PDF SAYI 66 - Hayat Online

Transkript

PDF SAYI 66 - Hayat Online
10
06
23
DİTİB'den Uluslararası İlahiyat
Mezunlarına Bilgilendirme Semineri Duisburg'da Anlamlı Buluşma
Hasene Yaptığı Yardımlarla
Afrikalıların Gönlünü Kazandı
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • Sayı/Nr.: 66 • Yıl/Jahre: 9 • Mart / März 2012 / Rebiü`l Ahir 1433
Avrupa’daki Kitapçýnýz
OKUSAN
Binlerce Kitap, CD, VCD, DVD
ve Hediyelik Eþyalar
Tel: 06142-793 0770-71
Fax: 06142-793 0772
Mobil: 0157-83555560
[email protected]
www.okusan.eu
kişi ve
toplumların
en büyük
eksiği
sevgi ve
hoşgörü
16
ENERGY
25
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg/ Hessen
Enerji
İçeceği
Damaklara
Neu-Isenburg Belediyesinde:
Serin “Almanya’ya
Köln Polis Merkezinden
Göçün 50. Yılı Anısına Resim Sergisi”
Bir Hunkel: `Türkler zenginlik kattı' Türk Gençlerine Çağrı
Cezaevi
Hz.
Bugünkü
Müslüman
Tat
Mevlid ve
ZiyaretMuhammed
ve
Sipariş İçin: 0179-9705472
E-Mail: [email protected]
Inh. Şerife Genç
Tel: 06031-1662710
(s.a.v)i
Anmak ve
Anlamak
Dr. Yusuf IŞIK
Yarınki
Toplumlar
05 Mahmut AŞKAR
11
Süleyman
Çelebi’nin
Mevlidi
Prof. Dr. Adem APAK
21
lerinin
Sosyal
Önemi
Dr. Kemal RAMOĞLU
Türk Genci
Neleri
Bilmeli
19 Selma ÖZTÜRK
27
Islamische
Gemeinschaft Millî Görüş
Hadsch-Umra Reisen GmbH
Boschstr. 61-65 . D-50171 Kerpen
Tel: 02237-9746-0
Fax: 02237-656-319
/IgmgHacUmre
www.igmghacumre.com
[email protected]
HAYAT
Sevgili dostlar!
İçerisinde bulunduğumuz dünya
her geçen gün çekilmez bir hal alıyor. Dünyanın her köşesinde bir sıkıntı, bir savaş, bir afet insanların yakasını bırakmıyor. Burada bir ayrım
yapmakta fayda var. Afetler bizlerin
elinde olan olaylar değil. Yüce Yaradan`ın verdiği imtihan vesileleridir.
Ama savaş ve ekonomik sıkıntıları
biz insanoğlu ellerimizle ortaya çıkarmaktayız.
Afrika`da yaşanan açlık ve savaşların sebebi büyük oranda insanoğlunun kendisidir. Aslında çok verimli topraklara sahip olmasına rağmen
Afrika dünyanın en yoksul ve açlıktan en çok insanın öldüğü kıta durumundadır. Ama Afrika`nın belli bölgeleri bu sıkıntıları yaşarken belli
bölgelerinde de her türlü yer altı ve
yer üstü zenginliklerden azami seviyede yararlanan da mevcuttur. Bir de
buna sömürge mantığı ile buraları
adeta talan eden zihniyetleri de eklediniz mi sıkıntı her daim devam etmektedir.
Örnek olarak son dönemde hepimizin de yakından takip ettiği Somali`de aslında kendi arazisini olması gerektiği gibi değerlendirse
hem kendisine yeter hem de çevre
ülkelerdekilere de katkıda bulunabilir. Ama bakıyorsunuz belki sadece
Almanya`da yapılan israfın yüzde
birine denk gelecek bir destekle ayağa kalkabilecek Somali yiyecek ekmek bulamazken, insanların elinde
son model silahlar oyuncak gibi gezmektedir. Acaba birileri bu gibi ülkelerde insanların elinde ekmeklerini
alıp onun yerine bu silahları mı veriyor ne dersiniz.
Bir de buna uydurma İslami örgütler de eklenince ülkede insanlar
yaşamaktan bıkıp başka yerlere göç
etmeye başlıyorlar. Adı ne olursa olsun İslam adına oralarda bazı yapılanmaların hiç bir davranışının İslamla uzaktan yakından alakası yoktur. Bu dinin Peygamberi değişik vesilerle buyurduğu hadislerinde demiyormu ki: “Bir insanın haksız yere
öldürülmesi tüm insanlığın öldürülmesi gibidir”. “Komşusu açken tok
yatan bizden değildir.”
Siz müslüman olduğunuzu iddia
ediyorsunuz ama hem bulunduğunuz ülkede insanları haksız yere ve
zulmederek öldürüyorsunuz hem de
ülkenin başka bölgelerinde kaymak
tabaka dediğiniz kesim her türlü imkanları kullanıp zevk sefa içinde yaşarken açlıktan ölenleri hiç görmüyorlar bile. Böyle bir din ve böyle bir
dindarlık olmaz olsun. Kendi heva
ve heveslerini İslam diye yutturmaya
çalışanlara lanet olsun. Hem
Allah`ın en son indirdiği kamil din
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 03 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal
Sinan AKTÜRK
[email protected]
Kişi ve Toplumların En Büyük Eksiği
Sevgi ve Hoşgörü
İslam`a en büyük haksızlığı yapacaksın ve buna başka kılıflar bularak
kendini haklı göstermeye çalışacaksın. Bunun adı en hafif tabiriyle sahtekarlıktır. Belki burada şunu söyleyenler de olabilir. Akıllı olsunlar da
sömürgeci zihniyetlerin uşakları olmasınlar. Tamam dediklerinize katılıyorum ama insan bu kadar da ahmak olmazki.
Burada biraz da bizlerin suçu
bulunmaktadır. Bizler: “Haksızlık
karşısında susan dilsiz şeytandır”
buyuran bir Peygamber (s.a.v)in
ümmetiyiz. Nerede bulunursak bulunalım her türlü haksızlığa karşı sesimizi yükseltmemiz gerekirken;
aman bana dokunmasın da ne olursa
olsun diye oltalıkta görünmemeye
çalışıyoruz. Hani ikinci dünya savaşı
yıllarında bir Alman Papazın dediği
gibi; “sıra bize gelmez diye hiç ses çıkarmadık ama baktık ki en son biz
kalmışız o zaman bize yardım edecek kimse kalmamıştı.”
Eğer biz de bana dokunmayan
bin yaşasın mantığı ile hareket edersek geri dönüp baktığımızda bize
yardım edecek kimsenin kalmadığını göreceğiz. Bu böyle bilinmeli.
Ailelerimizde sevgi ortamlarının
sürekli canlı olması için her türlü çabayı göstermeliyiz. Aynı şekilde toplumda da bunun yansıması hoşgörüyü hakim kılmak için var gücümüzle
çalışmalıyız. Eğer bu dediklerimizi
elimizden geldiği kadar gerçekleştirirsek; hem kendimiz ve hem de içerisinde bulunduğumuz toplum huzurlu bir ortama kavuşur.
Yukarıdaki cümleleri niye bu şekilde kurduk biraz günümüze ve bu-
lunduğumuz Alman toplumuna
uyarlayarak açalım.
Malum bildiğiniz gibi son dönemde Almanya`da Neo-Nazi cinayetleri gündemi epeyce meşgul etmektedir. Tesadüf eseri ortaya çıkan
bu cinayetlerin kukla sorumluları
gerekli hukuki cezaları alamadan ortadan kaldırıldılar. En azından biz
öyle düşünüyoruz. Ama sevindirici
olan Alman kamuoyunun baskısı siyasileri de bu noktada daha dikkatli
ve sert davranmaya yönlendiriyor.
Yapılan açıklamalarda kesinlikle bu
tür yapılanmalara müsaade edilmeyeceği vurgulanmaktadır. Son olarak
siyasilerin yaptıkları açıklamalar ve
öldürülenler için ülkede bayrakların
yarıya indirilmesi bu tavrı göstermektedir.
Burada bizim bu açıklamaları sevinçle karşılamamız yanında bir de
korkumuz mevcuttur. Yine dünyanın
pek çok yerini karıştıran derin yapılanmalar bu ortak hareketlemneleri
başka şekilde değerlendirerek toplumdaki huzura dinamit koyacak eylemler yapabilirler. Çünkü belki bazı
zamanlarda kızdığımız bazı uygulamalat olsa bile genel ölçülerde Alman toplumunda insanlar birbirine
karşı sevgi ve hoşgörü ile bakmaktalar. 11 Eylül saldırıları bahanesiyle
bu huzur ortamını birileri bozmak
istedi ama genel kamuoyu buna müsaade etmedi. Yine Neo-Nazi cinayetleri buradaki toplumu yaşanan
üzüntüye rağmen ayrıştırmadı aksine birleştirdi.
İşte bir birleşmeyi bozmak isteyecek mihraklara dikkat etmek gerekiyor.
editörden
Burada okuyucularımızdan bir
ricamız var. Eğer bu huzur ortamına
zarar verecek davranışlarda olan kişilere denk gelirseniz veya farklı söylemler söyleyenler ile karşılaşırsanız
bunlara hiç yüz vermeyin. Aşırıya
gidiyorlarsa emniyet birimlerine haber verip uyarıda bulunun.
Belki bazı okuyucularımız bunu
jurnalcilik olarak değerlendirecekler
ama yaşanan tecrübe bu tür kişi veya
gurupların bir yerlerden idare edildiğini ortaya koymaktadır. Bunlara
karşı tedbir alınmadığı zaman da bulunduğumuz toplumda; camide,
markette, lokalde bunlar adına hareket edenler sanki bizim adımıza hareket ediyormuş gibi algılanmakta ve
gereksiz şekilde sıkıntılar çekilmesine neden olmaktadır.
Not: Kıymetli kardeşim Ahmet
Ertürk Bey menfur bir saldırı sonucu Hakk`ın rahmetine kavuşmuştur.
Gazetemizin Duisburg ve çevresinde
Murat Satılmış kardeşimiz ile beraber dağıtımında bizlere yardımcı
oluyordu. Son olarak Mekke`de Hac
mevsiminde görüşüp kucaklaşmıştık. Rabbim rahmet etsin, mekanı
cennet olsun. Birer Fatiha rica ediyoruz.
Cenab-ı Allah çalışmalarımızı
bereketlendirsin, şuurlandırsın.
Çalışmak bizden başarı Allah`tandır.
Allah`a emanet olun.
Impressum / Künye
HAYAT
Aylık Ücretsiz Gazete
Mart - März 2012
Rebiü`l Ahir 1433
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Sinan AKTÜRK
Yayın Kurulu
Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş,
Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin,
Selma Öztürk, Mahmut Aşkar,
Cengiz Şahbaz, M. Salih Aydın,
Ayşe Akgün, Sinan Aktürk,
İskender Güngör, Aydın Ersoy
Merkez
Königsbergerstr. 16
61169 Friedberg
Tel: 06031-162411
Fax: 06031-738644
E-Mail: [email protected]
Web: www.hayatonline.eu
Baskı: Sunprint GmbH Offenbach
Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve
Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 04 ➤ Mart· März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
Entegrasyon Zirvesi-Neonazi
Terörü Entegrasyon Tartışmalarının
En Temel Konusudur
slam Toplumu Milli Görüş (IGMG)
Genel Başkan Yardımcısı Mustafa
Yeneroğlu, 5. Entegrasyon Zirvesi ile
ilgili olarak: “Neonazi terörü entegrasyon tartışmalarının dışında tutulamaz”
açıklamasında bulundu. Yeneroğlu ayrıca şunları kaydetti:
“Entegrasyon zirvesi beşinci kez düzenleniyor ve beşinci kez ilerlemeler
kaydedildiği, ancak yapılacak çok şeyin
olduğu vurgulanıyor. Eğitim konusu ise
haklı olarak bir kez daha zirvenin en
merkezi konularından birini oluşturuyor. Ve maalesef bu noktada da tüm sorumluluk sadece göçmenlerin omuzlarına yükleniyor. Oysa araştırmalar, özellikle Müslümanların sahip oldukları diplomaların dereceleri yükseldikçe,
devlet yardımına daha fazla bağımlı olduklarını gösteriyor. Bu durum ise iş
piyasasında açıkça, eğitim hayatında sahip olunan başarının değil, aksine
dışlanma ve ayrımcılığın birinci derecede etken olduğunu belgeliyor.
Aynı husus devlet kurumları için de geçerlidir. Bunun sorumlusu başörtülü Müslüman bayanları kamu dairelerinden dışlayan bazı yasalar ve Müslümanları sadece güvenlik politikaları bağlamında gündemine alan hükümet politikalarıdır. Hükümet ise bu konuların üzerini örtmekte ve ayrımcılık felaketine karşı neler yapıldığına ya da yapılmasının düşünüldüğüne
dair tek bir açıklama dahî yapmamaktadır. Devlet dairelerinde göçmen
asıllı vatandaşların sayısının azalması nedeniyle yeni atılan bazı adımlar ise
maalesef yetersizdir. Umuyoruz ki daha somut ve bağlayıcı önlemler alınsın.
Üzeri örtülen ve entegrasyon tartışmalarından bağımsız ele alınan diğer
bir konu da, tesadüfen ortaya çıkan ırkçı terör meselesidir. Bugünlerde kamuoyuna tanıtılan ulusal eylem planında dahî bu konuya dair hiçbir ifade
yer almamakta, Federal hükümetin ırkçı teröre karşı neler yapmayı düşündüğüne dair tek bir işaret görülmemektedir. Cinayetlerle ilgili sadece soruşturma komisyonunun görevlendirilmesinin dahî aylarca sürmesi, cinayetlerin açıklığa kavuşturulmasına hangi düzeyde önem verildiği ve öncelik tanındığını göstermektedir. Bizler, entegrasyon politikaları bağlamında
ileriye yönelik bundan daha kötü bir işaret düşünemiyoruz. Oysa 5. Entegrasyon Zirvesi göçmenlerin güvenini kazanabilmek adına iyi bir fırsat olabilirdi.”
İ
haber
Uluslararası Anadili Günü: Anadili
İkinci Sınıf Bir Değer Değildir
slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, 21 Şubat Uluslararası Anadili
Günü münasebetiyle yaptığı açıklamada;
“Kamuoyu önünde yürütülen tartışmalarda
her ne kadar tersi iddia ediliyor olsa da, dil
ve kültür çeşitliliği bir toplumun birlik ve
beraberliğini sağlayan evrensel değerlerdendir” ifadelerini kullandı. Yeneroğlu ayrıca şunları kaydetti:
“UNESCO, dil ve kültür çeşitliliği ile
çok dilliliği desteklemek amacıyla 2000 yılından bu yana 21 Şubat gününü Uluslararası Dünya Anadili Günü olarak takvimine almıştır. 21 Şubat gününün seçiminin
tarihi arka planında, 21 Şubat 1952’de Dakka şehrinde hükümetin Urducayı resmi dil olarak kabul etmesine karşı gerçekleşen protesto gösterileri yatmaktadır. Zira o dönemde halkın yüzde
56’sından fazlası Bengalceyi anadili olarak kullanırken, Urduca halkın sadece
yüzde 3’ü tarafından kullanılmaktaydı. Ve 1971 yılında Doğu Bengalliler dokuz aylık bir iç savaşın ardından Pakistan’dan bağımsızlıklarını ilan ettiler ve
yeni kurulan Bangladeş Devleti’nin resmi dili artık Bengalce oldu.
Yakın tarihte gerçekleşen bu olayı iyi okumalı ve kendimize dersler çıkarmalıyız. Bugün dünyada yaklaşık 6000 dil konuşulmaktadır. UNESCO’nun
yayınladığı dil atlasına göre günümüzde bu dillerden 2474’ü tehlike altında
bulunmaktadır. Bunlara, 1950 yılından bu yana kaybolmuş olan 230 dil de
dâhildir. Kaybolan her dil aynı zamanda insanlığın ortak kültür mirasının bir
parçasının kaybolması demektir. Bu nedenle dil çeşitliliği ve anadilin kullanılmasını teşvik etmenin ve aynı zamanda dilsel ve kültürel gelenekleri geliştirme bilincine sahip olmanın önemi çok büyüktür.
Diğer yandan, entegrasyon tartışmaları bağlamında anadilin maalesef
ikinci sınıf bir değer gibi yansıtıldığına üzülerek şahit oluyoruz. Dilsel yetkinlik söz konusu olduğunda ise maalesef sadece hangi dilin mesleki açıdan ve
günlük yaşantıda daha avantajlı olduğuna dikkat ediliyor. Ancak bu noktada
dilin sadece bir anlaşma ve iletişim aracı değil, aynı zamanda kişinin kimliğini oluşturan, bu kimlikle sıkı bir ilişki içerisinde olan ve duygusal anlamda
birleştirici bir unsur olduğu dikkatlerden kaçıyor.
Dil ayrıca nesiller geçtikçe insanların bilgi ve tecrübeleriyle giderek büyüyen çok özel bir hazine gibidir. Bir dilin yok olması insanlığın kendi bilgi mirasından bir parçanın kaybolması anlamına gelir. Dillerin korunması ise değerler ve kimliklerin tanınması ve koruma altına alınması anlamına gelir. Bu
da birlikte yaşam ve çeşitliliğin gelişimi için temel bir şarttır.”
İ
Herborn Diyanet’ten Milli Görüş Hacı Bayram-ı Veli Camiine Ziyaret
erborn Hacı Bayram-ı Veli
Camiinin daveti üzerine; Herborn Diyanet Merkez Camii yetkilileri ve cemaati bir araya geldi.
Diyanet Merkez Camii Başkanı Kahraman Sargın ve Yönetim Kurulu üyeleri
başta Merkez Camii İmam Hatibi Yücel
Balcı, olmak üzere Ramazan Kanber,
Mustafa Akşit, Tevfik Akkaya, Mehmet
Kabortacı, Orhan Bayraktar.
Sabah Namazından sonra ev sahibliği
yapan Herborn Hacı Bayram-ı Veli Camii Yönetim Kurulundan Abdulkuddusi
Kılıç Hoca Efendi Başkanlığında Ali Osman Şentürk, Mehmet Yılmaz, Hasan
Kayacık, İsmail Tekin, Şevket Yorgancı,
Hasan Taşıran, Mehmet Kayacık, Şükrü
Güngör, Şahin Demirci, Hacı Ali Kıvanç,
Erdinç Aylan, Abdurrahman Taş ve Cevdet Beyazıt bir araya gelerek kahvaltıda
H
buluştular.
Esprili ve hoş sohbetle başlayan kahvaltıda geçmişten gelen bazı kırgınlık ve
dargınlıkların geride kaldığını, artık beraberlik günü olduğunu ileriye dönük cemaatimize, gençlerimize, yeni projelerin
üretilmesi gençliğimizin birarada sportif
faaliyetler ve ortak aktiviteler yapmasını
sağlayacak çalışmaların yapılması ve
Lahn Dill Kreis`da yaşayan Müslümanların dini ve kültürel eğitimlerinin verildiği gibi devamına ve buradaki sorunlarına
ortaklaşa sahip çıkılmasını, başörtüsünde olduğu gibi şoksuz kesim ve şoksuz
Kurban kesimi ve sıksık yeniden bir araya gelip, gelecek toplantıyı Bölgedeki bulunan çevre Cemiyetlerle beraber bir araya gelerek yeni adımlar atılması dileği ile
temenni ve niyazda bulundular.
Diyanet Merkez Camii İmam Hatibi
Yücel Balcı hocaefendi bu toplantıya vesile olan ve katkıda bulunanlara teşekkür
ederek sofra duasına geçti.
Her iki cemiyette mensupları bu buluşmadan çok memnun olduklarını söylediler. Tekrar buluşmak dileği ile kucaklaşarak ayrıldılar.
HAYAT
eygamberler, insanlığın başlangıcından itibaren Yüce
Allah tarafından insanlara
hidayet rehberi olarak görevlendirilmiş seçkin kullardır. Onlar en
güzel ahlâk ile donatılarak insanlığa örnek olarak sunulmuş ve kendilerine itaat edilmesi istenmiştir.
İlk insan Hz. Adem ile başlayan
bu risalet zinciri, son Peygamber
Hz. Muhammed (s.a.v) ile sona ermiştir. Artık O’ndan sonra Nebî ve
Resûl gönderilmeyecektir. Dolayısıyla O, insanlığın hidayeti ve kurtuluşu için tek umut ve son şanstır.
Alemlere rahmet olarak gönderilmiş bulunan, son hidayet rehberi
Allah Resûlü Hz. Muhammed
(s.a.v)’in insanlığa yol göstericiliğinin devamı ise O’nun en doğru şekilde tanınması, insanlara tanıtılması, daha sonra da bütün bu hayat için örnek alınmasıyla mümkün olacaktır.
Tarih boyunca Hz. Muhammed
(s.a.v)’in insanlığa tanıtılması gayesiyle muhtelif coğrafya, kültür ve
dönemlerde farklı tasavvurlar ve
sunumlar geliştirilmiş, bu konuda
muazzam bir literatür meydana
gelmiştir. Gerçekten de dünyada
Hz. Muhammed (s.a.v) kadar hakkında eser yazılmış başka bir insan
yoktur. Bu tür çalışmalar günümüzde de artarak devam etmektedir. Zira Resûlüllah’ın hayatını anlama ve O’nu örnek alma ihtiyacı
hiçbir zaman sona ermeyecektir.
“Kur’an İslâmı” adı altında
Hz.Muhammed’siz bir İslâm meydana getirmek isteyenler bunu
böyle bile... Hadisleri ihya çalışması yapıyoruz diyerek sinsice imha
çalışması yapanlar da bunu böyle
bile... Allah’ın izniyle bu konuda
onlar hiçbir zaman başarılı olamayacaklardır. Ancak zamanın ve
şartların değişmesiyle birlikte insanların anlayışları ve dünya görüşlerinin de farklılık arzettiği
açıktır. Bu değişimleri doğru olarak algılamak suretiyle asrımız insanına Hz. Muhammed (s.a.v)’i örnek sunabilecek bir anlayışla tanıtmak müslüman ilim adamlarının
öncelikli görevleridir.
Şimdiye kadar çoğu kez Hz.
Muhammed (s.a.v) sadece bir övgü
(medh) konusu olarak görülmüştür. Allah Resûlünün sadece bu
çerçevede ele alınması, O’nun bu
tarzda insanlara tanıtılması yanlış
olmasa da, eksik ve mahzurlu bir
tutumdur. Günümüzde sık sık şahit olduğumuz gibi, bilhassa Ramazan ayında ve kutlu doğum et-
P
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 05 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
Dr. Yusuf IŞIK
[email protected]
Hz. Muhammed (s.a.v)i
Anmak ve Anlamak
İslâm medeniyetinin üzerine inşa edildiği inanç, aile, sevgi, saygı, doğruluk, adalet, eşitlik, dayanışma, çalışma, cömertlik, dostluk, merhamet, iyilik, tevekkül,
hoşgörü ve barış gibi belli başlı değerler
ise Resûlüllah tarafından en güzel şekilde hayata geçirilen, müslümanlara ve
tüm insanlığa örnek olarak sunulan evrensel değerlerdir.
kinliklerinde edebiyat esaslı bir
Peygamber sunumu öne çıkmakta,
tertip edilen proğramların muhtevası şiir dinletileri ve menkıbevî siyer anlatımlarıyla şekillendirilmekte, Hz. Peygamberi tanıtma
faaliyeti duygu-yoğun söz ve müzik performanslarıyla adeta toplu
ağlama seanslarına dönüştürülmektedir.
Halbuki, Hz. Peygamberi ağlayarak değil, anlayarak, düşünerek
tanımak ve tanıtmak gerekir. Zira
Müslümanların Hz. Peygamberi
hayal/his âleminde değil, gerçek
haliyle anlamaya ihtiyaçları vardır.
dosya
Onlar İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v)’i ancak bu şekilde
tanıdıkları takdirde hayatlarıyla
O’nun hayatını mukayese etmeleri
ve kendilerine çeki-düzen vermeleri, geleceklerini de buna göre tanzim etmeleri mümkün olur. Bunun
temini için Hz. Peygamberi tanıtma konusunda insanların salt duygularına hitap eden övgü edebiyatından ziyade; akletmeye, tefekküre, tezekküre ve tedebbüre yönelten, yol gösterici bilgilere başvurmak, bu konuları gündemine alan
faaliyetlerin sayısını ve niteliğini
artırmak gerekir. Kısaca söylemek
gerekirse bu konuda asıl hedef; çadırlar dolusu ağlayan insan yerine,
salonlar dolusu anlayan ve düşünen insana ulaşmak olmalıdır.
Dolayısıyla O’nun mesajlarını
bütün insanlığı içine alacak şekilde
anlamak, daha sonra da onu evrensel mesajlar çerçevesinde insanlara
tanıtmak gerekir. Zira unutulmamalıdır ki, Allah Resûlü Hz. Muhammed (s.a.v), İslâm medeniyetinin üzerine inşa edildiği değerler
sistemini hayata geçiren, onlara dinamiklik kazandıran bir şahsiyettir. O’nun bu özellikleriyle tanıtılması, çağımızda kimlik bunalımı
yaşayan müslümanlar ve tüm insanlık için büyük bir imkân olacaktır. Zira ferdî ve sosyal düzeyde
hayatı anlamlandıran, kimlik, kişilik oluşturan, güven ve dinamizm
kazandıran, özetle medeniyetin
çerçevesini çizen ana unsur, değerler sistemidir.
İslâm medeniyetinin üzerine inşa edildiği inanç, aile, sevgi, saygı,
doğruluk, adalet, eşitlik, dayanışma, çalışma, cömertlik, dostluk,
merhamet, iyilik, tevekkül, hoşgörü ve barış gibi belli başlı değerler
ise Resûlüllah tarafından en güzel
şekilde hayata geçirilen, müslümanlara ve tüm insanlığa örnek
olarak sunulan evrensel değerlerdir. İslâm medeniyetinin oluşum
ve gelişme aşamalarında bu değerler müslümanlara ruh vermiş ve bu
ruh, zamanla eserlere ve kurumlara yansımıştır. Dolayısıyla bu değerler merkezinde tanıtılan Hz.
Muhammed (s.a.v) de, şüphesiz
hem müslümanlar için, hem de bütün insanlık için en büyük rehber
olma özelliğini güçlü bir şekilde
devam ettirecektir.
Unutmamak gerekir ki, insanlığın Hakk’a ve gerçeğe ulaşmak için
tek şansı Hz. Muhammed (s.a.v) ve
O’nun getirdiği evrensel mesajlarıdır.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 06 ➤ Mart· März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
haber
Cenazesinde Sivil Toplum Kuruluşlarını Bir Araya Getirdi
omşusunun silahlı saldırısı sonunda hayatını kaybeten Computer teknisyeni Ahmet Ertürk, cenazesinde sivil toplum kuruluşlarını bir
araya getirdi. Cenazesinde her kesimden
simaların olduğu Ahmet Ertürk sağlığında da bu gibi görüntülerin bir araya gelmesi için çaba sarfediyordu. 3000 bine yakın gurbetçinin katıldığı ve şu anda Almanya’nın en büyük camisi özelliğini koruyan Duisburg Pollman Merkez Camiisinde kılınan cenaze namazını, Düsseldorf Din Ateşesi İlhami Ayrancı kıldırdı.
Ayrancı Ahmet Ertürk’ün hizmetlerini
dile getirerek nasıl bir insan olduğu bu
kalabalıktan belli dedi.
Cenazeye katılan İslam Toplumu Milli Görüş Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü ise
K
Ahmet Ertürk’ün kalanlarına sabır dileyerek Ertürk’ün insanlara ne kadar yakın
olduğunu dile getirdi. IGMG Genel merkez dahil olmak üzere çok sayıda Bölge
başkanı, hac biriminde görev yaptıgı bilgi
işlem arkadaşları da hazır bulundu.
Cenaze namazından sonra sevenleri
tarafından anılan Ahmet Ertürk’ün sağlığında dükkanına gelenlerden her konuda
ücret talep etmeyerek alicenaplık göstermesini ise cenazeye katılan kalabalığın en
büyük cevabı olduğunu dile getirdiler.
Ahmet Ertürk’ün cenazesi sevenleri
tarafından tekbirlerle memleketi olan Kü-
tahya’ya uğurlandı.
Eski IGMG Düsseldorf Bölgesi Basın
Yayın Başkan Yardımcısı Ahmet Ertürk,
aynı zamanda IGMG Hac ve Umre Bilgi
işlem sorumlusu olarak hacda Allah`ın
(cc) misafirlerine yardımcı oluyordu, çevresinde çok sevilen bir kişiydi.
IGMG Köln Bölgesinde Eğitim Mesaisine Yoğun İlgi
nsana yapılan yatırımın en kazançlı
yatırım olarak gören Milli Görüş Teşkilatları, eğitim gündemli düzenlediği tolantısına bir yenisini daha ekledi. Yapılan toplantıya IGMG Köln Bölgesinde
Eğitim biriminde görevli 150 erkek ve bayan eğitimci katıldı.
Yapılan toplantının açılış konuşmasında IGMG Köln Bölge Eğitim Başkanı
Sadık Aksel Bölge Bilgi Yarışması ile ilgili bilgileri eğitimcilerle paylaştı. Aksel yapılan eğitimin, her dönem sonunda verilen karneyle katılımcıların seviyelerini
belirlemede bir terazi görevi yaptığını belirtti. Ayrıca bu yarışmaların ön elemelerinin şubelerde yapılması gerektiğini
vurgulayan IGMG Köln Bölge Eğitim
Başkanı Sadik Aksel, Bölge Kadınlar Teşkilatı’na teşekkür ederek, bayanlara yöne-
İ
lik özel ve düzenli Eğitimci İhtisas Seminerleri’nin son derece önemli olduğunu
kaydetti.
Selamlama konuşmasında IGMG
Köln Bölge Başkanı Mehmet Dal Eğitimcilerin faaliyetlerin daha kaliteli olabilmesi için dikkat edilmesi gereken noktalara değindi. Her eğitimcinin ve idareci-
nin bir ev sohbeti olması gerektiğini hatırlatan Mehmet Dal, bu konunun ehemmiyetine dikkat çekti.
IGMG Köln Bölge Teşkilatı Yürütme
Kurulu bünyesinde bulundurduğu Psikolojik aile Danışmanı ve Rehber Şaban Yazar, eğitimcilere pedagojik tecrübelerine
dayanan bir sunum yaptı. Eğitimin püf
noktalarına değinen Yazar, eğitimde başarıya götüren maddeleri örnekleriyle
anlattı.
Yapılan çalıştay proğramına katılan
eğitimciler programdan memnun olduklarını ve bu tür eğitim çalışmalarının sıklıkla yapılmasında daha çok fayda sağlayacaklarını ifade ettiler.
Duisburg’da Anlamlı Buluşma
lmanya’da yaşayan engelli Müslümanlar tarafından kurulan
Deaf İslam üyeleri Duisburg’da
düzenlenen bir toplantıda biraya geldiler. Duisburg’da bulunan “Doğu Türkistan Kültür ve İnformasyon Merkezi” salonunda buluşan “Duyma ve Konuşma
Engelli Müslümanlar” gündemde olan
çeşitli meseleri görüştüler. Toplantıya
katılan üyeler eğitim, sosyal ve kültürel
konularda bilgilendirildiler.
ATİB tarafından organize edilen ve
“Doğu Türkistan Kültür ve İnformasyon Merkezi” salonunda gerçekleşen
toplantıda, gündemin önemli maddelerinden biri de canaze nakil konusuydu.
Toplantıda “Deaf İslam” üyelerine, Almanya’da vefat eden Türkler’in Türkiye’ye nakil işlemleri ile ilgili bilgiler verildi. Bu konuyla ilgili sorulan bir kısım
sorulara cevaplar verildi.
Öte yandan Doğu Türkistan Kültür
ve İnformasyon Merkezi Başkanı Abdulcelil Karakaş tarafından Doğu Türkistan üzerine bir film gösterildi. Çin’in
A
işgali altında olan ve 35 milyon Doğu
Türkistan Türkleri`nin yaşantıları ve
çektikleri sıkıntılar hakkında bilgiler
verildi. Duisburg`da D. Türkistan Kültür ve İnformasyon Merkezi’inde yapılan toplantıya katılan ve bu konuda bilgi veren ATİB Genel Başkan Yardımcısı
Yakup Tufan: “Nerede bir mağdur, nerede bir mazlum varsa biz oradayız” sözü bizim hizmet parolamızdır. Bu toplantıyı Duisburg’da düzenlememizin sebeplerinden biri de, Deaf İslam üyerinin Doğu Türkistan Kültür ve İnformasyon Mekezi’ni yakından tanımaları-
nı sağlamak ve Doğu Türkistan hakkında bilgilendirmekti” dedi. Tufan, bu tür
toplantıların bu gibi mekanlarda düzenlenmesinin bizim için ayrı bir anlamı vardır diyerek, buluşmanın manevi
cihetine de dikkat çekti.
ATİB her alanda Deaf İslam’a sahip
çıkmaktadır ve çıkmaya devam edecektir. Gaye, yapılan proğram ve organizalarla Almanya`a yaşayan engelli Müslümanların karşılaştıkları her türlü meselenin halline yardımcı olmaktır. Aynı
zamanda onların sosyal, kültürel ve in-
sani konularda bilgilerinin gelişmesine
destek sağlamaktır.
Yapılan konuşmalar ve gösterilen
filmler, Deaf İslam görevlilerinden B.
Dreschner tarafından “işaret dili” ile
üyelere anlatıldı. Güzel bir atmosfer
içerisinde geçen toplantıdan gerek Deaf
İslam yetkilileri ve yerekse Doğu Türkistan Kültür ve İnformasyon Başkanı
Abdulcelil Karakaş memnuniyetlerini
ifade ettiler. Çok etkilendiklerini dile
getirdiler.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 08 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
haber
GMG Hessen Bölgesine bağlı
olarak faaliyet gösteren cemiyetlerin talebelerinin iki kategoride
yarıştıkları Kur`an-ı Kerim Yarışması Bölge Finali Kelsterbach`ta yapıldı.
IGMG Hessen Bölgesi İrşad Başkanlığı tarafından organize edilen
Kur`an-ı Kerim Yarışması Bölge Finali Kelsterbach`ta yapıldı.
IGMG Hessen Bölgesine bağlı
olarak faaliyet gösteren cemiyetlerdeki talebelerin iki kategoride yarıştıkları yarışmaya katılım oldukça yoğundu.
Program açılış Kur`an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Daha sonra programın açılış konuşmasını IGMG Hessen İrşad Başkanı Şerif Aslan yaptı. Aslan bu tür
yarışmaların önemine değindi. Almanya`da çocuklarımızın bu tür yarışmalara katılmasının ne kadar
önemli olduğunu hatırlattı.
Yarışma jürisi ilk önce küçükler
kategorisindeki yarışmacılar için sıralama kur`ası çekimi yaptı. Sıra
numarasına göre yarışmacılar ilk önce ezberden daha sonra ise yüzüne
olarak sunum larını yaptılar.
İkindi Namazı için ve küçüklerin
I
puanlaması için kısa bir mola verildi.
Yine jürinin büyükler kategorisinde katılım sağlayan yarışmacılar
için sıra belirleme kur`ası çekimine
geçildi. Kur`a çekiminden sonra yarışmacılar yine ezber ve yüzüne sunumlarını yaptılar.
Tüm yarışmacıların sunumundan
sonra jüriye puanlama için kısa bir
mola verildi.
Mola esnasında puanlamalar hesaplanırken yarışmacılar için IGMG
Hessen Bölgesi tarafından alınan hediyeler getirildi.
Jüri heyetinin puanlamasına göre
dereceye giren yarışmacılar davet
edildi.
Küçükler katagorisinde 1. haricinde 3 yarışmacı aynı puanı aldığı
için yapılan kura çekimi ile 2. 3. Ve 4.
tespit edildi.
Sırasıyla dereceye giren yarışma-
cılar puanları ve cemiyetleri şunlardı:
Küçükler kategorisinde Birinci
Wetzlar Emre Değer 542 Puan, ikinci Rüsselsheim Kenan Karyağdı 452
Puan, üçüncü Offenbach Ahmet Hulusi Büyükakyüz 452 Puan, dördüncü Kelsterbach Hasan Terzi 452 Puan.
Büyükler kategorisinde Birinci
Elsenfeld Cemiyetinden Enes Yılmaz
540 Puan, ikinci Hanau Cemiyetinden Muhammed Taşçı 516 Puan,
üçüncü Limburg Cemiyetinden Muhammed Gülen 515 Puan.
Yarışmacıların puanlaması yüzüne okuması, ezbere okuması ve tecvid bölümü olarak üç bölüme göre
yapıldı.
Başka bir programdan yarışmaya
yetişen IGMG Hessen Bölge Başkanı
Bilal Kaçmaz da bir selamlama konuşması yaparak katılımcılara ve yarışmaya iştirak eden talebelerin aileleri ve hocalarına teşekkür etti.
Tüm yarışmacılar hediyelerini aldıktan sonra; toplu olarak fotoğraf
çektirilmesi ve program da küçükler
kategorisinde birinci olan Wetzlar
Emre Değer`in okuduğu kapanış
Kur`an-ı Kerimi ile program sona
erdi.
OFFENBACH İbrahim Süfyan Tekdemir, RAUNHEIM Muhammed Akçadağ, KELSTERBACH Veysel Panço, ELSENFELD Enes Yılmaz, HANAU Muhammed Taşçı, F:HÖCST Fikret Turan, ALZENAU Ali Rıza Yıldız,
LİMBURG Muhammed Gülen, WETZLAR Enes Değer, DARMSTADT Muhammed Aksoy, PFUNGSTADT Yasin Yapar, KASSEL Mustafa Taşdemir, RÜSSELSHEIM Kerem Karyağdı
OFFENBACH Ahmet Hulusi Büyükakyüz, GELNHAUSEN Burak Onat, RODGAU Melih Bektaş, ELSENFELD Muhammed Sargın, HANAU Mervan Emir, F:HÖCST Alparslan Turan, ALZENAU Alim Kemaloğlu, KELSTERBACH Hasan Terzi, LIMBURG Tayyib
Engin, WETZLAR Emre Değer, DARMSTADT Ensar Aslan, PFUNGSTADT Alper Aydoğan, KASSEL Muhammed Taha Altınkaymak, RÜSSELSHEIM Kenan Karyağdı, WIESBADEN, Emre Aydın, HAIGER Kerem Yılmaz, RÜDESHEIM Furkan Mollaoğlu
IGMG Hessen Bölgesi’nde Yarışmaların En Güzeli
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 10 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
haber
DİTİB’ten Uluslararası İlahiyat Mezunlarına Bilgilendirme Semineri
iyanet İşleri Türk İslam Birliği
(DİTİB) İslam Din Eğitimi Dokümantasyon Merkezi tarafından
28-29.01.2012 tarihlerinde Köln-Riehl
Jugendherberge’de Ankara ve Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Uluslararası İlahiyat Programı’ndan bu sene mezun olacak 20 Almanyalı öğrenciye, mezun olduktan sonra Almanya’da akademik alanda neler yapılabileceğine dair
bilgilendirme seminerleri düzenlenmiştir.
Konuşmacılar arasında başta DİTİB
Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere, Frankfurt Goethe Üniversitesi öğretim üyesi ve
Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyatı
Merkezi’nde JuniorProfesör olarak yeni
görev alan Dr. Erdal Toprakyaran, DİTİB
Dinler ve Kültürlerarası İlişkiler Müdürü
ve Almanya Müslümanlar Koordinasyon
Kurulu (KRM) Dönem Sözcüsü Bekir
Alboğa, DİTİB İslam Din Eğitimi Dokümantasyon Merkezi sorumlusu ve Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezi
Danışma Kurulu Başkanı Süleyman Tenger, DİTİB İslam Din Eğitimi Dokümantasyon Merkezi’nde araştırmacı Murat
Şahinarslan, Bochum Üniversitesi İslam
Bilimleri bölümünde masterini tamamlamış ve halen Frankfurt Üniversitesi İslam İlahiyatı Bölümünde doktora öğrencisi olan Ahmet İnam ve Münster Üniversitesi İslam Bilimleri Bölümünde
master yapan Bilal Erkin, Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyat Merkezi Lisans
Öğrencisi Emre Şahin, Frankfurt Goethe
Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi Zeki Tuncel ve Frankfurt Goethe Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezi’nde asistan
olan Serdar Kurnaz ile Önceki senelerde
Uluslararası İlahiyat Programından mazun olup Bayreuth Üniversitesi Din Bilimleri Bölümü’nde Yüksek Lisans yapan
Serkan İnce, Nurullah Uslu, Aylin Özütürk ve Bedrettin Kılıç yer almışlardır.
Prof. Ali Dere açış konuşmasında
özellikle Almanya Üniversiteleri bünyesinde oluşturulan İslam İlahiyatı Merkezleri’ndeki olumlu gelişmelere değindi.
Prof. Dere, Almanya bilim kurulunun İslam İlahiyatı Merkezlerinin kurulmasının onayı öncesi, Almanya’da Müslüman
İslam İlahiyatçılarına ihtiyaç olduğu bi-
D
linciyle, Türkiye’de Uluslararası İlahiyat
Programının 2006 yılında başlatıldığını,
ilk mezunlarını 2010 yılında verdiğini ve
bu sene mezun olacaklarla birlikte toplam Almanyalı mezun sayısının 40’ı bulduğunu, bu sayının önümüzdeki süreçte
daha artacağını, bu mezunların gerek Almanya’da gerek Türkiye’de akademik çalışmalarına devam etmesinin Almanyalı
Müslüman İlahiyatçı ihtiyacının giderilmesi ve İslam İlahiyatı Merkezleri açısından olumlu bir gelişme olduğunu belirtti.
Bayreuth Üniversitesi Din Bilimleri
Fakültesi Yüksek Lisans Öğrencisi Serkan
İnce tarafından Din Bilimleri Bölümündeki master-doktora imkanları tanıtıldı.
Aynı bölümde master yapan Nurullah
Uslu ise yeni kurdukları Uluslararası İlahiyatçılar Derneğini tanıttı. Bu öğretim
yılı içeriside mastere başlayan Aylin Özütürk ve Bedrettin Kılıç tecrübelerini paylaşarak Almanya ile Türkiye arasındaki
eğitim farklılıklarından bahsettiler. Bochum Ünivesitesi İslam Bilimlerini, burada yüksek lisansını tamamlayan Ahmet
İnam sunmuştur. Münster Üniversitesi
Arabistik/İslam Bilimleri ve İlahiyat bölümlerini sunan yüksek lisans öğrencisi
Bilal Erkin, Bölüm Başkanı Prof. Dr.
Mouhanad Khorchide’nin DİTİB işbirliğiyle Uluslararası İlahiyat Programı
(UİP) mezunlarını kendi Üniversitesine
kazandırmak için özel bir doktora programı hazırlamak istediğini belirtti. Prof.
Dr. Mouhanad Khorchide’ye göre UİP
öğrencilerinin İlahiyat Bilgileri, Almanya’daki İslam İlahiyatların oluşumunda
çok değerli katkı sağlayacaklardır. Frankfurt Goethe Üniversitesi İslam Kültürü ve
Dini Çalışmaları Enstitüsünü yüksek li-
sans öğrencisi Zeki
Tuncel ve aynı yerde asistan olan Serdar
Kurnaz tanıtmışlardır. Hangi anabilim
dalında okuma imkanları olduğunu,
mevcut olan ve önümüzdeki dönemlerde
buraya başlayacak olan öğretim üyeleri
hakkında öğrencileri bilgilendiren Serdar Kurnaz, ardından Mercator Vakfı
hakkında da bilgi vermiştir. Aynı Üniversite de görev alan ama Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezine Junior
Profesörlüğüne atanan Dr. Erdal Toprakyaran uzmanlık alanı olan İslam Tarihi ve
Çağdaş Kültür dersleri ile ilgili bilgi vermiştir. Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezi’nin ilk öğrencilerinden Emre Şahin bölümüyle ilgili izlenimlerini
katarmıştır. Tübingen Üniversitesi İslam
İlahiyatı Merkezi Danışma Kurulu başkanı Süleyman Tenger gerek İslam İlahiyatı
Merkezi gerekse danışma kurulu ve görevleri hakkında bilgi vermiş, ayrıca Almanya’daki İslam Din Dersleri ile ilgili
son gelişmeleri aktarmıştır. Murat Şahinarslan ise DİTİB tarafından oluşturulması düşünülen Graduierten Schule hakkında detaylı bilgi vermiştir. Programın
son kısmında Bekir Alboğa Almanya
Müslümanlar Koordinasyon Kurulu
(KRM) ve DİTİB Dinler ve Kültürler arası ilişkiler Müdürlüğünün çalışmaları
hakkında, DİTİB Projeler sorumlusu Ayten Kılıçarslan ise DİTİB’in düzenlemiş
olduğu kadın, aile, gençlik çalışmaları ve
Prodialog ile ilgili bilgi vermiştir.
Programa katılan öğrenciler Almanya’nın farklı şehirlerinde Abitur’unu tamamlayıp, Türkiye’deki Uluslararası İlahiyat Programına dahil olmuşlardır. Seminere katılan öğrencilerden Gürcan
Mert, kendisinin Türkiye’ye giderek
Uluslararası İlahiyat Programına başlamasının arkasında mezuniyet sonrası Almanya toplumuna İslam dinini akademik bir ortamda katkı sağlamak olduğunu belirtmiştir. Katılımcılardan Aylin
Özütürk de İslam Tarihine ilgi duyduğunu ve ileride üniversitelerde bu alanda
dersler vermek istediğini belirtmiştir.
Katılımcılardan alıntılar:
Rabia Akdeniz (Ankara İlahiyat son
sınıf): “Burada aldığım bilgi ve önerileri
başka bir yerden temin edemezdim. Almanya’nın üniversite manzarası gözümde canlandı sayenizde. Yüksek lisansı burada yapabilmemi dört gözle bekliyorum.”
Ahmet İnam (Bochum Üniversitesi
İslam Bilimleri): “Benim izlenimime göre öğrenciler gayet olumlu. Öğrencilerin
Almanya’daki eğitimlerinde başarılı olacakları konusunda ümitliyim. Seminerin
atmosferi de oldukça olumlu ve samimi
idi. Bunun içinde teşekkür etmek istiyorum. Beni daha çok sevindiren konu ise,
öğrencilerin yoğun ilgisi sadece olası yerlere yönelik değil, aynı zamanda daha önce edinilen bilgilerin geliştirilmesi ve
zenginleştirme açısından öneriler sunmalarıydı. Eğer biz sunucular olarak öğrencilere lisans sonrası imkanlar hususunda katkı sağladıysak, o zaman başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. Sunulan
program öğrenciler açısından verimli
geçtiğini ve bazı öğrencilerin şimdiden
hangi üniversitelere başvuracaklarına dair açıklık getirdiğini düşünüyorum. Son
olarak öğrencilere akademik çalışmalarında daha verimli bir şekilde ilerlemelerini temenni ederim.”
Manisalılar Avrupa’da İlk Derneklerini Kurdular
vrupa`da başta sosyal yardımlaşmayı ilke edinme amaçlı kurulan,
hemşehri örgütlenmelerine Manisalılar da Köln’de dernekleşerek bu
kervana katıldılar.
Bu çerçevede Köln eşrafı çevresinde
bulunan Manisalılar resmi derneklerini
kurarak vira bismillah dediler. Gazeteci
yazar Ali Gültekin`in başkanlığında kurulan Manisalılar derneği yapılan basın
toplantısıyla Köln Bosporos Restaurant`
ta kendilerini tanıttılar.
Proğram açılış konuşmasında Kurucu
Dernek Başkanı Ali Gültekin: “hedeflerinin 300-400 kişilik hemşeri topluluğunu
bir araya getirerek klasik yemek yiyip da-
A
ğılmak olmadığının altını çizdi.”
Gündemde söz alan TDİHK eş başkanı Hayati Önel ben Manisalı deyilim ama
oradan geçiyoruz. Göçün bilmem 50 yılındayız Avrupa`da hiç bir tane Manisalılar derneği kurulmamış, bu yönü sebebiyle Ali Beyi ve dernek üyelerini tebrik
ediyorum dedi.
UETD Genel Başkanı Hasan Özdoğan yaptığı kısa selamlama konuşmasında: “Manisa şehzadelerin yetiştiği bir
kenttir. Din kültürünün çok canlı yaşandığı bir kent. Bu güne kadar tarihinde derin izler bırakmış olan bir kentimiz. Zaten ben Manisalıların bir araya gelmemelini biraz hayretle karşıladım. Bizler de
UETD olarak bütün çalışmalarınıza destek veriyoruz. Kurumsallaşmaya önem
vermek zorundayız Avrupa`da 6 milyon
Almanya` da 3 milyon vatandaşımız var
bu insanların kurumlara ihtiyacları
var.Amatör çalışmaktan ziyade daha çok
profesyonelce çalışmalar yapmalıyız” dedi.
Köln Belediyesi Meclis Üyesi Malik
Karaman da: “Manisalılar örgütlenmesi
bizim için sevindirici bir gelişmedir. Arkadaşlarımıza başarılar dilerim” dedi.
Dernek Başkan Yardımcısı Mustafa
Hasleblebici de: “anadan doğma bir Manisalı olarak Ali Gültekin beyin öz verili
çalışmaları neticesinde kurduğu bu derneğin hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
Yine açılışta söz alan Gıda Mühendisi
Gülten hanım da derneğe katkı vermeye
devam edeceklerini iletti.
Öte yandan T.C. Köln Başkonsolosu
M.Kemal Basa Yurt dışında olduğundan
katılamadığı proğramda Ali beye hayırlı
olsun dileklerini iletti.
HAYAT
“
İnsanlarla öyle oturup kalkın ki,
ölürseniz size ağlasınlar, yaşarsanız sizi özlesinler.” (Hz. Ali)
Bugün olduğu kadar gelecekte de
varlığını hareketli (dinamik) bir şekilde koruyabilecek toplumlar; itirazları olan, farklılıklarını ortaya
koyabilen, gerektiğinde temsil ettiği
sosyal kesimin, grubun, kitlenin gayesi uğruna ‘mücadeleyi' göze alabilen kuruluşlar ve cemiyetler sayesinde olacaklardır. Meselâ, küreselleşen
dünyadaki ve ülkedeki siyasî, iktisadî gidişata, çevre kirliliğine, dinin
yaşanma ve algılanma biçimine veya
toplumdaki kültürel değişime varana kadar birçok konuda farklı düşünen, çözüm yolları teklif eden, kuruluş ve cemiyet temsilcilerinin müdahil olmaları, görüş beyan etmeleri;
toplumdaki dinamizmin hem göstergesi hem de teminatıdır.
Yanıbaşımızdaki ülkelerde yukarıdaki özelliklere sahip dinamik yapılanmalar olmasaydı, bir “Arap Baharı”ndan söz etmek mümkün olmayabilirdi. Türkiye’nin yaşadığı
bunca sosyo-kültürel ve sosyo-politik badirelere ilaveten toplum hayatını zaman zaman sarsan iktisadî
buhranlara ve hâlâ her Allah’ın günü, Batılı ülkelerde ‘olağanüstü gelişmeler’ statüsünde görülebilecek
olaylara rağmen, Türk toplumu son
derece canlı ve hareketlidir. Belki
bazılarına kabulü zor bir iddia olarak gelse de kanaatimiz odur ki;
Şimdiki Zamanın Türkiye’si, bu canlılığını içindeki farklılıklar ve çelişkilere borçludur. Toplum dinamiklerinden mahrum milletlerin yarınlarda kendilerinden söz ettiremeyeceklerini şimdiden öngörmek; ufku
geniş, uzakları görebilen ve geleceğe
dair planları olanların işidir.
Erişilemeyen hedefleri olmak...
Bunun aksi hâli, tekdüze (yeknesak) bir sosyal hayatı, yani durağanlığı, pasifliği, şayet iktisadî hayat
belli bir refah seviyesini yakalamışsa, akabinde aşırı refah ve tüketim
alışkanlığını ve narsizmi doğurur.
Toparlayacak olursak; yeryüzündeki
ülkelerin birbiriyle bu derece içiçe
oldukları bir zaman diliminde, A.
Nassehi’nin dediği gibi; “Şimdiki zaman toplumu, her şeyden önce görüş farklılıkları, uzlaşmazlıklar ve
çelişkili uygulamalar üzerine kurulu
bir toplumdur”.(1) Bu tesbitten elbetteki, kendi içinde birbiriyle kanlı
bıçaklı bir toplum manzarası çıkarılmamalıdır. Toplum hayatının her
sahası ve her safhasında farklı talepler, mücadele metotları ve fikirlerin
yegane hedefi; şimdiki zamanın olduğu kadar, gelecek zamanın da
toplumunu zinde kılmak ve sağlam
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 11 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
Mahmut AŞKAR
[email protected]
Bugünkü ve Yarınki
Toplumlar
Büyük ölçüde altkimliklerin körüklediği çatışmacı ortamın, zamanla istikrara kavuşmasının
ardından, “millet kimliği” üzerinde millî mutabakata varılacağına inanıyorum. Dindar olmaktan ziyade, dindar görünmenin moda olduğu bir toplumda, millet kimliğinin mayasını
oluşturan din ve ilhamını dinden almış millî
kültür, sığlığı zaten görünüşünden belli olan
yaygın dindarlıkla bu toplumu yarınlara taşımak mümkün değildir
temeller üzerine inşa etmek olmalıdır.
Faydasına inanılan yenilikler ve
değişimleri millî bünyeye zarar vermeden uygulamak, onları hazmederek benimsemek, değişim veya yenilik adına, zararlı akımlara karşı tedbiri de elden bırakmamak kaydıyla,
toplumu yarınlara taşımak gerek.
Toplumun dinamik varlığının devamı için, Canetti’nin; “Erişilmesi
mümkün olmayan hedefleri oldukça kitlenin varlığı devam eder (2)”
sözündeki, “erişilmesi mümkün olmayan hedefler”in Türk siyasî ve
düşünce tarihinde karşılığı, “Kızılel-
ma” olarak ifadesini bulur. “Kızılelma”yı tarih sayfalarına kapatan,
“mefkûre“nin anlamını dahi bilmeyen, “ülkü”yü bir siyasî hareketin
uhdesine bırakarak ondan olduğunca uzak duran veya sadece slogan seviyesinde idrak eden ve bütün bunların yerine, bizim düşünce ve kültür tarihimize Batı’dan aktarılmış,
eğreti bir kavram olan “ideal”i oturtan bir toplum oluvermişiz.
“Çok kazanıp çok tüketmeyi”
kendisine erişilebilir en son hedef
olarak koyan toplumlardan, erişilmesi mümkün olmayan ulvî, yüce
hedefler beklenemez zaten... Hayâl-
dosya
leri olmayan toplumlardan parlak
bir gelecek beklemenin kendisi hayâlperestliktir. Başka ifadeyle; mefkûreleri olmayan topluluklar veya
toplumların, ancak bir insan ömrüyle sınırlı hedefleri olabilir. Siyasî
görüşünden bağımsız olarak, ‘”Kızılelma”yı fikir dünyasından çıkarmış
bir toplum, günübirlik yaşar, günübirlik düşünür ve günübirlik tüketir.
Bugün itibariyle, biraz da şartların
gereği Türkiye gibi dinamik bir toplum, kendi “önüne ulaşılamayan hedeflerini” koymazsa, yarınlarda ancak ayaklar altında bir yerlerde olur.
Yüksek seviyeli dil sayesinde
millet olabilmek
Dünyanın ileri gelen birçok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de de etnik kökeninden dolayı, Türkçe’den
farklı diller konuşan topluluklar
vardır. Meselâ, Boşnakça, Kürtçe veya Çerkesçe’nin Türkiye’de konuşulması, Türkçe’nin bir millî ve kültürel
dil olarak en yüksek düzeyde kabul
görmesine engel teşkil etmez. Bin
yılı aşkın bir zamandan beri bu topraklarda Türkçe, ortak iletişim, ilim
ve kültür dili olarak herkesin istifade ettiği bir millî miras ve değer ise,
bu müşterek “hazine” yarınlarda da,
millet olarak var olabilmenin olmazsa olmazlarındandır.
İster fert, ister toplum olarak,
kendini düzgün ifade edebilmenin
yegane yolu, dilden geçer. Zaten gelecek zamanda var olabilmenin belirtilerini, toplumun şimdiki zamanına bakarak tesbit etmek mümkündür. Dil, bir topluluğun veya
milletin en önemli varlık sebeplerinden birisidir. Geleceğin toplumları, kendi dillerini en yüksek seviyede kullanabilenlerden oluşacaktır.
“Meselâ, Yüksek Almanca’nın keşfiyle birlikte, Almanlar günümüz
toplumu olarak kabul görmüş ve
millet olabilmiştir”.(3) Zaten bir tarafta, “Günümüzde yazının ve sözün
ağırlıkta olmadığı ama her şeyi görüntünün belirlediği bir kültürün
dünyasında (4)” yaşayan toplumun
aydınlarının büyük çoğunluğunun
yazılı ve sözlü Türkçe’sine bakıp da,
gelecek için karamsar olmamak elde
değil.
Dindar olmak veya
dindar görünmek
Oliver Roy, küre ölçekli globalist
çağın veya postmodern (modernlik
ötesi) asrın, kültürden soyutlanmış
dindarın durumunu teşhis ederken;
“Dindarın krizi, aynı zamanda kültürün de krizidir (5)” diyor, demesine de... İçimizden biri, kendi aydınımız da aslında Fransız Roy’dan çok
da farklı bir şey söylemiyor: “Dindarlığı dışlaştıran, görünüşe indirgeyen ama aynı nispette içsel olarak
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
dindarlığın azaldığı yeni bir dindarlıkla karşı karşıyayız. Bu daha çok
sözde, arabada dinlenen kasette, tesettürde, sakalda kendini gösteren
fakat muhteva olarak giderek fakirleşen bir dindarlık (6)”. Dindarımızın zenginleştiği bir dönemde dindarlığın fakirleşmesini kabul etmek;
dindar bir aydın için elem verici bir
itiraf olsa gerek...
Büyük ölçüde altkimliklerin körüklediği çatışmacı ortamın, zamanla istikrara kavuşmasının ardından, “millet kimliği” üzerinde millî
mutabakata varılacağına inanıyorum. Dindar olmaktan ziyade, dindar görünmenin moda olduğu bir
toplumda, millet kimliğinin mayasını oluşturan din ve ilhamını dinden
almış millî kültür, sığlığı zaten görünüşünden belli olan yaygın dindarlıkla bu toplumu yarınlara taşımak
mümkün değildir. Türkiye gerçeğinin diğer tarafında ise, daha Batıcı
ve modernist bir millet kimliğiyle
yarınlarda var olmak ülküsü bulunmaktadır. Kendisinden önceki herşeyi yok sayan, görmemezlikte gelen
➤ 12 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
bir zihniyetin, “Muasır medeniyet
seviyesine ulaşmak” gibi, aslında
ulaşılması pek de mümkün olan hedefinin çokça gerilerinde kalmış olmasının izahı, belki de bir aydınımızın köşe yazısında saklıdır.
Dünkü ve yarınki kimliğimiz
Samsun’un caddelerine, meydanlarına, sahillerine damgasını vuran
“19 Mayıs” kimliğinden bahsettikten sonra, Ferhat Kentel şöyle diyor:
“Ama Samsun, bu ‘kimliğe’ rağmen,
Karadeniz’in diğer kentlerine kıyasla daha da önemli bir ‘kimlik’ sorunu yaşıyor. Yani her yerde bir ’19
Mayıs Kimliği’ görünüyor olmasına
rağmen, sahipleneceği, kendisini
anlatabileceği bir ‘kimliği’ yok. Çünkü 19 Mayıs etiketi kendisinden önce gelen her şeyi silmiş durumda...(7)”
Şimdiki zaman bilgi-iletişim toplumunun asla gözden kaçırmaması
gereken bir husus: Yaratılan, propagandası çokça yapılan, hatta dayatılan kimliğe rağmen, kimliksiz kalmak... Çünkü bu yeni kimlik anlayı-
şı, kendinden önceki her şeyi silince,
ayak bastığı zemin çöktü.
Günümüzün istilacı güçleri ordularıyla bir ülkeye girdiklerinde,
teknolojik üstünlüklerine rağmen,
kültürel taarruzla elde ettikleri başarıya hiçbir zaman ulaşamıyorlar.
Çok uzağa gitmeğe gerek yok: Çanakkale’de uğradıkları askerî mağlubiyete ve bir de kültür dünyamızda
kazandıkları muzafferiyete bakın
yeter...
Kültürel değerleriyle güçlenerek
yarınlarda var olmak isteyen toplumların veya onları temsil noktasındaki (bizde olduğu gibi) laik-seküler ve dindar-muhafazakâr aydınlarının ortak zaafiyetleri, din-kültür
ilişkisinde başgösterir: Bunlardan
birisi; dinsiz millî kültür, diğeri; millî kültürsüz din anlayışı ve uygulamasıdır. Halbuki, “Kültür dine dayanan köklerden uzaklaştığında, bu
köklere sıkı sıkı sarılmak kendisini
ilgisizliğin kollarına atmak anlamına bile gelse, ölümcül derecede zayıf
düşer”.(8) Dinden arındırılmış (millî)-kültür ne kadar yavan kalırsa,
dosya
kültürel değerlerden arındırılmış bir
din de o derece yavan kalır.
Sonuç olarak: Bugünkü ve yarınki toplumun, rekabet gücü yüksek
milletler camiasında var olabilmesi
için;
-farklı görüşlerden kaynaklanan
mücadeleci ve itirazcı bir ruha,
-çağın şartlarına göre değişebilen
“Kızılelma” hedeflere,
-millî dili en yüksek seviyede
kullanabilme kapasitesine,
-din-kültür ilişkisini sentezleyebilme ve buna göre kültürel kimliğini ifade edebilme kabiliyetine, sahip
olmak gerek.
1: Armin Nassehi, Gesellschaft der
Gegenwarten
2: Elias Canetti, Masse und Macht
3: A. Nassehi, a.g.e
4: Abdurrahman Arslan, Röportaj/Yeni Şafak, Emeti Saruhan, 19.06.2011
5: Oliver Roy, Heilige Einfalt
6: Abdurrahman Arslan, a.g. röportaj
7: Ferhat Kentel, İnsafa Çağrı, Taraf
Gazetesi, 15.10.2011
8: Terry Eagleton, Kültür Yorumları,
s.83
Kelsterbach’ta Alemlere Rahmet Hz. Muhammed Programı
GMG Hessen Bölgesine bağlı olarak
faaliyetlerini sürdüren Kelsterbach
Şubesinin düzenlediği Alemlere Rahmet Hz. Muhammed programı Kelsterbach`ta bulunan Mehrzweckhalle Nord
Salonunda kalabalık bir katılımla gerçekleştirildi.
Program açılış Kur`an-ı Kerimi ile
başladı. Program sunucusu Veysel Panço;
programın içeriği hakkında kısa bir bilgilendirme yaptı.
I
Mikrofona selamlama ve hoşgeldiniz
konuşması için IGMG Kelsterbach Cemiyeti Başkanı Aydın Baz geldi. Baz tüm
katılımcılara teşekkür ederek günün önemine uygun kısa bir konuşma yaptı.
Daha sonra Kelsterbach gençliği ilahi
gurubu eserlerini seslendirdiler.
İlahilerden sonra Kelsterbach Cemiyetinin devam eden inşaatları ile alakalı
ve faaliyetleri ile alakalı bir sinevizyon
gösterimi oldu.
İkinci bir sinevizyon gösterimi de
Efendimiz (s.a.v) ile alakalı Nat-ı Şerif
klibi idi.
Bu sunumdan sonra programın misafir hatiplerinden Araştırmacı-Yazar ve
TV programcısı Mustafa Özşimşekler
hocaefendi mikrofona davet edildi. Özşimşekler hoca konuşmasına başlarken
salavatlar ile salona ayrı bir canlılık getir-
di. Konuşmasında günün içeriğine uygun
nefis bir konuşma yapan hocaefendiyi salonda bulunan ve bir kısmı da ayakta duran izleyiciler pür dikkat takip ettiler.
Son olarak IGMG Hessen Bölge Başkanı Bilal Kaçmaz mikrofona gelerek
kendine has uslubu ile nefis içerikli bir
konuşma yaptı.
Program kapanış Kur`an-ı Kerimi ile
sona erdi.
Kelsterbach Belediye Başkan Yardımcısı Bir Türk
vrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Denetim Kurulu
Eski Üyesi ve Kelsterbach Batı
Trakya Türkleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Üyesi Şevket Cevdet, Kelsterbach Belediye Başkan Yardımcısı olarak
27 Mart 2011 tarihinden bu yana görev
yapıyor.
íSKEÇE’nin Kırkköyü’nde 1959 yılında dünyaya gelen Şevket Cevdet, 12 yıldır
görev yaptığı DİTİB Kelsterbach Fevzi
Çakmak Camii Derneği’nin son dört yıldır dernek başkanlığını yapıyordu.
Hür Seçmenlerin seçim başarısı
27 Mart 2011 tarihinde Almanya’nın
Hessen eyaletinde yapılan yerel seçimlerde Hür Seçmenler Partisi’nden (“Freie
Wähler”) aday olan Şevket Cevdet, 14.861
nüfuslu Kelsterbach’ın Belediye Başkan
A
Yardımcısı seçildi. Hür Seçmenler Partisi,
Kelsterbach ve çevresinde yasayan Batı
Trakya Türkleri ile Türkiye Cumhuriyeti
kökenli Türklerin birlikte kurduğu bir siyasi parti ve ilk kez katıldığı bu yerel seçimlerde yüzde 8,3 oy aldı. 37 sandalyeli
belediye meclisine Hür Seçmenler Partisi’nden dört kişi seçildi. Belediye Başkan
Yardımcısı Şevket Cevdet ile birlikte Hür
Seçmenler Partisi Başkanı ve Belediye
Meclisi Başkanı Yardımcısı Ayhan Işıklı
ile Hür Seçmenler Partisi Başkan Yardımcısı Werner Goy ve Fatma Furneabdullah
belediye meclisinde görev yapıyor. Mart
2011’de gerçekleştirilen seçimlerde Sosyal
Demokrat Parti’den (SPD) Manfred Oc-
kel Belediye Başkanı seçildi. Hür Seçmenler Partisi, Kelsterbach’ta Sosyal Demokrat Parti ile koalisyonda kilit önemde bir
parti durumunda...
Hür Seçmenlerin Mart 2011’de seçimlerde elde ettiği başarı bölgede yaşayan
tüm Türkler arasında büyük bir sevinç
uyandırdı. Kelsterbach’ta seçimlerde elde
edilen başarı, Batı Trakya Türkleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nden Almanya’ya göç
eden Türklerin birlikteliği ve uyum içerisinde çalışmalarının bir kanıtı...
Bu başarı Alman siyasi partilerinde ve
Alman kökenli siyasetçilerde büyük şaşkınlık yaratırken büyük Alman siyasi partilerinin Türk kökenli seçmenleri görmezden gelmesinin bir sonucu olarak
Hür Seçmenler Kelsterbach’ta büyük bir
başarı elde etti.
HAYAT
SORU: Sayın Erhan bey gazetedeki yazılarınızı elimden geldiğince köşe yazılarınızı takip ediyorum. Sizden ricam benim bu konum hakkımda deytaylı bir bilgi
yazarsanız söz veriyorum camimize yazınızı asıcam. Sorum şu:
YURTDIŞI İŞE GİRİŞ TARİHİ sayılıyor dediniz ve benim araştırmalarımda evet doğru peki benim
bu konuda nasıl bir yol izlemem
gerekecek ben de işe giriş tarihimi
saydırarak emekli olmak istiyorum. Bu konuda lütfen yardımlarınızı bekliyorum. Teşekkür ederim.
İshak N.
CEVAP: Sevgili okurum İshak
bey..
İlkedanışmanlık firmama sizler
aracılığı ile 100lerce mektup mail
ve faks geliyor. İlk zamanlar cevap
verdiğim kişi sayısı daha fazla olduğunu biliyorum fakat son zamanlarda adliyelerdeki yurtdışı vatandaşlarımızın davalarını AVUKATLARIM aracılığı ile bizzat
kendim davalara girerek takip ediyorum. İshak bey şimdi sadece sizin sorunuza cevap vericem ama
gazetem umarım bunu yayınlayacaktır. Allah yardımcınız olsun. Yine de bu şekilde anlayamazsanız
beni arayın… Selamlar.
Almanya’da İlk İşe Giriş, Türkiye’de Mahkeme Kararıyla, Sigorta
Başlangıcı Olarak Sayılıyor
Almanya’daki gurbetçilerimize
Türkiye’den iki tür aylık bağlanmaktadır!
I- GİRİŞ
Bunlardan birincisi; sözleşme
(kısmi) aylığı, diğeri ise; borçlanma aylığıdır. Sözleşme aylığı; Almanya’dan emekli olup da Türkiye’de sigorta günleri olanlara oranlanma yapılarak aylık payının belirlenmesi ve cüz’i (yaklaşık 50 TL
veya 100 TL) bir aylık bağlanmasıdır. Sözleşme aylığında borçlanma
yoktur. Sözleşme aylığı, kişinin Almanya ve Türkiye’deki çalışmaları
üzerinden bağlanmaktadır. Örnek
olarak, bir kişi Almanya’dan emekli olmuşsa ve Türkiye’de de 450 gün
sigortası varsa, bu kişiye ülkemizdeki 450 gün üzerinden SGK tarafından bağlanan aylık sözleşme
(kısmi) aylığıdır. Borçlanma aylığı
ise; kişinin Almanya’daki çalışma
sürelerini Türkiye’ye borçlanmak
suretiyle SGK tarafından bağlanan
aylıktır. Borçlanma aylığı bağlanan
kişinin Türkiye’den aldığı sözleşme
aylığı iptal olur. Ancak, Almanya’daki sözleşme aylığı devam eder.
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 13 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
Erhan NACAR
www.ilkedanismanlik.com
Almanya’da İlk İşe Giriş,
Türkiye’de Mahkeme
Kararıyla, Sigorta Başlangıcı
Olarak Sayılıyor
Örnek olarak, Almanya’dan emekli
olan gurbetçimizin Türkiye’de 1000
gün çalışması var. Bu kişi; “Türkiye’den aldığım kısmi aylık bana
yetmiyor, ben bu aylığı borçlanma
yapıp tam aylığa çevireceğim.”
derse, yurt dışı borçlanması yapar,
Türkiye’deki sözleşme aylığı iptal
olur ve Türkiye’deki emeklilik koşullarını taşırsa, kendisine SGK tarafından “borçlanma aylığı” bağlanır. Türkiye’de hiç çalışması olmayan ancak Almanya’da çalışması
olanlara da, yurt dışı borçlanması
yapılmak suretiyle Türkiye’den
borçlanma aylığı bağlanmaktadır. Sözleşme aylığında kişinin hangi ülkedeki işe girişi önceyse,
emeklilik yaş ve hizmet tespitinde
o dikkate alınmaktadır. Ancak,
Türkiye’de SGK tarafından bağlanan borçlanma aylıklarında kişinin
Almanya’daki işe girişi sigorta başlangıcı olarak dikkate alınmamaktadır. Bu uygulama yüzünden bir
çok gurbetçimiz, daha yüksek yaşlarda ve daha yüksek prim gün sayıları üzerinden emekli olmaktadırlar.
Bu konuda mağdur olan binlerce gurbetçimiz, SGK aleyhine iş
mahkemelerinde dava açarak Almanya’daki ilk işe girişlerini Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olarak
kabul ettirmektedirler. Bu çalışmamızda, bu konunun detayları üzerinde duracağız.
II- ALMANYA’DAKİ ÇALIŞMALARIN NEDEN SİGORTA
BAŞLANGICI OLARAK TÜRKİYE’DE DİKKATE ALINMADIĞI
SGK yetkilileri, Almanya’daki
ilk çalışmanın Türkiye’deki yurt dışı borçlanması ile emeklilikte yani
borçlanma aylığında, sigorta başlangıcı olarak kabul etmemelerini,
3201 sayılı Kanun’un 5. maddesine
dayandırmaktadırlar. 3201 sayılı
Kanun’un 5. maddesinin ikinci fıkrasında; “Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların,
borçlandıkları gün sayısı, prim
ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler
borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı
kadar geriye götürülür.” hükümleri
bulunmaktadır.
Ayrıca SGK’nın 2011/48 numaralı Genelgesi’nin 8.1. başlıklı bölümünün (4) numaralı paragrafında aynen; “Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki sürelerini Kanun’a göre borçlananların,
sözleşme yapılan ülkede ilk defa
çalışmaya başladıkları tarih, sözleşme hükümlerine göre kısmi aylık bağlama durumları hariç olmak
üzere Kanun’a göre aylık bağlama
şartlarının tespiti ve aylık bağlanması sırasında ilk işe giriş tarihi
olarak dikkate alınmayacaktır.” ifadeleri yer almaktadır.
dosya
Üstte yer alan Kanun ve Genelge hükümleri gereği, SGK yetkilileri, gurbetçilerimizin Almanya’daki
ilk defa çalışmaya başladıkları tarihi, borçlanma aylığında yaş ve hizmetin tespitinde ilk işe giriş tarihi
olarak dikkate almamaktadırlar.
III- ALMANYA’DAKİ ÇALIŞMALARIN SİGORTA BAŞLANGICI OLARAK DİKKATE ALINMAMASININ GURBETÇİLERİMİZE ETKİLERİ
Yurt dışı borçlanması yaparak
SSK (4/a) şartlarında(1) emekli olmak için üç koşul gereklidir. Bunlardan birincisi; sigortalılık süresi,
ikincisi; belirli bir yaş şartına sahip
olma, üçüncüsü ise; prim ödeme
gün sayısıdır. Bu üç koşulun birlikte yerine getirilmesi halinde, 4/a
şartlarında emekli olunabilmektedir. Bu üç şarta göre, borçlanma
yapacak kişinin sigortalılık başlangıcı ne kadar daha erken bir tarih
olursa, emeklilik yaşı daha düşük
ve prim ödeme gün sayısı daha az
olmaktadır.
Yurt dışı borçlanması yaparak
Türkiye’den borçlanma aylığı alacakların emeklilik yaş ve hizmetinin tespiti, SGK tarafından aşağıdaki örnekteki gibi yapılmaktadır.
Örnek: Bay (A), 12.06.1955 doğumludur. Bay (A), 20.02.1980 tarihinde Almanya’ya gitmiş ve aynı
yıl Almanya’da ilk defa çalışmaya
başlamıştır. Bay (A), günümüz
(20.08.2011) itibariyle SGK’ya gelmiş ve 9000 gün yurt dışı borçlanması yaparak emekli olmak istemiştir. Bay (A)’nın Türkiye’de
17.08.2011’de bir günlük 4/a’lı çalışması vardır. Bu durumda Bay
(A)’nın 9000 günlük borçlanma süresi, 17.08.2011’den geriye doğru
9000 gün gidilerek 17.08.1986 tarihi elde edilecektir. İlk işe girişi
17.08.1986 olan bir kişinin emeklilik yaşı ise, 49 yaş olarak tespit edilecektir.
Örnekten görüleceği üzere,
SGK, borçlanma aylığında Almanya’da ilk çalışmaya başlanılan tarihi, sigorta başlangıç tarihi olarak
dikkate almamakta ve yurt dışı
borçlanması yapacak kişinin
emeklilik yaşını borçlanma yaptığı
süre kadar geriye götürmek suretiyle(2) tespit etmektedir.
Şimdi örnekte belirtilen Bay
(A)’nın Almanya’daki ilk olarak çalışmaya başladığı tarih, borçlanma
aylığında ilk işe giriş tarihi olarak
SGK tarafından dikkate alındığında, Bay (A)’nın emeklilik şartlarını
HAYAT
açıklayalım.
Bay (A)’nın Almanya’daki ilk işe
girişi, 20.02.1980 olduğuna göre,
bu durumda Bay (A), 25 yıl sigortalılık süresi, 45 yaş ve 5000 gün
prim ödeme koşullarına sahip olması halinde 4/a şartlarında emekli olabilecektir.
Görüldüğü üzere, Almanya’daki
ilk işe girişlerin borçlanma aylığı
bağlanmasında ilk giriş tarihi olarak dikkate alınması, emeklilik yaşını düşürmekte ve borçlanılacak
gün sayısını azaltmaktadır.
IV- ALMANYA’DAKİ İLK ÇALIŞMAYA BAŞLANILAN TARİH
MAHKEME KARARIYLA TÜRKİYE’DE İLK İŞE GİRİŞ OLARAK
DİKKATE ALINIYOR
Borçlanma aylığında SGK yetkililerinin Almanya’daki ilk çalışmaya başlanılan tarihi ilk işe giriş
tarihi olarak kabul etmemeleri,
SGK’nın kendi iç yasal ve genelgesindeki mevzuatı gereğidir.
Ancak, Almanya ile Türkiye
arasında imzalanan ve 1 Nisan
1987 tarihinde yürürlüğe giren
Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’ne ek sözleşmenin 29/4.
maddesinde; “Bir kimsenin Türk
sigorta girişinden önce bir Alman
rant sigortasına girmiş bulunması
halinde, Alman Rant Sigortasına
girişi, Türk sigortasına giriş olarak
kabul edilir.” hükmü bulunmaktadır.
İşte bu Sözleşme hükmü gereği,
binlerce gurbetçimiz borçlanma
aylığında Almanya’daki ilk işe girişin Türkiye’de sigorta başlangıcı
olarak kabul edilmemesiyle ilgili
SGK’nın yaptığı uygulamayı, iş
mahkemelerine götürmüşler ve
SGK aleyhine dava açmışlardır.
Dava açanlar arasında mahkemeyi
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 14 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
kaybeden hiç yok gibidir.
Okurlarımıza faydalı olması
açısından bu konuda açılmış ve kazanılmış iki dava örneği aşağıda
özetle sunulmuştur.
Örnek Dava-1: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin Kararı’nda özetle;
“…Dava, davacının sigorta başlangıcının Almanya’da çalışmaya başladığı 27.04.1975 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak kabulü gerektiğinin ve 21.05.2009
tahsis talep tarihinin takip eden
aybaşı olan 01.06.2009 tarihinden
itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti… istemine ilişkindir. … Davacının tescil tarihinin 27.04.1975 tarihine çekerek
506 sayılı Yasa’nın geçici 81/C, (ba)
maddesinde düzenlenen yasal koşullar oluştuğundan 01.06.2009 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı
bağlanması gerektiğine ilişkin
mahkeme kararı isabetlidir. …
ONANMASINA ….. gününde oybirliği ile karar verilmiştir.”(3) ifadeleri bulunmaktadır.
Örnek Dava-2: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin Kararı’nda ve yerel
mahkeme kararında özetle; “Davacı vekili; …davacının ilk defa yurt
dışında 10.08.1981-30.05.1997 tarihleri arasında çalıştığını, yurda
döndükten sonra 3201 sayılı Yasa’ya göre bu süreleri borçlandığını, …24.10.2008’de Kurum’a yaşlılık aylığı talebinde bulunduğunu,
…Türk-Alman Sosyal Güvenlik
Sözleşmesi uyarınca davacının sigortalı çalışma başlangıç tarihinin
yurt dışında işe başladığı
10.08.1981 olduğu halde bunun
kabul edilmeyip yaşlılık aylığı bağlanmadığı,…davalı Kurum vekili,
Türkiye’de sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmetleri bulunmayan
sigortalıların sigortalılık başlangıç
tarihi borçların tamamen ödendiği
tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülmek suretiyle
tespit edildiğini, bu yüzden davacının Almanya’da ilk çalışmaya başladığı 10.08.1981 gününün dikkate
alınmayacağını, … savunmuştur.
Tarafların beyanları, dosyaya sunulan tüm belge ve bilgiler ile tüm
dosya içeriğinden;… 01.04.1987
tarihinde yürürlüğe giren Türk Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesi’ne ek sözleşmenin 29/4 maddesinde; “Bir kimsenin Türk sigorta
girişinden önce bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi,
Türk sigortasına giriş olarak kabul
edilir.” kuralı gereğince, davacının
sigortalı çalışma başlangıç tarihinin yurt dışında işe başladığı
10.08.1981 tarihi olarak kabul edilmesi, …01.11.2008’den başlanarak
yaşlılık aylığına hak kazandığının
tespiti … hükmü kurulmuştur.
…davalı vekilinin yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının
reddiyle usul ve kanuna uygun
olan hükmün ONANMASINA gününde oybirliği ile karar verilmiştir.”(4) ifadeleri bulunmaktadır.
Örnek yargı kararlarına göre,
gurbetçilerimizin Almanya’daki ilk
işe girişleri yurt dışı borçlanmasıyla bağlanan aylıkta Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak dikkate
alınması gerekmektedir.
V- SONUÇ
Bu yazımızda, yurt dışı borçlanması ile SGK tarafından bağlanacak aylıklarda, Almanya’daki ilk işe
girişlerin mahkeme kararıyla Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak kabul edildiğini izah ettik. Bu konuda
dava açmak isteyenler iki yol takip
dosya
edebilir. Birincisi; kişi Almanya’daki çalışmasının sigorta başlangıcı
olarak sayılması için önce dava
açar, sonra emekliliği için ne kadar
gün lazımsa ona göre yurt dışı
borçlanması yapar. İkincisi ise;
emeklilik yaşını ve hizmetini doldurduktan sonra dava açıp kazanır.
Bizim okuyuculara tavsiyemiz,
borçlanma yapmadan önce dava
açıp, emeklilik için kendisine yetecek gün ve yaş şartını belirlemeleri
ve ona göre yurt dışı borçlanması
yapmalarıdır. Böylece, emeklilik
gün ve yaş şartlarını bir an evvel
kesinleştirmiş olurlar. Ancak,
SGK’ya önce borçlanma yapıp daha sonra emeklilik talep dilekçesi
verenler, mahkemeden dilekçe tarihi itibariyle aylığa hak kazandıklarını ve talep tarihinden itibaren
işletilecek yasal faizi isterlerse,
SGK’dan birikmiş büyük bir yekün
aylık parası almaktadırlar.
(1) Yurt dışı borçlanması yapacak kişiler borçlanma başvurusu
yapmadan önce Türkiye’de bir gün
bile olsa 4/a sigortalısı olurlarsa,
borçlandıkları süreler 4/a sigortalılık haline sayılacak ve 4/a şartlarında emekli olacaklardır.
(2) Borçlanma aylığında, örneğin kişinin Türkiye’de 1982’de sigortalı çalışması varsa ve Almanya’da da 1978-1979’da iki yıl çalışması varsa, kişinin Türkiye’deki sigorta başlangıcı 1982’den iki yıl geriye götürülerek emeklilik yaş ve
hizmetinin tespiti ona göre yapılır.
(3) Yrg. 21. HD.’nin,
E. 2010/930, K. 2011/2225 sayılı
Kararı.
(4) Yrg. 21. HD.’nin,
E. 2009/14160, K. 2010/10425
sayılı Kararı. Cezaevi Ziyaretleri Çok Önemli
ürnberg Başkonsolosluğumuz bölgedeki cezaevlerinde yatan Türk
mahkumlarını ziyaret ederek, sorunları, talep ve önerilerini yerinde tespit
ediyor. Son olarak Hof Cezaevindeki mahkumlar ziyaret edildi ve cezaevi müdür ile
görüşüldü .
Nürnberg Başkonsolosluğumuz görev
bölgesinde bulunan 14 cezaevinde yatan
tutuklu ve hükümlü mahkum vatandaşlarımızı ziyaret ederek, sorunlarını yerinde tespit etmekte, cezaevi yönetimi ile sorunlara
çözüm bulmaya çalışmaktadır.
Erfurt, Ebrach, Nürnberg, Amberg,
Bayreuth ve Würzburg Cezaevlerinde yatan tutuklu ve hüküm giymiş Türk mahkumlarını ziyaret eden Muavin Konsolosumuz Adnan Bekçekaral , Başkonsolosluk
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Dr. Ke-
N
mal Ramoğlu, Konsolosluk memuru Gökalp Hatipoğlu ve avukat Ender Sürekli,
son olarak Hof Tutukevinde yatan 8 Türk
tutuklu ve hükümlü mahkumları ziyaret
ederek, sorunlarını, taleplerini dinlediler.
Buradaki Türk mahkumlar, askerlik, pasaport uzatılması, emeklilik gibi konularda
sorularını Konsolosluk görevlilerine yönelttiler.
Her ay din görevlisinin cezaevine gelmesini ve beraberinde namaz hocası gibi
dini kitapları da beraberinde getirmelerini
arzu ettiklerini vurguladılar. Mektup yazışması, telefon görüşmeleri ve mutfaktaki ye-
mekler konusunda önemli şikayetleri bulunmadığını anlatan mahkum vatandaşlarımız, ayrıca hapishaneye Türkçe gazetelerin gönderilmesini talep ettiler. Mahkumlar
ayrıca Kanal 7 gibi bir Türk kanalını izlemeyi arzuladıklarını dile getirdiler…
Ataşe Ramoğlu, mahkum olan bu insanlarımızın da gerek Türk gerekse Alman
toplumuna mutlaka yeniden kazandırılması gerektiğine işaret ederken, mümkün
mertebe hiçbir ceza almadan cezaevlerine
düşmemenin ana hedef olması gerektiğine
vurgu yaptı.
Muavin Konsolosumuz Adnan Bekçekaral ise, Türkiye’deki bedelli askerlikten
yararlanmak isteyen mahkum vatandaşlarımızın 15 Haziran 2012 tarihine kadar Başkonsolosluklarımızda askerlik işlemlerini
yaptırmaları gerektiğini ifade etti.
Giriş Ücreti: 15 Euro
Adres:
Can-SU Düğün Salonu
Düsseldorfer Str. 40
65760 Eschborn Süd
12 Yaşından Küçüklerin
Getirilmemesi Rica Olunur
Stand ve İrtibat:
0178-2940633
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 16 ➤ Mart· März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
Ludwigshafen Friedrich-Ebert-Halle’de Alemlere
Rahmet Hz. Muhammed (s.a.v) Programı
İTİB Rheinland-Pfalz Eyalet
Birliği ve IGMG Rhein Neckar
Saar Bölgesi Alemlere Rahmet
Hz. Muhammed (s.a.v) Anma Programına Hazırlanıyor.
Rheinland-Pfalz Eyaletinin iki önemli
kuruluşu olan DİTİB ve IGMG Bölge
Teşkilatları ilk defa Kutlu Doğum Programını ortaklaşa olarak Eyaletin büyük
şehirlerinden biri olan Ludwigshafen
`da seçkin konuşmacıların ve davetlilerinde katılacağı, Peygamberimizin Doğumunu kutlama program 10 Mart
2012`de şehrin en iyi salonu olan Friedrich-Ebert-Halle`de gerçekleştirilecek.
Program ile ilgili Bölge Başkanlarının yapmış olduğu açıklamada Yılmaz
Yıldız (DİTİB Rhpf) ve Yaşar Cimşit
(IGMG RNS) Alemlere Rahmet olarak
gönderilen Efendimiz, Peygamberimiz
Hz.Muhammed (s.a.v) in Kutlu Doğum
D
münasebetiyle Anma ve Anlama gününü beraberce kutlama imkanı olduğundan çok
mutluyuz. Eyalette müslümanları ilgilendiren bir çok
konuların olduğunun bilinci
ile ortaklaşa yapmamız gereken her türlü faaliyetlerde inşaallah beraber hareket etmemiz gerektiği, Müslümanların birlik kardeşlik ve dayanışmasının çok önemli olduğunu bunu için de Peygamberimizi anmak ve daha iyi
tanımak bu türlü programlar bir vesile
olacağı inancındayız. Başta çalışma arkadaşlarımıza Cemiyet Başkanlarımıza
ve emeği geçen herkese teşekkür ederek
maddi ve manevi desteklerinden dolayı
şahsımız ve camiamız adına şükranlarımızı sunarız.
Ülkemizden konusunda uzman konuşmacıların davet edildiği Doç. Dr.
Mustafa Karataş, güzel sesi ve okuyuşu
ile herkesi mest eden Hafız İshak Danış,
şiirleri ile herkesin gönlünde taht kuran
Dursun Ali Erzincanlı, ilahileri ile bizleri düşündürecek Sedat Uçanın da katılacağı programa, Peygamberimizin Kutlu
Doğumu ile onu biraz daha iyi tanıma
ve manevi atmosferden herkesin faydalanmasını arzu ederek bütün kardeşlerimizi davet ederiz.
Bu programla ilgili Cemiyetlerden
geniş bilgi alma imkanları vardır.
haber
Neu-Isenburg Belediyesinde: “Almanya’ya Göçün 50. Yılı Anısına Resim Sergisi”
Hunkel: ‘Türkler zenginlik kattı’
lmanya’ya göçün 50. anısına NeuIsenburg Belediyesinde resim sergisi düzenlendi.
Almanya’nın Offenbach`a şehrine
bağlı Neu-Isenburg Belediye binasında
Almanya’daki göçün 50. Yılı nedeni ile Belediye ve DİTİB ortaklığı ile gerçekleştirilen 30 başarılı göçmenin portresinin tanıtıldığı bir sergi düzenlendi.
Neu-Isenburg`da gerçekleştirilen göçün 50 yılı anısına, Neu-Isenburg Uyum
Bürosu, Yabancılar Meclisi ve DİTİB NeuIsenburg Selimiye Camii`nin ortaklaşa
düzenlemiş olduğu resim sergisinde Offenbach ve çevresinde, yüksek eğitim görmüş ve çeşitli faaliyetleri ile Alman toplumuna sağladıkları katkılar ile başarı elde
eden 30 başarılı göçmenin kısa hayat hikayelerinin de yer aldığı portresi sergileniyor.
Düzenlenen bu resim sergisinde dört
başarılı göçmen kökenli Neu-Isenburg`lu
da yer alıyor. Neu-Isenburg’luların takdirine mazhar olan Dr. Zahide Özkan, İş
adamı Osman Erdoğan, İlknar Altınkır,
Teja Resica.
Neu-Isenburg Belediyesinin giriş katında 13.02.12 tarihine kadar sergilenen
serginin açılışını Neu-Isenburg Belediye
Başkanı Herbert Hunkel yaptı. Hunkel,
Türkçe olarak `Neu-Isenburg`lu hemşehrilerim hoşgeldiniz.`dedi ve ‘‘Ben göçmen
kelimesini sevmiyorum. Buraya çalışmak
için gelen Türkler, Almanya’ya büyük bir
zenginlik katmıştır. Burada yaşayan herkesi Neu-Isenburg’lu olarak görüyorum.
Böylesine anlamlı bir serginin belediyemizde sergilenmesinden dolayı çok memnun kaldım. Emeği geçen herkese yürekten teşekkür ederim’’ dedi.
Daha sonra Hessen Agah Başkanı Di
Benedetto, Neu-Isenburg Yabancılar Meclisi Başkanı Sarantis Biscas ve DİTİB NeuIsenburg adına Salih Özkan birer konuşma yaptılar. Almanya`yı ikinci vatanımız
olarak görüyoruz. Almanya’ya çalışmak
A
için gelen ve bir miktar kazandıktan sonra
geri döneceği düşüncesiyle hareket eden
birinci nesil Türklerin birer kahraman olduğuna değinen DİTİB Neu-Isenburg adına konuşma yapan Salih Özkan; “Türkler
ile Almanlar arasındaki dostluk uzun yıllara dayanıyor. Her ne olursa olsun bu
dostluk bozulmayacak, aksine pekişecektir. Yıllar öncesinde bulunduğumuz kentte
sokak aralarında ‘Türkler dışarı’ adlı nahoş yazıları elimde kova ile gezerek temizlerdim. Şimdi o günler geride kaldı. Burası artık bizim ikinci vatanımız oldu” dedi.
Alman ögretmenler, göçmen kökenlilerin geleceklerini düşünmelidirler ‘Offenbach ve Çevresindeki Başarılı Göçmenler’ adlı resim sergisinde kendi portresinin de sergilenmesinden dolayı memnuniyet duyduğunu ifade eden Dr. Zahide
Özkan, “İlk geldiğimiz dönemlerde çok
büyük sorunlar yaşadık. 2 odalı evde altı
kişi kalıyorduk ve ailemizden hiç kimse
Almanca bilmiyordu. Ablam okula yazıldıktan sonra benim de okula gitme şansım
oldu, çok azimli bir şekilde önce Almanca’yı öğrendim hedefime ulaşmak için bir
çok fedakarlık yaparak büyük bir gayretle
çalıştım. Göçün 50. Yılı’nda Türkler çok
ciddi başarılara imza attılar. Göçmen kökenli ailelerin çocukları için Alman öğretmenler, göçmen kökenli öğrencilerin liseye (Gymnassium) geçme kararları konusunda daha cesur karar almalıdırlar. Alman öğretmenler, göçmen kökenlilerin
geleceklerini düşünmelidirler” dedi.
Türkiye `Ana Vatanım, Almanya Baba
Vatan’ diyen Oto Tamircisi Osman Erdoğan da yaptığı konuşmada artık Neu-Isenburg’luyuz diyerek sergide yer verildiğinden dolayı teşekkür ederim.` dedi.
Resim sergisinde portresi tanıtılan
Elektrik Yüksek Mühendisi İlknar Altınkır
ise, Almanya’da yetişen çocukların iki dilli
olarak büyümesi büyük bir kültürel zenginliktir.`diyerek Almanya’ya göçmenler
olarak hem çok şey kattık, hem de çok şey
öğrendik` şeklinde konuştu.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 17 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
IGMG Kuzey Ruhr Bölgesi’nde
Kur’an Bülbülleri Yarıştı
GMG Kuzey Ruhr Bölgesi Şubelerarası Kur`an-ı Kerim güzel okuma
yarışmasını Bielefeld Brackwede Realschule Salonunda gerçekleştirdi.
Katılımın yoğun olduğu programın
sunumunu Celalettin Ateş yaptı. Açılış
Kur`an-ı Kerimini geçen yıl dereceye
giren Abdulkerim İleri okudu.
Kur`an sevdalılarını selamlamak
üzere mikrofona davet edilen IGMG
Kuzey Ruhr Bölge Başkanı Ufuk Ulun:
`Sizin en hayırlınız Kur`an-ı Kerimi öğrenen ve öğreteninizdir` hadisine dikkat çekerek bütün emeği geçenlere teşekkür ederek yarışmacılara başarılar
diledi.
Daha sonra açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edilen IGMG
Kuzey Ruhr Bölge İrşad Başkanı ilahiyatçı-eğitimci Osman Arslantürk şunları söyledi: “Eğer çocuklarımız Kur`an-ı
Kerimi en güzel ben okuyacağım inancıyla bu güzel yarışmaya katılıyorlarsa
hepsi birincidir. Bütün yavrularımızı
şimdiden tebrik eder yetişmelerinde
emeği geçen herkese teşekkürlerimi arz
ederim” dedi.
Yarışmanın Jüri başkanlığını IGMG
Genel Merkezden İrşad Başkan Yardım-
I
cısı ve Fetva Kurulu Başkanı M.Hulusi
Ünye yaparken komisyonda Kurra Hafız Hasan Sadıgi, Zekeriyya Keleş ve
Muhammed Arslan hocaefendiler yer
aldı.
Çok heyecanlı geçen yarışma iki kategoride yapıldı. 10-13 yaş arası küçükler kıyasıya yarışırken 14-18 arası büyükler de kendi aralarında ter döktüler.
Küçüklerden birinciliği Neukirchen
Şubesinden M.Tayyip Onur kazanırken
ikinciliği Mellebuer Şubesinden Osman
Keleş elde etti. Üçüncülüğü ise Osnabrück Şubesinden M.Furkan Savaşır yakalarken geri kalanların tamamı dördüncü ilan edildi.
Büyüklerde ise birinciliği Ibbenbüren Şubesinden Furkan Tarık Toptaş
alırken ikinciliği Mellebuer Şubesinden
Emre Çatal elde etti. Üçüncülüğe ise
Lengerich Şubesinden Adem Boğaç layık görülürken geri kalanların tamamı
dördüncü ilan edildi.
Bütün yarışmacılara ve emeği geçenlere ayrı ayrı hediyeler takdim edilip hatıra fotografı çekildi.
Abdussamed Türksever`in ok-uduğu kapanış Kur`an-ı Kerimi ile program
sona erdi.
haber
Aytaç Avrupa Großmarkt
Marktstr. 10 . 50968 Köln
Tel.: 0221-3797985
Fax: 0221-3797986
Mobil: 0177-6529370
Depo Market Et Reyonu
Vogesenstr. 1 . 50739 Köln
Depo Market Et Reyonu
Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf
Depo Market Et Reyonu
Marktstr. 247 . 47798 Krefeld
Depo Market Et Reyonu
Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund
Mobil: 0177-6529370
YENi YENi YENi YENi
Depo Market Et Reyonu
Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR)
Mobil: 0177-6529370
Auf der Bleiche 29 . 42289 Wuppertal . Tel.: 0202 747 659 70 . Fax.: 0202 747 659 71
www.casado.eu . [email protected]
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Değerli okuyucular,
Almanya’nın diğer eyaletlerinde
olduğu gibi, Nürnberg Başkonsolosluğu olarak görev bölgemizde
bulunan 14 cezaevinde yatan Türk
tutuklu ve hükümlü mahkumlara
yönelik hemen hemen her ay rutin
ziyaretlerimiz olmaktadır.
Toplumumuzda özellikle hasta
insanın, cezaevine düşen insanın
ziyaretleri büyük önem taşır. Bir de
cezaevindeki mahkumiyet hayatı
gurbet ellerdeyse, bunun manevi
önemi daha da artar. Başkonsolosluğumuz bölgesindeki cezaevlerinde yaptığımız ziyaretlerde içerde
yatan tutuklu ve hüküm giymiş insanlarımızın büyük bölümü genç
yaştalar. İşledikleri suçlar uyuşturucu kullanmak, satıcılığını yapmak, insan ticareti, gasp, banka
soygunu, insan yaralama, darp,
hırsızlık gibi maalesef yüz kızartıcı,
adi suçlar. Keşke hiçbir vatandaşımız genci de yaşlısı da Alman hapishanelerine düşmeseler de toplum olarak imajımız olumsuz olmasa. İnsanların suç işlemesinde
önemli etkenlerin başında, eğitimsizlik, işsizlik ve cehalet gelmektedir. Halbuki Almanya gibi kalkınmış, yüksek derecede sanayileşmiş
bir memlekette en iyi eğitim alma,
mesleki kalifikasyon edinme gibi
imkanlar mevcut olmasına rağmen, mesleki vasfı olmayan genç-
➤ 19 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
Dr. Kemal RAMOĞLU
[email protected]
Cezaevi Ziyaretlerinin
Sosyal Önemi
Türk Mahkumların Tekrar
Topluma Kazandırılması
lerimiz arasındaki işsizlik oranının
oldukça yüksek olduğunu, Almanya’daki işsizlikten ilk etapta bizim
insanlarımızın olumsuz anlamda
etkilendiğini görmekteyiz. Cezaevlerine düşen gençlerimiz arasında-
ki işsizlik, eğitimsizlik oranının da
bir hayli yüksek olduğu görülmektedir. İyi bir işi olan, Almanca diline iyi sahip olan, mesleki kariyerini noksansız tamamlayan gençlerimiz arasında herhangi bir uyum
dosya
veya iş bulamama sorunu sözkonusu olmamaktadır. Mesleki ve çıraklık eğitimi gibi yüksekokul eğitimi alarak iyi donanımlı olduğumuz sürece nerede olursak olalımister burada ister ülkemizde- iş piyasasına girmede herhangi bir sıkıntı yaşamayız, toplumla barış
içersinde huzurlu bir şekilde uyum
içinde oluruz.
Bölgemizdeki cezaevlerinde yatan tutuklu ve hükümlü mahkumlarımızın büyük kısmı cezalarını
çektikten sonra Alman toplumunda yaşamlarını sürdürmeye devam
edecekler. İşte cezaevi sonrası bu
kesimin uyumunu en iyi şekilde
sağlamak bizlerin görevi. Biz bir
ara Ebrach Kapalı Gençlik Cezaevinde mahkumlarımıza yönelik
saz kursu organize etmiş, bu konuda çok da güzel referanslar almıştık. Bu tür etkinliklerin cezaevinde
yatan kardeşlerimize yönelik sürdürülmesini oldukça yararlı görmekteyim. Amaç bu insanlarımızı
kaybetmeden, bu toplumda kazanabilmek olmalı. Zaten bu mahkumlar yaptıklarından dolayı pişmanlık duygusu içersindeler. Bu
insanlarımızı dışlamadan sahiplenmemiz gerekmektedir.
Sağlıcakla kalınız.
Dr. Kemal RAMOĞLU
T.C. Nürnberg Başkonsolosluğu
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Ataşesi
Emeklilik Danışma Merkezinin Hizmetlerine İlgi Yoğun
zun bir çalışma ile alt yapısını
oluşturarak, Almanya merkezli
HİZMETİ AYAĞINIZA GETİRDİK parolasıyla Şubat 2012`de
start veren EMEKLİLİK DANIŞMA
MERKEZİ`ne ilgi yoğun. Bu güne kadar vatandaşlarımıza zaman kaybettiren, hak kayıplarına sebep olan, strese
sokan ve maddi kayıplara uğratan profesyonel olmayan çalışmalara alternatif
olarak Almanya merkezli olarak hizmete başladı. EMEKLİLİK DANIŞMA
MERKEZİ Avrupa ülkelerinde yaşayan
insanımızın bu hizmetten faydalanmaları için kısa sürede Almanya`nın muhtelif şehirlerinde temsilcilikler oluşturdu ve Fransa ve Hollanda`da ülke temsilciliklerini atadı.
SGK uzmanları, Avukatları ve deneyimli kadrolarıyla Avrupa ülkelerinde
yaşayan vatandaşlarımızı bilgilendirme, borçlanma, emeklilik ve hukuk işlemlerini bir bütünlük içinde yürüttüklerini ifade eden EMEKLİLİK DANIŞMA MERKEZİ Genel Müdürü Mustafa
MACİT bey kendilerini farklı kılan temel hizmetlerini şöyle sıraladı.
Ücretsiz, kişiye özel hesaplama yapıyoruz; EMEKLİLİK DANIŞMA
U
MERKEZİ olarak hazırladığımız forumu sizin için doldurup, uzmanlarımız
tarafından kişiye özel bu hesaplama yapılmaktadır. Bu hesaplama sonucu sizin doğru karar vermenizi sağlıyoruz.
Gerekli olan evraklarla ilgili bilgileri veriyor ve evrakların kurumlardan
temin edilmesinde size yardım ediyoruz; Borçlanma ve emeklilik için gerekli olan evrakların listesini, hangi kurumlardan alınacağı ve gerekli olan bilgileri size veriyoruz. Böylece en rahat
bir şekilde zaman kaybetmeden zorunlu olan evrakların teminini sağlıyoruz.
Tüm çalışmaları biz yapıyor, size
paket hizmet sunuyoruz; Tüm çalışma
ve koordinasyonu EMEKLİLİK DANIŞMA MERKEZİ olarak sizin için biz
yapıyoruz. Siz ilave hiç bir masraf yapmıyor, Türkiye`ye gitmiyor, strese girmiyor ve zaman kaybetmiyorsunuz.
Çalışmalar yürütülürken sizi işlemler
hakkında bilgilendiriyoruz.
Masraf, stres ve zaman kaybını ortadan kaldırıyor, hizmeti sizin ayağınıza getiriyoruz; Tüm işlemlerinizi
EMEKLİLİK DANIŞMA MERKEZİ
olarak yaptığımız için Türkiye ye git-
meyecek, uçak, konaklama gibi masraflara gerek kalmayacak. İşlerinizi biz takip ettiğimiz için hiç bir yazışmayla
muhatap olmayacak, gerektiği zaman
size bilgi verdiğimiz için strese girmeyeceksiniz.
Hak kaybı olmaması için, gerektiğinde yasal yollara müracaat ederek
hak kaybınızı gideriyor ve en uygun
koşullarda emekli olmanızı sağlıyoruz;
Uzman kadromuz ve Avukatlarımızla
sizin için gerekli olan her türlü çalışmaları yapıyoruz. Hakkınızı almak için
her türlü hukuki ve yasal işlemleri başlatıyor, müracaatta bulunuyoruz. Bu
şekilde hak kaybınız olmadan, en iyi
koşullarda emekli olmanızı sağlıyoruz.
Genel Müdür Mustafa MACİT son
olarak bir telefon kadar yakın olan
EMEKLİLİK DANIŞMA MERKEZİ`ni
aramalarını, kendilerine sunulan bu
avantajı en iyi şekilde değerlendirerek,
profesyonel hizmetten faydalanarak rahat ve huzurlu bir şekilde sadece emekli olmalarını tavsiye etti. Daha geniş
bilgi için www.emeklilikhizmeti.com
internet sitelerini ziyaret etmelerini
önerdi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
Bugün sizin için dininizi kemâle
erdirdim.” [Maide; 3]
“Kitabını oku! Bugün hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.” [İsra;
14]
“Artık bugün hiçbir kimseye zerre kadar haksızlık edilmez.”[Yasin;
154]
“Şüphesiz ki cennetlikler bugün
pek güzel bir eğlence içinde zevk etmektedirler”[Yasin; 55]
“İki günü bir olan aldanmıştır.”
[Hadis-i Şerîf]
“Bugün Allah için ne yaptın?”
Hz.Ömer (r.a.)
Önümüzde hayatımızın iki
önemli bölümü var. Dünya ve ahiret
hayatı. Ahiret hayatı önemli olmakla
beraber
dünyada
kazanılıyor.
Kur’an-ı Kerim’de; ölüm, hayat, kıyamet günü, mahşer günü, dîn günü,
hesap günü, pişmanlık günü, o gün
ve bugün olarak bahsedilmektedir.
Dünya hayatı dün, bugün, yarın olarak biliniyor. Biz bugünün üzerinde
duracağız. Önemli olan da bugün.
Dün geçti, yarın daha gelmedi, bugünü yaşıyoruz, bugünden sorumluyuz. Geçen zaman için fazla yapacak
birşeyimiz yok. Yanlışlarımızdan
dolayı tövbe edip Allah’tan af dilemek, geçmişten ders alıp o yanlışları
tekrar etmemek. Bugün ise yapabileceğimiz çok şeyler olduğu gibi, mutlaka yapmamız gereken çok şeyler de
vardır. Önce bugüne erdiğimize yaşıyor olmamıza şükredelim, sevinelim severek yaşayalım.
Bir sancımız olmadan sağlıklı bir
şekilde bizi bugüne kavuşturan Allah’a hamdedelim. Sakın vakit geçmiyor canım sıkılıyor diye cahîlane
sözler söylemeyelim. Müslüman’ın
değil serbest hayatta canı sıkılmak, o
hapiste de olsa canı sıkılmaz. Heryer
Allah’ın mülküdür. Önemli olan yer
değil, bulunduğumuz haldir. Günümüzü planlayalım ve gayretle günümüze çok şeyler sığdırmaya çalışalım.
Sabahleyin besmele ile sağ tarafımızdan kalkalım. İhtiyaçlarımızı giderdikten sonra abdest alıp vakit olmuş ise namazımızı kılalım. Vakit
olmadı ama işe gidecek isek abdestli
“
➤ 20 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
Yunus ÖZCAN
Bugün Hayatımızın İhya
Edilmesi Gereken En
Önemli Günüdür
olarak gidelim. Kısaca farz namazlarımızı işyerinde kılalım. Önce biraz
zor gelir ama olur. Mesaimiz bitip
eve gelince bugünü ihya ettik diye
yan gelip yatmayalım. Esas işimiz
bundan sonra başlasın; yapacak daha çok işimiz var. Her anımızı dolu
dolu geçirelim; ibadet, okuma, yazma, zikir, dua, yardımlaşma, koşturma, cami-cemaat, çoluk-çocuk elden
geldiği kadar iyilik yapalım.
Başkalarının kırk günde yapamadığını bir güne sığdırmaya çalışalım.
Kazancımızın bir kısmını hayır hasenat için ayıralım. Hergün için sadaka verelim, gıybet etmeyelim.
Kimseye kötülük düşünmeyelim.
Namazları vaktinde, mümkünse cemaatle kılalım. Kur’an okuyalım, bilmiyorsak öğrenelim. Dini bilgilerimizi arttıralım. Önce aile efradımıza
sonra başkalarına yardımcı olmaya
çalışalım. İyilik yapmanın fazlası olmaz; yapabildiğin kadar. Niyet edip
Allah rızası için yaptığımız bir iyilikten en az on sevap, yapamaz isek bir
sevap kazanıyoruz. Terk ettiğimiz
günahlar içinde bir sevap verilecek.
Mücadele belirli bir vakit ile sınırlı değildir. Ömür boyu verilmesi
gereken bir çabadır. Sadece boş zamanlarda değil, en verimli vakitlerimizi de dahil etmeliyiz. Mutlaka bir
hayır kurumuna üye olalım. Boşlukta durmayalım. Avrupa ülkelerinde
ecdadımızdan kalma camii ve vakıf
binaları yok. Bugün bütün hizmetler
müslümanların özel gayret ve yardımları ile yürüyor. Bana ne, başkası
yapsın demeyelim. Herkesin yaptığı
kendisi için. Ahirette bizim olacak
olan yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz
değil. Allah yolunda yaptığımız yardımlardır. Helebir bakalım diye ertelemeyelim. Önemine binaen hemen
bugün başlayalım.
Hepimiz zaman deryasında yüzen hayat gemisinin bugün katında
seyehat eden yolcularız. Hayat gemisinin bugün katına gayesiz sadece
gezmek için bindiğini zannetme.
Nereden geldik nereye gidiyoruz?
Niçin geldik? Allah’tan geldik O’na
gidiyoruz. Kulluk ve imtihan için
geldiğimizi unutmayalım. Hayat gemisi çok bugünleri ve içindekilerini
dosya
yolcu etti. Birgün bizi de indiriverir
Sahil-i Kabristana. Bugünü ciddiye
alalım.
Bugün doğum günümüz, düğün
günümüz, ölüm günümüz olabilir.
Bugünü kaçırmadan kâr hanemize
yazdıralım. Ahirette herkes pişman
olacak. Kötüler iyilik yapmadığına,
iyiler de neden daha fazla iyilik yapmadıklarına üzülecekler.
Bugün mahserde gelip hesap sorarsa bizden?
Sana aydınlık geldim, kararttın
beni derse?
İhya etmedin mahvettin beni
derse?
Bugünün hakkını nasıl ödeyebiliriz?
Bugüne kadar kaçtane gün geçirdik boşa?
Acaba elimizde kaç günümüz daha var? Bugün herşeyi yeniden ele
alalım. Boşa geçmesin artık günler.
Bugünü ihya eden dünü ihya etmiş
sayılır. Çünkü bugün dün, yarın bugün olacaktır. Bugünü ihya eden yarını da ihya edecektir. İnşAllah.
Bugünden itibaren ömrümüzün
kalan kısmını bari lehimize çevirelim. Bugün fırsat elimizde yarın geç
olabilir. Ölümle makam, mevki, yetki ve sorumluluklar sona erer. Üretim ve tüketime son verilir. Ondan
sonra istesek de hiçbir iyilik yapamayız. Bugün Allah’ın bize bir ikramıdır.
Sağsalim bugün bitti istirahate
çekildik. Yatağımızın üzerinde oturup biraz düşünelim. Bugünü hesabını rahat verebileceğimiz birşekilde
değerlendirdik mi? Yoksa boşa mı
geçirdik? Yatarken besmele ile sağ
tarafımıza yatalım. Allah’ım yorgun
bedenimi sana emanet ederek uyuyorum. Beni sabah hayırlısı ile uyandır. Senden başka beni kimse uyandıramaz. Sabah bedenim dinlenmiş
zihnim zinde olarak kalkarsam inşAllah yeni günü daha iyi değerlendirmek niyetindeyim, hayırlısını nasip eyle Allah’ım. Allah’u Teala bugünün ve ömrünün kıymetini bilen
onu en güzel şekilde değerlendirenlerden eylesin. Amin.
İnnalillahi ve inna ileyhi raciun
Kıymetli Kardeşimiz Ahmet Ertürk Bey`in menfur bir saldırı sonucu Hakk`ın
rahmetini kavuştuğunu teessürle öğrenmiş bulunuyoruz.
Kardeşimize Cenab-ı Allah`tan rahmet; kederli ailesine sabır, sevenlerine de
başsağlığı dileklerimizi sunarız.
Sevgili Ahmet Kardeşimiz Mekanın Cennet Olsun.
Kemal Ergün, Yavuz Çelik Karahan, Oğuz Üçüncü, Hakkı Çiftçi, Yaşar Erim, Tahir Köksoy, Sinan Aktürk,
Murat Satılmış, Erkan Ergün, Fatih Kahraman, İsmail Köse...
HAYAT
evlid, İslâm edebiyatı ve sanatında Hz. Peygamberin
(s.a.v) doğum yıl dönümünde yapılan törenlere verilen genel isim, aynı zamanda bu törenlerde
okunmak üzere yazılmış eserlerin
ortak adıdır. Esasen Allah Rasûlü’nün (s.a.v) sağlığında onun doğum yıl dönümü kutlanmadığı gibi,
daha sonraki İslâm tarihi döneminde mevlidle ilgili bir uygulamaya da
tesadüf edilmez. Mısır’da Şiî Fatımî
Devleti kurulduğu zaman, bu devlet
ileri gelenleri, soyundan geldiklerini
söyledikleri Hz. Peygamber’in (s.a.v)
doğum yıl dönümünü Muiz-Lidînillâh’ın halifeliği döneminden (972975) itibaren resmen kutlamaya başladılar. Fâtımîler bunun yanı sıra Hz.
Ali, Fâtıma, Hasan, Hüseyin gibi
Ehl-i Beyt mensupları ile o günkü
halifenin de doğum gününü görkemli bir şölen şeklinde kutluyorlardı.
Şii Fâtımîlere son veren Eyyûbîler
zamanında birçok bayram ve tören
kutlamaları kaldırıldığından dolayı
mevlide de özen gösterilmediği anlaşılmaktadır. Ancak Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin kayınbiraderi Erbil Atabeği
Muzafferüddin Kökböri (11901233), mevlidi tekrar büyük törenlerle yeniden kutlamaya başladı ki bu
uygulama Sünni dünyada ilk ciddi
mevlid kutlaması kabul edilir. Onun
zamanındaki kutlamaların Fâtımîler’den farklı olarak hazırlıklarıyla
birlikte uzun bir zaman dilimine yayıldığı, adeta bir şenlik havası içinde
halkın geniş katılımıyla gerçekleştiği
dikkat çekmektedir. Günümüz Suriye’sinde de benzer nitelikte görkemli
ve uzun süreye yayılmış mevlid kutlamalarına şahit olmak mümkündür.
Eyyûbîler’den sonra kurulan
Memlükler döneminde Mısır’da
mev lid kutlamaları bütün ihtişamıyla devam etti. Mevlid günü ikindi namazından sonra Mısır Abbasî halifesi, dört mezhebin baş kadıları,
ilim ve tasavvuf ehli, emîrler ve kumandanlar, devlet adamları, halkın
ileri gelenleri, komşu ülkelerden gelen temsilciler kaleye gelerek tören
çadırındaki yerlerini alırlardı. Bu
günde önce Kur’ân tilâvet edilir, ardından vaazlar verilir, tarikat mensupları tarafından zikir ve evrâdlar
okunur, daha sonra yemek yenirdi.
Bu sırada sultana tebrikler sunulur, o
da devlet ricaline, ulemâ ve tasavvuf
ehline hil’at ve hediyeler verir, muhtaçlara da sadaka dağıtılırdı. Eyyûbîler devrinde en muhteşem törenlerin
el-Melikü’l-Eşref Kayıtbay zamanında (1468-1496) yapıldığı kaydedilmektedir.
Kuzey Afrika’da ilk defa kadı
Ebü’l-Abbas Ahmed b. Muhammed
b. Hüseyin es-Sebtî el-Azefî (ö.
633/1236) tarafından halkın Hristi-
M
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 21 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
Prof. Dr. Adem APAK
[email protected]
Mevlid ve Süleyman
Çelebi’nin Mevlid’i
yan bayramlarını kutlamasını önlemek amacıyla mevlid kutlamaları icra edilmeye başlandı. Bu devirde özel
bir ilgi gösterilen uygulama zamanla
Kuzey Afrika, ardından da Endülüs’te yaygınlık kazanmış, hükümdarlar ve yöneticiler mevlid kutlamalarına büyük ehemmiyet vermiştir.
Mevlid kutlamaları, Mâlikî fukahasının sert muhalefeti sebebiyle Tunus’ta Hafsîler sarayında Fas’takinden yaklaşık bir asır sonra, Sultan
Ebû Fâris Abdülazîz el-Mütevekkil
devrin de (1394-1434) yapılabilmiştir. Özellikle Tunus’ta Osmanlı hakimiyetindeki son beylik olan Hüseynîler zamanında Osmanlılar örnek alınarak mevlid bir devlet törenine dönüştürülmüştür. Öyle ki, Tunus’ta Fransız işgali döneminde dahi
bu kutlamalar devam etmiş, hatta zamanın sömürge valisi de törenlere
katılmıştır.
Osmanlı hükümdarı III. Murad,
hicri 996 (1588) yılında merasimle
mevlid kutlamalarını başlatmakla
birlikte, resmî olmasa da Osmanlı
Devleti’nde kutlamaların bundan
önceki dönemlerde de yapıldığı bilinmektedir ve Balkanlar’ın fethiyle
birlikte bu coğrafyada da mevlid törenleri yapılmaya başlanmıştır. Zira
Saraybosna’daki Gazi Hüsrev Bey
Camii’nin hicri 938 (1531) tarihli
vakfiyesinde mevlid için yılda 300
dirhem tahsisat ayrıldığı görülmekte,
bölgedeki diğer camilere ait vakfiyelerde veya şahsî vasiyetnamelerde
de benzeri kayıtlara tesadüf edilmektedir.
Günümüzde mevlid, Suudi Arabistan hariç olmak üzere Kuzey Afrika’dan Endonezya’ya kadar İslâm ülkelerinde -bazılarında resmî, bazıla-
rında gayri resmî olarak- yaygın biçimde kutlanmaktadır. Türkiye’de
yalnız ramazan ve kurban bayramları resmî bayram kabul edilmekte, gerek mevlid kandili, gerek diğer mübarek gün ve geceler münasebetiyle
camilerde, evlerde ibadet âdabı içinde Kur’ân-ı Kerîm, Süleyman Çelebi’nin mevlidi, kaside ve ilâhiler
okunmaktadır. Son yıllarda Diyanet
İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet
Vakfı’nın ortaklaşa düzenlemesiyle
Hz. Peygamber’in mevlidi “Kutlu
Doğum Haftası” adıyla Türkiye’de,
Türk dünyasında ve Balkanlar’da çok
yönlü etkinliklerle kutlanmaktadır.
Mevlid kutlamaları sırasında
okunan ve Resûl-i Ekrem’in (s.a.v)
doğumunu anlatan, methini içeren
eserler de mevlid olarak bilinmektedir. Bunların en meşhurları arasında
Arap dünyasında ilk peygamber
methiyesi kabul edilen Kâ’b b. Züheyr’in Kasîdetü’l-Bürde’si, daha
sonra Bûsîrî’nin aynı adla da anılan
el-Kevâkibü’d-dürriyye’si ve el-Kasîdetü’1-hemziyye’si ile Şemseddin İbnü’l-Cezerî’nin Mevlidü’n-nebî ve
nihayet Ca’fer b. Ha san el-Berzencî’nin el-’İkdü’l-cevher’i zikredilebilir. Günümüzde Arap dünyasında,
Hindistan’da ve Güneydoğu Asya İslâm ülkeleriyle bütün Afrika İslâm
ülkelerinde Arapça’sı ve çeşitli dillerdeki tercümeleriyle en çok okunan
mevlid ise Medine Müftüsü Ca’fer b.
Hasan el-Berzencî’nin Mevlidü’n-nebî adlı eseridir.
Doğu Afrika sahillerinde ise Abdurrahman İbnü’d-Deyba’ ez-Zebîdî’nin el-Mevlidü’ş-şerîf ’i ile Somali’de Ebü’l-Hasan Nûreddin’in ‘Unvânü’ş-şerif adlı mevlidleri oldukça
meşhurdur. Afrika Sevâhilî dilinde
dosya
de çok sayıda mevlid kitabı bulunmaktadır. Şerif e-Mansabî’nin bu dilde yazılmış Kitâbü’l-Mevlid’i çok
meşhurdur. Türk dünyasında mevlid
denilince şüphesiz Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât adını verdiği
mevlid akla gelir.
Diğer İslâm edebiyatlarıyla mukayese edildiğinde mevlidlerin Türk
edebiyatında kuşkusuz ayrı bir yeri
vardır. Çoğunlukla manzum kaleme
alınan bu eserler, Türk halkının peygamber sevgisinin bir göstergesi olarak sayı itibariyle de dinî türlerin hiç
birinde görülmeyecek zenginliktedir.
Süleyman Çelebi’nin nazmettiği
mevlidin herkes tarafından beğenilip
okunmasından dolayı bu konu sonraki yıllarda da şairler tarafından
çokça işlenmiştir.
İlk Türkçe mevlid metni hakkında kaynaklarda açık bilgi yer almamakla birilikte Süleyman Çelebi’nin
hicri 812’de (1409) kaleme aldığı Vesîletü’n-necât adlı mesnevinin ilk
mevlid olduğu görüşü yaygın bir şekilde kabul görmektedir. Vesîletü’nnecât dışında Türkçe’de kaleme alınan mevlidlerin sayısı 200 civarındadır. Süleyman Çelebi’nin eseri örnek
alınmak suretiyle yazılan Türkçe
mevlid metinlerinin çoğu, aru zun
“fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla ve
mesnevi tarzında yazılmış olup, ortalama 600-1400 beyitten oluşan mevlidlerde genellikle Hz. Peygamber’in
doğumu üzerinde durulmakta, ardından mi’racı ele alınmakta, çeşitli
mucizeleri anlatılmakta, daha sonra
vefatından bahsedilmektedir. Bu
eserlerin hemen hepsi Ehl-i sünnet
inancı doğrultusunda kaleme alınmış, yer yer âyet ve hadislerden iktibaslarla, telmihlerle desteklenmiş,
birtakım iddiaların aksine çoğunda
bid’at denebilecek fikirlere katiyetle
yer verilmemiştir.
Mevlidler umumiyetle tevhid,
münâcât ve na’t ile (bazılarında ashâb-ı kirama methiye ile) başlamakta, kâinatın zuhur kaynağı olan nûr-ı
Muhammedi’den bahsedilerek Hz.
Peygamber’in (s.a.v) doğumuna geçilmekte, onun mi’racı ve diğer mucizelerinin anlatılmasının ardından
vefatı konusuna yer verilmekte, en
sonunda Rasûl-i Ekrem (s.a.v) ve ashâbı başta olmak üzere eseri yazan,
okuyan ve dinleyenler için bir dua ile
sona ermektedir.
SÜLEYMAN ÇELEBİ
ve MEVLİDİ
İlk Türkçe mevlid yazarı olan Süleyman Çelebi, Bursa’da dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi hicri 752
(1351) olarak kabul edilir. Süleyman
Çelebi’nin, Ahmed Paşa’nın oğlu ve
Orhan Gazi’nin silâh arkadaşı olup
Fusûsü’l-hikem’e bir şerh yazan Şeyh
HAYAT
Mahmud’un torunu olduğu zikredilmektedir. Orhan Gazi’nin bu zata İznik’te bir medrese yaptırmış bulunduğu şeklindeki kayıtlardan onun
ilimle uğraşan kültürlü bir aileden
geldiği anlaşılmaktadır. Süleyman
Çelebi’nin dinî ilimlere vukufiyetini
eserinde işlediği konuları âyet ve hadislerle ustaca desteklemesi göstermektedir. Kaynaklar onun Yıldırım Bayezid devrinde bir süre Dîvân-ı Hümâyun imamlığı da yaptığını ve 802’de (1400) Bursa Ulucamii
imamlığına Emîr Buhârî’nin tavsiyesiyle getirildiğini nakleder. Şairin
hicri 825’te (1422) vefat ettiği kabul
edilmektedir. Kabri Bursa’da Çekirge
yolunda, Eski Kaplıca yakınlarındaki
Yoğurtlu Baba Zaviyesi önünde bulunmaktadır. Türbesi harap bir durumdayken 1952 yılında Bursa Eski
Eserleri Sevenler Kurumu aracılığıyla onarılmıştır.
Osmanlı coğrafyasında Mevlid
denilince akla gelen ilk eser olan Vesîletü’n-necât’ın, hicri 812 (1409) yılında Bursa’da tamamlandığı bilinmektedir. Başka bir eseri bilinmeyen
Süleyman Çelebi’nin mevlidini kaleme almasıyla ilgili yaygın rivayet şu
şekildedir: Onun Ulucami’de imamlık yaptığı yıllarda bir vaiz, Bakara
sûresinin 285. âyetini açıklarken
peygamberler arasında bir fark bulunmadığını, bu sebeple Hz. Muhammed’in (sav) Hz. Îsâ’dan ve diğer
peygamberlerden üstün olmadığını
söyleyince cemaatten bazıları vaize
karşı çıkmış, tartışmalar büyümüş,
bu arada Süleyman Çelebi. “Ölmeyip
Îsâ göğe bul duğu yol / Ümmetinden
olmak için idi ol” beytini söylemiş,
halkın çok beğendiği bu beyti daha
sonra Hz. Peygamber’in (s.a.v) sevgisini terennüm edecek ve onun hayatının bazı bölümlerini içine alacak
şekilde geliştirerek eserini tamamlamıştır. Eser, asıl isminden ziyade
yazma nüshaları genellikle “mevlid /
mevlüd” başlığını taşıdığından, hatta
bazan “mevlûd” şeklinde yazıldığından “mevlid” veya “mevlüd” olarak
tanınmıştır.
Vesiletü’n-necat sade bir Türkçe
ile yazılmıştır. Eserde fikir, bilgi ve
duygular çok sanatkârane bir üslûpla
anlatılmıştır. Müellifin ifadeleri dinî
heyecanına bağlı olarak gelişip zenginleşmiş ve ona dönemin çizgisini
aşan şahsî ve sanatlı özel bir üslûp
kazandırmıştır. Eserde kullanılan
ifadeler halka yönelik konular da çok
sade, dinî kavramların anlatımın da
bazan girift, fakat anlamın derinine
inildiği takdirde gönlü fethedecek
özelliktedir. Eserde yer yer dinî mefhumların, farz ve vaciplerin beyan
edildiği, İslâm tasavvufunun şerî
hükümlerle örtüşen yönlerinin işlen-
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 22 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
diği de görülür. Türk edebiyatına mal
olmuş tasavvufî remizlerin başarıyla
kullanıldığına şahit olunur. Bunun
yanında Vesîletü’n-necât’ta tenasüp,
cinas, tevriye, teşbîh ve temsil gibi
edebî sanatlara da yer verilmiştir.
Bir münâcâtla başlayan eserin
muhtevasını ortaya koyan bab başlıkları şöyledir: Allah’ın birliği hakkında, nâzım için dua talebi ve kitap
için özür beyanı, âlemin yaratılma
sebebinin beyanı, Hz. Muhammed’in
ruhunun yaratılmasının beyanı, Hz.
Muhammed’in (s.a.v) vücudunun
zuhura gelmesinin beyanı, Hz. Muhammed’in (s.a.v) doğumu sırasında
ortaya çıkan fevkalâdeliklerin beyanı, Hz. Peygamber’in (s.a.v) methi,
mucizelerinin, mi’racının ve hicretinin beyanı, onun bazı vasıflarının
beyanı, nükte ve nasihat, kötü fiillerden nehyetme, risâletin tebliği, Hz.
Peygamber’in (s.a.v) vefatı ve hatime.
Vesîletü’n-necât, yazıldığı dönemden itibaren Osmanlı coğrafyasındaki halk arasında çok beğenilmiş, bilhassa Hz. Peygamber’in
(s.a.v) doğum günlerinde okunmuş,
bestelenmiş, çeşitli dillere çevrilmiş
ve nazîreleri yazılmıştır. Ayrıca başta
Balkanlar olmak üzere çeşitli İslâm
ülkelerinde bir ibadet anlayışı içinde
mübarek gün ve geceler yanında doğum, ölüm, sünnet, evlenme, askere
gönderme gibi pek çok vesile ile okutulmaya devam edilmiştir.
Son olarak gerek mevlid kutlamaları, gerekse bu kutlamalarda mevlid
adı verilen şiirlerin okunmasıyla ilgili ulemanın görüşlerine gelecek olursak; Hz. Peygamber (s.a.v) zamanın
da ve ondan sonraki birkaç asır boyunca kutlanmayan mevlidin daha
sonra kutlanması ve bu kutlamalarda
mevlid için yazılmış şiirlerin okunmuş olmasının meşruiyeti ulemâ
arasında çokça tartışılmıştır. Mâliki
fakihi İbnü’1-Hâc el-Abderî (ö.
737/1336) bid’at konularına geniş yer
verdiği el-Medhal adlı eserinde mevlidin Rasûlullah (s.a.v) devrinde ve
ona son derece bağlı olan ashap ve
tabiîn (Selef) zamanında kutlan madığını, dolayısıyla bid’at olduğunu
söyleyerek mevcut uygulamalara şiddetle karşı çıkmıştır. İbnü’l-Hâcc’ın
çağdaşı olan bir diğer bir Mâlikî âlimi Tâceddin Ömer b. Ali el-Lahmî
el-Fâkihânî de mevlidi bid’at-ı seyyie
kabul ederek ona karşı çıkmıştır. İbn
Teymiyye onu takip eden Vehhâbî
ulemâsı ve Muhammed Abduh gibi
çağdaş ıslahatçı âlimler de mevlid
kutlamalarına şiddetle karşı çıkmışlardır. M. Reşîd Rızâ, Mısır’da mevlidlerde görülen çirkin uygulamaları
eleştirir ve ulemâyı bu konuda sessiz
kalmaları yüzünden kınar. Bununla
birlikte mevlid kutlamasının bizzat
kendisine değil, bu vesileyle işlenen
kötülüklere karşı olduğunu belirtir
ve bu uygulamalardan kurtuluş yollarını gösterir. Vehhâbî geleneğine
mensup çağdaş âlimlerden Suudi
Arabistan müftüsü Muhammed b.
İbrahim Âli Şeyh, Abdülazîz b. Abdullah b. Bâz, Hammûd b. Abdullah
et-Tüveycirî gibi şahsiyetler her çeşit
mevlid kutlamasına karşı çıkarak bu
konuda risaleler kaleme almışlardır.
Kuzey Afrika’da Cezayir gibi bazı ülkelerde ıslahatçı âlimler ise, mevlidin
geleneksel şeklini eleştirmişlerse de,
yeni nesillerde inanç ve millî şuurun
güçlenmesi için mevlidi yeni birtakım etkinliklerle kutlama yolunu benimsemişlerdir.
Ebû Şâme el-Makdisî (ö.
665/1267), İbn Abbâd en-NefzîerRundî, Şemseddin İbnü’1-Cezerî,
İbn Nâsırüddin ed-Dımaşkî, İbn Hacer el-Askalânî, İbn Hacer el-Heytemî, Şemseddin es-Sehâvî, Celâleddin
es-Süyûtî, Şehâbeddin Ahmed b.
Mu hammed el-Kastallânî ve Muhammed b. Yûsuf eş-Şâmî gibi âlimler ise Hz. Peygamber’in (s.a.v) dünyaya gelmesi sebebiyle sevinmenin,
onun doğum günü münasebetiyle
muhtaçlara yardımda bulunmanın,
Rasûl-i Ekrem’e (sav) dair şiirler okumanın, güzel elbiseler giyerek sevinç
gösterisinde bulunmanın birer güzel
amel olduğunu, dolayısıyla mevlid
kutlamalarının bid’at-ı hasene sayılması, ancak bunun yanı sıra halk
arasında görülen ve dinen hoş karşılanmayan davranışların bundan ayrı
düşünülerek önlenmesi gerektiğini
belirtmişlerdir.
Günümüzde de gerek ulema gerekse Müslüman topluluklar arasında mevlid uygulamalarıyla ilgili olarak farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bir kısmı mevlidin bidat olduğunu ileri sürmek suretiyle okutulmasına tamamen karşı çıkarlarken, bir
kısmı ise mevlidin dini gün ve gecelerin ihya edilmesinden, aynı zamanda sünnet merasimi, düğün ve vefat
gibi dini törenlerin icrasında okunmasından yola çıkarak, bunun Hz.
Peygamber’in (s.a.v) anılması ve Allah’a dua edilmesine vesile olduğu,
dolayısıyla okunmasının doğru, hatta gerekli olduğu kanaatini ortaya
koymaktadırlar. Bunun yanı sıra mübarek gün ve gecelerde, bebek doğum törenlerinde, sünnet merasiminde, düğün toplantılarında ve nihayet vefat ya da sene-i devriye vesilesiyle düzenlenen programların tamamında mevlid okunmasının anlamsız olacağı da dile getirilmektedir.
Burada şunu ifade etmek gerekir
ki, gerek sosyal, gerekse dinî adet ve
uygulamalar ancak asırlık bir tecrü-
dosya
be birikimi ve aktarımı ile gelenek
haline gelebilirler. Bunların kısa sürede hem yaygınlaşması hem de ortadan kaldırılması ve etkisiz hale getirilmesi mümkün olmaz. Süleyman
Çelebi’nin Mevlid’i de Osmanlı’nın
kuruluş döneminden günümüze kadar geçen sürede varlığını ve etkisini
devam ettirmiştir. Kendisine rakip ve
nazire kabilinden pek çok mevlid yazılmışsa da Vesîletü’n-necât çağları
aşmak suretiyle Osmanlı coğrafyasında ve günümüz Türkiyesi’nde
mevlid denilice akla gelen ilk manzum eser olmayı sürdürmüştür. Ayrıca mevlidin bidat olduğuyla ilgili fikirler de gerek mevlid adetini, gerekse Süleyman Çelebi’nin eserini etkisiz hale getirememiştir. Zira ülkemizde olduğu gibi özellikle bir zamanlar Osmanlı’nın hakim olduğu
bölgelerde mevlid, dini gün ve gecelerin alternatifsiz en önemli ihya vesilesi olmaya devam etmektedir. Gerçekten de dinî bir temeli olmamakla
birlikte, mevlid merasimleri Müslüman toplumun en çok önem verdiği,
yaşattığı adet ve geleneklerden birini
teşkil eder. Şu ana kadar mübarek
gün ve geceler ile doğum, evlilik,
sünnet ve ölüm merasimlerinde
mevlidin yerini doldurabilecek güçlü
bir alternatif de bulunamamıştır.
Ancak bu merasimlerin tamamında
standart bir mevlid okunması uygulaması da tartışılmalıdır. Belki özellikle sünnet merasimi ve düğünler
için mevlid okunması dışında dinin
müsaade ettiği meşru sınırlar çerçevesinde alternatif kutlamalar yoluna
gitmek mümkün olabilir. Ancak
kandil geceleri, özellikle de mevlid
kandili için Süleyman Çelebi’nin
Mevlid’i geçmişte olduğu gibi uzun
yıllar boyunca alternatifsiz kalmaya
devam edecek gibi görünmektedir.
• Metnin hazırlanmasında Türkiye
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin
“Mevlid” (XXIX, 475-486) maddesinden istifade edilmiştir. Bu konuda daha geniş bilgi için ayrıca şu eserlere
müracaat edilebilir: Necla, Pekolcay,
Türkçe Mevlid Metinleri, (Doktora Tezi) İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İstanbul 1950; Necla Pekolcay,
Mevlid, İstanbul 1980; Hüseyin, Vassâf, Mevlid: Süleyman Çelebi ve Vesîletü’n-necât, (haz. Cemal Kurnaz-Mustafa Tatçı), Ankara 1999; Ahmet Aymutlu, Süleyman Çelebi ve Mevlid-i
Şerif, İstanbul 1958; Bahar Akpınar,
Türk Kültüründe Dini Törenler ve
Mevlid Kutlamaları (Doktora Tezi),
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara 1999; Süleyman Çelebi ve Mevlid, (Yazılışı, Yayılışı ve Etkileri) Sempozyum Kitabı, (editör:
Mustafa Kara-Bilal Kemikli) Bursa
Osmangazi Belediyesi Yayınları, Bursa
2008).
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 23 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
haber
Hasene Yaptığı Yardımlarla Afrikalıların Gönlünü Kazandı
asene IGMG Sosyal Yardım Derneği geçtiğimiz ay Afrika’da Kamerun ve Çad’ta, Gambiya, Nijer, Burkina Faso, Benin ve Mali’de su
kuyuları açtı, binlerce katarakt ameliyatı yaptı, binlerce Adak & Akika kurbanı hissesini ihtiyaç sahipleriyle paylaştı ve destekçisi olduğu yetimleri ziyaret etti.
H
Kamerun ve Çad’ta 25 su kuyusu açıldı, 1.000
ameliyat yapıldı;
Gambiya’da 13 su kuyusu açıldı, 651 hisse Adak &
Akika kurbanı 2.900 aileye ulaştırıldı ve kendisine
destek çıkılan yetimler ziyaret edildi.
Nijer’de 12 su kuyusu faaliyete girdi.
Burkina Faso’da 364 hisse Adak & Akika kurbanı
dağıtımının yanında her birinden 5 ila 10 bin insanın
istifade edebileceği kapasitede 6 derin su kuyusu açıldı.
Benin’de 8 su kuyusunun açılışının yanında Adak
& Akika kurbanları dağıtıldı.
Mali’de 1.250 katarakt ameliyatı yapıldı ve su kuyusu alt yapı çalışmalarımız sürdürüldü.
Kamerun ve Çad’ta Güney Bavyera Hasene Bölge
Temsilcisi Adil Ergan ve Doğu Fransa Strassburg’dan
Bekir Şahin; Gambiya’da Hasene Düsseldorf Temsilcisi Selim Bilgen ve Hamburg Temsilcisi Tamer Çoban;
Nijer’de Fransa Alpes’den Ömer Yılmaz; Burkina Faso’da Doğu Fransa Strassburg’dan Yasin Çavuş ve Kuzey Hollanda’dan Yakup Yıldız; Benin’de Almanya
Rhein Saar’dan İhsan Altundaşoğlu ve Güney Batı
Fransa’dan Fatih Sumar ve Mali’de Hasene Genel Sekreteri İbrahim Kaygısız ve Belçika’dan Mahmut Erdoğan gözlemci olarak bulundular.
Gambiya’da Yetimlerimizle
Kucaklaştık
Geçtiğimiz ay Hasene IGMG Sosyal Yardım Derneği’nin gönüllüsü olarak Gambiya’da bulunan Hasene Düsseldorf Temsilcisi Selim Bilgen ve Hamburg
Temsilcisi Tamer Çoban ülkelerine döndü. Gambiya’da Su Kuyusu Projesi’ni takip eden ve Adak & Akika Kurbanlarını kesip dağıtan Bilgen ve Çoban, Hasene’nin destek olduğu yetimleri ziyaret etti, onlar hakkında bilgiler aldı:
“Gambiya’da bulunuşumuzun 8. gününde buradaki hizmetlerimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Hasene IGMG Sosyal Yardım Derneği’ne yetim bağışında
bulunan yardımseverlerimiz adına Gambiya’daki yetimlerimizi ziyaret ettik. Yetimlerimizle bizzat görüşme imkanımız oldu. Yaşları, eğitim durumları ve sağlık durumları ile ilgili kendilerinden bilgi aldık, onlarla tanışma fırsatımız oldu. Yetimlerimizin bazıları
bizlere Kur’an’ı Kerim okudu. Bu yetimlerimizden bazılarının isimleri şunlar: Bilal Mbye, Nfamara Sanneh, Hava Ceesay, Ensa Luwareh, Kaddy Saha, Zaimabo Jabg, Moden Kjabi, Ebrim Cecsad, Lamin Cecsad, Ansuman Badjong.
Bağışlanan yardımların bizzat yerine ulaştığını
görmek; bağışların yetimler için neyi ifade ettiğini
gözlemlemek bizleri ziyadesiyle sevindirdi. Bizler
Gambiya’dan yetimlerimize destek olan yardımseverlerimize yetimler, mağdurlar ve mazlumlar adına Allah razı olsun diyoruz. Bu noktada Hasene Derneğimize desteklerinden dolayı teşekkür ediyoruz. Yardımlar devam etmesini temenni ediyoruz.
Yetimlere yönelik yaptığımız konuşmada, Yetimlerin duasının ne kadar önemli olduğunu ve yardımseverlerin bu dualara talip olduklarını vurguladık ve
söyledik. Yetimlerimizden beklediğimiz bir başka şey
olarak ise, eğitimlerini en iyi şekilde sürdürmeleri ve
insanlığa faydalı olma hususunda bir ideale sahip olmalarıydı.
Konuşmalarımızın ardından yetimlere hediyelerini dağıttık. Toplu duamız oldu. Duaların ardından yetimlerimizle vedalaşarak ayrıldık.”
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 24 ➤ Mart· März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
haber
DiTiB’de Almanca
Uyum Kursu
Sertifikaları Verildi
iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Eğitim ve Kültür Müdürlüğü’nce düzenlenen törenle, Almanca uyum kurslarını başarıyla tamamlayan
17 kursiyere sertifikaları verildi.
Sertifikalarını almanın sevincinin yaşadığı törende Eğitim ve Kültür Müdürü Işık
Uğurlu kurslar hakkında bilgi verdi. Göç
Yasasına değinen Uğurlu şunları söyledi:
“Yasa gereği, yeterli Almancası olmayanların bu kurslara mutlaka katılmak zorundadır. Bundesamt ile ortaklaşa düzenlenen
resmi kurslar sonunda yapılan sınavlarda,
katılımcılara Uyum Kursları Bitirme Sertifikası (DTZ) verilmektedir. Bu sertifikalar
göçmenlere iş ararken, oturma izni verilirken, Alman vatandaşlığına müracaat edilirken ve işsizlik yardımı alırken istenmektedir. Burada bugün kursa diğer milletlerden
de olmak üzere katılan 17 kursiyerin; 14 kişi B1, diğer üç kişiye ise A2 düzeyinde sertifikası verildi.”
Kursiyerleri tek tek tebrik eden DİTİB
Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere dilin önemine değindi. Kursları tamamlayarak hem
kendi gelecekleri, hem de gelecek nesiller
için en iyi yatırımı yaptıkları; bundan sonra
da Almancayı geliştirmeyi zevkle sürdürmelerinin önemini ifade eden Prof. Dr. Dere, “Almanca kurslarını önemsiyoruz. Kursları bitirerek DİTİB ile bağınızı koparmayın
diğer hizmetlerimizden istifade edin. Burada öğrendiklerinizin üzerine bilgiler takviye ederek, Almancayı geliştirerek ancak o
zaman toplumda daha iyi bir yere gelinebilir” dedi.
Konuşmasının ardından Prof. Dr. Dere,
kursiyerleri tebrik ederek, sertifikalarını dağıttı.
D
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 25 ➤ Mart· März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
haber
Köln Polis Merkezinden Türk Gençlerine Çağrı
ederal Alman Polis Teşkilatları
Köln Merkezinde Türk gençlerine yönelik bilgilendirme çalışması yapıldı. Yapılan çalışmada ülke nüfusuna oranla genelde yabancı kökenli
polis sayısı özelde de Türk gençlerinin
bu mesleğe olan ilgisini artırmağa yönelik bir çalışma yapıldı. Yapılan oturum KRW Uyum (LAGA) Meclisleri
Başkanı Tayfun Kelteğin talebi Polis
merkezinin onayıyla gerçekleşti. Toplantı 1975 yılında öldürülen polis memuru Walter Pauli nin adını aldığı
Walter Pauli Ring 2 nolu Köln merkezde yapıldı.
Proğram moderatörlüğünün Türk
Komiser Bayan Emine Tayfur çok düzgün bir türkçeyle idare etti. Proğramda
ilk söz alan Türkiye Cumhuriyeti Köln
Başkonsolosu M.Kemal Basa beklenen
türkçe konuşmasına Almanca başla-
F
yınca salondan alkış aldı. Basa konuşmasının satır aralarında şunları aktardı: “Bildiğiniz gibi biz Köln Konsolosluğu olarak iki defa polis mesleğine
Türk çocuklarını yönlendirmek için
proğram yaptık. Bunlardan birisi geçtiğimiz yıl Konsolosluğumuzun bahçesine kurdurduğumuz polis standında
buraya çocuklarımızı yönlendirdik.
Dolayısıyla demokratik toplumun bir
parçası olucaksak katılım noktasında
Alman toplumunun içerisinde olmalıyız.”
Basa burada yaptığı konuşmada daha çok Alman Emniyet kurumuna yönelik verdiği mesajlarda şunları aktardı. “Türkler kendilerine el uzatılığında
tutma entegre olma arzusu içerisindedirler. Köln Emniyet müdürlüğü böyle
bir toplantı yaptığı için kendilerine teşekkür ederim” diyerek sözlerini ta-
mamladı.
Köln Emniyet Müdürü Wolfgang
Albers burada yaptığı konuşmada:
“Bizler her zaman Polis teşkilatı olarak
sizlerle beraberiz. Bizler bu teşkilatı bilen kişiler arıyoruz. Burada sizler geleceğin nesillerini temsil ediyorsunuz.
Kölnde yaşayan onbinlerce göçmen
Türk olduğu için sizlere ihtiyacımız
var. Maalesef şu ana kadar % 8`lik bir
gurubu mesleğe kazandırabildik. Köln
için bu çok az bir rakam. Polis teşkilatı
çok iddialı bir meslektir. Bu mesleğe
başlayanlar üniversite eğitimi alacaklardır. Toplumsal siyasal temel bilgiler
öğretilecektir” dedi.
Türk Alman Dostluk Derneği
DTVK üyesi ve Laga başkanı Tayfun
Keltek de burada yaptığı konuşmada
emniyet teşkilatının bu tip organizasyonlardaki ilgisine teşekkür ederek ko-
nuşmasının tamamını Almanca verdi.
Türk Moderatör Komser Emine
Tayfur yaptığı sunumda çalıştığı kurumla ilgili analitik rakamlar verdi. Polis Teşkilatı her yılın 1.9 tarihinde eğitime başlıyor. Polis Teşkilatının Köln,
Düsseldorf, Dortmund, Gelsenkırschen Münster, Bielefeld gibi 7 ilde okulu
mevcut. Polis olan her gencin ilk yılı
karakolda sonraki iki yılı çevik kuvvette, bundan sonra da isteğe bağlı olarak
Trafik, Özel harekat, Esrar eroin, yabancı ülkeler gibi bölümlerde kurum
içerisinde ataması yapılabiliyor. Polis
olmak için başvuranlara üç yıllık okul
döneminde (Öğrenciyken) 1000 Euro
bitiminde de bekar olan ortalama 1800,
1950 euro yaklaşık maaş alıyor. Kurumda 47 bin emniyet mensubu görev
alıyor. 47 emniyet müdürlüğü teşkilatı
var. 1.2 milyon nüfuslu Kölnde 320 bin
yabancı yaşıyor. Yabancı nüfusun 172
bini kendi kimliğinde kalmış. Kölnde
61690 Türk yaşıyor. Köln Emniyet Müdürlüğü 7 bölgeye ayrılmış. Önümüzdeki yıl NRW eyaletine 1400 yeni polis
memuru alınacak.
Yapılan toplantının son bölümünde
Türk polisler toplantıya katılan Türk
velilerin sorularını cevapladılar. Bayan
Komiser Aliye Albayrak`ın annesi ve
babası toplantıda kızlarıyla gurur duyduklarını söylerken, Mehmet Karapınar Uşaklı 40 yaşında mesleğe ilk giren
Türklerden, Ümit Yağmur 5 yıl elektrikçilik yaptıktan sonra polis mesleğine girmiş. Sinan Zengin spor bölümü
mezunu bir yıl öğretmenlik yapmış o
da sonradan mesleğe katılmış.
Proğram sunucusu Emine Tayfur
katılım sağlayan Türk ailelerine, Tayfun Kelteğe, Köln Konsolosuna ve tabi
kurumu adına herkese teşekkür etti.
COCUKCA
C
CO
UKC
CA
. OCU
BUGÜN NE DU
DUA
A EDELİM
EDEELİM
E
Y ALL
AH’IM:
EY
ALLAH’IM:
Mutlak
k hakim, ebedi hayat sahibi,
Mutlak
uyumayan, ölmeyen, ebedi, baki,
uyumayan,
sonsuz, bütün mahlukatın
Kendisini tesbih ettiği her
türlü noksandan uzak, bizim
meleklerin ve Ruh denilen
Cebrail’in Rabbi olan Allah’ım!
Bize ilmini öğret isim ve
sıfatların hakkında bize anlayış
ver bize yardımın zırhını
kuşandır!
HOCA
HOC
A NASREDDİN’İN
N BİRİ BİR GÜN
GÖZLERİMİ ÇOK SEVİYORUM
BİZDEN
BiliyorumSİZE
ki, gözlerim olmasaydı, dünyayı gö-
remezdim. Annemi, babamı, dedemi, nimemi,
kardeşlerimi göremezdim. Minik kediyi göremezdim. Oyuncaklarımı göremezdim. Kitap okuyamaz, bahçede koşamazdım.
Geçenlerde arkadaşlarla köreme oynuyorduk.
Sır abana gelince gözlerimi bağladılar. Hiçbir yeri
göremiyordum. Korktum. İşte o zaman bunları
düşündüm.
Yalnız bunları değli, kör amcaları ve ablaları
da düşündüm. Göremedikleri için ne kadar talihsizdiler. Ben gördüğüm için ne kadar mutluyum.
Eve döndüğümde anneme, “Anneciğim, iyi ki
gözlerim var” dedim.
Annem, “İyi ki var” dedi. Sordum, “anne gözlerimin hakkını nasılı ödeyebilirim?” Saçlarımı okşadı Annem. Sonra dedi ki, “Gözleri görmeyenlere
yardım ederek” dedi. “Bir de gözlerini yaratan Allah’a şükrederek.”
“Nasıl şükredebilirim?”
“Benim namazdan sonra yaptığım gibi yap: Ellerini aç ve ‘Allah’ım,’ de. ‘Beni insan olarak yarattığın için sana şükürler olsun. Bana göz verdiğin
için sana şükürler olsun” de.
Ellerimi açtım, duamı ettim. Şimdi çok mutluyum!
AACELECİLİK,
CELECİLİK
İ İ , KKAİNATIN
AİN
İ ATTIN DÜZENİNE
İ VE YARADILIŞINA
YARADILIŞIN
D
A TERS DÜŞER
Sabır,
Sa
abırr, sıkıntı
abır
sık
kınt
kınt
nttıı ve
darlığın
d
arlığ
arlığ
lğ
ğı anahtarıdır
ğın
a
anah
na
ah
hta
ht
htar
ta
arrıdır
ıdır
dr
Pe
Peygamber
ygamber Ef
Efendimiz
(s.a.v.),
.v.),
. “Acelecilik
“Aceleciliik şe
şeytandan,
ih-enddimiz (s.a.
ytandan, akıllıca ih
tiyatla
düşünerek
hareket
Rahman’
dandır”” buyur
buyurur.
tiy
atla düşüner
ek har
eket etmek ise Ra
ahman’ dandır
urr.
HANGİ SAZIN
SESİ GÜ
ÜZELL?
GÜZEL?
Acelecilik şeytanşeytanP
EYG
GAMBERİMİZ
İ , ““Acelecilik
PEYGAMBERİMİZ,
dan, akıllıca ih
tiyatla düşüner
d
ek har
eket
ihtiyatla
düşünerek
hareket
etmek ise Rahman
andır” buyurur
r.
Rahman’’ da
dandır”
buyurur.
yişine kainatın düz
Acelecilik
işleyişine
düzeniAcelecilik tabiatın işle
enine kısacası yyaratılışa
aratılışa ter
tterss düşer
r.
düşer.
ortasında
baharın
isteyeKışın or
ın gelmesini iste
tasında baharı
yemeyiz. Baharın gelişin
ni beklemek zzorunda
orunda
meyiz.
gelişini
işlerimizin
olduğumuzu gibi işler
imizin zamanında
beklem
mek lazımdır
bitmesi için de beklemek
lazımdır.. Buna
diyoruz.
sabır diyoruz.
Acelecilik bir işin vvaktinden
aktinden önc
e olması
Acelecilik
önce
olması-zamanını
amanını beklemek
nı istemek sabır ise za
demektir.
demek
tir.
devamlılığa
Çalışmalarımızda da ssabra
abra vvee de
vamlılığa
muhtacız.
belki
gelecek
çok muh
tacız. Sabır be
elki güç gelec
ek ama
Nasreddin
Nasr
eddin hoc
hoca
arkadaşının
adaşının eevine
vine gitmiş…
a bir sanatçı
sanatççı ark
Arkadaşı
Nasreddin
Hoca’ya
edd
din Hoc
a’ya tek tek
Ark
adaşı sazlarını Nasr
gösterme
ye başlamış.
göstermeye
İlk önce
önce Uy
Uygur
gur sazı çalmış… Sonr
Sonraa tambur
tambur,, ondan sonr
sonraa
bağlama
Hoca’nın
rrebap…
ebap… Derken akşam da ba
ağlama çalmış… ama Hoca
’nın
sofrada…
sofraa kuruluy
kuruluyor
ikram
gözü kurulacak olan sofr
adaa… Ne sofr
or ne ikr
am
Nasreddin
Hoca’ya
vvarmış…
armış… Nasr
eddin Hoca
’ya bir lokma yyemek
emek bile vvermemiş.
ermemiş.
Sonunda arkadaşı sormuş:
ce han
gi sazın se
zi
“Hocam sazların hepsini din
dinlediniz,
sizce
hangi
sezi
nlediniz, siz
güzel?”
daha güzel?”
“Bence, şimdi hiçbir sazın se
esi kaşıkla tenc
erenin sesinden
“Bence,
sesi
tencerenin
daha güz
el olamaz” diy
evap vvermiş.
ermiş.
güzel
diyee ccevap
acı ilaçç gibi fa
ydasını sonr
ecektir.
faydasını
sonraa göster
gösterecektir.
Hz.. İsaa “Hoşlanmadığına sabr
sabretmedikçe
hoş-Hz
etmedikçe hoş
landığ
ğını ele geçir
emezsin!” der
tten
landığını
geçiremezsin!”
der.. Gerçek
Gerçekten
hoşlanmadığımız,
nmadığımız, sonucu elde edemeyiz.
edemeyizz.
hoşlan
Öz
ellikkle der
slerimizde, ilmi çalışmalarım
mızÖzellikle
derslerimizde,
çalışmalarımızsabrın
da sab
brın büyük önemi vvardır.
ardır.
Çalışm
tı vve
e
malarımızda elbet bir kısım sıkın
Çalışmalarımızda
sıkıntı
darlıklarla
karşılayacağız.
üstesindarlıkl
arla karşıla
yacağız. Bunların üstes
sinden an
ncak sabırla gelebiliriz
ntı vve
e
Sabır sıkın
ancak
gelebiliriz.. ““Sabır
sıkıntı
darlığı
ın anah
tarıdır” demişler
darlığın
anahtarıdır”
demişler..
anda
şeyleri
anlamaya
öğrenmeye
Bir an
da birçok şe
yleri anlama
ya öğr
enm
meye
kalkmak
sabırsızlıktır.
Sindiree sindir
sindire,
anlaya
kalkmak sabır
sızlıktır. Sindir
e, an
nlaya
anlaya
hareket
akıllılıktır.
anlaya har
eket etmek ise akıllılık
tır.
sabır
işidir.. Her iş sabır ister
ister.
İlim sa
abır işidir
r. Siz siz olun
olmayı
deneyin.
sabırlı olma
yı mutlaka dene
yin.
BİR KISSA BİN HİSSE
H
HIRSIZLIK
H
HIRSIZL
HI
RSIZLI
LIK
LIK
K VE
E ALLAH’IN
ALLA
ALL
AH
H’IN
’IN SOPASI
SOP
OPASI
O
PA
P
A
AS
SII
MİNİ TEST
Hasta
Has
sta ziyaretine
ziyarretine
e
gittiğinizde ne
n yaparsıız?
BUGÜN
BUGÜN DE hasta ziyaretine
ziyarettine gidip ne yaptığınızı
yaptığınızı test edeedelim, olur mu?
mu?
1.
HASTA
gittiğinizde
hediyee götürür müsünüz?
1. HA
STA ziyaretine
ziyaretine git
tiğiniizde hediy
Evet
Hayır
E
vet
Ha
yır
2. DURUMU
olursa
söyleyip
moral
DURUMU ne olur
sa olsun
n iyi olduğunu söyle
yip mor
al
vvermeye
ermeye çalışır mısınız?
Evet
Hayır
E
vet
Ha
yır
3. ZİYARET
ZİYA
ARET sırasında
sırasında onu neşelendirecek
şeylerden bahsederr
neeşelendirecek şeylerden
missiniz?
Evet
Hayır
E
vet
Ha
yır
yyanında
anında iken devamlı
devamlı neşeli gör
emeye ga
yret
4. HA
HASTANIN
göremeye
gayret
STANIN
A
eder misiniz?
E
vet
Hayır
Evet
Hayır
kaçıracak şeylerden
şeyleerden bahsetmeme
ye dikkat
5. NEŞESİNİ kaçıracak
bahsetmemeye
gösterir misiniz?
Evet
Hayır
E
vet
Ha
yır
et olduğunu hatırlatır mısı
6. HA
HASTALIĞIN
günahlaraa kefar
mısı-STALIĞIN
A
günahlar
kkefaret
nız?
Evet
Hayır
E
vet
Ha
yır
durumu ümitsiz
ümitssiz bile olsa onu çok iyi bulduğunu
7. HA
STANIN
A
7.
HASTANIN
bulduğunu-zu söyler misiniz?
E
vet
Ha
yır
Evet
Hayır
STALARIN
A
adığından yyakınır
akınır mısınız?
iyi bakılma
8. HA
HASTALARIN
bakılmadığından
E
vet
Ha
yır
Evet
Hayır
9. KENDİ dertlerinizi
dertlerinizi anlatırr mısınız?
9.
Evet
Hayır
E
vet
Ha
yır
bula
buldu?”
gibilerden
la seni mi buldu
?” gibiler
den
110.
0. “BU
“BU hastalık da bula bu
yyakınır
akınır mısınız?
Evet
Hayır
E
vet
Ha
yır
DEĞERLENDİRME::
9.
10.. sorular
sorularaa “Ha
“Hayır”
“Evet”
9. ve
ve 10
yır” diğerlerine “E
vet” şeklinde
cevap
iyii bir hasta ziy
ziyaretçisisiniz
cevap vvermişseniz,
ermişseniz, çok iy
aretçisisiniz
demektir.
demek
tirr.
görmekten
mekten mutlaka memnun
Hasta dostlarınız sizi görm
oluyorlardır.
oluy
orlardır.
Yok
tersini
Y
ok eğer,
eğerr, ter
sini yyapmışsanız
apmışsaanız dikkatli olmanız lazım.
Hastalaraa kendi der
dertlerini
açmamalısınız.. Üzün
Üzüntüleriniz
Hastalar
tlerini açmamalısınız
tüleriniz
ebeli etmemelisiniz
etmemelisiniz.. D
Daima
ma neşeli görünmelisiniz vve
aim
e
uygun
hediye
götürmelisiniz..
hastalığına uy
gun bir hed
diye götürmelisiniz
HA
Mevlana çok ibr
et der
si
HAZRETİ
AZRETİ Mevlana
ibret
dersi
vveren
eren bir hır
sızın başına gelenleri şöyle
hırsızın
anlatır.
anlatır
r.
hırsızın
bahçeye
girer.
““Vaktiyle
Vaktiyle hır
sızın biri, bir bahçe
ye gir
err.
Bahçede
güzel
meyve
başına
Bahçe
ede en güz
el me
yve ağacının başın
na
çıkar.
ççıkar
ar. Meyvelerin
Meyvelerin iyi
y vvee olmuşlarına
ş
uzanamaz.
amaz. Dalları
uzana
Dalları sallayarak
sallayarak meyveleri
meyveleri
dökmeye
başlar.
Dalların
hışırtısınalların hışır
tısınyyere
ere dökme
d
ye başlar
r. D
dan bahçe
baahçe sahibi durumu görür Koşarak
Koşarakk
ağacın
n yanına
yanına gelir.
gelirr.
Adama
A
dama bağırır:
bağırır:
“Hey,
Kimsin
sen?? Bütün
“He
y, ne yyapıyorsun?
n
apıyorsun? K
imsin sen
meyvelerimi
serdin.
Allah’tan
kork-me
yveelerimi yyere
ere ser
din. Allah
’tan kork
mısın?”
?”
maz mısın
m
Ağaçtaki
hırsız
oralı
üstelik
aki hır
sız hiç or
elik
Ağaçta
alı olmaksızın, üste
konuşur::
pişkin pişkin konuşur
bağırıyorsun
Allah’ın
bağın“Ne
Ne ba
ağırıyorsun be adam.
adam Allah
’ın
ın bağı
nAllah’ın
meyve
dan A
llah’ın kulu bir me
yve yyerse
erse bu suçç
der..
mudur?” der
Bahçe sahibi:
aşağıya,
görüşelim”” der
der..
“İn bakalım aşağıy
g
a, in de görüşelim
Hırsız
şekilde
gayet
ilde ga
yet sakin
Hırsız adam yüzsüz bir şek
iner.
hırsızın
ağaçtan aşağı iner
r. Bahçe sahibi
s
hır
sızın
güzelce
bağlar.
elini kolunu güz
g
elce bağ
bağlar
r. Hizmetçisini
etç
çağırır::
çağırır
sopayı,
herife!”
der.
e!!” der
““Al
Al şu sopa
yı, vur şu herif
r.
sopayı
vurdukça,
hırsız
Hizmetçi sopa
yı vur
dukça, hır
sız başlar
bağırmaya:
bağırma
ya:
efendim
etme-““Aman
Aman ef
endim ne olur yyapmayın
pmayın etme
ap
Allah’tan
Diyerek
yin! Allah
’tan korkun.” Diy
e ek bağırıp
er
çağırır..
çağırır
gülerek:
Bahçe sahibi güler
ek:
çağırıyorsun
“Ne bağırıp çağırıy
orsun bee adam! Sopa
Allah’ın…
Vuran
Allah’ın
Allah’ın
Allah
’ın… V
uran Allah
’ın birr kulu… Allah
’ın
getiriyor…
bir emrini yyerine
erine getiriy
or… Bunun ne
der..
günahı vvar?”
ar?” der
TTARİH
A
ARİH DEDE
D YYAZIYOR
AZIYYOR
O
BOY
BOYAMA
YAMA
A
SSultan
uultan Mahmud
Maahmudd
Han’ın
Ha
an’ın ffermanı
ermanı
Dinimiz
Dinimiz,
i
, büluğa
b
ermeden önce
önce çocuklara
a
dini
di
ini ve
ve dünyevi
dü
ünyevi bilgilerin verilmesini
verilmesini
emretmektedir.
em
m etmektedirr. Ecdadımız
mr
Ecdadımız buna çok dikkat
dikkat
ederdi
sevgili
çocuklar.
güzel
ed
d di se
der
vgili çocuklar
r. Bunun en güz
el
örneğini
ülkenin
ör
rrneğini Sultan
S
22.. Mahmut Hanın ülk
enin her
tarafına
gönderdiği
eder.
ta
a afına ggönder
ara
diği bir fferman
r.
erman teşkil eder
erman
or:
Bu ffermanda
nda şöyle deniy
deniyor:
“Dini vvecibeleri
ecib
beleri öğr
etmek vvee seçec
eği mesle
eğin
öğretmek
seçeceği
mesleğin
bilgilerinee sahip kılmak babaların çocukların
na
çocuklarına
karşı ilk vvazifesidir.
azif
n
a esidir. Ne yyazık
azık ki bir zamandan
ak, ço
çok
unutarak,
ço-beri bir ço
ok ana vvee baba bunu unutar
cuklarını daha
d
beş altı yyaşında
hırsı
aşında kazanç hır
sı iile
le
sanat sahi
sahiplerinin
çırak
olarak
iplerinin yyanına
anına çır
ak olar
ak vveriyorlar
eriyorlar
o
vveya
eya başıb
boş bır
akıyorlarr. Çocuklar çağında cahil
başıboş
bırakıyorlar.
ise
kalanlar is
se büluğ çağlarında hem kendileri
dertt oluy
oluyorlar.
Bu,
için hem de
d memleket için der
orlar. Bu
u,
gerektiren
iki dünyada
dünyada ccezayı
ezayı ger
ektiren bir
ihmaldir.. Sizler
Sizleree emr
emrediyorum
ihmaldir
ediyorum ki bu
elinizee değdiği anda bö
bölfferman
erman eliniz
ölkadar
genizde 6 yyaşını
aşını bitirmiş ne kad
dar
ediniz.
çocuk vvarsa
arsa bunları tesbit ediniz
z.
Mevcut
M
Me
vcut mahalle mektepleri
mektepleri yyetmiyorsa
etmiyyorsa
hoca
bularak
mektepsiz
bırakmabina vvee ho
oca bular
ak mek
tepsiz çocuk bır
akmayınız.. Mek
Mektep
çocukları
yınız
kları
tep çağında olduğu halde bu çocu
çalıştıranların
yyanlarına
anlarına alıp çalıştır
anların şiddetle ccezalanezalan
ndırılacaklarını
dırılacakla
arını ilan ediniz! Anasız vvee babasız
okumaya
tahsilini
olanlarla, okuma
ya gücü yyetmeyenlerin
etmeyenlerin tahs
silini
devletin
temin
edeceğini
de
vletin te
emin edec
eğini ilan ediniz!..”
1854’de
Abdülmecid
Bu fferman,
erman, 1854
’de Sultan Abdülmeci
d
1873’de
Han
73’de Sultan Abdülaziz Han
n vvee 18
tarafından
tekrarlanmıştır.
tar
a
afından
da tekr
arlanmıştırr.
Osmanlıya
padişahlar”” diy
diyenlere
enlere bu
Osm
anlıya ““gerici
gerici padişahlar
istiyoruz.
ffermanı
ermanı hatırlatmak istiy
oruz.
HAYAT
üslüman Türk genci herşeyden önce kimliğinin
önce müslüman, sonra
Türk olduğunu bilmeli. Buna binaen:
Kur’an-ı Kerim’i akıcı bir şekilde tecvidiyle, mahreciyle okuyabilmeli. Bundan ziyade Kur’an-ı Kerim’in 114 sureden ibaret olduğunu, bunların bir kısmının Mekke
ayetleri ve sureleri olduğunu, diğer
kısmının da Medine ayetleri ve sureleri olduğunu bilmeli.
İlk inen ayetlerin (surenin) Fatiha suresi değil de, Alak suresinin
ilk beş ayeti olduğunu bilmeli. Bu
beş ayeti ezbere bilmeli.
Esma-ul Husna’nın ne olduğunu bilmeli. Bunların Allah-u Teala’nın 99 isminin olduğunu bilmeli.
Siyer-i Nebi’yi, yani Peygamber
Efendimiz’in hayatını baştan sonuna kadar en azından bir defa okumuş ve anlamış olmalı. Mekke Dönemini, ardından 622. yılında Hicreti ve ondan sonra Medine Dönemi’ni bilmeli. Hüzün Yılı nedir,
Akabe Biatı nedir, Bedir Gazvesi,
Uhud Gazvesi ve Hendek Gazvesi
hangi savaşlardı, bunları bilmeli.
Hulefa-i Raşidin’in kimler olduğunu bilmeli. Onların sıralamasında ilkinin Hz. Ebu Bekir, ardından Hz. Ömer ve Hz. Osman, sonuncusunun da Hz. Ali olduğunu
bilmeli. Son üçünün ise sehit edildiklerini bilmeli. Bu dört büyük
halifenin hayatlarını ve özelliklerini bilmeli.
Rasulullah’ın vefatından sonraki halifelik döneminin yaşandığını,
bundan sonra bir Cemel Savaşının
meydana geldiğini, Kerbela Faciası’nı ve Hz. Hüseyin’in şehadetini
bilmeli. Emeviler Dönemi’ni, Abbasiler Dönemi’ni var olduğunu
bilmeli.
Kameri ayların ne olduğunu bilmeli. Bu 12 ayı sıralamasıyla Muharrem ayından Zilhicce ayına kadar sayabilmeli. Hicret’ten sonra
müslümanlar yeni bir takvime ve
zamanlamaya başladıklarını bilmeli.
Aşere-i Mubeşşere’nin ne olduğunu ve kimler olduğunu bilmeli.
Bunların dünya hayatında Cennet
ile müjdelenmiş olan on kişinin olduğunu (Aşere Arapçada on, Mubeşşere de müjdelenmiş manasına
gelir) bilmeli.
Peygamberler Tarihi’ni bilmeli.
Kur’an-ı Kerim’de 25 peygamberin
isminin geçtiğini ve onların (teferruatlı olmasa da) hayatlarını bil-
M
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 27 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
Selma ÖZTÜRK
[email protected]
Müslüman Türk Genci
Neleri Bilmeli?
Müslüman Türk genci yaşamış olduğu ülkenin kültürünü, tarihini ve dilini (bu Almanya ise Almanca, Fransa ise Fransızca vs.),
ana dili Türkçenin yanında güçlü (iyi yetmez) bir şekilde kullanabilmeli, okuyabilmeli ve konuşabilmeli.
meli. Hz. Yusuf ’un kıssasını, Hz.
Musa’nın ve kardeşi Hz. Harun’un
kıssasını, Hz. Davut ve oğlu Hz.
Süleyman’ın kıssasını bilmeli. Bu
kıssaların bir kısmının ise benzerinin bugünkü Tevrat’ta, yani Eski
Ahid’de yazmış olduğunu bilmeli.
Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)
’nın TEK değil de, SON Peygamber
olduğunu bilmeli. Bunun somut
olarak ne anlama geldiğini bilmeli.
La nuferrıgu beyne ehadim min
“L
rusulih.” ayetinin buna atfen hangi
anlama geldiğini bilmeli.
Hz. İbrahim’in Ata Peygamber
olduğunu, onun iki oğlu Hz. İshak
(r.a.) ve Hz. İsmail (r.a.)’den iki nesil türediğini bilmeli. Hanımı Hz.
Sara (r.anha)’dan olan oğlu Hz. İshak’ın nesli İsrailoğulları olduğunu, hanımı Hz. Hacer (r.anha)’den
olan oğlu İsmail’den Peygamber
Efendimiz (Araplar) türediğini bilmeli
Ehli Beyt kavramı kimler için
kullanıldığını bilmeli. Bundan kasıt Peygamber Efendimiz’in ailesi,
yani ev ahalisi ve akrabaları olduğunu bilmeli
Ehli Kitab’ın ne olduğunu bilmeli. Kitab ehli dendiği zaman,
bunların Yahudilerin ve Hiristiyanların olduğunu, yani semavi
din kitab mensubları olduğunu bilmeli.
Ehli Sünnet’in ne olduğunu bil-
özel köşe
meli. Ehl-i Sünnet denince ilk akla
gelen dört büyük mezhebin olduğunu ve yine bunların Şafii Mezhebi, Hanefi Mezhebi, Maliki Mezhebi ve Hanbeli Mezhebi olduğunu
bilmeli. Şafiileri Şiilerle karıştırmamalı.
Hadislerin ne olduğunu, ne tür
hadislerin olduğunu bilmeli. Sahih, hasen ve zayıf hadislerin mevcut olduğunu, mevzu (uydurma)
hadislerin olduğunu ve Kutsi Hadislerin olduğunu vs. bilmeli
Edilleyi Şeriyye’yi bilmeli. Bunların Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas
olduğunu bilmeli. Bunların her birinin anlamı ve kullanımını (Fıkh)
bilmeli.
Adab-ı Muaşeret’in ne olduğunu bilmeli.
Osmanlı İmparatorluğu’nu (en
derin teferrutına girmeksizin) bilmeli. Her tarihi aklında tutmasına
gerekmez elbet, lakin 1453 tarihinin Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethettiği tarih olduğunu bilmeli.
Bundan ziyade Dünya Tarihi’ni
bilmeli. İki Büyük Dünya Savaşlarının yaşandığını ve bunların tarihlerini bilmeli. Mesela, Bosna Savaşı’nı günümüzün gençlerinin çoğu o zaman küçük oldukları için
veya dünyada olmadıkları için bilmiyorlar bile. Bu önemli tarihi
olayları bizler tarafından öğrenmeliler.
Mehmed Akif Ersoy’un hayatını
(teferruatlı olmasa da) bilmeli. Safahat’ını bilmeli ve İstiklal Marşı’nın değil ilk iki kıtasını, toplam
on kıtasını ezbere bilmeli. Ezbere
bilmek yetmez, bu Milli Marşı’mızı
anlayabilmeli. Vecd nedir, Cüda
nedir, İzmihlal nedir ve Ruhi Mücerred nedir? bunları bilmeli.
Müslüman Türk genci yaşamış
olduğu ülkenin kültürünü, tarihini
ve dilini (bu Almanya ise Almanca,
Fransa ise Fransızca vs.), ana dili
Türkçenin yanında güçlü (iyi yetmez) bir şekilde kullanabilmeli,
okuyabilmeli ve konuşabilmeli.
Pekiyi, gençlerimiz bu saymış
olduğum konuların hangisi biliyor
veya bilmiyorlar aceba? Bilmiyorlar ise, gençler kendi kişilikleri ve
hüviyetleri için zaruri olan bu
önemli konuları nereden öğrenecekler? Akşam yataklarına yattıkların zaman gece bir rüya veya bir ilham mı bekleyecekler? Yoksa bu
saymış olduğum bilgiler onlara
gökten zenbille mi inecek?
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 28 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
haber
Türk Firmaları Şekerleme Fuarına Adeta Çıkartma Yaptı
aklaşık 75 Türk firması dünyaya ürünlerini sunuyor. 65 ülkeden 1412 firma 110 bin metre kare alan ve 6 hallede ürünlerini pazarlamaya çalı-
Y
şacak.
Almanya`nın Köln şehrinde bu yıl 42. düzenlenen
şekerleme fuarına Türk firmaları hem İstanbul İhracat-
cılar Meclisi çatısıyla hem de bireysel olarak yoğun ilgi
gösterdiler.
Fuar açılışını Köln Anakent Belediye Başkanı Jürgen Roters yaptı. TC. Köln Başkonsolosu Mustafa Kemal Basa ve Çalışma Ateşesi Tahsin Özdemir diğer fuarlarda olduğu gibi Türk firmalarını standlarında ziya-
BANKA VE OFF-SHORE
MAĞDURLARI
İmar Bankası, Yurt-Bank, Egebank,
Yaşarbank, Sümerbank’ın “OFFSHORE” mağdurlarının, faizlerini
alamayanların, mağduriyetlerini giderici yeni çözüm imkanı oluşmaya
başladı. Aşağıdaki imkana benzer
imkanlardan istifade edebilirsiniz!
TÜM HOLDİNGLERİN, TÜM MAĞDURLARINA!
FARKLI VE YENİ BİR ÇÖZÜM YOLU
İNKASSO METODU
-Bu güne kadar, hiçbir Holdingden, hiçbir mağdurun parası, Türkiye‘deki kesinleşmiş bir mahkeme kararına dayanılarak icra yoluyla tahsil edilemedi. Bu şekilde
emsal karar yok! Emsal tahsilat da yok!
-Almanya’da Holdinglere karşı açılan davalar kazanıldı. Ama bu kararlar, Türkiye’de tanınıp, kabul edilip, kesinleşmedi. Bu nedenle de icra yoluyla tahsilat
sağlanamadı.
-Özetle; kelime oyunlarına gelmeyiniz. Dava kazanmak önemli değil. Önemli olan; cebinize paranın girmesi!
*Biz, çözümün olmadığını bildiğimiz için, yıllarca bu tür alacaklarınızı “takip etme işini“ üstlenmedik.
**ilk defa; yatırılan paralarınızı tahsil etmemizi sağlayabilecek türden; yeni belge, bilgi ve imkanlar elde ettik. Ve yine İlk defa, bu bulduğumuz çözümü uygulamaya
karar verdik. Metodumuza güvendiğimiz için;
-MAĞDURDAN, BAŞTAN, ÖZEL ÜCRET VE MASRAF TALEB ETMİYORUZ.
-BAŞARDIĞIMIZ TAKDİRDE; MASRAF VE ÜCRETİMİZİ,
TAHSİL ETTİĞİMİZ PARANIN İÇİNDEN ALIYORUZ.
-BAŞARAMADIĞIMIZ TAKDİRDE; MAĞDURDAN ÖZEL ÜCRET VE MASRAF ALMIYORUZ.
-TÜM BU HUSUSLARI YAZIP, İMZALAYIP, MÜHÜRLEYİP BELGE OLARAK SİZE VERİYORUZ.
Üstelik:
1- Dava açıp kaybedenler,
2-Dava açıp kazandığı halde parasını tahsil edemeyenler,
3-Davaları devam edenler de çözümümüzden faydalanabilir. (hem de mevcut avukatlarını değiştirmeden!)
HANGİ HOLDİNGE PARA YATIRDIYSANIZ, FARKETMEZ. SİSTEMİMİZDEN FAYDALANABİLİRSİNİZ:
KOMBASSAN, Jet-Pa, YİMPAŞ, Endüstri Holding, İTTİFAK, Kaşıkçı, Apitaş, SAYHA, Büyük Anadolu,
DEMİRKAYA, Demirkıran, AKSARAY, ASRİ, Emirdağ, Hadeka HAMATEK, İşlem, GÜRTEKS, KALDERA,
Kamer, KATRA, KATILIM, Kübra, SİLM, Noya, TİLMO, Umpaş, UTM, Tüm Holdingler, TÜM BANKALAR.
DİKKAT: KONTENJANIMIZ SINIRLI OLUP, KONTENJANIMIZI BİR SÜRE SONRA KAPATACAĞIZ!
MÜRACAAT İÇİN: Bizi aramanız, adres vermeniz yeterlidir. Adresinize müracaat belgeleri postalanır.
Türkiye’nin her şehrindeki hak ve alacaklarınız ve EMEKLİLİK HAKKINIZ tarafımızca takip edilir
ret ederek katılımcılara plaket verdi. Basa İstanbul İhracatcılar stand Palivyonunda Fuar müdürü Zekeriya Mete ve basın mensublarıyla beraber olduğu çalışma ziyaretinde, Türk girişimcilerin yaşadığı zorluklara değindi.
Köln Başkonsolosu kısaca şunları söyledi: “Bizim
Avrupa topluluğuyla imzalamış bulunduğumuz Ankara
anlaşması katma protokolleri uyarınca, hizmet alımı ya
da hizmet sunumu için Almanya`ya gelen Türk vatandaşları vizeden muaftır. Vizeden muaf olduğuna dair
Avrupa Birliğinin Adalet divanında kararları vardır. Bu
hukuki durum yüksek mahkemenin içtihatıyla da teyid
edilmiştir. Bir ülkenin gücünü öğrenmek istiyorsanız
kaç tane global markası var ona bakacaksınız. Ne kadar
ihracat yapıyor dünyada ne kadar bir ağırlığı var artık
bunlar önemli. Yoksa kimse uçağınızı tankınızı deyil
ekonomik değerlerinizle ölçülüyorsunuz” dedi.
T.C. Köln Başkosolosluğu Çalışma Ateşesi Tahsin
Özdemir de biriminin çalışmalarıyla alakalı verdiği bir
örnekte, diplomatik aracılıkla bir Türk firmasının bazı
sıkıntılarını nasıl çözdüklerini örnekledi.
IGMG Wuppertal Yunus Emre
Camii’nde Mevlid Kandili İhya edildi
GMG –Düsseldorf Bölgesi Wuppertal Şubesi kendi
bünyesinde güzel bir Mevlid Kandili programı organize etti. Wuppertal Cemiyet İmamı İsmail Arslan’ın
başkanlığında organize edilen programda konuşan İsmail Arslan: “Bu gecenin feyzinden bahisle gecenin feyzinden faydalanalım. Bugün Peyganberimizin doğduğu
gecedir” dedi.
Programda kız ve erkek öğrenciler birbirinden güzel
ilahiler söylediler. Wuppertal Cemiyet başkanı Abidin
Temel ve Yüksel Köse Yasin-i Şerif okudular. Dedelerden “Bizleri de mahrum eyleme Allah, Dervişler ve
Cennette Huri Kızları Allah deyu deyu”, ilahileri büyük
ilgi gördü. Cemiyetin Cavit abisi de Necip Fazıl Kısakürek`in “Sakarya” şiirini okudu.
Wuppertal Cemiyet Başkanı İsmail Arslan bir de kapanış konuşması yaptı.
Namazdan sonra cemaate ikramlar vardı.
I
HAYAT
LLAH’ın selamı, rahmeti, bereketi, mağfireti ebedi ve daima üzerinize olsun. Salat ve selam O`nun Rasulüne, ashabına, aline
ve ehline olsun.
Sevgili dostlarım gelelim bugünkü
yazımıza!
Hacarap şeker komasında.
Her sabah namazını camide kılan
Hacarap o sabah namaza gelmez. Oğlu bakar Hacarap namaza gelmemiş,
acaba namaza kalkamadı mı diye düşünür. Sabah namazını kıldıktan sonra Lidl`den bir şey alacağından doğru
Lidl`le gider. Alacağını alır, dışarı çıkar, tam o sırada hanımından bir telefon gelir, bir haber:
- Baban konuşamıyormuş, annen
telefon etti.
– Tamam ben gider bakarım.
Hacarabın oğlu süratle babasının yanına gider. Babasının evine varınca
annesi telaşla karşılar:
- Oğlum baban konuşamıyor.
Hemen babasının odasına girer babası Hacarap fıldır fıldır bakıyor.
Babasına sorar:
-Baba nasılsın?
Babası cevap verir:
- Bir şeyim yok.
Bu sefer annesine:
- Anne babam konuşuyor.
Annesi içeri girer soru sorar:
- Hacı nasılsın?
-…………………………..
Cevap yok.
Oğlu tekrar sorar:
-……………………….
Yine cevap yok.
Annesine:
- Sen bu böyle olmuyacak babamı
hazırla ben arabayı alıp geleyim, hastahaneye götürmemiz gerek diyerek.
Oğlu arabayı getirmek için hemen
kendi evine koşar. Vakit kaybetmeden
arabayı alır gelir ama Hacarap kendinde değil gidecek durumu yok. Bu sefer
ambulans çağrılır. Doktor ve hasta bakıcılar eve gelirler. Doktor eve gelip
durumu oğluna ve hanımına sorar,
onlar da bildiklerini söylerler. Doktor
Hacarabın yanına gelir. Bu sefer doktora ne söylendi ise Hacarap tersini
yapmaz mı! Doktor oğluna ve hanımı-
A
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 29 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
M. Salih AYDIN
[email protected]
Hacarabın Serüvenleri 53
na, hani konuşamıyordu, hani yürüyemiyordu, hani şunu yapamıyordu, hani bunu yapamıyordu, diye söyleyince
ne diyeceklerini şaşırırlar. Olan oğluna ve Hacabın hanımına olmuştur. Biraz sonra doktor hastalığını anlayınca
mesela anlaşılır. Meğer Hacarabın şekeri düşmüş onun için öyle oluyormuş. Biraz şekerle karışık elma suyu
içince biraz kendine gelir ama yine de
hastahaneye kaldırırlar. Orada oğluna
kızına ve hanımına ben nerdeyim?
ben kimim? vesair söyleyip durur.
Ama ertesi gün kendine gelince bütün
yaptıkları kendine anlatılır. Kendisi
bile olanlara hayret eder, inanmak istemez. Hala inanamıyor ve bu durumuna gülüyor. Bir hafta sonra hastahaneden çıkarırlar, dışarı çıkma felan
dendiği halde Hacarap duramaz camiye gider, namazını kılacak ve eve gidecek. Namazdan sonra dua ederken
birden şeker komasına girer, cemaatten bazıları hastahaneye götürelim felan derler, biraz dinlendikten sonra
kendine gelir. Ve kendine şaşkın, şaşkın bakan cemaate:
- Ne bakıyorsunuz daha 14 yaşındayım ara sıra şaka yapıyorum der.
Biraz da gerçekleri düşünelim!
Dünya zenginleri kapitalist zihniyet,
üretimini daha çok satabilmek. İhtiyaç
dışı malı piyasaya sürüm yapması ge-
rektiğinden. Sinsi bir planla en mahrem yerimizden vurdular. Nasıl mı?
Nasıl olsun! Namus, ar, aile, çocuk,
anne baba kavramlarını zamanla birbirlerine yabancılaştırarak. Dünyada
dengeler öyle değiştiki insanlar hatta
bu işleri düzenleyenler bile fark edemedi. Hayatta en çok korktuğum şey
insanların süratle değişimleri idi, oda
oldu. Ve doğduğum günden bugüne
kadar 53 sene geçti. Bir insan yaşamında azıcık zaman içinde nelerimizi
vermedik. İnsanlar öyle değiştiki hala
idrak edemiyorum. Daha doğrusu kabullenemiyorum. İnsan bu kadar esnek olur mu? Sanki bütün dünya insanlığı 11 şiddetinde bir deprem geçirdi. Ama velakin bu durum kimsenin umurunda bile değil. Eğer böyle
bir depremi dünyadaki başka bir yaratılmış geçirse idi dengeleri değişirdi.
Ahlaken kültürel ve dinsel anlayışımız
180 derece değişti. Ama bizim biz
adem oğlunun umurunda bile değil.
Sadece bir hedefimiz var! Günümüzü
gün edelim, hayatı yaşayalım, en güzel
yaşam benim yaşamım olsun. Ahh….
Ahhh… Hangisini sayayım hangisini
anlatayım. Adam geliyor benim dağlarımdan bütün bitkisel yapıyı ve dolayısı ile vatanımın varlığını çalıyor, gidiyor. Bizim olan o varlığı bize kalmasın diye de dağlarıma zehir saçıp gidi-
özel köşe
yor. Kimsenin umurunda değil, bir
ALLAH’ın kulu ne yapıyorsun demiyor. Adam bu götürdüklerini genlerini değiştirerek kendine has hale getirdikten sonra bize satıyor. Bize sattığı o
tohumları bizim aleyhimize kullanıyor. Kimsede çıt yok. Neslimizi bozuyor, bünyemize zarar veriyor, insanımızı yok ediyor. Yediğimiz içtiğimiz
haram veya zararlı maddelerden oluşuyor. Kimse sormuyor. Son 200 senede dünyanın dengesini insan oğlunun
zehirlemesi ile adeta yaşanmaz hale
geldi. Torunlarımıza, geleceğimize,
acı, hastalık ve elem miras bırakıyoruz. Ama! Yine umurumuzda bile değil. Bencil ve sadece kendini düşünen,
refah içinde yaşayayım da gerisi teferruat diyen insanlarla dolu şu dünyada
insan gibi yaşamak büyük bir marifet.
Düşünen ve gerçeği gören insan için
yaşamak ve yaşamaya çalışmak çok
zor. Çünkü bu dünyada 7 milyar insan
içinde artık kendini yapayalnız hissediyorsun. Ne düşüncelerini ne fikirlerini destekliyorlar ne de bu sorunlara
çare üretmeye yaklaşmıyorlar. Belkide
doğrular için uğraşanlara bu deli neler
düşünüyor diye gülüyorlardır. Ama
yaklaşan tehlikeden hiç mi hiç haberleri yok. Bunu anlamak için biraz düşünmek yeter de artar. Ama ne yazıkki düşünmemek için adeta direniyorlar. Ve insana şöyle bir bakıyorlar sonra da fazla gölge yapma abi başka ihsan istemem, diyerek espri yapıyorlar
kendilerince.
Ciddiyet denen nesnenin yanına
uğramamış bu insanların eline verilmiş bütün ipler. İstedikleri gibi at oynatıp kılıç kuşanıp biran önce insan
neslini yok etmek için uğraşıyorlar.
Kendi iplerini de kestiklerinden haberleri olmadan. Müslümanların yaradılışına uygun yaşamak gerekirken.
Vahyedilen ayetlerle, hadislerle hakikat yoluna girmek gerekirken. Eğlence
olan şu dünya hayatıyla kendimizi aldatıyoruz. Yunuslarımızın Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz.
Sözlerine nasıl da kulak tıkadığımızın
delilleri değil mi şu yaşam sandığımız
hayat.
ALLAH’a emanet olun.
Selam ve dua ile.
IGMG Wetzlar Fatih Camiinde Mevlit Kandili Programı
GMG Hessen Bölgesine bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Wetzlar
şubesinde 1 eğitimci 3 eğitim yardımcısıyla birlikte, 3 sınıftan oluşan kız
çocuklarına yönelik eğitim gayet verimli bir şekilde devam ediyor.
Mevlit Kandili münasebetiyle çocuklarla birlikte, Peygamberimiz (s.a.v)
in doğumu kutlandı. Allah Resülünü
daha iyi tanımak ve örnek almak için
hayatını okuyup aldıkları eğitimden
imtihan oldular.
I
Aynı gün yarı dönem karnesini de
alan öğrenciler iki sevinci birden yaşadılar.
Eğitimci Naile Atsız: “Çocuklarımıza Peygamberimizi daha iyi anlatabilmek için bu tür programları düzenliyoruz. Wetzlarda aileler çocuklarının eğitimlerine gereken önemi veriyorlar ve
yapılan çalışmalara mutlaka çocuklarını getirip eğitimlerini aksatmıyorlar.
Bu şekilde hassas davranan velilere teşekkür etmek istiyorum” dedi.
HAYAT
Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir
➤ 30 ➤ Mart · März 2012 · Rebiü`l Ahir 1433
bulmaca

Benzer belgeler