Bosch Rexroth`dan Artan Dinamizm: Sytronix
Transkript
Bosch Rexroth`dan Artan Dinamizm: Sytronix
editör Fıkra bu ya; bir gün Pamuk Prenses, Süpermen ve Pinokyo, birlikte bir yolculuğa çıkmışlar. Yollarının üzerindeki bir ülkede güzellik kraliçesi seçimi varmış. Pamuk Prenses “Ben bu seçime katılacağım,” deyip gitmiş katılmış ve tabii ki birinci olmuş. Yine yol üzerindeki bir başka ülkede dünyanın en güçlü erkeği seçimin yapıldığını öğrenmişler. Bu defa Süpermen “Ben bu yarışmaya katılmak istiyorum, siz beni burada bekleyin,” deyip gitmiş ve tabii ki birinci olmuş… Bir süre sonra, meclis seçimlerinin yapıldığı bir ülke çıkmış karşılarına. Bu sefer de Pinokyo, şansımı bir deneyeyim demiş ve gitmiş, katılmış seçimlere! Döndüğünde, yüzünün şekli alı al, moru mormuş, üstelik iki gözü iki çeşme hüngür hüngür de ağlıyormuş! “Ne oldu, yoksa kazanamadın mı?” demiş arkadaşları. Pinokyo ise “Burası ne biçim bir yer yahu, seçim barajını bile aşamadım,” diyebilmiş sadece! Neyse ki biz, Pinokyo’nun seçimlere katıldığı ülkede değiliz. Ama pek çok sözlerin söylendiği, pek çok vaatlerde bulunulan ve yoğun bir gündem trafiğinin yaşandığı bu yaz aylarında, milletimiz de vekillerini seçti. Simdi sıra ülke sorunlarını çözebilecek ve ülkeyi ileriye taşıyabilecek hükümetin kurulmasında. Kurulacak hükümette özellikle Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bizim için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Ve istek gelirse eğer, ENOSAD camiası olarak bilimin, sanayinin, teknolojinin geliştirilmesine önemli katkılar sunacağımızdan da eminiz. Bu arada, (iç sayfalarımızda haberini okuyabilirsiniz) geçtiğimiz Mayıs ayında ENOSAD’ın 6. Olağan Kongresi ve Yönetim Kurulu seçimleri de yapıldı. ENOSAD’da seçim -genel seçimlerin aksine- çok hararetli veya çekişmeli değildi. Örneğin, kavgalar dövüşler, böbürlenmeler, küçümsemeler, saygısızlıklar hiç olmadı. Tam tersine, üyelerimizin birbirine olan saygısı, sevgisi, güveni, birlikte sektörü geliştirme arzusu, birlikte ülkeyi geliştirme arzusu öne çıktı. ENOSAD, bir nevi gönüllülük esasına dayalı görev alma arzusuyla yönetimini seçti. Seçimden sonra da yönetim kurulu yaptığı ilk toplantısıyla, ENOSAD Yönetim kurulu başkanını seçti. Bu seçimde 6. Dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı’na, iyi bir mühendis ve başarılı bir iş adamı olan, derneğimizi geçmişte yönetim kurulunda çok iyi temsil eden, derneğimizi başarıyla yönetebilecek yetenek ve özveriye sahip olduğunu her zaman gösteren Sayın Dr. Hüseyin Halıcı seçildi. Aynı zamanda Halıcı Elektronik’in kurucu başkanı ve genel müdürü de olan Sayın Dr. Hüseyin Halıcı’ya şimdiden başarılar diliyoruz. Elbette ilk kurucu başkanımız ve onursal başkanımız çok değerli hocamız Emin Olcay Bey’e; ondan görevi devralan çok değerli Hakan Altınay Bey’e; ve son iki dönemdir derneğimizin tanınmasında önemli rol alan ve sektörümüz için çok önemli olan Endüstri 4.0 kongre başkanlığını yapan, çok değerli Sedat Sami Ömeroğlu Bey’e ve onlarla çalışan tüm kurul üyelerine sevgi ve saygılarımızla… Turan Türkmen EKSEN Yay›nc›l›k Fuarc›l›k Tan›t›m Hiz. Ltd. fiti. Ad›na imtiyaz sahibi ve Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Turan Türkmen turan@eksenltd.com Genel Yayın Yönetmeni: Prof. Dr. Ya€mur Denizhan denizhan@boun.edu.tr Reklam ve Halkla İlişkiler Md.: Birsen Salman birsen@eksenltd.com Yayın Kurulu: Prof. Dr. Abdülkadir Erden / At›l›m Üniversitesi Mekatronik Müh.Böl.Bşk. Prof. Dr. Metin Gökaflan / ‹TÜ. Kontrol Müh. Böl. Bflk. Prof. Dr. Galip Cansever / Y.T.Ü. Elektrik Elektronik Müh. Fak. Dek. Kurumsal İletişim Uzmanı: Giray Karanlık giray@eksenmedyagrup.com Yayın Danışmanları: Prof. Dr. Alinur Büyükaksoy / Gebze ‹leri Tek. Ens. Rek. Prof. Dr. Ayşegül Akdoğan Eker / YTÜ Makina Müh. Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Eker / Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Müh. Böl. Prof. Dr. Ersin Tulunay / ODTÜ Prof. Dr. Göksel Demirer / ODTÜ Çevre Mühendisli€i Prof. Dr. Güven Önbilgin / 19 May›s Üniversitesi Prof. Dr. Mübeccel Demirekler / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Muammer Ermifl / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Muhsin Kılıç / Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. Murat Uzam / Melikşah Ü. Müh. Mim. Fak. Elk. Elektronik Müh. Böl. Prof. Dr. Savafl Ayberk / Kocaeli Ü. Çevre Müh. Böl. Bflk. Prof. Dr. Tuncel Özden / TÜB‹TAK Enst. Analiz Lab. Böl. Bflk. Prof. Dr. U€ur Çeltekligil / Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. Seta Bogosyan / ‹TÜ. Kontrol Müh. Böl. Prof. Dr. Yusuf Tan / Bo€aziçi Ü. Medical Engineering Prof. Dr. Kemal Leblebicio€lu / ODTÜ Elk. Elektronik Müh. Böl. Doç. Dr. ‹. Hakk› Çavdar / Karadeniz Teknik Ü. Doç. Dr. Yusuf A. Uskaner / Özçelik A.fi. Prof. Dr. Hakan Yavuz / Ç.Ü. Müh. Mim. Fak. Mak. Müh. Böl. Yrd. Doç. Dr. Sibel Uluda€ Demirer / Çankaya Ü. End. Müh. Böl. Dr. Mehmet Çevik / Dal Engineering Dr. Müh. Ahmet Dinçer / Bosch Rexroth A.fi. Sevtap İnan / Siemens M. Halil Başaran / Rockwell Otomasyon Levent Fadıloğlu / Schneider Cengiz Meriç / Hipafl Emin Olcay / Akbil A.fi. Çağrı Hekimoğlu / Esit Göktu€ Gür / Schneider H. Cengiz Celep / Entek Otomasyon Hasan Basri Kayak›ran / Emf Motor ‹brahim Erkan Yenel / Norm Enerji ‹smail Obut / Hidroser Mahmut Bertan / Weidmüller Niyazi Sar›maden / Medel Oral Avc› / Piomak Özkal Güner / Schneider Electric Sedat Sami Ömero€lu / E3Tam Gökhan Yücel / Phoenix Contact fiahnur Agaik / GSD Osman Kutan / ABB Talat Avc› / P›nar Müh. T. Hakan Özer / ‹SOD Yön. Krl. Bflk. Tuncay Soydafl / Festo Yavuz Çopur / Pilz Sırrı Kardeş / Kardeş Elektrik Tolga Bizel / Mitsubishi Electric Hakan Aydın / Mitsubishi Electric Dr. Hüseyin Halıcı / Halıcı Elektronik Tunç Atıl / HKTM Teknik Editör: Editör: Grafik Tasarım: Emeç Erçelik editor@eksenmedyagrup.com Alper Öz editor@eksenmedyagrup.com Taluy Denizhan info@eksenmedyagrup.com Şükran Pala sukran@eksenmedyagrup.com Ülgen Güneş ulgen@eksenmedyagrup.com Artun Armutcu artun@eksenmedyagrup.com Esra Satır esra@eksenmedyagrup.com Reklam Koordinatörü:Cahide Avflar Demir cahide.avsar@eksenmedyagrup.com Halkla İlişkiler ve Tanıtım: Onur Narinoğlu onur@eksenmedyagrup.com Abone ve Mali İşler: Şerife Yılmaz finans@eksenltd.com Uluslararası İlişkiler: Hazal Yalçın info@eksenmedyagrup.com Temsilciliklerimiz: Nejat Coflkun Tel: 00.44.171.377 00 76 ‹NG‹LTERE info@nejatdesign.co.uk Metin Yavuz Tel: 00.49.221.297 22 70 Köln - ALMANYA metin.ya[email protected] ‹zmir Temsilcili€i: Fatma Boyraz Tel: 0555 575 66 30 Merkez: EKSEN Yay›nc›l›k Fuarc›l›k Tan›t›m Hiz. Ltd. fiti. Meflrutiyet Cad. Kıblelizade Sk. Tepe Han No: 1 Kat: 2 D: 7 34440 Beyo€lu-‹stanbul / TÜRKİYE Tel : +90.212.292 01 89 Faks : +90.212.293 32 24 E-mail: info@eksenmedyagrup.com www.eksenmedyagrup.com Baskı: Doğa Basım Yıllık abonelik: 100.- TL. Yıllık yurtdışı abonelik: 100 Euro Endüstri ve Otomasyon Yayg›n süreli bir yay›nd›r, Ayda bir yay›nlan›r Dergimizde yer alan ilanlar›n sorumlulu€u ilan verenlere, makalelerdeki fikirler ve yorumlar yazarlar›na aittir. Tüm haklar› Eksen Yay›nc›l›k’a ait olup, izinsiz kullan›lamaz ve yay›nlanamaz. Eksen Yay›nc›l›k; bas›n ve yay›nc›l›k ilkelerine uymay› taahhüt eder. ENDÜSTRİ OTOMASYON DERGİSİ ENDÜSTRİYEL OTOMASYON SANAYİCİLERİ DERNEĞİ ÜYESİDİR. 12 TEORİ ve UYGULAMALAR ■ Matlab-SIMULINK Ortamında Arduino Kartı Kullanma ve DC Motor Uygulaması 20 ÜRÜN ve UYGULAMALAR Panolarınızı Ufaltan Klemensler Phoenix Contact ■ KNX Bina Otomasyonu Wago ■ “Tutucu Bileşenleri Yetkinliği, Akıllı Fabrika Uygulamasında Belirleyici Bir Anahtar” Schunk ■ Tektronix Osiloskoplarda Tetikleme Sistemi ve Kontrolü Netes Mühendislik 52 Dosya ve Makale ■ Demir-Çelik Sektörü Artık Zırhlı Çelik Üretebilir Mi? ■ ■ Demir-Çelik Sektörü’nün Güçlü-Zayıf Analizi ■ Döküm İş Sağlığı ve Güvenliğinde Üç Boyutlu Makine Emniyeti Pilz ■ ■ Döküm Sanayisinde Avrupa İkincisiyiz! Sektörünün Bugünü ve Geleceği ■ Azdırma Yöntemi İle Dişli Çark Açma İşleminde Kesme Kuvvetlerinin Ölçülmesi İçin Sistem Tasarımı ve İmalatı ■ Oransal Teknoloji Ile Araç Zemin Kaplamaları Üretimi - Kalıptan Sıcak Sıcak Festo 80 ÜRÜNLER ■ Bosch Rexroth Artan Dinamizm: Sytronix SvP 7010 ■ PhoenIx ■ Sms Tork Pnömatik Aktüatörlü ve Elektrikli Aktüatörlü Kelebek Vanalar Contact Kablo Işlemede Devrim: CRIMPHANDY ■ Mitsubishi ■ Pilz Gelecek Nesil Kompakt Nitelikte Programlanabilir Mantık Kontrolü (PLC) Yeni MELSEC FX5 Serisi PSS 4000: Sistematik, Global Makine Emniyeti ■ Turck ■ Elsim Dağıtık Servo Teknolojisi Panellere Daha İyi Şekil Veriyor Kaya Gibi Sağlam ■ Siemens Yeni Nanobox ve Nanopanel PC’ler Yüksek Performansı En Küçük Alanda Yoğunlaştırıyor 102 HABERLER ■ Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği-Enosad, 6. Dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı’na Dr. Hüseyin Halıcı’yı Seçti! ■ ABB, ■ KTÜ’de Bitirme Projeleri Vitrine Çıktı! Sektörle Buluşmayı Bekliyor ■ Lojistik Sistemleri Özelleştirilmiş Elektronik Arabirimler Yüksek Kullanılabilirlik, Düşük Maliyetler İlk Global Endüstriyel Robot Üreticisi Olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde Sanayi Robotu Üretecek ■ “Endüstri ■ Beckhoff ■ Dünyanın Otomasyon 15-17 Haziran Tarihleri Arasında “AutomatIon Update” Konferans Serisini Ankara, İzmir Ve İstanbul’da Gerçekleştirdi 4.0 Harcanan Paraya Değdiğini Kanıtlamalıdır” En Büyük Abkant Presine Bosch Rexroth’dan Hidrolik Sistem Teori ve Uygulamalar Matlab-SIMULINK Ortam›nda Arduino Kart› Kullanma ve DC Motor Uygulamas› Caner Songül, Yavuz Üser, M. Cando€du Çutu Elektrik-Elektronik Mühendisli€i Akdeniz Üniversitesi - ANTALYA Günümüzde teknolojinin geliflmesiyle birlikte elektrik makineleri uygulamalar›nda yeni yöntemler gelifltirilmeye bafllanm›flt›r. Kontrol sistemlerinde kullan›lan yöntemlerden biri de Arduino kontrol kart›d›r. Arduino kartlar›n›n içerisinde ATMEL ve ARM firmalar›na ait mikro-denetleyiciler bulunmaktad›r. M ikro-denetleyiciler; CPU (Central Processing Unit Merkezi ‹fllem Birimi), RAM (Random Access Memory Rastgele Eriflimli Bellek), EPROM (Erasable Programmable Read-Only Memory - Silinip Programlanabilir Salt Okunur Bellek), PROM (Programmable ReadOnly Memory - Tek Bir Defa Programlanabilir Bellek), ROM (Read-Only Memory - Sadece Okunabilir Bellek), I/O (input/output - girifl-ç›k›fl) portlar›, zamanlay›c›lar ve kesme (interrupt) gibi birimleri içeren entegre devreleridir. Düflük enerji tüketimi, kolay programlanabilirlik ve di€er sistemlere göre çok daha düflük maliyet özelliklerinden dolay›, mikro-denetleyiciler kontrol uygulamalar›nda yayg›n bir flekilde kullan›lmaya bafllanm›flt›r. Atmega mikro-denetleyicisinin, kullan›c› taraf›ndan rahat bir flekilde kullan›m› amac›yla tasarlanm›fl bir Ardunio Yaz›l›m Gelifltirme Kart› bulunmaktad›r. Bir mikro-denetleyicinin çal›flt›r›labilmesi için gerekli olan tüm devre elemanlar› (kristal osilatör v.b.) tasarlanm›fl bu kart içerisin- Endüstri otomasyon / 22 12 ENDÜSTRİ OTOMASYON de mevcuttur. Bu kart›n Arduino IDE, Matlab-SIMULINK© v.b. programlarla kullan›l›yor olmas› bu programlar üzerinden yap›lan ifllemlerin çok daha kolay bir flekilde çal›flmas›n› sa€lar. Ayr›ca ekstra bir programlay›c› cihaza gerek kalmadan USB portu üzerinden bilgisayara ba€lan›larak programlanabilir. Bu çal›flmada Matlab-SIMULINK© ortam›nda oluflturulan bloklar ile DC motorun Ardunio kart› üzerinden kontrol edilmesi sa€lanm›flt›r. DC motor istenilen PWM de€erinde çal›flt›r›lm›fl ve DC motorun dönüfl yönleri kontrol edilmifltir. Ak›m sensörü kullan›larak DC motorun yüklü durumda ve boflta çal›flmas› durumlar›nda çekti€i ak›m de€eri gözlemlenmifltir. Ayr›ca ak›m sensöründen gelen veriler sayesinde, h›z sensörü kullan›lmas›na gerek kalmadan, h›z tahmini yöntemi ile DC motorun dönüfl h›z› hesaplanm›flt›r. Arduino ve Atmega 2560 Arduino kart›, içerisinde ATMEL firmas›n›n çeflitli mikro-denetleyicilerini içeren bir fiziksel programlama platformudur. Baflta Teori ve Uygulamalar Arduino Mega olmak üzere piyasada birçok çeflidi bulunmaktad›r. Arduino kartlar›, Atmel AVR mikro-denetleyici ve bu mikro-denetleyicinin çal›flmas› için gerekli olan yan elemanlardan oluflur. Her kartta en az›ndan bir 5 Volt’luk regülasyon entegredevresi ve bir 16 MHz’lik kristal osilatör (baz›lar›nda seramik rezonatör) bulunur. Mikrodenetleyiciye önceden bir ön yükleyici (bootloader) program› yaz›l› oldu€undan, programlama için haricî bir programlay›c›ya ihtiyaç duyulmaz. Arduino kart›n›n programlanabilmesi için çeflitli yöntemler kullan›lmaktad›r. Bu yöntemlerden biri, Arduino IDE kod editörü ve derleyicisi kullan›larak Processing/Wiring dili ile Arduino platformuna uygulamalar gelifltirmektir. Di€eri ise, Matlab-SIMULINK© ortam›nda Simulink bloklar› kullan›larak, uygulamalar gelifltirmektir. Bunun için Matlab-SIMULINK© Arduino kütüphanesinin eklenmesi gerekmektedir. Burada Arduino'nun tercih edilmesinin en önemli sebebi, piyasada çok yayg›n olarak kullan›lmas›, Matlab-SIMULINK© ortam› ile uyumlu olmas› sayesinde de üzerinde yap›lan uygulamalar›n gerçek zamanl› izlenebilmesi ve kolay bir flekilde programlanabilmesidir. Bu çal›flmada kullan›lan Arduino Mega, Atmega 2560 mikrodenetleyicisine sahip bir kartt›r (fiekil 1). Bu kart, DC motora fiekil 1. Arduino Mega Kontrol Kart› PWM sinyali gönderilmesi ve motorun ba€l› oldu€u devreden çekti€i ak›m ve gerilimin sensörler yard›m›yla hesaplanabilmesi için kullan›lm›flt›r. Ardiuno kart› içindeki Atmega 2560 mikro-denetleyicisinin önemli özellikleri afla€›da maddeler halinde s›ralanm›flt›r: Çal›flma gerilimi 5 V’tur, 256 KB Flash ROM program belle€i vard›r. Girifl/Ç›k›fl portlar› maksimum 40 mA ak›m tafl›yabilir, 4 KB EEPROM veri belle€ine sahiptir. 54 adet dijital girifl/ç›k›fl portu (15 tanesi PWM sinyali üretebilir) vard›r. 16 adet analog girifl portu vard›r ve 4 KB SRAM belle€e sahiptir. 10 bit çözünürlü€e sahip analog/dijital dönüfltürücüye sahiptir. 16 MHz çal›flma frekans›na sahiptir, 4 adet haricî kesme (interrupt) girifli vard›r. UART protokolünü destekleyen 4 adet RX/TX portu vard›r. SPI protokolü deste€i vard›r ve 8 bitlik PWM sinyali üretebilir. Matlab-SIMULINK’e Arduino Kütüphanesinin Eklenmesi Arduino kart›n› Matlab-SIMULINK© ortam›nda programlayabilmek için öncellikle Arduino kütüphanesinin eklenmesi gerekmektedir. Bu kütüphane yard›m›yla Arduino üzerindeki girifl/ç›k›fl pinleri Matlab-SIMULINK© ortam›nda birer blok olarak temsil edilecektir ve bu bloklar yard›m›yla istenilen sistem Matlab-SIMULINK© ile oluflturulacakt›r. Kütüphane ekleme ifllemi için, Matlab program› aç›ld›ktan sonra Matlab HOME sekmesi seçilir, ENDÜSTRİ OTOMASYON fiekil 2. Matlab-SIMULINK©, Arduino bloklar›n›n eklenmesi buradan Add-On butonuna, sonra da Get Hardware Support Packages k›sm›na t›klan›r. E€er paket dosyas› haz›r olarak bilgisayar›n diskinde kay›tl› de€ilse, Bu menüden internet’ten indirme seçene€i seçilir. Bir sonraki sayfada yüklü olan Matlab yaz›l›m›n›n sürümü ile uyumlu olan uygulama kartlar›n›n listesi ortaya ç›kar. Buradan kullanaca€›m›z uygulama kart› olan Arduino seçilir. ‹ndirme ifllemi bittikten sonra Simulink kütüphanesi aç›larak indirilmifl olan Arduino kütüphanesindeki bloklar kullan›lmaya bafllan›r. Bütün ifllemler tamamland›€›nda fiekil 2’deki menü ç›kar. DC Motordaki Ak›m Ve Gerilim De€erlerinin Arduino Kart›na Gönderilmesi Simulink ortam›nda Arduino kart›yla DC motor üzerinde çok çeflitli uygulamalar yap›labilir. Simulink yard›m›yla yap›lan bu uygulamalar›n gerçek zamanl› olarak kontrol edilebilmesi, yap›lan kontrol sisteminin daha az zaman harcanarak daha sa€l›kl› sonuç al›nabilen sistemler oluflturulmas›n› sa€lar. DC motor Matlab-SIMULINK© ortam›ndaki eflde€er devresi fiefiekil 3. DC motorun Matlab-SIMULINK© ortam›ndaki matematiksel modeli 13 Teori ve Uygulamalar fiekil 4. ACS712 ak›m sensörü kil 3’teki gibidir. Bu uygulamada DC motor, Arduino kart›na ba€l› olan L298N Motor Sürücü kart› ile çal›flt›r›lm›flt›r ve DC motorun çekti€i ak›m fiekil 4’te gösterilen ACS712 ak›m sensörü ile okunmufltur. Burada Va (Volt) endüvi gerilimi, Ra (Ω) endüvi direnci, La (Henry) endüvi endüktans›, Kb (V/rad/s) z›t emk sabiti, J (Nm s2/rad) atalet momenti, Bm (Nm s2/rad) sürtünme, TL (Nm) yük momentidir. DC motorun çekti€i ak›m› ölçmek; +pin ucu ak›m sensörüne, ard›ndan L298N motor sürücü kart›n›n M1+ ucuna ba€lan›r. DC motorun –pin ucu ise, do€rudan motor sürücü kart›n›n M1- ucuna ba€lan›r. Ak›m sensörünü kullanabilmek için ak›m sensörü üzerindeki Vcc pin girifline 5 V gerilim uygulan›r. GND pini topra€a ba€lan›r. Ç›k›fl pini ise, Arduino kart›n›n analog girifl pini olan A8 pinine ba€lan›r. Motoru Arduino kart› d›fl›nda d›fl bir kaynaktan beslemek için, motor sürücü kart›n›n Vss ve GND girifline de +12 V DC gerilim verilir ve motor sürücü kart› Arduino kart›n›n üzerine yerlefltirilir. Kullan›lan ak›m sensörü, Allegro firmas›n›n ±5 A ACS712T ELC-5B manyetik etkiye ba€l› olarak çal›flan lineer bir ak›m sensörüdür. Bu versiyon 5 Amper’e kadar iki yönlü ak›m giri- 14 fline izin verir. Hata pay› %5’in alt›nda olmak üzere, analog voltaj (185 mV/A) ç›kt›s› verir. (-)5 A’den (+)5 A’e kadar çift yönlü girifl ak›m› için tasarlanm›flt›r. ‹letken yolda iç rezistans› tipik olarak 1,2 mΩ’dur. DC motor sürücü devresi haz›rland›ktan sonra Arduino kart› bilgisayara ba€lan›r ve programlama aflamas›na geçilir. Simulink kütüphanesi üzerinden Arduino kart› üzerinde kullan›lacak bloklar seçilir. Bunlar analog girifl, PWM ç›k›fl ve 2 adet dijital ç›k›fl bloklar›d›r. Bu çal›flmada analog girifl 8. pin olarak ayarlanm›flt›r. Analog 8. pin girifli ak›m sensöründen gelen analog sinyali al›r ve Arduino içerisinde bulunan 10 bitlik Analog-Dijital çevirici yard›m›yla 0-1023 aras›nda dijital de€ere dönüfltürür. Ayn› blok üzerinden analog giriflin örnekleme frekans› ayarlan›r. Örnekleme frekans› artt›kça, gelen analog de€erler daha az bozulmaya u€rad›€› için daha düzgün dijital verilere dönüfltürülür. Öncelikle 5/1024 bölme ifllemi uygulanarak gelen analog de€erin gerilimi belirlenir. Sonra ak›m sensörünün offset de€eri olan 2,5 V de€eri ç›kart›l›r ve 1/0,185 bölme ifllemi uygulanarak gelen veri ak›m cinsine dönüfltürülür. Dijital ç›k›fl bloklar› motorun dönüfl yönünü belirler. DC motorun dönüfl yönünü kontrol edebilmek için Dijital ç›k›fl bloklar›n›n 8. ve 11. pinleri seçilir. Bu pinlere simulink üzerinden de€erler gönderilir. 11. Dijital ç›k›fl pinine 1 de€eri ve 8. Dijital ç›k›fl pinine 0 de€eri gönderilirse, motor hareket eder. Tam tersi durumda 11. dijital ç›k›fl pinine Lojik 0 de€eri, 8. Dijital Ç›k›fl pinine 1 de€eri gönderilirse motor ters yönde dönmeye bafllar. PWM ç›k›fl pini ise, motora d›fla- ENDÜSTRİ OTOMASYON r›dan verilen gerilimin ayarlanmas›n› sa€lar ve bu de€er karta yüklendikten sonra gerçek zamanl› çal›fl›rken de€ifltirilebilir. DC motora gönderilen gerilim de€eri de€ifltirilerek motorun farkl› h›zlarda dönmesi sa€lan›r. PWM ç›k›fl blo€una uygulanan say› de€erine göre PWM sinyalindeki görev döngüsü (duty cycle) de€eri belirlenir. Bu de€erler 0 ile 255 aras›ndad›r. PWM blo€una 255 de€eri uygulanarak %100 görev döngüsünde çal›flmas› sa€lan›r. Uygulanan de€er 0 ise görev döngüsü %0 olur. Bu özelli€i kullanabilmek için PWM ç›k›fl blo€unun 9. pin olarak ayarlanmas› yeterlidir. Aç›k Döngü Sensörsüz H›z Hesaplamas› Kapal› veya aç›k döngü kontrol sistemlerinde DC motorun h›z›n›n ölçülmesi oldukça önemlidir. Bu ölçümler enkoder, takojeneratör ve benzeri haricî cihazlarla sa€lanmaktad›r. Fakat kontrol sistemlerinde bu cihazlar›n kullan›lmas› beraberinde ekstra maliyet getirmektedir. Bu durumda maliyeti düflürmek için bir tak›m yöntemler gelifltirilmifltir. Bunlardan biri de, DC motorun parametreleri, endüvi ak›m ve gerilim de€erleri yoluyla matematiksel olarak h›z›n›n hesaplanmas›d›r. H›z hesab›nda kullan›lan formül, DC motorun devresel gösterimi üzerinde Kirchhoff Yasas› uygulanarak elde edilmektedir. Bu yasadan elde edilen denklem (1)’de gösterilmifltir. Va = Ia Ra + kb ω (1) Denklem (1)’de Va(V) endüvi gerilimini, Ra (Ω) endüvi direncini, Ia (A) endüvi ak›m›n›, kb (V s/rad) z›t emk sabitini, ω (rad/s) ise aç›sal h›z› göstermektedir. Rotor h›z›n› radyan cinsinden Teori ve Uygulamalar Teori ve Uygulamalar elde edebilmek için formül (2)’deki gibi düzenlenir. ω = (Va - Ia Ra) / kb (2) Böylelikle herhangi haricî ve maliyetli h›z ölçüm cihaz› kullan›lmadan, sadece ak›m ve gerilim sensörü ile DC motorun rotor h›z› elde edilmifl olur. Elde edilen h›z de€eri aç›k döngü h›z de€eridir. Bu uygulamada kullan›lan DC motorun parametreleri Ra = 4, Kb = 0,0089 ve Va = 10 olarak al›nm›flt›r. Arduino-SIMULINK Haricî Mod Arduino kütüphanesi eklendikten sonra yeni Simulink model sayfas› aç›larak Arduino kart› ile istenilen uygulamalar gerçeklefltirilebilir. Uygulamada kullan›lan Arduino kart›n›n modeli, sistemin tasar›m›nda ve oluflturan modelin gerçek zamanl› çal›flmas›nda büyük rol oynar. Arduino Uno kart› ile Simulink üzerinden herhangi bir gözlem yap›lamaz ve Simulink ortam›ndaki de€ifliklikler gerçek zamanl› olarak sisteme yans›maz. Burada DC motor uygulamas› için Arduino Mega kart› kullan›lm›flt›r. Arduino Mega kart› daha fazla Dijital I/O portuna sahiptir ve Simulink ortam›nda gerçek zamanl› sistemin durumu gözlemlenebilir. Arduino Mega kart›n›n Simulink üzerinde gerçek zamanl› çal›flabilmesi için Simulink’te bir tak›m ayarlar yap›lmas› gerekmektedir. ‹lk baflta Simulink penceresinde Tools seçene€i, buradan ç›kan seçeneklerden Run on Target Hardware seçilir, sonra Prepare To Run seçene€ine t›klan›r. Aç›lan pencereden Run on Target Hardware seçilir. Burada Target Hardware k›sm›ndan kullan›lan kart tipi seçilir. Örnek modelde kullan›lan kart modeli Arduino Mega 2560 oldu€u için seçeneklerden bu uygulama kart› seçilmifltir. Uygulama kart›n› gerçek zamanl› olarak çal›flt›rmak için Enable External Mode seçilir. Yap›lan de€ifliklikler, OK butonu ile onaylan›r. Simulink modelin oldu€u ana sayfaya dönüldükten sonra External mod seçilir. Daha sonra Build seçene€i ile oluflturulan model kurulur ve Arduino Mega 2560 kart›na yüklenir. fiekil 5’te bloklar›n Arduino kart›na yüklenmesi gösterilmifltir. Oluflturulan model Arduino’ya yüklendikten sonra Connect to Target butonuna bas›l›r ve cihaza ba€lan›l›r. Run butonu ile oluflturulan model gerçek zamanl› olarak çal›flt›r›l›r. Oluflturulan modelde DC motor 0. saniyeden itibaren yüksüz ça- fiekil 5. Simulink bloklar›n›n Arduino Mega kart›na yüklenmesi ENDÜSTRİ OTOMASYON fiekil 6. Simülasyon ortam›nda DC motor ak›m-zaman grafi€i fiekil 7. Gerçek zamanl› uygulamada DC motor ak›m-zaman grafi€i fiekil 8. Simülasyon ortam›nda DC motor h›z (rpm)-zaman grafi€i fiekil 9. Gerçek zamanl› uygulamada DC motor h›z (rpm)-zaman grafi€i l›flmaya bafllam›flt›r. 2. ve 4. saniyeler aras› DC motor yük alt›nda çal›flt›r›lm›flt›r. Bundan dolay› hem simülasyonda hem de gerçek zamanl› uygulamada yaklafl›k olarak 1,5 A ak›m çekti€i gözlemlenmifltir. fiekil 6’da simülasyondaki ak›m-zaman grafi€i, fiekil 7’de gerçek zamanl› uygulamadaki ak›m-zaman grafi€i gösterilmifltir. Bu zaman aral›€›nda DC motorun rotor dönüfl h›z› ise ortalama 5000 rpm civar›ndad›r. DC motor 5. ile 6. saniyeler aras›nda tam yük alt›nda çal›flt›r›lm›flt›r. DC motorun h›zzaman grafikleri fiekil 8 ve fiekil 9’da gösterilmifltir. Bu durumda DC motorun çekti€i ak›m›n 2,7 15 59 / Endüstri otomasyon fiekil 10. Gerçek zamanl› uygulamada DC motora uygulanan PWM sinyali (%59 görev döngüsü) fiekil 12. Simülasyon ortam›nda motora uygulanan PWM sinyali (%59 görev döngüsü) fiekil 11. Gerçek zamanl› uygulamada DC motora uygulanan PWM sinyali (%100 görev döngüsü) fiekil 13. Simülasyon ortam›nda motora uygulanan PWM sinyali (%100 görev döngüsü) A’e yükseldi€i, hem simülasyon ortam›nda hem de motorun gerçek zamanl› çal›flt›€› durumda gözlemlenmifltir. Gene hem simülasyonda hem de gerçek zamanl› çal›flt›€› durumda, DC motorun boflta çal›flt›€›nda yaklafl›k olarak 0,4 A ak›m çekti€i, rotorun dönüfl h›z›n›n ise ortalama 9500 rpm oldu€u gözlemlenmifltir. Motor giriflindeki PWM sinyallerin gerçek zamanl› uygulamadaki grafikleri fiekil 10 ve fiekil 11’de verilmifltir. Simülasyon ortam›ndaki PWM sinyal giriflleri ise fiekil 12 ve fiekil 13’te görülmektedir. de€eri, Simulink üzerinden gerçek zamanl› olarak farkl› de€erlere ayarlanabilmektedir. Buna göre kontrolü yap›lmak istenen bir sistem, sadece bloklar oluflturularak herhangi bir kod yaz›lmadan kolayl›kla tasarlanabilir. Arduino kontrol kartlar›n›n hem ucuz hem de basit uygulamalar için yayg›n olarak kullan›lmas›, bu çal›flman›n de€erini daha da artt›rmaktad›r. Bu yöntem izlenerek hem akademik hem de endüstriyel uygulamalar için yap›lacak tasar›m kurulup simülasyonu yap›ld›ktan sonra, h›zl› bir flekilde pratikteki sonuçlar elde edilebilir. & Sonuç EO Bu çal›flmayla Simulink ortam›nda oluflturulan DC motor kontrol modeli, Matlab-SIMULINK External Mod ile Arduino Mega kart› üzerinden gerçek zamanl› kontrol edilmifltir. Motorun yüksüz ve yük alt›nda çekti€i ak›m Simulink ortam›nda gerçek zamanl› olarak ölçülmüfltür. Ayr›ca oluflturulan sistem ile PWM görev döngüsü Motor Parametreleri Endüvi gerilimi (Va) Endüvi direnci (Ra) Endüvi Endüktans› (La) Z›t emk sabiti (Kb) Atalet momenti (J) Sürtünme (Bm) ENDÜSTRİ OTOMASYON 10 Volt 4Ω 0,15 Henry 0,0089 Vs/rad 0,1 Nm s2/rad 0,01 Nm s2/rad Ürün ve Uygulamalar Kablolarda İletken Kesit Hesabı Prysmian Group www.prysmiangroup.com.tr Resim 1: Asya-Avrupa bağlantısını sağlayan Türkiye’nin ilk 380 kV 1600 mm2 kesitli Denizaltı Yüksek Gerilim Enerji Kablosu ■ Elektrik enerjisine ihtiyaç duyulan her alanda, kullandığımız kabloları doğru mu seçiyoruz? Tiplerini doğru mu belirliyoruz? Çevresel şartlara göre performans ve reaksiyonları değişen, enerjiyi ya da sinyali taşımaya ve dağıtmaya yarayan, bu vazgeçilmez sistem elemanlarının karakteristik özelliklerini doğru belirlemenin hayati önem arz ettiğinin farkında mıyız? Bu yazımızda, dört bir yanımızı bir ağ gibi saran kabloların iletken kesitlerinin tayini konusunda bilgi vermeye çalışacağız. Elektrik enerjisi, üretildiği santrallerden, ulaştırıldığı son noktalara kadar çeşitli kesitlere ve gerilim seviyelerine haiz kablolar ile dağıtılır ve iletilir. Bu kabloların tipleri belirlenirken, hangi ortamlarda kullanılacağı, ne gibi harici etkilere maruz kalacağı, muhtemel ortam şartlarına nasıl tepki vereceği gibi konular analiz edilerek, bir karar verilmektedir. Kablo tipini olası alternatiflerle belirledikten sonra, bu kablolarda kullanılacak olan iletkenin elektriksel kesiti (büyüklüğü) belirlenmelidir. Kesit tayini ise, en az kablo tipini belirlerken yapılacak analizler kadar, detaylı ve dikkatli yapılmalıdır. Kablo iletken kesitinin doğru belirlenmesindeki en önemli unsur güvenlik olmalıdır. Kablonun herhangi bir güvenlik problemi teşkil etmeden görevini devam ettirebilmesi için, mevcut güç ve ileride sisteme eklenmesi muhtemel güç analizi, doğru yapılmalıdır. İletkenin boyutları, iletkeni saran polimer malzemenin sınır değerlerini zorlamayacak ve üzerinden akacak olan akıma, uluslararası standartların belirlediği azami direnç değerlerinin üzerinde bir direnç göstermeyecek şekilde belirlenmelidir. Daha sonra, maliyet unsurları devreye girecektir. Sistemin güvenliğini sağlamak adına, fazla harcamalardan kaçınılmalıdır. Bunun yolu da maliyet-güvenlik optimizasyonu yaparak, en uygun 20 iletken kesitini belirlemektir. Güvenlik ve maliyet unsurları göz önünde bulundurulduğunda, kablo kesit tayini yapılırken ortaya üç önemli parametre çıkıyor; akım taşıma kapasitesi, gerilim düşümü ve kısa devre akımı. Akım Taşıma Kapasitesi: Tesis edilen veya edilecek kablonun, temelde sıcaklık esasına dayanarak, hiçbir bileşeninin bozulmadan, güvenle kullanımına devam edilebileceği azami akım değeridir. Akım taşıma kapasitesinin, kablo kesitinin seçiminde doğrudan bir etkisi vardır. Gerilim Düşümü: İletkenin kendi iç direncinden kaynaklanan kayıplardan dolayı, gerilimin, kaynaktan yüke ulaşıncaya kadar geçen mesafede azalması durumudur. Taşıma mesafesi uzadıkça, bu kayıp artar ve iletken kesitin büyütülmesi gerekir. Kısa Devre Akımı: Alternatif akım sistemlerinde zamana ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar göre değişen bir parametre olup, kısa devrenin oluştuğu bölgede, kısa devre süresi boyunca akan akım miktarıdır. Resim 2: 0,6/1 kV N2XH FE 180 3x35/16 mm2 Alçak Gerilim Enerji Kablosu Kesit (mm²) Akım Taşıma Kapasitesi (A) NYYN2XY 3x25133145 3x35159174 3x50188206 3x70232254 3x95280305 Tablo 1: 0,6/1 kV NYY ve N2XY Alçak Gerilim Enerji Kablosu Akım Taşım Kapasitesi Cetveli Resim 3: 12/20 kV 1x95ş/16 mm2 Orta Gerilim Enerji Kablosu Bu üç parametreyi kullanarak, üç farklı kablo kesiti elde etmek mümkün. Burada yapılacak olan işlem, bu üç kesit arasından en büyüğüne eş değer ya da en yakın bir büyük kesit belirlenerek güvenli ve ekonomik bir kablo iletken boyutu belirlenebilir. Bir örnek üzerinden, kablo iletken kesit tayini yaptığımızı farzedelim: 200 m uzaklıkta, etiketinde 235 kW güç ve 1 kV gerilim seviyesi yazan ve maksimum %3 gerilim düşümüne müsaade eden bir pompayı beslemek için, 3 damarlı bir kablo tipi ve kesiti belirleyelim. Son olarak yapmamız gereken işlem, belirlediğimiz bu tiplerin, istenen maksimum yüzde gerilim düşümü hesabı yapıldıktan sonra, değişip değişmeyeceğine karar vermek olacaktır. Gerilim düşümünü iki farklı izolasyon malzemesine sahip kablo için de hesaplayacak olursak; Güç: P=235 kW Gerilim: U=1 kV Uzaklık: L=200 m Gerilim Düşümü: %e=%3 İletkenlik Katsayısı: k(Cu)=56m/Ω mm² İletken Kesiti: SPVC=50, SXLPE= 35 mm² Resim 4: 0,6/1 kV NYY 3x70ş mm2 Alçak Gerilim Enerji Kablosu Bilinen değerler; Güç: P=235 kW Gerilim: U=1 kV Güç Faktörü: cosφ=0,8 Uzaklık: L=200 m Gerilim Düşümü: %e=%3 Bu bilinen parametreler doğrultusunda, aşağıdaki güç formülü ile bir akım değeri bulmamız mümkün; Bulunan bu akım değerine göre kabloların iletken kesitlerini; PVC izolasyonlu kablo için 50 mm², XLPE izolasyonlu kablo için 35 mm² olarak belirleyebiliriz. (Bkz. Tablo:1) Elde edilen değerler, istenen %e (%3) değerinden küçük olduğu için bu işlemi tekrarlamaya gerek yoktur; ancak, maksimum gerilim düşümü baz alınarak mümkün olan asgari iletken kesitini belirleyecek olursak; Bu hesaba göre elde ettiğimiz iletken kesitine en yakın kesiti 35 mm²’dir. ENDÜSTRİ OTOMASYON 21 Ürün ve Uygulamalar 35 mm² kesit, XLPE izolasyon ile (N2XY), hesaplanan 169,80 A değerindeki akım için yeterli akım taşıma kapasitesine sahipken (174 A); PVC izolasyon ile (NYY) ise, daha düşük bir akım taşıma kapasitesine (159 A) sahiptir. Bu şekilde yapılan hesapta da bir üst kesite çıkma ihtiyacı oluşmuştur. cini artırmak amacıyla, lansmanını 2013 yılında yaptığımız ve sürekli olarak artan ihtiyaçlar ve talepler doğrultusunda geliştirdiğimiz KABLOMATİK™ uygulamamız ile bu hesapları kolaylaştırıyoruz. www.prysmianperformanstesti.com web sitemizde ya da tüm mobil işletim sistemleri ile uyumlu çalışan mobil uygulamamız sayesinde, bu hesapları çok kısa sürede yapabilmenize olanak sağlıyoruz. Yaptığımız örneğe ek koşullar ekleyerek, daha profesyonel bir hesap yapmayı deneyelim. Örneğin; sistemimizi besleyecek 3 damarlı kabloyu, toprak altından geçireceğimizi varsayalım. Bu şartlar doğrultusunda toprağın tipine, sıcaklığına ve termik direncine de ihtiyaç duyulacaktır. 25 ⁰C sıcaklığa sahip, kuru kum ve termik direnci de 1.5 K.m/W olan bir ortamımız olsun. Bu şartlar doğrultusunda, standartlarda (DIN VDE 0298-4) yer alan düzeltme faktörleri; fPVC= 0,84, fXLPE= 0,87’dir. Bu durumda ilk belirlediğimiz akım değerini, bu düzeltme faktörlerine göre tekrar düzenlersek, yeni akım değerlerimizi bulmamız gerekiyor. Bu da, ilk öngörülen kablo ve ilgili iletken kesitinin bir üst kesitinden başlayarak, akım taşıma kapasitesi değerlerini, yukarıdaki düzeltme farktörleri ile çarparak elde edilmelidir. Düzeltme faktörleri ile çarpılması sonucu ortaya çıkan akım değeri, yukarıda ilk tespit edilen akım değerine eşit ya da daha büyük bir değer ise; bu, seçilen kesitin uygun olduğu anlamına gelmektedir. Aksi takdirde, bir üst kesite daha çıkıp düzeltme faktörü ile çarpılarak, kontrol edilmeye devam edilmelidir. Verdiğimiz örneğe göre bu işlemi gerçekleştirdiğimizde, bir üst kesitteki kabloların akım taşıma değerleri, düzeltme faktörleri ile çarpıldığında istenilen akım değerinden daha büyük bir değere sahip olduğu için, kesitler “uygun” olarak değerlendirilmiştir. Yeni akım değerleri; Resim 5: Kablomatik giriş sayfası KABLOMATİK™ ile aranan kabloyu gerek kabloların rumuzu (kodu) ile, gerekse de yukarıda yapılan örneğe benzer hesaplama yöntemleri ile belirlemek mümkün. Resim 6: Kablomatik’te örnek bir uygulama IPVC= 202,48 A, IXLPE= 195,49 A’dir Bu yeni akım değerlerine göre yeni belirlenecek kablo ve kesitleri; NYY 3x70 mm², In = 232 A N2XY 3x50 mm², In = 206 A Bu ek koşullar için, tekrar bir gerilim düşümü hesabına gerek yoktur. Sebebi ise, 50 mm² iletkenli ve PVC izolasyonlu, 35 mm² iletkenli ve XLPE izolasyonlu iki tip kablo için belirlenen şartlarda, istenen gerilim düşümünün gerekli seviyenin altında; 70 mm² iletkenli ve PVC izolasyonlu, 50 mm² iletkenli ve XLPE izolasyonlu kabloların gerilim düşümünün ise, bu çıkan seviyeden daha aşağıda çıkacağını biliyoruz. Prysmian Group Türkiye olarak, sahadaki uygulamalara kolaylık sağlamak, zamandan tasarruf etmek ve sektörün bilin- 22 Resim 7: Kablomatik üzerinden kablo tipi ve kesiti belirlemede son adım Sadece istenen parametreleri uygulamaya girip, adım adım ilerleyerek istenen sonuca ulaşabilirsiniz. Doğru kablo ve iletken seçimi ile, daha bilinçli ve güvenilir sistemlere sahip olabilir; kısa devre, yangın gibi risklerin önüne geçerek, kablo kaynaklı arıza ve enerji kesilmelerinin önüne geçebilir; büyük kesit için fazladan sermaye aktarımını veya küçük kesitten kaynaklı arızalarda tekrar tesis masrafını ortadan rahatlıkla kaldırabiliriz. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Panolarınızı Ufaltan Klemensler PhoenIx Contact www.phoenixcontact.com Şekil 1 ana resim - “Clipline Complete” yeni sensör/ aktüatör klemensleri push-in teknolojisini kullanır. ■ Makine mühendisliğinde sensör/aktüatör klemensleri genellikle sınırlı alan sunan küçük kumanda panolarına monte edilir. Phoenix Contact’ın yeni klemens serisi bu ihtiyaca sadece 3.5 mm genişliğinde ve 1.5 mm² kesite kadar kablo bağlanabilen kompakt bir ürünle cevap vermektedir (Şekil 1, ana resim). İhracata dayalı Alman makine imalatçıları yeni ürün stratejileri talep etmektedirler. Alman firmalarının temel önceliği premium ürünler olmakla birlikte, bu firmalar standart ürünler söz konusu olduğunda uluslararası rekabette zorlanmaktadırlar. Rekabetçiliği geliştirmenin bir yolu kullanılan komponentleri standartlaştırıp işlevlerini sınırlamaktır. Phoenix Contact’ın yeni push-in klemens sistemi bunu sağlarken mükemmel bir maliyet-fayda oranı sunmaktadır. Günümüzün makine konseptleri modüler, kompakt, ve ekonomik olmalıdır - kolay bakım, süreklilik ve kolay operasyon önemli satış argümanlarıdır. Bu genel konsept için olduğu kadar her bir komponent için de geçerlidir. Bağlantılar yenilikçi, güvenilir, dayanıklı ve düşük maliyetli olmalıdır. Klemens genişliği sadece 3.5 mm Bugünün makinelerinde modülerlik sıklıkla Phoenix Contact’ın „Combi“ ürünleri gibi fiş-soketli klemenslerle sağlanır.” Plug and play yaklaşımıyla makinenin modülleri montaj rayından PCB’ye hazır kablo grupları ve kodlanabilen geçmeli konnektörlerle bağlanır. 26 Şekil 2 - PTIO serisi sensör/aktüatör klemensleri sadece 3.5 mm genişliğiyle kablajda çok yer kazandırır. Kompakt ölçülerine rağmen klemens üzerindeki renkler sayesinde devreler kolayca ayrıştırılabilir. Sensör sistemleri gibi entegre fonksiyonların bağlantısı için bugünün push-in bağlantılı sensör/aktüatör klemensleri yepyeni olanaklar sunmaktadır. Sinyal sayısı arttıkça pano içerisindeki alan yetersizleşir. Pratikte düşük güçte kablolama 0.14 mm² ila 1.5 mm² kesitli kabloları gerektirir. 5 mm veya 6 mm standart genişlikte klemensler çoğunlukla büyük boyutlu kalır. Phoenix Contact PTIO sensör/aktüator klemensleri yalnız 3.5 mm genişlikle buna iyi bir çözümdür (Şekil 2). ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Şekil 4 - Tüm bağlantı teknolojilerindeki ortak komponentler kombine edilebilir - tüm klemensler aynı aksesuarları kullanır, köprüler, etiketler, test ekipmanı, ve fonksiyon fişleri. Şekil 3 - İletken iterek takılır - push-in klemensler dar alanda kablajı kolaylaştırır. Sensörler akım/konum, sıcaklık, dolum seviyeleri gibi bilgileri taşır veya pals enkoder olarak işlev görürler. Sensörler genellikle iki bileşenden oluşur: fiziksel durumu algılayan ana sensör ve bu bilgiyi elektriksel sinyale dönüştüren transdüser. Çalışma gerilimi ve anahtarlama sinyali ayrı hatlardan iletilir. Panoda Daha Fazla Yer Kalır Bu PTIO serisi üç telli sensör klemenslerinin tasarımının ardındaki konsepttir. Klemenslerin üst katı - sinyal seviyesi - enkoder sinyalinden geçen iki bağlantı noktası içerir. Besleme gerilimi bağlantıları altalt katta yer alır. Beslemenin artı ve eksisi ayrıca koruma topraklaması buradadır. İki klemens genişliğinde ve sensör klemensleri ile aynı şekle sahip güç klemensleri istenildiği gibi konumlandırılabilir. Tüm klemenslerde hızlı köprüleme imkanı vardır. “Clipline complete” ürün gamının standart köprüleri kullanılarak gerilim beslemesi ve dağıtımı çok basitleşir. Güç beslemesi için bir çift kablo çekmek yeterlidir. Bu sistemde 350 mm genişlikte 100 sensörü beslemek mümkündür. Malzeme, montaj süresi ve yer gereksinimi minimum seviyeye iner. Sistemin diğer avantajı devre kablajının anlaşılır olmasıdır. Klemenslerin az yer kaplaması sayesinde birçok ilave alan açılır. Ana kontrolör panosundan uzakta küçük lokal kumanda panoları söz konusu ise sinyal transdüserine giden kablolar çok daha kısa olur. Büyük kablo uzunluğu nedeniyle sinyal kayıplarını önlemek için güç klemensleri de 6 mm² ye kadar bağlantı kapasitesi sunmaktadır. Takma kuvvetinde %50 azalma Phoenix Contact’ın push-in klemensleri yay baskı prensibine sahiptir, kontak yayı iletkeni akım taşıyan baraya doğru bastırır. Böylece tek telli ve yüksüklü çok telli iletkenler doğrudan, alet kullanmadan bağlanabilir. Bu yeni bağlantı yöntemi pazardaki benzerlerinden %50 daha düşük takma kuvveti gerektirmektedir. Böylece 0.25 mm² lik çok ince telli iletkenler bile alet kullanmadan bağlanabilmektedir. Aletsiz montaj yer darlığında veya erişimi zor lokasyonlarda avantajlıdır. Alet gerekmediğinden kablolama tek elle yapılabilir (Şekil 3). Bu klemenslerin kullanım kolaylığı iletken tipi ve kesitinden bağımsızdır. • Dört bağlantı yöntemi, uygulamanıza uyacak şekilde kombine edilebilir: push-in, vidalı, yaylı ve hızlı bağlantı. • Aksesuarlar tüm bağlantı yöntemlerinde aynıdır. • Tüm standart klemenslerdeki çift köprüleme kanalı, kesit ve konnektör tipinden bağımsız olarak tek çizgi üstünde aynı hizada yer alır. • Her bağlantı noktası ve merkez hattın etiketlenmesi tek eksen üzerinde mümkündür. • Farklı kesitteki klemenslerde gerilim dağıtımı ve besleme indirici köprülerle mümkündür. • Kapsamlı test ekipmanları üniversal kullanım sağlar. • Tüm endüstriler ve sektörler için onaylar mevcuttur. Kolay kullanımın yanında anlaşılırlık diğer önemli bir faktördür. Tüm push-in klemenslerde bağlantı noktalarının ayırt edilmesini sağlayan renk kodlu butonlar vardır. Buton sayesinde operasyon ve iletken yuvaları gözle görülecek şekilde ayrılmıştır. PTIO sensör/aktüatör klemensleriyle tanımlama bir adım öteye geçmektedir: Klemens üzerindeki butonlar renklidir (kırmızı, mavi ve yeşil/sarı). Köprüler de aynı renklerde seçilebilmektedir. Ayrıca tüm klemensler birçok etiketleme opsiyonu sunmaktadır. Entegre LED Göstergeler Ürün gamı, üç telli giriş klemenslerinin yanında, koruma topraklamasına sahip, aynı profildeki klemensleri de içermektedir. Artı beslemenin yerine bu klemenste PE kontağı vardır. PE bağlantısını sağlamak için vidalamak gerekmez ve klemens montaj rayına kolayca kenetlenebilir. Dört katlı I/O klemensleri PE kontaklı üç telli sensörlerde kullanılır. Giriş, çıkış ve güç klemenslerinin tümü aynı şekle sahiptir, böylece kolayca düzenlenip genişletilebilirler. Sistem sürekliliği entegre LED’lerle rahatça gözlenebilir. Sensörün anahtarlama fonksiyonuna bağlı olarak, kırmızı ve yeşil 24 V LED’ler yanar. Phoenix Contact’ın push-in klemensleri IEC 60947-7-1’e uygun olarak tüm pazar ve sektörler için geliştirilmiştir. Phoenix Contact UL/CUL/SCCR ve CSA’ya uygun Amerika onaylarına sahiptir - bu makine ihracatçıları için önemlidir. Sektöre özel onaylar arasında demiryolu endüstrisi için EN 50155, marine uygulamaları için German Lloyd ve Lloyds Register vardır. Proses endüstrisi gibi patlama riskli bölgeler için IEC-Ex ve Atex onayları mevcuttur. Sektöre özel testler arasında titreşim ve 350 g şok testleri sayılabilir. ENDÜSTRİ OTOMASYON 27 Ürün ve Uygulamalar KNX Bina Otomasyonu Wago www.wago.com.tr ■ Bina otomasyon sisteminde yer alan açık protokollü bus sistemlerinin birbiri ile entegrasyonu bina otomasyon projeleri için son derece önemlidir. WAGO bina yapılarında kullanılan otomasyon sistemlerinin kolay entegrasyonu için yazılım, donanım ve mühendislik desteği sunar. Web tabanlı kontrol ile her yerden ve farklı yetki seviyelerinde bina işletimine hakimiyeti yaratır. Tüm yapı Ethernet yani Modbus TCP/IP omurgası üzerinde kurulur ve tek bir Bina Yönetim Yazılımı/SCADA üzerinden izleme ve kontrole açılır. Ethernet omurgası üzerine bina yönetim protokolleri içerisinde yer alan BACnet IP, KNX IP, LONWORKS ® ya da Modbus / TCP, WAGO kontrolörler ile kolayca ve maliyet etkin bir şekilde entegre edilir. Bu noktada unutulmaması gereken yönetim seviyesinde önemli olan tüm bina değişkenlerine kolayca ulaşabilmek, tesis yönetimini basite indirgeyerek yüksek enerji tasarrufu ve yaşam konforuna ulaşmaktır. Bina Otomasyonu Binanın planlaması, uygulaması ve sonraki işletimi maksimum ekonomi ve ileriki ihtiyaçlara göre gelişime açık olmalıdır. Bu yüzden mümkün olduğunca modüler bir yapı üzerine bireysel ve grup ihtiyaçlarını karşılayabilir ve sonraki ihtiyaçlara adapte edilebilir bir otomasyon sistemi son derece önemlidir. Modern bina otomasyonu ihtiyaçlarında WAGO önemli görevler üstlenir. HVAC sistemi ve kontrolü, güneşliklerin otomatik kontrolü, enerji tasarrufu uygulamaları, aydınlatma kontrolü, aydınlatma sensörlerinden gelen bilgiye göre havalandırma sisteminin optimizasyonu gibi bir çok uygulama entegre olarak WAGO çözümleri içerisinde yer alır. Binalardaki en büyük maliyet merkezlerinin başında HVAC sistemleri (Isıtma, Havalandırma, Klima) gelir. HVAC sistemlerinin otomatik kontrolü hem enerji maliyetlerini minimize eder hem de daha konforlu ve yaşanabilir bir bina sunar. HVAC altyapılarının planlaması, derin bir tüm bilgi birikimini, kolay programlama ve devreye alma avantajlarını bir arada sunar. Hatadan uzak, defelarca denenmiş ve uygulanmış yazılımlar ile hızlı, kusursuz ve yüksek güvenilirlik standartlarında bir otomasyon sistemini oluşturmak WAGO ile çok kolaydır. Bilgi birikimi, uyumlu sistemlerin bir arada kullanılması ve doğru programlama ile desteklenmelidir. WAGO hazır HVAC kütüphaneleri ile sistem integratörlerinin ihtiyacı olan tüm senoryoları sunar. Bina Otomasyonu ve Enerji Yönetimi Binaların planlamasındaki en önemli konulardan bir tanesi enerji verimliliğidir. Gerek inşaat gerekse yenileme uygulamalarında en önemli hedef enerji tasarrufunun sağlanabilmesidir. Yatırımcı binasının yüksek verimli bina sertifikası alması için beklenti içindedir. WAGO ile bina verimliliğinde A sınıfı son derece kolay bir şekilde elde edilir. WAGO sadece A sınıfını garanti etmez aynı zamanda bina enerji sisteminin orta gerilimden oda seviyesine kadar kontrolünü ve mevcut bina yönetim sistemine aynı yapı içerisinde entegrasyonunu da sağlar. Binaların yönetilmesi ve ilk yatırımlarında en önemli faktörlerin başında ekonomik çözümler gelir. WAGO farklı sistemleri tek bir çatı altında birleştirerek hem işçilik, hem kablolama hem de işletme tarafında ciddi tasarruflar sunar. KNX Nedir? KNX EN 50090‘la uyumlu bina otomasyon teknolojileri için geliştirilmiş dünyanın tek açık standardıdır. KNX ile birlikte ayrı ayrı kontrol edilen fonksiyonlar tek çatı altında toplanmıştır. Sistemdeki her elemanın kendi adresi vardır. Kurulu sistemde, mevcut tesisata hiç dokunmadan değişiklikler yapılabilir. Sistem ihtiyaçlar doğrultusunda rahatlıkla genişletilebilir. 30 ENDÜSTRİ OTOMASYON KNX Sistemine Neler Bağlanabilir? • Güç kaynakları • Hat çoğaltıcılar • USB Arabirimi • RS 232 Ara birimi • Anahtarlar • Varlık algılayıcılar • Hareket algılayıcılar • Giriş modülleri • Termostatlar • Aç/kapa modülleri • Loşlaştırma modülleri • DALI modüller • Perde/panjur kontrol modülleri • Isıtma/soğutma kontrol modülleri • Lojik işlemciler • LCD Modüller KNX ve Enerji Verimliliği KNX sayesinde aydınlatma giderleri, bina işletim giderleri, enerji giderleri azaltılır. EN 15193’e göre %55 varan enerji tasarrufu yapmak mümkündür. KNX ile birlikte sürdürülebilir bina kavramı oluşmuştur. LEED, HQE, BREEAM, GREENSTAR projelerinde kullanılabilir. KNX ile Neler Yapılabilir? • HVAC Kontrolü • Aydınlatma Kontrolü • Frekans Kontrolü • Güç Faktörü Düzeltmeleri • Sayaç ve Ölçüm Cihazları takibi KNX IP Kontrolörler aşağıdaki özelliklere sahiptir. – Ethernet ve KNX IP Protokol ile Programlanabilir uygulama kontrolü – KNX objelerini CodeSys’den otomatik üretme -KNX TP1 Modülü ile kombineli entegre KNX IP Router -Default IP Adreslerini geri yüklemek için oluşturulan buton (DFLT IP) Ürün ve Uygulamalar “Tutucu Bileşenleri Yetkinliği, Akıllı Fabrika Uygulamasında Belirleyici Bir Anahtar” Schunk www.tr.schunk.com gerçekliğe dönüştürüyor. En belirgin özellik: Durum, süreç izleme ve iletişim doğrudan bileşen düzeyinde yapılıyor. Akıllı SCHUNK modülleri, malzemeler ile arasındaki boşluğu kapatıyor ve tutucu parmaktan ERP sistemine kalıcı bir bilgi akışı imkanı sağlıyor. ■ Esnek otomasyon üretimi, endüstri 4.0 şartlarına göre uygulanabilir mi? Evet, iş bağlama teknolojisi ve tutucu sistemler yetkin lideri SCHUNK, Hannover Messe’de bunu kanıtladı. Çeşitli ortakları ile birlikte SCHUNK, akıllı fabrika vizyonunu montaj hücresi gösterimi sayesinde 32 SCHUNK tarafından dizayn edilen endüstri 4.0 montaj hücresi, yazılım uzmanı ORBIS, donanım oluşturucu Erhardt + Abt, plusdrei mühendislik takımı ve SIM Otomasyon; Tutma & Bırakma ünitelerinin, 3-eksenli oda köprülerinin ve robotların, montajlama, kontrol, paketleme ve taşıma süresince nasıl bir işbirliği içerisinde olduğunu gösteriyor. Bu şekilde, akıllı üretime izin verdiğini vurguluyor. Her yeni bileşen ve her öncelikli sipariş ile hücre uygun kareografiyi yeniden buluyor. Her özel süreç adımı sensörler tarafından izleniyor, taşıma sistemine hatta donanım kontrol ünitesi ve ERP’ye bildiriliyor. SCHUNK montaj üniteleri, tutucu bileşenleri ve sistem kontrol ünitesi; endüstriyel ağ sistemi veya eternet ile birbirleriyle bağlantılılar ve siber-fiziksel sistem medyana getiriyorlar. Akıllı SCHUNK tutucuları, hafif kollar, Tutma&Bırakma üniteleri ve lineer direkt eksen; ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar bileşenler seviyesinde merkezsizleştirilmiş kontrol sağlıyor, dinamik ve esnek süreç imkanı tanıyor. Dr.Markus Klaiber, tutucu bileşenleri yetkinliğinin akıllı fabrika yapımında belirleyici bir anahtar olduğunu belirtiyor. Entegre iletişim ve süreç kontrolü Böyle bir senaryonun ön koşulu zaten verildi: SCHUNK mekatronik tutucuları, kuvvet ve pozisyon tarafından ayarlanan SCHUNK kuvvet sensörleri, hassas durum takibini sağlıyor. SCHUNK FT sensörleri, arıza kesintisi meydana gelmeden önce ufak sapmaları bile tespit ediyor, öngörülebilir onarım bağlamında tahmin edilebilir ve etkili girişimler için en iyi ön koşulları yaratıyor. Aynı zamanda özel görevlerde merkezsizleştirilmiş yetkinliğe imkan sağlıyor. Süreç parametreleri kontrolü, merkezsizleştirilmiş kalite güvencesi ve kalite kriteri dökümentasyonu için uygundur. Endüstriyel ağ sistemi için uygun SCHUNK tutucuları ve değişim sistemleri; döner modüller, bileşenler ve sistem arasında engelleri aşan iletişim sunuyor. Çok amaçlı SCHUNK tutucu modülleri, etkili değişim sistemleri ve serbestçe programlanabilir lineer direkt eksenleri, yüksek üretkenlikte esnek süreç dizaynına imkan sağlıyor. Mekatronik veya pnömatik Mekatronik en yüksek kalite çözüm, her endüstri 4.0 senaryosunda gerekli değildir. SCHUNK montaj hücresinin altı istasyonundan üçü, konvansiyonel olarak pnömatiklerle donatılmış ve yetkin SCHUNK sensörleri vasıtasıyla akıllı üretim için hazırdırlar. “Pnömatik, mekatronik, tutma, döndürme, değiştirme, Tutma&Bırakma veya çevirisel hareketler farketmeksizin: SCHUNK, akıllı fabrika için eşleşme bileşeni sunuyor.” Dr.Markus Klaiber. Kullanıcılar, standart SCHUNK ürün çeşitliliği, yetkinlik seviyesi ve her özel süreç adımı esnekliği arasında özgürce seçim yapabiliyorlar. “Uygulamaya bağlı olarak, pnömatik SCHUNK tutucuyu endüstri 4.0 için uygun sensör ile donatmak için yeterli olabilir. İleride, yüksek esneklikli mekatronik SCHUNK çözümü daha iyi bir tercih olabilir.” Klaiber. Hiçbir üretici SCHUNK gibi endüstri 4.0 uygunluklu geniş işletici aralığını kapsamıyor. Ürün ve Uygulamalar Tektronix Osiloskoplarda Tetikleme Sistemi ve Kontrolü Netes Mühendislik www.netes.com.tr Şekil 1. Tetiklenmemiş sinyalin ekran görüntüsü ■ Osiloskop’un tetikleme sistemi ile, yatay süpürmelerin, sinyalin doğru noktalarında senkronize olması sağlanır, böylece temiz bir sinyal karakterizasyonu elde edilir. Tetikleme kontrolü, tekrar eden dalga şekillerini stabilize eder ve tek çekim dalga şekillerini yakalar. Tetikleme ile osiloskop ekranı üzerinde ölçülen giriş sinyalininin hep aynı parçası görüntülendiği için tekrar eden dalga şekilleri statik görünür. Şekil 1’de görüldüğü gibi eğer her süpürme işlemi sinyalin değişik noktasında başlar ise, ortaya çıkacak görüntü karmaşasını düşünmeniz gerekecektir. Kenar-“Edge” tetikleme en temel ve en yaygın tetikleme tipi olup, analog ve sayısal osiloskoplarda bulunur. Bu tetiklemeye ek olarak analog ve sayısal osiloskoplarda eşik–“treshold” tetikleme olanağı bulunmaktadır. Sayısal osiloskoplarda bulunan özel tetikleme ayarları analog osiloskoplarda bulunmamaktadır. Bu tetiklemeler giriş sinyalinin spesifik durumuna göre çözüm sağlayarak sinyalin tespit edilmesini sağlar, örneğin olması gerekenden daha dar olan bir darbenin tespit edilmesi gibi. Böyle bir durumda sadece gerilim eşik tetiklemesi ile tespit olanaksızdır. Gelişmiş tetikleme kontrolü ile osiloskopun örnekleme hızını ve kayıt uzunluğunu optimize edecek spesifik ilginç olaylar izole edilebilir. Bazı osiloskoplarda bulunan gelişmiş tetikleme özelliği geniş tetikleme kontrol seçimi sağlar. Genlik ile tariflenmiş darbeler üzerine (kısa darbe-“runt pulse” gibi), zaman ile nitelendirilmiş (darbe genişliği-“pulse width”, ani performans bozulması- “glitch”, hızlı gerilim değişim oranı “slew rate”, kurma ve tutma- “setup and hold” ve zaman aşımı- “time-out”, lojik durum veya patern (lojik tetikleme) ile belirlenen tetiklemeler sayılabilir. rastgele titreşimler (random jitter), patern kilit tetiklemesi ile ortadan kaldırılabilir. Belirli bit geçişlerinin (bit transition) etkileri araştırabilir, ortalama alma ile mask testinde kullanılabilir. • Seri patern tetiklemesi “Serial Pattern Triggering”: Seri yapılardaki hata ayıklama işleminde seri patern tetiklemesi kullanılabilir. “Sıfıra Geri Dönmeyen –Non Return to Zero” NRZ seri veri akışı içerisindeki seri patern tetiklemesini dahili saat kurtarma (clock recovery) ve fiziksel ve link katmanlarında olayların korelasyonu ile gerçekleştirir. Enstrüman saat sinyalini düzeltip, geçişleri tanımlayarak, seri patern tetikleme ile yakalanması istenen şifrelenmiş kelimeleri set etmenizi sağlar. • A ve B tetiklemesi “A&B triggering” Bazı tetikleme sistemleri sadece tek bir olay üzerinde (A olayı) birden fazla tetikleme tipi sağlarken, B olayı üzerinde gecikmeli tetikleme ile sadece kenar “edge” tipi tetikleme seçilebilir ve genellikle B olayı meydana gelmese bile tetikleme sekansı resetlenemez. En karmaşık sinyallerde oluşan olayları yakalayabilmek için tetikleme sekansının belirli bir süreden, durumdan veya geçici olaydan sonra resetleyip tekrar başlatabilmek ve lojik değerlendirme ile bu olaylara ne zaman bakılması gerekliliğini tespit edebilmek için modern osiloskoplar A ve B tetiklemeleri için tüm gelişmiş tetiklemeleri sunar. • Arama&işaretleme tetiklemesi “Search&mark triggering”: Donanım tetiklemesi bir seferde bir olay tipini gözetler. Arama ile birçok olay tipi eşzamanlı olarak tanınır. Örneğin, çoklu kanallarda kurma ve tutma süresinin aşıldığı durumların taranması gibi. Belirlenen kritere uygun olaylar daha sonra işaretlenir. • Tetikleme düzeltmesi Tetikleme ve veri edinim sistemleri ayrı yolları paylaştıkları için, doğal olarak veri edinim ile tetikleme pozisyonu arasında zaman gecikmesi oluşmaktadır. Bunun sonucunda kayıklık “skew” ve titreşim “jitter” oluşmaktadır. Tetikleme düzeltme sistemi ile enstrüman tetikleme pozisyonunu düzelterek, tetikleme yolu ve veri Diğer gelişmiş tetikleme fonksiyonları aşağıda belirtilmiştir. • Patern kilit tetiklemesi “Pattern Lock Triggering”: Patern Kilit Tetiklemesi, “Sıfıra Geri Dönmeyen –Non Return to Zero” NRZ seri patern tetiklemesine yeni boyutlar ekleyerek osiloskopun zaman tabanı doğruluğu ile uzun seri patern senkronize edinimini sağlar. Uzun seri veri paternlerindeki 34 ENDÜSTRİ OTOMASYON Şekil 2. Yaygın tetikleme tipleri Ürün ve Uygulamalar edinim yolu arasındaki gecikmeyi kompanse eder. Böylece tetikleme noktasındaki titreşimler elimine olur. Bu modda tetikleme noktası ölçme referansı olarak kullanılabilir. • I2C, CAN, LIN, gibi spesifik standart sinyaller üzerinde seri tetikleme CAN, LIN, I2C, SPI gibi diğer standart seri sinyaller üzerinde bazı osiloskopların tetikleme kabiliyeti bulunmaktadır. Bu sinyal tiplerinin kod çözümü günümüzün birçok osiloskopu tarafından sağlanmaktadır. • Paralel veri yolu tetiklemesi “Parallel bus triggering” Çoklu paralel veri yolları bir kerede ekranda görülüp, tariflenerek, zaman içerisindeki kodu çözülmüş paralel veri yolu verileri kolayca incelenebilir. Hangi kanalların veri ve saat kanalı olacağını belirleyerek, bazı osioskoplarda paralel veri yolu ekranı yaratabilirsiniz, böylece veri yolunun içeriğinin kodu otomatik olarak çözülür. Paralel veri yolu tetiklemesi ile sinyalin yakalanma ve analiz işlemi basitleşir, zaman tasarrufu sağlanır. Bazı osiloskoplarda, haberleşme sinyallerinin incelenmesi için opsiyonel tetikleme kontrolleri tasarlanmıştır. Şekil 2’de bu yaygın tetikleme tiplerinden bazıları daha detaylı bir şekilde belirtilmektedir. Bazı osiloskoplarda bulunan sezgisel kullanıcı arayüzü ile tetikleme parametreleri hızla set edilip, test kurulumunda geniş esneklik sağlayarak, verimlilik azami seviyeye ulaşır. ettiği için, tetiklenme olsun veya olmasın, tetikleme öncesi görüntülenebilir. Osiloskop üzerinde kararlı bir veri akışı oluşur; tetikleme osiloskopa mevcut veriyi sadece belleğe aktarmasını bildirir. Bunun tersine, analog osiloskoplarda sadece CRT üzerinde sinyalin izi tetiklemeden sonra görülür. Analog osiloskoplarda tetikleme öncesi görüntü sağlanamaz, ancak düşey sistemde gecikme ile az bir miktarda tetikleme öncesi görüntü sağlanır. Sorun tespit çalışmalarında tetikleme öncesi görüntü önemlidir. Eğer sorun aralıklar ile oluşuyor ise, sorun sırasında tetikleme yapılıp, muhtemelen sorunu oluşturan neden de tespit edilebilir. Tetikleme Seviyesi ve Eğim Tetikleme seviyesi ve eğim kontrolü ile temel tetikleme noktası tariflenir ve dalga şeklinin Şekil 3’te belirtildiği gibi nasıl görüleceği tayin edilir. Tetikleme devresi bir komparator olarak davranış gösterir. Komparatorun bir girişinde eğim ve gerilim seviyesi belirlenir. Komparatorun diğer girişindeki sinyalin, set edilen değerler ile eşleşmesi halinde osiloskop tetikleme sinyalini üretir. Eğim kontrolü ile tetikleme noktasının, sinyalin yükselen veya düşen kenarı üzerinde bulunması tayin edilir. Yükselen kenar pozitif eğime, düşen kenar ise negatif eğime sahiptir. Tetikleme seviyesi ile tetikleme noktasının kenar üzerindeki konumu belirlenir. Tetikleme Kaynakları Osiloskopun tetiklemesi izlenen sinyal ile gerçekleşmesi gerekli değildir. Birçok kaynak süpürmeyi tetikleyebilir: • Herhangi bir giriş kanalı, • Giriş kanalına tatbik edilen sinyal dışında harici bir kaynak, • Güç kaynağı sinyali, • Bir veya birden fazla giriş kanalından osiloskopun dahili olarak tanımladığı sinyal. Çoğu zaman osiloskop izlenen kanal üzerinde tetiklenir. Bazı osiloskoplar tetikleme çıkışına “trigger output” sahip olup, tetikleme sinyalini diğer enstrümanlara aktarırlar. Osiloskoplar, sinyal görüntülensin veya görüntülenmesin alternatif tetikleme kaynağı kullanabilir. Bu nedenle Şekil 3 . Pozitif ve negatif eğim tetiklemesi Tetikleme Pozisyonu Yatay tetikleme pozisyon kontrolü sadece sayısal osiloskoplarda mevcuttur. Yatay tetikleme kontrolü osiloskopu yatay kontrol bölümünde yer alabilir. Dalga şekli kaydında tetiklemenin aktüel yatay pozisyonunu belirler. Yatay tetikleme pozisyonunun değişimi ile, tetikleme olayından önce sinyalin ne durumda olduğunu görmek mümkündür, tetikleme öncesi- “pre-trigger” görüntü olarak adlandırılır. Böylece, tetikleme noktasından önce ve sonra sinyalin görülebilen uzunluğu tayin edilir. Sayısal osiloskoplar sürekli olarak giriş sinyalini proses ENDÜSTRİ OTOMASYON Şekil 4. Tetikleme Durdurma 35 Ürün ve Uygulamalar farkında olmadan, kanal 2 sinyalinin izlenmesi sırasında kanal 1 sinyali üzerinde tetikleme yapmamaya dikkat etmek gereklidir. ta, tekli süpürme, video sinyal üzerinde tetikleme veya tetikleme seviyesinin otomatik olarak set edilmesi gibi özel tetikleme modları bulunur. Tetikleme Modları Tetikleme Kuplajı Tetikleme modu ile osiloskopun dalga şeklini sinyal durumuna göre çizip çizmeyeceği belirlenir. Normal ve otomatik modlar en yaygın tetikleme modlarıdır. Normal mod konumunda, osiloskop süpürme işlemine sadece giriş sinyalinin set edilen tetikleme noktasına erişmesi halinde başlar; aksi halde ekran boş haldedir (analog osiloskop için) ya da en son edinilmiş dalga şekli ekran üzerinde donmuştur (sayısal osiloskop için). Başlangıç sırasında tetikleme seviyesini doğru ayarlayamadığınız takdirde normal mod yanıltıcı olabilir. Otomatik tetikleme modu, tetikleme olmadan da osiloskopun sinyali süpürmesine neden olabilir. Eğer sinyal mevcut değil ise, osiloskopun zamanlayıcısı süpürmeyi tetikler. Böylece sinyalin tetikleme yapmadığı durumlarda da ekran görüntüsü korunmuş olunur. Pratik çalışma sırasında her iki tetikleme modunu kullanmaya gerek olacaktır: Normal tetikleme modunda tetikleme düşük hız oranlarında gerçekleşse bile, ilgilenilen sinyal görülebilir, otomatik tetiklemede ise çok az bir ayarlama ile sinyal izlenebilir. Birçok osiloskop- Düşey sistemde AC veya DC kuplajı seçilebilir, tetikleme sinyali için kuplaj türü seçilir. AC ve DC kuplaj dışında osiloskopta, yüksek frekans rejeksiyonu, alçak frekans rejeksiyonu ve gürültü rejeksiyonu tetikleme kuplajları olabilir. Bu özel ayarlar ile tetikleme sinyalinden gürültü giderilerek hatalı tetiklemenin önüne geçilir. Tetiklemeyi Durdurma “Trigger holdoff” Bazen osiloskopun sinyalin doğru bölümünde tetikleme yapmasını sağlamak büyük ustalık gerektirir. Osiloskopların çoğunda bu işlemi kolaylaştırmak amacı ile teknik özellikler bulunmaktadır. Tetiklemeyi durdurma –“Trigger holdoff” süresi ayarlanabilir olup, bu süre zarfında geçerli bir tetiklemeden sonra osiloskop yeniden tetiklenemez. Bu özellik, karmaşık dalga şekillerinin incelenmesinde yararlı olup, osiloskop sadece seçilen tetikleme noktasında tetiklenir. Şekil 4’te “Tetiklemeyi durdurma” özelliği ile elde edilen ekran görüntüsü görülmektedir. Ürün ve Uygulamalar Rockwell Otomasyon Gold Fields Altın Maden Alanlarında Plantpax’li Son Teknoloji Madencilik Çözümüyle Kontrol Sistemi Riskini Azaltmaktadır Rockwell www.rockwellautomation.com Arka Plan Gold Fields Limited Güney Afrika, Gana, Peru ve Avustralya’da 12 altın madeni işletmektedir ve aylık olarak kabaca 2.1 Milyon ons altın muadili üretim yapmaktadır. Altın Sahaları hem Johannesburg Borsasında (JSE) hem de New York Borsasında (NYSE) işlem görmektedir ve şirket küresel olarak yaklaşık 50 000 kişiyi istihdam etmektedir. ■ Saha cihazları, kontrol, görüntüleme, raporlama ve performans izlemesinin kesintisiz entegrasyonu South Deep Altın Madeni’nin daha da etkin bir şekilde çalışmasını sağlamaktadır. Talep Var olan bütün saha sistemlerinin yeni cevher işleme sistemiyle entegre edilerek hızın arttırılması, daha fazla data sahibi olarak doğru kararlar verilmesi, uzun dönemli sürdürülebilirlik amaçlarının karşılanması için madene destek olunması ve plansız duruş sürelerinin azaltılması. Çözümler Aşağıdaki ürünleri içeren bir Rockwell Otomasyon çözümü kuruldu: PlantPAx ile madencilik çözümü • • • • • Logix Kontrolörler Operatör İş İstasyonu (OWS) Mühendislik İş İstasyonu EWS Microsoft SQL Sunucu I/O olarak veri tabanı (SQX) Sonuçlar • Önceden tanımlanmış KPI’lara göre kapsamlı tesis görüntüleme ve raporlama • Merkezi süreç kontrolü • Daha fazla bilgi sahibi olunarak doğru iş kararları alınması • Gelişmiş kabiliyet • Geriye doğru minimum uyumsuzluk riski • Kontrol sisteminin hızlı teslim edilmesi 38 Gold Fields’in Güney Afrika’daki tek çalışan madeni olan South Deep Altın Madeni, Johannesburg’un 45 kilometre güney batısında bulunur ve iki şaft sistemi ve bir merkezi metalürjik tesisten oluşur. Rockwell Otomasyonu içeren bu proje Gold Fields’in uzun dönemli bir vizyonunu yansıtmaktadır. Bu vizyon ‘Sürdürülebilir altın madenciliğinde global lider olmak ve Güney Afrika’da önemli bir büyüme projesi yaratmak olarak özetlenebilir.’ Talep South Deep Madeni’ndeki metalürjik tesis 2011/2012 yıllarında güncellenerek kapasitesi arttırıldı. Reaktif, enerji ve su kullanımını tesiste daha iyi yönetmek ve maden atıklarının kalitesini geliştirmek için var olan bütün saha sistemlerini yeni cevher işleme sistemleriyle entegre etmek üzere South Deep Madeni tam bir kontrol ve raporlama sistemi yükseltmesine ihtiyaç duyuyordu. Bu yönetim seviyesinde daha fazla bilgi sahibi olunarak daha hızlı ve daha doğru iş kararları alınmasına ve madenin uzun süreli sürdürülebilirlik amaçlarının karşılanmasına yardımcı olacaktı. Gold Fields ayrıca bütün saha cihazlarını, tesis kontrolünü, görüntülemeyi, raporlama ve genel performans takibini ileride genişletilebilecek tek ve basit bir sisteme kesintisiz olarak entegre edebilecek bir kontrol sistemiyle plansız duruş sürelerinin azaltılmasını istiyordu. Metalürji tesisi orijinal olarak süreç izleme ve kontrolü için Rockwell Otomasyon RSView®32 HMI ve L62 kontrolörler kullanıyordu. Bu daha fazla optimizasyon gerektirdi: bütün I/O, interloklar, sıralı çalışmalar ve diğer süreç rutinlerinin yeni kontrol sisteminde yeniden değerlendirilerek gereksiz karmaşıklıkların ortadan kaldırılması gerekti. Çözüm 2001’den beri Rockwell Otomasyon teknolojisi kullanan metalürjik tesisle Gold Fields kontrol sistem yükseltmelerini ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar gerçekleştirmek için direk olarak Rockwell Otomasyon’la iletişime geçti. Rockwell Otomasyon South Deep Altın Madeni’nde bir EPCM yüklenici üzerinden yeni proses sistemine katıldı. Bu iki projenin tek bir, tamamen entegre kontrol, izleme ve raporlama sistemi oluşturması gerekiyordu. PlantPAx kullanan madencilik çözümü PlantPAx™ kullanan madencilik çözümü son derece standardize, ömür döngüsü yönetimli ve kolay hizmete alınan bir çözüm yaratan yılların madencilik uzmanlığını baz almaktadır. Bu çözüm kontrol sistem risklerini azaltmakta, tanı ve raporlamayı geliştirmekte ve sistem genelindeki karmaşıklıkları azaltmaktadır. Geleneksel DCS (dağıtılmış kontrol sistemleri) çözüme göre daha uygun maliyetli ve terzi usulü bir çözüm olan PlantPAx ilave esneklik, yönetilen madenciliğe özel standartlar ve daha kısa devreye alma süresi ve maliyeti sağlamaktadır. Bu kontrol sistemi ayrıca standardizasyon ve tek veri tabanları anlamında DCS-bazlı bir sistemle aynı yüksek fonksiyonel standartlarının sağlanmasına yardımcı olmaktadır. Sistem genelinde uygulama Çözüm bir ağ arızası durumunda kesintisiz veri kaydı sağlamak için 1.000 zaman damgalı veri girişine kadar (tesis geçmişi, olay ve alarmlar) arabelleğe almak üzere konfigüre edilmiştir. Tesis süreçlerinin kapsamlı bir şekilde görüntülenmesi için PlantPAx görüntüleme yazılımı, Server/Client mimarisi bazında, sisteme bütünleşik hale getirilmiştir.. Bütün tesis geçmiş, olay ve alarmlarını kaydetmek üzere bütünleşik raporlama hizmetleri bulunan Microsoft SQL kurulmuş ve konfigüre edilmiştir. Madencilik çözümünün lisanslı yazılımı olan SQX de kurularak SQL’nin direk olarak kontrolörler tarafından kullanılmasına izin verilmiştir. Rockwell Otomasyon mühendisleri ayrıca sürücü ve araçlar gibi üçüncü parti saha cihazlarını desteklemek için özgün arayüzler oluşturmuştur. Sonuçlar Gold Fields PlantPAx kullanan madencilik çözümüyle tesis kontrolü, görüntüleme ve raporlama imkânlarını geliştirmiştir. Standardizasyon ve kapsamlı yönetilen veri kaydı madencilik çözümünün kullanıcılarına tek, son derece doğru bir gerçek zamanlı tesis bilgisi sağlamaktadır. Geçmiş, olay ve alarmları kaydetmek üzere konfigüre edilen SQL ile kullanıcılar trendleri takip edebilir, özel son kullanıcılara bireysel girişleri izleyebilir ve akış oranları, sıcaklıklar ve çeşitli diğer girişler gibi tesisteki analog ve dijital girişleri takip edebilir. Bütün veri PlantPAx kontrolörler tarafından zamansal olarak damgalanır ve veri bütünlüğü sağlanırken diğer taraftan girişlerin bir ağ arızası düzeltildikten sonra SQL’ye doğru bir şekilde girilmesi sağlanır. Ayrıca SQX yazılımı eklenerek, SQL veri tabanı I/O olarak kontrolörlere eklenebilir. PlantPAx yazılımı cihazlardan gelen sinyalleri işler ve raporlama sürecinde yalnızca minimum, maksimum ve ortalama değerleri rapor eder. Bu saha cihazından gelen her sinyali kaydeden sistemlere göre veri tabanına girilen veri miktarını en aza indirir. Zaman damgalı ve kaydedilmiş alarmların kullanıcı tarafından görülmesi operatörlerin önemli uyarıları gözden kaçırma riskini ortadan kaldırırken diğer taraftan izlenebilirliği geliştirmektedir. Bu genel tesis güvenliğini, özellikle siyenit alarmlarının ve diğer güvenlik uyarılarının kritik göstergeler olduğu South Deep Altın Madenindeki genel tesis güvenliğini geliştirmektedir. İleri Düzey Raporlama SQL’de performans göstergelerinin (KPI) izlenmesi için yönetime kapsamlı operasyon ve üretim raporları oluşturan bir dizi raporlama hizmeti bulunmaktadır. Raporlar her 12 saatlik vardiya sırasında işlenen cevher miktarı hakkında bilgi vermektedir. Diğer şekiller saatlik akım oranlarını toplayan bir akımölçer tarafından oluşturulan bir su tüketim raporu ve kullanılan MW/saat üzerine bilgi sağlayan MV şalt panosunu içermektedir. KPI’lar ayrıca tesis durumunu renkler halinde gösteren web tabanlı bir sayfadan da izlenebilir. Karmaşıklık seviyesindeki azalma Gold Fields’in daha az beceriye sahip operatörlere ihtiyaç duymasını sağlayarak sektördeki beceri eksikliği problemiyle başa çıkmasını sağlamaktadır. “Bilginin merkezileştirilmesi, raporlama fonksiyonunun ve yönetimin bütün madende geliştirilmesi bu projenin arkasındaki ana itici güçlerdir. Bu seviyedeki tesis kontrolü reaktif tüketimlerimizi ve enerji, su ve beceri dahil kaynak yönetimimizi geliştirmemize ve sürdürülebilir madencilikte bir lider olmamıza yardımcı olacaktır. Gold Fields’in ana amaçlarından birisi sürdürülebilirliği geliştirmek için teknoloji ve yeniliği kullanmaktır.” Gelecek Rockwell Otomasyon şu anda madencilik çözümünün entegrasyonu için South Deep Altın Madeni için bir yeraltı cevher yönetim sistemi tasarlamaktadır. Operatörden teknisyene ve yönetim seviyelerine raporlamayı daha da geliştirmek için, Gold Fields kalan saha cihazları serisini madencilik çözümüyle değiştirmeyi planlamaktadır. Merkezi kontrol ve görselleştirme sistemine dahil edilecek sistemler çeşitli diğer işleme sistemleriyle birlikte şaft konveyörleri, bir soğutucu tesisi, büyük hava soğutucularıdır. Listen. Think. Solve., Allen-Bradley, CompactLogix, MCS, PanelView, PowerFlex ve RSView Rockwell Automation, Inc.’in ticari markalarıdır. Rockwell Otomasyona ait olmayan ticari markalar ilgili şirketlerin malıdır. ENDÜSTRİ OTOMASYON 39 Ürün ve Uygulamalar Endüstriyel Pc: Müşteriye Özel Tasarımlı Çoklu Dokunmatik Kontrol Panelleriyle Daha Da Esnek Beckhoff www.beckhoff.com Soldan sağa: Müşteriye özel Kontrol Panelleri modelleri en yeni teknolojiye sahip çoklu dokunmatik işlevselliği ve gelişmiş, bireysel tasarım sunuyor. Bu, Uhlmann Pac-Systeme GmbH & Co. KG için tasarlanmış operatör panelinde de görülüyor. Ancak, standart modeller bile özel gereksinimleri karşılayacak şekilde adapte edilebiliyor, örneğin elektromekanik yaylı düğmeler eklenerek ya da ambalaj endüstrisindeki sektöre özel işlevsel birimlerinde olduğu gibi. ■ Kişiye özel çoklu dokunmatik panellerle maksimum operatör rahatlığı Beckhoff’un bu başarılı CP2xxx ve CP3xxx serisi Panelleri ve Panel PC’leri, sektördeki en geniş çoklu dokunmatik HMI ürünleri seçeneklerini sunuyor. Standart modeller günümüzün değişken makine operasyon gereksinimleri için ideal bir platform sağlıyor. Gelişmiş müşteriye özel versiyonlar, standart çoklu dokunmatik portföyünü temel alarak yapıldıkları için, spesifik uygulama gerekliliklerine uygun olacak şekilde optimize edilmiş çalışma güvenilirliği, ergonomi ve tasarım sunuyor. Makine üreticileri, Beckhoff’un operatör arabirimleri geliştirmedeki 20 yılı aşkın deneyiminden yarar sağlıyor. Almanya’da üretildiğinden, Beckhoff Kontrol Panellerinin tamamı için olağanüstü kalite standartları garantileniyor. Bu, optimize edilmiş şirket içi üretim proseslerinin yanı sıra düşük geliştirme maliyetleri ve kısa geliştirme süreleri sayesinde mümkün oluyor. Beckhoff’un çoklu dokunmatik fonksiyonelliğine sahip standart panel serisinde bulunan geniş opsiyon yelpaze- 40 sinin yanında yazılım ve donanım özelliklerini eşleştirme yeteneği, çok sayıda gerekli fonksiyonun ve elektromekanik operatör kontrol elemanlarının uygulanmasını kolaylaştırıyor. Özelleştirilmiş panel çözümlerine yoğun bir talep var, bu talep özellikle makine imalat endüstrisinde öne çıkıyor. Panel muhafazalarının blok alüminyumdan frezelenerek yapılması kavramı, özelleştirilmiş muhafaza tasarımı için ideal bir temel oluşturuyor. Beckhoff bu kavramı ilk nesil Kontrol Panelleriyle, 1998’de tanıtmıştı. Bu, küçük üretim süreçleri için bile müşteri taleplerine esnek çözümler sunabilmeyi sağlıyor. Basit eklenti seçeneklerinden tamamen özelleştirilmiş muhafaza tasarımlarına kadar her türlü talep karşılanabiliyor. Standart, stokta tutulan ürünler kural olarak daha ekonomik fiyatlı olsa da, özelleştirilmiş Beckhoff ürünleri için gereken ek maliyetler ve ürünü geliştirme süreleri oldukça makul seviyelerde sunuluyor. Çok çeşitli standart ürünlerin ve bileşenlerin yanı sıra şirketin köklü üretim uzmanlığı sayesinde, geliştirme maliyetleri ve teslimat süreleri düşük kalıyor. Özelleştirilmiş modeller aynı zamanda müşteri isteklerine göre yeni bileşenler ENDÜSTRİ OTOMASYON de içerebiliyor; ancak bunlar öncelikle bağlayıcı olan donanıma uygunluk testlerinden geçiriliyor. Ayrıca, gelişmiş ilave fonksiyonlar fabrikada entegre edilebiliyor, böylece müşteri için sahadaki montaj sırasında belirgin faydalar sağlanıyor. Yüksek kaliteye katkıda bulunan bir etmen de Beckhoff’taki üretimin tüm yönlerini kapsayan geniş donanım uzmanlığı. Buna ana kartların şirket bünyesinde geliştirilmesi, tasarımı ve montajı da dahil. Özelleştirilmiş imalat – logolardan gövde tasarımlarına kadar Özelleştirilmiş bir panel oluşturmada ilk adım görünümün değiştirilmesidir. Özelleştirilmiş görünüm, imalat sürecinin bir parçası olarak kolayca entegre edilebilen müşterinin logosuyla başlıyor. Ürünün tipine göre, ayrıca tüm panelde değiştirilmiş bir dış yüzey de sağlanabiliyor. Müşteriyle Beckhoff uzmanları arasındaki yakın işbirliği, mümkün olan en hızlı şekilde, uygulamaya özel bir operatör arabirimi elde etmek için mükemmel bir olanak sunuyor. Ek özelleştirmeler kapsamlı ve modüler Beckhoff panel bileşenlerini temel alıyor. Bu, çeşitli düğmelerin, anahtarların, ve devre kartlarının ölçüler değiştirilmeden mevcut standart gövde içerisine ihtiyaca göre entegre edilmesine imkan sağlıyor. Örneğin, farklı şekillerdeki yaylı düğme (push-button) devre kartları ayrı ayrı tasarlanabiliyor fakat birçok müşteriye özel aygıta entegre edilebiliyor. Bu, elektrik ve mekanik arabirimlerin hatasız bir şekilde ve modüler olarak dayanıklı ürünlere entegre edilebilmesine olanak sağlıyor. Beckhoff uzmanlarının pazar hakkındaki bilgileri ve tecrübesi, operatör panellerine entegre olmayan, yaylı düğme (push-button) modüllerinin keyfi olarak bağlanarak uzatılması alternatifinin endüstrideki en iyi uygulama olmadığını vurguluyor. Kullanıcıların gerekli operatör kontrol elemanlarının kapsamını ve ihtiyaçlarını en başından tanımlayabilmesi, Kontrol Paneli çözümünün uygulamaya mükemmel uymasını sağlıyor. Özelleştirilmiş panel geliştirmenin en üst seviyesi, genellikle müşterinin kendi tasarımının ya da özel ergonomik uyarlamaların uygulandığı yeni bir gövde tasarımıyla sağlanıyor. Gövde tasarımında, renkte, ya da malzeme seçiminde neredeyse hiçbir sınırlama getirilmiyor. Bu popüler seçenekle, geri plandaki standart Beckhoff aygıt genellikle artık tanınamıyor, ancak çoğunlukla yeni aygıt için teknolojik temeli o sağlıyor. Bu tür aygıtlara genellikle Beckhoff’un Kontrol Paneli tasarımındaki uzun süreli deneyimine ek olarak, müşteri tarafındaki endüstriyel tasarımcıların uzmanlıkları da katkı sağlıyor; böylece eşsiz bir sinerji sağlanarak, çok üstün bir ürün ortaya çıkarılıyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar İş Sağlığı ve Güvenliğinde Üç Boyutlu Makine Emniyeti Pilz www.pilz.com/tr ■ Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği alanının bir alt disiplini olan makine emniyetine gereken önem yeterince verilmemektedir. Ülkemizde makinelerin neden olduğu iş kazaları içerisindeki oranı %10 ile %15 arasında değişmektedir. Bu oran, ILO standartlarına göre en yüksek ilk dört kaza nedeni arasında yer almaktadır. Günümüzün yoğun teknoloji ve rekabet ortamı sonucunda seri üretimin her süreçte makine kullanımını zorunlu kılması, makine kaynaklı kaza risklerini arttırmaktadır. Şiddetli rekabet koşulları, kullanılan makinelerin yüksek üretim miktarına ulaşması için canlıları riske atacak kadar son derece hızlı ve güçlü olmasını gerektirmektedir. Metallerden yapılmış olan bu makine sistemleri her ne kadar insan komutları ile çalışıyor olsalar da, olası elektronik, hidrolik, pnömatik vb. arızalar bu sistemleri insanoğlu için tehlikeli birer metalik canavara çevirebilmektedir. Makine kaynaklı iş kazalarının anatomisinde, makinenin donanımındaki bir veya birkaç parçanın arızalanması ile oluşan, istenmeyen veya önceden öngörülememiş çalışma şekilleri önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmada, makine emniyetinin sağlanması adına birden fazla emniyet ekipmanı (kapı emniyet siviçleri, ışık perdeleri, acil durdurma butonları, vb.) kullanılarak alınan birçok önlemi kendi bünyesinde barındıran, TS EN ISO 13849-1 Kumanda Sistemlerinin Emniyetle İlgili Tasarımı – Bölüm 1:Tasarım İçin Genel Prensipler standardına göre emniyet seviyesi PLd’yi (Perfomance Level d) sağlayan bir üç boyutlu emniyet kamera sistemi SafetyEYE hakkında teknik bilgiler bulunmaktadır. 1. Giriş İşletmelerde insan ile makine arasındaki ilişkinin doğru bir şekilde tasarlanmaması nedeniyle insanlar sakat kalmakta, hayatlarını kaybetmektedir. İş kazalarından kaynaklanan üretim kayıpları, müşteri ve itibar kaybı, vb. istenmeyen durumlar da kazaların diğer olası sonuçlarıdır. Otomasyon kavramı, 19. yüzyılda sanayi devrimiyle birlikte hızlı bir yükseliş dönemine girmiş ve bu zaman diliminde en önemli nokta üretilebilen ürün miktarı olmuştur. 2. Dünya Savaşı sonraları bu bakış açısı yerini kalite faktörüne bırakmıştır. Üretici sayısının artmasıyla birlikte ortaya çıkan ürünlerin çabuk arızalanıyor olması ve arızalı üretim yapan üreticilerin belirli bir zaman sonra ürünlerini satamamaya başlaması, üreticileri daha hızlı değil daha kaliteli üretim yapmaya zorlamıştır. Ancak, 90’lı yıllarda, her ne kadar kaliteli üretim yapılıyor olsa da, fabrikalarda yaşanan iş kazalarında çalışanların 42 sakat kaldıkları ve hatta hayatlarını kaybettikleri görülüyordu. Bu durum, üretimin insan hayatını daha az etkileyecek şekilde emniyetli sistemlerle yapılması gerektiği kanaatinin doğmasına neden olmuştur. Bu dönemler insan hayatının makinelerden daha değerli olduğunun düşünülmeye başladığı ilk yıllardır. Üretimin artık Otomasyon, Kalite ve Emniyet üçlüsüyle yürütülmesi gerektiği olgusu insanlar tarafından benimsenmiş ve emniyet alanında çok sayıda çalışma yapılmıştır. Pilz bu konuya 1987 yılında ilk acil duruş emniyet rölesi tasarımıyla giriş yapmış, 1995 yılında ilk emniyet PLC’si (Programlanabilir Lojik Kontrolör) PSS3000 ile otomasyon teknolojisinde bir devrin başlamasına neden olmuştur. Bunu 1999 yılında ilk emniyetli ağ yapısıyla taçlandırmış ve 2006 yılında ilk üç boyutlu emniyet kamerasını dünya piyasasına tanıtmıştır. İkinci bölümde, üç boyutlu emniyet kamerası olan SafetyEYE’ın kullanım alanları, donanımı ve tasarımlanması için kullanılacak yazılımsal tabanı hakkında bilgiler verilecektir. 2. 3B Emniyet Kamera Sistemi SafetyEYE Kullanım Alanları SafetyEYE geniş bir uygulama seçeneği yelpazesine sahiptir. SafetyEYE ile üç boyutlu çözümler üreterek, üretim sahasında kullanılmakta olan emniyet ekipmanlarına duyulan ihtiyacı yalnızca tek bir sistemle gidermek mümkündür. Üç boyutlu çözümlerin üretildiği sektörler; » Otomotiv Endüstrisi » Havacılık Endüstrisi » Ambalajlama Endüstrisi » Makine Araçları » Taşıma Sistemleri SafetyEYE ile tehlike bölgesindeki işletme alanının kesintisiz izlenmesi sağlanarak, hem üretim ve zaman kayıplarının hem de yaşanabilecek iş kazalarının önüne geçilmesi artık çok daha hızlı ve rahat sağlanabilmektedir. 3. SafetyEYE Donanımı SafetyEYE genel anlamda 3 temel birimden oluşmaktadır. Bunlar algılama cihazı, kontrol ünitesi ve uygulama arayüzüdür. Pilz tarafından ilk üç boyutlu kamera 2006 yılında üretilmiş ve bu tarihten itibaren SafetyEYE durmak bilmeyen bir gelişim-değişim sürecine girmiştir. 2009 yılında kontrol ünitesinin, sahadan alınan görüntüler üzerinde yaptığı imge işleme hassasiyeti 5 ms.’ye indirilmiştir. 2012 yılında hızlı hafıza kartı takviyesiyle de alarm durumlarında izlenen ortam ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar görüntülerinin yedeklenmesine olanak sağlanmış, üretim ve zaman kayıplarına neden olabilen bu gibi ihlallerin asıl nedenlerinin tespiti kolaylaştırılmıştır. 2014 yılında sisteme ilave edilen harici testlerle ekstra önlemler alınabilmekte, tasarlanan özel mekanik lensler ile cihazın ortamdan kaynaklanan değişken ışık hassasiyeti azaltılmıştır. – Fiber Optic Cabling) sayesinde kontrol ünitesine fiber ağ üzerinden her 5 ms.’de 1 görüntü iletimi gerçekleştirilmektedir. Algılama cihazı, alüminyum dış kaplamasıyla çevre koşullarında (su, ışık, vb.) IP65 (toz ve şiddetli su kaynağı) koruma sınıfında kendini muhafaza etmektedir. 3.2. SafetyEYE Kontrol Ünitesi 3.1. SafetyEYE Algılama Cihazı Hareketlerin gözlemlenmesi amacıyla tasarlanan algılama cihazı üç farklı kameradan oluşmaktadır. Şekil 1 – SafetyEYE Algılama Cihaz Kontrol ünitesi bir analiz ünitesi ve programlanabilir emniyet ve kontrol sisteminden oluşmaktadır. Analiz ünitesi görüntü algılama cihazından alınarak, üzerinde imge işleme çalışmalarını yerine getiren birimdir. İşlenen resimde daha önceden ayrıştırılan tehlikeli alanların ihlali söz konusu olduğunda, programlanabilir emniyet ve kontrol sistemine bilgilendirme sinyalleri üretir. Kontrol sisteminin görevi bu noktada başlar ve ihlal durumunda ilgili makinenin hareketini sonlandırır. Şekil 3 – SafetyEYE Kontrol Ünitesi Şekil 2 – SafetyEYE Algılama Cihazı Konumlandırma Parametreleri Uygulama yapılmadan önce kameraların harici olarak ayarlanmasına ihtiyaç yoktur. Algılama cihazının izlenmek istenen bölgenin en fazla 7,5 m. üzerine konumlandırılmasıyla, yaklaşık 72 m ²’lik alanın (9,8 m. x 7,4 m.) konik bir bakış açısıyla emniyetli hale getirilmesi mümkündür. Kontrol ünitesi ile algılama cihazı arasında tasarlanan fiber optik haberleşme (FOC İhlal bölgelerinin tasarımına bir sonraki bölümde değinilecektir. Ancak bilinmelidir ki; ihlal bölgeleri, çalışma sahasında yapılan teknik incelemeler sonrasında SafetyEYE uygulama arayüzünde tasarlanmaktadır. 50 adet farklı ihlal bölgesi tanımlanabilmekte ve bu bölgeler 2 farklı türde (Alarm ve Tehlike bölgeleri) tanımlanarak gruplandırılabilmektedir. Tanımlanan ve türleri belirlenen bölgeler harmanlanarak 16’şar adet alarm ve tehlike alanı oluşturulabilmektedir. Hareketli bölgelere erişimde TS EN ISO 13855 Makinelerde Güvenlik – Vücut Kısımlarının Yaklaşım Hızına Göre Koruyucu Teçhizatın Yerleştirilmesi ile TS EN ISO 13857 Makinelerde Güvenlik – Kol ve Bacakların Ulaşabileceği Bölgelerde Tehlikenin Önlenmesi için Güvenlik Mesafeleri standartları kıstas alınmakta ve bu standartlar ışığında alarm ve tehlike bölgelerinin tasarımları yapılmaktadır. Alarm bölgelerinin ihlal edilmesi durumunda, ilgili bölge hareketli aksamları mümkün olan en yavaş çalışma hızına çekilir. Bu bölge, çalışanların gerek duyulduğunda ihlal edebilecekleri kısımlar olarak tanımlanabilir. ENDÜSTRİ OTOMASYON 43 Ürün ve Uygulamalar Şekil 4 – SafetyEYE Configuratör Editörü Şekil 4 – Ayar ve Referans Markaları Tehlike bölgelerin ihlali durumunda ise makine kesin duruşa geçirilmekte ve ilgili bölgelerdeki ihlal ortadan kalkana dek makinenin hareketine izin verilmemektedir. Bu bölge, çalışanların kesinlikle ihlal etmemesi gereken ve çeşitli iş kazalarına neden olma olasılığı yüksek olan alanlar olarak tanımlanmalıdır. Alarm ve tehlike bölgelerini, iç içe duran iki adet kutu olarak gözümüzde canlandırmamız mümkündür. Bu kutuların içinde, çevresinde önlem almak istediğimiz makinenin olduğunu varsayabiliriz. En dış kutunun alarm bölgesini temsil ettiğini ve bu kutunun içerisinde de tehlike bölgesini temsil eden ikinci kutunun olduğunu ve makineye henüz ulaşamadığımızı görebiliriz. SafetyEYE kontrol sistemi ilk kutunun açıldığını algılama cihazından aldığı sinyallerle fark ederek makine çalışma hızını minimum seviyeye indirilmesini sağlar. İkinci kutunun açılması durumunda ise artık makineye Şekil 5 – Ayar ve Referans Markalarının Sisteme Tanıtılması 44 ulaşabilmek için önümüzde hiçbir engel kalmamış olacaktır. Algılama cihazı, tehlike bölgesinin ihlali hakkındaki bilgi sinyalini derhal kontrol sistemine göndermekte ve makine derhal durdurulmaktadır. Kutuların kapatılması durumunda makine önce yavaş çalışma hızında hareketine başlayacak, sonrasında da prosese kaldığı yerden normal çalışma hızında devam edecektir. SafetyEYE 3B emniyet kamera sistemi sonuca bu örnekteki yaklaşımla çözüm arayan ve birçok emniyet ekipmanı kullanılarak tasarlanan bir sistemin emniyetini tek başına sağlayabilen bir üründür. Analiz ünitesinde imgenin sağlıklı bir şekilde işlenebilmesi için ortam aydınlatma değerinin 300 lüks olması gerekmektedir. 3.3. SafetyEYE Uygulama Arayüzü Emniyet kamera sistemleri ilk bakışta ne kadar karmaşık görünürse görünsün, SafetyEYE ile bir bölgenin emniyetli hale getirilmesi sanıldığı kadar karmaşık değildir. Uygulama arayüzü, emniyet tasarımının hazırlanmasında kullanılacak olan editörünüzdür. Tasarım sırasında daha esnek nasıl çalışılabileceği düşünülerek hazırlanmıştır. Editörde emniyet tasarımına, SafetyEYE algılama cihazından alınan görüntü ile direkt olarak başlanabilmektedir. Tasarım hakkındaki bilgileri bir sonraki bölümde bulabilirsiniz. Şekil 6 – Alarm ve Tehlike Bölgelerinin Tanımlanması ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Şekil 8 – Hazırlanan Tasarımın SafetyEYE Kontrol Sistemine Yüklenmesi Şekil 7 – I/O Configuration Sekmesinde Yapılan Lojik Yazılım 4. SafetyEYE ile Emniyet Tasarımının Hazırlanması Tasarıma başlamadan, tehlikeli olduğu öngörülen bölgeye tamamen rastgele ancak kameranın görüş alanında olacak şekilde markalar yerleştirilir. Ayar ve Referans olarak isimlendirilen bu markalar iç içe siyah beyaz dairelerden oluşmakta ve SafetyEYE sisteminin açılıştaki konum-mesafe bilgilerini hesaplarken kıstas aldığı önemli parametrelerdendir. Ayar markalarından 1 adet, referans markalarından ise minimum 3 adet bulunmalıdır. Editörde “Take Snapshot” olarak isimlendirilen ve cihazın baktığı açıdan bir fotoğraf alınmasına yarayan buton tıklanır. Alınan fotoğraf üzerinde, önceden sahaya yerleştirilmiş olan markalar editörde “Define Setup Marker” ile ayar markaları, “Define Reference” ile referans markaları seçilerek SafetyEYE kontrol sistemi, çevre koşulları hakkında bilgilendirilmiş olunur. Markaların editör ortamına alınmasıyla birlikte, çalışma ortamının emniyetle ilgili üç boyutlu tasarımına başlanabilecektir. Editördeki çizim araçlarıyla riskli olduğu öngörülen kısımlara Alarm (Sarı) ve Tehlike (Kırmızı) bölgeler üç boyutlu olarak tasarlanır. Tanımlanan alanların ihlal edilmesi durumunda sistemin, ihlal edilen alanın türüne göre ya yavaşlatılması ya da durdurulması gerekmektedir. Alanların ihlali sonrasında hangi çıkışların kesilmesi gerektiği “I/O Configuration” sekmesinde lojik olarak hazırlanır. Yazılım çalışmasının ardından editör, seçimi son kullanıcıya bırakılmış bazı sistemsel ayarların yapılması bekler. Bu ayarlardan ilki, bölgelerin ihlali durumunda sistemin hangi aralıklarla fotoğraf alması gerektiği konusundadır. “Record Violations” sekmesinden yapılacak olan seçimlerle, ihlal anından ne kadar önce ve sonra kaç adet bilgilendirme fotoğrafı istediğiniz sisteme bildirilmiş olur. “Set Passwords” sekmesi kullanılarak tasarlanan emniyet yapısı için şifreler tanımlanır. Bu sayede SafetyEYE sistem yazılımına izinsiz erişimlerin önüne geçilir. Tasarımla ilgili çalışmaların sonuna gelindiğinden, editör sizden projenizi kaydetmenizi beklemektedir. Kayıt işleminin ardından, SafetyEye sistemine Ethernet bağlantınız ile hazırladığınız çalışmanızı yükleyebilirsiniz. Yükleme işleminin ardından sisteminiz artık editörde tasarlanan alarm ve tehlike bölgelerini kıstas alarak çalışacaktır. Herhangi bir ihlalde SafetyEYE kontrol sistemi derhal tepki verecek ve sistem gerekli reaksiyonu gösterecektir. 5.SONUÇ Günümüzde rekabet ortamı, kaliteli ürüne olan talep, otomasyona bağlı hızlı üretim gibi etmenler insan ile makine arasındaki ilişkinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Makine emniyeti, gündeme geldiği günden bu yana gelişimini sürdürmektedir. Avrupa Birliği tarafından zorunlu tutulan sıkı uluslararası standartlar, standartlaşmada küresel bir harekete doğru girmektedir. Standartlar daha fazla esnekliği, daha güvenlikli kontrol sistemleri ve üretim hatları arasında tutarlılık sağlamaktadır. 2011 yılı sonunda yürürlükten kalkan EN 954-1 standardı sonrasında, Avrupa’ya girecek veya Avrupa’dan üretilerek serbest alınıp satılacak her makinenin EN ISO 13849-1 standardının esaslarını sağlaması gerekmektedir. Ülkemizde birçok Avrupa standardı gibi EN ISO 13849-1 standardı da kabul gören ve aynen uygulamaya konulan standartlardandır. Bu çalışmada, ülkemizde de kabul görmüş ve uygulanan TS EN ISO 13849-1 Kumanda Sistemlerinin Emniyetle İlgili Tasarımı – Bölüm 1 : Tasarım İçin Genel Prensipler standardına göre emniyet seviyesi PLd (Performance Level d), TS EN 61511 Fonksiyonel Güvenlik – Süreç Sanayi Sektörü İçin Güvenlik Entrümanlı Sistemler standardına göre de SIL 2 sınıfında olan üç boyutlu emniyet kamera sistemi SafetyEYE ürünü ve kullanımı hakkında bilgiler bulunmaktadır. ENDÜSTRİ OTOMASYON 45 Ürün ve Uygulamalar Allen Bradley Programlanabilir Emniyet Rölesi Rockwell www.rockwellautomation.com/tur/ ■ Üretim sürecinde baştan sonra emniyet çözümleri sunan Allen Bradley, yeni CR30 programlanabilir emniyet rölesi ile yüksek standartlar gerektiren tehlikeli uygulamalarda bile kullanıcı dostu yazılımı sayesinde en az seviyede mühendislik ve kurulum süreleri ile SIL3, PLe seviyesinde koruma sağlıyor. rında herhangi bir düşüşe veya kayba neden olmadan, farklı genliklerde sinyaller üreterek çift kanal ile sağlanan emniyeti uygun teknolojiye sahip ürünlerle tek kanal üzerinden sağlar. Bu özellik ile değiştirilebilir fonksiyonlu kanallar birleşince ortaya 22 kanal ile 10 giriş, 5 çıkışa kadar emniyet cihazlarına bağlanabilir bir yapı ortaya çıkmaktadır. İnsan hayatı ve üretim güvenliği ihtiyacının yüksek olduğu durumlarda, tehlikeye neden olabilecek acil durumlarda ani duruşlara ve güvenilir duruma geçiş sağlanması, ancak sistemin bütününün emniyet standartlarına sahip olmasıyla sağlanır. Bu standartlar üretimde kullanılan donanımların emniyet için tasarlanmış olmasının yanı sıra, güvenlik için en üst derecede önemli olabilecek yazılım ve kontrol işleminin de yüksek standartlara sahip olmasıyla sağlanır. Bu noktada CR30 emniyet rölesi, değişken sayıda cihaz, alan ve haberleşme seçeneklerine uyum sağlayabilen esnek yapısıyla EN ISO 13849-1 ve IEC 62061 standartlarında emniyet sunar. Karmaşık yapılara ayak uydurabilmesine rağmen, CR30 emniyet rölesi emniyet otomasyonu programlamasını sürükle bırak mantığına indirgeyen bir arayüze sahiptir. Işık bariyeri, acil durdurma butonu, emniyet paspası ve makine emniyetinde kullanılan diğer ürünleri barındıran önceden tanımlı kütüphanesi ve basit blokları ile kullanıcıya herhangi bir otomasyon yazılımı bilgisine ihtiyaç duymadan minimum sürede yaratılabilecek bir program deneyimi sağlar. Üstelik sıradan bir USB yazıcı kablosu ile emniyet rölesini programlamaya yarayan bu arayüz, Rockwell’in diğer kontrolör, sürücü ve operatör panellerini programlayan Studio5000 ve ücretsiz Connected Components Workbench yazılımlarında mevcuttur. 110 milimetrelik kompakt genişliği ve doğrudan DIN rayına oturan fiziksel yapısına rağmen üzerinde bulundurduğu 22 kanal ile bütün bir korumaya çözüm sağlayan emniyet rölesi, 12 giriş ve 4 çıkış kanalının yanı sıra 6 adet giriş veya çıkış olarak seçilebilir kanalıyla farklı konfigürasyonlara kolayca uyum sağlar. Ayrıca bu değişken kanallar, sistemi değişen saha koşullarına ve uygulamalara kolay yazılımı sayesinde kablo bağlantısı değiştirilmeksizin adapte eder ve duruş sürelerinin kısalmasına yardımcı olur. Emniyet uygulamalarında gelenekselleşen her cihaza çift kablo ile güvenli kontrolün yanı sıra, CR30 üzerindeki kanallardan ikisi giriş, ikisi çıkış olmak üzere dördü tek bağlantılı emniyet özelliğine sahiptir. Bu özellik emniyet standartla- 46 Pano içinde kapladığı alanı arttırmadan üzerine takılabilen modülleri sayesinde emniyet sertifikalarını etkilemeyen reset, geri besleme izleme ve ışık bariyeri durdurma sensörü gibi standart giriş çıkışların bağlanacağı modüller ile emniyet giriş çıkışlarını eksiltmeden kullanmayı sağlar. Üzerindeki seri ve USB çıkışların yanı sıra, üzerine takılan bir Ethernet modülü ile Modbus ve Ethernet/IP haberleşme kullanan diğer kontrol sistemleriyle izlenebilir hale gelmektedir. Bu haberleşme özellikleri, üzerinde bulunan ve kullanıcının tanımlayacağı 16 LED gösterge ile birleşerek CR30’u elektrik panosundan operatör paneline ve gelişmiş SCADA sistemlerine kadar taşınabilen bir görüntüleme sisteminin parçası haline getirmektedir. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Çok Çekirdekli Kontrol: Çok Sayıda Karmaşık Fonksiyonu Bir Kontrol Sisteminde 256 İşlemci Çekirdeğine Kadar Kolayca Dağıtın Beckhoff www.beckhoff.com TwinCAT 3.1 otomasyon yazılımıyla birlikte Beckhoff’un C6670 endüstriyel sunucusu Durum İzleme ve enerji yönetimi işlevlerinin kontrol sistemine entegre edilebilmesi için ideal platformu sağlıyor. PLC, hareket kontrolü, robotik ve CNC fonksiyonlarını ekleme seçenekleriyle birleştiğinde C6670 Akıllı Fabrika ve Endüstri 4.0 uygulamalarının zorlayıcı gereksinimlerini karşılamak üzere tam donanımlıdır. ■ “Çok çekirdekli kontrolörler” makine kontrolünün geleceğinde ve Endüstri 4.0 kavramlarının gerçeğe dönüştürülmesinde merkezi bir rol oynayacak. Gitgide akıllanan makineleriyle ve üretim sistemleriyle Akıllı Fabrikaların artan gereksinimlerini karşılamak için yüksek performanslı kontrolörler gitgide daha vazgeçilmez hale geliyor. Beckhoff C6670 endüstriyel sunucu bunlardan biri. Ancak bu muazzam bilgi işlem performansını etkili biçimde kullanmak için, TwinCAT 3.1 otomasyon platformu tarafından sağlanan destek gibi güçlü bir yazılım desteği de gerekli. Çok çekirdekli bilgisayarlar mimarileri açısından geleneksel Endüstriyel PC’lerden farklılık gösteriyor. “Paket” olarak da adlandırılan çok sayıda işlemci barındırıyorlar ve bunların her biri çok sayıda çekirdekle donatılmış. Bellek mimarileri de dikkate değer farklılık gösteriyor. NUMA veya tekdüze olmayan bellek erişimi (non-uniform memory access) olarak bilinen bir teknik, her işlemciye kendine özel bellek sağlıyor. Beckhoff bu tasarımı iki Intel® Xeon® paket barındıran C6670 endüstriyel sunucusunda uyguladı. Bu paketlerden her biri 6, 12 veya 18 çekirdek ve 64 – 2.048 GB RAM sunuyor. Bu muazzam bilgi işlem gücü ancak her bir çekirdeğin performansı TwinCAT 3.1 yazılımı tarafından tam olarak desteklenirse etkin biçimde kullanılabiliyor. Beckhoff’un amiral gemisi kontrol yazılımı çeşitli makine ve proseslerin iş akışlarının haritalanmasında paralelleştirme ve farklı görevler için fonksiyon modüllerine ayrılması için 48 son derece uygundur Kolay birimlere ayırma ve kolay kullanılabilirlik TwinCAT ile kullanıcılar bireysel otomasyon görevlerini modüller şeklinde uygulamaya koyabiliyor. PLC veya C++ koduyla yazılmış olan bu makine modülleri TwinCAT sistemi içinde tek tek görevlere atanıyor ve kullanıcı tanımlı çevrimler içinde yürütülüyor. Ardından görevler gerçek zamanlı çekirdekler üzerine basitçe dağıtılabiliyor. Yürütme sırasını akıllıca tanımlamak için bireysel görevlerin öncelikleri belirlenebiliyor. TwinCAT 3.1’in tanılama işlevselliği her çekirdeğin yükünü ayrı olarak analiz edebilmesi sistem performansını en üst düzeye ulaştırmak açısından kritikdir. Çekirdekler de tekil olarak TwinCAT runtime sürecine atanabiliyor; bu durum “izole” olarak adlandırılıyorlar çünkü TwinCAT gerçek zamanlı sisteminin yanı sıra herhangi bir Microsoft işletim sistemi işlevi yürütmüyorlar. Bu, Windows işlemlerinin gerçek zamanlı süreçlerden ayırmasını kolaylaştırıyor. 256 çekirdeğe kadar işlemci desteği TwinCAT 3.1, 256’ya kadar işlemci çekirdeğine göre tasarlanmış olduğundan, halihazırda kullanılabilen işlemciler grubunun tamamında otomasyon uygulamalarını yürütme yeteneği sunarak geleceğe dönük bir çözüm sağlıyor. Gereken bilgi işlem performansına bağlı olarak sistem tasarımcısı uygun sayıda çekirdeği, ilgili gerçek zamanlı uygulamalara göre yapılandırabiliyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürün ve Uygulamalar Contrinex’ten Güvenlik Işık Perdeleri ve Bariyerleri Wago www.wago.com.tr genişlikte çalışabilmektedir. 2,5m ve 10m kendinden kablolu, M12 ya da M26 soketli ve 0,2m kablo ucunda M12 soketli bağlantı seçenekleri ile ihtiyaç duyduğunuz tüm çözümleri sunmaktadır. ■ Sağlam dayanıklı gövdelerde İsviçre yapımı tip-2 ve tip-4 ışık perdeleri, geçiş kontrolü için ışık bariyerleri ve güvenlik röleleri… Contrinex makine ve operatör güvenliği için farklı ebatlarda yüksek kaliteli parmak koruma ve el koruma ışık perdelerini ve geçiş kontrolü için farklı ışın sayılarına sahip ışık bariyerlerini esnek bağlantı çözümleri ile kullanımınıza sunmaktadır. Tip-4 el koruma ışık perdeleri 30mm çözünürlüğe sahiptir. 279mm’den 1827mm’ye kadar değişen ebatlarda koruma yüksekliğine sahiptir ve 12m genişlikte çalışabilmektedir. 2,5m ve 10m kendinden kablolu, M12 ya da M26 soketli ve 0,2m kablo ucunda M12 soketli bağlantı seçenekleri ile ihtiyaç duyduğunuz tüm çözümleri sunmaktadır. Tip-2 el koruma ışık perdeleri 30mm çözünürlüğe sahiptir. 150mm’den 1827mm’ye kadar değişen ebatlarda koruma yüksekliğine sahiptir ve 12m genişlikte çalışabilmektedir. M12 soketli bağlantı seçeneği sunmaktadır. Contrinex güvenlik ürünleri Avrupa birliği, ABD ve birçok ülkede geçerli olan IEC standartlarını bütünüyle karşılamaktadır. Tüm ürünler EN/ISO 13849-1’e göre güvenlik kategorisi 4, PL e, IEC 61496-1 ve -2’ye göre Tip-4 güvenlik standartlarına sahiptir ve aynı zamanda en sıkı denetimlerin yapıldığı TÜV sertifikasyon testlerinden yüksek başarı ile geçmiştir. Güvenlik ürünlerinin önemli tamamlayıcısı standart güvenlik modülleri ve multi-fonksiyonel güvenlik modülleri Contrinex güvenlik çözümleri içinde yer almaktadır. Güvenlik röleleri de tüm geçerli güvenlik standartlarını karşılamakta ve aktif güvenlik ekipmanlarının sisteme entegrasyonunun normlara uygun olarak yapılmasını kolaylaştırmaktadır. Tip-4 parmak koruma ışık perdeleri 14mm çözünürlüğe sahiptir. 142mm’den 1690mm’ye kadar değişen ebatlarda koruma yüksekliğine sahiptir ve 3,5m 50 ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / Demir-Çelik DEMİR-ÇELİK SEKTÖRÜ ARTIK ZIRHLI ÇELİK ÜRETEBİLİR Mİ? ■ Demir-Çelik Sektörü’ne ilişkin ilk verimiz, İHA’nın Mayıs 2015 tarihli ve “Demir çelik sektörü artık zırhlı çelik üretmeli” başlıklı haberi. Habere göre, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Türk demir çelik sektörünün hurdadan üretimden vazgeçip cevhere yönelmesi gerektiğini vurgulayarak sektör yöneticilerinden zırhlı çelik üretmelerini istemiş. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Zonguldak Valisi Ali Kaban, AK Parti Zonguldak Milletvekili adayları Faruk Çaturoğlu, Özcan Ulupınar ve Emine Çift ile birlikte bir demir çelik fabrikası tarafından kurulan AR-GE merkezinin açılışına katılmış. Açılışta yaptığı konuşmasında demir çelik sektörü yöneticilerine hurdadan üretimden vazgeçmeleri ve cevhere yönelmeleri konusunda uyaran Bakan Işık, Türkiye demir çelik sektörünün teknoloji kodlarında düşük orta düzeyde olduğunu söylemiş. Işık’ın sözleri şöyle: “Demir çelik sektöründe ilerlemeden geçmişte diğer sektörlerde ilerlemek pek mümkün olmadı. Hurdadan üretim Türkiye’de dünyanın tam tersine ise burada bir problem vardır ‘gelin bu problemi birlikte çözelim’ diye ifade ettiğimde doğrusu ilk başta arkadaşlarımız bu konuya inanmadılar. Şimdi İnşallah önümüzdeki süreçte Türkiye’nin cevherden üretimi artırması, hurdanın üretimde- 52 ki payının azaltılması için önemli adımlar atacağız. Japonya dünyanın en önemli çelik üreticisi. Japonya’nın benim bildiğim kadarıyla ne demir cevheri var nede kok kömürü var. Japonya cevherden üretimini yapıyor, hurdasını da Türkiye’ye satıyor. Demir çelik sektörü teknoloji kodlarında düşük orta teknoloji düzeyinde. Düşük orta düzey kodda Türkiye’nin kilogram ihracat fiyatı 0,9 dolar, yani 90 sent. Bir mecburi istikametimiz var. Bizim yeni sanayi stratejisi belgemizde de, bilim teknoloji vizyonumuzda da iki temel yaklaşımımız var. Türkiye’nin demir çelik, otomotiv, makine, tekstil gibi güçlü olduğu sektörlerde hedef odaklı yaklaşım gerçekleştirmek durumundayız. Buradan katma değeri yüksek ürünlere yoğunlaşacağız, Ar-Ge ve inovasyon ile ürettiğimiz ürünün katma değerini artırarak kilogram ihracat fiyatımızı yükselteceğiz. Türkiye artık refah toplumu olma noktasında emin adımlarla ilerleyen bir ülke. O zaman bizim rekabet edeceğimiz ülkeler yeni gelişen uzak doğu ülkeleri veya gelişmekte olan ülkeler değil. Bizim rekabet edeceğimiz ülkeler, gelişmiş ülkeler. Onlarla rekabetin tek şartı onların teknoloji düzeyine yükselmek. Demir çeliği konuşuyoruz, o zaman bizim katma değeri yüksek ürünler üretmeliyiz. Artık Türkiye zırh çeliği ENDÜSTRİ OTOMASYON üretmek durumunda. Katma değeri yüksek daha nitelikli çeliği biz üretmek durumundayız ki oradan elde ettiğimiz geliri de artıralım. Zırh çeliği, nitelikli çelik gibi alanlara yatırım yapıp, buradan üretip sadece ülkemizin ithalatla karşıladığı ihtiyacını değil aynı zamanda dünyaya buradan mal satmanın gayreti içerisinde olmalıyız.” Bu sözler tabii ki çok doğru. Ancak realite ile ne kadar örtüşüyor, buna iyi bakmak lazım. Bu noktada biz de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Demir Çelik Sektörü Raporu (2014/1)” yayınına baktık. Rapora göre; “Mevcut durum itibariyle Türkiye, dünyadaki 66 çelik üreten ülke arasında 8. sırada, Avrupa’daki çelik üreticileri arasında ise Almanya’dan sonra 2. sırada yer almaktadır. Bu sıralamalar, Türkiye’nin demir çelik üretiminde belli bir seviyeye geldiğini göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır. 2013 yılında, üretiminde ve ihracatında düşüş gözlenen Türkiye demir çelik sanayinin ithalatı bir önceki yılın aynı dönemine göre artış göstererek dış ticaret açığının artmasına sebep olmuştur. Türk demir çelik sektörü ham çelik üretimi 2013 yılında 34,6 milyon tonluk üretimiyle, 2012 yılı verile- DOSYA / Demir-Çelik rine kıyasla (35,9 milyon ton) % 3,4 oranında düşmüştür. 2013 yılı ihracatı ise bir önceki yıla göre değer bazında % 7,9 oranında azalarak 15,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde ithalat değer bazında % 14,1 oranında artışla 12,8 milyar dolar seviyesine çıkmıştır. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda hazırlanan ve 2013 yılında uygulamaya giren Türkiye Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2012- 2016) ile Ekonomi Bakanlığı’nca hazırlanan Girdi Tedarik Stratejisi eylemlerinin gerçekleştirilmesi sektörün rekabet ve sürdürülebilirliği bakımından büyük önem arz etmektedir. Her iki strateji belgesinde sektörü ilgilendiren eylemlere yönelik çalışmalar başlatılmış olup, hâlihazırda süreç devam etmektedir. Diğer taraftan, çelik sektörünün ilk yarısında sektör için önemli bir yatırım gerçekleştirilmiştir. Türkiye paslanmaz çelik üretiminde önemli bir adım atılarak, POSCO ASSAN TST Türkiye’nin paslanmaz çelik ihtiyacını karşılamak üzere yılın ikinci yarısında faaliyete geçmiştir. Vasıflı, paslanmaz, alaşımlı ve yapısal çelik gibi katma değeri yüksek ürünlerin üretimi, dış ticaret açığımızı azaltmakla birlikte, otomotiv, beyaz eşya, makine gibi sektörlerin gelişerek milli gelirimizi artırmasına imkan verecektir. SEKTÖRÜN GENEL DURUMU 2013 yılında dünyada 66 üretici ülke, toplam 1.615 milyon ton ham çelik üretimi gerçekleştirmiştir. Asya, Afrika ve Orta Doğu dışındaki tüm bölgelerde üretimde azalmalar gözlenirken, Asya % 5,8, Orta Doğu % 5,5 oranında üretimini artırmıştır. En fazla üretim Asya Bölgesinde yapılırken, sırasıyla onu Avrupa Birliği Ülkeleri, Kuzey Amerika ve Bağımsız Devletler Topluluğu izlemiştir. Tüketim açısından bakıldığında dünya çelik tüketimi 2011 yılında 1,381 milyon ton olurken 2012 yılında 1,412 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılı çelik tüketiminin ise 1,475 milyon ton olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. SEKTÖRÜN TÜRKİYE’DEKİ GENEL DURUMU 2013 yılında 34,6 milyon ton üretim gerçekleştiren Türkiye Çelik Sektöründe, bir önceki yıla göre (35,9 milyon ton) ham çelik üretimi % 3,4 oranında düşmüştür. Üretimdeki zayıflamaya rağmen Türkiye, dünya ham çelik üretim sıralamasında, ilk 10 ülke arasında 8. sıradaki yerini korumuştur. Sektördeki Üretim Eğilimleri ve Üretilen Başlıca Ürünler: 2012 yılında 27,054 milyon ton olarak gerçekleşen Kütük üretimi 2013 yılında 26,294 milyon tona gerilemiştir. Aynı dönemde slab üretiminde de gerileme yaşanmış ve 2012 yılında 8,831milyon tondan 2013 yılında 8,36 milyon tona inmiştir. Türk çelik sektöründe yaşanan küçülmeye karşın nihai mamul üretim ve tüketimin de artış yaşandığı görülmektedir. 2013 yılında nihai mamul üretimi ithalattaki artışa bağlı olarak bir önceki yıla göre 2,1 milyon ton artışla 36,4 milyon tona çıkmıştır. Bu miktarın % 73’ünü uzun mamuller, % 28’ini yassı mamuller oluşturmuştur. Mamul tüketimine bakıldığında ise 2012 yılında 28,5 milyon ton olan mamul tüketimi, 2013 yılında artmış ve 31,3 milyon tona çıkmıştır. 2013 yılındaki tüketimin % 53’ünü uzun ürünler, % 47’ini yassı ürünler oluşturmuştur. Sektörün Alt Sektörleri ve Etkileşim Halinde Olduğu Diğer Sektörler: Demir çelik sektöründe, başta inşaat ve otomotiv olmak üzere, boru, profil, dayanıklı tüketim eşyası, yakıt araç ve gereçleri imalatı, tarım araçları imalatı, teneke tüketicileri ile gemi inşa sektörüne yönelik üretim yapılmaktadır. Bu sektörlerdeki gelişmeler demir çelik sektörünü doğrudan etkilemekte, demir çelik sektöründe kaydedilen ilerlemelerde bu sektörleri etkilemektedir. Demir çelik sektörünün aşağıda belirtilen sektörlerle ilişkisi dikkate alındığında, dünya çelik talebinin ENDÜSTRİ OTOMASYON 2025 yılında 2,3 milyar ton artması beklenmektedir (Metal Bulletin Research,2012). Bununla birlikte, çelik, ekonomik büyüme ve çevresel sorumluluğun iç içe girdiği yeşil ekonomide, tam merkezde yer alan bir malzemedir. Rüzgâr, güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerjide en çok kullanılan malzemelerin başında çelik gelmektedir. Üretilen çelik mamuller 150 yıl boyunca yeniden kullanım özelliğine sahiptir. Sektörel açıdan incelendiğinde dünya genelinde, tahmin edilen çelik ürünleri geri dönüşüm oranları; inşaat sektöründe % 85, otomotiv sektöründe % 85, makinede % 90, elektrikli ürünlerde % 50 olarak belirlenmiştir (WSA,2012). Sektörün Bölgesel Yapısı ve Kümelenmeler: Ülkemizde ham çelikten nihai mamul üreten üreticiler Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz ve İç Anadolu bölgesinde faaliyet göstermekte olup, üreticilerin çoğunluğu Marmara, Ege, Akdeniz sahil şeridinde yer almaktadır. Demir çelik sektöründe yaklaşık 150’ye yakın firma faaliyet göstermektedir. Bunların içerisinde kapasiteleri 50.000 ton ile 3.500.000 ton arasında değişen 27 Elektrik Ark Ocaklı tesis ile toplam kapasiteleri 8.500.000 ton olan 3 Entegre tesis bulunmaktadır. Diğer tesisler ise sadece haddehane hüviyetinde olup, dışarıdan satın almış oldukları kütük ile profil, filmaşin, nervürlü ve yuvarlak inşaat demiri üreten tesislerdir. Sektörün Kapasite Kullanımı: Ham çelik üretim kapasitesi toplam 50,44 milyon ton olan ülkemizde mevcut kapasitenin 11,54 milyon tonu entegre tesislere, 38,9 milyon tonu elektrik ark ocaklı tesislere aittir. 2013 yılında gerçekleştirilen 34,654 milyon ton ham çelik üretimi ile kapasite kullanım oranı % 69 olarak gerçekleşmiştir. Elektrik ark ocaklı tesislerde kapasite kullanım oranı % 63,5, Entegre tesislerde ise % 86 olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında 53 DOSYA / Demir-Çelik 15,9 milyon tonluk slab kapasitenin 8,36 milyon tonu kullanılmış ve kapasite kullanım oranı % 52,6’da kalmıştır. Sektörün Üretim ve Katma Değeri: Dünya’da teknolojik yönden gelişmiş ülkeler, demir-çelik üretiminde, miktar olarak fazla üretim yapmaktansa; yassı, vasıflı, paslanmaz, kaplanmış veya daha özel, katma değeri yüksek çelik ürünlerin üretimine yönelmeye başlamışlardır. Buna karşılık, Türkiye de dâhil olmak üzere, gelişmekte olan ülkeler, miktar olarak fazla üretim yapma eğiliminde kalmışlardır. Bu nedenle, vasıflı çelik, paslanmaz çelik ve yassı ürünlerde üretim yapmak önem arz etmektedir. NACE Rev. 2’ye göre 2010 yılında yaratılan toplam katma değerin % 50,04’i sanayi ve inşaat (BF); % 49,96 hizmetler (G-S) sektöründe yaratılmıştır (TUİK). 2010 yılında yaratılan faktör maliyetiyle katma değere göre imalat sanayi % 33,85 payla ilk sırada yer almaktadır. Bunu sırasıyla % 20,18 ile Toptan ve Perakende Ticaret; Motorlu Kara Taşıtlarının ve Motosikletlerin Onarımı ve % 6,97 ile Ulaştırma ve depolama sektörü izlemektedir (TUİK). 2010 yılında Ana Metal Sanayi 59,4 milyar liralık üretim değeri ile 4,9 milyar liralık katma değer sağlamıştır. Sektörün Cirosu: Ciro bakımından Türkiye’nin en büyük 100 şirketi içerisinde yer alan 20 demir çelik şirketinin 2012 yılı toplam satışları 45 milyar lirayı bulmuştur. 2013 yılında sektör toplam cirosunun 45 milyar lira üzerinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Bunda iç piyasadaki mamul tüketiminin 2012 yılına kıyasla yaklaşık olarak 3 milyon ton artmış olmasının etkili olacağı değerlendirilmektedir. Sektörün Ar-Ge Faaliyetleri: DemirÇelik sektörü iklim değişikliğinde etkileri büyük olan sektörlerden biri olmakla birlikte, sektörün bugünkü mevcut teknolojilerle çelik üretiminden kaynaklanan CO2 emisyonlarını düşürmesi pek mümkün görülmemektedir. Bu nedenle, dünya genelinde 54 firmalar araştırma geliştirme faaliyetlerini, demir çelik sektörünün emisyon değerlerini düşürmeye ve enerji yoğun sektör olarak kullanılan enerji miktarını azaltmaya yönelik teknolojileri geliştirmek üzere yapmaktadır. Türkiye’de ise henüz sektöre ait bir Ar-Ge merkezi bulunmamakla birlikte, hem sektörün test ve servis hizmetlerine ihtiyaç verecek hem de Ar-Ge çalışmalarını yapacak bir kuruluş sektör tarafından planlanmaktadır. Böylece ürün ve üretime yönelik altyapının kurulması, akabinde Çevre, Hammadde, Enerji alanlarında altyapının kurularak faaliyet göstermesi amaçlanmaktadır. Bununla birlikte, gelişen otomotiv ve petrol taşımacılığında kullanılan çeliklerde ciddi seviyede Ar-Ge yapılması gerekmektedir. Firmaların, korozyon, karbon emisyonu gibi rekabet öncesi alanlarda Ar-Ge projeleri geliştirebilmeleri, Türkiye’deki sektörün hammadde, enerji ve çevre gibi ortak sorunlarının çözümünde ortak çalışılabilecekleri bir ortamın yaratılması sektörün rekabet edilebilirliği açısından önem taşımaktadır. Sektörün Elektrik Tüketimi: 2012 yılında ülkemizde elektrik enerjisi üretimi 239.497 GWh olarak gerçekleşmiştir. Bu enerjinin 93175 GWh’lik kısmı sanayi tarafından tüketilmiştir. Demir çelik sektörü ise 2012 yılında 20481 GWh elektrik enerjisi tüketmiştir. Demir çelik sektörü ülkemizde üretilen elektrik enerjisinin % 8,5’lik kısmının tek başına tüketmiştir. Demir-çelik sektöründe; ark ocaklı tesislerde, enerji tüketiminin % 65’i elektrik, % 30’u doğalgaz ve % 5’i motorin, entegre tesislerde ise, enerji tüketiminin % 75’i kömür, % 5’i elektrik, % 5’i petrol ve % 15’i doğal gazdan oluşmaktadır. Sektörün Dış Ticareti: 2013 yılı demir çelik ürünleri ihracatı önceki yılın aynı dönemine göre miktar bazında % 6,3 oranında azalarak 19 milyon tona ulaşmış ancak değer bazında % 7,9 oranında azalarak 15,8 milyar dolar ENDÜSTRİ OTOMASYON olarak kaydedilmiştir. Aynı dönemde demir çelik ithalatı, önceki yılın aynı dönemine göre miktar bazında % 25,4 oranında artarak 14,85 milyon tona ulaşmıştır. 2013 yılının ilk yarısında demir çelik ürünlerinin bölgesel ihracatı incelendiğinde, pazarların çok fazla değişmediği, yine Orta Doğu ve Avrupa Birliğinin ağırlık kazandığı ancak Orta Doğu gibi en fazla ihracat yapılan bölgede siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle 2012 yılına göre yaklaşık 1,5 milyar dolarlık bir düşüş yaşandığı gözlenmektedir. Demir çelik ürünleri ithalatında ise 2013 yılında en fazla ithalat Avrupa Birliği ülkelerinden ve Bağımsız Devletler Topluluğundan yapılmıştır. Bu iki bölgeden yapılan ithalat toplam ithalatın % 75’ini oluşturmuştur. Sektörün Maliyet Bileşenleri: Demir çelik sektöründe, ağırlıklı olarak ithal girdi kullanılmaktadır. Elektrik Ark Ocaklı (EAO) kuruluşlarda hammadde olarak kullanılan hurdanın %70 civarındaki bölümü ithal edilmektedir. 2013 yılında 7,5 milyar dolarlık toplam 19,725 milyon ton hurda ithalatı yapılmıştır. En fazla hurda ithalatı yapılan ülkeler sırasıyla ABD, İngiltere, Rusya, Romanya, Belçika ve Hollanda’dır. Entegre tesislerde ise, hammadde olarak kullanılan taş kömüründe 811milyon dolar (5 milyon ton) ve demir cevherinde 1,159 milyon dolar (8,11 milyon ton) ithalat yapılmıştır. Özetle, demir cevheri entegre tesislerde % 47,6 oranında maliyet unsuru olurken, hurda elektrikli ark ocaklarında genel maliyet içinde % 75,5 oranında paya sahiptir. Hammadde genel toplam maliyetle ağırlıklı paya sahip olurken, enerji bir sonraki faktör olarak dikkat çekmektedir. Yüksek fırınlarındaki 1 ton kütük üretimindeki maliyetlere bakıldığında AB’nin en yüksek maliyetlere katlandığı, Türkiye ve Çin’in ortalarda bir seviyede yer aldığı, en düşük maliyete ise Rusya’nın katlandığı görülmektedir. DOSYA / Demir-Çelik Sektörün 2023 Projeksiyonu: Önümüzdeki dönemlerde dünya çelik üreticileri tarafından, çelik sektöründe şirket birleşmelerinin devam edeceği öngörülmektedir. Bununla birlikte, Orta Doğu, Uzak Doğu (Hindistan) ve Latin Amerika’da (Brezilya) yeni kapasitelerin kurulması ve kurulan kapasitelerle bu bölgedeki piyasanın canlanması beklenmektedir. Diğer taraftan, Rus çelik piyasanın hareketlenmesi beklenirken, Çin’in büyümesini yavaşlatması öngörülmektedir. (WSD,2012) Dünya Çelik Dinamikleri (WSD) tahminleri arasında yeni kapasitelerin kurulumunu sağlayacak olan diğer bir faktör teknolojik devrimdir. Sektörü yeni yatırımlara teşvik edecek teknolojik devrim öngörmektedir. WSD, kapasite konusunda ise gelecekte bugünkü durumundan farklı bir senaryo çizmemektedir. Kapasite fazlalığının devam edeceği öngörülürken, kapasitelerin oluştuğu yerlerin yıllar içinde değişkenlik gösterdiği vurgulanmıştır. Son 20 yıldır Pasifik Havzasına doğru yön değiştiren çelik üretim kapasitesinin, 2000’li yıllardan itibaren Çin’e doğru yer değiştirdiği belirtilmiştir. Bu durumun seyrini değiştiren fiyattan mühendislik tahminlere kadar birçok faktör olduğu ifade edilmiştir. Diğer durum ise üretimin son yıllarda elektrikli ark ocaklı fırınlara kaymasıdır. Günümüzde çelik üretiminde etkin ülkeler hala Bazik Oksijen Fırınlar ile üretim yaparken, gelecekte birçok ülkede Elektrik Ark Ocaklı üretimin etkin olması beklenmektedir. Diğer taraftan, WSD 5 Çinli çelik firmasını ‘dünya sınıfında çelik üreticisi’ olarak belirlemiştir. Küresel bazda ise bu kapsamda 30 çelik üreticisi şirket belirlenmiştir. Günümüzde ‘dünya sınıfında çelik üreticisi’ şirketler Çin kaynaklı olmayan tüketimin % 42’sini, Çin menşeli çelik ürünlerin sevkiyatının ise % 23’ünü gerçekleştirmektedir. Bu şirketlerin önümüzdeki 10 yılda kazanan olması beklenmektedir. Mevcut rekabetçi çevrede ‘dünya sınıfındaki çelik üretici’lerin daha güçlü büyümesi beklenmektedir. Dünyada yukarıda ifade edilen gelişmeler beklenirken, Türkiye’de üreticilerin gelişmeleri dikkate alarak kendilerine bir yol haritası hazırlaması önem arz etmektedir. Diğer taraftan, Türk demir çelik sektörünün rekabetçiliğini artırmak için katma değeri yüksek ürünler olan ve birçoğu önemli ithalat kalemi olan ürünlere yönelik yatırım yapması gerekmektedir. Bu bağlamda, önümüzdeki dönemlerde yatırımların gerçekleştirilmesi beklenmektedir. ENDÜSTRİ OTOMASYON Türkiye’nin, 2023 ihracat hedefi doğrultusunda demir çelik sektörünün 2023 yılında 55 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmesi, dünya pazarından % 4 pay alması ve yıllık ortalama %7,4 büyümesi hedeflenmiştir. Bununla birlikte demir-çelik sektörünün ödemeler dengesi açığını kapatma yönünde önemli katkı sağlaması ve uzun vadede vasıflı, paslanmaz ve yapısal çelik gibi katma değeri yüksek ürünlerin, üretim ve tüketim paylarını arttırması öngörülmektedir. Ayrıca, Türkiye’nin deprem bölgesinde olması nedeniyle yapısal çeliğe yönelik tüketim alışkanlıklarının yerleşmesi sonucunda ciddi üretim kapasitelerine ulaşması beklenmektedir.” Bu yaklaşımı destekleyen bir başka veri ise, 2014 tarihli, “Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018” kapsamında hazırlanan “Demir-Çelik Çalışma Grubu Raporu”. Şöyle deniliyor raporda: “Önümüzdeki 10 yıllık dönemde ve uzun vadede, çelik tüketiminin seviyesini ve bölgesini etkileyecek bazı unsurlar bulunmaktadır. Bu etkenler arasında, ikame malzemelerin kullanım maliyetleri, iklim değişikliği politikaları, üretim ve tüketim şekillerinin değişmesi yer almaktadır. Kriz döneminde yaşanan gerilemeyi 55 DOSYA / Demir-Çelik telafi etme yönünde çalışan gelişmekte olan ekonomilerin inşaat sektörlerinin, 2015 yılına kadar, dünya ortalamasının üzerinde bir hızla büyümeye devam edecekleri tahmin edilmektedir. 2015 sonrasında ise, gelişmiş ülkelerin inşaat sektörlerindeki büyümenin, global ortalamalar seviyesine gerilemesi beklenmektedir. Çin inşaat sektöründe gerçekleşme ihtimali bulunan hızlı yavaşlama, global çelik talebinin ¼ oranındaki kısmını tüketen bir ekonominin ağırlığı nedeniyle, çelik sektörü açısından önemli bir risk oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde, otomotiv piyasası, kriz sonrası dönemdeki kayıplarını, henüz telafi edememiştir. ABD ve AB’de yeni otomobil satışları, halen kriz öncesi seviyesinin oldukça altında seyretmektedir. Metal Bulletin Research’e göre, 2025 yılına kadar global çelik talebinin yıllık ortalama yüzde 3,7 oranında artışla, 2 milyar 347 milyon tona ulaşması beklenmektedir. Sözkonusu yıllık ortalama büyüme oranı, 2002-2011 yılları arasındaki yüzde 5,6 ve 20022007 yılları arasındaki yüzde 7,7 oranındaki yıllık ortalama büyümenin gerisinde kalmaktadır. Önümüzdeki 10-15 yılık dönemde, dünya çelik talebinde beklenen yavaşlama 3 kilit unsur ile açıklanabilmektedir. • Çin ekonomisindeki büyümenin yavaşlamasına ve ekonominin yapısının çelik yoğun yatırımlardan hizmet sektörüne doğru kaymaya başlamasına paralel olarak, Çin’in dünya çelik tüketimindeki artışa katkısı da azalacaktır. Sözkonusu iki unsur, son 10 yılda Çin’in tüketimindeki artışın temel itici gücü olan endüstriyel üretim artışının yavaşlamasına neden olacaktır. • Öngörülebilir gelecekte, gelişmiş ülkelerin tüketimlerinin makul seviyelerde seyretmeye devam etmesi beklenmektedir. 56 • Otomotiv sektörü başta olmak üzere, pek çık imalat sanayinin, üretilen her birimde kullanılan çelik miktarını azaltacaktır. Bu da, söz konusu sektörlerde çelik tüketiminin, üretim artışından daha yavaş bir şekilde yükseleceğine işaret etmektedir. 2011-2025 yılları arasında, dünya çelik tüketiminde beklenen 934 milyon tonluk artışın, yüzde 90 oranındaki kısmının, inşaat (yüzde 68), makine (yüzde 13) ve boru endüstrisi (yüzde 9) tarafından gerçekleştirilmesi beklenmektedir. 2011 yılında dünya çelik tüketiminin yüzde 60’ını gerçekleştiren inşaat sektörünün, yıllık ortalama yüzde 4,2 oranında büyüyerek, 2025 yılında payını yüzde 64 seviyesine yükselteceği; aynı dönemde, ulaşım sektörünün payının yüzde 19’dan yüzde 17’ye, makine sektörünün payının yüzde 16,6’dan yüzde 15,1’e gerileyeceği tahmin edilmektedir. SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME 2012 yılında 17 milyar dolar tutarında çelik ürünleri ihraç eden Türk demir çelik sektörü, 2018 yılında 34 milyar ve 2023 yılında 55 milyar dolar ihracat seviyesine ulaşmayı hedeflemektedir. İç piyasanın artan tüketimi, ithalattaki düşüş eğilimi nedeniyle, giderek artan ölçülerde üretiminin önemli bir bölümünü iç piyasaya sunduğu hususu da dikkate alındığında, sektörün Türk ekonomisinin büyümesinde sahip olduğu önemli yer, net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu cümleden olarak, plân döneminde sektörün, üretim miktarını arttırmanın yanında, ‘katma değeri yüksek ürünlerin üretimine geçme’ vizyonu ve ‘rekabet gücünü artırmak ve sürdürülebilirliğini sağlamak’ genel amacı çerçevesinde, yassı ürün üretimini arttırması, yassı ve vasıflı çelik ürünlerinde daha fazla işlem görmüş ürünlere yönelmesi, paslanmaz çelik üretimine geçmesi, vasıflı ve yapısal çelik üretimini arttırması beklenmektedir. Her ne kadar 2012 yılı itibariyle, sektörün yassı çelik üretim kapasitesi iç talebin üzerine çıkmış ise de, önümüzdeki yıllarda yassı çelik tüketiminin artmaya devam edeceği ve ENDÜSTRİ OTOMASYON kapasitenin de tüketime paralel olarak yükseleceği değerlendirilmektedir. Demir çelik ürünlerinin tüketiminin ekonomik gelişmeye paralel hareket etmesi nedeniyle, çelik sektörü de ekonomik krizlerden doğrudan etkilenmekte ve çelik piyasaları yüksek dalgalanmalara sahne olmaktadır. Talebin daraldığı dönemlerde, arz fazlalığı oluşmakta ve rekabet gücü yüksek olan üreticiler küçülen pazardan azami ölçüde pay alabilmektedir. Bu açıdan büyüme eğiliminin devam edebilmesini ve rekabet gücünün arttırılabilmesini teminen, sektörün üzerindeki rekabet gücünü sınırlandıran her türlü yükün kaldırılmasına, yeni kapasite ve ürün yatırımlarının önündeki bürokratik engellerin hafifletilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Global piyasalarda ihracatın hem miktar hem de değer açısından arttırılabilmesi için ise, üretim hacmindeki artış yanında, ürün çeşitliliği ve katma değeri yüksek ürünlerin üretimi ön plâna çıkmaktadır. 2011 yılı itibariyle, 897 dolar seviyesinde gerçekleşen Türkiye’nin ortalama ton başına çelik ihracat değeri, Finlandiya (2475 $/ton), İsveç (2111 $/ton), Belçika (1333 $/ton), İngiltere (1287 $/ton), Avusturya (1275 $/ton) ve Almanya (1249 $/ton) gibi ülkelerin ve 1060 $/ton olan AB ortalamasının gerisinde seyretmektedir. Ancak, 2005-2011 yılları arasındaki dönemde birim ihraç fiyatlarını 570 $/ton seviyesinden, 897 $/ton seviyesine yükselten Türkiye, yüzde 57 oranındaki artışı ile, Polonya, İngiltere ve Çek Cumhuriyeti’nin ardından, birim ihracat değerinde sağlanan artışta, en iyi performansı gösteren dördüncü ülke olmuştur. Bu durum da, katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin arttırılması konusunda son yıllarda ciddi bir ilerleme sağlamış bulunan Türk çelik sektörünün, hâlen önünde geliştirilmesi gereken ciddi bir potansiyel bulunduğunu ve üretim miktarı yanında, katma değeri yüksek ürünlerin üretimine yönelik çalışmaların devam etmekte olduğunu ortaya koymaktadır.” DOSYA / Demir-Çelik DEMİR-ÇELİK SEKTÖRÜ’NÜN GÜÇLÜ-ZAYIF ANALİZİ Nisan 2014 tarihli “TOBB Türkiye Demir Ve Demirdışı Metaller Meclisi Sektör Raporu”na göre, “Dünya çelik üretiminin yaklaşık olarak % 2.2 oranındaki bölümünü gerçekleştiren Türkiye, miktar açısından dünyanın 7. en büyük çelik ihracatçısı, 9. en büyük çelik ithalatçısı ve inşaat demirinde dünyanın en büyük ihracatçısı konumundadır. Orta Doğu ve Körfez ülkelerinin, çelik ürünlerinde en büyük tedarikçisi olan Türk çelik sektörü, uzun ürünlerden sonra, birkaç yıl içerisinde yassı ürünlerde de net ihracatçı pozisyonuna geçmeyi hedeflemektedir. Dünya Çelik Derneği (worldsteel) verilerine göre, Türkiye; • Dünyanın en büyük 8. çelik üreticisi • Dünyanın en büyük 8. çelik tüketicisi • Dünyanın en büyük 7. çelik ihracatçısı • Dünyanın en büyük 9. çelik ithalatçısı • Dünyanın en büyük 6. net çelik ihracatçısı • Dünyanın en büyük inşaat demiri ihracatçısı ve Çin’den sonra dünyanın ikinci en büyük uzun ürün ihracatçısı • Orta Doğu ve Körfez ülkelerinin en büyük çelik tedarikçisi konumunda bulunmaktadır. 2013 yılında % 70 seviyelerine kadar gerilemiş bulunan çelik sektörümüzün kapasite kullanım oranının, yeniden % 80’ler seviyesine çıkartılmasını mümkün kılacak tedbirlerin alınması, kurulu kapasitelerin etkin bir şekilde kullanılarak, dış ticaret açığının ve cari 58 açığın kapatılmasına, istihdamın, yurtiçi katma değerin arttırılmasına ve çelik sektörü- nün girdi sağladığı otomotiv, inşaat, beyaz eşya, makine gibi temel sektörlerin gelişimini desteklemesine sağlayacağı katkı itibariyle, Türk ekonomisi açısından hayati önem taşımaktadır. Dünyada ve Türkiye’de Kişi Başı Ham Çelik Tüketimi: Türkiye, 2012 yılında gerçekleştirdiği 400 kg seviyesindeki kişi başına ham çelik tüketimi ile, İngiltere, İspanya, Hollanda, Polonya, Danimarka gibi pek çok AB ülkesi ve AB ortalamasının üzerinde bir seviyede yer almaktadır. 2000 yılından bu yana dünya ortalamasının oldukça üzerinde artış gösteren ve istikrarlı bir şekilde artmaya devam eden Türkiye’nin kişi başına ham çelik tüketimi, 2013 yılında ise, 434 kg seviyesine kadar çıkmıştır. Ülkelerin kişi başına ham çelik üretimleri, iç piyasalarında inşaat vb sektörler tarafından tüketilen çelik miktarı yanında, otomotiv, makine, beyaz eşya, gemi gibi çelik tüketicisi imalat sanayi sektörlerinin üretim ve ihracat hacimleri ile doğru orantılıdır. Türkiye’nin çelik tüketimi de, imalat sanayindeki büyümeye paralel olarak artış göstermektedir. Kişi başına ham çelik tüketiminde, 1276 kg ile ilk sırada yer alan Katar’ı, 1159 kg ile Güney Kore, 1089 kg ile Birleşik Arap Emirlikleri, 924 kg ile Tayvan ve 904 kg ile Singapur takip etmiştir. Dünya Çelik Derneği verile- ENDÜSTRİ OTOMASYON rine göre, kişi başına ham çelik tüketimini, 2012 yılındaki 384 kg seviyesinden, 2012 yılında 400 kg seviyesine yükselten Türkiye, 302 kg seviyesinde bulunan AB27 ortalamasından, Fransa, İtalya, İngiltere gibi gelişmiş Avrupa ülkelerinden daha fazla kişi başına çelik tüketmiş bulunmaktadır.” Son bölüm olarak da, yine raporda yer alan Demir Çelik Sektörü’nün SWOT Analizi’ne, sektördeki yeni yönelimlere, sektörün rekabet gücü ve verimlilik verilerine bakalım: SEKTÖRÜN GÜÇLÜ YÖNLERİ: • Türkiye’nin, ekonomik ve demografik faktörler açısından, makro düzeyde sağlıklı büyüme beklentilerine sahip olması, • Sektörün % 100 özel sektör hüviyetinde olmasının, esnek ve dinamik karar mekanizmaları oluşturulmasına imkân sağlaması • Karar mekanizmasının sağladığı dinamizme bağlı olarak, girdi tedariği, üretim ve ihracatta esneklik gösterilebilmesi, • Teknolojik donanım ve tecrübe itibarıyla uluslararası rekabet gücü, • Uluslararası standartlarda kaliteli ürün üretimine odaklılık, • Değişim ve dönüşüm programları çerçevesinde kapasitedeki iyileştirmeler, • Yüksek çevre bilinci ve çevre koruma faaliyetlerinin sürdürülmesi, • Talebi fazla ve yatırımları düşük DOSYA / Demir-Çelik ürünlerin kapasitesinin arttırılmasına yönelik gelişmeler, • Otomotiv, beyaz eşya, gemi inşa, altyapı ve inşaat sektörlerinin güçlü yapısı, • Yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik girişimlerde bulunulması, • Dünya standartlarında üretim yapabilen, markalaşmış üretim, • Ülkenin coğrafi konumunun getirdiği lojistik ve stratejik avantajlar, • Avrupalı üreticilere kıyasla düşük imalat maliyetleri, • Tesislerin lojistik açıdan avantaj sağlayan deniz kenarında bulunması, • Kalite sertifikasyonlu tesis sayısının yaygınlığı, • Yönetim kabiliyeti yüksek, deneyim ve bilgi birikimine sahip insan gücünün olması, • Üretim ve ihracatta başarılı bir imalat sanayii sektörünün varlığı, • Sektörün erişmiş olduğu yüksek kalite düzeyi ve buna dayalı ihracat potansiyeli ve bilgisi, • Bilgi teknolojilerinin etkin kullanımı ve yeni teknolojilere dayalı üretim tesisleri, • Katma değeri yüksek ürünlere geçiş konusundaki kararlılık. SEKTÖRÜN ZAYIF YÖNLERİ: • Başta enerji olmak üzere, girdi maliyetlerinin rakip ülkelere göre yüksek seviyede olması, • AB standartlarını hedefleyen yüksek maliyetli çevre yatırımları • Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından alınan çevre katkı payının, maliyetleri arttırarak, rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemesi, • Sektörün, hammaddelerde dışa bağımlılık oranının yüksek olması, • Dahilde İşleme Rejiminin yurtiçi girdi tedariğini sınırlayıcı yönde sonuçlar doğurması, • 2008 yılından bu yana yassı çelik üretim kapasitesinde sağlanan yüksek oranlı artışların, yassı çelik ithalatına ilişkin mevzuata yansıtılmamış olması, • Sektörün ihracat ve ithalat yapma zorunluluğu ve navlun maliyetlerinin yüksekliği, • Kalitesiz ve ucuz ürün ithalatını engelleyici mekanizmaların yetersizliği, • Komşu ülkelerdeki rakip üreticilerin, temel girdiler açısından karşılaştırmalı üstünlüklerinin, büyük maliyet avantajı sağlaması, • Komşu ülkelerin hurda ihracatına getirdiği sınırlamaların haksız rekabete yol açması, • Dünya çelik sektöründe devam etmekte olan devlet yardımlarının, devlet yardımlarından yararlanamayan sektörün rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemesi, • Dünya çelik sektöründe korumacı politikalardaki artış eğilimi, • Piyasadaki üretici sayısının fazla olması, • Kurumsallaşmada eksikliklerin bulunması, • Yatırımlara AB mevzuatı dışında devlet yardımı sağlanamaması, • AR-GE bilincinin yeterince gelişmemiş olması, • Deniz kıyısında bulunmayan tesisler için lojistik maliyetlerin yüksekliği, • İşçilik maliyetlerinin rakip ülkelere kıyasla yüksek seviyede bulunması, • Doğal gaz ve elektrikte, tekel konumundaki tedarikçilere bağımlılık, • Demiryolu altyapısının yetersizliği, • Katma değeri yüksek ürünlerin üretiminin yetersizliği, • Firmalar arasında, üniversite-devlet ve sanayi üçgeninde ve uluslararası kuruluşlarla olan ticari, bilimsel ve teknolojik ilişkilerin yetersizliği, • Yurt içi hammadde üretiminin yetersiz olması, • Sermaye yetersizliği ve finansman maliyetlerinin yüksekliği, • AR-GE altyapısının yetersizliği, • Katma değeri yüksek ürünlerin üretimine yönelik yatırımlarda devlet desteğinin bulunmaması, • Önemli ihraç pazarlarımızda siyasi ve ekonomik etkenlerden kaynaklanan talep daralması, • Bölge ülkelerindeki yeni çelik kapasitesi oluşturmaya yönelik yatırımları ve artan üretimlerinin, çelik ihracatımızı sınırlandırıcı bir fonksiyon icra etmesi, • Elektrik enerjisi maliyetlerinin yüksekliği, • Elektrik enerjisi maliyetleri üzerindeki ilave fon ve kesintilerin sektörün rekabet gücünü sınırlandırması • Yurt içi tesis, ekipman ve servis üretiminin yetersizliği ve yatırım mallarında dışa bağımlılık, • Rekabetçi şartlarda yatırım ve işletme kredisinin temin zorluğu, • Sektörde ve yurtiçi pazarda ölçek ENDÜSTRİ OTOMASYON ekonomisi eksikliği ve finansal yapıdaki yetersizlikler, • Üretim teknolojileri ve ürün kaliteleri düşük küçük çaplı üreticilerin, kalitesiz girdi veya ara mamul ithalatı ile, standartlara uygun olmayan üretim yaparak, kayıtdışı ticari faaliyetlerin artmasına yol açması, • Kayıtdışı faaliyetlerin, haksız rekabete neden olması, • Dış pazarda hammadde temininde rekabet öncesi işbirliğinin eksik olması, • Kullanılan girdilerde ve üretimde, sektörün rekabet gücünü zayıflatan ek vergi ve fonların bulunması. FIRSATLAR: • Sektör ürünlerine karşı yurtiçi ve yurtdışı talebin ve tüketimin güçlü olması, • Orta Doğu, Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika gibi büyüyen pazarlara coğrafi yakınlık, • Teknik bilginin yüksek seviyede bulunması ve teknolojik gelişmelerin yakından takip edilmesi, • Avrupa Birliği’ne üyelik müzakerelerinin ve uyum çalışmalarının devam etmesi, • Çelik sektörünün tümüyle özel sektör hüviyeti kazanması, • Otomotiv, dayanıklı tüketim ve gemi inşa sanayi gibi metal tüketiminin fazla olduğu sektörlerde büyüme potansiyelinin olması, • Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde otomotiv endüstrilerinin yüksek gelişme potansiyeli, • Coğrafi yönden, mevcut tesislerin yurt içi müşteri kitlesine yakın olması, • Bazı ürünlerde yeterli kapasitenin bulunmaması ve ilave kapasiteye ihtiyaç olması, • Türkiye’nin, bölgenin otomotiv ana ve yan sanayii üretim üssü haline gelme yönünde gelişmesi, • Türkiye’nin çelik tüketiminin gelişme potansiyeli taşıması, • Devam eden büyük altyapı yatırımları • Türkiye’de çelik yapıların ve yapısal çelik kullanımının hızla yaygınlaşıyor olması, • Deprem bilinci ile, inşaatlarda çelik yoğunluğunun artış eğilimi göstermesi, • Türkiye’nin sanayi ürünü ihracatçısı durumuna gelmesi, 59 DOSYA / Demir-Çelik • Birikmiş konut, altyapı projeleri ve kentsel dönüşüm çalışmaları sebebiyle, inşaat sektörünün büyüme potansiyelinin yüksek oluşu, • Komşu ülkelerin hızla büyüyen altyapı ihtiyacı ve Türkiye’nin avantajlı konumu, • Arap Baharı’nın yaşandığı bazı Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yeniden inşa ihtiyacının ortaya çıkması, • Sektörün yüksek katma değerli ürünlere geçme eğiliminin, iç ve dış pazarlarda potansiyel imkanlar yaratması • Enflasyonun düşme eğilimine girmesi ve durağan hale geleceği beklentisinin olması, • Kişi başına milli gelirin artması, • Gelişmiş bilgi teknolojileri altyapısı, • Üretime hemen dönüştürülebilecek mevcut kapasite yapısı ve yetişmiş insan gücü fazlası, • Yakın ve orta vadede Afrika, Güney Amerika ve Orta Doğu ülkelerinde beklenen talep artışı, • Enerji sektöründeki hızlı gelişme beklentisi, • Petrol fiyatlarındaki yükselişin, Orta Doğu ülkelerinde altyapı yatırımlarını hızlandırması. TEHDİTLER: • Rakip ülkelerin üreticilerine çok yönlü devlet yardımı sağlaması, • AB’nin 3. ülkelerle imzaladığı Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın Türkiye’yi kapsamaması, • Çevre mevzuatı kapsamında, yüksek maliyetli çevre yatırımları, • Global metal sektöründeki yatay ve dikey bütünleşmeler, • Rusya ve Ukrayna gibi rakip ülkelere göre temel girdi ve işçilik maliyetlerinin yüksek olması, • Bazı Orta Doğu ve Kuzey Afrika Ülkelerindeki devam eden siyasi istikrarsızlıkların ihracatımızı daraltıcı etkisi, • Kontrolsüz ithalatın giderek artması, • Global çelik sektöründeki konsolidasyon nedeniyle güçlü rakiplerin olması, • Orta Doğu ve Doğu Avrupalı çelik üreticilerinin yeni kapasitelere yönelik yatırımları, • Çin, Hindistan ve Japonya gibi ülkelerin Türkiye’ye ihracatındaki hızlı artış eğilimi, 60 • Hammadde fiyatlarında, yüksek oranlı dalgalanmalar ve belirsizliğin yaşanması, • Hurda ve diğer girdi fiyatlarındaki artışların, dünya çelik sektöründeki yüksek kapasite fazlası nedeniyle, nihai ürün fiyatlarına yansıtılmasında güçlükler yaşanması, • Çelik ve diğer metallere ikame malzemelerdeki gelişmeler, • Dünyada yaşanan ekonomik ve politik gelişmelerin iç ve dış piyasalardaki olumsuz etkileri, • Devlet yardımları ile faaliyetlerini sürdüren ve bu yönüyle haksız rekabet yaratan üreticilerle rekabette güçlüklerle karşılaşılması, • Yurt içi pazara giriş kolaylığı, üretici sayısının fazla olması ve artma beklentisi • Kapalı ekonomi üreticileri ile rekabette zorluk yaşanması, • Yükselen lojistik maliyetleri, • İhracat pazarlarında korumacı önlemlerin artması, • Satış imkânı olan büyük projelerin karar alma mekanizmasında hükümetlerin yer alması, • Bazı sektörlerde yeni yatırımların düşük maliyetlerle kolaylıkla yapılabilmesi, • Türk Lirası’nın değerindeki ani iniş ve çıkışlar, • Avrupa Birliği’ndeki ekonomik krizin AB’ye ihracatımızı daraltıcı, bölgeden ithalatımızı artırıcı yönde sonuçlar doğurması, • Katı çalışma ve çevre mevzuatının, yüksek tutarlarda ilave maliyetlere yol açması, • Türkiye’de maden arama ve işletilmesinin yeterince yapılamaması, • Dünyadaki tekelleşme nedeniyle sınırlı sayıda hammadde üreticisine bağımlı olunması, • İthalatta gümrüklerde kalite kontrolünün yeterli bir şekilde yapılamaması, • Enerji fiyatlarının yüksekliği ve hammadde tedarikinde ithalat zorunluluğunun olması, • Hammadde, yarı mamul ve mamul ürünlerde iç pazarlarını koruyan ve ihracata destek veren ülkelerin olması • AKÇT anlaşması nedeniyle çelik sektörüne devlet yardımı verilememesi, • Yarı ve nihai ürünlere uygulanmakta olan gümrük vergilerinin, DİR ve ENDÜSTRİ OTOMASYON STA’lar vb. nedenlerden dolayı beklenen etkiyi yaratmaması • Dahilde İşleme Rejimi (DİR) ile ilgili uygulamanın çerçevesinin oturtulması ve etkinliğinin arttırılması konusunda müşahhas adımlar atılamaz ve ayniyat tespitleri yapılamaz iken, Gümrük Kontrolü Altında İşleme Rejimi (GKAİR) adıyla ithalatı teşvik eden başka bir enstrümanın uygulanmaya başlaması. Sektörde Yeni Yönelimler: Türk demir çelik sektörü, teknolojinin rekabet gücü açısından taşıdığı önemin bilinci içerisinde, dünyadaki son teknolojik gelişmeleri yakından takip etmektedir. Sektör tarafından yeni ürünlerin geliştirilmesine ve katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesine giderek daha fazla kaynak tahsis edilmektedir Demir çelik sektörümüzde hâlâ ağırlıklı olarak uzun inşaat demiri üretiliyor olmasına rağmen, son yıllarda yassı mamûle yönelik yatırımların arttırılması ile, yassı ve yapısal çelik ürünlerindeki açığımızın kapatılması yönünde ciddi başarılar elde edilmiştir. Yassı mamûlün yanı sıra, vasıflı çelik ve yapısal çelik ürünlerindeki kapasite artışına yönelik AR-GE ve proje çalışmaları da devam etmektedir. Çin’in son yıllarda dünya çelik üretimindeki payını olağanüstü ölçüde arttıran yeni yatırımları ve dünya genelinde yaşanan yatay-dikey konsolidasyonlar, Ülkemiz demir- çelik sektörünün bugünkü konumunu koruyabilmesi için, özel tedbirler alınmasını şart kılmaktadır. Bu cümleden olarak; • Üretim maliyetlerinin, Rusya, Ukrayna ve Çin gibi rakiplerimizle aynı seviyelere düşürülmesi, • Devletin sektör üzerinde ek maliyetler yaratmaması, • Girdi maliyetlerinin düşürülmesi, • Sektördeki yeniden yapılanma ve katma değeri yüksek ürünlerin üretimine yönelik ürün dönüştürme çalışmaları ile AR-GE ve çevre yatırımları gibi projelerin önündeki bürokratik engellerin kaldırılması, • Katma değeri daha yüksek ürünlerin üretilmesine ve verimliliğin arttırılmasına yönelik AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesi, hayati önem taşımaktadır. Önümüzdeki yıllarda, yassı ve vasıflı DOSYA / Demir-Çelik çelik ürünleri gibi katma değeri yüksek ürünlere yönelik olarak, demir çelik sektörünün üretim kapasitesinde gerçekleştireceği artışlar, arz-talep ve ihracat-ithalat dengelerinin daha sağlıklı bir zemine oturtulmasına katkıda bulunacaktır. Sektörün Yapısal Sorunları ve Çözüm Yolları: Dünya piyasalarındaki talep daralmasının ve sektörün rekabet gücündeki gerilemenin de etkisi ile, son yıllarda milyarlarca dolar yatırımla oluşturulan kapasitelerin, tam olarak kullanılamadığı görülmektedir. Sektörün uluslararası piyasadaki rekabet gücünün korunması ve üretim faaliyetlerinin geliştirilmesi açısından; • Sektörün en büyük ikinci girdisi konumunda bulunan elektrik enerjisi üzerindeki TRT Payı, Belediye Fonu gibi sektörle hiçbir ilgisi bulunmayan fon ve kesintiler ile entegre tesislerde kok gazından alınan hava gazı vergisinin kaldırılması, • Elektrik enerjisi fiyatlarında, tüketim miktarını esas alan ve tüketim arttıkça fiyatlarda düşüş sağlayan, AB ülkelerindeki sanayi tarife gruplarına benzer bir düzenlemeye gidilmesi, • Katma değeri yüksek ileri teknoloji gerektiren ürünlerin üretilebilmesi ve yerli girdi tedarik imkânlarının arttırılabilmesi için, Türkiye-AKÇT Serbest Ticaret Anlaşması’nın sektöre devlet yardımlarını yasaklayan hükümlerinin revize edilmesi, • Hurda ve kömür ithalatından tahsil edilmekte olan çevre katkı payı uygulamasına son verilmesi, • Yurtiçi girdi tedarik imkânlarının geliştirilmesi, uluslararası piyasada rekabet gücünün arttırılması, • Son yıllarda % 50’ye yaklaşan atıl kapasiteye rağmen, artış eğilimini sürdüren yassı ürün ithalatının sınırlandırılmasını teminen, yassı ürünlere uygulanmakta olan gümrük vergilerinin, eski seviyelerine yükseltilmesi, • 30 Ekim 2013 tarihinde, bazı paslanmaz çelik ürünlerinin ithalatına getirilen gümrük vergisi uygulamalarının diğer ürünleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi, • Kesinti ve vergilerin KDV matrahı dışında tutulması, • Dahilde İşleme Rejimi ve Gümrük Kontrolü Altında İşleme Rejimi mevzuatlarının ithal girdiyi teşvik eden yapısının gözden geçirilerek; yerli girdi tedariğini ithal girdiler karşısında dezavantajlı duruma getiren mevcut uygulamaların istismar edilmesinin ve amacı dışında kullanılmasının önüne geçilmesini mümkün kılacak tedbirlerin alınması, • Türkiye’ye kalitesiz çelik ürünlerinin girişinin engellenebilmesi için, gümrüklerde yapılan teknik kontrollerin sıkılaştırılması • Hammadde tedarik güvenliğinin sağlanması • Özellikle yassı ve vasıflı ürünlerde, yerli mamûllerin tüketimini teşvik edecek mekanizmaların geliştirilmesi, • Başlatılan yatırımların hızlandırılmasını teminen, çevre ile ilgili olanlar başta olmak üzere, yatırımların önündeki bürokratik engellerin kaldırılması, büyük önem taşımaktadır. Sektörün Rekabet Gücünün Artırılması ve Verimlilik: Türk demir çelik sektörü, girdilerini teşkil eden hurda ve cevherde büyük oranda ithalata bağımlı olması sebebiyle, dış etkenlere açık bir konumda bulunmakta ve Çin, Avrupa ve Amerika’daki gelişmelerden etkilenmektedir. Bu nedenle, girdi maliyetleri açısından, avantajlı bir konumda olmadığı görülmektedir. Girdi maliyetlerinin önemli unsurlarından olan enerji, hurda, kok kömürü ve cevher fiyatlarında yaşanan artışlar, sektörü zor durumda bırakmaktadır. Rusya ve Ukrayna gibi kendi hammadde kaynaklarına sahip olan ülkelerdeki üreticiler ise, maliyet açısından avantajlı konuma gelmişlerdir. Söz konusu ülkeler hurda ihracatına getirdikleri vergi ve tarife dışı engellerle de, çelik sektörlerini desteklemektedir. Ayrıca, işgücü maliyetlerinin, sektörün ENDÜSTRİ OTOMASYON en önemli rakiplerinden olan BDT ülkelerindeki çelik üreticilerine göre yüksek olması, sektörü olumsuz yönde etkilemektedir. Diğer taraftan, Avrupa Birliği’nin hurda ihracatına sınırlama getirme eğilimi ve artan korumacılık, Türk çelik sektörünü rahatsız etmektedir. Çin’in çelik üretiminde, kendine yetebilir konuma gelmesi sonrasında, zaman içerisinde arz fazlalığı sebebiyle ihracatçı konumuna geçmesi, piyasadaki rekabetin daha da artmasına sebep olmuştur. Sektör kuruluşları, üretim maliyetlerini düşürebilmek ve uluslararası piyasadaki rekabet avantajını arttırabilmek için, enerji verimliliği çalışmalarına ağırlık vermekte ve teknolojilerini sürekli bir şekilde güncel tutarak, rekabet güçlerini korumaya çalışmaktadır. Ekonomi Bakanlığı tarafından 2010 yılının Eylül ayında başlatılmış bulunan ‘Yerli Girdi Tedarik Stratejisi’ çalışmaları kapsamında; • Dış ticarette ihtiyaç duyulan girdilere en uygun şartlarda, uygun fiyatlarla, engelsiz olarak erişim imkânının sağlanması, • Girdi tedariğinde, mümkün olabildiğince, atıl kalan iç kaynaklara yönelinmesi ve ithalat bağımlılığının azaltılması, • Girdi tedariği ve kullanımında kaynak verimliliğini sağlayacak çözümler üretilmesi, hedeflenmektedir. Söz konusu çalışmada belirlenen hedeflere ulaşılması halinde; demir çelik sektöründe, girdi tedariğinde etkinliğin ve verimliliğin artırılması, rekabet gücünün iyileştirilmesi, yerli tedarik imkânlarının geliştirilmesi ve buna yönelik politika önerilerini ortaya konulması mümkün olabilecektir.” 61 DOSYA / Döküm Sanayii DÖKÜM SANAYİSİNDE AVRUPA İKİNCİSİYİZ! ■ Bu başlık, DHA muhabiri Mehmet Uzun’un Nisan 2015 tarihli haberinin de başlığı aynı zamanda. Mehmet Uzun şöyle diyor haberinde: “Türkiye Döküm Sanayicileri Genel Sekreteri Kubilay Dal, Türkiye’nin döküm sanayisinde son 16 yılda hızla büyüyerek Avrupa’da 2., dünyada ise 12. sıraya yükseldiğini açıkladı. Almanya’nın Hannover kentinde düzenlenen sanayi fuarına Türkiye’den döküm sanayisinin önde gelen firmaları da katıldı. 5. salonda stant kuran dökümcülerimiz ziyaretçilere son ürünlerini ve teknolojilerini tanıttı. Türkiye Döküm Sanayicileri Genel Sekreteri Kubilay Dal, yaptığı açıklamada Türkiye’nin döküm sanayinde en hızlı büyüyen ve kendisini geliştiren ülkelerden birisi olduğunu söyledi. Hannover’de düzenlenen sanayi fuarına 1999 yılından beri 62 katıldıklarını, yıllık cirolarının ise 4 milyar dolar olduğunu anlatan Dal, ‘1999 yılından beri bu fuara katılıyoruz. Bu sene 16. senemiz. Bu 16 sene içinde Türk Döküm Sanayi Avrupa’da Almanya’dan sonra 2. büyüklükte üretime ulaşmış vaziyette. Bu sene 22 döküm firmasıyla fuara katıldık. Türkiye Döküm Sanayi yaklaşık 1.5 milyon ton üretim yapıyor. Bu üretimin yüzde 80’nini de Avrupa’daki ana sanayicilere ihraç ediyor. Yıllık ciromuz 4 milyar dolara denk geliyor. Üretimin belli bir kısmı işlenerek satılıyor, döküm ürünlerinin birçoğu da makine haline getirilerek satılıyor. Döküm bütün ana sanayilerin içinde olan bir malzeme. Döküm olmadan otomobil yapamazsınız, un değirmeni, ütü yapamazsınız. Döküm metallerin şekillendirilmesindeki en etkin ve eski metottur. Sürekli gelişen bir teknolojidir’ dedi. ENDÜSTRİ OTOMASYON Türkiye’nin ana sanayisi bulunan birçok Avrupa ülkesine döküm ihraç ettiğini vurgulayan Kubilay Dal, ‘Türkiye’de 950 dolayında dökümhane var. Yaygın bir sektör. Türkiye Avrupa’da 2., dünya da ise 12. sıradadır. Avrupa’ da ki ana sanayisi olan Almanya, Fransa, İtalya, İsveç, Finlandiya’ya Türkiye’den döküm gidiyor. Otomobil motoru da dahil bir çok malzeme döküm olarak Türkiye’de üretilip ve işlenerek Avrupa’daki ana sanayi ülkelerine gönderiliyor. Hedefimiz karlılığı arttırmak. Almanya’nın yıllık üretimi 5 milyon tondur. Biz Almanya’nın çok gerisindeyiz. Kısaca üretimi daha da arttırmak istiyoruz’ diye bilgi verdi.” Yani Döküm Sektörü, Makine İhracatçıları Birliği-MAİB sitesindeki “Döküm ve Dövme Ürünleri Değerlendirme Notu”nda yer alan “Döküm ve dövme ürünleri, otomotivden beyaz eşya sanayine, demir- DOSYA / Döküm Sanayii çelik sanayinden çimento sanayine, savunma sanayinden gemi inşa sanayine, tarımdan sağlık sektörüne kadar, hemen hemen tüm sanayi sektörlerinde kullanılmaktadır. Günlük hayatımızda kullandığımız ve yararlandığımız birçok ürünün belli bir bölümü döküm metoduyla üretilmekte olup, üretilen sanayi mamullerinin %90’ında en az bir adet döküm ürünü bulunmaktadır. Döküm sanayinde faaliyet gösteren büyük sanayi kuruluşları genelde otomotiv ve beyaz eşya gibi dayanıklı tüketim sanayine, KOBİ boyutundaki işletmeler ise genelde makine imalat ve inşaat sektörüne yönelik çalışmaktadırlar” ifadesinde de görüldüğü gibi, önemli. Kubilay Dal, TÜDÖKSAD yayını Türkdöküm -Mart 2015 tarihli sayısında, “Döküm Sanayinin 2014 Yılı Değerlendirmesi”ni de yapmış. Değerlendirmesi şöyle: “Endüstrinin en önemli temel alanı olan döküm sanayisi 2008 yılı küresel krizinin etkilerini üzerinden atmaya çalışırken en önemli pazar olan Avrupa Birliği’nin ekonomik durgunluğunun yarattığı olumsuz tablo ile karşı karşıya kaldı. Döküm sektörünün çıktı verdiği otomotiv, ticari araç, iş ve tarım makineleri ana sanayilerinde AB’de 2008 yılından beri beklenen üretim canlanması hala gerçekleşemediği gibi; bu sektörlerin yurt içinde ithal komponentler ile montaja dayalı üretimi tercih etmeleri nedeniyle döküm sektöründe beklenen büyüme sağlanamadı. Genel makine, pompa ve vana gibi sektörlerde ise küresel rekabet hem AB ana sanayicilerini hem de yerli sanayicileri baskı altında tutuyor. İnşaat, köprü, tünel gibi kamusal alt yapı yatırımları üreten sektörler de beklenen canlanmayı sağlayamadı. Otomotiv dökümhanelerimizdeki kapasite kullanım oranı 2014 yılında yüzde 60’lar seviyesinde gerçekleşti. TÜDÖKSAD olarak yaptığımız çalışmaya göre; verimlilik artırıcı yatırımlar ve yeni döküm hatlarının devreye alınması ile demir döküm- hanelerinde kurulu kapasitesinin 2 milyon tona ulaştığı, bununla birlikte 2014 yılında 1.26 milyon ton üretim gerçekleştirildiği tespit edildi. 300.000 tona ulaşan çelik döküm kapasitesinin yüzde 50’sinin üretime dönebilmiş olması; önceki yıllara göre çelik dökümhanelerde üretilen ürünlerin nitelik ve boyutlarında yaratılan katma değer nedeniyle cironun göreceli olarak artış göstermiş olması yurt içi ve yurt dışı hedef sektörlerde canlanma beklentisini de beraberinde getiriyor. 2014 yılında tek olumlu gösterge alüminyum döküm sanayinde izlendi. Otomotiv, beyaz eşya, inşaat mobilya ve makine imalatı gibi sektörlerin hafif metal malzemelere olan talebinin artışı ile beraber yerli yatırımlar ve dış ticaret pazarındaki gelişmeler, bu sektörde faaliyet gösteren firmalarımızın yatırımlarını tam kapasite ile kullanabilmelerine imkân tanıdı. Alüminyum yüksek basınçlı döküm sanayi her yıl ortalama yüzde 15 büyümeye devam ediyor. Jeopolitik gelişmeler, doğu ve güneydoğu sınır komşularımız ile yapılan ticari kayıplar bir yana, yaşanan güvensizlik ortamı da yatırım iştahını sona erdirdi. Kuzeyimizde Ukrayna, Rusya ve Avrupa Birliği arasındaki gerginlik Avrupa ekonomisinde durgunluk akabinde parite dengesizliğine yol açtı. Kaynaklarımızın yeterli olmaması nedeniyle dolar bölgelerinden temin edilen hammadde ve enerji dahil bütün temel girdilerimizin dolar kurunda görülen artış nedeniyle maliyet girdilerinin artmasına karşılık, Euro kurundaki düşüş nedeniyle hedef pazarın büyük çoğunluğunu oluşturan Euro Bölgesi’ne ihracat yapılması sektörün bu yıl olumsuz etkileneceği endişesini yaratıyor. 2015 yılı Türkiye’de seçim yılı olmasına rağmen ekonomi yönetiminin düşük enflasyon hedefine yönelik sıkı para uygulamaları ile kur ve faiz baskısı iç talebe dayalı sanayi üretiminde belirgin bir artış beklentisini ortadan kaldırıyor. İnşaat ve altyapı yatırımlarında durgunluk açıkça izlendiği gibi, tarım üretimi de ürün fiyatları da çok düşük seyrediyor. Avrupa Bölgesi’nde ise otomotiv ve ticari araç üretiminde 2016 yılından itibaren artış olacağı raporlanıyor. Tarımsal üretimin düşük kalması ise traktör ve zirai araç yatırımlarını öteliyor. Rusya Federasyonu petrol ve doğalgaz fiyatlarının düşmesi ile rublenin değer kaybı nedeniyle yaşadığı ekonomik istikrarsızlık sebebiyle tüm ülkeler için küçülen bir pazar haline geldi. Petrol fiyatlarındaki düşüş yeni off shore ve petrol araştırma yatırımlarını da erteliyor. Enerji talebindeki azalma ve fiyatlardaki düşüşler rüzgar santrali yatırımlarının da durgunlaşmasını doğuruyor. Genel görünümlere bakıldığında Türk döküm sanayi için otomotiv, ağır vasıta ve ticari araç alanında yurt içinden ziyade AB bölgesinde 2014 yılı seviyelerinde alım olması bekleniyor. Genel makine imalat sanayinde kur, yerli makine üreticileri için fırsat haline gelebilecek. Pompa, vana ve takım tezgahları gibi yerli üretimde artış, çimento, inşaat, altyapı sektörlerinde ise ciddi bir büyüme bekleniyor. 2015 yılı için tek olumlu olabilecek AB Bölgesi sanayi ürünlerinin parite farkını değerlendirerek küresel ticaretteki payını artırması olacak. AB ana sanayilerinin büyük oranda yardımcı malzeme tedarikçisi olan ülkemiz için yukarı yönlü bir ivme olacak. Önümüzdeki yıllar için hem fırsat hem de tehdit olarak değerlendirilebilecek önemli hususlardan birisi de hızlı kapasite artışıdır. 2 milyon tona ulaşan demir döküm üretim kapasitesinin talebin aynı miktarda artmadığı bu dönemde sektöre zarar verebilme riskini yaratıyor. Alüminyum yüksek basınçlı döküm pazar payını artırmaya devam edecek, çelik döküm de ise kayda değer bir değişim olmayacak.” DOSYA / Döküm Sanayii Şimdi de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Nisan 2015 tarihli “VIII. Türkiye Sektörel Ekonomi Şurası” kitabındaki “Döküm Sanayi Meclisi” verilerine bakalım. Döküm Sanayisi’nde; *İhracat (milyar $)-3,2 *İthalat (milyar $-0,7 *En Fazla İhracat Yapılan (milyar $) 1. Almanya- 0,6 2. Irak-0,3 3. İtalya-0,2 *Her 1.000 istihdamda sektörün istihdamı-15 *Sektördeki her 1.000 istihdamda mühendis-42 *Her 1.000 işyerinde sektörün işyeri sayısı-8 *2014’te açılan her 1.000 şirkette sektörün şirket sayısı-5 *Ödenen her 1.000 TL’lik kurumlar vergisinde sektörün ödediği vergi-5 *Ödenen her 1.000 TL’lik gelir vergisinde sektörün ödediği vergi-2 *Her 1.000 kurumlar vergisi mükellefi içinde sektörün mükellef sayısı-5 *Her 1.000 gelir vergisi mükellefi içinde sektörün mükellef sayısı-2 *Özel sektördeki firmaların vergi öncesi karlarında sektörün payı-% 0,5 *En Büyük 1000 Sanayi Kuruluşu arasında sektörün kuruluş sayısı-17 *En Büyük 500 Şirketi arasında sektörün şirket sayısı-4 Sorun 1: Döküm sektörünün atık geri kazanım ve depolama sorunlarının çözülememiş olması Açıklama: Döküm üretimi sonucu ortaya çıkan ve yüksek hacme sahip atık kum ve tozların depolanacağı alanlarda sorun yaşanmakta, atıklar farklı sektörlerde kullanılamamaktadır. Dünyada benzer özelliklerdeki dökümhane kumları tehlikesiz atık olarak çimento yapımında, beton katkısı, arazi dolgusu, yol dolgusu, tarım toprağı olarak birçok alanda kullanılmakta ve atık miktarı azaltılmaktadır. Kullanılmış dökümhane kumlarının 64 analizi için çok yüksek bedeller ödenmeye devam edilmekte, bu nedenle de çimento fabrikalarında girdi olarak kullanılması maalesef az sayıda çimento fabrikası ile yürütülebilmektedir. Çözüm Önerisi: • Tehlikesiz ve inert kullanılmış döküm kumlarının dolgu malzemesi olarak karayollarında, yapı malzemesi olarak inşaatlarda ve hammadde olarak çimento fabrikalarında kullanımına yönelik yönetmelikler çıkartılmalı ve bu uygulamalar özendirilmeli, • Atık bertaraf firmalarının kurulması ve faaliyetleri teşvik edilerek kontrollü olarak desteklenmelidir. Sorun 2: Şile bölgesinde madencilik faaliyet izin ücretinin yüksek olması Açıklama: 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 16. maddesi gereği ormanlık alanlarda madencilik faaliyetlerinin yapılabilmesi için şirketlere verilen izinler 31/12/2019 tarihine kadar uzatılmıştır. Ancak yeni izin ücretleri (arazi tahsis ve ağaçlandırma bedeli olarak alınan ücretler) 4 katına kadar artmıştır. Söz konusu bedelin yörede faaliyet gösteren şirketler tarafından karşılanması çok zordur. Çözüm Önerisi •İzinler için ödenecek ücretler azaltılmalı, artışın enflasyon oranında yapılması sağlanmalıdır. Sorun 3: Döküm sektörünün teşvik kapsamına alınmamış olması Açıklama: 2013 yılında ve sonrasında açıklanan teşvik uygulamalarında demir çelik ve döküm sektörü kapsam dışında tutulmuş, otomotiv, oto yan sanayi ve makine imalat sektörleri teşvik edilmiştir. Döküm sektörünün teşvik uygulaması dışında kalması, teşvik mevzuatının ürün temelli sınıflama uygulamasından kaynaklanmaktadır. Döküm olmadan ENDÜSTRİ OTOMASYON otomotiv sanayisi ve yan sanayisi üretim yapamaz, makine sektörü makine üretemez. Çözüm Önerisi • Döküm sektörü girdi sağladığı sektörler gibi teşvik kapsamına alınmalı, • Döküm tesislerinde ürünün katma değerini artıracak yatırımlar (mekanik işleme, boyama, ısıl işlem vb) desteklenmeli, •Sanayi tesislerinin sınıflandırılmasında kabul gören NACE Rev.2 kodları teşvik mevzuatında değerlendirilmelidir. Sorun 4: Yurt içinde birincil alüminyum külçe imalatının sektörün ihtiyacını karşılayamaması Açıklama: Türkiye’de birincil alüminyum külçe sadece Seydişehir Alüminyum Tesisleri’nde üretilmektedir ve bu tesisin kapasitesi yurt içi ihtiyacının %6-7’sini karşılamaktadır. İhtiyacın küçük bir kısmı, hurdadan üretilen ikincil ürün külçelerden, önemli bir kısmı ithalat yoluyla temin edilmektedir. Çözüm Önerisi •Yurt içindeki birincil alüminyum üretiminin arttırılması ile ilgili yatırımlar teşvik edilmelidir. Sorun 5: Sektörün yoğun olduğu büyükşehir belediye sınırları içindeki yerleşik döküm sanayi tesislerinin, sanayi alanlarının yeni imar planlarında artık yer almayacak olması nedeniyle büyüme imkânlarının kalmaması Açıklama: Sektörün geniş sahalara olan ihtiyacı ve sanayinin yoğun olduğu büyük şehirlerde ve sanayi bölgelerinde sanayi arazilerinin bedellerinin çok yüksek olması nedeniyle dökümhane yatırımları imkânsız hale gelmektedir. Çözüm Önerisi •Büyükşehir belediyesi içindeki döküm sanayi tesisleri için yakın hinterlant içinde yeni ihtisas organize sanayi bölgeleri tahsis edilmeli ve bu bölgeler teşvik edilmelidir. DOSYA / Döküm Sanayii DÖKÜM SEKTÖRÜNÜN BUGÜNÜ VE GELECEĞİ ■ Konuyla ilgili olarak Tüdöksad Eski Genel Başkanı Sn. Yaylalı Günay’ın TMMOB-Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası yayını olan “Metaluji” dergisinin Nisan 2015 tarihli sayısında yer alan “Yeni Dünya, Yeni Eğilimler, Teknolojiler ve Türk Döküm Sektörü” yazısına bakıyoruz. Sektörün gerçeklerine ilişkin çok dikkate değer saptamalar yapan bu yazıdan alıntılar yapalım. “2014 Yılı ve Sonrasında Dünya Döküm Sanayinin Genel Görüntüsü: • Döküm fabrikası sayısının hem dünyada, hem Türkiye’de azalması, verimsiz ve karsız fabrikaların kapanması, birleşmeler, iki-üç tesisten oluşan üretim tesislerinin birleştirilmesi, • Verimsiz ve kar etmeyen fabrikaların gelecek dönemlerde de tasfiyesinin devam etmesi, • Mühendislik katkısı olmayan ürünleri üretmeyen fabrikalarda gerileyen kar 66 marjları ve azalan talep, • Gelişmekte olan ekonomiler hariç, gelişmiş ekonomilerde sıfırdan yeni döküm tesisi yatırım sayısı azalması. Genelde revizyon, kısmi yenileme, rekabet gücünü arttırıcı öne ve geriye doğru entegrasyon yatırımları tercih edilmesi. Özellikle Almanya’da yüksek işçilik ücretini dengeleyecek prodüktivite ve otomasyon yatırımları yapılmaktadır. • Döküm sektöründe, 10000 yıldır önemli değişim göstermeye üretim süreci, son 50-60 yılda önemli yapısal değişime girmiştir. Son 10 yıldır ise, birçok yaratıcı teknoloji, genelde tutucu döküm teknolojisini değiştirmektedir. • İlk sürecinden son sürecine kadar sayısal teknoloji ile donanmış döküm tesisleri artık gündemdedir. • Yeni malzemeler ve yeni üretim metotlarının uygulanması ile, dökümün vazgeçilmezliği tehlikeye girmektedir (Al, Mg, karbon fiber, komposit malzemeler, hibrit motorlar, elektrikli araçlar, plastik sistemler) ENDÜSTRİ OTOMASYON • Yeni dönemde, bu yeni teknolojiler ve metotlarla, döküm ürünleri diğer üretim rakiplerine göre yerlerini korumak ve güçlendirmek için önemli atılımlar yapmak zorundadır. • Süreçlerinde ve çalışma şekillerinde yeni düzene uymakta zorlanan ve en önemlisi müşteriye güven vermede başarılı olamayan döküm fabrikalarının devre dışı kalması kaçınılmaz olmaktadır. Uzun vadede, sadece dayanıklı olanlar ayakta kalabilmekte, bu nedenle dünyada döküm fabrikası sayısı her yıl %4-5 arasında azalmakta, fakat toplam üretim gelişmekte olan ülkelerin katkılarıyla artmaktadır. • Çin’de döküm fabrikası sayısı 2020’ye kadar 30 000’den 10 000’e düşürülerek, verimliliğin 12 t/ adamyıl’dan 29 ton/adam-yıla yükseltilmesi hedeflenmektedir. (2) Benzer verimlilik iyileşmesi tüm dünyada da gözlenmektedir. Otomasyon, verimlilik, çevre kurallarının sıkılığı, kalite beklentile- DOSYA / Döküm Sanayii rinin artması, süreçlerde yenilikler döküm yatırımlarını daha pahalı hale getirmekte, bu nedenle yeni yatırımlarda önemli büyüme beklenilmemektedir. Üretilen ürünlerin kullanıldığı yerler, en azından bugün için alternatifsiz bir üretim şekli olması ve birçok dizayn problemine çözüm olmasına rağmen dökümün dünya milli gelirine katkısı %0.3’ü aşmamakta, dünyadaki tüm metal üretiminin ise %5’inin oluşturabilmektedir. Dünya milli gelir artışı ile karşılaştırıldığında, döküm üretimi yılda % 1.5-1.8 arasında artmasına rağmen, dünya milli geliri % 3.5-3.7 arasında artmaktadır. Döküm sektöründe büyümede metaller arasında önemli farklılıklar olup, öncülüğü alüminyum almaktadır. Son 50 yılda alüminyum kullanımı 12.7 (yıllık %5), çelik kullanımı 4 katı artmıştır. Döküm üretimi ve kullanımının, dünyadaki değişik ülkelerin ekonomilerinde farklı etkileri olmaktadır. En büyük etki Çin’de görülmekte, Türkiye alt sıralarda yer almaktadır. Döküm ürünlerinin kişi başı kullanımı ve ekonomiye katkısı ise AB ve Nafta ülkelerinde yüksek (10 kg döküm 1000 € katma değer yaratıyor), gelişmekte olan ülkelerde ise alt seviyededir. (30 kg döküm 1000€ katma değer yaratabiliyor.) 2000’li yıllardan itibaren, döküm üretimi ve kullanımı gelişmekte olan ülkelerde artmaktadır. 2020 yılında BRİC ülkelerinin döküm üretiminin %60’ının yapacağı tahmin edilmektedir. Yıllar itibari ile sağlıklı bir gelişme gösteren Türk Döküm sektörü, dünya döküm üretiminde 13.cü, AB’de 4.cü, çelik dökümde 2.ci, lamel ve küresel grafitli dökme demir’de 3.cü, alüminyum dökümde 6.cı durumdadır. Üretilen ürünlerin karmaşıklığı, malzeme bilimi ve zorluk dereceleri göz önüne alındığında sıralama önceliği AB ve ABD’ye geçmektedir. Türkiye’deki diğer sektörler göz önüne alındığında başarı gibi görünen bu sıralamanın gelecek yıllarda korunabilmesi için Türk döküm sektörü, teknoloji, müşteriye hizmet anlayışı, ileriye ve yerine göre geriye doğru entegrasyon, enerji ve ekoloji, üretim verimliliği ve ürün karmaşıklık seviyesi konularında yapısal değişikliklere girmek zorundadır. Dökümün ilk Anadolu’da yapıldığı ve buradan Avrupa’ya dağıldığı çeşitli kaynaklar ve araştırmalarda belirtilmiştir. Anadolu tarih boyunca insanların kullandığı araçlar ve malzemeler üretiminde öncü olmuştur. (ilk metal- Çatalhöyük 11000 yıl önce, ilk tapınak- Göbeklitepe 12000 yıl önce, ilk döküm-Nevari-Çöri, Kültepe-Kaniş 8000 yıl önce.) Dünyadaki bu yeni eğilimler karşısında, Türk döküm ve Metalurji sektörü olarak kendi kendimize sormamız gereken bazı sorular: •Döküm ve Metalurji sektöründe ne kadar öncüyüz? •Dünya nerede biz neredeyiz? •Her şey yıllık üretim tonajı mı? Yoksa rekabet gücü ve inovasyon mu? •Bu tonajlar ve sıralama gelecek yıllarda tutulabilecek mi? Dünya’da her alanda, bir hiper rekabet dönemi olduğu, ülkelerin, şirketlerin uluslararası alanda pazar kapmak için her türlü yeni yaklaşımı değerlendirdiği bir ortamda, Türk sanayicisinin de teknoloji, prodüktivite, pazarlama, inovasyon yönünden atılımlar yapma ENDÜSTRİ OTOMASYON zorunluluğu vardır. Türkiye BRİC ve AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında rekabet gücü açısından geride kalmaktadır. Teknolojik ürün fiyatları, basit ve klasik üretim teknolojileri ile yapılan üretimlere göre 10-20 kat daha yüksek fiyatlarla satılabilmektedir. Standart bir lamel grafitli dökme demir döküm parça 1.25 $/kg fiyata satılırken, bu dökümün kullanıldığı bir “Premium” otomobilin kg fiyatı 55 $’dır. Bunun yanında Türkiye’nin ürettiği, teknoloji ürünleri alt kategorilerde olup, 12.2 $/kg, ABD ve Japonya’nın sattığı teknolojik ürünler ise 53-68$/kg mertebesindedir. Döküm Ürünlerinin Pazarı: Döküm ürünlerinin dünya pazar dağılımında, ana müşteri grubu otomotiv olup, üretimin %50’si otomotiv ve bağlı sektörlere, %30’u makine sektörüne satılmaktadır. Türkiye dağılımı da benzer yapıdadır. Türkiye’nin döküm üretiminin %65’i AB ülkelerine ihraç edilmektedir. Bu nedenle AB ülkelerindeki ve özellikle araç ve makine sanayindeki ekonomik gelişmeler Türk döküm üretimini yakından ilgilendirmektedir. Türk döküm ihracatı ile AB’nin GSYH’sı ve sanayi üretimi birbirine paralellik göstermektedir. Türk Döküm Sektörü Pazarının Değerlendirilmesi: Döküm sektörünün ana iki müşterisi 67 DOSYA / Döküm Sanayii olan taşıt araçları sanayii (%50) ve makine imalat sanayilerinin (%30) gelecek 10 yılda büyüyeceği ve satışlarını arttıracağı öngörülmektedir. A) Makine İmalat ve Mühendislik Pazarı: 2020 yılına kadar tüm dünyada ve en yakın pazarımız olan AB’de yıllık %3-10 arasında büyüme beklenilmektedir. Türk döküm sektörü, mühendislik ve makine ürünleri içeren bu pazara gerek yurt içi ve gerekse yurt dışında önemli hizmetler vermektedir. B) Taşıt Araçları Pazarı: Türk döküm sektörünün ana müşterisi olan Türkiye’deki ve AB’deki araç üreticilerinin gelecek yıllarda yıllık üretim adetleri önemli miktarda artmayacaktır. Türk döküm sektörünün ana pazarı olan, AB’deki otomobil üreticilerinin ürettiği araçlar gittikçe lüks araç türüne doğru kaydığından, Türk komponent üreticileri ve bunlara döküm parça veren döküm sektörü, yüksek hizmet ve kalite bekleyen bu premium sınıf araç üreticileri için kalite, müşteri, hizmet ve teknoloji anlayış ve yeteneklerini geliştirmek zorundadırlar. Döküm sektörünün üretimini arttırabilmek için genişleyen A/B sınıfı küçük araçlara ürün verme çalışmasına girmeleri gerekmektedir.” Sn. Yaylalı Günay, “2014 Sonrası Döküm Pazarını Etkileyecek Faktörler” olarak da şunları yazmış: “21.ci yüzyılda önemli değişimler yaşamakta olan dünya sanayii ve pazarları döküm sektörünün pazarlarını da önemli şekilde etkilemektedirler. A) Düşük karbon teknolojileri: a) Araçlarda hafifleme b) Dökümlerde artan ölçüsel hassasiyet c) Değişen ve gelişen kalite yaklaşımı d) Yeni malzeme bilimi B) Dijitalleşme (Sayısallaşma) a) Her yerde, her işlemde simülasyon b) Bilginin toplanması, paylaşılması, kullanılması 68 c) Süreçlerin on-line takibi C) Globalleşme a) Ürünlerin satıldığı yerde üretilmesi b) Yan sanayicilerin ana sanayinin yakınında üretim yapma zorunluluğu c) Ekolojik, geri dönüşümlü, etik ve toplum kurallarına uyumlu üretim Bu yeni beklentilere karşı döküm fabrikaları ne yapabilirler: A) Hiçbir şey: Zaman içinde küçülüp, niş pazarlara yöneliyorlar. B) Kapatma: Bir çok tesis zarar edip, gelecek görmediği için kapanıyor. Çalışan döküm tesis sayısı her yıl azalıyor. C) Satış: Büyüme ve yeni anlayışlarla çalışma heves ve gücü kendilerinde bulamayan döküm fabrikaları, tesis veya şirketlerini fonlara, rakiplere veya bu işi daha iyi yapacağına inananlara satıyorlar. D) Yeni beklentilere uyum ve işe devam: Süreçler, müşteriye yaklaşım, ürün portföyü, insan kaynakları, teknolojik yatırımlar, yenilikçi sistemler ve en önemlisi “işi yönetmeye” başlayarak yeni pazarda yer almak.” Sn. Yaylalı Günay, yazısının sonunda, “Sonuçlar ve İrdeleme” bölümünde de şöyle diyor: “1) Sektörün Geleceği: Sektörün ve Türkiye sanayinin geleceğini planlarken cevaplanması gereken hususlar aşağıda verilmektedir. a) Pazar hangi yönde gelişiyor? b) Pazar nerelerde büyüyor? c) Üretim teknolojileri gelişmesi ne yönde? d) İnsan ve mali kaynaklarımız bu beklentilere cevap verebilecek kapasitede mi? e) Dünya sınıfı üretim merkezleri haline nasıl gelebiliriz? Ana tema: “En antremanlının ayakta kalacağıdır” ENDÜSTRİ OTOMASYON Buna göre, döküm sanayinin rekabetçiliğini koruması için 5 yıl içinde geliştirmesi gereken eylem planları ise: a) Müşteri odaklı sistemin kurulması, b) Konsept’ten son ürüne kadar hizmet, c) Piyasa rayicinde finansal sonuçlar ve yeterli kapital, d) Doğru teknolojik yatırımlar, e) İşletme ve süreç verimliliğinin arttırılması, f) Hafif ve dayanıklı yeni ürün ve malzemeler geliştirilmesi, g) Paydaş haklarının korunması, h) Malzeme ve kalite yeteneklerinin arttırılması, i) Enerji verimliliği, j) Ürün kalite ve güvenilirliğinin arttırılması, k) Çevre koruma, atıkların azaltılması, değerlendirilmesi, geri kazanılması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi. Dünya döküm talebinin 100 +/10 milyon ton ile tepe noktasında kalacağı, dökümün kullanımının başka malzemeler ile karşılanması, ağırlıkların azalması, dünyada genç ve yaşlı nüfusta otomobil satın almaya talebin azalması gibi faktörlerle, dünya döküm üretimi miktar yerine, teknoloji yönü ile ilerleyip, önem kazanacaktır. Dünya döküm talebi ve nakliye, müşteriye hemen hizmet verme, maliyetler nedeni ile Asya ile Orta ve Güney Amerika’ya kaymaktadır. Bu ülkelerde Türk dökümcüsünün hem yatırımı yoktur, hem de ihracatı bulunmamaktadır. Türk döküm sektöründe işçi ücretleri AB ülkelerine göre nispeten düşük olmasına rağmen, verimlilik açısından bu ülkelerin gerisinde kalmaktadır. Alüminyum döküm üretiminde Türkiye’de 14.1 ton/kişi yıl verim alınırken, Almanya’da bu rakam 22 ton/kişi-yıl’dır. Demir bazlı metallerin dökümünde Türkiye değeri 62 ton/ adam-yıl iken, Almanya’da ortalama değer 90 ton/adam-yıldır. Gene, sektörde direkt olarak çalışan kişiler göz DOSYA / Döküm Sanayii önüne alınarak, Türkiye’de kişi başı yıllık çiro 80.000 € olmasına rağmen, Almanya’da bu değer 170.000 €, ABD’de ise 100.000 €’dur. Türk döküm sektöründe yıllık üretimin 1.5 milyon ton olarak yeni giren ve çıkacak olan pazar ile sabitleneceği öngörülmeli, bu üretimin katma değerli ve rekabet gücü yüksek ürünlerle değerlendirilmesi düşünülmelidir. Mevcut takr. 2 milyon tonluk kapasitedeki eski ve hantal yapı teknoloji, verim ve ekoloji yönünden yenilenmeli ve Türk döküm sektörü uluslararası rekabet gücünü arttırıcı caba içinde olmalıdır. Yeni araçlar, makineler ve teçhizatta kullanılan yeni döküm parçaların hepsinde, gerek enerji tasarrufu, gerekse maliyet ve sosyal baskı nedeni ile hafifleme ve malzeme değişimi söz konusu olduğundan klasik “dökümcümüşteri” yapısına göre oluşmuş Türk döküm sektörü ve benzer sanayilere talep azalacak, ihtiyaçlar yakın, daha etkin çalışan ve verimli yeni teknolojilere uygun yatırımlar yapmış, insan kaynakları eğitimli kaynaklardan temin yoluna gidilecektir. Kendi bilimini, teknolojisine ve tasarımına dayanan ürünler üretmeyen, müşterinin verdiği resme göre ilk kademe olan döküm parçayı üreten firmalar artık 21. yy’da varlıklarını eskisi gibi sürdüremeyecektir. Teknolojinin ilerlemesi, pazarın yapısal değişimi, rakiplerin hızlı atakları, Türk döküm sektörünün hikâyesini azaltmıştır. 2) Sektöre eleman yetiştirilmesi ve bilgi dağarcığı: Birçok ülkede döküm işinde çalışmak isteyen mühendis, ara kademe ve operatör seviyesinde eleman bulmak zorlaşmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde gelir barajının aşılması etkin çalışan mühendis ve bilim adamı sayısına bağlıdır. 30-35 sene evvel bu sektöre girmiş elemanların bilgileri ile beraber ayrılmaları sektörde tüm dünyada bilgi ve tecrübe eksikliği yaşanmasına neden olmaktadır. Birçok ülke bu konuyu önceden görerek, mühendis ve ara kademe elemanları döküm sektörüne cezbetmek üzere tanıtım programları yapmakta burslar vermektedir. (ABD: Foundry Education Foundation, Japonya: Smart. İngiltere: EAL) olmaktadır. Biraz İngilizce, biraz bilgisayar ve biraz da karbon, kükürt bilen ortalama seviyede mühendis diplomalı orta seviyede elemanlar yetiştiriyoruz. Bu arkadaşların tecrübe ve bilgileri en alt düzeyde olup, en fazla 50’sinde öğrenme, çalışma ve başarı hevesi bulunmaktadır. Her yıl Metalurji sektöründe çalışmayacak işsiz mühendisler mezun edilmektedir. Almanya’da döküm mühendisi olarak 10 yıl evvel 20- 25 kişi mezun olurken, yapılan tanıtım çalışmaları sonucu bu rakam 100 mezun/yıla ulaşmıştır. Özellikle Almanya’da ara kademe elemanları sektöre cezbedebilmek için, gençlerin iyi Almanca bilmeyen ebeveynlerine hitaben Türkçe broşürler dağıtılmaktadır. ABD’de 2012’de toplam 105 metalurji mühendisi mezun olmuş, bu mezunları döküm sektörüne cezbetmek için mezun olmadan adaylarla görüşmeler yapılmıştır. Metalurji sektörünün bol miktarda ihtiyacı olan temel Metalurji kavramlarına haiz, çalışmaya ve öğrenmeye hevesli mühendis ve operatörler arasında görev yapacak ara kademe elemanıdır. Bunları yetiştirecek yerler ise, yurt dışındaki sanayileşmiş ülkelerde olduğu gibi üniversite destekli enstitülerdir. Türkiye’de diğer tüm dallarda olduğu gibi Metalurji mühendisi yetiştirmede de bir enflasyon vardır. Takr. 45 Metalurji Bölümünden her yıl 750 civarında mühendis mezun ENDÜSTRİ OTOMASYON Tecrübenin satın alınması bazan çok pahalı, bazan da mümkün değildir. Elemanların tecrübe kazanana kadar beklenilmesi ve hataların maliyetine katlanılması gerekmektedir.. Maalesef, döküm fabrikalarında çalışanların tecrübeleri ve hatadan öğrenme olanakları, döküm pazarı artış hızının altında kalmaktadır. 69 DOSYA / Döküm Sanayii 3) Türk döküm sektörünün problemleri: Sektörün ilerlemesi ve kapasitesini etkileyen birçok idari ve teknik problemleri bulunmaktadır: a) Yerli araç ve makine üretiminde belirli bir yerli oran tutturma zorunluluğu olmaması, b) Döviz/TL değerinin genelde, TL’nin değerli tutulma politikaları nedeni ile yurt dışından döküm alımı kullanıcılar için daha cazip, c) Teknoloji nedeni ile yurt dışından alım, d) Ana araç üretim fabrikalarının bitmiş montajlı komponent olarak yurt dışından alımları, e) Türkiye’de işleme ve montaj tesis ve kapasitesi olmadığı için yurt dışından alım, f) Ana şirket politikası nedeni ile ana ülkeden alma kararı, g) Türkiye’de özel teknolojilere göre (1.5-2 mm et payı) döküm üretecek tesis olmaması, h) Birçok üretim sisteminin patentli olması ve ana şirketlerin buralardan mal alma zorunluluğu, i) Sektörde onaylı Ar-Ge merkezi sayısının sadece 1 adet olması (Tüm Türk sanayinde onaylı 122 Ar-Ge merkezi mevcut), j) Sektörün her gelen işi yapma yapısı ve bu nedenle yetersiz ihtisaslaşma… Bitmiş ürün olarak yurt dışından alınan içinde döküm ürünleri bulunan komponontler Türk döküm sektörünün yıllık 350.000 ton üretim kaybına neden olmaktadır. İşlenmiş ve montajlı bu ürünler ort. 10$/kg hesabı ile Türkiye’ye ithal edildikleri için 3.5 milyar dolarlık bir döviz kaybı söz konusu olup, bu bedelle bu ürünleri üretecek en az 5 döküm, işleme ve montaj tesisi kurulabilecektir. Bütün bunlara göre, Türk döküm sektörünün gelecek stratejileri neler olmalıdır? a) Tonaj mı? b) Kar mı? c) Pazar payı mı? d) Belirli müşteri gruplarına liderlik mi? e) Belirli teknolojilerde liderlik mi? f) Belirli pazarlarda üstünlük mü? 70 g) İhracat mı, yerli Pazar mı? h) Maliyetlerin kontrolü ile ürün rekabeti mi? Sonuçta; A) Döküm sektörü bölgesel (Kuzey Amerika, Günay Amerika, Uzak Doğu, Avrupa -Rusya, K.Afrika ve Türkiye dahil bölgesel pazarlarda büyüyecek. Bölgeler arasında döküm ticareti özel anlaşmalar veya bitmiş ürün bazında olacak. B) Döküm ürünleri kullanıldığı yerlere yakın üretilmek zorunda kalacak. Otomotiv (2020’de 5 milyon araç üretimi) ve makine sanayinde önemli şekilde büyüyen ve yerli yatırımlara destek veren Rusya, Türk döküm sektörü için gerek ortaklık, gerek satınalma, gerekse yeni tesis kurarak pay alınabilecek bir pazar görüntüsündedir. Bir başka yurt dışı yatırım olanağı, Hindistan olup, şartlar değerlendirilmelidir. C) Ürün fiyatı: Ucuz olmak pazar payı için her zaman yeterli değildir. Ucuz satılacak kategorideki bir ürün, satınalmacının fiyat indirimi için sürekli baskı yapacağı bir üründür. Her ürün için, sizin tesisinizin yetenekleri, yeri, performansı, mali durumu, vazgeçilmezliği gibi birçok faktöre dayanan “iyi” bir satınalmacının kafasında oluşmuş bir “algılanan değer” vardır. Fiyatınız bunun üstünde ise, işi almak zor, altında ise beraber çalışma olanağı oluşacaktır. ENDÜSTRİ OTOMASYON D) Dökme demir üretiminde yerli katkı %60, çelik dökümde %70, alüminyum dökümde %45 olduğundan, tüm süreçlerde verimlilik arttırılması, Türk döküm sektörünün rekabet avantajını belirginleştirecektir. Teknoloji, maliyet, dijitalleşme, ekoloji, enerji, eğitimli/ yetenekli insan kaynağı, müşteri ilişkileri rekabette önemli faktörler olacaktır. Bütün bu a) teknolojiler, b) bilgi, c) yatırımlar d) elemanlar, e) yönetim teknikleri, f) dijitalleşme, g) otomasyonunuz var ise ve bunları yeterince uygulayabilirsek, artık ideal hedefleri hayal etmeye hakkımız olmalıdır. a) Kalıp verimi = %100 b) İş kazaları = %0 c) Sakat/Fire = %0 d) Pota yok e) Maça makinesi yok f) Model/kalıp yok, g) +/- 0.8 mm gibi geniş toleranslar yok h) En iyi ve verimli döküm metoduna çok yakınız i) Müşteriler ile uyuşmazlığın unutulduğu ve bu döküm tecrübesinin hem döküm üreticisi, hem de kullanıcının hizmetinde olduğu bir dünya Türk döküm üreticileri oyunda kalmak istiyorlarsa; az işçilik, az enerji, en az fire ile en hafif, en sağlam, en teknolojik, en ucuz, en rekabetçi ürünü üretmenin ve bunu pazarlamanın yolunu bulup, uygulamak zorundadır.” DOSYA / İmalat Teknolojileri - Makale AZDIRMA YÖNTEMİ İLE DİŞLİ ÇARK AÇMA İŞLEMİNDE KESME KUVVETLERİNİN ÖLÇÜLMESİ İÇİN SİSTEM TASARIMI VE İMALATI Alaattin KAÇAL*, Mahmut GÜLESİN ve Hasan Basri ULAŞ Makine Eğitimi Bölümü, Teknik Eğitim Fakültesi, Gazi Üniversitesi, 06500, Beşevler, Ankara *[email protected] Gazi Üniv. Müh. Mim. Fak. Der. Cilt 23, No 4, 2008 Günümüzde dişli çark açma için bir çok yöntem kullanılmakla birlikte, azdırma usulü en çok kullanılan yöntem olarak göze çarpmaktadır. Bu yöntemde, kesme kuvvetleri ve kesme parametreleri arasındaki ilişkilerinin yorumlanmasıyla optimum kesme koşulları, maliyet ve işleme zamanına yönelik değerlendirmeler yapılabilecektir. Bu çalışmada, azdırma yöntemi ile dişli çark açma işlemi sırasında meydana gelen kesme kuvvetlerini ölçebilmek için bir deney seti tasarlanmış ve imal edilmiştir. Sistemde, kuvvet ölçümü için KISTLER 9272A 4 bileşenli (Fx, Fy, Fz, Mz) dinamometre, veri okuma kartı (KISTLER PCIM DAS 1602/16), çok kanallı bir amplifier, verilerin işlenmesi ve grafiklerin elde edilmesi için de KISTLER Dynoware yazılımı kullanılmıştır. Gerçek kesme şartlarında oluşabilecek durumlar dikkate alınarak deney seti oluşturulmuş ve yapılan kesme deneyi ile kesme kuvvetlerinin ölçülebildiği ortaya konmuştur. ■ Günümüz teknolojisinde dişli çarkların önemi gittikçe artmaktadır. Kuvvet ve moment aktarımı gibi endüstriyel uygulamalarda dişli çarkların kullanımı kaçınılmazdır. Sanayi sektöründe yaygın olarak kullanılan dişli çarkların üretiminde maliyeti doğrudan etkileye ceği için işleme parametrelerinin incelenerek iyileştirilmesi oldukça önemlidir. Bu nedenle azdırma usulü ile dişli çark açmada çakıda meydana gelen kesme kuvvetlerinin incelenmesi bir gereksinim olmuştur. Talaş kaldırma esnasında oluşan kesme kuvvetleri, kesme performansına ve birim parça maliyetine doğrudan etki etmektedir. Ayrıca metal ve metal alaşımlarının işlenmesinde kullanılan takımların kesici kenarları yeterince dayanıklı olmasına rağmen, talaş kaldırma sırasında oluşan gerilmeler karşısında oldukça zorlanmaktadırlar. Bu sebeple takımın dayanabileceği optimum kesiti ve kesmeyi kolaylaştıracak ideal açılarını (ideal takım geometrisini) bulmak için bir çok araştırma yapılmıştır. 1930’lu yıllarda sert karbürlerin bulunması, kesme hızlarını daha da artırarak daha kaliteli yüzeylerin elde edilmesini 72 sağlamıştır. Son yıllarda gelişen bilgisayar teknolojisinin talaşlı imalatta kullanılmasıyla birlikte, talaş kaldırma sürecindeki problemler önemli ölçüde çözülmüştür. Özellikle kesme kuvvetleri ve gerilme değerlerinin önceden tahmin edilmesine yardımcı olan bilgisayar paket programları sayesinde, talaş kaldırma mekaniğinde çok büyük iyileştirmeler sağlanmıştır [1]. Talaşlı üretim işlemlerinden birisi olan frezeleme işlemlerinde kesme kuvvetlerini ölçmek için, gerinim ölçer (strain gage) esaslı dinamometre tasarımı ve imalatı ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır [2,3]. Bu çalışmalarda, değişik tiplerde dinamometre tasarımları yapılmış, işleme esnasında kesme kuvvetleri ölçülmüştür. Verileri okumak ve kaydetmek için, veri okuma sistemi ile gerekli yazılımdonanımlar kurulmuş ve dinamometre ile bağlantısı sağlanarak kuvvetler belirlenmiştir. Benzer yöntemlerle tornalama, doğrusal talaş kaldırma ve taşlama işlemlerinde de kesme kuvvetleri ile ilgili deneysel çalışmalar yapılmıştır [4-9]. ENDÜSTRİ OTOMASYON Dişli çarkların işlenmesinde büyük oranda talaşlı üretim teknikleri kullanıldığından diğer talaşlı üretim yöntemlerine gösterilen önem bu alana da gösterilmelidir ve etkili parametrelerin kontrolü sağlanmalıdır. Azdırma freze çakıları ile dişli çark açma; işlem kinematiği, talaş oluşumu ve aşınma mekanizmasının karmaşık olmasına karşın, yüksek kalitede ve hassasiyette dişli çark üretmek için etkili bir metottur. Azdırma usulü dişli çark açma işleminde de diğer kesme işlemlerinde olduğu gibi, iş parçası, takım ve üretim bilgilerinin geniş olarak araştırılması ve endüstrinin ilgisi nedeniyle, kesme kuvvetlerinin, takım aşınması gibi işleme parametrelerinin tahmin edilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır [2,3,10-12]. Kesme kuvvetlerinin ölçülmesine yönelik torna, freze ve matkap tezgahlarında çok sayıda araştırma yapılmasına rağmen dişli çark üretim tezgahlarında çok az sayıda araştırma yapıldığı göze çarpmaktadır. 2. AZDIRMA YÖNTEMİ İLE DİŞLİ ÇARK AÇMA Bu yöntem ile dişli çark üretiminde, azdırma freze tezgahı adı verilen özel DOSYA / İmalat Teknolojileri - Makale tezgahlar kullanılmaktadır. Azdırma freze tezgahında dişli çark açarken, hem iş parçası hem de azdırma çakı dairesel hareket yapar. Azdırma freze takımı ve iş parçası kendi eksenleri etrafında dönerken birbirleri ile çalışan dişliler gibi uyumlu hareket ederler. Temelde iş parçasının ve azdırma takımın dönme eksenleri birbirine diktir. Ancak işleme anında azdırma çakı eksenine eğim açısı verilir. Azdırma usulü ile dişli çark açma işlemi ve kesme kuvvetlerinin yönleri Şekil 1’de verilmiştir. Bu yönteme yuvarlanma metodu da denilmektedir. Kesme derinliği azdırma çakıdan verilir. Diş derinliğinin tamamı bir seferde verilebilir. İlerleme hareketi düşey olarak uygulanmaktadır. Üniversal frezeleme işlemlerinde olduğu gibi aynı ve zıt yönlü ilerleme verilebilir [11-14]. Şekil 1. Azdırma usulü işleme [12] 2.1. Kesme Kuvvetleri Azdırma freze tezgahının ve azdırma usulü dişli çark açmanın karmaşık olması nedeniyle kuvvet ölçümü ve hesaplanması oldukça zordur. Thamer, kesici kenarda meydana gelen kesme kuvvetlerini kesmeye karışan alanın kesitinden yararlanarak teorik olarak hesaplamıştır [15]. Ohtubo, azdırmadaki kesme miktarından, kesme gücü için gerekli olan gücü kolayca belirlemek için, dişli çark dişlerinin diş boşluğu alanının kullanılmasını önermiştir. Kesme miktarı ve diş boşluğu arasındaki alanın hesaplanması için basit eşitlikler türetmiştir [16]. Bir başka çalışmada; kesme kuvveti, azdırma freze takımının bağlandığı mildeki kayar bileziklere yerleştirilen gerinim ölçerler aracılığıyla belirlenmiş ve kesme anında her bir dişte oluşan kesme kuvveti de elde edilen kesme torkunun çakı yarıçapına bölümü ile bulunmuştur [17]. Özellikle her bir azdırma dişindeki kesme kuvvetinin detaylarını araştırmak amacıyla dişli çarkın sadece bir diş dolusu ve diş boşluğunun işlenmesi sırasında iş parçası üzerinden kuvvetlerin ölçülmesiyle azdırma ve iş parçasının her bir dişindeki teğetsel, radyal ve eksenel kuvveti bileşenleri elde edilmiştir. Ayrıca kesme kuvveti bileşenlerinin tespit edilmesiyle optimum kesme performansı ve iş parçasını bağlamak için gerekli olan sıkma kuvvetinin belirlenmesi de mümkün olabilmiştir [18, 19]. Azdırma freze tezgahlarının en uygun tasarımı için (özellikle azdırma freze takımı mili), onun statik ve dinamik performans limitlerinin gözlemlenmesi ve beklenen kesme kuvvetlerinin zamana bağlı olarak kesin bilgisi gereklidir. Bu bilgiler özel tasarlanmış dinamometreler ile elde edilebilmektedir. Geliştirilen hesaplama prosedürleriyle her işleme durumunda ve dişli çark azdırma işleminde kesme kuvveti bileşenlerinin kesin olarak saptanması sağlanmıştır [20-22]. Abood ve arkadaşları, azdırma usulü dişli açmada kesme kuvvetlerinin hesaplanması için üç boyutlu bir kuvvet ölçme modeli geliştirmeyi denemişlerdir. Anlık talaş kesiti kalınlığı, meydana gelen kesme kuvvetlerinin hesaplanmasını sağlayacağından her kesici kenarın her noktasında hesaplanmıştır. Üç eksenli bir dinamometre direkt olarak prototip azdırma freze tezgahının tablasına bağlanmış ve gerçek kesme kuvvetlerinin ölçülmesi için kullanılmıştır. İyi bir korelasyon elde edilmiş ve azdırma usulü dişli işleme sırasında, kesme kuvveti davranışının karmaşık döngüsel yapısını tanımlamak için kullanılmıştır [23]. 3. MATERYAL ve METOD 3.1. Deney Setinin Tasarımı Azdırma freze tezgahının ve azdırma usulü dişli çark üretiminin karmaşık olması nedeniyle kuvvet ölçümü için kullanılacak dinamometrelerin ENDÜSTRİ OTOMASYON özel olarak geliştirilmesi veya mevcut dinamometrelerin tezgah üzerine adaptasyonu gerekmektedir. Burada özellikle hem iş parçasının hem de kesicinin dönmesi dinamometrenin yerleştirilmesinde bazı güçlükler çıkarabilmektedir [24]. Tasarımı yapılan sistemde kuvvet verileri, iş parçası ile dinamometre arasında temasın sağlanması ile iş parçası üzerinden alınmıştır. Sistemde; KISTLER 9272A 4 bileşenli dinamometre, dinamometreden gelen sinyallerin veri okuma kartına (KISTLER PCIM DAS 1602/16) aktarılmasında çok kanallı bir amplifier ve son olarak da verilerin işlenmesi ve grafiklerin elde edilmesi için Windows işletim sistemi ile uyumlu KISTLER Dynoware 2825A02-01 yazılımı hazır olarak temin edilmiştir. Şekil 2’de kullanılan dinamometrenin bir resmi ve özellikleri verilmiştir. Şekil 2. Dinamometre ve özellikleri Azdırma yöntemi ile dişli çark açma işleminde hem çakının hem de iş parçasının hareketli oluşu kuvvetlerin dinamometre ile alınmasında önemli bir zorluk oluşturmaktadır. İlk tasarımda bir adet radyal ve bir adet eksenel rulman kullanılarak kesme anındaki kuvvetlerin dinamometre üzerine düzgün olarak aktarılması düşünülmüştür. Fakat burada kuvvetler iş parçasını taşıyan milden geçerek dinamometreye iletildiğinden bazı ölçüm hataları ile karşılaşılmıştır. Bu sorunun aşılması için dinamometre ile iş parçası arasında daha büyük ölçülerde bir eksenel rulman kullanılmıştır. Böylelikle kesme kuvvetlerinin ölçümü için optimum başarı 73 DOSYA / İmalat Teknolojileri - Makale sağlanmıştır. Şekil 3’te tasarımı ve imalatı gerçekleştirilen deney setinin iki boyutlu montaj resmi ve Şekil 4’te de fotoğrafları yer almaktadır. işleminin başlangıcından bitimine kadar geçen sürede elde edilen kesme kuvvetleri değişimleri verilmiştir. Grafik; iş parçasının her bir turunda elde edilen kesme kuvveti değerlerinin ortalaması alınarak düzenlenmiştir. Burada, kesme işlemi kuru kesme şartlarında zıt yönlü kesme işlemine uygun olarak yapılmıştır. Şekil 3. Deney setinin montaj çizimi Şekil 6. Kesme kuvvetlerinin iş parçasının devir sayısına göre değişimi Şekil 4. Deney setinin fotoğrafları 3.2. Deney Şartları Yukarıda tanıtılan deney setinde yapılacak olan kesme deneyleri için deney numunesinin Şekil 5’te belirtilen biçimde olması gerekmektedir. Deney numuneleri sertlik değeri 160 HB olan AISI 8620 sementasyon çeliği malzemeden hazırlanmıştır. Kullanılan azdırma çakı ve kesme parametrelerine ilişkin değerler Tablo 1’de verilmiştir. Şekil 7. f : 0.4 mm/iş devri ilerleme değerinde kesme kuvvetleridevir sayısına göre değişimi Şekil 8. f : 0.1 mm/iş devri ilerleme değerinde kesme kuvvetleri Şekil 5. Deney numunesi Tablo 1. Azdırma takım ve kesme parametreleri 4. KESME KUVVETLERİNİN ÖLÇÜLMESİ Şekil 6’da bir dişli çarkın azdırma tezgahında açılması esnasında kesme 74 Kuvvetlerin değerlendirilmesinde dinamometreeksen yönleri esas alınmıştır. Fz kuvveti ilerleme yönündeki kuvvettir. Başlangıçta düşük olan bu kuvvet azdırmanın iş parçası içerisine daha fazla girmesi ile artmıştır (kaldırılan talaş miktarı arttığından). Yaklaşık 20. turda en yüksek değerini almış ve bu noktadan sonra iş parçasının alt kısmından çıkmaya başladığından Fz kuvveti tekrar azalmaya başlamıştır. Fy kuvveti iş parçası ve azdırmanın belirli bir koordinasyon içinde dönmesi sebebiyle fazla bir değişim göstermemiştir. ENDÜSTRİ OTOMASYON Fx kuvveti de Fz gibi azdırmanın iş parçası üzerinde ilerlemesine bağlı olarak değişim göstermiştir. Şekil 7’de HSS azdırma ile dört farklı kesme hızında 0.4 mm/iş devri ilerleme değeri ile yapılan kesme deneyleri esnasında ortaya çıkan kesme kuvvetlerinin seyrini gösteren grafik verilmiştir. Şekil 8’de ise HSS azdırma ile dört farklı kesme hızında 1 mm/iş devri ilerleme değeri ile yapılan kesme deneyleri esnasında ortaya çıkan kesme kuvvetlerinin seyrini gösteren grafik verilmiştir. Şekil 7 ve Şekil 8’de görülen kuvvet değerleri azdırmanın kesmeye başlaması ile diş profilinin tam oluşmaya başladığı yere kadar olan kısımda ortaya çıkan kuvvetlerin ortalamasından başlangıçtaki sıkma kuvveti değeri çıkarılarak elde edilmiştir. Dinamometrenin sıfırlanması ve kalibrasyonu sistem boşta iken yapılabilmektedir. Ölçüm, sıkma işleminden sonra başlatılabildiğinden ve her defasında eşit sıkma yapılmasının zorluğu nedeniyle sıkma kuvvetleri ölçüm sonunda değerlendirilmiştir. Sıkma kuvvetinin tespiti kesme işlemi sonunda Dynoware yazılımının verdiği grafik üzerinden, ölçmenin başlangıcı ile kesmenin başladığı aralıktan alınmıştır. Her iki grafik incelendiğinde; Fx ve Fz kesme kuvveti bileşenleri değerlerinin kesme hızının artışına bağlı olarak azaldığı, Fy bileşeni değerinin ise bir miktar arttığı görülmektedir. Bunun nedeninin tespit edilmesine yönelik aşağıdaki maddeler düşünülmüştür. • Kesme işlemi esnasında azdırma çakı ile iş parçası arasındaki temas noktasında iş parçası dönüşü “y” yönündedir. • Kesme hızının artması ile bu noktada iş parçasının daha hızlı dönmesi “y” yönündeki birim zamandaki talaş kesitini artırmaktadır. Bu artış, Fy kuvvetinin artışına neden olabilir. DOSYA / İmalat Teknolojileri - Makale Azdırma işleminde en büyük kuvvet ilerleme yönündeki kuvvet yani Fz bileşenidir. Diğer bileşenler nispeten daha küçüktür. Yapılan diğer çalışmalarda da bunu görmek mümükndür [15,18,23,25]. 5. SONUÇLAR • Gerçek kesme şartlarında oluşabilecek durumlar dikkate alınarak deney seti oluşturulmuş ve kesme kuvvetlerinin ölçülebildiği ortaya konmuştur. • İmal edilen deney seti ile standart bir dinamometre hem kesici takımın hem de iş parçasının hareketli olduğu farklı bir tezgahta kullanılmıştır. Böylece geleneksel freze ve delme operasyonları için hazırlanmış olan dinamometreden azami ölçüde fayda sağlanabildiği görülmüştür. • Azdırma yöntemi ile dişli çark açmada elde edilecek kesme kuvvetlerinin, kesme hızı ve ilerleme gibi kesme parametreleri ile olan ilişkisinin belirlenmesi ile optimum kesme koşulları, maliyet ve zaman kaybına yönelik değerlendirmeler yapılabilecektir. • Böylece; dişli imalat sektöründe yaygın olarak kullanılan azdırma freze takımlarınında kesici takım ömründen daha fazla yararlanılacak ve diğer talaşlı üretim operasyonlarında kullanılan kesicilere göre daha pahalı olan bu kesicilerin işletmelere olan maliyeti azalacaktır. Bu alanda sağlanan tasarruf ile imalat sektörüne ve ülke ekonomisine önemli katkılar sağlanacaktır. TEŞEKKÜR Bu çalışma Gazi Üniversitesi Rektörlüğü Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından 07/200511 numaralı proje kapsamında desteklenmektedir. Destek ve katkılarından dolayı kendilerine teşekkür ederiz. KAYNAKLAR 1. Şeker, U., Talaşlı İmalatta Takım Tasarımı, G.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Ders Notları, Ankara, 2000. 2. Sulzer, G., “Leistungssteigerung bei der Zylinderradherstellung Durch Genaue Erfassung der Zerspankinematik”, Dissertation, TH Aachen, 1974. 3. Bouzakis, K.-D., and Antoniadis, A.,, “Optimizing Tool Shift In Gear Hobbing”, CIRP Ann., 44,1995. 4. Duran, A., “Strain Gaugage Esasına Dayalı Üç Boyutlu Torna Dinamometresinin İmali, Kuvvetlerin Ölçülmesi Ve HSS Torna Kaleminde Meydana Gelen Sehimin Sonlu Elemanlar Yöntemi İle Analizi”, Z.K.Ü. Karabük Teknik Eğitim Fak. Teknoloji Dergisi, 3(1): 141-157, 2000. 5. Günay, M., Talaş Kaldırma İşlemlerinde Kesici Takım Talaş Açısının Kesme Kuvvetlerine Etkisinin Deneysel Olarak İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2003. 6. Kurt, A., Şeker, U., Çiftçi İ., “Doğrusal Hareketle Talaş Kaldırmada Oluşan Kesme Kuvvetlerinin Ölçülebilmesi İçin 3 Boyutlu Bir Dinamometre Tasarımı Ve İmalatı”, II. Makine Malzemesi ve İmalat Teknolojisi Sempozyumu, Manisa, 656- 667, 2001. 7. Demir, H., Düzlem Taşlamada Taşlama Parametrelerinin Taşlama Kuvvetlerine Ve Yüzey Kalitesine Etkilerinin İncelenmesi, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2003. 8. Turgut, Y., Korkut İ., “Bağlama Kalıplarında Bağlama Kuvvetlerinin Deneysel Ölçülmesi İçin Sistem Tasarımı Ve İmalatı”, 4rd International Advanced Technologies Symposium, Konya, 658-662, 2005. 9. Özçatalbaş, Y., Ercan, F., “İki Bileşenli Gerinim Ölçerli Torna Dinamometresi Tasarımı İmalatı Ve Bilgisayara Entegrasyonu” Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, 12:1-12, 1997. 10. Galczynski, R., “Effect Of Hob Wear On The Sounds Emitted İn The Gear Hobbing Process”, Precision ENDÜSTRİ OTOMASYON Engineering, 25-30, 1984. 11. Bouzakis, K.-D., Kombogiannis, S., Antoniadis, A., Vidakis, N.,, “Gear Hobbing Cutting Process Simulation And Tool Wear Prediction Models”, Journal of Manufacturing Science and Engineering, Vol. 124, 42-51,2002. 12. FETTE, Gear Cutting Tools, Takım ve teknik bilgi kataloğu. 13. Antoniadis, A., Vidakis, N., Bilalis, N., “Fatigue Fracture Investigation Of Cemented Carbide Tools In Gear Hobbing, Part 1 : Fem Modelling Of Fly Hobbing And Computational Interpretation Of Experimental Results”, Journal of Manufacturing Science and Engineering, Vol. 124, 784-791, 2002. 14. Antoniadis, A., Vidakis, N., Bilalis, N., “Fatigue Fracture Investigation Of Cemented Carbide Tools In Gear Hobbing, Part 2 : The Effect Of Cutting Parameters On The Level Of Tool Stresses- A Quantative Parametric Analysis”, Journal of Manufacturing Science and Engineering, Vol. 124, 792-798, 2002. 15. Thamer, “Investigation Of The Cutting Force In Hobbing”, Research report, Aachen Polytechnic, 1964. 16. Ohtubo, T., “Simple Equations For Cut Amount In Hobbing”, Nippon Kikai Gakkai Ronbunshu, C Hen/ Transactions of the JSME, Part C, V 55, Issue 511, 818-819, 1989. 17. Yonekura, M., Sugimoto, T., Sumi, M., Kumagai, F., Nagano, K., Sakuragi, I., “A Study On Fnish Hobbing With Carbide Hob (Improvment Of Gear Accuracy Using New Hobbing Machine)”, JSME International Journal Series C, Vol. 41, No. 2, 291298, 1998. 18. Umezaki, Y., Arura, Y., Chu, H., “Cutting Forces In Gear Rubbing (1st Report). The Three Components Of Cutting Forces On Hob And Work In Various Hobbing Methods”, Journal of JSPE, V 54, 1988. 19. Ohtsubo, T., “Study On Designing Gear Cutting Fixtures”, Nippon Kikai Gakkai Ronbunshu, C Hen/ Transactions of the JSME, Part C Volume 55, Issue 515, 1820-1822, 1989. 75 DOSYA / İmalat Teknolojileri - Uygulama Oransal Teknoloji Ile Araç Zemin Kaplamaları Üretimi Kalıptan Sıcak Sıcak Festo www.festo.com.tr ■ Araç içi yer döşemeleri kaslardan farklı değildir: gerilmeden önce iyice ısınmaları gerekir. Bu ısınmanın mümkün olduğunca çabuk yapılması gerekirken, malzemeyi aşırı yormamak da önemlidir. Maschinenfabrik Herbert Meyer GmbH şirketinin yeni üretim sistemi, Festo’nun gelişmiş oransal teknolojisi yardımıyla bunu başarıyor. Araç içi yer döşemeleri mükemmel şekli elde etmek için 200 derecenin üstünde ısıtılır, gerilir, çekilir ve preslenir. Karşılığında onlardan talep edilen tek şey otoyol ve yan yollarda giderken güzel görünmeye devam etmeleridir. Ancak, bir arabaya monte edilmeden uzun zaman önce yüksek hız ile tanışırlar. 1,5 km’ye kadar uzunluktaki malzemelerden kesilen tapalar, Maschinenfabrik Herbert Meyer 80 saniyelik döngülerde üretim sisteminden geçerler. Şirketin uyguladığı en son yeniliklerden biri ileri pnömatik oransal teknolojisini kullanıyor. CPX/MPA valf adası, ana taşıyıcının 24 ayrı tutucuyu tamamen bağımsız olarak ayarlamasının yanı sıra sonsuz değişken, hızlı ve son derece hassas tutucu kontrolü sağlıyor. 76 Mükemmel kontur Araba halılarını termoformlandırma için gelişmiş sistem, 1,5 m ile 3 m uzunlukta ve 1,2 m ile 2 m genişlikte farklı tapalar oluşturur. Tapalar ilk olarak temaslı ısıtma presi ile, malzemeye bağlı olarak, 150 °C ve 210 °C arasında bir sıcaklığa kadar ısıtılır. Bu işlem, yukarıdan ve aşağıdan 130 kW’lık büyük bir ısı uygulanarak sadece birkaç saniye içinde yapılır. Buradan itiraben, tapalar 90 °C’de su ile ısıtılmış bir besleme tablasına tamamen otomatik olarak gönderilir. Doğrudan bu tablonun üzerinde yer alan bir radyant ısıtıcı, tapaları herhangi bir temas olmadan son işlem sıcaklığına getirir. Yayılan ısının ve temasın esnek bir kombinasyonu, farklı tapaların en uygun şekilde ısıtılarak hoş olmayan basınç izleri sorununun ortadan kaldırılmasını sağlar. Tapa eşit olarak ısıtıldıktan sonra en önemli adım gelir: termoformlandırma. Bu adım için, ana konveyör, 24 kıskacını kullanarak - yanlarda sekiz, giriş ve çıkış alanlarında dört adet olmak üzere - tapayı alır ve alt kalıp üzerine konumlandırır. Üst kalıp indirilerek daha sonra baskıyla tapayı nihai şekline getirir. Baskıdan sonra, kalıplar tekrar açılır ve ana konveyör soğutulmak ve daha fazla işlenmek üzere DGC-K milsiz silindir tarafından taşınan bir kayışa aktarır. ENDÜSTRİ OTOMASYON DOSYA / İmalat Teknolojileri - Uygulama (A) (B) (C) (A) Baskı altında: ana konveyör tapaları alt kalıba, üst kalıpla pozitif baskıdan sonra bir kayışa taşır. (B) Nazik dev: gelişmiş araç zemin kaplamaları termoformlandırma sistemi 80 saniyelik döngülerde farklı boyutlarda tapalar oluşturur. (C) Küçük boyut: CPX/MPA valf adası kompakt tasarımı sayesinde alandan tasarruf sağlar ve aynı zamanda mevcut sistemlerin hızla ve uygun maliyetli olarak oransal teknoloji ile donatılmasına olanak verir. (D) Esnek hareket: DGC-K silindirinin kayan pozisyonu, kalıbın konturuna tutucuların mükemmel biçimde uymasını sağlar. (D) Mümkün olduğunca narin hareket Ana konveyör üzerindeki her tutucu dört hareket derecesine sahiptir, ayrı ayrı açılıp kapanabilir ve oransal valfler kullanılarak dikey ve yatay olarak ulaşılabilir. Bu da sisteme, farklı boyutlarda tapalara uyma esnekliği sağlar. Bir başka silindir tipi olan DGC-K dikey eksende kullanılır. Bu silindirin kayan konum özelliği kalıbın konturuna tutucunun mükemmel şekilde uymasını sağlar. Tutucular şekillendirme işlemi esnasında kalıplar tarafından uygulanan çekme kuvvetlerine esnek bir biçimde tepki verir. Tutucular, besleme yönünde bir dönme ekseni üzerinde döndürülebilir. ENDÜSTRİ OTOMASYON 77 Bu da serbestçe kalıp konturunu izlemelerini sağlar. Bunun faydası iki şekildedir: öncelikle herhangi bir zayıf noktası olmaksızın yumuşak biçimde tapa malzemesinin şekillendirilmesini sağlar ve ikinci olarak da bu kalıpları değiştirirken belirli ürünler için tutucuları yeniden programlama ihtiyacını ortadan kaldırır. Ayarlanması gereken tek şey tapa boyutları ve çekme kuvvetleridir. Artan sistem hassasiyetinin bir olumlu yan etkisi de malzeme tüketimindeki azalmadır. Otomotiv endüstrisi de kullanılan miktarlar ile uğraşırken birkaç santimetrelik zemin kaplamalarından tasarruf bile çok hızlı bir şekilde birkaç milyon Euro’ya ulaşabilir. “Festo’nun oransal teknolojisi termoform sistemlerimizi malzeme üzerinde daha hızlı ve daha yumuşak hale getirir.” İncelik tasarruf sağlar Festo’nun gelişmiş oransal teknolojisi ana konveyör sürücülerinin kalıp ve tapa malzemesine bağlı olarak farklı baskılarla hareket etmesini sağlar. CPX/MPA valf adası 24 ayrı tutucunun tamamen bağımsız ayarlanmasını sağlar. Ürün değiştirildiğinde, özel malzeme ve kalıp ayarları bir düğmeye basılarak değiştirilir. Bu da sistemin tamamen modüler ve esnek olması anlamına gelir. İnce tasarımı ile valf adası, geleneksel şekilde monte edilen bireysel valfler ile karşılaştırıldığında büyük miktarda alan tasarrufu ve PROFIBUS üzerinden merkezi kontrol sağlar. Ana konveyörde kullanılan yeni modüler teknoloji bir başka fayda da sunar: esnek kavrama sistemi, kavrama teknolojisinin kalıbın kendisinin bir parçası olan sistemlere göre kalıp maliyetlerini azaltır. Beş ayda hazır Kompakt tasarımı sayesinde, CPX/MPA valf adası mevcut sistemlerin hızla ve uygun maliyetli olarak oransal teknoloji ile donatılmasına olanak verir. Diğer şeylerin yanında, gerekli kablo miktarındaki önemli azalma da montaj ve devreye alma güvenilirliğini artırır. Tasarım ve kullanıma eklenen basitlik, Maschinenfabrik Herbert Meyer’deki oldukça geliştirme ve tasarım zamanlarının azaltılmasında önemli bir faktör oldu. Başından itibaren Festo mühendisleri ile gerçekleştirilen yakın işbirliği projeyi daha hızlandırdı. Sonuç, sadece beş ay içinde geliştirilme aşamasından devreye alma aşamasına gelen araba zemin kaplamaları için olağanüstü bir termoform sistemi oldu. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürünler Sektörden Ürünler sayfalar› Endüstri&Otomasyon dergisinin ücretsiz ürün/hizmet tan›t›m sayfalar› olup, endüstride kullan›lan ürünlerin tan›t›m› amac›yla yay›nlanmaktad›r. ‹lginizi çeken ürün ve/ veya hizmetler hakk›nda bilgi almak için ilgili firman›n internet sitesini inceleyebilir veya firma ile ba€lant›ya geçebilirsiniz. Bosch Rexroth’dan Artan Dinamizm: Sytronix SvP 7010 ■ Bosch Rexroth, bütün setlerden oluşan doğrudan motor-pompa gruplarıyla (MPA01) genişletilmiş Sytronix SvP 7010 sistemini piyasaya sundu. Kolay kurulan ve devreye alınan bu özel tasarlanmış kompakt çözümlerin sağladığı en önemli avantajlar çok küçük bir alanda çok az gürültü ile çalışırken %80’e varan bir enerji tasarrufuyla yüksek performans sağlaması. Hassas ölçeklendirebilme özelliği ile yüksek verim ve performans Rexroth markalı Sytronix SvP 7010 sistemi, değişken devirle çalışmak için optimize edilmiş bir pompa, son derece dinamik bir senkron servo motor ve aksesuarlarıyla birlikte tüm bunlara uygun bir invertörden oluşuyor. Sistem 480 L/dak’ya kadar genişletilmiş ve geniş bir yelpazedeki gereksinimlere optimum şekilde uyarlanabilmesinin yanı sıra hassas bir şekilde ölçeklendirilmiş performans seviyelerine sahip modüler bir sistem olma özelliğine de sahip. SvP 7010 tahrikleri açık hidrolik sistemlerde çalıştığı gibi kapalı hidrolik sistemlerinde ise 4 kadranlı çalışma sağlıyor. Kaskadlı sistemlerde ise birbirine bağlandıklarında, SVP 7010 tahrikleri fabrika üretimindeki yüksek performans gereksinimleri bile karşılayabiliyor. SvP sistemleri optimum verimlilikle çok yüksek performans sağlıyor. Ürün özelliklerinin sağladığı avantajlar Bosch Rexroth’un sunduğu Sytronix SvP 7010 sistemi, daha düşük gürültü seviyesine ve daha düşük ağırlığa sahiptir. Çok kompakt bir şekilde tasarlandığı için ek ara bağlantı parçaları gerektirmez. Motordan pompaya daha iyi ısı transferi özelliğiyle iyileştirilmiş motor soğutmasına sahiptir. Azaltılmış eylemsizlik momenti, enerji verimliliğini ve dinamik özelliklerini artırır. Önceden birleştirilmiş motor-pompa grubu olduğu için son derece pratiktir. Önemli teknik veriler • 80 kW’a kadar etkin güç • Eksen kontrol sistemlerinde kullanmak için uygun • Açık ve kapalı hidrolik sistemler için uygun • 2 ve 4 kadranlı kullanım • Ölçeklenebilir performans: IndraDrive modüler sisteminden temel ve gelişmiş kontrol parçaları • 150 mm’ye kadar daha kısa kurulum uzunluğu: Üst güç aralığında %25 daha kompakt • Motor-pompa gruplarını (MPA) ayrı olarak da sipariş edilebilme seçeneği. www.bosch.com.tr 80 ENDÜSTRİ OTOMASYON Bosch Rexroth Ürünler EPLAN Üzerindeki Omron Ürün Verileriyle Verimli Panel Mühendisliği ■ Otomasyon uzmanı Omron, lider CAE yazılım tedarikçisi EPLAN ile işbirliğine başladıklarını ve bunun sonucunda Omron ürünlerine bağlı 5.000 makronun artık EPLAN veri portalında bulunduğunu geçtiğimiz günlerde duyurdu. Böylelikle panel üreticileri ve Omron otomasyonunun diğer kullanıcıları tüm gerekli ürün verilerini indirebilir. Bu durum, tasarım aşamalarında harcanan mühendislik zamanından ve çabadan tasarruf eder, hataları azaltır ve genel proje kalitesini iyileştirir. Omron şu anda Sysmac otomasyon platformuna yönelik cihazların yanı sıra; PLC’ler, I/O’lar, röleler, güç kaynakları, sıcaklık kontrolörleri, zamanlayıcılar, sayaçlar ve izleme ürünleri gibi kontrol kabini bileşenleri dahil olmak üzere EPLAN makroları sağlamaktadır. Bununla birlikte kullanıcılara daha fazla avantaj sağlamak için ek aktüatör ve sensör parçası verileri eklenecektir. Yeni ürün gelişimiyle birlikte yeni parça verileri mevcut olacaktır. Özel talepleri bulunan müşteriler için özel makrolar oluşturulabilir. Omron ürün verilerine industrial.omron.eu/eplan adresinden ulaşabilirsiniz. Omron ürün verileri, ürünlerin tüm gerekli verilerini içermenin yanı sıra tasarım belgelerini bir araya getirmek için çok faydalı bir araçtır. Mühendisler, istedikleri veriyi seçebilir ve tüm belgeler, tasarım süreciyle paralel olarak hızlı bir şekilde geliştirilebilir. Müşteriler, mevcut veri çeşidine ek olarak makro tarafın- dan sunulan genişletilmiş özelliklerden de faydalanabilir: Bileşenlerin panele sanal olarak takılabilmesi için bireysel bileşen çizimleri, boyutlar, ürün özellikleri, 2D ve3D görünümler. Önceden üretilen tasarım elementleri, çizimlere veya devre diyagramlarına kaydırılıp bırakılabilir ve ardından program, verileri mühendis tarafından kullanılan biçime otomatik olarak ayarlayabilir. Yazılım; devre diyagram sembolleri, delik şablonları ve tasarım programına doğrudan kopyalanabilen diğer üretim bilgilerinin yanı sıra hem mevcut görevi hem de belgelemeyi kolaylaştıran tek tip bir çalışma arabirimi oluşturur. Makrolar ayrıca, otomatik üretim ve kablolama robotları gibi uygulamalarla ilgili verilerin sağlanmasının yanı sıra gelecek için çeşitli fırsatlar ve kolaylaştırma ölçümleri sunar. Omron’da EMEA Panel Çözümleri Pazarlama Yöneticisi Lars de Bruin’in açıkladığı gibi EPLAN tarafından oluşturulan veri akışları, Industry 4.0 dahilinde çalışan şirketler için çok önemlidir: “Müşterilerin istediğin zaman ve istedikleri yerde talep ettikleri, onlar için önemli olan tüm bilgileri sağlamak için EPLAN ile birlikte çalışıyoruz. Ürün verileriyle ilgili müşteri desteği sağlamak bizim için çok önemli; bu yöntemle gelen tüm sorular makro aracılığıyla yanıtlanabiliyor. Böylelikle kullanıcılar sorulara vakit harcamadan doğrudan tasarıma odaklanabiliyor.” www.omron.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON omron 81 Ürünler Honeywell’in equIP® ve Performance Serisi Kameraları ile İzleme Sistemleri için Seçennekler Çoğaltıyor ■ Honeywell (NYSE:HON) Performance Serisi IP video ağ kaydedicileri (NVR ‘lar) ürün grubunu genişleterek, IP video sistemlerinin tasarımında kullanıcılara artık daha fazla esneklik sağlıyor. Şimdi 8 veya 16 kanallı NVR ‘lar, Honeywell ‘in equIP Serisi ve Performance Serisi IP kameraları ile uyumlu olarak, IP tabanlı izleme sistemleri için seçeneklerin sayısını daha da yükseltiyor. “IP kameralara geçiş büyük bir zorluk teşkil etmemelidir ya da şirketin bütçesine büyük bir yük getirmemelidir,” şeklinde konuşan Honeywell Security Group, EMEA ürün müdürü Uli Hopfstock sözlerini şöyle tamamlıyor “NVR ‘lardan oluşan ürün grubumuz, güvenlik sistemi sağlayıcıların düşük maliyetli bir fiyat noktasında ve müşterilerin ihtiyaç duyduğu kanal kapasitesine göre hazırlanan yüksek tanımlı IP video izleme çözümleri sunmasını sağlıyor.” Müşteriler, 720p ila 5 MP arasında değişen pancake, iç ortam dome, rugged dome, bullet ve box kameraları içeren Honeywell’in yeni tanıttığı equIP Serisi S grubu kameraları dahil olmak üzere çok çeşitli IP kameralardan ya da Performance Serisi 1080p IP dome ve bullet kameralardan tercih yapabilir. Kolay bir kurulum sihirbazı ve Power-over-Ethernet (PoE) tak-çalıştır işlevi, sistem kurulum zamanını ve maliyetlerini azaltır. Müşteriler, sekiz terabayta kadar dahili depolama ilave ederek çekilen ve saklanan video miktarını ayarlayabilirler. NVR ‘lar, sistem hareket, ağ arızası, alarm girişi ve sabotaj algıladığında otomatik e-posta uyarıları gönderecek şekilde programlanabilir. Apple ve Android mobil uygulamaları, işletme sahiplerinin videoları dizüstü bilgisayarlar, tabletler ve akıllı telefonlar dahil olmak üzere web özellikli cihazlarla bağlanarak, dünyanın her yerinden izleyebilmelerine olanak sağlar.. Sekiz ve 16 kanallı modellere ilave olarak, Performance Serisi IP ürün grubu, dört dome veya bullet stili yüksek çözünürlüklü 1080p IP kameraya sahip setler halinde dört kanallı NVR ‘ları da içerir. Performance Serisi IP NVR ‘lar Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da güvenlik distribütörleri kanalıyla sunulmaktadır. www.honeywellsecurity.com 82 ENDÜSTRİ OTOMASYON Honeywell Ürünler Advanced Furniture Testing, Sağladığı Hassas Kontrol Nedeniyle Emerson’u Tercih Ediyor ■ Mobilya test işleminde önde gelen bir uzman danışmanlık fitması da artık Emerson’un değişken hızlı sürücü çözümlerini kullanıyor. Michigan’da bulunan Hollandalı Advanced Furniture Testing firması, mobilya test etme alanındasektörde öncü olan uzman bir kuruluş. Şirket, eksiksiz ve ayrıntılı testler uyguluyor ve doğrudanmüşterinin laboratuvarında kurulabilen otomatik mobilya test etme makineleri imal ediyor. Ticari ve Kurumsal Mobilya Üreticileri Birliği (Business and Institutional Furniture ManufacturersAssociation, BIFMA) tarafından belirlenen testlerin birçoğu basit olmakla birlikte, oturulacakmobilya, çekmeceli mobilya/dolap ve finiş testlerini üst düzey doğruluk ve tekrar edilebilirlikleyapmak için, sektör hakkında ve kullanılan teçhizatla ilgili ayrıntılı bilgi sahibi olmak gerekir. Bu zorlukları aşmak amacıyla Advanced Furniture Testing, sandalye arkası dayanıklılığı, düşmeetkisi ve yük kolaylığı, çok amaçlı mobilya, çift kol ömrü ve evrensel çevrim testleri gibi testleruygulayan özel makineler geliştirdi. Yeni çok eksenli iskemle test etme makinesi için şirket Control Techniques’in Unidrive Msürücülerini kullanıyor. Sandalye gücünü ve sağlamlığını test etmek için tasarlanan yepyeni makinelerde, bu sürücülerin hassas kontrol ve doğruluğunun son derece önemli olduğu düşünülüyor. Makine, tekrarlanan çoklu çevrimler halinde sandalyenin arkasını çekmek ve oturma yüzeyinebasınç uygulamak üzere tasarlandı. Çekme işlemi, elektromekanik bir aktüatörü kontrol edenbir motor ile, bastırma işlemi de oturma yüzeyine yük bastıran başka bir elektromekanikaktüatör ile gerçekleştiriliyor. Oturma, arkaya yaslanma ve uzanma süreçlerini taklit edenmilyonlarca çevrimsel etki uygulanabiliyor. Advanced Furniture Testing, her testin www.emerson.com ENDÜSTRİ OTOMASYON en üst doğruluk ve tekrarlanabilirlik düzeyindeuygulanmasını sağlıyor. Şirketin makineleri, makine ile test edilen ürün arasındaki ‘çevrimikapatmak’ için yük hücreleri kullanıyor. Pratik anlamda bu, Advanced Furniture Testing’in basitçe, örneğin önceden belirlenmiş havabasıncı düzeyine ayarlanmış pnömatik bir silindir tarafından uygulanan teorik bir yükegüvenmediği anlamına gelir. Şirket, çok değişken olan ve fazla sayıda yükleme devresiuygulayabilecek çevrimsel bir ağırlık yüküne de güvenmez. Onun yerine, sanayi robotlarınınkullandığı elektromekanik aktüatör/servo sistemleri kullanılır. Bu strateji, uygulanan yükünyüzde iki düzeyinde doğrulukla uygulanmasını sağlar. Bu doğruluk düzeyi, yüzde beş doğrulukgerektiren BIFMA standartlarının çok üstündedir. Yeni makinede kullanılan Unidrive M700 sürücüler motorları kontrol eder, motorlar da elektromekanik aktüatörleri. Unidrive M700 kapsamlı pozisyon geribildirimi ve dinamik kalıcımıknatıs servo motorlar için yüksek performanslı kontrol sunar; ayrıca dahili Ethernetsayesinde Advanced Furniture Testing’in daha fazla esneklik, uzaktan programlama ve verigirişi elde etmesini sağlar. Sürücü, bir Control Techniques MCi210 makine kontrol modülü ile birleştirilmiştir ve bu sayedeyüksek performanslı IEC 61131-3 temelli makine kontrolü için ikinci bir güçlü, dahili mikroişlemci eklenmiş olur. Advanced Furniture Testing’in UL Mobilya Bölümü Şefi Douglas Woodard şöyle diyor: “M700,tüm ihtiyaçlarımızı karşılayan harika bir sürücü. Unidrive M’yi seçmemizin nedeni, hemgüvenilirliği ve basitliği, hem de hassas kontrol ve doğruluk sunması idi. Hayal kırıklığınauğramadık. Dahası, gelecekte tüm makinelerimizde M700 sürücüler kullanmayı planlıyoruz vekendi test makinemizi bu yenilikçi teknolojiyi kullanacak şekilde güncelleyeceğiz.” Emerson 83 Ürünler ■ Kelebek vana açma kapama ve debi ayarında kullanılan çok yönlü bir vana türüdür. Boru hattında az yer kaplaması, mükemmel sızdırmazlık özelliği, kolay ve ekonomik otomasyona uyarlanabilmeleri, düşük basınç kayıpları ve her iki yönde sızdırmazlık sağlama ile ekonomik olma gibi özelliklerinden dolayı ilk tasarlandıkları 1960’lı yıllardan itibaren kısa sürede çok geniş bir kullanım oranına ulaşmışlardır. Kelebek vana seçimi önemlidir. Kelebek Vana çeşitleri; Wafer tip kelebek vanalar, lug tip kelebek vanalar, flanşlı tip kelebek vanalar olabilir. Kelebek vanalarda Gövde çeşitleri; Pik Döküm (GG25), Sfero Döküm (GGG40), Karbon çelik (WCB), Paslanmaz çelik veya PVC olabilir. Conta çeşitleri de; EPDM, NBR ,VİTON ve Teflon ve NR aşındırıcı partiküllü akışkanlar için kullanılanlarıdır. Kelebek Vana Klapeleri de 316 kalite paslanmaz çelik, Alüminyum Bronz ve Rilsan kaplı döküm olarak en sık kullanılan 3 çeşittir. Kelebek vanaların kullanım alanları • Yangın söndürme tesisatında • Su ve atıksu tesislerinde • Enerji istasyonlarında • Kompresör hatlarında • Klima santrallerinde • Arıtma merkezlerinde • Isıtma-sogutma hatlarında • Kimyasal ve petrokimyasal tesislerde • Gemi inşaatı sanayisinde • Gıda sanayisinde • Gaz ve egzost hatlarında 84 • Kağıt sanayisinde Kelebek vanalar Redüktörlü dediğimiz manuel kontrol ünitesi ile, Rotary tip 90derece dönüşlü Pnömatik aktüatörlerle ve Rotary tip Elektrikli aktüatörlerle kumanda edilebilirler. Kelebek vana boyutuna ve klape dönme momenti tork değerine (Nm) göre aktüatör tipi secilir. Aktüatör tork değeri vananın tork değerinden %25 fazla olması sağlıklı çalışmayı sağlar. Ayrıca Pnömatik Aktüatörlerin üzerine akuple ettiğimiz Mekanik Limit Switch kutuları yardımı ile vananın açık mı kapalı mı bilgisini panodan ve manuel olarak gözle kontrol edebiliriz. Kelebek Vanalar kullanıldıkları yerlere göre pnömatik ya da elektrikli kontrol edilebilir. Kullanılan ortamda kompresör mevcut ise Pnömatik Aktüatörlü, yoksa Elektrik Aktüatörlü tercih edilir. Tabi bu kullanıcının isteği doğrultusunda da değişim gösterebilir. SMS TORK olarak tork değeri 9Nm ile 5162Nm arası Çift Etkili Pnömatik Aktüatörleri ve 10Nm ile 3121Nm arasında Tek Etkili Pnömatik Aktüatörleri Dilovası İmes Sanayi Sitesindeki fabrikamızda üretiyoruz. Ayrıca Elektrik Aktüatörlerimiz de 40Nm ile 3000 Nm arası olup 24VDC ve 220VAC çeşitlerimiz mevcuttur. Kelebek vanalarımızı 4-20mA giriş sinyali ile oransal olarak da kontrol etmemiz mümkündür. Pnömatik olanları TORKEPR Elektro-Pnömatik Pozisyoner ile, Elektrikli olanları PCU Oransal Kontrol Ünitesi ile Oransal olarak kontrolünü sağlayabiliyoruz. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürünler B&R Başarılı Power Panel HMI Ailesini Genişletiyor ■ Dokunmatik ekranlı terminal ve kontrolörler B&R, Power Panel HMI ürün ailesine Power Panel T-Series terminalleri ve Power Panel C-Series kontrolörleri ekledi. Her iki üründe de dokunmatik ekran bulunuyor. Gömülü tarayıcısı (embedded browser) bulunan Power Panel T30 terminal tamamen web uyumlu ve VNC client olarak kullanılabiliyor. Terminal serisi 4.3”-10.1” arasında değişen dört farklı TFT ekran boyutu ile sunuluyor. Cihazlar ayrıca 2 adet Ethernet, 2 adet USB portu ve birçok konfigürasyon seçeneğiyle geliyor. Çok çeşitli bağlantı seçeneğine sahip yüksek performanslı HMI Power Panel C70 kontrolörler, 333 MHz Intel® AtomTM CPU, 256 MB DDRAM, 16 KB FRAM ve 2GB onboard flash EEPROM bellek ile do-natılmıştır. Cihazlar aynı zamanda 5.7”-10.1” arasında değişen üç ekran boyutlarla sunulan yerleşik dokunmatik ekrana sahiptir. Power Panel C70 1 ms seviyesinde çevrim sürelerine erişebilmesinin yanı sıra, POWERLINK ve standart Ethernet bağlantılarına da olanak sağlar. Kontrolör sunduğu 2 adet USB 2.0 portu ve X2X Link teknolojisinin yanı sıra opsiyonel olarak RS232, RS485 ve CAN bağlantıları da içerir. Böylece çevresel periferik cihazlar (peripheral devices) için çeşitli bağlantı seçenekleri sunulabilir. Her iki cihaz serisi de son derece kompakt tasarımlarıyla dikkat çekmektedir. Minimal kurulum derinliği ve akıllı kablo çıkış düzeneği gibi özellikler bu cihazların az yer tutmasını sağlarken montajlarını kolaylaştırır. İki ürün serisi de hard disk, fan ve batarya gibi bileşenlere sahip olmadığından bakıma ihtiyaç yoktur. Panel ön yüzü IP65 standartlarında koruma sağladığı için hijyenik uygulamalar için de oldukça uygundur. B&R’dan iki yeni HMI serisi - Power Panel T-Series terminaller ve Power Panel C-Series kontrolörler – farklı ekran boyutlarıyla kullanıcıya sunuluyor. www.br-automation.com B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON “Smart Output Modül”Sistemli RS-232/485 Mod RTU Seri Haberleşmeli Proses Göstergesi ESM-XX00 ■ 4 Dijit proses değeri (PV) göstergesi • Üniversal proses girişi (TC, RTD, mVdc, Vdc, mAdc) • Programlanabilir ON/OFF, P, PI, PD ve PID kontrol formları • Modbus RTU protokolü ile RS-232 (standart) veya RS485 (opsiyonel) seri haberleşme • Smart Output Modül sistemi • Programlanabilir Alarm fonksiyonları • 0/4...20mAdc Akım Çıkışı Modülüyle, proses değeri ve proses kontrolü için Re-transmission (tekrar iletim) özelliği www.emkoelektronik.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON emko elektronik 85 Ürünler Wilo’dan Daire Girişi Sıcak Su Istasyonu Hizmeti ■ Wilo yeni hizmeti “Daire Girişi Sıcak Su Hazırlama İstasyonu” ile merkezi ısıtma sisteminin avantajlarını ve bireysel ısıtma sisteminin konforunu bir arada sunuyor. Merkezi sistemli binalar için adeta bir kombi işlevi gören “Daire Girişi Sıcak Su Hazırlama İstasyonu” teknolojisi Wilo ile Türkiye’de yaygınlaşacak. Wilo, bu ürün grubundaki en büyük problem olan sıcak su kullanımı sırasında anlık aşırı sıcak suyun gelmesi sorununa da patentli bir çözüm geliştirdi. Yüksek verimli ürünleriyle yer aldığı tüm proje ve yapılarda enerji tasarrufu sağlayan Wilo, daire sıcak suyu kullanımlarında yüksek performans için yeni bir çözüm sunuyor. Evsel kullanım için geliştirilen “Daire Girişi Sıcak Su Hazırlama İstasyonu”, Wilo’nun 140 yıllık deneyimiyle kullanım kolaylığı ve enerji tasarrufu sağlıyor. Enerji verimliliğine duyulan ihtiyacın neticesinde yürürlüğe giren yasalar ile merkezi ısınma sistemleri ve daire girişi sıcak su hazırlama istasyonlarının kullanımı yaygınlaşıyor. Daire girişi sıcak su istasyonları, merkezi ısıtma sisteminin avantajlarını ve bireysel ısıtma sisteminin konforunu bir arada sunan kompakt bir çözüm olarak dikkat çekiyor. “Substation” olarak da adlandırılan yeni hizmet; yerden ısıtmalı, radyatör ısıtmalı ve sadece su ısıtıcısı olarak kullanılabiliyor. Ayrıca yüksek katlı binalarda statik basıncı kırmak amaçlı tasarlanan, en direkt tipte (çift eşanjörlü) hem radyatör hem yerden ısıtmayı destekler nitelikte devreye alınabiliyor. Bu istasyonlar, kullanım sıcak suyu sıcaklığının, bir termostatik vana ile kontrol edilmesi ve yine bu termostatik vana sayesinde, sıcak su kullanımının olmadığı durumlarda, kazan hattının kapatılması prensibine dayanıyor. Wilo’nun istasyonları benzerlerinden farklı özellikler taşıyor. Wilo, bu ürün grubundaki en büyük problem olan sıcak su kullanımı sırasında anlık aşırı sıcak suyun gelmesi sorununa çözüm geliştirdi. Patenti Wilo’ya ait olan bu çözüm sayesinde kullanıcıların elleri veya vücutlarındaki suyun temas ettiği noktalar, anlık sıcak su gelişi ile zarar görme ihtimalinden kurtulmuş oldu. “Wilo Daire Girişi Sıcak Su Hazırlama İstasyonları”, kullanım suyu öncelikli olduğundan boyler sisteminden çok daha konforlu sıcak su kullanımı sağlıyor. Ani ve değişken kullanım, sıcak su ihtiyacında dahi istenilen debide ve sabit sıcaklıkta su sağlıyor. Ayrıca daire giriş istasyonlarında sıcak su depolanmasına gerek kalmadığından lejyonella riski ortadan kalkıyor. Üniteye entegre edilebilen kalorimetre ile daireler arasında adil faturalandırma sağlanabiliyor. Güneş enerjisi, jeotermal enerji kaynakları, ısı pompası gibi alternatif enerji sistemlerine kolayca adapte edilmesiyle dikkat çeken Wilo’nun yeni hizmeti pek çok fayda sağlıyor. Verimlilik ön planda “Wilo Daire Girişi Sıcak Su Hazırlama İstasyonları” az yer kapladığından dar alanlarda dahi kolayca monte edilebiliyor. Sistemde kireç ve bakteri oluşumu riski en aza indirgenmiş durumda. Merkezi boyler ve boy- 86 ler sayaçlarından esanjörden, akümülasyon tankından, pompalardan, resirkülasyon hattından, sıcak su sayaçlarından, ilave küresel vanalardan, borulardan ve diğer ekipman maliyetlerinden tasarruf sağlanıyor. Primer devrede düşük dönüş sıcaklığı sayesinde yüksek verimlilik elde ediliyor. Sıcak su depolaması yapılmadığından lejyonella riski ortadan kalkıyor. Ve tüketim ile doğru orantılı olarak herkese harcadığı enerji kadar faturalandırma yapılıyor. Enerji Verimliliği Yasasına uygun olarak geliştirilen Wilo’nun bu yeni hizmeti, merkezi ısıtma sistemli binalarda yatırım maliyeti, kompakt bir dizayn ve enerji verimliliği açısından tercih ediliyor. Bu ürün grubu ile boyler hattında kullanılan sirkülasyon pompalarından, sıcak su için merkezi sisteme konulacak ikinci bir kazandan, borulama ve suyun sirkülasyonu için harcanan maliyetlerden kurtulmak mümkün oluyor. Wilo bu ürün grubundaki en büyük problemi çözdü Eski çözüm Yeni Çözüm Teknik servis desteği ve garanti farkı Wilo, bu ürün grubunun ihtiyaç duyduğu 2-3 senelik bakım uygulamalarını güçlü teknik servis ağı ile müşterilerine sağlıyor. Tamamen Avrupa menşeili ekipman- ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürünler lar kullanan Wilo, müşterinin isteğine göre kalorimetre - soğuk su sayacı, balans vanası, pislik tutucu, küresel vana gibi her türlü ekipmanı ürüne ekleyebiliyor. Wilo benzerlerinden farklı olarak, 5 yıl garantiyi standart olarak veriyor. Wilo Daire Girişi Sıcak Su Hazırlama İstasyonları Marmaroom, Kiptaş Vaditepe, Bahçeşehir Konakları, Kristal Şehir projeleri de dahil olmak üzere 3000’den fazla konutta kullanılıyor. WILO www.wilo.com.tr Phoenix’ten Kablo Işlemede Devrim: CRIMPHANDY ■ Phoenix Contact CRIMPHANDY el tipi şarjlı otomatik kablo soyma ve yüksükleme aleti kabloların hızlı ve kolay yüksüklenmesi için devrim niteliğinde bir yeniliktir. İletkenler tek adımda soyulur ve yüksüklenir. Bu işlem için gerekli süre sadece 2 saniyedir, yani manuel el aletleri ile çalışma ile kıyaslandığında %75 oranında zaman kazandırır. CRIMPHANDY, dayanıklı mekanizması ve otomatik kesit kontrol özelliği sayesinde her zaman standartların gerektirdiğinin ötesinde bir kaliteyi garanti eder. Sıkma şekli kare olup, tüm uygulamalar için uygundur. Cihaz, şerit şeklinde yüksükler ile kullanılır. Ürünün tasarımı sırasında kullanımının kolay olmasına özellikle önem www.phoenixcontact.com ENDÜSTRİ OTOMASYON verilmiştir. Cihaz üzerinde yer alan üç LED, çalışma durumunu gösterir. Cihaz, yaklaşık olarak bir şarjlı tornavida ebatlarındadır. Ağırlığı yaklaşık 400 g olduğundan istenen yere kolayca taşınabilir. İçerisindeki lithium-ion pil, 2000 kablo işleme kapasitesine sahip olup cihazla birlikte verilen şarj aleti kullanılarak yaklaşık 1 saatte şarj edilebilir. Soyulan kablolardan arda kalan izolasyon parçaları, kolayca boşaltılabilen bir haznede toplanarak, çalışma ortamının temiz kalmasını sağlar. Bu sayede cihaz panonun içerisinde bile rahatça kullanılabilir. Ürün, 1.5 mm2 kesitte kablolar içindir. Ürün gamı , kısa süre içerisinide farklı kesitler için olan tipleri de içerecek şekilde genişleyecektir. PhoenIx Contact 87 Ürünler PSS 4000: Sistematik, Global Makine Emniyeti ■ Yeni fonksiyonlar sayesinde PSS 4000 otomasyon sistemi uluslararası bir şekilde ve makineden bağımsız olarak kullanılabilmektedir. Farklı pazarlarda, otomasyon sistemlerine yönelik gereksinimler de farklı olur. Bu nedenle, bölgesel düzeyde farklı editör ve iletişim protokollerinin kullanılması oldukça yaygındır. Geniş yelpazedeki fonksiyonları ve özellikleri sayesinde, PSS 4000 otomasyon sistemi bu gereksinimleri tam olarak karşılamaktadır. Makine bağımlı uygulamalar için çok amaçlı ve esnek PSS 4000 otomasyon sisteminin kontrol sistemleri çeşitli otomasyon mimarilerine entegre edilebilmektedir. Donanım Ethernet/IP, EtherCAT, CANopen, Modbus TCP ve Profibus-DP üzerinden iletişim kurabilmektedir. Dolayısıyla, makine bağımlı uygulama kolaylıkla mümkündür. Emniyetli otomasyon fonksiyonları için çeşitli editörler Çeşitli editörlerin kullanılabiliyor olması programlama dilleri bakımından geniş bir seçme özgürlüğü tanımaktadır. Çeşitli editörler - Emniyet ve otomasyon fonksiyonlarının konfigürasyonu için PASmulti’nin kullanılabilir olmasının yanı sıra PLC programı için EN/IEC 61131-3 ile uyumlu PAS LD (Merdiven Diyagramı), PAS STL (Yapılandırılmış Metin) ve PAS IL (Komut Listesi) mevcuttur. Kendi dilinizde uluslararası uygulamalar için Kendi ana dilinizde çalışma imkânı yazılımın anlaşılmasını ve kullanılmasını kolaylaştırmaktadır. Yeni bir özellik olarak, menü dili, yardım menüleri, kurulum desteği, emniyet kılavuzu ve sistem tanımı artık sekiz farklı dilde mevcut (Almanca, İngilizce, İtalyanca, Çince, İspanyolca, Fransızca, Japonca, Portekizce). PSS 4000 otomasyon sistemi ülke, sektör ve uygulama alanından bağımsız olarak her yerde kullanılabilir: eksiksiz ve basit! PILZ www.pilz.com/tr B&R X20 Sistemi ATEX ve Hazloc Sertifikasını Aldı ■ Zone 2’de kontrol B&R’ın X20 sistemi kısa süreli patlayıcı ortamlarda kullanım için ATEX direktifine göre sertifikalıdır. 88 B&R’ın X20 kontrolör sistemi modülleri ATEX Zone 2 ve HazLoc Division 2 ortamları için gerekli sertifikaya uygun görülmüştür. Bu modüller artık hata durumlarında oluşacak kısa süreli patlayıcı atmosferlerde kullanılabilir. Bu sertifikasyon yüksek değerli alwww.br-automation.com ENDÜSTRİ OTOMASYON kol, ispirto ve temizlik malzemeleri gibi maddelerin şişeleme tesislerinde gereklidir. Isıtma ve havalandırma tesisatlarında Avrupa Birliği ATEX direktifi veya ABD ANSI/ISA 12.12.01-2007 standardının altına düşebilir. Aynı durum kimya ve ilaç endüstrilerindeki diğer birçok uygulama için de geçerlidir. B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON Ürünler Gelecek Nesil Kompakt Nitelikte Programlanabilir Mantık Kontrolü (PLC) Yeni MELSEC FX5 Serisi ■ Yeni MELSEC FX5 serisi, Mitsubishi Electric tarafından piyasaya sürülen gelecek nesil başarılı ve kompakt nitelikte bir Programlanabilir Mantık Kontrolü’dür (PLC). MELSEC FX3 serisini takip eden gelişmiş ve iyi yapılandırılmış bu seri, tesis verimliliğini büyük ölçüde artıracak ve toplam işletim maliyetleri ile enerji tüketimini düşürecektir. Yeni Programlanabilir Mantık Kontrolü (PLC) serisi, kendinden önceki serilere kıyasla önemli avantajlar sağlamakta olup, mevcut FX3 serisi ile tamamen uyumludur. Otomasyon sektörünün önde gelen fuarlarından WIN Automation 2015’te, Mitsubishi Electric standında ön plana çıkan ürünlerden biri, modern kompakt denetim birimleri alanında benimsenmeye başlayan yeni “her şey dâhil” standardına sahip MELSEC FX5 serisi oldu. Kompakt nitelikli programlanabilir Mantık Kontrolü (PLC) olan bu seri, kendinden önce gelen serilere göre üç kat daha hızlı işlemcisi ile hem sistem performansını hem de verimliliği bir üst düzeye taşıyacaktır. Uygun maliyetli ve yüksek performanslı konumlandırma işlemlerine yönelik yüksek hızlı sayaçlar ve darbe çıkışları özelliğine ek olarak, Oransal-İntegral-Türev (PID) denetçilere yönelik Eternet ara yüzü ve analog giriş çıkışlar sayesinde FX5 serisi, günümüzün makine üretim ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde donatılmış olmakla kalmayıp, aynı zamanda tüm endüstriyel sektörlerde çok amaçlı kullanıma uygundur. SD kart girişi, üretim verilerinin hızlı ve kolay bir biçimde kaydedilip işlenmesine olanak tanımaktadır. SD kartı aracılığıyla modüler PLC birimlerine kolaylıkla geçiş yapılabilmesi ve veri yedekleme özelliğinden faydalanılabilmesi, Mitsubishi Electric firması tarafından geliştirilen diğer otomasyon bileşenleri ile entegre olabilme kapasitesini yükseltecektir. Temel birimler, yeniliğe açık işlemciler ile donatılmış ve 100 – 240 VAC ya da 24 VDC değerlerinde çalışacak şekilde uluslararası kullanım doğrultusunda tasarlanmıştır. 32, 64 ve 80 Giriş/Çıkış seçeneklerine sahip modeller mevcuttur. Çıkış türüne yönelik olarak dijital röle ve transistor versiyonları bulunmaktadır. Tüm temel birimlerin kapasitesi, genişletme modülünden faydalanılarak 256 Giriş/Çıkış değerine kadar ya da uygun ağ bağlantıları (CC-Bağlantısı, CC-Bağlantısının Endüstriyel Eternet alanı, Eternet, Profibus ve Profinet) yardımıyla 512 Giriş/Çıkış değerine kadar artırılabilmektedir. MELSEC FX5, herhangi ek bir parçaya gerek kalmaksızın en karmaşık konumlandırma işlemlerini dahi gerçekleştirebilmektedir. Hızlı sayaç ve 200 kHz değerine kadar darbe çıkışları gibi fonksiyonların tümü, dört adede kadar bağımsız ekseni kontrol edebilen temel birimlerde bir araya getirilmiştir. MELSEC FX5 serisi aynı zamanda, evrensel olarak geçmişle bağdaşır bir yapıda olup, MELSEC FX3 serisinden kolay ve uygun maliyetli geçiş sağlar. Bir veri yolu dönüştürücüsü yardımıyla mevcut FX3 serisinin genişletme modülleri de kullanılabilmektedir. Yeni nesil kontrol serisi MELSEC FX5’in bir diğer avantajı ise Mitsubishi Electric firması tarafından geliştirilen otomasyon ürünü serilerine ait modüller, fonksiyonlar ve komutlar ile tam anlamıyla senkronize olabilmesi ve söz konusu modül, fonksiyon ve komutlara uyum sağlayabilmesidir. Söz konusu öğeler sayesinde otomasyon ortamındaki denetçiler, diğer kompakt ve modüler PLC birimler ve şirkete ait frekans invertörleri, servo tahrikler ve çalıştırma ve görselleştirme sistemleri ile oldukça verimli ve kullanıcı dostu bir tutum eşliğinde bir arada çalışabilecektir. Mitsubishi Electric Europe B.V. şirketinin Fabrika Otomasyonu – Avrupa Şirket Grubu bünyesinde Enerji / İnsan-Makine Ara Yüzü / PLC / Yazılım alanında görev yapan Avrupa Ürün Müdürü Andre Hartkopf bu durumu şöyle ifade etmektedir: “Kompakt PLC sistemine öncülük etmiş olan Mitsubishi Electric firmasının ilk sistemi geliştirmesinin üzerinden 30 yılı aşkın bir süre geçmiştir ve Mitsubishi Electric, günümüzde 13,000,000 denetçi satışı ile hâlâ kompakt PLC alanında sektörün lideridir. MELSEC FX5 serisi de, MELSEC FX3 serisinin tutarlı bir biçimde geliştirilmesinden doğan bir seridir ve üstün performans sağlamaktadır.” www.mitsubishielectric.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON mıtsubıshı 89 Ürünler Dağıtık Servo Teknolojisi Panellere Daha İyi Şekil Veriyor ■ Yeni P2lean nesil makinelerdeki geleneksel sürücü mimarilerinden hareketle, panel bükmemakineleri alanında dünyanın lider üreticisi olan Salvagnini konumlandırma için sürücülerikontrol kabininin merkezine yerleştirmek yerine dağıtık servo kuvvetlendiricileri kullanıyor. YeniKollmorgen AKD-D serisi de bu çözüm sayesinde tüm tedarik zincirinde maliyetten tasarrufsağlamış oluyor. İtalyan makine üreticisinin getirdiği bir diğer yenilik ise:Merkezi hidrolik pompanın yerine elektrikli servo aktüatörlerden oluşan senkronize bir ağkoymak. Her bükme makinesinin işlem döngüsü, yatay çalışma yüzeyinin üstüne operatör tarafındanmetal bir plaka konmasıyla başlar. İşlenecek parça, eksenlerin bir metal tutucu altındakonumlandırılmalarıyla bükücü birimde tamamen otomatik olarak hizalanır. Panel böylelikleyerine sıkıştırılmış olur ve bükücü birim ise hareketli bıçakları sayesinde yukarı veya aşağıyadoğru bükme işlemlerini hızlı bir şekilde gerçekleştirir. Referans noktasının hatasız olması takipeden imalat kalitesi açısından mutlak önem taşır çünkü işlem döngüsü sırasında her parça içinyalnızca bir kez yapılır. Motorların yanına yerleştirilmiş sürücüler Salvagnini dahili konumlandırma birimlerini çalıştırmak için Kollmorgen tarafından üretilendağıtık AKD-N serisi servoları kullanıyor. Sürücü teknolojisine sahip hareket kontrolü uzmanı yeni ürün nesli sayesinde sürücülerigereken noktalara, motorların çok yakın bir şekilde yerleştirmek son 90 derece kolay. Bu dağıtıkmimarinin bir avantajı da P2lean içinde bulunan yedi adet dağıtık servo ekseni için fazlasıyladüşük kablolama maliyeti. Kontrol kabini konvertörlerini içeren merkezî bir yapı kullanıldığında, motor ve sürücüarasındaki korumalı kablo ile geri besleme sistemi kablosunun daha önce 10 metreuzunluğunda olmaları gerekebiliyordu. Yedi konumlandırma ekseni için gereken kablo tesisatıise toplam 140 metreydi (her biri 10 metre uzunluğunda 14 kablo). Kontrol kabini içindemerkezî bir AKD-C güç kaynağı modülü ve üç ile dört eksenli iki gruba ayrılmış yedi dağıtıkservo sürücüsü kullanan bu çözüm sayesinde artık bu uzunluk yalnızca 40 metreye düştü.Toplam uzunluk şu şekilde hesaplanır: güç kaynağı modülü ile toplam uzunlukları 20 metre olanen yakındaki iki sürücü kablosu arasında bulunan, güç kaynağı ve geri beslemesi olan iki karmakablo, ilk gruptaki üç ekseni bağlamak için ilave üç metre ve ikinci gruptaki üç eksen içingereken dört buçuk metre; sistemdeki IP67 cihazları arasındaki ortalama mesafenin bir buçukmetreyi aşmaması gerekir. Motorları besleyen güç kaynağı bundan sonra dikkate alınmalıdır.Bu motorların da dağıtık AKD-N servo sürücülerinden uzaklığı bir buçuk metreden fazla olmamalıdır. Kollmorgen çözümünde yenilikçi tek kablo bağlantı teknolojisi bulunduğundandolayı yalnızca 7,5 metrelik ilave kablo gerekir. Tek kablo bağlantı sistemi ile yalnızca dağıtıkAKD-N servo sürücülerinin bütünleşik oldukları dikkate alındığında, bu çözüm sayesinde 100metrelik kablo tasarrufu sağlanmış oluyor - 140 metreden 40 metreye düşen ya da yaklaşık%71 azalan uzunluk. ENDÜSTRİ OTOMASYON Ürünler Daha az kullanım ile daha çok verimlilik Ekipman kaynaklarının bu şekilde dikkatlice yönetilmesi çok daha kısa kablolara sahip olmanındoğrudan sonucu olan başka ilerlemeler sağlıyor. Makine içinde daha az yer kaplayan bukabloların ayrıca kurulumları da daha çabuk gerçekleştiriliyor. Konnektör sayısının az olmasıbağlantı sırasında zamandan tasarruf sağlıyor – ki böylelikle maliyetten yüzde 30 oranındatasarruf edilir. Dağıtık servo teknolojisinin diğer faydaları ise yalnızca makinenin içiyle sınırlı değil - kontrolkabininin içinde de birçok fayda sağlıyor. Sürücünün ısı kaybı artık kapalı kapılar ardında boşaharcanmak zorunda olmadığı için kabinin soğutulma masrafı da düşüyor. Bu da iki zincirlemeetkiyi beraberinde getiriyor: ilk olarak daha ufak çaplı ve dolayısıyla daha ucuz bir soğutmasistemi ve ikinci olarak da kontrol kabinindeki daha düşük enerji sarfiyatı nedeniyle artan enerjiverimliliği. Yapılan gerçek zamanlı uygulamalarda Kollmorgen tarafından yüzde 30’luk tasarrufhesaplandı. Alandan tasarruf, artan enerji verimliliği ve daha düşük kurulum ve montaj masraflarıKollmorgen tarafından üretilen ve dağıtık servo teknolojisiyle vücut bulan AKD-N servokuvvetlendiricilerinin üç getirisi ve ayrıca maliyet konusunda da hatırı sayılı bir tasarrufsağlıyorlar. Kaynakların böylesine dikkatli bir şekilde yönetilmesi sayesinde donanımmasraflarının da düştüğünü söylemek gerekiyor. Kurulumdaki sürücü ekipman parçalarıdüşünüldüğünde, En küçük Salvagnini makinesi için merkezî kontrol kabini çözümüne nazarandağıtık bir mimari en az %3.5 daha düşük maliyet getiriyor. Daha yüksek performans ve dahafazla sayıda eksen gerektiren sistemler içinse %10’a varan kazanımlar sağlanabiliyor. Artan enerji verimliliği Savagnini, yaptığı başka bir inovatif ilerlemede de Kollmorgan’ın sürücü teknolojisini kullanıyor. Merkezî hidrolik sisteminin yerine ana pompa ve onun asenkron motorunu koymak içinKollmorgen AKM servo motorları ve S700 Serisi servo kuvvetlendiricileriyle çalıştırılan, yalnızcaişlemin gerektirdiği anda güç sağlayan son derece verimli üç adet servo aktüatörükullanıyorlar. Böylelikle enerji verimliliği artıyor çünkü sistem yalnızca aktif bükme işlemleriniçalıştırıyor ve operasyon için sistemi tam teşekküllü biçimde hazır tutması gerekmiyor.Kollmorgan tahrik eksenlerinin standart kesinliği sayesinde gerekli olan bükme kuvvetleri dahahızlı ve daha yüksek tekrar kesinliğiyle uygulanabiliyor ve böylelikle imalat kalitesi artıyor. Neticede, Savignini panel bükme firmaları için ekonomik, ekolojik ve de hayli rekabetçi birmakine geliştirme konusunda P2lean ile başarıya ulaştı. Kollmorgen’in dağıtık servo teknolojisiözellikle kablolama, kontrol kabini alanı ve soğutma alanlarında kaynakların verimlikullanılmasına değerli bir katkı sağlıyor. www.elsim.com ENDÜSTRİ OTOMASYON Elsim 91 Ürünler Yeni Analog Çıkış ve Şeffaf Cisim Algılama Modelleri ile Banner Engineering Q4x Lazer Mesafe Sensörünün Yeteneklerini Genişletiyor ■ Q4X serisinin geliştirilen özellikleri sayesinde aynı ürün ailesiyle daha fazlauygulama çözülebilir. A. Analog çıkışlı yeni model ve dijital çıkışlı modeldeki yeni öğretme modu, Banner Engineering’in Q4X serisi lazer mesafe sensörlerinin yeteneklerini genişletiyor. B. Düz olmayan yüzeylerde ölçüm yapabilen “ortalamaya göre tetikleme” modu, dolum düzeyi denetiminin daha doğru bir şekilde yapılabilmesini sağlar. Banner Engineering, Q4X serisi lazer mesafe sensörlerinin çözebildiği uygulamaları yeni eklenen birkaç özellik sayesinde artırmıştır. Q4X, yeni analog çıkışlı modeliyle mesafe ölçümü yaparken dijital çıkışlı modele yapılan güncellemeler sayesinde şeffaf cisimleri ve kontrast değişimlerini de algılayabilecektir. Milimetreden daha küçük mesafe değişimlerini algılama yeteneğiyle, yeni Q4X Analog model yükseklik ve dolum düzeylerini ölçerek dijital çıkışlı modellerle birlikte endüstrinin pek çok ihtiyacını giderir. Master-slave senkronizasyonu sayesinde aynı noktaya bakan birden fazla sensörün sinyallerinin birbirleriyle karışmasının önüne geçilir, iki adet sensörün karşılıklı bağlanmasıyla kalınlık ölçümü gibi uygulamalar çözülür. Q4X Analog modelle, hata ayıklama, pozisyonlama, rulo çapı ölçümü, gerginlik kontrol- ve ölçüsel kontroller yapılabilir. Q4X’in dijital çıkışlı modelinin güncellenen yazılımı sayesinde, şeffaf cisimler reflektör kullanmadan doğrudan cisimden yansımalı şekilde kullanılabilir. Bununla birlikte, sensör sadece cismin olup olmadığını değil aynı zamanda doğru cisim olup olmadığını da kontrol etmiş olur. Yeni öğretme modu, kutu üzerindeki renk algılama seçeneğiyle birlikte daha kapsamlı şekilde algılama olanağı sağlar. Tüm Q4X sensörleri 300 mm’ye kadar mesafede çalışabilir. Cihazın 316L paslanmaz çelik gövdesi, çeşitli ağır ortamlar için dayanıklılık temin eden IP67, IP68 ve IP69K sınıflarına tescillidir. Banner Engineering; dünyanın önde gelen, görüntü işleme sensörü, fotoelektrik ve ultrasonik sensör, fiber optik algılayıcılar, makine emniyet sistemleri, ölçme ve denetleme sistemlerinin yanı sıra kablosuz ağ ürünleri üreticilerinden biridir. Şirket, tüm dünyada yerel uygulama desteği sağlamaktadır. Uygulamalar: C. Q4X analog çıkışlı mesafe sensörü, istif yüksekliğini denetler ve ek kutular gerektiğinde sinyal verir. D. Bir çift Q4X sensörü, doğru tırnak konumunu teyit etmek üzere birbirine yakın mesafede çalıştığında sinyal karışmasını önlemek için master-slave senkronizasyon modlarını kullanabilir. 92 E. Yeni öğretme modu, Q4X dijital çıkışlı lazer sensörün yeteneklerine şeffaf cisim algılama özelliğini ekliyor. www.bannerengineering.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON • Otomotiv • Lastik/kauçuk • Malzeme Taşıma • Paketleme ve Ambalaj • Kalite Kontrol • Otomasyon • Ağaç İşleme • Metal İşleme • İlaç • Tıbbi cihazlar • Plastik • Matbaa • Robot Teknolojisi • Gıda işleme • Beyaz Eşya Üretimi Banner EngIneerIng Ürünler Siemens’ten Zorlu Endüstriyel Ortamlar İçin Her Yönden Korumaya Sahip Flat Panel ve Panel PC’ler ■ Siemens cam yüzeyli ürün portföyüne kapsamlı IP65 korumasına sahip 19 inçlik geniş ekranıyla Simatic IFP1900 PRO Flat Panel ve Simatic IPC477D PRO Panel PC’ler katıldı. Dayanıklı bir alüminyum kutuda sunulan yeni cihazlar, özellikle zorlu endüstriyel ortamlarda makine seviyesindeki kullanımlara yönelik tasarlandı. Cihazlar, sabit veya destekleyici bir kol sisteminin altına veya üstüne monte edilebiliyor. Simatic IFP1900 PRO Flat Paneller ve Simatic IPC477D PRO Panel PC’ler yüksek netlik sunan, çizilmez, yüzde 100 cam ön yüze sahip olmasıyla kimyasallara karşı yüksek bir direnç gösteriyor. Cihazların, dikkat çeken özellikleri arasında; yansıma engelleyici özel bir endüstriyel yüzeye sahip olması ve yüksek görüntü çözünürlüğü ve parlaklık sayesinde geniş okuma açılarında bile üst seviyede okunurluk özelliği bulunuyor. Ayrıca, cihazlar ekrana avuç içiyle dokunmaktan veya panel yüzeyindeki tozu toplamaktan kaynaklanan istemsiz dokunma gibi operasyonları otomatik olarak tespit ediyor. İzdüşüm kapasitif dokunmatik teknoloji (Projected-capacitive touch technology – PCT) koruyucu ince eldivenler giyildiğinde bile tekil ve çoklu dokunmatik veya hareket tabanlı operasyona imkân tanıyor ve görüntüler kaydırılabiliyor, yakınlaştırılabiliyor ya da gizli bileşenler sezgisel ve hızlı bir şekilde gösterilebiliyor. SIEMENS www.siemens.com.tr Yeni Fluke TiX640 Kızılötesi Kamera ■ Kızılötesi kameraların en yüksek performansa sahip ailesi ile tahminleri incelemenizden ve analizinizden kaldırın. • Kamera üzerindeki 32 kat dijital yakınlaştırma sayesinde, güvenli bir mesafeden denetim gerçekleştirirken yakın çekimler yapmaya devam edin. • Uygulamanız için en kullanışlı görüntü aktarım protokolünü seçin: Kamera veri bağlantı noktaları: Görüntü aktarımı: SD kart, USB 2.0, video çıkışı DVI-D (HDMI). GigE vision ve RS232 2015’te kullanıma sunulacaktır. SmartView® yazılımı: SD kart. USB 2.0, GigE Vision ve RS232 2015’te kullanıma sunulacaktır. • 8 MP görünür ışık kamerasıyla en keskin IR-Fusion® görüntülere sahip olun. • Dış mekanda kullanıma yönelik vizörle görüntüleri sahada görüntülemek için çok yönlü görüntüleme seçenekleri. • En çok kullanılan özelliklere hızla erişmek için kişiselleş- tirilebilir, kullanıcı tarafından tanımlanan programlanabilir düğmeler. • Gelişmiş uygulamalar için 240 Hz kare hızında alt pencere açabilen tek el tipi kamera (eklenebilir seçenek). Alt pencere açma nedir? Sıcaklıktaki ani ve hızlı değişimler, belirli analizlerin önemli bir parçası olabilir. Uzman Serisi kameralarda (TiX1000, TiX660 ve TiX640) opsiyonel Alt Pencere açma modu bulunur (kamera satın alınırken edinilir). Bu özellik genellikle yalnızca soğutmalı kızılötesi kameralarda bulunur. Kullanıcı bu kızılötesi sekanslarını kullanarak ani sıcaklık değişimlerini daha iyi anlamak için saniye başına pek çok veri karesini belgelendirebilir ve analiz edebilir. Aşağıdaki kare hızları opsiyonel kamera eklentisi olarak mevcuttur: • Seçenek 1: 384 × 288 (120 fps) • Seçenek 2: 640 × 120 (240 fps) www.netes.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON NETES MÜHENDİSLİK 93 Ürünler Yüksek Basınç Teknolojisinde Dünya Çapında Uzmanlık: Uraca Pistonlu Proses Ve Temizleme Pompaları Pistonlu Yüksek Basınç Ünitesi (ATEX) Taşınabilir Temizlik Ünitesi (Jetpower Model) ■ Ana faaliyet konusu yüksek basınçlı sistemler pistonlu pompalar ve yüksek basınçla yıkama sistemlerinin tasarımı ve üretimi olan URACA firması, aralıksız Ar-Ge çalışmaları ve son teknoloji üretim tesisi ile alanında dünya lideri konumundadır. 1893 yılından beri üretim yapan firma, Almanya menşeilidir. Azami Kapasite 658 m³/saat Azami Çıkış Basıncı 3.200 bar Azami Sıcaklık (+)95°C Azami Motor Gücü2.600 kW URACA marka ürünlerin Türkiye distribütörü ve satış sonrası hizmet sağlayıcısı METRANS’tır. Kurulduğu 1991 yılından beri kendi alanlarında dünya sıralamasının ilk basamaklarında yer alan üreticilerle çalışan METRANS’ın faaliyetleri, uygun ekipmanı belirlemek için mühendislik hizmetleri, pompa ve yedek parçaların yurtdışından temini, ihtiyaca göre montajı, işletmeye alınması, standart ürünler ve yedek parçaların stokunun tutulması ile satış sonrası servis ve bakımların yerine getirilmesinden oluşmaktadır. URACA Ürün Programı: Makaralı Yıkama Kafası Pozisyonlandırma Sistemi • Yüksek Basınç Proses Pompaları • Hidrostatik Basınç Test Pompaları • Yüksek Basınçlı Eşanjör/Boru Temizleme Sistemleri • Tank/Reaktör ve Tank/Reaktör Çiftliği İç Yüzey Temizleme Sistemleri • Kanalizasyon Temizleme Sistemleri • Yüksek Basınç Dış Yüzey Temizleme Üniteleri • Raspalama Sistemleri • Beton/Bina Rehabilitasyon Sistemleri • Yüksek Basınç Su Jeti Kesme Sistemleri URACA Ürünlerinin Kullanıldığı Uygulamalardan Bazıları (alfabetik sırayla): • Deterjan çamuru transferi • Enjeksiyon • Hidrolik pres tahriki • Hidrostatik basınç testi • Kanalizasyon temizleme • Karbamat transferi • Reaktör, konteyner, tank, mikser, tanker, boru ve eşanjör temizliği • Ters osmoz • Üre üretimi • Yatak yağlama (morgoil transferi) • Yüksek basınçlı yıkama • Yüzey hazırlama (temizleme, kesme, boya çıkarma, pürüzlendirme, cüruf temizleme) Yüksek Basınç Deterjan Çamuru Pompası URACA Ürünlerinin Teknik Özellikleri: • Yüksek basınçlarda güvenilir işletim • Prosese uygun zengin aksesuar çeşitleri • Taşınabilir ünite seçeneği • Yanma/patlama korumalı ortamlara uygun • Dizel, elektrik ve hidrolik tahrik ünitesi seçenekleri • Tam otomatik kontrollü, ihtiyaca özel Tank Yıkama Kafası (TWK Model) 94 www.metrans.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON Yüksek Basınç Yıkama Tabancası Elektrik Motorlu Test Pompası metrans Ürünler OMRON, Sektörün En Hızlı* Makine Otomasyon Kontrolörü NX7’yi Çıkarttı ■ Omron, yeni NX7 ve NJ1 makine kontrolörlerini çıkarttı. Bu ürünler, Sysmac otomasyon platformunun (bundan böyle kısaca “Sysmac” olarak anılacaktır) kalbinde bulunan OMRON Makine Otomasyon Kontrolörleri serisini daha da genişletmektedir. NX7 ve NJ1 ürünlerinin piyasaya çıkartılması, son teknoloji gelişmiş üretim sistemlerinden basit makinelere kadar geniş bir otomasyon çözümleri dizisinin oluşmasını sağlamaktadır. Yeni NX7; güvenilirlikten taviz vermeden hız sağlayan ve Intel® Core™ i7 quad-core işlemci ve büyük bellek kapasitesi sayesinde sektörün en hızlı işlem hızına ulaşan bir amiral gemisi modeldir. IoT kullanan sofistike üretim tesislerinin geleceği üzerinde odaklanan OMRON, eski işlemcilerin ve PLC’lerin çerçevesi dışında kullanıcılara ölçeklenebilirlik sağlayan bu entegre kontrolörü geliştirdi. Bu ölçeklenebilirlik, Sysmac çözümünün mevcut üretim ekipmanlarına uymasını sağlayan yeni NJ1 tarafından tamamlanmaktadır. NJ1, 2 ekseni bulunan ve NJ5/NJ3 Makine Otomasyon Kontrolörlerine tamamen uygun olan en temel Makine Otomasyon Kontrolörüdür. Ortak bir konsepti, boyutları, genel spesifikasyonları ve işlevleri paylaşan NJ1, servo ekseni bulunmayan veya az sayıda ekseni bulunan makineler için idealdir. En son ve en yeni bilgi iletişim teknolojisine (ICT) hızla uyum sağlayabilecek mimarisiyle, Sysmac son derece inovatif ve yenilikçi bir imalat ortamı sunmaktadır. Bunu, yazılımla birlikte çeşitli farklı uygulama işlevsellikleri yaratarak ve OMRON ile 3D simülatörler gibi üçüncü şahıs fabrika otomasyon donanımları ve tasarım araçlarını birleştirerek yapmaktadır. Global eğilime yanıt vermek… Günümüzün imalat şirketleri, giderek artan çok çeşitli yeni tüketici gereksinimlerine ve isteklerine hızla yanıt vermek konusunda baskı altındadırlar. Bu baskı, bu şirketleri imalat ve üretim tesislerini IoT, Big Data ve diğer ICT gelişme- lerinden istifade ederek yenilemeye ve geliştirmeye sevk etmiştir. İmalat şirketlerinin gereksinimlerindeki bu değişiklikleri öngören OMRON, imalatçılara sunduğu servis ve mühendislik desteğini daha da geliştirmek ve artırmak için Sysmac’ı ve diğer inovatif fabrika otomasyon cihazlarını daha da geliştirmeye yönelmiştir. 2011 yılında NJ5’in piyasaya sunulmasından bu yana, OMRON, veritabanı bağlanırlığı ve robotik fonksiyonları içeren uygulama çözümlerini geliştirmiş ve sunmuştur. OMRON; yüksek-hızlı I/O Üniteleri, Sürücü, Emniyet Komponentleri ve Görüntü İşleme Sensörleri gibi çevrebirim cihazları serisini de genişletmiştir. Bu yeni Makine Otomasyon Kontrolörleri sürümü, Sysmac’ın üretim tesislerinde daha da kolay benimsenmesini ve uyarlanmasını sağlamaktadır. Sysmac’ın sunduğu faydaları daha da geliştirerek ve Algılama ve Kontrol teknolojisi, birikmiş know-how’ı ve üçüncü şahıslarla işbirliklerinden yararlanarak, OMRON, inovatif çözümler yaratmaktadır. * İşlem Hızı. Mart 2015 tarihli OMRON araştırmasına göre. Sysmac otomasyon platformu… OMRON’un entegre otomasyon platformu, otomasyonun tek bir yazılım ortamında yönetilmesine ve komple tesis kontrolüne imkan sağlamaktadır. Global standartlara ve global açık ağlara dayanan programlama, global düzeyde standardize edilmiş bir sistemin inşa edilmesinin yolunu açmaktadır. Bu platformun göbeğinde bulunan Makine Kontrolörü serisi, hem tüm makine cihazlarının senkrone kontrolüne olanak sağlamakta hem de hareket, robotik ve veritabanı bağlanırlığı gibi ileri işlevsellikler sağlamaktadır. Bu multi-disipliner konsept, çözüm mimarisini basitleştirmenize, programlamayı azaltmanıza ve üretkenliği optimize etmenize olanak vermektedir. www.omron.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON omron 95 Ürünler Kaya Gibi Sağlam ■ Yapı ve madencilik ekipmanları üzerine özelleşmiş olan Metso firması Turck ‘un QR24 serisi Temassız Enkoderlerini yeni maden makinalarında başarıyla test etti. Metso Minerals GmbH (Almanya) firması yapı ve madencilik endüstrisi eklipmanları konusundaki şöhretiyle önde gelen satıcı firmalardan biridir. Zorlu ortam koşulları otomasyon teknolojisinin sınırlarını zorlarken , bu durum sıklıkla bakım gerektiren spesifik kullanım alanlarındaki enkoderları da etkilemektedir.Metso Turck’un Q24 temassız enkoderi kullanımıyla uzun zamanlı kullanımlarda enkoderlerde göremedikleri sağlamlığı elde etmeyi umuyordu ve bu test başarılı oldu. Eğer dünyanın herhangi bir yerindeki mermer ,taş,demir yada başka bir maden ocağından bahsediyorsanız ve Finnis Metso Corporation / Metso Minerals firmasının makinalarını kullanıyorsanız şanslısınız demektir. Maden ekipmanları bir maden ocağı işleten firma için önemli bir iş kaynağıdır. Metso makinaları öğütücülerden ayırıcı ekipmanlara, konveyör kemerlerinden kıyıcılara, prosessin büyük parçalı halinden yoğun mineral haline kadar tüm safhalarına hitab eder. Sağlam bir enkoder araştırması Maden sektörü tüm mekanik sistemler için en zorlu ve yıpratıcı alanların başında gelir. Dağın neresinde olursa olsun kayalar,kaba malzemeler, çakıl, taş, kum ve maden filizi her gün taşınır ve çeşitli şok ve titreşimlerle ayrıştırmaya tabi tutulur Tozlar ,bulamaç gibi kalitesiz ve kirletici maddeler o madende kullanılan teknolojinin kalitesini göstermektedir. Örneğin enkoderler... Bu koşullar ve elektromekanik ekipmanlar karşılaştırıldığın da birşey ortaya çıkmaktadır. Kırılgan şarft yapılarıyla yüksek hassasiyetli enkoderler , eldeki küçük yataklı miller ve ağır şartlarda kullanılan makinalar, kesinlikle iyi bir eşleşme değildir. 96 ENDÜSTRİ OTOMASYON Metso bu durumdan dolayı yeni yapacağı makinasında kullanabileceği yeterince sağlam yapıda bir enkoder için araştırma yapmaya başlamıştı. Önceki deneyimleri gösterdiki kullanıma başladıktan 6 ay içinde enkoder değiştirmek zorunda kalınıyordu. Vibrasyon, milin ve mil yatağının zarar görmesine sebep oluyordu. Bunun yanında toz ,enkoder kenarlardan kaplamanın içine girip işlevine zarar veriyordu. IP67 koruma seviyesi yeterli gelmiyordu. Geleneksel enkoderların montajı ve sabitlenmesi de kolay değildi, motor ve enkoder aksislerini tutturmak zordu. Fayda: Temasssız Metso ilgililerine Turck’un QR24 enkoder sunumu sırasında temassız olması ilgililerin oldukça dikkatini çekti. Ayrıca endüktif ölçüm presibi zorlu ortam koşulları için idealdi. QR24 Metso ya motor şaftının konumunu sıklıkla ölçebilme yeteneği sağlamıştı. QR24’ün posisyon elemanı sensör gövdesinden 3mm uzaklığa monte edilebilmesi dolayısıyla vibrasyon ve motor şaftının aksiyel hareketi kusursuzca absorbe edilebiliyordu. Posizyon elemanı ve sensör gövdesi arasında mekanik herhangibir bağlantı yok… Motor şaftı dışarıya uzatıldı. Teknisyenler pozisyon elemanını bu uzantı üstüne monte ettiler. Sensör gövdesi motor gövdesiyle yapışık görüntülü adaptör plakası üstüne monte edildi. Koruma gövdesi üste gelecek şekilde sensör gövdesi bir kutu içinde kaldı. Bu sensör montajı basitçe montaj yapılmış olsaydı, taş sıçramaları vs. gibi maden sektöründe olabilecek etkilerden korunmazdı. Tamamıyle korunaklı sensör M12 konnektör ve indicator ledleri ile sistem hazır… Diğer temassız sistemler Metso ya gerçekçi alternatifler olarak görünmedi. Manyetik pozisyon elemanları metal tozları, filisler ve parçalardan etkilenebilirdi ve bu sıralı bir üretim hattı için uygun olmazdı. Ürünler Vektör Kontrolü ile Motion Kontrol Makina kontrolörleri QR24 ‘ün datalarıyla optimum seviyede kontrol sonuçları alabilmek için vektör kontrol olarak programlandı.Single turn modunda devir saydı ve dolayısıyla sensörün mutıturn sinyalleri kullanılmadı. Kontrolör QR24 ‘ün yüksek kararlıklı SSI digital sinyallerini kullandı.1000devir/dakikalık motor hızıyla tüm sayma kapasitesinin yanlızca bir bölümü kullanıl- mış oldu. Motorun manyetik alanı endiktif ölçe sistemini hiç etkilemedi. Günde 24 saat haftada 7 gün kesintisiz çalışan Metso makinalarında kullanılan QR24’ler karar noktalarından tam not aldı ve hedefleri yükselttti. Başka enkoderlarla karşılaştırıldığında bakım ihtiyacı oldukça düştü. Sonuçta test başarılı olmuştu ve beklentiler karşılanmıştı. Turck www.turck.com.tr Dynamix 1444 Serisi Durum İzleme Modülleri ile Gerçek Zamanlı Koruma ■ Çalışan bir makinanın kritik parametrelerinin belirli aralıklarla kaydedilip izlenmesine durum izleme (condition monitoring) denir. Buradaki amaç sistem parametrelerinin analiz edilip olası hataların tespit edilmesi ve bunlara göre aksiyon alınmasıdır. Dynamix 1444 ailesi ile buhar, hidro ve gaz türbinleri, pompalar, fanlar ve döner www.rockwellautomation.com/tur/ ENDÜSTRİ OTOMASYON ekipmanı olan her türlü makinede vibrasyon ve pozisyon izlemesi yapabilirsiniz. Üzerindeki Ethernet/IP portu ile Rockwell Otomasyonun Entegre Mimari yapısına dahil olan Dynamix 1444 tüm otomasyon katlmanları ile tam bir entegrasyon sağlar. ROCKWELL 97 Ürünler Denizcilik Sektöründe ve Açık Denizde Kullanım Iznine Sahip Yeni Bağlantı Sistemi Stauff Connect Artık DNV GL Sertifikalı ■ Gemi sınıflandırma kuruluşu DNV GL Group, Stauff Connect’in ilk kez 2015’te Hannover fuarında tanıttığı boru bağlantı programının büyük bir bölümünü test etti ve ürünleri 800 bar’a kadar olan çalışma basınçları için onayladı. Alınan onay, sadece hidrolik ve yağlama yağı kullanan sistemler için değil, aynı zamanda ağır yağ, basınçlı hava, oksijen, buhar, içme suyu ve deniz suyu ile çalışan sistemler için de geçerlidir. Stauff Connect, üstün nitelikli çinko-nikel kaplaması sayesinde sektörel standartların çok üstünde korozyona karşı koruma sağladığından, denizcilik sektöründeki uygulamalar için son derece idealdir. DIN EN ISO 9227’ye uygun olarak yürütülen tuz püskürtme testi, pasa ve temel metal korozyonuna karşı 1.200 saatten fazla dayanıklılık sergilenmesini gerektirir. Bu, korozyona karşı korumada VDMA’nın 24576 no’lu standardında belirlediği K5 sınıfının belirgin derecede üstünde bir değerdir. Stauff Connect, çapları 4 ile 42 mm arasında olan metrik boru hatlarına sızdırmaz bağlantı elemanları sunabilmek amacıyla geliştirilmiştir. Program dâhilinde 24° kesici halka bağlantıları, O-Ring’li 24° konik sızdırmazlık bağlantıları, 24° kapama nipelleri ve 37° flanş bağlantıları bulunmaktadır. Tüm bunlara ek olarak geri tepme valfleri, mekik valfleri, dişli redüksiyon manşonları, bağlantı bileşenleri ve montaj cıvataları da programa dâhil aksesuarlar arasındadır. DNV GL tarafından onaylanan bağlantılar; 24° kesici halka bağlantıları, O-Ring’li 24° konik sızdırmazlık bağlantıları ve 24° kapama nipelleridir. Denizcilik veya açık deniz sektöründeki kullanıcılar açısından bakıldığında; korozyona karşı bu tarz bir güvenliğin getirdiği avantajlardan biri, bağlantı yerlerinde oluşabilecek hasarlara karşı dayanıklılık sağlamasıdır (ki bu tarz hasarlar gemi ve liman işletmelerinde her zaman oluşabilmektedir). Yüzeyde bir hasar meydana gelecek olursa en kötü ihtimalle tespit ve pasivasyonun en üstteki tabakaları aşınıp çıkar; altında bulunan ve asıl korozyon korumasını sağlayan çinko-nikel tabakası ise bu durumdan etkilenmez. Ayrıca, kaplama yüksek bir esnekliğe sahiptir ve bu nedenle hasarlara karşı daha dayanıklıdır. Stauff Connect bileşenlerini sızdırmazlık, patlama basıncı, ters eğme basıncı darbesi testlerine tabi tutan DNV GL test uzmanları, ürünleri vakumlu ortamda ve güçlü titreşimler altında da sınadı. Alınan sertifika, yapılan tüm testlerin başarıyla sonuçlandığını belgelemektedir. Stauff Connect serisi, DNV GL sertifikasının yanı sıra “Russian Maritime Register of Shipping”in de onayını almayı başarmıştır. Böylelikle, bağlantı sisteminin denizcilik veya açık deniz sektörlerinde kullanılabilmesi yönünde kısa bir süre içerisinde iki önemli sertifika alınmış oldu. Stauff’un Werdohler Teknoloji Merkezi’ndeki kendi ters eğme basıncı darbesi test standı www.stauff.com 98 ENDÜSTRİ OTOMASYON Stauff Ürünler Yeni Nanobox ve Nanopanel PC’ler Yüksek Performansı En Küçük Alanda Yoğunlaştırıyor ■ Ekstra yüksek performans için en yeni Intel çift ve dört çekirdekli işlemciler • 50 derece Santigrata varan ortam sıcaklığında kesintisiz çalışma için bakım gerektirmeyen, zorlu koşullara dayanıklı tasarım • Bir kontrol kabinine veya doğrudan bir makinenin içine monte edilebilir Siemens, Nanobox PC Simatic IPC227E ve Nanopanel PC Simatic IPC277E ile endüstriyel kullanım için son derece kompakt, zorlu koşullara dayanıklı yeni bir cihaz nesli sunuyor. IPC227E Box PC’nin, yuvalı ve yuvasız PCIe versiyonları bulunuyor. Simatic IPC277E, 7 – 19 inç, geniş formatlı dokunmatik ekranlarla donatılmış bir Panel PC’dir. Intel çift ve dört çekirdekli Celeron işlemciler, kompakt bir tasarımda yüksek bir performans sunuyor. Cihazın en küçük versiyonunun kutusu (muhafaza / enclosure) sadece bir litrelik hacme sahip. Sızdırmaz, tamamı metal bir muhafazaya, fan içermeyen operasyona ve tercihe bağlı olarak kalıcı, güçlü bir hafızaya sahip olan bu yeni endüstriyel PC’ler, 50 derece Santigrata varan zorlu ortam sıcaklıklarında bakım gerektirmeden, kesintisiz hizmet sağlamak için tasarlandı. Üç farklı montaj versiyonu, bu ultra-kompakt cihazların küçük kontrol kutularına bile kurulabilmelerini sağlıyor. Tüm versiyonlar, otomasyon çözümlerine hızlı ve kolay bir şekilde entegre edilebilmeleri için RS 232/RS 422/RS 485, USB, Endüstriyel Ethernet ve DisplayPort ara yüzleriyle donatıldı. Siemens’in giriş seviyesi sınıfı endüstriyel PC’leri olarak Nanobox ve Nanopanel PC’ler sadece kontrol, görselleştirme ve iletişim görevleri için değil, makine mühendisliği, bina otomasyonu, trafik kontrolü ve enerji iletiminde veri kollektörleri olarak kullanılmak için de uygun. Entegre bir 24 V endüstriyel güç kaynağına sahip olan yeni ve fan içermeyen Nanobox PC Simatic IPC227E ve Nanopanel PC IPC277E, tercihe bağlı olarak bir batarya olmadan da çalıştırılabiliyor. Bununla birlikte şiddetli sıcaklık, titreşim ve şok koşullarında ayrıca katı elektromanyetik uyumluluk gerekliliklerinde bile bakım gerektirmeyecek ve günde 24 saat boyunca kesintisiz çalışacak şekilde tasarlandı. 80 gigabayt veya üzeri bir katı hal sürücüsüne sahip (SSD / solid-state drive) güçlü bir yığınsal bellek sistemi ve 16 GB’a varabilen CFast Sürücülerinin yanı sıra (opsiyonel) 512 kilobaytlık kalıcı, güçlü bir hafıza yüksek derecede veri güvenliği sağlıyor. Cihazlar, cihaz diyagnostiği için önceden yüklenmiş diyagnostik yazılımını ve Nanobox PC’ler de ayrıca dört statü LED’i barındırıyor. Nanopanel PC Simatic IPC277E, 7, 9, 12, 15 veya 19 inç, yüksek çözünürlüklü ve geniş bir izleme açısına sahip geniş formatlı endüstriyel dokunmatik ekranla donatılıyor. Arka panel aydınlatması yüzde 100’e varan oranda karartılabiliyor ve bu da sadece enerji tüketimini önemli ölçüde düşürmekle kalmayıp servis ömrünü de önemli ölçüde uzatıyor. Uzun süreli kullanım sunan endüstriyel PC’ler çevrimiçi olarak yapılandırılabiliyor ve önceden yüklenen, aktive edilen Windows Embedded Standard 7-E veya 7-P işletim sistemiyle, Windows 7 Ultimate Multilanguage ile ve Linux’a uygun veya VxWork’e göre test edilmiş sertifikasyonla birlikte temin ediliyor. Kullanıma hazır bilgisayar ve yazılım paketleri, sistemin hızlı bir şekilde devreye alınabilmesini sağlıyor. Nanobox PC Simatic IPC227E ve Nanopanel PC Simatic IPC277E ile Siemens, endüstriyel kullanım için son derece kompakt, zorlu koşullara dayanıklı yeni cihaz nesli sunmaktadır. IPC227E Box PC, bir PCIe yuvasıyla veya PCIe yuvasız olarak mevcuttur. Simatic IPC277E, 7 – 19 inç, geniş formatlı dokunmatik ekranlarla donatılmış bir Panel PC’dir. www.siemens.com.tr ENDÜSTRİ OTOMASYON SIEMENS 99 Ürünler Karta Yerleşik Gerçek Zamanlı Ethernet – Sınırsız Genişletme İmkanı Entegre I/O Modüllü Kompakt X20 Kontrolörler ■ B&R, entegre I/O modülüne sahip yeni seri kompakt kontrolörler ile X20 sistemini genişletti. Yeni seri işlemciler, tüm X20 işlemciler gibi, ilave I/O modüllerin doğrudan ya da kablo vasıtasıyla uzaktan bağlanmasına olanak tanıyor. Yeni kompakt kontrolörler farklı özellikleri ve performans seviyelerini kapsayacak geniş bir yelpaze ile müşteriye sunuluyor. Bu çeşitliliğe rağmen her sistemde standart olarak 32 adet dijital ve analog I/O ve x86 işlemci bulunuyor. Ayrıca entegre POWERLINK, standart Ethernet, CAN, RS232 ve USB arabirimleri de yeni seri sistemlerde yer alıyor. İki performans sınıfında da tam kapsamlı kullanılabilirlik Kompakt kontrolörler, 200 MHz ve 400 MHz olmak üzere iki farklı CPU performansıyla çalışabiliyor. Modeline bağlı olarak karta yerleşik (on board), 256 MByte’a kadar RAM ve 16 kByte kalıcı (nonvolatile) RAM bulunduruyor. Uygulamalar ve veri depolama için 4 GByte’a kadar dâhili flash drive da mevcuttur. Tüm CPU’lar Ethernet, USB ve bir RS232 ara birimi ile donatılmıştır. Her iki performans sınıfında da entegre POWERLINK ve CAN ara birimleri bulunmaktadır. İlave fieldbus bağlantılarına ihtiyaç duyulduğunda, tüm işlemciler X20 ürün portföyünde yer alan bir interface modülü ile uygun hale getirilebilir. CPU’lar fan veya pil gerektirmez ve bu nedenle bakım yapılmasına ihtiyaç yoktur. Cihazlar üzerinde entegre olarak 30 adet dijital giriş/çıkış ve 2 adet analog giriş bulunur. Yenilikçi ve ultra hızlı reaksiyon teknolojisine (ultrafast reACTION) sahip bu iki model ile CPU ürün yelpazesi mükemmel bir şekilde tamamlanmıştır. Bu teknoloji ile birlikte entegre I/O kanalları bir fonksiyon bloğu kütüphanesi kullanarak 1 μs’ye kadar tepki süreleri ile kontrol edilebilir. B&R Automation Studio geliştirme ortamında yer alan standart FBD editörü, IEC 61131 programlama standartlarına uyumludur. Yeni seri kompakt X20 kontrolörler 32 adet yerleşik dijital/analog I/O bulunduruyor. www.br-automation.com B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON Sıcaklık Sensörleri Termorezistanslar ve Termokupllar ■ Termorezistanslar; sıcaklığa bağlı olarak direnç değerinin değişmesi ile elde edilen bir sıcaklık sensörüdür. Termorezistanslar -200 to +850°C’ye kadar, özellikle endüstride ve laboratuvar uygulamalarında yaygın olarak kullanılır. Düşük sıcaklıklarda termokupla göre daha doğru değer verirler.400 ¬°C dereceye kadar standart tip termo- rezistanslar, 400°C ve 850°C arası ise özel tip termorezistanslar kullanılır. Termokupllar (ısıl çift), endüstride sıcaklık ölçümlerinde çok farklı uygulamalarda kullanılmaktadır. Çeşitli tipler ile -200°C’den +1600°C’ye kadar geniş sıcaklık aralığında ölçüm yapabilirler. www.emkoelektronik.com.tr 100 ENDÜSTRİ OTOMASYON emko elektronik Haberler KTÜ’de Bitirme Projeleri Vitrine Çıktı! Sektörle Buluşmayı Bekliyor ■ Karadeniz Teknik Üniversitesi “Düşünden Gerçeğine Proje Pazarı” ve “10. Bitirme Projeleri Sergisi”, 3-5 Haziran 2015 tarihlerinde Prof. Dr. Osman Turan Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapıldı. Proje pazarında KTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencilerinin gerçekleştirdiği 106 proje sergilendi. Bu projelerden 27 tanesi TÜBİTAK 2209/B “Sanayi Odaklı Bitirme Projeleri Destek Programı” kapsamında destek almış projeydi. İçlerinde Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası’nın “Tut Elimden” proje destek programınca desteklenenler de vardı. 102 ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler Proje sergisi 3 Haziran 2015 Çarşamba günü saat 14:00’da başladı ve 5 Haziran 2015 Cuma günü saat 15:00’da yapılan kapanış töreni ile sona erdi. Kapanış töreninde projesi sergilenen öğrencilere katılım belgeleri verildi. Ayrıca ilk üç dereceye giren projelere de birer ödül ve sertifika verildi. ENOSAD, KTÜ Bitirme Projelerini Başarılı Buldu ENOSAD, önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da KTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nün gerçekleştirdiği bu proje sergisine destek vermeyi sürdürdü. ENDÜSTRİ OTOMASYON 103 Haberler ENOSAD Yönetim Kurulu ve Bilim Danışma Kurulu üyelerinden Sedat Sami Ömeroğlu (E3 TAM), Remzi Sali (Servo Kontrol), Prof. Dr. Galip Cansever (YTÜ. Kontrol ve Otomasyon Mühendislik Bölümü Başkanı) ve Prof. Dr. Murat Doğruel (Marmara Üniversitesi Mühendislik Dekanı), Turan Türkmen (Endüstri Otomasyon Dergisi) proje pazarına jüri olarak katıldılar ve ilk üçe giren projeleri belirlemek için çaba harcadılar. ENOSAD yönetim kurulu ve bilim kurulu üyelerine verilen plaketler ile teşekkür konuşmaları yapıldı. 104 Üç gün süresince ziyaretçilere açık olan sergiyi çok sayıda kişi ziyaret etti. Projeleri görmek üzere gelen ziyaretçilere ayrıca her gün farklı konularda seminerler de verildi. Bu kapsamda Türk Telekom’dan Murat Naz, gelişen haberleşme teknolojileri üzerine bir seminer verdi. TÜBİTAK tarafından verilen proje desteklerinin tanıtıldığı, tekno girişim desteklerinin anlatıldığı seminerler de bunlardan bazılarıydı. ENOSAD Başkan yardımcısı Sedat Sami Ömeroğlu’nun verdiği seminer de öğrenciler ve katılımcılar tarafın- ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler dan ilgiyle izlendi. Sayın Ömeroğlu konuşmasında, “Üç yıldır davetliniz olarak geliyorum. Yapılan projelerinizi çok değerli buluyorum. Her yıl başarılarınızın artarak devam ettiğini görüyorum. Bu heyecanınızı uzun süre devam ettirebilirseniz, başarı şansınız çok daha yüksek olur. Bitirme projeleriniz sizlerin mühendis olmanızda attığınız önemli adımlardır,” dedi ve mühendislik eğitiminin önemli noktalarına değinip günümüz mühendislerinden beklentilerin neler olduğundan bahsetti. Teknolojideki değişimi ve hızlı gelişmeyi Endüstri Devrimleri ile anlatıp Endüstri 4.0 ile ilgili gelişmeleri aktardı. Endüstri tarihinden ilgi çekecek konulara değinen Sedat Ömeroğlu, katılımcılardan büyük alkış aldı. Karadeniz Teknik Üniversitesi “Düşünden Gerçeğine Proje Pazarı” ve “10. Bitirme Projeleri Sergisi” kapsamında birbirinden değerli çok sayıda proje sergilendi ve sunuldu. Bu projelerin arasında yenilikçi yönü olan ve ticari ürüne dönüştürülebilme kapasitesine sahip çok sayıda proje de vardı. Bu projelerin hayata geçirilmesi, ticari ürünlere dönüştürülmesi, profesyonel üretim teknikleriyle daha iyi koşullar altında üretilmesi için girişimci sanayicilerin desteği ve ilgisi gerekmektedir. ENOSAD da, bu konuda desteklerini esirgemeyerek projelerin tanıtımına katkı sağlamak amacıyla web sitesinde yapılan projelerin raporlarının iletilmesi ile tanıtımını üstleneceğini belirtti. ENDÜSTRİ OTOMASYON 105 Haberler ANEL GRUP’UN YENİ MEKANİK TASARIM KOORDİNATÖRÜ NEJAT BABÜR OLDU ■ Anel Grup’un, Mekanik Tasarım Koordinatörlüğüne, uzun yıllar yurtdışında çeşitli projelerde yer alan Yüksek Mühendis Nejat Babür atandı. Nejat Babür yeni görevinde Anel Grup’un gelecek projelerine önemli katkılar sağlayacak. İmza attığı projelerde fark yaratan, hizmet anlayışıyla elektrik ve mekanik sektörünün önde gelen markalarından Anel Grup, Mekanik Tasarım Koordinatorü görevine mekanik tasarım endüstrisinde yıllarca görev yapmış, tecrübeli isim Yüksek Makine Mühendisi Nejat Babür’ü getirdi. Nejat Babür, bu göreviyle birlikte, Anel Grup enerji ve taahhüt alanındaki projelerinin mekanik tasarımının sorumluluğunu üstlenecek. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun olan Babür, Ortadoğu Üniversitesi’nde yüksek lisans ve Arizona Üniversitesi’nde doktorasını yaptı. Doktora yaptığı dönem süresince Enerji Mühendisliği bölümünden ikinci yüksek lisans derecesini aldı. Uzun yıllar yurt dışında, IPS, CH2M Hill ve Jacobs Engineering gibi şirketlerde üst düzey yöneticilik yapan ve çeşitli projelerde yer alan Babür, son olarak ABD’de faaliyet gösteren STV şirketinde Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı. 27 yıl aradan sonra ülkesine dönen ve Anel Grup bünyesine katılan Nejat Babür, tecrübeleri ve bilgileriyle yeni projelere hayat verecek. Yeni logo: Otomasyonda “Hepsi Bir Arada” ■ Pilz, yeni logosunu Hannover Messe’de (Almanya) tanıttı. Otomasyon firması Pilz, marka kimliğini yeniliyor. Pilz yeni logosuyla konumunu emniyet ve otomasyon için tam çözümlerin tedarikçisi olarak görsel açıdan vurgulamayı amaçlamaktadır. Temel emniyet yetkinliğiyle tam otomasyon çözümleri “Pilz, güçlü bir endüstri markasıdır. Yeniliği, müşteri odaklılığını ve tam otomasyon çözümlerini temsil etmektedir. Emniyet elçileri olarak başarılıyız ancak Pilz’in kökeni otomasyon teknolojisine dayanmaktadır! Yeni logo şunu görselleştirmek üzere tasarlanmıştır: Temel emniyet yetkinliğiyle tam otomasyon çözümleri sunuyoruz” diyor Pilz GmbH & Co. KG Yönetim Kurulu Başkanı Renate Pilz. 106 Kontrol teknolojisinin öncüleri Yeni logo, 26 yıl sonra mevcut mührün yerini alıyor. 60’lardan ve 70’lerden büyük harfler gibi bazı geleneksel tasarım öğeleri kullanılmaktadır. Bu, Almanya’da Pilz’in ilk serbest programlanabilir kontrol sistemi olan PC4K’yi piyasa sürmüştür. Bunu 70’lerin sonunda Almanya2nın ilk programlanabilir lojik kontrolörü olan (PLC)PITRONIK P8 izlemiştir. Pilz daha sonra 1987 yılında emniyet röleleri PNOZ (pozitif güdümlü Pilz E-STOP’un Almanca eş anlamlısı) ile Pilz’de emniyet otomasyonu teknolojisinin habercisi olmuştur. Emniyet ve otomasyon işlevlerinin birleştirilmesi Günümüzde emniyet ve otomasyon işlevleri Pilz’de tek çözüm halinde birleşmektedir: “Hepsi Bir Arada” PSS 4000 otomasyon sistemi buna örnektir. Endüstri 4.0 için gereksinimleri karşılayan, merkezleştirilmiş görünüme sahip merkezsizleştirilmiş kontrol sistemi. ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler FİRMALAR KULUÇKADAN ÇIKTI BİLKENT CYBRPARK BU YIL 2. SİNİ DÜZENLEDİĞİ TÖRENLE KULUÇKA FİRMALARINI MEZUN ETTİ ■ Her yıl 60 kuluçka firmasına destek veren ve bugüne kadar 200’ün üzerinde kuluçka firmasına ev sahipliği yapmış Bilkent Cyberpark, Kuluçka Merkezi Mezunlarına madalya ve sertifikaları takdim etti. Ayrıca tüm mezunlara IBM Bulut Sistemi’nden ücretsiz yararlanma imkânı sunuldu. 5 Haziran Cuma akşamı gerçekleştirilen ve Genel Müdür Canan Çakmakcı’nın açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik, Cyberpark’ta doğan bir başarı hikâyesinin kahramanı SeoZeo ile devam etti. 2012’de kurulan SeoZeo’nun kurucu ortaklarından Burak Pehlivan’ın konuşmasında bugünlere nasıl geldiklerini, hangi süreçlerden geçtiklerini ve Cyberprak’ın kendilerini olan katkılarından bahsederek dinleyicilere girişimcilik alanında birinci ağızdan oldukça faydalı bilgiler sundu. ‘Türkiye’yi uyandıran adam’ Özgür Aksuna’nın katılımıyla renklenen Tören’de katılımcılar ile ikna, iletişim, etkili konuşma ve markalaşma üzerine bir söyleşi gerçekleştirildi. Hem özel hem de iş hayatına yönelik çıkarımlar yapılabilecek sunum yapan Özgür Aksuna, arada dinleyicilerle yaptığı doğaçlama showlarla ilgiyi ve etkiyi bir an olsun düşürmedi. Büyük çoğunluğu girişimciler ve kuluçka mezunlarından oluşan etkinlik, kuluçka merkezinde şirketlerinin kuruluşunu takip eden ve hayatta kalma zorlukları nedeniyle literatürde “ölüm vadisi” olarak nitelendirilen dönemi başarıyla tamamlayarak, olgun firma statüsüne geçen tüm mezunlara madalya ve sertifika takdimiyle devam etti. Kuluçka firmaları arasından 2014 ve 2015 yıllarında yerli ve yabancı yarışmalarda derece alan girişimciler ise kendileri için özel olarak tasarlanan Bilkent Cyberpark Kuluçka Gurur Tablosu’nda brövelerini asarak başarılarını ölümsüz hale getirdiler. Cyberpark Firmalarından KV331’in proje ürünü Audio SynthMaster ve “Gerçek Dorman” Performansı eşliğindeki müzik eşliğinde devam eden törende, katılımcılar diğer konuklarla tanışma ve sohbet etme imkânı buldu. Gecenin finalinde oldukça verimli bir etkinliğe ev sahipliği yapan Bilkent Cyberpark bir sonraki mezuniyet töreni için gün saymaya başladı. Kuluçka Firmaları 0-2 yaşları arasında olan Ar-Ge fikirlerini hayata geçirme aşamasında, başlangıç sermayesi, networklere erişim, yatırımcılarla bir araya gelme, mentorluk, medya ve iletişim konularında desteğe ihtiyacı olan start-up firmalarıdır. ENDÜSTRİ OTOMASYON 107 Haberler Dünyanın En Büyük Abkant Presine Bosch Rexroth’dan Hidrolik Sistem ■ Tahrik ve kontrol teknolojileri alanında dünyanın önde gelen şirketi Bosch Rexroth Türkiye, hassas, güvenilir ve enerji verimliliği sağlayan hidrolik sistemleriyle APHS 6800 x 6000 abkant presinin üretilmesine destek oldu. Normal tipte presler 120 ile 1500 ton arasında üretilirken bu abkant press 6000 tonluk baskı kuvvetine sahip. Metal sac işleme makineleri konusunda Türkiye’nin önde gelen uzman imalatçı kuruluşu Baykal Makine tarafından üretilen bu abkant pres, uyguladığı baskı kuvveti ve 8,5 metrelik yüksekliğiyle alanında dünya üzerindeki en büyük pres olma özelliğini taşıyor. Devasa pres makinesi tüm zorlayıcı mühendislik çalışmaları düşünülerek tasarlandı. Bu çalışmalar sırasında Bosch Rexroth da hidrolik konusundaki uzmanlığı ve her boyuttaki sistem için özel olarak tasarlanmış verimliliği artıran ürünleri ile sürece katkı sağladı. Bosch Rexroth; global tecrübe, kaliteli servis ve hızlı destek Alman TÜV sertifikalı ISO 9001 kalite belgesine sahip olan Baykal Makine, Türk TSE belgeli ve Avrupa Birliği CE etiketli üretim yapıyor. Firma, bu standartları devam ettirebilmek için kalite ve global tecrübesinin yanı sıra kurulumdan sonra verdiği hızlı temin edilebilir yedek parça ve servis hizmeti nedeniyle Bosch Rexroth’u tercih etti. Proje kapsamında dünyanın en büyük presi, oransal kontrollü değişken pistonlu pompalar içeren Rexroth hidrolik sistemlerle donatıldı. Rexroth hidrolik merkez manifoldu ve iki adet 250 108 cm3/r değişken pompadan oluşan özel tasarımla sistemin verimliliği artırıldı. Bosch Rexroth ürünlerinin kullanıldığı makine; 50 mm/s yaklaşma hızı, 6 mm/s presleme hızı ve 60 mm/s dönüş hızına ulaşabiliyor. Bayazıt : “Özel çözümler sağlayan Rexroth ürünlerini kullanmaya devam edeceğiz” Dünyanın en büyük abkant presini üretirken Bosch Rexroth’un çözüm ortaklığından memnuniyetini dile getiren Baykal Makine Direktörü Murat Bayazıt, ”6000 tonluk Abkant Pres Makinesi üretirken hedefimiz öncelikle, Türk mühendisliğinin geldiği noktayı göstermekti. Dünya üzerinde böylesine devasa bir projeyi ilk kez biz hayata geçireceğimiz için çok heyecanlıydık. Çok çalıştık ve bugün bu önemli projeyi Rexroth teknoloji ve uzmanlarıyla birlikte sorunsuz ve başarılı bir şekilde teslim etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Özel projeler için özel çözümler sağlayan Rexroth ürünlerini kullanmaya devam edeceğiz” dedi. Kısa Bilgiler: • Standart yüksekliği 8,5 metre olan pres, çene kısmıyla birlikte 9 metre yüksekliğe çıkıyor. • Normal yükseklikteki bir fabrikada böyle bir makinenin üretimi yapılamayacağı için özel bir üretim alanı yaratılarak 6000 ton için kiralanan boş bir araziye fabrika inşa edildi • Makine 50 mm/s yaklaşma hızı, 6 mm/s presleme hızı ve 60 mm/s dönüş hızına ulaşabiliyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler Beckhoff Otomasyon 15-17 Haziran Tarihleri Arasında “AutomatIon Update” Konferans Serisini Ankara, İzmir Ve İstanbul’da Gerçekleştirdi ■ Beckhoff, 1986 yılından beri PC tabanlı otomasyon sistemleri geliştirmektedir. Endüstriyel tesislerde, fabrikalarda, makinelerde, bina otomasyonu sistemlerinde kontrol amaçlı PC kullanımında 25 yıllık bir tecrübeye sahiptir. Sunulan çözümlerde “Açık Otomasyon” konseptini benimseyen bir yapı sunmaktadır. Donanım olarak endüstriyel bir PC’nin kullanıldığı platformda gerçek zamanlı PLC, NC ve CNC uygulamaları gerçekleştirmekte ve bu özellik sayesinde klasik otomasyon sistemlerinden ayrışan bir konuma erişmektedir. Kontrolör olarak bir PC’nin kullanılması kontrol edilecek sistemlere esneklik kazandırmaktadır. PC’nin yapısı gereği sahip olduğu görüntüleme işlevi, veri depolama alanları, Ethernet, USB, Modem gibi donanımlara ilave olarak internet, üçüncü parti yazılımlar, IT dünyası gibi geniş bir alan ile de etkileşim içerisinde olma kabiliyeti elde etmektedir. Hemen her türlü endüstriyel haberleşme protokolü ile master veya slave ilişkisi içerisinde bütünleşebilen çözümleri sayesinde mevcut kurulu sistemler ile tümleşimi veya farklı diller konuşan sistemler arasında bir köprü vazifesi kurabilmesi son derece kolay olmaktadır. 1980 yılında Almanya’nın Verl kentinde kurulan Beckhoff Automation, dünya çapında 2800’den fazla çalışanı ile 74 ülkede faaliyet göstermektedir. Kendi ofis ve distribütörleri ile küresel olarak geniş bir satış ve teknik destek ağına sahiptir. Beckhoff Automation Türkiye şubesi 2008 yılında İstanbul merkezli olarak Cem Ayday tarafından kuruldu. Sırası ile İzmir, Bursa ve Ankara’da ofislerini açan firma müşterileri ile daha yakından temas kurabilme imkânı elde etti. Ayrıca, sistem entegratör ağı sayesinde tüm Türkiye genelinde Beckhoff ürünlerini kullanarak otomasyon projelerinin ger- çekleştirilmesi imkanına sahip oldu. Beckhoff Otomasyon, Almanya merkezinde geliştirilen otomasyon teknolojisine yönelik yeniliklerin sunumlar eşliğinde anlatıldığı “Automation UpDate” konferans serisinin Türkiye etabını 15-17 Haziran tarihlerinde gerçekleştirdi. Konferanslar, endüstriyel otomasyon sektöründe faaliyet gösteren sistem entegratörleri, proje firmaları, Arge ekipleri ve Üniversite’lerin akademik personellerinin geniş katılımı ile Ankara Bilkent Otel, İzmir Kaya Termal Otel ve İstanbul Radisson Blu Otel’inde gerçekleşti. Ürün müdürlerinin yaptıkları sunumlarda; EtherCAT tabanlı modüler EJ serisi bus terminalleri, çok çekirdekli kontrolörler ve endüstriyel server, ölçeklenebilir kontrol sistemlerine yönelik yüksek performanslı otomasyon yazılımı TwinCAT 3, makine imalat endüstrisine farklı bir bakış kazandıran XTS (eXtended Transport System), Beckhoff Endüstriyel PC’lerdeki son yenilikler, yeni nesil işletim sistemi Windows 10’a geçiş stratejisi, kompakt ve modüler AX8000 serisi servo sürücüler, tek kablo motor teknolojisi ve analog sinyal işlemeye yönelik pratik uygulamalar başlıca konular arasında yer aldı. Katılımcıların yoğun ilgisi ile gerçekleştirilen konferanslar serisi sonrasında Beckhoff Automation Almanya genel merkezinde Bölge Müdürü olarak görev yapan ve bir çok Avrupa ülkesi ile beraber Türkiye organizasyonundan da sorumlu olan Kenan Aktaş “Beckhoff hem küresel hem de Türkiye özelinde büyük başarılar elde ediyor. Türkiye’de bu tür organizasyonlar ile endüstri profesyonelleri ile bir arada olmaktan büyük mutululuk duyuyoruz.” dedi. ENDÜSTRİ OTOMASYON 109 Haberler ENDÜSTRİYEL OTOMASYON SANAYİCİLERİ DERNEĞİ-ENOSAD, 6. DÖNEM YÖNETİM KURULU BAŞKANLIĞI’NA DR. HÜSEYİN HALICI’YI SEÇTİ! ■ Ocak 2005 itibarıyla faaliyetlerine başlayan ve bugün 90’ın üzerinde ulusal ve uluslararası menşeli üye firmaları ile birlikte endüstriyel otomasyon sektörünün ülke içerisindeki ilk ve tek temsilcisi konumunda bulunan Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği ENOSAD, 21 Mayıs 2015 tarihinde The Green Park Pendik Hotel ’de gerçekleşen Olağan Kongre’nin hemen ardından, 6. Dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı’na, Yüksek Mühendis Dr. Hüseyin Halıcı’yı seçti. 2009 yılından beri yönetimde yer alan, ENOSAD üyesi Halıcı Eletronik’in kurucu başkanı ve halen Genel Müdürü olan Dr. Hüseyin Halıcı, başkalık seçimi öncesindeki kongrede, “Hepimiz mühendislik kökenli kişileriz. Ben bugün sabah itibariyle Hindistan’dan geldim. Bir iki not 110 aldım; onları paylaşmak istiyorum. Bizim Türkiye’miz şu anda iyi bir noktada ve daha iyi bir noktaya gidiyoruz. Genel olarak baktığımızda, gerçekten bu iyi noktada olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Bilmediğimiz nokta var. Bu amaçla biz bu sürece bireysel olarak baktığımızda ayak uyduruyoruz; ancak birleşemiyoruz çok fazla. Şimdi bizim avantajımız ne? Bir taraftan Avrupa’nın Çin’i, Türkiye; öbür taraftan gerçekten mühendislik yaklaşımlarınız belki de şu anda yazılımda çok iyi bir noktada olan Hindistan’dan bile önde olduğunuzu gösteriyor. Demek ki bizim şirketlerin kazanması için gerekli olan platformları oluşturmamız lazım. Şimdi baktığınızda inşaat firmalarımız dünyada 3. ya da 4., bazen 5. oluyor. Bunların bütün mekanik, elektromekanik kısımları başka firmalar tarafından yapılıyor. Biz bunlara ihtiyaç duydukları her şeyi yapabiliriz. Eğer onlarda böyle bir talep yoksak belki bizim orada olmamızdan geliyor. Biz bu dönemde buna önem vereceğiz. Net söyleyeyim sizlerin kazanması lazım, hepimizin kazanması lazım. Biz kazandığımızda ortaklarımız ürün satışlarını Türkiye’den yapacaklar. Onlar da kazanacak. Sonuçta herkesin kazandığı bir ortam olacak,” diyerek Türkiye Otomasyon Sektörü’ne ilişkin görüşlerini ifade etti. Divan Başkanlığı’nı Osman Kurdeş (GSD) ve Divan üyeliklerini de Serdar Öztürk (ABB) ve Mustafa Naymanlar’ın (Kontrol Sistemleri)yaptığı kongre sonrasında seçilen yönetim kurulu, yaptığı ilk toplantıda ENOSAD’ın 6. Dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı’na Dr. Hüseyin Halıcı’yı seçti. ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler ESKİLERDEN YENİLERE… Dr. Hüseyin Halıcı’ya başkanlık görevini devreden ama yeni yönetimde başkan yardımcısı olarak yer alan Sedat Sami Ömeroğlu da kongrede yaptığı konuşmasında “2013-2014 döneminde yaptıklarımızı, planladıklarımızı sizinle paylaşma imkânı ile söz almış bulunmaktayım. Biliyorsunuz geçen dönem başarılı bir kongre gerçekleştirdik. Buradan tekrar katkı sunan her kese çok teşekkür ediyorum. 6. Dönem Yönetim Kurulu’muz bugüne kadar görevini başarılı olma arzusuyla yerine getirdi, ne kadar başarılı olduğu sizlerin takdiri. Bugün itibariyle üye sayımız 95. Protokol ile 10 seçkin üniversitemizi de derneğimize üye yaptık; bu çok başarılı organizasyon oldu. Gördüğünüz gibi Boğaziçi, Bilkent, İstanbul Teknik, Doğuş, Karadeniz Teknik, Dokuz Eylül, Sabancı, Kocaeli, Marmara, Yıldız, ODTÜ gibi ülkemizin seçkin üniversiteler ile bir araya gelerek akademik kurulu oluşturulduk. Ve Bilim Kurulu olarak yapılan toplantılar ile de çalışmalar başlatılmıştır. Bu buluşmanın ülkemiz için çok değerli bir buluşma olduğunu düşünüyorum,”diyerek, ENOSAD’ın yaptığı çalışmalardan söz etti. Kurdaş da, dilek ve temenniler bölümünde kendisinin bir temennisi olduğunu belirterek, “Sanayi Bakanlığı’nın filmini izlediğimde aslında hızlı treni yaptık, deniz altından yürüdük, köprü yaptık diyor ama –tabii bunlar da büyük bir beceridir, sakın yanlış anlamayın- biz bunların projelerini yaptık. Aslında köprüyü Koreliler yapıyor, Marmaray’ı Japonlar yaptı; bizi uydu gönderdi gösteriyor, ama o uyduyu biz yapmadık, Türkiye projesini Yine kongre çerçevesinde söz alan Divan Başkanı Osman ENDÜSTRİ OTOMASYON 111 Haberler yaptı. Türkiye’nin böyle hedefler koyması –yani projeler değil asıllarını yapması- lazım. Türkiye 3. Köprü’yü kendi yapamaz mı, emin olun yapar. Bu teknoloji bizde var. Bizim şirketimiz otomasyonun dışında başka işler de yapıyor; mekanik bir takım projeler, enerji santralleri vb. Yurt dışına iş yapıyoruz ve görüyoruz ki Türkiye onlardan çok ileri. Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan -ki bunlar eski Sovyet Rusya’nın o zamanki alt ülkeleri diyelimSovyet Rusya’dan teknolojiler, kültürler almış; ama Türkiye onlardan çok ileri mühendislik olarak. Fakat bir şekilde Sanayi Bakanlığı’mızın, yöneticilerimizin duruşunda böyle bir şey olması lazım. Türkiye o uyduyu, hızlı treni yapabilir. Marmaray’ı Japonlar yapmış, Marmara’yı biz geçtik diyoruz. Marmaray’ı biz yaparsak bu önemli bir şeydir. Buradaki mühendislik grubu, inşaat grupları, mekanik grupları, diğer demiryolu teknolojileri vs. işi yapmıyor; sonra “Marmaray’ı Türk Mühendisliği yaptı” deniliyor. Bunu yapabilmevizyonu olmalı Türkiye’ de. 3. Köprü’yü Türk firması aldı, %100’ünü Koreliler’etaşere etti. Oysa Türk mühendisi, 3. Köprü’yü gayet başarılı yapar, emin olun. Türkiye’ de bu teknoloji var. Aslında bütün bu konuştuklarımızın teknolojileri Türkiye’ de var, emin olun. Bu bir bakış açısı. Sanayi Bakanlığı ile görüşmelerde bunu da söyleyin: Aslında biz yaparız bunu, Marmaray 2’yi, hızlı treni biz yaparız. Sırf biz değil, ABB, SIEMENS, SCHNEIDER gibi dünyanın teknoloji firmaları da artık Türkiye’nin DNA’ sının içinde var; bu firmalar da artık bizim mühendisliğimizin bir parçası. Bu firmalar doğru bir finansla, proje yönetimleriyle başarılı bir şekilde yapıyorlar. Sonuçta biz kendimiz de Türk mühendisliği olarak bunları yapabiliriz. Sanayi Bakanlığı’nın filminin bizi duygulandırması için bunları bizim yapmış olmamız lazım. Biz yapmış 112 olsaydık o zaman oturup ağlardık sevinç ve gururla hep birlikte,” diyerek görüşlerini açıkladı. ENOSAD’IN 2015-2017 yılları arasında görev yapacak olan yeni yönetimi de şöyle oluştu: 2015 - 2017 VI. Dönem YÖNETİM KURULU ÜYELERİ Dr. Hüseyin HALICI Başkan (HALICI ELEKTRONİK LTD. ŞTİ.) Sedat Sami ÖMEROĞLU Başkan Yrd. (E3TAM A.Ş.) Hasan Basri KAYAKIRAN Başkan Yrd. (EMF MOTOR A.Ş.) Tunç ATILSekreter Üye (HKTM A.Ş.) Valentin DENİSENKO Sayman Üye (EMİKON LTD. ŞTİ.) Hasan TERZİOĞLUÜye (ENTEK TEKNİK A.Ş.) Tuncay SOYDAŞÜye (FESTO A.Ş.) Remzi SALİÜye (SERVO KONTROL LTD. ŞTİ.) Yaşar ACARÜye (AES-ACAR LTD. ŞTİ.) Yiğit KÜNTANÜye (MITSUBISHI ELEKTRİK TURKEY A.Ş.) Mehmet ÖZALPÜye (SCHNEIDER ELEKTRİK A.Ş.) ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler 5G TEKNOLOJİSİNDE TÜRK BİLİM İNSANLARININ BAŞARISI TOLGA DİNÇ VE SAMET ZİHİR, 5G VE ÖTESİNDEKİ KABLOSUZ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ ALANINDA ÇIĞIR AÇACAK ÇİPLERİ GELİŞTİRDİLER LTE nin bir sonraki adımı olan 5G teknolojisinin çalışma frekansı olacağı tahmin edilen 60GHz’de çalışmaktadır. Bu yüksek frekans 5G standardı ile HD kalitesindeki videoları bir saniye içinde cep telefonumuza indirebileceğiz. Ayrıca bu teknoloji ile günümüzde kullanılan çok yüksek maliyete sahip sistemler çok daha ucuz ve yüksek performanslı sistemler ile değiştirilebilecek. ■ Tolga Dinç ve Samet Zihir, 5G ve ötesindeki kablosuz iletişim teknolojileri alanında fonksiyonellik ve güç özellikleri ile ulaşılabilecek en yüksek performansa sahip devreleri geliştirdiler. Tolga Dinç ve Samet Zihir’in geliştirdiği bu devreler, günümüzdeki en yüksek mobil iletişim standardı 4G/ 114 Sabancı Üniversitesi Elekronik Mühendisliği mezunu araştırmacılar üzerinde çalıştıkları projeleri ile Amerika’da bu alandaki dünyanın en prestijli bilimsel konferansları olan ve Mikrodalga ve Radyo Frekansı (RF) ve milimetrik dalga entegre devreler alanındaki gelişmelerin duyurulduğu (IEEE International Microwave Symposium (IMS) /IEEE Radio Frequency Integrated Circuits (RFIC)) Radyo Frekansı Entegre Devreler Sempozyum’larında üstün başarı ödüllerini de kazandılar. 5G teknolojisinde çığır açan çalışma Benzer frekans ve alanda birçok araştırma yapılmakta ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler ve her grup veya kuruluş elde ettiği en yüksek değerleri duyurmaktadır. Samet Zihir bu alanda ulaşılabilecek en fonksiyonellikte/yoğunlukta ve en yüksek güce sahip devreyi tasarladı. Bu çalışma ile silikon teknolojisiyle tasarlanabilecek sistem büyüklüğünün ve kompleksitesinin ulaşabileceği boyutlar tüm dünyaya gösterilmiş oldu. Tolga Dinç ise dünyanın aynı frekansta aynı anda veri alıp gönderebilen ilk çipini tasarladı. Kablosuz iletişim ders kitapları aynı anda aynı frekansta veri göndermenin imkansız olduğunu yazar. Son bir kaç yıldaki araştırmalar her ne kadar bunun mümkün olduğunu gösterse de şu ana kadar bunu başarabilen bir çip 3G/4G/LTE frekanslarında bile tasarlanamamıştı. Şu anda Columbia University’de doktorasına devam eden Tolga Dinç ve University of California-San Diego’da doktorasına devam eden Samet Zihir, lisans ve yüksek lisans eğitimlerinde Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Yaşar Gürbüz’ün kurucusu olduğu Mikroelektronik Grubu’nda da araştırma çalışmalarını yürütmüşlerdir. Tolga Dinç (Sabancı Üniversitesi Elekronik Mühendisliği 2010 lisans ve 2012 yüksek lisans mezunu) ve Samet Zihir (Sabancı Üniversitesi Elekronik Mühendisliği 2009 lisans ve 2011 yüksek lisans mezunu) konuyla ilgili yorumlarını ilettiler. Genç Araştırmacılar Tolga Dinç ve Samet Zihir anlatıyor: Sabancı Üniversitesi Elekronik Mühendisliği mezunu Tolga Dinç: “2020 yılına kadar 5G teknolojisinde kablosuz teknoloji kapasitesi ihtiyacı 1000 katına çıkacak.” Son yıllardaki verilere göre özellikle multimedia uygumalarının akıllı telefonlarda ve tabletlerde yaygın kullanımı dolayısıyla kablosuz veri trafiği ve kapasiteye olan ihtiyaç her yıl 2 katına çıkmakta. Bu 2010 yılından 2020 yılına kadar, yani 4G teknolojisinden gelecek olan 5G teknolojisine kadar, kablosuz teknoloji kapasitesine olan ihtiyacın 1000 katına çıkması demek. Ayrıca daha hızlı erişime olan istek 2020’de de bitmeyecek ve her geçen yıl katlanarak devam edecek. Telekomünikasyon sektörü için bu çözülmesi gereken çok büyük bir sorun ki bunlar “grand challenge” ya da “1000 X challenge” diye isimlendiriliyor. Kapasiteyi arttırmak için hali hazırda kullanılan teknikler doygunluk noktasına ulaştığı için wireless iletişim sektöründe devrim olarak niteleyebileceğimiz yeni yöntemlerin geliştirilrmesi gerekiyor. Wireless iletişim sektöründeki bu büyük soruna çözüm olabilecek, alışılmışın dışında teknikler ve sistemler geliştirmek için çalışıyoruz. Sabancı Üniversitesi Elekronik Mühendisliği mezunu Samet Zihir: “Projemiz 3-4 yıl içerisinde milyonlarca insanın cebinde ve evinde kullanacağı teknolojilere katkı sağlayacak.” İnsanoğlunun daha hızlı iletişime olan isteği hiç bitmiyor ve bitmeyecek. Projemizin asıl hedef bir sonraki jenerasyon cep telefonu ve baz istasyonları için kullanılması olacak. 3-4 yıl içerisinde projemizin milyonlarca insanın cebinde ve evinde kullanacağı teknolojiye bir katkısı olmasını bekliyoruz. Ayrıca devreleri tasarlarken geliştirdiğimiz tekniklerin otomotiv ve savunma sektörüne de katkısı olacağını söyleyebiliriz. Ödüllerden sonra çok güzel geri dönüşler aldık. Bir çok mobil iletişim şirketi bizimle işbirliği fırsatları için iletişime geçti. Tolga Dinç ve Samet Zihir’in başarısını birlikte çalıştıkları hocaları nasıl değerlendirdi? Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Yaşar Gürbüz: “Samet ve Tolga’yı göstermiş oldukları bu üstün başarıdan dolayı gönülden tebrik ediyorum. Kendilerinin bu tür başarılarının sürekli olacağından da eminim. Her iki öğrencimizin de ortak yönü, idealist olmaları ve bu yönde çok çalışmaları. Yapmış oldukları doğru tercihler de buna eklenince, bu tür başarılar tesadüf olmuyor. Tolga ve Samet, Elektronik Mühendisliği ve özelinde de Mikroelektronik alanında, gerek eğitim ve gerekse araştırma olarak, kuruluşumuzdan bugüne, 16 yıllık sürede yapmış olduğumuz doğru çalışmaların bizlere gurur veren en son yansımalarıdır. Hem Samet ve Tolga’ya hem de, bu süreçde, başta doktora tez hocaları Prof. Rebeiz ve Prof. Krishnaswamy olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.” dedi. Tolga Dinç’in birlikte çalıştığı Columbia University Elektrik Mühendisliği öğretim üyesi Harish Krishnaswamy, Tolga’nın başarısından dolayı üniversitesi adına öğrencisi ile çok gurur duyduğunu belirtirken, Tolga’nın şimdiki çalışmalarının temeli olan lisans ve yüksek lisans öğrenimindeki güçlü altyapıyı sağlayan Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerine de tebriklerini sundu. Samet Zihir’in California-San Diego’da birlikte çalıştığı hocası Gabriel M. Rebeiz ise Sabancı Üniversitesi’nin dünya çapındaki başarılarını duymanın pek de şaşırtıcı olmadığını, nitekim başarılı mezunlarımız Tolga Dinç ve kendisinin şu anda öğrencisi olan Samet Zihir’in çalışmalarının bu alandaki yüzlerce çalışma içerisinden sıyrılarak ödüller kazandığı haberini Sabancı Üniversitesi Rektörü Nihat Berker ile paylaştı. Rebeiz mesajında; Sabancı Üniversitesi mezunları ile gurur duymalı, inanıyorum ki ikisin de başarılarında hocaları Yaşar Gürbüz’ün önemli katkıları var, dedi. ENDÜSTRİ OTOMASYON 115 Haberler Emerson Network Power Verimliliği ve Görünürlüğü Artırmak için Veri Merkezi Altyapı Yönetiminin Entegrasyonunu Kolaylaştırıyor ■ Emerson Network Power, gözde veri merkezi altyapı yönetimi (DCIM) çözümü Trellis™ Platformu için yaptığı stratejik iyileştirmeleri duyurdu. Platformun en son sürümü RESTful uygulama programlama arabirimleri sunuyor. Sürüm yeni RESTful API’leri (temsili durum aktarım uygulaması programlama arabirimleri), değişiklik planlama özellikleri için geliştirmeler ve sekiz yeni temel paket raporu içeriyor. Bu güncellemelerle, Trellis™ platformu müşterileri hem BT hem de tesis kaynaklarında operasyonları için tam entegre bir görünüm elde ediyor daha iyi kapasite yönetimi kararları alabiliyor ve zaman ile maliyetten tasarruf edebiliyor. Emerson (NYSE:EMR) şirketinin bir işletmesi ve iletişim ağlarının güvenilirliğinin, dağıtım hızının ve çalışma verimliliğinin artırılmasında dünyanın önde gelen kritik altyapı sağlayıcısı olan Emerson Network Power, veri merkezi altyapı yönetimi (DCIM) çözümü Trellis™ platformu için yeni stratejik iyileştirmelerini duyurdu. Sürüm yeni RESTful API’leri (temsili durum aktarım uygulaması programlama arabirimleri), değişiklik planlama özellikleri için geliştirmeleri ve sekiz yeni temel paket raporunu içeriyor. Bu güncellemelerle birlikte Trellis platformu müşterilerinin hem BT hem de tesis kaynaklarında operasyonları için tam entegre bir görünüm elde etmesini sağlarken, daha iyi kapasite yönetimi kararları almalarına olanak sağlıyor. Bununla birlikte müşterilerin zaman ile maliyetten tasarruf elde etmesini sağlıyor. Yeni API’ler, Trellis platformuna DCIM performansını geliştirmek için Emerson Network Power müşterilerinin istediği önemli yeni özellikler sunuyor. Bu API’ler, veri merkezlerinin çalışma biçimini değiştirmeden DCIM ve müşterilerin veri merkezlerinde çalışan uygulamalar arasında entegrasyonu basitleştiriyor. API’ler diğer uygulamalarla (BT yönetiminden muhasebe sistemlerine) birlikte çalışma imkânı sağlamak, mobil cihazlar gibi diğer platformlara ulaşmak ve müşterinin ortamındaki süreçleri yansıtan özel iş akışları oluşturmak için kullanılabiliyor. IDC’nin araştırma müdürü Jennifer Koppy, “DCIM’nin değeri veri merkezinin her alanından alınan büyük miktarda gerçek zamanlı veriyi birleştirme gücünde yatıyor” diyor. Emerson Network Power’ın Avocent 116 İşletmesi’nde Ürün Yönetiminden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yapan John Curran, “Birçok farklı veri kaynağı ve yönetim çözümü arasında işlevlerin birlikte çalışmasını sağlayanAPI’ler başarılı bir DCIM uygulaması için gereklidir. Bu yeni özellik Trellis platformunun müşterilerin günlük faaliyetlerini geliştirmek ve basitleştirmek için stratejik bir öneme sahip olması ile ön plana çıkıyor. Bu, verimlilik ve maliyet tasarrufu sağlıyor. Ayrıca, bu yeni güçlü özellik iş ortağı, satıcı ve son kullanıcı ağımızın platformun değerini artırmasına da imkân tanıyor.” diyor. Trellis platformundaki API’ler, iş yönetim sistemleri, web uygulamaları ve mobil cihazlar gibi uygulamalarla da iletişime geçebiliyor. Bu API’ler, platformlar ve sistemler üzerindeki verilere çift yönlü erişim imkânı sunuyor ve BT departmanının iş kolu veya müşterisine göre maliyetlerini doğru bir şekilde belirlemesini sağlıyor. Bu iletişim, kritik verilerin doğru bir şekilde toplanmasını ve Trellis platformunda depolanmasına imkân tanıyor. Veri merkezi operasyon takımları, operasyonlarının her seviyesinde karar verme aşamasını desteklemek ve performansı ölçmek için platformun gelişmiş analizlerini kullanarak eyleme dönüştürülebilir bilgiler üretebiliyor ve böylece veri odaklı bir operasyon modeline geçiş yapabiliyor Bu özellikler, kurumsal, bulut, uzaktan ve hiper ölçekli dahil olmak üzere tüm veri merkezi çalışma modellerinde uygulanabiliyor. Sonuç olarak, veri merkezi operatörleri fiziksel altyapıyı yönetmeye daha az, BT uygulamalarının işletme için kullanılabilir olmasını sağlamaya daha fazla odaklanabiliyor. Yeni API’lerin yanı sıra, en son Trellis platformu sürümü Trellis platformundaki değişiklik planlama özelliklerini de geliştiriyor. Bu yeni geliştirmeler, kullanıcıların herhangi bir zamanda kapasite arama özelliğinden yararlanmasına imkân tanıyor. Veri merkezi kıdemli yöneticileri ve idarecileri artık kaynakların tükenme hızını ve yerini anlayabiliyor ve böylece daha iyi kapasite planlama kararları alabiliyor Bu yeni işlevin özellikleri arasında işletmede bağlantı noktası kapasitesinin daha iyi görülmesi (oluşturulan projelerde veri bağlantılarını yönetme özelliği sayesinde) ve planlama ile yeni ekipman dağıtımı için daha az zaman harcanması bulunuyor.. En son Trellis platformu sürümü; bağlantılar, durum ve güç tüketimi için kritik raporlar içeren sekiz yeni raporla birlikte sunuluyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler Kamboçya ve Myanmar üzerinden ASEAN Bölgesine ihracat ■ Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (TET), elektrik ve elektronik sektöründe faaliyet gösteren 12 firmadan 15 temsilcinin katıldığı heyet ile Güneydoğu Asya’nın iki önemli ülkesi Kamboçya ve Myanmar’da görüşmeler gerçekleştirdi. Ekonomi Bakanlığı Koordinatörlüğünde, TET organizasyonuyla düzenlenen Kamboçya – Myanmar ticaret heyeti, katılımcı şirketlere her iki ülke pazarlarındaki ve ASEAN (Güneydoğu Asya Uluslar Birliği) pazarındaki potansiyeli yerinde görme şansı sundu. TET ile ihracatlarını artırmak hedefiyle yola çıkan Türk elektrik ve elektronik firmaları Kamboçya’da 61 firmayla bir araya geldi. Yapılan ikili görüşmelere; Kamboçya’nın en büyük elektronik ürün tedarikçileri KFour Group ve LCH Investment Group’un da aralarında olduğu firmalar katıldı. İnşaat, mühendislik ve altyapı gibi alanlarda yatırımları bulunan Comin Khmere de görüşmelerde yer aldı. Kamboçya ekonomisi geçtiğimiz 10 yıllık süreçte önemli bir dönüşümden geçerken Kamboçya ve Türkiye arasındaki ticaret hacminde de artış gözleniyor. Ekonomik büyüme ile birlikte elektrik üretimi ve iletimi, telekomünikasyon gibi temel altyapı yatırımlarına olan ihtiyacın artması, Türk elektrik-elektronik sektörü açısından önemli bir potansiyel yaratıyor. TET ticaret heyetinin Kamboçya’dan sonraki durağı olan Myanmar’da yapılan görüşmelere ise 53 Myanmarlı firma katıldı. Beyaz eşya ve ev aletleri, tüketici elektroniği, sanayiye yönelik elektrik ve elektronik ürünleri alanında geniş dağıtım kanalları sunan Melbourne Co. Ltd. ve Smart Electrical Trading gibi şirketlerin yanı sıra yapı-inşaat sektöründeki en büyük firmalarından biri olan Shine Group bu firmalar arasındaydı. Myanmar; doğal kaynaklarının zenginliği, hızla büyüyen pazarı, Bangladeş, Hindistan, Çin ve Tayland gibi dünya ekonomisi açısından önem taşıyan ülkelere komşu coğrafi konumuyla Türkiye açısından izlenmesi gereken bir ülke olarak dikkat çekiyor. Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (TET) Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu, ticaret heyetinin yeni işbirliği olanaklarının yaratılması açısından zemin hazırladığını dile getirerek şunları söyledi: “Türkiye ile Kamboçya ve Myanmar arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesinin sadece bu pazarlar yönüyle değil aynı zamanda 600 milyondan fazla nüfusu ile tüm ASEAN Bölgesine ulaşma imkanı veren bir açılım olduğunu gördük. Özellikle dünya ile hızlı bir entegrasyon sürecine giren Myanmar ve yabancı yatırımcılar için liberal bir ekonomik anlayış belirleyen Kamboçya, potansiyeli yüksek pazarlar. Ticaret heyetimiz bu açıdan bir ilki gerçekleştirdi ve katılımcı firmalarımız her iki ülkede verimli geçen görüşmeler yaptılar. Bölgeye yapılan diğer seyahatler ile birlikte bu çalışmaların ASEAN’a yapılan ihracatımıza olumlu yönde yansıyacağına inanıyoruz.” ENDÜSTRİ OTOMASYON 117 Haberler METAV 2016: Tıp teknolojileri hız kazanıyor Medical Area, tıp ve üretim teknolojilerini bir araya getiriyor ■ Tıbbi ürünler için geliştirilen tıp teknolojilerinden ve üretim teknolojilerinden devamlı has-tanın yararına, yenilikçi çözümler getirmeleri beklenir. Ortopedi teknolojileri örneğinde: Markus Rehm, ortopedi mekanik uzmanı ustası, başarılı sporcu ve alt bacak protez kul-lanıcısı: „Bacak protezlerinden kullanıcılarına mobilitelerini geri kazandırılması beklenir“, diye konuştu. Ve şöyle devam etti: „Ancak işlevsellik ve güvenlik konularında optimum noktaya ulaşmış olmaktan henüz çok uzaktayız.“ Zıplamak, dans etmek, koşmak, yüzmek, tırmanmak veya sadece yürümek – bu hareketlerin hepsini en iyi düzeyde yapabilmek için günümüzde hâlâ birden fazla proteze ihtiyaç duyuluyor. Taşıma konforunun geliştirilmesi, protezin değişik hareket süreçlerine daha iyi adapte edilmesi, sıcağın ve soğun algılanması konusunda hassaslaştırılması: Engelli Olimpiyatları Birincisi ve Uzun Atlama Dünya Şampiyonu Markus Rehm, „Bu konularda yakın gelecekte daha fazla iyileştirmelerinin yapılmasını diliyorum“, dedi. Burada baskın çıkan nokta ise, bireysellik olmalıdır. Markus Rehm’in işvereni olan, Trois-dorf’taki Rahm Gesundheitszentrum gibi şirketler, sanayiden hazır protezler temin edip, protez ve insan vücudu arasında bağlantı noktası oluşturan, ihtiyaca göre kılıflandırılan özel güdükler üretip, müstakbel protez sahibinin ihtiyaçlarına göre uyarlıyorlar. Bunun için alüminyum, karbon fiber, titan, silikon vb. gibi hafif materyaller veya materyal kombinasyonları kullanılıyor. Malzemeler birçok işlemden geçirerek, frezeleme, delme, perdahlama gibi konvansiyonel yöntemler ile işleniyor. Bunun için ayrıca, azımsanmayacak ölçüde beceri ve el hâkimiyetine ihtiyaç duyuluyor. Bunun yanı sıra bireysel tıp teknolojilerinde katmanlı üretim (additive manufacturing) de giderek önem kazanıyor. Yeni teknolojiler, minyatürleştirme, saf ürün anlayışından sistem ve süreç çözümlerine, en son bilgi-işlem ve iletişim teknolojilerinin entegrasyonu, kişileştirme ve bireyselleş- 118 tirme, tıp teknolojileri dünyasının gündemini belirleyen eğilimler. Tıp teknolojileri alanındaki her yenilikçi çözüm için, uygulanmasını sağlayabilecek uygun bir üretim teknolojisi gerekiyor. METAV fuarında tıp teknolojilerine ilgi giderek artıyor 23-27 Şubat tarihleri arasında Düsseldorf kentinde düzenlenecek METAV 2016 fuarının Medical Area bölümünün konusunu, tıp ve üretim teknolojilerinin birlikte kullanılması oluşturuyor. Tıp teknolojileri gün geçtikçe, üstün kalite, güven ve güvenirlik beklentileri giderek artan, büyüme potansiyeli yüksek bir müşteri kümesi haline geliyor. Bu yüzden de, parti veya seri üretim ürünü fark etmeksizin, üretimin her aşamasında hassasiyet ve kusursuzluk su-nan işleme teknolojilerine ihtiyaç duyuluyor. METAV 2010 fuarında ilk kez „Metal meets Medical“ adı altında düzenlen özel bir gösteri olarak sunulan konu, o kadar rağbet gördü ki, METAV 2016 fuarının Medical Area bö-lümünün sabit bir parçası haline gelmeyi başardı. Ziyaretçilere, tıp teknolojileri ürünleri-nin tüm üretim yelpazesi sunuluyor. Yeni materyallerin yanı sıra, yüzey işleme teknikleri, ürün tasarımı ve üretim sistemleri, tıp mühendisliği veya sertifikalandırma ve üretim sis-temleri gibi konular işleniyor. Medical Area bölümünün METAV 2016 fuarındaki prömiyeri için, mevcut fuar dizini, tıp teknolojileri alanından 30’dan fazla kayıt içeren, özel bir no-menklatür dâhil ederek, genişletildi. Fuarın ana temasını tetikleyen dört METAV Area bölümü Medical Area bölümü, sahip olduğu profil sayesinde METAV fuarıyla mükemmel bir uyum gösteriyor. Metal işleme sektörünün tüm değer zincirine yer veriyor. 2016 itibaren Katmanlı Üretim (Additive Manufacturing), Kalıp Dünyası (Moulding), Kalite ve Sağlık (Quality und Medical) temaları olmak üzere, dört tamamlayıcı bölüm daha ekleniyor. İçeriksel olarak hepsi birbirine karşılıklı olarak meyve veriyor. Takım tezgahları müşterileri arasında, hem tıp teknolojileri, hem takım ve kalıp imalatı sektörleri yer alıyor. Tıp tekno-lojileri sektöründe üretim sırasında kalıplar ve takımlardan yararlanılıyor. Her iki sektör, üretimde en üstün ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler kalite standartlarının yerine getirilmesi beklentisini sahip. Bunun için gerekli çözümler, Quality Area bölümünde sunuluyor. Ardından Medical Area ziyaretçi-leri bir de Additive Manufacturing Area’ya uğrayarak, katmanlı üretimin sunduğu yeni imkânlar hakkında bilgi alabilirler. Tedarikçiler, bir Area (bölüm) dâhilinde, tek başına stand açarak veya toplu katılım standları üzerinden kendilerini tanıtma şansına sahipler. Her Area ayrıca, güncel konuların işlendiği bir forum çerçevesinde sunulan sunumlar ile destekleniyor. Miller in Altenstadt kentinde yerleşik Mapal Kompetenzzentrum VHM’nin CEO’su Ulrich Krenzer yeni konseptin başarılı olacağına inanıyor. „Tıp teknolojileri, büyük bir potansiyel sunuyor; ama özel çözümlerin getirilmesine de ihtiyaç duyuluyor. Örneğin dişhekimliği-nin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, uyarlanmış geometriler ve spesifik kesme malzeme-lerinden faydalanılıyor. Sektörün, METAV 2016 fuarında ayrı bir stand ile temsil edilecek olması, bizi çok mutlu etmektedir“, dedi. Medical Area, Alman Makine ve Tesis Üreticileri Birliği (VDMA) bünyesinde yer alan Tıp Teknolojileri İhtisas Birliği’nin işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. Mart 2014’te kurulan bu ihtisas birliği, tıp teknolojileri alanındaki üretim bazlı soruların işlendiği bir platform olarak hizmet veriyor. Esslingen kentinde bulunan Citizen Machinery Europe GmbH şirketinin CEO’su, Tıp Teknolojileri İhtisas Birliği üyesi ve METAV fuarının uzun yıllardır katılımcısı olan Jürgen Lindenberg: „METAV fuarında yer verilen yeni Area’lar, ilgili sektörün müşterileri ile doğ-rudan temas kurulabilmesi için iyi bir fırsat oluşturuyor. Tıp teknolojileri sektörünün beklen-tilerini daha da iyi tanımak ve bu müşteri grubu için mikro işlemecilik alanındaki üstün yetkinlik derecemizi daha da geliştirmek istiyoruz. METAV fuarı bunun için eşsiz bir fırsat sunuyor“ dedi. METAV fuarı, Kuzey Ren-Vestfalya Tıp Teknolojileri Grubu’nun (Cluster MedizinTech-nik.NRW) işbirliğiyle düzenleniyor Bölgesel olarak; Medical Area, Düsseldorf merkezli Kuzey Ren-Vestfalya Tıp Teknolojileri Grubu (Cluster MedizinTechnik.NRW) tarafından destekleniyor. CEO Dr. Oliver Lehmküh-ler: „METAV fuarı, yeni Medical Area bölümüyle Kuzey Ren-Vestfalya’nın iki önemli branşını - metal işleme ile tıp teknolojilerini - birleştiriyor. Bu şekilde; Kuzey Ren-Vestfalya’da üretilen tıp teknolojilerinin ve ürünlerinin sahip olduğu yüksek kalite vurgu-lanıyor. Medical Area bölümünün proje ortağı olarak, bu ara birimde faaliyet gösteren, Kuzey Ren-Vestfalya’da yerleşik, üstün derecede yenilikçi şirketlere, daha fazla görü-nürlük sunabilmenin mutluluğunu yaşamaktayız“ diye konuştu. Haberler PRYSMIAN GROUP TÜRKİYE’NİN ‘DİKKAT! HER KABLO AYNI DEĞİLDİR…’ GİRİŞİMİ İTALYA’DA GÖNÜLLERİ FETHETTİ ■ 2012 yılında doğru kablo kullanımı konusunda farkındalığı artırmak amacıyla Prysmian Group Türkiye tarafından başlatılan “Dikkat! Her Kablo Aynı Değildir…” girişimi tüm dünyada yankı uyandırdı. Prysmian’ın tüm dünyadaki bayilerinin katıldığı PryVilege Organizasyonu’nda projeyi anlatan Prysmian Group Türkiye CEO’su Erkan Aydoğdu, “Dünyanın her yerinden bizi ülkelerine davet ederek, bu girişimin ülkelerinde uygulanması yolunda destek istediler” dedi. Dünya çapında enerji ve telekomünikasyon kabloları sektörünün lideri Prysmian Group’un Türkiye operasyonu Prysmian Group Türkiye, Türk kablo sektörünün en büyük girişimi olan ve doğru kablo kullanımı hakkında sektörü bilinçlendirmeyi, farkındalığı artırmayı hedefleyen “Dikkat! Her Kablo Aynı Değildir...” girişimini dünyaya duyurma yolunda çalışmalarına devam ediyor. Bu yıl 18-19 Mayıs tarihlerinde, İtalya’nın Sorrento kasabasında düzenlenen ve Prysmian’ın tüm dünyadaki bayilerinin katıldığı PryVilege Organizasyonu’nda Prysmian Group CEO’su Valerio Battista ve Prysmian Group Enerji İşleri Başkanı Hans Nieman ile birlikte Prysmian Group Türkiye CEO’su Erkan Aydoğdu da bir sunum yaptı. ‘Farklılaşma, Yenilikçilik ve Sürdürülebilirlik’ stratejileri doğrultusunda, tüm dünya bayilerine ‘Dikkat! Her Kablo Aynı Değildir...’ girişimini anlatan Erkan Aydoğdu, “Girişim, tüm katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü, takdir topladık. Bizi ülkelerine davet ederek, bu girişimin ülkelerinde de uygulanması yolunda destek istediler” dedi. ‘Dikkat! Her Kablo Aynı Değildir...’ girişiminin, dünya çapında bu derece ilgi görmesinin kendilerini cesaretlendirdiğini ifade eden Aydoğdu, “Bu girişimle ilk başta yola çıkarken, sadece Türkiye’de değil, dünyada ses getirecek bir çalışma olduğunun hep altını çizmiştik. Şimdi bunu görmek, ilerlediğimiz yolun ne derece doğru olduğunu kanıtlıyor” diye konuştu. 2000 kişiye ulaştı Aralık 2012’de ‘Dikkat! Her Kablo Aynı Değildir…’ girişiminin lansmanına 300’den fazla kişinin katıldığını ifade eden Aydoğdu, “İlk aşamada, Türkiye genelinde 13 şehri ziyaret 120 ettik ve girişimimizi anlattık. Road show kapsamında, 2 ülkede 12 şehirde 23 seminer düzenledik, 1430’dan fazla kişiye birebir ulaştık. Ardından 2. aşamaya geçtik. Bu aşamanın en önemli unsuru, Ar-Ge ekibimiz tarafından pazardaki paydaşlarımızla yakın ilişkiler içinde geliştirilen, doğru kablo seçimine yardımcı bir program Kablomatik oldu. Kablomatik’e erişmek için www.prysmianperformanstesti.com web sitemizi ve iPhone uygulamamızı kullanıyoruz. Ayrıca, uygulamaya Blackberry ve Android’den de ulaşılabilir. Reklam, röportaj ve promosyonları çalışmaları ile 2. aşamada farklı kitlelerden birçok kişiye dokunmuş olduk. Ancak girişimin henüz amacına ulaştığını düşünmediğimiz için, yeni araştırmalarla, yeni testlerle 3. aşamayı başlattık. 2645 olan test sayımız, bu aşamaya kadar 6288’e çıktı. Bu aşama kapsamında da Adana’da, Ankara’da, İzmir’de ve Mudanya’da fabrikamızda düzenlediğimiz 12 seminerle yaklaşık 650 yeni kişiye ulaştık. Böylece toplamda, birebir ulaştığımız kişi sayısı 2000’i geçmiş oldu” dedi. Üniversite öğrencileri kablonun kullanım alanlarını öğrendi ‘Dikkat! Her Kablo Aynı Değildir…’ girişimini çeşitli üniversitelerin mühendislik fakültelerindeki öğrencilere anlatmak isteyen Prysmian Group Türkiye, bu kapsamda ilk eğitimini İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü’ndeki 60 mühendislik fakültesi öğrencisine verdi. Şirket eğitim boyunca, özellikle öğrencilerin ilgi alanları kapsamında ‘Genel Kablo Yapısı ve Uygulamaları’ hakkında öğrencilere detaylı bilgiler aktardı. 2015 yılı boyunca sürecek eğitim süreci ile ilgili açıklamalarda bulunan Erkan Aydoğdu, “2012 yılında açıkladığımız firma misyonumuz ‘Türkiye’yi Yarınlara Bağlıyoruz’ kapsamında, fabrikamıza ve sektörümüze olduğu kadar, Türkiye’nin geleceği gençlerimize de yatırım yapıyoruz. Bu anlamda, öğrenci arkadaşlarımızla buluşmaktan dolayı mutluluk duyduğumuzu belirtmek isterim. Vermiş olduğumuz eğitimler kapsamında, mühendislik fakültesi öğrencileri arasında başta genel kablo yapısı ve uygulamaları olmak üzere kablo güvenliği ve Türkiye’deki kablo kullanım alanları gibi birçok konuda farkındalık yaratmak istedik. Planlarımız dahilinde başka üniversitelerin mühendislik bölümlerindeki öğrencilere de eğitim vermeyi hedefliyoruz” dedi. ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler Lojistik Sistemleri Özelleştirilmiş Elektronik Arabirimler Yüksek Kullanılabilirlik, Düşük Maliyetler ■ Otomasyon tedariki için akıllı ara yüzleriyle iyi gelişmiş bir zincir yönetim sisteminden oluşan günümüz akıllı fabrikalar özel bir alan oluşturmaktadır. Bu tür sistemler, ürünün güvenliği ve sürecin kalitesinin artırır böylece hem süreç maliyetleri hem de yatırılan sermaye miktarı azalır. Modern lojistik sistemlerinin faydalarını tanıyan işletmelerin sayısını günden güne artmakta ve işletmeler % 100 güvenli ürünlerden faydalanmaktadır. Rutronik 1996 yılında lojistik işine girdiğinden beri, tedarik zinciri yönetimi çözümleri şirketin iş alanında önemli bir hale gelmiştir. Bugün, distribütörün toplam gelirinin yaklaşık yüzde 40’ı bu segmentten oluşmaktadır. Lojistik müşterileri arasında otomotiv endüstrisinden dünya çapında faaliyet gösteren üst düzey işletmeler bulunmaktadır. Gelirin önemli bir payı dünya genelinde 150’den fazla konsinye mağaza tarafından muhasebe edilir. Her lojistik sistemi, müşterinin özel ihtiyaçlarına göre adapte edilir, böylece 500’den fazla farklı Rutronik lojistik sistemleri ve müşterilerinin hiçbir lojistik sistemi % 100 benzerlik göstermez. Modern lojistik sistemleri üç geleneksel model olan konsinye, kanban ve teslimat programlarına dayalı olsa bile aynı şirket içinde dahi büyük farklılıklar 122 gösterebilir. Herhangi bir müşteri için en iyi çözüm spesifik durumlara ve müşterinin alakalı olduğu çeşitli faktörlere göre belirlenir- mutebe makbuzunda ne kadarlık boş alana veya depolama alanına sahip oldukları ve üretimin ne sıklıkla gerçekleştiği gibi. Bu faktörler bir sistemin uygulanmasına hemen önce analiz edilir ve böylece her müşteriye kendi ihtiyaçlarına uygun bir lojistik sistemi ile sağlanır. Planlama Güvenilirlik ve Hızlı iletişim Dünya çapında bir distribütör olarak Rutronik bileşen ihtiyaçlarının yüzde 80 ila 90’ından fazlasını bu distribütör aracılığıyla karşıladığı için müşterilerine özel olarak ve etkin ENDÜSTRİ OTOMASYON biçimde hizmet etme kapasitesine sahiptir. Müşterilerin veri tahmini herhangi bir lojistik sistemde hemen hemen aynı olan bu satın alma ve dağıtım işlemleri için temel oluşturur. Müşterilerden tahminlerini mümkün olduğunca erken sağlamaları beklenir. Rutronik daha sonra bunları sistemine ithal eder ve müsaitlik ve esneklik sağlamak için bir bekleme listesi yönetim sistemi geliştirerek bunları uzun vadeli planlama için kullanır. Rutronik franchise ortakları bu planlama bilgilerine aylar öncesinden alır, müşterinin hangi ögeye ne zaman ve kabaca hangi miktarda ihtiyacı olduğunu bildiklerinin garantisini verir. Hatta belirli ögeler için tahsis dönemlerinde, bu detaylı bilgiler Rutronik’in yüzde 99 oranında teslimat performansına ulaşmasını sağlar. Tek bir yedekleme deposunun hepsini içermesinin sonucunda düşük depolama maliyetleri oluşur ve böylece de sermaye yatırılan para azalır. Hız ve Güvenilirlik Akıllı fabrika ilişikli süreçlerin hızlı olması gerektiği yerlerde, lojistik sistemleri de bu verinin elektronik olarak tam formda gönderildiğinin garantisini vermelidir. Rutronik aynı yüksek işlem verimliliği sürdürmesine rağmen otomatik yükleme ve indirme ile tedarik zincirinin her iki tarafta büyük maliyet tasarrufu sağlayarak uzun zamandır EDI (elektronik veri değişimi) kullanmaktadır. Otomatik sipariş süreçleri büyük ölçüde her iki tarafta da olası hataları azaltır. Pek çok müşteri hali hazırda Edifact ve VDA gibi yapılandırılmış mesaj göndermektedir. Rutronik ayrıca SAP IDocs ve standart mesajların yanı sıra herhangi bir metin, CSV veya XML dosyası işleyebilir. Bir ürün müdürü otomatik olarak özel bir ön uç kullanarak eşleşme gerçekleştirebilir. Bu tahmin ve düzeni oluşturmak için yeterlidir. Manuel giriş ile karşılaştırıldığında, otomatik indirme ve yükleme birkaç kez üzerinde yapılan hataların sayısını azaltmaktadır. Bunu gerçekleştirerek Rutronik büyük bir şeffaflık ve yüksek teslimat güvenliği sağlar. Ayrıca, tedarik sürecindeki pek çok adımı basitleştirir veya işler. Bu sürecin hızını artırır ve güvenilirliği ön planda tutar. Rutronik benzersiz satış yanı, şirketin yedekleme desteği ve dünyanın her yerindeki ofislerden erişilebilme özelliğine sahip dünya çapında üniforma bilgisayar sistemidir. Ayrıca Rutronik farklı kıtalardaki yerel kar merkezleri ile sınırlı değildir ve böylece müşterilerin ürünlerini herhangi bir sorun olmadan dünyanın her yerinde teslim almalarını sağlar. Bu distribütörün işini aynı lojistik hizmetleri ile -müşteriye özel etiketler gibi- global olarak yürütmesine olanak sağlar. Hassas kontrollü lojistik süreçleri de izlenebilirlik açısından önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle önemli sorumluluk riskleri barındıran pahalı donanımları ile tüm tedarik zinciri boyunca bileşen ve birimlerin sürekli izlenebilirliği olmazsa olmazdır. KOLLMORGEN İstanbul’da varlığını arttırıyor ■ Türkiye’deki devam eden güçlü büyüme, KOLLMORGEN’in yeni bir yer aramasında belirleyici etken oldu. Servo sürücü teknolojisi ve hareket kontrolü uzmanı Kollmorgen, yaklaşık 1000 metrekaretaban alanı üzerinde daha da gelişmesine olanak verebilecek bir binaya taşındı. Genel MüdürEvren Kayakıran memnunlukla “Yeni personel ve yeni otomasyon fikirleri için çekici bir mekanyarattık” dedi. Huzur Mah. Fazıl Kaftanoğlu Cad. No:9 Kat:5 Seyrantepe, İstanbul adresindeki yeni yer, biryandan montaj, servis ve lojistik büroları için gerekli alana, diğer yandan Türkiye’nin enkalabalık kentinin ulaşım altyapısı ile lojistik açısından teslim sürelerini kısaltan, son derece iyibağlantılara sahip. Evren Kayakıran, “Artık otomobille ya da toplu taşımayla daha çabukulaşılabilir durumdayız” diyor. Bu husus, 14 milyonluk metropolde çok önemli bir nokta ve birişveren olarak yeni profesyoneller için uzun vadede ilgi çekici olacak. EMEA ve Hindistan’dan sorumlu Başkan Yardımcısı Dennis Gallagher ise, “Türkiye’deki olumlugelişmeler, iki yıl önce doğru pazara yatırım yapmakta haklı olduğumuzu kanıtlıyor. Türkiye’deki ve Yakın Doğu’da yer alan komşu ülkelerdeki makine mühendisliği faaliyetleri,gittikçe artan bir şekilde yüksek performanslı servo teknolojisi gerektiriyor. Bunun için, bir ortakolarak çok iyi bir konumdayız” diyor. Kollmorgen, bağımsız bir alt şirket olarak 2013’ten buyana İstanbul’da faaliyet gösteriyor. Bundan önce, otomasyon, görselleştirme ve hareketkontrolü alanlarında tanınmış bir uzman şirket olan Elsim A.Ş.’nin satın alınması gerçekleştirilmişti. ENDÜSTRİ OTOMASYON 123 Haberler PAGEV BAŞKANI YAVUZ EROĞLU 25. YIL İFTARINDA MÜJDEYİ VERDİ Plastik sektörünün ilk Ar-Ge Merkezi için çalışmalar başladı ■ Plastik sektörünün birleştirici gücü PAGEV, 25. yılında tüm plastik sektörü ailesini iftar yemeğinde bir araya getirdi. Plastik sektörünün tüm paydaşlarının yoğun katılım gösterdiği iftarda 700’e yakın davetli ağırlandı. Çeyrek asrı devirmenin mutluluğunu yaşayan PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, gecede sektörün ilk Ar-Ge Merkezi için çalışmaların başladığı müjdesini verdi. Ar-Ge Merkezi ile birlikte sektörün en önemli hedefi katma değerli ürünler geliştirmek ve 3,12 dolarlık kilogram başına ihracat fiyatını 4 doların üzerine çıkarmak. Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı’nın (PAGEV) geleneksel iftar yemeği bu yıl farklı bir anlam taşıdı. Türk plastik sektörünün öncülüğünü üstlenen PAGEV, Hyatt Regency Otel Ataköy’de düzenlediği iftar yemeği ile birlikte 25. yılını; plastik sektörünün önemli aktörleri, sektörün tüm sivil toplum örgütleri ve sektöre destek veren çeşitli kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile kutladı. 700’e yakın davetlinin katıldığı iftar yemeği ayrıca bugüne kadar gerçekleştirilen en yüksek katılımlı iftar yemeği oldu. İftar yemeklerinin geleneksel tatlarının bir araya geldiği gecede; canlı ney ve def performansını takiben fasıl heyeti icrası yer aldı. Ayrıca PAGEV’in 25 yıllık tarihini fotoğraf ve görsellerle anlatan özel bir film de davetliler ile paylaşıldı. 124 ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler İftar yemeği, PAGEV Kurucu Onursal Başkanı Muammer Yüceler’in de aralarında bulunduğu vakıfa ve sektöre emeği geçen temsilcilere 25. yıla özel anı hediyelerinin takdimi ve hatıra fotoğrafı ile sona erdi. İftar yemeği sırasında yaptığı konuşmada vakfın kuruluşundan bu yana plastik sektörü adına birçok yeniliği ve gelişmeyi de sektöre kazandırdığını belirten PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, “PAGEV olarak 25 yıldır sektörümüzün çok daha ileri gidebilmesi ve gelişebilmesi için çalışıyoruz. Sektörümüzün sorunlarının ortadan kaldırılması ve yeni projelerle yenilenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu doğrultuda PAGEV olarak öncelikle sektörümüzün nitelikli eleman açığını kapatmak üzere eğitim alanında önemli adımlar attık. Biri Gebze’de diğeri Küçükçekmece’de olmak üzere iki okulu eğitime kazandırdık ve bununla kalmayarak burada eğitim gören öğrencilerin aynı zamanda sektörü tanıyarak yetişmesi için özel programlar düzenleniyoruz.” dedi. Yavuz Eroğlu, “Sektörümüze karşı oluşturulmaya çalışan olumsuz algıyı kırmak için de çalışıyor, bu alanda yapılan tüm bilimsel araştırmaları destekliyoruz. Aynı zamanda çevre konusuna aynı derecede hassasiyet gösteriyoruz. Bu doğrultuda vakfımızın sektöre kazandırdığı PAGÇEV ile 2014 yılında 110 bin ton ambalaj atığını geri dönüştürdük” diyerek sözlerine devam etti. PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu sözlerinin sonunda “Türk plastik sektörü burada birlikte olduğumuz tüm aile üyelerimizin özverili çalışmaları neticesinde bugün Avrupa’nın ikinci, dünyanın yedinci büyük üreticisi konumunda. Hedefimiz sektörümüzü zirveye taşımak. Bu doğrultuda yepyeni bir projeyi başlattığımızın müjdesini de vermek istiyorum. Sektörümüzün gücüne güç katacak bir Ar-Ge Merkezi kurmak üzere çalışmalara başladık. Küçükçekmece PAGEV Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin bahçesinde hayata geçirmeyi plandığımız sektörümüzün ilk Ar-Ge Merkezi için tüm kaynaklarımızı seferber ettik, en kısa zamanda sektörümüzün bu eksiğini de gidereceğiz. Şu an kilogram başına ihracat fiyatımız 3,12 dolar ile Türkiye ortalamasının iki katına ulaştı, bu rakamı 2023 yılında 4 doların üzerine çıkarmak hedefiyle yüksek katma değerli ürünler için Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vereceğiz. Birlik ve beraberlik içerisinde olduğumuz sürece önümüzdeki tüm engelleri ve sorunları ortadan kaldıracağız. Türk plastik sektörünü daha da ileri taşıyacağız” dedi. SchneIder ElectrIc Türkiye’deki iş ortaklarını onurlandırdı firması ise ‘Yılın Küresel Telemetri Ortağı’ olarak ilan edildi. ■ Enerji yönetiminde global uzman Schneider Electric, Industry System Integrator Alliance İş Ortağı Programı kapsamında bu yıl Türkiye’deki iş ortaklarından Mas Otomasyon’da görev yapan mühendis Göray Akgün ile SPP Engineering firmasını da ödüllendirdi. Enerji yönetiminde global uzman olan Schneider Electric, endüstri ve altyapı müşterilerinin karşılaştığı teknik ve ticari zorluklara göğüs germelerine yardımcı olan yenilikler, başarılar ve gelişmiş hizmetler sağlayan iş ortaklarını, Industry System Integrator Alliance İş Ortağı Programı kapsamında ödüllendirmeye devam ediyor. Bu yıl ödül kazananlar arasında, Türkiye’den de bir mühendis ve bir şirket yer aldı. Schneider Electric’in Türkiye’deki iş ortaklarından Mas Otomasyon’da çalışan, PlantStruxure Sertifikalı Mühendis Göray Akgün ‘Yılın Sertifikalı Mühendisi’ seçildi. SPP Engineering Program kapsamında ayrıca Rusya’dan Sintek firmasına ‘İş Geliştirme Ödülü’ verilirken, Güney Afrikalı Artiflex ‘Teknik Uzmanlık Ödülü’ne; Hollanda’dan Raster firması ‘Yılın Küresel PlantStruxure Ortağı’ unvanına; Hindistan’dan Supertech firması ise ‘Yılın Küresel PES Ortağı’ unvanına layık görüldü. Schneider Electric Strateji ve Sistem Entegratörü Programı Direktörü Andrew Brown şunları söyledi: “Schneider Electric System Integrator Alliance programı kapsamında şirketlerin ve şahısların ödüllendirilmesi, programın öncelikli amaçlarından biridir. Bu ödüller, endüstri ve altyapı müşterilerimizin karşılaştığı teknik ve ticari zorluklara göğüs germelerine yardımcı olan yenilikler, başarılar ve gelişmiş hizmetler sağlamaktan sorumlu olan iş ortaklarımıza verilmiştir. Bu ödülleri elde ettikleri için büyük bir gurur duymaları, kazananların hakkıdır.” Ödüller, ABD’nin Dallas kentinde düzenlenen bir törenle sahiplerine takdim edildi. ENDÜSTRİ OTOMASYON 125 Haberler OKULLAR ENERJİ VERİMLİLİĞİ İÇİN YARIŞTI, EN İYİLER ÖDÜLLERİNİ VİKO’DAN ALDI… ■ Doğal kaynaklarımız hızla tükeniyor, çevre kirliliği her geçen gün artıyor ve ülkemiz enerji için yüksek bedeller ödüyor. Gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir dünya bırakmak ise hepimizin ortak sorumluluğu. Geleceğe değer katacak birçok başarılı kurumsal sosyal sorumluluk projesini hayata geçiren VİKO, bu alandaki örnek kuruluşlar arasında yer alıyor. Enerji verimliliği ve doğal kaynakların korunması konularında sürdürülebilirliği sağlamak, ayrıca çocuklarımızı bilinçlendirmek üzere yaklaşık 3 yıldır devam eden ‘Aydınlık Bir Gelecek İçin Okullarda Enerji Verimliliği’ projesini yürüten VİKO, enerji verimliliğinde yılın en başarılı okullarını ve eğitimcilerini ödüllendirdi. Yılın örnek okulları yarışmasında dereceye giren okullar, 17 Haziran 2015 Çarşamba günü Adile Sultan Sarayı’nda gerçekleşen törenle ödüllerini aldı. Elektrik anahtar-priz sektörünün inovatif ve lider kuruluşu VİKO, hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projeleri ile bugüne ve geleceğe değer katmaya devam ediyor. VİKO’nun İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliği ile yürüttüğü “Aydınlık Bir Gelecek İçin Okullarda Enerji Verimliliği” projesi ödül süreci kapsamında, enerji verimliliğinde örnek okullar ve eğitimcilerinin ödülleri gerçekleştirilen görkemli bir törenle sahiplerini buldu. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız, İlçe Milli Eğitim Müdürleri, VİKO CEO’su Nusret Kayhan Apaydın, İnsan Kaynakları ve Kurumsal Gelişim Direktörü Mutlu Kutlu ile İnsan Kaynaklarından 126 Sorumlu Üst Yönetici Hiroyuki Oka’nın katıldığı, sunuculuğunu ise Neslihan Maltepe’nin yaptığı ödül töreni, Adile Sultan Sarayı’nda gerçekleşti. Öğrencilerden geri dönüşümlü elbiselerle defile… Projenin ödül süreci için bu yılki jüri üyeleri arasında EVD Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Ergin Kaya, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlileri Doç. Dr. Nur Bekiroğlu ve Dr. Engin Ayçiçek, Doç. Dr. Mustafa Gürkan Aydeniz ile İstanbul MEM AR-GE Üyeleri Abdullah Taşkıran, Derviş Çelik ve Orhan Ayyıldız yer aldı. Jüri üyeleri, enerji verimliliğinde örnek çalışmalar gerçekleştiren İstanbul’un 39 İlçe 1.sini değerlendirdi ve sonunda 5 okul finale kaldı. Enerji Verimliliğinde Yılın Örnek Okulu Yarışması’nın 1.si olan Zeytinburnu Fatma Süslügil İlkokulu, 1.lik ödülü olan 5000 TL’lik ödül çekini, enerji verimli okul bayrağını, notebook ve başarı plaketini almaya hak kazandı. 2. olan Esenler Ressam Şevket Dağ İlkokulu, 3.000 TL’lik ödül çekinin ve başarı plaketinin, 3.lüğü kazanan Maltepe Atatürk İlkokulu ise 2.000 TL’lik ödül çekinin ve başarı plaketinin sahibi oldu. Jüri Özel Ödülü, Tuzla Tapduk Emre İlkokuluna giderken Ataşehir Cemile Besler İlkokulu da mansiyon ödülü almayı başardı. Ödül töreninin ardından sahneye çıkan öğrencilerin geri dönüşümlü malzemelerden oluşturdukları kıyafetlerle gerçekleştirdikleri defile izleyicilerin büyük beğenisini topladı. ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler Finale kalan okullara ait değerlendirme sürecinde okulların gerçekleştirdiği çalışmalardan çok etkilendiklerini belirten Jüri Üyesi Ergin Kaya “Enerji verimliliğinin önemi konulu konuşmasında, ülke olarak enerjimizin %70’ini ithal eder durumdayız. Yapılan araştırmalara göre sanayide ve konutlarda %40’a varan bir enerji tasarrufu potansiyeli olduğu bilinmektedir. VİKO’nun gerçekleştirdiği bu proje, özellikle öğrencilerimiz üzerinde farkındalık oluşturmak adına çok anlamlıdır.” şeklinde konuştu. “Hepimiz Sorumluyuz” Ödül töreninin açılış konuşmasını gerçekleştiren VİKO İnsan Kaynakları ve Kurumsal Gelişim Direktörü Mutlu Kutlu “İçinde bulunduğumuz dönemde, gelecek kuşaklara daha yaşanabilir bir dünya bırakmak hepimizin ortak sorumluluğu. Hepinizin bildiği gibi doğal kaynaklarımız hızla tükeniyor, çevre kirleniyor, ülke olarak enerji için yüksek bedeller ödüyoruz. Tüm bu hayati derecede önem arz eden gerekçeler nedeni ile enerji verimliliği ve doğal kaynakların bilinçli tüketimi konularında ‘Hepimiz Sorumluyuz’ anlayışı ile yaşam faaliyetlerimizi yürütmek zorundayız.” dedi. “Sürdürülebilirlik, kurumsal değerimiz…” Ödül töreninde bir konuşma yapan VİKO CEO’su Nusret Kayhan Apaydın ise düşüncelerini; “Sürdürülebilirliği kurumsal bir değer olarak ele alan VİKO olarak, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için hayata geçirdiğimiz projeler ile bugüne ve geleceğe değer katmayı görev addediyoruz. Ürünlerimizden, tesis işletmemize, atık yönetimimizden kurumsal sosyal sorumluluk projelerimize kadar tüm süreçlerde, hepimiz sorumluyuz anlayışı ile faaliyet gösteriyoruz. Aydınlık geleceğimizin teminatı sevgili öğrencilere yönelik projelerde yer almaktan ayrı biz mutluluk ve heyecan duyuyoruz.” sözleriyle ifade etti. VİKO “Aydınlık Bir Gelecek İçin” çalışıyor… VİKO “Aydınlık Bir Gelecek İçin” projesi ile enerji verimliliği ve doğal kaynakların korunması konusunda geleceğin teminatı olan çocuklarımıza bilinç kazandırıyor. 3 yıl önce VİKO ve İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nün imzaladığı protokol ile hayata geçirilen proje kapsamında bugüne kadar İstanbul’daki ilk ve ortaokullarda görev yapan 1.450 eğitimci için enerji yöneticisi eğitimleri verildi. Bu okullardaki öğrenciler için de enerji verimliliği kulüpleri kuruldu. Öğrencilerin projeye aktif katılımlarını ve eğlenirken öğrenmelerini sağlamak amacı ile oluşturulan VİKO Çocuk Tiyatrosu’nun sunduğu enerji verimliliği konulu oyunu 340.000 ilkokul öğrencisi izledi, VİKO Çocuk Tiyatrosu’nun hedefi 1.000.000 öğrenciye ulaşmak. Her yıl okullarda uygulanarak enerji verimliliği konusundaki sorumluluğun yerleşik bir bilinç haline gelmesini amaçlayan proje, önümüzdeki süreçte İstanbul’daki ilk ve ortaokulların enerji tüketiminde ölçülebilir düzeyde bir azalma gerçekleşmesine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Her öğretim yılı sonunda ise projeye katılan okullar arasında düzenlenecek yarışma ile projedeki örnek okulların ödüllendirilmesi ve diğer okulların da özendirilmesi hedefleniyor. Danfoss ve Grundfos, başlattıkları eğitim dizisiyle sinerji yaratacaklar! birlikte kullanılan ürünlerinin daha çok sayıdaki üst segment müşteriye ulaşmasını da hedefleyen eğitimler, tüm sektörde yeni ufukların açılmasına da katkı sağlayacak. Danfoss personeline 3 saatlik pompa eğitimi ■ Dünyanın Isıtma, Soğutma ve Sürücü teknolojileri devi Danfoss, yine bir başka dünya lideri olan pompa üreticisi Grundfos ile kendi sektörlerindeki bilgi ve yenilikleri paylaşarak önemli bir sinerji yaratmayı amaçladıkları eğitim seminerlerine başladı. Danfoss ve Grundfos’un Türkiye’de başlattıkları eğitim işbirliği ile söz konusu seminerlerle, bayi ve personellerinin eğitim seviyelerini karşılıklı bilgi paylaşımıyla yükseltmeyi amaçlıyor. İki şirketin projelerde Danfoss ve Grundfos’un Türkiye’deki eğitim işbirliklerinin başlattığı eğitim seminerlerinin ilki geçtiğimiz günlerde Grundfos Genel Müdürlüğü’nde gerçekleştirildi. Danfoss’un satış personelinden 15 kişinin katıldığı, 3 saatlik bu eğitimde temel pompa eğitimi verildi ve fabrika gezisi yapıldı. Seminerlerin ikinci etabında ise Grundfos ekibi, Danfoss Türkiye Genel Müdürlük binasındaki Danfoss Akademi’de ısıtma, soğutma ve sürücüler konusunda temel eğitim alacaklar. ENDÜSTRİ OTOMASYON 127 Haberler ABB, ilk global endüstriyel robot üreticisi olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde sanayi robotu üretecek ■ Lokal robot üretimine başlanması, ABB’nin Kuzey Amerika’daki müşterilerine bağlılığını perçinliyor. Dünyanın önde gelen güç ve otomasyon gruplarından ABB, Medcem tarafından Türkiye’de yeni tesis olarak başlatılan çimento fabrikası projesine elektrifikasyon, otomasyon ve sürücü çözümleri teminiişini Temmuz 2012’de imzaladığı sözleşme ile üstlendi. Yeni fabrika Akdeniz’de bulunan Mersin yakınlarında yer alacak. Günlük 10’000 ton klinker üretimi ile tesis Türkiye’deki en yüksek üretim kapasitesine sahip çimento fabrikası olacak. Üretimin 2014 Mart ayında başlaması planlanıyor. Dünyanın önde gelen güç ve otomasyon teknolojileri grubu ABB bugün yaptığı açıklamada Amerika Birleşik Devletleri’nde robot üretmeye başlayacağını duyurdu. Böylelikle ABB, Kuzey Amerika’da robot teknolojileri üretim tesis kurmak için yatırım yapan ilk küresel robot üreticisi konumuna geldi. Açıklama firmanın 500 kalifiye elemanının çalıştığı Auburn Hills, Michigan’daki tesisinde yeni robot fabrikasının açılışı sırasında yapıldı. Üretim en kısa süre içerisinde başlayacak. Yeni tesis ABB’nin Şangay (Çin), ve Västerås’tan (İsveç) sonra üçüncü robot üretim tesisi olacak ve Kuzey Amerika Pazarı için ABB robotları ile yan ürünlerinin üretimini yapacak. ABD yıllık 7.5 milyar dolarlık satış hacmiyle ABB’nin en büyük pazarı konumunda bulunuyor. Firma 2010 yılından bu yana yerel Ar-Ge faaliyetleri, sermaye harcamaları ve şirket satın almalar için 10 milyar dolar üzerinde yatırım yaptı, yerel personel sayısını 11.500’den 26.300’e çıkardı. Kuzey Amerika değer zincirindeki üretim alanlarına yatırımın sürekliliği, ABB’nin büyüme planlarının önemli bir kısmını oluşturuyor ve firmanın Next Level Stratejisini yansıtıyor. 128 ABB CEO’su Ulrich Spiesshofer yeni tesis hakkındaki görüşlerini şöyle dile getirdi: “Bugün Auburn Hills’deki yeni robot üretim tesisimizin açılışını kutlarken, Kuzey Amerika’da büyüme konusundaki kararlılığımızı da bir kez daha vurgulamış oluyoruz. ABB Kuzey Amerika’da robot üretimi yapacak olan ilk global otomasyon firmasıdır. Robotik, artan rekabet dünyasında Kuzey Amerika’nın endüstriyel büyümesini bir üst seviyeye taşıyacak temel unsurlardan biridir. Bu konudaki kararlılığımız ve verdiğimiz yatırım desteğini arkasına alan yerel ekiplerimiz, Amerika’daki müşterilerimizi Amerika’da üretilmiş robot çözümleri ile desteklemek üzere iyi bir noktaya gelmiştir. Web tabanlı, ortak çalışma temelli ve güvenli robotlarımız iş güvenliği ve üretimin kalitesi üzerinde çok olumlu etki yapacaktır.” ABB Robotics Genel Müdürü Per Vegard Nerseth ise görüşlerini şu sözlerle ifade etti: “ Kuzey Amerika’da üretime başlayarak ABD, Meksika ve Kanada’da bulunan robotik müşterilerimize sunduğumuz ürün ve servis yelpazemizi bir üst seviyeye çıkartmak, Kuzey Amerika’da bu alanda en iyi teslimat sürelerini ve teknik desteği sunmamızı sağlayacaktır. Bu genişleme, robot teknolojilerinin büyüdüğü kilit pazarlarda yerelleşerek öncü teknolojilerimizi müşterilerimize sunma stratejimizle uyumludur. Güçlü robotik pazarı sayesinde, eminim fazla uzak olmayan bir gelecekte buradaki çalışanlarımızı 1,000 nitelikli bir işgücüne çıkaracağız.” Yeni tesiste üretilecek ürün yelpazesi kademeler halinde genişletilerek, ABD, Kanada ve Meksika’da en yoğun kullanılan robotların ve robot kontrolörlerinin Auburn Hills tesisinde üretilmesi amacına hizmet edecektir. Yerel üretim teslimat sürecini kolaylaştırarak müşteriye teslim sürelerini önemli derece azaltmaktadır. ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler “Endüstri 4.0 Harcanan Paraya Değdiğini Kanıtlamalıdır” da istedikleri gibi sahip olmak ister. Dm eczane zinciri tedarikçileri gibi tedarikçiler bunun kanıtı niteliğinde - Bir uygulama veya yazılım kullanarak, müşteriler kendi fotoğraflarından oluşan özel fotoğraf albümü, afiş, tuval, cep telefonu kabı veya duş jeline sahip oluyor. Dm, Deutsche Post ile işbirliği yaparak müşterilerin kendi resimlerinden posta pulu yapmalarına dahi olanak sağlamaktadır. Veri bir internet bağlantısı üzerinden yüklenmekte ve bir kaç gün sonra, ürün müşterinin kapısına ulaşmaktadır. Mangler “İşte Endüstri 4.0 tam olarak bu,” diyerek devam etti. Birçok diğer işletme de bu bireyselleşme yönündeki trende tam anlamıyla adapte oldu fakat bunun sonucunda süreçlerinin ölçeklenebilirliği zarar gördü. Endüstri 4,0 bu ikilemi seri üretim şartları altında müşteriye özel çözümler üreterek çözeceğini vaat ediyor ancak birçok işletme hala Endüstri 4.0’ı çekirdek unsuru alarak akıllı fabrika kurmakta tereddüt ediyor. Bunun iki ana nedeni var: birincisi, maliyetler, ikincisi, fikri mülkiyetin ifşa edilerek savunmasız hale gelmesiyle kaybedileceği korkusu. Endüstri 4.0’ın Daha Farklı Bir Maliyet Bakış Açısına İhtiyacı Var ■ Endüstri 4.0 için teknolojik temel uzun süredir mevcut ama asıl eksik olan bunu gerçeğe dönüştürme cesareti. Küçük miktarlarla ve tek ürünlerin özel üretimi ile ilgili bile verimlilik artırma vaatleri maliyetler ve güvenlik riskleri ile bağlantılıdır. Fakat birçok şirket için başka alternatif bulunmamaktadır. Rutronik’te Stratejik Pazarlama ve İletişim Yöneticisi Andreas Mangler “Endüstri 4.0’ı benimsemeyen iş alanları yakında telefon bağlantısı olmayan bir arabadaki eller serbest kiti gibi olacak. Hali hazırda mevcut fakat herhangi bir bağlantısı yok yani işe yaramaz,” diyerek ileride olabilecekleri özetledi. “Dinozorlar hayatta kalamıyor; bunu yeterince sık gördük.” Verimliliğini artırmak her zaman güncel kalacaktır. Bu alanda yeni olan bir şey varsa o da bireyselleşme trendi bilgisayar, araba veya sabah kahvaltısında yedikleri gevrek olsun, müşteriler ürünlerine tam da ihtiyaç duydukları ya 130 Endüstri 4,0’ın uygulanması için yatırım gerektiği şüphesiz. Ama karşılığında, artan verimlilik sayesinde uzun vadeli tasarruf sağlar. Bu tür tasarruflar diğer seviyelerde üretilir ve bu yüzden sıklıkla denetlenmektedir. Şirket yönetimindeki mevcut kar merkezli yaklaşım sadece üç aylık zaman dilimlerindeki özel birim veya personel maliyetlerini göz önünde bulundurur. Bu da bütün sürecin dahil olduğu toplam maliyetlerin bakış açısının eksik olduğu anlamına gelmektedir. Bu şartların neden olduğu durumlar bazen garip olabilmektedir. Örneğin - bir geliştiricinin yerleşmiş, ileriye dönük bir teknoloji tasarladığı fakat bu tasarımın yüksek birim maliyetleri sebebiyle satın alma bölümü tarafından onaylanmadığı durumlar olabilir. Bunun yanında, daha ucuz bileşenler manüel olarak alınır, kaydedilir ve malların üretime giden güzergâhında birkaç kez taşınır. Satın alma bölümü durumun farkında olmasa da burada yapılan işlem maliyetleri önceden yapılan tasarrufları tüketmekte hatta aşmaktadır. Bu da sürecin otomasyonundan daha düşük maliyetlere yol açması gibi ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler görünse de pahalı manuel süreçlerin yerli yerinde durduğu anlamına geliyor. Mangler “Bu yaklaşım hem maliyet tasarrufunu hem de yenilikleri engeller,” diyerek olayı yorumladı. Durumu mülkiyet sahibinin toplam maliyetinden incelemek diğer yandan geliştirmeden satın almaya ve lojistiğe kadar tüm süreç zinciri boyunca oluşan fiili toplam maliyetler olarak sayılabilir. Bu herkese Endüstri 4,0’ı hangi alan ve hangi boyuta uygulamanın değip değmeyeceğine karar vermelerine olanak sağlar. “Her iş tam anlamıyla akıllı fabrika haline gelemez. Hüner, bir yandan teknoloji ve yatırım arasındaki doğru dengeyi bulurken diğer yandan satın alma fiyatı ile satın alma bölümü ve lojistik zinciri içindeki otomatik süreçlerin maliyetlerini bulmaktır. Yani işletmeler her zaman tek bir hamlede büyük bir harcamaya tabi olmayacaktır. İlk adım olarak Distribütör veya tedarikçiyle bir EDI bağlantısı kurmak genellikle köklü bir teknoloji üretmekte etkilidir,” diye açıkladı Mangler. “Bu, Endüstri 4.0’ın mülkiyet sahibinin kârını ispatlamak amacıyla ilgili bir alt süreç için mülkiyet maliyetini ispatlaması gerektiği anlamına gelmez. Güvenliği Sağlamak Masraflıdır Gerekli sistemlerdeki yatırımların yanı sıra gerekli güvenlik önlemlerin sağlanabilmesi için de bazı maliyetler vardır. Veri güvenliğini -en önemli nedeni olmamakla birlikte- son derece önemli kılan konu veri, IP ve kontrol kaybetme korkusudur. Mangler “Büyük veri” - koleksiyon, analiz, depolama, işleme ve çok büyük miktarlardaki veri yönetimi - çok zor bir iştir. Kazanan başarılı ve güvenli bir şekilde veri toplayabilir ve mümkün olduğunca bu verilerin güvenliğini sağlayabilir,” dedi. Bu görev için hâlihazırda donanım ve yazılım, aygıt yazılımı ve yüksek seviyeli dillere dayalı tüm diğer yazılım sistemlerinde farklı seviyelerde teknolojiler bulunmaktadır. Mangler sözlerine “Bileşenlerin seçimi bu açıdan yapılmalıdır çünkü Endüstri 4.0 özellikle donanım vasıtasıyla güçlü sistemlere bağlıdır,” diye devam etti. Ve sağlamlık sadece bileşenler için gerekli değildir. Operatör kontrol sistemlerinin de sağlam olması gerekir ve bu konuda da mevcut çözümler hâlihazırda bulunmaktadır. Sistem yedekleme kullanımı örneğin dokunma ve hareket kontrolünün etkinleştirilmesi ile birlikte verilerin karşılaştırılması ve manipülasyonun önlenmesine olanak sağlar. “Tabii ki, bu işletmeler için daha fazla masraf anlamına gelir, ancak verimlilik artışları ve sürdürülen rekabet kabiliyetinin sonuçları yoluyla Endüstri 4.0 tarafından oluşturulan uzun vadeli fayda bu masrafları orta ve uzun vadede dengeler. Mangler “Bu da birçok işletmenin başka bir seçeneği olmadığı anlamına gelir- ya trendi takip edecekler ya ada kendilerini er ya da geç resmin dışında bulacaklar,” değerlendirmesinde bulundu. “Biz bir teknoloji ortağı, tedarikçi, danışman ve bağlantı olarak size yardımcı olmaya hazırız.” Rutronik şuan Endüstri 4.0 için gereken her şeyi müşterilerine sunabilmek için yıllar önce temellerini attı. Bunlar esas olarak RUTRONIK EMBEDDED altında toplanmış bileşenlerin yanı sıra uygun tedarik zinciri çözümleridir. Mangler, “Daha adı bile yokken biz Endüstri 4.0’a yatırım yapıyorduk. İşte bu yüzden Endüstri 4.0 sürücüsü olduğumuzda eminiz,” diyerek sözlerine devam etti. RUTRONIK EMBEDDED gömülü pano, depolama, ekran, kablolu ve kablosuz iletişim teknolojisi, otomatik ID bileşenleri, sensör ve aktüatörlerin yanı sıra özel yan bileşen ürün segmentlerini kapsar. Endüstri 4.0’ın temeli ağ -iletişim teknolojileri- oluşturmaktır. Bu temel yıllar önce Rutronik tarafından tüm standart ve teknolojilerin portföyünde bulunduğundan ve şirketin her daim kapsamlı uzmanlık barındırmasını garanti ederek Kablosuz Yetkinlik Merkezi’nin kurulması ile birlikte atılmıştır. Andreas Mangler, “O zamanlar kablosuz ağ segmentinin öncülerinden biriydik ve bugün meyvelerini topluyoruz,” dedi. “Lojistik bölümümüzde böylesi ileri görüşlü bir yatırım yaptık.” Rutronik kendisini doğrudan müşteri ve tedarikçilerinin sürecine entegre eden modüler, tam otomatik ve bağlantılı lojistik süreçlerinin yaratılması için konseptler geliştiren ve teknolojik altyapıları kuran ilk distribütörlerden biriydi. Sonuç olarak da yüksek verimli tedarik sürecinin getirdiği tüm bu faydalardan bugün yararlanıyoruz. “ Endüstri 4.0, esasen bizim için mükemmel bir fırsattır çünkü biz tüm ürün yelpazemizi bu ilke altında topladık.” Rutronik’de Endüstri 4,0 ile gerçekleşen her alt görev için, ilgili uzmanlar ve süreçler mevcuttur - çözümleri ile birlikte RFID ve kablosuz uzmanları ürünlerin benzersiz bir şeklide tanımlandığını ve Rutronik lojistik süreci içinde izlenebilir olduğunu garanti eder. Aynı zamanda tüm teslimatların tedarik zinciri boyunca takip edilerek ürünlerin nerede olduğunun her zaman bilinmesini sağlar. Bu GPS ve kablosuz uzmanları tarafından teknolojik olarak desteklenmektedir. Analog & Karma Veri ekibi ve Güç ekibi verileri semantik web servislerinden sağlanan sensör ve aktüatörleri kapsar. Bu veriler, özel olarak elde edilen ürünlerden talep edilebilir. Ürünlerin dijital ürün belleğe verilmesi durumunda buna kontrolör ve hafıza uzmanları da dâhil olur. Bu Rutronik’in müşterilerinin üretim tesislerini global bir bakış açısıyla izlediğini gösterir çünkü fiziksel ve dijital dünya arasındaki karmaşık bağımlılıklar bugünlerde duruma göre ve karmaşık, manuel müdahale gerektiren herhangi bir değişikliğe göre temsil edilmektedir Böyle global bir bakış açısıyla ve gerekli desteği müşterilerine sunarak Rutronik doğru bileşenin kullanımı yoluyla tüm iş süreçlerinin küresel koordinasyonun yanı sıra, farklı hizmetler, FAE’nin mühendislik desteği ve servis sağlayıcılarının gelişimini içeren sistemle satış desteği, tamamlayıcı öge siparişi ve nihai müşterileri içeren tüm ağ bağlantılarına dünya çapında sahiptir. ENDÜSTRİ OTOMASYON 131 Haberler TÜYAP SEKTÖRÜN LİDER FİRMALARINI “SANTEK 2016 FUARI’NDA” BİR ARAYA GETİRİYOR… Kocaeli başta olmak üzere Doğu Marmara Bölgesindeki sanayi kuruluşlarının ürettiği tüm yeniliklerin aynı çatı altında sergileneceği fuar, katılımcılar ve ziyaretçiler açısından büyük bir önem taşıyor. SANTEK 2016 Fuarı kapsamında yurtdışından Balkanlar, Avrupa, Rusya, Kafkasya, Ortadoğu, Arap Yarım Adası, Kuzey ve Orta Afrika’dan ve yurt içinden Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinden fuara gelecek olan heyetlere ev sahipliği yapmak için tanıtım ve pazarlama faaliyetlerimiz de hızla devam ediyor ■ 3. Doğu Marmara Sanayi ve Teknoloji Fuarı TÜYAP tarafından düzenlenecek TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından 26 - 29 Mayıs 2016 tarihleri arasında düzenlenecek SANTEK 2016 - 3. Doğu Marmara Sanayi ve Teknoloji Fuarı, Kocaeli Sanayi Odası (KSO), Kocaeli Ticaret Odası (KOTO) iş birliği ile Kocaeli Valiliği ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ile Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’nın değerli destekleri ile Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Uluslararası Fuar Merkezi’nde sanayi ve teknoloji sektörünün buluşma noktası olmaya hazırlanıyor. 132 Fuarın kapsamı; Üretim Makineleri ve İmalat Endüstrisi, Enerji, Elektrik, Elektronik, Otomasyon, Otomotiv ve Yan Sanayi, Liman, Tersane ve Gemi Sanayi, Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller, Yapı Malzemeleri ve Teknolojileri, İş ve İnşaat Makineleri 26 – 28 Mayıs 2016 tarihleri arasında 10:00-19:00 saatlerinde, 29 Mayıs 2016 günü ise saat 18:00’e kadar ziyarete açık olacak Fuar ile ilgili daha ayrıntılı bilgi edinmek için www.santekfuari.com adresini ziyaret edebilir veya bizlerle temas kurabilirsiniz. ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler Schneıder Electrıc’ten Iberdrola’ya 11 milyon akıllı ölçüm cihazını yönetmesi için teknoloji platformu ■ Enerji yönetiminde global uzman Schneider Electric, İspanyol enerji şirketi Iberdrola için bir teknoloji platformu kuracak ve şirketin 11 milyon akıllı ölçüm cihazından alınacak verileri yönetip kontrol etmesine olanak sağlayacak. İspanya’nın önde gelen enerji şirketi Iberdrola, 2019 yılına kadar alçak gerilim ağına takılacak olan yaklaşık 11 milyon akıllı ölçüm cihazı ve gelişmiş izleme cihazlarından her gün alınacak verileri yönetmesi ve kontrol etmesine olanak tanıyacak teknoloji platformunun tasarımı ve uygulaması için, enerji yönetimi ve otomasyon çözümlerinde global bir lider olan Schneider Electric’i tercih etti. Schneider Electric’in Titanium teknolojisini temel alan platform, alçak gerilim ağındaki akıllı ölçüm cihazları ve gelişmiş denetim altyapısından gelen bilgileri toplayan tek bir merkezi çözüme entegre edilerek; Iberdrola’ya, ağın verimli bir şekilde yönetilebilmesi için gerekli bilgilere anında ve güvenilir erişim olanağı sağlayacak. Tüm saha cihazları için merkezi bir haberleşme sistemi kurulacak Bu uzak yönetim sistemi, gelişmiş denetim cihazları ve akıllı ölçüm cihazlarını içeren alçak gerilim altyapısından bilgi toplayan tüm saha cihazları için merkezi bir haberleşme sistemi olacak. Platform, güvenli haberleşme proseslerinde kullanılan güvenlik anahtarlarının yönetimi de dahil olmak üzere, yönetilecek büyük miktarda bilgiyi dikkate alarak toplama süreçlerinde yüksek performans sağlayacak. Platform aynı zamanda, uzaktan yönetimin uygun bir şekilde gerçekleşmesi ve sürekli olarak geliştirilmesi için gerekli işlevlerin yanı sıra ölçüm işlemleri, varlık yönetimi ve daha birçok işlemi sağlamak için gerekli özellikleri içerecek. Bu nedenle platform, saha cihazlarının uzaktan yapılandırılmasına, olayların kısa sürede algılanmasına, izlenmesine ve ilgili raporların hazırlanmasına imkan verecek. ENDÜSTRİ OTOMASYON 133 Haberler IFC Girişimcilerle Girişimciliği Destekleyen Şirketleri Buluşturdu ■ Dünya Bankası Grubu kuruluşu IFC, General Electric (GE) ve Özyeğin Üniversitesi Girişim Fabrikası ile ‘İnovasyon Pazarı’ adlı bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Etkinlikte start-up şirketleri potansiyel yatırımcı şirketlerin temsilcileriye biraraya gelerek fikirlerini sunma ve iş geliştirme ve imkanı buldu. ‘İnovasyon Pazarı’na davet usulü ile çağırılan 16 startup şirket, toplantıda yaklaşık 20 yerli ve yabancı şirketle fikir alışverişi, temas ve iş geliştirme fırsatı yakaladı. Toplantıya davet edilen şirketler sağlık, akıllı enerji ve endüstriyel veri yönetimine odaklanan kurumlar arasından seçildi. Etkinliğin açılışında konuşma yapan Özyeğin Üniversitesi Girişim Fabrikası Kurucu Direktörü İhsan Elgin: ”Şirketlerle çalışmak ve onların desteğini almak startup’lar için girişim sermayesi yatırımı almaktan bile değerlidir. Startup şirketler bir ülke ekonomisi için lokomotif rolü taşır ve inovatif çözümler arayan kurumlar için de önemli avatajlar sağlarlar. IFC’nin ev sahipliğinde düzenlemiş olduğumuz bu toplantıdan tüm tarafların yararlandığını düşünüyor ve bu buluşmanın sonucunda bir çok işbirliğinin doğmasını umuyoruz”dedi. IFC’nin, üyesi olduğu Dünya Bankası Grubu’nun Türkiye stratejisi doğrultusunda özel sektöre finansman ve danışmanlık sağladığını belirten IFC Ülke Müdürü Aisha Williams sözlerine şunları ekledi: “Özel sektörün gelişmesi amacıyla Türk şirketleri için iş geliştirme fırsatı oluşturabileceğini düşündüğümüz her türlü kaynak, know-how ve eğitimi sağlamamızın önemli olduğuna inanıyoruz. İnovasyonun 134 desteklenmesi,tüm dünyada IFC için öncelikli konulardan biridir. Bu doğrultuda, ev sahipliğini yaptığımız toplantıda, fikir alışverişi yapılması ve yeni işbirlikleri kurulması için hem startup’lara ve hem de şirketlere güzel bir platform sunduğumuzu düşünüyoruz.” Taraflar arasında işbirliği yapmanın önemine dikkat çeken GE Türkiye Stratejik Yatırımlar Direktörü Erdoğan Çeşmeli “Günümüz dünyasında iş yapış şekli radikal bir şekilde değişiyor. Yeni iş dünyası artık çalışanların, şirketlerin ve kuruluşların yerel bazda inovasyon ve üretkenlik seviyelerini artıracak yeni araç ve çözümler sunuyor. Bunun sonucu olarak da girişimcilik artıyor; inovasyon ve işbirliği sayesinde ortak üretim modelleri yaratmak için fırsatlar doğuyor. GE Türkiye olarak, TeknoPark’ta yer alan İnovasyon Merkezi’mizde girişimcileri ve inovasyon yapanları desteklemeye devam edeceğiz” dedi. Bugün uluslararası alanda geçerliliği kabul edilmiş olan kaynaklar, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki en büyük farklılıklardan birinin inovasyon göstergeleri olduğuna dikkat çekmektedir. İnovasyon, ekonomik büyüme için çok önemli bir yere sahiptir ve IFC için küresel bazda stratejik öncelikler arasında yer almaktadır. IFC, yaklaşık 50 yıldır Türkiye’de özel sektörün kalkınmasını desteklemektedir. Toplam 4,3 milyar dolarlık mevcut yatırım portföyü ile Türkiye, IFC’nin küresel portföyü içerisindeki en büyük üçüncü ülke konumunda yer almaktadır. IFC, Dünya Bankası Grubu Ülke İşbirliği Stratejisi (20122016) çerçevesinde Türkiye’de özel sektöre toplam 2.8 milyar dolar tutarında destekte bulunmuştur. ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler KLİMADA “YÜKSEK PERFORMANS, DÜŞÜK FATURA” NASIL SAĞLANIR? lanıcıları yaşanabilecek konforsuz koşullar, daha az tüketim ve seçilen klimalardan tam verim alabilmek gibi konularda yönlendirdiğini belirtiyor. Keşfetteam, mekâna uygun klimanın yanı sıra seçilen klimanın konumlanması gereken ideal yeri de belirliyor. Gerçek dünya ile dijital dünya arasında bağlantı sağlayan ve yeni bir yazılım teknolojisi olan Artırılmış Gerçeklik uygulaması (Augmented Reality) sayesinde müşteriler, keşif sırasında ihtiyaçlarına uygun olan klimaların mekanlarında nasıl görüneceğini deneyimleyebiliyor. “Yeni Nesil” Klimalara Talep Artıyor ■ Mitsubishi Electric Türkiye Klima Sistemleri Genel Müdürü Yenal Altaç, klima sezonuna girdiğimiz bu dönemde doğru klima seçimi ve kullanımının önemine dikkat çekti. Günümüzde lüks olmaktan çıkıp hayatımızın vazgeçilmezi haline gelen klimaların seçiminde tüketiciler, eksik bilgi ve uygulamalar nedeniyle hatalı klima seçimi yaparak düşük performans ve yüksek faturalarla karşılaşabiliyor. Mekâna uygun olarak seçilmiş, doğru yere montajı yapılmış, düzenli olarak bakımı yapılan, enerji verimliliği yüksek klimalar ise yaz-kış rahat ve konforlu bir ortam sağlayarak yaşam kalitesini yükseltiyor. Klima seçiminin ciddi bir iş olduğunu belirten Mitsubishi Electric Türkiye Klima Sistemleri Genel Müdürü Yenal Altaç, doğru klima seçimi ve kullanımı ile ilgili konulara dikkat çekiyor. Altaç, klimanın mekanın soğutma ve ısıtma ihtiyacına uygun olması, enerji tasarruflu ve düşük ses seviyesine sahip olması, mekana uygun kapasite belirlenerek montajının uzmanlar tarafından yapılması ve sağlıklı ortamlar için doğru filtreye dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Mitsubishi Electric Türkiye Klima Sistemleri tarafından geliştirilen “Keşfetteam” hizmetine de değinen Altaç, uzman Keşfetteam ekiplerinin, en son teknoloji ekipmanlarla termal görüntüleme yaparak, keşif yapılan ortamdaki yalıtım sorunlarını, ısı köprülerini, dış duvarlardaki ve kapılardaki ısı kaçak noktalarını tespit ettiğini ve ayrıca kul- Klima seçiminde önem kazanan sezonsal verimlilik ve yeni ölçüm kriterleri konusunda da bilgi veren Yenal Altaç, pazarda en üst enerji sınıfında yer alan mevcut bir ürün ile yeni sistemin en üst sınıfı A+++ kategorisine giren bir ürün arasında enerji tüketimi ve dolayısıyla kullanıcının masrafları açısından büyük farklar oluşabildiğini belirtiyor. Yenal Altaç açıklamalarına şöyle devam ediyor: “Ayrıca yeni sınıflandırma sistemine göre örneğin Antalya için A sınıfı olan bir klima İstanbul için A sınıfı olmayabilir. Bu nedenle tüketiciler klima alırken bulundukları bölgenin iklim şartlarına uygun özellikteki klimaları tercih ettikleri zaman hem maksimum verim elde ediyor hem de enerji tasarrufu sağlıyor.” Mitsubishi Electric Türkiye Klima Sistemleri Genel Müdürü Yenal Altaç, yeni düzenlemeler çerçevesinde inverter klimalara olan talebin arttığını da belirterek, nedenini şöyle açıklıyor: “Geleneksel (on/off ya da sabit hızlı) klimalarda, ortam sıcaklığı ayarlanan sıcaklığa geldiğinde klima çalışmasını durduruyor. Ortam sıcaklığında, ayar sıcaklığından sapmalar meydana geldiğinde ise klima yeniden çalışmaya başlıyor. Klimaların ilk çalışması sırasında tükettikleri enerji, sürekli çalışmaları sırasında tükettikleri enerjiden çok daha fazla. Durma-çalışma (on/off) sayısı arttıkça, klimanın enerji tüketimi de artıyor. Inverter klimalar, ortam sıcaklığı ayar sıcaklığına yaklaştıkça kapasitesini otomatik olarak kısmaya başlıyor, tam tersi durumda yani ayar sıcaklığından uzaklaştıkça ise kapasitesini artırıyor. Dolayısıyla aşırı ısıtma ve soğutmanın önüne geçilebilmesi, sürekli çalışma sırasındaki enerji tüketimlerinin daha az olması ve durma-çalışma sayısını minimuma indirebilmesinden dolayı inverter klimalar, geleneksel on/off klimalara göre çok daha tasarruflu.” Yenal Altaç, inverter bir klima alırken, sezonsal verimlilik değerlerinin yüksek, yıllık enerji tüketimi değerlerinin düşük olmasına dikkat etmek gerektiğini ifade ediyor. ENDÜSTRİ OTOMASYON 135 Haberler GE, Dijital Rüzgâr Santrali ile Yenilebilir Enerjiyi Daha Verimli ve Ekonomik Hale Getiriyor ■ GE, endüstriyel internetten faydalanarak endüstrinin gücü ile yazılımı biraraya getiriyor ve dünyanın en verimli rüzgâr santralini kuruyor. Sensör, veri ağları ve analitiğin kullanımı ile, enerji üretiminde yıllık yüzde 20’ye varan yüksek verimlilik artışı sağlayan özel uyarlanmış türbinler ortaya çıkıyor. Kombine teknoloji, eğer bu yıl kurulacak olan 50 Gigawatt’ın (GW) tamamına uygulansaydı rüzgâr endüstrisinde 50 milyar dolara varan bir değer yaratılabilirdi. GE (General Electric), dünya standartlarındaki rüzgâr türbinlerini, rüzgâr endüstrisine yönelik dijital altyapıyla eşleştiren dinamik, bağlantılı ve uyarlanabilir Dijital Rüzgâr Santrali teknolojisini duyurdu. Bu teknoloji, bir rüzgâr santralinin enerji üretimini yüzde 20’ye kadar artırıyor ve rüzgâr endüstrisi için yaklaşık 50 milyar dolarlık bir değer üretilmesine olanak tanıyor. Dijital Rüzgâr Santrali, yenilenebilir enerjide uzun süredir duyulan daha fazla esneklik ihtiyacını karşılamak için endüstriyel internet olarak adlandırılan etkileşimli dijital teknolojiyi kullanıyor. Bu teknoloji, yenilenebilir enerjinin mevcut enerji şebekesine daha etkin bir şekilde entegre olmasına yardımcı oluyor. GE Power & Water Başkan ve CEO’su Steve Bolze, “GE sahaları dahil her işletme ve her endüstri daha akıllı dijital teknolojiler tarafından dönüştürülmekte ve en büyük fırsat enerji alanında. Önemli olan bu yeni dijital dönüşümden en iyi şekilde nasıl yararlanabileceğinizi bilmek. Endüstri liderlerini, geride kalanlardan ayıracak olan da budur” dedi. 136 GE, dünyanın ilk Dijital Rüzgâr Santrali girişimi ile rüzgâr enerjisi endüstrisinin dönüşümüne liderlik ediyor. Bu yeni rüzgâr ekosistemi, üretimi artırmak, maliyetleri azaltmak ve rüzgâr santralinin işletme verimliliğini kullanım ömrü boyunca yükseltmek için dünya standartlarında bir türbini, dijital bir altyapıyla eşleştiriyor. Dijital Rüzgâr Santrali ekosisteminin çalışma sistemi Dijital Rüzgâr Santrali ekosistemi, önce türbinlerin üretimiyle başlıyor. Gelecek nesil akıllı rüzgâr türbinleriyle, GE’nin yeni modelleri, en yüksek verimlilikte enerji üretebilmek için bir rüzgâr santralindeki her bir türbin tabanı yerleşiminde, çevre koşullarına bağlı olarak, 20 adede kadar farklı türbin konfigürasyonu inşa etmek için bir dijital ikiz modelleme sistemi kullanıyor. Ayrıca, her türbin, gerçek zamanlı olarak türbin işleyişini analiz edebilen ve çalışma verimliliklerini artırmak için ayarlamalar yapabilen gelişmiş ağlara bağlı şekilde çalışıyor. Türbinler inşa edildikten sonra, üzerlerindeki sensörlerin bağlantıları kuruluyor. Operatörlerin türbinlerden, santrallerden hatta bütün endüstri filosundan gelen verilerle performans izlemelerine olanak sağlayan GE’nin Predix yazılımıyla, bu sensörlerden toplanan veriler gerçek zamanlı olarak analiz ediliyor. Veriler, performansı etkileyebilecek sıcaklık, türbin hizasızlıkları veya titreşimler hakkında bilgi sağlıyor. Öğrenen sistem sorunları öngörebiliyor Daha fazla veri toplandıkça, maksimum performansı ENDÜSTRİ OTOMASYON Haberler sürdürmek ve türbin yaşlandıkça ortaya çıkan tipik bakım sorunlarından kaçınmak olanaklı hale geliyor. Böylece daha yüksek öngörüye sahip ve gelecekte ortaya çıkabilecek değişikliklerden etkilenmeyen rüzgâr santrallerine dönüşen sistem zaman içinde gerçekten öğreniyor. Önleyici bakımın sadece gerektiğinde yapıldığından emin olmak için bakım programlarını ihtiyaca göre düzenleyerek bakım maliyetlerini de azaltıyor. Dijital Rüzgâr Santrali, GE’nin 18 ay önce açıklanan Wind PowerUp teknolojisine dayanıyor. Şu anda 4 bin ünitede kurulu olan bu teknoloji, türbin verimliliğini yüzde 5’e kadar artırmış durumda ki bu da her türbin için karlılıkta yüzde 20’ye varan bir iyileşme anlamına geliyor. Tipik bir 100 megawatt rüzgâr santralinin ömrü olan 20 yıl içinde bu teknoloji, geliri 100 milyon dolar civarında artırabilir. Temiz enerjinin lider şirketi Invenergy’nin Başkanı ve CEO’su Michael Polsky, “GE’nin yaşam boyu işletim üzerine odaklı olması, bizim kendi rüzgâr türbinlerimizi işletme şeklimizle uyum içindedir. Kendi filomuzda daha da uzun vadeli değerler açığa çıkarmak için GE’nin Dijital Rüzgâr Santraliyle birlikte çalışmayı büyük bir heyecan ile bekliyoruz” dedi. Steve Bolze, “Aksiyona geçmek için gerekli tecrübe olmaksızın, büyük veri anlamını yitiriyor. Bizim endüstri için vizyonumuz, yarının sonuçlarını öngörebilmek için bugünün verilerini ve bilgisini kullanmaktır. Endüstriyel internetin gücünden faydalanarak, rüzgâr türbinlerinin bugüne göre daha iyi öğrendiği, adapte olduğu ve performans gösterdiği bir dünya yaratabiliriz” dedi. Omron performansı bayileriyle birlikte artırıyor ■ Türkiye geneline yayılmış uzman bayi, mekatronik merkezi ve sistem entegretörleriyle beraber geniş ürün portföyü ve hizmetleri sunan Omron, endüstriyel otomasyon sektörünün öncü markası olarak geçtiğimiz günlerde iş ortaklarıyla İstanbul’daki Hilton Kozyatağı Hotel’de bir araya gelerek gelecek planlarını ve vizyonunu konuştu. Yeni dönemde iş ortakları ile sahip olduğu potansiyeli daha yukarılara taşımamayı hedefleyen Omron’un büyüyen organizasyon yapısı, gelecek dönemin planlaması, genişleyen ürün ailesi ile yeni dijital bayi portalının tanıtımını gerçekleştirdiği toplantıda; Hareket, Kontrol, Algılama, Pano Komponentleri, Görsel Denetim ve Güvenlik ürün gruplarındaki güncel portföyü bayilerine tanıtıldı. Yeni lansmanı gerçekleştirilen temel makina kontrolörü NJ1 ve sektrörünün en hızlı makine otomasyon kontrolörü NX7 ile montaj süresini %50’den fazla kısaltan, ultra ince yapısıyla tüm güvenlik uygulaması ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmış G9SE güvenlik röleleri ile öncü ve uzmanı olduğu algılama ürün ailesinden şeffaf malzeme algılamada kullanılan endüstriyel sensörler için yeni bir ölçüt sunan E3S-DB ile hali hazırda satış rakamları ile fark yaratan S8VK serisi güç kaynakları ve patentli kilitlenebilir switch özelliği ile G2RV yeni nesil endüstriyel röleler öne çıkan ürünler arasındaydı. Yüksek çözünürlüklü modelleri, kod okuma ve doğrulama özelliği ve dahili aydınlatma seçenekleriyle FQ2 akıllı kamera ile yeni ve olağanüstü verimli bir görsel denetim algoritması, yüksek hızlı görüntü veriyolu, dört çekirdekli işleme ve hızlı EtherCAT özelliklerine sahip FH görsel denetim sistemleri toplantı gündemindeki diğer ürünleri oluşturuyordu. Ayrıca organizasyonda İstanbul ve Anadolu Bölge Satış Müdürleri tarafından uzun yıllardır beraber yürüttüğü başarılı çalışmalarından dolayı bölge bayilerine kıdem plaketleri sunulurken toplantı sonunda gerçekleştirilen soru cevap bölümüyle sektörün ve Omron’un konumlandırması masaya yatırıldı. ENDÜSTRİ OTOMASYON 137 Haberler TBV, Türkiye’nin “Akıllı Şehir Uygulamaları Envanter Raporunu”nu oluşturmak üzere işbirlikleri oluşturdu ■ Türkiye Bilişim Vakfı, Novusens Akıllı Şehirler Enstitüsü, İTÜ Bilgisayar Mühendisliği ve Bilişim Fakültesi’nin iş birliğiyle başlatılan “Akıllı Şehirler” projesinin ilk fazında Türkiye’de akıllı şehir uygulamalarının envanteri tespiti yapılıp, enerji, ulaşım ve su konularında mevcut durum ortaya konacak. MasterCard Türkiye ve Intel Türkiye’nin desteğiyle hazırlanacak rapor ile Türkiye’nin akıllı şehirlere ne zaman kavuşacağı sorusuna cevap aranacak. “Akıllı Şehir” kavramının Türkiye’de yaygın bir şekilde uygulanması için yol gösterici olacak çalışmalar, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü’nde gerçekleştirilen toplantı ile başladı. Türkiye Bilişim Vakfı ve Novusens Akıllı Şehirler Enstitüsü’nün proje uygulama desteği sunduğu çalışmalara, İTÜ Bilgisayar Mühendisliği ve Bilişim Fakültesi akademik destek veriyor. “Akıllı Şehirler” konusunda tüm dünyada referans alınacak çalışma, MasterCard Türkiye ve Intel Türkiye’nin sponsorluğunda gerçekleşiyor. Türkiye’de şehirlerin enerji, ulaşım ve su konusundaki mevcut resmini ortaya koymayı ve “Akıllı Şehir” kavramının uygulanabilmesi için gerekli adımları belirlemeyi hedefleyen geniş katılımlı projenin 30 büyük şehri kapsayan ilk fazı, hazırlanacak detaylı bir rapor ile tamamlanacak. 3 Aralık 2015 tarihinde yayınlanacak “Türkiye’de Akıllı Şehirler Uygulamalarının Envanter Tespiti ve Mevcut Durum Analizi Raporu (Türkiye Akıllı Şehirler Hazırlık Değerlendirme Raporu)” Türkiye’nin “Akıllı Şehirler” konusundaki stratejisinin oluşmasında yol gösterici bir rol üstlenecek. IFS, istihdamda Avrupa’nın en iyileri arasında ■ IFS, 12 milyondan fazla çalışanı ve 6 binden fazla işletmeyi temsil eden ‘Great Place to Work – Trust Index’e göre Avrupa’nın ‘En İyi İşverenler’ listesinde genel kategoride ilk 100’de, çokuluslu kategoride ise ilk 25 içinde yer aldı. Global kurumsal uygulamalar sektörünün önde gelen şirketi IFS, kurumsal verimliliğin yanı sıra çalışana ve istihdama verdiği önemin karşılığını ödüllerle ve derecelerle taçlandırıyor. IFS,12 milyondan fazla çalışanı ve 6 binden fazla işletmeyi temsil eden ‘Great Place to Work® – Trust Index’e göre Avrupa’nın ‘En İyi İşverenler’ listesinde genel kategoride ilk 100’de, çokuluslu kategoride ise ilk 25 içinde yer aldı. Hedef, Avrupa’daki başarıyı dünyada yaygınlaştırmak Her yıl 49’dan fazla ülkede 12 milyondan fazla çalışan ve 6 binden fazla işletmeyi temsil eden Great Place to Work®, Trustindex® çalışan anketi ile işyeri politikalarını ve uygulamalarını objektif ve detaylı şekilde inceleyerek farklı kategorilerde işverenleri değerlendiriyor. Bu yıl Avrupa çokuluslu işverenler kategorisinde ilk 25 içinde yer alan IFS, bu çalış- 138 masını dünyada yaygınlaştırarak, tüm ofislerinin çalışılacak en iyi şirketlerden biri olarak konumlamayı hedefliyor. IFS World Operations İK Direktörü Roger Arnroth “En İyi İşverenler listesindeki başarımızın devamlılığını, içimizdeki kültürü ve bağlılığımızı pozitif bir çalışma ortamında beslemek için gösterdiğimiz aralıksız gayrete borçluyuz. Sürekli gelişme çabası gayretindeyiz. En İyi İşveren anketi ve analizi, öncelik vermemiz gereken kilit gelişim alanlarını tanımlamak için faydalandığımız önemli bir araç” dedi. IFS Türkiye aralıksız büyümesini sürdürüyor IFS Türkiye Ofisi 2004 yılında kurulmuş ve bu tarihten itibaren hızlı bir büyüme göstererek aralarında Durmazlar Makina, KVK Teknoloji, Hakan Plastik, Aytaç Gıda, AGT, Samet Kalıp, Makel Elektrik, Bursa Beton & Çimento, Çemtaş, Noki, Teknorot Otomotiv, FNSS Savunma, SKT Otomotiv, Sinpaş İnşaat, Seranit, Müzekart, Dearsan Tersanesi gibi farklı sektörlerde 200’ye yakın müşteri ve 10.000’in üzerinde kullanıcıya ulaşmıştır. ENDÜSTRİ OTOMASYON Yayın Dünyası Güç Elektroniği Çeviriciler, Uygulamalar ve Tasarım Yazarların›n Ad›: Ned Mohan, Tore M.Undeland, William P. Robbins Türkiye’de güç elektroniği sanayii hızlı bir ilerleme göstermiş; kesintisiz güç kaynağı, motor kontrolu, endüksiyonla ısıtma, elektrikli ev aletleri, otomotiv ve tekstil gibi geniş bir alanda tasarım ve üretim yapan firmalar ortaya çıkmıştır. Bunun yanında yurtdışından gelen sistemlerin çoğunda güç elektroniği teknolojisi kullanılmaktadır. Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunlarının belirli bir kısmı bu sektörlerde istihdam edilmektedir. Güç elektroniği konusu, başta İ.T.Ü. olmak üzere Türkiye’deki birçok üniversitede çeşitli isimdeki derslerle öğretilmektedir. Bu derslerin bir kısmı Türkçe olarak verilmektedir. Hangi dilde verilirse verilsin bir Türkçe kitabın gerek eğitim öğretimde gerekse uygulamalı mühendislikte çok önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir. ISBN: 978-975-8431-99-1 B. Y›l›: 2003 Sayfa Say›s›: 896 Fiyat›: 45,00 TL 140 ENDÜSTRİ OTOMASYON Yayın Dünyası Otomatik Kontrol Sistemleri Yazarların›n Ad›: Benjamin Kuo Genç mühendislerin elinden düşmeyen bu kitabın temel özelliği, geleneksel konuları basit bir dille ele alması, anlatımını uygulamaya yönelik örneklerle desteklemesi ve her baskıda yeni konuları bünyesine alarak sürekli güncel kalabilmesidir. Yaklaşık 50 yıldır kendisini otomatik kontrol sistemlerinin uygulamalarına adamış, tecrübeli bir araştırmacı ve mühendis Benjamin C. Kuo tarafından kaleme alınmıştır. Yazarın en önemli özelliği bilimsel çalışmaları yanında, yıllardır sürdürdüğü eğitim hizmetinde otomatik kontrole çok sayıda kitap kazandırmış olmasıdır. İlk baskısı 1962’de yapılmış olan bu kitap, 60’lı yıllarda mühendislik eğitimine başlayan ve bugüne kadar aynı yolu izleyen pek çok öğrenciye otomatik kontrolü sevdirmiş, öğretmiş ve çalışma alanı olarak geniş bir öğrenci kitlesinin otomasyona yönelmesine neden olmuştur. ISBN: 9789757860945 B. Y›l›: 2013 Sayfa Say›s›: 944 Fiyat›: 50,00 TL ENDÜSTRİ OTOMASYON 141 reklam indeks i Firma Adı No ■ ABB 3-23-49-57 ■ AKBİL 8 ■ BETA 28 ■ BETA ARKA İÇ KAPAK Firma Adı No ■ JUMO 121 ■ LÖSEV 18 ■ MITSUBISHI ELECTRIC TURKEY 11 ■ MEDEL 4-51-129 ■ B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON 5 ■ NEUGART 33 ■ CLPA TURKEY 1 ■ NETES MÜHENDİSLİK 37 ■ PHOENIX CONTACT 25 ■ RUTRONIK 31 ■ DİYAFON ■ EKSEN AJANS 79 24-139 ■ ENOSAD 65 ■ SCHNEIDER ÖN KATLAMA KAPAK ■ ENTEK 47 ■ SCHNEIDER ÖN İÇ KAPAK ■ EMİKON ELEKTRONİK 10 ■ SIEMENS ■ EMİKON OTOMASYON 10 ■ SCHUNK ■ EMKO 29 ■ SMS TORK 113 ■ TÜRKMEN ASANSÖR 101 ■ ESİT ■ HES KABLO 9 19 ■ WORLDCHEM 17 ARKA KAPAK 71