Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life

Transkript

Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life
L
Gerçek ÖZE
zayıflama öyküleri
SAĞLIKLI YAŞAM DERGİSİ
SAYI: 1 KASIM-ARALIK 2011
Focus
DETOKS
YENİDEN
DOĞUŞ
Zihni Zinde
tutmanın
İyi uykunun sırları
KAPAK_mayis_life.indd 1
Faydalı otlar
ISSN 2146-6378
10
yolu
Sağlıklı tarifler
Mucize besinler
24.10.2011 15:44
NEDEN
Sağlıklı olmak hepimizin en doğal hakkı.
Öte yandan sağlığın değerini hastalanmadan bilenimiz çok az.
“Sağlık, sağlıklı kişinin başındaki en değerli mücevherlerden yapılmış bir taçtır,
ama bu tacı sadece hasta olanlar görebilir...” demiş bir düşünür.
Sağlıktan daha değerli ne var dünyada?
Gelin bugün daha sağlıklıyken hep böyle kalmak için bir şeyler yapın.
Eğer kullandığınız ilaçlar, sebepli sebepsiz ağrılarınız, teşhisi konulmuş
ufak rahatsızlıklarınız var ise bunlardan kurtulmaya karar verin.
Hayatınız boyunca fit olma sözünü kendinize verin ve uygulamaya hemen başlayın.
Sabah enerjinizin azalması için henüz erken olduğunu fark edin
ve bunu geri kazanma yolunda ilk adımı atın.
D-Life’ın kapısından içeri girin...
Burası yepyeni bir dünya; herkesin enerjik, güler yüzlü ve sağlıklı olduğu...
Her gün hayatınız boyunca kullanacağınız yeni ve çok değerli bilgiler öğreneceğiniz...
Günün en gergin anında kaçıp gelmeyi hayal ettiğiniz...
Kapısından her çıktığınızda hayatı daha çok sevdiğinizi hissettiğiniz...
Sevdiklerinize devamlı bahsetmeye başladığınız...
Uykularınızı düzenleyen, gardırobunuzdaki kıyafetleri daha küçük bedenlerle
değiştirmenize sebep olan, vücudunuzun ne kadar değerli olduğunu size hatırlatan
bir yol arkadaşı D-Life...
Size daha kaliteli ve sağlıklı yaşamanın en doğal hakkınız olduğunu hatırlatan...
Bir süre sonra ona ihtiyacınız kalmasın diye elinden geleni yapan bir arkadaş...
Bugün onunla tanışın ve kendinize daha sağlıklı ve mutlu olma hakkını tanıyın.
D-Life, sağlıklı yaşam için ömür boyu yol arkadaşınız...
D-Life’la Tanı, Arın ve Yenilen...
Canlı Kan Örnekleri
BEDENİNİZE AYNA TUTAN TANI YÖNTEMLERİ İLE
ÖNCE KENDİNİZİ TANIYIN…
Arınma/Detoks öncesi, kişinin bedenini tanıması çok önemlidir. D-Life,
hayat stilinize, ruh halinize, beslenmenize, günlük aktivitelerinize,
kısaca ‘Siz’e ayna tutan tanı yöntemleri ile sağlık yolculuğunuzun
haritasını çıkarıyor ve hayatınıza yön veriyor.
ARINMA/DETOKS/BESLENME PROGRAMLARI İLE BEDENSEL,
ZİHİNSEL VE RUHSAL ARINMAYA HAZIR OLUN…
Detoks, toksinlerden en etkili biçimde arınabilmek adına düzenli bir şekilde
uygulanması gereken bir beslenme programıdır. D-Life Sağlıklı Yaşam Ekibi
tarafından hazırlanan arınma/detoks/beslenme programı ve çeşitli well-being
uygulamaları, yalnızca bedeninizi değil, zihninizi ve ruhunuzu da
arındırmayı amaçlar çünkü bizi biz yapan sadece bedenimiz değil,
bir bütün olarak ruhumuz ve zihnimizdir.
BAŞTAN AŞAĞI YENİLENMEK İÇİN HAYAT TARZINIZI DEĞİŞTİRİN…
Bir haftalık Arınma/Detoks küründen daha önemlisi, geri kalan 51 hafta
ne yapmayı öğrenmektir. Nasıl su içilir, hangi gıdalardan uzak durmak
gerekir, hamilelik döneminde beslenme, kozmetik kullanımları,
elektromanyetik alanlardan korunma vb. gibi birçok konuda eğitilerek
değişime hazır hale gelirsiniz.
D-Life Well-being uygulamaları ve
SPA terapileri ile sadece içten değil dıştan da arının…
Bedeninizi, ruhunuzu ve zihninizi arındırma yolunda desteğe ihtiyaç
duyduğunuzda, merkezimizde uygulayabileceğiniz well-being
uygulamaları (Ozon Terapisi, Vitamin ve Mineral Kürü, Biofoton
vb.) ile çok daha sağlıklı ve dinç hissedecek, Arınma/Detoks/
Beslenme programlarımızın en büyük destekleyicisi SPA terapileri
(Geleneksel Bali Masajı, Thai Masajı, Cilt Bakımları, Su Yatağı
vb.) ile bedeninizi dıştan da arındırabileceksiniz. Özel bakımlarla
kendinizi yenilemeye hazır olun.
Ahmet Adnan Saygun Cad. THY Sitesi Yolu, No:3 34347 Ulus / İstanbul
Tel: 0212 381 3000 / www.dlife.com.tr
içindekiler
SAYI 1 KASIM-ARALIK 2011
İLKSÖZ
10
A
rınmak, yenilenmek ve iyileşmek... Tıpkı
ışık gibi Doğu’dan yükselen ve yaklaşık çeyrek asırdır Batı’yı aydınlatan bu
kavramlar, günümüzde öze dönüşün, huzurun,
sağlıklı ve zinde bir yaşamın anahtarı kabul
ediliyor. Hemen her gün değişen ve teknolojiyle sürekli gelişen dünya, bu kavramları bile
zaman zaman özünden uzaklaştırırken, Doğuş
Grubu’nun vizyonuyla hayata geçen D-Life detoks ve sağlıklı yaşam merkezi, onlara hak ettikleri doğru yeri vermeyi hedefleyerek kapılarını
açtı. D-Life dergi ise bu yeni merkezin kurumsal yayını olarak merkezin vizyon ve misyonunu
siz değerli okurlara en iyi şekilde aktaracak bir
içerikle yaratıldı. Bilim ve yeniliklerin ışığında,
sağlık dünyasının önde gelen profesyonellerinin
danışmanlığında ve Doğuş Yayın Grubu’nun
ilkeli yayıncılık anlayışıyla hazırlanan bu dergi,
iki ayda bir sizlerle buluşacak. D-Life dergide
sağlıklı yaşama ilişkin pek çok konu başlığı yer
alacak. Anlam kirlenmesi yaşadığına inandığımız
detoks tedavisi D-Life’taki yenilikçi uygulamalarıyla derginin sayfalarına da taşınacak. Diyet,
beslenme, spor, sağlık ve güzellik temalı bölümlerde sunulacak güvenilir önerilerin yanı
sıra sağlık sektörünün gündemini meşgul eden
konular uzmanlar eşliğinde tartışılacak.
İyi ve güzel yaşamanız dileğiyle...
D-LIFE DERGİ
D-Life S
Yatırıml
Gül Kay
60
48
70
İMTİYAZ SAHİBİ
D-LIFE Yönetim Kurulu Üyesi Damla ÇELİKÇİ GÜLENER
YAYIN KOORDİNATÖRÜ
Şebnem DENKTAŞ
SORUMLU MÜDÜR
Gül KAYNAK
ART DİREKTÖR
Hasan Fehmi BAYRAMOĞLU
GÖRSEL YÖNETMEN
Nurhan POLAT ÖNİER
YAYIN DANIŞMA KURULU
Seçkin Aydın, Feyza Bayraktar, Prof. Dr. Tanju Besler,
Prof. Dr. Gönül Ergenekon, Prof. Dr. Hülya Günöz,
Prof. Dr. Hasan İlkova, Gül Kaynak, Prof. Dr. Yaser Süleymanoğlu
YAPIM
Doğuş Grubu İletişim Yayıncılık ve Ticaret A.Ş.
Doğuş Power Center Ahi Evran Polaris Caddesi No: 4
Maslak - İstanbul Tel: (212) 304 0000, Faks: (212) 346 3000
42
Avukat Murat Aksu,
detoks ve vegan
beslenme tarzıyla
nasıl zayıfladığını
anlatıyor.
YÖNETİM YERİ
Doğuş Holding A.Ş.
Eski Büyükdere Caddesi Ayazağa Mahallesi Oycan Plaza
No: 15 Kat: 4 Maslak - İstanbul
Tel: (212) 335 3232, Faks: (212) 335 3090
YAYIN TÜRÜ
İki aylık yaygın süreli yayın
BASKI YERİ
Uniprint Basım Sanayi ve Ticaret A.Ş.
İstanbul Asfaltı, Ömerli Köyü, Hadımköy - İstanbul
ISSN 2146-6378
edito_icindekiler_gul_yeni_04.indd 2
31.10.2011 17:03
BÖLÜMLER
10
5 Hayattarzı
D-Life Sağlıklı Yaşam
Yatırımları Koordinatörü
Gül Kaynak.
Geridönüşümlü koltuk, doğal pamuklu havlu,
sağlıklı cips, detoks oteli ve dahası
10 Hayattarzı Özel:
Yeniden Doğuş
Detoks ve sağlıklı yaşam merkezi D-Life’ta
uygulanacak yenilikçi programları, merkezin
yöneticisi detoks uzmanı Gül Kaynak anlatıyor.
17 Yenilenin
48
Kışa girerken cildi ölü hücrelerden temizleyip
nemlendirmenin yolları, dudak bakımı, organik
cilt temizleme ürünleri
25 Sağlık
Nedenleri ve tedavi yöntemleriyle irritabıl
bağırsak sendromu, iyi uykunun sırları, mevsimsel
duyum bozukluğu ve evde check-up
37 Diyet-Hareket
Çiğ beslenme diyeti, badem sütünün faydaları,
detoksla fazla kilolarından kurtulanların başarı
öyküleri
53 Beslenme
Antioksidan hakkında her şey, vitamin deposu
otlara yakından bakış, avokadonun vegan hali
FOCUS
66 Antibiyotik evde
28
bulunsun mu?
Sağlık profesyonelleri reçetesiz antibiyotik
kullanımını tartışıyor.
70 Zihni zinde
tutmanın 10 yolu
Yaşam tarzında yapılacak küçük değişiklikler,
zihni zinde tutarak uzun ve sağlıklı bir ömrün
kapısını aralıyor.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
edito_icindekiler_gul_yeni_04.indd 3
| 3
31.10.2011 17:03
20.5x26.5.indd 1
17.08.2011 14:21:51
hayattarzı
ÇİFTLİK
GÜNLERİ
Oral Mimarlık ve Avcı Gayrimenkul’ün
Kırklareli Demirköy ilçesinde, Istranca
Ormanları’nın ortasında yapımına başladığı
Palivor Çiftliği, eko yaşama adanmış bir proje.
Toplam 142 bin metrekare arazi üzerine kurulu
yapı 5 besi çiftliği, 5 de bağ evi olmak üzere
10 evden oluşuyor. Evlerin yapımında ahşap
ve taş kullanılacak. Projenin en keyifli yanı ise
ev sahiplerinin kendi özel çiftlik hayvanlarını
yetiştirebilecek olması. Palivor Çiftliği, 2011
Avrupa Gayrimenkul Ödülleri’nin Konut
Mimarisi dalında üç ödüle layık görüldü.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
hayat_tarzi_gul.indd 5
| 5
24.10.2011 16:08
hayattarzı
MÜCEVHER
SERAMİK
TAKILAR
Tasarımlarında Türk kültürüne ait
detaylara yer veren Özlem Tuna
doğal materyaller kullanmayı
tercih ediyor. Dekoratif
objelerin yanı sıra tasarladığı
takılarda seramiğe yer
veriyor. Üniversitede
seramik eğitimi alan
tasarımcının Arzu-Keş
Mücevher Koleksiyonu’nda
yer alan Neşvebahş (keyif
ve neşe veren) yüzük
bunlardan biri. Seramik mikro
mozaik tekniğiyle yapılan yüzük,
925 ayar gümüş ve 18 ayar altın
kaplama. Tasarımında kullanılan
seramik parçalar özel olarak
yüzüklerin üzerine işleniyor.
Neşvebahş
yüzük
SPA
Ödüllü masaj
Conde Nast Traveler okurlarının oylarıyla
belirlenen 2011 Okur Spa Ödülleri’nde After
the Rain Spa, denizaşırı ülkeler kategorisinde
ilk beşte yer aldı. Spanın ürün ve masaj
prosedürleri Türkiye’de Pera Palace Hotel’deki
Pera Spa’da kullanılıyor. Bünyesinde fitness,
hamam, yüzme havuzu, sauna ve buhar
banyosu bulunan Pera Spa 380 metrekarelik
alana yayılı. Klasik göbek taşının üzerinde kese
ve köpük banyosu spanın en özel programı.
DEKOR ASYON
DOĞAL KOLTUK
Gürsan Ergil Design Studio,
doğa dostu tasarımlarıyla öne
çıkıyor. Yaratıcısı Gürsan Ergil
heykel formlu mobilyaları eski
ağaçlardan yapıyor. Seçtiği
malzemelerin hepsi daha
önce başka işlerde kullanılmış
yaşlı ağaçlar. Örneğin eski bir
pekmez teknesine hayat veren
yüzyıllık ağaç, tasarımcının
elinde modern görünümlü bir
tabureye ya da fotoğraftaki
“Organic Lounge Chair” adlı
banka dönüşüyor.
YİYEC
EN
Loren
içerm
% 57 t
unu ve
yulaf u
2 gr ş
Gürsan Ergil imzalı
Organic Lounge Chair
6 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
hayat_tarzi_gul.indd 6
24.10.2011 16:08
Pirinç
hayattarzı
SEYAHAT
OTOMOBİL
Detoks oteli
GEZEGEN
DOSTU
VIP Turizm, vücudunu ve
ruhunu arındırmak isteyenler
için 28 farklı destinasyon
seçeneği bulunan bir tur
programı hazırladı. Dünyanın
dört bir yanındaki resortları
kapsayan programlar
arasından sizin için Tayland’ın
plajlarıyla ünlü Hua Hin
bölgesindeki Chiva-Som’u
seçtik. Chiva-Som, fitness,
spa ve detoks programları
sunan lüks bir sağlık resortu.
Tesiste kilo yönetimi, stres
azaltıcı, cilt gençleştirici
ve antiaging gibi geniş bir
yelpazede programlar
sunuluyor. VIP Turizm ile
Chiva-Som deneyimi kişi
başı 3997 eurodan başlıyor.
After
de
l’deki
s,
Toyota’nın hibrid
otomobili Prius,
3,9 lt/100 km yakıt
tüketimi ve 89 g/km
CO2 emisyonu ile
çevreci bir model.
1,8 lt benzinli motor
ve 136 HP hibrid
sistem gücüne sahip
otomobil 50 km/s’e
kadar hızlarda sessiz
bir sürüş sunuyor.
elik
kese
mı.
YİYECEK
EN SAĞLIKLI CİPS
Lorenz Snack-World’ün koruyucu madde ve suni tatlandırıcı
içermeyen çerezi Country Chips hem sağlıklı hem lezzetli.
% 57 tam buğday
unu ve kepekli
yulaf unu
Buğday kepeği
EV TEKSTİLİ
Mısır unu
2 gr şeker
5 gr hidrojene
edilmemiş yağ
mzalı
Chair
Pirinç unu
7 gr lif
YÜZDE 100 PAMUKLU
Hamam’ın bornoz, havlu ve keseden oluşan Organic Ocean serisi
tamamen doğal malzemelerle üretiliyor. Yüzde 100 organik pamuğun
kullanıldığı seride yer alan ürünler Hydrocotton iplik ve özel dokuma
teknolojisi sayesinde suyu hemen emiyor. Havlular ise yumuşak
dokularıyla hassas ciltlere hitap ediyor.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
hayat_tarzi_gul.indd 7
| 7
24.10.2011 16:08
hayattarzı
TELEVİZYON
MÜZİK
POZİTİF HALLER
Buda’nın Sesleri
Kişisel gelişim konusuna ilgi duyup aisha
markasını yaratan oyuncu Ayşe Tolga,
ekranlara geri döndü.
A
yşe Tolga, uzun soluklu
oyunculuk kariyerinin
yanı sıra kişisel gelişim,
şifa ve doğal terapilere olan
ilgisini, yarattığı aisha markasıyla
taçlandırmıştı. Markayı yarattıktan
sonra arometerapist kimliğine kavuşan Tolga, 2 Nisan’da Digiturk
117’nci kanal ve Turksat 11096
V30000 frekansından takip edilen
World Travel Channel’da yeni
bir programa başladı. Türkiye’nin
ilk turizm kanalı olduğu belirtilen
World Travel Channel’da her
cumartesi “Ayşe Tolga ile Pozitif
Haller Kılavuzu” adıyla yayımlanan
program, pazartesi, çarşamba
ve cuma günleri tekrarlanıyor.
Kanalın seyahat ve yeme-içme
kültürü üzerine keyifli bir konsepte sahip olduğunu düşünen
Tolga, “Hem Demet Sabancı’nın
vizyonu hem de kanaldaki ekibin
kalitesi yollarımızı kesiştirdi” diyor.
Programı, yapımcısı Telezofi
Medya’dan Nilüfer Ülkügüner
ile birlikte tasarladıklarını anlatan
Tolga, sponsorluk arayışlarının
sonucunda kanal yöneticilerinden
gelen teklifle World Travel Channel ile anlaşmış. “Çok dinamik,
aynı zamanda modern ve orijinal
bir kanal. Burada olmaktan çok
memnunum.” İlk olarak dünyaca
ünlü astrolog Gahl Sasson ile
yaptığı röportajı ekrana taşıyan
Tolga, programında wellness,
yani iyileşme ve iyi hissetme hali
üzerine odaklanıyor. Kişisel bakım,
alternatif sağlık metodları, spalar,
güzellik merkezleri, doktorlar,
ruhsal önderlerden sağlık, anne
ve çocuk sağlığı, güzellik, beslenme, ilişkiler ve kişisel gelişim gibi
kişinin kendi içinde seyahatine ışık
tutacak konulara değiniyor.
Stresten arınmak ve hayatınıza denge getirmek meditasyon sayesinde
çok daha kolay. Düzenli meditasyon yaparak yaşamdan daha fazla
zevk alabilir, sosyal ilişkilerinizi güçlendirebilir, iş hayatınızda başarıyı
yakalayabilir ve her anlamda yaşama daha pozitif bakabilirsiniz. DMS
etiketiyle piyasaya sunulan Antistress-Meditasyon serisinin son albümü
Buddha, huzur veren 11 parçalık müzikleriyle meditasyon sırasında
günlük stresten
arınmanıza, daha
kolay konsantre
olmanıza ve
rahatlamanıza
yardımcı olacak.
El
İs
H
an
luğ
yar
tan
Lo
Şaf
gan
hik
ço
dü
ele
an
da
KİTAP
Tek Suçlu Beyniniz
Tek Şişman Beyniniz ve Şişmansanız Sebebi
Var isimli kitaplarıyla tanınan Yasemin Soysal’ın
yeni çalışması Tek Suçlu Beyniniz ismiyle çıktı.
Yazar, yeni kitabında yaşam boyu karşılaştığımız
kötü durumlara çözüm bulmakla kalmıyor, aynı
zamanda bu çözümü nörolojik açıklamalarla
aktarıyor. İşten atılma, iflas etme ve boşanma
gibi tüm sorunları “mükemmellik” tanımının
içine sığdırıyor.
7’den 70’e Taş Devri Diyeti
Prof. Dr. Ahmet Aydın yeni konu başlıklarıyla
genişleterek tekrar kaleme aldığı 7’den 70’e
Taş Devri Diyeti kitabında doğru ve sağlıklı
beslenerek hastalıklardan korunmanın mümkün
olduğunu, bilimsel araştırmaların sonuçlarıyla
ortaya koyuyor. Hayykitap’ın yayımladığı
çalışmada astım, reflü, hipertansiyon, Alzheimer
gibi nüfusun büyük bir kısmında görülen
hastalıklardan kurtulmak isteyenler için doğal
ve basit tedavi yöntemleri öneriliyor.
8 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
hayat_tarzi_gul.indd 8
İ
24.10.2011 16:08
nın
1,5
dü
rak
zam
to
yo
yo
lad
gö
dü
na
ge
lar
yar
İsk
etm
me
yet
na
O
de
erk
ka
hayattarzı
inde
a
yı
MS
bümü
a
ebi
ysal’ın
çıktı.
tığımız
r, aynı
rla
nma
nın
rıyla
0’e
klı
ümkün
yla
eimer
İskender’i anlamak
Elif Şafak son romanında toplumdaki kadın meselesini erkek karakter
İskender’le empati kurarak çözümlüyor.
H
enüz basım aşamasında 165 bin sipariş alan İskender, Elif Şafak’ın
Aşk’tan sonra en çok konuşulan romanı oldu. Doğan Kitap tarafından yayımlanan kitapta Kürt kökenli Toprak Ailesi’nin hikayesi
anlatılıyor. 1970’lerde Anadolu’dan Londra’ya göçen ailenin yolculuğunda insanın en yakınındakilerle nasıl uzak düştüğüne, gurbet
yaralarına ve geçmişteki acıların aslında geçmişte kalmadığına
tanıklık ediliyor. Bir Kürt köyünde başlayan serüven İstanbul,
Londra ve Abu Dabi üçgeninde geçiyor.
Bir buçuk yılda tamamlanan kitabı İstanbul’da yazmaya başlayan
Şafak, Londra’da sonlandırdı. İngilizce yazılan roman Omca Kurgan tarafından Türkçeye çevrildi. Yazar kitabın kapak fotoğrafı için
hikayenin erkek kahramanı İskender’in kılığına girdi. Bu, eserin en
çok konuşulan özelliği oldu. Bazı çevreler bu tercihin okurun hayal
dünyasına bir müdahale olduğu yönünde eleştirilerde bulundu. Şafak
eleştirilere cevaben, kadın bir yazar olarak bir erkek karakteri
anlayabilmek, onun dönüşümünü yaşarken okuru da buna yoldaş edebilmek için kapakta erkek olarak yer aldığını söyledi.
Bir söyleşide, “Daha önce bir kadın yazar, erkek kahramanın kılığında kitabının kapağında yer aldı mı bilmiyorum ama
1,5 yıldır hep İskender olmanın nasıl bir şey olduğunu düşündüm, ister istemez İskenderleştim” diyen yazar İskender karakterini yazmanın çok yıpratıcı olduğunu, hatta süreçte kimi
zaman ağladığını itiraf ediyor. Şafak, erkekleri anlamadan
toplumdaki kadın meselesinin anlaşılamayacağını savunuyor: “Bu romanı yazmak benim için enteresan ve zor bir
yolculuktu. Sürekli ‘İskender olsa ne yapardı?’ diye sorguladım. Onu anlamadan aile sorunlarına, sevgimizi neden
gösteremediğimize ilişkin sorulara cevap bulamayacağımızı
düşünüyorum.”
Romanda üzerinde en çok durulan konulardan biri kadına yönelik şiddet. Şafak, toplumdaki cinsiyetçi kalıbın değişmesi
gerektiğine inandığını belirtirken, ataerkil yapının sadece kadınları mutsuz etmediğinin, erkeklerin üzerinde de büyük bir baskı
yarattığının altını çiziyor. Bu yüzden kitaptaki anti kahraman
İskender’le empati kurarak karakteri farklı açılardan analiz
etmiş. “Biz İskender´i anlamadıkça, İskender gibileri çözemedikçe bu sorunları ortadan kaldıramayız. İskender nasıl
yetişiyor? Onu da yetiştiren bir anne. O ana-oğul ilişkisi
nasıl şekilleniyor? Biz kadınlar bunda nasıl rol oynuyoruz?
O kadar karmaşık bir konu ki, işte bu yüzden konuya daha
derinden bakabilmek istedim. Kadınlar, farkında olmadan ataerkilliği içselleştiriyor, bu yüzden sorun çözülemiyor. Biz bu
kalıpları tekrar ediyoruz. Yoksa kalıplar çok kolay değişir.”
oğal
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
hayat_tarzi_gul.indd 9
| 9
24.10.2011 16:08
hayattarzı
ÖZEL
D
Do
D-L
hed
Ka
FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ; ZEYNEL ABİDİN AĞGÜL (GÜL KAYNAK)
D-Lif
Boğaz
Sonra
me de
yaz m
adınd
tense
Daha
haftal
de yed
üç ayd
işe gir
feCo d
kişiye
Deto
D-Life’ın yöneticisi detoks
uzmanı Gül Kaynak.
10 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
merkez_gul_02_yeni_05.indd 10
24.10.2011 16:10
Kendi
etmem
merke
katıld
de yer
Yeniden
Doğuş
Doğuş Grubu’nun imza attığı detoks ve sağlıklı yaşam merkezi
D-Life, uzman kadrosu ve yenilikçi programlarıyla fark yaratmayı
hedefliyor. D-Life Sağlıklı Yaşam Yatırımları Koordinatörü Gül
Kaynak, merkezi ve detoks uygulamalarını anlatıyor. BURCU SEVER
D-Life’ı yöneten kişi olarak sizi tanıyabilir miyiz?
Boğaziçi Üniversitesi Turizm ve Otelcilik bölümünde okudum.
Sonra aynı üniversitede Uluslararası İlişkiler bölümünde eğitimime devam ettim. Yedi yıl bir finans şirketinde çalıştıktan sonra bir
yaz macerası olarak Türkbükü’ndeki Tampa Beach’te Dreamlands
adında bir spa açtık. Çok başarılı oldu. Finans işine devam etmektense spanın ikinci şubesini Küçük Bebek’te açmaya karar verdik.
Daha sonra Uludağ ve Maçakızı’nda şubeler açtık. Otellerde detoks
haftaları düzenlemeye başladık. Tayland’a gittik. Burada yedi günde yedi kilo verdim. Ardından detoks sonrası programı uygulayıp
üç ayda 25 kilo daha verdim. Bu kadar kilo verdiğimi görenler bu
işe girmem konusunda beni teşvik ettiler ve Bodrum’daki The LifeCo detoks merkezinde çalışmaya başladım. Burada 8 binden fazla
kişiye detoks yaptırdım.
Detoks uzmanı olmak için nasıl bir eğitimden geçtiniz?
toks
nak.
Kendi vücudunuzdaki değişimi gördükten sonra bu dünyayı merak
etmemenize imkan yok. Tayland, Almanya ve Amerika’da farklı
merkezlerde 10 günlük kürler denedim ve sertifika programlarına
katıldım. Amerika’da iki kez Dr. Robert Young’ın verdiği eğitimlerde yer aldım. Burada Canlı Kan Testi ve mikroskopi eğitimi aldım.
D-Life, Doğuş Grubu’nun en yeni projelerinden biri.
Böyle bir işbirliği nasıl doğdu?
The LifeCo’daki misyonumu tamamladığımı ve sağlıklı yaşam
felsefesini Türkiye’de ve dünyada daha fazla yaymam gerektiğini
uzun süredir düşünüyordum. Ve şu an Doğuş’tayım...
D-Life’ın benzer merkezlerden farkı ne olacak?
Detoks ilk zamanlardan beri insanların sağlıklarını korumak için
uyguladığı bir yöntem. Ama zamanla insanoğlu hastalıkları iyileştirmeye o kadar odaklandı ki, hasta olmama, vücudu sağlıklı tutma metodlarını tamamen unuttu. Vücudumuz hastalandığında,
bu basit bir soğuk algınlığı bile olsa, beyin iştahsızlık komutuyla
sindirimi durdurma ve tamirata yönelme sinyali verir. Fazla ve yanlış beslenme, toksidite olası hastalıkları da besler. Dünyada birçok
merkezde farklı oruç ve arınma kürleri uygulanıyor. Hepsi kendi
seviyesinde başarılı. D-Life’ın Doğuş kalitesi ve vizyonuyla dünyadaki en iyi merkezlerin arasında yerini alacağına inancım tam.
D-Life’ı açarken örnek aldığınız bir merkez ya da yararlandığınız bir yöntem var mı?
Dünyanın birçok köşesinde çok başarılı programlar sunan merkezKASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
merkez_gul_02_yeni_05.indd 11
| 11
24.10.2011 16:10
hayattarzı
ÖZEL
ler var. Amerika, Almanya ve Uzakdoğu’da birçok merkezi inceledim. Genel felsefe aynı. Belli sürelerle sıvı beslenme, sauna, masaj
gibi spa hizmetleri; yoga, meditasyon, nefes, enerji çalışmaları;
kolon hidro terapi ve kolema ile bağırsakları, ozon ile kanı temizleme, hafif ve düzenli egzersiz bu yöntemlerin ortak noktası. Biz
Türkiye’de bir de Türk misafirperverliğini ve insana verilen değeri
ekliyoruz ve program daha başarılı hale geliyor.
Doktor ya da beslenme uzmanı olmamanıza rağmen insanları nasıl beslenmeleri gerektiğine dair yönlendiriyorsunuz. Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Haklısınız, ben doktor değilim ve hasta insanlara bir tedavi önermiyorum. D-Life da bir tıp merkezi değil, sağlıklı yaşam merkezi. Biz
burada insanları iyileştirmiyoruz. Onlara sadece nasıl daha sağlıklı
yaşanacağını gösteriyoruz. Merkezimizde dünyadaki diğer sağlık
merkezlerinde olduğu gibi doktor, diyetisten ve hemşireler görev
yapıyor. Ekip olarak danışanlarımıza, özellikle hasta değil “danışan” diyorum, kendi özelliklerine göre nasıl daha sağlıklı yaşayabileceklerinin ipuçlarını veriyoruz. Bunlar aslında hepimizin bildiği ama uygulamadığı az yemek, çok su içmek, doğal beslenmek,
pozitif düşünmek, spor yapmak gibi temel yaşam prensipleri.
var. Öte yandan sindirim ve toksin atma sistemlerimiz doğal yiyeceklere göre programlı. Örnek vermek gerekirse, sindirim sistemi
patatesi sindirebilir ama altı ay raf ömrü olan bir patates cipsinin
içindeki kimyasal koruyucuları ve gıda boyalarını sindiremez. İşlenmiş, uzun raf ömrü olan gıdalar, kimyasal ilaçlar, sigara ve alkol vücudumuzun arınma sistemini yetersiz bırakıyor. Bir de bu
arınma ve toksin atımı için gerekli olan su tüketimini yapmazsak,
düzenli ter atmazsak, bağırsaklarımız düzgün çalışmazsa, lenfatik
sistemimizi aktive edemezsek vücut çaresiz kalıyor ve desteğe ihtiyaç duyuyor.
D-Life’ta bazı uzmanların tehlikeli olarak değerlendirdiği
lavman uygulaması var. Lavman olmadan detoks olmaz
mı?
Özellikle yurtdışından gelen misafirlerim kolema (kalın bağırsak
temizliği) uygulaması yoksa burada geçirecekleri dönemin sadece
iyi beslenme haftası olacağını belirtiyor. Lavman yaptıranlar bunun faydasını gördüğü için düzenli olarak yaptırmak ister. Özellikle Robert Young’dan aldığım eğitimlerde bağırsak temizliğinin
bütün sağlığı etkilediğini ispatlarıyla öğrendim. Lavman D-Life’ta
opsiyonel bir uygulama olarak sunuluyor.
Detoks tam olarak nedir ya da ne değildir?
Detoks ya da sıvı oruç dediğimiz şey, diyet değildir. Diyette
sindirim devam eder. Detoksta vücut bir nevi oruca sokulur.
Oruç, detoksta önemli bir felsefedir. Annemiz hasta olduğumuzda iyileşmemiz için bize iki porsiyon kebap, bol hamur işi
ve tatlı yedirmez, spora göndermezdi. Sebze çorbası, bitki çayı
ve uyku ile vücutta sindirimi azaltarak tamirata destek sağlardı. Detoksla vücudu bu moda
sokmaya çalışıyoruz. Sindirim
vücutta en çok enerji tüketen
ikinci aktivitedir ve devamlı sindirim yapmak zorunda
olan bir vücut hücre tamiri,
yenilenmesi ve arınma yapmakta zorlanır. Detoks, toksin
atarak kilo vermektir. Toksinler vücutta yağların içinde
birikir. Vücudu toksinlerden
arındırırsanız yağlar hiç olmadığı kadar hızlı kaybedilir.
Detoksun ne kadar sağlıklı olduğunu gösteren yedinci günde kişi kendini hiç olmadığı
kadar enerjik hisseder.
DETOKS DİYET DEĞİLDİR.
DİYETTE SİNDİRİM DEVAM
EDER. DETOKSTA VÜCUT BİR
NEVİ ORUCA SOKULUR.
Detoksun hastalıkları
tedavi edici etkisi var
mı?
Detoksun sayısız faydası
var. Öte yandan tek başına yeterli değil. Evinizi
bir kere temizledikten
D-Life
Tanı,
Testi
tanı y
damla
büyüt
den, b
kalite
göster
biriki
nuzun
ruz. A
leri te
karşıl
Sağlık
yönle
Eğitim
seler k
sebzelatan
delikl
bu say
venle
daha y
suyun
min v
Hami
leyen
sıvı al
tek ve
göre n
lirlen
doğay
İdeal
Denem
en faz
maya
Masaj odalarında doğal ürünler kullanılıyor.
12 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
merkez_gul_02_yeni_05.indd 12
D-Lif
Kiml
İnsan vücudu zaten kendi
kendini toksinlerden arındırmaya yönelik bir sistem. Ayrıca neden detoks
yapılması gerekiyor?
Çok doğru, vücudumuzun
kendi arınma mekanizması
sonra
mezse
sağlık
Düny
yönel
uzun
lacak
ği için
24.10.2011 16:10
Deto
duğu
Düny
l yiyestemi
psinin
ez. İşve alde bu
azsak,
nfatik
e ihti-
sonra nasıl çamurlu ayakkabılarınızla girmek istemezseniz, uzun süreli sağlık için de detoks sonrası
sağlıklı yaşam tarzına geçiş yapmak çok önemli.
Dünyada sağık merkezleri hep hastalık tedavisine
yöneliyor. Halbuki hepimizin amacı hastalanmadan
uzun süre sağlığımızı korumak olmalı. D-Life’ta yapılacak düzenli arınma kürleri ve hayat tarzı değişikliği için eğitimler bunu sağlıyor.
D-Life’taki detoks sürecini anlatır mısınız?
irdiği
lmaz
ğırsak
adece
ar buÖzeliğinin
Life’ta
ıkları
si var
aydası
k başıvinizi
dikten
D-Life’a danışanlar üç adımdan geçecek. Birincisi
Tanı, yani kişiye bir nevi ayna tutmak. Canlı Kan
Testi beni yıllardır çok heyecanlandıran eşsiz bir
tanı yöntemi. Parmağınızın ucundan alınan bir
damla kan, özel bir mikroskobun altında 1600 kez
büyütülüyor ve alyuvar, akyuvar yapısıyla kalitesinden, beslenme tarzınızdan, su tüketiminizden uyku
Ulus’taki beş katlı D-Life binası.
kalitenize kadar birçok şeyin sağlığınıza etkisini
gösteriyor. Sigara, alkol, kafein ve kimyasal ilaçların
birikimi de görülüyor. Kısacası kanınızdan vücudunuzun alkali mi, asidik mi olduğunu ve toksin birikimini belirliyoruz. Ayrıca yağ, kas, su ölçümleri, Omega yağı, antioksidan seviyeleri testleriyle kişiye özel verileri elde ediyoruz. Öncesi ve sonrasını
karşılaştırmak başarıyı ölçmek açısından çok önemli.
Sağlıklı besinlerin seçimi konusunda misafirlerinizi nasıl
yönlendiriyorsunuz?
Eğitim detoksun en önemli parçası. Buraya bir haftalığına bile gelseler konuklarımıza organik ürünleri nereden alabileceklerini ve
sebze-meyveleri hangi mevsimlerde tüketmeleri gerektiğini anlatan listeler veriyoruz. Mesela aldığınız rokanın üzerinde küçük
delikler varsa bilin ki o roka daha az kimyasala maruz kalmıştır ve
bu sayede tırtıllar onu yiyebilmiştir. Onlar yiyebiliyorsa biz de güvenle yiyebiliriz. Bunun dışında bazı sebzelerin nasıl diğerlerinden
daha yararlı olduğunu gösteriyoruz. Küçük bir bardak buğday çimi
suyunun kilolarca yeşil yapraklı sebzenin içindeki mineral, vitamin ve proteini içerdiği gibi.
Merkez 30 kişilik uzman kadroyla hizmet veriyor.
Kimler detoks yapabilir?
Hamileler dışında herkes programlarımıza katılabilir. Bebek bekleyen annelerin de beslenme programlarını tekrardan düzenleyip,
sıvı alımı ve çiğ sebze-meyve tüketimini artırarak kendilerine destek verebiliriz. Toksin madde birikimi, hayat tarzı ve alışkanlıklara
göre ne sıklıkta detoks yapılması gerektiği uzmanlar tarafından belirlenmeli. Günde iki paket sigara içen ve şehirde yaşayan biriyle,
doğayla iç içe yaşayan birinin detoks ihtiyacı aynı olamaz.
Dekorasyonda Uzakdoğu teması öne çıkıyor.
İdeal uygulama süresi nedir ve ne sıklıkla tekrarlanabilir?
Deneme amaçlı bir gün yapılabilir ama sonuç almak için en az yedi,
en fazla 21 gün yapmak gerekir. 21 gün detoks yaparsanız yaşlanmayacağınızı iddia ediyoruz.
ıyor.
Detoksun daha sağlıklı yaşamaya yönelik bir yöntem olduğunu anlıyoruz. Kilo vermeye de etkisi olur mu?
Dünya genelinde uygulanan bir haftalık detoks programlarında
kilo yoğunluklarına göre kadınlar 4 ila 6, erkekler 6 ila 12 kilo verebiliyor. Programa katılanlara ilk gün diyetisyen kontrolünde yağ,
kas ve su ölçümü yapılıyor. Program bittiğinde bu ölçümleri tekrarlıyoruz.
D-Life’ta kaç çeşit detoks programı uygulanacak?
Kişinin ihtiyacına göre sırf sıvı tüketilen ve/veya çiğnemeli arınma
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
merkez_gul_02_yeni_05.indd 13
| 13
24.10.2011 16:11
hayattarzı
ÖZEL
programlarımız mevcut. D-Life’ta yeni bir program da uyguluyorum. Tamamen desteksiz. Yani daha önceki programlarda deniz
yosunu ve ısırgan otu karışımları, probiyotikler gibi bitkisel destekler vardı. Herkes bu bitkisel kapsülleri kullanamayabiliyor.
Yeni programda kapsüller yok. Her şeyi doğal haliyle kullanıyorum. Kişiye özel olarak bu programlardan biri uygulanabilir.
Önce kişiyi yakından tanımak ve ihtiyaçlarını kendi ağzından
dinlemek için birebir tanışma ve birlikte form doldurma prosedürümüz var. Sonrasında Canlı Kan Testi, yağ, kas, su ölçümleri yapılıyor. Tüm bu aşamaların sonunda kişinin nasıl bir küre
başlaması gerektiğine ve nasıl bir yol çizeceğimize birlikte karar
veriyoruz.
Beslenmeye bakışınız oldukça farklı. Asidik ve alkali olmak üzere besinleri ayırıyorsunuz.
Fitness salonu
Asidik ve alkali beslenme tarzı son derece bilimsel temellere dayanıyor. Bugün asidik olduğunu ölçebildiğimiz şekerli bir içecek 50 yıl sonra da aynı ölçüyü bize verecek. Yani bu değişen bir
ölçü birimi değil. Kişi yüzde 75 alkali beslenip, yüzde 25 asidik
yiyecekler için kendine yaramazlık payı bırakırsa dengeli beslenmiş olur.
B
Dünyada her dönem farklı diyet trendleri öne çıkıyor.
Bu diyetleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Doğal ve sağlıklı beslenmenin modası olmaz. Doğaldan uzaklaşmadığınız, miktarı sınırladığınız, dengede kaldığınız ve bunu bir
hayat tarzı haline getirdiğiniz sürece diyetlere ihtiyacınız kalmaz.
Özellikle belli bir yaştan sonra hayvansal proteini azaltmak çok
faydalı. Yabancı bir danışanım güzel bir Türkmen atasözü söylemişti: 40’ına kadar kuzu ye, 40’ından sonra kuzu ne yiyorsa onu ye.
Juice bar
Herkes D-Life’a gelebilir mi?
Ailenin her bireyinin daha sağlıklı bir yaşamdan göreceği faydalar var. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı fark etmiyor. Bebeklerin
anne sütünden kesildikten sonra alacağı gıdalar, daha da öncesinde anne sütü içerken annenin beslenme şekli onların gelecekteki
sağlığını belirliyor.
D-Life ekibi kimlerden oluşuyor?
Dünyadaki örnekleri gibi burada da değişik konularda uzman kişilerden oluşan güçlü bir kadro var. Doktor, diyetisyen, hemşire,
terapist, yoga ve fitness eğitmeni, meyve-sebze suyu karışımlarını hazırlayan juice bar ekibi, misafir ilişkileri sorumluları diye
uzayıp giden kalabalık bir ekibiz. Kadronun ortak yönü sağlıklı
yaşamaya ve düzenli arınmaya inanıyor olmaları. Bu konularda
eğitimleri, tecrübeleri ve yüksek empati kabiliyetleri var. Personelimiz de detoks yapıyor. Hepsinin yılda iki kez ücretsiz detoks
tedavisi hakkı var.
Detoks dışında ne tür hizmetler sunuyorsunuz?
D-Life, 7’den 70’e sağlıklı yaşam eğitimini önemseyen bir oluşum
olarak kendini konumlandıracak. Okullarda öğrenciler, öğretmenler, veliler için eğitim projeleri kurgulanacak. Tesislerimizde
her gün bilgi aktarımları, hafta sonları toplu dersler olacak. Şirket
çalışanlarına yönelik projeler yapılacak.
Butik hamam
HEPİMİZİN AMACI HASTALANMADAN
UZUN SÜRE SAĞLIĞIMIZI KORUMAK
OLMALI. D-LIFE’TA YAPILACAK
DÜZENLİ ARINMA KÜRLERİ VE HAYAT
TARZI DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN EĞİTİMLER
BUNU SAĞLIYOR.
14 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
merkez_gul_02_yeni_05.indd 14
24.10.2011 16:11
u
“
d
gitmişt
klasik
açık h
bahçe
Hoşum
tıkırtı ü
pıları ü
cevap,
madde
çalışan
yüzde
istiyors
olmuşt
rağme
Sabah
sokup
bir an
kendim
lerde d
sun, ya
bu rah
lin olm
bilinçli
Taylan
spalard
malarl
ilk det
zi ben
yerdi.
odasın
temizl
Her mevsimin bir
detoks sebebi vardır
lonu
B
e bar
mam
N
T
u söz seneler önce Almanya’nın en ünlü
“fasting”, yani oruç kliniğindeyken misafir bir
doktorun söylediği bir sözdü. Çok hoşuma
gitmişti. Burada haftada iki kere düzenlenen canlı
klasik müzik konserleri ve kışın kar yağarken bile
açık havada size yüzme imkanı veren harika bir
bahçe içindeki havuzları da çok hoşuma gitmişti.
Hoşuma gitmeyen, ilk gece koridorda duyduğum
tıkırtı üzerine odamdan çıktığımda görevlilerin kapıları üzerimize kilitlediğini fark etmemdi. Aldığım
cevap, “Burası bir otel değil, bir klinik. Buraya
madde bağımlısı da, alkolü/sigarayı bırakmaya
çalışan da, yeme bozukluğu olan da geliyor. Bu
yüzden akşamları koridorları kilitliyoruz. Çıkmak
istiyorsanız başhekimden yazılı izin almanız lazım”
olmuştu. Bunlardan hiçbiri bende olmamasına
rağmen tek aklıma gelen o an oradan kaçmaktı.
Sabah erkenden hepimizi bornozlarımızla sıraya
sokup kilo ölçümlerimizi yapmalarını da pek hoş
bir anı olarak hatırlamıyorum. O zaman kendi
kendime karar vermiştim.“Kuracağımız merkezlerde de doktorlar, hemşireler, kan testleri vb. olsun, yani kapsamlı bir klinik hizmeti verilsin. Ama
bu rahatsız edici ve rahatlamayı engelleyen disiplin olmasın. Herkes kendi sorumluluğunu alarak
bilinçli bir şekilde programı istediği için uygulasın.”
Tayland’da gittiğim değişik detoks merkezleri ve
spalarda da değişik tecrübeler ve farklı uygulamalarla karşılaştım. Mesela Koh Samui Adası’nda
ilk detoksumu yaptığım “hippi” detoks merkezi bence gittiklerim arasında bu işi en iyi yapan
yerdi. Öte yandan sizden önceki misafir, kolema
odasını iyi temizleyemediyse (!) önce etraflıca bir
temizlik yapmak zorunda kalmanız, kolema de-
nen işlemle ilgili ilk tecrübenizi bir videodan bu
yeni olayı çözmeye çalışarak gerçekleştirmeniz
kolay değildi. Hiç unutmuyorum, yanımdaki arkadaşım, “Ben bunu yapmam, sen yaparsan bu
hafta benden uzak dur, burası hiç hijyenik değil”
diyerek kestirip atmıştı. Kolema denen bağırsak
temizliği odalarının hemen yanı başında, açık hava
juice bar’da içeceğiniz meyve suları sıkılıyordu.
Yine de tesis ağzına kadar doluydu ve sonuçlar
inanılmazdı. Bir haftada 6-12 kilo vermiş, kolesterol, tansiyon ve şekeri normal seviyelere inmiş
turistler sizinle hemen arkadaş oluyor, heyecan
ve tecrübelerini paylaşıyorlardı. Ayrıca masajlar
sudan ucuzdu. Herkes neredeyse günde 2-3
masaj yaptırıyordu. Ben yine kararımı vermiş,
“Türkiye’de kurulacak merkezlerde hijyen ve ilgi
böyle olursa kimse gelmez. Programı aynen böyle yapmalı, öte yandan temizliği ve bilgilendirmeyi
sıkı tutmalı“ demiştim.
SONBAHAR, DETOKS YAPMAK
İÇİN İDEAL BİR MEVSİMDİR.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ
GÜÇLENDİREREK KIŞA
HAZIRLANMAYI EN GÜZEL
SONBAHARDA YAPABİLİRSİNİZ.
Amerika’daki bu tür merkezlerde ise herkes
neredeyse birer sağlık koçu olarak eğitiliyordu.
Bilgilendirme muhteşemdi. Eve gittiğinizde birden kendinizi buğday çimi yetiştirirken, filizlendirme ve meyve suyu konusunda uzmanlaşmış ve
herkese beslenme dersi verirken buluyordunuz.
Masajlar ise korkunçtu. Lenflerin masaj ile çalıştırılmasının ve farklı masajların tüm faydalarını öğrenmiştim ama Amerikalı masözün seansı bitsin
diye hayatımda ilk defa bir masaj odasında tavana
bakıp dakikaları saymış ve seans bitmeden bir
daha konu masaja gelince Uzakdoğuluları Batılılarla hiçbir zaman aldatmamaya karar vermiştim.
Evet, eğitim merkezlerimizde şarttı, bir shot bardağı dolusu buğday çimi suyunun mucizesi ise
inanılmazdı. Tüm gerekli ekipman ne yapıp edilip
Türkiye’ye taşınacaktı.
lere eklediğim en önemli şey “Human Touch
(İnsani Dokunuş)” ve “Türk Misafirperverliği”
oldu. Diğer bir deyişle, program tanıtımını, kolemayı vb. videodan değil, birebir güleryüzlü bir
ekipten öğrenmek, içecek saatinde juice bar’a
gitmek yerine sizi ağacın arkasına bile saklansanız
bulan, takipçi servis elemanlarına kendinizi teslim
etmek, koltukta uyuyakaldığınızda üzerinizi bir
anne şefkati ile örten, programınızı sizinle takip
eden, yaşadıklarınızı kendileri de defalarca detoks
yaptığı için üst düzeyde bir empati ile anlayabilen,
her sorunuza cevap vermeye çalışan bir ekibin
koçluğunda arınmanızı yapacağınız bir ortam sağlamak Türk farkı olmalıydı. Her sabah başlattığım
programda bıkıp usanmadan tekrarlayacağım bir
cümle ile bunu anlatmalıydım: “Bizim tesislerimiz
belki lüks değildir ama bir lüksümüz vardır, o da
personelimiz.”
Konu iyice dağıldı. Halbuki asıl yazma amacım her
mevsimin bir detoks sebebi olduğu idi. Sonbahar,
detoks yapmak için ideal bir mevsimdir. Yazın
yaptığınız yaramazlıkları, alınan kiloları, bolca içilen içkileri, geç saatlere kadar uykusuz kalınan yaz
gecelerinin yorgunluğunu atıp, bağışıklık sistemini
güçlendirerek kışa hazırlanmayı en güzel sonbaharda yapabilirsiniz. Kışın, doğadaki çoğu canlının
“kış uykusu”na yatması aslında bir tür detokstur.
Yani iç organları, vücudun ikinci en büyük enerji
harcayan aktivitesi olan sindirimden kurtarıp dinlendirmek ve yenilemektir. Bu vesile ile yağlar da
yakılır. İlkbahar, vücutta “bahar temizliği” yapıldığı ayları kapsar. Hücreler yenilenir, kıştan sonra
hızlanan metabolizma arınmayı daha çabuk gerçekleştirir. Veee yaz. Yaz aylarında, ki zaten çoğu
detoks merkezi sıcak memleketlerdedir, artan
sıcaklıkla birlikte vücudun su ihtiyacı da artar. Su
içildikçe, daha çok terleme olur ve deriden toksin
atışı hızlanır. Unutmayın, her mevsimin başka bir
detoks sebebi vardır. Önemli olan sizin ajandanıza uyan herhangi bir yedi günü, hayat koşuşturmasına kısa da olsa bir ara vererek, sadece ve
sadece kendinize, yani bu evrendeki en önemli
kişiye ayırmaya karar vermenizdir.
Bu araştırmalar, eğitimler ve tecrübeler birikiminde açılmasına katkıda bulunduğum merkezKASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
merkez_gul_02_yeni_05.indd 15
| 15
24.10.2011 16:11
hayattarzı
2
1
3
4
5
SPOR
6
SAĞLAM
ADIMLAR
Sakatlanmadan spor yapmak için
doğru ayakkabıyı seçin.
S
por ayakkabı seçiminizi doğru yaparak spor kaynaklı ayak, bilek, bacak ve sırt yaralanmalarını önleyebilir, kendinizi daha aktif hissedebilirsiniz.
Ayakkabı seçimindeki en önemli kural, yapacağınız spor için tasarlanmış ürünü almak. Yanlış numara ayakkabı giymek ayağınıza yapacağınız
en büyük kötülük. Bu nedenle ayakkabının ayağınıza uymasına dikkat edin ve denemeden ürün almayın. Alacağınız ayakkabıyı küçük bir
teste tabi tutun. Mağazanın içinde bile olsa birkaç hareket yapmaktan çekinmeyin. Ve tabii eski ayakkabınıza veda edip dolabınızda en yeni
modellere yer açın. ASICS’in GEL-Kayano 17 modeli aşil tendonuna uygulanan basıncı azaltarak sakatlık riskini düşürüyor (1). Nike’nin ürettiği
LEBRON 8 PS, hafifliği ve Max Air tampon sistemiyle daha fazla konfor sağlıyor (2). PUMA’nın BioRide teknolojisiyle geliştirdiği Faas koleksiyonu
koşucunun performansını artırıyor (3). Çıplak ayak hissi veren Nike Free serisi hafiflik ve teknolojiyi birarada sunuyor (4). Adidas’ın Climacool
Ride koleksiyonunda kullanılan ClimaCool teknolojisi vücut ısısını kontrol altında tutuyor (5). New Balance’ın Wellness koleksiyonunun bir parçası
olarak üretilen Truebalance modeli vücudu forma sokmaya yardımcı oluyor (6).
16 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
hayat_tarzi_gul.indd 16
24.10.2011 16:09
yenilenin
GÜL
BAKIMI
Çiçeklerden elde edilen
ekstrat ve esans yağları
iyi bir cilt bakımının
tamamlayıcıları olabilir.
Gül, kurumuş ve çatlamış
cilde en iyi gelen
çiçeklerden biridir ve her
cilt tipine uygundur. Kan
dolaşımını düzenleyen
ve vücudu sıkılaştıran
özellikleriyle bedeninizi
daha iyi ne besleyebilir...
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 17
| 17
24.10.2011 16:12
yenilenin
Derin temizlik
Yıpranmış cildi ölü hücrelerden arındırıp nemlendirmek
ve canlandırmak yaz sonu dikkat edilecek en önemli
noktalar. SEZGİ GENÇAY
Y
az mevsimi tatil zamanı, kendimizi
her anlamda şımarttığımız, dilediğimiz
gibi yediğimiz, deniz ve güneşin tadını çıkardığımız bir zaman. Yazın sıcak,
güneş ve denizin yıpratıcı etkilerinden yorulan
vücudumuzu yenileyip kışa hazırlamak için derin ve kapsamlı bir bakım zamanı sonbahar.
Vücudumuzun en büyük organı olan cildimiz tıpkı diğer organlarımız gibi yorulur.
Düzenli bakımın yanı sıra mevsim geçişlerinde
daha derin bir desteğe gereksinim duyar. Yazın güneşten çatlayan, kuruyan ve yorulan cildi
yenilemek ve beslemek için bakımınızı adım
adım yaparsanız hem kendinizi hem de cildinizi yormadan canlanırsınız. Cildinize sağlıklı bir
görünüm kazandırmak için arınma, yenilenme,
beslenme ve koruma adımlarını izleyebilirsiniz.
Yazın rüzgar, güneş, tuzlu veya klorlu sudan
yıpranan dirsek, diz, topuk ve ayak parmakları
kuruyup sertleşir. Ne kadar bakım yapsak da
kuru, donuk ve pul pul olmuş bir cilt oluşur. Uzmanlar en iyi mevsim bakımının cildi ölü hücrelerden arındırmayla başladığına dikkat çekiyor.
ARINDIRIP BESLEYİN
Dirsek, diz ve topuk gibi eklem yerlerine yağlı
kremler uygulayarak cildi korumaya alın. Ayrıca banyo sonrası ayaklara, özellikle topuklara
krem sürdükten sonra giyilen pamuklu çoraplar
kremin çok daha etkin bir biçimde emilmesini
sağlar ve kısa sürede bebek gibi bir tene sahip
olursunuz.
Cildi ölü hücrelerden arındırmak için kese
veya vücut scrubları çok uygundur. Keseden
sonra kaliteli bir yağ ile (badem yağı tüm cilt
tiplerine uygundur) cildin nemlenip beslenmesini sağlayın. Vücudumuz nasıl yediklerimizden
besin alıyorsa, cildimiz de aynı şekilde üzerine
sürülen kremlerden beslenir. Vücut scrubları
her iki işlemi birarada uygular. Cildi ölü hücrelerden arındırırken içerdiği yağ ile besler. Dikkat
edilecek nokta, cilt tipine uygun ürünü seçmektir. Çünkü güneş sonrası yıpranan cilt tahrişlere
açıktır. Ayrıca vücut kesesini güneşlendikten en
az üç gün sonra yaptırmak uzmanların önemli
tavsiyeleri arasında.
18 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 18
24.10.2011 16:12
Ç
Kış
kez
D
ihmal
garlar
ve sağ
He
kilde y
settiğim
diğimiz
daha ç
proble
su içm
su içm
yenilenin
ndimizi
diğimiz
n tadın sıcak,
orulan
çin dear.
an cilorulur.
erinde
ar. Yaan cildi
adım
cildiniıklı bir
enme,
rsiniz.
sudan
makları
sak da
ur. Uzhücrekiyor.
e yağlı
. Ayrıpuklara
oraplar
mesini
e sahip
n kese
eseden
üm cilt
enmemizden
zerine
rubları
hücreDikkat
çmekrişlere
ten en
önemli
Gece
yatarken
gülsuyu
Çatlak dudaklara peeling
Kış boyu sert rüzgarlarla kuruyup çatlayan dudaklara haftada birkaç
kez peeling uygulamak iyi bir çözüm olacaktır.
D
udaklarımız sonbaharla birlikte kuruyup çatlamaya başlayacak. Yüzümüzün diğer bölgeleri gibi yağ
bezleri tarafından korunmayan dudaklar, biraz da
ihmal edildiğinde çabucak kurur ve çatlar. Ancak sert rüzgarlar esmeye başlamadan önlem alırsak, kış boyu bakımlı
ve sağlıklı dudaklara sahip olabiliriz.
Her şeyden önce dudakları ısırmamak gerekir. Aynı şekilde yalamak da son derece sakıncalıdır. Kuruduğunu hissettiğimiz dudaklarımızı sık sık yalayarak onları nemlendirdiğimizi düşünürüz. Oysa mevcut nemini de kaybederek
daha çok çatlamalarına sebep oluruz. Uzmanlar çoğu cilt
probleminde olduğu gibi dudak çatlamalarına karşı da bol
su içmemizi öneriyor. Daha az susadığımız kış aylarında bol
su içmek yazın olduğu kadar kolay olmasa da bu öneriyi
ciddiye almalıyız. Günde en az 5-6 bardak su içerek dudaklarımızın içten nemlenmesine katkıda bulunabiliriz.
Dudak peelingi pek aşina olduğumuz bir yöntem olmasa da oldukça faydalı. Piyasada bulunan organik peeling
ürünlerini kullanarak kurumuş, çatlamış ölü deriden arındırdığımız dudaklarımıza daha sağlıklı bir görünüm kazandırabiliriz. Dudak peelingini haftada birkaç kez tekrarlamak
oldukça iyi sonuçlar verecektir.
Tabii peeling ile ölü deriden arındırdığımız dudaklarımızı özel kremlerle nemlendirmek bir diğer önemli nokta.
Piyasada rahatlıkla bulabileceğiniz organik ürünleri tercih
edin ve dudaklarınızı gün içinde ihtiyaç hissettikçe nemlendirin. Seçtiğiniz ürünü özellikle rujdan önce sürmeniz daha
iyi sonuçlar verecektir.
Yaz bitmek üzere
ama güneşin etkileri
hâlâ sürüyor. Güneş
sağladığı bronzlukla
yıl boyu canlı ve
çekici bir cilt yaratır.
Tüm gözenekler
sağlıklı bir şekilde
nefes alır ama
leke ve sivilceler
oluşabilir. Güneşten
yıpranan cilde bu
dönemde hassas
ve hafif bir bakım
yeterli olacaktır.
Sabun içermeyen,
kırışıklara karşı
bakım sağlayan
yüz yıkama jel ve
losyonları cildi
sıkılaştırırken sivilce
oluşumunu da
engeller. Temizlik
sonrası özellikle
gece yatarken
sadece gülsuyu
kullanmanız yeterli
olacaktır.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 19
| 19
24.10.2011 16:12
yenilenin
Ciel D’azur Aloe Vera
Yüz Temizleme Jeli,
sulandırıcı ve sıkılaştırıcı
yapısıyla cildin pH
değerini koruyarak
lipid tabakaya zarar
vermeden cildi temizler.
Yüksek oranda vitamin,
mineral ve amino asit
içeriği sayesinde cildi
besler ve yeniler. Göz ve
yüz makyajını çıkarmak
için de tavsiye edilir.
ORGANİK
IŞILTI
Doğal ürünlerle temizlenmiş bir cilt her zaman
dinamik ve sağlıklı bir izlenim bırakır.
Living Nature markasının
Yeni Zelanda’da
üretilen manuka balı
ve hindistancevizi yağı
içerikli ürünleri arasında
temizleme sabunları
önemli yer tutar. Tüm cilt
tipleri için uygun olan bu
sabunlar cildi kurutmadan
temizler ve besler.
Aveda Brightening
Cleanser’ın içerdiği
hindistancevizi türevli
yüzey aktif madde
cildinizin cansız
hücrelerini
temizleyerek berrak
görünümünü artırır.
Antioksidan bitki özleri
ile yoğunlaşmış La
Clarée Oliv’ Yüz
Temizleme Sütü,
kadifemsi yapısıyla
ciltteki bütün makyaj
izlerini ve kirleri
hidrolipidik tabakayı
koruyarak yok eder.
Cilt temizlenir, esnek
ve yumuşak bir
görünüme kavuşur.
Makyaj temizliğinde
hızlı ve gözlerinizi
yakmayan etkisiyle bu
organik ürün cildinizi
yeni güne hazırlar.
C
v
c
Y
Lavanta ve nane
içeren rareblossom
Yüz Temizleme
Jeli ciltte biriken
makyaj kalıntılarını
ve kirleri etkin bir
şekilde temizler; cildi
rahatlatır. Tüm cilt
tipleri için uygun olan
ürünün pH değeri cilt
ile uyumludur. Özel
bileşimi sayesinde cilde
ferahlık hissi verir.
mizi o
yaklaşa
beslem
iki dos
humud
olgunl
de ku
lerden
ile ant
ve bak
Antiok
asit, m
20 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 20
V
t
24.10.2011 16:12
yenilenin
i özleri
La
ü,
yla
akyaj
Vitamin
tedavisi
Canlandırıcı, koruyucu ve destekleyici
vitamin kürleri düzenli kullanıldığında
cilde gençlik aşılar.
kayı
der.
esnek
şur.
inde
zi
yle bu
dinizi
ar.
Y
azın cilt yüzeyine hücum eden kan, kışın derinlere doğru çekilir. İşte bu yüzden kışın cildimiz solgun, yazın ise daha canlı bir
görünüme bürünür. Dolayısıyla yazın cildi serin tutmak, kışın
daha sıcak hale getirmek için farklı ürünler kullanır, beslenmemizi ona göre değiştiririz. Yaz sonunda cilt yüzeyine
yaklaşan kanı serinletmek, yaklaşan kışa karşı cildi
beslemek için bu dönemde kuşburnu ve ceviz iyi
iki dostumuzdur. Kuşburnu gülün meyvesi olan tohumudur. Baharda büyümeye başlar ve sonbaharda
olgunlaşır. Meyve olarak yenildiği gibi yemeklerde
de kullanılır. C vitamini açısından en zengin bitkilerden biri kabul edilen kuşburnu A ve B vitamini
ile antioksidanlar içerir. Kuşburnu yağı içeren krem
ve bakım ürünleri, cildi vitamin açısından destekler.
Antioksidan zengini ceviz yağı ise omega-3, lineoleik
asit, magnezyum, bakır ve melatonin içerir. Vücut-
taki endotelin seviyesinin düşmesine yardımcı olur, böylece kan damarları gevşer ve kan basıncı azalır. Dolayısıyla ceviz yağı içeren ürünler
cilt yüzeyine hücum etmiş kanı serinletmek için idealdir. Çoğunlukla
kırışık önleyici kremlerde kullanılan ceviz yağı, cildi yeniler ve kurumuş
ciltleri nemlendirerek kırışık oluşumunu engeller.
Egzema, kepek ve güneşten kurumuş cilt için
de idealdir. Mevsimsel bakımları yaparken bulunduğunuz mevsimde hangi meyve ya da bitki
yetişiyorsa, cildimizin ihtiyacını karşılayan da yine
o bitki olur. Vie en Rose organik bitkisel ürünlerin formülleri mevsimsel değişikliklere uyum
sağlayacak şekilde oluşturulmuş. Gül kremi içeriğinde bulunan kuşburnu miktarı kış mevsimi
yaklaşırken daha da yoğun olarak kullanılıyor.
Böylece cildin koruma ve yenilenme için ihtiyacı
olan C vitamini sağlanmış oluyor.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 21
| 21
24.10.2011 16:12
yenilenin
S
k
İyi bir
nemlendirici
kurumuş cilde
bakım yapar, onu
korur, iyileştirir
ve eksiklerini
maskeler.
Yü
en
cild
sağ
ön
C
yanı s
güneş
getird
arasın
cilde b
mevsi
Te
bakım
lerden
sonra
nemi
cilt da
muş c
ni ma
zararl
dönem
Artık
yor, za
P
S
kur
beş
kur
Isla
vüc
uyg
22 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 22
24.10.2011 16:12
Susuz
kalmayın
Yüzde 70’i sudan oluşan vücudumuzun
en büyük organı cilttir. Dolayısıyla
cildin nem dengesinin düzenli olarak
sağlanması sağlık ve güzellik için en
önemli adımdır. SEZGİ GENÇAY
C
ildimizi ölü hücrelerden arındırıp yenileyerek kışa hazırladıktan sonra, günlük ihtiyacı olan nemlendirmeyi
asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü vücudumuzun yüzde
70’i sudan oluşur. Bu yüzden cilde bakım ve beslenmenin
yanı sıra ihtiyacı olan nemi düzenli olarak sağlamak gerekir. Yazın
güneş ve rüzgar cildimizin nemini azalttığı gibi, şehir hayatının
getirdiği stres, hava kirliliği, yorgunluk da cildi yıpratan etkenler
arasında yer alır. Ayrıca yaz güneşinde kuruyup yorgun düşen
cilde bu dönemde ihtiyacı olan yoğun nemi vermek önümüzdeki
mevsime daha sağlıklı girilmesini sağlayacaktır.
Temizleme ve nemlendirme sağlıklı ve genç bir cilt için anahtar
bakımlardır. Arındırma cildi yüzeyindeki kir, tortu ve ölü hücrelerden temizlerken bir yandan da kurutur. Arındırma işleminden
sonra kullanacağımız krem ve nemlendiriciler cildin kaybı olan
nemi kazandırırken, kuru derinin dökülmesini de sağlar. Böylece
cilt daha yumuşak bir görünüme kavuşur. Nemlendiriciler kurumuş cilde bakım yapar, onu korur, sağlığını geliştirir ve eksiklerini maskeler. Kısacası cildin su kaybını dengeler ama sizi güneşin
zararlı ışınlarından korumaz. Bunu aklınızda bulundurarak bu
dönemde koruma faktörlü nemlendiricileri tercih edebilirsiniz.
Artık günümüz kozmetik ürünleri sadece bakım yapmakla kalmıyor, zamanın yıpratıcı etkilerine karşı da önlem alıyor. Dolayısıyla
Püf noktası
Sıcak değil, ılık suyla duş alın. Sıcak su vücudun nemini alarak
kurumasına yol açar. Nemlendirici kremi banyodan sonraki
beş dakika içinde, vücut hâlâ ıslakken uygulayın. Bacaklarda
kuruluk oluşuyorsa, banyodan önce kese ile ölü deriyi temizleyin.
Islakken keselemekten daha iyi sonuç alırsınız. Banyodan sonra
vücudunuzu havluyla iyice ovalayarak değil, yumuşak darbeler
uygulayarak kurulayın.
nemlendiricilerin yaşlanmayı geciktirici ve leke önleyici özellikleri de bulunuyor. Bazıları nemlendirmenin yanı sıra hafif bronz
görünüm veren ışıltıyı da kazandırıyor.
Nemini kaybetmiş ve kuru cilt arasında fark vardır. Kuru cilt
yapısal bir özelliktir ve buna uygun nemlendiriciyi kullanmanız
gerekir. Ancak tüm cilt tipleri hava ve çevre koşulları yüzünden
nem kaybına uğrar ve düzenli olarak nemlendirilmeye ihtiyaç duyar. Yağlı, kuru ve karma cilt tipleri için farklı nemlendirici kremler vardır.
SİZİN NEMLENDİRİCİNİZ HANGİSİ?
Nemlendiricilerin en basit görevi, cildin en üst tabakasındaki suyu
tutmaktır. Aynı zamanda geçici bir bariyer görevi de görürler.
Sizin için en uygun nemlendirici cilt tipiniz, yaşınız ve akne gibi
özel bir durumunuzun olup olmadığına bağlıdır. Bir genelleme
yapmak gerekirse, normal cilt hiçbir zaman çok kuru ya da çok
yağlı değildir. Doğal dengeye sahip bu cilt için su bazlı, hafif ve
yağlı hissi vermeyen nemlendirici kullanılması yeterlidir. Kuru
ciltte nemi sağlamak için daha ağır, yağ bazlı ve antioksidan içeren
nemlendiriciler kullanılmalıdır. Bu tür ürünler kremlerden daha
kalıcıdır ve ciltten suyun buharlaşmasını daha etkin bir şekilde
önler. Yağlı ciltler akne ve siyah noktalara meyillidir. Bunun
yanında daha fazla neme ihtiyaçları vardır, özellikle de cilt bakım
ürünleri uygulandıktan sonra. Banyo sonrası hafif bir nemlendirici
cildi koruyacaktır. Su bazlı, gözenekleri tıkamayan bir nemlendirici
tercih edilmelidir. Hassas ciltler kızarıklık, tahriş ve kaşıntılara
açıktır. Papatya gibi yatıştırıcı içeriklere sahip nemlendiriciler
daha faydalı olacaktır. Aynı zamanda antialerjik ve kokusuz,
parfümsüz ürünleri tercih ederken asit içerenlerden uzak durun.
İlerleyen yaşla değişen hormonlar cildin daha fazla kurumasına
sebep olur. Bu yüzden cildi yumuşak ve nemli tutmak için bu yaşa
uygun nemlendiriciler seçin. Antioksidan veya alfahidroksi asit
içeren ürünler kırışıklarla mücadelede size yarar sağlar.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 23
| 23
24.10.2011 16:12
yenilenin
NE ZAMAN, NASIL KULLANMALI?
Cildin nemlendiriciden en iyi şekilde faydalanması için birkaç
noktayı göz önünde bulundurmak gerekir. Öncelikle deneyimlere
açık olun. Cilt tipinize uygun, size yumuşak bir görünüm ve his veren
bir nemlendirici bulun. Bazen en uygununu bulmak için birkaç
farklı markayı denemeniz gerekebilir. Bu arada cildinizi her zaman
güneşten koruyun. Güneşe karşı koruma sağlayan nemlendiriciler
en büyük yardımcınız olmalı. Böylece cildiniz ihtiyacı olan nemi
alırken aynı zamanda güneşin zararlarından korunacaktır. Ancak
unutmayın ki en pahalı ürün her zaman en iyisi değildir. Fiyatın
verimlilikle bir ilişkisi yoktur. Bir nemlendiricinin pahalı olması
daha iyi sonuç vereceğini göstermez.
Nemlendiriciyi banyodan hemen sonra uygulamanızda
fayda var. Banyodan sonra, cildiniz tam kurumadan önce hemen
uygularsanız yüzeydeki su kremle birlikte hapsolarak hücrelere
kolayca nüfuz eder. Gece yatmadan önce yüzünüzü temizleyip
nemlendirici veya ağır ürünler kullanmaktan kaçının. Vücut
uykuda kendini yeniler. Temiz bir cildin nefes alıyor olması onun
da dinleniyor olduğu anlamına gelir. Bazen sadece basit bir gülsuyu
bile temizleme için yeterli olabilir.
Ağır kremleri gereği kadar kullanmalısınız. Aşırı kuruluk
yoksa yüzünüze ağır kremler sürmeyin. Bu tür kremleri el, ayak
ve bacaklarınızda kullanın. Çünkü bu bölgeler kurumaya daha
meyillidir. Bu arada her nemlendiricinin iddia ettiği her şeyi
gerçekleştireceğini düşünmeyin. Nemlendiriciler birer kozmetik
ürünüdür. Bir ilaç ya da tedavi gibi kesin sonuçlar vermeleri
beklenemez. Kullandığınız ürün cildinizi daha iyi bir duruma
getirmiyorsa ve sorunlarınız devam ediyorsa, bir cilt doktoruna
danışmanız gerekir.
Editörün seçtikleri
AROMA CONFORT
Duştan sonra
kullanılması
önerilen Decléor’un
nemlendirici vücut
sütü ince yapısıyla
vücuda kolayca
nüfuz ederek
nemlendirici etkisini
gösteriyor.
NOURISHING HAND AND
BODY CREAM
Living Nature’ın
antiseptik özelliğiyle
bilinen manuka balı
içerikli losyonu
vücut, el ve ayaklar
için etkili bir krem.
Cildi yoğun bir
şekilde nemlendirip
rahatlatıyor.
GEL d’ALOE VERA
Ciel D’azur’un Aloe
Vera içerikli kremi
gözenekleri tıkayan
ölü hücreleri hızla
temizleyip cilde nefes
aldırıp doğal nemini
geri kazandırıyor,
hücre oluşumunu
destekliyor.
KINETICS HYDRATING LOTION
Hindistancevizi,
jojoba ve diğer
doğal-türevli
maddeler içeren
Aveda’nın hızlı-emici
bu losyonu her tür
cilde nazikçe nem
kazandırıyor.
NEMLENDİRİCİ VÜCUT LOSYONU
rareblossom’ın
jojoba ve kayısı yağı
içeren kremi cildin
canlılığını artırıyor,
besliyor ve koruyor.
Cildinizin daha
sağlıklı, pürüzsüz
ve yumuşak
olmasını sağlıyor.
IMPERIAL BODY BALM
Kiehl’s’ın vücut
kremi doğal glikolik
asit içeriğiyle
cildi yeniden
nemlendiriyor,
hücre yenileniyor ve
çevresel faktörlerin
cildi yaşlandırmasını
önlüyor.
24 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
yenilenin_guzellik_gul_yy.indd 24
24.10.2011 16:12
sağlık
YEŞİL KALKAN
Yeşil çayın insan vücudunu kansere karşı koruduğu,
kolesterol ve tansiyonu dengelediği, alerjiyi önlediği, gribe
karşı direnci artırdığı, yaşlanma sürecini yavaşlattığı ve
metabolizmayı hızlandırdığı araştırmalarla kanıtlandı.
University of South Florida’nın yaptığı son araştırma ise
Alzheimer’ı önlediği ve tedavi ettiğini ortaya koydu. İnsan
vücudunu hemen her açıdan koruyan yeşil çayı kışın da
bol bol tüketmemiz öneriliyor.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
kapak_bagirsak.indd 25
| 25
24.10.2011 16:17
sağlık
Pat
ma m
söylüy
gaza d
yan g
Sorun
iki ne
algısın
gester
dönem
artıyo
HAY
İBS en
kaybı
yüzde
Yüzde
bırakı
luğu y
rın or
basam
vurul
ğunu
rine b
Kod adı A.Ş.K.
İ
İBS (irritabıl bağırsak
sendromu), zamane
hastalıklarından.
Sendromu en iyi anlatan
üç belirti ağrı, şişkinlik
ve kabızlık. Kısacası, A.Ş.K.
MESUDE ERŞAN
BS’ye huysuz veya huzursuz bağırsak
sendromu diyenler de var. Çünkü şişkinlik, gaz ve dışkılama bozukluğu, karın
bölgesinde huzursuzluk hissi ve karın
ağrısıyla seyrediyor. Tamam, hayati tehlikesi yok. Ancak yaşam kalitesini bozuyor.
Gastroenteroloji uzmanı Doç. Dr. Serdar
Akça’nın verdiği bilgiye göre, sendrom bağırsakları çevreleyen nöronların basınç ve
hareket algılarında düzensizlik ve bozukluk sonucu, bağırsak kaslarının düzensiz
hareket etmesiyle meydana geliyor. Sendromu yaşayan hastaların bağırsak kaslarında aşırı kasılma veya gevşeme söz konusu.
Bu düzensizliğe hangi durum veya durumların yol açtığı kesin olarak bilinmiyor.
Ancak açıklayıcı bazı tezler ileri sürülüyor.
Tezlerden biri bağırsak enfeksiyonu sonrası, bağırsak çevresindeki sinir hücrelerinin
çalışmalarının bozulması. Bir başka teze
göre, duygusal stres sonucu ortaya çıkan
uyarılar, bilinç dışı olarak bağırsağı etkiliyor. Ya da hücresel düzeyde gelişen hasarlar veya bazı gıdalar şikayetleri tetikleyebi-
liyor. Doç. Dr. Akça, “Genel olarak düzenli
fiziksel aktivite yapan, sağlıklı beslenen ve
duygusal açıdan stresi yönetebilen, dengeli
insanlarda İBS belirtileri daha az görülüyor” diyor.
PSİKOLOJİK DEĞİL
Gastroentereloji uzmanı Prof. Dr. Cengiz
Pata, İBS’de psikolojik ve psikososyal bazı
faktörlerin tetikleyici olduğunu belirtiyor. Ancak kesinlikle “psikiyatrik bir hastalık” olmadığının altını çiziyor. “Günlük
stres arttıkça, hastalık karşımıza daha sık
çıkıyor. Hastaların büyük çoğunluğu stresin belirtileri tetiklediğinden bahseder.
Depresyon-anksiyete, somatoform bozukluk (fiziksel neden olmadan hastalık belirtilerinin ortaya çıkması), yaşam stresinin
etkili olduğu biliniyor. Yaşam boyu farklı
zamanlarda etkili olan başka psikolojik
faktörler de tetikleyici olabiliyor. Eşle geçimsizlik, okulda veya işte sorun yaşamak
gibi. Bunlar gerginlik ve anksiyeteye yol
açıyor.”
26 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
kapak_bagirsak.indd 26
24.10.2011 16:17
EGZ
Sendr
şişkin
ve me
david
kontr
leri te
dan u
türün
azaltı
tedav
şam t
özel o
yere s
Sen
hangi
lama
tüketi
önlem
sağlık
A
Dış
olm
Da
A
gel
kul
Pata, İBS’lilerin beyindeki ağrı algılama merkezlerinin daha çok çalıştığını da
söylüyor. Ayrıca bu kişiler bağırsaklardaki
gaza daha hassas. Başkasında ağrı yapmayan gaz, bunlarda ciddi sıkıntı yaratıyor.
Sorunun kadınlarda daha sık görülmesi
iki nedene bağlanıyor. İlki, kadınların ağrı
algısının daha fazla oluşu. İkinci suçlu progesteron hormonu. Nitekim yumurtlama
dönemlerinde kadınların İBS şikayetleri
artıyor.
HAYATI ETKİLİYOR
İBS en fazla çalışmayı engelleyen ve işgücü
kaybına yol açan sorunlardan. Hastaların
yüzde 30’unun çalışma hayatı etkileniyor.
Yüzde 46’sı ataklar sırasında işini yarım
bırakıyor. Yüzde 15’i konsantrasyon bozukluğu yaşıyor. İşi bırakmak zorunda kalanların oranıysa yüzde 12. Prof. Dr. Pata, birinci
basamak sağlık hizmetlerine yapılan başvuruların yüzde 12’sinin İBS kaynaklı olduğunu söylüyor. Gastroenteroloji kliniklerine başvuranlarınsa yüzde 28’i yine İBS’li.
K.
üzenli
nen ve
engeli
örülü-
engiz
l bazı
elirtir hasünlük
ha sık
u streseder.
ozukbeliresinin
farklı
olojik
le geamak
ye yol
EGZERSİZİN ÖNEMİ
Sendromu en iyi anlatan üç belirti, ağrı,
şişkinlik, kabızlık, kısacası A.Ş.K. Nedeni
ve mekanizması tam olarak bilinmiyor. Tedavide esas, kişiyi rahatsız eden bulguların
kontrol altına alınması. Bunun için şikayetleri tetikleyen sebepler araştırılıp bunlardan uzak kalınması sağlanıyor. Şikayetin
türüne göre bağırsak spazm gidericiler, gaz
azaltıcı ilaçlar, ağrı kesiciler, antidepresan
tedaviler, dışkıyı yumuşatıcı ilaçlar ve yaşam tarzında yapılan değişiklikler kişiye
özel olarak düzenlenen tedavide önemli bir
yere sahip.
Sendromu yaşayan kişi, şikayetlerinin
hangi durumlarda (stres, soğuk, yumurtlama dönemi, bazı yiyecek ve içeceklerin
tüketimi gibi) şiddetlendiğini biliyorsa,
önlemlerini alması daha kolay. Düzenli ve
sağlıklı beslenme, düzenli fiziksel aktivite,
ruhsal durumun dengeli olması İBS şikayetlerini azaltıyor. Prof. Dr. Pata, İBS’nin
kronik olduğunu ve hastanın bununla yaşamayı öğrenmesinin baş etmeyi kolaylaştırdığını söylüyor. “Hastaların belirtilerin
kanser, iltihap, bağırsak düğümlenmesi
gibi ciddi sağlık sorunlarına dönüşmeyeceğini, dönem dönem daha fazla bağırsak
hareketi yaşayacağını bilmesi hastalığı
kabullenmesini kolaylaştırıyor.” Hastanın
hangi yiyeceklerin şişkinlik yaptığını gözleyerek bunlardan uzak durması mümkün.
Yine hastanın bağırsaklarını bir düzene
sokması için her gün aynı saatte (mümkünse kahvaltıdan sonra), telaşsız zamanlarda
tuvalete gitmesi öneriliyor.
RUHSAL ETKİYE TEPKİ
Bağırsaklar ve beyin insan embriyosunun
aynı kesiminden meydana gelir. Bu nedenle
bağırsakların çok zengin sinir ağı var (bağırsak sinir sistemi) ve beyin ile çok kompleks
ilişki halinde. Bu yakın ilişkiye karşın bağırsağın hareketlerini kontrol eden sinirlerin
tamamı beynin kontrolü altında değil.
Beyin ile vücudumuz arasındaki ilişki birçok örnekle ortaya konabilir. Anksiyeteye
neden olan bir durum ile karşı karşıya kalındığında birçok kişide ruhsal ve fiziksel bir
cevap meydana gelir. Böyle bir anda korku,
anksiyete, stres veya şüphe hissedilebilir.
Fiziksel olarak ise kas gerginliği, terleme,
çarpıntı, nefes darlığı veya karın ağrıları gelişebilir. Her bireyde meydana gelen ruhsal
ve fiziksel cevap farklı. Bu tamamen kişinin
o anda aklında ve vücudunda olanların farkına varma derecesiyle ilgili. Bazı bireylerde
hedef organ bağırsaklar. Bağırsaklar, gıdaların sindirilme ve artıkların dışarı atılması
işlevini beyinden bağımsız olarak otonom
sinirlerin kontrolünde yapar. Fakat stres
sırasında beynin gönderdiği karmaşık uyarılar kendi kendine düzenli çalışan bağırsak
sinir sistemini de etkiler. Bunun sonucunda
İBS istemsiz olarak gelişebilir.
12 hafta tehlikesi
Adından da anlaşılacağı gibi İBS bir
sendrom. Yani tek bir hastalık değil,
belirti ve bulguların bir bütünü. Hastalık
kendini karın bölgesinde şişkinlik, gaz hissi,
huzursuzluk ve ağrı hissiyle belli ediyor.
Tüm bu şikayetler ishal veya kabızlık
şeklinde görülen dışkılamayla azalıyor. Bu
bulgulardan en az ikisi, başka bir hastalık
olmadığı tespit edildiği halde, bir yıl içinde
12 haftadan uzun sürüyorsa hastaya İBS
tanısı konuyor.
Alarm bulgular
Dışkıda kan, yüksek ateş, gece uykudan uyandıran şiddetli karın ağrısı, dışkılayınca rahatlama
olmaması ve kilo kaybı gibi şikayetler varsa, İBS dışında bir hastalık olabileceği düşünülmeli.
Daha ileri tetkikler yapılmalı. Bir de alarm belirtileri var ki bunlar olduğunda dikkat: Anemi
Ailede kolon kanseri ve inflamatuar bağırsak hastalığı Kilo kaybı Ateş Makattan kan
gelmesi Karında ele gelen kitle İnatçı ishal veya kabızlık Yakın zamanda antibiyotik
kullanılması Gece uykudan uyandıran şikayetler (ishal, karın ağrısı gibi)
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
kapak_bagirsak.indd 27
| 27
24.10.2011 16:17
sağlık
İyi uyku
uyumanın
Yaşam tarzında yapılacak
birkaç küçük değişiklik derin
ve kaliteli bir uykuya geçişin
anahtarı olabilir. BERİL BEKEN
sırları
28 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
uyku_melankoli_gul.indd 28
24.10.2011 16:18
Türk
yaptığ
de 12’
ülkele
lo ort
yüzde
ra baş
9 civ
düzey
sayısı
İst
Fakül
Bozuk
Dr. D
zorluk
gitme
uyanm
konsa
gibi ş
rektir
ret et
Uyku
raden
mind
nu ya
Ha
layan
sağlığ
İyi bi
rektir
rak al
mak o
yaşan
parak
sağlar
kat ye
testos
yardım
He
lara iy
len ta
değil.
yakal
öneri
U
YKUNUZ GELİNCE YATIN
n
rı
Ne kadar uykuya ihtiyacınız olduğunu en iyi siz bilebilirsiniz. Bunun için
vücudunuzu dinleyin ve kendinizi çevrenizdekilerle karşılaştırmayın. Prof. Dr.
Derya Karadeniz, “Her ne kadar günlük ortalama uyku ihtiyacı 6 ila 8 saat olsa da,
bazı insanlar bu sürenin daha azı ile yetinebilir ya da daha fazlasına ihtiyaç duyabilir” diyor.
“Aynı şekilde bazı insanların en geç saat 22.00’de uykusu gelirken bazıları saat 01.00’den
önce yatağa girmek istemez.” İyi bir uykunun temel kuralları vücudunuzu dinlemek, uyku
yapınızı bilmek, uykunuz geldiğinde yatmak ve ihtiyacınız olan uyku miktarına dikkat
etmek olacaktır.
Türk Uyku Tıbbı Derneği’nin ülke çapında
yaptığı bir araştırmaya göre, nüfusun yüzde 12’si uykusuzluk çekiyor. Bu oran diğer
ülkelerden pek de farklı olmayan bir tablo ortaya koyuyor. Türkiye’de kadınların
yüzde 16’sı uykusuzluk şikayetiyle doktora başvururken erkeklerde bu oran yüzde
9 civarında. Uzmanlar sosyoekonomik
düzey düştükçe uykusuzluk çekenlerin
sayısının arttığının altını çiziyor.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku
Bozuklukları Birimi sorumlusu Prof.
Dr. Derya Karadeniz, uykuya dalmada
zorluk, sık sık uyanma, gece tuvalete
gitme, uykuda terleme, sabah yorgun
uyanma, gündüz uyku ihtiyacı, dikkat ve
konsantrasyonda bozukluk ve unutkanlık
gibi şikayetlerin doktora başvurmayı gerektiren önemli uyku hastalıklarına işaret ettiğini söylüyor. Aynı zamanda Türk
Uyku Tıbbı Derneği’nin başkanı olan Karadeniz, çoğu bireyin hayatının bir döneminde farklı nedenlerle uykusuzluk sorunu yaşayabileceğini de sözlerine ekliyor.
Hayatımızın neredeyse üçte birini kaplayan uyku, hem ruhsal hem de fiziksel
sağlığımız için ihtiyacımız olan bir süreç.
İyi bir uyku uyumak, vücudumuzun gerektirdiği uyku miktarını kesintisiz olarak almak ve güne dinç bir şekilde uyanmak olarak tarif edilebilir. Uyku sırasında
yaşanan farklı evreler fiziksel tamir yaparak dinlenmiş bir şekilde uyanmamızı
sağlar, beynimizin hafıza, öğrenme ve dikkat yetilerini artırır, büyüme hormonu ve
testosteron gibi hormonların gelişmesine
yardımcı olur.
Herhangi bir sağlık sorunu olmayanlara iyi bir uyku uyuyabilmeleri için verilen tavsiyelerin çoğu hiçbirimize yabancı
değil. Yine de aradığınız uyku kalitesini
yakalayamadığınızı düşünüyorsanız, bu
önerilere kulak verin.
M
ELATONİNİ ÇAĞIRIN
Uykuya geçişimizi vücudumuzda salgılanan pek çok maddenin
yanı sıra melatonin hormonuna
borçluyuz. Vücut biyoritmini düzenleyen
melatoninin akşam saatlerinde belirli bir
seviyeye ulaşması uykumuzun gelmesini
sağlar. Bu nedenle çevremizde yapacağımız
küçük düzenlemelerle melatonin salgılanmasını tetiklemek kaliteli uykuya giden
yolu açabilir. Yatmadan birkaç saat önce
bulunduğunuz odanın ışıklarını yavaş yavaş kısmaya başlamak, alttan aydınlatma
kullanmak ve televizyon gibi kuvvetli ışık
kaynaklarının karşısında mümkün olduğunca az zaman geçirmek uykuya geçişi
büyük ölçüde kolaylaştıracaktır.
M
İDENİZİ RAHATLATIN
Gün boyunca tükettiğiniz yiyecekler, özellikle de akşam yemeğinde yapacağınız tercihler iyi uyumanıza yardımcı olabilir. Örneğin triptofan amino asidi,
rahatlamanızı sağlayan serotonin seviyesini artırarak rahat bir uyku kaynağı
oluşturur. Bu amino asit hindi ve badem gibi yiyecekler ile sütte bulunur. Laktoz intoleransınız yoksa, yani süt ve süt ürünlerini sindirmede zorluk yaşamıyorsanız, bu ürünleri
tüketmek uyku üzerinde olumlu etki yapacaktır. Bir miktar sütlü yulaf ezmesi uyku öncesi
için uygun bir öğün olabilir. Çünkü yulaf aynı zamanda melatonin içerir. Kiraz da melatonin içeren bir meyve olarak uykuya yardımcı yiyecekler arasında yer alır.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
uyku_melankoli_gul.indd 29
| 29
24.10.2011 16:18
sağlık
H
AREKETE GEÇİN
D
OĞAL ÜRÜN KULLANIN
Uykudan en az 4-5 saat önce yapacağınız yoga ve meditasyon gibi egzersizler kaslarınızı gevşetip sizi iyi bir uykuya hazırlayacak aktiviteler arasındadır. Uzmanlar yatmadan hemen önce metabolizma hızlandırıcı ağır sporları asla önermiyor
ama hareketsiz bir yaşam tarzına sahip insanların da zamanla ciddi uyku sorunları yaşayabileceğini söylüyor. Vücudumuz uyku ritmini hazırlayan karmaşık bir mekanizmaya
sahip ve bu mekanizmanın sağlıklı bir şekilde çalışması için bir miktar harekete ihtiyaç
var. Her gün düzenli spor yapmak sağlıklı uyku için önemli bir kriter.
Yatak örtüleri ve yastıklar da uykuya olumlu ya da olumsuz etki
edebilir. Sentetik maddelerden
üretilen nevresimler sizi iyi bir uykudan
alıkoyabilir. Prof. Karadeniz, “Naylon gibi
sentetik malzemeler derinin hava almasını
engeller, terleme yaparak sizi rahatsız eder
ve uyanıklığı tetikler” diyor. Bu nedenle pamuklu ve keten gibi doğal ve sağlıklı ürünlerin tercih edilmesi şart. Aynı şekilde yatağın çok sert ya da yumuşak olması da uyku
sırasında vücut dinamiğinin bozulmasına
ve uykuda bölünmelere yol açabiliyor.
S
m
Son
duy
duy
V
ÜCUT ISINIZI AYARLAYIN
Yatmadan önce vücudun gevşemesini sağlayacak bir banyo yapmak uykuya yardımcı bir başka
faktör. Burada anahtar kelime, sıcaklık.
Prof. Karadeniz banyo suyunun ılık olması gerektiğini özellikle vurguluyor: “Vücut
ısısı sabit değildir ve gün içinde değişiklik
gösterir. Akşam uykuya dalma zamanı yaklaştıkça bu ısı düşmeye başlar. Bu sırada
yapılacak ılık bir banyo sizi gevşetirken, suyun fazla sıcak olması vücudunuzun düşen
ısısını yükseltip metabolizmanın hızlanmasına ve uyku başlangıcının gecikmesine
neden olur.”
En
B
İTKİLERE ŞANS VERİN
Bitkilerin sakinleştirici güçlerinden faydalanmak Uzakdoğu tıbbının dünyaya
bir armağanı. Pek çok insanın üzerinde olumlu etkisi olduğu bilinen papatya ve
ıhlamur gibi bitki çaylarına siz de şans tanıyın. Aynı şekilde lavanta ve ylang ylang
gibi bitkilerin rahatlatıcı kokuları da uykuya dalmanızı hızlandırabilir. Bunun için küçük
bir lavanta kesesini ya da birkaç damla lavanta yağı damlattığınız bir mendili yastığınızın
altına koymayı deneyin ve bu güzel kokunun size sakinlik ve uyku getirmesine izin verin.
30 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
uyku_melankoli_gul.indd 30
24.10.2011 16:18
May
leye
na y
kimy
raha
iyims
ze iy
birer
müc
sağlık
NIN
da uyz etki
erden
kudan
n gibi
masını
z eder
nle paürüne yatauyku
masına
r.
Sonbahar
melankolisi
Sonbahar mevsimini halsizlik, isteksizlik ve uyku hali gibi
duygu değişimleriyle karşılarız. Bunun nedeni, mevsimsel
duyum bozukluğu olabilir.
G
En iyi çözüm egzersiz
nyaya
tya ve
ylang
küçük
ınızın
verin.
Mayo Clinic tarafından yayımlanan bir makaleye göre, egzersiz beyinde endorfin salımına yardımcı oluyor, depresyonu tetikleyen
kimyasalları azaltıyor, vücut ısısını artırarak
rahatlatıcı bir etki yaratıyor. Daha mutlu ve
iyimser bir kış geçirmek istiyorsanız kendinize iyi bir egzersiz planı çizin. Haftada üç gün
birer saat yürüyüş yaparak bu rahatsızlıkla
mücadele edebilirsiniz.
üneşin artık etkisini kaybettiği, havanın soğuduğu günler geldi. Mevsim
dönüşüyle birlikte çoğumuz kendimizi melankolik bir ruh hali içerisinde bulacağız. Sonbaharda başlayan ve ilkbahara kadar devam eden bu depresif durum
ışığın azalmasıyla doğru orantılı olarak gelişiyor.
Kişi özellikle sosyal aktivitelere karşı isteksizlik
ve kabuğuna çekilme eğilimi gösteriyor. Yorgunluk, karamsarlık, iştahsızlık, baş ağrısı ve
uykusuzluk gibi belirtiler hayatı zorlaştıracak
noktalara gelebiliyor. Uzmanlar bu duruma kış
depresyonu adını veriyor.
Serin ve karanlık günlerde yaşanan mevsimsel duyum bozukluğu olarak da tanımlanan
kış depresyonu, yaz depresyonundan daha sık
görülüyor. Hastalık bilim insanları için hâlâ gi-
zemini korusa da, beyin kimyasalları, havadaki
iyon oranı ve genetik faktörlerin bu rahatsızlıkta önemli rolü var. Ama tüm bunlara rağmen, kış depresyonu yaşayan insanların ortak
bir noktasından bahsedilebilir: Işığa ve ışık eksikliğine karşı hassasiyet. Hatta bazı uzmanlar
ışığın hangi saatlerde alınması gerektiğinin dahi
önemli olduğunu vurguluyor. Onlara göre ışık
sabah erken saatlerde alınırsa bu rahatsızlığın
etkilerinden kurtulmak çok daha kolay oluyor.
Bu konuda önemli araştırmalara imza atan
Michael Terman, kış depresyonunun neden
Kuzey Kutbu gibi karanlık bir bölgede sık görülmediğiyle ilgili şöyle bir açıklama yapıyor:
“Kış depresyonuna yakalananlar genetik olarak
depresyona ve ışık duyarlılığına yatkınlık gösteren insanlar. Aynı bölgede her ikisine yatkınlık
gösteren çok insan yoktur.”
Bazı uzmanlar ise kış depresyonunun aşırı
melatonin salımından kaynaklandığını ileri sürüyor. Beyin melatonin salgılamaya başladığında
uykumuz geliyor. Hayvanlar kışın, yılın diğer
zamanlarında olduğundan daha çok melatonin
salgılıyor. Uzmanlar aynı şeyin kış depresyonuna yakalanan insanlarda da yaşandığını söylüyor.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
uyku_melankoli_gul.indd 31
| 31
24.10.2011 16:18
sağlık
Kendi kendinizin
doktoru olun
Evde yapacağınız
beş dakikalık
testler sağlık
durumunuzla ilgili
önemli ipuçları
verebilir.
TEST 1: DİŞ
Dişlerinizi çürüme ve dişeti hastalıklarına
karşı korumak istiyorsanız her gün diş ipiyle temizlemeniz gerekir. Hele ki dişetleriniz
kanıyorsa mutlaka diş ipi kullanmalısınız.
Kanayan dişetleri diş ipi temizliğiyle kurtulabileceğiniz bir bakteriyal enfeksiyonu
gösterir. Araştırmalar iltihaplı dişetlerinin
kalp hastalıklarıyla ilintili olabileceğini
söylüyor. Kronik iltihaplanma damarlarda
yağ birikimine neden oluyor.
Diş ipini sert kullanmak dişeti dokusunun kesilmesine yol açabilir. Bu yüzden
çok dikkatli olmak gerekir. Yaklaşık 40 santimetrelik diş ipi alarak, ipliğin büyük bir
bölümünü orta parmaklarınızın çevresine
sarın ve dört-beş santimetrelik ipi açıkta
bırakın. Diş ipini, başparmak ve işaret parmakları arasında gerili tutarak dişleriniz
arasında nazikçe yukarı aşağı hareket ettirin. İpliği diş yüzeylerinde nazikçe gezdirin
ve ipin dişeti çizgisini geçtiğine emin olun.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
evde_cek_up_gul.indd 33
| 33
24.10.2011 16:19
sağlık
TEST 3: SAÇ
TES
Saç dökülmesini genelde mevsim değişikliklerine bağlarız. Oysa ciddi rahatsızlıkların habercisi olabilir. Dökülmenin temel
nedeni demir, çinko ya da biotin eksikliğidir. Tiroid hastalıkları, anemi ve hormonal
düzensizlikler saç dökülmesinin işaret ettiği rahatsızlıklar arasındadır.
Banyo lavabosunda, küvette ya da saç
fırçasında normalde karşılaştığınızdan
daha fazla saç teli varsa dikkatli olun. Dökülen saçları mutlaka sayın. Günde yaklaşık
100 saç teli kaybetmek normaldir. Ancak
lavaboda 200’den fazla saç teli görürseniz
hemen bir doktora başvurun.
Bazı b
değişi
açık r
malıd
konus
çalıyo
vücud
ise idr
Koyu
hatsız
rar yo
taşı ya
lir. İdr
zelir d
TEST 4: GÖZ
TES
Gözlerinizin beyazı sarıya dönüyorsa uzun
süre güneş gözlüğü takmadan güneşte kalmış olabilirsiniz. Ultraviyole ışınları gözlerinizin beyazını oluşturan zarda kalınlaşmaya neden olur. Böyle bir durumda göz
kızarıklığı en sık rastlanan durumdur. Göz
kızarıklığı başka sorunlara da işaret eder.
Alerji, soğuk algınlığı, nezle, göz kuruluğu
ya da arpacık bu sorunlar arasındadır. En
iyisi aynaya bakın ve gözlerinizin beyazına
konsantre olun. Her şey normal gözüküyorsa bu, iyi dinlendiğiniz anlamına gelir. Fazla güneşte kalmadıysanız ve buna rağmen
gözlerinizin beyazı sarıya çalıyorsa karaciğer problemi yaşıyor olabilirsiniz.
Yapıla
40 yaş
ci ka
sayısı
artık
matol
kontr
ser ne
kadar
Ci
zenli
cadele
iyileşm
not ed
bulgu
Norm
rengi
olabil
tir. Vü
renk y
ğişikl
çapı 3
toloğa
TEST 5: BURUN
TEST 2: GÖĞÜS
Meme kanserinde erken tanı hayat kurtarıyor. Her ay yapacağınız muayenenin yanı
sıra her yıl doktorunuza başvurup mutlaka
kontrolden geçmeniz bu hastalığı önlemenize yardımcı olacaktır. Hâla adet görüyorsanız, adet kanamanızın son gününü takip
eden üç gün, evde yapacağınız kontrol için
en uygun dönemdir. Menopoza girdiyseniz
her ay kendinize bir gün belirleyin. Örneğin her ayın ilk pazar günü meme kontrolünüzü yapın.
Duştayken elinizi açıp orta parmaklarınızın uçlarını köprücük kemiği boyunca
göğüs bölgesinde dolaştırın. Sol elinizi sağ
göğüs için, sağ elinizi sol göğüs için kullanın. Meme ucunun etrafındaki deriyi ve
koltuk altınızı kontrole dahil edin. Göğsün
dışından başlayıp meme ucuna doğru daireler çizerek ilerleyin. Herhangi bir şişlik ya
da deri dokusunda bir değişiklik kaydederseniz doktora başvurun. Aynı kontrolü sırt
üstü uzanıp sırayla sağ ve sol kolunuzu geriye doğru kaldırarak da yapabilirsiniz.
Sağlıklı bir insan burnundan nefes alıp
verir. Küçük bir tıkanıklık bile alerji, nezle, sinüzit ya da daha temel bir hastalığın
pençesinde olduğunuzu söyler. Çoğumuz
rahat nefes aldığımızı düşünürüz, oysa tıkalı burunlarla yaşarız. Burnumuz yüzde
30 tıkalı dahi olsa, bu, her nefeste yüzde 30
daha az oksijen alıyoruz demektir. Böyle bir
durumda vücudumuzun oksijen ihtiyacını
karşılamak için daha hızlı nefes alıp vermemiz gerekir. Bu da sağlıksız bir şeydir.
Burnunuzu bir mendile sümkürün.
Hiçbir şey çıkmadıysa sağlık durumunuz
mükemmel demektir. Temiz bir sıvı geldiyse alerji ya da soğuk algınlığı kapınızı çalıyor olabilir. Sarı ya da yeşil bir sıvı aktıysa
bir enfeksiyon söz konusudur.
34 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
evde_cek_up_gul.indd 34
24.10.2011 16:19
TES
Sağlık
ve dış
bir gö
dışınd
lir. Öz
hastal
da pro
ları, h
talığı
eğişikzlıklatemel
ikliğimonal
et ettida saç
ızdan
Döküklaşık
Ancak
rseniz
TEST 6: İDRAR
TEST 9: KİLO
Bazı besinler ve B vitamini takviyeleri renk
değişikliklerine yol açsa da idrar normalde
açık renk ve temiz bir görüntüye sahip olmalıdır. Oldukça koyu renk değişimleri söz
konusu ise ciddi sağlık sorunları kapınızı
çalıyor olabilir. Örneğin koyu sarı bir renk
vücudunuzun susuz kaldığına, kanlı idrar
ise idrar yolları enfeksiyonuna işaret eder.
Koyu renk idrar aynı zamanda karaciğer rahatsızlıkları anlamına da gelebilir. Kan, idrar yolları enfeksiyonunun yanı sıra böbrek
taşı ya da mesane kanseri belirtisi de olabilir. İdrarınız koyu renkse bol su içersem düzelir diye düşünmeyip doktora başvurun.
Sağlıklı bir yaşam sürmek istiyorsak kilo
kontrolü her zaman gündemimizde olmalı.
Zayıflama çılgınlığına yakalanmaktan bahsetmiyoruz. Hedefimiz, sağlık sorunlarının
önüne geçebilmemizi sağlayacak ideal kiloda olmak. Bilimsel araştırmalar, fazla kiloların diyabet, kalp, tansiyon, romatizma,
hatta depresyon gibi sayısız hastalığa davetiye çıkardığını çoktan kanıtladı. Bu uyarıları dikkate alarak ideal kiloda kalmamız
gerekiyor. Bunu başarabilmek için yapılacak en basit şey, tartının üzerine çıkmak.
Bazı uzmanlar sık sık tartılmayın diyor.
Bazıları ise her hafta basküle çıkmamız gerektiğini söylüyor. Yaşları 40-65 arasında
değişen dört bin kadının katıldığı ve sonuçları Preventative Medicine dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, ne kadar sık
tartılırsak o kadar fazla kilo kaybediyoruz.
Bu araştırmada her gün tartılan denekler
her hafta tartılanlardan iki kat daha fazla
kilo verdi. Hiç tartılmayanlar ise kilo aldı.
Düzenli tartılmak ideal kilonun korunmasına yardımcı oluyor. Tartılmak için en iyi
zaman sabah saatleri. Kahvaltıdan önce,
çıplak olarak tartıya çıkın ve kilo alıp almadığınızı kontrol edin.
TEST 7: CİLT
uzun
te kalgözlelınlaşa göz
r. Göz
eder.
uluğu
ır. En
yazına
küyorr. Fazğmen
karaci-
s alıp
i, nezalığın
umuz
ysa tıyüzde
zde 30
yle bir
yacını
ermeürün.
munuz
eldiyı çalıktıysa
Yapılan son araştırmalara göre, cilt kanseri
40 yaş altı kadınlarda en sık rastlanan ikinci kanser türü. Hastalığa yakalananların
sayısı son 30 yılda üçe katladı. Uzmanlar
artık 20 yaşından itibaren yılda bir kez dermatoloğa görünerek tepeden tırrnağa cilt
kontrolünden geçmemizi öneriyor. Bu kanser ne kadar erken teşhis edilirse, tedavisi o
kadar kolay oluyor.
Cildinizde oluşan değişikliklerin düzenli listesini tutarak cilt kanseriyle mücadeleye başlayabilirsiniz. Çil, leke, ben ve
iyileşmeyen çürükleri tek tek tespit edip
not edin. Her kontrolde eski bulgularla yeni
bulguları karşılaştırıp durum tespiti yapın.
Normal bir ben genelde kahverengi, ten
rengi ya da siyahtır. Düz ya da hafif kabarık
olabilir ve genelde simetrik bir şekle sahiptir. Vücudunuzdaki ben ya da lekeler şekil,
renk ya da büyüklük açısından önemli değişiklikler gösteriyorsa ve özellikle benin
çapı 3,5 cm’den büyükse hemen bir dermatoloğa danışın.
TEST 8: TIRNAK
Sağlıklı bir tırnak parlak, pürüzsüz, esnek
ve dış etkenlere dirençlidir. Güçlü ve temiz
bir görüntüye sahip olması gerekir. Bunun
dışında belirtiler varsa ciddi sorunlar olabilir. Özellikle renk değişiklikleri çok önemli
hastalıklara işaret eder. Vitamin, mineral ya
da protein eksikliği, anemi, tiroid hastalıkları, hormonal dengesizlikler ve sedef hastalığı bu sorunların başında gelir.
TEST 10: BAŞ AĞRISI
Tırnaklarınıza tek tek bakın. Üzerlerindeki beyaz lekeler değerlendirilmesi gereken ipuçlarıdır. Tırnaktan ete doğru uzanan boyuna çizgiler tespit ederseniz bu melanoma (cilt kanseri) işareti olabilir ve doktora başvurmanız gerekir. Kahverengimsi
renk bozukluğu tırnak yatağının altında ise
mantar hastalığı söz konusudur. Tırnaklarınızın dip kısmı toz beyazı, uçları daha koyu
ise böbrekleriniz tehlikede olabilir.
Stresli yaşam şartları zaman zaman hepimizde baş ağrısına neden olur. Genelde ağrı
kesici alıp durumla mücadele ederiz ama
baş ağrısı ciddi rahatsızlıkların işareti olabilir. İki tür baş ağrısı vardır: Gerilim tipi baş
ağrısı ve vasküler tip baş ağrısı. Gerilim tipi
baş ağrısı kas kasılmalarına bağlıdır. Vasküler tip baş ağrısında ise beyin damarlarında genişleme yaşanır. Yetersiz ve dengesiz
beslenme, susuzluk, göz yorgunluğu gibi
faktörler baş ağrısını tetikler. Bir dedektif
gibi çalışıp ağrıya neyin neden olduğunu
bulmanız bu sorundan kurtulmanıza yardımcı olacaktır.
Başınız ağrıyorsa aç ya da susuz kalıp
kalmadığınıza dikkat edin, gözlerinizi sık
sık dinlendirin ve masa başında çalışırken
dik oturun. Tüm bunlara dikkat etmenize
rağmen haftada üç ya da dört kez baş ağrısı
çekiyorsanız migren ya da çok daha ciddi
bir rahatsızlık söz konusu olabilir.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
evde_cek_up_gul.indd 35
| 35
24.10.2011 16:19
DGy
m,
Do
ğ
u
șGr
u
b
uç
a
t
ı
s
ı
a
l
t
ı
n
d
aMa
s
l
a
kDo
ğ
u
șP
o
we
r
Ce
n
t
e
r
A
V
M’
d
e
,
4
5
0
0me
t
r
e
k
a
r
e
l
i
ka
l
a
n
d
ah
a
y
a
t
a
g
e
ç
i
r
i
l
d
i
.
K
ı
s
as
ü
r
e
d
ek
a
l
i
t
e
l
i
v
es
a
ğ
l
ı
k
l
ı
y
a
ș
a
mı
h
a
y
a
t
l
a
r
ı
n
ı
nb
i
rp
a
r
ç
a
s
ı
o
l
a
r
a
ky
a
ș
a
ma
y
ı
s
e
ç
e
n
l
e
r
i
ny
e
n
i
a
d
r
e
s
i
h
a
l
i
n
eg
e
l
e
nDGy
m,
‘
E
g
z
e
r
s
i
z
d
ed
e
ğ
i
ș
i
m,
y
a
ș
a
m
k
a
l
i
t
e
s
i
n
d
ed
e
ğ
i
ș
i
m,
i
n
s
a
n
d
ad
e
ğ
i
ș
i
m’
me
s
a
j
l
a
r
ı
n
ı
k
i
t
l
e
l
e
r
ey
a
y
ma
y
ad
e
v
a
me
d
i
y
o
r
.
Hi
j
y
e
n
i
ns
a
ğ
l
ı
k
l
ı
y
a
ș
a
mi
ç
i
ni
l
kk
o
ș
u
l
o
l
ma
s
ı
i
l
k
e
s
i
n
d
e
n
h
a
r
e
k
e
t
l
eDGy
m’
d
e
k
i
t
ü
mh
i
z
me
t
l
e
rv
ek
u
l
l
a
n
ı
m
a
l
a
n
l
a
r
ı
n
d
ab
ui
l
k
e
n
i
ng
e
r
e
ğ
i
t
e
k
n
o
l
o
j
i
ky
e
n
i
l
i
k
l
e
rh
i
z
me
t
e
s
o
k
u
l
mu
șd
u
r
u
md
a
.
Hi
j
y
e
n
,
h
a
v
a
l
a
n
d
ı
r
mav
es
e
sy
a
l
ı
t
ı
mı
k
o
n
u
s
u
n
d
aT
ü
r
k
i
y
e
’
d
ei
l
kd
e
f
au
y
g
u
l
a
n
a
ns
e
r
v
i
s
l
e
r
i
b
ü
n
y
e
s
i
n
d
eb
a
r
ı
n
d
ı
r
a
nDGy
m’
d
e
,
s
p
o
rs
a
l
o
n
u
n
u
ny
a
n
ı
s
ı
r
a
,
v
ü
c
u
t
t
e
s
t
/
a
n
a
l
i
zme
r
k
e
z
i
,
s
o
l
a
r
y
u
m,
s
a
u
n
a
,
T
ü
r
k
h
a
ma
mı
,
y
ü
z
meh
a
v
u
z
ug
i
b
i
p
e
kç
o
kh
i
z
me
t
a
l
a
n
ı
b
u
l
u
n
u
y
o
r
.
DGy
mi
ç
e
r
i
s
i
n
d
ey
e
ra
l
a
nS
p
ab
ö
l
ü
mü
n
d
e
ç
e
ș
i
t
l
i
c
i
l
t
b
a
k
ı
mı
v
ema
s
a
j
t
e
r
a
p
i
l
e
r
i
s
u
n
u
l
ma
k
t
a
d
ı
r
.
A
y
r
ı
c
a
,
DGy
mü
y
e
l
e
r
i
n
ek
ı
y
a
f
e
t
y
ı
k
a
mav
eü
t
ü
l
e
me
y
i
d
e
k
a
p
s
a
y
a
nk
i
ș
i
s
e
l
d
o
l
a
ph
i
z
me
t
i
,
p
a
k
e
t
y
e
me
ks
e
r
v
i
s
i
g
i
b
i
p
e
kç
o
kö
z
e
l
h
i
z
me
t
i
d
eb
i
rç
a
t
ı
a
l
t
ı
n
d
as
u
n
u
y
o
r
.
DGy
m’
i
ni
ç
e
r
i
s
i
n
d
ey
e
ra
l
a
nDCa
f
e
,
ü
y
e
l
e
r
i
ny
a
n
ı
s
ı
r
a
,
Ma
s
l
a
kv
eç
e
v
r
e
s
i
n
d
eç
a
l
ı
ș
a
ny
ad
ai
k
a
me
t
e
d
e
n
,
s
a
ğ
l
ı
k
l
ı
b
e
s
l
e
n
me
y
i
t
e
r
c
i
he
d
e
nk
i
ș
i
l
e
r
i
nö
ğ
l
ev
ea
k
ș
a
m
y
e
me
k
l
e
r
i
n
d
eb
u
l
u
ș
man
o
k
t
a
s
ı
h
a
l
i
n
eg
e
l
d
i
.
DCa
f
e
,
mi
s
a
fi
r
l
e
r
i
n
eh
e
rd
ö
n
e
mme
v
s
i
meg
ö
r
ed
e
ğ
i
ș
t
i
r
i
l
e
n
z
e
n
g
i
nme
n
üs
e
ç
e
n
e
k
l
e
r
i
s
u
n
ma
y
ad
e
v
a
me
d
i
y
o
r
.
Ah
i
E
v
r
a
nP
o
l
a
r
i
sCa
d
d
e
s
i
,
Do
ğ
u
șP
o
we
rCe
n
t
e
rA
V
M,
G4
5No
:
4
/
3
3Ma
s
l
a
k–İ
s
t
a
n
b
u
l
(
2
1
2
)
3
4
63
54
5/www.
d
g
y
m.
c
o
m.
t
r
diyet-hareket
NEFES
KAYNAĞI
Çoğumuzun bir fitness
programı gözüyle baktığı
yoga, temelde doğru nefes
alıp vermeyi öğreten bir
felsefedir. Doğru nefes
alan insanların kalbi
daha iyi çalışır ve böylece
daha az yorulur. Bu da
kalp krizi riskini önemli
oranda azaltır. Bu kişilerin
aynı zamanda solunum
sistemi güçlenir, dolaşım
ve sindirim sistemleri
sağlıklı çalışır, dokuları
tazelenir ve canlanır.
Yoga yapıyorsanız bu
noktanın üzerinde iyice
düşünün. Yapmıyorsanız
bu kış en azından
deneme amaçlı birkaç
ders alarak nefesinizi ve
vücudunuzu dinleyin.
Farkı göreceksiniz.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
02_ara_ogun_devami_3 sf.indd 37
| 37
24.10.2011 16:20
diyet
Canlı beslenin
İnsanoğlu ateşi bulmadan önce milyonlarca yıl boyunca çiğ beslendi. Son dönemde
öne çıkan “raw foodism”, yani çiğ beslenme olarak bilinen akımla birçok kişi ilk
insanın izinden yürümeye başladı. PINAR DENİZER
Ç
iğ beslenme nedir? Basit bir
cevapla, pişmemiş besinlerle
beslenmektir. Bu besinler sindirim için gerekli yüksek oranda enzim içerir ve vücut için yararlı
olduğu düşünülen zenginliktedir. İşin
detayına inecek olursak, çiğ besinleri
anlamanın en iyi yolu küçük bir testtir.
Diyelim ki bir elinizde çiğ fıstık, diğerinde kavrulmuş fıstık var ve bunları
toprağa ektiniz. Hangisi filiz verir? Tabii ki kavrulmamış olan. Çiğ besinler
aynı zamanda hâlâ yaşayan besinler olarak kabul edilir. Çiğ beslenme felsefesi de
pişirme gibi herhangi bir işlemden geçirilmemiş gıdaların tüketilmesi temeline dayanır. Bu felsefeyi uygulayanlar pişmemiş
gıdaların vücuda daha yararlı olduğundan
yola çıkarak beslenir.
Çiğ beslenme felsefesinde sebze, meyve, yemiş, tohum, baharat ve otlar doğal
halleriyle kullanılır. Çünkü pişirmek bu
gıdaların moleküler yapısını bozar. Yiyeceklerin içindeki enzimler 47°C'de ısıtılınca yok olur. Oysa bu
enzimler yiyecekleri sindirmemizi ve
yararlı kısımlarını
özümsememizi sağlayarak beslenmeSabahları kendinize taze sıkılmış meyveli içecek karışımları
nin temelini oluşhazırlayın. Bunların içine yeşil yapraklı sebze ve otlar ekleyin.
turur. 47°C, yiyeLezzet konusunda endişeleriniz varsa muz, elma, armut,
ceklerdeki enzimleavokado gibi meyveler yeşil yapraklı sebze ve otların tadını
rin var olabildiği en
daha iyi maskeler. Ayrıca vücudunuzdaki toksinlerden
yüksek sıcaklıktır.
kurtulmak için içtiğiniz suya taze sıkılmış limon suyu ekleyin.
Yiyeceklerin içinde
bulunan
enzimKahve yerine ılık, organik çaylar, pişmiş tatlılar yerine meyve
ler bu sıcaklıktan
salatası gibi çiğ tatlılar tüketin. Atıştırmalık olarak tatlı ya da
sonra değişikliğe
tuzlu bisküvilerdense önceden hazırladığınız meyve, havuç,
uğrar. Pişmiş gıdakereviz sapı, kavrulmamış kuruyemiş gibi çiğ gıdaları yiyin.
ları aşırı derecede
Salatalarınızı farklı yeşillikler, yemişler, sebze ve meyveler
tüketmek vücudukullanarak lezzetlendirin. Akşam yemeğinde pişmiş bir şeyler
muzun bu enzimleyiyecek olsanız bile yardımcı yemek olarak çiğ gıdalar tüketin ve
ri üretmek için çok
yemeğe önce çiğ olanlardan başlayın.
daha fazla çalışma-
Yaşam tarzınızı
değiştirmek istiyorsanız
sına neden olur ve zaman içinde bu enzimlerin eksikliği sindirim problemi, yetersiz
beslenme, erken yaşlanma ya da kilo alımı
gibi sorunlara yol açar.
Ayrıca bazı yiyecekleri pişirmek besin
değerlerini düşürür. Çünkü C vitamini, folik asit gibi bazı vitamin ve mineraller pişirme esnasında yok olur. Öte yandan bazı
yiyecekleri ısıtmak içlerindeki yararlı liflerin parçalanarak çoğalmasını sağlarken,
bazılarının pişmesi zararlı bileşenlerin
ortaya çıkmasına yol açar. Bu nedenle çiğ
beslenme felsefesinde yemeklerin sadece
40-47 derece civarında ısıtılması kabul
edilebilir.
YASAKLI GIDALAR
Çiğ beslenmenin farklı yolları vardır. Ancak bu felsefeyi uygulayan pek çok kişi
aynı zamanda veganlığı, yani hayvansal
hiçbir gıda ürünü kullanmamayı tercih
eder. Veganlar sadece meyve, sebze, kuru
baklagil, çerez, tohum, soya gibi sebzeler ya
da badem gibi yemişlerden hazırlanan süt
ve süt ürünleriyle beslenir. Felsefeyi uygulayanların bir kısmı ise çiğ süt, çiğ sütten
yapılmış peynir ya da çiğ et ürünlerini tüketir. Hatta bu felsefeyi takip edenler arasında beslenme programlarına yüzde 30
oranında pişmiş gıda ekleyenler de vardır.
Bu beslenmenin en önemli noktalarından
biri de ürünlerin organik olarak yetiştirilmesi ve üretilmesidir. Organik olmayan
38 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
02_ara_ogun_devami_3 sf.indd 38
24.10.2011 16:20
Çiğ beslenme
felsefesinde sebze,
meyve, yemiş,
tohum, baharat ve
otlar doğal halleriyle
kullanılır.
n
mde
nzimtersiz
alımı
besin
ni, foler pin bazı
rlı lifarken,
nlerin
le çiğ
adece
kabul
r. Ank kişi
ansal
tercih
kuru
eler ya
an süt
uyguütten
ni tüer arade 30
ardır.
ından
ştirilmayan
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
02_ara_ogun_devami_3 sf.indd 39
| 39
24.10.2011 16:20
diyet
ürünlerde pestisit adı verilen böcek
ilaçları, herbisit adı verilen zararlı bitki
ilaçları ya da gübre kalıntıları bulunabilir. Bunlar vücuda zararlı olduğu için bu
yöntemlerle yetiştirilmiş ürünler asla
tüketilmez. Onun yerine işlemden geçmemiş organik ürünler tercih edilir. Bu
gıdaların yanı sıra iyonize edilmiş su ve
organik ürünlerle hazırlanmış taze sebze ya da meyve suları tüketilir.
PİŞİRME YÖNTEMLERİ
Sebze ve meyve gibi temel çiğ besinlerin önceden hazırlanması gerekmez. Bu
besinleri oldukları halleriye alıp yiyebilirsiniz. Ama bazı gıdaların yemeye
hazır hale getirilmesi için ekstra alet,
malzeme ve uğraş gerekir. Tıpkı pirinç
ve diğer tahılların çimlendirilmesi ya
da bir gece önceden suda bekletilmesi
gibi. Çiğ beslenme felsefesini uygulayan birçok kişi çerez ve tohum gibi
yiyeceklerin suda bekletilmesinin yararlı olduğu görüşünü savunur. Çünkü
bu şekilde enzimlerin harekete geçtiği
E
düşünülür. Tabii suda bekletme süresi besine göre değişiklik gösterir. Çiğ beslenme gurmelerine göre yemek reçetelerinin
çoğunun uygulamasında blender, mutfak
robotu, meyve sıkacağı ya da yiyecekleri
kurutmaya yarayan dehidratör gibi aletler
gerekir. Dondurulmuş gıdalar tüketilse de
enzimlerin aktivitesini azalttığı için daha
az tercih edilir.
Çiğ beslenme felsefesine asla uymayan
yiyecek ve içecekler de vardır. Örneğin
kahve, asitli meşrubatlar ve alkol gibi. Ayrıca içtiğiniz suyun çok soğuk olmaması,
su ve meşrubatlarda buz kullanılmaması
gerekiyor. Tatlıyı yemeklerden önce yemek, meyve tüketimini gün içine yaymak
ve yemek sırasında su içmemek de önemli.
Uzmanlar işe yüzde 100 çiğ beslenerek başlamak yerine, yaşam tarzınıza uygun oranı sizin belirlemeniz gerektiğini söylüyorlar. Tabii bu felsefeye alıştıktan sonra kendinizi geliştirmeye devam ediyorsunuz.
Uygulama öncesi yapabileceğiniz tarifleri
araştırmak, aç kalmamak ve farklı yiyecekler tüketmek diğer tavsiyeler arasında.
Kol
bu i
B
demd
hayva
içerm
cek o
bir sa
linen
anne
bir be
Uzma
alerjin
da diy
uyard
ğırsak
nız ha
sütün
verme
ve ka
içecek
bir ad
içeceğ
nız ba
gibi, ta
kullan
MUTFAKTA BULUNMASI GEREKENLER
Meyveler
Elma, armut: Çıtır meyveler
ferahlatıcı atıştırmalıklardır ve
iiçeceklere
iç
çe
lezzet katar.
Ma
M
a
Mango,
şeftali, papaya,
a
an
n
ananas:
Tropikal meyvelerle
lle
ez
lezzetli
içecekler ve tatlı soslar
yya
ap
yapabilirsiniz
Av
A
v
Avokado:
Salatalara, soslara, dip
sso
o
soslara
ve çiğ yemeklere yakışır.
Üz
Ü
z
Üzüm:
Hızlı atıştırmalık ve meyve
salataları için idealdir.
Dut, böğürtlen, çilek,
yabanmersini: İçecekler ile
birçok çiğ yemek, tatlı ve salatanın
lezzetli malzemeleridir.
L
Limon: İçeceklere ve suyunuza
eekleyebilirsiniz.
M
Muz: Meşrubatların kremamsı bir
d
doku
kazanmasını sağlar.
H
Hurma:
Tariflere tat vermek ve
a
atıştırmalık
olarak idealdir.
Sebzeler
Mantarlar: Kurutulmuş mantarları
zeytinyağında bekleterek taze gibi
kullanabilirsiniz.
Kırmızı lahana, havuç: Çıtır
sebze olarak salatalara ve diğer çiğ
yemeklere çok yakışır.
Yapraklı yeşil sebzeler: Ana
yemek tarifleri ve sebze suyu
karışımları için ideal.
Buğday çimi: Meyve suyu
sıkacağınız varsa yararlı içecekler
yapabilirsiniz.
Salatalık: Sebze sularının ana
malzemesidir, salatalara lezzet
katar.
Biber çeşitleri: Hem yemeklere
hem de salatalara lezzet katar.
Kereviz sapı, brokoli:
Yemeklerin yanı sıra yeşil sebze
sularıyla kullanılır.
Nohut: Humus gibi çeşitli
yemeklerin ana malzemesidir.
Tohum, Baharat, Yağ
ve Yemişler
Susam yağı, çiğ tahin: Sos
olarak kullanılır.
Ketentohumu, ketentohumu
yağı: En iyi omega 3
kaynaklarından biridir.
Cevi
Ce
viz,
z, badem,
badem
ad
dem
em, fı
ffındık,
ndık
nd
ık,
k, k
ka
abak
aba
bak
ba
Ceviz,
kabak
çekirdeği: Çiğ yemişleri yaş
ya da kuru meyvelerle
karıştırabilirsiniz.
Badem sütü: Çiğ tatlılar ve
içecekler için ideal.
Kakao: Her zaman el altında
bulunmalı.
Kök zencefil: Yemeklere
rendeleyerek lezzet katabilirsiniz.
Doğal baharatlar: Taze ya da
kurutulmuş organik baharatlarla
yemekleri lezzetlendirin.
Filizler: Soya filizi gibi çeşitli
bitkilerin filizleri çiğ besinlerin
süslenmesi ve içeceklerde kullanılır.
Kenevir yağı: Yararlı yağlar
içeceklere eklenebilir, aynı
zamanda cilt için yararlıdır.
Zeytinyağı: Salata sosu ve diğer
çiğ yiyeceklerle kullanılabilir.
Sarmısak: Tadını seviyorsanız
yemeklere lezzet katmak için ideal.
Baharat karışımları: Himalaya
tuzu, biber karışımları, kişniş gibi
sık kullanılan baharatları kendi
zevkinize göre karıştırabilirsiniz.
Malze
(Datç
suyu, t
Hazır
koyun
suyun
birlikte
karıştı
ince t
tülben
mikse
vanilya
kakao
buzdo
40 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
02_ara_ogun_devami_3 sf.indd 40
24.10.2011 16:20
Ev yapımı taze süt
Kolayca hazırlanabilen badem sütünün sağlığa sayısız faydası var. Kalsiyum zengini
bu içecek kemik erimesini önlüyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
B
adem sütü, vegan ya da çiğ beslenme
tarzını benimseyenlerin sıkça tükettiği
bir içecek olarak son günlerde tüm
dünyada büyük ilgi görüyor. Çiğ bademden elde edilen süt benzeri bu içecek,
hayvansal sütün aksine, kolesterol ve laktoz
içermiyor. Günümüz insanı için yeni bir içecek olsa da aslında ortaçağdan beri tüketilen
bir sağlık iksiri olan ve Ortadoğu’da da bilinen badem sütü, zengin protein içeriğiyle
anne sütünden kesilen çocuklara önerilen
bir besin olarak da karşımıza çıkıyor. Detoks
Uzmanı Gül Kaynak, “Süt ve süt ürünlerine
alerjiniz varsa, gıda intoleransı testi sonucunda diyetisyeniniz sizi bu ürünler konusunda
uyardıysa, hazım problemi yaşıyor ve bağırsaklarınızın düzenli çalışmasını istiyorsanız hayvansal süte alternatif olarak badem
sütünü öneriyoruz. Badem sütü ayrıca kilo
vermede de büyük fayda sağlıyor. Protein
ve kalsiyumdan zengin bitkisel kökenli bu
içecek sağlıklı nesiller yetişmesinde önemli
bir adım oluşturacak” diyerek bize bu faydalı
içeceğin tarifini verdi. Kolayca hazırlayacağınız badem sütünü içerek tüketebileceğiniz
gibi, tariflerinizde sos ya da krema olarak da
kullanabilirsiniz.
DANA HOFF/ BRAND X PICTURES/GETTY IMAGES
Malzemeler:1 büyük su bardağı çiğ badem
(Datça Bademi), 2 büyük su bardağı içme
suyu, toz tarçın
Hazırlanışı: Bademleri akşamdan suya
koyun ve yaklaşık 8 saat bekletin. Sabah
suyunu süzdüğünüz bademleri kabuklarıyla
birlikte içme suyu koyduğunuz shakerda
karıştırın. Bir sürahinin ağzına yerleştirdiğiniz
ince tülbente bu karışımı dökün ve kabuklar
tülbentte kalacak şekilde süzün. Yıkadığınız
mikserde sütü biraz tarçın, isterseniz doğal
vanilya, agave şurubu ve bir kaşık toz
kakao ile tekrar karıştırın. Badem sütünüz
buzdolabında üç gün tazeliğini korur.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
02_ara_ogun_devami_3 sf.indd 41
| 41
24.10.2011 16:20
diyet
PORTRE
b
Büy
çık
teh
kil
kon
det
ula
GÜL
Midemi
küçültmeyi
düşünürken
detoks
ve vegan
yaşamla
tanıştım.
Murat Aksu
Avukat
Yaşı: 42
Eski kilosu: 142
Yeni kilosu: 99
Toplamda verdiği kilo: 43
En uzun detoks süresi: 23 gün
sıvı detoks
42 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
nasil_basardın_01.indd 42
31.10.2011 17:07
b
başardım?
FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ
Büyük bir kararlılıkla yola
çıktılar. Amaçları, sağlıklarını
tehdit etmeye başlayan fazla
kilolardan kurtulmaktı. Uzman
kontrolünde uyguladıkları
detoks programlarıyla hedefe
ulaşmaları hiç zor olmadı.
GÜLAY KOÇ
gün
Detoksa
başladıktan sonra
ne kadar bilinçsiz
diyetler yaptığımı
fark ettim.
Leyla Karataş
Satın Alma Direktörü
Yaşı: 31
Eski kilosu: 89
Yeni kilosu: 69
Toplamda verdiği kilo: 20
En uzun detoks süresi:
21 gün sıvı detoks
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
nasil_basardın_01.indd 43
| 43
31.10.2011 17:07
diyet
PORTRE
Kilonuz sizi ne zaman mutsuz
etmeye başladı?
Kilo sorunum lise çağlarımda başladı.
Yatılı okulda okuyordum. Yaz tatillerinde
ailemin yanına ziyarete gittiğimde annem
zayıf düştüğümü söyleyip yaptığı güzel
yemeklerden yediriyordu. Okula döndüğümde ise aldığım kiloları veriyordum.
Özgüvenim çok fazlaydı, bu yüzden görüntümden rahatsızlık duymuyordum.
Nasıl bir beslenme tarzınız vardı?
Beslenme alışkanlığım yoktu. Bugün bir
haftada yediklerimi o dönemde bir günde
yiyordum. Abur cubur alışkanlığım
vardı. Şimdi neyi ne kadar yemem
gerektiğini biliyorum, bu kültür
oluştu. Kilo vermek sorun değil,
çok rahat verirsiniz. Sıkıntı, verdikten sonra ulaştığınız kiloyu
korumada başlıyor. Burada
önemli olan detoks boyunca
edindiğiniz beslenme alışkanlıklarını yaşam tarzına dönüştürebilmek.
Murat Aksu
BJK eski yöneticisi, avukat,
iki çocuk babası.
Hiç diyet yapmayı denediniz mi?
Üniversiteye başlayana kadar hiç diyet
yapmadım. Çünkü sadece yaz tatillerinde
kilo alıyor, okul başladığında veriyordum.
Üniversitedeyken rahatsızlık duymaya
başlayıp kendimce bir diyet yaptım ve
18 kilo verdim. Ancak düzenli beslenme
alışkanlığım olmadığı için yıllar içinde
kilo almaya devam ettim. İki sene önce
142 kiloya kadar çıktım. Tabii bu kiloya
ulaşıncaya kadar sayısız kez diyetisyene
gittim. Türkiye’deki diyetisyenlerin neredeyse hepsine gittim diyebilirim. Hatta
kendimi profesyonel diyetisyen olarak
görüyordum. Diyetisyenlere giderken
kilo veriyor ancak sonra yine alıyordum.
Bugüne kadar alıp verdiğim kiloları toplasam herhalde 500 kg’ı geçer. Gardırobum
68’den 56’ya kadar farklı bedenlerde
takım elbiselerle dolmuştu. Detoksa başladığımda 68 bedene çıkmıştım.
Detoksa nasıl karar verdiniz?
Gül Kaynak’la tanışmadan önce kilo vermenin diyetisyenle olamayacağına kanaat
getirmiştim. Son çare olarak midemi
küçültmeye karar verdim. Tam o sırada
bir yakınımız Avusturya’da benzer bir
operasyon geçirerek zayıflamıştı. Kendisinden doktorunun adresini, telefonunu
aldım. Uçak ve hastane rezervasyonlarını
yaptırıyordum ki, Gül Hanım’ın eski işyerinin patronu, “Bizim merkeze gelsene”
dedi. Sadece fiziki görünüm olarak değil,
sağlık açısından da kendimi kötü hissediyordum. Bir de detoksu deneyeyim dedim.
Nasıl olsa kaybedecek bir şeyim yoktu.
Deto
süreç
2009’u
yapıld
Kayna
rasınd
Detok
Sonra
15 gün
kendi
Sonr
Gül K
ti. Açı
yeni s
İki yıl
süren
Hatta
detok
üç gü
Kilo
egze
Detok
bilirsi
sabah
dersle
Moti
ettiğ
Motiv
yemek
yemek
heme
ziyett
çorbas
Arada
toks y
yasak
yapm
arındı
Çevr
Tabii
başlad
verdi.
vücud
cildin
Bu yö
motiv
Deto
neler
Her şe
44 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
nasil_basardın_01.indd 44
31.10.2011 17:07
?
et
rinde
dum.
ya
ve
nme
de
ce
oya
ene
neHatta
ak
n
um.
toplabum
başla-
veranaat
da
ir
ndiunu
arını
işsene”
eğil,
sediedim.
u.
Detoksa başladıktan sonra nasıl bir
süreç yaşadınız?
2009’un haziran ayıydı. İlk önce kan testi
yapıldı. Kilo ve yağ oranım ölçüldü. Gül
Kaynak’ın motive edici konuşmaları sonrasında bir hafta denemeye karar verdim.
Detoksa sıvılarla başladım. 12 gün sürdü.
Sonraki 3 gün boyunca da salata yedim.
15 günde 13 kilo vermiştim bile. Bir anda
kendimi Brad Pitt gibi hissetmeye başladım.
Sonrasında nasıl beslendiniz?
En büyük sıkıntım bedenime göre kıyafet
bulamadığım için rahat alışveriş yapamamaktı. Şimdi öyle değil. Gömlekte 42,5’a
kadar düştüm. Artık 99 kiloyum.
Şu an kilonuzu nasıl koruyorsunuz?
Detoks, yoga ve pilates dışında ayurveda
diyetine başladım. Bol bol baharatlı yiyecekler yiyorum. Aklınıza gelebilecek her
tür baharatı bir avuç kadar tüketiyorum.
Böyle olunca kilo kendini otomatik olarak koruyor.
Gül Kaynak bana vegan yaşamdan bahsetti. Açıkçası hoşuma gitti. Vegan ilkeleriyle
yeni sağlıklı yaşamıma merhaba dedim.
İki yıl boyunca 2 gün, 4 gün ya da 10 gün
süren detokslar yapmaya devam ettim.
Hatta bir keresinde aralıksız 23 gün sıvı
detoksu yaptım. 23 gün uzun gelse de ilk
üç günü atlattıktan sonra vücut alışıyor.
Kilo verme sürecinde nasıl bir
egzersiz programı uyguladınız?
Detoks yaparken belli başlı sporları yapabilirsiniz. Yoga ve pilates gibi... Ben de her
sabah ve akşam yoga yapıyorum, pilates
derslerine katılıyorum.
Motivasyonunuzu kaybettiğiniz, pes
ettiğiniz anlar oldu mu?
Motivasyonumu kaybetmedim ancak iş
yemeklerine katıldığımda önüme gelen
yemeklerde aklım kalıyordu. Öyle anlarda
hemen Gül Kaynak’ı arayıp, “Perişan vaziyetteyim, mercimek çorbası ya da sebze
çorbası içebilir miyim?” diye soruyordum.
Arada bu tarz kaçamaklarım oldu. Sıvı detoks yaptığım günlerde, yani çiğnemenin
yasak olduğu detokslarda hiç kaçamak
yapmadım. Zaten vücudunuz sisteme alışıp
arındığı zaman canınız hiçbir şey çekmiyor.
Çevrenizden destek aldınız mı?
Tabii ki. Fiziksel görünümüm değişmeye
başladığında herkes çok olumlu tepkiler
verdi. Detoks yaptığınız dönemlerde
vücudunuzdan toksinleri attığınız için
cildiniz canlanır, üç-beş yaş gençleşirsiniz.
Bu yönde aldığım olumlu tepkiler beni
motive etti.
MURAT
AKSU’DAN
TAVSİYELER
Gül Kaynak’la mutlaka
tanışın. Fiziksel
görünümden ziyade
kilonun sağlıkla ilgili büyük
sıkıntılar yaratabileceğini
düşünüp hayat tarzınızı
buna göre değiştirin.
Moralinizi bozmayın.
Detoksa başladığınızda
onu bozacak kaçamaklar
yapmayın. Her şeyin
başı disiplin. En önemli
noktanın çok çiğnemek
olduğunu unutmayın.
Yemekten bir saat, yarım
saat önce su içmeyin.
Yemek sırasında çok
susadıysanız yudum
yudum ve çok az su için.
Detokstan sonra hayatınızda
neler değişti?
Her şeyden önce sağlıklı bir insan oldum.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
diyet hareket_gul_yy.indd 45
| 45
10.11.2011 12:59
diyet
PORTRE
Leyla Karataş
Özel bir şirkette satın
alma direktörü, ailesiyle
birlikte yaşıyor.
Kilonuz sizi ne zaman mutsuz
etmeye başladı?
Hayatım boyunca az da olsa kilo alıyordum
ama bu durum beni rahatsız etmiyordu.
Dört yıl önce sigarayı bıraktığımda gerçek
anlamda kilo almaya başladım. Beraberinde
sağlık sorunları baş gösterdi. Cildim bozuldu, aşırı yağlı beslendiğim için yüzümde
sivilceler çıkmaya başladı. Kıyafetlerimin
içine giremeyip sosyal hayatımda zorluklar
yaşamaya başlayınca kilo vermeye karar
verdim.
Nasıl bir beslenme tarzınız vardı?
Eti yemeklerin içinde pek sevmediğim için
ızgara şeklinde yerdim. Aşırı derecede fast
food tüketirdim. Zaten kilo alma nedenim
de bu. Her sabah kahvaltıya evde yumurta
ve peynirle başlar, ofiste poğaça ve börekle
devam ederdim. Öğlen yemeklerimi şirketimizin yemekhanesinde yerdim. Ne çıkarsa
mutlaka hepsinden biraz alırdım tabağıma.
Ayrıca çok konserve tüketirdim. Akşamları
da arkadaşlarımla beraber soluğu fast food
restoranlarında alırdık. Öğlen yediklerimin
aynısını akşamları da yerdim.
Hiç diyet yapmayı denediniz mi?
Birçok kez diyetisyene gittim. Mantık hep
aynıydı: Sabah, öğlen, akşam şunları, aralarda bunları ye. Bu tarz bir beslenme alışkanlığına sahip olmak istemiyordum. Zaten
detoksla tanışınca bugüne kadar yaptığım
diyetlerin ne kadar bilinçsiz olduğunu fark
ettim. Detoks bana neyin yarayıp neyin
yaramayacağını gösterdi.
Detoksa nasıl karar verdiniz?
Detoksa, “Yeni yıla yeni Leyla olarak girmek istiyorum” deyip geçen sene ocak
ayında başladım. Daha önce bir arkadaşım
Gül Kaynak’ın çalıştığı detoks merkezini
tavsiye etmişti. Kendisiyle karşı karşıya geldiğimde ilk şu soruyu sordum: “Detoks kaç
gün yapılır?” Detoksun sınırını öğrenmek
istiyordum. “21 gün” diye yanıt verdiğinde,
“Tamam” dedim. “İlk ben yapacağım.”
O sırada merkez yeni açılmıştı ve henüz
kimse bu kadar uzun süre detoks yapmamıştı. Ama ben yaptım.
bayağ
mı san
nu, ha
dığını
götürd
Detoksa başladıktan sonra nasıl bir
süreç yaşadınız?
Deto
değiş
Merkezde herkes sıcak bir şekilde karşıladı
beni. Her yerde güzel bir enerji vardı. Detoksa cumartesi günü başladığım için hafta
sonu çok rahat geçti. Sonuçta merkezdesiniz ve herkes sizinle ilgileniyor. Pazartesi
işe başladığımda da sıkıntı çekmedim.
Sabahları işyerine elimde iki büyük pet
şişeyle gidip mutfakta gün boyu içeceğim
özel karışımları hazırlıyordum. Tabii herkes doğal olarak şaşırıp ne yaptığımı soruyordu. Detoks yaptığımı öğrenince merak
ediyorlardı. Anlattığımda, “Öyle şeylere
gerçekten inanıyor musun, yanlış” diye
yorumda bulunuyorlardı.
Çok şe
bile sa
gidiyo
bu en
Detok
Detok
öğren
çoksa
ta küs
Detok
edind
tanışt
food y
gittiği
bilece
olduk
yemiy
et yed
başına
denge
Sonrasında nasıl beslendiniz?
Sıvı detokslarda zaten bol miktarda sıvı
tüketiyorsunuz. Merkezde özel karışımlar
hazırlıyorlardı. Örneğin sabahları zencefil,
elma ve limonlu su içiyor, buna gün içerisinde de devam ediyordum. Günde 3 litre su
tüketiyordum. Sıvı olmayanlarda ise etli ve
yağlı yemeklerden kaçınıp bol bol salata ve
haşlanmış sebze yiyorum. Salataya mutlaka
ıspanak, dere otu, tere ve roka ekliyorum.
Detoks sonrasında ise Gül Hanım herhangi
bir diyet vermiyor. Siz zaten ne zaman, ne
kadar yemeniz gerektiğini biliyorsunuz.
Ne zaman detoksa başlayacağınızı da. Ayda
bazen iki-üç hafta sonu, bir hafta ya da 10
gün detoks yapmaya devam ediyorum.
Yılbaşından sonra yine uzun soluklu bir
detoks yapmayı planlıyorum.
Kilo verme sürecinde nasıl bir
egzersiz programı uyguladınız?
Detoks yaparken sabahları 05.00’te kalkıp
yürüyüş yaptım, spor salonuna gidip egzersizlere devam ettim.
Motivasyonunuzu kaybettiğiniz, pes
ettiğiniz anlar oldu mu?
Hiç olmadı diyebilirim.
Çevrenizden destek aldınız mı?
Annem detoks kapsüllerimi gördüğünde
46 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
nasil_basardın_01.indd 46
31.10.2011 17:07
Şu an
Detok
gerekt
içtikle
la deto
inde,
üz
ma-
bir
ıladı
Dehafta
desitesi
et
ğim
heroruerak
re
e
vı
mlar
cefil,
çeritre su
tli ve
ata ve
utlaka
um.
hangi
, ne
uz.
Ayda
a 10
.
bir
bayağı şaşırmış, zayıflama hapı kullandığımı sanmıştı. Hemen detoksun ne olduğunu, hayatımı ne yönde değiştirmeye başladığını anlattım. Hatta onu da alıp merkeze
götürdüm. İçi bayağı rahatladı.
Detokstan sonra hayatınızda neler
değişti?
Çok şey değişti. 21 gün detoks yaparken
bile sabah 06.00’da kalkıp spor salonuna
gidiyordum. Hatta bir gün spor hocam bana
bu enerjiyi nereden bulduğumu sordu.
Detoks yaptığımı söyleyince çok şaşırdı.
Detoksta suyun pH değerinin önemini
öğrendim. Suyun oksijen oranı ne kadar
çoksa, o kadar yararlıdır. Bir dönem hayata küsmüştüm, sosyal hayatım bitmişti.
Detoks yaparken birçok yeni arkadaş
edindim. Arkadaşlarımın çoğunu detoksla
tanıştırdım. Artık konserve tüketmiyor, fast
food yemiyorum. Alışveriş merkezlerine
gittiğimde yemek katlarında salata yiyebileceğim restoranlara uğruyorum. Yasak
oldukları için değil, canım istemediği için
yemiyorum. Örneğin öğlen şirkette ızgara
et yediysem, akşam mutlaka salatayı tek
başına tüketiyorum. Yediklerimi bu şekilde
dengelemeyi öğrendim.
Şu an kilonuzu nasıl koruyorsunuz?
Detoks sayesinde neyi ne kadar yemem
gerektiğini öğrendim. Artık yediklerime ve
içtiklerime dikkat ediyorum. Belli aralıklarla detoksa devam ediyorum.
lkıp
egzer-
pes
LEYLA
KARATAŞ’TAN
TAVSİYELER
Öncelikle detoksu
bizzat deneyerek
yaşamak lazım.
Açık söyleyeceğim,
sadece dinlemekle
olmuyor. Bir de
detoks denince
insanların
aklına hep
i
vejetaryen olmak
geliyor. Oysa öyle
değil. Gül Kaynak
kimseye “Vegan
olun, et yemeyin”
demiyor. En büyük
tavsiyem, mutlaka
Gül Kaynak’ın
hafta sonları
gerçekleştirdiği
sunumlara
katılmanız.
nde
47
nasil_basardın_01.indd 47
31.10.2011 17:07
FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ
KIYAFETLER: İSTİNYE PARK / ARMANI, ADIDAS
hareket
48 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
D_gym_gul.indd 48
24.10.2011 17:17
Benimle
form
tutar mısın?
Size özel hazırlanacak bir
egzersiz programı partnerinizle
birlikte spor yapabilmenize
imkan tanıyor. BURCU SEVER
Y
azın alınan fazla kilolardan kurtulmak için hazırlıkların başladığı
bu dönemi partnerinizle birlikte
form tutarak daha keyifli hale getirebilirsiniz. Fakat kadın ve erkek fizyonomisi birbirinden farklı olduğu için işin uzmanına danışmakta fayda var. Deneyimli
bir eğitmen kadrosuna sahip olan D-Gym,
yüksek standartlardaki tesisi ve bilimsel
temellere dayanan hizmet anlayışıyla en iyi
adreslerden. D-Gym’in fitness koordinatörü Gökhan Bilgiç, birlikte, bilinçli ve etkili
egzersiz yapmak isteyen çiftlere özel bir
program hazırladı. Hangi hareketlerin ne
amaçla ve nasıl yapılması gerektiğini adım
adım anlattı. İşte kışa fit bir ikili olarak girmek için yapmanız gerekenler...
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
D_gym_gul.indd 49
| 49
24.10.2011 17:17
hareket
6
Alt
Lyi
(Er
Ab
har
bel
yüz
kor
1 SAĞLIK TARAMASI
Spora başlamadan önce vücudun küçük bir sağlık taramasından geçmesi gerekiyor. Tansiyon ve detaylı vücut analizi
(yağ, kas, hücre içi ve dışı su oranı, lokal yağlanma verileri,
ödem, bazal metabolizma hızı, biyolojik yaş) nasıl bir program izleneceğinin belirlenmesine ışık tutuyor.
3 ISINMA
2 KAPASİTE TESTİ
Kondisyon Kapasite Testi, vücudun
oksijeni ne kadar kullanabildiğini ölçüyor. Testin sonuçları doğrultusunda
sağlıklı yaşam ilkelerine bağlı kalınarak
bireysel hedefler belirleniyor. Örneğin
geçmişte yaşanan ya da devam eden
sağlık sorunları egzersizlerde kısıtlama
yapılmasına neden oluyor. Alınan veriler doğrultusunda eğitmenler egzersiz
programını hazırlıyor.
Kassal egzersiz öncesi 5 ila 10 dakika
ısınma çalışması yapılıyor. Bunun birkaç
dakikasını mutlaka esneme hareketlerine
ayırmak gerekiyor. Çünkü esnek kaslarda
yaralanma riski her zaman daha düşük.
4 ESNEME
Çalışmanın kassal hazırlık evresi
Stretching ile tamamlanıyor. Hareketler
önce eğitmenler tarafından gösteriliyor.
Kişiye uygun doğru çalışma açısı (pivot
noktalar) belirleniyor. Egzersizler
sırasında nefes düzeninin nasıl olması
gerektiği, setler arasındaki dinlenme
süresi ve hareket hızı anlatılıyor. Egzersiz
öncesi ve sonrası hangi besin gruplarının
tüketilmesi gerektiği belirleniyor.
5 KARIN
Programa karın hareketleri ile başlanıyor. Üst karın kaslarını çalıştıran Bosu
on the Abdominal Crunch’ı yaparken
ellerin başın altında yastık görevi görmesine ve başı çekmemesine özen gösterilmeli.
50 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
D_gym_gul.indd 50
24.10.2011 17:17
9
Sır
Pul
hiz
ket
6 ALT KARIN
Alt karın kaslarını çalıştırmak için
Lying Lower Abdominal Leg Raise
(Erkek) ve daha kolay olan Lying Lower
Abdominal Single Leg Raise (Kadın)
hareketi yapılıyor. Bu hareketlerde
bel hassasiyeti çok önemli. Bu
yüzden lumbal bölge doğal eğim açısı
korunmalı.
STİ
n
ölnda
narak
eğin
n
lama
verirsiz
7 BEL
Bel ve sırt kaslarını güçlendirmek için yapılan Kneeling Superman hareketinde baş yere bakar şekilde tutulmalı, bacak
ve kol açısı yere paralel olmalı.
8 GÖĞÜS
Göğüs kaslarını çalıştırmak için Incline
Bench Dumbell Press (Erkek) ve Incline
Bench Dumbell Fly (Kadın) hareketleri
yapılıyor. Hareketleri yaparken
dumbell’ların üst göğüs hizası olan pivot
noktada birleşmesine dikkat edilmeli.
10 OMUZ
anıosu
ken
görgös-
9 SIRT
Omuzları çalıştırmak için Seated Dumbell
Shoulder Press (Erkek) ve Seated Dumbell
Side Lateral Raise (Kadın) en etkili egzersizlerden. Hareketi yaparken doğru dirsek
açıları korunmalı.
Sırt kaslarını geliştirmeye yönelik Front
Pulldown egzersizinde kollar üst göğüs
hizasına kadar çekilirken vücudun hareketsiz kalmasına özen gösterilmeli.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
D_gym_gul.indd 51
| 51
24.10.2011 17:17
hareket
12 BACAK
11 ARKA KOL
Arka kol çalışması için yapılan Hammer
Strength Tricep Dips’te (Erkek) dirsek
90 derecelik açıyla tutulmalı. Kadınlar için
arka kol çalışması olan Cable Pushdown’da
ise dirsek eklemi ve vücut hareketsiz olmalı.
Seated Leg Curl (Kadın) arka, Seated Leg
Extension (Erkek) ise ön bacak çalışması. Eşler aynı kasları hareket açılarının
korunmasına dikkat ederek yer değiştirip çalışabilir.
13 BASEN
Hip Adductor hareketi dış ve iç bacak ile
basen bölgesini çalıştırmaya yarıyor. Erkek ve kadın aynı kasları yer değiştirerek
çalışabilir. Bu hareketin anahtar noktası
hareketi doğru hızla yapmak.
14 KALÇA
Panatta Gluteus Machine hareketi kadınlar için kalça çalıştırmaya yardımcı oluyor. Bu hareketi yaparken bacak çalışma
açısı beli zorlamayacak şekilde ayarlanmalı. Erkekler için
kalça çalışmasında Eagle Gluteus Machine kullanılıyor. Bu
harekette diz açısı doğru konumlandırılmalı.
15 CARDIO
Programın sonunda Cardio çalışması alternatifleri arasından yüzme tercih edilebilir.
Egzersizin etkili olabilmesi için yaklaşık
35-45 dakika uygun nabız aralığında yüzmek şart.
52 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
D_gym_gul.indd 52
24.10.2011 17:17
beslenme
KIRMIZI
MUCİZE
Nar, kış mevsiminin en faydalı meyveleri
arasında yer alır. İster tanelerini yiyin ister
suyunu için, sağlığa katkısı büyüktür. İyi
bir antioksidan kaynağı olan nar kolesterol,
kan şekeri ve tansiyonu düzenler, kalbi
korur, cildi yeniler. Bağırsak parazitlerinin de
düşmanı olan meyve vücutta iyi bakterilerin
artmasını sağlar. Yorgunluğu giderip enerji
veren taze sıkılmış bir bardak nar suyu
yetişkin bir insanın günlük C vitamini
ihtiyacının yaklaşık yüzde 20’sini karşılar.
Nar suyu ayrıca B vitamini ve potasyum içerir.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
kapak_antioksidan.indd 53
| 53
31.10.2011 17:13
beslenme
ederek
açabil
lışır. V
antiok
radika
oksida
ya da
yeteri
kaller
tümör
hastal
erken
Mikrobesin nedir?
Bal neden öksürüğe iyi gelir? Ya da portakal
suyu vücuda nasıl birden zindelik verir?
Atalarımızın deneme-yanılma yöntemiyle
keşfettiği şifa dolu besinlerin içerdiği doğal
kimyasallara tıp dünyası mikrobesinler
adını veriyor. Dünyanın en sağlıklı kimyasal
maddeleri olarak kabul edilen mikrobesinlere
bedenimizin düşük miktarlarda ihtiyacı
var. Ama bu düşük miktarlı besinlerin
mucizeleri büyük. Sayısız vitamin ve mineral
içeren yapılarıyla sağlığımızı koruyor,
ömrümüzü uzatıyorlar. Ciddi bir rahatsızlıkla
karşılaştığımızda, yoğun mikrobesin
takviyesi hayatımızı kurtarabiliyor. Peki,
mikrobesinleri vücudumuza nasıl alabiliriz?
Tabii ki yiyeceklerle. Özellikle de sebze ve
meyve ağırlıklı bir beslenmeyle... Sizi her
ay yiyeceklerin içerdiği bir mikrobesinle
tanıştıracağız. İlk konuğumuz, antioksidan.
EN İ
Antioksidan
Hastalıklarla savaşıyor,
doku ve organları koruyor,
yaşlanma etkilerini
azaltıyor, ömrü uzatıyor.
A
ntioksidan, son yıllarda adını
çok sık duyduğumuz bir kimyasal. Çünkü yapılan araştırmalar
sayısız hastalıkla mücadele ettiğini, organları koruduğunu ve yaşlanmaya
karşı savaş açtığını ortaya koydu. Özellikle son 20 yıldır sağlık profesyonellerinin
gündeminden hiç düşmeyen antioksidanın
tam olarak ne olduğunu ve ne işe yaradığını
anlarsak, ondan en doğru şekilde faydalanmayı başarabiliriz.
İnsan vücudu yaşamın devamı için
yapmakla yükümlü olduğu işlevleri yerine
getirirken bol miktarda oksijen kullanır.
Oksijenin vücut tarafından kullanıldıktan
sonra oluşturduğu atık maddelere serbest
radikaller adı verilir. Serbest radikaller, tahrip edici özelliklere sahiptir. Hücre, doku
ve organlarda yıpranma ve paslanmalara
neden olurlar. Bu paslanma, yani oksidasyon vücut yaşlandıkça hız kazanır. İşte antioksidanlar serbest radikallerle mücadele
54 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
kapak_antioksidan.indd 54
31.10.2011 17:13
Sayısı
sinler
sanlar
nin az
sidanl
oluştu
eklem
dele e
sağlığ
yaşlan
Tı
değil,
dalı v
bir y
la alı
karote
sebze
içeriy
3000
liyor.
ünite
tırma
meyv
koyu
oksida
kırmı
dan k
banm
mürd
bize su
Mutfa
sağlık
ele ge
Antioksidan Top 10
ederek söz konusu oksidasyonun ve yol
açabileceği zararların önüne geçmeye çalışır. Vücut öncelikle kendi ürettiği doğal
antioksidan savunma sistemleriyle serbest
radikallere savaş açar. Ama vücudun antioksidan savunma sistemi iyi çalışmıyorsa
ya da antioksidan zengini besinler vücuda
yeteri kadar giriş yapmıyorsa, serbest radikaller vücuda zarar verir -hücre yıkımı ve
tümör oluşumuna yol açar- ve ciddi birçok
hastalığa kapı aralar. En büyük eserleri ise
erken yaşlanmadır.
Antioksidan zengini besinler Oksijen
Radikali Emme Kapasitesi (ORAC)
yüksek besinler olarak tanımlanır.
Meyve ve sebzelerin antioksidan
kapasiteleri farklılık gösterir. Yapılan araştırmalar, günde en az 3000
ORAC değerine sahip bir beslenme
listesiyle vücudumuzu serbest radikallerin olumsuz etkilerinden rahatça
koruyabileceğimizi söylüyor. Amerikan Tarım Bakanlığı’nın yayımladığı
raporlarda ORAC değeri en yüksek
antioksidan kaynakları şöyle:
100 gram
Kuru erik
Kuru üzüm
Yabanmersini
Böğürtlen
Çilek
Ispanak
Brüksel lahanası
Brokoli
Kırmızı biber
Soğan
ORAC
5570
2830
2400
2040
1540
1260
980
890
710
450
Antioksidan
etkisi
gösterenler
Koenzim Q-10,
C vitamini, gingko
biloba, üzüm
çekirdeği ekstresi,
yeşil çay,
E vitamini,
A vitamini,
beta karoten,
çinko, glutatyon,
melatonin,
selenyum, alfa lipoik
asit, süperoksit
dismutas
EN İYİSİ EN RENKLİSİ
ı için
yerine
llanır.
dıktan
erbest
r, tahdoku
malara
sidaste ancadele
Sayısız araştırma, antioksidan zengini besinleri sık sık ve bol miktarda tüketen insanlarda kalp krizi ve kanser hastalığı riskinin azaldığını ortaya koydu. Üstelik antioksidanlar sadece bu iki hastalığa karşı kalkan
oluşturmakla kalmıyor, katarakt, diyabet,
eklem rahatsızlıkları ve bunamayla mücadele ediyor, cilt kırışıklarını önlüyor, insan
sağlığını iyileştirici etkiler oluşturuyor ve
yaşlanmayı geciktiriyor.
Tıp dünyası, antioksidanı hap olarak
değil, besinlerden almamızın daha faydalı ve sağlık açısından risk içermeyen
bir yöntem olduğu inancında. Gıdalarla alınan en önemli antioksidanlar beta
karoten, E ve C vitaminleri. Bu yüzden
sebze ve meyveler bolca antioksidan
içeriyor. Uzmanlar her gün ortalama
3000 ünite antioksidan tüketimini destekliyor. Ortalama bir diyet günde 1000-2500
ünite antioksidan içeriyor. Bu miktarı artırmanın en iyi yolu, daha fazla sebze ve
meyve tüketmek. Sebze ve meyvelerin daha
koyu ve canlı renkli olanları daha fazla antioksidan içeriyor. Ispanak, Brüksel lahanası,
kırmızı biber ve domates iyi birer antioksidan kaynağı. Aynı şekilde üzüm, erik, yabanmersini, çilek, kuşburnu, böğürtlen ve
mürdüm eriği de öyle. Yeşil çay ise doğanın
bize sunduğu en önemli antioksidanlardan.
Mutfağımıza bu besinleri daha sık sokarak
sağlıklı bir yaşamın anahtarlarından birini
ele geçirebiliriz.
Ispanak, en
güçlü antioksidan
kaynaklarından.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
kapak_antioksidan.indd 55
| 55
31.10.2011 17:13
beslenme
Bir demet sağlık
P
O
do
ola
ku
F
da
ye
Uzmanlar sayısız vitamin içeren lezzet kaynağı bu otları
sık sık sofralarımıza taşımamızı öneriyor. PINAR DENİZER
REYHAN
BİBERİYE
ADAÇAYI
RA
NEDİR Nane ve kekikle aynı aileden gelen
reyhanın yaprakları mor ya da yeşil olabilir.
Fesleğen olarak da bilinir. Yoğun, baharatlı
bir kokuya ve lezzete sahip bu bitki taze ya
da kurutulmuş tüketilebilir.
NEDİR Akdeniz bölgesine özgü mor çiçekli
ve çalı görünümlü bir bitkidir. Daima yeşil
kalır, iğneye benzeyen ince yaprakları vardır.
NEDİR Anayurdu Akdeniz olan bitkinin
ülkemizde yaklaşık 80 türü doğal olarak
yetişir. Tüylü ve gri-yeşil yaprakları,
menekşe, pembe, beyaz ya da kırmızı
çiçekleri, acımtırak, ıtırlı bir kokusu vardır.
NEDİ
bir bit
Sütüm
100 ç
NEDEN Beta karoten, K, A, C vitamini,
demir, kalsiyum, manganez, magnezyum
ve potasyum gibi vitamin ve mineraller
içerir. Sindirimi uyarıcı ve idrar söktürücü
olarak kullanılır. Hücre yapısını koruyucu
etkiye sahip olan bitki güçlü bir antibakteriyel ve iltihap sökücüdür. Yapraklarından
elde edilen yağ masaj için kullanılır.
NASIL Taze reyhanı salatalarla çiğ olarak
tüketmek bitkinin yoğun lezzetini daha
iyi almanızı ve özelliklerinden daha fazla
yararlanmanızı sağlar.
DİKKAT Bitkiden elde edilen yağın hamile,
emziren anne ve çocuklar tarafından uzun
süreli kullanımı tavsiye edilmez.
NEDEN Ana etken maddeleri terpenik
asitler ve flavonoitler olan biberiye demir,
kalsiyum ve manganez kaynağıdır. Ağızdan
alımda bağışıklık sistemini güçlendirir. Gaz
söktürücü ve mideyi rahatlatıcı etkiye sahip
bu bitki anti enflamatuar özelliği sayesinde
astım ataklarının şiddetini azaltabilir. Ayrıca
dışarıdan romatizma tedavisinde ağrı kesici
olarak kullanılır.
NASIL Taze dalları yemeklerde baharat
olarak kullanılır. Çiçeklerinden kolonya
yapmaya yarayan değerli bir esans çıkarılır.
DİKKAT Hamilelik döneminde tüketilmesi
tavsiye edilmez. Çok uzun süreli kullanımda
gastroenterit ve nefrite neden olabilir.
NEDEN Düşük yağ ve kaloriye sahiptir.
Uçucu yağ, kafeik asit türevleri, terpenik
bileşikler ve flavonoit yapısında kimyasal
bileşikler taşır. A vitamini, kalsiyum, demir
ve potasyum açısından zengindir. Sağlıklı
dişlere, kemiklere ve cilde sahip olmanızı
sağlayan adaçayı hafızayı zinde tutar. Alerji,
saç dökülmesi, hazımsızlık, soğuk algınlığı ve
ağız-boğaz enfeksiyonlarına karşı etkilidir.
NASIL Uçucu yağ kaynağı olan bitkinin
yapraklarından elde edilen çay hem içilir
hem de tonik olarak kullanılır. Ayrıca taze
ve kuru yaprakları özellikle et yemeklerine
lezzet katmak için tüketilir.
DİKKAT Alkollü ekstrelerinin uzun
kullanımında epileptik kasılmalar görülebilir.
56 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
otlar_gul.indd 56
24.10.2011 16:42
NEDE
asit ve
İçeriği
kalsiyu
atılma
özelliğ
kabızl
karşı e
da ku
NASI
sonra
yaprak
olarak
DİKK
kontro
diren
Püf noktası
Otları doğramak için bıçak ve kesme tahtası kullanın. En
doğru seçim şef bıçağı olarak bilinen keskin, geniş bir bıçak
olacaktır. Otlarınızın düzgün kesilmesini istiyorsanız tırtıklı bıçak
kullanmayın ve doğrarken parmaklarınıza dikkat edin.
Fesleğen ya da biberiye gibi otların yemek ve salatalarınızda
daha doğal bir etki vermesini istiyorsanız, onları doğramak
yerine elinizle kopararak kullanın.
in
k
dır.
r.
ik
al
mir
klı
nızı
Alerji,
ığı ve
dir.
n
lir
aze
rine
Roka, reyhan ya da nane gibi otları uzun şeritler halinde
kesmek için her bir yaprağı üst üste dizin, kıvırın ve ince
ince doğrayın. Yapraklar açıldığında uzun, ince şeritler haline
gelecektir.
Otları doğramaya başlamadan önce kesme tahtanızın temiz
olduğundan emin olun. Çünkü otlar kesme tahtasında kalmış
tatları kolayca emebilir. Ayrıca kesme tahtasında kalmış sert
maddeler bıçağınızın keskin bölümüne zarar verebilir.
RADİKA
KEKİK
ROKA
NEDİR Papatyagiller ailesinden sarı çiçekli
bir bitkidir. Karahindiba olarak da bilinir.
Sütümsü bir özsu içeren radikanın yaklaşık
100 çeşidi vardır.
NEDİR Ballıbabagiller familyasından beş
farklı cinse ait farklı türler kekik adıyla bilinir.
Çok yıllık kokulu bitkilerdir.
NEDİR Turpgiller familyasından Akdeniz
bölgesine özgü tekyıllık otsu bitkidir. Rokanın koyu yeşil, hafif tüylü uzun yaprakları
baharatlı, acımsı bir tada sahiptir.
NEDEN Besin değeri yüksek bu bitki folik
asit ve magnezyum açısından zengindir.
İçeriğinde potasyum, A ve C vitamini ile
kalsiyum bulunur. Vücutta biriken suyun
atılmasına yardımcı olan radika rahatlatıcı
özelliği sayesinde sindirim güçlüğüne,
kabızlığa ve demir eksikliğine bağlı kansızlığa
karşı etkilidir. Safra ve gaz söktürücü olarak
da kullanılır.
NASIL Kökü kurutulup öğütüldükten
sonra acı hindiba kahvesi olarak içilir. Genç
yaprakları acı ama lezzetlidir ve sebze
olarak kullanılır.
DİKKAT Safrataşı söz konusu ise doktor
kontrolünde kullanılması gerekir. Sütü nadiren de olsa alerjik reaksiyona yol açabilir.
NEDEN Uçucu yağ, tanen, flavonoit
ve terpenik bileşikler kekiğin ana etken
maddeleridir. Demir, manganez ve K
vitamini açısından zengin olan kekik,
güçlü bir kalsiyum ve lif kaynağıdır. Göğüs
yumuşatıcı ve bronşların kasılmasını
önleyici etkiye sahip olan uçucu yağı
bronşit, boğmaca ve üst solunum yolları
hastalıklarında kullanılır.
NASIL Kurutulmuş toprak üstü kısımları ve
taze yaprakları yemeklerde baharat olarak
kullanılır. Ayrıca yağı ve suyu da tüketilir.
DİKKAT İçeriğindeki timolden dolayı uzun
süreli kullanımda bağırsak iltihabı ve kalp
yetmezliğine yol açabilen kekiğin hamilelikte
kullanımı tavsiye edilmez.
NEDEN Güçlü bir protein, B6 vitamini ve
çinko kaynağıdır. C vitamini oranı oldukça
yüksek olan bitkinin lifli yaprakları A ve K
vitamini, folik asit, kalsiyum, demir, magnezyum ve fosfor açısından zengindir. Sindirim
sistemini canlandırıp kanın kalitesini artırır.
Sağlıklı kemiklere sahip olmanızı sağlar.
NASIL Toplandıktan sonra çabuk tüketilmesi gereken rokanın yaprakları salata
olarak ya da yemeklere lezzet katması için
kullanılır.
DİKKAT Düşük kaloriye sahip olan roka
yapraklarının bilinen bir yan etkisi yoktur.
ebilir.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
otlar_gul.indd 57
| 57
24.10.2011 16:42
beslenme
Tuzsuz hayat
olur mu?
Uzmanlar uzun süredir sağlık için tuz kullanımının
azaltılmasını tavsiye ediyor ama son araştırmalar
bunun aksini kanıtlar nitelikte. BURCU SEVER
Ç
lıklı b
mode
biri. D
tansiy
için g
la sod
tüket
günlü
tuzu
yerleş
araştı
basın
larla y
bazı b
bir bö
mikta
vunuy
tion (
araştı
Ünive
rupal
yükse
yan 2
lan tu
alındı
yıl sü
HİP
Yapılan bir araştırma,
tuzun aynı zamanda
doğal bir antidepresan
olduğunu ortaya koydu.
58 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
salt_gul_1.indd 58
24.10.2011 16:43
Araşt
grupt
yükse
lendi.
tarda
daha
yon a
Araşt
basın
lerde
olduğ
na ne
Ba
nünd
manı
yapıld
mediğ
yaşlıl
vaskü
yor. S
ve yü
araştı
savun
t
nın
ar
Ç
oğumuz gündelik yaşamda ihtiyacımız olandan daha fazla tuz tüketiyoruz. Nedeni çok
basit: Tadını, daha doğrusu yemeklere kattığı tadı seviyoruz. Yetişkin bir insanın sağlıklı bir yaşam için ne kadar tuz tüketmesi gerektiği
modern tıbbın en çok üzerinde durduğu konulardan
biri. Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre, yüksek
tansiyon gibi kronik hastalıkların önlenebilmesi
için günlük tuz tüketiminin 5 gramı (2 gramdan fazla sodyum) geçmemesi gerekiyor. Ama çoğu ülkede
tüketim bu oranın çok üstünde. Örneğin Türkiye’de
günlük tuz tüketimi ortalama 18 gram. Bu durum
tuzu sağlık örgütlerinin kara listesinde ön sıralara
yerleştiriyor. Çünkü bugüne kadar yapılan pek çok
araştırma yüksek miktarda tuz kullanımının kan
basıncını yükselttiğini ve kardiyovasküler hastalıklarla yakından ilişkili olduğunu gösterdi. Buna karşın
bazı bilim insanları dünya nüfusunun sadece küçük
bir bölümünün tuzdan olumsuz etkilendiğini, düşük
miktarda tuz tüketmenin daha zararlı olduğunu savunuyor. Journal of the American Medical Association (JAMA) mayıs ayında bu görüşü destekleyen bir
araştırmanın sonucunu yayımladı. Belçika, Leuven
Üniversitesi’nden Dr. Jan Staessen’in liderliğinde Avrupalı bir grup bilim insanının yürüttüğü çalışmada,
yüksek tansiyon ve kardiyovasküler hastalığı olmayan 2856 denek kullanıldı. Deneklerden, vücuttan atılan tuz miktarını ölçmek için her gün idrar örnekleri
alındı. Üç ayrı gruba bölünen denekler yaklaşık sekiz
yıl süreyle gözlendi.
HİPERTANSİYON İLİŞKİSİ
rma,
anda
esan
ydu.
Araştırmanın sonunda, düşük oranda tuz kullanan
grupta 50, orta miktarda tuz kullanan grupta 24 ve
yüksek miktarda tuz kullanan grupta 10 ölüm gözlendi. Kardiyovasküler hastalık riskinin düşük miktarda tuz kullanan grupta diğerlerine oranla yüzde 56
daha yüksek olduğu ve tuz tüketimi ile yüksek tansiyon arasında bir ilişki olmadığı sonucu ortaya kondu.
Araştırmacılar yüksek sodyum alımını sistolik kan
basıncıyla (büyük tansiyon) ilişkilendirse de, deneklerde çalışmanın başında yeterince düşük kan basıncı
olduğu için yüksek sodyum alımının yüksek tansiyona neden olmadığı görüşünde uzlaştı.
Bazı uzmanlar, tuz tüketiminin azaltılması yönünde yapılan genel telkinleri çürüten bu araştırmanın sadece genç ve beyaz ırktan bireyler üzerinde
yapıldığı ve deneklerin yeterince uzun gözlemlenmediğini savunuyor. Yüksek tansiyon genellikle
yaşlılarda görülüyor ve hipertansiyonun kardiyovasküler hastalıklara neden olması uzun zaman alıyor. Siyah ırk ve bazı etnik gruplar tuzun etkilerine
ve yüksek tansiyona karşı daha duyarlı olduğundan,
araştıma sonucunun genelleştirilmesinin zor olduğu
savunuluyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Bölümü Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet
Aydın, bilinçsizce yapılan tuz kısıtlamalarının zararlı
olduğunu savunan uzmanlardan. Aydın, 7’den 70’e Taş
Devri Diyeti adlı kitabında önceki yıllarda yapılan iki
araştırmanın sonuçlarına dikkat çekiyor. Buna göre,
1995 tarihli bir araştırmada tuz kısıtlaması yapılan hipertansiyon hastalarının yapılmayanlara oranla daha
fazla enfarktüs geçirdiği gözlenmiş. 1998’de yapılan
başka bir araştırmada daha az tuz tüketenlerde ölüm
oranının daha yüksek olduğu saptanmış.
RAFİNE Mİ, DOĞAL MI?
Kitabında tuza geniş yer ayıran Aydın, doğal (kaya ve
deniz tuzu gibi) ve rafine tuz arasındaki farklara dikkat çekiyor. Rafine tuzun yüzde 97,5’i sodyum klorür,
geri kalanı iyot ve nem emici kimyasallardan oluşuyor. Tuzun akışkanlığını artıran bu kimyasallar arasında kalsiyum karbonat, magnezyum karbonat ve
alüminyum hidroksit yer alıyor. Yani bir tuz ne kadar
akışkansa, o kadar işlenmiş ve zararlı demek. Buna karşın doğal tuzun yüzde 84’ü sodyum klorür, yüzde 16’sı
lityum, fosfor, selenyum, magnezyum, kalsiyum ve
vanadyum gibi doğal minerallerden oluşuyor. Aydın,
doğal tuzun vücudun mineral ihtiyacının tamamını
karşıladığını ve bu minerallerin sağlık için çok önemli
olduğunu vurguluyor. Peki, kullandığımız tuzun doğal olup olmadığını nasıl anlarız? Aydın, bunun için
basit bir yöntem öneriyor: Yarım çay bardağı üzüm sirkesinin içine 1 tatlı kaşığı tuz atın. 5 ila 10 dakika bekleyin. Sirke yeni açılmış gazlı içecekler gibi aşağıdan
yukarıya köpürüyor ve bir süre sonra bulanıklaşıyorsa
o tuz doğal değildir.
Sağlık için kristal tuz
Su ve tuz karışımından elde edilen Sole, vücudu
toksinlerden arındıran ve pH dengesini sağlayan etkili
bir formül. Herkesin kolayca hazırlayabileceği bu karışım
için Himalaya kristal tuzu (Pakistan’dan ihraç edilen kaya
tuzu) ve kaliteli içme suyu yeterli.
Hazırlanışı: Cam bir kavanozun içine (kapağı metal
olmamalı ya da metal kapak karışıma değmemeli) bir
miktar Himalaya kristal tuzu koyun. Üzerini aşacak kadar
su ekleyip karıştırın. Karışımın dibinde tortu kalacak
şekilde tuzun suya doymasını bekleyin. Karışımın dibinde
mutlaka tortu olmasına dikkat edin. Tuz tamamen erirse
ekleme yapılabilir. Bu şekilde yüzde 26 oranında tuzdan
oluşan steril bir solüsyon elde edilir.
Kullanımı: Elde edilen solüsyondan 1 ya da yarım tatlı
kaşığı (ahşap olmalı) alıp bir bardak kaliteli içme suyuna
ekleyin. Her sabah aç karnına için. Kür, altı ila sekiz hafta
boyunca her gün uygulanabilir. Solüsyon oda sıcaklığında
uzun süre muhafaza edilebilir.
Etkileri: Sindirime ve toksinlerden arınmaya yardımcı
olur. Enerji verir.
Selülit sebebi
Rafine edilirken
yüksek ısıya maruz
kalan ve kimyasal
yapısı bozulan rafine
tuzun süzülmesi ve
vücuttan atılması
daha zor. Sindirim
sistemini zorluyor
ve aşırı su birikimine
(ödem) neden oluyor.
Kadınların en önemli
sorunlarından biri
olan selülitin temel
sebeplerinden biri
de bu. Vücuttan
atılamayan rafine
tuz, kristalleşerek
eklem ve kemiklerde
depolanıyor. Bu
da artrit, gut
gibi romatizmal
hastalıklarla safra
kesesi ve böbrek taşı
oluşumuna neden
olabiliyor.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
salt_gul_1.indd 59
| 59
24.10.2011 16:43
beslenme
TARİF
AVOKADONUN
VEGAN
HALİ
Avokado sağlıklı beslenme felsefesiyle yola
çıkan herkesin mutfağında kendine yer buldu.
Yüksek oranda potasyum, B, E ve K vitamini
içeren, kremamsı yapısını yüzde 75’ini oluşturan
doymamış yağlardan alan bu mucize meyveyi
bir de Delicatessen Nişantaşı’nın mutfağından
çıkan vegan tariflerle deneyin. PINAR DENİZER
60 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
D_life_avakado.indd 60
24.10.2011 16:45
N
DOMATESLİ, AVOKADOLU
BRUSCHETTA
Malzemeler:1 dilim patatesli köy ekmeği,
1 adet küp doğranmış avokado, 1 büyük
soyulmuş ve küp doğranmış domates,
2 adet kereviz sapı, 1 avuç ince kıyılmış
nane, ince doğranmış kereviz yaprakları,
çok ince doğranmış yarım kırmızı soğan,
1 misket limonu kabuğu ve suyu, zeytinyağı,
tuz, karabiber
Hazırlanışı: Ekmeği kızartın. Bütün
malzemeleri karıştırın ve kızarmış ekmeğin
üzerine yerleştirerek servis yapın.
FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
D_life_avakado.indd 61
| 61
24.10.2011 16:45
beslenme
TARİF
BEYAZ FASULYE VE
AVOKADOLU SANDVİÇ
4 porsiyon
Malzemeler: 8 adet kepekli tost ekmeği,
1 adet yumuşak avokado, fesleğen ve atom
salata yaprağı,1 küçük konserve beyaz
fasulye, 1 limonun suyu, tuz, karabiber
Hazırlanışı:
Beyaz fasulyeleri süzün. Limon suyu, tuz ve
karabiberle mutfak robotundan geçirerek püre
haline getirin. Dört ekmek dilimine kalınca
bir tabaka bu püreden sürün. Avokadoyu tuz
ve karabiberle iyice ezin ve beyaz fasulyenin
üzerine sürün. Fesleğen ve salata yapraklarını
dizdikten sonra kalan sandviç ekmeklerini
kapatın. Dilerseniz cherry domates ve kalan
püreyle servis yapabilirsiniz.
62 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
D_life_avakado.indd 62
24.10.2011 16:45
AVOKADO VE SALATALIK
GAZPACHO
4 porsiyon
Malzemeler:
1 adet soyulmamış büyük salatalık, 1 adet
yumuşak avokado, 1 adet kırmızı veya sarı
tatlı biber, 1 adet sarmısak, 4 adet frenk
soğanı, 1 limonun suyu, 4-5 damla Tabasco
sosu, 1 avuç nane, soğuk su, yarım kase
soya yoğurdu
Hazırlanışı:
Bütün malzemeleri doğrayın ve çiğ
olarak karıştırıp rondodan geçirin. Soğuk
çorbanızın kıvamını zevkinize göre
ayarlamak için dilediğiniz kadar su ilave
edin. İsterseniz soya yoğurdunu küp küp
doğradığınız salatalıklarla karıştırıp çorbanın
üzerine bir kaşık kadar koyarak servis
yapabilirsiniz.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
D_life_avakado.indd 63
| 63
24.10.2011 16:45
beslenme
TARİF
AVOKADOLU KEPEKLİ
TART
Tart malzemeleri: 1 bardak un, 1 bardak
kepekli un, ¼ bardak çam fıstığı, ¼ bardak
susam, 1 tutam tuz, 1/3 bardak zeytinyağı,
soğuk su
Harç malzemeleri: Avokado, domates,
fesleğen, zeytinyağı, tuz
Hazırlanışı: Tereyağı hariç bütün tart
malzemelerini karıştırın. En son tereyağı
ve suyu katarak bir hamur elde edin.
Çok derin olmayan bir tart kalıbı kullanın.
Hamurunuzu kalıbı kaplayacak şekilde açıp
döşeyin ve 180 derecelik önceden ısıtılmış
fırında pişirin. Hamurun kabarmaması
için üzerine ağırlık koyarsanız 15 dakika,
koymazsanız 10 dakika yeterli olacaktır.
Hamur soğuduktan sonra avokado,
domates, fesleğen, zeytinyağı, tuz ve
karabiberi karıştırarak içini doldurun
ve servis yapın.
64 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
D_life_avakado.indd 64
24.10.2011 16:45
SİZ PUSULAYI TAKİP EDİN,
O SİZE ROTANIZI GÖSTERİR...
focus
Sağlık sektörü tartışıyor
Antibiyotik
evde bulunsun m
Bilinçsiz antibiyotik kullanımı vücutta direnç sorununu
gündeme getirince Sağlık Bakanlığı duruma el koydu. Önce
ülke çapında bir araştırma yaptı, ardından stratejik eylem
planı hazırladı. GÜLAY KOÇ
H
er şey İngiliz bakteriyolog Alexander Fleming’in 1928
yılında bir kültür ortamına bulaşmış olan penicillium
notatum türü küfün bakteri kolonilerinin üremesini
olumsuz etkilediğini fark etmesiyle başladı. Tam 10 yıl
sonra bu etkiye neden olan penisilin adlı maddeyi ayrıştıran Fleming ilk antibiyotiği elde etti. Bu keşif ona Nobel Ödülü kazandırdı
ama insanoğlu enfeksiyon hastalıklarından hâlâ kurtulabilmiş
değil. Şüphesiz penisilin, basit iltihaplardan hayatını kaybeden
milyonlarca insan göz önüne alındığında, yüzyılın buluşuydu.
Peki, ya bilinçsiz kullanıldığında?
Bakterilere karşı kullanılması gereken antibiyotikler günümüzde virüs kaynaklı hastalıkların tedavisinde tercih ediliyor. Sorun
da bu noktada başlıyor. Çünkü antibiyotik tedavisinde bakterilerde
ilaca karşı direnç gelişiyor. Bilinçsiz alınan her antibiyotik gerçekten ihtiyaç duyulduğunda hastayı iyileştirmiyor. Üstelik organ bozukluklarına yol açıp böbrek, karaciğer, mide ve bağırsaklara zarar
veriyor.
Dünyada yıllardır bilinçsiz antibiyotik kullanımı ve yol açtığı
sorunlar tartışılıyor. Doktorlar ve hastalar akılcı antibiyotik kullanımı konusunda bilinçlendiriliyor. Benzer tablo Türkiye için de
geçerli. Yeşil ve kırmızı reçeteyle satılmadıklarından eczanelerden
66 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
antibiyotik_gul.indd 66
31.10.2011 17:15
n mu?
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
antibiyotik_gul.indd 67
| 67
31.10.2011 17:15
focus
kolayca temin edilen bu ilaçlar çoğunlukla
üst solunum yolu enfeksiyonlarında tercih
ediliyor.
IMS (Information Medical Statistics)
verilerine göre, ülkemizde ilaç tüketiminin yüzde 20’sini antibiyotikler oluşturuyor. Bunun nedeni olarak 2007’de pazara
yeni giren ilaçların yarattığı genişleme ve
sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesiyle ilaca erişimin kolaylaşması gösteriliyor. İlaç
Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) verilerine göre, 2007’de Türkiye’de reçeteli ilaç
pazarında 6,2 milyar euro değerinde 1 milyar 300 milyon kutu ilaç satışı gerçekleşti.
IMS verileri 2007’de antibiyotiklerin yüzde
16,2’lik oranla en fazla tüketilen ilaç grubu
olduğunu gösteriyor. Bugün Türkiye’deki
yıllık ilaç tüketimi yaklaşık 15 milyar TL.
Bunun yüzde 20’sini antibiyotikler oluşturduğuna göre yaklaşık 3 milyar TL’lik kullanımdan söz edilebilir. Bunun da yaklaşık
yüzde 40’ı gereksiz antibiyotik kullanımı
olduğundan maliyetler 1 milyar TL’ye ulaşıyor.
DİRENÇ SIKLIĞI ARAŞTIRMASI
Sağlık Bakanlığı hem gereksiz harcamaların hem de bilinçsiz tüketimin önüne
geçebilmek için 2010 Temmuz ayında bir
araştırma başlattı. Şubat ayında tamamlanan bu çalışmanın koordinatörlüğünü Gazi
Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa
İlhan üstlendi.
Her yıl tekrarlanması planlanan araştırma kapsamında Türkiye’de sekiz ayrı
bölgede 4167 kişi, 80 aile hekimi ve 80 uzman hekimle yüz yüze görüşüldü. İlhan,
sonuçların çarpıcı olduğunu söylüyor. Öyle
ki, görüşülen her dört kişiden biri kendi
kendine antibiyotik kullanıyor. Dörtte biri
“Lazım olur” diye evinde antibiyotik bulun-
SAĞLIK
DANIŞMANLARI
KONUYU
TARTIŞIYOR
Sektörün uzman isimleri antibiyotik
kullanımı konusundaki görüşlerini
D-Life dergi ile paylaştı.
duruyor. Araştırmaya katılanların yüzde
17’si doktorlardan antibiyotik yazmasını
talep ederken, yüzde 26’sı herhangi bir doktora danışmadan antibiyotik kullanıyor. Bu
kişilerin yüzde 14’ü doktora gitmeye vakit
bulamadığını söylüyor. Antibiyotik kullananlar arasında ilk sırada
yüzde 51’lik oranla soğuk algınlığı
yaşayanlar var. Bunu yüzde 36 ile
boğaz ağrısı, yüzde 18 ile öksürük
şikayetleri takip ediyor.
Oysa Doç. Dr. İlhan virütik hastalıkların antibiyotiğe gerek olmadan
iyileştiğine dikkat çekiyor. “Sağlık
Bakanlığı Akılcı İlaç Kullanımı
yaklaşımını topluma yerleştirmeye çalışıyor. Bireylerin bu yaklaşımı benimsemeleri gerek sağlıklarının korunmasında
gerekse hastalıkların tedavisinde etkili olacaktır.” İlhan, bilinçsiz antibiyotik kullanımının ciddi sağlık sorunlarına yol açmasının yanı sıra, büyük bir ekonomik kayba da
neden olduğunu belirtiyor.
Uygunsuz antibiyotik kullanımı dirençli mikroorganizmaların oluşma riskini
artırıyor. Acıbadem Sağlık Grubu İç Hastalıkları ve Diyabet Uzmanı Dr. Yaser Süleymanoğlu, bu dirençli mikroorganizmaların
tedavisi için yeni ve daha yüksek teknolojiler kullanılarak geliştirilen pahalı antibiyotiklerin tedavi maliyetlerini artırdığını
söylüyor. “ABD’de hastane ilaç bütçesinin
yüzde 30’unu antibiyotik giderleri oluşturuyor. Antibiyotiklere her yıl 7 milyar dolardan fazla ödeme yapan ABD bu rakamın
4 milyar dolarını dirençli bakteri enfeksiyonlarına harcıyor.”
Antibiyotiklerin ne zaman alınması gerektiğini sorduğumuz Dr. Yaser Süleymanoğlu, “Bakteri kökenli enfeksiyonlarda, yani
akciğer enfeksiyonları, kronik bronşitler,
bademcik bakteriyal enfeksiyonları, idrar
yolu enfeksiyonları, diyabetik iltihabi yaralar, diş enfeksiyonları, sinüzit ve beyin enfeksiyonları ve apse, deri yaraları, yumuşak
doku ve eklem iltihaplanmalarında” yanıtını veriyor.
3
PROF. DR.
BÜLENT GÜRLER
ÇAPA TIP FAKÜLTESİ
Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji
Ana Bilim Dalı Başkanı
MİLYAR TL:
TÜRKİYE’NİN YILLIK
ANTİBİYOTİK
HARCAMASI
Dünya Sağlık Örgütü her yıl muayene
bazlı 100 milyon antibiyotik reçetelendiğini ve bunların yaklaşık yarısının gereksiz
olduğunu bildiriyor. KLİMİK Derneği Antibiyotik Direnci Çalışma Grubu Başkanı
ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon
Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Neşe
Saltoğlu, bu tarz kullanımlara az gelişmiş
ya da gelişmekte olan ülkelerde rastlandığını söylüyor. Her antibiyotiğin her hastalığa
uygun olamayacağını dile getiren Saltoğlu, “Antibiyotik soğuk algınlığı ve nezlede
kullanılmaz. Ateş düşürücü değildir. Diğer
ilaçlarla etkileşime girebilir ve bazen ölümcül reaksiyonlara neden olabilir. Alkol ve
uyuşturucularla da etkileşebilir” diyor.
PROF. DR.
AHMET RASİM
KÜÇÜKUSTA
Göğüs Hastalıkları Uzmanı
Antib
zanele
yor. G
Ahme
olanla
Türki
nin te
düşün
yere i
olayın
eksik
rübes
ve ate
zorun
propa
lanan
lazım
Ge
mikro
çükus
mikro
kisini
lığı vi
ve ted
Antib
tihabı
gelişti
VK
Hasta
nül, b
leceği
inanc
ratuva
lılığın
“Her
cak h
rildiği
Böyle
lir. Öz
hedef
yerini
PROF. DR.
NEŞE SALTOĞLU
D
SÜLE
CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ
Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü
ACIBAD
İç
D
68 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
antibiyotik_gul.indd 68
TEK
31.10.2011 17:15
luştuar dokamın
nfeksi-
TEK SORUMLU DOKTORLAR
Ergönül, antibiyotik kullanımındaki
yanlışları şöyle sıralıyor: “Ateş çıktığında
antibiyotik alınmamalı. Çünkü bu ilaç ateş
düşürücü değildir. Kişi kendisini kötü hissediyorsa antibiyotiğe başlamamalı. Çünkü
doping ilacı değildir. Gripte etkili olmaz.
Antibiyotikler evde bulunsun diye çekmecede saklanmaz.”
ayene
ndiğireksiz
ği Anaşkanı
ksiyon
Neşe
lişmiş
ndığıtalığa
altoğezlede
Diğer
ölümkol ve
r.
Antibiyotiklerin bilinçsiz tüketimine eczanelerde reçetesiz satılmaları neden oluyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr.
Ahmet Rasim Küçükusta’ya göre, bitkisel
olanlar dahil tüm ilaçlar reçeteyle satılmalı.
Türkiye’de gereksiz antibiyotik tüketiminin tek sorumlusunun doktorlar olduğunu
düşünen Küçükusta, “Hepimiz gereksiz
yere ilaç ve antibiyotik yazıyoruz. Tabii bu
olayın pek çok sebebi var. Tıp eğitimindeki
eksik ve yanlışlar çok önemli. Bilgisi, tecrübesi yeterli olmayan doktor her öksüren
ve ateşi çıkan hastaya antibiyotik yazmak
zorunda kalıyor. Bir de ilaç endüstrisinin
propagandaları ile defansif tıptan kaynaklanan korku ve endişeleri hesaba katmak
lazım” diyor.
Gereksiz alınan antibiyotiğin vücudun
mikrop dengesini bozacağını söyleyen Küçükusta, virüs, mantar ve parazit gibi diğer
mikroplara karşı antibiyotiklerin hiçbir etkisinin olmadığını belirtiyor. “Soğuk algınlığı virüslerin sebep olduğu bir hastalıktır
ve tedavisinde antibiyotiklerin yeri yoktur.
Antibiyotikler ancak sinüzit, orta kulak iltihabı veya bronşit gibi bir komplikasyon
geliştiğinde kullanılır.”
VKV Amerikan Hastanesi Enfeksiyon
Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Önder Ergönül, bir antibiyotiğin hastaya neden verileceğinin çok iyi tanımlanması gerektiği
inancında. Altın kuralın bakterinin laboratuvarda saptanması ve antibiyotik duyarlılığının test edilmesi olduğunu söylüyor.
“Her zaman bakteri saptanmayabilir. Ancak her durumda, antibiyotiğin neden verildiğine dair akılcı bir açıklama olmalıdır.
Böyle bir yaklaşımı da ancak hekim yapabilir. Özetle, antibiyotikler hekim tarafından
hedefe yönelik olarak verildiğinde doğru
yerini bulabilir.”
R.
ĞLU
DR. YASER
SÜLEYMANOĞLU
PROF. DR.
ÖNDER ERGÖNÜL
DOÇ. DR.
MUSTAFA İLHAN
ACIBADEM SAĞLIK GRUBU
İç Hastalıkları ve
Diyabet Uzmanı
VKV AMERİKAN HASTANESİ
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi
ası gemanoğ, yani
şitler,
idrar
i yarain enmuşak
yanıtı-
LIK
KÜLTESİ
Bölümü
KOLAYCA TEMİN EDİLİYOR
Tüm bu olumsuz tabloya rağmen ANKEM
(Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı ve Çapa Tıp Fakültesi
Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Ana
Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bülent Gürler,
Türkiye’de bilinçli antibiyotik tüketiminde epey yol alındığını düşünen isimlerden. Özellikle sosyal güvencesi bulunan
hastaların doktor raporu olmadan antibiyotik almalarının mümkün olmayacağına dikkat çekiyor. Ancak Gürer bir başka
önemli konuyu gündeme
getiriyor. O da antibiyotiklerin halk arasında çeşitli
yorumlarla kullanılması.
“Kolayca sahip olunan bu
ilaçlarla kulaktan dolma
önerilerin yaygınlaşması
çok kolay oluyor. Örneğin
geniş spektrumlu ve pahalı antibiyotiklerin en iyisi
olduğu, nezle, grip gibi
hastalıklarda hemen başvurulması gerektiği, antibiyotikle alkol alınmaması gibi inanışlar
giderek yerleşiyor.”
Başkanı olduğu ANKEM’de antibiyotik
kullanımının sıklıkla ele alındığını söyleyen Gürler, “Bu konuda düzenlenen kurslarla hekimlerin son bilgileri alması ve uygulamalarında farkındalığın oluşturulması
sağlanmaya çalışılıyor” diyor.
50
MİLYON KUTU:
DÜNYADA HER
YIL GEREKSİZ YERE
REÇETELENEN
ANTİBİYOTİK MİKTARI
Prof. Gürler 2012 yılının mayıs ayında
Dalaman Hilton Oteli’nde düzenlenecek
olan 27. ANKEM Kongresi’nde antibiyotiklerin uygun kullanımı hakkında eğitici
bilgilerin verileceğini hatırlatıyor.
Dünyada bilinçsiz antibiyotik kullanımının önüne geçebilmek için, özellikle çocuk hastalıklarında iki gün bekleme kuralı
uygulanıyor. Doktorlar iki gün içinde hastanın durumu düzelmediğinde antibiyotik
öneriyor.
Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı akılcı
antibiyotik kullanımı stratejik eylem planında ise şu maddeler yer alıyor: Antibiyotik kullanımında doktorlara yol gösterici
rehberler hazırlanacak. Eczanelerde reçetesiz satışlara denetim getirilecek. Sağlık
kurumlarında ameliyat öncesinde kullanılan antibiyotiklerle ilgili düzenlemeler getirilecek. Hastanelerde görevli antibiyotik
kontrol ekipleri eğitilerek görev tanımları
düzenlenecek.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
antibiyotik_gul.indd 69
| 69
31.10.2011 17:15
focus
70 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
zihin_nur.indd 70
24.10.2011 16:48
Zihni
10
zinde
tutmanın
YOLU
Sağlıklı bir yaşam tarzı, düzenli egzersiz,
iyi beslenme ve uyku beynin zindeliğini
artıran aktiviteler arasında. BERİL BEKEN
Z
ihin insanın düşünme yeteneğini,
algılama ve bellek durumunu
tanımlar. Zinde bir zihin, kişinin
yaşamındaki bilişsel beklentilerini
kısa sürede karşılayan, nesne ve kavramlar
arasındaki ilişkiyi değerlendirerek anlamlı
sonuçlar çıkaran, yeni bilgiyi zorlanmadan
kaydedip hızla hatırlayabilen ve kararlı bir
duygusal durum hali sağlayabilen sağlıklı
beyin faaliyetleri demektir. Herkes dünyaya
belli düzeyde zihin gücü ve genetik altyapı
ile gelir. Ama yaşam boyunca beynimiz
sürekli değişebilir ve farklı koşullara adapte
olabilir. Marmara Üniversitesi Nöroloji
Anabilim Dalı uzmanlarından Doçent
Doktor Neşe Tuncer, “Her zihinsel işlem
beynin kabuk kısmında o fonksiyona ait
merkezlerle çalışan farklı beyin bölgelerinin
katıldığı bir şebeke tarafından gerçekleşir.
Söz konusu şebekeler hem kendi içlerinde
hem de birbirleri arasında yoğun bağlantı
halindedir ve bu bağlantıların artırılması
mümkündür” diyor.
Buna karşılık kronik stres, anksiyete,
depresyon, yaşlanma ve östrojen azalması
genel sağlığı olduğu kadar beyin sağlığını
da etkiler. Kuvvetli bir hafıza, yüksek
konsantrasyon, hızlı karar verme ve
yönetici işlevlerde üstün özellikler,
kısaca zinde bir zihin sahibi olmak için
kolayca uygulanabilecek yöntemler var.
Siz de günlük hayatınızda yapacağınız
bazı küçük değişiklikler ve kolayca takip
edebileceğiniz uygulamalarla zihninizin
günlük temponuza ayak uydurmasını
sağlayabilirsiniz.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
zihin_nur.indd 71
| 71
24.10.2011 16:48
focus
1
SANATLA İLGİLENİN
Gün içinde ne yaparsanız yapın, fonda
çalan müzik mutlaka klasik müzik
olsun. Mozart etkisi olarak bilinen
bir araştırmaya göre, 10 dakikalık bir
Mozart sonat dinletisine katılan bir grup
denekte üçboyutlu objeleri kavrama gibi
zihinsel işlevlerde iyiye gidiş gözlenmiş.
Müziğin bu olumlu etkisinin yanı sıra
müze gezmek, sanat eserlerini incelemek
ya da ilgi duyduğunuz alanda verilen
bir konferansa katılmak kültürel ve
akademik faaliyetler olarak zihinsel
performansı artırıcı etkenler.
3
2
RA
Yükse
Tunce
uzun
bölüm
arası i
diyor.
kadar
zihnin
özelli
zihnin
SPOR YAPIN
Aktif olarak bir spor dalıyla ilgilenmenin
beden sağlığı dışında zihin sağlığına da
olumlu katkısı olduğu bilimsel bir gerçek.
Spor yaparken salgılanan mutluluk
hormonu zihni olumlu yönde etkiler.
Ayrıca vücutta oksijen üretiminin artışı
beynin sağlıklı çalışmasını destekler.
Örneğin sakin bir tempoyla yapılan
yarım saatlik yürüyüş, öğrenme ve
konsantrasyonda yüzde 15’lik bir artış
sağlayabilir. Tuncer, “Bilimsel çalışmalar
herhangi bir sportif aktivitenin kuralları
uygulama, plan yapma ve karar verme
gibi boyutlarıyla da zihnimizi faaliyete
geçirdiğini ortaya koyuyor” diyor. Hatta
bir spor karşılaşması izlemek bile zihinsel
performans açısından yararlı sonuçlar
doğuruyor.
BEYNİNİZİ ZORLAYIN
Zihinsel uyarıyı artırmanın bir yolu da aklınızı zor hedeflerle
meşgul eden aktivitelerden geçer. İşte bir örnek: Matematik
problemleri çözmek sadece eğitiminiz ya da işiniz için değil,
zekanız için de faydalı. Matematikle aranız pek iyi değilse sudoku
çözebilir, satranç ya da briç oynayabilir, çok parçalı bir yapbozla
meşgul olabilirsiniz. Ayrıca çeşitli strateji ya da bu tür bilgisayar
oyunları da dikkati, belleği ve bilgi işlemeyi hızlandırır.
HOBİ EDİNİN
4
Sizin için yeni olan, daha önce hiç
ilgilenmediğiniz alanlarda uğraşlar
edinerek beyninize egzersiz yaptırın. Yeni
bir dil öğrenmek, bir müzik aleti çalmak,
resim yapmayı ya da fotoğraf çekmeyi
denemek zihninizin tazelenmesine
yardımcı olacak aktivitelerdir. Bugüne
kadar hiç yapmadığınız bir şeyi
keşfederken beyniniz her zaman alışık
olduğu düşünme yollarına alternatif
yollar geliştirmek için ekstra güç sarf
eder. Kullanmadığınız elinizi kullanarak
yazı yazmaya çalışmak bile bu tür beyin
geliştirici bir egzersizdir.
İYİ UYUYUN
5
Konsantrasyonunuzu artırmak ve
belleğinizden en yüksek verimi almak
istiyorsanız iyi uyuyun. En az 6 saatlik ve
birbiri ardına gelerek gerçekleşen evrelerin
korunduğu bir uyku, dikkati toplamak
için vazgeçilmezdir. Uzmanlar uykunun
zihin sağlığı için büyük önem taşıyan bir
fizyolojik aktivite olduğunu söylüyor.
Beyin uyku evreleri sırasında adeta zorlu bir
problem çözercesine enerji harcıyor. Uyku
düzeni bozuk bir kişinin zinde bir zihne
sahip olması pek mümkün görünmüyor.
Sağlıklı bir uyku aynı zamanda zihnin
gün içinde edindiği bilgileri sağlıklı bir
şekilde depolayarak öğrenme yetisini de
artırmasını sağlıyor. Uykuyla ilgili herhangi
bir sorunun tespit edilerek tedavisinin
yapılması zihinsel fonksiyonların da
düzelmesine yardımcı oluyor.
72 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
zihin_nur.indd 72
24.10.2011 16:48
8
SO
Gün i
halind
yapm
görüş
dikka
çok al
sağlar
görüş
belirti
olmak
da aza
RAHATLAYIN
6
Yüksek stresin beyin için zararı büyük.
Tuncer, “Stres hormonu katekolaminlerin
uzun süreli salımı beynin bellekle ilgili
bölümünde hücre kaybına ve hücreler
arası iletişimin bozulmasına neden olur”
diyor. Bu nedenle günlük temponuz ne
kadar yoğun olsa da mutlaka ara verip
zihninizi dinlendirin. Araştırmalar
özellikle öğrenme sürecinde dinlenmiş bir
zihnin yoğun bir zihinden daha başarılı
ş
alar
ları
e
te
tta
nsel
r
5
7
olduğunu gösteriyor. Bu süreçte rahatlatıcı
aktiviteler yapmak beyninizin enerji
depolamasına yardımcı olabilir. Uzmanlar
yoga ve meditasyonun stres hormonlarını
azalttığını ve vücudun fizyolojik
fonksiyonlarını düzenleyerek anksiyete
ve depresyonu kontrol ettiğini belirtiyor.
Bu tür aktiviteler rahatlatıcı yönleriyle
dikkat ve bellek üzerinde olumlu etkiler
gerçekleştiriyor.
AKILLI BESLENİN
8
Hafızanızın zayıfladığını ya da dikkatinizi
toplayamadığınızı düşünüyorsanız,
beslenme alışkanlıklarınızı gözden geçirin.
Uzmanlara göre beslenme tercihleri
öncelikle beyin sağlığını korumaya,
ardından zihinsel fonksiyonları artırmaya
yönelik olmalı. Beyin sağlığını etkileyen
birçok hastalığı damar sertliği olarak
bilinen ateroskleroz tetikliyor. Damar
sertliğini önlemek için her şeyden önce
düşük kolesterol içeren Akdeniz tipi
beslenme tarzını benimsemek gerekiyor.
Böylece bir taşla iki kuş vurarak Omega
3 yağ asitleri bakımından zengin balığı
da mönünüze dahil etmiş olacaksınız.
Haftada en az iki kez balık yemek ya
da dışarıdan Omega 3 takviyesi almak
uzmanlar tarafından önerilen kuvvetli
bir zihin tazeleyici.
SOSYALLEŞİN
Gün içinde ne kadar çok insanla iletişim
halinde olursanız o kadar zihin egzersizi
yapmış olursunuz. Yapacağınız her
görüşme sırasında beyninizin hafıza,
dikkat, sözel beceri ve öğrenme gibi pek
çok alanda işlem gerçekleştirmesini
sağlarsınız. Araştırmalar 10 dakikalık bir
görüşmenin bile bellek gücünü artırdığını
belirtiyor. Kuvvetli bir sosyal ortama sahip
olmak aynı zamanda günlük stres oranını
da azaltan bir etken.
BİTKİ DESTEĞİ ALIN
Yeryüzünde milyonlarca yıllık geçmişi olan ginkgo biloba
ağacının yapraklarından elde edilen özütler, geleneksel Çin
tıbbında uzun yıllardır zihin desteği olarak kullanılıyor. Ruhsal
yorgunluğu azaltan ve nörolojik bozukluklara iyi gelen ginkgo
biloba özütünün beyin damarlarını genişleterek kan akışını
artırdığı, kimyasal aracıları düzenlediği ve beyin için zararlı
serbest oksijen radikallerini azalttığı tespit edildi.
ve
lerin
k
un
bir
10
lu bir
yku
ne
or.
9
SAĞLIĞINIZI KORUYUN
Yaşam tarzındaki yanlış tercihler ya da
genetik yatkınlık pek çok sağlık sorununa
davetiye çıkarıyor. Uzmanlar bu şikayetler
arasında özellikle yüksek tansiyon, diyabet
ve yüksek kolesterolün zihni olumsuz
etkileyen sonuçları olduğunu belirtiyor.
r
de
hangi
zihin_nur.indd 73
Bu rahatsızlıklara meydan vermemek için
düzenli olarak sağlık taraması yaptırın
ve ileri yaşlarda zihinde kalıcı hasar
oluşturabilecek etkileri önlemek için
şimdiden harekete geçip daha sağlıklı
yaşam alışkanlıkları benimseyin.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
| 73
24.10.2011 16:48
ev
detoksu
focus
TEM
DÜŞ
Boş ç
Telefo
Diş fı
Mama
Konta
EN S
YUV
Bulaş
Kesm
Eviye
Duş p
Bulaş
Evimizdeki toksik madde ve mikroplardan
doğal yöntemlerle kurtulmak için
neler yapmalıyız? BURCU SEVER
Y
az sıcaklarından korunmak için
klimalara sığındık ve sıcağı dışarıda tutabilmek için pencereleri
kapalı tuttuk. Bunu yaparken serinledik ama toksik maddeleri kendimizle
birlikte eve hapsettik. Uzmanlar yetersiz
havalandırmanın iç mekanlardaki hava
kirliliğinin en önemli sebebi olduğunu
söylüyor. İç mekanlardaki hava kirliliği
dışarıdakinden iki ila beş kat daha fazla
olabiliyor. Bu durum, astım gibi solunum
yolu hastalıklarını ve alerjik reaksiyonları
tetikleyebiliyor.
Evde göremediğimiz, tadını alamadığımız ve koklayamadığımız binlerce kimyasal madde bizimle birlikte yaşıyor. Makul
oranlarda maruz kalındığında insan vücudu bu kimyasalların olumsuz etkileriyle
baş edebiliyor. Ama günlük hayatımızda
mikroplara ve toksik maddelere yoğun
oranda maruz kalmak bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden oluyor. Yeditepe
Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Alerji
Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Reha Cengizlier, evlerdeki en zararlı toksik maddenin
özellikle Türkiye’de çok önemli bir sorun
olan sigara gibi tütün ürünlerinin kulla-
nımıyla ortama salınan gazlar olduğunu
söylüyor. “Sigara dumanında yüzlerce
toksik gaz bulunuyor. Bu gazlar metabolizmayı alt üst ediyor ve başta solunum
yolu ve kan kanseri olmak üzere her türlü
hastalığa davetiye çıkarıyor.” Evin nefes
alması çok önemli diyen Cengizlier, aşırı
yalıtım sonucu hava giriş-çıkışının tamamen engellenmesinin evin terlemesine ve
küf, mantar ve mikropların oluşmasına
zemin hazırladığını belirtiyor. Tam tersi
yalıtımı iyi yapılmamış evlerin tavan ve
duvarlarında oluşan küfler ısıyla havaya
karışarak solunum yolu hastalıklarına neden olabiliyor.
Çoğu zararlı kimyasallar içeren temizlik malzemeleriyle evimizi mikroplardan
arındırdığımızı düşünürüz. Fakat temizlik
için kullandığımız bu maddeler zararlı içerikleriyle hem çevreyi hem de sağlığımızı
tehdit ediyor. Bu nedenle vaktimizin büyük kısmını geçirdiğimiz evlerimizin temizliği ayrı bir önem taşıyor. Neyse ki kimyasal temizleyiciler tek çözüm değil. Doğal
malzemeler ve alınacak basit önlemlerle
evdeki zararlı maddelerden kurtulmak çok
kolay. İşte oda oda yapılması gerekenler...
SAL
Oda
yın. O
ve tü
koku
uzak
veren
çekler
Te
ev ha
tüy ve
karşı
Sıcak
kullan
iyi çö
Mo
tercih
lu ya
duvar
ya da
müm
74 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
EV_detoks_gul.indd 74
24.10.2011 16:49
TEMİZLEMEYİ HİÇ
DÜŞÜNMEDİKLERİMİZ
Boş çöp kutusu
Telefon ahizesi
Diş fırçası
Mama kabı (Evcil hayvan)
Kontak lens kutusu
EN SİNSİ MİKROP
YUVALARI
Bulaşık süngeri
Kesme tahtası
Eviye
Duş perdesi
Bulaşık ve çamaşır makinesi
En doğal temizleyiciler En zararlı temizleyiciler
Çamaşır sodası: Katı ve sıvı yağların
temizliğinde etkilidir. Hafif yakıcı etkisi
yüzünden kullanırken eldiven takılmalı.
Kimyasal aşındırıcılar: Fosforik, hidroklorik
ve sülfürik asit içeren lavabo açıcılar, tuvalet
ve fırın temizleyiciler tehlikeli kimyasallardan.
Sirke: Asitli yapısıyla mikropları öldürür,
yağ ve mineral kalıntılarını çözer.
Çamaşır suyu: Solunduğunda ya da göze
temas ettiğinde oldukça zararlıdır.
Karbonat: Aşındırıcı ve beyazlatıcı etkisi
vardır. Kokuların giderilmesini sağlar.
Fosfat: Deterjanlarda bulunur ve fazlası
ciddi çevre problemlerine yol açar.
Boraks: Koku giderici ve dezenfektan
özelliği olan boraks küflenmeyi
önlemede etkilidir.
Petrol ürünleri: Dietilen glikol gibi petrol
bazlı maddeler içeren temizleyiciler hem
çevre hem de sağlık açısından çok zararlıdır.
YATAK ODASI
MUTFAK
Özellikle ev tozu ve akar
alerjiniz varsa yatak odasında fazla eşya bulundurmayın.
Yerde halı kullanmayın. Ama halıdan vazgeçmem diyorsanız akarların barınmasını
kolaylaştıran uzun tüylü modeller yerine,
kısa tüylü ve küçük ebatlıları seçin.
Organik yatak ve baza tercih edin. Şiltenizi düzenli olarak havalandırın.
Naftalinden uzak durun. Dolaba kaldırdığınız sezon dışı giysilerinizi naftalin yerine lavanta gibi kurutulmuş doğal çiçeklerle
saklayın.
Ocağınızı kontrol ettirin.
Pişirilen her yemek az ya
da çok mutfağa duman, is ve
(gaz ocağı kullanılıyorsa) karbon monoksit (CO) salımına neden olur. Ocak aleviniz
sarı renk ise bu, ortama gerekenden fazla
miktarda CO yayıldığı anlamına gelebilir. Bu durumda üretici firmadan yardım
isteyin.
Aspiratör filtrenizi değiştirin. Yemek
yaparken havalandırma yetersizse, ocak
ateşinde yanan zehirli gazlar ortamda kalarak toksik etkilere yol açabilir. Bu yüzden ocağın üzerinde yeterli havalandırma
olmalı, aspiratörler kontrol edilmeli, filtre
ve süzgeçleri temizlenmeli, belli aralıklarla
değiştirilmeli.
Yiyecekleri açıkta bırakmayın. Açıkta
kalıp bozulan yiyecekler ortama toksik
madde salınmasına neden olur. Kirli bulaşıkları ortamda uzun süre bekletmeyin.
Bulaşık süngerini dezenfekte edin. Temizlik maddeleriyle kullanıldığı için her
zaman hijyenik olduğu sanılan bulaşık
süngerleri sicili en kötü mutfak malzemesi.
Süngeri dezenfekte etmek için bir dakika
kadar mikrodalga fırında tutabilir ya da
bulaşık makinesinde yıkayabilirsiniz. Ayda
en az bir kez süngerinizi yenileyin.
Eviye ve kesme tahtanızı temizleyin.
Lavabo ve kesme tahtaları mikropların en
sevdiği yerlerdir. Eviyenizi her kullanımdan sonra sıcak suyla temizleyin. Kesme
tahtanızı bulaşık makinesinde yıkayabilir,
üzerine sirke dökerek bir gece bekletebilir
ya da alkolle ovabilirsiniz.
SALON
BANYO
Oda kokuları kullanmayın. Oda spreyleri, mum
ve tütsü gibi yakılarak
koku veren malzemelerden
uzak durun. Buharlaştırma yoluyla koku
veren ürünleri ya da kurutulmuş doğal çiçekleri seçin.
Temizliği su buharıyla yapın. Tüylü
ev hayvanlarının ortama bıraktığı salya,
tüy ve deri döküntülerinin alerjik etkisine
karşı bunlara özel temizlik uygulanmalı.
Sıcak su buharıyla kimyasal maddelerin
kullanımına gerek bırakmayan cihazlar en
iyi çözüm.
Mobilya ve halılarda doğal malzeme
tercih edin. Sentetik halılar yerine pamuklu ya da yünlü olanları seçin. Duvardan
duvara halı yerine, doğal yer döşemeleri
ya da seramik kullanın. Ama en iyi çözüm
mümkünse hiç halı kullanmamak.
Banyonuzu küflerden kurtarın. Banyolar genellikle karanlık, nemli ve sıcak olduğu
için küf üremesine ideal ortam yaratır. Banyo sırasında duvardaki küf, buhar etkisiyle
havaya karışıp solunur. Ortamın havalandırması sık sık kontrol edilmeli, fayanslar, ayda
en az bir kere sirkeli suyla temizlenmeli.
Duş filtresi kullanın. Musluk suyundaki
atık maddeler ısıyla havaya karışabilir. Duş
filtresi bu toksinlerin solunmasını engeller.
Doğal malzemeden duş perdeleri kullanın. Duş perdeleri sürekli ıslak kaldığı için
küflere uygun ortam yaratır. Plastik duş perdeleri yerine bambu ya da pamuk gibi doğal
malzemeden yapılanları tercih edin. Sentetik perde kullanıyorsanız çamaşır makinesinde hassas yıkamada 5 dakika yıkayın ya
da küf ve kireci arındırmak için sirkeli suyla
temizleyin.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
EV_detoks_gul.indd 75
| 75
24.10.2011 16:49
focus
Duygusal
Arınma
Aile bireylerinin işlediği bir suç ya da yaşadığı
bir travma sonraki kuşaklara taşındığında ve
siz bunun etkilerinden kurtulamadığınızda
devreye Konstelasyon Kolaylaştırıcısı Göksel
Karabayır giriyor. GÜLAY KOÇ
G
öksel Karabayır’ın ofisindeyiz.
Bolca gün ışığı alan salonun içini
göremiyoruz ama kapıya yansıyan
gölgelerden içerisinin oldukça kalabalık olduğunu fark ediyoruz. Salonda çıt
çıkmıyor. Sessizliği bozmak istemediğimizden, hemen yan taraftaki odada beklemeye
koyuluyoruz. Bir süre sonra, sabahın erken
saatlerinden beri grupla birlikte içeride olan
Göksel Karabayır geliyor yanımıza. Kendisi
konstelasyon kolaylaştırıcısı. Yaptığı iş aile
ve organizasyon konstelasyon çalışmaları.
“Sizi içeriye davet etmeye geldim. Son çalışmamızı izlemenizi istiyorum.”
Yarım ay şeklinde yan yana dizilmiş
beyaz sandalyelerde 12 kişi oturuyor. Tam
karşılarında yine beyaz renkli iki berjer var.
Birine Göksel Karabayır, diğerine danışan
sıfatıyla grup içinden genç bir kadın geçiyor ve ailesiyle yaşadığı bir sorundan söz
ediyor. Karabayır gruba bakarak, “Onu kim
temsil etmek istiyor?” diye soruyor. Havaya
kalkan ellerden biri seçiliyor. Genç kadının
temsilcisi böylece belirlenmiş oluyor. Sonra
diğer aile bireyleri seçiliyor. Sırasıyla anne,
baba… İlginçtir, genç kadın babası olarak bir
kadını seçiyor. “Nasıl davranmak istiyorsanız öyle davranın” diyor Karabayır, gayet
yumuşak bir ses tonuyla. Çalışma başlıyor.
Genç kadını tanımamalarına rağmen seçilen her temsilci direkt hikayesinin içine
giriyor. Anne, sanki gerçekten anne; baba,
sanki gerçekten baba… Şaşırıyoruz. Çalışmanın sonunda genç kadın hem anne hem
de baba figürüne içtenlikle sarılıp sorununu hallettiğini söylüyor. Yaraları, acıları bir
anda iyileşiveriyor.
Burada olup bitenler ne grup terapisi ne
de psikodrama. 90’lı yıllarda Alman psikoterapist ve filozof Bert Hellinger tarafından
geliştirilen aile konstelasyonu çalışması.
Her ailenin nesiller boyu bir sistem oluşturduğunu söyleyen bu yaklaşıma göre,
sistemde meydana gelen travmalar sonraki
kuşaklara aktarılıyor. Travmalar sonucu
oluşan her tür kitlenme ve tıkanma psiko-
76 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
aile_terapisi.indd 76
24.10.2011 16:50
FOTOĞRAFLAR: DİNÇER DİNÇ
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
aile_terapisi.indd 77
| 77
24.10.2011 16:50
focus
lojik sorunlara yol açıyor. Konstelasyon çalışmaları işte bu sorunları çözüyor. Grup halinde –en az 10 kişi ile– ya da bireysel olarak
yapılan konstelasyon çalışmalarında bazen
tek bir seansta bile başarıya ulaşılıyor.
HELLINGER TERAPİSİ
Bert Hellinger, konstelasyon çalışmalarını Freudyen psikanalitik yorumlama,
Janov’un primal terapisi, Carl Rogers’ın
grup terapisi, Eric Berne’in transaksiyonel
analizi ve Virgina Satir’in aile heykeli terapisi başta olmak üzere çeşitli tekniklerden
esinlenerek oluşturmuş. Yıllarca Afrika’da
Zulularla çalışmış ve bu deneyimi sayesinde aile ilişkilerini daha rahat gözlemleme
fırsatı yakalamış. Göksel Karabayır’ın yolu
10 yıl önce kesişmiş Hellinger yöntemi ile.
“Aslında bugün yaptığım çalışmalar çok
farklılaşmış olsa da Bert Hellinger ile yakın
çalışma fırsatı bulmak benim için büyük
şanstı” diyor.
Göksel Karabayır, İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nden sonra Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü ve İstanbul Üniversitesi
İktisat Fakültesi’ni bitirerek kendi şirketini kurmuş. Hellinger ile tanıştıktan sonra
işlerini çalışma arkadaşlarına devredip
Amerika ve Avustralya kıtası dahil dünya
üzerinde birçok seminer ve eğitim çalışGöksel Karabayır
çalışmalarını Bursa
ve İstanbul’da
gerçekleştiriyor.
masına katılmış. Bert Hellinger’in, Sophie
Hellinger ile beraber Hellinger Sciencia çatısı altında Avusturya’da sunduğu eğitim
programı, Ursula Franke’nin Constellation
Work Training’in İngiltere, Bristol’de düzenlediği grup çalışmaları, Prof. Dr. Franz
Ruppert’in İngiltere’nin Londra ve Bristol
kentlerinde, Vivian Broughton’ın kurucusu
olduğu Constellation Work Training Ltd.
çatısı altında verdiği “Travma Konstelasyon
Çalışmaları” bunlardan bazıları. Karabayır,
Ruppert’in çalışmalarına katılmaya devam
ettiğini söylüyor.
DUYGU-DÜŞÜNCE
UYUMSUZLUĞU
Türkiye’de yapılan çalışmaların büyük bölümü “aile dizimi” ya da “aile sergisi” adıyla
biliniyor. Karabayır bu kavramları kullanmayı tercih etmiyor. Çünkü bu isimler
altında yürütülen çalışmaların eksik bilgi
ve tecrübelerle yapıldığını düşünüyor. İlk
olarak konstelasyonun kelime anlamından söz ediyor: “Bir sistem içindeki öğelerin birbirlerine göre konumu, durumu ve
birbirlerinden etkileşimi demek. Travma
kavramı ve etkilerinin bağlanma süreciyle
beraber ele alınmadan iyileştirici ve gerçekten kalıcı etkisi olan bir konstelasyon
çalışmasından bahsedilemez. İnsanda ortaya çıkan bedensel ve zihinsel birçok hastalığın kökeninde yatan, duygu ile düşünce
uyumsuzluğudur. Bazen duygularımız
düşüncelerimize, bazen de düşüncelerimiz
duygularımıza güvenmiyor ki bu kargaşa birçok hastalık için başlangıç dinamiği
teşkil ediyor. Yaşadıkları travma nedeniyle
yaşamla, dolayısıyla çocuklarıyla sağlıklı
ilişki kuramayan anne-babalar ne kadar
iyi niyetli ve sevgi dolu olurlarsa olsunlar,
çocuklarını travmatize ediyorlar. İlk koşullanma da böylece çok erken yaşlarda başlıyor. Çocuk kendi düşünce ve duygularına
mı güvenmeli, yoksa anne-baba tarafından aktarılan ve sistemde oluşan kargaşa
içindeki duygu ve düşüncelere mi? Çocuk
kendi yaşamına döndüğünde aile sisteminden aldığı bu dinamiği ister istemez
kuracağı ilişkilere yansıtıyor. Dolayısıyla
bir şekilde yaşadığımız ya da üstlendiğimiz
travmalardan ötürü toplum içinde birbirimizi travmatize etmeye devam ediyoruz.”
Bazı çalışmalarında yedi nesil öncesine
kadar ulaşabildiklerini söyleyen Karabayır, konstelasyon çalışmalarının yaşanan
travmaların anlaşılabilmesi ve iyileştirilebilmesi için etkili bir yöntem olduğunu
düşünüyor. Bu çalışmalar şirketler için de
yapılabiliyor.
İzlediğimiz çalışmanın etkisi altında kalarak nasıl olup da temsilci olarak seçilenlerin danışanın hislerine tercüman olabildiğini soruyoruz. “Oluyor” diyor, “Az önce
siz de tanık oldunuz. Çalışmalarımız sırasında o alana giren temsilciler, temsil ettikleri kişilerin kayıtlı bilgilerini alıp direkt
aktarıyor. Tıpkı bir printer gibi. Biz buna
temsilci algısı fenomeni diyoruz. Bugün
boş dediğimiz alanlar yaşanan her şeyin
kaydedildiği sanal bilgi alanlarıyla dolu
ve insan bedeni bir alıcı gibi bu bilgileri
indirebiliyor. İşte bu yüzden konstelasyon
çalışmaları en girift duygusal karmaşıklıklara en deneyimli terapistin bile öneremeyeceği çözümler buluyor.”
Çalışmalardan ani öfke patlamaları,
depresyon ve mutsuzluk, kronik sağlık
problemleri, iş yaşamında sorunlar ve para
problemleri yaşayanlarla yaşamının amacını kaybettiğini düşünenler, bozucu ve
yıkıcı davranışlara sahip olanlar, kişisel
travma yaşayanlar faydalanabilir. Konstelasyon çalışmasına katılıp katılamayacağını kişi kendisi tespit edebilir. Yaşamında
kendisini tıkayan bir konu yoksa böyle bir
çalışma yapmasına gerek yok. Duygusal
patlamaların, ağlama krizlerinin yaşanabildiği anlarda, hatta katil-kurban ilişkisi
gibi agresif konuların işlendiği çalışmalarda bile kişiler birbirine zarar vermiyor.
“Burada çalışmayı yapanın enerjisi önemli” diyor Karabayır. Çalışmayı yürütenin
sakin ve rahat olması, acının veya öfkenin
çıkışına izin vermesi gerekiyor. Böylelikle
grup korunmuş oluyor.
Göksel Karabayır, ilerleyen dönemde
Türkiye’de Türk ve Kürt kimliklerinin etnik ve politik konstelasyon çalışmalarını
da yapmak istiyor. Konstelasyon konusunu merak edip ilgi duyanlara Prof. Dr.
Franz Ruppert’in Kaknüs Yayınevi’nden
çıkan Travma, Bağlanma ve Aile Konstelasyonu ile 2010’da aynı kitabevinin yayımladığı Bert Hellinger’in Sevgiyle Yükselmek
kitaplarını öneriyor. Türkiye’de her yıl bir
defaya mahsus herkese açık Franz Ruppert
ile grup konstelasyon çalışmalarına devam
ettiklerini söyleyen Karabayır, detaylı bilginin www.konstelasyon.com sitesinden
alınabileceğini söylüyor.
78 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
aile_terapisi.indd 78
24.10.2011 16:50
son haberler
Kahve bağımlılığı
genetik
Bazılarımız küçük boy ile yetinirken
bazılarımız büyük boy bir kupa
kahve içmeden güne başlayamayız.
Araştırmacılar kahve tüketim
miktarının kişiden kişiye değişkenlik
göstermesinin nedenini sorguladı
ve her şeyin genetik şifremizde saklı
olduğu ortaya çıktı. Böylece alkol ve
sigara bağımlılığından sonra kahve
bağımlılığının da genlerle ilgili olduğu
saptandı. PLoS Genetics dergisinde
yayımlanan araştırmanın sonucuna
göre, kahve içme isteğini tetikleyen
CYP1A2 ve AHR adlı genler kişinin
kahve tüketim miktarını belirliyor.
Bu iki genden birine sahip olanlar
günde ortalama 40 miligram daha
fazla kahve tüketiyor.
Organiğin adı
yeter
ZUMBA
DA ZUMBA
P
arti havasında kilo vermek ister misiniz? Dans ve fitnessı birleştiren zumba,
eğlenerek form tutmak isteyenlerin son gözdesi. Grammy ödüllü prodüktörlerin imzasını taşıyan ve ilhamını Latin kültüründen alan bu fitness programı
çok çeşitli müzikler -Bollywood, Brezilya, Ortadoğu- eşliğinde uygulanıyor. Daha
ilk şarkının sonunda kalp atışı oldukça hızlanıyor ve vücut ciddi ter atmaya başlıyor. Hareketler gayet kolay, insanı zorlamıyor. Eğitmenler neredeyse hiç konuşmadan, sadece el ve kol hareketleriyle programı anlatıyor. Bir saat su gibi akıp
gidiyor ve dersin sonunda katılımcılar hem spor hem parti yapmış oluyor. Fiziksel
aktiviteler konusunda tembellik edenler ama dansı sevenler için iyi bir seçenek.
Tüketicilerin
algıları üzerine
yapılan bir
çalışmada,
organik etiketi
taşıyan ürünlerin daha sağlıklı
ve lezzetli olarak
görüldüğü ortaya çıktı.
Cornell Üniversitesi’nde yüksek lisans yapan
Jenny Wan-Chen Lee’nin araştırmasında,
organik etiketli ürünlerin lif açısından zengin,
yağ ve kalori açısından fakir oldukları ve fiyatlarının yüksek olmasının da normal karşılandığı
bildirildi. Cips ve kurabiye gibi ürünlerde bile
organik etiketi tüketicinin gözünde çok şey
değiştiriyor. Deneyde tüketicilere organik
olmayan ürünler organik etiketiyle sunuldu.
Tüketiciler bu ürünleri daha lezzetli ve sağlıklı
olarak değerlendirdi. Lee, bu çalışmanın halo
etkisine iyi bir örnek oluşturduğunu söyledi.
KASIM-ARALIK 2011 D-LIFE
kisahaber_gul.indd 79
| 79
24.10.2011 16:53
son haberler
Yürüyüş
beyni forma
sokuyor
H
aftada en az üç gün 40’ar dakika
yürüyüş yapmak yaşlanan beyni
zirvede tutmaya devam ediyor.
University of Pittsburgh tarafından yürütülen
araştırmaya 60’lı yaşlarında ve özellikle
Alzheimer ya da demans gibi bir hastalığı
olmayan 120 sağlıklı denek katıldı. Düzenli
yürüyüş yapan deneklerde beynin hafızayı
kontrol eden hipokampus adlı bölümünde
yüzde 2 büyüme gözlendi. Hipokampus, hiç
yürüyüş yapmayan test grubu deneklerinde
ise yüzde 1,4 küçüldü. Araştırmacılar,
hipokampusun Alzheimer hastalığında beyinde
ilk etkilenen bölgelerden biri olduğunu ve
bu yüzden hafıza bozukluklarının yaşandığını
söyleyerek, düzenli egzersizin faydalarına
yönelik bu araştırmanın öneminin altını çizdi.
SESİNİZİ SU İÇEREK KORUYUN
Ses kısıklığının iki haftadan fazla sürmesi
bazen gırtlak kanserinin habercisi olabiliyor.
Bu nedenle ses sağlığının korunması, gırtlak
kanserinden de korunulması anlamına geliyor.
Acıbadem Bakırköy Hastanesi KBB Hastalıkları
Uzmanı Prof. Dr. Ferhan Öz, sesi korumanın
birinci kuralını şöyle açıklıyor: “Her saat başı
bir bardak su için. Günde 10 bardak su içmek,
ses tellerinizi nemli tutacağından sesinizin de
korunmasını sağlar. Çünkü ses tellerindeki
kuruluk aşınmayı artırır.” Amerikan Kulak
Burun Boğaz Hastalıkları Akademisi ise ses
kısıklığı iki haftayı geçiyorsa mutlaka bir KBB
uzmanına başvurulmasını istiyor. Bu sayede
erken başlayan kanser vakaları bir an önce
yakalanabiliyor. Aynı şekilde reflü hastalığı da
sesi bozuyor. Reflü hastalığı yüzünden oluşan
mide asidi, ses tellerine çıkarak kansere yol
açabiliyor. Bu nedenle mideye de dikkat
edilmesi gerekiyor.
Glütensiz gofret
Polonya’da bol yetiştirilip tüketilen
karabuğdayın kepeğinden yapılan sıfır kalorili
ve glütensiz gofret tam bir antioksidan
kaynağı. Glüten içermeyen ve glisemi oranını
artırmayan bu tatlının diyabet ve glüten
hastalarının beslenme listesinde yer almasına
kesin gözüyle bakılıyor. Yetkililer şu anda sıfır
kalorili karabuğday birası üzerinde çalışıyor.
80 | D-LIFE KASIM-ARALIK 2011
kisahaber_gul.indd 80
24.10.2011 16:53
Moda içimizdeki vahşinin inkârı, insani
becerimizin en üst seviyede vücut bulması.
Moda, anarşi. Bireysel gücümüzün
bitmek bilmeyen ifadesi, aynı
zamanda zayıflığımızın maskesi.
Vogue modanın geçmişi,
bugünü, geleceği.
Vogue, dünyaya dilini öğreten aynı zamanda yerel dillere de
kulak veren bir imparatorluk.
Vogue, hasatın en iyisinin toplandığı yer.
ABONE-dlife.indd 559
10/24/11 4:32 PM

Benzer belgeler

Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life

Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life Eğer kullandığınız ilaçlar, sebepli sebepsiz ağrılarınız, teşhisi konulmuş ufak rahatsızlıklarınız var ise bunlardan kurtulmaya karar verin. Hayatınız boyunca fit olma sözünü kendinize verin ve uygu...

Detaylı

Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life

Görüntüle - Espace Privé Chenot D-Life İMTİYAZ SAHİBİ D-LIFE Yönetim Kurulu Üyesi Damla ÇELİKÇİ GÜLENER

Detaylı