1963

Transkript

1963
; •i'■■
..... ■
K AZG A N
c a z ip ,
c a z ip
¡mâ
o ld u ğ u
k a d a r k a z i p 't i r .
•eJtıuk-j
m m * ....... - —
•, Vir,
M o to r u
1
iş le te n
K A Z G A N 'ı
HER YIL BARSELONA SEFERİNDEN SONRA,
KAVUN
b e n z in
y ü rü te n
ç a m u r 'd u r .
MEVSİMİNDEN ÖNCE ÇIKAR.
Su j İ'I i , Süratli, Emniyetli - Besim, Mütebessim, Plânism - İlkay'lı, Alaylı, Kalaylı - Lâtif, Arif, Zarif Ciddi, İlmî, Tatbikî
GİLÛMUM
Y ıl:
ALYANS'LI
VE
ALYANSSIZ TÜLLÂBIN
GÖZAGRISI
VE
BASBELÂSIDIR.
104
S a y ı: 10*1
C ilt:
104
O
S a h ib i:
N c N İZ E
AZGAN. Fakültemizin güzel geleneklerinden b iris id ir. Genç arkadaşlarımız,
L Â Z IM
her yıl Fakültedeki hayatlarını mizah gözlüğü ile bize göstererek önümüze
O
sererler. Fakülte hayatı demek, tabii ki sadece ders dinlemek, seminer gö­
S o r u m lu M ü d ü r :
" K a z g a n 'ı ı ı
u s a n d ırır"
c efası
revi yetiştirm ek ve çeşitli adlar altında boyuna sınava girmek
b in
ö z d e y iş in in
â ş ık
s a h ib i
değildir. Fakülte
süresi daha ziyade her bakımdan b irlik te Herki hayata hazırlanm aktır. Bunun, yo­
rucu. sıkıntılı ve bazan üzücü yönleri yanında gülümser, neşeli ve hattâ tatlı yön­
O
S o ru m su z M ü d ü r:
M A S K O T İL H A N
leri do vardır. Devam eden, zevkle hatırlanan ve her zaman tekrarlananı da daha
fazla bu gülümser yön ve olaylardır. Çeşitli alanlarda Tüı k toplumuna büyük hiz­
metler görmek üzere aramızdan ayrılacak arkadaşlarımız, Fakülte hayatımızın bu
O
B a t lıc a Y a z a r l a r ı :
B A B A ÖNDER
F E S T İV A L E R K A N
yılını, beraberlerinde götürmeden evvel KAZGAN'ın sayfalarına geçirdiler.
KAZGAN'ı bu yıl da çıkarmak suretiyle güzel geleneğimizi devam e ttird ikle ri
için teşekkür eder, kendilerine ilersi için candan başarılar dilerim .
O
M u h a b ir le r :
T a fs ilit
a rk a
sayfada
Dekan
Prof. Dr. A. Suat BİLGE
I
tasm ası
s
î
J
|Q ekçok aziz ve muhterem inek kardeşle“
rim . Bugün bayram ım ızdır. Kutlu olsun.
Hepinizi candan kucaklarım .
5
Ey Mekteb-i M ülkiye-i  lin in vü M alinin,
vü İd a rin in , vü Siyasinin semiz, tenıüz vü etli
güzide inekleri. Haberiniz ola k i şu günden it i­
baren teksir makinesinin kalitesiz istihsaline
son v e rilm iş tir. L â tif hariç hepinizin özlemini
duyduğumuz ışık renk renk heyecan dolu ha­
yatı birazdan yaşayacağız.
Şimdi Veled-i Hamamiyun evvelâ ihtarı
evvelini çingene Kerami'ye astıracaktır.
Yarın Tahsildaran buna gerekli cevabı
bastıracaktır. Ö bür gün Şube-i Zuppeyûn ken­
di deyim leri ile diğerlerini b ir köşeye kıstıracaktır. Gayet tabii ki anlaşma olm ıyacaktır.
Bunu ta kip eden devrede Şubeler restle­
rin
i
çekip,
kozlarını ortaya koyacaklardır. Ass
¡j la şüphe yok k i, Tahsildaran floş ruayel çıka­
racaktır. Çünkü ben de onlarla beraberim. Ta­
rih boyunca gelmiş geçmiş ilâ h la rın üzerinde
bulunan Peygamber H azretleriniz Veli de be­
nimle beraberdir. Bu arada çeşitli müsabaka­
lar adı altında yapılan saçmalıkları beraberce
müşahade edeceğiz. Buna "S h o w " gibi orta
oyunu ve balo gibi kulis oyunlarını da katın,
p ik n ik gibi rezaletleri de ilâve edin. İşte 62-63
İnek Bayramı. Bu vesile ile hepinizin L â tif
bayram larını b ir kere daha k u tla r, gönlünü­
zün dilediği gibi b ir hafta geçirmenizi temen­
ni ederim.
Festival Komitesi Başkanı
ERKAN ERSİL
M U H ABİRLERİ
s/s İskenderun
Barselona
V illâ Montze
Kamp 17
:
:
:
:
Hamam-ı muazzama :
Sütunlu Salon
:
Kantin
Seks p a rtile ri
Radyo
Mezun ağabeyler
Kız Teknik
Kolej
D. T. C. F.
Güven Evler
Harem
Gipsyland
Zoo
M antar Ahmet
Yeşil Ürgüp
A tletizm
Mescit
Danslı p a rtile r
Kütüphane
Arka Bahçe
Foto
N işanlılar
Dans ve giyim
İlk o ku lla r
:
:
Akbaba Ceyhan
Cavcav Alâattin
Topsakal Güneş
Koçero
Aydan
Peygamber Veli
F rik ik Güner
F rik ik Tülay
L â tif hariç cümle Tüllâb
Enayi Teoman
Pal Bülent
Neş'e, Serpil
Nuray
Zadegan Erdoğan
Keskin Naci
A m o rti Turgut
Tavşan Gök
Cızcız Ertan
Kamp 17 Aydan
Douglas Jale
Kel Özcan
Sümbül Kerim
K ıptî Keramî
Goril Yener
Avrat Atakan
Dayı Çetin
Poker Metin
Kahvegülü Ethem
Tazı Ethem
İmam-ı âzam Yahya
Bastıbacak Y ıldız
D ikta tö r Hüseyin Ef.
Şule, Pınar, Nuran
Huriye, Aytaç
Birten - İlkay - Nurtan
M ik i Aylan
Beyhan
m
m
m m .
C-p
l'v*> â¿¿u i .L n utaar y ' j i ı• •“ »
i
j
ir yıl ne çabuk geçti, köprülerin altından ne
sular aktı Şabancığım bizim Şahane’de neler
olduğunu anlatmam gerekiyor sana aına hangi b iri­
sinden banlayacağımı şaşırıyorum doğrusu.
B
Önce dekanlıktan söz açmak gerek. Tüllâbır»
sevgilisi poz Bedros törenle tahtından in d irild i ve
yerine yakışıklı ve genç Prof, larımızdan Suat Bilge
getirildi. Yeni dekanımızı sen iyi tanımazsın, sade­
ce Zuppeyun'a ders v e rir ve Şahane'a'e çok az görü­
nürdü. Dışişleri Bakanlığının uzunsüreden beri hu­
kuk m üşavirliğini yapan ve bu sebeple sık sık diyar-ül ecnebiyye'ye ayak basan Prof. Bilge bazı çev­
relerin ısrarlarına dayanamayıp dekanlığa geçmeyi
kabul etti. Kırkına yaklaşmasına rağmen hâlâ bekâr
olan yeni dekanımızın bütün bu işleri nasıl b ir ara­
da yürüttüğü doğrusu merak uyandırıyor. Ben, bu­
nu şu özdeyişle izaha çalışıyorum : "karpuzlardan
b iri dişi olmamak şartile ik i değil, üç karpuz bile
b ir koltuğa sığar."
Yeni dekanımız soyadı m isullu te m k in li, ılım lı,
dengeli b ir şahsiyete sahiptir. Cenevre'de hukuku
düvel üzerine ihtisas yapm ıştır. B ir başka ihtisas
alanı da K ıbrıs'tır. Fırsat buldukça buna atıfta bu­
lunur. Şahane'de M illetlerarası Münasebetler (sen
anlamazsın ya neyse) dersini o ku tu rd u , sempatik
tw ist üstadı Meray'ın ordinaryüs olm ak üzere (o da
yattı ya) Rockefeller'i kafese koyup Kanada'ya g it­
mesi üzerine asıl alanı olan Hukuk-u Düvel'i o k u t­
maya başladı, tabii dış seyahatlerden va kit kaldık­
ça.
Azizim Şabancığım, Bilge dekanımız böylece
Dışişleri bakanlığında m üşavirlik, hem üniversitede
dekanlık ve ik i sınıfa hocalık yapıyor ve hem de
va ktinin b ir kısmını diyarü-ül ecnebiyyede kon­
feranslara katılm akla geçiriyor. Sen ise hala koydu­
ğum yerde otluyorsun.
Yeni dekanın canını sıkan en önemli şey F ik ir
K ulüpçülerin ve Cemiyetin işgüzar ve işe yaramaz
adamlarının bitm ek tükenmek bilmez istekleri. Oku lla r olmasaydı ne ralıst ederdim diyen M illî
Eğitim Bakanı gibi, bizim "d o ye n " de oh şunlar o l­
masa d iyo r ama gülü seven dikenine katlanır.
Şabancığım, sana bütün öğretim üyelerinin
ve yardım cıları poz asistanların resmi
geçidini
yaptıracağım ama önce b ir mesele var, onu anla­
tayım.
Bal ki gazetelerden okum uşsundur ama
b il­
mem senin oralara gazete geliyor ınu? Her ih ti­
male karşı sana Fakültemiz öğretim üyelerini k ı­
sa b ir süre olsa da b ir " r a p t" (B u gavurca sözü de
anlamazsın ya, burada durum u idare etmek için
kullanıyorum .)
töhm eti altında bırakan olaydan
söz açayım.
B ir aksaçlı doçentimiz vardır. Bilcümle ko­
misyonlara girer, gazete ve dergilere yazı yazar ve
bazı hükümet üyelerinin buarada Çeljkbaşın başbelâsıdır, anladın değil mi kim olduğunu. İşte bu
doçentimiz boşanma ve evlenme h ü rriye tin in sağ­
ladığı im kânların azamisini kullanmaya azmetmiş
olacak, sansasyonel b ir izdivaç yaptı. METU'da da
ta krir-i nakarat eyliyeıı hocamız ön sıralarda otu­
ran gencecik b ir hatunu cezbetmiş ve telefonla ih­
i
ST?!;
H
ul-.
uu
barnamede bulunarak, arka kapılar yolu ile Ulu­
dağ'da soluğu almış, Uludağ dönüşünde konser­
lerde vesaire yerlerde görünerek mesele anlaşıldı
ve durum vaziyetleri aydınlandı. Darısı senin başı­
na Şabancığım.
Gelelim Prof. lara. Tüllâba mensup iken " to ­
sun" lakabı ile anılan e n e rjik ve sözünü sakınmıyan anayasa hukuku hocamız Bahri Savcı’nın " to ­
sun" gibi b ir çocuğu oldu ve bu mes'ut olay sını­
fı iptidaiyye'ye yaradı. Bedros dekanlıktan oldum
ama tüllâb beni gene sever diye avunuyor. Ama
eski alışkanlıklardan k u rtu lm a k kolay değil. Tele­
fon etmek bahanesile eski makanımını sık sık zi­
yaret ediyor ve bazı konularda zengin tecrübeleri­
ni konuşturuyor.
Çetin A ltan'ın sevgili dostu, İdari ilim le r Ens­
titüsü d ire k tö rü
p o lig lo t, lazcanın üstadı Prof.
Balta b ir orkestra şefinin dirayet ve bilgisi ilcj
enstitüyü yönetiyor. Tahsin Bekir hocamız Nisan
ayının sonlarında ik i aylık b ir seyahate çıktı. Ya­
vuz Abadan yuvaya dönüşünün ikin ci yılında eski
"agora, yunan arete" tekerlem elerine başladı.
Arasıra Etnan beye takılm aktan kendini alamıyor.
ik tis a t transferi Besim Mütebessim kapitaliz­
m in müşahhas b ir örneği olarak görünüyor. Mersedes ile ilg ili dedikoduların üstü ö rtü lü rke n , O r­
tak Pazar raporunun m a rjin a l m aliyetinin yüksek­
liği epey söz konusu oldu. Sonra, Plânlama'daki
operasyonu takiben m üşavirliğe o tu rd u . Yaa, Şabancığım Allah insana b ir kere yürü ya kulum de-
inesin. Ö nem li b ir nokta, tü lla b Eîesim'e
diplom ası vererek kendisini tescil e tti.
in e k lik
B ir zam anların işçile rin babası Talaş Forum 'a
yazdığı yazılarla YÖN'e v e riş tiriy o r. Derslerde ise
“ grev lo k a v t" üzerine varvasyon yaparak tü llâ b ı
her daim u yutuyor.
Para, Banka'nın ik in c i basısını yaptıran Sadun
abi, açık o tu ru m la rd a alkış tufanına
boğuluyor.
Sadun abinin k ızla r nezdindeki süksesi
büyük,
yenge hanım duym asın.
Aydın Yalçın sosyalist e ğ ilim li
de rg ile rin
d ilin d e n düşürm ediği b ir hedef oldu. Bu genç Prof,
b ü tü n açık o tu ru m la ra katılm akla adeta b ir re ko r
tesis e tti. Derslerde gene, Zuppeyun'un " f ir s t decia ra tio n " unu a n d ırır Türkçesi ile tercüm e'ye de­
vam ediyor. Özel teşebbüsün T ü rkiye 'd e ki en hızlı
savunucularından olan hocamızın uykusunda sık
s ık ''m a rk s is t", " k o lle k tiv is t" g ibi sözcükleri sa­
yıkladığı rivayet e d iliy o r. Aydın Y alçın, uçak kaza­
sının unutulm az ro m a n tik m u h a b iri eşsiz gazeteci
.¿sinin tavsiyesi üzerine bütün ü m id in i "Y a rın "a
bağladı.
Sana aklım a gelmişken b ir şey söyliyeyim m i,
Şabancığım? Ben yeni öğrendim . Sadun abi ile Y a l­
çın aynı kürsüdeym iş.
Dış m ünasebetler ve diplom asi enstitüsünün
m üd ürü, Ulus'un değişmez dış p o litik a yazarı Es­
m er hocamız b ir Bolu hatırası ile ya ya 'lar safına
iltih a k e tti. Siyasiyun tüllâbı g ittik ç e tatlılaşan ve
eski sertliğinden kaybeden hocalarını zevkle d in li­
yor.
Gecekondu üstadı, Devrim H ü kü m e tin in İm ar
ve İskân Bakanı Prof. Fehmi Yavuz a ra ştırm a la rı­
na devam ediyor. Yavuz te llâ k la rın en b ü yü k sev­
g ilis i, mütevazi tu tu m u ile k a lp le ri feth e d iyo r. Sı­
n ıfı iptidaiyye tüllâ b ın ı küçük hançer'leri ile k o r­
kutan sem patik medeni'ci hocamız Prof. A rık üç
■doçente sahip olmasına rağmen M ü p te d ile ri gene
de başkasına bıra km ıyo r. Bu yıl bü tü n re ko rla rı
k ıra ra k 5 0 0 'le ri bulan m ü p te d i'le r, Kemal F ikre t
hocamızın en şeker Prof, lardan b iri olduğunu an­
cak Haziranda öğrenecek.
H am it Sadi, 147 old u , em ekli oldu derken ge­
ne Şahane'de. Asistanını öksüz bırakm am ak için
olacak. Fakat b ilu m u m beşer ve tabiat tanrısı ho­
camızın Fakülte'ye uğram ayıp, Y e şilyu rtta arsa ve
apartm an spekülasyonu yaptığını istih b a r e ttim .
Işletm e'de Hiçşaşinaz - Ferman ekibi zamanla­
rın ın çoğunu dışarda g e çiriyo rla r. Hiçşaşmaz b ilu ­
mum yabancı ş irk e tle rin m ali m üşaviri, vergi it i­
razları da yapıyor. Ö z e t: b ir apartman ve b ir o to ­
m obil.
Ferm an'ın da Hiçşaşmaz'dan geri kaldığı yok.
Gelelim doçentlere,
Prof.luğa ayak atan doçentlerin en kalabalık
bulunduğu enstitü galiba Diploması. Fahir Armaoğlu sınıfı ip tid a iyye 'd e ki derslerinde tüllâba ta­
rih nasıl ezberlenir'! ö ğ re tiy o r ve yakın... Dışişle­
rin in h u ku k m ü şa virliğ in i yapan ik i doçent ilhan
Unat ve Mehm et Gönlübol da b e k liy o rla r. Unat'ın
P rof, luğu tüllabca İnek Bayramında tescil edildi.
M a liye 'n in en popüler doçenti hiç şüphe yok
ki İsm ail. M ülkiyede b ir " T ü r k " diye tüllabın ta k ıl­
dığı bu sem patik hocamız bu y ılk i dış geziye de
başkanlık ederek rekoru k ırd ı. Gemide, sa lla n tılar­
dan rahatsız olm am ak için o rta yerlere oturm uş.
İd a riyu n 'u n neşeli kızları ile ça ça yapmış, im p erium 'u ziyaret etm iş. B eyrut'ta Streo : Club g it* ’',
pavyonları dolaşmış ve tüllaba gayet iyi davranm ış.
Gelecek y ılk i gezi başkanlığını şim diden garantile­
miş savılır.
Gözübüyük'ün k ır saçları ona b ir p ro f, görü­
nüşü veriyo r. T e llâ kla rın en çok sevdiği hocaların
başında geliyor. Yasa, gecekondulara dadandı, iptidaiyye'ye sosyoloji ve bu arada ailenin b iy o lo jik
fonksiyonunu ö ğ re tiyo r. M ıhçıoğlu, üç yıldan beri
kendini g iriş im tih a n la rın a ve rd i, bu konuda kita p
b ile ç ık a rttı. Şim di sistem ini evrenselleştirm ekle
meşgulmüş.
"H ocam ve ko ca m " d e yim in in patentini alan
p o lig lo t Nerm in Abadanius b ir günde üst üste İn­
gilizce, Almanca ve Fransızca ders tercüm eleri ya­
parak "k la s m ı k o n u ş tu rd u ". Bu arada çeşitli ko l­
larda faaliyet gösteriyor ve o A llahın belâsı testle­
rine hala devam ediyor. Yavuz'un dönüşü ile eski
neşesini buldu.
Doç.lardan Davudi Güneş'ten söz açayım sa­
na. Danıştay'da kazandığı b ir davadan yüklüce çı­
kan H ukuk tra n sfe ri öğretim üyemiz yazı yazma
illetinden ku rtu la m ıy a ra k kendini "H a re k e t"e ver­
d i. Geçen yıl Şahane'nin en gözde kızlarının bu lu n ­
duğu İk in c i sınıfı kelim enin tam anlamı ile " k a ­
v u n c u " yaptı. Güzel h a tunların nezdinde Güneş'in
itib a rın ı ne sen sor ne ben söyleyim.
Ş e h irc ilik 'te Doç. yok ki bahsedeyim. Ama Şaban'cığım Şahane'de b ir sürü asistan var, hem de
çoğu 1940 doğum lu.
Dunlardan b ir kısmı geçen yıl evlenm işti, b ir
şeyler yapmış olm ak için. Bu yıl giren asistanların
b ir kısmı evli, bağlı insanlar ama büyük kısmı be­
kâr. Güçbilmez, Işıklı, K urç bunlardan. Kız tüllab
arasında beğenilenlerin başında Işıklı geliyor. Maliyu n 'u n "n e n e "si bile bayılıyorm uş sabık Cemiyet
Bsskanma.
Kıdem li asistanlardan Soysal, M ardin, Ataöv,
Aygen Doç. o lm ak için sıraya g ird ile r. Bunlardan
Ord. Asistan Aygen b ir tü rlü düşes atam ıyor. Soy­
sal tezini hazırladı. Ataöv seneye inşaallah, Marid in 'd c öyle. Soysal, YÖN'ü b ile b ir kenara bırakıp
4
bir ay evine kapanmış, gazete alm ak için b ile dı­
şarı çıkmamış.
Kıdemlilerden b ir de M etin K ıra tlı var. Ama
oııu sen tanımazsın ben bile d ö rt yıl sonra tanı­
dım, kıı saçlarından.
Geçen yıl evlenen Deniz, geçim
s ıkın tıla rın ı
karşılayabilmek üzere Damat beyin dış p o litik a çö­
mezliğini yapıyor. Samimi arkadaşı Taner ağabey
de Fransa'ya g itti. Enstitüde her gece saat 3 'lcre
kadar lâmba yanm ıyor a rtık .
Orhan T ürkay'ı tanımazsın, ben b ile yeni ta­
nıdım, hiç bahsetm iyeyim . Özhan'ı da tü llâ b dış
gezide tanıdı. Güney Devrez'i de ancak dıs geziye
gidenler b ilir. Devrez de İsmail T ü rk 'ü n yolunda yü­
rüyerek dış gezi m üdavim i old u . Bu oğlan o kadar
pısırık görünüşlü ki eğer saman altından su y ü rü t­
müyorsa b ir şey yapm ıyor de m e ktir.
Cem Sar, Fakülte'deki b ilcü m le h a tunların yü­
reğini titre te n b ir " a ttra it" y e sahip (Bazen böyle
züppece lâ fla r ku lla n ıyo ru m ki vaziyeti idare ede­
lim diye) Ama Dr. Sar evli olduğundan bütün ü m it­
ler suya düştü. Erdoğan içen a skerliğini Kore'de
yapmış sessiz b ir genç daha henüz tanıyam adım .
M edeni'deki yegâne kız Asistan, İlka y'ın yenge­
si Gülay senesini ha d o ld u rd u ha dolduracak der­
ken A m erika'nın yolunu tu ttu . B ir de M ali Şubede
b ir kız asistan var ama ism in i b ilm iy o ru m bağışla.
O da dısardaymış. D iplom asinin tek kız asistanı ise
başta Balta ve Esmer gibi en baba hocalarım ız o ld u ­
ğu halde bütün kadronun ısrarına rağmen istifayı
bastı. Olcay Kansu'nun is tifa sebebini hocası Bilge
bile b ilm iyo rm u ş. Ama, ben d e rim ki O 'nu da diyarül ecnebiyye'ye gönderselerdi is tifa fila n hak getire.
Asistan takım ı hakkında bu kadarı çok bile, çele­
lim Şaban kardeşim . Şahaneye..
Güner, Ayşe, Gülden, N edret, Pınar vs. le rin
g ird iği şu m alûm dönemden sonra avucumuzu yala­
dık. Bu y ılk i ip tid a i kızları geçen yılkin d e n de ma­
dara. Son sınıf tüllabı bu yüzden çoğunlukla bekâr
mezun o lu yo r. Oysaki (G önenç ku la k la rın çınlasın)
evet oysaki ne ü m itle r bağlam ıştık M ıhçıoğlu'nun
testine, hep boşa g itti.
Üstad'ın gözyaşları, Spor sekreterinin direnm e­
leri para etm edi, spor salonu sınıf o ld u , daha doğ­
rusu ya p tıla r. Bütün kış 500'e yakın tü lla b bu arnbarımsı yerde titre d i, hocalar derse pa lto ile geldi.
Neyse seneye inşallah yeni y u rt bitecek, eski y u rt
sınıf olacak.
sı şubeye girem eyip bozulan k a lb le ri hüsranla dolan
ağabeylerim iz "n e rd e o günler n e rde" şarkısını söy­
lüyor.
K ızlar bu yıl kışın yağm urlu ve çam urlu geçme­
sinden yararlanarak beyaz çizme modasını ç ıka rd ı­
lar. Bu isin öncülüğünü Nedret yaptı. Neticede enf­
lasyon oldu Oya Çilesiz bile modaya ayak u ydu r­
maya ntccbur olclu.
Sana biraz "h a lk a " takanlardan söz açayım.
"H a lk a " d e yim in i senin anlaman için ku lla n ıyoru m
bunun ososı alyanstır. Dört M a lin in gözdesi kraliçe
İlk a y geçen yıl b ir m ühendisle nişanlanm ıştı. Frigo
Birtenle. N urtan da alyans ta k tıla r. Tom bul ablamız
Tülay hepsinden hızlı davranıp evleniverdi. Kendini
Audrey'e benzeten Serpil ele d ip lo m a t ayaklarında.
İk i d ip lo m a t esi de Üç İdaride var. Oya ile Nu­
ray ağabeylerimizden Altan ile Gün'e eş o ld u la r. Üç
siyasiden Reyyan da Y alak Y a lım 'ın nişanlısı oldu.
Bütün gözler Güner'de ama bu hatuncağız Şaban'a
benden bahsetmeyin diye nerdeyse ağlıyacaktı.
İdarİyunun d ö rt silâhşorlarından Neşe, K a rtal­
la anlaşamadı, şim di daha yum uşak b ir kuş arıyor.
Beyhan, Nuray, Sevim uğraşıyorlar. B ir d ip lo m a t eşi
de 4 İdaride var. K in ik li olarak giren Alev, Batu
soyadını tercih e tti. En b üyük korkusu eşinin Habeşistana atanması.
Ç ekinti G önül'ün evlenme te k lifle rin i re d d e tti­
ği yolunda haberler geldi kulağım a. IV Siyasinin üç
cinsi la tifin d e n olan Gönül Paris'e sefire o lm ak is­
tiyorm uş.
O n u r Öymen çok hızlı aşıkların lid e rliğ in i ya­
p ıyor. İn e k lik diplom asının "b a n k ç ılık "ta n verilm e­
si o y b irliğ i ile tasvip kazandı. Bu arada evlenen ba­
zı arkadaşlarım ız var. Sepetçi Dal Ahm et Şubat ta­
tilin d e n ya ra rla n m a k için Ocak'ta evlendi ve bala­
yım Uludağ'da kayak kayarak geçirdi. Kaymakam
adaylarından V an'lı A tilla , M aliden Ülkü ile evlendi.
Dame de Sion'un ne yazık k i ( ! ) tek tem silcisi Sa­
m uray ablam ız da dünya evine g irenler arasında.
IV Siyaside ik i gizli nişanlı olduğu Festival dolayısiyle ortaya çık tı. Bunlardan b iri fu tb o lc u Kepçe
Tugay, diğeri de Çeşme Tuncay. Siyasi Domuz Alev'in çıtç ıt tan uzaklaşması ile Baba Ö nder bekârlar
kulübunde yalnız kalm adı. K ü rt Öm er ise son za­
manlarda annesine, bu oğlan evlenecek diye şikâyet
e d ild i. Palavra B ü le n t'in ise işine kim senin aklı er­
m iyor.
İptidaiyye tüllabı üç kura a lındı. A ske rlikte ki
gibi b irin c i kura var, ik in c i ve üçüncü. Bakalım kaç
kişi ikin ci sınıfa geçecek.
K a rb o n a ri'le r ikiden dörde kadar her sınıfa
dağıldıkları için kolay kolay b ir araya gelem iyor­
lar ve K üçükesat'taki p a rtile ri yapam ıyorlar. Fakat
ayrı g ru p la r halinde p a rtile n m e k daha da zevkli o lu ­
yor. Şabancığım bu p a rti derdi b ir sardı tü lla b ı ki
sorma. Bazı kızların yılda beş defa isim günü o lu ­
yorm uş s ırf bu yüzden. Bu p a rtile rin çoğu da ClubM ini'de v e riliy o r. Tavsiye ederim b ir dam bulursan
git.
F akülte'nin en sarışın ve en a lım lı kızlarından
Yatkın derslerin ağırlığı altında ezildi ve çaktı. Dö­
nem arkadaşlarından Pınar yengemiz, Kuğu Günerimiz, gözleri ile meşhur G üldenim iz hep birden -buııa senin tâ b irin le "c u m b a d a k " demek lâzım- Zuppeyuna do ldular. Bu yılın en sansasyon haberi de Zuppeyun'un hali. Şabancığım 15 tane kız a ld ıla r sade­
ce, 25 de erkek e tli m i 40. Eski mezunlardan Siya­
5
Sana biraz da cemiyet fa a liyetlerinden bahsede­
yim . Şahanede o kadar çok ku lü p , dernek vesaire
ku ru ld u ki ben b ile şaşırdım doğrusu. Seneye ku lü p
kurm a kulübü gibi d e rnekler ortaya çıkarsa şaş­
mam.
Bütün bu kalabalık içinde gene en fazla çalışan
Cemiyet. Başkan Özügergin Şubat ta tilin e b ir hafta
kala acaip b ir şekilde is tifa etmesine rağmen iyi
şeyler yaptı. T iy a tro kulübü Nancy üniversite fe sti­
valine katıla ra k fonksiyonunu gösterdi. Henüz Re­
sim ve M üzik kulü p le rin d e n pek ses ç ık m ıyo r. İn g i­
lizce kulübünde ise tü lla b b irç öğreniyor, zihin aç­
m ak için. Spor sekreterliği odasında da ruh çağrı 11-
{
\
I
İLÂN
|
Elizabeth Taylor'dan daha güzel, 10/1 i f
kadar zengin b ir Kız arıyorum . Evi o la n la r ter- |
cih e d ilir. Boyu 138,5 cm. o lm a lıd ır.
İ
KÜBİK RECAİ
I
yorm uş. D ernekçiler ise b ir İzm ir, b ir de
seyahati ya p tıla r.
Bize gelince, başbuğumuz Festival Erkan zayıf­
lam ak istiyenlere " in e k B a yra m ı" organizatörlüğü
te k lif ediyor. Her zaman kra va tlı ve kolalı yakalı
E. E. Festivalde tam 5 k ilo verdi. F estivalciler Semi­
n e rle rin i uykularından feda edip yaptılar. Nisan ayı­
nın son ik i haftası bayram , seçim vesaire g ibi c u r­
cuna ile geçti. Kısmet olursa, Haziran'da geçmeye
çalışacağız.
Hoşça kal
SümbülgİI
X
5
.................
M U H IM İLAN
i
¡;
$
İ
Kızları m em nun edecek şekilde Lâf atanlar, Savcılıkça m ü k â fa tla n d ırılır.
s
j
SAVCI MEVLÛT
5
_____________________^
\
^ z  iû a iiz
C.UÛ.İ» J^ L lbzltiatl
Büyiik aşkı için fal bakmaktan, hiçbir kâğıt
oyununu oynayamaz olan eşek Tamer sonunda, Tür­
kiye'nin kibrit istihsaline de yardım edeceğini düşü­
nerek kâğıt oynamaktan vazgeçmiş, "TÜ Lİ" kibritle­
ri satmaya başlamıştır.
2 . s ın ıfta n
m e k tu p
göndazan
s e v g id i
o k u ifu c u fc a tL itiL ia
E. adlı İs ta n b u llu arkadaşımızın kasılma sebe­
b in i ve kendisinde b ilm e d iğ in iz b ir cevherin olup
olm adığını soruyorsunuz.
Üstadımız Prof. Mütebessim "in s a n kasılınca
kafası çalışm az", d iyo r. Arkadaşım ız kasıldığına gö­
re kafası çalışm ıyo rd u n Kafası çalışınıyan da cev­
her istihsal edemez.
6
İstanbul
Ö z e n iş
Ö nder Başacar, Fransız Radio C ircus’a gidince
kendi kendine "O ğ lu m Ö nder, a tla r bile dans edi­
yor, sen hâlâ inek g ibi o tlu y o rs u n ", diyerek, atlara
özentisinden dans derslerine devam etmeye karar
verm iş.
K Ö M Ü R ve İP T İD A ÎL E R
Ocak ayının o dişle ri titre te n günlerinde, kalkık
yakalı p a lto la r içindeki öğrenciler, Spor Salonunun
kırm ızı perdeleri ortasında, havada donan kelim ele­
ri d e fte r ya p ra kla n üzerinde ölümsüzlüğe kavuştur­
maya çabalıyorlardı...
Kürsüde Sami Bey, her zamandan daha ağır, sı­
ra lıyo rd u kelim eleri....
".... K öm ür istihsali bakım ından dünya ülkeleri
d ö rt gurub a y rılır: 1 ) İhtiyaçlarından fazla is tih ­
sal eden ülkeler, 2 ) K öm ür m üstahsili olmasına rağ­
men dışardan ithal eden ülkeler, 3 ) İstihsali ile yeti­
nen ülkeler, 4) K öm ür ticaretinde yeri olmayan hat­
tâ hiç kö m ü r görm em iş ülke...."
— Siyasal B ilg ile r Fakültesi... d iyive rd i b ir ses.
5
£
Ş
’’T ) ir öğleden sonra bana verilen vazifeyi ifa etm ek üzere İlk a y 'ı b u ld um . BerJ L / m utat, sol kolunda nişanlısı olduğu halde arkadaşları ile dedikodu cdiy o rd u :
£
— Merhaba İlka y hanım , nasılsınız?
— Teşekkür ederim , im kân nispetinden iy iy im .
\
İJ
— Efendim ? Nasıl yani...
¡1
s
— K ulübün işleri çok y o ru y o r da ! B iliyorsunuz, dedi - kodu kulübüne baskan seçildim . Eksik olm asın arkadaşlar. Fakülteden çenebaz beni b u lm u şla r da
bu mevkiye g e tird ile r. K endilerine m in n e tta rım .
}
J
5
— Amman efendim . Tevazu gösteriyorsunuz. Siz dünya çapında b ir dedi-kodu teşkilâtının başına geçmeye lâyıksınız ama burada kıym e tin iz ta k d ir e d ilm iy o r,
harcanıyorsunuz!
?
— İltifa t ediyorsunuz. Ne ise b ir şey söyleyecektiniz galiba....
j>
— Sahi. R öportaj için g e lm iştim de.. İlk sualim çok klâ sikle şm ik b ir soru
£ ama... Sizce a jk nedir?
İ;
— Ask b ir rüzgârdır. Hızlı eserse felâket d o ğ u ru r,
s
5
— Çok güzel. Peki aşk m ı, şöhret m i, para mı deseler hangisini tercih eder{ siniz?
j
— V a lla h i b ir tercih yapm akçokzor. En ik is i her üçünü de iste rim
galiba.
demek
— Pekâlâ İlka y Hanım . Bize, sizi dünyada ençok k o rk u ta n şeyi söyler m isiniz?
;
!
;
— Şey, nasıl diyeyim . Ben en çok hayranlarım ı kaybetm ekten ko rk a rım . Zira bana yaşama zevkini o n la r v e rir.
— Sizi Mylene Demongeot'ya benzetiyorlar. Ne dersiniz?
— A llah d e rim . Fakat ya n ılıy o rla r. Çünkü o bana benziyor. Ayrıca kendisini
hiç sevmem, çünkü her hareketiyle beni ta k lit ediyor.
— İlk a y H anım , 24 sa a tlik daha öm rünüz kaldı. Ne yaparsınız?
— A llah korusun ! Ö yle şey m i o lu r, şom ağızlı sen de I
— Canım, farzedin d iyo ru m .
—• Haaaa... V a lla h i b ilm e m ama herhalde dedi-kodu
nişanlım la dans ederdim .
yapardım veyahut da
— Çok teşekkürler efendim . Son o la ra k söyleyeceğiniz b ir şey var mı?
— Bol bol selâm. B üyüklerin ellerinden, u fa k lık la rın gözlerinden öperim .
— Teşekkür ederim . İş sırasında sizi rahatsız e ttim . Fakat biliyo rsu n u z ki
hayranlarınız sizinle yapılacak b ir rö p o rta jı çok arzu e d iyo rla r.
— Aaaa. T abi, tabi.... iy i e ttin de geldin işin lâfı mı o lu r, nasıl olsa
dince yine e tra fı çekiştireceğiz.
— Bravo efendim . En iyisi de o ş im d ilik . Müsaadenizle.
— Güle güle. Bunu saymam yine beklerim .
sen
gi­
Ç£)ileh c 'K'ulttsu
G özlerinin içine başka hayal girm esin
Bana ait çizgiler d ik k a t et silinm esin
İlka y Ünel
Telgrafın tellerine kuşlar mı konar
Herkes sevdiğine ya rim böyle mi yanar
Tülây İle ri
Bahçede mis miş sararıp yere düşmüş
Sevdiğim komşu kızı aklım a düşmüş
M etin Özsahin
U nutturam ax seni h iç b ir şey
Unutulsam da ben
Recai Turan
Dün gece mehtaba dalıp
Hep seni andım
B irten Kunurkaya
Karagözlüm efkarlanm a gül gayri
İm tih a n la r b ite r bitm ez ordayım
Tülây Batuç
B ir esmere kul oldum
Yana yana kül oldum
Önder Basacar
Ceviz oynamaya gelmiş odama
Nişanlın da bu mu d e rle r adama
Ülkü Erkan ( Dicle )
A y la rd ır gül yüzünü
Göremez oldum senin
Arslaıı Gündüz
Şim di uzaklardasın
Gönül hasretle yansın
N urtaıı İçaydııı
Cevizin yaprağı dal arasında
Güzeli severler bağ arasında
E rdinç Çıtak
Dünyada b iric ik sevdiğim sensin
Güzelsin, incesin, tatlısın , şensin
Aydın Gürkan
Gönül aşkından göz yaşı dökm ekten
Usandı a rtık
^ ---- r~<ry<2>
Emre Kongar
— ideal koca ayda asgarî ik ib in T ü rk
olan e rk e k tir. İLKAY
lirası
geliri
Son ü m id im de b itti
Kuş g ibi uçup g itti
Neso Kutlu^
3
Nosıl ihanet ettin o İlâhi aşkıma
5 .rakip g ittin zalim beni yalnız başıma
Elhem Türker
Bende hicran yarasından da
Derin b ir yasa var
Aynur Sümer
Nazlanma nazlanma
Çok naz âşık usandırır
Ergin Görk
Sabret gönül b ir gün o lu r bu hasret b ite r
Çekilen acılar gün o lu r b ite r
L â tif Çakıcı
En sonunda sen benim sin
Benim eski sevgilimsin
Bilgi Çıtalc
İlk aşkım yalnız kalbim e dalsa
B ir beyaz gül gibisin yalnız benim olsan
Gel gitm e kalm asın gözüm yo lla rd a
Her ta ra f bu akşam sen fid a n boylum
Tuğay Yücel
O kara gözlere de Leylâ sürm e mi çektin?
M erham etin yokm u da Leylâ b e lim i b ü ktü n
Serpil Ertan
Son gülüm v a r benim
G arip gönlüm v a r benîm
Ömer Ersoy
Çok seneler bekledim belki g e lirsin diye
Göz yaşımı silm edim g e lir silersin diye
Erkan Ersil
Süzül güzel, süzül de gel
Deli gönlüm bak. seni îste r
Gülyüz Özcebe
Adanın yeşil çam ları askımıza yer olsun
Ne çare ayırdı felek k a lb le rim iz b ir olsun
Atillâ Dicle
Senin sesini gözierînîn re n g in i unutabilsem
Şu yaralı gönCGcruj avutabilsem
Abdullah Sonkaya
G önlüm düşüyor çırp ın a ra k gizli kemende
Kız sandalı kalbim gibi oynatm a dümende
Beyhan Türkay
Seni çılgın g ib i sevdim
Y oluna ö m rü m ü se rd im
Ömer Akbel
Kara sevda dedikle ri
B ir âlev var başımda
Onur Öymen
Ahmet Güreşin
Hayat bazan ta tlıd ır
Sevenler k a n a tlıd ır
Jale Baykal
Belki b ir sabah geleceksin
Lâkin va k it geçmiş olacak
Ender İkiışık
Şarap mahzende y ılla n ır
Aşkım, aşkım kalbimde- yılla n ıy o r
Ne zaman geleceksin
Bu kaçıncı bahar
Bekir Toksoy
K albim k ırık gözüm yaşlı
Dudağımda h tç k trık
Naci Nacar
Yeşil ördek gibi daldım göllere
Sen düşürdün beni dilden d ille re
Ruşen Şuşut
Sarı gülüm kokm az m ı
Aşkı beni yakm az m ı
Mûcellâ Güçlüer
Dündar Tekpınar
Unutulmaz adınla dudakta kal sevgilim
Hâtıran yeter bana uzakta kal sevgilim
Ceyhan Mumcu
Benim güzel beyaz g ü lü m
Böyle m i geçsin bu ö m rü m
B ir rüzgârdır g e lir geçer sanm ıştım
Meğer başımda esen kasırgaymış sevgilim
A skım ın ilk baharı
İlk heyecanım benim
Saruhan Hatiboğlu
Tamer Sürsal
Mehm et Ramanbek
9
Şube-i aliyyun id a riyyu n 'u n en gözde kızla rın ­
dan Nuray, Neşe ve Beyhan Barselona caddelerinde
dolaşırken b ir İspanyol güreşçisine toslam ışlar ve
e lli peçetalık tazm inat talebi ile karşılaşm ışlardır.
Her nasılsa bu olayı öğrenen Siyasiyyun züppeleri
kızlarım ıza haksız o la ra k "L o s K çle p iro s" unyanını
ta km ışla rd ır.
Kazgan m u h a b iri olarak görevlendirilen Akoğlan Ceyhan'ın kırdığı ceviz b in le ri aştı. Dalgalı b ir
günde, gizli vazifesini b ir Fransız d ilb e ri uğruna
ayaklar altına aldı ve K a m arotların fa a liy e tin i izle­
yeceği yerde bu fransız suh-u d ilb e rin in dolgun vü­
cuduna sım sıkı sarıldı. Sonradan "a ffe d e rs in iz göz­
le rim iyi g ö rm ü yo r, aslında ben e v liy im '' diyerek
özür diled i.
K am arotların sem patisini kazanıp, gemide ye­
diği m akarnalarla biraz.daha semiren ve semizleşen
Tonton N uray Beyrut güm rüğünde ÜNLÜ b ir d e li­
kanlıya to k a t attı ama sonra da pişman o la ra k " A p ­
tal burası Fakülte d e ğ il" dedi. Bizim m u h a b ir gene
dalga geçtiğinden to ka tın esbabı m ucibesini ğrenem edik ama b ir kaynak "o kşam a"dan bahsetti.
S /S İskenderun Pire - Napoli arasında b ir ceviz
kabuğu m isu llu sallanarak yol alırken, dış gezinin
tecrübesiz m ü p te d ile ri son de m le rin i yaşadıklarını
sanıp kamara lavabolarında b üyük b ir tesanüd ile
" d o m a jö r" tonundan "M ü lk iy e m a rşı"n ı söyledi­
ler. Sadık-ı m u h b irim iz in bu heyecanlı sahne karşı­
sında gözleri yaşardı.
Barselona bizim seyahatzedeler için en eğlen­
celi d u ra k old u . Gemi, dalgaların ve havanın etkisile program ını tam uygulayamayınca, bütü n geceyi
İspanya'nın bu ş irin lim anında geçiren tü llâ b er­
tesi gün gemide bol bol uvudu ve öğürdü. Barselo­
na'nın en göze batan sim aları İm p e riu m 'u çaça'ları
ile fetheden ezeli ve ebedi gezi başkanı İsm ail T ü rk tü. İm perium bazı müstakbel evli arkadaşlarım ızın
ilerde iç çekerek h a tırlıya ca kla rı b ir hatıra o la ra k
maziye in tik a l e tti. Ne yazık.
İlk defa Avrupa gören Gülser A tik , soyadı m i­
sullu a tik davranarak tergal ete kle rin köküne k ib rit
suyu e kti. A m erikan b it pazarlarını da ziyaret eden
bu M aliyunlu açıkgöz kızım ız fazla kazık yemeden
kapağı A nkara'ya atıverdi..
Aysel İd il, Siyasiyunun züppeleriyle e v lilik
problem le ri konusunda ilgi çekici tartışm alarda bu­
tundu ve sert çıkışları ile erke kle ri şaşırttı. Asistan
Özhan bu münakaşaları beğenmiş olacak k i Aysel'le
beraber dolaşmayı tercih e tti.
İşletm e enstitüsünün m ızmız görünüşlü, sa­
man altından su yürüten asistanı Güney Devrez ken­
d is in i içkiye verdi ve va k it ve m üzik buldukça Ne­
şe ile dansetti. B eyrut'ta ahpaplıklarını ile rle ttile r
ama Şahaneye döndükten sonra Neşenin kısm etin­
den olacak bu, iş.-de fazla yürüm edi.
vlO
Koçero Güner Gemide oynanan y irm i soru ya­
rışmasında b ir fransız kadın şair'e örnek olarak
V ic to r Hugo'nun ism ini zikre tm e kle , aşkın insana
pek çok şey u nutturabileceğini gösterdi. Kaçero'nun
macerası trende başladı. DTCF den ayarlamaya ça­
lıştığı hatun, ayak atanın KOÇERO olduğunu öğre­
nince "A nneee" d iyerek kaçtı.. Koçero, bunun üzün­
tüsünü İstanbul'un Avrupa yakasındaki TENESE'de
g id e rd i.
GÜNEŞ, Paris gezisini Siyasiyunun m uhalefeti­
ne rağmen, nisapsız b ir kongre ile usulsuz olarak
y a tırd ık ta n sonra ille de Barscelona diye tu ttu rm a ­
sının sebebini V illâ M ontez'de cim n a stik yaparak
açıkladı. Bu sırada kızı, Bulaydının himayesindeydi.
Kaba sözlü gezi kom itesi başkanı Federasyon grup
başkanı ile atıştı ve ondan sonra yatıştı.
3 cinsi la tifle geziye çıkan Akağası, tellâl vü
m a n ta r Kel Özcan harem ini muhafazada ara sıra
z o rlu k çekti. Kel Özcan Tuzcuoğlu lakabını özellikle
gezide kazandı ve deniz tutm asına rağmen, nakliya­
tın aynı ih tim a m la yapılm asını sağladı.
S a v c ılık kan al ile gelen
O
s /s İSKENDERUN'da dalga'lara kapılıp soluğu
kaptanın yanında aldığım ız ve desti izdivacım ız için
kendisinden ricada bulunduğum uz yolunda çıka rı­
lan haberler her tü rlü asıl ve esastan a ri'd ir.
Bilge ERKAN
İlte r ERKAN
O n u r'la r hiç kam aralarında yatm adılar. M a rsil­
ya'da b ir pavyonu kafese koyup sabahlara kadar ya­
nak yanağa dans e ttile r. Gemide ö zellikle Sevgİ'yi
deniz tu ttu . Bu ik i gencin ro m a n tik hallerine daya­
namayan Gemi fotoğrafçısı, habersiz ‘ in tim e ' b ir re­
s im le rin i çekip, adreslerine postalamış.
Zadegan manalı tebessümler dağıtm akta ger­
çekten m a h ird i ama ayakları boşa çıktı ve Barselo­
na'da b ile iş tutam adı.
Y ıld ız, Özden ve Ender Ç iftış ık gemi M arsilya'­
dayken isyan ç ıka rd ıla r. K aptarî'durum a zor hakim
oldu.
Gemide en göze batan d u ru m b irb irle rin e ya­
kın hisseden couple'ların battaniye altında güverte­
ye se rp ilm e le riyd i. Mücella - T ahir, O ktay - Gülser,
Ayşe - Üstün iy i v a k it geçiren ç iftle r arasındaydılar.
—
Kaç num ara? PARİS OĞLANI
i
B U R Ç L A
4
aık
ıa
n
aenle
ık
ık
i.
O
U
a
e
ı-
K
J
" GÖNÜL BURCU:
Ne zaman kızarmadan lâf etm esini öğrenecek­
siniz?
is Hayatı
Vekâlet im tih a n la rın a g irm ekte te­
reddüt etm eyiniz.
Ask Hayatı
"Şarap T a n rısı" sizin için ağlarken
siz Cem Sultan için ağlıyorsunuz
olmaz ki...
İLKAY BURCU:
Kazgan güzellik yarışmasında b irin c iliğ i aldınız.
İs Hayatı
: Maalesef hâlâ yürüm esini
mediniz.
Ask Hayatı
: Mes'utsunuz, s ırıtın .
öğrene­
YALKIN BURCU:
Görünmez oldunuz, m erak mı e ttirm e k İs tiy o r­
sunuz?
İs Hayatı
: Topuzunuz yakışıyor, değiştirm ek
lüzum unu hissetmeyin.
Aşk Hayatı
: O kul dışı faaliyetlerinizden haber­
darız... Ya Sapanca'ya yazın ya da
Londra'ya.
AYLÂN BURCU:
Birader, sizi de sevıniyen
yorsunuz.
İs Hayatı
Aşk Hayatı
yok k i !... K ıskanılı­
GUNER BURCU:
: Cavga Dans Stüdyosunun amansız
rakibesi im işsiniz. Hakkınızda da­
va a çılıyor, haberiniz olsun.
İs Hayatı
: E trafınızdakilerden b irin i seçerken
komşu Fakülteyi de nazar-ı d ik k a ­
te almayı unutm ayın...
Venüs gezegeni, zevk g e liş tirici
m ecm ualar okumarrızı tavsiye edi­
yor.
Aşk Hayatı
Her şey yolunda... İyi kam ufle edi­
yorsunuz.
. .
PINAR BURCU:
F rik ik le rin iz le herkesi mest ediyorsunuz...
FİLİZ BURCU:
Rejime devam !... Epeyce başardınız.
İn e k lik b ir kız için en ideal vasıf d e ğ ild ir.
İs Hayatı
: Ev hanımı olacaksınız, T w ist'e son
verin.
İs Hayatı
:
Aylân'dan dans dersi
şünm üyor musunuz?
Aşk Hayatı
: 6 Mayısın saadet getirm esini d ile ­
riz.
Ask Hayatı
:
İyi b ir zevce olacaksınız.
Şahane'nin en iyi giyinen ve saçı ile aklı arasın­
da ters orantı bulunm ıyan kızlardan b iris in iz .
Ask Hayatı
dü­
REYYAN BURCU:
GULDEN BURCU:
İş Hayatı
almayı
: Biraz daha az tw is t yapın bol bol
okuyun.
: Güzellerin
güçtür.
m u tlu
olması
H iç m i zevkiniz yok Allahaşkm a?
İş Hayatı
:
Aşk Hayatı
: Y a la k lık aşkın b ir şartıdır-, ama,
ye te rli d e ğ ild ir.
<
biraz
GÜLAY BURCU:
Nişanlınızı elde tu tm a k için D ior'u
takibetm eniz şart.
BİRTEN BURCU:
Düğününüze bizi çağırmayı unutm ayın.
Güzel geçinenlerden güzel olduğunuz halde ni­
ye bu kadar pasifsiniz?
İs Hayatı
:
B ilin ki Mazhar, His Şaşmaz!
Aşk Hayatı
: Annelere hürm et şart.
İs Hayatı
: S p ike rliğ i bırakm asaydınız bütçe­
nizi d ü z e lte b ilird in iz .
Aşk Hayatı : K ırm ızı rengin e rke kle r üzerinde
e tk is i o lu m lu d u r, iy i b ir ev kadınr
__
. olacaksınız. .
İT
SÜMER BURCU:
Amerika'daki anılarınızı unutmanız gerekmiyor
m u?
İs Hayatı
Sakın gazeteci o lm a y ın .
Ask Hayatı
A şk'ta tecrübe
sîzi daha m ah­
zun y a p tı. Oysa ke n d inizi to p a rla ­
manız lâzım .
Ask Hayatı
:
Balo ve çaylara gitm eye
edin. B elli olm az.
İk tis a t k ita p la rı size yaram ıyor.
Ask Hayatı
: Âşık olursanız sakın Reyyan gibi
burnunuz b ir karış havada gezme­
yin.
Mevzun vücudunuzla hem cinslerinizden bazıla­
rın ı çatlatıyorsunuz.
Bu yıl pek ü m its iz b ir h a lin iz var.
: Yaz m evsim i sizin için yeni im kâ n ­
la r a ç a b ilir.
:
GÜLYÜZ BURCU:
TÜLAY BURCU:
İs Hayatı
İs Hayatı
İş Hayatı
: Beyoğlu'nda fazla dolaşmayın.
Ask Hayatı
: Ü m idinizi kırm ayın, m u hit değişti­
rin.
C İV C İV BURCU:
devam
Nasıl bu kadar çabuk açıldınız?
İs Hayatı
:
iy i görünüyor.
Ask Hayatı
:
Bu alanda kısa zamanda başarı ka­
zanmanız pek çok hemcinsinizi
kıska n d ırıyo r.
NEDRET BURCU:
Sandviç yiyerek m i bu ka d a r zayıf ve n arin ka­
labiliyorsunuz?
SAYGI DEĞER YÖNETSEL BİLGİLER
BİLGİTAYI ÖĞRENCİLER
i
Başkan olmam bu Bilgitay için gerekli.
Bunda hiç bir sakınca yok kanımca. Bilgitayımız güç koşullar içindedir. Oysa ki ben gür ve
kuvvetli sakallarımla tüm sorunları çözebile­
cek güçteyim. Jawa marka b ir köfteci moto­
rum vardır. Bu iki döngüllü uygar taşıtımla
her gece işkembe çorbası içmeye giderim. Hat­
tâ bir kez kaza geçirip sayrılar evine düştüm.
M
Fakültede yapılan gizli anket sonunda Fa­
kü lte n in üç g ü ze l; üç ta tlı sem patik ; üç popü­
ler kızları seçimi yapılm ış ve şu h atunlar ka­
zanm ışlardır :
GÜZELLER:
1 — Güner Başaran,
2 — Gülden Öymen,
3 — Ayşe Yalkın.
Eğer oylarınızı bana verirseniz iki dön­
güllü uygar taşıtımın ardına çok döngüllü bir
konut takarak tüm bireyleri işkembe çorbası
içmeye götüreceğim.
SEMPATİKLER :
1 — Pepita Bilgi,
KALIN SAĞLICAL1KLA
2 — Çıtçıt Yıldız,
3 — Civciv Selma.
Alt saygılarımı sunarım
Fahrettin Okan Ozmesutoğlugîl
POPÜLERLER :
P.S.
1 — Neş'e Gülkutlu,
2 — Nuray Doğan,
Ben babamın oğlu MESUT ÖZFARE Section
Diplomatique de ilgiç, bilgiç ve başarılı bir öğ­
renim yapmaktayım .B ir kez daha alt saygıla­
rımı sunarım.
3 — Aynur Güldamla.
Y S L D 0R Î M
E ¡LT
"Babacığım ,
N
Dr. Aydın Yalçın
S. B. F. Profesör
ANKARA
Sayın Hocam (s to p ) m azeretim dolayısiyle Cu­
m artesi günkü sem inerinizde
bulunam ıyacağım
(s to p ) du ru m u arzeder saygı île sîzin ellerinizden
arkadaşlarım ın gözlerinden ö p e rim (s to p ) L â tif Ça­
kıcı.
İNEIC LÂTlF OF KONYA
Bugün Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fa­
k ültesi Talebe Cemiyeti D isiplin K u ru lu Savcılığına
ezici b ir çoğunlukla seçildim (s to p ) Çok sevinçli­
n
dı
y im . (s to p )
A.Ü.S.B.F. Talebe Cemiyeti
Savcısı
MEVLÛT ÇAĞLAR
M in in inim
— Acaba M ü lk iy e 'n in en güzeî kızj k im ? NURTAN
ù
—
Bana kim se ayak atamaz. BEYHAN
îî
;<t
o r.
i i ii. i l W ii.\i i l i l İİNİS.
gibi
îzme*
azıla-
ğişti-
B
i/.r
' "Tk- '~r: <■:*•'■rs
' w 1¿Lı w ^.jiükV i»<'
— Canım, d iyo rd u , buyrun dedik a rtık.
ir gün iki inek b ir dar köprünün başında bu­
luşlular. Öyle dar b ir köprü idi ki bu, ancak
B irin c i inek :
k geçebilirdi.
— Önce ben söyledim . Sizin buyurm anız lâzım,
Tabii bu ik i inek, keçi olm ayıp inek o ld u k la rı
için inatçı ve aksi değillerdi. İnatçı ve aksi o lm a d ık­
ları için de Lafonten'in inatçı keçileri gibi "sen ön­
ce geçeceksin, ben geçeceğim" kavgaları olmazdı.
ik in c i inek :
— • Uzatma a rtık b irader. Y ü rü işte...
B irin c i inek :
Durumun gerçek teşhisi bud u r. Ve n ite k im b i­
rinci inek hafifçe kenaraçekilerek ötekine yol verdi :
— Ne münasebet yahu I Sen yürü... Hadi bakalıın.
— Buyurunuz beyefendi... dedi, hafifçe eğile­
rek.
ı ka­
finizi
İk in c i inek :
Ama ikin ci inekte çok nazik, çok k ib a r görünüş­
lü birinekti doğrusu, fırsa tı kaçırm adı, yerlere kadar
eğilerek :
— Bana bak, itip durm a beni.Hem sen
sen diye hita p edemezsin.
bana
— Ederim ederim ... Hadi bakalım .
— Çok rica ederim beyfendi... dedi, istirh a m ederim siz buyurun.
B irinci inek, öyle b ird e n b ire nezaketi elden bı­
rakacak ineklerden değildi :
3-
j-
— Aman efendim kulunuzun haddine m i düş­
müş... Önce siz buyrun.
Fakat ik in c i inek :
— Ulan kafam ı bozma.
— Ulan babandır. Yaylan bakalım .
d oğrultusuna marş m a rş!
— Bana bak inek oğlu inek. Ben senin g ib ile ri
çok gördüm .
— Ben b ir şey dedim m i, o şey o lu r.
J-
— V allahi olm az beyfendi... diye d ire tti, E linizi
ayağınızı öpeyim siz önden geçin.
İkinci inek bunları söylerken, b ir yandan da
sırtından hafifçe itiy o rd u b irin c i ineği...
B irin ci inek ise dayatıyordu :
— Yapmayın beyfendi... E linizi ayağınızı öpe­
yim önden siz buyrun.
Ne çare... İk in c i inek, b irin c i ineği iteklem ekte
devam ediyordu. B ir yandan itiy o r, öte yandan da :
— Buyurun canım işte... d iy o rd u , b uyurun siz
geçin. Hadi hadi uzatm ayın..
B irin ci ineğin canı sıkıldı :
— Ne münasebet efendim , vallahi de olmaz,
b illa h i de olmaz.
— Yavaş gel bakalım .
A llah ne verdiyse el şakasına başlam ışlardı b i­
zim in e kle r köprü başında. B irin c i inek, ik in c i ineği
bu rn u n u n o rta yerine b ir sille in d irin ce , ik in c i ine­
ğin aklı başından ğ itti :
— Bana ha, bana ha, al bakalım ..
Bütün güçleriyle b irib irle rin e g iriş tile r. Ve so­
nu tahm in e ttiğ in iz gibi...
Cumbadak ik is i birden sulara.
Hissemiz şu k i, b ir köprüden sulara düşmek
için keçi olmağa lüzum y o k tu r. Bazan in e k lik de kâ­
fi gelir.
B izim in e kle rin d ikka tin e arzederiz.
Bunu söylerken b irin c i inek ile ik in c i inek itiş ­
meğe başlam ışlardı bile... İk in c i inek hâlâ :
"SARHOŞ" İneklerin M arifetleri
Oslo, 5 a.a. (M a rt 1963) — Dün
akşam
Batr
N orveç'teki Lofthus yakınlarında, "S a rh o ş " İnekler
pa.
b ir ç iftlik am barını ateşe ve rm işle r ve itfa iye yangı-
jma
rıı söndürmeye çalışırken, civarda bulunan b ir göle
içli-
düşerek boğulm uşlardır.
İne kler b ir yolunu bu lu p g ird ik le ri ambarda
taham m ür etm iş pekmezi yedikten sonra her nasıl­
sa e le k trik şebekesi ile oynayıp
yangına sebep
o l­
m uşlardır.
Ç iftlik sahibi yangını farkedince
in e kle ri
best bırakm ış ve başıboş kalan serbest inekler
ser­
ne­
reye g ittik le rin i bilm eden göle düşüp boğulm uşlarw .
dır. — Dünya 6.3.1963.
Burnunun
( İlhan Selçuk'tan )
III
F,
¡M A S I
Rengin kuzguniydi
M em elerin sarkıkça
Bacakların kapkalın
Boynuzların da vardı
Karınca kararınca
Y eri göğü titre tird in
Coşup da böğürünce
Velhasıl b ir sevim li İn e k 'tin
Ne soktun burnunu p o litika ya
İnek hakları m ıydı maksadın
G ördün mü başına gelenleri
İn e k lik te n .
İnekoğlu İnek'e çıktı adın.
(Ü m it Yaşar'dan araklam a)
13
cm
de
mm a l u
9
d i
"Bizdekinden a li bacak var mı?"
Siyasal B ilg ile r Fakültesinin ananevi inek Bay­
ram ında dün kızlaşmış erkeklerle, erkekleşm iş kız­
la r cüm le tüllâba seslendiler... Y uhalandılar, alkış­
landılar, y e rild ile r, öğüldüler ve sonra İngilizce,
TERRY MOORE kulağın çınlasın
14
Fransızca, Lâtince, Türkçe karışım ı b ir deklerasyorr
o kudular. Ve ananevi İnek Bayramında alkışlar ara­
sında CARROUSE DE MÜLKİYE revüsü arzı endam
e tti...
Ne kadar cazipsiniz?
Siyasal B ilg iler Fakültesinin ünlü inek Bayramı­
nın dördüncü günüydü dün. Üç gündür b irb irle ri ile
tüm alacak vereceklerini, bütün gizli kalm ışlarını
birbir ortaya d ö ktü le r, idari, m alî ve siyasî şubeler.
Tahsildaranlardan (M a lî Şubeden), T ellâkiyanlar
(İdarî Şube) haraç istedi.
Tellâkiyanlar ile Talısildaranların arası böylece
açıldıktan sonra, Siyasî Şube her ik is in in arasını
bulmak için derhal harekete geçti. Önce b ir deklerasyon hazırlandı, ardından LE CARROUSEL DE
MÜLKİYE trubu ortaya çıktı. T rub gerçekten zen­
gindi. Bu seçkin sanatçı topluluğu içinde Paicivra
Bülent'in, Gölge E rd im 'in , Castro K e rim 'in , Kepçe
Tugay'ın, Çeşme Tuncay'ın, Petit E rol'un, M ürteci
O nur'un; K ü rt Ö m er'in, Baba Ö nder'in, Kel A m il'iıı,
Evliya V olkan'ın, Domuz A lnv'in, Ç ekinti G önül'ün,
Hafize Aylâ'nın, ve sınıf Kraliçesi Femme Sosyetik
Ailan the M oustapha'nın bulunduğunu düşünün...
Kızlar, erkek, erke kle r kız o lup ç ık tıla r ıslıkla r ara­
sında ortaya...
S
Sonra İngilizce. Fransızca ve Türkçe deklerasyonlar okundu... Türkçe olduğu ile ri sürülen deklerasyonun gelin b ir pasajını b irlik te gözden geçire­
lim :
I
"B u deklerasyoııu respekte etmeyecek ve atansiyona almayacak olanlar, Birleşm iş M ille tle r Ş artı­
nın artıkel 17/1 Avrupa İnsan H akları Komisyonu
m em orandum unun a rtik le 3'ü NATO, CENTO, SEATO, ANZUS ve diğer b ilu m u m trete organizasyonla­
rının agrem anlarının pream bılları ve hepsinden emporfan olarak geçen sene akkora varılan "M a n ta r
Ahmet Gentleınen'e Agreement tarafından otorize
edilen seksiyon-u âli Carpus Asilus'ca en şiddetli şe­
kild e penaltıya uğrayacaklardır.
Bindokuzyüzaltm ısüç yılının Nisan ayının onyed in c i günü Ankara M ülkivede tanzim e d ilm iş tir.
Majesteleri
Frmme Societique Ailan The Moustapha'nın
Feminist Troykası ve Carousel De Mülkiye
CORPUS ASİLUS”
Ve M ü lkiye 'n in ünlü inek Bayramı Cumartesi
günü, şehir içinde b ir ineğin dolaştırılm ası ile son
bulacak. Bu inek dolaştırm a son sınıfların Fakülte­
ye vedâları anlamına gelm ektedir.
Kazgancı'nm Not Defteri
6 Kasım 1962
: Dersler başladı. Üst ko rid o rd a
ik in c i sınıfın yokluğu b e lli o lu ­
yor.
8 Kasım 1962
: Şube-i Zuppeyun'a g ire n le r belli
oldu ama bu yıl kim se sevinm i­
yor. Öyle ya 40 kişi arasında
b u lu nm a k sükse sağlar m ı? Çe­
ş itli sebeplerleçekinen lisan b i­
lir tü lla b yakına dursun, ikin ci
önem li nokta alınanların 15'inin kız olması.
12 Kasım 1962
22 Kasım 1962
26 Kasım 1962
27 Kasım 1962
: B irin c i s ın ıf komşu Fakültede
derslere başladı. B ir kaç m erak­
lı görmeye g itti ama ü m itsiz
döndü.
İlka y dersleri nişanlısı ile b ir­
lik te izledi. Modern b ir görünü­
şü olan Necdet, M ü lk iy e li inek­
lerin sem patisini kazanıverdi.
: Üstad'ın gözyaşlarına rağmen
inekhane haline sokulan emek­
ta r spor salonunda sınıfı ip tid a î
tü lla b ı derslere başladı. Lâtifan
m ik ta rı ta tm in edici değil, ka­
lite ise iyice düşük.
:
B irin c i ve dördüncü sın ıfla r so­
ğuk b ir şekilde tan ıştıla r.
: Festival Kom itesi seçildi. Erkan
saflığının kurbanı o la ra k baş­
kanlığı kabul e tti.
4 A ra lık 1962
: Futbolcu ve Ayı lâkabı ile ma­
ru f Ö nder Başacar ilk o la ra k
Yenim ahalle'de balık etinde b ir
kızla tanıştı.
: Şahane'nin ku ru lu ş yıld ö n ü ­
m ünde Akağası kel Özcan misa­
firle rd e n fazla lim onata ve pas­
ta is tih lâ k ve beşdefa istihraç
ederek
yıldönüm ü
törenine
candan k a tıld ı.
10 A ralık 1962
:
K uruluş yıldönüm ü balosunda
ilk defa o la ra k sapların azlığı
d ik k a ti çekti. M askot ilhan çıl­
g ın la r gibi dans e tti ve fo to ğ ­
ra fla r ç e k tird i. Bu arada Pınar
yengeye âşık oldu.
19 A ra lık 1962
:
6 Kasımdan beri İlk a y ik i
aldı, Maaşallah.
22 A ra lık 1962
: Kayseri gezisi eğlenceli geçti.
M akarios'la karşılaşılm asını ön­
lemek üzere b iz im k ile rin p rog­
ramı d e ğ iş tirild i. Bu arada Nu­
ray ablamız O telci'ye parm ak
ıs ırttı.
27 A ra lık 1962
: Tülay ile ri, ik in c i sınıftan T. G.
yo pulsuz b ir yılbaşı te b rik in i
posta kutusuna b ıra ktı.
30 A ra lık 1962
: Yalçın Doğan, 3 M ali kızlarının
merdiven başlarında d u ra ra k
16
31 A ra lık 1962
Topsakal
vü Yaban Güneş,
Barselona'da V illa Montze'den
diplom a alm ak
düşüncesiyle
Zuppeyun'un bütün direnmesi­
ne rağmen Paris gezisini yatır­
dı.
2 Ocak 1963
İlka y ve Serpil derste Kazganc ılık oynarken suçüstü enselen­
d ile r. Hocamız İnalcık bunun
üzerine dersi te rk e tti.
8 Ocak 1963
Köylü güzeli Jale hergün birer
saatini ik in c i sınıfta geçirdiğin­
den, ik in c i sınıf tlillâ b ı kendisi­
ne " f a h r i" ik in c i sınıf öğrencisi
brövesini verdi.
10 Ocak 1963
Sa Majeste Ailan the Moustaplıa
bugün elbise değiştirm edi.
16 Ocak 1963
Zadegân ve Koçero Yemekha­
nemdeki dans dersinden önce,
akşam verilecek aşurelerden iki
tabak aşırdılar. Zadegân bar­
dakla, Koçero da madenî lira
ile aşureleri mideye indirdiler.
20 Ocak 1963
A ltan Orbay " M in ik " dış gez./e
gitm e k için babasının arsaları­
nı sattı, fakat yine gidemedi.
24 Ocak 1963
Cahit Talaş derste
öten horoza güldü.
30 Ocak 1963
Dış geziye gitm ek üzere
İstanbul'a hareket e tti.
10 Şubat 1963
Kaptanı zor durum da
ç iftin hangi Fakülteye
olduğu anlaşılamadı.
:
3 A ra lık 1962
4 A ra lık 1962
frik ik e meydan vermemelerini
ağabey ayaklarında ih ta r etti.
k ilo
GORİLL GELİYOR...
zamansız
tüllâb
bırakan
mensup
í
•ini
eş,
Jen
yle
İS İ-
6 Mart 1963
: Şubat döküm ünden sonra, tü llab "Üssü m iza n " ın ruhuna
rahm et okunmasına ka ra r ver­
di.
7 Mart 1963
: Nedret beyaz
lanse e tti.
8 Mart 1963
-er
ir¡siisi
ia:e,
k¡
irra
r.
ye
ri-
Dış Gezi'nin e tki ve te p kile ri
yavaş yavaş görülm eye başlan­
dı. M urtaza, T iy a tro Kulübünde
Tensikat yaptı.
: Serpil ve B irten s p ik e rlik sına­
vını kazandılar.
K M art 1963
: Show için İnek L â tif'in başrolü
oynaması ka ra rla ş tırıld ı.
15 Mart 1963
: O n u r Öymen bankları k irle te n ­
ler aleyhinde dâva açacağını
söyledi.
16 M art 1963
:
Üç M ali'den b ir grup devamlı
olarak Kolej - Kızılay arasında
" n a k liy a t" yapmaya başladı.
19 M art 1963
: Spor sekreterliği odasında ya­
pılan gizli o turum da çağrılan
ruh gelmedi.
25 M art 1963
:
İngilizce K ulübünde b riç
lerine başlandı.
27 M art 1963
:
Koçero sık sık tenha sokaklar­
da " la tifa n " İle görülm eye baş­
landı.
ha
1 Nisan 1963
: A. P. nın
Güner Rnşaran hakkında çıka­
rılan sö yle n tile rin asılsız old u ­
ğunu Kazgan Kom itesi Başkanı
Baba Ö n d e re yem ini b illâhla
söyledi.
13 Nisan 1963
Zuppeyun'un ferm anda kızlara
attığı ça m urlar derhal yayıldı.
Diğer Şubeler de ferm anlarını
buna göre ayarladılar.
15 Nisan 1963
Festival başladı.
17 Nisan 1963
Siyasi Şube "Carrousel de M ü l­
k iy e " numarasını takdim e tti.
Bu arada b ir kız Siyasi Domuz
Alev'e şöyle d e d i: "Ü zerinizde­
k i etek benîm ama size daha
çok yakışm ış."
18 Nisan 1963
Don Babayahni tantana ile Şahane'ye g ird i.
19 Nisan 1963
Kelkel Süleyman K ızıld e rili kı­
yafetiyle b ü yü k sükse yaptı.
20 Nisan 1963
Zuppevun, Madison numarası
ile ilgi çekti. M a tra k maçta ka­
leciler Tonton Nuray, Pepita ve
C ivciv'di. Usta İbrahim kaza gerird i, herkes m atrak sandı ama
d u ru m u cid d iyd i.
çizme modasını
12 Mart 1963
:ir-
aninun
:
10 Nisan 1963
Kapatıldığı
ders­
yolunda
G. Ö. tarafından ortaya
M in d e r kavgasını
zandı.
Ateş başı sohbetinde
Atakan başroldeydi.
an
JP
Baba Ö nder d ik ta tö r oldu.
29 Nisan 1963
Seçim ler yapıldı. Tuncer Cengiz
açık fa rk la aldı. Seçim Komis­
yonu da nefes aldı.
atılan
Hocalardan İnciler
K A S A P T İR AŞ
"O rm a n la r engebeli, hengebeli yerlerde o lu r."
P rof. Mütebessim ile Em re'nin ders münasebe­
tin i bütün Dış T ica re tçile r b ilir. B ir
A m erika'da traştan bahsediliyordu.
Avrat
24 Nisan 1963
" b a lık " epeyi tu ttu .
ab
M aliyun ka­
sabah derste
B esim ; " B ir
traş A m erika'da 5 d o la r" diyince Emre a tılıp
"N e !
5 d o la r hoca? 1 d o la r değil m i? " dedi. Besim gayet
sakin "Sen galiba kasapta traş o lm u şsu n " cevabını
verdi.
REŞAT AKTAN
"T ü rkçe d e ne d e rle r bilm em amma buna İngi­
lizcede D irect Cost d e rle r."
MAZHAR HİÇŞAŞMAZ
'Binaenaleyh bizim söylediklerim iz zamimetend ir ."
MAZHAR HİCSASMAZ
İM TİHAN SUALİ
"L isa n bilm iyorsanız Siyasî - Diplom asi
sine g id e ydin iz."
Şube­
BESİM ÜSTÜNEL
Besim Üstünel A ntalya'dayken lokantada et ye­
meği istemiş. Garsona ne e ti, diye sorm uş. Garson :
"D a v a r", demiş. Besim Bey, "K e çi o lm a sın ", demiş.
Garson te kra r "D a v a r", demiş.
"A m b a la j kâğıdı birden fazla kullanılm az, ço­
c u k la r."
Sınıfta bunu anlatınca Emre Kongar (Emsesyon is t ) :
'Böyle
yapma.
— Hocam, sığır eti de o la b ilird i, diye atılm ış.
— Bak Anadolu görm em iş çocuğa, deyince Emre :
— Hocam, ben sizi im tih a n e ttim , demez m i?
CUMHUR FERMAN
ü m itsiz bakıp insana manevî
işkence
AYDIN YALÇIN
" F ik irle rin çarpışmasından h akikat, kabakların
çarpışmasından çekirdek ç ık a r."
İSMAİL TÜRK
17
İ lk a y ü n e l n is a n l a n d i
m
m
m
m
Haber bomba tesiri ya ptı-İn tih ar teşebbüsleri var-Olayın
nasıl bugüne kadar gizlendiği tahkik ediliyor
M a ş u k la r S o k a ğ ı, A n k a r a :
r im iz A k a g a s ı
T e llâ l
( Ö z e ! M u h a b i­
K e l Ö zcan
b ild ir i*
y o r) i
u
zun zamandanberi gayet yakından
izlediğim
M a liyu n 'u n gözdesi, Şahane'nin esmer güzeli
İlkay cüm le gazetecileri a tla ta ra k nişanlandı. Ne de
olsa muhasebe dersleri verm enin içim de bıraktığı
b ir ta tlı kım ıldayış vardı bayağı üzüldüm , pardon
sevindim .
İlka y'ı nişanlandığının ertesi günü evinde ra­
hatsız e ttim . Kapıyı bizzat k e n d ile ri a çtıla r bu de­
ğerli m isa firle re gösterilen b ir hüsnü kabuldü. İl­
kay alışık b ir tarzda o tu rd u ve ne içeceğimi sordu.
Ben de isim in muhasebe öğretm ek değil, gazetecilik
olduğunu söyleyince, şöyle b ir toparlandı ve şaşkın­
lığını belli etmemeye çalışarak dedi k i :
— Ya, te b rik ederim demek gazeteci de oldun?
— O ldum değil, ya p tıla r.
— Pek m em nun oldum Bay Tuzcuoğiu.
— Ham fendi bana o şekilde hita p
m esleğim i un u tu ru m .
etm eyiniz,
— Hay hay, buyrun sorularınızı b e kliyo ru m .
Serde acem ilik vardı ama, ne de olsa bu g ibi
ko nuların yabancısı d eğildik, ilk soruyu sa lla d ım :
— Nişanlınızı ta rif eder m isiniz, bütün Şahane-i
M ü lkiye 'n in kız ve erkek T üllâbı m erak içinde kıv­
ranıyor?.
İlkay d işle rin i göstererek güldü ve şöyle ş a k ıd ı:
"M ode rn e rk e k ".
İşte İlka y'ın nişanlısı hakkında ilk iş ittiğ im lâf
bu oldu. Esmer güzeli m uhatabım devam e t t i :
"Necdet çok iyi ç o cu ktu r. T a h s illid ir, te rb iy e li­
d ir. Çok iyi para kazanıyor bana ilk fırsa tta b ir
K a dillak alacak. Özcan o zaman gel sen de b in e r­
sin ."
İlkay'a teşekkür e ttim p ro le te r h alim i gayri ih ­
tiy a ri düşündüm , ve "in ş a a lla h " dedim .
İlka y ilk fırsa tta nisanlısını Fakülte'ye getirece­
ğini vaadederek, kahvesinden b ir yudum aldı ve
"Özcan gazetecilik nasıl şey" diye bana sordu.
— Pek fena değil, hele senin gibi ta tlı cinsi lâ­
tifle rle m ülâkat yapm ak gayet hoş. Ama zor b ir
meslek A llah'tan bizim gazete yılda b ir ç ık ıy o r da,
mesaimiz ayarlanıyor.
A yrılm adan önce, İlkay'a son b ir soru da salla­
dım :
— B iliy o r musunuz İlka y Hanım. Bu haber bü­
tün Şahane'yi sarsacak?
İlka y gülüm sedi, yüzünde g ü lle r açtı ve hafifçe
k ırıta ra k şöyle d e d i: "Ben sarsıntılara b a y ılırım ."
18
İn tih a r Teşebbüsleri:
Ö':e yandan, bazı müessif vakalar
mek üzereyken önü güç alınm ıştır.
cereyan
et­
"Çingene güzeline önce ben ayak a tm ıştım " d i­
yen b ir Y eşilada'lı meslekdaşım soluğu doğru Rüz­
gârlı sokaktaki Cemal Baba'nın Canlı Balık’ ında aldı
ve nefes almadan içmeye başladı. Sık sık in tih a r lâ­
fı eden bu perişan gazetecinin P.M.T. olduğunu gü­
v e n ilir kaynaklardan öğrendim .
M.P.T.'dcn sonra İdariyun mahallesinde b ir
başka olaya şahit o lundu. Uzun boylu üstün b ir
genç bu haberi duyunca öylesine şaşırmış ve boca­
lamış k i, soluğu derhal Banyo odasında almış ve
Banyo odasının m u slu kla rın ın sarıl sarıl akmasın­
dan şüphelenenler tarafından sular ağzına gelmeden
k u rta rılm ış tır. Sonradan, bu gencin esas mesleği
olan tellâklığı hatırladığı ve bu sebeple Banyo daire­
sine koştuğu ile ri sü rü lm ü ştü r.
Olay T ahkik E d iliy o r:
Şahane'deki hırsızlık vakalarında adı sa.nı duyulm ıyan polis te şkilâ tı, "Laisse faire, laissez passe r" fo rm ü lü n ü n hiç olmazsa bu sefer işe yaramıyacağını anlıyarak, İlka y'ın nasıl olup gizliden nişan­
landığını ta h kike k o yu ld ula r. Sızan haberlere göre,
ta h k ik a t kom isyonunda Şendul Yalçın, Sümbül Y a l­
çın ve S iler Erkan varm ış. Bu p olislerin liyakat vesi­
kaları ko n tro l e d ild ikte n sonra komisyon derhal ça­
lışm alarına başlam ıştır. T ahkikat bilhassa intihara
teşebbüs edenlerin yönünden g e liştirilm e kte ve dalı­
nan d e rin likle rd e n henüz çıkılm adığı anlaşılmakta­
dır.
^JFha!ıiı*(Zt-i <
^/iııkii!zİ3İ
Geçen sene ik in c i sınıfta Doç. Dr. Feyyaz G öl­
cüklü derse g ird i, kalın camlı gözlüğünü çıkarıp ye­
rine d iğ e rin i ta ktı. C.M.U.H. o günkü mevzu şaha­
de tti. Dersi anlatmaya başlayınca tüllabtan devamlı
so ru la r çelmeye başladı. Suallerin çokluğu Doç.in
d ik k a tin i cekmis olacak k i:
—
nuz? dedi.
ilgi
Niye bu mevzua kadar
bu
duyuyorsu-
T üllabtan b iris i başını deve kuşu gibi sıranın
içine sokup su cevabı v e rd i:
—
Efendim , bu gözler sütunlu salonda o kadar
çok frik iğ e şahit o lu yo r ki, sayısının haddi hesabı,
yok. Acaba kendiliğinden meydana ge.len bu olayla­
rın hukukî m ahiyeti nedir? Onu öğrenmeye çalışı­
yoruz.
_ ıııı
20 000 Lkaya kiralanan Pavyoa
n c a n a a B szz
Tüllop sosyal adalet diye inlerken, M aliyun’dan bir hatun Balina
otelinde su gibi para harcatarak dünya evine girdi ve
sonra uçağa binerek Balayına çıktı.
B a lin a
O te lin in
R o o f'u n d a
K a rg a s c k m e z
M erSek H ü s n ü b i l d i r i y o r :
M
aliyun'd aki berabergezer
kızların
en
etlisi
kom bina Laytü bütün tülâbı h a yretler içinde
bıraktı ve bütün hem cinslerinden önce kü rkçü d ü k­
kânının yolunu buldu.
Kom bina Laytü'nün evlenmesi sosyetede epeyi
çalkantı ya rattı ama esas k a rış ık lık sosyal adalet'çi
çevrelerde çıktı. G ü ve n ilir b ir kaynak, Laytü'nün dü­
ğün töreni için kiralananPoof'a b ir geceliğine 20 bin
lira kira v e rild iğ in i b ild ird i. D ip lo m a tik çevrelerden
gelen bu haber dem in ism i geçen çevrelerde derhal
b ir bomba etkisi uyandırdı ve aralarında b ir heyet
teşkil edilerek İd a riyu n 'd a ki Los Kelepiros g rubu­
nun hiç de kelepir olm ıyan süper nükleer Kraliçesi
Nes’eye gönderildi.
Neş'e, kendisine ü zü n tü le rin i b ild irm e ye gelen
heyeti nes'e ile karşıladı ve kendisinin modern b ir
kız olduğunu ve düğün m asraflarının sosyal adalet
ö lçüleri içinde kalmasına ta ra fta r olduğunu b e lirtti.
Neş'enin bu sözleri alkışlarla karşılandı
Laytü, daha o gece sabahladıktan sonra, derhal
i'çağa b indi ve Alam anland'e balayına g itti. B ir az
şekerli kaynak, uçağın kalkarken fazla hamuleden
g üçlük çe ktiğ in i söylediyse, bunu resmi çevreler
doğrulam adı.
K om bina'nın dünya evine girm esinin yüzbinin
üzerinde olduğu söyleniyor. Oysa tü llâ b ın büyük
çoğunluğu K em al'in Site'sinden ik i buçuğa nasıl çı­
kacağını hesap ediyor. Sosyal adaletçi çevreler, me­
ni m asrafat kanununun bütün şiddeti ile uygulan­
ması için hüküm ete başvurmaya ka ra r verecekler­
miş ama genellikle iy i haber alan çevreler bu­
nun boş olduğunu, sosyetik evlenişlerin önüne geçilem iyeceğini ile ri sü rü yo rla r.
Neşe - Beyhan ve Nuray hastalandı
O laya gönül polisi elkoydu-Prof. Şişgöbek’in mütelâası
İ d a r iy y u n
h a b ir im iz
B a ğ la r ı :
K e le p ir c i
K ü ç ü k e s a t:
H ü ılü n
(Ö z e l M u ­
b ild ir iy o r ) :
I
dariyyun bağlarının en olgun ve en dolgun üç
mahsulü Nes'e, Beyhan ve N uray ablalarım ız
dün âniden hastalanm ışlardır. Olay derhal yayılm ış
ve derhal durum a elkoyan gönül polisi soruşturm a­
larına başlam ıştır.
Ben, olay yerine vardığım zaman d o k to rla r has­
taları tedavi ile meşgul b u lu n u y o rla r ve konsültas­
yonlarından emin olm ak üzere kara kaplı kita p la rın ı
ka rış tırıyo rla rd ı.
Çıkan şayialara göre, M aliyun d ilb e rle rin d e n
K ayil'in hem de zengin b ir m ühendisle b irlik te “ hal­
ka" takması sok etkisi husule g e tirm iş ve uzun zamandanberi devam eden rekabet neticede sokağa
dökülm üştür.
H atırlarda olduğu üzere ik i gün önce, Kayil
tantana ile nişanlanmış ve nisan partisine İd a riyu n 'dan hiç b ir hem cinsini dâvet e tm e m iştir.
Teşhis hususunda bana özel b ir m ülakat veren
tanınmış d o k to r - psikolog K e rr'le rim izd e n Prof.
Şişgöbek şunları sö y le m iş tir:
"B u gibi haller genç kızlarda sık
sık
g ö rü lü r.
l l l i m H I l H l I l H l I l l l l l l l i m i i m i l l l l l l l l l l l l M I I I M I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I I M I I I I M I I M M I llllM im it lI l lllll
— Ne zaman evleneceğim anneciğim? CANDAN
................................................... .
Uzun zam andanberi süregelen rekabet sonucunda
b ir ç ık ın tılı olay bardağı ta şırır ve tansiyonlar ger­
ginleşir. Hastalığın yegâne tedavisi Avrupa seyahati­
d ir. Ben de hastalarım a bunu tavsiye e ttim ."
Kime ne yaraşır?
Gönül Pekmezciler
Neş'e Kutlu
Seviın Yormuk
Beyhan Türkay
Nuray Doğan
Nurtan İçaydın
İlkay Ünel
Birten Kunurkaya
Üstün Yürekli
Aylâ Ertepınar
Yalçın Doğan
Ozcan Aşcıoğlu
Aslan Gündüz
Alev Batu
Olcay Göker
Selma Eligüzeloğlu
Aydın Gürkan
Peker Turgut
Hilâl. Berkem
Yücel Irgat
Ruşen Şusut
Tülây İleri
Tahir Perek
Ayşe Kadıoğlu
Alâaddin Şenel
Yahya Akyüz
O rkid e Konfeksiyonda
Student.
Terzi
Cavgada Talebe
Berber
Bekri .
Çariçe
Mylene D em ongoit'nın
Dublörü
Gelin
ip Cambazı
Kahveci Güzeli
İlk -Y a rd ım
Harem Ağası
A zrail
Alev K in ik li
A llâm e
Çocuk
Ayı
K um ru Sum ru Âşığı
M akvaj Kutusu
Oyuncakçı
Tonton Teyze
Soprano
Prens
Balerin
Allahsız Cavcav
im am
EVLEN VE İLÂN i
IV. İdarî Şubenin kabadayılarından b iriy im .
Y akışıklılığım a diyecek olm ayıp, tek kusurum faz­
laca tü tü n iç m e k tir. Hattâ bu yüzden II. sınıfta iken
aynı sırada oturduğum uz h a tu n la r bana "T ü tü n c ü
K ızı" lâkabını takm ışlardı. Ama sakın buna bakarak
erkekliğim den şüphe etm eyin. Boyu boyum a, huyu
huyuma uygun b ir kızla A llahın izni, Peygamberin
sünneti ile evleneceğimi alenen ilân ederim .
TÜTÜNCÜ KIZI A. T.
Muhtelif bilim dallarına göre
İKTİSAT
Sevgi, arz ve talebin
noktasıdır.
MALİYE
Merkez Bankası ile M aliye
Bakanlığı arasındaki karı
koca münasebetidir.
MEDENİ HUKUK
M. K. 108. nci maddenin ic­
rasına ve M. K. 132. nci mad­
desinin tatbikine sebep olan
davranıştır.
İÇTİMAİ İKTİSAT
Sosyal adaletin gerçekleştiği
tek sahadır..
SOSYOLOJİ
B ir çatı altında yaşamaya va­
sıta olan duygudur.
SİYASİ TARİH
Baltacı'nın Katerina'dan ta t­
tığı nesne.
MUHASEBE
Sevgi bilançosunun
pasifinin eşitliği.
PARA - BANKA
İDARE HUKUKU
kesim
a k tif ve
■>
10 T L
’ .'
Yabancı tabiyetteki b ir ka­
dınla evlenen mem uru işin­
den kovduran basbelâsı.
BATMAZMIŞ
Besim Üstünel'e davetiyeler satılırken
den E rta n :
3. M a li­
—
Hocam davetiyeler çok pahalı, keçi boynuzugibi batıyor.
Besim Hoca, davetiyeyi satan kız olduğu için,
E rta n 'a :
— • Sen satsan keçi boynuzu o lu rd u , ama....de­
m iş.
,.
(%3
20
I
Ev hanımı o lu rd u , inek oldu.
Nevin Tokur
Alev Sönmez
Jön o lu rd u , jig o lo oldu.
Amil Rıza
Akordeoncu o lu rd u ,
du.
kel o l­
Erol Tunaboylu
: Boylu o lu rd u , pe tit oldu.
Tuncay Oznrıtürk
: Çeşme o lu rd u , nişanlı olcu.
E rdim Tüzel
: Kaymakçın o lu rd u , hariciye­
ci oldu.
Önder Özar
: Gazeteci o lu rd u , Kazgan'a
Başkan oldu.
: Ayyaş o lu rd u , geco kusu o l­
du.
Şakir Bakar
Gülyüz Szcebe
: M a n k -ı o lu rd u , M ü lk iy e 'n in
dem irbaşı oldu.
: Hakem o lu rd u , Scx p a rtile ri
m üdavim i oldu.
: Ankara Belediyesine arazöz
o lu rd u , fu tb o lcu oldu.
: Kaz o lu rd u , lâz oldu.
: Bahçıvan o lu rd u ,
TeNeSe
m üdürü oldu.
: Hacı o lu rd u , deve oldu.
Unal Armağan
Ruhi Mert
Ertuğrul Alişan
Selâmi Teker
Halit Ek
Halûk Kırkbir
: Baytar o lu rd u , çığırtkan o l­
du.
Çetin Çulhaoğlu
: Efendi o lu rd u ,
n ik oldu.
Ali Osman Salur
Aziz Sevinç
Aslan Gündüz
ayyaş senfo­
İmam o lu rd u , âşık oldu.
Palavra o lu rd u , gıcık oldu.
Kasap o lu rd u , çarşaf düşma­
nı o ld u ..
Ş oför o lu rd u , Lüks N crm in'ci oldu.
Ç oluk çocuk sahibi o lu rd u ,
elenseci oldu.
Çiroz o lu rd u , telâse m üdürü
oldu.
Dadaş o lu rd u , m u s ta n tik o l­
du.
Candan Köylüoğlu
:
Apiullah Sarıkaya
:
İhsan Karaman
:
Bekir Toksoy
:
İlkay Üne!
: Prenses o lu rd u , nişanlı oldu.
: Gerici o lu rd u , Allahsız cavcav oldu.
: Cokey o lu rd u , cem iyetçi o l­
du.
: Tazı o lu rd u , hamamcı oldu.
: Tekçi o lu rd u , kahveden çık­
maz oldu.
Bektaşi o lu rd u , seyyah oldu.
Alâaddin Şenel
Baba Saim
Ethem Bilgiç
Tüzel
Dündar
Kemalettin
Sinan Acar
Nevzat Tüfekçi
Dansöz o lu rd u , d a k tilo oldu.
Süpürgeci o lu rd u , orkestra
oldu.
: Ç ilin g ir o lu rd u , s h e riff oldu.
: Sındırgı canavarı
o lu rd u ,
haydut oldu.
: Hiç olumdu, gram ofon oldu.
Ergin
:
Sadık Kutlu
: Sarhoş p ilo t o lu rd u ,
oldu.
Hilâl Berkeııı
: Ermeni o lu rd u ,
bozuntusu oldu.
Yencr Unliier
Güner Koçero
Kaleci o lu rd u , b ir
yem oldu.
Olcay Göker
Gülden Argun
Mtsc Kutlu
Nuray Doğan
Serpil Ertan
Aynur Sümer
Aylâ Ertepınar
Gülser Atik
İınre Çetinerler
Birten Konurkaya
Aylan Mustafa
Aylâ Atak
Gönül Pekmezciler
Yılmaz Ünlü
Erhan Ulgener
Bilgi Çetin
Hmcaİ Uluç
Ahmet Kışlalı
Şevket Özügerğin
Çaçaron o lu rd u , yalak dema­
gog oldu.
Av o lu rd u , avcı oldu.
Füzeci o lu rd u , sp ike r oldu.
Çemiş o lu rd u , öğretmen o l­
du.
Audrey o lu rd u ,
d ip lo m a t
ayağı oldu.
Tonton o lu rd u , yürüyüşçü
oldu.
Sair o lu rd u , Premiere etudiante oldu.
Ukala o lu rd u , benci! b ir tergal'ci oldu.
Öğretmen o lu rd u , Adana'ya
yakın oldu.
M ü lk iy e liy e tav o lu rd u, Hukuk'a transfer oldu.
Kıbrıs Radyosunda şarkıcı
o lu rd u , kraliçe oldu.
Ev kızı o lu rd u , hafize oldu.
M ürebbiye o lu rd u , hariciyeci
oldu.
Demagoq o lu rd u , Şahane'de
dede oldu.
Şampiyon o lu rd u , Baba ol­
du.
Çocuk o lu rd u , Pepita oldu.
Zampara o lu rd u , gazeteci ol­
du.
Basketçi o lu rd u , spor ve fık ­
ra yazarı oldu.
: Kuş o lu rd u , Başkan oldu.
hatuna
ayıbey
Kleopatra
— Güzele bakm ak sevaotır. FESTİVAL ERKAN
Aydın G ürkan, geçen yıl seminerde "A m m e
m asraflarının s ın ırı" meselesini incelemiş. Bu yıl da
Hocası "V e rg i yükünün s ın ırı" nı verm ek istemiş.
Aydın bu konuyu alm ak istem ediğinden, Hocaya :
— Ben bu konuyu geçen yıl inceledim , demiş.
Hoca düşünüp, bu iki. konu arasında ne ilgi olduğu­
nu sormuş. A ydın'ın ce va b ı:
— Efendim ik is i de sınırı inceliyor, olmuş.
Y U R T ’ TA
Bedros dekanlıktan indiğinden beri millet
sabahlan rahat uyku uyuyabilir oldu. Suat Bey
eksik olmasın pek yurt taraflarına uğramıyor.
Bu sebeple uykucu tüllâb şimdilik çok rahat.
Yurt her zaman bildiğin yurt. Değişen şey,
nüfusumuzun her yıl gittikçe artmasıdır. Üste­
lik, yeni sübyanlar- aralarında bir tanesi hariçyurt hayatına pek çabuk intibak ettiler. Son sı­
nıf ağabeylerinin yapmadıkları sululukları ya­
pıyorlar. Meselâ bir defasında konferans salo­
nunda konser vardı. Dışardan kiralamışlardı.
Bildiğin gibi son sınıf yatakhanesi konferans
salonunun üstündedir. Gecenin saat l'i olup da
tüllâb yatağa girince baktılar ki gürültüden
uyunmuyor, tutturdular o saatte bir Mülkiye
marşı, arada küfürler gırla gidiyor. Hemen er­
tesi gün bunu duyan tüllâbı sübyaniyun
“Champs Elyees’’de ikişerli kol sıra olup, Mülki­
ye marşım söyleyerek yatakhaneye girmişler.
Onların bu pek çabuk intibakına uyamıyan bir sübyan ise sekreterliğe bir şikâyetname
yazmış hemen senenin iptidasında öyle bir şi­
kâyetname ki en kısa ifadesiyle emektar yurdu­
muzu bir ‘‘A H IR”a benzetmekte idi. Sekreter
bey mektubun metnini kantine astırdı; bu, ço­
ğunluk tüllâbm kükremesine sebeb oldu. ,'Ey
sübyan kimsen meydana çık..” diye cevaplar
yazıldı. Fakat o sübyanın kim olduğu anlaşı­
lamadı, meydana çıkmadı, nasıl çıksın ki..
Yine her zaman olduğu gibi uykusuzların
en büyük zevki uykucuları rahatsız etmek. Son
sınıf yatakhanesinin önünde her gece saat Ol’e
kadar müzikli tonlantılar oluvor. Tüllâbm ço­
ğunun transistörlü radvo sahibi olması uvkuculara aman vermiyor. Radvo olmasa b'le Halûk,
Atakan. Candan. Aslan. Çetin. Üstün. Sadık her
gece bütün gayretleriyle İbrahim Usta ve Der­
vişi uyandırmaya uğraşıyorlar. Onlar da sanki
eli kulağında, biraz gürültü olsun hemen fır­
layıp millete posta atıyorlar gürültüyü kesin
yoksa disipline, profesörler kuruluna veririz
diye. Devriş doğrudan doğruya dayakla tehdit
H AYA T
ediyor. Üstelik bir defasında gürültü üzerine
dışarıya fırlayıp, gürültü edenlerin dört kişi ol­
duğunu görünce "— Şükredin ki 4 kişisiniz 5
kişiden aşağı olana el kaldırmam” dedi. Bundan
sonra Dervişin her dışarı çıkışında 4 kişiden
fazlası dolaplar arasına saklanıyor ve böylece
tüllâbm hepsi dayak yemekten kurtuluyor. Der­
viş de çok iyi kalpli çocuk, 4 kişi gördümü acı­
yor, el kaldırmıyor.
Mescitimiz bu vıl yine her zamanki gibi
epey tüllâbı sinesinde birleştiriyor. Tabi bütün
müsdahdem de oranın müdavimi. Bu sebeble
namaz kılan tüllâbm hademeler arasında for­
su Cemiyetçilerden yüksek; istedikleri raman
banyoda yer ayırtabiliyorlar. Bu çok önemli.
Çünkü nüfusumuzun bu kadar artması sebe­
biyle rahatça banyoya girmek için insanın yo
Mustnfaıun yakın ahbabı veya Cemiyetçilerl-n
sıkı fıkı dostu olması gerekiyor.
AH Osman, pirî üstadı İnek Sefa’nm izin­
de yürüyor. Yukardaki inekhnneler kananınca
mcscitte ineklemeye devam ediyor; zikrinden
de ireri kalmıvor.Orada "PERİ” okuyup oku­
madığını pek bilmiyoruz.
Kılcı Münir ayna başından ayrılmıyor; la­
vaboda buna dayanamayan aynalar arka ar­
kaya çatlıyor. O, lavabo aynalarına rekabet
edercesine bir tarafı düz. bir tarafı konveks bir
ayna alıp, dolabına koydu. Bu aynaya Münir’­
den başka kim.seye bakmak nasip olmadı.
Koçero Güner son günlerde yay çalışmala­
rı aksatır oldu. Sebebini henüz tam anlıyamamı.za rağmen, bir Hatunla konuşmaktan va­
kit bulamadığını sanıyoruz.
Yurdumuz öyle değişti, Tüllâb öyle züppelestiki! Bazı hastalar, radyo kucakta yatıyor­
lar. hatta - inanmıvacaksın belki - W.C.’ye dahi
radvo ile giren ook. Kanıda sıra bekliyenlere
Allah yardım etsin diyeceksiniz tabiî.
O da Allahın K u lu Öteki de
12 senedir Fransızca okumasına rağmen, hiç
b ir şey bilmeyen İhsan, Ziya beyden im tihana girer.
İm tihana girmeden önce, kapıda küçük b ir parçay:
Yahya'nın yardım ı ile ezberler.
İçeri g irdiğinde, Ziya Bey istediğin b ir parçayı
oku der. O da ezberlediğini o k u r ve tercüme eder.
Hoca peki çık der. İhsan tam çıkarken yanlış tercüe ttiğ in i anlar ama b ir kere dışarı çıkm ış o lu r.
Biraz sonra da Ziya Bey sigara istetm ek için d ı­
şarı çıkar. İhsan hemen hocaya yaklaşarak "H ocam ,
ben kral diyeceğimc damat dem işim , hiç zararı o lu r
m u ".
Kim senin canını yakınam akla, talebelerin b ir
num aralı sevgilisi olan Ziya Bey "Y o k evlâdım ne
zararı olacak o da A llahın kulu öteki de", der.
Boğa Bekir - Ayı Sadık -cjavga-i minder'de
:24
N o tla r asıldığında İhsan'm 7 almış olduğu gö­
rülür.
O lS ıfL lN y^ueucu ÇAŞKAfO' G O R İL 'lEM&rt
OJatahhane o Jebiyait
Saat gecenin b iri - ikisi. Erken yatanlar ta tlı b ir
rehavet içinde dünyadan uzaklaşm ıştır. Ansızın b ir
patlama. " K ü t" . Kapı ça rp ılm ış tır. Arkasından b ir
daha, b ir daha, b ir daha...
Yatakhanenin yarısı uyanmış, h a fifte n k ü fü rle r
başlam ıştır. Ama gelenler, bu mevzuda daha ihtisas
sahibidir. Uzayıp giden gürültüden uykusu kaçan b i­
ri b a ğ ırır:
— Bundan sonra konuşanın...
— Önce kendine...
— Hah hah haa...
— • Kahveci çay getir...
— Şekerli b ir, çaylar üç oldu...
— Eğer paranız varsa tavsiye ederim 7.N.S. den b ir
ev tutun. SELAMİ
A rtık uykusu ağır o lanlar bile uyanmış, herkes
bu k ü fü r kervanına k a tılm ış tır:
— Ulan zübük...
—
—
—
—
—
—
—
—
Zübük senin...
Sus be Postal...
Çık dışarı..
Çık ulan...
A rkadaşlar susun a rtık sabah oluyor.
Ü ürüüüü....
V ak vak vak...
Hah hah haaa...
ÜNLÜ
— M ülkiye'de ayılık dayılıktan yeğdir. AYI SADIK
(Zoilf.ltd das: ^A)e
İNEKLİK
HAKLARI
E V R E N S E L
y t a y i L i f i 7Z
Jale - Güven
Naci - Süheylâ
Onur - Sevgi
Erhan - Kıvılcım
Fare Okan - Tülay
Aydan - Lale
III Siyasi'de antrem an yapı. y o rla r.
III Siyasi'de ta tb ik a t
IV Siyasi'de beraber d a k tilo .
Ateş sö n d ü rü yo rlar.
İngilizce K ulübünde m o to ­
sikle t dersi.
: Kamp 17 de beraber çalışma.
: Kamp 17 de muhasebe.
Nuri - Gülsen
M. Avcıoğlu - Şüheda S efir ve Sefire ayaklarında.
Nazif - Onur
: Evlenme ayaklarında.
Melih - Gülsen
: Banklarda evlenme p ro je le ri.
Emre - Bilgi
: Ö m ü r boyunca ka h ır çekme'
rekoru.
Yalçın - Nurgün
: Spor S ekreterliğinde ruh ça­
ğırm a.
Erdinç - Hatçe
: Beraber not yazma.
Teoman Senai - Sülen Opel arabada şo förlü k.
Cengiz - Şenay
: İk tis a t'ta n g e tird i, H ukuk'a
kaçırdı.
Tunç Bilget - Şebnem Her tü rlü oyun oynanır.
M üfit Ertem - Gül : Y arı yolda nasıl ka lın ır.
Karga Hazer - Zehra : H ollanda'da yerleşme plân­
ları.
Koçero - Günay
: Y ontulm a üzerine seminer.
Ünal - Naime
: Keçi kafese nasıl girer?.
Neşe Kutlu
Beyhan Türkay
Sevim Yormuk
Nuray Doğan
Alev Kinikli
Üstün Yürekli
İlkay Üne!
"M ik ro fo n d a C inayet"
"M ü z ik Dünyası"
"A ra l'ın P a rtis i"
"E lm adağ'daki A teş"
"Ç ocuk B a kım ı"
"Saman A ltın d a ki S u"
"Nasıl N işanlandım ?"
Güner Başaran
Aynur Sümer
Nurtan İçaydın
Reyyan
Ayşe Yalkın
Hilâl Berkem
Olcay Göker
Serpil Ertan
Aylâ Atak
"A ğım a D üşenler"
"Y ü rü y ü ş S anatı"
"M a k y a jım N asıl?"
"Y a la k lık Ö ğ re n iyo rum "
"H srse yim Mâzide K a ld ı"
"G öz Boyama Sanatı"
"H o ca la rla K avgalarım "
"H o ro z la r Ö te rke n "
" İs tik b a lim "
"G iy im S anatı"
" C ic ile rim "
"Sevm ek Kolay m ı? "
"O m u zla rım d a ki S açlarım "
Gönül Pekmezciler
Aylân Mustafa
Bilgi Çetin
Jale Baykal
Birten Kunurkaya
Ender İkiışık
M ünir Bellek
Bülent Kutay
Bülent Çakım
Gürol Gökçe
26
D E M E C İ
?
"Cebeci Ç am lığı"
" K o rid o r İn tiz a rla rım "
"Y ağ Ç e şitle ri"
"E rk e k le r Esmerleri Beğenir,
S arışınlarla E v le n irle r"
"Sex P a rtile ri N e d ir? "
"F u n n y Faces"
Biz aşağıda im zaları bulunan hasinekler, daha
iy i o tlıy a b ilm e k daha çok not alabilm ek ve gözümü­
zü ve kafamızı d oyurm ak için işbu haklar beyanna­
mesini deklare e d iyo ru z:
1.
İn e k lik M ü lkiye n in kaçınılm az b ir vasfıdır.
a. inek lâfını k ü fü r olarak istim al eylemek
yasaktır.
b. İneklere saygı gösterilm esi tem in edile­
ce k tir.
c. İnekkiyun arasına kökü dışarda unsurla­
rın sızmasını önliyecek te d b irle r alına­
ca ktır.
2 . İneklerin otlam a alanı İnekhane'dir.
inekhanenin kutsallığını bozanlar hakkında şu
müeyyideler uygulanacaktır.
a. sıraları işgal eden demirbaş aşıklar
C ahit'in derslerini devamlı ta kip ede­
ceklerdir.
b. Küçük sınıflara kapanıp ineklerin dulıulune mani olan alevi harlı ç iftle r Nerm in'den türkçe dersi alacaklardır.
c. Y u rtta ve Kantinde d ö rt kol atan kum 'bazlar nasıl kazık atılacağını öğrenmek
üzere dıs ticaret dersine sokulacaklar­
dır.
3.
İneklerin geviş g e tirm e le ri ?n tabii h akları­
dır. Bu hakkın kâğıt üzerinde kalmasını ön­
lemek üzere bol kâğıt ith a lin e karar v e ril­
miş ve bütçeden M ülkiye-i Şahane'deki
ineklerin daha iyi beslenmesi için özel kâ­
ğıt tahsisatı ç ık a rılm ış tır.
4.
Bu kâğıtlardaki sellüloz m ik ta rın ın bol o l­
masına karsı İnek tü lla b ın m üsekkin ile ön
tedaviden geçirilm esi sağlanacaktır.
5.
İn e k lik ekolünün soysuzlasmasını önlem ek
ve hasinek yetism esini sağlamak üzere alı­
nacak d a m ızlıkla rın b ir uzm anlar kom isyo­
nu tarafından im tih a n edilmesi kararlaştı­
rılm ış tır.
Başinek
Hasinek
Teksirolog
Kanunname
Latif
Sülüman
Ayla
Hikmet
Diksiyoner
Hacı inek
inceinek
Yahya
Halit
Veslangıç
İNEKLERİN SEVİYESİ
M ille tv e k ili Ahmet Şener, Komisyonda Üni­
ve rsite lile r Bütçesini tenkid ederken m em leketin
meselelerine ışık tutacak araştırm aların yapılm adı­
ğını söyledi ve şöyle devam e t t i :
"B iz ine kle rim izi Avrupa inekleri ayarına çı­
karm ak için çok ç a lış tık ! Basarı da kazandık... Fa­
kat sadece b ir ineğin seviyesini yükseltm ek yetiş­
m ez! Daha çok çalışmamız g e re k ir!..."
Ask b ir göldür,
ONUR
içinde
kazlar yüzer.
BANK
R e jisö r - ii m uazazm M u rta z a
P E R D E C İY K E N
't eçen sayımızda Şahane'ye
C
N A S IL
"S AH N E " yi
7 kazandıran o to rite r ve sop.a'liter re jisö r,
çevirgen, döndürgen, oyunbaz, canbaz ve dekorbaz T ürkay YAZIC I'dan söz açmış ve ketidisini tanıtm aya' çalışm ıştık. KAZGAN'cılar
bütün e htiya r tü llâ b 'g ib i Y A Z IC I'nın yerinin
' doldurulam ıyacağını b ild ik le ri halde, her na­
sılsa o rta yere çıkıveren ve stajını Hesna Ha. nım ın yanında yapan Murtaza G ü ro l'u n da
in te rv ie w " edilm esini gördüler.
ile
AKTÖR
rö p a rta j
OLDUM?
KAZGAN
Nancy'de ne oynıyacaksınız
MURTAZA
Ne oynanır tabii ki tiya tro .
KAZGAN
Göbek atacak değilsiniz a b
rader, oynıyacağınız eseri
ism i ne?
MURTAZA
Meseleleri doneleri ile orta
ya vazetmek lâzım, efendim
biz MİDAS'ın KULAKLARIN
oymyacağız.
KAZGAN
: Kısa b iyo g ra fin izi rica etsem
sayın rejisör-ü muazzam?
KAZGAN
MURTAZA
: Zahmet edip b iy o g ra file r kıs­
mına baksanız da lüzumsuz
sorularla benim gibi büyük
işler peşinde olanları rahat­
sız etmeseniz.
Size Siyasi Şube ferm anında
"M a d a ra " dem işler, ne der
siniz?
MURTAZA
Siyasi Şube'nin
demediğ
kaldı mı ki. H altetm işler de
rirn. Bana e le k trik ç i de de
m isler, iftih a r ederrim . Siya
si Şube'den bugüne kadar
YAZICI hariç hiç sanatç
çıktığını gördünüz mü? On
lar anlamaz bu işten sadece
çam ur atmasını b ilirle r.
KAZGAN
T iya tro anlayışınızı
m isiniz?
MURTAZA
Ben, selefim gibi Guard'lı
esprinin karşısındayım. T i­
yatro dediğin Guard değil
ofe n sif olm alı yani hücuma
geçmeli ki seyirciye b ir şey
v e re b ils in . 3 İr sev ve re m i•
z. • 3 r "CCw e r 55*/ cc v rc-
KAZGAN
Özür d ile riz , ef. Bize Tiyatro'ya nasıl, atıldığınızı anlatsanız.
MURTAZA
T iyatro'ya ağababamız YAZIC l'n ın sopası ile a tıld ım . B ir
gün başaktör hastalanm ıştı,
beni m ünasip g ö rd ü le r, sah­
neye en yakın bendim , zira
p erdecilik yapıyordum . Çıkış
o çıkış...
KAZGAN
Her çıkışın inişi v a rd ır
ler...
ı
der­
söyler
K A IG A S
.N
M URTAZA
75.ar. c.o» Cumer..ere yarmışsiniz ve bizim H ariciye'nin
basına b e li olm uşsunuz diye
iş itm is tim .
MURTAZA
D oğrudur. Yalnız biz kim se­
nin başına belâ o lm adık.
Nancy'e de davet e d ild ik . •
Bu bizim başarımızın en kuv­
vetli d e lilid ir. Biz başarılı
b ir kumpanya pardon tiy a t­
royuz.
KAZGAN
MURTAZA
KAZGAN
MURTAZA
11 m u t ı ı ı ı ı ı m ı ı ı ı ı m ı ı ı ı ı ı ı
: H obby'niz var mı?
Dur bakim o da neymiş...
(R e jisö rü muazzam b ir Siya­
si Ş ube'liyi çağırır ve kelim e­
nin anlamını ö ğ re n ir).
— Ben iy i b a lık tu ta rım efen­
dim .
Paris'e aiden kadronuzu ta­
nıtsanız?
K;r Jsünİm. Basta ben
Içla- cz
b iii c s r . îı : ou işler
Sonra b z s s k '.rls ltr.';: ŞANO­
YA, fidan AYŞE çene jön NE­
CATİ, m antar a k tö r TANJU,
aksesuar ve de ko r NURİ,
Feraando GÜNDOGAN ve b ir
ik i kişi daha onları da yazmayıverin.
V ! -J
L/TTcı l.
O bizim 'm ö s m•¡rrrifi
ız tiır. Sahr.eve çıkma an önce kan devranmı hızlandırıcı şeyler a lır
ve biz de onu m üm kün o ld u ­
ğu kadar m ali ö lçü le rim iz
imkânında izleriz.
Yabancılardan ise U stinov’a
bayılırım . Zira çaktırm adan
beni ta k lit eder.
KAZGAN
O kuyucularım ıza b ir
söyle­
yeceğiniz var mı?
MURTAZA
T iya tro k ü ltü rle rin i a rtırm a k
için hiç olmazsa Jerry Levvis'in film le rin e g itsinler.
m ı m ı ı ı ı u m ıııııı ıııııııııııııııiM iııııııııııiM iııiM iııııııııiM n ııııııiM iııııııı
m ı m m m im ım ııı ııım ı m im ııııın
27
O OOO
OLCAY GOKER
M a rijin a l faydası s ıfır olan
b ir q u a si-ilim d a lıd ır. Onun
için , akadem ik kariyere gi­
rersem bu sahayı kat'iyen
seçmem.
LATİF ÇAKICI
İneklemeyi önleyen, fa ka t o
nisbette boynuz yapan pato­
lo jik b ir h a ld ir.
GÜNAY TİMUR
Ask mı dediniz? H iç böyle
sual s o ru lu r mu canım ? Hem
ben neredenbileyim ..
ÖNDER BAŞACAR
Çok saçma b ir şeydir.
JALE BAYKAL
E rişilm esi m üm kün olm ıyan
b ir seraptır.
ı
YALÇIN DOĞAN
Evlenmeye takaddüm
h a zırlık safhasıdır.
GÜLSER ATIK
M a rjin a l p ro d ü k tiv ite s i en
yüksek olan faaliyet da lıd ır.
RUŞEN ŞUŞUT
Süslenip püslenmeyi icap et­
tire n b ir sta tü d ü r.
AYNUR SÜMER
Bu hususta Zeki
h e m fik irim .
KEMAL ÖZERBAŞ
Aşk çok "expensive" b ir
şeydir. Benden yana paso...
eden
M üren'le
AYLA ERTEPINAR
Efsanevî b ir k u v v e ttir.
SİNAN ACAR
Aaa... Dünyada böyle şeyler­
de m i varm ış?...
HAMİ ARITÜRK
H a kikî aşk b ir muma ben­
zer, yandıkça e rir, eridikçe
yanar.
METİN İ. AKSOY
A llah bilânı vere Lan aşk.
YALÇIN SENDUR
Ask b ir bardak g ib id ir. İçi
dolu olunca güzel rengiyle
her şeye lezzet v e rir. Bardak
kırılın ca , hiç b ir sey kalmaz.
Kalmayan aşk belâ, belâ ise
sevgidir.
NURAY DOĞAN
Ask, y a la n d ır;
bitm ez.
NEŞ'E KUTLU
Gözlerime bakan, aşkı daha
kolay anlar.
TÜLÂY İLERİ
BEYHAN TÜRKÂY
MİTHAT SAVAS
Ask değil m i,
söyle..
söylemekle
sormama müsaade
NEREDEN SEYREDERMİŞ ?
Gönül Pekmezciler m utadı veçhile sinemaya
geç g idip beş d a k ik a lık arada yanındaki Günseli'ye
: s o rd u :
— Ben geldiğim de film başlıyalı çok olm uş mu
idi?
— Sen nereden seyretmeye başladın?
Gönül p ürcid d iye t o turduğu yeri göstererek:
— • Buradan, dedi.
•2-3
İ s t ih b a r a t
E k ib i
D ild ir iy o r :
aş ve hasinek L a tif'in aralarında hasinek Sü­
leyman, Et Yener, D ikisiyoner Yahya, Baba
Saim, Bellek M ü n ir, kanun ve madde üstadı H ikm e t'in de im zalarının bulunduğu b ir önergeyi sun­
masından sonra, inekhanelerin ruhsatsız işgali ko­
nusu Dekana sunulm uş ve Prof, k u ru lu gündemine
alınması te k lif e d ilm iş tir.
B
Hasineklerin önergesinde
m e kte d ir :
özetle
şöyle
denil­
"B iz insan haklarına inanıyoruz. Ancak h ü rri­
yet sınırsız o la ra k kullanılam az. H ü rriye t va r diye
b ir erkek ve b ir kız tü llâ b anlam lı b ir ta v ır takına­
rak Müessesemizin temeli olan ineklerin ders çalış­
m alarına engel olamazlar. Sevişmek ne kadar tab ii
b ir haksa, ineklemek ve otlam ak da onun kadar
kutsal, onun kadar şecereli ve aziz b ir h a k tır.
Bizim karşı cinse hasım olduğum uz da iddia
edilemez. Zira şecereli ve s ic illi inek Başkanımız Lâ­
t if i de nişanlıdır ve nişanlısı Kolej m ezunudur. Ne­
den L a tifi böyle davranır da, b irb irin d e n ayrılm ayan
k u z u 'la r otlam a ihtiyacı duymaz.
Talebim iz İnsan hakları evrensel beyannamesi­
ne ve yeni anayasamızın ruhuna ve esprisine uygun­
d u r.
H akkın özüne dokunulm adan yani aksaçlı do­
çentim iz Aksoy'un deyim i ile kuşa çevrilm eden bu
durum a b ir çare bulunm asını yüksek katınızdan ey­
leriz ric a ."
Önerge Prof, ku ru lu n d a çıkmaz ayın sön per­
şembe günü görüşülecek ve yeni ilâve inşaatta bu
meselenin halledilm esi için b ir pavyon açılması yo­
lunda istekler ile ri sü rülecektir.
m m i n i m 1111111111 u m u m i m
K A R A İNEK,
ve
K A R A SEVDA
uydur uydur
Askı ben y a ra ttım . Y aratılan
şey ise daima güzeldir.
Karım a
ediniz.
Z c k â İy y e
Sevgilim, yeşil gözlüm, bir tanem.
Kara kedim, al yanaklım, nur tanem.
Teksir oldum, ye beni tomar, tomar.
İnek oldum, boynuzumsun çatal, çatal.
Petek oldum, balımsm, oğulum,
Günahımsın, vebâlimsin, Mart notum.
Groçüsüm, espri İsmailim, Sadunum,
Mazharyüsüm, Bedrosuın, Cumhurum.
Dizi Mercen, adı Nurcan, dişi Mercan,
Yoluna bir can koydum, can.
Bol sütlüm, salyalım, bir tanem,
Kara Danam, uzun dillim , Çingenem.
Gözümde tütüyorsun,
Daha nem olacaksın...? Bilemem!...
Kitabım, teksirim, otum, samanım,
Medenîm, Mâliyem, İktîsadımsın,
İneğim, Buzağım, Kadmımsın.
Karam
*y~V
,
T'1*’ . 5 .
! 2 > a t ı lla t e
S
İD M .ı^ o tm a q ö u n a z i
— Candan Köylüoğlunun Kayseri gezisinde
T.N.S. zannedip karakola girdiğini ve kendini
güç belâ kurtardığını,
— İç gezide üç Bogarde’ın (Naci, Ethem,
Dündar), Türkkaya Ataövden izin alarak pav­
yona gittiklerini,
— Amca Çetin Vardarın cemiyetin malî du­
rumunu düzeltmek gayesiyle at yarışlarında oy­
namak için Şevketten 50 Olira talep ettiğini'
— Naciııin kübik Rccaiye aşk dersleri verdiğüıi,
— Ruhi Mertin tükürük müptelâsı olduğu­
nu,
— Abdullah Sarıkayanm taksi ile giden bir
cinsi lâtifi troleybüs ile takip ettiğini,
. — Tahir Perekin 13 yaşında bir sübyana
sırılsıklam aşık olduğunu,
— Tüzel Gökyaylanın bütün öğle yemek­
lerini Küçük Emirgâııda briç kitapları okuya­
rak yediğini,
— Ender İkiışıkın "besame muço”yu din­
lerken gözlerinin dolduğunu,
— Yeryüzünde yegâne bakir erkeğin Ergin
Görk olduğunu,
— Haşan Yükselin fotoğrafçıya resmini iyi
çekmesi için 5 lira bahşiş verdiğini,
. — Kübik Recainin "THE EN D ”i artist zan­
nedip, bu artist te her filmde oynuyor yahu de­
diğini,
— Jaleye îlkaym hangi ayda doğduğu so­
rulduğunda "adına bakarsan birinci ayda doğ­
muştur” dediğini,
— Olcayın elli diyemediğini,
— Naci’nin Cemil Koç’un belâlısı olduğunu,
— Aslan Gündüzün Barcelonadan gelinlik
getirttiğini,
—
bey dediğini,
İbrahim Usta’ııun Naciye niye enişte
— Baklavacı Enderin Ankara Kan Merke­
zinin devamlı bağışçısı olduğunu,
— Aslan’ın Recaiye çöpçatanlık yaptığını,
— Dündar Tekpınarın "beni, içki tutmaz”
deyip Mantar Ahmette 4 kadeh parlattıktan
sonra, kaldırıma yatıp, “bırakın beni uyuyaca­
ğım” diye sayıkladığını.
— Yalçın Doğanın Kızılayda ilk yardım öğ­
retmeni olduğunu, Umum Md. tarafından bir kı­
za ağızdan suni teneffüs yaptırırken yakalandı­
ğım, inğilterede bile mankenler (suni) üzerin­
de tatbik edildiğinin kendisine ihtar edildiğini;
— Altan Orbay hergün bir iki kızın telefon
edip şiirlerini dinlemek istediklerini her önüne
gelene anlatarak övünmekte olduğunu, oysaki
bir telefon edenin bir daha etmediğini, Oktay
Batur’la Altan Tufanın Minik neşelensin diye
kız arkadaşlarına telefon ettirdiklerini,
— Baba Önderin Talebe cemiyetinin infisa­
hı üzerine Şahanede genel kurul başkanı ol­
ması dolayısiyle bir diktatör haline geldiğini,
— Kayseri gezisi dünüşünde, otobüste Bulaydın’ın 2. sınıftan bir hoşsoyun ayakkabısına
sahip olabilmek için 10 0TL. sı teklif ettiğini,.
— Yine Kayseri gezisinde son sınıftan bir
hatunun kafayı tütsüleyip “benim alacağım er­
kek gece gündüz içmeli” dediğini,
— Kayseri gezisi boyunca Kel Özcanın gü­
neş çarpmasından kurtulamadığını,
— Avrupa seyahati boyunca, kapalı yerde
radyosu çalışmadığı için Koçeronun güverte
bekçiliği yaptığını,
— Yine Koçeronun 00 a bile radyosu ile
gittiğini,
— Avrupa seyahatinde Messina Boğazında
bazı çiftlerin bademcik ameliyatı yaptığını,
îfiuift««
d *«
av
'H i i ı n t f i i i
•/
Cmk lulldbın L P T l:„ k ı/'
wm.• mılmk
ok l
•;
• '* •’ v
l * U' W n ı,i :*«¥«««
z e liU c e tt
t?
,
i
:
ç î'ü : , # u i- ı c
kArAü&KCi t y h r if l
OS-MÇ* 'M ASİ'Z . . .
• "
u: i x y’ u * ’
u
usa m
'
•.
-M\
m
M
M
•
■ •. :• '•
■§ CiJ u ^
: ;
i
¡-v<
i
•.
■;
.
•
»
; m m m
.
iv ; mm '■ •
Hutı/t/fa
-
İ (/J f/f ffj
it Ml.il
<i~*
r '.i • ■
....
2?
— İdari Şubeli Aylanın Avrupadan aldığı
yeni mantosunu vestiyere bırakmaktan korkup
telefon santralına bıraktığını,
— İhsanın erken evlenebilmek için Avrupaya ihtisasa gitmekten vazgeçtiğini,
— Ethemin Ulus meydanında 3 ncü smıf
kızlarından birinden kafasına çanta yediğini,
— Adana gezisi sırasında Tülay Eryücenin
portakal ağaçlarını görünce “Bunlar ne böyle
kırmızı kırmızı” dediğini,
— Zadegan Erdoğanın bıyıkları da
ğunu,
oldu­
— Erj sene kan'tinin devamlı müşterilerinin
smıf-ı ipdida:'den Sevim - Oya Müdevvet oldu­
ğunu,
— Koçcronun ilk sevgilisinin kardeşi tara­
fından araklandığını,
— Kılcı Münir’in bir ara çoşarak “ben malî
şubenin en genç jönlerindenim" dediğini,
— Savcı Mevlut’un 3 siyasinin en
kızını tavlasam mı dediğini
— Aslan Gündüzün haremini kapattığını,
— Yine Aslanın Muzaffer Egesoyun dersi­
ne kravatla geldiğini,
— Konya seyahatinde “Çayır” mevkiine gi­
den tek şahsın harem Özcan olduğunu ve bu zi­
yaretlerinin her gezide adeti olduğunu,
— Müzmin inek Lâtifin organize ettiği Kon­
ya gezisinden kalan organizatör payı ile nişan­
lısına hediye aldığını,
— Kücıhğı ile meşhur Münir'in geceleri uy­
kusunda "O ALEV DUDAĞINDAN” şarkısını
söylediğini,
— Geçen seneki Konya gezisinde Bilgi Çıtakm objektif kapalı iken fotoğraf çektiğini,
— Mali Şube sarışın bombalarından lepiska
saçlı hatunun istikbale niçin Güvenle baktığını,
— Mülkiyenin en güzel gözlü kızı olup ol­
madığını Fosforlu nişanlısına soranın kim oldu­
ğunu,
— Mücellaya dış gezide Suriyeli bir gen cin
aşkmı Zennube şarkısını söyleyerek ilân ettiğini,
— Aynur Sümer’in Mülkiyeli kızlara boş
vakitlerinde yürüyüş dersi verdiğini,
— Serpil Ertan'ın Romalıları kıskandıracak
kadar saçma miğfer şeklini verdiğini ve bu su­
retle horozlan korkuttuğunu,
— Gül yüzlü ve bilgili kızlarımızın kendile­
rinden küçük sınıflardaki oğlanlara ablalık etr
tiklerini,
— Ayşe Yalkınm Suriyeli bir tüllâbla gizli­
ce öğlen yemeğine gittiğini,
— Güner Başaranın Nurgül geleli beri pa­
bucunun dama atılmadığını.
— Alev Batunun bir sohbet esnasında, evli
bir arkadaşını doğan çocuğunun ne olduğu so­
rulduğunda "ne bileyim ben, bebeğin kızı erkeği
olur mu hiç” diye cevap verdiğini,
>
— Beyhan Türkayın dış gezide martılara
leylek diyerek biyolojist ünvam kazandığını,
— Sevim Yormuk'un Gölbaşında ördeklere
sandal dediğini,
— Bir poker partisinde sadece seyirci olan
Arslan Gündüzün kaybettiğini,
IM IIIHIIIIIM ....... ...................•M UM U............................................................ I l l l l l l l ..........t........ IIIMHIIMIIIIMI
Kazgan'da b ıra ktım ,
A şkım ı ve gözyaşlarımı...
— Kemal Fikretin Nevzata yorgun saksa­
ğan dediğini,
— Hilal Berkem’in seminer ödevlerini ba­
basına hazırlattığını, .
— Onur Hüseyinin Miletlerarası İktisadi
Gümrük Politikasının Dış Ticaret dersi olduğu?,
nu bilmediğini,
— Birten Konurkayanın kendisine ve arka­
daşlarına çamur atılmasını önlemek için KAZGAN Komitesine girdiğini,
— Çetin Çulhaoğlunun Ulusta bir kızın ana­
sından dayak yediğini,
•
i
— Latif Çakıcının Ulusu 3 ncü sınıfı bitir­
dikten sonra gördüğünü ve şebeke kullanmadı­
ğını,
— Çekinti Gönülün evlenme tekliflerini
reddetme rekorunu elinde tuttuğunu,
— I-Iafize Aylanın bütün siyasinin hesabına
not tuttuğunu,
— Tam er'in San Tulay'a âşık olduğunu,
— Ö m er'in geçen Şubat seyahatinde Dil T a rih li b ir
kızla çok sam im î olduğunu,
'
— Mezunlarımızdan b ir ablanın Hassas Zeki'ye da­
yak attığını,
— A ylan'ın hayallerinin m ahvolduğunu ve bu yüz­
den siyah gözlük takmağa başladığını,
— Pepita'nın Sıtkı'dan dayak yediğini,,
.................................................................. i h i i i ........ i i i m i i m i i m ....... .
30
;
— Armağan Ünal'ın b ir kıza "S eninle benim dedi­
kodum uz çıkm ış, in a n m a " dediğini,
—
Kaku Erkan'ın yediği kazıklara karşılık herkese
kazık atmağa ka lktığ ın ı,
— • Fare O kan'ın hatunlarım ızdan b iriy le kantinde
atıştığını, .
t -r
'
.*‘
‘
— Gülyüz'ün aradığını hâlâ bulam adığını,
— Fernando'nun yeni ayaklar peşinde olduğunu,
!'
. . ı
— G üner'in mektepte uslu durup, dışarda fin k at­
tığını,
•
'
.¿ı
— K ü b ik Recai'nin e le k trik le r söndüğü zaman ders
çalışm ak için dolabında üç adet m um b u lu n d u r­
duğunu,
— Zalim felek T a h ir Pesek'in her bayram ve yılba­
şında kendi kendisine te b rik gönderdiğini,
—
Baba ÖNDER
güzel
1. sınıftan (K e l) B ülent'in, ablasına lâ f attığı
için kızın ( 9 ! ) yaşındaki kardeşi tarafından da­
yak yediğini,
İN E K B A Y R A M I
(8 ) —
M . M . Ö z e l M u İM İJİr F . K . U . b i l d i r i y o r :
M ülkiye'de 4 y ıllık tahsil ve te d risin i tam am ­
layarak M ü lk iy e 'liliğ e hak kazanan tra n sfe r Prof.
Mütebessim bugün yapılan b ir törenle in e k lik d ip ­
lomasını alm ıştır. D iplom a plânlamada gösterdiği
üstünsel başarıdan dolayı v e rilm iş tir.
Yapılan törende Bas inek L â tif ile diğer Baba
ve Y avru in e kle r hazır b u lu nm u ştu r, ineklere avuç
avuç şeker dağıtılm ış olup, ders tra fiğ i aksam ıştır.
Buna rağmen şekerle geviş getirerek ders dinleyen
İn eklerin v e rim in in a rttığ ı müşahade e d ilm iş tir.
— Etyemez'in sem inerini hazırladıktan sonra bu
konuda kendisini o to rite zannettiğini,
— E. T a m e r'in , kızların sarkan e te kle rin in k o n tro ­
lörlüğünü yaptığını,
— Çetin Çulhaoğlu'nuıı Ulus'ta b ir kıza s a rk ın tılık
edip, kızın annesinden dayak yediğini,
—
— Kel Özcan'ın İlk a y 'la rın kabul
yaptığını,
— T a rık K ra l'ın Leylâ Sayar'ın film i diye Göksel
A rsoy'un film in e g ittiğ in i ve kafası bozulduğunu,
gününde
servis
— Koçero'nun isim babasının Besim olduğunu,
— Serpil E rtan'ın Fakülteyi b itird ik te n sonra 2 yıl
Alm anya'da o te lc ilik tahsil edeceğini,
—
Kel Özcan'ın sigara içm ediği halde, kızlara yağ
çekmek için yanında üç çeşit sigara taşıdığını,
Kel E m re'nin keçi boynuzunu küçükken yediği­
ni.
Sınıfta Temsilciler
İş Bankası param ızın, is tik b a lim iz in e m n iye tid ir.
Bankacı Yalçın
İyi K itap anlaşılması güç k ita p tır.
Aydın Yalçın
M em leketin iktisadını yükseltm ek için istihsale par­
m ak atm alıdır.
Besim Üstünel
Her yıl yetişen nesiller % 7 hızla daha iyi yetismelid ir.
Besini Üstünel
"B izim muhasebe dersleri Jet oto b ü sle ri gibi sessiz,
sür'atli e m n iy e tlid ir."
Mazlıar Hiçşasmaz
"Ben çizmeden yukarı çık m a m ."
Mazlıar Hiçşasmaz
"Gelecek yıl bozacak ye rim iz kalm adı.”
(S ınıf yapacak anlam ında)
Suat Bilge
"V ergi m ükellefi inek ve koyunlara benzer."
İsmail Türk
— Siz hiç fallos gördünüz m ü? NURAY
— Hocam, net demeyi unuttunuz. AYNUR
İlkay Ünel
: N işanlılar
Erkan Ersil
: Lüzumsuz işler
Lâtif Çakıcı
: İn e k lik
Ceyhan Mumcu
: T eşkilâtçılar
Güner Ekici
:
Saruhan Hatiboğlu
: O rta - Doğu T eknik
sitesi
Olcay Göker
:
Birten Kunurkaya
: Taşra
Nurtan İçaydın
: Kutlunun
Yalçın Doğan
: İlkyardım
Erdoğan Ulutaş
: Zevksizliğin
Recai Turan
: Teksir
Tamer Sürsal
: Eşseklik
Aylâ Atak
: H afizelik
Önder Özar
: Babalık
Gönül Pekmezciler
: M ü re b b iye lik
Ömer Akbel
: K ü rtlü k
Ender İkiışık
: Kan Bankası
Veli Baltacı
: Peygamberlik
Koçero
Üniver­
ih tilâ lc ile rin
Yener Ünlüer
Ş e riflik
Serpil Ertan
Ankara Radyosu
31
DİLLERE DESTAN BÎR SINIF
III.
S ınıf Siyasî Şube diğer sınıflardan takriben
8 - 10 gün sonra derse başladı. Sınıfa her giren, ken­
disinden önce sınıfa gelmiş ve bunun kendisine b ir
rüçhan tanıdığını zannedenler tarafından "A A bu da
kazanm ış" nidaları ile karşılanıyor ve ye rin i ala­
rak kendisinden sonra gelecekleri aynı nida ile kar­
şılamaya hazırlanıyordu.
Levhasız, isim siz, kürsüsüz sım fta ilk dersler
başladıktan sonra çıkıntı ve a n o tla r ke n d ile rin i bel­
li etmeye başladı, ilk o la ra k Maşallah D efteri Kebire
tescil e d ild i. Bunu b ir burun fa rk ı ile 3. Adam ve
Havuç ta kip e tti.
Tüllâb kendisine yer e d in dikte n sonra ilk iş
o larak kasıntı pozlarla kızlara ayak atmaya başladı.
Hanım kızla r ise Şubenin havasına ke n d ile rin i o ka­
dar fazla ka p tırm ışla rd ı k i, daha evvel te d b ir alarak
nişanlanm ak a kıllılığ ın ı gösterm iyenlerin hepsi sap
kaldı. Bekâr T üllâb en hızlı çalışm alarını yaparken
b ir grup da balo kom itesi ayağı ile ka rışık surette
kız tem ini cihetine g id iyo rd u . Netice o la ra k Deve
sap Tüllâba açıklı b ir p a rti ile veda e tti. M eltem rüz­
gârlarına çarpılan ih tiy a r, V o lka n cı'n ın muhayyel
kızına yazdığı ş iirle ri terennüm e d iyo r ve her gecc
La Novia'yı 5 kere d in liy o rd u . Kel İsm o kızlardan
cazip te k lifle r almasına rağmen hepsini reddediyor­
du. Fare Okan - M o lo to f - Tom i - Tolgay - Damat Bey
zaten nişanlı o ld u kla rın d a n bu dertten âri sap tü l­
lâba zam paralık dersleri ve riyo rd u . B unların neticesin dedir ki Helva nam-ı diğer Bavul Şubeye yakışır
b ir şekilde kızını b uldu. Keçi ise anasından aldığı
müsaade ile sarhoş, hariciyeci ayağına ya tıp arakla­
dığı kızını, her dem hayal ettiğinden Keçi Mesut adı­
nı aldı. Kova Kaleci Muzu başkanlığındaki b ir gurup
ise K antinde ve S ütünlü salonda kız kesmek için
G ö nlübol'un b ile derslerini kesmeye başlayınca is
cid dileşti. S ınıfın b iric ik istih b a ra t kaynağı Oya Ab­
la herşeyi muntazaman cüm le tüllâba d u yu ru yo rd u .
Expoze ( ! I )d e rd in in çıkması ile bu ta k tik le r b ir
son buldu ve m ektebin cüm le kızları geniş b ir nefes
aldı.
Bu expoze sebebi ile d ir ki sınıfta bekâr tü llâ b
ile sap hanım lar arasındaki buzlar e rid i. Lâkin be­
kâr kalmaya m ahkûm b ir takım M antar T ü llâ b hâlâ
hayatının b iric ik kızını aram akla meşguldü. Hanım
kızlar birden b in i b ir paraya te k lifle r almaya başla­
dılar. Bu te klifle rd e n bazıları talebe sıralarını bile
aşıyordu. Lâkin hepsi bu te k lifle ri re d d e ttile r.
Sınıfın havası yavaş yavaş norm ale döner ve
herkes yanı başındakini ka b u lle n irke n sene sonu da
yaklaşıyordu.
İNEKLİK M A C U N U
T
a rih î in e k lik M acunu'nun te rk ib i aşağıdaki gi­
b id ir. Yalnız bu macunun emsali ile k a rış tırıl­
maması ve Hassas Zeki, Sümbül Yalçın, Şendul Yal­
çın m isu llu tüllabın bos yere sevince kapılm am aları
lâzım dır.
KARANFİL
: (Tercihan Zadegân'dan
m in e d ilm e li)
YENİBAHAR
: ( Koçero'ya sorulm ası)
te­
ZENCEFİL
(Essek Tamer'e
e d ilm e s i)
KALANGA
(V a r sorm ak Kel Kel Süley­
man )
KARABİBER
( İlkay'dan alın m ası)
KIRIMTARTAR
(Z ü lâ l'd e n )
HACLİCAN
(H arem Ağası Özcan'a
racaat)
KEBABİYE
(Baba Yavuz'dan alınm ası)
HİNDİSTAN CEVİZİ
(Baba Önder'e sorulm ası)
ANASON
(Rakıcı Günhan'dan
e d ilm e s i)
tem in
SAKIZ HİYARI
(Topsakal
mesi )
kesil­
ŞEM3İH
m ü­
Güneş'ten
S üfunlu Salon
: (Müsecccl
Bankası O nur'a m üracaat)
SEFERAN
LATİFAN
müracaat
(G e tir - G ö tü r N akliyat
m u r'a koşunuz)
: ( Çöpbacak Gülyüz'e
ru la b ilir )
T i­
başvu­
( Bellek M ü n ir'd e n tem in edi­
le b ilir)
BELLEKİ
(K ıp ti Keremiye
e d ilm e s i)
müracaat
TARÇIN
:
ÇÖPÇİTİ
: (Ç ıtç ıt'a başvurulm ası)
HARDAL
: (A yı T a rık
alın m a sı)
MURSAFİ
: (M urtaza
ması)
ESMARİ
: (G a yrim e n ku l Tülây'a soru l­
ması )
ÇİVİT
: (U kala Olcay'dan alınm ası)
MEYANBALI
: (B a llı N uray ablamız b ilir )
DARÜLFÜLFÜL
: (3 . M ali'den Şaşkın Birsen'e
başvurunuz)
Bakkaliyesinden
G ürol'dan
sorul­
Ajan X .
'IIIIIIIM lIllllllllllllltlIllllllllH M IlM M IllllllM lllllllllItH IM ItlH M IllIM tlIlllllM IIIIIIM Iim illlM IM r
Ş
A
K
A
D
A
N
.
.
.
B ir Karadeniz çocuğu olan çok saydığımız ve
çok sevdiğim iz Tahsin B ekir Balta gazetecilerden
uzun uzun şikâyet e d iy o r:
—
Gazeteculerin, Basunin, bülasse sözlerim i
diccatle dinlemesunu reca eterüm . Hep yanluş çıkı­
y o r çünçi..
Profesörden özür d ile riz ama kabahat gazeteci­
lerden çok kendisi konuşurken yanında b ir tercü­
man bulunm amasında...
Ç.
32
SÜMBÜL
(Siyasi K erim , Fem inist Yalçın'a m ü ra ca a t)
LİMONTOZU
: (T ü k ü rü k Ruhi'ye
le b ilir)
basvuru-
SİNAMEKİ
: ( Hassas Zeki a n la r)
ÜZÜM S’J YU
: (E vliya Volkan'dan sorunuz)
— Buna da kız mı denir? KOLLEJLİ ETHEM
M- l f .
/.
fi)..
/../
H ş fu n lıir t
Bunların dış gezide olduğunu
f'f t
O v iii'U ii'A - n
. /
.
■ İsm ail ı ü rk 'ü n B eyrut'ta Streo - C iub'te yaptığı
dansın kendi ifadesiyle ça - ça olduğunu
i ' y l v i !i :
• Kaptanların bu yıl b irb irle rin e düşmekten, kız­
Saat:
7 .3 0 :
larım ıza ayak atam adıklarını
Uyanış ve sabah cim nastiği
7.45 : M akyaj
■ Nese'nin asistanlardan, Üstün'ün grubuna iltica
e ttiğ in i
8 .00:
Kahvaltı
3.25 :
Fakülteye geliş ve günaydın
program ı
Reis E rk u t ile P /P Y alçın'ın durm adan b irb irin e
kazık a ttık la rın ı
S.30 : Hocalara günaydın
11.20:
Cephan'ın H alep'li M o n ik ’e ilân-ı aşk e ttiğ in i
Kahveci Mehmet Efendide çay
Neşe ile Beyhan'ın ik i stro m b o liye bedel o ld u k­
12.30: Öğle yemeği ve sohbet
14.00:
Beraber sinem acılık
16.30:
Seminer başlıyor
larını iddia e ttik le rin i
Üstün'ün Em perium 'da b ir
dans te k lif edip şiştiğini
19.00:
Eve döııüs ve akşam yemeği
20.00:
Önce bulaşık sonra ütü
20.30 :
T iya tro
23.45 :
Ders çalışma
24.0 0:
Günün olaylarına bakış ve yarın için
hayaller.
İspanyol
d ilb e rin e
O ktay'ın denizin çok tu ttu ğ u b ir gece "A lla h ım ,
b a tır da sen de k u rtu l, biz d e " diye dua e ttiğ in i
A lâ a ttin 'in büyük aşkı geçerken ayak seslerinden
tanıyıp, kamarada yerlere yattığını
Biliyormuydunuz
Ç A YLA K 'LA R
Meğer İneklerin barınağı sade ağıllar değilmiş,
Modern yuvalardan biri de bizim Mülkiyeymiş.
Tanışma, çaymdayım, geçti henüz haftanın yarısı,
"H atırad ır" dediler, bir de baktım yakamda İnek kafası.
☆
Şaşkınlık içinde geçiyor ilk günlerim, diyorum "Yalıu bu ne?"
"Eİcevap" diyorlar. "Burası Mekteb-i Müikiye-i Şahane"
Yattım , kalktım , gördüm, dinledim, yaşadım.
Hep matrakmış işleri, çok geçmeden anladım.
☆
Kütüphanede Kazgan, duvarda daimî bir Herze,
Bir de okudum ki Tüllab-ı Mülkiyân diyorlar bize.
Sonunu sormayın türlü çamur, makara, gırgırlar;
Sütunları bıktırmış, çaylak âşıklardaki fısıltılar.
☆
Yatakhane keleşler, lokal de haylazlar diyarıdır;
Kaldırım müfettişi, balo donjuanı, tiyatro aktörü ;
Ne ararsan bulunur, hem de tutulur ününden ötürü.
ÜNLÜ
N o t: Çaylakların okula in tib a kın ı kolaylaştırm ak amacıyla, gelecek nesle atfedilm is tir, hakkı m ahfuzdur.
<m ı ıı m ı m ı m i m m ı ı ı ı ı ı ı ■ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı m ı m m m ı ı ı n ı ı m m m m ü m ı m m m m m m ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı m t ı ı
—
Kürt Ömerin Ekspres gazetesinde çorap
giyerken basılan resminin Altan Tufan tarafın­
dan çerçevelenip duvara asıldığını,
— . . . U yuturm uyum onu Candan uyuturm uyum ..
JALE
'• m ıııııiH iıııiH iH iın iM iM H M iiM H iıııt m M iM M iııııım iM H iiM m ıııııııım ııııiM iııım ıııııiM iım
m i m i n i ıı m m ıı ı ıı ■■mıııııı m ıı ı ı ı ı ı t ı ı ı ııı m i m i n i m m ı ı ı ı ı m ı u t ı ı ı ı ı ıı ı m ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı t ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı t ıı
— Asık gibi sevmezsen kardeş gibi sev beni... KEL
ÖZCAN
.IIIII IIIIII IIIIII I IIIIII MIHI IHIM IIIIII IIIIII HIM IIIII IIIII MİM İMİMİ M IIIM M IM IIIIM IItlIllllllltlIH IIIIIt
—
Hocam, Kızılay'a aiderseniz
M IZM IZ
bırakayım . OKAN
33
ü zü b illa h irrm İn e şe yta n irra cim .
B is m illa h irra h m a n irra h im .
E
A llâh âdın zikre d e lim evelâ
Bilâhare
V allahülâzım , B illa h ilk e rim , hâli p ü r m elâlim iz
sence m alûm Y arabbi.
İşbu duayı muazzamanın mevadı esasiyesi em­
n iyeti can ve mal ve ırz ile vestiyerlerdeki pa lto lar,
yatakhanedeki d o la pla r, m u va ffa kiye ti im tih a n , fr ik ikçile re şükran ve ıslâhı sefilürezil inekân v ii hıyaran ve necatı üssümizan, kazfan ve p ro fe sö ra n 'd ır.
İlâhi Y arabbi... İlâhi Y arabbi... İlâhi Y arabbi...
Parasızız Y arabbi, uykususuz Y a ra b bi, akılsızız
Y arabbi, d e rtliy iz Y arabbi, kızsızız Y a ra b b i.....
Mesnedi süksemiz olan se rtifik a y ı H u ku k fa rk ı­
nı a ğ ırla ştırd ıla r Y arabbi. Sen bizlere mezun o lu r o l­
maz hukuk fa rk ın ı verm em iz için kafa ve kuvvet
ver Y arabb ii.
Bab-ı Dil Tarihe aşılmaz b a rik a tla r k u rd u la r
Y arabbii. Sen bizlere arada sırada bu b a rik a tla rı ka­
zasız belâsız aşmayı nasip eyle Y a ra b b ii.
Son günlerde M ekteb-i şahaneye ça m u rla r atan
kırm ızı m ü re kke p lile re sen biraz aklı selim , memle­
ket ve halk sevgisi nasip eyle Y a ra b b ii.
Bedros m is ü llü kasıntı b ir dekanın elinden bizleri kurta rd ığ ın için sana şü k ü rle r olsun Y arabbi,
Sohbeti kantinde, seyranı sütunluda vü bahçede eski
rahatımıza kavuştuk çok şü kü r rahatça fr ik ik seyre­
d e biliyoruz bizler helalarda, kızla r " o n ly fo r lady de
m ecburî iskâna tâbi olm aktan sabahları ta rtaklana­
rak uyandırılm ak kâbusundan k u rtu ld u k , Y a ra b b ii.
B ir dahi sen bizle ri Bedros M isü llû kazalardan,
muhafaza eyle Y arabbii...
Amma ve lâ kiin , yeni Dekan Bilge Suat dahi,
bizleri münazarada m ağdur, derslerde üç Siyasiyyun tü llâb ın ı m u ta z a rrır eylediği için günahkârdır
Y arabbii, Onu da tez elde d e ğ iş tirip yerine Sadunu
halef eyle Y a ra b b ii..
Şensin yeri göğü, ve bu arada kazara Mekteb-i
M ülkiye-yi Şahaneyi, Kelkel Süleymanı, T a rık Bin Ziyadı, Aylanım ı vü ku lla rın ı sana sığınıyoruz, bize acı
merhamet et.
Sen bizlere kısa zamanda Mekteb-i M ü lkiye yi
Şahane'den diplom a alm ak, a ske rlik şubelerinde
im anım ız gevremeden yoklam a olm ak, şu talebelik
hayatımızda yegâne dayanağımız olan bursları tez
elden transfe r edip hastahanelerde tartaklanm adan,
daire ko rid o rla rın d a işsiz aylak aylak dolaşmadan
istediğim iz yerlerde â m ir ayaklarına yatm ak, ve bu
surette devlet-i âliye yardım cı olm ak, ve gerekirse
m erasim lerde, bayram larda şeref kü rsülerinde arzı
endâm etm ek ve dahi hayatta karşımıza çıkacak b ü ­
tün engelleri yıkm ak nasip eyle Y arabbii...
Ve buna m ukabil Fakülteyi M ü lkiye tüllâbını
hiç b ir ta k riri ve ta h riri im tihanda b iz a tih i zaifi sor,
zavallı n o tla rın ı haciz eyleme., eylemek istiyenlere
m âni ol Y a ra b b iii...
34
İlâhi Y a ra b b ii, Sen düzinelerle dersin sayısını
azaltm ak, dertten anlamaz lisan hocalarının yürek­
le rin i sızlatm ak, pas veren kızlarım ıza ayak atmak
im kânını bizden esirgeme Y arabbii..
Seks p a rtile rin e gidemeyen, parasızlıktan T.N.S.
vadisine inemeyen, balolarda inleyemeyen, zavallı
tü lla b ın , tek ta tm in kaynağı haline gelen, sütunlu
salonda fr ik ik veren, bol h im m e tli seksüel ka pitalist
vü p ro d ö k tiv kızlarım ızın bütün günahlarını biz ka­
bu lle n iyo ru z, sen onları affeyle Yarabbi...
Y arabbi Avrupa gezisiyle ilg ili b ir m aruzatım ız
var... Diyarı Akdenizden g e tird iğ im iz üç beş çeyiz eş­
yasının ağırlığıyla muvazenesi bozulan battı batacak
deyu yüreğim izi ve m iğdem izi ağzımıza getiren çü­
rü k sefineleri e m ir b u yu r Y arabbii hemen tezgâha
çeksinler.. Çürüğe çıkarsınlar...
Ey bizleri düşünen büyük A llahım ,
M üteakip gezilerin kolaylıkla nişan, nikâh, dü­
ğün gibi ihtiyacı medeniyye için b ilu m u m ko nforu
haiz vü evlendirm e işlerine ve nizamatm a aklı eren
çelebi ve yakışıklı kap ta n la r riyasetinde lüks yolcu
gem ileri ve m evkilerinde olmasını sen bizlere nasip
eyle Y a rabbii.
Diyarı kü ffa rd a ve bilhassa Barselona'da yapı­
lan neşeli çaçalarla işlenen günahları sen affeyle Ya­
rabbii..
İç gezideki gibi para harcam ıyalım korkusuyla
T üllabı İzm ir'd e süründüren idaresiz idarecilerden
bundan böyle gezileri muhafaza eyle Y arabbii...
Bundan m ukaddem cemiyet-i tü lla b ı Şevketrum
m isü llû d ik ta tö rle rd e n , kom ite-i festivali Erkân gibi
idarei maslâhatçı başkanlardan âzade kıl Y a rabbiii..
Yalnız baharları çalışan k a lo rife rle r için kışın
tüllaba acı, yahut k a lo rife rciye ya da sekreter-i um u­
m i Zekeriyya Beye ilham ver Y arabbii..
Yatakhanelerdeki uykuyu ve istira h a ti haram
eden kum arbaz, sarhoş, yobaz, geveze, çığırtkan, saz
çalan, ve yataklarda te rlik le yatan tü lla b ku lla rın ı
ya islâh et Y a ra b b ii yahut da insafa dâvet eyle...
G öm lekleri çamaşırhaneden lekelenmiş olarak
alm aktan, o n b irin c i kat elbisem izi çobuk ütülesin
diye terziye yalvarm aktan, kel berberde esşek trası
o lm aktan, yemekhane kuyruğuna koşuşmaktan, tep­
si böreği diye leğen böreği ile yağsız plâv yemekten,
faresi bol kantinde kazıklanm aktan ve karbonatlı
çay, kahve içmekten, b ir de İnekhane'de Cahit Talas'ın hışmına uğram aktan sen b izleri beru kıl Ya­
ra b b iii...
Kızları görünce eli ayağı tutuşan, başı dönen,
çayları döken, pavyonu M ü lkiye frik ik le rin e ayak
atan, b ilû m u m kızlara m usallat olan Garson Mehm ed'in kısm etini aç Y arabbii..
— Ö ff bee... yarın qene n u tu k
BAŞKAN ŞEVKET
llllll III MIIIII t t ll l l l l l MIIIHIHİ III
1111II t II İ ti 111III! 11II
;tm a k
icabedecek.
Ayın sonunda sade yu m u rta k ü rle rin e girmeden
evvel, şöyle b irka ç gün adam gibi z iftle n ip , kötü ye­
meklere vedâ, ve dahi bu surette her zaman a çlık
kokan nefeslerim ize seda verm ek im kânını nasip ey­
le Y arabbii...
M ü lkiye 'n in cilveleşme yeri olan tavan arasın­
daki kamp 17 ye b ir divan ihsan eyleyip, yere ceket
- pardesü sermekten tüiiabı k u rta r Y arabbii...
Bu arada İngilizce K ulübü, K ooperatif, Dernek,
T iyatro K ulübü gibi meşkhaneleri unutm ayıp inaye­
tin i noksan eyleme Y a ra b b iii...
Son günlerde Şahanede salgın halini alan çok
karılı ve çok kocalı münasebette b ulunanları İlâhi
adaletine tevdi ediyoruz, Sen onları islâhmefs eyle
Y a rabbiii...
Dördüncü sınıfa galen tü lla b ın bile anlayam adı­
ğı talim atnam eyi ilân edip henüz değiştirm eyen p ro ­
fesör ku ru lu âzalarının yü re kle rin e elhân, kafalarına
idrâ k nasip et, nasip eyle Y a ra b b iii...
Güya insanlık ve dem okrasi, ve fem inizm icabatından olarak, haddizatında b ir koca b u lm a k için
M ülkiye'ye gelmiş ve bugüne kadar b ir enayi tavlayamamıs veya tavladığı süper eneyiyi elinden ka çır­
mış kızlarım ızı islâhınefis yahut bu garibana izaleyi
bekâreti resm iyye nasip eyle Y arabbii..
nenin huzurunu kaçıran, tüiiabı b irb irin e düşüren,
only fo r lady de b irb iriy le öpüşen, ke n d ile rin i b ü l­
bül zannedip baykuş gibi ötüşen bu m astor kızları
Şahaneye sokm ayalım , g iriş im tih a n la rın d a onları
sade bilgiden değil, güzellikten de im tih a n eyleyelim
g ö re v le ri" konulu ta k rirle rin d e n nâşi terbiyesi bo­
zulan sübyan tülla b ın ın daha fazla .gözlerinin, yüz­
le rin in açılmasına mâni ol Y arabbii...
Bu akşamki partide ve baloda kuvvetle m uhte­
mel olan rezalet ve günahları şim diden a ffe ttiğ in i
yem in et yem in eyle Yarabbii...
İlâhi Y a ra b b ii... İlâhi Y a ra b b iii...
b iiü ...
İlâhi Yarab-
Mâzide, hal ve atide, yerin yedi kat dibinden
yedi kat üstüne ve şim al, cenup, şark, garp cihetle­
rinden olm ak üzere za it ve nakıs m ütenahilerle dahi
ihata edemiyeceğimiz, ve sıkıştıkça başvurduğumuz
İlâhi Y a ra b b iiii...
Sen Şubei Tellakiyunu meslek hayatlarında ağa­
ların şerrinden, Şubei Tahsildaranı hilebaz tüccarın
d e fte r tu tm a d a ki m ağrifetinden, Şubeyi Züppeyunu
çöm ezlik devrelerinde heyeti sefiranı ecnebiyenin
kazığını yemekten em in et, emin eyle Y a ra b b iii...
Böyle fa rk lı vazifatı ilk fırs a tta
edeceğini yem in eyle Y a ra b b iii...
bizlere
tem in
Ve şol babta o lm ak üzere ceplerinin lik it ve na­
k it, ve m em leketin âlî m enfaatleri uğruna Şubeyi
A liyu n u seçen tü llâ b için T ahsildar ku lla rın için
Daireyi U m uru Devlette, teşekkülâtı İktisadî devlet­
te, vü bankalarda ve diğer müessesatı resmiyyede
vü diğer müessesatı hususiyyede m ü fe ttiş lik , uz­
m anlık m isü llû bol maaşlı bol sükseli m evkilere b i­
ran evvel geçmeleri için intihabı m em urinden veya­
hut dadiğer m evaki-bi m ühim m eden amca, dayı, ai­
le dostu g ib i, M ülkiyeli, ağbi g ibi tanıdıklardan to r­
p ille re acele rast g e tir Y a ra b b iii...
Sen Tahsiidaran için uzm anlık, m ü fe ttiş lik pibi
inhisar ?'\asatı h.’ ’::::'
m es'uliyetli işte gönüllü olarak
Y arabb iii...
yardım ına
hazırız
M astor kızları mektebe seçen, Şahaneye sokan
Münasebet-i Beşeriyeci M ıhçıoğlu Cemalle onun test
m akinesini bozarak acele H ukuk Fakültesine nakleyle Y a ra b b iii...
Tem izlikten yana Ankara Belediyesinden tak­
dirnam e alan, nefis kokusu ile miğde bulandıran,
M antar Ahmet m üda vim le rin in daha fazla kazıklan­
masına göz yum m a Y arabbii...
Z ürra Hocası Reşat'ın, Ş e hircilikten Fehmi Ya­
vuz'un ve Hiçşaşmaz M azhar'ın yaptığı yo kla m a la r­
da imzamızı ta k lit edebilecek k a b iliye tte b ir mele­
ği yoklam alarda namı hesabımıza İnekhanede hâ­
zır b u lu n d u r Y arabbii..
Bu te k lifim iz i kabul eyle Y arabbii...
Bundan sonra Büroca yapılacak olan yoklam a­
ların, sınıf kapılarında değil, Y usuf'un küçük Em irgânında veyahut kantinlerde, sütunluda yapılmasını
te k lif ediyoruz, kabul eyle Y a ra b b iii...
Banklarda günah işleyen tü llâ b ku lla rın
affı m ağfiretine mazhar eyle Y a ra b b ii..
varsa
S ütunlu salondaki bankların d ile gelmesi için,
K ütüpat Hüseyin Efendi m isü llû onlara da b ire r çe­
ne İhsan eyleyüp, ora m ü d a vim le rin in sırla rın ı fâş
kendilerini rezil eyle Y a ra b b iii...
Hâssaten re is ilk ü tta p Hüseyin Efendinin d ik ta ­
tö r pozlarından İb ra h im Yasa'nın "A ile n in b iy o lo jik
— Öyle değil mi beyciğim . KRAL TARIK
ıım ıııııım iH iiH iH iıın ııııım ıım ııııiH iım ııım ıiiiıııın ıın ım ım ıın H iiM iııım ııın ııın n ııı« «
Kıf)Sl>
İhsan eyle Y a ra b b iiii...
Kezâllk hidem atı vataniye ayaklarına yatarak
Şubeyi İdareyunu seçen tü llâ b ı kaym akam lıktan he­
men sonra um um m ü d ü rlü k , v a lilik , hiç olmazsa se­
n a tö rlü k b il'û m u m rütbeyi muazzamayı âciien ihsanu müyesser eyle Y a ra b b iii...
B unlar gibi um uru devlette m evkii m üstahkem ­
lerde görm eyi nasip eyle Y a ra b b iii...
Kâzara Mehm et Can m isüllû h im m e tli vü gayre tlü le rin e rast gelirsen bu ku lla rın ı e lli dava ile
sürgünlere yo lla yıp sürüm sürüm süründürm eğe ça­
lışan ağadan bakanların şerrinden de sen ko ru Ya­
ra b b iii...
Ve yine mem leket hizm etinin m em alik-i ecnebîyede de daha iy i ifa- edilebileceğine inanm ak gibi
yüksek gayeleri ile Şubeyi Siyasiyuna duhul eyleyen
züppe tüllaba da buradan neş'et e ttik le rin d e acele
Vaşington, Roma, Paris gibi havası suyu bol yerler­
de b ire r k â tip lik nasip eyle Y arabbii...
O nları Kongo gibi çöllerde süründürm e Y arab­
b ii...
Vü bunun içinde onları bakan, g ib i, müsteşar,
başkâtip gibi m ühim zevata damat olabilm eyi na­
sip eyle Y a ra b b iii...
Ve Mekteb-i M ü lkiye tülla b ın ın kâffesine nasıl­
sa ele g e çird ikle ri makama göre tezekten olmayan
lojm an, sabit b ir mekân, m em aliki ecnebiyyede bîr
hanım, vü evleviyetle bilhassa hepsine kız oğlan kız,
eli yüzü düzgün, z a rif, vü lâ tif, vü a fif, hasna vü
müstesna, vü esma güler yüzlü, ta tlı d illi, vü sadık;
vü vefakâr, vü İta a tkâ r, vü cefakâr, ev işlerinden an­
la r, hanım hanım cık, çıtı p ıtı, mahumah, güzel mi
35
güzel, narin m i n a rin , teru taze mem lekete aslan gi­
bi tosunlar yetiştirecek olan hasılı velkelâm modern
zevceler ihsan eyle Y a ra b b iii...
Aşk ile şevk ile b ir daha sesleniyoruz.
zevceler ihsanı müyesser eyle y a ra b b iiii
Güzel
P irim iz Veli hazretleri aşkına Y a ra b b iiii...
Bizim kızların hayatı m eslekleri için b ir şey de­
m iyorum Y arabbii... Nasıl olsa sen onları her zaman
d ö rt ayak üstüne düşürürsün Y a ra b b iii...
Bizlere mesayi hayatımızda
zevkine bıraktığım ız h u ri m isü llû
beler nasip eyle Y arabbii...
ta r ifi senin ulu
sekreterler, k â ti­
Tellâk kulla rın a da g ittik le ri yerlerde hocanım,
ebanım, hemşire hanım gibi m aiyeti zarifandan b o l­
ca tem in eyle Y a ra b b iii...
İnek Bayramında yaptığım ız s u lu lu kla rı sen
te kra r affeyle Y a ra b b iii... Atacağımız b ilu m u m
ayaklarda bizi m uvaffak eyle Y a ra b b ii. Y alnız ben
kulunu mezun olm adan önce eeelli Olcayı işletm e
kürsüsüne asistan yapma Y a ra b b iii...
Kız T e kn ik li ve Dil T a rih li kızlara en sam im î
h is le rim izi hediyye eyledik şu anda vasıl eyle Ya­
rab biii....
Ey ulu la rın ulusu yüce T anrım sen tü llâ b ı Ha­
ziran im tihanında sürm enaj olm a kta n , aktedron ve
prob la m in yu tm a kta n , tan yeri ağırıncaya dek tek­
sir otlam aktan, üssümizan to rp ilin e toslam aktan
beri kıl Y a ra b b iii...
Sen Aydın ve Yalçın kuluna ya sınıfta te ksir ya
da teksirlerde ta h rir k a b iliy e ti nasip eyle Y a ra b b ii..
Veyahut da tü lla b ın kafasını muhafaza b u yu r Ya­
rabbii... A çık o tu ru m la rd a şevke gelen bu kuluna
1956-senesini h a tırla tıp teskin eyle Y a ra b b iii...
—
Kumarda kaybeden, aşkta kazanır.
DÎKDİS
"
METİN GE’
Geride kalan tü lla b ın fa h iri siyasî ta rihte n is­
tik b a lin i, tahtabaşlarında Hiçşaşmaz M azhar'ın şer­
rinden izzeti nefsini, Abadanus N e rm in'in test ve
k ita p listelerinden asabatını muhafaza buyur Ya­
ra b b iii....
İlâhi Y arabbii... İlâhi Y arabbii... Hocalarımıza
adalet, üssümizan vo piyango im tih a n la rı usulüne
atalet nasip eyle Y a ra b b iii..
Dört senelik hayatını çiley haneyi inekhanede
geçiren İnek L â tif kuluna da in tim i, Süreyyayı geç­
tik , b ir ke rre cik olsun, Kızılay, Çankaya tara fla rın ı
re n k li sinema gibi orta halli yerleri göstermeyi nâsip eyle Y arabbii..
Sen her şeyin m u tla k sahibi ulu Tanrım ,
D ertlilere deva, borçlulara eda, hastalara şifa,
ve b ilcü m le tüllabı şahaneye mezuniyeti veda et­
m elerini nasip eyle Y ara b b iii....
Sen dua eden âciz ku lla rın d a n duahan, âmin
diyen hıyaran, ve âmin demeyen tım aranın niyaz­
larını kabul et, kabul eyle Y a ra b b iii...
Mekteb-i M ü lkiye 'yi Şahanenin eski duahan ve
m evlidhanlarından Madrabaz Ertan'a ha kikî tara­
fından b ir interpol ajanlığı, Lâz Sami'ye Lazistan
mebusluğu ihsan et, nasip eyle Y arabbii...
Ben bu yıİki duahan Ak Şemsettin! sâni, İm a­
mı âzam, Teşkilât Ceyhan'ın c!a günahlarını affı
m ağfiret eyle, ona da günlünden ne koparsa ver
Y a ra b b iii...
Bu ocağın daha nice seneler tütm esini, vatana
hayırlı aydınlar ye tiştirm e sin i nâsip eyle Y arabbii..
Sadakkallahilazim .
Ve Mekteb-i M ü lk iy e 'y i Şahanenin asırdide şu­
belerinden gelip geçmiş eslaf için el Fatiha..
Ceyhan MUMCU
—
.. . .
,
,
güzel nişan son sınıfta yapılır. ATILLA
....................... .
Herkü) gibi kuvvetli, Kocero gi;:i cîsmir yumruklu
36
1
Zuppeyun CD arabalarla Şahane'ye girdi ve...
B iraz F rik ik ver de vakit
geçirelim .
Mekteb-i M ülkiye-i Şahanenin sınıf-ı iptidaisine
yeni intisap eden lü llâ b ta n b iris i, kıdem li tüllâbdan
b irin in ağzından “ F r ik ik " kelim esini işitm iş. İşitm iş
ama sözün manasınının ne demek olduğunu anlaya­
mamış. Kendi aklınca " F r ik ik " i kızların erkeklere
ikra m e ttiğ i, eğlence kabilinden çerez v.s. zannet­
m iş. Buna rağmen kelim eyi şim diye kadar hiç iş it­
<:> j-oiogia $ . rtu k a zik a tiit mu?
M a liyu n 'u n inek kızlarından Şenay yakışıklı
mezun b ir ağabeyimize k a rik a tü rü n ü ya p tırd ıkta n
sonra Festival K om itesinin cefakâr Başkanı Erkan'a
gider ve son derece sam im î b ir ifade ile şu ricada
b u lu n u r:
—
A lbüm e, resim yerine k a rik a tü rü m ü
koyar­
sanız çok m e m n u a o lu ru m .
N O T : K a rik a tü rü n resimden daha güzel olduğu b i­
lirk iş i tarafından onaylanm ıştır.
mediği için onun nazik b ir hitap ve mukaddeme de
olabileceğini sanmış. Bu sebeple de sınıf-ı iptidaiye
ilk oturduğu gün yanına gelen kıza "L ü tfe n biraz
fr ik ik verin de eğlenelim, hoca gelene k a d a r! " de­
miş...
Z a le b elerden (Jn ciler
"İk tis a d î problem insanların acıkmış o lm a s ıd ır."
Önder Başacar
Dese
M a tlu p ( imalâ.t Hes.)
Tuğay Yücel
"Ben dem in 1. sın ıf talebesi gibi k o n u ştu m ."
Emre Kongar
"H ocam siz dersi anlatın biz h a tırla rız ."
Serpil Ertan
"H e r nişanlanışımda m u h itim i g e n işle tiyo ru m ."
Neşe Kutlu
"R a ka m la r üzerinde durm ayı
ru m ."
lüzumsuz addediyo­
Denetim Kurulu Başkanı
Kel Özcan
"E rkeğin aptalı aptal o lu r ama, kızın aptalı ç e k ilm i­
y o r."
Orkestra Sinan • - •
•37
miyelim. Kendisi unuttuğu için biz de
hatırlatmak istemiyoruz.. Ama baba
sonradan da bu tip hikâyelere uzak­
tan yakından karıştı. Ne varki bu hi­
kâyeleri de öyle bir daha su yüzüne
çıkarmadı... Kendisi ile birlikte hikâ­
yeleri de Mektebi Mülkiyeden el ayak
çekti.
Şimdi, kendisinin gazeteci oldu­
ğunu biliyoruz ama hangi gazetede
çalıştığını tahkik etmek kolay olmadı...
Kazgancılar, bunu tesbit
için
b ir dedektif kiraladılar, izini bulur­
sak size de bildireceğiz.
557 HÜSEYİN BORAN
—
435 ERDOĞAN GÜRGEN
—
İd a r i Ş iib c
—
1935 yılında Bursanın İznik kasa­
basında tozlar arasında dünyaya ge­
len bu büyük baba, toz toprak içincbn kendisini qüçlükle kurtarabildik­
ten sonra, dişini tırnağına takıp bura­
lara kadar geldi.. Buralara, yani Mek­
tebi Mülkiyeye geliş tarihini kendisi
de bilmediği gibi, bütün jeolojik ve
arkeolojik araştırmalara rağmen Kazgancılar da bulamadı.
inek bayramında, ineği gezdir­
meye ve diploma töreninde el öptürmeye de pek hevesli görünen büyük
baba'nın Şapkasına "palavracı" yaz­
dılar ama, kendisini tanıyanlar, bu­
nun uygun düşmediğini, babanın pa­
lavra ile yakından uzaktan ilişiği bu­
lunmadığını söylüyorlar..
Büyük babanın, Mülkiyede kay­
bolmasının hikâyesini burada söyle33
İd a ri Ş u b e
—
Mckteb-i Mülkiyenin en emek­
tarı. H er dekan değişmesi ile bir
sınıf geçme imkânına sahip, imamlık
taslağı borazan Izmirde Kel-PapikAndon grubuna iltihak ederek malûm
veçhile sabaha kadar "K ordon" yap­
tı ve sahuru pavyonlarda içkiyle ya­
parak, sabahına oruç tutmaya niyet
etti. Ankaraya dönüşünde de farkına
varmış, orucu sarhoş tutuyordum,
değil mi di',« saf saf soruyordu.
640 ERDEM ÖZŞAHİN
—
M ali Ş u b e
—
Texasın Turgutlu kasabasında
bir hilkat garibesi meydana geldiğin­
de sene 1938 idi. Doğar doğmaz ilk
iş olarak silâha sarılmıştır, kendisinin
en süratli silâh çeken adam olduğunu
tanımıyan yoktur. Mülkiye camiasın­
da vadiler aslanı diye tanınır.
Sene-i iptida-ide ben sad« vis­
ki içen adamın deyip b ir bardak viski
içtikten sonra Cebeci Köprülerinde
IV. Napolyon'luğunu ilân etmiş ve şe­
yim nerede diye bağırmıştır.
Evli olup 12 velede sahip olmak
istediğini Prof.lara varıncaya kadar
anlatmıştır.
Kendisine M ARLON unvanı ka­
dim dostu Keramettin ve Laz Ertuğrul tarafından verilmişse de diğer
Marlonlar ile hiçbir alâkası olmayıp
nevi şahsına münhasırdır iktibas edile­
mez.
694 ÜNSAL OSKAY
—
İd a rî Ş u b e
—
1939 Şubatında Urfa'a'a sabahın
karanlığında "Viva sosyal adalet" d i­
ye zırlıyar ,ık dünyaya gelen, karasmar
-megola-manyak ve ütopist Oskay
isfemi',«rek doğumu ile H itler'i galevana getirdi ve I I Dünya harbinin
çıkmasına yolaçtı.
Kara Maske, Fantoma, Parc'ayanlar külliyat ı ile qelişen ebedi zevki
Onu "Bozkurilar diriliyor, ölüyor" vs.
ye ilenişse de Ortaokul I de "Sefil­
ler"! okuyup kendine entelektüel bir
yön vermeye başlamıştır.
Umutlarla qc;:.'ici Şahanede sını­
fı iptidaide iken Ycıtakhanelerde İn­
cil ve Tevrat okuyor diye dönülmeye
kalkışılmış, c'orhal tarikat değiştirip
halk şairleri ile temas kurmuş ve Bek­
taşi nefesleri söylemeye başlamış+ır.
Unsa!, Şahanedeyken seyyar sa­
tıcılık, jigololuk,
garsonluk, depo
bekçiliği, g a r-'^ c i ''•’maklığı yapmış
ve sonunda evlenmiştir. "Cheaper by
dozen" ve "salıdan sonra çarşamba,
evvel pazarlesi" ilkelerine sık’ sıkıya
bağlıdır.
diyeceği yerde "seyahat ya resulalla'n" demesidir. Haremine her yıl
yeni cariyeler katması da "Hemşeh­
rilik fonu" sayesinde mümkün olmak­
tadır. Özcan Mülkiyea'e tatlı anlarını
GÜNEŞ'li günlerde geçirdiğini söy­
ler.
Sanat uğrunda kendini nice sı­
kıntılara sokup, şiir-tiyatro sinema
ile uğraşmış, fakat kendinden başka
ancak K AZG AN 'ın haberi olmuştur.
Kızlara ciddî ayaklar atmaktan
kaçınan Kel, "flö rte eyvallah ama,
evlenmeye pas" demekle tanınmıştır.
Kel, diyenlere yüksek tepelerde ağa­
ca rastlar mısınız diye cevap vermek­
te. son seçimlerden sonra iktidardan
düştüğünü yüzüne vuranlara Sofia
Lorenin kocası Carlo Ponti'nin de
başı kel olduğunu söyliyerek kendini
savunmaktadır.
Hüseyin Rahmi, J. London, Bach
\e Pir Sultan A bdal’ ı ve daha nice­
lerin ¡sever ama hatırlamıyor. El'an
iki kız babası olan Unsal Idariyun'un
en zevzek gevezesi, ilmi sahtekarı ve
ukalasıdır.
768 KERAMETTİN KOKSAL
İtilir i
Ş ttb c
—-
23 Sene evvel porlokal ağaçla­
rının altında bir çingene tarafından
bulunarak evlât edinildiği rivayei olunur.
Kalbini parça parça edip "G ü l­
den" basılıp geçilmiyen bir yer ol­
duğu halcb, sübyan kızlara ayak a t­
mak üzere satmıştır.
Sabık ve sakıt olduğundan beri
hesap işleriyle uğraşmamak
üzere
mali şubeli bir hatun ile evlenmemeğe
yemin etmiştir.
Kadim dostu, kumar dostu, aşk
dostu Interpol Ertandan ayrılamayan,
iptida-i veletlerine ağabeylik ayak­
ları atıp doğru yola saptıran bu az­
gın oğlan, Şahanenin anasını ağlatıp
pabucunu eline vermiştir.
Mezun olup kaymakamlık yapmak
istemediğinden babasına her sene sı­
nıf gececem diye kazık atan, cemi­
yetteki ayaklan ile çamurlara batan
bu maskara
kızlar hamisi nihayet
"Sevinç" içinde adam olmağa karar
vermiştir.
776 ALTA N ORBAY
—
M ali Ş u b e
—
Bir leylek tararından dünyaya
bırakıldığı bilinmekle berahsr tarihi­
ni Altan Tufanla Oktay Batur bile
öğrenememişlerdir. Bu 20 yıllık pro­
fesyonel öğrenci kendini, ünlü bir <nir, modern bir ressam, kabiliyetli bir
virtiyoz, canavar bir basketçi, usta
bir kesici sanır. Gerçekte
bugüne
r'ok hiçbir işin sonunu getirememiş­
tir. Ağız armonikasından uta kadar
bütün müzik aletleriyle oynayıp, so­
nunda kemanda karar kılmıssa da yay
çekmekten ve kendi bestelerini çal­
maktan ileri gidememiştir. Herzaman
anlaşılamamaktan şikâyetçidir. Dün­
yada şiir ve bestelerini sabırla din'eyen, tek kişi, sociır büyükannesinin
qeçenlerde ölümü üzerine bu nitelik­
lere sahip bir kız aradığı söyleniyor.
Son günlerde yayınlanan 14-11 yaşın­
daki çocukların şiirlerinin bulunduğu
"Gene Şair'»îr A ntolojisine" M İN İK
ünvanından yararlanarak katıldığı an­
laşılmıştır. Bir zamanların en büyük
basketbol takımlarından Günes^por
da Mülkiyeli M illi Uğurla
birlikte
oynadığını söyleyerek övünürse de
yapılan tarihi araştırmada bu isimde
bir takıma rastlanmadığı gibi Uğur
da "Böyle bir şey hatırlamıyorum"
demektedir. Mavi dünyasında Zeynebi ile yaşayan uydurduğu hikâyelere
birsüre sonra kendi de inanan, herşey
olayım derken hiçbirşey olamayan
Keçiörenin bu M İN İK ¡»sisinin şaha­
neye ne zaman girdiği ve ne zaman
çıkacağı bilinmemektedir.
823 Ö Z C A N AŞÇIOĞLU
—
M ail Ş u b e
—
Özcan Şahanede lakabı en bol
hasineklerden biridir. Özcan Kel’dir
ve Mülkiyenin yakın tarihinde Kıil
Dursun ve kel Meteden sonra gelen
başlıca kellerdendir. Özcan, harem
ağasıdır çünkü kurduğu modern hare­
me Mülkiye dışından üyeler girmekto
ve dış gezide bu haremle birlikte se­
yahat etmektedir. Özcan, Tuzcuoğlu'dur çünkü aynı isimdeki nakliyat fir­
masına nazire olarak kendisine teslim
edilen kızları rtfdelemeden
getirip
götürmekte başarı kazanmıştır. Öz­
can, dansör'dür zira yaptığı ça ça'larla her'osin ağzını bir karış açıkta
bırakır.
Özcan Avrupa gezisinde deniz
tarafından tutulmuş ve beraberinde
getirdiği Conk’ların nimetinden baş­
kaları istifade etmiştir. Özcan'ın sık
sık seyahat etmesinin sebebi, doğar­
ken ebesinin "şefaat ya resululah"
824 ÜSTÜN GÜVEN
—
M atl Ş u b e
—
H er nekadar 1942 yılında Bursada doğduğu söylenirse de Şaha
neye başlarken ayıp olmasın diye
yaşının bir kac sene
büyütüldüğü
yalcın arkadaşlarınca malumdur.
Bursanın suyu ve havasının te ­
siriyle akça pakça bir oğlan olarak
büyüdü. İlk ve orta tahsilini üstün bir
başarıyla Bursada bitiren Üstün "a l­
tın çocuk” lakabını aldı. Mektebi şa­
haneye gelince güzel sanatlara me­
rak saldı. Bu arada eski dershanelerin
altın çocuğu şimdi futbol sahalarının,
"ruh" masallarının altın çocuğu ol­
du. Bursa mahfe! argosunun Ankara
baş bayiidir.
831 İBRAHİM USTA
—
M ali Ş u b e
—
Lazistanın Tirebolu eyaletinde,
deniz kenarında, bebek haliyle ham­
silere lâzca öğretirken bulunmuştur.
Ama no zaman doğduğu Feslizade
Kâmil Efendinin tuttuğu nüfus kayıt­
larından tespit edilemsmiştir.
39
Siirfe öğretmen olarak
sürgünümsü bir gidişinin olması kendisine
Kürdistanı ilk defa fetheden lâz un­
vanını kazandırdığı inancındadır. Şa­
hanede Lâz Ibo adı ile de anılan bu
arkadaşımız lâzcayı bilmediğini isbat
edebilmişse de türkç.syi Tahsin Beçir
Baltadan lâz şivesiyle daha iyi konu­
şur. Derste Aydın Yalçının;
gece
forumunda dayı Çetin Vardarın başbelâsı kesilmiştir. .
Salon sosyalisti geçinir ve bazı­
larınca Robert Ov/en olduğu iddia
edilir. Fakat aslında merkantilizmi sa­
vunduğunun farkında olmayacak ka
dar saflığı vardır.
Birinci ve ikinci sınıflarda mezun
siyasî Tuncerle zamanlarının bir kıs­
mını gece kulüplerinde geçirdiği il­
gili yerlerden öğrenilmiştir. Kafasının
çölleşmesini üçüncü sınıfta farkeden
bu hızlı lâz çocuğu hemen, bir kapi­
talist kızını şaşırtıp "milyoner da­
madı" oluvermiş ve "sadık nişanlı"
sıfatına hak kazanmıştır.
837 NEJAT ALTAN TUFAN
Dünyaya geldiğinde ebeye çim­
dik atarak et süt fıstık ve piliç getirilrrosini istemiştir. M imar olmak is­
terken tahsildar olmuş ve mimarlık
zevkini nazari iktisat ve dış ticaret
derslerinde bol bol şekil çizmekle gi­
dermiştir. Feci bir sarılık hastalığına
tutularak Kim Novak'ın her nişanla­
nışında komaya girmiş, fakat Avrupa
dönüşü "sarının adı esmerin tadı" d i­
ye sayıklamaya başlamıştır. Bu arada
kısa boylu, kısa saçlı, uzun akıllı bîr
liseli kıza gönül verdiyse do kızı gör­
düğünde ona açılacak cesareti bula­
mamış, cesaretlendiğinde de kızı bu­
lamadığından bu hale düşmüştür. En
çok sevdiği oyun saklanbaçtır. Altan
Orbayla samimiyeti arttırdıktan son­
ra sınıfta kalmış, bir dilekçe ile Fet­
hi Çelikbaşa başvurarak 24 saatin an­
cak uyku ve gezrrısye yettiğini, ders
çalışabilmek için günün 48 saate çı­
karılmasını istemiştir. "Sen varsm
düşümde anılarda, Mutluluğum senin
yanında" sarkısını ağzından düşürme­
diğine bakılırsa bu gidişle Tufanın
yolu ya mezarlıkta ya belediyeden
geçecektir.
Sınıfındaki kızlara ayak alıp İni
tııramayınca. bozuntuya vormomoyo
çalışmış ve onları kazoan sivosi ol­
makla ieltdif olnıişlir.
Son oü.'iıtvdo "yar bana bir o\
lenme m odel" deyimini V'krarlıyarak
işi hacıvat çelebiliğe dökmiişlür.
Kel Andoıı - Papik - Bodik grubunun
üçüncü şahsiyetidir. Yeşil qö;:lii, saıı
saçlı, uzun boylu bir kız olsun da kim
olursa olsun, celıoıınomo bilo gidoriın
demekledir. Kılçılığı ile ün salmı^lır.
En çok kullandığı söz "aşık olan ada
mın dilini ı-;şck arısı ısırır"dır.
la r
> .IİM i:.-:i,;|
-.,,1,1
ıııo .*ı\ t ' l i ı v ı n o V ı ı
k*’! "OO
ip lI.İ.IIM II.İo
ö l ü r ü b o ; . m ' iio l o
!•: !. ÎI.IIII.I,
u m . ı r 'ı
l. ı
l' O Î İM İ. lk
III
Iı i,
. I - M İ J \,' ls - \ lo . •< . . ı . . ; . ; , ,
Jr'lt ı, ' . ı ı ■ ..u ı'.ıl
V O o . 'ın o , k î . ' . ı ı - . il, ılım
im
V
ii
lı. ık t * lııı: ; . t iı.
S o n m iiiI l o s l i v . ı l i n J o ” |îı>ıı; k o l
kol S ü liiın a n , i s l i y o r o n b iiy ü k
ıoi*.
o lııı.ık
p ,ir .ıl.ır ı .ıl.ır.ıt. \ o l*iiliiıı ı.ı
k i l ' l o ı i ı ı ı k .ıl •î.'Mlllt»
» ı'II. |,l\ o ı Iı'1 u n *
« ı k l . l l . ı r . l l İ l i. ılı . 111 • 11 . ıllı.'ıallı i * l o . ¡I pirini-,-¡il.
076 T Ü L A Y
C IlY Ü C i:
856 SÜLEYMAN TUNABOYLU
H icri 1353
senesinin
Şaban
ayında Tuna’nın kıyıcığında doğdu­
ğunu iddia etmekte ise de bugüne
kadar bu iddiasını ispat edecek tek
şahit dahi bulamamıştır. Dindar bir
aileye mensup olmasına rağmen şim­
diye kadar iki defa camiye uğrayabil­
miş ve kilise',« de, -ibadet esnasın­
da papazın kızını ayarfmaya çalış­
masından ötürü ebediyen kovuldu­
ğundan- ancak ve ancak üç defa g i­
debilmiştir.
Halen yürürken sağa sola yalpa
yapması, yürümesini geç öğrenmesi­
Dolap kilitlerini tek eliyle açan,
paltosunu alırken askıyı yere indiren
Herkül Tülay geçen seneki dış gezi­
de kamarada epey tahribat yapmış­
tır. Mamafih b j hadise kolVsktif gay­
retlerle örtbas edilmiştir. Denizcilik
Bankasının tazminat talebini nazara
alarak sakın kimseye söylemeyin.
ideal bir ev hanımı olmaya nam­
zet Tülay'a hayalta sonsuz başarılar
dileriz.
877 SAKİR BAKAN
—
Mali Ş u b e
—
"Yaş değil, hayatta çok şey ya­
şamak önemlidir, öylesine yaşadım ki
bugün ölsem hayata doyamadım d i­
ye üzülmem" prensibiyle hareket e t­
tiğ i için 3. sınıfta kendini kumar ve
D. T. C. Fakültesi kızlarının cazibe­
sine kaptıran, nihayet son sınıfa ge­
çince kumarı yorucu ve zararlı gör­
düğünü ileri sürerek aldığı bursu ra­
kıya meze yapıp içen ve -Azizim, şu
son dört ayda içmediğim günlerin
sayısı 15 i aşmıyor 'diyerek böbür­
lenen bekar şakir sınır şehirlerinin bi­
rinden birinde annesinden çok babası­
nın feryadıyla dünyaya gelmiştir.
Bahar geldiği için Ankara'dan
baharı olmayan bir yere kaçmayı dü­
şünür ve sebebini '"Aşık olmaktan
korkuyorum" sözüyle ifade ederse de
hiç bir kızın kendisini sevecek kadar
rısvksiz olmıyacağını düşünerek ra­
hatlar.
899 NEVİN TOKUR (Nazlı)
—
M ali Ş u b e
—
854 YALÇIN ŞENDUR
—
İd a ri Ş u b e
—
Mali şubedeki adaşı gibi Şıendur
da sümbülgillerdendir, Erzincan zelzetasi sırasında dünyaya ayak basmış
ve Şahaneye gelene dek akraba kız­
ları yanında staj yapmıştır. Sihirbaz­
lığı ve falcılığı ile tanınmıştır. Ayak
atmak için bunu vasıla olarak kulla­
nır. Kudurmuş ineklerdendir. Cemiyetçi nizamcı ve ümmetçidir, içişleri
bakanının huzuruna bir haftalık saka­
lı ve paltosu ile girecek kadar saf­
tı r.
40
ne affedilmekle ise de asıl sebebi
muvazenesinin sık Sık bozulup öde­
neksizlikten bakım ve tam ir edilememesindendir.
Mülkiycyi kazanınca Maliye Ba­
kanı payesini kazandığını zanrcdip
aylarca kendisini "müstakbel Maliye
Bakanı tanıtma saflığında bulunmuş­
Doğum gününü kendi kendinden
bilo devlet sırrı gibi saklarsa da Kazgan muhabirleri nüfus dairelerinde
vaptıkları ciddi araştırmalar sonunda
1940 yılı civarlarında dünyaya şeref­
lendirdiğini anlamışlardır.
Doğduğu cnin dünyaya gelme­
den önce fik ini sormadılar diye he­
yecanla etrafında toplananlara ve
ebesine "hayır" diyo karşılık vermişlir. Bu kelime Nevinin hâla en çek
küll-j-.Jığı sözcüklerden biridir.
Büyü!: titizlikle
ve
hj-io-iiycHo
dost, iyi bir arkadaştır. Ağzında bakla
ıslanmadığı gibi gizli bağları keşıeimekte bilhassa ihtisas sahibidir.
mağazalarının fiya t kontrollerinde EJcabir Tur.caya hocalık eder.
Her işe burnunu sokan Teşkiiâfın
bile henüz tesbil ısdemediği meçhul
bir kişiden qe!en mektuplarla bir ge­
ce evel rüyalarını görecek kadar merguidür.
Birsen eskiden beri siyasi şu­
beye davet letselergirmeyeceğini söy­
ler. Bekâr iki ağabeysini evlendir­
mek için uğraşan Birsen’e hanım kız­
larımızın yardımcı olacağını umarız.
Henüz hiçbir kadın berberi ile
tanışmadığını, saçlarının ondülesinin
Allah vergisi olduğunu söy'er. Gizli
solisttir.
Emeli fen sahası olmasına rağ­
men nasılsa Mülkiye’ye girmiştir.
915 TUN CAY Ü NAL (Ekâbir)
ilkokulda çok beğendiği müzik
hocasını ve öğrettiklerini henüz unutamamışhr.
—
910 GÖKSEL ÜNLÜ
—
A /rt/i
Şube
—
Nüfus kağıdına göre 1937 li. ta­
nıştığı kızlar tarafından 1942 li b ili­
nen Göksel Ünlü doğarken tv/ist yan­
maya başlamış ve ağzından çıkan ilk
cümle 'hani bana pist" olmuştur. Ö n­
ce ebesine, sonra her önüne gelene
eşik olmuş, 3 parçalı bir kalbe sahip
olarak çeşitli durum vaziyetlerini ida­
re etmiştir. Bu parçalarda" biri A masya’da, diğeri Dil Tarih'te diğeri
de Şahanededir. Bir vuo'um bira ile
masaların üzerinde yürümeye başlıyan "o beni bir bahar akşamı terked :o g itti" şarkısını mırıldanan, hiç
bir kovboy filmini kaçırmi'an Gök1;'?!,
en boaondiği kızı şu matematik fo r­
mülle ifade eder: Kumral + Esmer
+ Kızıl + Sarışın.
Güzel qiyinişi ile dikkati çe!ısn
Ünlü, UPIM'deki mallan Mü!k:ye’vc
taşıdığında. İtalya'da tüketim malları
kıtlığı haberleri yayılmıştır. Sen gezi­
de her şeye rağmen, eğlenmeyi ba­
şarmıştır.
9!8 ASLAN NURİ GÜNDÜZ
—
M illi
Şube
—
Mektebimizin kellerinden olan bu
arkadaşımız doğuştan nişanlıdır. En
bariz vasfı hocalara iyi yalaklık raf
çocuk güze! sesli ihsan’a ağabeylik
yapmasıdır. En çok ''yok yaa " der.
Aysel Tanju’nun filimlerine gilmekten
büyük zevk duyar. Kübik Recai’ye
çöpçatanlık yaptığı söylenir. Sınıf-ı
ipdidatnin kızlarına baba pozları i'»ı
görünmek.en büyük zevk duyar. Na­
ci'nin baş belâsıdır.
Sınıf-ı iptidai de iken, iktisattan
10 aldıktan sonra Ricardo'nun torunu
olduğunu idia etmeye başladı. O
kadar palavracıdır ki, bir aldığı im ti­
hanlarda on geleceğine dair N'nin
qidiş geliş ücretini ödemeğe bahse
girdiği olur. Kelliq:nci">n fazla şikâ­
yetçi değildir. Nişanlandığı zaman
peruka takmış sonradan kel olduğu
anlaşılınca, nişanlısının kendisini yal­
nız bırakmaması için doktor olup kelliöi ile mücadele etmeğe karar ver­
miş. Tıbbıyoye alınmayınca her nasıl­
sa fakültemize girmiştir. Başında üç
te! saçı kaldığı halde, saçının yeniden
biteceği hayali ile yaşar. Dolabında
bilumum kellik ilâçları bulunur. İrsen
bağlı olduğu babasına zihnen de bağ­
lıdır (tüccar ruhludur.)
M ail Ş u b e
—
1940
yılı Temmuz ayının yıldız­
lı bir günüydü. Kayrorili pastırma­
cıların pastırma mevsimine hazırlan­
dıkları ogün Kayseri güzeli Ekâbir
Tuncay dünyaya geldi. Ve gelir gel­
mez ebesine tatlı tatlı
gülümsedi.
Kendi ifadesine göre daha dört
aylıkken d ili çözülmüş ve annesine
kendisini sinamaya götürmesini söy­
lemiş.
Henüz d ö rt yaşında bir bebek­
ken gönlünü Bolu beyi'nin
oğluna
—
İd a ri Ş u b e —
kaptırdığı rivayeti halk arasında do­
1940
yılında Antalyanın Aksu laşır.
bucağında ağzı dikili olarak dünyaya
Kazgan'ın Teşkilat gibi ciddi yo­
nelr’ i'-.tir. Sultaniyi bu vaziyette b iti­
rumcuları Mülkiye'nin gülümseme­
rip, bir tesadüf eseri Şahaneye g ird i­
sini en iyibeceren bu ekabir hatunun
ğinde ağzını dikişleri patlamış ve pa­
Fakülte içinde ve dışında yapılan bü­
tavatsızca almanca nutuklar atmaya
tün ciddi teklifleri reddedişinin so­
başlamıştır. Kendisinin bunun tama­
rumluluğunu Tuncay'ın d ö rt yaşınaaymen aksine olarak daha annesinin
ken gönlünü çalan Bolu Ormanlarının
karnında iken almanca kelimeler mırıl*
Kralına yüklemektedir.
dandiği ve doğardoğmaz Nazi nutuk­
Uyanışı, giyinişi ve komşuları yü­
ları attığı rivayet edilmekte ise d>3
zünden Festival Komitesinin ittifak­
bu husus güvenilir kaynaklardan alı­
la aldığı kararla ekabirliğe hak kazan­
nan malûmatla yalanlanmıştır.
mıştır.
Kooperatifte uzun müddet tüllaba kazık atmak görevini deruhte eden bu adam ayni zamanda Gıcık
Şükrü ile birlikte adı peçen yerde kız
alıkoymak maharetini d« göstermiş
bulunmaktadır.
919 HAŞAN PAKİR
Her nasılsa son sınıfa Haziranda
geçebilip yaz stajına katılmış ve staj
sırasında mahareti sayesinde baştan
çıkardığı kaymakam ile birlikte g itti­
ği bir pavyonda çıkan kavga esna­
sında masa altına kaçmak suretiyle
cesaretini, kahramanlığını,!!! ve dolayısiyle örnek bir kaymakam olacağı­
nı ispat etmiştir.
Allah muvaffak eylesin!
925 BİRSEN ERDAŞ
—
M ali Ş u b e
—
Yakın zamana kadar kır saçlı olarak tanınan Birsen sanki sihirli bir
decinek değmişçesine parlak kumral
saçlara sahip olmuştur, idealindeki
erkeğe bir ömür boyunca rastlayamayacağından endiv? eden ufaklık
Birsen her girdiği işte oldukça . . . .;
yapmasına, Ayşe’ nin başına çoraplar
örmesine rağmen yine de candan bir
Kayserili olmasına rağmen çev­
resindeki herkese dolandırılacak ka­
dar cömerttir.
İmtahanlara son anda yetişir,
Şubat imtahanları çekilişinde hâzır
Ingiliz' diye anılır
41
Şahanenin cümle hassas tüllabının gönüllerini tatlı tebessümleriyle
feshetmiştir.
Son sınıfın en bol gülen ve en
çabuk ağlayan kızlarındandır.
Mezun olunca Nazlı Nevinle
birlikte Ankara Belediyesi Fiat Kont­
rol Müfettişliği yapmağa karar ver­
mişlerdir.
952 M A H M U T TEZCAN
—
İd a r i Ş u b e
—
Dünyada ayağına gelen şöhreti
tepen insan bulunmaz diyeceksiniz ama, 4 idari şubenin sessiz, mahcuo ve
sakın çocuğu Mahmut, bunu, bütün
saflıklarını kullanarak ispat etmiştir.
Mahmut için bütün terslikler 1958 de
başlamıştır. Konservatuvara gireceği­
ne bariton sesli bir çocuğumuz yan­
lışlıkla
Mülkiyeye girmiştir. Radyo
sanatkârı jürisinde yapılan bir ses
müsabakasında birinci olduğu halde
Mülkiye'de gayet sessiz ve sakin yıllar
geçirmiştir. Fakültenin en hanım ve
qüzel kızlarından birine gönlünü kap­
tırıp, onu görünce sararıp solduğu ve
30 M art 1963 günü tesadüfen ko­
nuştuğu halde yine erkekliğine leke
sürmiyerek sakin kalmayı tercih et­
miştir. Güzel sesi ve kuvetli müzik
bilgisine rağmen Radyoevinde açılan
ses sanatkârlığı imtihanına Mülkiyeye
devam ettiğinden girememesi diğer
bir tezatlık cephesini teşkil eder. Fa­
kültede bulunduğu yıllar zarfında
sessizlik ve sakinliğinden haklı olarak
''M ırıltı" ünvanını kazanmıştır.
Şöhreti, sırf rahatsız edilmekten
hoşlanmadığı için red ettiğini söyle­
yen Mahmut, sosyal ilimlere karşı de­
rin sevgisinden dolayı Sosyoloğ ve
şehirci olmak hülyaları içersindedir.
960 A VN İ ELYORGUN
—
İd a rî Ş u b e
—
geçenlerde bu hasretini biraz olsun
qidermek için doğduğu evin önün­
den midye kabukları
getirtm iştir.
Okulda mübalağası ile pireyi deve
yapması ile meşhur dur. inci qibi bir
yazıya sahip olan Günselinin defter­
leri, kapışanın elinde kalır. Mali Şu­
benin inek hatunlarından olan
bu
son derece te rtip li kızımız bilhassa
Şubatta dersleri birkaç kere bitirmez­
se rahat edemez. Fakat kendisi Ekim­
de geçmeyi tercih ettiğini söyler ve
bu sözünde de durmuştur. Maliye Ba.
kanlığındaki yeri şimdiden hazır olan
Günseliye işinde ve hayatta başarı­
lar dileriz.
975 H A M İ ARITÜRK
İd a r î Ş u b e
—
idari Şube tüllabı içinde kelliğe
namzet olanların başında gelir. Nev­
şehir'de macera filmlerindeki kadar
heyecanlı bir aşk hayatı yaşadığını
söylerken öğünür. Charles Dickens'e
taş çıkartacak kadar dalqındır. Her
gününün yarısını Yenimahalle'de geçirir.
—
Dünyaya çözlerini açtığı Yalovayı bir türlü unutamıyan Günseli
42
985 ERKAN ERSİL
—
M al! Şu b e
Doğum yeri münakaşalıdır. A i­
lesi Çorumda doğduğunu söylerse
de, kafa kâğıdında Nevşehir olarak
yazılıdır. 1940 yılı baharında dünya­
ya ayak atmıştır, idareciliği de bu ilk
ayakla başlamıştır, idarecilik kabili­
yetine rağmen Mali Şubece girmiştir.
Üniversiteye girişte Ziraat Fa­
kültesine kabul edilmesine rağmen ru­
hundaki ineklik diğerleri gibi onu da
Mülkiye’yo itmiştir.
Diklik qöstermesine rağmen, yu­
muşak meyilleri do vardır. A ta bin­
meyi severse de, pek beceremez ni­
tekim Festival yürüyüşünde atı ürküt­
müş ve Pal Bülent'in yere yıkılması­
na sebep olmuştur.
iç gezide, iki gece kordon'da
sabahlamış, pavyonda arkadaşları
tarafından kucakta taşınarak çıkar­
tılmıştır. Bir akşam üstü nişanlısı zan­
nettiği kızın koluna qirmiş, kel kafa­
sında ayakkabı topuğundan iz kalmış­
tır.
977 ERTUĞRUL ALİŞAN
1940
yılında Ankara'da doğdu­
ğunu idda ederse de su katılmadık
bir lazdır. Kendine laz güzeli denil­
mesinden hoşlanır.
Mülkiye'de en popüler adamlar­
1939
senesinin altı Mayısında te- dan biri olmakla öğünür ve bu iddia­
sadüfen dünyaya gelip, elma müstahsında haklı olduğunu göstermek için
silliği sahasında ihtisas yaptı, faali­
Spor sekreterliğinle yamanmıştır. Her
yet sahası ise Konya Ereğlisi idi.
önüne gelene " bugün partiye g id i­
yorum, dün gece bardaydım " de­
Liseyi bitirdikten sonra dinlen­
mekten zevk duyar. Kendisi al ya­
mek ihtiyacını hissetti. Böylece ilk onak olduğu için, bu yıl alyanaklı kızlar
kul öğrencilerine yol gösterir pozla­
la flö rt etmeve başlamış fakat Kolej
rına girdi Mekteb-i MülkiyeyecV; te ­
sularının cezibesire dayanamıyarak
sadüfen girip fonksiyon sahibi olmak
soluğu safı sübyan arasında almış fa ­
için çalışmalara başladı. Fakat ders­
kat şansı yaver gitmiyerek sonunda
lere çok az devam etmekle beraber
Teoman Senai’nin haremine başvur­
son derslere hiç girmemek de prenmuş ve hüsnü kabul görmüştür.
sip'erinin başında gelirdi. Zira yemek
kuyruğunda beklemeye tahammül
Bütün hayatının kız gırgırlarıy­
edemezdi. Ayrıca erken yatmasını da
la geçmesile öğünür. Fakat bu yüz­
sever, qece yarılarına kadar hep dü­
den başına belâlar gelmiş, hatta bir
şünürdü.
defasında Hukukta dayak bile ye­
miştir.
972 GÜNSELİ GÖ NEN Ç
M ali Ş u b e
Aşkı cinsel arzuların tatmini sa­
yar ve herhangi bir kızın elini tutup
qerisini hayalinde tamamlıyarak teo­
risini doğrular. Laz Ertuğrul bu yıl
ailcsi’niıı nazarında "doktora” yap­
maktadır.
Bu kesif faaliyet arasında proplamin yardımı ib ders çalışır ve yıllık
problamin istihlaki akıllara durgun­
luk verecek bir seviyeye varmıştır.
Becerikli değilse de her çeşit
ev işi, marangozluk, boyacılık, soba­
cılık, muslukculukı teksircilik, tiya tro ­
culuk gibi basit işleri yaptığı görül­
müştür. Sanatını ilerletmek için tam ir­
hane açacağı söylenir.
Kızlarla meşgul olmamasına rağ­
men lendisi ile meşgul olanlar vardır.
Fakültede ilk yıl muhasebe kursu
açmış, 3. yıl teksirlerle uğraşmış, son­
ra Kübik Recaiye devretmiş,son sı­
nıfta da inek Festivalini idare etmiş­
tir. Şahitler huzurunda yapılan ta r­
tıda 5 kilo verdiği tesbit edilmiştir.
İdareciliği hâlâ devam etmektedir.
Şu satırlar yazılırkende Baba Önder
ile Tavşan Gök'ü Ayı Aydın'ı
maktadır.
ara­
1001 GÜNDÜZ İLTER
—
Mali Şu b e
—
izmirin Keldavcz köyünde dün­
yayı şereflendirmiş iik sözü "tasvip
etmiyorum’ 1 olmuştur.
Kendisine senatör denilmesini
isteyen Gündüz "hatırla
sevqiiim"
şarkısı i'o yanındakilerin canını sık­
makla ün kazanmıştır. Ancak ciddi
ayaklar atmakla cinsi lalifanı tavla­
yan, emanete hıyanet ettiğ i söylenen,
bir iki muhasebe problemi çözmek­
le Facit olduğunu sanan Gündüz,
kendi halinde sessiz sedasız bir inek­
tir.
1009 ABDÜLKERİM OSM AN
Yağmurlu bir günde
Kıbrıs'ın
Avtepe köyünde sakallı bir yavru
dünyaya getirildi. Yakışıklı olmasına
rağmen Yeşİlada'da attığı ayakları
dikten sonra saçını kaybetmesine rağ­
men çok şeyler kazandı. Bunların ara­
sında Yüksek A dalet Divanında yap1ığı tarihi tanıklık, Ünüversiteler ara­
sı atletizim yarışmalarında başarısı ve
Pina pong şampiyonasında ikinciliği
r ’ ce d i'e b 'iir. Kei clmaîir.3 rağmen
cinsi la tif üzerindeki etkisi olumludur.
Yalnız bııişin Y urila yürümiyccoğini
anlıyarak, hareket serbestisi
olan
alanları seçmektedir.
Am ili hayatla bugünü kadar on
fazla üzen, ping pong şampiyonasın­
da, şampiyonluğu sırf rakibinin gür
saçlı olduğundan dolayı kaybettiği
şeklinde çıkarılan söylentidir.
—
S iya si Ştıbe
—
Milâttan önce tevellüt eden Ba­
ba Önder Papaz okulunda katı bir
ei.itim almış ve büâ'.are açılması çcs
cüç olmuştur. Askerlikten ve liseden
olacağı kıdemlerle doğrudan ikinci
kâiip olacağını ileri sürer. Bülün po­
tansiyelini müstakbel eşine saklayan
bu askerliğini yapmış "Babn", kı/k.ırdeşi Damo de Sionda olduğu halde
bu nimetten hiç bir fayda elde edorrvsmiştir. Ortanın solunda olduğunu
söyiiyen Baba Önder, aynı zamanda
m illiyetçidir. Sefahat hayatına ara
1050 ÖMER ERŞAN AKBEL
—
S iya si Ş u b e
—
Ömer, namı diğeri ile Jan Pol
Kelmondo doğar doğmaz "müstakil
Kürt Cumhuriyeti" başbakanı olaca­
ğını ilân etm iştir. Kendisi hem siya­
set, hem letafet-i cinsiyy.9 üzerinde
ihtisas yapar. Fakat her ikisinde de
bugüne kadar dikiş tutturamamıştır.
Istanbulda Dame de Sion önünde uzun boylu ayak atarken, kısa boylu
vali F. K. G. tarafından enselenerek
belinden su alınmıştır. Ona sorarsanın Şahanede kendisinden daha zam­
para (Palavra duymasın) yoktur ama
Kelömerin faaliyetinin domestiko'oji'den öteye gitmediği anlaşılmakta­
dır. Başbakan olduğu zaman ilk işi­
nin sosyalistleri temizlemek olacağı­
nı söyiiyen Kürt Ömer, daha şimdi­
den iktidar ilâçları almaktadır.
tutturamayınca soluğu Şahane'de al­
dı. Fakat Kıbrıs'taki ayaklarında yüz­
de yüz başarısızlığa uğradığı söylene­
mez. Kıbrıs Palikarya okulunda kendi­
sine sonradan "sümbül" lakabının ta­
kılmasına yolaçacak olan stajına baş­
ladı. Tipik sakalı, mütebessim çehre­
si ve kendine özel metotları ile bir
çok ayaklar alan bu masum "Yeşilada mahsulü" haremindeki cariyelerin boykot ilân etmesi üzerine te ­
melli 'sümbül" olmuştur.
sıra da olsa dalan bu Kıdemli Üsteğ­
meni daldığı bataktan çıkarmak kolak olmuyor.
Nitekim
Karavanda
Aysel Tanjuyu seyrederken üç kişi ta ­
rafından zor zaptedilmiş, Pariste Pigalle streap teasecilerini 24
saat
devamlı olarak .■y>yretmesine rağmen
uykusu gelmemiş ve ancak temizlik
saatinde polis marifetiyle salondan
çıkarılmış olduğu rivayet edilir. Evlilik
hakkındaki tecrübesi trende oynadığı
ip oyunudur, ispanyada bile iş tutamıyan Baba Önderin meşru ve gayri­
meşru hiç bir çocuğu yoktur.
1052 H İLÂ L BERKEM
—
Her şeyî rağmen, Kerim kibar
davranışları ve sempati toplayıcı ni­
telikleri ile hıbrıs hâriciyesinde yükse­
lecektir.
1011 A M İL RIZA
"Sümbül" gibi Kıbrıs'tan ithal
etitğiıniz bu saçı gür sesi kalın tığ
gibi ince delikanlı bando mızıka ile
dünyaya geldi. Anasının hamileliğin
de gaipten akordeon sesleri duyduğu
rivayet edilir. Amil, Türkiye'ye gel
1051 ÖNDER ÖZAR
Belli başlı faaliyet sahaları twistoloji,
partiloji vo olobüsolojidir.
Onur Ö yrrcn'e "g e rici" demekten
ve Baba Öndere takılmaktan zevk
alır. Son zamanlarda giriştiği bir Ku­
ğu macerası da yarıda kalmıştır.
M ali Ş u b e
—
Seneler önceki ağabeylerimiz
kendisinden modern Kleopatra diye
bahsederlerdi İlk sene son sınıfta, bu­
lunan ablasının elinden tutarak Şaha­
neye gelip gitmiş, fakat bu arada
bazı ayaklara mani olamamıştır. N ite­
kim, iki samimi arkadaşın kendisine
kesilip arka arkaya evlenme teklif
etmeleri ile tereddüde düşmüş vo
pek samimi iki arkadaş olan taliple­
rin haklarından birbirleri lehine fera­
gat etmesi üzerine evbnmek felâke­
tinden kurtulmuştur. İyi haber alan
bîr kaynak, taliplerin feragat sebep­
lerinin aslında 390 TL. tutarındaki
43
maaşlarının müstakbel eşlerinin parföm, giyim vesair tuvalet ihtiyacını
karşıiıyomıyacağı kanaatine varmala­
rından i'ori qeldiğini öğrenmiştir.
Hiiâl'in babasının da kocamış
ineklerden olduğunu bilen bazı he­
vesliler ananeyi bozmamak düşüncesile modern klopatramıza ayak atmışlar
sa da, tutturamamışlardır. Hilâl uzun
boyu, siyah gözleri le Şahane'nn en
eksantriik tiplerinden biridir.
1053 ÇETİN ÇULHAO ĞLU
—
M alî Ş u b e
—
1941 yılında Beypazarında doğ­
du. Birinci sınıfta iken müzminderecede inek olduğu halde; sonradan
kendini müziğe, içkiye ve temizliğe
vero'i. Günlük hayatının üçte birini
ğini tescil ettirdiğinde Mülkiyeye
iik sıralarda girivermiştir. Devre
arkadaşları arasında en erken nişan­
lanan, Mülkiye:'«:? en devamlı mek­
tup alıp mektup yazan ve te n le rd e
tenzilat kalkıncaya kadar 3. mevki
tahta kuşetini sık sık işgal eden ar­
kadaşımızdır. Derece tutturması bazı
ineklerce istanbula sık sık gidip ora­
da çalıştığı (!) şeklinde yorumlan­
maktadır.
harcamasına rağmen saçını kirpilikten kurtaramadı. En büyük meşguli­
yetini meşhur aynasını eline alarak
qözünün altında çıkan kıllarla müca­
dele etmesdiir. Bir hayli asabi olma­
Ç ektirip aldığı bazı alâkasız re­
simleri sonra damping fiyatına satı­
şındaki rasyonel tutum anlaşılamamış­
tır. Yüzüğünün biraz bol olması bazan kendisini müşkül durumlara sok­
maktaysa da pek yakında evlenerek
bu mahzurun önüne en kestirme yol­
dan geçeceği sanılmaktadır.
1058 Y A H Y A AKYÜZ
Imâm-ı Azam
—
id a ri Ş u b e
—
1941 yılı aralık ayında Çanakkalenin Yenice kazasının Hamdibey na­
hiyesinde mütevazi bir evin,
renk
renk kilim döşeli, raflarına kışlık kar­
puzlar dizilmiş, tavanına altın kavun­
lar asılmış, tütün kokan bir odasında
doğdu. Anrnsi, onun 3-4 yaşlarında
iken ak kuzulardan farkı olmadığını,
kuzuları pek sevdiğini söyler.
ilkokulu ve Ortaokulu Biga'da bi­
tirdikten sonra 1959 da İstanbul Er­
kek Lisesinden mezun oldu ve Mül­
kiyeye girdi.
kantinde senfonik müzik dinleyerek,
üçte birini temizlik gayesiyle lavobada, geriye kalan kısmımda Konak'ta
kafa çekmekle geçirir. 1962 yılbaşın­
da içtiği içkilerin tesiriyle komaya
qirmiştir. Temizliği için günde yüz
santilitre kolonya ile bir kalıp Puro
sabunu sarf eder. Bu hususiyetlerin­
den dolayı Senfonik Ayyaş lakabını
almıştır.
1056 ABDULLAH SARIKAYA
—
M ali Ş u b e
—
Davud Bin Abdullah Bursa lisȔsini pekiyi derece ile bitirerek inekli-
Akyüz, tatlı sözlü ve qüleryüzlülüğü ile bütün arkadaşlarının sevaisini kazanmıştır.
Lisanlara karşı çok ilgi duyar:
Fransızca, Arapça. Farsça bilir. Kürt­
çe ders do almıştır. İdarî şube kendi­
sine haklı olarak "Şube-i idâriyûnumuzun yedi dilden ayaklı lugâtı"
demektedir. H attâ öyle ki, siyasî şu­
beliler dahi onun lisan bilqisine hay­
retler edip "Diksiyoner Yahya" diye
kendisine iltifa t etmektedirler.
Bu ayaklı lugât diyor ki: "Lisan
çalışmaktan başka, ençok zevk aldı­
ğım iki şeyden biri, Allahın emirlerine
âcizane ita a t etmektir. O'nun emir­
leri ne güzel emirler, onları tatbik
etmek r<3 zevkli meşguliyettir! Diğer
zevk aldığım şey seyahat etmek: Hak­
kâri'den r dirne'ye, Muğla’dan Sinop'
a kadar görmediğim yer kalmadı,
Türkiye’yi avucumun içi gibi biliyo­
rum.
1059 MÜNİR BELLEK
—
M(di Ş u b e
—
Çorum yaylalarının değerli mahsulatmdandır. Ana mektebini orada
b itirip Şahaneye girmeyi başarabil­
di. O günlerde bıyıkları henüz terli­
yordu. Mülkiye ona birde sakal ka­
zandırdı ama tonlarca "Piio Cura"
4A
sına rağmen olqunluğu elden bırak­
maz görünür K er sene inek bayra­
mından önce Kazgana diye birtakım
zırvalar yapar, karikatürist geçinir,
bu onun en büyük zevki imiş. Gele­
cekte bu sahada "ben sanat yapıyo­
rum üstadım" demesinden cümle tüllabın daha şimdiden komaya qirdiği
zehabındadır.
Mali şubenin bu kirpi saçlı ev­
lâdı Mekteb-i Miilkiysnin en yağcı
ferdi olup girdiği her yer kesif bir
yağ kokusuyla kaplanmaktadır. Son
yapılan ilmi anketlere göre Münirin:
Çorum Canavarı, Paçavra, Kirpi, Kıl­
cı, Yağcı, lâzımsız gibi isimleri oldu­
ğu anlaşılmıştır.
1060 RECAİ TURAN
(KÜBİK)
—
M ali .Şube
—
Ispartanın şirin bir kasabasında
talvaç dünyaya gözlerini açtı. Doğ­
duğu zaman ebesi küçük bir terazide
bu kübik yavruyu tarttığında küçük
dilini yuttu. Çünkü ağırlığından te ­
razinin ibresi kırılmıştı. Bu kübîkin ilk
ve son büyümesi oldu, yani biyolojik
resesyon safhasına girdi ve kurtarıla­
madı. Şimdi bazıikdisadi kanunları
uygulayıp bu safhayı atlatmak istiyor
ama Keynss iktisadını sadece ezber
lediği, hazmedemediği için muvaffak
olamıyor.
H er çeşit okulda tahsil e tti. Bo­
yunun küçük kafasının büyük olması
sayesinde her abatta kitabı rahatça
ezberliyor okulları başarı ile bitiriyor­
du. esas mesleği öğretmenliktir. Fa­
kat daha fazla birşey öğrenemediği-
ni söyliyenlerin fikirlerine uyarak da­
ha öğnsncilik oyunu oynuyor.
Çok tasarrufkardır. Ayda 27.5
lira kendisine çok gelir. Çıkardığı
teksinlerden % I0 alır, buradan elde
ettiği varidat ile takım elbise yaptı­
ğı söyleniyorsada bunu yalanlamakta­
dır. Muhasebe kursundan esaslı bir
vade vurup Kübik bir Recora Opel
almayı düşünür durur.
1075 A LA A D D İN ŞENEL
iûoo lü L Â 'i İLEk İ
İd a ri Ş u b e
—
—
Bu hanım kızımız 1942 yılında
Mevleviler diyarı Konyada dünyaya
geldiği zaman anne ve babasından
çok Atası Mevlânanm ruhu memnun
oldu. Babası mavi bir kundağa sarıp
doğru atası Mevlâna'ya götürdü.
Türbesi etrafında üç kere döndürdü
ve kulağına müzikle karışık olarak "E.
Tülây” adını fısıldadı. O zamandan
beri müziğe bayılır. H atta bir ara
soprano olmayı bile düşündüyse de,
za*-on bu haslete sahip olduğu için
vakit kaybetmek istemedi. Bu arda
spora merak sardı, fakat atası Mevlânâ Yunanlıları sevmediği için ruhu
dişine tesir etmiş olacak ki, bilhassa
qüccnirdi. Konya'nın eski oserlcri kenAtasının müzesini bir ziyareti sırasın­
da mimar olacağı yolunda bir ilham
qelc!i. Ama sosyal düşünceleri qalip
geldiği için mimar olmaktan vazgeç­
ti.
Mülkiye'oin her sınıfında ön sıra­
da uslu uslu oturan, bütün kalbiyle
BJK'yı tutan, en büyük zevki opera­
da bulan bu hanım kız. Mülkiye ta ­
rihinde ilk defa bayan kaymakam ol­
maya hak kazanacaktır.
1070 ERDOĞAN ULUTAŞ
—
1067 ONUR ÖYMEN
—
Siya si Ş u b e
—
Doğar doğmaz ortadan kaybo­
lup, ebeliğin devletleştirilmesi
ve
"halkın ayağına götürülmesi"
için
imza toplıyan Küçük Onur, kısa pan­
tolonunu çıkarıp uzun pantolon giy­
dikten beri iki şeyle meşguldur: sos­
yalizm ve aşk. Doktrinde bir hayli ih­
tilaflı ve münakaşalı olan bu iki husu­
sun bağdaştırılması için kızla gezer­
ken Onu daima sol tarafına alır. Bu
yüzden vücudunun sol ciheti az c/îlişmiştir. Aşk hayatının yegâne zor ta ­
rafının sebep olduğu boyun ağrıları
olduğunu söyler. Gece ve gündüz
dalgası ile aynı bankta oturan Onu­
ru miyop bir hademe demirbaş zan­
nedip, okulun demirbaş defterine ge­
çirmiştir. 2,5 defa aşık olmasına rağ­
men qreko romen metotlar kullanır.
Askerliğini henüz yapmamış olmasına
raömen, Şark hizmetini bihakkın yap­
mıştır.
Onur Oymenin bariz nitelikle­
rinden daha doğrusu hastalıklarından
biri de imza toplamaktır. Topladığı
imzaların sayısını kendi de unutmuş­
tur. Onur,
memleket meselelerinin
serbest güreşle halledi!miyeceği kana
atindedir ve o yüzden bu metodu
tercih etmez. Fakat memleket mese­
lelerinden ne anladığı veya ne anlat­
mak istediğini çoğu zaman
Baba
Önder bile anlamaz.
Malt Ş u b e
—
A dı: Zadegân
Doğum yeri: Ankara
Yıl: 1941
Kütüğü: Şabanözü/Çankırı
Lise: Kurtuluş Lisesi/Ankara
Aşk stajı: Kamp !7
Özelliği; Papyonla dünyaya gel­
mesi
Sevdiği şarkı: Beni çoban yapsın­
lar kızların sürüsün,e
İcatları: Yeni ayak atma metotları
Ek görev: DTCF'de kapıcılık
Görev: Yağ ve kıl ticareti
Temennimiz: Bir an evvel everilmesi
1073 AYDIN GÜRKAN
—
M alî Ş u b e
İd a ri Ş u b e
—
—
Kütahyada karda kışta çırılçıp­
lak doğmuştur. Anarşist eğilimi ve
yüzünün kızarıklığının bundan dolayı
olduğu söylenir. Kızlara karşı keskin
fikirleri vardır ve onları fırla t bulduk,
ça kınar Futbol oynamaktan tutun
da c'orste sual sormasına kadar her
hareketi faulluo'ur. Arada hakeme yuf
turduğu olur sa da "keskin sirke kü­
püne zarardır" prensibini yerine ge­
tirmekten geri kalmaz. Hem anarşist,
hem sosyalist fikirlere ilgi gösterir,
fakat ne anarşist, ne dn sosyalisttir o
sadece Alaaddindir. Avrupa gezisin­
de herkes pavyonları dolaşırken, bi­
rinci hamur o t toplamakla vakit ge­
çirmiştir.
1080 N A C İ NACAR
—
M ali Ş ııb c
—
H icri 1352 yılının zilkalde ayı­
nın son günü Malatya da doğduğu
söylenir. Ç ift dikişsiz Orta okulu ve
liseyi bitirdikten sonra Şahane'ye gir­
di. Mülkiyeyi kazanma sırasının "tekeci'lerin çok kullandığı bir rakkam
olduğu için övünür. Kaymakam ola­
caktı tahsildar oldu. B. B. ve C. C.
nin filmlerine bayılır. Birinci sınıftan
heri bir Fransız yıldızının Mülkiyede
"negatifine abayı yaktığı söylenirsede yalandır. Kendisi halen fiilen ni­
şanlı hukuken boştur. Müstakbel ka­
yınpederi tarafından bulunması için
peşine Mr. Tomson ile Mr. Steni tak­
tığı için Kurtuluş civarında pek sık
görünmez.
Kavaklıdere yolarında, kamp 17
de, ve festival komitesi başkanının
müsadesi nisbetinde festival odasın­
da aşk yaptığı görülmüştür. Hatta
bir defasında "A lone" kalmak için 3
Siyasi Şubede
Prof.lar toplantısı
yapmıştır. Kollejli ile arasının çok iyi
olduğu müşahede edilmektedir; ayrı­
ca uzun vadeli sütrüktürel yatırımla­
ra giriştiği Prof. Üstünelin uzmanla­
rınca tesbit edilmiştri.
—
1941 yılının sisli bir sabahı Elâzığ
ufukları acaip çığlıklarla bulandı:
"Savulun lan ben geliyorum".. Vebir
tosuncuk (ayı) dünyaya gözlerini açarak belbel bakmaya başladı. Tıp­
kı b ir ayıya benzeyen bu garip mahluğa, babası belki ismine çeker d i­
yerek Aydın adını koydu. Aydın dağ­
ların serazat havası içinde tıpkı bir
orman adamı gibi yetişti. Bir tarihte
kazara Şahaneye giriverdi.
Zaten
onu bir parçada olsa insana benze­
ten bu hâdise oldu ve dağ çocuğu
Aydın partiden partiye, çaydan çaya
gezmeğe başladı. Ancak son zaman­
larda yaradılış icabı olarak eski gün­
leri özlediği, tekrar dağa çıkıp bun­
dan sonra ormanda yaşacağını söylü­
yorlar Tanrı yardımcısı olsun.
S,on sınıf iç tetkik gezisinde Bogardları uyutup Kemerde "çaktırma­
dan" iki tek attığını söylemişse de
kimseyi uyutamamıştır. Cemil Koç
tarafından bir hafta mektepten uzak­
laştırma cezasına çarptırıldığı korku­
dan sütunluda frikikli bank aradığı
söylenir. Gene "keskin" lik sıfatına
hak kazandığını ispat etmek için Sınıf-ı iptidaiden br hatunu palavrala­
rıyla avutup teyzemin kızı diye yut­
turmaca oynadığı zaman kızın belâ­
lısından ilk postayı yiyince hatunu
bedbaht «dip yedi gün, yedi gece
ayyaş gezdiğini görenler olmuştur.
Kübikistan Prensi Az Asil Recai
ile Süper Sübanist Palavra Ham Kel
Aslanın kadim dostudur. Kelden ye­
45
diği kazıklar kırkı geçtiği için sayı­
sını unutmuştur. En çok sevdiği şarkı:
"Bir yaz günü tanışmıştık"dır. En çok
kullandığı kelime "Yok Yaa"dır.
Mülkiyeyi bitirince hemen me­
deni durumunun tepdil-i hava ede­
ceğine kendiside 'bu gidişle" inanı­
yor.
olan hususi rölosyonları amme efkârınca endişeyi muciptir. Bilumum or­
ganizasyon ve kombinezonları büyük
bir maharetle dirayetle v»? vukufla
idare eder. Baba Önder ile trendo
oynadığı ip oyununu ve Palavra Bülentten işittiği açık fıkraları hayatı
boyunca unutmıyacağı söylenebilir.
1085 H AŞAN YÜKSEL
1082 BEYHAN TÜRKAY
İd a rî Ş u b e
—
—
........ Ve Allah Beyhan'ı yarat­
tı. Titrok, zayıf ve narin, baygın ba­
kışlı bir kızcağızdı. Artemis tapınağı­
nın girişinde elinde kendinden büyük
çantası, kabartılmış saçları, avcı ba-
1941 yılında Ermenekte dünya­
ya atılmıştır. Konya lisesinin sıraları­
nı aşındırdığından tazminata mah­
kûm edilmiş, "hayatımı yalnız başı­
ma kazancağım" derken vadideki na­
sibini alamamıştır.
Mekteb-i Mülkiyei şahaneye ge­
lişinden, orada okumasından ve niha­
yet çıkışından kimsenin haberi olma­
mıştır. Gel gelelim yediği naneler
ağzında biber olmuş ve acısını çı­
karmak için Cebecide aşılmadığı kız
kalmamıştır.
Metresi 125 liradan aşağı kumaş
giymiyen ''H acı” ünvanı ile maruf
Haşan, tur atmada en tanınmış kişi­
dir. Gece sat 9 da yatmazsa yeme­
den, içmeden kesilmektedir. Baston
olarak dayanacağı bir hatun aramak­
la meşguldür.
Tanrı yardımcısı olsun. Amin.
1090 YENER ÜıNLÜER:
kışları ile göründüğünde
bile ıslık çaldı.
heykeller
(GORİL SHERİFFJ
İd a rî Ş u b e
—
Siyasi şube giriş sınavında şiş­
mesine rağmen, iyi İngilizce bilir, idariyunun sümbülünden gelen evbnme teklifini büyük bir isabetle red­
detm iştir. Mezun ağabeylerimizden
biri ile münasebetleri ahenklidir. Kol­
ye vt3 kemer meraklısıdır. Derslere
devam etmemesine rağmen sayılı
ineklerdendir.
—
1941 yılının 9 Ağustosunda Erzurumda dünyaya acayip bir mahlûk
olarak geldi. G oril veya insan olduğu
hususunda, doktorlar arasındaki İlmî
münakaşalar neticesinde, görilliğinin
teciline ve insanlığının muvakkaten
devamına ekseriyetle karar verildi.
(Ayrıca, ceketli, kravatlı ve ayakka­
bılı olarak doğduğu da rivayet edil­
mektedir.
1083 A YLA ATAK
S iy a s i Ş u b e
—
Elinde teksirlerle doğup, aynı
gün hatim indirdiği için doğuştan
Hafize lakabını kazanan Ayla, Şaha­
nede ihtisasını geliştirmiş ve "tape
recorder" görevini bihakkın yaparak
arkadaşlarının cankurtaran simidi ol­
muştur. İkinci sınıf Usul imtihanına gi­
rerken "ancak altı defa okuyabil­
miş" olmanın kederi ile hüngür hün­
gür ağlamıştır. Ayla Atak, Şahanede
derse sadece kendi adına değil do
bütün bir sınıf adına giren ve Yasa
ve Nermin ve hafif dersler veren ho­
caların derslerinde sınıfı Züppeyunu
tek başına temsil eden nadirattan bir
teksirolog'dur.
,
Mümiaz Soysal'dan 10 alan fek
iüllab olması dolayısiyle 9,5 alan Babo ö n d e r dolıil biilun iloriyytın koııdisine gıpta eder. Zaten, Mümtazla
46
Futbola çok meraklıdır, yüzünün
kendini şişman gösterdiğinden şika­
yetçidir. Babası, Mahsar beyin eski
tanıdıklarından olduğu halde sık sık
derse kaldırır bundan iki yıldır sayın
hocasına hiç bahsetmemiştir. Aklının
ermediği tek ders inğilizcedir. inğilizce ödevlerini dalma arkadaşların­
dan kopya eder.
Iıla ri Ş u b e
—
—
lışmalarını sıkan Imre bu yıl haziran­
da mevzun olmak niyetindedir.
Şahaneye girdiğindi;
tüllâbın
başına belâ kesildiğinden, ruh çağırılıp korkutularak imana getirildi.
Dilenciye beş kâğıt sadaka ve­
rirken "Ayna çatlatan Atakan" ve
"Poldi Halûk" tarafından görülen bu
şahsa "E t" lâkabı takıldı.
Birkaç sene sonra da disiplin ku­
rulu başkanlığına getirilen bu adam,
Şahane'yi Teksas'a çevirdiğinden,
"SHERİFF" payesini aldı.
Kendisi idâri şubede bulunup,
mezun olduğunda derhal vali olacak­
tır.
1093 İMRE ÇETİNERLER
—
M ali Şube. —
Istonbulda dünyaya qcleıı !mrc
onbeş yıllık tahsil hayatında ilk defa
sınıfı iptidaide ü dorsloıı okiıno
kalmıştır. (3un<.lan sonraki neneler ça­
1094 İHSAN UĞURCAN
—
İdari Sttbr.
—
1941 yılında Isparrada doğdu,
Fakülteye geldiği ilk günden
beri
kooperatifte vazife aldı. Hatun kişiiere maliyeti altından kırtasiye sattı­
ğından bağlı olduğu müesseseyi if­
lasa sürükledi. Ayak atıpta yüz bu­
lamadığı bir hatunun hürmetine
çikolata satışlarına başladı. Derslere
ancak polis marifetiyle el ve ayakları
bağlanarak getirilen İhsan,
günde
yarım kilo kabak çekirdeği yediğin­
den "Kabakçı " ismiyle çağrılır.
1096 ÖNDER BAŞACAR
—
M alî Ş u b e
—
Sene 194lı güneşli bir yaz sa­
bahı bir boğa yavrusu dünyaya geldi.
O günden bu güne irileşti, mektebi
Mülkiyenin irckleri arsında ağız bir
boğa olarak karıştı. Ve hukuklu haki­
ki bir inekle de münasebetler kurdu.
Fakat mabsef; bir gün azıp zavallı­
yı boynuzladı. Bütün ineklere dikkat
ola: Azgın boğa başı boş dolaşmak­
tadır.
2098 BİRTEN KONURKAYA
—
M ali Ş u b e
—
Alyanslı'ların ilk halka'sıdır. Sı­
nıfta en çok tebeşir yutan, her derse
girip hocanın ağzından n>5 çıkıyorsa
yazan çıtkırıldım, masumluk timsali
ve Siyasi şube’nin fermanına qöre
erkek siııek görünce yolunu değiştiren
"Frigo Birten posta ücretlerindeki
zamlardan en çok yakınanlardan biri­
dir. En çok sevdiği şarkı, "asker ol­
dum piyadedir” .
Komşu fakülte mezunu bir gen­
cin gönlünü çalan Birten
Serpil'le
birlikte spikerlik imtihanını kazanarak,
Mülkiye'despiker enfasyonu yaratıl­
masına yol açmıştır. Mülkiye'den mi
yoksa Hukuk'tan yana mı
olduğu
henüz anlaşılmamıştır.
¡100 İLKAY ÜNEL
—
M ali Ş u b e
—
... Ve yerlerin göklerin büyük
Tanrısı önce dünyayı kurdu. Ve herşeyi yerli yerine koydu. Ve dağları
yükseltti ve nehirleri akıttı, denizleri
doldurdu ve rüzgarın şiddetini fırtı­
naların şamatasını ve derelerin geve­
zeliğini aldı ve ateşin yakıcılığını ek­
ledi... Ve Allah İLKAY'ı yarattı.
İlkay Ankarada doğdu büyüdü
ama şöhreti dünyaya yayıldı.. Herkes
çenesinden illallah diyordu. Anası­
Birten zarif görünüşü, mütezavi
hali ve iyi giyinişi ve inek’liği ile te ­
mayüz etmiştir.
1099 İHSAN KAR A M A N
—
M ali Ş u b e
—
Rum Pontüs imparatorluğunun
son temsilcisi olan Karaman'dan İh­
san belirsiz bir tarihte Giresun’da
dünyaya geldi. Fındık ve hamsi ile
beslenen İhsan kısa zamanda
lazu
peltemsi konuşması ve serçe gibi bir
yerde durmaması ile tanındı. Bu yüz­
den telaşe müdürü lakabına hak ka­
zandı.
—
S iya si Ş u b e —
Tugay’ın sülâlesinde İngiliz kanı
olduğu söylenir. İngiliz asaleti ve g i­
yişini tevarüs etmiştir. Doğduğu sıra­
da "oğlun futbolcu olsun” diyen b iri­
sinin talihsizliğine uğrıyarak. zamanla
çimen sahaların en istikrarlı oyuncusu
ve Milli formanın taşıyıcısı olmuştur.
Hassas Zekiyi gördüğünde veba mik­
robuna yakalanmış gibi kaçar, gaz
kelimesine karşı alerjisi vardır. Komşu
fakültede imza isteyen hayranlan
arasında ezilmekten zor kurtulmuş ve
uzun müddet karşı cinsten uzak dur­
muştur. Kendisine ağır başlı süsü ver­
diğini belirttiğim iz’ bu genç futbolcu
ve müstakbel hariciyeci Aylan the
Mustafa’ nın bile yüzünü kızartan fık­
ralar anlatır. Bu arada yağcılık da
yapar: Bayram ve seyranlarda elinde
liste hocalara tebrik dağıtır ve canı
sıkılmasına rağmen ilhan’cıkın ders­
lerini hiç kaçırmaz.
1109 YILDIRIM KARTAL
nın bu biricik yavrusu ilk okulu ve
liseyi başarı İle bitirdikten sonra ay­
ni parlak neticeyle Mülkiyeye girdi,
işte o andan itibaren ufku genişle­
di. Günden güne artan bir hayran
kitbsi kazandı.
İlkay’ın en iyi tarafı işletiyorum
zannederken işlemesidir. Öyle güzel
işlerki, insan karşısındakini sevindir­
mek için mahsus yapıyor zanneder.
Mamafih işletmesini de bilir hatta
iptidaide iken Odun Prof. Pekeri bir
kurmuştu, oğlan hâlâ işler.
Kendine mahsus bir havası olan,
tebessüm ederken yanağında gamze­
ler açan, saçlarını sık sık kabartan,
yürüyüşü ile cümle cinsi latifanı çat­
latan, çene yarışında rakiplerini fe r­
sah fersah geride bırakan, IV Mali
şubenin en tatlı ve sempatik kızların­
dan biri ve belki de başlıcasıdır.
Zaman zaman annesini uykuday­
ken yüksek fesle anması Yurtta ha­
tırlanacak bir olay olarak kalacak­
tır. En büyük arzusu Giresun radyo­
suna ses sanatkârı olmaktır.
1101 TUGAY OZÇERİ
Yakaladığı her frikiki değerlendi­
rir. iyi futbol oynamasına rağmen,
rüzgârlı havalarda kulakları ysikenleştiğinden hareketine mani olur. Hariciye’ye girmesine tek sebep de Avru­
pa'da estetik ameliyat olabilmesidir.
Şahanede ilk işi kızlara ayak a t­
mak oldu. N'den başlıyarak bir sürü
hatunu baştan çıkardı, En son aya­
ğı gere N isimli bir hatuna doladı
ama sarması boşa çıktı. Uzun tecrü­
belerden sonra aşkta da kaşarlanan
Karamandan, İhsan, Semahat Ergökmen'den nasihat ve soluğu T.N.S. de
aldı. Yeni düzenin kendisine iyi gel­
diğini söyleyen İhsan bir abonman al­
mayı düşünmektedir.
hendis eniştemizle gayet iyi anlaştığı­
nı bildiğimizden kendisine ilerdeki ha­
yatı için mutluluk dileriz.
Nişanlılar grubunun ele başısıdır.
G ayet güzel giyinir. Renk ahengi ve
dekorasyona meraklı olduğundan, ge­
lecekte evini ne şekilde süsliyeceği
merak edilmektedir. Mavi ve penbe
renkleri, kerestelerden de maun’u se­
ver.
İlkay Şahaneye girişile adeta bir
devrim yaratmış ve arkasından giren
cinsi la tifi bol devreye rağmen sük­
sesinden bir şey kaybetmemiştir. Mü­
—
İd a rî Ş u b e —
1941 senesinde Eğirdir kasaba­
sında, ailesi kız çocuk beklerken; 5.
erkek çocuğu olarak dünyaya gelen
ve lüzumsuz olarak vasıflandırılan bu
kişi fakültenin en çocuksu kaymakam
adayıdır.
Tasarruftur. Bir ç ift ayakkabı­
yı 4 sene giymekle erişilmesi güç
b ir rekor kırmıştır.
En dikkatle ders dinlediği za­
manlar dahi hocalar uyuyor sana­
rak ikaz ederler.
Çocuk göründügü için tenesseye girememiş, g ittiğ i berberde bi­
raz bekle çocuğum hitabına uğra­
mıştır.
1112 TU N C A Y OZANTÜRK
—
S iya si Ş u b e
—
iptidai tahsilini Sultani'de yapan
Tuncay Şahaneye "çeşme" İakabı
ile transfer edilmiştir. Şakadan pek
hoşlanmıyan Tuncay bütün ısrarları­
na rağmen devaml olarak, "çeşme"
likten kurtulamamış ve Siyasiyun'da
bile yakasını bırakmıyan bu unvanı
tevekkülle kabul etmek zorunda kal­
mıştır.
Sınıfı iptidaiden beri sessiz ve
kabız bir hali olan Türkozanın içinde­
47
ki meseleyi aydınlığa çıkarmak kabil
olmamışsa da, Hâriciyeye girdikten
sonra diğer vaziyetlerin üzerine ışık
serpileceği iyi haber alan kaynaklar­
ca istihbar edilmiştir.
sakini Ruşendir galiba.. Seneler ona
tesir etmez, haia 15 yaşında gibi gö­
rünür. Arkadaşlığı çok tatlıdır, ismet
Nedimlr! ve Sarita Montiel'e hayran­
dır. Su dolgunca kızımız henüz gönül
meseleleri için yaşının küçük olduğu­
na inanır. Yalnızlar şarkısını dilinden
düşürmez. Güzellik aşığıdır.
Gösterişsiz, boyu kadar iddialı,
üç defa Fransa görmüş gizli
işsiz
Çeşme sınıf-ı nihaiyyede sık sık istanbula gelir gider olmuş ve bu ara­
da bol bol "hasta"lanmıştır.
1130 AT A K A N SOLMAZ:
(A Y N A ÇATLATAN)
1114 A YLA ERTEPİNAR
—
—
İd a n Ş u b e
--
İdarî Şube'nin tereddütsüz en
hanım ve en inek hatunudur. Bilinmiyen bir senenin Ağustos ayında Cu­
ma günü "tekbir sesleri" arasında
dünyaya çoldi. Doğar doğmaz "hani
benim «Ifabern” diyen Ayla, Siyasiyun'daki adaşı Hafize kadar inektir
ve onunla iyi arkadaştır. Mülkiye'ye
bekâr giren Ertepınar'ın bekâr çıka­
cağını söylemek mümkünse de bunun
uzun süre devam etmiy#:ceği ileri sü­
rülebilir.
Dış gezide can yeleklerinden bi­
risini yastığının altına saklaması onun
korkaklığını göstermeye
yeterlidir.
Gözlerinin güzelliği ve konuşmasının
yekr.-¡saklığı ile tüllabı kendine mest
etmektedir.
1115 NURTAN ¡ÇAYDIN
—
Mali Ş u b e
—
Tatlı sesi (!) ve konuşma tarzı (!)
makyajı (!) ve nişanlısı ile öğünen ve
kendini Mülkiye'nin en güzel gözlü kı­
zı sanan Nurtan, bir Siyasi fosforun
keşfi üzerine göze batmaya başlamış­
tır.
'-A y yani şekerim" ifadssini te­
keli altına almıştır. Dalgınlığı özellik­
le Fosfor'un askens gitmesinden son­
ra fazlalaşmış ve otobüslerde biletçi­
lerden posta pulu isteyecek hale düş­
müştür. Şubat tatilinin büyük bir
kısmını Erzincan’da geçirmiştir. Vak­
tinin çoğunu saç tuvaleti için "O nly
for ladies" de c<3çiren Tannur Aydmiç'in en büyük emeli Diplomat eşi
olup sağa sola caka satıp, Polinezyaya gitmektir.
1117 C A N D A N KÖYLÜOĞLU
—
M ali Ş u b e
1121 AYNUR SÜMER
—
M alî Ş u b e
—
FORUM’un 22-24 müzik, yayga­
—
1941
yılının 25 Temmuzunda İz­
mit'in Kandıra kazasında bir çinge­
ne çergisinde saçları muntazam ta ­
ralı olarak dünyaya geldi. O gün
Çingene'ler için büyük bir gündü. Zire
çeribaşların n bir oğlu olmuştu. Eşek
yarışları tertiplendi; kemanlar çigan
melodiler çaldılar ve cümle çingene
avratları süslenip püslenip göbek a t­
tılar.
Şahane'ye "Pcldi Haiûk"la yapı­
şık olarak girip,
"G o ril Yener"le
dostluk kurmak süratiyle triyoyu ta ­
mamlayıp, âlemi pembe
görmeye
başladı.
Şahane'deki dört yılının noksan­
1941
yılının soğuk bir kış gece­
sız iki yılı ayna karşısında süslenmek­
si dünyaya gelmiş ve Kirpik tanrısı
le geçti. Bu yüzden nice filmler ka­
tarafından bol bahşiş almıştır.
çırdı nice biletler yaktı.
ilk, orta ve lise tahsillerini AnaŞahane’ nin civarındaki kahveha­
doludan Trakya'ya kadar uzınan en­
nelerin sabahları kapılarının açılması,
der rastlanır bir güzergâh üzerinde
aıceleri kapatılması ve tüllâba briç
tamamlıyan, daha doğrusu tamamla­
öğretilmesi görevinin, "Tüzel amca”
mak üzere olan Aynur, bir solukta
ile birlikte ifa edilmesi de bu arka­
Yeni dünya'yı da boylamış ve Şahadaşa aittir.
ne'ye elçi olmak hülyası ile gelmiş­
tir.
Kendisi malî şubede bulunup,
mezun olduğunda geyik olacaktır.
Diploması enstitüsünün azizliğine
kurban gidip Siyasi şube imtihanın­
O LC A Y GÖKER
da şişen Aynur’un aşk hakkında kö­
— Mali Ş u b e —
tümser olduğu ve gazetecileri sev­
mediği söylenmektedir.
Yaşını ve doğum yerini devamlı
Çaykovski'yi çok seven Aynur
şekilde kendisine hatırlattığı için ka­
buna rağmen hiç bir konserde görül­
fa kağıdı ile arası lıiç hoş olmayan
memiştir. Mizacı, otlayışı ineki'dir.
gülme ihtiyacını dahi önceden aldı­
Ara sıra aklına takılan mısralar ve
melodiler de olmasa hala koyduğum
yerde otlıyacaktı.
Aynur asil görünmek için ola“ ->«ı'i<ıWj bir çaba harcar ve tatlı yi?
rüyüşü ile İlkay'ı biln bastırır.
1128 RUŞEN ŞUŞUT
—
içki içtiği zaman Tarsus canava­
rının torunu olduğunu hatırlayıp bıçak
elinde sağa sola saldıran bu kaçık
çocuk üzerinde, iki senedir yanlarında
oturarak bizar ettiği güzel hanımların
çok tesir etmesine rağmen ilkel bir
yaratık olarak kalmış bir hamdır. Ah
vahlarının iki senedir neden arttığı
tesbit edilemediği gibi gene iki yıl­
dır kendisine "çarşaf düşmanı" den­
mesinin sebepleri anlaşılamamıştır.
48
ra acaip danslar ve dolap nakilleri
mesul müdürüdür. "Mülkiyenin Nurteni" ile evlenmesine arkadaşları ma­
ni olmaktadırlar.
Mitli Şuh.-
Sessiz, sakin bir bebek, iki yeşil
gözlerini koca koca açtı ve iç çekmıt;ye başladı. Doğduğuna pişman ol­
muştu, ama iş işten geçmişti çoktan,
işte belli birkaç vasfı ve dünya görü­
şü ile Ruşen'imiz. Bir Haziran sabahı
Tire'de doğdu ve 12 yaşında gurbete
çıktı. İzmir kız lisesini başarı ile b itir­
di ve imtihana girdiği fakülte olan
S. B. F. ye intisap ıstti. Pek seveme­
di, ama şu son iki senedir intibak edi­
yor galibi... Aynur - Günay - Ruşen
üçlüsü herkesin dikkatini çeker. 27
Mayıs yurdunun bu üç sakininden en
ğı prcn.'.in kararları ile sınırlı olarak
tatmin eden oldukça fonksiyoner ve
İhtilâlci bir kızdır.
İÜ. Sınıfta çıktığı Avrupa gezisin­
de her meniVîkette kendi lisanı ile
konuşarak
Türkçenin
beynelminel
bir lisan olduğunu isbat etmiş vc Bey­
rut'ta kaldığı üç gecede üç otel de­
ğiştirerek bütün vaktini televizyonda
kültür p rogramiarını takip etrrokle
geçirmiştir.
kapılarına gidiniz, imiihandan çıkanla­
ra "nasıl?" diyen, aldığı cevap " iy i"
ise gözlerinin içi qülerek tebriklerini
bildiren, "çuvalladık" diyenleri güzel
sözierle avutmaya çalışan, avutama-
Tahsildarın sayılı
ineklerinden
olduğu rivayet edilirse de kendisi
bunu kabul etmeyip zekî olduğunu
söyleyecek kadar hüsniyedir. En büvük zevki hocaları zor duruma bıra­
kacak sorular sormak ve iki ayak ü’zerîncV» zıplayarak sevincini beli
et­
mektir.
4 9 + 1 e karşı allerjisi olan O l­
cay, son zamanlarda kadınlar hakkındaki malûm tekerlemeye kızarak
saçlarını hiç bir erkeğin dahi rekabet
edemiyeceği
kadar
kısaltmıştır.
pat etmek isteyen genç ve sat bir oğ­
lan 7 aylık olduğuna bakmadan İstan­
bul'un Peknor köyünde dünyaya geli­
verdi. Onun dünyaya cplme:i tüm
kitapların toplanıp bayram yapmala­
rına vesile oldu. İlkokul, ortaokul, li­
se ve üniversite kitaplarında sistem­
li bir çalışma ile el değmedik kitap
bırakmama doktrinini kuran bu çalış­
kan olduğu kadar çapkın arkadaşı­
mız, Eskişehirde gözleri yaşlı bir ha­
tun kişiyi rk ip Ankarada nişan yüzü­
ğünü şık parlattığı bir hatun kişiye
yamandı. Bakirin kitap bırakmamaktan
başka tek hobby'si gelenekçi İngi­
liz toplumunu taklit ederek 5 o'clock
Daha birinci sınıftan
itibaren
asistanlığı sevimli hale getirmek için
asistan olmaya karar vermiştir. Mev­
lâ rahmet eyleye.
1135 ŞÜKRÜ HAKGÜDEN
—
M ali Şttbe
—
dıkları için hıçkırıklarla ağlayan bir
kız göreceksiniz. Bu iyilik perisi Yücel'dir.
1942
yılında Ordu'da doğdu ilk
Çocukluğunda psri kraliçesi ken­
seneler gayet sessiz olduğu halde
disinden,
çok kısa boylu olan kızı için
ayrıldığı Malî Şube'de birdenbire de­
boy'unu istemiş ve Yücel tereddütsüz
ğişti. Her bakımdan müdebbir bir
razı olunca boyu böyle kısa kalmıştır.
muhasebeci olmak gayesi ile seçildiği
kooporatifte tatbik e ttiğ i prodüktivi­
1137 ETHEM TÜRKER
te ve rantabilite ratioları ile karışık
bol, bol kazık attı. 1962 Mart'ında
— M alî Şttbe —
Bursaya yapılan gezide Neşe'sini bul­
du. Beraberce kurdukları monopol bu
seneki İzmir gezisinde tekrar teessüs
etti. Sınıfın Input - O utput tablosu
olup en büyük hususiyeti kendisine ya­
pılan şakaları kaldıramamasıdır.
1136 YÜCEL IRGAT
—
Eğer onu tanımıyorsanız imtihan
tea partilerini sabık sevgili ve haldeki
nişanlısıyla Sıhhiyede buluşmak şek­
line çevirmesidir.
7 Nisan 1941 M illi Piyango gü­
nü doğarak ailesini en büyük ikrami­
ye çıkmış kadar sevinmek gafletine
düşürmüştür. Doğum yeri Bandırma
olup Ankarada büyümüştür. Babası
Giresunlu, annesi Uzunköprülüdür.
Babası Z iraat Bankasında Çalışırdı.
Halen anrosi ve dayısıda aynı yer­
de çalışmaktadırlar. O da oradan
burs almakta olup aynı kapıya kapı­
lanacağını şimdiden belli etmiştir.
Derslerde en güzel notu kendisinin
tuttuğunu iddia eder. Arkadaşları­
nın yazı ve konuşma yanlışlarını bul­
maya bayılır. Konuşmalarında espri
unsurunun çok hakim olduğunu sanır.
Dört yıldan beri Kartopu Metinle
berahor, Yeşil Ürgüp ve Küçük Emirqânda poker ve pişti dersleri vere­
rek Tarık ve Emreyi sağmıştır(x) Zadegân Erdoğana bütün çirkin kızlara
yüzverdiği için çok kızmaktadır. Spor
totoda devamlı olarak 7 tutturmak­
la iftihar e'der. Haa.. Birde, geçen yıl
Kolej'in >:n masum (!) kızına ayak a t­
mıştır.
IV idarenin "Ç itlenbik" Ayşo'si
bilinmeyen bir tarihte Brükselde dün­
yaya gözlerini açmış ve vatan hasre­
tiyle yanıp tutuşarak hemen doğdu­
ğu illeri terkeylemiştir. Ebeveyninin
üstüne titre d iğ i bu hatunumuzun ide­
ali balerin olmaktı, fakat tali ideali
olan sefirelik için Mülkiye'ye girmiş­
tir. Siyasi Şubeye girecek evsafta ol­
duğu halde sırf umumi kültürünü art­
tırmak kasdı mahsusu ile idariyyunun
kalırını çekmektedir (!) Cahit Talaş
ile aynı sınınfta dirsek çürüten an­
nesi ve babasından sonra ailenin 3.
Mülkiyeli ferdi olmuştur. Kareyi ta ­
mamlamak gayesinde olduklarından
.Ayşe tuttuğu notları kardeşine sakla-,
maktadır.
(x) Tekzip edilmemek için açıklı­
yoruz: Kel Emre bahis konusu değil­
dir.
1141 MUZAFFER ECEMİŞ
1140 AYŞE BERKSEL KADIOĞLU
—
İd a ri Şttbe
—
Belli ıstmemeğe çalışır ama her
sene Haziranda geçtiğine göre n o r­
mal üstü çalışkanlardandır. Hayalle­
rinin ülkesi olan isviçneye ulaşmasını
candan dileriz.
Bir ramazan ayının cuma saba­
hında
Dünya'ya gelen bu arkadaşın
1138 TEZER Ö Ç A L
hayatını ve meslek hakkındaki düşün­
—
M ali Şıtb’i —
M ali Ş u b e —
celerini tâkip edecek olursak, durma­
1941
Kasımının puslu bir günüy­ dan seyir değiştiren dalgalanmalar
dü. Her haliyle aceleci olduğunu is­
tesbit edebiliriz:
49
•
İlk okula doğum yeri olan ÇamarcJinda, O ria okulu Niğde'de, Li­
seyi Ankara Atatürk Lrosinde b itir­
miştir.
silcisicir. Bir ara paraşütçü olmaya
heveslenmiş, orada hocasına
aşık
olarak paraşütçü hatunenin
ipleri
boğazına dolanmıştır. Yap tığı (Rock
an rolI) ler ile dans kralı olmuş, son
senede kızlara para yetiştirmediği
için işi arzuhalciğe dökmüştür. Yak­
tığı canlarla "kızların zalimi" ünvanını
almıştır. Mülkiyede yediği n akden
zor kurtulduğu için her hafta namaz
kılıp tövbe - istiğfar etmektedir. Bor­
cuna düşkün, olup tiyatro ve sanat
geceleri müdavimidir. Modern re­
sim yaptığı ahiaka mugayir resimlerle
Mülkiyede ihtilâl yaratmıştır.
Meslek konusundaki düşüncele­
rinin'sadece d ö rt senelik konjoklürüne bakacak olursak; Fakülteve gi­
rişinde siyasetin ideal bir meslek ¡1duğunu savunmuştur. 27 Mayıs ihti­
lali ürerine bu fikrinden vazgeçmiş,
kaymakamlığın memlekete daha ya­
rarlı olacağına inanarak idari şube­
yi seçmiştir, staja gidip kaymakamla­
rın halini görünce bu fikrinden de ca­
yıp ve yegane kıymetyaratan meslek
çiftçiliktir diyerek tarımda karar kıl­
mıştır. Fakat, Reşat A ktan’ın zirai
iktisat dergisincb" zirai mahsullerin
fia tı daima düşüktür" demesi üzeri­
ne düşünmeye başladığı ve son za­
manlarda ticari mesleklerden söz et­
tiğ i işletilmekte ve bu konuda dalga­
lanmaların henüz istikrar bulmadığı
tahmin edilmektedir.
AH M ET’ lere
aşırı
sempatisi
vardır. AHM ET ismini duyunca önce
heyecanlanır, sonra kızarır, daha son­
ra da keyifli keyifli güler. Yakınındaki
erkek arkadaşlarına A hm et derokten
hoşlanır. Ayla'nın arkadaşları üç kişi­
147 G Ö K AYDINER
lik bir komite kurup günlerce soruştur­
İd a rî Ş u b e —
muş fakat bu Ahmet muamasını çöze­
memişlerdir. Son günlerde soruşturma
1941
yılında Adanada doğan komisyonu bütün ümidini gazeteler­
bu "çapkın delikanlı" hergün Ankara
deki mesut ilânlara bağlamıştır.
Kolejini dağıtır ve refakat memurlu­
Kimbilir bu nazik probtam belki
ğu yapar. K. F. A rık’ın "'ovim li tav­
Ayla mezun olmadan çözülecektir.
şanı" olan arkadaşımız, kolalı gömleği
(KAZG AN davetiyesini peşinen ta ­
bulunmadığından balo davetiyesi sa­
lep eder.
tışlarını sekteye uğratmaktadır.
Midi Şıtbe
M ali Ş u b e
—
Şen, neşeli ama dalgın, arasıra üzqün herkes gibi, işte iki fırça ile Ayla'nın portresi. Haa. Unuttuk. Müthiş
yalancıdır. Çok neşeliyim dediği za­
man mutlaka çok üzgündür. Çok gül­
düğü zaman mutlaka çok dertlidir.
(Ne biçim kızmış yahu]
50
M idi Ş u b e
—
Tarafsız gözlemciler nazarında
halkal anma şansı yüksek görülmeyen
Gayrimenkul Tülay, bütün iahminle•i yanıltmış ve spor-tofo'cuları hayal
kırıkltğ ma uğratmıştır. Alyanslıların
en hızlısı olan bu hatun, Balin-Roof
tan soluğu Almanyada almış ve c'orslere ancak ikinci sömestr devam ede­
bilmiştir. Bir kız arkadaşının yazdığı­
na göre, "cıvıl cıvıl olan güzel göz­
leri, bu seyahatten r,onra daha da
parlamıştır."
—
—
İd a ri Ş u b e
—
8030 gün evvel
Kırklarelinde
dünyaya gelmiştir. Fakat kendisinin
Kırşehirli olduğunu iddia edersede
Kırrehirde de oturmamıştır. Hayatı­
nın büyük kısmı Ankarada geçmiştir.
Mektebi Mülkiyede cemiyetçiliğe yeltenmiş ve seçimlere afişsiz g i­
rerek kaybetmiştir. Son sınıf iç gezi­
sinde İzmir barlarında Adanalı hacı­
ağa ayağına yatarak ısmarladığı bolü
çabuk içmesin diye kadının rlin e ya­
pışmıştır.
I 150 A YLA YARAŞKAN
M ali Şube'
—
Alyanslıların çok sevdiği tonton
b ir kızdır. Sık sık ağlar. Siyasi şube­
nin fermanına en fazla bozulan kızlar­
1941
de C idde c'ı3 ciddi olarak
dandır. Şahane'niıı on ineklerinc'ondir
cıyakladı. Lise tahsilini Konyada yap­
ve iyi bir anne olacağı güvenilir kay­
tığından saçlarının kuraklık sebebi
naklardan istihbar edilmiştir.
ile büyümediğini söyler. "Maden
olan arazide o t bilmez" sözünün pa­
I 159 TARIK KIRAÇ
tentine sahiptir.
—
—
Jüli’ye aşkiyle
dillere destan
■olan, Mülkiyenin sayılı ineklerinden
Parisli, 30 Kasım 1941 cb Pariste
doğdu. Anne sütüyle yedi
yaşına
beslenen yavru inek bu yaştan itiba­
ren süt vermeye başladı. Hersene
"hızlandıran prensibine göre verimini
•arttırıp Mülkiyede en iyi çimenleri
buldu. Fakat bu uzun sürmedi. İkinci
sınıfta, Hukuklu Jüli adlı bir cinsi la­
tife vurularak yaralandı. Çimenleri
bir numaralı ineklere terketti.
His
hayatı; Romantiktir. 1929 dünya buh­
ranına benzer "Jüli depresyonunu"
hafif sarsıntıyla geçirmeye muvaffak
olmuş fek insandır. Kesmediği M3 ke­
silmediği kız yoktur. Mülkiyede efen­
di olup, dışarıda canavar kesilen Pa­
risli teknik öğretm enli bir kızla iyi
münasebetler kurmuştur. "MülkiyecVrs
kızlar neden çabuk satılır - Jüliye
•mektuplar" gibi eserleri vardır.
—
I 153 TÜLAY BATUÇ
1151 KEMALETTİN YILMAZKURT
.1148 A . TUGAY YÜCEL
—
Aşk mektupları yazmada yenil­
mez üstat olan Kemaleitin 1965 se­
nesinde öleceğini bildiğinden ' Ya­
zık. dünya güneşsiz kalacak, Kızların
yüzü gülmeyecek." demektedir.
Fi tarihinde yalınayak
Perise
kadar koşmuş, Lüxemburg da
bir
hafta dinlenmesine rağmen yorgun­
luğunu alamamıştır. "8 devlet gör­
düm" diye hatıralarını anlatmaktan
çenesi düşmüştür. Düşen çeneyi bul­
mak için O to - Stopla Türkiyevi do­
laşmış, fakat eli boş dönmüştür. İngi­
liz centilmenliğinin Türkiyedeki tem-
Otobüsçülük yaptığı iddia edilirsede delillerle tesbit edilememiştir.
Mülkiyede hiç bir kıza ayak atma­
mış ve hiç bir partiye gilmemiştir.
iptidai bir kahvehane hayranıdır.
Minder kavgasında dayak yrmekten
kral olduğundan kurtulmuştur.
1162 OKTAY ERGÜL
—
M ali Şu ln ’
—
Söylendiğine göre, bir Haziran
günü Eskişehire Ankara armudu gibi
düşmüş, Bolu kırları daha o günden
ona türkü düzmeye başlamışlardır.
Mülkiye'ye nereden girdiğini bilen
yoktur. Bilinen husus,
hatıralarını
kamp I7'de ve inekhanenin en ücra
köşelerinde muska gibi bir deftere
gizlice yazdığıdır. Hemşehrisi Çıtak
ve Birsini ukalalığı ile tedirgin eaen
Oktay sonraları gözleri kedi misullu
açılarak azmıştır. Halen sap olduğu
anlaşılmaktadır.
basitti. Bana yaklaşan her kızı bir
portakal gibi soyup, iki haftada po­
sasını çıkarıp kenara atıyor ve hara'
retle bir yenisini arıyordum. Mües­
sir usuldür yapabilirsiniz siz de yapın
tavsiye ederim.
Allahaısmarladık, beni siyah + siyalı = beyaz rumuzu ile hatırlarsı­
nız. Cariyem olmak isteyen kızların
aynı rumuza müracaatları.
1167 BÜLENT Ç A K IM
1164 BEKİR TOKSOY
Dans, vîks çay ve rakı partileri­
nin vazgeçilmez elamanı olan PAL
Bülent Şahanc’de her yıl kavuncu ol­
1939
da Erzurum’un Bar köyün­
manın ızdırabından ancak bu yolla
de dünyaya gelişi 7 gün 7 gece da­
kurtulduğunu söyler. Üssü mizanın
vul - zurna sesleri arasında kullanan
devamlı kurbanlarından ve sfreap te ­
bu kara yağız oğlan daha yürümesini
ase kraliçe ve yıldızlarının devamlı
öğrenmeden "Hançer Barını” oyna­
asalaklarındandır.
mağa kalkışmış ve günümüze kadar
fırsat buldukça bu maharetini defa­
Bir ara başıbozukluğu ailesinin
larca göstermiştir. Bursa'ya
gelişi
başına dert olmuş ve başının bağlan­
ile iklim değişikliği yüzünden sakin
ması gerektiği gibi sakat bir görüş­
hayatı alt üst olmuştur. Cinsi lâtife
ten hareket edilerek apar topar ni­
karşı olan aşırı zaafı da bu sırada or­
şanlanmaya zorlanmıştır. Fakat bu g i­
taya çıkmış ve onlar yüzünden başına
bi işlerde zorlanmadan katiyen hazetgelmedik belâ kalmamıştır! ideali kö­
miyeıı Palavra vü Zampara Bülent
yüne kaymakam olmaktır. Davul sesli
bir yolunu bulup hüriyetini seçmiş ve
arkadaşımızın geceleri
yatakhane­
oarfilerde dans e ttiğ i kızlara "keder­
de verdiği şahane konsere bakarak
li aşık" pozlarında masal okuyarak,
bu hususun saadetine mani olmasın­
onları uyutmuştur.
dan korkulmaktadır. Dört yıllık Mül­
Malûm konulardaki faaliyetlerini
kiye hayatında, hiçbir mülkiyeli hatu­
na ayak atmak teşebbüsünde bulun­
yüzdecoksen iskonto ile dinlemek ge­
maması dışardaki zamparalığından
reken Bülent siyasiyuma
girdikten
vakit bulamamasiyla izah edilmekte­
sonra kendisine olan güveni artmış
dir. Son günlerde nişanlandığını tesolarak daha fazla sululaşmaya ve dob it ettiğim iz bu arkadaşın "N e za­
mesfiklerle olan maceralarını rafa kal­
man Geleceksin-' şarkısını yaşlı göz­
dırarak Konservafuvar ve DTCF’de
lerle dinlediği görülmektedir.
"yakışıklı diplom at" pozları atmayı
denemiştir.
1166 CEYHAN M UM CU
Klasik müziği Beethoven'le Bach'ı
— O tobiyografi—
ayırt edemiyecek kadar bilen Palav­
ra Bülent, Caddebostan’da
tw ist
Annemle babam romantik nişan­
şampiyonu olmuş, Anadolu kulübünün
lılık devrelerinde daima kar gibi bir
rezalet partilerine de katılmıştır.
çocuklarının olmasını isterlermiş. Siyah-f Siyah : Beyaz. Annemle babam
1163 ÇETİN VARDAR
bu mucizevi formülü bulduktan son­
ra, 1940 yılının 19 Ocağında Kır­
—
M ali Ş u b e —
şehir’de dünyaya gelivermişim.
5.9.1940 günü Karacabey Hara­
Lise son sınıftayken Mülkiye
sının bütün afları, sabahtan tepinerek
Harbiye basketbol maçında çılan
kişnemeye başladılar. Aynı anda
kavgada imiğime inen bir yumrukla.
Cebeci kahvehane ve ovun salonla­
Mülkiye ye girmek fikri beynimde
rı sahiplerinin sol gözleri
seğirdi.
şimşek gibi çaktı. Sabahları I I de
Kahvcciler "hayırdır inşallah" derkalkıp 12 de Fakülteye gidip, gece
'on bir ebe kolları arasındaki yumur­
24’e kadar fakültede kalarak, kendimi
cağı susturmaya çalışarak "güle gü­
çok sıkı bir tahsile ve entellektüel infle büyütün hanım" diyordu. Çetin
ra - strüktür gelişmeye fabl tuttum.
daha kundaktayken hiç bir oyuncakla
Burnumu sokmadığım cemiyet dalgası
avutulamamış ancak bir tahta atın ükalmadı ve buna rağmen bir defa da­
zerine bindirilip, eline bir deste "e l­
hi burnum kanamadı. Ama beni Mülli ikilik" verilince
sükûn
bulmuş­
kiyede en mesut ec'en şey kızlarımız­
tur.
dan gördüğüm en yakın ilgidir. Bazı­
ları beni kuzey kutbundan gelmiş beBursa Lisesinden qeldiği Mekte­
vaz ayı yavrusu sanarak, bazıları me­
bi Mülkiyede -at yarışları olmadığı
nekşe gözlerime bayılarak, bazıları
zamanlar- sabahları 13 ten
aşağı
bana benzer beyaz yavrucuklar uma­
kalktığı görülmemiştir. "En çok üçün­
rak çeşitli taktiklerle taa uza geçti­
cü sınıfta 15 defa derse girdim " d i­
ler. Benim müdafaa taktiğim ise çok
yen Çetin istikbalin en büyük at ç ift­
—
İd a ri Ş u b e
—
liklerinden birinin sahibi olmaya nam­
zettir. Tabii af yarışlarından kazana­
cağı parayı oyun masalarında kaybet­
mezse...
Kumarda kaybetmek korkusuyla
aşktan kaçmışsa da bunda muvaffak
olamamıştır.
EMRE KONGAR
—
id a ri Ş u b e
—
1962-63 döneminde son sınıfta
bulunan tülabın Emreyi ömür boyun­
ca unutmasına imkân yok.
Dazlak
kafası, gözlükleri arkasında yuvala­
rında rahat durmıyan gözleri, fırın
gibi ağzı, kış aylarında sadece gömlek'e dolaşması, yakın arkadaşları ile
dalaştıktan sonra sonunda KOÇ'a sı­
ğınması nasıl unutulur. Mülkiyede "in ­
san hayat arkadaşını okul sıralarında
seçmelidir" tezini en küvetle savunan
ve bunu Değnek ve Çıta lâkabı ile
anılan Bilgi ile başarıyla uygulayan
Emre'nin hayatta en büyük ülküsü
iyi bir yuva kurmaktır.
Derslerdeki çıkışları,
Pesim’letakışması, sık sık Amerikadaki anıla­
rından söz açması diğer özel nitelik­
leri arasında sayılabilir. Emre, "Şiterakiyun” lisesi mezunudur ve bunun­
la iftihar eder. Yaz aylarında amerikalı sosyologlara çömezlik edip cep
durumlarını doğrultmuş ve bu arada
Forum'a tercümeler yapmıştır.
1176 SELÂMİ TEKER
—
id a r i Ş u b e
—•
M. S. 1938 tarihinde Tuzla jeep
fabrikasının klakson sesleri arasında
dünyaya geldi. Li-ode iken Tuzla Haydarpaşa arasını her gün dört
defa kateftiği için yakınları kendisine
"hızlı çocuk" adını takmışlardı. Mülkiyeye geldikten sonra devre arka­
daşlarının oy birliği ile "T. N. S.”
başkanı seçildi.
A y sonları yaklaşınca Tosun
Amcanın en hararetli yağcıları ara­
sına girer T. N. S. Bakanlığını başka­
sına kaptırmamak için günde yarım
kilo fındık içi yemektedir. Bir tanesi
hariç Mülkiyeli kızları beğenmez veevde kalacaklarını söyler. Selâminin
evlenmîye hiç niyeti yoktur.
1178 RUHİ MERT
—
\la ti Ş u b e —
1940
yılında Mudanya’da şid­
detli bir poyraz eserken dünyayagelmesi sert mizaçlı olmasına sebepolmuştur. Kız-erkek arkadaşlığı hak­
kında ileri fikirlere sahip olduğunu'
şu hâdise ispat etmeğe kâfidir. Ti­
yatrodan 23.30 da yurtlarına dön­
mekte olan d ö rt genç kıza refakat et­
me teklifi reddedilen "sakin” çocuk,
bu geri ve kısır anlayışa karşısinirlenmiş, kızların usul furülarını hör51.
metle anmış ve dövmeğe tam teşeb­
büste bulunmuştur. Buna rağmen hahatında İki defa aşık olmuş, birincisin­
de mektupların boğduğu aşkını istik­
lâl caddesinde kendieliyle başkasına
devretmiştir. İkincisinin de aynı akibete uğramasını önlemek için İstan­
bul Ekspresine kombine bilet almış­
tır.
1179 ŞEN A Y ÖZER
—
Malt Ş u b e
—
1942
yılı güzünde elmaları,
meşhur bir şehrimizde dünyaya gel­
miştir. Mülkiyede Haziran aylarında­
ki liseyi ç>3çtiği iftihar listelerni ha­
tırlar. Bu yüzden imtihan kapılarında
el ayağı dolaşır. Telâşecileri utandı­
racak kadar telaşlıdır.
1195 A Y H A N DEMİRCAN
—
İd a r î Şttbe
—
Daha henüz doğmuştu. Soğuk ka­
ranlık bir aralık akşamı idi. Etrafına
şöyle bir baktı. Doktora "bak abi..
ben Sosyalistim, insanlar eşit olmalı.
Ama buzenginlik senin suçundan de­
ğil cemiyetin." demezmi. Kahrolmuştu adamcağız. Şimdi herkesin olduğu
g ib i.....
Lise tahsilini övündüğü Kabataşta, yaptı. Oradan da Teknik Üniver­
ile siteye girdi. Sonra düşündü, taşındı
insanlığa hizmet etmek gerek diyerek
hayatını en akıllı (!' kararını verdi
ve Mülkiyeye duhul etti. C iddi idi,
özü sözü sert bir erkekti. Hala da öy­
ledir ya (!) Felek nelere kadir değil­
dir, birden kendini kelle gençlik d e ­
nilen bir grupta buldu. Artık ismi de
unutulmuştu, kasvet diyorlardı o cid­
di insan
sululaştı cıvıklaştı. Sonra
eski Yunana merak sardı evli kadın­
ların hamallığını yaptı, kendi buluşu
D meşhur şahane 'metodunu' tatbik
etti) Tiyatroya girdi, görülen lüzum
üzerine attılar. Natürmort, kasvet
Aynanın en sevmediği şeyler: kapita­
lizm, insan ayağı ve kedidir.
aysberg diyorlardı ama bu onun asabtinden ileri geliyordu. Liseyi fen ko­
lundan bitirmesine rağmen, teknik
üniversite ile Mülkiyeyi karıştırmıştır.
Neşe tarih öncesi çağlardan kal­
ma süs eşyaları kullanmaya bayılır.
Azı dişlerinden yapılma bir kolyesi
vardır. Aksesuarını UPİM, STANDA,
1205 GÜNEŞ TOPSAL
BASE, SEPU gibi enternasyonal ma­
ğazalardan temin eden v.s kısa dalga
—
M ali Şu be —
üzerinden çalışan Neşeyi son gezi­
1940
tevellüttü, yeryüzüne ayak de deniz tutmamış, takat Beyrut a
bastığı yer İstanbul olup, bu yüzden
çıkınca kara tutmuştur.
kendisini Avrupalı sanan, aynı hüs­
Süper nükleer bir görünüşü olan
nü kuruntu ile dış gezide cümle ya­
Neşe, radyoda spikerlik etmekle be­
bancı hatunlara — "bende sîzdenim'’
raber sesini pek duyan olmamıştır.
deyipı arkasından saldıran, bu yüzden
Bugüne kadar flörtlerini saymak güç­
ispanyada midevi açlığını giderecek
se de bir kere nişanlanmış, fakat
vakit dahi bulamıyan, roziden sağla­
dört silâhşörlerin ananesini bozma­
dığı avanta ile ancak BEŞ bavul dolmak için alyanssızlığı tercih etmiştir.
durabildiğine hayıflanan, Reddi ilhak
En sevdiği ise ".... Ahh, bir GÜLÜ'nü kabul etse id i" o olacaktı.
C o/o rüf'.ü'.üfıo attığı A'.iilorılık
ayaklarıyla Baba Burhan "oğlum
Şonay" diyo boşlayan mektuplar yaz­
dıracak kadar başını döndürmüştür.
Amma velâkin Sadun Ağabeyi
Nazlı Nevin dahil hiçbir kimseyle pay­
laşamaz.
Aşka inandığını her yordo vo
hor zaman tekrarlamak lüzumunu du­
yarsa da pok yakında bu fikrinden
vazgeçeceğe benziyor.
Bu yakınlarda Maltus’ un nazariyesi İ'ı2 çok ilgilendiğinden gelecekte
istatistik asistanı olması ihtimali de
mevcuttur.
cemiyetinin kurucularından olduğu
halde sonra buradan kovulan, — "b a ­
na bir kadın yelmez" deyip ebedî
bekarlık ayaklarına yalan, islikbalin
tatlı . sert maliyecisi olmaya namzet
bir erkişidir.
NOT: Bayanlara izdivaç için
tavsiyeye şayan bir erkek olduğunu
bildirrrekle beraber neticesi için ga­
ranti verememekten dolayı
üzgü­
nüz.
1184 ERDİL O LC AY
—
M alî Ş u b e
—
Size bir, hususu
belirteceğim
4. sınıf mali şubede bir arkadaşım var
A d ı" ERDİL OLCAY,, Biz ona 8 yıl­
dır. "DOKTOR,, Deriz. O uzman ola­
mamış o da başka. Bu hususu nazarı
itibara alarak Hipermetrop - Miyop
gözlüklü, yakışıklı, kel tavşandan faz­
la havuç yiyen ve seven bu arkadaşı­
mızı sîzinde tanımanızı Bilhassa rica
ediyoruz. Rahatsız ettik kusura kalma­
yın.
52
1212 GÜL NEŞE KUTLU
—
hlarî
Şu b e
—
Seneler, senelerce evvel
Bir deniz ülkesinde
Yaşıyan bir kız vardı
Bileceksiniz ismi
Annabel Lee.... Pardon Neşe idi.
1942 yılında doğdu. O gün asrın en
soğuk günü olmasına rağmen, nasıl bu
kadar sıcak kanlı bir yavru geldi dün­
yaya. Sonra bu yavru büyüdü, yavruluktan çıktı,, okula g ilti, Gerçi ona
1214 MÜCELLA GÜÇLÜER
—
M ali Ş u b e
—
Nam-ı müstear Zennube 941 in
hazan mevsiminde Aksarayda doğ­
duğunu söyler. Doğar doğmaz etra­
fına göz gezdiren bu hatunumuz,
dünyamızı pek beğenmemiştir, fakat
yeni yeni alışmaktadır. Liseyi leyli
okumuştur. Fakülte yıllarında da se­
nede 4 kere ikametgâh değiştirmiş­
tir. Dış gezide onsuz hiçbir eğlence­
nin tadı olmamıştır. "Zennube" şar­
kısının kahramanı haline ge'miştir. O
kadar toleran sahibidir ki bîr takım
güçlükleri soy adının hükmünü vere­
rek yenmesini bilir, iptidaide iken
Bilgi, İlkay grubunun 3. üyesi idi. G u­
rup çözülünce Mücella'cık fek kaldı.
Hâlâda yalnız hayatına devam edi­
yor. Bazan bayram tatillerinde Ak­
saray'a gider ve gecikince Hiç Şaşmaz'ı telâşlandırır. Derslere aldırmaz,
mezun olunca Patagonyaya gidecek­
tir. Bir PETEK'e bal olmayı arzuladığı
söylenir.
1220 EMİNE GÜVEN
Í2 ¡6 JALE BAYKAL
—
Mull Ş ııb c
—
Saçlarının yüksekliği ile Galata
kulesine taş çıkartan Köylü Güzeli Ja¡e 19-îO - 1945 yılları arasında Denizli'
de dünyaya geldiğinde 101 pare top
atılmıştır. (Ama o gün Şeker Bayramı
idi) Şahaneye intisap ettikten sonra
orijinal tip i ve temiz görünüşü ile dik­
kati çeken Jale, azalan randımanlar
kanununun seyrine uyarak duraklama
devresine girmiş, fakat son sınıfta
kendine GÜVEN'i bulmuştur. Böylece
M ali Ş u b e
—
Karadenizin Ünye kasabasında
yemyeşil bir fındık çiftliğinde dünya­
ya gelen Laz Kızı Emine bu lakabına
rağmen Çerkeş olduğunu iddia eder.
Ulusoy otobüslerinde çalışmaya baş­
ladığından beri şirkete büyük kâr sağ
ladığı rivayet edilir. "Fındıkçı" laka­
bına fena halde kızan bu Karadeniz
kızı fındıkçılık, rehberlik: hosteslik, da
dılık, milli oyunculuk diplomalarına
sahiptir. Kendi memleketinde evde
kalmış kız nazarıyla bakılmasına rağ­
men hayatın mülkiye’den mezun ol­
duktan sonra başlayacağını söyler, zi­
ra dört kardeşim bakmaktan biçare
Laz kızı kendi hayatını yaşama imka­
nını bulamamıştır. Karcieş, dost ve
akrabalarının çokluğundan kendi ba­
sı bile dönen Emine bugün memle­
ketine dönüp, şahane bir villa yap­
tırıp, münzevi bir hayat yaşamayı
hayal etmektedir.
söylenir. Teklifin kızdan
gelmesini
beklediğinden Şahaneden bekâr çıka­
cağı şimdiden söylenebilir. Bu sis­
temi değiştirmezse hayatının sonu­
na kadar bekâr kalacağı gün gibi
aşikârdır.
1227 SEVİM YORMUK
M alî Şu b e
—
Ne zaman doğduğunu KAZG AN
istihbarat fıorvisi bile öğrenememiş­
tir. Bir ara Karbonari'lerin partilerine
uğraşmışsa da havasına alışamamıştır.
Telebelerin memleket
işlerine
burunlarını sokmamalarını,
oturup
ders çalışmalarını ister. Hele siyaset­
le uğraştığını zannettiği tüllâba pek
kızar.
1222 NURAY DOĞAN
Afyon'da dünyaya gelen Nuray
Şahane’de kısa zamanda en popüler
kızlardan biri olmuştur. Bunu cana yakınlığına, babacan tavırlarına ve er­
kek arkadaşları ile olan dürüst sami­
miyetine borçludur.
gayri resmi nişanlılar ku'ubinünkurucuları arasına katılan Köylü Güzeli,
alyanslılar nezdinde küçük düşmekten
de kurtulmuştur.
IV Mali şubedeki bu sarışın bom­
ba M. M. nin ölümünden sonra rakip­
siz kalmıştır.
1219 SERPİL ERTAN
—
M ali ŞtıİH•
—
Sınıfı iptidai'de keçi kız lakabı­
nı alan ve bundan bütün çabalarına
rağmen kurtulamayan, şair geçinen
ve edebiyat matinelerinde sık sık gö­
rünen, fakat sonraları bir siyasinin ayaklarına hedef olup: kendi kabuğu­
na çekilen PİLSER TANER'in en faz­
la inkişaf eden tarafı " ses telleri­
dir” . Bu özeliğini radyo spikerlik sı­
navını kazanarak tescil ettiren ve
bundan sonra "o şarıana sesini" kira
karşılığı dinleten Audrey Hepburn
benzeri keçikız SERPİL'in en karakte­
ristik niteliklerinden biri de saçlarıdır.
Mülkiyeye girerken at kuyrukluydu
tavuk kuyruklu olarak çıkacaktır.
Serpilin bir diğer lakabı da maskot'tur.
Devlet Plânlama Teşkilâtında ça­
lıştı, irfan Baştuğ ilkokulunda öğret­
men vekilliği yaptı. Küçük öğrencile­
rinin resimlerini göstererek öğünür.
Nuray bilumum iç v(3 dış gezi­
lerin müdavimidir. Kayseri gezisinde
poker oynamış, içki içmiş ve erkek
gibi davranan bu kıza otelci madalya
vermiştir.
Yeşil
gözleri, kabarık saçları,
tombul yanakları ile dikkati çeker.
Evlenme hakkında çok adilâne düşün­
celeri vardır. Düğün masrafı istemez.
Tuvalet için de İnsaflıdır Bütün eme­
li iyi b ir ev kadını olmaktır.
1224 METİN İLYAS AKSOY
Haftada bir defa
Asioryada
kafa çeken ve ondan sonra T.N.S.
d»e bir tek atan Andon namı ile ma­
ruf ilyas fonksiyon geçinmek ister ve
bu emeline Disiplin Yener’in istifası
üzerine Disiplin komisyonu başkanı
olarak ulaşmıştır. Horoz gibi öter,
sık sık itiraz eder, itiraz e ttiğ i ko­
nunun ne olduğu önemli değildir. A r­
kadaşlarına genellikle sağını vıerir zi­
ra sol kuiagı İyi duymaz.
Derslerde uyuması ile ün salmış­
tır. Sarışın, mavi gözlü kalkık burun­
lu uzun boylu b ir kıza aşık olduğu
Gyimine pek düşkün değildir ama
mükemmel dans eder. Müziğe ve dan
sa hayranlığını Aral'ın partilerinde
en yeni melodileri mırıldanmakla bel­
li eder. Aşkın Karşeyden önce gele­
ceğini savunur. Çoğu zaman gözle­
rindeki tatlı gülüşler şen kahkahaları­
na karışır. Bacakları dolgunca olduğu
için kendisine bazı tüllab tarafından
"kö fte " lakabı uygun görülmüştür.
Evlenmeyi yegâne amaç sayan
kızlardan "kaşık düşmanı" olarak bah­
seder. Tatlı ve cana yakın bir kız­
dır.
1230 KEMAL ÖZERBAŞ
—
id a r i S t il'-
—
M. S. 1941 buçuk yılında mis
gibi fıstık kokan Gaziantepte 7
kardeşten 5 ncİsi olarak bu dünyaya
gözlerini açmasını becerdi.
ilk çocukluk yılları oldukça ses­
siz, sakin ve huzur içinde geçti, ilk,
orta ve lise tahsilini fire vermeden b i­
tird i ve ne olduğunu pek anlamadan
kendisin i 1959 da Mülkîyede buldu.
Gözlüklü ve bilhassa müthiş ke­
di meraklısı olan Kemalin hayatı
1962 yılının Ekim ayına kadar toz
pembe idi, lâkin b ir hâdise onun ha­
yatını renkten renge sokmakta gecik­
medi: Tahripçilikten sanık olarak ya­
kalanıp, henüz ne olduğunu anlama­
53
garip soyadlı ineki Adananın Döşe­
me mahalesinde M.S. 20 nci asırda
dünyaya şeref verdi. Doğduğu gün
mahalle halkı güreşin tutulduğunu
zannetmiş ve Barmanbek'e tenekeler
dolusu mavi boncuk taşımıştır.
Anne sütü yerine inek sütü İç­
mesi daha doğduğu gün yüksek öğ­
renimini Şahanede yapacağını gös­
termiştir. Üssü Mizan, Üssü Mizan d i­
ye ağladığı ebesi tarafından yazılan
hatırattan anlaşılmıştır. Barmanbek
Mülkiyede bulucin pantalonunu eskit­
meden giymekle ve Dayı lâkabı ile
tanınır. Son zamanlarda Çetin bir
kızla sık sık konuşması dünya evine
gireceği yolundaki söylentilerin ya­
yılmasına yolaçmışlır.
1239 ÜSTÜN YÜREKLİ
dan kendisini 'kodes’ 'te bulunca hiç
şaşmadı. 10 gün kaldığı kodesten hiç
kimsenin bugüne kadar başaramadığı
bir şey yaptı ve tam 5 defa iki po­
lis \« I gardiyan nezaretinde imtiha­
na geldi ve girdi. Nihayet kodesten
"ta h rip çi" lâkabını alarak muvaffaki­
yetle mezun oldu.
Şimdi yine halim salim bir hayat
sürmeye çalışmaktaysa da muvaffak
olamayıp istikbal için sağa sola ayak
atmakla meşguldür ve bir reklâm bü­
rosu açmıştır.
1231 BİLGİ ÇITAK,
— Atali
Şube
—•
Mali Şubenin bu deynok misullu hatunu, 1942 de dünyamıza J3reflendirdi. Başkentte doğduğu her ha­
linden bellidir. İlk ve orta tahsilini
Ankarada tamamlamış ve Şahaneyi
kendine fakülte olarak seçmiştir. Sü­
lâlesi Mülkiye mensubudur ve fikrimizce bu hal zincirleme tamlama şek­
linde Bilginin füruunda devam edecektir. Çevresinde ağır başlı ola­
rak tanınan Bilgi ve mütemmim cüzü
Emre dış gezide bütün gün ve cüce­
lerini
güvertede
geçirdiklerinden
güverte bileti almadıklarına pişman
olmuşlardır. Bir kuşkonmaz kadar İn­
cedir; Meryem ana tablolarının çeh­
resini taşır. Dış gezideki açlığı hâ­
lâ ölçm em iştir; fazla besin maddesi
istihlâk ettiğinden babası iflâs teh­
likesi ile karşıkarşıyadır.
Fransızca kurlarının "D ö rt gü­
zellerinden olup kısmeti çok açıktır,
bu yüzden onu kaybedeceğe benziyo­
ruz.
En büyük azabı Emre'nin dış t i ­
caret derslerinde Üstüne!1»? olan sami­
mi (!) tartışmaları sırasında çeker.
—
M alî Ş u b e
—
Uzun boylu, yakışıklı, kızlara ma­
sal uydurmasını bilen, saf yüzlü, öm­
rünün büyük bîr kısmını bir çeşit oruç­
la geçiren yürekli mi yüreksiz mi ol­
duğu pek pilinmeyen, Ksr zaman ben
açım diyen Üstün idari şube kızlarının
çoğunun harem ağalığını başarı ile
yapar. Fakat esas ayaklarını Fakülte
dışına atar. Mithatpaşa caddesinde
bir sübyanla elele dolaştığı görülün­
ce sümbül olmadığı anlaşılmıştır.
Aşk badem şekerine benzer acı­
ları da çıkabilir diyen Yürekli, Avru­
pa gezisinde boş durmamış, çalışmış,
görgü ve bilgisini artırmıştır.
1240 G Ö N Ü L PEKMEZCİLER
—
Siy a s i Ş u b e
—
Muhafazakâr, mütevazi ve çe­
kinti Gönül Ankarada dünyaya gelmiş
ve M aarif Kolejinden Şahaneye atla­
mıştır. Şube-i Zuppeyuna son daki­
kada ve Teksirolog Ayla İle Baba
Önder’in ısrarı üzerine giren Çekinti,
Fahir beyin derslerine muntazam
dosya ile hazırlanıp geldiği halde hiç
ağzını açmaz. Türkkayanın bütün ca­
zibesine rağmen sosyalistliği asla ka­
bul etmemiş ve tutumunu Sar Cem in
Fakülteye gelmesinden sonra da de­
vam ettirm iştir. Seminerlerin haftada
ik! defaya çıkması hakkındaki teklifinin
esbabı mucibesi bazı çevrelerce ga­
yet iyi bilinmektedir. Konser.e, baloya
ve hatta sinemaya babası ile giden
Gönül, balo salonuna ancak pederi­
nin şey vaziyetlerini teftiş edip vize
vermesinden sonra duhul
ecbbilir.
Atılan bütün ayakları kıran bu hatun
kişi evlilikte saadetin
diplomasiye
bağlı olduğuna inanır.
1241 TAHİR PEREK
1238 MEHMET BARMANBEK
—
M ali Ş u b e
—
—
Talıir’in Mülkiyeye gelinccyc
kadarki hayalını 12 yaşındaki bir kız
hariç kimse bilmemektedir. Bu safhoyı öğrenebilmek için arkadaşları çok
gayret sarfetmişler, fakat muvaffak
olamamışlardır. "H ayatta en büyük
enayilik Mülkiyede C cm iyclçi olmak­
tır' dediği halde iki defa üst üste
Cemiyetçi olarak tam bir politikacı
özelliği göstermiştir. "Zennube" şar­
kısını sever.
1252 DÜNDAR TEKPINAR
—
M ali Ş u b e
—
Gözlerinin renginden hallidir kir
Bursada bir eli pasaportunda, bir eli
ebesinde olarak doğdu.
Henüz ana mektebinde iken bir
hatuna tutulmuş, kaza eseri Mülkiye­
ye girmiştir. Fi tarihinde avrupalılaşmaya merak sarmış, Pari'ıs kadar
koşmuştur. Ne yazık kİ oradada kız­
lar peşini bırakmamış, Kabinede yer
olmadığı için kalbini çalanları Universal mahkemeye vermiş Fransız d il­
beri ile evlenmekten yakasını zor kur­
tarmıştır.
Son günlerde kısrrısti açılarak
fakülteye kız getirme yarışına girerek
birincilik almıştır, iki günde iki ayrı
hatuna bir burunsu yedirdiği için To­
sun dayı helva piyasasında aylar­
ca süren talep fazlalığı yaratmıştır.
Kızlardan Fransızları, şaraplar­
dan Ortalanı, yemeklerden iki por­
siyon Bulgur pilâvını kullanır.
Not: Tanıştığı kızlara cemiyetin
telefon numarasını verir.
1253 HALÛK KIRKBİR:
POLDİ
—
M ali Ş u b e
—
1942
yılının Şubatında Bilecik’­
te dünyaya çığırtarak geldi. "Bütün
Dünya" mecmuasının sayfalarında
uzun müddet v'3r işgâl ettikten son­
ra, Şâhâneye "ayna çatlatan A iakan"la yapışık olarak girdi. Dört yıl­
lık Mülkiye hayatı devamınca, dolap
aralarında elektro-zurna misâli gürül­
tü edipı yatakhane sakinlerini rahat­
sız etme görevini fedakârca ifa eyle­
diğinden, "çığırtkan" payesine hak
kazandı.
—
Mekteb-i Şahane'nin özellikle son
yılda "o deel" lafı ile meşhur olan bu
54
M ali Ş u b e
dızı doğuyordu. Yıllar yılı sesini du­
yan herkes kendisine baktığı için Tahir sesinin güzel olduğuna iyice inan­
mış, Luis Amstrong'dan bir şarkı oku­
mak için g ittiğ i Ankara Radyosu üç
gün. bozuk çalmıştır. Aşık oluncaya
kadar iyi bir kaleci olan Tahir bir
ara M illi olmak için kuyruğa girmiş,
fakat tam sıra geldiği zaman Milli
takımda gençleştirme olmuş, yaşı
geçtiği için sırasını kaybetmiştir.
1940
yılında bütün
Aksaray
"P oldi" lâkabı ise, bazı esprilere
bayram yaptı. Kâhinlerin uzun za­
cnyedi saniye sonra gülmesinden ile­
mandır bahsettikleri yeni bir ses yıl­
ri gelmektedir.
Babasının hekimliğinden dem
vurup, hekimlik taslamak süreriyle,
verdiği ilâçlarla dolap komşularını
zehirlediainden, ikinci yao:S'k k a fe s i
' S o r' Y e-er ¡e berece- b> r . - ss-
disini müstakbel maliye bakanı diye
takdim etmekledir. Haydi hayırlısı..
Kendisi mâlî şubede bulunup.rr.ezun olduğunda Mekke sefiri olacaktır.
Ivickreb-i Müikıyece AY i
namı ile maruf Sadık Kutlu Maraşİıdır. Hem eşraftan hem Mülkiyeli ol­
duğu için Maraş piyasasında enflas­
yon yaratmaktadır.
1254 SİNAN AC AR
—
İtiliri Ş u b e
1259 SADIK KUTLU
çtc..
M ali Ş u b e
—
Kendisine yakından ba<ılcığınca
c.. arvıcsşımız
O rta tahsilini normal tamamla­
yan Sadık Mülkiyede işi azıtmış I.
sınıftan beri dersler,3 ve kurlara en
az uğrayan adam olmuştur. Bu se­
beple her yıl bütün derslerden eki­
me kalmış buna rağmen
"çekirge
bir sıçrar iki sıçrar üçüncüde yaka­
ların ata sözünü yalanlıyarak; Her
üç yılda sınıfı qeçmeye muaffak ola­
rak mek'obi Mülkiyede sene kaybet­
memiştir.
Fakülte dahilinde qayet terbi­
yeli ve ağır başlıdır, kızlarla fazla
samimi olmaz. Bunun sebebi avlama
sahasının fakülte dışında oluşudur. Bu
güne kadar devamlı bir hatunla gö­
rülmemiştir. Fakülteyi b itirir
b itir­
mez Maraşfan evlenmesi ihtimal da­
hilindedir.
Geniş sülâbsi vardır. Dört yıl­
d ır Ankarada arkadaşları "Halaoğullarının" kat'i sayısını tesbit edeme­
mişlerdir. Her hafta bir tanesi uğrar,
nezaman Kızılaya çıksa bir kaç tane­
sine rastlar..
çırtacak kadar küt kokan sesiyle ötn-oye başlar ve iki saat klasik batı mü­
ziğinden klâsik Türk, Arap, Rum halk
müziğine kadar her çeşit telden altı
kişilik orkestra gibi çalar söyler ve
oynar.
—
1942
senesi baharında Eskişehir
semalarında parlayan bir güneş o sa­
bah nur topu gibi bir oğlanın dünya­
ya geldiğini müjdeliyordu. Yer qök
böyle mullu bir haberi kutluyordu.
Kim derdi ki doğarken abesine rest
■çeken bu yumurcak büyüyüpte adam
olacak..
Ele avuca sığmayan bu afacan
çocuk, ilkokul sıralarında iken Avru­
pa'ya yaptığı uzun bir ikameti sebe­
biyle yaban dillere, bilhassa Fransızcaya duyduğu sempatisi artmıştır.
Mülkiyonin lisan hocalarının yetersiz­
liğini görerek lisan kurlarını asanlar­
dandır.
Son zamanlarda sosyalist eğilimli
Ethemi kapitalist yapmak niyetiyle
kuracağı "Gramafon Şirketinde” Etheme ortaklık teklif e ttiğ i söylenmek­
tedir.
Seneler geçti yavru çıtak büyü­
dü ve gelişti. Esen meltemler onu şaTıanenin merasına atfı. Birde gözünü
açınca ne görsün, yemyeşil otlaklar
içinde ineklemiyormu?..
Sonra delikanlı çıtak oldu. G er­
çek dünyayı anladı, kalbinin heye­
canla birşeyler için attığını farketti.
Yalnızdı, ona bu yalnızlığı unuttura­
cak bir hatun kişi lâzımdı. İkinci sı­
nıfta aşk mektuplarıyla bunalttığı kız­
la nişanlanınca müsecce! kılıbık Unva­
nını aldt. Şimdiden evlenme hazırlık­
larına başlayan bu arkadaşımız ken­
1941 ekiminde Bursayı şereflendirmiştir. Doğduğu evin Fatih'in fi ta ri­
hinde Bursada oturduğu evin civarın­
da olmasını bir iftihar vesilesi yapan
Nevzat, profilini delil göstererek Fati­
hin 88. göfcokfen torunu olduğunu id ­
dia etmekteysede aslının Ankarayı
fetheden Tüfekçibaşılardan geldiği
öğrenilmiştir.
Tüfekçibaşıoğlu rüştünü isbat e t­
miş olmakla beraber, afef sayılacak
cinsi latiflere karşı bile ilgisiz dav­
ranışı ile Mülkiyede kızlara yüz ver­
meyenlerdendir. Balık yağı kürlerine
dı3vam eden ve "horoz siklef'i aşa­
mayan Nevzat, bu yolda sebat e tti­
ği takdirde bayanlarla olan münase­
betlerinin gelişeceği sanılmaktadır.
1257 ERDİNÇ ÇITAK
M illi S ı ıh t:
—
—
Orkestra namıyla maruf bu inek
Denizde doğmuştur. Onu yurtta ka­
lıpta tanımayan hemen kimse yok­
tur. Sabah erkenden dolabın başına
geçer ve insanı yedi yıllık yoldan ka­
—
1261 NEVZAT TÜFEKÇİOĞLU
1269 ENDER İKİIŞIK
—
Sınıfın EMTİA... Hesabını en iyi
tutan Sadık iki yıldır cemiyetçidir.
En çok kullandığı kelime "Şerefsizim
hayatta.."dır. Hayatta en büyük ga­
yesi kısa zamanla ısvlenip çok çocuk
sahibi olarak tarükatını daha da ge­
nişletmektir.
M ali Ş u b e —
Ender 1940 yılında Kartalda do­
ğup yürümesini öğrendikten sonra
kendisini Galatasarayda bulmuştur.
12 senelik kapıcılık ihtisasından son­
ra Mülkiyeye girmiştir. Nişanlanma­
ğa karar verdiği 2-3 bayanın kısmeti
açılarak evlenmişlerdir. Kendisine ni­
şanlanmağı çok arzu e ttiğ i halde tek­
lif edeceği kızın başkasıyla evlenece­
55
ği endişesiyle kimseye açılamamak­
tadır. Baklava istihlakinin fazla olu­
şu, yürüyüşüne kendine has bir stil
kazandırmıştır. Çok çabuk bozulma­
sı onun karakteristik yaşıtlarındandır.
"Ben küstüm, ben barıştım" şarkısı­
nı çok beğenmeside bundandır.
1288 G Ü N A Y TİMUR
—
1273 ALEV SÖNMEZ
Doğumunda "Esrar, içki vo aşk'
giyip, Bulvar Palasın önünde saatler­
ce bekledikten sonra, Palavra Bülentin anne ve babasına sayğılarını sun­
muş ve bu bedbahtlığı "vur gitsin,
yap geçsin" formülünü uygulayarak
gidermeye çalışmıştır. Bunun ilk önemli tezahürü Karbonari'lerin Küçükesat'taki seks partilerinde meydana
çıkmış ve Alev yolunu
bulmuştur.
M.T.T.B. dümeni ile izmirn giden
Alev'in nasıl olup da cebindekinden
daha fazla para ile dönebildiği ha­
len münakaşa konusudur. Mamafih,
bu İzmir seyahati Restoran M em ef!e birlikte unutulmaz anılarla dolu
olarak kalacaktır. İzmir'den gözleri
çökmüş, avurtları batmış fakat yine
de yakışıklı olarak dönmesini bilmiş­
tir. Hocaları da efendim M. T. 1. B.
kongreleri malûm kavgalı geçiyor d i­
yerek uyutmuştur. Yakışıklı siyasi Do­
muzun alevini söndürecek bir dişi yaıvtiıl h.ıl.ı
'V
viî-ünoo mtoı'r.'
1277 ETHEM BİLGİÇ
—
M ali Ş u b e
—
Yön'ün müdavimlerinden olan
Efhem, fikri sahada fazla gelişemeyince kendisini spora vermiştir. Ev­
velâ atletizme çalışmış, üç kişinin
katıldığı müsabakalarda üçüncülüğü
alarak şimdi aşk ve futbol şubelerini
birleştirme teşebbüsünde bulunmak­
ladır.
Mülkiyeli üçüncü sniıî bir bayan­
la kıs.ı p,ı>lı ı">\ :ı.ı;ııa\ a teşebbüs ettiyso o'o karşı tarafın St’ rf \ f a : : t ! ü
(ÇANTALI) tutumu ikerine sakatla­
narak sahadan gözü şiş olarak çıkarıl­
mıştır. Şimdi uzun paslı ve rakibini
56
—
1942
de Erciyes eteklerinde dün.
yaya gelen Günay henüz emeklerken
Türk alfabesini ezberlemiştir. Beş yaşı­
na basar basmaz "okula gideceğim"
diye babasının başının etini yemiştir.
Sınıflarını uzun aflar gibi geçmiş ve
babasını ııtandırmamıştır. Kayseri Li­
sesini bitirerek Mekteb-i Mülkiyeye
intisab etmiştir. Günaycık aşırı mu­
hafazakârdır. Her şeyin
klâsiğine
hayrandır. Hocalardan Seha Merayı,
artistlerden Ingrid Berkmanı beğenir.
Fedakâr ve vefakârdır. Gerçek bir
"e tu d ia n fd ır.
Kendisine İzmirlilerin fazla tesir
e ttiğ i rivayet edilmekte ve bu se­
beple izdivacının Izmirle ilgili olacağı
sanılmaktadır.
rüzgârı ile sarsılan Domuz Alev, Sul­
tanideki stajım Şahane'de daha da
geliştirme imkânını bulmuş ve bunun
sonucunda kızların aşırı nümayişi üze­
rine Şube-i Zuppeyuna duhul ede­
bilmiştir. Uç düğme siyah elbiseleri
M ali Ş ııb e
1293 KEMAL TOSYALI
—
M ali Ş u b e
—
Aklıisarda 1941 yılının bir ba­
harında Kaysılar çiçek açarken doğ­
du ve kendisini İzmirli diye yutturdu­
ğu ayrıca aslının İspanyol çingenele­
tanımadan maça devam etmek iste­
rinden olduğu dillerde dolaşır. Haya­
mektedir. Maçın neticesini evvelden
lın matrak olduğu prensibini benim­
tahmin etmek hayli güç olmakla be­
sediği için, hayatta ciddi bir işi yok­
raber maç için önümüzdeki sene fo ­
tur. Yaptığı tv/ist ve rock'n ro.ll'larla
toda Etheme banko oynamanızı tavsi­
geçirdiği depresyon saçlarının mü­
ye ederiz.
himce bir kısmını döktüğünden kel
olmaktan müthiş endişe etmektedir.
Ayın ilk günü yaşayıp geri kalan
1278 BULAYDIN DEMİRHAN
qünlerde yaşayıp yaşamadığı dokt­
—
M ali Ş u b e —
rinde münakaşalıdır. Fakültede açtı­
1941
doğumlu olan Bulaydın’ ın ğı ve sackjce zimmet kaydı olan Cari
hesaplarıyla, kendi adıyla anılan "Kebulup bulamadığı kafi olarak bilinme­
malisyen Teorisi” ni -borç alınır ka­
mektedir. Ancak akrabalarına karşı
panmaz - prensibi üzerine kurmuştur,
duyduğu hissi bağların çok kuvvetli
ikinci ve üçüncü sınıflarda ofo-stop
olduğu sanılmaktaysa da dış geziden
Dündarla meteliksiz olarak 3.200 Km.
sonra bile resmi medeni halinde hala
yi kamyon kasaları üzerinde dolaş­
bir değişiklik olmaması tereddütlere
tıkları ve bu arada İskenderun kay­
sebep olmaktadır.
makamını dolandırdıkları rivayet olunmaktadır. Son senesinde çerçeve
Çok şaka kaldıran, daima müfeve camlarını siyaha sokup çıkardı­
bessim bir çocuktur.
Konuşmala­
ğından beri sosyalist geçinmektedir.
rında pek rağbet e ttiğ i "olsaydı ba­
ri", "döveydi bari” lafları onun va­
Ayrıca Amerikava göndereceği b:r
sıflarından biri hal’i'e aelmiştir. HeR e c c c -'e -c V ^ 'n
’';.T
s.»
s ■' vV \
i ' ’- ç.n .' '.vo
f,
Ca~"*e Cı? j i T j - •. ava- f ■ -a varB:İİK1SS«1
<0*\ OkVn: $Ö\
j ' 1'.
Oî?•. J? k’
v\ \ 3
sebobini i>e marjinal faydosının fazile Iznırili Tüccarı Şan Barda iki gün
falığ ma bağlamaktadır.
iki gece çekiştirip durmuşlardır. Yap­
tığı müstercen resimleri sanat eseri
1285 BİRSİN ÖZEN
diye yutturmağa kalkarken bir gece
Amerikalı bir hatun ile aylığını yatır­
— ■ İd a ri Ş u b e —
mış. loşun dayıdan da yün bulama­
1941
yılının cuma sabahı İsfan- yınca iki ceîisfini \e bir arkadaşının
kendisine emaneten bıraktığı ayakka­
bulda dünyaya şeref verdi. Eilerini
bıları satmıştır. Hızlıyım diye ceçinaçtı ve "Allahım sen bana iman İhsan
H'•->5'” ?
A
2 e r"
eyle ’ dedi. Dileği
olundu, böylece Mülkiye bir İmanı kazanıyordu.
İmam olmasına raim en c’^si la­
tifi? arası iyıoır. O \a ca r
re r -s
kadar sakatı çık-rc.vvşsa da, b rr A man hatunu ct>:beoeb:
*e
S 3h:c> o id u d u 'i ; :
o ö > te r~ :ş ;
1297 LATİF Ç A K I C I
-‘a k a r
Türk kızlarına koca bulma şirketinin
protestosuna dayanamıyarak bu işten
çabuk vazgeçmiştir.
ve teksirle kurulanmak zorunda ka­
lınmıştır. Gayri iradi olan bu hâdise
Lâtifin bütün hayatında tesirlerini
göstermiştir. Mülkiyeye girer girmez
ineklemek i!e hemen temayüz elmiş
ve seneler geçtikçe bu vasfı kuvvet­
lenmiştir. Aşırı tembeliğine, hiç kıl­
cı olmamasına rağmen naşı! sınıl Gö­
çebildiği doktora iezi olarak İncelen­
mektedir. Tenbelliğine muvazi olarak
la tif çok çözen \ıs çok eğlenen bir
çei'çlir. I latia 4 senede I kere Çankayaya, 2 kere Kızılaya, ? kere Sıhhiyeye, I kere tiyatroya ve 3 kere
de sinemaya a itliğ i hakkında söylenTÜerin doğruluğu ilini metodlarla tes­
hir edilmiştir.
di ve hâlâ da öyledir. Erdim in bu çe­
kingenliğinin ve kitaplara kapanıklı­
lığının sebebini bugüne kadar kimse
doğru dürüst anlıyamamıştır. Zaten,
Gölge Erdimi Zuppeyuna gelinceye
kadar tanıyanların sayısı bir elin beş
parmağını geçmiyordu. Zuppeyunun
havası kendisirıs biraz yarar gibi ol­
duysa da, Fahirin dersleri ve Türkkayanın seminerleri haricinde gene pek
konuşmadı.
Tam bir eniellektüel tipe sahip
olan Gölgenin gayesinin Latif kadar
tembel, Bülent kadar dans düşkünü,
Örvor kadar farfaracı, Erol kadar uzun boylu olmamak olduğu söylene­
bilir Tuzluca gezisi sırasında kerpeten
le pantolonunu tamir etmesi hâlâ d il­
lere destandır. Erdimin
hoşlandığı
şeylerin başında, Baba Öndere göre,
klasik müzik ve ikdisadi doktrinle ilqili kitaplar gelir. Kalbi çalınmaya
değer bir kız bulursa. Gölgelkiten sıy­
rılacak ve kendini bulacaktır.
Yüzüğünü bir takıp, bir çıkar
ması sebebiyle 4 senedir medeni ha­
li bir türlü anlaşılamamışsada inek
bayramında nişanlısını qetirdiğinden
durumu belli olmuştur. İstikbalde
Mazhar beyin hayranı olduğu Türk
müte'obbis tipinin en iyi örneği ola­
cağı tahmin edilmektedir.
Yeşilada'nın bu masum yüzlü,
gözlüklü, az konuşan çok düşünen
yavrusu Zuppeyyun'a girdikten son­
ra "P e tit" lakabını almıştır. Kürt Ömer'in gözde takıntılarındandır. Soy­
adının aksine boyu kısa olan Petit
Erol, Şahane'de serbest zaman faliyetlerini iyi c'ecprlendiren nadir tüllab'tan biridir. Kel Amil'le birlikte
randevu evlerini keşfetmekte Ahlak
Zabıtasına taş çıkarttığı
sabittir.
Tunaboylu, bütün bebeklerin aksine
sapkasına "ö p beni" yazar ve bunun
faydasını da gördüğünü söyler.
Frikik kovalarken en büyük enge­
li cebinde unuttuğu kalemdir değer­
lendirmeleri bu yüzden sık sık yanlış
olur. Feci şekilde aşık olmasına rağ
men Biberin acısına dayanamadığından bu işten vazgeçmiştir, kendini
M illetler Arası Aktüel Meselelere,
hasretmiştir.
131! CEM AL ALTIN AY
1302 ONUR HÜSEYİN
—
1307 EROL TUNABOYLU
S iya si Ş u b e
—
—
M ali Ş u b e
—
Yeşilada’dan gelen küçük ve çekinqen Onur Şahanede qelişfi \ıs büvüdü ve Nazif'e rastladı. Kendi gibi
Kıbrıslı olan bu kart delikanlıyı, bir
evvelki angajmanından koparacak ka­
dar büyüleyen mavi qözlü, sarı saçlı,
fidan boylu Onur, erkek adaşından
daha çok "aşık" olduğunu iddia eder.
Rumi 1356 senesinin Kânun-i ev­
vel ayında Yeşil A da'da Şahanenin
yegâne "Bakımsız Herkülünün doğdu­
ğunu işiten E. O. K. A . cıların kor­
kudan dağlara çıktıklarını ve o gün­
den beri bütün teminat ve milletler­
arası antlaşmalara rağmen hâlâ şehir­
lere inmeye cesaret edemedikleri ri­
vayet olunur.
Onur’un en belirğin nitelikleri
arasında boynundan ayırmadığı yün­
lü atkı cıslir. Evliliğin insana saadet
getireceğine inanır. Sık sık derse g i­
rer, en çekindiği şeylerden biri Semi­
nerlerde expose yapmaktır.
Şaharoye gelince derhal nazardikkati çekmiş, ağırlığı üzerinde ya-
1298 ALEV BATU
—
id a r i Ş u b e
—
İstanbul Çamlıca Kız Lirosinin
Şahaneye transfer ettiği nadide gü­
zellerdendir. A.rkadaşlığı çok tatlıdır.
Alev daima sonlarda dolaşır. Nitekim
Mülkiyeye de öyle girmiş, imtihanlar­
da da üssü mizan barajını kıl payı aşmışlır. İmtihanlarda en büyük siiahı
cjözyaşlarıdır. Benden ağlaması, hoca­
dan da rikkate gelmesi prensibini fcr nimsemiş t !up bunda başarı kazandı­
ğı söylenebilir.
Kinikli soyadını üçün;ü sınıfta
değiştiren A.lcv diplom at eşinin sa­
yesinde şimdider. dünyayı dolaşma­
ya hatırlanmaktadır. En büyük isreği
çocuğu olursa bunun kız olmasıdır.
1303 ERDİM TÜZEL
—
S iya si Ş u b e
1305 PEKER M . TURGUD
—
U d /f
Şube
—
Bir İngiliz lordunun oğlu olan
Poker, 1941 de Kıbrıs'ta dünyaya teş­
rii o :m i;tir. Doğar doğmaz ebesinden
kolalı gömlek ve kravat isteyen Peker bugün dahi bu asaletinden hiçbir
'e y
kaybetmemiş olup, yatak ve
banyoya kravatla girmekte, pijam a­
sını hergün kolalatmaktadır. Kıbrıs
eşeklerinin bir ihraç metaı haline gel­
miş olmasına en çok o sevinmiş ve
Makariosu hu husustaki başarısından
dolayı tebrik eden telgrafı
bütün
yurtta akisler yaratmıştır.
Muhasebeden anladığını us Hiçsaşmazın her derste kendini alnından
öptüğünü iddia eden Peker, Prof.
V /ood unvanı ile tanınır.
—
Kaymakamı kimsenin iplemediği
bir diyar olan Yelovanın çek gölge­
lik bir yerinde doğmuş olan Gölge
Erdim, Robert Kolejin kızları ile dahi
ahpaplık kuramıyacak kadar çekinçnn-
Balıklardan Uskumruyu çok se­
ven Peker, son zamanlarda intihar
fikrin: pek benimsemiş görünüyordu,
fakat döküUn saçları ile uğraşmaya
başladığından, bunu tatbik
saha­
sına koyamadı.
pılan uzun münakaşalar netice verme­
miş ve en nihayet bir tıbbi raporla
140 Kara okka çektiği tespit edilebil­
miştir.
Gizli inektir. Kızlara bakamıyacak kadar utangaçtır. Kılcının ve Kel
57
Remzinin baş belasıdır. Efe Mehrr«din hâmisi görünür fakat onunda
"bam teline" basmaya bayılır. "El el­
den üstündür" atasözüne inanmaz
ama Konsolos çırağı Am il de onun
başbelâsıdır.
TİMUR ERKMAN
—
İd a ri Ş u b e
—
Sen Jozef'in Şahanedeki en
eski te m silcisid ir. E sprileri ile ta­
n ın ır. Kalın çerçeveli gözlükler ile
A rth u r M ille r'i a n d ırır. Saçlarında­
ki k ırla rın kızlar üzerindeki e tk is i­
ni a rtırdığı müşahade e d ilm iş tir.
Bu yıl d ö rt defa "Tc geziye, ik i de­
fada yoklam a yapıldığı için Mıhçının derslerine girm .iştir.
Çevresi çok ge n iştir. Bundan
bazı konularda fa ydalanır, M urtaza ile iyi arkadaştır ama b ir çok
İLHAN ATİLLA DİCLE
—
İd a ri Ş u b e
—
Doğacak yer bulam am ış gibi
T ü rkiye n in en yüksek," dünyanın
ik in c i yüksek kasabası olan Vanın
Başkale kasabasında 2550 metre
yü ks e k lik te k i kayalar arasında 941
Mayısının yarı yağm ur yarı güneş,
yarı k a rlı b îr gününde dünyamıza
ayak basm ıştır.
Daha doğduğunda "M ü lk iy e ,
M ü lk iy e " diye viyakladığı duyulan
bu çocuk Başkale Kaymakamından
" İlh a n " ism ini almış ve daha o
zamandan kaym akam namzedi o l­
duğunu ispat e tm iş tir.
ilk o k u lu b itird iğ in d e Van'da
O rtaokula gidebilm ek için babası­
nı razı edemeyince kaçmaya karar
verm iş ve babasına kazık atmada
gecikmeyerek,
tica re t gayesiyle
mal alm ak üzere geldiği Van v ilâ ­
yetinden b ir daha geriye dönm e­
m iş tir.
Van Lisesinde az zamanda .ça­
lışka n lık ve terbiyesiyle tanınan ve
Van'da A tillâ , İlham i, Mete ve Baş­
kale'de ilhan isim le riyle tanınan
Dicle Van'da 6 yıl yalnız basına
kaldıktan sonra Ankaraya gelm iş­
tir. Aşk Alem ine g irm ekte gecikme­
m iş tir. B irço k Fakültelerden pek
tabii olarak M ü lkiye yi 3 yaşındaki
kardeşinin de b ir tavsiye m ektubu
ile tercih e tm iş tir.
bedavacı gibi Nancy'o gitm ek im ­
kânını ku lla n m a k istem em iştir. Si­
yasi Şubenin en b üyük arzusu onu
ar.alarında g ö rm e k ti, ama b ir k e li­
me oyunu bunu gerçekleştirm edi.
KAZGAN, T im u r'a en iyi d ile k le ri­
ni sunar.
1006 NAZİF AHMET
—
M ali Ş u b e
—*
22 sene evvel Kıbrısta Baf'ın
b ir köyünde doğdu. Küçükken çok
uslu b ir çocuktu. 15 yaşında b ir­
denbire hızlandı. Lefkoşa Lisesinde
okurken evleniverdi. Fakat M ü lk iyede tanıştığı K ıbrıslı b ir hatun
hayatını alt üst e tti. Karısını boşa­
m ak için 5000 s te rlin ödedikten
başka yeni nikâhı için 3 saat tango
çalıştı. Bu al yanaklı, ak saçlı, in­
ce bıyıklı oğlancığın cinsi ko n u la r­
daki cesareti d ille re destandır. Ha­
yatta Beşiktaş ve T.N.S. den başka
h iç b ir hastalığı olm ayan, aşkta ve
kum arda hiç kaybetm iyen, en bü­
y ü k lâfı "A slanım b e !.." olan bu
p a rlak oğlanın şim di tek düşünce­
si, sarısın hatunla b ir an evvel ev­
le n m e ktir.
A vrupa gezisinde İsmail T ür­
kün gazabına uğramasına rağmen
Türkiyeye avdet edebilmiş ve "Hazre ti İsm a il'in Gazabı" adlı eserini
neşredebilm iştir.
B îr kaç ay evel d ö rt y ıllık b ir
aşkın semeresini nisanmakla elde
etm iş ve nişandan d ö rt gün sonra
da nikâh yaptırarak “ Enişte" un­
vanını alm ıştır.
ÜLKÜ ERHAN (D ic le )
—
Mali Şıılıe —
A ta tü rke bağlılığını Mustafa
Kemal Paşada dünyamıza arzı en­
dam eylemekle ve daha birkaç ay­
lık bebekken Sivas Kongresinin ya­
pıldığı ta rih i yerleri ziyaret etm ek­
le ispat eden Ülkü bilâhare Anka­
raya gelmiş ve kız lisesini b itirip
M ülkiyeye g irm iş tir.
Askı dünyanın en korkunç şe­
yi ve k ö tü lü k le rle dolu addederdi.
Buna büyük b ir inancı vardı ve hiç
b îr erkeklede konuşmamaya azim­
li id i. Fakat bu inanç ve azim M ü l­
kiyeye girene kadar devam e tti.
İlk İngilizce dersi ve yağm urlu b ir
gün herşeyî hallediverdi. Bîr anda
büyük b ir kara seydaya sürüklen­
d i. Herseyini k a p tırd ı. D ört y ıllık
dalgalı b ir ask hayatından sonra
nihayet nişanlandı ve hemen de ni­
kâh yaoarak "D ic le " soyadını al­
dı.
Y a ln ızlıkla rda n , Anadolunun
en tenha köselerini g id ip gezmek­
ten büyük haz duyar. Y ağm urlu ve
ka rlı havalarda qezmek en büyük
arzusudur. M ü fe ttiş lik id e a lid ir.
1304 AYLAN MUSTAFA
—
S iya sî Ş u b e
—
Siyasî Şubenin bu zahif ve na­
h if kraliçesinin b ir zam anlar Cîzreye kaym akam o labilm ek için Anadolu kıya fe tle ri hakkında ihtisas
yaptığını ve bunu teyid eder m ahi­
yette, baloya şalvarlı tuvaletle gel­
d iğ in i b ilir m iydiniz?
Bütün M ü lk iy e 'y i ş irin liğ iyle
fetheden Aylan, Kıbrısı da bülbül
sesiyle m e ste tm iştir. Kıbrıs Rad­
yosu Çocuk Kulübünde lanse ettiğ i
" B ir küçücük aslancık v a rm ış"
şarkısı hâlâ bütün Ada'nın dilinded ir.
Aylan'ın kilosu sadece 38 d ir.
Bu bakım dan tartılm ası ancak ku­
yumcu terazilerinde m üm kün ola­
b ilm e kte d ir.
Bahçeli Gençlik G urubunun
azası olduğu için evde kalm aktan
çok korkan A ylan'ın en sevdiği
hayvan M ik i'd ir.
í
í
Kelkel Sülüm an - P. Özcan - Festival Erkan
119565 A n k a * a
tu
R cklam
5/SK«ş
TASARRUFLARINIZI
DEĞERLENDİRİNİZ...
Tasarruflarınızı verimsiz
bırakmamak için ilerde
yapacağınız her türlü
masraflara ayırdığınız
paraları o zamana kadar
9
emniyet
0
sür'at
0
bol faiz
bakımından bankamızda açtıracağınız bir hesaba
yatırmanız menfaatiniz icabıdır.
I< A Z G A N ' c ıln r :
Önder Özar
Al tan Orbay
Mehmet Barmanbek
Aylan Mustafa
B irten Konurkaya
Atakan Solmaz
Tülay ile ri
Üstün Y ü re k li
B A N K A C IL IK Ş U B E L E R İ
Yalçın Şendur
A n k a ra
A n ı f ı ı d l ı r (A n lı.)
Adana
Y A K IN D A A Ç IL A C A K
Ş U C £ L E R
A y d ın
B a lık e s ir
B e y o ğ lu
Ç e m b e r l it a f
( İ s t .)
( İ s t.)
D iy a rb a k ır
İs k e n d e ru n
İz m it
K ay seri
K ır ık ö jr
P a n g a ltı
Z o n g u ld a k
(js t.)
(İ» t.)
A d a p a z a rı
A k sa ra y
A n t a ly a
B ah çckapı
Dr >i k ta |
B u rsa
E sk iş e h ir
C a la t a
G a z ia n t e p
İz m ir
K a d ık ö y
K on ya
M a n ita
M e rsin
S am su n
T rabtor»
Ü sküd ar
□
KAZG AN'cılar Haziran sınavlarında bü­
tün İneklere başarılar d ile r, eksiklerin ve espirile rin hoş görülm esini temenni eder ve du­
daklarınızdan dolaşacak tebessümde küçük b ir
payı olursa görevini yapmış sayar.
KAZGAN'm çıkışına maddî ve manevî des­
teğini eesirgemiyen D e k a n l ı ğ a ,
MARS
Matbaası M ensuplarına ve özellikle Başoperatö r M uzaffer Beye, tashihlerde yardım eden
arkadaşlarım ıza teşekkürü borç b iliriz .
Kapak kompozisyonunu ve karika­
tü rle rin önem li b ir kısm ını yapan ağa­
beyim iz Iceıı Börtüccnc'yo teşekkül le ri­
m izi sunarız.
Ziraat Bankasındaki
tasarruflarınız
MARS MATBAASI
1963 — ANKARA

Benzer belgeler