BTM`den çevreye uyumlu ürünler

Transkript

BTM`den çevreye uyumlu ürünler
3 ayda bir yayımlanır • Yıl 12 • Sayı 50
Mart 2010
> BTM A., Paris’te gerçekleen
Uluslararas› Yap› Fuar›
“BATIMAT”a kat›ld›
> Prof. Dr Mehmet Ali Tademir ile
Yap› Mühendisli¤i üzerine söylei
> ‹zmir S›¤ac›k Yat Liman›
›s› ve teras yal›t›m›
BTM’den çevreye uyumlu ürünler
yönetim kurulu başkanı’ndan
2010, geçtiğimiz yıldan
kolay olmayacak
Son iki yıldır, dünyayı sarsan ekonomik kriz ülkemizi de etkilemiş olup,
2009 yılında ithalatımızın, ihracatımızın, sanayi üretimimizin düşmesine
ve de kronik problem olan işsizliğin artmasına neden olmuştur. Bu
olumsuzluklar da inşaat sektörünün yüzde 20 civarında küçülmesine
neden olmuştur. İçinde bulunduğumuz yalıtım sektörü de her zamanki
gibi büyüyememiş, hatta yerinde saymıştır.
Yukarıdaki tablo içinde tek olumlu tablo, cari işlemler açığımızın
küçülmesi ve döviz ihtiyacımızın azalmasıdır. 2010 yılına gelince,
2009’dan daha iyi bir yıl beklemediğimizi söyleyebiliriz. Dünyadaki
taşların henüz yerine oturmaması, güven unsurunun yerleşmemesi, içinde
bulunduğumuz yıla da kuşkuyla bakmamızı ve tedbirli hareket etmemiz
gerektiğini düşündürmektedir.
Önümüzdeki günlerde başta AB ülkelerinden bazılarının ödeme
güçlüğü içerisine girebileceği, hammadde fiyatlarında inişler – çıkışlar
yaşayabileceğimizi, dünyadaki işsizlik oranının artacağı görüşündeyim.
Büyüme hızı yüzde 3 civarında tahmin ediliyor
Ülkemizin, dünyadaki bu değişikliklerden süratle etkilenebileceği
aşikardır. Şayet her şeyin beklenen düzeyde gittiğini düşünürsek,
enflasyonun biraz yükseleceği, buna bağlı olarak faizlerin yükseleceği,
ithalat ve ihracatımızın artışıyla cari işlemler açığımızın artacağı, yüzde
3 civarında bir büyüme yaşayacağımız ama kronik sorunumuz olan
işsizliğin de yükseleceğini göreceğiz.
Faaliyet gösterdiğimiz sektöre baktığımızda, inşaat sektörünün bir
yıl önceye göre büyüyeceği, yalıtım sektörünün da yüzde 10 civarında
büyüyeceği bir yıl bekliyoruz. En büyük sorunun rekabet olacağı,
bilinçli - bilinçsiz birçok oyuncunun sektöre yatırım yapması nedeniyle
arz-talep dengelerinin bozulacağı kanaatindeyim. Ayrıca kar marjlarının
çok düştüğünü, piyasadaki bazı oyuncuların kayıt dışı ticarete yöneldiği
bir piyasada haksız rekabetin açıkca yaşandığını göreceğiz. Tüm bu
olumsuzluklara rağmen, siyasi gerginliğin azaldığı, daha kararlı ekonomik
kararların alındığı bir yıl temenni ediyorum.
Ülkemiz için her şeyin güzel olması dileğiyle...
C. Levent Ürkmez
BTM Yönetim Kurulu Başkanı
BİTÜMLÜ TECRİT MADDELERİ SAN. VE TİC. A.Ş.
İmtiyaz Sahibi: C. Levent Ürkmez
Yıl: 12 Sayı: 50
Ocak - Şubat - Mart 2010
Editör: Arda Küçükerciyes
Halkla İlişkiler: Özge Ürkmez Yeşilpınar
Haber: Erkan İyigüngör
Yapım: İldaş Reklamcılık Ltd. Şti.
Telefon: 0.232 425 04 06 (pbx)
Grafik Tasarım: Berfin Odabaşı
e-mail: [email protected]
web: www.ildasreklam.com
Baskı: Ajans Ankara Reklamcılık Hizmetleri
Adres: Sanat Caddesi 5627 Sok. No 8 Kat 2
Çamdibi - Bornova / İZMİR - TURKEY
Tel: 0.232 459 66 71 • Faks: 0.232 459 66 19
Baskı Tarihi:
Yazışma Adresi:
Posta Kutusu 30 35170
Kemalpaşa - İZMİR
Telefon: 0.232 877 04 02 (8 hat)
Faks: 0.232 877 04 10
web: www.btmpolpan.com.tr
Tüketici Danışma Hattı
Telefon: 0.232 444 42 86
BTM’ye Bakış İldaş Reklamcılık Ltd. Şti. tarafından üç ayda bir yayınlanan sektörel haber dergisidir.
Bu yayının tamamı ya da bir bölümü yayıncısının yazılı izni olmaksızın çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.
3 BTM’YE BAKI
btm’den haberler
BTM, Batımat fuarındaydı
Yalıtım sektörünün öncü kuruluşlarından BTM A.Ş, Kasım
ayı başında Fransa Paris’te gerçekleşen Uluslararası Yapı Fuarı
“BATIMAT”a katıldı. 2 yılda bir düzenlenen ve 134 bin metrekarelik
geniş bir alanda gerçekleşen fuarda 2 bin 800 katılımcı boy gösterdi.
Tüm dünyadan 447 bin kişinin fuarı ziyaret ettiğini belirten BTM
İhracat Müdürü Kubilay Özcan, 6 gün boyunca birçok ülkeden
ziyaretçilerle standta görüştüklerini belirtti.
BATIMAT’ın tüm yapı sektörü için vazgeçilmez bir iletişim
alanı olduğuna dikkat çeken Kubilay Özcan “Dünya çapındaki
müşterilerimiz ile bir araya geldik ve yeni müşteriler edindik. Burada
varolan sinerji önümüzdeki aylarda firmamız için önemli ihracat
kapıları aralayacaktır” diye konuştu.
6 gün boyunca Cezayir, Fas, Tunus, İsrail, Libya, Romanya,
Ukrayna, Rusya, Fas, Belçika, Brezilya gibi ülkelerden gelen
çok sayıda ziyaretçi tarafından yoğun ilgi gördüğü bilgisini de
veren BTM İhracat Müdürü Kubilay Özcan, fuarların tanıtım için
çok önemli olduğunu ve böylelikle sektörün nabzını tuttuklarını da
sözlerine ekledi.
5 BTM’YE BAKI
btm’den haberler
bayilerimizi Kiev’de ağırladık
BTM, başarılı bayilerini Ukrayna'nın başkenti Kiev’de
ağırlayarak, bayiler arasında kaynaşma ve yeni fikirler üretme
açısından faydalı bir organizasyona imza attı.
Avrupa’nın önemli tarihi kentlerinden birisi olan Kiev’i,
ziyaret eden BTM bayileri, kenti tanıma ve eğlenme fırsatı buldu.
Gezi boyunca BTM satış ekibinin refakat ettiği bayi temsilcileri:
Lavra Manastırı, 2'nci Dünya Savaşı Müzesi, Minyatür Müzesi gibi
önemli tarihi yerleri ziyaret etti ve gezinin son günü Kiev Şehrazat
Restoran’ta düzenlenen “Gala Yemeği’ne katıldı.
Seyahat boyunca bayi temsilcileri sadece Kiev şehri ve Ukrayna
hakkında değil, BTM çatı sistemleri ürünleri ve yeni piyasaya
çıkacak olan likit ürünler hakkında da bilgi aldılar.
BTM Yönetim Kurulu Üyesi Orkun Ürkmez, bu tür seyahat
organizasyonlarının bayiler ile daha yakın ilişki kurmak için
iyi bir fırsat olduğunu, bayilerin BTM hakkında doğrudan
bilgilenme fırsatı bulurken, BTM’nin de bayilerini daha iyi tanıma
fırsatı yakaladığını söyledi. Ürkmez, BTM’nin 2010 yılında da
benzer organizasyonlar düzenleyerek, bayileri ile daha yakın
iletişimde olacağını belirtti.
6 BTM’YE BAKI
btm’den haberler
7 BTM’YE BAKI
btm’den haberler
BTM’nin Kartepe buluşması
Kartepe’de gerçekleştirilen BTM'nin satış eğitiminde 2009 yılı
değerlendirildi; 2010 hedefleri belirlendi.
BTM Genel Müdürü Cem Baki Sinal, toplantıda yıl içindeki
çalışmaları ele alırken; dayanışma ruhunu da geliştirdiklerini söyledi.
Gün boyunca satış eğitimi alan BTM ekibi, yoğun geçen
programın ardından akşam da fasıl müzik eşliğinde yemek yedi.
Satış ekibinde görev alan personel toplantının dışında kalan
zamanlarda, Kartepe’de doğa yürüyüşü gerçekleştirdi ve çim sahada
kıran kırana bir futbol maçı yaptı.
Yurtçapındaki BTM çalışanlarını bir araya getiren toplantının
önemine değinen Genel Müdür Cem Baki Sinal, “Toplantılar sırasında
oluşan sinerji, satış ekibimizin motivasyonunun yükselmesini sağlıyor.
BTM olarak 2 ayda bir bu tür toplantılar düzenliyoruz. Birlik ve
beraberlik ruhumuzu güçlendiriyoruz” diye konuştu.
8 BTM’YE BAKI
btm’den haberler
2009 yılında yurtdışı fuarlarında
ürünlerimizi tanıttık
27-30 Eylül 2009, Irak-Bağdat Uluslararası İnşaat Fuarı
BTM A.Ş 2009 yılı içinde yurtdışında en büyüğü Paris’teki
Batımat fuarı olmak üzere toplamda dört fuara katıldı. Sırasıyla Irak
Bağdat Uluslararası İnşaat Fuarı, Katar 1. Türk Ürünleri Sergisi,
İran’ın Tahran şehrinde gerçekleşen Uluslararası İnşaat Fuarı’na
katılan BTM fuarlar sayesinde yeni müşterilere ulaşma imkanı
buldu. BTM ihracat yetkilileri su yalıtımı, ısı yalıtımı ve çatı kaplama
sistem çözümleri sunan ürünlerinin gördüğü ilgiden oldukça
memnun olduklarını, fuarlara katılarak yaklaşık olarak 600 bin kişi ile
buluştuklarını ifade ettiler ve BTM ürünlerinin yurtdışında adından
söz ettirmeye devam edeceğine dikkat çektiler.
16-19 Kasım 2009, Tahran Uluslararası İnşaat Fuarı
i Sergisi
tar 1. Türk Ürünler
3-6 Ekim 2009, Ka
27-30 Eylül 2009, Irak-Bağdat Uluslararası İnşaat Fuarı
9 BTM’YE BAKI
btm’den haberler
Polyplan PVC membran eğitimi
BTM'nin çözüm ortakları, Kemalpaşa'daki üretim tesislerinde
gerçekleşen Polyplan PVC membran teknik ve uygulama eğitim
semineri sayesinde ürüne ilgili bilgi sahibi oldular.
Ege Bölgesi'ndeki faaliyet gösteren bayilerle gerçekleştirilen
seminere 6 firma ve 10 teknik personel katıldı. Polyplan PVC
membran Ürün Yöneticisi Umur Kalaycı’nın bilgi ve tecrübelerini
aktardığı ve sahada uygulamacıların karşılarına çıkabilecek gerçek
10 BTM’YE BAKI
sıkıntıların da üzerinde durulduğu seminerde uygulamalı eğitim
gerçekleştirildi. Eğitim sonunda katılımcılara sertifikaları sunuldu.
Öğle yemeğinin ardından Ege Bölge Yöneticisi Renan Çarıkçı
proje odaklı hamleler ile senkronize bir şekilde başarılı sonuçlara
ulaşılabileceğinin altını çizdi. Eğitim organizasyon planını hazırlayan
Muhittin Gökbulut çözüm ortaklarına yönelik bu tür eğitimlerin
sayılarının her geçen gün daha da artacağını belirtti. btm’den haberler
BTM’den çevreye
uyumlu ürünler
Türkiye’nin yüzde yüz yerli sermayeli en büyük yalıtım şirketi
BTM, “8. Ekolojik Kentler Dünya Zirvesi” (Ecocity 09) Toplantısı’nın
gerçekleştiği Cevahir Kongre Merkezi’nde BTM Botanik ve
BTMPLUS isimli ürünlerini tanıttı.
Betonlaşmanın giderek arttığı kentlerde, çatı ve terasların yeşil
alan olarak değerlendirilmesi gerektiği fikrinden yola çıkarak,
hazırlanan BTM Botanik, bitki kökleri ile yalıtım zemini arasında
kesin bir ayrım sağlıyor, böylece yalıtıma zarar vermeden, teras ve
çatılarda bitki yetiştirme olanağı ortaya çıkıyor.
Bir dış cephe mantolama sistemi olan BTMPLUS ise, her türlü
hava koşulunda uygulanabiliyor, bünyesine su almayan ve dona
karşı dayanıklı olan BTMPLUS, bina yüzeylerine benzerlerine
göre yüzde 25 daha ince tabaka halinde uygulandığı halde yalıtım
özelliğinden hiçbir şey kaybetmiyor ve bina ömrü boyunca etkisini
yitirmeyen bir yalıtım sağlıyor.
BTM Genel Müdürü Cem Baki Sinal, BTM’nin çevreye duyarlılığını
şu sözlerle açıkladı:
“BTM, uygulama kolaylığı olan, uzun ömürlü ve kesin sonuç
veren yalıtım malzemeleri üreterek ısı yalıtımını üst boyuta
çıkartmakta ve binaların ömrünü uzatmaktadır. Enerji tasarrufu
sağlamak ve bu yolla çevreye katkıda bulunmak en önemli
amacımızdır”
Sinal, BTM Botanik ürününün özel birleşimi ile çatılarda ve
teraslarda büyük bitkiler yetiştirirken karşılaşılan problemleri
sona erdirdiğini belirterek, “Sadece parkları değil, çatıları ve
terasları da yeşil kentlere, çatıda bitki yetiştirme kültürüne katkıda
bulunduğumuz için mutluluk duyuyoruz” dedi.
11 BTM’YE BAKI
haber
sanatın yeni merkezi: Uluslararası
Knidos Kültür Sanat Akademisi
İki bin yıl önce dünyaya çok sayıda bilim ve sanat adamını
kazandıran antik kent Knidos, Uluslararası Knidos Kültür Sanat
Akademisi’yle yeniden sanatın merkezi oldu...
Muğla’nın Datça ilçesi Yaka Köyü'nde, Knidos Kültür ve Sanat
Derneği’yle, Yurt Dünya Sanat Galerisi işbirliğinde geçen yıl yapımına
başlanan Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi (UKKSA)
tamamlandı. Yunan heykeltıraş Praksiteles’in güzel Afrodit Heykeli’nin
yanı sıra Demeter ve Knidos Aslanı gibi tanınmış pek çok sanat eserine
binlerce yıl ev sahipliği yaptıktan sonra kaderine terk edilen tarihi Antik
Knidos Kenti, şimdi yeniden sanatla buluşuyor.
BTM projeye destek oldu
Köyde 30 senedir boş duran 80 yıllık eski okul binası, Knidos Kültür
ve Sanat Derneği tarafından aslına uygun restore edilerek Uluslararası
Kültür ve Sanat Akademisi’ne dönüştürüldü. Her fırsatta sosyal
sorumluluk projelerine destek veren BTM, bu önemli projeye dekoratif
çatı kaplama malzemesi BTM Shingle bağışlayarak destek oldu.
UKKSA Datça Yakaköy’de 11 bin metrekare açık alan bin 404
metrekare kapalı alandan oluşan atölyeleri, misafirhanesi, kütüphanesi,
sergileme salonları ile doğa içerisinde kurulmuş sivil bir akademidir.
UKKSA ulusal ve uluslararası sanatçıların bir araya gelerek tartıştıkları,
görüş alışverişinde bulundukları, özgün atölye çalışmalarında sanatsal
üretimde bulundukları diğer yandan bu akademiye öğrenci olarak
katılanların sanatsal görüş ve deneyimlerini geliştirdikleri, birlikte
çalıştıkları özgür bir kültür ve sanat ortamı olarak hayata geçti.
UKKSA yetkilileri projeye destek olmanın kazandırdıklarını şu şekilde
özetliyorlar,
• Cennet bir yurt köşesinde kültür ve sanata destek olmak,
• Öncelikle akademi mekânlarında ve çevresinde doğaya, yerel
mimariye, geleneksel el sanatlarına saygılı olmak ve yaşatmak,
12 BTM’YE BAKI
• Kültür sanatın yanı sıra turizme, yöre halkına olumlu, maddi ve
manevi katkı üretmek yozlaşmanın ve değerleri kaybetmenin önüne
siper olmak,
• Ulusal kültürel ve sanatsal bir dönüşümün çağdaş, yaratıcı parçası
olmak, edilgen bir haberdar ve izleyici olmak değil etkin bir katılımcı ve
konuk olmaktır.
sektörden haberler
gelecek... şimdi yeşil binalar...
Çevreci uygulamalar alanında Türkiye’nin ve dünyanın önde
gelen isimleri, İstanbul Swissotel’de düzenlenen I. Yeşil Tesisler
Konferansı’nda bir araya gelerek, yeşil tesislerin geleceği için
yenilikleri, gelişmeleri, uygulamaları ve sürdürülebilirliğini tartıştı.
Konferansta yeşil tesislerin ekonomik boyutlarını da ortaya koyan
konuşmacılar, gerçekleştirilen çalışmaların yeşil tesis uygulamaları
sayesinde sanayi sektöründe yüzde 20 civarında bir enerji tasarrufu
sağlanabileceğini gösterdiğine ve yenilenebilir enerjinin dünyada
2,5 milyon istihdam yaratacağına dikkat çektiler.
Konferans kapsamında, otel, hastane, okul, alışveriş merkezleri,
konut gibi tesislerin yöneticilerinin yanı sıra, bu kurumlara hizmet ve
ürün sunan tedarikçiler, teknik uzmanlar, devlet kuruluşları ve sivil
toplum kuruluşları, yeşil tesisler oluşturmaya yönelik çalışmalarını,
fikir, deneyim ve başarılı uygulamalarını paylaştılar. Aralarında WWF
(Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Türkiye Başkanı Akın Öngör, UNDP
Türkiye Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Program Müdürü Dr.
Katalin Zaim ve Uluslararası Enerji Teknolojileri Merkezi (UNIDOITCHET) Başkanı Dr. Mustafa Hatipoğlu gibi çevre ve sürdürülebilirlik
alanında önde gelen isimlerin bulunduğu konuşmacılar, önümüzdeki
dönemde yeşil bina, ulaşım, yenilenebilir enerji, temiz su alt yapısı ve
sürdürülebilir tarım sektörlerinin sürdürülebilir çevre açısından öne
çıkacak sektörler olduğunun altını çizdiler.
Türkiye karbon salınımında 31'nci sırada
Karbon salımında 31'inci sırada olan Türkiye’nin önümüzdeki
3–5 yıl içinde 23'üncü sıraya çıkabileceğini belirten konuşmacılar,
enerji bakımından verimliliği artıran yeşil binaların Avrupa ve ABD’de
yılda 2,5–3 milyon yeni istihdam yaratacağını vurguladılar.
Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Fatoş
Karahasan’ın moderatörlüğünü üstlendiği konferansta UNDP Türkiye
Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Program Müdürü Katalin Zaim,
tesislerde enerji verimliliği ve UNDP-Türkiye işbirliği konularında
bilgi verdi. Konferansın ana sponsorlarından Philips’in Yeşil Bina
Geliştirme Direktörü Dorien van der Weele de konuşmasında
yeşil binaların verimli enerji kullanımı ile enerjide yüzde 25
tasarruf sağladığını anlattı. Dorien van der Weele, dünyada enerji
verimliliğine yönelik çalışmaların ve uygulamaların yapıldığı bina
sayısının her geçen gün arttığına dikkat çekti. Schneider Electric
Avrupa İş Geliştirme Direktörü Francois Carle’nin yeni nesil
otel teknolojileri ve enerji yönetimi alanındaki son gelişmeleri,
bu gelişmelerin uygulanması sırasında kullanıcı memnuniyetini
arttırmanın yollarını ve uygulama örneklerini paylaştığı konferansta,
Uluslararası Enerji Teknolojileri Merkezi (UNIDO-ITCHET) Başkanı
Dr. Mustafa Hatipoğlu da enerji ihtiyacını ele alarak hidrojenin
bir yakıt olarak kullanılmasından, hidrojen pili kullanımından
ve UNİDO’nun bu uygulamaya yönelik misyonundan bahsetti.
LykiaGroup Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Silahtaroğlu Baykal
ise "Çevre Dostu Sürdürülebilir Tesisler" başlıklı konuşmasında
LykiaGroup’un sürdürülebilir tesisler için temel aldığı çevreci ilkeleri
ve gerçekleştirdikleri uygulamaları anlattı.
Konferansın en ilgi çeken oturumlarından biri de Yeşil Bina
Uygulamaları paneliydi. Dr. Duygu Erten’in yönettiği bu panelde
Mimar Emre Arolat, Varyap CEO’su Erdinç Varlıbaş, Redevco Genel
Müdürü Patrick van Dooyevert ve Jotun Boya CEO’su Şükrü Ergün
bina yapımında yatırımcı, müteahhit, mimar ve tedarikçinin uyumlu
çalışması ve süreçlerin verimli yönetilmesinin sağladığı avantajları
anlattı.
Panelde ayrıca yeşil bina üretiminin getirdiği yüzde 1–10 maliyet
artışına karşılık kazanımlarının neler olduğu katılımcılarla paylaşıldı.
Yeşil Yıldız ve Yeşil Otel Uygulamaları panelinde ise; Turizm ve
Kültür Bakanlığı tarafından verilen Yeşil Yıldız belgesi ve Yeşil Otel
uygulamaları hakkında neler yapılması gerektiği konuşuldu.
Kaynak: www.gundemekonomi.com
Avrupalılar ısı yalıtımında Türkiye’yi 13’e katladı
Global krizin etkileriyle ekonomileri sarsılan ve bir yandan da
küresel ısınmanın olumsuzluklarını yaşayan dünya ülkeleri tasarrufun
yollarını arıyor ve bu noktada enerji verimliliği için yapılan yaptırımlar
ön plana çıkıyor. Enerji verimliliğinin en önemli kısmını ise ısıtma
ve soğutma enerjilerinde ortalama yüzde 50 tasarruf sağlayan
ısı yalıtımı oluşturuyor. Isı yalıtımı konusunda Avrupa ülkeleri ve
Türkiye’yi karşılaştırdığımızda, vahim bir tablo ortaya çıkıyor. Avrupa
ülkelerinde kişi başına ısı yalıtımı malzemesi tüketimi ülkemizin tam
13 katı. Türkiye, ısınmak için çok daha soğuk bir iklime sahip olan
Almanya’dan 10 kat fazla enerji tüketiyor. Isı yalıtımı sektörünün 40 milyon dolarlık inşaat sektörünün sadece
yüzde 5’ini oluşturduğunu açıklayan XPS Isı Yalıtımı Sanayicileri
Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kubilay Ulu, yalıtım konusundaki
bu eksikliğin hem ekonomiye hem de çevreye büyük zarar verdiğini
söyledi. Türkiye’de kişi başına ısı yalıtımı malzemesi tüketiminin 0.1
metreküp olduğunu belirten Ulu, Avrupa’da bu oranın 1,3 metreküpe
kadar çıktığını ifade etti. Ulu, bu açığı kapatarak Türkiye’nin tam 13
katı kadar ısı yalıtımı malzemesi tüketen Avrupa ülkelerinin seviyesine
ulaşmak için ülkemizde bugünkü ısı yalıtımı kapasitesinin yüzde 100
artırılması ve 10 yıl aynı kapasite ile çalışılması gerektiğini vurguladı.
Her yıl yeni bina stoğuna ruhsatlı yaklaşık 100 bin bina ekleniyor ve
artık yasal olarak da zorunlu olması sebebiyle bu binaların tamamında
ısı yalıtımı uygulamaları yapılıyor. Bu da sadece yeni binalarla her
yıl 300 milyon dolar tasarruf sağlanması anlamına geliyor. Yalıtımsız
mevcut binalara da ısı yalıtımı uygulanması halinde tasarruf potansiyeli
yılda ortalama 7.5 milyar dolara çıkıyor. Oysa bugün ülkemizdeki 17
milyon konutun yüzde 90’ı yalıtımsız. TÜİK verilerine göre Türkiye’de
yaklaşık 8 milyon bina var. Ayrıca yaklaşık yüzde 60 kaçak ruhsatsız
yapılar olduğunu da varsayarsak ısı yalıtımını denetleme şansı
olmadığı için yalıtımsızlık ülke ekonomisini ve sektörü baltalıyor.
Binalar için denetim mekanizmasının işlerlik kazanması gerektiğine
dikkat çeken Ulu, ülkemizdeki ısı yalıtımı potansiyelini uygulamaya
dönüştürmek için devlet destekli teşviklerin önemine de vurgu yaptı.
Ekonomiye her yıl 7.5 milyar dolar kazandıracak bu uygulama için
yalıtım ürünleri ve uygulamalarında KDV’nin kaldırılması gerektiğinin
altını çizen Ulu, devlet desteği ile maksimum 0,5 aylık faiz oranlı, 48 ay
gibi uzun vadeli yalıtım kredisi uygulanmasının da tüketicileri yalıtıma
yönlendireceğini belirtti.
13 BTM’YE BAKI
makale
yeni kavramlar ve yeni belgeler
Yazan: Jozef Bonfil*
20'nci yüzyıldan 21'inci yüzyıla girerken iki büyük problemi de
beraberimizde taşıdık.
1- Global ısınma
2- Çin ve Hindistan gerçeği
Aslında her ikisi de birbirinden ayrı görülmekle birlikte, sonuçta her
ikisi enerji probleminde kesişiyor. Şöyleki;
Çin yaklaşık 1,380 (2007) milyar nüfusu ile dünyanın ikinci büyük
ekonomisi ve 2020 yılında dünyanın en büyük ekonomisi olması
bekleniyor. Son on yılda ekonomisi yüzde 10 ile büyüyen Çin, 2010
yılında nüfusunu 1,450 milyar kişi ile sınırlamayı planlıyor. Hindistan
ise 1,225 (2007) milyar kişi ile ekonomik büyüme hızını yüzde 6,
endüstriyel büyüme hızını %7,5 oranında devam ettiriyor. Halen
dünyanın en büyük 12'inci ekonomisi.
İstatistikler, kişilerin ekonomik gelirleri arttıkça, enerji tüketimlerinin
de arttığını ortaya koyuyor. (Şekil-1)
Çin ve Hindistan vatandaşlarının kişi başına düşen milli gelirleri
arttıkça onlar da enerji tüketimini arttıracaklardır.
Diğer yandan gereksinim duyduğumuz enerjinin üretimi ve
tüketimi esnasında atmosfere saldığımız emisyonlar ve gazlarla ozon
tabakasının incelmesine ve atmosferde sera ortamının oluşmasına
katkıda bulunmaktayız. 1900 yılına göre 2000 yılında dünyamızın ısısı
ortalama olarak +0,8˚c artmış olup bu ısı artışını +2˚c ile sınırlamayı
planlamaktadırlar. Küresel ısınmaya yol açan sera gazı emisyonlarının
14 BTM’YE BAKI
azaltılmasına yönelik olarak 1997’de Kyoto Protokolü gündeme geldi
ve bu protokol 2005’te yürürlüğe girerek, Avrupa Topluluğu 2012
yılında, 1990 yılı emisyon atığı miktarının yüzde 5 altını hedefledi.
Avrupa Topluluğu üyelerinin bir bölümü bu hedefleri yakalamış geri
kalan bölümü ise bu hedefe yaklaşmış durumdadırlar. Türkiye 2009 yılı
başında Kyoto Protokolü'nü imzalamış ve Aralık ayı toplantısında da
hedeflerinin belirlenmesi için görüşmeleri başlatmıştır.
Enerjimizin büyük bir bölümünü karbon esaslı fosil yakıtlardan elde
ediyoruz. Yapılan hesaplamalara göre dünya petrol rezervlerinin 40,
doğalgaz rezervlerinin 60, kömür rezervlerinin de 200-250 yıl ömrü
kaldığı belirtilmektedir. Doğal bir enerji üretim sistemi olan Hidroelektrik
santraller de, arkalarındaki baraj göllerinin büyüklüğüne göre ekolojik
doğal ortamı etkilemektedirler.
Bu nedenle yapılan kısa vadeli çalışmalarda üretilen enerjinin verimli
kullanılmasında ülkeler yeni hedefler koydular. Avrupa Birliği 2020 yılına
kadar 2007 verilerine göre enerjiyi yüzde 20 daha verimli kullanma ile
2040 yılına kadar toplam enerjinin yüzde 20’sini alternatif enerjilerden
karşılamayı hedefliyor. Türkiye ise tükettiği enerjinin yüzde 72’sini ithal
yolu ile karşılamaktadır. Bu nedenle ürettiği enerjiyi en verimli şekilde
kullanması ve alternatif enerjilerin üretilmesine yönelik yasaları en kısa
sürede uygulanabilir hale getirmesi gerekmektedir. Buna yönelik olarak
25/10/2008 tarihinde "Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında
makale
Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelik" yayımlandı. Bu yönetmelik
ilk kez mevcut yapıları da kapsamı içine alarak 10 yıllık bir süre içinde
eski binaların enerji kullanımını verimli hale getirmelerini istemekte ve
bunu merkezi denetim sistemi ile denetlemeyi hedeflemektedir. Enerji
Yöneticileri veya Enerji Verimliliği Danışma Şirketlerince hazırlanacak
olan enerji verimlilik projeleri, mal sahipleri tarafından uygulamaları
yaptırılacak ve binalar Ankara’da kurulacak olan bir sistem ile elektronik
ortamda izlenecektir. Ayrıca binanın girişine bu firmalarca verilecek
olan Enerji Performans Kimlikleri (Şekil-2) de asılarak, o yapıyı kullanan
kişilerce enerji verimliliği izlenebilecektir.
Uzun vadede ise yeşil evler / binalar kavramı içinde sürdürülebilir
enerji kaynaklarına sahip yapıların yapılması gerekmektedir.
Yeşil evler/binalar kavramı içinde aşağıdaki özellikler ön planda yer
almaktadır.
— Enerjiyi etkin biçimde kullanan,
— İnşaat aşamasından başlayarak yapının tüm ömrü boyunca
atıklarını denetleyen,
— Yapı arazisinin ekolojik yapısı,
— Yapının, içinde yaşayan insanlara sunduğu konfor,
— Yapının inşaatında kullanılan malzemelerin çevreye saygılı
olmaları gibi değerleri barındırır.
Yukarıdaki şartlardan da görüleceği gibi yalıtım malzemeleri gene ön
plandadır. Bir yapıda su, ısı, ses, yangın ve tesisat yalıtımları yapılarak
ancak yukarıdaki kriterleri oluşturabilmeniz mümkündür.
Kriterlerden biri olan malzemelerin çevreye saygılı olmaları şartı
ihtiyari olan yeni belgelendirmeleri de gündeme getirmektedir.
— Çevresel Değerlendirme
— Çevre Etkileşim Değerlendirmesi
— Yaşam Döngüsü Analizi LCA
Bu belgelendirmeler içinde en kapsamlısı olan Yaşam Döngüsü
Analizi'dir. Bu analiz içinde bir ürünün üretilmesi için gereksinim
duyulan ham maddelerin temininden başlayan süreç, üretim, tüketiciye
ulaşım, uygulama, kullanım süresi, söküm, geriye dönüşebilen bir
malzeme ise geriye dönüşümü değilse tekrar toprak oluncaya kadar
geçen süreci inceler. Bu süreçlerde çevre ile olan etkileşimini bilimsel
ve ortak bir dilde hazırlanmış verilerle (Şekil-3) kamuoyunu, kural
koyucuları, tasarımcıları ve müteahhitleri bilgilendirmede kullanılan bir
belgedir.
(Şekil-3) LCA beyanı değerleri
CPD (Construction Products Directives) ve yerine geçecek olan
CPR (Construction Products Regulations) içinde yer alan sağlık, hijyen
ve çevreye uygun üretim ve ürün, temel gereksinimi için hazırlanmakta
olan test yöntemleri LCA çalışması ile birçok noktada benzerlikler
içermekte olduğu yetkililerce ifade edilmektedir.
Detaylı, kapsamlı ve istatistiksel bir çalışma gerektiren LCA
çalışmaları her ürün grubu için farklı veri bilgilerini ve özel bilgisayar
yazılımlarını gerektirmektedir. Bu nedenle bu tür çalışmaların, ulusal
veya uluslararası mesleki derneklerce yapılması halinde daha ekonomik
ve gerekli bilgilere daha kolay ulaşılmasını sağlayacaktır.
Bugünlerde tanıştığımız yapı malzemelerinde zorunlu belge
olan “CE” işareti ve belgeleri, “Enerji Verimlik Kimlik Belgesi” yanı
sıra, önümüzdeki günlerde “Yeşil Binalar” konsepti ile daha fazla
karşılaşacağımız kesindir. Bu binaların belli çevreci, yaşamsal, ekolojik
değerleri içerdiğini anlatan “Breeam” ve “Leed” sertifikalarını daha
sık görmeye başlayacağız. Yeşil Binalar içinde kullanılacak ürünlerle
ilgili ürünlerin çevrecilik değerleri ile ilgili ihtiyari olan Çevresel
Değerlendirme, Çevre Etkileşim Değerlendirmesi, Yaşam Döngüsü
Analizi Yaşam Döngüsü Analizi LCA belgeler aranır değerler arasına
girecektir.
(*) Teknik Danışman, BTM Bitümlü Tecrit Mad. San. ve Tic AŞ.
15 BTM’YE BAKI
söyleşi
yapı mühendisliğinde çevre ile
uyumlu malzeme devri
Prof. Dr. Mehmet
Ali Taşdemir
ile İTÜ İnşaat
Mühendisliğindeki
odasında Yapı
Mühendisliği
üzerine söyleştik.
İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi Yapı
Malzeme Ana Bilim Dalı üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Taşdemir yapı
mühendisliğinin artık daha dayanıklı, ekonomik, işlevsel ürünler üzerine
kurulması gerektiğini ve kullanılan malzemelerin çevreyle uyumlu olması
gerektiğini söyledi. Taşdemir kendisiyle yaptığımız röportajda sektörün
bulunduğu noktayla ilgili bilgiler verdi...
- Malzeme Biliminin yapı mühendisliğindeki önemi nedir?
İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi öğrencilerine, malzeme ile ilgili kavramlar
2. sınıfın güz yarıyılında verilmeye başlanır. Bunun için, öğrencilerimiz
önce zorunlu olan “Malzeme Bilimi” dersini alırlar. Malzeme Bilimi,
temelde fizik, kimya ve katıhal fiziğine dayanır. Bu derste malzemelerin
iç yapısı üzerinde durulur, başlangıçta nano ve mikro düzey göz önüne
alınır. Malzemeler atomlararası bağ türlerine göre sınıflandırılır ve
böylece malzemelerin tek tek incelenmesi diğer deyişle ansiklopedik
bilgiler yerine iç yapıya dayalı temel bilgiler verilir. İç yapı verildikten
sonra malzemenin oluşumu, fazlar ve katı eriyikler üzerinde durulur.
Kristal yapılar ve amorf yapıdan sonra kristal yapı kusurları incelenir.
Atomsal yayınım da verildikten sonra malzemelerin özelliklerine geçilir.
Elektriksel, optik, ısıl, manyetik ve mekanik özelikler incelenir. Temelde
16 BTM’YE BAKI
nano-mikro yapı özelikleriyle makro düzeydeki özelikler arasındaki
ilişkiler kurulur. Böylece, malzemelerin meso veya makro ölçekteki
özeliklerini iyi anlamak için nano-mikro düzeydeki özeliklerinin bilinmesi
gerekir. Malzeme Bilimi, sadece inşaat mühendisliğinde değil, makine,
elektrik-elektronik, kimya-metalürji, endüstri, gemi inşaatı ve diğer tüm
mühendislik bölümlerinde verilen ortak ve başlıca derslerden biridir.
İnşaat Mühendisliği Bölümünde 2'nci sınıfın bahar yarıyılında verilen
ve yine zorunlu olan diğer bir ders “Yapı Malzemesi”dir. Bu derste;
metaller, seramikler, polimerler, çimento ve beton, kagir yapı ve ahşap
gibi konular işlenir. Aynı yarıyılda yine inşaat mühendisliği öğrencileri
için seçmeli olarak “Yapıların Yalıtımı ve Korunması” ile “İleri Beton
Teknolojisi” gibi iki seçmeli ders daha açılır. Bu derslere öğrenciler
büyük ilgi duymaktadır. Ayrıca 5'inci yarıyılda öğrencilerimize yine
seçmeli bir ders olan “Betonun Kırılma Mekaniği” dersi ile “Betonun
Dürabilitesi” dersleri verilmektedir. Ayrıca Yüksek-Lisans ve Doktora
programında grubumuzca yapı malzemelerinde iç yapısı, kompozit
malzemeler, mekanik davranış, zaman bağlı davranış ve hasar
konularında bazıları zorunlu olmak üzere 12 ayrı ders açılmaktadır.
İnşaat Mühendisliği alanında çok sayıda malzeme vardır. Bu
malzemeleri tek tek öğrenmenin olanağı yoktur. Söz konusu derslerin
söyleşi
her birinde amaç yapı malzemesi konusunda temel bilgileri vermek,
daha ileri konulara hazırlık yaparak öğrencilerin bilgiye kolay
ulaşmalarına olanak sağlamaktır.
- Yapı Malzemesi biriminizden ve ona bağlı olan Yapı Malzemesi
Laboratuvarınızdan bahseder misiniz?
Yapı Malzemesi birimimiz yakın zamana kadar anabilim dalı idi.
Yeni durumda, İnşaat Mühendisliği Bölümümüz tek bir anabilim dalı
statüsündedir. YÖK öncesinde ise diğer bir deyişle 1981 yılına kadar
birimimiz İnşaat Fakültesi Yapı Malzemesi Kürsüsü olarak bilinirdi.
Aşağıda kürsümüzle özdeşleşmiş olan laboratuvarımızın da kısa bir
tarihçesi sunulmakta ve etkinlik gösterdiğimiz alanlar konusunda bilgiler
verilmektedir.
Mühendis Mektebi 14 yılda 7 kez yer değiştirmiş
Yapı Malzemesi Laboratuvar'nın kuruluşu 18'inci yüzyıla kadar uzanır.
Bilindiği gibi İTÜ; 1773 yılında Mühendishane-i Bahri Hümayun adıyla
III. Mustafa döneminde kurulan başlangıçta gemi inşaatı ve haritacılık
eğitimi verilen bir kurum iken, daha sonra kara ordusunun mühendis
kadrosunu yetiştirmek amacıyla 1795 yılında Mühendishane-i Berri
Hümayun’a dönüştürüldü. Bu okul 1847’de mühendislik eğitimi yanında
mimarlık alanında da eğitim vermeye başladı. 1883 yılında kurulan
Hendese-i Mülkiye, 1909’da Mühendis Mekteb-i Alisi adını alarak
ülkenin alt yapı inşaatlarında görev alan kadroları yetiştirdi. 1909 yılına
kadar Halıcıoğlu’ndaki binada eğitim-öğretime devam eden Mühendis
Mektebi o sırada askeri birliklerden kalan ve tamir ettirilen Tophane’deki
Askeri Alaylar Kışlasına nakledildi. Bir süre Taksim Kışlası’nda kalan
mektep, daha sonra Divan Yolundaki Kondoktör Mektebi'nde eğitime
devam etti. 1914’den 1918’e kadar dört yıl süreyle bugünkü Notre
Dame de Sion Lisesi’nde kaldı. Mühendis Mektebine ait Yapı Malzemesi
Laboratuvarı'nın Ayazağa Yerleşkesi'nde bugün de mevcut olan ve
1910’lu yıllarda satın alınan Amsler marka bazı cihazların Notre Dame
de Sion’daki laboratuvarda çekilen bir fotoğrafı Yük. Müh. Saadettin
Ozil’in koleksiyonunda mevcuttur. (Kaynak: Çağatay Ulusoy ve Enver
Kartekin’in, “Yüksek Mühendis Okulu”, İTÜ Kütüphanesi, No:389,
İstanbul, 1958, 749 sayfa). Kasım 1918’de Mondros Mütarekesi’nin
kabulünden sonra Fransız kuvvetleri tarafından mektep boşaltıldı.
Daha sonra, Mühendis Mektebi Halıcıoğlu’ndaki binasına taşındı.
İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine mektep, 1920’de
Gümüşsuyu’ndaki binaya taşındı. Ancak, İngilizler bu binayı işgal ederek
askerleri için hastahane yaptılar. Bunun üzerine, Yıldız’da bulunan Şevket
Paşa Konağı Mühendis Mektebi olarak kiralandı. Mektep için çok küçük
olan binada hocalar yemekhanede ders vermek zorunda kaldılar.
İtilaf Devletleri İstanbul’u terk edince Gümüşsuyu binası tekrar
Mühendis Mektebine verildi. Sonuçta, yukarıda sözü edilen kaynağa
göre mektep, 14 yıl içinde 7 kez yer değiştirmiş ve 1909–1923 yılları
arasında yaşanan savaşlar ve karışıklıklar nedeniyle öğrenciler
laboratuvarlardan tam yararlanamamışlardır. 1981 yılına kadar,
bu binanın İnönü Stadyumu'na bakan alt katındaki yaklaşık 1000
metrekarelik bir kapalı alanda eğitim, araştırma ve endüstriye hizmet
etkinliklerini sürdüren laboratuvarımız 1981’de İTÜ’nün Ayazağa
Yerleşkesi’nde bugün kullanılmakta olan yaklaşık 6000 metrekarelik
çeşitli bölümlerinden oluşan mekanına kavuştu.
Laboratuvar çalışmaları sürüyor
Yapı Malzemesi Laboratuvarı inşaat malzemeleri konusunda
endüstrinin yoğun olduğu Marmara Bölgesi'nde mevcut, en eski ve
en köklü kuruluştur. Yapı malzemelerinin uzun süreli performansları,
yapıların servis ömrü, performansa ve dürabiliteye (kalıcılık, dayanıklılık)
göre tasarım konularında araştırmalar yapılmaktadır. Bu amaçla
mevcut yapılarda kullanılan malzemelerdeki dayanım değişiklikleri,
geçirimsizlik özelikleri ve korozyon konularında çalışmalar sürmektedir.
Laboratuvarlar yapı malzemeleri ile ilgili mekanik, fiziksel ve teknolojik
özellikler deneylerini yapabilecek donanıma sahiptir ve şimdiye kadar
çok sayıda araştırma yapılmış ve endüstrimize de hizmet verilmiştir.
Ayrıca NATO’dan, The British Council’dan, DPT’den, EUROKA’dan,
TÜBİTAK’tan ve İTÜ Bilimsel Araştırma Programı Fonları'ndan projeler
alınmış, bazıları tamamlanmış, bazıları ise halen devam etmektedir.
Ayrıca birimimizin; başta ABD, Norveç, Almanya, İspanya ve İngiltere
olmak üzere bazı ülkelerin üniversiteleri ile bilimsel işbirlikleri mevcuttur.
İnşaat Mühendisliği eğitiminin başlangıcının İTÜ ile birlikte uzun bir
geçmişe dayandığı düşünülürse, Yapı Malzemesi Laboratuvarı'nın da
önemli bir deneyime ve bilgi birikimine sahip olduğu anlaşılır.
Yapı Malzemesi Kürsüsü'nün 1981’deki kadrosunda asistan olan
bugünkü birimimizde iki öğretim üyesi mevcuttur. Anabilim Dalımızda
şu anda 3 profesör, 1 doçent, 4 yardımcı doçent ve 7 araştırma görevlisi
bulunmaktadır.
Hocalarımızın devrettiği bayrak yarışının sürdüğünü, bıraktıkları
kürsünün başta uluslararası ilişkileri, alınan araştırma projeleri, yeni
kurulan çağdaş laboratuvarları ve yapılan yayınları ile güçlenerek
gelişeceğini ve daha da iyiye gideceğini umuyoruz. Birimimize şimdiye
dek katkıda bulunan ve aramızdan ayrılan hocalarımızı saygıyla anıyor,
hayatta olanlara yaşamları boyu sağlık ve mutluluk diliyoruz.
- Projelendirme sırasında yapı malzemelerinin hangi
özelliklerine dikkat etmek gerekir?
Projelendirme öncesinde, devamında ve sonrasında yapı malzemesi
ile ilgili önemli hususlar üzerinde durmak gerekir. Öncelikle bir yapı için
zorunlu aşamaları dört maddede özetleyebiliriz:
Yapı Tasarımı: Yer seçimi, zemin etüdü, sistem seçimi,
projelendirme ve projenin detaylandırılması.
Malzeme Seçimi ve Malzemelerin Denetimi: Malzemelerin
davranışı, seçilen malzemelerin amaca uygun olup olmadığı, kullanılan
malzemelerde kalite denetim süreci.
İnşaat Süreci: Tasarımla uyumlu bir yapı üretim teknolojisi, montaj
ve işçilik.
Bakım ve Onarım: Bir yapının inşaatı entegre sistem olarak
düşünülürse bakım ve onarım da bu sistemin bir parçasıdır. Yapı
serviste olduğu süre içinde bakımı ve onarımı da aksatılmamalıdır.
Böylece projelendirme aşamasında amaca uygun malzeme
seçimi, inşaat süresince malzemelerin denetimi ve yapının servis
ömrü boyunca bakım ve onarımında malzeme bilgisinin yeterince
kullanılması çok önemlidir. Özellikle deprem sonrası yıkılan yapıların
yaklaşık yüzde 70’inde korozyon saptandığı düşünülürse servis ömrü
boyunca korozyona karşı korunmaları büyük önem taşımaktadır.
Çevreye uyumlu yapı malzemeleri kullanılmalı
- Yüzyılımızda malzemelerde beklenen gelişmeler nelerdir?
İçinde bulunduğumuz bilgi çağında hem deney tekniklerindeki
gelişmeler hem de bilgisayar teknolojisinin sağladığı olanaklarla
mühendisliğin her alanında olduğu gibi yapı malzemeleri konusunda
da önemli ilerlemeler olmuştur. Malzemelerdeki gelişmeler ürünlerin
tasarımını ve üretimini etkilemiştir. Gelecekte de yapı malzemelerinin
üretiminde ve tasarımında çok daha gelişmiş ve karmaşık yöntemlerin
kullanılabileceği anlaşılmaktadır. Günümüzde endüstrileşen ve
gelişmekte olan ülkemizin ürettiği yapı malzemelerinin özellikle
uluslararası alanda rekabet gücünün artması için üretime verilebilecek
teknik desteğin önemi tüm ilgililerce daha iyi kavranmıştır.
21'inci yüzyılda yapı malzemeleri için aşağıdaki ilkelerin sağlanması
beklenmektedir:
Dayanımı, sünekliği (şekil değiştirme yeteneği) ve uzun süreli
performansı daha yüksek,
Üretimi daha kolay,
Çevre ile daha uyumlu ve
Daha ekonomik olmalıdır.
Yapı malzemelerinin üretimi ve kullanımı ile ilgili endüstri,
üniversite ve kamu Kuruluşları arasında bilgi ve iletişimin sağlanması
hedeflenmelidir. Disiplinlerarası bir ortamda ileri malzeme ve teknolojiler
üzerine eğitim ve araştırma yaparak elde edilen bilginin toplum yararına
sunulması amaçlanmalıdır.
Araştırmalarımızın da bilgi veya problem kaynaklı olmaları
düşünülmelidir. Temel araştırma başlıklarının belirlenmesinde aşağıdaki
noktalar göz önüne alınmalıdır:
• Yapı malzemesi üretiminde atık malzemelerin de kullanılmasıyla
ekolojik dengenin korunmasına katkı,
• Malzemelerin dayanımdan başka uzun süreli davranışının da
modellenmesi,
• İstenen performansa göre yapı malzemesi tasarımı.
17 BTM’YE BAKI
söyleşi
Birimimizin stratejik araştırma gündemi aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Sürdürülebilirlik: Yapı malzemelerinin dayanımının, dayanıklılığın
(dürabilitesinin), ekolojik ve ekonomik performansının geliştirilmesi,
Kullanılabilirlik: Yapı malzemelerinin çeşitli yapılara ve yapı
elemanlarına uygulanabilirliğinin geliştirilmesi,
Çok İşlevsellik: Altyapı gereksinimlerini karşılayacak çok işlevsel,
bilgiye ve yeniliğe dayanan yapı malzemelerinin geliştirilmesi.
Bu stratejik gündemin de aşağıdaki çabalarla karşılanması
amaçlanmaktadır:
• Araştırmaların disiplinlerarası bir anlayış içinde yapılması,
• Araştırma ve eğitimin birlikte yürütülmesi,
• Endüstri ile birlikte çalışılması ve teknoloji transferinin
gerçekleştirilmesidir.
Günümüzdeki yapılar dayanımlı, dürabilitesi (kalıcılığı) yüksek,
ekonomik, estetik ve işlevsel olmak zorundadır. Dünya nüfusunun
devamlı artış kaydetmesi sadece günümüzde değil gelecekte
de istenilen bir sevis ömrüne sahip, sürdürülebilir bir yapılaşma
kapsamında hem malzeme seçimi sürecinde hem de yapının servis
ömrü boyunca yalıtım ve korunması ön plana çıkacak ve performansa
dayalı tasarımlar devamlı olarak gündemdeki yerini koruyacaktır.
Gazete’de yayımlandı. 1 Temmuz 2010 tarihinden itibaren G işareti
taşımayan “hazır beton” piyasaya arz edilemeyecektir. Bilindiği gibi
yalıtımla ilgili birçok malzemenin CE işaretini taşıması zorunludur.
- Betonarme yapılarda yeni formlar görebilecek miyiz?
Son yıllarda, beton teknolojisinde inanılması güç gelişmeler
kaydedildi. Yaklaşık 40 yıl önce, betonarme yapılarda kullanılan
betonun basınç dayanımı en fazla 40 MPa idi. Böyle bir beton, küp
basınç dayanımları 200-800 MPa arasında, çekme dayanımları
25-150 MPa arasında ve kırılma enerjileri ise yaklaşık 30000 J/
metrekare olan yüksek performanslı yeni kuşak betonlarla
kıyaslandığında, şu anda gerçekten oldukça düşük dayanımlı
malzeme olarak kabul edilebilir. Beton teknolojisinde söz konusu
yüksek dayanımlı bu malzemeler Reaktif Pudra Betonları (RPC) olarak
adlandırılırlar ve dikkate değer eğilme dayanımına ve oldukça yüksek
sünekliğe sahiptirler. Süneklikleri normal betona kıyasla yaklaşık
300 kat daha fazladır. Düşük porozite değerleri bu betonlara önemli
dürabilite ve düşük geçirimlilik özelikleri kazandırırlar. Bunlar, çeşitli
iklim koşullarının olası şok yüklemeler etkisindeki bazı stratejik yapılar
için potansiyel olarak uygun malzeme niteliği de taşırlar.
Açıklanan bu gelişmeler; betonarme yapılarda daha narin, daha
dayanıklı ve daha dayanımlı yeni formların oluşmasına yol açabilir. Bu
konuda bizim birimde son yıllarda malzemeye yönelik önemli gelişmeler
kaydedildi.
- Isı yalıtım malzemelerinin yapının güvenliği açısından
önemi nedir?
Eğer bir yapıda ısı yalıtımı yapılmamışsa, öncelikle enerji kaybı
bakımından önemli bir sakınca ortaya çıkar. Enerji ile ilgili olan bu
sakınca dışında diğer bir sakınca da yalıtılmamış bir binanın içinde
yoğuşmanın fazla olmasıdır. Bu da taşıyıcı sistemin sürekli ıslanmakuruma sürecine maruz kalması demektir. Bilindiği gibi betonarme
bir yapıda klor iyonu yayınımında veya karbonatlaşma yoluyla oluşan
korozyonda en önemli korozyon hasarı tekrarlı ıslanma-kuruma
sürecinde yaşanmaktadır. Bundan dolayı, binanın ısı yalıtımının
yapılmaması korozyon bakımından da sakınca oluşturmakta ve genel
olarak da binadaki yaşam konforunu olumsuz yönde etkilemektedir.
- CE işareti yapı malzemelerinde tam bir özgürlük tanıyor. Yani
ne üretebiliyorsan onu beyan et ve malını sat. Eskisi gibi kaliteye
yönelik sınırlamalar getirmiyor. Avrupa'da uygulama standartları,
şartname ve yönetmenliklerin olması nedeniyle belli kısıtlamalar
var. Bizde birçok uygulama için benzer kurallar olmaması nedeni
ile aksamalar göz önüne alınırsa yaşanacak olan problemler yapı
güvenliğini tehdit edecek boyutlara varabilir mi?
Bilindiği üzere beton gibi yarı-mamul bir malzeme dışındaki yapı
malzemelerin CE işaretini taşıması zorunludur. Bu malzemelerdeki
beyan edilen kalitenin sağlanması gereklidir. Ülkemizde Gümrük
Birliği'ne girmiş olduğumuz 1996 yılından beri Avrupa Birliği Standartları
(EN) kullanmak zorundayız. Dolayısıyla bizde de standart deney
yöntemleri, şartnameler ve yönetmelikler vardır. Yapı malzemelerinin
kullanımında ve denetiminde önemli mesafeler alınmıştır. Yapı denetimi
firmaları oluşturulmuş ve özellikle deprem sonrası denetime bir yeni
düzen getirilmiştir. Gelecekte denetimin daha da etkili olacağı ve
kalitenin yükselmesi beklenmektedir. Önemli bir taşıyıcı yapı malzemesi
olan beton için CE değil, G işareti söz konusudur. Bunun için G İşareti
Yönetmeliği yayınlanmıştır. G işareti yönetmeliğinde;
1) CE işaretine benzer bir “G işareti” kavramı ortaya konmaktadır,
2) Yürütülmesini Bakanlar Kurulu yapacaktır, 3) Bu yönetmeliğe göre,
CE’deki gibi onaylanmış kuruluşlar olacak, üreticiler ancak G işaretli
ürünü piyasaya arz edebilecek, piyasa gözetimi ve denetimi yine
bakanlıkça yapılacaktır, 4) CE işaretine tabi ürünler, G işaretine tabi
olmayacaktır.
“Yapı Malzemelerinin Tabi Olacağı Kriterler Hakkındaki Yönetmelik”
diğer bir adla “G İşareti Tebliği” 26 Haziran 2009 tarihinde Resmi
18 BTM’YE BAKI
- Su yalıtım malzemelerinin deprem güvenliği açısından önemini
vurgular mısınız?
Bir betonarme yapıda korozyon riskine karşı, yapı elemanlarında ve
potansiyel risk teşkil eden birleşim yerlerinde geçirimsizliğin sağlanması
gerekir. Bunun için, suyun etkileyiş biçimine göre yüzeysel yalıtım
malzemelerinin kullanılması öngörülür. Betonarme bir yapının servis
ömrü donatı korozyonuna bağlıdır. Bundan dolayı şu önlemler alınır:
1) Paspayının kalitesi ve kalınlığı diğer bir deyişle demirin üzerindeki
örtünün kalınlığı ve kalitesi yetersiz ise beton ön yüzeyinin dış etkilere
karşı yalıtılmaması donatı korozyonuna neden olur.
2) Donatı korozyona uğradığı zaman beton çatlar, kesit kaybı olur,
dayanım azalır ve korozyon süreklilik kazanır. Öte yandan binanın rijitliği
de azalır. Geri kalan dayanım da azaldığı için deprem sırasında daha
büyük hasar oluşur.
3) Beton yüzeyinin yalıtılması ile rutubet girişi, zararlı iyonların
taşınımı önlenir. Böylece, betonarme donatısının hem karbonatlaşmaya
hem de klor yayınımına bağlı donatı korozyonu önlenir. Dolayısıyla,
yapıdan beklenen servis ömrü uzatılmış olur.
- Avrupa’da tüm teras çatılarda bahçe çatılar ön plana çıkıyor.
Bizim bir deprem ülkesi olmamız nedeniyle bu tür çatıları ne kadar
destekleyebiliriz? Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Ülkemizdeki iklim koşullarına uygun bitkilendirilmiş çatı uygulamaları
yaygın değildir. Sınırlı sayıda uygulamalar mevcut olup bunlar da
ithal edilmiş teknolojilere dayanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde yapılan
çalışmalara bakılırsa, bitkilendirilmiş çatı sisteminin çevre ile uyumlu ve
enerjiyi de etkin ön plana çıkaran uygulamaları görülür. Amerika, Orta
ve Kuzey Avrupa’da bu konuda hazırlanmış standartlar ve şartnameler
de mevcuttur. Ülkemizin deprem kuşağında olması gözönüne alınırsa
çatıların ağırlaştırılmaması, dolayısıyla hafif çatıların yapılması gerekir.
Bundan dolayı, bitkilendirilmiş çatı sistemi için higrotermal performansı
ve deprem yükleri de dahil taşıyıcı sisteme gelecek ek yükleri
hesaba katarak gerekli çalışmaların yapılması zorunludur. Sonuçta,
hem ekolojik dengeye katkı hem de enerjinin tasarruf edildiği bir
sistem ortaya çıkmış olur. Bunun için, yalıtım sektörü, inşaat sektörü
ve akademisyenler birlikte çalışıp ülkemizin koşullarına uygun bir
teknolojiyi geliştirmeleri gerekir.
BTM’den haberler
öğrencilere su ve ısı yalıtımı eğitimi verildi
BTM Teknik Danışmanı Jozef Bonfil; Zincirlikuyu İnşaat Meslek
Lisesi bünyesinde açılan Yalıtım sınıfı öğrencilerine su ve ısı yalıtımı
eğitimi verdi. Birinci gün polimer bitümlü örtülerle ve Polyplan PVC
örtülerle yapılan su yalıtımları konusunda teorik ve uygulamalı eğitim
verildi. İkinci gün ise ısı yalıtımı ve ısı yalıtım malzemeleri ile ilgili teorik
ders sonrasında Polpan XPS ile yapılan mantolama uygulama eğitimi
tamamlandı.
Her iki günde de 11'inci sınıf ve 10'uncu sınıf öğrencileri eğitime
katıldı. Ara eleman yetiştiren Zincirlikuyu İnşaat Meslek Lisesi'nden
mezun olacak öğrenciler yalıtım pazarına belli bir uygulama deneyimi
ve malzeme bilgisiyle başlama şansına sahip olacaklar. Ayrıca
uygulama ve satış yapan şirketlerde iş bulma imkânları da daha fazla
olacak. Halen Türkiye’de 4 okul tarafından bu sınıflar açılmış olup
ilk mezunları Zincirlikuyu Meslek Lisesi geçen yıl verdi. BTM Teknik
Danışmanı Jozef Bonfil “Bu tarz eğitimlerde hem eğitimci, hem de
malzeme temini anlamında okullara destek olmaktan gurur duyuyoruz”
dedi ve 2010 yılı içinde hem öğrencilerin yalıtım bilinçlerini arttırmak
hem de malzeme bilgisi sahibi olmalarını sağlamak amacıyla bu eğitim
ve desteğimize devam edeceğiz diye ekledi.
Jozef Bonfil EBSO
Yönetim Kurulu Üyesi oldu
Merkezi Paris'te olan Ege
Bölgesi Sanayi Odası (EBSO)
Avupa Shingle Üreticileri
Birliği'nin seçimli genel kurul
toplantısında BTM Teknik
Danışmanı Jozef Bonfil Yönetim
Kurulu üyeliğine seçildi. Jozef
Bonfil, yönetim kuruluna
seçilmesinden dolayı mutluluk
duyduğunu dile getirerek, yaltım
konusunun bilinçlendirilmesi için
çalışacağının altını çizdi.
19 BTM’YE BAKI
makale
Bitümlü Su Yalıtım Birliği (BWA)
Yazan: Paul Newman*
İkinci Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre sonra, bir grup Belçikalı
ve Fransız bitümlü su geçirmez örtü üreticisi bir birlik oluşturmaya
karar verdiler. 1952 yılında, Uluslararası Su Yalıtımı Birliği (IWA),
Belçika’da resmen tescil edildi ve üyeler hemen uluslararası
bir teknik bilgi değişimi fikrine yöneldiler. IWA’nın kurulmasına
öncülük eden kişi Strasbourg, Fransa’da yerleşik bulunan Soprema
şirketinin sahibi Pierre Geison’dur. Pierre, IWA Yönetim Kuruluna
başarıyla hizmet etti ve birlik kendisini onur ödülüne layık gördü.
Uluslararası Su Yalıtımı Kongreleri ile kısa sürede gıpta edilecek
bir şöhret yakaladı. IWA, kongrelerinin sonuncusu, 2000 yılında
Floransa, İtalya’da gerçekleşti.
50’lerin ilk günlerinde, Avrupa İkinci Dünya Savaşı'nın yaralarını
sarmaya çalışıyordu İnşaat sektörü yeni sanayi tekniklerinin
gelişmesiyle önemli bir hamle yaptı. Betonarme çatı inşaatının
hakimiyeti, su yalıtımı teknolojisinde önemli bir değişiklik gerektiren
hafif kereste ve çelik yapılarla yıkıldı. Su yalıtım sektörünün buna
verdiği yanıt, başlangıçta bitüm kaplı kağıt taşıyıcılı bitümlü örtüleri
biraz daha geliştirilmesi olmuştur. Hafif çatı yapıları, daha fazla
hareket kabiliyetine sahipti ve ne yazık ki “kuşe kağıt kaplı” örtüleri,
su yalıtım sisteminde birçok arızaya neden olarak bu esnekliğe
uyum sağlayamıyordu. Bunun sonucunda, kimyagerler dikkatlerini
bitüm kaplamalarını modifiye etmeye yönelttiler ve üreticiler, bitümü
‘taşıtmanın’ alternatif yöntemlerini geliştirdiler. Tüm bu çabalar,
bugün ‘yüksek performanslı modifiye bitüm örtüler olarak bildiğimiz
ürünleri ortaya çıkardı. Bitüm modifikasyonu, APP ve SBS katkıları
uygulanmasıyla gerçekleştirildi; aynı zamanda camtülü ve polyester
keçe taşıyıcılar da kullanıldı.
Avrupa’da geliştirilen bu teknoloji kısa sürede, hafif inşaat
tekniklerinin de geliştirilmekte olan ABD başta olmak üzere
dünyanın diğer yerlerinde de popülerlik kazandı. Birçok Avrupa
20 BTM’YE BAKI
bitümlü örtü üreticisi şirket, hafif örtülerin geleneksel ağır ‘çok katlı’
su yalıtım metotlarından daha avantajlı olduğunu gören ABD’deki
üretici şirketlere üretim tekniklerinin ‘imtiyazını verdi.’
2002’de, Avrupa’nın önde gelen bitüm su yalıtım örtü üreticileri,
diğer sentetik örtü üreticilerinin neden olduğu rekabetten dolayı,
Uluslararası Su Yalıtım Birliğinin (IWA) adını, Bitümlü Su Yalıtım
Birliği (BWA) olarak değiştirme kararı aldılar ve bugün BWA, bitümlü
su yalıtımı örtüleri üreten şirketlere özgü odaklanmış bir birlik haline
geldi. CEN’nin üstlendiği Avrupa çatı kaplama standartlarının
uyumlaştırılmasına destek sağladılar ve üyelerinin doğru şekilde
temsil edilmesini sağlamak için araştırma projeleri başlattılar.
Ancak bu önde gelen bitümlü örtü üreticilerinin birçoğunun artık
sentetik örtü üretim tesislerine sahip olduğunu görmek ilginçtir.
Kim bilir? Belki de, tüm su yalıtım örtü üreticilerini, yüklenicileri ve
ham madde tedarikçilerini içine alan Uluslararası Su Yalıtım Birliği
(IWA) ismine geri dönülür.
BWA, Avrupa uyumlaştırılmış standartlarının geliştirilmesinde
önemli bir rol oynamaya devam etmekte ve bir “sektör standart
hazırlama komitesi” olan CEN TC 254 sekreterliğini finanse
etmektedir. BWA, her türlü çevresel mevzuat hususunda üyelerinin
çıkarlarını temsil etmektedir ve üyelerinin ortak bir veri tabanından
ürünlerinin kullanım süresi değerlendirmelerini
kontrol edebilecekleri bir bilgisayar programı
geliştirmiştir. Bu sistem yakın zamanda kullanılır
hale getirilecektir.
BWA, çatı kaplama örtülerinin yangına
dayanıklılığını tespit etmek için test metotlarının
geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
* CEO, Bitüm Su Yalıtım Birliği
sektörden haberler
enerji kimlik belgeleri
kullanıma başlıyor
EVD Enerji Şirketi, asgari olarak binanın enerji ihtiyacı ve enerji
tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri ve ısıtma ve/veya soğutma
sistemlerinin verimi ile ilgili bilgileri içeren belge olan enerji kimlik
belgelerinin 1 Temmuz'dan itibaren dağıtılacağını bildirdi. Belgelerin
hazırlanmasında gerekli bilgisayar programının yapıldığını açıklayan.
EVD Enerji Şirketi Yönetimi Genel Müdürü Ergin Kaya, çalışmalarda
son noktaya geldiklerini dile getirdi.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı adına, enerji kimlik belgesi için
“Binalarda Enerji Performansı Ulusal Hesaplama Yöntemi ve
ilgili bilgisayar programının oluşturulması işini yürüten EVD Enerji
Yönetimi şirketinin Genel Müdürü Ergin Kaya, enerji Kimlik Belgesi
ile ilgili şu ana kadar yapılan çalışmalar ve bundan sonra Türkiye’de
uygulanacak süreç hakkında bilgi vererek, enerji kimlik belgesi için
kullanılacak bilgisayar programının tamamlandığını, ancak testlerinin
devam ettiğini bildirdi.
Binaların enerji performansı hesaplanmalı
Bilgisayar programının oluşturulması işini bakanlıktan bir ihale
sonucunda ve 585 bin liraya aldıklarını dile getiren Kaya, programın
şubat ayında ilgili bakanlığın veri tabanına ekleneceğini ve 1 Temmuz
2010 itibariyle enerji kimlik belgelerinin verilmeye başlanabileceğini
öngördüklerini ifade etti.
Kaya, bu zamana kadar kimlik belgesini verecek insanların
yetiştirilmesi ve web tabanının ilgili kuruluşlara yayılması gibi işlerin
gerçekleşmesi gerektiğini dile getirerek, şöyle konuştu: “Enerji
kimlik belgesi uzmanları, bakanlık tarafından eğitim almış yetkili
enerji verimlilik danışmanlık firmaları, meslek odaları ve üniversiteler
tarafından yetiştirilecek ve merkezi sınavda başarılı olmaları
durumunda sertifikalarını alabilecekler. Binaların enerji kimlik belgesi
alabilmesi için, enerji performanslarının belirlenmesi gerekir. Bir
binanın enerji performansının belirlenmesi, binanın metrekare başına
düşen yıllık enerji tüketiminin ve bu değere göre karbondioksit
salımının hesaplanması, enerji tüketim ve karbondioksit salım
miktarlarının referans bir binanınki ile kıyaslanması, kıyaslama
sonucuna göre binanın A-G arası bir enerji sınıfına yerleştirilmesi ile
gerçekleşir. A sınıfı, enerji performansı en yüksek binayı, G sınıfı ise
en düşük binayı temsil eder. Binanın enerji tüketim ve karbondioksit
salım miktarlarının belirlenmesi yani enerji kimlik belgelerini
oluşturmak için bir bina enerji performansı hesaplama yöntemi
gerekmektedir.”
10 bin kişi istihdam edilecek
Avrupa ülkelerinin "Binalarda Enerji Performansı Direktifi" uyarınca
zorunlu hale gelen enerji kimlik belgelerini düzenleyebilmek için kendi
ulusal hesaplama yöntemlerini geliştirdiklerini dile getiren Kaya,
şunları kaydetti: “Türkiye’nin geliştirdiği Bina Enerji Performansı
Hesaplama Yöntemi (BEP-HY) de ilgili AB ve TR standartları ile
ASHRAE (ABD Isıtma, Soğutma, Havalandırma Mühendisleri
Topluluğu) standartlarından yararlanılarak oluşturulmuştur. Ana
koordinasyonunu gerçekleştirdiğimiz ‘BEP-HY ve BEP-TR’ diye
kısaca isimlendirilen ulusal çalışma, yapı fiziği, mekanik, aydınlatma
ve yazılım kısımları için 20’yi aşkın yüzde 100 Türk bilim insanı ve
uzmanlardan oluşan ekibin çalışmasıyla yürütülmektedir.
Enerji kimlik belgesi için yapılacak çalışmalarda 10 bin kişinin
istihdam edilebileceğini tahmin ediyorum. Bu belgeyi verebilecek
kişilerin eğitim alması gerekiyor. Bizim önerimiz mimar ve mühendislerin
Enerji Kimlik Belgesi (EKB) Uzmanı olabilmesi. Teknikerlere de
bu kapının açılmasını tavsiye edebiliriz. Belli bir formasyon ve
bilgisayar programının eğitiminin alındıktan sonra onlar da enerji
kimlik belgesi uzmanı olabilmeliler. İlk olarak enerji kimlik belgesi
için hazırladığımız bilgisayar programı eğitimi bakanlık çalışanlarına
verilecek. Öngörülerimize göre nisan ayı içerisinde eğitici uzmanların
eğitimi başlayacaktır. Daha sonra da bu eğitici uzmanlar, uzmanları
yetiştirecekler”
Belki de bankalar kimlik belgesine bakarak kredi açacaklar
Türkiye’nin enerjide yüzde 75 civarında dışa bağımlı bir ülke
olduğunu ifade eden Kaya, enerjinin yüzde 33’ünün konutlarda
tüketildiğini, bu binalarda gerçekleştirilebilecek tasarruf oranının
yüzde 40, tasarruf miktarının da yılda 6 milyar dolar civarında
olabileceğini anlattı.
Kaya, Türkiye’de kayıtlı olan 5-7 milyon bina, yaklaşık 17 milyon
konut olduğunun tahmin edildiğini belirterek, bunların hepsinin 2017
yılına kadar enerji kimlik belgesi almak zorunda olduğunu hatırlattı.
5 Aralık 2008 tarihli binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nin,
yeni ve bin metrekareden büyük mevcut binaların enerji kimlik
belgesi almasını yasal olarak zorunlu kıldığını hatırlatan Kaya, bu
zorunluluğun 5 Aralık 2009 itibariyle yürürlüğe girdiğini, ancak 1
Temmuz’a kadar kimseye bu belgenin sorulmayacağını, yeni yapılan
binaların ruhsatlanması için belediyelerin onay vereceğini dile getirdi.
Kaya, enerji kimlik belgesinin, yeni binalarda serbest müşavir
mühendislik firmasında kayıtlı, mevcut binalarda ise enerji
verimlilik danışmanlık firmasında kayıtlı bulunan eğitimini almış
ve sertifikalandırılmış enerji kimlik belgesi uzmanları tarafından
verilebileceğini ifade ederek, ilgili Bakanlığın da denetim
mekanizması kurması gerektiğini vurguladı.
En karlı yatırımlardan biri enerjiye yapılan yatırım
Avrupa’da bir binanın enerji kimlik belgesi alma maliyetinin
metrekareye 2-4 avro civarında olduğunu ancak, bu rakamın Türkiye
için yüksek olduğunu düşündüklerini ifade eden Kaya, “Bana göre,
enerji kimlik belgesi metrekareye 1 avro maliyet yaratacak bir pazar
oluşturur” dedi.
Enerji kimlik belgesinin bir başlangıç olacağını dile getiren Kaya,
belge alındıktan sonra binayı daha düşük seviyelerden daha yüksek
seviyelere çıkarmak için ek bir bedelle uzmanlıkların sunulacağını
bildirdi.
Kaya, enerjiye yapılan yatırımın ileriye dönük en karlı yatırımlardan
biri olduğunu vurgulayarak, kimlik belgesinin verimliliğe teşvik
eden en önemli araçlardan biri olduğunu ve finans sektörü için de
finans ve teşvik argümanlarının şekillendirmesi için önemli bir adım
olacağını söyledi. “Belki de bankalar kimlik belgelerine bakarak
kredi açacaklar” diyen Kaya, 3 yıl içerisinde toplam enerji verimliliği
pazarında 15-20 büyük, 40-50 de küçük firmanın olabileceğini ve
toplam pazarın yarım milyar dolara ulaşabileceğini ifade etti.
Kaynak: Dünya Gazetesi
21 BTM’YE BAKI
btm’den haberler
XPS Derneği’nin İzmir’deki
eğitimine sponsor olduk
XPS Derneğinin yurt çapında düzenlediği eğitimlerin İzmir ayağına
BTM sponsor oldu. XPS Derneği Genel Koordinatörü Meltem Yılmaz
ve XPS Derneği Teknik Komisyon Üyesi Gökhun Kurt’un sunumlarının
olduğu ve iki bölümden oluşan eğitim Kemalpaşa Swiss Kanton’da
gerçekleşti.
22 BTM’YE BAKI
Sektördeki üretici ve uygulayıcıların Ege Bölgesi temsilcilerinden
50 kişilik grup BTM sponsorluğunda gerçekleşen eğitimden memnun
kaldıklarını dile getirdiler. Enerji Kimlik Belgeleri ve uygulamada
karşılaşılan sorunlarla ilgili sorulara yanıt bulan katılımcılar,
BTM’ye ve XPS Derneği temsilcilerine teşekkür etti.
makale
yalıtım sektöründe pazarlama
durum analizi ve güncel yaklaşımlar
Yazan: Orhan Söğüt *
Acaba Jerome Mac Carthy, 1960 yılların başında, 4P den oluşan
pazarlama karmasını dünya sahnesine sunarken, aynı ortamda
80’li yıllarda, özellikle sanayisini tamamlamış ülkelerin etkisiyle
globalleşme hareketinin başlayacağını, üretim faktörlerinden
emek ve sermayenin serbest dolaşacağını ve internet devrimiyle
bu kervana ışık hızıyla bilgi paylaşımının da ekleneceğini tahmin
edebilmiş miydi? Bu soruya cevap vermek şu an için olası
gözükmese de, tahmin edebilmiş olsaydı mutlaka başka P’ler de
eklerdi yorumunu yapabiliriz.
Sektörel bağlılık olmadan pazarlamanın gelişimi süreci, üretim
anlayışı dönemi ile başlamıştır. 1929 ekonomik buhran dönemine
kadar devam eden bu süreçte, işletmeler tipik olarak üretim
yönlüdür. Fiyatlar üretim veya finansman bölümlerince belirlenir.
Ne üretirsem onu satarım görüşü hakimdir. Daha sonra, satış
anlayışı dönemi başlamıştır. Bu dönem üretmenin değil, üretilenin
satılmasının önemli olduğunun anlaşıldığı dönemdir. İşletmeler
tutundurma çalışmalarına yönelmiş, ne üretirsem onu satarım,
yeter ki satmasını bileyim görüşü hakim olmuştur. Son dönem ise
pazarlama anlayışı dönemi olmuş, bu anlayışta tüketiciyi tatmin
ederek kar sağlama diye ifade edilen sistem ortaya çıkmıştır.
Arzın talebi aştığı bir dönemdeyiz
Peki; yukarıda adı geçen tüketiciyi tatminden ne anlıyoruz? Bu
tatmin düzeyi için işletmeler olarak neler yapıyoruz? Pazarlamanın
tanımını, bilimsel literatürden uzaklaşıp nasıl açıklıyoruz? Müşteriyi
nasıl algılıyoruz? Pazarlama stratejilerimizi, rekabet ortamında karlı
büyüyebilme adına nasıl oluşturuyoruz? Fiyatlama politikalarımızı
hangi değişkenlere göre belirliyoruz? Dağıtım kanallarımızı hangi
faktörleri dikkate alarak konumlandırıyoruz? Yeni müşteri kazanma
maliyetlerini, müşteri ömür boyu değer hesaplamalarını, müşteri
karlılık oranlarını geleceğe dönük olarak belirleyebiliyor muyuz?
Açık sistemler olarak işletme yönetimine gerekli bilgilerin sunulması
için bu sorulara daha birçoklarını ekleyebiliriz. Ancak, ilk olarak
kendimizi bu anlattıklarımız çerçevesinde nerede gördüğümüz
sorusuna yanıt bulmamız gerekiyor.
Şöyle ki; özellikle içinde bulunduğumuz yalıtım sektörü
itibariyle, şu an pazar payı koşulları açısından arzın talebi geçtiği
bir dönem yaşıyoruz. Daha yirmi yıl öncesine kadar oligopol piyasa
özelliklerini gösteren sektör, günümüzde tam rekabet piyasası
özelliğine dönüşmüş durumdadır. Yani klasik ifadeyle rekabetin
zirve yaptığı, piyasaya giriş çıkışların kolay olduğu ve doğal
olarak da kar marjlarının taban yaptığı bir süreçteyiz. Sektörde
faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası firmalar bu dar boğazı
atlatıp ayakta kalabilmek, marka değerini oluşturmak, daha fazla
tüketicinin tercihini alabilmek için promosyon, satış geliştirme,
müşteri ilişkileri gibi tüketici ihtiyaçlarından uzak neandertal
pazarlama teknikleri uygulamaktadırlar. Buna ek olarak, sektörde
üretim yapan denetimden uzak işletmelerin çok olması, büyük
işletmelerin ise kurumsallaşma süreçlerinde dikey örgüt modeli
anlayışından kurtulamamış olması, pazarlama politikalarında daha
çok günün koşullarına göre hareket etme zorunluluğunu gündeme
getirmektedir. Dikkat edilirse inşaat sektöründe, ürünün kullanım
fonksiyonu ne olursa ne olsun, müşteri ihtiyacını daha ucuza
daha kaliteli düzeyde karşılayacak, bu ihtiyaca farklı perspektiften
bakacak ürünlerin sayısı neredeyse yok denecek kadar azdır. Durum
böyle olunca birbirine benzer ürünlerin üretim miktarları artmakta,
malın sağlayacağı ekonomik ve psikolojik fayda gibi unsurların
önüne fiyat etkeni çıkmakta, böylelikle sınırlı olan pazarda kazanan
tek taraf, doğal olarak son tüketici olmaktadır. Ülkemiz şartlarında,
özel sektör yatırımlarının ekonomimizin reel büyüme oranlarına
paralel olarak hatırı sayılır bir oranda artmasına rağmen, devletin
işveren olarak payının hâlihazırda daha yüksek olması, devletin
kendi eliyle yapmış olduğu bu yatırımlarda, denetim konusunda
yetersiz kalması, farklılaşamayan firmaların ayakta durabilmesine
ortam sağlamaktadır.
Kendini yenileyebilen firmalar daha başarılı olacak
İçinde bulunduğumuz yalıtım sektörünün geleceği göz önüne
alındığında, işletmelerin rakiplerinden farklılaşıp bir adım öne
geçmesi için, mutlak surette pazarlama faaliyetlerini etkileyen
dünyada ki son gelişmeleri göz önüne almaları gerekmektedir.
Özellikle bilgi teknolojisinde ki son gelişmeler ve internetin
hızlı ticarileşmesi, değişen dünya ekonomisi, iş hayatının hızlı
küreselleşmesi, müşteri değerinin artan önemi, müşteri veri tabanı
oluşturma ihtiyacı gibi unsurlar dikkate alınarak yeni stratejik
pazarlama planları oluşturulmalıdır. İşletmelerin ‘’pazarlama satış
demektir-pazarlama yalnızca pazarlama departmanının işidir’’
yanılgısından uzaklaşıp, tüketiciye yönelik tutum ve bütünleşmiş
pazarlama çabalarına kendilerini adapte etmeleri gerekmektedir.
Bunu gerçekleştirirken, başlangıç noktası olarak pazarın kendisi
değil, üretim kararının ilk safhası olan tasarım-planlama aşaması
alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki günümüz koşullarında başarılı
firmalar inovasyon çalışmalarına ağırlık veren, bu sayede ar-ge ve
ür-ge’sini daha etkin kullanan firmalar olacaktır. Bununla beraber
pazarda rekabetçi gücü artıracak, yeni bir ürünün geliştirilme ve
tasarım aşamasında kaliteden ödün vermeden maliyetleri azaltmak
anlamına gelen hedef maliyetleme, sistematik takım esaslı yaklaşım,
değer mühendisliği, üretim aşamasında maliyetleri düşürmek için
uygulanan kaizen maliyetleme, müşteri karlılık hesaplamalarında
faaliyet tabanlı maliyetleme ve işletme performans ölçümünde
finansal göstergelerin yanında beşeri faktörleri de dikkate alan
balanced scorecard (ölçüm kartı tekniği) gibi uygulamalara da yer
verilebilir.
Bu çalışmalar yapıldığı takdirde, işletme içi bölümler arasında
koordinasyon sağlanacak, zincirin en zayıf halkası anlamına
gelen entropi oluşumu, etkin bilgi akışı sayesinde sürekli olarak
tespit edilebilir ve ortadan kaldırılabilir hal alacaktır. Bu sayede de
sistemler kendi kendini denetler hale gelecektir.
* BTM Güney Marmara Satış Şefi
23 BTM’YE BAKI
iş ortaklarımız
“inşaatlara yalıtım için
zorunluluk getirilmeli”
BTM: Firmanızın kuruluşu, yapılanması ve faaliyetleri hakkında
bilgi verir misiniz?
Firmamız 2001 yılında mühendislik mimarlık ve inşaat taahhüt
faaliyetleri İle kurulmuş olup 2002 yılından itibaren de BTM ile
izolasyon sektöründe çalışmalarına başlamıştır. 2004 yılında ARS Yapı
Mühendislik firması ile taahhüt ve proje hizmetlerini ayırarak, AR-MİM
Yapı ile de izolasyon satış ve uygulama işlerini kendi bünyemizde
kalacak şekilde devam ettirmekteyiz.
Halen firmamızda 4 teknik personel, muhasebe, şoför, kalıp ve
uygulama ekipleri ile birlikte 14 çalışanımız mevcuttur.
BTM: Hangi ürünlerin satışını- bayiliğini yapıyorsunuz?
Genel olarak sadece BTM ürünlerinin satış ve uygulamasını
yapmaktayız, ancak talep üzerine ursa cam yünü, kistem iniş boru
aparatları, balcıoğlu OSB, sika beton katkı ve çimento bazlı izolasyon
ürünlerinde satışını yapmaktayız.
BTM: İzolasyon sektöründe BTM’yi tercih etme nedenleriniz
nelerdir?
Muhafazakar bir yaklaşım olacak ama herkesle uğraşıp kalite
ve düzen arayışına girmektense, tanıdığımız ve bizi tanıyan, piyasa
koşulları ne olursa olsun kaliteden ödün vermemeye ve sürekli kendini
yenilemeye çalışan bir firma ile çalışmak öncelikli tercih nedenimizdir.
BTM: Ülkemizin coğrafi yapısı gereği, iklimsel değişiklikleri
dikkate alarak, bölgenizde yalıtım bilinci algılaması ne düzeydedir.
Ne gibi çalışmalar yapılması yararlıdır?
Yalıtım bilinci algılaması, her geçen gün daha iyi anlaşılmakta
olsa bile genel olarak inşaat imalatlarında hala ihmal edilen bir
konudur. Bunun başlıca sebepleri maliyet kısıtlamaları, bilgisizlik ve
yerel idarelerin kayıtsızlığı olarak gösterebiliriz. Aslında bu konuda
ne tür bir çalışma yapılırsa yapılsın (seminer, reklam vs.) resmi ve
özel inşaatlarda zorunluluk şartı getirilmediği sürece pek fayda
alınmayacağı kanaatindeyiz.
BTM: Pazarlama konusunda düşünceleriniz ve pazarlama
faaliyetleri sırasında karşılaştığınız zorluklar nelerdir?
24 BTM’YE BAKI
Pazarlama faaliyetleri konusunda bir önceki soruya ilişkin olarak
yalıtımın faydalarını da, ürünlerle birlikte ilgili firmalara pazarlamanın
daha faydalı olacağını düşünmekteyim çünkü her inşaata
ulaşmaktansa, her inşaatla uğraşana ve satıcıya bilgi ve tecrübe
ulaştırmak daha etkili olabilir. Ancak bu konuda biz müşteriye doğru
ürünle doğru uygulamayı tavsiye ederken, hem bölge ihlali yapan
bayileri hem de diğer firma temsilci ve bayileri en düşük fiyat kozu ile
bizleri zorlamaktadır.
BTM: Sektörün geçmiş yıllardaki gelişimini değerlendirerek
geleceği ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Üretici firmaların artması, bozulan ekonomi ve rekabet koşulları,
standartların ve kalitenin kontrol edilememesi gibi sebeplerden dolayı
sektörün geleceğinin pek parlak olmadığını düşünmekteyiz.
BTM: Sektöre hizmet veren kişiler olarak; satıcılara,
uygulayıcılara ve tüketicilere vermek istediğiniz mesajlar nelerdir?
Yalıtımın hem enerji hem de maddi tasarruflarını dikkate alarak
daha bilinçli ve kaliteli uygulamalar yapmaları.
BTM: Yalıtım uygulamaları sırasında, karşılaşılan sorunlar
nelerdir? Bu sorunların aşılması için düşünce ve önerileriniz
nelerdir?
Müşterilerin ve ustaların klasik uygulamalardaki ısrarları veya yeni
ürünler hakkında yetersiz bilgilerinin olması. Bunların aşılması için
eğitim ve reklam faaliyetleri yapılabilir.
BTM: 2010 yılı hedeflerinizi öğrenebilir miyiz?
Öncelikle bir önceki yılı yakalamak, geçmek ve faaliyetlerimizde
verim arttırıcı yeni önlemler almak, pazarlama faaliyetlerini
geliştirmek…
BTM: Yoğun iş temposuyla geçen günlerin ardından, boş
zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Boş zamanlarımı, dinlenerek, doğa gezileri yaparak geçiriyorum. Bu
konuda BTM'nin teşvikleri ile yurt içi veya yurt dışı organizasyonlarla
rutinden uzaklaşabiliriz.
başarılı projelerimiz
İzmir Sığacık Yat Limanı
ısı ve teras yalıtımı
Mal Sahibi: Teos Marina A.Ş. (Sığacık Yat Limanı)
Proje Müellifi: Kolin İnş. Turz. San ve Tic. A.Ş.
Teras Alanı: 12000 m2 (17 bina)
Binanın Yüksekliği: Muhtelif 5-8 m olmak üzere 17 farklı bina
Uygulama: BTM İzmir bayisi Levent İzolasyon A.Ş.
Kullanılan Yalıtım Malzemeleri:
Tonoz Çatılarda: BTM Shingle Yakut, BTM Plastobit C2000,
BTM Elastopast
Mantolama: BTM Plus Isı Yalıtım Sistemi
Teras İzolasyonları: BTM Plastobit PP 3000, BTM Plastobit
PP 3000 A, BTM BTR200, BTM Polpan 5 cm Uygulama: Üç farklı aşamada yapılan yalıtım
uygulamalarında ilk olarak tonoz çatıların su yalıtımı BTM
Plastobit C 2000 ve BTM Yakut shingle ile çözümlendi. Bu
çatılarda 50 metrekarede bir havalandırma bacaları bırakılarak
detay tamamlandı. 2'inci detayda ise mantolama sistemi
uygulaması gerçekleştirildi. Bu sistem için BTM Plus sistem
elemanları kullanıldı. Binalara hareket kazandırmak amacı ile
Fuga profilleri uygulaması yapıldı.
Son detayda ise teras çatı yalıtımında ters çatı detayı adı
verilen altta Plastobit P3000, 2 kat ve ek yerleri şaşırtmalı olarak
şalümo ile yüzeye yapıştırılan su yalıtımı üzerine 5 cm düz-binili
BTM Polpan 5 cm XPS levhalar serildi ve üzeri 150 gr ağırlığında
geotekstil keçe ile örtüldü.
25 BTM’YE BAKI
bir kitap bir yaşam
kitap kurtlarına...
MUZ SESLERİ
GÖRÜNMEYEN
Yazar: Ece Temelkuran
Sayfa Sayısı: 280
Baskı Yılı: 2010
Dili: Türkçe
Yayınevi: Everest Yayınları
Yazar: Paul Auster
Çevirmen: Seçkin Selvi
Sayfa Sayısı: 252
Baskı Yılı: 2010
Dili: Türkçe
Yayınevi: Can Yayınları
Oxford, Paris, Beyrut üçgeninde bir aşk ve savaş romanı!
Her kitabı ile gündemi değiştiren Ece Temelkuran'dan güçlü bir ilk
roman!
Hep bir iç savaştır aşk!
Bir neden arar kendine...
Muz Sesleri
“Onu ağustosta muz tarlalarına
götürecektim. Muz seslerini
dinleyecekti. Nasıl sevineceğini, hayret
edeceğini düşündükçe…”
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor
hikâyesini; Ortadoğu’dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri
hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi…
Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen.
Sen de Ortadoğulusun!
26 BTM’YE BAKI
Paul Auster'ın yeni romanı Görünmeyen, dünya eleştirmenlerinin
değerlendirmesinde yılın en iyi kitapları arasına alınmakla kalmadı,
yazarın en önemli romanı olarak da tanımlandı. Paul Auster bu
romanında gerçekle bellek, yazarlıkla kimlik arasındaki belirsiz sınırı
irdeleyerek "Amerika'nın en görkemli yaratıcı yazarlarından biri"
tanımını gerçekten hak ettiğini bir kez daha kanıtlıyor.
1967 baharında New York'ta başlayan roman, iç içe geçen
dört bölüm boyunca Paris'e ve Karayip Adaları'na kadar uzanan
karmaşık bir ilişkiler zincirini anlatıyor. Şair olmak isteyen üniversiteli
Adam Walker, siyasal bilimler profesörü Rudolf Born ve sevgilisi
Margot ile başlayan aşk üçgeni, Walker'ın ablasını, Born'un üvey
kızını da içine alan dörtgenlere, beşgenlere dönüşüyor. Vietnam
savaşına öfkeli 68 Kuşağı'nı, enseste kadar varan coşkulu bir
cinsel açlığı, sürekli bir adalet arayışını felsefi göndermelerle ören
Görünmeyen, bir solukta okuyacağınız ve unutamayacağınız bir
başyapıt.

Benzer belgeler

nterpost - İnterfiks Yapı Kimyasalları

nterpost - İnterfiks Yapı Kimyasalları kadar çıktığını ifade etti. Ulu, bu açığı kapatarak Türkiye’nin tam 13 katı kadar ısı yalıtımı malzemesi tüketen Avrupa ülkelerinin seviyesine ulaşmak için ülkemizde bugünkü ısı yalıtımı kapasitesi...

Detaylı