D outzen K roes - H arun E rdenay - E rol A

Transkript

D outzen K roes - H arun E rdenay - E rol A
D o u t z e n
K r o e s
H o m e
-
S w e e t
H a r u n
H o m e
E r d e n a y
-
P a r k ’ s
b y
E r o l
P a r k
A l b a y r a k
B r a v o
-
-
T ü z ü n
B u r g e r
-
M i l a n o
S t o r y
İmtiyaz Sahibi
Kentpark adına
İhsan Ayrancıoğlu
Genel Yayın Yönetmeni ve
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Mehmet Akalın
Konsept Danışmanı
Mehmet Katırcı
Yapım
Fikri Alem
Editör
Özgür Saral
Genel Koordinatör
Nesrin Göleli
Halkla İlişkiler
Beybin Güllüoğlu
Moda Editörü
Elif Uluğ
Kozmetik Editörü
Gözde Eryaşar
Merhaba,
Fotoğraf Direktörü
Fethi Mağara
batıyakası’nın beşinci sayısında sizler için yine keyifli ve bir o kadar da doyurucu
bir içerik hazırladık.
Görsel Yönetmen
Serhat Karahüseyin
Türkiye’deki tatili sırasında Victoria’s Secret’ın dünyaca ünlü modeli Doutzen
Kroes ile yaptığımız röportajı kıskananlar, bu duyguyu yaşamakta sonuna kadar
haklıydılar. Çünkü Doutzen Kroes, ülkemizde olduğu sürede sadece batıyakası’na
röportaj verdi ve kendisiyle samimi bir sohbete imza attık.
Tasarım ve Uygulama
H. Semih Dingeç
Ulaşım Sorumlusu
Yasin Aydemir
Reklam Satış Müdürü
Işıl Menteş
Reklam Rezervasyon
[email protected]
Yönetim Yeri
Güneş Sokak No: 17/2
Çankaya / ANKARA
Ankara :
T: 312 466 20 10
F: 312 466 20 01
İstanbul :
T: 212 284 84 20
F: 212 279 91 67
www.fikri-alem.com.tr
Katkıda Bulunanlar
Özgür Başaran
Deniz Gemici
Basım Yeri
Bilnet Matbaacılık
T: 0216 444 44 03
www.bilnet.net.tr
Kasım 2012
Doutzen Kroes ve Erol Albayrak’la modanın hem podyum hem de kulisini
konuşurken, Harun Erdenay’la 12 Dev Adam’ın başarılarına ve Türkiye’nin
basketbol yatırımlarına göz attık.
Yeni dergimizin hazırlık sürecinde yaşadığımız tek üzücü olayı ise üçüncü sayımızda
harika bir röportaja imza attığımız dünyaca ünlü motosiklet yarışçısı, “Çöl Kaplanı”
lakaplı Kemal Merkit’in hayata veda etmesiydi. Türkiye’nin en önemli ve en başarılı
sporcularından biri olan Kemal Merkit’i, henüz kazanacağı birçok başarı varken
kaybetmek, üzüntümüzü bir kat daha artırdı. Kendisine Allah’tan rahmet dilerken,
acılı ailesine de her zaman yanlarında olduğumuzu hatırlatmak isteriz.
Yeni yılda, yeni bir sayıda buluşmak dileğiyle, keyifle kalın.
Mehmet Akalın
içindekiler
6
avm’leri seviyorum
doutzen kroes
14
home sweet home
32
12
artık her turnuvanın favorisiyiz
harun erdenay
barok ihtişamını
tarzınıza yansıtın
24
masalsı dünyaya
yolculuk
16
sanattan besleniyor
erol albayrak
28
en yeni efsane
burger story
42
18
“size özel” bir marka
tüzün
geleceğin markası
samsung
46
sağlıklı bir gülüş için
hiçbir zaman
geç değil
20
bir italya rüyası
milano
kısahaberler
pişmanız,
hem de çok
İngiltere’de orta yaş gurubu üzerine yapılan bir
araştırma ile insanların geçmişte en çok pişmanlık
duyduğu şeyler belirlendi. Araştırmaya göre geçmişte
az seyahat etmek ve dünyada daha çok yeri görmemiş
olmak en büyük pişmanlık nedeni. Günümüzdeki
yalnızlığa vurgu yapan geçmişten daha çok arkadaşla
görüşmemek ikinci sırada. Spora yeterince zaman
ayırmamak, para biriktirme konusunda azimli olmamak
ve sigara içmek, ilk beş maddeyi tamamlıyor. Yanlış
meslek seçimi ve belki de bunun en büyük sebebi olan
derslere yeterli zamanı ayırmamak, pişmanlığın kariyer
tarafındaki temsilcileri. Yanlış eş veya yanlış aşk ile
kaybolan yıllar ise asla geri gelmiyor.
kemal merkit’e elveda
Dakar Rallisi’nde, hem de Servis Desteksiz klasmanda yıllarca ülkemizi başarıyla temsil ederek şampiyonluklar kazanan motokros yarışçısı ve triatlet Kemal Merkit, 7 Eylül’de Transanatolia Rally Raid parkurunda yaşadığı bir kaza
sonucu hayatını kaybetti. Daha önceki sayılarımızda kendisiyle ayrıntılı bir röportaj yaptığımız Kemal Merkit, 19 yaşındaki Hollandalı sporcu Wouter Vaar Kamp’ın arkadan çarpması sonucu sevenlerini üzüntüye boğdu. Kemal Merkit
ve Hollandalı sporcu olay yerinde hayatını kaybederken, İtalyan motosikletçi ise kazadan hafif yaralı olarak kurtuldu.
Türkiye sporuna yaptığı katkılardan dolayı Kemal Merkit’e teşekkür ediyor, acılı ailesine başsağlığı diliyoruz.
süpermodele de
pişti
İsrailli süpermodel Bar Refaeli, Barcelona sokaklarında neşe içinde turlarken, paparazzilere çok
önemli bir malzeme verdiğinin farkında değildi.
Şık askılı bluzu ve leopar desenli pantolonuyla
alışverişe çıkan Refaeli, yanından geçen ve kendisiyle tıpatıp aynı giyinen kadını ya görmedi ya
da magazincilere koz vermemek için görmezden
geldi. Ancak bir süredir Barcelona’nın sağ kanat
oyuncusu Dani Alves’le aşk yaşayan ünlü mankenin şehirde attığı her adımı takip eden haberciler,
fotoğrafları basına servis etmişti bile.
4
hem yalansız
hem daha sağlıklı
Notre Dame Üniversitesi’nden bilim insanları,
gönüllü deneklerle iki grup oluşturdu. İlk grup,
10 hafta boyunca her ne şart altında olursa
olsun yalan söylemeyecek, gerekirse cevap
vermeyecekti. Diğer grup kontrol amaçlıydı.
Deneklerin yalan söyleyip söylemedikleri ise
yalan makinesi yardımıyla tespit edildi. Sonuçta,
yalandan kaçınanların vücut sağlığında belirgin
iyileşme tespit edildi. Özellikle baş ağrıları
tamamen sona erdi. Bilim adamlarına göre
yalan söylemek strese neden oluyor ve sadece
psikolojiye değil, vücuda da zarar veriyor.
uzaydan atladı, ses hızını aştı
Dünya 14 Ekim günü bir paraşütçünün uzaydan yeryüzüne atlayışına tanıklık etti. Avusturyalı ekstrem sporcu
Felix Baumgartner, balona bağlı bir kapsülle 2 saat 40 dakikada çıktığı 39 bin metre yükseklikten New Mexico
üzerinde kendini boşluğa bıraktı. 4 dakika 19 saniye boyunca serbest düşen Baumgartner, bu zaman sürecinde
saatte 1.342 kilometre hıza çıktı. Baumgartner, ölümüne sebep olabilecek bu hızla aynı zamanda hiçbir alet
kullanmadan ses duvarını aşan ilk insan oldu.
en çevreci güzel
Filipinler’in başkenti Manila’da düzenlenen Yeryüzü Güzeli 2012 Yarışması’nda (Miss Earth 2012)
Çek Cumhuriyeti’nden Tereza Fajksova birinci
oldu. Yeryüzü Güzeli olabilmek için sadece güzel
olmak yetmiyor. Güzeller podyumda güzelliklerini
sergilerken, bir yandan da çevre ile ilgili sorulara
yanıt veriyor. Çünkü yarışmacıların çevre ile ilgili
yürütülen projeler konusunda mutlaka bilgileri ve
katılımları da olması gerekiyor. 91 ülkenin adayını geride bırakarak birinci olan 23 yaşındaki
Fajksova’ya tacını geçtiğimiz yılın Yeryüzü Güzeli
Ekvadorlu Olga Alava takarken, Türkiye’yi temsil
eden İlknur Melis Durası ise dereceye giremedi.
5
söyleşi
Hakkında söylenecek
o kadar çok şey
var ki... Hollandalı
model Doutzen
Kroes dünyanın en
aranan, en güzel ve
başarılı modellerinden
biri. İstanbul’da
kısa bir tatil yapan
Kroes, Türkiye’de
tek röportajını
batıyakası’na verdi.
6
avm’leri seviyorum: doutzen kroes
Suzan Yurdacan
Fotoğraf: Özgür Ölçer
Bir Victoria’s Secret meleği. Aynı zamanda oyuncu. Madame Tussauds Müzesi’nde
balmumu heykeli var. Hakkında şimdiden bir belgesel çekildi. Hayır işlerine büyük
önem veriyor. Aids’le savaşan Dance4Life’ın elçilerinden biri... Henüz 27 yaşında
olduğu düşünülürse, adeta bir peri masalının kahramanı. Mayıs ayında Shopping
Fest için Ankara’ya gelen Doutzen Kroes, Ekim ayında Kentpark’ın davetlisi
olarak yeniden geldi Türkiye’ye.
Mayıs’taki ziyaretiniz sırasında alışveriş yapmaya fırsatınız oldu mu?
Evet, çok alışveriş yaptım. Zaten programımı ayarlarken bunun için de vaktim
olacağından emin olmak istedim. Ajandam çok dolu olsa da alışveriş için zaman
diye bir madde eklemeleri konusunda ısrar ettim! Ankara’yı çok sevdim, orada çok
iyi vakit geçirdim, harika insanlarla tanıştım. Sonrasında da İstanbul’a geldim.
AVM’lerde alışveriş yapmayı seviyor musunuz?
Alışveriş merkezlerini seviyorum çünkü havanın kötü olduğu günlerde bile rahat
rahat alışveriş yapabiliyor, aradığım her şeyi bir arada buluyorum. Oradan
oraya koşturmam gerekmiyor. İster New York, ister Ankara olsun, alışveriş
merkezlerinde vakit geçirmek benim için keyifli.
Bebeğiniz için alışveriş yapmayı seviyor musunuz?
Hem de nasıl... Kendim için alışveriş yapmaya çıkıp eve her seferinde birkaç şirin
tişört veya pantolonla geri dönüyorum. Galiba bu kaçınılmaz oldu...
Modelliğe ilk başladığınızda bu kadar başarılı ve ünlü
olacağınızı düşünmüş müydünüz?
Bu kadarı aklımın ucundan bile geçmedi. İşlerin böyle gelişeceğine
dair hiçbir fikrim yoktu. Hollanda’da başlayıp kısa süre sonra
New York’a gittim. Oradayken sürekli evimi ve Hollanda’yı
özlüyordum. Her fırsatta eve gitmeye çalışıyordum. Yani ne
zaman başvurduğum bir iş olmasa bunu kafama takmıyor, “E o
zaman Hollanda’ya gidebilirim” diye seviniyordum. Zaten moda
hakkında fazla bilgim yoktu. Tasarımcıları, markaları zaman
içinde öğrendim. Sadece Linda Evangelista ve Claudia Schiffer
gibi birkaç ünlü modeli biliyordum. Tüm bunlar benim günlük
hayatımdan o kadar uzak, hepsi bana o kadar yabancıydı ki... Şu
anki başarım benim için de büyük bir sürpriz.
Genç yaşta anne oldunuz. Bu kariyerinizi ve hayatınızı nasıl
etkiledi?
Anne olmak kariyerimi kesinlikle olumsuz etkilemedi. Vücudumun
sesine kulak verdim ve 26 yaşında anne oldum. Bu arada, 26 anne
olmak için günümüzde erken bir yaş gibi algılansa da, aslında
çocuk doğurmak için bir kadının en güzel ve avantajlı dönemi.
Ben de bu sayede doğumdan sonra çok hızlı toparlandım, eski
vücuduma kavuştum ve kısa sürede işe dönebildim. Annelik bana
iyi geldi. Artık yaptıklarımı sadece kendim için değil, ailem için de
yapıyorum. Böylece her şeyden daha fazla keyif alıyorum.
7
Eşinizle ilk karşılaştığınızda “o” olduğunu nasıl anladınız?
Evet, görür görmez “o” olduğunu anladım. Bunu hemen hissettim. Belki de o yüzden her şey çok hızlı gelişti.
Hayatımda olmasını istediğim ve çocuğumun babası olacak insandı... Şimdi geriye baktığımda olanlara
ben de şaşırıyorum. Aklımda hiç böyle bir şey yokken eşime rastladım ve devamı da geldi.
Çalışmadığınızda bir gününüz nasıl geçiyor? Güzel bir günün sizin için manası nedir?
Güzel bir gün, bugünkü İstanbul günüm gibi... Bugün harika bir gün. Birazdan İstanbul’u gezeceğim, bunun
için de çok heyecanlıyım. Ailemle birlikte evde olduğum, birlikte vakit geçirdiğimiz her gün de benim için
güzeldir... Evde yemek pişirdiğim, sade günler benim için çok önemli...
Yemek yapıyor musunuz?
Hamileliğim sırasında öğrendim yemek yapmayı ve artık zaman buldukça yapıyorum. O dönem
Hollanda’daydım. Hollanda’da, New York’taki gibi sürekli dışarıdan yemek isteme gibi bir alışkanlığımız yok.
Orada mecburen mutfak konusunda ustalaştım. Çok güzel ve sağlıklı yemekler pişirdiğimi söylemeliyim.
Ünlü olmanın en güzel ve kötü yanları neler?
Kötü bir gün yaşama veya “Bugün kötüyüm, keyfim yok” deme lüksünüz yok. Biri sizinle fotoğraf çektirmek
istediğinde, “Hayır” diyemiyorsunuz. Yoksa sizin aslında çok kaba bir insan olduğunuzu düşünebilir. İşimi
çok sevdiğim için bunlar bana ağır gelmiyor, hepsini işimin bir parçası olarak görüyorum. İnsanların
yanıma gelip bana ilgi göstermesi çok özel bir şey. Kendimi şanslı hissediyor ve bunun için şükrediyorum.
İnsanların ilgisi benim için çok kıymetli.
Küçük bir kız çocuğuyken en büyük hayaliniz neydi?
Kocaman bahçesi olan ve bir dolu hayvanın yaşadığı büyük bir evde sakin bir hayat hayal ettiğimi
hatırlıyorum. Yani bir çiftlik hayatı... Hollanda’ya her gidişimde aslında bu hayale çok yakın bir durum
yaşıyorum. Anne ve babamla birlikte bahçede yemekler yapıyor, keyifli vakit geçiriyoruz. Böyle bir
seçeneğim de olduğu için mutluyum.
Oyunculuk derslerine devam ediyor musunuz? Türkiye’den bir film ya da dizide rol almak için bir
teklif alsanız, ne düşünürsünüz?
Evet, hala oyunculuk dersleri alıyorum, ancak buna arzu ettiğim kadar vakit ayıramıyorum. Ve tabii ki
Türkiye’den iyi bir teklif gelirse bunu düşünebilirim. Neden olmasın? Mesela Fatih Akın’ın “Duvara Karşı”
filmine bayılmış, çok beğenmiştim.
Siz yaptığınızda poz vermek çok kolay bir şeymiş gibi görünüyor. Gerçekten o kadar kolay mı?
Benim için bu artık o kadar doğal ki, inanın cevabı ben de bilemiyorum. O anda iş yaptığım ekibe
güveniyorsam, işim çok kolaylaşıyor. Benim için herhangi bir çalışma ve projede ekibe güvenmem en
önemli koşul.
Fit ve formda kalmak için neler yapıyorsunuz?
Kardiyo çalışmaları ve boks yapıyorum. Sık sık spor salonuna gitmeye gayret ediyorum.
Favori güzellik ve makyaj ürünleriniz neler?
En çok rimel ve dudak parlatıcısı kullanıyorum. Ve çok sık uçakla seyahat ettiğim için bir diğer favori
ürünüm, iyi bir yüz nemlendiricisi.
Podyumda ve çekimlerde hep çok şık kıyafetler giyiyorsunuz. Günlük hayatta neler tercih
ediyorsunuz?
Jean ve tişört ikilisi favorim. Benim için en önemlisi rahat hissetmem.
Peki en sevdiğiniz aksesuvarlar?
Küçük, narin takıları seviyorum. Ve şu anda da olduğu gibi, çoğu zaman iki farklı küpe takıyorum. Saçıma
takılan, biraz uzunca küpeler hoşuma gidiyor. Ayakkabı benim için en önemli aksesuvar ve kıyafetin en
önemli detayı.
Bugüne kadar başınıza gelen en güzel şey nedir?
Kulağa çok klişe gelecek ama kesinlikle ailem! Her gün böyle bir aileye sahip olduğum için şükrediyorum.
Sevdiklerim bana her zaman güven veriyor. Onların sayesinde kendimi çok daha güçlü ve özgür hissediyorum.
Ne olursa olsun, başıma ne gelirse gelsin, ailem her zaman yanımda.
batıyakası okurlarına bir mesajınız var mı?
Hepsine sevgilerimi iletiyorum. Bilmelerini isterim ki, kim olduğumu, nereden geldiğimi hiç unutmadım,
unutmuyorum. Mesajım şu: “Her zaman ne istediğinizi bilin, işinize odaklanın ve hayallerinizin peşini
bırakmayın.”
8
9
her gün Kentpark...
Triko - STEFANEL
Kemer - STEFANEL
Pantolon - STEFANEL
Ayakkabı / Çanta - DESA
Şapka - STEFANEL
Aksesuar - KOTON
her gün farklı bir sen...
Ceket - ARMANİ
Triko - STEFANEL
Jean - ARMANİ
Çanta - DESA
Aksesuar - KOTON
söyleşi
Gençler en iyi forveti, üniversiteler en
iyi forveti, Türkiye’nin en iyi oyuncusu,
Türkiye “allstar” maçının en iyisi, playoff’ların en iyi oyuncusu seçildi. 20
yaşında basketbol ligi sayı kralı oldu.
Cumhurbaşkanlığı kupaları ve Türkiye
şampiyonlukları kazandı. Harun Erdenay, şimdi tüm bilgi birikimi ve deneyimini 12 Dev Adam için kullanıyor.
12
artık her
turnuvanın
favorisiyiz:
harun erdenay
Sibel Gürer
Türkiye basketbol tarihinin en önemli oyuncularından
Harun Erdenay, babası Kemal Erdenay’ın Şekerspor’daki
oyunculuğu döneminde Ankara’da doğdu. Çocukluğunda
hatırlayamadığı dönemde basketbol maçlarına gitmeye
başladı, gitmediği zaman ağladı. İlk ve orta öğrenimini
İstanbul’da tamamladı, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar
Bölümü’nde okudu. Babasının çalıştırdığı İTÜ alt yapısında
basketbola başladı.
Yaklaşık 200 kez milli formayı giydikten ve çeşitli takımlarda
kişisel başarılar, Türkiye şampiyonlukları kazandıktan sonra,
2006 yılında Türkiye Milli Basketbol Takımı menajerliği
görevine getirildi. Menajer olarak destek verdiği 12 Dev
Adam’la, dünya ve Avrupa basketbol şampiyonalarında
büyük başarılar yakaladı. Harun Erdenay’la Türkiye’nin son
dönemde basketbol ve tüm takım sporlarında yaşadığı
çıkışı konuştuk.
Hem 12 Dev Adam hem de Potanın Perileri’nin
yaşadığı bir çıkış var. Yıldız Erkekler Milli Takımımız
Avrupa Şampiyonu oldu. Bu başarıların temelleri
nerede yatıyor?
Aslında buradaki organizasyonu oturtmak kolay olmadı. Bu
başarıların başlangıcı, benim basketbolcu olduğum döneme,
Turgay Demirel’in Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı
seçildiği 1992’ye kadar uzanıyor. Düşünebiliyor musunuz, o
dönemde federasyonda sadece 3 kişi çalışıyordu ve her işi
bu üç kişi yapıyordu. Şu anda öyle bir organizasyon haline
geldik ki, 100’den fazla insanın çalıştığı, çeşitli bölümlere
sahip, her bölümün başında çok tecrübeli yöneticilerin
olduğu bir federasyon olduk. Zaten şu anda İspanya ile
birlikte dünyanın en iyi basketbol federasyonlarından biri
olarak kabul ediliyoruz. Amatör bir yapıdan profesyonelliğe
adım attık.
Neler değişti bu dönemde Türkiye Basketbol
Federasyonu’nda?
Turgay Demirel’in basketbolculuğu döneminde ihtiyaç
duyduğu şeyleri gerçekleştirmesi ile birçok şey değişti.
O dönemde doktorumuz, fizyoterapistimiz bile yoktu,
artık milli takım oyuncularına özel profesyonellerimiz var.
Seyahatlerde daha kaliteli otellerde kalıyor oyuncularımız.
Bunların sonucu olarak daha rahat oynuyorlar. 2001’de
Avrupa ikincisi olduk ve sponsorlar devreye girdi. 2002’den
itibaren devlet desteği önemli boyuta ulaştı. Biz de bu
olanakları iyi kullandık ve federasyonumuzu dünyada söz
sahibi bir konuma ulaştırdık.
Önümüzdeki dönemde hedefler neler?
Bugün Türkiye çapında 6’sı erkek ve 5’i kadın olmak üzere
11 milli takımımız var. Her yıl 4 bin gencin basketbol
kayıtlarını tutuyor, gelişimlerini takip ediyor ve izliyoruz.
Basketbol ligleri başlı başına bir organizasyon. Avrupa’nın
en başarılı ve en rekabetçi ligi olmuş durumdayız. 12 Dev
Adam şu anda dünya sıralamasında 7’nci ama önümüzdeki
dönemde de en büyük amacımız Türkiye Basketbol Milli
Takımı’nı dünyada ilk 3’e sokmak. FIBA toplantılarında diğer
federasyonların yöneticileri ile yaptığımız görüşmelerde,
şu anda dünyanın en güçlü basketbol ülkelerinden biri
olduğumuzu söylüyorlar. Ve artık dünyanın çeşitli ülkeleri,
Azerbaycan, Katar, Suudi Arabistan gibi ülkeler bizi örnek
alıyor. Federasyonumuz artık dünya ülkeleri tarafından
model olarak görülüyor.
Bir ileri aşamada neler olacak? Yeni kupalara hazır
olalım mı?
Bugün Türkiye’nin basketbolda katıldığı herhangi bir
organizasyonda ilk 3’e girememesi başarısızlıktır bence.
Kadın Basketbol Milli Takımımızın 4 sene önce uluslararası
arenada adı okunmuyordu. Oysa şimdi Avrupa ikincisi ve
Olimpiyat beşincisiyiz. 12 Dev Adam’ın madalyasız geçirdiği
her turnuvayı ben ziyan olarak görüyorum. Gerçi şöyle bir
şey de var, eskiden basketbolda sadece ABD ve Rusya
vardı. Diğer takımlar da ilk 3’e girmek için savaşırlardır.
Ama bugün Almanya, Arjantin, Brezilya, İspanya, İtalya,
Sırbistan gibi ekol ülkeler var. O gün turnuvaya geldiğinizde
kim daha iyi hazırlanmışsa, kimin tüm oyuncuları daha iyi
performans sergileyebiliyor ve motivasyon gösterebiliyorsa,
o kazanıyor. Artık herkes eşit durumda ve 12 Dev Adam’ın
her turnuvada madalya kazanması gerekiyor.
Altyapı ve şansın dışında en önemli şey başarıların
sürdürülebilirliğidir herhalde. Bu nasıl sağlanacak?
Burada hem Türkiye Basketbol Federasyonu olarak bize
hem de kulüplerimize büyük iş düşüyor. Kulüplerimizin de
kalitesi artık çok yüksek. Biz de onlara oyuncu üretmek
zorundayız. Daha çok oyuncuya ulaşmak ve belediyeler,
bölgesel takımlarla işbirliği yaparak her yeteneği milli
takımımıza kazandırmak bizim en önemli görevimiz. NBA’in
Türkiye’de yaptığı bir araştırma, geleceğimizin güvende
olduğunu gösteriyor. Anne-babalara çocuklarının hangi
sporu yapmasını istediklerini soruyorlar. Erkek çocuğu
olan ailelerin yüzde 51’i, gelecekte çocuğunun basketbolcu
olmasını istiyor, yüzde 34’ü ise futbol. Basketbolun bu
kadar popüler olduğu bir ülkede bizim amacımız da
bahsettiğiniz bu sürdürülebilirliği sağlamak. Zaten Yıldız
Milli Takımımızın kazandığı Avrupa Şampiyonluğu da bunun
en önemli kanıtlarından biri. Futbolun hegemonyası kırılıyor
ve basketbolun devri başlıyor.
Eskiden Türkiye dışarından basketbolcu alıyordu.
Ama artık en kaliteli oyuncular dahi Türkiye’de
oynayabiliyor...
Aslında bu daha çok bütçeye ve sponsorların verdiği desteğe
bağlı bir durum. Eskiden İspanya ve İtalya gibi ligler, sahip
oldukları devasa sponsorlar sayesinde çok daha güçlüydü.
Oysa şimdi Türkiye Avrupa’nın en üst seviyedeki ligi olarak
kabul ediliyor. Fenerbahçe, Efes Pilsen gibi takımların
bütçeleri bugün 25-30 milyon dolarlara ulaştı. Türkiye
için artık milli takımlar seviyesinde Avrupa veya dünya
şampiyonlarına katılmak hedef değil. Oraya gittiğimizde
mutlaka bir madalya almalıyız.
Son olarak Bogdan Tanjeviç’ten bahsedelim.
Böylesine güçlü ve ekol bir hoca ile çalışmak size
neler kattı?
Bogdan Tanjeviç, Avrupa’nın en büyük antrenörlerinden biri.
Aynı zamanda müthiş bir insan ve ondan alınması gereken
çok önemli dersler olduğunu düşünüyorum. İnanır mısınız,
federasyona gelir ve herkese mutlaka gülümseyerek
günaydın der. Ama aynı zamanda çok sert ve disiplinlidir.
Geçirdiği rahatsızlık sonrasında milli takımımızdan ayrıldı,
fakat onun gibi büyük bir ustadan alacağımız daha çok
şey var ve umarım bizimle olan birlikteliği uzun yıllar daha
devam eder.
13
dekorasyon&tasarım
14
evim, benim en güzel evim
Koleksiyonundaki tüm parçalara yansıyan titizlik ve
mükemmellik anlayışı ile farklı zevklere hitap ediyor
Home Sweet Home. Ürünlerinde kullandığı el işlemeleri,
danteller, keten ve ipek kumaşların yer aldığı modern ve
klasik tasarımlar, 1998 yılından bu yana yaşam alanlarını
güzelleştiriyor.
Ev tekstili modasına yön veren ve mağazalar zincirini
her geçen gün biraz daha genişleten Home Sweet
Home, Kentpark’taki mağazasını geçtiğimiz yıl faaliyete
sundu. Yüzde 100 Türk markası olan, Türkiye’nin yanında
Ortadoğu ve Avrupa başta olmak üzere 30’dan fazla
ülkede satılan Home Sweet Home ürünleri, dünyada da
ev tekstili modasında yeni trendler yaratıyor.
Doğadan ilham alınarak hazırlanan bej, ekru, turkuaz,
pembe, beyaz ve kahverenginin pastel tonlarının hakim
olduğu Home Sweet Home koleksiyonu, yatak odası
ve oturma grubu ile havlu ve aksesuvar gruplarından
oluşuyor. Ev tekstili ve dekoratif ürünleri ile sektöründe
trend yaratan Home Sweet Home’un şık ürün grupları, bir
araya geldiğinde mükemmel bir harmoni oluşturmasıyla
da farklılık yaratıyor.
Home Sweet Home yatak odası grubunda desenli,
desensiz, dantelli, gipürlü ve kristal taş işlemeleriyle
farklı beğenilere cevap veren pikeler, nevresim takımları,
yatak örtüleri, yorgan ve yastık çeşitleri bulunuyor.
Home Sweet Home pamuk, saten ve yüzde 100 pamuk
dokuma nevresimleri, ipek ve keten yatak örtüleri ile
modayı kaliteyle birlikte sunuyor.
Bambu ve koton karışımlı düz ve el işlemeleri ile
değerlenmiş havlular, bornozlar, pamuklu paspaslar ve
banyo terlikleri havlu grubunu oluşturuyor. Masa örtüleri
ve ev mobilyaları grubu da yaşam alanlarına farklı bir
kimlik kazandırıyor.
Tüm ürünleri tamamlayan çeşitlilikte ve tasarımda
dekoratif ürünlerden oluşan askesuvar grubu ise zarif
kahve fincanı setleri, kristal taş ve inci işlemeleriyle
göz alan fotoğraf çerçeveleri, el işçiliğiyle süslenmiş
gümüş kaplama sahanlar, lokumluklar ve çay tepsilerinin
yanında etnik tasarıma sahip ürün çeşitleriyle de
koleksiyonda dikkat çekiyor. Aksesuvar grubunda yer
alan etnik çizilere sahip tasarımlar da ilgi topluyor.
15
söyleşi
sanattan besleniyor:
erol albayrak
Tasarımlarınızda nelerden etkileniyorsunuz?
Koleksiyon hazırlarken oluşturduğum tema, etkileşim alanlarımı da belirlememe yardımcı oluyor. “African Sunset” koleksiyonunda Afrika’dan
uzakdoğuya uzanan bir desen ve renk hikayesi vardı. Farklı gibi görünseler de, aslında bütün kültürler birçok ortak özelliği taşıyor. Bu
koleksiyonda buna vurgu yapmak istedik. En son IFW 2013 S/S koleksiyonunda “La Dolce Vita” dedik, Akdeniz kadınının şıklığını, rönesans
çizgileri eşliğinde sunduk. Dönemin ünlü ressamları ve fresklerinden
ilham aldık. Aslında çevremizdeki her şey bir etkileşim alanı yaratıyor
diyebiliriz.
Tasarımlarınızda kullanacağınız öğeler, sadece sizde oluşan
yansımalardan mı yola çıkıyor?
Hikayemizi daha güçlü kılmak adına araştırma bir gereklilik. Son koleksiyonum “La Dolce Vita” için uzun süre İtalya’da kalıp bütün şehirlerinde araştırmalar yaptım. Venedik mimarisini resimleyerek, renk
ve doku alanları yarattım. Kullandığım baskılı kumaşlar için bana çok
faydalı oldu.
Tasarımlarınızı yaparken farklı kültürlerin öğelerinden etkileniyor musunuz?
Farklı kültürlerden etkilenmek tasarımcı kimliğimin en belirgin özelliği diyebilirim. Bu kültürleri deforme etmeden yeniden yorumlamak,
benim için deneysel bir çalışma süreci yaratıyor. Dünya etniğini kullanma konusunda başarılı olduğumu söyleyen çok kişi var. Renkleri de
cesurca kullandığımı söyleyebilirim, ki bu kültürler coğrafyasının en
belirleyici yüzüdür.
Defilelerinizin koreografisinde ne gibi öğelerden faydalanıyorsunuz?
Bu konuda en iyi isimlerden biri ile çalışıyorum. Sanat direktörüm Noyan Şahin ve tabii ki Uğurkan Erez hazırladığım koleksiyonun mihenk
taşlarını oluşturuyorlar. Hikayenin bütününe kattıkları değer sayesinde
ortaya hayal ettiğimden daha güzel bir sunum çıkarıyorlar.
Bir defilenin koreografisi ile ortaya konan tasarımların uyumu
ne kadar önemli?
Her açıdan önemli. Bir kere çalışmaların vermek istediği duygu ve
mesajı, koreografi ve seçilen en uygun müzik sayesinde ortaya çıkarabiliyoruz. Bunun içinde ciddi bir araştırma süreci gerekebiliyor.
Hatta sadece defileye özel müzik bestelettiğim de olmuştur. Hazır
giyim koleksiyonlarında daha sade ve düz koreografiler uygulasam da
kullandığım müzik her zaman özgün olmalı diye düşünüyorum.
Türkiye’ye özgü bir moda disiplininden bahsedebilir miyiz?
Türkiye konumu itibarıyla yüzyıllar boyunca doğu ile batı arasında kültürel bir köprü olmuştur. Zengin coğrafyası ve neredeyse her bölgesine özgü kumaş ve el sanatları zenginliği ile zaten bir moda kültürüne
sahiptir. Ancak güncel moda ve zamanın gerekliliklerine uyum sağlayamama, yeterli eğitim ve yatırımın yapılamaması, reklam ve pazarlama konularındaki yanlış politikalar yüzünden uzun süreler moda
sektöründe hak ettiği ivmeyi yakalayamamıştır. Son yıllarda markalaşmanın önemi ve akademik tasarım donanımları sayesinde özellikle Istanbul Fashion Week (IFW) arenasında kendi özgün ve dinamik
moda kültürünü yaratma yolunda hızlı bir şekilde yol almıştır.
Türkiye modayı ne kadar takip ediyor? Ya da takip etmede başarılı mı?
Modayı sadece tüketen değil, üreten bir ülke olmanın verdiği avantajları sonuna kadar kullanmayı bilen, bilinçli bir moda kullanıcısı kitlesine
sahip olduğumuzu düşünüyorum. Ancak moda ve ekonomi birbiri ile
paralel gelişen olgulardır. Alım gücü iyi olan veya giyim zevki iyi olan
her insanın modayı takip etme konusunda başarılı olabileceğini düşünüyorum. Bu anlamda 80 milyonluk bir nüfusa sahip olan ülkemizde, özellikle Türk markalarını kullanan kişi oranının çok fazla olmadığı
kanaatindeyim.
16
Vizyonunu, “özgün ve
konsept fikirleri deneysel bir bakış açısıyla
giyilebilir giysiler haline
getirmek” olarak tanımlıyor. Her koleksiyonunun bir hikayesi var. Ve
onun giydirdiği insanların her biri, aslında onun
hikayesinin kahramanları. Erol Albayrak’la
modayı ve modaya bakışını konuştuk.
Moda sadece zenginler için midir? Ucuz moda diye bir şeyden
bahsedebilir miyiz?
Moda, değişen dünya ekonomisindeki yerini kalıcı kılabilmek adına
her kesimden kişilerin daha rahat ve özgür giyinebilmelerine olanak
sunmaktadır. Pahalı ürün satan markaların yanı sıra, çok daha uygun
fiyatlarla insanlara ulaşan marka alternatifleri de vardır. Bu noktada
ürünün kalitesini ve özgünlüğünü sorgulamakta fayda vardır. Az adette, çok üstün kumaş ve dikim kalitesinde ve bilinirliği çok yüksek bir
markanın ürün fiyatı alım gücü yüksek olan kişilere daha çok hitap
etse de, aslında kimi insan için bu markalar bir tutku hatta saplantı
derecesinde bağımlılık yaratabilmektedir. Ekonomik durumu iyi olup
da giysiye çok para harcamak istemeyen kişiler için de alternatifler
vardır. Moda dünyası zaten buna göre planlanmış bir ekonomik organizasyondur. Her tür ürün seçeneğini her tür fiyat alternatifi ile alıcıya
sunar. Bazı zamanlarda taklit ürünler bu sistemin karışmasına sebep
olsa da, bunu tercih eden kitleler de azımsanmayacak kadar fazladır.
Moda ve sanat arasında bir ilişki var mı? Moda ve tasarımı
sanat olarak görebilir miyiz?
Moda ve sanat arasında çok yakın bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz.
Moda, sanattan beslenir. Ancak tek başına sanat denemez. Zira çabuk tüketilen hiçbir şey sanat eseri olamaz. Akademik eğitim alan bir
tasarımcı olarak bunu söylemek kolay olmasa da, içinde bu kadar çok
teknolojik destek, zanaat ve ekonomik kaos olan bir çalışma tarzına
salt sanat diyebilmek mümkün değildir. Fakat şu da var ki, bir giysiyi
gerçek bir sanat eserine uygulanan teknik ve estetik değerler ile özgün bir sanat eseri haline getirmek de mümkündür. “Haute Couture”
tasarımların daha üstünde bir yaratıcılıktan söz ediyorum.
Yaşadığınız şehri modaya ve genel olarak estetiğe uygun buluyor musunuz?
İstanbul, tarihsel geçmişi ve kültürel zenginliği açısından birçok konuda ilham kaynağım olmuş bir şehirdir. Bazı bölgelerde moda olgusunun çok rahat konumlanabildiğini söyleyebilirim. Ancak Beyoğlu yeni
akımların en rahat geliştiği bir lokasyon izlenimi veriyor. Özellikle Galata bölgesindeki tasarım butikleri ve tabii ki Nişantaşı yüksek moda
olgusunun en belirgin noktalarından biridir.
Elinizde olsa Türkiye’de estetik anlamda değiştirmek istediğiniz şeyler olur muydu?
Yapılaşma ile ilgili sorunları çözmek isterim. Daha estetik binalar,
çiçeklerle zenginleştirilmiş balkonlar ve biraz da nostaljik değerlerle
çevremizi daha yaşanası ve masalsı bir dünyaya çevirmek güzel olurdu. Dokusal bütünlük ve korunmuşluk adına Venedik ve Amsterdam
gibi diyebilirim.
Türkiye’de genel olarak çevreye bakış açısı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Eğitimin sadece okullar ile değil, aile ve sosyal çevre ile de mümkün
olacağını düşünüyorum. Elbette okullarda ders olarak verilmeli ancak
bununla sınırlı kalmamalı. Türkiye’de çevre politikalarının yasalar çerçevesinde uyguladığı kurallara ne kadar çok duyarlı insanın uyduğunu
tartışabiliriz. Zira her yaz yanan ormanlık alanlar, denizlerimizin kirlenmesi gibi birçok önemli konunun hala büyük sorunlarımız olduğu
görünen bir gerçek. Sivil toplum kuruluşlarına bu anlamda destek verilmeli. Çünkü bu bir toplum sorunu ve bizzat toplumun kendi hareketliliği olumlu sonuçlar verir.
Siz çevre ile ilgili neler yapıyorsunuz?
En güzel hediye birileri için ağaç diktirmek diye düşünüyorum. Sadece
kendi adıma bana hediye edilen 64 tane ağacım var. Benim hediye
ettiklerimle beraber 1.200 civarında ağaç ediyor. Bu küçük bir orman
aslında. Ayrıca sadece çevre değil, o çevrede yaşayan varlıkları da düşünmek gerekiyor. Özellikle hayvan türlerinin korunması adına birçok
sosyal sorumluluk projesine destek veriyorum.
17
marka
“size özel” bir marka: tüzün
21’inci yüzyılda dinamik, çalışkan, hayatı seven,
sosyal ve şıklığına özen gösteren Tüzün, imajını
modern tasarım çizgilerinde yansıtıyor. Felsefesi
ile hızlı tüketime endeksli markalardan çok uzakta
duruyor. Çünkü Tüzün kadını, giyiminde klasik,
uzun ömürlü ve zamansız parçalara yer vermekten
hoşlanıyor. Giydiği kıyafetin kendisine özel
dikilmiş gibi durmasına ve milimetrik detaylara
verdiği önemle farklılaşıyor. Böylece, giysileri ile
bütünleşen ve kendi karakterini giyimine yansıtan
bu modern kadın, Tüzün koleksiyonundan seçtiği
her tasarımı, kendine özgü bir stil imzasına
dönüştürüyor.
Tüzün, 2012 -13 sonbahar-kış koleksiyonunda
yer alan tüm triko ve kabanların yanı sıra,
tasarımlara son dokunuşu veren küçük detayları
İtalya’da üretiyor. Koleksiyonun geri kalan büyük
bir bölümü ise Tüzün’ün Türkiye’de bulunan kendi
özel fabrikasında hazırlanıyor. “Müşteriye özel”
hizmet vermeye odaklı bir yaklaşımla, bir sonraki
koleksiyonuna yön veren Tüzün, yalnızca bazı
seçkin noktalarda yer alan mağazaları ile butik
hizmet vermeyi tercih ediyor. Bunlardan biri de
Kentpark...
Siyah kıyafetlerle karanlık bir atmosfer tercihi,
neogotik teması için derilerden yardım alıyor. Pileli
eteklerde ve dar pantolonlarda kullanılan deriler,
tuniklerde ve ceketlerde detay olarak kullanılıyor.
Kruvaze deri yaka ceket, bu neogotik havanın en
belirgin öğesi. Petrol, şarap, saks, ekru, kırmızı
koleksiyonun ana renkleri. Mantolarda camel,
kırmızı ve kaztüyü, kabanlarda bej vazgeçilmeyen
renkler. Dış giyimde vizon ve tilki kürkleri, birkaç
sezondur süren kürk trendinin devamı.
İki renkli örme elbiseler, koleksiyonun en iddialı
parçalarından. Siyaha eş olarak şarap, petrol
ve saks renklerinin kullanıldığı elbiseler altın
aksesuvar ve deri kemerlerle hareket kazanıyor.
Trikolarda yeni örgü çeşitleri, her zaman
tarzıyla fark edilen Tüzün trikolarının en trend
parçalarından. Bol ve dökümlü modellerin yanı
sıra, farklı detaylar kullanılmış ceket ve hırkalar
ile ipek gömlekler şıklığı sevenlerin alternatifleri
arasında.
Saten emprime bluzlarda sezon renklerinde
kullanılan kazayağı desenlerle “double face”
elbise ve eteklerde siyah-beyazın asaletini gözler
önüne seren Tüzün, 2012-2013 sonbahar-kış
koleksiyonuyla zarif ve feminen çizgisinden
şaşmıyor. Bu sezon da günün her anında şık
olmayı seven kadınların ilk tercihi olacağını fark
ettiriyor.
18
Tüzün 2012 -2013
sonbahar-kış koleksiyonu,
kadının her anına hitap
ediyor. Dar, vücuda
oturan elbiseler, kalem
etekler ve beli vurgulayan
ceketler feminen şıklığı
öne çıkarıyor. Kaşmir
karışımlı blazer ceketler,
yün karışımlı takımlar
ve duble paça kalın
pantolonlar ise maskülen
akımın yansımaları.
19
keşif
bir italya rüyası: milano
Mehmet Akalın
Devasa bir alışveriş merkezi olarak nitelenen Milano’yu
anlatmak birkaç sayfaya sığmaz. Ciltlerle anlatmak ise
ruhunu yerinden eder. Hemen her gün tarifeli uçuşlar
düzenlenen Milano’nun sadece dış kabuğu anlatılabilir
görmeyene.
20
Böylesine büyülü bir kenti, okuyacağınız birkaç dakikalık süre içinde
tarihini, sanatını, kent yaşamını, mimarisini, modadaki yerini ve lezzetlerini es geçmeden anlatabilmek mümkün değil. Hatta Milano’yu
gezmeye başlamak için bir başlangıç noktası bulabilmek bile çok zor.
Yapabileceğiniz tek şey, kente girdiğiniz ilk noktada kendinizi kentin
ve tarihin akışına bırakmak.
Kente istasyondan girerseniz Plaza Duca D’aosta yönünde yürümeye
başlayabilir ve sırasıyla Via Vittor Pisani Bulvarı, Piaza della Republica
Meydanı, Via Manin ve Via Alexandra Manzoni’yi takip ederek Piazza
della Scala Meydanı’na ulaşabilirsiniz. Scala’yı diğer cadde ve meydanlardan ayıran en önemli özellik muhteşem yapıları...
Vittorio Emmanuel II Çarşısı
Teatro Alla Scala
Duomo di Milano Katedrali
Kentin sizi etkilemeye başladığı noktada artık kendinizi çaresiz hissediyorsunuz. İşte bu anda eğlenceli sokakları, tarih kokan pasajları
ve içleri dış görkemlerinden daha etkileyici olan binaları ile Milano
sizi bir daha bırakmamacasına sarmalıyor. Tüm bunları düşünürken
birden karşınıza Teatro Alla Scala çıkıyor örneğin. Leyla Gencer’in
de sahne aldığı bu tiyatro, nasıl ve ne amaçla buraya geldiğinizi
hatırlatıyor bir anda.
Daha önce gezdiğiniz tapınaklardan çok farklı bir yer burası. Renkli,
süslü, gösterişli yapısı, yapılış amacının Tanrı’ya yakarmak olmadığını net olarak gösteriyor. Daha çok yaptıran kişinin zenginliğini ve
özellikle de Tanrı’nın kudretini vurgulamaya yönelik bir yapı. Öyle
ki, yapımına 1386 yılında başlanmış ve ancak 1805’te tamamlanabilmiş. 152 x 92 metrelik katedraldeki 52 sütun ise yılın haftalarını
sembolize ediyor.
Kent meydanı, önemli tüm yapıların bulunduğu yerlerden biri. İlki Duomo. Duomo, aslında bir yapı biçimine ve kentin en büyük kilisesine
verilen isim. Yani İtalya’da her kentte bir Duomo bulunuyor. Dünyanın
en büyük üçüncü katedrali olan Duomo di Milano, azameti, dramatik
heykelleri, sonsuz koridorları, devasa tabloları ve yüzlerce metrekarelik rengarenk zemin mermerleriyle tam bir şaheser.
Duomo’nun en etkileyici manzaralarından birini ise Galleria
Vittorio’nun çatı katındaki kafe sunuyor. Dünyanın en güzel çarşılarından biri, belki en güzeli olan Vittorio Emmanuel II, Milano’nun
neden dünyanın moda öncüsü olduğunu bir kez daha anlatıyor fani
gözlerimize. En önemli markaların en seçkin ürünlerini barındıran
Galleria Vittorio, mimari olarak Çiçek Pasajı’na benziyor.
21
Santa Maria della Salute Bazilikası
Kale ile tren istasyonu arasında kalan rotanın tamamlanacağı yer ise Santa Maria Kilisesi. Bu rotayı yürümeye başlamadan önce Santa Maria Kilisesi için enerji depolamak gerektiğini önemle hatırlatmak gerekiyor. Rönesans döneminin en
ünlü isimlerinden ressam ve heykeltıraş Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği
tablosuna ev sahipliği yapan kilisenin mimarisi de bir o kadar önemli. Sforza ailesinden Dük Lodonlo’nun isteği üzerine yapılan Son Akşam Yemeği, Milano’nun
alamet-i farikalarından biri.
Galleria Vittorio
Dört kanatlı ve tüm tavanı camdan olan yapı, gündüzleri güneş, geceleri ise birbirinden şık mağaza ve kafelerin ışıklandırmalarıyla aydınlanıyor. 1867 yılında inşa edilen
alışveriş merkezinin tam ortasında, yerde bulunan ve Torino’yu temsil eden resimdeki
boğanın yumurtaları üzerinde topuğunuzla döner ve dilek tutarsanız, kabul olacağına
inanıyor İtalyanlar.
Katedral meydanından ters yönde ilerleyen yol, Via Donte üzerinden Castello Sforzesco yönüne ilerliyor ve fotoğraf çekmeyi sevenler için müthiş kareler barındırıyor.
Çizgi film kalelerini andıran görkemli Castello Sforzesco, gücünü henüz kaybetmemiş
ürkütücülüğüyle kentin en çok caka satan yapılarından biri.
İlk olarak şehri yöneten Visconti Ailesi tarafından yaptırılan ve çok kez restorasyon
gören kale, hala eski kudretini koruyor. Visconti’lerden sonra yönetimi devralan ve
kalenin adında kendilerine yer bulan Sforzan ailesi, bugünkü rönesans tarzı görünümü
yaratıyor. 19’uncu yüzyıldan itibaren müze olarak kullanılan yapı, geniş bahçesinin ve
yeşilliğinin çarpıcı güzelliği ile de dikkat çekiyor.
22
Milano’nun temel noktalarında yapılabilecek bu gezi, Milano hakkında bilmek istediklerinizin muhtemelen çok küçük bir kısmını temsil ediyor. Çünkü zenginliği ve
varoşların muhtaçlığını bir arada barındıran ve ikisini bir bütün olarak sunan ender
şehirlerden Milano. Hareketli yaşam tarzı, kalabalık meydanları, lezzeti menüler
sunan enfes restoranları ile romanlara konu olan bir kent.
Milano’ya gidecek okurlarımıza birkaç da hatırlatma yapmak gerekiyor. Kentin turistlere sunduğu olanaklar sonsuz. Ama ideal gezi mevsimi ilkbahar ve sonbaharla
kalıyor. Özellikle kış aylarında soğuğa çok dikkat edilmesi gerekiyor. Kentte eski tip
elektrikli tramvay çok yaygın ve geniş bir metro ağına sahip. Bunun sonucu olarak
sokaklarda araba gürültüsü ve egzos çok az.
Ankara veya İstanbul sokaklarında, caddelerinde olduğu gibi boş gezen taksiler
görmek çok zor, çünkü taksi sokaktan çevrilmiyor. Merkezi bir numarayı arayarak
bulunduğunuz adrese çağırıyorsunuz ve en geç 5 dakika içinde istediğiniz yöne hareket ediyorsunuz. Milano’nun muhteşem güzelliklerini gözlerinize sığdırabilirseniz
eğer, taksi ile gidebileceğiniz yönler arasında Como ve Garda gölleri ile Verona da
bulunuyor.
Başta da dediğimiz gibi, Milano’yu birkaç dakikaya sığdırmak olanaksız. Kentin
ruhu bu süre içinde ancak iyi romancıların kalemiyle verilebilir. Çünkü Milano, sıcak
atmosferi, modayı yaratan sokakları ve mağazaları, tarihi binalarıyla bir bütün. Ve
bu bütünü parçalara ayırabilmek imkansız.
her gün Kentpark, her gün farklı bir sen...
Elbise - FRENCH CONNECTION
Çanta / Ayakkabı - DESA
marka
masalsı
dünyaya
yolculuk
Park’s by Park Bravo, büyülü
bahçelerden ilham alan koleksiyonu
ile sonbaharın romantizmini kıyafetlere
taşıyor. Mermer yeşili dalgalı saten
gömlekler, siyah dökümlü örme
klasik kesim etekler, omuz detayları
ile öne çıkan beyaz bluzlar bu kış
melankolinin temsilcileri olacak.
24
Park’s by Park Bravo, 1970 yılında Ankara’dan başlayan yolculuğu boyunca,
daima şık ve göz alıcı olabilen kadınlara hitap etti. Kimi zaman son derece
ciddi, kimi zaman son derece eğlenceli, ama farklı dokunuş ve sürprizlere açık
tarzdaki kadın için üretti tüm modellerini. Üreten, çalışan, yaşamayı bilen ve
iyi giyinmekten hoşlanan, kendi yorumuyla tarzını ortaya koyan kadına, yalın
ve düz bir çizgiyle, iddialı ve çarpıcı bir tasarımla kendini ifade etti ve bugün
gelinen noktada kendi tarzıyla anılan silüeti ortaya koydu.
Park’s by Park Bravo stili, yaşamının her anında üretebilen, kendine güvenen
ve modanın heyecanına inanan tüm güçlü kadınlara ilham verdi. “Ofiste,
yemekte, kokteylde ve hafta sonu gereksinimleri nelerdir” sorularına cevaplar
arandı. Yüzlerce eskiz hazırlandı, denemeler ve provalar sonrasında doğru
çözümler üretildi. Her şey Park Bravo’nun yarattığı silüet etrafında şekillendi.
Koleksiyonlardan, mağaza yapılarına kadar her fikir ve ürün, “Park Bravo
kadını”nın isteklerine çözüm olarak üretildi. Sonuçta göz alıcı bir stil ortaya çıktı.
2010 Şubat’tan itibaren Kentpark ziyaretçileri için de çözümler sunmaya
başlayan Park’s by Park Bravo, 2012 sonbaharı için yumuşak pürüzlerin,
keçe örmelerin, ekoselerin öne çıktığı büyülü bir koleksiyon sunuyor kendi
kadınına. Göze çarpan deri detaylar, tasarımlara farklı bir şıklık katıyor.
Bluzlarda kullanılan dalgalı satenler, romantizmi vurguluyor. Siyah ve damla
sakızı renklerinin ağırlıklı olarak kullanıldığı sonbahar koleksiyonunda, yeşilin
en güzel tonlarından mermer yeşili ve yeşim taşı renkleri koleksiyonu daha
gizemli kılıyor.
25
her gün Kentpark...
NEW BALANCE
her gün farklı bir sen...
NEW BALANCE
lezzet
Crew Restaurant Group’un genç ve
modern markası Burger Story, yüzde
100 dana etinden hazırlanmış lezzetli
köftesi, sosları ve diğer detaylarıyla
alışılagelmiş hamburgerlerden çok
daha farklı deneyimler sunuyor ziyaretçilerine.
28
en yeni efsane: burger story
Farklı bir bakış açısıyla yeme içme sektörüne yeni markalar
kazandırma amacıyla kurulan Ankara menşeli Crew
Restaurant Group, profesyonel işletme yapısı oluşturuyor
ve hayata geçiriyor. Marka gelişimi ve konsepti konularında
gıda sektörüne çok yönlü hizmetler veriyorlar. Geliştirilen
konsept ve markaların uzman personel ihtiyacını sağlamak
ve hizmet kalitelerini de geliştirmek amacıyla kurulan
Crew Akademi ise başta uzman servis elemanları olmak
üzere, profesyonel aşçı, pastacı ve baristalar yetiştiriyor.
Crew Restaurant Group’un markaları arasında Türkiye’de
çocukların düşünüldüğü bir konseptle hazırlanan ilk kafe
olan Timboo ve yeni efsane Burger Story özellikle dikkat
çekiyor.
2009 yılında kurulan Burger Story’nin gerçek dana etinden
hazırlanmış, birbirinden farklı özel soslarla lezzetlendirilmiş
hamburgerleri ve geniş alternatifli mönüsü, misafirlerine
alışıldık fast-food konseptinin çok dışında bir hamburger
deneyimi sunuyor. Mekanın dekorasyonu ise ahşabın
sıcaklığı ve modernliğini yansıtan, sade ve keyifli bir
atmosfere sahip.
Özel soslar
Birbirinden çok farklı lezzetlerde mönüleri bünyesinde
barındıran Burger Story’nin hamburger köfteleri 200 gram
olarak hazırlıyor. Tavuk burgerler ise 150 gram. Burgerlerin
yanında sosları ile de ön plana çıkan mekan, AsianBurger
için wasabi mayonez sos, BobbyFlay Dallas Burger’de
cajun baharatlı özel bir barbekü sos, Guacamole ve Ananas
Burger’de guacamole ve ananas dilimi ile hazırlanmış relish
sos gibi birçok özel tat hazırlıyor.
Özel reçetelere sahip, her yerde bulunamayacak lezzette
sosların en özel basamağını ise Geçmişe Özel Lezzetler
sunuyor. 1940 White Castle Special Burger, 1943 Canadian
Burger ve 1948 Double&Double Burger gibi hamburgerin
anavatanı ABD’nin “best-seller”ları ve çok eski yıllara ait
lezzetleri, tarihin tozlu sayfalarından çıkarak yeni damakları
keşfediyor.
Vejetaryenleri ve çocukları da unutmayan Burger Story,
mönüsünde bu misafirleri için de hamburger ve değişik
alternatifler sunuyor. Başlangıç olarak peynir lolipopları
ve rokfor dolgulu patates cipsleri, sezar börekler, pita ve
sucuk ve havuç cipsleri gibi farklı ürünler de mönüdeki
yerini alıyor. Özellikle yenilenen mönülerinde keçi peynirli
panzanella salatası ile minestrone çorba büyük beğeni
topluyor.
Üretimde kalite ve hijyen
Üretim kalitesi ve hijyen konusunda çok hassas davranan
Burger Story, dikkatli ve titiz çalışan marka. Bu dikkat sadece
Burger Story’de değil, tüm tedarikçilerde de ön plana çıkıyor.
Üretimde kullanılan her tür et, süt, peynir ve diğer ürünler,
piyasanın en kaliteli ve tanınmış markalarından temin
ediliyor. Hamburger ekmekleri, köfteler ve soslar Crew
Restaurant Group’un kendi mutfaklarında ve belirlenmiş
standartlara uygun şekilde, günlük olarak üretiliyor.
Ürün çeşitliliği ve konsepti ile Ankara’da yaşanan burger
restoranı boşluğunu Kentpark’ta dolduran Burger Story,
konforlu ve en çok tercih edilen mekanlardan biri. Marka,
önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Anadolu, Ege ve Akdeniz
bölgelerinde de şubeler açmaya hazırlanıyor.
29
her gün Kentpark...
Mont - ARMANI
Pantolon - ARMANI
Şapka / Ayakkabı - STEFANEL
her gün farklı bir sen...
Triko: Stefanel
güzellik&kozmetik
2013’te her kadın güzel
Tolga AYBAKAN
Gelecek yıl makyaj trendinde dudaklar ve gözler bambaşka bir boyutta
olacak. “Her kadın güzel olabilir” felsefesi 2013’e hükmedecek.
Göz makyajında metalik efektler dikkati cekiyor. Metalik gri,
mor, yeşil tonları bu yılın en’leri. Yanaklarda bebeksi renkler,
dudaklarda ise çarpıcı bordolar, kırmızılar ve pembeden
fuşyaya doğru giden skala, etkileyici bir atmosfer yaratıyor.
Vivid Shine Makyaj Direktörü Tom Pecheux tarafından
yaratılan son bakış, “True Vision” teknolojisini temel alıyor. Bu
özel gerçek renk verme teknolojisi ile gözle görülen renkler,
tamamen görüldüğü şekilde yüze yansıtılıyor.
Ten makyajı yine tüm diğer ögelerin altına gizleniyor.
Adından da anlaşılacağı üzere “Invisible” fondöten, teninizde
görünmüyor ve hiçbir şey yokmuş gibi bir efekt yaratıyor.
Fondöten anlayışınızı tamamen değiştirebilecek bu mantık,
aslında makyaj sanatının da temelini oluşturuyor.
Kirpiklerde renk artık tamamen siyah. Renkli maskara trendi
çok eskilerde kaldı. Uzun, dolgun ve simsiyah kirpikleriniz,
gecelere ok gibi dalmaya ve gözlerinizin güzelliğini tamamen
ortaya çıkarmaya hazır birer hizmetkara dönüşüyor.
Makyaj alışmış teknikleri bu yıl tamamen değiştiriyor. Eskiden
gözler öndeyse, dudaklar arka planda ya da tam tersi olurdu.
Yani kontrast mantıkla hareket edilirdi. Oysa bu yıl gözler de
dudaklar da önplanda. Bu da kadınların feminenliği yeniden
keşfetmelerini sağlayacak yeni bir çağın başlangıcı olacak.
Moda, trendleri takip etmek ve giydiğiniz kıyafetlerin
içinde kendinizi iyi hissetmenizdir. Unutmayın, makyaj ve
moda ayrılmaz bir bütündür ve makyajı yaratan modadır.
Uyguladığınız makyajın içinde kendinizi iyi hissetmeniz ise
tüm gününüzü ve psikolojinizi değiştirecek kadar güçlüdür.
T o l g a
A y b a k a n
-
E s t é e
L a u d e r
T ü r k i y e
M a k e
U p
A r t i s t i
moda&aksesuvar
DESA - 448,50 TL
barok ihtişamını
tarzınıza yansıtın
Elif Uluğ
Dünya modacıları, altın yaldızlı işlemeleri modernize
etti ve şık tasarımlar üzerinde farklı yansımalar
elde etti. Birçok tasarımcının koleksiyonunda
rastladığımız barok tarzı, altın rengi kumaş ve koyu
renk dantel işlemeleri kullanarak sarayların lüks ve
ihtişamını kıyafetlere taşıyor.
34
STEFANEL - 199,00 TL
Gotik olmaya hazırlanın
Soluk teninize giydiğiniz soğuk tonlarda elbiselere eşlik eden siyaha yakın bordo
dudaklarınız, koyu renklerin hakim olduğu gözleriniz ve sezonun favori renkleri Chanel
siyah ve bordo ojeleriyle bu kışı gotik bir atmosferde yaşayacaksınız.
Sofistike yün dokular
Kışın soğukluğu Stefanel’in kalın örgü hırka ve kazaklarıyla ısınacak. Sezonun önde gelen
renkleri bordo, nefti yeşili ve tabanın tonları etnik çizgilerle ruhunuzu şımartacak.
Gösterişli parıltılar içinde sadelik
Parlak gece davetleri ve partilerde dikkatleri üzerimize çekmek için en iyi malzeme
payetler. Bu gösterili ışıltılar, 2012 - 2013 kışında sade kıyafetlerimize şıklık katmak için
mükemmel aksesuvarlar olacak. Metalik zımbalar ve payetler, kıyafetten ayakkabıya her
yerde vazgeçilmez detaylar olacak.
Ayakkabı - TOMMY HILFIGER - 289,00 TL
Cüzdan - TOMMY HILFIGER - 199,00 TL
35
STEFANEL - 229,00 TL
KOTON - 24,99 TL
KOTON - 23,99 TL
KOTON - 19,99 TL
DESA - 249,50 TL
DESA - 309,50 TL
STEFANEL - 244,50 TL
TOMMY HILFIGER - 119,50 TL
TOMMY HILFIGER
Bayan - 659,00 TL
Erkek - 589,00 TL
DESA - 299,50 TL
KOTON
42
KOTON - 12,99 TL
DESA - 39,00 TL
bilim&teknoloji
geleceğin markası:samsung
Geleceğe temas eden ürünleri ile Samsung, tüm çalışmalarını
daha iyi bir dünya oluşturmaya katkıda bulunmak ve herkesin
gelecekte daha zengin bir yaşam sürmesi için gerçekleştiriyor.
Geleceğin markasının en önemli ürünleri ise Samsung Digital
Plazalarda sergileniyor.
44
Taegu-Kore’de küçük bir firma olarak kurulan Samsung’un bugün bir dünya devi olarak
konumlandırılmasında başlıca etken olan sektör elektronik endüstrisi oldu. Elektronik,
beyaz eşya, bilgi teknolojileri ve mobil alanlarında akıllı teknolojiler üreten Samsung,
şimdiye dek ürettikleriyle hem teknolojinin gelişmesine hem de hayatın kolaylaşmasına
yardımcı oldu. Basit bir iş felsefesine sahip olan firma, ürettiği teknolojilerle daha iyi bir
küresel toplum oluşturulmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor. Samsung’un bu amacını
gerçekleştirme yolunda emin adımlarla ilerlediğini bugün tüm dünya görüyor.
Uluslararası kurum ve kuruluşların sahip oldukları hayati bilgileri saklamaya yardım
eden bellek yongalarından tüm dünyada yüzlerce ülkede insanları konuşturan cep
telefonlarına, ses ve hareket ile direktif verilebilen akıllı televizyonlardan özel
fonksiyonlara sahip beyaz eşyalara tüm Samsung ürünleri, yönünü geleceğe çevirmiş
bir markanın ürettiği teknolojileri temsil ediyor. Çünkü Samsung’da herkes ve her şey,
insanların hayatını zenginleştirerek geleceğin gizemini yaşatmak için çalışıyor.
Özellikle son birkaç 10 yılda küresel iş hayatında devrimsel ölçekte değişimler
yaşanması ve yeni fırsatların oluşması, dijital çağın ortaya çıkmasını sağladı. Samsung
da gelişmiş teknolojiler, rekabetçi ürünler ve sürekli yenilik ile bu dijital çağa en çabuk
ve en iyi tepki veren firmalardan biri oldu. Yavaş kalan ve eskiye tutunan tüm firmaların
yok olacağı bu yeni çağda Samsung, karşısına çıkan tüm fırsatları iyi değerlendirdi ve
dijital teknoloji endüstrisinde dünyanın kabul görmüş liderlerinden biri olmayı başardı.
45
46
İş hacmi ve ürün çeşitliliği arttıkça hedeflerini de yükselten
Samsung, dünyanın en iyisi olma amacına 13 ürününün dünya
pazarında en büyük payı yakalamasıyla biraz daha yaklaştı. Yarı
iletkenler, TFT-LCD’ler, monitörler ve CDMA cep telefonları gibi
dünya çapında birçok firmanın ürünlerinin yarıştığı alanlarda
yakalanan bu başarı, Samsung’un hedeflerini daha da yukarı
çekmesini sağladı. Böylece firma geleceğe yönelerek, flaş
bellekler ve bellek dışı ürünler, özel yarı iletkenler, DRAM ve
SRAM ürünleri dahil olmak üzere, tüm yarı iletken ürün serilerinin
araştırma ve geliştirme çalışmalarında tüm sektörü etkileyecek
çalışmalara imza attı.
5 markasından biri olmayı hedefleyen bir plan hazırladı ve
yönetimle ilgili üç stratejik yaklaşım belirledi: “Yaratıcılık”, “İş
Ortaklığı” ve “Yetenek”.
Önümüzdeki 10 yıl için vizyonunu “Dünyaya yön ver, geleceği
şekillendir” sloganıyla belirleyen Samsung için bu yeni vizyon,
firmanın üç önemli alandaki gücünü kullanarak dünyaya
ve dolayısıyla topluma yön verme idealini yansıtıyor: “Yeni
Teknoloji”, “Yenilikçi Ürünler” ve “Yaratıcı Çözümler”. Bu vizyonun
bir parçası olarak Samsung, 2020 yılında dünyanın en büyük
Bugün farklı konseptteki mağazalarıyla tüm Türkiye’de geniş bir
hizmet ve servis ağına sahip olan Samsung’un Digital Plazalarının
2013 konsepti ise ilk olarak Kentpark’ta açılıyor. Akıllı mobil
teknolojilerden IT ürünlerine, 3D akıllı televizyonlardan beyaz
eşya gurubuna tüm 2013 model Samsung ürünleri, bundan böyle
Kentpark Samsung Digital Plaza’da tek çatı altında birleşiyor...
Tüm bu gelişim ve değişimlerle 1984 yılında Türkiye pazarına
giren Samsung, Türkiye’deki ilk Koreli marka oldu. Türkiye
tüketicisine uygun, çevreci, az elektrik ve az su harcayan,
dayanıklı makineleri ile Samsung, Türkiye’de özellikle 1990
ve 2000’li yıllarda Avrupa kaynaklı elektronik ve beyaz eşya
markalarıyla sıkı bir rekabet içine girdi ve Türkiye’de pazar
payını her geçen gün artırdı.
47
sağlık
Diş hekimliğinin ayrı
bir uzmanlık alanı olan
ortodonti, çenelerin
kapanış bozuklukları ile
çiğneme ve konuşma
fonksiyonunun
düzeltilmesi gibi alanlara
odaklanır. Ortodontik
tedavi için büyüme
gelişim dönemi en
uygun yaşlar olsa da,
bugün her 5 hastadan
biri 18 yaş ve üstüdür.
48
sağlıklı bir gülüş için
hiçbir zaman geç değil
Doç.Dr. Mete Özer
Ortodonti, diş hekimliğinin diş ve yüz düzensizliklerinin teşhis ve
tedavisi ile ilgilenen uzmanlık dalıdır. Latince’de düz anlamına gelen
“ortos” ve diş anlamına gelen “dontos” kelimelerinin birleşimiyle ortaya
çıkar. Temelde ortodontik tedavinin hedefleri, kapanış bozuklukları
ile çiğneme ve konuşma fonksiyonunun düzeltilmesi, ağız hijyeninin
daha iyi sağlanmasına yardımcı olunması, estetiğin sağlanması ve
hastanın toplum içinde kendine olan güvenini artırarak psikolojik
destek sağlamaktır.
Ortodontik tedavi konusuna başlamadan önce ortodontistleri tanımak
gerekir. Çünkü ortodontistler, diş hekimlerine göre çok farklı bir
uzmanlığa sahiptir. Ortodontist, diş ve çene bozukluklarını teşhis eden,
önleyen ve tedavi eden uzman diş hekimidir. Ortodontist olabilmek
için beş yıllık diş hekimliği eğitiminden sonra, dört yıl veya daha uzun
sürebilen bir uzmanlık ya da doktora programını tamamlamak gerekir.
Bu eğitim sırasında ortodontist, diş hareketini kontrol etmek ve yüz
gelişimini yönlendirmek için gerekli bilgileri öğrenir.
Ortodontinin uzmanlık alanına giren sorunların birçoğu kalıtsaldır.
Dişlerdeki çapraşıklıklar, dişler arasındaki boşluklar ve çenelerin önde
olması, fazla veya eksik diş ve bazı çene gelişim problemleri genetiktir.
Bazı sorunlar da zaman içinde çevresel faktörlerin, yani parmak
emme, ağız solunumu, diş çürüğü, yanlış yutkunma, kötü ağız hijyeni,
erken ya da geç süt dişi kaybı, daimi diş kaybı, kazalar veya yetersiz
beslenmenin etkisiyle gelişir. Kalıtsal sorunlar kazanılmış sorunlarla
daha da zorlaşabilir. Sebep ne olursa olsun ortodontist, bu durumları
hastanın yaşı ve sosyoekonomik durumunu göz önünde bulundurarak
tedavi edebilir.
Çarpık ve yamuk dişler zor temizlenir. Bu durum çürüğe, dişeti
hastalığına ve dişlerin erken kaybına neden olur. Kapanış bozukluğu
ise konuşma ve çiğneme problemlerine, kemik ve dişeti dokusuna
aşırı basınca, dişlerin anormal aşınmasına ve bunların sonucunda
çene eklemi sorunlarına neden olur. Güzel olmayan gülümseme ve
görünüşün psikoloji üzerindeki olumsuz etkisi de büyüktür. Bu durum
hastanın özgüvenini sarsar ve gülerken elleriyle ya da dudaklarını
kasarak ağzını kapatmaya çalışır. Sonuç olarak, tedavi olmazsa
sorunlar artar.
Ortodontik tedavide hastaya düşen en önemli görev ise hekim
ile işbirliği içinde olmaktır. Ortodontist, dişleri olması gereken
pozisyonlarına oturtmak için bazı apareyler kullanır ve bu apareyler
de dişlere hafif baskı uygulayarak tedavinin gerçekleşmesini sağlar.
Bu aşamada mükemmel sonuca ulaşabilmek için hasta, ortodontistin
isteklerine harfiyen uymalı, periyodik muayenelerini aksatmamalı ve
dişlerini düzenli olarak temizlemelidir. Ortodonti tedavisi süresince
genel diş bakımı için diş hekimi ziyaretleri de devam ettirilmelidir.
Ortodonti denilince genellikle çocuklar akla gelir. Hastaların büyük
çoğunluğunda tedavi 9-14 yaşlarında başlar. Bununla birlikte 7
yaşındaki bir çocukta, süt ve sürekli dişler ağızda birlikte görünmeye
başlar. Ortodontist, bu dönemde süren dişler ve çenelerle ilgili
sorunları tespit edebilir. Bazı sorunların tedavisinin erken yaşta daha
kolay olması nedeniyle erken tanının önemi büyüktür. Erken yaşta
basit ve ucuz bir şekilde tedavi edilebilen bir problem, ilerleyen yaşla
birlikte daha şiddetli bir hal alır ve sonucunda ortodontik anomali
karmaşıklaşır.
Çocuğunuzun dişleri düzgün görünüyor olsa bile ortodontist farklı
bir sorunu görebilir. Bu nedenle tüm çocukların, 7 yaşı geçirilmeden
ortodontik açıdan değerlendirilmesi önerilir. Eğer bir problem teşhis
edilmişse ortodontist acil bir tedavi önermeyebilir. Çocuğun büyüme
gelişimi olumlu yönde olursa herhangi bir tedavi uygulanmadan,
daimi dişlenmeye geçildiğinde problemler kendiliğinden düzelebilir.
Ortodontist büyüme gelişim tahmininde bulunarak hastaların
bazılarında tedaviye başlarken bazılarında ise bekleyebilir.
Normalde aktif ortodontik tedavi 9-14 yaşlarında başlar. Bu
dönemde çocuk büyüdüğü için en iyi tedavi sonuçları da bu yaşlarda
alınır. Erişkinlerde de başarılı ortodontik tedavi yapılmaktadır. Erken
değerlendirme hem problemlerin zamanında tespit edilmesini hem de
en etkili tedavi için fırsat yaratılmasını sağlar. Zamanında müdahele
daha sonra oluşabilecek ciddi problemlerin önlenmesine olanak
tanır. Ortodontik müdahale gerekmediğinde, ortodontist büyüme ve
gelişmeyi takip ederek ideal zamanda tedaviye başlanmasını sağlar.
Bazen ebeveynler çocuklarını tedavi ettirirken kendi dişlerini de
düzelttirmeyi ister. Şu gerçek ki, braketler kişinin gülümsemesini
iyileştirir ve her yaşta özgüveni artırır. Hayatlarını sıkıntıya sokan bozuk
gülmeyi düzelttirmek için birçok erişkin tedavi olmayı seçmektedir.
Ortodontist ve diş hekiminin yardımıyla, daha güzel bir gülümsemeye
sahip olunabilir. Sağlıklı diş, dişeti ve kemik yapısına sahip bireylerde
her yaşta ortodontik tedaviye iyi cevap verir. Bugün ortodontik tedavi
gören her 5 hastadan biri 18 yaş ve üstündedir.
Ortodontik tedavide bugün çok daha küçük ve neredeyse görünmeyen
braketler kullanılmaktadır. Teknolojik gelişmelere paralel olarak
yaygınlaşan lingual tedavi tekniği ile diş tellerinin tamamının dişlerin
dile bakan yüzeylerine yerleştirilmesiyle hem estetik kaygılar hem
de hastanın sosyal gereksinimlerine cevap verebilecek yöntemler
geliştirilmiştir. Diğer yandan kullanılan apareyler, tedavi gören kişilerin
yemek yemelerinde, şarkı söylemelerinde, üflemeli çalgı kullanmalarında
ve hatta öpüşmelerinde hiçbir sorun çıkarmamaktadır. Ortodontisler
teknolojinin sağladığı tüm olanakları sizler için kullanmaktadır.
Unutmayın, sağlıklı bir gülümseme için hiçbir zaman geç değildir.
49
her gün Kentpark,
her gün farklı bir sen...
Palto - KOTON
Şal - STEFANEL
Çizme - DESA
farkında mısınız?
kitaplar engel tanımaz
Türk Telekom’un Boğaziçi Üniversitesi ile işbirliği içinde hayata geçirdiği
Telefon Kütüphanesi projesi, görme engellilere yeni bir kolaylık sağlıyor.
Görme engelliler Telefon Kütüphanesi sayesinde yüzlerce sesli kitabı, ev
telefonlarından ücretsiz olarak dinleyebiliyor.
İletişim teknolojilerinin engellilerin yararına kullanılmasına örnek olacak
Telefon Kütüphanesi projesi, Türk Telekom ve Boğaziçi Üniversitesi
Görme Engelliler Teknoloji Laboratuvarı (GETEM) tarafından geliştirildi.
Ev telefonlarından 0800 219 9191 numaralı telefonu çeviren tüm görme
engelliler, yüzlerce kitabı hem de ünlülerin seslendirmesiyle dinleyebiliyor.
Görme engelliler, engelli olduklarını belgeledikleri rapor veya engelli kimlik
fotokopilerini GETEM’e yollayarak üye olduktan sonra, aldıkları şifre ile
sesli kitapları dinlemeye başlayabiliyor. Sadece ev telefonları üzerinden
aranabilen Telefon Kütüphanesi, kullanıcılarına dilediği kitabı seçme, bir
sonraki aramada kaldığı yerden devam etme ve bölümler arasında ileri geri
gidebilme gibi seçenekleri de sunuyor.
Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde çalışmalarını sürdüren GETEM’e www.
getem.boun.edu.tr adresinden üye olan görme engelliler, binlerce sesli kitabı
internet üzerinden tamamen ücretsiz olarak dinleyebiliyorlar. Bilgisayar
ve interneti kullanma olanağı bulunmayan görme engelliler ise Telefon
Kütüphanesi projesi ile sesli kitapları dinleyebiliyor.
Görme engelliler ayrıca, binlerce sesli elektronik kitabı www.getem.boun.
edu.tr adresine üye olarak internet üzerinden ücretsiz olarak dinleyebiliyor.
Telefon Kütüphanesi’nde şu anda yerli ve yabancı yazarların kitaplarından
oluşan 200’ü aşkın eser bulunuyor. Kütüphanede eserleri bulunanlar arasında
Andre Gide, Mark Twain, Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Panait Istriati, Ursula
K. Le Guin, Memduh Şevket Esendal, Murathan Mungan, J. K. Rowling gibi
önemli yazarlar da yer alıyor.
etkinlikler
body worlds
sergisi ankara’da
Geçtiğimiz senelerde İstanbul’da açılan ve 7’den
70’e herkesin büyük ilgi gösterdiği Body Worlds
Orijinal Vücut Dünyası - Yaşam Döngüsü Sergisi,
Ankara Üniversitesi’nin akademik danışmanlığı
ve desteği ile 7 Eylül 2012’de Kentpark AVM’de
açıldı. İstanbul’da 400 binden fazla ziyaretçi ile
rekor kıran sergi, insan vücudunun zarif formunu
keşfedip, stres altında ve hastalık zamanında
nasıl kırılgan olduğunu ve sağlıklıyken de
nasıl müthiş bir güce ulaştığını gözler önüne
seriyor. Alman bilim adamı ve anatomist Dr.
Gunther von Hagens tarafından keşfedilen
ve “plastinasyon” adıyla bilinen bir yöntem ile
bozulmadan saklanabilen 200’den fazla insan
bedeni parçasının sergilendiği Body Worlds’te
kaslar, damarlar ve organlar, yaşayan vücudun
içinde olduğu gibi bozulmamış haliyle sunuluyor.
Ziyaretçiler sergide, insan bedeninin iç alanlarını
ve dış oluşumunu keşfedebiliyor.
sadelik ve
stil günleri
14 Haziran günü Ankara Shopping Fest kapsamında Kentpark’ta
düzenlenen Aysun Kaba ile Stil Günleri, moda yazarı ve stil danışmanı Aysun Kaba’nın sunuculuğuyla gerçekleştirildi. Ankaralı
kadınların stil bulma, doğru giyinme, makyaj ve saç üzerine sorularını cevaplayan Aysun Kaba’nın konukları ünlü tasarımcı Raşit
Bağzıbağlı ve Brezilyalı saç ve makyaj tasarımcısı Carlos Cavalcanti de ziyaretçilerin sorularına büyük bir keyifle yanıt verdi.
“Sadelik şıklıktır” önerisini tekrarlayan Aysun Kaba, “Stil parayla
satılmaz, kendiniz yaparsınız, ama stil sahibi olmak zaman alır”
diye konuştu.
52
babalar günü’nde kanuni oldu
Babalar Günü, Kentpark’ta çeşitli etkinliklerle kutlandı. Etkinlikler çerçevesinde sahneye çıkan
usta sanatçı Erol Evgin’e, Kentpark Genel Müdürü Mehmet Akalın tarafından çok özel bir hediye
verildi. Orijinalinin kopyası ve el yapımı bir Kanuni Sultan Süleyman kavuğu hediye edilen Erol
Evgin, konser sırasında kavuğu başına takarak şöyle konuştu: “Hayatımda aldığım en ilginç
hediye. Bazen evde sözüm geçmiyor ama Kanuni kavuğunu taktım mı önümde kimse duramaz.
Dediğim dedik, kanun olur!”
ilahiler kentpark’ta
senfoniyle
buluştu
Ramazan ayında Kentark AVM açık alanında düzenlenen “İlahiden Senfoniye”
isimli konserde, Türk tasavvuf müziğinin seçkin eserleri, senfonik tarzda
yorumlanarak ziyaretçilerle buluştu. Sanatçı Burak Kut ve şef Orhan Şallıel, ‘’Ben
Yürürüm Yane Yane”, “Uyan Ey Gözlerim”, “Şol Cennetin Irmakları’’ gibi sevilen
ilahileri senfoni orkestrası eşliğinde seslendiriler. Orkestraya klasik Türk müziği
enstrümanları da eklenerek, doğu ve batı müziklerinin sentezlendiği konser,
izleyicilerden tam not aldı.
sıcaktan bunalınca
dondurmaya
sığındı
Kentpark’ta yaz ayı boyunca düzenlenen konserlerde sahneye çıkan
isimlerden biri de Funda Arar oldu. Temmuz ayında bir konser veren
Funda Arar, beyaz elbisesi ve sempatik tavırlarıyla seyircilerin büyük
beğenisini topladı. Sıcak nedeniyle sahnede zor anlar yaşayan sanatçının imdadına ise dondurmacı yetişti. Dondurmacıdan kocaman bir
külah dondurma ve limonata alan Arar, dondurmanın sütlü tatlı niyetine tüketilebileceğini hatırlatarak diyet yapanlara dondurma tavsiye
etti.
ankara’da
bir hollanda köyü
Türkiye-Hollanda diplomatik ilişkilerinin 400’üncü yılı ve Hollandalı
markalarının Türkiye’de tanıtımına
yardımcı olma amacıyla Kentpark’ta
bir Hollanda köyü kuruldu. 9-24 Haziran tarihleri arasında ziyaretçilerini
kabul eden Hollanda köyünün açılışı
ise dünyaca ünlü Hollandalı manken
Doutzen Kroes ve Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Melih Gökçek tarafından yapıldı. Bengh, Noppies, Imps
En Elfs, HansUbbink, Jeroen Van Tuyl,
Brunotti, Marlies Dekkers, Cruıjff
Sports ve Boriz gibi ünlü markaların
gerçek birer Hollanda evi görüntüsündeki stantları her gün binlerce kişi
tarafından ziyaret edildi.
sezen aksu’ya
35 bin kişi eşlik etti
Ankara’da 10 yıldır halk konseri
vermeyen ve hayranları tarafından çok
özlenen Sezen Aksu, bu hasreti Eylül
ayında Kentpark’ta dindirdi. Yaklaşık
35 bin kişinin ayakta izlediği konsere
saatler kala uzun kuyruklar oluşturan
Sezen Aksu hayranları, Ankara’ya
adeta deprem yaşattı. Sezen Aksu da
bu yoğun ilgiyi karşılıksız bırakmadı ve
şarkılarının yanı sıra anlattıkları ile de
hayranlarına eğlence dolu dakikalar
yaşattı. Sezen Aksu, konser sırasında
bir grup izleyicinin Ankara’da kalması
çağrısına ise yine esprili bir şekilde
cevap verdi: “Önce sıcak bir yuva
isterim. Bir de aslan gibi bir koca.”
güzellik
engel tanımadı
Türkiye’de ilk kez yapılan Uluslararası İşitme Engelliler
Güzellik Yarışması, Temmuz ayında Kentpark’ta gerçekleşti. Kentpark AVM sponsorluğunda düzenlenen yarışmada, 38 ülkenin güzelleri arasından kadınlarda Belarus Natalia Rabava ve erkeklerde Türk yarışmacı Cevat
Şimşek birinci seçildi. Tüm görevlilerin işitme engelli olduğu yarışmada, ABD’den gelen işitme engelli şovmen
John Maucere kısa bir gösteri sunarken, yarışmacılar
yine işitme engelli tasarımcıların kıyafetlerini sergiledi.
Erkeklerde birinci olan Cevat Şimşek’e ödülünü takdim
eden Kentpark Genel Müdürü Mehmet Akalın, “Duyarlılık noktasında galiba her geçen gün biraz daha erozyona uğruyoruz. Engellileri topluma kazandırmak adına
çok önemli şeyler yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca sadece engellileri değil, engelli ailelerine de yardımcı olmamız gerektiğine inanıyorum” dedi.
cesur’un
fantastik dünyasına yolculuk
Pixar’ın yeni çizgi filmi “Cesur”un
tanıtım etkinliği Eylül ayında
Kentpark’ta yapıldı. Küçük bir “Cesur”
platosu kurulan alanda, bir yandan
filmden görüntüler seyreden çocuklar,
bir yandan da oyunlar oynadı. Tanıtım
etkinliğinde dijital resim boyama, ok
atma, bovling, mantık oyunu, çuval
yarışı, Cesur bilmeceleri gibi çeşitli
aktiviteler düzenlendi. Yoğun ilgi
gören platoda, Merida’nın koltuğuna
oturmak isteyen çocuklar uzun
kuyruklar oluşturdu. “Cesur”da, Kral
Fergus ve Kraliçe Elinor’un yetenekli
bir okçu olan kızları Merida’nın hikayesi
anlatılıyor. Kendi hayat yolunu kendi
çizmeye kararlı olan Merinda, ülkenin
şamatacı lordlarına ait olan asırlık bir
geleneğe karşı çıkıyor.
54
54
kenan doğulu
yaza damga vurdu
Kentpark Yaza Merhaba konserlerinin açılışını popüler müziğin en sevilen isimlerinden biri olan
Kenan Doğulu gerçekleştirdi. 2 Haziran Gecesi Ankaralı hayranlarıyla buluşan Doğulu, yaza
damgasını vuran bir geceye imza attı. Hayranları tarafından büyük sevgi gösterileriyle karşılanan
Kenan Doğulu, şarkılarını Kentpark AVM tarafından yeni oluşturulan 25 bin kişilik konser alanında
şarkılarını söyledi.
nostalji kraliçesi
tacını taktı
Kentpark’ta sahne alan Muazzez Ersoy, 7 bin kişinin izlediği konserde
başkente nostalji dolu anlar yaşattı. Hayranlarına bayram hediyesi
gibi bir konser veren sanatçıya, Kentpark AVM yönetimi tarafından
özel olarak hazırlatılmış 10 bin dolar değerinde, altın kaplama ve
taşlarla süslü bir taç hediye edildi. Kentpark AVM Genel Müdürü
Mehmet Akalın, “Bu ülkede unutulmaya yüz tutmuş şarkılar sizin
sayenizde yeniden canlandı. Hayranlarınız size ‘Nostalji Kraliçesi’
ismini verdi. Biz de bu unvanı taçlandılarım istedik” dedi ve ünlü
sanatçıya sahnede tacını taktı. Oldukça duygulu anlar yaşayan
Muazzez Ersoy da, “Dinleyicilerim benim başımın tacı zaten. Bana
bu unvanı onlar verdiler, gururla taşıyorum” dedi.
dev bir maketten
ankara’ya
bakış
41’inci yılda
41 kere maşallah
Türk Serbest Mimarlar Derneği tarafından Avrupa Birliği fonları ile yürütülen ReACT projesi kapsamında gerçekleştirilen
“Kale’den Kule’ye” isimli Ankara kent maketi, yaz boyunca Kentpark’ta sergilendi.
Maket, Türkiye’de ilk ve tek olma özelliği
taşıyor ve Ankara’nın farklı dönemlerinden
seçilen yapıları vurguluyor. Kuzey-güney
yönünde gelişen Ankara’nın omurgasını
oluşturan Atatürk Bulvarı, dev maketin
aksını oluşturuyor. Yaklaşık 7 kilometrelik bu aks, 1/500 ölçeğinde ve 7 metre
uzunluğundaki dev makette gözler önüne
seriliyor.
31 Ağustos akşamı Kentpark’ta bir konser veren Mazhar-Fuat-Özkan üçlüsü, bu konserle
aynı zamanda müzikte 41’inci yıllarını da kutladılar. Yaklaşık 12 bin kişiye konser veren ihtiyar delikanlılar, her yaştan dinleyicilerine enfes bir müzik ziyafeti çekti. İki saat süren konser
boyunca en sevilen şarkılarını seslendiren MFÖ’ye hayranları, “41 kere maşallah” yazılı pankart açtılar. Özkan Uğur’un müthiş ses şovuyla mest olan seyirciler, Fuat Güner’in “Geçen
yıl altın yılı yakaladık, bu sene ise tahtaya vurulacak ve 41 kere maşallah denecek yıldayız.
Bundan büyük mutluluk olur mu” sözleriyle coştu.
Gunther von Hagens’in
her gün Kentpark, her gün farklı bir sen...