Başarılı bir yılı geride bıraktık

Transkript

Başarılı bir yılı geride bıraktık
1 NÝSAN 2002‘DEN
ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ!
Artýk sizinde bayilerde
bir gazeteniz var....
AYLIK KÜLTÜR-SANAT VE ENFORMASYON GAZETESÝ
YIL: 2
SAYI: 11
1 Mart 02
0,25 EURO
Baþarýlý bir yýlý geride býraktýk
DEM 1 YAÞINDA
1 Mart 2001‘de bir yaþýnda
2
001 yýlý baþlarýndan itibaren bir grup basýnla
ilgili arkadaþ çevresi tarafýndan yürütülen
tartýþmalarýn olgunlaþmasýndan sonra 26 Ocak
2001 tarihinde Köln þehrinde yapýlan toplantýda bir
gazetenin çýkarýlmasý kararý alýndý. Ýyi tespit edilmiþ
bir ihtiyaca karþýlýk olarak çýkýyorduk. Onun içindir ki
çýkmadan, reklamý yapýlmadan tanýndýk....
1 Nisan 2002‘den itibaren bayilerde
B
ir yýl boyunca inatla sürdürülen çalýþmalardan sonra artýk bayilere girme kararý alan
DEM gazetesi, 1 Nisan 2002 tarihinden itibaren
Almaya baþta olmak üzere, Avrupa kentlerinde
satýþa çýkacak.
sayfa 8‘de
26 Ocak 2001/ Köln, ilk toplantý
1 NÝSAN 2002‘DEN ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ!
Artýk sizinde bayilerde bir gazeteniz var....
Özer Çiler-Mafya
iliþkisinde yeni belge
E
mekli CIA Ajaný
Robert Baer yayýnlamýþ olduðu “See No
Evil” adlý kitabýnda, Lübnanlý iþadamý Roger
Tamraz ile Özer Çiller
ve Ömer Lütfi Topal
baðlantýlarýna yer veriliyor.
Azerbaycan‘daki
baþarýsýz darbe giriþiminden, Türkmenbaþýna
verilen rüþvete kadar
Özer Çiler‘in „vatan
aþký“...
BASIN’A 2.DÜNYA SAVAÞI’NI
UNUTTURAN AFRODÝT
1
939 yýlýnýn Eylül ayýnda Ýkinci Dünya Savaþý’nýn çýktýðý
malumdur. Bütün Avrupa’nýn kanla ve
ateþle oynadýðý o devrede Türk
basýný da pek büyük bir
sorunla meþguldü.(!)
Savaþ adeta ikinci konu
halinde kalmýþ, bu
önemli konu (!) gazete
sayfalarýný günlerce
iþgal etmiþti. Türkiye’nin
hudutlarýný korumaktan
daha önemli olan bu
sorun nedir? diyeceksiniz.
Þimdi bunu açýklayalým.
sayfa 6‘da
Haldun
AÇIKSÖZLÜ
„En önemli
zenginliðimiz
ezilenlerin estetiðini yaratma
sürecinde tam
onbir yýlý geride
býrakmýþ
olmamýz“
sayfa 13‘de
sayfa 19‘da
Aleviler de
yokmuþ
A
levi ve Bektaþi’ adýný kullanan ve ‘bu kültüre hizmet
amacý’ný güden derneðin kapatýlýþý
bu inançtaki yurttaþlardan büyük
tepki gördü. Aleviler, ‘Tek isteðimiz
kendi ülkemizde kültürümüzü
yaþatmak’ diyor
sayfa 4‘de
Avrupa parlamentosu üyesi Feleknas
Uca; Türkiye AB
ye girmek istiyorsa gereken
adýmlarý atmalý,
Kopenhagen kriterlerini yerine
getirmelidir”
H
ADEP
tarafýndan,
Stuttgart’da düzenlenen dayanýþma
gecesinde bir
konuþma yapan Avrupa parlamentosu üyesi
Feleknas Uca, gazetemize yaptýðý açýklamada,
yer aldýðý komisyonlarda Kadýn, yabancýlar,
gençlik ve eðitim sorunlarý yaný sýra aðýrlýk
olarak, Türkiye’nin demokratikleþme sorunuyla
ilgilendiðini belirtti. sayfa 9‘da
Meditasyon
ve Mandala
M
editasyonun tarihi her
ne kadar
oldukça geçmiþe
dayansa da onunla
ilgili bilimsel araþtýrmalar
1960’lý ve 70’li yýllara dayanýr. O yýllarda
Hindistan’da bazý kiþilerin otonom sinir sistemlerini istediklerinde kontrol edebildikleri rapor
edildi. Ve birçok saðlýkçý yan etkileri fazla olan
stres giderici ilaçlarýn yanýnda alternatif olabileceðini düþünerek araþtýrmalara aðýrlýk verdiler.
sayfa 11‘de
Medeniyetlerin barýþý
T
ürkiye Devleti, jeo-stratejik ve jeo-ekonomik olarak, son derece kilit öneme sahip
bir bölgede yer almaktadýr. Türkiye’nin Asya
ve Avrupa arasýnda bir köprü görevi görmesi,
Kafkaslar’a ve
Hazar Bölgesi’ne
komþu olmasý,
Karadeniz’i ve
Akdeniz’i kontrol
edebilen
konumu önemini
daha da
artýrmaktadýr.
Üzerinde bulunduðu coðrafya,
Türkiye’ye, kendisini ayný anda
hem Avrupalý, hem Asyalý, hem de Ortadoðulu
hissedebilme imkaný vermektedir.
sayfa 10‘da
Entwicklung der Jugendgewalt in
Deutschland
L
Hatice Eldeniz
Dr. Halis Özkan
Yaþam ve Tecrübe
AB, Türkiyen‘nin
(sayfa 2)
inançlar... (sayfa 8)
Þükrü Yýldýz
Ýbram Erdem
Ýhanetin saldýrýsý(sayfa 3) Bir mevsim-3 (sayfa 12)
Ali Köylüce
Zülfikar Yalçýnkaya
Önce insan (sayfa 4)
Yol arkadaþlýðý (sayfa 13)
Olgun Þensoy
Dr. Med Fahretin Adsay
Tencere yuvarlanmýþ..
Karaçiðer rahtsýzlýðý
(sayfa 5)
(sayfa 15)
Dr. Hüseyin Nazlýkul
Zeliha
Mayýnsýz bir dünya için
Erkeklerin.. (sayfa 17)
(sayfa 6)
aut einer Forschung des Kriminologischen
Forschungsinstituts Niedersachsen in Hannover fällt der Anstieg der Jugendgewalt in
Wirklichkeit schwächer aus, als die polizeilichen
Daten es signalisieren.
sayfa 4‘de
Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonundan sert tepki;
„Aleviler, kimliklerine kavuþacaklardýr“
A
vrupa Alevi Birlikleri Federasyonu, ABKB’nin
bölücülük yaptýðý gerekçesiyle kapatýlmasýna sert tepki gösterdi.
sayfa 4‘de
Sayý 11
Mart 2002
BÝZÝM SAYFA
www.dem-ajans.de
Kira Sözleþmesinde dikkat
edilmesi gereken hususlar
Kira Yardýmý
Bir konutta oturmak pahalýdýr. Hiç
kimsenin uygun bir evden feragat etmek
zorunda kalmamasý için devlet tarafýndan bir yardým ödenmektedir - Konut
yardýmý
Sadece Almanlara deðil
Bu konut yardýmý bir kiþinin milliyetinden baðýmsýzdýr; yabancýlara da
ödenmektedir (Yabancý güvenlik güçlerine dahil olanlar istisna). Bu yardýmýn
ödemesinin koþulu oturma izninin olmasý
ve oturumun geçici olarak planlanmamasýdýr.
Sadece Özel dilekçeyle baþvurulur
Önemli: Para özel baþvuruyla talep
edilir ve geçmis dönem için baþvuru
yapýlamaz. Gereken formlar Konut
Dairesi’nden temin edilebilir.
Konut yardýmý için konutu bulunan
herkes örn. ailesiyle birlikte kiralýk evde
oturan ilticacýlar da baþvurabilir. Sýðýnmacý yurtlarýnda oturanlara ise ev yardýmý yapýlmaz
Konut yardýmý ne kadardýr?
Ne kadar yükseklikte konut yardýmýnýn ödeneceði
1. Ailenin büyüklüðüne,
2. Aile fertlerinin aylýk gelirlerinin ne
kadar yüksek olduðuna,
3. Kiranýn yüksekliðine
baðlýdýr.
Aile gelirinin hesaplanmasý özel
kurallarýn ve birçok
muafiyetin
bulunmasýndan dolayý basit
deðildir. Ayný durum
kira için de söz konusudur. Her zaman
gerçek ödenen kira
önemli
deðildir.
Almanya’nýn bir çok
bölgesi için üst bir sýnýr
belirlenmiþtir.
Kim
daha fazla kira öderse
ödesin, konut yardýmýnda bu üst sýnýr
dikkate alýnýr.
Konutta yapýlacak deðiþiklikler
Ýç düzenleme
Kiracýnýn evi nasýl düzenleyeceði,
kendi kararýna býrakýlmýþtýr. Kim evini
mutfakla donatmak istiyorsa, ev sahibinin onayýný almak zorunda deðildir
(LG Konstanz WM 89, 67); ayni durum
çamaþýr makinesinin kurulmasý (LG Hannover ZMR 66, 11 2), ranza konulmasý
(AG KöInWM 87, 51), mutfaða kurulacak
portatif düþ kabinleri için de geçerlidir
(LG Berlin WM 90, 421).
Bunun gibi uygulamalar, birkaç vida
yerleþtirilse bile, binanýn iskeletine büyük
müdahalelerde bulunmadan mümkündür. Bunlar sözleþmenin sona ermesinden sonra kolayca düzeltilebilir ve evin
sözleþmeye uygun olarak kullanýlmasý
anlamýnýn içindedir. Bu tip donanýmlar
için ev sahibini önceden bilgilendirme
gereði yoktur.
Diðer taraftan evin temeline önemli
oranda müdahaleler gerektirecek uygulamalar da vardýr, kiracý bu tip müdahaleleri sadece ev sahibinin onayýyla
yapabilir. Kim örneðin bir banyo kurmak
istiyorsa, bir duvar yýkmayý planlýyorsa
ya da evin temelinde baþka deðiþiklikler
yapmak istiyorsa, önceden ev sahibine
danýþmalýdýr. Kiracýnýn tavana ses geçmesini önleyecek yalýtkan döþemesi için
(LG Braunschweig WM 8 müdahaleler6,
248) ya da cam ve kapý çerçevelerinin
beyazdan siyaha boyamasý için ev sahibinin onayýný almasý gerekir [LG Aachen
WM 88, 300).
Kablolu televizyon ve çanak anten
Televizyon programlarýnýn iletimi özel
bir yere sahiptir. Günümüzde birçok ev
[email protected] sayfa
kablolu yayýna sahiptir, ama bu yayýnlar
önemli oranda Almanca dilinde yapýlan
yayýnlardýr. Yabancýlar tarafýndan kendi
vatanlarýna iliþkin sunulan programlar
düzenli olarak çanak antenle izlene
bilinmektedir. Bundan dolayý kiracýnýn
kendi çanak antenini (parabol anten)
kurabilme sorusu gündeme gelmektedir. Mahkemelerin bu konudaki kararý
‘evet’tir. Gerek Federal Anayasa Mahkemesi (WM 94, 251) gerekse Karlsruhe
Yüksek Þehir Mahkemesi (RE WM 93,
525) verdikleri kararda, ev sahibinin
binada kablolu yayýn olsa. bile, yabancý
kiracýlara parabol anten kurma hakkini
onaylamýþtýr. Ayný hak yabancý eþi olan
Alman kiracý için de geçerlidir (LG Wuppertal WM 97. 324). Bu anlamýyla
kiracýnýn çanak antenden vazgeçtiðini
belirten ve kira sözleþmesine konan ek
madde geçersizdir [LG Essen WM 98,
344).
Parabol anten üzerinde daha kapsamlý program seçeneði olduðundan
dolayý ev sahibi, kablolu yayýnda bir veya
iki vatan programý izlene biliniyor gerekçesiyle bu izini engelleyemez (BverfG
WM 94, 365; LG Hagen ZMR 96, 32;
LG Berlin GE 96, 55). Fakat ev sahibi
ortak toplu parabol anteni kurmayý
önerdiðinde durum deðiþir; o zaman
kiracýnýn kendisi için ayrý bir ‘çanak anten’
kurma hakki yoktur (LG Nürnberg-Fürth
WM97,486).
Montaj isini kiracý ev sahibiyle görüþmelidir. ‘Çanak’ uzmanca monte edilmelidir. Somut montaj yerini ev sahibi
belirleyebilir. Önemli olan programlarýn
izlenmesi için uygun olmasýdýr. Ev sahibinin talebiyle kiracý ortaya çýkacak risklerin ve zararlarýn (örn. fýrtýna estiðinde)
sorumluluðunu üstlenmeli ve düzeneðin
daha sonra sökülmesinde ortaya çýkabilecek masraflarýn güvencesini vermelidir (OLG Karlsruhe RE WM 93, 525).
OKUYUCU MEKTUPLARI
ÝSTANBUL
Ý
Niçin, ‘Niçin’ diye sorarýz?...
Y
aþamdaki en önemli sorulardan bir tanesi ‘niçin’?
dir. Bunun böyle olduðunu küçük çocuklara
bakarak anlayabiliriz. Hangi kültürde olursa olsun
çocuklar, ‘anne’ ve ‘baba’ demeyi öðrendikten hemen
sonra ‘niçin?’ sorusunu sormaya baþlarlar. Bu nefes
almak, yemek kadar doðaldýr. Çocuða ‘niçin’ sorusunu
sormayý kim öðretmiþtir? Herhalde anne babalar deðil!
Bir annenin bebeðinin karyolasý üzerine eðilip de ‘Haydi
caným, niçin de bakayým, haydi’ dediðini düþünemezsiniz. Sürekli ‘niçin? niçin?’ sorusu ile karþý karþýya olan
her anne-babanýn eninde sonunda geldikleri nokta ‘iþte
öyle de onun için’ demektir. Bence bu doðanýn bir
þakasý olmalý. Bebekler doðarken sanki birisi onlara
‘Doðduktan sonra konuþmaya baþladýðýn ilk anda
‘niçin?’ diye sormaya baþla. Bu annenle babaný çýldýrtýr!’
demiþ gibi.
‘Niçin?’ sorusunun iki temel rolü vardýr:
- Birincisi doðruyu öðrenme çabasýna yardýmcý
olmaktýr. Bazý þeylerin hiçbir zaman deðiþmemesinin
bir nedenide, iþe gerçeði aramakla baþlamamamýz ve
yanlýzca belirtileri ortadan kaldýrmaya çalýþmamýzdýr.
Oysa yanlýzca gerçek bizi özgür kýlabilir. Benim teorim
þu: Çoðumuz doðruya ulaþmadan iki durak önce
‘niçin?’ sorusunu sormaktan vazgeçiyoruz. Ama vazgeçmeyin, deneyin. Ýnsanlara ‘ Bizi potansiyelimizin
tümünü kullanmaktan alýkoyan nedir?’ diye sorduðunuzda en iyi olasýlýkla; ‘Çabalarýmýzý belirli bir
hedefe yönlendirilmediði için’ ya da ‘Ýletiþim eksikliði
var’ þeklinde yanýtlar vereceklerdir. En dürüst grup ise,
yine gerçeðe ulaþmadan iki durak önce susacaktýr. Ýþte
bu noktada ilk ‘niçin’ inizi sorun. Gruptan yanýt isteyin.
Verilen yanýta göre ikinci ‘niçin’ inizi sorun ve yine yanýt
isteyin. Verdikleri ilk yanýtta çok fazla yüzeysel davranmamýþlarsa, artýk üzerinde konuþulmasý gereken asýl
konuya gelmiþ olmanýz gerekir.
- ‘Niçin?’ sorusunun ikinci rolü, ne elde etmek istediðinizi belirlemeye yardýmcý olmaktýr. Gerçek vizyona
ulaþma, zengin bir gelecek hayali yolunda yine insanlarýn pek çoðu iki durak önce dururlar. Misyon bildirilerinin çoðunun o kadar sýkýcý olmasý iþte bu yüzdendir.
Þunu da deneyin: Belirlenmiþ misyon ya da vizyon bildirilerinizi alýn ve çalýþanlara ‘niçin?’ sorusunu sorun. Ýki
kez daha sorun, o zaman benim ‘Varoluþunuzun Büyük
Niçin’i’ dediðim noktaya geleceksiniz.
‘Niçin?’ sorusunu sormaktan vazgeçmeyin. Baþkalarýnýda bu konuda teþvik edin. Yaratýcý sorun çözmenin
ve gerçekten elde etmek istediklerinizi daha somut bir
biçimde saptayabilmenizin yolu, bu soruyu sormaktan
geçer.
Müfit Güner
stanbul dendi mi aklýma
gözlerin gelir. Koyu gölgeli
kahverengi
gözlerin.
elin
avuçlarýmdadýr artýk. Kanýnýn
damarlarýndaki
çaðýltýsýný
duyarým.
Buralarý çok önceleri de gezmiþtim. Bir yaz günü ceketim
kolumda ter içinde
Sýralarýna oturmuþ; bir esmer
çocuk ayakkabýlarýmý boyarken
, gazeteme göz gezdirmiþ ,
gelen geçenlere bakmýþ, düþler
kurmuþumdur. Müzelerini birer
birer tanýrým. Kitapçýlarý bana
yabancý deðildir. Güvercinlere
mýsýr satan kadýn, saray burnunda köprüde balýk tutan
delikanlý, boðaz içi vapurunun
garsonu, modanýn Ali ustasý
tanýþýmdýr, dostumdur.
Ama sen yanýmdayken
Ýstanbul bir baþka güzeldi.
Sultanahmet’teki
dikilitaþa
nasýlda bakmýþtýn hayretle.
Baþýný kaldýrmýþtýn yukarýya
camiler ardýnda güneþ batýyordu. Iþýklar yüzüne düþtü.
Benden yani karanlýktý yüzünün,
öbür yani bakir gibi pirinç gibi,
pirinç gibi bir madensel parýltý
içindeydi. Nasýlda getirmiþler
bunlarý ta mýsýrdan Ýstanbullara,
nasýl dikmiþler, nasýl dayanmýþlar bunca zamana deyivermiþtin bana dönerek. Fena
yakalanmýþtým. Seni seyrediyordum. Yüzüne bakmaya
doyamýyordum.
“Camiye giremem” diye tutturmuþtun. Kolun çýplak, baþýn
açýkmýþ. Çorapta yokmuþ üstelik
ayaklarýnda. Ceketimi vermiþtim
sana. Bir hoca efendi terlik uzatmýþtý. Ýçeride heyecanla irkilmiþ
elimi aramýþtýn. Renkli iþlemeli
camlardan huzur dolusu bir
aydýnlýk þelale gibi dökülüyor.
yaratan ellerin çoktan toprak
olduðunu minyatürler yüzyýllar
ötesinden ölmez bir baharý
yaþatýyordu.
Tutup öpseydim seni orada
günah olmazdý. Kardeþimi öper
gibi öpecektim seni belkide. Ýçim
öylesine hafifti Az önce birer
masraba mýsýr savurduðumuz
güvercinlerin kanatlarý alýp bizi
götürmüþlerdi uzaklara. Küçük
bir beyaz bulut üstündeydik.
Bütün kirlerimizden arýnmýþ , tertemiz, bir ipek kumaþ, bir tül,
bir duru cam gibi Aylinlik.”Akide
sekerlerini severmiþsin”? hiç
deðilse durup bakmayý çocuksu.
“Gülmüþtün” camide yeri ne
bunun demiþtin. Camlardan
süzülen ýþýk-renk yaðmurunu
göstermiþtim. Bir zaman bakmýþtýk.
Havuz kenarýnda içtiðimiz
çayýn lezzeti bile damaðýmdadýr
bugünde. Ýyiden iyiye aksam
olmuþtu Fiskiye bir ayrý serinlik
veriyordu. Gözlerin kýrmýzý
balýklara dalýp gitmiþti. Gazino
bütün ýþýklarýný yakmýþtý. Yapraklarýn gölgesi esmer tenine
düþüyordu. Gözlerin daha büyümüþtü sanki, daha güzelleþmiþti. Kahverengimi , siyah mý?
Diye yeniden kuþkuya düþmüþtüm. Döndün gülümsedin
az kýzardýn! Bende.
Ne aptal misim!Aþka sevgiye bos vermiþ düþman kesilmiþtim bir zamanlar. Ýçinde aþk
olan öykü okumuyor, sevda
üzerine yazýlmýþ, söylenmiþ
þiirleri kaldýrýp atýyor konusu
kadýn-erkek iliþkilerini sevilerini
içeren romanlarý parçalamak
istiyordum. Büyük sorunlarla
doluydu kafam. Bir davadýr tutturmuþ gidiyordum Toplumun
mutluluðu çaðdaþlaþma, uygarlaþma, bunlarýn çözümü bana
kalmýþtý sanki. Ýnsanimizin , tüm
insanlarýn özgür, mutlu olmalarýný savunuyordum, kendince.
Kendimi yiyor çýrpýnýyordum,
umarsýz. Sevdiðim biri ,
kýzlardan, kadýnlardan, aþktan
söz
ettimi
tersliyordum.
Küçülüyordu gözümde birden.
Bunca sorunumuz varken
çözüm beklerken , bir aydýn kiþi,
aþkla zaman öldürürümüydü.
Yaralara parmak basmak yürek
iþi Aþk öylemi ?Kalemine diline
geleni söyleyiver olsun.
Aþk üstüne söz etmenin
güçlüðünü simdi anlýyorum.
Gözlerini anlatacak sözcük
bulamýyorum. ZAMANIN KÜFLÜ
KARANLIK UZAK KUYTULARDAN
ESKIMEMIS TAPTAZEBIR TÜMCE
CIKARIYORUM: SENI SEVIYORUM.
Aðustosta bir gün, bir gece
yarýsý yalnýzlýðýmý garipliðimi
iliklerime deðin duydum. Çok
zavallý buldum kendimi. Korktum. Bütün günü beraber
geçirmiþtik. Benden bir parça
olmuþtun artýk. Gece yarýsý geldi
çattý. Seni evine býraktým .Aðýr
büyük demir kapý suratýma
kapanýverdi.
Yürüyordum.
Beyoðlu’nda ýþýklar bir bir sönüyordu. Sokaklar, sarhoþlarýn,
kimsesizlerin, polislerin ve taksicilerindi simdi.
Bir zaman uyuyamadým.
Seni düþünüyordum, Ýstanbullu
düþünüyordum. On milyon
insan yaþýyordu bu kentte
.Sabah erkenden yollara düþeceklerdi. Vapurlar, otobüsler,
trenler, dolmuþlar taþýmakla bitiremiyorlardý. Mutlu deðillerse
eðer, aþksýz yaþýyorlarsa neye
yarar. Yemekmiþ giyimmiþ,
ünmüþ paraymýþ hepsi bos,
hepsi dipsiz. Koþuþmak boyuna
saða-sola, çalýþmak, çekiç sallamak, dosyalar arasýnda kaybolmak, yazmak çizmek, ter
dökmek, bunca göz nuru, bunca
emek sonunda sýcak, içtenlikli bir
gülücük yoksa aþk yoksa neye
yarar.
Birden seni kaybetmek korkusu düþtü içime. Ara uzadý
yollar uzadý. Dört çýplak duvar
arasýnda yapayalnýz kalmýþtým.
Bütün uykularým kaçmýþtý. Yarin
o büyük, kirli tas yapýlarýn, o karmaþýk birbirine yabancý kalabalýðýn o zengin vitrinlerin, o
süslü hanýmlarýn , o güzel otolarýn yanýnda yine küçük görecektim kendimi. Korkacaktým
yalnýzlýðýmdan, garipliðimden
ürkecektim, zavallý görecektim
kendimi. Sen varken yanýmda
dünya umurumda deðildi. Výz
geliyordu elin parasý fiyakasý.
Kuvvetliydim seninle. Seni bulmuþken kaybetmek korkusu
beni öldürüyordu.
Simdi yaðmurlu bir sonbahar akþamý, benden uzakta
yanýmdasýn. Yapraklar dökülürken cami önünde yürüyorsun.
Durup denizden yana bakýyorsun. Rüzgar saçlarýný uçuruyor.
Seninle son bir defa daha fenerbahçeye gitmek isterdim. Bir
aksam vakti, selviler altýnda ,
eski mezar taþlarý arasýndan, el
ele Ýstanbullu seyretmek isterdim.
Radyoda bir kadýn dans þarkýlarý söylüyor. Bu kötü musiki
bile seni anýmsattý bana. yetenekli bir öðrenci deðilimdir biliyorsun. Ama yakýndan daha iyi
bakýyorum gözlerine.
Bir gün yeniden geleceðim.
Daha vakit varken ellerini tutacaðým. Bir daha býrakmayacaðým.
Bir yerde Ýstanbul sözü geçmiyor mu , aklýma sen geliyorsun, gözlerin geliyor. Dikilmiþ
bana bakýyorsun. Ellerimi uzatýyorum. Boþlukta kalacaklar biliyorum yinede uzatýyorum.
Ýbrahim KARTAL
HATÝCE ELDENÝZ
2
[email protected]
Yaþam ve Tecrübe
Ý
nsanlar her zaman yaþadýklarý ile
bir yerlere varýrmýþ derler. Bir yerlere varabilmesi için de o insanýn çok
kurban vermesi gerekirmiþ derler. Bunlarýn hepsi doðru. Ýnsanlar her zaman
ulaþmak istedikleri amaca bir bedel vermek zorundalar. Kimisi
kestirme yolu seçer ve o bedeli vermemek için kolay yollara
baþvurur. Ýlk etapta doðrudur tabi. Bende çokça zora gelmemiþ kolay yolu seçmiþimdir. Fakat bunun içinde sözde ulaþtýðým
hedefe gerçek anlamý ile ulaþmamýþ herhangi bir þeye muaf
olmamýþýmdýr. Kolay yolu seçerek sorunlar deðil çözülsün,
aksine daha da büyüdüðünü fark ettiðim zamanlar çok. Tabi
neden kolay yol. Nedenleri çoktur ve her insan için ayrý nedenleri vardýr. Kaybetme korkusu, kendine güvenmeme, baþarýsýz
olabileceði düþüncesi... saymak ile bitmez tabi nedenler. Ama
bazý durumlarda bu sayýlan nedenleri hiçe sayacak ve insan
sabrýný taþýran bir durum ortaya çýkabiliyor. Ve iþte o zaman
ya hiç ya hep diye ileri doðru adým atýlýyor. Bu atýlan adýmlar
tabi adýmý atan insanýn dýþýnda kimse doðru görmez oluyor. O
insan dýþýnda baþlýyor artýk cesaret kýrýcý ne varsa pervane gibi
dönmeye. En güven duyulan ve sevgisinden, saygýsýndan emin
olunan bir dost bile engelleyici bir pervane olabiliyor. Bir insan
adýmýný ileri atmaya dursun haydi hurra diye saldýrýya geçiþler
baþlýyor. “bana bir þey olmaz ama sen kaybedersin” diyenler
çoðalmaya baþlar. Herkesin kendi seçtiði yol doðru elbette
ama doðrudur diye herkesin ayný yolda gitmesi kuralýda saçma
olduðu kadar yok edici bir özelliðe sahiptir. Ýnsanlar bir yere
kadar dost kalabiliyor, bir yere kadar birbirlerine karþý güzel davranýþlar içinde bulunabiliyor. Ne zaman birbirinin yoluna, yanlýþ
olduðu için deðil, birisinin normlarýna uymadýðý için müdahale
baþlarsa, o zaman dostluk da, saygý da sevgi de biter. Ondan
sonra amansýz bir mücadele baþlar birbirine karþý insanlarýn.
Bu mücadele neye benzer, nasýl yapýlýr, ne kaybeder ne kazanýr
insan- o da kendi baþýna bir konu- herkes kendince bilir bunu.
Ben bazen bu durumlarý ilginç hayallerimle gözlerimde canlandýrýrým. Þimdiye kadar kendince akan ufacýk bir Irmak gibi.
Bu ýrmak daðlarý, bayýrlarý dolanýp geliyor. Kimi zaman suyunda
azalma var, kimi zamanda karlarýn erimesi veya yaðmurun yaðmasý ile birlikte suyu çoðalýyor. Suyu çoðalýnca ýrmak delicesine
akmaya baþlýyor. Dur durak bilmiyor, engel tanýmýyor. Suyu çok
az iken geçtiði tarlalara ne zarar vermiþ, nede herhangi bir yerleri yýkýp geçmiþtir. Suyu çoðalýnca baþlar tarla sahibinde korkular belirmeye ve çýlgýnlaþan suya karþý engeller kurmaya...var
olan gücüyle suyu çoðalan ýrmaða karþý mücadeleye baþlar.
Kimi zaman toprak ile önünü kapatmaya çalýþýr. Kimi zaman taþ
koyar ýrmak yataðýna.. ama ondan önce yaptýðý müdahale ise
suyun akýþýný baþka bir yere yönlendirme çabasýdýr. Ancak bu
baþarýsýz sonuçlanýrsa diðer yöntemlere baþvuruyor. Nedense
su bana daima özgürlüðü anýmsatýr. Her ne kadar engel olunursa olunsun daima bir yolunu bulup akacaktýr. Çok güçlüdür.
Bir insan güçsüz olduðu müddetçe çok sevilir ve sayýlýr. Ama ne
zamanki gücünü keþfetti ve kullanmaya baþladý o zaman sevgide saygýda yalan olur. Hiç sevmemiþ gibi, hiç saymamýþ gibi
bir karþý saldýrýya geçilir. Olay ise saldýrýya geçenin kendi varlýðýna saldýrý olasýlýðýný düþünmesidir. Biz insanlar çok bencil ve
baþta kendi çýkarýmýzý düþündüðümüz için, buna ters olan her
þeyi lanetleriz, kötüleriz ve olmadýk oyunlar ile yanlýþ yönlendiririz.
Bu tür sorunlar toplumun genel bir hastalýðý mý desem,
erdemi mi desem? Deðinmesem de olur. Fakat deðinmek istediðim baþka bir konuyu kýsaca sizlerle paylaþmak istiyorum.
Bir insan düþünün, bu kiþi içimizden birisi bedel vererek
ve nice zorluklara göðüs gerip bir yerlere gelmiþ ve halan da
zorluklar içerisinde mücadelesini sürdürmekte olan bir insan.
Toplumumuz da zoru baþarmýþ, mücadele vermiþ insanca
yaþama mücadelesi ve sonunda istediðine kendince ulaþmýþ
ama mücadelesini topluma aktarmamanýn acýsýný çeken insan.
Karakteri ve olgunluðu ile insanlarýn sevgisini ve güvenini
kazanmýþ ve herkesin yardýmýna koþmuþ. Ama her seferinde
yaþadýklarýný, acýlarý baþkalarýnýn da yasadýðýný gördükçe kahrolmuþ fakat yýlmadan devam etmiþtir. Ama mücadelede yalnýz
kalmýþ çünkü yasaklar, toplum kurallarý hep engel olmuþ.
Simdi düþüncelerini haykýrmak, anlatmak istiyor bu insan…
Kim bu insan!?
Ýçimizden biri, bir Kadýn, Anne, Eþ ve bir iþkadýný.
Adi Zeliha..
Kendisinden yazmasýný istedik.
Neyi mi?
Her þeyi..
Sorunlarýnýzý kendi yazdýðý köþesinde bundan sonra paylaþacak, yaþadýklarýndan öðrendiklerini sizinle paylaþacak bir
insan.
Dem Gazetesine hoþ geldin.
DEM® NACHRICHTEN
UND WERBEAGENTUR
Hatice Eldeniz
Herausgeber/ Geschäftsführerin
Hack str. 3
70190 Stuttgart
Tel: 07113000711/ 12
Fax: 0711 4205003
Þükrü Yýldýz
Chefredakteur
Alsen Str. 62
44145 Dortmund
Tel: 0231 96 12 766
Fax: 0231 96 12 767
www.dem-ajans.de
[email protected]
Der Verlag übernimmt keine Haftung für den
Inhalt der Anzeigen und Anzeigentexte. Die von
Verlag gestalteten Anzeigen sind urheberrechtlich geschützt.
Sayý 11
Mart 2002
ALMANYA
www.dem-ajans.de
Yabancý iþgücü ihtiyacý sorgulanýyor
Sosyal demokratlar saða kayýyor
F
ederal Ýçiþleri Bakaný Schily’nin
hazýrladýðý göç yasasý üzerinde
uzlaþma saðlanmasý ümitleri giderek
azalýyor. Almanya‘ da aniden yükselen
iþsizlik oraný, kýrmýzý yeþil koalisyonda
göç yasasý tartýþmalarýný tekrar kýzýþmasýna neden oldu. Sosyal Demokrat
Partili siyasilerinden Dieter Wiefelspütz
hafta ortasýnda yaptýðý bir açýklamada,
ocak ayý için sayýsý 4.3 milyon olarak
saptanan iþsizlik gerçeði dolayýsýyla, göç
yasasý için toleransýn önemli ölçüde
azaldýðýný söyledi. ”Rheinische Post”
gazetesine konuþan SPD’ li politikacý,
orta ve düþük kalifiye yabancýlar için
geçerli olmasýný istediði ”gelecek yýllarda
sýfýr göç” sözlerini kullandý. Buna karþýn
baþta akademisyenler olmak üzere,
yüksek eðitimli elemanlar için bürokratik
engellerin kaldýrmasýný talep etti.
Hükümet ortaðý uyardý
Yeþiller, yasa tasarýsýnda yer alan
önemli noktalardan uzaklaþma eðilimi
gösteren hükümet ortaðýný uyardý. Yeþiller’ in içiþleri uzmaný Volker Beck, baþka
ülkelerden baþvuracak orta ve az kalifiye iþçilerin arasýnda planlanan eleme
iþleminin, güncel siyasi nedenlerden
dolayý sorgulanmasýnýn yanlýþ olduðu
görüþünü dile getirdi.
”Önce yerlilere iþ bulalým”
Ancak
Wiefelspütz,
iþsizlik
sayýsýndaki artýþa iþaret ederek
muhafazakar partilerin çizgisine
yakýn bir tutum sergiledi. Ýster
Alman olsun ister olmasýn, Almanya’ daki iþsizlerin, yeni yabancý
eleman ihtiyacýna kýyasla bir ilklik
hakkýna sahip olduklarý mesajýnýn halka iletilmesi gerektiðini
söyledi sosyal demokrat politikacý. Federal Konsey’ de gerekli Birlik partilerin içindeki bir
kýsmýn onayý, Wiefelspütz’ e göre,
Göç Yasasý son
dönemeçte
Derleyen: Lale Çakýroðlu
G
öç Yasasý’nýn seçimlerden önce çýkmasý için,
Almanya Baþbakaný Gerhard
Schröder, Hristiyan Demokrat
ve Hristiyan Sosyal Birlik partilerini dayanýþmaya çaðýrdý. Bu
nedenle Göç Yasasý’nda yeni
düzenlemeler yapan Federal
Hükümet, yine de muhalefet
partilerini memnun edemedi.
Göç Yasasý seçimlere yetiþecek mi? Almanya’da þu anda
herkes bu soruyu soruyor.
Göçün seçim kampanyalarýna
malzeme yapýlmasýný istemeyen Federal Hükümet, ana
muhalefet Hristiyan Birlik partileri CDU/CSU’dan federal ve
eyaletler düzeyinde gelen itirazlarý dikkate alarak yasa
tasarýsýný yeniden düzeltti.
Almanya Baþbakaný Schröder,
Hristiyan Demokrat ve Hristiyan Sosyal Birlik partilerini,
Almanya’nýn geleceði açýsýn-
dan büyük önem taþýyan Göç
Yasasý’nýn yürürlüðe konulabilmesi için dayanýþmaya
çaðýrýyor. Ancak ilk tepkiler
muhalefeti ikna etmenin zor
olacaðýnýn iþaretini veriyor.
Gerhard Schröder dün
akþam Berlin’de yaptýðý konuþmada, umudunu ‘saðduyu
koalisyonu’ olarak tanýmladýðý
geniþ tabanlý bir uzlaþmaya
baðladýðýný vurguluyordu. Baþbakan Schröder, Sosyal Demokrat - Yeþiller koalisyonu içinde
de, eyalet hükümetleriyle de,
yasa tasarýsýnda yer alan beþ
madde üzerinde yoðun müzakerelerin sürdüðünü bildirdi.
Göç Yasasý’nýn ana fikrini göçün
sýnýrlandýrýlmasý ve Alman
toplumunun entegrasyon yeteneðinin arttýrýlmasý oluþturuyor.
Yasada yapýlan
yeni düzenlemler
Yapýlan son deðiþiklikle,
Federal Hükümet, Birlik par-
Betriebe brauchen
mehr Unterstützung
E
rgebnis der Untersuchung über ausländische Unternehmen in Bonn:
Kontakte zu deutschen
Institutionen haben viele der
ausländischen Unternehmer
in Bonn - zu Banken, zur IHK
oder zum Finanzamt. Aber
diese Verbindungen belaufen
sich oft auf Formalitäten, wie
Steuern, Kreditraten oder Mitgliedsbeiträge. Für Beratungen oder zur Unterstützung
nehmen die Unternehmer
ausländischer Herkunft deutsche Institutionen nur selten in
Anspruch. So klagt fast jeder
dritte befragte Unternehmer
über finanzielle Probleme,
doch Fördermittel nahmen nur
18 Prozent in Anspruch. Der
Grund dafür ist ein Informationsdefizit der ausländischen
Unternehmer, davon ist
Wolfgang
Brunswig,
Geschäftsführer der Abteilung
Berufsbildung der IHK Bonn /
Rhein-Sieg, überzeugt.
Deshalb soll hier der
Arbeitkreis Interkulturelle Wirtschaft (AIW) in Bonn tätig
werden: Existenzgründung,
Existenzsicherung
/Förderprogramme
und
Unternehmensführung sollen
gezielt für Unternehmer ausländischer
Herkunft
angeboten
werden.
Unternehmensstammtische
und Informationsveranstaltung sollen die neuen Angebote publik machen. Auch
vorhandene Sprachprobleme
können durch spezielle Kurse
abgebaut werden. Und weil
94 Prozent der befragten
Unternehmen nicht ausbilden, jedoch ein Viertel
Interesse an Ausbildung
bekunden, plant der AIW eine
Großveranstaltung, welche
die Firmeninhaber mit ersten
Informationen
über
die
betriebliche Ausbildung versorgt.
sadece her tarafýn birbirine doðru
yaklaþmasýyla gerçekleþebilir.
Geis’ ýn ýrkçý sözlerine tepki
Bu arada Hristiyan Sosyal Birlik (CSU)
partinin sözcülerinden Norbert Geis,
”Vorsicht Friedmann” adlý televizyon
programýnda, ”Almanya’ yý neden
Almanlara býrakmýyorsunuz?” sorusuyla
tilerinin arzusu
doðrultusunda,
Almanya’daki
ebevyenlerinin
yanýna gelmesine
izin
verilecek
çocuklarýn
yaþ
sýnýrýný
16’dan
12’ye indirmeyi
kabul
ediyor.
Ancak
istisnai
durumlarda özel uygulamaya
gidilebilecek. Gayri resmi ya da
cinsiyetleri nedeniyle kovuþturmaya uðrayan kurbanlar,
Cenevre Uluslararasý Mülteciler Sözleþmesi dikkate alýnarak, yeni yasada kesin biçimde
tanýmlanacak. Ýstihdam piyasasýna yönelik entegrasyonda
da bazý koþullar deðiþtirilecek.
Baþbakan Schröder dünkü
açýklamasýnda istihdam piyasasý konusunda þunlarý söyledi:
„Ýþ gücü göçünde bir
yandan
sendikalarýn
öte
yandan da iþverenin taleplerini
gözetmek durumundayýz. Kesin
önceliðin yurtiçindeki iþ gücüne
verilmesi gerektiði görüþüne
bizler de katýlýyoruz. Zaten
Federal Ýçiþleri Bakaný’nýn hazýrladýðý yasa tasarýsýnýn çekirdeðini oluþturan þartlarýndan
biri de bu.“
[email protected] sayfa
þimþekleri üzerine çekti. Salý akþamlarý
yayýmlanan pograma konuk olarak
katýlan Geis, yýllar önce partinin genel
sekreteriyken kullanan bugünkü baþbakan adayý Edmund Stoiber’ in, çok
sayýda ýrkýn birarada yaþamasýyla toplumun pislendiðini ima eden ”durchrasste
Gesellschaft” deyimini savundu.
Öyle demek istememiþ
Stoiber’ in de o zamanlar Fransan
Fransýzlara ve Ýtalya Ýtalyanlara ait olmasý
gerektiði gibi, Almanya’ da Almanlarýn
olduðunu demek istediðini hatýrlatarak,
tekrar gündeme getirdiði bu ifadeyle,
SPD, Yeþiller ve PDS saflarýndan sert
eleþtiriler aldý. Yeþiller politikacý Beck, CDU/CSU partilerini, Norbert Geis’ in
ýrkçýlýk içeren sözlerinden
derhal
uzaklaþmaya
çaðýrdý. Bunun üzerine iþin
ciddiyetine vararak geri
adým atan Geis, Stoiber’
in sözlerini o zamanlar ne
demk istediðine yönelik
yorum
yapmaya
çalýþtýðýný, ancak sanýldýðý
gibi savunmadýðýný öne
sürdü.
Cuma günü oylama
yapýlacak
Önümüzdeki Cuma günü
Federal Meclis Genel Kurulu’na
sunulup oylanacak olan yasa
tasarýsýnýn,
yürürlüðe
girebilmesi için 22 Mart’da
Eyalet Temsilcileri Meclisinde de
çoðunluðun onayýný almasý
þart. Federal Ýçiþleri Bakaný Otto
Schily ve verdikleri ödünlerle bu
son deðiþikliði mümkün kýlan
Yeþillerin eþbaþkaný Claudio
Roth bu konuda iyimser. Schily,
eyalet hükümetlerinin hazýrladýklarý yeni metni dikkatle
okumalarý ve de federal
düzeyden parti disiplinine
uymalarý için yapýlan baskýlara
boyun eðmeyip dürüst davranmalarý halinde, yasanýn Eyaletler Meclisi’nden geçeceðinden
emin olduðunu söylüyor. Schily
eyalet baþbakanlarýný uyarýyor
ve “Önce eyaletinizin menfaati,
sonra parti” diyor.
Federal hükümet, özellikle
koalisyonun
küçük
ortaðý
Yeþiller’in
verdiði
tavizler
sayesinde, Sosyal DemokratHristiyan Demokrat SPD/CDU
koalisyonu tarafýndan yönetilen Brandenburg eyaletinin dört
talebini yerine getirmiþ oldu.
Brandenburg’un Eyalet Temsilcileri Meclisi’nde vereceði oy
çok önemli. Çünkü Federal
Hükümet’in gerekli çoðunluðu
saðlayabilmesi için bu eyaletin
oyuna ihtiyacý var. Ancak son
deðiþiklikleri,
Federal
Hükümet’in ‘tipik tezgahý’ olarak
tanýmlayan Brandenburg’un
CDU’lu Baþbakaný Jörg Schönbohm, Birlik partilerinin Federal
Meclis’te ve eyaletler meclisinde
‘tek ses’ olacaðýnýn altýný çiziyor.
Birlik partileri kararsýz
Birlik Partilerinin Federal
Meclis Grup Baþkaný Friedrich
Merz de, yasa tasarýsýna karþý
mý, yoksa kabul oyu mu
vereceklerini henüz karara
baðlamamakla birlikte, her
halükarda her iki mecliste de
birlik içinde hareket edeceklerini
açýklýyor. Hýristiyan Birlik partilerinin genel seçimlerdeki Federal Baþbakan Adayý Edmund
Stoiber ise, göç yasasýný frenleyen ya da engelleyen kiþi
damgasýný yememek için daha
temkinli davranýyor ve þöyle
diyor:
„Kýrmýzý Yeþil koalisyonun
tasarýda yaptýðý son deðiþiklikleri dikkatle gözden geçireceðiz. Eðer bizim önerdiðimiz
noktalar kabul edilmiþ ise,
asgari müþtereklerde birleþmemiz mümkün olabilir.“/ Deutche
Welle
3
ÞÜKRÜ YILDIZ
eflatunî
Ýhanetin saldýrýsý altýnda,
her yaþadýðýmýz gün
G
erilla yaþamýný anlatan bir roman
okumuþtum yýllar önce... Satýr
arasýnda geçen bir olay dikkatimi çekmiþti. Gerilla grubunun girdiði bir çatýþma
sonrasýnda bir arkadaþlarýnýn yakalanmasý olayýný anlatýyordu. Bir kaç gün önce
gerilla grubunda olan bu kiþinin daha sonra kolluk kuvvetlerine
yol göstermesinin psikolojik tahlili yapýlýyordu. Askeri güçlerinin
önünde gözünü kýrpmadan gerillanýn üzerine yürüyen bu eski
gerillanýn bundaki amacý ne olabilir diye düþünüyor yazar, ve bu
olayý þöyle sonuçlandýrýyordu: “Biz var oldukça o bir ihanetçidir.
Eðer biz bitersek ona kimse sen ihanetçisin demeyecek.”
Toplumsal gerçekliðimiz þimdilerde böyle iþliyor. Ýnsani deðerlere ihanet alabildiðine yaygýnlaþýyor. Köþesini dönen kaptan yada
kendini toplumun kurbaný ilan eden kendisiyle birlikte döndürdüklerinin yada kurbanlarýn ortamýnda ahkam kesiyor. Kiþi yarattýlan
suçlular ortamýnda rahatlýyor. Artýk kimse Dostovjeski’nin “Suç ve
ceza”sýndaki gibi vicdaniyle hesaplaþma gereði duymuyor. Bunu
ahmaklýk olarak görüyor. En yakýndaki kendi varlýðý gibi olan grubunu geliþtirmek ve onu egemen kýlmakla meþguliyetini gideriyor.
Bireycilik herkese gerektiðinden fazla zaten hak vermiþtir. Binlerce
yýllýk emekle bu günlere miras olarak býrakýlmýþ deðerlere karþý
acýmasýzca savaþ açýlýyor. Söylenmiyor, ama biliniyor bu deðerleri
taþýyanlar varoldukça, kendileri rahat edemeyecektir.
Bireylerden tutalým devlete kadar yaygýnlaþan bu durum,
giderek derinlemesine bir çözülmeyi beraberinde getirmekte. Her
þey anlamasýzlaþmakta, anlamsýzlaþtýkça da toplumsal ihanet
içinde olanlar rahatlamaktadýrlar. Rahatlamak isteyenlerin keskin
saldýrýsý altýnda her yaþadýðýmýz gün.... Dayanma sýnýrýmýz ise bu
saldýrýlara karþý asi olmak zorunda gibi...
Tencere kapaðýný buluyor...
Türkiye’ye þöyle bir bakýnýz, adý yolsuzluða, cinayete, uyuþturucuya bulaþmamýþ kaç kiþi var politik arenada. Þu veya bu biçimde
herkesin isimi bir yerlerde. Þimdi bu suçlular ordusunun toplumsal
deðerlere sahip çýkmasý mümkün mü? Bu sistemin bu topraklarýn
insanlarýna bu kadar acýmasýz ve düþman olabilmesinin altýnda
insanlýða karþý iþlenmiþ bir suç yok mudur?
Ana dili eðitim talebine karþý içine girilen tutum, Alevi kuruluþlarýna getirilen yasaklamalar, türbanlý diye okul önlerinde
öðrencileri coplamalar, idam cezasý meselesinin bir kin ve intikam pazarlýðýna dönüþtürme, toplumun geleceði olan çýkýþlarýnýn
önünün alýnmasý çabasý, bu halka karþý bir suç iþlemek deðil de
nedir! Bu suçu yýllardýr iþleyen ve suçlular cumhuriyetine dönen bu
iktidar erkinin, insani deðere sahip çýkan herkese saldýrmasý, bana
hep yukarýdaki gerillanýn ihanetini hatýrlatýyor. Ýnsani deðere sahip
çýkanlar oldukça, onlarý çýkarlarýna kurban edenler rahat etmeyeceklerdir. Onlar þimdilerde olduðu gibi ihanetini derinlemesine
örgütlemektedirler. Ýnsana, insani olan deðerlere saldýrmaktadýrlar... Onu ortadan kaldýrmak için çalýþmaktalar...
Gazetemiz bir yaþýnda
Bir yýlý geride býraktýk. Kimilerinin beklentilerine ve imkansýzlýklara raðmen baþarýlý bir yýlý geride býraktýk. Bizi bir yerlerde
görmek isteyenlerin beklentileri kursaklarýnda kaldý. Biz giderek
daha çok kendimize benzedik... Ýyi ki de kendimize benzemeye
cesaretimiz var...
Baþarýmýzý DEM dostlarýyla kutlayacaðýz. Bir aksilik olmazsa1
Nisan 2002 tarihinden itibarendi bayilerde artýk DEM gazetesi
de olacak. Ulaþamadýðýmýz yerlere böylelikle daha rahat ulaþmýþ
olacaðýz.
e-mail: [email protected]
Entwicklung der Jugendgewalt in Deutschland
L
aut einer Forschung des Kriminologischen Forschungsinstituts Niedersachsen in Hannover fällt der Anstieg der
Jugendgewalt in Wirklichkeit schwächer
aus, als die polizeilichen Daten es signalisieren.
Die polizeilich registrierten Gewalttaten junger Menschen sind in den letzten Jahren nicht brutaler geworden. Die
durchschnittliche Deliktsschwere hat vielmehr abgenommen.
Die Zunahme der Jugendgewalt steht
in engem Zusammenhang damit, dass
unsere Gesellschaft immer mehr zu einer
Winner-Loser-Kultur wird. Vor allem junge
Migranten geraten dabei in ein soziales
Abseits.
Der Anstieg der Jugendgewalt ist
überwiegend jenen jungen Migranten
zuzurechnen, die sozial nicht integriert
werden konnten. Eine besondere Problemgruppe sind solche jungen Zuwanderer, die seit längerem in Deutschland
unter Bedingungen sozialer Benachteili-
gungen aufwachsen.
Jugendliche, die in ihrer Kindheit oder
aber auch als Jugendliche von ihren
Eltern massiv geschlagen oder misshan-
delt wurden, werden erheblich häufiger
selber gewalttätig als nicht geschlagene
junge Menschen.
Jugendgewalt ist männlich; das Über-
Essen trommelt auch für Zuwandererkinder
D
ie Integration der Zuwandererfamilien ist ein
wichtiges Anliegen des Projekts „Kinder sind der
Rhythmus dieser Welt“ der Aktionsgemeinschaft „Essen
- Großstadt für Kinder“ und des Plakat Kunst Hofes
Rüttenscheid. Aus diesem Grund haben die Veranstalter das Zentrum für Türkeistudien als Kooperationspartner ins Boot geholt. Die Regionalen Transferstellen für
ausländische Existenzgründer und Unternehmer sowie
das Projekt „Interkulturelles Konfliktmanagement“ am
ZfT sollen die Einbindung der in Essen lebenden Zuwanderer in das Projekt anlässlich des Weltkindertages
gewährleisten.
Die Transferstellen und das KonfliktmanagementProjekt haben im Rahmen ihrer Tätigkeit in Essen in
den letzten Jahren am Aufbau eines gut funktionierenden Netzwerks der Migrantenorganistionen in der
Stadt mitgewirkt. Diese Kompetenz soll nun
dem Kinderprojekt zugute kommen, um
der Idee der Kinderfreundlichkeit eine interkulturelle Dimension zu verleihen. „Kinderfreundlichkeit bedeutet auch Toleranz
und Chancengleichheit für Kinder unterschiedlicher Herkunft in unserer Stadt“, so
ZfT-Direktor Faruk Sen. Ziel des ZfT ist, möglichst viele Organisationen der Migranten
in Essen in das Projekt einzubinden und für
die Teilnahme zu gewinnen.
Die Veranstaltung beginnt anlässlich
des Weltkindertages am 20. September
2002 mit einer Ausstellungseröffnung des
Internationalen Plakatwettbewerbs „Children are the Rhythm of the World“ und findet
gewicht junger männlicher Täter hat sich
seit Mitte der 80er Jahre sehr verstärkt.
Das Risiko der Entstehung von Jugendgewalt erhöht sich drastisch, wenn mindestens zwei der folgenden drei Faktoren
zusammentreffen:
a.
die
Erfahrung
innerfamiliärer
Gewalt,
b. gravierende soziale Benachteiligung der Familie,
c. schlechte Zukunftschancen des
Jugendlichen selbst aufgrund eines niedrigen Bildungsniveaus.
Junge Menschen, die Opfer innerfamiliärer Gewalt waren, schließen sich signifikant häufiger in Gewaltbefürwortenden
Gleichaltrigengruppen zusammen. Auf
Jugendliche aus solchen devianten Gruppen entfällt der überwiegende Anteil der
Jugendgewalt. Die Mitgliedschaft in Devianzgeneigten Cliquen hat zusätzlich zu
den innerfamiliären Gewalterfahrungen
einen das Risiko aktiver Gewalttätigkeit
steigernden Effekt.
ihren Höhepunkt am Samstag, den 21. September mit
der Aktion „Essen trommelt für Kinder“.
Sayý 11
Mart 2002
84 Iraklý kürt taþýyan bir
Yunanlý þoför tutuklandý
Ý
talyan polisi bir
soðuk hava
TR’ýnda 84 adet
Iraklý kürt taþýyan
Yunanlý þoförü
tutukladý. Ýtalya’ya
giden bir feribotta bulunan Alman plakalý TIR’da
yapýlan aramada bulunan kaçak Kürt mültecilerden bir kýsmýna týbbi tedavi uygulandýktan
sonra yeniden feribota geri getirildi. Adam
baþýna 1700 dolar ödediklerini söyleyen kaçaklar feribotla yeniden Yunanistan’a dönecek.
Ýtalya’nýn Adriyatikteki limaný Ancona’ya giriþte
sahil muhafaza botlarý tarafýndan bloke edilen
gemi de ayrýca bazý çocuklarýnda bulunmasý bu
konuda baþka bir soruþturmayýda baþlattý.
ABD Saddam’ý devirmek için
planlarý hazýrlýyor
A
BD Dýþiþleri Bakaný Colin
Powel bir Senato komisyonunda konuþurken Irak
konusunda dialog ve çatýþmadan kaçýnan bir politika
yanlýsý olduklarýný ancak barýþ
yapacaðýz diye de baþlarýný
kuma gömmeyeceklerini söyledi. Powel Bush yönetiminin,
bölge halký, dünya halklarý ve Irak halkýnýn iyiliði
ve geleceði için Saddam Hüseyin rejimini devirmeye amaçlayan planlarý incelediklerini vurguladý. Baþkanýn önünde bir Irak konusunda bir
takvim yok diyen Powel tüm seçenekleri ele
aldýklarýna dikkat çekti.
Powel, arada sorunlar olmasýna ve diplomatik
iliþki bulunmamasýna raðmen Ýran ile dialoglarý
olduðuna iþaret ederken Afganistan’a silah sevketme ve toplu imha silahlarý üretme gibi kabul
edemeyecekleri bazý eylemler içinde olduðunu
ileri sürdü.
Yunanistan Olimpiyat
inþatýnda gecikiyor
U
luslararasý Olimpiyat Komitesi yetkilileri
Atina 2004 Olimpiyatlarý ile ilgili çalýþmalar
ve inþaatlarýn planlandýðý düzeyde ve hýzda
devam etmediðini açýkladý. Uluslararasý Olimpiyat Komitesi kurulunda eksik olan noktalar
açýklanýrken, ulaþtýrmayý saðlayacak olan banliyö trenlerinin raylarýnýn olimpiyat zamaný hazýr
olabileceði ancak trenlerin hazýr olamýyacaðý,
Uçaklarýn hala Atina havalanýna indiði Olimðiyat havalanýnýn inþaatýnýn geciktiði, Olimpiyat
zamaný hazýr olacaðý konusunda güvence verilen otel odalarýndan en az 3000’nin hazýr
olamýyacaðý, ve bir dizi konu üzerinde görüþ ileri
sürüldü. Olimpiyat Komitesi Yunan hükümetine
ekip ve çalýþan sayýsýnýn arttýrýlarak inþaatlarýn
hýzlandýrýlmasý konusunda uyarýda bulundu.
Afganistan
daha fazla Taliban yetkilisinin
teslim olmasýný
bekliyor
A
fganistan’da Taliban yönetiminin Dýþiþleri
Bakaný görevini sürdüren Vekil Ahmet
Mütevekkil’in teslim olmasý ardýndan öteki Taliban üst düzey yetkililerinde teslim olmasý
bekleniyor. Müvekkilin soruþturmasýna ise baþlandý. Bu arada Afganistan’da geçici hükümet
tutuklu 320 Taliban askerini salýverdi. Geçici
hükümetin baþbakaný Hamid Karzai’nin talimatý
ile Taliban askerlerinin salýverilmesindeki amaç
halk arasýnda bir uzlaþma yolunun açýlmasý
olduðu belirtildi. Salýverilen kiþilerin nmerede
tutuklandýklarý daha çok peþtuca konuþan
yoksul kiþiler olduðu üstlerinde adam gibi giysilerinin bulunmadýðý görülüyor. Karzai þu anda
ne kadar ellerinde Taliban esiri olduðu konusunda bir açýklama yapmadý.
Amerika’da yeni bir toplu
mezar
bulundu
G
HABER
www.dem-ajans.de
eorgia
eyaletinin
Noble kasabasýnda bir
cenaze evýnýn
arkasýnda yeralan cesed yakma bölümü
yakýnýnda yetkililer bir kýsmý yeni gömülmüþ bir
kýsmý üç senedir gömülü olan 200 üzerinde
ceset buldu. Yetkililer yerel yönetim tarafindan
yakilmasý amacýyla parasý ödenmiþ cesetlerin
cenaze evine gönderildiði ancak bunlarýn burdaki fýrýnlarýn bozuk olduðunu öne süren
cenaze evi yetkilisi tarafýndan yakýlmadan
arsada geliþigüzel bir kýsmýnýn gömüldüðü bir
kýsmýnýn ise atýldýðý ileri sürüldü. Polis bölgedeki
aramalarý sürdürürken yakýlmadan gömülen ve
bir kýsmý toprakta açýlan çukurlara toplu halde
gömülen ceset sayýsýnýn daha da artmasýndan
korktuklarýný belirtiyor.
Aleviler de yokmuþ
A
levi ve Bektaþi’ adýný kullanan
ve ‘bu kültüre hizmet amacý’ný
güden derneðin kapatýlýþý bu inançtaki
yurttaþlardan büyük tepki gördü. Aleviler, ‘Tek isteðimiz kendi ülkemizde
kültürümüzü yaþatmak’ diyor
Ankara
2.
Asliye
Hukuk
Mahkemesi’nin, Alevi ve Bektaþi Kuruluþlarý Birliði Kültür Derneði’ni (ABKB)
‘Türk dilinden veya kültüründen baþka
bir kültürü korumayý veya yaymayý’
suç sayarak kapatmasý, Alevileri tedirgin etti. Alevi dernek ve kuruluþlarýný
arayan çok sayýda Alevi, „Alevilik
yasaklanýyor mu?“ sorusu yöneltirken,
karara tepki gösteren 30’a yakýn
dernek, vakýf ve kuruluþ, bugün
Ankara’da basýn toplantýsý yapacak.
Dokuz Alevi kuruluþu tarafýndan
25 Eylül 2000’de kurulan dernek,
Emniyet Müdürlüðü’ne baðlý Dernekler Masasý’ndan kod numarasýný da,
ancak yedi ayda alabilmiþ. ABKB
Kültür Derneði Baþkaný Ali Doðan,
Ankara Valiliði’nin kendilerinden,
tüzüklerinde yer alan ‘Cemevi yaptýrýr,
Alevi ve Bektaþi kuruluþlarý arasýnda
eþgüdümü saðlar’ gibi maddelerin
çýkarýlmasýný istediðini belirterek,
„Ancak bunu kabul etmedik. Bu maddelerin çýkarýlmasý halinde derneðin
özelliði kalmayacaktý. Üçüncü duruþmada mahkeme, bu konuda emsal
kararlar olmasýna karþýn derneði
kapattý“ dedi.
Sorunun ülke içinde halledilmesinden yana olduklarýný vurgulayan
sözcüklerinden dolayý kapatmasý, bir
nevi inanç gizli yapýlsýn mantýðýnýn
sonucudur. Çünkü çok sayýdaki alevi
derneðinin tüzüðünde bu felsefeye
hizmet etme maddesi yer alýr. Aleni
olmasý istenmiyor“ dedi.
Doðan, þöyle devam etti: ‘’Bu karar,
Aleviler arasýnda tedirginlik yarattý.
Aleviler üzerindeki din baskýsýnýn sürdürülmesini saygýsýzlýk olarak addediyoruz. Bu baský nereye kadar
gidecek?“
‘Gizlilik olsun
isteniyor’
Pir Sultan Abdal 2
Temmuz Eðitim ve
Kültür Vakfý Baþkaný
Murteza Demir de þu
deðerlendirmeyi yaptý:
„Þaþkýnlýk içindeyiz. Bu
coðrafyada yaþayan
bir kültür Alevilik.
Türkiye’nin
AB’ye
girmek istediði bir
süreçte, bir felsefe ve
bir inanca karþý çýkmak anlaþýlabilir
deðil. Ayrýmcýlýk ve farklý amaçlar yok.
Aleviler kendi ülkelerinde kendi kültürlerini yaþatmak istiyor. Gizli saklý deðil,
açýkta inancýný yerine getirmek istiyor.
Bu olumsuzluðun kaldýrýlmasýný diliyoruz.“
Demir, ortamý gerginleþtirecek bu
kararýn, Ýçiþleri Bakanlýðý ve Diyanet
Ýþleri Baþkanlýðý’nýn ‘derneðin ayrýmcýlýða neden olabileceði’ görüþü
sonucu verildiðini öne sürdü. Kararýn
duyulmasý ardýndan derneklerine yüzlerce telefon geldiðini ifade eden
Demir, „Alevilik yasaklanmak mý isteniyor diye soruyorlar. Mahkemenin derneðin adýnda yer alan ‘Alevi ve Bektaþi’
‘Alevilik 312’lik olur’
Dava avukatlarýndan Hýdýr Doðan,
verilen kararýn kritik olduðunu belirterek, þunlarý söyledi: „Dernek, Türk
kültüründen baþka bir kültürü araþtýrdýðý için bölücülük yapýyor kabul edildi
ve kapatýldý. Alevilik, Türk kültüründen
kabul edilmemiþ. Yargýtay da, Kültür
Bakanlýðý da, bunun özgün bir kültür
olduðunu söylüyor. Bu, tehlikeli bir
durum yaratýyor. Eðer ‘Alevi’ sözcüðü
bölücülük olarak nitelendiriliyorsa, her
Alevi bölücü olur. O zaman 312. maddeden yargýlanmasý gerekir. Korkunç
olan þey, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn
Sadettin Tantan döneminde, ‘Alevi
kuruluþlarýnýn
örgütlenmesi
bölücülüktür, bunlarýn kapatýlmasý
gerekir’ þeklinde rapor vermesi ve bu
raporun da mahkemeye intikal etmiþ
olmasýdýr.“
Gerekçe: Bölücülük
Ankara
2.
Asliye
Hukuk
Mahkemesi’nde önceki gün görülen
duruþmada savcý Fuat Samancý þunlarý söylemiþti: „Anayasa’nýn 14‘üncü
ve 24‘üncü maddelerinin yaný sýra
Dernekler Yasasý’nýn 5’inci maddesine
göre; Alevi Bektaþi adý altýnda dernek
kurulamaz. Alevi sözcüðü bir mezhep
ve dini terimdir, bu ad altýnda Aleviliði
odaklaþtýracak dernek kurmak devletin milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüðünü bozacaktýr.“ Yargýç Yýlmaz Ýðrek
de, verdiði fesih kararýný, Dernekler
Yasasý’nýn 5. madde 6. bendindeki
þu hükme dayandýrdý: „Türk dilinden
veya kültüründen ayrý dil ve kültürleri
korumak veya yaymak suretiyle azýnlýk
yaratmak, veya herhangi bir bölgenin,
ýrkýn, sýnýfýn, veya bir dil ve mezhepten olanlarýn diðerlerine hâkim veya
diðerlerinden imtiyazlý olmasýný saðlamak için dernek kurulamaz.“
Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonundan sert tepki;
„Aleviler, kimliklerine kavuþacaklardýr“
A
vrupa Alevi Birlikleri
Federasyonu,
ABKB’nin bölücülük yaptýðý
gerekçesiyle kapatýlmasýna
sert tepki gösterdi. AABF
adýna, Genel Sekreter yardýmcýsý Gülseren Keleþ
tarafýndan yapýlan yazýlý
açýklamada
davalýlar
arasýnda bulunan AABF
Genel
Baþkaný
Turgut
Öker’in
mahkemede
yapmýþ olduðu savunmasýnda „Almanya`da 96
derneði içinde barýndýran
AABF`nin sivil toplum örgütü
olarak saygýnlýðý olduðunu
ve
Alevilerin Avrupa`da
kendi adlarý ile örgütlenmeli
olaðanken,
Türkiye`de
bunun yasaklanmak istenmesini ve örneðin cem evi
açmanýn bölücülük olarak
deðerlendirilmesini þiddetle
kýnadýðýný
belirtmiþti“
görüþüne yer verildi.
Devamla
açýklamada
“Bu utanç verici kararýn
en geç Yargýtay‘dan
döneceðine inancýmýz
tamdýr. Türkiye, Avrupa
Birliðinin saygýn bir ülkesi
olmasý için, bu türden
Osmanlý Þeyhülislamlarýnýn zihniyetini devam
ettiren çirkinlikleri, kendi
olanaklarý ile
kendi
içinde çözmelidir. Aleviler,
kimliklerine
kavuþacaklardýr. Bundan
en küçük bir þüphemiz
yoktur.
Umudumuz,
Avrupa Ýnsan Haklarý
Mahkemesi‘ne gitmeden,
bu hakkýn Türkiye‘de elde
edilmesidir.”
denilirken,
demokratik kurum, kuruluþ
ve partiler Alevilerin temel
haklarýný desteklemeye ve
demokrasi mücadelesine
destek verilmeye çaðrýldý.
ABKB Yönetim Kurulu ise
olaðanüstü olarak toplanarak, temize gitme kararý
312 No‘ lu paragraf deðiþti
Düzen bozulmadýðý sürece...
B
aþbakan Bülent Ecevit
hükümette
yapýlan
reformlardan dolayý, Türkiye‘
nin bu yýl içinde AB‘ ye
katýlýmýyla ilgili görüþmelere
katýlacaðýný umuyor. Ancak
yapýlan reformlara rað-men
hükümet yine de, ceza kanunlarýyla ilgili yabancý eleþtirilere
hedef oluyor. Stuttgarter Nachrichten’ de yayýnlanan bir yazý
konuyu þöyle deðerlendiriyor:
Halk tahrik edilebilir mi?
Yasa deðiþikliklerinin çerçevesi içerisinde en fazla tartýþýlan ise, ceza kanununun
312 No‘ lu paragrafý, yani
”halký tahrik etmek”. Kanun
deðiþmeden önce, Türkler ile
Kürtler arasýnda halka açýk bir
þekilde ayrýmcýlýk yapýldýðýnda,
þahýþ cezalandýrýlabiliyordu.
Yeni yasaya göre þahsýn yaptýðý açýklamalar ancak düzeni
bozma tehlikesini içerdiðinde,
cezalandýrýlabilecek.
Tutuklulara hak tanýnacak
159 No‘ lu paragraf da
deðiþtirilerek, Türkiye Cumhuriyeti ve kuruluþlarýna hakaret
edenler eskisi gibi altý sene
deðil, yalnýz üç sene hapis
cezasýna çarptýrýlacak. Ayrýca
tutuklular daha fazla haklara
sahip olacak.
Yeni yasalar belirsiz
Eleþtiriler Ecevit Hükümeti‘
nin yasalarýn olumlu deðiþi-
[email protected] sayfa
ALÝ KÖYLÜCE
4
[email protected]
Önce Ýnsan
Ý
nsan dünyamýza mana kazandýran
tek varlýktýr.
Bu yaþlý dünyamýzýn en genç varlýðý
olan Ýnsan olmasaydý, bütün canlý ve
sansýz varlýklarýn bilinmesi ve deðeride
ortaya çýkmayacaktý.
Ýnsanoðlu sadece dünyamýzda var
olaný keþf etmekle kalmadý , ayný zamanda kendi yaratýcý gücü
ve özelliðiyle maddi ve manevi tüm iyi ve kötülüklerinde yaratýcýsý
ve uygulayýcýsý oldu.
Bir yandan dünyamýzýn hakimi ve anlam kazandýraný olurken,
diðer yandan kendi yarattýklarýnýn esiri ve sadece dünyamýzýn
dengesini bozan deðil, ayný zamanda kendi ýrkýnýnda en büyük
belasý oldu.
Ýnsanýn ruhunda büyüyen Ego o düzeye ve sýnýr tanýmazlýða
ulaþtýki, artýk bütün kötülüklerin, savaþlarýn, vahþetin ve büyük
adaletsizliðin sebebi haline geldi.
Bundan dolayý þimdi insanýn doðaya hakimiyeti mücadelesi
deðil, dünyamýzýn hakimiyeti için bir biri ile mücadelesi en üst
boyuta ulaþtý.
Bütün bunlara karþýn insan hala dünyamýza mana kazandýran tek unsurdur. Ancak iyi ve kötü arasýndaki mücadelede ,
iyinin hakim olmasý için daha çok çaba harcamak gerekmektedir. Bunu en iyi Alevi felsefesi açýklamaktadýr.
Bu konuda ozan Esrari’nin bir Deyiþi ile insanlýða seslenelim;
Ýnsan aleminden arzumuz bizim
Bir birinin kýymetini bilsinler
Ýnsan varlýðýna kiymet vererek
Sevgi saygý kisvesini giysinler
Ayrý gayrý gözle gözetmeksizin
Bin bir ýrk ayrýmý yapýlmaksýzýn
Türlü hilelere kapýlmaksýzýn
Ýnsanlýða hizmetini versinler
Barýþla özgürce yaþamak için
Adeletle hakça bölüþmek için
Hakkýn varlýðýna yaraþmak için
Ýnsan haklarýna saygý duysunlar
Ýnsanlar hep bir araya gelerek
Sevgi saygý birliðini kurarak
Bütünleþip tek bir devlet olarak
Ýnsanlýðýn bayraðýný çeksinler
Esrari sevgidir bizim gýdamýz
Böyle emreylemiþ güzel hüdamýz
Mademki Adem’le Havva atamýz
Ayrý gayrýlýðý serden silsinler
Demektedir.
Dem gazeteside bu insanlýk mücadelesinde bir nefes, bir
haykýrýþ, bir bakýþ olarak bir yýlý geride býraktý. Özgürlüðün Adaletin barýþýn bir nefesi olarak hizmet vermeye çalýþtý.
Olanaklarýný hergün biraz daha geliþtirerek, yoktan kendini
var etti. Azim ve kararlýlýk en büyük sermayesi oldu.
Birinci yýlýnda Dem gazetesine yayýn hayatýnda baþarýlar diliyorum.
aldýðý da vurgulanan açýklamada, bir çok Alevi, kurumunun uzun zamandan
beri Türkiye’de çalýþma
yürüttüklerine dikkat çekildi.
mine raðmen, Avrupa standartlarýna eþit olmadýðýný
içeriyor. Ayrýca yeni yasalarýn
belirsiz olmasý, daha fazla
muhafazakar olan mahkemelere, tereddütte kalýndýðýnda
kararý manipule etme fýrsatý
tanýndýðý iddia ediliyor.
´
MHP deðiþime karþý
Yeni yasalar „Uyum yasalarý” olarak nitelendiriliyor.
Ancak reform hazýrlýklarý
esnasýnda baþbakan Ecevit‘
in koalisyonunda ”uyum” a
þahit olunamýyordu. Sað
görüþlü parti MHP reformlarýn
aþýrý liberal olduðundan
þikayetçiyken, aksine yasalarýn daha fazla sertleþmesinden yanaydý. Liberal basýn
MHP‘ nin düþüncelerinin gerçekleþmemesini baþarý olarak
deðerlendiriyor.
Geshäftszeiten
Dienstag-Freitag
09.00 Uhr bis 18.30 Uhr
Samstag
09.00 Uhr bis 14.30 Uhr
Um telefonische
Voranmeldung
wird gebeten
Tel: 0711/ 2 62 13 40
Neckarstraße 200
70190 Stuttgart
Sayý 11
Mart 2002
AVRUPA
www.dem-ajans.de
[email protected] sayfa
Avrupa parlamentosu üyesi Feleknas Uca;
Türkiye AB ye girmek istiyorsa bu konuda gereken adýmlarý atmalý, Kopenhagen kriterlerini yerine getirmelidir”
H
ADEP
tarafýndan,
Stuttgart’da düzenlenen
dayanýþma gecesinde bir
konuþma yapan Avrupa parlamentosu üyesi Feleknas Uca,
gazetemize yaptýðý açýklamada,
yer aldýðý komisyonlarda Kadýn,
yabancýlar, gençlik ve eðitim
sorunlarý yaný sýra aðýrlýk olarak,
Türkiye’nin demokratikleþme
sorunuyla ilgilendiðini belirtti.
AB-Türkiye iliþkilerine deðinen Feleknas Uca, Türkiye’nin
eðitime deðil silaha para yatýrdýðýný kaydetti. Herkese siyasi
þans eþitliði ve ayný haklarýn verilmesi gerektiðini söyleyen Uca, “Fransa, Ýsveç gibi ülkelerde bunlar yaþanýyor, Türkiye de buna uyum
saðlamalýdýr” dedi.
Herkese eþit hak verilmesi gerektiðini vurgulayan Avrupa Parlamentosu üyesi Uca,
“Kürtçe dil eðitimi talebi Türkiye’yi mevcut
durumda ikiye bölmüþtür. Türkiye AB ye
girmek istiyorsa bu konuda gereken adýmlarý
atmalý, Kopenhagen kriterlerini yerine getirmelidir” derken, yer aldýðý partide ve bulunduðu komisyonlarda bu hususta daima bilgi
verdiðini kaydetti.
Feleknas
Uca
Partisinin bu konularda
faal olacaðý kararýný
aldýðýna dikkat çekerek,
Avrupa Parlamentosu
baþkanýnda,
HADEP
yetkililerini ve sivil kuruluþlarý bir araya getirerek bu konuda bir
çözüm arayýþý içerisine
neresinde olursan ol esas aslýn neredir diye
sorarlar” dedi.
Mevcut durumda aðýrlýðýný Türkiye’nin
demokratikleþmesine verdiklerini belirten
Uca, bu çalýþmalarda tüm kurum kuruluþlarýn, örgüt ve partilerin mutlaka yer
almasý gerektiðini vurguladý.
HADEP ten Bahattin Günel’inde konuþmacý olarak bulunduðu geceye beþ bin kiþi
katýldý.
girdiklerini belirtti.
“Kendisine
insaným diyen herkes
demokratik bir Türkiye
için
uðraþmalýdýr”
diyen Uca, “Bir insanýn
kendi kimliði çok
önemlidir.
Ben
kendim Alman vatandaþýyým fakat saçým
siyah, gözüm kara ve
annem
Kürt’tür.
Örneðin Avrupa’nýn
Brüksel henüz mutlu deðil
Ýstekler yerine gelmiyor
T
ürkiye
Avrupa
Birliði katýlým
adayý olarak
beklemekte,
çünkü
AB
Komisyonu
uygulanan
reformlarý henüz yeterli bulmazken, katýlým toplantýlarýnýn erken
olduðunu vurguluyor. Tevsi Komiseri Günter Verheugen bir taraftan
Ankara ziyareti esnasýnda reform
hýzýnýn yükseltilmesi gerektiðini
vurgularken, öte yandan koalisyonda yaþanan dengesizlik
yüzünden, bu isteðin gerçekleþmesinin güç olacaðýnýn
da bilincinde.
Reformlar taktir ediliyor
Geçen yýl Türkiye‘ de insan
haklarýnýn güçlenmesi ve
askeri gücün sýnýrlanmasýna
yönelik 30‘ dan fazla anayasa
deðiþikliðini içeren bir paket
açýklanmýþtý. Verheugen anayasa
reformunu taktir ederek, reformlarýn daha fazla güncel hayata
yansýmasýný tavsiye etti. Komiser,
örneðin son günlerde uygulanan
ceza kanunlarýndaki reformun
Ýzmir’de Ana dilinde eðitim
kampanyasý her kesimden
öðrencileri içine alarak geliþiyor
K
ürt kökenli öðrenciler
tarafýndan ’’Kürtçe seçmeli ders olsun ekseninde
üniversitelerde bir kampanya
yürütülüyor. Kampanya çerçe-
Her kesimden
öðrenciler
kampanyaya
destek veriyor
Ege üniversitesinde kam-
vesinde dilekçe toplama, Kürtçe
okuma masalarý açma, forum
düzenleme vb. etkinlikler gerçekleþtiriliyor. Devlete verilen
dilekçelerde;
‘’Ben Ege üniversitesinde
eðitim gören bir öðrenci olarak
Türkiye ‘nin demokratikleþmesinin önünü açacaðýna inandýðým bir adým atýyor ve
üniversitemiz rektörlüðünden
Kürtçe dersinin seçmeli dersler
kapsamýnda,
üniversitemiz
bünyesinde okutulmasýný talep
ediyorum’’ denilmekte.
Her gün yeni gözaltýlar, polisin sert tutumu ve rektörlüklerin
baskýsý altýnda devam eden
etkinliklere öðrenci aileleri de
destek veriyor. Yürütülen kampanya bünyesindeki tüm etkinliklerde çocuklarýnýn yanýnda
oluyorlar.
panya çerçevesinde gözden
kaçmayan ayrý bir nokta ise
kampanyanýn Türk asýllý öðrenciler tarafýndan da desteklenmesi. Aralarýnda Ýzmir,
Antalya, Muðla ve Ankaralý
öðrencilerinde bulunduðu grup
kampanya çerçevesinde yürütülen bütün etkinliklerde arkadaþlarýnýn yanýnda yaralýyor ve
bunun nedenini þöyle dile getiriyorlar.
“U.B.T (Ege Üni. Ziraat
fakültesi): Yýllardan buyana
bastýrýlmýþ kültürleri, hor görülmüþ kimlikleriyle tanýyoruz Kürtleri. Kültürler ve kimlikler yok
edilemez. Kimsenin buna hakký
yoktur. Bu yüzden Kürt arkadaþlarýmýzý sonuna kadar destekliyoruz”
Olcay Ahtamar/ Ýzmir
Türkiye‘ yi AB‘ ye taþýmasý için henüz yeterli
olmadýðýný ifade ederek, bunun
yaný sýra Brüksel‘ den gelen birçok
þartlarýn da gerçekleþmediðini
açýkladý.
Toplantý randevusu
bekleniyor
Verheugen bu açýklamaya
örnek olarak Kürt asýllý insanlarýn
henüz kusursuz söz hakký sahibi
olmamasýný ve idam cezasýnýn
hala geçerli olmasýný eleþtirdi.
Fakat AB tarafýndan gelen eleþtirilere raðmen, Türkiye katýlým
umudunu kaybetmiyor. Dýþiþleri Bakaný
Ýsmail Cem, Verheugen‘ le yaptýðý görüþmesinin ardýndan
Türkiye‘ nin katýlým
adayý olarak yýlýn
ikinci bölümünde, AB
Konseyi Baþkanlýðý
esnasýnda, mutlaka
bir katýlým toplantýsý randevusu
alacaðýný açýkladý.
Türkiye henüz
çaðýrýlmadý
Adaylarýn arasýnda henüz
katýlým toplantýsýna çaðýrýlmayan
tek ülke Türkiye. Ve Brüksel‘ den
gelen isteklerin gerçekleþmediði
sürece, masaya oturmasý zor gibi
görünüyor. Böylece Türkiye‘ ye
reform hýzýný yükseltmekten baþka
birþey kalmýyor.
yeterki kararmasýn
K
ültürel geliþmeyi saðlayan gizil güçlerden biri tiyatrodur; Öyle ki sanatsal
yaratýyý en etkin biçimde topluma aktaran
bir araç durumundadýr. Tiyatro uyarý görevi
yaptýðý kadar, toplumu ortak karmaþalardan
( komplekslerinden ) arýndýrýr, onlara gerçek
düþünce erkini, özgürlüðünü saðlar. Tiyatro
çalýþmalarýna katýlanlara da dayanýþmayý,
toplum yaþamý için gerekli sorumluluk duygusunu, düþünerek yorumlayarak okumayý,
topluluk içinde konuþmayý öðretir” diyor ünlü
tiyatro adamý Özdemir UTKU.
Sizlere bugün anlatmaya çalýþacaðým
kiþinin, tiyatro çalýþmalarýna yeni katýlan kursiyer deðil de Ý.Melih GÖKÇEK’ in ve ona baðlý
baþkent tiyatrolarýnýn, yukarýda yazýlanlardan
nasibini alamamýþ genel sanat yönetmeni
ise, Belediyenin icraatlarý gibi Baþkent Þehir
Tiyatrolarý’ nýn da ne durumda olduðunu
sizler düþünün.
Genel sanat yönetmenleri bilgi ve birikimleriyle dramaturg, sahne müzikçisi, sahne
tasarýmcýsý, vb. gibi sanatçýlarla kolektif
çalýþma içerisine girip; çeþitli sahne ögelerinin
yardýmýyla, öykülerin açýða çýkarýlarak yorumlanmasýný saðlayandýr. Ne yazýk ki anlattýðým
hiçbir özelliðe uymayan uzun boylu, uzun
saçlý genel sanat yönetmeni saðlýklý bir þey
üretememenin sýkýntýsýyla olacak ki bilet kesen
arkadaþlarýn görevlerini yapmakla meþgul.
Birde top sakalý ve uzun saçlarýna yan taktýðý gemici þapkasýyla izleyicilerine tepeden
bakan, bu da yetmezmiþ gibi, yanlýþlýklarýndan kaynaklý Kubat yerine kendisinin yönettiðini zannettiði oyunu tercih edenleri de
kýrmayý ihmal etmeyen bir garip adam...
Güzel þeyler olmuyor deðil. Davetiyeleri
almýþ olmamýza raðmen iki defa ertelenen
ancak üçüncü gidiþimizde seyredebildiðimiz
“ Konuþmayan Dilin öyküleri “ adlý pantomim
gösterisini büyük bir keyifle izleyip, emeði
geçen bütün arkadaþlarý ayakta alkýþlýyoruz.
Yine Büyükþehir Belediyesinin 23 ocak 2002
tarihinde duyurusunu yaptýðý “ Yüz yüze “
adlý söyleþi programýna katýlacaðý bildirilen
sevgili Tayfun TALPOÐLU haberinin olmadýðý
gerekçesiyle katýlmayýnca , biz de tercihimizi
ikinci salonda Erhan BENER’ in yazýp, uzun
boylu, uzun saçlý kuklacýnýn yönettiði, Afiþin
de 3 perde yazýp iki perde de bitirilen oyundan yana kullandýðýmýza piþman oluyorduk
oyunun ilk perdesini izleyince.
Evet bir hafta da iki oyun izliyorduk genel
sanat yönetmenin sevgisiz bakýþlarý arasýnda.
Ama birinden; pantomimi çoðumuzun ilk
Türkiye‘nin neresinde
olursa olsun her türlü
hukuki iþleriniz takip edilir.
defa izliyor olmasýna raðmen keyif
alýyor, ayakta alkýþlýyorduk. Ýkinci oyun
“Hýzýr Doktor”u Ý.Melih GÖKÇEK ‘in
genel sanat yönetmeni uzun boylu,
uzun saçlý adamýn sahneye koyduðu
oyundan inanýyorum ki bizler gibi
Baþkent tiyatrolarýnýn o güzelim
salonlarý da acý çekiyor, kendini bulamamýþ sevgisiz yönetmenin yüzünden.
Çokta
üzülmemek
gerekiyor
aslýnda “ Ahlaksýzlýðýn adýný sanat
koymuþlar, tükürürüm böyle sanatýn
içine...” “Böyle sanatýn içine tükürülmezde ne
yapýlýr.” diyen Anadolu Uygarlýklarýnýn bir simgesi olan “ Hitit Güneþi” Anadolu da binlerce
yýldýr oluþan doða-insan iliþkisini bereketi ve
sürekliliði simgeleyen Ankara Amblemi, her
yerden sökülüp yerine hilal ve yýldýzlardan,
kubbeden yukarýya doðru yükselen minareler amblemini Baþkente gören çaðdýþý kafalar, yine ülkemizin yüz aklarý sanatçýlarýmýz
Ahmet Arif DAMAR, Ruhi SU, Nazým Hikmet
RAN gibi onlarca aydýnýmýzýn adýnýn verildiði
sokak isimlerini birer birer deðiþtiren Ý. Melih
GÖKÇEK ve onun genel sanat yönetmeni ne
verebilir ki çaðdaþ Baþkentlilere. Onlar ancak
kuran kurslarýna ve tahrikat yurtlarýna ücretsiz su ve kömür, emeðinin karþýlýðýný isteyen
iþten atýlan iþçilere de dayaklar atarlar sarkýk
býyýklý ne iþ yaptýðý belli olamayan militanlarýyla...
TÜM-BEL-SEN 27 Mart 1997 de yayýnladýðý
bildiride 700 memur toplam 300 Belediye
çalýþanýnýn iþten atýldýðýný. 1000 kiþinin sicili
ile oynandýðýný. 1500 kiþiye uyarma, kýnama,
aylýktan kesme kademe ilerlemesinin durdurmasýný. 600 kiþinin kadro ve unvanlarýnýn
alýnarak kötü koþullarda çalýþmaya itildiðini.
Keçiören Ovacýk da Erdal YILDIRIM adýndaki
genç bir yurttaþýn vurularak öldürüldüðünü.
Cizre baþta olmak üzere çok sayý da memur
deðiþik
illere
gönderilerek
istifaya
zorlandýðýný...uzayýp gidiyor bildiri. Takvim
yapraklarý bugün 2002 ‘i gösterdiðinde sizler
düþünün Büyükþehir Belediyesinin icraatlarýný...
Gazeteci Emin ÇÖLAÞAN’ dan sonra yine
gazeteci arkadaþlar Behzat Miser-Barýþ
Erbektaþ’ ýn “ Ankara’ ya Ne oldu? “,yine
Muhsin Eren’ in “ Ankara da Gökçekli yýllar
“adlý kitabý ve kent konseyinin raporlarýný okuduðunuzda Büyükþehir Belediye Baþkaný Ý.
Melih GÖKÇEK ‘i daha da yakýndan tanýma
olanaðýna sahip olacaðýnýzý düþünüyorum.
Onun içindir ki fýskiyeler,hiç kullanýlmayan ama nerdeyse evlerin içinden geçen
üst geçitler, yaðmurla köstebek yuvasýna
dönen Ankara sokaklarý gibi, bilgisiz ve sevgisiz genel sanat yönetmeni yüzünden acý
çeken Büyükþehir Belediyesi Baþkent Tiyatrolarý, ancak bir atasözüyle anlatýlabilir ve
bitirebiliriz bu sayýda ki yazýmýzý. “Tencere
Yuvarlanmýþ Kapaðýný Bulmuþ” .
Büyükþehir Belediyesi ve Tiyatrolarýnýn
Baþkentte yakýþýr çaðdaþ kafalarca yönetildiði güzel yarýnlar umuduyla hoþça kalýn...
[email protected]
OLGUN ÞENSOY
Tencere
yuvarlanmýþ
kapaðýný bulmuþ
5
Sayý 11
Mart 2002
HÜSEYÝN NAZLIKUL
HABER
www.dem-ajans.de
[email protected]
Mayýnsýz bir dünya için
Ý
nsan Haklarýnýn temelinde yaþam
hakký yatar. Kuþkusuz bu hak onun
ayrýlmaz parçasý olan saðlýklý yaþam hakký
anlamýndadýr. Ýnsan en kapalý yatýrým
olup, kendisinden beklenen üretimi
saðlamadan yitirilmesi büyük ekonomik
kayýptýr. Anti personel mayýn insaný üretimde koparan bir durumdur. Eðitilmiþ ve saðlýklý insan gücü ülkelerin en büyük zenginlik
kaynaðýný oluþturmaktadýr. Gerek insancýl, gerekse ekonomi
mantýðýyla bakýlsýn; insana ve insan saðlýðýna yapýlacak yatýrýmlar son derece üretken, verimli yatýrýmlar olmaktadýr. Ancak,
bu amaç yalnýzca saðlýk hizmetleri ile saðlanamaz. Beraberinde saðlýklý konut, yeterli ve dengeli beslenme, temiz bir çevre,
çalýþma, eðitim gibi olanaklarý da gerektirir. Yani saðlýk çok
etmenli bir sistemdir. Bu haklarýn elde edilmesi ise kuþkusuz
demokratik bir toplum düzenini zorunlu kýlar. Oysa Türkiye bu
anlamda batýlý dostlarýndan oldukça geridir.
Yeryüzünde, doðup büyüdüðümüz coðrafya da ve çevresinde
çeþitli çatýþmalar ve savaþ hali yaþanýyor. Savaþýn kurbanlarý
sadece insanlarla da sýnýrlý deðil, insanlarýn yaþadýðý çevre ve bu
çevreyi birlikte paylaþtýklarý diðer tüm canlýlar da yok oluyor. Ekosistemler ve çevresel zenginlikler savaþýn, askeri müdahalelerin
hedefi olmuþ, cezalandýrmanýn ve intikam almanýn aracý haline
gelmiþ durumda. Bugün dünyanýn 3/8 mayýnlanmýþ durumda!
Savaþ dýþýnda belli askeri etkinlikler yeryüzünün enerji ve diðer
kaynaklarýnýn önemli bir kýsmýný tüketiyor, yeryüzünü kirletiyor. Bu
kirlilik sadece doða kirliliðiyle de sýnýrlý kalmayýp asýl olan insanlarý kirletiyor. Askeri etkinlikler kullandýklarý enerjiye oranla daha
fazla kirliliðe neden oluyor.
ABD’nin, anti-personel mayýnlarýn yasaklanmasýna iliþkin
Ottawa Sözleþmesi’ni hala imzalamaya niyetli olmadýðý belirtildi.
ABD Dýþiþleri Bakaný Colin Powell, „ABD’nin bu anlaþmayý imzalamaya niyeti olmadýðýný, bu konunun ABD’nin ulusal güvenliðiyle ilgili bir konu“ olduðunu söyledi. Adý açýklanmayan yetkili,
bu mayýnlarýn üretilmesi ve kullanýlmasýnýn, dünyanýn çeþitli bölgelerinde bulunan Amerikan askerlerinin korunmasýnýn saðlanmasý açýsýndan, Pentagon için halen gerekli olduðunu kaydetti.
4 Aralýk 1997’de kabul edilen Ottowa Sözleþmesi’ni þimdiye dek
139 ülke imzaladý, bunlarýn 109’unun parlamentolarý sözleþmeyi
onayladý. Uzmanlara göre, halen 105 ülkede 250 milyon adet
mayýn stoku var. Mayýnlar, her yýl 25 bin kiþinin ölmesine ya da
sakatlanmasýna yol acýyor. Türkiye hala bu sözleþmeyi imzalamamýþtýr.
Çok garip, sarp ve çetin bir dönemden geçiyoruz. Avrupa
kýtasý kapsamýnda AB altýnda birleþirken, diðer ülkeler küçük
küçük milletlere bölünüyor, düþmanlýklar her geçen gün daha
da çýlgýn bir þekilde körükleniyor. Aydýnlar baþta olmak üzere her
ülkeden, her ulustan, her dinden, kýsacasý acý çeken, yardýma
gereksinim duyan tüm insanlara koþarak, elini uzatacak organizasyonlarýn kurulmasýna öncülük etmeliyiz ve varolan örgütlenmeleri de desteklemeliyiz.
Aydýnlar insan haklarýnýn savunulmasýnda görev alacak
önemli halkalardan birini oluþturmaktadýr. Mayýnsýz bir dünya
için el ele kadar masum ve doðru bir talep olabilir mi?
Þunu bilmek durumundayýz eðer bizler insan olmaktan doðan
haklarýmýza sahip çýkmazsak, birey olmayý da, toplum olmayý
da baþarmamýz mümkün deðildir! Anti person mayýnlarýna
karþý olmak ve coðrafyamýzý dünyada ki geliþmelere paralel
olarak mayýnlardan arýndýrmak bir insanlýk görevi olarak kendini
dayatmaktadýr. Ülkemizdeki mayýn maðdurlarýnýn toplam sayýsý
bilinmemektedir. Ancak bunun komþu ülkelerinde olduðu gibi
azýmsanmayacak derecede yüksek olduðu da diðer bir gerçektir. Ýnsanlýk için tehlike arz eden bu mayýnlarýn maðdurlarýnýn
baþýnda da çocuklar gelmektedir. Mayýnla oynayarak yaþamýný
tehlikeye atan kaç çocuk vardýr acaba....
Burada müsaade ederseniz Brecht’in bir þiirine atýfta bulunmak istiyorum:
Ortak bir davanýn savunmasýnda bir kavga varsa
Çekilip yiðit kardeþlerini yalnýz býrakanlar
Katýlmayýnca ortak kavgada kurtulmazlar
Ortak yenilgiye katýlmaktan hem de utançla
kavgadan kaçmak isteyen sunu da bellesin
Kavga dýþýnda kalmýþ da olmaz
kim ne derse desin
Çünkü kendi davasý için dövüþmeyenler;
düðüþmüþ olurlar ister istemez;
karþý saflarda...
Bu baðlamda Brechtin de belirttiði gibi, „Mayýnsýz bir dünya
istemi insan Haklarý Davasý“ için de benimsenmesi ve ülkemizde ve dünyada yaþayan herkesin bu ortak dava için, yani
„Ýnsan Haklarý Davasý“da ayný saflarda dövüþerek, mücadele
ederek, birbirine kenetlenerek, insan haklarý ihlallerinin tarihin
karanlýklarýna gömülmüþ olduðu, daha yaþanasý bir dünyanýn
kurulmasý amacýyla verilen mücadelede yerini almasý, insaný
yaþatmayý ve mayýna karþý çakmasýdýr.
Sonuç olarak Albert Einstein’in dediði gibi, „Varolmak istiyorsak, yeni bir düþünce tarzý keþfetmemiz gerekiyor.“ Bu yeni
düþünce tarzý insan yaþamýný temel alan, insaný, doðayý, çevreyi
korumayý amaçlamalýdýr. Çevre, insan ve düþünce kirliliðinin
karþýsýnda olmayý içerir.
[email protected] sayfa
Özer Çiler-Mafya
iliþkisinde yeni belge
Azerbaycan’daki
darbede de
Topal ve Özer
Emekli CIA ajaný Robert Baer,
kitabýnda Tamraz ile ilgili soruþturmasýný yürütürken bu kez
Azerbaycan’da devlet baþkaný
Aliyev’e karþý darbenin içinde de
E
mekli CIA Ajaný Robert Baer
yayýnlamýþ olduðu “See No Evil”
adlý kitabýnda, Lübnanlý iþadamý Roger
Tamraz ile Özer Çiller ve Ömer Lütfi Topal
baðlantýlarýna yer veriliyor.
Habergazete’nin Ýnternet sayfasýnda
detaylý olarak çevrisi yapýlan Kitapta,
Azerbaycan’da devlet baþkaný Aliyev’e
karþý düzenlenen darbe giriþiminde
MHP’li Bozkurtlarýn iliþkisinin yaný sýra
darbede adý geçen Özer Çiller ile kumarhaneler kýralý Ömer Lütfü Topal’ýn ayný
zamanda orta Asya ülkelerindeki petrol
iþlerinde de ortak olduklarý ve Tamraz
ile birlikte Baku-Ceyhan dahil bir kaç
iþte beraber çalýþtýklarý belirtiliyor. Kitapta
emekli CIA ajaný, Topal’ýn ayný zamanda
Amerika tarafýndan da uyuþturucu
kaçakçýlýðý suçundan arandýðýna dikkat
çekiyor.
Çiller ve Tamraz Topal ortaklýðý
Robert Bear kitabýnda zamanýn baþbakaný olan Tansu Çillerin kocasý Özer
Çiller ile Tamraz iliþkisine deðinirken þu
sözlere yer veriyor; “Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliði Tamraz’ý Baþbakan
Çiller’e götüren gurubun Türkiye’deki milliyetçi Bozkurtlar olduðunu bildirmiþti.
Aldýðýmýz bilgilerde Özer Çiller’in bazý kötü
kiþilerle iþ ortaklýðý yaptýðý bunlar arasýnda
1996 yýlýnda Ýstanbul’da bir Mafya çatýþmasýnda öldürülen Ömer Lütfi Topal’ýn da
bulunduðu yer alýyordu. Ömer Lütfi Topal,
uyuþturucu kaçakçýlýðý suçundan dolayý
Amerika tarafýndan arananlar arasýn-
Saparmurat Niyazov’un
cebine gittiðini belirtiyor.
30
milyon
dolar
karþýlýðýnda Blok I olarak
adlandýrýlan petrol yataklarýnýn bulunduðu arazinin
Özer-Roger
ortaklýðýna verildiðini
daydý.
“Bizdeki dosyalarý incelediðim zaman
Tamraz’ýn kýsa adý OCL olan Oil Capital
Limited ile Topal’ýn Türkmenistan’da
uyuþturucu parasýný aklamada kullandýðý ve kumarhanelerini iþleten Emperyal þirketinin ayný binayý ve büroyu
paylaþtýklarýný gördüm. Ayý binadaki
üçüncü kiracý ise Türk Boru hattý þirketi
olan BOTAÞ’tý.
Türkmen baþýna rüþvet
CIA Ajaný, Türk Yatýrým ve Turizm
Bankasý’nýn batýk gösterilen paralarýn
Özer Çiller’i bulduðunu anlatýyor. Baer
bu konuda kitabýn 228’inci sayfasýnda þu
bilgileri veriyor;
“Roger Tamraz 1995 yýlýnda Türkiye ve
Ermenistan’a seyahatler yaparken Azeri
Devlet baþkaný Aliyev hemen hemen
baþarýya ulaþabilecek bir darbeden zar
zor kurtulabilmiþti. Darbede rol alan içiþleri bakaný Ravþan Cavidov teslim olmaya
6
çalýþýrken öldürülmüþtü. Ancak olaydan
iki hafta sonra Azerbeycan’da görevli
iki MÝT ajaný tutuklanýp iþkenceyle darbeyle olan iliþkileri konusunda sorgulanmýþtý. Türkiye resmen Aliyev’i desteklerken
bu olayýn ters olduðunu düþünürken bu
iki ajanýn Baþbakan Tansu Çiller için
çalýþtýklarý ve örtülü ödenekten finanse
edildiklerini öðrendik. Daha sonra bu darbeye Bozkurtlar’ýn ve Ömer Lütfi Topal’ýn
da karýþtýðý yolunda bilgiler gelmeye baþladý.”
Kitapta ki öteki konular
Robert Baer’in kitabýnda Türkiye’yi
yakýndan ilgilendiren bölgesiyle ilgili
önemli bir çok konu hakkýnda bilgi var.
Bunlar arasýnda Kuzey Iraklý Kürt
liderler Talabani ve Barzani ile dikkat
çekici bilgi ve olaylar hakkýnda görüþlerde bulunuyor. Kitapta ayrýca 1995
yýlýnda Beyaz Saray Ulusal Güvenlik
Konseyi’nin Saddam Hüseyin’i görevden uzaklaþtýrma þansý yüksek olan
bir askeri darbeden nasýl son anda
vazgeçtiði vurgulanýyor.
11 Eylül olaylarýnýn da CIA’inin
istihbarat noksanlýðýna soðuk savaþ
sonrasý istihbarat örgütünün büro
iþlerine dönmesinin neden olduðunu
anlatan Baer, 1996 yýlýnda Osama Bin
Laden’in Ýran ile Amerika’ya karþý terör
saldýrýlarýný
koordine
edebilmek
amacýyla stratejik bir ittifak oluþturduklarýný da kaydediyor. Robert Baer
ayrýca Ortadoðu ve bazý Ýslam ülkelerinde artan aþýrý dinci akýmlarý göz
ardý ederek 1991 yýlýnda Suudi Arabistan ve Afganistan ile ilgili operasyonlarýna son verdiðine dikkat çekiyor.
Kitabýn yazarý Robert Baer, 1976-1997
yýllarý arasýnda Merkezi Ýstihbarat Örgütü
CIA’de Operasyonlardan sorumlu dairede hizmet vermiþ ve Irak, Duþanbe,
Rabat, Beyrut, Hartum ile Yeni Delhi’de
hizmet vermiþ.
Pazarcýk kaymakam‘ý,
köy köy dolaþýyor..
DEM/Pazarcýk
araþ’ýn Pazarcýk ilçesine yeni tayin
edilen kaymakam idari amirliklerini ve devlet daire yetkilerini de yanýna
alarak köy halkýyla toplantýlar düzenledi.
Kaymakan Ayhan Özkan, Mal Müdürü
Mehmet Güven, Özel Ýdare Müdürü Abdidin Sertaþ, Sivil Savunma Müdürü Abdurrahman Biçer, Tapu Sicil Müdürü Ekrem
Duymaz, Vergi Dairesi Müdürü Þayip Çaðlayan, Mili Eðitim Þb. Müdürü Mecit Topal,
Müfti M. Emin Karataþ, Ýlçe Tarým Müdürü
kadir Çiftepala, Nüfüs Müdürü Ali Nurlu,
Tapu Kadasro Müdürü Mahmut Karaas-
M
FÝNANZBERATER
SERVÝCBÜRO
Inh.
Hüseyin UÇURUM
è
è
è
PRÝVAT KREDÝ
EV KREDÝSÝ
SATLIK DAÝRELER
Almanya‘nýn
her yerinde
Bütün krediler birleþtirilerek
tek kredi haline getirilerek eizene kredi verilir!
STUTTGARTER STR. 6, 71522 BAKNANG
Tel: 07191 36 72 84 Fax: 07191 367285
Mobil: 0173 9735 380
[email protected]
lan ve yanýndaki
Turan Bektaþ ve
Cengiz Çetinkaya
dan oluþan heyet
ilgi ile izlendi.
Bu
toplantýlarýnýn amacýnýn
bölgeyi
kalkýndýrma, halka daha iyi hizmet verebilme
ve bölgenin yerleþim alanlarýnýn durumunu
düzelteme projelerini geliþtireceklerini ve bu
konuda halkýn düþüncelerini direk kendi dillinde öðrenerek bu projeleri halkýn istemleri
doðrultusunda hayata geçirmek olduðunu
söyleyen kaymakam, projeler daha çok
eðitim, spor, kültürel, ekonomik ve hizmet
alanýný içerdiðini açýkladý. Bu toplantýlarda
sorunlarýný kendi dilleriyle kaymakama ve
idari amirlere iletme fýrsatlarý bulan köy halký,
böylesi toplantýlarýn bölge için yararlý olabileceðini belirtmiþlerdir.
Þimdiye kadar
yapmýþ olduðunuz
yatýrýmlarý bir
gözden geçirin,
hatalý birikim yapmýþ
olduðunuzun farkýna
varacaksýnýz.
Artýk sizinde
güvenilir ve
uzman bir
yatýrým fonu
danýþmanýnýz
var!
þ Hiç yedi sene içerisinde iþ
veren teþvikli 78,- DM birkiminize ortalama en az 13.000 DM
aldýnýz mý? Ve fazlasýný düþündünüz mü?
þ Veya toplu yatýrýmlarýnýza
senede % 60´lara varan kar elde
ettiniz mi? Hayat sigortanýzýn
fonlara endeksli olabilmesi ve kar
oranlarýnýn bankadaki faizlerle
kýyaslanmýyacak kadar yüksek
olma ihtimalini düþündünüz mü?
Ev Kredilerinizi fonlarla indeksli
olmasýný hesabladiniz mi?
þ Hayat sigortasýnda 25 aðýr
hastalýða (kalb krizi, kanser,
beyin timörü, felç, saðýrlýk,
körlük v.s ) karþý´da bir önlem
alinabileceðini biliyormuydunuz?
þ Çocuklarýnýzý ilerideki okul
masraflarýný kendileri karþýladýmý?
þ Yeni emeklilik kanununda
yararlanma nasil olur?
þ Halen yatýrýmlarýnýzý doðru
yönde yaptýðýnýzý düþünüyorsanýz, iyi bir daþnýþmanýz var,
þ Yok eðer hatalarýnýzý görüp
zararýn neresinden dönersek
Bizleri aradýðýnýzda kayýp edeceðiniz en kötü ihtimal telefon paranýz.
Aramadýðýnýz taktirde küçük bir servetten olabilirsiniz.
Seminerlerimize iþtirak edebilirsiniz. Bankalarýn sizlere 20 senedir veremediði bilgileri sizler 3 saat içerisinde detaylý þekilde alabilirsiniz....
Not: karier çizmeniz ve hayallerinizi gerçekleþtirmek için beraber birlikte çalýþacak Avrupa
genelinde elemanlara ihtiyacýmýz vardýr. Baþvurularýnýz için teþekkürler.
Investmenntsfondsvermittlung
Fidelity
Tempelten
Painer
DWS
DIT
ADIG
SALI
Sunlive
FERIDUN BEKTAS
Vertriebsleiter
Selbständiger Handelsvertreter der Ascent AG
Nicklaus Lenau Platz 17, 71067 Sindelfingen
Tel: 07031/ 4 18 18 50 Fax: 07031/ 4 18 18 51
Mobil: 0171/1 96 01 09 Priv: 07031/ 80 55 47
Sayý 11
Mart 2002
www.dem-ajans.de
EKONOMÝ
[email protected] sayfa
7
Yabancýlarýn yolu köyden geçmiyor
Sahiller tercih ediliyor
M
artin‘ in yaptýðý yersiz hareketlerden biri önündekinin
poposunu ýsýrmak, aklýna geldiðinde
dörtnala koþmak ve zamansýz yere,
paslý bir su pompasý misali anýrmak.
Martin bir eþek. En fazla 120 kilo aðýrlýðýnda bir kiþiyi Toros Daðlarý‘ nda bayýr
de yaklaþýk iki buçuk milyon Alman
turist akýn etti. 11 Eylül saldýrýlarýndan
evel yapýlan prognozlar, 2001 yýlý için
yaklaþýk üç milyon Alman turistin geleceðini açýklarken, gerçek rakamlarýn
daha az olduðu dikkat çekti.
yukarý taþýyabilen Martin‘ in iþi hiç de
örnek alýnacak gibi deðil.
Teklifler yüzde 50 artacak
Thomas Cook seyahat þirketi
müdürlerinden Dieter Krug‘ a göre,
Türk otellerinin yaklaþýk yüzde 60‘ ý
”herþey dahil” hizmetini veriyor. Büyük
ilgi gören servis, baþka otellerin de bu
trende katýlmasýna yol açtý. Rakip þirket
tui’ de geçen sezon için ”All-inclusive”
müþterilerinin yüzde 50 artýþýný açýkladý.
Bu alanda gözde ülkelerin baþýnda
Türkiye, ardýndan Dominik Cumhuriyeti
geliyor. Gelecek yaz sezonunda özellikle Türkiye tekliflerinin tekrar yüzde 50
artacaðý belirtildi.
Köyler ilgi çekmiyor
Ancak Martin, bu tür yorucu iþleri
her gün yapmýyor, çünkü tur organizatörü Zafer Toyran‘ dan alýnan bilgilere göre, Antalya‘ nýn köylerini ziyaret
eden pek çok turist bulunmuyor. Son
zamanda turlara katýlanlarýn sayýsý
artsa da, eskisine nazaran yine de
daha az insan katýlýyor. Ayný gerçek
Pamukkale‘ de, Side‘ nin antik bölgelerinde ve Antalya‘ nýn eski þehir merkezinde de izlenebiliyor.
”Eþeðe binme ehliyeti”
”Animasyonsuz bir programýn cazibesi kalmýyor. Biz de bu yüzden gelen
turistlere eþeðe binme ehliyeti yaptýrýyoruz” diyen Toyran, turistler tarafýndan
halk ve arka planlardaki küçük köyler
ilgi merkezi olmazken, daha fazla rafting gibi spor faaliyetlerinin ilgi gördüðünü açýklýyor. 2000 yýlýnda Türkiye‘
Tatil tesisleri kazanacak
Ancak seyahat þirketlerinin „Allinclusive“ tekliflerini artýrmasý ne halka,
ne de ekonomiye faydasý olacak. Gelen
turistler tüm zamanýný tatil tesislerinde
geçirirken, harcamalarýný da tesislerde
yapacak. Ne halký yakýndan tanýyan, ne
de dýþarýdaki süpermarketten alýþveriþ
yapan turist, yalnýzca seyahat þirketini
kazandýrmýþ olacak.
Akdeniz’in mavi akþamlarýnda havuz barda içkinizi yudumlarken huzurunuzu bulacaksýnýz.
Þehir merkezine 20 km, Adana havaalanýna 80 km mesafede bulunan tatil köyümüz Mersin Çeþme otoban çýkýsýna
5 Km mesafededir. Mersinin en güzel kumsalýna sahip 60 bin m² arazi üzerine kurulmuþ olan Ataköy palmiye tatil
köyü Denize 0,200 metre, Deniz cepheli, 168 Abart Daireden oluþmaktadýr. Tesisimiz 30 bin m² yeþil alana ve 5
bin m² kumsalý bulunmaktadýr. 350 kiþi kapalý ve bin kiþi kapasiteli acýk restorandý, 200 kiþilik kapasiteli kafeteryasý
ile 300 bin m² alana yayýlmýþ basketbol, voleybol sahasý, Teniskordo ve çocuk oyun alanlarý ile bay bayan kuaförü
her türlü ihtiyacýnýzý gidereceðiniz alýþveriþ yeri, Launder bulunmaktadýr. Oliympik yüzme havuzu ve çocuk havuzu
bulunan tatil köyünde Akdeniz’in mavi akþamlarýnda havuz barda içkinizi yudumlarken huzurunuzu bulacaksýnýz.
Her daire 64m² olup amerikan usulü mutfak ve salon ile yatak odasý, Banyodan oluþan Stüdyolarýmýzda komple
mutfak gereksinimleri, Splitklima, uydu TV yayýnlarý ve telefon bulunmaktadýr.
KREDÝ
Konut Kredileri/ Banka Kredisi/ Yapý
Tasarruf Hesaplarý/ Her türlü sigorta
Kiramý?
Evinizin
taksidimi?
Gürsel Deðirmenci
Daimlerstr. 111
70372 Stuttgart
Büro-Tel: 0711/ 500 67 47
Fax: 0711/ 500 67 48
Mobil-Tel: 0172/ 7 68 42 90
Eski Volksbank‘ýn yerindeyiz....
UÇAK BÝLETLERÝ
REÝSE BÜRO
Yeni büromuz hizmetinizde...
Tüm Almanza ve Avrupa‘da
Rezervasyonlarýnýz için:
Dilara Riesen
Hack str.3 70190 Stuttgart
Tel: 0711 420 5001
Fax: 0711 420 5003
e.mail: [email protected]
Sayý 11
Mart 2002
Dr. HALÝS ÖZKAN
GÜNDEM
www.dem-ajans.de
[email protected]
AB, Türkiye‘nin inançlar
hususundaki tutumunu
kýnayacaktýr
1980 yýlýndan beri Almanya’nýn muhtelif bölgelerinde ve Avrupa’nýn diðer
ülkelerinde, Alevilik konusunda seminerler tertipledim ve birçok konferanslarda
konuþmacý olarak yer aldým.
Gerek seminerlerde ve gerekse konferanslarda, be ve diðer
konuþmacýlar Alevilik konusunda ayrýntýlý bilgiler verdik.
Bu arada, dikkatimi çeken önemli bir konu, Alevilerin bulunduklarý toplumlarda inançsal bir olguyu gerçekleþtirme istemleriydi.
Ancak, Alevi toplumun dýþýnda bulunan Ýslami düþünüþteki
diðer toplumlarýn bilhassa Sünni kesimin Alevi düþüncesini kabul
etmediklerini de müsaade etmiþ bulunmaktayým.
Kaldý ki, artýk Avrupa‘da ve Türkiye‘de, Türk toplumu savaþta
ve barýþta, yaþamda ve tasada bir vücutturlar. Atatürk´ün „ yurtta
sulh, cihanda sulh“ ilkesine uyan Türk halký inançsal bazda hala
ayýrýmcýlýk yapýyor.
Her fýrsatta ve her konuda küreleþmeden yana olan Türk
toplumu, düþünce ve inançta bu olguyu neden kabullenmiyor?
1997 ve 2000 yýllarýnda Nürnberg´de yapýlan ve benim ve
bulunduðum forumlarda, dünyanýn birçok ülkelerinden gelen
deðiþik inançlara sahip bir çok din adamý, inançlarý ve dinlerin
arasýnda bir koalisyon önerdiler. Her seferinde birer hafta devam
eden bu forumlarda, bir çok inançlar arasýnda Aleviliði de dile
getirdim. Diðer ülke din adamlarý Aleviliði takdirle kabul ettiler.
Birinci forumda, Türkiye adýna katýlan bilim adamlarý, Aleviliði asla kabul etmedikleri halde, bayan bir diplomatýmýzýn da
bulunduðu ikinci forumda, Alevilerin toplumumuzdaki yerini taktirle kabul ettiler.
Bu forumlardaki konuþmalar, Nürnberg Üniversitesi Dekaný
sayýn Prof. Dr. Jochanes Lähmann tarafýndan „ Interreligiöse
Erziehung 2000. Die Zukunft der Religions- und Kulturbegegnung“ adli 529 sayfalýk ve Spiritualität und ethnische Erziehung,
Erbe und Herausforderung der Religion ( Din eðitimi ve kültürü)
adli 549 sayfalýk kitaplar ile bir araya getirilmiþ ve düzenlenmesi
yapýlmýþtýr. Ýnancýn, kiþinin sahsýna ait olup, ondan ayrýlmasýnýn
mümkün olmadýðýný bilen ve takdir eden toplumlar arasýnda Türkiye de bulunduðu halde, Dünya Devletleri, inançlarý birleþtirici
olmaya çalýþýrken, Türk adli makamýnýn, Alevilerin kiþisel inançlarýný hiçe sayan kararýný kabul edemiyorum. Kaldý ki, Avrupa
Birliði de Türkiye´nin, inançlar hususundaki bu tutumunu kýnayacaktýr.
Toplumsal, kültürel ve inançsal atýlýmlar, Avrupa Birliðine adým
atan Türkiye‘nin menfaatlerini menfi etkiler.
[email protected] sayfa
Baþarýlý bir yýlý geride býraktýk
DEM 1 YAÞINDA
2
001 yýlý baþlarýndan itibaren
bir grup basýnla ilgili arkadaþ
çevresi tarafýndan yürütülen tartýþmalarýn olgunlaþmasýndan sonra 26
Ocak 2001 tarihinde Köln þehrinde
yapýlan toplantýda bir gazetenin
çýkarýlmasý kararý alýndý. Ýyi tespit edilmiþ bir ihtiyaca karþýlýk olarak çýkýyorduk. Onun içindir ki çýkmadan, reklamý
yapýlmadan tanýndýk....
Adýmýz:
Ayný toplantýda isim tartýþmalarý
yürütüldü. Ýlk baþta Agora, Havadis,
Yaþam, Prizma, Realite, Mimoza vb.
Ýsimleri
üzerinde
duruldu.
Hamburg’tan katýlan arkadaþýmýz Ali
Köylüce önce Demdem sonra DEM
olmasýný önerdiði isimin bir çok
versiyonu üzerinde duruldu. Tartýþmalardan sonra katýlýmcýlarýn ortak
kararýyla DEM ismi tercih edildi.
Logosu daha sonra gazetemiz genel
yayýn yönetmeni Þükrü Yýldýz tarafýndan hazýrlandý.
Gazetemizin çýkýþ amacý:
“Tarafsýzlýðý, taraf olarak kabul
eden” bir gazete olmayý amaçlayan
DEM, baþta Avrupa’da yaþamakta
olan ve kendilerini ifade etmekten
mahrum býrakýlan insanlarýmýzýn kendilerini olduklarý gibi ifade etme olanaðýný yaratmayý amaçlamaktadýr.
Dem gazetesi Avrupa’da doðmuþtur,
buranýn penceresinden dünyaya
bakmaktadýr. Avrupa’da yetiþen akademik kariyerleri, birikimleri kendi
bünyesinde deðerlendirmeyi arzulamaktadýr.
Avrupa’da doðmuþ ve büyümüþ
bir neslin ve onlarýn
dünyasýnýn bir parçasý
olmayý
önemsemektedir.
Avrupa’da kültürler
arasýndaki diyalogu
geliþtirmeyi hedefleyen yayýnlarý yapmayý, entegrasyon
çalýþmalarýna katký
sunmayý,
daha
anlaþýlýr olmak için
giderek
Türkçe,
Almanca yayýnlarýný
geliþtirmeyi hedeflemektedir.
Ýlk sayýmýz:
Köln’de
yapýlan
toplantýda 1 Mart
2001 baský için belirlendi.
Katýlýmcýlar
redaksiyon görevini
üstlendi. Belirlenen
tarihte basým gerçekleþtirdi ve ilk tep-
ile çýktýk.
Tepkiler olacaktý. Bunlar çýkar iliþkilerinin bir sonucuydu. Emek ve emek
sahiplerinden korkan, beceriksizliði,
inançsýzlýðý bir sermaye haline getiren, yaþamlarýný emek sahipleriyle
sürtüþerek idame ettiren kimi kesimlerin DEM gazetesini karalamasý
doðaldý. Çünkü;
· Dem, Anadolu insanýnýn
Avrupa’ya kadar uzanan bir kültür ve
kalemlerini de sattýrmayacak bir ilkeliler birliðidir. Ýnanmadýðýný söylemeyecektir.
· Dem bir emek ürünüdür. Ardýnda
kimsenin olmadýðý, dil din, ýrk ayrýmý
yapmadan doðru bilgi ihtiyacýndan
yola çýkmýþtýr.
· Dem bir insani ilkedir. Ýhtiyaçlardan doðmuþtur. Kendini bu alanda
güç sayan hiç bir gücün ürünü deðildir. Gücünü bilgiden almýþ, basýn
sanat mozaiðidir.
· Dem, iletiþim çaðýnda iletiþimsizlik içinde boðulan insanlarýn birlikte
yaþama kapýsýdýr, sesidir, sevgisidir.
· Dem, kalemleri satýn almayan ve
ailesine katýlmýþtýr.
· Dem bir gazetedir ve etik
deðerlerine baðlýdýr. “Önce insan”
dediðinden, insaný doðru bilgilendirme hakkýna baðlý kalacaktýr.
kileri almaya baþladý. 1. sayý elimizde
kalamayacak biçimde tükendi. Ve
giderek yükselen bir tiraj ve kaliteyle
bir yýl geride býraktý.
Tepkiler
Gazetemiz yayýn hayatýna baþladýðýndan bu yana bir çok kesim
tarafýndan tartýþmalara konu oldu.
Binlerce tebrik mektuplarý aldýk. Maillerimiz doldu. Sevindik, doðru yaptýðýmýza bir kez daha kanaat getirdik.
Bir yýllýk çalýþmamýz boyunca bu
destek sürdü. Zorluklarý böylece aþtýk.
Ýmkansýzlýktan, gazetemiz imtiyaz
sahibi Hatice Eldeniz’in büyük desteði
Mahallenin Muhtarlarý Dem Gazetesine
Konuk oldu
Çetin Çiloðlu
ürkiye’nin en büyük metropolü „
Ýstanbul“ da Televizyon dizisi „
Mahallenin Muhtarlarýna Dem Gazetesi
Konuk oldu. Atv ve Kanal D´de
büyük bir beðeni ile izlenen
Mahalle Muhtarlarýnýn çekim
yaptýðý Maltepe sahillerini siz
deðerli okuyucularýmýz için,
Temelin Krathanesi, Muhtarlýðý, Manavý ve bir çok çekim
yapýlan diðer mekanlar´da
gezinerek birde kulislerin
arkasýna baktýk.
Çekimlerine bir ara veren
oyunculardan „ Temel“ile kýsa
bir söyleþi yaptýk. Sözlerine
Dem
okuyucularýna
ve
Avrupa’da yasayan tüm insanlara sýcak selamlarýný
söyleyerek baþladý. Mahallenin muhtarlarýnda ki Temel: Türkiye’de su anda
Filim sektörüne Dizi veya Yesilcam Filmlerinde büyük bir ilerleme olduðunu,
Tiyatro sanatçýlarýnýn bir çoðunun televizyon dizilerinde Rol almalarý nedeniyle
televizyonlarýn izlenme oranýnýn arttýðýný
ve Türk filmlerinde güncel olaylara el
attýklarýný söyledi. Sözlerini Dem okuyucularýný tekrar selamlayarak „ Dem Gazete-
T
www.dem-ajans.de
8
sine çok teþekkür ediyoruz. Çünkü sizler
bizlerin Avrupa’daki doðal ve temiz seslerisiniz“ dedi.
Yine Mahalle Muhtarlarlari´nin filim
setinde rol alan deðerli Tiyatro Sanatçýsý
Mahallenin muhtarlarýndaki Hakki ile de
kýsa bir söyleþi yaptýk. Sanatçý Gazetemize bulunduðu açýklamada: „Eski bir
tiyatro sanatçýsý dizilerde daha çok isteniliyor. Bir yandan çok güzel bir olay,
fakat diðer taraftan da Tiyatrolarýn birer
birer kapandýðýný görmekteyiz. Bu
olaylar biz
T i y a t r o
sanatçýlarýný
üzmektedir.
Ýçinde bulunduðumuz
ekonomik
sorunlar bizleri bir hayli
üzmektedir. Lakin yasamak zorundayýz“
dedi.
„Hakký Hakim tiplemesi benim gerçek
yaþamýmda ki kiþiliðime hiç ummuyor.
Ben aslýnda Rol´ümün tam tersiyim“dedi.
Çekim molalarýnýn sona ermesi sonucu
bizimle vedalaþan Sanatçý bizlerle vedalaþýrken tüm okuyuculara selam gönderdi.
Tüm Filim ekibi Dem Gazetesine: „ siz
orada gerçekten zor olan bir þeyi gerçekleþtiriyorsunuz. Anadolu kültürünü tüm
Avrupa insanýna aktarýyor, anlatýyor ve
yaþayarak gösteriyorsunuz. Tüm Dem
okuyucularýna biz mahallenin muhtarlarý dizisi ekibi olarak sizlere orada
baþari, saðlýk ve güzel günler yaþamanýzý temenni ediyoruz.
RESÝM SERGÝSÝ
10. Mart- 09.Haziran 2002
tarihleri arasýnda Blick
Solitude- Solitudenstrasse
121, 70499 Stuttgart’da
Ressam Þükrü Kýlýnç’ýn
resimleri sergilenecektir.
Serginin açýlýþý 10.Mart
2002 tarihinde saat 15.00
de yapýlacaktýr.
Sayý 11
Mart 2002
BÖLGESEL HABER
www.dem-ajans.de
Nazým hikmet anýldý!
N
azým Hikmet
22 Þubat
2002 Cuma günü
‘Yaþamaya Dair’
adlý þiirlerinden
oluþan bir oyunla
DGB Haus’ta
anýldý...
Tiyatroya otuz
senesini veren
Erdoðan
Egemenoðlu’nun
güzel yorumuyla
izleyenlerin beðenisini alan dinletiye katýlým yoðundu...
Stuttgart Dostluk ve Dayanýþma Derneði’nin
düzenlendiði bu etkinlik dünya þairi Nazým
Hikmet’in hayatýndan kýsa kesitler sunuldu.
Emeðin Partisi Yönetim Kurulu
Üyesi Ender Ýmrek
Stuttgart’taydý.
D
ÝDÝF’ýn daveti üzerine Türkiye’de hakkýnda
verdiði demeçler ve savunduðu ilkeler
yüzünden davalar açýlan Emeðin partisi yönetim
kurulu üyesi Ender Ýmrek, Kürt sorunu üzerine
partisi ve kendi düþüncelerini izleyenlere anlattý.
Emeðin Partisi Almanya’da yaþayan gurbetçilerin sorunlarýna elleri geldiðince eðilmek istediklerini ve DÝDÝF’in bu konuda çok güzel
çalýþmalarý olduðunu özellikle göçmenler ,
yabancý düþmanlýðý ve burada yaþayan halklarýn sorunlarýna yaptýðý çalýþmalarla bilgilendirdiðini ve bu çalýþmalarýn çok olumlu
bulduklarýný belirtti.
Toptancilar derneðinde yeni
yönetim
S
tuttgart Türk Toptancýlar Derneðinin genel
kurul toplantýsý Stuttgart Halinde yapýldý. Stuttgart halindeki 14 toptancýnýn katýldýðý toplantýda
yeni yönetim kurulu belirlendi. Geçen yýl Baden
Württemberg Demokrat Esnaflar Birliði (DES-BÝR)
tarafýndan baþlatýlan bir aksiyon çerçevesinde
biraraya gelen Türk toptancýlar, bir dernek
oluþturarak sorunlarýna daha kolay çözüm
bulacaklarýný, kendi aralarýnda güvene dayalý
bir iliþkinin bu þekilde kurulabileceðini açýkladýlar.
Genel kurulda yapýlan seçim sonunda Ýsmail
Han baþkan seçildi. Recai Süzen Baþkan
yardýmcýsý seçildiði oylamada, yönetim kurulu
üyeliklerine Müslüm Aþçý, Tuncer Soyal, Kadir
Baklan getirildiler. Oðuz Kaynar, Hacý Çalýþkan
ve Bezmi Hamurcu denetleme kurulu üyesi
seçildiler.
Yeni yönetim, Stuttgart Halindeki Türk toptancýlarýn belirli aralarla biraraya gelerek
sorunlarýný tartýþacaðýný, birbirlerinin istek ve
görüþlerini deðerlendirerek kendi aralarýnda
birlik ve beraberliðin güçlendirilmesi yönünde
çalýþacaklarýný, Stuttgart halinde en faal çalýþan
Türk toptancýlarýn hal içinde söz sahibi duruma
gelmesi için gayret sarfedeceklerini açýkladý.
Diyap Gökduman baþarýsýný
gala gecesinde dostlarýyla kutladý
Diyap Gökduman’ýn çýkardýðý „Vefasýz Yar“ isimli Müzik
çalýþmasýnda baþrýsýný fark
eden Sanatçý Güler Duman,
Kulüp Bebek sahibi Cahit Ýpek,
Þair Yaseman Dünyalý, Müzisyen Erol Arslan, kickbockscu
Bruce Özbek ve Menejer Ali
Akdemir’in bir araya gelmesi
sanatçýmýzýn önemini birkez
daha ortaya koymuþtur.
Hamburg
edensel
engelli
sanatçýmýz
Diyap
Gökduman’ýn yeni çýkardýðý
„Vefasýz yar“ „Dilin Öldürecek
Vallah“ adlý kasetinin tanýtým
galasý Hamburg’daki Kulüp
Bebek’te yapýldý. Geceye
katýlan Türk Halk Müziði
sanatçýsý Güler Duman,
konuþmasýna sanatçý Diyap
Gökduman’a,
onun
baþarýsýna ve duygulu eserlerine duyduðu hayranlýðý
belirterek ve bu sanatçýmýza
herzaman sahip çýkýlmasý
gerektiðini belirtti ve türküleriyle oradaki halký coþturdukça
coþturdu.
Anlamlý gecede kick
boksçu Bruce Özbek de
sanatçýya destek verenlerin
arasýndaydý.
Dünya
Þampiyonu dövüþçü, son
yaptýðý unvan maçýnýn eldivenlerini sanatçýmýza baðýþlamak üzere açýk artýrmaya
çýkardý. Eldivenleri 300 Euroya
Saniye Doðan adýnda bir iþ
kadýný aldý.
Gecede
Ýranlý
þair
Yaseman Dünyalý, Diyap
Gökduman’a hitaben Farsça
duygulu þiirleriyle dinliyenleri
adeta kendinden geçirdi.
Hamburg ve çevresinde
yaþayan yerel sanatçýlar
gecede sahne alarak söyledikleri türkülerle sanatçýya
destekte bulundular.
Sanatçý Güler Duman’dan
sonra Diyap Gökduman
sahne aldý, söz ve müziði
kendisine ait olan dört parça
okudu ve sahnede inmek
istedi ama tezahürat’larýn
sonu kesilmeyince tekrar sahneye çýktý ve bir kendisine ait
olan bir parça daha okudu.
Ayrýca Türkiye’den gelen
klip yönetmeni, sanatçýnýn
örnek
klipini
çekerek
Türkiye’de tanýtým çalýþmasýný
yapacaðýný açýkladý.
Galada elde edilecek
bütün gelirin kasetin promosyon harcamalarýnda kullanýlacaðý ifade edildi.
Arkadaþ Tiyatrosu “Misafir”
oyunuyla beðeni kazandý...
DEM/Stuttgart
tuttgart Theaterhaus’ta
kalabalýk bir izleyici kitlesine hitap eden tiyatro
gurubu ilginç kostüm ve
tiplemeleriyle
oyunlarýnda
Almanya’ya gelen yabancýlarýn karþýlaþtýklarý zorluklarý
anlatý.
Ýlk baþlarda sýkýcý gelen
oyun, komik tiplemelerle insanlarý
güldürürken
hareketlenmeye ve ikinci
bölümle birlikte hem güldürüp
hem de düþündüren sahnelerle izleyicilerin beðenisini
kazandý.
Stuttgart’da tanýnmýþ bir
çok kiþinin yaný sýra, AABF
genel Baþkaný Turgut Öker’de
izleyiciler arasýndaydý. Alevi
camiasýnda yakýndan tanýnan
Necati Þahin’in öncülülüðünde
18 Senedir birlikte çalýþan
Arkadaþ Tiyatro Grubu Köln’de
çalýþmalarýný sürdürüyor.
S
9
unterbrochen werden. Erfolgt
die Teilnahme an einem
Schüleraustausch während
der Jahrgangsstufe 11, kann
die Schullaufbahn ohne zeitlich Verzögerung fortgesetzt
werden. Wenn auf dem
Zeugnis des ersten oder
zweiten Halbjahres der
Klasse 10 des Gymnasiums
mindestens befriedigende,
keine mangelhaften Leistungen und höchstens eine
ausreichende Leistung in den Fächern
mit schriftlichen Arbeiten nachgewiesen
werden. Schülerinnen und Schüler anderer Schulformen müssen eine Notenbild
erreichen, das in allen Fächern um eine
Notenstufe besser ist als die für den
Übergang in die gymnasiale Oberstufe
geforderte Leistung. Wenn die Leistungen
schlechter sind oder der Auslandsaufenthalt erst in der Jahrgansstufe 12 erfolgen
soll, wird die Schullaufbahn nach Rückkehr mit dem Schülerinnen und Schülern
des darrunterliegenden Jahrgangs fortgesetzt. Ausländische Leistungsnachweise können für die Qualifikationsphase
nicht berücksichtigt werden.
Der Antrag auf Beurlaubung muss
bei der Schule gestellt werden. die nach
der Rückkehr besucht werden kann.
Welche Abschlüsse und Berechtigungen sind erreichbar?
Mit der Abiturprüfung wird die allgemeine hochschulreife erworben. Sie
befähigt nicht nur zum Studium an einer
Hochschule, sondern öffnet zugleich den
weg in eine berufliche Ausbildung Außerhalb der Hochschule.
Wer kann die gymnasiale Oberstufe
besuchen?
In die Jahrgangsstufe 11 eintreten
können Schülerinnen und Schüler
„
Des Gymnasiums mit einem Versetzungszeugnis in die klasse 11;
„
Der Gesamtschule mit Fachoberschulreife und Berechtigung zum Besuch
der gymnasialen Oberstufe;
„
Einer anderen Schulform mit
Fachoberschulreife und Berechtigung
zum
Besuch
zum
gymnasiale
Oberstufe(z.B. aus der Hauptschule, der
Realschule oder dem Berufskolleg).
Außerdem können auch diejenigen
aufgenommen werden, die die Nichtschülerprüfung zur Erlangen des
Sekundarabschlusses I-Fachoberschulreife bestanden und die Berechtigung
zum Besuch der gymnasialen Oberstufe
erhalten haben.
In die Jahrgangsstufe 11 kann in der
Regel nur neu aufgenommen werden ,
wer das 19. Lebensjahr noch nicht vollendet hat.
myalcý[email protected]
Die gymnasiale
Oberstufe
m Bereich der allgemeinbildende schulen setzt die
gymnasiale Oberstufe den Bildungsgang der Klassen 5 bis
10 des Gymnasiums und der
Gesamtschule fort und schlisst mit der
Abiturprüfung ab.
Die gymnasiale Oberstufe besteht
aus der Einführungsphase, der Jahrgangsstufe11, und der Qualifikationsphase, den Jahrgangsstufe 12 und 13. Die
Einführungsphase mach mit den inhaltlichen und methodischen Anforderung
der gymnasiale Oberstufe vertraut. Die
Qualifikationsphase baut darauf auf und
breitet systematisch auf die Abiturprüfung vor. Leistungsbewertungen dieser
Phase gehen in das Abiturzeugnis ein.
Die Abiturprüfung findet am ende der
Jahrgangsstufe 13 statt.
Der bisherige Klassenverband wird
durch ein Kurssystem ersetzt. Die Formen
selbstständigen Arbeitens und Lernens
gewinnen mehr an Bedeutung. Durch
ein ausgewogenes Verhältnis von obligatorischen Fächern und individuellen
Schwerpunktsetzungen werden eine gute
Allgemeinbildung und die allgemeine
Studierfähigkeit sichergestellt.
Dauer
Der besuch der gymnasialen Oberstufe dauert in der Regel drei Jahre.
Allerdings können Schulerinnen und
Schuler mit durchgängig guten Leistungen vorversetzt werden: am Ende des
ersten Halbjahres der Klasse 10 in das
zweite Halbjahr der Jahrgangsstufe 11,
am Ende der klasse 10 in die Jahrgangsstufe 12. Schülerinnen und Schüler aus
Profilklassen können mit der Versetzung
am Ende der Klasse 10 direkt am Unterricht der Jahrgangsstufe 12 teilnehmen.
Außerdem können Schulen Fördergruppen bilden, in denen das Überspringen
einer klasse oder Jahrgangsstufe inhaltlich unterstützt wird. In solchen Fällen verkürzt sich der Besuch der gymnasialen
Oberstufe auf zweieinhalbe bzw. zwei
Jahre.
Eine Jahrgansstufe der gymnasialen
Oberstufe kann wiederholt werden.
Dadurch verlängert sich der Besuch der
gymnasialen Oberstufe auf vier Jahre. Die
Wiederholung einer weitern Jahrgansstufe ist nur in begründeten Ausnahmefällen möglich.
Der Besuch der gymnasialen Oberstufe kann durch Auslandsaufenthalt
IHK Stuttgart’da diploma töreni
Ali Þenpýnar/ Stuttgart
ürkiyeli Ýþverenler üç
aylýk Çýrak yetiþtirme
eðitiminden
sonra
06.02.2002 tarihinde diplomalarýný, Stuttgart IHK
meslek eðitim yabancýlar
bölümüsorumlusu,Muhammet Karataþ tarafýndan
mütevazý bir törenle verildi.
Stuttgart IHK, DES-BIR ve ATA
Consult tarafýndan ikincisi
tamamlanan
Çýrak
yetiþtirme eðitimi 19. 10.
2001 tarihinden 06. 02.
2002 ye kadar Türkiyeli
iþverenlerin büyük özveriyle haftada üç gün boyunca
aldýklarý eðitim sürecini
baþarýyla tamamladýlar.
Ýþverenlerin
bundan
böyle Çýrak yetiþtirme
haklarýna sahip olmakla birlikte diðer Türkiyeli iþverenlerin de bu fýrsattan
yararlanmalarýný
tavsiye
T
HALK OYUNLARI FESTÝVALÝ
ültür ve Sosyal Yönlendirme
Derneði
tarafýndan düzenlenen ikinci
Stuttgart Türk Halk Oyunlarý
Festivali 16 Mart Cumartesi
günü Stuttgart Schönbühlstr.
90 adresinde gerçekleþtirilecek. Heidelberg Türk
Kültür Derneði, Hassloch
Türk Kültür Derneði, Geislingen Derneði, Pforzheim
Arkadaþ Halk Oyunlarý Derneði, Stuttgart Türk Halk
Oyunlarý Topluluðu, Stuttgart
Kültür ve Sosyal Yönlendirme Derneði, Betzdorf
Halk
Oyunlarý
Toplu-
MEHMET YALÇIN
I
B
K
[email protected] sayfa
luklarýndan 167 Türk gencinin katýlacaklarý festivalde
Bitlis, Diyarbakýr, Afyon,
Artvin, Akçabat, Adýyaman,
Elazýg, Kars, Kýrklareli,
Adana,
Silifke, Edirne, Tekirdað yöresinin oyunlarýna yer
verilecek. Festivalin baþlama
saati 18.00
Stuttgart elemesinde
Hilalspor birinci oldu
H
er yýl T.C. Berlin Büyükelçiliði
tarafýndan düzenlenen Atatürk kupasýnýn Stuttgart elemelerin
24.sü geçtiðimiz hafta sonunda
Neckarsulm da yapýldý.Geçen yýlýn
þampiyonu Neckarsulm ev sahipliði
yaptý.Toplam 16 takýmýn katýldýðý bu
elemelerde Stuttgart Hilalspor
Þampiyon
oldu.
Beyirkligada
liderliðini sürdüren ve hedefi landesliga ya çýkmak olan Hilalspor
Stuttgart bölgesinin gururu olmaya
devam ediyor.Atatürk kupasý elemeleri sabahleyin takýmlarýn sahaya
indikten sonra bir açýlýþ konuþmasý
akabinde takýmlara katýlým belgeleri
verildikten sonra maçlara
baþlandý.4 lü grub halinde
2.grubta mücadele eden
Hilalspor bütün maçlarýný
kazanarak haklý olarak bu
elemelerin þampiyonu oldu.
Finalde Haýgerloch Pamukkalesporla eþleþen Hilalspor
rakibini kolay geçerek maçý
10-0 kazandý.Bu turnuvada
iddalý ev sahibi Neckarsulm
3.olurken, Bietýgheým Sönmezspor
ise
4.olabildi.
Kazanan takýmlara kupalarýný
Stuttgart baþkonsolosumuz
Ahmet F.Tezok verdi.
Verilen bilgiye göre bu
organizeye bu yýlýn þampiyonu Hilalspor gelecek yýl ev
sahipliði yapacak.
ettiler.
IHK Yabancýlar eðitim
bölümü sorumlusu sayýn
Muhammet Karataþ gecen
etim dönemine nazaran
daha çok ilginin olduðunu,
fakat stuttgart da bulunan
Türkiyeli
iþverenlerin
oranýna bakýldýðýnda bu
sayýnýn düþük olduðunu söyledi. Önümüzdeki dönemde
bu sayýnýn artmasý için çalýþmalarda bulunacaðýný söyleyen Muhammet Karataþ,
mevcut durumda IHK nin
6 þubesinde bu alanda
sorumlu olduðunu açýkladý.
Sayý 11
Mart 2002
DEUTSCH
www.dem-ajans.de
Medeniyetlerin Barýþý
Türkiye Devleti, jeo-stratejik
ve jeo-ekonomik olarak, son
derece kilit öneme sahip bir
bölgede yer almaktadýr.
Türkiye’nin Asya ve Avrupa
arasýnda bir köprü
görevi görmesi,
Kafkaslar’a ve Hazar
Bölgesi’ne komþu
olmasý, Karadeniz’i
ve Akdeniz’i kontrol
edebilen konumu
önemini daha da
artýrmaktadýr. Üzerinde
bulunduðu coðrafya,
Türkiye’ye, kendisini ayný
anda hem Avrupalý, hem
Asyalý, hem de Ortadoðulu hissedebilme imkaný vermektedir.
Ýbrahim Ýlyas/ Ýstanbul
B
irinci
ve
Ýkinci
Dünya
Savaþlarý’yla, Türkiyenin içinde
bulunduðu coðrafyanýn siyasi haritasý önemli ölçüde deðiþmiþ ve ortaya
birçok yeni devlet çýkmýþtýr. 20. yüzyýl
bitmeden hemen önce ise hiç beklenmedik ve çok önemli bir geliþme olmuþ
ve SSCB daðýlmýþtýr. Bunun sonucunda
bölgedeki dengelerde büyük deðiþiklikler olmuþtur.
Tarihin iþleyiþi, böylesine hareketli
bir bölgenin her an yeni yapýlanmalara açýk olduðunu göstermektedir. Bu
coðrafyada Osmanlý Devleti’nin ardýndan, aradan geçen uzun zamana ve
denenen her türlü rejim ve siyasi iktidara raðmen, huzur ve istikrar hala
saðlanamamýþtýr. Gerek Balkanlar,
gerekse Ortadoðu ve Kafkasya halklarý
savaþlarýn, çatýþmalarýn ve gerginliklerin aðýr yükü altýnda ezilmektedir.
Dünya siyasetinde söz sahibi olanlar, herþeyden önce bugün „OsmanlýTürk Hinterlandý“ olarak anýlan bu
bölgelerin öneminin farkýnda olmalýdýr.
Çünkü pek çok politik denge, ana hatlarýyla bu coðrafyanýn etrafýnda þekillenmektedir. Bunun yaný sýra bölgenin
sahip olduðu kaynaklar, 21. yüzyýl
siyasetinin burada yoðunlaþmasýna
sebep olmaktadýr. Bu topraklar, bugün
dünyanýn en zengin yeraltý kaynaklarýna sahiptir. Sanayileþmenin temel
hammaddelerini oluþturan kömür,
petrol, doðalgaz, demir, bakýr gibi
madenler açýsýndan, baþta Kafkaslar
ve Orta Asya olmak üzere tüm bölge
oldukça zengin rezervlere sahiptir.
Son zamanlarda gerçekleþen ve
dünya gündemini oldukça meþgul
eden birçok olay, yazýnýn giriþinde
sýnýrlarýný çizdiðimiz bu bölgeyi yakýndan ilgilendirmektedir. Dolayýsýyla
dünya barýþýnýn tesis
edi- l e b i l mesi için,
bir an önce
bölgedeki denge ve istikrarýn
saðlanabilmesi gerekmektedir. Kuþkusuz, bu topraklar üzerinde huzurun yerleþmesi ve kaynaklarýn verimli
kullanýmýyla bölge rahata kavuþacaktýr.
Dünyanýn bu en önemli coðrafyasýnda, etnik ve dini farklýlýklarý
olan insanlarýn birarada huzur içinde
yaþamalarýný saðlayacak ve adaleti
eþit olarak daðýtacak bir iþbirliðinin
gereði kaçýnýlmazdýr. Bölgede yer
alan devletler, güçlerini ve imkanlarýný hem ekonomik hem de
sosyo-kültürel alanda iþbirliðiyle güçlendirdikleri takdirde, bu coðrafyanýn
sahip olduðu stratejik önem daha da
artacaktýr.
Bunun yolu ise, ülkeler arasýndaki
çatýþma ve anlaþmazlýklarýn yerini,
barýþ ve iþbirliðine býrakmasýndan
geçer. Bu tür bir iþbirliði, bölgedeki
her ülke için önemli bir dayanak noktasý oluþturacak ve böylece uluslararasý platformda her bir devlet kendi
ulusunun menfaatlerini karþýlýklý hoþgörü ve uzlaþý çerçevesinde koruma
imkaný bulacaktýr.
Türkiye tüm Ortadoðu, Balkanlar,
Kafkasya ve Orta Asya’da kalýcý barýþý
temin etmiþ, böyle bir birliktelikten
oluþan ekonomik gücü en adaletli ve
hakkaniyetli þekilde yönlendirmiþ köklü
bir tarihe sahiptir. Balkan halklarý, Türkiye ile gönül baðlarýný hala devam
ettirmektedirler.
Ortadoðu
ise,
Osmanlý’nýn bölgeden çekilmesiyle
kaybettiði huzur ve istikrarý, tekrar
kazanmaya çalýþmaktadýr. Eðer bu
bölgede yer alan ülkeler, bugün
dünyanýn geleceðinde bu kadar hayati
bir öneme sahiplerse, bu durumda
Osmanlý’nýn varisi olan Türkiye
Cumhuriyeti’nin de söz konusu süreçte
kilit rol oynamasý kaçýnýlmazdýr.
Ayný durum, Kafkaslar ve Orta Asya
için de geçerlidir. Bu bölge halklarý ile
Türkiye arasýnda
büyük bir
kültür ve tarih
birliði
vardýr.
göz ardý etmeye çalýþýyorlar. Osmanlý
Millet Sistemi’nde, devletin koruyucu
þemsiyesi altýna giren her millet ya
da topluluða, kendi inanç ve örfüne
göre yaþama hakký tanýnýr ve temel
haklarý koruma altýna alýnýrdý. Türkler
ister Balkanlar’da, ister Kafkaslar’da,
ister Ortadoðu’da olsun gittikleri hiçbir
ülkede kimseyi dinini ve töresini
deðiþtirmeye zorlamamýþlar ve hiç
kimseye dininden dolayý zulmetmemiþ, kimseyi hor görmemiþlerdir. Her
dinden, her mezhepten vatandaþ ibadetini dilediði gibi yerine getirmiþ,
kendi örf ve adetlerini uygulama konusunda hiçbir baský veya zorlama ile
karþýlaþmamýþtýr. Bunun karþýlýðýnda,
dýþarýdan gelen saldýrýlarda bu topraklarda yaþayanlar da, -severek ve
isteyerek- yönetiminden memnun kaldýklarý Osmanlý Devleti’nin yanýnda yer
almýþlardýr. Böylece dýþ güvenlik ve
ekonomi baþta olmak üzere, pek çok
alanda doðal ve saðlam bir ittifak
oluþmuþ, hem Osmanlý Devleti’nin
hem de tebasý altýnda yaþayanlarýn
huzur bulduklarý bir ortam saðlanmýþtýr.
Osmanlý Vizyonuyla Ortadoðu ve
Dünya Siyasetine Bakabilmek
Ýkinci Dünya Savaþý’nýn hemen
ardýndan baþlayan soðuk savaþ
dönemi, kapitalist ve komünist bloklar
için uzun süreli bir istikrar ortamý
oluþturmuþtu. Ýki kutuba ayrýlan
dünya siyaseti, her ne kadar tehlike
teþkil ediyor gibi gözükse de, gerçekte iki kutup arasýndaki güç
dengesi bir istikrar ortamý oluþturuyordu.
1991 yýlýnda Sovyetler Birliði’nin
çöküþü, bu dengeyi bozdu. Sovyetler Birliði’nin çöküþü ile
baþlayan yeni dönem,
21. YÜZYILIN ÞEKÝLLENMESÝNDE
demokrasinin ve serbest piyasa ekonomisinin en önemli
aktörü olan ABD’yi
ürkiye’nin sahip olduðu tarihi miras ile
rakipsiz býrakmýþtý. Bu
siyasi, askeri ve ekonomik potansiyel
yeni döneme de „Yeni
nedeniyle,
pek çok Batýlý ülke bu bölge üzeDünya Düzeni“ adý
rinde
geliþtirdikleri
stratejilerin Türkiye eksenli
verilmiþti. „Yeni Dünya
-hatta
Türkiye
merkezliolmasý gerektiðinin
Düzeni“ kýsa zamanda
farkýndadýr. Nitekim ABD eski Baþkaný Bill
birkaç teorik zemine
Clinton’ýn, 1999 yýlýnýn son aylarýnda Georgebirden oturtuldu. Buntown Üniversitesi’nde yaptýðý bir konuþma da
larýn arasýnda en
önemlisi ve bugünlerde
bu görüþü destekler niteliktedir. Bir anda tüm
de yeniden gündeme
dünya ülkelerinin dikkatini Türkiye üzerine
getirilen ise „Medeçevirmelerine neden olan bu ünlü konuþniyetler Çatýþmasý“ fikrimada, Clinton’ýn özellikle, „20. yüzyýlýn
dir. Fikrin savunucusu
gidiþatýný nasýl Osmanlý’nýn yýkýlýþý belirlediyse,
Samuel
Huntington,
21. yüzyýlýn þekillenmesinde de Türkiye’nin
medeniyetlerin tabiatýnetkin rol oynayacaðý“ anlamýna gelen sözleri
dan kaynaklanan kültüson derece önemli bir tespiti içermektedir.
rel
farklýlýklarýn
Siyaset yorumcularý, Clinton’ýn bu sözlerini
çatýþmalara neden ola„Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika’yý içine alan
caðýný ve bu çatýþmalarýn
milyonlarca km2’lik bir alanda, dünya siyadünyadaki sürtüþmelerin
setinin merkezi olan bir bölgede söz sahibi
son kýsmýný oluþturabir ülke olduðu için 21. yüzyýlýn þekillenmecaðýný ileri sürmüþtü.
sinde kilit rol oynayacaktýr“ þeklinde deðerBugün de bu tezden yola
lendirmiþlerdir. Bill Clinton benzer mesajlarý
çýkarak, farklý etnik kimKasým 1999 tarihinde Türkiye gezisi sýrasýnda
liklerin ve dinlerin bir
TBMM’nde yaptýðý konuþmasýnda da vermiþtir.
arada yaþamayý baþaABD liderinin, Türkiye için 21. yüzyýlda böyle
ramayarak çatýþacaðý ve
bir saptamada bulunmasý kuþkusuz çok dikkat
önümüzdeki günlerde,
çekicidir.;
söz konusu bölgelerin
„Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika’yý içine
birçok çatýþmaya sahne
alan milyonlarca km2’lik bir alanda, dünya
olacaðý iddia ediliyor.
siyasetinin merkezi olan bir bölgede söz
Halbuki
bu
iddisahibi bir ülke olduðu için 21. yüzyýlýn þekilalardan yola çýkanlar,
lenmesinde kilit rol oynayacaktýr.“ Bill Clinton
yakýn geçmiþte yaþan(ABD Eski Baþkaný)
mýþ Osmanlý modelini
T
Kafkaslar, tarih boyunca Rus zulmünden kaçarak Osmanlý’ya sýðýnmýþ Müslüman kavimlerin diyarýdýr. Orta Asya
ise, Osmanlý topraðý olmasa da, Türklerin ilk vataný olmasý ve hala bu
coðrafyada çok sayýda Türkün yaþýyor
olmasý sebebiyle, Türkiye’nin doðal etki
alanýndadýr.
Unutulmamalýdýr ki, Türkiye, yüzlerce farklý kültürün ve etnik grubun
barýndýðý bu topraklarda, sahip olduðu
Osmanlý mirasý gereði „söz sahibi“dir.
Nitekim Soðuk Savaþ’ýn ardýndan, tesis
edilen yeni dünya sisteminde, baþta
Amerika olmak üzere, pek çok ülkenin
ýsrarcý talebi, Türkiye’nin bu topraklarda aktif rol almasý yönündedir.
Türkiye’nin Somali Operasyonu ile
Bosna Hersek ve Kosova harekatlarýnda üstlendiði aktif rol bu düþünceyi
kanýtlamaktadýr.
Türkiye Devleti bugün, týpký
Osmanlý’nýn yaptýðý gibi, Balkanlar ve
Ortadoðu’daki farklý etnik kimlik ve dinleri kucaklayan bir strateji geliþtirmektedir. Bu stratejinin dayanak noktasý
ise, Türk-Ýslam kültürünün ve köklü
medeniyetimizin yeniden keþfedilme-
Geboren 1871- Ermordet 1919
osa Luxemburg
ist die jüngste von
fünf Geschwistern. Am
5. März 1871 in Zamost,
in Russisch- Polen geboren, wo die meisten
Juden waren. Ihr Vater,
Elias Luxemburg war
Holzhändler.
Einige meinten das
die Luxemburg Familie
wohlhabend- bürgerlich
seien, andere meinten
aber das sie so arm
dran waren, dass sie
ihre Wäsche versetzen
mussten.
Rosa
Luxemburg
war sehr intelligent und
wachsam. Ihr war ihre
jüdisch - und weiblich seien sehr
bewusst.1873, als Rosa 3 Jahre alt war, zieht
die Familie nach Warschau. Doch man weis
nicht warum. Wahrscheinlich dachte der Vater
dort bessere Geschäfte zu machen. Doch
diese Erwartungen erfüllten sich nicht. Ein
grund dafür war, dass die Juden nicht in der
Innenstadt verkaufen durften, da sie als Konkurrenz für die nicht jüdischen Kaufleute sein
konnten. Die Luxemburgs wohnten in einer
3- Zimmer- Wohnung. Rosa L. musste wegen
Hüftleiden ein halbes Jahr lang im Bett liegen.
Die Ärzte meinten zu der Zeit nur das die einzige Medizin Bettruhe wäre. Was Rosa L. zu
einer Humpelnden Frau machte. Doch in
dieser Zeit bringt Rosa Luxemburg sich das
Lesen bei. 1880 wo Rosa L. 10 Jahre alt war,
wird sie zum Russischen 2.Mädchen-Gymnasium geschickt. Es war das beste Gymnasium
wo sie hingehen konnte. Da in das Russi-
toplumlara uygulanma çabasýdýr. Bu
çatýþma iddiasý, komünizm vasýtasýyla
denenmiþ ve ortaya 20. yüzyýlýn kanlý
bilançosu çýkmýþtýr. Oysa an dünyanýn
ihtiyacý çatýþma deðil, topyekün barýþtýr.
Bu barýþ için ihtiyaç duyulan modeli
uzaklarda aramaya gerek yoktur. 500
yýllýk bir dönemde, idaresi altýndaki
her bölgeye nizam vermiþ olan
Osmanlý idaresi ve Türk-Ýslam ahlaký,
oluþturulmak istenen „medeniyetler
çatýþmasý“ný, „medeniyetler barýþý“na
döndürmeye yetecektir.
10
TÜRKÝYE’YE KÝLÝT ROL
Rosa Luxemburg
R
sidir. Nitekim bu topraklarda, siyaseten olmasa bile, kültürel olarak Türk
hakimiyeti hala devam etmekte, özellikle Balkanlar’da ve Kafkasya’da farklý
ýrklardan çok sayýda Müslüman kendini Türk ve Osmanlý addetmektedir.
Amerikalý stratejist Samuel Huntington tarafýndan ortaya atýlan „medeniyetlerin çatýþmasý“ fikri, bilimsel, akli
ve vicdani hiçbir delili olmayan
anlamsýz bir teoridir. Tarih boyunca,
[email protected] sayfa
schen 1 Gymnasium nur
Kinder der Adels Familien
gehen durften. Die Unterricht Sprache war Russisch es war den Schülern
verboten sich mit ihrer
Muttersprache zu unterhalten. Und wenn sie das
machten drohte ihnen
sogar ein Verweis aus
der Schule. Rosa Luxemburg war begabt in
Novellen und Gedichte
schreiben. In Warschau
wurden die Juden sehr
schlecht
behandelt.
Große
Menschen
mengen kamen in das
Jüdische Viertel und plünderten Sachen, zerschlugen die Fenster usw. was Rosa L. dazu brachte
auch in ihren letzten Lebensjahren angst vor
Menschenmengen zu haben. Mit 16 Jahren
war Rosa L. schon verbündete eines illegalen
politischen Zirkeln . In dieser Gruppe wurden
die politischen Ereignisse die sich in den
letzten Jahren abspielten, diskutiert z.B 1881
als der Zar ermordet wird. 1887 erhält Rosa
Luxemburg ihr Abitur in 14 Fächern mit der
Note ausgezeichnet und in den restlichen gut.
Als die ersten Verhaftungen der Juden im
Jahre 1889 anfingen, musste sie vor einer
drohende Verhaftung ins Ausland fliehen.. In
Zürich besuchte sie die Philosophische Fakultät der Universität wo Frauen und Männer
gleichberechtigt studieren durften. In den folgenden Semestern besuchte sie Seminare
zur Staatswissenschaft, zur mittelalterlichen
Geschichte soeie zur Geschichte der Wirtschafts- und Börsenkrisen.
yeryüzünün her bölgesinde çeþitli
medeniyetler varolmuþ, bu medeniyetler birbirleriyle sosyal ve kültürel
açýdan iliþkiler kurmuþ ve „medeniyet
alýþveriþi“nde bulunmuþlardýr. Her ýrk,
her soy, her millet ayrý bir medeniyete
sahiptir. Her medeniyetin ayrý bir özelliði vardýr ve karþýlýklý hoþgörü ve uzlaþý
çerçevesinde insanlar her medeniyetten birþeyler alýrlar. Allah, bir Kuran
ayetinde yeryüzündeki medeniyetlerin çeþitliliðinin insanlarýn karþýlýklý iliþkilerini düzenlemeye vesile olduðunu
belirtir:
„Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir
erkek ve bir diþiden yarattýk ve birbirinizle tanýþmanýz için sizi halklar
ve kabileler (þeklinde) kýldýk. Þüphesiz,
Allah katýnda sizin en üstün (kerim)
olanýnýz, (ýrk ya da soyca deðil) takvaca en ileride olanýnýzdýr. Þüphesiz
Allah, bilendir, haber alandýr.“ (Hucurat Suresi, 13)
Huntington’un teorisi, Charles
Darwin tarafýndan ortaya atýlan Evrim
Teorisi’nin, hiçbir temele dayanmayan bir iddiasý olan „doðadaki türler
arasýndaki çatýþma“nýn sosyolojiye ve
Sie änderte häufig aus politischen Gründen ihren Wohnort. Doch sie Unterbricht das
Studium wegen Politischen Aktivitäten Gründung der sozialdemokratische Zeitschrift ,,
Sache der Arbeiter´´ in Paris. Da sie öfters
nach Paris musste. Um Rosa und
Leo Jogisches, einem Mann an dem sie
sehr hing, bildete sich eine Gruppe junger,
international gesinnter, polnische Sozialisten.
Rosa L und Leo J gehörten zu den führenden Mitgliedern der Partei „Sozialdemokratischen Arbeiterpartei des Königreichs Polen“.
Die PPS unterstrich auch die nationale Selbstständigkeit Polens. Ihre erste illegale Kongress
war am 1894.
1897 promoviert Rosa L. zum Thema „die
Industrielle Entwicklung Polens“.
1898- 1903 Heiratet sie Gustav Lübeck um
die Deutsche Staatsangehörigkeit zu bekommen. Die ihr, dann die Mitarbeit der deutschen
Arbeitbewegung ermöglichen soll.
Sie schließt sich 1989 zu der SPD an
und am Parteitag der SPD nimmt sie als
Expertin der Polnischen Angelegenheiten
teil. Im Herbst 1898 ist sie die Chefredakteurin der Sächsischen Arbeiter Zeitung,
das eines der Blätter der SPD ist, in Dresden. Doch schon anfangs November 1898
tritt sich wieder zurück.
Durch ihre Broschüre 1900 greift sie
„Sozialreform oder Revolution“ in die „Revisionismusdebatte“ ein. Sie verteidigt den
revolutionären Standpunkt gegen den revisionistischen Eduard Bernstein und fordert
den Ausschuss der „Reformisten“ aus der
Partei. In Zeitungsartikeln greift sie immer
wieder den deutschen Militarismus und
Imperialismus an.
1904 wird Rosa Luxemburg festgenommen wegen Majestätsbeleidigung gegen
Kaiser Wilhelm den II. Sie wurde nach 6
Wochen wieder freigelassen..
1906 wurde sie in Warschau festgenommen wegen „Anreizung zum Klassenhass“. Als erstes war sie gefangen
im Gefängnis des Warschauer Rathauses, dann wurde sie ins Pawiak Gefängnis
überführt und schließlich in die Warschauer
Festung. Sie wurde durch Kaution freigelassen, welches von der SPD bezahlt wurde. 1913
hatte Rosa L. die Arbeiter bei einem Frankfurter Prozess zur Kriegsverweigerung aufgerufen.
Wegen dieses Aufrufs wird gegen
sie Anklage wegen „Aufforderung zum Ungehorsam gegen Gesetze und gegen Anordnungen der Obrigkeit“ erhoben. Sie wurde zu
einem Jahr verurteilt. Überall in Deutschland
protestierten die Arbeiter wegen dem Urteil.
Nachdem das Urteil des vorangegangenes
Jahres 1915 vollstreckt wurde, musste sie ins
Frauengefängnis.1916 wird sie vom Frauengefängnis entlassen. Dann begann der „Sicherheitsverwahrung“ die bis November 1918
dauerte. Sie wurde zweimal verlegt zuerst
in die Festung Wronke in der Provinz Posen,
dann nach Breslau.1918 wird sie aus Breslau
entlassen. Sie zog nach Berlin wo sie als
Redakteurin bei der „Roten Fahne“, einer Zei-
tung des Spartakusbunds war.
Die Führer des Spartakusbunds waren
Rosa L. und Karl Liebknecht.17 Dezember 1918
tritt sie in ihrem Artikel in Roten Fahne „Nationalregierung oder Räteregierung? für eine
Räteregierung ein.Obwohl sie die Revolution
unterstützt, behält sie ihren grundsätzlichen
pazifistischen Standpunkt bei.
30 Dezember-1 Januar 1918/1919 beteiligt
sich an der Gründung der Kommunistischen
Partei Deutschland (KPD)
1919 in den Januarunruhen musste Rosa
L. immer ihre Wohnungen ändern. Doch sie
weigerte sich Berlin zu verlassen. Doch am
15 Januar wurde sie und Karl Liebknecht von
Soldaten der Garde-Kavallerie Schützendivision verschleppt. Nach dem sie im Eden Hotel
Verhört und Misshandelt wurden, wird sie
wahrscheinlich beim Abtransport ermordet.
Man fand ihre Leichen erst im 31. Mai 1919
im Landwehrkanal in Berlin.
Sayý 11
Mart 2002
www.dem-ajans.de
Grup Çýð
Stuttgart’ta muhteþem bir konser sundu...
DEM/Stuttgart
Stuttgart’da 11 Þubat günü bir
konser veren Grup Çýð, týka basa
dolan salonda,izleyicilere tam
anlamýyla bir müzik ziyafeti sundu.
Seslerini güzel kullanan ve çaldýðý
müzik aletlerinin hakkýný veren
grup üyeleri; izleyenlerinde eþlik
etmesiyle güzel bir paylaþýmýn
öncüleriydi.
Gecenin
ardýndan yaptýðýmýz söyleþide
mütevazý
tavýrlarýyla
dikkat
çeken grup üyelerine
neden Çýð ismin
aldýklarýný sorduk.
Aldýðýmýz yanýt “Arkadaþýmýzýn önerisiyle
grubumuzun Çýð’ý
anýmsattýðýný ve çýð
gibi büyüdüðümüzü
düþünerek bu öneriyi kabul ettik”
dediler.
Eski parçalarý düzenlemek
nerden aklýnýza geldi biçimindeki
sorumuza “Günümüze kadar
ozanlarýmýz bunu yaptýlar ve hala
yapýyorlar; Arif Sað, Musa Eroðlu
gibi sanatçýlarýmýz bize türkülerimizi sevdirdiler. Bizde yaþam
koþullarýyla birlikte, uyum saðlamaya çalýþan yeni nesile ulaþtýrmayý, köprü görevi yaparak kendi
yorumlarýmýzla bu köprüde bir taþ
olmayý; türküleri yaþatmayý amaç
edindik.” Biçiminde cevap veren
grup üyeleri, gelecekte ki planlarýnýz nedir sorumuza ise espriyle
yanýtladýlar; “para kazanýp zengin
olmak”
Almanya’ya talep doðrultusunda geldiklerini ve demokratik
kuruluþlarýn talepleri doðrultusunda da bunu her zaman
yapabileceklerini söyleyen Grup
Çið üyeleri, medyatik olmadýklarý
için fazlaca tanýnmadýklarýný belirttiler.
Almanya’da ki ilginç bir
anýlarýný anlatmalarýný istediðimizde ise ”Otobanda yol alýrken
bir Almanýn ellerinde ki sazý silah
sanýp þikayet etmesi ile durdurulduklarýný ve arabanýn içindeki
saza uzanan polise sazý vermeyen
gruba silahlarýn doðrultulduðunu
ama kýsa sürede bu yanlýþýn düzelmesiyle tekrar yola koyulduklarýný
anlattýlar.
Ses ve yorumlarýyla izleyicilerine güzel anlar yaþatan grupta,
baðlamada Kemal Özarslan,
davulda Turan Saðer, bas gitarda
Mustafa Seyhan, klavyede Orhan
Biber, ve solist olarak da; Oðuz
ile Mustafa Özarslan olmak üzere
altý kiþi yer alýyor.
KÜLTÜR-SANAT
M
editasyon,
esnek
bir
yaklaþýmla günlük stresi, kaygýyý azaltýp içsel bir huzur yakalama
yoludur. Meditasyon güvenli ve basittir.
Kiþinin fiziksel, duygusal ve zihinsel hallerini dengeler. Doðu dünyasýna aitmiþ
gibi görünse de batý dünyasýnda da,
þehir yaþamýnda da yerini almýþtýr.
Meditasyonu yediden yetmiþe herkes yapabilir. Bugün en
yoðun ve kalabalýk havalimanlarýndan
olan
Pittsburg Havalimanýnda
bile geniþ bir
meditasyon
salonu bulunmaktadýr. Geleneksel
olarak
meditasyon
ruhsal
geliþim için kullanýla gelmiþtir: Daha
bilinçli olmak, içinizdeki ýþýðý ve sevgiyi
çýkarmak, bilgelik, içimizdeki rehberin
daha çok farkýnda olmak, gerçek
benliðinize ve ruhunuza ulaþma yolculuðunuzu hýzlandýrmak için... Ama
günümüzde hýzla akan dünya içersinde, stresi atmak, rahatlamak için
son derece deðerli bir araç haline gelmiþtir.
Meditasyonun tarihi her ne kadar
oldukça geçmiþe dayansa da onunla
ilgili bilimsel araþtýrmalar 1960’lý ve 70’li
yýllara dayanýr. O yýllarda Hindistan’da
bazý kiþilerin otonom sinir sistemlerini
istediklerinde kontrol edebildikleri rapor
edildi. Ve birçok saðlýkçý yan etkileri
fazla olan stres giderici ilaçlarýn yanýnda
alternatif olabileceðini düþünerek
araþtýrmalara aðýrlýk verdiler. Çeþitli
yogiler ve uzun süreler boyunca
meditasyon yapan insanlar üzerinde
yaptýlan araþtýrmalarda meditasyon
iþleminin sempatik sinir sistemi
etkilerine karþý tavrýný keþfetti. Sempatik sistem kalp ritmini, solumayý ve
kan basýncýný artýrýrken, meditasyon
sýrasýnda aktif hale gelen parasempatik sistem bunun tam karþýtýný
yapmaktadýr. Kaslardaki gerginlik azalýr, kan basýncý düþer
(bazý uç deneklerin meditasyon sýrasýnda vücut ýsýsýnýn
azaldýðý, bazal metabolizmasýnýn yavaþladýðý gözlenmiþtir), vücudun oksijen
ihtiyacý azalýr ve beyin
dalgalarý yoðun beta
dalgasýndan sakin alfa
dalgasýna deðiþir.
Týp
bilim
adamlarýnýn
araþtýrmalarý
meditasyonun
getirdiði
rahatlamanýn
tehlike
karþýsýnda duyduðumuz ‘savaþ ve kaç’
tepkisinin tam tersi yönde hareket
ettiðini saptamýþtýr. Böylesine derin
gevþeme ve rahatlama hissi uykuya
göre çok daha üstün nitelikler
taþýmaktadýr. Günde 1-2 kez yapýlan 20
dk.lýk meditasyon hem fiziksel hem zihinsel saðlýðýnýz açýsýndan önemli geliþmeler saðlayacaktýr.
Görsel Meditasyon MANDALA
Görsel meditasyon açýk gözle de
kapalý gözle de yapýlabilir. Herhangi bir
obje meditasyonun konusu olabilir. Bir
çiçek, bir taþ ya da hoþunuza giden
herhangi bir obje. Gözleriniz açýk olarak
seçtiðiniz nesneye bakmakla baþlarsýnýz. Daha sonra ise gözlerinizi kapatýp
cismi gözünüzün önünde canlandýrmaya çalýþarak devam edebilirsiniz.
Sanat, Ahlak ve Ýdealar Üzerine
Goethe’ye Karþý Schiller
yapýtlarý deðerli görülecek,
ve öte yandan tenseli salt
hiçlik olarak betimleyen Hýristiyan sanat yapýtlarý ahlaksýz
olarak kýnanacaktý. Evet, bir
ülkede ahlaksal olan sanat
yapýtlarý baþka bir dinin alýþkanlýk olduðu baþka bir ülkede
ahlaksýz olarak görülebilirler;
örneðin, resim sanatlarýmýz
sofu bir müslümanda dehþet
yaratýrken, Doðunun haremlerinde bütünüyle suçsuz görülen
pekçok sanat Hýristiyanlar için iðrençtir. Hindistan’da dans eden
bir kýzýn toplumsal konumu gelenek tarafýndan aþaðýlanmadýðýndan, kahramaný ücretli bir fahiþe olan Vasantasena dramý ahlaksýz
olarak görülmez; eðer biri bu oyunu Fransýz Tiyatrosunda bir kez
bile sunma yürekliliðini gösterecek olsa, tüm seyirciler ahlaksýzlýðý
karþýsýnda çýðlýklar atacaktýr, ki bu ayný seyircilerin her gün hazla
seyrettikleri entrika oyunlarýnýn kahramanlarý, Hint ahlakýnýn istediði gibi, ölen kocalarýyla birlikte yakýlmak yerine sonunda mutlu bir
evlilik yapan genç dullardýr.
Goetheciler bu görüþ açýsýndan yola çýktýklarýndan, Sanatý
baðýmsýz ikinci bir dünya olarak görürler ve öyle yükseðe yerleþtirirler ki tüm insan dürtüleri, din ve ahlak onun altýna düþer. Bu
görüþe tam olarak saygý duyamam; Goetheciler Sanatýn kendisini
en yüksek þey olarak bildirme noktasýna sürüklenmelerine izin verirler, ve öncelik taþýyan, ilk, gerçek dünyanýn isteklerine arkalarýný
dönerler.
Schiller kendini bu ilk dünyaya Goethe’den çok daha saðlam
olarak baðladý, ve bu bakýmdan onu övmeliyiz. O, Friedrich Schiller, zamanýnýn tini tarafýndan yakalandý, zamanýn tini Schiller’le
boðuþtu, Schiller tarafýndan yenildi, savaþta onu izledi, onun bayraðýný taþýdý, ve Ren ötesinde insanlar bu ayný bayraðýn altýnda
böylesine coþkuyla çabaladýlar, ve o bayrak içindir ki hepimiz en
Kayýp bir gençliðin ardýndan
K
ayýp bir gençliðin ardýndan yerlere
kadar dökülen hüzün kokuyordu
bakýþlarý. Donuk gözlerinin arasýndan geçmiþin
sancýlý ýþýklarý bir bir süzülüp, gözbebeklerinden fýrlarcasýna çýkýp havada çýðlýklar atarak
suratýma vuruyordu. Bu bakýþlar bende anlayamadýðým, belirsiz þekillere dönüþüyor, beynimin bir köþesine kurnazca yerleþtirilmiþ tanrýsal
korkular gibi yerleþiyordu. Dualar etkisizliðini
çoktan ispatlamýþtý oysa. Ve yitip gitmiþ bir gençlik boylu boyunca karþýmda durmuþ, bana
„ Gençliðimi hatýrlattýn „ diyordu. Üzülmekle
sevinmek arasýnda kalmýþtým, sevinmekle
kýzmak arasýnda...
Ölüme dair olan sancýlarýn, yerini, yaþama
dair sancýlara býrakmýþ olduðu biriydim, tüketilmiþ bir geleceðe sahip çýkmaya ve düþlerini
bu yitik geleceklerdeki gecelere gökyüzü yapmaya çalýþan... Anlamsýzlýklarla dolu anlatýlmazlýklarýn içerisinde bir yolunu bulup „Neden“
lerime cevaplar aramaya çalýþýyordum. Oysa
kendimle olan gece muhabbetlerimde hep
aydýnlýða bir avuç umutla ulaþmaktan laf
açýlýyor, bunun dýþýndaki „Neden“ leri sormak
11
MEDITASYON VE MANDALA
Heinrich Heine
‘‘The Romantic School’’dan (1835)
... iki þairin yapýtlarýný karþýlaþtýrma konusunda bir taþkýnlýk vardý,
ve görüþler ayrýlýyordu. Schillerciler bir Max Piccolomini, bir Thekla,
bir Markiz Posa ve Schiller’in daha baþka sahne kahramanlarýnýn
ahlaksal gözalýcýlýklarýný överlerken, öte yandan Goethe’nin karakterlerinin, bir Philine, bir Gretchen, bir Klärchen ve benzer güzel
yaratýklarýn ahlaksýz kadýn imgeleri olduklarýný bildiriyorlardý. Goetheciler gülümseyerek Goethe’nin kahramanlarý gibi bu sonuncularýn da pek ahlaklý olarak sunulamayacaklarýný, kiþinin Goethe’nin
þiirinden istediði yolda ahlaký yükseltmenin hiçbir biçimde Sanatýn
amacý olmadýðýný belirtiyorlardý: çünkü Sanatta hiçbir amaç yoktu,
týpký dünyanýn kendisinin tasarýnda da olmamasý gibi, ve orada bile
yalnýzca Ýnsan ‘‘Erekler ve Araçlar’’ gibi kavramlar üzerine kafa patlatýr; Sanat, týpký dünya gibi, baþýna buyruktur, ve Ýnsanýn dünyayý
kavrayýþý durmaksýzýn deðiþirken dünyanýn her zaman ayný kalmasý
gibi, Sanatýn da insanlarýn geçici kavramlarýndan baðýmsýz kalmasý
gerekir; böylece Sanat özellikle ahlaktan baðýmsýz kalmalýdýr çünkü
ahlak, dünya üzerinde ne zaman yeni bir din çýkýp eskisini bir yana
itse, sürekli olarak deðiþir. Gerçekte, yüzyýllarýn geçiþiyle kaçýnýlmaz olarak yeni dinler moda olduðuna göre, ve her yeni din alýþkanlýk durumuna geldiðinde ahlaksal yetke olduðunu öne sürdüðü
için, her çað geçmiþin sanat yapýtlarýna karþý bir engizisyon iþletecektir, eðer böyle sanat yapýtlarý geçerli ahlakýn ölçüsü tarafýndan
yargýlanýrsa. Edimsel olarak yaþamýþ olduðumuz gibi, teni þeytanca olduðu için lanetleyen iyi Hýristiyanlar Yunan tanrý imgelerinin
görünüþlerinden rahatsýz olmuþlardýr; iffetli keþiþler antik Venüs’e
bir önlük giydirmiþlerdir; çok yakýn zamanlara dek, çýplak yontularýn önüne komik bir incir yapraðý yapýþtýrýlýrdý; dindar bir Quaker
tüm servetini Giulio Romano’nun en güzel mitolojik tablolarýný satýn
almaya ve onlarý yakmaya harcadý — gerçekten de bunun için
Cennete gitmeyi ve orada her gün deðneklerle dövülmeyi hak etti!
Örneðin, Tanrýyý yalnýzca özdeðe yerleþtiren ve böylece kutsallýðý
yalnýzca tende bulan bir din, alýþkanlýk olduðunda, öyle bir ahlak
ortaya çýkarmak zorunda kalacaktý ki, yalnýzca teni yücelten sanat
[email protected] sayfa
korkutuyordu. Ama gene de içten içe, kendime
pek hissettirmeden ilerliyordum. Bir sigara
dumanýnýn ciðerlerime gidiþi kadar haz verici,
bir anda dýþarý çýkýp boþlukta kayboluþu kadar
acýydý; bir ayyaþýn baþaðrýlý sabahýydý yaþamým
dediðim ve gençliðini hatýrlattýðým adamýn
yaþamý. Yaþamýmýz...
Üzülüyordum. Kendime ait umutsuzluklarýmýn ve baþarýsýzlýklarýmýni bu korkaklýðýn,
karþýmda, benim dýþýmda bir bende bulunmasý... Ayný þeyleri yaþamýz olduðumuzu söyleyen, donuk gözlerinde sonbahar güneþinin
battýðý bu ihtiyar adama, elimde olmadan,
kendime üzülmeyi aklýma getirmediðim kadar
üzülüyordum. Belki uzun zamandýr kendime
üzülmeyiþim ve herþeyi kabulleniþim bu denli
kolay ele geçirilmemi saðlamýþtý. Yine kendi
egolarýmýn arkasýna sýðýnmaya baþlamýþtým.
Üzülmek istediðim, saatlerce düþünüp gözlerim þiþene kadar aðlamak istediðim belki de
benim yaþamýmdý. Ama artýk bundan sonra
bunu yapmaya cesaret etsem bile belirginleþn
þekillerde hep bu adamýn sevgi dolu yüzündeki
kýrgýn ve kýzgýn bakýþlar olacaktý. Bu noktada
Görsel meditasyonun çeþitli uygulamalarý bulunmaktadýr.
Görsel
meditasyonda
önemli bir yeri olan da doðulu
sanatçýlar tarafýndan meditasyona deðiþik bir konsantrasyon saðlamak için
yaratýlmýþ özel yantra
veya mandala adý verilen simgesel þekillerdir.
Bunlar en çok Hindistan
ve
Tibet’in
Tantrik
Yogasýnda
kullanýlmaktadýrlar.
Mandalalar
yuvarlaklar
içine yerleþtirilmiþ diyagramlar
ve resimlerdir. ‘Daire’ anlamýna
gelen Sanskritçe ( eski Hint dili) bir
sözcüktür. Daire çok yüksek bir evrensel
semboldür. Deðiþik kültürlerde kutsal
olaný, evreni, kozmik bilinci, cenneti,
varoluþun bütünlüðünü gösterir.
Yantralar ise görsel meditasyon için
özel olarak çizilmiþlerdir ve simgesel
resimdirler.
Kelime
anlamý
‘enstrüman’dýr ve Sanskritçe ( eksi Hint
dili) bir sözcüktür. Çizilmiþ, boyanmýþ,
oyulmuþ, kum veya topraktan yapýlmýþ
bir þekil olabilirler. En çok görülen
desenler bir daire, kenetlenmiþ üçgenler ve karedir. Daire evrendir, kenetlenmiþ üçgenler mistik birliði, kare ise
topraðý sembolize eder.
Meditasyon Ýçin Uygun Zamanlar
Günde bir ya da iki kez uygulanan
meditasyondan iyi sonuç alýnabilir. Kimi
insanlar için günde iki defa uygulamak
daha yararlýdýr. Tok karnýna yapýlmamalý ve yemekten en az iki saat sonra
meditasyona geçilmelidir. En iyi zaman
kahvaltýdan ya da akþam yemeðinden
öncedir. Þayet günde iki kez medi-
iyi kanlarýmýzý dökmeye her zaman hazýrýz. Schiller Devrimin
büyük düþünceleri için yazdý, tinsel Bastille’i yoketti, özgürlük
tapýnaðýný kurdu, ve gerçekten de tüm uluslarý týpký tek bir
kardeþlik topluluðu gibi kucaklayacak olan tapýnak bu büyük
tapýnaðýn kendisidir: Schiller bir kozmopolitandý. Geçmiþe karþý
Räuber’de gördüðümüz o ayný nefretle baþladý. Bu oyunda
okuldan kaçmýþ, biraz içki içmiþ ve Jüpiter’in pencerelerinden
içeri taþlar atmýþ küçük bir Titan gibidir. Don Carlos’ta þimdiden bir çiçekler ormaný gibi açmýþ olan gelecek sevgisiyle sonlandýrdý. Ayný zamanda hem peygamber hem asker olan, ve
ayrýca bilicilikleri uðruna savaþan, ve Almanya’da þimdiye dek
sevmiþ ve üzülmüþ en güzel yüreði bir Ýspanyol pelerini altýnda
taþýyan Markiz Posa onun kendisidir.
Þair, küçük yeniden-Yaratýcý, ayný zamanda insanlarýný kendi
imgesinde yaratmasýnda da sevgili Tanrýyý andýrýr. Böylece,
eðer Karl Moor ve Markis Posa bütünüyle Schiller’in kendisiyseler, Goethe de kendi Werther’i, Wilhelm Meister’i ve Faust’u ile
eþittir ve onlarda Goethe’nin tininin evreleri incelenebilir. Schiller bütünüyle tarih içersine dalarken, insanlýðýn toplumsal ilerlemesinden coþku duyarak dünya tarihinin þarkýsýný söylerken,
Goethe de giderek daha fazla bireysel duygular içersine, ya da
sanata ya da doðaya gömülür. Kamutanrýcý Goethe her zaman ana
incelemesi olarak doða tarihi ile uðraþmak zorundaydý, ve araþtýrmasýnýn sonuçlarýný bize yalnýzca þiirde deðil ama ayný zamanda
bilimsel çalýþmalarda da verdi. Ayrýma ilgisizliði de benzer olarak
kamutanrýcý dünya görüþünün bir sonucuydu.
Ýstemesek de doðru olduðunu kabul etmemiz gerek ki, kamutanrýcýlýk sýk sýk insanlarý ayrýma ilgisizlik tutumuna götürür. Þöyle
düþünürler: eðer herþey Tanrý ise, o zaman kiþinin bulutlarla ya da
antika deðerli taþlarla, halk þarkýlarýyla ya da maymun kemikleriyle,
insanlarla ya da komedyenlerle uðraþmasýnýn tümü ayný þeydir.
Ama yanýlgý da tam olarak budur: herþey Tanrý deðildir ama aslýnda
Tanrý herþeydir; Tanrý kendini tüm þeylerde eþit ölçüde belirtmez,
çeþitli þeylerde kendini çeþitli derecelerde belirtir, ve her biri tanrýlýðýn daha yüksek bir derecesine ulaþma dürtüsünü kendi içinde
taþýr; ve bu doðadaki büyük ilerleme yasasýdýr. En derin anlayýþýný
Saint-Simoncularýn gösterdiði bu yasaya göre, þimdi kamutanrýcýlýk
hiçbir biçimde ayrýma ilgisizliðe deðil ama daha çok özveri-tutkunu
ilerleme-çabasýna [aufopferungssüchtigsten Fortstreben] götüren
bir dünya görüþüdür. Hayýr, Tanrý Wolfgang Goethe’nin inandýðý
gibi kendini tüm þeylerde eþit olarak belirtmez. Goethe tepeden týrnaða bir ilgisizlik yanlýsý oldu, ve insanlýðýn en büyük sorunlarýyla
ilgilenmek yerine yalnýzca sanatsal oyuncaklarla, anatomiyle, renk
ise kendime aðlayamayacaðým için sevinmelerimle, bu sevinmelere kýzgýnlýðým baþ gösteriyordu. Öyleki bundan sonra kendimi tatmin
edemeyecekmiþim gibi geliyordu.
Bu sokak arasýnda birlikte bir kaldýrým taþýna
oturmuþ, ýslak zeminlere düþen yaðmur taneciklerinin çýkardýðý ezgiyle dans ediþlerini izliyorduk. Ya da tüm bunlarýn farkýnda bile olmadan
sabit bir noktaya bakakalarak çoktan çok uzaklara gitmiþtik bile. Bir kaç sokak arkadan gelen
siren sesleri ya da oturduðumuz kaldýrýmýn
hemen karþýsýndaki duvarda parlaya kýrmýzýmavi ýþýklar bizi aniden bu oyunun dýþýna çekiyor, ardýndan gelen karanlýk ve sessizlik tekrar
oyuna dönmemizi saðlýyordu. Belki bir kaç saat
belki de günlerce burada oturup bu oyunu
oynadýk. En ufak bir hata veya mýzýkçýlýk yapmadan. Ýkimizin de yapmaya çalýþtýðý birbirimize yenik düþmemekti. Çünkü kýrýlan bir ayna
tekrar kendimizi görmemizi imkansýz hale getirebilirdi.
Birbirimize karþý yapacaðýmýz kýrýcýlýklarýn
üzerimizde nasýl bir etkisi olacaðýný da bilemiyorduk. Birbirimizi kýrarak kendimizden ne
kadar çok þey götreceðimizi hesaplayamýyor,
bu yüzden de gerekli olan sözcükleri bir araya
getirip bir cümle kuramýyorduk. Kurmayý baþardýðýmýz cümleler ise beynimizin diplerinden
gelip boðazýmýzda seslere dönüþemeden kay-
tasyon
y a p ý y o rsanýz,
araya en az altý
saatlik bir süre koymanýz gerekmektedir. Günde bir kez meditasyon yapýyorsanýz, gece yatmadan önce ortamýn
sessiz ve sakin olmasýna dikkat ederek
zamaný seçebilirsiniz.
Meditasyon Süresi
Normal ve hareketli bir hayatý olan
kiþiler için her defasýnda yirmiþer dakikalýk bir meditasyon yeterlidir. Bu süreyi
on dakika ile otuz dakika arasýnda
deðiþtirebilirsiniz. Yeni baþlanýldýðýnda
zamaný hesap etmek kolay olmayabilir ama zamanla saate bakmaksýzýn
süreyi hesaplayabilirsiniz.
Meditasyon Objeleri
Mavi bir gökyüzü, bir çiçek, güneþ
ýþýðý parýltýsý, bir resim, bir desen gibi
çeþitli görüntüler meditasyon objesi olabilir. Meditasyon süresince istediðiniz,
hoþunuza giden objeyi düþünerek rahat
bir meditasyon yapabilirsiniz.
dizgeleriyle, bitki bilgisiyle ve bulutlarýn gözlemleriyle ilgilendi: Tanrý
kendini þeylerde az ya da çok belirtir, bu sürekli belirtiþte yaþar,
Tanrý devimde, eylemde, zamandadýr, Onun kutsal soluðu tarihin
sayfalarýný çevirir, ve bu sonuncusu Tanrýnýn edimsel kitabýdýr; Friedrich Schiller’in duyumsadýðý ve önceden sezdiði þey buydu. Schiller
geriye-dönen bir peygamber oldu, Hollanda Ayaklanmasý’ný, Otuz
Yýl Savaþý’ný ve Orleans Bakiresi’ni ve Tell’i yazdý.
Kuþkusuz, Goethe kimi büyük kurtuluþ-tarihlerini kutladý, ama
onlarý bir Sanatçý olarak kutladý. Ona öylesine öldürücü gelen Hýristiyan coþkuyu hýrçýnlýkla reddettiði için, ve iç dinginliðinden koparýlabileceði korkusuyla zamanýmýzýn felsefi coþkusunu kavramadýðý ya
da kavramak istemediði için, coþkuyu bütünüyle tarihsel olarak,
verili birþey olarak aldý, ve tini ellerinde gerece dönüþtürerek ona
güzel, hoþ bir biçim verdi. Böylece yazýnýmýzýn en büyük sanatçýsý
olurken, yazdýðý herþey iyi-anlatýlmýþ bir sanat yapýtýna dönüþtü.
Ustanýn örneði çýraklara yol gösterdi, ve böylece Almanya’da
yazýnsal bir dönem doðdu ki, bir keresinde bunu ‘‘sanat dönemi’’
olarak betimlemiþ ve ardýndan Alman halkýnýn politik geliþmesi
üzerinde ters bir etki olduðunu göstermiþtim. Goethe’nin usta çalýþmalarýnýn üstün deðerini hiçbir zaman yadsýmam. Güzel yontularýn
bir bahçeyi süslemesi gibi sevgili babavatanýmýzý süslerler, ama
birer yontudurlar. Onlara aþýk olunabilir, ama kýsýrdýrlar: Goethe’nin
þiiri Schiller’inki gibi eylem doðurmaz. Eylem sözcüðün çocuðudur,
ve Goethe’nin güzel sözcükleri çocuksuzdurlar. Bu salt Sanattan
doðan herþeyin ilencidir. Pygmalion’un yaptýðý yontu güzel bir
kadýndý, ve dahasý usta ona aþýk olunca öpücükleri altýnda dirildi,
ama bildiðimiz kadarýyla hiçbir zaman çocuklarý olmadý. Ýnanýyorum ki Mr. Charles Nodier bir kez bu bakýmdan benzer birþey söylemiþti, ve dün Louvre’un alt odalarýnda dolaþýrken tanrýlarýn eski
yontularýný seyrettiðim sýrada aklýmdan geçen buydu. Donuk ak
gözleriyle orada duruyorlardý, mermer gülümsemelerinde gizli bir
melankoli, belki de Mýsýr’ýn, doðduklarý ölüler ülkesinin bulanýk bir
anýsý, ya da yaþam için, þimdi baþka tanrýlarýn onlarý bir yana itip
uzaklaþtýrdýklarý yaþam için üzgün bir özlem, ya da belki ölü ölümsüzlüklerinin acýsý vardý: — onlara yaþamý geri verecek, onlarý
donuk devimsizliklerinden kurtaracak sözcüðü bekler gibiydiler.
Tuhaf! Bu antikalar bana Goethe’nin þiirlerini anýmsatýyorlar, týpký
onlar gibi eksiksiz, týpký onlar gibi görkemli, týpký onlar gibi dinginler, ve böyleyken bile katýlýklarý ve soðukluklarý onlarý bizim þimdiki
sýcak ve dipdiri yaþamýmýzdan ayýrdýðý, bizimle birlikte üzüntü ve
sevinç duyamadýklarý, insan deðil ama dahaçok tanrýsallýðýn ve
taþýn talihsiz melezleri olduklarý için özlem dolu gibi görünürler.
bolup gidiyordu. Her harfin karþýlýðýný alan ses
dayanýlmaz bir acýyla genizimizi yakýyor, daha
biz konuþmaya baþlamadan kendisini ciðerlerimize hapsedip konuþmaya baþladýðýmýzda
derin hançer yaralarý açýyordu. Düþünüp söylemeye çalýþtýðýmýz her söz göz yaþlarý olup bir
bir akýyordu solgun yanaklarýmýzda.
Gözleri donuktu. Ürkek ve yaþlý bakýþlar...
Tanrý bile bu bakýþlarýn karþýsýnda kendisini tutamaz ve bütün günahlarýný affederdi.
„ Ne olur bakma bana öyle! Gözlerinde
kayýp giden her damla nefes almamý zorlaþtýrýyor. O kadar kötü deðildim. Olamazdým
da...
Olmamalýydým belkide...
Bedensel günahlarým vücudumun her
yerinde, biri bir diðerinin üzerinde... Yan yana,
üst üste... Tanrým nasýl da acýtýyorlar bir bilsen!
Cehennem yanýklarý gibi... Ve kesikler...
Ölüm bu kadar acýtabilir mi insaný? Uyuþturucular bile görevlerini yapamýyorlar. Bir delik,
ardýndan bir tane daha ve bir daha... Kollarýmda boþ yer kalmadýðýndan kasýklarýma
kadar indim. Böylesi daha fazla acý veriyor belkide. Boynum... Her akþam bu akþam olduðu
gibi bir ýþýk olduðunu sanýyor insan. Ve ard
arda gelen kendini kandýrmacalar... Her þeyin
yalan olduðunu defalarca söylememe karþýn
her seferinde, yalanlarýn içerisinde giderek
batmakta olan o son gerçeði bulmaya çalýþmak...
Bu geceyi takip etmeliyim. Sessizliðin içerisindeki arzular kovalýyor tutkularýmý. Aydýnlýða bir kaç adým kala son nefeste can vermek
gibi sakin ve sessiz. Ölü insanlara yazýlmýþ þarkýlar olmak istiyorum. Hüzünlü ve onu, yaþamýn
sonunda çýkan her nefesin zorluðunu hissettiren þarkýlarý, yaþamak istiyorum.
Bu yüzden yaþatamam sana gençliðini.
Ben kendi benliðim içerisinde kendime yaptýðým yasa dýþý ihanetler yüzünden zaten çoktan
ölmüþtüm. Ve sen, tanrýya bile merhamet duygusunu hatýrlatan bu bakýþlarýnla beni bir kez
daha öldürdün. Söylesene! Sen gençliðinde
kaç defa öldün? „
Yere doðru eðdi bakýþlarýný. Sonra büyük bir
hýþýmla kaldýrdý, yumruðunu sýktý. Ve ardýndan
çatlak aynadaki bu sokak arasý bunalýmýna
son verdi, son bir acý haykýrýþla yumruðunu
aynaya vurarak.
Gözleri donuktu. Ürkek ve yaþlý bakýþlar...
Tanrý bile bu yaþlarýn karþýsýnda kendisini tutamaz ve bütün günahlarýný affederdi.
„ Yasa dýþý ihanetlerimdi hepsi kendime.
Çok defa... Ama ilk defa gerçekten. „dedi.
Özkan Aksular
[email protected]
roman
www.dem-ajans.de
ÝBRAM ERDEM
Bir Mevsim-3
A
ðustos sýcaðý
soyu bitmiþ bir
hayvan gibi topraða
çöküyor. Canlý cansýz
ayýrmadan,
hasta,
çocuk düþünmeden, yeþil kuru demeden her
þeyi altýnda eziyor. Ýnsanlar bezgin, birbirlerine söz söyleyecek, gülümseyecek, hatta nefes
alacak takatlarý yok. Ýlkel bir makina gibi aðýr
aðýr terlerini siliyorlar. Güneþ, emperyalist bir
devlet gibi yaþamý tutuklamýþ. Kimsenin kýpýrdama þansý yok.
“Kahramanlar uygun zamaný beklemez.”
Tüm gece derin derin solurken bu cümleyi
söyleyip durmuþum. Uygun zaman bilincin
ýþýdýðý, yüreðin ayaða kalktýðý andýr. Yoksa
yapma kahramanlýktan sonuçta bir þey kalmaz.
Düþüncelerim netleþtiðinde yola çýktým.
Geceye nazaran sabah serinliði iç açýcýydý.
Güneþ doðmadan uzun bir yol alýrdým.
Baðlamýþ olmak beni kurtaracaktý. Çýktým yola.
Acele ediyordum. Günlerdir hazýrdým. Kendimi
hazýrlamýþtým. O uygun aný arýyordum boþu
boþuna.
Ýçimi deli bir sevinç kapladý.
Kenti arkamda býraktýðýmda bitimsiz bir þarkýya baþladým. Güneþ doðana kadar sürdü
bu halim. Sonra oturdum bir tepeye güneþin
doðuþunu izledim. Hiç de korkutucu bir yaný
yoktu. Hatta sevecen görünüyordu. Dün öðlen
üzeri takýndýðý saldýrganlýðýný atmýþtý. Kan portakalý gibi orada asýlý kalmýþtý. Birden susadýðýmý
hissettim. Yöreme bakýndým. Bir þey bulamadým. Bir çeþme, koyak bulsam da su içmeyecektim. Çünkü güneþ birazdan saldýrmaya
baþlayacak su içme gereksinimim artacak.
Daha yolun baþýnda geri dönme isteðiyle karþý
karþýya kalmak istemiyordum. Ben aranýrken
güneþin o kýzýl sevimliliði bitti. Saldýrgan bir
parlaklýða büründü. Sýrtýmý ona döndüm. Çantamý onunla aramýza koydum, yoluma saldýrdým yeniden.
Nerede yazýyordu ve ilk kim bulacaktý acaba.
Ýlk kahraman kimdi? Ne yapmýþtý? Ateþi bulan
mýydý? Ýlk yýrtýcý hayvaný öldüren miydi? Ýlk resim
yapan mý? Ýlk þiir okuyan mý? Ýlk örtünmeyi
beceren miydi? Bir yerde tutunamadý düþüncelerim. Hiç birini seçemedim. Ýlk çað kahramanlarý hep olmazlarla savaþmýþlar, olaðanüstü
güç yüklenmiþ kahramanlardý. Okuduklarým
beni koþullandýrýyor, düþüncemi özgürleþtiremiyordum. Bundan ki hep destanlardaki kahramanlara
takýlýp
kalýyordum.
Masal
kahramanlarý da ayný durumdaydýlar. Yine de
gelecek yüzyýllarýn bilgisiyle donanmamýþ
olduðuma üzüldüm. Ne güzel olacaktý o
zamanlar. Ýnsanlar dilediði düþünceyi ortaya
koyacaklar, dilediklerini yaþayacaklardý. Belki
yýldýzlar arasý serüvenler baþlayacak, belki gökteki sesler toplanacak, yaþanmýþ görüntüler
saptanacaktý. Ýnsan soyunun çektiði acýlar
gözler önene serilecekti birer birer. Bilinmezlik
kalmayacak, her þey bulunacak, üzüntü, acý,
keder, açlýk silinecek dillerden. Sevinç çaðý
baþlayacak. Ýnsanlar mutluluklarýna mutluluk
ekleme savaþýný yaþayacaklar. Sevda gözleri
kuþatacak. Kim bilir yeni dünyalara mutluluk
taþýnacak, sevda aþýlanacak…
Bildiðim destanlar, masallarýn çaðrýþýmý
bitince romanlara daldým. Onlar daha bir ete
kemiðe bürünmüþ yaratýklardý. Bana daha
yakýndýlar. Daha tanýdýk bir dünyaydý bunlarýn
içinde anlatýlan dünya. Tabii insanýn içine yolculuk en büyük serüvendi. Bu tür kahramanlarý
daha çok seviyordum. Oradaki anahtarlardan
birinin benim kapýma da uymasý beni sevindiriyordu. Karanlýk bir kapýnýn açýlýp oradan bir
aydýnlýðýn yansýmasý ne güzel bir sevinçti.
Don Kiþot’u, Þvayk’ý ve Murtaza’yý böyle bir
yaz günü okuduðumu çok iyi biliyorum. Bu
sevimli deliler, onlar mýydý, somut halleriyle,
kiþilikleriyle; yoksa biz miydik. Ben hepsinden
yüzlerce parça buluyordum kendime ait.
Madam Bovary’i, Anna Karanina’yý, Daþa’yý
Cemile’yi de bir aðustos ayýnda okumuþtum.
Onlardan da kendimde yüzlerce parça buldum.
Onlarla da bütünleþtim. Onlarýn da birbirine
benzeyen yanlarý vardý. Coðrafyalarý deðiþik
olsa da ayný biyolojinin unsuruydular. Ben de
onlardan biriydim.
Yüzlerce roman okudum. O yazarlar
nereden biliyorlardý benim onlarýn kahramanlarýndan biri olduðumu ya da onlarýn kahramanlarýnýn bir parçalarýnýn bana ait olduðunu.
Bu ortak noktayý bulunca da sevincim arttý. Ýnsanlarýn özellikle de kahramanlarýn kardeþiydim, onlar gibi yaþamalýydým.
Raskolnikof da Gregory Samsa da benim
parçamdý. Ama ben daha çok doða üstü
kahramanlara öykünüyordum. Destanlarýn ve
masallarýn beni çekmesi belki de bu yüzdendi.
Ben yürüyüþe çýkmýþsam bir solukta
Ankara’yý Ýstanbul’u aþmalýydým. Sinop’tan
dalmýþsam Kýrým’dan çýkmalýydým. Bir kaç
solukta Atlas Okyanusu’nun kýyýlarýna ulaþmalý
sýcaktan sýkýlmýþsam dönüp bir solukta Alp’leri
týrmanmalýydým.
En çok da çöl dinginliðini ve korkutucu sessizliðini ve deryanýn çýldýrtýcý rengini ve sesini
duymaya çalýþmalýydým.
Bunlar niçin zordu bilmiyorum. Yemek ve
su gereksinimini kahramanlar yaþamamalýydý.
Uyku onlarýn gözlerine takýlmamalýydý. Bunlardan delicesine tedirgin oluyordum. Bedenimin
sýradn bir biçimde örgütlenmiþ olmasýna da
içerliyordum. Beni ýþýk þeffaflýðýnda ve gücünde
donatmalýydýlar. Düþünceden hýzlý akmalýydým
kýyý bucaða. Evrenin geniþ karnýný bir kaç saniyede dolaþmalýydým. Sonra bana milyonlarca yýl
ömür verilmeliydi ve bu galaksinin, diðer galaksilerin evrenin tüm zamanlarýný yaþamalýydým.
Yoksa ne anlamý vardý dar bir gel gitin içinde
dönenip durmanýn. Bu sýkýþtýrýlmýþlýk da derecesiz aðýrýma gidiyordu.
Gölgem kýsalana dek yürüdüm.
Gözüme kestirdiðim bir tepeyi aþtým. Tabi
hile yaptým. Bozkýrda nerede yaþam olduðunu
çok iyi biliyordum. Orta Anadolu’yu, tüm
Anadolu’yu hata Orta Batý’yý Avrupa’yý da biliyordum. Yolumu kestirmem hep olanaklýydý.
Yeþilliðin kývrýlarak aktýðý bir tepede bir ahlat
aðacýnýn dibine yerleþtim. Karþýda baðlar
bahçeler vardý. Ýnsan göremiyordum ama
onlara yakýndým.
Gölgeler uzayana dek uyumalýydým. Gecelerdir uyumuyordum.
Aðacýn çevresini düzelttim. Terlemiþtim.
Gömleðimi çýkardým. Güneþe serdim. Biliyordum buralarda çýplak uyunmaz. Çantamdan bir baþka gömlek çýkardým ve giyindim.
Postallarýmý da çýkardým. Çoraplarýmý güneþe
serdim. Çantamý yastýk yapýp uyudum.
ACIYI BAL EYLEDIK
„Pir Sultan ölür dirilir“
bak ºu bebelerin güzelligine
kaºdestan
gözü destan
elleri kan içinde
kör olasýn demiyorum
kör olma da gör beni
damda birlikte yatmýþz
öküzü hoþça tutmusuz
koyun degil su daglarda
san kendimizi gütmüþüz
hor baktýk mý karýncaya
kýrdýk mý kanadýný serçenin
vurduk karacanýn yavrulusunu
ya nasýl kýyarýz insana
sen olmazsan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrýlýk ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
ilenmek ne dilenmek ne
iþsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barýþmalý
kardeþkardeþduruþmalý
koklaþmalý söyleþmeli
korka korka yaþamak ne
kahrolasýn demiyorum
kahrolma da
gör beni
kanadýk toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmegi bol eyledik
acýyý bal eyledik
sýratý yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluºmu
kör olasýn demiyorum
kör olma da
gör beni
Hasan Hüseyin Korkmazgil
geç görebildiði bu sanal
KÝTABIN ADI : UMUDA YOLCULUK çok
dünyanýn bir parçasý olduðu için
YAZARI : DANIELLE STEEL
ORJÝNAL ADI : JOURNEY
ÇEVÝRMEN : FATOÞ DÝLBER
TÜRÜ : MACERA-ROMAN
üzel bir kadýn olan
Madelaine Hunter zeki,
baþarýlý ve çevresindeki herkesin sevdiði bir haber spikeridir.
Baþarmak ve yükselmek için çok
çalýþmýþtýr. Maddy’e göre bulunduðu noktaya gelebilmesinde en
büyük etken kocasýdýr. Çünkü,
mutlu ve sevgi dolu bir hayat
yaþadýðýný düþünmektedir. Ne var ki sevgi dolu
olduðunu düþündüðü evliliði ve kusursuz
bulduðu kocasý aslýnda yedi yýldýr fark edemediði bir yalanlar dünyasýndan ibarettir. Maddy
G
kendini aldatýlmýþ hisseder ve
tüm bu çeliþkiler onu geçmiþin derinliklerine uzanan bir kendi kendiyle
hesaplaþmaya zorlar.
YAZAR HAKKINDA : „Sevgi Bildirisi“, „Tutku Yýllarý“, „Yaz Bitmesin“,
„Özel Dokunuþlar“, „Soylu ve Onurlu“
gibi 40‘ýn üzerinde unutulmaz esere
imzasýný atan Danielle Steel, özellikle
kadýn okurlarýn beðenisini kazanmýþ
bir yazardýr. Eserleri bütün dünyada
370 milyondan fazla satmýþ ve her
kitabý çeþitli ülkelerde en çok satan
kitaplar listesine girmiþtir. Steel, ailesiyle birlikte
sakin bir yaþam sürmekte ve zamanýnýn büyük
bir bölümünü yazmaya ayýrmaktadýr.
KÝ TAP
Sayý 11
Mart 2002
[email protected] sayfa 12
EDEBÝYAT
Eflatun
ERKEKLER MARSTAN, KADINLAR
bir rüzgar esti yüzüme
VENÜSTEN, ÇOCUKLAR CENNETTEN Eflatun
Azrail gülümseyerek geçti önüme
ORÝJÝNAL ADI : MEN ARE
FROM MARS, WOMEN ARE
FROM VENUS, CHILDREN ARE
FROM HEAVEN
YAZARI : JOHN GRAY
TÜRÜ : AÝLE ve YAÞAM
ÇEVÝRMEN : FATOÞ DÝLBER
T
oplumun en küçük
yapý taþý dediðimiz aile
kurumunun ayrýlmaz parçasý
olan çocuklarýmýzla iliþkilerimizde istesek de istemesek
de pek çok sorun yaþýyoruz.
Venüs’lü ve Mars’lý annebabalar olarak çocuklarýmýzý
yetiþtirirken
yaþadýðýmýz
sorunlarýn neler olduðu ve
bunlara nasýl çözüm bulacaðýmýz konusunda John
Gray pek çok yeni öneri
sunuyor. „Çocuklar Cennetten“ adlý yapýtýnda John Gray
diyor ki; Çocuklarýnýzýn kendilerine özgü içsel potansiyelini
geliþtirebilmeleri için onlara
hoþgörülü davranýn. Çocuklarýnýzýn hata yapmasýna
izin verin ki, hatalarýndan
ders
alarak,
baþarýya
ulaþabilsinler. Çocuklarýnýz
olumsuz duygularýný dýþa
vurarak, duygularýný yönetmeyi ve duygularýnýn farkýna
varmayý öðrenirler. Çocuklarýnýzýn isteklerini hoþgörüyle karþýlayýn. Onlarý
dayak ve korkuyla sindirmeyin.
Ardýmdan yazdýðým þiirlerle
geçti zaman
Ardýmdan yazdýðým þiirlerle geçti zaman
Ben yoktum
Sen yanýmda yoktun
Filmin þeridi koptu
Ýkinci mevkideki yolculuk bitti
Mavinin denizi
Denizin mavisi
Kanýn kýrmýzýsý
Kýrmýzýnýn kan tadýndaki ilahisi
Sadece ahriman döllerini doðurdu,
sefasý
Yokluk tadýnda koynuma girdiðinde,
öptüðünde
elene (Kalainai) krallýðýnda Marsyas
isimli bir genç pýnarýn (SUCIKAN)
etrafýnda dolaþýrken bir flüt bulur. Günlerce
uðraþarak flütü çalmayý öðrenir.Aslýnda bu
flüt tanrýca Athena’ nýndýr. Athena flüt çalarken yüzünün çirkinleþtiðini sudaki
yansýmalardan
görerek,
flütü
buraya
fýrlatýp
atmýþtýr. Marsyas
o kadar güzel çalmayý öðrenmiþtir
ki herkes onu dinlerken kendinden
geçmektedir. Ünü
kýsa surede tüm
çevreye yayýlmýþ
ve herkes onu
dinlemek için akýn
akin Gelene’ye
g e l m e k t e d i r.
Derken þöhreti
Ateþi Yakar Güneþim
Ateþi yakar Güneþim
Yýldýzlarý Avuçlarým
Doðmadan bin yýllýk yaþým
Ýnsanlýðý Amaçlarým
Dolu aktým,boþa doldum
Denizlere buhar oldum
Güze kýþa bahar oldum
Düze çýkar Yamaçlarým
ÞahTurna þakýr dalýnda
Rengim var gülün alýnda
Mazlum insanlýk yolunda
Çekildi tel tel saçlarým!...
Söz ve Müzik: Ozan ÞahTurna
KURBAN BAYRAMI
Her bir yavru bir köþede sýzlar
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr
Parça parça bölünmüþtür kuzular
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr
Hepside bir yerinde yaralý
Çok yýl oldu felek bize vurdu
Mutsuz olmuþlardýr bahtý karalý
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr
duduklarý kurumuþ bir yosmanýn gözlerinde
yaþamak bitti
kendini kandýrma zamanlarýndaki futursuz
týraþ geride kaldý
saç sakal bayram zamanýndadýr
toprak saklar gizimi
Herkes kaderine boyun eðiyor
Güneþ vurmuþ karlar gibi eriyor
Kim bizlere bir teselli veriyor
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr
....
bilir gelmiyeceðini
boþuna aþk þarkýlarý öðrenirim
tanrýcalar hep kandýrmak için vardýrlar
seni onun için bu günde kurban olarak
aldýlar
güle güle
bilmediðim o yere git...
Ana harabe baba viraneye dönmüþ
Yýkýlmýþ yuvasý ocaðý sönmüþ
Sanki yuvamýza baykuþlar konmuþ
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr
FERYADIYAM derki derindir yaram
Kesilmiþtir umudum kalmamýþ çarem
Yaþantý olmuþtur bizlere haram
Bu acýyla nasýl bayram yapýlýr
me.
Benden kimseye selam söyleme
Þükrü Yýldýz/ 15.10.1999
tanrý Apollon’un kulaðýna gider. Apollon’da
Marsyas gibi müziðe düþkündür ve Lir
çalmakta çok ustadýr.Kimse onunla yarýþmaya cesaret edemez. Tanrý Apollon ,
Marsyas’in müzikteki þöhretini kýskanmaya
baþlamýþ ve onu herkesin önünde
yarýþmaya davet etmiþtir. Yenen
yenilene istediði cezayý verebileceðini belirtmiþtir. Yarýþma yeþil
cayýrlarla süslü TMOLOS daðý eteklerinde yapýlýr. Üç kiþilik jüri heyetine kral Midas baþkanlýk eder.
Apollon lir’iyle tanrýsal ezgiler
çalarken sanat ve su perileri olan
muz’ler ona koro halinde eslik
ederler.Marsyas flüt çalmaya
baþlayýnca tanrý Apollon’dan aþaðý
kalmamýþ çok güzel ezgiler
çalmýþtýr. Halk Marsyas’ý çýlgýnlar
gibi alkýþlayýp, tempo tutmuþtur.Jüri
kararýný açýkladýðýnda Kral MIDAS
adil davranarak oyunu Marsyas’a
vermiþ, Fakat Marsyas yarýþmayý
Ayakkabýlarýmý istiyorum
Bayramlar,
Çocuklarýn göz bebeklerine
baktýðým günler...
Hep çocukluðumda kalan bir
ýþýðý arar dururum.
Ayaklarýna bakarým çocuklarýn, bayramlarda çocuklarýn
ayakkabýlarý yeni olur çünkü
Hani son akþam baþucuna
alýnýp yatýlan ayakkabýlarý hangi
çocuðun ayaðýnda görebilirim
umuduyla ayaklarýna bakarým
çocuklarýn önce, sonra da gözlerine...
Öyle üç otuzunda bir adam
falan deðilim.
Anneannemi en son 18
yaþýnda bir delikanlý iken 1978
yýlýnda gördüm.
Her türlü gýda maddesi için
uzun kuyruklarýn olduðu yýllardan biriydi.
78 yaþýnda, hafýzasý yerinde,
her þeyi dün gibi hatýrlayan bir
Karadeniz kadýnýydý.
Her bayram olduðu gibi, o
bayramda, o meþhur sözünü
söyledi kendi kendine.
“Ýyi güne kalmadýk! Kimbilir
kaç ananýn bu bayram da elleri
koynundadýr.. Geçen bayram,
—kim öle kim kala- dediydim
Bir sonbahar akþamý idi
Aþký ateþe verdiðimde
Yüreðime resmini çizdim
Kulaklarýma sessini
Beynimin maphusluðunda
Çýlgýnlýða demir attým
artýk ölebilirim...
Þükrü Yýldýz
MIDAS’IN KULAKLARI
Mitoloji
G
Yazar
hakkýnda: Felsefe doktoru olan John Gray
on adet kitap
yazmýþtýr. „Erkekler
Mars’tan Kadýnlar
Venüs’ten“
adlý
eseri
bütün
dünyada
on
milyondan fazla
satmýþtýr. Ýletiþim ve
iliþkiler
dalýnda
dünya
çapýnda
haklý
bir
üne
sahiptir. Yirmi altý
yýldýr büyük kentlerde „Ýliþkilerinizde
Ýstediðinizi
Elde
Etmek“ konusunda
seminerler düzenlemektedir. Uluslararasý Evlilik ve Aile
Danýþmanlýðý
Derneði’nin
saygýn bir üyesidir. Ayrýca
Amerikan Psikoterapistleri
Psiko Tanýmlar Derneði Yönetim Kurulu üyesidir. Karýsý
Bonnie ve üç çocuðuyla
birlikte Kuzey California’da
yaþamaktadýr.
de hepiniz gözümün içine bakmýþtýnýz!” dedi.
Bu yýl da ölmedim dercesine...
O bayramdan sonra anneannemle görüþemedik bir daha..
Hep kendi çocukluðunda
geçen
bayramlara
özlem
duyardý, benim þu anda duyduðum gibi.
Her þeye raðmen 1970’li
yýllarla mukayese edildiðinde
anneannemin çocukluk yýllarý
daha yoksulluk içinde geçmiþ
olmasý gerekirdi, anlattýðýna göre
öyleydi de zaten.
-Bu kadýn bu yaþta neden ve
neye özlem duyar ki- der, bir
türlü anlamazdým.
O’nun özlem duyduðu þeyin
aslýnda akýp giden zamana
olduðunu yaþým kemale erdikçe
anlýyorum. Su gibi, rüzgar gibi
elimizden, ömrümüzden akýp
gidenlere...
Baþucumda sabahladýðým
ayakkabýlarýn sýrrýný þimdi-þimdi
çözebiliyorum.
O ayakkabýlar nitelik olarak
ayaða giyilen bir nesneydi belki
ama ayakkabýlarda ertesi gün
toplayacaðým ve tadý bile o gün-
kaybetmiþtir.Tanrý Apollon MIDAS’ýn
oyunu Marsyas’a verdiðini görünce
çýlgýna dönmüþ ve Marsyas’ýn derisini yüzdürerek su kaynaðýndaki
maðaraya asýlmasýný emretmiþtir.
Tanrý Apollon Kral Midas’a dönerek „Sen
benim Lirimin sesini dinlemekten acizsin.
Duymayan o kulaklarýný eþek kulaklarý gibi
yapayýmda gör „ demiþtir. Bir süre sonra Kral
Midas’ýn kulaklarý eþek kulaklarý gibi olur.
Bundan utanan kral baþýna özel bir þapka
yaptýrýr.Bu sýrrýný sadece berberine söyler.
Onu da ölümle tehdit ederek kimseye söylememesini saðlar.Berber uzun süre bu sýrrý
saklamýþ ama dayanamamýþtýr. Bir gün su
kenarýna giderek düþünmüþ, baðýrmak istediði halde korkusundan bir duyan olur diye
baðýramamýþtýr.Suyun kenarýna bir çukur
acar çukura eðilir „ Kral Midas’ýn kulaðý eþek
kulaðý gibi“ der ve çukuru kapatýr.Böylece
berber biraz olsun rahatlamýþtýr. Aradan uzun
zaman geçer,çukurun üstünde kamýþlar biter.
Rüzgarlar estikçe onlardan fýsýltýlar gelmeye
baþlar.“KRAL MIDAS’IN KULAKLARI ESEK KULAKLARI GIBI“diye etrafa yayýlýr. Böylece bu sýrrý
bütün halk öðrenir.
lere has þekerler vardý.
Komþumuz
Gönül
yenge’nin verdiði mendilin
yumuþaklýðý,Yusuf abi’nin
avucuma
sýkýþtýrdýðý
kaðýt
beþlira’nýn rengi, babamýn alýn
terinin kokusu, baðcýklarý sanki
aðabeyimin ilkokuldan sonra
torna atelyelerinde alet tutan
küçük parmaklarý gibiydi o ayakkabýlarýn. Ben o yüzden severmiþim demek ki ayakkabýlarýmý.
Hepsiyle birden yatarmýþým
bayram akþamýndan sabaha
kadar tüm sevdiklerimle koyun
koyuna.
O zamanlar bayramlar kýþ
aylarýna denk gelirdi. Sokaklar
çamurlarla kaplýydý. Bastýðýmýz
yerlerde izleri kalýrdý ayakkabýlarýn. Býrakýlan her iz bir
arkadaþýmýn yüzüymüþ meðers
ve herbirinde adýlarý kalýrmýþ;
çamurlu sokaklarda cývýl cývýl ve
sýmsýcak..
Çocuktuk,
“Kurtlar kuþlar bile bu gün
oruç” derdi anneannem.
Biz de arife günü oruç tutuyorduk.
Kurtlar kuþlar kadar olamýyor
muyduk.
Çocuktuk.
Ertesi gün bayramdý çünkü;
çok çok heyecanlý, tarifi mümkün
olmayan, tarifi bayramlarla
özdeþ, heyecanýmýz ölçüsünde
mutluyduk.
Kuþ oluyorduk hepimiz, evet
birer kuþ, kuþlarla birlikte; hatta
onlardan daha þen, daha þakrak
uçuyorduk..
Þimdi gözlerine bakýyorum
çocukalarýn.
Iþýðý arýyorum çocukluðumda
kalan...
Hayatýmýn 30 yýl öncesini
aydýnlatacak ýþýk, çocuklarýn gözlerinde biliyorumda acaba hangisinde? Yoksa hepsinde bir den
de gözlerim kamaþýyor, göremiyor muyum...
Ve ayakakabýlarýna bakýyorum çocuklarýn her bayram
sabahý...
Babamýn alýnteri
kokusu,
aðabeyimin parmaklarý, arkadaþlarýmýn ayak izleri,
mendilin
yumuþaklýðý,
beþlira’nýn rengi, ablamýn sevgisi, annemin nasihatý- öpücüðü
hangi ayakkabýnýn içinde gizli
acaba.
Nice nice bayramlara dostlar,
mutlulukla saðlýcakla, huzurla...
Mübarek olsun; önce çocuklara ve ayakkabýlarýný arayanlara.
Yavuz Nufel/ ROTTERDAM
Sayý 11
Mart 2002
www.dem-ajans.de
ROPÖRTAJ
[email protected] sayfa
Haldun AÇIKSÖZLÜ „En önemli zenginliðimiz ezilenlerin
estetiðini yaratma sürecinde tam onbir yýlý geride býrakmýþ
olmamýz“
SEVGÝLÝ DEM DOSTLARI
Her ay yeter ki kararmasýn köþesinde
sizlere kendi yürek atýþlarýmla seslenmeye çalýþýrken bundan böyle yine belirli
aralýklarla sanatýn her alanýnda üretimleriyle geniþ kitle yýðýnlarýnýn yanýnda yaný
baþýnda olma çabasýný taþýyan dostlarýmýzý sizlerle buluþturmaya baþlýyoruz.
Ýlk konuðumuz, Türkiye emekçilerinin
yakýndan tanýdýðý tiyatro CANÞENLÝÐÝ
OYUNCULAR’ ý ve kurucularýndan 14 yýldýr
profesyonel olarak tiyatro yapan, alaylý
tiyatroculuðunun yanýnda Dil Tarih ve
Coðrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü
mezunu sevgili Haldun AÇIKSÖZLÜ.
Olgun Þensoy
Sayýn AÇIKSÖZLÜ neden tiyatro,
neden Canþenliði ?
Bir çok tiyatronun kuruculuðunu
yaptým ancak kurucusu olduðum
Canþenliði kendi tiyatro serüvenimin de
birebir karþýlýðý oldu.
Tiyatro çünkü diyalektik, tez-antitez ve
sentez. Tez oyundur, antitez seyirci ve bu
ikilinin buluþtuðu an sentez olur. Ve bu
böylece sürer gider. Tiyatro, çünkü insan
var. Ýnsanýn en ilkel yanýyla var olduðunu
görürüz. Ýnsan apaçýk ortadadýr, bu
bireyin cesaretidir. Toplumun karþýsýna
geçen birey, Deniz gibi, Che gibi...
Kollektivizm var çünkü birlikte üretim
var. Paylaþým var, tiyatro sanatý ancak
seyirciyle buluþtuðu anda oluþan bir
sanattýr. Canþenliði çünkü kapitalist
sistem ‘can’ý öldürür, yabancýlaþtýrýr,
emeðini beynini ve içini soðurur. Can
ölü topraðýný ancak þenlikle aþabilir. Bu
nedenle Can’ýn þenliðine merhaba.
Can’ýn þenlenme süreci hangi tarihte
ve nasýl baþladý?
1991 ocak ayýnda altý arkadaþ olarak
kurduðumuz topluluðumuza içerden ve
dýþardan birçok dostumuz katkýda
bulundu. Canþenliði sadece içinde
çalýþan, oyunlarda yer alan insanlarýn
tiyatrosu deðildir. Ezilenlerden yana,
emeðin dünyasýný kurma mücadelesi
veren her insanýn topluluðumuza katkýsý
vardý.
Can’ýn þenlenme sürecinde ilk turneyi ne zaman ve nereye gerçekleþtirdiniz?
Ýlk turnemizi 1991 yýlýnýn Nisan ayýnda
Denizli-Sarayköy ilçesine yapmýþtýk.
“Herþey Dilince Güldü” adlý çocuk oyunu
ve doðaçlamayla hazýrladýðýmýz “Sarayköy” adlý sokak oyunumuzla gittik. Çocuk
oyunumuzda ki coþku ve meydanda
oynadýðýmýz sokak oyunu çiseleyen
yaðmura raðmen bin kiþinin kendi
hikayelerini merakla izlemeleri unutulmaz güzel bir andýr.
Ülkemizde ve dünyamýzda haklý
eylemliklerin yanýnda yaný baþýnda olan
Canþenliði Oyuncularý bugüne dek ne
tür zorluklarla karþý karþýya kaldý?
Dünyada olduðu gibi ülkemizde de
“Resmi” görüþlerin dýþýna çýktýðýnýz da
hep ayný karþýlýðý alýyorsunuz. Mahkemeler yasaklamalar, baskýlarla karþýlaþýyorsunuz. Bizlerde bu anlamda bir çok
mahkeme ve cezaevi uygulamalarýna
maruz kaldýk. Fakat bu bizi üzmemiþtir.
Çünkü sermayadarlarýn
düzeninde
emekten ve ezilenlerden yana olup da
mülkün temeli olan adaletin çarklarýndan
geçmemesi mümkün deðildir. Bu yargýlamalar, telefon dinlemeleri bizim için turnusol kaðýdýdýr.
Karikatür
1-2 yýlda tiyatrocu kesilenlerin lüks
içinde yaþadýðýmýz ülkemizde Canþenliði oyuncularýnýn zenginliði nedir ?
Bizim zenginliðimiz Anadolu’yu karýþ
karýþ dolaþmýþ olmak, gezdiðimiz yerlerde insanlarýmýzýn sorunlarýný tiyatroya
aktarmýþ olmaktýr. Gerek Avrupa da yaptýðýmýz turnelerde gerekse Anadolu da
olduðu gibi Canþenliði insanlarýný yaratmýþýzdýr. O insanlar bizim zenginliðimizdir. Bu zamana kadar Canþenliði
eðitiminden geçen 1000’ e yakýn genç,
yetiþkin bizim zenginlimizdir. Tabi en
önemli zenginliðimiz ezilenlerin estetiðini
yaratma sürecinde tam onbir yýlý geride
býrakmýþ olmamýzdýr.
Sanatýn yozlaþtýrýp, bir gecede
sanatçýlarýn çoðaldýðý ülkemizdeki dramatik görüntülere neler söyleyeceksiniz ?
Su gider kum kalýr. Materyalist tarih
bilinci içinde insanlýk tarihinin bir taþý olabilmek daha önemlidir.
Yukarýda söylediðim gibi her zaman
emeðin yanýnda tavýr koymuþ, Canþenliði oyuncularý mahkeme kapýlarýndan
da eksik olmadýnýz neden ?
Can Baba’ nýn söylediði gibi “ hayatýn
baþýna asýldýk “ da ondan galiba. Çünkü
sistemin hakimlerini çok rahatsýz eden
þey aykýrý olmak. Hele bu aykýrýlýk sosyalist kimliðimizden geliyorsa hiçbir tahammülleri yok.
Her tiyatroya emek verenler gibi
Canþenliði oyuncularýnda turnelerde
unutmadýðý ilginç anýlarýnýz var mý?
Varsa bizimle paylaþýr mýsýnýz?
Bir çok aný var, ama ilginç bulduðum
bir tanesini anlatayým. Avrupa’nýn bir
çok kentinde de oynadýðýmýz “ Hür-Habil
ile Kabil’ in Öyküsü “ adlý oyunumuzu
Muðla’nýn Ortaca ilçesinin Fevziye adlý
bir tahtacý köyünde duyurumuzu yapmýþ
ve çim olan Futbol sahasýna insanlarý
toplamýþtýk. Oyunumuz ilk kardeþ kanýn
dökülmesinden, “ Kerbela Olayý’na” ,
oradan da günümüze uzanan savaþ
karþýtý bir oyundu. Habil çobandýr, Kabil
ise çiftçi, Kabil kardeþini kuraklýða karþý
bolluk bereket ve iktidar için kendi
topraðýnda boynunu keserek öldürür ve
sonra gök gürler. Oyunda ki gök gürleme
sahnesi ayný anda gerçeðe dönüþerek
gökler gürlemeye þimþekler çakmaya
baþladý. Oyunda biz ne dediysek doða da
karþýlýðýný almaya baþladýk. Tabi ki güzel
tesadüf... Temmuz ayýnda hiç yaðmur
yaðmayan bölgede yaðmur bardaktan
boþanýrcasýna yaðarken, insanlarýn oturmak için yanýnda getirdikleri sandalyeleri
þemsiye gibi kullanarak, “devam, devam
“ haykýrýþlarý arasýnda bizi yalnýz býrakmamalarý olayý daha da ilginç kýlýyordu.
Bu ilginçlik hep bir aðýzdan “ kardeþliðin
kazaný aþureyi kaynatana kadar savaþa
hayýr” haykýrýþlarýyla devam etmiþti. O
kadar sevilmiþtik ki, iki gün sonra ayný
köy meydanýnda farklý bir oyunla kalabalýk köy halkýyla yeniden buluþtuk.
Canþenliði oyunculara YÖK ‘e F
tipine karþý dururken, yeni insan sokaklardan çýkacak þiarýyla sokak tiyatrosunu gecekondulara taþýdý. Bunda etkili
olabildiniz mi ?
Topluluðumuz tiyatronun her yerde
olabileceðini ve sadece elit bir tabakanýn tatmin aracý olmayýp ezilenlerin
ve üretenlerin, sorup sorgulayýp yeni bir
dünya yürüyüþlerinde onlarla yan yana
omuz omuza olabileceðini göstermiþtir.
Bizi örnek olan birçok genç tiyatro
kurulmuþtur. Ýstenen kadar olmasa da
tarihin kendi seyrine Canþenliði öznesinin
müdahalesi önemli olmuþtur.
Yaþanan bu yoðunluk içinde
Canþenliði oyuncularýnýn ýsrarla hayata
geçirmek istediði bir projesi varmý ?
Bir çok oyun çalýþmamýz var hazýrlýklarýný yaptýðýmýz. Ama bütün bunlar
emek ve zaman bileþiminin bir arada
kullanýlmasýyla mümkündür. Bu ikilinin bir
araya gelmesi ekonomik alt yapýyla ilintilidir. Sözü uzatmadan söyleyelim parasýz bu projeler hayata geçirilemez. Uzun
süredir yapmaya çalýþtýðýmýz ; “Babailer
Ayaklanmasý” ,”Hasan Sabah” gibi projeler var, ancak hepsi yukarý da belirttiðimiz gibi emek, zaman daha da önemlisi
parayla mümkün kýlýnabilecek çalýþmalardýr.
Temmuz 93 naklen yayýnda
dünyanýn gözü önünde ikisi otel çalýþaný
otuz beþ aydýný mýzý yitirdiðimiz ardýndan neler söyleyeceksiniz, o günün
canlý tanýðý olarak.
Bu konu da çok þey söyledik ve
yazdýk.Onun içindir ki yargýlanýp ceza da
aldým. Dün söyledim bugün de söylüyorum “Sivas Katliamý” planlý programlý
þekilde karanlýk güçler tarafýndan çok
önceden tasarlanarak 2 Temmuz da
Sivas’ ta uygulamaya konulmuþtur. Otuz
üçü aydýn 35 insanýmýzý yakýlmasýna
Devlet seyirci kalýrken, o zamanýn yöne-
ticileri de yakýlan aydýnlarýmýzý suçlama
cabasý içine girmiþlerdi. O nedenlidir ki o
dönemin bütün yöneticileri yargýlanacak
gerekli cezaya çarptýrýlmalýdýr.
Sevgili AÇIKSÖZLÜ sohbetimizin
sonuna yaklaþýrken þu anda sahnelediðiniz oyunlar hakkýnda bilgi verir misiniz ?
Bugünlerde, üç çocuk oyunu, iki büyük
oyun ve sokak gösterisiyle süreklilik saðladýðýmýzý düþünüyorum. Kýsaca oyunlarýmýzla ilgili bilgi vermek istiyorum; “
Mavi Kuþ “, “ Baþýna Buyruk Kedi” ve
“Püsküllü Deve” adlý çocuk oyunlarýmýzda
çocuklarýn düþ dünyasýný, ütüyopyalarýný
ve geleceðe olan umutlarýný artýrmak
adýna dünyamýz gerçeklerini kavramalarýna katký sunmaya çalýþýyoruz. “ Axgh”
adlý sokak gösterimizde küreselleþme
karþýtý olarak, ilkel insandan günümüze,
iktidarlarýn nasýl oluþtuðunu,emeðin dünyasýnýn “Ya barbarlýk, ya sosyalizm”
þiarýyla oluþacaðýný söylüyoruz. “Her þeye
raðmen” adlý sokak oyunumuzda F tipleriyle insanlarýmýzýn tabutluklara konmasýna karþýn her þeye raðmen
yaþamak, yaþarken de ölümcül olmamanýn vurgusunu yapýyoruz. “ Ya Ýnek
Ya...!” adlý oyunumuz ise N.Hikmet RAN ‘ýn
yazdýðý ve “ aracýn amaçlaþmasý”nýn hicvi
olan bir oyundur. 2002 Nazým yýlýný enternasyonelist-komünist vurgusuyla sahneye taþýmaya çalýþtýk.Amacýmýz þairin
unutturulmaya çaþýlan komünist yanýný
diri tutmaktýr. Bu sezon son olarak
hazýrladýðýmýz “Gençlik hiçbir zaman
yaþlanmýyor” adlý oyunumuz var. 16 Þubat
1969 Kanlý Pazar ile baþlayan 1974 genel
affýna kadar geçen zamanda ülkemiz 68
kuþaðýnýn, yaþadýklarý tartýþtýklarý ve ödedikleri bedelleri belgeselci bir nitelikle,
bir ailenin yaþadýklarýyla birlikte sunmaya
çalýþýyoruz.Ve bu oyunu “politik olarak 68
kuþaðýný eleþtirebilirsiniz, ama etik olarak
çok soylu davrandýlar.” Sözünün inancýyla
seyirci ile buluþturmaya çalýyoruz.
Sizleri gazetemiz DEM’ e konuk
etmenin sevincini paylaþýyoruz. Ýnanýyoruz ki okuyan dostlarýmýzda ayný duyguyu paylaþacaklar. Yangýnsýz, yargýsýz
güzel yarýnlar dileklerimizle teþekkürlerimizi sunuyoruz.
DEM aracýlýðýyla Almanya’ da seyircilerimize, ve bizi merak edenlere ulaþabildiðimiz için biz teþekkür ediyor, gelecek
güzel günlerin demokratik emekten yana
olacaðý inancýyla sevgiyle kalýn diyoruz.
FIKRALAR
Yönetimler
B
aba hayat bilgisi dersinde
yönetimleri isliyoruz, bana
demokrasiyi anlatýr mýsýn?“ demiþ.
Babasý: „anlatmasýna anlatýrýmda
yavrum ama senin bazý tanýmlarý
bilmen gerekiyor“ demiþ, „Bak simdi
benim fabrikam var ve eve para
getiriyorum, ben kapitalistim; paranýn
nasýl harcanacaðýna annen karar
verir,o hükümet; hepimiz senin için
çalýþýyoruz, sen halksýn beþikteki kardeþin gelecek; hizmetçimiz ise isçi
sýnýfý. Sen bunlarý öðren. Ben sana
sabah demokrasiyi anlatýrým“ demiþ.
Gece çocuk uyanmýþ bir bakmýþ
ki küçük kardeþi altýný pisletmiþ ve
ZÜLFÝKAR YALÇINKAYA
[email protected]
Yol arkadaþlýðý
S
özlerime Hz. Ali‘nin bir sözü ile
baþlamak istiyorum. „ Cahile ilimden bahsetmek zulümdür, ilimi ilim sahibinden saklamak daha da zulümdür“.
Çok çektim cahillerin elinden yeri
geldi sitem ettim, yeri geldi uzaklaþtým
amma hiç kimse anlayacak kapasitede
olmadýðý için öksüz çocuklar gibi boynu
bükük kaldým.
Tavsiyemdir bütün canlara alan alýr açmayana sözüm yoktur
benim.
· Yola çýktýðýn arkadaþýný iyi seçin ki yolda kalmayasýnýz. Bu kiþi
kamillik mertebesinde deðilse uzak durun. Hele ilimden, bilimden, sanattan siyasetten, felsefeden yoksun ise hayýr gelmez.
· Yola çýktýðýn arkadaþýn bencil, egoist, kýskanç ise vallah hayýr
gelmez.
· Yola çýktýðýn arkadaþýn YALANCI ISE her zaman aldanýrsýn.
· Yola çýktýðýn arkadaþýn CÝMRÝ ise her zamaný aldanýrsýn.
· Yola çýktýðýn arkadaþýn KORKAK ise her zaman yalnýz býrakýr
kaçar.
· Yola çýktýðýn arkadaþýn Riyakar ise, seni her lokma menfaat
için satar.
· Yola çýktýðýn senin baþarýndan dolayý destek olacaðý yerde
köstek olursa, çoluða çocuða, ipe sapa gelmez cahillere ezdirmeye kalkýyorsa ondan yine hayýr gelmez.
·
Yola çýktýðýn arkadaþýn bir davanýn önemini kavramýyorsa, bu davada baþýna iþ gelince yalnýz býrakýp karþý taraf ile
iþbirliði yaparak ihanet ediyorsa. Sen bir dava için mücadele
verirken, DGM ve Askeri mahkemede yargýlanýrken, seni yýldýrmak için telefon ve faksla tehdit edilerek, býçaklý saldýrýya uðrarken, mahkemeye verilerek yolundan alýkoymak isteyenle iþbirliði
yapan þerefsizlerle arkadaþlýk yapýlmayacaðý gibi bir çatý altýnda
örgütlü mücadele yapýlamaz.
Öyle ise arkadaþlýk sevgi, þefkat ve sadakat üzerine kurulurken, akýllý olmalýdýr. Akýlsýz bir arkadaþtan hiç bir fayda yoktur. Her
zaman zararýna yol açar. Davayý ne kadar anlatýrsan anlat anlamaz çünkü beyni süngerlenmiþtir. Böylelerinden hayýr gelmez.
„ Ne kendisi toplum adamý olur, nede seni toplum adamý
yapar“.
· Yola çýktýðýn arkadaþ akýl fikir ýsýsý olmalýdýr. Oturup tartýþmalý, sormalý, sorgulamalý, yargýlamalý, güvenmeli, ve gelecek
için üretmelidir. Yoksa hazýra konmalý deðil.
Bütün dostlara sevgilerimle
ANADOLU MÜZÝK GRUBU
¯¯¯
¯¯¯
Dügün, Nisan, Sünet ve Ballo´larýnýzda gönlünüzce
eðlenmek için bizi arayýn. Telefonlarýmýz:
Stuttgart, Ýbrahim: 0174-9218621
Mannheim, Mahsun: 0172-9129 979
¯¯¯
T
a
v
e
r
n
e
Timbales
Die kleine gemütliche Musikkneipe
Inh. Ali Osman „Alex“
Reitzensteinstrasse 36, 70190 Stuttgart (Ost) Tel: 0711 262 37 71
durmadan aðlýyor. Hemen anne ve
babasýnýn odasýna gitmiþ. Annesi
horul horul uyuyor. Uyandýrmaya
çalýþmýþ ama baþaramamýþ. Babasý
yatakta deðil, geçerken hizmetçinin
odasýna bir bakmýþ ki hizmetçi ile
babasý seviþiyor. Çaresiz donup
yatmýþ. Ertesi sabah babasý“ gel
oðlum sana demokrasiyi anlatayým“
demiþ. Çocuk: „gerek yok baba, ben
artýk biliyorum“ yanýtýný vermiþ ve
anlatmaya baþlamýþ: „Kapitalistler isçi
sýnýfýný becerirken hükümet uyuyor,
halk endiþeli, gelecek ise bok
içinde“.
Genetik
uzmanlarý
H
13
epside birbirinden iddialý 3
genetik
uzmaný,
yeni
buluþlarýný karsýlaþtýrýyorlar. Hayvanlar konusunda uzman olan birincisi
anlatýyor.
„Ýnek ve tavuk genlerinden harikulade yeni bir hayvan meydana
getirdim. Hem sut veriyor hem
yumurtluyor, eti kýrmýzý et tadýnda
ama beyaz et kadar faydalý, bence bu
yüzyýlýn buluþu. Ýnsanlara istedikleri
kadar saðlýklý; et, sut, yumurta yedireceðim“
Böcek genetiði uzmaný çalýþmasýný açýklýyor. „Ari ile bok böceði
genlerini karýþtýrdým.Yeni türümüz
pisliklerden bal yapýyor. Hem bol
miktarda hem de inanýlmaz kaliteli
bal imkanýna kavuþmuþ bulunuyoruz.
Ýnsanlýk için çok faydalý bir geliþme
saðladým“
Genel genetikçi Dr. Temel iki
meslektaþýna bakýyor. „Valla bende
karpuzla karafatma genlerini birleþtirdim. Þimdi karpuzu kesiyorsun, bütün
çekirdekler yürüyüp gidiyor“
Sayý 11
Mart 2002
ÝLAN
www.dem-ajans.de
[email protected] sayfa
14
1 NÝSAN 2002‘DEN ÝTÝBAREN BAYÝLERDEYÝZ!
www.dem-ajans.de Artýk sizinde bayilerde bir gazeteniz var....
Sie können das alles bei uns zu angemessenen Preisen geniessen
Als Beigeschmack
bieten wir Ihnen
auch Getränke an!
Preisliste:
Erwachsene 5,-/Std.
Sch+ler 4.-/Std.
Öffnungszeiten:
täglich 9:00 bis 24:00
Ihn.
A. Akgün
Özel telefon
görüþmeleri için
odalarýmýz vardýr
Tel: 0231 98 12 840
Fax: 0231 98 12 84 22 Händy: 0173 270 62 78
BORSIGPLATZ 12, 44145 DORTMUND
Sayý 11
Mart 2002
SAÐLIK-YAÞAM
www.dem-ajans.de
Þeker hastalýðýn sorumlusu
batý tarzý diet ve yaþam
Ý
leri yaþlarda
ortaya çýkan
Diabert 2 türü
þeker hastalýðýna
daha çok kiþilerin
aldýrmazcasýna
yedikleri gýda türleri ile yaþam tarzlarýnýn neden olduðu belirlendi. Boston Genel
Hastanesi uzmanlarý yaptýklarý araþtýrmada
oburluk, hareketsizlik ve yaþlýlýðýn vücudun
þekerleri parçalamada kullandýðý hormonu
insülini üüretememesine neden olduðunu belirledi. Doktorlar ileri yaþlarda alýnan her kilonun
insülin ihtiyacýný artýrdýðý uyarýsýnda bulunuyor.
Prostat için alýnan iki bitkisel
ilaç yasaklandý
A
merikalý hastalarýn prostat
saðlýðýný düzene
koymak için
aldýklarý bazý bitkisel ilaçlarýn ciddi
yan etkileri ve
sonuçlarý olduðu
konusunda Amerikan Gýda ve Ýlaç Dairesi
tarafýndan uyarýda bulunuldu. FDA tarafýndan
yayýnlanan uyarýda PC SPES adlý herbal ilaçta
kanýn pýhtýlaþmasýný çözen Warfarin olduðu
SPES adlý ilaçta ise anti exaitey ilacý olan alprazolan bulunduðu belirtildi. Doktorlar bu ilaçlarýn
iç kanamalara ve sinirsel rahatsýzlýklara yol
açabileceðini belirterek doktorunuza danýþmadan reçetesiz satýlan bu ilaçlarý alýnmamasýný
tavsiye ediyor.
Çikolata
saðlýklý gýda
sayýlýr mý?
Y
apýlan son araþtýrmalar çikolatanýn ayný
meyva ve sebzelerde olduðu gibi antioksidant maddeler bulundurduðunu ortaya çýkarmýþtý. Ancak doktorlar çikolatada bulunan bazý
maddelerin az alýnmasý durumunda yarar, fazlasýnýn ise zarar olduðunu belirtiyor. Çikolatanýn
ana maddelerinden kakou içinde çayda ve
sebzelerde de bulunan flavonoidsler olduðu
bu maddeninde hücreleri parçalanmaktan
koruyan kalp hastalýklarý ile kanser oluþmasýný
önleyen bir özelliði bulunduðu bildirildi. Anacak
doktorlar yerken durmasýný bilemeyen kiþilerin
çikolatada bulunan yað ve kalori ile oldukça
hýzla kilo alabileceklerine de iþaret ediyor.
Kýrýþýklýklarý gideren ilk
gerçek ilaç yakýnda
1
990 yýlýndan buyana kýrýþýklýklarý gidermede
kullanýlan ancak resmen Amerikan Gýda ve
Ýlaç Dairesi tarafýndan onaylanmamýþ olan
BOTOX yakýnda
FDA tarafýndan
onaylanarak
piyasaya çýkarýlacak. Daha önce
kas hastalýklarý
için kullanýlmasý
yolunda izin verilen ilaç yüzdeki
kaslþarýn da
kýrþýklýða neden olan harereketlerini yani
gevþemelerini önlüyor. Piyasaya sürülecelk
olan BOTOX’un bir doktorun bürosuunda çok
küçük dozlar halinde belirli yerlere enjekte edilmesi gerekiyor. Kýrýþýklýklar 3 veya dört gün
içinde tamamen yok oluyor. Bu kýrýþýklýklarýn
kaybolmasý 3 ay sürüyor. Yani iþlermin 3 ayda
bir tekrarlanmasý gerekiyor.
Can boðazdan gelir düþüncesiyle
Yanlýþ besleniyoruz
E
n aðýr ekonomik
kriz zamanýnda
bile
yanlýþ
yeme
alýþkanlýklarýmýzdan
vazgeçemiyoruz. Et türleri, Türk sofralarýnda
çoðunlukta baþrolde.
Ýster döner halinde,
ister þiþte, ister köfte
olarak. Ana yemeðin
üstüne de tatlý iyi gider
tabii. Baklava her
zaman olmasa da,
kek, muhallebi, pasta
veya büsküvi aðzý tatlandýrma görevini
de görür. Yanýna da bol þekerli çay veya
kahve yudumlanýrsa keyfimize diyecek
yok.
Saðlýða zararlý
Aðzý sulandýran bu yiyecekler kuþkusuz çok lezzetli, ancak ayný zamanda
da çok tehlikeli. Türk Kalp Hastalýklarý
Kurumu‘ nda beslenme uzmaný olarak
çalýþan Sumru Özbay, fazla et yiyenleri uyararak, sýhhatleri için saðlýða
zararlý olan bu alýþkanlýklarýndan bir
an önce vazgeçip, an fazla haftada bir
kez döner yemeleri gerektiðine iþaret
ediyor.
Hastalýða davet
45 yaþýný geçenler de, döneri en
iyisi akýllarýndan tamamen çýkarmalarý
þart Özbaya‘ a göre. Türkiye‘ deki halkýn
genel beslenme özelliklerini inceleyen
uzman, Türklerin günlük yemeklerin,
kolesterol oranýný yukarý sýçramasýna
neden olduðunu, dolayýsýyla kalp krizi
riskini artýrdýðýný vurguluyor. Özbay bu
uyarýsýyla hýzla çoðalan diðer bes-
lenme ve diyet uzmanlarýnýn görüþünü
paylaþýyor. Hepsinin amacý, vatandaþlarý ikna edip saðlýksýz yeme alýþkanlýklarýndan kurtarmak.
Zararlý gýdalar
Bu
mücadeleye
katýlanlarýn
arasýnda Ankara Hacettepe Üniversitesi‘ nde beslenme tavsiyelerini içerecek olan bir broþürü hazýrlamakla
meþgul olan Türkan Kutluay Merdol.
Avrupa Birliði‘ nde yol alýrken, ülkenin
çaðdaþ beslenme alýþkanlýklarýný
gösteren bir broþüre ihtiyacý olduðunu
düþünen Merdol, Ýstanbul‘ daki meslektaþý Özbay gibi ölçülü yemek yemenin yaný sýra, listedeki menülerde yer
alan yað, þeker ve tuz oranlarýný azaltmayý tavsiye ediyor. Bunlarýn yerine
meyve ve sebze yenilebilir.
Rejim yapmak akla bile gelmiyor
Beslenme uzmanlarýnýn bu giriþimleri ve televizyonlarýn saðlýklý beslenme
önerilerini yansýtan özel programlarla
halka iletmesi gerçekten umut verici.
Ama Türklerin döner gibi yaðlý yemeklerden kolay kolay vazgeçeceklerine
Kokoreç yasaklý isteye girebilir
Son dönemlerde beslenme uzmanlarý Türklerin iþtahýný kaçýrmaya çalýþýrken, AB bürokrasisinin de saðlýða
zararlý, ancak sevilen yiyeceklerden
veda etmelerini istemesinden korkuluyor. AB‘ ye adaylýðýný koyan Türkiye daha hedefinden uzak olmasýna
raðmen, çok sayýda vatandaþ birgün
kokoreçin yasaklý yiyeceklerin arasýna
girebileceði korkusuyla þimdiden
yüreði sýzlýyor.
BSE’ yi umursamýyoruz
Þiþe sarýlarak korda kýzartýlan, kekikli baðýrsaklardan yapýlan kokoreç,
sadece yaðlý oluþundan zararlý deðil.
Yunanistan‘ da BSE tehlikesi içerdiði
gerekçesiyle benzeri bir et yemeðinin
piyasaya sürülmesi yasaklandý. Ancak
Avrupa Birliði, Türkiye hakkýnda da ayný
hükmü verirken, en geç pop sanatçý
Mirkelam‘ ýn „Kokoreç, sensiz olmuyor”
þarkýsýndaki aþk ilanýný duyduðunda
zorlanacaðý kesin. Öte yandan Türkler, kendi saðlýðýný düþünmeden BSE
tehlikesini umursamadýðý sürece, yasaklarýn ne getireceði de önemli bir
soru.
”Brigitte” dergisinin araþtýrmasý
Kadýnlar kendine güveniyor
A
lman kadýný için
güzel ve bakýmlý
olmak 70‘ li senelerden
buyana gittikçe daha fazla
önem kazandý. Bu netice
kadýn dergisi ”Brigitte” nin
yaptýðý araþtýrmaya dayanarak gözlemlendi. Ayný sorular beraberinde düzenlenen
araþtýrma, 1978 senesinde
28 bin kadýnýn katýlýmýyla
uygulanýrken, aktüel versiyonu geçen yýl 35 bin kadýn
arasýnda düzenlendi.
Güzeller daha baþarýlý
Yapýlan
araþtýrmada
katýlanlarýn yüzde 57‘ si,
güzel ve bakýmlý olan kiþilerin iþ hayatýnda daha seviyeli yerlere geldiklerini iddia
ediyor. 1978 yýlýnda bu oran
yalnýz yüzde 30 civarýndaydý.
Bu zamanda güzel bir dýþ
görünümün özel hayatta
faydalý olabileceðini yüzde
32 düþünürken, 70‘ li yýllarda
anlarýn yüzde 14‘ ü kendine
baþkalarý için özen gösterirken, aktüel soruþturmada bu
oran yalnýz yüzde üç civarýndaydý. Günümüzde güzelliðin yaþla ilgisi olmadýðýný
vurgulayan kadýnlarýn yüzde
90‘ lýk oraný, geçmiþte
yapýlan araþtýrmanýn neticesiyle yaklaþýk eþitti.
bu oranýn yüzde 51 olduðu
dikkat çekti.
Güzellik güven veriyor
Katýlanlarýn
arasýnda
yüzde 94‘ ü güzel olmanýn
kendilerine güven ve rahatlýk verdiðini vurgularken,
ayný yanýt 24 yýl önce yalnýz
yüzde 79‘ undan alýndý. 1978
senesinde araþtýrmaya katýl-
Saðlýk güzelliðin sýrrý
Aktüel
araþtýrmada
”Görünümünüzle gerçekten
mutlu musunuz?” sorusunu
yüzde 41‘ i evet olarak cevaplarken, 70‘ li senelerde
yüzde 56‘ sýndan evet cevabý
alýnmýþtý. Katýlanlar arasýndan yüzde 85‘ i ”Güzelliðin
sýrlarýndan biri saðlýklý hayat”
tezini evet olarak cevaplandýrýrken, ”Günümüzde
güzel ve bakýmlý olmak geçmiþe nazaran daha kolay”
tezine yüzde 79‘ u evet
cevabýný verdi. Çünkü kadýn-
lar arasýnda eskisi gibi, fazla
çocuk arzusu yok.
Akýl ve cazibe
daha önemli
Günümüzde kadýnlar için
akýl ve cazibe, güzellikten
daha fazla önem taþýyor.
Güzelliðin önemi yüzde 95‘
inden
vurgulanýrken
(1978:yüzde 91), cazibenin
önemi yüzde 93‘ ünden
onaylandý (1978:yüzde 86).
yürüyüþün saðlýk için en deðerli ilaç
Time Dergisi ‘Saðlýklý olma bilimi’ baþlýklý
kapak konusunda yürüyüþün saðlýk için en
deðerli ilaç olduðunun kanýtlandýðýný yazdý.
Yürüyüþ, bakýnýz nelere
deva...
A
DAMAR
TIKANMASI:
Özellikle beyin damarlarýnýn
bir kan pýhtýsý yüzünden
týkanmasýnda yürüyüþün ne
kadar önlem olabileceði 1.5
yýl önce Harvard Týp Okulu
tarafýndan yapýlan bir araþtýrmayla netleþti. Araþtýrmaya
göre, günde 2.5 saat yürüyüþ
yapanlar, damar týkanmasý
riskini yüzde 40 azaltýyor.
KÝLO: Yaþlandýkça sadece
diyet yaparak kilolardan kurtulmak, ya da belli bir kiloda
kalmak imkansýz. Günde 30 dakikalýk bir
yürüyüþ, kilo kontrolünü elinizde tutmayý
saðlýyor. Ayrýca gün boyunca enerjik olmanýzý
saðlýyor.
ÞEKER HASTALIÐI: Ýki ayrý araþtýrma günde
30 dakikalýk bir yürüyüþün özellikle ikinci tip
þeker hastalýðýnýn geliþmesini önlediðini kanýtladý. Dahasý, diyabete meyilli kiþilerde yürüyüþün
yanýsýra egzersiz yaparak kilo vermenin, metformi adlý diyabet ilacýndan iki kat daha etkili
saðlýðýnýz
15
Dr. Med FAHRETTÝN ADSAY
Karaciðer Organý ve Fonksiyonu
de kimse tam inanmýyor. Bunun asýl
nedeni, þimdiye kadar yaða veda etme
nedenini görmemelerinde yatýyor. Batý
Avrupa‘ daki zayýf olma þartýyla
karþýlaþtýrýldýðýnda, Türkiye‘ deki güzellik ideali birkaç kilo fark atýyor. Fakirliðin
halen güncel olan Türk toplumunda,
dolgun göbek halen refahýn ve mutluluðun göstergesi. Çay ve kahveyi þekersiz içmek ise çoðunluðun aklýna bile
gelmiyor.
Doktorlar küçük bir böbrek
testi yaptýrmayý tavsiye
ediyor
merikalý saðlýk
uzmanlarý 60 yaþýn
üzerindeyseniz ve bizim
ýrktansanýz yani
aralarýnda Türklerinde bulunduðu bazý guruplarda böbrek hastalýðý riskinin yüksek
olduðunu ileri sürdü ve bu nedenle enazýndan
bir test yaptýrmanýzý önerdi. Amerikalý doktorlar
bir çok kiþinin böbrek hastasý olduðunun
farkýnda bile olmadýðýný ancak hastalýklar
ortaya ilerlemiþ olarak çýkýnca tedavi yollarý
aradýðýna iþaret ederken doktor muayenesinde
bile yapýlacak basit bir testin yararýna dikkat
çekti. Amerikan Ulusal Böbrek Vakfý tarafýndan
yapýlan açýklamalarda Doktorunuza kanýnýzdaki creatinine düzeyini belirleyecek bir test
yapmasýný istemenizi öneriyor. Bu madde
genelde idrardan geçtiði anda böbrekleriniziz
normal çalýþmadýðýna iþaret ediyormuþ. Doktordan ayrýca idrarýnýzdaki protein testi yapmasýný
istenebileceðine dikkat çekerken idrarýnýzda
protein bulunmasýnýn böbreklerinizde bir
hastalýk olduðuna iþaret ettiðini hatýrlatýyor.
[email protected] sayfa
olduðu açýkça görüldü.
KEMÝK ERÝMESÝ: Yürüyüþ sadece kaslara
deðil, kemiklere de faydalý. Araþtýrmalar, 20’li
yaþlarýndan itibaren düzenli olarak
yürüyüþ yapan ve kalsiyum zengini
yiyecekler tüketmeye dikkat eden
kadýnlarda, 70’li yaþlarda ‘osteoporoz’ riskinin yüzde 30 daha az
olduðunu gösterdi.
DEPRESYON: Evin etrafýnda bile
atacaðýnýz bir tur, moralinizin düzelmesine yardýmcý oluyor. Programlý
yürüyüþ ruh saðlýðý üzerinde mucizeler yaratabiliyor. Klinik depresyon
teþhisi konulan kiþilere yürüyüþün
bir faydasý var mý? Elde edilen yeni
bulgular, olduðunu açýkça ortaya
koydu. Antidepresan tedavisi ciddi
depresyondan kurtulmak için izlenecek doðru ve hýzlý bir yol. Ancak ilaç
tedavisinin yanýnda, her gün yapýlacak 45 dakikalýk düzenli yürüyüþler, depresyonun 10 ay
sonra tekrar etmesini, daha iyi önlüyor.
KANSER: Þaþýrtýcý ama gerçek... Baðýrsak ve
rektum kanseri riski, her gün bir saat kadar
yürüyerek büyük ölçüde azalýyor. Yürüyüþ,
atýklarýn baðýrsaklardan daha hýzlý atýlmasýna
yardýmcý oluyor. Toksik maddeler de vücudu
daha kýsa sürede terk ediyor. Böylelikle baðýrsak
hücrelerinin zehirlenmesi önleniyor.
K
araciðer sað göðüs kafesi kaburgalarýnýn altýnda, yaklaþýk
2 kg aðýrlýðýndadýr bir organdýr. Vucudun bütün kann
miktarýnýn % 25 bir dakika içinde karaciðere girip çýkmaktadýr.
Karaciðer relativ yumuþak, sað ve sol diye iki dilimden oluþur.
Karaciðerin alt tarafýnda safra kesesi bulunuyor, safrayý karaciðer üretiyor ve safra kesesinde bekletiyor, yemek esnasýnda
safrayý mideden çekip ince barsaða giren yemeðin üzerðne
dökülüp, özellikle yaðlý yemeklerin hazmini gerçekleþtiriyor. Her
insan günde 700 ila 1000 gr. Arasýnda safra üretiyor.
Vucudun hiç bir organý ciðer kadar çeþitli vazifeler üstlenmiyor. Ciðer protein, yað, þeker, vitamin için vucudun yaþamý için
çok gerekli besin maddelerini üreten yegane organdýr. Mesela
hazým ile beraber barsaklardan reserve edilen ham proteýn
karaciðere girer orada vucut için gerekli olan çeþitli protein ürünlerine dönüþtürülür. Vucuda lazým olan þekeri gerekirse yeniden
üretir, gerekirse þekeri depolar, yani glykogen e çevirir. Vucudun
çeþitli hüclerinin yapýmýnda gerekli olan kolesterin maddesini
üretir. Vucudun kullanamadýðý artýklarý dýþarý atar veya vucut
artýklarýný çok önemli ve gerekli vazifelerinden birisi ve kendisini
yenilemesi çünkü dýþarýdan veya içeriden zararlý bir hastalýða
veya zararlý maddenin istilasýna uðradýðýnda kendisini yenileme
ile meydana gelen zararý bertaraf eder.
Karaciðere zarar veren nedenler:
Çaðýmýzda, özellikle endüstri ülkelerinde fazla alkol içilmesi
ve baðýmlýlarýnýn artmasý karaciðerde baþlangýçta iltihaplanma,
büyüme, yaðlanma ve en son karaciðer sirozu oluþur. Karaciðer
de siroz oluþmasý organýn büyük bir bölümünün tahrip olmasý
ve ciðerin kendisi yeniliyememesi sonunda yukarda adý geçen
karaciðer vazifelerinin yapýlmamasýna, organ yetmezliðine hatta
ölüme kadar insaný götürebilir. Karaciðere zarar veren önemli bir
neden de Hepatitis A+B+C+D ve E viruslarýnýn musallat olmasý
ve karaciðerde tahribatlar meydana getirmesidir.
Sayý 11
Mart 2002
EREN’E VERÝLEN SÖZ
G
ünlerden Pazar. Eren
bu gününü , arkadaþlarýyla birlikte bisiklet turu
yapmak için
planlamýþtý.
Erenin bisikleti bozuktu.
Babasý bisikleti tamir edeceðine söz vermiþti.
Bahçedeki musluðun
bozulduðunu gören
Erenin babasý, önce
musluðu
tamir
etmenin
daha
önemli olduðunu
düþündü. Ancak
Eren bunun önemini bilmiyordu.
Babasýnýn
kendisini önemsemediðini düþünüyor ve
kendi kendine kýzýp
duruyordu. Babasý için
önce bisikletin tamirinin
önemli olmasý gerektiðini
düþünüyordu. Çünkü babasý,
Erene söz vermiþti. Babasýnýn
sözünü
tutmadýðýný
düþünüyor çok üzülüyordu.
Kýsa bir süre sonra Erenin
arkadaþlarý bisikletleriyle geldiler. Ancak arkadaþlarýna,
onlarla bisiklet süremeyeceðini söyledi. Eren o gün
evde kalacaðý için çok
üzülüyordu.Bunu fark eden
ÇOCUK
www.dem-ajans.de
annesi Erenin arkadaþlarýyla
birlikte bahçede piknik yapabileceklerini söyledi. Eren buna
çok sevindi ve annesine arkadaþlarý
için biraz kura-
biye,
patates
salatasý, tost ve özelikle Portakal suyu getirmesini istemiþti. Annesi neden Portakal
suyunu istediðini sorduðunda
; Portakal suyunun çok saðlýklý
olduðunu bildiði için istediðini
söyledi. Ayrýca ,Eren annesine
piknik için yardým edeceðine
söz verdi. Ancak Eren bahçeye
gidip arkadaþlarýna haberi
vermek istedi. Bu arada
ÖRÜMCEÐÝN
HÝKAYESÝ
Z
eka Tarýçasý Athena, insanlarýn yaptýðý bütün sanatlarýn ve iþlerin bilhassa kadýn parmaklarýnýn yaptýðý ince
nakýþlarýn, iþlemelerin, örmelerin koruyucusu idi. Tanrýlarýn kraliçesi Hera’nýn gelinliðini nazik elleriyle o hazýrlamýþtý. Bu gibi
iþlerde çok ileri giden Yunan kadýnlarý, sanatlarýný Athena’yý çalýþýrken görerek öðrendiklerini ve onun öðütlerini dinlediklerini
söyleyerek övünürlerdi. Fakat iyi kalpli ve
barýþçý Athena’nýn kýzarak kalp kýrdýðý ve intikam aldýðý da olurdu. Derler ki Lydia’lý güzel
bir kýz olan Arakne gergef iþlemekte, oya
yapmakta o kadar çok ileri gitmiþti ki,arada
sýrada Zeus’un güzel kýzlarý Nympha perileri bile ormandan, su baþlarýndan ayrýlarak onun sanatýný seyre gelirlerdi. Bir gün bu
periler ona „Bu kadar güzel sanatý, bu kadar
hoþ gergef iþlemeyi sana zeka Tanrýçasý mý
öðretti?“ diye sordular. O ise „Athena kim de
benimle boy ölçüþebilir, ben bu iþte herkesi
hatta Athena’yý bile geride býrakýrým“ dedi.
Athena bütün bunlarý iþitmiþti. Ýhtiyar
bir kadýn þekline girerek Arakne’nin yanýna
geldi. Bitkin ve yorgun vücudunu bir bastona
dayamýþ olduðu halde, bembeyaz saçlarýný
göstererek: - Kýzým, dedi, ihtiyarlýk insana
yalnýz keder ve üzüntü getirmez, tecrübe de
getirir. Öðütlerimi yabana atma, evet sen
sanatýnda çok ileri gitmiþ, muvaffak olmuþ
bir kýzsýn. Sen herkesi fani kadýnlarý, kýzlarý
geçebilirsin, fakat bir Tanrýçanýn kudreti her
þeyin üstündedir. Kendini o kadar büyük
görme.
- Ben gurura kapýlmýyorum, kendimi
büyük görmüyorum, ben hakikati söylüy-
arkadaþlarýndan biri bisikletten düþmüþtü. Eren annesinden önce arkadaþýna yardým
etmesi gerektiðini düþündü.
Arkadaþý ayaðýný incitmiþti.
Babasýnýn yardýmýyla arkadaþýna ilk yardýmý yaptýlar.Bu
arada Erenin annesi piknik
için her þeyin hazýr olduðunu
piknik yapabileceklerini söyledi. Eren annesinden özür
diledi, çünkü Eren annesine
yardim edeceðine dair söz
vermiþti. Ancak annesi
üzülmemesi gerektiðini
bazen insanlar daha
önemli
bir
olay
olduðunda önce acil
olaný yapmak gerektiðini söyledi. Örneðin
baban
su boþuna
akmasýn diye önce musluðun tamir edilmesi gerektiðini düþündü ve sen
arkadaþýnýn yardýma ihtiyacý
olduðunu düþünerek, ona
yardým etmek istedin. Çünkü
o daha acildi. Bu þekilde bazý
zamanlarda söz versek bile
acil durumlar olduðunda
verdiðin sözü insan yapamayabilir. Eren de babasýnýn
niçin bisikleti deðil de musluðu önce tamir etmek istediðini anladý ve beraber güle
oynaya piknik yaptýlar. Eren
hem çok eðlenmiþ hem de
önemli bir þey öðrenmiþti.
orum. Ýsterse Athena gelsin, ben onunla da
müsabakaya girerim, dedi.
- Ýþte o geldi, diyerek zeka Ýlahesi, ihtiyar
kadýn þeklinden çýktý. Kendi ilahi kýlýðýna girdi.
Bunun üzerine ikisi de yan yana oturarak
gergef iþlemeye baþladýlar. Birbirini yenme
arzusu, her ikisine de yorgunluðunu unutturdu.
Athena gergefte Olympos Daðý’ný ve
Tanrýlarý iþledi. Maðrur Lydia’lý güzel Tanrýlarýn aþk maceralarýndan sahneler iþliyordu. Ýki iþleme
bitince
Athena,
Arakne’nin el iþinde
hiçbir kusur bulamadý. Onun el iþi
kusursuz iþlenmiþti.
Buna
büsbütün
kýzdý
ve
onu
kýskandý. Kýzýn iþlediði parçayý eline
aldý,
buruþturdu,
yýrttý attý. Bu hareketten çok müteessir
olan Arakne, kendini
asmak istedi. Fakat
Athena ona acýdý,
talihini
deðiþtirdi.
Sen ölmeyeceksin,
yaþayacaksýn, fakat
benimle
boy
ölçüþtüðün
için
hayatýn her zaman
að üstünde asýlý
olarak geçecektir,
dedi ve onu örümcek yaptý. Evlerimizin
köþelerinde
gördüðümüz mahcup
ve sessiz örümceðin
güzel
bir
kýz
olduðunu düþünmek, ne kadar kalbe
[email protected] sayfa
Hazýrlayan: Döne Köylüce
önce 3,
sonra 4 gün
ve öyle bir
þimþek çaktý
ki bizim sevgili
horoz 4 sefer
ayný yumurtayý
yumurtladý.
Öpücük,
Annen.
FIKRA/ Bir doðu- Frislandlý annenin, oðluna mektubu
Sevgili Ahmet!
en bu Mektubu yavaþ yazacaðým,
çünkü hýzlý okumayý bilmediðini biliyorum.
Bu Mektubu hayatta olduðumu bilmen
için yazýyorum.
Eve bir gün gelirsen, evimizi tanýyamazsýn, çünkü biz taþýndýk.
Bu yeni evin içinde Çamaþýr makinemiz
bile var. 14 tane gömlek içine koydum, ama
B
onlarý bir daha hiç göremedim.
Baban yeni bir iþ buldu. Mezarlýðýn
çimenliðini biçiyor.
Senin Ablanýn dün bir bebeði oldu. Ama
oðlan yada kýz olduðunu bilmediðimiz için
sana Dayý yada Teyze olduðunu söyleyemeyiz.
Perþembe günü depreme karþý aþý
olduk.
Gecen haftada 7 sefer yaðmur yaðdý,
Not: Bu mektubun içine para koymak istedim, ama mektubu kapatmýþtým.
Sevgili Çocuklar yaþadýðýmýz Dünyayý beraber biraz tanýyalým
Dünyamýz 4,5 Milyar
yaþýnda.
Dünya 510 065 600
km2 büyüklüktedir. 71% i
sularla kaplý . 71% ´ýn 2,5%
kýsmý buzlarla kaplýdýr .
Dünyamýz
kendi
etrafýndaki dönüþünü 24
saat
içinde
tamamlar.Bunun için bir
gün 24 Saat týr.
Dünyanýn hem kendi
hem Güneþin etrafýnda
dönmesinden gece ve
gündüz oluþur.
400 Milyon yýl önce
dünya 22 saat içinde bir
sefer dönüyordu. Yalnýz
hýzý deðil görünüþü de
deðiþti: 200 Milyon yýl
önce bütün þimdiki kýtalar yoktu. Hepsi bir
kýtadan oluþuyordu. Bu
kýtanýn ismi Pangäay idi.
Kýtalar 100 Milyon yýl
önce ayrýlmaya baþladýlar, 50 Milyon yýl önce
Dünyada büyük bir fark
görünüyordu. Tek olan
Kýta, bugün 6 tane ayrý
kýtaya ayrýldý. Bu kýtalar:
Avrupa, Asya, Afrika,
Avustralya Amerika ve
Antarktika.
dokunur. Dikkat edilirse o, çirkinliðini bize
göstermemek için bakýmsýz ve kuytu yerleri
arar. Titiz kadýnlar onun düþmanýdýr. Belki
onlar da onun için ona düþman kesilmiþlerdir. Zavallý, zaten talihsizdir, güzel bir
kýzken biçimsiz bir böcek olmuþtur. Ona
dokunmayýnýz, hiç olmazsa gergefini iþleyerek avunsun, üzüntüsünü unutsun. kýssaden hisse:asla ve asla karþýnýzdakini hor
görmeyiniz ve unutmayýnýz!iyi veya kötü herkesin bir hikayesi vardýr!önce dinleyelim!!
Dönerproduktion Fleischgroßhandels GmbH
Yaprak, Kýyma, Tavuk, Hindi Döner Çeþitleri
Markamýzýn garantisi
Uygun fiyat, hýzlý servis ve aranan kalite
Mercan Döner‘de
Kalitenin adý
Lezzetin tadý
Güvenin adý
MERCAN DÖNER
16
Donnerstraße 21
44319 Dortmund-Asseln
Tel: 0231 217 45 48
Fax: 0231 217 45 47
Mobil: 0179 13 74 767
0179 29 66 768
Britney film çevirmeye karar
verdi
F
ilm yapýmcýlarýnýn müzik
alanýnda isim
yapan sanatçýlarýn
adlarýný ve ünlerini
kullanarak para
kazanmak için bu
þarkýcýlara film çevirtmeleri geleneðine bir yenisi
katýldý. Þarkýcý Britney Spears, yeni çevrilecek
olan Austin Power 2 adlý filmde baþarý kazanacaðýndan emin olduðunu söylüyor. 20 yaþýndaki sanatçý için eleþtirmenler ne kadýn ne genç
kýz, genelde bu durumda olan sanatçýlar ilk
filmlerinden sonra film dünyasý ile iliþkilerini
ancak reklam filmlerinde görünerek sürdürürler
þeklinde konuþuyor.
Britney Spears, gözünü
Prens
Williams‘a
dikti
A
merikalý þarkýcý
Britney Spears,
Ýngiltere’de Presn
Williams’a email ile mektup yazýp kendisini
akþam yemeðe çýkarmasý için davet etti. Bir
Ýngliz programýna katýlan 20 yaþýndaki Spears,
burda 19 yaþýndaki Prensle oldukça yakýn arkadaþ olduðunu ancak davetini kabul etmediðini
itiraf etti. Amerikalý þarkýcý hiçbir zaman gerçekten karþý karþýya gelmediklerini ve sanal
alemde aþk yaþadoýklarý yolundaki söylentilerinde doðru olmadýðýný söyledi.
Yazar Stephen King
emekli oluyor
A
merikalý ünlü yazar
Stephen King yazacaðý bir kaç þeyden
sonra emekli olmaya karar verdiðini açýkladý.
Yazarýn emekli olmaya hazýrlandýðý yolunda yýllardýr ortaya atýlan iddialarda böylece doðrulanmýþ oldu. Yazarýn hazýrladýðý son eseri ABC
televizyonunda bir korku serisi olarak yayýnlanan Rose Red. Bu arada hazýrlanan yazarýn bir
iki kitabý ise kitapçýlara gelmeye baþladý.
Dumas’ýn hikayeleri perdeyi
kapladý
A
lexandre
Dumas’ýn
eserlerinden
kaynaklanan ve
sinemaya
aktarýlan Üç silahþörleri ile Kont Monte Cristo
ve Demir Maskeli adam filmlerinin giþelerde iyi
hasýlat yapmasý filmcileri bu kez yazarýn baþka
eserlerininde sinemaya aktarýlmasý yönünde
cesaretlendirdi. Daha önce Holywodd tarafýndan film yapýlan Dumas eserleri yeniden
zamanýmýzýn teknoýlojilerinden yararlanarak
filme çevrilmeye çalýþýlýyor.
Þarkýcý James Brown seks
tacizi davasýnda ifade verdi
A
merikalý þarkýcý
James Brown,
hakkýnda açýlan
taciz davasýyla ilgili
bir duruþma
sýrasýnda mahkeme jürisine yanýnda çalýþan kadýna elini sürmediðini ve kendisinin dini bütün kiliseye sürekli
giden bir hýristiyan olduðunu söyledi. Davacý
36 yaþýndaki Lisa Agbalaya yýllarca Brown’ýn
yanýnda çalýþtýðýný ve sanatçýnýn kendisine istemeden ve zorla seksi konuþmalar yapma elle
tacizde bulunma durumlarý yarattýðýný ileri sürerek tazminat davasý açmýþtý. Genelde kilise
müziði yapmasýyla tanýnan 68 yaþýndaki
Brown’dan 3 çocuk annesi Agbalaya 1 milyon
dolar tazminat istiyor.
Cruise, Hanks ve Roberts
en fazla giþe hasýlatý yapan
sanatçýlar
Y
MAGAZÝN
www.dem-ajans.de
eni bir araþtýrma
film artistleri
arasýnda Tom
Cruise, Tom Hanks
ve Julia Roberts’ýn
oynadýðý filmlerin
genelde en yüksek
giþe hasýlatýný yaptýðýný ortaya koydu. 130 kadar sanatçý arasýnda
yapýlan „Star Power 2002 Survey“ adlý araþtýrmada bu iç sanatçý 100 üzerinden yüz alýrken
bunlarý takip eden sýrada en üstteki 10 sanatçý
arasýnda Mel Gibson, Jim Carey. George Clooney, Russell Crowe, Harrison Ford ve Bruce
Willis ile Brat Pitt bulunuyor.
kýz kulesi...
S
kadýnýn hayatýna müdahale etmek
istiyor. Bir erkekle birlikte olmayý ayýp
sayýyor. Annesini bir baþka erkekle
gören küçük çocuðun da kirleneceðini düþünüyor. Ona göre ve de
toplumun büyük bir kesimine göre
boþanmýþ çocuklu kadýnlarýn ölene
kadar asla baþka bir erkekle birlikte
olmamalarý gerekiyor. Belki evlenmeleri koþuluyla buna izin verebilirler- Gencecik kadýnlar bir daha
cinselliði, aþký, sevgiyi tatmadan
ölüp gitmeli. Erkeklerin koyduðu
namus kurallý adýna. Yalnýz yaþayan bir kadýn
hayattý daha farklý bir boyuttaki bir mücadele
ile sürdürmesi gerekiyor.
Çocuk annesini ayýplamýyor, ve kötü bir
þey yapmadýðýný biliyor. Kendi hayatýný bir
tarafa koyup artýk tamamen çocuðu için
yaþamak daha mi doðru? Peki ama Kadýnýn
hayatý hiç mi önemli deðil? Kadýn artýk onun
doðrularýna göre mi yaþamalý?
Onun doðrularý ne? Kadýnýn doðrularý
hangisi?
Kýz olduðu için üzüntü duyan, oðlan
çocuðuna verdiklerini ondan esirgeyen, okumasý adam olmasý için çaba harcamayan
erkekleri bir tabu olarak gösteren, seven
ama sevgi gösterisini erkekliðine yedirmeyen,
her istediðini yapan, cefakar anneye hiç
ZELÝHA
Erkeklerin
koyduðu
namus
kurallý adýna...
evgili Dem Gazetesi okurlarý,
Sizlere ilk yazýmda aslýnda çokça
yaþanan, fakat üzerinde hiçte açýk konuþulmayan, çok sayýda kadýnýn çýkmaza sürükleyen bir sorunla baþlamak istiyorum.
Kösemde yazdýklarým ile sorularýnýzý sizinle
paylaþmak istiyorum.
Çok sayýda insanin yaþadýðý
fakat
toplumda sözü edilirken açýkça söz edilmediði boþanma veya ayrýlma sonrasý kadýný
anlatmak istiyorum. Uzun yýllar süren bir
evlilik bitmiþ birde ortak çocuk var. Ayrýlýk
savaþý, Psikologlar, mahkemeler, yýpratan
sinir harbi yýllarca sürmektedir. Ayrýldýðý eþinden nefret edebilir ama bir baba çocuðunu
görmeden nasýl yasayabilir?
Üstelik çocuðunu bahane ederek ayrýldýðý
[email protected] sayfa
bir hak tanýmayan, bu
hakki kendinde gören,
kimsenin öðretmediklerini
kendi kendine öðrenebilmek için çýrpýnmasýný
saðlayan, ayrýldý diye yýllardýr hala o gururundan
dolayý baðrýna evladým
diye basmayan babalar..
Bir
düzen
kurmuþ,
deliler gibi savaþmýþ çýlgýnlar gibi çalýþmýþ. Çok
ama çok zor elde etmiþ
pek çok þeyi . aylarca
uðraþmýþ yaptýðý bir
resmin yýrtýlmasý gibi kurduðu binanýn çökmesi
gibi, büyüttüðü çiçeðin
susuzluluktan kurumasý
gibi, eline bir silgi alýp silemez ki her þeyi, silemez.
Yazýk olmaz mý emeklerine, yazýk olmaz mý
Kadýna?
Zorluklarý birer birer
aþarak, kendi ayaklarý
üzerinde durmak, kendi
küçük ayaklarý üstünde,
tek baþýna ama kendine
saygýlý.
S
arýþýn, mavi gözlü, aptal“
Almanya‘ da en yaygýn
olan kliþe. Ýnsan cildinin ve
saçýnýn, cins ve genetik açýdan
tipik yanlarýný yýllardýr araþtýran
Alman bilimadamý Profesör
Hans W. Jürgen, buna benzer
kliþelerin
yok
olmasýnýn
mümkün olmadýðý görüþünde.
Kiel’ deki Christian Albrecht Üniversitesi’ nde sarýþýnlarý farklý
yönlerden “inceleten” antropolog, sarýþýnlarýn sayýsýnýn
azaldýðýnýn
tartýþmasýz
olduðunu söylüyor.
Esmerlerin genleri
aðýr basýyor
Gerçekten de, pigmentleri az
olan beyaz tenli ve beyaz ciltli
insanlarýn oran olarak git gide
azaldýðý konusunda uzmanlar
hemfikir. Bu kýtlýðýn sebebiyse,
Kuzey Avrupa’ ya göç eden
esmer insanlarýn sarýþýnlara
yeni renk katmýþ olmasý.
Genelde biri sarýþýn, biri esmer
bilimadamý tahmin edediðinden bir yanýt vermeyi cesaret
edemiyor. Bilinen ise, sarýþýnlarýn sarýþýný tercih ettiði, esmerlerin de esmeri beðendiði. Bu
fenomen sadece pigmentler
konusunda geçerli deðil. Uzun
boylu insanlarýn genelde uzun
boylu eþ seçtiðine dikkat çekilirken, þiþmanlarýn da vücut ölçüleri kendi orantýlarýna benzer
olanlardan hoþlandýðý göze
çarpýyor.
olan çiftlerden esmer olanýn saç
tonu çocuða miras kalmasýndan kaynaklanýyor bu etkili
katký. Ancak saç tonunu belirleyen genlerin sayýsý sadece
bir tane deðil, altý veya sekiz
olduðundan, ikisi de koyu saçlý
olan bir çiftin çocuðu açýk renkli
doðmasý, ender de olsa, ihtimallerin arasýnda.
Davul da dengi dengine
Sarýþýnlarýn nesli ne zaman
tükeneceði sorusuna ise, hiçbir
Reklamlarda sarýþýnlar
ön planda
Bu arada, ister doðuþtan
ister boyalý olsunlar, reklamlardaki sarýþýnlarýn da kolay kolay
kaybolmayacaðýna da kesin
gözüyler bakýlýyor. Bu konuda
yirmi yýl önce Kiel üniversitesinde doktora tezini yazan
Renate Wängler, deterjan gibi
her tür temizlik ürünün sarýþýnlar tarafýndan tanýtýldýðýný ortaya
çýkardý. Altý yýl önce tekrarlanan
17
Merhaba
Bundan böyle bu köþemde sizin
sorularýnýza ve sorunlarýnýza
cevap vermeye çalýþlacaðým.
„Yaþadýklarýmdan öðrediklerim“
diye izah ettiðim bilgilerimi sizinle
paylaþmaktan mutluluk duyacaðým.
Bana sorunlarýnýzý ve sorunlarýnýzý mektup veya e-mail ile
iletebilirsiniz.
Adress: Hack str.3 70190 Stuttgart
E-Mail: [email protected]
Sarýþýnýn adý, esmerin tadý
Kliþeler varlýðýný koruyor
AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK FALINIZ AYLIK
Sayý 11
Mart 2002
Winona hýrsýzlýkla suçlanýyor
Sabýka dosyasý kabarýk
H
bu araþtýrma, kliþenin geçerliðini kaybetmediðini gösterdi.
Diðer yandan çikolata reklamlarýnda siyah çocuklarýn oynatýlmasý artýk demode.
Sarýþýnlar hakkýndaki
gerçekler
Fakat Profesör Jürgens’ e
göre, “sarýþýn bomba” imajý kýsa
zamanda mazide kalacak.
Esmerlerle
kýyaslandýðýnda
doðuþtan daha soðuk, vücut
hatlarý daha düz ve göðüsleri
daha küçük olduðundan.
Günümüzdeki boyalý saçlý ve
silikonlu “sahte sarýþýnlar”
hafýzalardaki tipik sarýþýn kategorisine, dolayýsýyla “sarýþýn
bomba” hayaline uymuyor.
Bazý olaylar duygularýnýzý harekete geçirecek. Biraz huzursuz ve
heyecanlý bir tutum içine girebilirsiniz. Fakat, isteðiniz ve moraliniz
yüksek olduðu için duygularýnýzý
denetlemeniz mümkün olabilir.
Bu hal kýsa sürecek.
Sonra alacaðýnýz bir haber sizi
yerinizden
hoplatabilir.
Duygularýnýzý ve düþüncelerinizi
denetlemenizin zor olacaðý bir
gün. Büyük istekler içinde bulunuyor ancak, kendinizi çok fazla zorluyorsunuz. Kararlý olmalýsýnýz.
Kendinizi güçlü ve keyifli hissettiðiniz bir ay. Alacaðýnýz bir davet
keyfinizi yerine getirecek. Yakýnlarýnýzla aranýzdaki iliþkiler yeni
boyutlar kazanabilir. Kararlarýnýzý
yeniden gözden geçireceksiniz.
Alacaðýnýz bir haberle heyecanlanacaksýnýz. Olaylarýn hýzlý
geliþmesi sizi çok memnun
edecek. Ýsteklerinizin fazlalaþtýðý
bir dönemde bulunuyorsunuz.
Ancak, bazý geliþmeler kararsýzlýk duymanýza neden olabilir.
Büyük istekler ve çok büyük
beklentiler içine gireceðiniz bir
dönemde bulunuyorsunuz. Biraz
sabýrsýz ve kararsýz bir tavýr içine
girmeniz mümkün. Birden fazla
konuyla ilgilenebilir, bunun sonucunda hayli daðýlabilirsiniz.
Çalýþmalarýnýzla
ilgili
bazý
karýþýklýklar çýkabilir. Fikirlerinizi
ifade ederken tedbirli davranmalý,
aklýnýzdan geçenleri pat diye
söylemeyin. Çok daha olumlu ve
anlayýþlý davranabileceðiniz bir
döneme giriyorsunuz.
Daha yumuþak ve sakin
olacaksýnýz. Hýzla meydana
gelen geliþmeler hem þaþýrtýcý
hem de ilham verici olacak. Yeni
istekler içine girebilir, olumlu ve
kararlý davranmayý baþarabilirsiniz. Ýsteklerinizle karþýlaþacaksýnýz.
Bazý olaylar yüzünden duygusal
gerilim içine girmeniz mümkün.
Fakat, bu durum çabuk geçecek.
Arkadaþlarýnýzýn sýcak ilgisi sizi
rahatlatacak ve kendinizi daha
iyi hissetmenize neden olacak.
Moralinizi yükseltin.
Biraz daha sakin olmalý, geriliminizi yansýtmamalýsýnýz. Aslýnda
son derece anlayýþlý ve olumlu
bir tutum içine gireceðiniz bir
dönemde bulunuyorsunuz. Fýrsatlarý zamanýnda deðerlendirebilirsiniz.
Kararsýzlýk
duyabilirsiniz.
Karar vermeniz biraz zor olabilir.
Ancak, içinizden yükselen isteklerin gücü sizi harekete geçirebilir.
Geleceðe yönelik beklentileriniz
artýyor. Seyahate çýkmayý isteyebilir, yeni insanlar ve farklý kiþilerle tanýþabilirsiniz.
Kafanýzýn karýþýklýðý devam ediyor.
Olaylarý çok fazla kritik edebilir,
titiz ve detaycý tutumunuzla yakýnlarýnýzý zorlayabilirsiniz. Yanlýþ
anlamalar yüzünden sýkýntý duymanýz mümkün. Fakat, kendinizi
bu ay daha iyi hissedeceksiniz.
Alacaðýnýz bir haber sizi heyecanlandýracak. Beklentilerinizin
peþinden dolu dizgin koþabilirsiniz. Çok hoþ organizasyonlarýn
içinde bulunabilir, baþarýlý olabileceðiniz giriþimlerde bulunabilirsiniz.
ollywood‘ da ün yapan
aktris Winona Ryder, Los
Angeles‘ de hakim karþýsýna çýkacak. Ünlü aktrisin suç dosyasýnda
sahte reçete kullanmak, hýrsýzlýk,
devlete ve özel þahýsa zarar vermek
gibi suç unsurlarý bulunuyor. ABD
medyasýnýn verdiði bilgilere göre,
kefaleten serbest dolaþan Ryder, 8
Þubat tarihinde hakim karþýsýna çýkacak. Ünlü aktris
geçen yýl bir dükkanda hýrsýlýk yaparken yakalanmýþ ve mahkemece ifadesi alýnmýþtý.
Sevimli ve Sakin
Aktrisin avukatý Mark Geragos, olayýn bir yanlýþ
anlaþýlma olduðunu ve araþtýrmalardan sonra gerçeðin ortaya çýkacaðýný belirtti. Medya kuruluþlarý
ise, Ryder‘ in yeni bir rol için deneme yaptýðýný bildiriyor. Ancak bir polis sözcüsü, aktrisin hýrsýzlýk
sýrasýnda çaldýklarýný büyük bir çantaya koyduðunu
açýklýyor. Tutuklama anýnda Ryder‘ in sakin ve polise
uyumlu davrandýðý söyleniyor.
Süs eþyasý ile elbise çalmýþ
Ryder 12 Aralýk günü “Seaks Fifth Avenue” maðazasýnda yakalanmýþ ve çantasýnda 4800 dolar
deðerinde elbise ve süs eþyasý bulunmuþtu. Ryder‘
in çantasýnda ayrýca aðrý kesici bir ilaç için sahte
reçete ele geçmiþti.
Ryder 1994‘ de ünlendi
Ryder 1994 ve 95 yýllarýnda çevirdiði “Reality
Bites” ve “Little Women” filmleriyle büyük ün kazanmýþtý. „Betty‘ nin ablasý“ filmi için ise hatta Oscar
ödülüne aday gösterilimiþti. Winona Ryder uzun
zamandýr depresyon içinde olduðundan, birçok
tedavi görmüþtü. Son Filmi “Secret and the Planting” i ise yarýda býrakmýþ ve bu yüzden yerine Kate
Winslet getirilmiþti.
Tarkan’ dan ilginç açýklamalar
„Babam beni hiç öpmedi“
Ü
nlü þarkýcý „Vizyon“ adlý dergiyle yaptýðý
bir söyleþide çocukluk yýllarýnýn pek mutlu
geçmediðini söyledi. Tarkan „babamý pek çok
göremiyordum. Almanya’ da yaþýyorduk. Annem
ve babam iþçiydi. Biz
altý kardeþdik, üçü
erkek ve üçü kýz“ diyerek babasýnýn çok sert
davrandýðýný anlattý.
Babasý içkiciymiþ
Bir kaç yýl önce
vefaat eden babasýyla
ilgili pek mutlu anýlarý
yok. Tarkan, babasýnýn
çok içki kullandýðýný ve
bundan dolayý çok zor
günler geçirdiðini açýkladý. Babasýndan hiçbir sýcak yaklaþým görmeyen
Tarkan „babam bana hiç sarýlýp beni öpmedi“
diyerek üzücü bir çocukluk döneminin anýlarýný
anlattý. 1972 yýlýnda Almanya’ da Rheinland-Pfalz
eyaletinin Alzey kentinde doðan ve çocukluk yýllarýný burada geçiren ünlü yýldýz, 15 yaþýnda ailesiyle Türkiye’ ye geri dönüp klasik müzik üzerinde
staj gördü.
Hayranlarýyla yine birarada
Dünya starý olma yolunda ilerleyen ünlü þarkýcý Pepsi’ yle gerçekleþtirdiði reklam projelerinden sonra sýra yeniden müziðe geldi. Heyencanla
beklenen yeni albümünün kýsa bir süre içinde çýkmasý umut edilen Tarkan uzun bir süre yurtdýþýnda
yaþamasýndan sonra mart ayýnda Türkiye’ ye dönmüþtü.
Sayý 11
Mart 2002
Utandýran tablo
Bu bataklýk kurumalý
Güngör Mengi
Sabah; 15 .02.2002
T
ürkiye’de rüþvet ve yolsuzluk
araþtýrmasýnýn soruna iþ dünyasýnýn penceresinden bakan ikinci
ayaðý sonuçlandý.
Çýkan tablo hiç iç açýcý deðil.
Yozlaþma, eski Doðu Bloku ülkelerinden daha derin ve yaygýn hale
gelmiþ!
TESEV’in öncülüðünde gerçekleþtirilen ve Dünya Bankasý’nýn da desteklediði araþtýrmanýn sonuçlarý bugün
Cumhurbaþkaný Sezer, iki Devlet
Bakaný Derviþ ve Keçeciler ile Dünya
Bankasý Baþkan Yardýmcýsý Johannes
Linn’in de katýlacaklarý bir toplantýda
kamuoyuna açýklanacak.
Araþtýrmayý yürüten akademisyenler, iki gün önce, bir grup medya temsilcisine, çalýþma ile ilgili bir sunuþ
yaptýlar.
Araþtýrmanýn birinci ayaðý, yolsuzluk ve rüþvet konusunda halkýn nabzýný tutmuþtu. Bu defaki iþ dünyasýnýn
bakýþýný saptýyor.
Çalýþma, bürokrasi kanadýna
yönelik araþtýrma ile tamamlanacak.
Týrmanan yozlaþma
“Ýþ Dünyasý Gözünde Türkiye’de
Yozlaþma“ 1250 þirketi içine alan kapsamlý bir anketle ve 35 üst düzey
yönetici ile yapýlan görüþmelerle
araþtýrýldý.
Zehirli ürünleri rüþvet ve yolsuzluk
olan ahlâki yozlaþma, Türkiye’nin en
önemli ikinci sorunu olarak ortaya
çýktý.
Birinci sýrada enflasyon, üçüncü
sýrada iþsizlik yer alýyor.
Burada önemli nokta ºu:
Yozlaþmanýn iþ dünyasýnda yarattýðý býktýrýcý etkisi sürekli artýyor. Rüþvet
ve yolsuzluk, ülkenin en önemli sorunlar listesinde on yýl içinde 8’inci sýradan 2’nci sýraya yükseldi.
Ýþ dünyasýnýn hedef gösterdiði
kurumlar, birinci araþtýrmada halkýn
iþaret ettiði kurumlarla neredeyse bire
bir buluþuyor:
Gümrük, trafik polisi, tapu daireleri,
MEDYA
www.dem-ajans.de
belediyeler, polis, vergi daireleri, tapu,
kamu hastaneleri, mahkemeler (icra
dahil), elektrik hizmetleri..
„2 yýlda, iþinizin düþtüðü kurumlara kural dýþý ödeme yaptýnýz mý?“
Bu soruya „evet“ diyenlerin oranlarý, rüþvetin ürküntü verecek bir yaygýnlýða ulaþmýþ olduðunu gösteriyor.
Ýþte þirketlerin yüzde kaçý nereye rüþvet
vermiþ:
Rüþvetin adresi ve tarifesi..
Trafik Polisi’ne yüzde 53, Gümrük’e
yüzde 49, Tapu’ya yüzde 38, Polis’e
yüzde 33, belediyelere yüzde 23,
devlet hastanelerine yüzde 16, vergi
dairelerine yüzde 16, elektrik hizmetlerine yüzde 14, mahkemelere yüzde
11..
Verenlerin yüzde kaçý rüþveti „istendiði için“, yüzde kaçý „istenmeden“
ödemiþ?
Bu oranlar sýrasýyla Trafik Polisi’nde
yüzde 55-35, Polis’te yüzde 62-34,
elektrik hizmetlerinde yüzde 59-33,
vergi dairelerinde yüzde 56-30, belediyelerde yüzde 55-32, Gümrük’te
yüzde 53-24, devlet hastanelerinde
yüzde 52-41 olarak daðýlýyor.
Son iki yýl iþ dünyasýnda her 100
kiþiden 46’sý, sözü geçen kurumlardan en az birine kural dýþý bir ödemede bulunmuþ.
Peki rüþvetin kurumlara göre
ortalama miktarlarý ne? Bu soruya
verilen cevaplar bir „rüþvet tarifesi“
çýkarýyor.
Ýþte rüþvetin tarifesi:
Gümrük 1 milyar 420 milyon,
Belediyeler 855 milyon,
Mahkemeler 783 milyon,
Vergi daireleri 308 milyon,
Trafik Polisi 187 milyon,
Tapu daireleri 183 milyon,
Elektrik iºleri 140 milyon,
Devlet ve sigorta hastaneleri 140
milyon lira..
Araþtýrmayý yapanlar, ortalamanýn
son iki yýlý baz aldýðýndan yola çýkarak
rüþvet tarifesini güncelleþtirmek için
yukardaki rakamlarý iki ile çarpmak
gerektiðini söylüyorlar.
Partilere peþin ödenen rüþvet
Ýþ dünyasýnýn parasal yardým
konusunda siyasi partilerle olan iliþkisi
ne durumda?
Þirketlerin yüzde 6’sý bir partiye,
yüzde 7’si partiye yakýn bir derneðe,
yüzde 15’i bir belediye vakfýna baðýþ
yaptýklarýný bildiriyor.
Þüphesiz bu yardýmlar, þirketlerin
kamuda bitecek iþlerinde parti etkisiyle
elde edilecek avantajlarý hedef alýyor.
Bir anlamda rüþvetin peþin ödenmesi..
Büyük firmalar rüþveti bu þekilde,
küçükler ise “perakende” ödüyor.
Araþtýrmacýlar, deþifre olma korkusuyla bazý firmalarýn gerçeði
gizlemiþ olabileceðini, oranlarýn muhtemelen daha yüksek seviyede seyredebileceðini düþünüyorlar.
Çalýþmada, þirketlerin dörtte birinin
kamu ihalelerine katýldýklarý ortaya
çýktý. Ýhale kazanan þirketlerin yüzde
55’i “rüþvet yok” derken, yüzde 36’sý
“var” diyor.
Ýhale kazanamayan þirketlerde
“rüþvet dönüyor” diyenlerin oraný
yüzde 48’e çýkýyor.
Ýþ dünyasýnýn bankalarla kredi iliþkilerine gelince..
Kredi verirken kamu bankalarýnýn
yanlý davrandýklarýný düþünenler
yüzde 52’ye dayanýrken, özel bankalarýn eþitsiz davrandýklarýný söyleyenler yüzde 27’ye iniyor.
Temizlik için büyük ittifak
Rüþvet ve yolsuzlukla mücadele
Türkiye’nin acil gündemine girmiþtir
artýk.
Çünkü bu ahlâki çürüme, yalnýz
kamu düzenini bozmuyor, kaynaklarýn
adaletsiz daðýlmasýna ve kanunsuz
ödeme yapanlarýn haksýz olarak rekabet üstünlüðü kazanmasýna sebep
oluyor.
Böyle bir moralle, temiz ve güvenli
bir devlet-toplum iliºkisi, toplumsal
barýþ, istikrarlý, dýþa açýlan bir ekonomi
kurulamaz.
TESEV’in araþtýrmasý, temiz bir
toplum hedefine yönelik çabalarý
kolaylaþtýracak ipuçlarýný vermekle
kalmýyor, sorunun önemini ve ivediliðini de vurguluyor.
Umutlanmak için sebep var:
Temizlik, sadece Dünya Bankasý’nýn
talebi deðil, ondan önce toplumun
özlemi ve hedefidir.
Cumhurbaþkaný ile hükümet üyelerinin araþtýrmaya verdikleri destek,
kangrene dönüþen bu yaranýn ameliyat edilmesine devletin de karar verdiðini gösteriyor.
Ýnþallah yanýlmayýz..
[email protected] sayfa
K Ý M D Ý R ?
MARCO POLO
(1254-1324)
B
ir adam bu çölü gece vakti
geçerken ve herhangi bir
sebepten dolayý - uykuya dalmak
veya baþka birþey- arkadaþlarýndan ayrýldýktan sonra tekrar onlara
katýlmak istediðinde, arkadaþlarý
gibi onunla konuþan ruhsal sesler
duyar, bazen onu adýyla bile
çaðýran. Çoðunlukla bu sesler onu
ayartarak yoldan çýkarýr, ve yolcu
yolunu hiç bulamaz, ve çoðu kiþi bu
yüzden yolunu ve hayatýný kaybetmiþtir. Bazý geceler, yolcular yolun
dýþýndan büyük bir grup atlýnýn
sesini duyarlar; bunlarýn kendi
arkadaþlarý olduðunu düþünürler
ve sese doðru giderlerse, gün
doðduðunda kendilerini büyük bir
belanýn içinde bulur ve yaptýklarý
hatayý anlarlar. Bazýlarý kendilerine
doðru gelen bir grup adam
görmüþ ve bunlarýn soyguncu olduklarý þüphesiyle,
dönerek yollarýndan sapmýþlardýr. Gündüz vakti bile
bu ruhsal sesler duyulabilir,
ve çoðu zaman baþta davul
olmak üzere birçok müzik
aletinin ve silahlarýn seslerini
duyduðunuzu hayal edersiniz. Bu sebepten, beraber
yolculuk eden insanlar birbirlerine yakýn dururlar.
Uyumadan önce gitmeleri
gereken yolu gösteren bir
iþaret dikerler ve hayvanlarýnýn boyunlarýna küçük
ziller baðlayarak yoldan çýkmalarýný önlemeye çalýþýrlar.“
Marco Polo, Yolculuklar
Polo ailesinin Dalmaçya
kýyýlarýnýn en soylu ailelerinden
olduðu söylenmesine karþýn, Marco
Polo’nun burada mý yoksa
Venedik’te mi doðduðu bilinmemektedir. Çocukluðunun geçtiði
Venedik, Akdeniz’in ticaret merkeziydi. Marco Polo, döneminin klasik
eðitimini aldý. Ticari Fransýzca’yý Ýtalyanca kadar iyi biliyordu. Doðal
kaynaklara, deðiþik ve ilginç hayvan
ve bitkilere ilgi duyuyordu.
Babasý ve amcasý Çin’e doðru ilk
yolculuklarýna çýktýklarýnda Marco
Polo 6 yaþýndaydý. Döndüklerinde
15 yaþýndaydý, ve annesi uzun
zaman önce ölmüþtü. Babasý ve
amcasý ile beraber 2 yýl daha
Venedik’te kaldý ve sonra üçü ikinci
bir defa Çin’e doðru yola çýktýlar.
1271 yýlýnýn sonuna doðru, yanlarýna
Kubilay Kaan için Papa’dan mektuplar ve deðerli hediyeler alarak
doðuya gittiler. Ermenistan, Ýran,
Afganistan ve Pamir’i geçerek Ýpek
Mehmet Barlas
BULMACA
Yeni Þafak; 13 .02.2002
Ýçeride de
„Medeniyetler
Buluþmasý“
yapýlmalý!..
D
Soldan saða:
1-Fiyat dalgalanmalarýndan yararlanarak
kazanç saðlamak 2- Bir yere gönderilen
malýn listesi-Eski dilde ayak 3-Radyumun
simgesi- Bir balýk- Adale 4- Kilogramýn
kýsaltýlmasý- Ayýrtý- Bir baðlaç 5- Eserbelirti 6- Mal deðiþ tokuþu- Atýn ayaðýna
çakýlýr 7- Ýlk Peygamber- Gün doðmadan önceki alacakaranlýk- Müzikte bir
nota 8- Tekirdað ilçesi- Kiloamperin
kýsaltýlmasý- manganýn simgesi 9- “Pus”
(“son imparator”)- Mahkeme karar belgesi 10- Kalça kemiði- Eksiksiz- Felsefede
düþünce 11- duyarlýlýðýný yitirmek.
Yukarýdan Aþaðý:
1- Tedavül, dolaným 2- Avrupa’ da bir
baþkent- Her zaman, sürekli olarak 3“...geçmek” (üzerinde durmamak, önemsememek) – Lokmanruhu-Kakým 4- Eski
Türkler’ de bir hükümdar unvaný- Gaye
5- Ýdeal- Türkiye’nin plaka iþareti 6- layýk
olma yaraþýrlýk- Tatlý bir besin maddesi
7- Belli, açýk- Gözü açýk,uyanýk- Eski dilde
Su 8- Tavlada bir sayý- Müzikte bir notaSusamýþ 9- Çinkonun simgesi- Bir Limon
türü 10- Metalik olmayan oto boyasýDonanma 11- Sebeplenmek
ýþiþleri Bakaný Ýsmail Cem, gerçekten „dünya çapýnda“, önemli bir
projeyi gerçekleþtirdi..
Avrupa Birliði ile Ýslam Konferansý ülkelerini bir forumda birleþtirmek, elbet yaratýcý
düþüncenin ürünüdür..
Bu olay da gösteriyor ki, Ýsmail Cem türü
genç üretken ve çalýþkan politikacýlarýn
önünde veya üzerinde çeþitli frenleyici engeller olmasa, daha farklý bir Türkiye görebiliriz..
Bu sadece bir yaþlý veya genç olmak
meselesi deðil..
Örneðin Demirel de, ileri yaþýna raðmen,
Cumhurbaþkanlýðýnda aktif bir kiþiydi.. Özellikle Orta Asya Cumhuriyetleri ile, dinamik bir
iliþki sürecini, Özal’dan sonra da devam ettirmiþti..
Neyse.. Konunun dýþýna çýkmayalým..
Ýsmail Cem’in projesi olan „Medeniyetlerin Buluþmasý“ toplantýsý, elbet 11 Eylül sonrasý
dünyada gündeme alýnan „Medeniyetlerin
Çatýþmasý“na bir cevap getirecektir..
„11 Eylül Sonrasý“ný „Global 28 Þubat“ gibi
yorumlayanlar varken, Ýstanbul’daki toplantý,
bu tür saçmalýklara da bir cevap olabilir..
Yok eðer durum böyle deðil ise ve
Yolu üzerinden Çin’e vardýlar.
Baba, oðul ve amca, 10 yýl önceki
rotalarýný takip etmemek için kuzeye
doðru dönerek güney Kafkaslar ve
Gürcistan Krallýðý’ndan geçtiler.
Sonra Hazar Denizi’nin batý
kýyýlarýnýn paralelinden giderek
Tebriz’e vardýlar. Ýran Körfezi’ne vardýktan sonra deniz yolunu tutmayý
tasarladýlarsa da, gemilerin çok
kötü durumda olduðunu görünce
kara yoluyla Çin’e doðru yol alarak
doðuya devam ettiler.
Marco Polo, gittikleri yerlerden
birinde hastalanarak 1 yýl boyunca
yataða mahkum oldu. Tekrar yola
çýktýklarýnda, kendilerini Pamir’de
buldular.
Taklamakan Çölü’ne varýnca,
güney tarafýndan geçerek Kaþgar,
Yarkent, Hotan ve Lop Nor’a geldiler. Etrafýný çok iyi gözlemleyen
Marco Polo, günlüðüne Yarkent’te
yerli halkýn guatr hastalýðýna karþý
dayanýksýz olduðunu, bunun da
içme suyundan kaynaklanabileceðini yazdý. Pem nehirlerinde de
bol bol yeþim taþý ve alacaakik
denen taþlardan bulunduðuna
dikkat çeken Polo, Pem’de „bir
kadýnýn kocasý 20 günden fazla
sürecek bir yolculuða çýktýðý zaman,
evden ayrýlýr ayrýlmaz kadýn yeni bir
koca alýr, ve bunu yapmaya tam
yetkilidir. Erkekler de, nereye giderlerse gitsinler, ayný þekilde eþ alýrlar“
diye yazar. Kaþgar da ayný þekilde
yeþimtaþý kaynaðý olarak geçer.
Gobi Çölü hakkýnda Polo, „Bu
çölün, bir baþtan bir baþa aþýlabilmesi için bir yýl yol alýnmasý gerekecek kadar uzun olduðu, ve en
dar yerinden geçmek için 1 ay gerekeceði söylenir. Tamamen daðlar,
çöller ve vadilerle kaplýdýr. Yiyecek
hemen hiçbirþey yoktur.“ diye yazar.
Gobi’yi geçiþ sýrasýnda yaþanan
tehlikelere karþýn, Polo’nun yazdýklarý yolun o dönemde güvenli ve
iyi düzenlenmiþ olduðunu göstermekteydi. Marco Polo, Uygur ülkesinin asbest sanayiinin merkezi
olduðunu da Seyahatnamesi’ne
Ýstanbul’daki „Medeniyetlerin Buluþmasý“,
Türkiye’nin „28 Þubat
modeli“ni hem ÝslamDoðu, hem de Hristiyan-Batý dünyasýna
sunmasýný amaçlýyorsa, bu toplantýnýn
gündemi farklý olmak
gerekirdi..
Örneðin
açýlýþ
konuþmasý, emekli
Orgeneral Çevik Bir’e yaptýrýlýrdý..
Tarihçilerin forumunda, Ýlber Ortaylý veya
Bernard Levis yerine, Vural Savaþ ve Yekta
Güngör Özden konuþturulurdu..
Toplantýnýn organizasyonu, „Batý Çalýþma
Grubu“na yaptýrýlýrdý.. Toplantýnýn sponsorlarý
ise, 28 Þubat döneminde boþaltýlan bankalar olurdu..
Ama belli ki, Ýsmail Cem’in amacý, „28
Þubat“ý global siyaset pazarýna sunmak
deðil..
Tersine, „Ýslam Dünyasý“ný tümden þiddetin, terörün kaynaðý gibi görmek isteyen
baðnaz kafalara, farklý uygarlýklarla, kültürlerle birarada yaþama mecburiyetini hatýrlatmak..
Keþke, bu Koalisyon’un içinden bir Ýsmail
Cem daha çýksa ve Avrupa Birliði ile Ýslam
Konferansý ülkelerini biraraya getiren bu
toplantýnýn benzerini, „Türkiye’nin Ýçi“ne dönük
olarak da yapsa..
Önceki gece Habertürk’te, Hakan
Aygün’ün konuðu olan AK Parti Lideri Tayyip
Erdoðan’ý
dinlerken
„Medeniyetlerin
Buluþmasý“nýn Türkiye için çok gerekli
18
ekleyerek, asbestli kumaþýn ateþe
atmak yoluyla temizlenebileceðini
öne sürdü. Marco Polo, tarihçi
olmamasýna karþýn Moðollar’a dair
uzun bir tarih yazdý. Moðollar’ýn
yükseliþi ve Büyük Kaan’ýn hayatý
ve imparatorluðu üzerine detaylý
bir yazý yazarak, Kaan’ýn cenaze
törenini tarif etti. Steplerdeki hayatý,
öküz ve develer tarafýndan çekilen
Türkmen çadýrlarýný ve ev adetlerini
anlattý. Kendisini en etkileyen olay,
kadýnlarýn en aðýr yükü üstlenmeleriydi: „erkekler avcýlýk, savaþ oyunlarý ve þahin ve doðan gibi
hayvanlarýn terbiyesinden baþka
hiçbir þeyle ilgilenmezlerdi.“
1275 yýlýnda Pololar Kubilay
Kaan’ýn huzuruna vardýklarýnda
Venedik’ten yola çýkalý 3,5 yýl olmuþ
ve 5.600 mil yol katetmiþlerdi.
Marco Polo, Büyük Kaan’la
karþýlaþma anýný anýlarýnda þöyle
anlatýr: „Onun önünde diz çökerek
baðlýlýklarýný belirttiler. Büyük Kaan
onlarý kaldýrdý ve kendilerini saygýn
biçimde karþýladý ve eðlenmelerini
saðladý. Onlara nasýl olduklarýna
ve ayrýlýþlarýndan beri neler yaptýklarýna dair birçok soru sordu.
Kardeþler kendisini iyi ve saðlýklý
bulduklarý için kendilerinin de iyi
olduklarýna dair ona güvence verdiler. Sonra ona Papa’nýn gönderdiði mektuplarý ve kutsal yaðý
veriler, o da memnuniyetle bunlarý kabul etti. Büyük Kaan, o
zaman henüz bir delikanlý olan
Marco’yu görünce, onun kim
olduðunu sordu. ‘Efendim’, dedi
Niccolo, ‘o benim oðlum ve sizin
sadýk adamýnýzdýr.“
Kaan’ýn sarayýnda önemli bir
yere gelen Marco Polo, Çin, Burma
ve Hindistan’da bir dizi önemli
göreve gönderildi. Polo, sonradan
Pekin’in bir parçasý olan baþkente
aþýk olmuþtu. Pololar, altýn ve
gümüþün yerine geçen kaðýda
þaþkýnlýkla bakýyorlardý. Polo’nun
deyimiyle „kütük gibi yanan taþlar“,
bize kömürün o dönemde hiçbir
Avrupalý tarafýndan bilinmediðini
kanýtlamaktadýr.
Sonradan, yayýnladýðý seyahatnamesinde
anlattýðýna
göre:
„Gürcistan’ýn kuzeybatýsýnda bir
ülkeye vardým. Orada garip bir
olaya þahit oldum. Burada büyük
bir kaynaktan bir yað çýkýyordu.
Fakat bu yað yenir gibi birþey
deðildi. Bu yað yakmaya yarýyordu.
Ora halký çok uzaklardan geliyor,
bu yaðdan alýp aydýnlanmak ve
ýsýnmak için evlerine kovalar dolusu
götürüyorlar.“ Marco Polo kendisinin görmediði ve baþkalarýndan
duyduklarýný da seyahatnamesine
eklemiþtir. Zümrütüanka kuþu bunlardan biridir: „Bu koca kuþ o kadar
kuvvetlidir ki bir fili yakalayýnca
havaya kaldýrýr, sonra yüksekten
hayvaný yere atar, paramparça
ettikten sonra kendi de yere inerek
avýný rahat rahat yer.“
olduðunu yine hissettim..
„Simgeler“ üzerinde örtülü imalar, „Derin
Devlet“ esprileri ve „Deðiþim“ üzerindeki kaçamak muhabbetler..
Örneðin þu „alkollü içkiler“in, yasak olup,
olmamasý meselesi..
Tayyip Erdoðan’ýn Belediye Baþkanlýðý
sýrasýnda, Belediye’ye ait mekanlardaki
lokantalarda alkollü içkiyi yasak etmesi, tartýþma konusu olan „simgeler“den biri deðil
miydi?
Belli ki Erdoðan, bu konuyu henüz bir
açýklýða baðlamamýþ.. „Ýçki Yasaðý“ný, „Trafik
güvenliði“nin gereði biçiminde sunarak, bir
nevi kaçýþ yapmayý tercih ediyor..
Oysa biliyoruz ki trafik kazalarýnýn ana
sebebi, „alkollü sürücüler“den deðil,
„kurallara uymayan sürücüler“den kaynaklanýyor..
Alkol almýþ sürücüyü, lokanta kapýsýnda
kontrol edip yakalarsýnýz.. Ama kural-tanýmazlýðýn kontrolü yok..
Tayyip Erdoðan açýk açýk, „Ben inancým
gereði alkollü içkiyi kamu mekanlarýnda
yasak ettim“ dese, olmaz mý sanki?
Mesela bu tür dolambaçlý söylemler, „Karþý
Medeniyet“e, „iþte takiyye“ demek imkanýný
veriyor..
Yani bütün bu konular, alkol, baþörtüsü
ve herþey, açýk ve sakýncasýz tartýþýlmalý
siyaset ve düþünce forumlarýnda.. Kimse
karnýndan konuþmamalý ve „28 Þubat“lar,
„militarizm“ Türk demokrasisinin mütemmim
cüzleri olmamalý..
Bize de bir „Medeniyetler Buluþmasý“
þart..
Sayý 11
Mart 2002
www.dem-ajans.de
ÝNCELEME
[email protected] sayfa
BASIN’A 2.DÜNYA SAVAÞI’NI
UNUTTURAN AFRODÝT
1
939 yýlýnýn Eylül ayýnda Ýkinci
Dünya Savaþý’nýn çýktýðý malumdur. Bütün Avrupa’nýn kanla ve ateþle
oynadýðý o devrede Türk basýný da pek
büyük bir sorunla meþguldü.(!) Savaþ
adeta ikinci konu halinde kalmýþ, bu
önemli konu (!) gazete sayfalarýný günlerce iþgal etmiþti. Türkiye’nin hudutlarýný korumaktan daha önemli olan
bu sorun nedir? diyeceksiniz. Þimdi
bunu açýklayalým.
Malatya Milletvekili merhum
Nasuhi Baydar, Pierre Louis’nin “Afrodit” isimli eserini Türkçe’ye çevirmiþti.
Ýstanbul Savcýlýðý bu eseri müstehcen
görmüþ ve kitabý yayýnlayan Suhulet Kütüphanesi sahibi Semih
Lütfi Erciyaþ ile kitabý basan
Kenan Basýmevi sahibi Kenan
Dinçman aleyhinde dava
açmýþtý.
Kitabý inceleyen yazar
Ýbrahim Hakký Konyalý da
verdiði bilirkiþi raporunda,
“Afrodit”
romanýnýn
müstehcen olduðu hakkýnda
kesin hüküm bildirdi. Davalý
Semih Erciyaþ’ýn ve Kenan
Dinçman’ýn avukatlýklarýný Esat
Mahmut Karakurt yapýyordu.
Ýþte Türk Basýný, 1939 yýlý sonbaharýnda, Ýstanbul Savcýlýðý tarafýndan
bütün dünyada serbestçe satýlan bu
eserin müstehcen sayýlmasýna ayaklanmýþ ve adeta harp ilan etmiþti.
Muhalif veya deðil bütün gazeteler bu
davada tam bir birlik halinde hareket
ediyordu.
Birinci Dünya Savaþý’nda da,
Çanakkale’de, Doðu Cephesi’nde,
Filistin’de, Galiçya’da kahraman ordumuz her gün binlerce þehit verirken,
yine Türk Basýný’nýn savaþý ikinci plana
atýp, memleketin ölüm kalým mücadelesini bir tarafa býrakarak, yine böyle
bir sorun ile uðraþtýðýný görüyoruz.(!) O
zaman da gazetelerin, “Zerdüºt Türk
müydü, deðil miydi?” diye günlerce
birbirine girdikleri dikkati çekmektedir.
Afrodit davasý aslýnda önceleri bir
basýn içi meselesi deðil, basýnla adliye
arasýnda açýlmýþ karþýlýklý bir mücadeledir. Fakat mahkeme ilerledikçe ayný
konuda birleþmiþ olan basýnýn, birbirlerine girdiklerini, birbirlerinin iler
tutar tarafýný býrakmadýklarýný, savcýnýn
gazeteler aleyhine, gazetelerin birbirleri aleyhine türlü davalar açtýklarýný
görüyoruz.
Aylarca devam eden bu hengameden kazançlý çýkan yalnýz bir kiþi
olmuþtu ki, o zaman Tan’da çalýþan
Naci Sadullah,”Afrodit” isimli bir dörtlüsünde bunu pek yerinde ifade etmiþti.
Ey güzeller güzeli, ey güzeller
perisi,
Var bu iºin sonunda pek talihli
birisi
Bil ki dava bitince, bizim Semih
Lütfi’nin
Sayemizde
olacak
binlerce
müºterisi.
Afrodit davasýnýn ilk oturumu 19
Aralýk 1939 tarihindeÝstanbul 7. Asliye
Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Ýlk
duruþmada kitapçý Semih Lütfi, kendisine „Leon Parsih Keþiþyan“ diye
davetiye çýkarýlmýþ olmasýna itiraz etti.
Mahkeme bunu yerinde gördükten
sonra, Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn
raporunu incelemek üzere oturumu
baþka bir güne býraktý.
Hakim ve savcý bile tartýþmaya
katýldý
Ýkinci oturumda sanýklar, yeni bir
bilirkiþi heyeti kurulmasýný istediler. Bu
defa bilirkiþiliði Ord.Prof. Mustafa Þekip
Tunç, Doç.Dr. Ali Nihat Tarlan, Pedagoji
Profesörü Sadrettin Celal Antel yapacaklardý. Bunlar verdikleri raporlarda,
eserin müstehcen bulunmadýðýný, bir
sanat eseri olduðunu ittifak halinde
bildirdi. Fakat savcý, bu rapora karþý da
eserin müstehcen olduðu noktasýnda
ýsrar etmekte idi. Hatta Ýstanbul Baþsavcýsý Hikmet Onat, bu iþi o kadar
benimsemiþti ki, davaya bizzat kendisi
çýkýyordu.
O zaman 7. Asliye Ceza Mahkemesi Baþkanlýðýný yapan Ýsmail Hakký
Tüzemen ile savcý arasýnda da bu
Afrodit yüzünden bizim mahkemelerimizin geleneklerine uymayan sert tartýþmalar geçmiþti.
Gazeteler tam bir salvo halinde
bilirkiþi Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn üzerine yüklenmiþlerdi. 19 Þubat tarihli
Cumhuriyet Gazetesi’ndeki sütununda
Peyami Safa, bu davada basýnýn nasýl
elbirliði yaptýðýný anlatýyor ve Ýbrahim
Hakký Konyalý için þöyle diyordu:
„Bu davada Nasuhi Baydar,
Hüseyin Cahit Yalçýn, Falih Rýfký Atay,
Kazým Nami Duru, Prof. Mustafa Þekip
Tunç, Prof. Sadrettin Celal Antel, Prof.
Ali Nihat Tarlan, Muharrir Vala Nurettin,
Muharrir Necip Fazýl Kýsakürek, Muharrir Sabiha Zekeriya Sertel, Muharrir
Naci Sadullah ve Peyami Safa haksýzdýrlar da,
Pierre Louis’nin eseri
yerine, ayný
isimle,
çýrýlçýplak
tablo ve heykel resimleriyle dolu bir
kitabý, hem de adliyenin önündeki kaldýrýmlarda iþportacýlara bangýr bangýr
baðýrtarak sattýran Konyalý Ýbrahim mi
haklýdýr?
Basýn „Afrodit“ yüzünden birbirine
girdi
20 ªubat 1940 tarihli Cumhuriyet
Gazetesi, Ýbrahim Hakký Konyalý’nýn
Milli Mücadele hareketine karþý bulunduðunu, yazarýn el yazýsý ile yazýlmýþ
bazý belgelerini yayýnlayarak, Ýbrahim
Hakký Konyalý’nýn, „Kahrolsun Eºek
Millet“ diye Türklere hakaret ettiði
iddiasýnda bulunuyordu.
Yunus Nadi ise „Afrodit iþinin mahiyeti“ baþlýklý üç sütunluk baþmakalesinde þunlarý yazýyordu:
„Müddeiumumi davayý lüzumundan çok aþýrý benimsemiþ ve bu fazla
gayreti mahkeme çerçevesinden
taþan derecelere götürmüþtür.
Ýbrahim Hakký Konyalý zavallýsý,
bedii heyecan kaynaðýna dayanan
sanatýn yerinde ve zamanýnda bazý
cemiyet kayýtlarý ile baðlanmaktan
serazat kalabileceðini nereden takdir
etsin?
Ýlave edelim ki, nihayet koyu cahillikle karaktersiz taassuba dayanan
demagojiye karþý gösterilen müsamaha inkýlap prensiplerimize bile
ziyan verebilecek tehlikeler doðurmaya kadar gidebilir.
Dünyayý tehdit eden tehlikeler
karþýsýnda efkarý umumiyemizin bu
gibi dedikodularla iþgali, çok ehven
tabiri ile büyük bir gaflettir“
23 Þubat 1940 tarihli Cumhuriyet’te;
Ýsmail Hakký Konyalý hakkýnda yazýlan
çok aðýr bir yazýda da, bu kiþinin bir
vatan haini olduðunu ve bu vatan haininin gazetecilik yapmamasý hakkýnda
bir karar alýnmasý istenmektedir.
Eserin çevirmeni Nasuhi Baydar,
Mekki Sait Esen’le yaptýðý bir konuþmada Afrodit kitabýnýn müstehcen
olmadýðý hakkýnda iki sütunluk bir þöyleþide bulunduktan sonra þöyle diyordu:
„- Cehalet ve taassup iþi olarak
baþlayan hadise, körüklene-þiþirile,
mahiyetini deðiþtire-deðiþtire nihayet
bir ticaret, hatta bir nevi murabaha iþi
þeklinde devam ediyor“
Ýnsanlar milli maça gider gibi mahkeme izlemeye gitti
Üç kiþilik profesörler raporuna
raðmen, eserin müstehcen olduðu
konusunda ýsrar eden savcýya karþý
mahkeme baþkaný, bu konuda fikir bildirmesi için iþi, MEB Milli Talim ve Terbiye Dairesi Baþkanlýðý’ndan sordurdu.
Bu cevap davanýn 24 Þubat 1940 günü
yapýlan oturumunda okundu. Bütün
Ýstanbul, o gün güneþin doðmasýný
sanki sadece bu cevabýn ne olduðunu
öðrenmek için bekliyordu.
Büyük milli maçlarda stadyuma
akýn eden gençler gibi sabahýn pek
erken saatlerinde adliye binasýnýn
etrafýný halk ve gençler sardý. Sanýklar
ve mahkeme heyeti salona güçlükle
girebildi.
Talim ve Terbiye Heyetinin eserin
müstehcen bulunmadýðý hakkýndaki
raporu okunurken gürültüden neler
söylendiði ve üçüncü defa bilirkiþilik
yapan bu heyetin ifadeleri anlaþýlamýyordu ve Savcý, „ Mahkemenin bu vaziyette devamýna memuriyetimiz imkan
görememektedir. Gürültüden, kalabalýktan sesler ve konuþmalar iþitilmiyordu. Celsenin bir baºka güne talikini
istiyorum“ dedi.
Mahkeme Baþkaný, savcýnýn bu
istemini kabul etmeyerek, „Talik edilen
celselerde de kalabalýðýn böyle olmayacaðýný nereden tahmin ediyorsunuz?“ diye savcýya cevap verdi.
Hakim bu istemi reddettikten sonra
oturuma on dakika ara verdi. Koridorlarý dolduran genç üniversiteliler:
“- Afrodit.., Afrodit.., Afrodit.., Afrodit...” diye tempo tutuyordu.
Oturum açýlýnca gençlerin gürültüleri ve “Afrodit” tempolarý devam ediyordu. Hakim, daha önce mahkemenin
devamý hakkýnda karar verdiði için zor
durumda kalmýþtý. Polise kalabalýðý
daðýtmasý için emir verdi. Fakat yeterli
sayýda polis olmadýðý için bu müdahaleler de etkisiz kaldý. Bunun üzerine
emniyetten yeniden çok miktarda polis
istendi. Ayrýca polise karþý gelenler
ve daðýlmayanlar hakkýnda da kanuni
iþlem yapýlacaðý bildirildi. Takviyeli polis
kuvvetleri gençlerin üzerine doðru
harekete geçerek onlarý daðýtmak
isteyince, gençler ve halk bu defa
hep bir aðýzdan Ýstiklal Marþý’mýzý
söyleyerek, yerlerinden kýpýrdamadýlar. Bu durumda polisler de
durmak zorunda kalmýþtý. Marþ
bitince sükunet saðlanmýþtý. Savcý,
bilirkiþi hakkýndaki mütalaasýný bildirirken mahkemenin bu raporlara itibar etmemesi gerektiðini,
basýnýn kasýtlý olarak bu eser hakkýnda yanlýþ bir hava yaydýðýný, bilirkiþilerin de bu havanýn etkisi altýnda
kaldýklarýný iddia ettikten sonra,
“Afrodit eseri yalnýz müstehcen
deði, müstekrehtir. Böyle bir eseri
temiz Türk ahlakýnýn ve Türk terbiyesinin ortasýna býrakamayýz”
diye mütalaa bildirdi. Bu mütalaa
sýrasýnda halk ve gençler yine:
“- Afrodit.., Afrodit.., Afrodit...” diye
tempo tutuyorlar, arkasýndan da:
“Hayýr, hayýr, hayýr” diye baðýrarak
tempoya devam ediyorlardý. Savcý
mütalaasýný bitirince mahkeme,
savunma için sanýklara ve avukata
mehil verdi. Oturum bitmiþti, fakat
“Afrodit” ve “Hayýr” sesleri devam ediyordu.
Afrodit beraat etti ama...
Denizli Milletvekili hukukçu Necip
Ali Küçüka, Afrodit eseri için þunlarý
söyledi:
“Hakiki sanat eserleri ancak iptidai cemiyetlerde müstehcen sayýlabilir. Türk Cemiyetini ben bundan tenzih
ederim. Afrodit, asla bir müstehcen
eser deðildir”
Ali Canip Yöntem de, “Afrodit bir
sanat bediasýdýr. Böyle olmasaydý,
garbýn en yüksek zekalarý onu takdir
etmez ve eski ansiklopedilere kadar
ismi geçmezdi” diyordu.
Mahkeme 1 Mart 1940 gününe
býrakýlmýþtý. O gün karar açýklanacaktý.
19
Fakat izdihama engel olmak için
duruþma öðleden sonra saat dörtte
baþlayacaktý. O Yýl Ýstanbul çok aðýr bir
kýþ geçirmesine raðmen, yine de erken
saatlerde mahkemenin etrafý kalabalýkla sarýlmýþtý. Mahkeme kararýný ancak
gece saat altýda bildirebildi. Afrodit beraat
etmiºti.
Mahkeme
salonu
sokaklara
kadar
alkýþlarla
çýnlýyordu.
Kitapçý Semih Lütfi
kararý
dinledikten
sonra, «Kitabýn bütün
gelirlerini Erzincan zelzele felaketzedelerine
býrakacaðýný» söyleyince, salonda yeniden
büyük alkýþlar duyuldu.
Fakat, gerçekten de bu
eserin satýþýndan elde
edilen gelirlerin Erzincan felaketzedelerine
verilip, verilmediði bir
türlü anlaþýlamadý.
Mahkeme
bitmiþti
ama, Afrodit yüzünden
mahkemelere düþen
gazetecilerin davalarý
uzun müddet devam
etti.
Akþam gazetesinden Vala Nurettin,
Tan gazetesinden Sabiha Sertel ve Halil
Lütfi Dördüncü, Son Telgraf gazetesinden Ethem Ýzzet Benice yine Son Telgraf
gazetesinden Necip Fazýl Kýsakürek,
Yeni Sabah gazetesinden Cemalettin
Saraçoðlu haklarýnda açýlan davalar
dolayýsýyla adliye koridorlarýný bir hayli
aþýndýrdý. Neticede Yeni Sabah hariç,
diðer gazetelerde çalýþanlar da «Afrodit» gibi beraat etti.

Benzer belgeler

Mutluluk - Relaksoloji

Mutluluk - Relaksoloji adýmýný ileri atmaya dursun haydi hurra diye saldýrýya geçiþler baþlýyor. “bana bir þey olmaz ama sen kaybedersin” diyenler çoðalmaya baþlar. Herkesin kendi seçtiði yol doðru elbette ama doðrudur d...

Detaylı