İndir - Çanakkale Valiliği
Transkript
İndir - Çanakkale Valiliği
Rehber ÇANAKKALE ÇANAKKALE REHBERİ © Türkiye Cumhuriyeti, Çanakkale Valiliği www.canakkale.gov.tr EDİTÖR Ümit Yaşar Gözüm METİN YAZARLARI Ümit Yaşar Gözüm İlhan Akşit (Arkeolog) Veysel Tolun (Yrd. Doç. Dr.) Ferah Özkök (Doç. Dr.) Ahmet Kaşıkçı FOTOĞRAFLAR Berica Nevin Berberoğlu ASİSTAN Şükrü Akcan BASKI Mas Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş. Hamidiye Mah. Soğuksu Cad. No: 3 Kâğıthane 34408 İstanbul +90 212 294 10 00 [email protected] Sertifika No: 12055 TASARIM Monroe Creative Studio Doğukan Karapınar www.monroeistanbul.com BİRİNCİ BASKI 4000 adet © Bütün hakları, Türkiye Cumhuriyeti Çanakkale Valiliği’ne aittir. Kaynak gösterilmek kaydıyla, tanıtım amaçlı kısa alıntı dışında yayımcının yazılı izni olmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz. Yayımlanan yazıların ve fotoğrafların sorumluluğu yazarlarına ve sanatçısına aittir. ISBN-978-605-149-580-4 Rehber ÇANAKKALE İÇİNDEKİLER 6 16 20 24 32 36 46 Efsanenin Adı: Çanakkale Tarihe ve Doğaya Seyahat Tarih Öncesi Dönemlerde Çanakkale Antik Çağlarda Çanakkale Çanakkale Kent Merkezi Çanakkale Boğazı Çanakkale Yakın Çevresi Antik Mirasına Yolculuk 52 56 58 62 68 78 84 Osmanlı Mirası Dini Mekânlara Yolculuk Kentin Askeri Mekânlarına Yolculuk Kentin Kamusal ve Sosyal Mekânlarına Yolculuk Kentin Cazibe Merkezlerine Bir Gezi Çanakkale Müzeleri Büyük Savaşların Gölgesinden Barışa Yolculuk Çanakkale: Savaştan Zafere 88 92 98 102 108 114 120 Beşinci Mevsim: Barış ve Dostluk Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı El Sanatları ve Hediyelik Eşya Çanakkale Kültür Sanat Etkinlikleri Kıyı Turizmi Alternatif Turizm Avrupa’daki Çanakkale 128 134 144 150 158 Çanakkale’nin Adaları Tarihin İzleğinde Assos’a Yolculuk Kazdağı’nın Sarmalında Ege’den Marmara’ya Bir At Başı Uzanmak İletişim Rehberi EFSANENİN ADI: ÇANAKKALE Kentler de insanlar gibidir aslında; özgün, şahsiyetli ya da sıradan. İnsanlar gibidirler; anlatılınca güzelleşir, anladıkça gizemlerinden arınır, bilinir ve sevilirler. Bin yılların ötesinden günümüze taşıdığı doğal ve kültürel mirası ile bir başyapıt izlenimi bırakır insanda Çanakkale. Antik çağ tanrılarının güncelerine yerleşen İda Dağı’ndan gönderilen mesajlar, destanlaşarak bir yansıma bulur bütün zamanlarda. Zambak ve safran kokularının sindiği İda Dağı, Gök Tanrısı Zeus’un Hera ile yaşadığı yerdir. 6 ÇANAKKALE Kordon Kazdağı’nda sürüleri güden Paris, prens doğar, çoban olur ve sonunu hazırlar Troia’nın. Güzelliği dillere destan Sarıkız’ın, köyünde uğradığı iftiranın sonunda bırakıldığı ve erenlere karıştığının anlaşıldığı yerin de Kazdağı olması ilginç değil mi? Her dönem kendi mitolojik öyküsünü yaratmış bu coğrafyada, değişmeyen sadece yüceliğine inanılan değerler. Deniz ötesi kıyılarda, karşılıklı mitolojik aşklar yaşanır. Ege Denizi’ni ve boğazı tepelerden izler kanatlı koçlar. Seyyahlar tırmanır, geçmiş zaman inançlarıyla Kazdağı’na. Abydos’tan Leandros seslenir, Sestos’taki büyük aşkı Hero’ya. Denizler yarılır gecenin karanlığında bir fener ışığına. Helle, kanatlı koçun pöstekisinden düşerken selamlar boğazını Çanakkale’nin. EFSANENİN ADI: ÇANAKKALE 7 8 ÇANAKKALE Saat Kulesi Kordon Güzelliğin başa bela olduğu, insanlığın bilinen tarihinden günümüze ulaşan güzellikleriyle, nice gizemli aşklara ve büyük savaşlara sahne olmuş çok az kent vardır yeryüzünde Çanakkale gibi! Değişen yaşam koşulları, hızlı kentleşme, nüfus artışı, doğal kaynakların giderek artan bir şekilde tahribi, endüstrileşme ve teknik gelişmeler, bilinçli veya bilinçsiz tahribatlar, yeryüzündeki bir çok yerleşim alanının tarihsel ve doğal özelliklerinin hızla kaybolmasının başlıca etmenlerindendir. Henüz kirlenmemiş verimli topraklara, bozulmamış mimariye sahip sanayinin yerleşemediği, denizlerin tanışmasına ve ülkelerin okyanuslara açılmasına boğazıyla ve limanlarıyla yol veren şanslı bir coğrafyadayız. Bu şansını bir turizm kentine dönüştürerek sürdürmesi, Türkiye’de yeni bir turizm cennetinin, insanlığın hizmetine sunulması anlamı taşıyacağı bir gerçek. Boğazın Ege’ye açılan ucunda bulunması, bir yandan eşsiz ve doyumsuz manzaraya sahip olmasını sağlarken, diğer yandan gerek karadan kıtalararası geçiş yollarını barındırması, gerekse su yoluyla tek geçiş noktası olması, kentin üzerine büyük tarihi bir sorumluğu da yükleyerek, stratejik bir kent yapmış Çanakkale’yi. EFSANENİN ADI: ÇANAKKALE 9 Çanakkale Boğazı Boğazın Ege’ye açılan ucunda bulunması, bir yandan eşsiz ve doyumsuz manzaraya sahip olmasını sağlarken, diğer yandan gerek karadan kıtalararası geçiş yollarını barındırması, gerekse su yoluyla tek geçiş noktası olması, kentin üzerine büyük tarihi bir sorumluğu da yükleyerek, stratejik bir kent yapmış Çanakkale’yi. Savaşlardan arınıp, insanlığın ortak değerine dönüşen, her iki tarafta yer alan kahramanların aynı topraklarda yan yana yattığı, dualarla ayinlerin birbirine karışarak hatıralara dönüşüp efsaneleştiği, bir başka coğrafya var mıdır yer yüzünde? Burası farklı inançların cennet bahçeleri vaat ettikleri; Yahudilerle Süryanilerin, Hıristiyanlarla Müslüman askerlerin bir arada aynı topraklarda yattığı bir yeryüzü cennetidir. Fransız, İngiliz, Alman, Yeni Zelandalı, Avustralyalı, Nepalli, İskoçyalı, Galli, İrlandalı, Kanadalı, Hintli, Cezayirli, Güney Afrikalı, Senegalli gençlerin, Türk coğrafyasında ölüme yattıkları büyük bir oyunun da adıdır Çanakkale. İnsanın merkeze oturtulduğu hümanist anlayışın yarattığı özgüven sonucun- Nusrat Mayın Gemisi 12 ÇANAKKALE da buralara gelindiğini bilmeli ve kabullenmeli dünya. Kadının her zaman kendisine yaşam alanı bulduğu ve üstün değer olarak görüldüğü bu coğrafyada, dünyada ilk olarak (Skepsis) bir kenti, bir kadın başkanın yönetmiş olması ve ilk güzellik yarışmasının burada yapılmış olması, kimsenin garipsemeyeceği bir durum olsa gerek. Düşünce tarihinde, kurucu olarak anacağımız birkaç filozoftan birisi, mantık ve felsefe tarihinin büyük kurucusu Aristoteles’in bir davet üzerine Assos’a gelmesi ve bilinen ilk felsefe okulunu burada açmış olması, stoacı felsefenin kurucularından Kleanthes’in ve sonraki dönemlerde ilk Osmanlı tarih yazarlarından Gelibolulu Mustafa Ali Efendi’nin, Nara Burnu Piri Reis’in burada yetişmiş olması, bu kentimizin kültürel anlamda geleceğe izler bırakmasını sağlamıştır. “Görmeden ölürsem millette ümit ettiğim feyzi, yazsınlar seng-i kabrime, vatan mahzun, ben mahzun” diyen ünlü vatan şairi Namık Kemal’in bu topraklarda, Bolayır’da sonsuza kadar yatmak istemesini anlayıp, kitlelerle buluşturduğumuzda, bu kentin doğal ve tarihi dokusunu koruyabilmesine hizmet edecek, kültür turizminin gereklerini de yerine getirmiş olacağız. Bin yıllar öncesinde doğal afetler ve savaşlarla yok olmasına rağmen on kat üst üste kurulan bir kent söyleyebilir miyiz Troia’dan başka. Adalarda egemen olan Akdeniz mutfağının yerini Anadolu yakasında Ege mutfağının aldığını görürüz. Zeytinyağı ve balık ağırlıklı mutfak kültürü, içlere doğru yerini, hayvansal ürünlere bırakır. Öyle ki, Biga, Lapseki ve Ezine’ye yolunuzu düşürdüğünüzde etin, sütün ve peynirin, başkentiyle karşılaştığınızda şaşırmamalısınız. Zeytin ağacının adeta kutsandığı bu bölgede, Osmanlı kültürünün önemsediği çınar ağacının da ayrı bir yerinin olduğunu söyleyebiliriz. Türkülere konu olmuş Aynalı Çarşı’sından çok daha büyük ve tanınmayı bekleyen, kentin eski dokusunun kalbi Yukarı Çarşı ziyaretçilerini bekler bütün dinginliğiyle. Mimari dokusunu uzaklardan gelecek ziyaretçileri için saklayan kent merkezi, dünyada eşine az rastlayacağımız bir hoşgörü ile ağırlamayı bekliyor misafirlerini. Kültürel anlamda içine kapalı yaşam anlayışı, Türkiye’nin EFSANENİN ADI: ÇANAKKALE 13 sakin kentler arayışında ilk büyük örnek olma konumunu kazandırıyor Çanakkale’ye. Türkiye’nin, rüzgâr enerjisi potansiyelinde birinci sırada yer almasına ve kurulu rüzgâr güllerine rağmen, bu bölge henüz değerlendirilmeyi bekliyor. Termal kaynaklarda, Avrupa’nın en büyüğünün, Türkiye olduğu kabul ediliyor. Bu büyüklükte çok sayıda termal kaynağıyla, termal turizm etkin yer edinebilecek birikimlere sahip Çanakkale. Güneş, deniz ve kumsallarıyla, yeşil sahilleri, ödüllü koyları ile insanı kendisine çeken çok yönlü turizm potansiyelini açıyor dünyaya. Müzeleri, ören yerleri, kazı alanları, Unesco Dünya Miras listesinde yer alan Troia antik kenti ve Birleşmiş Milletler Milli Parklar Tarihi Alanlar listesindeki Gelibolu Tarihi Milli Parkı ile yeni ve köklü bir kültür turizmi hamlesine ihtiyaç duyuyor. Kıyı turizminin yanında alternatif turizm potansiyeli de yüksek olan bölgelerden birisi Çanakkale. Ekoturizm, gençlik turizmi, spor turizmi, termal turizm, sualtı dalış ve sörf turizminin birlikte yapılabildiği eşsiz bir coğrafyada bulunduğunuzu hissettiriyor size Çanakkale. 14 ÇANAKKALE EFSANENİN ADI: ÇANAKKALE 15 TARİHE VE DOĞAYA SEYAHAT Avrupa ile Asya kıtalarını birbirinden ayıran ve kendi adıyla anılan boğazın kıyısında kurulan Çanakkale, Türkiye’nin kuzeybatısında, Trakya’da Gelibolu Yarımadası, Anadolu’da Biga Yarımadası toprakları üzerinde yer almaktadır. 60.2 kilometre kıyı uzunluğuna sahip, Anadolu’nun en batı noktası olan Baba Burnu ile Türkiye’nin en batı noktası Gökçeada’daki İnce Burun, ilin sınırları içerisinde yer almaktadır. Çanakkale’nin Anadolu toprakları, antik dönemde “Troas” olarak adlandırılan Biga Yarımadası’nı kapsamaktaydı. Kazdağı 1767 metre ile en yüksek dağıdır. Çanakkale’ye bağlı on iki ilçe arasında merkezden sonra en büyük ilçe Biga, en küçük ilçe ise hiç köyü olmayan Bozcaada’dır. Topraklarının yüzde elli dördü ormanlardan oluşan, kıyı ilçelerinde ve adalarda iklimin hemen hemen aynı olduğu, daha çok Akdeniz iklimine paralellik göstermekle birlikte, yılın büyük bölümünde 16 ÇANAKKALE Boğazı’nı geçerken, boğazın her iki yakasında hemen her mevsim yemyeşil doğayla baş başa ilerlerken, boğazdan çıktıklarında sağa veya sola devam ettiklerinde, eşsiz koylarla karşılaşırlar. rüzgârlı günlerin yaşandığı bir coğrafyaya sahiptir. Çanakkale’ye İstanbul, İzmir ve Bursa yönlerinden ulaşabilirsiniz. İster boğazdan transit geçin, ister karayoluyla seyahat edin, büyüleyici manzaralar size eşlik edecektir. Deniz yolunu kullananlar, Çanakkale Karayoluyla İzmir yönünden hareket ettiğinizde, ister Edremit’ten Kazdağları’na yolculuk edip Kalkım’a ulaşırsınız, ki bu bölge av turizminin de merkezidir. İsterseniz sahil yolunu izleyerek Ayvacık’ın meşhur sahil beldesi Küçükkuyu’ya, oradan da sahili takip ederek eşsiz doğa görüntüleriyle Kadırga Koyu’na ulaşırsınız. TARİHE VE DOĞAYA SEYAHAT 17 Burada da tercih yapmak durumunda kalırsınız: Assos’taki antik limana inebilir veya yukarıya doğru Behramkale’ye çıkabilirsiniz. Burada tarihi doku ve doğal güzellikleri izlerken kendinizi başka zamanlarda hissedersiniz. Sahili takip ederek Sivrice fenerine, “Sokakağzı”na devamla Gülpınar, Babakale, Tuzla kaplıcasına ulaşırsınız. Ezine’nin, Tavaklı İskelesi sahilinde rüzgâr sörfü yapabilir, Kestanbol Kaplıcası’na gidebilirsiniz. Eskiden Bozcaada gemilerinin kalktığı eski Bayramiç Ayazma Odunluk İskelesi’nde mola verebilirsiniz. Geyikli’den hareket edip Ezine’ye, sırasıyla Bayramiç’e oradan Evciler Köyü ve Kazdağları’ndaki Ayazma mesire alanına uzanabilirsiniz. Dönüşte Geyikli’den günübirlik veya uzun süreli tatil düşünüyorsanız, Bozcaada’nın sakin ve doğal güzelliklerini yakalayabilirsiniz. 18 ÇANAKKALE Bayramiç Yola revan olduğunuzda Kumburun, İntepe ve Gençlik Kampı’nın da bulunduğu Güzelyalı sahilini gördükten sonra, tarihi ve doğal haşmetiyle sizi bekleyen Çanakkale’de mola verebilirsiniz. Kenti gezmek veya yeni alternatif güzergâhlara program yapmak için, buna ihtiyacınız olacak. Kent merkezinden karşıya Eceabat veya Kilitbahir’e geçebilir veya deniz yoluyla yeni ufuklara açılabilirsiniz. Çanakkale’ye gelenlerin Gelibolu Yarımadası’na geçmeleri ve Birinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı mekânları ziyaret etmeleri öncelikli tercihlerinden biridir. Tarihi yarımadaya çıktığınızda sola Abideler’e gidebilirsiniz veya Eceabat’tan sağa doğru sahili takip ettiğinizde önce Gökçeada feribotunun kalktığı Saroz Körfezi Kabatepe limanı girişine, devam ettiğinizde de Gelibolu’ya ulaşırsınız. Burada da Hamzakoy ve Güneyli doyumsuz güzelliğiyle sizi karşılar. Çanakkale’den Lapseki yönüne devamla, Lapseki’ye ulaşırsınız. Seyahatinizi sürdürdüğünüzde Dalyan ve Çardak üzerinden Karabiga sahiline ve Çanakkale’nin son ilçesi Biga’ya varırsınız. Burada bir program yaparak, Çanakkale’nin denize kıyısı olmayan üç ilçesinden önce kaplıcalarıyla ve seramik fabrikalarıyla ünlü Çan’a, Kazdağları’nın kuzey yamaçlarında zengin bitki örtüsü ve ormanlarıyla ünlenen Yenice’ye ya da Kazdağları’nın güney eteklerindeki Bayramiç’e ulaşarak seyahatinize devam edebilirsiniz. İstanbul yönünden gelişlerde, Gelibolu Yarımadası’ndan, Ankara-Bursa istikametinden gelişlerde ise Biga’dan giriş yaparak yukarıda verilen gezi planının tersi yönünde ilerleyerek unutulmayacak bir seyahate imza atarken, deniz, kum ve güneşin yanında; tarihin yeniden yazıldığı bir coğrafyada kahramanlar, tanrılar ve efsanelerin ışığında eşsiz bir tatil yapabilirsiniz. Kent sınırlarına girdiğinizde, seyahatiniz hangi yönden başlamış olursa olsun Çanakkale merkeze vararak kentin kültürel, tarihi ve doğal güzelliklerine ulaşırsınız. TARİHE VE DOĞAYA SEYAHAT 19 TARİH ÖNCESİ DÖNEMLERDE ÇANAKKALE Asya ile Avrupa kıtaları arasında bir köprü konumundaki Çanakkale, insanlığın yerleşik hayata geçtiği dönemden, tarihi çağların başlangıcına kadar, önemli kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Bin yıllar boyunca farklı toplumların egemenliğinde kalmış olması, mimarisinde ve günlük yaşamda oluşturduğu çok renkli mirasın farklı izlerini yansıtmaktadır. 20 ÇANAKKALE Troia Neolitik Dönem (Yeni Taş Çağı) İnsanların yerleşik hayata geçerek, hayvancılık ve tarım yaptıkları neolitik dönem (M.Ö. 8000-5500) insanlık tarihi açısından “Neolitik Devrim” olarak adlandırılır. Bu döneme ait köy yerleşimlerinin varlığı Anadolu’nun her bölgesinde olduğu gibi, Çanakkale’de bilinmektedir. Bunlardan en önemlisi Ayvacık ilçesi, Bademli Köy yakınlarındaki yüksek doğal bir tepe üzerinde yer alan Coşkuntepe’dir. Burada yaklaşık olarak M.Ö. 6000 yıllarında yaşamlarını, özellikle balıkçılık ve hayvancılıkla sürdüren bir halkın var olduğu ortaya çıkmıştır. Aynı tarihlerde Gelibolu Yarımadası’nda Karaağaçtepe ve Hamaylıtarla mevkiileri ve Gökçeada’da Uğurlu/Zeytinli mevkiinde M.Ö. 6000 tarihli ilk köy yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir. Kalkolitik Dönem (Bakır Çağı) Kalkolitik dönemi temsil eden yerleşimler yaklaşık olarak M.Ö. 5000 civarında iskân gören Kumtepe, Beşik-Sivritepe ve Gülpınar’dır. TARİH ÖNCESİ DÖNEMLERDE ÇANAKKALE 21 Tunç Çağı Yaklaşık olarak M.Ö. 3000 ve 1200 yılları arasını kapsayan tunç çağı, Çanakkale bölgesinde en iyi Troia yerleşimi ile temsil edilmektedir. Üst üste on ayrı yerleşim katının oluşturduğu bir höyük görünümündeki Troia, Ege Denizi’ni Marmara ve Karadeniz dünyasına bağlayan önemli bir noktada yer almaktadır. Bu açıdan M.Ö. 3000 ortalarına doğru burada belirli bir merkezi otoriteye sahip politik bir gücün ortaya çıktığını görüyoruz. Örneğin, Schliemann tarafından bulunan ve uzun yıllar efsanevi Troia Kralı Priamos’un hazinesi olarak bilinen altın buluntuların aslında daha önceki bin yılda Troia II’de ortaya çıkan soylu sınıfa ait olduğu anlaşılmıştır. Yaklaşık beş metreye varan sağlam sur duvarlarına sahip bir yerleşim olması, Troia’nın ne kadar güçlü bir tunç çağı yerleşimi olduğunu doğrulamaktadır. Troia 22 ÇANAKKALE Troia’da ele geçen ve yaklaşık M.Ö. 1200 tarihli mühür üzerindeki Hint-Avrupa dilinin, Anadolu grubuna ait olan Luwi dilindeki yazıt, Çanakkale bölgesinde bilinen ilk yazı örneği olarak kabul edilebilir. Hitit çivi yazılı belgelerinde bahsedilen Wilusa’nın Troia kentini veya Troas bölgesini nitelediği bilinmektedir. Diğer bir deyişle Troia yerli bir Anadolu toplumu olarak algılanmaktadır. Çanakkale’de Troia dışında, çok sayıda tunç çağı yerleşimi daha bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak Kumtepe, Hanaytepe, Beşiktepe, Larissa, Tuzla ve Külahlı verilebilir. Çanakkale’nin doğu kesimlerinde Çan, Biga, Bayramiç ve Yenice civarında da tunç çağı yerleşimlerinin varlığı bilinmektedir. (Örneğin Pekmezli, Üyücükler, İkizce gibi). Troia 23 TARİH ÖNCESİ DÖNEMLERDE ÇANAKKALE ANTİK ÇAĞLARDA ÇANAKKALE Demir Çağı Hitit İmparatorluğu’nun 1190 yıllarında son bulmasıyla tunç çağları yerini demir çağa bırakır ki, bu dönemde Anadolu’da birtakım yerli Anadolu halkları egemenlik sürerler. Bunlardan birisi olan ve sonraları Çanakkale bölgesini de egemenlikleri altına alan Lydia Krallığı’dır. M.Ö. 1200 civarında Çanakkale bölgesinde Troia savaşlarının başlaması ile Akhalar bölgeye gelmişlerdir. 24 ÇANAKKALE Çanakkale’de Koloni Şehirleri M.Ö. 750-550 yılları arasındaki iki yüz yıllık Helen kolonizasyonu sonunda, çoğu deniz kıyısında olmak üzere bölgede Helen ticaret kolonisi olarak çok sayıda şehir kurulmuştur. Miletoslular tarafından kurulan Parion, Priapos, Abydos; Aioller tarafından kurulan Sestos, Assos, Dardanos; İonlar tarafından kurulan Hamaksitos; Kolophonlular tarafından kurulan Lampsakos bu koloni şehirlerinden bazılarıdır. Priapos Lidya Hâkimiyeti Çanakkale bölgesinde M.Ö. 7. yüzyılın ilk yarısından itibaren ise Lidya Devleti’nin bir hâkimiyet oluşturduğunu ve bu dönemde Lidya kralının izni ile koloni kentler kurulduğunu görüyoruz. M.Ö. 6. yüzyılın ortalarına doğru Atina’nın Persler ile yapmış olduğu Salamis Savaşı’nı kazandıktan sonra, yönünü bu bölgeye çevirdiğini biliyoruz. Aleksandreia Troas ANTİK ÇAĞLARDA ÇANAKKALE 25 Pers Hâkimiyeti Helenistik Dönem Çanakkale bölgesi M.Ö. 6. yüzyıl ortalarında Pers egemenliğini tanımıştır. İki büyük Pers imparatoru olan Dareios ve Kserkses, Troas bölgesini daima Avrupa’ya ulaşmak için bir kilit noktası olarak görmüşlerdir. Herodotos’a göre Hellespontos üzerinde Asya’dan Avrupa’ya geçmek için, ilk köprüyü yapan Pers imparatoru Kserkses olmuştur. M.Ö. 334 yılında Makedonya Kralı Büyük İskender, Perslere karşı büyük bir harekât başlatmış ve Çanakkale Boğazı’nı geçerek Troas bölgesine gelmiş, Karabiga yakınlarındaki Koçabaş Çayı kıyısında, ünlü Granikos Meydan Savaşı’nda Pers ordusunu yenilgiye uğratarak, bölgedeki Pers egemenliğine son vermiştir. Çanakkale Arkeoloji Müzesi M.Ö. 4.yüzyıl başlarına gelindiğinde ise, bazı Troas kentleri Pers egemenliğine karşı ortak bir isyana girişmişlerdir. 387 yılında imzalanan Antialkides Barışı ile Perslere tamamen teslim olmuşlardır. 26 ÇANAKKALE M.Ö. 323 yılında Büyük İskender’in ani ölümü üzerine generalleri iktidar kavgalarına tutuştuklarında, onlardan birisi olan Antigonos M.Ö. 323 sonrasında Çanakkale bölgesini yönetimi altına almıştır. Bölgede fazla nüfusa sahip olmayan, küçük, güçsüz ve dağınık halde bulunan kentler bir araya getirilerek, Antigonia (Aleksandreia Troas) adı altında büyük bir kent kurulmuştur. Ancak Çanakkale bölgesinin yönetimi İpsos Savaşı’ndan (M.Ö. 301) sonra tekrar değişmiş, yönetim doğudaki Antigonos’tan batıdaki Lysimakhos’un eline geçmiştir. M.Ö. 3. yüzyılın başlarında, Balkanlar’da ekonomik zorluklar içinde kalmış olan Galatlar, M.Ö. 280 yılında Çanakkale Boğazı’nı geçerek bölgeye egemen olmuşlar, ancak burada fazla kalamayarak doğuya yönelmişlerdir. Aynı dönemlerde Bergama Krallığı da kurulmuştur. Bölge ise M.Ö. 280-188 yılları arasında Seleukos Krallığı’na bağlanmıştır. M.Ö. 190 yılında Romalılar ile Seleukos kralı III. Antiokhos arasında Magnesia’da yapılan savaştan sonra, savaşın galibi Romalılar bölgeyi bu başarının kazanılmasında kendilerine yardımcı olan Bergama Kralı II. Eumenes’e ( M.Ö. 197-150 ) vermişlerdir. vermişler, hatta merkezlerini Aleksandreia Troas kentine taşımayı bile düşünmüşlerdir. Roma İmparatorluğu’nun 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Çanakkale bölgesi Doğu Roma İmparatorluğu’nun ya da diğer adıyla Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altında yönetilmiştir. İmparator Justinian, Sestos’ta boğazın geçişini kontrol altında tutmak için, bir kale inşa ettirmiştir. Roma Dönemi Bergama Kralı III. Attalos’un krallığını M.Ö.133 yılında bir vasiyetname ile Roma İmparatorluğu’na bırakması üzerine, Çanakkale bölgesi de Roma eyalet sistemi içerisine alınmış ve Asia eyaletine bağlanmıştır. Soylarını Troia’ya bağlayan Romalılar bölgeye çok önem ANTİK ÇAĞLARDA ÇANAKKALE 27 28 ÇANAKKALE Çanakkale Arkeoloji Müzesi 29 Çanakkale’de Türk Hâkimiyeti Bölgede Türklerin görünmesi Doğu Roma İmparatorluğu dönemine rastlamaktadır. Anadolu’nun on birinci yüzyılda Türkmen boylarının yerleşimine açılması ile Türkmenler Ege’ye kadar ulaşmıştır. On dördüncü yüzyıl başlarında Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Ege kıyılarına kadar uzanmış ve Çanakkale yöresine de yerleşmeye başlamışlardır. Türklerin bölgede askeri güç olarak tekrar görülmesi 1095’de Çaka Bey’in Nara Burnu önlerine kadar ilerlemesi ile başlamıştır.1097’de Haçlıların İznik’i alması ile Anadolu içlerine çekilen Anadolu Selçukluları, Haçlıların çekilmesinden sonra üst üste akınlar düzenleyerek kaybettikleri yerleri geri alarak, Çanakkale yöresine kadar ilerlemişlerdir. Beylikler döneminde de Karesi Beyliği’nin sınırlarını Çanakkale’ye doğru genişlettiğini görüyoruz. Kumkale Tarihi Türk Mezarlığı 30 ÇANAKKALE Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Çanakkale Boğazı’nda Türk hâkimiyeti Osmanlılar zamanında oluşmuştur. 1345’te Karesi Beyliği topraklarının büyük bölümü, Osmanlı topraklarına katılsa da Çanakkale Boğazı üzerindeki Osmanlı hâkimiyeti 1354 yılında Süleyman Paşa’nın Gelibolu Kalesi’ni fethi ile gerçekleşmiştir. Ardından da 1356’da Gelibolu’dan sonra, Tekirdağ’a kadar Rumeli kıyıları fethedilmiştir. I. Murat döneminde Anadolu kıyılarının tamamı Osmanlı hâkimiyetine geçmiş, fakat boğazın tamamen kontrolü Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra, boğazın en dar yerine 1462’de inşa ettirdiği kalelerden sonra gerçekleşmiştir. Boğaz bu tarihten itibaren, hem İstanbul’un savunmasını üstlenmiş hem de Karadeniz – Akdeniz geçişi ile ilgili hâkimiyet planlarının kilidini teşkil ederek sürekli askeri önemini korumuştur. Gelibolu Süleyman Paşa Türbesi ANTİK ÇAĞLARDA ÇANAKKALE 31 ÇANAKKALE KENT MERKEZİ Çanakkale kent merkezi, tarihi varlığını İstanbul’a borçludur. Fatih Sultan Mehmet 1453’te İstanbul’u fethettikten sonra, şehrin güvenliğinin Çanakkale Boğazı’na bağlı olduğunu fark etmiş ve boğaza giriş çıkışları kontrol edebilmek amacıyla, boğazın en dar yerine karşılıklı iki kale inşa ettirmiştir. Boğaz’ın Asya yakasında 1462-1463 yılında inşa ettirilen kaleye Kala-i Sultaniye, Avrupa yakasındakine Kilidül Bahir adı verilmiştir. Kala-i Sultaniye’nin inşa edildiği tarihte bu bölgede bir yerleşim mevcut olmayıp en yakın yerleşme, kentin kuze- 32 ÇANAKKALE yinde kalan Abydos ve Nara bölgesinde bulunmaktaydı. Kalenin inşasından sonra, görevliler ve Rumların gelmesiyle yeni yerleşim oluşmuştur. Osmanlı’nın son döneminde Kala-i Sultaniye ismiyle birlikte, kalenin çanağa benzemesine izafeten halk tarafından verilen Çanakkale adı da kullanılmaya başlanmıştır. Kente adını veren kale de Çimenlik adıyla anılmıştır. On beşinci yüzyılda Osmanlı’nın Akdeniz’e açılan kapısı olan kentte ticari ve ekonomik faaliyetlerin artmasıyla Çanakkale bir liman kenti özelliği kazanmıştır. Merkezdeki Kafeler Bu dönemde İspanya’yı terke zorlanan Musevilere, Osmanlı’nın kapılarını açmasıyla, buradan gelen Yahudilerin bir bölümü de Çanakkale’ye yerleştirilmiştir. Aynı dönemde kent merkezine, kendi ülkeleri ile ticari ilişkileri yönlendirmek üzere Avrupa’dan gelen ticari ataşeler de yerleşmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ile Ege adalarında, Kırım’da, Balkanlar’da yaşayan ve tehlike altındaki Müslümanların Anadolu’daki Osmanlı şehirlerine göçleri sırasında, Çanakkale önemli sayıda göç almıştır. Osmanlı’nın tarih sahnesindeki son zaferi olan 1915 Çanakkale Savaşları süresince, İtilaf donanmasının top mermilerine hedef olmuş, 1918 ile 1923 yılları arasında İstanbul ile birlikte İngiliz işgali altında kalmıştır. İşgal dönemi sonrası 1923 yılında, imzalanan Lozan Antlaşması’na eklenen mübadele maddesi gereğince; Çanakkale’deki Hıristiyan ahali Yunanistan’a giderken, Yunanistan ve Girit Adası’ndaki Müslüman Türklerin büyük çoğunluğu da Çanakkale’ye yerleşmiştir. Mübadele dönemi, kent nüfusunun adeta dönüşümüne neden olmuştur. ÇANAKKALE KENT MERKEZİ 33 Cumhuriyet Dönemi Biga ve Gelibolu yarımadalarını kapsayan Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte il olmuştur. Çevredeki büyük yerleşimlerin ilçe yapılmalarıyla yeniden şekillenmiş, Biga Yarımadası ile Gelibolu Yarımadası’nın, Çanakkale’ye bağlanmasıyla da iki yaka arasında yakın işbirliği kurulmaya başlamıştır. 1950’li ve 1960’lı yıllar, gelişmenin önünün, merkezi hükümet teşvikleriyle açıldığı bir dönem olmuştur. 1970’ler ise iç göç ve kentleşmenin hemen her alanda yaşandığı bir dönemdir. 1980’li ve 1990’lı yıllar mevcut (doğal-tarihi-kültürel) değerlerin farkına varıldığı, Troia’nın hem milli park hem de dünya kültür mirası olduğu dönemdir. 1992 yılında kurulan üniversitenin, kentin önemli aktörleri arasına girmesiyle de, üniversite kent ilişkileri gündemden düşmeyecek şekilde gelişir ve özümsenir. Kordon’da Mısırcılar 34 ÇANAKKALE 2000’li yıllar, yeni bir sürecin başlangıcıdır. 2010’lu yıllarda kent, büyümesini sürdürürken, üniversite sayesinde insan yapısı değişir. Bir zamanlar emekli şehri olarak anılan Çanakkale’de günümüzde her dört kişiden birisi gençtir. Sosyal mekânlar gençlerin ihtiyaçlarına göre şekillenmeye başlarken, Kordon kafelerle dolar, Fetvane Sokak, kitapçıların ve eğlence yerlerinin mekânı olur. Kentin farklı yerlerindeki bazı tarihi mekânlar ve evler restore edilip yeni işlevler kazandırılarak, Çanakkale’nin kültür hayatına katılırlar. Mavitay Çocuklar Evi, Çanakkale Yazar ve Sanatçı Evi, Çanakkale Evi binası gibi, yapılar bu tarihi mekânlardan bazılarıdır. Cumhuriyet Meydanı ÇANAKKALE KENT MERKEZİ 35 ÇANAKKALE BOĞAZI İstanbul Boğazı ile birlikte Asya ve Avrupa kıtalarını birbirinden ayıran Çanakkale Boğazı’nın, üçüncü jeolojik zamanın sonunda meydana gelen bir çöküntü ile oluştuğu, bilim adamları tarafından kabul edilmiştir. Çok özel bir coğrafya olan Çanakkale Boğazı, Ege Denizi ile Marmara Denizi’ni birleştiren doğal bir su yoludur. Çanakkale Boğazı’nın uzunluğu altmış sekiz kilometre olup İstanbul Boğazı’nın yaklaşık iki katıdır. Boğazın kuzeyde, Marmara Denizi girişinden Nara Burnu’na kadar kıyıları birbirine paralel ve açıktır. Nara Burnu’nda daralarak 36 ÇANAKKALE güneye yönelir. Boğazın en geniş yeri Erenköy Koyu ile Tengerdere ağzı arasında yaklaşık 7000 metre, en dar yeri ise 1250 metre ile Kilitbahir ve Çimenlik kaleleri arasıdır. Ortalama derinliğin elli-altmış metre olduğu boğazın, en derin yeri ise yüz altı metre ile Çanakkale-Kilitbahir arasındadır. Boğazda birisi üstten Marmara’dan Ege’ye, diğeri alttan ve tersine Ege’den Marmara’ya doğru iki tür akıntı vardır. Bölgede kuzey (Yıldız) ve kuzeydoğu (Poyraz) rüzgârları yılın dokuz ayı eser. Çanakkale Boğazı hidrolojik yapısından dolayı, çok sayıda balık türü, Boğaz Manzarası kabuklu ve yumuşakçaların yaşamasına ortam sağlayan önemli bir bölgedir. Bu yönüyle özellikle lüfer, palamut, kolyoz ve orkinos gibi balık türlerinin göç yolu olduğundan, balık avcılığı için de cazip bir bölgedir. Ayrıca çok sayıda savaş batıklarının bulunmasından dolayı da özel bir yere sahiptir. Boğazın Savunması: Kaleler niye) ve Kilitbahir kaleleridir. 1661’de boğazın Ege girişine iki kale daha inşa edilir. Bunlar Anadolu yakasında yer alan Kumkale ve Rumeli yakasında yer alan Seddülbahir kaleleridir. 1817-18 yıllarında Sultan II. Mahmut döneminde boğazın genişleyerek kuzeydoğuya yöneldiği kısımda, Anadolu yakasındaki Nara Burnu’nda, Nara Kalesi ile Rumeli yakasında Bigalı Kalesi inşa edilmiştir. Çanakkale Boğazı’na savunma amacıyla yaptırılan ilk kaleler, 1462-63 yıllarında inşa edilen Çimenlik Kalesi (Kala-i Sulta- ÇANAKKALE BOĞAZI 37 Nara Burnu Çimenlik Kalesi Kumkale 1462-63 yıllarında Fatih Sultan Mehmet tarafından boğazın en dar yerine yaptırılan iki kaleden birisi olan Anadolu yakasındaki Çimenlik Kalesi (Kala-i Sultaniye), günümüzde Deniz Müzesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Dış ve iç kaleden oluşan kalenin bahçesinde baruthane binasının yanında, Fatih Sultan Mehmet ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde yapılmış ve kendi adlarıyla anılan iki cami yer almaktadır. 18 Mart 1915 günü, İngiliz gemisi Queen Elizabeth’ten atılan ve kuzey sur duvarında açtığı iki metrelik delik içinde patlamadan kalan top mermisi düştüğü yerde korunmaktadır. İç kalenin giriş kapısının solunda duvara monte edilen mermer koltuğun, yakınındaki Abydos antik kentinden getirilerek burada kullanıldığı bilinmektedir. Çanakkale Boğazı’nın Ege denizine açılan kısmında karşılıklı olarak yapılan ve Anadolu yakasında 1661 yılında tamamlanan Osmanlı kalesidir. 38 ÇANAKKALE Nara Kalesi Abydos kentinin kalıntılarının da bulunduğu Nara Burnu üzerindeki kalenin, III. Selim döneminde başlanan inşası, ancak II. Mahmut döneminde tamamlanmıştır. Bundan dolayı yapılar Mahmudiye kaleleri olarak anılırlar. Kitabesindeki hicri 1234 tarihi 1817-18 yıllarını vermekte olup, günümüzde askeri bölge içerisinde kalmaktadır. Çimenlik Kalesi 39 ÇANAKKALE BOĞAZI Ferdinand Keller - Hero’nun Leandros’u Bulması - 1892 40 ÇANAKKALE Boğazın Efsaneleri: Boğazda bir Aşk Hikâyesi (Hero ile Leandros) Çanakkale Boğazı yüzyıllardır söylenerek günümüze kadar taşınmış mitolojik öyküleriyle de ayrı bir yere sahiptir. Bunlardan Hero ile Leandros’un öyküsünü bize en güzel M.S. 400’lü yıllarda yaşadığı tahmin edilen Romalı ozan Mousaios anlatır. Bunun için, öyküyü Bilge Umar’ın yaptığı çeviriyi esas alarak Mousaios’tan özet olarak aktarıyoruz: “Çanakkale Boğazı’nın en dar olduğu yerde; biri Anadolu topraklarında günümüzdeki Nara Burnu’nda Abydos, diğeri karşıda Trakya kıyısında Sestos diye iki şehir vardır. Leandros Abydos’ta, Hero ise Sestos’ta rahibe olarak Aşk Tanrıçası Aphrodite’nin tapınağında yaşarmış. Her yıl mayıs ayında tapınakta yapılan Adonis törenlerine giden Leandros orada gördüğü Hero’ya yıldırım aşkıyla tutulur. Önceleri iki kıtayı ayıran boğaz, iki sevgilinin aralarındaki sevgiye engel olamaz. Leandros her gece boğazı yüzerek geçer, sevgilisiyle bütün gece hasret giderdikten sonra, sabah geri dönermiş. Hero da sevgilisine Sestos’taki kulenin tepesinde yaktığı fenerle yol gösterirmiş. Yaz ayları boyunca iki sevgilinin bu buluşmaları sorunsuz devam etmiş. Ancak yaz geçmiş, boğazda dondurucu poyrazlar esmeye başlamıştır. Bir gece fırtına daha sert esmiş, Hero’nun elindeki meşaleyi söndürmüştür. Dağ gibi yükselen dalgalar, Leandros’un çırpınan gövdesini döve döve Sestos’tan çok ötelere sürükleyerek, sabaha karşı cansız bedenini Sestos kıyılarına atmıştır. Hero ise, sönen meşalesini yeniden yakıp, bitkin ellerinde tutuyordu. Kıyıya çarpan sevgilisinin cansız bedenini görünce ölümde de olsa ona kavuşmak için, hiç düşünmeden kendini denize atmıştır.” ÇANAKKALE BOĞAZI 41 42 ÇANAKKALE Priapos Antik Kenti ÇANAKKALE BOĞAZI 43 Hellespontos Çanakkale Boğazı’nın antik adının nereden geldiğini gösteren efsane Helle’ninkidir. Boğazın adı antik çağlarda Hellespontos, yani “Helle’nin Denizi”dir. Helle’nin efsanesi özetle şöyledir: “Troia öncesi bir kuşaktan olan Argonotlar (Argo Gemicileri) Yunanistan’dan kalkıp Karadeniz’in Kolkis (Gürcistan) ülkesinde Altın Post’u aramaya giden kahramanlar grubudur. Argonotların aradığı ünlü Altın Post, bir zamanlar Kral Athamas ile Bulut Tanrıçası Nephele’nin çocukları olan Phrik- sos’la Helle’yi üvey annelerinin hışmından korumak için sırtına alıp, Yunanistan’dan Karadeniz’deki Kolkis ülkesine kaçıran, kanatlı koçun pöstekisidir. İki kardeş, bu seyahat sırasında tam boğazın üzerinden geçerlerken, Helle koçun üzerinden düşerek boğazın sularında kaybolur. Ondan sonra boğazın adı Hellespontos olur, yani Helle’nin denizi. Bu olaydan sonra Phriksos yoluna devam ederek Kolkis’e varır ve Kral Aietes’e tanrılara kurban ettiği koçun altın postunu verir.” Antik Kentler Çanakkale ve civarında, iki yüz dört tescilli SİT alanı bulunmaktadır. Bu alanlarda bulunan antik yer ve kentlerin bazılarının kazıları yapılmış olup tarihleri hakkında yeterince bilgi sahibi olunmuşsa da birçoğunun sadece isim ve yerleri bellidir. İl sınırları içerisinde toprağın korumasında, gün ışığına çıkacağı günü bekleyen bu kentlerden bazıları Pionia, Gargara, Antandros, Lamponia, Polymedion, Armatos, Khrysa, Hamaksitos, Babakale, Tragasaion, Neandria, Larisa, 44 ÇANAKKALE Kolonai, Segeion, Ophrynion, Dardanos, Akhilleion, Aianteion, Rhoeteion, Abydos, Arisba, Perkote, Lampsakos, Tenodos, İmbros, Abarnis, Paisos, Kolonai, Priapos, Kokylis, Skepsis, Gergithion, Kebrenê gibi antik kentlerdir. Haklarında yeterli bilgi bulunmayan bu kentler, araştırılacakları günü beklerken, Aleksandreia Troas, Assos, Parion, Troia gibi önde gelen antik kentler bizlere bölge hakkında bir referans sunarlar. Neandria 45 ÇANAKKALE BOĞAZI ÇANAKKALE YAKIN ÇEVRESİ ANTİK MİRASINA YOLCULUK Abydos Antik Kenti: İlk Boğaz Köprüsü Kent bugünkü Nara Burnu’nun bulunduğu bölgededir. Abydos’un adı Homeros destanlarında geçmesine rağmen antik kaynaklar kentin M.Ö. 670 yılında Miletos’un kolonisi olarak kurulduğunu aktarırlar. M.Ö. 546 yılında Pers egemenliğine giren kent, Pers kralı Dareios (Darius), İskitlere karşı yaptığı seferden dönerken M.Ö. 511’de Sestos’tan Abydos’a geçmesi ile de ünlüdür. M.Ö 483 yılında Pers Kralı Kserkses isyan eden İonya şehirlerine yardım eden Yunanistan’ı ele 46 ÇANAKKALE geçirmek amacıyla Abydos ile Sestos arasında bir köprü kurdurmuştur. Büyük İskender’in, M.Ö. 334 baharında Sestos’a (Akbaş Limanı) gelerek, Boğazı geçip, Biga yakınlarında Granikos Savaşı’nda Persleri bozguna uğratmasıyla, diğer Anadolu kentleriyle birlikte, Abydos da Pers egemenliğinden kurtulmuştur. M.Ö. 188 yılında Pergamon Krallığı sınırları içinde yer alan Abydos, bu krallığın vasiyet yoluyla Romalılara bırakılması ile Roma’nın hâkimiyeti altına girmiştir. Bizans döneminde önemli bir piskoposluk merkezi olan Abydos, bu Dardanos dönemde başkent Konstantinopolis’in anahtarı konumundan dolayı, güçlü sur duvarları ile güçlendirilmiştir. Dardanos Kenti ve Tümülüsü Günümüzde Dardanos dendiğinde, aklımıza Çanakkale’nin sayfiye yeri gelmekle birlikte, antik çağlarda önemli bir yerleşim yeridir. Dardanos Tümülüsü Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinin Dardanos Kampüsü sınırları içindedir. Dardanos kenti adını, Homeros’a göre Tanrı Zeus’un oğlu Dardanos’tan almıştır. Troia kral soyunun atalarının kenti de Dardanos olarak kabul edilirdi. Troas bölgesinin en erken sikke basan kentlerinden biridir. Dardanos, bölgenin diğer yerleşimleri gibi, zamanla Perslerle Helenistik kralların hâkimiyetine girmiş ve M.Ö.190 yılında yeniden özgürlüğüne kavuşmuştur. M.Ö. 5. yüzyılın sonlarında Troas’ı, Persler adına yöneten Zenis ve karısı Mania buralıdır. Dardanos’un tarih içindeki en önemli rolü M.Ö. 84 yılında Romalı konsül Sulla ile Pontus Kralı VI. Mithridates arasında yapılan barış anlaşmasıdır. ÇANAKKALE YAKIN ÇEVRESİ ANTİK MİRASINA YOLCULUK 47 Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra, Abydos ve Dardanos sakinlerinin, boğazda yapılan kalelerin civarına taşınmasıyla, kent boşalmış ve zamanla unutulmuştur. Antik yerleşimin yanında Dardanos adını taşıyan Osmanlı tabyasının, boğazın savunmasında önemli görevler üstlenmesiyle, adı 1915 yılında tekrar duyulmaya başlamıştır. Dardanos Tümülüsü, 1959 yılında ortaya çıkarılmış ve kazısı tamamlanarak bulun- Troia 48 ÇANAKKALE tular Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nde, Dardanos Tümülüsü salonunda sergilenmektedir. Pişmiş toprak buluntular içerisinde yer alan Aphrodite heykelciği ayrı bir önem taşır. M.Ö. 4. yüzyılın Klasik Yunan Çağı’nın ünlü heykeltıraşlarından Praksiteles’e ait “Knidos Aphrodite’si”nin küçük bir kopyasıdır. Heykelcik beyaza boyanmış, takıları altın yaldızla işlenmiştir. Troia Troia Homeros’un destanlarında anlattığı Troia kentinin Akhalar tarafından ele geçirilip, yakılıp yıkılması sanat eserlerinde o kadar çok işlenmiştir ki; Troia adı dünyada Kudüs’ten sonra en çok bilinen kent haline gelmiştir. Troia kentinin ününden dolayı, Troas bölgesi 18. yüzyılın başlarından itibaren batılı gezginleri kendisine çekmiştir. Troia’da yıllardır yapılan arkeolojik kazılar efsanevi Troia Savaşı öncesi ve sonrasında da kentte yaşamın varlığını ortaya koymuştur. Yılda yaklaşık beş yüz bin ziyaretçisiyle bu antik kent Çanakkale’de turizmin lokomotifi durumundadır. Troia aynı zamanda Dünya Kültür Mirası listesine alınmış arkeolojik bir bölgedir. Şimdilerde in- şaatı devam etmekte olan Troia Müzesi’nin tamamlanması ile birlikte Troia’nın daha fazla turist çekmesi beklenmektedir Kemerdere Roma Su Kemeri Kemerdere Köyü, adını dere üzerine kurulmuş taştan yapılmış oldukça büyük ölçülerde bir kemerden alır. Roma döneminde hamamlarda suyun bolca kullanılmasından dolayı, artan su ihtiyacını karşılamak için yapılan, Kemerdere Köyü’ndeki Roma dönemi su kemeri, Troia’nın yirmi kilometre doğusundan kente su taşıyan sistemin bir parçasıdır. Erken imparatorluk dönemi yapılarına benzeyen Kemerdere Su Kemeri için, M.S. birinci yüzyıl tarihi önerilmektedir. ÇANAKKALE YAKIN ÇEVRESİ ANTİK MİRASINA YOLCULUK 49 50 ÇANAKKALE Kemerdere ÇANAKKALE YAKIN ÇEVRESİ ANTİK MİRASINA YOLCULUK 51 OSMANLI MİRASI DİNİ MEKÂNLARA YOLCULUK Fatih Camisi 1462 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış, kentin en eski camisidir. Cami dikdörtgen planlı, tek minareli, kırma çatılı ve Çanakkale’deki Osmanlı dönemi camileri içinde en büyük olanıdır. Müslüman mahallesi, bu caminin etrafında geliştiğinden, burada bir meydan çeşmesi ve caminin batı yanında hazire olarak adlandırılan küçük bir mezarlık yer almaktadır. Bu hazirede; kısa süre Osmanlı sadrazamlığı yapmış Sadrazam Hafız İsmail Paşa’nın mezarı, mezar taşındaki kallavi kavuğu ile diğerlerinden ayrılmaktadır. 52 ÇANAKKALE Fatih Camisi Arap İbrahim Paşa (Kurşunlu) Camisi Yukarı Çarşı’nın sona erdiği noktada yer alan cami, kuzeydeki kapının üzerinde mevcut mermer kitabesinden anlaşıldığına göre yanan Çınarlık Camii’nin yerine 1867 yılında Biga sancağı mutasarrıfı Arap İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çanakkale’de Osmanlı döneminde yapılan üzeri kurşunlu kubbe ile örtülü tek camidir. Bu nedenle halk arasında adı Kurşunlu Cami olarak söylenir. Arap İbrahim Paşa Camisi OSMANLI MİRASI DİNİ MEKÂNLARA YOLCULUK 53 Tıflı Camisi Aynalı Çarşı ile Korfmann Kütüphanesi’nin arasında yer alan; tek minareli, kare planlı, kırma çatılı cami Tıflı Camii’dir. Kuzey-batı köşesindeki minarenin tek şerefesindeki hasır örgü şeklinde işlenmiş taş işçiliği dikkat çekicidir. 1892 yılında Sultan II. Abdülhamit zamanında inşa edilmiştir. Yalı Camisi Kent Müzesi’nin karşısında yer alan Yalı Camii kare planlı, kırma çatılıdır. Kuzey kapısının üzerindeki mevcut mermer onarım kitabesinden anlaşıldığına göre Tavil Ahmet Paşa tarafından yaptırılan ilk caminin yanması üzerine 1854 yılında Miralay Halil Bey’in gayretleriyle yenilenmiştir. Yanında çok sayıda lahtin yer aldığı küçük bir haziresi bulunmaktadır. Tıflı Camisi 54 ÇANAKKALE Yalı Camisi Kayserili Ahmet Paşa Camisi Sarıçay’ın güneyinde yer alan cami Tatarlar Camii olarak da tanınır. 1874 yılında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Sokağa bakan süslü çeşmesi ve bahçesindeki kare planlı piramidal çatılı gösterişli türbe ile diğer camilerden ayrılır. Çokgen planlı türbe Hıfzı Paşa’nın kızı Nedime Hanım’a aittir. 1904 tarihli kitabesi vardır. Çeşmenin üzerinde 1888 tarihli kitabe ile Sultan II. Abdülhamit’in tuğrası yer almaktadır. Kayserili Ahmet Paşa Camisi Surp Kevork Ermeni Kilisesi Zafer Meydanı’nda dikdörtgen planı ve gösterişli cephesiyle dikkat çeken taş yapı Aziz Surp Kevork adına inşa edilmiştir. On altıncı yüzyılın başında, seksen üç Ermeni ailesinin Çanakkale’ye gelmesinin ardından 1669 yılında yapılan kilise 1691 yılında yıkılmış, ardından 1718 yılında Sultan III. Ahmet ‘in fermanıyla yenilenmiştir. Kilise 1960’lı yıllara kadar Çanakkale çevresinde bulunan eski eserlerin toplandığı bir depo müze işlevi görmüştür. 19601984 yılları arasında Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan bina daha sonra kültür merkezi haline getirilmiştir. 2000 yılında, müze yapılmak üzere restore edilmiş, günümüzde ise üniversiteye tahsis edilmiştir. Mekor Hayim Sinagogu Mekor Hayim Sinagogu Çanakkale’nin Musevi mahallesi havra olarak da bilinen sinagogun çevresinde gelişmiştir. Mekor Hayim (Hayat Kaynağı) adını taşıyan sinagogun yüz yirmi yıl kadar bir geçmişi olduğu söylenir. Hafta içi mesai saatlerinde ziyaret edilebilen sinagogda, son yıllarda oluşan bir gelenekle her yıl ekim ayında İstanbul’dan Çanakkale’ye gelen bir grup Musevi, atalarının mezarlarını ziyaret ettikten sonra, dini tören gerçekleştirmektedirler. Surp Kevork Ermeni Kilisesi OSMANLI MİRASI DİNİ MEKÂNLARA YOLCULUK 55 KENTİN ASKERİ MEKÂNLARINA YOLCULUK Askeri Hastane Çanakkale’nin, Cevat Paşa Mahallesi’ndeki askeri hastane binası, 1890’lı yıllardan günümüze yarı harabe halinde ulaşmayı başarmıştır. Hastanenin varlığı nedeniyle yapının bulunduğu semtin adı halk dilinde Hastane Bayırı Mevkii’dir. 1914 Birinci Dünya Savaşı ve özellikle Çanakkale Savaşı sırasında Merkez Hastanesi adı altında seyyar ordu sağlık birimleriyle birlikte ‘Ağır Yaralılar Hastanesi’ olarak 1916’ya kadar hizmet vermiştir. Hastane 1915 yılında, işaretlerinin tamam olmasına ve İngiliz haritalarında yer almasına rağmen, aynı gün iki defa bombalanmıştır. Hastanenin kuzeybatısında ise ‘Hastane Bayırşehitliği’ bulunmaktadır. Askeri Hastane 56 ÇANAKKALE Atikhisar Kalesi Atikhisar Kalesi Atikhisar Kalesi Hakkında yeterince çalışma yapılmadığı için, sınırlı bilgi olan Atikhisar Kalesi (Kuş Kalesi) Çanakkale’ye on kilometre uzaklıkta Çan yolu üzerinde yüksek ve sarp bir tepenin üzerinde kurulmuştur. Osmanlı yapı tekniğini taşıyan gözetleme kuleleri, surlar ve sarnıçlar bulunan kaleye halk dilinde Gavurhisar da denilmektedir. KENTİN ASKERİ MEKÂNLARINA YOLCULUK 57 KENTİN KAMUSAL VE SOSYAL MEKÂNLARINA YOLCULUK Aynalı Çarşı Tıflı Camii’ne, Zafer Meydanı’ndan girip diğer kapıdan çıkıldığında, Aynalı Çarşı’nın önüne ulaşılır. Ünlü Çanakkale türküsünden dolayı Çanakkale’ye gelenlerin ziyaret etmek istedikleri mekânların başında Aynalı Çarşı gelmektedir. Günümüze kadar kalabilen orijinal kapısı ve kitabesiyle dikkat çeken bu çarşı, türküde adı geçen aynalı çarşı olmalıdır. Ancak kitabesinde Aynalı Çarşı adı geçmemektedir. Çarşının kırmızı taştan yapılmış kapısı kemerli olup kemerin kilit taşı, kabartma çiçek desenleriyle 58 ÇANAKKALE süslenmiştir. Kemerin üstünde yer alan kitabe çarşı hakkında bilgi veren en önemli belgedir. Osmanlıca, İbranice ve Fransızca olmak üzere üç dillidir. Osmanlıca kitabede günümüz Türkçesiyle şöyle yazmaktadır. “Adaletliliği ile tanınan Sultan Gazi İkinci Abdülhamit Efendimiz Hazretleri’nin lütuf ve sahip çıkmalarıyla kendine bağlı Musevi uyruğundan İlyo Halyo kullarının çabalarıyla yaptırılmış ve gönülde yer tutan çarşıdır. Yıl Hicri Muharrem 1307 (Kasım Aralık 1889)” Yakın zamana kadar harap durumda olan çarşı; 2007 yılında Aynalı Çarşı restorasyonu tamamlanarak, Çanakkale’ye özgü hediyelik eşya satan dükkânların yer aldığı, turistlerin ilgisini çeken önemli bir alışveriş merkezi olarak kente kazandırılmıştır. Saat Kulesi ve Su Deposu Saat Kulesi Meydanı, Çanakkale’nin en popüler meydanıdır. İskeleden çarşıya giden yol üzerinde olması buradaki yaşamı daha çok hareketli kılmaktadır. Saat Kulesi, kare planlı, yükseldikçe daralan dört kattan oluşmaktadır. Sultan II. Abdülhamit’in yirminci saltanat yıldönümü olan 1896’da Anadolu’nun pek çok kentinde yaptırılan saat kulelerinden birisidir. Kule 2010 yılında restore edilirken, meydan ve çevresi de 2011 yılında düzenlenmiştir. Saat Kulesi’nin kitabesinde, Çanakkale mutasarrıfı Cemil Paşa tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Ancak kulenin yapımına Emile Vitalis adlı bir tüccarın katkısının olduğundan da bahsedilir. Vitalis, aynı zamanda İtalyan fahri konsolosudur. Hastalandığında, tedavi için Avrupa’ya gittiği ve Nice’te öldüğü bilinmektedir. Bıraktığı vasiyetnamede servetinden on bin Fransız altını ile Çanakkale’de bir saat kulesi yapılmasını KENTİN KAMUSAL VE SOSYAL MEKÂNLARINA YOLCULUK 59 ve şehre su getirilmesini vasiyet eder. Eski su deposu olarak bilinen, belediye beton santralinin yanındaki binanın cephesindeki Osmanlıca ve Fransızca yazılı kitabe bu konuda önemli bir belgedir. “EMILE VITALIS A LA VILLE DES DARDANELLES 1900” yazısının yer aldığı kitabeden, binanın Emile Vitalis tarafından Çanakkale şehrine armağan edildiği anlaşılmaktadır. Tarihi Okul Binaları Hasan Mevsuf Sokak’ta yer alan ve okul olarak yapılan iki görkemli bina halen bu işlevlerini sürdürmektedir. 1923 yılında Cumhuriyet ve İstiklal adını alan okullar 1904 yılında Kala-i Sultaniye Rum Erkek Mektebi ve Kala-i Sultaniye Rum Kız Mektebi olarak yapılırlar. Nedime Hanım Kız Mektebi Zafer Meydanı’nda yer alan Nedime Hanım Kız Mektebi, Çanakkale Mutasarrıfı Hıfzı Tevfik Paşa’nın amansız bir hastalıktan ölen kızı Nedime Hanım anısına 1904 yılında yaptırılmıştır. Bir kız okulu olarak yaptırılan bina bu işlevini çeşitli adlar altında uzun yıllar sürdürmüştür. 60 ÇANAKKALE Öğretmenevi Binası Cumhuriyet Meydanı’ndaki yapı,1892 yılında Mutasarrıf Ziver Paşa tarafından yaptırılmış olup, uzun yıllar ortaokul, lise ve öğretmen okulu olarak kullanılmıştır. 2000 yılında restore edilerek , öğretmenevi olarak kente kazandırılmıştır Çanakkale’nin Tarihi Evleri Çanakkale’de günümüze ulaşan tarihi evlerin büyük çoğunluğu 1800’lü yıllara aittir. Hâkim üslup Ege ve adalar mimarisi olup, malzemesi taş ve tuğladır. Genellikle yola cepheli, arka bahçesi olan iki katlı, dar cepheli, bitişik sıra evlerdir. Bunların yanı sıra konak tipi evlere Kordon’da rastlanmaktadır. Bunlardan birisi mimarisiyle dikkat çeken ve günümüzde Sahil Sağlık Binası olarak kullanılan, İngiliz levanten Godfrey Whitthall’in ev ve mağazasının yerine, 1929 yılında yapılan binadır. Bu binanın yakınında en son 2012’de yeniden restore edilen gösterişli beyaz boyalı bir bina dikkat çekmektedir. Alt katı taş, üst katı ahşap bu bina topçu kumandanı Necip Paşa ve eşi Habibe Hanım’a ait konaktır. Üst katı Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, alt katı Çanakkale Devlet Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılmaktadır. Kordon’da bahsedilmesi gereken bir başka yapı da bir zamanlar mahfel adını taşıyan ve Atatürk’ü de konuk eden orduevidir. Kordon dışında kentin değişik yerlerindeki Çanakkale Mimarlar Odası Şubesi, Çanakkale Yazar ve Sanatçı Evi, Çanakkale Barosu, Çanakkale Koruma Kurulu Müdürlüğü binaları, restorasyonları yapılarak kente kazandırılan yapılardan bazılarıdır. Çanakkale Halk Bahçesi Kentin ortasında yer alan Halk Bahçesi, günümüzde kentin nefes alan akciğerleri gibidir. 1932 tarihli Çanakkale şehir haritasında Halk Bahçesi’nin adı “Kalvert Bahçesi” olarak geçer. Calvert ailesinin bahçesi olduğu zamanlarda bahçe, Sarıçay’a kadar uzanırken, bahçenin denize yakın kısmına da İtalyan stilinde taştan görkemli bir bina yapmışlardır. Bina bugün Morabin Parkı olarak bilinen alanda yer almakla birlikte, 1912 yılındaki depremde çatısı çöken bina sonraları terk edilmiştir. Deniz kenarından Sarıçay’a kadar uzanan, bahçesinde, yaşları yüz yılı geçen ağaç türleri tespit edilmiştir. Yalı Hanı Bir zamanlar Çanakkale’deki çok sayıdaki hanlardan biri olan ve 1800’lü yılların sonlarında Yalı Hanı yapılmış olmasına rağmen, özgün mimarisi korunabilmiş Yalı Hanı, Fetvane Sokağı’nın en gözde eğlence ve kültür mekânlarından biridir. Yalı Hanı’nın eski konuk odaları şimdilerde sanat ve kültür faaliyetleri için kullanılmaktadır. Manfred Osman Korfmann Kütüphanesi Bir zamanlar Tekel’in tütün deposu olan bina, restore edilerek 2007 yılında Korfmann Kütüphanesi olarak açılmıştır. 2005 yılında vefat eden Troia kazıları başkanı Manfred Osman Korfmann’ın kente bağışladığı on bin kitaplık kütüphanesi, Çanakkale Belediyesi öncülüğünde restore edilen bu binada araştırmacıların hizmetine sunulmuştur. Binanın alt katı sergi salonu ve Troia Vakfı’nın idari bölümleri, üst katı ise kütüphane olarak kullanılmaktadır. Her yıl yapılan yeni bağışlarla 20.000’i aşan kitap sayısıyla, kısa zamanda Türkiye’nin arkeoloji alanında önde gelen kütüphanelerinden biri olmuştur. KENTİN KAMUSAL VE SOSYAL MEKÂNLARINA YOLCULUK 61 KENTİN CAZİBE MERKEZLERİNE BİR GEZİ İskele Meydanı ve Kordon Çanakkale’nin kalbi adeta İskele Meydanı’nda atmaktadır. Asya ile Avrupa’yı ayıran Çanakkale Boğazı bu noktadan geçilir. Burada yer alan Turizm Danışma Bürosu kent ziyaretçilerine her konuda yardımcı olmaktadır. Feribottan inince karşınıza çıkan İskele Meydanı ve Kordon yakın zamanda yeniden düzenlenmiştir. Kordon’da, deniz doldurularak yayaların gezindiği alan genişletilmiş, yol granit taşlarla kaplanmış ve pek çok kent mobilyası konulmuştur. İskelenin önünde, 1933 62 ÇANAKKALE yılında dikildiğini bildiğimiz tescilli manolya ağacının hoş bir öyküsü vardır. Manolya Ağacının Öyküsü 19. yüzyılın başında Girit adasında yaşayan Ali Bey çiçeklere çok meraklıdır. Doyumsuz güzellikteki bahçesi, beyaz iri çiçekler açan manolya fidanları ile ünlüdür. Türk ve Yunan hükümetleri arasında 1923 yılında imzalanan bir anlaşmayla büyük mübadele olarak adlandırılan göç başlamış, sonuçta yaklaşık bir milyon Rum Yunanistan’a, Kordon beş yüz bin Türk de Anadolu’ya göç etmiştir. Adadan gemilerle taşınan Türklerden bir kısmı Çanakkale ve Ayvalık limanlarında indirilmiştir. Ali Bey ve ailesi Ayvalık’ta inenlerdendir. Yanında çok sevdiği çiçeklerini, özellikle manolya fidanlarını da getirmeyi de unutmamıştır. Aile Ayvalık’ta mutludur. Ali Bey Girit’teki bahçenin aynısını Ayvalık’ta da yapmış, o nazlı manolya fidanlarını bile yetiştirmiştir. Ali Bey,1933 yılının yazında kızını Çanakkale’ye gelin gönderirken çeyizinin arasına üç adet manolya fidanı koyarak, damadına bu çok nazlı fidanları Çanakkale’de bu işten anlayan birine diktirmesini tembih eder. Mehmet Bey kayınpederinin isteğini, Girit mübadili olan bahçıvan aracılığıyla sağlar. Bu fidanlardan evlerin bahçesine dikilenler kurur, ancak Fatma Hanım’la Mehmet Bey’in mutlu günlerinin anısına eski belediye binasının bahçesine dikilen ise zamanla büyür, kocaman bir ağaç olur. Kordon’un, manolya ağacından Necip Paşa Camii’ne kadar uzandığını biliyoruz. Vilayet Konağı önündeki sivil giyimli Atatürk heykeli 2000 yılında KENTİN CAZİBE MERKEZLERİNE BİR GEZİ 63 Cumhuriyet Meydanı dikilmiştir, Çanakkale’nin kültürel değerlerinin işlendiği seramik panolarla süslü bir kaide üzerindedir. Bu heykelle deniz arasında; Troia ören yerinin maketi, seramik sanatçısı Erdinç Bakla’nın Troia Savaşı konulu bir eseri, bir güneş saati ile ünlü Truva filminde kullanıldıktan sonra Çanakkale’ye hediye edilen devasa Tahta At’ın yanında mermer heykellerin yer aldığı alan adeta bir açık hava müzesi gibidir. Kordon boyunca oturup Kordon’un keyfinin çıkarılabileceği mekânlar bulunur. Tarihin izlerini taşıyan bina sayısı birkaçı geçmez. Bunlardan 64 ÇANAKKALE biri mimarisiyle dikkati çeken günümüzde Sahil Sağlık Binası olarak kullanılan binadır. Bu binanın yakınlarındaki Güzel Sanatlar Galerisi topçu kumandanı Necip Paşa ve eşi Habibe Hanım’a ait konaktır. Çanakkale’de günümüze ulaşan Kordon’da bahsedilmesi gereken bir yapı da bir zamanlar mahfil adını taşıyan ve Atatürk’ü de konuk eden orduevi binasıdır. Binanın yanında iki çocukla birlikte gösterilen Atatürk Heykeli, Piri Reis Büstü, Balıkçı ve Çocuk Heykeli ve çocuklar için yapılmış alanlar, Kordon’u vazgeçilmez bir cazibe alanı haline sokmaktadır. Kordon, Kordon’daki Truva Atı yukarıda bahsettiğimiz konağın da sahibi olan Necip Paşa ve eşi tarafından yaptırılan bir cami ile sonlanmaktadır. Cumhuriyet Meydanı Çok hareketli bir noktada olan Cumhuriyet Meydanı her zaman kalabalıktır. Heykeltıraş Nejat Sirel’e 1937 yılında yaptırılan Atatürk Heykeli Atatürk’ün sağlığında dikilen nadir heykellerden biridir. Resmi tören ve gösterilerin vazgeçilmez mekânı olan meydan iki bölümden oluşmaktadır: Birinci bölüm zemini granit taş döşeli, üç tarafı on adet granit paye ile çevrili olan tören alanıdır. Meydanın iskele tarafındaki yeşil alanlara özgün sanat objeleri yerleştirilmiştir. Bunlardan birisi, Çanakkale Seramik sponsorluğunda 1996 yılında gerçekleştirilen ve ipek yolunu bir deve kervanı ile geçmeyi amaçlayan “Şian’dan Çanakkale-İstanbul’a Deve Kervanı ile İpek Yolu Ekpedisyonu” adlı seramik panodur. Buradaki bir başka sanat eseri de seramikten yapılan anıtsal ölçülerde “At Başlı Aynalı Testi”dir. Bu testiler on sekizinci yüzyıl başlarından on dokuzuncu yüzyıl sonlarına kadar Çanakkale’de üretilen kullanılan ve ihraç edilen ürünlerdir. KENTİN CAZİBE MERKEZLERİNE BİR GEZİ 65 Tarihi Çarşı Meydandaki diğer bir sanat eseri dört adet dev çukur tabaktır. Bunlar da on sekiz ve on dokuzuncu yüzyılda Çanakkale’de üretilen yöreye özgü Çanakkale seramiklerinin örnekleridir. Meydana son yerleştirilen objeler mermer heykellerdir. Meydanda kenti ziyaret edenlerin çoğunun yanında fotoğraf çektirdikleri objelerden biri de yan yana duran iki toptur. Tarihi Çarşı Kentin eski dokusunun kalbi olan (L) şeklindeki tarihi çarşının kısa ayağı saat kulesinden Yalı Camii’ne, uzun kenarı Yalı Camii’nden Kurşunlu Camii’ne 66 ÇANAKKALE kadar uzanır. Kurşunlu Camii’nden şimdiki İş Bankası’na kadar uzanan kısım yukarı çarşı, buradan denize kadar olan kısmı da aşağı çarşı olarak anılır. Araç trafiğine kapalı olan çarşıdaki dükkanlar genelde iki katlı olup alt katlarının işyeri, üst katlarının depo, bazılarının da ev olarak kullanıldığı görülür. Yukarı Çarşı’nın devamında, bugün havra olarak bilinen sinagog bulunmaktadır. Musevi mahallesi de bunun çevresinde gelişmiştir. Mahallede, geçmişte zengin ve daha yoksul evler bir arada bulunmaktaydı. Güzelyalı Yeni Kordon Güzelyalı Kentin İzmir çıkışındaki sahil kesimi, Yeni Kordon adıyla, mevcut Kordon’a alternatif olarak yeni bir eğlence, dinlence ve rekreasyon alanı olarak düzenlenmiştir. Yeni Kordon Çanakkale’nin yeni cazibe alanı olarak yerini almaktadır. Güzelyalı, Çanakkale’ye on beş kilometre uzaklıkta sırtını çam ormanlarına dayamış yüzünü engin denizin maviliğine dönmüş bir tatil beldesidir. Turistik tesisleri çay bahçeleri, balık lokantalarıyla bir cazibe merkezidir. Dardanos Adını yanındaki antik kentten alan Dardanos, kent merkezine on kilometre uzaklıktadır. Günümüzde, üniversiteye ait tesisleri, kamp yerleri ve yazlık evleriyle Çanakkale’nin önemli bir sahil beldesidir. KENTİN CAZİBE MERKEZLERİNE BİR GEZİ 67 ÇANAKKALE MÜZELERİ Bir kent düşünün, “Açık Hava Müzesi” olarak anılsın ve bilinen müze türlerinin tamamına yakınını sınırlarında bulundursun. Çanakkale, arkeoloji müzesi, etnografya müzeleri, tarih müzeleri, güzel sanatlar galerisi-müzesi, askerî müzeleri ve özel müzeleri ile kültürel mirasın korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında da önemli bir yere sahiptir. Türk müzeciliğinin;1846 yılında, Sultan Abdülmecit’in emri ile bazı eski eserlerin ve eski silâhların İstanbul -Aya İrini’de toplanmasıyla tarihlendirildiğini, 1868 yılında, “Müze-i Hümayun” adı altında ilk mü- 68 ÇANAKKALE zemizin açılmış olduğunu ve bu dönemde Osmanlı Devleti sınırları içerisinde bulunan tüm tarihî eserlerin İstanbul’a gönderilmesine yönelik çalışmaların başlatıldığını, 1881 yılında, Osman Hamdi Bey’in müze müdürü olarak görevlendirilmesiyle de gerçek anlamda müzecilik çalışmalarının başlanıldığını, Osman Hamdi Bey’in, 1883 yılında eski eserlerin yurt dışına çıkışını önleyen “Eski Eserler Kanunu”nu hazırlayarak, Anadolu’daki kazıların denetim altına alınmasını sağladığını dikkate aldığımızda, sürecin başarısını görürüz. Çanakkale Arkeoloji Müzesi Cumhuriyet Dönemi’nde, müzeciliğin büyük önem kazanması ve ayrı bir bilimsel disiplin olarak ele alınmasıyla, bir yandan yeni müzeler kurulurken diğer yandan bazı tarihsel anıt ve yapılar müzeye dönüştürülmüştür. Günümüzde ise Türkiye müzeciliğinin, uluslararası bağlantıları, akademik araştırma ve sergilemeleriyle ünlendiğini söyleyebiliriz. Çanakkale kent merkezinde, Çanakkale Arkeoloji Müzesi, Çanakkale Deniz Müzesi, Çanakkale Kent Müzesi ve Arşivi, Çanakkale Seramik Müzesi ve ÇTSO Çanakkale Evi olmak üzere dört müze ve bir müze ev bulunmaktadır. Çanakkale’ye bağlı ilçelerde ise: Bigalı Atatürk Evi Müzesi, Gelibolu Tersanesi Piri Reis Müzesi, Bozcaada Müzesi, Adatepe Zeytinyağı Müzesi,Yenice Belediyesi Türk Evi Etnografya Müzesi, Biga Halim Bey Konağı Kent Müzesi, Bakkal Salim Mutlu Müzesi olmak üzere yedi müze ve ev ziyaretçilerini ağırlamaktadır. ÇANAKKALE MÜZELERİ 69 Çanakkale Arkeoloji Müzesi Çanakkale Arkeoloji Müzesi Barbaros Mahallesi’nde, büyük bir bahçe içerisinde iç içe eklenen çok salonlu modern bir binada hizmet veren müzede, Çanakkale sınırlarındaki alanlardan değişik yollarla elde edilen arkeolojik eserler sergilenmektedir. Merdivenle çıkılan giriş salonunda, taş eserler yanında on sekizinci yüzyıla ait iki ahşap konsol, bir zamanlar Çanakkale’nin renkli siması Madam Ketty’nin Kordon’daki evini süslemiştir. 70 ÇANAKKALE Müzede stel olarak adlandırılan mezar taşları, Troia buluntuları ile Bozcaada nekropol (mezarlık) buluntularının yer aldığı salonlardan geçilerek, lahitlerin sergilendiği salona gelinir. Salonun ortasında bütün görkemi ile Polyksene Lahti durmaktadır. Bir köşede de Çan’da ele geçen Grek ve Pers etkilerinin birlikte görüldüğü boyalı lahit vardır. Bu salonda aynı zamanda son zamanlarda Parion’dan ele geçen Kentauros ve Artemis başı gibi, Roma eserleri de sergilenmektedir. Ayrıca içinde boyalı mermer yatakların (kline) yer aldığı yapay Dede Tepe Tümülüsü Mezar Odası da buradadır. Buradan Dardanos Tümülüsü salonuna geçilir. Dardanos Tümülüsü 1960’lı yıllarda açıldığında içinden çıkan metal kaplar, pişmiş topraktan heykelcikler, kandiller, kaplar yanında altın taçlar da burada sergilenmektedir. Salonun en dikkat çekici eseri, orijinali ünlü Yunanlı heykeltraş Praksiteles’in yaptığı, Knidos Afroditesi heykelinin pişmiş topraktan küçük bir kopyasıdır. Buradan alt salona inilir. Soldaki vitrinlerde Assos nekropolü kazılarından ele geçen pişmiş toprak heykelcikler görülür. Bunlar arasında yer alan Kadınlar Korosu’nun dünyanın hiçbir müzesinde bir örneği daha yoktur. Müzenin son salonunda, vitrinler içerisinde bölgedeki tümülüslerden çıkan küçük eserler yanında, büyük taş heykeller sergilenmektedir. Buradan bahçeye çıkılır. Bahçede ilgi çekici eserlerin başında, İznik yöresinden gelen üzerlerinde masklar bulunan lahitler gelir. Assos Athena Tapınağı’na ait kabartma mimari parçalar da bahçededir. Haftanın her günü 8.00-17.00 saatleri arasında açık olan müzeye girişler ücretlidir. ÇANAKKALE MÜZELERİ 71 Çanakkale (Boğaz Komutanlığı) Deniz Müzesi 1462-63 yıllarında inşa edilen ve zaman içinde geçirdiği tadilatlarla günümüze kadar tüm görkemiyle ulaşmış olan Çimenlik Kalesi, 1982 yılından günümüze bünyesinde Deniz Müzesi’ni (Çanakkale Boğaz Komutanlığı Müzesi’ni) barındırmaktadır. Müzede sergilenen objeler; savaş alanlarında yüzey araştırması yapılarak, köyler taranarak bağışlanan ve toplanan objelerden oluşmaktadır. Müzede sergileme dört farklı mekânda; girişe yakın lojman binası, kalenin içindeki iç kale, Nusrat Mayın Gemisi ve bahçede yapılmaktadır. Kale Bahçede baruthane binası ile Fatih Sultan Mehmet ve Abdülaziz dönemlerinde yapılmış ve kendi adlarıyla anılan iki adet cami yer almaktadır. 18 Mart 1915 günü, İngiliz gemisi Queen Elizabeth’ten atılan ve kuzey sur duvarında açtığı 2 metrelik delik içinde patlamadan kalan top mermisi de hâlâ düştüğü yerdedir ve ziyaretçilerin ilgisini çeken en önemli mekândır. Kaledeki asıl sergileme mekânı İçkale’dedir. Giriş kapısının solunda duvara monte edilmiş mermer bir koltuk yakınlardaki Abydos antik kentinden getirilerek burada kullanılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in burada kalenin tamamlanmasından sonra yapılan “hilat giydirme töreni”ni, bu koltuğa oturarak izlediği rivayet edilir. İçkale’nin içinde yer alan Ressam F. Korkut Uluğ’a ait “Çanakkale Savaşı ve Kuvayı Milliye’nin Doğuşu” konulu on sekiz adet yağlı boya tablo, şimdilerde girişin solunda yer alan Muavenet-i Milliye Salonu’nda sergilenmektedir. Müzenin bahçesinde ise çeşitli büyüklükte toplar, top taşıma arabaları, tanksavarlar, mayınlar ve denizden çıkarılan bir Alman denizaltı kalıntısı sergilenmektedir. Girişte oldukça zengin bir hediyelik eşya satış yeri bulunmaktadır. Merkez Deniz Müzesi 72 ÇANAKKALE Nusrat Mayın Gemisi Müzeye 2011 yılında katılan mekân ise gerçek bir savaş gemisi olarak inşa edilerek müzenin iskelesine demirleyen Nusrat Mayın Gemisi’dir. Geminin üst kısmında, Çanakkale deniz savaşları dijital ortamda izleyiciye sunulmaktadır. Gemi güvertesinde aslına uygun olarak inşa edilmiş mayınlar görülebilir. Alt güvertedeki odalar ise müze olarak düzenlenmiştir. Haftanın her günü (pazartesi, perşembe hariç) 9.00-17.00 saatleri arasında açık olan müzeye girişler ücretlidir. Nusrat Mayın Gemisi Çanakkale Kent Müzesi ve Arşivi Yalı Camii’nin güneyinde, Fetvane Sokağı ile Çarşı Caddesi’nin birleştiği köşede yer alan on dokuzuncu yüzyılın sonlarında yapılan bina Çanakkale Belediyesi’nce restore edilerek 2009 yılında “Çanakkale Kent Müzesi ve Arşivi” olarak açıl- mıştır. Müze, düzenlenen geçici sergiler, kent konferansları ve kent sohbetleriyle klasik müze anlayışının ötesinde bir kültür merkezi gibi çalışmaktadır. İki katlı binanın giriş katı, Çanakkale konulu iki ayda bir değişen geçici sergiler için ayrılmıştır. Birinci kat, birbirine geçmiş iki bölüm halindedir. Birinci bölümde Çanakkale’nin antik dönemleri, Osmanlı dönemi ve Birinci Dünya Savaşı’nın anlatıldığı bilgi panoları bulunmaktadır. Bilgi panolarının yanı sıra duvarda yer alan bölmelerde Çanakkale Savaşı’ndan günümüze kalan bazı objeler sergilenmektedir. İkinci bölüm, asıl sergi mekânıdır. İkinci katta, kent arşivi ve kütüphanesi bulunmaktadır. Bunun dışında burada restorasyon atölyesi, kent atölyesi, idari kısım ve çok amaçlı bir salon yer almaktadır. Bu salonda her çarşamba günü saat 18.00’de konferans ya da sohbetler düzenlenmektedir. Çanakkale Seramik Müzesi Cevatpaşa Mahallesi, Kaya Sokak’ta 1904 yılında inşa edilen ve er hamamı olarak bilinen bina, restore edilerek Seramik Müzesi olarak, 2013 yılında ziyarete açılmıştır. ÇANAKKALE MÜZELERİ 73 Yenice Belediyesi Türk Evi Etnografya Müzesi İki katlı olan yapının soğukluk kısmı, giriş, dinlenme ve dijital bilgilendirme alanı olarak düzenlenmiştir. Bu alanda ayrıca seramik satış ofisi de yer almaktadır. Salonun devamındaki ılıklık ve sıcaklık bölümleri sergileme alanı olarak düzenlenmiş. Soğukluk bölümünden merdivenle üst kata çıkılmakta, burası süreli sergi alanı olarak kullanılmaktadır. Arka bahçede büyük boy seramik küplerin yanı sıra mermer bir heykel ve çok şık bir kış bahçesi yer almaktadır. Müzede, kalıcı ve geçici olmak üzere sergi salonları, konferans salonu, uygulamalı seramik çalışmalarının yapılacağı atölye, restorasyon ve konservasyon odaları, kafeterya gibi alanlar bulunmaktadır. 74 ÇANAKKALE ÇTSO Çanakkale Evi Kayserili Ahmet Paşa Caddesi üzerindeki Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’nın eski binasında 2013 yılında açılan Çanakkale Evi, müze statüsünde olmasa da anılmaya değer bir merkezdir. İki katlı yapının Çanakkale Savaşları sırasında kullanılan eserlerden oluşan bir koleksiyonu vardır. Bunun dışında, birinci katta geçici sergiler açılmaktadır. Üst kattaki sinema ve konferans salonunda ise kente dair film gösterileri yapılmaktadır. Yine kent hakkında kitapların yer aldığı bir kitaplığa sahip olup bahçesinde Çanakkale’nin yöresel tatlarını bulabileceğiniz bir lokantası da vardır. Yenice Belediyesi Türk Evi Etnografya Müzesi 1997 yılında ilçe merkezinde yer alan Kültür ve Gençlik Merkezi içerisinde açılmıştır. Etnografik özellikler taşıyan ve yörede kullanılmış olan tarım aletleri, yöresel kıyafetler, mutfak eşyaları, toprak ve bakır kaplar, yöreye ait el dokuması halı ve kilimler, çeyiz sandıkları ile etnografik takılar sergilenmektedir. Müze pazar günleri hariç, haftanın altı günü mesai saatleri içerisinde ziyarete açıktır. Biga Halim Bey Konağı Kent Müzesi mıştır. Üç katlı ahşap konakta Biga ve çevresine ait etnografik malzemeler sergilenirken, alt katı kafeterya olarak hizmet vermektedir. Bigalı Atatürk Evi Müzesi Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, komutasındaki 19. Tümen Eceabat’a geldiğinde, 19 Nisan 1915’te tümen karargâhını Eceabat’tan Bigalı (Boğalı) Köyü’ne taşıyarak burada bir köy evini karargâh yapmıştır. Bu ev 1973 yılında müze olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır. Mustafa Kemal’e ait olduğu düşünülen şahsi eşyalar ve üniformalar sergilenmektedir. Biga Belediyesi’nce, 2010 yılında Kent Müzesi olarak açıl- ÇANAKKALE MÜZELERİ 75 Gelibolu Tersanesi Piri Reis Müzesi Adatepe Zeytinyağı Müzesi Günümüzde deniz kıyısında kalıntıları görülen Gelibolu kalesi, Bizans döneminde 681’den 717 yılına kadar süren Arap akınları sırasında, Gelibolu’nun korunması için 711 yılında yaptırılmıştır. Daha sonra Osmanlılar döneminde onarılarak kullanılan kale, günümüzde Piri Reis Müzesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Müzede, Gelibolulu olduğu bilinen ünlü denizciyi hatırlatacak, tablolar, haritalar ve büstler yer almaktadır. Küçükkuyu’nun Çanakkale girişinde, eski bir sabunhaneden 2001 yılında müzeye dönüştürülmüş bir mekândır. Bahçesinde zeytinden üretilmiş pek çok ürün satılmaktadır. Müze haftanın yedi günü 8.30-18.30 saatleri arasında açık olup, giriş ücretsizdir. Bozcaada Müzesi Bozcaada Kaymakamlığı’nın 2006 yılında tahsis ettiği tarihi binada özel bir çabayla kurulan müze Bozcaada’nın belleği olmak amacındadır. Müzede adanın geçmişine tanıklık eden çok sayıda belge ve obje sergilenmektedir. Küçük bir mağazaya da sahip olan müzede; katalog, kartpostallar yanında adayla ilgili hatıra eşyalar satılmaktadır. Bozcaada Müzesi’ne giriş ücretlidir. 76 ÇANAKKALE Adatepe Zeytinyağı Müzesi Bakkal Salim Mutlu Müzesi Eceabat İlçesi, Alçıtepe Köyü’nde bulunan Bakkal Salim Mutlu Müzesi, Çanakkale Savaşı’ndan geriye kalan tüm materyalleri çocukluğundan beri toplayıp hurdacıya satan ve sonrasında bu bölgede dükkân açan Bakkal Salim Mutlu’ya aittir. Müzenin ilk kuruluş dönemleri, köy halkının da bulduğu tüm parçaları Bakkal Salim Mutlu’ya vermeleriyle oluşturulmuştur. Haftanın her günü açık olan müzeye giriş ücretsizdir. Piri Reis Müzesi 77 ÇANAKKALE MÜZELERİ BÜYÜK SAVAŞLARIN GÖLGESİNDEN BARIŞA YOLCULUK Destanların Yazıldığı Troia (Troya,Truva,Troy) coğrafyada geçmişe yolculuk etmişlerdir. Benzersiz tarihsel birikimi ile mitolojik kahramanların evi konumundaki bu coğrafya, aynı zamanda büyük dramların, savaşların ve zaferlerin de meydanı olmuştur. İnsanlık tarihinde iz bırakanlardan Pers Kralı Kserkes, Büyük İskender, Roma imparatorları Hadrian ve Agustus’un yanı sıra Fatih Sultan Mehmet, Troia’yı ziyaret ederek, kutsanmış gücün, büyük aşkların, savaşların ve zaferlerin yaşandığı bu Ünlü tarihçi (Gökçeadalı) İmbroslu Kritovulos orjinali Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde bulunan kitabında, Fatih Sultan Mehmet’in, kentin tarihine verdiği önemi gösteren ziyaretinde “... Allah aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, bu şehrin ve halkının intikamını alma hakkını bana nasip eylemiştir” sözlerini aktarmaktadır. 78 ÇANAKKALE Troia: Aşktan Savaşa Batı medeniyetinin en etkileyici eserlerinden birisi olan Homeros’un İliada’sı on yıl süren savaşın son elli bir gününü yansıtmaktadır. Homeros, destanın XX. Bölüm ve 215240 dizelerinde; “Bulut devşiren Zeus ilkin baba oldu Dardanos’a, Dardanos kurdu Dardanie’yi, o zamanlar kutsal İlyon yoktu, ölümlü insanların büyük şehri yoktu ovada” diyerek Troia’nın kuruluş öyküsünü verir ve devam eder:… Kral Laomedon’dan sonra, yerine geçen oğlu Priamos, Troia’da karısı Hekabe ile mutlu yaşarken, Hekabe yeni bir çocuğa hamile kalmıştır. Bir gece rüyasında karnından çıkan alevlerin Troia’yı yaktığını görür ve korkuyla uyanarak rüyasını kâhinlere yorumlatır. Kâhinler bu rüyanın hayra alamet olmadığını, doğacak çocuğun kutsal Troia’nın yıkımına neden olacağını bildirirler. Kral ve kraliçe çocuklarına kıyamazlar ama Troia’nın yıkımına razı olmadıklarından bebeği öldürmesi için bir uşağa BÜYÜK SAVAŞLARIN GÖLGESİNDEN BARIŞA YOLCULUK 79 verirler. Uşak, Paris adı verilen bu çocuğa acıyarak onu İda Dağı’nda bir ayı inine bırakır. İnin sahibi ayı geldiğinde bu çocukla karşılaşır ve onu kendi yavruları gibi emzirerek büyütür. Bir gün İda Dağı’nda çobanlık yapan Agelaos adlı bir çoban, çocuğu alıp evine götürür. Paris İda Dağı’nın temiz havasında büyür ve serpilir. Kendisine bir sürü verilerek gütmesi istenir. Sürülerini çok iyi otlattığından dolayı ona koruyucu manasına gelen “Aleksandros” adı verilir. İda Dağı’nın Nymphalarından olan Oinone ile tanışıp onunla evlenir. Bu sırada Olympos’ta bir şölen sırasında üzerinde “en güzele” yazan bir altın elma nifak tanrıçası tarafından ortaya atılmıştır. Zeus’un karısı Hera, Zekâ Tanrıçası Athena ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite kendilerinin en güzel olduklarını iddia ederek altın elmayı almaya çalışırlar. Bunun üzerine Tanrılar Tanrısı Zeus, Haberci Tanrı Hermes’i İda Dağı’na yollayarak Paris’i onlara hakem tayin ettiğini bildirir. Üç tanrıça da Paris’e, altın elmayı kendisine verirse birçok şey vaat ederler. Hera, Paris’e Asya krallığını, Athena akıl ve başarıyı, Aphrodite ise dünyanın en güzel kadınını vaat etmişlerdir. Paris Aphrodite’nin teklifini daha cazip bulduğundan altın elmayı ona verir. Hera ve Athena ‘seni bin pişman etmezsek’ diyerek Olympos’a dönerler. 80 ÇANAKKALE Böylece Paris’in yeni yazgısı da başlamış olur. Paris Troia’da yapılan bir yarışmaya katılır ve birinci olur. Priamos’un bilici kızı Kassandra onu tanımış ve “o bize yıkım getirecek” diye bağırmaya başlamıştır. Ancak kral ve kraliçe yıllar önce ölmesi için İda’ya bırakılan çocuklarını yakışıklı bir delikanlı olarak görünce çok sevinirler ve onu saraya alırlar. Çok geçmeden Paris Yunanistan’a giden elçiler heyetine dahil olur ve Sparta sarayına gider. Orada Aphrodite’nin vaat ettiği en güzel kadın, Menelaos’un karısı Helena yaşamaktadır. Aphrodite onları birbirine âşık etmiştir. İki âşık Menelaos’un Girit’te olmasını fırsat bilerek Troia’ya kaçmaya karar verirler. Helena Sparta hazinesini de yanına alır, Troia’ya gelirler ve burada kabul görerek saraya yerleşirler. Sparta Kralı Menelaos Girit’ten dönmüş, karısının Paris tarafından kaçırıldığını öğrenerek ağabeyi Mykene Kralı Agamemnon’dan yardım istemiştir. Agamemnon Karadeniz yolu üzerindeki zengin Troia’yı almayı planlarına uygun bularak Troia’ya sefer açar. Zamanında Helena’nın bütün talipleri Helena kimi seçerse zor gününde ona yardım edeceklerine dair yemin etmişlerdir. Bu nedenle bu sefere Yunanistan’daki bütün krallar katıldığı halde Akhilleus ortalarda yoktur. Richard Westall’un 1805 Tarihli Helena’yla Paris’in Barışması Konulu Yağlı Boya Tablosu (The Reconciliation Of Helen And Paris After His Defeat by Menelaus). BÜYÜK SAVAŞLARIN GÖLGESİNDEN BARIŞA YOLCULUK 81 Franz Matsch’ın Akhilleus’un Hektor’u Öldürmesinden Sonra Yaptığı Zafer Geçidini Gösteren 1892 Tarihli Yağlı Boya Tablodan Detay (Triumph Of Achilles In Corfu Achilleion) Kâhinler Akhilleus olmadan Troia’nın alınamayacağını bildirirler. Annesi Thetis seferden dönemeyeceğini bildiği için, onu Skryos Adası’nda Lykomedes’in sarayında, kızları arasında saklamıştır. Akhilleus’u getirmek için İthake Kralı Odysseus adaya elçi olarak gönderilir. Hediye olarak bir elinde süs eşyaları, diğerinde bir kama getirmiştir. Kızlar süs eşyaları ile ilgilenirken, içlerinden birisi kıymetli kama ile ilgilenmektedir, bu Akhilleus’tur. Böylece Akha gemileri Aulis limanında toplanmıştır. Ancak rüzgâr olmadığı için hareket edemezler. Kâhinler rüzgârı 82 ÇANAKKALE bulmak için Agamemnon’un kızını kurban etmesi gerektiğini bildirince Troia’nın fethi için harekete geçen Agamemnon, kızını kurban etmeye karar verir ama Tanrıça Artemis onu son anda kurtarır. Bin gemilik Akha ordusu, Anadolu kıyılarını vura vura nihayet Troia’nın limanı olan Beşige’ye gelmiş, kumsala çıkarak çadırlarını kurmuşlardır. On sene sürecek savaş başlamak üzeredir. Bu savaşı İzmirli ozan Homeros, on altı bin dizeli ve yirmi dört bölümden oluşan İliada destanında olanca canlılığı ile anlatır. Akhalar Anadolu kıyıların- dan geçerken rahip Khryses’in kızını esir almış ve Agamemnon’a hediye etmişlerdir. Destan rahibin kurtarmalıklar getirip kızını Agamemnon’dan istemesiyle başlar. Hakarete uğrayıp kovulan rahip Khryses Tanrısı Apollon’a “bir gün sana yaraşır bir tapınak yaptıysam” diye başlayan yalvarmaları sonucunda Akhalardan öcünü almasını ister. Apollon onun duasını kabul ederek dokuz gün boyunca Akhalar üzerine veba salgını salar. İliada destanı böyle başlar ve Priamos’un oğlu Troialı kahraman Hektor’un ölümü ile son bulur. Hektor’un ölümünden sonra da savaş bitmez ve bir çok olay yaşanır. İliada sonrası oluşan bu olayları biz Euripides, Aiskhlos, Sophokles ve Virgilius gibi yazarlardan öğreniyoruz. Nihayet Paris ölüm saçan Akilleus’u topuğundan bir okla vurarak öldürür. Çünkü Akhilleus’un annesi onu sadece topuğundan tutarak ölümlü yapmıştır. Akhilleus’a görkemli bir mezar yapan Akhalar Troia’nın bir türlü düşmemesi üzerine bir tahta at hilesi düşünürler. İda Dağı’ndan kesip getirdikleri kerestelerle bir tahta at yapar, içine de yirmi kadar Akhalı yiğiti saklarlar. Akhalar sanki savaş bitmiş gibi gemilerini Tenedos’un arkasına çekerler. Atın yanında bıraktıkları Sinon, Akhaların bu atı Troialılara hediye olarak bıraktıklarını söyleyerek onları inandırır. Rahip Laokoon ile Priamos’un bilici kızı buna inanmamışlardır. Poseidon, rahibi yılanlar göndererek boğdururken, Kassandra’ya bilicilik veren Apollon, aşkına karşılık vermediği için “ileriyi gör fakat sana kimse inanmasın” diye onun biliciliğini yarıya indirmiştir. Bunun için de Troialılar savaş ganimeti olarak tahta atı şehrin meydanına çekerler ve eğlenip, ölüm saçan savaşın bitmesine sevinerek derin bir uykuya dalarlar. Tahta atın içinden inen Akhalar, Troia kalesinden meşalelerle Tenedos’taki gemilere işaret verirler. Gelen Akhalar sabah oluncaya kadar, Troialıları kılıçtan geçirirler, ki bunların içinde Kral Priamos da vardır. Troialı kadınları sahilde toplayarak aralarında bölüşürler. Bu yıkımdan sadece Aineias kurtulabilmiş, o da yanındakileri alarak İda Dağı’na kaçıp, orada bir gemi yaparak İtalya’ya gitmiş ve Roma’yı kurmuştur. Bu nedenle Roma imparatorları Troia’yı kutsal sayıp ziyaret etmişlerdir. BÜYÜK SAVAŞLARIN GÖLGESİNDEN BARIŞA YOLCULUK 83 ÇANAKKALE: SAVAŞTAN ZAFERE İnsanlık tarihinin en kanlı savaşlarından birisidir Çanakkale Savaşları. Yer yüzündeki güç dengelerinin sürekli değişmesi ve yirminci yüzyılda yeniden şekillenmeye başlayan dünya coğrafyasında, yeni işbirliklerinin bir sonucu olarak İngiltere, Fransa ve Rusya bir araya gelirler. Amaçları Çanakkale Boğazı’nı geçerek Osmanlı Devleti’ni yenmek ve müttefikleri Rusya’ya destek yolunu açmaktır. Sonuçları ağır ve bir o kadar hüzünlü olacak planlarını uygulamaya başlayan İtilaf güçleri,1914’ün Kasım ayı başında Çanakkale sahillerini bombalayarak Osmanlı’ya savaş açarlar. Bu savaş dünya 84 ÇANAKKALE tarihinde, deniz ve kara savaşlarının stratejik dehalarını kazandırmasıyla da önemlidir. Deniz Savaşları Kafkaslar’daki Rus saldırılarına destek amaçlı, bir boğaz saldırısı planı; son teknoloji ile donanmış İtilaf filosunun, ilk saldırıyı 19 Şubat 1915 günü yapmasıyla başlar ve 16 Mart 1915 tarihine kadar yapılan tam on saldırıyla sürdürülür, ancak sonuç alınamaz. 18 Mart 1915 sabahı, İtilaf filosunun üç hat düzeninde yeniden boğaza girmesiyle başlar. Nusrat Mayın Gemisi’nin 8 Mart 1915 günü döşediği yirmi altı mayına, Eceabat Şehitler Abidesi önce Bouvet, sonra Inflexible ve Ocean’ın çarpması ve Osmanlı topçusunun olağanüstü atışları sonucu, üç gemi de ağır hasar alınca boğazlardan geçilemeyeceğine karar verilir. Böylece 18 Mart 1915, “Deniz Zaferi” olarak Türk tarihinde yerini alır ve kutlanır. Birincisi Arıburun Cephesi’dir ki; Anzak askerlerinin çıkarma yaptığı ve günümüzde Anzak Koyu olarak bilinen koydur. Mustafa Kemal’ 57. Alay’a “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” emrini verdiği ve akabinde İtilaf güçlerini durdurduğu cephedir. Kara Savaşları İkincisi Seddülbahir Cephesi’dir. 25 Nisan 1915 sabahı, diğer önemli bir çıkarma, Seddülbahir bölgesine yapılır. Özellikle Ertuğrul Koyu’na yapılan çıkarmalarda, İngiliz askerlerinin ilerlemesine geçit verilmez. Birinci, ikinci ve üçüncü Kirte muharebeleri, Zığıntepe Savaşı, birinci ve ikinci Kerevizdere sa- Denizdeki bu başarısızlıkları sonucunda, İtilaf güçleri, General Ian Hamilton komutasında, yetmiş beş bin kişilik bir güç ile kara çıkarmalarını kararlaştırırlar ve 25 Nisan 1915 sabahı üç ayrı noktadan, aynı anda çıkarma yaparlar: ÇANAKKALE; SAVAŞTAN ZAFERE 85 Eceabat - Seyit Onbaşı Heykeli vaşlarında çok büyük kayıplar yaşanır ve siper savaşları, İtilaf güçleri bu toprakları terk edene kadar sürer. Üçüncü cephe Kumkale’dir; 25 Nisan 1915 Fransız filosunun desteğinde, Fransız askerlerinin başlattığı saldırının amacı Anadolu’daki Osmanlı birliklerini oyalamaktır. Anafartalar Cephesi Bu cephe Akdeniz Seferi Kuvvetleri’nin, 6 Ağustos 1915 günü Suvla Koyu’na çıkarma yapmasıyla açılır. Anafartalar Grup Komutanlığı’nın, 8 Ağustos günü, Kurmay Albay Mustafa Kemal’e verilmesi ile savaşın akışı değişir. Anafartalar’da İtilaf güçleri I. Anafartalar Savaşı’nda durdurulur. 10 Ağustos sabahı Conkbayırı’na gelen Mustafa Kemal, 86 ÇANAKKALE kuvvetlerini süngü hücumuna kaldırır. Savaşın en kanlı süngü hücumu sırasında, Mustafa Kemal’in kalbinin üzerine gelen bir şarapnel parçası, cep saatini parçalar ve kendisi küçük sıyrıklarla kurtulur. O gün Conk Bayırı İtilaf askerlerinden temizlenir ve Çanakkale Savaşı’nın en can alıcı zaferi kazanılır. 21 Ağustos 1915’te, İtilaf güçlerinin başlattığı ve iki gün süren ikinci saldırıları da hezimetle sonlanarak, İkinci Anafartalar Savaşı kazanılır. Çanakkale Zaferi: İtilaf Güçlerinin Geriye Çekilmesi Çanakkale Cephesi’ndeki büyük kayıplardan sonra, Savaş Konseyi, İtilaf güçlerinin Gelibolu Yarımadası’ndan acilen tahliye raporunu kabul eder ve 20 Aralık 1915 gecesi Anafartalar ve Arıburnu cephelerinden, 9 Ocak 1916 sabahı da Seddülbahir Cephesi’nden tamamen geriye çekilirler. Sekiz buçuk ay süren Çanakkale Savaşları’nda İtilaf güçleri (İngiltere ve Fransa) 252.000 zayiat ve büyük bir hayal kırıklığı ile savaşı kaybederken, Osmanlı tarafı bu savaşta 253.000 zayiatla, Çanakkale’nin geçilemeyeceğini destanlaştırarak zafere ulaşır. Eceabat Şehitliği ÇANAKKALE; SAVAŞTAN ZAFERE 87 BEŞİNCİ MEVSİM; BARIŞ VE DOSTLUK Dünyada bir savaş yoktur ki, karşılıklı savaşan askerler arasında dostluk oluşsun ve savaştan sonra bu dostluklar gelecek nesiller arasında çoğalarak bayram havasına dönüşsün. Çanakkale Savaşları bu açıdan dünyanın tek örneğidir. Beşinci Mevsim, sadece Çanakkale’de yaşanmış Türk-Anzak dostluğunun adıdır. savaşa dominyon askeri olarak kendi adlarını taşıyan “Avustralya –Yeni Zelanda Kolordusu” adı altında katılırlar. “Australia and New Zealand Army Corps” baş harfleri kısaltılınca ANZAC (Anzak) adı ilk defa Çanakkale’de bağımsız bir ülke olmanın bilincini yaratmıştır. Anzaklar Kimdir? Genç ve çoğu gönüllü, eğitimlerini yeni tamamlamış Anzaklar 25 Nisan 1915 sabahı işgal edecekleri sahile çıkmak üzere sırtlarındaki ağır yükleriyle denize atladıklarında, aslında geriye dönülmez bir yolculuğa çıkarılmışlardır. Bir kısmı kı- Çanakkale Savaşları Avustralya- Yeni Zelanda için bir dönüm noktası sayılabilir. Birinci Dünya Savaşı başlayınca, İngiltere’nin isteği üzerine, Avustralya ve Yeni Zelanda bu 88 ÇANAKKALE Savaştan Dostluğa Eceabat Anzak Askerini Taşıyan Türk Askeri Heykeli yıya ulaşamadan derin sularda boğulur, kıyıya ulaşanlar ise sarp kayalıkların eteklerine çıkabilmiş ve vatan savunmasındaki Türk askerlerinin geceyi aydınlatan ateşi altında kalmışlardır. İngilizler, bu ilk çıkarma birliklerini Anzaklardan seçmişlerdir. Bu savaş, türkülere şarkılara yansıyarak ortak acıları gökyüzüne taşımıştır: “Çanakkale içinde vurdular beni, ölmeden mezara koydular beni, gençliğim eyvah!” türküsü ile, Biz bizim ölüleri gömdük, onlar kendi ölülerini Sonra herşey başladı yeniden…” birbirine karışmıştır. Yaklaşık sekiz buçuk ay (8 ay, 14 gün) süren kara savaşlarında toprağa gölgesi düşen binlerce gencin anısına, kahramanlıklarını sonsuza aktaracak anıt ve mezarlar Gelibolu’da yapılırken, 1924 yılında Avustralya Başbakanı, Türkiye’ ye özel bir ziyarette bulunup, kahramanları kutsamıştır. “Waltzing Matilda’ yı çalıyordu bando Ateş kestiğimizde ölüleri gömmek için BEŞİNCİ MEVSİM; BARIŞ VE DOSTLUK 89 Barış Mesajı 18 Mart 1985’te Türkiye, Avustralya ve Yeni Zelanda hükümetleri, Gelibolu’daki küçük ve büyük Arıburnu arasındaki koya Anzak Koyu adının verilmesini ve toplu olarak yapılan ziyaretler için, Mustafa Kemal’in 1934 yılında tüm dünyaya barış çağrısı olarak yaptığı konuşmanın Türkçe ve İngilizce olarak yer aldığı Anıt Kitabe olarak dikilmesini kararlaştırmışlardır. “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” Giderek gelişen yoğun ilişkiler sonucunda, 1967 yılında Canberra’da ilk Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği açılmış ve ilişkiler sonucu, Albayrak Sırtı’ndaki Mehmetçiğe Saygı Anıtı yapılmıştır. 90 ÇANAKKALE Anzak Koyun’da Şafak Ayini Anzaklar her yıl 25 Nisan gününü, Özgürlük Günü olarak hem Avustralya’da, hem de Çanakkale’de kutlamaktadırlar. 25 Nisan sabahı 5.30’da başlayan tören, gece burada konaklayan Anzakların çocukları, torunlarının Gelibolu Milli Parkı ve çevredeki tarihi yerleri ziyaretleri ile son bulur. Avustralya’daki müzelerde görülen savaş anıları, Gallipoli, Anafartalar, Suvla vb., cadde isimleri ve 25 Nisan günlerindeki coşkulu kutlamalar, bu dostlukları daha da pekiştirmektedir. Albany Limanı’na dikilen ilk Atatürk heykeli ve çevresinde yazılı olan “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sözleri, Türk ve Avustralya halklarını kaynaştırmıştır. Eceabat Anzak Töreni 91 BEŞİNCİ MEVSİM; BARIŞ VE DOSTLUK GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Gelibolu adını taşısa da Eceabat sınırları içerisindedir. Gelibolu Yarımadası’nın güney ucunda, Eceabat ilçesinin hemen hemen tamamını kaplayan ve Çanakkale Boğazı’nın Avrupa yakasında 33.000 hektarlık bir alanı içeren büyük bir parktır. 1973’te kurulan Milli Park, Birleşmiş Milletler Milli Parklar ve Koruma Alanları listesinde yer almaktadır. Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları’nın yapıldığı yerler ağırlıklı olarak Gelibolu Yarımadası içerisindedir. Ayrıca batık gemiler, toplar, siperler, kaleler ve burçlardan ve savaşla ilgili yüzlerce başka kalıntıdan oluşan geniş bir 92 ÇANAKKALE yelpazenin yanı sıra, Türk şehitlikleri, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiliz ve Fransız askerlerinin savaş mezarları ve anıtları da buradadır. Muharebe alanları, savaş mezarları, anıtlar ve savaşla ilgili kalıntılar “tarihi sit alanı” ve Güneyli Köyü “kültürel varlık” olarak tescil edilmiştir. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nı bütün görkemiyle görebilmek ve gezebilmek için Eceabat ilçesini başlangıç kabul etmemiz gerekir. ziyaretle, kuzey bölgesinden başlayabilirler, ancak ziyaretler çoğunlukla, güney bölgesi yönünde yapılmaktadır. Milli Park Nasıl Gezilmeli? 19. Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal’in Maydos Mıntıka Komutanı olarak atanıp, Eceabat’ta karargâh merkezi olarak seçtiği bina, şu anda restore edilmiş ve “Kültür Evi” olarak hizmete açılmıştır. “Tarihe Saygı” heykelinin yanında, tarihi yarımadanın büyük kabartma haritası üzerinde, anıtlar, şehitlikler, tabyalar ve mezarlıklar maket halinde gösterilmiştir. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nda, tarihe yolculuk için, geziye Eceabat’tan başlanmalı. Anadolu’dan gelen ziyaretçiler, on sekiz dakikalık bir feribot yolculuğu ile Eceabat’a ulaşırlar. Trakya’dan gelenler ise, isterlerse yolları üzerindeki şehitlikler, kaleler ve tanıtım merkezini Eceabat-19. Tümen Karargâh Binası GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI 93 Milli Park Yönetim Merkezi Ziyaretimizi güneye doğru sürdürdüğümüz zaman, yaklaşık bir kilometre sonra, Milli Park İdare Merkezi’ne ulaşırız. Otuz üç bin hektarlık Tarihi Milli Park, buradan yönetilmektedir. Binanın içinde, toplantı salonu ve küçük bir tanıtım müzesi bulunmaktadır. Doğusunda Çam Burnu Kalesi kalıntıları mevcuttur. Güneyinde ziyaretçilerin yemek yiyebileceği büyük bir salon hizmete açılmıştır. Güneyinde İsimsiz Yüzbaşı Mezarı ve üst tarafta Balkan Şehitliği’ni görmüş oluruz. Ağa Deresi Vadisi Şehitliği Balkan Şehitliği’ni geçtiğimiz zaman, sağ tarafta genişçe bir vadi yer alır. Bu vadide yapılan jeofizik çalışmalarda on üç ayrı yerde şehitlik tespit edilmiştir. Yaklaşık üç bin şehidin gömülü olduğu sanılan Ağa Dere Vadisi’ne Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce yörenin en büyük şehitliği yapılmaktadır. yüksekliğindeki “Mehmetçik silueti”ni görürüz. Sağ taraftaki “Kaşıkçı Dede” mezarının yanından ilerleyerek, Kilitbahir Kalesi kapısından geçmiş oluruz. Karşısında aynı dönemde yapılan Çimenlik Kalesi ile mesafesi 1200 metredir. Kanuni döneminde gözetleme amaçlı olarak yapılan Sarı Kule’de şu anda savaş eserleri sergilenmektedir. Namazgâh Tabyası Sarı Kule’nin, güneydoğusunda, bu bölgenin en büyük tabyası görülmektedir. Abdülaziz tarafından yaptırılan tabyada yirmi altı bonet ve irili ufaklı on altı top yatağından oluşmaktadır. Burada deniz savaşları ile ilgili belgesel film oynatılmakta, deniz savaşında batırılan gemilerin maketleri ile kazı sırasında çevrede bulunan savaş malzemeleri sergilenmektedir. Kilitbahir Kalesi ve Sarı Kule Müzesi Kilitbahir yerleşim alanına doğru devam ettiğimizde, sağda Değirmen Burnu tabyası, sol taraftaki iskelenin yanında Yüzbaşı Tahir Bey Anıtı’nı görürüz. Sağ taraftaki tepelere doğru baktığımızda, 55 metre 94 ÇANAKKALE Kilitbahir Kalesi Seyit Onbaşı-Rumeli Mecidiye Şehitliği ve Mecidiye Tabyaları Yolun sağ tarafında ilerlediğimizde Rumeli Mecidiye Şehitliği ve tabyaları karşımıza çıkar.18 Mart günü yapılan müthiş bombalama sonucu hayatını kaybeden şehitlerimiz, hemen sol taraftaki Mecidiye Şehitliği’ne gömülmüşlerdir. Güneye doğru uzanan ikinci tabyada, Seyit Onbaşı’nın, mermiyi taşıdığı heykeli görürüz. Havuzlar Şehitliği Seyit Onbaşı heykelinden sonra yaklaşık iki kilometre sonra çeşmelerden akan suların toplandığı havuzlar bölgesine geliriz. Bu havuzlardan biri günümüze ulaşmıştır. 12 Haziran 1915 günü Kereviz Dere muharebelerinde şehit olan iki subay ve sekiz askerin kemikleri 1961 yılında bir dernek tarafından, buraya gömülerek, altı metre yüksekliğinde bir anıt şehitlik düzenlemesi yapılmıştır. Soğanlıdere Şehitliği Kıyı boyunca 2 kilometre daha gittiğimizde, sol tarafta Karanfil Burnu ve sağ taraftaki yükselti üzerinde de Baykuş Bataryası’nı görürüz. Soğanlıdere Vadisi’ne girdiğimizde 7. Tümen Hastahanesi’nde tedavi edilirken şehit olan 600 askerimiz için yaptırılan Soğanlıdere Şehitliği’ni görürüz. Şahindere Şehitliği Soğanlıdere Vadisi’nden tırmanarak, sağ tarafımızdaki Behramlı Köyü yakınından geçip, Şahindere Şehitliği’ne ulaşırız. 1969 vatan evladı için yapılan bu şehitlikte gerçek, kefensiz gömü yerleri mevcuttur. Şahindere Şehitliği Mehmetçik Abidesi ve En büyük Temsili Şehitliğimiz Soğanlıdere Şehitliği’nden güneye doğru devam ettiğimizde Alçıtepe (Kirte) Köyü’ne varırız. Köyde iki koleksiyon müze gezildikten sonra, doğuya giden yol üzerinde Alçıtepe Şehitliği’ni görürüz. Bu yörenin en yüksek tepesi Alçıtepe’ye (Achi Baba) varırız. Güneye doğru dönen yolun sağında Fevzi Çakmak Paşa’nın karargâhını gördükten sonra Mehmetçik Abidesi’ne ulaşırız. 59.408 şehit isminin tek tek yazıldığı bu temsili GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI 95 şehitlikteki Mehmetçik Abidesi’nin yüksekliği 41.70 metredir. Rölyefin önündeki düzlük ise 18 Mart zafer törenlerinin büyük katılımlarla kutlandığı tören alanıdır. Fransız Mezarlığı ve Anıtı Mehmetçik Abidesi’nden deniz kıyısına indiğimizde, Fransızların karargâh olarak kullandıkları Morto Koyu’na, kuzey tarafta yapılan mezarlığa ve kuzey bölgesine 1930 yılında yapılan Fransız Anıtı’na ulaşırız. İlk Şehitler Anıtı Fransız Mezarlığı’nın batısındaki, “Kanlı Dere” üzerinden geçtiğimizde, sağ tarafımızda Skew Bridge Cemetery, yaklaşık bir kilometre kuzeyinde de Redoubt Cemetery’yi görürüz. Geriye dönüp, güneye doğru ilerlediğimizde, Seddülbahir Köyü’ne geliriz. Burada IV. Mehmet döneminde Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın ısrarıyla yaptırılan kaleyi görürüz. Kale 3 Kasım 1914 tarihinde bombalanınca, kalenin cephaneliğinin havaya uçması sonunda verdiğimiz seksen altı şehidin yattığı yere ulaşırız. İngiliz Helles Anıtı Seddülbahir Köyü’ndeki Savaş Eserleri Müzesi’ni gördükten sonra, güney-batıya doğru yöneldiğimizde, Gelibolu yarımadasının en ucundaki, Gözcü 96 ÇANAKKALE Baba tepesinde, İngilizlerin yarım adadaki en büyük anıtı olan Cape Helles Anıtı yükselir. Yahya Çavuş Şehitliği Ezineli Yahya Çavuş kumandasındaki takım ve altmış üç kahraman arkadaşı için, 1993 yılında Kültür Bakanlığı’nca bir şehitlik yaptırılmıştır. Sargı Yeri (Zığındere) Şehitliği Son Ok Anıtı’nın yanından Zığındere Vadisi’ne ineriz. Buradaki, en büyük açık hava hastanelerimizden biri olan Sargı Yeri, Çanakkale’deki en kanlı çatışmalar olan Zığındere Muharebesi’nde şehit düşen askerlerin anısına yapılmıştır. Mehmetçik Abidesi Nuri Yamut Anıtı Sargı Yeri Şehitliği’nden güney-batıya doğru gittiğimizde Nuri Yamut Anıtı ile karşılaşırız. Zığındere muharebelerinde ölen yaklaşık on bin vatan evladının anısına,1943 yılında, Nuri Yamut Paşa tarafından yaptırılmıştır. Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi (Similasyon Merkezi) Kabatepe Tanıtım Merkezi’nin yerine hizmete açılan Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’nde Çanakkale Savaşları sebepleri, oluşumu ve gelişimi anlatılmaktadır. Randevu telefonu: (286) 810 00 10 Lone Pine Avustralya Anıtı Kanlı Sırt Kitabesi’nin yanından tırmandığımızda on beş metre yüksekliğindeki Lone Pine Avustralya Anıtı ve mezarlığı ile karşılaşırız. Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri için yapılan bu anıt ve mezarlıkta, her 25 Nisan günü anma törenleri gerçekleştirilmektedir. Yarbay Hüseyin Avni Bey Şehitliği Çataldere’ye doğru inerken bir top mermisi sonucu şehit olan 57. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey’in nakledilen mezarı vardır. Doğusundaki Çataldere Şehitliği’nde de yaklaşık iki bin vatan evladı yatmaktadır. 57. Piyade Alayı Şehitliği Kuzey yönüne doğru ilerlediğimizde Mustafa Kemal’in 25 Nisan 1915 günü, “ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” komutu ile taarruz eden ve tamamına yakını şehit düşen 57. Alay’ın anısına yaptırılan şehitlik ve anıtı görürüz. Conkbayırı Mustafa Kemal Heykeli Mustafa Kemal’in hücum emrini verdiği Conkbayırı’nda, elinde kırbacı ve boynunda dürbününe yer verilen görkemli bir heykeli bulunmaktadır. Anzak Törenleri Kutlama Alanı Arıburun Yarları’nın tam alt bölümünde Anzak tören alanı bulunmaktadır. 25 Nisan günü sabahı “Şafak Törenleri” her yıl bu alanda düzenlenmektedir. Kireçtepe Jandarma Şehitliği Kuzeye doğru yolumuza devam ettiğimizde Kireçtepe’de, Gelibolu Jandarma Komutanı Kadri Bey ve jandarma erlerinin gerçek mezarları bulunmaktadır. Jandarma Şehitliği Bigalı Köyü ve Atatürk’ün Müze Evi Kireçtepe’den geriye dönerek, Büyük Anafartalar Köyü Şehitliği’ne uğrarız. Kocadere Şehitliği’nden Bigalı Köyü’ne ulaşırız. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal’in yaklaşık bir hafta kaldığı ev, Atatürk Müze Evi olarak ziyarete açıktır. GELİBOLU YARIMADASI TARİHİ MİLLİ PARKI 97 EL SANATLARI VE HEDİYELİK EŞYA Çanakkale el sanatları denilince ilk akla gelen, özgün seramik ürünler, halı ve kilimler, tarihi Aynalı Çarşı’da meraklılarıyla buluşmaktadır. Bir dönemlerin mesire yeri olan Sarıçay kenarındaki Çınarlık, günümüzde, cuma günleri kurulan kapalı pazarı ile bir marka haline gelmiştir. Bozcaada ve Gökçeada’da üretilen şaraplar, Bozcaada’da içine badem konularak yapılan domates reçeli ve Gökçeada’nın efibadem kurabiyesi de kesinlikle denenmesi gereken ve hediye edilebilecek tatlarındandır. Organik zeytin ve zeytinyağı öncelikle tercih edilebileceği 98 ÇANAKKALE gibi, özellikle fırınlanmış olarak hazırlanan peynir helvası, civar illerdeki benzer tatlılardan farklı bir tattır. Ezine peyniri, koyun, keçi ve inek sütlerinden yapılan çeşitleri ile sağlıklı ve lezzetli bir hediye olacaktır. Çanakkale Seramiği Kent, on yedinci yüzyılda bir liman kenti olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz aracılığı ile Avrupa ve dünyaya açılan kapısıdır. Seramik atölyelerinde üretilen günlük yaşama dönük çanaklar ile birlikte, halk arasında yaygınlaşan “Çanakçıların Kalesi” adı, resmi kayıtlara da girmeye başlamıştır. Bu El Yapımı Seramikler dönemde (17. yy) gelişen ticaret ile Osmanlı coğrafyasının farklı bölgelerinin yanı sıra Avrupa’ya da yayılan, günlük yaşamın bir parçası olan Çanakkale seramikleri, zaman içinde Avrupalı koleksiyonerlerin ve müzelerin koleksiyonlarında yerini almaya başlamıştır. Geleneksel Çanakkale seramikleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun iki güçlü merkezinde (İznik- Kütahya) üretilen seramiklerden oldukça farklıdır. Çanakkale seramikleri tam bir halk zanaatı olarak günlük yaşama ürün verirken, üreten ustanın özgür yaratım güçlerinden faydalanmış, her zaman yeni form ve desenler ile kendini aşmıştır. Çanakkale Mutfağı Çanakkale mutfağı, deniz ürünleri ve zeytinyağlı yemeklerinin hâkim olduğu bir mutfaktır. Ege ve Akdeniz mutfaklarının etkisini hissettiren otlar, mantar ve zeytinyağı mutfağın vazgeçilmezleridir. Çanakkale ve civarında yapılan yemeklere birkaç örnek vermek gerekirse; ovmaç çorbası, domatesli tarhana çorbası, iskorpit çorbası, ıspanak çorbası, tumbi, ıspanak sarması, çırpma, melki yemeği, yumurtalı tiken, metez, melki köftesi, tarhanalı patlıcan, börülce köftesi, lüfer pilavı, patlıcan kapama, EL SANATLARI VE HEDİYELİK EŞYA 99 yaprak sarma, pazı dolması, papaz yahni, midye dolma, tuzlu sardalye, biber parpullaması, deniz börülcesi, ahtapot salatası, patlıcan turşusu, yağlı turşu, ahlat turşusu, peynir helvası, yumurta helvası, halle şeftalisi reçeli, mafiş, üzüm reçeli, kiraz reçeli, samsa, kabak reçeli, incir dolması, basma helvası sayılabilir. Sardalye Çanakkale’de bir başka lezzetlidir. Asma yaprağında pişirilen sardalye, deniz ürünleri sevenler için tadılması geren lezzetlerdendir. Çanakkale mutfağından seçilen üç lezzet... Çanakkale Mantısı Hamur Malzemesi: 1 su bardağı su, 3 su bardağı un, 1 adet yumurta,1 tatlı kaşığı tuz. İç Malzemesi: 350 gr kıyma, 1 adet büyük boy rendelenmiş soğan, 1 yemek kaşığı zeytinyağı, 1 çay kaşığı karabiber, tuz. Üstü İçin: Yarım tavuk, 5 su bardağı su, 1 yemek kaşığı tereyağı, 1 tatlı kaşığı pul biber veya salça, 500 gr sarımsaklı yoğurt. Hazırlanışı: Yoğurma kabına su, yumurta ve tuz koyup karıştırılır. Unu eklenerek hamur yoğurulur. Üzerine nemli bir bez örterek 30 dakika dinlenmeye bırakılır. Diğer yanda; tavuk tencereye konularak yumuşayıncaya kadar haşlanır. Haşlanan tavuğun derileri ve kemikleri temizlenir ve etler parçalanarak tekrar tavuk suyunun içerisine konulur. Dinlenen hamur 3 parçaya ayrılır ve unlanmış tezgâhın üzerinde çok ince olmayacak şekilde açılır. Açılan hamur normal mantı ölçüsünden biraz daha büyük karelere kesilip, içerisine kıymalı harç konularak üçgen biçimde kapatılır. Hazırlanan mantıları tepsiye yayıp 200 derece fırında hafifçe kızartılır. Fırından çıkarıp servis tabaklarına paylaştırılarak üzerine bir küçük kepçe sıcak tavuk suyu ile tavuk parçalarından koyulur. Son olarak her tabağa sarımsaklı yoğurt ile yağda kızdırılmış pul biber ya da salça gezdirerek servis yapılır. 100 ÇANAKKALE Asma Yaprağında Sardalye Malzemeler: 1 kg. sardalye, balıklara yetecek kadar asma yaprağı,1/2 su bardağı zeytinyağ, 1 tatlı kaşığı tuz, limon suyu (isteğe bağlı). Hazırlanışı: Asma yapraklarının her iki tarafı yağlanır. Balıklar tuzlanır ya da arzu edilirse limon suyu ile tuz birlikte kullanılabilir. Sardalyeler birer asma yaprağına yerleştirilip, balıkları örtecek şekilde rulo yapılır. Beş dakika kadar ızgarada pişirilir ve servis yapılır. Asma Yaprağında Sardalye Peynir Helvası Malzemeler: 250 g dil peyniri veya eriyebilen tuzsuz peynir, 1 çorba kaşığı tereyağı, 1 çay bardağı su, 2 çorba kaşığı un, 1 su bardağı toz şeker. Hazırlanışı: Tencerede su ve dilimlenmiş peynir eriyinceye kadar ezerek karıştırılır. Un ve şeker eklenir, kısık ateşte, karıştırarak suyu çekinceye kadar kavrulmaya devam edilir. Suyunu çekince altı kapatılır. Soğuduğunda servis yapılır. EL SANATLARI VE HEDİYELİK EŞYA 101 ÇANAKKALE KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ 18 Mart Şehitleri Anma Günü Çanakkale’de her 18 Mart Haftası Çanakkale Deniz Zaferi olarak değişik etkinliklerle kutlanmaktadır. Etkinliklere, Çimenlik Kalesi, Kordon, Cumhuriyet Meydanı, Şehitlikler gibi mekânlar ev sahipliği yapmaktadır. Resmi törenlerin yanı sıra, boğazda gemilerin resmi geçidi ve gösteri uçaklarının uçuşları, Türkiye’nin her bölgesinden gelen binlerce ziyaretçinin ilgiyle izlediği görsel şölene dönüşmektedir. 102 ÇANAKKALE Şafak Ayini 24-25 Nisan günü Çanakkale’de Anzak Günü’dür. Çanakkale Savaşları’nda Türklere karşı savaşan Anzakların torunları günümüzde oluşan barış ortamında 25 Nisan gününün sabahında Gelibolu Yarımadası’ndaki Anzak Koyu’nda yapılan Şafak Ayini için, Çanakkale’ye gelerek geceyi Anzak koyunda geçirmekte ve sabah şafak vakti kayıpları için ayin düzenlemektedirler. Mehteran Troia Festivali Çanakkale halkının her yıl coşkuyla kutlayarak destek verdiği Troia Festivali, ilk kez 1963 yılında kentin duyarlı insanlarının girişimleriyle başlatılmıştır. Festivalin adı 1992 yılında Uluslararası Troia Festivali olarak değiştirilmiştir. Uluslararası olan festival; müzik, tiyatro, söyleşi, sergi gibi etkinlikleri kapsayan zengin bir programla her yıl 10 Ağustos’ta başlayarak bir hafta sürmektedir. Başta Halk Bahçesi olmak üzere tüm kent festival alanı olarak kullanılmaktadır. Festival kapsamında, 2002 yılından bu yana Homeros Bilim Kültür ve Sanat Ödülü verilmektedir. Ayvacık Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali Ayvacık Belediyesi tarafından her yıl temmuzun üçüncü, ağustosun birinci haftasında düzenlenmektedir. Apollon Smintheion Şenliği Gülpınar Belediyesi tarafından her yıl 1-15 Ağustos tarihleri arasında düzenlenmektedir. ÇANAKKALE KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ 103 Zeus Kültür ve Sanat Festivali İda (Kazdağı) Kültür ve Sanat Etkinlikleri Küçükkuyu Belediyesi tarafından her yıl 15-17 Ağustos tarihleri arasında düzenlenmektedir. Her yıl ağustos ayında konserler, halk oyunları gösterileri, tiyatro, söyleşi ve çeşitli yarışmalar düzenlenmektedir. Assos Gösteri Sanatları Festivali Assos Vakfı tarafından her yıl ekimin ilk haftasında gerçekleştirilmektedir. Bayramiç Hıdrellez Bayramiç’in bazı yörelerinde Hıdrellez Günü, Menderes Çayı’nın şifalı aktığına inanıldığından çaydan su doldurulur. Bugüne özgü olarak yöre halkı, piknik alanlarında simit lokumu adı verilen nohutla mayalanmış ekmek ve oğlak çevirme ile kutlama yaparlar. Köy Hayırları Bahar aylarında Çanakkale’nin birçok yöresinde olduğu gibi, Bayramiç ve köylerinde de hayırlar yapılmaktadır. Troia Festivali Güzellik Yarışması Homeros’un İliada’da aktardığı mitolojideki güzellik yarışmasını yaşatmak amacıyla Bayramiç, Ayazma’da her yıl şenlikler düzenlenip, güzellik yarışması yapılmaktadır. 104 ÇANAKKALE Bayramiç Tohum Takas Şenliği Ülkenin dört bir yanından yerel ürünlerin doğal yöntemlerle üretilmesini ve tohumların korunmasını destekleyen katılımcılar bir araya gelmektedir. Biga Uluslararası Okçuluk Festivali Okçuluk festivali, geleneksel okçuluğun unutulmaması için düzenlenen sportif bir etkinliktir. Festival yürüyüşünde at üzerinde kılıçla karpuz kesme, kırbaç, at binme, ok atışı ve cirit gösterileri gerçekleştirilmektedir. Biga Yaz ve Güz Panayırları Her yıl haziran ayında yaz panayırı, eylül ayında güz panayırı olmak üzere iki panayır kurulur. Bütün köyler panayır nedeniyle Biga’ya inerek ekonomik ve görsel canlılık yaratırlar. Bozcaada Lezzet Rüzgârları Yerel Tatlar Festivali Bozcaada Turizm İşletmecileri Derneği (BOZTİD) tarafından haziranın ilk haftasında düzenlenmekte ve iki gün sürmektedir. Ayazma Panayırı Her yıl 26 Temmuz tarihinde Bozcaada’da Aya Paraskevi Manastırı’nda, Azize Paraskevi’ye adanmış Ayazma Panayırı düzenlenmektedir. Yelken Yarışları Bozcaada her yıl temmuz ayının ikinci hafta sonunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Açık Deniz Yat Yarışları’nın ikinci etabına ev sahipliği yapmaktadır. Yelken Yarışları Ozanın Günü Etkinliği Bozcaada Derneği tarafından düzenlenen Ozanın Günü etkinliğinde, Bozcaada Kalesi’nde şiir şöleni düzenlenip, bir temmuz sabahı gün doğumunda, Troia’nın karşısındaki kıyıda, Homeros’un İliada ve Odysseus’undan çeşitli dillerde bölümler okunmaktadır. Bozcaada Kültür, Sanat ve Bağbozumu Festivali Üzüm hasadının başladığı aylarda, adalılar yılın emeğinin karşılığını almanın coşkusunu ağustos ayının üçüncü haftasında düzenlenen bir festivalle kutlamaktadırlar. Çan Doğa Yürüşü Çan ilçesi, Terzialan Dağcılık Kulübü ve Terzialan Belediyesi’nin işbirliğinde her yıl mayıs ayında Kocaçınarlar bölgesine geniş katılımlı bir doğa yürüyüşü yapılmaktadır. Profesyonel sporcular ve halkın katıldığı yürüyüşün bitişinde Kocaçınarlar’da kültür, sanat etkinlikleri düzenlenmekte ve katılımcılara yerel tatlardan bulgur pilavı ve ayran ikram edilmektedir. ÇANAKKALE KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ 105 Hayvan ve Emtia Panayırı Çan Belediyesi’nce her yıl eylül ayının ilk haftasında üç gün süren bir panayır düzenlenmektedir. Panayır ilçeye ekonomik ve görsel hareketlilik getirmekte, köylerden ve dışarıdan gelen misafirlerle renklenmektedir. yapılarak dağıtılmakta ve çeşitli kültür sanat etkinlikleri düzenlenmektedir. Gökçeada Paskalya İlkbaharda kutlanan paskalya pazar günü merkez kilisede yapılmakta ve daha sonra kilise bahçesinde veya evlerde zengin sofralar hazırlanarak öğle yemeği yenilmektedir. Eceabat Domates Festivali Gökçeada Film Festivali Eceabat Belediyesi tarafından, her yıl 15 Ağustos haftasında, Domates Festivali düzenlenmekte ve festival kapsamında çeşitli kültürel etkinlikler yapılmaktadır. 1998 yılında başlatılan ve her yıl ağustos ayının son haftasında, bir hafta süren Gökçeada Film Festivali, adada gerçekleştirilen en kapsamlı etkinlik özelliğini taşımaktadır. Ezine Kültür ve Zeytin Festivali Meryem Ana Yortusu (Panagia Yortusu) Geyikli Belediyesi her yıl ağustos ayının ilk haftasında dört gün süren, çeşitli kültür sanat sunumlarının olduğu bir festival düzenlemektedir. Gökçeada’da her yıl 14-16 Ağustos tarihlerinde düzenlenen Meryem Ana Yortusu, adanın en kalabalık olduğu dönemdir. Tepeköy’de 15 Ağustos’ta köyün meydanına kurulan kazanlardan yemek, tatlı, şarap dağıtılmakta ve adeta bir açık hava sofrasına toplu halde oturulmaktadır. Gelibolu Türklerin Anadolu’dan Rumeli’ye Geçişi Şenlikleri Bolayır Belediyesi tarafından her yıl haziran ayının ilk haftasında gerçekleştirilen şenlikte çeşitli kültürel etkinlikler düzenlenmektedir. Sardalye Festivali Gelenekselleşen ve her yıl temmuz ayında birçok ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen festivalde, sardalye kebabı 106 ÇANAKKALE Gökçeada Naish Open Cup Rüzgâr sörfü ve kite sörfün en önemli isimlerinden Robbie Naish adına düzenlenen sörf yarışması 2008’den bu yana her yıl gerçekleştirilmektedir. Lapseki Hıdrellez Güz Panayırı Hıdrellez Şenlikleri, 6 Mayıs’ı takip eden ilk pazar günü yapılmaktadır. Şenlikler Üçtaşlar’da topluca yapıldığından, Üçtaşlar olarak da adlandırılmaktadır. Yöre halkı, hıdrellezden bir akşam önce büyük bir ateş yakarak üzerinden atlarlar. Lapseki Belediyesi’nce her yıl Eylül ayında düzenlenen Güz Panayırı çeşitli kültür, sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır. Türklerin Rumeli’ye Geçişi Çardak Belediyesi ve yerel kuruluşların katılımlarıyla, her yıl 5-6 Haziran tarihlerinde Türklerin Rumeli’ye geçişi, çeşitli kültür sanat etkinlikleriyle kutlanmaktadır. Yağlı Güreşler Türkiye’nin, Kırkpınar’dan sonraki en büyük çaplı yağlı güreşleri, Lapseki’ye bağlı Çardak beldesinde ağustos ayının sonunda yapılmaktadır. Yenice Hıdrellez Yenice’nin Yörük köylerinde hıdrellez kültürü gelişmiş olup her yıl kutlanmaktadır. Lapseki Kiraz Festivali Geleneksel Kazdağı Doğa Yürüyüşü ve Şenlikleri Kiraz hasat döneminde, en iyi kirazın seçildiği, genç kızlar arasında kiraz güzeli yarışması yapıldığı ve yelken yarışlarının düzenlendiği festivalde, konser ve söyleşiler de yapılmaktadır. Haziran ayının ilk haftasında gerçekleştirilen etkinlik belirlenen parkurda yürüyüş, çeşitli sergiler ve konser gibi etkinlikleri kapsamaktadır. Plaj Voleybolu Issız Cuma Hayrı Her yıl eylül ayının ilk cuma Dalyan Plajı’nda her yıl yerel günü düzenlenen geleneksel yönetimlerce haziran ayının Issız Cuma Hayrı’nda, çiftçisonlarında düzenlenen plaj ler/üreticiler arasında yapılan voleybolu gelenekselleşen yarışmalarda en iyilere çeşitli etkinliklerden birisidir. Turödüller verilmektedir. nuvaya ulusal ve uluslararası sporcular katılmaktadır. Şeftali Kültür Sanat Etkinlikleri Umurbey Belediyesi tarafından her yıl ağustos ayının son haftasında Şeftali Kültür Sanat Etkinlikleri düzenlenmektedir. ÇANAKKALE KÜLTÜR SANAT ETKİNLİKLERİ 107 KIYI TURİZMİ Çanakkale’nin Kazdağları’nın sarmalında yer alan iç bölgelerdeki üç ilçesi; Bayramiç, Çan ve Yenice’nin kıyı şeridi bulunmamaktadır. Kent merkezi başta olmak üzere, Anadolu yakasında Ayvacık, Ezine, Lapseki, Biga, Avrupa yakasında Eceabat, Gelibolu, Gökçeada ve Bozcaada kıyı turizmi bakımından eşsiz koy ve sahillere sahiptir. Çanakkale Merkez Kıyıları Çanakkale Boğazı, Ege Denizi ile Marmara Denizini birleştiren altmış sekiz kilometre 108 ÇANAKKALE uzunluğunda, ortalama elli ile yüz altı metre arasında değişen derinliğe sahip, birisi üstten Marmara’dan Ege’ye, diğeri alttan ve tersine Ege’den Marmara’ya doğru iki tür akıntısı olan doğal bir su yoludur. Kent merkezinin yüzünü döndüğü boğaz aynı zamanda Lapseki sınırından başlayıp, Kordon’dan Dardanos ve Güzelyalı’yı içine alan merkezi bir kıyı şeridine sahiptir. Kent merkezine on kilometre uzaklıkta, adını yanındaki antik kentten alan Dardanos, günümüzde, üniversiteye ait tesisleri, kamp yerleri ve yazlık evleriyle Çanakkale’nin önemli bir sahil şerididir. Kara Biga Sahili Çanakkale’ye on beş kilometre uzaklıkta sırtını çam ormanlarına dayamış yüzünü engin denizin maviliğine dönmüş Güzelyalı, kent merkezine nefes aldıran seçkin bir tatil beldesidir. Turistik tesisleri çay bahçeleri, balık lokantalarıyla bir cazibe merkezidir. Çanakkale’nin Avrupa Yakası Kıyıları Eceabat Kıyıları Ege ve Çanakkale Boğazı’na kıyısı bulunan Eceabat’ın keşfedilmeye ve görülmeye değer birçok doğal plaj ve kumsalı vardır. Eceabat’ın Ege kıyısında bulunan muhteşem çam ormanının içinde yer alan, Kabatepe Orman Kampı’nda çadırınızla konaklayabilir ya da çadır kiralayabilirsiniz. Aynı zamanda karavanınızla yolculuk ediyorsanız, burada konaklamak çok iyi bir seçenek olacaktır. Kabatepe Orman Kampı’nda market, lokanta, banyo ve tuvaletler de bulunmaktadır. Küçük Anafartalar Köyü sahili; denizin farklı tonlarında balıklarla yüzebileceğiniz berraklıkta, rüzgâr ve dalgaların kayalarda yarattığı şekillere hayran kalacağınız bir sahildir. KIYI TURİZMİ 109 Küçük Kemikli Burnu, özellikle dalış yapmak isteyenlerin tercih edebilecekleri, biyolojik çeşitliliği ve güzel manzarası ile Eceabat’ın doğal güzelliklerinden biridir. Suvla Koyu, Büyük ve Küçük Kemikli burunları arasında Çanakkale Savaşları’ndan kalan batıkların bulunduğu koy, dalış yapanlar için özellikli yerlerdendir. Büyük Kemikli Burnu, sakin ve temiz suları tercih edenlerin ve su altı dalışı yapanların önemli duraklarından birisi olup, doğallığını kaybetmemiş, dalgaların oyup şekil verdiği kayaların ilginç şekiller oluşturduğu eşsiz koylardandır. Gelibolu Kıyıları Gelibolu son yıllarda sakin ve huzurlu tatil yapmak isteyenlerin olduğu kadar sualtı dalış, rüzgâr sörfü ve kite sörf gibi, özel ilgi alanları olan katılımcıların da başlıca uğrak yerlerinden birisidir. Saros Körfezi, Kömür Limanı, Bebek Kayalıkları, Hamza Koy, Güneyli Köyü, Gelibolu Deniz Feneri, Gelibolu’nun bakir koy ve plajlarıdır. Çanakkale’nin Ada Sahilleri Gökçeada Kıyıları Gökçeada, deniz canlılarının Akdeniz ve Karadeniz arasındaki geçiş yoludur. Dolayısıyla olta balıkçılığı ve dalış sporlarına meraklılar için birçok 110 ÇANAKKALE alternatifler sunmaktadır. Gökçeada’nın sert kayalıkları ve denizin bin yıllardır süren aşındırması sonucunda oluşan büyük ve küçük bir sürü koyu bulunmaktadır. Bunların en ünlüsü Yıldızkoy Türkiye’nin ilk Sualtı Milli Parkı’dır. Lazkoyu, Gizli Liman, Yuvalı Koyu görülmesi gereken yerlerdir. Aydıncık sahili, rüzgâr sörfü ve kite sörf yapanların en gözde yerlerinden birisidir. Yılın her mevsiminde özellikle Balkanlar’dan gelen turistleri sörf yaparken görebileceğiniz Aydıncık sahili, yaklaşık iki kilometre uzunluğunda ve temiz kum tabakasıyla örtülüdür. Kamp yapma ve çadır kurma olanağı bulunmaktadır. Tuz Gölü, Gökçeada’nın güneyindeki Aydıncık sahilinde yer almaktadır. Değişik minerallerden oluşan Tuz Gölü’nün koyu renkli çamurunun romatizma, kireçlenme, sedef gibi rahatsızlıklara iyi geldiği söylenmektedir. Kaşkaval Burnu (Peynir Kayalıkları) üst üste sıralanmış peynir kalıplarını andıran ilginç kaya oluşumları nedeniyle bu adla anılmaktadır. Doğa sporları severler için, bir adada ender rastlanan örneklerden birisi de Dereköy yakınlarındaki Marmaros Şelalesi’dir. Bozcaada Bozcaada Kıyıları Bozcaada her ne kadar deniz ve kıyı turizmi ile ünlenmiş bir ada olmasa da sahip olduğu kıyılar, koylar ve plajlar oldukça cezbedicidir. Adanın en çok bilinen plajı Ayazma’dır. Uzun kumsalı ve masmavi denizi oldukça etkileyicidir. Ayazmanın yanı sıra Habbele Koyu, Mermer Burnu ve Akvaryum Koyu da oldukça ünlüdür. Lagor Limanı, Ayana Limanı, Ayazma Koyu, Sulubahçe Koyu gibi birçok koy bulunmaktadır. Bu koylara adadaki dalış merkezi tarafından dalış turları düzenlenmektedir. Bozcaada’da, Liman Koyu, Değirmenler Koyu, Poyraz Limanı, Çanak Limanı, Çapraz Limanı, Kocatarla Limanı, KIYI TURİZMİ 111 Tarihin Belleğinde Kulaç Atmak Ezine Kıyıları Kıyı turizmi için gerekli her türlü güzelliğe sahip olan Ezine’nin popülaritesi artmaktadır. Ezine’nin en çarpıcı doğal güzelliklerinden birisi de Mavra Adası’dır. Özellikle dalış yapanların tercih ettiği ada doğal güzelliği ile ziyaretçileri etkilemektedir. maktadır. İskelesinin adıyla anılmakta olan Tavaklı’nın plaj alanında ihtiyaca cevap verecek birkaç otel ve restoran bulunmaktadır. İnce kumlarla kaplı tertemiz denizi, uzun kumsallarıyla, “Eyvah Eyvah” filminin çekildiği yer olarak son yıllarda popülerliğini artıran Geyikli, görülmeye değer sahil beldelerinden birisidir. Ayvacık Kıyıları Ezine Keşfedilmemiş doğa harikası küçük bir balıkçı köyü olan Dalyan, Bozcaada’ya bakan güzel uzun kumsalı ve temiz denizi ile cezbedicidir. Temiz masmavi suyu ve koyları ile etkileyici güzellikteki Kumburun, konaklama ve yiyecek içecek tesisleri ile alternatif turizm alanlarındandır. Ezine’ye yirmi dört kilometre uzaklıktaki Tavaklı Köyü’nün plajının doğal yapısı bozulmamış, temiz bir deniz bulun- 112 ÇANAKKALE Ayvacık’ın kıyı turizminde, özellikli yerlerinin başında Assos gelmektedir. Assos kıyıları mavi bayraklı plajları, doğal güzellikleri ve butik otelleri ile ziyaretçilere muhteşem tatil olanağı sunmaktadır. Kadırga Koyu, Assos Liman Plajı, Yeşil Liman, Koruoba Sahili, Assos Sivrice, Assos Sokakağzı, Akliman Koyu ve Küçükkuyu, turizmin gelişmesini sağlayacak önemli kıyılarıdır. Küçükkuyu Sahili Yörede her yer zeytin ağaçları ile kaplıdır. Gülpınar beldesinin batısında, kumuyla meşhur olan Ak Liman’dan, Mıhlı Çayı’na kadar uzanan sahil şeridinde özgürce denize girilmektedir. Küçükkuyu sahilinde 2012 yılında kentin ilk mübadillerinin anılması amacıyla bir anıt dikilmiştir. Boğazdan Marmara’ya Bir Atbaşı Biga Kıyıları Biga, kıyı turizmi bakımından oldukça zengin olanaklara sahiptir. Kepekli Köyü’nün alt kısımlarından başlayıp, Gürece Köyü’nün alt kısımlarına kadar uzanan kıyılarda denize girilebilmektedir. Özellikle, Uzundere Plajı ve Kemer Köyü sahili denize girilebilecek en iyi plajlardır. Kara Biga yöresinde, antik bir kentin havasını soluyarak denize girme olanağının yanında, dinlenirken deniz ürünlerinin tadına bakabilirsiniz Ayrıca Şahmelek Koyu’nun büyüleyici doğal güzelliklerinin eşliğinde, masmavi denizinde kulaç atabilirsiniz. Biga Lapseki Kıyıları Çardak Lapseki yolu üzerinde, Biga yönüne doğru beş kilometre ileride, kıyı şeridine kurulmuş güzel bir yerleşim yeridir. Çardak beldesi, uzun, doğallığı bozulmamış kumsallara sahiptir. Rüzgâr alan bir yer olduğundan, sörf yapmak isteyenler için de idealdir. Kamp yapmaktan hoşlananların, çadırlarıyla konaklayabilecekleri alanlar bulunmaktadır. Dalyan mevkiinde, yel değirmeni ve plaj bulunmaktadır. Değirmen günümüzde kafe olarak hizmet vermektedir. Lapseki KIYI TURİZMİ 113 ALTERNATİF TURİZM Sualtı Dalış ve Rüzgâr Sörfü Alternatif turizm olanakları açısından zengin kaynaklara sahip Çanakkale’nin, özellikle Mavra Adası dalış yapanlar için ilgi çekicidir. Ezine’den Kumburnu sahiline gidildikten sonra Mavra Adası’na ulaşılmaktadır. Çanakkale Boğazı başta olmak üzere, Bozcaada, Gökçeada, Saroz Körfezi ve Kabatepe sahillerinde dalışlar yapılmaktadır. Özellikle batıklara özel dalışların yapıldığı Kabatepe ve Çanakkale Boğazı’nda, bir çok batık gemiye dalış yapılabilmektedir. 114 ÇANAKKALE Ayrıca fauna ve flora dalışlarına da uygun olan Akvaryum Koyu, Yıldız Koyu, Tavşan Adası civarları özellikli alanlardır. Bu alanlar yaklaşık yüz kırkın üzerinde balık, seksene yakın deniz bitkisi ve kırk civarında sünger çeşidini barındırmaktadır. Saroz Körfezi, rüzgâr sörfü açısından dünyadaki üç alandan birisidir. Girdaplı akıntılar sayesinde kendini temizleyebilen ender denizlerdendir. Bölgelerin çoğunda yüzey akıntısına sıklıkla rastlanmakla birlikte dip akıntısı yok denecek düzeydedir. Çanakkale, su altı dalışı yapmak isteyenler ve sakin koylarda denize Yelken Yarışları girmek isteyenler için en iyi alternatiflerdendir. Çanakkale, Türkiye ortalamasında sürekli rüzgâr alan yerlerden birisidir. Yelken ve sörfle ilgilenenler için uygun olması, buraya yurt içinden ve dışından profesyonel ve amatörleri çekmektedir. Spor Turizmi Uluslararası spor literatüründeki trekking, diving, rafting, paragliding gibi doğa sporları Türkiye’nin spor envanterinde yerini almaya başlamıştır. Çanakkale, spor turizmi açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Spor turizmi, yakın zamanda bölgenin alternatif turizm potansiyeli olarak, hızla gelişmektedir. Gençlik Turizmi Özellikle Çan ilçesinde, Kazdağları’nın sunduğu doğal avantajlar değerlendirilmek suretiyle, ülke tanıtımına da katkıda bulunacak uluslararası gençlik kampları, gençlere yönelik kamp alanlarının belirlenmesi ile yeni ve farklı bir turizm destinasyonu kazanılmış olacaktır. KIYI TURİZMİ 115 Ekoturizm Bitki Çeşitliliği Kazdağları, jeolojik yapısı, iklim çeşitliliği ile Önemli Bitki Alanı (ÖBA) olarak belirlenmiştir. Kazdağları’nda yaklaşık sekiz yüz takson ve yirmi dokuzu yalnızca bu dağa özgü olmak üzere ülke çapında endemik ve nadir yetmiş yedi bitki türü yer almaktadır. Yenice Ormanları Çanakkale’nin Yenice ilçesi, özellikle sahip olduğu ormanlar ile turizm açısından çok değerli kaynaklara sahiptir. Endemik, Kazdağı Köknarı (Abies egui-trojani) ve nadir bulunan türler bakımından da dikkat çekicidir. Kazdağı köknarı adını Troia antik kentinden almakta ve bu türe sadece Kazdağları’nda rastlanmaktadır. Yenice aynı zamanda trekking, termal turizm, doğa sporları, kuş gözlemciliği gibi alternatif ve ekoturizm olanakları bakımından cazibe merkezidir. Bozcaada’da turizmin gelişiminde doğayı tahrip etmeden yerel halkın kültürüne saygılı ve yerel halka katkı sağlamayı hedefleyen ekoturizm anlayışı, en iyi seçenek olarak değerlendirilmektedir. Organik Tarım Adası Gökçeada, 2011 yılı Haziran ayında almış olduğu Sakinada-Cittaslow unvanına sahip dünyanın ilk ve tek adası olmuştur. Geçtiğimiz yıllarda 116 ÇANAKKALE hayata geçirilen Gökçeada organik tarım projesi ile bağcılık, zeytincilik ve arıcılık gibi tarıma dayalı üretimle geçimini sağlayan küçük üreticilerin, organik tarıma yönlendirilmesiyle, adada yaşam farklı alternatiflerle renklenmeye başlamıştır. Termal Turizm Sağlık turizminin en önemli kaynağı termal alanlardır. Tarih boyunca bilinen ve özellikle Anadolu coğrafyasında yaygın olan kaplıcalar, günümüzde kent yaşamından kaynaklanan sorunlardan kurtulmak, dinlenmek ve tazelenmek amacıyla yeni bir turizm destinasyonuna dönüşmüştür. Çanakkale’nin Anadolu topraklarındaki ilçelerinin tamamına yakını termal turizm için gerekli kaynak özelliklerini taşımaktadır. Ezine, Ayvacık, Çan, Bayramiç, Yenice ve Biga sınırlarında yer alan kaplıcalar Çanakkale’yi termal turizm açısından öne çıkarmaktadır. Doğal kaynaklardan yararlanma isteği, aynı zamanda yer değiştirmeyi gerektirmektedir. Bu durum da turistin konaklama, beslenme, dinlenme ve eğlenme ihtiyaçlarını gidereceği alt ve üst yapının iyi kurgulanmış olmasını zorunlu kalmaktadır. Çanakkale sınırları içerisinde yer alan 10’u aşkın kaplıcadan bir kısmı 2006 yılında termal turizm merkezi olarak ilan edilmiş ve bu doğrultuda yeni yatırımlarla gelişmelerini sürdürmektedirler. Ayvacık Termal turizm kaynakları bakımından Çanakkale’nin en zengin ilçelerinden birisidir. Küçükçetmi Kaplıcaları (Afrodit Kaplıcası) Efsaneye göre “cüzzam hastalığına yakalanarak güzelliği kaybolan Afrodit, Tanrı Zeus tarafından yanından uzaklaştırılır. Afrodit şifa aramak için, İda Dağı’nda gezerken bir kurdun suyun çıktığı mağaraya girdiğini görür. Buradan çıkan şifalı sularda her gün yıkanan Afrodit cüzzamdan kurtularak eski güzelliğine yeniden kavuşur”. Henüz turizm açısından çok gelişmemiş olmasına rağmen taş ve tahtanın bir arada kullanıldığı tarihi evlere sahip olan Küçükçetmi Köyü’ndeki kaplıcalar, sağlık açısından aranılan bir yerdir. Tanrıça Afrodit Kaplıcaları’nda hamam, otel ve havuzlar bulunmaktadır. Su sıcaklığı 42° C, Ph değeri 7’dir. Bol oksijenli, çam, zeytin ve meyve ağaçları arasında konaklama olanağı bulunan kaplıcalar sakin, sessiz ortamıyla adeta huzur dağıtmaktadır. Tuzla Kaplıcaları 2006 yılında termal turizm merkezi olarak ilan edilen Tuzla Kaplıcaları’nda sıcak su kaynağının yanında çamur banyosu yapma olanağı da Kestanbol Kaplıcası mevcuttur. Ezine termal turizm için, gerekli kaynaklara ve tanınmış kaplıcalara sahiptir. Kestanbol Kaplıcası 2006 yılında termal turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. Geçmişten bugüne insanlığa sağlık açısından şifa olan Kestanbol Kaplıcası’nın suyu 73 derece olup, içerisinde kalsiyum ve demir bulunmaktadır. Kestanbol yöresi, jeolojik yapısı nedeniyle suyunun ötesinde havasında ve toprağında da yeterli düzeyde radyoaktivite içermektedir. Ezine’ye on sekiz kilometre uzaklıkta olan Kestanbol Kaplıcası’nda konaklama ve yiyecek içecek tesisleri bulunmaktadır. Alakeçili Kaplıcası Ezine’ye yirmi beş kilometre mesafede Kestanbol ve Tuzla Kaplıcaları’nın yakınlarında bulunmaktadır. Suyun karıştığı çamur yörede yara kapatan KIYI TURİZMİ 117 olarak bilinmektedir. Bayramiç Külcüler Kaplıcası Bayramiç ilçesinin on sekiz kilometre doğusunda bulunan kaplıca romatizmal rahatsızlıklar, cilt bozuklukları, nefrit, solunum yolu, kadın hastalıkları açısından şifalı olarak bilinmektedir. Yenice Hıdırlar Kaplıcası Bölge, 2006 yılında termal turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. Termal turizm merkezi alanındaki Hıdırlar Kaplıcası banyo yapmanın yanı sıra çamur banyosu için de uygun ortama sahiptir. Kum Ilıcası Burada ikisi kaynak grubu şeklinde olmak üzere sekiz kaynak bulunmaktadır. Çan Termal turizm açısından Çanakkale’nin tanınmış ilçelerinin başındadır. Çan’ın turizm açısından en önemli değerleri kaplıcalarıdır. Termal turizm açısından önemsenen su özelliklerine sahip olması ve tesislerin uluslararası standartlara ulaşmasıyla, sağlıklı yaşam desteği ve şifa arayanlara güzel olanaklar sunmaktadır. Çan Kaplıcası Günübirlik banyolar, termal havuzlar, SPA merkezi, sauna- 118 ÇANAKKALE lar, spor salonunun yanı sıra konaklama toplantı ve yiyecek içecek olanakları da sunmaktadır. Çan Belediyesi tarafından işletilen termal otel, ilçenin merkezindedir. Bardakçılar Dağ Kaplıcası İki çeşit termal su kaynağına sahip olan kaplıcada, havuzlara yosunlu su, odalara ise kükürtlü su verilmektedir. Kaplıca çam, meşe ve çınar ağaçlarının içinde doğal bir ortamda bulunmaktadır. Tepeköy Kaplıcası Çan’a yirmi altı kilometre uzaklıktaki Tepeköy Kaplıcası, sahip olduğu özellikleri dikkate alınarak 2006 yılında termal turizm merkezi olarak ilan edilmiştir. Ilıcada yirmi yataklı bir otel ile kum banyosu ve havuzları bulunmaktadır. Biga Kırkgeçit Kaplıcaları 2005 yılında termal turizm merkezi olarak ilan edilen kaplıcalar, Ilıcabaşı Köyü mevkiinde olup Biga’ya on altı kilometre uzaklıktadır. Çanakkale İlinde Turizm Merkezi İlan Edilen Yerler Behramkale Kadırga Koyu Turizm Merkezi, Geyikli Turizm Merkezi, Küçükkuyu Turizm Merkezi, Saros Körfezi Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi, Ayvacık Tuzla Termal Turizm Merkezi, Çan Etili Tepeköy Termal Turizm Merkezi, Ezine Kestanbol Termal Turizm Merkezi, Yenice Hıdırlar Termal Turizm Merkezi’dir. konaklama tesisinde 8483 oda bulunmaktadır. Konaklama tesislerine 2013 yılında yerli ve yabancı yaklaşık 439.000 kişi, 620.000 gece konaklamıştır. 22 A grubu, 3 C grubu olmak üzere 25 seyahat acentesi bulunmaktadır. (Kaynak: Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü 2013 yılı verileri) 2013 Yılı Turizm İstatistikleri Turizm İşletme Belgeli 50 konaklama tesisinde 2527, Belediye İşletme Belgeli 412 konaklama tesisinde 5956 oda bulunmaktadır. Toplam 462 Kestanbol Kaplıcası KIYI TURİZMİ 119 AVRUPA’DAKİ ÇANAKKALE Eceabat Avrupa yakasında, Gelibolu Yarımadası’nın batı ucunda yer alır. 490 km2 yüz ölçümü ve on iki köyü olan bu şirin ilçenin kışları yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçer. Çanakkale seramiklerinin üretimi açısından da önemli bir merkezdir. Çanakkale’den feribotla Avrupa yakasına geçerken manzara büyüleyicidir. Sizi “DUR YOLCU” yazısı karşılar. Eceabat iskelesi yerleşimin nabzı gibidir. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Gelibolu adını taşısa da Eceabat sınırları içerisindedir. Çanakkale Boğazı’nın 120 ÇANAKKALE Avrupa yakasında, yarımadanın güney ucunda, otuz üç bin hektarlık bir alanı içeren Milli Park, Eceabat ilçesinin hemen hemen tamamını kaplamaktadır. Muharebe alanları, savaş mezarları, anıtlar ve savaşla ilgili kalıntılar, “tarihi sit alanı” ve “kültürel varlık” olarak tescil edilmiştir. Kilise Tepesi’nde 2010 yılında başlatılan arkeolojik kazılardan, Eceabat’ta tunç çağı olarak adlandırılan M.Ö. 3000 yıllarında yerleşimin olduğunu öğreniyoruz.1926 yılında Gelibolu’nun ilçe olmasıyla her ikisi birden Çanakkale’ye bağlanmıştır. Eceabat Kabatepe Antik Kentleri Sestos Akbaş Limanı’nın hemen üzerinde ve Eceabat’a dört kilometre uzaklıkta olup Yalova Köyü sınırları içindedir. Şehir M.Ö. 650 yıllarında Aioller tarafından bir Yunan kolonisi olarak kurulmuş ve değişik toplulukların egemenliğinde kalmıştır. Kilisetepe/Maydos Yerleşimi İlçenin ortasındaki Kilisetepe Höyüğü’nde 2010 yılından bu yana arkeolojik kazılar sürdürülmektedir. Tüm buluntulara dayanılarak Kilisetepe’nin, Gelibolu Yarımadası’nın en bü- yük erken tunç çağı yerleşimi olduğu anlaşılmaktadır. Kilitbahir Köyü Kilitbahir Köyü, Çanakkale Boğazı’nın en dar yerinde kurulmuş bir kıyı yerleşmesidir. Fatih Camii, Cahidi Sultan Camisi, Tabip Hasan Paşa Camii, yanında iki hamam kalıntısı, çok sayıda çeşme ve konut geçmişten günümüze ulaşmış kültür varlıklarıdır. Havuzlar yolu üzerinde harap durumda bir Uşşaki Dergâhı da yer almaktadır. Köyde, her köşe başında karşılaşacağınız çeşmelerin çokluğu, insanı şaşırtır. AVRUPA’DAKİ ÇANAKKALE 121 Cahidi Sultan Külliyesi Aslen Edirne doğumludur. Eceabat’ın Kilitbahir Köyü’ne yerleşip, kendi tarikatını ve tekkesini kuran, asıl adı olan Ahmet yerine, sonradan kurduğu tarikatın adı olan ‘’Cahidi’ adını almıştır. 1659 tarihinde vefat eden Ahmet Cahidi Efendi buraya defnedilmiştir. Eceabat, kale ve tabyalarıyla da zengin bir tarihi mirasa sahiptir. libolu karayolu üzerinde deniz kıyısında yer almaktadır Namazgâh Tabyası Kilitbahir Kalesi’nin güneydoğusunda bulunan Namazgâh Tabyası 1770’lerde Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmıştır.1960 yılına kadar askeri amaçla kullanılan tabya, restore edilerek 2007 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır. Kilitbahir Kalesi 1462-63 yılında boğazın, dolayısıyla İstanbul’un güvenliği için Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Kalenin mimari kurgusu, Osmanlı kaleleri içinde farklı bir yere sahiptir. Kale, Birinci Dünya Savaşı’nda kullanılmıştır. Sarı Kule’nin içinde bulunan ressam Mehmet Ali Laga’nın elinden çıkmış renkli boğaz haritası bu savaş sırasında yapılmıştır. Seddülbahir Kalesi 1661’de Çanakkale Boğazı’nın Ege Denizi’ne açılan kısmında karşılıklı olarak inşa edilen iki kaleden Avrupa yakasındaki kaleye (Denizin Seddi) Seddülbahir Kalesi denmiştir. Bu kaleler konumları itibariyle 1660’lardan sonra Osmanlı ordusunun boğaz savunmasında önemli rol oynamıştır. Bigalı Kalesi Nara Kalesi’nin karşısındaki Bigalı Kalesi 1820 yılında tamamlanmıştır. Eceabat-Ge- 122 ÇANAKKALE Namazgâh Tabyası Mecidiye Tabyası Mecidiye Şehitliği’ni de barındıran Mecidiye, Namazgâh Tabyası’ndan iki yüz metre güneydedir. Seyit Onbaşı’nın,18 Mart 1915 günü bataryadaki topun mekânizması bozulunca top mermisini kaldırıp, Ocean gemisini dümen tertibatından yaraladığı söylenen tabya burasıdır. Mutfak Kültürü Eceabat mutfağı, Çanakkale yöresel mutfağı ile benzer özellikler taşımaktadır. Peynirli patlıcan, katmer, simit lokumu, çörek ekmeği, pirehu, tarhanalı patlıcan, peynir helvası, mafiş gibi yemekler Eceabat’ın yöresel yemekleri arasında yer alır. Gelibolu Çanakkale Boğazı’nın başladığı yerde kurulmuştur. Saroz Körfezi kıyıları tamamen temiz kumsallardan oluşmaktadır. Korudağı’ndan doğan Kavak Çayı, bu bölgeyi sulayan tek hayat kaynağıdır. İlçedeki konserve fabrikalarında üretilen ürünler Avrupa’da isim yapmıştır. Deniz ve kara yolu ile kavşak noktasında olan Gelibolu’nun geleceği turizme bağlıdır. Gelibolu; Kırım Savaşı öncesi binlerce Fransız askerinin ve Bolşevik İhtilali’nden sonra Rusya’dan kaçan, Wrangel Ordusu’nun askerlerinin de ağırlandığı bir vatan parçasıdır. Şehrin ilk önce ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak kente ve yarımadaya isim babalığı yapan antik kentin, şimdiki ilçe toprakları üzerinde kurulmuş olan Gallipolis olduğu bilinmektedir. Gallipolis ismi, Gazi Süleyman Paşa’nın 1354 yılında bu bölgeyi fethetmesinden sonra “Gelibolu” olarak kullanılmağa başlanmıştır. Antik dönemde Khersonesos olarak bilinen yarımadanın adı da, Gelibolu Yarımadası olarak kullanılmaktadır. Gelibolu, Avrupa’ya geçmek isteyen Türkler için, her zaman bir hedef olmuştur. Osmanlı Devleti’nin deniz üssü haline gelen Gelibolu’da bir tersane inşa edilmiş böylece Osmanlı’nın Akdeniz’e açılan kapısı olmuştur. 1923 yılında il olan Gelibolu, 1926 yılında Çanakkale’ye bağlı bir ilçe merkezi durumuna getirilmiştir. 1915 yılında Birinci Dünya Savaşı’nın kanlı cephelerinden biri olan Çanakkale Savaşları, Gelibolu’nun hemen yanında cereyan etmiştir. Gelibolu ve Çevresindeki Türk Eserleri Gelibolu’da Osmanlı döneminden kalma pek çok mimari yapı bulunmaktadır. Türbe ve yatırları yanında hamamları da oldukça fazla sayıdadır. Gelibolu’da Osmanlı kültürünü yansıtan önemli eserlerden bazıları şunlardır: I. Murat döneminde yaptırılan Ulu Cami (Cami-i Kebir), Bolayır’daki Gazi Süleyman Paşa Camii ve türbesi, Çimpe Kalesi, baruthane, iç liman, Fransız mezarlığı, Fener kayalığındaki Azaplar Namazgâhı, Yazıcızade Camisi ve türbesi, Saruca Paşa Türbesi ve hamamı, Sofuca Halil Mescidi, Ahmed-i Bican Türbesi, Kasapoğlu Hamamı, Namık Kemal’in mezarı, Sinan Paşa Türbesi, Emir Ali Baba Türbesi, Bayraklı Baba, çilehane, Kalafat Mehmet Paşa mezarı, Hallacı Mansur Türbesi ve dünyanın en büyük Mevlevihanesi. AVRUPA’DAKİ ÇANAKKALE 123 Saroz Körfesi Saroz Körfezi kıyıları tamamen temiz kumsallardan oluşmaktadır. 124 ÇANAKKALE AVRUPA’DAKİ ÇANAKKALE 125 Gelibolu Mevlevihanesi On yedinci yüzyılda kurulan mevlevihane, çeşitli dönemlerde onarımlar görmüş, 18991900 yıllarında Sultan II. Abdülhamit döneminde yeniden inşa edilmiştir. 1920’de Yunan işgalinde cephanelik olarak kullanılmış ve tahrip olmuştur. Son görünümüyle eklektik bir üslubu yansıtır. Plan bakımından Galata Mevlevihanesi’ne benzemektedir. Günümüzde Mevlevi törenlerine ev sahipliği yapan önemli bir mekân haline gelmiştir. Azaplar Namazgâhı Fener Meydanı’nda bir açık hava camisi olan namazgâh, 1407 yılında Hacı Paşaoğlu İskender Bey tarafından inşa edilmiştir. Askerlerin sefere çıkacakları zaman, toplu halde burada namaz kıldıkları varsayılmaktadır. Gazi Süleyman Paşa Camisi (Ulu Cami) 1385’te Sultan Murat Hüdavendigâr tarafından yaptırılmıştır. Ulu Cami’de kılınan cuma namazlarında imam hutbeye elinde kılıç ile çıkmaktadır. Bunun Süleyman Paşa’nın fetihlerinin anısına, bir gelenek olduğu söylenir. 126 ÇANAKKALE Kasapoğlu Ali Bey Hamamı Has Ahmet Mahallesi’nde Altıyol Caddesi’nde, II. Murat döneminden kalma küçük bir yapıdır. Tek hamam planında olup bir göbek taşıyla, iki halvetten oluşmaktadır. Saruca Paşa Hamamı (Paşa Hamamı) Alaettin Mahallesi Karaman semtinde olan, çifte hamam planındaki yapı II. Murat dönemi eserlerindendir. Gelibolu Türbeleri Gelibolu bünyesinde barındırdığı çok sayıda türbe ile adeta “türbeler şehri” unvanını hak etmektedir. Bu türbelerin bir kısmının denizcilere ait olması da ayrıca dikkate değerdir. Bazı türbeler anıtsal birer yapı iken, bazıları daha sadedir. Bu türbe ve mezarların en bilinenleri; Bolayır Gazi Süleyman Paşa Türbesi, Hallac-ı Mansur Türbesi, Kaptan-ı Derya Saruca Paşa (?-1454) anıt mezarı, Sinan Paşa Türbesi, Kalender Baba (?-1384) Türbesi, Bayraklı Baba (?-1410) anıt mezarı, çilehane, Ece Bey Türbesi ve Karainebeyli Köyü Kalafat Mehmet Paşa (?-1793) mezarı, Kaptan-ı Derya Emir Ali Baba anıt mezarı, Kaptan-ı Derya Hüsamettin Paşa mezarı, Kaptan-ı Derya Güzelce Kasım Paşa mezarı, Hüseyin Becce Gazi mezarı, Alaettin Kalfa Türbesi, Hocahamza Türbesi, Fransız mezarlığı ve Namık Kemal’in mezarıdır. Mutfak Kültürü Gelibolu mutfağı, deniz ürünleri özellikle de sardalyesi ile ünlüdür. Sardalye kebabı, tuzlu sardalye, sardalye konservesi çeşitleri gibi, sardalyenin çok çeşitli kullanımı söz konusudur. Peynir helvası, Gelibolu lokumu, Mevlevi tatlısı, süt tarhanası, simit lokumu, tavuklu mantı, akıtma, lakerda ve balık çorbası Gelibolu’da tadılabilecek yemeklerdendir. Gelibolu Eski Hamam AVRUPA’DAKİ ÇANAKKALE 127 ÇANAKKALE’NİN ADALARI Sakin Ada: Gökçeada Antik adı İmbros (İmroz) olan Gökçeada ilçesi aynı zamanda Türkiye’nin en büyük adasıdır. Çevresinin uzunluğu yaklaşık doksan beş kilometredir. Coğrafi yapısı çevre adalardan oldukça farklıdır. Yılın büyük bölümü rüzgâr alan Gökçeada, su kaynaklarının çokluğu bakımından dünyanın dördüncü adası olup, beş gölet bulunmaktadır. İmroz adı, 1970 yılında Gökçeada olarak değiştirilmiştir. 128 ÇANAKKALE Gökçeada’nın Tarihsel Gelişimi Homeros’ta adı geçen kentlerden biridir. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle birlikte Gökçeada da, 1455’te Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. 1912 Balkan Harbi yenilgisinin ardından Yunanistan’ın kontrolüne geçen ada 1923’ te Lozan Antlaşması’ndan sonra, tekrar Türkiye’ye bağlanmıştır. Gökçeada Osmanlı Mimarlık Eserleri Yaklaşık beş yüz yıl Osmanlı idaresinde kalmasına rağmen Gökçeada’da az sayıda Osmanlı eserleri vardır. Yapılan çalışmalarda Osmanlı döneminden günümüze sadece bir cami, bir çeşme, mezar taşı ile dört çamaşırhanenin ulaştığı tespit edilmiştir. Adadaki tek cami Çınarlı Mahallesi’ndeki, bugünkü Merkez Camisi’dir. Kitabelerinden Osmanlı döneminde yaptırıldıkları anlaşılan çamaşırhaneler, Çınarlı, Fatih ve Yeni Mahalle’dedir. Eski Rum Köyleri Dereköy, Kaleköy, Tepeköy, Zeytinli, Eski Bademli olmak üzere adada beş eski Rum köyü vardır. Kentsel sit alanı olan bu köylerin mimari dokusu koruma altındadır. Organik Tarım Adası Gökçeada, geçtiğimiz yıllarda hayata geçirilen organik tarım projesi ile bağcılık, zeytincilik ve arıcılık gibi, tarıma dayalı üretimle geçimini sağlayan küçük üreticilerin organik tarıma yönlendirilmesiyle adada yaşam farklı alternatiflerle renklenmeye başlamıştır. ÇANAKKALE’NİN ADALARI 129 Gökçeada, 2011 yılı Haziran ayında almış olduğu Cittaslow-Sakin Ada unvanı ile dünyanın ilk ve tek adası olmuştur. Bağcılık ve Şarap Kültürü M.Ö. 2900 yıllarından günümüze bağcılık yapılan Gökçeada’nın Kalabaki, Vasilaki ve Mavropali gibi şaraplık üzümleri meşhurdur. Geçmişte her ailenin bir bağının bulunduğu ve kendi şaraplarının üretildiği adada, günümüzde de bağcılık yapılmaktadır. “Kız kökten, şarap küpten alınır” sözünün geçmişinde, adada doğan her kız çocuğu için, bir küp şarap doldurularak mühürlenmesi ve düğününde açılarak ikram edilmesinin yattığı anlatılmaktadır. Gökçeada Pazarı Yerel Market (Earth Markets) Doğal ürünler felsefesine uyan, yerel üretimi ve ürünleri destekleyen, çiftçilerin uluslarara- 130 ÇANAKKALE sı ağına üye olan Gökçeada’da, yıl boyunca her pazar düzenlenen “Çiftçilerin Pazarı” adalıların ve adayı ziyaret edenlerin buluşma yeridir. Ada Mutfağı Gökçeada mutfağı geleneksel yaşam biçiminin bir yansıması olarak Türk ve Rum mutfaklarının karışımı, doğal, yalın ve özgün tatlar içermektedir. Özellikle peynir, ekmek, zeytinyağı ve şarap kullanımı yörede bir ritüel olarak algılanmaktadır. Adaya özgü yöntemlerle pişirilen oğlak ya da kuzu fırın, adanın sunduğu önemli tatlardan birisidir. Balık, adalıların yemek kültüründe büyük yer kaplar. İşi o kadar ileri götürmüşlerdir ki, bamyayla sarpa balığını pişirip, balığın tadını koruyacak kadar mahirdirler. Zeytinyağlı ahtapot yahnisi, ıspanaklı kalamar, fırında patatesli balık, sarımsak, limon, kekikli denizkestanesi ve karides salatası, zeytinyağında pişirilen kılıç balığı adanın başlıca lezzetlerindendir. Ayrıca organik sertifikalı bağlardan toplanan üzümlerden yapılan ada şaraplarının ünü dünyaya yayılmaktadır. Adanın domates ve karadut reçelleri, efibadem kurabiyesi, meşhur dibek kahvesi, karadut dondurması ve sakızlı muhallebisi özgün lezzetlerindendir. Gökçeada Kaya Mezarı Kazılar Yeni Bademli Höyük Kazısı Kaya Mezarı Kaleköy bölgesindeki Yeni Bademli Höyük, Gökçeada’nın ilk arkeolojik kazısıdır. Günümüzden 5000 yıl öncesine odaklanan yerleşmenin erken ve geç tunç çağlarına ait olduğu buluntulardan anlaşılmıştır. Anadolu’da sıkça rastlanan kaya mezarlarının bir örneği de Gökçeada’ya on sekiz kilometre uzaklıkta, Aydıncık-Uğurlu yolu üzerindeki Kokinada’dır. Uğurlu Zeytinlik Arkeoloji Kazısı Uğurlu Köyü zeytinlik semtindeki kazı buluntuları üzerinde yapılan radyoaktif karbon testleri, M.Ö. 6500 tarihlerini vermektedir. Bu da Uğurlu-Zeytinlik yerleşmesinin, günümüzden 8500 yıl öncesine giden Doğu Ege adalarının bilinen en erken yerleşmesi olduğu anlamına gelmektedir. İskiter Kalesi Cenevizliler tarafından moloz ve taştan yapıldığı belirlenen İskiter Kalesi’nin surlarının bir bölümü günümüze ulaşabilmiştir. ÇANAKKALE’NİN ADALARI 131 Huzur Adası Bozcaada Bozcaada Kalesi Çanakkale’nin iki ada ilçesinden biri olan Bozcaada, köyü olmayan tek ilçedir. Yaklaşık kırk iki kilometre karelik yüz ölçümüne sahip Bozcaada’nın, en yüksek yeri 192 metrelik Göztepe’dir. Tipik Akdeniz iklimini andırmakla beraber, boğazın tam çıkışında bulunmasından dolayı kuzey rüzgârlarını fazlaca alır. Adanın on iki burnu, bu burunlar arasında da birçok koyu vardır. Feribotla adaya yaklaşırken kalesi ve limanıyla etkileyicidir. Antik dönem Tenedos sikkelerinde de görülen üzüm salkımı bağcılığın adada çok eskilere dayandığının işaretidir. Eski adı Tenedos olan Bozcaada’nın bu adı mitolojik bir öyküyle açıklanır. Tarihin her döneminde cazibe merkezi olan Bozcaada, Fatih Sultan Mehmet zamanında 1455-56’da Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1912 Balkan Harbi yenilgisinin ardından Yunanistan’ın kontrolüne geçmiştir. Lozan Antlaşması’na kadar zor günler geçiren Bozcaada 20 Eylül 1923’te Türk yöneticileri ve emniyet kuvvetlerince teslim alınmıştır. Bozcaada’ya feribotla ulaşırken tüm görkemiyle sizi karşılayan kalenin Venedik, Ceneviz ve Bizanslılar döneminden beri kullanıldığı bilinmektedir. Kalenin ana kapısındaki tamir kitabesinden II. Mahmut döneminde 1816 yılında kalenin adeta yeniden yaptırıldığını anlamaktayız. Kalenin iç bölümünde, Bozcaada ile ilgili tarihi ve etnografik eserlerin sergilendiği bir sergi mekânı bulunmaktadır. Kültür varlıkları bakımından zengin olan adanın dini ve askeri mimari örnekleri görülmeye değerdir. Kimisis Teodoku Ortodoks Rum Kilisesi Bozcaada’nın her yerinden görülebilen çan kulesine sahip olan Rum Ortodoks cemaatine ait ibadete açık olan Meryemana Kilisesi Rum mahallesinin tam ortasında yer almaktadır. Alaybey Camisi Meydanın yanındaki Alaybey Camisi’nin 1700’lü yılların başında yaptırıldığı bilinmektedir. Bahçesindeki hazirede Sultan I. Abdülhamit dönemi Osmanlı sadrazamlarından olan Halil Hamit Paşa’nın hazin sonuna tanıklık eden 1785 tarihli mezarı yer almaktadır. Yalı (Köprülü Mehmet Paşa) Camisi Günümüzde Yalı Camisi diye anılan ve inşa kitabesi bulunmayan, ancak üzerinde yapılış 132 ÇANAKKALE Bozcaada Ayazma Plajı tarihi 1655 olarak yer alan cami, kare planlı, kırma çatılı tek minarelidir. Bağcılık ve şarap kültürü Gerek sofralık üretilen Çavuş Üzümü, gerekse Karasakız ve Vasilaki gibi şaraplık üzüm çeşitleriyle ada, bağcılık sektöründe önemli yer tutmaktadır. Bozcaada’yı ziyaret edenlerin önemli duraklarından birisi şarap fabrikalarıdır. Bozcaada Bağevleri Şehir merkezinin dışında geniş bağların içinde yer alan bu taş yapılar, adalıların yazın bağda çalışırken konakladıkları küçük ve basit yapılardır. Günümüzde onarılarak yeniden turizme kazandırılmaktalar. Mutfak Kültürü Yüzyıllar boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapmış olmasının etkisi Bozcaada mutfağına da yansımıştır. Ada mutfağında deniz ürünleri, zeytinyağlılar ve üzümün üstünlüğü tartışılmaz. Türk ve Rum mutfaklarının harmanlanmış hali etkisini sürdürmektedir. Ada mutfağından önemli birkaç örnek arasında; asma yaprağında sardalye, domates reçeli, ısırgan çullaması sayılabilir. ÇANAKKALE’NİN ADALARI 133 TARİHİN İZLEĞİNDE ASSOS’A YOLCULUK Ezine Eski Menderes Çayı’nın suladığı ovalık kesimde yer alan Ezine’nin yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlıdır. Kazdağları’nın kuzey yamaçlarından doğarak gelen Menderes Çayı, Ezine Ovası’nı suladıktan sonra ilçenin kuzey-batı istikametinde Çanakkale Boğazı’na dökülür. Bozcaada ile deniz ulaşımının sağlandığı liman olması bakımından da önemlidir. İlçenin Geyikli beldesi ve elli köyü bulunmaktadır. Ezine sınırlarındaki Neandria arkaik ve klasik dönemlerde, Aleksandreia Troas ise 134 ÇANAKKALE Helenistik ve Roma dönemleri’nde yerleşilmiştir. Ezine’de Türk döneminin kuruluşu, Danişmentoğulları’na rastlamaktadır. Yöreye gelen Türk beylerinin toplu halde cuma namazı kılmaları için yapılan Ulu Cami’nin asıl adının Cuma Camisi olduğu ve “cuma” kelimesinin Farsça karşılığının ise “Azine” olması nedeniyle, kentin adının “Ezine” olarak söylenegeldiğine yönelik bir rivayet vardır. Osmanlı Devleti’nin kurulmasından sonra I. Murat’ın ilk yıllarında Ezine ve çevresi Osmanlı topraklarına katılmıştır. Önceleri Biga Sancağı’na bağlı iken 1886 yılında ilçe olmuştur. Assos Athena Tapınağı Otuz yedi kilometrelik sahil şeridi bulunan Ezine’nin, sahil kesimindeki geniş alanlar zeytin ağaçları ile kaplı olduğundan, yüksek oranlarda zeytin üretimi yapılmaktadır. Ezine, peyniri ile akıllarda yer etmiş ve marka olmuş bir ilçedir. Ezine peyniri kendine has tadı ve kokusuyla Ezine’ye gelen ziyaretçilerin almadan geçemeyecekleri ürünlerdendir. Ezine peynirini bu kadar ünlü ve farklı yapan sütün elde edildiği hayvanların bulunduğu bölge, beslenmesi, üretim süreci ve bekletilme süresidir. Aleksandreia Troas Antik Kenti Kent M.Ö. 4. yüzyılın sonlarında tek gözlü Antigonos tarafından Antigonia adıyla kurulmuştur. Kuruluşundan kısa bir süre sonra M.Ö. 3. yüzyılın başlarında Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından Aleksandreia Troas adıyla tekrar kurulmuştur. Şehir kurulurken etrafındaki Gargara, Hamaksitos, Neandria, Kolonai, Larisa, Kebrenê ve Skepsis kentlerinin halkları buraya yerleştirilmiştir. Aleksandreia Troas, kapsadığı TARİHİN İZLEĞİNDE ASSOS’A YOLCULUK 135 Assos şehir alanıyla Anadolu’nun en büyük kentlerinden biridir. Aleksandreia Troas’ın simgesi olan Herodes Attikus hamamının cephesi yaklaşık yüz metre olup, Anadolu’da bugüne kadar bilinen en büyük hamam yapısıdır. Neandria Antik Kenti Neandria, Yavaşlar Köyü yakınlarında denizden beş yüz metre yüksekteki Çığrı Dağı’nın zirvesindedir. Neandria’nın günümüze kadar oldukça sağlam kalmış devasa surları çok etkileyicidir. Şehir halkının, M.Ö. 310 yılında yeni inşa edilen Aleksandreia Troas’a göç ettirilmesiyle kentte yaşam sona ermiştir Ezine’de Türk döneminin izlerini günümüze taşıyan çok sayıda mimari eser vardır. 136 ÇANAKKALE Akköy Seramikçiliği Önemli kil yataklarına sahip olan Akköy, Türk seramik sanatı açısından önemli bir yere sahiptir. Beylikler döneminde önemli bir seramik merkezi konumundaki köyde, bugün bile yüzeyde çok sayıda seramik parçalarına ve fırın malzemelerine rastlanmaktadır. Bunlardan “Milet işi” diye adlandırılanlar dikkat çekicidir. Cezayirli Hasan Paşa Köşkü Üvecik ve Mahmudiye köyleri arasında Yerkesiği mevkiindedir. Cezayirli Hasan Paşa çiftliğinden geriye kalan kasır şeklinde bir kuledir. Paşanın av köşkü olduğu da söylenir. 1785 yıllarında yapılmıştır. Abdurrahman (Ulu) Camisi Cami-i Kebir Mahallesi’nde yer alan Ulu Cami, en erken camilerdendir. Caminin inşa kitabesi yoktur. 1310’da Danişmentli Abdurrahman Bey tarafından yaptırıldığı kabul edilir. Seferşah Camisi ve Hamamı On dördüncü yüzyılda Yıldırım Bayezid döneminde yapıldığı söylenen bu küçük caminin yanındaki çifte hamam ilgi çekicidir. Kadınlar ve erkekler bölümleriyle günümüzde de kullanılmaktadır. Kemallı Köyü Asılhanbey Camii ve Hamamı Kemallı Köyü’nde cami, hamam ve türbeden oluşan bir külliye vardır. Sultan I. Murat döneminde Kemal Bey’in oğlu Aslıhan Bey‘in 1328’de yaptırdığı cami oldukça yüksektir. Köyde ayrıca Kemal Bey’in yaptırdığı harap vaziyetteki hamam ve çeşmeler de dikkat çekicidir. Caminin kuzeyinde ise türbe bulunmaktadır. Koçali ve Kestanbol Antik Sütun Ocakları Koçali ve Kestanbol Kayacık civarında yerde yatan devasa granit sütunlar görenleri şaşkınlığa uğratmaktadır. Bura- nın Roma döneminde sütun çıkartılan ocaklar olduğu ve son siparişlerin de bir nedenle yerlerine ulaştırılamadığı anlaşılır. Sütunların boyları on iki metre, çapları ise yüz altmış santimetredir. Kumkale Kalesi Boğazın savunması için Çanakkale Boğazı’nın Ege denizine açılan kısmında karşılıklı olarak inşa edilen iki kaleden birisi, Anadolu yakasındaki Kumkale olup yapımı 1661 yılında tamamlanmıştır. Ayvacık Ayvacık, seksen üç kilometrelik sahil şeridi ile Çanakkale’nin en uzun sahil kesimlerinden birine sahiptir. Son yıllarda yoğun ilgi gören koyları ile turizm için cazibe merkezidir. Assos antik kenti, Gülpınar Apollon kutsal alanı; son yıllarda büyük kentlerden gelenlerin yerleştiği Behramkale, Adatepe, Yeşilyurt köyleri, Osmanlı’nın ilk dönem mimari yapılarını barındıran Tuzla, Babakale köyleri, Anadolu’nun aynı zamanda Asya kıtasının en uç noktası olan Bababurnu gibi, cezbedici yöreleri Ayvacık ilçesini özel kılmaktadır. Turizmin yanı sıra zeytincilik ve zeytinyağı üretimi, halı dokumacılığı, peynir ve hayvancılık önemli gelir kaynakları arasındadır. %52’si TARİHİN İZLEĞİNDE ASSOS’A YOLCULUK 137 Apollon Smintheus Tanrı Apollon’a adanmış Smintheus kutsal alanı kalıntıları Gülpınar beldesinde olup Aleksandreia Troas kenti tarafından kullanılan bir kutsal alandır. 138 ÇANAKKALE TARİHİN İZLEĞİNDE ASSOS’A YOLCULUK 139 ormanlarla kaplı olan Ayvacık’ın, Gülpınar ve Küçükkuyu beldesi bulunmaktadır. Selçuklu döneminde, pek çok Oğuz, Türkmen boyu Ayvacık yöresine yerleştirilmiştir. Daha önceleri Kızılca Tuzla olan kasabanın ismi geçen yüzyılın başlarında Ayvacık olarak değiştirilmiştir.1928’de Milli Mücadele’ye katkılarından dolayı, tekrar müstakil ilçe haline getirilmiştir. Adatepe Köyü Kazdağları’nın güney eteklerinde zeytinliklerle çevrili taş evleri ve serin gölgeli sokaklarıyla bir rüya beldesidir. Genellikle iki katlı orijinal taş yapılarıyla dikkati çeken ve iki yaşlı çınarın yer aldığı köy meydanı köyün kalbi gibidir. 1989 yılında kentsel sit alanı ilan edilen köy, bölgedeki tek korunan köy olma özelliğini de taşımaktadır. Hemen yakınında Zeus Altarı olarak ünlenen bir sunak yeri vardır. Babakale Köyü Babakale Köyü yerleşim tarihi ve barındırdığı mimari yapıları, Ulu Cami, çifte hamam ve çeşmeleri ile ilgi çekicidir. Burası aynı zamanda Asya kıtasının da en batı ucudur. Günümüzde Babakale Köyü nefis balıkları, kalesi ve doğasıyla özel bir coğrafyadır. Köy, kalenin etrafında gelişmiştir. Babakale Kalesi Ülkemizin en batı ucundaki Osmanlı kalesidir. Osmanlı Devleti’nin tarihinde inşa ettiği son kale olması bakımından da özel bir yere sahiptir. Babakale Bıçakçılığı Babakale, geçmişi 1700’lü yıllara dayanan el yapımı bıçaklarıyla da ünlüdür. Ayvacık Halıları Ayvacık köylerindeki evlerin çoğunda halı ve kilim dokumak için bir tezgâh bulunur. Ayvacık halılarının desenleri geometrik ve sembolize edilmiş geleneksel motiflerden oluşmaktadır. 140 ÇANAKKALE Babakale Bıçakları Behramkale Köyü Bir Osmanlı köyüdür. Ayvacık’ın içinden köy yoluyla Behramkale Köyü’ne gelindiğinde, Tuzla Çayı üzerinde gösterişli bir Osmanlı taş köprüsü karşılar. Antik kentin surları içinde gelişmiş olmasından dolayı sit alanıdır. Burada bulunan Hüdavendigâr Camisi, minaresiz oluşuyla ilgi çekmektedir. Dar bir kıyı şeridi bulunan köyün sahilindeki, limanın çok temiz denizi, lezzetli balıkları muhteşem doğasıyla büyüleyicidir. Assos ören yeri ile bütünleşmiş, küçük, sakin ve bir çok özelliği barındıran bir tatil beldesidir. Tuzla Kasabası ve Hüdavendigâr Camisi Tuzla da, Behramkale gibi, eski bir Osmanlı köyüdür. Buradaki Murat Hüdavendigâr Camii ve külliyesi, en erken Osmanlı örneklerinden birisidir. Kaplıcalarıyla, önemli bir yerleşim yeri olan Tuzla’nın iki kilometre doğusundaki Gülpınar Apollon Smintheus Tapınağı ve köyün çevresinde yer alan Bizans yapı kalıntıları, köy yerleşiminin Bizans dönemlerine dayandığını gösterir. Dünyada İlk Felsefe Okulunun Açıldığı Bilgi Bahçesi: Assos arasında filozof Aristoteles, Kral Hermias’ın daveti üzerine Assos’a gelmiş ve dünyada bilinen ilk felsefe okulunu burada açmıştır. Aristo “Erdeme Övgü” adlı eserini, o dönemin büyük kültür merkezlerinden olan Assos’ta kaleme almıştır. Assos Antik Kenti Behramkale Köyü ile iç içe olan antik Assos kentinde, Akropolis (yukarı şehir) ve güneye doğru inen teraslar üzerinde diğer yapılar bulunmaktadır. Antik kentin çevresi, yüksekliği yer yer yirmi metreye kadar ulaşan sekiz kule ve on iki değişik kapının yer aldığı yaklaşık dört kilometre uzunluğundaki surlarla çevrilidir. Gülpınar Apollon Smintheus (Smintheion) Kutsal Alanı Tanrı Apollon’a adanmış Smintheus kutsal alanı kalıntıları Gülpınar beldesinde olup, Aleksandreia Troas kenti tarafından kullanılan bir kutsal alandır. M.Ö. 2. yüzyılda yapılan ve İon düzenindeki tapınak, su yapılarıyla önemli bir kehanet ve sağlık merkezidir. Kazı alanında oluşturulan depo müze, sadece kazı mevsiminde (yaz aylarında) ziyaret edilebilmektedir. Ayvacık’ın, dünyaca meşhur antik kentlerinden birisi Assos’tur. M.Ö. 348 ile 345 yılları TARİHİN İZLEĞİNDE ASSOS’A YOLCULUK 141 Küçükkuyu Beldesi Yörede her yer zeytin ağaçları ile kaplıdır. Ünü sınırlarını çoktan aşan zeytin ve zeytinyağı Küçükkuyu için önemli bir gelir kaynağıdır. Her yerde zeytin ürünleri satan işletmelere rastlamak mümkündür. Öyle ki, bu alanda güzel bir müzesi bile vardır. Küçükkuyu sahilinde 2012 yılında kentin ilk mübadillerinin anılması amacıyla bir anıt dikilmiştir. Mıhlı Çayı, Mıhlı Şelalesi ve Köprüsü Küçükkuyu’da doğal çekicilikleri ile etkileyici olan Mıhlı Çayı görülmesi gereken yerlerdendir. Mıhlı Çayı’nın bulunduğu bölgede ağaçlar gökyüzünü kaplamıştır. Su yolları ve taşları aynen muhafaza edilerek restore edilen eski değirmene, Roma döneminden kalma kemerli bir köprü eşlik etmektedir. Değirmenin bir kaç kilometre sonrasında, ziyaretçilerin yüzebileceği bir gölet bulunmakta ve bu gölete soğuk sularıyla akan eşsiz Mıhlı Şelalesi eşlik etmektedir. Yeşilyurt Köyü Ayvacık ilçesine yirmi bir kilometre uzaklıkta Kazdağı’nın eteklerinde kurulmuş, Türkmen ve Yörük kültürünün hâkim olduğu köy, yakınındaki Nusratlı’dan çıkarılan taşlarla yapılmış evleri ile doğayla uyum içindedir. 142 ÇANAKKALE Halıcılık ve El Dokumacılığı Ayvacık’ın Yörük köylerinde halı ve kilim dokumacılığı geleneksel olarak varlığını günümüzde de sürdürmektedir. Ayvacık Deve Güreşleri Ayvacık yöresinde güreştirmek amacıyla deve yetiştirilmektedir. Develerin en kızgın olduğu ocak, şubat ve mart aylarında, enerjilerini sarf etmeleri için yapılan ve kanın dökülmediği bu güreşlerde, sadece güç gösterisi vardır. Güreş alanını terk eden deve yenilmiş sayılır. Çanakkale çevresi, Biga, Çan, Ezine, Ayvacık, Bayramiç ilçeleri ve beldelerinde, deve güreşleri eski bir gelenek olarak sürdürülmektedir. Mutfak Kültürü Yörede yemekler et ve hamur işleri ağırlıklıdır. Sebze ve ot yemekleri için; bakla kavurması, kuş otu kavurması ve kazayağı kavurması, daha çok kutlama ve törenler için hazırlanan tatlılara da; basma helva (dünür helvası), höşmerim tatlısı, kavurma helva ve kalburdan çekme örnek verilebilir. Behramkale Aristo Heykeli 143 TARİHİN İZLEĞİNDE ASSOS’A YOLCULUK KAZDAĞI’NIN SARMALINDA Bayramiç Antik Kentleri Çanakkale’nin güneyinde yer alan ilçenin, doğal bitki örtüsü olan ormanlar, topraklarının % 63’ünü oluşturur. Yazları sıcak ve kurak, kışları yağışlı ve Akdeniz iklimine göre soğuk geçen Bayramiç’in elma, zeytin, armut, badem ve şeftalisi ünlüdür. Doğası ve mitolojisiyle de özel bir yere sahip olan yöreye, antik çağlarda yerleşilmiştir. 1308’de Karesi Beyliği, 1356 yılında da Osmanlı egemenliğine girmiştir. Bayram yeri anlamına “Bayram İçi” adı zamanla “Bayramiç” şeklini almış ve 1902 yılında ilçe olmuştur. Skepsis 144 ÇANAKKALE Bayramiç’in on kilometre doğusundaki Kurşunlu Köyü’nün batı yamacı Skepsis harabelerinin bulunduğu alandır. Kentin mimari yapıları tamamen tahrip olmuştur. Kebrenê Bayramiç’in on dört kilometre güneyinde, Çaldağ olarak anılan tepenin üzerine kurulmuştur. Kebrenê, İda’ya en yakın kentlerden biri olup, kuruluşu M.Ö.7. yüzyılın ortalarına kadar gitmektedir. Kazdağı Ayazma Destanlardan günümüze: Kazdağları İda-Kazdağı Antik çağlarda “İda Dağı” olarak anılan Kazdağı ve çevresi, sık ormanlarıyla antik çağ insanının ev, gemi yapımı, madencilik ve ısınma gibi, ihtiyaçlarını karşılamıştır. Kazdağı Milli Parkı’na girişlerde, insan ve doğal yaşamın güvenliği için, izin gerekmektedir. Homeros’un destanları sayesinde, dünyanın sayılı merkezlerinden biri konumunda olan İda, bitki örtüsü, hayvan ve kültür varlıkları ile bir dünya mirasıdır. Kebrenê, Neandria ,Garga- ra, Antandros, Skamandros, Skepsis İda Dağı eteklerinde kurulmuş olan antik kentlerdir. İda Dağı’na birçok seyyah Homeros’un yapıtlarından dolayı tırmanmıştır. İda Mitolojisi Zeus ve Hera Troia Savaşı’nda hakemlik görevi üstlenen Gök Tanrı Zeus, İda Dağı’nın doruklarında tapınak ve sunağının da bulunduğu Gargaron zirvesinden, bu savaşı yakından izler. Zeus, eşi Hera ile İda’daki bu mekânlarında zambak safran ve sümbüllerin güzelliği içinde birlikte olurlar. KAZDAĞI’NIN SARMALINDA 145 Dünya’nın İlk Güzellik Yarışması İda Dağı efsaneleri içerisinde en bilineni dünyanın ilk güzellik yarışması olarak adlandırılan efsanedir. Yunanistan’daki Thetis’in düğün törenine davet edilmeyen Nifak Tanrıçası Eris’in masaya fırlattığı ve üzerinde “en güzeline” yazan altın elmayı paylaşamayan tanrıçalar, Zeus’un hakemliğine başvururlar. Ancak Zeus onları İda Dağı’ndaki çoban Paris’e yönlendirir. Paris’e, Zeus’un buyruğunu ileten Hermes, altın elmayı ona verir. Bu sırada tanrıçalar Paris’e rüşvet teklif ederler. Athena akıl, zekâ, Hera güç vaat ederken Aphrodite dünyanın en güzel kadınının aşkını vaat eder. Paris, aşkı seçerek Troia’nın sonunu hazırladığının farkında bile değildir. (Paris aslında kâhinler tarafından Troia’nın mahvına neden olacağını söyledikleri, İda Dağı’nda yok edilmek üzere bir saray görevlisine teslim edilen, ancak bebeği vahşi hayvanların parçalayacağı düşüncesiyle dağa bırakmasının ardından bir çobanın bulup yetiştirdiği Troia Kralı Priamos’un oğludur.) Sarıkız Efsanesi Güzelliğiyle dillere destan olup, köyün erkeklerinin iftirasına uğradığı için, babasının öldürmeye kıyamayıp İda Dağı’na bıraktığı ve sonrasındaki gelişmelerin aktarıldığı Sarıkız’ın efsanesidir. Sarıkız Efsanesi’nden etkilenen yöre halkı her yıl ağustos ayında Sarıkız’ı ve babasını anmak için, Sarıkız Tepe ve Baba Tepe’ye çıkarlar. Ayazma Bayramiç’e yirmi üç kilometre uzaklıkta Kazdağı eteklerindeki Ayazma, bir doğa harikasıdır. Mesire yeri olarak düzenlenen Ayazma’da, küçük bir şelale her mevsim önündeki gölete su taşımaktadır. Her yıl ağustos ayında, mitolojik öykünün anısına, Ayazma’da güzellik yarışması düzenlenmektedir. Kazdağı, jeolojik yapısı, iklim çeşitliliği ile ÖBA (önemli bitki alanı) olarak belirlenmiştir. Kazdağı’nda yaklaşık sekiz yüz takson ve yirmi dokuzu yalnızca bu dağa özgü olmak üzere, ülke çapında endemik ve nadir yetmiş yedi bitki türü yer almaktadır. İda ile ilgili Aphrodite-Ankhises ve Ganymedes gibi, başka mitolojik efsanelerde vardır. Kazdağı çileği 146 ÇANAKKALE Osmanlı Mirası, Dini Mekânlar Hadımoğlu Konağı Bayramiç’teki Hadımoğlu Konağı on yedinci yüzyıla ait nadir Türk evlerinden biridir. Kültür Bakanlığı’nca restore edilerek müze haline getirilen Konak, Bayramiç Kaymakamlığı’na tahsis edilmiştir. Giriş ücretlidir. Tepe Camisi (Hacı Bali Camisi) Hacı Bali Camisi daha sonra, Tepe Camisi olarak adlandırılmıştır. 1357-1365 yılları arasında yapıldığı kabul edilen Bayramiç’in ilk camisidir. Karşıyaka Camisi (Cami-i Cedit) ve Taşköprü Bayramiç’in Mehmet Akif Sokağı’nda Tabaklar Deresi’nin kenarında yer alan cami ve taşköprü günümüze ulaşan en dikkat çekici yapılardan biridir. Çarşı Camisi 1904 tarihinde tamamlanan Çarşı Camisi, Bayramiç’in en büyük camisidir. Bayramiç Çeşmeleri Bayramiç’in her köşesinde karşınıza çıkan renkli süslemeli, estetik görünümlü çeşmelerinden Kazdağı’nın buz gibi suları akmaktadır. Bu çeşmelerin en bilinenleri; Dede Çeşmesi, Tepecik Çeşmesi, Eski Hükümet Alanı Çeşmesi, Garip Çeşme, Cami-i Cedit (Karşıyaka Camisi) Çeşmesi, Pıtıreli Köyü Çeşmesi’dir. Mutfak Kültürü Yörede Çanakkale’nin diğer bölgelerinde olduğu gibi, keşkek, ot yemekleri ve süt ürünleri yoğun olarak tüketilmektedir. Türkiye’nin en lezzetli tahin helvasının Bayramiç’te yapıldığı söylenir ve bu lezzetin kaynağı olarak da yörede yetişen susamların kalitesi gösterilir. Yenice Kazdağları’nın kuzey yamaçlarına kurulmuş, Çanakkale’nin en zengin bitki örtüsüne sahip ilçesidir. Yenice ve çevresi Agonya olarak bilinen, biri büyük iki vadinin içinde yer alır. Bir beldesi ve otuz yedi köyü bulunan ilçenin iklimi, Akdeniz, Karadeniz ve kara ikliminin karışımı olan Marmara iklimi özelliklerini gösterir. Dikkat çeken özelliklerinden birisi, bitki örtüsüdür. %70’i ormanlarla kaplı olan Yenice’de, fotoğraf makinanızla dolaşırken eşi bulunmaz görüntüler yakalama şansına sahip olabilirsiniz. İlçe sınırlarında, 2007 yılında yapılan bir araştırmada Gümüşler Asartepe ve Sofular Asartepe olmak üzere, iki antik yerleşimin varlığı tespit edilmiştir. On dördüncü yüzyıl başında Karesi Beyliği ve daha sonra da Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır. Bölgeye Türklerin yerleşmesiyle önce Yanoba ve Dalyanoba denilmiş, daha sonra İnceköy ve Yeniceköy adı verilmiştir. KAZDAĞI’NIN SARMALINDA 147 Sonraları Yenice adını almış ve 1936 yılında da Çanakkale’ye bağlanmıştır. Issız Cuma Camisi Seyvan Köyü sınırlarındaki Issız Cuma Camisi, yörenin en erken tarihli camisidir. Adı gibi ıssız bir yerde konumlanmış olan caminin çevresinde hiçbir mimari yapı yoktur. Kazdağları Yenice Ormanları Çanakkale’nin Yenice ilçesi özellikle ormanları ile turizm açısından çok değerli kaynaklara sahiptir. Endemik Kazdağı köknarı (Abies egui-trojani) ve nadir bulunan türler bakımından da dikkat çekicidir. Kazdağı köknarı adını Troia antik kentinden almakta ve bu türe sadece Kazdağları’nda rastlanmaktadır. Yenice, trekking, termal turizm, doğa sporları, kuş gözlemciliği gibi alternatif ve ekoturizm olanakları bakımından cazibe merkezidir. Yenice’nin sahip olduğu on üç gölet, doyumsuz doğal görüntüler sunmaktadır. Köylerin tamamında, yürüyüş yapmak, fotoğraf çekmek ve doğal yiyeceklere ulaşmak mümkündür. 148 ÇANAKKALE Kalkım Kalkım beldesi, güneyinde Kazdağları, kuzeyinde Asar Dağı ile yoğun ormanlık alan üzerindedir. Beldenin kuzeyinde akan Agonya Çayı bölgeye zengin olanaklar sunmaktadır. Ekoturizm, atçılık ve trekking yapmak için, oldukça ideal bir bölgedir. Aşağı Çavuş Köyü Köyün çınar altındaki kahvesi ve dere üzerindeki terası, derede yüzen ördekler ve kazlar, yorgunluğa ve strese ilaç niteliğindedir. Yenice ormanlarının iç bölgelerinde, şeytan deresi ve şelalesi gibi dere ve şelalelerle sıklıkla karşılaşılır. El Sanatları Sandık, imam suyu, muşamba ve allı halı türleri ile kilim, kırk melik kilim yörede bir zamanlar dokunan kilim türlerindendir. Özellikle kına ve düğünlerde giyilen, bindallılardaki bitkisel bezemeli dival işi göz almaktadır. Mutfak Kültürü Yenice, buğday ve süt ürünleri yemeklerinin ana kaynağıdır. Keşkek burada da özellikle düğünlerin ana yemeğidir. Özellikle keçi peyniri ve yöre halkının yaptığı yemeklik ve kahvaltılık salçalar oldukça lezzetlidir. Kazdağı Ayazma 149 KAZDAĞI’NIN SARMALINDA EGE’DEN MARMARA’YA BİR ATBAŞI UZANMAK Çan Tarihi kaynaklarda Çan’ın şimdi bulunduğu yerde, Gergithes adına rastlanmaktadır. 1999 yılında bulunan Çan Lahti burada yerleşimin M.Ö. 4. yüzyıla uzandığını göstermektedir. On dördüncü yüzyılın ortalarında Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1945 yılında Biga ilçesinden ayrılarak Çanakkale’ye bağlanmıştır. Bir beldesi ve altmış yedi köyü bulunan Çan’ın, tek akarsuyu olan Kocabaş Çayı (Granikos) doksan kilometre uzunluğundadır. Karakoca Ovası, Bahadırlı Ovası, Helvacı Ovası en önemli ovalarıdır. Te- 150 ÇANAKKALE mel geçim kaynakları seramik sanayi, linyit kömürü yatakları, Çan Termik Santrali, tarım ve hayvancılıktır. Çan Belediyesi’nce her yıl eylül ayının ilk haftasında üç gün süren Hayvan ve Emtia Panayırı düzenlenmektedir. Seramikte fabrikalaşmaya gidilmiş, halı, kilim ve diğer el dokumacılığı sınırlı da olsa sürdürülmektedir. Çanakkale’nin birçok yöresinde hâkim olan yemek kültürü Çan’da da geçerlidir. On dokuzuncu yüzyıl ile yirminci yüzyılın başlarında kalitelerinde bir düşüş yaşanan Çanakkale seramikleri tarihsel süreçte koleksiyonerlerin ve müzelerin Lapseki Pegasus Heykeli ilgi odağı olmayı sürdürmektedir. Çanakkale seramiklerinin tarihsel serüvenini en iyi yansıtacak koleksiyonlardan birisi, Antalya Kaleiçi’ndeki Suna-İnan Kıraç Müzesi’nde bulunmaktadır. Çingenetepe Tümülüsü-Lahit Çanakkale Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen görkemli boyalı lahit, Çan ilçesinin doğusundaki Altıkulaç Köyü’nün sınırları içinde yer alan Çingenetepe Tümülüsü’nde bulunmuştur. Tümülüs, Granikos Vadisi’ne hâkim bir tepe üzerindedir. Lahit, günümüze kadar bozulmadan ulaşan boyalarıyla yoğun ilgi görmektedir. Çanakkale Seramik Fabrikaları Günümüzde Çan için önemli değerlerden birisi 1957 yılında kurulan ve ilçeyi bir sanayi merkezine dönüştüren Çanakkale Seramik Fabrikaları’dır. Bölgede istihdam ve ekonomik gelişmenin temelinde olan işletmelerdendir. EGE’DEN MARMARA’YA BİR ATBAŞI UZANMAK 151 Biga Biga Yarımadası’na adını veren ilçe, antik dönemde “Troas Bölgesi” olarak anılan efsanevi bölgedir. Kazdağı’ndan beslenen ünlü Kocabaş Çayı (Granikos) Biga ve çevresine hayat vererek kaynağında akar. Yörede tek manda yetiştirilen ve derisinden kispet yapılan yerdir. Eti, köftesi ve tuzsuz beyaz peynirden yapılan peynir tatlısının ünü sınırlarını aşan Biga, Büyük İskender’in kıyılarında savaştığı Biga Çayı (Kocabaş ya da Granikos) ile iki yakaya bölünmüştür. Bu iki yakayı birleştiren, iki büyük köprü ile birlikte sınırları içinde, irili ufaklı sekiz köprü bulunmaktadır. Sanılanın aksine, ilçe merkezinin denize kıyısı yoktur. Biga adının su kaynağı anlamına gelen “Pigas - Pegai” adından geldiği söylenmektedir. Karabiga’da bulunduğu rivayet edilen tarihi Biga’nın, büyük bir yangından sonra şimdiki yerine taşındığı ve eski Biga’nın da Karabiga olarak kaldığı yönünde kanaat hâkimdir. Biga yakınlarındaki Gümüşçay (Dimetoka) beldesinde, ortaya çıkarılan Biga Lahti, Dede Tepe Tümülüsü’nde ortaya çıkarılan mezar odası ve bölgede gerçekleştirilen yüzey araştırmaları- 152 ÇANAKKALE na dayanılarak, Biga çevresinde M.Ö. 6. yüzyıldan itibaren yerleşilmiş olduğu sonucuna varılmaktadır. M.Ö. 334 yılında Büyük İskender ve Pers Kralı III. Dareios arasındaki savaş, eski Biga olan Priapos, yani Karabiga yakınlarında gerçekleşmiştir. Bizans İmparatoru III.Andronikos ve Karesioğlu Demirhan Bey, 1328 yılında bu sahillerdeki Bizans kasabalarına akın yapılmamasını içeren bir anlaşmayı Pegae’de imzalamışlardır. Sultan I. Murat zamanında, Osmanlı topraklarına katılan Biga, cumhuriyet döneminde ilçe olarak Çanakkale’ye bağlanmıştır. Çarşı Camisi ve Şadırvan Hükümet meydanında bulunan ve on beşinci yüzyılda Gazi Umur Bey tarafından, sarı renkli taştan inşa ettirilen cami, beş yüz kişinin aynı anda ibadet edebileceği büyüklüktedir. Hamdi Bey Şehitliği Kurtuluş Savaşı yıllarında, Biga’da yaşanan Anzavur isyanında şehit edilen subaylarımızın yanı sıra, Çanakkale Savaşları’nda tedavi edildikleri Biga Hastanesi’nde hayatlarını kaybeden askerlerimizin de yattığı Namazgâh semtindeki şehitliktir. Ulu Cami Nilüfer Gölleri Manisa Sancak Beyi Şehzade Mehmet’in (Fatih Sultan Mehmet) Biga’da bir gece misafir kalıp, kasabanın camisi ve hamamı bulunmadığını öğrenince yapılmasını istediği, şimdiki Ulu Cami ile hamamın (önceleri Belediye hamamı) yapıldığı rivayet edilmektedir. Caminin ön tarafında ince işçilikli mezar taşlarıyla, ziyaretçileri çeken birçok mezar bulunmaktadır. Biga’nın Kalafat Köyü’nün üç kilometre güneybatısındaki göl kümesine halk arasında Dubakadere (Derindere) ve Lipor adı verilmektedir. Göllerdeki açmış nilüfer çiçeğinin yarattığı manzaralar bahar ve yaz aylarında görülmeye değerdir. Antik Kentler Parion Antik Kenti Bir liman kenti olan Parion’un (Kemer Köyü) Homeros’ta adı geçmemesine rağmen, antik yazarlardan Strabon, şehrin kuruluş tarihini M.Ö. 675-650 yılları olarak not düşmüştür. Herodot ve Ksenophon da kentten bahsetmektedirler. Günümüzde, Kemer Köyü’nde geniş bir alana yayılmış olan Parion, çoğu toprak altında kalmış kalıntıları ile dikkat çekmektedir. Mutfak Kültürü Biga’nın leziz etlerinden yapılan Biga köftesi çok lezzetlidir. Tuzsuz peynirden yapılan ve Biga’da birkaç firma tarafından üretilerek Türkiye’ye pazarlanan peynir tatlısı da Biga’ya özgü tatlardandır. El Sanatları Kispet Yapımı Biga’da, geleneksel el sanatları arasında yağlı güreşlerde giyilen (deri pantolon) kispet yapılmaktadır. Yağlı güreşlerin dışında turistik bir obje olarak da tercih edilmektedir. Priapos Antik Kenti Adını burada kutsanan Tanrı Priapos’tan alan kent, Karabiga bölgesinde M.Ö. 670 yılında kurulmuştur. Karabiga beldesinde, deniz kenarındaki kalıntılarıyla dikkat çeken bu antik kent, tarihte şaraplarıyla ünlenmiştir. EGE’DEN MARMARA’YA BİR ATBAŞI UZANMAK 153 Biga Nilüfer Gölü 154 ÇANAKKALE EGE’DEN MARMARA’YA BİR ATBAŞI UZANMAK 155 Lapseki Marmara Denizi’nin, Çanakkale Boğazı ile birleştiği noktada, Anadolu yakasında yer almaktadır. Merkez dışında iki beldesi ve kırk iki köyü bulunan ilçenin, en büyük ovası Umurbey’dir. Bu bölgede şeftali ve kiraz yetiştirilir. Lapseki bölgesinde yaşamış olan antikçağ filozofları için yapılan Lapseki Bilim Anıtı, yine antik dönemde Lapseki’de basılan paraların arkasındaki Pegasus (Kanatlı At) heykeli ve limandaki denizin içinde dikilen denizkızı heykeli modern zamanların anıtları olarak geçmişi geleceğe bağlamaktadır. Lapseki aynı zamanda Çanakkale Boğazı’nın geçildiği bir noktadır. Feribotlarla, Lapseki-Gelibolu arasında her gün yüzlerce araç ve yolcu taşınmaktadır. Adı erken dönemlerde Pityussa olarak geçerken, sonraları Lampsakos olarak adlandırılmıştır. Lampsakos, Roma döneminde önemli bir şehirdir. Lapseki kentinin altında zaman içinde lahitler, kitabeler bulunmuştur. M.Ö. 5. yüzyılda Lampsakos’ta yetişen tarihçi Kharon, doğa bilimci Anaksagoras, Metrodoros ve Anaksimenes gibi önemli isimler Lampsakos’u dönemin ünlü bilim ve felsefe merkezlerinden birisi yapmıştır. 1356’da Orhan Bey’in oğlu Şehzade Süleyman 156 ÇANAKKALE Paşa, Ece Bey, Hacı İlbey ve Evrenos Bey’in Lapseki (Çardak) mevkiine gelerek buradan bir salla Rumeli’ye geçtiklerini biliyoruz. Lapseki ve Çardak iskeleleri, İstanbul’un fethine kadar, Osmanlı kuvvetlerinin Rumeli yakasına geçiş güzergâhı olarak kullanılmıştır. Çardak Lapseki yolu üzerinde ilçeden Biga yönüne doğru beş kilometre ileride, kıyı şeridine kurulmuş güzel bir yerleşim yeridir. Çardak’ta, Osmanlı dönemi eserlerinden Gazi Yakup Bey tarafından 1463-1464 yıllarında yaptırılan Yakup Bey Camisi, han ve hamamı halen kullanılır durumdadır. Gazi Yakup Bey türbesi ile yine bu komutanın ailesine ait, Osmanlı taş sanatının seçkin örneklerinin bulunduğu Kadınlar Mezarlığı bulunmaktadır. İlçeye beş kilometre mesafede bulunan Çardak beldesi, uzun ve doğallığı bozulmamış kumsallara sahiptir. Eşsiz manzarasıyla Mecidiyeköy, doyumsuz seyirler için önerilecek yerlerin başında gelmektedir. Dalyan mevkiinde ise, yel değirmeni ve plaj bulunmaktadır. Değirmen günümüzde kafe olarak hizmet vermektedir. Mutfak Kültürü Lapseki mutfağında en çarpıcı yemeklerden biri bahar pilavıdır. Özellikle hıdrellezde oğlak etiyle yapılan bu pilav yörede yaşayan herkes tarafından bilinen ve sevilen bir yemektir. Lapseki’de soğanlı ve ıspanaklı şeklinde yapılan sini basması, peynir helvası, kabaklı börek, sütlü göce ile yapılan tumbi, sütlü göce ve tavukla yapılan mantı, kuşburnu kurabiyesi ve ot yemekleri dikkat çeken diğer yöresel yemeklerdir. Çardak Sahili 157 EGE’DEN MARMARA’YA BİR ATBAŞI UZANMAK İLETİŞİM REHBERİ Kurum İletişim İlkyardım 112 Polis İmdat 155 Jandarma 156 Sahil Güvenlik 158 Boğaz Komutanlığı (286) 217 11 24 Meteoroloji Müdürlüğü (286) 217 10 44 Gestaş/Çanakkale Feribot İskelesi 444 0 752 Kepez Limanı Mülki İdare Amirliği (286) 263 55 00 Valilik (286) 217 10 92 Belediye Başkanlığı (286) 217 10 79 İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü (286) 217 50 12 Turizm Danışma Bürosu İskele Meydanı No: 67 (286) 217 11 87 / 155 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Kayserili Ahmet Paşa Caddesi (286) 217 61 61 Mehmet Akif Ersoy Tiyatro ve Kültür Merkezi Kayserili Ahmet Paşa Caddesi (286) 217 50 12 /217 37 91 Mehmet Akif Ersoy İl Halk Kütüphanesi Kayserili Ahmet Paşa Caddesi (286) 217 23 69 Turizm Tanıtma Derneği (286) 213 66 99 158 ÇANAKKALE Kurum İletişim Çanakkale Profesyonel Rehberler Derneği (ÇARED) (286) 213 90 40 Çanakkale Turistik Otelciler Derneği (ÇATOD) (286) 217 94 56 / 217 28 97 Çanakkale Arkeoloji Müzesi Barbaros Mahallesi,100. Yıl Cad. (286) 217 65 65 / 217 67 40 Haftanın her günü 8.00-17.00 saatleri arasında açık olan müzeye girişler ücretlidir. Çanakkale Boğaz Komutanlığı Deniz Müzesi Fevzi Paşa Mahallesi, Çimenlik Sokak-Çanakkale (286) 213 17 30 Haftanın her günü (pazartesi, perşembe hariç) 9.00-17.00 saatleri arasında açık olan müzeye girişler ücretlidir. Troia Ören Yeri Tevfikiye Köyü, Çanakkale (286) 283 05 36 -283 00 61 Haftanın her günü 8.00-17.00 (yaz aylarında 19.30) saatleri arasında açık olan ören yerine girişler ücretlidir. Assos Ören Yeri Behramkale Köyü, Ayvacık (286) 721 72 18 Haftanın her günü 8.00-17.00 saatleri arasında açık olan ören yerine girişler ücretlidir. Aleksandreia Troas Örenyeri Dalyan Köyü, Ezine Haftanın her günü, 8.00-17.00 saatleri arasında açık olan ören yerine girişler ücretlidir. 159 ÇANAKKALE BİR İZDÜŞÜMÜ Egenin iki yakasının destanlarının yazıldığı, filozofların yetiştiği, İlk büyük savaş hilesinin Truva Atı aracılığıyla, dünyanın ilk güzellik yarışmasının İda dağında düzenlendiği, Binyıllar öncesinde doğal afetler ve savaşlarla yok olmasına rağmen dokuz kat üst üste kurulan tek örnek Troia’nın, ilk boğaz köprüsünün Anadolu yakasındaki Abydos ile Trakya yakasındaki Sestos arasında kurulduğu, Türklerin ilk kez Avrupa kıtasına geçtikleri, ilk dünya haritasının Gelibolu’da doğmuş olan büyük denizci Piri Reis tarafından yaklaşık beş yüzyıl önce Kala-i Sultaniye’de çizildiği, yeryüzünde bir çok ilklerin yaşandığı yörenin adıdır Çanakkale. Türkiye’nin sakin kentler arayışında ve rüzgar enerjisinde ilk büyük örneği, güneş, deniz ve kumsalları, yeşil sahilleri, ödüllü koyları ve kaplıcaları; Adatepe zeytinyağı müzesi ve taş mektebi, Etnografya müzesi, Arkeoloji müzesi, ören yerleri, kazı alanları ve Unesco Dünya Mirası listesindeki Troia antik kenti ile kıyı ve kültür turizminin önde gelen kentlerinden birisidir. ISBN: 978-605-149-5804 9 786051 495804