- InternationalA

Transkript

- InternationalA
v.21
18 Mart 2011
Belçika - Gent Şehrinde
Nazilere Karşı Eylemler
Gazi Katliamı Unutmadık
Affetmeyeceğiz!
1
0 Mart 2011 Perşembe günü saat 20:00’de Belçika’nın Gent
şehrinde 250 kişilik (Flaman Nasyonel Öğrencileri)nazi grubu
yürüyüş düzenledi. Faşistlere karşı Anarşist ve Komünist gruplar
da karşı yürüyüş gerçekleştirdi. Faşistlerin yürüyüş güzergahı,
birgün önce Anarşistler tarafındın yazılamalar ve afişlerle donatıldı.
T
am on altı yıl oldu...İki yıl öncesinde Sivas’ta kana ve ölüme
doymamış olan devlet, faşist çetelerin eliyle 12 Mart akşamı
İstanbul’un yoksul semtlerinden birisi olan Gazi mahallesinde cem
evine, çeşitli kahvehane ve pastanelere silahlı saldırıda bulunmuş,
Doğu kıraathanesinde çayını yudumlayan Halil (Kaya) dedenin
katledilmesiyle bir katliamın daha startını vermiş oldu.
Yürüyüş sırasında Antifa grubu Nazilere müdahale
edip faşistlerin üzerine meşaleler ve boyalı bombalar atmaya
çalıştı; fakat federal polisin erken davranmasıyla eylem başarısız oldu. Bu sırada 3 kişi gözaltına alındı, bütün sokaklar polis
tarafından işgal edildi, havadan helikopterlerle yer tespiti yapıp
sokaklarda terör estirme çalıştılar. Gentte bulunan Anarşist
Centrum ve işgal evleri polis ablukasına da alındı. Kimlik ve
üst aramaları yapıldı. Sint-Pieters meydanında toplanan 1000
kişide Zuid meydanına doğru yürüyüş yaparak Nazileri ve
yürüyüşe izin veren polis teşkilatını protesto ettiler. Bu eyleme
anarşistler, Komünist partinin gençlik örgütü ve Sosyalist Sol
Partisi(Troçkist)gençlik örgütü katıldı. Ara sokaklarda toplanan
Antifalıları polis fark ettiği için Nazilerin yürüyüşü çok hızlı bir
şekilde tamamlandı.
Eylem sonrasında faşistlere ait 7 araba
tahrip edildi, ayrıca eski adliye binasına
boyalı bombalar atıldı, Çalışma bakanlığının bütün camları kırıldı. Eylem
sonrasında Overport denilen bölgede
faşistlerin bir kafede eğlendiğini haber
alan anarşistler cafeye saldırı düzenlediler, faşistlerin üzerine boyalı bombalar
ve şişeler attılar. Dayak yiyen Naziler polisin gelmesiyle çevreye
saldırmaya kalktılar, buna da müdahale eden anarşistler polis
tarafından saldırıya uğrayarak 3 kişi gözaltına alındı. Polis göz
boyamak için 4 tanede naziyi göstermelik gözaltına aldı. Naziler
2 saat sonra serbest bırakılırken, anarşistler 12 saat sonra gözaltından çıktılar.
Öfkeli on binlerce Gazili saldırıların asıl sorumlusu olarak
gördükleri devletin mahalledeki görüntüsü olan polis karakoluna
doğru yürüyüşe geçmiş, polis buna karşılık kitlenin üzerine panzerlerini sürmüş ve açtıkları
ateş sonucu 20’ye yakın
isyancıyı katletmişti.
14 Mart 2011 tarihinde üniversitenin yemekhanesine
afiş asan Nazilere, antifaşistler müdahale ettiler, afişler yırtılarak
kaldırıldı. Bu sırada afişleri söken anarşist aktiviste Naziler saldırmaya çalışsa da, başarılı olamadılar. Bir şey yapamayacağını
anlayan faşistler gittiler. Gün içersinde bütün fakültelere yapılan
yüzlerce afiş indirildi.
Affetmeyeceğiz! Çünkü zulme, haksızlığa, saldırganlığa
ve sömürüye karşı dövüşenleri katledenleri ve onları koruyan devletin bir suç aygıtı olduğunu biliyoruz. Ve bu suç aygıtını yenisiyle
değiştirmeye niyetimiz yok!
Katliamın ardından Gazi’de
ayaklanmalar sürerken, Nurtepe ve 1 Mayıs mahallelerinde de ayaklanmalar başlamış,
1 Mayıs mahallesindeki
gösterilerde de 5 kişi yine polis kurşunuyla katledilmişti. Ancak
devlet bu katliamın çok güçlü bir halk ayaklanmasına dönüşeceğini önceden kestiremeyecekti.
Devletin ve faşist çetelerin gözdağı ve katliam girişimleri bu coğrafyada yeni değildi. Nüfusu ağırlıklı olarak Alevi ve
Kürtlerden oluşan Gazi mahallesi halkı faşist saldırganlığa karşı
her zaman hazırlıklıydı. Ancak bu sefer faşizmin sindirme politikası tutmamış Gazi halkının öfkesi şehrin diğer yoksul varoşlarına
yayılarak bir ayaklanmaya dönüşmüştü.
Unutmayacağız! Çünkü 12-15 Mart 1995’te ve onu takip
eden günlerde Gazi’de, Nurtepe’de ve 1 Mayıs mahallelerinde
yakılan barikatlar bugün yatay ve kendiliğinden gelişen bir sosyal
ayaklanmanın nasıl olabileceği konusunda bizim ilham kaynaklarımız oldular.
Gazi ve 1 Mayıs mahallelerinde katledilen isyancıların anısına...
Antifa Gent
ABD - Suçlar kadar polise
saldırılar da artıyor
S
T. Louis - Bazı polis memurlar hiç olmadığı kadar saldırı altında olduklarını düşünüyorlar. Geçen Çarşamba akşamı, bir St.
Louis Şehri polisi yerel bir karışıklık sırasında Kuzey Broadway’de saldırıya uğrayarak
omzundan yaralanmıştı.
Bu Salı ise Güney St. Louis Osage
ve Michigan kavşaklarının yakınında ise
bir Amerikan şerifi vurularak öldürüldü ve
bir polis memuru da yaralandı. Olay yerine
yakın duvarlarda ve parklarda polis karşıtı
”ÖLÜ POLİSLER İÇİN GÖZYAŞI YOK” yazılamalar yer
aldı.
Köylüler baraj inşaatını bastı
Şili - Rodeo Arenası Kundaklandı
I
lısu Barajı inşaatının şantiyesi, Ilısu
Köyü’nde yaşayan köylüler tarafından basıldı. Ilısu Köyü’nde yaşayan köylüler, şantiye yolunu kullanamadıklarını belirterek,
tepkilerini şantiyeye taş ve sopalarla girerek gösterdi. Şantiyedeki idare binası ile
bazı iş makinelerinin camları kırıldı. Daha
sonra olay yerine gelen jandarma ekipleri
şantiyenin etrafına barikat kurdu.
M
Şantiye yetkilileri, köylülerin eski
köylerine gidebilmek için şantiye çalışma
sahasından geçmek ve eski kaplıcayı kullanabilmek gibi çeşitli taleplerle şantiyeye
geldiklerini söyledi. Ancak bu taleplerinin
yerine getirilemediğini söyleyen yetkili, taleplerinde ısrar eden köylülerce şantiyeye
taş ve sopalarla saldırı düzenlendiğini iddia
etti.
Yerel haber kaynaklarına göre,
olay yerinde büyük ihtimalle saldırı gerçekleştirmek için kullanılan maddeler, yakıt izi
bulunan şişeler, bir kaç araba lastiği ve bulundu. Duvara ‘NO MAS MALTRATO ANIMAL’ (‘HAYVAN ZULMÜNE SON!’) yazılaması yapıldı.
art’ın ilk haftası, Quilpué’nin Lo
Narváez bölgesinde bulunan Medialuna Italo Cánepa rodeo arenası, çıkan
yangın sonucu büyük hasar gördü. Quinchas-- at ve binicinin inekleri bağladıkları
arenanın bir kısmı-- ve çitlerin bir kısmı çıkan yangında hasar aldı.
1
Kadın’dan Kadına Betimlemeler - 2
“Bileti bedava, gösterimi ömür boyu sürecek vasat bir
oyunun yegâne yıldızı olmaktı annelik” diyor Hatice Meryem.
Doğurmayacağını söylüyor Nihal. Bunun karara bağlı bir şey
olduğunu hiç düşünmemiştim. Korunma yöntemlerinin bana ilk
çağrıştırdığı şey zührevi hastalıklardı. Cahillik demeyin, eşelenmemiş bir kabulleniş deyin. Ayak bileğimde Süryanilerin üreme
sembolü. Dalgalı giden S harfi sperm, kenarındaki noktalar yumurta hücreleri. Niye demişti sevgilim. “Üreme” demiştim yani “hayat”
diye de önemini belirtmiştim. Hâlbuki zihnim hiç temas etmemişti,
üremenin de bir “istek ihtimali” olabileceğine. “Bir tzek annelik,
beni hiç sevmediğim bu hallerimden uzaklaştırmış, amaç sahibi,
irade sahibi bir insana dönüştürmüştü. İyi gelmişti. Ayaklarımı yere
basmamı sağlamıştı. Belki de sırf böylesi sebeplerden, şu annelik
meselesini tutup bir mesleğe dönüştürüyordu birçok kadın” demişti
Hatice Meryem kitabında. Reyhan da doğurmayacağını söylüyor
ısrarla. Ne Nihal’e ne Reyhan’a inanasım yok. O kadar doğurmaya
şartlamışım hemcinslerimi. Bir yanda Hatice Meryem’in söyledikleri. Bu yazı serisinin ilkinde “Doğum kanalımın hakkını vermek
istiyorum” demiştim. Ne demek istemiştim? Hemen hemen
tüm kadınlarda olan şeye dönüyorum yüzümü yani dağ
gibi “Zamana bırak” sığınağına.
“At, avrat, silah”: Erkek alır başını gider. Avrat
yerinde durur bekler. Silahta ola ki(!) bir gün
patlatılmak üzere asılı duvarında bekler.
Bu üçleme bu coğrafyada yaşayan
kadınların yüzeysel de olsa yaşadıklarının
kökenlerine işaret ediyordu. Yazılı olmasına bile
gerek duyulmayacak kadar “Kutsal, dokunulmaz,
sorgulanamaz” yasaların verdiği ölüm fermanları
kadının durması gerektiği yere ölülerini bırakarak
işaret ediyordu. Bunun dışına çıkmak, savaş alanına girmiş olmak demekti ama zaten her iki alanda da
yaşayacağımız şey “korku ve korunma” duyguları değil miydi?
Yeryüzünde bu duyguları bu denli istikrarlı ve tek taraflı yaşayan
bir kaç canlı sıralayabilirsiniz. Vereceğiniz yanıt ya savaş bölgelerindeki insanlardır ya kadınlar ya da “insanların” ortasında kalan
çocuklar, hayvanlar.
Kadın olmak çoğu şeyi iki kez düşünmek demekti. Yağmurlu bir günde alınan şemsiyenin iki işlevi için kullanılıyor olması
demekti: Islanmamak ve en çok da diğer şemsiyelerden korunmak.
Ne kadar çok korunursak o kadar “adamakıllı kadın” olma iltifatına
nail oluyorduk çünkü. Tamlayan-tamlanan dünyasında en çok tamlanan bizlerdik. Hatta bizi niteleyen çoğu tanım varlığını, bizim varlıklarımıza borçlu. Oysaki örneğin orospuluk için en az iki kişi gerekli. İsimlendirilememe özrünü sadece vasıflarımızda(!) yaşıyoruz.
Boşuna değil Hitler’in kadınları K.K.K* kısaltması ile anlatması. Ev
işlerinin, çocuk bakımının, sadece eli hamurlu denilene yakışacak
angaryaların lafının edilmesi bile abesle iştigal. İşgüzar iş bölümünün kadınlara hibe ettiği bu görevler teamüllerimize yerleşmiş. Hoş
“Doğa bütün kadınları bütün erkekler ve bütün erkekleri de bütün
kadınlar için yaratmıştır.” diyordu adamın biri ama hasletimizde
olduğu vurgulanan “fedakâr, uzlaşmacı, merhametli” hallerimiz tek
taraflı ihtiyaç sorumluluğunu bahşediyordu bizlere. Bizlerde yufka
yürekli çırpınmalarımızla telef olmanın tarihini yazıyorduk, hiç anıl-
2
Filiz Gazi
[email protected]
mayacak tarihe. Hem koskoca ulus-devlet tarihi militarizmle kendi
kendisinin sağlamasını yaparken olacak şey miydi kadının tarihi!!!
Dünya “birkaç fiille” düşünebilen adamlara açmıştı
kollarını. Kleopatra odalıklarının memelerine altın iğneler batırmaktan hoşlanır, çığlıklarını dinlemekten zevk alırmış. Önsezisel
bir intikam duygusu ile mi yaptı bunları? Özlem, öyle olduğunu
düşünerek onu sevgi ile yâd ediyordu. Bende “Uydur Allah uydur”
diyordum. Hem o fiillerden birinin karşılığının bizde olduğu pek
söylenemezdi. Bilinenin aksine kaçımız O. R. G. A. Z. M olabiliyorduk ki? Kekeme vajinalarımızla orgazmı dilimlenmiş istiyorduk
helallerimizden, haramlarımızdan. (Çok zamanda az yol kat etmek
karakteristik tarihsel huyumuzdu ve hayattan düşüşümüz çoğu
kez bir koyna düşme ile eş zamanla başlıyordu.) Besime demişti:
“Derdimiz başımızdan aşkın, olmayıversin orgazm hayatımızda.”
İmâsını anlamıştım. Orta sınıf şımarıklığımdan utanmıştım. Oysaki
bunca çilenin ayıp müsebbibi “oramız” o kadar yakındı ki. Sordum:
“Çıbanbaşı meseleyi kurcalamayı kızlarımıza mı bıraktık?” Yanıt
alamadım. Konuyu kapattık. Sonra bir itiraf yürüdü üzerime.
“Yönlerin karıştığı anın binbir hallerinin çokluğundan
bihaber kadınların o ana ilişkin “O ne be? !” çıkışlı
kahkahaları o kadar çok ki etrafta. Çalıntı zevk
tarifleriyle kandırıyoruz birbirimizi ve müezzin
sabah ezanında dalga geçiyor doymuşluğumuzla. Yatakta çok kişiyiz malum ama bu müezzin
en beteri.” Susup politik kadın olma ciddiyetine
büründüm. Ne garip bir ızdırap bu! “Etraf ne
der?” mahalle baskısı “Allah ne der?” baskısını
ezip geçti hep. Hiçbir kadın çakırkeyif olmaya yanaşmıyor bu yüzden. Belki biraz da ayarı bozuk
kadınların ayarları üzerine yapılacak düzenleme
komikliklerinden (!) imtina ediliyor. Adı gibi olmayan Sevinç’in ciddiyeti ise başka duruyor. Gözlerinin
daldığı yerde kesilen, bıçaklanan, kurşunlanan, taşlanan
kadınlar. Cevher yürekli tüm kadınların yaşayan gözlerindeki
ölü bakışlar bu yüzden. Kahkahalarımızı, tiryakisi olduğumuz
sohbetleri, zihin jimnastiği dedikodularımızı bıçak gibi kesecek ölü
kadınlar, hemen her yaşta. Sonra nasıl gülsün dünyaya Güldünya,
Sakine, Ayşe, N.Ç., Hatice?
Zihnimde medyanın kadın esintileri. “12 yaşında S.Y’nin
yardım istemediği için tecavüzüne rıza gösterdiği” kararına varan
Yargıtay haberi. Akademik unvanlı tahrik-tecavüz değerlendirmeleri. “Öldürdü.” Çünkü cinnet geçirdi sürmanşetleri. Dünyanın en
iğrenç en cani “Ya benimsin ya kara toprağın” tehditleri. Bir tarafta
topuklu ayakkabı giydirilen “çocuk mankenler” diğer tarafta gerdeğe sokularak yetişkinliğe erdirilen “çocuk gelinler”. Beterin beteri
var, acı bir gülümsemeyi yaşayamayacak kadar kötüleşiyor her
şey. “Şişeye kaçmış mantar misali kaderimiz” diyor Dilek. Çok çok
sonralarını düşünüyorum. Öngörülerimi dinlediğimde ne kadar da
kolay pes ettiğimi biliyorum. Dilek susuyor. Konu gene kapanıyor
ama gazeteler, TV kanalları, yargıtay kararları, adamlar ne acı
hatta bazen kadınlar devam ediyor.
Kadından Kadına Hallerimizin Betimlemeleri-1
http://bit.ly/hkcu1x
* Kinder, Küche, Kirsche - Çocuk, Mutfak, Kilise
Venezuela - Tutuklanıp salıverilen
sendikacı Rubén González’in
tuhaf öyküsü
Fildişi Sahillleri’nde 7 Kadın
Eylemci Vuruldu
T
Fildişi Sahillerinde kendisini başbakan
ilan eden Laurent GbagboLaurent
Gbagbo’ya karşı barışçıl bir gösteri
düzenleyen kadı protestocular üzerine
ateş açıldı. Youtube’da yayılan 8 dakikalık video görüntülerinde Abidjan
kentinde ellerinde sadece pankart
ve dövizler bulunan yüzlerce kadının
barışçıl bir gösteri yaptığı ve aniden
1’isi polis aracı olmak üzere 3 aracın
belirerek kitleye ateş açtığı görülüyor.
El Libertario gazetesinin olaya ilişkin açıklaması :
3 el ateş edildikten sonra
kurbanlar kanlar içinde yerde yatıyor.
AB yetkilileri Cuma günü 7 kadının
vurularak öldürüldüğünü, ancak
Gbagbo’nun rakibi Alassane Ouattara
1’i çocuk 12 kişinin öldüğünü ve 110
kişinin de yaralandığını belirtti.
Gbagbo’nun sözcüsü Sylvere Nebout, bu işe dahil edilmesini
reddetti ve bunun muhalefetin bir
manipülasyonu olduğunu söyledi.
utuklanan sendikacı Rubén González, birkaç gün sonra salıverildi.
Ferrominería Madenciler Sendikası Genel Sekreteri Rubén González,
bir greve destek vermekten dolayı tutuklanıp 7.5 yıl hapse mahkum edilmesinden yalnızca birkaç gün sonra salıverildi ve özgürlüğüne kısmen
kavuştu.
Bugün, 3 martta, öğlen 12.00’de, Rubén González’in davasını yürüten hakimler, Rubén’in hapisten çıkması için hazırlanmış belgeyi imzaladılar. Tahliye edilmesi, açık bir şekilde, kitlelerin yedi yıl, altı ay, yirmi iki
günlük cezaya duydukları öfke ve yaptıkları protesto gösterileri sayesinde oldu. Rubén hapishaneden çıktı ve Ferrominería del Orinoco’da ailesi
ve arkadaşlarıyla birlikte, özgürlüğü için verilen büyük çabanın sonucunu
kutluyor.
González afla beraat etmediği gibi, hapis cezası tehdidinden de tam
anlamıyla kurtulmuş değil. Cezası, mahkemenin dayattığı şartlara uyması
koşuluyla, askıya alındı. Rubén on beş günde bir, yetkililere rapor vermek
zorunda. El Libertario gazetesi, şu durumda, protesto etmenin suç değil
hak olduğunu, Rubén’in, işçilerin mücadelesini desteklemekle bir suç
işlemediğini söylüyor, sendikacının beraatini talep etmeye devam ediyor.
Yemen - Petrol boru hattına
saldırı
Vali boynundan hançerlendi. Yemen’in
doğusundaki Mağrib vilayetinde bir petrol
boru hattına saldırı düzenlendi. Güvenlik
kaynakları, saldırının bir aşirete mensup silahlı kişiler tarafından sabaha karşı düzenlendiğini, Kızıldeniz’e petrol taşıyan boru
hattından alevler yükseldiğini açıkladı.
Aşiret üyelerinin bu sabah Safer bölgesini
başkent Sana’ya bağlayan yolu da kestiği,
kamyonların geçişine izin vermediği, bu
durumun Sana’ya petrol sevkıyatını etkileyebileceği bildirildi.
Sosyal mücadele içinde kazanılan bu önemli zaferden dolayı, hem haklarını savunan işçiler için, hem de korunması yönünde harcanan çabaların
boşa gitmediği kişiler için mutluyuz.
Rubén González’e tam özgürlük!
Hak isteme hakkımız alınamaz!
Protestoyu suç gibi gösteremezsiniz!
González 2009’da, Brezilya sınırı yakınlarındaki Bolivar eyaletinde, altın madeni
işçilerinin on altı günlük grevini desteklediği
için, uydurma sebeplerle, kolektif pazarlığı
korumak adına hapse atılmıştı(sanırız bu durum Chavez rejiminin sanayii politikasının
özünde olan bir şey). Davanın tutarsızlıkları
ortaya çıktı; González, Chávez’in Venezuela
Birleşik Sosyalist Partisi’nin üyesiydi(görünüşe göre hala da öyle), hatta
Chávez’le bağlantılı bir partinin yerel aday listesindeydi.
Ceza hükmünün verilmesinden sonra sendikalar, emekçi kitleler
ve insan hakları savunucuları, Caracas’ta savcılık önünde El Libertarios
gazetesiyle birlikte protesto gösterisi yaptılar. Katılımcılar, González’in,
Chavez hegomonyasına tamamen entegre olmuş bir sendikanın yöneticisi olmasına karşın, mahkum edilmesinin işçi mücadelesini doğrudan
hedef alacağını düşünüyorlardı. Chávez’in meclisi 2012’nin ortasına dek
dağıtması ve Venezuela’nın diktatörlüğe giden seyri göz önüne alınırsa,
tahliyesi bir zafer sayılmalıdır.
Aşiret üyelerinin hükümete
baskı yapmak için saldırıyı düzenlediği
belirtiliyor. Öte yandan yine Mağrib vilayetinde, yerel hükümet binasının önünde
dün düzenlenen yönetim karşıtı protesto
gösterileri sırasında çıkan arbedede Vali
Naci El Zeydi’nin boynundan hançerlendiği
bildirildi. İçişleri Bakanlığının açıklamasında, valiyle birlikte 4 korumasının da
yaralandığı belirtildi.
Almanya: Bir Polis Aracı
Kundaklandı
Polisleri imha et!
20 Şubat’ta kuzey karakolunda bir polis
aracını ateşe verdik. Bizler Dresden’deki
projelere ve sol hareketlere karşı polisin
uyguladığı rasgele şiddete karşı bir açıklama yapmak istedik.
Unutmadık, affetmeyeceğiz- polislerin
isimleri ve adresleri (ve araçları) mevcut!
Grönland’a özgürlük- Kahrolsun küstah buz!
3
İskoçya - Eylemciler ocak
madenine saldırarak
faaliyeti durdurdu
Eylemciler Mainshill Açık Ocak Madeni’ne saldırıp devasa
kazı makinesinin çalışmasını dört saatten uzun bir süre
engelledi.
Ç
arşamba sabahı aktivistler, maden çalışmalarına engel
olmak amacıyla Scottish Coal’ın Güney Lanakshire’daki
Mainshill Açık Ocak Madeni’ne girdiler.
İki aktivist sahanın dibindeki, maden yatağından kömür
alıp kamyonlara yüklemekte olan 260 tonluk devasa kazı
makinesine ulaşıp tırmanmayı başardı. Bu esnada onlara
destek veren diğer aktivistler, Scottish Coal ve Trustcare
Güvenlik çalışanları tarafından yoğun bir şiddete maruz
bırakıldılar.
Dört saatten uzun süren eylem, özel polis timinin müdahale edip, kazı makinesini işgal eden eylemcileri derdest
etmesiyle son buldu. Polis, iki işgalci ve eyleme destek
veren diğer iki aktivisti ayırt etmeden tutukladı ve mülke
kötü niyetli tecavüzle itham etti.
Eylemcilerden Fiona Reed olayı şöyle anlattı: “Alana girer
girmez şiddetle karşılaştık. Ne çatışma ortamı yaratmaya
çalıştık, ne de tehditkar davrandık; sadece eylemi kimseye
zarar gelmeden gerçekleştirmek istiyorduk. Önce o büyük
yük kamyonları son sürat üzerimize sürüp bizi sıkıştırmaya
ve hapsetmeye çalıştılar. Sonra, tüm sağlık ve güvenlik
kurallarını alenen ezip, kazı makinesinin kepçesini bize
İngiltere - Anarşistler fiber
optik kabloları yaktı ve bir
CCTV kamyonetini boyadı
Yayınlanan bildiri:
“Mücadelemiz ve saldırımız, tüm yoldaşlarımız ve
isyancılarla dayanışma üzerinedir. öz yönetimsel
mücadelemiz bizi sömüren her şeye karşıdır; fiziksel tahakküm ve sömürü mekanizmalarıyla dolu
bir(diğer) şehirdeki hedefler her yerde ve onların
varlığıyla doğrudan uyum içinde, bu doğrultudaki
eylemimiz, bir “dahi” cctv kamyoneti güpegündüz
boyanması, akşamında ise internet ve telekominikasyon kablolarının ateşe verilmesidir.
Bizim sürdürdüğümüz bu kavgada yaşamını yitiren
yoldaşlar için yüreğimizdeki alevleri paylaşıyoruz.
saldırılarımız her zaman dayanışma içindir.
Bristollu Anarşitler”
4
doğru savurdular. Açık ocak madenlerinde meydana gelen
ölüm ve kazaların temel sebebi bu tehlikeli yük kamyonları.
O sırada pek çok insanın hayatı tehlikeye atıldı. Ardından
işçiler ve güvenlik görevlilerince itilip defalarca kafamızdan
yumruklandık, bizi yere
düşürüp tekme attılar.
Ayrıca video kameramızı çaldılar.”.
Diğer aktivistlerden
Jim Slater, “Bir işçi
hepimizi bıçaklamakla
tehdit etti. Bir operatör, makineye tırmanan arkadaşlarımıza,
destek çekilince onları döveceklerini söyledi. Yetkili kişi
Steve Griffiths tüm bunları izlemekle yetindi ve tamamen
kayıtsız kaldı. Güvenliğin böyle davranma hakkı söz konusu
olamaz.” diye konuştu.
Tüm saldırı, gasp ve tehditlere rağmen kazı makinesi dört
saatten uzun süre madenden hiç kömür alamadı, Scottish
Coal’in işleri ciddi ölçüde aksatıldı. Saha yedi ay Mainshill
Solidarity Camp’in işgali altında kaldıktan sonra, geçen
sene yetmiş aktivist alandan tahliye edildi, bunlardan kırk
beşi kaba kuvvetle kovuldu ve tutuklandı.
Mainshill işgalinden beri mücadelede olan Rachael Wood,
“Bölgede ve Mainshill’de eylemlerimiz işgalin yıkılmasından beri, ‘Dougles Vadisi’ni koru’ şiarını sürdürerek devam
ediyor. Çarşamba günkü saldırı, Scottish Coal’un vadiyi
istismar etme sürecinin örneklerinden sadece biriydi. Bu
yüzden eylemlerimiz, onlar vadiyi terkedene dek, daha da
yoğunlaşacak. Tehdit ve şiddet bizi yıldıramaz.” dedi.
Şili - Açlık grevindeki tutsaklarla
3. dayanışma yürüyüşü
Santiago - “Bütün Politik Tutsaklara Özgürlük, Anti-Terör Yasalarına Son”
9
Mart’ta açlık grevindeki (17 gündür) tutsak yoldaşlarımızla
dayanışmak için 3. dayanışma eylemi gerçekleştirildi. Bu
eylemde daha öncekilerden daha fazla bir polis baskısı vardı.
Yüzlerce polis eylemcileri kameralara alıyor, kendilerine verilen
yetkiyi sonuna kadar kullanıyorlardı.
Plaza de Armas’ya çevre uzunluğu boyutunda polislerle
dolu bariyer yerleştirdiler. Kitlenin bir çok yürüyüşün yapıldığı
işlek bir bölgeden geçmesini engellemek istediler. Amaçları
yoldaşlarımızın haberleri yaymasını engellemekti. Yine de 14
Ağustos’tan bu yana tutuklu bulunan yoldaşlarımızın özgürlüğü
için yüzlerce grup bir araya gelebildi.
Yürüyüşün sonunda polis yürüyüşe katılanları avlamaya
başladı. 8 kişi gözaltına alındı. 6’sı serbest bırakılırken, 2 kişi birisinin cebinde bıçak diğerinin cebinde marijuana bulunduğu için
bırakılmadı ancak günün sonunda “Bombalamalar Davası”nda
suçlananlarla dayanışma eylemine katıldıkları gerekçesiyle
tutmaya karar vererek, ertesi güne kadar nezarette tuttular.
Tutuklananların çoğu özel kuvvetler tarafından tutuklanmamış,
saldırıya uğramamış olan Tinku (radikal dans takımı) hareketini destekleyen yoldaşlardı ancak tüm hareketleri gizli ajanlar,
polis ve açıkça hedefi eylemcileri sindirmek olan özel kuvvetler
tarafından kayda alınmıştı. Dans ettiklerinde, polisin tutuklama
tehditlerine maruz kaldılar.
Mart Manifestosu
“Bunu yaptık çünkü bıktırdılar bizi. Yorulduk!
Tükendik! Ümidimizi yitirdik! Çünkü günümüzde tiyatro ve sanat gerçekten kokuşmuş
bir halde! Leş kokan genel kurul odaları, devlet memurları, ticaret, reklamcılık, tekdüzelik,
rahatına düşkünlük, boş zaman, can sıkıntısı,
bürokrasi ve yalan dolan…”
“Noviembre” filmini izleyenler bu cümleleri hatırlar. Sisteme olan eleştirilerini sokak tiyatrosuna taşıyan bir avuç gencin
hikâyesini anlatan filmin, militan ruhların ilham alacağı ana konusu
gene bu gençleri birleştiren “Kasım Manifestolarıydı”. Bu manifestodan aklımda kalan kararlardan bir kaçı şunlardı: Asla para için
sanat yapılamaz. Seyirci sayısının sınırlı olduğu mekânlara, kapalı
ortamlara sanat taşınamaz. Geçmişte TV-Sinema’da çalışmış
kimseler bu gruba dahil olamaz. Yazılı hiçbir kaynaktan yararlanılamaz ve seyirci değil onlar seyircilerin ayağına gideceklerdir.
Sanat deyince ilk akla gelen algının istikameti camekân ardında
öyle çok da hemencecik anlayamayacağınız derin derin manalar
taşıyan eserler, çalışmalar ve tabiî ki zekâ dolayısıyla yaratıcılık
pırtlayan “projeler” gelir. “Bir entelektüel faaliyet alanı olarak sanat”
diye başlayan cümleleri kısık gözlerle, gereken duruşta dinleseniz dahi “soyut” düşünme kabiliyetinizin kalibresi çapsızsa ebleh
görünmemeniz çok zor. Kendimce tıkandığım suallerdeki savunmam kapalı devre hayal gücünün eseri ile sınırsız hayal gücümün
mukayese bile edilemeyeceği gibi sunturlu bir edaya başvurup
derhal “ortamdan” geri çekilmek ya da Peter Bürger’in Avangard
Kuramı’ndan çalıntı “Sorun gerçek dünyaya müdahale edilmesi…
Hayatın devrimcileştirilmesidir; yoksa estetik haz nesneleri olmaya
mahkûm formlar yaratmak değil” (1) gibi akça pakça cümlelere
başvurup konuyu yabani bir tavırla kapamak.
Başladığım yere tekrar dönecek olursam eğer her şeyi
mevzuattan beklemeye şartlanmış birçok insan için bu tip pirüpak
niyetli manifestolar ihtiyaca karşılık gelebilir. Hele şu günler böyle
bir oydaşmanın sağlanması için nedenleri bir bir sıralamaya başlamışken. Mesele birçok kişi için “At izi, it izine karıştı” minvalinin
cenderesinde “tasnifli savunma hattı” oluşturuyor. Bu yüzden
tutuklanan, dava açılan yazar, gazeteci, yayıncı menüsünden
seçip zikredeceğiniz isimler de ideoloji, paradigma, doktrin ve
tarafların çitlediği alanlara olan yakınlığınızla örtüşmek zorunda.
“El elin eşeğini türkü çağırarak ararmış” ya da “Bana dokunmayan
yılan bin yıl yaşasın” gibi ata yadigârı deyişlerin tehlikesi bu gibi
durumlarda mevzuatı oluşturan devlet eşrafının ve yasalarla ilintili
iktidar mekanizmalarının işine yarıyor. -Öyle ki birbirlerini harcama
konusunda otoriteye hizmet eden goşist ve aşırı sağ tutumları
aynı kefeye koymada hiçbir beis görmem- Yoksa çok da yeni
olduğu söylenemez bu gibi haberlerin. Zira Kürt asıllı ya da yaygın
yayınlara oranla daha düşük tiraja sahip dergi, gazete gibi basın
Filiz Gazi
[email protected]
yayın organlarında çalışan birçok gazeteci, yayıncı, yazar yıllardır
sürüm sürüm süründürülmekte. Yakın dönem de Suzan Zengin,
Vedat Kurşun, Bedri Adanır, Şiar Rişvanoğlu, Erdal Güler ve daha
onlarca isim ilk aklıma gelenler. (Bu isimlerden Ş. Rişvanoğlu Roj
TV’deki konuşmasından dolayı yargılanmıştı.) Bu konuda o kadar
çok yazıldı çizildi ki eksiğiyle gediğiyle en azından tartışılmaya
çalışıldığını düşünüyorum ama işin gelip dayandığı nokta kötü bir
alışkanlıktan olsa gerek mevzuat yoksunluğu! Böylece kim kimin
kortejine takılmış, kim hangi fotoğrafın dibine düşmüşte utanıvermiş gibi trajikomik ama haklı da denilebilecek kaygılar son bulmuş
olacak.
İstisnai durumları olmakla birlikte Walter Benjamin’in
“Yağ makine için neyse, fikirler de toplumsal hayatın devasa
donanımı için budur, insan makine yağını bir türbinin üzerine boca
etmez; önceden bilinmesi gereken, gözden ırak dişli ve eklemlere
birkaç damla damlatır” beyanı açıklayıcı bir benzetmeyle vurgusunu yapar. Fikirlerin dolaşımına olan bu müdahalelere karşı bir
manifesto yayınlanma ihtiyacı var gibi. Şimdilik bu manifestonun
içeriğine dair birkaç önerim var: Kadınlar, eşcinseller, Kürtler,
azınlıklar, inançlar, kayıplar, faili meçhuller ve doğa katliamına
ses etmeyen kalemler bu gruba dahil olamaz. Kitaplara oranla
daha gösterişsiz olan fanzin, broşür, afiş gibi yayınlarda yazmamış
yazarçizer takımı, manifestonun içeriğini oluşturmada söz hakkına
sahip değildir. Geri kalan öneriler bu yazıyı okuyan sizden gelsin.
Taraflılığınızdaki ısrarınız, fikri bütünlük sağlamanız gereken yerlerde sizi sabitliyorsa en azından bundan sonra “devrimci” olma iddialarınızdan kendi isteğinizle feragat etmeniz gerekir.
Gereksiz bir gösteriş detayı olarak yazı sonları genellikle nasihatle
sonlanır. Gene başa dönelim o zaman. Ezcümle asıl sorun kendi
suretinden bir dünya yaratma derdindeyken “Hayatın devrimcileştirilmesinin” ihmale terk edilmesidir.
Peter Bürger, Avangard Kuramı (ç. Erol Özbek), 4. Basım, İstanbul:
İletişim Yayınları, 2007.s. 21
(1)
Walter Benjamin, Son Bakışta Aşk (Haz. Nurdan Gürbilek), 4. Basım,
İstanbul: Metis Yayınları, 2006, s. 51
(2)
5
Belçika - Sokaktaki Öfkeden Haberler
Brüksel- Avrupa Müşavirliğinde Kundaklama
3 Mart Öğleden sonra saat 4:00 civarında Avrupa Müşavirliğinin 7.
Kattaki teknik odasında kimliği belirsiz kişilerce kundaklama gerçekleşti. Duman sekizinci katta görüldü. Alevler çok fazla zarar vermeden teknik odada kontrol altına alındı. Yangının gerçekleştiği
odada yağlı bir havlu ve 2 harap kutu bulundu.
Charleroi- Büyük Mobilya Fabrikası Yakıldı
4 Mart Çarşambaya Perşembeye bağlayan gece saat 3 civarında
büyük bir mobilya fabrikasında yangın çıktı. Bütün bina zarar gördü.
Bruge- Vandallar Yapı Motorlarına Saldırdı
Bruge- Ghandi’de Vandallarbir vinç ve taşıma kamyonetine saldırdı. Binlerce avroluk zarar gerçekleşti.
Schaarbeek- Elektrik Sabotajtajı
5 Mart chaarbeek- İki gece boyunca, Helmet civarındaki birçok
caddedeki sokak ışıklarına sabotaj gerçekleşti. Sokaklar karanlığa
gömüldü. Birkaç hafta önce diğer caddelerdeki ışıklara da sabotaj
gerçekleşmişti. Ayrıca 2009’daki Molenbeek ve Anderlecht’te benzer sabotajlar gerçekleşmişti.
Paris- Tutuklama Merkezlerindeki Kundaklamalarla Dayanışma
1 Mart Belçika, İtalya ve Paris’teki iki tutuklama merkezine kundaklamadan sonra: 27 Şubat Pazar, Paris. Sosyalist Parti Merkezinin ayrıca bir diplomatik araç ve Sin&Stes(Göçmen tutuklama merkezlerine temizlik hizmeti vererek kar sağlayan bir şirket) kamyonetinin
pencereleri ve kapısı parçalandı.
Burada ve her yerde direnişteki tutuklularla dayanışma
Tutuklama merkezlerini yakın.
Belgeleri olan ya da olmayan herkese özgürlük.
Belçika- Ulusal direniş/grev günü
Sosyalist ve liberal sendikalar 4 Mart’ı meslekler arası uzlaşmaya
karşı ulusal direniş/grev günü ilan etti. İşsizlik maaşı, sosyal yardımlar, ücretlerdeki olası artış öngörüsü vs. içeren bu anlaşmalar her
iki yılda bir, sendikalar ve patronlar arasında gerçekleşiyordu. Bu
şekilde, tarafların her ikisi de çatışma sırasında iş yerlerindeki geri
dönüşlerini mümkün olan en yüksek limitlere çıkarmaya çalışıyor-
Yunanistan - Ölümsüz Lambros Foundas
1
0 Mart 2010’da devrimci anarşist bir yoldaş Yunan demokrasisinin üniformalarını giymiş katillere karşı mücadelede düşmüştü.
Lambros bir çok insanın bildiği ve sevdiği bir arkadaş ve bir savaşçıydı ve onun ölümünün öcü sisteme karşı verdiğimiz savaşta
alınacaktır. Lambros’un kalbinde hissettiği mücadelenin devamı
onun ölümsüz özgürlük ruhuna ithafımızdır.
Yeryüzündeki ve yıldızlarla birlikte tanınan ve tanınmayan tüm yoldaşlara, sevgi ve saygı.Yaşamın gümbürtüsünde
seçimleri, yarınlar, yoldaşlar, mücadele için gerçek ızdırapla kişisel
emek ve hareketin derinliklerinde oluşturulan keskin fikirlerle.
Belirleyici, güçlü, ateşli eylemlerle suçlandı. Yaşamınla bizlere
gösterdin ki, devrimcinin yolu, kısaca öfke ve fedakarlıkla eylemektir. Öfke ve inançla. Anılarınla yumruklar sıkılır… Gözyaşları
silah olur… Ve eski Dava şimdi daha bir zorunlu hale gelir. Ve bir
kurdun ölümünde Tek bir nefes senin için yeterdi, tek karar ve
demir yetecektir. Elindeki silahla ve gözlerindeki özgürlükle hayallerini sonuna kadar kovaladın. Nasıl yaşadıysa öyle öldün. Vahşi
ve özgür. Devrimciler öldüğünde onları kaybetmiş olmayız. Onlar
bir yıldız sürerler ve sınırsız olanda özgürlüğün rotasına kırarlar
dümenlerini. Çoğumuzun hayal edip de cürret edemediği şeyi
kanlarıyla yazarlar. Eylemsizliğin karanlığında birer ateş böcekleridirler. Onlar ateştir, mücadeledir, sokaktır. Ateşi onların ateşinden
alalım…
Unutmayalım – eyleyelim. anarşist Lambros Foundas’a saygı
Mücadele sürüyor...
6
lardı; sendikalar yapılan uzlaşmalardan tatmin olmakla meşguldü. Şimdi
iki sendika yeni anlaşmanın şartlarına
karşılar. Hükümet ise anlaşmaların
tek bir harfini dahi değiştirmeyeceğini söyledi (Yasal olarak devlet sadece
empoze edebilir).
Brüksel- İki süpermarkete molotoflu saldırı
7 Mart Geçen hafta sonu Schaarbeek’de iki farklı Delhaize süpermarketine kimliği belirsiz kişilerce molotof kokteylli saldırı düzenlendi. Süpermarketlerin camları paramparça oldu.
Courcelles- Süpermarketlere Kundalama
7 Mart Pazar öğleden sonra Courcelles’deki Trafic süpermarketinin
deposunda ahşap paletlerin yakılmasıyla kundaklama gerçekleşti.
Kundaklama sonrası depo harap olurken, süpermarket zarar görmedi.
Liege- Porsche Yakıldı
5 Mart Cumartesi gecesi Liege Vivegnis’de bir posch yakıldı. Araç
sahibi, aracını akşam geç saatlerde caddeye park ettiğini geri döndüğünde lastiklerden birinin parçalandığını gördüğünü ve sonraki
gün tamire götürmeye karar verdiğini söyledi. Aynı gece, araç yakılarak tamamen kullanılamaz hale getirildi.
Ghent- Faşist Ve Antifaşist Gösteri// İşsizlik Ofisine Saldırı
10 Mart Ghent- Polisler gösterileri ayırmak için bütün şehir merkezini kuşattı. Bir yanda 300 kişilik faşist öğrenci grubu, diğer tarafta
750 kişilik antifaşist grup. “Ufak tefek olayların” dışında gösteriler
sakindi. Olaylar hakkında bilgi vermeyen polis, durumdan memnun gözüküyordu. Her iki gösterinin başladığı sıralarda şehrin
diğer yakasında maskeli kişiler tarafından VDAB’ın(İşsizlik kontrol
kurumu) camları kırıldı. Yürüyüş boyunca faşistlere boya bombalarıyla saldırıldı. Gösteriden sonra pek çok faşist öfkeyle boya bombalarıyla karşılık verdi. Akşamın geç saatlerinde Ghent karakolundaki telefon direği ve pek çok polis aracı parçalandı.
Brüksel- Toplu Taşıma Özel Güvenlik Görevlileri İstifa Etmek
İstiyor
8 Mart Brüksel- Pek çok “olay” ve toplu taşıma şirketinin daha fazla
güvenlik için grevinden sonra bir haftadır 10 özel güvenlik görevlisi metroda nöbet tutuyor. Bunlardan üç tanesi çoktan tayinlerini
istedi. Her gün hakarete uğradıklarını söyleyen güvenlik görevlileri, polisten olaylara müdahale etmesini istedi ve güvensizlikle ilgili
suç duyurusunda bulundu! Geçen hafta, tramvaya taşlı saldırılar
yaşanmıştı.
ABD - Polis Şubesine ve iki kotraya dayanışma
saldırısı
Duyurulan bildiri:
“ 4 Mart gecesi Seattle’da domuzlar, bir isyancıyı aralarına çekerek hırpaladı daha sonra tutukladı. Bu durum bizi çileden çıkardı.
O geceden sonra, iki polis aracı parçalandı, daha sonra merkeze
birkaç lovetap aldırlar. Saldırılarımızı hiç unutamayacaklar.
Anarşistler, şimdi polisin copundan korkmanın ve saklanmanın
zamanı değil. Şimdi, cesaretimizi yükseltmenin, komplolarımızı
artırmanın ve intikam almanın zamanıdır. Bu sadece polise saldırı değildir aynı zamanda aşağılık heriflere yaptıklarının bedelini
ödetmek için herkese çağrıdır. Saldırımız, sadece birkaç isyancıyı dövdükleri için değil aynı zamanda bu korkak piçlerin her gün
üzerimizdeki otoritesini ve eziyetini kaldırmak içindir. Gelecek
gecelerdeki en büyük arzumuz; bütün sokaklarda bu domuzlara
karşı büyük bir saldırı dalgasının başlamasıdır.
Domuzlar, saklanacak yeriniz kalmadı. Çok geç olmadan bırakın.
-Kana Susamışlar-“
Meksika – Texcoco Meksikan Vadisi Deney Tarlasında Kundaklama
Wan’da Anarşist Eylemler
“Kürdistan Wan Merkezde B.A.T. adlı bir anarşist örgüt
tarafından 2 bankamatik ve kentin çeşitli cemaat evleri ve
alışveriş merkezinin üstleri Anarşizm işaretleri ile boyandı.
Polislerin Takibine takıldık bir ara ama kurtulabildik. Eylemlerimizi tutsak bulunan Anarşist yoldaşlarımıza adıyoruz.
Eylemler devam edecektir.”
* E-mail yoluyla gelen bir bildiri...
Sokakta - Vicdani Ret
Sokakta inisiyatifi yıllardır anlatılmaya çalışılan Vicdani Ret olayına yaptığı sokak
performansı ile katkıda bulunmaya çalıştı.
Video : http://dai.ly/hsp1rH
[email protected]
www.sokakta.blogspot.com
İspanya - Şili’deki “Bombalama Davası” tutsaklarıyla dayanışma saldırıları
Celulas locas de remate
Barselona - Çünkü bu dünya gezegeni ve içindeki tüm canlıları
yok eden, sömüren e baskı altına alan bir sitem olan Devlet-Kapitalizm tarafından tamamen zaptedilmiştir. Çünkü bu sistemde, bir
kaç ayrıcalıklı kişi hem ekonomik hem de sosyal ve politik olarak
gücü elinde tutmaktadır ve bu ayrıcalıklıların kendi egemenliğinin
sefaletini binlercesini ölüme, yoksulluğa mahkum ederek ve isyan
edenleri baskı altına alarak, hapsederek, cezalandırarak patriarki,
devlet aygıtı ve ekonomi yoluyla zaptetmek için kullandıkları bir
araçtır...
Tüm bu nedenlerden dolayı bu sistemi işleten veya doğrudan destekleyenlere karşı, bu sisteme karşı savaşı yükseltmeliyiz: zenginler, politikacılar, polis, hakimler, gazeteciler ve diğer çöplükler. Ve
bizler bu çöplüğün çürümüşlüğüne karşı tepkilerin devrimci şiddet yoluyla sonunu getirmek için kendi küçük katkımızı sunmaya
çalışıyoruz; bu nedenle en azından sıcak yataklarında huzur içinde
yatamıyorlar ve bu nedenle her an mülkleri, şirketleri, kurumları
öfkemizin hedefi haline gelebileceğini hissetmektedirler.
Bu nedenle 10 Mart gecesi Barselona’da bulunan aşağıdaki yerlere
saldırdık:
•
•
•
Sagrera semtindeki bir bankaya (Barselona Tasaarruf ve
Emeklilik Bankası) içinde yanıcı madde, ev yapımı bir tetikleyici ve yavaş yanan bir fitilden oluşan ev yapımı bir kundaklama aygıtı atıldı.
Passeig Maragall’daki Santander bankası şubesinin camları
kırıldı.
Gracia’da bulunan 15 bankanın kapı kilitleri ve ATM’leri
zamklandı.
Bu küçük saldırı eylemlerini küre çapındaki tüm asilere ve Şili’de
sözümona “Bombalama Davası”ndan tutuklu bulunan açlık grevindeki 10 anarşistlere adamak istiyoruz. Onlara ve direnen diğer
tüm isyancılara selamlar.
İsyan ve sabotaj kolaydır ve tekrarlanabilir. Herhangi bir yerde herhangi bir kişi veya kişiler, kişisel olarak ya da kolektif olarak eyleme geçebilir. Bu hastalıklı sisteme karşı saldırıları ve bu sistemden
zarar görenlerle dayanışmayı arttırın.
Daha fazlasının ve iyilerinin sözünü veriyoruz.
Devlete ölüm...
Yaşasın Anarşi
ELF Bildirisi, Meksika
Texcoco’daki Meksikan vadisi deney tarlasındaki kundaklama
eylemini biz (ELF) üstleniyoruz. Saha, tarım, hayvancılık ve
orman sömürüsünde“gelişmiş teknoloji” kullanarak araştırma yapmaya kararlı olan Ulusal Orman Tarım ve Hayvancılık
Araştırma Enstitüsüne(INIFAP) aittir. INIFAP, 2005 yılından
beri 100’ün üzerinde yeni genetik bitki çeşidi üreterek, ülkede
bitkisel üretimin artırılması, dolayısıyla toprakların ağaçsızlaştırılması ve zararlı tarım ilaçlarıyla kirletilmesinden sorumludur.
Bu yıl INIFAP Meksika ve Latin Amerika’da her tür yerli genetik
örnekleri muhafaza etmekle yükümlü Ulusal Genetik Kaynaklar
Merkezini (CNRG) açtı.
Bilim insanları bu projelerinin ekosistem için faydalı olduğunu
söylüyor. Fakat bize göre bu insanlar ilerleme adına, organizmalardan yeni tip yaratmaya gerçekten hayatlarını adamışlar.
Eğer onların eline bu kadar geniş bir çeşitlilik bırakırsanız,
onların erişemeyeceği herhangi bir şey kalır mı? INIFAP ayrıca
orman araştırmalarını da yürütmektedir ve bunu vahşi alanları ormansızlaştırmak için kullanıyor. Örneğin, iki hafta önce
INIFAP Kuzey Puebla dağlarındaki tomrukları kurutmak için
“ekolojik”(dikkat tırnak) fırın geliştiren bir kurumla ilgili bir makale yayımladı. Makalede; INIFAP, bu fırınların bölgenin orman
endüstrisine yardımcı olmasını, umduğunu söyledi. Böylelikle
bütün türlerin bir arada yaşadığı çevre tehdit altına alınmış
oldu.
Bu nedenlerden dolayı, bu federal kuruma yönelik aşağıdaki
eko-sabotajları üstleniyoruz;
•
•
•
•
Tesislerindeki yüzlerce herbisit(bitki öldürücü ilaç) çuvalının yanına kundak bombası -3 litre benzin, patlayıcı için
fitil ve gecikmeler için sprey saçması –bırakılması.
Deney tarlasının yanındaki ana binaya bir diğer kundak
bombası –dört litre benzin dolu- bırakılması.
Tesisin arkasındaki ve dışındaki 2 yeşil eve iki kundak bombası bırakılması.
Ayrıca genel merkezin ve diğer binaların camlarına, duvarlarına, zeminine ve bir INIFAP kamyonetine ve elektrik trafosuna “BU DEFAKİ ALEVDİ, BİR SONRAKİ BOMBA
OLACAK”, “ELF”, “INIFAP=VAHŞİ DOĞANIN KATİLİ”, “DAHA
FAZLA GDO, DAHA FAZLA ATEŞ” ve diğer yazılamalar
yapılması.
Filistin - İsrail ordusu onlarca Filistinli, İsrailli ve
yabancı eylemciyi yaraladı
Doğu Kudüs ve Batı Şeria köyleri
(11.03.11) - Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da
düzinelerce Filistinli, İsrailli ve yabancı
eylemci İsrailli güvenlik güçlerinin eylemleri
dağıtmak istemesiyle çıkan çatışmalarda yaralandı. Onlarca Filistinli Silwan’daki Al-Bustan bölgesinde patlak veren çatışmalarda
gözyaşartıcı gazdan etkilendi.
İsrail polisi, eylemcilerin Sınır Polisine ve Yahudi evlerine taşla
saldırdıktan sonra kalabalığı dağıtmak için güç kullandıklarını
açıkladı. Silwan, 60,000 Filistinlinin ve 500 Yahudi işgalcinin
yaşadığı bir yerdir. Filistinli Samer Sarhan geçtiğimiz Ekim’de
vurulduğundan bu yana, iki grubun çatışmasının olmadığı bir
gün geçmiyor. Bu arada, yüzlerce Filistinli, solcu İsrailli ve yabancı
eylemci ayrım duvarına ve Yahudi yerleşimlere karşı eylem yaparken İsrailli güçlerle çatıştı.
İsrail Ordusu Radyosu, İsrailli güçlerin Batı Şeria köyleri Bil’in,
Ni’lin, Nabi Saleh ve Al-Mi’sarah’da protestocuları dağıtmak
için gözyaşartıcı gaz ve plastik mermi kullandığını açıkladı. Bir
protestocu al-Nabi Saleh’de güvenlik güçleri tarafından plastik
mermiyle yaralandı ve onlarcası gazdan etkilendi. İsrailli anarşist
grup ‘Duvara Karşı Anarşistler’ İsrailli güçlerin Nabi Saleh’te iki
yabancı eylemciyi tutuklandıklarını açıkladılar.
7
Endonezya - Neoliberal megaAtina’daki Kundaklama Saldırısı
projesye karşı kendi kendine
Kardeşlerimiz savaşıyor…
örgütlenme ve dayanışma çağrısı Onlar vazgeçmiyorlar, zaptedilemiyorlar.
Gündüzleri eylem planlayan yoldaşlarımız
geceleri gölgeler gibi hareket eder.
Onlar yıkımın tohumlarını ekiyorlar, yolculuklar gerçekleştiriyorlar, bu onların yaşam
biçimidir.
Onlar patronların ekmeği için kıç yalayarak sürünmüyorlar…
Kulon Progo (09.03.11) - Kulon
Progo halkının şirketlerin açgözlülüğüne
ve ekolojik yıkıma karşı verdiği mücadele
dayanışmalarınızı bekliyor. Bu haberi yayınız! 24 Şubat Perşembe sabahı, madencilik
şirketi geçen sene Aralık’ta köylülerin
kapatarak yıktmış olduğu ofislerini ve çalışma sahasını yeniden açmak istedi. Ama
başaramadı.
Seattle Bankasına Saldırı
Seattle Chase bankası 4
Mart gecesi saldırıya uğradı.
ATM’leri zamkladığımızda
ve binanın ve pencereleri
siyaha boyadığımızda
kahkahalarımızı duymadılar. Bu intikam eylemi
sadece bankaya karşı gerçekleştirilmedi,
aynı zamanda sermayenin hileli halkalarını
koruyan polise karşı da gerçekleştirildi. Bu,
Savaşta olduğumuz bu ölüm dünyasına bir
saldırıdır. Bir bir şeyden ödün verilmeyecek, hiçbir şeyden kaçınılmayacak.
HEPİMİZE ÖZGÜRLÜK
LAMBROS FOUNDAS
GERİLLA OLUŞUMU
Tikrit’te cezaevinde çıkan isyanda, 2
mahkumun öldü, 14 kişi yaralandı.
Irak’ın idam edilen eski lideri Saddam
Hüseyin’in doğum yeri Tikrit kentindeki cezaevinde çıkan isyanda, 2 mahkumun öldüğü, 14 kişinin yaralandığı bildirildi. Polis yetkilisi, başkent Bağdat’ın
150 kilometre kuzeyindeki Tikrit’te
bugün çıkan isyanda yaralanan 14 kişiden 7’sinin polis, 7’sinin de mahkum
olduğunu, 2 mahkumun da hayatını
kaybettiğini söyledi. Yetkili, kullanılamayacak hale gelen cezaevini boşaltmak için mahkumlarla görüştüklerini,
mahkumları 10’ar kişilik gruplar halinde Saddam Hüseyin’in saraylarından
birinde bulunan bir cezaevine nakletmeye başladıklarını ifade etti.
http://w w w.internationala.org/index.php/kutuphane/dergi.html
iletişim/contact:
http://w w w.issuu.com/internationala
[email protected]
kIyamet
by Stephanie McMillan
internet üzerinden oku/read online:
8
Ateş Hücreleri İttifakı, Devrimci
Mücadele ve 17 Kasım’ın tutsak gerillalarıyla dayanışma. Demokrasinin parmakları
arkasında kafayı eğmeyen savaş tutsaklarıyla dayanışma. Şili’de “Bombalamalar
Davası”nda açlık grevinde bulunan yoldaşlarla dayanışma.
Saldırılarına devam edenlere yumruklarımızı kaldırıyoruz…
Cezaevinde isyan!
Min imum G üvenl i k
indir/download:
SONSUZA DEK ONLARA SAYGI
5-13 Mart Bursa TÜYAP Kitap Fuarından
28 Şubat Pazartesi günü medya Jogja
Magasa Iron’un ve bazı Japon girişimcilerinin gelemediğini bildirdi. 2 Mart Çarşamba
günü ağır silahlı polislerin bulunduğu 9
aracın pilot projeye geldi. 7 Mart sabahı
31 polis otobüsü, 700 özel kuvvetler polisi
(Mobil Tugay), panzer, gözaltı aracı, polis
köpekleri, gözyaşartıcı gaz ve ağır silahlarla köye geldiler… ŞU AN ACİL DAYANIŞMAYA İHTİYACIMIZ VAR!
Kardeşlerimiz tek yürek olmak için başka
yoldaşları arıyorlar, ömrü kısa ilişkiler için
kendilerini tüketmiyorlar, onların gözlerimizin derinliklerine bakıyorlar…
Kardeşlerimiz düşmanın karşısında
korkmadan dimdik ayakta duruyorlar.
Korkmuyorlar…
Korku sadece burjuvalar ve ispinyocular
içindir.
Kardeşlerimiz hapishanede de gururla
ayaktalar…
Onlar pişman değiller, onlar hakimlere ve
gardiyanlara boyun eğmiyorlar.
Kardeşlerimiz yaşam için dilenmezler.
Onlar Özgürlüğü ararlar ve sonuna kadar
giderler.
Lambros Foundas bizim kardeşimizdir,
Özgürlük savaşçısı, elinde silahıyla savaşa
içinde girdiği Devrimci Mücadele üyesiydi.
Kardeşlerimiz göz yaşları istemiyor, Mücadelenin ve saldırının sürekliliği onlara için
yeter.
Küçük bir saygı göstergesi olarak, 6 Mart
Pazar’ın erken saatlerinde Kolonaki
meydanındaki Skoufa sokakta bulunan
“Emporiki” bankasına saldırdık.
Bizler daha yükseğe bakıyoruz, daha nadir
ve güzel planların yapıldığı bir yer. Devam
eden, unutmayan ve ölüm ve çığlığa bakanlara sırıtın: Ölüm yoktur!