ATE HATTINDA
Transkript
ATE HATTINDA
ATEŞ HATTINDAN SAMSUN VALİ YARDIMCILIĞI’NA Samsun Vali Yardımcısı Mesut Taner Genç’in ‘P.K.K İle Mücadele Günlüğü’ Kitabı üzerine MESUT TANER GENÇ 1957 yılında Hatay İli Reyhanlı İlçesinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Reyhanlı'da tamamladı. 1980 yılında girdiği Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden 1984 yılında mezun oldu. 1987 yılında girmiş olduğu Kaymakamlık sınavını kazanarak 1988 yılında Gaziantep İlinde Kaymakam Adayı olarak göreve başladı. İçişleri Bakanlığının eğitim programı kapsamında 19891990 yılları arasında İngiltere'de bulundu. Sırasıyla, 1990 yılında Kayseri Sarız İlçesi Kaymakam Vekilliği, 1991-1993 yılları arasında Sivas Gölova, 1993-1995 yılları arasında Şırnak Beytüşşebap Kaymakamlığı yaptı. 19951997 yılları arasında Mardin Vali Yardımcılığı görevinde bulundu. 1997-2003 yıları arasında İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünde Şube Müdürü ve Daire Başkanı ve 2003-2008 yılları arasında Ankara Vali Yardımcılığı görevinde bulundu. 2008 yılında Samsun Vali Yardımcılığına atanmıştır. Evli ve 3 çocuk babası olup iyi derecede İngilizce bilmektedir. Dönemin Beytüşşebap Kaymakamı Mesut Taner Genç; PKK Günlüğünü neden yazdığını şu sözlerle anlatıyor: Mesut Taner GENÇ: Güneydoğu illerimizde görev yapan bazı emekli askerler, görevde bulundukları sırada terör olayları konusunda yaşadıkları deneyimleri anlatan kitaplar yazdılar. Fakat devletin idari makamlarından, şimdiye kadar böyle bir girişimde bulunan olmadı. İdari makamlar hep bu işlerin dışarısındaymış gibi bir hava oluşturuldu. Terör ve terörle mücadele, sanki askerlerimize ve diğer güvenlik güçlerimize ihale edilmiş gibi. Bu işler kamuoyunda sadece askerlerimizin işiymiş gibi algılanıyor. Çünkü devletin en yetkili idari makamları dahi, konuşmaları gerektiği yerde susuyorlar. Yıllardan beri şehir cenazelerinde atılan hep aynı nutukların “ Kanları yerde kalmayacak, terörü bitireceğiz “ türünden icraatsız tekrarların bir etkisi yok artık. Seneler geçmesine rağmen değişen fazla bir şey olmuyor. Yine şehitler vermeye devam ediyoruz. Terör durdurulamadı. Ne şehit sayısında bir azalma var ne de atılan nutuklarda… PKK terör olaylarının zirvede olduğu 1993–1995 yılları arasında Şırnak-Beytüşşebap kaymakamı olarak görev yaptım. Görevde bulunduğum sıralar bölgemizde yaşanan Kürtçülük akımını ve buna bağlı olarak ortaya çıkan PKK terörünün nedenlerini bir kaymakam gözüyle tetkik ettim. PKK günlüğünde, özellikle örgütün silahlı dağ kadroları ile güvenlik güçlerimiz arasında devam eden mücadelede uygulanan strateji, taktik ve yöntemleri, karşılaştırmalı olarak inceleyerek, terörün şimdiye kadar neden önlenemediği konusundaki düşüncelerimi açıkladım. Terör örgütünün silahlı dağ kadrolarının etkisizleştirmeye yönelik tedbir ve teklifleri de içine alan değerlendirmelerde bulundum. Hiçbir kurum, kuruluş ve şahsı hedef almadan, bizzat içinde yer aldığım, yaşanmış olaylardan çıkarttığım sonuçları tahlil ederek yorumlamaya ve objektif olarak kamuoyuna aktarmaya, ayrıca ülkemizin karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri, nedenleriyle anlatmaya çalıştım. Bazıları her ne kadar pembe tablolar çizmeye devam etse de bir takım şeylerin yanlış gittiği aşikâr. “ Görmezsen, duymazsan, konuşmazsan uzun ömürlü olursun. “ düşüncesi hakim görüş olmuştur maalesef. Bu nedenle olsa gerek, çoğu kimse susma yoluna gitmektedir. Beytüşşebap’taki göreve gidişini ise şöyle anlatıyordu. Mesut Taner GENÇ: Önce Diyarbakır’a geldim. Karayolundan Şırnak’a gidebilmem için önce Cizre ilçesine, oradan da başka bir araçla Şırnak il merkezine gitmem gerektiğini öğrendim. Daha sonra karayoluyla gitmek fikrinden vazgeçtim. Hava yoluyla gidecektim... Diyarbakır’dan Şırnak’a gitmek üzere kolordu merkezinde üç-dört gün boyunca helikopter bekledik. Sonunda birkaç gün gecikmeyle bir Skorsky helikopteri ile Şırnak iline hareket ettik. 1,5 saati aşan bir hava yolculuğundan sonra; Şırnak Tümen Komutanlığı Merkezindeki hava pistine indik. Daha sonra valilik binasına gittim. O zamanki il valisi beni kabul etti ve görev yapacağım ilçe hakkında bilgi vermeye başladı. … Köy ziyaretlerinde bulunabileceğimi, asla normal bir kaymakam gibi davranmamam gerektiğini, çünkü devletin ve güvenlik kırsalı tamamen terk ettiğini söyledi. Devlet olarak il ve ilçe merkezlerinde tutunulmaya çalışıldığını da eklemeyi unutmadı. Bu müthiş itiraf kısaca şu demekti. Dost bilinen, devlete yakın aşiretlerin hakim olduğu yerlerdeki birtakım askeri birliklerimiz ile il ve ilçe merkezlerinin dışındaki bütün köyler, kırsal alanlar ve yollar PKK’nın hakimiyetine terk edilmişti. PKK, il ve ilçe merkezlerindeki unsurlarımıza karşı baskın ve tacizlerde bulunmakta, güvenlik güçlerimiz de örgütün bu saldırılarını önlemeye çalışmaktaydı. … Beytüşşebap’a giden helikoptere bindim. Yaklaşık 50 dakika süren bir yolculuktan sonra yine yüksek dağlarla çevrili bir askeri birliğin içine indik. Bizi askeri birliğin komutanı karşıladı. Çay, kahve ikramından sonra ilçe hakkında bilgi vermeye başladı. Beytüşşebap eskiden Hakkâri iline bağlıymış. Aslında sosyal ve kültürel olarak ta Hakkâri kökenli bir yöre, Dağlar arasında kalmış, küçük bir ilçe; transit yol üzerinde değil. Bazı bölgeleri, Irak sınırının üzerine denk düşüyor. Hakkâri, Van, Uludere ve Pervari çevresinde yer alan sınır komşuları. … Komutan dağlarda mevzilermiş PKK gruplarından söz etti. İlçeye bu günlerde bir baskın yapılabileceğinden, daha doğrusu böyle bir duyumları olduğundan bahsetti. Bu arada merak ediyorsam dürbün ile karşı dağlardaki örgüt mensuplarını görebileceğimi söyledi. Gerçekten de dikkatli bakıldığında karşımızdaki dağlarda hareketli insan grupları göze çarpıyordu. Komutan, ilçe merkezinden kesinlikle ayrılmamamı, köylere gitmememi, en ufak bir olumsuzlukta kendilerini haberdar etmemi salık verdi. Beytüşşebap- Şırnak arasındaki yolun güvenliği. Mesut Taner GENÇ: Beytüşşebap ile Şırnak arası yaklaşık 90 km.dir. Şırnak’tan karayolu ile gelmek için hareket edildiğinde. Besta denilen bölgeyi geçip 30 km sonra, oldukça bozuk bir asfalt yoldan Uludere’ye gelinir. Sonra asfalt yol biter ve ham toprak yol başlar. Beytüşşebap’a 60 km kadar olan bu yolun bir tarafı çok sarp ve dik yamaçlıdır, diğer tarafı ise derin bir uçurumdur. O dönemde bu yola sürekli mayın döşeniyormuş. Aslında teröristler Şırnak – Beytüşşebap yolunu en az birkaç noktada, hemen her gün kesiyorlardı. Kesilen yolda kimlik kontrolleri yapılıyor, korucu ailelerden biri, kamu görevlisi veya o bölgeden olmayan birisi varsa araçtan indiriliyordu. Alıkonan şahıs, teröristlerce ya kaçırılıyor ya da oracıkta şehit ediliyordu. Bu bölgede bulunanlar tarafından bilindiği için, genelde hiçbir kamu görevlisi karayolunu kullanmıyordu. Tabi erzak kamyonları gibi araçlarda gerektiğinde talan ediliyordu. O dönemde yalnızca bu yol kesilmiyordu. Şırnak ilinin bütün il ve ilçelerine bağlantısı olan yollarda aynı durumdaydı. PKK’nın Bölgedeki Konumu Mesut Taner GENÇ: PKK terör örgütü gerçekleştirdiği ses getirici eylemlerden dolayı, bölge halkı nazarında bir kısım insanların sempatisini kazanmıştı. Ayrıca yöreye de büyük bir korku da salmıştı. Hemen herkes örgütün istediğini yapabilecek güce sahip olduğuna inanmış gibiydi. Devlet otoritesi ile kıyaslanamayacak ölçüde bir itibar kazanmış ve halkı sindirmişti. Nerdeyse adım adım bir teslimiyet yaşanıyordu. Kırsal alanlar, yollar, köyler, karakollar tamamen boşaltılmış, her taraf PKK’nın denetimine geçmiş gibiydi. Tanıştığım insanlar, “ Aman Kaymakam Bey, ilçede şu noktadan aşağı inme, şu sınırı geçeyim deme “gibi uyarılarda bulunuyorlardı. Bu sözlerin bir kısmı gerçekten samimi ise de bir kısmının sadece yüreğime korku salmak, bende yılgınlık uyandırmak amacı ile söylendiğini hissediyordum. … PKK hemen her gün bir korucu köyüne, askeri birliğe veya devriye nöbetine çıkanlara saldırıda bulunuyordu ve hemen her gün şehitler veriyorduk. Kendilerinden de kayıplar vardı, ancak ölülerini beraber alıp gittiklerinden pek az kısmı güvenlik kuvvetlerimizin eline geçiyordu. Örgülün eylemler, halk içinde bire beş katılarak anlatılıyor ve kendilerine olağan üstü kimselermiş gibi sıfatlar yükleniyordu. Yörede yaşayan birçok insan, örgütün başarılı olacağına psikolojik olarak inandırılmıştı. Daha da ilerisi, örgüt kimilerini bakan, kimilerini vali yapacağına dahi inandırmıştı. … Ticaret yapan bütün araçlar, PKK’nın icazetini almak durumundaydı. Örgüt mensuplarının izni ile ticaret yapılması amacıyla nakliye işinde kullanılan kamyon, tır gibi ulaşım araçlarıydı bunlar. Örgütün koyduğu kuralarla uymayan araçlar talan ediliyor ve yakılıyordu. Örgütün ticaret yapmasına izin verdiği araç sahiplerinden de vergi adı altında para topladığı söyleniyordu. İlçeye PKK tarafından ilk kez yapılan baskını ise Mesut Taner Genç şöyle anlatıyordu: Mesut Taner GENÇ: İlçeyi tanıma turlarında son haftaya girdiğimiz bir gece,saat 21:00 sıralarında,o ana kadar duymadığım bir şekilde yoğun silah sesleri ile irkildim.Eşim ile kızımı,arka odalardan birinde,mermi isabet etmeyecek şekilde yatırdım.Biraz sonra kapım çalındı .Elinde bir fener tutan karakol bekçisi,örgütün ilçeye saldırdığını,en alt katta bulunan kalorifer dairesine inmemiz gerektiğini söyledi.Eşim sığınakta bulunanları teskin etmeye çalışırken elimde şahsıma verilmiş bulunan Kalaşnikof marka silahla,binadan dışarı çıktım.Gecenin karanlığında kimin kime ateş ettiği belli değil gibiydi.Lojman binasının önündeki kısa duvarın arkasında siper almış bulunan polislerin yanına yaklaştım.Ben de dahil herkes bilinçsizce ,sanki bir içgüdü ile hareket ediyordu.Neticede sabah 00:04-00:05 sularında silah sesleri azaldı.Tek tük patlamalar işitiliyordu ancak tehlike geçmişti ve sığınaktakiler tekrar evlerine girebildiler. Bütün bu yaşanan olaylar karşısında korku duygusunu hissedip hissetmediği konusuna ise şu satırlarla yanıt veriyordu: Mesut Taner GENÇ:Her insan korkar.Korku insani bir duygudur.Korkusuz insan ya aptal ya deli ya da bir yönüyle eksiktir..Ama bazı değerler vardır korkunun önüne geçer, bizimki de buydu işte.Çevreyi tanıdıkça kendime olan güvenim ve cesaretim yüz kat daha artmış,hatta örgütün ve örgüte mal edilen eylemlerin fazlasıyla abartılmış olduğunu düşünmeye başlamıştım. Kamu görevlilerinin bölgeye bakışlarının ise bambaşka olduğunu görüyoruz. Mesut Taner GENÇ: Görevli olduğum sırada ilçede bir tane bile asaleten görev yapan memur yoktu. Atanan bütün memurlar ya kurumları tarafından cezalandırılmak maksadıyla gönderilen ya da torpilleri olmayan sahipsiz insanlardı. Kırgınlık, küskünlük ve bezginliklerinden dolayı, yöre halkına verecekleri hiçbir şey yoktu. Bazı kamu görevlileri ise buralara hiç uğramazlar;bunlar imtiyazlıdırlar.En güzel,en rahat yerlerde göreve başlatılırlar;adeta sera ürünü gibidirler.damla sulama ile büyütülürler.Sistemle tam uyumlu tosuncuklardır bunlar. Köy koruculuk sisteminde bulunan aksaklıkları ve düzeltilmesi için yapılması gerekenleri şu sözlerle paylaşıyordu. Aşiretlerin, geçici köy korucusu kadroları ile yapılan mücadelenin çok büyük katkısı oldu. Ancak yıllardan beri, bölgenin en önemli sosyal problemlerinden biri olan feodal sistem güçlendirildi. Devlet, istemeden de olsa aşiret sistemini, buna bağlı olarak ağalık sistemini güçlendirdi. Korucular yıllardan beri yapmakta oldukları kendi meslekleri hayvancılığı tamamen bırakmış durumdalar. Kendilerini en çok rahatsız eden şey ise, durumlarının belirsizliği... Unvanlarının önündeki’ geçici’ kelimesi, gelecekleri konusunda haklı bir endişe duymalarına yol açıyor. Seçimlerin özenle yapılması ve sistemdeki belirsizliklerin giderilmesi gerekir, diye düşünüyorum. Bölgemizde bulunan Kato, İncebel, Karacadağ, Altındağlar ve Tanin dağlarının yüksek ve gözden uzak,sarp yamaçlarında barınan teröristlerin,yirmi beşer kişilik 15 grubu olduğunu düşünürsek toplam sayıları tahmini olarak 300 civarındaydı.Beytüşşebap bölgesinde geçici köy korucusu olarak hizmet veren 2000’in üstünde güvenlik gücü vardı.Asker ve polis toplamı ile bu rakam beş altı bin civarındaydı.Örgütün Mezra köyüne yaptıkları baskınlarda tabur seviyesinde oldukları anlaşılmasına rağmen,yine de sayıca çok üstünlüğümüz vardı. Sayıca üstün olmamıza ve sağlam mevzilerde, yeterli güvenlik önlemleri alınmasına rağmen kayıplar verme nedenimizi ise şöyle özetliyordu: Mesut Taner GENÇ: PKK, çok küçük çocukların bile kaçırma veya ikna yolları ile saflara katılıp, mensuplarına intikam duyguları aşılanan; ölmekten korkmayan, dağ ve arazi koşullarına uyumlu, araziyi avucunun içi gibi bilen, silahlı çatışma şartlarına psikolojik ve teknik olarak tamamen hazır adamlardan oluşan bir örgüttür. Bizim askeri birliğin durumu ise şöyleydi. Sivil yaşamlarında belli bir iş veya meslek sahibiyken; yükümlü oldukları askerlik hizmetini ifa etmek amacıyla, zorunlu olarak askere alınan 18–20 yaşındaki gençler… Henüz askere alınmadan, her gün televizyonlardan gele şahit haberleri ile psikolojik yılgınlığa maruz kalan, acaba bizlerde şehit olur muyuz endişesi ve ürkekliği taşıyan, üstelik ailelerinin tedirginlik ve endişelerini de hisseden, gencecik delikanlılardı bunlar. Kısacası psikolojik ve teknik olarak tam hazır olmadan cepheye sürülen kınalı kuzulardı. Başka bir deyişle, kurdun önüne sürülen kuzulardı bunlar. Dağ zirvelerine operasyonların sonuçları yeterli değildi: Örgütün yaz ve kış ayları boyunca, yıllardır değişmeyen aynı noktalardaki sığınak ve mağaralarda üslendikleri bilinmektedir. Söz konusu bu noktalara operasyon kararı alınmakla birlikte, önce birliklerimizde bir hareketlilik yaşanıyordu. Takviye amaçlı birlikler bölgeye kaydırılıyordu. Korucu timleri toplanmaya başlıyordu. Bu hazırlıklar birkaç gün devam ettiğinden,artık ilçede sağır sultan bile ,kolayca tahmin edilen hedeflere ,bizim birliklerimiz tarafından operasyon yapılacağından haberdar oluyordu.Tabi örgüt de bunu duyuyordu.Yani bu hedeflere asla şok bir baskın yapılamıyordu.Örgüt çoğu zaman haberli oluyor ve zirvelerden,bizim yaklaşan grubu izliyordu.Eğer gelen grubun kendilerinden çok fazla yüksek ateş gücüne sahip olduğu değerlendirmesini yaparlarsa mevzilendikleri noktalardan,yanlarında bulunan stratejik malzemelerden görebilecekleri kadarını alarak arkalara çekiliyorlardı. Burada kesinlikle bir yanlış anlamayı önlemek için, şunu da ifade etmek lazım. Birliklerimizin yapmış oldukları kahramanca mücadeleyi küçümsemek gibi bir amacımız asla olamaz, böyle düşünülmesinden de hicap duyarız. Sadece, dağların yüksek zirvelerine yapılan bu tür operasyonların çok verimli sonuçlar vermediğini vurgulamak istiyoruz. Keşif, Gözetleme, Sızma Grupları ve PKK’nın Çaresizliği Terör örgütü mensupları herhangi bir yere eylem yapmadan önce, uzun süre eylem yapılacak yerde keşif ve gözetleme yapar.Bir seferinde ele geçirilen bir örgüt mensubunun üzerinden çıkan not defterinde okumuştum.Bir askeri karakolumuz yaklaşık bir ay süreyle,günde 24 saat izlenmiş ve notlar alınmıştı.Falanca ay,falanca gün, saat 09:00-11:00,13:00-15:00 arası gibi yapılan gözetleme sonuçları diye not tutulmuş.O saatlerde karakola giren resmi ve sivil araç sayısı,araçların cinsi hatta plakası,karakoldaki askerlerimizin nöbet ve devriye görevlerindeki kişi sayısı,günlük rutin faaliyetleri,hangi mevkilerde nöbet tutulduğu,nöbet değişim saatleri,değişimin nasıl yapıldığı,silahları,konvoy çıktığında kaç araç olduğu,en ince ayrıntılarına kadar izlenip notlar tutulmaktadır.Teröristlerle karşılıklı olarak devam eden çatışmalarda ,bizim unsurlarımız dikkatlerini karşı tarafa ,ateş gelen tepelere yoğunlaştırdıkları sırada,mobilize sızma grupları da bizim mevzilerin çok yakınına,el bombası atma mesafesine kadar sürünerek ilerliyorlardı.Genelde önce el bombaları,sonra da roket ateşi ile mevzilerimizdeki güvenlik güçleri şehit ediliyordu. Kanaatimce örgütün eylemlerindeki başarısının en önemli nedenlerinden biri de çaresizliklerdir. İster gönüllü olarak kendi istekleri ile isterse başka yollarla örgüt saflarına katılmış olsunlar, örgüt saflarına katıldıkları andan itibaren geri dönüş yolları kapanmaktadır; yani geri dönüş gemileri yakılmaktadır.Artık onlar için ne bir gelecek,ne bir kariyer,ne de bir iş beklentisi kalmıştır.Ne bir aile kurma hedefi,ne anne,ne baba sevgisi,ne sevgili hasreti,ne arkadaş ilişkisi hiçbir şey kalmamıştır..Sadece verilen ağır eğitimler,bombalı eylemlere katılma,dağda zor koşullarda yaşama,emirlere itaat etme ve örgüte sadık kalma söz konusudur.Örgütten kaçamayacaklarını ve bu sefil hayattan kurtulamayacaklarını bildiklerinde eylemlerde çılgınlığa varan bir cesaret ve hareket tarzı sergileyebilmektedirler.Bir süre sonra eylemlerindeki çılgınlık tarzı artık kendileri için bşr kurtuluş düşüncesi olmaktadır.Çünkü ağır şartlarda yıllarca bu şekilde yaşamaktansa ölümün kendileri için bir kurtuluş olduğunun farkındadırlar. Silahlı Dağ Kadrolarının Yapılanmaları PKK terör örgütünün silahlı dağ kadrolarının en güçlü olduğu zamanlarda bile, ülke sınırlarımız içindeki sayıları,kesin olmamakla birlikte 3000 sayısının üstüne çıkmaz.Haydi,fazladan 1000 kişi de biz ekleyelim ve farz edelim ki 4000 kişi olsun ki gerçek rakam,bu sayının altındadır.Bu kadrolar da toplu olarak bir merkezde değil,kendilerinin sözde eyalet diye tanımladıkları 11 bölgeye dağılmış vaziyettedir.Yoğunluk gösterdikleri illerdeki sayılarının fazlaca olacağını hesaba katmadan,toplam sayılarını 11 ile dağıttığımızda ,kabaca her ile 350 terörist düşer. Terör örgütü nasıl etkisizleştirilir? Örgüt tarafından saklanma, barınma ve üs merkezleri olarak kullanılan yüksek zirvelerdeki söz konusu hedeflerin, bizim birlikler tarafından ele geçirilip yaz kış sürekli olarak denetlenmesi gerekir. Bunun için yaşları 22–25 arasında olan askerlerden birlik oluşturulmalıdır. Seçilen özel birlik, en az bir yıl boyunca gerilla harbi taktik, usul ve stratejilerinin öğretileceği bir merkezde eğitime tabi tutulmalıdır. Kışlalarının ve eğitim alanlarının Foça, Kayseri gibi yerlerde değil de, bölgenin psikolojik ve doğal şartlarına alıştırma olması için Şırnak, Siirt, Hakkâri üçgeni içinde yer alan bir alanda konuşlandırılması temin edilmelidir. Örgüte karşı yapılacak her türlü operasyon yetkisine sahip, tek bir komutan merkezine bağlı olmalıdırlar. Bu birliklerin her mangasında doktor, sıhhiyeci, ve teknik uzmanları da olmalıdır ve devletin yanında yer almış kendilerini her şekilde ispatlamış korucu ailelerinin çocukları da dahil edilmelidir ki, bu kişilerin yöreyi tanıma ve bilme avantajlarından faydalanılsın. Aynı şekilde, her mangada Kürtçe bilen birisinin bulunması sağlanmalıdır. Rehberleri eşliğinde, kış ayları boyunca, kendi imkânları ile hazırlayacakları mağara, sığınak, çadır, gibi barınaklarda kalarak coğrafyaya alışacaklardır. Birliklerimiz asla sabit noktalarda durmayacak, gece gündüz sürekli hareket halinde olacaklardır. Her türlü hava desteği talepleri için helikopter ve gerekirse uçak imkânları derhal temin edilecektir. Özel birlik mensuplarına, görev yaptıkları sürece tatminkâr bir ücret ödenecektir. Şehit veya gazi olmaları durumunda, bakmakla yükümlü oldukları yakınlarına, ilkokul öğreniminden başlayarak yüksekokul öğrenimi de temin edilmek üzere, her türlü sosyal imkânlar ve güvenceler sağlanacaktır. Bunun için özel üniversitelerde ve vakıf üniversitelerinde kontenjanlar ayırtılması sağlanabilir.