Mart - TFMD

Transkript

Mart - TFMD
Foto Muhabiri
ISSN 1309-095X
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yayın Organıdır. Sayı 16 - Mart 2013 - ÜCRETSİZDİR
TFMD - FOTO MUHABİRİ - SAYI 16 - MART 2013
444 0 724 | saripanjur.com.tr
| vakifbank
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
BEN BÜYÜK MEGAPİKSELİM
ISSN 1309-095X
TFMD “FOTO MUHABİRİ”
Türkiye Foto Muhabirleri Derneği
(TFMD) Adına Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü
KAPAK
FOTOĞRAFININ
HİKAYESİ
Rıza ÖZEL (Başkan)
Her yıl belirli
dönemlerde Van Gölü
havzasındaki sulak
alanlarda konaklayan
flamingoların
günbatımında oluşan
kızıllıkla ortaya
çıkan görüntüleri
doğaseverlere görsel
şölen sunuyor....
YÖNETİM KURULU
Ümit Kozan (Başkan Vekili)
Arif Akdoğan (Başkan Yrd.)
Yüksel Pektekin (Başkan Yrd.)
Hamza Şahin (Genel Sekreter)
Barış Oral (Mali Sayman)
Bekir Öner Şan (Genel Sek. Yrd. - Akdeniz Bölge Tem.)
Murad Sezer (Üye - İstanbul Marmara Bölge Temsilcisi)
Kadir KEMALOĞLU (Üye - Ege Bölge Temsilcisi)
Bülent KARADAŞ (Üye)
Raşit AYDOĞAN (Üye)
TFMD KURUCU ÜYELERİ
Rafet Hüner
Sökmen Baykara
Zekai Durmuş
Halim Ermiş
Rıza Ezer
Dursun Gündoğdu
Bülent Hiçyılmaz
İlhan Kuyucu
Turgut Mantar
Mehmet Ünlü
DERGİ GENEL YAYIN DANIŞMANLARI
Bülent Hiçyılmaz
Mehmet Ünlü
Şükrü Akın
Veli Talay Ulusu
Uğur Kavas
Fotoğraf: Ali İhsan ÖZTÜRK - AA
48
8
HUKUK DANIŞMANI
Av. Umut Kurman - ALK Hukuk Bürosu
YAYIN KURULU
Emin Demir
Kenan Çimen
Ali Ekeyılmaz
Yurttaş Tümer
Yavuz Özden
Alper Yurtsever
Ümit Bektaş
Celal Çevirgen
Ali Ünal
Cem Öksüz
Cem Bakırcı
Ergun Ayaz
Bülent Uzun
Turgay Duyar
Adnan Poyraz
Volkan Yıldırım
Denizhan Güzel
Göksel Yapar
Hüseyin Emre Tazegül
64
50
BASKI
Dumat Ofset: 0.312 278 82 00
Adres:
Feza Gürsey Bilim Merkezi Yanı
Altınpark-Aydınlıkevler-ANKARA
Tel: 0 312 417 87 60 l Fax: 0 312 417 87 18
Süreli Yayın Sayı: 16
Mart 2013 / Üç ayda bir yayınlanır
Foto Muhabiri Dergisi’nde yeralan yazı, fotoğraf ve reklamların
sorumluluğu sahiplerine aittir.
Yazı ve fotoğrafların kullanım hakları TFMD’ye (Türkiye Foto
Muhabirleri Derneği) aittir.
İzinsiz olarak yayınlanmaz.
70
82
N
A
T
U
T
A
N
Y
A
BİR YILA
N
O
Y
S
A
Z
İ
N
A
ORG
Fotoğraf: Ümit BEKTAŞ
TFMD Başkanı Rıza ÖZEL
değerlendirmede Bünyamin Aygün’ün Suriye’de çektiği
fotoğrafı Yılın Basın Fotoğrafı seçti.
yanda Esat yanlıları bir yanda muhaliflerin olduğu savaşın
kirli yüzü yarışmanın sonuçlarına yansıdı. Bir yanda
aman Foto Muhabiri Onur Çoban’ın karelerine yansıyan
Esat’ın baskısından kaçan mültecilerin zorlu yolculuğu
diğer yanda Milliyet Foto Muhabiri Bünyamin Aygün
ile Sabah Foto Muhabiri Emin zmen’in karelerinde
muhaliflerin insanlık dışı muamelelerle infaz ettiği
insanlar...
Yanı başımızdaki savaşın yaşattıkları tüm kirliliği
ile Yılın Basın Fotoğrafları’nda değer buldu. Türkiye’de
akan kan, şehit törenlerine yansıyan fotoğraflar,
kentsel dönüşümle yenilenen şehirler, kadına şiddet,
Türkiye’nin gururu olan yüz nakli, yumurtalı protestolar,
spor organizasyonları ödül alan fotoğraflara derinden
baktığınızda bir yılın özetini görebilirsiniz.
E EKK RLER
T
ürkiye Foto Muhabirleri erneği 2 yıl önce
kurulduktan sonra düzenlemeye başladığı
Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması ile medya
alanında bir marka yarattı.
Bugün akıfbank’ın sponsorluğunda
gerçekleştirilen bu yarışma basın fotoğrafçılığı
alanında ülkemizdeki tek ve şüphesiz en prestijli
organizasyon. Her geçen yıl artan katılımcı sayısı bu
yarışmanın büyüklüğünü ortaya koyuyor ki yalnızca
gazetecilerin katılabildiği Yılın Basın Fotoğrafları
Yarışması’nda 3 bin 5 kare fotoğraf yarıştı.
Yarışmamızın jürisinde bu yıl ilk kez yabancı
konuklar ağırladık. Türk medya sektöründe fotoğraf
ve gazetecilik konusunda en önemli isimlerin
bulunduğu jüri üyelerine bu yıl Le Monde Fotoğraf
Editörü Maria Sumalla, Herald Tribüne Fotoğraf
Editörü Gaia Tripoli de katıldı.
Bahçeşehir niversitesi Fotoğraf Bölümü Başkanı
Melih afer Arıcan, Akdeniz niversitesi İletişim
Fakültesi ekanı Bilal Arık, Türkiye Spor Yazarları
erneği Genel Başkanı Naci Arkan, Sabah Gazetesi
Fotoğraf Editörü Kutup algakıran, Türkiye Foto
Muhabirleri erneği Onursal Başkanı Bülent
Hiçyılmaz, A Türkiye Fotoğraf Editörü Burhanettin
zbilici, Hürriyet Gazetesi Fotoğraf Editörü Sebati
Karakurt, Habertürk Gazetesi Fotoğraf Editörü Fatih
Sarıbaş, aman Gazetesi Fotoğraf Editörü Selahattin
Sevi, euters Türkiye Fotoğraf Editörü Murad Sezer,
Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Tek,
Milliyet Gazetesi Fotoğraf Editörü Yurttaş Tümer
ve Antalya Gazeteciler emiyeti Başkanı Mevlüt
Yeni’den oluşan jüri saatlerce fotoğrafları inceledi. 3
bin 5 kare fotoğrafı tek tek inceleyen jüri yaptığı
1
Başta Aygün olmak üzere yarışmada ödül alan tüm
meslektaşlarımı kutluyor, başarılar diliyorum. ernek
tarihinin en uzun toplantısında saatlerce fotoğraflara
bakan jüri üyelerimizin her birine teşekkür ediyorum.
erdiği destekle yarışmamızın her geçen gün daha da
büyüyerek ilerlemesine önemli katkı sağlayan akıfbank’a
teşekkür ediyorum. Foto Muhabirleri olarak yarışmanın
adının akıfbank’la birlikte anılmasından mutluluk
duyuyoruz. üri organizasyonundan ödül törenine kadar
organizasyonun mükemmelliği için bizimle birlikte
yürüyen başta akıfbank’ın Genel Müdürü Süleyman
Kalkan olmak üzere tüm ekibe özellikle çabaları ile bize
güç katan Kurumsal ilişkiler Başkanı Aslıhan Ahızkal’a
ayrıca teşekkür ediyorum. ürimizi en iyi şekilde ağırlayan
i os o nto n Oteli’nin tüm personeline de ilgilerinden
dolayı teşekkür ediyorum.
e son teşekkür yabancı jüri üyelerimizin
organizasyona katılımını sağlayan ve tüm jüri üyelerimize
gösterdikleri misafirperverlikten dolayı Türk Hava
Yolları’na. Konuklarımıza mükemmel bir hizmet
sunulmasında büyük emeği olan Türk Hava Yolları Basın
Müşaviri Ali Genç’e de teşekkürü bir borç biliyorum.
İR
LA A
O O MU A İRLERİ A LARA OR AK
stelik bu fotoğrafların birkaçı öyle acı yüklü ki ödül
alan foto muhabirlerine gösterdikleri cesaretle gelecek
nesillere bıraktıkları tarihi kareler için ayrıca minnetlerimi
sunuyorum.
İnsanların izlerken kanal değiştirdiği, gazete sayfalarını
hızlıca çevirip görmek istemedikleri birçok acıya foto
muhabirleri en yakınından izleyerek ortak oluyor. dül
alan fotoğraflar bu anlamda mesleğin güçlüğünü ve zorlu
çalışma koşullarını da ortaya koyuyor.
A U A KARELER
ME İ KU LU ORUM
Yarışmaya katılan tüm meslektaşlarımızın
gönderdikleri yıl içerisinde çektikleri en iyi kareleri
jürinin beğenisine sunduk. Her biri birbirinden önemli,
yıla damgasını vuran onlarca kare jürinin saatler süren
mesaisinde yarıştı. Yıl içerisinde yankı uyandıran
fotoğraflar ödül için tek tek önerildi. Bir kare üzerinde
saatlerce tartışıldığı anlar oldu. Sonuçta ödül alan karelere
bakınca Türkiye’nin bir yılına ayna tutuldu.
Suriye’de yaşanan savaşın acı kareleri ödül aldı. Bir
ünya’nın en önemli basın fotoğrafçılığı
organizasyonları arasında yer alan orld ress hoto’da
yıllar sonra ödül alan Sabah Foto Muhabiri Emin zmen’i
kutluyorum.
Spot Ne s kategorisinde ikincilik kazanarak yıllar
sonra Türkiye’ye bu ödülü getiren zmen, tüm Türk foto
muhabirlerinin gururu oldu. zmen, bu başarısı ile 1955
yılından bu yana süren organizasyonda 3 yıl aradan sonra
ödül alan üçüncü Türk basın fotoğrafçısı oldu.
2
Yılın Basın
Fotoğrafları
Ana Sponsoru
6
7
Fotoğraf: Öner ŞAN - Sabah Gazetesi
risi
VakıfbankTFMD Yılın Basın
Fotoğrafları
Yarışması’nda
ödül alan
fotoğraflar belli
oldu. Yarışmada
“Yılın Basın
Fotoğrafı
Ödülü”nü Milliyet
Gazetesi’nden
Bünyamin
Aygün Suriye’de
çektiği Halep’de
Muhaliflerin
Karakol Baskını
fotoğrafı ile
kazandı
as Foto ra lar
l
Yılın Basın
Fotoğrafları 2012
Le Monde Fotoğraf editörü Maria
Sumalla, Herald Tribüne fotoğraf edjtörü
Gaia Tripoli, Sabah Gazetesi Fotoğraf
Editörü Kutup algakıran, Türkiye Foto
Muhabirleri erneği Onursal Başkanı Bülent
Hiçyılmaz, A Türkiye Fotoğraf Editörü
Burhanettin zbilici, Hürriyet Gazetesi
Fotoğraf Editörü Sebati Karakurt, Habertürk
Gazetesi Fotoğraf Editörü Fatih Sarıbaş,
aman Gazetesi Fotoğraf Editörü Selahattin
8
Sevi, euters Türkiye Fotoğraf Editörü
Murad Sezer, Anadolu Ajansı Genel Müdür
Yardımcısı Ahmet Tek, Milliyet Gazetesi
Fotoğraf Editörü Yurttaş Tümer, Türkiye
Spor Yazarları erneği Genel Başkanı Naci
Arkan, Bahçeşehir niversitesi Fotoğraf
Bölümü Başkanı Melih afer Arıcan, Antalya
Gazeteciler emiyeti Başkanı Mevlüt Yeni ve
Türkiye Foto Muhabirleri erneği Başkanı
ıza zel.
T
ürkiye Foto Muhabirleri erne
ği tarafından gerçekleştirilen ve
Türkiye’nin basın fotoğrafçılı
ğı dalındaki en prestijli yarışma
sı “ akıfbank TFM Yılın Basın
Fotoğrafları” Antalya’da açıklandı. i os o n
to n Otel’de toplanan akıfbank TFM Yılın
Basın Fotoğrafları 2 12 jürisi, 3 bin 5 fotoğ
raf arasında yaptığı değerlendirmenin ardından
Milliyet Gazetesi’nden Bünyamin Aygün’ün
alep’te uhaliflerin Karakol askını karesi
ni “Yılın Basın Fotoğrafı” olarak seçti.
Haber, Serbest, Spor, Çevre, Siyaset ve
Foto öportaj dallarında gerçekleştirilen
yarışmada toplam 1 fotoğraf ve 12 fotoğraftan
oluşan portfolyo ödüle layık görüldü.
Anadolu Ajansı’ndan Ali İhsan ztürk, her
yıl belirli dönemlerde an Gölü havzasındaki
sulak alanlarda konaklayan flamingoların,
günbatımında oluşan kızıllıkla ortaya çıkan
görüntülerini yansıttığı fotoğrafı ile “Vakıfbank
Özel Ödülü” aldı.
Anadolu Ajansı’ndan urak kbulut afet
Hüner Özel Ödülü’nü Başbakan ecep Tayyip
Erdoğan’ın 2 11 yılı Kültür ve Sanat Büyük
dülleri Töreni’nde usta foto muhabiri Ara
Güler’in fotoğrafını çektiği kare ile aldı. Yine
Anadolu Ajansı’ndan Bülent Doruk, Avrupa’da
bir kulüpte futbol oynama rüyası ile Türkiye’ye
göç eden Afrikalı gençlerin yaşamlarını
yansıtan foto röportajı ile Mustafa Pekcan Özel
dülü’nü aldı
Yılın Basın Fotoğrafları 2 12 yarışmasının
Siyaset dalında Başbakan ecep Tayyip
Erdoğan’ın Endonezya’ya giderken çektiği
fotoğrafla vrim ydın yılın siyaset fotoğrafı
ödülünü aldı. Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Melih Gökçek’e kürtaj ve sezaryen
tartışmalarını protesto eden bir grup kadının
yumurtalı saldırısını yansıtan yine Evrim
ydın’ın fotoğrafı aynı kategoride ikincilik
ödülünü aldı. Hürriyet Gazetesi’nden Fahir
rıkan’ın H Genel Başkanı Kemal
Kılıçdardoğlu’nu şair ve yazar Abdurrahim
Karakoç’un Kocatepe amisi’nde öğle vakti
9
kılınan cenaze namazının ardından son
yolculuğuna uğurlandığı törende çektiği
fotoğraf da üçüncülük ödülünü kazandı.
oğan Haber Ajansı’ndan anan ltıntaş,
iyarbakır’ın Kulp İlçesi’nde şehit düşen
zel Harekatçı olis Memuru Akın Bayram’ın
memleketine gönderilmek üzere helikoptere
konulan Türk Bayrağı’na sarılı tabutunun
başında bekleyen oğlu fotoğrafı ile yılın basın
fotoğrafı ikincilik, Hürriyet Gazetesi’nden
urat aka da Femen grubunun eylemi
karesiyle üçüncülük ödülü aldı.
aman Gazetesi’nden Onur oban, Suriyeli
muhaliflerin Asi Nehiri’nden geçişlerini
anlatan fotoğrafları ile Foto öportaj dalında
birinci oldu. Aynı gazeteden Mehmet Ali
Poyraz ikinci, Kürşat ayhan da üçüncülük
ödülünü kazandı.
Hürriyet Gazetesi’nden Emre Oktay
spor dalında birinci olurken, Çevre dalında
aman Gazetesi’nde Mehmet Yaman birinci
oldu. Sabah Gazetesi Muhabiri Emin Özmen
Suriye’de çektiği karakol baskını fotoğrafı ise
TFM özel ödülüne layık görüldü.
Türkiye’de haber fotoğraflarının
değerlendirildiği tek organizasyon olma
özelliğini de taşıyan “ akıfbank TFM
Yılın Basın Fotoğrafları” yarışması sektörde
zor şartlarda görev yapan foto muhabirlerini
özendirmeyi hedefliyor. Türkiye’de
haber fotoğrafçılığının gelişmesine katkı
sağlamayı, basın fotoğrafçılarını desteklemeyi
de amaçlayan yarışmanın ardından
fotoğrafların sergilenmesi sayesinde de basın
fotoğrafçılığına ve foto muhabirliğine olan ilgi
yüksek tutuluyor. dül alan ve sergilenmeye
layık görülen fotoğraflar, 19 ’den bu yana
yayınlanan ve artık koleksiyon değeri taşıyan
“Yılın Basın Fotoğrafları” kataloğu ile kaynak
bir yayına dönüşüyor.
düller, Mart ayında Ankara’da
gerçekleştirilecek ödül töreni ile sunulacak.
dül alan fotoğraflar derneğin
.tfmd.org.tr
ve
.fmd.org,tr adreslerinden de izlenebilir.
l
as Foto ra lar
ar şmas
Fotoğraf: Bünyamin AYGÜN-Milliyet Gazetesi
IN
L
I
Y
I
F
A
R
Ğ
O
T
O
F
N
I
BAS
2012
10
11
Suriye Halep’te muhaliflerin karakol baskını.
l
as Foto ra
hi ayesi
Bünyamin Aygün, Halep’te idama
götürülen Esad’a bağlı Şebbiha
militanlarının son anını çekerek foto
muhabirliği alanında Türkiye’nin en
önemli ödülünü kazandı. Bu fotoğrafın
öyküsünü Aygün’ün kendisinden
dinliyoruz...
“Patlama sesleri
artık gök gürültüsü
gibi geliyor”
M
illiyet foto muhabiri
Bünyamin Aygün
basın fotoğrafçılığı
dalındaki en
prestijli yarışma
olan akıfbank TFM Yılın
Basın Fotoğrafları’nda Yılın
Basın Fotoğrafı’ ödülünü kazandı.
Esad yanlısı Şebbiha örgütünün
militanlarının zgür Suriye Ordusu
SO kuvvetleri tarafından idama
götürülmesini fotoğraflayan Aygün,
ödül alan Muhaliflerin Karakol
Baskını’ adlı bu fotoğrafının
öyküsünü anlattı.
‘Vizörün arkasına geçince
duygularımı bastırabiliyorum’
Aygün, “Orada sürekli olarak
karakol baskınları oluyordu. ine
bir karakol baskını ihbarı almıştık
ve yola çıktık” diyerek ödüllü
fotoğrafın hikayesine başladı:
“Karakol baskınına giderken büyük
bir çatışmanın ortasına düştüm. 200
00 kişi, tam bilemiyorum çünkü her
yerden mermiler geliyordu. SO bir
binanın etrafını sarmış ateş ediyordu.
Onlarda kaleşnikof vardı. Binadaki
Şebbiha militanlarında ise keskin
nişan tüfekleri. Bir yanda da toplar
ve uçaklardan gelen roketler. Adeta
filmlerdeki gibiydi. Böyle bir çatışma
ortamında hiç bulunmamıştım.
atışma tam beş saat sürdü.
kişi
ölü çıktı. 13 Şebbihalı canlı ele geçti
ve onları idama götürmek üzere
bir kamyonetin arkasına patates
çuvalı gibi attılar. Ben de o esnada
fotoğrafı çektim. aha sonra infazın
gerçekleştiği alanda da bulundum
12
ama bana fotoğraf çektirmediler.”
Bir insanın son fotoğrafını
çekmenin nasıl bir his olduğunu
sorduğumuzda ise Aygün “İnsanların
hayatlarının son fotoğrafını çekmeye
o kadar alıştım ki... 2011 ve 2012
benim için çok kanlı, cesetli bir yıl
oldu. izörün arkasına geçtiğimde
duygularımı bastırabiliyorum.
Olaydan etkilenmiyorum” diyor.
Aygün fotoğrafı çektiği gece
gazeteyle arasındaki diyaloğu da şöyle
anlatıyor: “Fotoğrafı gönderdiğimde
editörümüz urttaş Tümer’i aradım
ve abartmış olabileceğimi söyleyip
hikayeyi anlattım. rtesi gün beni
arayıp ‘Bunlar yılın gazetecilik
olayı ’ dedi. azetede de kapakta tam
sayfa, içeride ise iki sayfa ayrılmıştı.
Tahminimden de iyi kullandılar.
Hatta Avrupa’da onlarca gazete ve
dergide yer aldı fotoğrafım.”
Patlamalara sadece ilk birkaç
gün alışmakta zorluk çektiğini
söyleyen Aygün belli bir yerden sonra
kendi cesaretinden korktuğunu
de ekliyor: “Korkuyorsunuz ama o
yüksek adrenalin korkuyu bastırıyor.
atlama sesleri zaten bir süre sonra
gök gürültüsü gibi geliyor. Beni en
çok korkutan şey ise 10 yıldır bu işin
içindeyim ve bir şey olmadığı için
gereksiz bir özgüven duymak.”
İKİ
DE
KİLOME RE
‘Kaldığım evin altında cephanelik
varmış’
Aygün, fotoğrafın çekildiği Halep’e
gidiş öyküsünü anlattı: “Temmuz
ayıydı. O zaman Halep’e doğrudan
gitmek mümkün değildi. Anayol, sad
güçlerinin elindeydi. Bağlantılarımı
kullanarak Kilis’ten yola çıktım ve
mayınlı araziyi geçtim, sadece geceleri
hareket edip köy köy dolaşarak 45
kilometrelik yolu iki günde aldım.”
Halep’te iki gün bir evin avlusunda,
iki gün de SO askerleriyle birlikte
kalan Aygün daha sonra bir eve
yerleştirilmiş: “ vin altında cephanelik
olduğunu sonradan öğrendim. Ben o
evden ayrıldıktan sonra, orası sad
güçleri tarafından yok edilen ilk
hedeflerden biri oldu.”
LMEDE
DAKİKA
E
O fotoğrafın hikayesi
Esad’a bağlı birlikler ve muhalifler
arasındaki çatışmaları takip etmek
için Suriye’nin Halep kentinde
bulunuyordum. ejim güçlerinin şehri
ağır bombardıman altında tuttuğu
bir günde muhaliflerin Şebbiha
denilen güçlerle girdiği bir çatışmayı
fotoğraflıyordum. Şebbiha’nın Halep
sorumlusu olan eyno Berri aynı
adı verdiği eyno Berri İstihbarat
Merkezi baskınıydı bu. Havadan
ve karadan korunan bu merkeze
yüzlerce zgür Suriye Ordusu askeri
ellerinde kaleşnikoflarla saldırıyordu.
Keskin nişancı korkusundan kimse
yerinden kımıldayamıyordu. atlayan
el bombaları ve havadan Mig 21’lerin
roket ve mermileriyle ortalık toz duman
olmuş adeta göz gözü görmüyordu.
Havada uçuşan kurşunların ve şarapnel
parçalarının nereden geldiği belli
olmuyordu. Beş saat süren kuşatmanın
ardından İstihbarat merkezi ele
geçilirilirken içerden sağ çıkarılan
13 Şebbihalı kurşuna dizilmek üzere
bir kamyonetin kasasında bindirilip
gönderildi. İşte bu fotoğraftaki de
kurşuna dizilmeden 1 dakika önce
çektiğim Şebbihalılardan sadece biri.
13
Bünyamin Aygün Kimdir?
1970 yılında doğan Bünyamin
Aygün, fotoğrafçılığa Trabzon’da
başladı. Gazeteciliğe ilk adımını 1987 yılında Trabzon’da yerel
bir gazetede muhabir olarak
attı. Sırasıyla Günaydın, Hürriyet, Türkiye gazetelerinin çeşitli illerde bölge muhabirliği yaptı.
Ardından İhlas Haber Ajansı (İHA), Hürriyet Haber Ajansı (HHA) ve Doğan Haber Ajansı
(DHA) gibi ajanslarda muhabirlik yaptı. 2003 yılında Milliyet
Gazetesi’nde foto muhabiri olarak göreve başladı. ABD nin Irak
operasyonu, Filistin İntifadası,
Suriye çatışmaları, Gazze Savaşı gibi pek çok önemli olayı takip
etti. Aygün, Vakıfbank-TFMD
Yılın Basın Fotoğrafları yarışmalarında 2010 yılında Serbest
Kategori ikincilik ödülü, 2011
Yılında Haber Kategorisi üçüncülük ödülü aldı. Aygün’ün Kül
adlı bir romanı ile Işığa Tutunmak, Gümüşhane, Dört Mevsim
Kağıthane ve Türkiye’nin Çatıları gibi fotoğraf kitapları yayımlandı. Aygün halen Milliyet
Gazetesi’nde fotoğraf editör yardımcılığı yapıyor.
Özel Ödülü
Fotoğraf: Ali İhsan Öztürk-Anadolu Ajansı
Her yıl belirli dönemlerde Van Gölü havzasındaki sulak alanlarda
konaklayan flamingoların, günbatımında oluşan kızıllıkla ortaya
çıkan görüntüleri doğaseverlere görsel şölen sunuyor.
14
15
l
aber Foto ra
16
i cisi
Fotoğraf: Canan Altıntaş-Doğan Haber Ajansı
Diyarbakır’ın Kulp İlçesi’nde şehit düşen Özel Harekatçı Polis Memuru Akın Bayram’ın memleketine gönderilmek
üzere helikoptere konulan Türk Bayrağı’na sarılı cenazesine oğlu 8 yaşındaki Tayfun refakat etti.
17
l
aber Foto ra
cs
Fotoğraf: Murat Şaka-Hürriyet Gazetesi
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Müslüman erkeklerin kadınlara uyguladıkları şiddeti protesto etmek
isteyen Ukraynalı Femen grubu Ayasofya’nın önünde çıplak prostesto gerçekleştirdi.
l
or Foto ra
iri cisi
l
or Foto ra
i cisi
Fotoğraf: Emre Oktay-Hürriyet Gazetesi
Fotoğraf: Ali İhsan Öztürk-Anadolu Ajansı
Ata sporu olan ‘’Buzkaşı’’ (Postkapmaca), Van’ın Erciş ilçesine bağlı Ulupamir
Köyü’nde yaşayan Kırgız asıllı Türkler tarafından halen yaşatılıyor.
TEB BNP PARIBAS WTA Championships Istanbul 2012 Kadınlar Tenis Turnuvası 23-28 Ekim 2012
tarihleri arasında Sinan Erdem Spor Salonu’nda yapıldı. Amerikalı yıldız tenisçi Serena Williams,
tekler finalinde Maria Sharapova’yı yenerek şampiyon oldu.
20
21
l
or Foto ra
cs
Fotoğraf: Sedat Yılmaz-Habertürk Gazetesi
Tavşanlı Linyit-Karşıyaka maçında
iki futbolcunun ilginç görüntüsü.
Topu kapabilmek için adeta
birbirlerini boğazladılar.
22
23
l
iyaset Foto ra
iri cisi
Fotoğraf: Evrim Aydın-Anadolu Ajansı
Başbakan
Recep Tayyip
Erdoğan, özel
uçak ‘’Ana’’ ile
Endonezya’ya
gitti.
l
iyaset Foto ra
i cisi
Fotoğraf: Evrim Aydın-Anadolu Ajansı
l
iyaset Foto ra
cs
Fotoğraf: Fahir Arıkan--Hürriyet Gazetesi
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih
Gökçek, kürtaj ve sezaryen tartışmalarını protesto
eden bir grup kadının yumurtalı saldırısına uğradı.
Şair ve Yazar Abdurrahim Karakoç, Kocatepe Camisi’nde öğle vakti
kılınan cenaze namazının ardından son yolculuğuna uğurlandı. Cenaze
törenine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı.
26
27
l
evre Foto ra
iri cisi
İstanbul’da başlayan Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında Tarlabaşı boşaltıldı. Evlerden geriye harabe yığınları kaldı.
Fotoğraf: Mehmet Yaman-Zaman Gazetesi
l
evre Foto ra
i cisi
Fotoğraf: Ali İhsan Öztürk-Anadolu Ajansı
l
evre Foto ra
cs
Fotoğraf: İsa Şimşek-Zaman Gazetesi
Bitlis’in Tatvan İlçesi’ne bağlı Kıyıdüzü Köyü’ne sağım için
yayladan getirilen koyunların gün batımına doğru, Nemrut
Dağı eteklerindeki vadilerden yaylaya çıkışları yükselen
tozla birlikte güzel görüntüler oluşturuyor.
Kentsel dönüşüm çerçevesinde Türkiye’nin her
tarafında çok sayıda eski bina yıkılarak yeni bloklar
inşa edildi. Bursa’da yapılan konutlar tarihi dokuya ve
görüntüye zarar verdiği gerekçesiyle uzun süre tartışıldı.
30
31
l
erbest Foto ra
Türkçeder tarafından düzenlenen 10. Türkçe Olimpiyatları kapanış
töreni, Türk Telekom Arena Stadı’nda gerçekleştirildi.
iri cisi
Fotoğraf: Mahmut Burak Bürkük-Zaman Gazetesi
l
erbest Foto ra
i cisi
Fotoğraf: Sedat Suna-EPA
l
erbest Foto ra
cs
Fotoğraf: Ali Kılıç-Serbest foto muhabiri
Diyarbakır Bismil’de köy okulunda saklambaç oynayan çocuklar.
İstanbul’un en hareketli noktasında yatan adama köpeği eşlik ediyor.
l Foto
orta
36
i cisi
Fotoğraf: Mehmet Ali Poyraz-Zaman Gazetesi
37
l Foto
orta
i cisi
Uzun yıllar iç savaşın pençesinde yaşayan Somalililer kıt imkanlarla balıkçılık yapıyor.
38
Fotoğraflar: Mehmet Ali Poyraz-Zaman Gazetesi
l Foto
orta
cs
Fotoğraflar: Kürşat Bayhan-Zaman Gazetesi
O Türkiye’nin ilk yüz nakli yapılan ismi Uğur Acar. Yaşı 20 ama 35 yaşındaki Ahmet Kaya’nın yüzünü
taşıyor. Yeni yüzüyle hayatında ilk defa kendisi için düzenlenen doğumgünü partisinde doktorlarıyla
birlikte hayata yeniden tutunmanın keyfini yaşadı.
41
Mustafa Pekçen Özel Ödülü
Fotoğraf: Burak Akbulut
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan,
2011 yılı Kültür
ve Sanat Büyük
Ödülleri Töreni’ne
katılarak, usta
foto muhabiri Ara
Güler’in fotoğrafını
çekti.
Rafet Hüner Özel Ödülü
Fotoğraflar: Bülent Doruk-Anadolu Ajansı
Avrupa’da bir kulüpte futbol oynama rüyası ile Türkiye’ye göç eden Afrikalı gençler, hayallerine ulaşmanın
yolunu, Feriköy Stadı’nda 9 yıldır suren Afrika Kupası Turnuvası’nda arıyor. Kurtuluş, Dolapdere, Aksaray
gibi semtlerde, kötü koşullardaki evlerde, gündüzleri duvara dayadıkları ikinci el yer yataklarını geceleri yere
sererek daha fazla kişinin aynı odada uyuyabilmesini sağlıyorlar. Pek çok eksiğin bulunduğu evlerinde, her
zaman görebileceğiniz tek şey futbol.
44
45
Özel Ödülü
Fotoğraf: Emin Özmen-Sabah Gazetesi
Suriye’de muhalifler Şebbiha’da karakol baskını ile ele
geçirdikleri hükümet yanlısı Zeyno Berri ve beraberinde
sağ kalan 42 sivil polisi bir sokak arasında linç
edercesine dövdü. Ardından kamyonetlere bindirilen
sivil polisler bir okulun bahçesine götürüldü.
46
47
1
N
E
T
H
I
R
TA R YAPRAK
BI
Uğur KAVAS
Güneydoğu
e
v
röportajlarının
n
ı
n
’
a
y
n
ü
D
n
i
n
’
e
y
rakipsiz
Gazetecisi
Türki
n
ı
d
a
k
ilk
o
t
o
f
ş
a
sav
i
r
i
b
a
h
mu
FİKRET OTYAM
1
1 12
12 Aralık 2012
E İ
926 Aksaray doğumlu. Fikret Otyam’ı her ne kadar foto muhabiri olarak anmasak da, yaptığı eşsiz röportajlarını süslediği fotoğrafları ile hatırlarız. İlk fotoğrafını 23 Temmuz
1942 yılında çekti. Çektiği fotoğraf İsmet İnönü’nün portresi idi. 1944 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne
girdi. Resim bölümünden mezun oldu. Ünlü ressam Bedri Rahmi
Eyüboğlu’nun öğrencilerindendi. 1950 yılında sahip olduğu “Ferrania” marka fotoğraf makinesi ilk sahip olduğu makine idi.Gazeteciliğe “Son Saat” gazetesinde başladı. Birçok gazetede çalıştı.
Lübnan olaylarını takip etti. Özellikle Ulus gazetesi, Akis dergisi
önemli işler yaptığı yerler oldu. Cumhuriyet gazetesinde çalıştı ve
köşe yazarlığı yaptı. Güneydoğu Anadolu’yu konu alan röportajları halâ akıllardadır. Bu röportajlarını çok sayıda kitapta topladı.
Gazetecilikten emekli olduktan sonra, Antalya’ya yerleşti ve resme
ağırlık verdi. Orada sanatçı eşi Filiz Otyam ile birlikte sanat çalışmalarını sürdürmektedir. Basın Şeref Kartı sahibidir. Fikret Otyam’ın
haftalık yazıları, halen Aydınlık gazetesinde yayımlanmaktadır.
E
58
48
Mayıs 19
tarihinde
Türk Basın
ünyası’na
merhaba
diyen Hürriyet
gazetesi, yayına
başlayışından iki
ay sonra, Londra
Olimpiyatları’nı
okurlarına iletti.
önemin ünlü foto
muhabiri Ali Ersan,
gazetenin kadrosunda
idi. Olimpiyatlarda fırtına
gibi esen güreşçilerimizin
zafer fotoğrafları,
Ersan’ın objektifi ile
ölümsüzleşiyor ve tam
sayfa olarak gazetede
yayınlanıyordu. Gazete
bu sayede bir tiraj
patlaması yaşadı.
Gazete bu başarısını
195 ’de tekrarladı. O yıl, Sovyetler Birliği
tarafından desteklenen Kuzey Kore,
Güney Kore’ye saldırdı ve zakdoğu
birden karıştı. Türkiye, Birleşmiş Milletler
üyesi olması nedeniyle, bin 5 kişilik
bir birlik göndererek, AB ’nin yanında
savaşa dahil oldu. Kore Savaşı, Türk
basınının çok büyük bir ilgi ile takip ettiği
bir savaştır. Hikmet Feridun Es, Semiha
Es Hürriyet , Burhan Tan Akşam , Faruk
Fenik umhuriyet ve Alaattin Berk
Yeni Sabah Türkiye’nin
modern anlamdaki ilk savaş
muhabirleri oldular.
15 Ekim 195 ’de eşi ile
birlikte Kore’ye hareket
eden Semiha Es’in çektiği
fotoğraflar Kasım 195 ’den
itibaren Hürriyet’te
yayınlanmaya başladı.
Semiha Es, ünya’nın ve
Türkiye’nin ilk kadın savaş
foto muhabiri olarak Kore’de
3 yıl, ietnam’da 5 yıl
dünyanın gözü oldu.
Semiha Es, görür
görmez aşık olduğu ve
evlendiği Hikmet Feridun Es ile Afrika
ormanlarından, asifik’teki küçük adalara
kadar birlikte gezdi. Eşi, bu maceralı
seyahatleri kaleme alırken, kendisi de
fotoğrafları çekti. Bu röportajlar, dönemin
en iyi dergisi olan Hayat mecmuasında
yayınlandı.
2 5 yılında kendisi ile yapılan
röportajda; fotoğraf tutkusunu ve
Kore Savaşı’nı şöyle anlatmıştı:
“Fotoğraf çekmekle ilgili
bir merakım yoktu. Fotoğraf
makinesinin nasıl kullanıldığını
bile bilmiyordum.
Kocam seyahat
röportajları yapmaya
başlayınca, beni de
yanında götürmek
istedi. Fotoğraf
çekmesini bana
öğrettiler. Ondan sonra
da yarım yüzyıl fotoğraf
makinesini elimden hiç
düşürmedim. Haftanın
beş gününü Kore’de
cephelerde geçirirdik.
Hafta sonlarında
askeri uçakla Tokyo’ya
giderdik. Hafta
boyunca, karargahlarda,
kadın gazetecilere
ayrılan barakalarda
yatardım. Tahta
ranzalarda, soyunmaya
bile fırsat bulamadan
kıvrılır, uyumaya
çalışırdım. ephede
bir bölgeden ötekine giderken, bomba
yüklü kamyonlarda, sandıkların üzerinde
otururduk. Çevremizde mermiler
uçuşurken, ölümden korktuğumu hiç
hatırlamıyorum. Bazen Hikmet’le birlikte,
karargahlarda ya da elçiliklerde verilen
davetlere çağrılırdık. Kadınlar süslenip
püslenirler, takıp takıştırırlardı. Ben
ise, gene o asker pantolonuyla davete
giderdim. Kocam da böyle kalabalık
toplantıları hiç sevmediği için, bizim
davette görünmemizle
kaybolmamız bir olurdu.
Bir gün, bir uçağın
yakınlarımızda bir yere
düştüğü haberini almıştık.
Hemen ciplere atlayıp uçağın
bulunduğu yere gittik. Aslında
uçak düşmemiş, mecburi
iniş yapmıştı. çağa koştum.
armağımı deklanşöre basmak
üzereyken Hikmet büyük
bir telaşla geldi, beni hızla
geriye savurdu ve kendisi
fotoğraf çekmeye başladı.
O anda kocamın, önemli bir
görüntüyü yakalama şansını
bana bırakmak istemediğini düşündüm.
Ama daha sonra Hikmet’in uçağın infilak
edeceğini düşünerek benim hayatımı
kurtarmak istediğini öğrenince çok
duygulandım. ephelerde, her zaman
ölümle burun buruna yaşadık. Fakat bir
keresinde, bir Çinli asker, beni öldürmek
için bayağı uğraştı. Ama sonra
bize esir düştü.
avallıcık
yaralanmıştı.
Onun hastaneye
gönderilmesini
sağladım,
yaralarıyla
ilgilendim.”
Yıllar önce eşini
kaybeden, çocuğu olmayan Semiha Es’le,
oturduğu apartmanın kapıcısı annesiymiş
gibi ilgilendi. Es, hazırladığı vasiyeti ile
dairesini kendisine bakan kapıcısına
bağışlamıştı. 1 yaşında iken, 12 Aralık
2 12 de aramızdan ayrılan Semiha Es’e
Allah’tan rahmet diliyoruz.
49
Fotoğrafın
‘Aziz’ dostu
Röportaj: Raşit AYDOĞAN
Ülkemizde yayın yapan yerel,
ulusal birçok kuruluşun
kapısından içeri girip yıllarca
çalıştıktan sonra Anadolu
Ajansı Fotoğraf Haberleri
Servisi’nden emekli olan usta
bir foto muhabiri Aziz Uzun...
25 yıllık meslek hayatında
30 civarında ödül alan,
çektiği fotoğraflar ulusal ve
uluslararası basında geniş
yer bulan mütevazı kişiliğinin
yanında mesleğe ilk başladığı
andan günümüze kadar
fotoğrafa yönelik heyecanından
asla taviz vermeyen Aziz
Uzun, çeyrek asırlık mesleki
deneyimlerini bizlerle
paylaştı...
50
Fotoğrafla tanışma serüveniniz
nasıl başladı Mesleğe nasıl adım
attınız
Fotoğrafa merakım lise yıllarında
başladı. Liseye giderken fotoğraf
seminerlerine, diya gösterilerine
ve fotoğraf sergilerine gidiyordum.
Fotoğrafçılarla sohbet etmeye
çalışıyordum. Aldığım amatör
bir makineyle arkadaşlarımın
fotoğraflarını çekiyordum. Sınıflar
arası futbol maçlarını çekerek spor
fotoğrafına ilk adımımı atmıştım. aha
sonra basketbol maçlarına, kuyrukta
bekleyip bilet alarak girdikten sonra,
fotoğraf makinemle sahaya inerek
bir foto muhabiri gibi fotoğraflar
çekmiştim. O zamanlarda Spor ve
Sergi Sarayı’nda oynanan şimdiki
Lütfi Kırdar Kongre Merkezi 1. Lig
basketbol maçlarında saha içinde
kimlik kontrolü yapıldığında yerimi
değiştirmiş, ama yine de sahadan
çıkmayıp fotoğraf çekmeye devam
etmiştim.
Lisenin ardından Bulvar
Gazetesi’nin yetiştirmek üzere genç
muhabir adayları aradığını duyarak,
büyük bir heyecanla 19 yılı Temmuz
ayında bu gazetenin spor servisine
gittim. Bu gazetede fotoğraf çekmek,
film yıkayıp siyah beyaz fotoğraf
baskısı yapmanın yanı sıra, daktiloyla
yazmayı, haber kovalamayı ve
hatta sayfa sekreterliğini dahi biraz
öğrenme fırsatı buldum. Benim bu
işe hevesli olduğumu gören birçok
kişi, hem yardımcı oluyor, hem
de bana daha fazla iş veriyordu.
Gece gündüz demeden ay izinsiz
çalıştığımı biliyorum. O yıllarda
spor gazeteciliğine başlayan bir
kişi öncelikle tozlu veya çamurlu
zeminlerde oynanan amatör futbol
maçlarına giderdi. Bazı gazetelerde
amatör maçlara geniş yer verilirdi ve
önemsenirdi. Bir gün içinde beş maç
çekip, yıldız tablolarını hazırlayıp
gazeteye akşam dönerdim. aha
sonra karanlık odada siyah beyaz
fotoğraflarımı basarken duyduğum
keyfi şu an dahi hissediyorum.
Kart üzerinde görüntünün yavaşça
oluşması bir büyü gibi gelirdi bana.
Eğer iyi bir fotoğraf çekip gazeteye de
imzamla girdiyse, değmeyin keyfime...
Amatör maçlarda olay çıkmasını
bekler ve çıktığı anda cansiperane
çalışıp, fotoğraflarımı sayfayı yapan
ağabeylere heyecanla gösterirdim.
O yıllarda gazeteler dışında sadece
tek kanallı T T olduğu için, gittiğim
her yerde bir gazeteci olarak büyük
ilgi ve saygınlık görürdüm. Şu anda
51
gazetecilik yapan gençler kesinlikle
bu ortamı görmedikleri için çok
şanssızlar. aha yeni olduğum
için her ay gazetede çıkan haber
ve fotoğraflarımın sayısına göre
gazetenin yazıişleri müdürü tarafından
bana para yazılırdı. O zaman için
enith fotoğraf makinesi, 5 mm ve 5.5
diyafram 3 mm objektiflerim vardı.
Bazen gazetede çıkan fotoğraflarımı
kesemediğimde arşivden arar ve
bulur, keserek dosyama koyardım.
Bir gün yine eski bir gazeteyi
bulamayınca yazıişlerinin oradaki
tahtaya asılı arşivden kesmeye
başladım. Beni gören gazetenin genel
yayın yönetmeni, sen ne yapıyorsun
burada ’ diye bana çıkıştı. Tabii
ben bir daha o varken oralarda
görünmedim. Ancak o daha sonra
bizim servise gelerek Bu çocuk habire
arşivleri kesiyor, bakın şu çocuğa
yahu’ deyiverdi. Ben bir daha ona
görünmemeye çalışsam da adım arşiv
kesen çocuğa çıkmıştı bir kere. Ne
zaman spor servisine gelse, ya benim
habire arşiv kestiğimden bahsediyor,
ya da arşivlere dokunma oğlum, onlar
bize lazım’ deyip duruyordu. Bir gün
elime bir yazı verip onu yazıişlerine
götürmemi söyleyen sayfa sekreteri
ağabeye, Yok ben asla oraya gitmem,
orada Yalçın Bey var, yine beni
arşiv kesiyorsun diye tersleyiverir’
demiştim. Bulvar Gazetesi’nde 1
ay kadar çalıştıktan sonra gazete
kapatılınca birçok kişi gibi ben de işsiz
kaldım.
Daha sonra 6 ay, iki haftada bir
çıkan İstanbul’ isimli mahalli bir
gazetede çalıştım. oğru düzgün maaş
alamayınca oradan da ayrılarak bir
tanıdık vasıtasıyla Milliyet Gazetesi
Spor Servisi’ne başladım. 199 yılında
Milliyet belki de spordaki en iddialı
gazeteydi.
Arka sayfası spora ayrılan
Milliyet için arkadan okunan gazete’
yakıştırması bile yapılırdı. Orada
alanında çok önemli isimlerle bir
52
arada çalışmanın zevkini ve gururunu
yaşadım. Şansal Büyüka’nın müdürü
olduğu serviste İslam Çupi, Attila
Gökçe, Orhan Aldinç, Ercan Güven,
Hüseyin Kırcalı, Yılmaz anel, Yaşar
Saygı, Bilal Meşe, Halil zer, Gürcan
Bilgiç, Turgay rme, Mesut Yavuz,
İhsan Topaloğlu, em Şengül, Hasan
Tankaya ve daha birçok önemli ismin
yanı sıra benim gibi genç arkadaşlar
da vardı.
Orada daha iyi makine ve
objektifler alıp, tecrübemi arttırdım.
Milliyet Spor Servisi’nde fotoğraflar
çok titiz bir biçimde seçilir ve sayfa
yapılırdı.
Maçlarda çekilen diya pozitif
filmlere, diya makinesinde tek tek
53
üzerinde tartışılarak bakılır, herkesin
fikrini söyleyebildiği bir ortamda
eğer müdür ağırlığını koymamışsa ,
oybirliğiyle sayfalarda yer alacak
fotoğraflar belirlenirdi. Sadece bu
seçim bile başlı başına bir olaydı.
Milliyet’in ardından sırasıyla Yeni
Şafak, Sabah ve Fanatik gazetelerinde
çalıştım. Gazetelerde geçen 1 yılın
ardından 199 yılında Anadolu
Ajansı’na başladım ve burada 15
yıl çalıştım. Burada spor ve onun
dışındaki olayları da foto muhabiri
olarak izledim. e o zaman, spordan
gelme bir foto muhabiri olmanın,
diğer olayları çekerken bir avantaj
yarattığını fark ettim. Çünkü refleks
olarak çok çabuk çekim gerektiren
spor olaylarından diğer olaylara
geçince, durağan olaylarda bile eski
alışkanlıkların etkisiyle uyanık ve
anında tepki verebilecek şekilde
hazır oluyorsunuz. Anında bir olay
çıktığında hemen ona uyum sağlayıp
en iyi görüntüyü hızlı bir şekilde
almaya çalışıyorsunuz. Çünkü spor
çekmeyi seven bir foto muhabiri her
zaman durağan olaylar yerine daha
hızlı ve hareketli olayları izlemeyi ve
çekmeyi sever diye düşünüyorum. Ben
toplumsal olaylarda, polisle karşılaşan
eylemcileri çekmek için risk alıp hep
olaya yakın olmaya çalışmışımdır.
Ancak gaz atıldığında yaşanılan
olumsuzluklar ve nefes dahi almanın
güçleştiği bir ortam, herkes gibi beni
de olumsuz olarak etkilemiştir.
sta gazeteci Necmi Tanyolaç,
hem spor servislerinde müdürlük
yapmış, hem de gazete genel yayın
yönetmenliğinde bulunarak, yıllarca
her türlü olayı farklı açılardan
değerlendirebilmiş tecrübeli bir
isimdir. Onun spor gazetecilerine
söylediği, Biz cinayeti görüyoruz
arkadaşlar’ lafı beni etkilemiştir.
Bu laf çok doğrudur, çünkü bir spor
karşılaşmasını izlemek ve oradaki her
şeyi ayrıntısıyla değerlendirebilmek
bizim elimizdedir. Oysaki bir cinayet,
kaza veya başka bir olayın ardından
gazeteciler hemen olay yerine
gelir ve bilgi toplamaya çalışırlar.
Foto muhabirleri olay yerini, olaya
karışan kişilerin kimliğini ve olaydan
etkilenen insanların fotoğrafını
çekmeye çalışır. Bu şekliyle cinayete,
yani sportif olaylara baştan sona tanık
olma ayrıcalığına sahip olan spor foto
muhabirleri, bu avantajlarını en iyi
şekilde kullanarak en iyi fotoğrafları
yakalamak için uğraş verirler.
Meslek hayatınızda yaşadığınız
en büyük zorluk neydi, nasıl bir
hikayeydi?
Meslek hayatımda yaşadığım en
büyük zorluk; Somali’de olumsuz
şartlar içinde geçirdiğim 1 aydı
diyebilirim. Açlık, hastalık ve iç
savaşın tüm olumsuzluklarının
yaşandığı Somali’nin başkenti
Mogadişu’da geçirdiğim günler
üzerimde büyük bir etki bıraktı. Bir
patlamada
kişinin ölüp, onlarca
kişinin yaralanması orada her zaman
gerçekleşebilecek olaylardandı.
Kömürleşmiş cesetler ve etrafta
silahlarıyla gezen birçok insanın
yarattığı olumsuz ortamda fotoğraf
çekmek insanın psikolojisini
gerçekten zorluyor. Savaş ortamında
bulunmaya alışık olmadığımdan
üzerimize doğru ateş açıldığını
gördüğümde, bir yere saklanmak
yerine olduğum yerde dondum kaldım.
Allah’tan korumaların yardımıyla
oradan uzaklaşabildim. Somali’de
enfeksiyon kaparak hasta olmam,
sabahlara kadar ateş, halsizlik ve
ağrılarla geçirdiğim günler, hayatımın
unutulmaz anıları arasına girdi.
Somali’den İstanbul’a hasta hasta tek
başına dönmek zorunda olmak da ayrı
bir zorluktu. Ancak 1 ayda bu hastalığı
üzerimden atabilmeyi başarabildim.
İR O OĞRA
İKA E İ
Galatasaray Leeds nited EFA
Kupası maçı öncesinde İstanbul’a
gelen İngiliz taraftarlardan biri
Taksim’de çıkan olaylarda öldü.
O olayların başlangıcındaki bir kavgayı
görüntülemeyi başardım. Ancak 3 kare
fotoğraf çektikten sonra İngiliz taraftarlar
makinemi kırdılar. O anda sinirden
makinemi taraftarların üzerine doğru
atmayı bile düşündüm. Ancak çektiğim
kareleri düşünerek bundan vazgeçtim.
Olayların devamını ve bıçaklanma olayını
çekemememe rağmen elimdeki fotoğraflar
büyük değer kazandı ve Türk basınının yanı
sıra tüm dünya basınında da birinci sayfada
yer aldı. Bizim gazetelerde tek imzam
dahi kullanılmadı, sadece bana yapılan
saldırıdan bahsedildi. The Times, Guardian,
The Telegraph, The Sun ve daha birçok
yabancı gazetede kullanıldı. Hatta AB ’nin
Time ergisi dahi fotoğrafımı imzalı
kullandı. Yabancı basının emeğe değer
veren bu yaklaşımını sadece bu fotoğrafta
değil, çektiğim önemli başka fotoğraflarda
da gördüm. Bizim gazetelerimizin bu
eksikliği ve emeğe karşı yaklaşımı, umarım
zamanla değişir. Ayrıca polis bu fotoğrafları
kanıt olarak aldı, bir İngiliz televizyon
kanalı benimle olayların nasıl geliştiğine
dair röportaj yaptı. Fotoğraflar mahkemede
sanıklara da gösterildi.
Bugüne kadar izlediğiniz ulusal ve
uluslararası spor organizasyonları
nelerdir?
İzlediğim spor olayları arasında
Akdeniz Oyunları, Güreş, Halter,
Yüzme, Atletizm dallarındaki ünya ve
Avrupa Şampiyonaları, Birçok EFA ve
Şampiyonlar Ligi maçı, Galatasaray Arsenal
EFA Kupası Final maçı, Liverpool Milan
2 5 Şampiyonlar Ligi Final maçı da
bulunmaktadır. animarka’daki EFA final
maçı öncesinde çıkan olaylar ve ortalığın
neredeyse iki gün boyunca gece yarısına
kadar kan gölüne dönmesi çok kötü bir
manzaraydı. Yerde kıvranan yaralı insanlara
yardım edemeden fotoğraf çekmek
rahatsızlık verici bir durumdu. AA’dan
bu maç için tek benim görevlendirilmem
ve haberleri de merkeze geçmek zorunda
olmam ayrıca zordu.
Bir meslek olarak foto muhabirliği
sizin için ne anlam ifade ediyor? Foto
muhabirinin vizyonu ne olmalıdır?
Foto muhabirleri, hayatın önemli
anlarını, ellerindeki makineleriyle
kaydederek tarihe geçmesini sağlayan
ve bu önemli görevle, yıllar sonra bile
hayranlıkla bakılacak eserler bırakabilen
emekçilerdir. Onların her türlü zor
şarta rağmen görevlerini yapmaya
çalışması, meslek aşkını hala içlerinde
yaşatmalarındandır. Yoksa bana göre foto
muhabirliğinden kazanılan para eskiye
göre azalmıştır. Foto muhabirlerinin
amacı, her türlü zor şarta rağmen tarafsızca
ellerinden gelenin en iyisini yapmak ve
tarih sayfalarına, arşivlere, olayları en
iyi şekilde anlatabilecek, insanlara uzun
zaman sonra bile ders verebilecek nitelikte
kareler bırakmak olmalıdır. Bunu yaparken
kendilerinin ve meslektaşlarının sağlığını
korumaya çalışarak her türlü olumsuz
şarttaki olaydan geriye, sevdiklerine, en iyi
şekilde, görevini yapmanın huzuru içinde
dönmeye de çalışmalıdırlar.
54
savunarak, ancak foto muhabiri
gözüyle çekilen fotoğrafların, bir
konunun anlamını ortaya çıkarmada
vurucu güç olabileceğine dikkati
çekiyordu. Bence Ara Güler’in tespiti
çok doğru ve anlamlıydı.
Spor fotoğrafçılığı ise diğer
dallara göre zaman içinde fazla kan
kaybetmedi. Maçlarda birçok foto
muhabiri arkadaşımız statlarda bize
sağlanan yetersiz imkanlara rağmen
ellerinden geleni yapıyorlar. Spor
ve magazinin gazete satışlarında
etkili olması bu iki dalda fotoğraf
çeken arkadaşlarımızın elini biraz
güçlendiriyor. Hatta görev amacıyla
en çok seyahat eden foto muhabirleri,
spor foto muhabirleridir. Spor foto
muhabirlerinde eskiye bakacak
olursak yaş ortalaması daha yüksekti.
Bugün için ise birkaç tecrübeli ismin
dışında çok sayıda genç arkadaşımız
spor sahalarında görevlerini başarıyla
sürdürüyor.
EMALE
Genel anlamda basın
fotoğrafçılığı özelde ise spor
fotoğrafları nasıl bir gelişim izledi.
Dün ve bugünü kıyaslarsanız
nelerle ifade edersiniz?
Genel anlamda basın
fotoğrafçılığına bakacak olursak,
2
yılından sonra dijital fotoğrafın
yaygınlaşması, işimizi ne kadar
kolaylaştırdığı ve geliştirdiği şekilde
algılansa da bence daha çok foto
muhabirlerinin aleyhine oldu.
Çünkü eskiden eldeki şartlarla
iyi bir fotoğraf çekmeyi başaran
ve filmin çoğunu dikkate değer
fotoğraflar çekerek değerlendiren
insan kolay yetişmiyordu. Yetişen bu
nitelikli insanlara ise büyük değer
verilirdi. Şu anda belli bir tecrübe ve
becerisi olmayan birçok kişi sadece
basında değil, birçok yerde az maaş
karşılığında çalışabiliyor. Ortaya
koydukları fotoğraflar ise yeterince
işe yarayacağını düşünenler sayesinde
kabul görüyor. Ayrıca herkesin elinde
bir makine, bilemediniz fotoğraf çeken
bir cep telefonu olması, bunların
internetle her yere kolay ulaştırılıyor
olması bizim mesleğimize daha basit
bakılmasına neden oldu. Bugün,
birçok gazetenin haber merkezinde
eskiye göre çok daha az foto
muhabiri çalışıyor. Becerikli birçok
foto muhabiri gazetelerin eklerinde
röportaj, gezi, tanıtım haberlerini
görüntülüyor. Hiç unutmuyorum
İstanbul’daki NATO toplantısı için
sokaklarda protesto gösterileri
yapılıyordu. Bunlardan birinde, bir
gazetenin ekine geçtiği için epeydir
günlük olaylarda göremediğim
meslektaşımı görünce şaşırmış ve ona
şakayla karışık, Ne o yoksa kebapçı
çekmekten sıkıldığın için mi buraya
geldin ’ diye sormuştum. Arkadaş
da ses çıkarmayınca onunla dalga
geçmiş gibi hissetmiş ve üzülmüştüm.
Maalesef bugün için gazeteler ve
internet sayfaları, maliyeti azaltmak
için özellikle gündeme ilişkin
fotoğrafları ajanslardan almayı tercih
ediyorlar. Ama bu onların bir fark
yaratamamasına da yol açıyor. Ayrıca
fotoğrafların internet ortamında
kolayca paylaşılması iyi fotoğrafların
bile zaman zaman küçümsenmesine
neden olabiliyor. Ne var, onu ben de
çekerim’ laflarını duyabiliyorsunuz.
Bugün bir olaya gittiğimizde bazen
kadrajımıza giren cep telefonları
yüzünden işimizi yapmakta
zorlanıyoruz. AA’da çalıştığım sırada,
uluslararası bir toplantıda yabancı
dışişleri bakanlarını görüntülemeye
56
çalışırken, yabancı delegasyon
temsilcilerinin cep telefonlarıyla
fotoğraf çekmeye çalışmaları
yüzünden önümün kapanması
üzerine tepki göstermiştim. Ben
onlara Bırakın da herkes kendi işini
yapsın’ dediğimde ters ters suratıma
bakmışlardı.
Teknolojinin gelişmesi ve iletişim
alanlarının artması, arkadaşlarımızdan
bazılarının reklam ve tanıtım dallarına
kayarak orada para kazanmaya
çalışması bu noktada işimize yaradı.
Bir gün rahmetli Nejat Eczacıbaşı
ile ünlü foto muhabiri Ara Güler
televizyonda tartışıyordu. Eczacıbaşı
cep telefonlarıyla bolca fotoğraf
çekilmesinin fotoğrafın gelişimine
katkıda bulunacağını savunuyordu.
Ara Güler ise o fotoğrafların büyük
çoğunluğunun çöplük olduğunu
İ AĞA E E OLA LAR
Meslek hayatınız boyunca
unutamadığınız çalışma anlarınız
nelerdir, ulusal ya da uluslararası
birçok olayı fotoğrafladınız.
Bunlardan bahseder misiniz?
nutamadığım anılarımdan birisi:
Milliyet’te çalışırken 199 yılında
Kasımpaşa Karagümrük 2. Lig
maçını çekmeye gitmiştim. Bu iki
takımın maçlarında o yıllarda sürekli
olay çıkardı. O maçta da olay çıkmış
ve futbolcular ve birkaç taraftar
sahada birbirleriyle kıyasıya kavga
etmişlerdi. Hatta futbolculardan biri
dakikalarca saha ortasında baygın
yatmıştı. Stat dışında ise taraftarlar
ellerinde demir çubuklarla kavgaya
tutuşmuşlardı. Ben de bu olayı en iyi
şekilde görüntüleyerek o dönemde
TSY ’den seri fotoğraf dalında ödül
kazanmıştım. Ancak bu fotoğraflar
ve yorumlar gazetede Kasımpaşa
ehennemi’ başlığıyla yarım sayfadan
daha fazla yayınlanınca gazeteye
sürekli tehdit telefonları geldi.
Sayfada üç kere imzamın çıkmış
olması da benim adımı söyleyerek
tehdit edenlerin çok olmasını
sağlamıştı. Hatta kulağıma gelenler
arasında kulüp yöneticilerinden dahi
bana tehdit savuranlar olmuş. Ancak
beni sima olarak tanımıyorlardı.
Milliyet’in 2. ve 3. Lig maçlarından
sorumlu rahmetli emalettin Şen
ağabeyimizi ise o camiadaki herkes
tanıyordu. Ben tedirgin bir hafta
geçirdim. Bir dahaki Kasımpaşa
maçına ise emalettin Ağabey gitti.
Kendisi tehdit almadığı için rahatça
maça gidebildi. Ancak onun Milliyet’te
çalıştığını bilenler onu suçlu ilan etmiş
ve statta bir süre onu tartaklamışlardı.
Yani fotoğrafları ben çektim ve daha
sonra bu fotoğraflarla ödül kazandım.
O ise benim yüzümden dayak yiyip
gelmişti. Servisten içeri girdiğinde
emalettin Ağabeyin morali bozuktu,
yanına mahcup bir tavırla yaklaştım
ve Tartaklandığına üzüldüm, inşallah
fazla üzerine gelmemişlerdir’ dedim.
Bunun üzerine sinirle birden yerinden
kalktı ve servisin ortasında, Ben
ne yapayım anacım, benim suçum
tanınmak, benim suçum tanınmak.
Allah bunları bildiği gibi yapsın’ diye
bağırdı ve uzun süre bir daha ağzını
açmadı. Kısacası fotoğrafın kaymağını
ben, dayağını ise emalettin Ağabey
yemişti.
İ İM
K
M
İ ME
Geçen sezon Fenerbahçe
– Galatasaray şampiyonluk
maçında yaşanan olaylara
değinecek olursak, bu tür spor
müsabakalarını yakından takip
eden bir foto muhabiri olarak
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Birçok meslektaşımızın ekipmanı
kayboldu ya da kullanılamaz hale
geldi. Sizin gözlemleriniz bu tür
olayların engellenmesine yönelik
olarak nedir? Kulüplere ya da
taraftara düşen görevler nelerdir?
Geçen seneki olaylı Fenerbahçe
Galatasaray maçı, öncesinde bile
9 dakikanın sonunda çok şey
olabileceği sinyalini veriyordu. Bence
en iyisini Hürriyet Gazetesi’ndeki
arkadaşlar yapmış. Ekipmanlarını
bir günlüğüne sigortalatma yönünde
gazete yöneticilerini ikna etmişler.
Bunun aslında tüm yıl olması gerekir.
Ancak sigorta şirketleri bu kadar risk
altında çalışan foto muhabirlerinin
ekipmanlarını genellikle
sigortalamaktan çekiniyorlar. Gazete
yöneticileri ise ek bir mali külfetin her
zaman uzağında durmaya çalışıyor.
Bu tip olaylar bence bitmez. Çünkü bu
tip olayları her kesim tam anlamıyla
önlemeye çalışmıyor. Olan da sonuçta
biz basın mensuplarına oluyor. Bugün
için bazı spor kulübü yöneticileri bile
fotoğrafını çeken muhabirleri azarlıyor
ve onlara karşı kötü sözler dahi sarf
edebiliyor. Ortamın gerilmesine
sadece gazeteciler değil, ilk başta bu
tip yöneticiler neden oluyor. Bizim
insanımız da spor alanlarında kendi
benliğinden sıyrılıp bambaşka bir
benliğe, kendisini rahatlatıcı bir
kimliğe bürünmeye çok elverişli.
Böyle olunca bize de sadece mümkün
olduğunca kendini ve sermayesi
olan ekipmanını sakınarak çalışmak
düşüyor. Bu ortamda sadece devletin,
sporda şiddete karşı koyduğu
ve koyacağı yasaları kararlılıkla
uygulaması, bize ve tüm vatandaşlara
fayda getirir. Ancak caydırıcı
cezalar hiç kimse ayırt edilmeden
uygulanarak bu olaylar minimuma
iner. Yoksa her kesimin şu ana kadar
yaptığı gibi, birbirine suç atmaya
çalışmasıyla, kendi yaptığı hatayı
görmezden gelmesiyle hiç bir ilerleme
kaydedemeyiz.
57
Aziz
Uzun
kimdir?
Aziz Uzun 1970 yılında İstanbul’da doğdu.
Meslek hayatının yaklaşık on yılını çeşitli gazetelerde çalışarak geçirdi daha sonra
Anadolu Ajansı İstanbul Fotoğraf Haberleri
Servisi’nden emekli oldu. Aziz Uzun, meslek hayatı boyunca Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD) başta olmak üzere, Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD), İstanbul
Büyükşehir Belediyesi ve diğer birçok kuruluştan aldığı yaklaşık 30 ödül ile mesleki kariyerini taçlandırdı. Halen İstanbul’da
yaşayan Uzun, evli ve bir çocuk babasıdır.
l Foto
orta
Nehrin öteki yakası
EKİM 2012 SURİYE
Onur Çoban-Zaman Gazetesi
Esad’ın
m
zulmünden ölü
korkusuyla
sü
ü
k
y
ö
ın
r
a
l
n
a
ç
ka
Suriyeli aileler evlerini terk etmek
istemiyorlar ancak ölüm tehlikesi
N
Ö
Yılın Foto Röportajı
Arap Baharı olarak anılan değişim
sürecinin en kanlı dönemleri hiç
kuşkusuz Suriye iç savaşında
yaşanıyor. Birleşmiş Milletler’in
belirlediği rakamlara göre 60 binden
fazla insan yaşamanı yitirdi bu acımasız
savaşta. Türkiye’nin yanı başında
yaşanan bu trajedi bütün dünyanın
gözünü Suriye’ye çevirdi.
Büyük bir mülteci akınına uğrayan
Türkiye’de 120 binden fazla Suriyeli
mülteci barınmaya devam ediyor.
Gazeteci olarak defalarca bölgeye
gittik. İç bölgelerdeki savaştan ziyade
mültecilerin hikayelerine odaklandım.
Yurtlarını, evlerini, eşlerini hatta
ailelerini orada bırakıp gelen insanların
hikayelerinden çok etkilendim.
Asi Nehri’nde derme çatma
kayıkların içinde başlayan umut
yolculuğuna tanıklık ettik. Karşı
kıyıdaki savaş ve ölümden kaçan
Suriyeliler sonu bilinmeyen
yolculuklarına nehrin çamurlu ve
karanlık sularında umut ışığı arıyor.
Gözlerindeki korku ve umutsuzluk
nehrin Türkiye tarafında onları
bekleyen akrabalarını gördüklerinde
yerini bir parça huzura bırakıyordu.
Türkiye’deki mülteci kamplarına
ulaşmak isteyen insanlar, yitirmiş
oldukları hayatlarını geride bırakıp
zorlu yollardan geçiyor.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Özgür
Suriye Ordusu kontrolünde başlayan
nehir geçişleri güneş batana kadar
devam ediyor.
En büyük korku Suriye
helikopterlerinden atılan varil
bombaları. Sınıra yakın köylerde güç
kaybetmek istemeyen Esad kuvvetleri
yerleşim birimlerinde oldukça sert bir
savaş sürdürüyor.
Hacıpaşa (Türkiye) köyünün
karşısında bulunan Azmarin
(Suriye) köyünde Ekim ayında
1 hafta süren çatışmalarda 200’e
yakın insan yaşamını yitirdi. İç
bölgelerden kaçan mülteciler
ve yaralı muhalif askerler
için hayati önem taşıyan
Azmarin tam bir geçiş noktası
niteliğinde.
Suriye’de savaşın
ilerlemesiyle birlikte azalan
temel gıda maddeleri Asi Nehri
üzerinden kayıklarla Suriye’ye
sokuluyor.
Savaşın trajedisini
alabildiğine yaşayan bu insanlar
için nehir adeta bir kurtarıcı
durumunda. Mülteciler gibi
kayıklara atlayıp nehrin öte
yakasında olanları kendi
gözlerimizle görmek istedik.
Hayatının baharında ellerine
verilen otomatik tüfeklerle
halkını korumaya çalışan
muhalif gençler, canları
pahasına sınır boyunca
güvenliği sağlamaya çalışıyor.
61
Yılın Foto Röportajı
Yaşları oldukça genç, düşündükleri yegane şeyse savaşın bir an önce sona erip yeni bir hayata
yelken açmak. Kimisi avukat kimisi doktor kimisi çiftçi…
Onları bir araya getiren tek şey özgürlük ve daha iyi bir hayat isteği.
62
Aşkını hiç kaybetmeyen
foto muhabiri
ERGÜN BAYRAK
D
Röportaj: Can YÜCEL
Ergün Bayrak’ın darbe
yıllarında binbir badire
atlatarak Bülent
Ecevit ve Süleyman
Demirel’i eşleriyle
birlikte Etimesgut
Havalimanı’nda
görüntülediği
fotoğrafların temelinde
tabii ki mesleki
aşk var...
Yıllarını foto
muhabirliğine adamış
Egün Bayrak’la bu ‘aşk’ı
konuştuk...
arbe yılları. Tüm siyaset
çiler gözaltında. Askeri
yönetim kuş uçurtmu
yor. Süleyman emirel
ve Bülent Ecevit, eşleri
ile birlikte Gelibolu’da
ki misafirhaneden Ankara’ya getirile
cek. Etimesgut Havalimanı’nda telaşlı
bir bekleyiş. Eller tetikte...
İçeriye kaçak girmiş olmasına
rağmen henüz kimse onu fark etmiş
değil. Çantasının fermuarı açık,
fotoğraf makinesinin tüm ayarları
yapılmış, bekliyor. Eli deklanşörde.
çağın tekerlekleri piste değdiği
anda fırlıyor yerinden. Kapıdan
ilk çıkan Nazmiye emirel oluyor,
ardından ahşan Ecevit. Kare kare
ölümsüzleştiriyor o anları T T
fotomuhabiri Ergün Bayrak.
Fotoğrafların bazıları flu. Çünkü
o işini yaparken, pistte bulunan bir
albay, yakasına yapışmış bağırıyor...
“Sen içeriye nasıl girdin.”
195 yılında Ankara’da doğdu
Ergün Bayrak, 2 yaşında T T’de
işe başladı. Gazeteciliğe tesadüfen
başladım dese de, hayatında tek bir
kare fotoğraf çekmemişken müdürüne
çıkıp “Ben foto muhabiri olmak
istiyorum” demesi, gazeteciliğe ve
fotoğrafa nasıl bir aşk beslediğinin
en büyük kanıtı. Kaldı ki şu an
2 yaşında ve daha 1 yıllık emekli
olmasına rağmen, röportajın sonunda
bana şu soruyu sordu: “Sizin gazeteye
foto muhabiri lazım mı ”
o fotoğrafların temelinde de aşk
var. Hiç kimse ondan, o fotoğrafları
çekmesini istememiş. Tamamen
gazetecilik aşkı ile hareket edip,
orada görevli muhabirlere yalvar
yakar ekibe dahil olmuş. Görevlilerin
içeriye girdiğinden haberi yok.
Havalimanında büyük bir heyecanla
beklerken, uçağın piste indiğini
görmüş. O anda koltuktan fırladığını
söyleyen Ergün Bayrak, fotoğrafların
hikayesine şu şekilde devam etti.
“1 0 darbesinin ardından
Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit’i
bir müddet Gelibolu’da misafir ettiler.
Onların Ankara’ya gelişlerinin
haberini aldım. Tabii oralara
girmek çok zor. Tevfik Fikret inçer
ağabeyimiz askeriyede görevliydi ve
içeriye çok rahat girip çıkabiliyordu.
A E E İLİK A K
Etimesgut Havalimanı’nda çektiği
65
Ona yalvardım ‘ne olur beni de götür
oraya’ diye. ‘ çeriye girecek olanların
isimlerini verdim, artık çok geç’ dedi.
‘ çeriye almazlarsa kapıda beklerim’
diyerek ikna ettim. Havalimanına
geldiğimizde hiç kimse bir şey
sormadı ve ben içeriye girebildim.
Bizi
odasına aldılar. Odada
beklerken çantamdan makinemi
falan çıkarmadım herhangi bir sorun
olmasın diye. çak piste inip, kapı
açılana kadar hiç elimi makineme
sürmedim. çağın geldiğini haber
verdiler. Aprona gittik. çağın kapısı
açılır açılmaz baktım merdivenden
iniyorlar, hemen makinemi çıkardım
ve başladım çekmeye. ekmeye
başlayınca orada görevli bir albay
yakama yapıştı. Beni sallıyor ‘Sen
içeriye nasıl girdin’ diye...
Kenan Evren’in de fotoğraf tutkunu
olduğunu söyledi Ergün Bayrak.
Kameralardan hoşlanmaz, fotoğraflarının
çekilmesini istermiş hep. Bir gün teklif
götürmüşler Evren’e. “Sizi hep üniforma ile
çekiyoruz, bir kez de sivil kıyafetlerinizi ile
çekelim.” Hemen kabul etmiş Kenan Evren.
Hazırlıklar yapılmış, yarım saatlik bir süre
ayrılmış bu özel çekim için. 3 kişilik bir
ekiple gitmişler Evren’in makamına. Bu özel
çekim sayesinde Kenan Evren’i ilk kez sivil
kıyafetleri ile çekmeyi başaran foto muhabiri
olmuş Ergün Bayrak.
Yarım saat diye başlayan, 3 saat süren ve
Kenan Evren’in farklı kıyafet ile poz verdiği
çekimi şöyle anlattı Ergün Bayrak:
EKİM
AA
RD
“Ben çok sık gidiyordum vren’in
makamına. Büyükelçi kabullerini çekiyorduk.
Bana göz aşinalığı çok olmuştu. akam
odasına girdik, dizildik sırayla. Kenan
vren girdi içeriye ve bana bakıp ‘Ben
seni tanıyorum, hep sen çekiyorsun benim
fotoğraflarımı’ dedi. akamda başladık
fotoğrafları çekmeye. O bölüm tamamlanınca
elbiselerini değiştirmesini teklif ettim. ‘ yi
olur’ diyerek kıyafetlerini değiştirdi. O
gün anladım Kenan vren’in fotoğrafı çok
sevdiğini,
tane takım elbise değiştirdi.
Köşkün içerisi bitti, artık bahçelerde falan
çekmeye başladık. saat sürdü çekim. O
günkü tüm randevuların iptal olmasına
neden olduk. evat Albay bana bir sürü laf
saydı. ekim bittikten sonra fotoğrafları
tab edip, genel müdüre albüm olarak
yolladık. üdür de Kenan vren’e yolladı.
Birkaç gün geçtikten sonra bir telefon geldi.
Kenan vren’in beni makamına çağırdığını
söylediler. Korktum tabii. ukarıya çıktım,
makamına girdik. ‘ el bakalım evladım, otur’
dedi. Oturduk, dedi ki ‘ vladım eline koluna
Oradan Tevfik ağabeyim müdahale
etti, ‘Bizim adamımız o, T T’den’
diyerek. Albay bunu duyunca beni
bıraktı. Ama bu arada ben çekiyorum
tabii. Fotoğrafların bazıları biraz
fludur bu yüzden. Sallanıp duruyorum
haliyle. gülüyor ok kısa bir süreydi
iniş anı. şi bitirip kuruma geri
döndük. Fotoğrafları yayınlama
durumumuz mümkün değil. Hemen
akabinde paşalar geldi. Filmi istediler.
Ama ben arada kaynadım, beni
unuttular. Tabii ben de amirlerime
bahsetmedim, fotoğrafların bende
olduğunu bilmiyorlar. O fotoğraflar
hiç yayınlanmadı. Ta ki rahmetli
cevit ve emirel’in katıldığı bir açık
oturuma kadar. O zaman kendilerine
hatıra olsun diye fotoğrafları bastırıp
hediye ettik.”
‘HAYATIMIN EN HEYECANLI ANIYDI’
O fotoğrafları çekebilen tek
foto muhabiriydi Ergün Bayrak.
iğer gazeteciler içeri girememişti,
kapıda bekliyorlardı. “Hayatımın en
heyecanlı anlarıydı” dediği fotoğraflar
için birçok teklif almış sonrasında.
Hiçbirini de kabul etmemiş.
“ ok zor yıllardı” diye özetlediği
darbe yıllarının en başarılı foto
muhabirlerinden biriydi Ergün
Bayrak. önemin umhurbaşkanı
Kenan Evren’in makamına hemen her
gün gidiyordu görev icabı. Evren’in
tüm programlarını takip edip, tek
tek fotoğraflıyordu. Yeteneği ve
fotoğraf aşkı diğerlerinin arasından
sıyrılmasını sağladı. yle ki herkesin
tanıdığı ’nci umhurbaşkanı Kenan
Evren’in tanıdığı adamdı o. Evren
şöyle hatırlardı onu: “Evet o, benim
fotoğraflarımı çeken çocuk.”
66
67
sağlık, çok teşekkür ederim. Bir
fotoğraf var, teğmenliğimden
umhurbaşkanlığına kadar sürede bu
kadar güzel bir fotoğraf görmedim.’ O
fotoğraftan bin adet basılmasını istedi.
Biraz sohbet ettik ve ayrıldım. nce
bin adet bastık, sonra bin daha, sonra
yeniden. 5 bin falan basıldı o fotoğraf.
Sordum evat Albay’a ‘Albayım siz
bu fotoğrafları yiyor musunuz ’ diye,
68
‘Buraya gelen büyükelçilere imzalayıp
veriyor Kenan aşa’ dedi. ünyanın
birçok yerine gitti o fotoğraf. aha
sonra Atatürk’ten Kenan vren’e
diye bir fotoğraf sergisi oldu. Haber
Türk düzenlemişti sergiyi. O sergide o
fotoğraf da sergilendi. Haber almışlar
vren’in o fotoğrafı çok beğendiğini,
bastırıp verdik biz de. Fakat o fotoğraf
Haber Türk imzası ile sergilendi.
Serginin açılışına ben de gittim. vren
sergiyi gezerken fotoğraftaki Haber
Türk imzasını görünce ‘Bu fotoğrafı
çekeni ben tanıyorum’ dedi. anında
kuvvet komutanları var, onlarla
69
konuşuyor. ‘Burada mı bu fotoğrafı
çeken’ diye sordu, ‘Buradayım
umhurbaşkanım’ dedim. ‘ şte bak,
bu çocuk çekti benim fotoğraflarımı,
Haber Türk yazmışsınız, ayıp’ dedi.”
Türk foto
muhabirinin
büyük başarısı
N
İ
M
E
N
E
M
ÖZ
1985
yılında Sivas’ta
doğdu. İlk ve
orta öğrenimini
Sivas’ta tamamlayıp 2 3 yılında
Samsun 19 Mayıs niversitesi’nde
Fizik bölümüne yerleşti. niversite
yıllarında belgesel fotoğrafa yöneldi
ve fotoröportajlar üretti. 2
’de
HSB Bankası sponsorluğunda ilk
fotoğraf albümü “Anadolu’da İnsan”
yayınlandı. Ardından yine HSB
Bankası sponsorluğunda
Türkiye’nin 2 şehrinde
uygulanmakta olan
mikrokredi alarak
kendilerini yoksulluktan
kurtaran kadınların
hikayelerini fotoğraflayıp
“Türkiye’de Mikrokredi
yküleri” isimli belgesel
çalışmasını albüm haline
getirdi. Fizik eğitimini
bırakıp Marmara
niversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi’nde Fotoğraf
bölümünde eğitim almaya
başladı. Bu sırada 2
yılında Sabah gazetesinde
fotomuhabiri olarak görev
yapmaya başladı. 2 9
2 1 yıllarında Avusturya
Linz Sanat niversitesi’nde
medya fotoğrafı ve belgesel
fotoğraf eğitimi aldı.
Aynı yıllarda Avrupa’nın
birçok ülkesinde fotoğraf
çalışmaları gerçekleştirdi.
2 11 yılında Somali Kıtlığı’nı
fotoğrafladı ve bu çalışması Ekim
2 11’de Turkuvaz Kitap tarafından
basıldı.Aynı yıl yüzyılın en büyük
depremi 9. aponya Tsunami
epremini ve Yunanistan’daki
ekonomik protestoları görüntüledi.
2 12 yılında Suriye İç Savaşı’nda
kaydettiği fotoğraflar ise Agence
France ress tarafından tüm dünya
medyasına servis edildi ve başta
The Ne York Times, The Los
Angeles Times, The ashington
ost, The Guardian, El ais, BB
olmak üzere dünyanın önde gelen
medya kuruluşları tarafından geniş
bir şekilde kullanıldı. orld ress
hoto 2 12’de spot ne s singles
kategorisinde ikincilik kazandı ve aynı
yıl Türkiye Foto Muhabirleri erneği
zel dülü’ne layık görüldü. Emin
zmen, halen İstanbul’da yaşamakta
ve Sabah gazetesinde foto muhabiri
olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
30 YIL SONRA GELEN ÖDÜL
Sabah Foto Muhabiri Emin
zmen, ünya’nın en önemli basın
fotoğrafçılığı organizasyonu sayılan
orld ress hoto’da Spot Ne s
kategorisinde ikincilik kazandı.
zmen, bu başarısı ile 1955 yılından
bu yana süren organizasyonda 3 yıl
aradan sonra ödül alan üçüncü Türk
basın fotoğrafçısı oldu.
19 3 yılında Hürriyet
Gazetesi’nden Mustafa Bozdemir
orld ress hoto ödülünü
kazanmış, Spot Ne s dalında birinci
olmuştu, aynı yıl o dönemde yine
Hürriyet’te çalışan Haber Türk Foto
Muhabiri mit Turpçu da Spot
Ne s kategorisinde seri fotoğraf dalı
birinciliğini almıştı.
İsveçli fotoğrafçı aul Hansen’in de
orld ress hoto ödülünü kazandığı
yarışmanın fotoğraflarını aşağıdaki
internet adresinde görebilirsiniz.
. orldpressphoto.org
71
“Suriye’de sivil
ayaklanmanın
başladığı Mart
2011’den sonra
bir yıl geride
kalırken, kendilerine
Özgur Suriye Ordusu
ismini veren direnişçiler ile
Esad birlikleri arasındaki
catışmalar Halep şehrine
sıçramıştı. Halka uzun
yıllar zulmettiği söylenen
Şebbiha isimli sivil polis
teşkilatı ile muhalifler
arasındaki çatışma her
geçen gün şiddetini
arttırıyordu. Temmuz
ayında Muhalifler gündüz
Şebbiha karakollarını
almak için çatışmaya
girerken Esad birlikleri
kenti havadan ve karadan
yoğun bombardıman altına
almıştı. Muhalifler güneş
battıktan sonra şehirdeki
Esad muhbirlerini
yakalamak için
operasyonlar düzenliyordu.
30 Temmuz 2012’de
muhbirlere para dağıtırken
yakalandığı belirtilen 2 kişi
Özgür Suriye Ordusu’nun
sığındığı bir okula getirildi.
Yakalanan Esad muhbirleri
uzun süren sorgulamanın
ardından üzerlerindeki
fazlaca miktar paraya
el konularak okulun alt
katında bulunan zindana
götürüldü. Ayrı ayrı
devam edilen sorgulama
süresince iki muhbire de
sert bir şekilde şiddet
uygulandı. Soruşturma
sonunda suçlu oldukları
anlaşılan muhbirlere gece
boyunca işkence edildi.
Yorulan askerler yer
değişerek işkence gece
boyunca sürdürüldü.
Cezalarını
çektiğine inanılan
2 muhbir 48 saat
sonra serbest
bırakıldı.”
‘
Özmen n
ı
f
a
r
ğ
o
t
o fo
i
n
i
s
e
y
a
hik
anlattı
Türkiye Haber Kameramanları
Derneği Başkanı Celal Çevirgen,
yazı ve sohbetleri ile TFMD Foto
Muhabiri Dergisi’nin bundan
sonraki sayılarında bizlerle
birlikte olacak...
Haber Kameramanlığı
Nasıl Bir Meslek?
Ç
Celal Çevirgen
TRT Haber Merkezi Şef Kameraman
ok eski yıllarda Kızıl
derililer dumanla ile
tişim kurarlarmış.
Sonra yazı çıkmış.
Yazı epey bir salta
nat sürmüş. erken
günlerden bir gün
radyo icat edilmiş. üğmesini
çevirdiğiniz anda sözler dökülme
ye başlamış. İnsanları büyülemiş.
İletişimde çağ atlanmış. adyo
nun saltanatı yazı kadar uzun
olmamış. Çok geçmeden sözü
ve görüntüyü bir araya getiren o
muhteşem alet, televizyon orta
ya çıkmış. Televizyon çok kısa bir
zamanda bütün evlerde ve iş yer
lerinde başköşeye oturmuş. Bu
sihirli aletten yayınlanan görün
tüler ve görüntüye destek olan
sözler herkes tarafından kabul
gören en önemli kaynak haline
gelmiş. Görüntünün gücüyle kit
leleri peşinden sürüklemiş. Top
lumları, alışkanlıkları etkilemiş.
Televizyon haberciliğinin
olmazsa olmazı görüntüyü üreten
haber kameramanları nasıl bir
mesleği icra ederler bundan
bahsedelim.
Türkiye’de haber
kameramanlığı mesleği
televizyonla alakalı diğer
74
mesleklerde olduğu gibi
kamu televizyonu olan
T T’de başladı. Geçen yirmi
küsur senenin ardından özel
televizyonlar yayın hayatındaki
yerini aldı. Meslektaşlarımız
özel televizyonlarda da görev
yapmaya başladı. Sanırım
meslek geçmişimizi anlatmak
için bu bilgiler yeterlidir. Bu
arada kamu veya özel televizyon,
meslektaşlarımız hangisinde
çalışırsa çalışsın bence hepsi
kamu görevi yapmaktadır.
Haber kameramanı kimdir
sorusuna cevap arayalım.
Haber Kameramanları
erneği ödül törenlerinden
birinde 9. umhurbaşkanımız
Süleyman emirel, “Bir haber
kameramanının görgüsü ve
entelektüel seviyesi çok yüksek
olmalıdır. Kamunun gözü olan
haber kameramanı görevli olduğu
bir işte o işin inceliklerini, ne
anlam ifade ettiğini ve kamu için
ne önem taşıdığını göremezse,
kamuoyu da bunu göremez. Bu
yüzden haber kameramanı en
azından bunları görebilecek
entelektüel seviyeye sahip
olmalıdır” demişti. Sanırım bu
meslek gerekliliklerimizden
en önemlisi olmalıdır. eki, gittiğimiz
işte kamuya aktarmamız gereken bu
detayları biri bize söyleyemez mi
İşte işin püf noktası burada. Bunu
biraz açalım. Televizyonculuk bir ekip
işidir. Ekibin her elemanı kendine
has katkılar sağlar. Biz burada haber
kameramanının sağlayacağı katkıdan
bahsedeceğiz. Göreve gitmeden
önce haber merkezlerimizde yapılan
toplantılarda görevin incelikleri ile ilgili
konular üzerinde görüş alışverişinde
bulunabiliriz. Bunun yanı sıra görev
esnasında muhabir arkadaşımızla da
fikir alışverişinde bulunabiliriz. Ama
bazen gelişen ani bir olay olduğunda
iş tamamen haber kameramanının
inisiyatifine kalır. Bu gelişme üç beş
saniye sürebilir veya panik yaratan bir
gelişme olabilir. En önemlisi kimsenin
fark edemediği sadece bizim fark
ettiğiniz bir gelişme olabilir. rnekleri
çoğaltabiliriz. Sonuç olarak kimseyle
iletişim içinde olamayacağımız durumlar
olabiliyor. İşte burada tamamen kendi
inisiyatifimizle, bilgimizle, görgümüzle,
çabukluğumuzla, cesurluğumuzla tespit
ettiğimiz olayın görüntüsünü toplarız.
Burada kamuoyu tamamen bizim
yeteneklerimiz çerçevesinde bilgilenir.
Sanırım bu paragrafta bir haber
kameramanında olması gereken ani ve
doğru karar verme yetisi, risk alabilme,
bilgi, görgü, kıvraklık, entelektüel
seviye, cesurluk, çabukluk gibi bazı
temel özellikleri anlatmış olduk.
ER ME LEK E
İR AR A
Biraz daha devam edelim, renkli bir
meslektir haber kameramanlığı. İçinde
her meslekten parçalar bulunmaktadır.
Nasıl mı Birkaç örnek verelim.
Yangına gittiğimizde itfaiyeci oluruz.
Nerde durmamız gerektiğini, ne tür
risklerle karşı karşıya olabileceğimizi
bilmemiz gerekir. Savaş bölgelerine
gittiğimizde asker oluruz. Siper alırız.
Kurşunun nereden geleceğini, bombanın
nerelere düşebileceğini kestirmeye
çalışırız. Avukat oluruz. Mağdurların
hakkını ararız. Mesleki örnekleri çok
uzatmayalım, sonuç, her işten az da
olsa anlamalıyız. Bazen ölürüz, bazen
yaralanırız, bazen dayak yeriz. Bu
risklerle ne derece karşı karşıyayız
Bununla ilgili son derece çarpıcı bir
örnek var. Bunu sizlerle paylaşırsam
çok etkileneceğinizi düşünüyorum.
Onsekiz yıldır T T Haber Merkezi’nde
görev yapmaktayım. T T Haber kamera
servisine yolunuz düşürse duvarda
şehitlerimiz yazan bir plakanın altında
beş tane çerçeve asılıdır. Bu çerçevelerde
görevleriyle ilgili bir aktiviteyi
yerine getirirken kaybettiğimiz
meslektaşlarımızın fotoğrafları
vardır. Bu çerçevede fotoğrafları olan
meslektaşlarımızla çalıştım. Burada
şunu anlatmak istiyorum. En fazla elli
altmış kişinin aktif görev yaptığı haber
kamera servisinde beş şehit. urumun
vahametini düşünebiliyor musunuz
Meslek hayatı boyunca ölme riskimiz
yüzde 1 , evet yanlış duymadınız yüzde
1 . Bu sadece hayatını kaybedenlerin
oranı. eki ya kaza geçirenler...
Türkiye’de mesleğimizin ilk
temsilcilerinin olduğu, T T haber
kamera servisindeki kameramanlarla
yaptığım bir anketin sonuçlarına
göre elde ettiğim veriler şu şekilde...
Görev esnasında kaza geçirenlerin
oranı yüzde 5, yaralananların oranı
yüzde . Meslek hastalıklarına sahip
olanların oranı da yüzde 5 civarında.
Sanırım dünyada hiçbir meslekte bu
korkunç oranları bulamazsınız. eki,
neden böyle sonuçlara katlanırız. nlü
olmak için mi Hayır. Kaç tane ünlü
haber kameramanı tanıyorsunuz Biz
televizyonun tanınmayan yüzüyüz. Bu
tip risklere girerek aldığımız görüntüler
olunca maaşımız mı artar Hayır, böyle
bir şey de yok. Nedir o zaman bu evap
vereyim, her meslektaşımızın kalbinin
derinliklerinde yatan görünmeyeni,
saklananı görerek insanlara gösterme
aşkından başka bir şey değil. Bunu
başardığımız anda dünyanın en
mutlu insanı biz oluruz. Ha bu arada
yukarıdaki korkunç oranlara rağmen
dünyaya bir daha gelsem aynı mesleği
yapmak isterdim diyenlerin oranı ise
yüzde 95’tir. Haber kameramanları
meslek hayatı boyunca ortalama iki
milyon kilometre mesafe kat ediyorlar.
Ortalama on civarında savaş görüyorlar.
Bulundukları görevlerin büyük oranı
tarihe yön veren olaylardan oluşuyor.
Bu yüzden anılarını yazmaları ilerde
tarihçilere çok büyük destekler verebilir.
Bunu şiddetle tavsiye ediyorum.
A LA MAKLA İ ME Kİ
Sayın meslektaşlarım, belki
holiganca olacak ama öyle bir
mesleği icra ediyoruz ki anlatmakla
bitiremiyorum. Bazı yanlarımızı da
75
konu başlıklarıyla vereyim. Yayıncılık
teknik alt yapısını çok iyi bilmek yine
meslek gerekliliklerimizden bir tanesini
oluşturuyor. İşimiz sadece görüntüyü
toplamakla bitmiyor. ünyanın hangi
köşesinde olursak olalım topladığımız
görüntüleri merkezimize ulaştırmamız
gerekiyor. Bunun bütün yollarını
gayet iyi biliriz ve uygularız. Bu
yolları kolaylaştırmak için gelişen
teknolojiyi takip etmek yine olmazsa
olmazlarımızdandır.
Teknoloji ne kadar gelişirse
gelişsin ekipmanımızın ağırlığı o hızda
düşmüyor. Meslek hastalıklarımızdan
uzaklaşabilmek için mutlaka spor
yapmamız gerekiyor. Atlanmaması
gereken bir özelliğimiz ise sanatçı
yönümüz. Bu görüntüleri rastgele
çektiğimizi kimse söyleyemez. Çerçeve,
ışık, filtre, ses vs. gibi . sanatın
gerektirdiği tüm bilgileri bilir ve
uygularız. Görüntülerimizi toplarken her
koşulda bu bilgilerimizi kullanırız.
Kendimizi kameramızın önüne
taktığımız objektifle özdeştiririz ve her
zaman objektif oluruz. aten başka
şansımız da yoktur. Olmayan bir şeyi
gösteremeyiz. Biz gösteriyorsak vardır.
Gazetecilik ilkelerinin en önemlisi olan
objektif olma bizim işimizin özelliğinden
alınarak o ilkeler içindeki yerini almıştır.
Medya işletmelerini diğer
işletmelerden ayıran en önemli fark
şudur. Şeridin en altında görev yapan
kameraman, foto muhabiri, T ve gazete
muhabiri gibi meslek sahiplerinin
kalitesi, o işletmenin kalitesini doğrudan
belirler. iğer işletmelerde üretilen mal
ve hizmetin kusursuz olması için tepe
yöneticiden aşağıya doğru uzanan bir
zincir vardır. rünün nasıl çıkacağını
tepe yönetici belirleyebilir. ygun
yapılandırmayla da hatasız ürüne
ulaşılır. Ama medyada ürünü aşağıdaki
eleman getirir. Nitelikli ürün gelmezse
tepenin yapacağı hiçbir şey yoktur.
Foto Muhabiri ergisi’nin her
sayısında biz haber kameramanları ile
ilgili bir yazı olmasına özen göstererek
bizlere verdiği önemi gösteren
TFM Başkanı ıza zel ve Yönetim
Kurulu’nda görevli arkadaşlarıma
meslektaşlarımız ve şahsım adına
teşekkür etmek istiyorum.
a
r
a
k
n
A
n
i
n
’
i
s
e
Adliy
KURT’u
NURETTİN KURT
G
Röportaj ve
fotoğraflar:
Tolga AKINER
azete ve televizyonların en dik
kat çeken haberleri her dönem
için polis adliye haberleri
olmuştur. Hepsinin bir öyküsü
vardır. Adliye muhabirleri de
binbir zorluk içinde bunları okurları ya da
izleyicileri için derlemeye çalışırlar. Bunu
yaparken de kimi zaman kendileri haber
konusu olabilecek olaylar yaşarlar. Adli
ye muhabirliğini 2 yıldır hakkıyla yapan
isimlerden biri olan Nurettin Kurt, adliye
muhabirleri içinde yaptığı haberler ve elde
ettiği başarılar ile bir adım öne çıkıyor.
19 3 yılında Tokat ile’de doğan
Kurt, meslek lisesi mezunu. Gazeteciliğe
19 5 yılında Bulvar gazetesinde polis
adliye muhabiri olarak başladı.
19 yılında yine polis adliye
muhabiri olarak Günaydın Tan gazetesi
78
Ankara Bürosu’na geçti. 1991 yılında
Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu’nda
aynı alanda çalışmaya başlayan Nurettin
Kurt, halen bu görevini sürdürüyor.
D LE DO MA A
A E E İ
Sedat Simavi dülü, Türkiye
Gazeteciler emiyeti En İyi Haber
dülü, Çağdaş Gazeteciler erneği
Mustafa Ekmekçi dülü, İzmir
Büyükşehir Belediyesi’nce düzenlenen
Barış Selçuk dülleri ve Hürriyet’in
kendi bünyesinde verdiği ödüllerden 3
kez Yılın Haberi dülü’ne layık görülen
Kurt, bunların dışında pek çok sivil
toplum kuruluşundan da haberleri
nedeniyle ödül aldı.
Kurt’un, mesleğinde 2 yılı geride
bıraktığında haberleri yaparken
yaşadığı anıları kaleme aldığı “Gerilim
çgeninde Kurt Gazeteci” adlı bir de
kitabı bulunuyor.
başladı benim gazetecilik serüvenim.”
İ
“ ece eker Fabrikaları’nda
gece vardiyası, sabah işten çıkıp hiç
uyumadan doğru Adliye
aten
fotoğraf makinem da yanımda
oluyordu. ‘Sabah erken kalkanın
kısmeti bol olur’ derler, ben de bu sözü
çok tutarım. Kısa sürede işi biraz
kaptım ama çok zorluk çektim. O
dönem Adliye muhabirleri yenilere hiç
yardımcı olmuyordu. Bizi yanlarına
bile sokmazlardı. Sonra baktılar ki
olmuyor, onlar da alıştılar bana.”
A A A RM
Misafir olarak üniversitelere de
giderek gazetecilik mesleğini gençlere
anlatan Kurt, iyi bir gazeteci olmak
isteyen gençlere sürekli olarak
“ nsana yatırım yapın” dediğine
dikkat çekiyor.
Kurt, mesleğin başından bu yana
insana yatırım yaparak kurduğu iyi
ilişkiler sayesinde, birçok imkansız
görünen bilgiye ve belgeye kolayca
ulaştığını vurgularken, Adliye’de
muhabirlik yapmanın hiç de kolay
olmadığını söylüyor.
Kurt, “ inayetler, tecavüzler, adam
yaralamalar, gasplar, hırsızlıklar...
ünümüz bunlarla geçiyor. ışarıdan
biri eline gazeteyi alıp okuyup geçiyor.
Ama bizim alan mesleğin en zor
alanlarından biri. Haberi en doğru
şekilde yansıtabilmek için adeta
haberin içine giriyoruz. nsanların
dramını, acısını, üzüntüsünü ya da
sıkıntısını bizler de yaşıyoruz” diyor.
Gelin kimi zaman macera
filmlerini aratmayacak, kimi zaman
trajikomik yönleriyle Nurettin Kurt’un
gazetecilikte geride bıraktığı 2 yılı
onun ağzından dinleyelim:
ERKE KALKA
K ME İ OL OLUR
İMKA
L KLAR
İ İ DE İ A ARD K
“O dönem imkanlar da sınırlı.
Bulvar azetesi’nin bir tane Anadol
marka aracı var. olmuş gibi 5 kişiyi
sırayla görev yerlerine bırakıyordu.
Ne yemek ne bir şey... Akif ağabeyin
çok yemeğini yedik. vden sefer tası
ile getirirdi, biz de yerdik. Bazen
de karpuz peynir alırdık, öğlenleri
onu yerdik. Nerede şimdiki gibi
yemekhaneler, yemek paraları ya da
ticket’lar...”
A E E A ARAK A LAD M
“Askerlik öncesinden bir fotoğraf
merakım vardı. Nasıl içime işlemiş,
şartlandıysam, askerlik sonrası ille
‘gazeteci olacağım’ diye tutturdum.
Bir arkadaşımla birlikte 1 5
yılında, ünaydın azetesi’ne gittik.
Temsilcisi o dönem Bekir oşkun’du.
‘Biz gazeteci olmak istiyoruz’ dedik.
Ama bizi ciddiye alan olmadı tabii.
Sonra orada bir adam bizi fark etti ve
‘ yle hemen gazeteci olunmuyor. nce
gazete satmanız lazım’ dedi. erel
çıkan lus azetesi’nde çalışıyormuş.
Ben de böyle gazeteci oldum’ dedi.
Biz de kandık, bizi yetiştireceğini
düşündük. ‘Alın şunları bir satın’
dedi. Bir hafta dayandık, baktık
hiçbir öğreti yok, adam bizi kandırıyor
bıraktık işi.”
İLA A A URDUM
A E E İ OLDUM
“O dönem eker Fabrikaları’nda
gece vardiyasında çalışıyordum.
stabaşım Bulvar azetesi’ndeki bir
ilanı gösterdi bana. ‘Fotoğraf çekebilen
amatör muhabirler aranıyor’ diye.
Belki de kaderimi o değiştirdi. ittim
Haber üdürü olan etin Akın’la
görüştüm. Aradan 2 gün geçti beni
aradı ‘Benim gözüm seni tuttu. Adliye
muhabirliği yapar mısın ’ dedi. Ben o
zamana kadar Adliye’nin ne olduğunu
dahi bilmiyordum. imdi Türkiye
azetesi’nin Haber üdürü olan Akif
Bülbül vardı orada Adliye uhabiri
olarak, Akif ağabeyin yanına beni
verdiler yetiştirsin diye. Böylece
79
“1
yılında Tan azetesi’nde
çalışırken tutuklandım, cezaevine
girdim çıktım. oktorların bir
zimmet davası vardı, ben de o davayı
izliyordum. ahkeme Başkanı’nı
da savcısını da tanıyordum.
oktorların fotoğrafını çektim ama
beni hakime şikayet edip fotoğrafları
vermemi istediler. Bunun üzerine
hakim de fotoğrafları vermemi
istedi. Ben de veremeyeceğimi
söyledim. O sırada gülmüş müyüm
neyim, hakim bana gıcık olmuş. ‘O
zaman tutuklarım’ dedi. Hakim
mahkemenin huzurunu bozmaktan
tutanak tuttu. Karakoldan polisler
geldi beni mahkeme salonundan
alıp doğru lucanlar ezaevi’ne
götürdüler. ezaevine girişim
yapıldı, bu sırada tüm gazeteciler
tutuklanmama tepki göstermişler,
herkes ezaevi’ne ve Adliye’ye
telefon yağdırmış. Böyle olunca beni
aynı gün mahkemeye çıkarttılar.
Tesadüf o ya o gün aynı mahkeme
heyeti nöbetçiymiş. Hakim bana
mahkemenin huzurunu bozmaktan
gün hapis cezası verdi, bu cezayı
da paraya çevirdi. Bizimkiler geldi,
hemen parayı ödediler. şlemler
çabuk tamamlanınca da aynı günün
akşamına cezaevinden çıktım.”
İR OLA LA
LD
M ARLAD
“Bir sabah yine erkenden
gitmiştim Adliye’ye. ki tutuklu sanık
firar etti. Ben de fotoğraf makinem
ile arkalarından koştum. Bir tanesi
tam tel örgülerden atlarken andarma
bunu vurdu. Ben de 50 mm’lik
ob ektifi olan enta marka manuel
fotoğraf makinemle, o zamanki
acemiliğime rağmen fotoğrafladım
o anı. Ortalık bir karıştı... imdiki
gibi di ital olmadığı için ben o anda
neyi çektiğimi dahi bilmiyorum ama
bastım deklanşöre. Bizim gazetenin
o dönem foto muhabiri ecep Tanık,
her yere de gitmez, o bile geldi.
‘Ağabey ben çektim’ dedim. ‘Aferin’
dedi. Hemen gazeteye gittik, çabucak
yıkadık filmi. Bulvar azetesi o
haberi ertesi güne tam sayfa yaptı. O
haber benim biraz parlamama neden
oldu.”
KA MAA LA A A RA
ER
“ ok cüzi bir rakama kadrosuz
çalışıyordum Bulvar’da. eker
Fabrikaları’ndan da ayrıldım bir
süre sonra, gündüzleri Adliye’de
akşamları da haber peşinde Numune
Hastanesi’nin oralarda geziyordum.
O dönem . sayfa haberleri çok prim
yapıyordu. Ben de kendi çabamla
haberi Numune Hastanesi civarında
gece yaşanan asayiş olaylarından
buluyordum. ylece tanındım
sektörde. O sırada Tan azetesi,
ünaydın’dan ayrılırken başına
rdal Sağlam’ı getirdiler. rdal
ağabey beni çağırdı ve ‘Bizimle çalışır
80
mısın’ dedi. Kadro yapacaklarını
ve Bulvar’dan aldığımın 4 katını
vereceklerini söyleyince hemen kabul
ettim. 1 1’e kadar Tan’da çalıştım.
Oradan da tazminatsız ayrıldıktan
sonra, Hürriyet’e başladım Fatih
ekirge döneminde. O zamandan beri
de sürüyor maceramız.”
İ
RAKA
A ERLER
“Bunca yılda yaptığım binlerce
haber içinde bazıları var ki hakikaten
bende iz bıraktı. ocuklarla ilgili
haberleri asla unutamam. Hele biri
var ki... 1 5 ya da 1
yılında
bir haftasonu büroda oturuyorum,
polis muhabiri izinde. ikmen’in
yukarılarında bir gecekondu
muhitinde küçük bir çocuğun
uçurtması yüksek gerilim hattına
takılmış. aribim onu kurtarmak
için direğe tırmanmış. Kimseler de
görmemiş. ittiğimde çocuk tellerin
üzerinde cansız bir şekilde... rtesi
günde sünneti varmış garibin. O olayı
halen unutamam ve aklıma geldikçe
üzülürüm.”
K ME İM E U AKLARDA
A A
“Benim kısmetin uçaklardan
yana açık. tane olay var böyle. lki
1
kim’inde senboğa’da uçak
kaçıran bir korsanı binbir zorlukla
girdiğim apronda uçağın kokpitinde
görüntülemem oldu. Bir kare flaş
patlatarak çektiğim görüntüyü
gazeteye yetiştirmek için sürünerek
girdiğim aprondan çıkarken askerlere
yakalandım. özaltına alındık. Filmi
iç çamaşırıma sakladım. Acıktığımı
söyleyerek gazeteden yemek istedim.
emek getiren arkadaşıma da filmi
vererek baskıya yetiştirdik. ok
büyük olay olmuştu. Korsan’ın kokpit
içindeki fotoğrafı sadece Hürriyet’te
çıkmıştı.”
R
A
U AK A
R
LEDİM
“ çakla ilgili ikinci anım eski
Hava Kuvvetleri Komutanı brahim
Fırtına’nın Balyoz soruşturması
kapsamında gözaltına alınarak
stanbul’a uçakla götürülüşü
sırasında yaşandı. Onlarla
aynı uçağa binerek gidecektim.
Havaalanında baktım gazetecileri
almıyorlar, küçük bir fotoğraf
makinem vardı, onu cep telefonuma
bantlayarak kontrol noktasından
geçirdim. Kimseye de gazeteci
olduğumu söylemeden normal bir
yolcu gibi uçağa bindim. çağa
binince fotoğraf makinesini video
çekim moduna alıp yerime geçtim.
Fırtına benim birkaç sıra arkamda
oturuyordu. Hostesin önüme gelmesini
bekledim. Bana birkaç saniyelik
görüntü yeteceği için ayağa fırlayıp
çektim. olisler üzerime atladı, beni
tanıdılar. Fotoğraf makinemi almak
istediler. ‘ alla bu yaptığınız gaspa
giriyor’ dedim vazgeçtiler. rtesi
gün Fırtına’nın uçağın içerisindeki
görüntüsü sadece yine bizde vardı.”
KA AD DA
AR A KO A U AK
“Son olarak da Başbakan ile
Somali’ye gittiğimizde bir uçak
maceramız oldu. Baktım yanımdakiler
çok konuşuyor ben de cam kenarına
geçeyim de dışarıya bakayım dedim.
niş sırasında denize inecek gibi bir
görüntü vardı. Bari kameraya alayım
da anı olsun dedim. O sırada uçak sert
bir şekilde indi. üm diye ses geldi
herkes panik, ben de kayıttaydım
uçağın içini
de çektim.
ndik, herkes
uçağa bakıyor,
teknisyenler
kanatta büyük
bir parçanın
yırtıldığını
söyledi. Herkes
verilmiş sadakamız
varmış derken tek
görüntü bendeydi.
Kameramanlar
görüntüyü istedi
ama görüntüyü
HA’ya verdik,
herkes oradan aldı.
Anlayacağınız
uçaklardan yana
şanslıyım.”
İRA
O A ERDİ
“Bir de diplomatik
krize neden oldum.
ran,
hakkımda nota verdi. 1 Ocak
2002’de o zaman Hürriyet’in Ankara
Temsilci ardımcısı olan uharrem
Sarıkaya koşa koşa geldi yanıma,
‘Bir telefon geldi, ran’ın Ankara
Büyükelçiliği’ne sonradan ranlı
olduğunu öğrendiğimiz biri molotof
kokteyli atmış. olis yakalamış hala
olay yerindelermiş fırla’ dedi. Bizim
büroya yakın olduğu için araç almak
yerine fotoğraf makinesi ile koşarak
gitmeyi yeğledim. Kısa sürede olay
yerine ulaştım. Baktım adamın teki
yerde yatıyor. olis başında. Bir iki
kare fotoğraf çektim. Anam oradaki
ranlı korumalar bir üzerime çullandı.
ngilizce bir şeyler söylüyorlar
anlamıyorum. ‘ azeteciyim’ dedim,
basın kartını gösterdim anlamadılar.
Olay yerine resmi üniformalı polisler
gelince onlara anlattım ama o sırada
hala
makinemi almaya
çalışıyorlar. Ben
de birkaç kare
de bana zorluk
çıkardıklarını
belgelemek
için çektim.
Sonra geldim
haberi yazdım,
yayınlandı.
Bir hafta
sonra, Terörle
ücadele’nin
müdürü arıyor,
‘Buraya gel
de senin
bir ifadeni
alacağım’ dedi.
‘Hayırdır’
dedim.
‘Haberin yok
mu hakkında
nota
vermiş ran
hükümeti’ dedi. aka gibi... ittim
ifade verdim. ran hükümeti resmi
polisten önce olay yerinde olduğum
için beni molotof kokteyli atanın
arkadaşı, gazeteci kılığında bir
terörist olarak göstermiş ve bir an
önce yakalanmamı istemiş notada.
oğal olarak ifade sonrası serbest
bırakıldım.”
Foto muhabiri sadece savaşta vurulmuyor...
Yıpranmanın
en yakın tanığı
KENAN ÇİMEN
RÖPÖRTAJ:
KADİR KEMALOĞLU
E
vet. Foto muhabiri sadece
savaşta vurulmuyor. Bunun
en canlı örneği Kenan
Çimen...Hayatını yalnızca
gazetecilik yaparak kazanan, işini bir ibadet gibi yapan ve bu
uğurda canını bile hiçe sayan Foto
Muhabiri Kenan Çimen...
25 yıllık meslek hayatında hiçbir
zaman eğilip bükülmemiş, zorluklara göğüs germiş, baskılardan hiçbir
zaman yılmamış. Çiçeği burnunda
emekli Kenan ustanın basit bir basın
açıklamasında sırf fotoğraf çekiyor
diye bacağından vurulduğu an ise;
yıpranmanın yok denildiği bir ortamda tokat gibi bunu söyleyenlerin
yüzünde patlamasıydı. İzmir’in, şehrin
göbeğinde ortada hiçbir şey yokken
bile bir gazetecinin nasıl tehlike ve
tehdit altında olduğunun kanıtı Kenan
Çimen...
Liseyi bitirmiş ancak ünivesite
hayallerini ertelemişti. Bir yıl sonraki sınavlara hazırlanırken, bazı
tanıdıkları sayesinde Hürriyet Gazetesi İzmir bürosuna gidip gelmeye
başlamıştı Kenan Çimen. O büyülü
ortamın kendisini çok etkilediğini
söyleyen Çimen, “Buradaki büyülü
ortam beni gerçekten etkilemişti. O
koşuşturma, insanların heyecanı
bana mesleğimi işaret etmişti. Böylelikle hayatımın 25 yılını geçireceğim
gazetecilik mesleğine kağıt ve mürekkep kokan kolidorlardan girmiştim”
diyor...
Hürriyet Gazetesi’nin kendisi için
bir okul olduğunu söyleyen Çimen,
meslek hayatını şöyle özetliyor:
“Aykut Fırat, Aydın Atar, Mehmet
Ali Okumuş, Sedat Yılmaz gibi usta
foto muhabirleriye birlikte çalışmış
olmanın avantajlarını değerlendirmeye
çalışıyordum. 3 yıl burada çalıştıktan
sonra askere gittim. Askerlik sonrası
Fotospor Gazetesi İzmir bürosunda muhabir ve foto muhabiri olarak
işe başladım. 2 yıl süren Fotospor
maceramın ardında Anadolu Ajansı
İzmir Bölge Müdürlüğü›nde foto
muhabiri olarak göreve başladım.
19 yıl görev yaptığım Anadolu
Ajansı›ndan emekliliğime 1 yıl kala
ayrılmak zorunda bırakıldım.”
Kenan Çimen her foto muhabiri
gibi hayata vizörden bakan ve konuyu
olduğu gibi kamuoyuna sunan tarafsız
bir gazeteciydi. İşte meslek yaşamanın
en acı ve bir foto muhabirinin bir
gazetecini ne denli tehlikeli bir
görev yaptığının gelecek nesillere
aktarılacak olayı. Normal bir basın
açıklamasına gidiyordu Kenan Çimen.
ne savaş vardı, ne tank ne top...
İzmir, Ege›nin incisi Türkiye›nin
üçüncü büyük kentinde rutin bir haber
takibi yapıyordu ve şunları söylüyordu acı olayın üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen: “Çalışma hayatımda hep
en iyiyi yapmayı hedef edinmiş
biriyim. Bunu yaparken de çoğu
zaman risk alırım. 2004 yılında
SSK hastanelerinin Sağlık
Bakanlığı’na devrini protesto etmek amacıyla SSK Tepecik
Hastanesi’nde düzenlenen eylemde
görevliydim. Basın açıklaması
sona ermiş gruplar yavaş yavaş
dağılmaya başlamıştı. Ortalık
karışmış iki rakip sendika üyeleri
arasında kavga çıkmıştı. Olayı
görüntülemek için kavganın
içine girdim. Silah çeken biri
çevredekilere ateş ediyordu.
Sonra silahını bana doğrultup iki
el ayağıma ateş etti. Bilincimi
kaybetmişim. Bu arada olayları
kaydettiğim makinamı da alıp
götürmüşler. Ayağımda parçalı
kırık oluşmuştu. Bu olay sonrası
10 ay işimden uzak kaldım.»
FEDA ve VEFA
Biraz buruk ama mesleğinin
gereklerini yerine getirmiş bir
foto muhabiri olarak şimdi meslek
örgütlerinde görev yapıyor.
Şunları söylüyor: “Foto muhabiri iseniz hayatınızdan fedakarlık
yapmanız gerekecektir. Kimi
zaman namlunun ucunda hedefsinizdir, kimi zaman hakarete
uğrayan küfüre maruz kalan bir
emekçi. Toplumsal olaylarda cop
da yemişliğimiz vardır yumruk,
taş, bibergazı da. Ne yaşadığınızı
sizden başka kimse bilmez. Tüm
bunlar dışarıda birkaç kelime ile
anlatılır, kuru bir ‘geçmiş olsun’la
geçiştirilir. Aslında tüm olumsuzluklara inat fotoğrafladığınız tek
kare merhem olur sıkıntılarınıza.
Asla sizi terk etmeyecek,
ölümsüzleştirdiğiniz o anların
vefası içinizi hep sıcak tutar.»
85
1
2
96

Benzer belgeler