Bosch Rexroth`dan Artan Dinamizm: Sytronix

Transkript

Bosch Rexroth`dan Artan Dinamizm: Sytronix
editör
Fıkra bu ya; bir gün Pamuk Prenses, Süpermen ve Pinokyo,
birlikte bir yolculuğa çıkmışlar. Yollarının üzerindeki bir ülkede
güzellik kraliçesi seçimi varmış. Pamuk Prenses “Ben bu seçime
katılacağım,” deyip gitmiş katılmış ve tabii ki birinci olmuş. Yine
yol üzerindeki bir başka ülkede dünyanın en güçlü erkeği seçimin
yapıldığını öğrenmişler. Bu defa Süpermen “Ben bu yarışmaya
katılmak istiyorum, siz beni burada bekleyin,” deyip gitmiş ve
tabii ki birinci olmuş…
Bir süre sonra, meclis seçimlerinin yapıldığı bir ülke çıkmış
karşılarına. Bu sefer de Pinokyo, şansımı bir deneyeyim demiş ve
gitmiş, katılmış seçimlere! Döndüğünde, yüzünün şekli alı al, moru
mormuş, üstelik iki gözü iki çeşme hüngür hüngür de ağlıyormuş!
“Ne oldu, yoksa kazanamadın mı?” demiş arkadaşları. Pinokyo
ise “Burası ne biçim bir yer yahu, seçim barajını bile aşamadım,”
diyebilmiş sadece!
Neyse ki biz, Pinokyo’nun seçimlere katıldığı ülkede değiliz.
Ama pek çok sözlerin söylendiği, pek çok vaatlerde bulunulan ve
yoğun bir gündem trafiğinin yaşandığı bu yaz aylarında, milletimiz
de vekillerini seçti. Simdi sıra ülke sorunlarını çözebilecek ve
ülkeyi ileriye taşıyabilecek hükümetin kurulmasında. Kurulacak
hükümette özellikle Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
bizim için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Ve istek gelirse
eğer, ENOSAD camiası olarak bilimin, sanayinin, teknolojinin
geliştirilmesine önemli katkılar sunacağımızdan da eminiz.
Bu arada, (iç sayfalarımızda haberini okuyabilirsiniz) geçtiğimiz
Mayıs ayında ENOSAD’ın 6. Olağan Kongresi ve Yönetim
Kurulu seçimleri de yapıldı. ENOSAD’da seçim -genel seçimlerin
aksine- çok hararetli veya çekişmeli değildi. Örneğin, kavgalar
dövüşler, böbürlenmeler, küçümsemeler, saygısızlıklar hiç olmadı.
Tam tersine, üyelerimizin birbirine olan saygısı, sevgisi, güveni,
birlikte sektörü geliştirme arzusu, birlikte ülkeyi geliştirme arzusu
öne çıktı. ENOSAD, bir nevi gönüllülük esasına dayalı görev
alma arzusuyla yönetimini seçti. Seçimden sonra da yönetim
kurulu yaptığı ilk toplantısıyla, ENOSAD Yönetim kurulu başkanını
seçti. Bu seçimde 6. Dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı’na, iyi
bir mühendis ve başarılı bir iş adamı olan, derneğimizi geçmişte
yönetim kurulunda çok iyi temsil eden, derneğimizi başarıyla
yönetebilecek yetenek ve özveriye sahip olduğunu her zaman
gösteren Sayın Dr. Hüseyin Halıcı seçildi. Aynı zamanda Halıcı
Elektronik’in kurucu başkanı ve genel müdürü de olan Sayın Dr.
Hüseyin Halıcı’ya şimdiden başarılar diliyoruz. Elbette ilk kurucu
başkanımız ve onursal başkanımız çok değerli hocamız Emin
Olcay Bey’e; ondan görevi devralan çok değerli Hakan Altınay
Bey’e; ve son iki dönemdir derneğimizin tanınmasında önemli
rol alan ve sektörümüz için çok önemli olan Endüstri 4.0 kongre
başkanlığını yapan, çok değerli Sedat Sami Ömeroğlu Bey’e ve
onlarla çalışan tüm kurul üyelerine sevgi ve saygılarımızla…
Turan Türkmen
EK­SEN
Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti.
Ad›­na im­ti­yaz sa­hi­bi ve So­rum­lu Ya­z› ‹fl­le­ri Mü­dü­rü
Tu­ran Türk­men tu­ran@ek­senltd.com
Ge­nel Ya­yın Yö­net­me­ni: Prof. Dr. Ya€­mur De­niz­han de­niz­han@bo­un.edu.tr
Rek­lam ve Halk­la İlişki­ler Md.: Bir­sen Sal­man bir­sen@ek­senltd.com
Ya­yın Ku­ru­lu:
Prof. Dr. Ab­dül­ka­dir Er­den / At›­l›m Üni­ver­si­te­si Mekatronik Müh.Böl.Bşk.
Prof. Dr. Me­tin Gö­ka­flan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl. Bflk.
Prof. Dr. Ga­lip Can­se­ver / Y.T.Ü. Elek­trik Elek­tro­nik Müh. Fak. Dek.
Kurumsal İletişim Uzmanı: Giray Karanlık giray@ek­sen­med­yag­rup.com
Ya­yın Da­nış­man­la­rı:
Prof. Dr. Ali­nur Bü­yü­kak­soy / Geb­ze ‹le­ri Tek. Ens. Rek.
Prof. Dr. Ayşegül Akdoğan Eker / YTÜ Makina Müh. Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Bülent Eker / Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Müh. Böl.
Prof. Dr. Er­sin Tu­lu­nay / OD­TÜ
Prof. Dr. Gök­sel De­mi­rer / OD­TÜ Çev­re Mü­hen­dis­li­€i
Prof. Dr. Gü­ven Ön­bil­gin / 19 Ma­y›s Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Mü­bec­cel De­mi­rek­ler / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Mu­am­mer Er­mifl / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Muhsin Kılıç / Uludağ Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Murat Uzam / Melikşah Ü. Müh. Mim. Fak. Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Sa­vafl Ay­berk / Ko­cae­li Ü. Çev­re Müh. Böl. Bflk.
Prof. Dr. Tun­cel Öz­den / TÜ­B‹­TAK Enst. Ana­liz Lab. Böl. Bflk.
Prof. Dr. U€ur Çel­tek­li­gil / Sa­kar­ya Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Se­ta Bo­gos­yan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl.
Prof. Dr. Yu­suf Tan / Bo­€a­zi­çi Ü. Me­di­cal En­gi­nee­ring
Prof. Dr. Ke­mal Leb­le­bi­ci­o€­lu / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Doç. Dr. ‹. Hak­k› Çav­dar / Ka­ra­de­niz Tek­nik Ü.
Doç. Dr. Yu­suf A. Us­ka­ner / Öz­çe­lik A.fi.
Prof. Dr. Hakan Yavuz / Ç.Ü. Müh. Mim. Fak. Mak. Müh. Böl.
Yrd. Doç. Dr. Si­bel Ulu­da€ De­mi­rer / Çan­ka­ya Ü. End. Müh. Böl.
Dr. Meh­met Çe­vik / Dal En­gi­nee­ring
Dr. Müh. Ah­met Din­çer / Bosch Rex­roth A.fi.
Sevtap İnan / Sie­mens
M. Halil Başaran / Rock­well Oto­mas­yon
Levent Fadıloğlu / Schnei­der
Cen­giz Me­riç / Hi­pafl
Emin Ol­cay / Ak­bil A.fi.
Çağrı Hekimoğlu / Esit
Gök­tu€ Gür / Schnei­der
H. Cen­giz Ce­lep / En­tek Otomasyon
Ha­san Bas­ri Ka­ya­k›­ran / Emf Motor
‹b­ra­him Er­kan Ye­nel / Norm Ener­ji
‹s­ma­il Obut / Hid­ro­ser
Mahmut Bertan / We­id­mül­ler
Ni­ya­zi Sa­r›­ma­den / Me­del
Oral Av­c› / Pio­mak
Öz­kal Gü­ner / Schnei­der Elec­tric
Se­dat Sa­mi Öme­ro€­lu / E3Tam
Gökhan Yücel / Phoe­nix Con­tact
fiah­nur Aga­ik / GSD
Osman Kutan / ABB
Ta­lat Av­c› / P›­nar Müh.
T. Ha­kan Özer / ‹SOD Yön. Krl. Bflk.
Tun­cay Soy­dafl / Fes­to
Ya­vuz Ço­pur / Pilz
Sırrı Kardeş / Kardeş Elektrik
Tolga Bizel / Mitsubishi Electric
Hakan Aydın / Mitsubishi Electric
Dr. Hüseyin Halıcı / Halıcı Elektronik
Tunç Atıl / HKTM
Tek­nik Edi­tör:
Edi­tör:
Gra­fik Ta­sa­rım:
Emeç Erçelik editor@ek­sen­med­yag­rup.com
Alper Öz editor@ek­sen­med­yag­rup.com
Taluy Denizhan info@ek­sen­med­yag­rup.com
Şükran Pala sukran@ek­sen­med­yag­rup.com
Ülgen Güneş ulgen@ek­sen­med­yag­rup.com
Artun Armutcu artun@ek­sen­med­yag­rup.com
Esra Satır esra@ek­sen­med­yag­rup.com
Reklam Koordinatörü:Ca­hi­de Av­flar De­mir
ca­hi­de.av­sar@ek­sen­med­yag­rup.com
Halkla İlişkiler
ve Tanıtım:
Onur Narinoğlu onur@ek­sen­med­yag­rup.com
Abo­ne ve Ma­li İşler: Şerife Yılmaz finans@ek­sen­ltd.com
Uluslararası İlişkiler: Hazal Yalçın info@ek­sen­med­yag­rup.com
Tem­sil­ci­lik­le­ri­miz:
Ne­jat Cofl­kun Tel: 00.44.171.377 00 76 ‹N­G‹L­TE­RE in­fo@ne­jat­de­sign.co.uk
Me­tin Ya­vuz Tel: 00.49.221.297 22 70 Köln - AL­MAN­YA me­tin.ya­[email protected]
‹z­mir Tem­sil­ci­li­€i: Fatma Boyraz Tel: 0555 575 66 30
Mer­kez: EK­SEN Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti.
Mefl­ru­ti­yet Cad. Kıblelizade Sk. Tepe Han No: 1 Kat: 2 D: 7 34440
Be­yo€­lu-‹s­tan­bul / TÜRKİYE
Tel : +90.212.292 01 89 Faks : +90.212.293 32 24
E-ma­il: in­fo@ek­sen­med­yag­rup.com www.ek­sen­med­yag­rup.com
Bas­kı: Doğa Basım
Yıl­lık abo­ne­lik: 100.- TL.
Yıl­lık yurt­dışı abo­ne­lik: 100 Eu­ro
En­düs­tri ve Oto­mas­yon Yay­g›n sü­re­li bir ya­y›n­d›r, Ay­da bir ya­y›n­la­n›r
Der­gi­miz­de yer alan ilan­la­r›n so­rum­lu­lu­€u ilan ve­ren­le­re, ma­ka­le­ler­de­ki
fi­kir­ler ve yo­rum­lar ya­zar­la­r›­na ait­tir.
Tüm hak­la­r› Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k’a ait olup, izin­siz kul­la­n›­la­maz ve ya­y›n­la­na­maz.
Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k; ba­s›n ve ya­y›n­c›­l›k il­ke­le­ri­ne uy­ma­y› ta­ah­hüt eder.
ENDÜSTRİ OTOMASYON DERGİSİ
ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
ÜYESİDİR.
12
TEORİ ve UYGULAMALAR
■ Matlab-SIMULINK
Ortamında Arduino Kartı
Kullanma ve DC Motor Uygulaması
20
ÜRÜN ve UYGULAMALAR
Panolarınızı Ufaltan Klemensler
Phoenix Contact
■
KNX Bina Otomasyonu
Wago
■
“Tutucu Bileşenleri Yetkinliği,
Akıllı Fabrika Uygulamasında
Belirleyici Bir Anahtar”
Schunk
■
Tektronix Osiloskoplarda
Tetikleme Sistemi ve Kontrolü
Netes Mühendislik
52
Dosya ve Makale
■ Demir-Çelik Sektörü
Artık Zırhlı Çelik Üretebilir Mi?
■
■ Demir-Çelik
Sektörü’nün Güçlü-Zayıf Analizi
■ Döküm
İş Sağlığı ve Güvenliğinde
Üç Boyutlu Makine Emniyeti
Pilz
■
■ Döküm
Sanayisinde Avrupa İkincisiyiz!
Sektörünün Bugünü ve Geleceği
■ Azdırma
Yöntemi İle Dişli Çark Açma İşleminde
Kesme Kuvvetlerinin Ölçülmesi İçin Sistem
Tasarımı ve İmalatı
■ Oransal
Teknoloji Ile Araç Zemin Kaplamaları
Üretimi - Kalıptan Sıcak Sıcak
Festo
80
ÜRÜNLER
■ Bosch
Rexroth
Artan Dinamizm:
Sytronix SvP 7010
■ PhoenIx
■ Sms
Tork
Pnömatik Aktüatörlü ve Elektrikli
Aktüatörlü Kelebek Vanalar
Contact
Kablo Işlemede Devrim:
CRIMPHANDY
■ Mitsubishi
■ Pilz
Gelecek Nesil Kompakt Nitelikte
Programlanabilir Mantık Kontrolü
(PLC) Yeni MELSEC FX5 Serisi
PSS 4000: Sistematik,
Global Makine Emniyeti
■ Turck
■ Elsim
Dağıtık Servo Teknolojisi Panellere
Daha İyi Şekil Veriyor
Kaya Gibi Sağlam
■ Siemens
Yeni Nanobox ve Nanopanel PC’ler
Yüksek Performansı En Küçük
Alanda Yoğunlaştırıyor
102
HABERLER
■ Endüstriyel
Otomasyon Sanayicileri
Derneği-Enosad, 6. Dönem Yönetim Kurulu
Başkanlığı’na Dr. Hüseyin Halıcı’yı Seçti!
■ ABB,
■ KTÜ’de
Bitirme Projeleri Vitrine Çıktı!
Sektörle Buluşmayı Bekliyor
■ Lojistik
Sistemleri Özelleştirilmiş
Elektronik Arabirimler Yüksek Kullanılabilirlik,
Düşük Maliyetler
İlk Global Endüstriyel Robot Üreticisi Olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde
Sanayi Robotu Üretecek
■ “Endüstri
■ Beckhoff
■ Dünyanın
Otomasyon 15-17 Haziran
Tarihleri Arasında “AutomatIon Update”
Konferans Serisini Ankara,
İzmir Ve İstanbul’da Gerçekleştirdi
4.0 Harcanan Paraya Değdiğini
Kanıtlamalıdır”
En Büyük Abkant Presine
Bosch Rexroth’dan Hidrolik Sistem
Teori ve Uygulamalar
Matlab-SIMULINK Ortam›nda
Arduino Kart› Kullanma ve
DC Motor Uygulamas›
Caner Songül, Yavuz Üser,
M. Cando€du Çutu
Elektrik-Elektronik Mühendisli€i
Akdeniz Üniversitesi - ANTALYA
Günümüzde teknolojinin
geliflmesiyle birlikte
elektrik makineleri
uygulamalar›nda yeni
yöntemler gelifltirilmeye
bafllanm›flt›r. Kontrol
sistemlerinde kullan›lan
yöntemlerden biri de
Arduino kontrol kart›d›r.
Arduino kartlar›n›n
içerisinde ATMEL ve
ARM firmalar›na ait
mikro-denetleyiciler
bulunmaktad›r.
M
ikro-denetleyiciler; CPU
(Central Processing Unit Merkezi ‹fllem Birimi),
RAM (Random Access Memory Rastgele Eriflimli Bellek), EPROM (Erasable Programmable Read-Only Memory - Silinip Programlanabilir Salt Okunur Bellek), PROM (Programmable ReadOnly Memory - Tek Bir Defa
Programlanabilir Bellek), ROM
(Read-Only Memory - Sadece
Okunabilir Bellek), I/O (input/output - girifl-ç›k›fl) portlar›,
zamanlay›c›lar ve kesme (interrupt) gibi birimleri içeren entegre devreleridir.
Düflük enerji tüketimi, kolay
programlanabilirlik ve di€er sistemlere göre çok daha düflük
maliyet özelliklerinden dolay›,
mikro-denetleyiciler kontrol uygulamalar›nda yayg›n bir flekilde kullan›lmaya bafllanm›flt›r.
Atmega mikro-denetleyicisinin,
kullan›c› taraf›ndan rahat bir flekilde kullan›m› amac›yla tasarlanm›fl bir Ardunio Yaz›l›m Gelifltirme Kart› bulunmaktad›r.
Bir mikro-denetleyicinin çal›flt›r›labilmesi için gerekli olan tüm
devre elemanlar› (kristal osilatör
v.b.) tasarlanm›fl bu kart içerisin-
Endüstri otomasyon / 22
12
ENDÜSTRİ OTOMASYON
de mevcuttur. Bu kart›n Arduino IDE, Matlab-SIMULINK© v.b.
programlarla kullan›l›yor olmas›
bu programlar üzerinden yap›lan ifllemlerin çok daha kolay bir
flekilde çal›flmas›n› sa€lar. Ayr›ca ekstra bir programlay›c› cihaza gerek kalmadan USB portu
üzerinden bilgisayara ba€lan›larak programlanabilir.
Bu çal›flmada Matlab-SIMULINK© ortam›nda oluflturulan
bloklar ile DC motorun Ardunio
kart› üzerinden kontrol edilmesi
sa€lanm›flt›r. DC motor istenilen
PWM de€erinde çal›flt›r›lm›fl ve
DC motorun dönüfl yönleri kontrol edilmifltir. Ak›m sensörü
kullan›larak DC motorun yüklü
durumda ve boflta çal›flmas› durumlar›nda çekti€i ak›m de€eri
gözlemlenmifltir. Ayr›ca ak›m
sensöründen gelen veriler sayesinde, h›z sensörü kullan›lmas›na gerek kalmadan, h›z tahmini
yöntemi ile DC motorun dönüfl
h›z› hesaplanm›flt›r.
Arduino ve Atmega 2560
Arduino kart›, içerisinde ATMEL
firmas›n›n çeflitli mikro-denetleyicilerini içeren bir fiziksel programlama platformudur. Baflta
Teori ve Uygulamalar
Arduino Mega olmak üzere piyasada birçok çeflidi bulunmaktad›r. Arduino kartlar›, Atmel
AVR mikro-denetleyici ve bu
mikro-denetleyicinin çal›flmas›
için gerekli olan yan elemanlardan oluflur. Her kartta en az›ndan bir 5 Volt’luk regülasyon entegredevresi ve bir 16 MHz’lik
kristal osilatör (baz›lar›nda seramik rezonatör) bulunur. Mikrodenetleyiciye önceden bir ön
yükleyici (bootloader) program›
yaz›l› oldu€undan, programlama için haricî bir programlay›c›ya ihtiyaç duyulmaz.
Arduino kart›n›n programlanabilmesi için çeflitli yöntemler
kullan›lmaktad›r. Bu yöntemlerden biri, Arduino IDE kod editörü ve derleyicisi kullan›larak
Processing/Wiring dili ile Arduino platformuna uygulamalar
gelifltirmektir. Di€eri ise, Matlab-SIMULINK© ortam›nda Simulink bloklar› kullan›larak, uygulamalar gelifltirmektir. Bunun
için Matlab-SIMULINK© Arduino kütüphanesinin eklenmesi
gerekmektedir.
Burada Arduino'nun tercih edilmesinin en önemli sebebi, piyasada çok yayg›n olarak kullan›lmas›, Matlab-SIMULINK© ortam› ile uyumlu olmas› sayesinde
de üzerinde yap›lan uygulamalar›n gerçek zamanl› izlenebilmesi ve kolay bir flekilde programlanabilmesidir.
Bu çal›flmada kullan›lan Arduino Mega, Atmega 2560 mikrodenetleyicisine sahip bir kartt›r
(fiekil 1). Bu kart, DC motora
fiekil 1. Arduino Mega Kontrol Kart›
PWM sinyali gönderilmesi ve
motorun ba€l› oldu€u devreden
çekti€i ak›m ve gerilimin sensörler yard›m›yla hesaplanabilmesi
için kullan›lm›flt›r.
Ardiuno kart› içindeki Atmega
2560 mikro-denetleyicisinin önemli özellikleri afla€›da maddeler halinde s›ralanm›flt›r:
Çal›flma gerilimi 5 V’tur, 256
KB Flash ROM program belle€i vard›r.
Girifl/Ç›k›fl portlar› maksimum 40 mA ak›m tafl›yabilir,
4 KB EEPROM veri belle€ine
sahiptir.
54 adet dijital girifl/ç›k›fl
portu (15 tanesi PWM sinyali üretebilir) vard›r.
16 adet analog girifl portu
vard›r ve 4 KB SRAM belle€e
sahiptir.
10 bit çözünürlü€e sahip
analog/dijital dönüfltürücüye sahiptir.
16 MHz çal›flma frekans›na
sahiptir, 4 adet haricî kesme
(interrupt) girifli vard›r.
UART protokolünü destekleyen 4 adet RX/TX portu
vard›r.
SPI protokolü deste€i vard›r
ve 8 bitlik PWM sinyali üretebilir.
Matlab-SIMULINK’e
Arduino Kütüphanesinin Eklenmesi
Arduino kart›n› Matlab-SIMULINK© ortam›nda programlayabilmek için öncellikle Arduino
kütüphanesinin eklenmesi gerekmektedir. Bu kütüphane yard›m›yla Arduino üzerindeki girifl/ç›k›fl pinleri Matlab-SIMULINK© ortam›nda birer blok
olarak temsil edilecektir ve bu
bloklar yard›m›yla istenilen sistem Matlab-SIMULINK© ile
oluflturulacakt›r.
Kütüphane ekleme ifllemi için,
Matlab program› aç›ld›ktan sonra Matlab HOME sekmesi seçilir,
ENDÜSTRİ OTOMASYON
fiekil 2. Matlab-SIMULINK©, Arduino
bloklar›n›n eklenmesi
buradan Add-On butonuna, sonra da Get Hardware Support Packages k›sm›na t›klan›r. E€er paket dosyas› haz›r olarak bilgisayar›n diskinde kay›tl› de€ilse,
Bu menüden internet’ten indirme seçene€i seçilir. Bir sonraki
sayfada yüklü olan Matlab yaz›l›m›n›n sürümü ile uyumlu olan
uygulama kartlar›n›n listesi ortaya ç›kar. Buradan kullanaca€›m›z uygulama kart› olan Arduino seçilir. ‹ndirme ifllemi bittikten sonra Simulink kütüphanesi
aç›larak indirilmifl olan Arduino
kütüphanesindeki bloklar kullan›lmaya bafllan›r. Bütün ifllemler
tamamland›€›nda fiekil 2’deki
menü ç›kar.
DC Motordaki Ak›m Ve Gerilim
De€erlerinin Arduino Kart›na
Gönderilmesi
Simulink ortam›nda Arduino
kart›yla DC motor üzerinde çok
çeflitli uygulamalar yap›labilir.
Simulink yard›m›yla yap›lan bu
uygulamalar›n gerçek zamanl›
olarak kontrol edilebilmesi, yap›lan kontrol sisteminin daha az
zaman harcanarak daha sa€l›kl›
sonuç al›nabilen sistemler oluflturulmas›n› sa€lar.
DC motor Matlab-SIMULINK©
ortam›ndaki eflde€er devresi fiefiekil 3. DC motorun Matlab-SIMULINK© ortam›ndaki matematiksel
modeli
13
Teori ve Uygulamalar
fiekil 4.
ACS712 ak›m
sensörü
kil 3’teki gibidir. Bu uygulamada DC motor, Arduino kart›na
ba€l› olan L298N Motor Sürücü
kart› ile çal›flt›r›lm›flt›r ve DC
motorun çekti€i ak›m fiekil 4’te
gösterilen ACS712 ak›m sensörü
ile okunmufltur.
Burada Va (Volt) endüvi gerilimi, Ra (Ω) endüvi direnci, La
(Henry) endüvi endüktans›, Kb
(V/rad/s) z›t emk sabiti, J (Nm
s2/rad) atalet momenti, Bm (Nm
s2/rad) sürtünme, TL (Nm) yük
momentidir.
DC motorun çekti€i ak›m› ölçmek; +pin ucu ak›m sensörüne,
ard›ndan L298N motor sürücü
kart›n›n M1+ ucuna ba€lan›r. DC
motorun –pin ucu ise, do€rudan
motor sürücü kart›n›n M1- ucuna ba€lan›r. Ak›m sensörünü
kullanabilmek için ak›m sensörü
üzerindeki Vcc pin girifline 5 V
gerilim uygulan›r. GND pini topra€a ba€lan›r. Ç›k›fl pini ise, Arduino kart›n›n analog girifl pini
olan A8 pinine ba€lan›r. Motoru
Arduino kart› d›fl›nda d›fl bir
kaynaktan beslemek için, motor
sürücü kart›n›n Vss ve GND girifline de +12 V DC gerilim verilir
ve motor sürücü kart› Arduino
kart›n›n üzerine yerlefltirilir.
Kullan›lan ak›m sensörü, Allegro firmas›n›n ±5 A ACS712T
ELC-5B manyetik etkiye ba€l›
olarak çal›flan lineer bir ak›m
sensörüdür. Bu versiyon 5 Amper’e kadar iki yönlü ak›m giri-
14
fline izin verir. Hata pay› %5’in
alt›nda olmak üzere, analog voltaj (185 mV/A) ç›kt›s› verir. (-)5
A’den (+)5 A’e kadar çift yönlü
girifl ak›m› için tasarlanm›flt›r.
‹letken yolda iç rezistans› tipik
olarak 1,2 mΩ’dur.
DC motor sürücü devresi haz›rland›ktan sonra Arduino kart›
bilgisayara ba€lan›r ve programlama aflamas›na geçilir. Simulink
kütüphanesi üzerinden Arduino
kart› üzerinde kullan›lacak bloklar seçilir. Bunlar analog girifl,
PWM ç›k›fl ve 2 adet dijital ç›k›fl
bloklar›d›r. Bu çal›flmada analog
girifl 8. pin olarak ayarlanm›flt›r.
Analog 8. pin girifli ak›m sensöründen gelen analog sinyali al›r
ve Arduino içerisinde bulunan
10 bitlik Analog-Dijital çevirici
yard›m›yla 0-1023 aras›nda dijital de€ere dönüfltürür. Ayn› blok
üzerinden analog giriflin örnekleme frekans› ayarlan›r. Örnekleme frekans› artt›kça, gelen
analog de€erler daha az bozulmaya u€rad›€› için daha düzgün
dijital verilere dönüfltürülür.
Öncelikle 5/1024 bölme ifllemi
uygulanarak gelen analog de€erin gerilimi belirlenir. Sonra
ak›m sensörünün offset de€eri
olan 2,5 V de€eri ç›kart›l›r ve
1/0,185 bölme ifllemi uygulanarak gelen veri ak›m cinsine dönüfltürülür.
Dijital ç›k›fl bloklar› motorun dönüfl yönünü belirler. DC motorun dönüfl yönünü kontrol edebilmek için Dijital ç›k›fl bloklar›n›n 8. ve 11. pinleri seçilir. Bu
pinlere simulink üzerinden de€erler gönderilir. 11. Dijital ç›k›fl
pinine 1 de€eri ve 8. Dijital ç›k›fl
pinine 0 de€eri gönderilirse, motor hareket eder. Tam tersi durumda 11. dijital ç›k›fl pinine Lojik 0 de€eri, 8. Dijital Ç›k›fl pinine 1 de€eri gönderilirse motor
ters yönde dönmeye bafllar.
PWM ç›k›fl pini ise, motora d›fla-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
r›dan verilen gerilimin ayarlanmas›n› sa€lar ve bu de€er karta
yüklendikten sonra gerçek zamanl› çal›fl›rken de€ifltirilebilir.
DC motora gönderilen gerilim
de€eri de€ifltirilerek motorun
farkl› h›zlarda dönmesi sa€lan›r.
PWM ç›k›fl blo€una uygulanan
say› de€erine göre PWM sinyalindeki görev döngüsü (duty
cycle) de€eri belirlenir. Bu de€erler 0 ile 255 aras›ndad›r. PWM
blo€una 255 de€eri uygulanarak
%100 görev döngüsünde çal›flmas› sa€lan›r. Uygulanan de€er
0 ise görev döngüsü %0 olur. Bu
özelli€i kullanabilmek için
PWM ç›k›fl blo€unun 9. pin olarak ayarlanmas› yeterlidir.
Aç›k Döngü Sensörsüz
H›z Hesaplamas›
Kapal› veya aç›k döngü kontrol
sistemlerinde DC motorun h›z›n›n ölçülmesi oldukça önemlidir. Bu ölçümler enkoder, takojeneratör ve benzeri haricî cihazlarla sa€lanmaktad›r. Fakat kontrol sistemlerinde bu cihazlar›n
kullan›lmas› beraberinde ekstra
maliyet getirmektedir. Bu durumda maliyeti düflürmek için
bir tak›m yöntemler gelifltirilmifltir. Bunlardan biri de, DC
motorun parametreleri, endüvi
ak›m ve gerilim de€erleri yoluyla matematiksel olarak h›z›n›n
hesaplanmas›d›r.
H›z hesab›nda kullan›lan formül, DC motorun devresel gösterimi üzerinde Kirchhoff Yasas›
uygulanarak elde edilmektedir.
Bu yasadan elde edilen denklem
(1)’de gösterilmifltir.
Va = Ia Ra + kb ω
(1)
Denklem (1)’de Va(V) endüvi gerilimini, Ra (Ω) endüvi direncini,
Ia (A) endüvi ak›m›n›, kb (V
s/rad) z›t emk sabitini, ω (rad/s)
ise aç›sal h›z› göstermektedir.
Rotor h›z›n› radyan cinsinden
Teori ve Uygulamalar
Teori ve Uygulamalar
elde edebilmek için formül
(2)’deki gibi düzenlenir.
ω = (Va - Ia Ra) / kb
(2)
Böylelikle herhangi haricî ve
maliyetli h›z ölçüm cihaz› kullan›lmadan, sadece ak›m ve gerilim sensörü ile DC motorun rotor h›z› elde edilmifl olur. Elde
edilen h›z de€eri aç›k döngü h›z
de€eridir. Bu uygulamada kullan›lan DC motorun parametreleri
Ra = 4, Kb = 0,0089 ve Va = 10
olarak al›nm›flt›r.
Arduino-SIMULINK Haricî Mod
Arduino kütüphanesi eklendikten sonra yeni Simulink model
sayfas› aç›larak Arduino kart› ile
istenilen uygulamalar gerçeklefltirilebilir. Uygulamada kullan›lan Arduino kart›n›n modeli, sistemin tasar›m›nda ve oluflturan
modelin gerçek zamanl› çal›flmas›nda büyük rol oynar. Arduino Uno kart› ile Simulink
üzerinden herhangi bir gözlem
yap›lamaz ve Simulink ortam›ndaki de€ifliklikler gerçek zamanl› olarak sisteme yans›maz. Burada DC motor uygulamas› için
Arduino Mega kart› kullan›lm›flt›r. Arduino Mega kart› daha
fazla Dijital I/O portuna sahiptir ve Simulink ortam›nda gerçek zamanl› sistemin durumu
gözlemlenebilir.
Arduino Mega kart›n›n Simulink üzerinde gerçek zamanl› çal›flabilmesi için Simulink’te bir
tak›m ayarlar yap›lmas› gerekmektedir. ‹lk baflta Simulink
penceresinde Tools seçene€i, buradan ç›kan seçeneklerden Run
on Target Hardware seçilir, sonra
Prepare To Run seçene€ine t›klan›r. Aç›lan pencereden Run on
Target Hardware seçilir. Burada
Target Hardware k›sm›ndan kullan›lan kart tipi seçilir. Örnek
modelde kullan›lan kart modeli
Arduino Mega 2560 oldu€u için
seçeneklerden bu uygulama kart› seçilmifltir. Uygulama kart›n›
gerçek zamanl› olarak çal›flt›rmak için Enable External Mode seçilir. Yap›lan de€ifliklikler, OK
butonu ile onaylan›r. Simulink
modelin oldu€u ana sayfaya dönüldükten sonra External mod
seçilir. Daha sonra Build seçene€i ile oluflturulan model kurulur
ve Arduino Mega 2560 kart›na
yüklenir. fiekil 5’te bloklar›n Arduino kart›na yüklenmesi gösterilmifltir.
Oluflturulan model Arduino’ya
yüklendikten sonra Connect to
Target butonuna bas›l›r ve cihaza
ba€lan›l›r. Run butonu ile oluflturulan model gerçek zamanl›
olarak çal›flt›r›l›r.
Oluflturulan modelde DC motor
0. saniyeden itibaren yüksüz ça-
fiekil 5. Simulink bloklar›n›n Arduino Mega kart›na yüklenmesi
ENDÜSTRİ OTOMASYON
fiekil 6. Simülasyon ortam›nda
DC motor ak›m-zaman grafi€i
fiekil 7. Gerçek zamanl› uygulamada DC motor ak›m-zaman grafi€i
fiekil 8. Simülasyon ortam›nda
DC motor h›z (rpm)-zaman grafi€i
fiekil 9. Gerçek zamanl› uygulamada
DC motor h›z (rpm)-zaman grafi€i
l›flmaya bafllam›flt›r. 2. ve 4. saniyeler aras› DC motor yük alt›nda
çal›flt›r›lm›flt›r. Bundan dolay›
hem simülasyonda hem de gerçek zamanl› uygulamada yaklafl›k olarak 1,5 A ak›m çekti€i
gözlemlenmifltir. fiekil 6’da simülasyondaki ak›m-zaman grafi€i, fiekil 7’de gerçek zamanl›
uygulamadaki ak›m-zaman grafi€i gösterilmifltir. Bu zaman aral›€›nda DC motorun rotor dönüfl
h›z› ise ortalama 5000 rpm civar›ndad›r. DC motor 5. ile 6. saniyeler aras›nda tam yük alt›nda
çal›flt›r›lm›flt›r. DC motorun h›zzaman grafikleri fiekil 8 ve fiekil
9’da gösterilmifltir. Bu durumda
DC motorun çekti€i ak›m›n 2,7
15
59 / Endüstri otomasyon
fiekil 10. Gerçek zamanl› uygulamada DC motora uygulanan PWM sinyali (%59 görev döngüsü)
fiekil 12. Simülasyon ortam›nda motora uygulanan PWM sinyali (%59
görev döngüsü)
fiekil 11. Gerçek zamanl› uygulamada DC motora uygulanan PWM sinyali (%100 görev döngüsü)
fiekil 13. Simülasyon ortam›nda motora uygulanan PWM sinyali (%100
görev döngüsü)
A’e yükseldi€i, hem simülasyon
ortam›nda hem de motorun gerçek zamanl› çal›flt›€› durumda
gözlemlenmifltir. Gene hem simülasyonda hem de gerçek zamanl› çal›flt›€› durumda, DC
motorun boflta çal›flt›€›nda yaklafl›k olarak 0,4 A ak›m çekti€i,
rotorun dönüfl h›z›n›n ise ortalama 9500 rpm oldu€u gözlemlenmifltir. Motor giriflindeki
PWM sinyallerin gerçek zamanl› uygulamadaki grafikleri fiekil
10 ve fiekil 11’de verilmifltir. Simülasyon ortam›ndaki PWM
sinyal giriflleri ise fiekil 12 ve fiekil 13’te görülmektedir.
de€eri, Simulink üzerinden gerçek zamanl› olarak farkl› de€erlere ayarlanabilmektedir.
Buna göre kontrolü yap›lmak
istenen bir sistem, sadece bloklar oluflturularak herhangi bir
kod yaz›lmadan kolayl›kla tasarlanabilir. Arduino kontrol
kartlar›n›n hem ucuz hem de
basit uygulamalar için yayg›n
olarak kullan›lmas›, bu çal›flman›n de€erini daha da artt›rmaktad›r. Bu yöntem izlenerek
hem akademik hem de endüstriyel uygulamalar için yap›lacak tasar›m kurulup simülasyonu yap›ld›ktan sonra, h›zl› bir
flekilde pratikteki sonuçlar elde
edilebilir. &
Sonuç
EO
Bu çal›flmayla Simulink ortam›nda oluflturulan DC motor
kontrol modeli, Matlab-SIMULINK External Mod ile Arduino
Mega kart› üzerinden gerçek zamanl› kontrol edilmifltir. Motorun yüksüz ve yük alt›nda çekti€i ak›m Simulink ortam›nda
gerçek zamanl› olarak ölçülmüfltür. Ayr›ca oluflturulan sistem ile PWM görev döngüsü
Motor Parametreleri
Endüvi gerilimi (Va)
Endüvi direnci (Ra)
Endüvi Endüktans› (La)
Z›t emk sabiti (Kb)
Atalet momenti (J)
Sürtünme (Bm)
ENDÜSTRİ OTOMASYON
10 Volt
4Ω
0,15 Henry
0,0089 Vs/rad
0,1 Nm s2/rad
0,01 Nm s2/rad
Ürün ve Uygulamalar
Kablolarda İletken Kesit Hesabı
Prysmian Group
www.prysmiangroup.com.tr
Resim 1: Asya-Avrupa bağlantısını sağlayan Türkiye’nin ilk 380 kV 1600 mm2 kesitli Denizaltı Yüksek Gerilim Enerji Kablosu
■ Elektrik enerjisine ihtiyaç duyulan her alanda, kullandığımız kabloları doğru mu seçiyoruz? Tiplerini doğru mu belirliyoruz? Çevresel şartlara göre performans ve reaksiyonları değişen, enerjiyi ya da sinyali taşımaya ve dağıtmaya
yarayan, bu vazgeçilmez sistem elemanlarının karakteristik
özelliklerini doğru belirlemenin hayati önem arz ettiğinin
farkında mıyız? Bu yazımızda, dört bir yanımızı bir ağ gibi
saran kabloların iletken kesitlerinin tayini konusunda bilgi
vermeye çalışacağız.
Elektrik enerjisi, üretildiği santrallerden, ulaştırıldığı son
noktalara kadar çeşitli kesitlere ve gerilim seviyelerine haiz
kablolar ile dağıtılır ve iletilir. Bu kabloların tipleri belirlenirken, hangi ortamlarda kullanılacağı, ne gibi harici etkilere maruz kalacağı, muhtemel ortam şartlarına nasıl tepki
vereceği gibi konular analiz edilerek, bir karar verilmektedir. Kablo tipini olası alternatiflerle belirledikten sonra, bu
kablolarda kullanılacak olan iletkenin elektriksel kesiti (büyüklüğü) belirlenmelidir. Kesit tayini ise, en az kablo tipini
belirlerken yapılacak analizler kadar, detaylı ve dikkatli yapılmalıdır. Kablo iletken kesitinin doğru belirlenmesindeki
en önemli unsur güvenlik olmalıdır. Kablonun herhangi bir
güvenlik problemi teşkil etmeden görevini devam ettirebilmesi için, mevcut güç ve ileride sisteme eklenmesi muhtemel güç analizi, doğru yapılmalıdır. İletkenin boyutları,
iletkeni saran polimer malzemenin sınır değerlerini zorlamayacak ve üzerinden akacak olan akıma, uluslararası standartların belirlediği azami direnç değerlerinin üzerinde bir
direnç göstermeyecek şekilde belirlenmelidir. Daha sonra,
maliyet unsurları devreye girecektir. Sistemin güvenliğini
sağlamak adına, fazla harcamalardan kaçınılmalıdır. Bunun
yolu da maliyet-güvenlik optimizasyonu yaparak, en uygun
20
iletken kesitini belirlemektir.
Güvenlik ve maliyet unsurları göz önünde bulundurulduğunda, kablo kesit tayini yapılırken ortaya üç önemli parametre çıkıyor; akım taşıma kapasitesi, gerilim düşümü ve
kısa devre akımı.
Akım Taşıma Kapasitesi: Tesis edilen veya edilecek kablonun, temelde sıcaklık esasına dayanarak, hiçbir bileşeninin bozulmadan, güvenle kullanımına devam edilebileceği
azami akım değeridir. Akım taşıma kapasitesinin, kablo kesitinin seçiminde doğrudan bir etkisi vardır.
Gerilim Düşümü: İletkenin kendi iç direncinden kaynaklanan kayıplardan dolayı, gerilimin, kaynaktan yüke ulaşıncaya kadar geçen mesafede azalması durumudur. Taşıma
mesafesi uzadıkça, bu kayıp artar ve iletken kesitin büyütülmesi gerekir.
Kısa Devre Akımı: Alternatif akım sistemlerinde zamana
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
göre değişen bir parametre olup, kısa devrenin oluştuğu
bölgede, kısa devre süresi boyunca akan akım miktarıdır.
Resim 2: 0,6/1 kV N2XH FE 180 3x35/16 mm2 Alçak Gerilim Enerji
Kablosu
Kesit (mm²)
Akım Taşıma Kapasitesi
(A)
NYYN2XY
3x25133145
3x35159174
3x50188206
3x70232254
3x95280305
Tablo 1: 0,6/1 kV NYY ve N2XY Alçak Gerilim Enerji Kablosu Akım
Taşım Kapasitesi Cetveli
Resim 3: 12/20 kV 1x95ş/16 mm2 Orta Gerilim Enerji Kablosu
Bu üç parametreyi kullanarak, üç farklı kablo kesiti elde etmek mümkün. Burada yapılacak olan işlem, bu üç kesit arasından en büyüğüne eş değer ya da en yakın bir büyük kesit
belirlenerek güvenli ve ekonomik bir kablo iletken boyutu
belirlenebilir.
Bir örnek üzerinden, kablo iletken kesit tayini yaptığımızı
farzedelim: 200 m uzaklıkta, etiketinde 235 kW güç ve 1 kV
gerilim seviyesi yazan ve maksimum %3 gerilim düşümüne müsaade eden bir pompayı beslemek için, 3 damarlı bir
kablo tipi ve kesiti belirleyelim.
Son olarak yapmamız gereken işlem, belirlediğimiz bu tiplerin, istenen maksimum yüzde gerilim düşümü hesabı yapıldıktan sonra, değişip değişmeyeceğine karar vermek olacaktır. Gerilim düşümünü iki farklı izolasyon malzemesine
sahip kablo için de hesaplayacak olursak;
Güç: P=235 kW
Gerilim: U=1 kV
Uzaklık: L=200 m
Gerilim Düşümü: %e=%3
İletkenlik Katsayısı: k(Cu)=56m/Ω mm²
İletken Kesiti: SPVC=50, SXLPE= 35 mm²
Resim 4: 0,6/1 kV NYY 3x70ş mm2 Alçak Gerilim Enerji Kablosu
Bilinen değerler;
Güç: P=235 kW
Gerilim: U=1 kV
Güç Faktörü: cosφ=0,8
Uzaklık: L=200 m
Gerilim Düşümü: %e=%3
Bu bilinen parametreler doğrultusunda, aşağıdaki güç formülü ile bir akım değeri bulmamız mümkün;
Bulunan bu akım değerine göre kabloların iletken kesitlerini;
PVC izolasyonlu kablo için 50 mm², XLPE izolasyonlu kablo
için 35 mm² olarak belirleyebiliriz. (Bkz. Tablo:1)
Elde edilen değerler, istenen %e (%3) değerinden küçük olduğu için bu işlemi tekrarlamaya gerek yoktur; ancak, maksimum gerilim düşümü baz alınarak mümkün olan asgari
iletken kesitini belirleyecek olursak;
Bu hesaba göre elde ettiğimiz iletken kesitine en yakın kesiti
35 mm²’dir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
21
Ürün ve Uygulamalar
35 mm² kesit, XLPE izolasyon ile (N2XY), hesaplanan
169,80 A değerindeki akım için yeterli akım taşıma kapasitesine sahipken (174 A); PVC izolasyon ile (NYY) ise,
daha düşük bir akım taşıma kapasitesine (159 A) sahiptir.
Bu şekilde yapılan hesapta da bir üst kesite çıkma ihtiyacı
oluşmuştur.
cini artırmak amacıyla, lansmanını 2013 yılında yaptığımız
ve sürekli olarak artan ihtiyaçlar ve talepler doğrultusunda
geliştirdiğimiz KABLOMATİK™ uygulamamız ile bu hesapları kolaylaştırıyoruz. www.prysmianperformanstesti.com
web sitemizde ya da tüm mobil işletim sistemleri ile uyumlu
çalışan mobil uygulamamız sayesinde, bu hesapları çok kısa
sürede yapabilmenize olanak sağlıyoruz.
Yaptığımız örneğe ek koşullar ekleyerek, daha profesyonel
bir hesap yapmayı deneyelim. Örneğin; sistemimizi besleyecek 3 damarlı kabloyu, toprak altından geçireceğimizi varsayalım. Bu şartlar doğrultusunda toprağın tipine, sıcaklığına
ve termik direncine de ihtiyaç duyulacaktır. 25 ⁰C sıcaklığa
sahip, kuru kum ve termik direnci de 1.5 K.m/W olan bir
ortamımız olsun. Bu şartlar doğrultusunda, standartlarda
(DIN VDE 0298-4) yer alan düzeltme faktörleri;
fPVC= 0,84,
fXLPE= 0,87’dir.
Bu durumda ilk belirlediğimiz akım değerini, bu düzeltme
faktörlerine göre tekrar düzenlersek, yeni akım değerlerimizi bulmamız gerekiyor. Bu da, ilk öngörülen kablo ve ilgili
iletken kesitinin bir üst kesitinden başlayarak, akım taşıma
kapasitesi değerlerini, yukarıdaki düzeltme farktörleri ile
çarparak elde edilmelidir. Düzeltme faktörleri ile çarpılması
sonucu ortaya çıkan akım değeri, yukarıda ilk tespit edilen
akım değerine eşit ya da daha büyük bir değer ise; bu, seçilen kesitin uygun olduğu anlamına gelmektedir. Aksi takdirde, bir üst kesite daha çıkıp düzeltme faktörü ile çarpılarak,
kontrol edilmeye devam edilmelidir. Verdiğimiz örneğe göre
bu işlemi gerçekleştirdiğimizde, bir üst kesitteki kabloların
akım taşıma değerleri, düzeltme faktörleri ile çarpıldığında
istenilen akım değerinden daha büyük bir değere sahip olduğu için, kesitler “uygun” olarak değerlendirilmiştir. Yeni
akım değerleri;
Resim 5: Kablomatik giriş sayfası
KABLOMATİK™ ile aranan kabloyu gerek kabloların rumuzu
(kodu) ile, gerekse de yukarıda yapılan örneğe benzer hesaplama yöntemleri ile belirlemek mümkün.
Resim 6:
Kablomatik’te
örnek bir uygulama
IPVC= 202,48 A,
IXLPE= 195,49 A’dir
Bu yeni akım değerlerine göre yeni belirlenecek kablo ve
kesitleri;
NYY 3x70 mm², In = 232 A
N2XY 3x50 mm², In = 206 A
Bu ek koşullar için, tekrar bir gerilim düşümü hesabına gerek yoktur. Sebebi ise, 50 mm² iletkenli ve PVC izolasyonlu,
35 mm² iletkenli ve XLPE izolasyonlu iki tip kablo için belirlenen şartlarda, istenen gerilim düşümünün gerekli seviyenin altında; 70 mm² iletkenli ve PVC izolasyonlu, 50 mm²
iletkenli ve XLPE izolasyonlu kabloların gerilim düşümünün
ise, bu çıkan seviyeden daha aşağıda çıkacağını biliyoruz.
Prysmian Group Türkiye olarak, sahadaki uygulamalara kolaylık sağlamak, zamandan tasarruf etmek ve sektörün bilin-
22
Resim 7: Kablomatik üzerinden
kablo tipi ve kesiti
belirlemede son
adım
Sadece istenen parametreleri uygulamaya girip, adım adım
ilerleyerek istenen sonuca ulaşabilirsiniz.
Doğru kablo ve iletken seçimi ile, daha bilinçli ve güvenilir
sistemlere sahip olabilir; kısa devre, yangın gibi risklerin
önüne geçerek, kablo kaynaklı arıza ve enerji kesilmelerinin
önüne geçebilir; büyük kesit için fazladan sermaye aktarımını veya küçük kesitten kaynaklı arızalarda tekrar tesis masrafını ortadan rahatlıkla kaldırabiliriz.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Panolarınızı Ufaltan Klemensler
PhoenIx Contact
www.phoenixcontact.com
Şekil 1 ana resim - “Clipline Complete” yeni sensör/
aktüatör klemensleri push-in teknolojisini kullanır.
■ Makine mühendisliğinde sensör/aktüatör klemensleri genellikle sınırlı alan sunan küçük kumanda panolarına
monte edilir. Phoenix Contact’ın yeni klemens serisi bu ihtiyaca sadece 3.5 mm genişliğinde ve 1.5 mm² kesite kadar
kablo bağlanabilen kompakt bir ürünle cevap vermektedir
(Şekil 1, ana resim).
İhracata dayalı Alman makine imalatçıları yeni ürün stratejileri talep etmektedirler. Alman firmalarının temel önceliği premium ürünler olmakla birlikte, bu firmalar standart
ürünler söz konusu olduğunda uluslararası rekabette zorlanmaktadırlar. Rekabetçiliği geliştirmenin bir yolu kullanılan komponentleri standartlaştırıp işlevlerini sınırlamaktır.
Phoenix Contact’ın yeni push-in klemens sistemi bunu
sağlarken mükemmel bir maliyet-fayda oranı sunmaktadır.
Günümüzün makine konseptleri modüler, kompakt, ve ekonomik olmalıdır - kolay bakım, süreklilik ve kolay operasyon önemli satış argümanlarıdır. Bu genel konsept için olduğu kadar her bir komponent için de geçerlidir. Bağlantılar
yenilikçi, güvenilir, dayanıklı ve düşük maliyetli olmalıdır.
Klemens genişliği sadece 3.5 mm
Bugünün makinelerinde modülerlik sıklıkla Phoenix
Contact’ın „Combi“ ürünleri gibi fiş-soketli klemenslerle
sağlanır.” Plug and play yaklaşımıyla makinenin modülleri
montaj rayından PCB’ye hazır kablo grupları ve kodlanabilen geçmeli konnektörlerle bağlanır.
26
Şekil 2 - PTIO serisi sensör/aktüatör klemensleri sadece 3.5 mm
genişliğiyle kablajda çok yer kazandırır. Kompakt ölçülerine rağmen klemens üzerindeki renkler sayesinde devreler kolayca ayrıştırılabilir.
Sensör sistemleri gibi entegre fonksiyonların bağlantısı için
bugünün push-in bağlantılı sensör/aktüatör klemensleri
yepyeni olanaklar sunmaktadır. Sinyal sayısı arttıkça pano
içerisindeki alan yetersizleşir. Pratikte düşük güçte kablolama 0.14 mm² ila 1.5 mm² kesitli kabloları gerektirir. 5
mm veya 6 mm standart genişlikte klemensler çoğunlukla
büyük boyutlu kalır. Phoenix Contact PTIO sensör/aktüator
klemensleri yalnız 3.5 mm genişlikle buna iyi bir çözümdür
(Şekil 2).
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Şekil 4 - Tüm bağlantı teknolojilerindeki ortak komponentler
kombine edilebilir - tüm klemensler aynı aksesuarları kullanır,
köprüler, etiketler, test ekipmanı, ve fonksiyon fişleri.
Şekil 3 - İletken iterek takılır - push-in klemensler dar alanda kablajı
kolaylaştırır.
Sensörler akım/konum, sıcaklık, dolum seviyeleri gibi bilgileri taşır veya pals enkoder olarak işlev görürler. Sensörler
genellikle iki bileşenden oluşur: fiziksel durumu algılayan
ana sensör ve bu bilgiyi elektriksel sinyale dönüştüren
transdüser. Çalışma gerilimi ve anahtarlama sinyali ayrı
hatlardan iletilir.
Panoda Daha Fazla Yer Kalır
Bu PTIO serisi üç telli sensör klemenslerinin tasarımının
ardındaki konsepttir. Klemenslerin üst katı - sinyal seviyesi
- enkoder sinyalinden geçen iki bağlantı noktası içerir. Besleme gerilimi bağlantıları altalt katta yer alır. Beslemenin artı
ve eksisi ayrıca koruma topraklaması buradadır. İki klemens
genişliğinde ve sensör klemensleri ile aynı şekle sahip güç
klemensleri istenildiği gibi konumlandırılabilir.
Tüm klemenslerde hızlı köprüleme imkanı vardır. “Clipline
complete” ürün gamının standart köprüleri kullanılarak gerilim beslemesi ve dağıtımı çok basitleşir. Güç beslemesi
için bir çift kablo çekmek yeterlidir. Bu sistemde 350 mm
genişlikte 100 sensörü beslemek mümkündür. Malzeme,
montaj süresi ve yer gereksinimi minimum seviyeye iner.
Sistemin diğer avantajı devre kablajının anlaşılır olmasıdır.
Klemenslerin az yer kaplaması sayesinde birçok ilave alan
açılır.
Ana kontrolör panosundan uzakta küçük lokal kumanda panoları söz konusu ise sinyal transdüserine giden kablolar
çok daha kısa olur. Büyük kablo uzunluğu nedeniyle sinyal
kayıplarını önlemek için güç klemensleri de 6 mm² ye kadar
bağlantı kapasitesi sunmaktadır.
Takma kuvvetinde %50 azalma
Phoenix Contact’ın push-in klemensleri yay baskı prensibine sahiptir, kontak yayı iletkeni akım taşıyan baraya doğru bastırır. Böylece tek telli ve yüksüklü çok telli iletkenler
doğrudan, alet kullanmadan bağlanabilir. Bu yeni bağlantı
yöntemi pazardaki benzerlerinden %50 daha düşük takma
kuvveti gerektirmektedir. Böylece 0.25 mm² lik çok ince telli
iletkenler bile alet kullanmadan bağlanabilmektedir. Aletsiz
montaj yer darlığında veya erişimi zor lokasyonlarda avantajlıdır. Alet gerekmediğinden kablolama tek elle yapılabilir
(Şekil 3). Bu klemenslerin kullanım kolaylığı iletken tipi ve
kesitinden bağımsızdır.
• Dört bağlantı yöntemi, uygulamanıza uyacak şekilde kombine
edilebilir: push-in, vidalı, yaylı ve hızlı bağlantı.
• Aksesuarlar tüm bağlantı yöntemlerinde aynıdır.
• Tüm standart klemenslerdeki çift köprüleme kanalı, kesit ve
konnektör tipinden bağımsız olarak tek çizgi üstünde aynı hizada
yer alır.
• Her bağlantı noktası ve merkez hattın etiketlenmesi tek eksen
üzerinde mümkündür.
• Farklı kesitteki klemenslerde gerilim dağıtımı ve besleme indirici
köprülerle mümkündür.
• Kapsamlı test ekipmanları üniversal kullanım sağlar.
• Tüm endüstriler ve sektörler için onaylar mevcuttur.
Kolay kullanımın yanında anlaşılırlık diğer önemli bir faktördür. Tüm push-in klemenslerde bağlantı noktalarının
ayırt edilmesini sağlayan renk kodlu butonlar vardır. Buton sayesinde operasyon ve iletken yuvaları gözle görülecek şekilde ayrılmıştır. PTIO sensör/aktüatör klemensleriyle tanımlama bir adım öteye geçmektedir: Klemens
üzerindeki butonlar renklidir (kırmızı, mavi ve yeşil/sarı).
Köprüler de aynı renklerde seçilebilmektedir. Ayrıca tüm
klemensler birçok etiketleme opsiyonu sunmaktadır.
Entegre LED Göstergeler
Ürün gamı, üç telli giriş klemenslerinin yanında, koruma
topraklamasına sahip, aynı profildeki klemensleri de içermektedir. Artı beslemenin yerine bu klemenste PE kontağı vardır. PE bağlantısını sağlamak için vidalamak gerekmez ve klemens montaj rayına kolayca kenetlenebilir.
Dört katlı I/O klemensleri PE kontaklı üç telli sensörlerde
kullanılır. Giriş, çıkış ve güç klemenslerinin tümü aynı
şekle sahiptir, böylece kolayca düzenlenip genişletilebilirler. Sistem sürekliliği entegre LED’lerle rahatça gözlenebilir. Sensörün anahtarlama fonksiyonuna bağlı olarak,
kırmızı ve yeşil 24 V LED’ler yanar.
Phoenix Contact’ın push-in klemensleri IEC 60947-7-1’e
uygun olarak tüm pazar ve sektörler için geliştirilmiştir.
Phoenix Contact UL/CUL/SCCR ve CSA’ya uygun Amerika
onaylarına sahiptir - bu makine ihracatçıları için önemlidir. Sektöre özel onaylar arasında demiryolu endüstrisi
için EN 50155, marine uygulamaları için German Lloyd
ve Lloyds Register vardır. Proses endüstrisi gibi patlama riskli bölgeler için IEC-Ex ve Atex onayları mevcuttur.
Sektöre özel testler arasında titreşim ve 350 g şok testleri
sayılabilir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
27
Ürün ve Uygulamalar
KNX Bina Otomasyonu
Wago
www.wago.com.tr
■ Bina otomasyon sisteminde yer alan açık protokollü
bus sistemlerinin birbiri ile entegrasyonu bina otomasyon
projeleri için son derece önemlidir. WAGO bina yapılarında
kullanılan otomasyon sistemlerinin kolay entegrasyonu için
yazılım, donanım ve mühendislik desteği sunar. Web tabanlı kontrol ile her yerden ve farklı yetki seviyelerinde bina işletimine hakimiyeti yaratır. Tüm yapı Ethernet yani Modbus
TCP/IP omurgası üzerinde kurulur ve tek bir Bina Yönetim
Yazılımı/SCADA üzerinden izleme ve kontrole açılır. Ethernet omurgası üzerine bina yönetim protokolleri içerisinde
yer alan BACnet IP, KNX IP, LONWORKS ® ya da Modbus
/ TCP, WAGO kontrolörler ile kolayca ve maliyet etkin bir
şekilde entegre edilir. Bu noktada unutulmaması gereken
yönetim seviyesinde önemli olan tüm bina değişkenlerine
kolayca ulaşabilmek, tesis yönetimini basite indirgeyerek
yüksek enerji tasarrufu ve yaşam konforuna ulaşmaktır.
Bina Otomasyonu
Binanın planlaması, uygulaması ve sonraki işletimi maksimum ekonomi ve ileriki ihtiyaçlara göre gelişime açık olmalıdır. Bu yüzden mümkün olduğunca modüler bir yapı
üzerine bireysel ve grup ihtiyaçlarını karşılayabilir ve sonraki ihtiyaçlara adapte edilebilir bir otomasyon sistemi son
derece önemlidir. Modern bina otomasyonu ihtiyaçlarında
WAGO önemli görevler üstlenir. HVAC sistemi ve kontrolü,
güneşliklerin otomatik kontrolü, enerji tasarrufu uygulamaları, aydınlatma kontrolü, aydınlatma sensörlerinden gelen
bilgiye göre havalandırma sisteminin optimizasyonu gibi bir
çok uygulama entegre olarak WAGO çözümleri içerisinde
yer alır.
Binalardaki en büyük maliyet merkezlerinin başında HVAC
sistemleri (Isıtma, Havalandırma, Klima) gelir. HVAC sistemlerinin otomatik kontrolü hem enerji maliyetlerini minimize eder hem de daha konforlu ve yaşanabilir bir bina
sunar. HVAC altyapılarının planlaması, derin bir tüm bilgi
birikimini, kolay programlama ve devreye alma avantajlarını
bir arada sunar. Hatadan uzak, defelarca denenmiş ve uygulanmış yazılımlar ile hızlı, kusursuz ve yüksek güvenilirlik
standartlarında bir otomasyon sistemini oluşturmak WAGO
ile çok kolaydır. Bilgi birikimi, uyumlu sistemlerin bir arada
kullanılması ve doğru programlama ile desteklenmelidir.
WAGO hazır HVAC kütüphaneleri ile sistem integratörlerinin
ihtiyacı olan tüm senoryoları sunar.
Bina Otomasyonu ve Enerji Yönetimi
Binaların planlamasındaki en önemli konulardan bir tanesi
enerji verimliliğidir. Gerek inşaat gerekse yenileme uygulamalarında en önemli hedef enerji tasarrufunun sağlanabilmesidir. Yatırımcı binasının yüksek verimli bina sertifikası
alması için beklenti içindedir. WAGO ile bina verimliliğinde
A sınıfı son derece kolay bir şekilde elde edilir. WAGO sadece A sınıfını garanti etmez aynı zamanda bina enerji sisteminin orta gerilimden oda seviyesine kadar kontrolünü ve
mevcut bina yönetim sistemine aynı yapı içerisinde entegrasyonunu da sağlar.
Binaların yönetilmesi ve ilk yatırımlarında en önemli faktörlerin başında ekonomik çözümler gelir. WAGO farklı
sistemleri tek bir çatı altında birleştirerek hem işçilik, hem
kablolama hem de işletme tarafında ciddi tasarruflar sunar.
KNX Nedir?
KNX EN 50090‘la uyumlu bina otomasyon teknolojileri için
geliştirilmiş dünyanın tek açık standardıdır. KNX ile birlikte
ayrı ayrı kontrol edilen fonksiyonlar tek çatı altında toplanmıştır. Sistemdeki her elemanın kendi adresi vardır. Kurulu
sistemde, mevcut tesisata hiç dokunmadan değişiklikler
yapılabilir. Sistem ihtiyaçlar doğrultusunda rahatlıkla genişletilebilir.
30
ENDÜSTRİ OTOMASYON
KNX Sistemine Neler Bağlanabilir?
• Güç kaynakları
• Hat çoğaltıcılar
• USB Arabirimi
• RS 232 Ara birimi
• Anahtarlar
• Varlık algılayıcılar
• Hareket algılayıcılar
• Giriş modülleri
• Termostatlar
• Aç/kapa modülleri
• Loşlaştırma modülleri
• DALI modüller
• Perde/panjur kontrol modülleri
• Isıtma/soğutma kontrol modülleri
• Lojik işlemciler
• LCD Modüller
KNX ve Enerji Verimliliği
KNX sayesinde aydınlatma giderleri, bina işletim giderleri, enerji giderleri azaltılır. EN 15193’e göre %55
varan enerji tasarrufu yapmak mümkündür. KNX ile
birlikte sürdürülebilir bina kavramı oluşmuştur. LEED,
HQE, BREEAM, GREENSTAR projelerinde kullanılabilir.
KNX ile Neler Yapılabilir?
• HVAC Kontrolü
• Aydınlatma Kontrolü
• Frekans Kontrolü
• Güç Faktörü Düzeltmeleri
• Sayaç ve Ölçüm Cihazları takibi
KNX IP Kontrolörler aşağıdaki özelliklere sahiptir.
– Ethernet ve KNX IP Protokol ile Programlanabilir uygulama kontrolü
– KNX objelerini CodeSys’den otomatik üretme
-KNX TP1 Modülü ile kombineli entegre KNX IP Router
-Default IP Adreslerini geri yüklemek için oluşturulan
buton (DFLT IP)
Ürün ve Uygulamalar
“Tutucu Bileşenleri Yetkinliği,
Akıllı Fabrika Uygulamasında Belirleyici Bir Anahtar”
Schunk
www.tr.schunk.com
gerçekliğe dönüştürüyor. En belirgin özellik: Durum,
süreç izleme ve iletişim doğrudan bileşen düzeyinde
yapılıyor. Akıllı SCHUNK modülleri, malzemeler ile
arasındaki boşluğu kapatıyor ve tutucu parmaktan ERP
sistemine kalıcı bir bilgi akışı imkanı sağlıyor.
■ Esnek otomasyon üretimi, endüstri 4.0 şartlarına
göre uygulanabilir mi?
Evet, iş bağlama teknolojisi ve tutucu sistemler yetkin
lideri SCHUNK, Hannover Messe’de bunu kanıtladı.
Çeşitli ortakları ile birlikte SCHUNK, akıllı fabrika
vizyonunu montaj hücresi gösterimi sayesinde
32
SCHUNK tarafından dizayn edilen endüstri 4.0 montaj
hücresi, yazılım uzmanı ORBIS, donanım oluşturucu
Erhardt + Abt, plusdrei mühendislik takımı ve SIM
Otomasyon; Tutma & Bırakma ünitelerinin, 3-eksenli
oda köprülerinin ve robotların, montajlama, kontrol,
paketleme ve taşıma süresince nasıl bir işbirliği
içerisinde olduğunu gösteriyor. Bu şekilde, akıllı
üretime izin verdiğini vurguluyor. Her yeni bileşen
ve her öncelikli sipariş ile hücre uygun kareografiyi
yeniden buluyor. Her özel süreç adımı sensörler
tarafından izleniyor, taşıma sistemine hatta donanım
kontrol ünitesi ve ERP’ye bildiriliyor. SCHUNK montaj
üniteleri, tutucu bileşenleri ve sistem kontrol ünitesi;
endüstriyel ağ sistemi veya eternet ile birbirleriyle
bağlantılılar ve siber-fiziksel sistem medyana
getiriyorlar. Akıllı SCHUNK tutucuları, hafif kollar,
Tutma&Bırakma üniteleri ve lineer direkt eksen;
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
bileşenler seviyesinde merkezsizleştirilmiş kontrol
sağlıyor, dinamik ve esnek süreç imkanı tanıyor.
Dr.Markus Klaiber, tutucu bileşenleri yetkinliğinin
akıllı fabrika yapımında belirleyici bir anahtar olduğunu
belirtiyor.
Entegre iletişim ve süreç kontrolü
Böyle bir senaryonun ön koşulu zaten verildi: SCHUNK
mekatronik tutucuları, kuvvet ve pozisyon tarafından
ayarlanan SCHUNK kuvvet sensörleri, hassas durum
takibini sağlıyor. SCHUNK FT sensörleri, arıza
kesintisi meydana gelmeden önce ufak sapmaları
bile tespit ediyor, öngörülebilir onarım bağlamında
tahmin edilebilir ve etkili girişimler için en iyi ön
koşulları yaratıyor. Aynı zamanda özel görevlerde
merkezsizleştirilmiş yetkinliğe imkan sağlıyor. Süreç
parametreleri kontrolü, merkezsizleştirilmiş kalite
güvencesi ve kalite kriteri dökümentasyonu için
uygundur. Endüstriyel ağ sistemi için uygun SCHUNK
tutucuları ve değişim sistemleri; döner modüller,
bileşenler ve sistem arasında engelleri aşan iletişim
sunuyor. Çok amaçlı SCHUNK tutucu modülleri, etkili
değişim sistemleri ve serbestçe programlanabilir
lineer direkt eksenleri, yüksek üretkenlikte esnek süreç
dizaynına imkan sağlıyor.
Mekatronik veya pnömatik
Mekatronik en yüksek kalite çözüm, her endüstri
4.0 senaryosunda gerekli değildir. SCHUNK montaj
hücresinin altı istasyonundan üçü, konvansiyonel
olarak pnömatiklerle donatılmış ve yetkin SCHUNK
sensörleri vasıtasıyla akıllı üretim için hazırdırlar.
“Pnömatik,
mekatronik,
tutma,
döndürme,
değiştirme, Tutma&Bırakma veya çevirisel hareketler
farketmeksizin: SCHUNK, akıllı fabrika için eşleşme
bileşeni sunuyor.” Dr.Markus Klaiber. Kullanıcılar,
standart SCHUNK ürün çeşitliliği, yetkinlik seviyesi ve
her özel süreç adımı esnekliği arasında özgürce seçim
yapabiliyorlar. “Uygulamaya bağlı olarak, pnömatik
SCHUNK tutucuyu endüstri 4.0 için uygun sensör ile
donatmak için yeterli olabilir. İleride, yüksek esneklikli
mekatronik SCHUNK çözümü daha iyi bir tercih
olabilir.” Klaiber. Hiçbir üretici SCHUNK gibi endüstri
4.0 uygunluklu geniş işletici aralığını kapsamıyor.
Ürün ve Uygulamalar
Tektronix Osiloskoplarda Tetikleme Sistemi ve Kontrolü
Netes Mühendislik
www.netes.com.tr
Şekil 1.
Tetiklenmemiş
sinyalin ekran
görüntüsü
■ Osiloskop’un tetikleme sistemi ile, yatay süpürmelerin,
sinyalin doğru noktalarında senkronize olması sağlanır,
böylece temiz bir sinyal karakterizasyonu elde edilir. Tetikleme kontrolü, tekrar eden dalga şekillerini stabilize eder ve
tek çekim dalga şekillerini yakalar. Tetikleme ile osiloskop
ekranı üzerinde ölçülen giriş sinyalininin hep aynı parçası
görüntülendiği için tekrar eden dalga şekilleri statik görünür. Şekil 1’de görüldüğü gibi eğer her süpürme işlemi sinyalin değişik noktasında başlar ise, ortaya çıkacak görüntü
karmaşasını düşünmeniz gerekecektir.
Kenar-“Edge” tetikleme en temel ve en yaygın tetikleme
tipi olup, analog ve sayısal osiloskoplarda bulunur. Bu
tetiklemeye ek olarak analog ve sayısal osiloskoplarda
eşik–“treshold” tetikleme olanağı bulunmaktadır. Sayısal
osiloskoplarda bulunan özel tetikleme ayarları analog osiloskoplarda bulunmamaktadır. Bu tetiklemeler giriş sinyalinin spesifik durumuna göre çözüm sağlayarak sinyalin
tespit edilmesini sağlar, örneğin olması gerekenden daha
dar olan bir darbenin tespit edilmesi gibi. Böyle bir durumda
sadece gerilim eşik tetiklemesi ile tespit olanaksızdır.
Gelişmiş tetikleme kontrolü ile osiloskopun örnekleme hızını
ve kayıt uzunluğunu optimize edecek spesifik ilginç olaylar
izole edilebilir. Bazı osiloskoplarda bulunan gelişmiş tetikleme özelliği geniş tetikleme kontrol seçimi sağlar. Genlik ile
tariflenmiş darbeler üzerine (kısa darbe-“runt pulse” gibi),
zaman ile nitelendirilmiş (darbe genişliği-“pulse width”, ani
performans bozulması- “glitch”, hızlı gerilim değişim oranı
“slew rate”, kurma ve tutma- “setup and hold” ve zaman
aşımı- “time-out”, lojik durum veya patern (lojik tetikleme)
ile belirlenen tetiklemeler sayılabilir.
rastgele titreşimler (random jitter), patern kilit tetiklemesi
ile ortadan kaldırılabilir. Belirli bit geçişlerinin (bit transition) etkileri araştırabilir, ortalama alma ile mask testinde
kullanılabilir.
• Seri patern tetiklemesi “Serial Pattern Triggering”: Seri
yapılardaki hata ayıklama işleminde seri patern tetiklemesi
kullanılabilir. “Sıfıra Geri Dönmeyen –Non Return to Zero”
NRZ seri veri akışı içerisindeki seri patern tetiklemesini dahili saat kurtarma (clock recovery) ve fiziksel ve link
katmanlarında olayların korelasyonu ile gerçekleştirir. Enstrüman saat sinyalini düzeltip, geçişleri tanımlayarak, seri
patern tetikleme ile yakalanması istenen şifrelenmiş kelimeleri set etmenizi sağlar.
• A ve B tetiklemesi “A&B triggering” Bazı tetikleme sistemleri sadece tek bir olay üzerinde (A olayı) birden fazla tetikleme tipi sağlarken, B olayı üzerinde gecikmeli tetikleme
ile sadece kenar “edge” tipi tetikleme seçilebilir ve genellikle
B olayı meydana gelmese bile tetikleme sekansı resetlenemez. En karmaşık sinyallerde oluşan olayları yakalayabilmek için tetikleme sekansının belirli bir süreden, durumdan
veya geçici olaydan sonra resetleyip tekrar başlatabilmek
ve lojik değerlendirme ile bu olaylara ne zaman bakılması
gerekliliğini tespit edebilmek için modern osiloskoplar A ve
B tetiklemeleri için tüm gelişmiş tetiklemeleri sunar.
• Arama&işaretleme tetiklemesi “Search&mark triggering”: Donanım tetiklemesi bir seferde bir olay tipini gözetler. Arama ile birçok olay tipi eşzamanlı olarak tanınır.
Örneğin, çoklu kanallarda kurma ve tutma süresinin aşıldığı
durumların taranması gibi. Belirlenen kritere uygun olaylar
daha sonra işaretlenir.
• Tetikleme düzeltmesi Tetikleme ve veri edinim sistemleri ayrı yolları paylaştıkları için, doğal olarak veri edinim
ile tetikleme pozisyonu arasında zaman gecikmesi oluşmaktadır. Bunun sonucunda kayıklık “skew” ve titreşim “jitter”
oluşmaktadır. Tetikleme düzeltme sistemi ile enstrüman
tetikleme pozisyonunu düzelterek, tetikleme yolu ve veri
Diğer gelişmiş tetikleme fonksiyonları aşağıda belirtilmiştir.
• Patern kilit tetiklemesi “Pattern Lock Triggering”: Patern Kilit Tetiklemesi, “Sıfıra Geri Dönmeyen –Non Return to
Zero” NRZ seri patern tetiklemesine yeni boyutlar ekleyerek
osiloskopun zaman tabanı doğruluğu ile uzun seri patern
senkronize edinimini sağlar. Uzun seri veri paternlerindeki
34
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Şekil 2. Yaygın tetikleme tipleri
Ürün ve Uygulamalar
edinim yolu arasındaki gecikmeyi kompanse eder. Böylece
tetikleme noktasındaki titreşimler elimine olur. Bu modda
tetikleme noktası ölçme referansı olarak kullanılabilir.
• I2C, CAN, LIN, gibi spesifik standart sinyaller
üzerinde seri tetikleme CAN, LIN, I2C, SPI gibi diğer standart seri sinyaller üzerinde bazı osiloskopların
tetikleme kabiliyeti bulunmaktadır. Bu sinyal tiplerinin
kod çözümü günümüzün birçok osiloskopu tarafından
sağlanmaktadır.
• Paralel veri yolu tetiklemesi “Parallel bus triggering” Çoklu paralel veri yolları bir kerede ekranda görülüp, tariflenerek, zaman içerisindeki kodu çözülmüş
paralel veri yolu verileri kolayca incelenebilir. Hangi
kanalların veri ve saat kanalı olacağını belirleyerek, bazı
osioskoplarda paralel veri yolu ekranı yaratabilirsiniz,
böylece veri yolunun içeriğinin kodu otomatik olarak çözülür. Paralel veri yolu tetiklemesi ile sinyalin yakalanma ve analiz işlemi basitleşir, zaman tasarrufu sağlanır.
Bazı osiloskoplarda, haberleşme sinyallerinin incelenmesi için opsiyonel tetikleme kontrolleri tasarlanmıştır.
Şekil 2’de bu yaygın tetikleme tiplerinden bazıları daha
detaylı bir şekilde belirtilmektedir. Bazı osiloskoplarda
bulunan sezgisel kullanıcı arayüzü ile tetikleme parametreleri hızla set edilip, test kurulumunda geniş esneklik sağlayarak, verimlilik azami seviyeye ulaşır.
ettiği için, tetiklenme olsun veya olmasın, tetikleme
öncesi görüntülenebilir. Osiloskop üzerinde kararlı bir
veri akışı oluşur; tetikleme osiloskopa mevcut veriyi sadece belleğe aktarmasını bildirir. Bunun tersine, analog
osiloskoplarda sadece CRT üzerinde sinyalin izi tetiklemeden sonra görülür. Analog osiloskoplarda tetikleme öncesi görüntü sağlanamaz, ancak düşey sistemde
gecikme ile az bir miktarda tetikleme öncesi görüntü
sağlanır. Sorun tespit çalışmalarında tetikleme öncesi
görüntü önemlidir. Eğer sorun aralıklar ile oluşuyor ise,
sorun sırasında tetikleme yapılıp, muhtemelen sorunu
oluşturan neden de tespit edilebilir.
Tetikleme Seviyesi ve Eğim
Tetikleme seviyesi ve eğim kontrolü ile temel tetikleme
noktası tariflenir ve dalga şeklinin Şekil 3’te belirtildiği
gibi nasıl görüleceği tayin edilir. Tetikleme devresi bir
komparator olarak davranış gösterir. Komparatorun bir
girişinde eğim ve gerilim seviyesi belirlenir. Komparatorun diğer girişindeki sinyalin, set edilen değerler ile
eşleşmesi halinde osiloskop tetikleme sinyalini üretir.
Eğim kontrolü ile tetikleme noktasının, sinyalin yükselen veya düşen kenarı üzerinde bulunması tayin edilir.
Yükselen kenar pozitif eğime, düşen kenar ise negatif
eğime sahiptir. Tetikleme seviyesi ile tetikleme noktasının kenar üzerindeki konumu belirlenir.
Tetikleme Kaynakları
Osiloskopun tetiklemesi izlenen sinyal ile gerçekleşmesi
gerekli değildir. Birçok kaynak süpürmeyi tetikleyebilir:
• Herhangi bir giriş kanalı,
• Giriş kanalına tatbik edilen sinyal dışında harici bir
kaynak,
• Güç kaynağı sinyali,
• Bir veya birden fazla giriş kanalından osiloskopun dahili olarak tanımladığı sinyal.
Çoğu zaman osiloskop izlenen kanal üzerinde tetiklenir.
Bazı osiloskoplar tetikleme çıkışına “trigger output” sahip olup, tetikleme sinyalini diğer enstrümanlara aktarırlar.
Osiloskoplar, sinyal görüntülensin veya görüntülenmesin alternatif tetikleme kaynağı kullanabilir. Bu nedenle
Şekil 3 . Pozitif ve negatif eğim tetiklemesi
Tetikleme Pozisyonu
Yatay tetikleme pozisyon kontrolü sadece sayısal osiloskoplarda mevcuttur. Yatay tetikleme kontrolü osiloskopu yatay kontrol bölümünde yer alabilir. Dalga şekli
kaydında tetiklemenin aktüel yatay pozisyonunu belirler.
Yatay tetikleme pozisyonunun değişimi ile, tetikleme
olayından önce sinyalin ne durumda olduğunu görmek
mümkündür, tetikleme öncesi- “pre-trigger” görüntü
olarak adlandırılır. Böylece, tetikleme noktasından önce
ve sonra sinyalin görülebilen uzunluğu tayin edilir. Sayısal osiloskoplar sürekli olarak giriş sinyalini proses
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Şekil 4. Tetikleme Durdurma
35
Ürün ve Uygulamalar
farkında olmadan, kanal 2 sinyalinin izlenmesi sırasında
kanal 1 sinyali üzerinde tetikleme yapmamaya dikkat etmek gereklidir.
ta, tekli süpürme, video sinyal üzerinde tetikleme veya
tetikleme seviyesinin otomatik olarak set edilmesi gibi
özel tetikleme modları bulunur.
Tetikleme Modları
Tetikleme Kuplajı
Tetikleme modu ile osiloskopun dalga şeklini sinyal
durumuna göre çizip çizmeyeceği belirlenir. Normal
ve otomatik modlar en yaygın tetikleme modlarıdır.
Normal mod konumunda, osiloskop süpürme işlemine
sadece giriş sinyalinin set edilen tetikleme noktasına
erişmesi halinde başlar; aksi halde ekran boş haldedir
(analog osiloskop için) ya da en son edinilmiş dalga
şekli ekran üzerinde donmuştur (sayısal osiloskop
için). Başlangıç sırasında tetikleme seviyesini doğru
ayarlayamadığınız takdirde normal mod yanıltıcı olabilir. Otomatik tetikleme modu, tetikleme olmadan da
osiloskopun sinyali süpürmesine neden olabilir. Eğer
sinyal mevcut değil ise, osiloskopun zamanlayıcısı süpürmeyi tetikler. Böylece sinyalin tetikleme yapmadığı durumlarda da ekran görüntüsü korunmuş olunur.
Pratik çalışma sırasında her iki tetikleme modunu kullanmaya gerek olacaktır: Normal tetikleme modunda
tetikleme düşük hız oranlarında gerçekleşse bile, ilgilenilen sinyal görülebilir, otomatik tetiklemede ise çok
az bir ayarlama ile sinyal izlenebilir. Birçok osiloskop-
Düşey sistemde AC veya DC kuplajı seçilebilir, tetikleme sinyali için kuplaj türü seçilir. AC ve DC kuplaj
dışında osiloskopta, yüksek frekans rejeksiyonu, alçak
frekans rejeksiyonu ve gürültü rejeksiyonu tetikleme
kuplajları olabilir. Bu özel ayarlar ile tetikleme sinyalinden gürültü giderilerek hatalı tetiklemenin önüne
geçilir.
Tetiklemeyi Durdurma “Trigger holdoff”
Bazen osiloskopun sinyalin doğru bölümünde tetikleme yapmasını sağlamak büyük ustalık gerektirir. Osiloskopların çoğunda bu işlemi kolaylaştırmak amacı ile
teknik özellikler bulunmaktadır. Tetiklemeyi durdurma
–“Trigger holdoff” süresi ayarlanabilir olup, bu süre
zarfında geçerli bir tetiklemeden sonra osiloskop yeniden tetiklenemez. Bu özellik, karmaşık dalga şekillerinin incelenmesinde yararlı olup, osiloskop sadece
seçilen tetikleme noktasında tetiklenir. Şekil 4’te “Tetiklemeyi durdurma” özelliği ile elde edilen ekran görüntüsü görülmektedir.
Ürün ve Uygulamalar
Rockwell Otomasyon Gold Fields Altın Maden Alanlarında
Plantpax’li Son Teknoloji Madencilik Çözümüyle Kontrol
Sistemi Riskini Azaltmaktadır
Rockwell
www.rockwellautomation.com
Arka Plan
Gold Fields Limited Güney Afrika, Gana, Peru ve
Avustralya’da 12 altın madeni işletmektedir ve aylık olarak
kabaca 2.1 Milyon ons altın muadili üretim yapmaktadır.
Altın Sahaları hem Johannesburg Borsasında (JSE) hem de
New York Borsasında (NYSE) işlem görmektedir ve şirket
küresel olarak yaklaşık 50 000 kişiyi istihdam etmektedir.
■ Saha cihazları, kontrol, görüntüleme, raporlama
ve performans izlemesinin kesintisiz entegrasyonu
South Deep Altın Madeni’nin daha da etkin bir
şekilde çalışmasını sağlamaktadır.
Talep
Var olan bütün saha sistemlerinin yeni cevher işleme
sistemiyle entegre edilerek hızın arttırılması, daha
fazla data sahibi olarak doğru kararlar verilmesi, uzun
dönemli sürdürülebilirlik amaçlarının karşılanması için
madene destek olunması ve plansız duruş sürelerinin
azaltılması.
Çözümler
Aşağıdaki ürünleri içeren bir Rockwell Otomasyon
çözümü kuruldu:
PlantPAx ile madencilik çözümü
•
•
•
•
•
Logix Kontrolörler
Operatör İş İstasyonu (OWS)
Mühendislik İş İstasyonu EWS
Microsoft SQL Sunucu
I/O olarak veri tabanı (SQX)
Sonuçlar
• Önceden tanımlanmış KPI’lara göre kapsamlı tesis
görüntüleme ve raporlama
• Merkezi süreç kontrolü
• Daha fazla bilgi sahibi olunarak doğru iş kararları
alınması
• Gelişmiş kabiliyet
• Geriye doğru minimum uyumsuzluk riski
• Kontrol sisteminin hızlı teslim edilmesi
38
Gold Fields’in Güney Afrika’daki tek çalışan madeni olan
South Deep Altın Madeni, Johannesburg’un 45 kilometre
güney batısında bulunur ve iki şaft sistemi ve bir merkezi
metalürjik tesisten oluşur.
Rockwell Otomasyonu içeren bu proje Gold Fields’in
uzun dönemli bir vizyonunu yansıtmaktadır. Bu vizyon
‘Sürdürülebilir altın madenciliğinde global lider olmak ve
Güney Afrika’da önemli bir büyüme projesi yaratmak olarak
özetlenebilir.’
Talep
South Deep Madeni’ndeki metalürjik tesis 2011/2012 yıllarında güncellenerek kapasitesi arttırıldı.
Reaktif, enerji ve su kullanımını tesiste daha iyi yönetmek
ve maden atıklarının kalitesini geliştirmek için var olan
bütün saha sistemlerini yeni cevher işleme sistemleriyle
entegre etmek üzere South Deep Madeni tam bir kontrol
ve raporlama sistemi yükseltmesine ihtiyaç duyuyordu. Bu
yönetim seviyesinde daha fazla bilgi sahibi olunarak daha
hızlı ve daha doğru iş kararları alınmasına ve madenin uzun
süreli sürdürülebilirlik amaçlarının karşılanmasına yardımcı
olacaktı.
Gold Fields ayrıca bütün saha cihazlarını, tesis kontrolünü,
görüntülemeyi, raporlama ve genel performans takibini
ileride genişletilebilecek tek ve basit bir sisteme kesintisiz
olarak entegre edebilecek bir kontrol sistemiyle plansız
duruş sürelerinin azaltılmasını istiyordu.
Metalürji tesisi orijinal olarak süreç izleme ve kontrolü için
Rockwell Otomasyon RSView®32 HMI ve L62 kontrolörler
kullanıyordu. Bu daha fazla optimizasyon gerektirdi: bütün
I/O, interloklar, sıralı çalışmalar ve diğer süreç rutinlerinin
yeni kontrol sisteminde yeniden değerlendirilerek gereksiz
karmaşıklıkların ortadan kaldırılması gerekti.
Çözüm
2001’den beri Rockwell Otomasyon teknolojisi kullanan
metalürjik tesisle Gold Fields kontrol sistem yükseltmelerini
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
gerçekleştirmek için direk olarak Rockwell Otomasyon’la
iletişime geçti. Rockwell Otomasyon South Deep Altın
Madeni’nde bir EPCM yüklenici üzerinden yeni proses
sistemine katıldı. Bu iki projenin tek bir, tamamen entegre
kontrol, izleme ve raporlama sistemi oluşturması gerekiyordu.
PlantPAx kullanan madencilik çözümü
PlantPAx™ kullanan madencilik çözümü son derece standardize, ömür döngüsü yönetimli ve kolay hizmete alınan
bir çözüm yaratan yılların madencilik uzmanlığını baz
almaktadır. Bu çözüm kontrol sistem risklerini azaltmakta,
tanı ve raporlamayı geliştirmekte ve sistem genelindeki
karmaşıklıkları azaltmaktadır.
Geleneksel DCS (dağıtılmış kontrol sistemleri) çözüme
göre daha uygun maliyetli ve terzi usulü bir çözüm
olan PlantPAx ilave esneklik, yönetilen madenciliğe özel
standartlar ve daha kısa devreye alma süresi ve maliyeti
sağlamaktadır. Bu kontrol sistemi ayrıca standardizasyon
ve tek veri tabanları anlamında DCS-bazlı bir sistemle aynı
yüksek fonksiyonel standartlarının sağlanmasına yardımcı
olmaktadır.
Sistem genelinde uygulama
Çözüm bir ağ arızası durumunda kesintisiz veri kaydı sağlamak için 1.000 zaman damgalı veri girişine kadar (tesis
geçmişi, olay ve alarmlar) arabelleğe almak üzere konfigüre
edilmiştir.
Tesis süreçlerinin kapsamlı bir şekilde görüntülenmesi
için PlantPAx görüntüleme yazılımı, Server/Client mimarisi
bazında, sisteme bütünleşik hale getirilmiştir..
Bütün tesis geçmiş, olay ve alarmlarını kaydetmek üzere
bütünleşik raporlama hizmetleri bulunan Microsoft SQL
kurulmuş ve konfigüre edilmiştir. Madencilik çözümünün
lisanslı yazılımı olan SQX de kurularak SQL’nin direk olarak
kontrolörler tarafından kullanılmasına izin verilmiştir.
Rockwell Otomasyon mühendisleri ayrıca sürücü ve araçlar
gibi üçüncü parti saha cihazlarını desteklemek için özgün
arayüzler oluşturmuştur.
Sonuçlar
Gold Fields PlantPAx kullanan madencilik çözümüyle tesis
kontrolü, görüntüleme ve raporlama imkânlarını geliştirmiştir. Standardizasyon ve kapsamlı yönetilen veri kaydı
madencilik çözümünün kullanıcılarına tek, son derece
doğru bir gerçek zamanlı tesis bilgisi sağlamaktadır.
Geçmiş, olay ve alarmları kaydetmek üzere konfigüre edilen
SQL ile kullanıcılar trendleri takip edebilir, özel son kullanıcılara bireysel girişleri izleyebilir ve akış oranları, sıcaklıklar
ve çeşitli diğer girişler gibi tesisteki analog ve dijital girişleri
takip edebilir. Bütün veri PlantPAx kontrolörler tarafından
zamansal olarak damgalanır ve veri bütünlüğü sağlanırken
diğer taraftan girişlerin bir ağ arızası düzeltildikten sonra
SQL’ye doğru bir şekilde girilmesi sağlanır. Ayrıca SQX
yazılımı eklenerek, SQL veri tabanı I/O olarak kontrolörlere
eklenebilir.
PlantPAx yazılımı cihazlardan gelen sinyalleri işler ve raporlama sürecinde yalnızca minimum, maksimum ve ortalama
değerleri rapor eder. Bu saha cihazından gelen her sinyali
kaydeden sistemlere göre veri tabanına girilen veri miktarını en aza indirir.
Zaman damgalı ve kaydedilmiş alarmların kullanıcı tarafından görülmesi operatörlerin önemli uyarıları gözden kaçırma riskini ortadan kaldırırken diğer taraftan izlenebilirliği
geliştirmektedir. Bu genel tesis güvenliğini, özellikle siyenit
alarmlarının ve diğer güvenlik uyarılarının kritik göstergeler
olduğu South Deep Altın Madenindeki genel tesis güvenliğini geliştirmektedir.
İleri Düzey Raporlama
SQL’de performans göstergelerinin (KPI) izlenmesi için
yönetime kapsamlı operasyon ve üretim raporları oluşturan
bir dizi raporlama hizmeti bulunmaktadır.
Raporlar her 12 saatlik vardiya sırasında işlenen cevher
miktarı hakkında bilgi vermektedir. Diğer şekiller saatlik
akım oranlarını toplayan bir akımölçer tarafından oluşturulan bir su tüketim raporu ve kullanılan MW/saat üzerine
bilgi sağlayan MV şalt panosunu içermektedir. KPI’lar ayrıca tesis durumunu renkler halinde gösteren web tabanlı bir
sayfadan da izlenebilir.
Karmaşıklık seviyesindeki azalma Gold Fields’in daha az
beceriye sahip operatörlere ihtiyaç duymasını sağlayarak
sektördeki beceri eksikliği problemiyle başa çıkmasını
sağlamaktadır.
“Bilginin merkezileştirilmesi, raporlama fonksiyonunun ve
yönetimin bütün madende geliştirilmesi bu projenin arkasındaki ana itici güçlerdir. Bu seviyedeki tesis kontrolü
reaktif tüketimlerimizi ve enerji, su ve beceri dahil kaynak
yönetimimizi geliştirmemize ve sürdürülebilir madencilikte
bir lider olmamıza yardımcı olacaktır. Gold Fields’in ana
amaçlarından birisi sürdürülebilirliği geliştirmek için teknoloji ve yeniliği kullanmaktır.”
Gelecek
Rockwell Otomasyon şu anda madencilik çözümünün
entegrasyonu için South Deep Altın Madeni için bir yeraltı
cevher yönetim sistemi tasarlamaktadır.
Operatörden teknisyene ve yönetim seviyelerine raporlamayı daha da geliştirmek için, Gold Fields kalan saha cihazları
serisini madencilik çözümüyle değiştirmeyi planlamaktadır.
Merkezi kontrol ve görselleştirme sistemine dahil edilecek
sistemler çeşitli diğer işleme sistemleriyle birlikte şaft konveyörleri, bir soğutucu tesisi, büyük hava soğutucularıdır.
Listen. Think. Solve., Allen-Bradley, CompactLogix, MCS,
PanelView, PowerFlex ve RSView Rockwell Automation,
Inc.’in ticari markalarıdır. Rockwell Otomasyona ait olmayan ticari markalar ilgili şirketlerin malıdır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
39
Ürün ve Uygulamalar
Endüstriyel Pc: Müşteriye Özel Tasarımlı
Çoklu Dokunmatik Kontrol Panelleriyle Daha Da Esnek
Beckhoff
www.beckhoff.com
Soldan sağa: Müşteriye özel Kontrol Panelleri modelleri en yeni teknolojiye sahip çoklu dokunmatik işlevselliği ve gelişmiş,
bireysel tasarım sunuyor. Bu, Uhlmann Pac-Systeme GmbH & Co. KG için tasarlanmış operatör panelinde de görülüyor.
Ancak, standart modeller bile özel gereksinimleri karşılayacak şekilde adapte edilebiliyor, örneğin elektromekanik yaylı düğmeler eklenerek ya da ambalaj endüstrisindeki sektöre özel işlevsel birimlerinde olduğu gibi.
■ Kişiye özel çoklu dokunmatik panellerle maksimum
operatör rahatlığı
Beckhoff’un bu başarılı CP2xxx ve CP3xxx serisi Panelleri
ve Panel PC’leri, sektördeki en geniş çoklu dokunmatik
HMI ürünleri seçeneklerini sunuyor. Standart modeller
günümüzün değişken makine operasyon gereksinimleri
için ideal bir platform sağlıyor. Gelişmiş müşteriye özel
versiyonlar, standart çoklu dokunmatik portföyünü temel
alarak yapıldıkları için, spesifik uygulama gerekliliklerine
uygun olacak şekilde optimize edilmiş çalışma güvenilirliği, ergonomi ve tasarım sunuyor. Makine üreticileri,
Beckhoff’un operatör arabirimleri geliştirmedeki 20 yılı
aşkın deneyiminden yarar sağlıyor. Almanya’da üretildiğinden, Beckhoff Kontrol Panellerinin tamamı için olağanüstü kalite standartları garantileniyor. Bu, optimize
edilmiş şirket içi üretim proseslerinin yanı sıra düşük
geliştirme maliyetleri ve kısa geliştirme süreleri sayesinde mümkün oluyor.
Beckhoff’un çoklu dokunmatik fonksiyonelliğine sahip
standart panel serisinde bulunan geniş opsiyon yelpaze-
40
sinin yanında yazılım ve donanım özelliklerini eşleştirme
yeteneği, çok sayıda gerekli fonksiyonun ve elektromekanik operatör kontrol elemanlarının uygulanmasını kolaylaştırıyor. Özelleştirilmiş panel çözümlerine yoğun bir
talep var, bu talep özellikle makine imalat endüstrisinde
öne çıkıyor. Panel muhafazalarının blok alüminyumdan
frezelenerek yapılması kavramı, özelleştirilmiş muhafaza
tasarımı için ideal bir temel oluşturuyor. Beckhoff bu
kavramı ilk nesil Kontrol Panelleriyle, 1998’de tanıtmıştı.
Bu, küçük üretim süreçleri için bile müşteri taleplerine
esnek çözümler sunabilmeyi sağlıyor. Basit eklenti seçeneklerinden tamamen özelleştirilmiş muhafaza tasarımlarına kadar her türlü talep karşılanabiliyor.
Standart, stokta tutulan ürünler kural olarak daha ekonomik fiyatlı olsa da, özelleştirilmiş Beckhoff ürünleri
için gereken ek maliyetler ve ürünü geliştirme süreleri
oldukça makul seviyelerde sunuluyor. Çok çeşitli standart ürünlerin ve bileşenlerin yanı sıra şirketin köklü
üretim uzmanlığı sayesinde, geliştirme maliyetleri ve
teslimat süreleri düşük kalıyor. Özelleştirilmiş modeller
aynı zamanda müşteri isteklerine göre yeni bileşenler
ENDÜSTRİ OTOMASYON
de içerebiliyor; ancak bunlar öncelikle bağlayıcı olan
donanıma uygunluk testlerinden geçiriliyor. Ayrıca,
gelişmiş ilave fonksiyonlar fabrikada entegre edilebiliyor, böylece müşteri için sahadaki montaj sırasında
belirgin faydalar sağlanıyor. Yüksek kaliteye katkıda
bulunan bir etmen de Beckhoff’taki üretimin tüm yönlerini kapsayan geniş donanım uzmanlığı. Buna ana
kartların şirket bünyesinde geliştirilmesi, tasarımı ve
montajı da dahil.
Özelleştirilmiş imalat – logolardan gövde tasarımlarına kadar
Özelleştirilmiş bir panel oluşturmada ilk adım görünümün değiştirilmesidir. Özelleştirilmiş görünüm, imalat
sürecinin bir parçası olarak kolayca entegre edilebilen
müşterinin logosuyla başlıyor. Ürünün tipine göre,
ayrıca tüm panelde değiştirilmiş bir dış yüzey de
sağlanabiliyor. Müşteriyle Beckhoff uzmanları arasındaki yakın işbirliği, mümkün olan en hızlı şekilde,
uygulamaya özel bir operatör arabirimi elde etmek için
mükemmel bir olanak sunuyor.
Ek özelleştirmeler kapsamlı ve modüler Beckhoff
panel bileşenlerini temel alıyor. Bu, çeşitli düğmelerin, anahtarların, ve devre kartlarının ölçüler değiştirilmeden mevcut standart gövde içerisine ihtiyaca göre
entegre edilmesine imkan sağlıyor. Örneğin, farklı
şekillerdeki yaylı düğme (push-button) devre kartları
ayrı ayrı tasarlanabiliyor fakat birçok müşteriye özel
aygıta entegre edilebiliyor. Bu, elektrik ve mekanik
arabirimlerin hatasız bir şekilde ve modüler olarak
dayanıklı ürünlere entegre edilebilmesine olanak sağlıyor. Beckhoff uzmanlarının pazar hakkındaki bilgileri
ve tecrübesi, operatör panellerine entegre olmayan,
yaylı düğme (push-button) modüllerinin keyfi olarak
bağlanarak uzatılması alternatifinin endüstrideki en
iyi uygulama olmadığını vurguluyor. Kullanıcıların
gerekli operatör kontrol elemanlarının kapsamını ve
ihtiyaçlarını en başından tanımlayabilmesi, Kontrol
Paneli çözümünün uygulamaya mükemmel uymasını
sağlıyor.
Özelleştirilmiş panel geliştirmenin en üst seviyesi,
genellikle müşterinin kendi tasarımının ya da özel
ergonomik uyarlamaların uygulandığı yeni bir gövde
tasarımıyla sağlanıyor. Gövde tasarımında, renkte,
ya da malzeme seçiminde neredeyse hiçbir sınırlama
getirilmiyor. Bu popüler seçenekle, geri plandaki standart Beckhoff aygıt genellikle artık tanınamıyor, ancak
çoğunlukla yeni aygıt için teknolojik temeli o sağlıyor.
Bu tür aygıtlara genellikle Beckhoff’un Kontrol Paneli
tasarımındaki uzun süreli deneyimine ek olarak, müşteri tarafındaki endüstriyel tasarımcıların uzmanlıkları
da katkı sağlıyor; böylece eşsiz bir sinerji sağlanarak,
çok üstün bir ürün ortaya çıkarılıyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
İş Sağlığı ve Güvenliğinde Üç Boyutlu Makine Emniyeti
Pilz
www.pilz.com/tr
■ Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği alanının bir alt disiplini olan makine emniyetine gereken önem yeterince
verilmemektedir. Ülkemizde makinelerin neden olduğu
iş kazaları içerisindeki oranı %10 ile %15 arasında
değişmektedir. Bu oran, ILO standartlarına göre en
yüksek ilk dört kaza nedeni arasında yer almaktadır.
Günümüzün yoğun teknoloji ve rekabet ortamı sonucunda seri üretimin her süreçte makine kullanımını
zorunlu kılması, makine kaynaklı kaza risklerini
arttırmaktadır. Şiddetli rekabet koşulları, kullanılan
makinelerin yüksek üretim miktarına ulaşması için
canlıları riske atacak kadar son derece hızlı ve güçlü
olmasını gerektirmektedir. Metallerden yapılmış olan
bu makine sistemleri her ne kadar insan komutları ile
çalışıyor olsalar da, olası elektronik, hidrolik, pnömatik
vb. arızalar bu sistemleri insanoğlu için tehlikeli birer
metalik canavara çevirebilmektedir. Makine kaynaklı
iş kazalarının anatomisinde, makinenin donanımındaki
bir veya birkaç parçanın arızalanması ile oluşan, istenmeyen veya önceden öngörülememiş çalışma şekilleri
önemli bir yer tutmaktadır.
Bu çalışmada, makine emniyetinin sağlanması adına
birden fazla emniyet ekipmanı (kapı emniyet siviçleri,
ışık perdeleri, acil durdurma butonları, vb.) kullanılarak
alınan birçok önlemi kendi bünyesinde barındıran, TS
EN ISO 13849-1 Kumanda Sistemlerinin Emniyetle
İlgili Tasarımı – Bölüm 1:Tasarım İçin Genel Prensipler
standardına göre emniyet seviyesi PLd’yi (Perfomance
Level d) sağlayan bir üç boyutlu emniyet kamera sistemi SafetyEYE hakkında teknik bilgiler bulunmaktadır.
1. Giriş
İşletmelerde insan ile makine arasındaki ilişkinin doğru
bir şekilde tasarlanmaması nedeniyle insanlar sakat
kalmakta, hayatlarını kaybetmektedir. İş kazalarından
kaynaklanan üretim kayıpları, müşteri ve itibar kaybı,
vb. istenmeyen durumlar da kazaların diğer olası
sonuçlarıdır.
Otomasyon kavramı, 19. yüzyılda sanayi devrimiyle
birlikte hızlı bir yükseliş dönemine girmiş ve bu zaman
diliminde en önemli nokta üretilebilen ürün miktarı
olmuştur. 2. Dünya Savaşı sonraları bu bakış açısı yerini
kalite faktörüne bırakmıştır. Üretici sayısının artmasıyla
birlikte ortaya çıkan ürünlerin çabuk arızalanıyor olması
ve arızalı üretim yapan üreticilerin belirli bir zaman sonra
ürünlerini satamamaya başlaması, üreticileri daha hızlı
değil daha kaliteli üretim yapmaya zorlamıştır. Ancak,
90’lı yıllarda, her ne kadar kaliteli üretim yapılıyor olsa
da, fabrikalarda yaşanan iş kazalarında çalışanların
42
sakat kaldıkları ve hatta hayatlarını kaybettikleri görülüyordu. Bu durum, üretimin insan hayatını daha az
etkileyecek şekilde emniyetli sistemlerle yapılması
gerektiği kanaatinin doğmasına neden olmuştur. Bu
dönemler insan hayatının makinelerden daha değerli
olduğunun düşünülmeye başladığı ilk yıllardır.
Üretimin artık Otomasyon, Kalite ve Emniyet üçlüsüyle
yürütülmesi gerektiği olgusu insanlar tarafından
benimsenmiş ve emniyet alanında çok sayıda çalışma
yapılmıştır. Pilz bu konuya 1987 yılında ilk acil duruş
emniyet rölesi tasarımıyla giriş yapmış, 1995 yılında
ilk emniyet PLC’si (Programlanabilir Lojik Kontrolör)
PSS3000 ile otomasyon teknolojisinde bir devrin
başlamasına neden olmuştur. Bunu 1999 yılında ilk
emniyetli ağ yapısıyla taçlandırmış ve 2006 yılında
ilk üç boyutlu emniyet kamerasını dünya piyasasına
tanıtmıştır. İkinci bölümde, üç boyutlu emniyet
kamerası olan SafetyEYE’ın kullanım alanları, donanımı
ve tasarımlanması için kullanılacak yazılımsal tabanı
hakkında bilgiler verilecektir.
2. 3B Emniyet Kamera Sistemi SafetyEYE Kullanım
Alanları
SafetyEYE geniş bir uygulama seçeneği yelpazesine
sahiptir. SafetyEYE ile üç boyutlu çözümler üreterek, üretim sahasında kullanılmakta olan emniyet
ekipmanlarına duyulan ihtiyacı yalnızca tek bir sistemle
gidermek mümkündür. Üç boyutlu çözümlerin üretildiği
sektörler;
» Otomotiv Endüstrisi
» Havacılık Endüstrisi
» Ambalajlama Endüstrisi
» Makine Araçları
» Taşıma Sistemleri
SafetyEYE ile tehlike bölgesindeki işletme alanının
kesintisiz izlenmesi sağlanarak, hem üretim ve zaman
kayıplarının hem de yaşanabilecek iş kazalarının önüne
geçilmesi artık çok daha hızlı ve rahat sağlanabilmektedir.
3. SafetyEYE Donanımı
SafetyEYE genel anlamda 3 temel birimden
oluşmaktadır. Bunlar algılama cihazı, kontrol ünitesi
ve uygulama arayüzüdür. Pilz tarafından ilk üç boyutlu
kamera 2006 yılında üretilmiş ve bu tarihten itibaren
SafetyEYE durmak bilmeyen bir gelişim-değişim sürecine girmiştir. 2009 yılında kontrol ünitesinin, sahadan
alınan görüntüler üzerinde yaptığı imge işleme hassasiyeti 5 ms.’ye indirilmiştir. 2012 yılında hızlı hafıza
kartı takviyesiyle de alarm durumlarında izlenen ortam
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
görüntülerinin yedeklenmesine olanak sağlanmış, üretim ve zaman kayıplarına neden olabilen bu gibi ihlallerin asıl nedenlerinin tespiti kolaylaştırılmıştır. 2014
yılında sisteme ilave edilen harici testlerle ekstra
önlemler alınabilmekte, tasarlanan özel mekanik lensler
ile cihazın ortamdan kaynaklanan değişken ışık hassasiyeti azaltılmıştır.
– Fiber Optic Cabling) sayesinde kontrol ünitesine
fiber ağ üzerinden her 5 ms.’de 1 görüntü iletimi
gerçekleştirilmektedir. Algılama cihazı, alüminyum dış
kaplamasıyla çevre koşullarında (su, ışık, vb.) IP65
(toz ve şiddetli su kaynağı) koruma sınıfında kendini
muhafaza etmektedir.
3.2. SafetyEYE Kontrol Ünitesi
3.1. SafetyEYE Algılama Cihazı
Hareketlerin gözlemlenmesi amacıyla tasarlanan
algılama cihazı üç farklı kameradan oluşmaktadır.
Şekil 1 – SafetyEYE Algılama Cihaz
Kontrol ünitesi bir analiz ünitesi ve programlanabilir
emniyet ve kontrol sisteminden oluşmaktadır. Analiz
ünitesi görüntü algılama cihazından alınarak, üzerinde imge işleme çalışmalarını yerine getiren birimdir.
İşlenen resimde daha önceden ayrıştırılan tehlikeli
alanların ihlali söz konusu olduğunda, programlanabilir
emniyet ve kontrol sistemine bilgilendirme sinyalleri
üretir. Kontrol sisteminin görevi bu noktada başlar ve
ihlal durumunda ilgili makinenin hareketini sonlandırır.
Şekil 3 – SafetyEYE Kontrol Ünitesi
Şekil 2 – SafetyEYE Algılama Cihazı Konumlandırma Parametreleri
Uygulama yapılmadan önce kameraların harici olarak
ayarlanmasına ihtiyaç yoktur. Algılama cihazının
izlenmek istenen bölgenin en fazla 7,5 m. üzerine
konumlandırılmasıyla, yaklaşık 72 m ²’lik alanın (9,8
m. x 7,4 m.) konik bir bakış açısıyla emniyetli hale
getirilmesi mümkündür. Kontrol ünitesi ile algılama
cihazı arasında tasarlanan fiber optik haberleşme (FOC
İhlal bölgelerinin tasarımına bir sonraki bölümde
değinilecektir. Ancak bilinmelidir ki; ihlal bölgeleri,
çalışma sahasında yapılan teknik incelemeler sonrasında
SafetyEYE uygulama arayüzünde tasarlanmaktadır.
50 adet farklı ihlal bölgesi tanımlanabilmekte ve bu
bölgeler 2 farklı türde (Alarm ve Tehlike bölgeleri)
tanımlanarak gruplandırılabilmektedir. Tanımlanan ve
türleri belirlenen bölgeler harmanlanarak 16’şar adet
alarm ve tehlike alanı oluşturulabilmektedir. Hareketli
bölgelere erişimde TS EN ISO 13855 Makinelerde
Güvenlik – Vücut Kısımlarının Yaklaşım Hızına Göre
Koruyucu Teçhizatın Yerleştirilmesi ile TS EN ISO
13857 Makinelerde Güvenlik – Kol ve Bacakların
Ulaşabileceği Bölgelerde Tehlikenin Önlenmesi için
Güvenlik Mesafeleri standartları kıstas alınmakta ve
bu standartlar ışığında alarm ve tehlike bölgelerinin
tasarımları yapılmaktadır.
Alarm bölgelerinin ihlal edilmesi durumunda, ilgili
bölge hareketli aksamları mümkün olan en yavaş
çalışma hızına çekilir. Bu bölge, çalışanların gerek
duyulduğunda ihlal edebilecekleri kısımlar olarak
tanımlanabilir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
43
Ürün ve Uygulamalar
Şekil 4 – SafetyEYE Configuratör Editörü
Şekil 4 – Ayar ve Referans Markaları
Tehlike bölgelerin ihlali durumunda ise makine kesin
duruşa geçirilmekte ve ilgili bölgelerdeki ihlal ortadan
kalkana dek makinenin hareketine izin verilmemektedir.
Bu bölge, çalışanların kesinlikle ihlal etmemesi gereken
ve çeşitli iş kazalarına neden olma olasılığı yüksek olan
alanlar olarak tanımlanmalıdır.
Alarm ve tehlike bölgelerini, iç içe duran iki adet kutu
olarak gözümüzde canlandırmamız mümkündür. Bu
kutuların içinde, çevresinde önlem almak istediğimiz
makinenin olduğunu varsayabiliriz. En dış kutunun
alarm bölgesini temsil ettiğini ve bu kutunun içerisinde
de tehlike bölgesini temsil eden ikinci kutunun
olduğunu ve makineye henüz ulaşamadığımızı görebiliriz. SafetyEYE kontrol sistemi ilk kutunun açıldığını
algılama cihazından aldığı sinyallerle fark ederek makine
çalışma hızını minimum seviyeye indirilmesini sağlar.
İkinci kutunun açılması durumunda ise artık makineye
Şekil 5 – Ayar ve Referans Markalarının Sisteme Tanıtılması
44
ulaşabilmek için önümüzde hiçbir engel kalmamış
olacaktır. Algılama cihazı, tehlike bölgesinin ihlali
hakkındaki bilgi sinyalini derhal kontrol sistemine göndermekte ve makine derhal durdurulmaktadır. Kutuların
kapatılması durumunda makine önce yavaş çalışma
hızında hareketine başlayacak, sonrasında da prosese
kaldığı yerden normal çalışma hızında devam edecektir. SafetyEYE 3B emniyet kamera sistemi sonuca bu
örnekteki yaklaşımla çözüm arayan ve birçok emniyet
ekipmanı kullanılarak tasarlanan bir sistemin emniyetini
tek başına sağlayabilen bir üründür.
Analiz ünitesinde imgenin sağlıklı bir şekilde
işlenebilmesi için ortam aydınlatma değerinin 300 lüks
olması gerekmektedir.
3.3. SafetyEYE Uygulama Arayüzü
Emniyet kamera sistemleri ilk bakışta ne kadar karmaşık
görünürse görünsün, SafetyEYE ile bir bölgenin emniyetli hale getirilmesi sanıldığı kadar karmaşık değildir.
Uygulama arayüzü, emniyet tasarımının hazırlanmasında
kullanılacak olan editörünüzdür. Tasarım sırasında daha
esnek nasıl çalışılabileceği düşünülerek hazırlanmıştır.
Editörde emniyet tasarımına, SafetyEYE algılama
cihazından alınan görüntü ile direkt olarak
başlanabilmektedir. Tasarım hakkındaki bilgileri bir
sonraki bölümde bulabilirsiniz.
Şekil 6 – Alarm ve Tehlike Bölgelerinin Tanımlanması
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Şekil 8 – Hazırlanan Tasarımın SafetyEYE Kontrol Sistemine
Yüklenmesi
Şekil 7 – I/O Configuration Sekmesinde Yapılan Lojik Yazılım
4. SafetyEYE ile Emniyet Tasarımının Hazırlanması
Tasarıma başlamadan, tehlikeli olduğu öngörülen
bölgeye tamamen rastgele ancak kameranın görüş
alanında olacak şekilde markalar yerleştirilir. Ayar ve
Referans olarak isimlendirilen bu markalar iç içe siyah
beyaz dairelerden oluşmakta ve SafetyEYE sisteminin
açılıştaki konum-mesafe bilgilerini hesaplarken kıstas
aldığı önemli parametrelerdendir. Ayar markalarından
1 adet, referans markalarından ise minimum 3 adet
bulunmalıdır.
Editörde “Take Snapshot” olarak isimlendirilen ve
cihazın baktığı açıdan bir fotoğraf alınmasına yarayan buton tıklanır. Alınan fotoğraf üzerinde, önceden
sahaya yerleştirilmiş olan markalar editörde “Define
Setup Marker” ile ayar markaları, “Define Reference” ile
referans markaları seçilerek SafetyEYE kontrol sistemi,
çevre koşulları hakkında bilgilendirilmiş olunur.
Markaların editör ortamına alınmasıyla birlikte, çalışma
ortamının emniyetle ilgili üç boyutlu tasarımına
başlanabilecektir. Editördeki çizim araçlarıyla riskli
olduğu öngörülen kısımlara Alarm (Sarı) ve Tehlike
(Kırmızı) bölgeler üç boyutlu olarak tasarlanır.
Tanımlanan alanların ihlal edilmesi durumunda sistemin, ihlal edilen alanın türüne göre ya yavaşlatılması
ya da durdurulması gerekmektedir. Alanların ihlali
sonrasında hangi çıkışların kesilmesi gerektiği “I/O
Configuration” sekmesinde lojik olarak hazırlanır.
Yazılım çalışmasının ardından editör, seçimi son
kullanıcıya bırakılmış bazı sistemsel ayarların yapılması
bekler. Bu ayarlardan ilki, bölgelerin ihlali durumunda
sistemin hangi aralıklarla fotoğraf alması gerektiği
konusundadır. “Record Violations” sekmesinden
yapılacak olan seçimlerle, ihlal anından ne kadar önce
ve sonra kaç adet bilgilendirme fotoğrafı istediğiniz
sisteme bildirilmiş olur. “Set Passwords” sekmesi
kullanılarak tasarlanan emniyet yapısı için şifreler
tanımlanır. Bu sayede SafetyEYE sistem yazılımına
izinsiz erişimlerin önüne geçilir. Tasarımla ilgili çalışmaların sonuna gelindiğinden, editör sizden
projenizi kaydetmenizi beklemektedir. Kayıt işleminin
ardından, SafetyEye sistemine Ethernet bağlantınız ile
hazırladığınız çalışmanızı yükleyebilirsiniz.
Yükleme işleminin ardından sisteminiz artık editörde
tasarlanan alarm ve tehlike bölgelerini kıstas alarak
çalışacaktır. Herhangi bir ihlalde SafetyEYE kontrol
sistemi derhal tepki verecek ve sistem gerekli reaksiyonu gösterecektir.
5.SONUÇ
Günümüzde rekabet ortamı, kaliteli ürüne olan talep,
otomasyona bağlı hızlı üretim gibi etmenler insan
ile makine arasındaki ilişkinin geliştirilmesini zorunlu
kılmaktadır. Makine emniyeti, gündeme geldiği günden bu yana gelişimini sürdürmektedir. Avrupa Birliği
tarafından zorunlu tutulan sıkı uluslararası standartlar,
standartlaşmada küresel bir harekete doğru girmektedir. Standartlar daha fazla esnekliği, daha güvenlikli
kontrol sistemleri ve üretim hatları arasında tutarlılık
sağlamaktadır. 2011 yılı sonunda yürürlükten kalkan
EN 954-1 standardı sonrasında, Avrupa’ya girecek
veya Avrupa’dan üretilerek serbest alınıp satılacak her
makinenin EN ISO 13849-1 standardının esaslarını
sağlaması gerekmektedir. Ülkemizde birçok Avrupa
standardı gibi EN ISO 13849-1 standardı da kabul gören
ve aynen uygulamaya konulan standartlardandır.
Bu çalışmada, ülkemizde de kabul görmüş ve uygulanan
TS EN ISO 13849-1 Kumanda Sistemlerinin Emniyetle
İlgili Tasarımı – Bölüm 1 : Tasarım İçin Genel Prensipler
standardına göre emniyet seviyesi PLd (Performance
Level d), TS EN 61511 Fonksiyonel Güvenlik – Süreç
Sanayi Sektörü İçin Güvenlik Entrümanlı Sistemler
standardına göre de SIL 2 sınıfında olan üç boyutlu
emniyet kamera sistemi SafetyEYE ürünü ve kullanımı
hakkında bilgiler bulunmaktadır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
45
Ürün ve Uygulamalar
Allen Bradley Programlanabilir Emniyet Rölesi
Rockwell
www.rockwellautomation.com/tur/
■ Üretim sürecinde baştan sonra emniyet çözümleri
sunan Allen Bradley, yeni CR30 programlanabilir emniyet rölesi ile yüksek standartlar gerektiren tehlikeli
uygulamalarda bile kullanıcı dostu yazılımı sayesinde
en az seviyede mühendislik ve kurulum süreleri ile
SIL3, PLe seviyesinde koruma sağlıyor.
rında herhangi bir düşüşe veya kayba neden olmadan, farklı
genliklerde sinyaller üreterek çift kanal ile sağlanan emniyeti uygun teknolojiye sahip ürünlerle tek kanal üzerinden
sağlar. Bu özellik ile değiştirilebilir fonksiyonlu kanallar birleşince ortaya 22 kanal ile 10 giriş, 5 çıkışa kadar emniyet
cihazlarına bağlanabilir bir yapı ortaya çıkmaktadır.
İnsan hayatı ve üretim güvenliği ihtiyacının yüksek olduğu
durumlarda, tehlikeye neden olabilecek acil durumlarda ani
duruşlara ve güvenilir duruma geçiş sağlanması, ancak sistemin bütününün emniyet standartlarına sahip olmasıyla
sağlanır. Bu standartlar üretimde kullanılan donanımların
emniyet için tasarlanmış olmasının yanı sıra, güvenlik için
en üst derecede önemli olabilecek yazılım ve kontrol işleminin de yüksek standartlara sahip olmasıyla sağlanır. Bu
noktada CR30 emniyet rölesi, değişken sayıda cihaz, alan
ve haberleşme seçeneklerine uyum sağlayabilen esnek yapısıyla EN ISO 13849-1 ve IEC 62061 standartlarında emniyet sunar.
Karmaşık yapılara ayak uydurabilmesine rağmen, CR30
emniyet rölesi emniyet otomasyonu programlamasını sürükle bırak mantığına indirgeyen bir arayüze sahiptir. Işık
bariyeri, acil durdurma butonu, emniyet paspası ve makine
emniyetinde kullanılan diğer ürünleri barındıran önceden
tanımlı kütüphanesi ve basit blokları ile kullanıcıya herhangi
bir otomasyon yazılımı bilgisine ihtiyaç duymadan minimum sürede yaratılabilecek bir program deneyimi sağlar.
Üstelik sıradan bir USB yazıcı kablosu ile emniyet rölesini
programlamaya yarayan bu arayüz, Rockwell’in diğer kontrolör, sürücü ve operatör panellerini programlayan Studio5000 ve ücretsiz Connected Components Workbench
yazılımlarında mevcuttur.
110 milimetrelik kompakt genişliği ve doğrudan DIN rayına
oturan fiziksel yapısına rağmen üzerinde bulundurduğu 22
kanal ile bütün bir korumaya çözüm sağlayan emniyet rölesi, 12 giriş ve 4 çıkış kanalının yanı sıra 6 adet giriş veya
çıkış olarak seçilebilir kanalıyla farklı konfigürasyonlara
kolayca uyum sağlar. Ayrıca bu değişken kanallar, sistemi
değişen saha koşullarına ve uygulamalara kolay yazılımı sayesinde kablo bağlantısı değiştirilmeksizin adapte eder ve
duruş sürelerinin kısalmasına yardımcı olur.
Emniyet uygulamalarında gelenekselleşen her cihaza çift
kablo ile güvenli kontrolün yanı sıra, CR30 üzerindeki kanallardan ikisi giriş, ikisi çıkış olmak üzere dördü tek bağlantılı
emniyet özelliğine sahiptir. Bu özellik emniyet standartla-
46
Pano içinde kapladığı alanı arttırmadan üzerine takılabilen
modülleri sayesinde emniyet sertifikalarını etkilemeyen
reset, geri besleme izleme ve ışık bariyeri durdurma sensörü gibi standart giriş çıkışların bağlanacağı modüller ile
emniyet giriş çıkışlarını eksiltmeden kullanmayı sağlar.
Üzerindeki seri ve USB çıkışların yanı sıra, üzerine takılan
bir Ethernet modülü ile Modbus ve Ethernet/IP haberleşme
kullanan diğer kontrol sistemleriyle izlenebilir hale gelmektedir. Bu haberleşme özellikleri, üzerinde bulunan ve kullanıcının tanımlayacağı 16 LED gösterge ile birleşerek CR30’u
elektrik panosundan operatör paneline ve gelişmiş SCADA
sistemlerine kadar taşınabilen bir görüntüleme sisteminin
parçası haline getirmektedir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Çok Çekirdekli Kontrol: Çok Sayıda Karmaşık Fonksiyonu Bir
Kontrol Sisteminde 256 İşlemci Çekirdeğine Kadar Kolayca Dağıtın
Beckhoff
www.beckhoff.com
TwinCAT 3.1 otomasyon yazılımıyla birlikte Beckhoff’un C6670 endüstriyel sunucusu Durum İzleme ve enerji yönetimi işlevlerinin kontrol sistemine entegre edilebilmesi için ideal platformu sağlıyor. PLC, hareket kontrolü, robotik ve CNC fonksiyonlarını ekleme seçenekleriyle birleştiğinde C6670 Akıllı Fabrika ve Endüstri 4.0 uygulamalarının zorlayıcı gereksinimlerini karşılamak üzere tam donanımlıdır.
■ “Çok çekirdekli kontrolörler” makine kontrolünün geleceğinde ve Endüstri 4.0 kavramlarının gerçeğe dönüştürülmesinde merkezi bir rol oynayacak. Gitgide akıllanan
makineleriyle ve üretim sistemleriyle Akıllı Fabrikaların artan gereksinimlerini karşılamak için yüksek performanslı
kontrolörler gitgide daha vazgeçilmez hale geliyor. Beckhoff
C6670 endüstriyel sunucu bunlardan biri. Ancak bu muazzam bilgi işlem performansını etkili biçimde kullanmak için,
TwinCAT 3.1 otomasyon platformu tarafından sağlanan
destek gibi güçlü bir yazılım desteği de gerekli.
Çok çekirdekli bilgisayarlar mimarileri açısından geleneksel Endüstriyel PC’lerden farklılık gösteriyor. “Paket”
olarak da adlandırılan çok sayıda işlemci barındırıyorlar
ve bunların her biri çok sayıda çekirdekle donatılmış.
Bellek mimarileri de dikkate değer farklılık gösteriyor.
NUMA veya tekdüze olmayan bellek erişimi (non-uniform
memory access) olarak bilinen bir teknik, her işlemciye
kendine özel bellek sağlıyor. Beckhoff bu tasarımı iki Intel® Xeon® paket barındıran C6670 endüstriyel sunucusunda uyguladı. Bu paketlerden her biri 6, 12 veya 18
çekirdek ve 64 – 2.048 GB RAM sunuyor.
Bu muazzam bilgi işlem gücü ancak her bir çekirdeğin
performansı TwinCAT 3.1 yazılımı tarafından tam olarak
desteklenirse etkin biçimde kullanılabiliyor. Beckhoff’un
amiral gemisi kontrol yazılımı çeşitli makine ve proseslerin iş akışlarının haritalanmasında paralelleştirme ve
farklı görevler için fonksiyon modüllerine ayrılması için
48
son derece uygundur
Kolay birimlere ayırma ve kolay kullanılabilirlik
TwinCAT ile kullanıcılar bireysel otomasyon görevlerini
modüller şeklinde uygulamaya koyabiliyor. PLC veya C++
koduyla yazılmış olan bu makine modülleri TwinCAT sistemi içinde tek tek görevlere atanıyor ve kullanıcı tanımlı çevrimler içinde yürütülüyor. Ardından görevler gerçek zamanlı
çekirdekler üzerine basitçe dağıtılabiliyor. Yürütme sırasını
akıllıca tanımlamak için bireysel görevlerin öncelikleri belirlenebiliyor.
TwinCAT 3.1’in tanılama işlevselliği her çekirdeğin yükünü
ayrı olarak analiz edebilmesi sistem performansını en üst
düzeye ulaştırmak açısından kritikdir. Çekirdekler de tekil
olarak TwinCAT runtime sürecine atanabiliyor; bu durum
“izole” olarak adlandırılıyorlar çünkü TwinCAT gerçek zamanlı sisteminin yanı sıra herhangi bir Microsoft işletim
sistemi işlevi yürütmüyorlar. Bu, Windows işlemlerinin gerçek zamanlı süreçlerden ayırmasını kolaylaştırıyor.
256 çekirdeğe kadar işlemci desteği
TwinCAT 3.1, 256’ya kadar işlemci çekirdeğine göre tasarlanmış olduğundan, halihazırda kullanılabilen işlemciler
grubunun tamamında otomasyon uygulamalarını yürütme yeteneği sunarak geleceğe dönük bir çözüm sağlıyor.
Gereken bilgi işlem performansına bağlı olarak sistem
tasarımcısı uygun sayıda çekirdeği, ilgili gerçek zamanlı
uygulamalara göre yapılandırabiliyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürün ve Uygulamalar
Contrinex’ten Güvenlik Işık Perdeleri ve Bariyerleri
Wago
www.wago.com.tr
genişlikte çalışabilmektedir. 2,5m ve 10m kendinden
kablolu, M12 ya da M26 soketli ve 0,2m kablo ucunda
M12 soketli bağlantı seçenekleri ile ihtiyaç duyduğunuz
tüm çözümleri sunmaktadır.
■ Sağlam dayanıklı gövdelerde İsviçre yapımı
tip-2 ve tip-4 ışık perdeleri, geçiş kontrolü için ışık
bariyerleri ve güvenlik röleleri…
Contrinex makine ve operatör güvenliği için farklı ebatlarda yüksek kaliteli parmak koruma ve el koruma ışık
perdelerini ve geçiş kontrolü için farklı ışın sayılarına
sahip ışık bariyerlerini esnek bağlantı çözümleri ile
kullanımınıza sunmaktadır.
Tip-4 el koruma ışık
perdeleri
30mm
çözünürlüğe sahiptir.
279mm’den
1827mm’ye
kadar
değişen ebatlarda koruma yüksekliğine sahiptir ve 12m genişlikte
çalışabilmektedir.
2,5m ve 10m kendinden kablolu, M12 ya
da M26 soketli ve 0,2m kablo ucunda M12 soketli
bağlantı seçenekleri ile ihtiyaç duyduğunuz tüm çözümleri
sunmaktadır.
Tip-2
el
koruma
ışık perdeleri 30mm
çözünürlüğe sahiptir.
150mm’den 1827mm’ye
kadar değişen ebatlarda
koruma yüksekliğine
sahiptir ve 12m genişlikte
çalışabilmektedir. M12
soketli bağlantı seçeneği
sunmaktadır.
Contrinex güvenlik ürünleri Avrupa birliği, ABD ve
birçok ülkede geçerli olan IEC standartlarını bütünüyle
karşılamaktadır. Tüm ürünler EN/ISO 13849-1’e göre
güvenlik kategorisi 4, PL e, IEC 61496-1 ve -2’ye göre
Tip-4 güvenlik standartlarına sahiptir ve aynı zamanda
en sıkı denetimlerin yapıldığı TÜV sertifikasyon testlerinden yüksek başarı ile geçmiştir.
Güvenlik ürünlerinin önemli tamamlayıcısı standart güvenlik
modülleri ve multi-fonksiyonel güvenlik modülleri Contrinex
güvenlik çözümleri içinde yer almaktadır. Güvenlik röleleri
de tüm geçerli güvenlik standartlarını karşılamakta ve aktif
güvenlik ekipmanlarının sisteme entegrasyonunun normlara uygun olarak yapılmasını kolaylaştırmaktadır.
Tip-4
parmak
koruma
ışık
perdeleri 14mm
çözünürlüğe sahiptir.
142mm’den
1690mm’ye kadar
değişen
ebatlarda
koruma
yüksekliğine
sahiptir ve 3,5m
50
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / Demir-Çelik
DEMİR-ÇELİK SEKTÖRÜ ARTIK ZIRHLI ÇELİK ÜRETEBİLİR Mİ?
■ Demir-Çelik Sektörü’ne ilişkin ilk
verimiz, İHA’nın Mayıs 2015 tarihli ve
“Demir çelik sektörü artık zırhlı çelik
üretmeli” başlıklı haberi. Habere göre,
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri
Işık, Türk demir çelik sektörünün
hurdadan üretimden vazgeçip cevhere yönelmesi gerektiğini vurgulayarak sektör yöneticilerinden zırhlı
çelik üretmelerini istemiş. Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri
Işık, Zonguldak Valisi Ali Kaban, AK
Parti Zonguldak Milletvekili adayları
Faruk Çaturoğlu, Özcan Ulupınar ve
Emine Çift ile birlikte bir demir çelik
fabrikası tarafından kurulan AR-GE
merkezinin açılışına katılmış. Açılışta
yaptığı konuşmasında demir çelik
sektörü yöneticilerine hurdadan
üretimden vazgeçmeleri ve cevhere
yönelmeleri konusunda uyaran Bakan
Işık, Türkiye demir çelik sektörünün
teknoloji kodlarında düşük orta
düzeyde olduğunu söylemiş. Işık’ın
sözleri şöyle: “Demir çelik sektöründe
ilerlemeden geçmişte diğer sektörlerde ilerlemek pek mümkün olmadı.
Hurdadan üretim Türkiye’de dünyanın
tam tersine ise burada bir problem
vardır ‘gelin bu problemi birlikte
çözelim’ diye ifade ettiğimde doğrusu
ilk başta arkadaşlarımız bu konuya
inanmadılar. Şimdi İnşallah önümüzdeki süreçte Türkiye’nin cevherden
üretimi artırması, hurdanın üretimde-
52
ki payının azaltılması için önemli
adımlar atacağız. Japonya dünyanın
en önemli çelik üreticisi. Japonya’nın
benim bildiğim kadarıyla ne demir
cevheri var nede kok kömürü var.
Japonya cevherden üretimini yapıyor,
hurdasını da Türkiye’ye satıyor. Demir
çelik sektörü teknoloji kodlarında
düşük orta teknoloji düzeyinde.
Düşük orta düzey kodda Türkiye’nin
kilogram ihracat fiyatı 0,9 dolar, yani
90 sent. Bir mecburi istikametimiz
var. Bizim yeni sanayi stratejisi belgemizde de, bilim teknoloji vizyonumuzda da iki temel yaklaşımımız var.
Türkiye’nin demir çelik, otomotiv,
makine, tekstil gibi güçlü olduğu
sektörlerde hedef odaklı yaklaşım
gerçekleştirmek
durumundayız.
Buradan katma değeri yüksek ürünlere yoğunlaşacağız, Ar-Ge ve inovasyon ile ürettiğimiz ürünün katma
değerini artırarak kilogram ihracat
fiyatımızı yükselteceğiz. Türkiye artık
refah toplumu olma noktasında emin
adımlarla ilerleyen bir ülke. O zaman
bizim rekabet edeceğimiz ülkeler
yeni gelişen uzak doğu ülkeleri veya
gelişmekte olan ülkeler değil. Bizim
rekabet edeceğimiz ülkeler, gelişmiş
ülkeler. Onlarla rekabetin tek şartı
onların teknoloji düzeyine yükselmek.
Demir çeliği konuşuyoruz, o zaman
bizim katma değeri yüksek ürünler
üretmeliyiz. Artık Türkiye zırh çeliği
ENDÜSTRİ OTOMASYON
üretmek durumunda. Katma değeri
yüksek daha nitelikli çeliği biz üretmek durumundayız ki oradan elde
ettiğimiz geliri de artıralım. Zırh çeliği,
nitelikli çelik gibi alanlara yatırım
yapıp, buradan üretip sadece ülkemizin ithalatla karşıladığı ihtiyacını
değil aynı zamanda dünyaya buradan
mal satmanın gayreti içerisinde
olmalıyız.”
Bu sözler tabii ki çok doğru. Ancak
realite ile ne kadar örtüşüyor,
buna iyi bakmak lazım. Bu noktada
biz de Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’nın “Demir Çelik Sektörü
Raporu (2014/1)” yayınına baktık.
Rapora göre; “Mevcut durum itibariyle Türkiye, dünyadaki 66 çelik
üreten ülke arasında 8. sırada,
Avrupa’daki çelik üreticileri arasında
ise Almanya’dan sonra 2. sırada
yer almaktadır. Bu sıralamalar,
Türkiye’nin demir çelik üretiminde
belli bir seviyeye geldiğini göstermesi
açısından büyük önem taşımaktadır.
2013 yılında, üretiminde ve
ihracatında düşüş gözlenen Türkiye
demir çelik sanayinin ithalatı bir
önceki yılın aynı dönemine göre
artış göstererek dış ticaret açığının
artmasına sebep olmuştur.
Türk demir çelik sektörü ham çelik
üretimi 2013 yılında 34,6 milyon
tonluk üretimiyle, 2012 yılı verile-
DOSYA / Demir-Çelik
rine kıyasla (35,9 milyon ton) %
3,4 oranında düşmüştür. 2013 yılı
ihracatı ise bir önceki yıla göre değer
bazında % 7,9 oranında azalarak 15,8
milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.
Aynı dönemde ithalat değer bazında
% 14,1 oranında artışla 12,8 milyar
dolar seviyesine çıkmıştır.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
koordinasyonunda hazırlanan ve
2013 yılında uygulamaya giren
Türkiye Demir Çelik ve Demir Dışı
Metaller Sektörü Strateji Belgesi
ve Eylem Planı (2012- 2016) ile
Ekonomi Bakanlığı’nca hazırlanan
Girdi Tedarik Stratejisi eylemlerinin
gerçekleştirilmesi sektörün rekabet ve sürdürülebilirliği bakımından
büyük önem arz etmektedir. Her iki
strateji belgesinde sektörü ilgilendiren eylemlere yönelik çalışmalar
başlatılmış olup, hâlihazırda süreç
devam etmektedir.
Diğer taraftan, çelik sektörünün
ilk yarısında sektör için önemli bir
yatırım gerçekleştirilmiştir. Türkiye
paslanmaz çelik üretiminde önemli
bir adım atılarak, POSCO ASSAN TST
Türkiye’nin paslanmaz çelik ihtiyacını
karşılamak üzere yılın ikinci yarısında
faaliyete geçmiştir. Vasıflı, paslanmaz,
alaşımlı ve yapısal çelik gibi katma
değeri yüksek ürünlerin üretimi, dış
ticaret açığımızı azaltmakla birlikte,
otomotiv, beyaz eşya, makine gibi
sektörlerin gelişerek milli gelirimizi
artırmasına imkan verecektir.
SEKTÖRÜN GENEL DURUMU
2013 yılında dünyada 66 üretici ülke,
toplam 1.615 milyon ton ham çelik
üretimi gerçekleştirmiştir. Asya,
Afrika ve Orta Doğu dışındaki tüm
bölgelerde üretimde azalmalar gözlenirken, Asya % 5,8, Orta Doğu % 5,5
oranında üretimini artırmıştır.
En fazla üretim Asya Bölgesinde
yapılırken, sırasıyla onu Avrupa Birliği
Ülkeleri, Kuzey Amerika ve Bağımsız
Devletler Topluluğu izlemiştir.
Tüketim açısından bakıldığında dünya
çelik tüketimi 2011 yılında 1,381
milyon ton olurken 2012 yılında 1,412
milyon ton olarak gerçekleşmiştir.
2013 yılı çelik tüketiminin ise 1,475
milyon ton olarak gerçekleşmesi
beklenmektedir.
SEKTÖRÜN TÜRKİYE’DEKİ GENEL
DURUMU
2013 yılında 34,6 milyon ton üretim gerçekleştiren Türkiye Çelik
Sektöründe, bir önceki yıla göre (35,9
milyon ton) ham çelik üretimi %
3,4 oranında düşmüştür. Üretimdeki
zayıflamaya rağmen Türkiye, dünya
ham çelik üretim sıralamasında, ilk
10 ülke arasında 8. sıradaki yerini
korumuştur.
Sektördeki Üretim Eğilimleri ve
Üretilen Başlıca Ürünler: 2012 yılında
27,054 milyon ton olarak gerçekleşen
Kütük üretimi 2013 yılında 26,294
milyon tona gerilemiştir. Aynı
dönemde slab üretiminde de gerileme
yaşanmış ve 2012 yılında 8,831milyon tondan 2013 yılında 8,36 milyon
tona inmiştir.
Türk çelik sektöründe yaşanan küçülmeye karşın nihai mamul üretim ve
tüketimin de artış yaşandığı görülmektedir. 2013 yılında nihai mamul
üretimi ithalattaki artışa bağlı olarak
bir önceki yıla göre 2,1 milyon ton
artışla 36,4 milyon tona çıkmıştır. Bu
miktarın % 73’ünü uzun mamuller, %
28’ini yassı mamuller oluşturmuştur.
Mamul tüketimine bakıldığında ise
2012 yılında 28,5 milyon ton olan
mamul tüketimi, 2013 yılında artmış
ve 31,3 milyon tona çıkmıştır. 2013
yılındaki tüketimin % 53’ünü uzun
ürünler, % 47’ini yassı ürünler
oluşturmuştur.
Sektörün Alt Sektörleri ve Etkileşim
Halinde Olduğu Diğer Sektörler:
Demir çelik sektöründe, başta inşaat
ve otomotiv olmak üzere, boru, profil, dayanıklı tüketim eşyası, yakıt
araç ve gereçleri imalatı, tarım
araçları imalatı, teneke tüketicileri
ile gemi inşa sektörüne yönelik üretim yapılmaktadır. Bu sektörlerdeki
gelişmeler demir çelik sektörünü
doğrudan etkilemekte, demir çelik
sektöründe kaydedilen ilerlemelerde
bu sektörleri etkilemektedir.
Demir çelik sektörünün aşağıda
belirtilen sektörlerle ilişkisi dikkate
alındığında, dünya çelik talebinin
ENDÜSTRİ OTOMASYON
2025 yılında 2,3 milyar ton artması
beklenmektedir (Metal Bulletin
Research,2012).
Bununla birlikte, çelik, ekonomik
büyüme ve çevresel sorumluluğun
iç içe girdiği yeşil ekonomide, tam
merkezde yer alan bir malzemedir.
Rüzgâr, güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerjide en çok kullanılan malzemelerin başında çelik gelmektedir.
Üretilen çelik mamuller 150 yıl boyunca yeniden kullanım özelliğine sahiptir. Sektörel açıdan incelendiğinde
dünya genelinde, tahmin edilen çelik
ürünleri geri dönüşüm oranları;
inşaat sektöründe % 85, otomotiv sektöründe % 85, makinede %
90, elektrikli ürünlerde % 50 olarak
belirlenmiştir (WSA,2012).
Sektörün Bölgesel Yapısı ve
Kümelenmeler: Ülkemizde ham çelikten nihai mamul üreten üreticiler
Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz ve
İç Anadolu bölgesinde faaliyet göstermekte olup, üreticilerin çoğunluğu
Marmara, Ege, Akdeniz sahil şeridinde
yer almaktadır. Demir çelik sektöründe yaklaşık 150’ye yakın firma
faaliyet göstermektedir. Bunların
içerisinde kapasiteleri 50.000 ton ile
3.500.000 ton arasında değişen 27
Elektrik Ark Ocaklı tesis ile toplam
kapasiteleri 8.500.000 ton olan 3
Entegre tesis bulunmaktadır. Diğer
tesisler ise sadece haddehane hüviyetinde olup, dışarıdan satın almış
oldukları kütük ile profil, filmaşin,
nervürlü ve yuvarlak inşaat demiri
üreten tesislerdir.
Sektörün Kapasite Kullanımı: Ham
çelik üretim kapasitesi toplam 50,44
milyon ton olan ülkemizde mevcut kapasitenin 11,54 milyon tonu
entegre tesislere, 38,9 milyon tonu
elektrik ark ocaklı tesislere aittir.
2013 yılında gerçekleştirilen 34,654
milyon ton ham çelik üretimi ile
kapasite kullanım oranı % 69 olarak
gerçekleşmiştir. Elektrik ark ocaklı
tesislerde kapasite kullanım oranı %
63,5, Entegre tesislerde ise % 86
olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında
53
DOSYA / Demir-Çelik
15,9 milyon tonluk slab kapasitenin
8,36 milyon tonu kullanılmış ve
kapasite kullanım oranı % 52,6’da
kalmıştır.
Sektörün Üretim ve Katma Değeri:
Dünya’da teknolojik yönden gelişmiş
ülkeler, demir-çelik üretiminde, miktar olarak fazla üretim yapmaktansa;
yassı, vasıflı, paslanmaz, kaplanmış
veya daha özel, katma değeri yüksek
çelik ürünlerin üretimine yönelmeye
başlamışlardır. Buna karşılık, Türkiye
de dâhil olmak üzere, gelişmekte olan
ülkeler, miktar olarak fazla üretim
yapma eğiliminde kalmışlardır. Bu
nedenle, vasıflı çelik, paslanmaz çelik
ve yassı ürünlerde üretim yapmak
önem arz etmektedir.
NACE Rev. 2’ye göre 2010 yılında
yaratılan toplam katma değerin %
50,04’i sanayi ve inşaat (BF); %
49,96 hizmetler (G-S) sektöründe
yaratılmıştır (TUİK). 2010 yılında
yaratılan faktör maliyetiyle katma
değere göre imalat sanayi % 33,85
payla ilk sırada yer almaktadır.
Bunu sırasıyla % 20,18 ile Toptan
ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara
Taşıtlarının ve Motosikletlerin Onarımı
ve % 6,97 ile Ulaştırma ve depolama
sektörü izlemektedir (TUİK). 2010
yılında Ana Metal Sanayi 59,4 milyar
liralık üretim değeri ile 4,9 milyar
liralık katma değer sağlamıştır.
Sektörün Cirosu: Ciro bakımından
Türkiye’nin en büyük 100 şirketi
içerisinde yer alan 20 demir çelik
şirketinin 2012 yılı toplam satışları 45
milyar lirayı bulmuştur. 2013 yılında
sektör toplam cirosunun 45 milyar lira
üzerinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Bunda iç piyasadaki mamul tüketiminin 2012 yılına kıyasla yaklaşık
olarak 3 milyon ton artmış olmasının
etkili olacağı değerlendirilmektedir.
Sektörün Ar-Ge Faaliyetleri: DemirÇelik sektörü iklim değişikliğinde
etkileri büyük olan sektörlerden biri
olmakla birlikte, sektörün bugünkü
mevcut teknolojilerle çelik üretiminden kaynaklanan CO2 emisyonlarını
düşürmesi pek mümkün görülmemektedir. Bu nedenle, dünya genelinde
54
firmalar araştırma geliştirme faaliyetlerini, demir çelik sektörünün emisyon değerlerini düşürmeye ve enerji
yoğun sektör olarak kullanılan enerji
miktarını azaltmaya yönelik teknolojileri geliştirmek üzere yapmaktadır.
Türkiye’de ise henüz sektöre ait
bir Ar-Ge merkezi bulunmamakla
birlikte, hem sektörün test ve servis hizmetlerine ihtiyaç verecek
hem de Ar-Ge çalışmalarını yapacak bir kuruluş sektör tarafından
planlanmaktadır. Böylece ürün ve
üretime yönelik altyapının kurulması,
akabinde Çevre, Hammadde, Enerji
alanlarında altyapının kurularak faaliyet göstermesi amaçlanmaktadır.
Bununla birlikte, gelişen otomotiv ve petrol taşımacılığında
kullanılan çeliklerde ciddi seviyede
Ar-Ge yapılması gerekmektedir.
Firmaların, korozyon, karbon emisyonu gibi rekabet öncesi alanlarda
Ar-Ge projeleri geliştirebilmeleri,
Türkiye’deki sektörün hammadde,
enerji ve çevre gibi ortak sorunlarının
çözümünde ortak çalışılabilecekleri
bir ortamın yaratılması sektörün
rekabet edilebilirliği açısından önem
taşımaktadır.
Sektörün Elektrik Tüketimi: 2012
yılında ülkemizde elektrik enerjisi üretimi 239.497 GWh olarak
gerçekleşmiştir. Bu enerjinin 93175
GWh’lik kısmı sanayi tarafından
tüketilmiştir. Demir çelik sektörü ise
2012 yılında 20481 GWh elektrik
enerjisi tüketmiştir. Demir çelik sektörü ülkemizde üretilen elektrik enerjisinin % 8,5’lik kısmının tek başına
tüketmiştir.
Demir-çelik sektöründe; ark ocaklı
tesislerde, enerji tüketiminin % 65’i
elektrik, % 30’u doğalgaz ve % 5’i
motorin, entegre tesislerde ise, enerji
tüketiminin % 75’i kömür, % 5’i elektrik, % 5’i petrol ve % 15’i doğal
gazdan oluşmaktadır.
Sektörün Dış Ticareti: 2013 yılı demir
çelik ürünleri ihracatı önceki yılın aynı
dönemine göre miktar bazında % 6,3
oranında azalarak 19 milyon tona
ulaşmış ancak değer bazında % 7,9
oranında azalarak 15,8 milyar dolar
ENDÜSTRİ OTOMASYON
olarak kaydedilmiştir. Aynı dönemde
demir çelik ithalatı, önceki yılın aynı
dönemine göre miktar bazında %
25,4 oranında artarak 14,85 milyon
tona ulaşmıştır.
2013 yılının ilk yarısında demir
çelik ürünlerinin bölgesel ihracatı
incelendiğinde, pazarların çok fazla
değişmediği, yine Orta Doğu ve
Avrupa Birliğinin ağırlık kazandığı
ancak Orta Doğu gibi en fazla ihracat
yapılan bölgede siyasi istikrarsızlıklar
nedeniyle 2012 yılına göre yaklaşık
1,5 milyar dolarlık bir düşüş yaşandığı
gözlenmektedir. Demir çelik ürünleri
ithalatında ise 2013 yılında en fazla
ithalat Avrupa Birliği ülkelerinden ve
Bağımsız Devletler Topluluğundan
yapılmıştır. Bu iki bölgeden yapılan
ithalat toplam ithalatın % 75’ini
oluşturmuştur.
Sektörün Maliyet Bileşenleri: Demir
çelik sektöründe, ağırlıklı olarak ithal
girdi kullanılmaktadır. Elektrik Ark
Ocaklı (EAO) kuruluşlarda hammadde olarak kullanılan hurdanın %70
civarındaki bölümü ithal edilmektedir. 2013 yılında 7,5 milyar dolarlık
toplam 19,725 milyon ton hurda
ithalatı yapılmıştır. En fazla hurda
ithalatı yapılan ülkeler sırasıyla ABD,
İngiltere, Rusya, Romanya, Belçika
ve Hollanda’dır. Entegre tesislerde
ise, hammadde olarak kullanılan taş
kömüründe 811milyon dolar (5 milyon ton) ve demir cevherinde 1,159
milyon dolar (8,11 milyon ton) ithalat
yapılmıştır.
Özetle, demir cevheri entegre tesislerde % 47,6 oranında maliyet
unsuru olurken, hurda elektrikli ark
ocaklarında genel maliyet içinde % 75,5
oranında paya sahiptir. Hammadde
genel toplam maliyetle ağırlıklı paya
sahip olurken, enerji bir sonraki faktör
olarak dikkat çekmektedir.
Yüksek fırınlarındaki 1 ton kütük
üretimindeki maliyetlere bakıldığında
AB’nin en yüksek maliyetlere
katlandığı, Türkiye ve Çin’in ortalarda
bir seviyede yer aldığı, en düşük maliyete ise Rusya’nın katlandığı görülmektedir.
DOSYA / Demir-Çelik
Sektörün
2023
Projeksiyonu:
Önümüzdeki dönemlerde dünya
çelik üreticileri tarafından, çelik
sektöründe şirket birleşmelerinin
devam edeceği öngörülmektedir. Bununla birlikte, Orta Doğu,
Uzak Doğu (Hindistan) ve Latin
Amerika’da (Brezilya) yeni kapasitelerin kurulması ve kurulan kapasitelerle bu bölgedeki piyasanın
canlanması beklenmektedir. Diğer
taraftan, Rus çelik piyasanın
hareketlenmesi beklenirken, Çin’in
büyümesini yavaşlatması öngörülmektedir. (WSD,2012)
Dünya Çelik Dinamikleri (WSD) tahminleri arasında yeni kapasitelerin
kurulumunu sağlayacak olan diğer
bir faktör teknolojik devrimdir.
Sektörü yeni yatırımlara teşvik edecek teknolojik devrim öngörmektedir.
WSD, kapasite konusunda ise gelecekte bugünkü durumundan farklı
bir senaryo çizmemektedir. Kapasite
fazlalığının devam edeceği öngörülürken, kapasitelerin oluştuğu yerlerin
yıllar içinde değişkenlik gösterdiği
vurgulanmıştır. Son 20 yıldır Pasifik
Havzasına doğru yön değiştiren çelik
üretim kapasitesinin, 2000’li yıllardan
itibaren Çin’e doğru yer değiştirdiği
belirtilmiştir. Bu durumun seyrini
değiştiren fiyattan mühendislik tahminlere kadar birçok faktör olduğu
ifade edilmiştir.
Diğer durum ise üretimin son
yıllarda elektrikli ark ocaklı fırınlara
kaymasıdır. Günümüzde çelik üretiminde etkin ülkeler hala Bazik Oksijen
Fırınlar ile üretim yaparken, gelecekte
birçok ülkede Elektrik Ark Ocaklı üretimin etkin olması beklenmektedir.
Diğer taraftan, WSD 5 Çinli çelik
firmasını ‘dünya sınıfında çelik üreticisi’ olarak belirlemiştir. Küresel
bazda ise bu kapsamda 30 çelik üreticisi şirket belirlenmiştir. Günümüzde
‘dünya sınıfında çelik üreticisi’
şirketler Çin kaynaklı olmayan tüketimin % 42’sini, Çin menşeli çelik
ürünlerin sevkiyatının ise % 23’ünü
gerçekleştirmektedir. Bu şirketlerin
önümüzdeki 10 yılda kazanan olması
beklenmektedir. Mevcut rekabetçi
çevrede ‘dünya sınıfındaki çelik
üretici’lerin daha güçlü büyümesi
beklenmektedir.
Dünyada yukarıda ifade edilen
gelişmeler beklenirken, Türkiye’de
üreticilerin gelişmeleri dikkate
alarak kendilerine bir yol haritası
hazırlaması önem arz etmektedir.
Diğer taraftan, Türk demir çelik sektörünün rekabetçiliğini artırmak için
katma değeri yüksek ürünler olan ve
birçoğu önemli ithalat kalemi olan
ürünlere yönelik yatırım yapması
gerekmektedir. Bu bağlamda, önümüzdeki dönemlerde yatırımların
gerçekleştirilmesi beklenmektedir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Türkiye’nin, 2023 ihracat hedefi
doğrultusunda demir çelik sektörünün
2023 yılında 55 milyar dolarlık ihracat
gerçekleştirmesi, dünya pazarından
% 4 pay alması ve yıllık ortalama
%7,4 büyümesi hedeflenmiştir.
Bununla birlikte demir-çelik sektörünün ödemeler dengesi açığını
kapatma yönünde önemli katkı
sağlaması ve uzun vadede vasıflı,
paslanmaz ve yapısal çelik gibi
katma değeri yüksek ürünlerin, üretim ve tüketim paylarını arttırması
öngörülmektedir. Ayrıca, Türkiye’nin
deprem bölgesinde olması nedeniyle yapısal çeliğe yönelik tüketim
alışkanlıklarının yerleşmesi sonucunda ciddi üretim kapasitelerine
ulaşması beklenmektedir.”
Bu yaklaşımı destekleyen bir başka veri
ise, 2014 tarihli, “Onuncu Kalkınma
Planı 2014-2018” kapsamında
hazırlanan “Demir-Çelik Çalışma Grubu
Raporu”. Şöyle deniliyor raporda:
“Önümüzdeki 10 yıllık dönemde ve
uzun vadede, çelik tüketiminin seviyesini ve bölgesini etkileyecek bazı
unsurlar bulunmaktadır. Bu etkenler arasında, ikame malzemelerin
kullanım maliyetleri, iklim değişikliği
politikaları, üretim ve tüketim
şekillerinin değişmesi yer almaktadır.
Kriz döneminde yaşanan gerilemeyi
55
DOSYA / Demir-Çelik
telafi etme yönünde çalışan gelişmekte
olan ekonomilerin inşaat sektörlerinin,
2015 yılına kadar, dünya ortalamasının
üzerinde bir hızla büyümeye devam
edecekleri tahmin edilmektedir. 2015
sonrasında ise, gelişmiş ülkelerin
inşaat sektörlerindeki büyümenin,
global ortalamalar seviyesine gerilemesi beklenmektedir.
Çin inşaat sektöründe gerçekleşme
ihtimali bulunan hızlı yavaşlama,
global çelik talebinin ¼ oranındaki
kısmını tüketen bir ekonominin ağırlığı
nedeniyle, çelik sektörü açısından
önemli bir risk oluşturmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde, otomotiv piyasası, kriz sonrası dönemdeki
kayıplarını, henüz telafi edememiştir.
ABD ve AB’de yeni otomobil satışları,
halen kriz öncesi seviyesinin oldukça
altında seyretmektedir.
Metal Bulletin Research’e göre, 2025
yılına kadar global çelik talebinin yıllık
ortalama yüzde 3,7 oranında artışla,
2 milyar 347 milyon tona ulaşması
beklenmektedir. Sözkonusu yıllık
ortalama büyüme oranı, 2002-2011
yılları arasındaki yüzde 5,6 ve 20022007 yılları arasındaki yüzde 7,7
oranındaki yıllık ortalama büyümenin
gerisinde kalmaktadır.
Önümüzdeki 10-15 yılık dönemde,
dünya çelik talebinde beklenen yavaşlama 3 kilit unsur ile
açıklanabilmektedir.
• Çin ekonomisindeki büyümenin
yavaşlamasına ve ekonominin
yapısının çelik yoğun yatırımlardan
hizmet sektörüne doğru kaymaya
başlamasına paralel olarak, Çin’in
dünya çelik tüketimindeki artışa
katkısı da azalacaktır. Sözkonusu iki
unsur, son 10 yılda Çin’in tüketimindeki artışın temel itici gücü
olan endüstriyel üretim artışının
yavaşlamasına neden olacaktır.
• Öngörülebilir gelecekte, gelişmiş
ülkelerin tüketimlerinin makul seviyelerde seyretmeye devam etmesi
beklenmektedir.
56
• Otomotiv sektörü başta olmak üzere,
pek çık imalat sanayinin, üretilen
her birimde kullanılan çelik miktarını
azaltacaktır. Bu da, söz konusu sektörlerde çelik tüketiminin, üretim
artışından daha yavaş bir şekilde
yükseleceğine işaret etmektedir.
2011-2025 yılları arasında, dünya
çelik tüketiminde beklenen 934 milyon
tonluk artışın, yüzde 90 oranındaki
kısmının, inşaat (yüzde 68), makine
(yüzde 13) ve boru endüstrisi (yüzde
9) tarafından gerçekleştirilmesi beklenmektedir. 2011 yılında dünya çelik
tüketiminin yüzde 60’ını gerçekleştiren
inşaat sektörünün, yıllık ortalama
yüzde 4,2 oranında büyüyerek, 2025
yılında payını yüzde 64 seviyesine
yükselteceği; aynı dönemde, ulaşım
sektörünün payının yüzde 19’dan
yüzde 17’ye, makine sektörünün
payının yüzde 16,6’dan yüzde 15,1’e
gerileyeceği tahmin edilmektedir.
SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME
2012 yılında 17 milyar dolar tutarında
çelik ürünleri ihraç eden Türk demir
çelik sektörü, 2018 yılında 34 milyar
ve 2023 yılında 55 milyar dolar ihracat
seviyesine ulaşmayı hedeflemektedir.
İç piyasanın artan tüketimi, ithalattaki
düşüş eğilimi nedeniyle, giderek artan
ölçülerde üretiminin önemli bir bölümünü iç piyasaya sunduğu hususu da
dikkate alındığında, sektörün Türk ekonomisinin büyümesinde sahip olduğu
önemli yer, net bir şekilde ortaya
çıkmaktadır. Bu cümleden olarak, plân
döneminde sektörün, üretim miktarını
arttırmanın yanında, ‘katma değeri
yüksek ürünlerin üretimine geçme’
vizyonu ve ‘rekabet gücünü artırmak
ve sürdürülebilirliğini sağlamak’ genel
amacı çerçevesinde, yassı ürün üretimini arttırması, yassı ve vasıflı çelik
ürünlerinde daha fazla işlem görmüş
ürünlere yönelmesi, paslanmaz çelik
üretimine geçmesi, vasıflı ve yapısal
çelik üretimini arttırması beklenmektedir. Her ne kadar 2012 yılı itibariyle, sektörün yassı çelik üretim
kapasitesi iç talebin üzerine çıkmış
ise de, önümüzdeki yıllarda yassı çelik
tüketiminin artmaya devam edeceği ve
ENDÜSTRİ OTOMASYON
kapasitenin de tüketime paralel olarak
yükseleceği değerlendirilmektedir.
Demir çelik ürünlerinin tüketiminin
ekonomik gelişmeye paralel hareket
etmesi nedeniyle, çelik sektörü de
ekonomik krizlerden doğrudan etkilenmekte ve çelik piyasaları yüksek dalgalanmalara sahne olmaktadır. Talebin
daraldığı dönemlerde, arz fazlalığı
oluşmakta ve rekabet gücü yüksek
olan üreticiler küçülen pazardan azami
ölçüde pay alabilmektedir. Bu açıdan
büyüme eğiliminin devam edebilmesini ve rekabet gücünün arttırılabilmesini
teminen, sektörün üzerindeki rekabet
gücünü sınırlandıran her türlü yükün
kaldırılmasına, yeni kapasite ve ürün
yatırımlarının önündeki bürokratik engellerin hafifletilmesine ihtiyaç
duyulmaktadır.
Global piyasalarda ihracatın hem
miktar hem de değer açısından
arttırılabilmesi için ise, üretim hacmindeki artış yanında, ürün çeşitliliği
ve katma değeri yüksek ürünlerin
üretimi ön plâna çıkmaktadır. 2011
yılı itibariyle, 897 dolar seviyesinde
gerçekleşen Türkiye’nin ortalama ton
başına çelik ihracat değeri, Finlandiya
(2475 $/ton), İsveç (2111 $/ton),
Belçika (1333 $/ton), İngiltere (1287
$/ton), Avusturya (1275 $/ton) ve
Almanya (1249 $/ton) gibi ülkelerin
ve 1060 $/ton olan AB ortalamasının
gerisinde seyretmektedir. Ancak,
2005-2011 yılları arasındaki dönemde
birim ihraç fiyatlarını 570 $/ton seviyesinden, 897 $/ton seviyesine yükselten Türkiye, yüzde 57 oranındaki
artışı ile, Polonya, İngiltere ve Çek
Cumhuriyeti’nin ardından, birim ihracat değerinde sağlanan artışta, en
iyi performansı gösteren dördüncü
ülke olmuştur. Bu durum da, katma
değeri yüksek ürünlerin üretiminin
arttırılması konusunda son yıllarda
ciddi bir ilerleme sağlamış bulunan
Türk çelik sektörünün, hâlen önünde
geliştirilmesi gereken ciddi bir potansiyel bulunduğunu ve üretim miktarı
yanında, katma değeri yüksek ürünlerin üretimine yönelik çalışmaların
devam etmekte olduğunu ortaya
koymaktadır.”
DOSYA / Demir-Çelik
DEMİR-ÇELİK SEKTÖRÜ’NÜN GÜÇLÜ-ZAYIF ANALİZİ
Nisan 2014 tarihli “TOBB Türkiye
Demir Ve Demirdışı Metaller Meclisi
Sektör Raporu”na göre, “Dünya çelik
üretiminin yaklaşık olarak % 2.2
oranındaki bölümünü gerçekleştiren
Türkiye, miktar açısından dünyanın
7. en büyük çelik ihracatçısı, 9. en
büyük çelik ithalatçısı ve inşaat demirinde dünyanın en büyük ihracatçısı
konumundadır. Orta Doğu ve Körfez
ülkelerinin, çelik ürünlerinde en büyük
tedarikçisi olan Türk çelik sektörü, uzun
ürünlerden sonra, birkaç yıl içerisinde
yassı ürünlerde de net ihracatçı pozisyonuna geçmeyi hedeflemektedir.
Dünya Çelik Derneği (worldsteel) verilerine göre, Türkiye;
• Dünyanın en büyük 8. çelik üreticisi
• Dünyanın en büyük 8. çelik tüketicisi
• Dünyanın en büyük 7. çelik ihracatçısı
• Dünyanın en büyük 9. çelik ithalatçısı
• Dünyanın en büyük 6. net çelik
ihracatçısı
• Dünyanın en büyük inşaat demiri
ihracatçısı ve Çin’den sonra dünyanın
ikinci en büyük uzun ürün ihracatçısı
• Orta Doğu ve Körfez ülkelerinin en
büyük çelik tedarikçisi konumunda
bulunmaktadır.
2013 yılında % 70 seviyelerine kadar
gerilemiş bulunan çelik sektörümüzün
kapasite kullanım oranının, yeniden
% 80’ler seviyesine çıkartılmasını
mümkün kılacak tedbirlerin alınması,
kurulu kapasitelerin etkin bir şekilde
kullanılarak, dış ticaret açığının ve cari
58
açığın kapatılmasına, istihdamın, yurtiçi katma değerin arttırılmasına ve
çelik sektörü- nün girdi sağladığı otomotiv, inşaat, beyaz eşya, makine gibi
temel sektörlerin gelişimini desteklemesine sağlayacağı katkı itibariyle,
Türk ekonomisi açısından hayati önem
taşımaktadır.
Dünyada ve Türkiye’de Kişi Başı Ham
Çelik Tüketimi: Türkiye, 2012 yılında
gerçekleştirdiği 400 kg seviyesindeki
kişi başına ham çelik tüketimi ile,
İngiltere, İspanya, Hollanda, Polonya,
Danimarka gibi pek çok AB ülkesi ve
AB ortalamasının üzerinde bir seviyede
yer almaktadır. 2000 yılından bu yana
dünya ortalamasının oldukça üzerinde
artış gösteren ve istikrarlı bir şekilde
artmaya devam eden Türkiye’nin
kişi başına ham çelik tüketimi, 2013
yılında ise, 434 kg seviyesine kadar
çıkmıştır. Ülkelerin kişi başına ham
çelik üretimleri, iç piyasalarında inşaat
vb sektörler tarafından tüketilen çelik
miktarı yanında, otomotiv, makine,
beyaz eşya, gemi gibi çelik tüketicisi
imalat sanayi sektörlerinin üretim ve
ihracat hacimleri ile doğru orantılıdır.
Türkiye’nin çelik tüketimi de, imalat
sanayindeki büyümeye paralel olarak
artış göstermektedir.
Kişi başına ham çelik tüketiminde,
1276 kg ile ilk sırada yer alan Katar’ı,
1159 kg ile Güney Kore, 1089 kg ile
Birleşik Arap Emirlikleri, 924 kg ile
Tayvan ve 904 kg ile Singapur takip
etmiştir. Dünya Çelik Derneği verile-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
rine göre, kişi başına ham çelik tüketimini, 2012 yılındaki 384 kg seviyesinden, 2012 yılında 400 kg seviyesine
yükselten Türkiye, 302 kg seviyesinde
bulunan AB27 ortalamasından, Fransa,
İtalya, İngiltere gibi gelişmiş Avrupa
ülkelerinden daha fazla kişi başına
çelik tüketmiş bulunmaktadır.”
Son bölüm olarak da, yine raporda yer
alan Demir Çelik Sektörü’nün SWOT
Analizi’ne, sektördeki yeni yönelimlere, sektörün rekabet gücü ve verimlilik verilerine bakalım:
SEKTÖRÜN GÜÇLÜ YÖNLERİ:
• Türkiye’nin, ekonomik ve demografik
faktörler açısından, makro düzeyde
sağlıklı büyüme beklentilerine sahip
olması,
• Sektörün % 100 özel sektör hüviyetinde olmasının, esnek ve dinamik
karar mekanizmaları oluşturulmasına
imkân sağlaması
• Karar mekanizmasının sağladığı dinamizme bağlı olarak, girdi tedariği,
üretim ve ihracatta esneklik gösterilebilmesi,
• Teknolojik donanım ve tecrübe
itibarıyla uluslararası rekabet gücü,
• Uluslararası standartlarda kaliteli
ürün üretimine odaklılık,
• Değişim ve dönüşüm programları
çerçevesinde kapasitedeki
iyileştirmeler,
• Yüksek çevre bilinci ve çevre koruma
faaliyetlerinin sürdürülmesi,
• Talebi fazla ve yatırımları düşük
DOSYA / Demir-Çelik
ürünlerin kapasitesinin arttırılmasına
yönelik gelişmeler,
• Otomotiv, beyaz eşya, gemi inşa,
altyapı ve inşaat sektörlerinin güçlü
yapısı,
• Yatırım ortamının iyileştirilmesine
yönelik girişimlerde bulunulması,
• Dünya standartlarında üretim yapabilen, markalaşmış üretim,
• Ülkenin coğrafi konumunun getirdiği
lojistik ve stratejik avantajlar,
• Avrupalı üreticilere kıyasla düşük
imalat maliyetleri,
• Tesislerin lojistik açıdan avantaj
sağlayan deniz kenarında bulunması,
• Kalite sertifikasyonlu tesis sayısının
yaygınlığı,
• Yönetim kabiliyeti yüksek, deneyim ve bilgi birikimine sahip insan
gücünün olması,
• Üretim ve ihracatta başarılı bir imalat
sanayii sektörünün varlığı,
• Sektörün erişmiş olduğu yüksek
kalite düzeyi ve buna dayalı ihracat
potansiyeli ve bilgisi,
• Bilgi teknolojilerinin etkin kullanımı
ve yeni teknolojilere dayalı üretim tesisleri,
• Katma değeri yüksek ürünlere geçiş
konusundaki kararlılık.
SEKTÖRÜN ZAYIF YÖNLERİ:
• Başta enerji olmak üzere, girdi maliyetlerinin rakip ülkelere göre yüksek
seviyede olması,
• AB standartlarını hedefleyen yüksek
maliyetli çevre yatırımları
• Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından alınan çevre katkı payının,
maliyetleri arttırarak, rekabet gücünü
olumsuz yönde etkilemesi,
• Sektörün, hammaddelerde dışa
bağımlılık oranının yüksek olması,
• Dahilde İşleme Rejiminin yurtiçi girdi
tedariğini sınırlayıcı yönde sonuçlar
doğurması,
• 2008 yılından bu yana yassı çelik
üretim kapasitesinde sağlanan yüksek
oranlı artışların, yassı çelik ithalatına
ilişkin mevzuata yansıtılmamış olması,
• Sektörün ihracat ve ithalat yapma
zorunluluğu ve navlun maliyetlerinin
yüksekliği,
• Kalitesiz ve ucuz ürün ithalatını engelleyici mekanizmaların yetersizliği,
• Komşu ülkelerdeki rakip üreticilerin,
temel girdiler açısından karşılaştırmalı
üstünlüklerinin, büyük maliyet avantajı
sağlaması,
• Komşu ülkelerin hurda ihracatına
getirdiği sınırlamaların haksız rekabete
yol açması,
• Dünya çelik sektöründe devam etmekte olan devlet yardımlarının, devlet
yardımlarından yararlanamayan sektörün rekabet gücünü olumsuz yönde
etkilemesi,
• Dünya çelik sektöründe korumacı
politikalardaki artış eğilimi,
• Piyasadaki üretici sayısının fazla
olması,
• Kurumsallaşmada eksikliklerin
bulunması,
• Yatırımlara AB mevzuatı dışında devlet yardımı sağlanamaması,
• AR-GE bilincinin yeterince
gelişmemiş olması,
• Deniz kıyısında bulunmayan tesisler
için lojistik maliyetlerin yüksekliği,
• İşçilik maliyetlerinin rakip ülkelere
kıyasla yüksek seviyede bulunması,
• Doğal gaz ve elektrikte, tekel konumundaki tedarikçilere bağımlılık,
• Demiryolu altyapısının yetersizliği,
• Katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin yetersizliği,
• Firmalar arasında, üniversite-devlet
ve sanayi üçgeninde ve uluslararası
kuruluşlarla olan ticari, bilimsel ve
teknolojik ilişkilerin yetersizliği,
• Yurt içi hammadde üretiminin yetersiz olması,
• Sermaye yetersizliği ve finansman
maliyetlerinin yüksekliği,
• AR-GE altyapısının yetersizliği,
• Katma değeri yüksek ürünlerin
üretimine yönelik yatırımlarda devlet
desteğinin bulunmaması,
• Önemli ihraç pazarlarımızda siyasi
ve ekonomik etkenlerden kaynaklanan
talep daralması,
• Bölge ülkelerindeki yeni çelik kapasitesi oluşturmaya yönelik yatırımları ve
artan üretimlerinin, çelik ihracatımızı
sınırlandırıcı bir fonksiyon icra etmesi,
• Elektrik enerjisi maliyetlerinin
yüksekliği,
• Elektrik enerjisi maliyetleri üzerindeki
ilave fon ve kesintilerin sektörün rekabet gücünü sınırlandırması
• Yurt içi tesis, ekipman ve servis üretiminin yetersizliği ve yatırım mallarında
dışa bağımlılık,
• Rekabetçi şartlarda yatırım ve işletme
kredisinin temin zorluğu,
• Sektörde ve yurtiçi pazarda ölçek
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ekonomisi eksikliği ve finansal
yapıdaki yetersizlikler,
• Üretim teknolojileri ve ürün kaliteleri
düşük küçük çaplı üreticilerin, kalitesiz
girdi veya ara mamul ithalatı ile, standartlara uygun olmayan üretim yaparak,
kayıtdışı ticari faaliyetlerin artmasına
yol açması,
• Kayıtdışı faaliyetlerin, haksız rekabete
neden olması,
• Dış pazarda hammadde temininde
rekabet öncesi işbirliğinin eksik
olması,
• Kullanılan girdilerde ve üretimde,
sektörün rekabet gücünü zayıflatan ek
vergi ve fonların bulunması.
FIRSATLAR:
• Sektör ürünlerine karşı yurtiçi ve
yurtdışı talebin ve tüketimin güçlü
olması,
• Orta Doğu, Doğu Avrupa ve Kuzey
Afrika gibi büyüyen pazarlara coğrafi
yakınlık,
• Teknik bilginin yüksek seviyede
bulunması ve teknolojik gelişmelerin
yakından takip edilmesi,
• Avrupa Birliği’ne üyelik müzakerelerinin ve uyum çalışmalarının devam
etmesi,
• Çelik sektörünün tümüyle özel sektör
hüviyeti kazanması,
• Otomotiv, dayanıklı tüketim ve gemi
inşa sanayi gibi metal tüketiminin fazla
olduğu sektörlerde büyüme potansiyelinin olması,
• Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde otomotiv endüstrilerinin yüksek gelişme
potansiyeli,
• Coğrafi yönden, mevcut tesislerin
yurt içi müşteri kitlesine yakın olması,
• Bazı ürünlerde yeterli kapasitenin
bulunmaması ve ilave kapasiteye ihtiyaç olması,
• Türkiye’nin, bölgenin otomotiv ana
ve yan sanayii üretim üssü haline
gelme yönünde gelişmesi,
• Türkiye’nin çelik tüketiminin gelişme
potansiyeli taşıması,
• Devam eden büyük altyapı yatırımları
• Türkiye’de çelik yapıların ve yapısal
çelik kullanımının hızla yaygınlaşıyor
olması,
• Deprem bilinci ile, inşaatlarda çelik
yoğunluğunun artış eğilimi göstermesi,
• Türkiye’nin sanayi ürünü ihracatçısı
durumuna gelmesi,
59
DOSYA / Demir-Çelik
• Birikmiş konut, altyapı projeleri ve
kentsel dönüşüm çalışmaları sebebiyle, inşaat sektörünün büyüme potansiyelinin yüksek oluşu,
• Komşu ülkelerin hızla büyüyen
altyapı ihtiyacı ve Türkiye’nin avantajlı
konumu,
• Arap Baharı’nın yaşandığı bazı
Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yeniden inşa ihtiyacının ortaya
çıkması,
• Sektörün yüksek katma değerli ürünlere geçme eğiliminin, iç ve dış pazarlarda potansiyel imkanlar yaratması
• Enflasyonun düşme eğilimine girmesi ve durağan hale geleceği beklentisinin olması,
• Kişi başına milli gelirin artması,
• Gelişmiş bilgi teknolojileri altyapısı,
• Üretime hemen dönüştürülebilecek
mevcut kapasite yapısı ve yetişmiş
insan gücü fazlası,
• Yakın ve orta vadede Afrika, Güney
Amerika ve Orta Doğu ülkelerinde
beklenen talep artışı,
• Enerji sektöründeki hızlı gelişme
beklentisi,
• Petrol fiyatlarındaki yükselişin, Orta
Doğu ülkelerinde altyapı yatırımlarını
hızlandırması.
TEHDİTLER:
• Rakip ülkelerin üreticilerine çok yönlü
devlet yardımı sağlaması,
• AB’nin 3. ülkelerle imzaladığı Serbest
Ticaret Anlaşmaları’nın Türkiye’yi
kapsamaması,
• Çevre mevzuatı kapsamında, yüksek
maliyetli çevre yatırımları,
• Global metal sektöründeki yatay ve
dikey bütünleşmeler,
• Rusya ve Ukrayna gibi rakip ülkelere
göre temel girdi ve işçilik maliyetlerinin
yüksek olması,
• Bazı Orta Doğu ve Kuzey Afrika
Ülkelerindeki devam eden siyasi
istikrarsızlıkların ihracatımızı daraltıcı
etkisi,
• Kontrolsüz ithalatın giderek artması,
• Global çelik sektöründeki konsolidasyon nedeniyle güçlü rakiplerin
olması,
• Orta Doğu ve Doğu Avrupalı çelik
üreticilerinin yeni kapasitelere yönelik
yatırımları,
• Çin, Hindistan ve Japonya gibi ülkelerin Türkiye’ye ihracatındaki hızlı artış
eğilimi,
60
• Hammadde fiyatlarında, yüksek
oranlı dalgalanmalar ve belirsizliğin
yaşanması,
• Hurda ve diğer girdi fiyatlarındaki
artışların, dünya çelik sektöründeki
yüksek kapasite fazlası nedeniyle,
nihai ürün fiyatlarına yansıtılmasında
güçlükler yaşanması,
• Çelik ve diğer metallere ikame malzemelerdeki gelişmeler,
• Dünyada yaşanan ekonomik ve politik gelişmelerin iç ve dış piyasalardaki
olumsuz etkileri,
• Devlet yardımları ile faaliyetlerini
sürdüren ve bu yönüyle haksız rekabet yaratan üreticilerle rekabette
güçlüklerle karşılaşılması,
• Yurt içi pazara giriş kolaylığı, üretici sayısının fazla olması ve artma
beklentisi
• Kapalı ekonomi üreticileri ile rekabette zorluk yaşanması,
• Yükselen lojistik maliyetleri,
• İhracat pazarlarında korumacı önlemlerin artması,
• Satış imkânı olan büyük projelerin karar alma mekanizmasında
hükümetlerin yer alması,
• Bazı sektörlerde yeni yatırımların
düşük
maliyetlerle
kolaylıkla
yapılabilmesi,
• Türk Lirası’nın değerindeki ani iniş
ve çıkışlar,
• Avrupa Birliği’ndeki ekonomik krizin
AB’ye ihracatımızı daraltıcı, bölgeden
ithalatımızı artırıcı yönde sonuçlar
doğurması,
• Katı çalışma ve çevre mevzuatının,
yüksek tutarlarda ilave maliyetlere yol
açması,
• Türkiye’de maden arama ve
işletilmesinin yeterince yapılamaması,
• Dünyadaki tekelleşme nedeniyle
sınırlı sayıda hammadde üreticisine
bağımlı olunması,
• İthalatta gümrüklerde kalite
kontrolünün yeterli bir şekilde
yapılamaması,
• Enerji fiyatlarının yüksekliği ve
hammadde
tedarikinde
ithalat
zorunluluğunun olması,
• Hammadde, yarı mamul ve mamul
ürünlerde iç pazarlarını koruyan ve
ihracata destek veren ülkelerin olması
• AKÇT anlaşması nedeniyle çelik sektörüne devlet yardımı verilememesi,
• Yarı ve nihai ürünlere uygulanmakta olan gümrük vergilerinin, DİR ve
ENDÜSTRİ OTOMASYON
STA’lar vb. nedenlerden dolayı beklenen etkiyi yaratmaması
• Dahilde İşleme Rejimi (DİR) ile ilgili
uygulamanın çerçevesinin oturtulması
ve etkinliğinin arttırılması konusunda
müşahhas adımlar atılamaz ve ayniyat tespitleri yapılamaz iken, Gümrük
Kontrolü Altında İşleme Rejimi
(GKAİR) adıyla ithalatı teşvik eden
başka bir enstrümanın uygulanmaya
başlaması.
Sektörde Yeni Yönelimler: Türk demir
çelik sektörü, teknolojinin rekabet
gücü açısından taşıdığı önemin bilinci
içerisinde, dünyadaki son teknolojik
gelişmeleri yakından takip etmektedir. Sektör tarafından yeni ürünlerin
geliştirilmesine ve katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesine giderek
daha fazla kaynak tahsis edilmektedir
Demir çelik sektörümüzde hâlâ ağırlıklı
olarak uzun inşaat demiri üretiliyor olmasına rağmen, son yıllarda
yassı mamûle yönelik yatırımların
arttırılması ile, yassı ve yapısal çelik
ürünlerindeki açığımızın kapatılması
yönünde ciddi başarılar elde edilmiştir.
Yassı mamûlün yanı sıra, vasıflı çelik
ve yapısal çelik ürünlerindeki kapasite artışına yönelik AR-GE ve proje
çalışmaları da devam etmektedir.
Çin’in son yıllarda dünya çelik üretimindeki payını olağanüstü ölçüde
arttıran yeni yatırımları ve dünya genelinde yaşanan yatay-dikey konsolidasyonlar, Ülkemiz demir- çelik sektörünün bugünkü konumunu koruyabilmesi için, özel tedbirler alınmasını
şart kılmaktadır. Bu cümleden olarak;
• Üretim maliyetlerinin, Rusya,
Ukrayna ve Çin gibi rakiplerimizle aynı
seviyelere düşürülmesi,
• Devletin sektör üzerinde ek maliyetler
yaratmaması,
• Girdi maliyetlerinin düşürülmesi,
• Sektördeki yeniden yapılanma ve
katma değeri yüksek ürünlerin
üretimine yönelik ürün dönüştürme
çalışmaları ile AR-GE ve çevre
yatırımları gibi projelerin önündeki
bürokratik engellerin kaldırılması,
• Katma değeri daha yüksek ürünlerin üretilmesine ve verimliliğin
arttırılmasına yönelik AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesi, hayati önem
taşımaktadır.
Önümüzdeki yıllarda, yassı ve vasıflı
DOSYA / Demir-Çelik
çelik ürünleri gibi katma değeri yüksek ürünlere yönelik olarak, demir
çelik sektörünün üretim kapasitesinde
gerçekleştireceği artışlar, arz-talep
ve ihracat-ithalat dengelerinin daha
sağlıklı bir zemine oturtulmasına
katkıda bulunacaktır.
Sektörün Yapısal Sorunları ve Çözüm
Yolları: Dünya piyasalarındaki talep
daralmasının ve sektörün rekabet
gücündeki gerilemenin de etkisi ile,
son yıllarda milyarlarca dolar yatırımla
oluşturulan kapasitelerin, tam olarak
kullanılamadığı
görülmektedir.
Sektörün uluslararası piyasadaki rekabet gücünün korunması ve üretim
faaliyetlerinin geliştirilmesi açısından;
• Sektörün en büyük ikinci girdisi
konumunda bulunan elektrik enerjisi
üzerindeki TRT Payı, Belediye Fonu
gibi sektörle hiçbir ilgisi bulunmayan
fon ve kesintiler ile entegre tesislerde
kok gazından alınan hava gazı vergisinin kaldırılması,
• Elektrik enerjisi fiyatlarında, tüketim
miktarını esas alan ve tüketim arttıkça
fiyatlarda düşüş sağlayan, AB ülkelerindeki sanayi tarife gruplarına benzer
bir düzenlemeye gidilmesi,
• Katma değeri yüksek ileri teknoloji
gerektiren ürünlerin üretilebilmesi
ve yerli girdi tedarik imkânlarının
arttırılabilmesi için, Türkiye-AKÇT
Serbest Ticaret Anlaşması’nın sektöre
devlet yardımlarını yasaklayan hükümlerinin revize edilmesi,
• Hurda ve kömür ithalatından tahsil edilmekte olan çevre katkı payı
uygulamasına son verilmesi,
• Yurtiçi girdi tedarik imkânlarının
geliştirilmesi, uluslararası piyasada
rekabet gücünün arttırılması,
• Son yıllarda % 50’ye yaklaşan atıl
kapasiteye rağmen, artış eğilimini
sürdüren yassı ürün ithalatının
sınırlandırılmasını teminen, yassı
ürünlere uygulanmakta olan gümrük
vergilerinin, eski seviyelerine yükseltilmesi,
• 30 Ekim 2013 tarihinde, bazı
paslanmaz
çelik
ürünlerinin
ithalatına getirilen gümrük vergisi
uygulamalarının diğer ürünleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi,
• Kesinti ve vergilerin KDV matrahı
dışında tutulması,
• Dahilde İşleme Rejimi ve Gümrük
Kontrolü Altında İşleme Rejimi
mevzuatlarının ithal girdiyi teşvik eden
yapısının gözden geçirilerek; yerli
girdi tedariğini ithal girdiler karşısında
dezavantajlı duruma getiren mevcut
uygulamaların istismar edilmesinin ve
amacı dışında kullanılmasının önüne
geçilmesini mümkün kılacak tedbirlerin
alınması,
• Türkiye’ye kalitesiz çelik ürünlerinin
girişinin engellenebilmesi için, gümrüklerde yapılan teknik kontrollerin
sıkılaştırılması
• Hammadde tedarik güvenliğinin
sağlanması
• Özellikle yassı ve vasıflı ürünlerde,
yerli mamûllerin tüketimini teşvik edecek mekanizmaların geliştirilmesi,
• Başlatılan yatırımların hızlandırılmasını
teminen, çevre ile ilgili olanlar başta
olmak üzere, yatırımların önündeki
bürokratik engellerin kaldırılması,
büyük önem taşımaktadır.
Sektörün Rekabet Gücünün Artırılması
ve Verimlilik: Türk demir çelik sektörü,
girdilerini teşkil eden hurda ve cevherde büyük oranda ithalata bağımlı
olması sebebiyle, dış etkenlere açık bir
konumda bulunmakta ve Çin, Avrupa
ve Amerika’daki gelişmelerden etkilenmektedir. Bu nedenle, girdi maliyetleri açısından, avantajlı bir konumda
olmadığı görülmektedir. Girdi maliyetlerinin önemli unsurlarından olan
enerji, hurda, kok kömürü ve cevher fiyatlarında yaşanan artışlar,
sektörü zor durumda bırakmaktadır.
Rusya ve Ukrayna gibi kendi hammadde kaynaklarına sahip olan ülkelerdeki üreticiler ise, maliyet açısından
avantajlı konuma gelmişlerdir. Söz
konusu ülkeler hurda ihracatına getirdikleri vergi ve tarife dışı engellerle
de, çelik sektörlerini desteklemektedir.
Ayrıca, işgücü maliyetlerinin, sektörün
ENDÜSTRİ OTOMASYON
en önemli rakiplerinden olan BDT
ülkelerindeki çelik üreticilerine göre
yüksek olması, sektörü olumsuz yönde
etkilemektedir. Diğer taraftan, Avrupa
Birliği’nin hurda ihracatına sınırlama
getirme eğilimi ve artan korumacılık,
Türk çelik sektörünü rahatsız etmektedir.
Çin’in çelik üretiminde, kendine yetebilir konuma gelmesi sonrasında,
zaman içerisinde arz fazlalığı sebebiyle
ihracatçı konumuna geçmesi, piyasadaki rekabetin daha da artmasına
sebep olmuştur.
Sektör kuruluşları, üretim maliyetlerini
düşürebilmek ve uluslararası piyasadaki rekabet avantajını arttırabilmek
için, enerji verimliliği çalışmalarına
ağırlık vermekte ve teknolojilerini
sürekli bir şekilde güncel tutarak, rekabet güçlerini korumaya çalışmaktadır.
Ekonomi Bakanlığı tarafından 2010
yılının Eylül ayında başlatılmış bulunan ‘Yerli Girdi Tedarik Stratejisi’
çalışmaları kapsamında;
• Dış ticarette ihtiyaç duyulan girdilere en uygun şartlarda, uygun fiyatlarla, engelsiz olarak erişim imkânının
sağlanması,
• Girdi tedariğinde, mümkün
olabildiğince, atıl kalan iç kaynaklara
yönelinmesi ve ithalat bağımlılığının
azaltılması,
• Girdi tedariği ve kullanımında kaynak
verimliliğini sağlayacak çözümler
üretilmesi, hedeflenmektedir.
Söz konusu çalışmada belirlenen
hedeflere ulaşılması halinde; demir
çelik sektöründe, girdi tedariğinde
etkinliğin ve verimliliğin artırılması,
rekabet gücünün iyileştirilmesi, yerli
tedarik imkânlarının geliştirilmesi ve
buna yönelik politika önerilerini ortaya
konulması mümkün olabilecektir.”
61
DOSYA / Döküm Sanayii
DÖKÜM SANAYİSİNDE AVRUPA İKİNCİSİYİZ!
■ Bu başlık, DHA muhabiri Mehmet
Uzun’un Nisan 2015 tarihli haberinin
de başlığı aynı zamanda. Mehmet
Uzun şöyle diyor haberinde:
“Türkiye Döküm Sanayicileri Genel
Sekreteri Kubilay Dal, Türkiye’nin
döküm sanayisinde son 16 yılda hızla
büyüyerek Avrupa’da 2., dünyada ise
12. sıraya yükseldiğini açıkladı.
Almanya’nın Hannover kentinde düzenlenen sanayi fuarına
Türkiye’den döküm sanayisinin
önde gelen firmaları da katıldı. 5.
salonda stant kuran dökümcülerimiz ziyaretçilere son ürünlerini
ve teknolojilerini tanıttı. Türkiye
Döküm Sanayicileri Genel Sekreteri
Kubilay Dal, yaptığı açıklamada
Türkiye’nin döküm sanayinde en
hızlı büyüyen ve kendisini geliştiren
ülkelerden birisi olduğunu söyledi.
Hannover’de
düzenlenen
sanayi fuarına 1999 yılından beri
62
katıldıklarını, yıllık cirolarının ise
4 milyar dolar olduğunu anlatan
Dal, ‘1999 yılından beri bu fuara
katılıyoruz. Bu sene 16. senemiz. Bu
16 sene içinde Türk Döküm Sanayi
Avrupa’da Almanya’dan sonra 2.
büyüklükte üretime ulaşmış vaziyette. Bu sene 22 döküm firmasıyla
fuara katıldık. Türkiye Döküm Sanayi
yaklaşık 1.5 milyon ton üretim
yapıyor. Bu üretimin yüzde 80’nini
de Avrupa’daki ana sanayicilere
ihraç ediyor. Yıllık ciromuz 4 milyar
dolara denk geliyor. Üretimin belli
bir kısmı işlenerek satılıyor, döküm
ürünlerinin birçoğu da makine
haline getirilerek satılıyor. Döküm
bütün ana sanayilerin içinde olan
bir malzeme. Döküm olmadan otomobil yapamazsınız, un değirmeni,
ütü yapamazsınız. Döküm metallerin şekillendirilmesindeki en etkin
ve eski metottur. Sürekli gelişen bir
teknolojidir’ dedi.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Türkiye’nin ana sanayisi bulunan birçok
Avrupa ülkesine döküm ihraç ettiğini
vurgulayan Kubilay Dal, ‘Türkiye’de
950 dolayında dökümhane var. Yaygın
bir sektör. Türkiye Avrupa’da 2.,
dünya da ise 12. sıradadır. Avrupa’
da ki ana sanayisi olan Almanya,
Fransa, İtalya, İsveç, Finlandiya’ya
Türkiye’den döküm gidiyor. Otomobil
motoru da dahil bir çok malzeme
döküm olarak Türkiye’de üretilip ve
işlenerek Avrupa’daki ana sanayi ülkelerine gönderiliyor. Hedefimiz karlılığı
arttırmak. Almanya’nın yıllık üretimi
5 milyon tondur. Biz Almanya’nın çok
gerisindeyiz. Kısaca üretimi daha da
arttırmak istiyoruz’ diye bilgi verdi.”
Yani Döküm Sektörü, Makine
İhracatçıları Birliği-MAİB sitesindeki “Döküm ve Dövme Ürünleri
Değerlendirme Notu”nda yer alan
“Döküm ve dövme ürünleri, otomotivden beyaz eşya sanayine, demir-
DOSYA / Döküm Sanayii
çelik sanayinden çimento sanayine,
savunma sanayinden gemi inşa
sanayine, tarımdan sağlık sektörüne
kadar, hemen hemen tüm sanayi
sektörlerinde
kullanılmaktadır.
Günlük hayatımızda kullandığımız ve
yararlandığımız birçok ürünün belli bir
bölümü döküm metoduyla üretilmekte olup, üretilen sanayi mamullerinin
%90’ında en az bir adet döküm ürünü
bulunmaktadır. Döküm sanayinde faaliyet gösteren büyük sanayi kuruluşları
genelde otomotiv ve beyaz eşya gibi
dayanıklı tüketim sanayine, KOBİ
boyutundaki işletmeler ise genelde
makine imalat ve inşaat sektörüne
yönelik çalışmaktadırlar” ifadesinde
de görüldüğü gibi, önemli.
Kubilay Dal, TÜDÖKSAD yayını
Türkdöküm -Mart 2015 tarihli
sayısında, “Döküm Sanayinin 2014
Yılı Değerlendirmesi”ni de yapmış.
Değerlendirmesi şöyle:
“Endüstrinin en önemli temel alanı
olan döküm sanayisi 2008 yılı küresel
krizinin etkilerini üzerinden atmaya
çalışırken en önemli pazar olan Avrupa
Birliği’nin ekonomik durgunluğunun
yarattığı olumsuz tablo ile karşı
karşıya kaldı.
Döküm sektörünün çıktı verdiği otomotiv, ticari araç, iş ve tarım makineleri
ana sanayilerinde AB’de 2008 yılından
beri beklenen üretim canlanması hala
gerçekleşemediği gibi; bu sektörlerin yurt içinde ithal komponentler ile
montaja dayalı üretimi tercih etmeleri
nedeniyle döküm sektöründe beklenen büyüme sağlanamadı.
Genel makine, pompa ve vana gibi
sektörlerde ise küresel rekabet hem
AB ana sanayicilerini hem de yerli
sanayicileri baskı altında tutuyor.
İnşaat, köprü, tünel gibi kamusal alt
yapı yatırımları üreten sektörler de
beklenen canlanmayı sağlayamadı.
Otomotiv
dökümhanelerimizdeki
kapasite kullanım oranı 2014 yılında
yüzde 60’lar seviyesinde gerçekleşti.
TÜDÖKSAD
olarak
yaptığımız
çalışmaya göre; verimlilik artırıcı
yatırımlar ve yeni döküm hatlarının
devreye alınması ile demir döküm-
hanelerinde kurulu kapasitesinin 2
milyon tona ulaştığı, bununla birlikte
2014 yılında 1.26 milyon ton üretim
gerçekleştirildiği tespit edildi.
300.000 tona ulaşan çelik döküm
kapasitesinin yüzde 50’sinin üretime
dönebilmiş olması; önceki yıllara göre
çelik dökümhanelerde üretilen ürünlerin nitelik ve boyutlarında yaratılan
katma değer nedeniyle cironun
göreceli olarak artış göstermiş olması
yurt içi ve yurt dışı hedef sektörlerde
canlanma beklentisini de beraberinde
getiriyor.
2014 yılında tek olumlu gösterge
alüminyum döküm sanayinde izlendi.
Otomotiv, beyaz eşya, inşaat mobilya ve makine imalatı gibi sektörlerin
hafif metal malzemelere olan talebinin
artışı ile beraber yerli yatırımlar ve
dış ticaret pazarındaki gelişmeler,
bu sektörde faaliyet gösteren
firmalarımızın yatırımlarını tam kapasite ile kullanabilmelerine imkân
tanıdı. Alüminyum yüksek basınçlı
döküm sanayi her yıl ortalama yüzde
15 büyümeye devam ediyor.
Jeopolitik gelişmeler, doğu ve
güneydoğu sınır komşularımız
ile yapılan ticari kayıplar bir yana,
yaşanan güvensizlik ortamı da yatırım
iştahını sona erdirdi. Kuzeyimizde
Ukrayna, Rusya ve Avrupa Birliği
arasındaki gerginlik Avrupa ekonomisinde durgunluk akabinde parite
dengesizliğine yol açtı.
Kaynaklarımızın yeterli olmaması
nedeniyle dolar bölgelerinden temin
edilen hammadde ve enerji dahil bütün
temel girdilerimizin dolar kurunda
görülen artış nedeniyle maliyet girdilerinin artmasına karşılık, Euro kurundaki düşüş nedeniyle hedef pazarın
büyük çoğunluğunu oluşturan Euro
Bölgesi’ne ihracat yapılması sektörün
bu yıl olumsuz etkileneceği endişesini
yaratıyor.
2015 yılı Türkiye’de seçim yılı
olmasına rağmen ekonomi yönetiminin düşük enflasyon hedefine
yönelik sıkı para uygulamaları ile
kur ve faiz baskısı iç talebe dayalı
sanayi üretiminde belirgin bir artış
beklentisini ortadan kaldırıyor. İnşaat
ve altyapı yatırımlarında durgunluk
açıkça izlendiği gibi, tarım üretimi de
ürün fiyatları da çok düşük seyrediyor.
Avrupa Bölgesi’nde ise otomotiv ve
ticari araç üretiminde 2016 yılından
itibaren artış olacağı raporlanıyor.
Tarımsal üretimin düşük kalması
ise traktör ve zirai araç yatırımlarını
öteliyor. Rusya Federasyonu petrol ve doğalgaz fiyatlarının düşmesi
ile rublenin değer kaybı nedeniyle
yaşadığı ekonomik istikrarsızlık sebebiyle tüm ülkeler için küçülen bir pazar
haline geldi. Petrol fiyatlarındaki düşüş
yeni off shore ve petrol araştırma
yatırımlarını da erteliyor. Enerji
talebindeki azalma ve fiyatlardaki
düşüşler rüzgar santrali yatırımlarının
da durgunlaşmasını doğuruyor.
Genel görünümlere bakıldığında Türk
döküm sanayi için otomotiv, ağır
vasıta ve ticari araç alanında yurt
içinden ziyade AB bölgesinde 2014
yılı seviyelerinde alım olması bekleniyor. Genel makine imalat sanayinde
kur, yerli makine üreticileri için fırsat
haline gelebilecek. Pompa, vana ve
takım tezgahları gibi yerli üretimde
artış, çimento, inşaat, altyapı sektörlerinde ise ciddi bir büyüme bekleniyor.
2015 yılı için tek olumlu olabilecek AB Bölgesi sanayi ürünlerinin
parite farkını değerlendirerek küresel ticaretteki payını artırması olacak.
AB ana sanayilerinin büyük oranda
yardımcı malzeme tedarikçisi olan
ülkemiz için yukarı yönlü bir ivme
olacak.
Önümüzdeki yıllar için hem fırsat hem
de tehdit olarak değerlendirilebilecek
önemli hususlardan birisi de hızlı
kapasite artışıdır. 2 milyon tona
ulaşan demir döküm üretim kapasitesinin talebin aynı miktarda artmadığı
bu dönemde sektöre zarar verebilme
riskini yaratıyor.
Alüminyum yüksek basınçlı döküm
pazar payını artırmaya devam edecek,
çelik döküm de ise kayda değer bir
değişim olmayacak.”
DOSYA / Döküm Sanayii
Şimdi de Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği’nin Nisan 2015 tarihli “VIII.
Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası”
kitabındaki “Döküm Sanayi Meclisi”
verilerine bakalım.
Döküm Sanayisi’nde;
*İhracat (milyar $)-3,2
*İthalat (milyar $-0,7
*En Fazla İhracat Yapılan (milyar $)
1. Almanya- 0,6
2. Irak-0,3
3. İtalya-0,2
*Her 1.000 istihdamda sektörün
istihdamı-15
*Sektördeki her 1.000 istihdamda
mühendis-42
*Her 1.000 işyerinde sektörün
işyeri sayısı-8
*2014’te açılan her 1.000 şirkette
sektörün şirket sayısı-5
*Ödenen her 1.000 TL’lik kurumlar
vergisinde sektörün ödediği vergi-5
*Ödenen her 1.000 TL’lik gelir vergisinde sektörün ödediği vergi-2
*Her 1.000 kurumlar vergisi
mükellefi içinde sektörün mükellef
sayısı-5
*Her 1.000 gelir vergisi mükellefi
içinde sektörün mükellef sayısı-2
*Özel sektördeki firmaların vergi
öncesi karlarında sektörün payı-%
0,5
*En Büyük 1000 Sanayi Kuruluşu
arasında sektörün kuruluş sayısı-17
*En Büyük 500 Şirketi arasında sektörün şirket sayısı-4
Sorun 1: Döküm sektörünün atık
geri kazanım ve depolama sorunlarının çözülememiş olması
Açıklama:
Döküm
üretimi
sonucu ortaya çıkan ve yüksek
hacme sahip atık kum ve tozların
depolanacağı alanlarda sorun
yaşanmakta, atıklar farklı sektörlerde kullanılamamaktadır. Dünyada
benzer özelliklerdeki dökümhane
kumları tehlikesiz atık olarak çimento yapımında, beton katkısı, arazi
dolgusu, yol dolgusu, tarım toprağı
olarak birçok alanda kullanılmakta
ve atık miktarı azaltılmaktadır.
Kullanılmış dökümhane kumlarının
64
analizi için çok yüksek bedeller
ödenmeye devam edilmekte, bu
nedenle de çimento fabrikalarında
girdi olarak kullanılması maalesef az
sayıda çimento fabrikası ile yürütülebilmektedir.
Çözüm Önerisi:
• Tehlikesiz ve inert kullanılmış
döküm kumlarının dolgu malzemesi
olarak karayollarında, yapı malzemesi olarak inşaatlarda ve hammadde olarak çimento fabrikalarında
kullanımına yönelik yönetmelikler
çıkartılmalı ve bu uygulamalar
özendirilmeli,
• Atık bertaraf firmalarının kurulması
ve faaliyetleri teşvik edilerek kontrollü olarak desteklenmelidir.
Sorun 2: Şile bölgesinde madencilik faaliyet izin ücretinin yüksek olması
Açıklama: 6831 sayılı Orman
Kanunu’nun 16. maddesi gereği
ormanlık alanlarda madencilik
faaliyetlerinin yapılabilmesi için
şirketlere verilen izinler 31/12/2019
tarihine kadar uzatılmıştır. Ancak
yeni izin ücretleri (arazi tahsis ve
ağaçlandırma bedeli olarak alınan
ücretler) 4 katına kadar artmıştır.
Söz konusu bedelin yörede faaliyet gösteren şirketler tarafından
karşılanması çok zordur.
Çözüm Önerisi
•İzinler için ödenecek ücretler
azaltılmalı,
artışın
enflasyon
oranında yapılması sağlanmalıdır.
Sorun 3: Döküm sektörünün teşvik kapsamına alınmamış olması
Açıklama: 2013 yılında ve
sonrasında
açıklanan
teşvik
uygulamalarında demir çelik ve
döküm sektörü kapsam dışında
tutulmuş, otomotiv, oto yan
sanayi ve makine imalat sektörleri teşvik edilmiştir. Döküm sektörünün teşvik uygulaması dışında
kalması, teşvik mevzuatının ürün
temelli sınıflama uygulamasından
kaynaklanmaktadır. Döküm olmadan
ENDÜSTRİ OTOMASYON
otomotiv sanayisi ve yan sanayisi
üretim yapamaz, makine sektörü
makine üretemez.
Çözüm Önerisi
• Döküm sektörü girdi sağladığı
sektörler gibi teşvik kapsamına
alınmalı,
• Döküm tesislerinde ürünün
katma değerini artıracak yatırımlar
(mekanik işleme, boyama, ısıl işlem
vb) desteklenmeli,
•Sanayi tesislerinin sınıflandırılmasında kabul gören NACE
Rev.2 kodları teşvik mevzuatında
değerlendirilmelidir.
Sorun 4: Yurt içinde birincil alüminyum külçe imalatının sektörün ihtiyacını karşılayamaması
Açıklama:
Türkiye’de
birincil alüminyum külçe sadece
Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nde
üretilmektedir ve bu tesisin kapasitesi yurt içi ihtiyacının %6-7’sini
karşılamaktadır. İhtiyacın küçük bir
kısmı, hurdadan üretilen ikincil ürün
külçelerden, önemli bir kısmı ithalat
yoluyla temin edilmektedir.
Çözüm Önerisi
•Yurt içindeki birincil alüminyum
üretiminin arttırılması ile ilgili
yatırımlar teşvik edilmelidir.
Sorun 5: Sektörün yoğun olduğu büyükşehir belediye sınırları
içindeki yerleşik döküm sanayi
tesislerinin, sanayi alanlarının
yeni imar planlarında artık yer
almayacak olması nedeniyle
büyüme imkânlarının kalmaması
Açıklama: Sektörün geniş sahalara
olan ihtiyacı ve sanayinin yoğun
olduğu büyük şehirlerde ve sanayi
bölgelerinde sanayi arazilerinin
bedellerinin çok yüksek olması
nedeniyle dökümhane yatırımları
imkânsız hale gelmektedir.
Çözüm Önerisi
•Büyükşehir belediyesi içindeki
döküm sanayi tesisleri için yakın hinterlant içinde yeni ihtisas organize
sanayi bölgeleri tahsis edilmeli ve bu
bölgeler teşvik edilmelidir.
DOSYA / Döküm Sanayii
DÖKÜM SEKTÖRÜNÜN BUGÜNÜ VE GELECEĞİ
■ Konuyla ilgili olarak Tüdöksad Eski
Genel Başkanı Sn. Yaylalı Günay’ın
TMMOB-Metalurji ve Malzeme
Mühendisleri Odası yayını olan
“Metaluji” dergisinin Nisan 2015 tarihli sayısında yer alan “Yeni Dünya,
Yeni Eğilimler, Teknolojiler ve Türk
Döküm Sektörü” yazısına bakıyoruz.
Sektörün gerçeklerine ilişkin çok
dikkate değer saptamalar yapan bu
yazıdan alıntılar yapalım.
“2014 Yılı ve Sonrasında Dünya
Döküm Sanayinin Genel Görüntüsü:
• Döküm fabrikası sayısının hem
dünyada, hem Türkiye’de azalması,
verimsiz ve karsız fabrikaların
kapanması, birleşmeler, iki-üç tesisten oluşan üretim tesislerinin
birleştirilmesi,
• Verimsiz ve kar etmeyen fabrikaların
gelecek dönemlerde de tasfiyesinin
devam etmesi,
• Mühendislik katkısı olmayan ürünleri
üretmeyen fabrikalarda gerileyen kar
66
marjları ve azalan talep, • Gelişmekte
olan ekonomiler hariç, gelişmiş ekonomilerde sıfırdan yeni döküm tesisi
yatırım sayısı azalması. Genelde revizyon, kısmi yenileme, rekabet gücünü
arttırıcı öne ve geriye doğru entegrasyon yatırımları tercih edilmesi.
Özellikle Almanya’da yüksek işçilik
ücretini dengeleyecek prodüktivite ve
otomasyon yatırımları yapılmaktadır.
• Döküm sektöründe, 10000 yıldır
önemli değişim göstermeye üretim süreci, son 50-60 yılda önemli
yapısal değişime girmiştir. Son 10
yıldır ise, birçok yaratıcı teknoloji,
genelde tutucu döküm teknolojisini
değiştirmektedir.
• İlk sürecinden son sürecine kadar
sayısal teknoloji ile donanmış
döküm tesisleri artık gündemdedir.
• Yeni malzemeler ve yeni üretim
metotlarının uygulanması ile, dökümün vazgeçilmezliği tehlikeye girmektedir (Al, Mg, karbon fiber, komposit
malzemeler, hibrit motorlar, elektrikli
araçlar, plastik sistemler)
ENDÜSTRİ OTOMASYON
• Yeni dönemde, bu yeni teknolojiler ve metotlarla, döküm ürünleri
diğer üretim rakiplerine göre yerlerini
korumak ve güçlendirmek için önemli
atılımlar yapmak zorundadır.
• Süreçlerinde ve çalışma şekillerinde
yeni düzene uymakta zorlanan ve en
önemlisi müşteriye güven vermede
başarılı olamayan döküm fabrikalarının
devre dışı kalması kaçınılmaz
olmaktadır. Uzun vadede, sadece
dayanıklı olanlar ayakta kalabilmekte,
bu nedenle dünyada döküm fabrikası
sayısı her yıl %4-5 arasında azalmakta, fakat toplam üretim gelişmekte
olan ülkelerin katkılarıyla artmaktadır.
• Çin’de döküm fabrikası sayısı
2020’ye kadar 30 000’den 10 000’e
düşürülerek, verimliliğin 12 t/ adamyıl’dan 29 ton/adam-yıla yükseltilmesi
hedeflenmektedir. (2) Benzer verimlilik
iyileşmesi tüm dünyada da gözlenmektedir.
Otomasyon,
verimlilik,
çevre
kurallarının sıkılığı, kalite beklentile-
DOSYA / Döküm Sanayii
rinin artması, süreçlerde yenilikler
döküm yatırımlarını daha pahalı
hale getirmekte, bu nedenle yeni
yatırımlarda önemli büyüme beklenilmemektedir. Üretilen ürünlerin
kullanıldığı yerler, en azından bugün
için alternatifsiz bir üretim şekli olması
ve birçok dizayn problemine çözüm
olmasına rağmen dökümün dünya milli
gelirine katkısı %0.3’ü aşmamakta,
dünyadaki tüm metal üretiminin ise
%5’inin oluşturabilmektedir.
Dünya milli gelir artışı ile
karşılaştırıldığında, döküm üretimi
yılda % 1.5-1.8 arasında artmasına
rağmen, dünya milli geliri % 3.5-3.7
arasında artmaktadır. Döküm sektöründe büyümede metaller arasında
önemli farklılıklar olup, öncülüğü
alüminyum almaktadır. Son 50 yılda
alüminyum kullanımı 12.7 (yıllık %5),
çelik kullanımı 4 katı artmıştır.
Döküm üretimi ve kullanımının, dünyadaki değişik ülkelerin ekonomilerinde
farklı etkileri olmaktadır. En büyük
etki Çin’de görülmekte, Türkiye alt
sıralarda yer almaktadır.
Döküm ürünlerinin kişi başı kullanımı
ve ekonomiye katkısı ise AB ve Nafta
ülkelerinde yüksek (10 kg döküm 1000
€ katma değer yaratıyor), gelişmekte
olan ülkelerde ise alt seviyededir. (30
kg döküm 1000€ katma değer yaratabiliyor.)
2000’li yıllardan itibaren, döküm
üretimi ve kullanımı gelişmekte olan
ülkelerde artmaktadır. 2020 yılında
BRİC ülkelerinin döküm üretiminin
%60’ının yapacağı tahmin edilmektedir.
Yıllar itibari ile sağlıklı bir gelişme
gösteren Türk Döküm sektörü, dünya
döküm üretiminde 13.cü, AB’de 4.cü,
çelik dökümde 2.ci, lamel ve küresel grafitli dökme demir’de 3.cü,
alüminyum dökümde 6.cı durumdadır.
Üretilen ürünlerin karmaşıklığı, malzeme bilimi ve zorluk dereceleri göz
önüne alındığında sıralama önceliği
AB ve ABD’ye geçmektedir.
Türkiye’deki diğer sektörler göz
önüne alındığında başarı gibi görünen
bu sıralamanın gelecek yıllarda
korunabilmesi için Türk döküm sektörü, teknoloji, müşteriye hizmet
anlayışı, ileriye ve yerine göre geriye
doğru entegrasyon, enerji ve ekoloji,
üretim verimliliği ve ürün karmaşıklık
seviyesi
konularında
yapısal
değişikliklere girmek zorundadır.
Dökümün ilk Anadolu’da yapıldığı
ve buradan Avrupa’ya dağıldığı
çeşitli kaynaklar ve araştırmalarda
belirtilmiştir.
Anadolu tarih boyunca insanların
kullandığı araçlar ve malzemeler
üretiminde öncü olmuştur. (ilk
metal- Çatalhöyük 11000 yıl önce, ilk
tapınak- Göbeklitepe 12000 yıl önce,
ilk döküm-Nevari-Çöri, Kültepe-Kaniş
8000 yıl önce.)
Dünyadaki bu yeni eğilimler
karşısında, Türk döküm ve Metalurji
sektörü olarak kendi kendimize
sormamız gereken bazı sorular:
•Döküm ve Metalurji sektöründe ne
kadar öncüyüz?
•Dünya nerede biz neredeyiz?
•Her şey yıllık üretim tonajı mı? Yoksa
rekabet gücü ve inovasyon mu?
•Bu tonajlar ve sıralama gelecek
yıllarda tutulabilecek mi?
Dünya’da her alanda, bir hiper rekabet
dönemi olduğu, ülkelerin, şirketlerin
uluslararası alanda pazar kapmak için
her türlü yeni yaklaşımı değerlendirdiği
bir ortamda, Türk sanayicisinin de
teknoloji, prodüktivite, pazarlama,
inovasyon yönünden atılımlar yapma
ENDÜSTRİ OTOMASYON
zorunluluğu vardır. Türkiye BRİC ve
AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında rekabet gücü açısından geride kalmaktadır.
Teknolojik ürün fiyatları, basit ve
klasik üretim teknolojileri ile yapılan
üretimlere göre 10-20 kat daha yüksek
fiyatlarla satılabilmektedir. Standart bir
lamel grafitli dökme demir döküm
parça 1.25 $/kg fiyata satılırken, bu
dökümün kullanıldığı bir “Premium”
otomobilin kg fiyatı 55 $’dır. Bunun
yanında Türkiye’nin ürettiği, teknoloji
ürünleri alt kategorilerde olup, 12.2
$/kg, ABD ve Japonya’nın sattığı
teknolojik ürünler ise 53-68$/kg
mertebesindedir.
Döküm Ürünlerinin Pazarı:
Döküm ürünlerinin dünya pazar
dağılımında, ana müşteri grubu otomotiv olup, üretimin %50’si otomotiv ve bağlı sektörlere, %30’u
makine sektörüne satılmaktadır.
Türkiye dağılımı da benzer yapıdadır.
Türkiye’nin döküm üretiminin %65’i
AB ülkelerine ihraç edilmektedir. Bu
nedenle AB ülkelerindeki ve özellikle
araç ve makine sanayindeki ekonomik gelişmeler Türk döküm üretimini yakından ilgilendirmektedir. Türk
döküm ihracatı ile AB’nin GSYH’sı
ve sanayi üretimi birbirine paralellik
göstermektedir.
Türk Döküm Sektörü Pazarının
Değerlendirilmesi:
Döküm sektörünün ana iki müşterisi
67
DOSYA / Döküm Sanayii
olan taşıt araçları sanayii (%50) ve
makine imalat sanayilerinin (%30) gelecek 10 yılda büyüyeceği ve satışlarını
arttıracağı öngörülmektedir.
A) Makine İmalat ve Mühendislik
Pazarı: 2020 yılına kadar tüm dünyada
ve en yakın pazarımız olan AB’de yıllık
%3-10 arasında büyüme beklenilmektedir. Türk döküm sektörü, mühendislik ve makine ürünleri içeren bu
pazara gerek yurt içi ve gerekse yurt
dışında önemli hizmetler vermektedir.
B) Taşıt Araçları Pazarı: Türk döküm
sektörünün ana müşterisi olan
Türkiye’deki ve AB’deki araç üreticilerinin gelecek yıllarda yıllık üretim adetleri önemli miktarda artmayacaktır.
Türk döküm sektörünün ana pazarı
olan, AB’deki otomobil üreticilerinin
ürettiği araçlar gittikçe lüks araç
türüne doğru kaydığından, Türk komponent üreticileri ve bunlara döküm
parça veren döküm sektörü, yüksek hizmet ve kalite bekleyen bu
premium sınıf araç üreticileri için
kalite, müşteri, hizmet ve teknoloji
anlayış ve yeteneklerini geliştirmek
zorundadırlar.
Döküm
sektörünün üretimini arttırabilmek için
genişleyen A/B sınıfı küçük araçlara
ürün verme çalışmasına girmeleri
gerekmektedir.”
Sn. Yaylalı Günay, “2014 Sonrası
Döküm
Pazarını
Etkileyecek
Faktörler” olarak da şunları yazmış:
“21.ci yüzyılda önemli değişimler
yaşamakta olan dünya sanayii
ve pazarları döküm sektörünün
pazarlarını da önemli şekilde etkilemektedirler.
A) Düşük karbon teknolojileri:
a) Araçlarda hafifleme
b) Dökümlerde artan ölçüsel hassasiyet
c) Değişen ve gelişen kalite yaklaşımı
d) Yeni malzeme bilimi
B) Dijitalleşme (Sayısallaşma)
a) Her yerde, her işlemde simülasyon
b) Bilginin toplanması, paylaşılması,
kullanılması
68
c) Süreçlerin on-line takibi
C) Globalleşme
a) Ürünlerin satıldığı yerde üretilmesi
b) Yan sanayicilerin ana sanayinin
yakınında üretim yapma zorunluluğu
c) Ekolojik, geri dönüşümlü, etik ve
toplum kurallarına uyumlu üretim
Bu yeni beklentilere karşı döküm
fabrikaları ne yapabilirler:
A) Hiçbir şey: Zaman içinde küçülüp,
niş pazarlara yöneliyorlar.
B) Kapatma: Bir çok tesis zarar edip,
gelecek görmediği için kapanıyor.
Çalışan döküm tesis sayısı her yıl
azalıyor.
C) Satış: Büyüme ve yeni anlayışlarla
çalışma heves ve gücü kendilerinde
bulamayan döküm fabrikaları, tesis
veya şirketlerini fonlara, rakiplere veya
bu işi daha iyi yapacağına inananlara
satıyorlar.
D) Yeni beklentilere uyum ve işe
devam: Süreçler, müşteriye yaklaşım,
ürün portföyü, insan kaynakları,
teknolojik yatırımlar, yenilikçi sistemler ve en önemlisi “işi yönetmeye”
başlayarak yeni pazarda yer almak.”
Sn. Yaylalı Günay, yazısının sonunda, “Sonuçlar ve İrdeleme” bölümünde de şöyle diyor:
“1) Sektörün Geleceği: Sektörün ve
Türkiye sanayinin geleceğini planlarken cevaplanması gereken hususlar
aşağıda verilmektedir.
a) Pazar hangi yönde gelişiyor?
b) Pazar nerelerde büyüyor?
c) Üretim teknolojileri gelişmesi ne
yönde?
d) İnsan ve mali kaynaklarımız bu
beklentilere cevap verebilecek kapasitede mi?
e) Dünya sınıfı üretim merkezleri
haline nasıl gelebiliriz?
Ana tema: “En antremanlının ayakta
kalacağıdır”
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Buna göre, döküm sanayinin
rekabetçiliğini koruması için 5 yıl
içinde geliştirmesi gereken eylem
planları ise:
a) Müşteri odaklı sistemin kurulması,
b) Konsept’ten son ürüne kadar
hizmet,
c) Piyasa rayicinde finansal sonuçlar
ve yeterli kapital,
d) Doğru teknolojik yatırımlar,
e) İşletme ve süreç verimliliğinin
arttırılması,
f) Hafif ve dayanıklı yeni ürün ve malzemeler geliştirilmesi,
g) Paydaş haklarının korunması,
h) Malzeme ve kalite yeteneklerinin
arttırılması,
i) Enerji verimliliği,
j) Ürün kalite ve güvenilirliğinin
arttırılması,
k) Çevre koruma, atıkların azaltılması,
değerlendirilmesi, geri kazanılması ve
çalışma koşullarının iyileştirilmesi.
Dünya döküm talebinin 100 +/10 milyon ton ile tepe noktasında
kalacağı, dökümün kullanımının
başka malzemeler ile karşılanması,
ağırlıkların azalması, dünyada genç ve
yaşlı nüfusta otomobil satın almaya
talebin azalması gibi faktörlerle, dünya
döküm üretimi miktar yerine, teknoloji
yönü ile ilerleyip, önem kazanacaktır.
Dünya döküm talebi ve nakliye,
müşteriye hemen hizmet verme,
maliyetler nedeni ile Asya ile Orta
ve Güney Amerika’ya kaymaktadır.
Bu ülkelerde Türk dökümcüsünün
hem yatırımı yoktur, hem de ihracatı
bulunmamaktadır.
Türk döküm sektöründe işçi ücretleri
AB ülkelerine göre nispeten düşük
olmasına rağmen, verimlilik açısından
bu ülkelerin gerisinde kalmaktadır.
Alüminyum döküm üretiminde
Türkiye’de 14.1 ton/kişi yıl verim
alınırken, Almanya’da bu rakam 22
ton/kişi-yıl’dır. Demir bazlı metallerin
dökümünde Türkiye değeri 62 ton/
adam-yıl iken, Almanya’da ortalama
değer 90 ton/adam-yıldır. Gene, sektörde direkt olarak çalışan kişiler göz
DOSYA / Döküm Sanayii
önüne alınarak, Türkiye’de kişi başı
yıllık çiro 80.000 € olmasına rağmen,
Almanya’da bu değer 170.000 €,
ABD’de ise 100.000 €’dur.
Türk döküm sektöründe yıllık üretimin
1.5 milyon ton olarak yeni giren ve
çıkacak olan pazar ile sabitleneceği
öngörülmeli, bu üretimin katma
değerli ve rekabet gücü yüksek ürünlerle değerlendirilmesi düşünülmelidir.
Mevcut takr. 2 milyon tonluk kapasitedeki eski ve hantal yapı teknoloji,
verim ve ekoloji yönünden yenilenmeli
ve Türk döküm sektörü uluslararası
rekabet gücünü arttırıcı caba içinde
olmalıdır.
Yeni araçlar, makineler ve teçhizatta
kullanılan yeni döküm parçaların hepsinde, gerek enerji tasarrufu, gerekse
maliyet ve sosyal baskı nedeni ile
hafifleme ve malzeme değişimi söz
konusu olduğundan klasik “dökümcümüşteri” yapısına göre oluşmuş Türk
döküm sektörü ve benzer sanayilere
talep azalacak, ihtiyaçlar yakın, daha
etkin çalışan ve verimli yeni teknolojilere uygun yatırımlar yapmış, insan
kaynakları eğitimli kaynaklardan temin
yoluna gidilecektir.
Kendi bilimini, teknolojisine ve
tasarımına dayanan ürünler üretmeyen, müşterinin verdiği resme göre ilk
kademe olan döküm parçayı üreten firmalar artık 21. yy’da varlıklarını eskisi
gibi sürdüremeyecektir. Teknolojinin
ilerlemesi, pazarın yapısal değişimi,
rakiplerin hızlı atakları, Türk döküm
sektörünün hikâyesini azaltmıştır.
2) Sektöre eleman yetiştirilmesi ve
bilgi dağarcığı: Birçok ülkede döküm
işinde çalışmak isteyen mühendis,
ara kademe ve operatör seviyesinde
eleman bulmak zorlaşmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerde gelir
barajının aşılması etkin çalışan
mühendis ve bilim adamı sayısına
bağlıdır.
30-35 sene evvel bu sektöre girmiş
elemanların bilgileri ile beraber
ayrılmaları sektörde tüm dünyada
bilgi ve tecrübe eksikliği yaşanmasına
neden olmaktadır. Birçok ülke bu
konuyu önceden görerek, mühendis ve ara kademe elemanları döküm
sektörüne cezbetmek üzere tanıtım
programları yapmakta burslar vermektedir. (ABD: Foundry Education
Foundation, Japonya: Smart. İngiltere:
EAL)
olmaktadır. Biraz İngilizce, biraz bilgisayar ve biraz da karbon, kükürt bilen
ortalama seviyede mühendis diplomalı
orta seviyede elemanlar yetiştiriyoruz.
Bu arkadaşların tecrübe ve bilgileri
en alt düzeyde olup, en fazla 50’sinde
öğrenme, çalışma ve başarı hevesi
bulunmaktadır. Her yıl Metalurji sektöründe çalışmayacak işsiz mühendisler mezun edilmektedir.
Almanya’da döküm mühendisi olarak
10 yıl evvel 20- 25 kişi mezun olurken,
yapılan tanıtım çalışmaları sonucu
bu rakam 100 mezun/yıla ulaşmıştır.
Özellikle Almanya’da ara kademe
elemanları sektöre cezbedebilmek için,
gençlerin iyi Almanca bilmeyen ebeveynlerine hitaben Türkçe broşürler
dağıtılmaktadır. ABD’de 2012’de
toplam 105 metalurji mühendisi mezun
olmuş, bu mezunları döküm sektörüne
cezbetmek için mezun olmadan adaylarla görüşmeler yapılmıştır.
Metalurji sektörünün bol miktarda ihtiyacı olan temel Metalurji
kavramlarına haiz, çalışmaya ve
öğrenmeye hevesli mühendis ve
operatörler arasında görev yapacak ara kademe elemanıdır. Bunları
yetiştirecek yerler ise, yurt dışındaki
sanayileşmiş ülkelerde olduğu gibi
üniversite destekli enstitülerdir.
Türkiye’de diğer tüm dallarda
olduğu gibi Metalurji mühendisi
yetiştirmede de bir enflasyon vardır.
Takr. 45 Metalurji Bölümünden her
yıl 750 civarında mühendis mezun
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Tecrübenin satın alınması bazan çok
pahalı, bazan da mümkün değildir.
Elemanların tecrübe kazanana kadar
beklenilmesi ve hataların maliyetine
katlanılması gerekmektedir.. Maalesef,
döküm fabrikalarında çalışanların
tecrübeleri ve hatadan öğrenme
olanakları, döküm pazarı artış hızının
altında kalmaktadır.
69
DOSYA / Döküm Sanayii
3) Türk döküm sektörünün problemleri: Sektörün ilerlemesi ve kapasitesini etkileyen birçok idari ve teknik
problemleri bulunmaktadır:
a) Yerli araç ve makine üretiminde belirli bir yerli oran tutturma
zorunluluğu olmaması,
b) Döviz/TL değerinin genelde, TL’nin
değerli tutulma politikaları nedeni ile
yurt dışından döküm alımı kullanıcılar
için daha cazip,
c) Teknoloji nedeni ile yurt dışından
alım,
d) Ana araç üretim fabrikalarının
bitmiş montajlı komponent olarak yurt
dışından alımları,
e) Türkiye’de işleme ve montaj tesis ve
kapasitesi olmadığı için yurt dışından
alım,
f) Ana şirket politikası nedeni ile ana
ülkeden alma kararı,
g) Türkiye’de özel teknolojilere göre
(1.5-2 mm et payı) döküm üretecek
tesis olmaması,
h) Birçok üretim sisteminin patentli
olması ve ana şirketlerin buralardan
mal alma zorunluluğu,
i) Sektörde onaylı Ar-Ge merkezi
sayısının sadece 1 adet olması (Tüm
Türk sanayinde onaylı 122 Ar-Ge
merkezi mevcut),
j) Sektörün her gelen işi yapma yapısı
ve bu nedenle yetersiz ihtisaslaşma…
Bitmiş ürün olarak yurt dışından
alınan içinde döküm ürünleri bulunan komponontler Türk döküm sektörünün yıllık 350.000 ton üretim
kaybına neden olmaktadır. İşlenmiş ve
montajlı bu ürünler ort. 10$/kg hesabı
ile Türkiye’ye ithal edildikleri için 3.5
milyar dolarlık bir döviz kaybı söz
konusu olup, bu bedelle bu ürünleri
üretecek en az 5 döküm, işleme ve
montaj tesisi kurulabilecektir.
Bütün bunlara göre, Türk döküm
sektörünün gelecek stratejileri neler
olmalıdır?
a) Tonaj mı?
b) Kar mı?
c) Pazar payı mı?
d) Belirli müşteri gruplarına liderlik
mi?
e) Belirli teknolojilerde liderlik mi?
f) Belirli pazarlarda üstünlük mü?
70
g) İhracat mı, yerli Pazar mı?
h) Maliyetlerin kontrolü ile ürün rekabeti mi?
Sonuçta;
A) Döküm sektörü bölgesel (Kuzey
Amerika, Günay Amerika, Uzak Doğu,
Avrupa -Rusya, K.Afrika ve Türkiye
dahil bölgesel pazarlarda büyüyecek.
Bölgeler arasında döküm ticareti özel
anlaşmalar veya bitmiş ürün bazında
olacak.
B) Döküm ürünleri kullanıldığı yerlere yakın üretilmek zorunda
kalacak. Otomotiv (2020’de 5 milyon araç üretimi) ve makine sanayinde önemli şekilde büyüyen ve yerli
yatırımlara destek veren Rusya, Türk
döküm sektörü için gerek ortaklık,
gerek satınalma, gerekse yeni tesis
kurarak pay alınabilecek bir pazar
görüntüsündedir. Bir başka yurt dışı
yatırım olanağı, Hindistan olup, şartlar
değerlendirilmelidir.
C) Ürün fiyatı: Ucuz olmak pazar
payı için her zaman yeterli değildir.
Ucuz satılacak kategorideki bir ürün,
satınalmacının fiyat indirimi için sürekli baskı yapacağı bir üründür.
Her ürün için, sizin tesisinizin
yetenekleri, yeri, performansı, mali
durumu, vazgeçilmezliği gibi birçok
faktöre dayanan “iyi” bir satınalmacının
kafasında oluşmuş bir “algılanan
değer” vardır. Fiyatınız bunun üstünde
ise, işi almak zor, altında ise beraber
çalışma olanağı oluşacaktır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
D) Dökme demir üretiminde yerli katkı
%60, çelik dökümde %70, alüminyum
dökümde %45 olduğundan, tüm
süreçlerde verimlilik arttırılması, Türk
döküm sektörünün rekabet avantajını
belirginleştirecektir. Teknoloji, maliyet,
dijitalleşme, ekoloji, enerji, eğitimli/
yetenekli insan kaynağı, müşteri
ilişkileri rekabette önemli faktörler
olacaktır.
Bütün bu a) teknolojiler, b) bilgi, c)
yatırımlar d) elemanlar, e) yönetim
teknikleri, f) dijitalleşme, g) otomasyonunuz var ise ve bunları yeterince
uygulayabilirsek, artık ideal hedefleri
hayal etmeye hakkımız olmalıdır.
a) Kalıp verimi = %100
b) İş kazaları = %0
c) Sakat/Fire = %0
d) Pota yok
e) Maça makinesi yok
f) Model/kalıp yok,
g) +/- 0.8 mm gibi geniş toleranslar
yok
h) En iyi ve verimli döküm metoduna
çok yakınız
i) Müşteriler ile uyuşmazlığın
unutulduğu ve bu döküm tecrübesinin hem döküm üreticisi, hem de
kullanıcının hizmetinde olduğu bir
dünya
Türk döküm üreticileri oyunda kalmak
istiyorlarsa; az işçilik, az enerji, en az
fire ile en hafif, en sağlam, en teknolojik, en ucuz, en rekabetçi ürünü üretmenin ve bunu pazarlamanın yolunu
bulup, uygulamak zorundadır.”
DOSYA / İmalat Teknolojileri - Makale
AZDIRMA YÖNTEMİ İLE DİŞLİ ÇARK AÇMA İŞLEMİNDE
KESME KUVVETLERİNİN ÖLÇÜLMESİ İÇİN SİSTEM
TASARIMI VE İMALATI
Alaattin KAÇAL*, Mahmut GÜLESİN ve Hasan Basri ULAŞ
Makine Eğitimi Bölümü, Teknik Eğitim Fakültesi, Gazi Üniversitesi, 06500, Beşevler, Ankara
*[email protected]
Gazi Üniv. Müh. Mim. Fak. Der. Cilt 23, No 4, 2008
Günümüzde dişli çark açma için bir çok yöntem kullanılmakla birlikte, azdırma usulü en çok kullanılan yöntem
olarak göze çarpmaktadır. Bu yöntemde, kesme kuvvetleri ve kesme parametreleri arasındaki ilişkilerinin
yorumlanmasıyla optimum kesme koşulları, maliyet ve işleme zamanına yönelik değerlendirmeler yapılabilecektir. Bu çalışmada, azdırma yöntemi ile dişli çark açma işlemi sırasında meydana gelen kesme kuvvetlerini
ölçebilmek için bir deney seti tasarlanmış ve imal edilmiştir. Sistemde, kuvvet ölçümü için KISTLER 9272A 4
bileşenli (Fx, Fy, Fz, Mz) dinamometre, veri okuma kartı (KISTLER PCIM DAS 1602/16), çok kanallı bir amplifier, verilerin işlenmesi ve grafiklerin elde edilmesi için de KISTLER Dynoware yazılımı kullanılmıştır. Gerçek
kesme şartlarında oluşabilecek durumlar dikkate alınarak deney seti oluşturulmuş ve yapılan kesme deneyi ile
kesme kuvvetlerinin ölçülebildiği ortaya konmuştur.
■ Günümüz teknolojisinde dişli
çarkların önemi gittikçe artmaktadır.
Kuvvet ve moment aktarımı gibi
endüstriyel uygulamalarda dişli
çarkların kullanımı kaçınılmazdır.
Sanayi sektöründe yaygın olarak
kullanılan dişli çarkların üretiminde
maliyeti doğrudan etkileye ceği için
işleme parametrelerinin incelenerek
iyileştirilmesi oldukça önemlidir. Bu
nedenle azdırma usulü ile dişli çark
açmada çakıda meydana gelen kesme
kuvvetlerinin incelenmesi bir gereksinim olmuştur.
Talaş kaldırma esnasında oluşan kesme
kuvvetleri, kesme performansına ve
birim parça maliyetine doğrudan etki
etmektedir. Ayrıca metal ve metal
alaşımlarının işlenmesinde kullanılan
takımların kesici kenarları yeterince
dayanıklı olmasına rağmen, talaş
kaldırma sırasında oluşan gerilmeler
karşısında oldukça zorlanmaktadırlar.
Bu sebeple takımın dayanabileceği
optimum
kesiti
ve
kesmeyi
kolaylaştıracak ideal açılarını (ideal
takım geometrisini) bulmak için bir
çok araştırma yapılmıştır. 1930’lu
yıllarda sert karbürlerin bulunması,
kesme hızlarını daha da artırarak daha
kaliteli yüzeylerin elde edilmesini
72
sağlamıştır. Son yıllarda gelişen bilgisayar teknolojisinin talaşlı imalatta
kullanılmasıyla birlikte, talaş kaldırma
sürecindeki problemler önemli ölçüde
çözülmüştür.
Özellikle kesme kuvvetleri ve gerilme
değerlerinin önceden tahmin edilmesine yardımcı olan bilgisayar paket
programları sayesinde, talaş kaldırma
mekaniğinde çok büyük iyileştirmeler
sağlanmıştır [1].
Talaşlı üretim işlemlerinden birisi
olan frezeleme işlemlerinde kesme
kuvvetlerini ölçmek için, gerinim ölçer (strain gage) esaslı dinamometre tasarımı ve imalatı ile
ilgili birçok çalışma yapılmıştır
[2,3]. Bu çalışmalarda, değişik
tiplerde dinamometre tasarımları
yapılmış, işleme esnasında kesme
kuvvetleri ölçülmüştür. Verileri
okumak ve kaydetmek için, veri
okuma sistemi ile gerekli yazılımdonanımlar kurulmuş ve dinamometre ile bağlantısı sağlanarak kuvvetler belirlenmiştir. Benzer yöntemlerle tornalama, doğrusal talaş
kaldırma ve taşlama işlemlerinde de
kesme kuvvetleri ile ilgili deneysel
çalışmalar yapılmıştır [4-9].
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Dişli çarkların işlenmesinde büyük
oranda talaşlı üretim teknikleri
kullanıldığından diğer talaşlı üretim yöntemlerine gösterilen önem
bu alana da gösterilmelidir ve etkili
parametrelerin kontrolü sağlanmalıdır.
Azdırma freze çakıları ile dişli çark
açma; işlem kinematiği, talaş oluşumu
ve aşınma mekanizmasının karmaşık
olmasına karşın, yüksek kalitede ve
hassasiyette dişli çark üretmek için
etkili bir metottur. Azdırma usulü dişli
çark açma işleminde de diğer kesme
işlemlerinde olduğu gibi, iş parçası,
takım ve üretim bilgilerinin geniş
olarak araştırılması ve endüstrinin
ilgisi nedeniyle, kesme kuvvetlerinin,
takım aşınması gibi işleme parametrelerinin tahmin edilmesi gerekliliği
ortaya çıkmıştır [2,3,10-12].
Kesme
kuvvetlerinin
ölçülmesine yönelik torna, freze ve matkap
tezgahlarında çok sayıda araştırma
yapılmasına rağmen dişli çark üretim
tezgahlarında çok az sayıda araştırma
yapıldığı göze çarpmaktadır.
2. AZDIRMA YÖNTEMİ İLE DİŞLİ
ÇARK AÇMA
Bu yöntem ile dişli çark üretiminde,
azdırma freze tezgahı adı verilen özel
DOSYA / İmalat Teknolojileri - Makale
tezgahlar kullanılmaktadır. Azdırma
freze tezgahında dişli çark açarken,
hem iş parçası hem de azdırma çakı
dairesel hareket yapar. Azdırma freze
takımı ve iş parçası kendi eksenleri
etrafında dönerken birbirleri ile çalışan
dişliler gibi uyumlu hareket ederler. Temelde iş parçasının ve azdırma
takımın dönme eksenleri birbirine diktir. Ancak işleme anında azdırma çakı
eksenine eğim açısı verilir. Azdırma
usulü ile dişli çark açma işlemi ve
kesme kuvvetlerinin yönleri Şekil 1’de
verilmiştir. Bu yönteme yuvarlanma
metodu da denilmektedir. Kesme
derinliği azdırma çakıdan verilir. Diş
derinliğinin tamamı bir seferde verilebilir. İlerleme hareketi düşey olarak
uygulanmaktadır. Üniversal frezeleme
işlemlerinde olduğu gibi aynı ve zıt
yönlü ilerleme verilebilir [11-14].
Şekil 1. Azdırma usulü işleme [12]
2.1. Kesme Kuvvetleri
Azdırma freze tezgahının ve azdırma
usulü dişli çark açmanın karmaşık
olması nedeniyle kuvvet ölçümü ve
hesaplanması oldukça zordur. Thamer,
kesici kenarda meydana gelen kesme
kuvvetlerini kesmeye karışan alanın
kesitinden yararlanarak teorik olarak
hesaplamıştır
[15].
Ohtubo,
azdırmadaki kesme miktarından,
kesme gücü için gerekli olan gücü
kolayca belirlemek için, dişli çark
dişlerinin diş boşluğu alanının
kullanılmasını önermiştir. Kesme
miktarı ve diş boşluğu arasındaki
alanın hesaplanması için basit eşitlikler
türetmiştir [16]. Bir başka çalışmada;
kesme kuvveti, azdırma freze takımının
bağlandığı mildeki kayar bileziklere
yerleştirilen gerinim ölçerler aracılığıyla
belirlenmiş ve kesme anında her bir
dişte oluşan kesme kuvveti de elde
edilen kesme torkunun çakı yarıçapına
bölümü ile bulunmuştur [17]. Özellikle
her bir azdırma dişindeki kesme kuvvetinin detaylarını araştırmak amacıyla
dişli çarkın sadece bir diş dolusu ve
diş boşluğunun işlenmesi sırasında
iş parçası üzerinden kuvvetlerin ölçülmesiyle azdırma ve iş parçasının her
bir dişindeki teğetsel, radyal ve eksenel kuvveti bileşenleri elde edilmiştir.
Ayrıca kesme kuvveti bileşenlerinin
tespit edilmesiyle optimum kesme
performansı ve iş parçasını bağlamak
için gerekli olan sıkma kuvvetinin
belirlenmesi de mümkün olabilmiştir
[18, 19].
Azdırma freze tezgahlarının en uygun
tasarımı için (özellikle azdırma freze
takımı mili), onun statik ve dinamik
performans limitlerinin gözlemlenmesi ve beklenen kesme kuvvetlerinin
zamana bağlı olarak kesin bilgisi gereklidir. Bu bilgiler özel tasarlanmış
dinamometreler ile elde edilebilmektedir. Geliştirilen hesaplama prosedürleriyle her işleme durumunda ve dişli
çark azdırma işleminde kesme kuvveti
bileşenlerinin kesin olarak saptanması
sağlanmıştır [20-22].
Abood ve arkadaşları, azdırma
usulü dişli açmada kesme kuvvetlerinin hesaplanması için üç
boyutlu bir kuvvet ölçme modeli geliştirmeyi denemişlerdir. Anlık
talaş kesiti kalınlığı, meydana gelen
kesme kuvvetlerinin hesaplanmasını
sağlayacağından her kesici kenarın her
noktasında hesaplanmıştır. Üç eksenli
bir dinamometre direkt olarak prototip
azdırma freze tezgahının tablasına
bağlanmış ve gerçek kesme kuvvetlerinin ölçülmesi için kullanılmıştır.
İyi bir korelasyon elde edilmiş ve
azdırma usulü dişli işleme sırasında,
kesme kuvveti davranışının karmaşık
döngüsel yapısını tanımlamak için
kullanılmıştır [23].
3. MATERYAL ve METOD
3.1.
Deney
Setinin
Tasarımı
Azdırma freze tezgahının ve azdırma
usulü dişli çark üretiminin karmaşık
olması nedeniyle kuvvet ölçümü
için kullanılacak dinamometrelerin
ENDÜSTRİ OTOMASYON
özel olarak geliştirilmesi veya mevcut dinamometrelerin tezgah üzerine
adaptasyonu gerekmektedir. Burada
özellikle hem iş parçasının hem de
kesicinin dönmesi dinamometrenin
yerleştirilmesinde bazı güçlükler
çıkarabilmektedir [24].
Tasarımı yapılan sistemde kuvvet
verileri, iş parçası ile dinamometre
arasında temasın sağlanması ile iş
parçası üzerinden alınmıştır. Sistemde;
KISTLER 9272A 4 bileşenli dinamometre, dinamometreden gelen sinyallerin
veri okuma kartına (KISTLER PCIM
DAS 1602/16) aktarılmasında çok
kanallı bir amplifier ve son olarak da
verilerin işlenmesi ve grafiklerin elde
edilmesi için Windows işletim sistemi
ile uyumlu KISTLER Dynoware 2825A02-01 yazılımı hazır olarak temin
edilmiştir. Şekil 2’de kullanılan dinamometrenin bir resmi ve özellikleri
verilmiştir.
Şekil 2. Dinamometre ve özellikleri
Azdırma yöntemi ile dişli çark açma
işleminde hem çakının hem de iş
parçasının hareketli oluşu kuvvetlerin dinamometre ile alınmasında
önemli bir zorluk oluşturmaktadır. İlk
tasarımda bir adet radyal ve bir adet
eksenel rulman kullanılarak kesme
anındaki kuvvetlerin dinamometre
üzerine düzgün olarak aktarılması
düşünülmüştür. Fakat burada kuvvetler iş parçasını taşıyan milden
geçerek dinamometreye iletildiğinden
bazı ölçüm hataları ile karşılaşılmıştır.
Bu sorunun aşılması için dinamometre ile iş parçası arasında daha
büyük ölçülerde bir eksenel rulman
kullanılmıştır. Böylelikle kesme kuvvetlerinin ölçümü için optimum başarı
73
DOSYA / İmalat Teknolojileri - Makale
sağlanmıştır. Şekil 3’te tasarımı ve
imalatı gerçekleştirilen deney setinin
iki boyutlu montaj resmi ve Şekil 4’te
de fotoğrafları yer almaktadır.
işleminin başlangıcından bitimine
kadar geçen sürede elde edilen kesme
kuvvetleri değişimleri verilmiştir.
Grafik; iş parçasının her bir turunda
elde edilen kesme kuvveti değerlerinin
ortalaması alınarak düzenlenmiştir.
Burada, kesme işlemi kuru kesme
şartlarında zıt yönlü kesme işlemine
uygun olarak yapılmıştır.
Şekil 3. Deney setinin montaj çizimi
Şekil 6. Kesme kuvvetlerinin iş parçasının
devir sayısına göre değişimi
Şekil 4. Deney setinin fotoğrafları
3.2. Deney Şartları
Yukarıda tanıtılan deney setinde
yapılacak olan kesme deneyleri için
deney numunesinin Şekil 5’te belirtilen
biçimde olması gerekmektedir. Deney
numuneleri sertlik değeri 160 HB olan
AISI 8620 sementasyon çeliği malzemeden hazırlanmıştır. Kullanılan
azdırma çakı ve kesme parametrelerine
ilişkin değerler Tablo 1’de verilmiştir.
Şekil 7. f : 0.4 mm/iş devri ilerleme
değerinde kesme kuvvetleridevir
sayısına göre değişimi
Şekil 8. f : 0.1 mm/iş devri ilerleme değerinde kesme kuvvetleri
Şekil 5. Deney numunesi
Tablo 1. Azdırma takım ve kesme
parametreleri
4. KESME KUVVETLERİNİN
ÖLÇÜLMESİ
Şekil 6’da bir dişli çarkın azdırma
tezgahında açılması esnasında kesme
74
Kuvvetlerin değerlendirilmesinde
dinamometreeksen yönleri esas
alınmıştır. Fz kuvveti ilerleme
yönündeki kuvvettir. Başlangıçta
düşük olan bu kuvvet azdırmanın iş
parçası içerisine daha fazla girmesi
ile artmıştır (kaldırılan talaş miktarı
arttığından). Yaklaşık 20. turda en
yüksek değerini almış ve bu noktadan
sonra iş parçasının alt kısmından
çıkmaya başladığından Fz kuvveti
tekrar azalmaya başlamıştır. Fy kuvveti iş parçası ve azdırmanın belirli bir
koordinasyon içinde dönmesi sebebiyle fazla bir değişim göstermemiştir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Fx kuvveti de Fz gibi azdırmanın iş
parçası üzerinde ilerlemesine bağlı
olarak değişim göstermiştir.
Şekil 7’de HSS azdırma ile dört
farklı kesme hızında 0.4 mm/iş devri
ilerleme değeri ile yapılan kesme
deneyleri esnasında ortaya çıkan
kesme kuvvetlerinin seyrini gösteren
grafik verilmiştir. Şekil 8’de ise HSS
azdırma ile dört farklı kesme hızında
1 mm/iş devri ilerleme değeri ile
yapılan kesme deneyleri esnasında
ortaya çıkan kesme kuvvetlerinin seyrini gösteren
grafik verilmiştir.
Şekil 7 ve Şekil 8’de görülen kuvvet değerleri azdırmanın kesmeye
başlaması ile diş profilinin tam
oluşmaya başladığı yere kadar olan
kısımda ortaya çıkan kuvvetlerin
ortalamasından başlangıçtaki sıkma
kuvveti değeri çıkarılarak elde
edilmiştir.
Dinamometrenin
sıfırlanması ve kalibrasyonu sistem
boşta
iken
yapılabilmektedir.
Ölçüm, sıkma işleminden sonra
başlatılabildiğinden ve her defasında
eşit sıkma yapılmasının zorluğu
nedeniyle sıkma kuvvetleri ölçüm
sonunda değerlendirilmiştir. Sıkma
kuvvetinin tespiti kesme işlemi
sonunda Dynoware yazılımının
verdiği grafik üzerinden, ölçmenin
başlangıcı ile kesmenin başladığı
aralıktan alınmıştır.
Her iki grafik incelendiğinde; Fx ve Fz
kesme kuvveti bileşenleri değerlerinin
kesme hızının artışına bağlı olarak
azaldığı, Fy bileşeni değerinin ise bir
miktar arttığı görülmektedir. Bunun
nedeninin tespit edilmesine yönelik
aşağıdaki maddeler düşünülmüştür.
• Kesme işlemi esnasında azdırma
çakı ile iş parçası arasındaki temas
noktasında iş parçası dönüşü “y”
yönündedir.
• Kesme hızının artması ile bu noktada iş parçasının daha hızlı dönmesi
“y” yönündeki birim zamandaki talaş
kesitini artırmaktadır. Bu artış, Fy
kuvvetinin artışına neden olabilir.
DOSYA / İmalat Teknolojileri - Makale
Azdırma işleminde en büyük kuvvet ilerleme yönündeki kuvvet yani
Fz bileşenidir. Diğer bileşenler
nispeten daha küçüktür. Yapılan
diğer çalışmalarda da bunu görmek
mümükndür [15,18,23,25].
5. SONUÇLAR
• Gerçek kesme şartlarında
oluşabilecek durumlar dikkate
alınarak deney seti oluşturulmuş
ve kesme kuvvetlerinin ölçülebildiği
ortaya konmuştur.
• İmal edilen deney seti ile standart bir dinamometre hem kesici takımın hem de iş parçasının
hareketli olduğu farklı bir tezgahta
kullanılmıştır. Böylece geleneksel
freze ve delme operasyonları için
hazırlanmış olan dinamometreden
azami ölçüde fayda sağlanabildiği
görülmüştür.
• Azdırma yöntemi ile dişli çark
açmada elde edilecek kesme kuvvetlerinin, kesme hızı ve ilerleme
gibi kesme parametreleri ile olan
ilişkisinin belirlenmesi ile optimum
kesme koşulları, maliyet ve zaman
kaybına yönelik değerlendirmeler
yapılabilecektir.
• Böylece; dişli imalat sektöründe yaygın olarak kullanılan
azdırma freze takımlarınında kesici takım ömründen daha fazla
yararlanılacak ve diğer talaşlı üretim operasyonlarında kullanılan
kesicilere göre daha pahalı olan bu
kesicilerin işletmelere olan maliyeti azalacaktır. Bu alanda sağlanan
tasarruf ile imalat sektörüne ve
ülke ekonomisine önemli katkılar
sağlanacaktır.
TEŞEKKÜR
Bu çalışma Gazi Üniversitesi
Rektörlüğü Bilimsel Araştırma
Projeleri Birimi tarafından 07/200511 numaralı proje kapsamında
desteklenmektedir.
Destek
ve
katkılarından dolayı kendilerine
teşekkür ederiz.
KAYNAKLAR
1. Şeker, U., Talaşlı İmalatta Takım
Tasarımı, G.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü
Yüksek Lisans Ders Notları, Ankara,
2000.
2. Sulzer, G., “Leistungssteigerung
bei der Zylinderradherstellung
Durch Genaue Erfassung der
Zerspankinematik”, Dissertation, TH
Aachen, 1974.
3. Bouzakis, K.-D., and Antoniadis, A.,,
“Optimizing Tool Shift In Gear
Hobbing”, CIRP Ann., 44,1995.
4. Duran, A., “Strain Gaugage
Esasına Dayalı Üç Boyutlu Torna
Dinamometresinin İmali, Kuvvetlerin
Ölçülmesi Ve HSS Torna Kaleminde
Meydana Gelen Sehimin Sonlu
Elemanlar Yöntemi İle Analizi”, Z.K.Ü.
Karabük Teknik Eğitim Fak. Teknoloji
Dergisi, 3(1): 141-157, 2000.
5. Günay, M., Talaş Kaldırma
İşlemlerinde Kesici Takım Talaş
Açısının Kesme Kuvvetlerine Etkisinin
Deneysel Olarak İncelenmesi, Yüksek
Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2003.
6. Kurt, A., Şeker, U., Çiftçi İ., “Doğrusal
Hareketle Talaş Kaldırmada Oluşan
Kesme Kuvvetlerinin Ölçülebilmesi İçin
3 Boyutlu Bir Dinamometre Tasarımı
Ve İmalatı”, II. Makine Malzemesi
ve İmalat Teknolojisi Sempozyumu,
Manisa, 656- 667, 2001.
7. Demir, H., Düzlem Taşlamada
Taşlama Parametrelerinin Taşlama
Kuvvetlerine Ve Yüzey Kalitesine
Etkilerinin İncelenmesi, Doktora
Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, Ankara, 2003.
8. Turgut, Y., Korkut İ., “Bağlama
Kalıplarında Bağlama Kuvvetlerinin
Deneysel Ölçülmesi İçin Sistem
Tasarımı Ve İmalatı”, 4rd International
Advanced Technologies Symposium,
Konya, 658-662, 2005.
9. Özçatalbaş, Y., Ercan, F., “İki
Bileşenli Gerinim Ölçerli Torna
Dinamometresi Tasarımı İmalatı
Ve Bilgisayara Entegrasyonu” Gazi
Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
Dergisi, 12:1-12, 1997.
10. Galczynski, R., “Effect Of Hob
Wear On The Sounds Emitted İn The
Gear Hobbing Process”, Precision
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Engineering, 25-30, 1984.
11. Bouzakis, K.-D., Kombogiannis,
S., Antoniadis, A., Vidakis, N.,, “Gear
Hobbing Cutting Process Simulation
And Tool Wear Prediction Models”,
Journal of Manufacturing Science and
Engineering, Vol. 124, 42-51,2002.
12. FETTE, Gear Cutting Tools, Takım
ve teknik bilgi kataloğu.
13. Antoniadis, A., Vidakis, N., Bilalis,
N., “Fatigue Fracture Investigation
Of Cemented Carbide Tools In Gear
Hobbing, Part 1 : Fem Modelling
Of Fly Hobbing And Computational
Interpretation Of Experimental
Results”, Journal of Manufacturing
Science and Engineering, Vol. 124,
784-791, 2002.
14. Antoniadis, A., Vidakis, N., Bilalis,
N., “Fatigue Fracture Investigation
Of Cemented Carbide Tools In Gear
Hobbing, Part 2 : The Effect Of Cutting
Parameters On The Level Of Tool
Stresses- A Quantative Parametric
Analysis”, Journal of Manufacturing
Science and
Engineering, Vol. 124, 792-798, 2002.
15. Thamer, “Investigation Of The
Cutting Force In Hobbing”, Research
report, Aachen Polytechnic, 1964.
16. Ohtubo, T., “Simple Equations
For Cut Amount In Hobbing”, Nippon
Kikai Gakkai Ronbunshu, C Hen/
Transactions of the JSME, Part C, V
55, Issue 511, 818-819, 1989.
17. Yonekura, M., Sugimoto, T., Sumi,
M., Kumagai, F., Nagano, K., Sakuragi,
I., “A Study On Fnish Hobbing With
Carbide Hob (Improvment Of Gear
Accuracy Using New Hobbing
Machine)”, JSME International
Journal Series C, Vol. 41, No. 2, 291298, 1998.
18. Umezaki, Y., Arura, Y., Chu, H.,
“Cutting Forces In Gear Rubbing (1st
Report). The Three Components Of
Cutting Forces On Hob And Work In
Various Hobbing Methods”, Journal of
JSPE, V 54, 1988.
19. Ohtsubo, T., “Study On Designing
Gear Cutting Fixtures”, Nippon
Kikai Gakkai Ronbunshu, C Hen/
Transactions of the JSME, Part C
Volume 55, Issue 515, 1820-1822,
1989.
75
DOSYA / İmalat Teknolojileri - Uygulama
Oransal Teknoloji Ile Araç Zemin Kaplamaları Üretimi
Kalıptan Sıcak Sıcak
Festo
www.festo.com.tr
■ Araç içi yer döşemeleri kaslardan farklı değildir: gerilmeden önce iyice ısınmaları gerekir. Bu ısınmanın
mümkün olduğunca çabuk yapılması gerekirken, malzemeyi aşırı yormamak da önemlidir. Maschinenfabrik Herbert Meyer GmbH şirketinin yeni üretim sistemi, Festo’nun gelişmiş oransal teknolojisi yardımıyla
bunu başarıyor.
Araç içi yer döşemeleri mükemmel şekli elde etmek için 200
derecenin üstünde ısıtılır, gerilir, çekilir ve preslenir. Karşılığında onlardan talep edilen tek şey otoyol ve yan yollarda
giderken güzel görünmeye devam etmeleridir. Ancak, bir
arabaya monte edilmeden uzun zaman önce yüksek hız ile
tanışırlar. 1,5 km’ye kadar uzunluktaki malzemelerden kesilen tapalar, Maschinenfabrik Herbert Meyer 80 saniyelik
döngülerde üretim sisteminden geçerler. Şirketin uyguladığı en son yeniliklerden biri ileri pnömatik oransal teknolojisini kullanıyor. CPX/MPA valf adası, ana taşıyıcının 24 ayrı
tutucuyu tamamen bağımsız olarak ayarlamasının yanı sıra
sonsuz değişken, hızlı ve son derece hassas tutucu kontrolü
sağlıyor.
76
Mükemmel kontur
Araba halılarını termoformlandırma için gelişmiş sistem, 1,5
m ile 3 m uzunlukta ve 1,2 m ile 2 m genişlikte farklı tapalar
oluşturur. Tapalar ilk olarak temaslı ısıtma presi ile, malzemeye bağlı olarak, 150 °C ve 210 °C arasında bir sıcaklığa kadar
ısıtılır. Bu işlem, yukarıdan ve aşağıdan 130 kW’lık büyük bir
ısı uygulanarak sadece birkaç saniye içinde yapılır. Buradan
itiraben, tapalar 90 °C’de su ile ısıtılmış bir besleme tablasına
tamamen otomatik olarak gönderilir. Doğrudan bu tablonun
üzerinde yer alan bir radyant ısıtıcı, tapaları herhangi bir temas
olmadan son işlem sıcaklığına getirir. Yayılan ısının ve temasın esnek bir kombinasyonu, farklı tapaların en uygun şekilde
ısıtılarak hoş olmayan basınç izleri sorununun ortadan kaldırılmasını sağlar. Tapa eşit olarak ısıtıldıktan sonra en önemli
adım gelir: termoformlandırma. Bu adım için, ana konveyör,
24 kıskacını kullanarak - yanlarda sekiz, giriş ve çıkış alanlarında dört adet olmak üzere - tapayı alır ve alt kalıp üzerine
konumlandırır. Üst kalıp indirilerek daha sonra baskıyla tapayı nihai şekline getirir. Baskıdan sonra, kalıplar tekrar açılır
ve ana konveyör soğutulmak ve daha fazla işlenmek üzere
DGC-K milsiz silindir tarafından taşınan bir kayışa aktarır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / İmalat Teknolojileri - Uygulama
(A)
(B)
(C)
(A) Baskı altında: ana konveyör tapaları alt kalıba, üst
kalıpla pozitif baskıdan sonra bir kayışa taşır.
(B) Nazik dev: gelişmiş araç zemin kaplamaları termoformlandırma sistemi 80 saniyelik döngülerde farklı
boyutlarda tapalar oluşturur.
(C) Küçük boyut: CPX/MPA valf adası kompakt tasarımı
sayesinde alandan tasarruf sağlar ve aynı zamanda
mevcut sistemlerin hızla ve uygun maliyetli olarak oransal teknoloji ile donatılmasına olanak verir.
(D) Esnek hareket: DGC-K silindirinin kayan pozisyonu,
kalıbın konturuna tutucuların mükemmel biçimde uymasını sağlar.
(D)
Mümkün olduğunca narin hareket
Ana konveyör üzerindeki her tutucu dört hareket derecesine sahiptir, ayrı ayrı açılıp kapanabilir ve oransal valfler
kullanılarak dikey ve yatay olarak ulaşılabilir. Bu da sisteme, farklı boyutlarda tapalara uyma esnekliği sağlar. Bir
başka silindir tipi olan DGC-K dikey eksende kullanılır. Bu silindirin kayan konum özelliği kalıbın konturuna tutucunun mükemmel şekilde uymasını sağlar. Tutucular şekillendirme işlemi esnasında kalıplar tarafından uygulanan
çekme kuvvetlerine esnek bir biçimde tepki verir. Tutucular, besleme yönünde bir dönme ekseni üzerinde döndürülebilir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
77
Bu da serbestçe kalıp konturunu izlemelerini
sağlar. Bunun faydası iki şekildedir: öncelikle
herhangi bir zayıf noktası olmaksızın yumuşak
biçimde tapa malzemesinin şekillendirilmesini
sağlar ve ikinci olarak da bu kalıpları değiştirirken belirli ürünler için tutucuları yeniden
programlama ihtiyacını ortadan kaldırır. Ayarlanması gereken tek şey tapa boyutları ve çekme kuvvetleridir. Artan sistem hassasiyetinin
bir olumlu yan etkisi de malzeme tüketimindeki azalmadır. Otomotiv endüstrisi de kullanılan
miktarlar ile uğraşırken birkaç santimetrelik
zemin kaplamalarından tasarruf bile çok hızlı
bir şekilde birkaç milyon Euro’ya ulaşabilir.
“Festo’nun oransal teknolojisi termoform
sistemlerimizi malzeme üzerinde daha
hızlı ve daha yumuşak hale getirir.”
İncelik tasarruf sağlar
Festo’nun gelişmiş oransal teknolojisi ana
konveyör sürücülerinin kalıp ve tapa malzemesine bağlı olarak farklı baskılarla hareket etmesini sağlar. CPX/MPA valf adası 24 ayrı tutucunun tamamen bağımsız ayarlanmasını sağlar.
Ürün değiştirildiğinde, özel malzeme ve kalıp
ayarları bir düğmeye basılarak değiştirilir. Bu
da sistemin tamamen modüler ve esnek olması anlamına gelir. İnce tasarımı ile valf adası,
geleneksel şekilde monte edilen bireysel valfler ile karşılaştırıldığında büyük miktarda alan
tasarrufu ve PROFIBUS üzerinden merkezi
kontrol sağlar. Ana konveyörde kullanılan yeni
modüler teknoloji bir başka fayda da sunar:
esnek kavrama sistemi, kavrama teknolojisinin
kalıbın kendisinin bir parçası olan sistemlere
göre kalıp maliyetlerini azaltır.
Beş ayda hazır
Kompakt tasarımı sayesinde, CPX/MPA valf
adası mevcut sistemlerin hızla ve uygun maliyetli olarak oransal teknoloji ile donatılmasına
olanak verir. Diğer şeylerin yanında, gerekli
kablo miktarındaki önemli azalma da montaj
ve devreye alma güvenilirliğini artırır. Tasarım
ve kullanıma eklenen basitlik, Maschinenfabrik Herbert Meyer’deki oldukça geliştirme ve
tasarım zamanlarının azaltılmasında önemli
bir faktör oldu. Başından itibaren Festo mühendisleri ile gerçekleştirilen yakın işbirliği
projeyi daha hızlandırdı. Sonuç, sadece beş ay
içinde geliştirilme aşamasından devreye alma
aşamasına gelen araba zemin kaplamaları için
olağanüstü bir termoform sistemi oldu.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürünler
Sek­tör­den Ürün­ler say­fa­la­r› En­düs­tri&Oto­mas­yon der­gi­si­nin üc­ret­siz ürün/hiz­met ta­n›­t›m say­fa­la­r›
olup, en­düs­tri­de kul­la­n›­lan ürün­le­rin ta­n›­t›­m› ama­c›y­la ya­y›n­lan­mak­ta­d›r. ‹l­gi­ni­zi çe­ken ürün ve/
ve­ya hiz­met­ler hak­k›n­da bil­gi al­mak için il­gi­li fir­ma­n›n in­ter­net si­te­si­ni in­ce­le­ye­bi­lir ve­ya fir­ma ile
ba€­lan­t›­ya ge­çe­bi­lir­si­niz.
Bosch Rexroth’dan Artan Dinamizm: Sytronix SvP 7010
■ Bosch Rexroth, bütün setlerden oluşan doğrudan
motor-pompa gruplarıyla (MPA01) genişletilmiş Sytronix SvP 7010 sistemini piyasaya sundu. Kolay kurulan ve
devreye alınan bu özel tasarlanmış kompakt çözümlerin
sağladığı en önemli avantajlar çok küçük bir alanda çok az
gürültü ile çalışırken %80’e varan bir enerji tasarrufuyla
yüksek performans sağlaması.
Hassas ölçeklendirebilme özelliği ile yüksek verim ve
performans
Rexroth markalı Sytronix SvP 7010 sistemi, değişken
devirle çalışmak için optimize edilmiş bir pompa, son
derece dinamik bir senkron servo motor ve aksesuarlarıyla birlikte tüm bunlara uygun bir invertörden oluşuyor. Sistem 480 L/dak’ya kadar genişletilmiş ve geniş
bir yelpazedeki gereksinimlere optimum şekilde uyarlanabilmesinin yanı sıra hassas bir şekilde ölçeklendirilmiş performans seviyelerine sahip modüler bir sistem
olma özelliğine de sahip. SvP 7010 tahrikleri açık hidrolik sistemlerde çalıştığı gibi kapalı hidrolik sistemlerinde
ise 4 kadranlı çalışma sağlıyor. Kaskadlı sistemlerde ise
birbirine bağlandıklarında, SVP 7010 tahrikleri fabrika
üretimindeki yüksek performans gereksinimleri bile karşılayabiliyor. SvP sistemleri optimum verimlilikle çok
yüksek performans sağlıyor.
Ürün özelliklerinin sağladığı avantajlar
Bosch Rexroth’un sunduğu Sytronix SvP 7010 sistemi,
daha düşük gürültü seviyesine ve daha düşük ağırlığa
sahiptir. Çok kompakt bir şekilde tasarlandığı için ek ara
bağlantı parçaları gerektirmez. Motordan pompaya daha
iyi ısı transferi özelliğiyle iyileştirilmiş motor soğutmasına sahiptir. Azaltılmış eylemsizlik momenti, enerji
verimliliğini ve dinamik özelliklerini artırır. Önceden birleştirilmiş motor-pompa grubu olduğu için son derece
pratiktir.
Önemli teknik veriler
• 80 kW’a kadar etkin güç
• Eksen kontrol sistemlerinde kullanmak için uygun
• Açık ve kapalı hidrolik sistemler için uygun
• 2 ve 4 kadranlı kullanım
• Ölçeklenebilir performans: IndraDrive modüler sisteminden temel ve gelişmiş kontrol parçaları
• 150 mm’ye kadar daha kısa kurulum uzunluğu: Üst güç
aralığında %25 daha kompakt
• Motor-pompa gruplarını (MPA) ayrı olarak da sipariş
edilebilme seçeneği.
www.bosch.com.tr
80
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Bosch Rexroth
Ürünler
EPLAN Üzerindeki Omron Ürün Verileriyle Verimli Panel Mühendisliği
■ Otomasyon uzmanı Omron, lider CAE yazılım tedarikçisi EPLAN ile işbirliğine başladıklarını ve bunun sonucunda Omron ürünlerine bağlı 5.000 makronun artık EPLAN
veri portalında bulunduğunu geçtiğimiz günlerde duyurdu.
Böylelikle panel üreticileri ve Omron otomasyonunun diğer kullanıcıları tüm gerekli ürün verilerini indirebilir. Bu
durum, tasarım aşamalarında harcanan mühendislik zamanından ve çabadan tasarruf eder, hataları azaltır ve genel
proje kalitesini iyileştirir.
Omron şu anda Sysmac otomasyon platformuna yönelik
cihazların yanı sıra; PLC’ler, I/O’lar, röleler, güç kaynakları, sıcaklık kontrolörleri, zamanlayıcılar, sayaçlar ve izleme
ürünleri gibi kontrol kabini bileşenleri dahil olmak üzere
EPLAN makroları sağlamaktadır. Bununla birlikte kullanıcılara daha fazla avantaj sağlamak için ek aktüatör ve sensör
parçası verileri eklenecektir. Yeni ürün gelişimiyle birlikte
yeni parça verileri mevcut olacaktır. Özel talepleri bulunan
müşteriler için özel makrolar oluşturulabilir.
Omron ürün verilerine industrial.omron.eu/eplan adresinden ulaşabilirsiniz. Omron ürün verileri, ürünlerin tüm
gerekli verilerini içermenin yanı sıra tasarım belgelerini bir
araya getirmek için çok faydalı bir araçtır. Mühendisler, istedikleri veriyi seçebilir ve tüm belgeler, tasarım süreciyle
paralel olarak hızlı bir şekilde geliştirilebilir.
Müşteriler, mevcut veri çeşidine ek olarak makro tarafın-
dan sunulan genişletilmiş özelliklerden de faydalanabilir:
Bileşenlerin panele sanal olarak takılabilmesi için bireysel
bileşen çizimleri, boyutlar, ürün özellikleri, 2D ve3D görünümler. Önceden üretilen tasarım elementleri, çizimlere
veya devre diyagramlarına kaydırılıp bırakılabilir ve ardından program, verileri mühendis tarafından kullanılan biçime otomatik olarak ayarlayabilir.
Yazılım; devre diyagram sembolleri, delik şablonları ve tasarım programına doğrudan kopyalanabilen diğer üretim
bilgilerinin yanı sıra hem mevcut görevi hem de belgelemeyi kolaylaştıran tek tip bir çalışma arabirimi oluşturur.
Makrolar ayrıca, otomatik üretim ve kablolama robotları
gibi uygulamalarla ilgili verilerin sağlanmasının yanı sıra
gelecek için çeşitli fırsatlar ve kolaylaştırma ölçümleri
sunar.
Omron’da EMEA Panel Çözümleri Pazarlama Yöneticisi Lars
de Bruin’in açıkladığı gibi EPLAN tarafından oluşturulan
veri akışları, Industry 4.0 dahilinde çalışan şirketler için çok
önemlidir: “Müşterilerin istediğin zaman ve istedikleri yerde
talep ettikleri, onlar için önemli olan tüm bilgileri sağlamak
için EPLAN ile birlikte çalışıyoruz. Ürün verileriyle ilgili müşteri desteği sağlamak bizim için çok önemli; bu yöntemle gelen tüm sorular makro aracılığıyla yanıtlanabiliyor. Böylelikle
kullanıcılar sorulara vakit harcamadan doğrudan tasarıma
odaklanabiliyor.”
www.omron.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
omron
81
Ürünler
Honeywell’in equIP® ve Performance Serisi Kameraları ile
İzleme Sistemleri için Seçennekler Çoğaltıyor
■ Honeywell (NYSE:HON) Performance Serisi IP video
ağ kaydedicileri (NVR ‘lar) ürün grubunu genişleterek,
IP video sistemlerinin tasarımında kullanıcılara artık
daha fazla esneklik sağlıyor. Şimdi 8 veya 16 kanallı
NVR ‘lar, Honeywell ‘in equIP Serisi ve Performance
Serisi IP kameraları ile uyumlu olarak, IP tabanlı izleme
sistemleri için seçeneklerin sayısını daha da yükseltiyor.
“IP kameralara geçiş büyük bir zorluk teşkil etmemelidir
ya da şirketin bütçesine büyük bir yük getirmemelidir,”
şeklinde konuşan Honeywell Security Group, EMEA ürün
müdürü Uli Hopfstock sözlerini şöyle tamamlıyor “NVR
‘lardan oluşan ürün grubumuz, güvenlik sistemi sağlayıcıların düşük maliyetli bir fiyat noktasında ve müşterilerin ihtiyaç duyduğu kanal kapasitesine göre hazırlanan
yüksek tanımlı IP video izleme çözümleri sunmasını
sağlıyor.”
Müşteriler, 720p ila 5 MP arasında değişen pancake,
iç ortam dome, rugged dome, bullet ve box kameraları
içeren Honeywell’in yeni tanıttığı equIP Serisi S grubu
kameraları dahil olmak üzere çok çeşitli IP kameralardan
ya da Performance Serisi 1080p IP dome ve bullet kameralardan tercih yapabilir.
Kolay bir kurulum sihirbazı ve Power-over-Ethernet
(PoE) tak-çalıştır işlevi, sistem kurulum zamanını ve
maliyetlerini azaltır. Müşteriler, sekiz terabayta kadar
dahili depolama ilave ederek çekilen ve saklanan video
miktarını ayarlayabilirler. NVR ‘lar, sistem hareket, ağ
arızası, alarm girişi ve sabotaj algıladığında otomatik
e-posta uyarıları gönderecek şekilde programlanabilir.
Apple ve Android mobil uygulamaları, işletme sahiplerinin
videoları dizüstü bilgisayarlar, tabletler ve akıllı telefonlar
dahil olmak üzere web özellikli cihazlarla bağlanarak, dünyanın her yerinden izleyebilmelerine olanak sağlar..
Sekiz ve 16 kanallı modellere ilave olarak, Performance
Serisi IP ürün grubu, dört dome veya bullet stili yüksek
çözünürlüklü 1080p IP kameraya sahip setler halinde
dört kanallı NVR ‘ları da içerir. Performance Serisi IP
NVR ‘lar Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da güvenlik distribütörleri kanalıyla sunulmaktadır.
www.honeywellsecurity.com
82
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Honeywell
Ürünler
Advanced Furniture Testing,
Sağladığı Hassas Kontrol Nedeniyle Emerson’u Tercih Ediyor
■ Mobilya test işleminde önde gelen
bir uzman danışmanlık fitması da artık
Emerson’un değişken hızlı sürücü çözümlerini kullanıyor.
Michigan’da bulunan Hollandalı Advanced Furniture Testing firması,
mobilya test etme alanındasektörde
öncü olan uzman bir kuruluş. Şirket,
eksiksiz ve ayrıntılı testler uyguluyor
ve doğrudanmüşterinin laboratuvarında kurulabilen otomatik mobilya test
etme makineleri imal ediyor.
Ticari ve Kurumsal Mobilya Üreticileri Birliği (Business and Institutional
Furniture ManufacturersAssociation,
BIFMA) tarafından belirlenen testlerin
birçoğu basit olmakla birlikte, oturulacakmobilya, çekmeceli mobilya/dolap
ve finiş testlerini üst düzey doğruluk
ve tekrar edilebilirlikleyapmak için,
sektör hakkında ve kullanılan teçhizatla ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olmak
gerekir.
Bu zorlukları aşmak amacıyla Advanced Furniture Testing, sandalye arkası dayanıklılığı, düşmeetkisi ve yük
kolaylığı, çok amaçlı mobilya, çift kol
ömrü ve evrensel çevrim testleri gibi
testleruygulayan özel makineler geliştirdi.
Yeni çok eksenli iskemle test
etme makinesi için şirket Control
Techniques’in Unidrive Msürücülerini
kullanıyor. Sandalye gücünü ve sağlamlığını test etmek için tasarlanan
yepyeni makinelerde, bu sürücülerin
hassas kontrol ve doğruluğunun son
derece önemli olduğu düşünülüyor.
Makine, tekrarlanan çoklu çevrimler
halinde sandalyenin arkasını çekmek
ve oturma yüzeyinebasınç uygulamak
üzere tasarlandı. Çekme işlemi, elektromekanik bir aktüatörü kontrol edenbir motor ile, bastırma işlemi de oturma yüzeyine yük bastıran başka bir
elektromekanikaktüatör ile gerçekleştiriliyor. Oturma, arkaya yaslanma ve
uzanma süreçlerini taklit edenmilyonlarca çevrimsel etki uygulanabiliyor.
Advanced Furniture Testing, her testin
www.emerson.com
ENDÜSTRİ OTOMASYON
en üst doğruluk ve tekrarlanabilirlik
düzeyindeuygulanmasını
sağlıyor.
Şirketin makineleri, makine ile test
edilen ürün arasındaki ‘çevrimikapatmak’ için yük hücreleri kullanıyor.
Pratik anlamda bu, Advanced Furniture Testing’in basitçe, örneğin önceden belirlenmiş havabasıncı düzeyine
ayarlanmış pnömatik bir silindir tarafından uygulanan teorik bir yükegüvenmediği anlamına gelir. Şirket, çok
değişken olan ve fazla sayıda yükleme
devresiuygulayabilecek çevrimsel bir
ağırlık yüküne de güvenmez. Onun
yerine, sanayi robotlarınınkullandığı elektromekanik aktüatör/servo
sistemleri kullanılır. Bu strateji, uygulanan yükünyüzde iki düzeyinde
doğrulukla uygulanmasını sağlar. Bu
doğruluk düzeyi, yüzde beş doğrulukgerektiren BIFMA standartlarının çok
üstündedir.
Yeni makinede kullanılan Unidrive
M700 sürücüler motorları kontrol
eder, motorlar da elektromekanik aktüatörleri. Unidrive M700 kapsamlı
pozisyon geribildirimi ve dinamik kalıcımıknatıs servo motorlar için yüksek
performanslı kontrol sunar; ayrıca
dahili Ethernetsayesinde Advanced
Furniture Testing’in daha fazla esneklik, uzaktan programlama ve verigirişi
elde etmesini sağlar.
Sürücü, bir Control Techniques
MCi210 makine kontrol modülü ile
birleştirilmiştir ve bu sayedeyüksek
performanslı IEC 61131-3 temelli makine kontrolü için ikinci bir güçlü, dahili mikroişlemci eklenmiş olur.
Advanced Furniture Testing’in UL
Mobilya Bölümü Şefi Douglas Woodard şöyle diyor: “M700,tüm ihtiyaçlarımızı karşılayan harika bir sürücü.
Unidrive M’yi seçmemizin nedeni,
hemgüvenilirliği ve basitliği, hem de
hassas kontrol ve doğruluk sunması
idi. Hayal kırıklığınauğramadık. Dahası, gelecekte tüm makinelerimizde
M700 sürücüler kullanmayı planlıyoruz vekendi test makinemizi bu yenilikçi teknolojiyi kullanacak şekilde
güncelleyeceğiz.”
Emerson
83
Ürünler
■ Kelebek vana açma kapama ve debi ayarında kullanılan
çok yönlü bir vana türüdür. Boru hattında az yer kaplaması,
mükemmel sızdırmazlık özelliği, kolay ve ekonomik otomasyona uyarlanabilmeleri, düşük basınç kayıpları ve her
iki yönde sızdırmazlık sağlama ile ekonomik olma gibi özelliklerinden dolayı ilk tasarlandıkları 1960’lı yıllardan itibaren
kısa sürede çok geniş bir kullanım oranına ulaşmışlardır.
Kelebek vana seçimi önemlidir. Kelebek Vana çeşitleri; Wafer tip kelebek vanalar, lug tip kelebek vanalar, flanşlı tip
kelebek vanalar olabilir. Kelebek vanalarda Gövde çeşitleri;
Pik Döküm (GG25), Sfero Döküm (GGG40), Karbon çelik
(WCB), Paslanmaz çelik veya PVC olabilir. Conta çeşitleri
de; EPDM, NBR ,VİTON ve Teflon ve NR aşındırıcı partiküllü akışkanlar için kullanılanlarıdır. Kelebek Vana Klapeleri
de 316 kalite paslanmaz çelik, Alüminyum Bronz ve Rilsan
kaplı döküm olarak en sık kullanılan 3 çeşittir.
Kelebek vanaların kullanım alanları
• Yangın söndürme tesisatında
• Su ve atıksu tesislerinde
• Enerji istasyonlarında
• Kompresör hatlarında
• Klima santrallerinde
• Arıtma merkezlerinde
• Isıtma-sogutma hatlarında
• Kimyasal ve petrokimyasal tesislerde
• Gemi inşaatı sanayisinde
• Gıda sanayisinde
• Gaz ve egzost hatlarında
84
• Kağıt sanayisinde
Kelebek vanalar Redüktörlü dediğimiz manuel kontrol ünitesi ile, Rotary tip 90derece dönüşlü Pnömatik aktüatörlerle
ve Rotary tip Elektrikli aktüatörlerle kumanda edilebilirler.
Kelebek vana boyutuna ve klape dönme momenti tork değerine (Nm) göre aktüatör tipi secilir. Aktüatör tork değeri
vananın tork değerinden %25 fazla olması sağlıklı çalışmayı sağlar. Ayrıca Pnömatik Aktüatörlerin üzerine akuple
ettiğimiz Mekanik Limit Switch kutuları yardımı ile vananın
açık mı kapalı mı bilgisini panodan ve manuel olarak gözle
kontrol edebiliriz.
Kelebek Vanalar kullanıldıkları yerlere göre pnömatik ya da
elektrikli kontrol edilebilir. Kullanılan ortamda kompresör
mevcut ise Pnömatik Aktüatörlü, yoksa Elektrik Aktüatörlü
tercih edilir. Tabi bu kullanıcının isteği doğrultusunda da
değişim gösterebilir.
SMS TORK olarak tork değeri 9Nm ile 5162Nm arası Çift
Etkili Pnömatik Aktüatörleri ve 10Nm ile 3121Nm arasında
Tek Etkili Pnömatik Aktüatörleri Dilovası İmes Sanayi Sitesindeki fabrikamızda üretiyoruz. Ayrıca Elektrik Aktüatörlerimiz de 40Nm ile 3000 Nm arası olup 24VDC ve 220VAC
çeşitlerimiz mevcuttur.
Kelebek vanalarımızı 4-20mA giriş sinyali ile oransal olarak
da kontrol etmemiz mümkündür. Pnömatik olanları TORKEPR Elektro-Pnömatik Pozisyoner ile, Elektrikli olanları
PCU Oransal Kontrol Ünitesi ile Oransal olarak kontrolünü
sağlayabiliyoruz.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürünler
B&R Başarılı Power Panel HMI Ailesini Genişletiyor
■ Dokunmatik ekranlı terminal ve kontrolörler
B&R, Power Panel HMI ürün ailesine Power Panel T-Series
terminalleri ve Power Panel C-Series kontrolörleri ekledi.
Her iki üründe de dokunmatik ekran bulunuyor. Gömülü
tarayıcısı (embedded browser) bulunan Power Panel T30
terminal tamamen web uyumlu ve VNC client olarak kullanılabiliyor. Terminal serisi 4.3”-10.1” arasında değişen
dört farklı TFT ekran boyutu ile sunuluyor. Cihazlar ayrıca
2 adet Ethernet, 2 adet USB portu ve birçok konfigürasyon
seçeneğiyle geliyor.
Çok çeşitli bağlantı seçeneğine sahip yüksek performanslı HMI
Power Panel C70 kontrolörler, 333 MHz Intel® AtomTM
CPU, 256 MB DDRAM, 16 KB FRAM ve 2GB onboard flash
EEPROM bellek ile do-natılmıştır. Cihazlar aynı zamanda
5.7”-10.1” arasında değişen üç ekran boyutlarla sunulan
yerleşik dokunmatik ekrana sahiptir. Power Panel C70 1
ms seviyesinde çevrim sürelerine erişebilmesinin yanı
sıra, POWERLINK ve standart Ethernet bağlantılarına da
olanak sağlar. Kontrolör sunduğu 2 adet USB 2.0 portu ve
X2X Link teknolojisinin yanı sıra opsiyonel olarak RS232,
RS485 ve CAN bağlantıları da içerir. Böylece çevresel periferik cihazlar (peripheral devices) için çeşitli bağlantı seçenekleri sunulabilir.
Her iki cihaz serisi de son derece kompakt tasarımlarıyla
dikkat çekmektedir. Minimal kurulum derinliği ve akıllı kablo çıkış düzeneği gibi özellikler bu cihazların az yer tutmasını sağlarken montajlarını kolaylaştırır. İki ürün serisi de
hard disk, fan ve batarya gibi bileşenlere sahip olmadığından bakıma ihtiyaç yoktur. Panel ön yüzü IP65 standartlarında koruma sağladığı için hijyenik uygulamalar için de
oldukça uygundur.
B&R’dan iki yeni HMI
serisi - Power Panel
T-Series terminaller
ve Power Panel
C-Series kontrolörler
– farklı ekran boyutlarıyla kullanıcıya
sunuluyor.
www.br-automation.com
B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
“Smart Output Modül”Sistemli RS-232/485 Mod RTU
Seri Haberleşmeli Proses Göstergesi ESM-XX00
■ 4 Dijit proses değeri (PV) göstergesi
• Üniversal proses girişi (TC, RTD, mVdc, Vdc, mAdc)
• Programlanabilir ON/OFF, P, PI, PD ve PID kontrol formları
• Modbus RTU protokolü ile RS-232 (standart) veya RS485 (opsiyonel) seri haberleşme
• Smart Output Modül sistemi
• Programlanabilir Alarm fonksiyonları
• 0/4...20mAdc Akım Çıkışı Modülüyle, proses değeri ve
proses kontrolü için Re-transmission (tekrar iletim) özelliği
www.emkoelektronik.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
emko elektronik
85
Ürünler
Wilo’dan Daire Girişi Sıcak Su Istasyonu Hizmeti
■ Wilo yeni hizmeti “Daire Girişi Sıcak Su Hazırlama
İstasyonu” ile merkezi ısıtma sisteminin avantajlarını ve bireysel ısıtma sisteminin konforunu bir arada
sunuyor. Merkezi sistemli binalar için adeta bir kombi
işlevi gören “Daire Girişi Sıcak Su Hazırlama İstasyonu” teknolojisi Wilo ile Türkiye’de yaygınlaşacak. Wilo,
bu ürün grubundaki en büyük problem olan sıcak su
kullanımı sırasında anlık aşırı sıcak suyun gelmesi sorununa da patentli bir çözüm geliştirdi.
Yüksek verimli ürünleriyle yer aldığı tüm proje ve yapılarda enerji tasarrufu sağlayan Wilo, daire sıcak suyu
kullanımlarında yüksek performans için yeni bir çözüm
sunuyor. Evsel kullanım için geliştirilen “Daire Girişi
Sıcak Su Hazırlama İstasyonu”, Wilo’nun 140 yıllık
deneyimiyle kullanım kolaylığı ve enerji tasarrufu sağlıyor.
Enerji verimliliğine duyulan ihtiyacın neticesinde yürürlüğe giren yasalar ile merkezi ısınma sistemleri ve
daire girişi sıcak su hazırlama istasyonlarının kullanımı
yaygınlaşıyor. Daire girişi sıcak su istasyonları, merkezi ısıtma sisteminin avantajlarını ve bireysel ısıtma sisteminin konforunu bir arada sunan kompakt bir çözüm
olarak dikkat çekiyor.
“Substation” olarak da adlandırılan yeni hizmet; yerden
ısıtmalı, radyatör ısıtmalı ve sadece su ısıtıcısı olarak
kullanılabiliyor. Ayrıca yüksek katlı binalarda statik
basıncı kırmak amaçlı tasarlanan, en direkt tipte (çift
eşanjörlü) hem radyatör hem yerden ısıtmayı destekler
nitelikte devreye alınabiliyor.
Bu istasyonlar, kullanım sıcak suyu sıcaklığının, bir
termostatik vana ile kontrol edilmesi ve yine bu termostatik vana sayesinde, sıcak su kullanımının olmadığı durumlarda, kazan hattının kapatılması prensibine
dayanıyor.
Wilo’nun istasyonları benzerlerinden farklı özellikler
taşıyor. Wilo, bu ürün grubundaki en büyük problem
olan sıcak su kullanımı sırasında anlık aşırı sıcak suyun gelmesi sorununa çözüm geliştirdi. Patenti Wilo’ya
ait olan bu çözüm sayesinde kullanıcıların elleri veya
vücutlarındaki suyun temas ettiği noktalar, anlık sıcak
su gelişi ile zarar görme ihtimalinden kurtulmuş oldu.
“Wilo Daire Girişi Sıcak Su Hazırlama İstasyonları”,
kullanım suyu öncelikli olduğundan boyler sisteminden çok daha konforlu sıcak su kullanımı sağlıyor. Ani
ve değişken kullanım, sıcak su ihtiyacında dahi istenilen debide ve sabit sıcaklıkta su sağlıyor. Ayrıca daire
giriş istasyonlarında sıcak su depolanmasına gerek
kalmadığından lejyonella riski ortadan kalkıyor. Üniteye entegre edilebilen kalorimetre ile daireler arasında
adil faturalandırma sağlanabiliyor.
Güneş enerjisi, jeotermal enerji kaynakları, ısı pompası gibi alternatif enerji sistemlerine kolayca adapte
edilmesiyle dikkat çeken Wilo’nun yeni hizmeti pek çok
fayda sağlıyor.
Verimlilik ön planda
“Wilo Daire Girişi Sıcak Su Hazırlama İstasyonları” az
yer kapladığından dar alanlarda dahi kolayca monte
edilebiliyor. Sistemde kireç ve bakteri oluşumu riski
en aza indirgenmiş durumda. Merkezi boyler ve boy-
86
ler sayaçlarından esanjörden, akümülasyon tankından, pompalardan, resirkülasyon hattından, sıcak su
sayaçlarından, ilave küresel vanalardan, borulardan ve
diğer ekipman maliyetlerinden tasarruf sağlanıyor. Primer devrede düşük dönüş sıcaklığı sayesinde yüksek
verimlilik elde ediliyor. Sıcak su depolaması yapılmadığından lejyonella riski ortadan kalkıyor. Ve tüketim
ile doğru orantılı olarak herkese harcadığı enerji kadar
faturalandırma yapılıyor.
Enerji Verimliliği Yasasına uygun olarak geliştirilen
Wilo’nun bu yeni hizmeti, merkezi ısıtma sistemli binalarda yatırım maliyeti, kompakt bir dizayn ve enerji
verimliliği açısından tercih ediliyor. Bu ürün grubu ile
boyler hattında kullanılan sirkülasyon pompalarından,
sıcak su için merkezi sisteme konulacak ikinci bir kazandan, borulama ve suyun sirkülasyonu için harcanan
maliyetlerden kurtulmak mümkün oluyor.
Wilo bu ürün grubundaki en büyük problemi çözdü
Eski çözüm
Yeni Çözüm
Teknik servis desteği ve garanti farkı
Wilo, bu ürün grubunun ihtiyaç duyduğu 2-3 senelik
bakım uygulamalarını güçlü teknik servis ağı ile müşterilerine sağlıyor. Tamamen Avrupa menşeili ekipman-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürünler
lar kullanan Wilo, müşterinin isteğine göre kalorimetre
- soğuk su sayacı, balans vanası, pislik tutucu, küresel
vana gibi her türlü ekipmanı ürüne ekleyebiliyor. Wilo
benzerlerinden farklı olarak, 5 yıl garantiyi standart olarak veriyor.
Wilo Daire Girişi Sıcak Su Hazırlama İstasyonları Marmaroom, Kiptaş Vaditepe, Bahçeşehir Konakları, Kristal
Şehir projeleri de dahil olmak üzere 3000’den fazla konutta kullanılıyor.
WILO
www.wilo.com.tr
Phoenix’ten Kablo Işlemede Devrim: CRIMPHANDY
■ Phoenix Contact CRIMPHANDY el
tipi şarjlı otomatik kablo soyma ve
yüksükleme aleti kabloların hızlı ve
kolay yüksüklenmesi için devrim niteliğinde bir yeniliktir. İletkenler tek
adımda soyulur ve yüksüklenir. Bu
işlem için gerekli süre sadece 2 saniyedir, yani manuel el aletleri ile çalışma ile kıyaslandığında %75 oranında
zaman kazandırır.
CRIMPHANDY, dayanıklı mekanizması ve otomatik kesit kontrol özelliği
sayesinde her zaman standartların
gerektirdiğinin ötesinde bir kaliteyi
garanti eder.
Sıkma şekli kare olup, tüm uygulamalar için uygundur. Cihaz, şerit şeklinde
yüksükler ile kullanılır.
Ürünün tasarımı sırasında kullanımının kolay olmasına özellikle önem
www.phoenixcontact.com
ENDÜSTRİ OTOMASYON
verilmiştir. Cihaz üzerinde yer alan üç
LED, çalışma durumunu gösterir.
Cihaz, yaklaşık olarak bir şarjlı tornavida ebatlarındadır. Ağırlığı yaklaşık
400 g olduğundan istenen yere kolayca taşınabilir. İçerisindeki lithium-ion
pil, 2000 kablo işleme kapasitesine
sahip olup cihazla birlikte verilen şarj
aleti kullanılarak yaklaşık 1 saatte şarj
edilebilir.
Soyulan kablolardan arda kalan izolasyon parçaları, kolayca boşaltılabilen bir haznede toplanarak, çalışma
ortamının temiz kalmasını sağlar. Bu
sayede cihaz panonun içerisinde bile
rahatça kullanılabilir.
Ürün, 1.5 mm2 kesitte kablolar içindir. Ürün gamı , kısa süre içerisinide
farklı kesitler için olan tipleri de içerecek şekilde genişleyecektir.
PhoenIx Contact
87
Ürünler
PSS 4000: Sistematik, Global Makine Emniyeti
■ Yeni fonksiyonlar sayesinde PSS 4000 otomasyon sistemi uluslararası bir şekilde ve makineden bağımsız olarak
kullanılabilmektedir.
Farklı pazarlarda, otomasyon sistemlerine yönelik gereksinimler de farklı olur. Bu nedenle, bölgesel düzeyde farklı
editör ve iletişim protokollerinin kullanılması oldukça yaygındır. Geniş yelpazedeki fonksiyonları ve özellikleri sayesinde, PSS 4000 otomasyon sistemi bu gereksinimleri tam
olarak karşılamaktadır.
Makine bağımlı uygulamalar için çok amaçlı ve esnek
PSS 4000 otomasyon sisteminin kontrol sistemleri çeşitli
otomasyon mimarilerine entegre edilebilmektedir. Donanım Ethernet/IP, EtherCAT, CANopen, Modbus TCP ve
Profibus-DP üzerinden iletişim kurabilmektedir. Dolayısıyla, makine bağımlı uygulama kolaylıkla mümkündür.
Emniyetli otomasyon fonksiyonları için çeşitli editörler
Çeşitli editörlerin kullanılabiliyor olması programlama dilleri bakımından geniş bir seçme özgürlüğü tanımaktadır.
Çeşitli editörler - Emniyet ve otomasyon fonksiyonlarının
konfigürasyonu için PASmulti’nin kullanılabilir olmasının
yanı sıra PLC programı için EN/IEC 61131-3 ile uyumlu
PAS LD (Merdiven Diyagramı), PAS STL (Yapılandırılmış
Metin) ve PAS IL (Komut Listesi) mevcuttur.
Kendi dilinizde uluslararası uygulamalar için
Kendi ana dilinizde çalışma imkânı yazılımın anlaşılmasını
ve kullanılmasını kolaylaştırmaktadır. Yeni bir özellik olarak, menü dili, yardım menüleri, kurulum desteği, emniyet
kılavuzu ve sistem tanımı artık sekiz farklı dilde mevcut (Almanca, İngilizce, İtalyanca, Çince, İspanyolca, Fransızca,
Japonca, Portekizce).
PSS 4000 otomasyon sistemi ülke, sektör ve uygulama
alanından bağımsız olarak her yerde kullanılabilir: eksiksiz
ve basit!
PILZ
www.pilz.com/tr
B&R X20 Sistemi ATEX ve Hazloc Sertifikasını Aldı
■ Zone 2’de kontrol
B&R’ın X20 sistemi kısa süreli patlayıcı
ortamlarda kullanım için ATEX direktifine göre sertifikalıdır.
88
B&R’ın X20 kontrolör sistemi modülleri ATEX Zone 2 ve HazLoc
Division 2 ortamları için gerekli
sertifikaya uygun görülmüştür. Bu
modüller artık hata durumlarında
oluşacak kısa süreli patlayıcı atmosferlerde kullanılabilir.
Bu sertifikasyon yüksek değerli alwww.br-automation.com
ENDÜSTRİ OTOMASYON
kol, ispirto ve temizlik malzemeleri
gibi maddelerin şişeleme tesislerinde gereklidir. Isıtma ve havalandırma tesisatlarında Avrupa Birliği
ATEX direktifi veya ABD ANSI/ISA
12.12.01-2007 standardının altına
düşebilir. Aynı durum kimya ve ilaç
endüstrilerindeki diğer birçok uygulama için de geçerlidir.
B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
Ürünler
Gelecek Nesil Kompakt Nitelikte Programlanabilir Mantık Kontrolü (PLC)
Yeni MELSEC FX5 Serisi
■ Yeni MELSEC FX5 serisi, Mitsubishi Electric tarafından
piyasaya sürülen gelecek nesil başarılı ve kompakt nitelikte
bir Programlanabilir Mantık Kontrolü’dür (PLC). MELSEC
FX3 serisini takip eden gelişmiş ve iyi yapılandırılmış bu seri,
tesis verimliliğini büyük ölçüde artıracak ve toplam işletim
maliyetleri ile enerji tüketimini düşürecektir. Yeni Programlanabilir Mantık Kontrolü (PLC) serisi, kendinden önceki serilere kıyasla önemli avantajlar sağlamakta olup, mevcut FX3
serisi ile tamamen uyumludur.
Otomasyon sektörünün önde gelen fuarlarından WIN Automation 2015’te, Mitsubishi Electric standında ön plana çıkan
ürünlerden biri, modern kompakt denetim birimleri alanında
benimsenmeye başlayan yeni “her şey dâhil” standardına
sahip MELSEC FX5 serisi oldu. Kompakt nitelikli programlanabilir Mantık Kontrolü (PLC) olan bu seri, kendinden önce
gelen serilere göre üç kat daha hızlı işlemcisi ile hem sistem
performansını hem de verimliliği bir üst düzeye taşıyacaktır. Uygun maliyetli ve yüksek performanslı konumlandırma
işlemlerine yönelik yüksek hızlı sayaçlar ve darbe çıkışları
özelliğine ek olarak, Oransal-İntegral-Türev (PID) denetçilere yönelik Eternet ara yüzü ve analog giriş çıkışlar sayesinde
FX5 serisi, günümüzün makine üretim ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde donatılmış olmakla kalmayıp, aynı zamanda tüm
endüstriyel sektörlerde çok amaçlı kullanıma uygundur.
SD kart girişi, üretim verilerinin hızlı ve kolay bir biçimde
kaydedilip işlenmesine olanak tanımaktadır. SD kartı aracılığıyla modüler PLC birimlerine kolaylıkla geçiş yapılabilmesi
ve veri yedekleme özelliğinden faydalanılabilmesi, Mitsubishi Electric firması tarafından geliştirilen diğer otomasyon
bileşenleri ile entegre olabilme kapasitesini yükseltecektir.
Temel birimler, yeniliğe açık işlemciler ile donatılmış ve 100
– 240 VAC ya da 24 VDC değerlerinde çalışacak şekilde uluslararası kullanım doğrultusunda tasarlanmıştır. 32, 64 ve 80
Giriş/Çıkış seçeneklerine sahip modeller mevcuttur. Çıkış
türüne yönelik olarak dijital röle ve transistor versiyonları
bulunmaktadır. Tüm temel birimlerin kapasitesi, genişletme
modülünden faydalanılarak 256 Giriş/Çıkış değerine kadar
ya da uygun ağ bağlantıları (CC-Bağlantısı, CC-Bağlantısının
Endüstriyel Eternet alanı, Eternet, Profibus ve Profinet) yardımıyla 512 Giriş/Çıkış değerine kadar artırılabilmektedir.
MELSEC FX5, herhangi ek bir parçaya gerek kalmaksızın en
karmaşık konumlandırma işlemlerini dahi gerçekleştirebilmektedir. Hızlı sayaç ve 200 kHz değerine kadar darbe çıkışları gibi fonksiyonların tümü, dört adede kadar bağımsız ekseni kontrol edebilen temel birimlerde bir araya getirilmiştir.
MELSEC FX5 serisi aynı zamanda, evrensel olarak geçmişle
bağdaşır bir yapıda olup, MELSEC FX3 serisinden kolay ve
uygun maliyetli geçiş sağlar. Bir veri yolu dönüştürücüsü
yardımıyla mevcut FX3 serisinin genişletme modülleri de
kullanılabilmektedir.
Yeni nesil kontrol serisi MELSEC FX5’in bir diğer avantajı ise
Mitsubishi Electric firması tarafından geliştirilen otomasyon
ürünü serilerine ait modüller, fonksiyonlar ve komutlar ile
tam anlamıyla senkronize olabilmesi ve söz konusu modül,
fonksiyon ve komutlara uyum sağlayabilmesidir. Söz konusu öğeler sayesinde otomasyon ortamındaki denetçiler, diğer kompakt ve modüler PLC birimler ve şirkete ait frekans
invertörleri, servo tahrikler ve çalıştırma ve görselleştirme
sistemleri ile oldukça verimli ve kullanıcı dostu bir tutum eşliğinde bir arada çalışabilecektir.
Mitsubishi Electric Europe B.V. şirketinin Fabrika Otomasyonu – Avrupa Şirket Grubu bünyesinde Enerji / İnsan-Makine
Ara Yüzü / PLC / Yazılım alanında görev yapan Avrupa Ürün
Müdürü Andre Hartkopf bu durumu şöyle ifade etmektedir:
“Kompakt PLC sistemine öncülük etmiş olan Mitsubishi
Electric firmasının ilk sistemi geliştirmesinin üzerinden 30
yılı aşkın bir süre geçmiştir ve Mitsubishi Electric, günümüzde 13,000,000 denetçi satışı ile hâlâ kompakt PLC alanında
sektörün lideridir. MELSEC FX5 serisi de, MELSEC FX3 serisinin tutarlı bir biçimde geliştirilmesinden doğan bir seridir
ve üstün performans sağlamaktadır.”
www.mitsubishielectric.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
mıtsubıshı
89
Ürünler
Dağıtık Servo Teknolojisi Panellere Daha İyi Şekil Veriyor
■ Yeni P2lean nesil makinelerdeki geleneksel sürücü mimarilerinden hareketle, panel bükmemakineleri
alanında dünyanın lider üreticisi olan Salvagnini konumlandırma için sürücülerikontrol kabininin merkezine yerleştirmek yerine dağıtık servo kuvvetlendiricileri kullanıyor. YeniKollmorgen AKD-D serisi de bu
çözüm sayesinde tüm tedarik zincirinde maliyetten
tasarrufsağlamış oluyor.
İtalyan makine üreticisinin getirdiği bir diğer yenilik
ise:Merkezi hidrolik pompanın yerine elektrikli servo
aktüatörlerden oluşan senkronize bir ağkoymak.
Her bükme makinesinin işlem döngüsü, yatay çalışma yüzeyinin üstüne operatör tarafındanmetal bir
plaka konmasıyla başlar. İşlenecek parça, eksenlerin
bir metal tutucu altındakonumlandırılmalarıyla bükücü birimde tamamen otomatik olarak hizalanır. Panel
böylelikleyerine sıkıştırılmış olur ve bükücü birim ise
hareketli bıçakları sayesinde yukarı veya aşağıyadoğru bükme işlemlerini hızlı bir şekilde gerçekleştirir.
Referans noktasının hatasız olması takipeden imalat
kalitesi açısından mutlak önem taşır çünkü işlem
döngüsü sırasında her parça içinyalnızca bir kez yapılır.
Motorların yanına yerleştirilmiş sürücüler
Salvagnini dahili konumlandırma birimlerini çalıştırmak için Kollmorgen tarafından üretilendağıtık
AKD-N serisi servoları kullanıyor.
Sürücü teknolojisine sahip hareket kontrolü uzmanı
yeni ürün nesli sayesinde sürücülerigereken noktalara, motorların çok yakın bir şekilde yerleştirmek son
90
derece kolay. Bu dağıtıkmimarinin bir avantajı da
P2lean içinde bulunan yedi adet dağıtık servo ekseni
için fazlasıyladüşük kablolama maliyeti.
Kontrol kabini konvertörlerini içeren merkezî bir yapı
kullanıldığında, motor ve sürücüarasındaki korumalı
kablo ile geri besleme sistemi kablosunun daha önce
10 metreuzunluğunda olmaları gerekebiliyordu. Yedi
konumlandırma ekseni için gereken kablo tesisatıise
toplam 140 metreydi (her biri 10 metre uzunluğunda 14 kablo). Kontrol kabini içindemerkezî bir AKD-C
güç kaynağı modülü ve üç ile dört eksenli iki gruba
ayrılmış yedi dağıtıkservo sürücüsü kullanan bu çözüm sayesinde artık bu uzunluk yalnızca 40 metreye düştü.Toplam uzunluk şu şekilde hesaplanır: güç
kaynağı modülü ile toplam uzunlukları 20 metre olanen yakındaki iki sürücü kablosu arasında bulunan,
güç kaynağı ve geri beslemesi olan iki karmakablo,
ilk gruptaki üç ekseni bağlamak için ilave üç metre
ve ikinci gruptaki üç eksen içingereken dört buçuk
metre; sistemdeki IP67 cihazları arasındaki ortalama
mesafenin bir buçukmetreyi aşmaması gerekir. Motorları besleyen güç kaynağı bundan sonra dikkate
alınmalıdır.Bu motorların da dağıtık AKD-N servo sürücülerinden uzaklığı bir buçuk metreden fazla olmamalıdır. Kollmorgen çözümünde yenilikçi tek kablo
bağlantı teknolojisi bulunduğundandolayı yalnızca
7,5 metrelik ilave kablo gerekir. Tek kablo bağlantı
sistemi ile yalnızca dağıtıkAKD-N servo sürücülerinin
bütünleşik oldukları dikkate alındığında, bu çözüm
sayesinde 100metrelik kablo tasarrufu sağlanmış
oluyor - 140 metreden 40 metreye düşen ya da yaklaşık%71 azalan uzunluk.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ürünler
Daha az kullanım ile daha çok verimlilik
Ekipman kaynaklarının bu şekilde dikkatlice yönetilmesi çok daha kısa kablolara sahip olmanındoğrudan sonucu olan başka ilerlemeler sağlıyor. Makine
içinde daha az yer kaplayan bukabloların ayrıca kurulumları da daha çabuk gerçekleştiriliyor. Konnektör sayısının az olmasıbağlantı sırasında zamandan
tasarruf sağlıyor – ki böylelikle maliyetten yüzde 30
oranındatasarruf edilir.
Dağıtık servo teknolojisinin diğer faydaları ise yalnızca makinenin içiyle sınırlı değil - kontrolkabininin
içinde de birçok fayda sağlıyor. Sürücünün ısı kaybı
artık kapalı kapılar ardında boşaharcanmak zorunda
olmadığı için kabinin soğutulma masrafı da düşüyor.
Bu da iki zincirlemeetkiyi beraberinde getiriyor: ilk
olarak daha ufak çaplı ve dolayısıyla daha ucuz bir
soğutmasistemi ve ikinci olarak da kontrol kabinindeki daha düşük enerji sarfiyatı nedeniyle artan enerjiverimliliği. Yapılan gerçek zamanlı uygulamalarda
Kollmorgen tarafından yüzde 30’luk tasarrufhesaplandı.
Alandan tasarruf, artan enerji verimliliği ve daha düşük kurulum ve montaj masraflarıKollmorgen tarafından üretilen ve dağıtık servo teknolojisiyle vücut
bulan AKD-N servokuvvetlendiricilerinin üç getirisi
ve ayrıca maliyet konusunda da hatırı sayılı bir tasarrufsağlıyorlar. Kaynakların böylesine dikkatli bir şekilde yönetilmesi sayesinde donanımmasraflarının da
düştüğünü söylemek gerekiyor. Kurulumdaki sürücü
ekipman parçalarıdüşünüldüğünde, En küçük Salvagnini makinesi için merkezî kontrol kabini çözümüne
nazarandağıtık bir mimari en az %3.5 daha düşük
maliyet getiriyor. Daha yüksek performans ve dahafazla sayıda eksen gerektiren sistemler içinse %10’a
varan kazanımlar sağlanabiliyor.
Artan enerji verimliliği
Savagnini, yaptığı başka bir inovatif ilerlemede
de Kollmorgan’ın sürücü teknolojisini kullanıyor.
Merkezî hidrolik sisteminin yerine ana pompa ve
onun asenkron motorunu koymak içinKollmorgen
AKM servo motorları ve S700 Serisi servo kuvvetlendiricileriyle çalıştırılan, yalnızcaişlemin gerektirdiği
anda güç sağlayan son derece verimli üç adet servo
aktüatörükullanıyorlar. Böylelikle enerji verimliliği artıyor çünkü sistem yalnızca aktif bükme işlemleriniçalıştırıyor ve operasyon için sistemi tam teşekküllü
biçimde hazır tutması gerekmiyor.Kollmorgan tahrik
eksenlerinin standart kesinliği sayesinde gerekli olan
bükme kuvvetleri dahahızlı ve daha yüksek tekrar kesinliğiyle uygulanabiliyor ve böylelikle imalat kalitesi
artıyor.
Neticede, Savignini panel bükme firmaları için ekonomik, ekolojik ve de hayli rekabetçi birmakine
geliştirme konusunda P2lean ile başarıya ulaştı.
Kollmorgen’in dağıtık servo teknolojisiözellikle kablolama, kontrol kabini alanı ve soğutma alanlarında
kaynakların verimlikullanılmasına değerli bir katkı
sağlıyor.
www.elsim.com
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Elsim
91
Ürünler
Yeni Analog Çıkış ve Şeffaf Cisim Algılama Modelleri ile Banner
Engineering Q4x Lazer Mesafe Sensörünün Yeteneklerini Genişletiyor
■ Q4X serisinin geliştirilen özellikleri sayesinde aynı ürün ailesiyle daha fazlauygulama çözülebilir.
A. Analog çıkışlı yeni model ve dijital çıkışlı modeldeki yeni öğretme modu, Banner
Engineering’in Q4X serisi lazer mesafe
sensörlerinin yeteneklerini genişletiyor.
B. Düz olmayan yüzeylerde ölçüm yapabilen “ortalamaya göre tetikleme” modu,
dolum düzeyi denetiminin daha doğru bir
şekilde yapılabilmesini sağlar.
Banner Engineering, Q4X serisi lazer mesafe sensörlerinin çözebildiği uygulamaları yeni eklenen birkaç
özellik sayesinde artırmıştır. Q4X,
yeni analog çıkışlı modeliyle mesafe ölçümü yaparken dijital çıkışlı
modele yapılan güncellemeler sayesinde şeffaf cisimleri ve kontrast
değişimlerini de algılayabilecektir.
Milimetreden daha küçük mesafe
değişimlerini algılama yeteneğiyle,
yeni Q4X Analog model yükseklik
ve dolum düzeylerini ölçerek dijital
çıkışlı modellerle birlikte endüstrinin pek çok ihtiyacını giderir.
Master-slave
senkronizasyonu
sayesinde aynı noktaya bakan
birden fazla sensörün sinyallerinin
birbirleriyle karışmasının önüne
geçilir, iki adet sensörün karşılıklı
bağlanmasıyla kalınlık ölçümü gibi
uygulamalar çözülür.
Q4X
Analog
modelle,
hata
ayıklama, pozisyonlama, rulo çapı
ölçümü, gerginlik kontrol- ve ölçüsel kontroller yapılabilir.
Q4X’in dijital çıkışlı modelinin güncellenen yazılımı sayesinde, şeffaf
cisimler reflektör kullanmadan
doğrudan
cisimden
yansımalı
şekilde
kullanılabilir.
Bununla
birlikte, sensör sadece cismin olup
olmadığını değil aynı zamanda
doğru cisim olup olmadığını da
kontrol etmiş olur. Yeni öğretme
modu, kutu üzerindeki renk
algılama seçeneğiyle birlikte daha
kapsamlı şekilde algılama olanağı
sağlar.
Tüm Q4X sensörleri 300 mm’ye
kadar mesafede çalışabilir. Cihazın
316L paslanmaz çelik gövdesi,
çeşitli ağır ortamlar için dayanıklılık
temin eden IP67, IP68 ve IP69K
sınıflarına tescillidir.
Banner Engineering; dünyanın önde
gelen, görüntü işleme sensörü,
fotoelektrik ve ultrasonik sensör,
fiber optik algılayıcılar, makine
emniyet sistemleri, ölçme ve denetleme sistemlerinin yanı sıra kablosuz ağ ürünleri üreticilerinden
biridir. Şirket, tüm dünyada yerel
uygulama desteği sağlamaktadır.
Uygulamalar:
C. Q4X analog çıkışlı mesafe sensörü, istif
yüksekliğini denetler ve ek kutular gerektiğinde sinyal verir.
D. Bir çift Q4X sensörü, doğru tırnak konumunu teyit etmek üzere birbirine yakın
mesafede çalıştığında sinyal karışmasını
önlemek için master-slave senkronizasyon modlarını kullanabilir.
92
E. Yeni öğretme modu, Q4X dijital çıkışlı
lazer sensörün yeteneklerine şeffaf cisim
algılama özelliğini ekliyor.
www.bannerengineering.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
• Otomotiv
• Lastik/kauçuk
• Malzeme Taşıma
• Paketleme ve Ambalaj
• Kalite Kontrol
• Otomasyon
• Ağaç İşleme
• Metal İşleme
• İlaç
• Tıbbi cihazlar
• Plastik
• Matbaa
• Robot Teknolojisi
• Gıda işleme
• Beyaz Eşya Üretimi
Banner EngIneerIng
Ürünler
Siemens’ten Zorlu Endüstriyel Ortamlar İçin Her Yönden Korumaya
Sahip Flat Panel ve Panel PC’ler
■ Siemens cam yüzeyli ürün portföyüne kapsamlı IP65 korumasına sahip 19
inçlik geniş ekranıyla Simatic IFP1900
PRO Flat Panel ve Simatic IPC477D
PRO Panel PC’ler katıldı. Dayanıklı bir
alüminyum kutuda sunulan yeni cihazlar, özellikle zorlu endüstriyel ortamlarda makine seviyesindeki kullanımlara yönelik tasarlandı. Cihazlar, sabit
veya destekleyici bir kol sisteminin
altına veya üstüne monte edilebiliyor.
Simatic IFP1900 PRO Flat Paneller ve
Simatic IPC477D PRO Panel PC’ler
yüksek netlik sunan, çizilmez, yüzde 100 cam ön yüze sahip olmasıyla kimyasallara karşı yüksek bir
direnç gösteriyor. Cihazların, dikkat
çeken özellikleri arasında; yansıma
engelleyici özel bir endüstriyel yüzeye sahip olması ve yüksek görüntü
çözünürlüğü ve parlaklık sayesinde
geniş okuma açılarında bile üst seviyede okunurluk özelliği bulunuyor.
Ayrıca, cihazlar ekrana avuç içiyle
dokunmaktan veya panel yüzeyindeki tozu toplamaktan kaynaklanan
istemsiz dokunma gibi operasyonları
otomatik olarak tespit ediyor. İzdüşüm kapasitif dokunmatik teknoloji
(Projected-capacitive touch technology – PCT) koruyucu ince eldivenler
giyildiğinde bile tekil ve çoklu dokunmatik veya hareket tabanlı operasyona imkân tanıyor ve görüntüler
kaydırılabiliyor, yakınlaştırılabiliyor
ya da gizli bileşenler sezgisel ve hızlı
bir şekilde gösterilebiliyor.
SIEMENS
www.siemens.com.tr
Yeni Fluke TiX640 Kızılötesi Kamera
■ Kızılötesi kameraların en yüksek performansa sahip ailesi ile tahminleri incelemenizden ve analizinizden kaldırın.
• Kamera üzerindeki 32 kat dijital yakınlaştırma sayesinde,
güvenli bir mesafeden denetim gerçekleştirirken yakın çekimler yapmaya devam edin.
• Uygulamanız için en kullanışlı görüntü aktarım protokolünü seçin: Kamera veri bağlantı noktaları: Görüntü aktarımı:
SD kart, USB 2.0, video çıkışı DVI-D (HDMI). GigE vision
ve RS232 2015’te kullanıma sunulacaktır. SmartView®
yazılımı: SD kart. USB 2.0, GigE Vision ve RS232 2015’te
kullanıma sunulacaktır.
• 8 MP görünür ışık kamerasıyla en keskin IR-Fusion® görüntülere sahip olun.
• Dış mekanda kullanıma yönelik vizörle görüntüleri sahada
görüntülemek için çok yönlü görüntüleme seçenekleri.
• En çok kullanılan özelliklere hızla erişmek için kişiselleş-
tirilebilir, kullanıcı tarafından tanımlanan programlanabilir
düğmeler.
• Gelişmiş uygulamalar için 240 Hz kare hızında alt pencere
açabilen tek el tipi kamera (eklenebilir seçenek).
Alt pencere açma nedir?
Sıcaklıktaki ani ve hızlı değişimler, belirli analizlerin önemli
bir parçası olabilir. Uzman Serisi kameralarda (TiX1000,
TiX660 ve TiX640) opsiyonel Alt Pencere açma modu bulunur (kamera satın alınırken edinilir). Bu özellik genellikle
yalnızca soğutmalı kızılötesi kameralarda bulunur. Kullanıcı bu kızılötesi sekanslarını kullanarak ani sıcaklık değişimlerini daha iyi anlamak için saniye başına pek çok veri
karesini belgelendirebilir ve analiz edebilir.
Aşağıdaki kare hızları opsiyonel kamera eklentisi olarak mevcuttur:
• Seçenek 1: 384 × 288 (120 fps)
• Seçenek 2: 640 × 120 (240 fps)
www.netes.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
NETES MÜHENDİSLİK
93
Ürünler
Yüksek Basınç Teknolojisinde Dünya Çapında Uzmanlık:
Uraca Pistonlu Proses Ve Temizleme Pompaları
Pistonlu Yüksek Basınç Ünitesi (ATEX)
Taşınabilir Temizlik Ünitesi (Jetpower
Model)
■ Ana faaliyet konusu yüksek basınçlı
sistemler
pistonlu pompalar ve yüksek basınçla
yıkama sistemlerinin tasarımı ve üretimi olan URACA firması, aralıksız Ar-Ge
çalışmaları ve son teknoloji üretim tesisi ile alanında dünya lideri konumundadır. 1893 yılından beri üretim yapan
firma, Almanya menşeilidir.
Azami Kapasite 658 m³/saat
Azami Çıkış Basıncı
3.200
bar
Azami Sıcaklık
(+)95°C
Azami Motor Gücü2.600 kW
URACA marka ürünlerin Türkiye distribütörü ve satış sonrası hizmet sağlayıcısı METRANS’tır. Kurulduğu 1991
yılından beri kendi alanlarında dünya
sıralamasının ilk basamaklarında yer
alan üreticilerle çalışan METRANS’ın
faaliyetleri, uygun ekipmanı belirlemek
için mühendislik hizmetleri, pompa ve
yedek parçaların yurtdışından temini,
ihtiyaca göre montajı, işletmeye alınması, standart ürünler ve yedek parçaların stokunun tutulması ile satış
sonrası servis ve bakımların yerine
getirilmesinden oluşmaktadır.
URACA Ürün Programı:
Makaralı Yıkama Kafası Pozisyonlandırma
Sistemi
• Yüksek Basınç Proses Pompaları
• Hidrostatik Basınç Test Pompaları
• Yüksek Basınçlı Eşanjör/Boru Temizleme Sistemleri
• Tank/Reaktör ve Tank/Reaktör Çiftliği
İç Yüzey Temizleme Sistemleri
• Kanalizasyon Temizleme Sistemleri
• Yüksek Basınç Dış Yüzey Temizleme
Üniteleri
• Raspalama Sistemleri
• Beton/Bina Rehabilitasyon Sistemleri
• Yüksek Basınç Su Jeti Kesme Sistemleri
URACA Ürünlerinin Kullanıldığı
Uygulamalardan Bazıları (alfabetik
sırayla):
• Deterjan çamuru transferi
• Enjeksiyon
• Hidrolik pres tahriki
• Hidrostatik basınç testi
• Kanalizasyon temizleme
• Karbamat transferi
• Reaktör, konteyner, tank, mikser,
tanker, boru ve eşanjör temizliği
• Ters osmoz
• Üre üretimi
• Yatak yağlama (morgoil transferi)
• Yüksek basınçlı yıkama
• Yüzey hazırlama (temizleme,
kesme, boya çıkarma, pürüzlendirme, cüruf temizleme)
Yüksek Basınç Deterjan Çamuru Pompası
URACA Ürünlerinin Teknik Özellikleri:
• Yüksek basınçlarda güvenilir işletim
• Prosese uygun zengin aksesuar çeşitleri
• Taşınabilir ünite seçeneği
• Yanma/patlama korumalı ortamlara
uygun
• Dizel, elektrik ve hidrolik tahrik ünitesi seçenekleri
• Tam otomatik kontrollü, ihtiyaca özel
Tank Yıkama Kafası (TWK Model)
94
www.metrans.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yüksek Basınç Yıkama Tabancası
Elektrik Motorlu Test Pompası
metrans
Ürünler
OMRON, Sektörün En Hızlı*
Makine Otomasyon Kontrolörü NX7’yi Çıkarttı
■ Omron, yeni NX7 ve NJ1 makine kontrolörlerini çıkarttı. Bu ürünler, Sysmac otomasyon platformunun (bundan
böyle kısaca “Sysmac” olarak anılacaktır) kalbinde bulunan
OMRON Makine Otomasyon Kontrolörleri serisini daha da
genişletmektedir. NX7 ve NJ1 ürünlerinin piyasaya çıkartılması, son teknoloji gelişmiş üretim sistemlerinden basit
makinelere kadar geniş bir otomasyon çözümleri dizisinin
oluşmasını sağlamaktadır.
Yeni NX7; güvenilirlikten taviz vermeden hız sağlayan ve Intel® Core™ i7 quad-core işlemci ve büyük bellek kapasitesi sayesinde sektörün en hızlı işlem hızına ulaşan bir amiral
gemisi modeldir. IoT kullanan sofistike üretim tesislerinin
geleceği üzerinde odaklanan OMRON, eski işlemcilerin ve
PLC’lerin çerçevesi dışında kullanıcılara ölçeklenebilirlik sağlayan bu entegre kontrolörü geliştirdi. Bu ölçeklenebilirlik,
Sysmac çözümünün mevcut üretim ekipmanlarına uymasını
sağlayan yeni NJ1 tarafından tamamlanmaktadır. NJ1, 2 ekseni bulunan ve NJ5/NJ3 Makine Otomasyon Kontrolörlerine
tamamen uygun olan en temel Makine Otomasyon Kontrolörüdür. Ortak bir konsepti, boyutları, genel spesifikasyonları
ve işlevleri paylaşan NJ1, servo ekseni bulunmayan veya az
sayıda ekseni bulunan makineler için idealdir. En son ve en
yeni bilgi iletişim teknolojisine (ICT) hızla uyum sağlayabilecek mimarisiyle, Sysmac son derece inovatif ve yenilikçi
bir imalat ortamı sunmaktadır. Bunu, yazılımla birlikte çeşitli
farklı uygulama işlevsellikleri yaratarak ve OMRON ile 3D simülatörler gibi üçüncü şahıs fabrika otomasyon donanımları
ve tasarım araçlarını birleştirerek yapmaktadır.
Global eğilime yanıt vermek…
Günümüzün imalat şirketleri, giderek artan çok çeşitli yeni
tüketici gereksinimlerine ve isteklerine hızla yanıt vermek
konusunda baskı altındadırlar. Bu baskı, bu şirketleri imalat ve üretim tesislerini IoT, Big Data ve diğer ICT gelişme-
lerinden istifade ederek yenilemeye ve geliştirmeye sevk
etmiştir. İmalat şirketlerinin gereksinimlerindeki bu değişiklikleri öngören OMRON, imalatçılara sunduğu servis ve
mühendislik desteğini daha da geliştirmek ve artırmak için
Sysmac’ı ve diğer inovatif fabrika otomasyon cihazlarını
daha da geliştirmeye yönelmiştir.
2011 yılında NJ5’in piyasaya sunulmasından bu yana, OMRON, veritabanı bağlanırlığı ve robotik fonksiyonları içeren
uygulama çözümlerini geliştirmiş ve sunmuştur. OMRON;
yüksek-hızlı I/O Üniteleri, Sürücü, Emniyet Komponentleri ve Görüntü İşleme Sensörleri gibi çevrebirim cihazları
serisini de genişletmiştir. Bu yeni Makine Otomasyon
Kontrolörleri sürümü, Sysmac’ın üretim tesislerinde daha
da kolay benimsenmesini ve uyarlanmasını sağlamaktadır. Sysmac’ın sunduğu faydaları daha da geliştirerek ve
Algılama ve Kontrol teknolojisi, birikmiş know-how’ı ve
üçüncü şahıslarla işbirliklerinden yararlanarak, OMRON,
inovatif çözümler yaratmaktadır.
* İşlem Hızı. Mart 2015 tarihli OMRON araştırmasına göre.
Sysmac otomasyon platformu…
OMRON’un entegre otomasyon platformu, otomasyonun
tek bir yazılım ortamında yönetilmesine ve komple tesis
kontrolüne imkan sağlamaktadır. Global standartlara ve
global açık ağlara dayanan programlama, global düzeyde
standardize edilmiş bir sistemin inşa edilmesinin yolunu
açmaktadır. Bu platformun göbeğinde bulunan Makine
Kontrolörü serisi, hem tüm makine cihazlarının senkrone
kontrolüne olanak sağlamakta hem de hareket, robotik ve
veritabanı bağlanırlığı gibi ileri işlevsellikler sağlamaktadır.
Bu multi-disipliner konsept, çözüm mimarisini basitleştirmenize, programlamayı azaltmanıza ve üretkenliği optimize
etmenize olanak vermektedir.
www.omron.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
omron
95
Ürünler
Kaya Gibi Sağlam
■ Yapı ve madencilik ekipmanları üzerine özelleşmiş olan Metso firması
Turck ‘un QR24 serisi Temassız Enkoderlerini yeni maden makinalarında
başarıyla test etti.
Metso Minerals GmbH (Almanya)
firması yapı ve madencilik endüstrisi
eklipmanları konusundaki şöhretiyle
önde gelen satıcı firmalardan biridir.
Zorlu ortam koşulları otomasyon teknolojisinin sınırlarını zorlarken , bu durum sıklıkla bakım gerektiren spesifik
kullanım alanlarındaki enkoderları da
etkilemektedir.Metso Turck’un Q24
temassız enkoderi kullanımıyla uzun
zamanlı kullanımlarda enkoderlerde
göremedikleri sağlamlığı elde etmeyi
umuyordu ve bu test başarılı oldu.
Eğer dünyanın herhangi bir yerindeki mermer ,taş,demir yada başka bir
maden ocağından bahsediyorsanız ve
Finnis Metso Corporation / Metso Minerals firmasının makinalarını kullanıyorsanız şanslısınız demektir. Maden
ekipmanları bir maden ocağı işleten
firma için önemli bir iş kaynağıdır.
Metso makinaları öğütücülerden ayırıcı ekipmanlara, konveyör kemerlerinden kıyıcılara, prosessin büyük parçalı
halinden yoğun mineral haline kadar
tüm safhalarına hitab eder.
Sağlam bir enkoder araştırması
Maden sektörü tüm mekanik sistemler için en zorlu ve yıpratıcı alanların
başında gelir. Dağın neresinde olursa olsun kayalar,kaba malzemeler,
çakıl, taş, kum ve maden filizi her
gün taşınır ve çeşitli şok ve titreşimlerle ayrıştırmaya tabi tutulur Tozlar
,bulamaç gibi kalitesiz ve kirletici
maddeler o madende kullanılan teknolojinin kalitesini göstermektedir.
Örneğin enkoderler... Bu koşullar ve
elektromekanik ekipmanlar karşılaştırıldığın da birşey ortaya çıkmaktadır.
Kırılgan şarft yapılarıyla yüksek hassasiyetli enkoderler , eldeki küçük yataklı miller ve ağır şartlarda kullanılan
makinalar, kesinlikle iyi bir eşleşme
değildir.
96
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Metso bu durumdan dolayı yeni yapacağı makinasında kullanabileceği yeterince sağlam yapıda bir enkoder için
araştırma yapmaya başlamıştı. Önceki
deneyimleri gösterdiki kullanıma başladıktan 6 ay içinde enkoder değiştirmek zorunda kalınıyordu. Vibrasyon,
milin ve mil yatağının zarar görmesine
sebep oluyordu. Bunun yanında toz
,enkoder kenarlardan kaplamanın içine girip işlevine zarar veriyordu. IP67
koruma seviyesi yeterli gelmiyordu.
Geleneksel enkoderların montajı ve sabitlenmesi de kolay değildi, motor ve
enkoder aksislerini tutturmak zordu.
Fayda: Temasssız
Metso ilgililerine Turck’un QR24 enkoder sunumu sırasında temassız olması
ilgililerin oldukça dikkatini çekti. Ayrıca endüktif ölçüm presibi zorlu ortam
koşulları için idealdi. QR24 Metso ya
motor şaftının konumunu sıklıkla ölçebilme yeteneği sağlamıştı. QR24’ün
posisyon elemanı sensör gövdesinden
3mm uzaklığa monte edilebilmesi dolayısıyla vibrasyon ve motor şaftının
aksiyel hareketi kusursuzca absorbe
edilebiliyordu. Posizyon elemanı ve
sensör gövdesi arasında mekanik herhangibir bağlantı yok…
Motor şaftı dışarıya uzatıldı. Teknisyenler pozisyon elemanını bu uzantı
üstüne monte ettiler. Sensör gövdesi
motor gövdesiyle yapışık görüntülü
adaptör plakası üstüne monte edildi.
Koruma gövdesi üste gelecek şekilde
sensör gövdesi bir kutu içinde kaldı.
Bu sensör montajı basitçe montaj yapılmış olsaydı, taş sıçramaları vs. gibi
maden sektöründe olabilecek etkilerden korunmazdı. Tamamıyle korunaklı
sensör M12 konnektör ve indicator
ledleri ile sistem hazır…
Diğer temassız sistemler Metso ya
gerçekçi alternatifler olarak görünmedi. Manyetik pozisyon elemanları
metal tozları, filisler ve parçalardan etkilenebilirdi ve bu sıralı bir üretim hattı
için uygun olmazdı.
Ürünler
Vektör Kontrolü ile Motion Kontrol
Makina kontrolörleri QR24 ‘ün
datalarıyla optimum seviyede
kontrol sonuçları alabilmek için
vektör kontrol olarak programlandı.Single turn modunda devir saydı ve dolayısıyla sensörün
mutıturn sinyalleri kullanılmadı.
Kontrolör QR24 ‘ün yüksek kararlıklı SSI digital sinyallerini
kullandı.1000devir/dakikalık motor hızıyla tüm sayma kapasitesinin yanlızca bir bölümü kullanıl-
mış oldu. Motorun manyetik alanı
endiktif ölçe sistemini hiç etkilemedi.
Günde 24 saat haftada 7 gün kesintisiz çalışan Metso makinalarında kullanılan QR24’ler karar
noktalarından tam not aldı ve
hedefleri yükselttti. Başka enkoderlarla karşılaştırıldığında bakım
ihtiyacı oldukça düştü. Sonuçta
test başarılı olmuştu ve beklentiler
karşılanmıştı.
Turck
www.turck.com.tr
Dynamix 1444 Serisi Durum İzleme Modülleri ile
Gerçek Zamanlı Koruma
■ Çalışan bir makinanın kritik parametrelerinin belirli aralıklarla
kaydedilip izlenmesine durum izleme (condition monitoring) denir.
Buradaki amaç sistem parametrelerinin analiz edilip olası hataların
tespit edilmesi ve bunlara göre
aksiyon alınmasıdır. Dynamix 1444
ailesi ile buhar, hidro ve gaz türbinleri, pompalar, fanlar ve döner
www.rockwellautomation.com/tur/
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ekipmanı olan her türlü makinede
vibrasyon ve pozisyon izlemesi yapabilirsiniz.
Üzerindeki Ethernet/IP portu ile
Rockwell Otomasyonun Entegre
Mimari yapısına dahil olan Dynamix 1444 tüm otomasyon katlmanları ile tam bir entegrasyon
sağlar.
ROCKWELL
97
Ürünler
Denizcilik Sektöründe ve Açık Denizde Kullanım Iznine Sahip Yeni
Bağlantı Sistemi Stauff Connect Artık DNV GL Sertifikalı
■ Gemi sınıflandırma kuruluşu DNV GL Group, Stauff
Connect’in ilk kez 2015’te Hannover fuarında tanıttığı
boru bağlantı programının büyük bir bölümünü test
etti ve ürünleri 800 bar’a kadar olan çalışma basınçları
için onayladı. Alınan onay, sadece hidrolik ve yağlama
yağı kullanan sistemler için değil, aynı zamanda ağır
yağ, basınçlı hava, oksijen, buhar, içme suyu ve deniz
suyu ile çalışan sistemler için de geçerlidir.
Stauff Connect, üstün nitelikli çinko-nikel kaplaması sayesinde sektörel standartların çok üstünde korozyona karşı
koruma sağladığından, denizcilik sektöründeki uygulamalar için son derece idealdir. DIN EN ISO 9227’ye uygun
olarak yürütülen tuz püskürtme testi, pasa ve temel metal
korozyonuna karşı 1.200 saatten fazla dayanıklılık sergilenmesini gerektirir. Bu, korozyona karşı korumada VDMA’nın
24576 no’lu standardında belirlediği K5 sınıfının belirgin
derecede üstünde bir değerdir.
Stauff Connect, çapları 4 ile 42 mm arasında olan
metrik boru hatlarına sızdırmaz bağlantı elemanları sunabilmek amacıyla geliştirilmiştir. Program dâhilinde
24° kesici halka bağlantıları, O-Ring’li 24° konik sızdırmazlık bağlantıları, 24° kapama nipelleri ve 37° flanş
bağlantıları bulunmaktadır. Tüm bunlara ek olarak geri
tepme valfleri, mekik valfleri, dişli redüksiyon manşonları, bağlantı bileşenleri ve montaj cıvataları da programa dâhil aksesuarlar arasındadır. DNV GL tarafından
onaylanan bağlantılar; 24° kesici halka bağlantıları,
O-Ring’li 24° konik sızdırmazlık bağlantıları ve 24° kapama nipelleridir.
Denizcilik veya açık deniz sektöründeki kullanıcılar açısından bakıldığında; korozyona karşı bu tarz bir güvenliğin
getirdiği avantajlardan biri, bağlantı yerlerinde oluşabilecek hasarlara karşı dayanıklılık sağlamasıdır (ki bu tarz
hasarlar gemi ve liman işletmelerinde her zaman oluşabilmektedir). Yüzeyde bir hasar meydana gelecek olursa en
kötü ihtimalle tespit ve pasivasyonun en üstteki tabakaları
aşınıp çıkar; altında bulunan ve asıl korozyon korumasını
sağlayan çinko-nikel tabakası ise bu durumdan etkilenmez.
Ayrıca, kaplama yüksek bir esnekliğe sahiptir ve bu nedenle hasarlara karşı daha dayanıklıdır.
Stauff Connect bileşenlerini sızdırmazlık, patlama basıncı,
ters eğme basıncı darbesi testlerine tabi tutan DNV GL test
uzmanları, ürünleri vakumlu ortamda ve güçlü titreşimler
altında da sınadı. Alınan sertifika, yapılan tüm testlerin başarıyla sonuçlandığını belgelemektedir.
Stauff Connect serisi, DNV GL sertifikasının yanı sıra “Russian Maritime Register of Shipping”in de onayını almayı
başarmıştır. Böylelikle, bağlantı sisteminin denizcilik veya
açık deniz sektörlerinde kullanılabilmesi yönünde kısa bir
süre içerisinde iki önemli sertifika alınmış oldu.
Stauff’un
Werdohler
Teknoloji
Merkezi’ndeki
kendi ters eğme
basıncı darbesi
test standı
www.stauff.com
98
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Stauff
Ürünler
Yeni Nanobox ve Nanopanel PC’ler Yüksek Performansı
En Küçük Alanda Yoğunlaştırıyor
■ Ekstra yüksek performans için en yeni Intel çift ve dört
çekirdekli işlemciler
• 50 derece Santigrata varan ortam sıcaklığında kesintisiz
çalışma için bakım gerektirmeyen, zorlu koşullara dayanıklı tasarım
• Bir kontrol kabinine veya doğrudan bir makinenin içine
monte edilebilir
Siemens, Nanobox PC Simatic IPC227E ve Nanopanel PC
Simatic IPC277E ile endüstriyel kullanım için son derece
kompakt, zorlu koşullara dayanıklı yeni bir cihaz nesli sunuyor. IPC227E Box PC’nin, yuvalı ve yuvasız PCIe versiyonları bulunuyor. Simatic IPC277E, 7 – 19 inç, geniş
formatlı dokunmatik ekranlarla donatılmış bir Panel PC’dir.
Intel çift ve dört çekirdekli Celeron işlemciler, kompakt bir
tasarımda yüksek bir performans sunuyor. Cihazın en küçük versiyonunun kutusu (muhafaza / enclosure) sadece
bir litrelik hacme sahip.
Sızdırmaz, tamamı metal bir muhafazaya, fan içermeyen
operasyona ve tercihe bağlı olarak kalıcı, güçlü bir hafızaya
sahip olan bu yeni endüstriyel PC’ler, 50 derece Santigrata varan zorlu ortam sıcaklıklarında bakım gerektirmeden,
kesintisiz hizmet sağlamak için tasarlandı. Üç farklı montaj
versiyonu, bu ultra-kompakt cihazların küçük kontrol kutularına bile kurulabilmelerini sağlıyor. Tüm versiyonlar,
otomasyon çözümlerine hızlı ve kolay bir şekilde entegre edilebilmeleri için RS 232/RS 422/RS 485, USB, Endüstriyel Ethernet ve DisplayPort ara yüzleriyle donatıldı.
Siemens’in giriş seviyesi sınıfı endüstriyel PC’leri olarak
Nanobox ve Nanopanel PC’ler sadece kontrol, görselleştirme ve iletişim görevleri için değil, makine mühendisliği,
bina otomasyonu, trafik kontrolü ve enerji iletiminde veri
kollektörleri olarak kullanılmak için de uygun.
Entegre bir 24 V endüstriyel güç kaynağına sahip olan yeni
ve fan içermeyen Nanobox PC Simatic IPC227E ve Nanopanel PC IPC277E, tercihe bağlı olarak bir batarya olmadan da çalıştırılabiliyor. Bununla birlikte şiddetli sıcaklık,
titreşim ve şok koşullarında ayrıca katı elektromanyetik
uyumluluk gerekliliklerinde bile bakım gerektirmeyecek ve
günde 24 saat boyunca kesintisiz çalışacak şekilde tasarlandı. 80 gigabayt veya üzeri bir katı hal sürücüsüne sahip
(SSD / solid-state drive) güçlü bir yığınsal bellek sistemi ve
16 GB’a varabilen CFast Sürücülerinin yanı sıra (opsiyonel)
512 kilobaytlık kalıcı, güçlü bir hafıza yüksek derecede veri
güvenliği sağlıyor. Cihazlar, cihaz diyagnostiği için önceden yüklenmiş diyagnostik yazılımını ve Nanobox PC’ler de
ayrıca dört statü LED’i barındırıyor. Nanopanel PC Simatic
IPC277E, 7, 9, 12, 15 veya 19 inç, yüksek çözünürlüklü ve
geniş bir izleme açısına sahip geniş formatlı endüstriyel
dokunmatik ekranla donatılıyor. Arka panel aydınlatması
yüzde 100’e varan oranda karartılabiliyor ve bu da sadece
enerji tüketimini önemli ölçüde düşürmekle kalmayıp servis ömrünü de önemli ölçüde uzatıyor.
Uzun süreli kullanım sunan endüstriyel PC’ler çevrimiçi
olarak yapılandırılabiliyor ve önceden yüklenen, aktive edilen Windows Embedded Standard 7-E veya 7-P işletim sistemiyle, Windows 7 Ultimate Multilanguage ile ve Linux’a
uygun veya VxWork’e göre test edilmiş sertifikasyonla birlikte temin ediliyor. Kullanıma hazır bilgisayar ve yazılım
paketleri, sistemin hızlı bir şekilde devreye alınabilmesini
sağlıyor.
Nanobox PC Simatic IPC227E ve Nanopanel PC Simatic
IPC277E ile Siemens, endüstriyel kullanım için son derece
kompakt, zorlu koşullara dayanıklı yeni cihaz nesli sunmaktadır. IPC227E Box PC, bir PCIe yuvasıyla veya PCIe
yuvasız olarak mevcuttur. Simatic IPC277E, 7 – 19 inç,
geniş formatlı dokunmatik ekranlarla donatılmış bir Panel
PC’dir.
www.siemens.com.tr
ENDÜSTRİ OTOMASYON
SIEMENS
99
Ürünler
Karta Yerleşik Gerçek Zamanlı Ethernet – Sınırsız Genişletme İmkanı
Entegre I/O Modüllü Kompakt X20 Kontrolörler
■ B&R, entegre I/O modülüne sahip yeni seri kompakt
kontrolörler ile X20 sistemini genişletti. Yeni seri işlemciler, tüm X20 işlemciler gibi, ilave I/O modüllerin doğrudan ya da kablo vasıtasıyla uzaktan bağlanmasına olanak
tanıyor. Yeni kompakt kontrolörler farklı özellikleri ve
performans seviyelerini kapsayacak geniş bir yelpaze ile
müşteriye sunuluyor. Bu çeşitliliğe rağmen her sistemde
standart olarak 32 adet dijital ve analog I/O ve x86 işlemci
bulunuyor. Ayrıca entegre POWERLINK, standart Ethernet,
CAN, RS232 ve USB arabirimleri de yeni seri sistemlerde
yer alıyor.
İki performans sınıfında da tam kapsamlı kullanılabilirlik
Kompakt kontrolörler, 200 MHz ve 400 MHz olmak üzere iki farklı CPU performansıyla çalışabiliyor. Modeline
bağlı olarak karta yerleşik (on board), 256 MByte’a kadar
RAM ve 16 kByte kalıcı (nonvolatile) RAM bulunduruyor.
Uygulamalar ve veri depolama için 4 GByte’a kadar dâhili
flash drive da mevcuttur. Tüm CPU’lar Ethernet, USB ve
bir RS232 ara birimi ile donatılmıştır. Her iki performans
sınıfında da entegre POWERLINK ve CAN ara birimleri bulunmaktadır. İlave fieldbus bağlantılarına ihtiyaç duyulduğunda, tüm işlemciler X20 ürün portföyünde yer alan bir
interface modülü ile uygun hale getirilebilir. CPU’lar fan
veya pil gerektirmez ve bu nedenle bakım yapılmasına ihtiyaç yoktur.
Cihazlar üzerinde entegre olarak 30 adet dijital giriş/çıkış ve 2 adet analog giriş bulunur. Yenilikçi ve ultra hızlı
reaksiyon teknolojisine (ultrafast reACTION) sahip bu iki
model ile CPU ürün yelpazesi mükemmel bir şekilde tamamlanmıştır. Bu teknoloji ile birlikte entegre I/O kanalları
bir fonksiyon bloğu kütüphanesi kullanarak 1 μs’ye kadar
tepki süreleri ile kontrol edilebilir. B&R Automation Studio
geliştirme ortamında yer alan standart FBD editörü, IEC
61131 programlama standartlarına uyumludur.
Yeni seri kompakt X20
kontrolörler 32 adet yerleşik dijital/analog I/O bulunduruyor.
www.br-automation.com
B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
Sıcaklık Sensörleri Termorezistanslar ve Termokupllar
■ Termorezistanslar; sıcaklığa bağlı olarak direnç değerinin değişmesi ile elde edilen bir sıcaklık sensörüdür.
Termorezistanslar -200 to +850°C’ye kadar, özellikle endüstride ve laboratuvar uygulamalarında yaygın olarak
kullanılır. Düşük sıcaklıklarda termokupla göre daha doğru
değer verirler.400 ¬°C dereceye kadar standart tip termo-
rezistanslar, 400°C ve 850°C arası ise özel tip termorezistanslar kullanılır.
Termokupllar (ısıl çift), endüstride sıcaklık ölçümlerinde
çok farklı uygulamalarda kullanılmaktadır. Çeşitli tipler ile
-200°C’den +1600°C’ye kadar geniş sıcaklık aralığında ölçüm yapabilirler.
www.emkoelektronik.com.tr
100
ENDÜSTRİ OTOMASYON
emko elektronik
Haberler
KTÜ’de Bitirme Projeleri Vitrine Çıktı!
Sektörle Buluşmayı Bekliyor
■ Karadeniz Teknik Üniversitesi “Düşünden Gerçeğine
Proje Pazarı” ve “10. Bitirme Projeleri Sergisi”, 3-5
Haziran 2015 tarihlerinde Prof. Dr. Osman Turan Kültür
ve Kongre Merkezi’nde yapıldı.
Proje pazarında KTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği
Bölümü öğrencilerinin gerçekleştirdiği 106 proje sergilendi. Bu projelerden 27 tanesi TÜBİTAK 2209/B “Sanayi
Odaklı Bitirme Projeleri Destek Programı” kapsamında
destek almış projeydi. İçlerinde Trabzon Ticaret ve
Sanayi Odası’nın “Tut Elimden” proje destek programınca desteklenenler de vardı.
102
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
Proje sergisi 3 Haziran 2015 Çarşamba günü saat
14:00’da başladı ve 5 Haziran 2015 Cuma günü saat
15:00’da yapılan kapanış töreni ile sona erdi. Kapanış
töreninde projesi sergilenen öğrencilere katılım belgeleri
verildi. Ayrıca ilk üç dereceye giren projelere de birer
ödül ve sertifika verildi.
ENOSAD, KTÜ Bitirme Projelerini Başarılı Buldu
ENOSAD, önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da KTÜ
Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nün gerçekleştirdiği bu proje sergisine destek vermeyi sürdürdü.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
103
Haberler
ENOSAD Yönetim Kurulu ve Bilim Danışma Kurulu
üyelerinden Sedat Sami Ömeroğlu (E3 TAM), Remzi
Sali (Servo Kontrol), Prof. Dr. Galip Cansever (YTÜ.
Kontrol ve Otomasyon Mühendislik Bölümü Başkanı)
ve Prof. Dr. Murat Doğruel (Marmara Üniversitesi
Mühendislik Dekanı), Turan Türkmen (Endüstri
Otomasyon Dergisi) proje pazarına jüri olarak katıldılar ve ilk üçe giren projeleri belirlemek için çaba
harcadılar. ENOSAD yönetim kurulu ve bilim kurulu
üyelerine verilen plaketler ile teşekkür konuşmaları
yapıldı.
104
Üç gün süresince ziyaretçilere açık olan sergiyi çok
sayıda kişi ziyaret etti. Projeleri görmek üzere gelen
ziyaretçilere ayrıca her gün farklı konularda seminerler
de verildi. Bu kapsamda Türk Telekom’dan Murat Naz,
gelişen haberleşme teknolojileri üzerine bir seminer
verdi. TÜBİTAK tarafından verilen proje desteklerinin
tanıtıldığı, tekno girişim desteklerinin anlatıldığı seminerler de bunlardan bazılarıydı.
ENOSAD Başkan yardımcısı Sedat Sami Ömeroğlu’nun
verdiği seminer de öğrenciler ve katılımcılar tarafın-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
dan ilgiyle izlendi. Sayın Ömeroğlu konuşmasında, “Üç
yıldır davetliniz olarak geliyorum. Yapılan projelerinizi
çok değerli buluyorum. Her yıl başarılarınızın artarak
devam ettiğini görüyorum. Bu heyecanınızı uzun süre
devam ettirebilirseniz, başarı şansınız çok daha yüksek
olur. Bitirme projeleriniz sizlerin mühendis olmanızda
attığınız önemli adımlardır,” dedi ve mühendislik eğitiminin önemli noktalarına değinip günümüz mühendislerinden beklentilerin neler olduğundan bahsetti.
Teknolojideki değişimi ve hızlı gelişmeyi Endüstri
Devrimleri ile anlatıp Endüstri 4.0 ile ilgili gelişmeleri
aktardı. Endüstri tarihinden ilgi çekecek konulara değinen Sedat Ömeroğlu, katılımcılardan büyük alkış aldı.
Karadeniz Teknik Üniversitesi “Düşünden Gerçeğine
Proje Pazarı” ve “10. Bitirme Projeleri Sergisi” kapsamında birbirinden değerli çok sayıda proje sergilendi
ve sunuldu. Bu projelerin arasında yenilikçi yönü olan
ve ticari ürüne dönüştürülebilme kapasitesine sahip
çok sayıda proje de vardı. Bu projelerin hayata geçirilmesi, ticari ürünlere dönüştürülmesi, profesyonel
üretim teknikleriyle daha iyi koşullar altında üretilmesi
için girişimci sanayicilerin desteği ve ilgisi gerekmektedir. ENOSAD da, bu konuda desteklerini esirgemeyerek projelerin tanıtımına katkı sağlamak amacıyla web
sitesinde yapılan projelerin raporlarının iletilmesi ile
tanıtımını üstleneceğini belirtti.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
105
Haberler
ANEL GRUP’UN YENİ MEKANİK TASARIM KOORDİNATÖRÜ
NEJAT BABÜR OLDU
■ Anel Grup’un, Mekanik Tasarım Koordinatörlüğüne,
uzun yıllar yurtdışında çeşitli projelerde yer alan
Yüksek Mühendis Nejat Babür atandı. Nejat Babür
yeni görevinde Anel Grup’un gelecek projelerine
önemli katkılar sağlayacak.
İmza attığı projelerde fark yaratan, hizmet anlayışıyla elektrik ve mekanik sektörünün önde gelen markalarından Anel
Grup, Mekanik Tasarım Koordinatorü görevine mekanik
tasarım endüstrisinde yıllarca görev yapmış, tecrübeli isim
Yüksek Makine Mühendisi Nejat Babür’ü getirdi. Nejat
Babür, bu göreviyle birlikte, Anel Grup enerji ve taahhüt
alanındaki projelerinin mekanik tasarımının sorumluluğunu
üstlenecek.
İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun olan Babür, Ortadoğu Üniversitesi’nde
yüksek lisans ve Arizona Üniversitesi’nde doktorasını yaptı.
Doktora yaptığı dönem süresince Enerji Mühendisliği bölümünden ikinci yüksek lisans derecesini aldı. Uzun yıllar
yurt dışında, IPS, CH2M Hill ve Jacobs Engineering gibi
şirketlerde üst düzey yöneticilik yapan ve çeşitli projelerde
yer alan Babür, son olarak ABD’de faaliyet gösteren STV
şirketinde Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. 27
yıl aradan sonra ülkesine dönen ve Anel Grup bünyesine
katılan Nejat Babür, tecrübeleri ve bilgileriyle yeni projelere
hayat verecek.
Yeni logo: Otomasyonda “Hepsi Bir Arada”
■ Pilz, yeni logosunu Hannover
Messe’de (Almanya) tanıttı.
Otomasyon firması Pilz, marka
kimliğini yeniliyor. Pilz yeni
logosuyla konumunu emniyet ve
otomasyon için tam çözümlerin
tedarikçisi olarak görsel açıdan
vurgulamayı amaçlamaktadır.
Temel emniyet yetkinliğiyle
tam otomasyon çözümleri
“Pilz, güçlü bir endüstri markasıdır. Yeniliği, müşteri odaklılığını ve tam otomasyon çözümlerini temsil etmektedir. Emniyet elçileri olarak başarılıyız
ancak Pilz’in kökeni otomasyon teknolojisine dayanmaktadır! Yeni logo şunu görselleştirmek üzere tasarlanmıştır:
Temel emniyet yetkinliğiyle tam otomasyon çözümleri
sunuyoruz” diyor Pilz GmbH & Co. KG Yönetim Kurulu
Başkanı Renate Pilz.
106
Kontrol teknolojisinin öncüleri
Yeni logo, 26 yıl sonra mevcut mührün yerini alıyor. 60’lardan ve 70’lerden büyük harfler gibi bazı geleneksel tasarım
öğeleri kullanılmaktadır.
Bu, Almanya’da Pilz’in ilk serbest programlanabilir kontrol sistemi olan PC4K’yi piyasa sürmüştür. Bunu 70’lerin
sonunda Almanya2nın ilk programlanabilir lojik kontrolörü olan (PLC)PITRONIK P8 izlemiştir. Pilz daha sonra
1987 yılında emniyet röleleri PNOZ (pozitif güdümlü Pilz
E-STOP’un Almanca eş anlamlısı) ile Pilz’de emniyet otomasyonu teknolojisinin habercisi olmuştur.
Emniyet ve otomasyon işlevlerinin birleştirilmesi
Günümüzde emniyet ve otomasyon işlevleri Pilz’de tek
çözüm halinde birleşmektedir: “Hepsi Bir Arada” PSS 4000
otomasyon sistemi buna örnektir. Endüstri 4.0 için gereksinimleri karşılayan, merkezleştirilmiş görünüme sahip
merkezsizleştirilmiş kontrol sistemi.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
FİRMALAR KULUÇKADAN ÇIKTI
BİLKENT CYBRPARK BU YIL 2. SİNİ DÜZENLEDİĞİ TÖRENLE
KULUÇKA FİRMALARINI MEZUN ETTİ
■ Her yıl 60 kuluçka firmasına destek veren ve
bugüne kadar 200’ün üzerinde kuluçka firmasına ev
sahipliği yapmış Bilkent Cyberpark, Kuluçka Merkezi
Mezunlarına madalya ve sertifikaları takdim etti.
Ayrıca tüm mezunlara IBM Bulut Sistemi’nden ücretsiz
yararlanma imkânı sunuldu.
5 Haziran Cuma akşamı gerçekleştirilen ve Genel Müdür
Canan Çakmakcı’nın açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik, Cyberpark’ta doğan bir başarı hikâyesinin kahramanı
SeoZeo ile devam etti. 2012’de kurulan SeoZeo’nun kurucu
ortaklarından Burak Pehlivan’ın konuşmasında bugünlere nasıl geldiklerini, hangi süreçlerden geçtiklerini ve
Cyberprak’ın kendilerini olan katkılarından bahsederek dinleyicilere girişimcilik alanında birinci ağızdan oldukça faydalı bilgiler sundu.
‘Türkiye’yi uyandıran adam’ Özgür Aksuna’nın katılımıyla
renklenen Tören’de katılımcılar ile ikna, iletişim, etkili
konuşma ve markalaşma üzerine bir söyleşi gerçekleştirildi.
Hem özel hem de iş hayatına yönelik çıkarımlar yapılabilecek sunum yapan Özgür Aksuna, arada dinleyicilerle yaptığı
doğaçlama showlarla ilgiyi ve etkiyi bir an olsun düşürmedi.
Büyük çoğunluğu girişimciler ve kuluçka mezunlarından
oluşan etkinlik, kuluçka merkezinde şirketlerinin kuruluşunu takip eden ve hayatta kalma zorlukları nedeniyle literatürde “ölüm vadisi” olarak nitelendirilen dönemi başarıyla
tamamlayarak, olgun firma statüsüne geçen tüm mezunlara
madalya ve sertifika takdimiyle devam etti.
Kuluçka firmaları arasından 2014 ve 2015 yıllarında yerli ve
yabancı yarışmalarda derece alan girişimciler ise kendileri
için özel olarak tasarlanan Bilkent Cyberpark Kuluçka Gurur
Tablosu’nda brövelerini asarak başarılarını ölümsüz hale
getirdiler.
Cyberpark Firmalarından KV331’in proje ürünü Audio
SynthMaster ve “Gerçek Dorman” Performansı eşliğindeki
müzik eşliğinde devam eden törende, katılımcılar diğer
konuklarla tanışma ve sohbet etme imkânı buldu.
Gecenin finalinde oldukça verimli bir etkinliğe ev sahipliği
yapan Bilkent Cyberpark bir sonraki mezuniyet töreni için
gün saymaya başladı.
Kuluçka Firmaları 0-2 yaşları arasında olan Ar-Ge fikirlerini
hayata geçirme aşamasında, başlangıç sermayesi, networklere erişim, yatırımcılarla bir araya gelme, mentorluk,
medya ve iletişim konularında desteğe ihtiyacı olan start-up
firmalarıdır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
107
Haberler
Dünyanın En Büyük Abkant Presine
Bosch Rexroth’dan Hidrolik Sistem
■ Tahrik ve kontrol teknolojileri alanında dünyanın önde
gelen şirketi Bosch Rexroth Türkiye, hassas, güvenilir ve
enerji verimliliği sağlayan hidrolik sistemleriyle APHS 6800
x 6000 abkant presinin üretilmesine destek oldu. Normal
tipte presler 120 ile 1500 ton arasında üretilirken bu abkant
press 6000 tonluk baskı kuvvetine sahip. Metal sac işleme
makineleri konusunda Türkiye’nin önde gelen uzman imalatçı kuruluşu Baykal Makine tarafından üretilen bu abkant
pres, uyguladığı baskı kuvveti ve 8,5 metrelik yüksekliğiyle
alanında dünya üzerindeki en büyük pres olma özelliğini
taşıyor.
Devasa pres makinesi tüm zorlayıcı mühendislik çalışmaları düşünülerek tasarlandı. Bu çalışmalar sırasında Bosch
Rexroth da hidrolik konusundaki uzmanlığı ve her boyuttaki
sistem için özel olarak tasarlanmış verimliliği artıran ürünleri ile sürece katkı sağladı.
Bosch Rexroth; global tecrübe, kaliteli servis ve hızlı destek
Alman TÜV sertifikalı ISO 9001 kalite belgesine sahip olan
Baykal Makine, Türk TSE belgeli ve Avrupa Birliği CE etiketli
üretim yapıyor. Firma, bu standartları devam ettirebilmek
için kalite ve global tecrübesinin yanı sıra kurulumdan
sonra verdiği hızlı temin edilebilir yedek parça ve servis
hizmeti nedeniyle Bosch Rexroth’u tercih etti. Proje kapsamında dünyanın en büyük presi, oransal kontrollü değişken pistonlu pompalar içeren Rexroth hidrolik sistemlerle
donatıldı. Rexroth hidrolik merkez manifoldu ve iki adet 250
108
cm3/r değişken pompadan oluşan özel tasarımla sistemin
verimliliği artırıldı. Bosch Rexroth ürünlerinin kullanıldığı
makine; 50 mm/s yaklaşma hızı, 6 mm/s presleme hızı ve
60 mm/s dönüş hızına ulaşabiliyor.
Bayazıt : “Özel çözümler sağlayan Rexroth ürünlerini
kullanmaya devam edeceğiz”
Dünyanın en büyük abkant presini üretirken Bosch
Rexroth’un çözüm ortaklığından memnuniyetini dile getiren Baykal Makine Direktörü Murat Bayazıt, ”6000 tonluk
Abkant Pres Makinesi üretirken hedefimiz öncelikle, Türk
mühendisliğinin geldiği noktayı göstermekti. Dünya üzerinde böylesine devasa bir projeyi ilk kez biz hayata geçireceğimiz için çok heyecanlıydık. Çok çalıştık ve bugün bu
önemli projeyi Rexroth teknoloji ve uzmanlarıyla birlikte
sorunsuz ve başarılı bir şekilde teslim etmenin mutluluğunu
yaşıyoruz. Özel projeler için özel çözümler sağlayan Rexroth
ürünlerini kullanmaya devam edeceğiz” dedi.
Kısa Bilgiler:
• Standart yüksekliği 8,5 metre olan pres, çene kısmıyla
birlikte 9 metre yüksekliğe çıkıyor.
• Normal yükseklikteki bir fabrikada böyle bir makinenin
üretimi yapılamayacağı için özel bir üretim alanı yaratılarak
6000 ton için kiralanan boş bir araziye fabrika inşa edildi
• Makine 50 mm/s yaklaşma hızı, 6 mm/s presleme hızı ve
60 mm/s dönüş hızına ulaşabiliyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
Beckhoff Otomasyon 15-17 Haziran Tarihleri Arasında
“AutomatIon Update” Konferans Serisini Ankara,
İzmir Ve İstanbul’da Gerçekleştirdi
■ Beckhoff, 1986 yılından beri PC tabanlı otomasyon
sistemleri geliştirmektedir. Endüstriyel tesislerde, fabrikalarda, makinelerde, bina otomasyonu sistemlerinde kontrol
amaçlı PC kullanımında 25 yıllık bir tecrübeye sahiptir.
Sunulan çözümlerde “Açık Otomasyon” konseptini benimseyen bir yapı sunmaktadır. Donanım olarak endüstriyel
bir PC’nin kullanıldığı platformda gerçek zamanlı PLC,
NC ve CNC uygulamaları gerçekleştirmekte ve bu özellik
sayesinde klasik otomasyon sistemlerinden ayrışan bir
konuma erişmektedir. Kontrolör olarak bir PC’nin kullanılması kontrol edilecek sistemlere esneklik kazandırmaktadır.
PC’nin yapısı gereği sahip olduğu görüntüleme işlevi, veri
depolama alanları, Ethernet, USB, Modem gibi donanımlara
ilave olarak internet, üçüncü parti yazılımlar, IT dünyası gibi
geniş bir alan ile de etkileşim içerisinde olma kabiliyeti elde
etmektedir. Hemen her türlü endüstriyel haberleşme protokolü ile master veya slave ilişkisi içerisinde bütünleşebilen
çözümleri sayesinde mevcut kurulu sistemler ile tümleşimi
veya farklı diller konuşan sistemler arasında bir köprü vazifesi kurabilmesi son derece kolay olmaktadır.
1980 yılında Almanya’nın Verl kentinde kurulan Beckhoff
Automation, dünya çapında 2800’den fazla çalışanı ile 74
ülkede faaliyet göstermektedir. Kendi ofis ve distribütörleri ile küresel olarak geniş bir satış ve teknik destek ağına
sahiptir.
Beckhoff Automation Türkiye şubesi 2008 yılında İstanbul
merkezli olarak Cem Ayday tarafından kuruldu. Sırası ile
İzmir, Bursa ve Ankara’da ofislerini açan firma müşterileri
ile daha yakından temas kurabilme imkânı elde etti. Ayrıca,
sistem entegratör ağı sayesinde tüm Türkiye genelinde
Beckhoff ürünlerini kullanarak otomasyon projelerinin ger-
çekleştirilmesi imkanına sahip oldu.
Beckhoff Otomasyon, Almanya merkezinde geliştirilen otomasyon teknolojisine yönelik yeniliklerin sunumlar eşliğinde anlatıldığı “Automation UpDate” konferans serisinin
Türkiye etabını 15-17 Haziran tarihlerinde gerçekleştirdi.
Konferanslar, endüstriyel otomasyon sektöründe faaliyet
gösteren sistem entegratörleri, proje firmaları, Arge ekipleri
ve Üniversite’lerin akademik personellerinin geniş katılımı
ile Ankara Bilkent Otel, İzmir Kaya Termal Otel ve İstanbul
Radisson Blu Otel’inde gerçekleşti.
Ürün müdürlerinin yaptıkları sunumlarda; EtherCAT
tabanlı modüler EJ serisi bus terminalleri, çok çekirdekli
kontrolörler ve endüstriyel server, ölçeklenebilir kontrol
sistemlerine yönelik yüksek performanslı otomasyon yazılımı TwinCAT 3, makine imalat endüstrisine farklı bir bakış
kazandıran XTS (eXtended Transport System), Beckhoff
Endüstriyel PC’lerdeki son yenilikler, yeni nesil işletim sistemi Windows 10’a geçiş stratejisi, kompakt ve modüler
AX8000 serisi servo sürücüler, tek kablo motor teknolojisi
ve analog sinyal işlemeye yönelik pratik uygulamalar başlıca konular arasında yer aldı.
Katılımcıların yoğun ilgisi ile gerçekleştirilen konferanslar serisi sonrasında Beckhoff Automation Almanya
genel merkezinde Bölge Müdürü olarak görev yapan ve
bir çok Avrupa ülkesi ile beraber Türkiye organizasyonundan da sorumlu olan Kenan Aktaş “Beckhoff hem
küresel hem de Türkiye özelinde büyük başarılar elde
ediyor. Türkiye’de bu tür organizasyonlar ile endüstri
profesyonelleri ile bir arada olmaktan büyük mutululuk
duyuyoruz.” dedi.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
109
Haberler
ENDÜSTRİYEL OTOMASYON SANAYİCİLERİ DERNEĞİ-ENOSAD,
6. DÖNEM YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI’NA
DR. HÜSEYİN HALICI’YI SEÇTİ!
■ Ocak 2005 itibarıyla faaliyetlerine başlayan ve bugün
90’ın üzerinde ulusal ve uluslararası menşeli üye firmaları ile birlikte endüstriyel otomasyon sektörünün ülke
içerisindeki ilk ve tek temsilcisi konumunda bulunan
Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği ENOSAD,
21 Mayıs 2015 tarihinde The Green Park Pendik Hotel
’de gerçekleşen Olağan Kongre’nin hemen ardından, 6.
Dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı’na, Yüksek Mühendis
Dr. Hüseyin Halıcı’yı seçti.
2009 yılından beri yönetimde yer alan, ENOSAD üyesi
Halıcı Eletronik’in kurucu başkanı ve halen Genel Müdürü
olan Dr. Hüseyin Halıcı, başkalık seçimi öncesindeki
kongrede, “Hepimiz mühendislik kökenli kişileriz. Ben
bugün sabah itibariyle Hindistan’dan geldim. Bir iki not
110
aldım; onları paylaşmak istiyorum. Bizim Türkiye’miz
şu anda iyi bir noktada ve daha iyi bir noktaya gidiyoruz. Genel olarak baktığımızda, gerçekten bu iyi noktada olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Bilmediğimiz
nokta var. Bu amaçla biz bu sürece bireysel olarak
baktığımızda ayak uyduruyoruz; ancak birleşemiyoruz
çok fazla. Şimdi bizim avantajımız ne? Bir taraftan
Avrupa’nın Çin’i, Türkiye; öbür taraftan gerçekten
mühendislik yaklaşımlarınız belki de şu anda yazılımda çok iyi bir noktada olan Hindistan’dan bile önde
olduğunuzu gösteriyor. Demek ki bizim şirketlerin
kazanması için gerekli olan platformları oluşturmamız
lazım. Şimdi baktığınızda inşaat firmalarımız dünyada
3. ya da 4., bazen 5. oluyor. Bunların bütün mekanik,
elektromekanik kısımları başka firmalar tarafından
yapılıyor. Biz bunlara ihtiyaç duydukları her şeyi
yapabiliriz. Eğer onlarda böyle bir talep yoksak belki
bizim orada olmamızdan geliyor. Biz bu dönemde buna
önem vereceğiz. Net söyleyeyim sizlerin kazanması
lazım, hepimizin kazanması lazım. Biz kazandığımızda
ortaklarımız ürün satışlarını Türkiye’den yapacaklar.
Onlar da kazanacak. Sonuçta herkesin kazandığı bir
ortam olacak,” diyerek Türkiye Otomasyon Sektörü’ne
ilişkin görüşlerini ifade etti.
Divan Başkanlığı’nı Osman Kurdeş (GSD) ve
Divan üyeliklerini de Serdar Öztürk (ABB) ve
Mustafa Naymanlar’ın (Kontrol Sistemleri)yaptığı
kongre sonrasında seçilen yönetim kurulu, yaptığı ilk toplantıda ENOSAD’ın 6. Dönem Yönetim
Kurulu Başkanlığı’na Dr. Hüseyin Halıcı’yı seçti.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
ESKİLERDEN YENİLERE…
Dr. Hüseyin Halıcı’ya başkanlık görevini devreden ama
yeni yönetimde başkan yardımcısı olarak yer alan Sedat
Sami Ömeroğlu da kongrede yaptığı konuşmasında
“2013-2014 döneminde yaptıklarımızı, planladıklarımızı
sizinle paylaşma imkânı ile söz almış bulunmaktayım.
Biliyorsunuz geçen dönem başarılı bir kongre gerçekleştirdik. Buradan tekrar katkı sunan her kese çok teşekkür
ediyorum. 6. Dönem Yönetim Kurulu’muz bugüne kadar
görevini başarılı olma arzusuyla yerine getirdi, ne kadar
başarılı olduğu sizlerin takdiri. Bugün itibariyle üye
sayımız 95. Protokol ile 10 seçkin üniversitemizi de
derneğimize üye yaptık; bu çok başarılı organizasyon
oldu. Gördüğünüz gibi Boğaziçi, Bilkent, İstanbul Teknik,
Doğuş, Karadeniz Teknik, Dokuz Eylül, Sabancı, Kocaeli,
Marmara, Yıldız, ODTÜ gibi ülkemizin seçkin üniversiteler ile bir araya gelerek akademik kurulu oluşturulduk. Ve
Bilim Kurulu olarak yapılan toplantılar ile de çalışmalar
başlatılmıştır. Bu buluşmanın ülkemiz için çok değerli bir
buluşma olduğunu düşünüyorum,”diyerek, ENOSAD’ın
yaptığı çalışmalardan söz etti.
Kurdaş da, dilek ve temenniler bölümünde kendisinin
bir temennisi olduğunu belirterek, “Sanayi Bakanlığı’nın
filmini izlediğimde aslında hızlı treni yaptık, deniz altından yürüdük, köprü yaptık diyor ama –tabii bunlar da
büyük bir beceridir, sakın yanlış anlamayın- biz bunların
projelerini yaptık. Aslında köprüyü Koreliler yapıyor,
Marmaray’ı Japonlar yaptı; bizi uydu gönderdi gösteriyor, ama o uyduyu biz yapmadık, Türkiye projesini
Yine kongre çerçevesinde söz alan Divan Başkanı Osman
ENDÜSTRİ OTOMASYON
111
Haberler
yaptı. Türkiye’nin böyle hedefler koyması –yani projeler
değil asıllarını yapması- lazım. Türkiye 3. Köprü’yü kendi
yapamaz mı, emin olun yapar. Bu teknoloji bizde var.
Bizim şirketimiz otomasyonun dışında başka işler de
yapıyor; mekanik bir takım projeler, enerji santralleri vb.
Yurt dışına iş yapıyoruz ve görüyoruz ki Türkiye onlardan
çok ileri. Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan -ki bunlar
eski Sovyet Rusya’nın o zamanki alt ülkeleri diyelimSovyet Rusya’dan teknolojiler, kültürler almış; ama Türkiye
onlardan çok ileri mühendislik olarak. Fakat bir şekilde
Sanayi Bakanlığı’mızın, yöneticilerimizin duruşunda böyle
bir şey olması lazım. Türkiye o uyduyu, hızlı treni yapabilir.
Marmaray’ı Japonlar yapmış, Marmara’yı biz geçtik diyoruz.
Marmaray’ı biz yaparsak bu önemli bir şeydir. Buradaki
mühendislik grubu, inşaat grupları, mekanik grupları, diğer
demiryolu teknolojileri vs. işi yapmıyor; sonra “Marmaray’ı
Türk Mühendisliği yaptı” deniliyor. Bunu yapabilmevizyonu
olmalı Türkiye’ de. 3. Köprü’yü Türk firması aldı, %100’ünü
Koreliler’etaşere etti. Oysa Türk mühendisi, 3. Köprü’yü
gayet başarılı yapar, emin olun. Türkiye’ de bu teknoloji var.
Aslında bütün bu konuştuklarımızın teknolojileri Türkiye’
de var, emin olun. Bu bir bakış açısı. Sanayi Bakanlığı ile
görüşmelerde bunu da söyleyin: Aslında biz yaparız bunu,
Marmaray 2’yi, hızlı treni biz yaparız. Sırf biz değil, ABB,
SIEMENS, SCHNEIDER gibi dünyanın teknoloji firmaları da
artık Türkiye’nin DNA’ sının içinde var; bu firmalar da artık
bizim mühendisliğimizin bir parçası. Bu firmalar doğru bir
finansla, proje yönetimleriyle başarılı bir şekilde yapıyorlar.
Sonuçta biz kendimiz de Türk mühendisliği olarak bunları
yapabiliriz. Sanayi Bakanlığı’nın filminin bizi duygulandırması için bunları bizim yapmış olmamız lazım. Biz yapmış
112
olsaydık o zaman oturup ağlardık sevinç ve gururla hep
birlikte,” diyerek görüşlerini açıkladı.
ENOSAD’IN 2015-2017 yılları arasında görev yapacak
olan yeni yönetimi de şöyle oluştu:
2015 - 2017 VI. Dönem
YÖNETİM KURULU ÜYELERİ
Dr. Hüseyin HALICI
Başkan
(HALICI ELEKTRONİK LTD. ŞTİ.)
Sedat Sami ÖMEROĞLU
Başkan Yrd.
(E3TAM A.Ş.)
Hasan Basri KAYAKIRAN
Başkan Yrd.
(EMF MOTOR A.Ş.)
Tunç ATILSekreter Üye
(HKTM A.Ş.)
Valentin DENİSENKO
Sayman Üye (EMİKON LTD. ŞTİ.)
Hasan TERZİOĞLUÜye
(ENTEK TEKNİK A.Ş.)
Tuncay SOYDAŞÜye
(FESTO A.Ş.)
Remzi SALİÜye
(SERVO KONTROL LTD. ŞTİ.)
Yaşar ACARÜye
(AES-ACAR LTD. ŞTİ.)
Yiğit KÜNTANÜye
(MITSUBISHI ELEKTRİK TURKEY A.Ş.)
Mehmet ÖZALPÜye
(SCHNEIDER ELEKTRİK A.Ş.)
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
5G TEKNOLOJİSİNDE TÜRK BİLİM İNSANLARININ BAŞARISI
TOLGA DİNÇ VE SAMET ZİHİR, 5G VE ÖTESİNDEKİ KABLOSUZ İLETİŞİM
TEKNOLOJİLERİ ALANINDA ÇIĞIR AÇACAK ÇİPLERİ GELİŞTİRDİLER
LTE nin bir sonraki adımı olan 5G teknolojisinin çalışma
frekansı olacağı tahmin edilen 60GHz’de çalışmaktadır.
Bu yüksek frekans 5G standardı ile HD kalitesindeki
videoları bir saniye içinde cep telefonumuza indirebileceğiz. Ayrıca bu teknoloji ile günümüzde kullanılan
çok yüksek maliyete sahip sistemler çok daha ucuz ve
yüksek performanslı sistemler ile değiştirilebilecek.
■ Tolga Dinç ve Samet Zihir, 5G ve ötesindeki kablosuz iletişim teknolojileri alanında fonksiyonellik
ve güç özellikleri ile ulaşılabilecek en yüksek performansa sahip devreleri geliştirdiler.
Tolga Dinç ve Samet Zihir’in geliştirdiği bu devreler,
günümüzdeki en yüksek mobil iletişim standardı 4G/
114
Sabancı Üniversitesi Elekronik Mühendisliği mezunu araştırmacılar üzerinde çalıştıkları projeleri ile
Amerika’da bu alandaki dünyanın en prestijli bilimsel
konferansları olan ve Mikrodalga ve Radyo Frekansı
(RF) ve milimetrik dalga entegre devreler alanındaki gelişmelerin duyurulduğu (IEEE International
Microwave Symposium (IMS) /IEEE Radio Frequency
Integrated Circuits (RFIC)) Radyo Frekansı Entegre
Devreler Sempozyum’larında üstün başarı ödüllerini de
kazandılar.
5G teknolojisinde çığır açan çalışma
Benzer frekans ve alanda birçok araştırma yapılmakta
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
ve her grup veya kuruluş elde ettiği en yüksek değerleri
duyurmaktadır. Samet Zihir bu alanda ulaşılabilecek en
fonksiyonellikte/yoğunlukta ve en yüksek güce sahip
devreyi tasarladı. Bu çalışma ile silikon teknolojisiyle
tasarlanabilecek sistem büyüklüğünün ve kompleksitesinin ulaşabileceği boyutlar tüm dünyaya gösterilmiş
oldu.
Tolga Dinç ise dünyanın aynı frekansta aynı anda veri
alıp gönderebilen ilk çipini tasarladı. Kablosuz iletişim
ders kitapları aynı anda aynı frekansta veri göndermenin imkansız olduğunu yazar. Son bir kaç yıldaki araştırmalar her ne kadar bunun mümkün olduğunu gösterse de şu ana kadar bunu başarabilen bir çip 3G/4G/LTE
frekanslarında bile tasarlanamamıştı.
Şu anda Columbia University’de doktorasına devam
eden Tolga Dinç ve University of California-San
Diego’da doktorasına devam eden Samet Zihir,
lisans ve yüksek lisans eğitimlerinde Sabancı
Üniversitesi’nden Prof. Yaşar Gürbüz’ün kurucusu
olduğu Mikroelektronik Grubu’nda da araştırma çalışmalarını yürütmüşlerdir.
Tolga Dinç (Sabancı Üniversitesi Elekronik Mühendisliği
2010 lisans ve 2012 yüksek lisans mezunu) ve Samet
Zihir (Sabancı Üniversitesi Elekronik Mühendisliği 2009
lisans ve 2011 yüksek lisans mezunu) konuyla ilgili
yorumlarını ilettiler.
Genç Araştırmacılar Tolga Dinç ve Samet Zihir
anlatıyor:
Sabancı Üniversitesi Elekronik Mühendisliği mezunu
Tolga Dinç: “2020 yılına kadar 5G teknolojisinde kablosuz teknoloji kapasitesi ihtiyacı 1000 katına çıkacak.”
Son yıllardaki verilere göre özellikle multimedia
uygumalarının akıllı telefonlarda ve tabletlerde yaygın kullanımı dolayısıyla kablosuz veri trafiği ve
kapasiteye olan ihtiyaç her yıl 2 katına çıkmakta. Bu
2010 yılından 2020 yılına kadar, yani 4G teknolojisinden gelecek olan 5G teknolojisine kadar, kablosuz
teknoloji kapasitesine olan ihtiyacın 1000 katına
çıkması demek. Ayrıca daha hızlı erişime olan istek
2020’de de bitmeyecek ve her geçen yıl katlanarak
devam edecek. Telekomünikasyon sektörü için bu
çözülmesi gereken çok büyük bir sorun ki bunlar
“grand challenge” ya da “1000 X challenge” diye
isimlendiriliyor. Kapasiteyi arttırmak için hali hazırda
kullanılan teknikler doygunluk noktasına ulaştığı için
wireless iletişim sektöründe devrim olarak niteleyebileceğimiz yeni yöntemlerin geliştirilrmesi gerekiyor. Wireless iletişim sektöründeki bu büyük soruna
çözüm olabilecek, alışılmışın dışında teknikler ve
sistemler geliştirmek için çalışıyoruz.
Sabancı Üniversitesi Elekronik Mühendisliği
mezunu Samet Zihir: “Projemiz 3-4 yıl içerisinde
milyonlarca insanın cebinde ve evinde kullanacağı
teknolojilere katkı sağlayacak.”
İnsanoğlunun daha hızlı iletişime olan isteği hiç bitmiyor ve bitmeyecek. Projemizin asıl hedef bir sonraki
jenerasyon cep telefonu ve baz istasyonları için kullanılması olacak. 3-4 yıl içerisinde projemizin milyonlarca
insanın cebinde ve evinde kullanacağı teknolojiye bir
katkısı olmasını bekliyoruz. Ayrıca devreleri tasarlarken
geliştirdiğimiz tekniklerin otomotiv ve savunma sektörüne de katkısı olacağını söyleyebiliriz.
Ödüllerden sonra çok güzel geri dönüşler aldık. Bir
çok mobil iletişim şirketi bizimle işbirliği fırsatları için
iletişime geçti.
Tolga Dinç ve Samet Zihir’in başarısını birlikte
çalıştıkları hocaları nasıl değerlendirdi?
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Yaşar Gürbüz:
“Samet ve Tolga’yı göstermiş oldukları bu üstün başarıdan dolayı gönülden tebrik ediyorum. Kendilerinin bu
tür başarılarının sürekli olacağından da eminim. Her
iki öğrencimizin de ortak yönü, idealist olmaları ve bu
yönde çok çalışmaları. Yapmış oldukları doğru tercihler
de buna eklenince, bu tür başarılar tesadüf olmuyor.
Tolga ve Samet, Elektronik Mühendisliği ve özelinde de
Mikroelektronik alanında, gerek eğitim ve gerekse araştırma olarak, kuruluşumuzdan bugüne, 16 yıllık sürede
yapmış olduğumuz doğru çalışmaların bizlere gurur
veren en son yansımalarıdır. Hem Samet ve Tolga’ya
hem de, bu süreçde, başta doktora tez hocaları Prof.
Rebeiz ve Prof. Krishnaswamy olmak üzere, emeği
geçen herkese teşekkür ediyorum.” dedi.
Tolga Dinç’in birlikte çalıştığı Columbia University
Elektrik Mühendisliği öğretim üyesi Harish
Krishnaswamy, Tolga’nın başarısından dolayı üniversitesi adına öğrencisi ile çok gurur duyduğunu belirtirken, Tolga’nın şimdiki çalışmalarının temeli olan lisans
ve yüksek lisans öğrenimindeki güçlü altyapıyı sağlayan
Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerine de tebriklerini
sundu.
Samet Zihir’in California-San Diego’da birlikte çalıştığı
hocası Gabriel M. Rebeiz ise Sabancı Üniversitesi’nin
dünya çapındaki başarılarını duymanın pek de şaşırtıcı
olmadığını, nitekim başarılı mezunlarımız Tolga Dinç ve
kendisinin şu anda öğrencisi olan Samet Zihir’in çalışmalarının bu alandaki yüzlerce çalışma içerisinden sıyrılarak ödüller kazandığı haberini Sabancı Üniversitesi
Rektörü Nihat Berker ile paylaştı. Rebeiz mesajında; Sabancı Üniversitesi mezunları ile gurur duymalı,
inanıyorum ki ikisin de başarılarında hocaları Yaşar
Gürbüz’ün önemli katkıları var, dedi.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
115
Haberler
Emerson Network Power Verimliliği ve Görünürlüğü
Artırmak için Veri Merkezi Altyapı Yönetiminin
Entegrasyonunu Kolaylaştırıyor
■ Emerson Network Power, gözde veri merkezi altyapı yönetimi (DCIM) çözümü Trellis™
Platformu için yaptığı stratejik iyileştirmeleri
duyurdu. Platformun en son sürümü RESTful
uygulama programlama arabirimleri sunuyor.
Sürüm yeni RESTful API’leri (temsili durum aktarım uygulaması programlama arabirimleri), değişiklik planlama özellikleri için geliştirmeler ve
sekiz yeni temel paket raporu içeriyor. Bu güncellemelerle, Trellis™ platformu müşterileri
hem BT hem de tesis kaynaklarında operasyonları
için tam entegre bir görünüm elde ediyor daha iyi
kapasite yönetimi kararları alabiliyor ve zaman
ile maliyetten tasarruf edebiliyor.
Emerson (NYSE:EMR) şirketinin bir işletmesi ve
iletişim ağlarının güvenilirliğinin, dağıtım hızının ve
çalışma verimliliğinin artırılmasında dünyanın önde
gelen kritik altyapı sağlayıcısı olan Emerson Network
Power, veri merkezi altyapı yönetimi (DCIM) çözümü
Trellis™ platformu için yeni stratejik iyileştirmelerini
duyurdu. Sürüm yeni RESTful API’leri (temsili durum
aktarım uygulaması programlama arabirimleri), değişiklik planlama özellikleri için geliştirmeleri ve sekiz
yeni temel paket raporunu içeriyor. Bu güncellemelerle birlikte Trellis platformu müşterilerinin hem BT hem
de tesis kaynaklarında operasyonları için tam entegre
bir görünüm elde etmesini sağlarken, daha iyi kapasite
yönetimi kararları almalarına olanak sağlıyor. Bununla
birlikte müşterilerin zaman ile maliyetten tasarruf elde
etmesini sağlıyor.
Yeni API’ler, Trellis platformuna DCIM performansını
geliştirmek için Emerson Network Power müşterilerinin istediği önemli yeni özellikler sunuyor. Bu API’ler,
veri merkezlerinin çalışma biçimini değiştirmeden
DCIM ve müşterilerin veri merkezlerinde çalışan uygulamalar arasında entegrasyonu basitleştiriyor. API’ler
diğer uygulamalarla (BT yönetiminden muhasebe
sistemlerine) birlikte çalışma imkânı sağlamak, mobil
cihazlar gibi diğer platformlara ulaşmak ve müşterinin
ortamındaki süreçleri yansıtan özel iş akışları oluşturmak için kullanılabiliyor.
IDC’nin araştırma müdürü Jennifer Koppy, “DCIM’nin
değeri veri merkezinin her alanından alınan büyük
miktarda gerçek zamanlı veriyi birleştirme gücünde
yatıyor” diyor. Emerson Network Power’ın Avocent
116
İşletmesi’nde Ürün Yönetiminden Sorumlu Başkan
Yardımcısı olarak görev yapan John Curran, “Birçok
farklı veri kaynağı ve yönetim çözümü arasında işlevlerin birlikte çalışmasını sağlayanAPI’ler başarılı bir
DCIM uygulaması için gereklidir. Bu yeni özellik
Trellis platformunun müşterilerin günlük faaliyetlerini
geliştirmek ve basitleştirmek için stratejik bir öneme
sahip olması ile ön plana çıkıyor. Bu, verimlilik ve
maliyet tasarrufu sağlıyor. Ayrıca, bu yeni güçlü özellik iş ortağı, satıcı ve son kullanıcı ağımızın platformun
değerini artırmasına da imkân tanıyor.” diyor.
Trellis platformundaki API’ler, iş yönetim sistemleri,
web uygulamaları ve mobil cihazlar gibi uygulamalarla
da iletişime geçebiliyor. Bu API’ler, platformlar ve
sistemler üzerindeki verilere çift yönlü erişim imkânı
sunuyor ve BT departmanının iş kolu veya müşterisine göre maliyetlerini doğru bir şekilde belirlemesini
sağlıyor. Bu iletişim, kritik verilerin doğru bir şekilde
toplanmasını ve Trellis platformunda depolanmasına
imkân tanıyor. Veri merkezi operasyon takımları, operasyonlarının her seviyesinde karar verme aşamasını
desteklemek ve performansı ölçmek için platformun
gelişmiş analizlerini kullanarak eyleme dönüştürülebilir bilgiler üretebiliyor ve böylece veri odaklı bir
operasyon modeline geçiş yapabiliyor Bu özellikler,
kurumsal, bulut, uzaktan ve hiper ölçekli dahil olmak
üzere tüm veri merkezi çalışma modellerinde uygulanabiliyor. Sonuç olarak, veri merkezi operatörleri
fiziksel altyapıyı yönetmeye daha az, BT uygulamalarının işletme için kullanılabilir olmasını sağlamaya daha
fazla odaklanabiliyor.
Yeni API’lerin yanı sıra, en son Trellis platformu sürümü Trellis platformundaki değişiklik planlama özelliklerini de geliştiriyor. Bu yeni geliştirmeler, kullanıcıların herhangi bir zamanda kapasite arama özelliğinden
yararlanmasına imkân tanıyor. Veri merkezi kıdemli
yöneticileri ve idarecileri artık kaynakların tükenme
hızını ve yerini anlayabiliyor ve böylece daha iyi
kapasite planlama kararları alabiliyor Bu yeni işlevin
özellikleri arasında işletmede bağlantı noktası kapasitesinin daha iyi görülmesi (oluşturulan projelerde veri
bağlantılarını yönetme özelliği sayesinde) ve planlama
ile yeni ekipman dağıtımı için daha az zaman harcanması bulunuyor.. En son Trellis platformu sürümü;
bağlantılar, durum ve güç tüketimi için kritik raporlar
içeren sekiz yeni raporla birlikte sunuluyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
Kamboçya ve Myanmar üzerinden
ASEAN Bölgesine ihracat
■ Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (TET),
elektrik ve elektronik sektöründe faaliyet gösteren 12 firmadan 15 temsilcinin katıldığı heyet ile Güneydoğu Asya’nın
iki önemli ülkesi Kamboçya ve Myanmar’da görüşmeler
gerçekleştirdi. Ekonomi Bakanlığı Koordinatörlüğünde, TET
organizasyonuyla düzenlenen Kamboçya – Myanmar ticaret
heyeti, katılımcı şirketlere her iki ülke pazarlarındaki ve
ASEAN (Güneydoğu Asya Uluslar Birliği) pazarındaki potansiyeli yerinde görme şansı sundu.
TET ile ihracatlarını artırmak hedefiyle yola çıkan Türk
elektrik ve elektronik firmaları Kamboçya’da 61 firmayla
bir araya geldi. Yapılan ikili görüşmelere; Kamboçya’nın
en büyük elektronik ürün tedarikçileri KFour Group ve
LCH Investment Group’un da aralarında olduğu firmalar
katıldı. İnşaat, mühendislik ve altyapı gibi alanlarda yatırımları bulunan Comin Khmere de görüşmelerde yer aldı.
Kamboçya ekonomisi geçtiğimiz 10 yıllık süreçte önemli
bir dönüşümden geçerken Kamboçya ve Türkiye arasındaki
ticaret hacminde de artış gözleniyor. Ekonomik büyüme
ile birlikte elektrik üretimi ve iletimi, telekomünikasyon
gibi temel altyapı yatırımlarına olan ihtiyacın artması, Türk
elektrik-elektronik sektörü açısından önemli bir potansiyel
yaratıyor.
TET ticaret heyetinin Kamboçya’dan sonraki durağı olan
Myanmar’da yapılan görüşmelere ise 53 Myanmarlı firma
katıldı. Beyaz eşya ve ev aletleri, tüketici elektroniği, sanayiye yönelik elektrik ve elektronik ürünleri alanında geniş
dağıtım kanalları sunan Melbourne Co. Ltd. ve Smart
Electrical Trading gibi şirketlerin yanı sıra yapı-inşaat sektöründeki en büyük firmalarından biri olan Shine Group
bu firmalar arasındaydı. Myanmar; doğal kaynaklarının
zenginliği, hızla büyüyen pazarı, Bangladeş, Hindistan, Çin
ve Tayland gibi dünya ekonomisi açısından önem taşıyan
ülkelere komşu coğrafi konumuyla Türkiye açısından izlenmesi gereken bir ülke olarak dikkat çekiyor.
Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (TET)
Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu, ticaret
heyetinin yeni işbirliği olanaklarının yaratılması açısından
zemin hazırladığını dile getirerek şunları söyledi: “Türkiye
ile Kamboçya ve Myanmar arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesinin sadece bu pazarlar yönüyle değil aynı zamanda
600 milyondan fazla nüfusu ile tüm ASEAN Bölgesine
ulaşma imkanı veren bir açılım olduğunu gördük. Özellikle
dünya ile hızlı bir entegrasyon sürecine giren Myanmar
ve yabancı yatırımcılar için liberal bir ekonomik anlayış
belirleyen Kamboçya, potansiyeli yüksek pazarlar. Ticaret
heyetimiz bu açıdan bir ilki gerçekleştirdi ve katılımcı
firmalarımız her iki ülkede verimli geçen görüşmeler
yaptılar. Bölgeye yapılan diğer seyahatler ile birlikte bu
çalışmaların ASEAN’a yapılan ihracatımıza olumlu yönde
yansıyacağına inanıyoruz.”
ENDÜSTRİ OTOMASYON
117
Haberler
METAV 2016: Tıp teknolojileri hız kazanıyor
Medical Area, tıp ve üretim teknolojilerini bir araya getiriyor
■ Tıbbi ürünler için geliştirilen tıp teknolojilerinden ve
üretim teknolojilerinden devamlı has-tanın yararına, yenilikçi çözümler getirmeleri beklenir. Ortopedi teknolojileri
örneğinde: Markus Rehm, ortopedi mekanik uzmanı ustası,
başarılı sporcu ve alt bacak protez kul-lanıcısı: „Bacak protezlerinden kullanıcılarına mobilitelerini geri kazandırılması
beklenir“, diye konuştu. Ve şöyle devam etti: „Ancak işlevsellik ve güvenlik konularında optimum noktaya ulaşmış
olmaktan henüz çok uzaktayız.“ Zıplamak, dans etmek,
koşmak, yüzmek, tırmanmak veya sadece yürümek – bu
hareketlerin hepsini en iyi düzeyde yapabilmek için günümüzde hâlâ birden fazla proteze ihtiyaç duyuluyor. Taşıma
konforunun geliştirilmesi, protezin değişik hareket süreçlerine daha iyi adapte edilmesi, sıcağın ve soğun algılanması
konusunda hassaslaştırılması: Engelli Olimpiyatları Birincisi
ve Uzun Atlama Dünya Şampiyonu Markus Rehm, „Bu
konularda yakın gelecekte daha fazla iyileştirmelerinin yapılmasını diliyorum“, dedi.
Burada baskın çıkan nokta ise, bireysellik olmalıdır. Markus Rehm’in işvereni olan, Trois-dorf’taki Rahm
Gesundheitszentrum gibi şirketler, sanayiden hazır protezler
temin edip, protez ve insan vücudu arasında bağlantı noktası
oluşturan, ihtiyaca göre kılıflandırılan özel güdükler üretip,
müstakbel protez sahibinin ihtiyaçlarına göre uyarlıyorlar.
Bunun için alüminyum, karbon fiber, titan, silikon vb. gibi
hafif materyaller veya materyal kombinasyonları kullanılıyor. Malzemeler birçok işlemden geçirerek, frezeleme,
delme, perdahlama gibi konvansiyonel yöntemler ile işleniyor. Bunun için ayrıca, azımsanmayacak ölçüde beceri ve el
hâkimiyetine ihtiyaç duyuluyor. Bunun yanı sıra bireysel tıp
teknolojilerinde katmanlı üretim (additive manufacturing)
de giderek önem kazanıyor.
Yeni teknolojiler, minyatürleştirme, saf ürün anlayışından
sistem ve süreç çözümlerine, en son bilgi-işlem ve iletişim
teknolojilerinin entegrasyonu, kişileştirme ve bireyselleş-
118
tirme, tıp teknolojileri dünyasının gündemini belirleyen eğilimler. Tıp teknolojileri alanındaki her yenilikçi çözüm için,
uygulanmasını sağlayabilecek uygun bir üretim teknolojisi
gerekiyor.
METAV fuarında tıp teknolojilerine ilgi giderek artıyor
23-27 Şubat tarihleri arasında Düsseldorf kentinde düzenlenecek METAV 2016 fuarının Medical Area bölümünün
konusunu, tıp ve üretim teknolojilerinin birlikte kullanılması
oluşturuyor. Tıp teknolojileri gün geçtikçe, üstün kalite,
güven ve güvenirlik beklentileri giderek artan, büyüme
potansiyeli yüksek bir müşteri kümesi haline geliyor. Bu
yüzden de, parti veya seri üretim ürünü fark etmeksizin,
üretimin her aşamasında hassasiyet ve kusursuzluk su-nan
işleme teknolojilerine ihtiyaç duyuluyor.
METAV 2010 fuarında ilk kez „Metal meets Medical“ adı
altında düzenlen özel bir gösteri olarak sunulan konu, o
kadar rağbet gördü ki, METAV 2016 fuarının Medical
Area bö-lümünün sabit bir parçası haline gelmeyi başardı.
Ziyaretçilere, tıp teknolojileri ürünleri-nin tüm üretim yelpazesi sunuluyor. Yeni materyallerin yanı sıra, yüzey işleme
teknikleri, ürün tasarımı ve üretim sistemleri, tıp mühendisliği veya sertifikalandırma ve üretim sis-temleri gibi konular
işleniyor. Medical Area bölümünün METAV 2016 fuarındaki
prömiyeri için, mevcut fuar dizini, tıp teknolojileri alanından
30’dan fazla kayıt içeren, özel bir no-menklatür dâhil ederek,
genişletildi.
Fuarın ana temasını tetikleyen dört METAV Area bölümü
Medical Area bölümü, sahip olduğu profil sayesinde METAV
fuarıyla mükemmel bir uyum gösteriyor. Metal işleme
sektörünün tüm değer zincirine yer veriyor. 2016 itibaren
Katmanlı Üretim (Additive Manufacturing), Kalıp Dünyası
(Moulding), Kalite ve Sağlık (Quality und Medical) temaları olmak üzere, dört tamamlayıcı bölüm daha ekleniyor.
İçeriksel olarak hepsi birbirine karşılıklı olarak meyve
veriyor. Takım tezgahları müşterileri arasında, hem tıp
teknolojileri, hem takım ve kalıp imalatı sektörleri yer alıyor.
Tıp tekno-lojileri sektöründe üretim sırasında kalıplar ve
takımlardan yararlanılıyor. Her iki sektör, üretimde en üstün
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
kalite standartlarının yerine getirilmesi beklentisini sahip.
Bunun için gerekli çözümler, Quality Area bölümünde sunuluyor. Ardından Medical Area ziyaretçi-leri bir de Additive
Manufacturing Area’ya uğrayarak, katmanlı üretimin sunduğu yeni imkânlar hakkında bilgi alabilirler. Tedarikçiler,
bir Area (bölüm) dâhilinde, tek başına stand açarak veya
toplu katılım standları üzerinden kendilerini tanıtma şansına sahipler. Her Area ayrıca, güncel konuların işlendiği bir
forum çerçevesinde sunulan sunumlar ile destekleniyor.
Miller in Altenstadt kentinde yerleşik Mapal
Kompetenzzentrum VHM’nin CEO’su Ulrich Krenzer yeni
konseptin başarılı olacağına inanıyor. „Tıp teknolojileri,
büyük bir potansiyel sunuyor; ama özel çözümlerin getirilmesine de ihtiyaç duyuluyor. Örneğin dişhekimliği-nin
ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, uyarlanmış geometriler ve
spesifik kesme malzeme-lerinden faydalanılıyor. Sektörün,
METAV 2016 fuarında ayrı bir stand ile temsil edilecek
olması, bizi çok mutlu etmektedir“, dedi.
Medical Area, Alman Makine ve Tesis Üreticileri Birliği
(VDMA) bünyesinde yer alan Tıp Teknolojileri İhtisas
Birliği’nin işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. Mart 2014’te kurulan bu ihtisas birliği, tıp teknolojileri alanındaki üretim
bazlı soruların işlendiği bir platform olarak hizmet veriyor.
Esslingen kentinde bulunan Citizen Machinery Europe
GmbH şirketinin CEO’su, Tıp Teknolojileri İhtisas Birliği
üyesi ve METAV fuarının uzun yıllardır katılımcısı olan
Jürgen Lindenberg: „METAV fuarında yer verilen yeni
Area’lar, ilgili sektörün müşterileri ile doğ-rudan temas
kurulabilmesi için iyi bir fırsat oluşturuyor. Tıp teknolojileri
sektörünün beklen-tilerini daha da iyi tanımak ve bu müşteri
grubu için mikro işlemecilik alanındaki üstün yetkinlik derecemizi daha da geliştirmek istiyoruz. METAV fuarı bunun
için eşsiz bir fırsat sunuyor“ dedi.
METAV fuarı, Kuzey Ren-Vestfalya Tıp Teknolojileri
Grubu’nun (Cluster MedizinTech-nik.NRW) işbirliğiyle
düzenleniyor
Bölgesel olarak; Medical Area, Düsseldorf merkezli Kuzey Ren-Vestfalya Tıp Teknolojileri Grubu (Cluster
MedizinTechnik.NRW) tarafından destekleniyor. CEO Dr.
Oliver Lehmküh-ler: „METAV fuarı, yeni Medical Area bölümüyle Kuzey Ren-Vestfalya’nın iki önemli branşını - metal
işleme ile tıp teknolojilerini - birleştiriyor. Bu şekilde; Kuzey
Ren-Vestfalya’da üretilen tıp teknolojilerinin ve ürünlerinin
sahip olduğu yüksek kalite vurgu-lanıyor. Medical Area
bölümünün proje ortağı olarak, bu ara birimde faaliyet
gösteren, Kuzey Ren-Vestfalya’da yerleşik, üstün derecede
yenilikçi şirketlere, daha fazla görü-nürlük sunabilmenin
mutluluğunu yaşamaktayız“ diye konuştu.
Haberler
PRYSMIAN GROUP TÜRKİYE’NİN ‘DİKKAT! HER KABLO AYNI DEĞİLDİR…’
GİRİŞİMİ İTALYA’DA GÖNÜLLERİ FETHETTİ
■ 2012 yılında doğru kablo kullanımı konusunda farkındalığı artırmak amacıyla Prysmian Group Türkiye tarafından başlatılan “Dikkat! Her Kablo Aynı Değildir…”
girişimi tüm dünyada yankı uyandırdı. Prysmian’ın
tüm dünyadaki bayilerinin katıldığı PryVilege
Organizasyonu’nda projeyi anlatan Prysmian Group
Türkiye CEO’su Erkan Aydoğdu, “Dünyanın her yerinden bizi ülkelerine davet ederek, bu girişimin ülkelerinde uygulanması yolunda destek istediler” dedi.
Dünya çapında enerji ve telekomünikasyon kabloları sektörünün lideri Prysmian Group’un Türkiye operasyonu Prysmian
Group Türkiye, Türk kablo sektörünün en büyük girişimi olan
ve doğru kablo kullanımı hakkında sektörü bilinçlendirmeyi,
farkındalığı artırmayı hedefleyen “Dikkat! Her Kablo Aynı
Değildir...” girişimini dünyaya duyurma yolunda çalışmalarına devam ediyor.
Bu yıl 18-19 Mayıs tarihlerinde, İtalya’nın Sorrento kasabasında düzenlenen ve Prysmian’ın tüm dünyadaki bayilerinin katıldığı PryVilege Organizasyonu’nda Prysmian Group
CEO’su Valerio Battista ve Prysmian Group Enerji İşleri
Başkanı Hans Nieman ile birlikte Prysmian Group Türkiye
CEO’su Erkan Aydoğdu da bir sunum yaptı.
‘Farklılaşma, Yenilikçilik ve Sürdürülebilirlik’ stratejileri doğrultusunda, tüm dünya bayilerine ‘Dikkat! Her Kablo Aynı
Değildir...’ girişimini anlatan Erkan Aydoğdu, “Girişim, tüm
katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü, takdir topladık. Bizi
ülkelerine davet ederek, bu girişimin ülkelerinde de uygulanması yolunda destek istediler” dedi. ‘Dikkat! Her Kablo Aynı
Değildir...’ girişiminin, dünya çapında bu derece ilgi görmesinin kendilerini cesaretlendirdiğini ifade eden Aydoğdu, “Bu
girişimle ilk başta yola çıkarken, sadece Türkiye’de değil,
dünyada ses getirecek bir çalışma olduğunun hep altını
çizmiştik. Şimdi bunu görmek, ilerlediğimiz yolun ne derece
doğru olduğunu kanıtlıyor” diye konuştu.
2000 kişiye ulaştı
Aralık 2012’de ‘Dikkat! Her Kablo Aynı Değildir…’ girişiminin lansmanına 300’den fazla kişinin katıldığını ifade eden
Aydoğdu, “İlk aşamada, Türkiye genelinde 13 şehri ziyaret
120
ettik ve girişimimizi anlattık. Road show kapsamında, 2 ülkede 12 şehirde 23 seminer düzenledik, 1430’dan fazla kişiye
birebir ulaştık. Ardından 2. aşamaya geçtik. Bu aşamanın en
önemli unsuru, Ar-Ge ekibimiz tarafından pazardaki paydaşlarımızla yakın ilişkiler içinde geliştirilen, doğru kablo seçimine yardımcı bir program Kablomatik oldu. Kablomatik’e erişmek için www.prysmianperformanstesti.com web sitemizi
ve iPhone uygulamamızı kullanıyoruz. Ayrıca, uygulamaya
Blackberry ve Android’den de ulaşılabilir. Reklam, röportaj
ve promosyonları çalışmaları ile 2. aşamada farklı kitlelerden birçok kişiye dokunmuş olduk. Ancak girişimin henüz
amacına ulaştığını düşünmediğimiz için, yeni araştırmalarla,
yeni testlerle 3. aşamayı başlattık. 2645 olan test sayımız,
bu aşamaya kadar 6288’e çıktı. Bu aşama kapsamında da
Adana’da, Ankara’da, İzmir’de ve Mudanya’da fabrikamızda
düzenlediğimiz 12 seminerle yaklaşık 650 yeni kişiye ulaştık.
Böylece toplamda, birebir ulaştığımız kişi sayısı 2000’i geçmiş oldu” dedi.
Üniversite öğrencileri kablonun kullanım alanlarını öğrendi
‘Dikkat! Her Kablo Aynı Değildir…’ girişimini çeşitli üniversitelerin mühendislik fakültelerindeki öğrencilere anlatmak
isteyen Prysmian Group Türkiye, bu kapsamda ilk eğitimini
İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü’ndeki 60 mühendislik
fakültesi öğrencisine verdi. Şirket eğitim boyunca, özellikle
öğrencilerin ilgi alanları kapsamında ‘Genel Kablo Yapısı ve
Uygulamaları’ hakkında öğrencilere detaylı bilgiler aktardı.
2015 yılı boyunca sürecek eğitim süreci ile ilgili açıklamalarda bulunan Erkan Aydoğdu, “2012 yılında açıkladığımız firma
misyonumuz ‘Türkiye’yi Yarınlara Bağlıyoruz’ kapsamında,
fabrikamıza ve sektörümüze olduğu kadar, Türkiye’nin geleceği gençlerimize de yatırım yapıyoruz. Bu anlamda, öğrenci
arkadaşlarımızla buluşmaktan dolayı mutluluk duyduğumuzu
belirtmek isterim. Vermiş olduğumuz eğitimler kapsamında, mühendislik fakültesi öğrencileri arasında başta genel
kablo yapısı ve uygulamaları olmak üzere kablo güvenliği
ve Türkiye’deki kablo kullanım alanları gibi birçok konuda
farkındalık yaratmak istedik. Planlarımız dahilinde başka
üniversitelerin mühendislik bölümlerindeki öğrencilere de
eğitim vermeyi hedefliyoruz” dedi.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
Lojistik Sistemleri Özelleştirilmiş Elektronik Arabirimler
Yüksek Kullanılabilirlik, Düşük Maliyetler
■ Otomasyon tedariki için akıllı ara yüzleriyle iyi
gelişmiş bir zincir yönetim sisteminden oluşan günümüz akıllı fabrikalar özel bir alan oluşturmaktadır. Bu
tür sistemler, ürünün güvenliği ve sürecin kalitesinin
artırır böylece hem süreç maliyetleri hem de yatırılan
sermaye miktarı azalır.
Modern lojistik sistemlerinin faydalarını tanıyan işletmelerin sayısını günden güne artmakta ve işletmeler % 100
güvenli ürünlerden faydalanmaktadır. Rutronik 1996 yılında lojistik işine girdiğinden beri, tedarik zinciri yönetimi
çözümleri şirketin iş alanında önemli bir hale gelmiştir.
Bugün, distribütörün toplam gelirinin yaklaşık yüzde 40’ı
bu segmentten oluşmaktadır. Lojistik müşterileri arasında
otomotiv endüstrisinden dünya çapında faaliyet gösteren
üst düzey işletmeler bulunmaktadır. Gelirin önemli bir payı
dünya genelinde 150’den fazla konsinye mağaza tarafından
muhasebe edilir.
Her lojistik sistemi, müşterinin özel ihtiyaçlarına göre
adapte edilir, böylece 500’den fazla farklı Rutronik lojistik
sistemleri ve müşterilerinin hiçbir lojistik sistemi % 100
benzerlik göstermez. Modern lojistik sistemleri üç geleneksel model olan konsinye, kanban ve teslimat programlarına
dayalı olsa bile aynı şirket içinde dahi büyük farklılıklar
122
gösterebilir. Herhangi bir müşteri için en iyi çözüm spesifik
durumlara ve müşterinin alakalı olduğu çeşitli faktörlere
göre belirlenir- mutebe makbuzunda ne kadarlık boş alana
veya depolama alanına sahip oldukları ve üretimin ne sıklıkla gerçekleştiği gibi. Bu faktörler bir sistemin uygulanmasına hemen önce analiz edilir ve böylece her müşteriye kendi
ihtiyaçlarına uygun bir lojistik sistemi ile sağlanır.
Planlama Güvenilirlik ve Hızlı iletişim
Dünya çapında bir distribütör olarak Rutronik bileşen
ihtiyaçlarının yüzde 80 ila 90’ından fazlasını bu distribütör
aracılığıyla karşıladığı için müşterilerine özel olarak ve etkin
ENDÜSTRİ OTOMASYON
biçimde hizmet etme kapasitesine sahiptir. Müşterilerin
veri tahmini herhangi bir lojistik sistemde hemen hemen
aynı olan bu satın alma ve dağıtım işlemleri için temel
oluşturur. Müşterilerden tahminlerini mümkün olduğunca
erken sağlamaları beklenir. Rutronik daha sonra bunları
sistemine ithal eder ve müsaitlik ve esneklik sağlamak için
bir bekleme listesi yönetim sistemi geliştirerek bunları uzun
vadeli planlama için kullanır. Rutronik franchise ortakları bu
planlama bilgilerine aylar öncesinden alır, müşterinin hangi
ögeye ne zaman ve kabaca hangi miktarda ihtiyacı olduğunu bildiklerinin garantisini verir. Hatta belirli ögeler için
tahsis dönemlerinde, bu detaylı bilgiler Rutronik’in yüzde
99 oranında teslimat performansına ulaşmasını sağlar. Tek
bir yedekleme deposunun hepsini içermesinin sonucunda
düşük depolama maliyetleri oluşur ve böylece de sermaye
yatırılan para azalır.
Hız ve Güvenilirlik
Akıllı fabrika ilişikli süreçlerin hızlı olması gerektiği yerlerde, lojistik sistemleri de bu verinin elektronik olarak tam
formda gönderildiğinin garantisini vermelidir. Rutronik aynı
yüksek işlem verimliliği sürdürmesine rağmen otomatik
yükleme ve indirme ile tedarik zincirinin her iki tarafta büyük
maliyet tasarrufu sağlayarak uzun zamandır EDI (elektronik
veri değişimi) kullanmaktadır. Otomatik sipariş süreçleri
büyük ölçüde her iki tarafta da olası hataları azaltır. Pek
çok müşteri hali hazırda Edifact ve VDA gibi yapılandırılmış mesaj göndermektedir. Rutronik ayrıca SAP IDocs ve
standart mesajların yanı sıra herhangi bir metin, CSV veya
XML dosyası işleyebilir. Bir ürün müdürü otomatik olarak
özel bir ön uç kullanarak eşleşme gerçekleştirebilir. Bu
tahmin ve düzeni oluşturmak için yeterlidir. Manuel giriş ile
karşılaştırıldığında, otomatik indirme ve yükleme birkaç kez
üzerinde yapılan hataların sayısını azaltmaktadır. Bunu gerçekleştirerek Rutronik büyük bir şeffaflık ve yüksek teslimat
güvenliği sağlar. Ayrıca, tedarik sürecindeki pek çok adımı
basitleştirir veya işler.
Bu sürecin hızını artırır ve güvenilirliği ön planda tutar.
Rutronik benzersiz satış yanı, şirketin yedekleme desteği
ve dünyanın her yerindeki ofislerden erişilebilme özelliğine sahip dünya çapında üniforma bilgisayar sistemidir.
Ayrıca Rutronik farklı kıtalardaki yerel kar merkezleri ile
sınırlı değildir ve böylece müşterilerin ürünlerini herhangi
bir sorun olmadan dünyanın her yerinde teslim almalarını
sağlar. Bu distribütörün işini aynı lojistik hizmetleri ile
-müşteriye özel etiketler gibi- global olarak yürütmesine
olanak sağlar. Hassas kontrollü lojistik süreçleri de izlenebilirlik açısından önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle
önemli sorumluluk riskleri barındıran pahalı donanımları
ile tüm tedarik zinciri boyunca bileşen ve birimlerin sürekli
izlenebilirliği olmazsa olmazdır.
KOLLMORGEN İstanbul’da varlığını arttırıyor
■ Türkiye’deki devam eden güçlü büyüme, KOLLMORGEN’in
yeni bir yer aramasında belirleyici etken oldu.
Servo sürücü teknolojisi ve hareket kontrolü uzmanı
Kollmorgen, yaklaşık 1000 metrekaretaban alanı üzerinde
daha da gelişmesine olanak verebilecek bir binaya taşındı.
Genel MüdürEvren Kayakıran memnunlukla “Yeni personel
ve yeni otomasyon fikirleri için çekici bir mekanyarattık” dedi.
Huzur Mah. Fazıl Kaftanoğlu Cad. No:9 Kat:5 Seyrantepe,
İstanbul adresindeki yeni yer, biryandan montaj, servis ve
lojistik büroları için gerekli alana, diğer yandan Türkiye’nin
enkalabalık kentinin ulaşım altyapısı ile lojistik açısından
teslim sürelerini kısaltan, son derece iyibağlantılara sahip.
Evren Kayakıran, “Artık otomobille ya da toplu taşımayla daha
çabukulaşılabilir durumdayız” diyor. Bu husus, 14 milyonluk
metropolde çok önemli bir nokta ve birişveren olarak yeni
profesyoneller için uzun vadede ilgi çekici olacak.
EMEA ve Hindistan’dan sorumlu Başkan Yardımcısı Dennis
Gallagher ise, “Türkiye’deki olumlugelişmeler, iki yıl önce
doğru pazara yatırım yapmakta haklı olduğumuzu kanıtlıyor.
Türkiye’deki ve Yakın Doğu’da yer alan komşu ülkelerdeki
makine mühendisliği faaliyetleri,gittikçe artan bir şekilde yüksek performanslı servo teknolojisi gerektiriyor. Bunun için,
bir ortakolarak çok iyi bir konumdayız” diyor. Kollmorgen,
bağımsız bir alt şirket olarak 2013’ten buyana İstanbul’da
faaliyet gösteriyor. Bundan önce, otomasyon, görselleştirme
ve hareketkontrolü alanlarında tanınmış bir uzman şirket olan
Elsim A.Ş.’nin satın alınması gerçekleştirilmişti.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
123
Haberler
PAGEV BAŞKANI YAVUZ EROĞLU 25. YIL İFTARINDA MÜJDEYİ VERDİ
Plastik sektörünün ilk Ar-Ge Merkezi için çalışmalar başladı
■ Plastik sektörünün birleştirici gücü PAGEV, 25.
yılında tüm plastik sektörü ailesini iftar yemeğinde bir
araya getirdi. Plastik sektörünün tüm paydaşlarının
yoğun katılım gösterdiği iftarda 700’e yakın davetli
ağırlandı. Çeyrek asrı devirmenin mutluluğunu yaşayan PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, gecede sektörün ilk
Ar-Ge Merkezi için çalışmaların başladığı müjdesini
verdi. Ar-Ge Merkezi ile birlikte sektörün en önemli
hedefi katma değerli ürünler geliştirmek ve 3,12
dolarlık kilogram başına ihracat fiyatını 4 doların üzerine çıkarmak.
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim
Vakfı’nın (PAGEV) geleneksel iftar yemeği bu yıl farklı
bir anlam taşıdı. Türk plastik sektörünün öncülüğünü üstlenen PAGEV, Hyatt Regency Otel Ataköy’de
düzenlediği iftar yemeği ile birlikte 25. yılını; plastik
sektörünün önemli aktörleri, sektörün tüm sivil toplum
örgütleri ve sektöre destek veren çeşitli kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile kutladı. 700’e yakın davetlinin
katıldığı iftar yemeği ayrıca bugüne kadar gerçekleştirilen en yüksek katılımlı iftar yemeği oldu.
İftar yemeklerinin geleneksel tatlarının bir araya geldiği
gecede; canlı ney ve def performansını takiben fasıl
heyeti icrası yer aldı. Ayrıca PAGEV’in 25 yıllık tarihini
fotoğraf ve görsellerle anlatan özel bir film de davetliler
ile paylaşıldı.
124
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
İftar yemeği, PAGEV Kurucu Onursal Başkanı Muammer
Yüceler’in de aralarında bulunduğu vakıfa ve sektöre emeği
geçen temsilcilere 25. yıla özel anı hediyelerinin takdimi ve
hatıra fotoğrafı ile sona erdi.
İftar yemeği sırasında yaptığı konuşmada vakfın kuruluşundan bu yana plastik sektörü adına birçok yeniliği ve gelişmeyi de sektöre kazandırdığını belirten PAGEV Yönetim
Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, “PAGEV olarak 25 yıldır sektörümüzün çok daha ileri gidebilmesi ve gelişebilmesi için
çalışıyoruz. Sektörümüzün sorunlarının ortadan kaldırılması
ve yeni projelerle yenilenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu
doğrultuda PAGEV olarak öncelikle sektörümüzün nitelikli
eleman açığını kapatmak üzere eğitim alanında önemli
adımlar attık. Biri Gebze’de diğeri Küçükçekmece’de olmak
üzere iki okulu eğitime kazandırdık ve bununla kalmayarak
burada eğitim gören öğrencilerin aynı zamanda sektörü
tanıyarak yetişmesi için özel programlar düzenleniyoruz.”
dedi.
Yavuz Eroğlu, “Sektörümüze karşı oluşturulmaya çalışan
olumsuz algıyı kırmak için de çalışıyor, bu alanda yapılan
tüm bilimsel araştırmaları destekliyoruz. Aynı zamanda
çevre konusuna aynı derecede hassasiyet gösteriyoruz.
Bu doğrultuda vakfımızın sektöre kazandırdığı PAGÇEV ile
2014 yılında 110 bin ton ambalaj atığını geri dönüştürdük”
diyerek sözlerine devam etti.
PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu sözlerinin
sonunda “Türk plastik sektörü burada birlikte olduğumuz
tüm aile üyelerimizin özverili çalışmaları neticesinde
bugün Avrupa’nın ikinci, dünyanın yedinci büyük üreticisi
konumunda. Hedefimiz sektörümüzü zirveye taşımak. Bu
doğrultuda yepyeni bir projeyi başlattığımızın müjdesini
de vermek istiyorum. Sektörümüzün gücüne güç katacak bir Ar-Ge Merkezi kurmak üzere çalışmalara başladık. Küçükçekmece PAGEV Mesleki ve Teknik Anadolu
Lisesi’nin bahçesinde hayata geçirmeyi plandığımız sektörümüzün ilk Ar-Ge Merkezi için tüm kaynaklarımızı
seferber ettik, en kısa zamanda sektörümüzün bu eksiğini
de gidereceğiz. Şu an kilogram başına ihracat fiyatımız
3,12 dolar ile Türkiye ortalamasının iki katına ulaştı, bu
rakamı 2023 yılında 4 doların üzerine çıkarmak hedefiyle
yüksek katma değerli ürünler için Ar-Ge çalışmalarına
ağırlık vereceğiz. Birlik ve beraberlik içerisinde olduğumuz
sürece önümüzdeki tüm engelleri ve sorunları ortadan kaldıracağız. Türk plastik sektörünü daha da ileri taşıyacağız”
dedi.
SchneIder ElectrIc Türkiye’deki iş ortaklarını onurlandırdı
firması ise ‘Yılın
Küresel Telemetri
Ortağı’
olarak
ilan edildi.
■ Enerji yönetiminde global uzman Schneider Electric,
Industry System Integrator Alliance İş Ortağı Programı
kapsamında bu yıl Türkiye’deki iş ortaklarından Mas
Otomasyon’da görev yapan mühendis Göray Akgün ile
SPP Engineering firmasını da ödüllendirdi.
Enerji yönetiminde global uzman olan Schneider Electric,
endüstri ve altyapı müşterilerinin karşılaştığı teknik ve ticari
zorluklara göğüs germelerine yardımcı olan yenilikler, başarılar ve gelişmiş hizmetler sağlayan iş ortaklarını, Industry
System Integrator Alliance İş Ortağı Programı kapsamında
ödüllendirmeye devam ediyor.
Bu yıl ödül kazananlar arasında, Türkiye’den de bir
mühendis ve bir şirket yer aldı. Schneider Electric’in
Türkiye’deki iş ortaklarından Mas Otomasyon’da çalışan, PlantStruxure Sertifikalı Mühendis Göray Akgün
‘Yılın Sertifikalı Mühendisi’ seçildi. SPP Engineering
Program
kapsamında ayrıca
Rusya’dan Sintek
firmasına
‘İş
Geliştirme Ödülü’
verilirken, Güney Afrikalı Artiflex ‘Teknik Uzmanlık Ödülü’ne;
Hollanda’dan Raster firması ‘Yılın Küresel PlantStruxure
Ortağı’ unvanına; Hindistan’dan Supertech firması ise ‘Yılın
Küresel PES Ortağı’ unvanına layık görüldü.
Schneider Electric Strateji ve Sistem Entegratörü Programı
Direktörü Andrew Brown şunları söyledi: “Schneider Electric
System Integrator Alliance programı kapsamında şirketlerin
ve şahısların ödüllendirilmesi, programın öncelikli amaçlarından biridir. Bu ödüller, endüstri ve altyapı müşterilerimizin karşılaştığı teknik ve ticari zorluklara göğüs germelerine
yardımcı olan yenilikler, başarılar ve gelişmiş hizmetler
sağlamaktan sorumlu olan iş ortaklarımıza verilmiştir. Bu
ödülleri elde ettikleri için büyük bir gurur duymaları, kazananların hakkıdır.”
Ödüller, ABD’nin Dallas kentinde düzenlenen bir törenle
sahiplerine takdim edildi.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
125
Haberler
OKULLAR ENERJİ VERİMLİLİĞİ İÇİN YARIŞTI,
EN İYİLER ÖDÜLLERİNİ VİKO’DAN ALDI…
■ Doğal kaynaklarımız hızla tükeniyor, çevre kirliliği her
geçen gün artıyor ve ülkemiz enerji için yüksek bedeller
ödüyor. Gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir dünya
bırakmak ise hepimizin ortak sorumluluğu. Geleceğe değer
katacak birçok başarılı kurumsal sosyal sorumluluk projesini hayata geçiren VİKO, bu alandaki örnek kuruluşlar
arasında yer alıyor. Enerji verimliliği ve doğal kaynakların
korunması konularında sürdürülebilirliği sağlamak, ayrıca
çocuklarımızı bilinçlendirmek üzere yaklaşık 3 yıldır devam
eden ‘Aydınlık Bir Gelecek İçin Okullarda Enerji Verimliliği’
projesini yürüten VİKO, enerji verimliliğinde yılın en başarılı
okullarını ve eğitimcilerini ödüllendirdi. Yılın örnek okulları
yarışmasında dereceye giren okullar, 17 Haziran 2015
Çarşamba günü Adile Sultan Sarayı’nda gerçekleşen törenle
ödüllerini aldı.
Elektrik anahtar-priz sektörünün inovatif ve lider kuruluşu
VİKO, hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projeleri ile bugüne ve geleceğe değer katmaya devam ediyor. VİKO’nun
İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliği ile yürüttüğü
“Aydınlık Bir Gelecek İçin Okullarda Enerji Verimliliği” projesi ödül süreci kapsamında, enerji verimliliğinde örnek okullar ve eğitimcilerinin ödülleri gerçekleştirilen görkemli bir
törenle sahiplerini buldu. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr.
Muammer Yıldız, İlçe Milli Eğitim Müdürleri, VİKO CEO’su
Nusret Kayhan Apaydın, İnsan Kaynakları ve Kurumsal
Gelişim Direktörü Mutlu Kutlu ile İnsan Kaynaklarından
126
Sorumlu Üst Yönetici Hiroyuki Oka’nın katıldığı, sunuculuğunu ise Neslihan Maltepe’nin yaptığı ödül töreni, Adile
Sultan Sarayı’nda gerçekleşti.
Öğrencilerden geri dönüşümlü elbiselerle defile…
Projenin ödül süreci için bu yılki jüri üyeleri arasında EVD
Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Ergin Kaya, Yıldız Teknik
Üniversitesi Öğretim Görevlileri Doç. Dr. Nur Bekiroğlu ve
Dr. Engin Ayçiçek, Doç. Dr. Mustafa Gürkan Aydeniz ile
İstanbul MEM AR-GE Üyeleri Abdullah Taşkıran, Derviş
Çelik ve Orhan Ayyıldız yer aldı. Jüri üyeleri, enerji verimliliğinde örnek çalışmalar gerçekleştiren İstanbul’un 39 İlçe
1.sini değerlendirdi ve sonunda 5 okul finale kaldı.
Enerji Verimliliğinde Yılın Örnek Okulu Yarışması’nın 1.si
olan Zeytinburnu Fatma Süslügil İlkokulu, 1.lik ödülü olan
5000 TL’lik ödül çekini, enerji verimli okul bayrağını, notebook ve başarı plaketini almaya hak kazandı. 2. olan Esenler
Ressam Şevket Dağ İlkokulu, 3.000 TL’lik ödül çekinin ve
başarı plaketinin, 3.lüğü kazanan Maltepe Atatürk İlkokulu
ise 2.000 TL’lik ödül çekinin ve başarı plaketinin sahibi
oldu. Jüri Özel Ödülü, Tuzla Tapduk Emre İlkokuluna giderken Ataşehir Cemile Besler İlkokulu da mansiyon ödülü
almayı başardı. Ödül töreninin ardından sahneye çıkan
öğrencilerin geri dönüşümlü malzemelerden oluşturdukları kıyafetlerle gerçekleştirdikleri defile izleyicilerin büyük
beğenisini topladı.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
Finale kalan okullara ait değerlendirme sürecinde okulların
gerçekleştirdiği çalışmalardan çok etkilendiklerini belirten
Jüri Üyesi Ergin Kaya “Enerji verimliliğinin önemi konulu
konuşmasında, ülke olarak enerjimizin %70’ini ithal eder
durumdayız. Yapılan araştırmalara göre sanayide ve konutlarda %40’a varan bir enerji tasarrufu potansiyeli olduğu
bilinmektedir. VİKO’nun gerçekleştirdiği bu proje, özellikle
öğrencilerimiz üzerinde farkındalık oluşturmak adına çok
anlamlıdır.” şeklinde konuştu.
“Hepimiz Sorumluyuz”
Ödül töreninin açılış konuşmasını gerçekleştiren VİKO İnsan
Kaynakları ve Kurumsal Gelişim Direktörü Mutlu Kutlu
“İçinde bulunduğumuz dönemde, gelecek kuşaklara daha
yaşanabilir bir dünya bırakmak hepimizin ortak sorumluluğu. Hepinizin bildiği gibi doğal kaynaklarımız hızla
tükeniyor, çevre kirleniyor, ülke olarak enerji için yüksek
bedeller ödüyoruz. Tüm bu hayati derecede önem arz eden
gerekçeler nedeni ile enerji verimliliği ve doğal kaynakların
bilinçli tüketimi konularında ‘Hepimiz Sorumluyuz’ anlayışı
ile yaşam faaliyetlerimizi yürütmek zorundayız.” dedi.
“Sürdürülebilirlik, kurumsal değerimiz…”
Ödül töreninde bir konuşma yapan VİKO CEO’su Nusret
Kayhan Apaydın ise düşüncelerini; “Sürdürülebilirliği
kurumsal bir değer olarak ele alan VİKO olarak, gelecek
nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için hayata
geçirdiğimiz projeler ile bugüne ve geleceğe değer katmayı
görev addediyoruz. Ürünlerimizden, tesis işletmemize, atık
yönetimimizden kurumsal sosyal sorumluluk projelerimize
kadar tüm süreçlerde, hepimiz sorumluyuz anlayışı ile faaliyet gösteriyoruz. Aydınlık geleceğimizin teminatı sevgili
öğrencilere yönelik projelerde yer almaktan ayrı biz mutluluk ve heyecan duyuyoruz.” sözleriyle ifade etti.
VİKO “Aydınlık Bir Gelecek İçin” çalışıyor…
VİKO “Aydınlık Bir Gelecek İçin” projesi ile enerji verimliliği ve doğal kaynakların korunması konusunda geleceğin
teminatı olan çocuklarımıza bilinç kazandırıyor. 3 yıl önce
VİKO ve İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nün imzaladığı
protokol ile hayata geçirilen proje kapsamında bugüne
kadar İstanbul’daki ilk ve ortaokullarda görev yapan 1.450
eğitimci için enerji yöneticisi eğitimleri verildi. Bu okullardaki öğrenciler için de enerji verimliliği kulüpleri kuruldu. Öğrencilerin projeye aktif katılımlarını ve eğlenirken
öğrenmelerini sağlamak amacı ile oluşturulan VİKO Çocuk
Tiyatrosu’nun sunduğu enerji verimliliği konulu oyunu
340.000 ilkokul öğrencisi izledi, VİKO Çocuk Tiyatrosu’nun
hedefi 1.000.000 öğrenciye ulaşmak.
Her yıl okullarda uygulanarak enerji verimliliği konusundaki
sorumluluğun yerleşik bir bilinç haline gelmesini amaçlayan
proje, önümüzdeki süreçte İstanbul’daki ilk ve ortaokulların
enerji tüketiminde ölçülebilir düzeyde bir azalma gerçekleşmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Her öğretim yılı
sonunda ise projeye katılan okullar arasında düzenlenecek
yarışma ile projedeki örnek okulların ödüllendirilmesi ve
diğer okulların da özendirilmesi hedefleniyor.
Danfoss ve Grundfos,
başlattıkları eğitim dizisiyle sinerji yaratacaklar!
birlikte kullanılan ürünlerinin
daha çok sayıdaki üst segment müşteriye ulaşmasını
da hedefleyen eğitimler, tüm
sektörde yeni ufukların açılmasına da katkı sağlayacak.
Danfoss personeline 3
saatlik pompa eğitimi
■ Dünyanın Isıtma, Soğutma ve Sürücü teknolojileri devi
Danfoss, yine bir başka dünya lideri olan pompa üreticisi
Grundfos ile kendi sektörlerindeki bilgi ve yenilikleri paylaşarak önemli bir sinerji yaratmayı amaçladıkları eğitim
seminerlerine başladı. Danfoss ve Grundfos’un Türkiye’de
başlattıkları eğitim işbirliği ile söz konusu seminerlerle,
bayi ve personellerinin eğitim seviyelerini karşılıklı bilgi
paylaşımıyla yükseltmeyi amaçlıyor. İki şirketin projelerde
Danfoss ve Grundfos’un
Türkiye’deki eğitim işbirliklerinin başlattığı eğitim seminerlerinin ilki geçtiğimiz günlerde
Grundfos Genel Müdürlüğü’nde gerçekleştirildi. Danfoss’un
satış personelinden 15 kişinin katıldığı, 3 saatlik bu eğitimde temel pompa eğitimi verildi ve fabrika gezisi yapıldı.
Seminerlerin ikinci etabında ise Grundfos ekibi, Danfoss
Türkiye Genel Müdürlük binasındaki Danfoss Akademi’de
ısıtma, soğutma ve sürücüler konusunda temel eğitim
alacaklar.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
127
Haberler
ABB, ilk global endüstriyel robot üreticisi olarak
Amerika Birleşik Devletleri’nde sanayi robotu üretecek
■ Lokal robot üretimine başlanması, ABB’nin Kuzey
Amerika’daki müşterilerine bağlılığını perçinliyor.
Dünyanın önde gelen güç ve otomasyon gruplarından
ABB, Medcem tarafından Türkiye’de yeni tesis olarak
başlatılan çimento fabrikası projesine elektrifikasyon,
otomasyon ve sürücü çözümleri teminiişini Temmuz
2012’de imzaladığı sözleşme ile üstlendi.
Yeni fabrika Akdeniz’de bulunan Mersin yakınlarında
yer alacak. Günlük 10’000 ton klinker üretimi ile tesis
Türkiye’deki en yüksek üretim kapasitesine sahip çimento fabrikası olacak. Üretimin 2014 Mart ayında başlaması
planlanıyor. Dünyanın önde gelen güç ve otomasyon teknolojileri grubu ABB bugün yaptığı açıklamada Amerika
Birleşik Devletleri’nde robot üretmeye başlayacağını
duyurdu. Böylelikle ABB, Kuzey Amerika’da robot teknolojileri üretim tesis kurmak için yatırım yapan ilk küresel
robot üreticisi konumuna geldi. Açıklama firmanın 500
kalifiye elemanının çalıştığı Auburn Hills, Michigan’daki
tesisinde yeni robot fabrikasının açılışı sırasında yapıldı.
Üretim en kısa süre içerisinde başlayacak.
Yeni tesis ABB’nin Şangay (Çin), ve Västerås’tan (İsveç)
sonra üçüncü robot üretim tesisi olacak ve Kuzey
Amerika Pazarı için ABB robotları ile yan ürünlerinin
üretimini yapacak.
ABD yıllık 7.5 milyar dolarlık satış hacmiyle ABB’nin
en büyük pazarı konumunda bulunuyor. Firma 2010
yılından bu yana yerel Ar-Ge faaliyetleri, sermaye harcamaları ve şirket satın almalar için 10 milyar dolar üzerinde yatırım yaptı, yerel personel sayısını 11.500’den
26.300’e çıkardı. Kuzey Amerika değer zincirindeki
üretim alanlarına yatırımın sürekliliği, ABB’nin büyüme
planlarının önemli bir kısmını oluşturuyor ve firmanın
Next Level Stratejisini yansıtıyor.
128
ABB CEO’su Ulrich Spiesshofer yeni tesis hakkındaki
görüşlerini şöyle dile getirdi: “Bugün Auburn Hills’deki
yeni robot üretim tesisimizin açılışını kutlarken, Kuzey
Amerika’da büyüme konusundaki kararlılığımızı da bir
kez daha vurgulamış oluyoruz. ABB Kuzey Amerika’da
robot üretimi yapacak olan ilk global otomasyon
firmasıdır. Robotik, artan rekabet dünyasında Kuzey
Amerika’nın endüstriyel büyümesini bir üst seviyeye
taşıyacak temel unsurlardan biridir. Bu konudaki
kararlılığımız ve verdiğimiz yatırım desteğini arkasına
alan yerel ekiplerimiz, Amerika’daki müşterilerimizi
Amerika’da üretilmiş robot çözümleri ile desteklemek
üzere iyi bir noktaya gelmiştir. Web tabanlı, ortak
çalışma temelli ve güvenli robotlarımız iş güvenliği ve
üretimin kalitesi üzerinde çok olumlu etki yapacaktır.”
ABB Robotics Genel Müdürü Per Vegard Nerseth ise
görüşlerini şu sözlerle ifade etti: “ Kuzey Amerika’da
üretime başlayarak ABD, Meksika ve Kanada’da bulunan robotik müşterilerimize sunduğumuz ürün ve
servis yelpazemizi bir üst seviyeye çıkartmak, Kuzey
Amerika’da bu alanda en iyi teslimat sürelerini ve
teknik desteği sunmamızı sağlayacaktır. Bu genişleme, robot teknolojilerinin büyüdüğü kilit pazarlarda
yerelleşerek öncü teknolojilerimizi müşterilerimize
sunma stratejimizle uyumludur. Güçlü robotik pazarı
sayesinde, eminim fazla uzak olmayan bir gelecekte
buradaki çalışanlarımızı 1,000 nitelikli bir işgücüne
çıkaracağız.”
Yeni tesiste üretilecek ürün yelpazesi kademeler
halinde genişletilerek, ABD, Kanada ve Meksika’da en
yoğun kullanılan robotların ve robot kontrolörlerinin
Auburn Hills tesisinde üretilmesi amacına hizmet edecektir. Yerel üretim teslimat sürecini kolaylaştırarak
müşteriye teslim sürelerini önemli derece azaltmaktadır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
“Endüstri 4.0 Harcanan Paraya Değdiğini Kanıtlamalıdır”
da istedikleri gibi sahip olmak ister.
Dm eczane zinciri tedarikçileri gibi
tedarikçiler bunun kanıtı niteliğinde
- Bir uygulama veya yazılım kullanarak, müşteriler kendi fotoğraflarından
oluşan özel fotoğraf albümü, afiş,
tuval, cep telefonu kabı veya duş
jeline sahip oluyor. Dm, Deutsche
Post ile işbirliği yaparak müşterilerin
kendi resimlerinden posta pulu yapmalarına dahi olanak sağlamaktadır.
Veri bir internet bağlantısı üzerinden
yüklenmekte ve bir kaç gün sonra,
ürün müşterinin kapısına ulaşmaktadır. Mangler “İşte Endüstri 4.0 tam
olarak bu,” diyerek devam etti.
Birçok diğer işletme de bu bireyselleşme yönündeki trende tam anlamıyla adapte oldu fakat bunun sonucunda süreçlerinin ölçeklenebilirliği
zarar gördü. Endüstri 4,0 bu ikilemi
seri üretim şartları altında müşteriye
özel çözümler üreterek çözeceğini
vaat ediyor ancak birçok işletme hala
Endüstri 4.0’ı çekirdek unsuru alarak
akıllı fabrika kurmakta tereddüt ediyor. Bunun iki ana nedeni var: birincisi, maliyetler, ikincisi, fikri mülkiyetin
ifşa edilerek savunmasız hale gelmesiyle kaybedileceği korkusu.
Endüstri 4.0’ın Daha Farklı Bir
Maliyet Bakış Açısına İhtiyacı Var
■ Endüstri 4.0 için teknolojik temel uzun süredir mevcut
ama asıl eksik olan bunu gerçeğe dönüştürme cesareti.
Küçük miktarlarla ve tek ürünlerin özel üretimi ile ilgili bile
verimlilik artırma vaatleri maliyetler ve güvenlik riskleri
ile bağlantılıdır. Fakat birçok şirket için başka alternatif
bulunmamaktadır.
Rutronik’te Stratejik Pazarlama ve İletişim Yöneticisi
Andreas Mangler “Endüstri 4.0’ı benimsemeyen iş alanları yakında telefon bağlantısı olmayan bir arabadaki eller
serbest kiti gibi olacak. Hali hazırda mevcut fakat herhangi
bir bağlantısı yok yani işe yaramaz,” diyerek ileride olabilecekleri özetledi. “Dinozorlar hayatta kalamıyor; bunu
yeterince sık gördük.”
Verimliliğini artırmak her zaman güncel kalacaktır. Bu
alanda yeni olan bir şey varsa o da bireyselleşme trendi bilgisayar, araba veya sabah kahvaltısında yedikleri gevrek
olsun, müşteriler ürünlerine tam da ihtiyaç duydukları ya
130
Endüstri 4,0’ın uygulanması için yatırım gerektiği şüphesiz. Ama karşılığında, artan verimlilik sayesinde uzun
vadeli tasarruf sağlar. Bu tür tasarruflar diğer seviyelerde
üretilir ve bu yüzden sıklıkla denetlenmektedir. Şirket
yönetimindeki mevcut kar merkezli yaklaşım sadece üç
aylık zaman dilimlerindeki özel birim veya personel maliyetlerini göz önünde bulundurur. Bu da bütün sürecin
dahil olduğu toplam maliyetlerin bakış açısının eksik
olduğu anlamına gelmektedir. Bu şartların neden olduğu
durumlar bazen garip olabilmektedir. Örneğin - bir geliştiricinin yerleşmiş, ileriye dönük bir teknoloji tasarladığı
fakat bu tasarımın yüksek birim maliyetleri sebebiyle satın
alma bölümü tarafından onaylanmadığı durumlar olabilir.
Bunun yanında, daha ucuz bileşenler manüel olarak alınır,
kaydedilir ve malların üretime giden güzergâhında birkaç
kez taşınır. Satın alma bölümü durumun farkında olmasa da burada yapılan işlem maliyetleri önceden yapılan
tasarrufları tüketmekte hatta aşmaktadır. Bu da sürecin
otomasyonundan daha düşük maliyetlere yol açması gibi
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
görünse de pahalı manuel süreçlerin yerli yerinde durduğu anlamına geliyor. Mangler “Bu yaklaşım hem maliyet
tasarrufunu hem de yenilikleri engeller,” diyerek olayı
yorumladı.
Durumu mülkiyet sahibinin toplam maliyetinden incelemek diğer yandan geliştirmeden satın almaya ve lojistiğe
kadar tüm süreç zinciri boyunca oluşan fiili toplam maliyetler olarak sayılabilir. Bu herkese Endüstri 4,0’ı hangi
alan ve hangi boyuta uygulamanın değip değmeyeceğine
karar vermelerine olanak sağlar. “Her iş tam anlamıyla
akıllı fabrika haline gelemez. Hüner, bir yandan teknoloji ve yatırım arasındaki doğru dengeyi bulurken diğer
yandan satın alma fiyatı ile satın alma bölümü ve lojistik
zinciri içindeki otomatik süreçlerin maliyetlerini bulmaktır.
Yani işletmeler her zaman tek bir hamlede büyük bir harcamaya tabi olmayacaktır. İlk adım olarak Distribütör veya
tedarikçiyle bir EDI bağlantısı kurmak genellikle köklü bir
teknoloji üretmekte etkilidir,” diye açıkladı Mangler. “Bu,
Endüstri 4.0’ın mülkiyet sahibinin kârını ispatlamak amacıyla ilgili bir alt süreç için mülkiyet maliyetini ispatlaması
gerektiği anlamına gelmez.
Güvenliği Sağlamak Masraflıdır
Gerekli sistemlerdeki yatırımların yanı sıra gerekli güvenlik önlemlerin sağlanabilmesi için de bazı maliyetler
vardır. Veri güvenliğini -en önemli nedeni olmamakla
birlikte- son derece önemli kılan konu veri, IP ve kontrol
kaybetme korkusudur. Mangler “Büyük veri” - koleksiyon, analiz, depolama, işleme ve çok büyük miktarlardaki veri yönetimi - çok zor bir iştir. Kazanan başarılı
ve güvenli bir şekilde veri toplayabilir ve mümkün olduğunca bu verilerin güvenliğini sağlayabilir,” dedi. Bu
görev için hâlihazırda donanım ve yazılım, aygıt yazılımı
ve yüksek seviyeli dillere dayalı tüm diğer yazılım sistemlerinde farklı seviyelerde teknolojiler bulunmaktadır.
Mangler sözlerine “Bileşenlerin seçimi bu açıdan yapılmalıdır çünkü Endüstri 4.0 özellikle donanım vasıtasıyla
güçlü sistemlere bağlıdır,” diye devam etti. Ve sağlamlık
sadece bileşenler için gerekli değildir. Operatör kontrol
sistemlerinin de sağlam olması gerekir ve bu konuda
da mevcut çözümler hâlihazırda bulunmaktadır. Sistem
yedekleme kullanımı örneğin dokunma ve hareket kontrolünün etkinleştirilmesi ile birlikte verilerin karşılaştırılması ve manipülasyonun önlenmesine olanak sağlar.
“Tabii ki, bu işletmeler için daha fazla masraf anlamına
gelir, ancak verimlilik artışları ve sürdürülen rekabet
kabiliyetinin sonuçları yoluyla Endüstri 4.0 tarafından
oluşturulan uzun vadeli fayda bu masrafları orta ve uzun
vadede dengeler. Mangler “Bu da birçok işletmenin
başka bir seçeneği olmadığı anlamına gelir- ya trendi
takip edecekler ya ada kendilerini er ya da geç resmin
dışında bulacaklar,” değerlendirmesinde bulundu. “Biz
bir teknoloji ortağı, tedarikçi, danışman ve bağlantı olarak size yardımcı olmaya hazırız.”
Rutronik şuan Endüstri 4.0 için gereken her şeyi müşterilerine sunabilmek için yıllar önce temellerini attı. Bunlar
esas olarak RUTRONIK EMBEDDED altında toplanmış
bileşenlerin yanı sıra uygun tedarik zinciri çözümleridir.
Mangler, “Daha adı bile yokken biz Endüstri 4.0’a yatırım
yapıyorduk. İşte bu yüzden Endüstri 4.0 sürücüsü olduğumuzda eminiz,” diyerek sözlerine devam etti.
RUTRONIK EMBEDDED gömülü pano, depolama, ekran,
kablolu ve kablosuz iletişim teknolojisi, otomatik ID
bileşenleri, sensör ve aktüatörlerin yanı sıra özel yan
bileşen ürün segmentlerini kapsar. Endüstri 4.0’ın temeli
ağ -iletişim teknolojileri- oluşturmaktır. Bu temel yıllar
önce Rutronik tarafından tüm standart ve teknolojilerin
portföyünde bulunduğundan ve şirketin her daim kapsamlı uzmanlık barındırmasını garanti ederek Kablosuz
Yetkinlik Merkezi’nin kurulması ile birlikte atılmıştır.
Andreas Mangler, “O zamanlar kablosuz ağ segmentinin
öncülerinden biriydik ve bugün meyvelerini topluyoruz,”
dedi. “Lojistik bölümümüzde böylesi ileri görüşlü bir
yatırım yaptık.” Rutronik kendisini doğrudan müşteri
ve tedarikçilerinin sürecine entegre eden modüler, tam
otomatik ve bağlantılı lojistik süreçlerinin yaratılması
için konseptler geliştiren ve teknolojik altyapıları kuran
ilk distribütörlerden biriydi. Sonuç olarak da yüksek
verimli tedarik sürecinin getirdiği tüm bu faydalardan
bugün yararlanıyoruz. “ Endüstri 4.0, esasen bizim için
mükemmel bir fırsattır çünkü biz tüm ürün yelpazemizi
bu ilke altında topladık.”
Rutronik’de Endüstri 4,0 ile gerçekleşen her alt görev
için, ilgili uzmanlar ve süreçler mevcuttur - çözümleri ile
birlikte RFID ve kablosuz uzmanları ürünlerin benzersiz
bir şeklide tanımlandığını ve Rutronik lojistik süreci içinde
izlenebilir olduğunu garanti eder. Aynı zamanda tüm teslimatların tedarik zinciri boyunca takip edilerek ürünlerin
nerede olduğunun her zaman bilinmesini sağlar. Bu GPS
ve kablosuz uzmanları tarafından teknolojik olarak desteklenmektedir. Analog & Karma Veri ekibi ve Güç ekibi
verileri semantik web servislerinden sağlanan sensör ve
aktüatörleri kapsar. Bu veriler, özel olarak elde edilen
ürünlerden talep edilebilir. Ürünlerin dijital ürün belleğe
verilmesi durumunda buna kontrolör ve hafıza uzmanları
da dâhil olur. Bu Rutronik’in müşterilerinin üretim tesislerini global bir bakış açısıyla izlediğini gösterir çünkü
fiziksel ve dijital dünya arasındaki karmaşık bağımlılıklar
bugünlerde duruma göre ve karmaşık, manuel müdahale
gerektiren herhangi bir değişikliğe göre temsil edilmektedir Böyle global bir bakış açısıyla ve gerekli desteği
müşterilerine sunarak Rutronik doğru bileşenin kullanımı
yoluyla tüm iş süreçlerinin küresel koordinasyonun yanı
sıra, farklı hizmetler, FAE’nin mühendislik desteği ve servis sağlayıcılarının gelişimini içeren sistemle satış desteği,
tamamlayıcı öge siparişi ve nihai müşterileri içeren tüm ağ
bağlantılarına dünya çapında sahiptir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
131
Haberler
TÜYAP SEKTÖRÜN LİDER FİRMALARINI
“SANTEK 2016 FUARI’NDA” BİR ARAYA GETİRİYOR…
Kocaeli başta olmak üzere Doğu Marmara
Bölgesindeki sanayi kuruluşlarının ürettiği
tüm yeniliklerin aynı çatı altında sergileneceği fuar, katılımcılar ve ziyaretçiler açısından büyük bir önem taşıyor. SANTEK 2016
Fuarı kapsamında yurtdışından Balkanlar,
Avrupa, Rusya, Kafkasya, Ortadoğu, Arap
Yarım Adası, Kuzey ve Orta Afrika’dan
ve yurt içinden Marmara, Ege, Akdeniz,
İç Anadolu, Karadeniz ve Güney Doğu
Anadolu Bölgelerinden fuara gelecek olan
heyetlere ev sahipliği yapmak için tanıtım
ve pazarlama faaliyetlerimiz de hızla devam
ediyor
■ 3. Doğu Marmara Sanayi ve Teknoloji Fuarı TÜYAP
tarafından düzenlenecek
TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından 26 - 29
Mayıs 2016 tarihleri arasında düzenlenecek SANTEK
2016 - 3. Doğu Marmara Sanayi ve Teknoloji Fuarı,
Kocaeli Sanayi Odası (KSO), Kocaeli Ticaret Odası
(KOTO) iş birliği ile Kocaeli Valiliği ve Kocaeli Büyükşehir
Belediyesi ile Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’nın değerli
destekleri ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Uluslararası
Fuar Merkezi’nde sanayi ve teknoloji sektörünün buluşma noktası olmaya hazırlanıyor.
132
Fuarın kapsamı; Üretim Makineleri ve
İmalat Endüstrisi, Enerji, Elektrik, Elektronik, Otomasyon,
Otomotiv ve Yan Sanayi, Liman, Tersane ve Gemi Sanayi,
Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller, Yapı Malzemeleri ve
Teknolojileri, İş ve İnşaat Makineleri
26 – 28 Mayıs 2016 tarihleri arasında 10:00-19:00 saatlerinde, 29 Mayıs 2016 günü ise saat 18:00’e kadar ziyarete
açık olacak Fuar ile ilgili daha ayrıntılı bilgi edinmek için
www.santekfuari.com adresini ziyaret edebilir veya bizlerle temas kurabilirsiniz.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
Schneıder Electrıc’ten Iberdrola’ya 11 milyon
akıllı ölçüm cihazını yönetmesi için teknoloji platformu
■ Enerji yönetiminde global uzman Schneider Electric,
İspanyol enerji şirketi Iberdrola için bir teknoloji platformu kuracak ve şirketin 11 milyon akıllı ölçüm cihazından
alınacak verileri yönetip kontrol etmesine olanak sağlayacak.
İspanya’nın önde gelen enerji şirketi Iberdrola, 2019
yılına kadar alçak gerilim ağına takılacak olan yaklaşık 11
milyon akıllı ölçüm cihazı ve gelişmiş izleme cihazlarından her gün alınacak verileri yönetmesi ve kontrol etmesine olanak tanıyacak teknoloji platformunun tasarımı ve
uygulaması için, enerji yönetimi ve otomasyon çözümlerinde global bir lider olan Schneider Electric’i tercih etti.
Schneider Electric’in Titanium teknolojisini temel alan
platform, alçak gerilim ağındaki akıllı ölçüm cihazları ve
gelişmiş denetim altyapısından gelen bilgileri toplayan
tek bir merkezi çözüme entegre edilerek; Iberdrola’ya,
ağın verimli bir şekilde yönetilebilmesi için gerekli bilgilere anında ve güvenilir erişim olanağı sağlayacak.
Tüm saha cihazları için merkezi bir haberleşme sistemi kurulacak
Bu uzak yönetim sistemi, gelişmiş denetim cihazları ve akıllı ölçüm cihazlarını içeren alçak gerilim
altyapısından bilgi toplayan tüm saha cihazları için
merkezi bir haberleşme sistemi olacak. Platform,
güvenli haberleşme proseslerinde kullanılan güvenlik anahtarlarının yönetimi de dahil olmak üzere,
yönetilecek büyük miktarda bilgiyi dikkate alarak
toplama süreçlerinde yüksek performans sağlayacak.
Platform aynı zamanda, uzaktan yönetimin uygun
bir şekilde gerçekleşmesi ve sürekli olarak geliştirilmesi için gerekli işlevlerin yanı sıra ölçüm işlemleri,
varlık yönetimi ve daha birçok işlemi sağlamak için
gerekli özellikleri içerecek. Bu nedenle platform,
saha cihazlarının uzaktan yapılandırılmasına, olayların kısa sürede algılanmasına, izlenmesine ve ilgili
raporların hazırlanmasına imkan verecek.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
133
Haberler
IFC Girişimcilerle Girişimciliği Destekleyen Şirketleri
Buluşturdu
■ Dünya Bankası Grubu kuruluşu IFC, General Electric
(GE) ve Özyeğin Üniversitesi Girişim Fabrikası ile
‘İnovasyon Pazarı’ adlı bir buluşmaya ev sahipliği
yaptı. Etkinlikte start-up şirketleri potansiyel yatırımcı
şirketlerin temsilcileriye biraraya gelerek fikirlerini
sunma ve iş geliştirme ve imkanı buldu.
‘İnovasyon Pazarı’na davet usulü ile çağırılan 16 startup
şirket, toplantıda yaklaşık 20 yerli ve yabancı şirketle fikir
alışverişi, temas ve iş geliştirme fırsatı yakaladı. Toplantıya
davet edilen şirketler sağlık, akıllı enerji ve endüstriyel veri
yönetimine odaklanan kurumlar arasından seçildi.
Etkinliğin açılışında konuşma yapan Özyeğin Üniversitesi
Girişim Fabrikası Kurucu Direktörü İhsan Elgin: ”Şirketlerle
çalışmak ve onların desteğini almak startup’lar için girişim sermayesi yatırımı almaktan bile değerlidir. Startup
şirketler bir ülke ekonomisi için lokomotif rolü taşır ve
inovatif çözümler arayan kurumlar için de önemli avatajlar
sağlarlar. IFC’nin ev sahipliğinde düzenlemiş olduğumuz
bu toplantıdan tüm tarafların yararlandığını düşünüyor ve
bu buluşmanın sonucunda bir çok işbirliğinin doğmasını
umuyoruz”dedi.
IFC’nin, üyesi olduğu Dünya Bankası Grubu’nun
Türkiye stratejisi doğrultusunda özel sektöre finansman ve danışmanlık sağladığını belirten IFC Ülke
Müdürü Aisha Williams sözlerine şunları ekledi:
“Özel sektörün gelişmesi amacıyla Türk şirketleri
için iş geliştirme fırsatı oluşturabileceğini düşündüğümüz her türlü kaynak, know-how ve eğitimi sağlamamızın önemli olduğuna inanıyoruz. İnovasyonun
134
desteklenmesi,tüm dünyada IFC için öncelikli konulardan biridir. Bu doğrultuda, ev sahipliğini yaptığımız toplantıda, fikir alışverişi yapılması ve yeni işbirlikleri kurulması
için hem startup’lara ve hem de şirketlere güzel bir platform
sunduğumuzu düşünüyoruz.”
Taraflar arasında işbirliği yapmanın önemine dikkat çeken
GE Türkiye Stratejik Yatırımlar Direktörü Erdoğan Çeşmeli
“Günümüz dünyasında iş yapış şekli radikal bir şekilde
değişiyor. Yeni iş dünyası artık çalışanların, şirketlerin
ve kuruluşların yerel bazda inovasyon ve üretkenlik
seviyelerini artıracak yeni araç ve çözümler sunuyor.
Bunun sonucu olarak da girişimcilik artıyor; inovasyon ve
işbirliği sayesinde ortak üretim modelleri yaratmak için
fırsatlar doğuyor. GE Türkiye olarak, TeknoPark’ta yer
alan İnovasyon Merkezi’mizde girişimcileri ve inovasyon
yapanları desteklemeye devam edeceğiz” dedi.
Bugün uluslararası alanda geçerliliği kabul edilmiş olan
kaynaklar, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki
en büyük farklılıklardan birinin inovasyon göstergeleri
olduğuna dikkat çekmektedir. İnovasyon, ekonomik büyüme için çok önemli bir yere sahiptir ve IFC için küresel
bazda stratejik öncelikler arasında yer almaktadır.
IFC, yaklaşık 50 yıldır Türkiye’de özel sektörün kalkınmasını desteklemektedir. Toplam 4,3 milyar dolarlık mevcut
yatırım portföyü ile Türkiye, IFC’nin küresel portföyü içerisindeki en büyük üçüncü ülke konumunda yer almaktadır.
IFC, Dünya Bankası Grubu Ülke İşbirliği Stratejisi (20122016) çerçevesinde Türkiye’de özel sektöre toplam 2.8
milyar dolar tutarında destekte bulunmuştur.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
KLİMADA “YÜKSEK PERFORMANS,
DÜŞÜK FATURA” NASIL SAĞLANIR?
lanıcıları yaşanabilecek konforsuz koşullar, daha az tüketim
ve seçilen klimalardan tam verim alabilmek gibi konularda
yönlendirdiğini belirtiyor.
Keşfetteam, mekâna uygun klimanın yanı sıra seçilen
klimanın konumlanması gereken ideal yeri de belirliyor.
Gerçek dünya ile dijital dünya arasında bağlantı sağlayan ve
yeni bir yazılım teknolojisi olan Artırılmış Gerçeklik uygulaması (Augmented Reality) sayesinde müşteriler, keşif
sırasında ihtiyaçlarına uygun olan klimaların mekanlarında
nasıl görüneceğini deneyimleyebiliyor.
“Yeni Nesil” Klimalara Talep Artıyor
■ Mitsubishi Electric Türkiye Klima Sistemleri Genel
Müdürü Yenal Altaç, klima sezonuna girdiğimiz bu
dönemde doğru klima seçimi ve kullanımının önemine dikkat çekti.
Günümüzde lüks olmaktan çıkıp hayatımızın vazgeçilmezi
haline gelen klimaların seçiminde tüketiciler, eksik bilgi ve
uygulamalar nedeniyle hatalı klima seçimi yaparak düşük
performans ve yüksek faturalarla karşılaşabiliyor. Mekâna
uygun olarak seçilmiş, doğru yere montajı yapılmış, düzenli
olarak bakımı yapılan, enerji verimliliği yüksek klimalar
ise yaz-kış rahat ve konforlu bir ortam sağlayarak yaşam
kalitesini yükseltiyor.
Klima seçiminin ciddi bir iş olduğunu belirten Mitsubishi
Electric Türkiye Klima Sistemleri Genel Müdürü Yenal
Altaç, doğru klima seçimi ve kullanımı ile ilgili konulara
dikkat çekiyor. Altaç, klimanın mekanın soğutma ve ısıtma
ihtiyacına uygun olması, enerji tasarruflu ve düşük ses
seviyesine sahip olması, mekana uygun kapasite belirlenerek montajının uzmanlar tarafından yapılması ve sağlıklı ortamlar için doğru filtreye dikkat edilmesi gerektiğini
belirtiyor.
Mitsubishi Electric Türkiye Klima Sistemleri tarafından
geliştirilen “Keşfetteam” hizmetine de değinen Altaç,
uzman Keşfetteam ekiplerinin, en son teknoloji ekipmanlarla termal görüntüleme yaparak, keşif yapılan ortamdaki
yalıtım sorunlarını, ısı köprülerini, dış duvarlardaki ve
kapılardaki ısı kaçak noktalarını tespit ettiğini ve ayrıca kul-
Klima seçiminde önem kazanan sezonsal verimlilik ve yeni
ölçüm kriterleri konusunda da bilgi veren Yenal Altaç,
pazarda en üst enerji sınıfında yer alan mevcut bir ürün
ile yeni sistemin en üst sınıfı A+++ kategorisine giren bir
ürün arasında enerji tüketimi ve dolayısıyla kullanıcının
masrafları açısından büyük farklar oluşabildiğini belirtiyor.
Yenal Altaç açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Ayrıca
yeni sınıflandırma sistemine göre örneğin Antalya için A
sınıfı olan bir klima İstanbul için A sınıfı olmayabilir. Bu
nedenle tüketiciler klima alırken bulundukları bölgenin iklim
şartlarına uygun özellikteki klimaları tercih ettikleri zaman
hem maksimum verim elde ediyor hem de enerji tasarrufu
sağlıyor.”
Mitsubishi Electric Türkiye Klima Sistemleri Genel
Müdürü Yenal Altaç, yeni düzenlemeler çerçevesinde
inverter klimalara olan talebin arttığını da belirterek,
nedenini şöyle açıklıyor:
“Geleneksel (on/off ya da sabit hızlı) klimalarda, ortam
sıcaklığı ayarlanan sıcaklığa geldiğinde klima çalışmasını
durduruyor. Ortam sıcaklığında, ayar sıcaklığından sapmalar meydana geldiğinde ise klima yeniden çalışmaya başlıyor. Klimaların ilk çalışması sırasında tükettikleri enerji,
sürekli çalışmaları sırasında tükettikleri enerjiden çok daha
fazla. Durma-çalışma (on/off) sayısı arttıkça, klimanın enerji tüketimi de artıyor. Inverter klimalar, ortam sıcaklığı ayar
sıcaklığına yaklaştıkça kapasitesini otomatik olarak kısmaya
başlıyor, tam tersi durumda yani ayar sıcaklığından uzaklaştıkça ise kapasitesini artırıyor. Dolayısıyla aşırı ısıtma ve
soğutmanın önüne geçilebilmesi, sürekli çalışma sırasındaki enerji tüketimlerinin daha az olması ve durma-çalışma
sayısını minimuma indirebilmesinden dolayı inverter klimalar, geleneksel on/off klimalara göre çok daha tasarruflu.”
Yenal Altaç, inverter bir klima alırken, sezonsal verimlilik
değerlerinin yüksek, yıllık enerji tüketimi değerlerinin düşük
olmasına dikkat etmek gerektiğini ifade ediyor.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
135
Haberler
GE, Dijital Rüzgâr Santrali ile Yenilebilir Enerjiyi
Daha Verimli ve Ekonomik Hale Getiriyor
■ GE, endüstriyel internetten faydalanarak endüstrinin
gücü ile yazılımı biraraya getiriyor ve dünyanın en verimli
rüzgâr santralini kuruyor. Sensör, veri ağları ve analitiğin
kullanımı ile, enerji üretiminde yıllık yüzde 20’ye varan
yüksek verimlilik artışı sağlayan özel uyarlanmış türbinler
ortaya çıkıyor. Kombine teknoloji, eğer bu yıl kurulacak olan
50 Gigawatt’ın (GW) tamamına uygulansaydı rüzgâr endüstrisinde 50 milyar dolara varan bir değer yaratılabilirdi.
GE (General Electric), dünya standartlarındaki rüzgâr türbinlerini, rüzgâr endüstrisine yönelik dijital altyapıyla eşleştiren
dinamik, bağlantılı ve uyarlanabilir Dijital Rüzgâr Santrali
teknolojisini duyurdu. Bu teknoloji, bir rüzgâr santralinin
enerji üretimini yüzde 20’ye kadar artırıyor ve rüzgâr endüstrisi için yaklaşık 50 milyar dolarlık bir değer üretilmesine
olanak tanıyor.
Dijital Rüzgâr Santrali, yenilenebilir enerjide uzun süredir duyulan daha fazla esneklik ihtiyacını karşılamak için
endüstriyel internet olarak adlandırılan etkileşimli dijital
teknolojiyi kullanıyor. Bu teknoloji, yenilenebilir enerjinin
mevcut enerji şebekesine daha etkin bir şekilde entegre
olmasına yardımcı oluyor.
GE Power & Water Başkan ve CEO’su Steve Bolze, “GE
sahaları dahil her işletme ve her endüstri daha akıllı dijital
teknolojiler tarafından dönüştürülmekte ve en büyük fırsat
enerji alanında. Önemli olan bu yeni dijital dönüşümden
en iyi şekilde nasıl yararlanabileceğinizi bilmek. Endüstri
liderlerini, geride kalanlardan ayıracak olan da budur” dedi.
136
GE, dünyanın ilk Dijital Rüzgâr Santrali girişimi ile rüzgâr
enerjisi endüstrisinin dönüşümüne liderlik ediyor. Bu yeni
rüzgâr ekosistemi, üretimi artırmak, maliyetleri azaltmak
ve rüzgâr santralinin işletme verimliliğini kullanım ömrü
boyunca yükseltmek için dünya standartlarında bir türbini,
dijital bir altyapıyla eşleştiriyor.
Dijital Rüzgâr Santrali ekosisteminin çalışma sistemi
Dijital Rüzgâr Santrali ekosistemi, önce türbinlerin üretimiyle başlıyor. Gelecek nesil akıllı rüzgâr türbinleriyle, GE’nin
yeni modelleri, en yüksek verimlilikte enerji üretebilmek için
bir rüzgâr santralindeki her bir türbin tabanı yerleşiminde,
çevre koşullarına bağlı olarak, 20 adede kadar farklı türbin
konfigürasyonu inşa etmek için bir dijital ikiz modelleme
sistemi kullanıyor. Ayrıca, her türbin, gerçek zamanlı olarak
türbin işleyişini analiz edebilen ve çalışma verimliliklerini
artırmak için ayarlamalar yapabilen gelişmiş ağlara bağlı
şekilde çalışıyor.
Türbinler inşa edildikten sonra, üzerlerindeki sensörlerin bağlantıları kuruluyor. Operatörlerin türbinlerden, santrallerden hatta bütün endüstri filosundan gelen verilerle
performans izlemelerine olanak sağlayan GE’nin Predix
yazılımıyla, bu sensörlerden toplanan veriler gerçek zamanlı
olarak analiz ediliyor. Veriler, performansı etkileyebilecek
sıcaklık, türbin hizasızlıkları veya titreşimler hakkında bilgi
sağlıyor.
Öğrenen sistem sorunları öngörebiliyor
Daha fazla veri toplandıkça, maksimum performansı
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Haberler
sürdürmek ve türbin yaşlandıkça ortaya çıkan tipik bakım
sorunlarından kaçınmak olanaklı hale geliyor. Böylece daha
yüksek öngörüye sahip ve gelecekte ortaya çıkabilecek
değişikliklerden etkilenmeyen rüzgâr santrallerine dönüşen
sistem zaman içinde gerçekten öğreniyor. Önleyici bakımın
sadece gerektiğinde yapıldığından emin olmak için bakım
programlarını ihtiyaca göre düzenleyerek bakım maliyetlerini de azaltıyor.
Dijital Rüzgâr Santrali, GE’nin 18 ay önce açıklanan
Wind PowerUp teknolojisine dayanıyor. Şu anda 4 bin
ünitede kurulu olan bu teknoloji, türbin verimliliğini
yüzde 5’e kadar artırmış durumda ki bu da her türbin
için karlılıkta yüzde 20’ye varan bir iyileşme anlamına
geliyor. Tipik bir 100 megawatt rüzgâr santralinin ömrü
olan 20 yıl içinde bu teknoloji, geliri 100 milyon dolar
civarında artırabilir.
Temiz enerjinin lider şirketi Invenergy’nin Başkanı ve
CEO’su Michael Polsky, “GE’nin yaşam boyu işletim üzerine
odaklı olması, bizim kendi rüzgâr türbinlerimizi işletme
şeklimizle uyum içindedir. Kendi filomuzda daha da uzun
vadeli değerler açığa çıkarmak için GE’nin Dijital Rüzgâr
Santraliyle birlikte çalışmayı büyük bir heyecan ile bekliyoruz” dedi.
Steve Bolze, “Aksiyona geçmek için gerekli tecrübe
olmaksızın, büyük veri anlamını yitiriyor. Bizim endüstri
için vizyonumuz, yarının sonuçlarını öngörebilmek için
bugünün verilerini ve bilgisini kullanmaktır. Endüstriyel
internetin gücünden faydalanarak, rüzgâr türbinlerinin
bugüne göre daha iyi öğrendiği, adapte olduğu ve performans gösterdiği bir dünya yaratabiliriz” dedi.
Omron performansı bayileriyle birlikte artırıyor
■ Türkiye geneline yayılmış uzman bayi, mekatronik
merkezi ve sistem entegretörleriyle beraber geniş ürün
portföyü ve hizmetleri sunan Omron, endüstriyel otomasyon sektörünün öncü markası olarak geçtiğimiz günlerde iş
ortaklarıyla İstanbul’daki Hilton Kozyatağı Hotel’de bir araya
gelerek gelecek planlarını ve vizyonunu konuştu.
Yeni dönemde iş ortakları ile sahip olduğu potansiyeli
daha yukarılara taşımamayı hedefleyen Omron’un büyüyen
organizasyon yapısı, gelecek dönemin planlaması, genişleyen ürün ailesi ile yeni dijital bayi portalının tanıtımını
gerçekleştirdiği toplantıda; Hareket, Kontrol, Algılama, Pano
Komponentleri, Görsel Denetim ve Güvenlik ürün gruplarındaki güncel portföyü bayilerine tanıtıldı.
Yeni lansmanı gerçekleştirilen temel makina kontrolörü
NJ1 ve sektrörünün en hızlı
makine otomasyon kontrolörü NX7 ile montaj süresini
%50’den fazla kısaltan, ultra
ince yapısıyla tüm güvenlik
uygulaması ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmış G9SE
güvenlik röleleri ile öncü ve
uzmanı olduğu algılama ürün
ailesinden şeffaf malzeme
algılamada kullanılan endüstriyel sensörler için yeni bir
ölçüt sunan E3S-DB ile hali
hazırda satış rakamları ile fark
yaratan S8VK serisi güç kaynakları ve patentli kilitlenebilir
switch özelliği ile G2RV yeni
nesil endüstriyel röleler öne çıkan ürünler arasındaydı.
Yüksek çözünürlüklü modelleri, kod okuma ve doğrulama
özelliği ve dahili aydınlatma seçenekleriyle FQ2 akıllı kamera
ile yeni ve olağanüstü verimli bir görsel denetim algoritması, yüksek hızlı görüntü veriyolu, dört çekirdekli işleme ve
hızlı EtherCAT özelliklerine sahip FH görsel denetim sistemleri toplantı gündemindeki diğer ürünleri oluşturuyordu.
Ayrıca organizasyonda İstanbul ve Anadolu Bölge Satış
Müdürleri tarafından uzun yıllardır beraber yürüttüğü başarılı çalışmalarından dolayı bölge bayilerine kıdem plaketleri
sunulurken toplantı sonunda gerçekleştirilen soru cevap
bölümüyle sektörün ve Omron’un konumlandırması masaya yatırıldı.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
137
Haberler
TBV, Türkiye’nin “Akıllı Şehir Uygulamaları Envanter
Raporunu”nu oluşturmak üzere işbirlikleri oluşturdu
■ Türkiye Bilişim Vakfı, Novusens Akıllı Şehirler Enstitüsü,
İTÜ Bilgisayar Mühendisliği ve Bilişim Fakültesi’nin iş
birliğiyle başlatılan “Akıllı Şehirler” projesinin ilk fazında
Türkiye’de akıllı şehir uygulamalarının envanteri tespiti yapılıp, enerji, ulaşım ve su konularında mevcut durum ortaya
konacak. MasterCard Türkiye ve Intel Türkiye’nin desteğiyle
hazırlanacak rapor ile Türkiye’nin akıllı şehirlere ne zaman
kavuşacağı sorusuna cevap aranacak.
“Akıllı Şehir” kavramının Türkiye’de yaygın bir şekilde
uygulanması için yol gösterici olacak çalışmalar, İstanbul
Teknik Üniversitesi Rektörlüğü’nde gerçekleştirilen toplantı
ile başladı. Türkiye Bilişim Vakfı ve Novusens Akıllı Şehirler
Enstitüsü’nün proje uygulama desteği sunduğu çalışmalara,
İTÜ Bilgisayar Mühendisliği ve Bilişim Fakültesi akademik
destek veriyor. “Akıllı Şehirler” konusunda tüm dünyada
referans alınacak çalışma, MasterCard Türkiye ve Intel
Türkiye’nin sponsorluğunda gerçekleşiyor.
Türkiye’de şehirlerin enerji, ulaşım ve su konusundaki
mevcut resmini ortaya koymayı ve “Akıllı Şehir” kavramının
uygulanabilmesi için gerekli adımları belirlemeyi hedefleyen
geniş katılımlı projenin 30 büyük şehri kapsayan ilk fazı,
hazırlanacak detaylı bir rapor ile tamamlanacak. 3 Aralık
2015 tarihinde yayınlanacak “Türkiye’de Akıllı Şehirler
Uygulamalarının Envanter Tespiti ve Mevcut Durum Analizi
Raporu (Türkiye Akıllı Şehirler Hazırlık Değerlendirme
Raporu)” Türkiye’nin “Akıllı Şehirler” konusundaki stratejisinin oluşmasında yol gösterici bir rol üstlenecek.
IFS, istihdamda Avrupa’nın en iyileri arasında
■ IFS, 12 milyondan fazla çalışanı ve 6 binden fazla işletmeyi temsil eden ‘Great Place to Work – Trust Index’e göre
Avrupa’nın ‘En İyi İşverenler’ listesinde genel kategoride ilk
100’de, çokuluslu kategoride ise ilk 25 içinde yer aldı.
Global kurumsal uygulamalar sektörünün önde gelen şirketi
IFS, kurumsal verimliliğin yanı sıra çalışana ve istihdama
verdiği önemin karşılığını ödüllerle ve derecelerle taçlandırıyor. IFS,12 milyondan fazla çalışanı ve 6 binden fazla
işletmeyi temsil eden ‘Great Place to Work® – Trust Index’e
göre Avrupa’nın ‘En İyi İşverenler’ listesinde genel kategoride ilk 100’de, çokuluslu kategoride ise ilk 25 içinde yer aldı.
Hedef, Avrupa’daki başarıyı dünyada yaygınlaştırmak
Her yıl 49’dan fazla ülkede 12 milyondan fazla çalışan ve 6
binden fazla işletmeyi temsil eden Great Place to Work®,
Trustindex® çalışan anketi ile işyeri politikalarını ve uygulamalarını objektif ve detaylı şekilde inceleyerek farklı kategorilerde işverenleri değerlendiriyor. Bu yıl Avrupa çokuluslu
işverenler kategorisinde ilk 25 içinde yer alan IFS, bu çalış-
138
masını dünyada yaygınlaştırarak, tüm ofislerinin çalışılacak
en iyi şirketlerden biri olarak konumlamayı hedefliyor.
IFS World Operations İK Direktörü Roger Arnroth “En İyi
İşverenler listesindeki başarımızın devamlılığını, içimizdeki
kültürü ve bağlılığımızı pozitif bir çalışma ortamında beslemek için gösterdiğimiz aralıksız gayrete borçluyuz. Sürekli
gelişme çabası gayretindeyiz. En İyi İşveren anketi ve analizi,
öncelik vermemiz gereken kilit gelişim alanlarını tanımlamak
için faydalandığımız önemli bir araç” dedi.
IFS Türkiye aralıksız büyümesini sürdürüyor
IFS Türkiye Ofisi 2004 yılında kurulmuş ve bu tarihten
itibaren hızlı bir büyüme göstererek aralarında Durmazlar
Makina, KVK Teknoloji, Hakan Plastik, Aytaç Gıda, AGT,
Samet Kalıp, Makel Elektrik, Bursa Beton & Çimento,
Çemtaş, Noki, Teknorot Otomotiv, FNSS Savunma, SKT
Otomotiv, Sinpaş İnşaat, Seranit, Müzekart, Dearsan
Tersanesi gibi farklı sektörlerde 200’ye yakın müşteri ve
10.000’in üzerinde kullanıcıya ulaşmıştır.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yayın Dünyası
Güç Elektroniği
Çeviriciler, Uygulamalar ve
Tasarım
Ya­za­rların›n Ad›: Ned Mohan, Tore M.Undeland,
William P. Robbins
Türkiye’de güç elektroniği sanayii hızlı bir ilerleme göstermiş; kesintisiz güç kaynağı, motor kontrolu,
endüksiyonla ısıtma, elektrikli ev aletleri, otomotiv ve tekstil gibi geniş bir alanda tasarım ve üretim yapan
firmalar ortaya çıkmıştır. Bunun yanında yurtdışından gelen sistemlerin çoğunda güç elektroniği teknolojisi
kullanılmaktadır. Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunlarının belirli bir kısmı bu sektörlerde istihdam edilmektedir.
Güç elektroniği konusu, başta İ.T.Ü. olmak üzere Türkiye’deki birçok üniversitede çeşitli isimdeki derslerle
öğretilmektedir. Bu derslerin bir kısmı Türkçe olarak verilmektedir. Hangi dilde verilirse verilsin bir Türkçe
kitabın gerek eğitim öğretimde gerekse uygulamalı mühendislikte çok önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
ISBN: 978-975-8431-99-1
B. Y›­l›: 2003
Say­fa Sa­y›­s›: 896
Fi­ya­t›: 45,00 TL
140
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yayın Dünyası
Otomatik Kontrol Sistemleri
Ya­za­rların›n Ad›: Benjamin Kuo
Genç mühendislerin elinden düşmeyen bu kitabın temel özelliği, geleneksel konuları basit bir dille
ele alması, anlatımını uygulamaya yönelik örneklerle desteklemesi ve her baskıda yeni konuları
bünyesine alarak sürekli güncel kalabilmesidir.
Yaklaşık 50 yıldır kendisini otomatik kontrol sistemlerinin uygulamalarına adamış, tecrübeli bir araştırmacı
ve mühendis Benjamin C. Kuo tarafından kaleme alınmıştır. Yazarın en önemli özelliği bilimsel çalışmaları
yanında, yıllardır sürdürdüğü eğitim hizmetinde otomatik kontrole çok sayıda kitap kazandırmış olmasıdır.
İlk baskısı 1962’de yapılmış olan bu kitap, 60’lı yıllarda mühendislik eğitimine başlayan ve bugüne kadar
aynı yolu izleyen pek çok öğrenciye otomatik kontrolü sevdirmiş, öğretmiş ve çalışma alanı olarak geniş bir
öğrenci kitlesinin otomasyona yönelmesine neden olmuştur.
ISBN: 9789757860945
B. Y›­l›: 2013
Say­fa Sa­y›­s›: 944
Fi­ya­t›: 50,00 TL
ENDÜSTRİ OTOMASYON
141
reklam indeks
i
Firma Adı
No
■ ABB
3-23-49-57
■ AKBİL
8
■ BETA
28
■ BETA
ARKA İÇ KAPAK
Firma Adı
No
■ JUMO
121
■ LÖSEV
18
■ MITSUBISHI ELECTRIC TURKEY 11
■ MEDEL
4-51-129
■ B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
5
■ NEUGART
33
■ CLPA TURKEY
1
■ NETES MÜHENDİSLİK
37
■ PHOENIX CONTACT
25
■ RUTRONIK
31
■ DİYAFON
■ EKSEN AJANS
79
24-139
■ ENOSAD
65
■ SCHNEIDER
ÖN KATLAMA KAPAK
■ ENTEK
47
■ SCHNEIDER
ÖN İÇ KAPAK
■ EMİKON ELEKTRONİK
10
■ SIEMENS
■ EMİKON OTOMASYON
10
■ SCHUNK
■ EMKO
29
■ SMS TORK
113
■ TÜRKMEN ASANSÖR
101
■ ESİT
■ HES KABLO
9
19
■ WORLDCHEM
17
ARKA KAPAK
71

Benzer belgeler