu niye inkâr edesiniz ki? Özel tedbirlerle sizi ya at yorum. Gerçekçi olun ve mutlaka anlay n. Hiç olmazsa geç de olsa anlamaya ba lay n. Kendinizi büyük sorgulay n. Bak n, ben bu ya ma gelmi im, halen kendimi sorgulamaktan vazgeçmiyorum. Bütün halk kesimi bana taparcas na ba r. Bir kesimi en az ndan öyledir. Parti de öyledir. Neden kendimi sorgulamaktan vazgeçmiyorum, bu size hiçbir ders ç kartt rm yor mu? Ö renilmesi gerekir. Çünkü eksiklikler var, çünkü tam bulamad m gerçekler var. En önemlisi de tam yapam yorum. O halde aramam ve eylemi gerçekle tirmem gerekiyor. Bunu inkâr edemezsiniz, ben de inkâr edemem. 14 çinizde baz lar nas l yapt ? Özgürlük imkân en sorumsuz biçimde de erlendirdi. Bunlar nereye koymal z? Dü man n objektif ajanlar ya da gözü kara birisi gibidir. Kendisini nereye koymal z? Sonuçta da dü man n tehlikeli bir ajan gibiler. En iyileri kendini bu konumda san yorlar, ama çok tehlikeliler. Di erleri hastalar, PKK ortam nda köleli i biraz daha de ik ya yorlar. Bu da tehlikelidir. Bütün bunlar yaayan sizsiniz, hikâye sizin hikâyenizdir. Demek ki, okulumuz s radan bir okul de ildir. Hani belki bana da fazla sayg z olmayabilir, ama unutmay n ki baz askeri kurallara göre yürütülüyorsunuz. En az ndan bunu kabul etmi gibi görünüyorsunuz. Ne kadar bu okulu inkâr edeceksiniz? Peki, bu emirler ne olacak? Bu görünü te özgürlük ordusuna girmeniz nas l olacak? Bunlar n hepsini dü ünmek zorundas z. Yani her ey mutlaka sizi dü ünmeye zorluyor. Bütün yollar kapanm r. Dü ünce yolu aç kt r, do ru eylem yolu da aç kt r. Önderlik ayn zamanda dü ünmeye ba lama ve eylemi geli tirme yoludur. Ne kadar iyi anlar ve yaparsan, o kadar iyi bir yol arkada ve yolda n. Aksi halde yolun yanl , yolda n da çarp kt r. Bunun yerine delilik felsefesini koyabilir miyiz? Ad üstünde, delilik felsefesi! "Ben anlamaz m ve her an her türlü yere sapar m!" Çünkü deliler böyledir. Delilerin anlay bulan kl ve ne yapaca belli olmama tan vard r. Ço unuzun örgüt içindeki durumu böyledir. Çizgide sa lam olam yor, anlamas kesin de ildir ve her an her eyi yapabilir. Bu tamamen delilik felsefesine göre kendini ayarlamakt r. Bu anlamda da ezici bir ço unlu unuz bu durumdad r. Tam tam yerindedir. Anlay a kendini güçlü vermeyen delidir. Toplumda sadece bu bildi iniz haller içine giren, örgüt içinde daha de ik duruma giriyor. Toplum içinde yak p kar, örgüt içinde kural tan maz. Asl nda bu daha tehlikeli bir delilik oluyor. Demek ki siz; "her ne kadar felsefeye gelmesek de, KOMÜNAR kendimizin de bir delilik felsefesi var" diyorsunuz. Do ru, delilik felsefeniz var, ama kaç para eder? Bunu sorgulamal z. Demek ki, bu anlamda da yollar kapar. Delili e methiye, sa lam yola giri anlam na gelmez. Ço unuz una onay istiyorsunuz: B rak bu delilik felsefemi diledi im gibi ya ayay m! Neyi ya ayacaks n, deli? Nereye kadar ileri gidebilirsin? Bu delili i serbest piyasaya b raksam bol bol alay edilir, sald rsa daha sonra zincire ba lay p bir yere atarlar. Sizin durumunuz da bu de il mi? Dünya bizimle alay etmiyor mu? Bir eyler yapmaya çal zda apar-topar zindana atmad lar m ? Haydi, "bu delilik de ilmi " de! Bizim siyasi durumumuz tam bir delilik durumuydu veya siyasi delilerdik. Sonuç, çok ucuz yakalanmalar oldu. Ordu içinde de delilik var. Kural tan madan sava mak var. Binlerce kay p delilik felsefesine ba lanman n bir sonucudur. Köylülerin felsefesi olamaz. Felsefe ak ll insanlar n i idir, geli meye ba layan iradeli halklar n i idir. Bunu art k kendimize yak rmal z. Bunun kar nda savunma olmamal r. "B rak köleli imi savunay m" felsefesi; bu felsefe olamaz. "B rak, delili e methiyeye devam", bu da sa kl talep olamaz. Bunlar iyi istemler de ildir. Vazgeçmeyi art k kabullenmelisiniz. Her gün yemin için; "Ben kölelikten vazgeçiyorum" deyin. Yemin-billah için. Nas l bir Müslüman hemen her bir i e ba larken; yerken, çerken, yatarken ve niyaza dururken besmele çekerse, sizin de art k bu dönemde besmeleye ba lang çlar yapman z kadar, bir de tövbe etmeniz gerekir. Tövbe ve besmele birbiriyle çok ili kilidir. "Kölelikten ve delilikten tövbe" diyeceksiniz. Do ruya da besmele ile ba layacaks z. Peygamberimiz güzel ifade etmi tir: "Rahman ve rahim olan tanr ad yla". Her gün böyle ba lar. Di erinden kaçmak, tövbeisti far bütün kötülüklerden dönemine göre anlaml r ve halen toplum biraz kendini böyle sa lam tutmaya çal yor. Tabii biz bununla yetinemeyiz. Kar zdakinin erri bin bir tövbe-isti far gerektirir, de il mi? Ya ama tarz na ba lamak için her gün bir besmeleyle ba laman z gerekir. Dinsiz, imans z toplum denir bize. Gâvur, kâfir laflar ne anlam ifade edebilir? Bu, kötülüklere dü meyi dile getiriyor. Arasak toplumumuzun gözeneklerini, baz felsefe k nt lar vard r. Anlamasa da, ama dedi im gibi gözeneklerde vard r. Öyle fazla ya am kabiliyeti yoktur, kaynak bulma kabiliyeti yoktur. uras nda buras nda gizlidir, paramparçad r. Bu da durumu kurtaramaz. Kald ki, slamiyet öyle yapmad , farkyd . San yorum fazla s naca z yollar kalmad . Önderlik gerçe imiz ayn zamanda köleli in ve delili in s naca hiçbir yer rakmama gerçe idir; kesin akl n yoluna girme ve yenilmezlik gerçe ini ki ili inde yakalamad r. Bu çok ciddi bir okuldur da. yi renci olmazsan z ba za ne gelir? Her ey! Çünkü bu okulun dü man çoktur. En önemlisi, bu okulun gerçekle tirmek istedi i ya am mükemmele yak nd r. Gereklerine uymad z m , kendinizi en iddetli bir sava içinde bulursunuz; o durumda da yenilmeniz, ezilmeniz kaç lmazd r. Dikkat edilirse, Önderlik gerçe inde s lacak ne ataerkil ideoloji, ne dinsel tasar mlar yoluyla nt arama, ne bölük-pörçük küçük dü en yakla mlar vard r. Kendini ayarlama, çok kölele tirme de kurtar olamaz art k. Savunma dersen, daya yersin. Çünkü ucubenin söylemi olamaz, kendini kand rman n dili olamaz, zaaf n ve zay n dili olamaz. Daha da önemlisi, eveleyip gevelemekle savunmak hiç olmaz. Bütün yollar kapanr. PKK gerçe i, okul sistemi bunu kapat yor. Zor diyeceksiniz. Unutma ki, sen beterin beteri en kölele tirici zor alt ndas n. Siz onu mak için özgürlük zorunu müthi benimseyeceksiniz. Ne de olsa halen insan olma iddias ndan vazgeçmemi iz. Her zaman söyledi im gibi, büyük amaca ve ya ama ba land n m çareler tükenmez. Bunun için 15 KOMÜNAR zordur. Yalan kölenin dilidir, savunusu olamaz. "Edemedim, yapamad m" gibi sözlerin hepsi yalanc n sözüdür, buna da yollar kapanm r. "A yorum, s zl yorum" demek daha da alçakçad r. Yapamazs n ve de kapanm r. PKK bu anlamda sözünün ve eyleminin sahibi olacaksa, siz de gerçekten buna var m diyorsan z, o zaman bu kapat lan yollar bir daha açmaya çal mayacaks z. Kap lar bir daha aç lmamacas na kapanr. Niye deniyorsunuz? Aç lan kap lar var. Büyük dü ünce kap , büyük eylem ka, büyük sava kap aç lm r. Neden onda kesin ad mlarla yürümüyorsunuz? akald m, iki arada bir deredeyim, orta yolculuk felsefesinin etkisi üzerimde var" demeyecek ve bunu y kacaks z. Bu da çok tehlikeli bir yalan felsefesidir, bunu b rakacaks z. Orta yolculuk, aradaki orta s n veya iki s n, yani ezilenle ezenin, sömürenle sömürülenin veya ahlaki kavram olarak güzellik ve çirkinli in, do ruluk ve yann izdü ümü olmak, ikisinin etkisi alt nda kalmakt r. En iyi ki ilik bu de ildir. Bu iki tane izdü ümünden ibaret bir yalanc kt r. Bu aç dan ortay yol bilmeyeceksiniz. Orta gibi bir gerçeklik zaten yoktur. Orta iki n veya iki gerçekli in gölgesidir. Gölgeler kalkt m kendi de biter. Bu aç dan küçük burjuval k özelliklerini bana gerçeklik diye yutturamaya kalk may n. Benim bunu ciddiye almam mümkün de ildir. Mümkündür, gölgeler de bir gerçekliktir. Ama gölgeler as l de ildir. As l olan gider ve nas l gölgeden eser kalmazsa, imdi de as llar hayata geçiyor; yani dü mana kar ac mas z hayata geçiyor. Ona kar direnen gölgeler de ortadan kalk yor. Bo una zahmet etmeyin. Orta yolculu u, ara yolculu u oynama oyununu b rak n, bundan hay r gelmez. Çünkü dönem itibar yla gölgeler kalk yor, gerçekler yal nkat k yas ya çarp yor. O halde bütün bunlardan k sa bir sonuç karacaks z: Kapanan yollarla aç lan yollar çok belirgindir. Hem ba ka çaresi yoktur, hem de arzulanmaz. Bütün bunlara ra men, 16 "Biz anlamaya gelmeyiz, yollar meselesi bizim için önemli de ildir veya fazla ayd nlat lmam r" derseniz, bu süper ahmakl a bir methiyedir ve art k yeni bir türdür; deli ile ak ll aras ahmakl kt r. "Biz ahmakl tercih edece iz" diyemezsiniz. Ahmakl n savunuculu u yap lamaz, ahmak deliden daha beterdir. Deli ile ak ll aras nda oynamaya nas l yeltenebilirsiniz? Bu da yeni bir yoldur, ince bir yoldur. Ara rd k, bulu turduk, sonra bu önemli ahmakl k yolunu ortaya ç kard k. Bu da yeni icatt r. PKK'de bu icat çok geli tirilmi tir. Aç kça bu ahmaklara da diyorum ki, kesinlikle tercih edilecek bir yol olamaz. Bizde yüzde doksan n yolu ahmaklar n yoludur. Ahmaklar çok egemendir. Fakat ad üstünde ahmak çok etkisizdir. Bir deli kadar bile etkili de ildir. Bu aç dan bu savunuyu durdurun. Diyorsunuz ya, "Hep kendimizi kand rd k, kural belliydi ama yapamad k, amaç netti ama ba lanamad k, dü man yolu gözler önündeydi ama malzeme olmaktan kendimizi kurtaramad k". Bunlar düpedüz ahmakl kt r ve hangi cesaretle böyle konuuyorsunuz? Utanm yor musunuz? Hayretler içinde kal yorum: Belki delili in k smen savunuculu u yap labilir, ama ahmakn savunuculu unu yapmak mümkün deildir. Kendi kendini kand rmak, hem de özgür ortamdayken bunu yapmak olamaz. O zaman biz de a r küfrü kullan z. "Ya bu bana böyle sert yakla md r" demeyin, çünkü tan m gere i öylesiniz. Neden bunu tercih ettin, neden ahmakça olmay duru ekli belledin? 'Bilmiyordum' de erlendirmesi de çok çap olacakt r. Sende hiç vicdan yok mu ve bir belletenin, bu kural bir hat rlatan n olmayaca m sand n? O zaman da çocuklu a öykünüyorsun. Tam k rk ya ndaki bebek! "Ben sadece lar, s zlar m." Peki, bu bir savunma olabilir mi? Ço u arkada n durumu ahmakl kr. Üzerine gidildi inde gösterdikleri tav r, "Ben k rk y ll k bebe im, bol bol a lar m" oluyor. Bunu nas l savunacaks z? Sakal n KOMÜNAR km , saç n a arm , bütün ya k alametleri var. Sen nas l bir bebeksin? Gözümün içine baka baka bana bu teoriyi yutturmaya çal yorsunuz. Gözler büyük yalan söylüyor. Biraz zordad r zavall lar. Bunu terk edeceksiniz. Ay pt r, neden gözler ve diller o kadar yalana al n? Neden bebeklik, ba ka yolu yok mu? Var, size aç kça gösteriyorum, do ru yol bellidir. Net örgüt yolu, siyasi yol, sava yolu, kurallar da var ve verilmi tir. Çobanlar bile mükemmel anlayabilecek düzeydedir. Peki, daha neyi savunacaks z? Bu sefer bebeklik teorisiyle durumu kurtarmaya çal acak. Dikkat edilirse, bebeklik teorisi bizde ahmakl ktan sonra geli tirilen Bir yerde ölme de bir bebekliktir. Çünkü çok kolay ölen, ancak çocuk olabilir. Yaman sava kolay ölmez, susturulamaz. Kurallar onun yan nda a nd lmaz. E er nd yorsa ya ahmakt r, ya delidir, ya da bebektir. teoridir. te "Ben dü mü üm veya a lar m, bebe im, ne söylersen a lar s zlar m, ne söylersen alt kirletirim" anlam na gelen tutumlar sergileniyor. Politikada, askerlikte alt kirletmek çok kötüdür. Nedir o? Bir kural uygulamamad r. Nedir o? Çok önemli bir komutanl k yetkisini kullanmamad r. Nedir o? Çok önemli taktik esaslar planlay p uygulayamamad r. Bunlar n hepsi alt kirletmedir. Dü ünün, bizde alt kirletmeyen kald m ? Herkes, "Gel de temizle" diyor. Politikada, askerlikte bunun yeri hiç olur mu? imdi bir yerde ölme de bir bebekliktir. Çünkü çok kolay ölen, ancak çocuk olabilir. Yaman sava kolay ölmez, susturulamaz. Kurallar onun yan nda a nd lmaz. E er nd yorsa ya ahmakt r, ya delidir, ya da bebektir. Bu özelliklerle de hiçbir ey ba ar lamaz. Bu anlamda daha da kendinizi inceltirseniz inceltin. Ben size söylüyorum ki, bütün bu sahte savunmalar n önü al nr. Kendinizi asla yutturamazs z. Ya geriye ne kal yor? Yol aç kt r; ya am n yolu, sava n yolu, sayg n yolu, erefin yolu, ba ar n yolu aç kt r. Nas l olur? Büyük dü ünecek, gerekirse do ruyu buluncaya kadar tart acaks n. Gerekirse onu öncü örgüte kavu turmaya da güç getireceksin. Örgütlenme çok zor olay de ildir, ne de olsa insan ili kisidir. nsan olmak örgütlenmeyle ba lar, ili kiyle ba lar. "Neden zordur" diyeceksiniz. Basit bir i ihtiyac bile örgütlenmeyi gerektirir. u a asökmek bir ki inin i i olamaz, üç ki inin i olur. Bu bir örgütlenmedir. Sen bir dü man yenmek istiyorsun, çok aç kt r. Bu bir ki iyle olmaz, bir bölükle olmaz, bu bir orduyla olur. Demek ki anlayacaks n, orduyu anlayacaks n. li kiyle olur, ili kiyi anlayacaks n. Böyle yaparsan ses ç kar. Bu en ilkel insan n tespit etti i bir husustur. Sen halen, "bireyciyim, kendimden ba ka hiçbir ey tan yorum" dersen, bu ne demektir? Bu yalan ne zamana kadar yutturacaks n? Ne zamana kadar kendini kand racaks n? Kendini bile doyuramazs n. Sadece bir mirasyedi gibi, bir kedi gibi h rs zlars n. Demek ki, bunlar kendini savunma tarz olamaz. Tüm bunlara ra men yine de biraz numara yapars z, bu cambazl k teorisi mi olur? Sanmam öyle cambazl k numaralar z olsun. Bence yollar kalmad , gerisi yok olma yoludur. Yani kül olma yoluna girmedir. Bu, parti içinde yok ol, sava içinde yok ol yoludur ki, ona da "niyetimiz yok" diyorsan z, o zaman büyük yola gelin. Bunun yi itli ini mi, bunun gücünü mü, bunun insanl m, art k ne ad koyarsan z koyun, göstereceksiniz. PKK felsefesi, yakla , ya am tarz deyip geçmeyin. PKK'nin bugün art k bir 17 KOMÜNAR bulacak, ba ka eyleri de bulacakt r. nsan böyle yola girerse, ona yakla maya, onu elde etmeye, onu gerçekle tirmeye muktedir insand r. "Halen bunu kendimize yak rayoruz" dersen, tamamen tokatl ks n. " flah olamam, slah olamam" dersen, seni ya dü man döver ya örgüt döver. Ba ka sana hiçbir yol yoktur. Biz insandan, dolay yla da kendimizden umut kesemeyiz. Umudu kesmek demek, maalesef hayvanl a yol açmak demektir. Bu çok ay p ve çok esef verici bir durumdur. Mevcut insan toplumunda hayvanca yer edinen demeyece im de, yönetilen bir acayip halk olmak ve bu da herhalde lanetli olman n en kütü biçiminin bizi bulmas demektir. nsanlar âlemi içinde in-sana benzeyen hayvanlar! Bu çok ac bir hükümdür ve e er bu hükmü y kmazsak bir gerçekle tirmesi vard r. Kendime dayanarak gerçektir. da söyleyebilirim: Biz bir yoluz ve bu yolda imdi, "sen neden bu kadar direndin?" ne sava tan ne de amac za ula maktan diyeceksiniz. Ben ki çok zavall bir çocukkm de iliz. Kald ki, her gün ad mtum, dayanabilece im hiçbir eyim lar z daha büyük bir tempoyla yoktu. Ne aile, ne s f, ne ulus hedefe do ru yol almaktad r. Siz temeli diye bir ey yoktu. Ne de de bu yolun içindesiniz. imdiye Felsefemizin elimden tutan vard . Hepsi aç kadar yapt z, "söyledi im nda talihsiz ve yoksundum. Bir Özelli i, olamaz" yollar yol saymayPeki, buna ra men nas l ç . Bundan vazgeçmenin geNeredeyse Yok gerçekle tirdim? Bunun tere ini aç kça gösterdim. Do Olmak Üzere melinde baz güçlere de daru yolun amans z gerekli ini yanarak ç yapmam de il, Olandan da aç kça gösterdim, hatta kabu öfke duyulas , bu en latlad m. Ba ka türlü olma kiBüyüklük netli hükmü ya amama, bu min haddine dü mü , ba ka Yaratma hükmü kendim için geçerli k ltürlü söyleme veya ya ama kimama, bu inceli i ve duyarl Felsefesidir min haddine? Yol bu kadar kesin gösterme benim için çok ciddi bir ve net iken, irade bu kadar aman ifadesidir. Ve tabii bundan tan maz iken, sen kendini neyle kansonras , madem bu büyük davay beracaks n? Hangi sahte dille art k gernimsedim, o zaman hani "Hanya'y , Konçeklerle oynayacaks n? Önderlik gerçe inya'y ö reneceksin" derler ya, ben de bu yode srarl oldu unu söyledi inde veya "tercilun gereklerini ö rendim. Baz lar za bahim büyük özgürlük yoldur" dedi inde, yorum, haz r olan bile de erlendiremiyorlar. onun bütün renklerine kat lacak, insan n en Var olmayandan medet umuyor, veya baz büyük yetenek oldu una emin olarak girematematik hesaplar vard r, türevler, küçükceksin. yapma, bu böyle bir Özgür insan, onurlu insan, ya amaya ten büyü e do ru ç hesapt r.Haz r olan görememe, hatta var de er insan, sayg ya ve sevgiye de insanca olan küçültme felsefemizde yoktur. anlam bulabilen insan budur. O ekme i de 18 KOMÜNAR Felsefemizin bir özelli i, neredeyse yok olmak üzere olandan büyüklük yaratma felsefesidir. Gerçekli imize göre bu kaç lmazd r. Bunun dayana nedir? Bunun dayana insan olma iddias ndan vazgeçmeme, ya am n kabul edilebilir özelliklerinden vazgeçmeme, hatta buna ra men en ilerisini tercih etme, bu dü ürülmü insandan en yüce bir insana ç yapmad r. ddian bu kadar büyük olduktan sonra, bir hayalci veya bir kendini kand ran de ilsen, o zaman "bu k yamet yolunda nas l yürümem gerekir?" dedi inde, her taraf yan yor ve yak yorsa, seni yakmayacak ufac k bir yer buldun mu oraya basacaks n. Bu çok anla r bir husustur. Her eyden yoksunsun. Ufak bir olanak buldun mu müthi yöneleceksin. Bu da i in do as gere idir. Bir küçük silahtan, bir küçük özgür ortamdan büyük de erler deyip alacaks n. Yani bu yola girmenin do al bir anlay budur. Bunu unun için söylüyorum: Halen bu yolun gereklerini anlayamama söz konusu olabiliyor. Nas l amans z zorluklar ve ate varsa, o kadar yoksulluklar ortam nda yer ald bilememe var. Bunun yerine, "var olan olanaklara dayanarak ucuz ya ak" demek, lanetli münaf n ya am tarr. Dü man n ya am na kar ym gibi gözükür, ama özünde ba ka bir ey ya ar. Bunlar var içinizde, tabii bunlar affedemeyiz. Bu yol bu yakla m ya am sahiplerini affetmiyor. Kuvveti nereden bulacaks n? Kendinde yaratacaks n. Benim için en önemli sorun, dü ünce üretecek kadar mideyi çal rmakt r. Bunu da sa yoruz. Ondan sonra ne gerekli? Somut i ler gerekli, örgüt gerekli. Tabii bunlar yapacaks n. Su içer gibi yapacaks n Örgüt için e itim, örgüt için yer, bunlar sorun bile de ildir. Diyorum ya, bunlar havay solur gibi kendili inden yapacaks n, sava ta da kendili inden do ruyu bulacakn. Do ru sava m tarz benim için ekmek ve su gibi bir eydir. Ben sava tarz hiçbir zaman kitaplardan anlamad m. Kitaplar okudum, biraz kafam kar . Daha sonra kendi hayat okulumuzdan sava tarz ö rendim. Ve dikkat edersek, dü man imdiye kadar bana ulaamad . Neden? Çünkü hayat okulumuza göre bu i ler bir ç rp da ö renilmek zorundad r. Bakar m ö renirim. Hep hissederek bugüne kadar gelmedik mi? Demek ki, hayat okulumuz bizi buna mecbur ediyor. Çok zordas n ve mutlaka ya amak zorundas n. Bu seni sava h zla kavratmaya götürür. Onun için, "sava sorunlar nda t kand m" demek, kendi kendini aldatmakt r. Di er yandan ya amdan da haberiniz yoktur, bu da büyük bir sahtekârl kt r. Biz ki, hemen herkesten daha fazla ya ama muhtac z, ya ama mutlaka sayg z olacak ve bunu gerçekle tirece iz. Ülke içinde ya amay bilememek ne demek? Aram zda ya am n anlam ndan -ki özgür ya am ekmek ve sudan önce gereklidir, çünkü ekmek ve su da özgür ya amla ba lant r- habersiz olmak hiç dü ünülebilir mi? Ad bile söylenemez, üzerinde tart ma yapmak bile olmaz. Eskiden günahr, münaf kl kt r derlerdi. Di er bir deyi le felsefeyi, yakla m ölçülerimizi yakalamaya, kendimizde egemen k lmaya en ba ta özen göstermek gerekir. Özenden öteye de temel yapmak gerekir. er bunu sa larsan z politikada, askerlikte, kültürde, ekonomide her ey sa lam zemine dayal oldu u için ye erir ve birbirini tamamlar. Bundan kaç nmak demek, ya amdan pe inen vazgeçmek demektir. Hangi yol ve yöntemle olursa olsun, bu daha da anlamzla rmak demektir ki, bunun da sonu yoktur. O halde partimizin ve sava n temelinde egemen olan önderliksel anlay mutlaka sonuna kadar dü üncemize, ruhumuza ve eylemimize mal edelim ki, büyük önderler ve dolay yla sava lar ç karmay ba aral m. 23 A ustos 1996 19 KOMÜNAR ME RU SAVUNMA Ç ZG TEMEL NDE GEL LEN 1 HAZ RAN ÖZGÜRLÜK ATILIMI DEMOKRAT K S YAS MÜCADELEYLE ZAFERE ULA ACAKTIR Duran KALKAN 1 Haziran Özgürlük At n alt nc na girerken, öncelikle bu At n haz rlay ve yarat olan Önder APO'yu selâml yor, tüm At m ehitlerimizi sayg ve minnetle an yoruz. ç ve d gericili in birle erek sald rd ve Kürdistan Özgürlük Hareketi'ni yok edece ine dair kendini inanrd bir ortamda büyük bir ç yaparak bu be y ll k önemli sonuçlar ortaya ç kartan direni i yaratan tüm özgürlük mücadelesi güçlerini, halk , gençleri, kad nlar ba ar landan dolay kutluyoruz, selâml yoruz. Gerçekten de onlar bütün hesaplar bozdular. En zor ortamlarda yeniden ba lang ç yapma ve mücadeleyi geli tirme gücünü gösterdiler. Kürt halk n mevcut inkâr ve imha sistemi temelinde yok edilemeyece ini, özgürlük ve demokrasi hareketimizin tasfiye edilemeyece ini, Kürt halk n özgür ve demokratik ya amdan ba ka herhangi bir ya am kabul 20 etmeyece ini herkese gösterdiler. Bu yeniden büyük bir ç oldu. Özgürlük mücadelemizin bir kere daha kendi güçlü bir biçimde kan tlamas oldu. 1 Haziran 2004 At , Özgürlük Hareketimizin genel plânda bu üçüncü büyük ç , pratik direni anlam nda ise 15 A ustos at ndan sonra ve onun yirmi y l sonras gerçekle en ikinci büyük direni hamlesi olarak halk tarihimizde, mücadele tarihimizde yer ald . Kürdistan'daki ko ullar n öngördü ü geli me tarve diyalekti ini bu durum bir kere daha bize gösterdi. Bütün eksiklikleri ve hatalar na ra men, bu At m Önderlik çizgisinin, Apocu çizginin ba ar bir uygulamas oldu. Önder APO her zaman unu söyledi; "PKK'li olmak her gün yeni ba lang çlar yapabilmektir". Kürt halk taktik plânda her gün yeni yeni eylem biçimleri, tarzlar ortaya ç kard gibi, stratejik plânda da 1 Haziran At yla her türlü imha ve tasfiye amaçl konseptlere kar yeni ba lang ç yapabilece ini netçe ortaya koydu. Dolay yla Önderlik çizgimiz hem mevcut geli meleri bir kere daha yönlendiren oldu, hem de bu pratikle do rulu u bir kez daha kan tland . Parti ve mücadele tarihimizin üç büyük vard r. Birincisi; ideolojik ç . Buna "Önderliksel Do " da diyoruz. nkâr ve imha sistemine kar Kürdistan üzerinde hüküm sürdüren, askeri i gal, ekonomiksiyasi sömürgecilik ve kültürel soyk ma kar özgür ve demokratik ya am için direnme bilincinin, ruhunun, bilgisinin ve örgütünün ortaya ç kart ld süreçti. Kürt halk tarihinin belki de en büyük özgürlük ç y. En zor ko ullarda, herhangi bir f rsata, KOMÜNAR imkana dayanmak bir yana, ciddi bir tarihsel mirasa sahip olmadan, ko ullar n genel planda hemen hemen bütünüyle olumsuz oldu u bir ortamda, sadece insan bilincinin, erdeminin gücüne, gerçe ine dayanarak büyük bir dü ünsel ve pratik emekle yarat lan bir ç oldu. Bunun 1970'lerde gerçekle ti ini biliyoruz. Önderliksel çizginin uzun ve çeli kili bir mücadele ve haz rl k süreci içerisinde 1970'ler ba ndaki Türkiye ve Kürdistan' n çok çat mal , çeli kilerinin derinle ti i bir ortamda olu tu unu, do yapt , Kürdistan' ayd nlatarak Türkiye ve bölgedeki gerçe i daha do ru ve anla r bir duruma getirdi ini biliyoruz. Bu büyük ç bir ayd nlanma hareketiydi. Kürdistan gerçe ini ayd nlatt , Kürdistan üzerinde olu an gericilik yuma çözümledi. Bu temelde bu gericili e kar duracak, onun d nda ya ayacak, ona kar mücadele edecek insan ve örgütü yaratt . Büyük bir devrim hareketi olarak do up geli me sa lad . nsan ruhuyla, duygusuyla, bilinciyle, davran yla bir yaamdan ba ka bir ya ama çekerek yeniden yaratt . Kürt toplumunu i gal ve sömürgecilik alt nda olu an de er ölçülerinden, yarlar ndan tamamen ç kartarak, özgür ve demokratik ya am n ölçü, anlay ve yarlar yla donat p yeniden yaratt . Gerçek anlamda özgür toplum dirili ini sa lad . Bunun sonuçlar felsefi, ideolojik ve siyasi çizgi olarak Önderliksel do un gerçekle mesi oldu. Bu temelde bir ideolojik grupla madan giderek halk n özgürlük mücadelesine öncülük eden bir partile menin yarat lmas sa land . Önderlik ve parti öncülü ünde Kürt halk 70'lerin sonunda Önderlik ça na olumlu yan t vererek, kitlesel ba kald sürecine girdi. K saca bu ilk ç bütün zorluklara, zay fl klara, engellere, olumsuz ko ullara ve bunlar n yaratt hatalara, eksikliklere ra men ba ar sonuçlar veren bir ç oldu. Burada unu bir kere daha ve aç k söylemekte yarar var. Önder APO hep bu döneme dikkat çekti. Önderlik gerçe ini, PKK gerçe ini, Kürt özgürlük ve demokrasi mücadelesini anlamak isteyenler için do ru bilince ula man n yeri olarak bu dönemin anla lmas na dikkatleri çekti. lk do u, ba lang , Kürdistan'da özgür ve demokratik insan ve toplum duru unun ilk ç do ru anlamay , bugün ya anan mücadelenin do ru ve yeterli anla lmas aç ndan önemli gördü. imdiye kadar ya anan bütün geli melerin temelinde esas itibariyle bu ba lang n yatt hep vurgulad . Bunu bizim için söyledi; bu mücadelenin sahipleri, militanlar , fedaileri olmak isteyenler için böyle bir anlam derinli ine ula man n ba ar için art oldu unu ifade etti. Yine dostlar z için, halk için söyledi. Önderlik ile PKK gerçe inin do ru ve yeterli anla lmas n, dolay yla onunla do ru dostluk, sempatizank, taraftarl k ili kisi içine girilmesinin, bu dönemin yeterli anla lmas ndan geçti ini ifade etti. Ayn eyi Önderlik ve PKK dü manlar için de söyledi. Bize kar dü mank yap lmak isteniyorsa, bununda do ru yalabilmesinin ko ulunu bu ilk do sürecinin do ru, gerçekçi, hiçbir çarp tmaya ve kendini aldatmaya yer vermeden anla lmas oldu unu Önder APO her zaman belirtti. Bu nokta önemlidir. Bugün üçüncü büyük at n alt nc y na girerken, elbette bütün süreçlere yön veren bu ilk ba lang ç ç r. Hala kendini yenileyip somut ko ullarla göre yeniden ekillendirerek bugünün mücadelesinin geli mesini canl olarak yönlendiriyor. Bundan asla ku ku duymamak, bu gerçe i do ru anlamak laz m. Mevcut durumu böyle bir bak aç yla ele almakn de erlendirmeye çal mamak laz m. Çünkü öyle yap rsa gerçek çarp r, olgu ters yüz edilmi olur. Bu da gerçekleri do ru ve yeterli bir biçimde ele almay , anlamay , dolay yla do ru yakla m geli tirmeyi önler. Hata, yanl ve yan lg yarat r. Bu nedenle Önderli imizin bu vurgusunu her zaman hat rlamam z, öngördü ü biçimde parti ve mücadele gerçe imizi, Önderlik 21 KOMÜNAR gerçe imizi do ru ve yerinde de erlendirmemiz herkesten çok bizim için gerekli oluyor. Mücadele tarihimizin, Özgürlük Hareketimizin ikinci büyük ç , bilindi i üzere 15 A ustos 1984 Gerilla At r. Birinci ç n ideolojik esaslar üzerinde olmas yan nda, bu ikinci büyük ç n askeri yan ba att r, öndedir, esast r. Bir gerilla ç r. Birinci partile me hamlesinin ortaya ç kard sonuçlar ezip tasfiye edebilmek için inkâr ve imha sisteminin geli tirdi i 12 Eylül fa ist askeri darbesine kar Kürt halk n özgürlük ve demokrasi çizgisinde gerilla direni i geli tirme sürecidir. Evet, bir askeri direni tir, ama birinci la, yani ideolojik do la bütünüyle iç içe geçmi , onun pratikle tirilmesi olan bir r. Yani dar, ba ka ülkelerde, toplumlarda gerçekle ti i gibi sadece askeri boyutlar olan bir ç de ildir. 15 A ustos At , gerilla temelinde Önderlik çizgisinin, onun içerdi i felsefenin, ideolojinin, siyasetin, örgüt ve ya am tarz n Kürt halk na, emekçisine, kad na, gencine, gerilla tarz yla ula lmas , dolay yla ulusal demokratik devrimin birey ve toplum ahs nda derinli ine geli tirilmesini öngören, ifade eden ve gerçekle tiren bir ç r. Askeri boyut sald lar önlemeye dönüktür, kendini savunma ihtiyac yla ba r. Önder APO'nun geli tirdi i ideolojik ve politik çizginin topluma ula lmas n ba ka her hangi bir yol ve yöntemi kalmam olmas yla ili kilidir. unu çok iyi biliyoruz, ba ka bir yol ve yön- 22 temle Apocu ideolojik-politik çizgi Kürt insan na, toplumuna ula labilse, insanlar bu temelde bilinçlendirilip, e itilip örgüt ve mücadeleye çekilebilseydi, inkâr ve imha sisteminin yaratt rejim buna izin ve f rsat verseydi elbette o zaman silahl direni hiçbir ekilde gündeme gelmeyebilirdi. 15 ustos Gerilla At biçiminde bir direni olmayabilirdi. Ba ka yol ve yöntemlerle bu ikinci büyük hamle yürütülebilirdi. Önderlik çizgimiz buna aç kt . Parti örgütlenmemiz böyle bir çizgi temelinde geli tirilmi ti. Fakat çok iyi biliniyor, Birinci Dünya Sava ard ndan Kürdistan üzerinde olu an inkâr ve imha sistemi normalde ideolojik, siyasi çal ma yürütmeye fazla aç k olmad ve izin vermedi i gibi, bir de 12 Eylül 1980 fa ist askeri darbesi bu ko ullar tümden ortadan kald rm . 12 Eylül fa ist askeri rejimi ko ullar nda ulusal demokratik dü ünceyi, bilinci, anlay , ya am temsil edebilmek, ya atabilmek, topluma ta yabilmek, örgütleyebilmek için, 15 A ustos at nda oldu u gibi, silahl gerilla direni inden ba ka herhangi bir yol kalmam . Bu gerçe i de bütün yönleriyle ve çok ayr nt bir biçimde Önder APO de erlendirdi. Asnda her kes görüyordu; art k 1980'ler ortam nda Kürdistan üzerindeki sömürgeci egemenli in karakteri de, Kürdistan' n, Kürt halk n, Kürt toplumunun içinde bulundu u durum da ç plak gözle görülebilecek kadar aç k ve ayd nl k hale getirilmi ti. Belki 1970'lerin ba bu bak mdan bulan kt , mu lakt , sömürgeci terör ve soyk m rejimi kendisini demokrasi söylemiyle gizlemeye, baz sivil kurumla malarla maskelemeye ça. Bu bak mdan karanl k durum, maskelilik, mu lakl k, örtbas etme o zaman önemli ölçüde vard . Fakat bu durumu birinci partile me hamlesi, yani Önderliksel dosüreci giderdi. Karanl klar ayd nlatt , çarp tmay düzeltti, mu lakl ortadan kalrd , büyük bir ayd nlanma devrimi yapt . Ters yüz edilmi durumlar , ba edilmi durumlar aya üzerine dikerek gerçekleri KOMÜNAR netçe ortaya ç kard . Bu bak mdan 80'ler sürecine gelindi inde öyle çok görünmeyen, bilinmeyen, halen maskeli, örtülü olan pek fazla bir ey kalmam . Buna bir de 12 Eylül fa ist askeri darbesi ve bu temelde geli en katliam rejimi eklenince, art k Kürdistan'da ya ananlar da, onun kar nda ulusal kimli iyle özgür ve demokratik ya aman n nas l olaca da çok büyük ölçüde aç kl k ve netlik kazanm . Bunu herkes görüyordu. Asl nda 12 Eylül sonras anlamak, de erlendirmek öyle çok zor de ildi. Gerçekler kendisini çok yal n bir biçimde insa- Gerçekler böyle yal n olmas na ra men o gerçekleri oldu u gibi görmek, sahiplenmek, ifade etmek, o gerçeklere göre kendini aldatmadan tutum ve tav r geli tirebilmek, bunun istedi i yüre i, cesareti, fedakarl gösterebilmek önemliydi. n gözüne sokacak denli aç k ve sald rgan. Fakat bir nokta önem ta yordu; gerçekler böyle yal n olmas na ra men o gerçekleri oldu u gibi görmek, sahiplenmek, ifade etmek, o gerçeklere göre kendini aldatmadan tutum ve tav r geli tirebilmek, bunun istedi i yüre i, cesareti, fedakarl gösterebilmek önemliydi. te burada birçok yanl ortaya ç kt . Kendini aldatanlar, çok ç plak gözle görülebilecek kadar yal n hale gelmi gerçekleri yok saymaya çal anlar, bile bile olay ve olgular ters yüz etmeye çal anlar oldu u gibi, hatta böylelerinin çok oldu u bu ortamda, bu ç plak ve gözle görülebilen yal n gerçe i kapsaml de erlendirmelere tabi tutma, onu çözümleme kadar, onun karnda özgür ve iradeli insan duru unun nal olmas gerekti ini ortaya koyma ve bunu temsil etme gücünü, cesaretini, fedakarl Önder APO gösterdi. Dolay yla PKK hareketi 12 Eylül fa ist askeri rejimine kar 15 ustos anl gerilla at n ba lat lmas ve yürütülmesi gücünü ortaya ç kard . PKK'nin ilk ç hamlesinden ve onu zirveye ta yan büyük zindan direni inden ald güçle inkâr ve imha rejimine kar 15 A ustos büyük at gerçekle tirme gücünü gösterdi. pk ilk felsefik, ideolojik çizgi do u, Önderliksel do gibi, Kürdistan'da 12 Eylül fa ist askeri rejimine kar gerilla hamlesini yürütmenin de ciddi zorluklar , engelleri, zay fl klar söz konusuydu. Gerilla direni i de öyle çok imkanlar ortam nda, birçok güce, f rsata dayanarak, içten ve d tan çok fazla destek alarak yürütülen bir direni olmad . Belki ilk Önderliksel do a göre biraz daha avantajl yd . Çünkü ko ullar aynlatan, yol gösterici olan bir felsefik, ideolojik, politik çizgi vard , bu çizgi etraf nda olu mu bir parti vard . Önderliksel do gerçekle mi ti. Kürdistan ko ullar bir kere daha 20. yüzy n son çeyre inde netçe aynlat lm . Bu durum insana bilinç, güç, cesaret veriyor, iddia ve irade kazand yor, bir çekim merkezi olma rolü oynuyordu. Do ru ile yanl n, iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin, özgür ya am ile köleli in ne olup olmad n netçe ayr lmas ve anla lmas bu temelde aç a ç km ve mümkün hale gelmi ti. Bunlar küçümsememek lam. Dolay yla gerilla at n elbette en zor olan ayd nlatman n gerçekle mi olmana dayanma, ondan güç alma durumu varr ve bu da önemli bir güçtür. Bu bak mdan gerilla kendi ba na bask ve katliamlar, zulüm ve i kence var diye ona bir tepki olarak ortaya ç km de ildir. Kürdistan'da i kence, bask ve katliamlar kar nda tepki hareketleri Birinci Dünya Sava ard ndan geli en süreçte, 20. yüzy n ortalar nda ya and . Önce kuzeyde, do uda, sonra güneyde bu tepkiler Kürdistan' n bütün parçalar nda ortaya ç kt ve bunlar ezildiler, 23 KOMÜNAR imha edildiler, katledildiler. Art k 197080'ler Kürdistan' nda inkâr ve imha sisteminin geli tirdi i katliam ve bask ya, i kenceye kar tepkisel ç yapman n maddi ko ullar tümüyle ortadan kalkm , yok olmu durumdayd . Bu bak mdan unu bilmek laz m: 15 A ustos At da t pk ilk Önderliksel do gibi, kendili inden veya baz zorlamalar n sonucunda, bask ve katliamlara kar tepki biçiminde ortaya ç kan bir geli me ve hareket de ildir. Tersine ideolojik-politik ç gibi, gerilla ç da büyük bir bilince, cesarete, fedakarl a dayanan, insan n dü ünsel ve maddi eme inin ve çabas n ürünü olan bir ç r. Gerilla at da bu temelde geli mi tir. Öyle tepkiyle, bask ya kar duyulan öfkeyle içine girilen bir süreç de il, tersine her eyi bilinçle ayd nlat lan, çabayla örgütlendirilen, cesaret ve fedakarl kla hayata geçirilen bir mücadele süreci olmu tur. 15 A ustos At bu biçimde haz rlanm , böyle geli tirilmi ve bu temelde sonuca götürülmü tür. Ba ar kazan mlar yarat lmas sa lanm r. Bu ikinci hamlenin de sonuç itibariyle ya anan a r zay fl klara, hata ve eksikliklere ra men, bunlar n yol açt kay plara ra men, esas itibariyle baz amaçlar , hedefleri gerçekle tirdi i, büyük, ciddi ve kal ba ar lar Kürdistan'da yaratt tart mazd r. 15 A ustos At 'yla birlikte Önderlik ve Parti çizgisi Kürt halk na, kad na, gencine, emekçisine, Kürdistan' n dört parças nda ve yurtd nda bulunan tüm Kürt insanlar na ta nm r. 15 A ustos direni mücadelesinin etkisiyle nerede olursa olsun bütün Kürt insanlar n bilinci, duygusu, ruhu, dü ünce sistemi, ya am ölçüleri ciddi de iiklikler ya am r. Yani ilk at mda, ilk hamlede bir parti düzeyinde, kadrolar düzeyinde sa lanan yeniden yaratma, yeni insan ve bu temelde parti toplulu u olu turma düzeyi 15 A ustos gerilla at yla halkla maya dönü mü , benzer bir biçimde ruhuyla, duygusuyla, bilinciyle, eylemiyle özgürlük için direnen ve özgür ya amdan ba ka 24 hiçbir ey kabul etmeyen yeni bir halk ortaya ç kart lm r. 1990'lar n ba ndan itibaren geli en serh ldan hareketi, bunun temsil etti i ulusal dirili devrimi böyle bir halk gerçe inin olu mas ve geli mesini ifade ediyor. Bu tamamen Önderliksel ç la ba , parti öncülü ünün yaratt bir sonuç, gerillasal geli meyle gerçekle en bir düzeydi. Demek ki ikinci hamlede de özgürlük için temel savunma ve direnme kuvveti olarak gerillan n geli ip gerçekle mesi ve bu temelde özgür ya am için direnen halk gerçe ine ula lmas sa lanm . 1 Haziran At diye tan mlad z üçüncü büyük ç bu geli meler üzerinde gerçekle mi tir. Büyük bir halk özgürlük ifade ediyor. Birinci ç n ideolojik karakteri, ikincisinin ise gerilla ve direni karakterine kar n, 1 Haziran Özgürlük At z esas olarak siyasi a rl kl r. Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünü gerçekle tirmeyi, ba ta Türkiye olmak üzere ran, Irak, Suriye ve tüm Ortado u'nun demokratik devrimi ya amas öngören ve hedefleyen bir büyük siyasi mücadelenin geli tirilmesini ve gerçekle tirilmesini ifade ediyor. deolojik-politik çizgi öncülü ünde ve me ru savunma temelinde Kürt toplumunun özgür ve demokratik ya ama kavu ma, bunun için Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünün gerçekle tirilmesini hedefliyor. Elbette birinci ve ikinci hamle dönemlerindeki mücadelelerin yaratt büyük birikime ve güce dayal olarak geli mi tir. Böyle s rdan ba layan, yeni ortaya ç kan bir durum de ildir. Bu anlamda nas l ki Önderliksel do la 15 A ustos At etlernak gibi iç içe geçmi bir bütünü ifade ediyorsa, 1 Haziran At da kendinden önceki bu iki büyük ç la etle-t rnak gibi iç içe geçmi bütünü ifade etmektedir. Fakat süreç farkl r, ko ullar farkl r, dolay yla mücadelenin karakteri ve hedefleri de farkr. Birincisinin ideolojik, ikincisinin askeri karakterine kar n, üçüncü at m sürecimiz siyasi karakterlidir. Buna göre de KOMÜNAR kendi özelliklerini, ölçülerini, sistemini vard , bir miras ortaya ç km . Dayan yaratm r. Böyle bir at n gerçekle e- lacak, çözümlendi inde do rular n bulunbilmesi için gerekli olan bütün ideolojik mas na hizmet edecek, do ru yolu bize gösyenilenme, paradigma de imi, yine strate- terecek ve o yolda yürümek için güç verecek jik de im ve örgütsel yeniden yap lanma bir tarihsel mücadele miras ortaya ç kargerçekle tirilmi tir. 1 Haziran Özgürlük At lm . Bütün bunlar do rudur. 1 Haziran , siyasi mücadele ve demokratik çözüm At bu bak mdan daha önceki at mlara at böyle bir geli me, yenilenme, de- göre elbette daha fazla imkana ve avantaja im ve yeniden yap lanma temelinde ge- sahip olan bir at md r. Ancak burada öyle li en ve gerçekle en bir at md r. Bunu bil- bir tehdit ve tehlike de var: Bu geli meler ve memiz ve di erleriyle hem ili kisini, hem de birikim, çe itli yönlerden onu etki alt na farkl klar do ru görmemiz, anlamam z almak için daha fazla sald ortaya ç kartgerekiyor. makta, gündeme getirmektedir. Bu baFakat bu u anlama da gelmimdan bask ve sald anlam nda yor: Bu at m di er at mlar n 1 Haziran ya ananlar ilk iki dönemdeüzerinden geli ti, o zaman ilk kinden hiç de az de ildir. Ba süreci iki hamle döneminde önemlang çta herhangi bir imkan her ne kadar önemli yok, dolay yla onu ele li geli meler, birikimler sa land , dolay yla 1 bir birikime, geli meye geçirmek ve kendi ç kar Haziran At çok rahat dayal olarak gerçekle se na kullanmak için herbir ortamda, imkanlar dahangi bir sald da söz hilinde kolayl kla ger- de, zor ko ullarda ortaya konusu de ildir, ama çekle en bir at m oldu. kan, büyük zorluk ve üçüncü hamle sürecinde, Hay r. Böyle de erlenengellerle bo arak, 1 Haziran At 'na gidirmek kesinlikle yanl derken var olan, gerçekr. Ku kusuz imkans zl k- onlara kar mücadele le mi olan birikimleri ele lar, zorluklar ba lang çta ederek gerçekle ti geçirmek, kendi ç karlar daha fazlad r. Bunu her zarilen bir at m için kullanmak üzere çok man böyle bilmeliyiz. Onun yönlü, çok kapsaml müdahaolmu tur. için de 1970'lerin ba ndaki Önlelerin, sald lar n oldu u, bunun derliksel do en zor ko ullarda, en büyük bir emekle, çabayla, kanla, terle r imkans zl klar alt nda gerçekle en bir yarat lm olan de erlerin yok edilmesi do tur. Fakat bir de u gerçek var: Ba - riskini, tehlikesini içinde ta da tart ma lang çtaki do lar imkans zl klar ve a r götürmez bir gerçektir. Dolay yla 1 zorluklar ortam nda olur, ama ortada her Haziran süreci her ne kadar önemli bir hangi bir birikim olmad için de tehlikeler birikime, geli meye dayal olarak gerçekve tehditler daha sonraki süreçlerde ortaya le se de, zor ko ullarda ortaya ç kan, büyük kt kadar fazla de ildir. Buradan bak- zorluk ve engellerle bo arak, onlara kar zda 1 Haziran At elbette daha mücadele ederek gerçekle tirilen bir at m önceki hamlelere göre daha fazla imkana ve olmu tur. Bu gerçe i böyle bilmemiz ve rsata sahipti. Önderliksel do vard , par- görmemiz laz m. Böyle ele almazsak 1 tile me, gerillala ma vard , özgürlü ü için Haziran Özgürlük At bugüne bakarak, direnen halk vard , otuz y bulan bir müu kadar geli me var, dü man bu kadar gericadele deneyimi, tecrübesi, onun ifade etti i letilmi , örgüt, mücadele, halk böyle bir dersler vard . K saca dü ünce vard , örgüt etkinlik kazanm , o zaman demek ki i ler vard , tecrübe vard , maddi-manevi imkanlar iyi gidiyor, ciddi bir tehdit, tehlike olmam , 25 KOMÜNAR zorluklarla, zay fl klarla mücadele edilmemi , her ey imkanlar ortam nda rahatl kla yürütülmü ' diye dü ünülürse, san z ki, bu içine girilebilecek en büyük hata ve yan lg olur. Bir kere, gerçek öyle de ildir, o yakla m gerçe in sapt lmas ifade eder. kincisi, böyle sanmak, kendini gerçeklerden kopartmay , yan ltmay ifade eder ki, imdi ko ullar elveri li, imkanlar fazla, güç büyük de olsa, bu ko ullar , imkanlar , gücü do ru deerlendirmemeye götürür. Onlar do ru anlamamak, do ru de erlendirmemek, dolayla çarçur etmek, heba etmek, kazanma sürecine girilmi bir durumdayken kaybetmek gibi bir riski ve tehlikeyi içinde ta yor. Bu duruma da kesinlikle dü mememiz gerekiyor. Bu bak mdan 1 Haziran At 'n n pratik olarak ikinci büyük at m, genel mücadele tarihimizde üçüncü at m diye tan mlad z bu büyük At n da do ko ullar , önündeki zorluklar , engelleri, bunlar p gideren mücadele gerçekli ini ve bugüne kadar nas l bir direni ve mücadeleyle, ne tür bir cesaret ve fedakarl kla yarat ld iyi görmemiz, anlamam z, deerlendirmemiz gerekir. Bugün bu At m alt nc y na giriyor. Be y ll k büyük bir mücadele süreci var. Be y l devrimci bir hareketin mücadele tarihi aç ndan az bir süreç de ildir. Belki toplum tarihi bak ndan çok uzun bir zaman dilimi olarak görülemez, ama hem insan yaam nda, hem de devrimci bir hareketin mücadele tarihinde az msanacak kesinlikle bir süre de de ildir. Belki her türlü sonucun al nabilece i bir süreçtir demek hatal olur, abart ifade eder, onun için az bir süreç say labilir, ama sonucun nas l olaca n belirlenmesi, az-çok gidi at n hangi yönde olduu ve hangi sonuca var laca n görülmesi aç ndan da yeterli bir süreçtir. Gerçeklerin görülmesi, gidi at n anla lmas , sonuçlar n nas l olaca n az-çok belirlenmesi aç ndan kesin sonuçlar ortaya ç kartabilecek düzeyde bir süreçtir. Bu bak mdan önemlidir. 26 1 Haziran At 'n n be inci y l dönümünü iyi anlamam z, de erlendirmemiz gerekiyor. Bir y l, iki y l, üç y l ba lang çt r, yeni ad m at yoruz, eksikli i, hatas çok olur, telafi ederiz, geli me sa lar z, ilerletiriz, önümüzde daha zaman var dedik, ama be inci y l dönümü öyle de ildir. Be inci y l dönümü önemli bir kesiti ifade ediyor. lk büyük de erlendirme yapma dönemini içeriyor asl nda. Dönüp toplu bir de erlendirme yapmay kesinlikle gerektiriyor. imdi biz bunu yap yoruz. Çünkü be y l, art k sonucun az-çok ne olaca n belirlenmi oldu u bir süreci ifade ediyor. Ba lang çtaki gibi diyemeyiz, 'daha zaman var, yeni ba lad k, gelece in nas l olaca konusunda imdiden çok fazla bir ey söylenemez'. Hay r. Be inci l dönümünde böyle dü ünmek, bunu söylemek do ru de ildir. Be y tamamlanm bir mücadele hakk nda konu mak, de erlendirmek, varsa hata ve eksikliklerini bulup, onlar giderecek bir yakla m geli tirmek, gidi at n derecesini, düzeyini, nereye var p varmayaca tart mak, bu konuda az-çok görü olu turmak gereklidir. Zaman bunun için yeterlidir; böyle yapmak, bundan sonras ba ar yla yürütmek aç ndan zorunludur. te biz imdi, 1 Haziran Özgürlük At n be inci y l dönümü sürecinde hareket olarak bunu yapmaya çal yoruz. Dikkate edilirse, her zamankinden fazla bir yakla m gösteriyoruz. Üzerinde daha geni duruyoruz, tart yoruz, çe itli toplanlar, de erlendirmeler yapmaya çal yoruz. Ne yapt , dolay yla bundan sonra neler yapabilece imizi anlama çabas yürütüyoruz. Bu zorunludur. Yan lmamak için, gerçekleri do ru anlamak için, önümüzdeki imkanlar ve f rsatlar iyi görebilmek için, onlar do ru ve ba ar de erlendirmenin yöntemini, tarz do ru bulabilmek için, en önemlisi de bizi bu temelde yürütmekten al koyacak engellerle, ba ar ya götürecek temel dayanaklar , güçleri do ru tespit edip bu temelde kendimizi yan ltmamam z için KOMÜNAR önemli bir çaba harc yoruz. Bu gereklidir, çünkü yan lg bizim için en büyük tehlike olur. En büyük engeli yan lg ve hata olu turuyor. Bütün zay fl klar, ba ar zl klar, kaplar hata ve eksikliklerden kaynaklan yor. Bütün hata ve eksikliklerin arkas nda da yeterince anlamama, kendini aldatma vard r. Yanl ve yetersiz anlay , yakla m, dü ünce vard r. Buradan kaybediyoruz. Kay p etkenlerimizi azaltmak, ba ar etkenlerimizi ço altmak için de süreci do ru ve yeterli anlamam z gerekiyor. Gelece i do ru kestirip, de erlendirip ona göre hareket etmemiz kadar, bizi bu gelecekte ba ar yla yürütecek tarz , üslubu, tempoyu, geçmi in kapsaml de erlendirmesi, irdelenmesi, ele tiri-özele tiriyle ortaya ç karmam z da gerekiyor. Çünkü sadece gelece e ili kin görü ler olu turmak, varsay mlarda bulunmak fazla bir eyi ifade etmez. E er onlar hayata geçirecek bir duru , örgütlülük, irade ve iddia varsa, bu öngörüler bir perspektif olarak ön aç k ifade eder, yön verir, kolayl k sa lar, ba ar n bir etkeni haline gelir. Elbette yürüme iradesi, iddias , gücü de geçmi in kapsaml de erlendirmesi, analizi, ele tiri ve özele tirisiyle ortaya ç kart r, prati in tecrübesinden edinilir. Bu nedenle de elbette bu süreci bu dönemde kapsaml de erlendirmeye al yoruz, alaca z ve de alm durumday z. Bu üçüncü at ma da temel bir güç olarak kat lm olan gerilla hareketi olarak geçen be y n me ru savunma duru u, prati i, mücadelesi neydi, ne de ildi, neyi içerdi, hangi dersleri ç kard , ne tür ba ar lar yarat, ne tür kay plara yol açt , do rusu neydi yanl neydi? Bunlar derinli ine sorgulad z, çözümledi imiz ve derslerini ç kard bir süreç oluyor ve daha çok da böyle olacakt r. Böyle bir yakla mla durumu ele alma ve de erlendirmeyi sürdürüyor, devam ediyoruz. Bu konuda engeller ve zorluklar var. Bunlar a rl kl olarak bizden kaynaklan yor, ama onun yan nda büyük imkanlar, f rsatlar var, ciddi ve tarihsel geli - meler de ortaya ç kart lm r. Bunlar da do ru ele al p yürütmemiz gerekiyor. Bunlar yaratan, ortaya ç kartan temel de erler, güçler var. Onlar iyi görmemiz laz m. Her eyden önce bunlar do ru gördü ümüz ölçüde bu günü do ru anlar, yar do ruya yak n öngörür, bir de güçlü yürüme konumuna kendimizi ula z. Yoksa gerçeimizi do ru göremezsek en büyük hatay yapar z. Alevilik diyor ya, "Asl inkâr eden haramzadedir", kendi gerçe ini do ru çözümleyemeyen gelecek öngöremeyece i 1 Haziran Özgürlük At da, pk ilk iki büyük ç gibi, hatta daha fazla bir Önderliksel ç ifade ediyor. Bütünüyle Önderlik gerçe imiz taraf ndan haz rlanan, örgütlenen, yön lendirilen, ayd nlat lan, yönetilen, yürütülen bir at m oldu. gibi, güçlü ve etkili de yürüyemez. Baz öngörülerde bulunsa da, onlar prati e geçirme gücünü bulamaz. Buradan bakt zda tabi bütün parti tarihi boyunca bu büyük üç ç a öncülük eden, yön gösteren temel de erlerimiz var. Her eyden önce Önderlik gerçe imiz var. Bütün bu süreç, ç lar her zaman Önderlik taraf ndan haz rland , çözümlendi, örgütlendirildi ve yürütüldü. Her zamankinden daha çok bu üçüncü büyük hamle Önderlikçe haz rlan p yürütüldü. Burada yan lg ya dü memek gerekiyor. Bu yönlü baz yetersiz, hatal yakla mlar ortaya ç kabiliyor. Bu kesinlikle yanl r. Ku kusuz zor olan ilk 27 KOMÜNAR ve tümüyle Önderlik taraf ndan gerçekle tirildi. Bu do al bir durumdu da. Ba ka türlü zaten olamazd . Bir Önderliksel do oluyordu, bunun ba ka bir biçimde gerçekle mesi de zaten mümkün de ildi. Gerilla direni ini yürütmek Önderli in büyük çabas , ayd nlat , e iticili i, yol göstericili i, mücadelesi, tedbiri ve direnciyle oldu. Asl nda olmas gerekenden çok daha fazla Önderlik çabas yla gerçekle ti. 1 Haziran Özgürlük At da, t pk ilk iki büyük ç gibi, hatta daha fazla bir Önderliksel ç ifade ediyor. Bütünüyle Önderlik gerçe imiz taraf ndan haz rlanan, örgütlenen, yönlendirilen, ayd nlat lan, yönetilen, yürütülen bir at m oldu. Bunu görmemiz, bilmemiz laz m. 1 Haziran At , her at mdan daha fazla bir Önderlik at r. Zorluklar her zamankinden fazla Önderli in ya ad , geli melere her zamankinden fazla Önderli in yön verip yaratt bir at md r. Bunu iyi bilelim. Öyle baz mekansal duru lar yan lt olmas n. Çünkü böyle görü ler olabiliyor. Bunlar yanl r, büyük hatad r. Gerçe i do ru ve bütünlüklü ele almamay ifade ediyor ki, sonunda kesinlikle yanl de erlendirmeye, yan lg ya götürüyor. Önemli bir kendini yan ltma noktas buras r. Kendimizi yan ltmak istemiyorsak, do ru anlamak, do ru kat lmak ve ba ar yla yürümek istiyorsak her eyden önce bu gerçe i do ru ve yeterli anlamam z, derinden bilince ç kart p özümsememiz ve bütün düüncemizi ve prati imizi bu temelde geli tirmemiz gerekir. Yine Önderlik gerçekle mesini sa layan, Önderliksel geli meyi olu turan büyük de erlerimiz, kahraman ehitlerimiz var. Tüm bu mücadele boyunca yaralanm , gazi olmu çok say da arkada z var. Halk büyük cesaret ve fedakarl k gösterdi, kay plar ya ad , a r i kencelerden, eziyetlerden geçti, imkans zl klar ve ac lar ya ayarak böyle bir mücadeleyi geli tirdi. Bu temelde direnen bir halk var. Bunlar iyi görmemiz, anlamam z gerekir. Bunlar içerisinde elbette 28 ehitler gerçe imizi iyi görmemiz laz m. Bu birinci büyük Önderliksel ç hem dü ünce gücü olmay , hem de örgüte dönü meyi ehitler gerçe iyle sa lad k. Önder APO her zaman, "PKK bir ehitler partisidir" dedi. PKK'yi Haki KARER'in an na olu an bir partile me süreci olarak tan mlad . ehitlerin an lar canl olarak ya ay p halka ve mücadeleye önderlik etti i zemini partile me olarak tan mlad . Öyle iddial , iradeli lar olmasayd , cesur ve fedakar bir direni içine girilemeseydi, elbette ki ortada ne bu kadar güçlü söylenmi bir söz, ne de bu düzeyde yarat lm bir parti söz konusu olabilirdi. Haki KARER'le ba layan, Halil ÇAVGUN, Cuma TAK, Salih KANDAL'la devam eden, zindanlarda Mazlum, Kemal, Hayri, Ferhat yolda larla büyük bir direnme ve kazanma gücüne dönü en ehitler gerçe i asl nda bu geli meyi ortaya ç kard . 15 A ustos At , Önder APO taraf nda halk kahramanl dönemi olarak tan mland . Agitlerin, Bêrîtanlar n, Zilanlar n dönemi yani. Gerçekten de Kürt halk n büyük kahramanlar n, gözü pek komutanlar n, fedailerinin ortaya ç kt bir dönemdir. En büyük sava biz 15 A ustos At sürecinde verdik. Kürt halk örgütlü, bilinçli ve planl olarak askeri kurallara uygun bir biçimde verdi i en büyük sava 15 A ustos At 'nda gerçekle tirdi. Bunu do ru görmemiz ve anlamam z gerekiyor. 1980'lerin o karanl k ortam gözünü k rpmadan, hiçbir bireyci, bencil ç kar öngörmeden öne at lan ve kendini feda eden kahraman ehitlerimiz yaratt . 1990'l y llarsa, gerçekten de her yönüyle büyük bir sava . Binden fazla ehit verdi imiz büyük sava llar . Gerilla gerçe inin, ölçülerinin, özelliklerinin, sava n, dolay yla Kürdistan'da savunma anlay n ve askeri bilincin derin bir tecrübeyle en çok ortaya ç kt dönem, bu dönemdir. imdi 1 Haziran at z da bu çizgi temelinde geli ti ve yürümeye devam ediyor. Büyük ehitler vererek bu at ma haz r- KOMÜNAR land k. Haz rl k sürecinde Erdallar, Mahirler ehit dü tüler. Ba tan itibaren de her ne kadar siyasi temelde geli en bir at m olarak tan mlasak da, bütünüyle me ru savunma sava na dayal olarak ve me ru savunma temelinde geli en ve bugüne kadar gelen bir at m oldu. Bu süreçte de gerilla kendisini Önderlik çizgisi temelinde yeniden yap lanrarak büyük bir direni yürüttü. Halk direndi, gerilla direndi; hem gerilla, hem halk ehitler verdi. 1 Haziran At , daha önceki at mlardan ayr olarak gerilla ve halk n iç içe geçme temelinde birle ik olarak direni i sürdürdü ü bir at m oldu. Gerilla büyük ehitler verdi, halk serh ldanlarda ehitler verdi. Bu be y ll k mücadele içerisinde sekiz yüz civar nda ehit verdik. Dile kolay; on de il, elli de il, yüz de il, sekiz yüz ehit. Ki bunlar n her biri gerçekten de büyük bir bilincin, birikimin, tecrübenin sahibiydiler, cesaret ve fedakarl k küpüydüler. Her hangi bir bireysel aray , tutum, kar içinde de ildiler. nsan yüceli ini en üst düzeye ç karan, s fl ve cinsiyetçi toplum düzeninin kirletip bitirme noktas na getirdi i insan özgürlük, e itlik, demokrasi, payla m ilkeleri temelinde yeniden kendi do al-komünal özüne yakla rmay temsil eden bilinç ve ölçünün temsilcileriydiler. 2004 y ndan itibaren bu temelde Botan'dan Dersim'e, Do u Kürdistan'a kadar birçok alanda büyük ehitler verdik. Kürdistan' n dört parças nda ehit verdik. Bugün de bu durum devam ediyor. te son geli meler görülüyor. Botan'da Gar sa komutan ervan arkada ba ta olmak üzere çok ehit verdik. Amed'de Ali, Bêrîtan, Rizgar arkada lar n içinde oldu u a r ehitler verdik. Mücadelenin her an bu temelde ya an yor. Her türlü geli me bu temelde gerçekle iyor. Bunu görmemiz, de erlendirmemiz, anlamam z, geli meleri yaratan de erleri, gerçekleri do ru tan mlay p sayg yla yakla may , do ru anmay , sahiplenmeyi ve onlar n izleyicisi olmay becermemiz gerekiyor. Genel bir de erlendirme olarak 1 Hazi- ran At parti ve mücadele tarihimizde neyi ifade ediyor hususunda bunlar belirtebiliriz. Güncel siyasi planda neyi ifade etti, ne tür geli meler yaratt ve bugünkü durum nedir, sat r ba lar halinde onlara da de inirsek: 1 Haziran At bölgeye ve Kürdistan'a dönük baz müdahalelere kar devrimci, özgürlükçü müdahale olma gerçe ini ifade etti. Neydi bu müdahaleler? Birincisi, ABDnin Ortado u'ya dönük 'üçüncü dünya sava ' denen müdahalesiydi. Afganistan ve Irak sava yla geli en bu müdahalenin bütün Ortado u'ya yönelik oldu u ve bunun içerisinde Kürdistan' n da bulundu u, dolay yla müdahalenin Kürt Özgürlük Hareketini içerdi i de tart ma götürmezdi. kincisi, 3 Kas m 2002 seçimleriyle siyasi slam'a dayal AKP'nin iktidara getirilmesidir. Bu da uluslararas komplonun ba ar yla yürütülmesi için, komplo yönetiminin bir müdahalesi olmay ifade ediyor. Çünkü mral çürütme politikas yürüten Ecevit Ba bakanndaki koalisyon hükümetinin yenilgisi ard ndan AKP hükümete getirildi. Ecevit hükümetinin ba ar zl , yenilgisini önleyerek, siyasi slam'a dayal n bir çabayla Önderlik ve Özgürlük Hareketi kar nda uluslararas komployu ba ar ya götürme göreviyle hükümete getirilmi bir partiydi AKP. Di er yandan, bu iki geli meye dayanarak, onlar n amaçlar yürütmek üzere onlar taraf ndan planlan p yürütülen ve içten dayalan provokatif-tasfiyeci sald vard . Bu ilim de tamamen ABD müdahalesine ve AKP hükümetinin Türkiye'de yaratt duruma kendini dayand yordu. Güney Kürdistan'da ortaya ç kan durumdan, milliyetçidevletçi çizgiden güç al yordu. Bu temelde hareketi içten bölüp parçalamay , eritmeyi öngören bir sald , müdahale vard . 1 Haziran At bu ko ullarda gerçekle ti. Bütün bu müdahalelere kar devrimci bir müdahaleydi, bir Önderlik müdahalesiydi. Her eyden önce, ABD'nin Ortado u müdahalesine ve onun Kürdistan'a dönük yö- 29 KOMÜNAR nüne kar bir özgürlükçü, devrimci ç olmay ifade etti. Küresel sermaye ad na Büyük Ortado u Projesiyle Ortado u'yu fethetmek isteyen ABD müdahalesine kar , Kürt sorununun demokratik çözümü temelinde Demokratik Ortado u Birli i projesiyle geli tirilen devrimci müdahale olma özelli ini ta 1 Haziran At . Di er yandan AKP'nin iktidara getirili ine kar , AKP eliyle ideolojik, siyasi imhay gerçekle tirmeyi ve çürütme politikas ba ar ya götürmeyi öngören plana kar bir direnme yd . Öte yandan 1 Haziran At bu Üçüncü Önderliksel do temelinde hareketi yeni ideolojik çizgi temelinde yeniden yap land rma, örgütleme, toparlama, stratejik de im temelinde yeni bir mücadele sürecine girme, Demokratik Konfederalizm sistemi içerisinde halk n özgür demokratik ya am örgütlenme sürecini ba lat ma gibi önemli geli meleri yaratt . iki iç ve d gücün örgütleyip haz rlayarak içten dayatt provokatif-tasfiyeci sald lara kar Önderlik çizgisinde hareketin yenilenme, yeniden yap lanma sürecini baar yla gerçekle tirmeyi öngören bir ç . Yani tasfiyecili i tasfiye etme hamlesiydi. deolojik, örgütsel cepheden hareketi tasfiye etmek üzere geli tirilen sald ya kar büyük bir ideolojik ve örgütsel çizgi mücadelesiydi. Bütün bunlar do ru ve yeterli de erlendiremeyen, bunlara kar örgütlü, etkin tav r ve mücadele geli tiremeyen, görev ve sorumluluklar na yeterince sahip ç p gere- 30 ini yapamayan bireyci, örgütsüz, geri çekilmeci, tepkici, dar yönetim ve kadro yaklamlar na kar , zay f ve iddias z insan duru una kar büyük bir bilinç, irade ve iddia yd . Dikkat edilirse, her ne kadar önemli bir güce, imkana, f rsata dayansa da, zor ve a r ko ullarda gerçekle mi bir at md r. Öyle çok iyi haz rlanm , planlanm ve o temelde gerçekle mi bir at m de ildir.Tam tersine sald lar n yo unla , ar zararlar verdi i, hareketin ideolojik, örgütsel ve pratik bak mdan bir dalgalanma, savrulma, parçalanma, erime ya ad , tasfiye olmakla yüz yüze geldi i, ciddi tehditlerin, sald lar n, engellerin oldu u bir ortamda, bunlar yenmek üzere geli tirilen, gerçekle tirilen bir mücadele at oldu. Bunu iyi bilmemiz laz m. Bütün zorluklara, zay fl klara ra men, Önder APO'nun büyük çabas yla bütün bu müdahalelere kar güçlü bir direni i gerçekle tirildi ve önemli sonuçlar kazan ld . Ba lang çta belirsizlikler çoktu, ad mlar zaft , pratik etkisizdi, tehlike ve tehdit çoktu, onun için mücadele a r a r, ad m ad m geli erek büyüdü, ilerledi. Netsizli i, mu lakl giderdi. Yere daha sa lam basan ve daha planl hareket eden, daha örgütlü ve geni bir cephede mücadeleye geçen bir düzey kazand . Y l y l önemli görevler ba ararak be inci y n sonunda önemli bir geli me düzeyi ortaya ç kart ld . Bütün bu sald lara kar direnerek ba ar olan, kazanan n 1 Haziran At oldu u gerçe ini bugün, bu alt nc y la girerken netçe ortaya ç kard . Birinci y lda provokatif tasfiyeci e ilimi tasfiye etti. çten ve d tan sald lar n önünü ald . Üçüncü Önderliksel do temelinde hareketi yeni ideolojik çizgi temelinde yeniden yap land rma, örgütleme, toparlama, stratejik de im temelinde yeni bir mücadele sürecine girme, Demokratik Konfederalizm sistemi içerisinde halk n özgür demokratik ya am örgütlenme sürecini ba latma gibi önemli geli meleri yaratt kinci y lda, "Önder APO KOMÜNAR siyasi irademdir" referandumunu ba ar yla yürüttü. Hareketin kendini toparlay p ideolojik yenilenmesi, stratejik de im ve örgütsel yeniden yap lanma temelinde geli tirdi i yeni mücadelenin Önderlikle kenetlenme düzeyini ortaya ç kard . Üçüncü y nda, Önder APO dahil bütün harekete dönük topyekun sald konsepti temelindeki imha operasyonunu k rd . Bu operasyon ki, Önder APO'ya da zehirleyerek imha dayat lm . Yönetimimizi çe itli komplolarla, ajan faaliyetleriyle katletmeyi öngörmü tü. Gerillay ezmek için büyük bir askeri sald planlam . Halka dönük tutuklama, eziyet, i kenceyi had safhaya ç karm . Ba bakan Tayyip Erdo an' n a ndan, "kad n da olsa, çocuk da olsa özgürlük isteyenlere gereken yap lacak" dedirtecek kadar bir sald rganl k düzeyi ortaya ç km . Bütün bunlara kar büyük bir direni oldu ve bu sald lar ld . Dördüncü y lda, ABD-Türkiye- ran ittifak na dayal olarak geli tirilen ve askeri planda gerillay ezerek siyaseten PKK'yi teslim almak isteyen plan yenilgiye u ratt . En son Zap direni iyle bu askeri sald plan yerle bir edilmi oldu. Be inci y nda da, önce Önder APO'ya dönük mral 'da geli tirilen bask yla ideolojik planda hareketi geriletip teslim almay öngören sald lar bo a kart p büyük bir ideolojik zaferi -1982 Amed zindan zaferinde oldu u gibi yaratarak önemli bir geli me sa lad . Sonunda 29 Mart yerel seçimi etraf nda örgütlenen, PKK'yi siyasi olarak tecrit etmeyi ve bu temelde tasfiyeyi öngören plan n ba ar z p bo a ç kart lmas sa land . Dikkat edilirse, be y l gerçekten de dopdolu geçti. Öyle dar, s rl , içeriksiz bir mücadele süreci kesinlikle de ildi. Hemen hemen her türlü yol yöntemin denendi i, her türlü takti in gündeme geldi i, her alanda komple bir mücadelenin yürütüldü ü dopdolu bir mücadele sürecidir bu be y l. Dolay yla dersleri çoktur, zengin bir pratik tecrübeyi içeriyor. Do ru ele al r, iyi çözümlenir ve dersleri iyi ç kart larak anla r- sa bir toplumu, bir hareketi ba ar dan ba aya yürütecek kadar büyük bir birikimi içinde ta yor. Hiç hafife almayal m, küçümseyelim, basit görmeyelim. deolojik, siyasi, örgütsel, diplomatik, askeri her türlü mücadele vard r bu be y ll k prati in içinde. mha ve tasfiye planlar dü man taraf ndan defalarca haz rlan p uygulamaya konmu tur. Bu planlar ki, bir yere, bir alana özgü de il; ideolojik, felsefik, psikolojik, askeri, siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel boyutu var. Bunlar Türk Genelkurmay Ba kan lker Ba bu çok iyi ifade ediyor. PKK'ye kar mücadelenin çok geni , zengin bir mücadele olmas gerekti ini defalarca söylemi bulunuyor, kendi sava planlar ona göre olu turuyorlar. Dü man karargah bu temelde çal yor ve bunlar ifade ediyor. Demek ki, çok yönlü bir mücadele süreci ya and . Özgürlük mücadelesi tarihimizin en kapsaml , en geni , en zengin, çok yönlü prati inin ya and dönem, 1 Haziran At temelinde geçen bu be y ll k dönemdir. Bunu böyle bilmemiz, görmemiz, de erlendirmemiz gerekir. Bu bak mdan öyle basite al nacak, dar yakla lacak, küçümsenecek bir süreç de ildir. Zengin dersleri olan, büyük bir birikimi ifade eden bir mücadele sürecidir. Bütün bu zengin, kapsaml , amans z mücadelenin sonuçlar ne olmu tur? 29 Mart yerel seçimleri ard ndan ortaya ç kan siyasi durum asl nda bu sonuçlar böyle bir adaletsiz terazide tartarak ortaya ç kard . Terazi demek bile zor asl nda, çünkü adalet, e itlik, demokratik yakla m yok. Bir taraf a r bask ve sald yla, asl nda hak etmedi i sonuçlar alm gibi kendini kamuoyuna göstermek istedi, ama bütün buna ra men gene de ba aramad . Her türlü imkân , bask kullanmas na ra men gerçekleri çarp tamad , ters yüz edemedi. Halk aldatamad , sat n alamd ve korkutamad . Sonunda yeterli olmasa bile belli bir sonuç ortaya kt . Nedir bu sonuç? Elbette ki AKP'nin yenilgi almas gerçe idir. AKP'nin ba ar - 31 KOMÜNAR na ba lanan bütün siyasi hesaplar bozuldu, siyasi umutlar k ld . Kimdi AKP'nin ba ar na umut ba layanlar, hesap yapanlar? ABD, AB, Genelkurmay Ba kanl , Irak, ran, Suriye, Güney Kürdistan yönetimiydi, i birlikçilerdi, ajanlard , hainlerdi. Kim yoktu ki içinde! Bir cümle gericili in hepsi de vard . Sonuçta hepsinin hesaplar yerle bir oldu. 29 Mart ak am sand klar aç ld nda, referandum düzeyinde dediimiz seçimlerin sonuçlar belirginle tiinde bu gerçek ortaya ç kt . Referandumu DTP kazand , DTP'nin temsil etti i Kürt sorununa demokratik özerklik çözümü kazan. Kürt halk bu kadar bask ya ra men yüzde ellinin üzerinde bir oyla bu durumu ortaya koydu. DTP'nin demokratik özerklik projesini destekledi ini gösterdi. Asl nda biraz demokratik bir seçim olsayd bu sonucun yüzde yetmi -seksenin üzerinde olaca tart ma götürmezdi. Bunu sadece biz söylemiyoruz, herkes söylüyor. Ama bütün engellemelere ra men sonuç bu oldu. Referandumda kazanan Kürt sorununa demokratik özerklik çözümü oldu; kaybeden, Ba dat plan temelinde PKK'yi siyasi tecride u rat p marjinalle tirerek imha ve tasfiye etmeyi hesaplayan siyasetler oldu. Bu kapsaml bir ittifakt . Uluslararas komplo ittifak n neredeyse yeniden canland lm , diriltilmi haliydi. Bu ittifak n hesab , AKP'nin yenilgisiyle netçe bir kere daha bozulmu oldu. Bu önemli bir sonuçtu. Asl nda "bir seçimden de bu kadar siyasi sonuç ç kar m , çok abart de erlendirme olmuyor mu" diyenler, ya da demeseler de içten içe böyle dü ünenler var. çimizde de, zda da var. Bu dü ünce kendi ba na ele al nsa do ru olabilir, seçimi önünden ve sonundan kopartarak de erlendirirsek böyle olabilir; oysa gökten dü er gibi yaln z bir olay de ildi 29 Mart yerel seçimi. 1 Haziran At temelinde geli en be y ll k mücadelenin ve me ru savunma sava n sonucunda ortaya ç km . Biz daha ba tan 29 Mart seçiminin be y ll k mücadelenin, me ru 32 savunma sava n siyasi finali olaca ifade ettik. Gerçekten de seçim böyle bir siyasi final oldu. Be y ll k mücadele içerisinde kimin kazand , kimin kaybetti ini seçim terazisinde tartarak ortaya ç kard . Yani öyle sadece oyla yarat lan siyasi sonuç de ildi. Sava la yarat ld , me ru savunma sava yla yarat ld bu. Büyük bir ideolojik mücadeleyle, direni le yarat ld ; mral direni iyle, büyük bir siyasi mücadeleyle oldu. Gece gündüz demeden, halk gözünü k rpmadan, yiyip içmeden hep serh ldan halinde bulundu. Bütün bu mücadelelerin sonucu birle ti, 29 Mart seçimindeki siyasi durumu yaratt . Her eyden önce ABD-Türkiye- ran ittifan askeri olarak hareketimizi ezip tasfiye etmek isteyen plan Zap direni iyle bo a ç kart nca, bu askeri sonucun siyasi anlam 29 Mart seçimine ta nd . Yine bu siyasi sonucun arkas nda mral direni i vard r. mral 'da Önder APO'ya dayat lan bask , i kence ve tehdide kar , bu temelde hareketi teslim alma amac na kar Önderli in, haln, hareketimizin geli tirdi i direni le kazan lan ideolojik zaferin sonuçlar vard r. O sonuçlar da 29 Mart yerel seçimlerindeki siyasete ta nd . En son seçim üzerinde yürütülen siyasi mücadelede sand ktan bilindi i, i te böyle etkili bir siyasi sonuç ç kt . Yani bu siyasi sonuç sand ktan ç kmad , me ru savunma sava n yenilmezli iyle kt . mral 'da kazan lan ideolojik zaferle kt . Siyasi mücadelede halk n gösterdi i birlik ve bütünlükle ç kt . Bütün bunlar birle tiler 29 Mart seçimi sonras ndaki siyasi durumu olu turdular. Bu sonuç üzerinden imdi iki ayl k bir dönem geçmi bulunuyor. Bu iki ay boyunca seçim sonuçlar ifade eden bir mücadele ya and . Dikkat edilirse, ilk elden Ba dat plan bo a ç kt . O plana umut ba layan, plan içine giren ittifak da ld . ABD hemen seçim ard ndan ba kanl k düzeyinde DTP ba kan ile görü erek politika de tirdi ini ortaya koydu. Seçime kadar PKK'yi ve DTP'yi cepheden kar na alarak tasfiye KOMÜNAR etme mücadelesi yürüten ABD, seçimde DTP'nin ba ar kazand , ideolojik ve askeri mücadelede de PKK'nin ba ar kazand görünce bir hafta içerisinde politika de tirip bu kez DTP ile görü erek uzla ma temelinde Kürt Özgürlük Hareketini Ortado u politikalar önünde engel olmaktan ç kartma siyaseti izlemeye yöneldi. Bu önemli bir de iklikti. ABD'nin Kürt politikas n sadece Güney Kürdistan'la rl kalmad , Kürdistan' n di er parçalar na ta da gösterdi. ABD'nin Ortadou'da zor durumda oldu unu, art k bir gün bile erteleyecek durumda olmad ,s k bir halde oldu unu gösterdi. Yine Türkiye politikas n aksine Kürt Özgürlük Hareketi'nin zorla tasfiye edilemeyece ini de erlendirerek uzla mayla yol alma e ilimine yöneldi ini gösterdi. Türkiye yönetiminin bask ve iddet politikas na, DTP'yi reddeden yakla na kar n, ABD görü me yaparak Türkiye'yle ayr bir politikada oldu unu ortaya koydu. Bunun sonucunda Türkiye yönetiminin refleksleri, tepkileri geli ti. Seçim sonuçlar önemli bir siyasi mücadele zeminini ifade etti i görüldü. PKK buna dayanarak Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü yönünde önemli bir siyasi mücadele hamlesi geli tirebilir. Bunu herkes görüyor ve de erlendiriyordu. Türkiye yönetimi bundan ciddi bir korku duydu. Buna bir de ABD'nin DTP'yle görü en, dolay yla siyasi uzla maya aç k bir politik yakla ma yönelmesi gerçe i ortaya ç nca, Türkiye yönetiminin korkular daha da artt . Seçimlerin hemen ard ndan ba layarak geli tirilen yo un askeri ve siyasi sald lar , bask politikas gündeme getirdi. ki ayd r ordu operasyon halindedir ve gittikçe bu operasyonlar t rmand yor. Bu iki ay boyunca halka sert ve vah i yönelimler oldu, A 'dan Amara'ya, Hakkari'den Gever'e, Cizre'ye, stanbul'a, Sakarya'ya kadar birçok alanda aç k katliamlara, linç giri imlerine varan sald düzeyleri ortaya kt . Bütün bunlara bir de 14 Nisan'da ba - layan DTP operasyonu eklendi. DTP'yi tutuklama operasyonu ba lat ld ve halen devam ediyor. Bütün bu sald lar neyi içeriyor? Türkiye yönetiminin 29 Mart yerel seçimlerinde olu an siyasi ortamdan büyük bir korku ve endi e duydu unu gösteriyor. Dolay yla o siyasi zeminin yok edilmesi, eritilmesi, ortadan kald lmas gerçekle tirmeye dönük sald lar oluyor. Türkiye yönetimi bu temelde sald yor. PKK Kürt sorununun siyasi mücadelesini mi dayatacak, ABD siyasi uzla maya aç k bir yaklam m gösteriyor, bütün bunlar Kürt halk n direni iyle mi ortaya ç kt , bu noktada çözüm argüman DTP mi oluyor, i te Türkiye yönetimi bu iki gücü hedefliyor. Halka öfkeyle, kinle, nefretle sald yor, ezmeye, katletmeye çal yor. DTP'yi tutukluyor, etkisizle tirmeye, tasfiye etmeye çal yor. Seçimde, sand kta yapamad , tutuklayarak, polis bask yla, hukuku kullanarak yapmak istiyor. Seçimde DTP kar nda ya and yenilgiyi, hukuka dayanarak, polisi kullanarak zafere dönü türmek istiyor. Aç kça yap lan budur. Bu konuda her türlü provokasyon, terör, bask , oyun gündemdedir. Bu bask sürecini Maz da katliam na kadar ta lar. O da bu geli melerle ba yd ve unu ifade ediyordu: Halk üzerinde bask olmu , gerillaya dönük operasyonlar var, DTP operasyonu ba lat lm , tutuklan yor, çe itli yönlerden darbe vurulmu , sonuçta bir de Maz da katliam yla PKK aleyhine kullan lacak bir ortam yararsa, Türkiye yönetimi buna dayanarak bir siyasi sald geli tirebilece ini hesapl yordu. Bu bak mdan Maz da katliam çok iyi örgütlenmi , planlanm bir kontrgerilla marifetidir. Bundan ku ku duymamak laz m. er gizli olarak yap lmas ba ar lsayd , ard ndan Türk yönetimi PKK katliam diye içte ve d ta yo un bir propaganda, psikolojik sava geli tirecekti. DTP tutuklanm , halk üzerinde bask var, gerillaya kar operasyon var, PKK'ye kar da böyle bir propaganda ve psikolojik sava geli tirilirse, i te 33 KOMÜNAR o zaman 29 Mart seçiminin ortaya ç kard siyasi sonuçlar eritilmi olacakt . Zemin yok edilecek, gündem de tirilecek, böylece Türkiye yönetimi seçimde ya ad yenilgiyi gidermi olacakt . Hesap, umut buydu, fakat dikkat edilirse bunlar tam tutmad . Maz da katliam , provokasyonu, komplosu aç a kt . Halk bask lar kar nda direndi, y lmad . DTP sald lar kar nda direniyor, gerilla sald lar kar nda direniyor, dolayla oyunlar önemli ölçüde bozuldu. Hareketimiz, Türk Devleti daha bu duruma ad m atmadan, 13 Nisan'da, 1 Haziran'a kadar süren bir çat mas zl k ilan nda bulunarak adeta Türkiye yönetiminin planlar bo a ç kard , de ifre etti, siyasi çözüm aralar na büyük güç ve destek verdi. Türkiye yönetiminin bu sald plan suçüstü yakalar bir durum yaratt . Ard ndan 5 Mas'ta aç klad z demokratik, siyasi çözüm bildirisi bu konuda Kürt sorununun demokratik, siyasi çözümü için yap lmas gereken, kendi cephemizden daha çok yapmaz gereken görevleri net ortaya koydu. Halk n ve siyasi güçlerin izlenmesi gereken politikalar belirledi. Seçim öncesi çok tart lan ve seçimden sonra AKP yenilince gündemden kalkan Kürt Ulusal Konferans 'n n yap lmas gündemle tirdi. E er seçimde AKP kazansayd en geç Nisan ortas na kadar böyle bir konferans olacakt . Hiç haberimiz ve haz rl klar z yok deniliyor, ama öyle de il, haz rl klar tamd . Ama seçim AKP'nin yenilgisiyle sonuçlan nca bu da ortadan kalkt . ABD plan bozulmu oldu, dolay yla ABD plan temelinde Güney Kürdistan yönetimine oynat lmak istenen rolün oynanma zemini yok oldu. imdi biz bu politikay , çal may yürütmeyi gündeme ald k. Olgunla an siyasi zemine dayanarak böyle bir ulusal siyasi durum ortaya ç karmak istedik. Dier yandan, Türkiye'de demokratikle me, Kürt sorununun çözümü tart yordu, tarlacakt . Onlara çözüm üretmek, proje sunmak, demokrasi hareketi yaratmak üzere bir demokrasi konferans geli tirmeyi 34 öngördük. Tabi bir de Demokratik Konfederalizm sistemi içersinde, tutuklamalar ne olursa olsun, halk n tabandan demokratik komünal örgütlülü ünün mutlaka geli tirilmesi ve seçim sonuçlar n imkanlar na da dayanarak bu temelde de erlendirilmesi gerekti ini belirledik. Bunlar önemli aç mlard . Bizim bu çabalar z, gerillan n, halk n, DTP'nin direni i, Türkiye yönetiminin provokasyonlar n bir k sm n bo a ç kmas yla birle ince, son tart ma süreci gündeme geldi. Bunlar n yan nda bir de ABD bask var. Bunu da bilmemiz, dikkate almam z laz m. Bu süreçte ABD'nin de kendi politikalar do rultusunda Türkiye yönetimi üzerinde belli bir bask n oldu u anla yor. Çünkü Obama yönetimi Ortado u'da öngördü ü siyasetleri mevcut durumda uygulayam yor. Asl nda seçimde Bin Ladin'i yakalama sözü vermi ti. Seçimi bu temelde kazanm . Seçim ard ndan hemen Afganistan sava t rmand rmak istiyordu. Onun için Türkiye ve Irak'a geldi, NATO'ya gitti. Buralardan alaca askeri destekle Afganistan'da sava ba latmay umut ederken, dikkat edilirse bu deste i alabilmi de ildir. Henüz Afganistan'da ciddi bir sava yürütemiyor. Pakistan'da baz operasyonlar geli tirdi, ama çok sonuç verdi i söylenemez. Bu konuda her halde en büyük ç kmaz Türkiye ve Kürdistan'da ya an yor. Türk ordusunu ve Kürtlerin gücünü bu politika do rultusunda kullanmak istiyor, ama henüz PKK sorununu çözemedi i için ikisini de kullanam yor. Türkiye, ABD'nin izledi i politikay kabul etmiyor. Görü me ve uzla ma e iliminde de ildir. PKK'nin tasfiyesini gerçekle tirmek istiyor. Bunu da ABD geçmi iki y lda denedi ve baaramad . Deneyemiyor ve art k zaman da yok, bekleyemiyor. Dolay yla Türkiye üzerinde bask vard r. Bunlar son tart malar gündeme getirmi tir. Mevcut durumda Cumhurba kan da, Ba bakan da Kürt so-runundan ve çözümünün gere inden söz ettiler. Türkiye'de çok yönlü tart malar var. Üç KOMÜNAR ilim gittikçe belirginlik kazan yor ve biraz da ayr yor. Bunlardan bir tanesi, bildi imiz kat klasik inkâr ve imha e ilimi. Bunu savunanlar var ve hiçbir tart may bile gündeme getirmek istemiyorlar. Ordu içinde, sivil bürokrasi içinde, CHP ve MHP içinde varlar. Bunlar fa ist- oven milliyetçi çevrelerdir. kincisi, Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünü ve Türkiye'nin demokratikle mesini esas alan bir e ilim gittikçe geli iyor. Çe itli çevreler, ayd nlar, yazar- Kat , bask , ide olojik, askeri, siyasi yön temlerle sonuç al nam yor, PKK imha ve tasfiye edilemiyor. Özellikle son iki y lda bu konuda çok yo un ve planl bir çaba harcand , ama ba ar olu namad . Art k özel sava yöntemlerini deneyerek, daha ince yakla arak tas fiyeyi gerçekle tirmek istiyorlar. lar, sanatç lar, siyasetçilerin içinde var. Baz lar demokrat oldu u için bu dü üncededir, baz lar da imdiye kadar yürütülen mücadeleyle sonuç al namad , Kürt Özgürlük Hareketi imha ve tasfiye edilemedi i için art k çaresiz kalarak bir çözüm üretmek gerekti ini dile getiriyor. Böyle olanlar da var. Üçüncü e ilim, bu ikisinin aras ndad r. Buna daha çok da özel sava e ilimi de diyebiliriz. Yani yürürlükte olan Türkiye yönetiminin siyaseti de budur. Kat , bask , ideolojik, askeri, siyasi yöntemlerle sonuç al nam yor, PKK imha ve tasfiye edilemiyor. Özellikle son iki y lda bu konuda çok yo un ve planl bir çaba harcan, ama ba ar olunamad . Art k özel sava yöntemlerini deneyerek, daha ince yakla arak tasfiyeyi gerçekle tirmek istiyorlar. Mesela seçim öncesinde AKP eliyle ve TRT6 ad yla yirmi dört saat Kürtçe yay n yapan bir TV kanal yay na ba lat ld . Bir özel sava yöntemiydi ve AKP'nin seçimi kazanmas amac yla geli tirilmi ti. imdi bu tür yöntemleri geli tirerek, TV kanallar artrarak, radyo kanallar geli tirerek, Kürtçe bas na izin vererek, Kürtçe konu ma ve renmede baz kolayl klar getirerek, baz çözümler üretti ini söyleyip ayr bir Kürt siyaseti olu turulmak, Kürt Özgürlük Hareketi lan p tecrit ve tasfiye edilmek isteniyor. Böyle bir politika izlenmeye çal yor. Özel sava n geldi i nokta budur. Mevcut tart malar bu tür tavizler vererek asl nda demokratik siyasi çözümü tasfiye etmeyi amaçl yor. Cumhurba kan Abdullah Gül'ün "tarihsel f rsat" dedi i herhalde budur. Genelkurmay Ba kan da buna aç k olduunu, bu tür politikalar destekledi ini birçok kez ifade etti. Cumhurba kan , 'sorunu biz çözece iz' derken de bunu kastediyor herhalde. Zaten halk üzerindeki bask , DTP'ye dönük operasyonlarda esas yakla n bu oldu unu gösteriyor. Yoksa kar kl diyaloga ve uzla maya dayal çözüm aransa her halde bunu DTP'yle yapmalar gerekirdi, onu için de DTP operasyonu sürmezdi. imdi tart malar n düzeyi böyledir. Mevcut durumu bu boyutlar yla iki ayd r de erlendiriyor ve tart yoruz. Çünkü askeri alan bu dönemde çok daha hassas ve dakik olmaya ihtiyaç duyuyor. Bo luk b rakmak tehlikeli oluyor ve kay p veriyoruz. Küçük bir bo luk a r sonuçlar veriyor. O nedenle bo luk b rakmamak, sürekli planl ve örgütlü hareket etmek zorunday z. Onun için biz öncelikle ba lad k, çok de ik toplanlar yapt k. Askeri yönetimimiz tart görü lerini olu turdu, siyasi yönetim toplanyapt k, parti yönetimiyle topland k, tart k, kad n ve gençlik hareketi topland ve tart . Sonuçta öyle bir durum ortaya 35 KOMÜNAR kt ; günlük olarak siyasi geli meleri izlemek, tart mak, de erlendirmek gerekiyor. Geli meleri iyi takip etmeden, hemen öyledir diye bir karar almak ve siyasi süreci öyle tan mlamak mümkün de il. Her gün yeni politikalar ortaya ç yor, çok yo un ve kapsaml bir siyasi mücadele ya an yor. Ank olarak bu geli meleri izleyen, de erlendiren, kar politikalar olu turarak uygulamaya koyan bir siyasi yönetim ve mücadeleye ihtiyaç var. Böyle yürütmeye çal k, çal yoruz da. Eksikliklerimiz oldu, inisiyatif geli tirmede geç kald k. Durum nedir ne de ildir, biraz aç a ç ks n, anlayal m diye ihtiyatl , tedbirli yakla rken, çünkü riskler vard , böyle olmak gerekiyordu, Önderlik de bu riskleri bir çok defa ifade etti bu durum bazen geç kalmaya, dolay yla ba ka güçlerin müdahale ederek gündemi kendi eksenlerinde yönlendirmelerine yol açt . Biz zaman zaman siyasi süreci yönlendirmede, tart malar içine girmede de zorland k. Bunlar imdiye kadar hep tart k. Çe itli toplant larla sürekli bir de erlendirme ve tart ma içinde olduk. Sonuçta 1 Haziran süreci geldi. Hem tarihi at n, üçüncü partile me ve direni hamlemizin alt nc y na giriyoruz, hem de öngördü ümüz süreç tamamland . Bunlar de erlendirdik, tart k. Çok yönlü görü ler al nd , tart malar oldu. Önderlik bilgiler toplad , de erlendirmeler yapt ve bir süreç tan mlad . Önderli imiz, mademki Cumhurba kan , Ba bakan Kürt sorunundan ve çözümünden söz etti, o zaman bende yol haritas haz rlar m, diyerek kamuoyuna taahhütte bulundu. Herkesten görü istiyor ve görü belirtmeyeceklerin daha sonra ele tiri yapma haklar n olmayaca söylüyor. Sürecin bu biçimde de erlendirilmesini öngördü. Biz de yönetim olarak çe itli biçimlerde bunu tart k. Mevcut durumuyla Temmuz ortas na kadar, çat mas zl k diye tan mlad z sürecin uzat lmas öngörüyoruz. Ondan sonras için bu sürede yaanacak geli melere bakaca z. Geli me ola- 36 cak m olmayacak m , bir ey var m yok mu, ya da en az ndan bizim mücadele etme ko ullar z ne kadar i liyor, imkanlar z ne kadar elveri li oluyor, onlar görmek istiyoruz. E er olumlu bulursak, en az ndan biraz topyekun imhayla, aç k oyunla, fa ist sald larla üzerimize gelinmezse, sonras da bu temelde de erlendirip devam ettirebiliriz. Fakat öyle olmazsa, durumu yeniden de erlendirece iz. Böyle bir yakla m Önder APO'nun de erlendirmeleriyle, planlamas yla çeli miyor. Ona ba z ve sonuna kadar aç z. Fakat tabi kar tarafa öyle istedi i, kullanaca pe in bir taahhüt de vermek istemiyoruz. Çünkü tutarl de ildir, çok fazla bir dürüstlük yok. Son dönemde gelien operasyonlar, hem DTP'ye kar sald lar n kesintisiz sürdürülmesi, hem de gerilla üzerindeki imha operasyonlar n yayg nla larak sürdürülmesi bunu aç kça gösteriyor. Durum böyle olunca biz de tabi ihtiyatl yakla ma gere i duyduk, duyuyoruz. Bu konuda baz arkada lar "bir çeli ki olamaz m " diye endi e duyuyorlar. Hay r, öyle bir çeli ki olmaz, endi e duymaya gerek yoktur. Önderlik yakla mlar anlayabilecek gücümüz var. Elbette her zaman süreci Önderlik yönlendirdi, yönetti, yönetiyor, böyle olmaya da devam edecek. Fakat kar taraf , inkâr ve imha politikalar çözüp demokratik siyasi geli meler yaratmak için de mücadele etmemiz gerekiyor. Ona uygun yol ve yöntem geli tirerek mücadeleyi ilerletmemiz, bask lar artt rmam z gerekli. Di er yandan, baz arkada lar, "oyun var, hile yap yor, her hangi bir olumlu geli me yoktur, bo a ç kart lmak isteniyoruz" diyorlar. Bu e ilim HPG'de çok daha güçlü. Hakl olarak arkada lar askeri cepheden bak yor ve bu sonuca ula yorlar. Ula malar anormal de il, anlams z da de ildir. Biz bunlar da ele ald k, de erlendirdik. Yönetimimizin çe itli kademeleri bütün bunlar dikkatle inceliyor, de erlendiriyor. Öyle u do ru u yanl diye kestirip atan bir tutum kesinlikle KOMÜNAR yoktur. Bu anlamda baz yönetimlerimizin, arkada lar n kayg ve ku kular n oldu unu ifade etme durumlar söz konusudur. 'Kayg z, ku kuluyuz, dü man oyun yap yor olabilir' diyorlar. imdi örgütsel-siyasi kayg ve ku ku üphesiz olmal , çok daha derin de olmal . Onsuz olunursa do ru olmaz zaten. Fakat onun d nda, politik de erlendirme yerine, 'kayg lar z var, oyuna m geliyoruz, oyuna gelmemek için dümdüz yakla mam z gerekir' biçiminde de ele al namaz. Kayg dan öte, gerçekler ortada zaten. Öyle aç a ç km , netle mi , kar kanlay a dönü mü her hangi bir ey söz konusu de il ki. Böyle bir kayg belirtirken arkada lar, 'kar taraf n niyeti bizi tasfiye etmektir' diyorlar. Niyeti de il, politikas , plan ve bütün çal malar bu temeldedir. Bunu görmeyen göz kördür. Bunun ötesinde bir ey yok ki. Kim böyle olmad söylüyor? Biz bu gerçeklerle hareket ediyoruz. Türkiye yönetimindeki genel e ilim, yönlendirici e ilim kesinlikle budur. Böyle olmad sanan varsa yan yor, dü üncesini düzeltsin. çlerinde farkl dü ünceler, farkl e ilimler de var. Çözüm e ilimleri de geli iyor. Tart ma var, tart yor. Biz bunlar dikkate al yoruz. Bunlar da var, ama henüz tart malar sonuçlanm de il. Bir çözüm projesi olu mu de il. Çözümü taahhüt eden bir durum söz konusu de il. Ana ilimin özel sava kapsam nda oldu u tart ma götürmezidir. Bunlara ra men, bunlar bilerek biz bu politikay izlemeyi kararla rd k, do ru bulduk ve uygulamak istiyoruz. Yoksa dü man oyun yapmaz, tasfiyeden vazgeçmi , Kürt sorununa çözümü kabul etmi dü üncesiyle, böyle de erlendirerek bu karar alm yoruz. Bunu bilelim. Çe itli olas klar tart k, de erlendirdik, bütün verileri ortaya koyduk, izlenebilecek bütün politik ihtimalleri; ne kazand r, ne kaybettirir, bizi nereye götürür, nereye götürmez, hepsini hesaplad ktan sonra böyle bir politika izlemenin bu ko ullarda daha do ru olaca kanaatine vard k. Ba ka politikalar n zorlay ve yanl olaca de erlendirdik. Örne in, ku kular, kayg lar var, kar taraf n oyunlar var diye siyasi mücadeleyi biraz geriye çeken, daha çok iddeti öne ç kartan bir mücadelenin bu süreçte bize kazand rmaktan çok kaybettirece i kanaati bizde hakim oldu. öyle ki, kar taraf son iki y lda, 2007 ve 2008 y nda iç içe geçmi bir sürü ittifak olu turmu tu. Birincisi; ABD-Türkiye- ran fiili-askeri ittifak . kincisi; ABD-Türkiye-Irak ittifak . Bu, Ortadou'da ABD politikalar n yürütülmesi için olu an ittifakt . Üçüncüsü, ran-Suriye-Türkiye ittifak . Buna Irak' da katmaya çal yorlard . Bu tamamen PKK'ye kar bir mücadele ittifak yd . Son iki y lda bu tür ittifaklar n en ileri düzeyde oldu u bir sald yla yüz yüze geldik ve bunlara kar mücadele ettik. imdi geldi imiz noktada bu ittifaklar en zay f durumunu ya yor. ABD- ran-Türkiye ittifak zay flam r. Türkiye-ABD ili kilerinde, Türkiye- ran ili kilerinde zay fl klar var. ABD-Türkiye-Irak ittifak PKK'yi ezmeyi esas alan bir ittifakt , fakat bu gerçekle memi tir. PKK'yle uzla arak olu turma e ilimi gibi bir sonuç seçimden sonra ABD'de biraz daha a rl k bast . ABD, PKK'nin ezilerek tasfiye edilece ine inanyor. Eskiden de bunu söylüyordu, 20072008 y llar nda Türkiye'yle birlikte "PKK ortak dü man" diyerek her türlü askeri sald yürüttü, fakat sonuç alamad . Bu anlamda Türkiye ile ABD politikalar nda de iklikler oldu. imdi aralar nda çeli kiler var. Avrupa ile çeli kiler var. Türkiyeran ili kileri geçen iki y ldaki kadar iyi de ildir. ran'da Türkiye'nin duru undan ku ku duyuyor, ABD politikalar kendisini zorluyor. imdi bütün bunlar bizim de deerlendirip yararlanmam z gerekiyor. Mevcut durumda siyasi avantajlar z varken, onu kullanmadan yaln zca iddet içeren bir politika dayat rsak, bu, kar zdaki güçlerin mevcut durumunu de tirebilir, yeniden bize kar de ik ittifaklar n güçlenmesin gündeme getirebilir. Bu da aleyhimize olan bir durum olur. 37 KOMÜNAR Ayn ey Türkiye'nin içi içinde geçerlidir. ko ulara daha uygun, ak ll bir politika olaAKP oyun yap yor, hile yap yor, ama imdi ca kanaatine vard k.Çat mas zl k diye geli imini tamamlam , ini e geçmi bir tan mlad z, ifade etti imiz i te böyle bir AKP var, zay f bir durumda. Genelkurmay politikad r. Öyle bir kelimede gelip dü ümile uzla yor, ama MHP ve CHP ile çeli ki- leniyor ve bir askeri de immi gibi oluyor, lidir. Toplum içerisinde bir taraf olu turuyor. öyle de ildir. O, politik duru un bir keGücü zay flam ve eskisi kadar bütünlüklü limede izah , ifadesidir. Neden çat mas zl k politika yürütemiyor. Biz iddetle üzerlerine bu kadar öne ç yor, ifade ediliyor? Demek gidersek kar zdaki yönetim daha des- ki, her ey hala me ru savunma temelinde potik ve bütünlüklü bir yönetim haline oluyor, me ru savunma çizgisine göre gelebilir. Örne in MHP'yi bile iktidara ta - hareket ediyoruz. Me ru savunma sava yabilirler. Yani unu de eriçindeyiz asl nda. Siyaseti lendiriyoruz: u an Türbu temelde yap yoruz, deMe ru savunkiye yönetimi en zor durumokratik siyasi mücadeleyi ma sava içindeyiz mundad r. Bu tespiti yapbuna göre yürütüyoruz. asl nda. Siyaseti bu mak hatal de ildir. EkoOnun için politikan n ifadetemelde yap yoruz, nomik kriz var, askeri olasi çat mas zl k gibi bir asrak ba ar z kalm , gerilkeri deyimde kilitleniyor, demokratik siyasi lay ezememi , dünyadan gerçekle iyor. Bu da mücadeleyi buna göre anla destek al p taahhüt etmer bir durumdur. sine ra men, siyasi olarak yürütüyoruz. Onun için Böyle bir politikan n riskseçimde umut ba lad politikan n ifadesi çat - leri yok mudur? Vard r, iktidar, yani AKP darbe hem de ciddi biçimde varmas zl k gibi bir askeri yemi , zay flam , yenilgi r. Bu bir mücadele durudeyimde kilitleniyor, mudur; öyle müzakere, dialm . Siyasi ve ekonomik olarak kriz var, askeri olagerçekle iyor. Bu da yalog durumu de ildir, bir rak ba ar z, ideolojik anla maya kesinlikle daanla r bir olarak yenilgi alm bir yanm yor. Bizde demokdurumdur. Türkiye yönetimi var. Biz ratik siyasi çözüm denilince bu yönetimi zorlayabiliriz, öyle alg lan yor: Bir yere iddetle üzerine de gidebiliriz, fakat son- oturulacak, masan n ba nda tart lacak, ras nda ortaya ne ç kar fazla belli de ildir. maddeler belirlenecek, anla ma imzalaDi er yandan, hareket olarak bir stratejik nacak, böylece bu i bitecek. Bu yanl r. de im ya ad k. Mevcut stratejimizde zaten Demokratik siyasi çözüm bu de il. Bu, proona el vermiyor. Çünkü demokratik siyasi gram , izledi imiz stratejiyi ve siyaseti mücadele stratejisi, siyasi imkanlar oldu u de anlamamak oluyor. Böyle bir müzakere ölçüde onlar kullanma ve de erlendirmeyi belki hiç olmaz. Ama sanki siyasetle çözüm gerekli k yor. Bütün bunlar de erlen- dendi i zaman öyle oldu unu sanma e ilimi direrek imdilik üzerimize topyekun imha var. Hay r. Biz bir mücadele yürütmek istisald yla gelinmedikçe öyle bir iddetli yoruz. Çat mas zl k bir mücadele durudireni e geçmenin, iddetti öne ç karman n udur. Bunu pasif savunmayla aktif savunma do ru ve gerekli olmad kanaati, görü ü aras ndaki bir duru olarak tan mlayabiliriz. bizde hakim oldu. Buna kar çe itli riskler, Ne tam pasif, ne de tam aktif bir savunmad r. tehlikeler, oyunlar olsa da, demokratik siyasi kisi aras nda bir yerde durma ve bu temelde mücadeleyi dayatmak, süreci böyle bir mü- siyasi mücadele geli tirmeyi ifade ediyor. cadeleyle kazanmay öngörmek daha do ru, Kesinlikle bir mücadele duru udur, bir 38 KOMÜNAR mücadele tarz r ve riskleri vard r. E er biz do ru ve tam alamaz, onun gerektirdi i mücadeleyi ideolojik, siyasi, diplomatik, örgütsel, askeri alanda planlay p ba ar yla hayata geçirmez, bu anlamda geli me sa lamazsak, sa lam bir me ru savunma duru umuz, gerillan n güçlü haz rl klar olmazsa, siyasi aç mlar diye öngördü ümüz ulusal konferans, demokrasi konferans , Demokratik Konfederalizm'in in as gibi görevleri ba ar yla yürütemezsek kaybederiz. Bu mücadelenin artlar var. Yani böyle bir siyaset izlendi inde, oturdu umuz yerde ba ar kazanaca z diye bir ölçü yoktur. Ancak biz baz çal malar bütün sald ve oyunlar boa ç kartarak ba ar bir biçimde yürütürsek kazan z. Nedir bu ko ullar? Askeri alanda yap lmas gerekenler olarak: Bir, gerilla sa lam duracak. Me ru savunmas sa lam yapacak, sald lar kar nda ezilmeyecek, kay p vermeyecek, sald lara an nda cevap verecek, misilleme hakk kullanacak, savunma pozisyonunda olacak, sald derhal kar k vererek cevaplayacak. ki, kendini nicel ve nitel olarak büyütecek, geli tirecek. Gerilla nicelik olarak kendini büyütecek. Gelece in kazalmas için bu gereklidir. Gerillaya kat mlar artt lacak. Nitel olarak büyütülecek; yani komutan n, sava n ideolojik ve askeri itimi geli tirilecek. Me ru savunma stratejisini do ru anlayan, onun takti ini, tarz kavrayan, özümseyen, örgütsel sistemini buna göre kuran, günlük prati ini bu temelde yürüten bir HPG gerçe i, gerilla gerçe i ortaya ç kart lacak. Bunlar yap rsa, çat mas zl k durumu askeri alanda bize zarar vermez, tersine biz kârl ç kabiliriz. Asl nda Genelkurmay sava may hiç dü ünmüyor. Sava ve çat ma üzerine kurdu u bir plan yoktur. Sadece gerillan n varl üzerinde plan kuruyor ve stratejik ba ar iki eye dayand yor: Bir, da a ç lar engellemek; iki, da a ç km olanlar çe itli yöntemlerle kaç rtmak. lker Ba bu yönetiminin stratejisi bu temeldedir. Bu alanda mücadele ederek bu strateji bo a ç kart labilir. Da a ç lar artt rsak, da dakilerin kaç lar önlersek, demek ki biz ba ar kazanabilir, Genelkurmay stratejik yenilgiye u ratabiliriz. Bunun için de kat mlar artt rmak ve ideolojik askeri e itimi derinle tirmek temel yöntem oluyor. Yani bunu HPG'nin nicel ve nitel olarak büyütülmesi hamlesi olarak da tan ml yoruz. Askeri alan buna göre bir çal ma yürütmesi gerekiyor. Siyasi alanda yap lmas gerekenler olarak: Bir, sald lara kar halk serhildan duru unu gösterecek, direnecek. Teslim olmak, tedbirsiz olmak yoktur. ki, her koulda demokratik halk örgütlülü ü sürdürülecek. Demokratik konfederalizmin in as tabanda geli tirece iz, bu artt r. Halk örgütlemezsek hangi siyaseti izlersek izleyelim ba ar z kal z, ama halk örgütlü hale getirirsek her türlü dü man oyununu bo a ç kartacak bir halk duru u ortaya ç kar. Üçüncüsü, Ulusal Konferans' n gerçekle tirilmesidir. Bu konferans önem ta yor. Mevcut yönetim özel sava kapsam nda baz tavizler vererek ayr bir Kürt politika alan yarat p Özgürlük Hareketi'ni tecrit, te hir ve tasfiye etmek istiyor. imdi Ulusal Konferans demek, Türkiye yönetiminin bu politikas bo a ç kartmak, Türkiye yönetiminin kullanaca bir Kürt siyasetine izin vermemek demektir. E er bütün Kürt siyasi gücü ortak bir ulusal konferansla toparlan rsa, o zaman Türkiye yönetiminin istedi i gibi kullanaca bir Kürt siyaseti kalmaz. Dördüncüsü, demokrasi konferans r. Demokrasi konferans iki bak mdan önemlidir. Birincisi, Kürt sorununun siyasi çözümüne dönük yanl yakla mlar ortadan kald rabilirdi. kincisi, bir demokrasi hareketi geli tirebilirdi. Ko ullar uygun, bo luk var, imkanlar olu mu tur. Demokrasi hareketinin geli mesi sürecin demokratik güçler lehine, Türkiye'nin demokratikle mesi, Kürt sorununun demokratik çözümü lehine i lemesi için artt r. 39 KOMÜNAR Asl nda çözümden biraz da bunu anlamam z gerekiyor. Çözümü mevcut devletle oturup anla mak, ya da bunu herkesi demokratik dü ünceli yapmak olarak görmek yanr. Mücadele ederek mevcut oyun yapan siyasetleri, özel sava siyasetlerini daraltaca z, ku ataca z, etkisizle tirece iz, ona kar demokratik siyasi hareketi geli tirece iz. Bu yakla m güçlenecek, etkili hale gelecek ve Türkiye'nin, Ortado u'nun demokratikle mesi Kürt sorununun demokratik çözümüyle iç içe bu biçimde geli ecek ve gerçekle ecek. Bunlar birbirine çok ba ve iç içe geçmi süreçlerdir. Bu ko ullar yerine getirilirse siyasi alanda da biz kazan z diyoruz. deolojik mücadeleyi bu çerçevede planlay p yürütmek gerekiyor. Propaganday , sanat-edebiyat çal malar çok daha boyutlu geli tirmemiz gerekiyor. Biz onlar da epeyce tart p planlam durumday z. Diplomatik faaliyetler, yani di er bütün faaliyetlerin bu temelde yürütülmesi gerekiyor. E er bu görevler yerine getirilirse o zaman siyasi mücadeleyle çat mas zl k temelinde yürüttü ümüz siyasetle biz kazaz diyoruz. Plan z ve hesab z budur. Bu bir mücadeledir. Mücadeleden kim kazançl ç kacak? Bu görevleri yerine getirirsek bu siyaset bize kazand r diyoruz. Kazand rma ans ve imkan daha fazlad r. Dier siyasi olas klara göre bunun bize kazand rma ihtimali daha fazlad r. Onun için böyle bir siyaseti yürütmeyi uygun gördük. Bir kere bunun böyle ele al p, do ru anla lmas laz m. Öte yandan, son ya anan olaylar sonucunda içimizde çat mas zl n do ru anla lmad gerçe i ortaya ç kt . Yine Önderlik çok sert ele tiriler ortaya koydu. Önderlik o ko ullarda o ele tirileri söyleyebiliyorsa, ya anan bu son olaylar n ne kadar sert ele tiri konumunda oldu unu anlamaz gerekiyor. O kadar anlay z olamay z. Fakat baz olaylar sürecin anla lmamas ndan kaynaklan yor gibi geliyor bize. Çat mas zl yanl anlamalar var. Çift yanl 40 ate kesmi , anla maym gibi görenler var. Oysa dikkat edilirse biz, ate kes bile demiyoruz, çat mas zl k diyoruz. Yani unu ifade ettik: Biz sabit hedeflere, askeri hareketlilik içerisinde olmayan, gerillaya sald rmak üzere harekete geçmeyen, ana yollardaki hedeflere, karakollarda sabit halde olan dü mana sald rmayaca z. Çat mas zl k bu kadard r. Bunun d nda bizi tasfiye etmek için askeri çal ma yapan, hareket halinde olan, operasyona ç kan, bize sald ran tüm güçlere kar bizim de müca- Elbette 93 ate kes sürecinde komplolar vard , dü man sald rd ve sonuç böyle oldu. Bu do ru, bunu dü man yapt , ama bizim görevimiz de dü man bo a kartmakt . Dü man ne yap yorsa ona ön açmak, dü man n istedi ine yol vermek de ildir. Onun zemini olmak de il, onu bo a ç kartmak, etkisiz lmakt r. dele etme hakk z ve de görevimiz vard r. O seni imha etmek istiyorsa, sen de onu imha edeceksin. Sadece Türkiye'den de il, ran'dan, Irak'tan, Suriye'den, kimden gelirse gelsin, bu yakla m geçerlidir. Sadece askeri boyutlu da de il; siyasi olarak, ideolojik olarak yapacaks n. imdi çat mas zl k bunu ifade ediyor. Bu anlamda biraz yanl ve yetersiz anlamalar var. Çat mas zl k tam anla lm yor ve bir mücadele biçimi olarak kabul edilip ona göre bir yakla m geli tirilmiyor. Ret var, ba tan anlamaya çal mamak var. 'Bu zordur' veya 'anlad z mü- KOMÜNAR cadele biçimlerine uygun dü müyor, onun için kabul etmeyiz' demek do ru de ildir. Kabul etmemiz gerekiyor. Anlad z mücadele biçimleri gibi olmaz, ama bir mücadele biçimidir, Önderlik ve yönetim önümüze koyuyor, o zaman anlayaca z ve onun gereklerine göre hareket edece iz. Öyle olmazsa siyaset yapamay z. 93 ate kes sürecini, gerillan n ate kesi yürütemeyen konumu sabote etti. imdi Bingöl'deki 33 asker olay böyle sorguluyoruz. Her gün be -on çat ma olursa, be -on gerilla ehit olursa, bir yönetim ate kes içindeyiz diyebilir mi? Dolay yla Önderlik bunu diyemedi. O kadar sürdürmek istedi, ama sürdüremedi. Elbette 93 ate kes sürecinde komplolar vard , dü man sald rd ve sonuç böyle oldu. Bu do ru, bunu dü man yapt , ama bizim görevimiz de dü man bo a ç kartmakt . Dü man ne yap yorsa ona ön açmak, dü man n istedi ine yol vermek de ildir. Onun zemini olmak de il, onu bo a ç kartmak, etkisiz k lmakt r. Gerillan n görevi budur. Yoksa dü man bizi yönlendirmi olur. Demek ki görevimizi ba ar yla yerine getirememi iz. imdi de öyledir. Gerilla do ru duru gösteremezse, çat mas zl k do ru anlalmaz, uygulanamazsa, biz demokratik siyasi mücadeleyi bu sürece dayatamay z. Dayatmaya kalkarsak kaybederiz, ba ar z oluruz. Aksine dü man ba ar olur. Bunu kesinlikle bilelim. Onun için anahtar gerillan n elinde. Gerillan n bunu do ru anlay p sa lam yürütmesi ancak siyasi alana, sosyal, ekonomik, ideolojik alana çal ma yapma imkan veriyor. Zaten me ru savunma temelinde çal mak, mücadele etmek, siyaset yapmak da buna deniyor. Me ru savunma siyasi mücadeleye zemin sunamazsa, imkan yaratamazsa siyasi mücadele de ba ar yla yürümez. Böyle yapmamam z gerekiyor. imdi gündemimiz budur, bunlar taryoruz. Zor bir i tir, karma kt r. Düz ve kolay yürütülecek bir mücadele biçimi de- ildir. Kürdistan' n ko ullar bizden bunu istiyor. Bu zor, karma k mücadele biçimini ba ar yla hayata geçirmemizi gerektiriyor. Bu konuda gerillan n duru u gerçekten belirleyici. Son iki üç görü medir Önderli in ne kadar zorlanm durumda oldu unu herhalde herkes anl yor, görüyor. Daha fazla yanl ve yetersiz yakla mlar ve sonuçlar ya an rsa art k bu durumu yürütemez duruma gelebilir. 93'teki duruma dü ebiliriz. Önderlik ba ta 93 uyar bunun için yap. Önderlik 93 sürecini niye söyledi diye birkaç defa tart ma gündemine geldi. Bunu söylemek istedi Önderlik. Buna f rsat verilmemeli, provokasyonlara alet olmamal , dolay yla stratejik de imden geri ad m atmamal yd k, derinle tirmeliydik dedi. Öyle olsayd uluslararas komployu da Önlerdik. Önleyememek bizi uluslararas komploya kadar götürdü. imdi de Kürt sorununun demokratik siyasi çözüm mücadelesi bu temelde geli iyor. Bunun gerillac bu temeldedir. Herkesten önce gerillan n bu gerçe i görmesi, anlamas , kendini buna göre e itmesi, örgütlemesi ve bir tarz haline getirmesi gerekiyor. Tarz , üslubunu, temposunu ya amda, harekette, çal mada, üslenmede, mevzilenmede buna göre olu turmas laz m. Eksiklerimiz buradad r, zorluklar burada ortaya yor. Biz, bu eksiklikleri giderdi imiz ölçüde bu mücadele sürecini ba ar yla yürütece imize inan yoruz. Sonuç olarak, oldukça önemli, tarihi geli melere aç k, fakat tehlikeler de ihtiva eden kritik bir süreçte oldu umuz ortad r. Süreci do ru ve yeterli anlar ve üzerimize yüklenen görevleri etkili bir biçimde ve do ru bir tarzla ba ar olarak harekete geçirirsek biz kazanaca z. Süreç kesinlikle demokratik siyasi çözüme do ru ilerleyecek. Bugün özel sava kapsam nda tavizler vermek zorunda kalan inkâr ve imhac güçler, kar t yönetimler giderek tavizlerini artt ra artt ra, zorlana zorlana daha ileri kabullere, çözümlere raz olacaklar. Kürt sorununun 41 KOMÜNAR çözümü sanki biraz da böyle geli ecek. Yani öyle birden bire yüzde yüz çözüm, masa ba nda oturup anla mal çözüm olma ihtimali azd r. Küçük küçük tavizler ortaya ç kararak, giderek onu büyütme temelinde bir inkarc , imhac sistemin çözülmesi temelinde gerçekle ecek bir demokratikle meye ula labilir. Birçok alanda da böyle oldu. Güney Afrika ve benzeri yerlerde bu tür rejimler böyle çözüldüler. Onun için de küçük tavizler, özel sava kapsam nda da olsa dü man n inkâr ve imha güçlerinin atad mlar da küçümsememek laz m. Bu süreçte ciddiye almal ve dikkatle yakla mal z. Cumhurba kan ve Ba bakan Kürt sorunu ve çözümünden söz etti, Kürtlü ü kabul etti, aç kça herkes de tart yor. Bu Kürtlü ü ve Kürt sorununu en üst düzeyde bir kabuldür. nkarc k k yor, y yor. stedi inden ve demokrat oldu undan de il, mecbur kald ndan y yor ve art k yeni bir dü ünce olu uyor. Bunu devam ettirdikçe, giderek daha derinle tirip ad m ad m Kürt sorununu da siyaseten çözen; Türkiye, ran, Suriye, Irak gibi ülkeleri de demokratikle tiren bir siyasi geli meye dönü türebiliriz. Mücadeleyi böyle anlamam z gerekir. Bunu anlad z ve prati e geçirdi imiz ölçüde kazanaca da bilmeliyiz. Mevcut ko ullar böyle mücadele etmeyi gerektiriyor. Bunun d nda ba ka yol yoktur. Bizim için ba ka yollar olsa diye aramak, beklemek de il, niye böyle oluyor, zorluklar var diye yak nmak de il; somut ko ullar zdan ç kan bu gerçe i do ru ve derinli ine anlayarak, bunun gerektirdi i üslubu, tarz , tempoyu, örgütsel sistemi, stratejik ve taktik anlay edinmemiz ve bunun gereklerine göre bir çal ma, ya am ve mücadele içinde olmam z gerekiyor. Do ru tutum budur, sürecin militan olmak, komutan olmak bunu gerektirir. Yeniden partile mek böyle bir militan haline gelmek demektir. Yoksa ben partiye ba m diye yemin etmek partile mek de ildir. Parti- 42 le mek demek, bu gerçekleri görmek, anlamak, ideolojik, siyasi, örgütsel, askeri bamdan stratejimizin, taktiklerimizin gereklerini daha do ru anlamak, özümsemek, gereklerini pratikte ba ar yla yerine getirecek bir ki ilik kazanmak demektir. Anla, ölçülerimizi buna ula rmak, ki ili imizi böyle bir mücadeleyi ba ar yla yürütür hale getirmek demektir. HPG'nin ideolojik-askeri e itiminden kast z buydu. Ba ta komuta olmak üzere bütün sava güçlerinin bu süreçte bir hamle halinde kendini bu temelde e itmesini öngörüyoruz. Bunu daha güçlü planlamaya çal aca z. Bu kapsamda daha fazla kararlar alaca z. Akademik e itimleri en ba ta böyle bir düzeye ç kartmaya çal aca z. Yani komutay me ru savunma stratejisini, onun taktiklerini ve tarz do ru ve yeterince özümseyen ve ki ili ini ona göre ekillendiren bir konuma getirtecek bir tarza, düzeye ç kartaca z. Akademik e itimlerin bu konuda önemli görev ve sorumluluklar var. Onlar yeterli olursa ve sonuçlar bütün HPG yap na ta rlarsa gerilla süreci do ru ve yeterli anlayan ve gereklerini ba ar yla yerine getiren hale gelebilir. Gerilla konumunu sa lam tutturursa o zaman Önderlik ve yönetimimiz siyasi mücadele takti ini do ru ve etkili bir biçimde uygulayabilir, çat mas zl k sürecini ba ar yla yürütür, yönetir ve kesinlikle kazan z. Umudumuz bu, inanc z bu temeldedir. 1 Haziran At 'n n alt nc y nda da bunun gereklerini ba ar yla yerine getirip alt nc y en kazan mc y l haline getirmeyi umut ediyoruz. Hesab z, karar z, inanz bu temeldedir, çabam z da buna göre olacak. Bütün arkada lar, HPG'nin her düzeydeki tüm komuta yap ve sava bunu iyi anlayarak, bu sürecin en etkili, ba ar yürüten gücü olacak. Bu temelde biz bir kere daha, 1 Haziran At 'n n be inci l dönümünün bütün mücadele eden güçlerimize kutlu olmas diliyoruz. *** KOMÜNAR PKK KADROSU ÖNDERL K TERC HLER NE GÖRE YA AYANDIR Cemil BAYIK Partimiz yürüttü ü e itimle kendisini uygulama alan na kavu turmak, ya amsalla rmak istemektedir. Biliniyor, kadro olmadan bir hareketin gerçekle mesi, ideolojisini hayata geçirmesi mümkün de ildir. Güçlü, yeterli ve yetkin kadro demek; güçlü, yeterli ve yetkin parti demektir. Bu formül tersinden de geçerlidir. Yani güçlü, yeterli ve yetkin bir parti kesinlikle kendi kadrosunu da yaratacakt r. deolojik netli i olan, ne istedi ini bilen ve istekleri do rultusunda mücadele eden bir parti, amaçlar na uygun kadrosunu da yaratm demektir. Önder APO'nun kadro yaratma çal mas bir e i daha bulunmayan büyük bir örnektir. Reber APO çe itli de erlendirmelerinde en az 30 bin kadroyu e itip mücadele saflar na k belirtiyor. Bu, Önderli in kadroya verdi i önem kadar, çal maya ne kadar ciddi yakla da gösterir. Bu ayn zamanda partimizin tüm komplo ve sald lara ra men bugünlere nas l geldi ini de göstermektedir. Bu aç dan kadro geçmi ten beri devrimci mücadelenin en önemli çal mas olarak de erlendirilmi tir. Do ru olmak ya da do rular savunuyor olmak yetmiyor, hareketin ideoloji temelinde ya amak ve mücadele etmek gerekiyor. Partimiz herhangi bir kadroya de il, partinin ideolojisi temelinde dü ünen, ya ayan ve mücadele eden kadroya ihtiyaç duyuyor, yaratt kadrolar da bu ölçüde olanlard r. Parti ideolojisi do rultusunda ya amayan, mücadele etmeyen kadroyu da, kadro saymamakta, kendi kadrosu olarak kabul etmemektedir. Partimizin 35 y ll k mücadelesi, bu anlamda hem ba ar bir mücadele tarihidir, hem de ba ar kadro çal mas tarihi. Ancak bu de erlendirmelerimiz PKK kadrolar n eksiksiz olduklar anlam na da gelmiyor. Aksine kadro sorunlar halen de partimizin bir numaral sorunudur, ciddidir ve a lmay gerektirmektedir. Önderli in "Yetersiz yolda k" de erlendirmesine konu olan da, zay f ve yetersiz kadrodur. PKK'nin kadrolar , Önderli in yolda lar olduklar iddia edenler, kesinlikle kendilerini bu deerlendirmelerin d nda tutamazlar. Hareketin saflar nda yer alan kadro herhangi bir ki i de ildir. O her eyden önce hareketin bir kadrosudur ve dolay yla moderniteden edinmi oldu u al kanl klar arak, tamamen hareketin amaçlar na göre olmak zorundad r. Kadro ona göre ekillendirilmek, biçimlendirilmek ve kadro da hareketin ki ilik esaslar temelinde biçim, ki ilik kazanmak zorundad r. Bu hareketin amaçlar bellidir; bu hareket sadece Kürdistan halk n de il, insanlar n özgürlük, de- 43 KOMÜNAR mokrasi, adalet ve e itlik problemlerini de çözmek istiyor. Bunun için öngördü ü bir felsefesi, ideolojisi, siyaseti, örgütü, eylem anlay , ahlak , kültürü vard r. Kadro tamamen bu felsefeye, bu ideolojiye; bu felsefe ve ideolojiden kaynaklanan tarz na, kültür ve ahlak na, ölçülerine göre ekillenmek zorundad r. Ki i ancak o zaman bu hareketin kadrosu olur. Kadronun tamamen APOCU Hareketin amaçlar na göre e itilmesi, ekillendirilmesi gerekiyor. Kürdistan toplumunun ve insanl n demokrasi, özgürlük, e itlik, adalet ve bar sorunlar çözmesi için bu hareketin zihniyetine, tarz na göre biçimlendirilmesi gerekiyor ki, bu hareketin amagerçekle tirebilsin. APOCU Hareketin amac ; Kürt sorununu demokratik özerklik, Türkiye'de Demokratik Cumhuriyet yaratarak çözme temelindedir. Bunu da KCK sistemini geli tirerek ba armakt r. Kürdistan'da, Ortado u'da Demokratik Konfederalizmi geli tirip dünyaya yaymakt r. Demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü bir toplum, bir sistem yaratmakt r. Hareketin böylesi hedef ve amaçlar vard r, bu hedef ve amaçlar her PKK kadrosunun da ba oldu u, u runa mücadele etti i hedef ve amaçlard r. Her parti kadrosunun kendisini bu hedefleri, amaçlar gerçekle tirmeye göre düzenlemesi, ekillendirmesi gerekiyor. Ancak o zaman PKK militan olmaya, Önder APO'nun yolda olmaya hak kazan r. Di eri laft r, hiçbir de eri yoktur. Bunun çok net bilinmesi, anla lmas gerekiyor. Parti Merkez Okulu'nda e itime kat lan de erli yolda lar n bu amaçlar gerçekle tirme temelinde e itime kat lmalar , kendilerini e itmeleri, biçimlendirmeleri gerekiyor. unu çok aç k söylüyorum; Partinin Merkez Okulu'na kat lan her kadro aday kendisinde PKK'nin ki ili ini yaratacak, kendisinde bu ki ili i derinle tirecektir. Aksi takdirde partinin okullar ndan mezun olmak, bu partinin görev ve sorumluluklar üstlenmek dü ünülmemelidir. PKK'lile meyen, PKK'lile mede srarl bir çaban n sahibi ol- 44 mayan birine bu hareketin herhangi bir görev ve sorumlulu u, herhangi bir olana verilmeyecektir. PKK'nin ki ili ini kendisinde yaratmayan birine bu halk hiçbir biçimde teslim edilmeyecektir. Aksi canilik olur, bu kadar net ve aç k söylüyorum. Parti Merkez Okullar 'na kat lanlar ne yap p-edip burada PKK ki ili ini kazanacak, burada bu ba ar lacak ve öyle buradan ç lacak, partinin görev ve sorumluluklar üstlenilip gidilecektir. Aksi anlay , yakla m ve ya am tarzlar n kesinlikle kabul edilmeyece i bilinmelidir. Parti Merkez Okullar 'ndan mezun olan her kadro partile meyi en üst düzeyde, hem de PKK tarz yla partile meyi en üst düzeyde ya amak, ya atmak ve her yere ta mak, ta rmak zorundad r. Her kadronun böylesi temel bir görevi vard r ve bu bir zorunluluktur. Onun için Parti Merkez Okullar 'na kat lan her arkada PKK tarz yla partile meyi, ya amay ve bunda derinle meyi kendisine esas alacakt r. Partile meyi geriye çeken, zay f dü üren her türlü anlay , tutum ve davran la mücadele edilecektir. Burada o tür tutum, davran ve anlay lara asla yer verilmeyecektir. Bize kaybettiren, bizi ba ar z k lan, takatsiz b rakan, çirkinle tiren ne varsa hepsine kar mücadele edilecektir. Burada bütün çirkinlikler, gerilikler, zay fl klar, çarp kl klar, dü künlükler partile menin ba ar lma gerekçesi olacakt r. Parti okullar z böylesi yerlerdir. Partimiz burada kendinizi e itmeniz, çözüm gücünüzü ortaya ç karman z, PKK ki ili ini bütün yönleriyle ki ili inizde ortaya ç karmaz ve kendinizi bu temelde yeniden yaratman z için ne olana varsa hepsini sunuyor. Gerisi art k sizlerin, kadro adaylar n istem ve çabalar na kal yor. E er gerçekten partile mek, Önder APO'nun gerçek birer yolda olmak isterseniz ve çabalar da bu temelde yetkin k larsan z, bunu ba armamaz için hiçbir neden yoktur. Bu tamamen size ba r. Hiçbir arkada olanaklar n, ko ullar n az ve yetersiz oldu unu söyleyemez, söylese de KOMÜNAR bunun ciddiye al nmayaca aç kt r. Sunulan olanak, ortam güçlüdür ve neyimiz varsa sunuyoruz. Gerisi almaya, almas bilenlere ba r. Kald ki Önder APO, "PKK zihniyetinde olanaklara dayal partile me olmaz" demi ti. PKK partile mesi olanaklar üzerinde, olanaklara dayal bir partile me de ildir. PKK partile mesi olanaklar yoksa yaratma, var olan daha da ilerletme, büyütme tarz ndad r. PKK partile mesi tamamen bu tarzdad r. Reber APO hiçbir zaman olanaks zl ktan ikayet etmedi. Tam tersine olanaks zl mücadelenin gerekçesi yapt ve s r olanakla mücadeleyi ba latt ve bugünlere kadar getirdi. Yoklu un e inde olan, varl yoklu u tart lan Kürt halk n ölüm kefenini y rt p atmas sa lad . ayet Önderlik de ba kalar n yapt gibi olanaklar bahane etseydi, bugün ne Kürt halk ndan, ne de mücadelesinden bahsedilecekti. "Tarihte mazi" dedikleri ey, Kürt halk için çoktan gerçekle mi olacakt . Ama Önderlik ne koullara, ne olanaklara, ne de ba ka gerekçelere s nmad , s r donan mla mücadeleyi ba latt ve ba dik, onurlu, mücadeleci bir halk yaratt . Kürt halk n varl kabul edilir hale geldiyse, sorunun çözümü tart yorsa, bu, Önder APO'nun gerekçe kabul etmeyen felsefesi temelinde gerçekle mi tir. Önderli in olanaklar hakk ndaki u sözleri yakla n ne olmas gerekti ini çok aç k göstermektedir: "Hay rl bir i yapmak için çok fazla eye gerek yoktur. yi duygular ve birkaç söz yeterlidir. Gerisi kendili inden gelir." Önderli in ya am ve mücadele felsefesi de temelde bu yakla mlar çerçevesinde gerçekle mi tir. Bu konu kadrolar n yeterince bilmedikleri, bilince ç karmad klar bir konudur. Kadrolar zda genel bir yakla m olarak olanaklara ba k vard r. Sanki her ey olanaklar n fazlal yla gerçekle iyormu gibi davran lmaktad r. "Olanaklar azd r, daha fazla olanak verin, verirseniz daha da yapaz, yoksa bu olanakla olmaz" zihniyeti egemendir. Bu zihniyet Önder APO'ya ve PKK'ye ait bir zihniyet de ildir, bu 'olmaz n' zihniyet ve felsefesidir. Bu felsefe kesinlikle bize deil, dü mana aittir. Dü man n her gün Kürt insan na verdi i felsefedir. Önder APO'nun felsefesinde "olmaz" diye bir ey yoktur; olmaz, olurun gerekçesidir. Önder APO için ne denilmi tir? "En olmazlar olur yapan adam". Bu gerçektir. Herkesin olmaz dediine olur diyen ve ba aran bir önder ve bir harekettir. Bunun mensuplar da bu felsefeyi esas almak zorundad r. Olanak azsa çal n, istedi iniz kadar olanak yarat n ve partinin hizmetine koyun, bu sizin elinizdedir. Hem olanak az denilecek, daha fazla olanak istenecek, hem de ko ullar uygun olmas na ra men çal p olanaklar fazlala lmaya- PKK'de olanak yoksa ikayet etmek, istemek yerine yaratmak, varsa da hakk vermek esast r. Onun için kadrolar n, aday kadrolar n o bahane ki ili ini malar gerekiyor. Olanaklara nan, olanaklarla i yapan, daha fazla, hep daha fazla olanak isteyen ki ilik zay f, kendine halka, harekete, mücadeleye ve ba ar ya güvenmeyen bir ki iliktir cak! Bu iki yüzlülüktür, PKK'lilikle de bir alakas yoktur. PKK'de olanak yoksa ikayet etmek, istemek yerine yaratmak, varsa da hakk vermek esast r. Onun için kadrolar n, aday kadrolar n o bahane ki ilini a malar gerekiyor. Olanaklara s nan, olanaklarla i yapan, daha fazla, hep daha fazla olanak isteyen ki ilik zay f, kendine halka, harekete, mücadeleye ve ba ar ya güvenmeyen bir ki iliktir. Bu ki ilik PKK'nin dü man olarak gördü ü ve mücadele etti i bir ki iliktir. Onun için hiçbir arkada n hiçbir zaman bahanelere ihtiyaç duymamas , bütün bahaneleri daha çok mücadele etmenin, ba arman n gerekçesi saymas , bu te- 45 KOMÜNAR melde yüklenmesi ve sonuç almas gerekiyor. Önder APO'ya yolda k, PKK'de militanl k yapmak isteyenler bunu esas alacaklard r. Ba ka türlü PKK'de militan olunamaz, Önder APO'yla yolda k yap lamaz. Öyle, 'geldim, u sorunum var, bu sorunum var, parti bu sorunumu çözsün, parti beni itsin' biçimindeki bir yakla m olmamal , varsa da hemen terk edilmelidir. Parti kimseyi e itmez. Parti kendini e itmek isteyene olanak sunar, güç ve destek verir, e itim ortam yarat p, olanaklar sunar. Partinin yapaca budur. Bir ki i kendini e itmedikten sonra hiç kimse onu e itemez. Parti Merkez Okullar 'na kat lan bir kadro aday öyle kendini ta gibi partinin üzerine atamaz. Birçok arkada kendini e itmiyor, e itimsizli inin nedenini de neredeyse partide buluyor; 'parti beni e itsin' diyor. Sen kendini e itemedikten sonra parti seni nas l e itsin? Tabii ki parti seni e itmez. Ama sen kendini e itirsen, o yönde çaba gösterirsen, parti zaten onun ortam ve imkân sunuyor, bundan sonuna kadar yararlanabilir, kendini itebilirsin. Parti Merkez Okulu dü künlerin, kendini hareketin üzerine atanlar n yeri de ildir. Buras parti militanlar n yeridir, fedailerin yeridir. Burada ancak fedai olarak kal p, ya an labilir, bunun da çok net anla lmas gerekiyor. Parti okullar s nt evleri de de illerdir. Parti Merkez Okullar her gün yeni zihniyet devrimlerinin gerçekle tirildi i yerlerdir. Herkes böyle anlayacak ve bu temelde anlam vermeye çal acakt r. Kendini e itmek, öyle baz bilgiler edinmek de ildir. üphesiz bilgi edinmeyi içeriyor, ama e itimi sadece bilgilenme olarak anlamak yanl r, yetersizdir. Baz lar e itimi öyle anl yor ve yakla yor. Edindi i baz bilgileri de yeri geldi inde kendi ç karlar için kullanmaktan çekinmiyor. Kendini savunman n, koruman n, bireysel bir tak m ihtiyaçlar gidermenin arac olarak kullan yor. Bu kesinlikle yanl r ve terk edilmesi gerekir. Kendini e itmek demek par- 46 tinin amaçlar do rultusunda kendisini yeti tirmek demektir. Partinin zihniyeti ile kendisini e itmek ve ya amak demektir. Kendini halk n sorunlar n çözüm gücü haline getirmeyen biri kadroluk s fatlar kazanamaz ve militanl k da yapamaz. O hem partiye, hem de bu halka yük olur, bela olur; partiye de, halka da sorunlar ve kay plar yaat r. Onun için e itime kat lanlar n tamamen hareketin amaçlar na, bu amaçlar gerçekle tirmek için ihtiyaçlar na, onun çizgi esaslar na göre kendilerini e itmeleri; her ko ulda, her türlü görevi her alanda yürütebilecek, onun sorumlulu unu kendilerinde yaratacak düzeye gelmeleri gerekiyor. Kadro aday e itimden ç yor, hareketin ihtiyaçlar temelinde düzenleme yap yor, ama o diyor ki; "Bu benim gönlüme göre deil". Yani her ey gönlüne göre olacak. Hareketin ihtiyaçlar var m yok mu onu ilgilendirmiyor. Her eyin ona göre olmas gerekiyor. Böyle çok tuhaf bir partililik var, hem de e itimden sonra bunlarla kar la yoruz. Parti Merkez Okullar 'ndan mezun olan bir kadro öyle gönlüne göre görev isteyemez, görev alamaz. Hareketin, halk n ihtiyaçlar neyi gerektiriyorsa, hangi alanda hangi görevi gerektiriyorsa, o alanda, o görevi yerine getirmekle mükelleftir. Kadro olmak ba ka türlü ifade edilemez, tan mlanamaz, hele de PKK'de. PKK militanl her hangi bir militanl k de ildir. PKK militanl tamamen fe- KOMÜNAR dai bir militanl kt r, kendini adama militanr. Görevlere, hareketin ihtiyaçlar na do ru yakla lmal r. Militanl n bu tarzda anla lmas , ya anmas gerekmektedir. Neredeyse kadroya görev ve alan be endirece iz. Bu hareketin böyle bir kadro anlay , böyle kadrolar yoktur. Biz yurtseverlerle neler yapabileceklerini tart z, pazarl k yapar z, anla z, ona göre önlerine görev koyar z. Bir parti militan yla görev ve alan pazarl yap lmaz, en az ndan PKK'nin böyle bir parti ve militan anlay yoktur. Bu kadar kendine göreysen, bu kadar keyfiysen, bu kadar her eyi kendine göre geli tirmek istiyorsan, o zaman PKK'de ne i in var? PKK böyle bir yer de ildir. Bizim böyle yakla anlara söyleyece imiz; sen yanl yere gelmi sin. PKK'ye gelmek demek, PKK'ye kalmak demektir. PKK'yi kendine katamazs n, kendine göre düzenleyip harekete geçiremezsin. Sen PKK'ye kat lacaks n, PKK'nin amaç ve ihtiyaçlar na göre kendini düzenleyecek, harekete geçireceksin. Onun için o kendine göre anlay lar n terk edilmesi gerekiyor. PKK kadrosu PKK'nin zihniyet ve tarz na göre kendisini düzenlemesi gerekir. Görev, alan ve yer tercihinde bulunmadan, partinin önüne koydu u her türlü göreve her ko ulda, her yerde ve her düzeyde haz r olunmas gerekiyor. Bu anlay ta olmayan biri PKK militan de ildir, olamaz da. Yukar da da belirttim; her hareket ona adanm kadrolarla ba ar ya, amaçlar na ula r. Bu olmadan ba ar ya ula mak mümkün olmaz. Adanm ki ilikler, kendine ait olmaktan ç kan, kendini a an, kendinde toplumsall yaratan, tüm ya amlar özgürlü e, halk n kutsal davas na, partinin kutsal amaçlar na göre düzenleyen ki iliklerdir. Tümüyle hareketin, halk n ihtiyaçlar kendisine esas alan, onlar gidermenin sürekli çabas içinde olan, burada sonuç almadan asla vazgeçmeyen ki iliklerdir. PKK militanl ve ki ili i böyledir. Kendini adalara insanl k tarihinde dervi ler, peygamberler deniliyor. Biz buna fedai diyoruz, kendini adam n günümüzdeki ifadesi budur. Bu, insanl tarihte temsil eden, ideallerine, ütopyalar na, ç karlar na, özüne ba olan bir kültür, bir gelenek ve bu temellerde ekillenen bir ki ilik ve ya amd r. Onun için biz Apoculu u bir peygamberler ve dervi ler hareketinin günümüzün gerçekle mi biçimi olarak de erlendiriyoruz ve bunu da sadece keyfimiz istedi i için yapyoruz. E er kendimizi böyle de erlendiriyor, böyle ele al yorsak, dayand z sa lam gerekçeler, temeller vard r. Onun için bu de erlendirmeleri yap yoruz, bunun da böyle anla lmas gerekiyor. Çünkü Apoculuk peygamber ve dervi gelene inin günümüzdeki gerçekle me biçimini daha nda kendine esas alan ve bu temelde kendini gerçekle tiren bir harekettir. Bu hareketin, bu Önderli in bir felsefesi vard r. Önderlik, "Bir lokma bir h rka" dedi. Bu bir ya am, bir mücadele tarz r. Tüm PKK kadrolar da bu felsefeyi kedilerine esas almak ve bu felsefe temelinde kendilerini gerçekle tirmek zorundad rlar. Bizim e itimimizin, ya am n ve mücadelemizin özü budur. Her arkada n kendini bu felsefe temelinde gerçekle tirmesi gerekiyor. Yani kendisini, kendisine ait olmaktan ç kar p, ba kas na ait hale getirmesi gerekiyor. Kime ait hale getirecek? Tabi ki halka, insanl a, harekete ait hale getirecek; dü man na ait hale getirecek de ildir herhalde. imdiye kadar Kürtler kendine ait de ildi, dü man na aittiler. PKK militanl kendisinde toplumsall gerçekle tiren, bu anlamda kendisine ait olmaktan kan bir militanl kt r. PKK militanl n bu özelli i do ru anla lmazsa, gereklerine göre ya anmaz, mücadele edilmezse, ki iyi ihanete kadar da götürür. Kürtlerde kendine, halk na, insanl a ait olmayanlar da vard r. Bunlar dü mana çal yor, ba kas na hizmet ediyorlar. Biz bunlara ajan, hain, i birlikçi, çete vs. diyoruz. Onlar da kendilerine ait de illerdir, onlar da o biçimde ba kalar na ait oluyorlar. Biz de kendimize ait de iliz, ama bizim ba kalar na ait olmam z ba ka 47 KOMÜNAR türlü gerçekle iyor. Onlar kendine ait olmaktan ç karken, bir yönüyle kendine ait olmay koruyorlar, yani bireysel ç karlar için yap yorlar. Bizde hiçbir bireysel ç kar yoktur, tümüyle kendini adama, kendine ait olmaktan ç kma, toplumsall esas alma ve kendinde gerçekle tirme, bunun için mücadele etme var. PKK kadrosunun gerçekle me biçimi bu tarzda oluyor. PKK nefs sava n yürütüldü ü bir yerdir, nefs sava n ad r. Dikkat edilirse peygamberlik ve dervi lik gelene inde nefs sava esas sava r. Di er bütün sava lar buna ba geli tirilen sava lard r. E er bu sava kazan rsa di er sava lar kazan r, di er sava lar kazand ran nefs sava r. PKK'de nefs sava esas sava r. Kendini terbiye etme, kendini yaratma, kendini çözüm gücü haline getirme, her türlü bireysel ya amdan kendini ar nd rma, bu temelde kendini bir bütün halka ve insanl a adama, halk n, insanl n sorunlar kendi sorunlar olarak görme, bunlar n çözümü için çaba göstermektir. Bu aç dan PKK militan olmak demek, nefs sava vermek, kendini PKK'nin amaçlar , çizgisi temelinde terbiye etmek demektir. Bu temelde bir ki ili i, duyguyu, ruhu, dü ünceyi kendinde yaratmak demektir. Ba ka türlü PKK'li olunamayaca n çok net bilinmesi ve anla lmas gerekiyor. Dervi ler nas l ki kendini yaratarak, toplumu yaratmaesas al yorlarsa, yine, nas l ki Önder APO kendini yaratarak PKK ve PKK militanlar yla bir toplumu yaratmay esas alm sa, her PKK militan n da bunu kendisine esas almas gerekiyor. Ki i hem kendisini, kendinde partiyi, insanl , halk ; hem de bu de erlerde kendisini yaratacakt r. Bu Önderli in ve PKK'nin gerçekle me biçimidir. Önderlik kendisini yaratm , ayn zamanda kendisiyle birlikte partiyi, yolda lar , halk da yaratr. Bu büyük bir gerçekle me biçimidir. Her PKK militan e er büyük gerçekle mek istiyorsa, bunu kendisinde yaratarak, bu tarzda gerçekle meyi esas almal r. Bunun 48 için bireycilikten kendisini ar nd rmas gerekir. Bireycilikten kendini ar nd rmayan ki i kendinde ne partiyi, yolda , halk , insan, ne de onlarda kendini gerçekle tirebilir. Her eyi kendisi için yapar ve kendisi için kurban eder. Bunun büyük gerçekle me ile alakas yoktur. Parti Merkez Okullar nda itime kat lan her kadro parti zihniyeti, tarz , ya am , ki ili i, kültürüyle çeli en neyi varsa giderecektir. Partiyle do ru bir birle meyi kendisinde gerçekle tirecektir. Bu temelde do ru bir kat m ve yürüyü ün sahibi olacakt r. Zihniyet neyi ifade eder? deoloji ve felsefeyi. Tarz ise örgütlenmeyi ve pratikle meyi; onun temposunu, üslubunu, ahlak , kültürünü, yol ve yöntemini ifade eder. Zihniyet bilinçtir, bak r; tarz ise hedefe var n örgütlenmesi, pratikle mesi ve yürüyü üdür. Sadece parti zihniyetinde, tarz nda derinle memek olmaz. Hem hareketin zihniyetinde hem de tarz nda derinle erek partile me do ru ya an r, do ru bir kat m ve yürüyü gerçekle tirilir. Birçok kadromuzun hem zihniyette, hem de tarzda sorunlar ya ad bir gerçektir. Onun için kendine görelik, bireycilik çok güçlü ortaya ç yor. Parti zihniyetine ve tarz na girmedi i, derinle mede srarl davranmad için bireycilik ve kendine görelik ve bundan kaynakl sorunlar ortaya ç yor. Bunu a man n yolu, parti zihniyeti ve tarz nda sürekli bir derinle meyi esas almaktan geçiyor. Her kadro Apocu felsefe, ideoloji, siyaset, ahlak, örgüt, ya am ve me ru savunma anlay nda derinle erek demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü toplumu yaratman n militan öncü ki ili ini kendinde gerçekle tirmek zorundad r. Bunu ba armak için genelde devletçi, iktidarc , özelde de kapitalist modernist sistemden bütün yönleriyle; zihniyetinden ya am na kadar bütün yönleriyle kopu u ve onu a may gerektirir. E er bütün yönleriyle kopu ve a ma yönünde çabalar gösterilirse, Önderlik zihniyetine, tarz na, yani çizgiye ve onun sistemine do ru giri gerçekle tirilir KOMÜNAR ve yürümede do ru olur. Bunu ba aran birinin prati i, parti prati i olarak ba ar bir ekilde ortaya ç kar. Aksi takdirde partiye zarar verir. Önderlik en büyük özele tirisini bu nokta da verdi ini söylüyor. Eski paradigmay böyle terk ediyor, Önderli in yapgibi PKKlile mek, Apocula mak isteyen her arkada n da özele tirisini bu noktada derinle tirmesi gerekiyor. Devletçi sisteme ait olan felsefeden, ideolojiden tutal m siyasete, kültür ve ahlaka, ya ama, mücadele örgüt anlay na kadar kopu u gerçekle tirmesi gerekir. Öyle baz yönlerden kopmak, baz yönlerden ya amak bizi PKK'lile tirmez, Apocula rmaz, Önderli in yolda haline Kapitalizm insanl tarihinden kopar yor, köksüzle tiriyor, belleksizle tiriyor; belli ine sald yor ve gerçe inden özünden uzakla yor. nsan dü ünemez, gelece ini göremez hale getiriyor. Geli tirdi i spor-seks-sanat sektörleriyle felakete do ru götürüyor, her eyi meta haline getiriyor, pazara döküyor. getirmez ve ba ar bir yürüyü ün sahibi de yapmaz. Lafta Önderlik, ama ya amda kapitalist sistem; herhalde kimse böyle PKK'li olunabilinece ini iddia edemez ve böyle PKK'lile me de olmaz. Bizim köyde buna "toltajê" diyorlard , yani ki iliksiz. Bir ki ili i, bir kimli i yok. Bundan daha tehlikeli bir ey olamaz. Maalesef birçok kadromuzda ya anan durum tam da budur. A atç APO'yu konu uyor, ama ya am na, mücadelesine bakt n m KDP'yi, Celal Talabani'yi, sömürgecili i, Amerika'y , Avrupa'y her eyi görürsün. te bahsetti imiz kendinden vazgeçmek, parti, halk ve insankla bütünle mek, tam bir kopu u gerçekle tirmek bu ikiyüzlü durumu ortadan kal- rmak içindir. Bunlar olmadan söylendi i gibi ya anmaz ve bu da sorunlara neden olur. Çokça kar la z ve gayet iyi bildi imiz sorunlar buradan kaynaklan yor. Bunun kesinlikle çözümlenmesi, a lmas gerekir. Kapitalist modernitenin ideolojisi ve kültürüyle mücadeleyi çok yetkin ve sürekli sürdürmek gerekiyor. Onun liberalizm çizgisiyle, ya am tarz yla, kültür ve ahlak yla, kiili iyle mücadeleyi amans z yürütmek gerekiyor. Belki devletçi, iktidarc sistem insanl a çok ey kaybettirmi tir, ama kapitalist modernite çok daha fazla ey kaybettirmektedir. Kapitalist modernite Önderli in de belirtti i gibi sosyal, kültürel, ekonomik olarak görülemez, tamamen bir yönetim biçimidir. Ekonomi, toplum, ya am kar r; insanl n özüne kar r. Kapitalizm toplumsall y yor. Toplumsall y kmak demek, insanl a kar t olmak demektir. Çünkü insanl k toplumsall kla varl sürdürebilir, ba ka türlü var olmas , varl sürdürmesi dü ünülemez. Toplumsall a kar olan güç, sistem, zihniyet insani olamaz. Toplumsall da tarak, bireyselli i güçlendirerek, s rs z geli tirerek iktidar her yerde örgütleyerek -buna bio iktidar diyorlar- kapitalist modernist iktidar n ta lmad , sokulmad hemen hiçbir yer b ralmam r, her yere iktidar ta rm r. Denilebilir ki tek ki i bile bunun d nda rak lmam r. Bu neyi ifade ediyor? Bu toplumun, insanl n y , felaketini ifade ediyor. Kapitalizm insanl tarihinden kopar yor, köksüzle tiriyor, belleksizle tiriyor; belli ine sald yor ve gerçe inden özünden uzakla yor. nsan dü ünemez, gelece ini göremez hale getiriyor. Geli tirdi i sporseks-sanat sektörleriyle felakete do ru götürüyor, her eyi meta haline getiriyor, pazara döküyor. Pazara dökmedi i, al p satmad hiçbir de er b rakm yor. nsanl n her eyini pazara, sat a döken bir sistem insanc l olamaz. Hiçbir insan böyle bir sistemi kabul 49 KOMÜNAR edemez. Onun için insanl , ya am tüketiyor, tahrip ediyor. Ekonomik y m, açl k ve ahlaki çöküntü geli tiriyor. Bu insanl n çok ciddi sorunlarla kar kar ya oldu unu gösteriyor. Yo un bir biçimde sava endüstrisini geli tiriyor. Adeta insanl bu sava endüstrisi içerisinde eritiyor, çevreyi ve doay ac mas zca tahrip ediyor. nsanl k böyle bir durumu ya yor ve insanl k bu durumdan kurtulmak zorundad r. Bu da ancak bir alternatif sistem geli tirmekle; demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü bir toplum ve sistem yaratmakla mümkündür. Bu ise do al toplumu, yine demokratik uygarl k toplumunu esas almakla gerçekle ebilir. Biliniyor, Önderlik üç toplum biçiminden bahsediyor: "Do al toplum, uygarl k toplumu ve demokratik uygarl k toplumu". Yani doal toplumla, demokratik uygarl k toplumunu birle tirmeye çal yor. Var olan uygarl k toplumuna kar , do al toplumu demokratik uygarl k toplumu biçiminde aya a kald rmaya çal yor. Onun için do al toplumun demokratik komünal de erlerini esas almak, bunu bilim ve teknik düzeyiyle bütünle tirmek, insanl k tarihinde demokrasi, e itlik, özgürlük için yürütülen mücadelelerde ortaya ç kan de erlerle bunlar birle tirmek yeni sistemi yaratmada oldukça önemli bir yakla ifade ediyor. Önder APO özele tirisini tam da bu noktada veriyor. Önder APO'nun yolda oldu unu veya olmaya çal söyleyenler, tabi sahte deil gerçekten yolda olmak isteyenler Önder APO'nun özele tiri geli tirdi i noktada özele tiri geli tirmelidirler. Kapitalist moderniteden tümden kopmay , onu a may kendilerine esas almalar gerekiyor. Ancak o zaman sahte yolda a dü meyebilir ve gerçek yolda kta ilerleyebilirler. E er kapitalist moderniteye kar radikal bir kopu u kendilerinde esas almazlarsa, hele hele kapitalizmi baz yönleriyle ya amay kendilerine hak olarak görürlerse, kesinlikle Önder APO'nun gerçek yolda olunamayaca n iyi bilinmesi gerekiyor. Çünkü Önder APO'nun yol- 50 da oldu unu söyleyenler çok, ama bunu söyleyenlerin ya amlar na, mücadele tarzlar na, zihniyetlerine, ki iliklerine bak yorsun, sistemin yaratt bir ki iden herhangi bir fark göremiyorsun. Hatta bu zihniyet, yakla m ve özelliklerini ele tirdi inde de tepki gösteriyor. Güya o tarz ya amay demokratik bir hak olarak görüyor. Hatta bunu savunmakla yetinmiyor, geli tirmeye, ba kalar da buna çekmeye çal yor. Mücadelemizin çok çe itli alanlar nda bu türden yakla mlarla kar la yoruz. Bir parti kadrosunun bu tarzda dü ünmesi, konu mas ve ya amas kabul edilemez. Bu türden bir yaam ve yakla m içerisinde olan kadro zaman geçirmeden kendisini hemen ar nd rmal r. Bilmelidir ki, bu tarzda ya ad her gün, Önderli i telaffuz etse de dü man ya yordur. O ya am ve o ya am n eylemi partinin ya am ve eylem de ildir. Parti saflar nda olan, ama çift ki ili i sürdüren, ki ilik problemi ya ayan, bunu parti ortam na ta ran ve partiye, halka ya atan ki ilikten kurtulmak istiyoruz. Bu neyi ifade ediyor? Kadromuzda sistem anlay n etkili oldu unu ifade ediyor, sistemden tümüyle kopmad , kopmak istemedi ini ve bunun srarl çabas yeterince sürdürmedi ini ifade ediyor. Bu ise, parti saflar nda her türlü yozla maya, a nmaya, sorunlara, kay plara ve tahribatlara yol aç yor. Ortayolculuk ve ortayolculuktan kaynaklanan bireyci, bencil, kendine göre, dar, yüzeysel, mahalli, tepkici, duygusal, grupçu, hizipçi, liberal, uzla mac , idareci, bürokrat, dogmatik, köle ruhlu, egemenlikçi, çözümsüz, inançs z, moralsiz, karars z, net olmayan, ikircikli, iddias z, ciddiyetsiz, sorumsuz, güvensiz anlay lar , bu anlay lar n ekillendirdi i ki ili i a mak istiyoruz. Kayna orta yolculuktan alan, oradan beslenen, büyük kay p ve tahribatlara yol açan, dü mana sürekli ba ar umudu ve imkân veren, içimizdeki gizli-aç k tasfiyecili i, tasfiyeci anlay lar a mak istiyoruz. Uluslararas komplo ve inkâr-imha siyasetinin beslendi i KOMÜNAR çözümü, ba ar engelleyen ortayolculuk ve ondan kaynaklanan anlay lar a mak ve çözümü yakalamak istiyoruz. Kendimizde do ru duygu ve dü ünceyle örgütte eylem ki ili ini yaratmak istiyoruz. Önder APO, Kemal P R, Beritan ve Zilan ki ili ini yaratmak istiyoruz. Kapitalist modernite esas gücünü tekellerden ve orta s ftan al r. Kapitalist moderniteyi ya atan temel iki ö e budur. Tekellerin ve orta s n zay flad bir yerde sistem sorunlar ya ar ve ayakta kalmatehlikeye dü er. Sistemi besleyen tekellerin yan s ra orta s ft r. Bunun çok net anla lmas gerekiyor. Bugün kapitalist sistemin içine girdi i krizi ortayolculu u, orta s güçlendirerek a mak istiyor. Çünkü orta n al m gücü oldukça dü mü tür, bu s f güçsüzle mi tir. Bu durum sistemde önemli bir krize yol aç yor. Krizi a mak için orta s güçlendirme çabalar var. Eskiden Demirel bunu çok iyi dile getiriyordu: "Orta güçlendirmemiz gerekir" diyordu. Kapitalizmi güçlendirmek bu s güçlendirmekle mümkündür. Ba ka türlü kapitalist sistemin ya ama ans tehlikeye girer. Ortayolculukta, yani orta s f anlay nda srar etmek, kapitalist modernitede srar etmek demektir. Partide sistemiçile meyi geli tirmek, partiyi sistemin hizmetine çekmek demektir. Dikkat ederseniz partimizde sistemiçile me esas kayna bu anlay tan al yor ve tüm yozla ma buradan geli iyor. E er yozla man n önünü almak istiyorsak, parti saflanda bulunan orta s f anlay na kar çok ciddi bir biçimde mücadele yürütmemiz gerekir. Partide sistemiçile meye yol açan orta s f anlay r, yani ortayolculuktur. Oysaki biz sistemden tümüyle kopmak, mak ve kendi komünal demokratik sistemimizi kurmak istiyoruz. Mademki amac z bu, o zaman kapitalist modernist sistemi mutlaka a mam z gerekir. Sistemi esas besleyen orta s f anlay lar ndan tamamen kopulmad kça, komünal demokratik sistemi geli tirmek asla mümkün olmayacakt r. Ko- münal demokratik sistemi geli tirmekte srarl olanlar n kesinlikle var olan sistemle, o sistemi ayakta tutan anlay larla k yas ya bir mücadele yürütmesi gerekir. Ba ka türlü demokratik komünal sistemin in a edilemeyece ini her kadronun çok iyi anlamas gerekir. Apoculuk bireycili i de il, toplumsall esas alan bir harekettir. Toplum ile birey arandaki dengeyi kurmakta srar eden bir harekettir. Ne toplumu bireye, ne de bireyi topluma feda etmek istemeyen bir harekettir. Kadroluk, toplumsall esas almak, inanmak ve bilinçli kat lmak; kendine göre kat a makt r. Birey olmak toplumsall ktan kopmak de ildir, bizim böyle birey olma anlay z yoktur. Bu tamamen kapitalist sistemin geli tirdi i bir anlay r, bireyciliktir. Bizdeki birey olma anlay toplum için çözüm gücünü kendisinde yaratmakt r; kendini, kendine ait olmaktan ç karmak, kendinde toplumsall gerçekle tirmektir. Bizde birey tamamen böyledir. Önderli in kendisinde gerçekle tirdi ini gerçekle tirmektir. Önderlik toplumsall en üst düzeyde kendinde gerçekle tiren, bütün toplumsal sorunlara çözüm gücünü kendinde yaratan bir ki iliktir. Bizde birey olmak bu tarz kendinde gerçekle tirmek demektir. Birey olmak demek, toplumla birlikte ya amak, toplumu kendinde, kendini toplumda yaratmak demektir. Toplumdan kopmak insanl ktan kopmak, hayvanla maya do ru ad m atmak demektir. nsan toplumsuz ya ayamaz. nsan insan yapan onun toplumsall r. Toplumsall ktan vazgeçmek demek, insanktan vazgeçmek demektir. Hiçbir PKK kadrosu birey olma ad alt nda toplumsall ktan kendini uzakla ramaz, koparamaz, toplumsall reddedemez, bireycili i esas alamaz. Duygu nedir, biraz da onun üzerinde durmak istiyorum. Duygu; güdülerin terbiye edilmesi, üzerinde kontrol kurulmas , yönlendirilmesi, özgür ve e it ya amla birlikte bunun ki ili ini, dü üncesini, örgüt ve eylemini geli tir- 51 KOMÜNAR medir. Bizdeki duygu tan ve anlay budur. Ki inin yücelmesi, onur sahibi olmas , güdülerini dü ünceleriyle ba lant olarak yüceltmeyle olur. Güdülerini kontrol etmeyen, yönlendirmeyen, dü üncelerinin hizmetine sokmayan ki i, dü kün bir ki iliktir. Dü ünce, örgüt ve eylemin geli medi i yerde güdüler ayaklan r, güdüler duygular n yerini al r. Özgür ya am sevenin duygular olur, bunlar tutku düzeyine de ç kar r. Özgür ya am sevmeyen veya böyle bir amac olmayan n duygular olmaz, güdüleri olur. Güdüler öne ç kar, güdüler konu ur. Parti ki ili i, özgür ki ilik, sistemin verdi i duygularla gerçekle emez. Eski duygularla partile me ya anamaz, özgürle me ve e itlik sa lanamaz. Bunun için yeni duygular yaratmak gerekir. Kürdistan' da partile mek demek, özgürle meye ad m atmak, yeni duygular n sahibi olmak ve sürekli bu duygular büyütmek demektir. Duygulardan bahsedelim. En büyük duygu Önderli in, ehitlerin, halk n yüre iyle, ate iyle cevap vermekle yarat r. Bask , tecrit, i kence, hakaret, katliam alt nda özgürlük ve e itlik için her eyini veren, her eye katlanan Önder APO, halk ve her gün ehit dü en yolda lar görmektedir. Buna nas l cevap olurum diye dü ünmekte ve pratikle mektedir. Bunu mral sistemi ko ullar nda yapmaktad r. Do ru duygu sahibi olan, do ru duygular geli tirmek isteyen biri böylesi duygular ya ar. Ba ka duygular n sahibi olamayaca aç kt r. Bütün bunlar görmeyen bir ki i, 'nas l cinselli i ya ar m, güdümü nas l tatmin ederim' gibi zay fl klar ve dü künlüklerini her eyin merkezine koyar. Buna da 'duygu' ad verir. Bunun da hakk oldu unu söyler ve kabul ettirmeye çal r. Bu bir dü künlüktür. Bunun duyguyla, a kla hiçbir alakas yoktur. Parti ki ili i, özgür kad n ve erkek ki ili i geli tirilmeden, k-sevgi ad na geli tirilen ili kiler parti ve mücadeleyi zay f dü üren, partiye, halka kaybettiren anlay ve yakla mlard r. PKK, darmada n edilen, kendine ait olmak için 52 mücadele eden bir halk zorbela toplumsalla rmaya ve bununla güç yaratmaya çal yor. Bu konuda ödedi i bedeller, ya ad zorluklar, a engeller de gözler önündedir. Baz lar bunu sosyal reform, gizli tasfiyecilik, derin tasfiyecilik, aç k tasfiyecilik biçiminde ili ki geli tirerek gizli pi manl parti saflar nda yayg nla rmaya çal yorlar. Bu tür ili kileri srarla saflar zda geli tirmeye çal yorlar. Buna da demokratik hak, özgürlük, a k, sevgi, duygu diyorlar. Bunlar n hiçbirinin a kla, sevgiyle, duyguyla, demokratik hakla, özgürlükle -hele hele baz lar n söyledi i iki ki i aras ndaki özgür bir ili kidir-, bunlar n parti ve mücadeleye zarar vermeyen özgür ili kiyle hiçbir alakas yoktur, bunlar tamamen yanland r, aldatmad r. Kendini, çevresini, partiyi, halk aldatmakt r, zarar vermektir. Bir ili kinin, tutumun özgürlü e ve e itli e hizmet edipetmedi i, demokratik olup olmad , onun ideolojik, felsefi, siyasi, örgütsel mücadele, tarih, toplum, ahlak, kültür ve ili kilerine, yol açt sonuçlara bak larak, ona göre deerlendirilebilir. Tek ba na bir tercih, demokratik özgür bir tercih gibi görünse de, bu tamamen bir aldatmad r. Hiçbir tutum tek ba na demokratik ve özgürlükçü bir tutum olarak ele al namaz. Saflar zda bulunan baz lar duymu lar ki, 'tercih hakk demokratik bir hakt r'. Onun için diyorlar: "Ben tercih hakk kullan yorum, demokratik hakk kullan yorum". Bu büyük bir aldatmad r, aldanmad r. Hâlbuki Önderlik gerçe inde, PKK gerçe inde aldanma ve aldatma yoktur. Önderlik bo una demedi: " Ne aldat m ne aldan m". Bu PKK'de bir ilkedir. Hiçbir PKK militan n kendisini aldatmamas ve aldanmamas gerekiyor. Oysaki bak yoruz büyük bir aldanma ve aldatma tam da bu noktada ya yor. PKK ortam ideolojik-siyasal bir ortamd r. Böylesi bir ortamda her davran n, her tutumun, her kelimenin bir anlam vard r. PKK anlam gücü olan bir harekettir. Anlams zl n PKK'de yeri yoktur. Anlams z olan hiç- KOMÜNAR bir ey PKK'de olamaz. Bu kadar ideolojik- Önderli in düzeyiyle hiçbir arkada n düsiyasal bir ortam olacak, sen bu ortamda zeyi k yaslanamaz. Önderlik ba aramam , kendine göre ili ki geli tireceksin ve diye- ama bizim beyefendiler, han mefendiler güceksin ki, 'iki ki inin aras ndaki bir ili kidir; ya e it özgür ili kiyi ba aracaklar. Bunu kimseye hiçbir zarar yoktur, kimseyi ilgi- kendinize yutturabilirsiniz, bna yutturamazlendirmez'. Bunu kimse yutmaz, en bilmez z. Benim bu yakla mlar yutmayaca m olan biri bile bu yakla mlar n ne anlama ve bir PKKlinin de yutmayaca çok aç kt r. geldi ini gayet iyi bilir. Böylesi bir ortamda Fuat arkada da öyle bir ili kiye girdi, her davran n, her konu man n, her sözcü- ba aramad , b rakt . Neredeyse devrimcili i ün ideolojik, siyasal, örgütsel, anlam var- bitiyordu. Her halde bu arkada lardan ileri r. Hiç kimse kalk p da bu örgüt ortam nda; bir düzeyiniz yok. Partimizin ilk ve kurucu 'Ben bir ki iyle öyle bir ili kiye girmi im ve kadrolar ndand r. B rakmak zorunda kald . bu hiç kimseyi ilgilendirmez. Bu örgüte za- Nas l ki aileyi ve evi b rakt ysa, mesle i ve rar vermez, halka zarar vermez, kimseyi de okulu b rakt ysa, o ili kiyi de b rakmak zoilgilendirmez' diyemez. Söylese de bunun runda kald . Çünkü bakt ki o ili kiyle bir yeciddiye al nmayaca aç kt r. Hiç kimsenin re varam yor. Varmak urada kals n, sürekli kendisini kand rmamas gerekiyor. tükeniyor ve tüketiyor, onun için b PKKli Önder APO Fatma ile on y l özgür, rakt . Bunlar ba aramad , sizler mi it bir ili ki geli tirmek için çok ba aracaks z? Bu kendini alolmak demek büyük çaba gösterdi. O ili kinin Önder APO'nun datmaktan ba ka bir ey ifade sadece siyasal bir amac yoktu, tercihlerine sahip etmez. Öyle özgür, e it ili ki duygu yönü de vard . Önderlik geli tirmek kolay de il. Bir olmak, bütün tercih- bak yorsun yan yana geldiler, o duygu yönünü siyasal yölerini o temelde nüne daima tercih etti ve duy'bilmem biz birbirimizi sevgeli tirmek ve tercih- dik, â k olduk' diyorlar. Begu yönünü güçlendirmek istedi. Belirtti im gibi e it ve öz- ler do rultusunda nim anam ve babam n ili kileri gür bir ili kiyi yaratmak için on bile onlar n ili kilerinden çok ya amak l büyük bir çaba gösterdi. Ben daha ileri ve düzeyi de k yaslanademektir. bir gün bile tahammül etmedim o maz. Saflar zda böyle seviyesiz, ili kiye, hatta Fatma'y tasfiye etmeyi dü künce ili kilere yer yoktur. Buras bile Kemal P R'le dü ündük. Ama Önderlik fedailer toplulu udur, buraya gelen de fedai on y l sab rla o ili kiye anlam vermeye, bir olmaya geliyor, evlenmeye de il. Evlenmek düzey kazand rmaya çal . Sonuçta ba ar isteyen gitsin evlensin, toplumda herkes olamad gördü. O ili kiyi sürdürürse ge- evleniyor. Demek ki, bu i ler baz arkaleneksel anlay a dü ece ini, bunun kendi- da lar n dü ündü ü gibi olmuyor. Onun için sini ve hareketi bitirece ini, halka zarar ve- Önder APO'ya yolda k yapmak isteyenler rece ini gördü, onun için terk etti ve o ili - tercihlerini de do ru geli tireceklerdir. Öyle, kiyi b rakt . E er ba arsayd her halde terk 'tercih hakk kullan yorum, demokratik etmezdi. Önderlik böyle bir ili kiyi, yani ar- hakk kullan yorum' deyip, i in içinden kada lar n o çokça dillendirdi i 'özgür ili yr lmayacaklar. Mademki Önder APO'nun kiyi' bu ko ullarda ba aramad na göre, is- yolda lar r, tercihlerini de Önder APO'nun ter bayan olsun isterse erkek, hiçbir baba- tercihleri do rultusunda geli tireceklerdir. yi idin bu ko ullarda öyle özgür, e it bir ili - Önder APO'nun tercihleri farkl olacak, sen kiyi geli tirece ini sanm yorum, buna mil- onun yolda olarak farkl tercihler geli tireyonda bir bile ihtimal vermiyorum. ayet ceksin; bu sahtekârl kt r, iki yüzlülüktür. geli tirebilseydi Önderlik geli tirebilirdi. Bunun Önderlik yolda ile hiçbir alakas 53 KOMÜNAR yoktur. PKKli olmak demek Önder APO'nun tercihlerine sahip olmak, bütün tercihlerini o temelde geli tirmek ve tercihler do rultusunda ya amak demektir. Önder APO tercih yapt , mral 'ya girdi. Okuyorsunuz; "Benimki bir tercihtir. E er ben özgürlükte srardavranmasayd m, halk , yolda lar , örgütümü, onurumu satsayd m mral 'ya gelmezdim. Bugün Celal'in, Mesut'un konumunun ilerisinde bir konuma sahip olurdum" dedi. Bunlar n ne anlama geldi i kadrolaz, aday kadrolar z taraf ndan anla lmak zorundad r. PKK'li olmak demek, anlam gücüne sahip olmak demektir, öyle ba ka türlü ucuz PKK'lilik olmaz. Önder Apo tüm tercihlerini özgürlükten yana, bu halk n ba ar ndan yana, yolda lar n ba ar ndan yana gerçekle tirecek, bunun için bireysel ya am ortadan kald racak, bunu kendisine haram edecek, her eyini yolda lar n ve halk n ba ar ve özgürlü ü için ortaya koyacak, bir ba kas ysa Önderli in bir yolda olarak bireycili i, sistem anlay lar ya ayacak, sistemin öngördü ü ili kilere girecek! Böyle yolda k olmaz. Bu noktada düzeltmenin kesinlikle yap lmas gerekiyor. Her hangi bir tercihi ideolojik, siyasal, örgütsel, özgürlüksel, tarihsel, toplumsal, kültürel yönleriyle ele al rsan z, o tercihin do ru olup-olmad , özgürlü e, demokrasiye ve ba ar ya hizmet edipetmedi ini ortaya ç karabilirsiniz. E er o ili ki gerçekten örgütlenmeye, mücadeleye, ba ar ya, özgürlü e hizmet ediyorsa do ru bir ili kidir. Sadece kad n-erkek ili kilerinde de il, bütün ili kilerde ölçümüz budur. Bütün ili kilerin bu ölçüler temelinde ele al nmas , geli tirilmesi gerekiyor ki, o ili kiler do ru olup, hizmet etsin. Aksi takdirde o ili kilerde sakatl klar, çarp kl klar ya an r ve runa mücadele eti imizi söyledi imiz tüm de erlere de zarar verilir. Önderli in özgürlük sorunlar var, özgürle me sorunu var, halk n özgürlük ve özgürle me sorunu var. Biz imha alt nda olan bir hareket ve halk z. çak boynumuzda ve cellad z bizi imha 54 etmek için her gün sald halindedir. Önderli in ne zaman orada imha edilebilece ine, halk n ve hareketimiz üzerinde neler geli tirilebilece ine dair türlü türlü planlar yürütülüyor. Bu kadar imha tehdidi alt nda olan bir hareket ve halk z. Madem bu halk n, bu hareketin mensuplar z, her birimiz imha alt nday z -ki i in gerçe i budur- o zaman tercihlerimiz de, mücadelemiz de buna göre olmak zorundad r. Peki, gerçek buyken hangi PKK militan kalk p da kendine göre tercihler, ili kiler geli tirebilir? Ölüm-kal m mücadelesi yürüten bir halk, hareket ne yapar? Büyük bir mücadele verir. Bu sadece bir istek de il, bir zorunluluktur. Büyük bir militanl k ve bu temelde büyük bir pratikle meyi ya amak zorundad r. O hareketin mensuplar hareketin amaçlar na kilitlenmek zorundad r. Bu amaçlar gerçekle tirmek için her eyini ortaya koymak zorundad r. Fakat böylesi seçkin militanlar olunursa, o zaman b çak alt ndan ç kabiliriz ve özgürle me ya anabilir. Ba ka türlü bunun gerçekle meyece ini çok iyi kavramak gerekir. Parti ki ili i her hangi bir ki ilik olamaz. Böylesi bir ki ilik özgürle me çabas yürüten, büyük ve kutsal bir ki iliktir. Sayg duyulmas , örnek al nmas gereken bir ki iliktir. Özgür ki ilik, kendi kimli i, iradesi, dü üncesi, eylemiyle kendini özgür yaratmad r. Özgürlük; toplum ve birey için var olan ele tirmek, gerekli olan dü üncede dile getirmek, bunun örgütle eylemini srarla geli tirmektir. Özgür ya am, özgürlük için devrimci çabalar n bütünüdür. Her türlü köleci ve egemenlikli dü ünce, duygu, tutum ve eyleme örgütle kar durmakt r. Bu temelde iradeyi, dü ünceyi, kimli i yükseltme çabalar r. Parti Merkez Okullar zda geli tirdi imiz e itimle kendimizde özgürlü e ve itli e hizmet edece iz. Büyük duygu, düünce, örgüt ve eylem ki ili ini yaratmak istiyoruz. Netle mi , kararla , bilinçlenmi , toplumsall kendinde gerçekle tirmi , ba ar ya kilitlenmi , yarat , inisiyatifli, KOMÜNAR ciddi, sorumlulu u en üst düzeyde ya ayan, cesur, fedakâr, ba , dürüst ve kendini amaçlara adam bir ki ilik yaratmak istiyoruz. Sadece kendimizi de il, arkada lar da kendimizle birlikte e itmemiz gerekiyor. itimde bireycili i a mak, toplumsall esas almak gerekiyor. E itim anlay z bunu öngörüyor ve esas al yor. Her e itim devresine kat lan arkada lar sadece kendilerini e itmeyecek, kendilerini e ittikleri kadar yanlar ndaki arkada lar da e iteceklerdir; bu bir görevdir. Bunu yapmayan görevden kaç yordur, bunun böyle bilinmesi gerekiyor. E itimde de anlay z kolektivizmi, toplumsall esas almad r. Öyle sadece kendini e itme de ildir. Biz sosyalist bir hareketiz ve onun seçkin birer militan z veya olmaya çal yoruz. Sosyalistler toplumcudur, bireyci de ildirler, tüm çal malanda toplumu, toplumsall esas al rlar. Kendini, arkada , insan e itmemek, timi geriye çekmek, bo a ç kartmak PKK'de en büyük suçtur ve affedilemeyecek suçlardan biridir. Bunu yapmak dü man çizgisini esas almak ve PKK'ye dayatmakt r. Dü man Kürt insan n özgürle mesini istemiyor, onun için e itilmesini de istemiyor. Kürt insan n e itimsiz, geri kalmas istiyor ki, Kürdistan'da iktidar rahatl kla sürdürebilsin. PKK kendi insan e itmek ve bilinçlendirmek istiyor. Onun iradesini, kimli ini bu temelde ortaya ç kar p güçlendirmek ve bu temelde onun birli ini yaratmak istiyor. Onun için PKK'de kendini itmemek demek, dü man esas almak demektir. Dü man n Kürtlere lay k gördü ünü PKK'ye ve PKK insan na lay k görmek demektir, onun için suçtur. PKK gerçekli inde lerin yüzde sekseni e itimdir, görevin esas itimdir. Bu aç dan bu göreve do ru yakla mayan, hiçbir göreve do ru yakla amaz. Kendini, insan e itmeyen PKK'li hiçbir ba ar n sahibi olamaz. Özgürlük mücadelesi vermek, özgürle mek, Kürdistan halk n ve insanl n sorunlar çözmek, kendini özgürle tirme çabalar aral ks z geli tir- mekle mümkündür. Özgürle mek; kendini do ru ve yeterli e itmekle olur. Ba ka türlü özgürle ilemeyece ini anlamak gerekiyor. Apoculuk kendini özgürle tirme faaliyetidir. nsan ve halk özgürle tirme ve bunun çabas içerisinde olmad r. Apoculu un en büyük sava , Kürt insan e itme ve bu temelde özgürle tirmedir. Kürt halk n kimli i, iradesi, onuru, ruhu, ki ili i, yaam , de erleri tamamen böyle yarat lm r. Apoculuk en büyük sava burada verdi i, bu sava ta ba ar oldu u için geli meyi, büyümeyi ortaya ç kartm r. E er bu sava yürütmemi olsayd , kesinlikle bu hareket bugüne gelmezdi, bu toplum, bu halk bu düzeyde gerçekle mezdi. Diyebilirim ki, Önder APO'nun en büyük sava , kendi insan yla verdi i sava olmu tur. Dü mandan daha çok kendi insan n gerilikleriyle sava arak, kendi insan bu temelde yaratarak dü manla sava geli tirmeyi esas alm r. E er Önder APO kendi insan yla k yas ya bir mücadele yürütmemi , sömürgecili in yaratt insan y kmam , yeni bir insan yaratmam , bu temelde yeni bir toplum ve halk yaratmam olsayd ; hiçbir zaman Kürt toplumu bu denli aya a kalkamazd . Neden di er hareketler ba ar olmad da, PKK ba ar oldu? Nedeni buradad r. Di er hiçbir hareket kendi insan n gerçe ini, kendi toplumunun gerçe ini, yine dü man gerçe ini do ru dürüst anlayamad . Ne dü üncede onu anlayabildi, ne de pratikte do ru-dürüst geli tirebildi. Onun için sonuç alamad . Önder APO gerçekli i do ru kavrad ve devrimci tarz do ru geli tirdi i için, Kürt toplumunu aya a kald rabildi. Her ko ulda özgürlü e tutkulu bir halk böyle ortaya ç kar ld . Bu tamamen e itimle oldu. Apocu militan olmak hareketin düzeyini yakalamakla, onun gerisine dü memek için büyük çaba göstermekle olur. Ba ka türlü Apocu olunamayaca bilinmelidir. Ba ka türlü de Apocu olunabilece ini söyleyenler sahtekarlard r, ikiyüzlülerdir, onlar a mak da PKK kadrolar n görevidir. *** 55 KOMÜNAR KÜRD STAN DEVR 'N N TARZININ ADI 14 TEMMUZDUR Mustafa KARASU 14 Temmuz hem Kürdistan, hem de PKK tarihinde çok önemli yere sahiptir. Kürt halk n ya am ve mücadele felsefesini etkilemi tir. Kürt toplumunu direni ve özgürlük ruhu temelinde yeniden mayalam r. Bu aç dan yeni Kürt ki ili inin yarat lmas nda, Kürt halk n direni inin yenilmez k nmanda, PKK'nin mücadelesinin en zor ko ullara ra men kesintisiz sürmesinde 14 Temmuz ruhunun ve mücadele tarz n çok önemli bir yeri vard r. 14 Temmuz ehitlerini çok farkl k lan önemli özellikleri vard r. Baz eylemler, baz ahadetler tarihe yön verirler. Baz eylemler ve ahadetler o güne kadar birikmi toplumsal enerjinin ortaya ç kmas na vesile olurlar. 14 Temmuz da böyle olaylardan biridir. Tabii ki tarihi olaylar kroni i gibi anlatanlar n yakla biçiminde ele al nan olaylara benzememektedir. Bu olay, kendisinden önce tarihsel temelleri oldu u gibi, kendisinden sonraki tarihi etkileyen bir karaktere sahiptir. Bu aç dan her Kürt'ün, her özgürlük sava n, her demokrat n, yurtseverin, devrimcinin, sosyalistin toplumu özgür ve demokratik ya ama 56 kavu turmak isteyen tüm özgürlük sava lar n 14 Temmuz direni ini ö renmesi gerekir. Bu direni ten ö renilecek çok ey vard r. Hele hele Kürt halk n özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren bir kadronun, bir ayd n, bir yurtseverin 14 Temmuz direni ini bilmemesi, bunun Kürdistan aç ndan, Türkiye aç ndan, Ortado u aç ndan, insanl k aç ndan ne anlama geldi ini bilince ç karmamas , o ki i için büyük eksikliktir. 14 Temmuz'u bilmemek ya am ve mücadele felsefesine güç katacak bir zenginlikten mahrum kalmakt r. Bu da en hafif deyimle bir eksiklik olarak de erlendirilmelidir. 14 Temmuz direni inin en temel özelli i; Kürdistan Devrimi'nin tarz ortaya ç karmas r. Kürdistan co rafyas tarihte hep gal ve istilalara u ram r. Büyük devletleraras ndaki sava lara, mücadelelere sahne olmu tur. Tarihin ilk büyük bask , sömürücü ve zorba devletleri Kürdistan co rafyas n etraf nda ortaya ç km r. Yine tarihin en büyük imparatorluklar Kürdistan co rafyas n sa nda solunda, güneyinde kuzeyinde ortaya ç km r. Bu gerçeklik de Kürt toplumunu, Kürdistan co rafyas ve Kürt insan sürekli s nt lar ya amakla kar kar ya getirmi tir. Bu aç dan Kürtler tarih boyunca zorluklar ya ayarak, ac lar, çileler çekerek ya am sürdürmü tür dersek, yanl bir de erlendirme yapm olmaz. Kürdistan tarihi zorluklarla mücadele ederek ayakta kalman n tarihidir. Sadece nefes almak, ya amak bile çok büyük zorluklar , bask lar gö üslemekle olabilmi tir. Kürt insan her türlü zulme, bask ya ra men ya amas bilmi tir. Kürdistan'da ya am gerçe i budur. Bu nedenle Kürdistan toplumu, Kürdistan halk hep var olma yok olma sava vermi tir. Kendi co rafyas nda, vata- KOMÜNAR nda ayakta kalmak için sürekli bir direni halinde olmu tur. Belki ehirlerden uzak kalm r, kasabalardan uzak kalm r, ama Kürdistan' n da lar na tutunarak, vadilerinde ya ayarak bu var olma sava sürdürmü tür. Kürdistan toplumu ve halk özellikle son iki yüzy lda daha da büyük tehlike ve baslarla kar la r. Kapitalist modernitenin ortaya ç kard ulus devlet anlay Kürterin varl hiçbir dönemde olmad kadar tehlikeye sokmu tur. Arap, Fars ve Türk egemenleri kurduklar ulus-devletleri ve bu ulus-devletlerin oven milliyetçi yakla mlar yla Kürdistan' kendi ulus devletlerinin ve ulusla malar n yay lma alan haline getirmek istemi lerdir. Bu amaçlar na ula mak için de askeri, siyasi ve kültürel imkanlar Kürt halk n üzerindeki bask süreklile tirerek iradesini k p, boyun dirme politikas izlemi lerdir. Tüm politikalar n hedefinde Kürtleri eritip kendi ulusla malar Kürdistan'da da gerçekle tirme vard r. Bu konuda önemli bir mesafe de allard r. Bu bask ve uygulamalar kapitalist sistem taraf ndan da desteklenmi , ya da uluslararas kapitalist sistem bu bölge devletlerini kendi ç karlar do rultusunda kullanmak için onlar esas alm r. Kürtleri en fazla bu bölge ülkelerini kendine ba lamak için bir tehdit arac olarak de erlendirmi lerdir. 20. yüzy lda Ortado u emperyalist güçler için daha da önemli hale gelince, bir taraftan emperyalist güçlerin, bir taraftan da ekonomik ve siyasi güçlerin ç kar mücadelesinde kurban edilen halk olmu tur. Birinci Dünya Sava 'ndan sonra kurulan dünya sistemi, kesinlikle Kürtlerin inkar ve imha edilmesi üzerine kurulmu tur. B rakal m bölgede s rlar n de imini, bölgedeki rejimlerin de imi bile neredeyse imkans z hale gelmi tir. Kürtler i te böyle bir devletler sistemi içinde bo ulmaya ve bitirilmeye çal lm r. Kürtler için ya am o kadar zorla lm r ki, bask ve zulüm o kadar art lm r ki, toplum nefes alamaz hale getirilmi tir. Her isyan, her hak talebi katliamlarla, zorla bast lm r. Bu bask larla Kürtlere, 'sizin kaderiniz boyun e mek ve bölge ulus-devletleri içinde erimektir' denilmi tir. Bu a r uygulamalarla Kürtler umudu lan, kendisine biçilen ölüm ferman bir kader gibi kabul eden bir halk durumuna düürülmü tür. Bu aç dan dünyan n her yerinde 1950'lerde, 1960'larda ulusal kurtulu mücadelesi verilirken, Kürdistan'da Kürt halk yo un bir bask alt nda nefes alamaz duruma getirilmi tir. Güney Kürdistan'da ulusal basya kar geli en isyan ve srail'in, ran' n, ABD'nin destekleyerek te vik etti i hareket, Cezayir Anla mas 'yla 1975'te etkisizle tirilmi tir. Uluslararas durum, bölge devletlerinin durumu, Kürtler üzerinde uygulanan bask , Kürt egemen s flar n iradesinin k lmas , Kürt toplumunda ölüm ferman kader kabul eden bir zihniyetin varl , bu co rafyada geli tirilecek bir özgürlük ve demokrasi mücadelesinin çok zor olaca , ancak büyük zorluklar göze al narak yürütebilece ini oraya koymu tur. PKK ç yapko ullarda bu dünya ve bölge gerçe ini tahlil ederek, Kürdistan'da bir özgürlük mücadelesi verilecekse, bunun çok zor ko ullarda yürütülebilece ini aç kça söylemi tir. Bu zor ko ullar göze alabilenlerin, buna uygun örgüt, kadro duru u, mücadele çizgisi ortaya koyanlar n böyle bir direni i geli tirebileceklerini, bu zor ko ullarda mücadeleyi göze alamayan hiçbir hareketin ba ar olamayaca daha ba tan vurgulam r. PKK, dünya dengelerinin kuruldu u, uluslararas ve bölgesel güçlerin büyük bir sava içinde oldu u bu co rafyada Kürt haln özgürlük mücadelesini yürütmek için daha ba tan özgücüne güvenerek fedai bir çizgide mücadele etme kararl ortaya koymu tur. Kürt Halk Önderi: "Bir halk, bir toplum özgürlükte karar k lar ve s- 57 KOMÜNAR rarl olursa, özgürlük mücadelesini her zorlukta yürütecek bir irade gösterirse, dü man n gücü ne olursa olsun, mücadele yürütülebilir ve kazan labilir" demi tir. Kürdistan ve Ortado u'da ba ar n yolunun zor ko ullarda mücadele etme ve esas olarak da özgücüne güvenerek böyle bir mücadele gücünü gösterebilmekten geçti ini vurgular. Bu gerçekli in s k s k alt çizmi tir. Bu nedenle her türlü liberal, gev ek, reformist, teslimiyetçi zihniyetlerin Kürdistan'da rakal m demokratik ve özgürlükçü bir geli me yaratabilmesini; fedaice, kararl , özgücüne güvenen ve srarl bir mücadele olmad , her günü büyük fedakarl klarla kurtar lmad taktirde, yaprak bile k ldamayaca söylemi tir. Önder APO bir birey olarak bu mücadelenin içine girme karar verirken, arkada lar na ve çevresine bu mücadele gerçe ini anlatm , Kürdistan Devrimi'nin mücadele kanununun, ba arma kanununun zor ko ullarda mücadele etme gücü gösterme oldu unu tarihsel ve güncel temelleriyle anlatm r. Önder APO'nun Kürdistan Devrimi'nin ancak zor ko ullarda yürütülebilece ini, bunun d nda nefes alman n ve yaprak ldamas n mümkün olmayaca tespiti, 1982 y ndaki 12 Eylül askeri cuntas n Kürdistan'da yapt uygulamalarla kan tlanr. 12 Eylül fa izmi, inkarc sömürgecili in Kürdistan'daki egemenli ini tehdit edecek bir ya am ve mücadele felsefesine sahip bir hareketin ortaya ç kt görmü tür. PKK Önderli i, örgüt ve kadro anlay , mücadele ve ya am felsefesi gerçe inde Kürt halk yok etme politikas n tehdit alt nda oldu unu görmü tür. te bu temelde inkar ve imha sistemine meydan okudu unu gördü ü PKK öncülü ündeki Kürt Özgürlük Hareketini ezmek ve Kürdistan toplumunda ekilen özgürlük tohumlar n kökünü kaz mak istemi tir. Bunun için hem tüm Kürdistan'da, hem de zindanlara doldurdu u Kürt devrimcileri ve yurtseverleri üzerinde görülmemi bir bask ve zulüm düzeni kurul- 58 mu tur. Bu bask ve zulümle Kürtlerin iradesini tümüyle k rmak, PKK'nin ekti i özgürlük tohumlar n ve umudunun ye ermesini engellemek istemi tir. B rakal m direnmeyi, direnmeyi dü ünenlerin bile ezilece i zulüm makinesi çal lm r. 12 Eylül bu temelde hem d ar da zulümle büyük pasifikasyon yaratacak, hem de içeride PKK tutsaklar ahs nda özgürlük umudunu yerle bir edecektir. Yaratt bu teslimiyet ve irade k rma ortam nda pasifikasyonu tüm Kürdistan'da yayg nla rarak, Kürtleri Türk ulusla mas içinde eritme politikalar çok h zl bir biçimde geli tirmek ve sonuçland rmak istemi tir. 12 Eylül askeri fa ist rejiminin Kürdistan aç ndan böyle çok u ursuz, haince bir plan olmu tur. Bunun için Kürdistan'da özel bir zulüm düzeni, i kence düzeni kurarak, tutsaklar dü üncelerinden vazgeçirip itirafç la rarak rakal m toplum için umut olmalar , aksine Kürt toplumu için pasifikasyon, y lnl k etkeni durumuna getirmek istemi tir. Tutsaklar ahs nda Kürdistan halk n özgürlük umudunun betonlara gömülmesi hedeflenmi tir. PKK tutsaklar n bulundu u cezaevinde öyle bir itirafç k, pi mank ortaya ç kar lmal ki bir daha hiç kimse Kürdistan topra nda özgürlü ün ve demokrasinin sözünü etmesin, bunlar akl na getirmesin; Türk inkar ve imha de irmenin yok etme politikas n alt na kafas uzatn. Kendi gerçe inden kopup Türkle me yolunda ilerlesin. Bütün politikalar n amac böyle bir inkar ve imha politikas ve soyhedeflemi tir. Fiziki ve kültürel soymlarla Kürt halk bu co rafyadan tümden silme politikas güdülmü tür. 12 Eylülün planlad ve dü ündü ü hesap budur. Bu uygulama da bugün Ergenekon denen derin devletin özel bir ekibi taraf ndan yalm r. Bu devlet içindeki özel sava örgütlenmesinin içinden bir ekip e itilerek özel olarak Amed zindan na gönderilmi tir. Nitekim o dönemin Amed zindan nda görev alan komutanlar n, subaylar n, alt ve üst rüt- KOMÜNAR belilerin tümü, Ergenekon'un en önemli merkezi olan K br s'tan gelmi tir. Bu ekip zindan içinde zindanlar, bask içinde bask yöntemleri uygulayarak b rakal m hücreleri, i kence aletlerini, bizzat Amed zindan nda solunan havay bir i kence haline getirmi tir. Amed zindan nda ya aman n kendisi i kencenin en fazla yo unla bir alan olmu tur. Öyle ki insanlar çaresiz, hiçbir ey yapamaz duruma getirilmi tir. Öyle bir zulüm düzeni uygulanr ki tutsaklar n ölüme sar larak kendilerini bu i kenceden kurtarmas n önüne geçen tedbirler bile alm lard r. Tutsaklara, PKK'nin önder kadrolar da mücadele ve ya am felsefeleriyle en zor ko ullarda direnerek, lanetli ya am kabul etmeme ve u runa ölünecek kadar sevilecek bir ya am ortaya ç karmak için her türlü fedakarl yapabileceklerini inkarc sömürgeci güçlere göstermi tir. 'Siz direnerek veya ba ka türlü eylem biçimleriyle ölümü, fedaili i bana kar bir koz olarak kullanamazs z, bana kar bir silah olarak kullanamazs z, ölümün olmas da olmamas da benim elimdedir; ölüm art k benim elimde bir silaht r, sizin elinizde bir silah de ildir' demek istemi tir. 'PKK'nin ortaya ç kard özgürlük için ya am feda etme anlay da, direni çizgisinin de benim yaratt m Amed zindan nda hiçbir de eri yoktur. Bana kar hiç kimse ne fiziki, ne de dü üncede direni gösterebilir; fizi iyle, dü üncesiyle tamamen teslim olunacakt r' denilmi tir. Tutsaklar n ya am bile i kence haline getirilmi tir. Öyle bir ortam yarat lr ki, tutsaklar bu uygulamalara kar bir direni faaliyeti içerisine kesinlikle girmesinler. Sadece fiziklerini de il, beyinlerini ve yüreklerini bile kontrol etme politikas izlemi tir. Hatta bu politikada büyük baar ya ula klar bile sanm lard r. Zindan direni çili i, 14 Temmuz direni çili i bu ko ullarda ortaya ç km r. Dü man n bask lar n en yo un oldu u, ko ullar n en zor oldu u, hiç kimsenin b rakal m direnmeyi, direni i dü ünmeyi bile akl na getiremeyece i bir süreçte bu direni gerçekle mi tir. Bu direni le 12 Eylül'ün iddia etti inin tersine, PKK'nin özgürlük çizgisi, örgüt ve kadro anlay , yurt ve halk sevgisiyle, ko ullar ne olursa olsun bir direni i yürütme gücü ve kararl gösterebilece i ve ba ar olabilece i gösterilmi tir. 12 Eylül fa izminin inkarc ve imhac politikalar z kar nda kimse direnemez demesine kar , PKK'nin önder kadrolar da mücadele ve ya am felsefeleriyle en zor ko ullarda direnerek, lanetli ya am kabul etmeme ve u runa ölünecek kadar sevilecek bir ya am ortaya ç karmak için her türlü fedakarl yapabileceklerini inkarc sömürgeci güçlere göstermi tir. 14 Temmuz direni i Önder APO'nun, Apocu grubun ilk ortaya ç kt günlerde söyledi i; 'Kürdistan devrimi ancak zor ko ullar rakal m yak nma gerekçesi olarak görmeyi, aksine zor ko ullar mücadele gerekçesi olarak görenlerin, zor ko ullar kendi devrimcili inin varl k nedeni olarak görenlerin Kürdistan'da ba ar olabilece i' biçimindeki mücadele felsefesinin Amed zindan nda somutla mas r. 14 Temmuz direni i bu anlamda Apocu ya am ve mücadele felsefesinin Amed zindan nda somutla mas ifade etmektedir. Amed zindan nda böyle bir direni ortaya ç kt ysa, bunun kayna Önder APO'nun ilk ç ta kadrolar na verdi i ya am ve mücadele felsefesidir. Önder APO;"PKK kadrolar ancak zor ko ullarda mücadele etmeyi göze al rlarsa PKK kadrosu olabilirler; böyle bir örgüt ve kadro gerçe i yaratabilinirse Kürdistanda mücadeleyi hak edebilirler" demi tir. 59 KOMÜNAR PKK'nin önder kadrolar da Kürdistan Devrimi'nin karakterini dikkate alarak, Kürdistan halk n dü man olan devletlerin zulüm niteli inin karakterini dikkate alarak, zor ko ullarda direnmenin devrimcili ini 14 Temmuz'da ortaya koymu tur. Bu, PKK'nin ortaya ç kt nda ortaya koydu u ve 12 Eylül'den önce de k smen pratikle tirilen ya am ve mücadele felsefesinin Amed zindan nda tutsaklar ahs nda en çarp somutla mas r. Bu aç dan 14 Temmuz direni inden ö renilecek en temel ey; Kürdistan Devrimi'nin tarz n ne oldu udur. Önder APO 14 Temmuz'a "PKK'nin ruhu" demi tir. PKK'nin ruhu derken; PKK'nin mücadele ve ya am felsefesinin pratikle ti i direni tir demi tir. Kürdistan Devrimi'nin tarz n ortaya ç kt direni tir, demi tir. Ko ullar ne olursa olsun direnilebilir, ba ar labilir anlay n 14 Temmuz'la herkese gösterilmesidir. 14 Temmuz direni çileri, Kürdistan Devrimi'nin tarz bu direni te kendilerinde somutla rd klar ortaya koymu lard r. Her halk, her toplum ancak kendi ülkesinin co rafya ko ullar na uygun bir mücadele ve örgüt tarz , kadro anlay ortaya ç karabilirse ba ar olabilir. Halklar, ülkeler ve toplumlar kendi ko ullar n örgüt ve kadro anlay , mücadele tarz ve ya am felsefesini ortaya koyamazlarsa, tabii ki ba ar olamazlar. Ortado u'da, özellikle de Kürdistan'da, Latin Amerika'n n bir köesinde, Afrika'n n, Asya'n n bir kö esindeki herhangi bir halk n, herhangi bir örgütün benimsedi i örgüt ve kadro anlay yla, yaam ve mücadele felsefesiyle ba ar olmak mümkün de ildir. Dünya dengelerinin kuruldu u bu co rafyada, dünya tarihindeki en eski devletlerin gelene ini temsil eden ülkeler kar nda ancak en zor ko ullarda mücadele etmesini bilen, öz-gücüne güvenen ve fedaice direni gösterenler ba ar olabilir. unu rahatl kla belirtebiliriz: PKK ya da zindan direni çili i Kürdistan halk için 60 verebilecek en büyük de eri vermi tir. PKK bu halk için ne yapm r denilirse, buna; PKK bu halk için Kürdistan ko ullar na uygun mücadele tarz yaratm r yan verilmelidir. Kürdistan co rafyas n zorluklar yla ba edecek bir mücadele ve ya am felsefesini ortaya ç karm r denilmelidir. Bir halk n eline verilebilecek en büyük de er, bir halk n eline verilebilecek en büyük silah budur. Bir halk n eline o ülkenin ko ullar na uygun mücadele tarz verildikten sonra, art k o halk öyle yapar, böyle yapar, kimi s nt lar çekse de böyle bir mücadele ve ya am felsefesiyle zor ko ullarda mücadele ederek ba ar kazan r. te 14 Temmuz direni çilii Kürt halk n eline, Kürt gençlerinin eline, Kürt kad n eline, Kürt özgürlük sava lar n eline böyle çok önemli bir de er vermi tir. Kürdistan Devrimi için gerekli olan en de erli eyi Kürdistan toplumuna kazand rm r. Sadece Kürdistan Devrimi'nin tarz ortaya ç karmak aç ndan olsa bile PKK ve Önder APO gerçe i Kürdistan tarihi aç ndan en önemli örgüt gerçe i, en önemli Önderlik gerçe i olmay hak etmi tir. 12 Eylül'den sonra fa izm Türkiye ve Kürdistan'da tam bir terör estirmi tir. Toplum üzerinde bask uygulad gibi, örgütlerde de da lma ve y lg nl k ortaya ç karr. Zaten 12 Eylül'ün amac da, Türkiyeli devrimci örgütlerin ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin iradesini k rmakt . Bu amac na da belirli düzeyde ula . Bunun sonucu olarak 'art k bu ko ullarda mücadele edilemez, bu ko ullarda mücadele etmek zordur' denilerek, yine geçmi teki o y lg nl k ve kaderine boyun e menin farkl biçimi örgüte dayat lm r. 'Ko ullar zordur, bu ko ullarda bir ey yap lamaz, bu ko ullarda ancak beklenir, bu ko ullarda ancak mülteci olunur' anlay ortaya ç km r. Özgüce güvenerek mücadele edilemeyece i anlay yla tasfiyeci, mülteci, teslimiyetçi, kaçk nc dü ünce ve e ilimler uç vermi tir. 14 Temmuz direni çileri, tutsaklar n yüreklerinden ve inanç- KOMÜNAR lar ndan ba ka bir güçlerinin olmad bir ortamda direnerek, 14 Temmuz ahs nda 12 Eylül'ü yenilgiye götürerek Kürdistan üzerindeki uygulanan politikalar n bo a ç kalabilece ini göstermi tir. Böylece 'zindan ko ullar nda mücadele edilip ba ar olunuyorsa; imkanlar n daha fazla oldu u, mücadele etme ko ullar n daha elveri li oldu u ar da ba armak daha fazla mümkündür' dü üncesini ortaya koymu tur. Bu aç dan 14 Temmuz'dan sonra, 'ko ullar zordur, mücadele edemeyiz, yapamay z, beklemek laz m' gibi y lg n, tasfiyeci, kaçk nc , mülteci e ilimler susmu tur. 14 Temmuz en zor ko ullarda direnilebilir ça olarak 12 Eylül'den sonra Önderli in örgütü toparlayarak Kürdistan'a seferber etme çal malar na en önemli katk yapm r. Bu da zindandaki önder kadrolar n, PKK liderli ine en önemli yolda k görevini yerine getirmi olmas anlam na gelmektedir. Önderli in tasfiyecili e ve mültecili e kar mücadele ederek kadrolar yeniden ülkeye sokma, Kürdistan'da gerilla sava ba latma çabalar na 14 Temmuz direni çileri en zor ko ullarda mücadele edip ba ararak, Kürdistan Devrimi'nin tarz PKK kadrolar içinde daha da derinle tirerek, Kürdistan' n o günkü zor ko ullar nda mücadeleyi göze alan, mücadele iradesi gösteren bir militank gerçe i ortaya ç karm r. Önderli in ideolojik, örgütsel ve politik çabalar na böyle bir moral destek vererek, Kürdistan tarihinde önemli bir dönüm noktas olan 15 ustos At 'n n gerçekle mesinde kendi üzerine dü en sorumluluklar yerine getirmi tir. PKK'de örgüt gerçe i nedir, kadro gerçe i nedir, kadronun örgüte yakla nedir? Kadronun ideolojik ve siyasal duru u nas l olmal r, sorumluluk düzeyi nas l olmal r, nas l ya ar, nas l mücadele eder, zor ko ullarda engelleri nas l a ar? Bütün bunlar 14 Temmuz direni çilerinin ahs nda görmek gerekir. Hiçbir parti kadrosu, hiçbir örgüt üyesi PKK'nin kadro ölçüleri nedir, özgürlük mücadelesinin kadro ölçüleri nedir? Kürdistan'da hangi kadro duru u ve ölçüleri mücadelede ba ar kazan r, bir kadro hangi olumlu özelliklere sahiptir, hangi yanl klar kendisine yakla rmaz? sorular sormamal r. Bu sorular n cevab , 14 Temmuz direni çilerinin ya am nda ve prati inde bulunmaktad r. Hayriler, Kemaller, Aliler, Akifler bütün özgürlük sava lar n örnek alabilece i çok büyük özelliklere sahiptirler. Onlar ya amlar halka adam dava adamlar yd . Kesinlikle özgürlükçüydüler, kesinlikle Kürt halk n ya ad zulme tahammül edemeyen, bunu sindiremeyen, bu aç dan da Kürt halk n özgür ve demokratik ya am için hayatlar ortaya koyan insanlard . Sadece mücadeleci özellikleri de il, temiz, dürüst ki ilikleri, halk sevgileri, ülke sevgileri, yolda sevgileri, insan sevgileri, de erlere ba klar itibariyle de bütün özgürlük sava lar ve demokratik mücadele veren yurtseverler için örnektirler. Özellikle de Kürt özgürlük mücadelesinin çok önemli düzeye kavu tu u günümüzde bütün kadrolar n, sempatizanlar n, taraftarlar n bu direni çileri örnek almas gerekmektedir. E er Kürdistan'da onlarca y ld r verilen mücadele ba ar yla sonuçland lmak isteniyorsa, mutlaka onlar n tarz esas al nmal r. Onlar n en zor ko ullarda ba ar ya inançlar tamd . Bu nedenle de en zor ko ullarda bütün yeteneklerini, iradelerini ortaya koyarak 12 Eylül'ü yenilgiye u ratm lard r. Onlar bu ba ar elde ettiklerine göre, bugünün devrimcileri, yurtseverleri katbekat ba ar olabilirler. Yeter ki onlar n ya amlar nda somutla rd klar mücadele ve ya am felsefesi örnek al ns n. Kemal P R daha ölüm orucu içinde; "Türk devletine bir kaz k çakt k ç karabilirse ç kars n" demi tir. Bu sözüyle Önderlik gerçe inin, PKK gerçe inin, PKK'nin militan gerçe inin ve mücadele felsefesinin mutlaka ba ar olaca , PKK'nin ve Önder APO'nun ortaya koydu u mücadele çizgisi esas al nd nda, Türk Devleti'nin bu 61 KOMÜNAR mücadele gerçekli i kar nda duramayanda, s nt lar kar nda inançs zl a ca , inkarc sömürgeci güçlerin mutlaka dü memek laz m. Aksine zorluklar , s nt yenilgiye u rat laca ifade etmi tir. Onlar lar devrimcili imizin bir gerekçesi, yurtseo zor ko ullarda PKK'nin bunu ba araca na verli imizin bir gerekçesi yapmal z. Kürinanm larsa, bugünün ku aklar , onlar n distan'da devrimcilik ve yurtseverli in kaard llar hayli hayli ba ar ya inanmal ve bu nunu böyledir. Zorluklar devrimcili in ve inanç temelinde mücadeleyi yüksek bir tarz yurtseverli in gerekçesi yaparsak Kürdisve tempoyla sürdürmelidirler. Onlar esas tan'da ba ar olunabiliriz. Yoksa sadece olarak dü üncede kazand lar, duyguda ka- 'Kürdüm, Kürdistan öyle güzel bir ülkedir, zand lar, ya amda kazand lar. Onlar duygu- Kürtlerin de dili var, kimli i var, kültürü var, lar yla, dü ünceleriyle, ideolojileriyle ölümü biz de özgürlü ü hak etmi iz, Kürtlerin de de yendiler, her türlü gerili i de yendiler. özgür olmas gerekir' demek yetmez. KürKendi ah slar nda özgür ya am n sembolü distan'da bunlar demekle ne yurtsever olunoldular. Kemal'in, 'ben ya am u runa öle- abilir, ne kadro olunabilir, ne de devrimci cek kadar seviyorum' demesi, bir ya am olunabilir. runa ölecek de erdeyse, niteÖzgürlü ü hak etmek istiyorlikli bir ya amsa sevilebilir ansak Kürdistan Devrimi'nin koOnlar esas lam na gelmektedir. Kemal ullar na uygun bir mücadele olarak dü üncede R u runa ölünmeyecek yatarz , fedakarl ortaya amlar reddetmi , u runa ölü- kazand lar, duyguda koymam z gerekmektedir. necek ya amlar gerçekle - kazand lar, ya amda Onun için 14 Temmuz'a Kürtirmek için bütün ya am orkazand lar. Onlar distan Devrimi'nin tarz r taya koymu tur. Bu gerçekler dedik, Kürdistan devriminin duygular yla, ortadayken, imkanlar n bu kadü ünceleriyle, ide- ruhudur dedik, Kürdistan devdar artt bir dönemde her riminin duru udur dedik. Bu u kadronun, her yurtseverin, her olojileriyle ölümü de anlama gelmektedir: Kürdistaraftar n mutlaka bütün gü- yendiler, her türlü tan'da ancak bu ruha ba kal cünü seferber ederek bu mü- gerili i de yendiler. narak, bu öze ba kal narak, cadeleyi ba ar ya götürme so- Kendi ah slar nda bunlar n ortaya koydu u Kürrumlulu u vard r. Bu hem ah- özgür ya am n sem- distan Devrimi'nin tarz felaki sorumluluktur, hem siyasi dakarl kla pratikle tirerek ve bolü oldular. sorumluluktur, hem de insanca zorluklara kar katlanma gücü ya aman n gere idir. Bir ya ama ya am di- gösterilerek özgürlük hak edilebilir, demokyeceksek, o zaman gerçekten de ya an la- rasi hak edilebilir. Yoksa bir demagog ve labilir bir ya am n mücadelesinin yürütülmesi, fazan olmaktan öteye gidilemez. Bu tür anörgütlenmesi gerekmektedir. lay lar ve yakla mlarla Kürdistan'da kayOnlar en zor dönemde kararl yd lar. Hiç- betmeye mahkum olunur. Bu aç dan Kürbir zaman karars zl a dü mediler. En zor distan'da özgürlük ve demokrasiyi hak edendönemde bile Önderli in, partinin mücade- ler mevcut dönemin görevlerini 14 Temmuz leyi ba ar yla yürütece ine inand lar. Bu ruhuyla yerine getirmeleri gerekmektedir. ba k ve inanç temelinde o zor ko ullarda Örne in, Türkiye'de devlet bugün bu halka, Önderli e ve partiye lay k olmak iste- kadar operasyon yap yorsa, demokratik sidiler. Çünkü bu örgütle, bu mücadele tarz y- yasal alan çökertmek istiyorsa, halk n 29 la ba ar kazanacaklar na inan yorlard . Kür- Mart seçimlerinde ald ba ar tasfiye etdistan Devrimi'nin böyle büyük de erleri mek istiyorsa, halk n onlarca y ld r yürütvarsa, o zaman hiçbir biçimde zorluklar kar- tü ü demokratik mücadelenin ortaya ç - 62 KOMÜNAR kard kurumlar ortadan kald rmak istiyorsa, o zaman bütün kadrolara, yurtseverlere, halka dü en görev: daha fazla 14 Temmuz direni çili iyle, ruhuyla, tarz yla mücadeleye yüklenmektir. Sözle devrimcilik olmaz. Devletten bekleyerek devrimcilik ve demokratl k yap lmaz. D güçlerden bir ey bekleyerek özgürlük ve demokrasi kazan lmaz. Özgürlük ve demokrasi ancak halk örgütlenerek, bu örgütlülü e dayanarak mücadele edilerek kazan labilir. Örgütlenmek ve buna dayanarak mücadele etmek kazanman n yoludur. Onun için de her yerde militanl öldüren, devrimcili i öldüren kapitalizmin modernizm anlay na kar durmak gerekir, kapitalizmin liberal anlay na kar durmak gerekir. Liberal söylemlerle, liberal duru larla, liberal yakla mlarla Kürdistan'da hiçbir ey kazan lamaz. Liberalizm asl nda egemen güçlerin, emperyalistlerin, sömürgecilerin ezilenlerin, emekçilerin mücadele azmini rmak için, mücadeleden al koymak için birçok araçla topluma içirdi i zehirdir. Toplumda, bireyde liberalizmi geli tirerek asl nda onlar mücadelesiz, örgütsüz, iradesiz k lmak istiyorlar. deolojide, örgütlenmede, eylemde liberal olmak kaybetmektir. deolojide, örgütlenmede, eylemde, ya amda liberal olmak sistemin kontrolü alt na girmektir; sistem içile mek, sistemin bir parças olmakt r. Sadece güzel eyler söylemekle kimse bir ey elde edemez. Tarihte herkes güzel eyler söylemi tir. Herkesin özlemleri güzeldir. Ama özlemlerin güzelli i, söylemlerin güzelli i halklara özgürlü ü getirmemi tir, halklara demokratik ya am getirmemi tir. Güzel amaçlara ancak mücadele edilerek ula labilir. Hala zalimlerin hakim oldu u bir dünya gerçe i vard r. Uluslararas alanda da, Ortado u'da da, Kürdistan'da da bu geçerlidir. Hem yeri geldi inde, 'Türk Devleti öyle inkarc r, öyle sömürgecidir' diyeceiz, yeri geldi inde 'uluslararas güçler kendi siyasi ve ekonomik ç kar gere i Kürdistan' feda ediyor' diyece iz, hem de böyle bir ortamda mücadelenin gerekleri olan kararl duru u, militan duru u, mücadele duru unu göstermeyece iz. Bu kendini kand rmakt r, aldatmakt r. unu herkes iyi bilmelidir: Önder APO'nun PKK'nin ç nda ortaya koydu u ölçülerin, bu ölçülerin Kemallerde, Beritanlarda somutla an özelliklerinin, 14 Temmuz direni inde ortaya kan ilkelerin ve baar n tarz , yöntemini, üslubunu pratikle tirmeden, böyle bir kadro gerçe ini ortaya ç karmadan Kürdistan'da geli me yarat lamaz. Özgürlük sava olmak isteyenler, bu mücadeleyi kazanmak isteyenler ister kad n olsun ister erkek, ister genç olsun ister ya , PKK'nin örgüt ve kadro duru unu ölçü almalar gerekir. Böyle bir militan gerçe i ortaya ç karmalar gerekir. 'Bunlar ancak ehitler yapm r, da dakiler yapabilir, biz farkl z, bunlar yapamay z. Biz de böyle bir mücadele taryla i leri yürütelim' denilerek Kürdistan'da bir yere var lamaz. deolojide, örgütte, kadro duru unda, ya amdaki bu tür liberalizmler, gev eklikler inkarc sömürgecili e cesaret verir. Zaten inkarc sömürgeci güçler kadrolardaki, çal anlardaki bu yetersizlikleri görerek, 'biz bu hareketi bast rabiliriz, kontrol edebiliriz, sistemin içine çekebiliriz' umuduyla çözümsüzlükte srar ediyorlar. Çözümsüzlükte srar etmenin nedeni Türk Dev- 63 KOMÜNAR leti'nin gücü de ildir. Türk Devleti ordusuyla, siyasetiyle, kurumlar yla asl nda bu mücadeleyi kazanamayaca görmü tür. E er PKK gerçe i, Önderlik gerçe i, 14 Temmuz'un tarz ve ruhu mücadelede somutla rsa, Türkiye'nin bu mücadelede kazanma ans olamaz. PKK gerçe i kar nda Türk Devleti'nin kazanma ans yoktur. Ne zaman ki PKK'nin kadro, ya am, örgüt, mücadele gerçe inden kopulursa, o zaman tabii ki Türk Devleti umutlanabilir. Bu aç dan 14 Temmuz'un 28. y na girerken, Kuzey Kürdistan'da, Güneybat 'da, Do u'da, Güney'de, Kürtlerin oldu u bütün alanlarda ba ar sa lanmak isteniyorsa, ehitlerimizin ortaya ç kard de erler özgür ve demokratik bir ülkeyle taçland lmak isteniyorsa, o zaman en ba ta da kadro oldu unu söyleyenlerin, özgürlük ve demokrasiye ba oldu unu söyleyenlerin her eyden önce 14 Temmuz'un bu y ldönümünde kendi mücadele duru lar , örgütsel duru lar , ya am duru lar mücadeleye kam biçimlerini sorgulamalar gerekmektedir. 14 Temmuz böyle bir sorgulama yaratmal r. 14 Temmuz devrimcilerine büyük devrimciler diyorsak, onlar n kar nda kendimizi sorgulamal z. Onlar n mücadelesinin neresindeyiz, ya am n neresindeyiz, üslubunun neresindeyiz, tarz n neresindeyiz, kararl n neresindeyiz, Önderli e ba klar n, halka ba klar n, mücadeleye ba klar n neresindeyiz? Bunlan sorgulanmas ve do ru cevap verilmesi gerekir. Çünkü Kürdistan'da mücadelede baarman n, kazanman n ölçüleri bunlarda var.Kürdistan'da kazan lmak isteniyorsa, mücadele edilmek isteniyorsa kesinlikle bu ilkelere riayet edilmesi gerekmektedir. Baar olmak isteyenler bunlara ba kal nacakt r. nsanlar bunlarla kendisini e itecek, bunlarla kendini düzeltecektir. Bu sorgulamay yapanlar, 14 Temmuz direni çili inin ölçülerini kendilerinde somutla rmaya çaanlar ben de erlere, ehitlere, Önder APO'ya ba m, PKK'ye ba m diyebilir. 64 14 Temmuz direni çili i bugün de bize yol gösteriyor. Öyle oportünist yakla mlarla olmaz. Sözü ayr , prati i ayr , ya am ay; ortayolculukla, idarecilikle, ayarlamac kla bu co rafyada özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürütülemez. Mevcut ortama göre, ya da devletlerin çizdi i s rlara göre hareket etmekle hiçbir ey ba ar lamaz. Türk Devleti zaten uygulamalar yla halk n iradesini k rmak istiyor, örgütlerin iradesini k rmak istiyor. Bizlere, 'sizin mücadele yöntemlerinizle olmaz' demek istiyor. Olmaz n teorisini bize kabul ettirmek istiyor. Biz de ortayolculuk yaparsak, hedeflerimizden, amaçlar zdan, örgüt anlay lar zdan, ya am anlay lar zdan taviz verirsek, dü man n bask lar kar nda, sald lar kar nda geri ad m atarsak, o zaman gerçekten de de erlere ve halka lay k olmayan bir oportünizm ya an r. Bu aç dan 14 Temmuz di-reni çileri gibi sözümüzle prati imizin bir olmas gerekiyor. Günümüz dünyas nda en tehlikeli ey bireyciliktir. Asl nda kapitalist-emperyalist sistem, sömürgeci sistem, inkarc sömürgecilik, egemen devletler, toplumlarda liberalizmi körüklüyorlar, bireycili i körüklüyorlar, bencilli i körüklüyorlar, böylelikle insanlar toplumsal de erlerden uzakla yorlar. Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde onlar iradesiz ve karars z k yorlar. KOMÜNAR Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde gev ek hale getiriyorlar. Toplumu, halk düünen de il de, kendini dü ünen insanlar yaratarak sistemlerini ayakta tutmaya çal yorlar. Liberalizm ve bireycilikle toplumlar di ediyorlar, iradelerini k yorlar ve üzerine de egemenlik kuruyorlar. Hem toplumlar n üzerinde egemenlik kuruyorlar hem bireylerin üzerinde egemenlik kuruyorlar. Özgür birey Kemal P R'dir. Saç ndan t rna na kadar özgür ruhlu bir arkada zd . Böyle bir militan ki ilik kolay kolay zapt edilemez. Bunu herkesin anlamas gerekir. Herhalde Kemal P R Önder APO'yu tan masayd , Önder APO ile bulu masayd , PKK gerçe iyle tan masayd hiç kimse Kemal P R'i kontrol edemezdi. Kemal P R hiçbir yere s mayan bir arkada . Baban dedi i gibi, 'tabutlara bile s mayacak' bir arkada . Babas cenazesini al rken, "Kemal sen bu tabutlara nas l s ars n" demi . Kemal P R böyle özgür ruhlu, böyle iradeli bir insand . Ama Önder APO'ya inan, PKK'ye inand . Herhalde ba ka bir örgüt, ba ka bireyler Kemal'i böyle mücadele içine sokamazd . Kemal'in devrimcili ini, devrimci ölçülerini tatmin edemezlerdi. Tabii ki Kemal PKK ile tan masa da militan olurdu, mücadele içinde yer al rd ; ancak PKK kadar, Önderlik kadar toplumu ve bireyi özgür iradeli k lacak ba ka bir örgüt ve Önderlik gerçe ini bulamad ndan içi rahat olmazd . Özgür iradeli böyle bir bireyin, sandan t rna na kadar özgür bir bireyin Kürdistan halk için kendi ya am ortaya koymas söz konusudur. Bu aç dan baz lar özgür birey diyor, iradeli birey diyor. Bunlara verece imiz cevap: Kemal'den daha fazla özgür iradeli birey bu dünyada bulunamaz olacakt r. O'nun ortaya koydu u ya am ve mücadele felsefesi ortadad r. Bu aç dan kapitalizmin dayatt bireycilik yerine, Özgürlük Hareketinin, Önderlik gerçe inin topluma kazand rd irade, bireye kazanrd irade görülmelidir. Özgür duru lar, özgür iradeler ancak bu örgütsel gerçe in ilkelerine uyularak gerçekle tirilebilir. Yoksa bireyler de, toplum da kapitalist sistemin, bu köle sisteminin di lisi olmaktan kurtulamaz. Nitekim birey birey diyenlerin hepsi bu sistemin bir parças r. Karn doyurmak için bile sistemin kulu, kölesi haline gelmektedirler. Bu sistemi kim a yor? PKK d nda bu sistemi a an var m ? Önder APO d nda an m var? Önemli olan sistemi a makt r. Sistem içile mekten kurtulmakt r. Sisteme kar mücadele gücünü gösterebilmektir. Özgürlük ve demokrasi deyip sisteme kar mücadele gücü göstermeyen, sistemi geriletemeyen anlay ve tutumlar n ya amsal bir de eri yoktur. Hiç kimse bireycilikle, liberalizmle mücadelede ba ar olamaz, herhangi bir mevzi de kazanamaz. Böyle örgütlerin, bireylerin biz özgürlük mücadelesi veriyoruz, özgür ya yoruz, iradeli ya yoruz demelerinin anlam yoktur. Solcu da olsa, sosyalist oldu unu da söylese, komünist oldu unu da söylese, ne oldu unu söylese de bir de eri yoktur. Dü mana kar mücadeleci bir örgüt yaratam yorsa, kadro yaratam yorsa, dü mana kar mücadeleci bir halk gerçe i ortaya ç karam yorsa o zaman bu örgüt anlay lar n, bu kadro duru lar n, bu birey duru lar n sorgulanmas gerekiyor. Bu aç dan özgürlük mücadelesinin militan olmak isteyenler Kemallerin ruhunda, üslubunda ve tarz nda y kanmalar gerekir. Özcesi bireycili imizi, ortayolculuumuzu, liberal yakla mlar , oportünist tutumlar , kendine göreliliklerimizi rakmam z gerekmektedir. Zaman zaman yeni kadro ç km yor, kadro yenilenmiyor deniliyor. Bunun nedeninin iyi bilinmesi gerekir. Herkes unu iyi bilmelidir; ölçülerin geri oldu u, geriye çekildi i yerde kadro yeti mez. B rakal m ölçülerin geri oldu u yerde kadro yeti mesini, eski kadrolar bile çürür, çöker, kadro olmaktan ç kar. Bu aç dan yeni kadrolar yeti tirilmek isteniyorsa ölçüleri yüksek tutmak ve bu temelde e itmek gerekiyor. nsanlar yüksek ölçülerde, 14 Temmuz'un or- 65 KOMÜNAR taya koydu u kadro ki ili inde, o tarzda, o üslupta, o sorumlulukta ölçüleri ortaya koyup e itildi inde yeni kadrolar ortaya ç kar. Kadro ç karman n kanunu budur. Kadro neden ç km yor sorusuna, ölçülerin gerilemi olmas r cevab verilmelidir. Ölçülerin geriletildi i yerde kadro ç kmaz. Afrika'da, ba ka bir yede geri ölçülü kadrolar da ihtiyaca cevap verebilir, ama Kürdistan'da özgürlük ve demokrasi kazanacak kadrolar n ölçüleri, Kürdistan Devrimi'nin tarz na uygun olmal r. Kürdistan Devrimi'nin tarz , üslubu, kadro anlay ve ya am duru u yakaland zaman ba ar olunabilir. Bütün devrimlerin ba ar n kanunu budur. Bütün co rafyalarda özgürlük ve demokrasinin kanunu budur. Her co rafya ba ar ya götürecek mücadele ölçülerine uygun kadro yeti irse ba ar gelir, yoksa gelmez. Bu nedenle sistem içile me olarak tarif etti imiz ölçülerin geriye çekilmesi, böylelikle eski kadrolar n dü mesi, kadroluktan uzakla mas , yeni kadrolar n yeti memesi gerçe ini de bu temelde ele almak gerekir. Bu temelde bu gerçekli i sorgulamak, e itimlerimizi bu temelde vermek ve eski kadrolar bu temelde yenilemek, ölçüleri geriletmeye kar bir mücadele içinde olmak gerekiyor. Herkes bulundu u çal ma alan nda sorgulama yapmal r. Kadrolar niye geriliyor, kadrolar niye dü üyor, niye kadro ç km yor sorusuna cevap aranmal r. Cevap arand nda görülecektir ki, nerede ölçüler geriliyor, kendine göre olunuyor orada ortayolcu, oportünist, liberal, bireyci, bencil, sorumsuz kadro ortaya ç yor, keyfi kadro ortaya ç yor. Kendine göre ölçülerin oldu u yerde, yeni kadrolar n ortaya ç kma zemini de ortadan kalk yor. Örgüt ölçülerinin geri oldu u kurumlar zda ve örgüt ortam nda kadro yeti meyece i gibi, bu kurumlara verilen kadrolar k sa sürede dü er. Birçok kurumumuza ve örgütümüze verilen yeni kadrolar n k sa sürede dü mesinin nedeni de budur. Çünkü kadro, bu ortamlarda ölçüler 66 geri oldu u için örgüt havas görmüyor, örgüt ruhunu görmüyor, örgüt anlay ve tarz görmüyor. Bunun sonucu da inanc kaybediyor, hedefini kaybediyor. Ütopyas ndan kopuyor ve yeniden kendi kabu una çekilerek, ölçüleri gerileyerek sistem içile iyor. 14 Temmuz'un 28. y ldönümünde en ba ta kadrolar geriye çeken, mücadeleden dü üren, kapasitesini dü üren, temposunu dü üren ölçülerin sorgulan p düzeltilmesi gerekiyor. On kadronun yapaca i i eskiden iki-üç kadro yap yordu. imdi tersi olmu ; iki-üç kadronun yapaca i i on kadro yap yor. Ondan sonra da, 'kadro ihtiyac z var, çal an ihtiyac z var' deniliyor. Bu yanl bir yakla md r. Burada bir sapt rma vard r. Ölçüleri dü en kadrolar n tabii ki kapasitesi dü er, her eyi dü er. Etkisi de dü er, ba ar da dü er. Böyle olunca hep yeni kadro istenir. Bu yakla mda olaylar , olgular sapt rma vard r, yande erlendirme vard r. Dolay yla kadro eksikli inden söz etmekten çok, olanlar 14 Temmuz çizgisine ve ölçülerine çekmek laz m. Do ru kadro olmaya, do ru tempo ve tarza çekmek laz m. Böylece ölçüleri yükselen 2-3 kadro on ki inin, yirmi ki inin i ini yapar. Ama ölçüler dü ünce yirmi ki i 2-3 ki inin i ini yap yor. O zaman tabi kadro eksikli i ortaya yor. Kadro ihtiyac gidermek için de, esas olarak kadro ölçüleri ve duru undaki yakla n düzeltilmesi gerekti i görülmelidir. Bu temelde tempoyu, tarz yükseltme, yeni kadrolar ortaya ç karman n ko ullar da olu turur. Öte yandan örgüt kültürü geli meyen, örgüte do ru yakla mayan, örgütü de il de kendini esas alan, örgüte ve mücadeleye kar bireycili ini dayatan, kendini dayatan, kendini esas alan yakla mlar b rak lmadan hiçbir kurumumuz, hiçbir çal mam z ba ar olamaz. PKK neden ba ar olmu tur? Dü man n bask lar na ra men PKK niye ayakta kal yor ve yenilemiyor? sorular na cevap aranacak olursa, yine kar za örgüt ve kadro gerçe inin nas l olup olmad ç kar. Bu temelde 10. Kongremiz örgüt içindeki bireyci anlay lara, libera- KOMÜNAR lizmlere, kendini geriye çekme ve sorumluluktan kaçma olan ince ve derin tasfiyeciliklere, gizli tasfiyeciliklere kar tav r alm r. Çünkü bunlar n bir kanser gibi örgütü kemirdi ini görmü tür. Ne zamanki bunlara kar tutum al n, o zaman mücadele de geli mi tir. Mücadelenin 2007'den itibaren hamle yapmas n nedeni: yanl e ilimlerle mücadele etme ve bu temelde gerçekle tirilen ideolojik hamlede görülmelidir. Örgüt ve kadro gerçe inde, Önderlik gerçe i ve PKK'nin esas al nmas ba ar pratiklerin geli mesini sa lam r. E er kendine görelikler devam etseydi, bireycilik, liberalizm, oportünizm, ortayolculuk, örgüte yanl yakla m, örgütü ciddiye almama, hatta örgütü gereksiz görme, sorumluluk almay gereksiz görme gibi anlay lara kar mücadele edilip tutum al nmasayd , u anda Kürt Özgürlük Hareketi'nin konumu bugünkünden çok geri olurdu. 'Örgüt niye düzeldi, niye geli ti, niye bu bask lar kar nda ayakta duruyor' diye sorulacak olursa, buna verilecek yan t; tabii ki ideolojik ve örgütsel mücadelenin sonucu oldu u biçiminde olacakt r. Ne zaman ki tasfiyecili in dayatt bireycilik, bencillik, örgüt d k, yanl ya am anlay lar , özgür kad n gerçe inden kopma, PKK gerçe inden kopma ya anm sa örgüt zay flam , ama bunlara kar mücadele edildikçe de ba ar lar arka arkaya gelmi tir. Türkiye'de de ba ar n yolu buradan geçiyor, Avrupa'da da, Do u Kürdistan'da da, Güneybat 'da da, güney'de de ba ar n yolu buradan geçiyor. Nerede PKK ve Önderlik gerçeine yakla lm , örgüt ve kadro ölçüleri yüksek tutulmu sa, orada ba ar gelmi tir. Bu nedenle, 'neden ba ar z oluyor' denilmesine gerek yok. Örgüt ve kadro duru unu, ölçülerini yükseltin, her yerde ba ar kendili inden gelecektir. Çünkü ideolojik olarak sorunlar z yok, teorik olarak sorunlar z yok. Bunlar Önderlik taraf ndan netle tirilmi tir. Büyük bir tarihi geçmi imiz var, de erlerimiz var; bunlarda da sorun yok. Halk n mücadeleye ba nda sorun yok. Örgüt gerçe inde fedai ruh hala devam ediyor; bunda da sorun yok. Sorun: bencil, bireyci yakla mlar n, kendine göre yak- la mlar n, ölçüyü geriye çekmek isteyen yakla mlar n örgütte yaratt tahribatlard r. Örgütü u ra rmalar r. Aç kça söylemeliyiz ki, PKK'yi ve onun öncülük etti i mücadeleyi dü man n sald lar yenilgiye u ratamaz. Bu örgütü sadece örgüt ölçülerinin geriye çekilmesi, kadro ve örgüt duru unun geriye çekilmesi ba ar z k labilir. Bu aç dan Kürdistan' n her parças nda mücadelenin kritik evreye girdi i bir dönemde dü man daha da yüklenip sonuç almak isterken, biz ise yaratt z de erlere ve ortaya ç kan ba ar lara dayanarak, güçlü ideolojik ve örgütsel zemine dayanarak ba ar ya ula mak istiyoruz. Özgürlük mücadelemizi ve yarat lan de erleri bu temelde sonuca götürmek istiyoruz. ehitlerimizin özlemlerini gerçekle tirmek istiyoruz. Önderli imizin bu halka ve bizlere verdi i büyük de erlere lay k olmak istiyoruz. Bunun için herkes 14 Temmuz direni çilerinin ahs nda, 14 Temmuz ruhu karnda kendi yanl lar temizlemeli, özele tirel bir yakla m göstererek yeni bir kat m göstermelidir. Eski geri kat mlar bir yana rak p, 14 Temmuz duru unda örgüte ve Önderlik gerçe ine kat nmal r. Nas l ki Önder APO, '14 Temmuz ehitleri halka kar , partiye kar , Önderlik gerçe ine kar en büyük görevlerini yapt lar, en büyük yolda yapt lar' derlendirmesinde bulunduysa; biz de 14 Temmuz ruhuyla halk za, hareketimize ve Önderli imize lay k olmal z. Sonuç olarak; PKK ortam su kadar berrakr. Kadro gerçe i su kadar berrakt r. deolojik duru u su kadar berrakt r. Teorik de erlendirmeleri su kadar berrakt r, hedefleri berrakt r. Dünyada PKK kadar berrak ve net bir hareket yoktur. Bu, örgütümüzün en temel gücüdür. 14 Temmuz ruhu da bu berrakl n en somut göstergesidir, aynas r. Bu temelde bütün kadrolar z, çal anlar z M. Hayri DURMU 'un ahadete giderken; "mezar ma borçlu yan" diyen sorumluluk anlay yla hareket etmeli, mücadeleye güçlü kat m gösterilmeli, dü man n sald lar bo a ç kar p Kürt haln özgürlük mücadelesini ba ar biçimde geli tirmelidirler. *** 67 KOMÜNAR ' Hakikat Ac r Ama Susmak Öldürür' Hakikatleri Ara rma ve Adalet Komisyonlar n K sa Tarihçesi Sinan ahin KAND L Hakikatleri Ara rma Komisyonlar 1974 y ndan beri yakla k 25 ülkede farkl isimler alt nda, farkl biçimlerde ve farkl i levlere sahip olarak resmen kurulmu tur. Arjantin, Uruguay ve Sri Lanka'da, "Kay plara Dair Komisyonlar"; Haiti ve Ekvator'da, "Hakikat Ve Adalet Komisyonlar "; ili, Güney Afrika, Sierra Leone ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti'nde, "Hakikat Ve Toplumsal Mutabakat Komisyonlar "; Guatemala'da 'Tarihi Ayd nlatma Komisyonlar '; Do u Timor'da, "Kabul, Hakikat Ve Toplumsal Mutabakat çin Komisyonlar" ; Panama, Uganda, El Salvador, Çad, Nijerya, Peru, Gana'da da benzeri isimler alt nda kurulan bu komisyonlar çal malar yürütmü ler/yürütmektedirler. Bunlardan Güney Afrika ve Guatemala'da kurulan komisyonlar önemli geli melere imza atm , dünya ölçe inde etkisi olan sonuçlar ortaya ç karlard r. kinci Dünya Sava 'nda i lenen büyük insanl k suçlar ve ya anan ac lar insanl suçlular aç a ç karma, vicdanlar rahatlatma ve toplumsal bar sa lama anlam nda aray a itti. Bu aray ta hukuki yandan çok, vicdani yarg lama ve mahkum etme öne ç k. Nazi Almanya's n insanl a kar i ledi i suçlar ve bu suçlar n yarg land Nürnberg Mahkemeleri, hakikatlerin sadece hukuksal alanda ve esas olarak da politik temelde aranmas n ve mahkum edilmesinin ilk önemli örne i olmu tur. Bu mahkemelerde a rl kl olarak Yahudilere kar i lenen suçlar, geni anlamda da toplama kamplar nda i lenen suçlar ele al nd . Yarg lama sadece o dönem ve i lenen suçlarda görevli olarak görünen suçlularla s rl tutuldu. O dönem için bu durum bile önemli bir ge- 68 li me ya da ad md . Bu ad mdan ç kart lan dersler çerçevesinde giderek hakikatlerin ortaya ç kar lmas nda önemli mesafeler kaydedildi. Nürnberg Mahkemeleri, sava tan galip kan güçler taraf ndan kurulmu tu. Demokrasi cephesi ad alt nda bir araya gelmi olan bu güçlerin do u(Sovyet) ve bat (ABD ve ngiltere'nin ba çekti i kapitalist blok) eklinde iki kanad n olmas , hakikatlerin ortaya ç kar lmas nda ç karc yakla mlara neden olmu ve suçlar n üzerine tümüyle gidilememi tir. Bu örtbas etme çabas 'so uk sava ' döneminin kar kl suçlamalar n temel argüman olmu tur. Taraflar Nürnberg mahkemelerine ta yamad klar konular sonraki y llarda birbirilerine kar kullanmada medyan n, edebiyat n, sanat n konusu yapm lard r. Elbette bu durum hakikatin aç a ç kar lmas ndan çok manüplasyon i levini görmü tür. Yani neyin hakikat, neyin yalan oldu u anla lamaz duruma gelmi tir. Bu nedenle o dönemde en az Naziler kadar suçlu olan çevreler kendilerini gizlerken, yeni yeni suçlar i lemeye devam etmi lerdir. Örne in, Yahudi katliam nda Yahudi sermayesinin rolü ne olmu tur? Yahudiler için hep 'ma duriyet' öne ç karken, ayn Yahudi sermayesi bu ma duriyet üzerinden devlet kurma ve Filistin halk katletme zemini yakalam r. Naziler ellerindeki miktar belli olmayan k ymetli ta lar n tamam na yak ya da tamam sviçre, Portekiz ve Türkiye'ye ta r. Yani bu ülkeleri bir nevi kasa gibi kullanm r. Bu ülkeler sava ta tarafs z kald klar n propagandas yaparlarken, Naziler için güvenilir bir cephe gerisi ve kaynak rolünü oynam , i lenen suçlarda önemli rol oynad klar saklam lard r. Bu KOMÜNAR yalan üzerinden Türkiye ve Portekiz fa izmin uyguland ülkeler olarak suçlar i lemeye devam ederken, neredeyse alk lanlard r. Çünkü bu ülkeler NATO üyesi ülkelerdir. Sovyetlere kar kurulan üslere ev sahipli i yapm lard r. Asl nda Nazilerin bu üç ülkeyi seçmesi de ilginçtir: Bu üç ülke dönme Yahudilerin tarihsel olarak ya ad co rafyalard r. Yani sanki Yahudi sermayesi bu yolla srail Devleti'nin kurulu una do ru yola ç km r. Bir anlamda Yahudi sermayesi Naziler eliyle Siyonizm'e hizmet için güvenilir kasalar na yerle tirilmi tir. Bu güvenilir kasalar n seçimi kim taraf ndan ve hangi amaçl yap lm r? sorusu aç a ç kar lnda, dünyada bugün gerçeklerin önünde hakim olan tüm sis perdeleri de kalkm olacakt r. Yani sviçre, Türkiye ve Portekiz hakikatlerin kördü ümünü çözecek üç temel ülke gibi görünmektedir. nsanl k burada vicdan temizleyecek esas verilere ula acak gibidir. O zaman Fa izmle Yahudi sermayesi aras ndaki kopmaz ba kadar, ABD imparatorlu u ile Yahudi sermayesi aras ndaki kopmaz ba daha net gözler önüne serilecektir. Önderli in Yahudi toplumu, tarihi ve sermayesi üzerinde bu denli durmas ve Yahudili in s rr n çözülmesiyle ya da Yahudilerin kurtulu uyla insanl n kurtulu u aras ndaki ba birçok eyin temeline koymas tesadüf de ildir. Adorno bunun için bo una "Fa izmin hâlâ ya yor olmas , o çok sözü edilen geçmi in i lenmesinin bugüne kadar ba ar lamam ve kendi karikatürüne, içi bo ve so uk unutu a dönü mü olmas , fa izmi olgunla ran nesnel toplumsal artlar n hala geçerli olmas ndan ileri gelmektedir" dememi tir. sviçre sava taki gerçek rolünü gizleme konusunda yeni yeni özür diler hale gelmi tir. Nazilerle ili kisini ve bu ili kinin nal bir suç ortakl anlam na geldi ini kurulan ara rma komisyonlar yoluyla daha yeni kamuoyuna aç klamaya ba lam r. sviçreli politikac lar n dönem dönem ABD'nin gücünden ve bu gücün nas l kullan ld ndan bahsetmesi ve ara rma-soru turma raporlar na imza atmas da tesadüfi olmasa gerek. Yine sviçre'de giderek artan fa ist oylar n bu tarihsel geçmi ten kopuk ele al nmamas da önemlidir. Bu anlamda sviçre'nin hakikatlerle kar la ma düzeyi önemli olmaktad r. Çünkü bu ülke sadece sermaye de il bir bellek kasas gibi durmaktad r. Bu kasalar n aç lmas , 20. yüzy la önemli oranda k tutaca a benzemektedir. Sava sonras Nazi subaylar n, yöneticilerinin ve birçok çevresinin saklanma cenneti olan Latin Amerika ülkeleri ABD'nin 60 ll k darbeler co rafyas olmu tur. ABD ba kanlar son bir kaç y ld r bu ba lant kurmadan 50 y ll k politikalar n özele tirisini verirken, asl nda gerçekleri farkl bir biçimde karartman n aray içine girmektedirler. Nazizmin kitlesel taban n en yo un oldu u Avusturya bu yarg lamalardan pay almam r, ya da hakikatlerle yeni yeni kar la maktad r. Avusturya'n n yak n tarihi Fransa'da oldu u gibi, Nazizm taraf ndan ilhak üzerine kuruldu u için i gale kar direni söylemi etraf nda karart lm r. Onun için fa izm hukuksal anlamda s rl da olsa Avusturya ve Frans z halk n vicdan nda yarg lanmam r. Fa ist partilerin burada önemli bir oy potansiyeline sahip olmalar belki de bu yüzdendir. talya, Japonya gibi sava suçlusu olan devletler gerçeklerle kar la ma konusunda nt olan güçlerin ba nda gelmektedir. Bundan dolay Gladio gibi güçlü ABDNATO örgütlenmesi talya'da çok rahat suç lemeye devam etmi tir. 22 Kas m 1990'da Avrupa Birli i Devletleri, Birli e dahil olan ülkelerde Gladio türü ABD-NATO patentli gizli örgütlere kar tutum alma karar al rken, bu tarihsel gerçekli e dikkat çekmemi lerdir. Ayn ekilde AB yolunda oldu unu söyleyen TC. hükümetleri de, Susurluktan emdinli'ye, oradan da çe itli çete örgütleri operasyonlar ndan Ergenekon davalar na uzanan yarg lamalarda ciddi sonuç alama- 69 KOMÜNAR maktad r. Bu yarg lamalar bir tarihsel haki- kültürü zeminini yaratmaya dönü mü tür. kat aray n ne kadar zorunluluk oldu unu Yani hakikatlerle yüzle mek e ittir geçi sükan tlarken; bu hakikatle yüzle meye haz r reçleriyle ba lant siyasal rejim de ikli i olmayan ya da yalana dayal egemenli in anlam ma gelmemektedir. Elbette bu durum devam nda ç kar olan güçler, bu yarg la- de imi de d lamamaktad r. Onun için malar yeni bir aldatma arac olarak kullan- Kürdistan ve Türkiye gerçekli i dü ünülmaktad r. Bu durum genel olarak dünyada dü ünde hakikatlerin aç a ç kar lmas kobir t kanmay ifade etmektedir. misyon çal malar hem geçi sürecini ifaJaponya, Çin ve Kore'yi i gali ile 20 mil- de eden toplumsal ve siyasal sistemin deyon insan n katlinden ve Çinli ve Koreli mil- mokratikle tirilmesi ve hem de toplumsal yonlarca kad n tecavüze u ramas ndan da uzla kültürünün geli tirilmesi anlam nda sorumlu görülmektedir. Japonya uzun bir ele al nmas gerekmektedir. unutturma çabas n ard ndan kad nlara yakla hariç, can kayb suçunu üslenerek Hakikat Komisyonlar daha yeni özür dilemi tir. lk hakikatleri aç a ç karma komisyonu Yine Aborijin(Yerli) halk yla ilgili 1973 y nda, Uganda'da, di Amin olarak 'Kanada Krall k Komisyönetimi taraf ndan kurulmu tur. yonu'nun çal malar ve di er etHakikatlerle Bu komisyon esas olarak uluskenlerle ba lant olarak Avuslararas güçlerin Uganda reyüzle mek e ittir jimine bask sonucunda kutralya Ba bakan 2008 y nda Aborijinlere kar uygulanan geçi süreçleriyle rulmu tur. Komisyon herpolitika ve devlet ad na i lehangi bir örgütlü iç toplumba lant siyasal nen suçlardan dolay kendi sal dayana a sahip de ildir. rejim de ikli i halk ndan ve geriye kalan Hükümetin atad memurAborijinlerden özür dilemi - anlam ma gelmemek- lardan olu mu tur. Komistir. Bu özrü dünyaya aç kyon, 1974 y nda devleti tedir. Elbette bu lam r. Di er yandan kinci suçlayan aç klamalar yapt imi de için yine di Amin taraf ndan Dünya Sava 'nda 27 milyon durum de insan kaybeden Sovyetler da lm ve Pakistanl bir lamamakBirli i'nin i ledi i sava suçlar yarg ç olan komisyon ba kan tad r. da 1990'lardan sonra gün na görevden al rken, bir üyesi de kar lmaya ba lanm r. Sovyetik idam edilmi tir. sistem içinde yer alan Bulgaristan, az nl kkinci olarak 1982 y nda Bolivya'da lara ve rejim kar tlar na kar i ledi i kurulmu tur. Bu komisyon yeterince resmi suçlardan dolay özür dilemek zorunda destek ve mali kaynak bulamad için, çakalm r. ma sonuçlar aç klayamadan da lm Bu ekilde kinci Dünya Sava sonras r. Bu iki denemenin arkas ndan ilk ciddi 'geli mi bat ülkelerinin' gündemine giren denemeyi yapan ülke Arjantin oldu. hakikat aray esas olarak 1980'lerin sonun15 Aral k 1983'te Arjantin Devlet Ba dan itibaren dünyan n geri kalan halklar n kan Alfonsin bir kararnameyle, "kay p ki igündemine girmi tir. Bu gündeme giri te ler" için bir komisyon kurdu. 'Arjantin Haki'hakikatlerin' aç a ç kmas siyasal de im kat Komisyonu' da denilen komisyonun tam süreçleriyle birlikte ele al rken; giderek ad "Kay p Ki iler Ulusal Komisyonu"dur toplumun kendi tarihiyle yüzle mesi teme- (CONADEP). Ba kanl ünlü yazar Erlinde geçmi te ya anan ac lar n bir daha ya- nesto Sabato yapm r. Komisyon, ulusal anmamas anlam nda bir toplumsal uzla ve uluslararas insan haklar örgütlerinden 70 KOMÜNAR destek ve kaynak sa lam r. Komisyon, çal malar s ras nda hapishaneleri, gizli mezarl klar , emniyet binalar gezmi , ülkeyi terk emek zorunda kalan ki ileri dinlemi tir. Düzenli bas n aç klamalar yapm , kay p aileleriyle yak n çal ma yürütmü tür. Komisyon çal mas 9 ayda tamamlam , subay, polis, yarg ç, gazeteci, hekim ve din adamlar ndan olu an1351 ki ilik suçlu listesi tespit etmi tir. Ancak bu suçlular listesi devlet ba kanl taraf ndan kamuya aç klanmam r. Komisyon, birço u yerine getirilmeyen daki önerileri hükümete sunmu tur: Ara rma ve soru turmalar n mahkemelerce sürdürülmesi, ma dur/kurban yak nlar na ekonomik yard mlar n yap lmas , zorla kaybettirmeyi insanl a kar suç haline getiren hukuksal düzenlemelerin yap lmas , insan haklar n devletin e itim kurumlar nda zorunlu ders haline getirilmesi ve hâlâ yürürlükte olan bask yasalar n kald lmas . 22 Nisan 1985'de cunta liderlerinin yarlanmas nda Komisyon raporu önemli bir dayanak olu turmu tur. Bu davay çok say da dava takip etti, ama bu durum orduda huzursuzlu a neden oldu. syan, emre itaatsizlik, protestolar sonucunda hükümet 'son nokta kanunu' ile davalara son verdi. 1989 nda ç kar lan af yasalar ile de tüm tutuklu suçlular serbest b rak ld . Kate Millet'in bu konudaki de erlendirmesi öyledir: "Arjantin'de cunta liderlerinin yarg land dava, Latin Amerika'ya örnek olu turacak, Nürnberg'den sonra i kencecilerin hesap verece i geni kapsaml dava olma imkân ta yan bir davayd . Ancak Nürnberg, galibin ma lubu yarg lad bir davay; burada ise kendi kendini yarg layan bir ulus söz konusuydu. Bu imkân iyi kullan lamad . Gerçekten de Arjantin'deki mahkeme sonuçlar çok üzücüdür; çünkü yarg lamalar, askerleri ve insanlara lay k gördükleri ak l almaz vah eti, silahl kuvvetlerin binlerce üniformal üyesinin yan s ra gene hiçbir zaman yarg önüne kimi gizli aktör- lerin ve özel timlere mensup binlerce ki inin kat ld o korkunç vah eti, fiilen temize ç karma operasyonundan ba ka bir ey de ildi. Sonuç sadece Arjantin silahl kuvvetleri için de il, ayn zamanda bölgedeki tüm askerî rejimler için güven tazeleyici oldu. Büyük bir f rsat göz göre göre kaç lm . Ba lang çta askerleri yarg lamak üzere aç lan dava, askerlerin gözda na boyun mekle son buldu. Arjantin orduya teslim olarak saflar ndaki i kencecileri cezaland rmayarak, onlar n geri gelmesini mümkün lmakla kalmam , üstelik bunu kolayla rbile olabilir." Arjantin deneyimi hukuksal alanda ba az kalm , ama komisyon çal malar ve haz rlad raporuyla insan haklar , temel de erler, geçmi teki suç ve ihlallerin sebepleri etraf nda yayg n bir tart may ba latm oldu. Bunun için Arjantin'de ba layan komisyon çal malar ayn zamanda dünyadaki geli melerin ba lang ç a amas yla da örtü üyordu. Bu geli meler nelerdi? Latin Amerika'da kurulan askeri rejimler yava yava çözülüyordu. Yani k tada sivil yönetimler yeni yeni olu urken, halen askeri rejimler egemendi. Arjantin deneyimi sadece bu ülkenin cuntas de il, tüm co rafyan n cuntalar ilgilendiriyordu. Cuntalar bu deneyimden ders ç kard gibi demokrasi güçleri de gerekli dersleri ç karmal yd . Di er yandan reel sosyalizm da lma sürecine girerken, so uk sava eksenli olu turulan rejimler de d desteklerini yava yava yitirmeye ba layacakt . Ba ta ABD olmak üzere bat güçler art k komünizm tehlikesi üzerine stratejilerini olu turamayacaklar ve tüm darbeci, yasad örgütlenmelerini gözden geçirmek zorunda kalacakt . Çünkü, so uk sava süresi boyunca devreye konulan darbeci fa ist rejimler de ifre olmu ve yük durumuna gelmi lerdi. Bunun ilk habercisi talya'daki Gladiyo davas ve 22 kas m 1990 tarihli AB'nin Gladio Karar idi. Üçüncü olarak, dünya çap nda oldukça yank yapan Güney Afrika deneyimi oldu. 71 KOMÜNAR Gerek rejim de ikli inde geçi sürecinin tüm özellikleri ve gerekse geçi te toplumsal uzla ma kültürüne hizmet eden hakikatleri aç a ç karma çal mas , tüm dünyada sadece siyaset alan nda de il, toplumsal, sanatsal, felsefi alanda da önemli veriler sunuyordu. Arjantin deneyimi bir anlamda yeni bir de im-dönü üm kültürünün ilkini ifade etmesi anlam nda birçok yetmezli i de ba nda ta yordu. De imi isteyen güçler ortak bir söylem ve örgütsel-eylemsel duru içinde de ildi. De imden yana olmayan güçler de geçmi devrimler sürecinde olduu gibi tümüyle ortadan kald lacaklar ve cezaland lacaklar kayg yla yerlerine s ya yap bulunuyorlard . Onun için rakal m hakikatlerin aç a ç kmas na yarmc olmak, sadece kendilerini ya atmak kayg ile hareket ediyor ve sald rganla yorlard . ili'de 25.01.1990 tarihli bir kararnameyle "Hakikat ve Uzla ma Ulusal Komisyonu" ad alt nda bir komisyon kuruldu. Ba kanl eski senatör Raul Rettig'in yapkomisyon, sekiz ki iden olu uyordu. Üyeler aras nda, Pinochet rejiminin savunucular ile birlikte, aç k muhalifleri de yer al yordu. Komisyonun görev süresi 6 ilâ 9 ay aras idi. Komisyonun görevi askerî diktatörlük döneminde i lenen "ölümle sonuçlanm insan haklar ihlalleri"ni ayd nlatmak ve bunlara yol açan artlar ve nedenleri ara rmakt . Ayr ca ma durlara yönelik telafi ve tazminat imkânlar ile insan haklar ihlallerinin gelecekte bir daha ya anmamas için gerekli idarî ve hukuksal tedbirler konusunda öneriler haz rlamak da görevleri aranda yer al yordu Komisyon raporunu 9 ayda tamamlad . Raporun sonuçlar ili Devlet Ba kan Alywin taraf ndan 4 Mart 1991'de radyo ve televizyondan kamuoyuna duyuruldu. Faillerin isimleri raporda yer almad . Ancak Komisyon, suç olarak niteledi i 1500 olayla ilgili gizli bilgileri ve isimleri mahkemelere iletti. Komisyon çal malar için, suçlular- 72 dan a ürküntü nedeniyle 'ihtiyatl k' ad alt nda suçlular koruma yan n a r bast de erlendirmesi yap ld . Görev alan çok s rl tutulmu olan komisyon Arjantin deneyiminden yeterince ders ç karmam a benziyordu. Komisyon çal malar n sonucunu ilili ünlü sosyolog Tomas Moulian; "Pinochet yönetimi kendi iste iyle de il, mecbur kald için çekildi. Bu yönetim, dünya kapitalizminin ihtiyaç duydu u Neoliberal program ba ar yla yerle tirerek misyonunu tamamlam . Dünya kamuoyunda fa izmin sembolü haline gelmi , itibars z ve y pranbir yönetimin görevde kalmas bundan sonra sisteme yarar de il, zarar verirdi. Onun yerine, neoliberal politikalar n otoriter rejim olmaks n da yürütülebilece ini gösterecek "demokratik ve hümanist" bir yönetim geçirmek çok daha ak ll cayd . te 'Concertasion'un ve Patiricio Alywin'in tarihsel rolü buydu. Dolay yla bu iki yönetim aras nda bir kar tl k ve kopu de il, bir tamamlay k ve devam ili kisi vard r. Aylwin yönetiminin gerçek korkusu ordudan de il, ekonomik kaostand . Çünkü böyle bir kaos onlar n varl k nedenini, sistem içi me ruluk temelini ortadan kalracakt . Bu nedenle, halkta yerle ik hale gelmi olan korkuyu istismar ederek, kendilerini Pinochet döneminin üzerine gitme ve hesap sorma 's n's ndan kurtarmak istediler. Geçmi le hesapla ma ad na yapt klar her ey, esas nda ili'nin 'kan ve kir'den olu an geçmi inin üzerini beyaz badanayla örtme ve aklama amac na yönelikti." biçiminde de erlendirmektedir. Geçmi le hesapla ma konusunda ilililer elbette bu ilk deneyimle s rl kalmad lar. Ko ullar n zorlu una ra men mücadelelerini sab rla yürüttüler ve hakikatleri arama iste ini canl tuttular. Pinochet'in Londra'da gözalt na al nd 1998 y ndan sonra yeni bir dinamizm kazanan bu süreç, darbenin 30. ldönümü olan 11 Eylül 2003'ten bu yana çok yönlü tart malar ve hukuksal mekanizmalar n yeniden devreye girmesiyle iyice yo unla . KOMÜNAR Güney Afrika Deneyimi Güney Afrika, rejim olarak birçok yönüyle TC'ne ve Kürtlerle ili kisine benzemektedir. Di er yandan ANC lideri Nelson Mandela ile Önderli in konumu da benzerlikler göstermektedir. Onun için bu ülkedeki geli meler ve çözüm yöntemlerinin neler oldu u, çözümün nas l geli ti i incelemeye de er bir konudur. Belki Türkiye'de etnik olarak bir az nl k egemenli inden söz edilemez, ama Kürtler ve birçok az nl k kar nda inkar-imha esasl bir rkç k uygulanmaktad r. TC. de 1925'lerden bu yana ba ta Kürtler olmak üzere tüm Türk olmayanlara kar bu politikay uygularken, laiklik ad alt nda inançlara kar da bir ayr mc k ve inkarc k uygulanm , komünizm kar tl ad alt nda da demokrasi güçlerine kar inkar imha politikas yürütülmektedir. Bir anlamda kinci Dünya Sava 'nda temel insanl k kar tl suçlar bütünlüklü olarak leyen Naziler d nda, bugüne kadar bu bütünlükte insanl k suçu i leyen nadir ülkerden birisi de Türkiye'dir. Bu anlamda birçok yönüyle Güney Afrika'da uygulanan Apartheid rejimini an msatmaktad r. Benzeri bir durum Guatemala'da ya anmaktad r. Guatemala'da siyasal bask ve zulüm yöntemlerinde s r tan maman n yan s ra, Mayalar kar nda oldukça rkç ve yok edici bir politikan n uyguland görmekteyiz. Bu ön giri le birlikte Güney Afrika'y ele alabiliriz. Güney Afrika'daki 'geçmi ', sadece insan haklar ihlallerinin a r ve sistematik olu uyla de il, rk ayr mc na dayanan ve Apartheid olarak bilinen sistem "insanl a kar suç" temelinde kendisini ekillendirmi tir. "Irk ayr " üzerine in a edilen sistem, doal olarak her türden ayr mc içinde ta maktad r. Bu yap sürdürebilmek için de, zorla göçertme ve yerle tirme uygulamalar na do al bir i levmi gibi ba vurmu tur. Bunun yan s ra siyasal bask ve zulüm yöntemlerini vah ice uygulam r.Apartheid rejimine kar Afrika Ulusal Kongresi (ANC) ve ba ka gruplar taraf ndan yürü- tülen 45 y ll k silahl mücadele süresince, yüzbinlerce Güney Afrikal sistematik olarak insan haklar ihlalleri ve sava suçlar na maruz kalm r. En çok ölüm olay , Afrika Ulusal Kongresi ile hükümet taraf ndan desteklenen Inkatha Özgürlük Partisi aras ndaki çat malar s ras nda ya anm r. 45 y ll k sava sonunda 1993 y nda ANC lideri Mandela ve Apartheid lideri De clerck aras nda yap lan antla ma çerçevesinde rkç rejim çözülürken, siyah ço unlu un büyük bir k sm ve ba ta insan haklar örgütleri olmak üzere uluslararas kurulu lar, geçmi teki ihlal ve cinayetlerin sorumlular n yarg lan p cezaland lmas srarla istemelerine ra men, ANC ve Mandela bu talepleri yerine getirmekten kaç nm r. Bu durumu Boraine öyle izah etmektedir: "ANC'nin müzakere süreci boyunca güvenlik güçlerinin korumas kabul etmesi, sonra da onlara 'hele bir seçimler bitsin, sizi yarg layaca z' demesi mümkün de ildi. ANC böyle yapm olsayd , bar bir seçim süreci ya anamazd . Eski rejimin generalleri, bunu aç kça ortaya koymu lard . Bu da demek oluyordu ki, demokratik bir anayasa ortaya ç kmayacak; ülke daha fazla insan n öldü ü bir ku atma dönemine do ru gerileyecekti. "Esasen, bu kadar uzun sürmü , böylesine a r suçlarla bütünle mi bir sistemin müzakereler yoluyla çözülmesi ve yeni bir düzene geçi sürecinin müzakereler yoluyla ba ar lm olmas , birçok kimse için ba ba na bir mucizeydi. Toplumdaki derin bölünmü lü e, sürekli yeniden alevlenen iddete; öfke, nefret ve dü manl a ra men bu geçi in serbest genel seçimler yoluyla ve toplumda bar l bir ekilde gerçekle mesi, hiç de kolay de ildi. Ama bunun bedelleri vard . 1994 tarihinde kabul edilen "Geçi Anayasas ya da "Geçici Anayasa", rkç rejimin son hükümeti ile ANC aras nda "tarihi bir uzla ma"ya dayan yordu. Bu uzla ma, geçmi le hesapla maya da önemli s rlar getiriyordu. Ayr ca Anayasa dönü ümün 73 KOMÜNAR devrimci karakterine ra men; idare, polis, yarg ve ordu gibi belirleyici kurumlarda devaml da öngörüyordu. Bütün bunlar, eski sistemin cinayetleriyle genel ve tavizsiz bir hesapla may imkâns z k yordu. "Geçmi le hesapla man n ba ka bir yolunu aramaktan ba ka bir seçene imiz yoktu. Hakikat anlat , s rl aff ve tazminat belli bir gerilim içinde tutacak, bir hakikat ve uzla ma komisyonunun kurulmas nda karar k ld k. Komisyon bu temel üzerinde in a edildi. Oturumlar n kamuya aç k yap lmas , hem inkâra kar bir meydan okumayd ; hem de hesap verebilirli in kabul edilmesi ve ya- ad klar n bir daha asla tekrarlanmamas yönünde bir kararl n ba lang yd ". Nelson Mandela 1994'te Devlet Ba kan seçildikten sonra Komisyon olu turma tart malar yo un olarak yap lmaya ba land . Sivil toplumdan gelen kayda de er katk ve gerçekle tirilen yüzlerce saatlik oturumdan sonra komisyon fikrini somutla rmak için bir yasa tasar haz rland . Bu tasaekillendirilirken, olabildi ince demokratik bir süreç izlendi. te Boraine'nin anlato ko ullarda Hakikat Ve Uzla ma Komisyonu'nu öngören bir yasan n ç kar lmas için birçok ki i ve örgütün dü ünce ve önerileri al nd . Ve sonuçta "Ulusal Birli in ve Toplumsal Mutabakat n Te viki Kanunu" 28.6.1995'te parlamento taraf ndan kabul edildi. Komisyon üyelerinin seçimi ise öyle gerçekle ti: Önce insan haklar örgütleri temsilcilerinden olu an bir seçici kurul olu turuldu. Kurul, Güney Afrika vatanda lar na adayl k ça nda bulundu. Yakla k 300 ba vuru içinden bas na ve kamuya aç k olarak 50 ki i ile görü en kurul 25 aday seçti ve haz rlad bu listeyi Ba kan Nelson Mandela'ya iletti. Co rafi ve siyasi dengeyi sa lamak için Mandela, seçim sürecine kat lmam olan iki aday da listeye ekleyerek 27 ki ilik bir komisyonu onaylam oldu. Komisyon bu ekilde 2,5 y ll k bir süre için çal malar na 74 ba lam r. Daha sonra da 3,5 y l görev süresi uzat lm r Dullah Omar, Hakikat ve Uzla ma Komisyonu kurulmas öngören yasa tasar parlamentoya sundu u oturumda, böyle bir komisyona neden gerek duyuldu unu ve misyonunu öyle aç kl yordu: "Geçmi le yüzle ecek kadar cesur olmaz sürece, gelece in meydan okumalayla asla yüzle emeyiz. nsan haklar na ve insan onuruna sayg ya dayal bir topluma ula mak için ciddi ekilde çal maya koyulmad z sürece, gelece imiz ula lamaz kalacakt r. …Komisyon, geçmi ten kopmay , "Sonunda perde aç lm . Gelecek iki buçuk l boyunca gözler önüne serilecek olan oyunun ilk sahnesiydi. Ritüel, bir hikayeyle ba lad . Bu ritüel, derinden bölünmü , yaralanm insanlara hakikat, iyile me ve uzla ma vaad eden kamuya aç k oturumlard . Komisyon'un s rr da buydu geçmi in yaralar sarmay , unutmamay ama affetmeyi, insan haklar na sayg bir gelecek in a etmeyi taahhüt ediyor." Boraine; "Güney Afrika hakikat komisyonu, amac 'onar adalet'i (restorative justice) sa lamak olan, yarg sal duru ma, dinsel tören (günah ç karma) ve siyasal gösteri kar tamamen kendine özgü bir modeldir" dedi i Komisyon'un,16-17 Nisan 1996 tarihli ilk ve ikinci oturumlar öyle anlatmaktad r: "Sonunda perde aç lm . Gelecek iki buçuk y l boyunca gözler önüne serilecek olan oyunun ilk sahnesiydi. Ritüel, bir hikayeyle ba lad . Bu ritüel, derinden bölünmü , yaralanm insanlara hakikat, iyile me ve uzla ma vaad eden kamuya aç k oturumlar- KOMÜNAR . Komisyon'un s rr da buydu i te. Gözlerden uzak bir salonda oturan sert görünü lü memurlardan ibaret de ildi Komisyon. Bir sahneydi; bu sahnede bir avuç dolusu siyah ve beyaz, deh et, keder, hayret verici metanet ve kahramanl k hikayeleri dinliyorlard . zleyiciler de oradayd . Daha geni bir izleyici toplulu u da onlar radyo ve televizyon arac yla izliyor, dinliyordu. Bu, bir ulusu ar nd rmak için iddetle ihtiyaç duyulan bir ritüeldi. Bu bir oyundu. Ba aktörler, etkileyici hikayeleri olan s radan insanlard . Ama bu zekice yaz lm bir oyun de il, tüm yal nl içinde cilalanmam hakikatti. kinci gün, birçok bak mdan ilkinden de dokunakl yd . Özellikle de Nomonde Calata'n n öyküsü. Nomonde, 1984'te Eastern Cape'te hunharca öldürülen Cradock Dörtlüsü diye bilinen gruptan Fort Calata'n n dul e iydi. fadesinin ortas nda duygular na hakim olamad ; ruhunun derinliklerinden kendili inden kopup gelen bir feryada bouldu ve onun bu hayk radyo ve televizyonlar vas tas yla Güney Afrika'n n ve dünyan n birçok bölgesine ula . Asl na bak rsa, oturumlar bir elem ve st rap ayininden çok daha yüksek seviyeye ta yan, onlara derinlik kazand ran da Nomonde'nin bu içten gelen hayk oldu. Apartheid y llar n bütün o karanl , deh eti bu tek feryatla dile gelmi ti adeta. Nomonde Calata bedenini geriye at p feryat ederken, sanki çok uzun süre rkç k ve bask k skac na al nm binlerce insan n ya ad deh eti de hayk r. Oturumda Güney Afrika Radyo Televizyon Kurumu'nun muhabiri Antije Krog da bulunuyordu. Krog, daha sonra kaleme alCountry of my Skul adl kitab nda u yorumu yapm : Benim için bu hayk , Hakikat Komisyonu'nun ba lang yd ; Komisyon'un aç müzi i, belirleyici an , sürecin ne hakk nda oldu unu söyleyen nihai sesti." Komisyon, on binlerce Güney Afrikal ya öykülerini anlatma imkân sundu. Bu insanlar n ya ad klar ac lar, hayatlar nda ilk kez ciddiye al nd ve belgelendi. "Anlatma ve hat rlama dolay yla ac lar tazelenmi olsa da, bu insanlar ac lar n kamuya mal olmas dolay yla hakl bir gurur ya ad lar." Komisyon'un Genelsekreteri Martin Coetze, Komisyonun çal malar na "hakikat ac r, ama susmak öldürür" slogan yön verdi ini söylemektedir. Devamla da; "Biz sadece hakikatin uzla maya giden yolu açaca na inand k. A r insan haklar ihlallerinin ma durlar n eksiksiz hakikate dair bir haklar olduklar na inan yoruz. Bu nedenle dinlemeleri, kamuya aç k oturumlarda yapt k. Faillerin isimleri ve resimleri yay nland . Demokrasiyi kolektif bir yalan üzerine in a etmek istemedik. … Biz eksiksiz hakikate kar k af imkân sunduk. Biz ne ili'nin ne de Nürnberg Mahkemesinin yolundan gittik. Amaç, eski ile yeni yönetim aras nda tarihsel bir uzla ma yaratmakt " diyerek, Güney Afrika Hakikat Komisyonu'nun amac k saca ortaya koymaktad r. Komisyonun çal mas ekillendiren kanun o zamana kadar kurulan komisyonlardan daha fazla imkan sunuyor, yetki veriyordu. Buna göre, Hakikat ve Toplumsal Mutabakat Komisyonu'na bireysel af sa lama, bina ve i yerlerini arama ve delillere el koyma, tan klar dinlemek üzere ça rma ve incelikli bir tan k koruma program yürütme yetkisi veriyordu. 350'ye yakla an çal an ve y ll k 18 milyon dolardan iki buçuk y ll k bütçesi vard . nsan Haklar hlalleri Komitesi ma durlar ve tan klar n ifadelerini toplamakla; Af Komitesi, af ba vurular incelemek ve karara ba lamakla, Tazminat ve Rehabilitasyon Komitesi ise, tazminat program için tavsiyeler ekillendirmek ve sunmakla yükümlü birbirine ba üç komisyon eklinde çal malar yürütüyordu. Komisyon, 2000'i kamuya aç k oturumlara kat lan toplam 23000 ma durun ve tan n ifadesini ald . Medya komisyon çal malar aktarmak ve te vik etmek anlam nda geni destek sunuyordu. Komisyonu'nun getirdi i en büyük yenilik 75 KOMÜNAR ve güçler aras nda en tart mal olan ; siyasi amaçl suçlar için bireysel af ç karma yetkisiydi. Komisyonu'nun be ciltlik sonuç raporu Ekim 1998'de yay nland ve Afrika Ulusal Kongresi'nin raporun yay nlanmas engelleme giri imleri de dahil olmak üzere yo un bir tart maya yol açt . Guatemala Deneyimi Önemli bir komisyon çal mas da Guetemala olmu tur. Guatemala hükümet güçleri ile Guatemala Ulusal Devrim Birimi (URNG) aras nda 30 y ldan fazla süren iç sava 200 000 ölüm ve kay p ile sonuçland . Onun için s k s k kesintiye u rayarak uzun llar devam eden bar müzakerelerinin en tart mal konular ndan birisi de geçmi teki insan haklar ihlallerinin ve sava suçlar n bar sürecine geçi te nas l ele al naca ile ilgiliydi. En son Haziran 1994'te taraflar 'Tarihi Ayd nlatma Komisyonlar ' kurmaya karar verdi inde sorun çözüldü. Komisyonun göreve ba layabilmesi ancak üç y l sonra imzalanan bar anla mas ndan sonra mümkün olabildi. 6 ay çal ma süresi olan ve en fazla 6 ay daha süresi uzat labilecek ekilde kurulan komisyon toplam 18 ay çal malar yürüttü. Tarihi Ayd nlatma Komisyonlar ba kan Guatemala vatanda de ildir ve BM Genel Sekreteri taraf ndan atanm r. Komisyonun di er iki üyesi ise iki taraf n da onay yla ba kan taraf ndan seçilmi tir. Komisyonlar faillerin ismini aç klama yetkisine sahip de ildir. Komisyonlar zaman zaman 200'e kadar ç kan (14 bölge bürosu), analiz, soru turma ve rapor yazma döneminde ise 100'ün alt na inen elemanla çal . Komisyonun görevi; 1962 ile 1996 y llar aras nda ya anan silahl çat malarla ba lant olarak meydana gelmi insan haklar ihlallerini ve iddet olaylar 'ayd nlatmakt '. Ve tutanaklar n mutlaka gizli tutulmas ko ulu vard . Toplam bütçesi yakla k 11 milyon dolard . Bu bütçenin 1 milyon dolardan daha az bir k sm Guatemala hü- 76 kümeti taraf ndan kar lanm ; geri kalan k m ise ABD, Norveç, Hollanda, sveç, Danimarka ve Japonya hükümetleri taraf ndan sa lanm . ABD Hükümeti'nden, ABD Ulusal Güvenlik Ar ivleri'nin de yard yla, dosyalar n gizlili inin kald lmas isteyen komisyonun giri imi sonucunda, binlerce belgenin gizlili i kald lm r. Komisyonlar yakla k 2000 toplulu u ziyaret etmi , 500'ü toplu tan kl k olmak üzere 7338 ifade kaydetmi tir. 1999 y n ubat ay nda binlerce ki inin kat ld bir törende komisyon raporunu aç klam r. Rapor, ihlallerin yüzde doksan üçünün ordu ya da devlet destekli paramiliter güçlerce ,yüzde üçünün ise devrimci güçlerce yap ld aç klam r. Komisyon raporunda 1981-1983 y llar aras nda devletin, Maya topluluklar na soyk m uygulada aç klam r. Her ne kadar Komisyonlar sorumlular n ad vermekten al konulmu olsa da, yine de insan haklar ihlallerinin ço unun "devletin yüksek kademedeki yöneticilerinin bilgisi ya da emri dahilinde oldu u" raporda belirtilmi tir. Komisyon üyelerinin seçimi aç ndan farkl bir yere sahip oldu u için k saca Sierra Leone'den de bahsetmek gerekmektedir. "Sierra Leone'de hakikat komisyonunu kuran tüzük, BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi'ni komisyon üyelerinin seçimini yürütecek ki i olarak tayin etmi tir. Kendisinden kamuya adayl k ça nda bulunmas istemi tir. Ayn zamanda, eski silahl muhalefet, ba kan, hükümet insan haklar komisyonu, dinler aras sivil konsey ve insan haklar örgütleri koalisyonu taraf ndan atanan temsilcilerden olu an bir seçim platformu olu turulmu tur. Bu platform finale kalan adaylarla mülakat yapm , s ralamay olu turmu , her biri hakk nda fikrini belirtmi ve de erlendirmeleri seçim koordinatörüne iletmi tir. Koordinatör daha sonra dört ulusal aday seçmi tir (komisyonun üç uluslararas üyesi BM nsan Haklar Yüksek KOMÜNAR Komiseri taraf ndan seçilmi tir). Komisyon üyeleri May s 2002'de atanm r." Güney Afrika ve Guatemala komisyonlar di er örnekleri aç ndan önemli farkklar gösterirken, birbirleri aç ndan da benzer yanlar n d nda önemli farkl klar da var. Burada önemli bir noktaya de inmek gerekmektedir. Hakikat Ve Adalet Komisyonlar 'n n sadece rejim muhalifi güçlerin talebi üzerine ortaya ç kt yakla var. Yani bir anlamda muhalif güçlerin çözümsüz kald ve bunun için egemen güçlerle uzla ma aray içine girdikleri san lmaktar. Onun için de silahl ya da silahs z muhalefetin bu istemi güçsüzlü üne yorumlanmaktad r ki, bu büyük bir yan lg r. Bunun böyle olmad , komisyonlar n kurulduklar ülkelerde nas l gündeme geldi ine bak ld nda daha iyi görülebilir. Tüm ülkelerde mevcut bask yönetimler art k mevcut dünya ve ülke gerçekli inde i lerin eskisi gibi yürümeyece ini görmü tür. Örne in Guatemala'da hükümet kendisi böylesi bir komisyon için BM ye ba vurmu ve arac olmas istemi tir. Hükümetin böylesi bir komisyon önerisi de hakikatleri aç a ç karmaktan çok, yükselen muhalefeti oyalamak ve uluslararas alanda tecrit olan hükümete yeni hareket alanlar sa lamak dü üncesinden kaynakl r. Arjantin'de, ili'de askeri cuntadan sonra seçimle i ba na gelen hükümetler bu komisyonlar n kurulu una hizmet etmi tir. Yeni göreve ba layan De Clerck, Mandela'y tutuklu bulundu u cezaevinden görü meye ça rarak bir uzla aray içinde oldu unu göstermi tir. Bu örnekleri daha da ço altabiliriz. Sadece bu örnekler bile diktatörlüklerle, insanl k suçlar yla art k bir ülkeyi yönetmek mümkün olmad gösteriyor. Bugün temel insanl k kriterleri de buna müsaade etmiyor. Bu gerçekli in görülerek uzla aray na yakla mak, bu çal malar n temel noktas olmal r. Yoksa bu çal malar demokratik geli meye de il teslimiyete ve haks zl klar n üstünün örtülmesine hizmet eder. Di er yandan sadece uluslararas ko ullar de il, toplumsal ya da ulusal muhalefetin örgütlülük düzeyi de bu çal malar n verimini belirlemektedir. Devletle uzla içinde bir toplumsal uzla ve bar kültürünün geli mesi ancak muhalefetin örgütsel gücüyle do ru orant olarak geli ebilir. Aksi durumda Arjantin, ili ya da di er örneklerin sonucu ya anabilir. Guatemala'da muhalefet o kadar güçlü olmas na ra men, suçlular n suçlu olarak ilan edilmemesi, tek ba na güçlü ve örgütlü muhalefet olman n da yetersiz kald göstermektedir. Onun için Guatemala deneyimi bizim gibi halklar ve örgütlenmeler taraf ndan iyi incelenmelidir. Uluslararas destek var, halk deste i önemli durumda, medya ve sivil toplum örgütleri, dini çevreler destekliyor. Me ru savunmay gerçekle tirecek silahl güçler de var. Ve devlet güçleri eskisi gibi yönetecek durumda de il, giderek dünyadan tecridi gerçekle iyor. Ama uzla ma noktas nda gerçek suçlular n halk ve ma durlar kar nda suçlar itiraf etmesi yeterince sa lanam yor. Burada öncülü ün rolü öne ç kmaktad r. Demokratik toplum projesi hangi esaslar ve örgütlenmeler üzerine ekillenmi tir? Bunun üzerinde durmak önemlidir. Komisyon çal malanda finansman kaynaklar da esas olarak bilinen arac güçlerdir. Sanki Guatemala'da bu finansör güçler istediklerini yapt rm lard r. Yani arac olanlar n projesinin hayata geçmesi tehlikesi, komisyonlar n ya ad di er önemli bir tehlike olmaktad r. Tüm komisyonlar n çal malar ele al nd nda toplu baz sonuçlar ç karmak mümkündür. Buna göre; Hakikat Komisyonlar adli davalar n konusu olabilecek pek çok olayla da ilgilendi i için, mahkemelerle kalmaktad rlar. Onun için komisyonlar adli makamlarla kar rmamak gerekti i gibi, adli davalar n yerine geçebilecek bir mekanizma olarak da dü ünmemek gerekir. Hakikat komisyonlar adli olmayan yap lard r ve bu özellikleri bak ndan mahkemelerden daha az yapt m güçleri vard r. Hiç 77 KOMÜNAR kimseyi hapsetme ya da tavsiyelerinin yapt -Tek bir olay de il, zaman diliminde konular nda bir güçleri yoktur ve pek gerçekle en kötü muamele biçimlerini ve ço u, sorular yan tlamas için dahi kim- toplumda ciddi travmalara yol a belirli seyi zorlama gücüne sahip de ildir. Ancak hak ihlallerini soru turur. lenen suçlar n yarg lanmas nda Arjantin -Komisyon üyeleri çat mal taraflar n örne inde görüldü ü gibi mahkemelere bel- ortak görü ü ile seçilebilece i gibi, Güney ge sunabilirler. Afrika'daki gibi seçimle ya da Sierra Leone Bunlar n d nda Hakikat Komisyonlar ve Guetemala'daki gibi komisyon ba kan olu turulurken, komisyon üyeleri ve yöne- veya üyeleri bir üçüncü gücün istemesi, onatime seçilen ki ilerin ki isel duru u çok ya da atamas veya gözetimi ile de gerçekönemli olmaktad r. Sayg n ki iliklerin oldu- le ebilir. u komisyonlar veri toplamada, suçlar n aç -Komisyonun ara rd geçmi zaman a ç kar p itiraf ettirilmedilimi belli olmal r. ÖrnekleHakikat sinde önemli rol oynam , rinde oldu u gibi bu süre, çaKomisyonlar olu turuifade veya bilgi vermesi gemal dönemi kapsad gibi reken ki iler böylesi komis- lurken, komisyon üyeleri daha uzun ya da k sa da olabiyon üyeleri kar nda soru- ve yönetime seçilen ki i- lir. Ama mutlaka süresi belli na daha sorumlu yakla may lerin ki isel duru u çok olmal r. tercih etmi lerdir. önemli olmaktad r. Sayg n Bu komisyonlar n çal Temel hedefleri: ki iliklerin oldu u ma sonuçlar nda ilginç bir 1-Geçmi ihlalleri ara ryan daha var. Asl nda taraf- komisyonlar veri topla- mak, ortaya ç karmak ve resmada, suçlar n aç a mi olarak tan nmas sa lamak. lar kendilerinin ne kadar suç kar p itiraf ettilemi oldu unu önceden 2 nsan haklar na yönelik biliyorlar. Onun için genel rilmesinde önemli rol suç i leyenlerin sorumluluk tablo olarak komisyonlar, oynam , ifade veya bilgi üstlenmelerini sa lamak. taraflar n i ledi i suçlarda vermesi gereken ki iler 3-Ma durlar için kamusal bilinenin d nda pek farkl böylesi komisyon üyeleri bir platform yaratmak. bir ey ortaya ç karmam r. 4-Ma durlara tazminat nda soruna daha ç sava dönemlerinin genel kar ödenmesiyle ilgili tavsiyelsuçlusunun, hangi tür örgüt- sorumlu yakla may ter- erde bulunmak. cih etmi lerdir. lenmeler, yöntemler kullan5-Kamuda süre giden tarolursa olsun egemen devmalarda bilgi sa lamak ve bu let güçleri oldu u komisyon raporlar nda da tart malarda katalizör görevi görmek. teyit edilmi tir. Birçok raporda suç oran 6-Reformlar önermek, uzla may destekyüzdelik olarak da belirtilmi tir. Burada lemek ve geçmi konusunda çat may azaltönemli olan zaten kay p çocu unun öldü ü- mak. nü ve kimler taraf ndan öldürüldü ünü bilen 7-Demokratik bir geçi i peki tirmek. annenin katilden 'çocu unu ben öldürdüm Bu çal malar n esas insan haklar ihve özür dilerim' itiraf ve özrünü beklemesidir. lalleri olu turmaktad r. Sadece birey olarak insan de il, insan içinde ya ad toplumla Hakikat ve Adalet Komisyonlar birlikte ele al rsak, topluluk haklar kar n-Geçici yap lard r; Yani belli bir süre için da i lenen suçlar da bu çal man n kapsam kurulur ve süre dolunca görevi sona erer. içinde olmaktad r. Topluluk haklar , etnisite, -Geçi dönemlerinde kurulur. inanç, dil, renk ve siyasal grup gibi toplu-Geçmi e odaklan r. luklar n ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel 78 KOMÜNAR haklar kar ndaki suçlar da içermektedir. Do an n tahribi, insan ya am tehdit eden sa ks z ortam ya da sava lara neden olmak da bu komisyonlar n çal ma kapsam içinde yer alabilir. Bugün dünyada devlet ve iktidar esas na dayal olarak sürdürülmek ya da olu turulmak istenen egemenlikler, bu haklar n tümünün ya da birinin veya bir k sm n ihlali üzerinde ekillenen sava lar ya da sald lar üzerine kurulmak istenmektedir. Bütün bunlar n suç olarak tespit edilip suçlular n ismen ya da farkl biçimde kabulü temelinde bir uzla ma ortam yaratmak, bar ve demokratik toplum geli mesinin teminat olabilir. Bugün Güney Afrika'da beyazlar ya da siyahlar için de Aparheid rejimini savunan çok az say da insana rastlanmas elbette di er geli melerin yan nda bu komisyonun çal mas ile de ilgilidir. Onun için af olay na siyasal olmaktan çok toplumsal ve vicdani olarak bakmak önemli olmaktad r. imdiye kadar aff siyasal iktidarlar ya da yönetimler ç karm r. Bu aflar ya bir eyleri saklamak, oyalamak ya da gelecekte bela olabilecek bir eylerden kurtulmak gibi bir amac gütmü tür. Birçok ülkede af, devlet suçlar n örtbas edilmesi ve devletin aç a ç kan ceberut yüzünün yeniden efkatli olarak görülmesini sa lamak için ç kar lr. Yani toplum ve tarih kar nda af edilmesi gerekenler, kendilerine tanr sal, aldat bir af misyonu yüklemi lerdir. Ama bugünkü geli meler de gösteriyor ki, m zrak çuvala s yor. Belki af, örgütsüz topluluklar için bir aldatma yolu olabilir, ama örgütlü, bilinçli topluluklar n böylesi bir yan lya dü mesi art k mümkün görünmemektedir. Bu anlamda af, çat mal ortamlar n durdurulmas ve özgürlü e dayal bar , uzla ve demokrasi kültürünün geli tirilmesinde olu turulacak projeler bütünlü ünün bir parças olarak ko ullara göre özgünlü ü içinde ele al p de erlendirilebilir. Ama belirtilenin d nda geleneksel af yakla toplumun demokratikle tirilmesi mücadelesinde bir yere koymak mümkün de ildir. Ya ananlardan da görüldü ü gibi aksine bir lev görür. Onun için Pinochet'in aff ile 'Rah an af'f aras nda ciddi bir fark yoktur. Affa bunun d nda bir yakla m Guatemala'da 1987 y nda ç kar lan gibi 'af' kanunlar n aray güçlendirir. Guatemala hükümeti 1987 y nda bir genel af ilan etti. Genel af sadece URNG'nin tüm üyelerinin teslim olmas ve silahlar b rakmalar hedefliyordu. URNG bunu kabul etmedi. Bu giri im kar nda URNG, 'ülkede demokratik bir sistemin ve yerli haklar n anayasal güvenceye al nmamas durumunda hiçbir ekilde silah b rakmayaca ' duyurdu. Bu af perspektifi, uzun bir dönem taraflar n tüm görü melerinin ilk art olarak masaya geldi. Bu perspektif, 'Teslim olmak ve silahlar b rakmakt '. imdiye kadarki af uygulamalar d nda Güney Afrika Hakikat Komisyonu k saca, 'hakikate kar k af' eklinde formüle edilebilecek bir uygulamay gündeme getirmi tir. Bu af türü bireysel ba vuru temelinde bireylere uygulanm r. Suçlunun aff nda ma durlar n istemi belirleyici durumdad r bu formülasyonda. Demokratik Türkiye-Özgür Kürdistan Yolunda Bir Köprü Olarak Hakikat ve Adalet Komisyonu Özelinde 1925'lerle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti Devleti s rlar içinde sömürge statüsünde tutulan Kuzey Kürdistan'da uygulanan imha ve inkar politikas yüzbinlerce Kürdün katliam na, bir o kadar n sürgüne gönderilmesine neden olmu tur. Kürt ulusunun sadece jenositle de il, tümüyle beyaz katliamla da tarihten silinmesi amaçl uygulanan bu politikalar kar nda hem genel olarak ve hem de tek tek de erlendirilmesi gereken birçok isyan ya anr. Gerek jenosit ve gerekse beyaz katliamlar alt nda yok edilme sürecine al nan Kürt halk n ya ad klar n, sosyal-siyasal- 79 KOMÜNAR ekonomik-kültürel ve toplumsal psikoloji ve ki ilik gibi alanlarda ciddi ve mutlaka onalmas gereken tahribatlar yaratt da bir gerçektir. Bir bütün olarak tarihten silinme sürecine al nan Kürt halk , sadece TC s rlar içindeki Kuzey Kürdistan'da de il, ranIrak ve Suriye s rlar içindeki Do u-Güney ve Güneybat Kürdistan parçalar nda da benzeri bir sürece tabi tutulmu tur. ran ve Irakla ngiltere'nin, Suriye ile Fransa'n n, Türkiye ile yine ba ta bu iki güç olmak üzere 1945'lerden sonra ABD- srail'in yan s ra NATO ad alt nda örgütlenen tüm kapitalist modernite güçlerinin ili kileri dü ünüldü ünde; Kürtlere ya at lan inkar-imha süreci ile bu güçler aras nda direkt ba lant kurulmas da kaç lmazd r. Dünya egemen güçlerinin onay ile ve insanl n gözleri önünde jenosit ve asimilasyonla yok olu sürecine al nan Kürt halk , 1973'lü y llarla birlikte Reber APO önderliinde Kürt özgürlük mücadelesini yaratarak yok edilme sürecine 'DUR' demi tir. 1978 nda kurulan PKK ile özgürlükteki karardünyaya ilan etmi tir. Kayna tarihsel-toplumsal kimli inden alan Kürt özgürlük mücadelesi, hakl sadece kendi gerçekli ine de il, uluslararas normlar n kabul ölçülerine de dayand rm r. Gerek 'Uluslar n Kendi Kaderini Tayin Hakk ' ilkesi ve gerekse dünya ölçe inde kabul gören 'Üç Ku ak Haklar', Kürt halk n tart lmaz, engellenemez ve devredilemez haklar n neler oldu unu ortaya koymu tur. Reber APO ve PKK de bu haklar n savunucusu olarak sömürgeci devletlere ve dünya egemen güçlerine, Kürtlerin de bu haklara sahip olmas gerekti ini sürekli hat rlatm r. Bu hat rlatma mücadelesi, Kürt halk aç ndan da bir ayd nlanma ve kimli ine sahip ç karak özgürlü e olan tutkusunu örgütlü bir ekilde aç a ç karma anlam na gelmi tir. Bu ekilde 1978 de PKK ile öncü partisine kavu an Kürt halk 1984 ile birlikte ordula arak özgürlük mücadelesini ulusal 80 kurtulu sava ile taçland rma yoluna girmi tir. Kürdistan'da ulusal-demokratik devrim mücadelesi bu ekilde geli meye ba larken, Türkiye'de yükselen demokratik devrim mücadelesi ile TC Devleti, kabaran ulusal ve sosyal devrim dalgas kar nda resmi güvenlik güçlerinin d nda, NATO patentli paramiliter güçlerini devreye sokmu tur. Bu güçler içinde MHP-Ülkü Ocaklar gibi fa ist organizasyonlar d nda, Özel Ordu örgütlenmesi olarak NATO ve ABD eksenli olu turulan Kontr-gerilla da yer alm r. Böylece, kinci Dünya Sava sonras bir yanda ba Sovyetler Birli i'nin çekti i reel sosyalist blok, di er yanda ise ba ABD nin çekti i emperyalist blok dengesi nedeniyle yeni mücadele araçlar devreye girmi tir. So uk sava süreci de denilen ve 1990'lara kadar süren bu dönemde ABD ve genel olarak emperyalist blokun askeri birliinin ifadesi olan NATO, dünyan n her taranda 'sosyalizm ve demokrasi' güçlerine kar çe itli gizli örgütlenmelere gitmi tir. Bu örgütlenmeler yoluyla büyük katliamlar, sistematik insan haklar ihlalleri yap lm r. Tepeden t rna a kirli sava ayg tlar olarak tarihe geçen bu örgütlenmeler yoluyla, askeri-fa ist darbeler, özel i kencehaneli hapishaneler, faili meçhuller, toplu katliamlar, yayg n i kence ve yak lan-y lan ormanlarköyler, zorunlu göçler, açl k-i sizlik birçok ülkenin günlük ya am n bir parças haline gelmi tir. Bugün Türkiye'de yarg lama konusu olan ve Ergenekon diye tan mlanan örgütlenme de, o dönemin bir projesi olarak geli mi , günümüze kadar da sistemin bir ürünü olarak insanl k d uygulamalar sürdürmü tür. te bu örgütlenme yoluyla 1950'lerden bu yana i lenen suçlar d nda, 1 May s 1977'de, stanbul Taksim Meydan 'nda 50 ye yak n devrimci katledilmi tir. Faili meçhul cinayetler ve sa -sol çat mas ad alt nda günlük olarak yo un cinayetler i lenmi , Kürdistan'da bu örgütlenme vah et düzeyindeki uygulamalar bugüne kadar sürdürmeye devam etmi tir. KOMÜNAR TC'nin inkar-imha politikas na ba olarak 1978 y , jenoside varan uygulamalar n yeniden devreye soktu u y l olmu tur. Mara katliam ile bini a n Kürt, sadece etnik ve inanç kimli i nedeniyle katledilmi tir. Bir o kadar da yaralanan Kürtlerin evleri-i yerleri talan edilmi ve yerlerindeyurtlar nda ya ayamaz hale getirilmi lerdir. Arkas ndan Malatya'da, Sivas'ta s rl da olsa benzeri uygulamalara tan k olunmu tur. Çorum'da da hem aleviler ve hem de demokratlar benzeri bir durumla kar la lard r. Türkiye, 12 Eylül 1980 y nda gerçekle en askeri fa ist bir darbe ile yönetilmeye ba lanm r. srail Lübnan' i gal etmi tir. Irak' n askeri olarak güçlendirilmesi, iki milyon civar nda insan n ölümüne yol açan ve 8 l süren ran-Irak sava n ve Halepçe katliam n yan s ra yüzbinlerce Kürdün mültecile mesine neden olmu tur. Türkiye'de ya anan fa ist darbe ile de demokrasi güçleri büyük oranda darbelenip örgütlenmeleri dalm , milyonlarca insan i kenceden geçirilmi , yüz binlerce insan gözalt na al n, onbinlerce insan zindanlara doldurulmu , yüzlerce insan da ya i kencehanelerde katledilmi ya da kaybedilmi lerdir. Ve sonucu halen tam olarak bilinemeyen insanl k suçlar i lenmi , i lenmeye de devam edilmektedir. Bir önceki ABD ba kan George W. Bush son elli y ll k ABD politikalar n, Obama da 1954 y nda ran'da Musadd k'a kar yap lan darbenin özele tirisini verdiler, ama bu son elli y l içinde insanl n neler ya ahissederek mi bunu yapt lar, yoksa eskisi gibi dünyay yönetemeyeceklerini görerek bir taktik yakla m olarak m böylesi aç klamalarda bulundular? Bu soruyu mutlaka do ru yan tlamak gerekmektedir. Çünkü ABD ve NATO güçleri Afganistan'da, Irak'ta ve Filistin'de kendi yaratt klar canavarlar ortadan kald rma gerekçesiyle yapt klar askeri i galler ve operasyonlar da yüzbinlerce insan n ya am na neden olmu tur ve olmaya da devam etmektedir. Konumuz elbette bir bütün olarak Ortado u'nun durumu ve 20. yüzy l tarihi deil. Fakat bugün uygulamaya konulmak istenen Büyük Ortado u Projesi(BOP) ve bu projenin merkezinde yer alan Kürdistan deerlendirildi inde, istemesek de Ortadou'yu k sa tarihi ile birlikte bütünlüklü ele almak zorunda kal yoruz. Çünkü Kürdistan, bu güçlerin öncülü ünde dört parçaya bölünürken Ortado u'nun siyasal haritas ç kar lr. Kürdistan'a hakim olan devletler ya bu güçler taraf ndan kurulmu ya da desteklenmi tir. Kürdistan'da ya anan tüm vah etten bu güçler en az sömürgeci devletler kadar sorumludur. En son Önderli imize kar gerçekle tirilen uluslararas komplo bu güçlerin mutfa nda haz rlanan bir proje ile gerçekle tirilmi tir. Bugün Özgürlük Hareketi'ne kar geli tirilen proje ya da politikalar a rl kl olarak bu güçlere aittir. Her ne kadar Önderli imiz ve PKK, TC ve di er bölge devletlerine 'bu sorunu içimizde çözelim' diye ça yapsa da, esas olarak bu güçler iç çözüme engel olmaktad r. 12 Eylül askeri darbesi, Türkiye'deki sol muhalif güçleri darbeleyip da rken; PKK bu süreçte ne kadar a r darbe yemi olursa olsun, Önderli in duyarl ve çabas sonunda Kürdistan Devrimi'nin süreklili ini sa layacak kadar güç geri çekilmeyi gerçekle tirmi ve yeniden toparlan p devrimci mücadeleyi yükseltmek için Kuzey Kürdistan'a gerilla hareketi biçiminde yeniden dönü ü ba arm r. 15 A ustos At 'yla birlikte Kürdistan özgürlük mücadelesi yeni bir döneme girmi tir. Halk Sava 'n n çe itli evreleri biçiminde geli en bu süreç; 21 Mart 1993 y nda Önderlik taraf ndan ilan edilen 'tek tarafl ate kes' ile birlikte yeni bir döneme geçi sa lanmaya çal lm , bunun sanc lar yaanmaya ba lam r. Bu sanc dönem, en son 15 ubat 1999 Uluslararas Komplosu sonras Önderli in geli tirmi oldu u paradigmasal de imle birlikte yeni bir sürece evrilmi tir. Bu evrilme elbette tek tarafl 81 KOMÜNAR olarak PKK aç ndan gerçekle mi tir. Yoksa bu de im TC'nin inkar-imha politikas nda ya anan bir de im sonucunda ya da kar kl gerçekle memi tir. Tek tarafl ate kes sürecine 1 haziran 2005 y na kadar uyan PKK bu tarihten sonra 1 Haziran At m Karar ile yeni paradigma çerçevesinde me ru savunma mücadelesinde aktif bir sürecin içerisine girmi tir. Bu tarihten sonra Önderlik, demokratik çözüm yolunda 'Hakikatleri Ara rma ve Adalet Komisyonlar ' ve 'Akil Adamlar Komisyonlar 'n olu turma gibi çözüm önerilerini geli tirmeye ba lam r. Bir yandan a r esaret ko ullar nda tutulan Önderlik bu çözüm önerilerini geli tirirken, di er yandan da üst üste verilen tecrit cezalar ve zehirleyerek katletme gibi uygulamalarla yo un ve kenceli bir süreç içerisine al nm r. Di er yandan 's r ötesi' de dahil olmak üzere Özgürlük Hareketi askeri imha ile kar kar ya gelmi tir. Ama Önderlik çözüm önerilerinden vazgeçmedi i gibi, son üç y lr di er demokratik çözüm projeleri d nda hakikatlerin aç a ç kar lmas ndaki srar sürdürmü tür. Bu ça ya olumlu yan t veren KCK yürütme konseyi; "Bu komisyon içte, Türkiye'de kurulmal r. Türkiyeli demokratik kurum ve kurulu larca desteklenmeli yani güçlü bir toplumsal deste i olmal ve sivil toplum kesimleri arkas nda olmal r. Devlet de bir biçimde onun varl (birden bire olmazsa da) kabul etmeli. Uluslararas çevreler bu çal mada sadece kolayla olabilirler. …Bu sava ta birçok doktor, ö retmen, i adam , milletvekili vuruldu. Binlerce sivil savunmas z insan vuruldu. imdi bunlar vuranlar gizli mi kalacak? Olu turulacak olan bir komisyon bunlar n suç olup olmad ve hakikatin kendisini aç a ç karmal . … Olay bizzat uygulayanlar ve söz konusu olaydan bizzat zarar görenler birbiriyle yüzle tirilerek, bu sorun kökten telafi edilmeli. Böylece iki halk n birlikte ya ayabilmesi için yeni bir sayfa aç lmal r. … 82 Bizden yana i lenen suçlar n bir bir ortaya kar lmas na haz z. Bizim taraftan hangi suçlar i lenmi se, bunlar n ayd nlat lmas için her türlü imkan ve olana sunar z. Bu konuda bütün ar ivimizi açar, en samimi bir biçimde her eyimizi ortaya koyar z. Fakat ayn eyler devletten yana i lenen suçlar aç ndan da geçerli olmal r" diyerek, kurulacak böylesi bir komisyona her türlü kolayl sa layaca belirtirken, devletin de buna haz r olmas gerekti ini vurgulamaktad r. 15 A ustos 1984 y ndan itibaren ba layan gerilla sava süresince Kürdistan'da birçok insanl k suçu i lenmi tir. lenen suçlar n tamam na yak devlet güçlerine ait olmas na ra men, bu insanl k suçlar n ço u Özgürlük Hareketi'nin üzerine at lma- Do al olarak i lenen suçlar n failleriyle birlikte ortaya ç kmas , faillerin suçlar itiraf ederek ma durlardan özür dilemesi için tarafs z bir çal ma grubunun hakikatleri aç a ç karmak amac yla bir komisyon olu turulmas önemlidir. ya çal lm r. Yak lan köylerin, faili meçhul olarak bilinen, kaç larak kaybedilen ve cesetleri dahi bulunamayan insanlar n, toplu katliamlar n devlet güçleri taraf ndan i lendi i kimse için s r de ildir. Ancak devlet, elindeki güçlü medya olanaklar ve diplomatik kanallar da kullanarak kamuoyu önünde ve uluslararas alanda PKK'yi, gerillay suçlu pozisyonda göstermeye çal r/çal maktad r. Do al olarak i lenen suçlar n failleriyle birlikte ortaya ç kmas , faillerin suçlar itiraf ederek ma durlardan özür dilemesi için tarafs z bir çal ma grubunun hakikatleri aç a ç karmak amac yla bir komisyon olu turulmas önemlidir. Bu temelde Önderlik taraf ndan taraflara ça KOMÜNAR yap lan Hakikatleri Ara rma Komisyonu gündeme getirilirken verilen örnekler sadece devletin yapt klar yla s rl kalmamaktad r. PKK ve Gerilla saflar nda da ya anan yetmezlikler ve i lenen suçlar da gündeme gelmektedir. 1984'ten bu yana ya anan çat mal ortamda asker, polis, korucu, sivil ve gerilla, toplam 70 bin civar nda ölüm ya and tahmin ediliyor. Bu ölüm olaylar içinde 20 bine yak n faili meçhul cinayet de var. Bunun nda 5 bine yak n köy yak lm -y lm , bo alt lm , milyonlarca insan yerini-yurdunu terke zorlanm , açl a, i sizli e terk edilmi ve insan tüccarlar n merhametine rak lm r. Bu çat mal süreçte on binlerce dönüm ormanl k alan yak lm r. Belki rakamlarla ya ananlar ifade etmek fazla bir anlam ta mayabilir. kence, kaybedilme, göçertme ve sürekli ölüm, açl k korkusu alnda tutulan insanlar n geçmi i sorgulayamamas ve bu sorgulama üzerinden geleceini güvenle kurma duygusunu ya ayamamas di er ülkelerde oldu u gibi Kürdistan'da da önemle ele al nmas gereken bir konudur. Di er yandan gerçe i bilmeden hep birilerini suçlayan egemen ulus kültürünün yaratt aldat lm k duygusu da ciddi bir sorun olmaktad r. En basit bir örnek olarak; Kürtler bu topraklar n esas halk olmas na ve Türkler bu co rafyaya yakla k bin y ld r gelmi olmas na ra men, Cumhuriyet döneminde verilen tarih bilincinde durum tersine çevrildi i gibi, Türkler art k Kürtlerden habersiz bir halk haline gelmi tir. Geli en özgürlük mücadelesi sonucunda bu topraklarda Kürtlerin de ya ad yeniden kabul edilmeye ba lanmaktad r. Halbuki Türkler, Cumhuriyetin ilk y llar na kadar hem kurduklar devletler ve hem de halk olarak Kürtlerin varl ndan haberli olduklar gibi, stratejik dostluk içinde birbirini tan yarak birlikte ya yorlard . Yani binlerce y l var olan Kürtler, 70 y l boyunca yok oldu ve birden yeniden var olmaya ba lad . Bu, Türk halk aç ndan da ciddi bir problemdir. Yani son 70 y ld r hep kand lm r. Bu durum bile ba ba na tarihle yüzle me ve hakikatlerle tan ma nedenidir. Bugün Türkiye'de bunlar ya anmaktad r. Bir yandan güvensizlik, di er yandan suçlay ve inkarc pozisyonda olmak güçlü bir sava zemini anlam na gelmektedir. Bu zemin, büyük katliamlar, halklar aras boazla ma sava lar n gizil gücü olurken; sava rantç lar için de bulunmaz f rsatlar yaratmaktad r. Bundan dolay güvensizlik, adalet yoksunlu u, rkç k, yo un ve yayn yoksulluk zemininin aç a ç kar larak kurutulmas için hakikatlerin ortaya konulmas artt r. Geçmi te oldu u gibi bir tak m kutsall klar, zorunluluklar, kar n zulüm ve bask neden gösterilerek yap lan insan haklar ihlallerinin direni kutsall alt nda gözlerden saklanmas ilerde ciddi problemleri de ortaya ç karacakt r. Yugoslavya'y olu turan topluluklar bunun en aç k örne idir. kinci Dünya Sava 'nda fa izme kar direni söylemi alt nda ya anan suç ve insan haklar ihlallerinin 'Yugoslavya'n n birli i' ad alt nda üzerinin kapat lmas , hakikatlerin aç a ç kar lmamas , geçmi te ya ananlar n unutulaca n san lmas bir yan lg olmu tur. Ve bu yan lg 50 y l sonra büyük katliamlar n zemini olarak kullan lm r. Bosna-S rp örne i de göstermektedir ki, hangi amaç için olursa olsun hakikatlerin gizlenmesi çözüm olmad gibi yeni suçlar n zemini olmaktad r. Ac lar ya ayan nesiller imdi ya am yor olsalar bile, onlar n çocuklar bir biçimde hakikat aray içerisine girmekte ve bu aray do ru temellerde geli medi i zaman ço u kez yeni hakikat aray lar n nedeni olmaktad r. Onun için Türkiye' de, Kürdistan'da ya da Ortado u'da 'bugün, hemen bar ' diyen tüm çevreler ideolojik, etnik, s fsal ya da inanç ayr yapmaks n i lenen insanl k suçlar n aç a ç kar lmas n çabas na aktif kat lmal r. Kürdistan' n bölgedeki co rafi yeri, dört ülkeye ve dünyan n birçok yerine 83 KOMÜNAR da lm yakla k 40 milyonluk nüfusa sahip Kürtlerin içindeki örgütlülü üyle demokratik çözüm aray nda PKK'yi ve Önderli ini önemli bir yere oturtmaktad r. Fiili olarak 25 ld r süren sava n bugün Önderlik ve PKK taraf ndan me ru savunma s rlar na çekilmesi çözüm noktas nda önemli avantajlar yaratmaktad r. Me ru savunma eksenli konumlanan gerilla gücüyle PKK, siyasal s rlar na dokunmamay taahhüt etti i dört devlet içinde de demokratik çözüm mücadelesi yürütmektedir. Uluslararas komplo ve mral sistemiyle Önderlik ve PKK mücadele araçlar ndan ve duru undan yoksun b rak lmak istenmi tir. Ancak bu politikalar da tutmam r. Önderlik taraf ndan geli tirilen yeni paradigma ve buna dayal mücadele araç ve yöntemleri, TC aç ndan da art k sorunun çözümünden ba ka kaç lacak bir yolunun kalmad n ilan olmu tur. kanan yollar ve Avrupa Birli i'ne giri aray lar içinde 1990'lardan sonra TC, AB standartlar na uyum ad alt nda devlet içindeki canavarlarla u ra ma sürecine girmi tir. Susurluk, emdinli ve Ergenekon davalar ile Hizbullah operasyonlar bu sürecin belli ba örnekleridir. Ama tüm bu u ralar bir noktadan sonra Kürt sorununun çözümsüzlü ünden kaynakl kirli sava ve sonuçlar nda t kanm r. En son Ergenekon Davas 'nda ara rmalar n 'F rat' n Do usu'nu da kapsamas n arkas ndan aç lan toplu mezarlarda bulunan elbise parçalar ile hakikatlerle yüzlemeye yak nla an devlet, bulunan kemiklere 'hayvan kemi i'dir diyerek, bir kez daha Kürt sorunundaki çözümsüzlü ünün a rl alt nda ezilmi tir. Öyle görülüyor ki, gelinen a amada Kürt sorunundaki çözümsüzlük devleti h zl bir tükeni e do ru götürüyor. Birçok asker, bürokrat, yetkili bu durumun fark ndad r. Birçok yazar, çizer, ayd n, sanatç , 'art k gidilecek bir yer kalmad , sorunu çözelim' diyor. Önemli bir kesim çevre de, 'biz çözmezsek ABD, AB kendine göre çözecektir' diyor. Ve 84 bu çözüm çerçevesinde de her gün yeni yeni emperyalist raporlar yay nlan yor. En son Güney Kürdistan-Türkiye ili kisi nas l olmal r diyen bir plan gündeme girmi bulunuyor. Türkiye hem tarihi ve hem de bugünü ile sadece Kürt sorunu kar nda de il, birçok noktada ku atma alt na al nm ve zorlan yor. Ermeni, K br s, Ege sorunlar , Ekümeniklik, ruhban okullar , Hrant Dink cinayeti, Mardin katliam , Çukurca ve Uludere'de patlayan may nlar, askere sivil mahkemelerde yarg yolunun aç lmas , darbe raporlar , Ergenekon davas , s rlar n may nlardan temizlenmesi, AKP- srail ili kileri, i sizlik, açl k, bir de göze al namayacak kadar büyük askeri masraflar… Tüm bu sorunlar Türkiye'de hem bir çözümü zorluyor, hem de bunun kolay olmad gösteriyor. te bu durum, Kürt sorunu nas l çözülür? sorusunu gündeme getirmi , Önderlik de buna; 'içimizde çözelim' yan geli tirmi tir. PKK ve KCK bile enleri bu Önderlik projesini desteklemenin ötesinde gerçekle tirme mücadelesi yürütüyor. Onun için çocu u ehit dü en Kürt anas , 'Benim yüre im yand , di er analar n yüre i yanmas n, demokratik çözüm içinde silahlar sussun' diyor. Bu geli en demokrasi bilinci, göstergesi ve kültürünün ifadesidir. Kürt halk Reber APO ve öncü partisi PKK gibi demokratik toplum aray n duygusunu hissediyor ve üslubunu kullan yor. Yani Kürt halk devlet s rlar na dokunmadan özgürlü e dayal , bar içinde demokratik bir ortamda ya amak istiyor. Ama ayn Kürt halk , 'köylerimi yakanlar nerede, beni i siz, evsiz, aç, evlats z, babas z, anas z, karde siz b rakanlar nerede' diye de soruyor. Bu sorular içinde kimisi mezar, kimisi fail ar yor. Belki sadece 'böyle ölmeyi hak etmek için ne yapk?' denilecek, belki de, 'tamam öldürdünüz, neden mezars z b rakt z?' diye sorulacakt r. er çözüm geli ecekse, Akil Adamlar ve Hakikatleri A a Ç karma Ve Adaleti Sa lama Komisyonlar ilk at lmas gereken KOMÜNAR ad mlard r. Bu ad mlar esas nda Kürtlerden çok Türkler için laz md r. Susurluk'tan bu yana aç lan tüm çete davalar , Hizbullah ve Ergenekon davalar Türkiye'de ya anan insanl k d uygulamalar n faillerini gösteriyor. Her gün yeni bir itirafç karak i lenen cinayetler ve suçlar hakk nda bilgiler veriyor. Halbuki k sa süre önce bütün bunlar n ço u PKK'ye aitmi gibi gösteriliyordu. Kimmi sivilleri, çocuklar , silahs z-savunmas z insanlar katleden, toplu mezarlara dolduran? Kimin helikopterleridir köyleri yakan-bombalayan? Kimlermi uyu turucu satan-pazarlayan? Kimlermi çocuk ticareti yapan, çeteler kurup kapkaç tak mlar olu turan? Elbette bunlar bir bir ortaya ç kmal . er çözüm geli ecekse, Akil Adamlar ve Hakikatleri Aç a karma Ve Adaleti Sa lama Komisyonlar ilk at lmas gereken ad mlard r. Bu ad mlar esas nda Kürtlerden çok Türkler için laz md r. Susurluk'tan bu yana aç lan tüm çete davalar , Hizbullah ve Ergenekon davalar Türkiye'de ya anan insanl k uygulamalar n faillerini gösteriyor nsanlar n bar içinde bir arada ya ayabilmeleri için tarihle, suçlarla ve suçlularla yüzle meleri kaç lmazd r. Bu yüzle mede olu turulacak Hakikat Ve Adalet Komisyonlar rollerini oynamal . KCK Yürütme Konseyi olu turulma biçimi-ne ili kin bir çerçeve çizmi . ' çeride, Türki-ye'de olu tural m bu komisyonu' diyor. D güçler için sadece 'kolayla olabilir' denilerek, bu komisyon kar ndaki pozisyonu çiziliyor. Sierra Leone ve Guatemala'daki komisyon olu turma biçiminde üçüncü gücün, yani BM'nin veya benzerinin böylesi bir rol oynamas na gerek yoktur deniliyor. KCK Yürütme Konseyi aç klamas nda, 'Komisyon içerde kurulsun' derken, Türkiye'deki ayd nlar, demokrasi güçleri ve STÖ'lerine de, bu çal ma için duyarl k ve sahiplenme ça yaparken; Güney Afrika'daki komisyon olu turma a amas an msat yor. 'Devlet de bir biçimde onun varl (birden bire olmazsa da) kabul etmeli' denilirken de, tüm di er komisyonlar n olu turulmas ndan farkl bir giri yap yor. Di er komisyonlar n olu mas nda devlet ya hükümetler, ya parlamentolar, ya da devlet ba kanlar düzeyinde i in içindedirler. Yine aç klamada PKK'nin olu an komisyonlar n çal mas kolayla rmak için tüm imkanlar kullanaca ve ar ivlerini açaca garantisi de veriliyor. Guatemala'da olu an komisyona devrimci güçler ar ivlerinin yeterli olmad gerekçesiyle gerekli deste i sunam yor. Önderlik, komisyonun gereklili ini anlat rken gerilla ve parti içinden bir çok örnek vererek komisyon çal malar n parti güçlerini de soru turabilece i mesaj vermektedir. PKK de bu mesaj 'ar ivlerimizi açar z' diyerek tamamlamaktad r. Gerilla içinde Ergenekon davas yla ba lanolarak, baz isimler düzeyinde de olsa, bu ba lant n olup olmad n ara lmas Önderlik taraf ndan istenmektedir. Mu , Bingöl ve Amed üçgeninde olanlarla bu durumun ara labilece i Önderlik taraf ndan dile getirilmektedir. Baz eylemlerin yan nda 33 askerin öldürülmesi olay da yine bu çal ma taraf ndan ayd nlat lmas gerekmektedir. Parti tarihine dörtlü çete diye geçen pratik sürecin sorumlular da bu kapsam içinde ele al nmaktad r. Önderlik komisyon çal malar çerçevesinde aynlat lmas gereken birçok örnek sunmaktad r.Önderlik ve KCK Yürütme Konseyi'nin aç klamalar da gösteriyor ki, toplumsal uzla ma ve demokrasi kültürünün geli mesinde hakikatlerin aç a ç kar lmas önemli bir rol oynayacakt r. Bu rolün oynamas nda ayd nlar, sivil toplum örgütleri ba ta olmak üzere medya ve demokrasi güçleri önemli bir rol oynayacakr. Bu rolün oynanmas nda, en az ndan sava tarihi sürecinin ayd nlat lmas nda PKK üzerine dü en görevleri yerine getirecektir. Yerine getirilecek bu görev demokratik çözüm yolunda önemli bir ad m olacakt r. Bu ad n bir köprü vazifesi görmesi de ancak devletin ataca ad mlarla mümkün olacakt r. Böylesi bir geli menin önünün aç lmas için özellikle devletin y llard r yapageldi i aldat , oyalay tutumlar ndan vazgeçmesi ve 'yurtta m' dedi i insanlara kar samimi davranmas gerekir. Unutulmamal ki, Ortado u'da ve Kürdistan'da oyalama ile zaman kazan lmaz, kaybedilir. Kim ki tersini dü ünürse, geçmi te oldu u gibi bugün de hayal k kl na u rar. 'Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olur.’ *** 85 KOMÜNAR DEVLETÇ S STEM N DE MEYEN HN ÖRGÜSÜ Çokça tart lan modernist paradigman n temellerinin 'bilimsel devrimler ça ' denilen 16. ve 17. yüzy llarda, daha çok da Galileo, Bacon, Locke, Descartes ve Newton taraf ndan at ld belirtilir. Modernist paradigma bilimsel dü üncenin hakim oldu u dönemin bir ürünü olarak ele al nd nda, tarihsel geli imle ba kopart lm olur. Bu yakla n kendisi tarihselli i bertaraf etti inden, tam da, modernist paradigman n dü ünü tarz na uygun olmaktad r. Yine de hiyerar ik devletçi yap lanman n dönem paradigmas olan modernist paradigman n olu turulmas nda büyük katk lar olan ad geçen ah slara k saca de inmek, devletçi sistemin kendisini nas l bir zihni yap lanma üzerine kurdu unu anlamam za yard mc olacakt r. Galileo deneycidir, alg ve olgu kapsam na girmeyen eyleri bilimin d na itmi tir, bu özellikleriyle Pozitivizm öncesi bir Pozitivist gibi hareket etmi tir. Bilgiye ula mada zihni eyleri önemsememi tir. Matematiksel bir yakla mla mutlak ve her eyin kap aralayabilen bir yetkin bilgiye ula mak istemi tir. Bu yakla mlar yla görünür eylerle zihni eyleri birbirinden ay rm , görünür ve duyulur eyleri esas alm r. Yani bunlar öznele tirmi tir. Ayn yolun yolcusu olan Bacon da bir deneycidir. Ona göre de bilimin konusu duyulur eylerdir ve ancak tümevar m yöntemiyle gerçek bilgiye ula labilir. Bacon'a göre tüm bilgilerin kayna do ad r. Tüm bilgileri kendisinde toplam olan do a kar nda insan zay ft r, bu yönüyle do a insana hükmet- 86 mektedir. Do a kendisindeki bilgiyi vermemesi yönüyle cimridir, eli s r, di er yandan insanlara hükmetmesi yönüyle de tahakkümcüdür, vah idir. 'Bilgi güçtür' ve bilgilenmek için de önce do aya boyun e dirmeli, sonras nda da ona hükmedilmelidir. Kendindeki bilgiyi vermeye yana mayan do aya gerekirse, i kence edilmelidir. ngilizcede kad tan mlamak için kullan lan 'she' ve 'her' kelimelerini do ay tan mlamak için kullanan, Adalet Bakanl ve yarg çl k yapolan Bacon'un doaya bu yakla nda, Engizisyon'un eytanla birli i yapt klar gerekçesiyle cezaland rd kad nlara uygulanan yöntemlerden esinlendi i aç kr. Bacon do a ve kad özde le tirerek ayn yakla m içinde olmu tur. Kad na i kence eden Engizisyon'un yerini, doaya i kence etmeyi bilgilenmek ve do aya hakim olmak için gerekli gören Bacon al r. Zaten Bacon'u kendisinden önceki bilgi aray lar ndan ay ran en temel özelliklerden biri de, di erlerinin amac n do ay anlamak iken, Bacon'un amac n hükmetmek olmas r. Özcesi Bacon yakla nda do a nesne, insan öznedir. nsan yakla ndan hareketle de erkek özne, kad n nesnedir. Tüm bu yakla mlar mekanistik felsefede bir sisteme kavu turan Descartes'ta daha sistematik halini görmekteyiz. Tüm evreni bir makine olarak ele alan Descartes, her eyi mekanik yasalara göre i leyen, yer kaplayan ama dü ünemeyen madde ve mekanik yasalara göre i lemeyen, yer kaplamayan ama dü ünen ruh olarak keskin bir ayr ma KOMÜNAR tabi tutar. Ruhsal özellikleri, insan n bedeni de dahil olmak üzere tüm maddenin d nda tutar. Madde cans z, ruhsuz bir nesneye dönü türülürken, tüm evren de cans z bir makineye indirgenmi olur. O'na göre do ada ruhu ve maddeyi ayn bedende bar nd ran tek varl k insand r. nsan d ndakilerde bir canl k emaresi yoktur ve onlar bir makineden farks zd r. Do a, insanlara kendi amaçlar için ekillendirilmek üzere verilmi koca bir makinedir. Hayvanlar sadece beden yönüyle insana benzer, onlarda ak l ad na herhangi bir ey yoktur. Descartes de ruh-beden ayr çok keskin yaparak e ilimini ak ldan yana kullan r. O'nun dü ünce sistematiinde de müthi bir insan-merkezcilik görülmektedir. Asl nda insan n da gelmi oldu u canl do a cans z k rken, insan da adeta tek canl haline getirilmektedir. nsan öznele tirirken, do ay tüm bile enleriyle birlikte insan n her türden tasarrufuna aç k hale getirerek nesnele tirir. Bununla da yetinmeyerek insan da beden-ak l (madderuh) ayr na tabi tutar ve bunlar birbiriyle ili kisiz eylermi gibi ele al r. Akl öznele tirirken, bedeni nesnele tirir. Parçalayan zihniyetini elini att her eye uygular. Bu yakla m ve yöntemleriyle analitik geometrinin de kurucusu olur. Locke da bu parçac , bütün ile parçay birbirinden ay ran yakla topluma uyarlayarak, sosyal bilim aya tamamlamak istemi tir. Atomist toplum modeliyle birey ve toplumu birbirinden tümden koparm , toplumu bireylerden olu an bir ey olarak de erlendirmi tir. nsan gelenekten ve tarihten kopartan, kendini gerçekle tirmede bireyci bir tutum içinde olmu tur. O da gün ile tarihi, birey ile toplumu birbirinden koparm r. Yakla parçal oldu undan gerçe i vermekten uzakt r. O'nun bireyi bu kadar öne karan yakla mlar , ABD Ba ms zl k Bildirisi'ni haz rlayan Thomas Jefferson'un yakla mlar nda da yans mas bulmu tur. Newton da bilimsellik ad na ortaya konulan tüm eylerin bilim aya olu tu- rur. Newton yapt deneyler ve ileri sürdü ü evrensel yasalarla tüm bu görü leri do rularcas na makro kozmosun 'tüm s rlar ' if a etmi tir. Ayn yakla n sürdürücüleri kendilerinden o kadar emindirler ki, bir fizikçi olan Laplace, tek bir evrenin oldu unu, bu evrenin tüm yasalar n da zaten Newton taraf ndan ortaya konuldu unu, kendilerine ke fedilecek bir eyin kalmad belirterek hay flan r. Böylelikle de asl nda e itsizlik üzerine kurulu, var olan parçalayarak kimilerini öznele tirip kimilerini de nesnele tiren, kimilerini büyütürken kimilerini küçülten, kimilerini de erli kimilerini de ersiz gören, kimilerini esas kimilerini tali k lan, kimilerini önemli kimilerini önemsiz vb. gören ve bunlardan her zaman birini di erine hakim hale getiren, anlaml bir bütünlük olu turmayan egemenlikçi sistemin me ruiyet aya olu turulmu olur. Böylelikle egemenlikte görülen e itsizlik, bu ikiliklerle tarih boyunca ihtiyaç duydu u me ruiyet zeminini bulmu olur. Ad and z tüm bu bilim-felsefe üzerinde kafa yoran, dü ünce belirtenlerin ortak paydas ; insan bedeninden tutal m do adaki her eyi birbirinden ay rmalar r. Varl , olu u parçalara ay rarak bunlardan birini esas almak, öne ç karmak, di erini de ikincil planda görmek. Ortak yakla m; birinin her zaman için özne, di erinin ise nesne olmas r. Felsefi-bilimsel aya bu filozof ve bilim adamlar n haz rlad bu zihni yap lanman n asl nda tam da mevcut hiyerar ik devletçi sistemin zihniyetinin sürekli hali oldu unu görmek gerekir. Dönem de de se, hakim dü ünü tarzlar da de se, pk devletin biçiminin de mesine ra men özünün de memesi gibi, bu zihni yap lanma da, devletli sistemi yaratan ve her zaman üreten temel zihniyet formu olarak, devletli uygarl k tarihi boyunca de mez temel form olmu tur. Bu, gerçek-hakikat diye insanlara a lan r ve böylelikle de gücünü toplumun al kla lmas ndan alan egemenlikçi sistem, bir kader olarak kabul edilir. Sistemi 87 KOMÜNAR mak ad na ortaya ç kan hareketler, ideolojiler ve hatta sistemler de bu alg lamadan tam anlam yla kendilerini kurtaramad klandan, istem ve talepleri sistem d olsa da, ya ad klar , yarat mlar sistem içi olmaktan kurtulamaz. Talepleri e itlikçi de olsa, e itsizlik yarat rlar. Özgürlük istemelerine kar n yeni bir egemenlik sistemini ve ya am tarz kurarlar. Adalet istemelerine kar n, adil olmayan bir sistem ve ya am tarz kurarlar. Sistem içinde erimeler, hatta sistemi daha da derinle tirmeler böylelikle sisteme kar mücadele yürütmü kesimler eliyle gerçekle ir. Peygamberlik gelene i, Marksizm ad na yürütülen mücadeleler, yirminci Devletçi sistemin ihtiyaç duydu u me ruiyet, nas l ki bir dönem mitoloji, bir dönem felsefe, bir dönem din ad yla sa land ysa, imdilerde de bilim ile sa lanmaktad r. Önderli imizin modernist paradigma döneminin bilim anlay için kulland 'Ça da Levh-i Mahfuzculuk' tan mlamas , bu yönüyle çarp bir tan mlamad r. yüzy lda çok yayg nca görülen ulusal kurtulu hareketleri, reel sosyalist pratik bunun en bariz örnekleridir. Önderli imiz, "Tüm sistemin bilme kapasitesini bilmenin ufkuna alamayan bir teorinin eksik oldu unu ve kar t teorilerin ufku içinde erimekten kurtulamayaca temel ideolojik mücadele gerçe i olarak anlamal z" derken, bu gerçeklere dikkat çekmektedir. Halbuki aslolan, modernist paradigma denilen eyin tamamen s fl devletçi uygarl n paradigmas oldu udur. Yani modernist paradigman n yarat lar yukar da adlar zikredilen filozof ve bilim adamlar de ildir. Tam tersine onlar ve devletçi sistemin dönem paradigmas anlam na gelmek üzere modernist paradigmay yaratan hiyerar ik devletçi sistemin zihniyeti ve 88 paradigmas r. Kayna n hiyerar ik devletçi sistem oldu u ve maskeleri de se de özünün hiç de medi i asla unutulmamal r. Modernist paradigman n özü olan öznenesne ayr hiyerar ik devletçi sistemin olu um ve geli im dönemlerinden takip etmek, konunun anla lmas kolayla racakr. Hiyerar ik devletçi sistemin kendisi bir özne-nesne sistemidir. Bu sistem öznele tirip nesnele tiren bir zihniyetin sonucu gerçekle mi tir. Bu sistem normal olan bir kafa ve dü ünü tarz ndan ortaya ç kmam r. Anormal ve do ad özelli i nedeniyledir ki, bu dönemi de erlendirirken, sapk nl k olarak ele almaktay z. Sapk nl k özelli i, toplumsal do an n komünal olan özünden, gerçekle en kopu tan kaynakl r. Kopu toplumsall ktan ve buna göre olma anlam na gelmek üzere ahlaktan bir kopu tur. Bu da insan n var olu art olan toplumsalla ma ile oynamak anlam na gelir ki, zaten do a olu u da buradan kaynaklan r. Do an n özünde özne-nesne ayr yoktur. Kuantum fizi iyle ispatlanan do an n özne-nesne ayna yer vermeyecek ekilde canl oldu udur. Do adaki her bile en, kendi ekosisteminin yasall na uyarken, ayn zamanda kendi ya am na dair özne özelli i gösteren, de ik ko ullar çerçevesinde kendini adapte eden etkinli e de sahiptir. Yani kendi ya am hakk nda söz sahibi olmas itibariyle öznedir, var kalmak için, içinde bulundu u eko-sisteminin gerekliliklerine uymak yönüyle de ba ml r. Özne olma hali ile karkl ba ml olma hali var olman n olmazsa olmaz r. Zaten atomalt dünyada gerçekle en belirsizlik, olas k vb gibi hususlar parçac klar n özne olma halini göstermektedir. Özne olma haliyle kar kl ba ml k adeta do an n dili olmaktad r. Do ada en kar t gibi görünen eylerde bile birbirini tamamlama, dayan ma ilkesi çerçevesinde birlikte var olma halini görmekteyiz. Do an n içinden ikinci bir do a olarak gerçekle en ve ahlaki-politik toplum diye KOMÜNAR adland rd z toplumda da dile gelen, doan n bu birbirini tamamlayan komünal halidir. Ahlaki politik toplumun birbirini tamamlayan, birbiri için ya ayan, herkesin potansiyeline göre pratikle me zemini bulmas yönüyle organik olan, animist yakla mdan ötürü her eyi canl -de erli ve özne gören, itsizlik ve egemenlik üretmeyen toplumsal ya am ndan kopu , bu nedenle ayn zamanda varolu un diyalekti ine ayk , anormal bir ç olmaktad r. te bu ç a; 'köle toplumun do u' anlam na gelmek üzere 'hiyerar ik toplum' demekteyiz. nedenlerine girmeden, Önderli imizin egemenlikçi-devletçi kültürün temeline oturttu u 'güçlü, kurnaz adam' n kafas ndan ve prati inden do an, 'ataerkillik' olarak da adland lan hiyerar inin, do al toplumun (ahlaki ve politik toplum) komünal olan özünden bir kopma sonucu gerçekle ti ini belirtmek gerekir. Ahlaki ve politik toplumun, e itli e ve özgürlü e dayal toplumsalla mas na göre davranmak anlam na gelmek üzere ahlaki olan ve toplumun geli mesi ve güçlenmesi için tüm enerjisiyle, büyük bir sorumluluk duygusuyla çal mak anlam na gelmek üzere de politik olan ki iliinde bir parçalanma ya anm ve 'ben' düünülmü tür. Hiyerar i, toplum nas l daha da geli tirilebilir yönlü toplumsal bir kayg dan ortaya ç km de ildir. Tersine, ya lar n ve aman n zorluklardan kurtulmak için kendilerini dü ünmeleri sonucu ortaya ç km bir sistemdir. Yani 'biz' bilincinin yerini 'ben' olgusu alm r ve prati e yön veren de bu motivasyon olmu tur. Bu nedenledir ki gençleri kendi ç karlar temelinde kullanmak üzere yanlar na çekmi lerdir. Gerontokrasi (Ya lar yönetimi)’nin özünde de bu vard r. Bir ev düzeni biçiminde geli mek isteyen hiyerar ik a ama, uygarl k sürecinde görülecek olan toplumsal sorunlar n da zemini olacakr. Hiyerar iyle toplum eski sadeli ini yitirecek, ataerkillikle toplumsal cinsiyetçilik icat edilecek, güçlü-kurnaz adam n güçlenme ve toplumu parçalama denemeleri yo- unluk kazanacakt r. Toplum o eski birbirini tamamlayan, anlaml bir bütünlük olu turan komünal halinden gittikçe uzakla lmaya çal lacakt r. Art k toplum kar nda gittikçe ke fedilen bir 'ben' olgusu olu acak ve birey-toplum bütünlü ü, hatta özde li i ortadan kald lacakt r. Do al toplumda kapasiteleri, yetenekleri, güçleri farkl olsa da birbiri üzerinde egemenlik kurmayan, birbirini tamamlayan cinsler art k birbirine kar t bir hale getirilecektir. Ahlaki politik toplumun demokratik ve komünal olan de erleri ve onun temsilini bir sistem ve de erler toplaolarak gerçekle tiren kad n temel hedef haline gelecektir. Devlet toplumu parçalar, bu parçala ma i ini hiç ara ver meksizin alt toplum üzerinde sürdürür. Zira parçal toplum güçsüz, enerjisini birle tiremeyen toplumdur. Erkek toplumsal ya amda güçlendikçe, bu güçlenmelerini mitolojilerde erke in gücünü sembolize edecek olan tanr figürlerini yaratmak suretiyle me rula rmaya çal acakt r. Henüz s flar, köle topluluklar , büyük alt-üst olu lar gerçekle memi se de, toplumda parçalamalara neden olan, birilerini yüceltirken birilerini küçülten zihniyet yap , özü e itsizlik olan devlete sonuna kadar aç k bir karakterdedir. Toplumsal deimde bir kaos ve geçi dönemi olarak deerlendirilebilecek olan, do al toplumun temsilini yapan kad n ve ataerkillik aras nda çok yo un bir mücadelenin gerçekle ti i bu dönemden ataerkilli in mutlak zaferi anla- 89 KOMÜNAR na gelen devlet ortaya ç kacakt r. Devlet hiyerar iyle ba layan özne-nesne zihniyetinin zaferinin bir ürünü olur. Öyle bir ürün olur ki, ç ndan sonra yarat n yaratapozisyonunda olacakt r. Devletin oldu u yerde toplum komünal ve bütünlük arz eden özüne ters dü erek parçalanm demektir. Devletli toplumlar parçal toplumlard r. Biçimlerine bak lmakn tüm devletler, alt toplum (halk) üstündeki üst toplumdur. Devlet toplumu parçalar, bu parçalama i ini hiç ara vermeksizin alt toplum üzerinde sürdürür. Zira parçal toplum güçsüz, enerjisini birle tiremeyen toplumdur. Devlet, kar nda güçlü ve iradeli bir halk görmek istemez. Güçlenen, kendi sorunlar çözen, örgütlü ve iradeli bir toplum devlete ihtiyaç duymayan bir toplumdur. Zaten toplumun do as insanl k tarihinde de görüldü ü gibi devlete ihtiyaç duymayan bir özelliktedir. Bu yönüyle toplum, devlet olmadan da var olabilir, ancak devlet, toplum olmadan ya ayamaz. Çünkü devlet, ya amak, kendini doyurmak için alt topluma ihtiyaç duyar. Alt toplum devleti besleyen bir kaynakt r. Devlet bunu toplumu güçten dü ürüp iradesiz k larak, kendine ba ml hale getirerek gerçekle tirir. lk devlet olmas nedeniyle devlet olman n özünü olu turan, orijinal kaynak olan Sümer mitolojisinde alt ve üst toplum diyalekti i çok çarp bir ekilde ortaya konulmaktad r. Tanr sembolünün esas nda güçlenen erke in kendini kutsalla rma ve yarat k larak maddi ya amdaki güçlenmesinin me ruiyetini sa lama anlam na geldi ini belirtmi tik. Sümer devletçi sistemi, ayn zamanda bir tanr lar düzenidir. Güç kazanm egemen erkek, tanr s fat nda temsil edilmektedir. Tanr lar devletli sistemin kendisi oluyor. Devletçi sistemin zihniyeti olan mitolojiye göre insanlar n olu umu, tanr lar doyurmak içindir. Mitosa göre tanr lar panteonunda daha alt s radaki tanr lar, büyük tanr lardan kendilerini doyurmalar ve kendilerine bakmalar için bir ey yaratmalar 90 isterler. Bunun üzerine de kurnaz tanr Enki'nin öncülü ünde tanr ça Nammu eliyle insan yarat r. Yani ilk devletin zihniyetini olu turan mitolojik ifadeye göre alt toplum, üst toplumu, yani devleti doyurmak için yarat lm hizmetçilerdir. Halk do tan hizmetçi ve köle olarak yarat lm r. Köleci dönem diye adland lan dönemin zihniyeti böyle kurulur. nsanlar krallar öldüklerinde canl canl ve gönüllü bir ekilde mezara girmeye böyle raz edilir. Dönem öyle bir zihniyet in a eder ki, büyük dü ünür Aristo, toplumdaki parçalanman n düzeyini; 'köle konu an alettir' sözleriyle gözler önüne serer. nsan ve toplum olman n özünü temsil eden, bize, insana dair gerçekleri ve bozulmam hali veren ahlaki politik toplumun birbirini tamamlayan, birbiri için ya ayan, de erli ve e it insanlar , yerini kölelere ve köle sahiplerine b rakm r. Egemenlerin tanr düzeyinde güçlendi i, kalan kesimin de tümden kar la ld bir toplumsal gerçeklik yarat lm oluyor. Özcesi devlet kad erke iyle kar la lan bir toplum yarat r. Devleti olu turan üst toplum öznele irken, toplumun geri kalan kesimi de nesnele mektedir. Devlet bununla da yetinmeyerek parçalama i ini, öznele tiren-nesnele tiren sistemati ini, devletli sistemi toplum içinde de yaratarak sürdürür. Toplum üstünde geli tirdi i iktidar na, erke in kad n üstünde iktidar olmas sa layarak kendi sistemine ortak eder. ktidardan bir parça vermek suretiyle erke i de kendine ortak etmi olur. Aile için kullan lan 'küçük devlet', erkek için kullalan 'evdeki despot' tan mlamalar bu gerçeklikten kaynaklan r. Devletçi sistemin öznele tiren-nesnele tiren zihniyetinin en iyi gözlendi i konulardan biri de, kad na olan yakla r. Hiyerar ik devletçi sistem bir egemen erkek yarat r. Ve bu sistem, kad n öncülük etti i do al toplumun demokratik komünal de erlerinin geriletilmesi sonucu gerçekleebilmi tir. Geriletilen, güçten dü ürülen kan, asl nda geriletilen, güçten dü ürülen KOMÜNAR gerçek toplumdur. Bu yönüyle kad n bir cins olman n ötesindedir. O, bir ya am biçimi, bir sistem olmaktad r. Onda dile gelenler demokratik komünal de erlerin bir toplam olmaktad r. Bu nedenle de kad n hiyerar ik süreçten itibaren egemen erke e kar yürüttü ü mücadele, bir cins mücadelesi olman n ötesindedir. Gerçek insan ve toplum olarak kalman n mücadelesidir. Sümer sisteminde kad n hala etkindir, eski gücünde olmasa da hala güçlüdür. Hatta Sümerlerde 'yazg belirleyen' dört büyükten biri tanr ça Ninhursag'd r. Tanr lar panteonunun tepesinde yer alanlardand r. Di erleri de An, Enki ve Enlil'dir. Bu, kad n gücünü göstermektedir. Yine Sümerlerde hiçbir ey yokken bile tanr ça Nammu vard r. Daha deik pek çok mitosta da kad n gücünü gözlemlemek mümkündür. Daha çok çoban kültürünün, ataerkilli in hakim oldu u Semitik topluluklar n uygarl n merkezi konumundaki Mezopotamya'da güçlenmesi sonras nda, kad n pozisyonunda bir güçten dü menin daha yo unluklu ya and görülmektedir. Önderli imizin 'birinci cinsel lma' diye adland rd Enuma Eli Destan 'ndaki Tiamat-Marduk çeki mesinde, Marduk'un kazanmas yla kad n pozisyonunda önemli k lmalar ya an r. Tanr Marduk, imparatorlukla özde le en erkek egemenlikçi sistemdir. Devletli ya amdaki merkezile me, imparatorluk biçimini ald nda, çok say da tanr n özellikleri de daha az say daki tanr da toplan r. Öyle ki Marduk'un elli (50) özelli inin, yani isminin oldu u belirtilmektedir. Tabandaki merkezile me, tavanda yans mas bu ekilde bulmaktad r. Sümer'in kaynakl k etti i devletli gelenek, böylelikle erke i öznele tirirken, kad nesnele tirir. Kad n toplumsal anlamda temsil etti i de er yarg lar kendisinden al r ve bir cins olarak ele al narak nesnele ir. Devletli gelenek özne-nesne zihniyetine oturan zihni yap lanmas nda do ay da nesnele tirir. Do al toplum insan için kutsall k- lar yeri, besleyen, koruyan, kendisinden gelinen bir ana pozisyonundaki do a; yerini cans z, k r bir do aya b rak r. Sümer mitolojisinde do an n yarat da tanr ve tançalard r. Daha çok da tanr lard r. Örne in suyun tanr , Enki'dir. Enki'nin olmamas insanlar için bir felaket anlam na gelecektir. Enki'yi de egemen kesimler, devletli toplumun kendisi olarak dü ündü ümüzde, var olabilmek için devlete ihtiyaç vard r, düüncesi belirir. Devlet zaten bu mitolojiyle insanlar için ne kadar gerekli oldu unu zihinlere nak eder, egemenli i için gerekli olan maskeleri böylelikle temin eder. Bu zihniyette do a kutsall klar ndan yal lm r, yarat özelli inden edilmi tir. Kutsal olan, yarat olan art k tanr lard r. Do an n rakal m gelinen yer olmas , do an n kendisi tanr lar taraf ndan yarat lm r. Enlil, Enki, Uranus, Kronos vb tiplemeler, hep doan n yarat lar olan erkek tanr lar bize gösterirler. Bu zihniyet böylelikle do al toplum insan n do a kar ndaki hassasiyetini, duyarl bir kenara iter. Art k yeni dönem, insan-merkezcili in (erkek-merkezcili in) hakim oldu u bir dönem olmaktad r. Bu zihniyete göre insan-do a birbirinden kopuktur. Egemen insan özneyken, do a nesnedir. Sümerlerin kurdu u bu parçac , gerçekleri tersyüz eden yap lanma, kat -köleci sistemi yumu atma, hatta a ma iddias yla ortaya ç kan peygamberlik gelene iyle daha da güçlenmi tir. Sistem içinde erimelerin çok bariz bir ekilde görüldü ü bu dönem özgürlük, e itlik isteyenlerin nas l bir paradigmayla mücadele yürütmeleri gerekti ine dair y nca dersle doludur. Önderli imizin günümüz sosyal demokratlar na benzetti i bu gelenek, istem ve hayallerine belki de en ters dü mü gelenektir. Demokratik komünal de erlerin bir sürdürücüsü olmak isteyen, bunun için mücadele de yürüten bu gelenek, bir süre sonra mevcut devletli sisteme en fazla hizmet eden, Önderli imizin deyimiyle 'olgunla kölelik' dönemini 91 KOMÜNAR yaratan bir konumda olmaktan kurtulamam r. Devletli sistemin kendini üzerine oturttu u özne-nesne ayr bu yeni sistemde daha da güçlenecektir. Tek tanr dinler dönemi diye adland labilecek olan bu dönem, önceki döneme göre daha sistematiktir. Bu dönemde toplum adeta 'fikren ve ruhen silinmi tir'. Devlet gelene i kendilerini a ma iddias yla ortaya ç km olan yeni ö retileri bir süre sonra içine al p sistemiçile tirmekte ustad r. Ayr ca farkl ve alternatif bir sistem ad yla yola ç kanlar n hakim sistemin bilme gücünü a amamalar sonucu paradigmalar devlete götürmektedir. Yani istemleri alt toplum istemleriyken, istemlerini gerçekle tirme araç, yol ve yöntemleri üst topluma aittir. Alt toplum ile üst toplum özelliklerini bir arada bulundurmaktad rlar. Üstün gelen her zamanki gibi devlet gelene i olur ve devlet, kar tlar kendine dahil ederek onlar emer, güçlerinden yararlanarak ömrünü uzatmas bilir. Devletçi sistem bu yeni döneminde, eskiden kaba bir ekilde gerçekle tirdi i kölecili i içerilmi kölelik anlam na gelmek üzere, kulluk yakla yla gerçekle tirecektir. Art k sadece görünen eyleri de il, görünmeyenleri, insanlar n içinden geçenleri de bilecek denli güçlenmi tanr n yeryüzündeki temsilcileri (egemenler) tanr n gücünü kullan rlar. Tanr ad na günah kart r, cennetten arsa satar, fetva verir, sava a gönderir vb. Devletin ihtiyaç duydu u güçlü ideolojik manipülasyon arac , dogmatik dini dü ünü le elde edilmi tir. Tanr ya itaat, yöneticileri tanr n temsilcileri olan devlete itaat anlam na gelir. Tek tanr dinle anlam kazanan feodal dönem, tümden bir teslimiyetin dayat ld bir toplumsal gerçeklik oluyor. Merak, sorgulama, yarat k özellikleri insandan al nnda, asl nda insan öldürülmü demektir. Canl olmak için nefes almak yetmez. nsanlar için canl k; yaratmak, gücü oran nda kat labilmek demektir. Önü kapal olan, 92 potansiyeline göre kendini gerçekle tiremeyen insanlar, gerçek anlamda canl olamazken, böyle toplumlar da canl (organik) toplum kategorisinde de erlendirilemez. Devletli sistemlerde herkesin önü aç k olmad ndan, herkes insan olman n potansiyeli oran nda kendini gerçekle tiremedi inden, asl nda toplum hastal kl r, organik de ildir. K r insanlar toplulu udur. Sorgusuz her eyin kabul edilmesinin istendi i bir toplumsal gerçeklik söz konusudur. Mutlak itaat kültürüyle toplum içine kök salan, asnda devlete mutlak itaatin sergilenmesi kültürüdür. Zihniyetin do aya yans malar da çok korkunç ve tehlikelidir. Kaynak-ana pozisyonundaki do a, tanr n alt günde yarat, yedinci günde de dinlendi i bir u ra sonucu gerçekle en bir yarat ma dönü ür. Evrenin yarat tanr r, yani erkek. çinde ya an lan evren gerçek evren de ildir, ilk günah sonras suçlu olan insan soyunun cezas çekmek, s nanmak üzere gönderildi i lanetli bir evrendir. Lanetlemi insanlar n ar nma çabas içinde olacaklar lanetli evren. As l evren (dünya) di er evrendir, ahret yaam r vb. Bu lanetlilerin ya amlar sürdürmeleri için yarat lan dünyadan ne kadar erken ayr lma gerçekle irse, o kadar iyidir. Yeni do an bebekler do arken ölürlerse, bu dünyan n kirlerine bula mam olduklar ndan direkt cennete gideceklerdir. Gerçek yaam n oldu u cennet, imtihan dünyas nda teslimiyetin ve mutlak itaatin (devlete) karolurken, muhalefet etmenin kar bu dünyada egemenlerin zulmü, di er dünyada da cehennem olacakt r. Tek tanr dinlerin bu do a görü leri insan-do a ayr keskin bir ekilde yapman n yan nda, do ay tüm bile enleriyle insana (daha çok da erke e, zira kad n da erkek içindir) sunulmu bir nimet olarak görür. nsanlar lanetli de olsalar, yine de do adan üstün görülür. Platon'un 'idealar dünyas ' ile 'gerçeklikler dünyas 'na benzer bir ayr m, gerçek evren(ahret)- KOMÜNAR geçici evren (dünya) eklinde yarat r. Yani zihniyet her ad nda üstünlük-a k, büyüklük-küçüklük, güçlülük-güçsüzlük vb ikilikleri yaratmaya haz rd r. Devletçi sistemin tarih boyunca en güçlü hesapla kesim olan kad n durumu, devletli sistemin bu yeni ama daha güçlü döneminde ac mas zd r. Bu yeni dönemde Sümer'de sadece güçten dü ürülmü olan kad n, art k lanetli, tehlikeli, eytanla i birli i halinde olan, ikincil bir yarat a dönü türülmü tür. Her eyden önce tüm insanlar n bugün ceremesini çekti i 'ilk günah' n gerçek nedeni kad nd r. lk insan çifti olan Adem ve Havva esas nda cennettedir. Yarat tanr n yasaklad yasakl meyveyi yemek için tüm insanlar n babas olan Adem'i yoldan ç karan, O'nu kand ran, suça te vik eden tüm insanlar n anas Havva'd r. Ceza; insanlar n cennetten kovulmas ve özü imtihan olan bu zorlu ya amd r. Havva'n n yakla mlar ve Adem'in de suça ortak olmas olmasaym , gerçek evren ya da dünya denen cennet insan n ya ad mekan olacakt . Özcesi ilk kad n, ba tan ç karand r, suça te vik edendir, insanlar yoldan ç karma görevi edinmi olan eytanla her zaman i birli i içinde oland r. Bu nedenle de her zaman ondan korkulmal r, tedbir al nmal r, suludur… Var olmas itibariyle de kad n erke in bir ekidir. Birbirine e it, birbirini tamamlayan do al toplum çiftinin yerini, varolu sal olarak birinin esas, di erinin uzuv olmas al r. Tek tanr gelenek, kad erke in kaburga kemi inden yarat r. Esas nda kaburga kemi inden yarat lan kad n, erke in üstünlüünü kabul etmi , ona teslim olmu kad nd r. Yani Havva'd r. Havva öncesi Lilith vard r. Lilith ilk erkek olan Adem'in üstünlü ünü kabul etmeyen, e itli i dayatan, bu nedenle de Adem'in rahats z olmas na neden olan ve sonras nda tanr taraf ndan Adem'in yan ndan al nan kad nd r. Yani insanlar n ilk ana- , erke e teslim olmak yerine, erkekle e it bir ya am payla mak isteyen kad nd r. Ancak erkek karakterli ve egemenlikçi bir kafan n yarat olan tanr figürü, onu Adem'in yan ndan alarak asl nda zaten e itlikçi ya an gerçekle mesini engellemi olur. Yarat lan Havva figürüyle ilk insanlar n ya am tanr larca e itsiz, tahakkümcü, egemenlikçi ve cinsiyetçi kurulmu olur. Böylelikle insan olman n özünü olu turan tanr lar insanlar , cinsleri e itsiz yaratm olur ki, buna da -zaten tanr lara kar gelinemeyece inden hareketle- kar ç lamaz. E itsizlik bir tanr yarat , düzeni olur. Tek tanr gelene in nas l mitolojik dönemin bir devam oldu unu kaburga kemi i mitosunda da görmekteyiz. Kad n erke in kaburga kemi inden yarat lmas , kayna Sümer mitolojisinden alsa da, özü farkl r. Mitosa göre, temel yarat ve yazg belirleyici tanr ve tanr çalardan olan Ninhursag' n sekiz bitkisini, kendisinin izni olmaks n Enki yer. Öfkelenen Ninhursag' n yiyeni lanetlemesi sonucu Enki'nin her bir bitkiye kar k gelecek biçimde sekiz ayr yerinde tedavi edilemez hastal klar olu ur. Sümer sisteminin adeta pratik yönetimi olan Enki'nin hasta halinin sisteme pahal ya mal olaca gören büyük tanr lar n araya girmesi sonucu Ninhursag ikna edilir ve lanetini kalr. Enki'nin hastal klar tedavi etmek için de sekiz ayr tanr -tanr ça yarat r. Bunlardan biri de Enki'nin kaburga kemi indeki hastal iyile tirmek üzere Ninhursag tarandan yarat lan 'ya am veren' anlam na gelen Ninti'dir. Yani asl nda Enki'ye ya am veren pozisyonundad r, Ninti. Ama tek tanr gelenek kendisinden de bir eyler katarak kad erke in kaburga kemi inden yarat r. Böylesi bir zihniyetin ya amda nas l sorunlar yaratt , toplumu ne hale getirdi i bilinmektedir. nanc esas alan dini ekillenmenin bu bilinçle sa kl bir toplum yaratamayaca , egemenlik üreticisi konumunda ola- 93 KOMÜNAR en temel olgu; do an n canl ve her eca aç kt r. Sorgulanamaz bir ekilde e itsizlik, tahakküm, egemenlik tanr n bir ic- yin özne oldu udur. Bunun do al toplumun raat olarak olu turulmu durumdad r. Ne dü ünü tarz yla tamamen örtü tü ü aç kt r. ad na ve hangi amaçla yola ç rsa ç ls n Do al toplumun henüz do adan yeni ç km bu zihniyetten bir özgürlü ün, e itli in, de- olu u, do aya yabanc la mam olmas dömokrasinin, gerçek bir toplum ve insanlar n nem insan özüne uygun k lm r. Nas l ki Sümer kent devletleri devletin kmayaca aç kt r. Sistemin ve dü ünce orijinal halini veriyor ve devletin özünü, yap n her yerinden özne-nesne ayr genlerini olu turuyorsa, insan ve toplum olrmaktad r. Devletli gelene in 'derinle mi ve man n özünü ve geneti ini de ahlaki politik genelle mi kölelik' ça temsil eden kapi- toplumun insan olu turmaktad r. Do al toptalist dönem, bu zihni yap lanmay bu defa lum insan ndaki komünalli in özü, onlar n bilimsel k flar alt nda, ama daha ince ve geri, güçsüz olmas ndan kaynaklanmaz, onlarda dile gelenin do a olmas gerçeklitehlikeli bir ekilde gerçekle tirecektir. inden kaynaklan r. Bozulmam k, Yeni dönem devletçi sistemi art k Devletli komünallik, toplumsall k oradan gelir. do a, toplum ve insan kar ndagelene in Devleti yaratm , sonras nda ki tüm suçlar bilimsellik kis'derinle mi ve da kendi yarat olan devletçe vesi alt nda gerçekle tirecekgenelle mi kölelik' en çok geli tirilen özne-nesne tir. Temel bir karakteri olan teça temsil eden zihniyetinin devletli uygarl k kelcili ini en çok da bu dönemde pratikle tirerek bilimi kapitalist dönem, bu boyunca gerçekle en bir ak tamamen kendi ç karlar te- zihni yap lanmay bu oldu u unutulmamal r. Her melinde kullanacakt r. Yuka- defa bilimsel k flar yeni dönemde kendini yeniden da ad geçen filozof ve bilim alt nda, ama daha üreten, hatta güçlendiren bu adamlar fark nda olsunlar ve- ince ve tehlikeli bir zihniyettir. Tüm toplumsal soekilde gerçek- runlar n temel kayna da bu zihya olmas nlar temel argümanlayla tam da hiyerar ik devletçi le tirecektir. niyettir. Devletli toplum d nda kalan halk aç ndan özgür, demokratik, sistemin ihtiyaç duydu u me ruiyet itlikçi, adil özcesi sosyalist bir ya am zemininin olu mas nda etkili olmu lard r. Bugün insanl n ve do an n u ra mak kurabilmenin tek yolu bu zihniyetin yani zorunda oldu u tüm toplumsal sorunlar n al- devletçi paradigman n tuzaklar na dü menda hiyerar ik devletçi zihniyeti olu turan mek ve ahlaki-politik toplumun komünalive geli tiren, kökeni toplumsalla madan teye dayal özüne göre hareket etmektir. kopmaya dayanan bu öznele tiren-nesne- Devleti ve onun zihniyetini ya amdan uzakle tiren zihniyet bulunmaktad r. Sorun üre- la rmakt r. Toplumsal sorunlar ancak böyle ten bir zihniyetten sorunlar n çözümünü çözülür ve yeniden üretilmez. Tarih boyunca beklemek, beyhude ve kendini yan ltan bir hiyerar ik devletçi sisteme kar özgürlük ve yakla m olur. O nedenle toplumsal sorun- demokrasi ad na mücadele yürütmelerine lar n henüz görülmedi i, toplumdaki e itsiz- ra men, amaçlar na ula amam lar n hayallikleri iktidara do ru de il, e itli e do ru lerinin gerçekle mesinin tek yolu da bu yöneltebilen zihniyetle toplumsal sorunlar olmaktad r. labilir, toplum özüne uygun bir gerçekle meyi ya ayabilir. Eski ezberleri yerle bir XEBAT ANDOK eden kuantumun gelinen a amada ispatla- 94 KOMÜNAR LAN KADININ ÖZGÜRLÜK MAN FESTOSUDUR 30 Haziran 1996 y nda Dersim'in Cumhuriyet Meydan 'nda bir bomba patlad . Yürekleri titreten bu bomban n bir ad vard : Zilan. Zilan, bayrak törendeki askerlerin arana sakince dalm , bedenine sard patlaate lemi ti. Patlamada çok say da asker ölmü ve yaralanm . Zilan' n gerçekle tirdi i bu fedai eylemi dost-dü man herkes üzerinde çok büyük bir etkiye yol açm , eylem aylarca haf zalarda canl korumu , konu ulmu tu. Zilan bu eylemi neden ve özellikle de Dersim gibi çok s kontrol alt nda tutulan bir yerde yapm ? Kendisini bomba yapan bu kad n kimdi? Kime ne mesaj vermek istemi ti? Bu ve buna benzer say zca soru aylarca zihinleri me gul edip durmu tu. Devletin ordu karargah yüre ine sinen korkunun etkisiyle uyku uyuyamaz duruma gelmi ti. Israrla sava ve iddeti dayatan fa ist zihniyet sahipleri, bu eylemden sonra her an bir yerlerde, belki de yan ba lar nda patlad patlayacak 'canl bomba' kabusuyla yat p kalkm lard . Türkiye'yi sarsan, dünyan n gözlerini Kürt sorununa ve Kürtler üzerine çeken bu cesur kad n militan, Zilan (Zeynep KINACI)'d . 1972 y nda Malatya'da do an Zeynep KINACI, Malatya nönü Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Dan manl k Bölümü'nden mezun olmu tu. Kat lmadan önce Malatya Devlet Hastanesi'nde röntgen teknisyeni olarak çal . Evli olan KINACI'n n ve e i de, 1995 y nda cephe çal malar yürütürken tutuklanm . Zilan belli ölçülerde serbest yeti tirilmi biridir. Sol dü üncelere ve Kürtlü e ilgisi lise sürecinde geli mi . Ailesi ve çevresi asimilasyon politikalar sonucu belli oranda bir erimeyi ya asa da, Kürt kültürünü, geleneklerini ve de er yarg lar zay f da olsa ta maktad r. Zilan' n PKK'ye sempatisi üniversite y llar nda geli mi ti. 1994'te Adana'da bir y la yak n bir süre cephe faaliyetleri yürütmü , 1995 y nda Dersim'de gerilla saflar na kat lm . Ku kusuz bu k sa ve kaba-taslak bilgiler Zilan' tan tmaya, o'nu anlamaya, anlatmaya yetmez. Ancak, Zilan' tan mak ve anlamak için bize önemli ipuçlar da sunmaktad r. Zilan nas l bir kad nd r ki, PKK ile tan man, bulu mas n üzerinden uzun bir zaman geçmeden tarihin direni sayfalar na ismini bu kadar çarp yazd rabildi? Zilan' n çeli kileri, çat malar , aray lar , özlemleri neydi ki, bu büyük iradeyi ortaya koyabildi? San m eylemine cevap olu turacak ve anlam katacak esas neden bu sorunun içinde gizlidir. Bu gizi çözen ve cevab en iyi bir biçimde veren de, yine Zilan' n kendisi olmu tur. Zilan mektuplar nda egemen sistemle ya ad çeli ki ve çat malar oldukça yal n bir biçimde dile getiriyor. nkarc imhac -sömürgeci Türk Devlet sistemini çok güçlü çözümlüyor. Bu sömürgeci sistemin Kürt halk na ve kad na ya att ac derinden hissediyor. Egemen sistemin kendisine hizmetçilik ve u akl k d nda hiçbir deer biçmedi i, insan yerine koymad Kürt insan n-halk n tarihsel trajedisini derinden kavr yor. Zilan'da tarihsel bilinç çok güçlüdür. Tarihsel bilinç, varl a-varolu a-ya ama anlam kazand rmada temel bir bilinçtir. Tarihsel bilinç, tarihsel bellektir, haf zad r. Tarihsel bilinç, kendi fark na var bilincidir. Kim oldu unu, ne oldu unu, nas l oldu unu, nas l olmas gerekti ini, nas l ya amas gerekti ini bilme bilincidir. Ya am n anlam gücü, kendini ve içinde ya ad toplumu fark edi le; nas l ya ad , nas l ya anmas gerekti ini bilmeyle iç içe geli ir. Nas l ya a- 95 KOMÜNAR bilme bilinci, gerçe in fark na var r ve tanr sall a yol al r. Çünkü üstü betonlanan gerçe i fark edi , ayn zamanda gerçek ya am n anlam bir parça yarat r da. Ya am olu turan ilk anlam damlalar , kendi varl ve varl ndan çal nan fark edi le ortaya ç kar. te Zilan' anlam sava na çeken ve onu bu sava n en cesur, en kararl ve en iradeli sava yapan da budur. Zilan'da kök salm üç temel bilinç vard r: nsanl k bilinci, Kürt halk bilinci ve kad n bilinci. Yani hepsinin toplam olarak toplumsal tarih bilincidir. Zilan' n, Kürt halk n tarihine ili kin yapt tespitler onun tarih bilincinin derinli ini yans tmada en güzel örne i olu turur: "Tarih, Kürt için hep ters yaz lm r. Kürdün tarihi ba a gidi in tarihidir. lkel komünal toplumlar ve köleci dönemde tarih sahnesinde önemli bir konumda bulunan ve halklar aras nda oldukça etkin olan Kürdistan insan Persler'in egemenli ine girdikten sonra özgürlü ünü kaybetmi ve bir daha iradesini egemenlerin elinden kurtaramam r. Kürt halk binlerce y l farkl uluslar n egemenli i alt nda ya am ve Kürdistan ülkesi her zaman farkl uluslar n birbirleriyle mücadele ettikleri sava meydan olmu tur. Halklar az-çok kendi konumlar na göre bir tarihsel geli meyi ya arken, Kürt halk tarihi çok geriden izlemi , toplumsal geli mesi çok ilkel boyutlarda kalm r. Kendi ülkesinin özgürlü ü için defalarca aya a kalkm , ancak gerek bunu ba aracak yeterlikte bir önderli e kavu mamas , gerekse de iç ihanetler ve örgütsüzlük bu ayaklanmalar bo a ç karm r. Yak n tarihimizde de eyh Sait ve Dersim isyanlar n bo a ç kar lmas bunun en iyi örneklerindendir. Halk z sadece vatan de il, bütün ulusal duygular , dilini, yüre ini, beynini dü mana kapt rm r. Egemenlerin 'bölparçala-yönet' politikas çok i renç bir tarzda özel sava la bütünle tirilerek, halk za uygulanm , 'beyaz ölüm' denilen ulusal yok olu a zorlam r. hanet ve direni hep iç içe 96 ya anm , iç ihanetler hep direni i gölgelemeye çal ve ço u zamanla sonuç alr." nsan tarihini bilmezse, ya ad anazamana anlam veremez, ya am n anlam , de erini ve ne yapmas gerekti ini de bilemez. Zilan derin tarih bilinciyle ya ad zamana anlam vermi , anlam yaratt kadar, anlaml ya ayaca n bilincini edinmi tir. Ya am n de erinin anlam ile ölçüldü ünü, anlam n da sava ve mücadele ile yarat lacabilerek ya am kar na bilgece ç kr. Ku kusuz Zilan' tarihi bilme aray na yönelten ve O'nu bu bilmede son derece derinle tiren, güçlü bir tarih kavray na götüren duygu, s rs z özgürlük duygusudur. Özgürlü e tutkun insanlar, yüzünü her zaman tarihin derinliklerine dönerler. Yüreklerini ve beyinlerini her zaman tarihin derinliklerine açarlar. Çünkü arad klar eyin orada oldu unu bilirler. Yitirilen o de erli ey, özgürlük oradad r, tarihin en derininde, ba lang ndad r. Bu insanlar hiçbir eyin yoktan varolmad -varolmayaca ; aralan, arkas ndan a kla ko ulan her eyin bir zamanlar varoldu unu, ama bir avuç çapulcu, de er-anlam h rs taraf ndan çal nd , hakikatin büyük yalanlarla gizlendi ini iyi bilirler. Zilan da bu büyük erdem sahibi insanlardan biridir. Zilan, tarihini ö rendikçe yitirilen büyük de erlerin, insanl n yitimi anlam na geldiini de ö renmi tir. Tekrardan, bu de erler kazan lacaksa, kaybedilen yerde kazan lmal demi ve demokratik uygarl n be i olan Kürdistan'a, Kürdistan da lar na yönelmi tir. Önderli imizin; "Hazineler kaybedilen yerde aran r" tespitini Zilan ya am anlay , eylem tarz haline getirmi tir. Zilan, Kürdistan da lar , bu bilincin anlam gücüyle ad mlam r. Zilan' n yurtseverlik ve özgürlük duygular derin tarihi bilinçten beslenen duygularr. Duygular nda s radanl k ve yüzeysellik yoktur. Duygular nda derinlik, duru unda bilgelik vard r. Ana tanr çalar n diyar nda kaybedilen özgürlü ü sava arak bulaca n KOMÜNAR inanc , co kusu ve kararl tamd r. Özgürlü ün ana tanr çan n yenilgisiyle, tanr ça sisteminin da lmas yla kaybedildi ini çok iyi bilmektedir. Tüm köleliklerin ilk kölele tirilen-sömürgele tirilen kad n üzerinden ina edildi ini çok iyi kavramaktad r. Kavrayans tan u cümleler çarp r: "Kan yitirilmi li i, s fl toplumlar n ortaya ile birlikte ba lam r… Kad n cinsinin sömürülmesi her s fl toplumda biçim de tirerek ve daha ince bir tarzda devam etmi tir. Egemen sistem kad ndan ba lay p kölele tirdi i toplum üzerinde kendisini kurumla rarak sürekli k lm r." Zilan, her yönlü sömürülen Kürt halk gerçekli inde kad n sorununun toplumsal özgürle mede kilit bir sorun oldu unu derinden hissetmi tir. Toplumsal dü ürülüün kad n dü ürülü üyle sa land n, Kürtlere aile ve cinsellik d nda ya am, çama ve ifade alanlar n kapat ld , Kürt kapan n yarat lmas nda bu noktan n temel bir rol oynad çok iyi görmü tür. u ifadeler Zilan' n kad n sorununu kavray ndaki derinli i yans rlar: "Ulusal Kurtulu Mücadelemiz ba lamadan önce Kürdistan'da kad n varl ndan, iradesinden bahsetmek mümkün de ildi. Kad n bir hiçti. Türk airi Naz m Hikmet'in belirtti i gibi, 'sofradaki yeri sar öküzden sonra gelmektedir'. Bu kadar kötü pozisyonda olan Kürt kad n özgürle tirilmesi çabas da, sorunun büyüklüüne denk bir çabay ve yakla gerektirmektedir. Kürt Halk n nüfusunun neredeyse yar ndan fazlas olu turan kad n sorunu çözülmeden, Kürt kad n özgürle tirilmesinden söz edilemez." Zilan, verili kad n-erkek ili kilerini, mevcut aile gerçe ini kölelik ve egemenlik üreten ili kiler olarak görmü tür. Zilan, devletçi-iktidarc sistemin s rlar d na ta mayan bu ili kilerin erke i daha fazla egemen, kad daha fazla köle yapt , düü derinle tirdi ini güçlü kavram r. Zilan, kendi evlilik deneyimini cesur çözümleyerek bu gerçe e ula r. Zilan, egemen rlar dahilinde içine girilen her ili kinin insani özden ve de er yarg lar ndan bir ad m daha uzakla mak-yozla mak oldu unu farketmi tir. Ve yozla rd insanl k de erleri üzerinden kendisini var eden bu sistemin, de erlerin gerçek özüne kavu turulmas yla ancak geriletilebilece inin veya ortadan kallabilece inin fark ndad r. Bu anlamda Zilan, kad n özgürlü ünü ve öncülü ünü çok önemsemi tir. Zilan, kad n özgürle meden, öncüle meden hiçbir siyasal, toplumsal, kültürel sorunun çözülemeyece i noktas nda tam bir bilinç netli ine sahiptir. Bu aç dan Zilan, özgürlü e tutkulu, toplumsal sorumlulu u yüksek, tarihsel sorunlara ilgi ve duyarl geli kin bir kad n olarak, 1995 nda tüm be eri zaaflardan kendisini ar nd rma kararl ile insanl k tarihinin direni sembollerinden biri olan Dersim'de özgürlük sava na kat yor. Zilan' n gerillaya kat ld ve eylem yapyer de, tarihsel anlamda büyük bir öneme sahiptir. Dersim; devletçi-sömürgeci sistem kar nda 5-6 bin y ll k bir direni gelene ini temsil etmektedir. Ama ayn zamanda 1937-38 i gal ve soyk yla da büyük bir ezilmeyi-sinmeyi, özüne ters dü meyi ya amaktad r. Sömürgeci Türk Devleti'nin 'tenkil' sonras geli tirdi i beyaz katliam, Dersim'i bir nevi direni gelene ine kar t bir pozisyona çekmi tir. Zilan' n ç ve eylemi bu bak mdan da tarihi bir anlam ta makta, bir bak ma Dersim insan na 'direni özüne dön' ça r. Katliam sonras bellek kayb ya ayan Dersim insan na direni gelene ini tekrardan hat rlatma, haf zalar tazeleme, inceden ama keskin bir biçimde büzü en yüreklerine dokunma, silikle en onurlar na ate dü ürme eylemidir. Katliamc lara ise; Dersim'den, Kürdistan'dan elini çek emridir. Zilan, ya am n anlam derinden sorgulamaktad r. Anlam olgusu üzerine yo unla makta, ya am n anlam gücünü ortaya ç karma mücadelesi veren PKK ve Önderli i üzerine dü üncelerini derinle tirmekte, duy- 97 KOMÜNAR gular büyütmektedir. Sürekli bir biçimde ya am n anlam ve özgürlük yan yla u raan, yo unla an Zilan, özgür ya am tehdit eden-edebilecek her eye kar güçlü bir duyarl a sahiptir. Bu konuda oldukça hassas ve sezgiseldir. Zilan' n özgür ya ama olan yüksek ilgisi, onu ya am kar nda oldukça sorumlu, duyarl k lmaktad r. Ya ama, insanlara, do aya olan derin ilgisi onda yüksek bir sezgi gücünü ortaya ç karm r. Zilan, Önderli in tasfiyesini hedefleyen uluslararas komplonun kapsam ve derinli ini o süreçte hissetmi , görmü tür. in sadece am'da patlat lan bir bomba ile s rl olma, arka planda derin, uzun vadeli, stratejik ve kirli bir plan n oldu unu kavram ve bu kirli plan bo a ç karman n aray içine girmi tir. Zilan, Önderli i özgürlü ün garantisi olarak görmü , Kürt halk n ve kan özgürlü ünü O'nda somutla rarak hakikate ula r. Zilan' n Önderlik gerçe ini ifadelendiri i oldukça sade ve derin anlam yüklüdür. Kavray ndaki mükemmelli i u sözlerle ka da dökmektedir: "Parti Önderli imizin yaam tarz , fedakarl k, cesaret, derinlik, duyarl k, zeka, öngörü, yorumlama gücü, ba k, bilimsellik, tecrübe, birikim düzeyleri hiçbir önderlikle k yaslanamayacak boyuttad r. Olay ele al tarz dogmatik deildir. Parti Önderli i, Kürdistan gerçe ini dünya devrimlerini çok iyi tahlil edip sonuç karm ve Kürdistan devriminin özgünlüünü ortaya ç karm r. Taklitçi, kal pç , dogmatik bir tarzda de il, oldukça yarat bir tarzda ele alm r. Gerçekle en sosyalizmi çok iyi tahlil etmi ve kendi halk gerçekli ine uygun bir tarzda uyarlam r. PKK, Parti Önderli i'nin ahs nda ifadesini bulmu tur. Kürdistan tarihinde sa lanan bu geli me, O'nun eme i, O'nun geli mesidir. Kendisi sevgi kayna , birle tirici ve bütünle tirendir. Kendi ahs nda yeni insan tipini, profilini çizmi tir. Bir insan n ne kadar geli ebilece ini kan tlam r." Önderli i ele al abart dan oldukça 98 uzak, yal n ve objektiftir. fadeleri somut, çarp ve anlam doludur. Önderli in özgürlük mücadelesindeki yerini ve önemini kavray yüksek bir derinlik ta maktad r. Özgürlü e, özgür ya ama gerçek anlam verenin Önderli in mücadele tarz ve anlay oldu unu bilmekte ve bir militan olarak nal bir duru un sahibi olmas gerekti i üzerinde ciddi bir biçimde yo unla maktad r. Bu yo unla malar n somutla mas olan fedai eylem karar u cümlelerle en güzel ifadeye kavu turmu tur: "Zaferin öngünlerini ya ad z yeni süreçte, halk n kurtulu umutlar olan bizlerin Parti Önderli imizin ya am , dü ünceleri ve mücadelesine yak r bir biçimde, dönemsel bütün görevlerimizi en iyi bir ekilde yerine getirmemiz gerekiyor. "Mücadele tarihine ba lad zda PKK, ak l s rlar n anlamakta zorland büyük kahramanl k, direni , emek, kararl k ve inançla yarat lm r. Direni PKK'nin karakteri olmu tur. "Bizlerin bu tarihi mirasa sahip ç kmaz ve sürecin gereklerini yerine getirmemiz gerekiyor. Süreç intihar eylemlerini gerekli k yor. Bu hem bir taktiksel ç olacak, hem de bizim aç zdan büyük moral etkileri olan bir eylemlilik olacakt r. Dü man n Önderli imize suikast giri iminde bulunarak, sonuç almaya çal bu süreçte dü mana verilecek en iyi bir cevap olacakt r. "Bu tür bir eylemlilik moralmen bozguna rayan dü man ç ld rtmak, bulundu u her alanda çepeçevre ku atmak, ülkeyi ona zindan etmek anlam na geliyor. Bizim aç zdan ise ba ta halk za, bütün sava güçlerimize moral vermek, cesaret ve direni i güçlendirmek, tüm zaman ve mekanlarda dostdü man herkese davam zda ne kadar kararl oldu umuzu ve bu u urda özgürlü ün bedelini bombalar kendimizde patlatarak gerçekle tirece imiz mesaj bir kez daha vermek, halk n özgürlük istemini bütün dünyaya duyurmak ve ileriki süreçte halk n bu yönlü direni ler geli tirme- KOMÜNAR sinin öncülü ünü yapmak, sava n her yerinde ivme kazand rmak anlam na gelmektedir." Zilan' en iyi Zilan ve Önderlik anl yor, anlat yor. yi anlatmak için iyi anlamak lam. Zilan en iyi anlayan ve anlatand r. Gerçe i en iyi anlatanlar, gerçe in ruhuna inenlerdir. Zilan, gerçe in ruhuna inmi , gerçein ruhuyla bütünle mi bir kad nd r. Gerçe in ruhuna inmeyi ba aran insanlar özgürlü e gerçek anlamda a k olan insanlard r. Zilan, özgürlü e a k bir kad nd r. Özgür yaam , u runda ölecek kadar seven bir kand r. Zilan, özgür ya am n anlam basit ya amda görmeyip, kölelik ve egemenlik kokan çirkin ya am bombalarla patlatarak, ate lerde yakarak özgür ya am n aç a ç kalaca na inanan bir bilinç, inanç ve eylem kad r. Zilan, kanl , ac ve zorlu bir mücadele sonucu kaybedilen özgürlü ün ancak yine kanl , ac , zorlu, kararl , iradeli, tutkulu bir mücadele ile kazan labilece ini çok iyi bilen, anlayan bilge bir kad nd r. Önderli imizin "Zilan, özgürlü e yürüyen kad n özgürlük manifestosudur. O bir Tanr çad r. Hepimiz onun emireriyiz." Derken, Zilan'a hakketti i gerçek de eri vermekte ve ne kadar do ru anlad ortaya koymaktad r. Önderli imiz, "anlaman n adalet, anlaman n özgürlük" oldu unu Zilan' n eylemine kar k geli tirdi i özgürlük eyleminde çok çarp ortaya koymaktad r. Nedir bu eylem? Bu eylemlerden ilki Önderli imizin 1997 y nda gündeme koydu u kopu teorisidir. Bu teorinin özü; erkek egemen sistemin tüm çirkinliklerinden, kötülüklerinden, geriliklerinden, al kanl klar ndan, kad ve erke i kötürümle tiren, ki iliksizle tiren, biçimsizle tiren her türlü özelliklerinden kopu tur. Önderli imiz; "Zilan bunu ba ard , siz de O'nun yolda olacaksan z, siz de ba aracaks z'' diyerek geri-geleneksel ki iliklerimize kar bu teoriyi ya amsal lman n mücadelesini vermi tir. Zilan'a cevab n ikinci ve en radikal kar da, bir y l sonra, yani 8 Mart 1998 y nda Kad n Kurtulu deolojisi'nin ilan olmu tur. Ard ndan k sa bir zaman sonra kad n partile mesini gündeme alarak, kad partile tirerek, Zilan' n özgürlük eylemine kar en de erli özgürlük eylemini ortaya koymu tur. Önder APO, Zilan'a yolda olman n en güzel kar tüm kad nlar ya ayan Zilanlar haline getirerek geli tirmeye çal r. Zilan' bundan daha güzel ve do ru bir anlama biçimi olabilir mi? Zilan' n eylemi, Önderli imizi kad n özgürlü ü konusunda daha fazla derinle meye itmi tir. Önderli imizin özgür kad n aray lar , ilgilerini yükseltmi tir. Zilan, Önderli imizin "özgür kad n nas l olunur? Özgür kad n nas l ya ar? Özgür kad n nas l sava r?" sorular na yan t olu turmu ve bu konudaki aray lar n somutla mas olmu tur. Zilan' n bir özgürlük manifestosu olarak ele al nmas bu gerçe in bir sonucudur. Önderli imizin de ifadesi ile bazen bir ki ide tarih, tarihte bir ki ilik ifade edilir. Zilan bu tan ma denk dü en ki iliklerden biridir. Zilan'da ifadesini bulan köle kad ndan özgür kad na yükseli tir. Kölelik tarihinden özgürlük tarihine s çray r. Zilan, kad n özgürlük ideolojisinin ve onun örgütsel, siyasal ifadesi olan Kad n Özgürlük Parti'sinin beyni, yüre i ve ruhudur. Zilan'da somutlaan; yurtseverliktir, öz bilinçtir, öz güçtür, öz örgütlülüktür, mücadeleciliktir, estetik ve güzelliktir. Zilan'da somutla an; pland r, disiplindir, ciddiyettir, amaca kilitlenmedir, yüksek duyarl kt r, sorumluluktur, kararl k ve cesarettir. Zilan'da somutla an; büyük özgürlük tutkusu ve özgür ya am a r. Önderli imiz diyor ki; HAK KAT A KTIR, A K ÖZGÜR YA AMDIR! Bu anlamda Zilan, hakikate ula an a k kad r. Zilan, Tanr çala an, Melekle en, Afroditle en; zeki, duygulu, etkili, çekici, güzel ve güzelle tiren kad nd r. Zilan, özgürlü e yürüyen kad n KABE'sidir. Zilan özgürlü e kalkan kad n yönünü verdi i ufuktur. BESÊ ÎMAL 99 KOMÜNAR Lozan Konferans (Antla mas )'n n Güncelle tirilmesi Temelinde Kürt Sorununun Demokratik Çözümü Hakk nda Dü ünceler Lozan Konferans n gerçekle mesinin üzerinden 86 y l geçti. Birinci Dünya Sava'n n ertesinde ve bir anlamda sava sonucunda gerçekle en dünya siyasi co rafyas bu Konferansta karara ba lanm . Masa ba nda çizilen dünya siyasi haritas bu Konferansla devletler hukukunda me ruiyet zeminine oturtulmu ve denilebilir ki, en kazançl ç kan da Konferans n hakimi ngiltere olmu tur. Her ne kadar ba ta çok memnun olmasa da, elinde kalan co rafya üzerindeki hakimiyetinin devletleraras nda kabul görmesiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti bu Konferans n hem en keskin savunucusu, hem de "kazanan " olmu tur. Konferans kararla mas ndan önce Türkiye Cumhuriyeti kurulmam r. Konferann sürdü ü bir süreçte kurulacak olan devletin niteli inin cumhuriyet olaca na ili kin sa bir tart ma olmu , 24 Temmuz'da Konferans bitip kararla malara gidilmi , üç ay sonra, 29 Ekim'de de Cumhuriyet ilan edilmi tir. Bu iki ili kinin ba lant oldu u aç kt r. ngiltere'ye kar "aç k kap " ve Sovyet etkisi kullan lm r, ancak konumuz bu olmad ndan açma gere i duymuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin gidi at bu konferansla netle mi tir. Konferans kararlar kapsam nda o zamana kadar Osmanl mparatorlu u'nun topraklar say lan Musul Eyaleti, Osmanl 'n n bakiyesi üzerinde kurulan Cumhuriyet'in elinden al p ngiltere'nin topraklar haline getirilmi tir. Bu karar k sa bir süre için her iki devlet aras nda tart malara konu olmu , sonras nda Türkiye bu eyaleti sahiplenme yakla ndan vazgeçmi , Konferans n en keskin savunucusu olmu tur. Bunun da nedeni Kürt sorunudur. Birinci Dünya Sava 'n n parçalanma ve 100 payla lma konusu olan Osmanl topraklar nedeniyle, parçalanma ve payla lmaya konu olan ayn zamanda Kürdistan co rafyas ve halk yd da. Kürdistan co rafyas ve halk Birinci Dünya Sava 'na kadar ikiye parçalanm durumdayd . Osmanl mparatorlu u'nun topraklar parçalan p payla lmas neticesinde Kürdistan topraklar da parçalan p payla lm . ngiltere Musul Eyaleti'nin de içinde oldu u Osmanl topraklar n bir k sm i gal etmi , sömürgele tirmi ti. Ancak kendisini Osmanl topraklar sahibi olarak gören Türkiye Cumhuriyeti Kürdistan' n bir parças içerisine alan Musul Eyaleti'ni ilk ba larda ngiltere'ye b rakmak istemez, Konferans kararlar na ra men buradaki 'egemenlik' haklar ndan vazgeçmek istemez. Ya anan isyanlar ve bu isyanlar n arkas nda ngiltere'nin olmas veya yarat lan bu imaj, yeni kurulan Türk Devleti'ni taviz vermeye, Musul üzerindeki hak talebinden vazgeçmesine neden olmu tur. Bu Konferansta her ne kadar Türk delegasyonunun 'iki halk ad na yetkiyle konferansa kat ld ' söylense de, Kürt halk bu Konferansta temsil edilmemi tir. Dolay yla denilebilir ki, Konferansla birlikte yüzy lk bir isyan, çat ma ve bast rman n da fitili ate lenmi , sorunun taraf olan Türklerle Kürtler ngiliz politikalar n uygulama alaolmu lard r. Türk Devleti'nin cesaretle yaklap sorunu ve çözümünü ele almamas nedeniyle sorun kilitlenmi , çat mal bir halde bugüne kadar gelmi tir. Ya anan çat mal durumun Lozan Konferans 'yla ba lant oldu u kesindir ve ayet bu yakla m demez ve a lmazsa, çok daha uzun bir zamana yay laca da kesindir. Bundan dolay bir y ldönümünde Konferans derinli ine ele KOMÜNAR almak, de erlendirmek sorunun çözümü aç ndan hayati önemdedir. ldönümüne yakla rken öneminden dolay Önderli imiz Avukatlar yla yapm oldu u bir görü mede, Lozan Konferans 'n n güncellenmesi gerekti i söylemi , önermi tir. Lozan Konferans ve bu konferansta var lan kararla malar, sadece imzac devletler aç ndan de il, küresel çapta kararla malar olmu ve sonraki bir asra yak n zamand r tüm toplumlar , halklar ve devletleri ilgilendirmi , etkilemi tir. Bu konferann sonuçlar ndan hiç üphe yok ki, baz halklar daha fazla etkilenmi lerdir. Bunlar n en ba nda da Kürt halk gelmektedir. Kürt halk n ve topraklar n parçalanmas , payla lmas ve Kürtlerin yok edilme sürecine al nmas bu konferans sonucunda gerçekle en antla ma temelinde olmu tur. Lozan Konferans Hangi htiyaçtan Kaynakland Birinci Emperyalist Payla m Sava 'n n , tahrip edici sonuçlar kadar, sava sonras nda Ortado u, Osmanl mparatorlu u'nun hakimiyetindeki topraklar ve Afrika ba ta olmak üzere, dünyan n büyük bir ço unlu u payla ma tabi tutulmu tu. Bahsedilen topraklar n tamam na yak ngiliz ve Frans z sömürgeleri haline gelmi lerdi. Sava n ç kma nedeni de, sömürgelerin payla sorunundan kaynaklanm . ngiliz ve Frans z sömürgelerinin geni li i kar nda sonradan büyüyen bir güç haline gelen Almanya'n n sömürgelerden pay istemesi, yine Rus Çarl 'n n ayn niyetlerle sömürge payla nda iddia sahibi olmas ve gözlerini 's cak denizler'e dikmesi, Çar Nikola'n n 'Hasta adam' diye tan mlad Osmanl mparatorlu u'nun egemenli indeki topraklar payla mak istemesi, sava n geli mesinin temel nedenleri aras ndad r. Topraklar payla lmak istenen Osmanl mparatorlu u da, payla m sava nda iddia sahibi olan Almanya'n n yan nda sava a kat lm . Emperyalist devletlerin yan s ra, Osmanl mparator- lu u gibi yar -sömürge, sömürge devlet ve halklar da sava a kat lm lard . 1914 y nda ba layan sava 1918'de Almanya'n n ba çekti i ttifak Devletleri yenilmi lerdi. Bu, Sykes-Picot Antla mas çerçevesinde ba ta Osmanl mparatorlu u'nun hakimiyeti alndaki topraklar olmak üzere, dünyan n yeniden payla lmas engellememi tir. Ortado u'daki devletlerin haritas n olu mas da, ad geçen gizli antla ma temelinde gerçekle mi , haritalar masa üzerinde çizilmi tir. Hangi topraklar n hangi emperyalist devlete b rak laca yap lan bu görü meler temelinde gerçekle tirilmi , demografik yadikkate al nmadan toplumlar topraklarla birlikte parçalanm r. Ortado u'daki devletlerin haritalar na bak ld nda bu çok net ve rahatl kla görülebilir. Arap halk n 22 devlete parçalanmas , yine Kürtlerin 4 devletin s rlar na da lacak ekilde parçalanmalar bunu gösterir. Dahas haritalara bald nda devlet s rlar n cetvelle çizilip payla ld görülür. Topraklar n ele geçirilmesi ve payla lmas sahip olunan güçler temelinde gerçekle mi tir. ngiliz ve Frans z emperyalizmleri bu payla m sava mda en geni topraklar ele geçiren devletler olmu lard r. Ancak bunun hukuksal bir geçerlili i yoktur. Sömürge sava lar nda halklar n iradeleri ya da hukuk aranmaz, ama sömürge de olsa ele geçirilen topraklar üzerinde hak iddia edenlerin olmas , olas yeni sava lar n geli iminin engellenmesi için kaç lmaz olarak uluslararas ba lay olan hukuksal çerçeveye de ihtiyaç duyulur. Lozan Konferans , sava sonras ele geçirilen topraklar üzerinde sorunlar n-husumetlerin giderilmesini sa lamak amac yla toplanm r. Lozan Konferans 'na Kat mc Devletler ve Tart lan Sorunlar 20 Kas m 1922'de ba layan konferans, sa bir ara vermeden sonra, 24 Temmuz 1923'te sona ermi tir. Lozan Konferans 101 KOMÜNAR denilebilir ki, en uzun geçen konferanslar n ba nda gelir. Dünyan n yeniden payla lm olmas , taraflar n ve konu ba klar n çoklu u tart malar n hem çok uzun zamana yay lmas na, hem çetin pazarl klara neden olmas na ve hem de çok çetin geçen görü melerin k sa bir dönem için de olsa kesilmesinden sonra yeniden ba lam , 24 Temmuz 1923'te sonuçlanm r. Konferans n sonuçlanma tarihi, tart malar n ve son kararla malar n da imza alt na al nd tarihi göstermektedir. Konferansta tart ma konusu olan ve taraflarca çözüme ba lan p imzalanan kimi konular, bu uzun zaman dilimi içerisinde gerçekle mi lerdir. Konferansta 15 ba k üzerinden tart malar yürütülmü , antla ma konular imzalanm r. Bu tart lan ve antla mayla sonuçlanan konular n büyük ço unlu unda Türkiye taraf devletlerden biri olmu tur. Konferans n temel konusu, sava n sonuçlar ortadan kald rmaya yönelik olmu tur. Ancak bunun d nda farkl tart ma konular da gündeme gelmi , tart lm , antla malara var lm r. Örne in, az nl klar önemli tart ma konular ndan biri olmu lard r. Türkiye'de ya ayan Gayr-i Müslim halklar n haklar n garantiye al nmas , yine Trakya'da, Yunanistan devlet s rlar dahilinde ya ayan az nl klar n korunmas hakk ndaki antla ma da, müttefik devletler ile Yunanistan aras nda imzalanm r. Konferans geni kat ml gerçekle mi tir. Konferansa taraf olarak; Türkiye, ngiltere, Fransa, Japonya, Yunanistan, Yugoslavya, Romanya, talya, Bulgaristan ve Rusya kat lm lard r. Konferans belgelerinin baz hükümlerine Belçika ve Portekiz'in kat ld klar na dair protokol da imzalanr. Lozan Konferans 'n n bitimine ait belge de; Türkiye, ngiltere, Fransa, talya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Belçika, Portekiz taraf ndan imzalanm r. Lozan'daki Türk Heyetinin Temsiliyeti ve Tart malar Henüz cumhuriyeti ilan etmemi olan Türk Devleti'ni, D leri Bakanl görevini yürüten smet nönü ba kanl ndaki heyet temsil etmi tir. Heyette parlamento üyesi 102 Kürt Milletvekilleri de yer alm lard r. 2 Kürt Milletvekili heyetle birlikte Lozan'da bulunurlarken, 66 Kürt Milletvekili de imzalad klar belgelerle heyete destek sunmu larr. Çünkü heyet, Türk ve Kürt halklar ad na konferansa kat ld iddia etmi , tek imza hakk kullanm lard r. Yani Kürtler taraf ve imza yetkisine sahip bir güç olarak de il, Türk heyeti içerisinde yer alarak; imza yetisini de Türk heyetine devre ederek haklar ndan ve kendi ba na tart malara kat lmaktan vazgeçmi tir. Hukuksal bir geçerlili i olmasa da, iddia olunur ki, konferans n kat mc lar Türk heyetine Kürtleri temsil edecek heyeti sorduklar , Türk heyetinin de, kendilerinin Türk ve Kürt halk n ortak heyeti olduklar , heyette bulunan iki Kürt Milletvekili'ni de bunun göstergesi ve Kürtlerin heyet içindeki sözcüleri olarak gösterdiklerini, 66 milletvekilinin imzalad klar ve heyetin kendilerini temsil yetkisinde oldu unu gösteren belgenin, heyetin iki halk ad na konu ma yetkisinde oldu unun kan olarak gösterildi i yönündedir. Hatta Harput Milletvekili Hasan Hayri Bey'in Kürt milli k yafetleriyle çekilen resimlerinin de bu amaçla kullan ld söylenmektedir. Bunlar heyetin iki halk n ortak ç karlar temsil yetkisinde oldu unu göstermek için kullan lm , 'ikna' edici olmu tur. Yukar da adlar sayd z kat mc devlerin çoklu unun yan s ra, Konferans rl kl olarak Türkiye ile ngiltere, Fransa, Yunanistan, talya ve Bulgaristan aras nda geçmi tir. Tüm bu devletlerin Türkiye'yle ya ad klar toprak sorunlar olmu tur. Yunanistan ile Bulgaristan' n a rl kl olarak s rlar n olu turulmas ve bu her üç ülkede, kar kl olarak toplumlar n az nl k haklan korunmas temelinde gerçekle mi , yine bar anla malar ba ka imzac kat mc larla birlikte bu ülkeler aras nda imzalanr. Türkiye ile ngiltere, Fransa ve talya aras ndaki tart malar ise; i gal edilen topraklar n gelece i hakk nda olmu tur. Fransa, KOMÜNAR talya ve Yunanistan' n Anadolu'da i gal edilen topraklardan çekilmeleri her ne kadar daha önceleri gerçekle mi olsa da, i galin hukuken son bulmas bu konferansla birlikte gerçekle mi tir. Ancak Irak, Suriye ve Kürdistan' n bu ülke s rlar içerisinde kalan k mlar ndaki i galin devam ve çizilen s rlar a rl kl tart ma konular olmu tur. Bu co rafyada ya ayanlar Kürtler olmas na ra men, yukar da belirtti imiz heyetin temsiliyet yetkisinin olu mas durumu, Kürtlerin direkt taraf olmas ve kendi haklar savunmas engellemi tir. Ortak temsiliyet yetkisi yanl olmamakla beraber; ilgili yasa, sözle me ve antla malarda ortakl n i lenmesi ve haklar n çerçevesinin çizilmesi gerekirdi. Bu olmad için ba lay yaklamlar ortaya ç kmam , Kürtlerin haklar kullanmalar gerçekle memi , bugüne kadar sark p gelecek olan sorunlar n kap lar ard na kadar aç lm r. Bunda ngiliz Devleti'nin bilinçli yakla mlar n oldu u da söylenebilir. Türkiye ile Fransa aras ndaki sorunlar daha erkenden çözülmü tü, ancak ngiltere ile olan sorunlar çözülmemi ti. Konferans n en uzun süren ve toplant içinde çözülmeyen denilebilir ki tek sorunu Musul sorunu olmu tur. O dönemler Kerkük de dahil Güney Kürdistan topraklar Musul Eyaleti olarak tan mlan yordu. Musul Eyaleti, petrol kaynaklar son derece zengin olan bir aland ve dolay yla da di er egemenemperyalist devletlerin en fazla sahip olmak istedikleri alanlar n ba nda geliyordu. I. Dünya Sava s ralar nda Ortado u'nun payla esas alan gizli Sykes-Picot anla mayla Musul Fransa'ya b rak lm . 30 Ekim 1918'deki sava bitiren Mondros Mütarekesi imzaland zaman bu alan Türk Devleti'nin elinde bulunuyordu. Mütarekeye konulan "Müttefikler, güvenliklerini tehdit eden bir durum ortaya ç karsa, herhangi bir stratejik yeri i gal hakk na sahip olacakt r" maddesine dayanarak bu alan i gal eder ve 1920 San Remo Antla mas ile de kendisine rak r. Türk Devleti, 'etnik ve co rafi' ne- denlerden ötürü bu alan n kendisine b rak lmas ister, ancak ngiltere bunu kabul etmez. te Lozan'da üzerinde en çok tart lan bu konu olur. Konferans sürecinde bu konu sonuca ba lanamaz ve al nan karar, dokuz ay içerisinde bir sonuca var lmas yönünde olur. ayet bu süre içerisinde herhangi bir karara var lamazsa, sorun Milletler Cemiyeti'ne götürülecek, soruna orada kal çözüm bulunacakt r. Milletler Cemiyeti de San Remo Antla mas 'n n kararlar onaylayarak Musul'u ngiltere'ye b rak rken, ngiltere'nin hak iddia etti i Hakkari'yi de Türk Devleti'ne b rak r. Türkiye her ne kadar Musul'da plebisit yap larak karara gidilmesini Milletler Cemiyeti'nden istese de, ngiltere bunu kabul etmez. Bu arada ya anan eyh Said syan ve Türk Devleti'nin çözmedi i Kürt sorunundan dolay olas ba ka isyanlan geli mesini engellemek için Musul üzerindeki hak iddias ndan vazgeçer ve Lozan'da çözülmemi olan bu sorunu, 5 Haziran 1926'da ngiltere ile imzalad ikili anla mayla sonuca ba larlar. Lozan Konferans 'nda al nan kararlar TBMM'de de onaya sunulur. Konferans kararlar 23 A ustos 1923 günkü oturumda 340, 341, 342 ve 343 say kanunlarla kabul edilir ve yasala rlar. Musul'un ngiltere'ye rak lmas Lozan Konferans sonras nda da gerçekle se de, uygulanacak prosedür bu kanunlarla kararla lm oldu undan, sonuç onaylanm olur. 5 Haziran 1926'daki anla ma yine TBMM'de onaylanarak yürürlü e girer. Lozan Antla mas Türkiye Cumhuriyeti'nin Ba ms z Bir Devlet Olarak Tan nmas Sa lam r Osmanl mparatorlu u 600 y l kadar bir süre varl sürdürmü tür. 1300'le birlikte kurulu u do rultusunda ad m at lan Osmanl mparatorlu u, 1600'lere do ru doruk ça ya am , çok geni topraklar üzerinde egemenlik yürütmü tür. Orta Avrupa'ya kadar yay lan mparatorluk, bu tarihlerden itibaren gerileme sürecine girmi , kendisini yeni- 103 KOMÜNAR leyememi , Avrupa devletleri kar nda sürekli toprak ve egemenlik yitimine u ram , 1800'lerin ba na gelindi inde Balkanlar hariç Avrupa'da i gal etti i topraklar n tümünü terk etmek zorunda kalm r. 1800'lerin ortalar na do ru ise mparatorluk vard , ama etkisi kalmam . Afrika'n n tümünü yitirmesi, S rbistan ve Mora Yar madas 'ndan yenilerek çekilmek zorunda kalmas , giderek Anadolu, Bakanlar n bir k sm ve Hicaz elinde kalan imparatorluk, sadece co rafik olarak de il, askeri ve ekonomik olarak da tarihinin en zorlu ve daralm dönemine girer. Yenilenme, geli me istek ve çabalar olsa da, geli en Avrupa kapitalizmi kar nda bunu ba aramaz. Gerek ngiliz, Frans z ve Alman devletleriyle geli tirdi i ikili ili kiler olsun, gerekse yay nlam oldu u Tanzimat ve Islahat fermanlarla yar sömürge bir duruma gelir. 1900'lerin ba nda ise Hicaz, Yemen ve Balkanlar'dan da yenilip toprak kaybetmesi neticesinde Anadolu'ya s p kal r. mparatorluk hakk nda yap lan 'Hasta adam' de erlendirmeleri ve payla ma isteklerinin yüksek sesle dile getirilmesi bu tarihlerden itibaren geli ir. mparatorluk ismen vard r, stanbul'da bir hükümet de vard r. Ancak mparatorlu un varl görüntü ve isimden ibarettir. ç politikalar , iç ticareti bile ngiltere ve Fransa taraf ndan belirlenir hale gelmi tir. mparatorlukta herhangi bir irade kalmam r. Borçlar ödeyebilecek durumda de ildir. Duyun-u Umumiye ngiltere ve Fransa'n n borçlar tahsil etmek amac yla kurulur. Asl nda Osmanl mparatorlu u ömrünü çoktan tamamlam durumdad r. mparatorluk, son iki yüzy çökmeden ya ayabilmi se, bu, ngiliz ve Frans z sömürgecilerinin bunu karlar na görmelerinden kaynaklanm r. mparatorlu a kabul ettirilmi olan kapitülasyonlar ve yay nlanan fermanlarla iç ticaretin de denetim al nmas , sömürge imparatorluklar aç ndan varl na son verilmesinden daha karl bir durumu ifade ediyor- 104 du. mparatorlu un ngiltere, Fransa ve Almanya aras ndaki denge durumlar ndan yararlanarak ömrünü uzatt da buna eklenebilir. 1912 Balkan Sava ve yenilgisi, yine Yemen ve Hicaz'da ald yenilgi ve toprak kayb na u ramas , I. Payla m Sava 'na do ru giden süreci, mparatorluk aç nda sonun ba lang haline getirmi tir. ttifak Devletleri saf nda, Almanya'n n yan nda sava a girmesi ve bu blo un da sava tan yenilgiyle ç kmas , mparatorlu un 600 y ll k varl n sonu olmu tur. Sava sonras nda stanbul'da bir hükümet olsa da, bu hükümetin kukla bir hükümet olmas ndan ba ka bir rolü olmam r. Zaten Anadolu topraklan büyük ço unlu u da i gal alt nda oldu unda, stanbul hükümetinin egemenlik rlar ç Anadolu'nun bir k sm n ötesine geçmemi tir. Gerisi i gal alt dad r. Yeni kurulan Türk Devleti, Osmanl bakiyesi üzerinde kurulmu tur. Ankara merkez al narak yürütülen kurtulu mücadeleleri bir taraftan, i galci-sömürgecilerle yürütülen müzakereler ve bu müzakereler sonras nda Osmanl 'n n egemenlik alanlar n bir k sn i galci-sömürgeci güçlere b rak lmas kar nda, Anadolu'daki baz i gallerin son bulmas ve bu topraklar n yeni kurulan devletin denetimini, Ankara hükümetinin etki ve iktidar alanlar geni letmi tir. MisakMilli s rlar n günümüz Türkiye s rlana indirgenmesi, bunun uluslararas anla ma ve sözle meler taraf ndan da kabul görmesi Lozan Konferans 'yla gerçekle mi tir. Lozan Konferans , Ankara hükümetinin Anadolu'da ya ayan halklar n tek temsilcisi olarak onaylam r. Bugün halen Türk Devet yetkililerinin Lozan Konferans 'n devletleri aç ndan büyük bir ba ar olarak yorumlayan de erlendirmelerinin alt nda yatan neden budur. Yeni kurulan Türk Devleti, ilk ba larda devletin niteli ini tan mlamam r. Her ne kadar ba lang çta Sultanl ve sonras nda da Hilafetin varl na son verse ve 'modern devlet' görünümü alsa da, devletin niteli ine KOMÜNAR ili kin bir tan mlamada bulunulmam r. Devletin niteli inin Cumhuriyet olarak tamlanmas , Lozan Konferans 'ndan sonra olmu tur. Türk ulus devleti ve üniter yan uluslararas bir antla mayla, uluslararas hukuk ve devletler taraf ndan tan r duruma gelmesi, Türk Devleti'ni Cumhuriyet ilan na yöneltmek kadar, kendisine güvenmesini ve ba ar sa lam r. Lozan Konferans 'ndaki Ba ar Sorunlar Çözmeye Yetmemi tir Konferans, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin devletler nezdinde tek temsilci olarak tan nmas sa lam r. Belki k sa dönem ç karlar aç nda Türkiye'ye baz eyler de kazand rm r. Ayn topraklar ve yönetim alt nda ya ayan etnik yap lar n ve halklar n haklar tan mamay bir ç kar yakla olarak görülmü , de erlendirilmi olabilir. Ancak bugünden bak ld nda bunun Türkiye aç ndan bir yarar getirmedi i daha net görülebilir. Gerçi Anadolu'da Türkiye Cumhuriyeti egemenli i alt nda ya ayan ve haklar kullanmayan bir Kürt halk kalm r. Gayr-i Müslim halklar n haklar Lozan Konferans 'nda garanti alt na al nm , bir tek Kürtler bu Antla mada an lmam , haklar ve haklar n s rlar belirlenmemi tir. Her iki halk ad na temsil kabiliyetiyle Konferansa kalan heyet, tek halk ad na hareket etmi , di er halk yok saym r. Bu tarihsel aç dan bir ba ar olarak deerlendirilemez. Çünkü bu yakla mla yüz la yay lan bir isyan, çat ma, bast rma ve katliamlar n geli mesinin kap aralam r. Ve bu nedenden hareketle de Türkiye'nin geli mesi ve ilerlemesinin önü kesilmi tir. Bundan daha da önemlisi bin y ld r ortak bir kaderi payla an, her dönemde ve her ko ul alt nda birlikte hareket eden, kader tayin edici dönemlerde bile asla kendisini yaln z rakmayan Kürt halk yok sayma ba lam r. Cumhuriyetin kurulu ve kurtulu sava y llar dikkate al nd nda, Kürtlerin Cumhuriyet'in kurulu undaki katk lar n ne düzeyde oldu u ve söylediklerimizin anlam iyi de erlendirilebilir. Bugün e er halen bir Kürt sorunundan ve bu sorunun çözümsüzlü ünden, çat mal ortamdan bahsediliyorsa, kesinlikle bu yakla m ve bu tarihsel süreçle ba lant r. Dolay yla tarihin bu geçmi dönemine bak p yeni de erlendirme ve kararlara gitmek bir ihtiyaç olman n ötesinde, zorunluluktur. Lozan Konferans ve buna dayanan antla ma uluslararas statüde bir devlet ortaya karm r. Bu devlet, egemenli i halka dayand ran, yetkiyi de halktan alan bir yönetim modeli olarak cumhuriyeti benimsemi , ilan etmi tir. Yüzlerce y l imparatorluk olan ve slam Dini'nin en yüksek temsili olan Hilafet'e yüzy llarca merkezlik yapm olan toplum içinde iktidar n kayna halka dayand ran cumhuriyetin ilan na gitmek önemliydi. Kayna halktan alan cumhuriyetin demokrasiyle tamamlanmas , iktidar n kayna n da halk n kendi eline verilmesi daha tam bir model ortaya ç karacakt . Ancak Lozan Konferans 'nda sa lanan ba ar , ayn zamanda cumhuriyetin demokratikle mesini de engellemi tir. Devlet yöneticileri ya demokratikle meyi kendi ç karlar na görmemi lerdir, ya da zihniyet ve güçleri buna yetmemi tir. nanc z odur ki, bu sadece isteksizlikten de il, zihniyet ve güç yetersizli inden kaynaklanm r. E er böyleyse, bu tarihsel sürecin güncelle tirilmesi, demokratik aya n sa lamla lmas ve cumhuriyete demokratik niteli inin kazand lmas gerekir. Ne Osmanl mparatorlu u sürecinde, ne de Lozan öncesi Ankara hükümeti sürecinde Kürtlerin inkar edilmesi gibi bir yakla m ya anmam r. Dönemin belgelerine bakt zda, iki halk n kader birli iyle kar la z. Kurtulu sava nda ayn ordu saflar nda, s rt s rta, omuz omuza mücadele etmeleri, ayn mevzide çarp p ehit dü meleri bir yana, kararla malar da ayn yaklam temelinde olmu tur. Ankara hükümetinin henüz hükümet olmad , stanbul hükümetinin tek temsilci oldu u, Mustafa 105 KOMÜNAR Kemal'in Anadolu'ya geçti i ve kurtulu mücadelesini ba latt ilk günlerde ve ilk belgelerde mücadelenin birlikte yürütülece i karar n yan s ra, haklar n düzenlenmesi de yer al r. Türkiye'nin ilk Anayasas olarak da kabul edilen Amasya Tamimi'ndeki yakla mlar, e itlikçi i ve birlikteli i savunur. nkarc bir yakla m yoktur. Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin ald kararlar da ayn temeldedir. Dolay yla bir inkar yakla buralarda da yoktur. Zaten bir inkar, yok sayma durumu olsa, Kürtlerden destek almalar bir yana, kurtulu sava ba ar yla sonuçland rmalar da mümkün olmayabilirdi. Mustafa Kemal bunun bilincindeydi ve bundan dolay r ki, Kürt milli k yafetlerini giymi , Kürt a a, bey ve eyhlerinin deste ini almak için ne gerekiyorsa onu yapm r. Hukuksal zemin itibariyle de benzer bir durum ya anm r. TBMM'ye al nan üyeler yerle ik olduklar alanlar n ya da etnik yap lar n adlar yla ça lm , meclise üye al nm lard r. Lazlar Mecliste Laz Mebuslar olarak yer ald gibi, Kürtler de Kürt Mebuslar, ya da Kürdistan Mebuslar olarak yer alm lard r. Bu herhangi bir soruna yol açmam , tam tersine hükümetin demokratik yap lanmas sa lam r. Kurtulu sava na Anadolu'da ya ayan her halk n gönüllü, istekli ve çekincesiz kat lmas sa lam r. 1920'de kurulan Meclisin bu yakla , ilk anayasan n da çerçevesini olu turmu tur. 1921 Anayasas bu demokratik zemin üzerinde gerçekle mi , dolay yla her halk n kendisini temsil etme özelli i bu Anayasa'da ifadesini bulmu tur. Yine ayn dönem ve tarihlerde Mustafa Kemal'in Kürdistan'daki il ve ilçe yöneticilerine gönderdi i telgraflarda Kürt sorununu demokratik ve özerk yaklam temelinde ele ald görülmektedir. Bursa Ulu Camisi'ndeki Cuma Hutbesi'nde dile getirdikleri de, Lozan Konferans 'ndan sonraki yakla mdan çok farkl r. Tek heyetin iki halk temsil yetkisiyle donat lmas ancak bu kadar büyük bir ba k, inanç ve güvenle gerçekle ebilirdi; Yunan ordular Eski e- 106 hir'e yakla nda, elinde kazma-kürek meclisin önünde mevzi kazmaya herkesten önce Kürt mebuslar n (Dersim Mebuslar ) ko malar n, 'ya buray koruruz, ya burada ölürüz. Hiçbir yere gitmiyoruz' demelerinin alt nda bu yakla m yatmaktad r. Ancak Türk Devleti'nin Lozan Konferans ve kararla mas ndan, özellikle de Cumhuriyetin ilandan sonra bu yakla de mi tir. 1924 Anayasas , 1921 Anayasas ve Sivas, Erzurum Kongreleri'nin kararlar na, Amasya Tamimi'ne kar t yakla mlar içermi tir. Orada kabul edilen, tan nan haklar n hepsi ortadan kald lm , inkar, yok sayma ve giderek imha benimsenen temel yakla m haline gelmi tir. Bir dönem ngilizlere kar Kürtlerin güvencesinde Musul'da plebisit isterken, aradan geçen Birkaç ay sonras nda Kürt halk na duyulan büyük güvensizlikle hareket edilmi tir. Buna her ne kadar eyh Said syan ve isyan n yürütücülerinin ngilizlerle ili kileri gerekçe gösterilse de, 1924 Anayasas bu isyan n geli mesinden önce haz rlanm r. Dolay yla yakla n bundan öte bir ey oldu u açktr. Görülen o ki, Lozan Antla mas Türk Devleti ve Cumhuriyet'in temsilcileri taraf ndan yanl yorumlanm r. Adeta ulus devlet gibi, Türk ulusla mas da bu temele dayand lmak istenmi tir. Kürtlerin yoklu u üzerine yeni devlet ve ulus inas na yönelinmi tir. Lozan'a dayanarak geli tirilen bu yakla m sorunlar ortadan kald rmam , tam tersine içinden ç lmaz hale getirmi tir. 1925 eyh Said syan 'yla ba layan bu çat mal süreç, onlarca isyan n geli mesine ve bir o kadar da basrman n ve katliamlar n ya anmas na neden olmu tur. ngilizlerin oyunlar görülmemi , yapmak istedikleri anla lmam r. Parçal ve çözülmeyen Kürt sorunu, Türkiye ba ta olmak üzere sorunun sahibi devletlerin zay f karn olarak i lenmi , bu devletlerin bu araç kullan larak ba ml hale getirilmeleri sa lanm r. 100 y ld r bölge Kürt sopas kullan larak yönetilmektedir. Bu durum görülmemi , ayn zamanda sorunu ele al tarz nda, yani zihniyette de iklik olmad için sorun da a lamam , Kürt direni i yeni bir biçimde, ama çok daha kapsaml ve derinlikli olarak geli mi ve halen de devam etmektedir. KOMÜNAR Lozan' n Güncellenmesi Kürt Sorununun Demokratik Temellerde Çözülmesi çin Gerekli Zemini Yaratacakt r 1923'teki Lozan Konferans sorunu bütünlüklü çözememi tir. Sorunu bir yönüyle çözmü , bir yönüyle de kilitlemi tir. Türkiye cephesinde sorunlar 'çözülmü ', Kürtlerin cephesinde sorun çözülmek bir yana daha da karma kla arak devam etmi tir. Cumhuriyet kurularak ilk ad m at lm , ama demokrasi ad gerçekle memi tir. Lozan Konferans (Antla mas )'n n güncellenmesi sorunun bu özelliklerini ortadan kald racak; Cumhuriyeti demokratikle tirecek, Kürt sorununu da Demokratik Cumhuriyet ekseninde kal olarak çözecektir. 1923'te iki halk ad na konferansa kat lan heyetin yapamad , bu güncelle tirme temelinde gerçekle tirilebilecektir. Lozan Antla mas s rlar çizmi tir. Türkiye çizilen bu s rlar devletin üniter yap n olmazsa olmaz olarak ele alm r. Kürtler mevcut s rlara dokunmadan, üniter yap bozmadan da sorunlar n çözülebilece ine inanmaktad r. Demokratik Cumhuriyet yönetimi alt nda Kürtler temel haklar güvence alt na al nabilece ine, herhangi bir ayr k ve parçalanmaya meydan vermeden sorunun çözülebilece ine inanmakta, inanman n ötesinde bunu savunmaktad r. Ayr bir devlet ne gerekli, ne de bir ihtiyaçt r. Devletin demokratik toplumu yaratmaya katk bir yana, engeldir. Çok sada devletin varl ayet sorunlar n çözümü anlam na gelmi olsayd , 22 devletli Arap toplumunda herhangi bir sorunun kalmam olmas gerekirdi. Oysaki en fazla sorun bu devletlerin çat alt nda ya anmaktad r. Dolay yla Kürt Özgürlük Hareketi Kürt renkli de olsa, yeni bir ulus devletin, yeni bir sorundan ba ka anlama gelmeyece ini düünmektedir. Ve Kürt Özgürlük Hareketi ideolojik olarak da ulus devlete kar r ve bunu ç kmaz sokak olarak görmektedir. Her ulusa bir devlet, ya da her devlete bir ulus yakla ne gerekli, ne de do rudur. Bu sava lar ve kan dökülmesini ço altmaktan ba ka bir i e yaramayacakt r. Birden fazla halk n ayn çat alt nda ya ayaca ulusal devlet yakla mlar n daha do ru oldu unu ve demokratik bir yap alt nda da bunun mümkün oldu una inanmaktad r. Demokratik Cumhuriyetin çat alt nda haklan çözemeyecekleri bir sorunlar olmayacakt r. Halklar demokratik birlikler alt nda ili kilenmenin yol ve yöntemlerini bulacak, herhangi bir çat maya meydan vermeyeceklerdir. Lozan' n güncellenmesi, çözülmeyen bu sorunlar n çözümünü gerçekle tirecek, bin y ld r birlikte ya ayan her iki haln sorunsuz birlikte ya amalar sa layacakt r. Demokratik Cumhuriyet çat alt nda Kürtlerin kendi aralar nda s rlar kald rmadan ili kilenmeri de mümkün olacakt r. Lozan' n güncellenmesiyle bu da imkan dahiline girecek, Kürtlerin kendi demokratik sistemlerini kurmalar n önü aç lacakt r. Sonuç Yerine: Kürt sorunu yüzy n en önemli sorunlar ndan biri olmu tur. Onlarca isyan ve bast rma ya and , ama sorun çözülemedi. nkar, imha ve buna kar isyan ve direni toplumlar n enerjilerini önemli oranda emdi, geli melerini engelledi. Emperyalist devletler kendi ç karlar güvenceye alabilmek ve sorunun taraf olan devletleri kendisine ba ml hale getirmek için bu sorunu hep kulland , sorunun çözülmesini istemedi. Çünkü sorunun çözülmesi demek, bu güçlerin ç kar kayb na u ramalar demek olacakt r. Bundan dolay r ki, sorunun çözülmemesi için; 'tav ana kaç, taz ya tut' demi lerdir. Halklar aras nda geli ebilecek birlik, emperyalistlerin bu yakla mlar na son verecektir. Önderli imiz y llard r bu oyunlar bo a ç karmak ve halklar aras nda birlik yaratmak için çabalad durdu. Son 10 y ld r mral sistemi alt nda tek ba na tutulmas na ra men, sorunun çözümü için yap lmas gerekenleri en ince ayr nt na kadar gösterdi. Lozan' n güncellenmesini projesini de bu kapsamda ele al p geli tirdi. Önderli in felsefesi; öl ve öldür de il, ya a ve ya att r; böl ve parçala de il, birle tirmek ve bütünle tirmektir. Önderli in yeni paradigmas n esaslar bu çerçeve olu turmaktad r. nan yoruz ki, Önderli in paradigmas temelinde birle en ve sorunlar çözen halklar kazanacak; hile, oyun ve sorunu çözümsüz b rakmak isteyenler kaybedeceklerdir. KOMÜNAR 107 KOMÜNAR TÜRK YE N GEREKL OLAN YEN B R ANAYASADIR Yeniden Yap lanma Türkiye çin Bir htiyaçt r Türkiye'de siyasal aç dan as l gündemi olu turan anayasa tart malar giderek daha yo un bir boyut kazanmaktad r. Asl nda bunun böyle olmas da gerekmektedir. Hatta bu yo unla man n biraz geç kald söylemek de mümkündür. Çünkü Türkiye'nin içerisinde bulundu u durum hem toplumsal hem de siyasal aç dan yeniden yap lanmay gerektiren bir boyut kazanm hale gelmi tir. Türkiye'nin toplumsal olarak yeniden bir çözümlemeye tabi tutulmas gerekti i aç kr. Toplumsal ve siyasal alanda ya anan geli meler de bunu gerekli k lmaktad r. Türkiye'de toplumsal durum de erlendirilirken ne Cumhuriyetin ilk kuruldu u y llarla, ne de 1950'lerden 1990'lara kadarki süreçte ya ananlarla k yaslanamayaca gerçe i de böyle bir yakla gerektirmektedir. Gelinen a amada toplumun yeniden kendini biçimlendirmesi gerekirken, siyaset kurumlar n da buna göre bir ekilleni içerisine girmesinin gerekti i aç a ç km r. Toplumun alaca biçim ve siyaset kurumlar n ekilleni indeki rolü itibariyle de bu de iklik içerisinde anayasan n rolü belirgin bir ekilde önem ta maktad r. O nedenle, ya anan anayasa tart malar toplumsal ve siyasal deim sorunlar na da çözüm getirebilecek bir özellik ta maktad r. Toplumsal alanda ya anan geli meler, toplumu meydana getiren güçler aras nda yeniden bir konumlan ve ili kiyi zaruri hale getirmi tir. Bu yararlan lan haklardan, üretimden elde edilen kazanc n payla na kadar geni bir alan kapsamaktad r. Toplumun büyük bir kesimini olu turan emekçilerin art k eskisi gibi ya amak istememeleri, refah düzeylerinin artmas talepleri ve var 108 olan haklardan sadece sözde de il kelimenin gerçek anlam ile yararlanabilme olanaklar n yarat lmas istemleri bu gerçe in do rudan bir ifadesi olmaktad r. Bununla birlikte egemenlerin de art k eskisi gibi ülkeyi ve siyaseti yönlendirmeleri, yönetmeleri olanakz hale gelmi ve kendi aralar ndaki birlik bozulmu tur. Gerek yönetilenlerin gerekse de yönetenlerin içerisinde bulundu u bu durum, Türkiye'nin toplumsal ve siyasal gerçekli ini ifade etmektedir. Siyasal aç dan buna kaos demek de mümkündür. Türkiye'nin ya ad bu kaos durumunu a mak için ise, seçenekler çok fazla de ildir. Bu sorunlar toplumsal uzla içerisinde etkisi devrim gücünde olan bir çözüm ile a lacakt r. Bunun d nda bir seçenek görünmemektedir. Ça n içerisinde bulundu u durum ve Türkiye'deki toplumsal güçlerin örgütlenme düzeyleri devrim seçene ini (20. Yüzy lda gerçekle tikleri hali ile) zay f bir konumda tutarken, gücü devrim etkisinde olan toplumsal uzla daha çok KOMÜNAR öne ç karmaktad r. u anda Türkiye'nin gündeminde olan da budur. Türkiye'de toplumsal bir uzla gerçekle ebilecek mi yoksa gerçekle meyecek mi? Tabi bu sorunun cevab burada önem kazanmaktad r. Çünkü Türkiye'nin içerisinde yaad ko ullara ra men sa lanmas gereken toplumsal uzla önünde ciddi engeller bulunmaktad r. Bu ciddi engellerin toplumsal uzla ile a lma olas zay f görünmektedir. Bu olgu, içerisinde bulunan süreci daha karma k hale getirmektedir. Bu, ayn zamanda içerisinde bulunulan süreç de gerekli olan toplumsal uzla n devrimci bir rol tamas gerekti ini de ortaya koymaktad r. Bu anlamda, ya anan kaosun a lmas nda gerekli olan toplumsal uzla n devrimci bir özellik ta mas gerekti ini de burada söylemek gerekmektedir. Kürt Özgürlük Mücadelesi, içerisinden geçilen bu sürece devrimci özellik katan bir rol oynamaktad r. Türkiye'de toplumun ve siyaset kurumlar n yeniden yap land lmas bir ihtiyaç haline getiren faktörlerin en önemlilerden birini Kürt Özgürlük Mücadelesinin olu turmas da, böyle bir de erlendirmeyi hakl k lmaktad r. Bugün Türkiye'nin toplumsal ve siyasal yap n çözülmesinde Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin oynad rolü yads yan da bulunmamaktad r. Toplumsal uzla ön planda olsa da, içerisinden geçilen sürecin devrimci bir özellik ta burada bir kez daha belirtmek gerekmekte yarar vard r. Bu an Türkiye aç nda büyük bir önem ifade etmektedir. Bu ayn zamanda Türkiye'nin gelece ini belirleyen bir süreç içerisinden geçildi i anlam na da gelmektedir. O nedenledir ki çok karma k, çat mal ve ayn zamanda çözüme en yak n bir süreç içerisinde olundu unu da göstermektedir. Kaos süreçlerinin temel bir özelli i de budur. Bir yanda çeli ki ve çat ma en yo un düzeyini ya arken, di er yanda da çözülmeye en yak n olan an ifade eder. Böyle süreçlerde örgütlü, haz rl kl ve güçlü olan kesimlerin durumu lehlerine çevirerek yön- lendirme olas söz konusu olmaktad r. Türkiye'de de böyle bir mücadele ya anmakta ve süreci kendi lehlerine çevirmek isteyen güçler aras nda da k yas ya bir mücadele sürmektedir. Bu mücadele hem kendi aralar nda birli i bozulan egemenler aras nda, hem de toplumsal kesimler ve egemen güçler aras nda sürmektedir. Bu güçler arandaki mücadele Türkiye'nin siyasal aç dan gelece ini belirleyecek bir özellik ta maktad r. Türkiye'de bu gerçe i nerede ise kabul eden bulunmamaktad r. En fazla bu gerçe i egemen güçlerin kendisi görmekte, ona göre de bir yakla m içerisine girmektedirler. ktidar orta olan egemen güçler aras ndaki çeli ki ve çat ma bunu göstermektedir. Bir yanda ittihatç gelene in devam olarak nitelendirilebilecek asker-sivil bürokrasi, di er tarafta AKP-Fettullahç lar aras ndaki çeli kiler; her iki güç aras ndaki çeli kiler ve mücadele de bu temelde geli mektedir. 2000'li y llara kadar Türkiye'de ittihatç gelenek devlette hakim güç konumundayd . Her ne kadar oligar ik yap lanma içerisinde birlikçi ile orta s flar diye adland rabilece imiz kesimler bulunsa da, bu ittihatç gelene in kesin tahakkümünden bahsetmek olanakl yd . Zaman zaman gerçekle en askeri darbeler de bunun somut kan r. 2000'lerden sonraki süreçlerde ise, oligar ik yap lanma kendi içinde çözülmeye, farkl iktidar odaklar aras nda yer de imi kendini dayatmaya ba lam r. ABD'nin Ortado u'ya yeniden bir biçim vermeye çarken, ml -i birlikçi slam'dan yararlanma anlay n da etkisi oldu. Bu, herhangi bir etkiden daha çok Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yeniden ekilleni inin çerçevesini belirler bir konum kazand . Buna göre, Cumhuriyet'in kurulu unda rol oynayan ittihatç gelene in ihtiyaçlar kar layamaz duruma gelmesi, onun daha geri bir plana çekilmesi, bunun kar nda da ABD'nin ml -i birlikçi slam projesini pratikle tirme de rol atfedilen AKP-Fettul- 109 KOMÜNAR lahç kesimin öne ç kar lmas gündeme getirildi. Uzun bir süredir Fettullahç kadrolar n devlet bürokrasisinde konumland lmas , AKP kadrolar n haz rlanarak temel iktidar organlar na yerle tirilmesi ve hükümete getirilmesi bu çerçevede gerçekle tirilmi tir. Bu temelde iktidara haz rlanan AKPFettullahç lar önce iktidara ortak edilmi lerdir. Gelinen a amada bu kesim, iktidar ortakl ile yetinmemekte ve tamam ile devlet iktidar na hakim hale gelmek istemektedir. Bu gün ittihatç gelenek ile AKPFettullahç lar aras nda sü-ren çat mada bunun bir sonucudur. ttihatç gelenek bulundu u mevziden geri çekilmemek için direnmekte, AKP-Fettullahç kesim de bunun kar nda bir konum belirlemektedir. ktidara ortak olan güçler aras ndaki yaanan bu çeli ki ve çat ma, egemenlerin aralar nda süren mücadeleyi ve kaostan nas l bir ç aray içerisinde olduklar da göstermektedir. Bu güçlerden hangisi kazanacakt r? u a amada bu konuda kesin bir ey söylemek mümkün de ildir. Çünkü bu güçlerin ya am n her alan nda kar kar ya geli i ve mücadeleyi her alanda sürdürmeleri söz konusudur. Bu mücadele içinde güçler zaman zaman sald ve zaman zaman da savunma konumuna geçebilmekte, yer de tirebilmektedirler. Bunun kar nda devrimci ya da demokrasi güçlerinin de kaostan ç aralar söz konusudur. Bu aray potansiyel olarak egemen güçlerden çok daha fazla avantajl bir konumda olunmas na ra men, çok daha güçsüz bir konumlan ifade etmektedir. Devrimci-demokrasi güçleri bu anlamda kaostan güçlü bir ç yapma olana na sahip olmakla birlikte, bunu de erlendirme de ayn düzeyde aktif bir konumlan içersinde de illerdir. Kürt özgürlük güçlerinin Türkiye'nin demokratikle mesinde temel motor güç olmas da bu gerçe i de tirmemektedir. Kürt özgürlük güçleri, Türkiye'deki demok- 110 rasi mücadelesinde neredeyse yaln z kallard r. Bugün kal bir bar n sa lanmave Kürt sorunu demokratik çözüm için atoldu u ad mlar n tek yanl kalmas ve Türkiye'deki demokrasi güçlerinin bu anlamda bir ortakla ma içerisine girememi olmalar da bunu göstermektedir. Bu olgu Türkiye'deki demokrasi mücadelesini tek ayakl hale getirdi i gibi, olu an bo lu un egemen iktidar güçler taraf ndan doldurulmas na neden olmaktad r. Hatta bununla da kalmamakta, demokrasi mücadelesinde öncülük etmesi gereken demokrasi güçlerini bile yedeklemek isteyen bir yakla m içerisine girmelerine cesaret vermektedir. Bu geli meler çerçevesinde Türkiye'de ya anan kaostan farkl biçimlerde ç aray lar ya anmaktad r. Bu geli meler Türkiye aç ndan önemli bir sürecin ya angöstermektedir. Bu da bir ölçüde Türkiye'nin de en toplumsal yap n bir gereklilik haline getirdi i yeniden yap land lma gerçekli ini ortaya koymaktad r. Anayasa üzerine yap lan tart malar da bu gerçeklik içerisinde yerini almaktad r. Anayasa Üzerine Yap lan Tart malar: Türkiye'nin yeniden yap land rma sorunlar ; nas l yap land lacak? tart malar na da neden olmaktad r. Bu tart malar n ba nda da anayasa üzerine yap lanlar gelmektedir. Böyle olmas da son derece do ald r. Çünkü devletler için ba lay hükümlerin ve tüm kanunlar n ekillendi i ana ilkeler, anayasan n çerçevesini olu turmaktad r. Bu nedenledir ki, yeniden yap land rma sorunlar tart ld nda, ilk ele al nacak ve tart lacak konunun anayasa olmas do al ve rotas nda leyen bir tart ma olmaktad r. Anayasa tart malar , bir nevi büyüyen bedene yeni elbise aray ifade etmektedir. Türkiye'de beden büyüdü üne, Türk toplumu 1924 ve sonras süreci a na göre, o ko ullarda haz rlanan Anayasa da çoktan hükmünü yitirmi demektir. Bu gerçekli e ra men ittihatç gelenek inat etmi , ayakta KOMÜNAR kalmak için de Türkiye'deki demokrasi güçlerine kar k yas ya bir mücadele içerisinde olmu tur. Yap lan darbeler de bu yakla n sonucu olmu tur. Gelinen a amada ise, Türkiye'ye nas l bir anayasan n gerekti i tart ma konusu haline gelmi tir. Yani Türkiye'de anayasa deikli i gerekli midir, de il midir? sorusuna cevap aranmamaktad r. Nas l bir anayasa sorusuna yan t aranmaktad r. Sorulan bu soruyu suland ranlar ç ksa da, konunun özü de memekte, sonunda ayn noktaya gelinmektedir. Bu anlamda nas l bir anayasa sorusuna cevap; mevcut anayasan n restore edilmesi de il, yeni bir anayasan n haz rlanmas biçiminde somutla maktad r. Türkiye için gerekli olan da budur. 1924'den bugüne kadar haz rlanan ve yürürlükte olan anayasalar n, Türkiye toplumunun ihtiyac kar layamad , hatta halka kar bir konumlan ifade etti i gerçe inin aç a ç kmas da, olu turulmas gereken yeni anayasan n nas l olmas gerekti ini göstermektedir. Bugüne Kadar Yürürlükte Olan Anayasalar Türkiye Gerçe ini fade Etmemi tir Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulu mant ve olu um temelini ortaya koyan 1921 Anayasas 'n bir yana b rak p, 1924 y ndan itibaren Türk siyasal ve toplumsal ya am na damgas vuran anayasalar de erlendirildi inde, tüm bu anayasalar topluma giydirilen deli gömle ine benzetmek mümkündür. Tüm bu anayasalar, topluma ra men olu turulmu ve toplumun belirlenen kal plar temelinde ekillendirilmesini hedeflemi tir. Bu hedeflerin temelinde de; 1923 nda gerçekle en zmir ktisat Kongresi'nde al nan kararlar yer alm r. Al nan bu kararlar n ana eksenini de; 'tek ulus, tek dil, tek devlet, tek Pazar' yaratma stratejisi olu turmu tur. Buna göre devlet-millet tan mlanmas nda bulunulmu , toplum için ba lay kararlar al nm r. Belirlenen bu kararlar ise, TC'nin olu um mant olan 1921 Anayasas ile de çeli mi tir. Sonraki y llarda 1924 y nda olu turulan anayasaya ba kanm , çe itli dönemlerde yap lan restorasyonlarla da sürekli k nmaya çal lm r. Asl nda bu restorasyon dönemleri (27 May s 1960 Anayasas 'n n bu anlamda k smen bir farkl olsa da) de en ko ullar n ortaya kard reform ihtiyac ndan hareketle deil, daha çok kat la lma biçiminde kendini göstermi tir. 1949 y nda fa ist talyan Anayasas 'ndan yararlan larak Türk Anayasas 'na yeni maddeler eklenmi tir. 1960'ta darbesine hakim olan Kemalist, küçük burjuva kesimlerin uluslararas demokratik geli melerden etkilenerek, kendilerine mal etme gere i duydu u demokratik esintilerin oldu u baz düzenlemeler Anayasa'da yer alsa da, Milli Birlik Kurulu gibi bir kurumun Anayasa üzerinde ba lay etkiye sahip olmas , yürürlü e kuman Anayasa'n n daha da kat la mas na neden olmu tur. 1971'de gerçekle en muht ra ile de, 27 May s Anayasa'ndaki demokrasi esintilerine de son verilmi , fa ist bir karaktere büründürülmü tür. 12 Eylül 1980 darbesi ile birlikte haz rlanan Anayasa ile Türkiye toplumu ve siyaset kurumlar dört ba mamur bir fa ist cendere alt na al nm r. Bu anayasalar ve restore edilmi halleri, gelinen a amada Türkiye toplumunun bedenini örtmeye yetmemektedir. Türkiye toplumu kendi gerçekli ine uygun yeni yasal ve siyasal yap lanmaya ihtiyaç duyar hale gelmi tir. 12 Eylül Anayasas 'n n yamal bohça haline dönen mevcut Anayasa'n n restore edilerek Türkiye toplumunun ihtiyac karlamaya yetmeyece i aç a ç km r. Bu tür yakla mlar, 1924'lerden itibaren ba layan mant n, yeni ko ullarda devam ettirilmesi aray ndan ba ka bir ey ifade etmeyece i çok net bir ekilde anla lm r. Tüm bunlar da Türkiye için gerekli olan n yeni bir anayasa oldu u gerçe ini ortaya kartmaktad r. 111 KOMÜNAR Türkiye çin Gerekli Olan Yeni Bir Anayasad r Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulu una hakim olan mant kla, cumhuriyetin ilan ndan bir süre hakim hale gelen mant k birbirinden tamamen farkl r. Cumhuriyetin kurulu y llar nda mücadelede yer alan farktoplumsal kesimler, halklar Kurulu Anayasas 'nda temsilini bulmu lard r. Cumhuriyetin kurulu unu ifade eden Anayasa, böyle bir olu umun meydana gelmesini sa layanlar n da temsilini gerçekle tiren bir özelli e sahip olmu tur. Bu Anayasa'da ülke, millet tan mlar yap lm , cumhuriyetin asli kurucular n kimler oldu u belirtilmi tir. Bu Anayasa'da tekil bir milletten de il, cumhuriyeti olu turan tüm halklara vurgu yap l, devleti bunlar n olu turdu u dile getirilmi tir. 1921 Anayasas 'nda bu mevcuttur. Daha sonra olu turulan 1924 Anayasas ile 1921 Anayasas tamam yla reddedilmi tir. Yürürlü e konulan bu Anayasa'n n mant tamamen de tirilmi , ayr bir ruh kat lm r. Cumhuriyetin olu umunu sa layan temel asli ö eler reddedilmi , bununla kal nmam , tekil bir yap lanma içerisine girilmi , Türk ö esi asli ö e haline getirilerek di er ö eler dü man kabul edilmi , yok edilme temelinde bir politikaya tabii tutulmaya ba lanm r. Cumhuriyetin olu umunda Osmanl mparatorlu u'nun kal nt lar siyasal aç dan esas al rken; Kürt, Türk, Çerkez, Laz vb. halklar n ortak mücadelesi öngörülmü , slami ve komünist e ilimlerle de ittifaklar içersine girilmi tir. Denilebilir ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin olu umunda temel olarak bu güçlerin rolü belirleyici olmu tur. 1921 Anayasas 'yla bu güçlerin ortakl ve ç karlar deklere edilmi , 1924 Anayasas 'yla bu tamamen ortadan kald lm r. Hilafete son verilmesi ad alt nda dini e ilimlere yönelinmi , tek millet yaratma ad na da Kürtler katliama tabii tutulmaya ba lanm r. Komünizm tehlikesi bahanesiyle de sosyalist, devrimci e ilimlere kar bir yönelim içerisine 112 girilmi tir. Otokratik bir süreç, Türk siyasal ve toplumsal yap na hakim hale getirilmi tir. Bu süreçle birlikte Türkiye'de hem siyasal, hem de sosyal aç dan sürekli bir çat ma ya an r hale gelmi tir. 1924'le birlikte ba layan süreç, Türkiye Cumhuriyet tarihinin kurulu undaki mant inkar eden bir yalanman n tesis edilmeye çal ld bir dönem olmu tur. Bu gerçeklik nedeniyledir ki, Türkiye toplumu taraf ndan hiçbir ekilde kabul edilmemi ve sürekli tart ma konusu haline gelmi tir. çerisinde bulundu umuz 'Nerede kaybedilmi se oradan ba lamak, nerede hata yap lm sa tekrar oraya dönmek gerekir' diye bir söz vard r. Bu söz do ru bir yakla ifade etmektedir. Hatan n yap ld noktaya yeniden dönmek, do ruya yönelmek için bir ba lang ç te kil edecektir. Bugün Türkiye'de geçmi te ya ananlara ili kin hata yap ld , yanl lar n ya and kabul etmeyen kimse bulunmamaktad r. Bu bile kendi ba na hatan n, yann yap ld noktalar n tekrar sorgulanmas gerekli lmaktad r. süreçte anayasa üzerine yap lan tart malar da bu gerçe in günümüz ko ullar nda yeniden gündeme getirilmesini ifade etmi tir. Burada, Türkiye için nas l bir anayasa gerekti i sorusu da yan bulmaktad r. 1924 Anayasas , Türkiye gerçe ini ifade etmemektedir. 1949 ve daha sonraki y llarda bu anayasa'n n restore edilmi biçimleri de, Türk egemen iktidar güçlerinin hedeflerine ula malar na yetmemi tir. Bu gerçeklikler 1924'ten sonra izlenen yolun terk edilmesini ve yeniden Cumhuriyet'in kurulu y llar ndaki mant a dönülmesini bir gereklilik haline getirmektedir. Türkiye için do ru olan da bu gerçekliktir. KOMÜNAR 'Nerede kaybedilmi se oradan ba lamak, nerede hata yap lm sa tekrar oraya dönmek gerekir' diye bir söz vard r. Bu söz do ru bir yakla ifade etmektedir. Hatan n yap lnoktaya yeniden dönmek, do ruya yönelmek için bir ba lang ç te kil edecektir. Bugün Türkiye'de geçmi te ya ananlara ili kin hata yap ld , yanl lar n ya and kabul etmeyen kimse bulunmamaktad r. Bu bile kendi ba na hatan n, yanl n yap ld noktalar n tekrar sorgulanmas gerekli k lmaktad r. Türkiye'de hata; 1923 zmir ktisat Kongresinde belirlenen 'tek ulus, tek pazar' stratejisinin kabul edilmesiyle, 1924 Anayasas 'nda ba lay kabul gören genel yasalara dönü türülmesiyle ba lam r. O nedenle 1924 öncesine dönmek, 1921 Anayasas 'n n mant na, ruhuna yeniden dönü yap larak sahiplenmek gerekmektedir. Bu yakla m kurulu tan sonra ya anan sapman ve daha sonraki y llarda ya anan sorunlar n sorgulanmas na da neden olacakt r. Böyle bir dönü gerçekle ti inde, "nas l bir anayasa sorusu?" sorusuna da do ru bir yan t da verilmi olacakt r. Burada verilecek en do ru cevap da, kendi kökleriyle, gerçekli iyle yeninden bulu acak bir anayasad r. Kendi kökleri ve gerçekli i temelinde olu acak anayasan n temelini, yukar da belirtti imiz gibi 1921 Anayasas ortaya koymu tur. Türkiye Cumhuriyeti'ni kimler, nas l olu turmu sa, bu gerçe i ifade edebilmelidir. Bu gerçek üzerinde de tan mlamalara giderek e it, adil bir düzenleni içerisine girilebilmelidir. nkar de il kabul; egemenlik de il ortakla ac k; ayr cal k de il e itlik esas al nabilmelidir. Bu ekilde bütün kültürlerin demokratik bir ekilde varl ve kendini ifade etmesinin kabulü sa lanabilmelidir. Bu çerçevede olu turulacak yeni anayasada esas olarak bunlar yer alabilmelidir. Bu ayn zamanda Türkiye'deki demokratikle me ve Kürt sorununun nas l çözüme kavu turulaca konusunda da gerekli olan yakla da ortaya koymaktad r. Kimi çevreler Türkiye'deki demokratikle me ve Kürt sorununun çözümünde farkl örnek ve model aray lar içerisine girmektedirler. Bunlar iyi niyetli çabalar olarak görmek gerekir. Yap lan tart malar da bu çerçevede gerçekle tirilmektedir. skoç modeli, Bask modeli, rlanda modeli vb. adlar alt nda yap lan tart malar da bu kapsamda geli tirilmektedir. Elbette bunlar önemlidir. Ancak Türkiye'deki demokratikle me ve Kürt sorununun demokratik çözümünün bu örneklere dayanarak aranmas yakla fazla gerçekçi de de ildir. O nedenle bugüne kadar bu kapsam dahilinde yap lan tart malar Türkiye'de demokratikle me ve Kürt sorununun çözümü yönünde ciddi bir geli menin önünü açmam r. Buradan hareketle, Türkiye'de demokratikle me ve Kürt sorununun çözümünün de Türkiye'ye özgü olarak ele al nmas gerekti i öne ç kmaktad r. Bu konuda Önder APO, 1921 Anayasas 'n n iyi sorgulanmas gerekti ine dikkat çekerek, demokratik özerklik projesini geli tirmi tir. Bu kapsam dahilinde Türkiye'de demokratikle me ve Kürt sorununa çözüm bulunaca söylemek, do ru bir tespitte bulunmak anlam na gelmektedir. Bununla; "Türkiye için nas l bir anayasa" sorusuna da cevab yan t verilmi olmaktad r. CEMAL ERÎK 113 KOMÜNAR 114