ATE HATTINDA

Transkript

ATE HATTINDA
ATEŞ HATTINDAN SAMSUN VALİ YARDIMCILIĞI’NA
Samsun Vali Yardımcısı Mesut Taner Genç’in
‘P.K.K İle Mücadele Günlüğü’ Kitabı üzerine
MESUT TANER GENÇ
1957 yılında Hatay İli Reyhanlı İlçesinde
doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Reyhanlı'da
tamamladı. 1980 yılında girdiği Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesinden 1984 yılında mezun
oldu. 1987 yılında girmiş olduğu Kaymakamlık
sınavını kazanarak 1988 yılında Gaziantep İlinde
Kaymakam Adayı olarak göreve başladı. İçişleri
Bakanlığının eğitim programı kapsamında 19891990 yılları arasında İngiltere'de bulundu.
Sırasıyla, 1990 yılında Kayseri Sarız İlçesi
Kaymakam
Vekilliği,
1991-1993
yılları
arasında Sivas Gölova, 1993-1995 yılları arasında
Şırnak Beytüşşebap Kaymakamlığı yaptı. 19951997 yılları arasında Mardin Vali Yardımcılığı görevinde bulundu. 1997-2003 yıları arasında
İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünde Şube Müdürü ve Daire
Başkanı ve 2003-2008 yılları arasında Ankara Vali Yardımcılığı görevinde bulundu. 2008
yılında Samsun Vali Yardımcılığına atanmıştır. Evli ve 3 çocuk babası olup iyi derecede
İngilizce bilmektedir.
Dönemin Beytüşşebap Kaymakamı Mesut Taner Genç; PKK Günlüğünü neden
yazdığını şu sözlerle anlatıyor:
Mesut Taner GENÇ: Güneydoğu illerimizde görev yapan bazı emekli askerler,
görevde bulundukları sırada terör olayları konusunda yaşadıkları deneyimleri anlatan kitaplar
yazdılar. Fakat devletin idari makamlarından, şimdiye kadar böyle bir girişimde bulunan
olmadı. İdari makamlar hep bu işlerin dışarısındaymış gibi bir hava oluşturuldu. Terör ve
terörle mücadele, sanki askerlerimize ve diğer güvenlik güçlerimize ihale edilmiş gibi. Bu
işler kamuoyunda sadece askerlerimizin işiymiş gibi algılanıyor. Çünkü devletin en yetkili
idari makamları dahi, konuşmaları gerektiği yerde susuyorlar. Yıllardan beri şehir
cenazelerinde atılan hep aynı nutukların “ Kanları yerde kalmayacak, terörü bitireceğiz “
türünden icraatsız tekrarların bir etkisi yok artık. Seneler geçmesine rağmen değişen fazla bir
şey olmuyor. Yine şehitler vermeye devam ediyoruz. Terör durdurulamadı. Ne şehit
sayısında bir azalma var ne de atılan nutuklarda…
PKK terör olaylarının zirvede olduğu 1993–1995 yılları arasında Şırnak-Beytüşşebap
kaymakamı olarak görev yaptım. Görevde bulunduğum sıralar bölgemizde yaşanan Kürtçülük
akımını ve buna bağlı olarak ortaya çıkan PKK terörünün nedenlerini bir kaymakam gözüyle
tetkik ettim.
PKK günlüğünde, özellikle örgütün silahlı dağ kadroları ile güvenlik güçlerimiz
arasında devam eden mücadelede uygulanan strateji, taktik ve yöntemleri, karşılaştırmalı
olarak inceleyerek, terörün şimdiye kadar neden önlenemediği konusundaki düşüncelerimi
açıkladım.
Terör örgütünün silahlı dağ kadrolarının etkisizleştirmeye yönelik tedbir ve teklifleri
de içine alan değerlendirmelerde bulundum.
Hiçbir kurum, kuruluş ve şahsı hedef almadan, bizzat içinde yer aldığım, yaşanmış
olaylardan çıkarttığım sonuçları tahlil ederek yorumlamaya ve objektif olarak kamuoyuna
aktarmaya, ayrıca ülkemizin karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri, nedenleriyle anlatmaya
çalıştım.
Bazıları her ne kadar pembe tablolar çizmeye devam etse de bir takım şeylerin
yanlış gittiği aşikâr. “ Görmezsen, duymazsan, konuşmazsan uzun ömürlü olursun. “
düşüncesi hakim görüş olmuştur maalesef. Bu nedenle olsa gerek, çoğu kimse susma yoluna
gitmektedir.
Beytüşşebap’taki göreve gidişini ise şöyle anlatıyordu.
Mesut Taner GENÇ: Önce Diyarbakır’a geldim. Karayolundan Şırnak’a gidebilmem
için önce Cizre ilçesine, oradan da başka bir araçla Şırnak il merkezine gitmem gerektiğini
öğrendim. Daha sonra karayoluyla gitmek fikrinden vazgeçtim. Hava yoluyla gidecektim...
Diyarbakır’dan Şırnak’a gitmek üzere kolordu merkezinde üç-dört gün boyunca
helikopter bekledik. Sonunda birkaç gün gecikmeyle bir Skorsky helikopteri ile Şırnak iline
hareket ettik.
1,5 saati aşan bir hava yolculuğundan sonra; Şırnak Tümen Komutanlığı
Merkezindeki hava pistine indik. Daha sonra valilik binasına gittim. O zamanki il valisi beni
kabul etti ve görev yapacağım ilçe hakkında bilgi vermeye başladı.
… Köy ziyaretlerinde bulunabileceğimi, asla normal bir kaymakam gibi
davranmamam gerektiğini, çünkü devletin ve güvenlik kırsalı tamamen terk ettiğini söyledi.
Devlet olarak il ve ilçe merkezlerinde tutunulmaya çalışıldığını da eklemeyi unutmadı. Bu
müthiş itiraf kısaca şu demekti. Dost bilinen, devlete yakın aşiretlerin hakim olduğu
yerlerdeki birtakım askeri birliklerimiz ile il ve ilçe merkezlerinin dışındaki bütün köyler,
kırsal alanlar ve yollar PKK’nın hakimiyetine terk edilmişti. PKK, il ve ilçe merkezlerindeki
unsurlarımıza karşı baskın ve tacizlerde bulunmakta, güvenlik güçlerimiz de örgütün bu
saldırılarını önlemeye çalışmaktaydı.
… Beytüşşebap’a giden helikoptere bindim. Yaklaşık 50 dakika süren bir
yolculuktan sonra yine yüksek dağlarla çevrili bir askeri birliğin içine indik. Bizi askeri
birliğin komutanı karşıladı. Çay, kahve ikramından sonra ilçe hakkında bilgi vermeye başladı.
Beytüşşebap eskiden Hakkâri iline bağlıymış. Aslında sosyal ve kültürel olarak ta
Hakkâri kökenli bir yöre, Dağlar arasında kalmış, küçük bir ilçe; transit yol üzerinde değil.
Bazı bölgeleri, Irak sınırının üzerine denk düşüyor. Hakkâri, Van, Uludere ve Pervari
çevresinde yer alan sınır komşuları.
… Komutan dağlarda mevzilermiş PKK gruplarından söz etti. İlçeye bu günlerde
bir baskın yapılabileceğinden, daha doğrusu böyle bir duyumları olduğundan bahsetti. Bu
arada merak ediyorsam dürbün ile karşı dağlardaki örgüt mensuplarını görebileceğimi söyledi.
Gerçekten de dikkatli bakıldığında karşımızdaki dağlarda hareketli insan grupları göze
çarpıyordu.
Komutan, ilçe merkezinden kesinlikle ayrılmamamı, köylere gitmememi, en ufak bir
olumsuzlukta kendilerini haberdar etmemi salık verdi.
Beytüşşebap- Şırnak arasındaki yolun güvenliği.
Mesut Taner GENÇ: Beytüşşebap ile Şırnak arası yaklaşık 90 km.dir. Şırnak’tan
karayolu ile gelmek için hareket edildiğinde. Besta denilen bölgeyi geçip 30 km sonra,
oldukça bozuk bir asfalt yoldan Uludere’ye gelinir. Sonra asfalt yol biter ve ham toprak yol
başlar. Beytüşşebap’a 60 km kadar olan bu yolun bir tarafı çok sarp ve dik yamaçlıdır, diğer
tarafı ise derin bir uçurumdur. O dönemde bu yola sürekli mayın döşeniyormuş.
Aslında teröristler Şırnak – Beytüşşebap yolunu en az birkaç noktada, hemen her
gün kesiyorlardı. Kesilen yolda kimlik kontrolleri yapılıyor, korucu ailelerden biri, kamu
görevlisi veya o bölgeden olmayan birisi varsa araçtan indiriliyordu. Alıkonan şahıs,
teröristlerce ya kaçırılıyor ya da oracıkta şehit ediliyordu. Bu bölgede bulunanlar tarafından
bilindiği için, genelde hiçbir kamu görevlisi karayolunu kullanmıyordu. Tabi erzak
kamyonları gibi araçlarda gerektiğinde talan ediliyordu. O dönemde yalnızca bu yol
kesilmiyordu. Şırnak ilinin bütün il ve ilçelerine bağlantısı olan yollarda aynı durumdaydı.
PKK’nın Bölgedeki Konumu
Mesut Taner GENÇ: PKK terör örgütü gerçekleştirdiği ses getirici eylemlerden dolayı, bölge
halkı nazarında bir kısım insanların sempatisini kazanmıştı. Ayrıca yöreye de büyük bir korku
da salmıştı. Hemen herkes örgütün istediğini yapabilecek güce sahip olduğuna inanmış
gibiydi. Devlet otoritesi ile kıyaslanamayacak ölçüde bir itibar kazanmış ve halkı sindirmişti.
Nerdeyse adım adım bir teslimiyet yaşanıyordu. Kırsal alanlar, yollar, köyler, karakollar
tamamen boşaltılmış, her taraf PKK’nın denetimine geçmiş gibiydi.
Tanıştığım insanlar, “ Aman Kaymakam Bey, ilçede şu noktadan aşağı inme, şu sınırı
geçeyim deme “gibi uyarılarda bulunuyorlardı. Bu sözlerin bir kısmı gerçekten samimi ise de
bir kısmının sadece yüreğime korku salmak, bende yılgınlık uyandırmak amacı ile
söylendiğini hissediyordum.
… PKK hemen her gün bir korucu köyüne, askeri birliğe veya devriye nöbetine çıkanlara
saldırıda bulunuyordu ve hemen her gün şehitler veriyorduk. Kendilerinden de kayıplar vardı,
ancak ölülerini beraber alıp gittiklerinden pek az kısmı güvenlik kuvvetlerimizin eline
geçiyordu.
Örgülün eylemler, halk içinde bire beş katılarak anlatılıyor ve kendilerine olağan üstü
kimselermiş gibi sıfatlar yükleniyordu. Yörede yaşayan birçok insan, örgütün başarılı
olacağına psikolojik olarak inandırılmıştı. Daha da ilerisi, örgüt kimilerini bakan, kimilerini
vali yapacağına dahi inandırmıştı.
… Ticaret yapan bütün araçlar, PKK’nın icazetini almak durumundaydı. Örgüt mensuplarının
izni ile ticaret yapılması amacıyla nakliye işinde kullanılan kamyon, tır gibi ulaşım araçlarıydı
bunlar. Örgütün koyduğu kuralarla uymayan araçlar talan ediliyor ve yakılıyordu. Örgütün
ticaret yapmasına izin verdiği araç sahiplerinden de vergi adı altında para topladığı
söyleniyordu.
İlçeye PKK tarafından ilk kez yapılan baskını ise Mesut Taner Genç şöyle anlatıyordu:
Mesut Taner GENÇ: İlçeyi tanıma turlarında son haftaya girdiğimiz bir gece,saat 21:00
sıralarında,o ana kadar duymadığım bir şekilde yoğun silah sesleri ile irkildim.Eşim ile
kızımı,arka odalardan birinde,mermi isabet etmeyecek şekilde yatırdım.Biraz sonra kapım
çalındı .Elinde bir fener tutan karakol bekçisi,örgütün ilçeye saldırdığını,en alt katta bulunan
kalorifer dairesine inmemiz gerektiğini söyledi.Eşim sığınakta bulunanları teskin etmeye
çalışırken elimde şahsıma verilmiş bulunan Kalaşnikof marka silahla,binadan dışarı
çıktım.Gecenin karanlığında kimin kime ateş ettiği belli değil gibiydi.Lojman binasının
önündeki kısa duvarın arkasında siper almış bulunan polislerin yanına yaklaştım.Ben de dahil
herkes bilinçsizce ,sanki bir içgüdü ile hareket ediyordu.Neticede sabah 00:04-00:05 sularında
silah sesleri azaldı.Tek tük patlamalar işitiliyordu ancak tehlike geçmişti ve sığınaktakiler
tekrar evlerine girebildiler.
Bütün bu yaşanan olaylar karşısında korku duygusunu hissedip hissetmediği konusuna ise
şu satırlarla yanıt veriyordu:
Mesut Taner GENÇ:Her insan korkar.Korku insani bir duygudur.Korkusuz insan ya aptal ya
deli ya da bir yönüyle eksiktir..Ama bazı değerler vardır korkunun önüne geçer, bizimki de
buydu işte.Çevreyi tanıdıkça kendime olan güvenim ve cesaretim yüz kat daha artmış,hatta
örgütün ve örgüte mal edilen eylemlerin fazlasıyla abartılmış olduğunu düşünmeye
başlamıştım.
Kamu görevlilerinin bölgeye bakışlarının ise bambaşka olduğunu görüyoruz.
Mesut Taner GENÇ: Görevli olduğum sırada ilçede bir tane bile asaleten görev yapan memur
yoktu. Atanan bütün memurlar ya kurumları tarafından cezalandırılmak maksadıyla
gönderilen ya da torpilleri olmayan sahipsiz insanlardı. Kırgınlık, küskünlük ve
bezginliklerinden dolayı, yöre halkına verecekleri hiçbir şey yoktu. Bazı kamu görevlileri ise
buralara hiç uğramazlar;bunlar imtiyazlıdırlar.En güzel,en rahat yerlerde
göreve
başlatılırlar;adeta sera ürünü gibidirler.damla sulama ile büyütülürler.Sistemle tam uyumlu
tosuncuklardır bunlar.
Köy koruculuk sisteminde bulunan aksaklıkları ve düzeltilmesi için yapılması gerekenleri
şu sözlerle paylaşıyordu.
Aşiretlerin, geçici köy korucusu kadroları ile yapılan mücadelenin çok büyük katkısı oldu.
Ancak yıllardan beri, bölgenin en önemli sosyal problemlerinden biri olan feodal sistem
güçlendirildi. Devlet, istemeden de olsa aşiret sistemini, buna bağlı olarak ağalık sistemini
güçlendirdi. Korucular yıllardan beri yapmakta oldukları kendi meslekleri hayvancılığı
tamamen bırakmış durumdalar. Kendilerini en çok rahatsız eden şey ise, durumlarının
belirsizliği... Unvanlarının önündeki’ geçici’ kelimesi, gelecekleri konusunda haklı bir endişe
duymalarına yol açıyor. Seçimlerin özenle yapılması ve sistemdeki belirsizliklerin giderilmesi
gerekir, diye düşünüyorum.
Bölgemizde bulunan Kato, İncebel, Karacadağ, Altındağlar ve Tanin dağlarının yüksek ve
gözden uzak,sarp yamaçlarında barınan teröristlerin,yirmi beşer kişilik 15 grubu olduğunu
düşünürsek toplam sayıları tahmini olarak 300 civarındaydı.Beytüşşebap bölgesinde geçici
köy korucusu olarak hizmet veren 2000’in üstünde güvenlik gücü vardı.Asker ve polis
toplamı ile bu rakam beş altı bin civarındaydı.Örgütün Mezra köyüne yaptıkları baskınlarda
tabur seviyesinde oldukları anlaşılmasına rağmen,yine de sayıca çok üstünlüğümüz vardı.
Sayıca üstün olmamıza ve sağlam mevzilerde, yeterli güvenlik önlemleri alınmasına
rağmen kayıplar verme nedenimizi ise şöyle özetliyordu:
Mesut Taner GENÇ: PKK, çok küçük çocukların bile kaçırma veya ikna yolları ile saflara
katılıp, mensuplarına intikam duyguları aşılanan; ölmekten korkmayan, dağ ve arazi
koşullarına uyumlu, araziyi avucunun içi gibi bilen, silahlı çatışma şartlarına psikolojik ve
teknik olarak tamamen hazır adamlardan oluşan bir örgüttür. Bizim askeri birliğin durumu ise
şöyleydi. Sivil yaşamlarında belli bir iş veya meslek sahibiyken; yükümlü oldukları askerlik
hizmetini ifa etmek amacıyla, zorunlu olarak askere alınan 18–20 yaşındaki gençler… Henüz
askere alınmadan, her gün televizyonlardan gele şahit haberleri ile psikolojik yılgınlığa maruz
kalan, acaba bizlerde şehit olur muyuz endişesi ve ürkekliği taşıyan, üstelik ailelerinin
tedirginlik ve endişelerini de hisseden, gencecik delikanlılardı bunlar. Kısacası psikolojik ve
teknik olarak tam hazır olmadan cepheye sürülen kınalı kuzulardı. Başka bir deyişle, kurdun
önüne sürülen kuzulardı bunlar.
Dağ zirvelerine operasyonların sonuçları yeterli değildi:
Örgütün yaz ve kış ayları boyunca, yıllardır değişmeyen aynı noktalardaki sığınak ve
mağaralarda üslendikleri bilinmektedir. Söz konusu bu noktalara operasyon kararı alınmakla
birlikte, önce birliklerimizde bir hareketlilik yaşanıyordu. Takviye amaçlı birlikler bölgeye
kaydırılıyordu. Korucu timleri toplanmaya başlıyordu. Bu hazırlıklar birkaç gün devam
ettiğinden,artık ilçede sağır sultan bile ,kolayca tahmin edilen hedeflere ,bizim birliklerimiz
tarafından operasyon yapılacağından haberdar oluyordu.Tabi örgüt de bunu duyuyordu.Yani
bu hedeflere asla şok bir baskın yapılamıyordu.Örgüt çoğu zaman haberli oluyor ve
zirvelerden,bizim yaklaşan grubu izliyordu.Eğer gelen grubun kendilerinden çok fazla yüksek
ateş
gücüne
sahip
olduğu
değerlendirmesini
yaparlarsa
mevzilendikleri
noktalardan,yanlarında bulunan stratejik malzemelerden görebilecekleri kadarını alarak
arkalara çekiliyorlardı.
Burada kesinlikle bir yanlış anlamayı önlemek için, şunu da ifade etmek lazım.
Birliklerimizin yapmış oldukları kahramanca mücadeleyi küçümsemek gibi bir amacımız asla
olamaz, böyle düşünülmesinden de hicap duyarız. Sadece, dağların yüksek zirvelerine yapılan
bu tür operasyonların çok verimli sonuçlar vermediğini vurgulamak istiyoruz.
Keşif, Gözetleme, Sızma Grupları ve PKK’nın Çaresizliği
Terör örgütü mensupları herhangi bir yere eylem yapmadan önce, uzun süre eylem yapılacak
yerde keşif ve gözetleme yapar.Bir seferinde ele geçirilen bir örgüt mensubunun üzerinden
çıkan not defterinde okumuştum.Bir askeri karakolumuz yaklaşık bir ay süreyle,günde 24 saat
izlenmiş ve notlar alınmıştı.Falanca ay,falanca gün, saat 09:00-11:00,13:00-15:00 arası gibi
yapılan gözetleme sonuçları diye not tutulmuş.O saatlerde karakola giren resmi ve sivil araç
sayısı,araçların cinsi hatta plakası,karakoldaki askerlerimizin nöbet ve devriye görevlerindeki
kişi sayısı,günlük rutin faaliyetleri,hangi mevkilerde nöbet tutulduğu,nöbet değişim
saatleri,değişimin nasıl yapıldığı,silahları,konvoy çıktığında kaç araç olduğu,en ince
ayrıntılarına kadar izlenip notlar tutulmaktadır.Teröristlerle karşılıklı olarak devam eden
çatışmalarda ,bizim unsurlarımız dikkatlerini karşı tarafa ,ateş gelen tepelere
yoğunlaştırdıkları sırada,mobilize sızma grupları da bizim mevzilerin çok yakınına,el bombası
atma mesafesine kadar sürünerek ilerliyorlardı.Genelde önce el bombaları,sonra da roket ateşi
ile mevzilerimizdeki güvenlik güçleri şehit ediliyordu.
Kanaatimce örgütün eylemlerindeki başarısının en önemli nedenlerinden biri de
çaresizliklerdir. İster gönüllü olarak kendi istekleri ile isterse başka yollarla örgüt saflarına
katılmış olsunlar, örgüt saflarına katıldıkları andan itibaren geri dönüş yolları kapanmaktadır;
yani geri dönüş gemileri yakılmaktadır.Artık onlar için ne bir gelecek,ne bir kariyer,ne de bir
iş beklentisi kalmıştır.Ne bir aile kurma hedefi,ne anne,ne baba sevgisi,ne sevgili hasreti,ne
arkadaş ilişkisi hiçbir şey kalmamıştır..Sadece verilen ağır eğitimler,bombalı eylemlere
katılma,dağda zor koşullarda yaşama,emirlere itaat etme ve örgüte sadık kalma söz
konusudur.Örgütten kaçamayacaklarını ve bu sefil hayattan kurtulamayacaklarını
bildiklerinde
eylemlerde
çılgınlığa
varan
bir
cesaret
ve
hareket
tarzı
sergileyebilmektedirler.Bir süre sonra eylemlerindeki çılgınlık tarzı artık kendileri için bşr
kurtuluş düşüncesi olmaktadır.Çünkü ağır şartlarda yıllarca bu şekilde yaşamaktansa ölümün
kendileri için bir kurtuluş olduğunun farkındadırlar.
Silahlı Dağ Kadrolarının Yapılanmaları
PKK terör örgütünün silahlı dağ kadrolarının en güçlü olduğu zamanlarda bile, ülke
sınırlarımız içindeki sayıları,kesin olmamakla birlikte 3000 sayısının üstüne
çıkmaz.Haydi,fazladan 1000 kişi de biz ekleyelim ve farz edelim ki 4000 kişi olsun ki gerçek
rakam,bu sayının altındadır.Bu kadrolar da toplu olarak bir merkezde değil,kendilerinin sözde
eyalet diye tanımladıkları 11 bölgeye dağılmış vaziyettedir.Yoğunluk gösterdikleri illerdeki
sayılarının fazlaca olacağını hesaba katmadan,toplam sayılarını 11 ile dağıttığımızda ,kabaca
her ile 350 terörist düşer.
Terör örgütü nasıl etkisizleştirilir?
Örgüt tarafından saklanma, barınma ve üs merkezleri olarak kullanılan yüksek zirvelerdeki
söz konusu hedeflerin, bizim birlikler tarafından ele geçirilip yaz kış sürekli olarak
denetlenmesi gerekir. Bunun için yaşları 22–25 arasında olan askerlerden birlik
oluşturulmalıdır. Seçilen özel birlik, en az bir yıl boyunca gerilla harbi taktik, usul ve
stratejilerinin öğretileceği bir merkezde eğitime tabi tutulmalıdır. Kışlalarının ve eğitim
alanlarının Foça, Kayseri gibi yerlerde değil de, bölgenin psikolojik ve doğal şartlarına
alıştırma olması için Şırnak, Siirt, Hakkâri üçgeni içinde yer alan bir alanda konuşlandırılması
temin edilmelidir. Örgüte karşı yapılacak her türlü operasyon yetkisine sahip, tek bir komutan
merkezine bağlı olmalıdırlar. Bu birliklerin her mangasında doktor, sıhhiyeci, ve teknik
uzmanları da olmalıdır ve devletin yanında yer almış kendilerini her şekilde ispatlamış korucu
ailelerinin çocukları da dahil edilmelidir ki, bu kişilerin yöreyi tanıma ve bilme
avantajlarından faydalanılsın. Aynı şekilde, her mangada Kürtçe bilen birisinin bulunması
sağlanmalıdır. Rehberleri eşliğinde, kış ayları boyunca, kendi imkânları ile hazırlayacakları
mağara, sığınak, çadır, gibi barınaklarda kalarak coğrafyaya alışacaklardır. Birliklerimiz asla
sabit noktalarda durmayacak, gece gündüz sürekli hareket halinde olacaklardır. Her türlü hava
desteği talepleri için helikopter ve gerekirse uçak imkânları derhal temin edilecektir. Özel
birlik mensuplarına, görev yaptıkları sürece tatminkâr bir ücret ödenecektir. Şehit veya gazi
olmaları durumunda, bakmakla yükümlü oldukları yakınlarına, ilkokul öğreniminden
başlayarak yüksekokul öğrenimi de temin edilmek üzere, her türlü sosyal imkânlar ve
güvenceler sağlanacaktır. Bunun için özel üniversitelerde ve vakıf üniversitelerinde
kontenjanlar ayırtılması sağlanabilir.