Van depremi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet

Transkript

Van depremi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet
Van depremi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramý kutlama törenleri çerçevesinde tören geçiþi,
resepsiyon gibi kutlama faaliyetlerinin yapýlmamasýna
iliþkin Baþbakanlýk Genelgesi Resmi Gazete'de
yayýmlandý.
Genelgede, 23 Ekim 2011'de Van ili ve çevresinde
meydana gelen deprem felaketi nedeniyle 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramý kutlama törenlerinin sadece
çelenk koyma ve tebrikleri kabul törenleri þeklinde
icra edilmesinin; tören geçiþi, resepsiyon gibi diðer
kutlama faaliyetlerinin yapýlmamasýnýn uygun
görüldüðü kaydedildi.
3’DE
Kürecik Yardýmlaþma ve Dayanýþma Derneði öncülüðünde toplanan
Kürecikliler bölgelerine kurulacak olan füze kalkaný sistemine karþý
çýktý. Dernek Baþkaný Ercan Kýsacýk, ABD’nin NATO þemsiyesi altýnda
kuracaðý füze kalkanýyla Ýsrail’i koruma altýna alacaðýný ileri sürdü.
AK Parti iktidarýnýn bu projeye topraklarýný açarak halk düþmanlýðý
yaptýðýný öne süren Kýsacýk, "Þimdilerde her fýrsatta Ýsrail’e tavýr alarak
yaptýrým uyguladýðýný söyleyen Baþbakan Erdoðan, bu projeyle Ortadoðu
halklarýnýn can düþmaný Siyanizme kalkan oluyor" dedi.
Dernek Baþkaný Kýsacýk kurulacak olan sismenin bölge halkýna
zarar vereceðini öne sürerken þunlarý söyledi:
"Bölgemize kurulmak istenen füze kalkaný, yayacaðý radyoaktif
maddeler nedeniyle insan ve doða üzerindeki tahribat yaratacaktýr.
2’DE
Doðu Anadoluda 23 Ekim 2011
Pazar günü saat 13.41'de Richter
ölçeðine göre 7,2 büyüklüðünde Van
Tabanlý merkezli deprem yaþayan
Van ve Erciþ halkýna Hacýbektaþ’ta
yardým kampanyasý baþlatýldý.
Hacýbektaþ Lisesi Sivil Savunma
Kulübü öðrencileri, Hacýbektaþ Lisesi
öðrencilerinin velilerinden ve
Hacýbektaþ halkýndan saðladýðý
yardýmlarý koliler halinde Van’a
gönderilmek üzere kargoya verdiler.
Hacýbektaþ Lisesi Sivil Savunma
Kulübü Öðrencileri, “Türkiye çeþitli
fay hatlarý ile depremler kuþaðýnda
yer alan bir coðrafya üzerinde. Bizler
bu gerçekle yaþamayý, hayatýmýzý
deprem bilinciyle þekillendirmeyi
öðrenmeliyiz. Ülkemizde
yaþayacaðýmýz konutlarý depreme
dayanýklý ve fay hatlarýndan uzak
zemin incelemesi yapýlmýþ alanlara
yapmalýyýz.
3’DE
Ýstanbul ve Urfa'da dün
(28 Ekim) yapýlan
Kürdistan Topluluklar
Birliði (KCK) operasyonu
adý altýnda, Türkiye
Yayýncýlar Birliði
Yayýmlama Özgürlüðü
Komitesi Baþkaný ve
Evrensel gazetesi yazarý
Ragýp Zarakolu da gözaltýna alýndý.
Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü'ne baðlý polislerin
dün BDP Ýstanbul Siyaset Akademisi'nin yaný sýra
birçok adrese yaptýðý baskýnlarýn yaný sýra Mersin,
Muðla ve Yalova'da toplam 42 kiþi gözaltýna
alýnmýþtý.
5’DE
8’DE
Ev dekorasyonunun önemli aksesuarlarýndan
birisi olan mozaik lambalar Avanos'ta ilk defa
Ekol Sanat Atölyesinde satýþa sunuldu.
Bu felaket göz göre göre gelmiþti. Savaþ geliyorum
demiþti ve ateþkesin sona ereceði çoktan belliydi. Zira
AKP “karþý tarafý” “din kardeþiyiz onlar Zerdüþt”
hamlesi ile bölmeye, zayýflatmaya, tasfiye etmeye
yeltenmiþ, ancak bu hamlesi tutmamýþtý. Seçim dönemi
Blok adaylarýna yapýp ettiklerini bile sayýp döksek
“siyasete” ne nebze “siyasetle” karþýlýk verdiklerini bir
kerede ve zorlanmadan anlarýz herhalde. Saða sola
dayýlanmak, Davos’ta “van minut” çekmek, elinden
ödül aldýklarýnýn iktidarý sallanmaya baþlayýnca
arkasýndan atýp tutmak, aðabeylik tasladýklarý katliamlarla
iktidarlarýna tutunurken alkýþlamak ve gidiþatlarý kötüye
sarýnca dümen bükmek gibi “ilkeli” dýþ politikadan baþý
dönen iktidar ve hempalarý memleket dahilinde de burnu
büyüklükle nedamet beklerken. “Karþý tarafýn
burnunun sürtülmesi” politikasýna geri dönülürken.
Tam bu esnada o haber geldi. Yirmi dört genç adam
hayatýný kaybetti. Ateþkes dönemini siyasetle ve müzakere
ile deðerlendirmekten yana olmayanlar, o çocuklarý oraya
gönderenler, gönderilmelerine izin verenler, ne
bekliyorlardý savaþtan? Bomba altýndaki “diðer tarafýn”
güller atmasýný mý? Davulla zurnayla savaþa yollanan
çocuklarýn ruhen, bedenen sakatlanmadan yahut tabut
içine girmeden evlerine dönmelerini mi? Savaþtan bunu
mu bekliyorlardý? Savaþ çýðlýklarý atanlarý, savaþ mevzu
bahis olduðunda o sýrýtýk suratlarý ile ekranlarda belirenleri
o sýrtlanlarý coþkuyla alkýþlayýp bekledikleri sonuç bu
muydu? Savaþtan bu beklenir mi? Bu aptallýk yetmedi
kara operasyonu baþladý. 1983 den bu yana sayabildiðim
on beþ büyük kara ve hava harekatýnýn aynýsý. 1983 den
bu yana ayný þeyi yapýp farklý sonuç bekleyenler
bekleyedurdular o farklý sonuçlarý Sokaklara dökülen
kalabalýklar “þehitler ölmez vatan bölünmez” diye
höykürdüler. Yýllardýr yaptýklarý gibi. “terörü kýnama”
etkinlikleri organize ettiler birileri. Yeni ve tüketilmeye
hazýr yeni ölüler bulduklarýna nerdeyse memnun. Bu
ölümler üzerinden kendi “Türklük”lerinin coþkusu
içinde. Ezildikleri ne varsa, ve artýk öteki olan “Kürt”ten
daha üstün olduklarýný teyit ettiler. En bayaðý laflarý edip
kendi aralarýnda en ilkel duygularýný coþturdular karþýlýklý.
Sürgün, imha, soykýrým gibi yepyeni(!) çözüm önerilerini
yarýþtýrdýlar sosyal medya üzerinden. Bu insanlarýn
arasýnda yaþamayý hazmedemeyen yaným bir mazaret
aradý bu nebze düþmeye. Belki aralarýndan gerçekten
kayýplarý olanlar vardý? O kaybýn acýsý ve öfkesinden mi
bu aptallýk? Van Depremi üzerine yorum yapanlar bu
son þüphe kýrýntýmý da alýp götürdüler. En bayaðý
düþünceleri ekrandan dillendirip, insanlarýn en ufak bir
mahremiyet ve güven duygusu yok olana kadar ruhlarýný
emenler, en ufak bir yeteneði, bilgisi, ve hatta emeði
olmadan, senin benim yýllýk kazancýmýzý bir günde
katlayanlar. Ýþte onlar insanýn düþünmeye zahmet etmeden
ilk aklýna geleni, öðretileni yumurtlayýp alkýþ toplama,
parsayý kapma becerisini Van Depremi dolayýsýyla da
sergileyiverdiler. Az tuhaf kaçtý tabii. Keþke yalnýz
onlarýn aptallýðý olsaydý aðýzlarýndan çýkan. Ama o büyük
savaþ korosu ile bu konuþan aðýzlar arasýnda maalesef
derin bir bað var. Gençlerin ölümleri ile yetinmeyip
deprem gibi bir olay karþýsýnda, oradaki ölümlerden bile
kendine pay çýkaran aþaðýlýk olma hali onlarý birbirine
baðlýyor. Kalpleri ruhlarý ve akýllarý çalýnmýþ yahut
baþkalarýný aþaðýlayýp kendilerini bir an yüceltmek için
kalplerini trampa etmiþler. Arkalarýný en güçlüye
dayadýklarý anda onun davulunu çalmanýn emniyeti
içindeler. Naðme fark etmiyor. Þimdi de insanlar
canlarýnýn derdindeyken siyaset peþindeler. BDP’li
belediyeleri nasýl devre dýþý tutalým kaygýsý güdüyorlar
sevgili hükümetleri ile birlikte. Maðdur olan insanlara
yardým etmek için zamanla yarýþmanýz yetmiyor bir de
1999 daki kadar kötü bir devlet organizasyonunun etkin
engelleme çabasý ile uðraþýn. Bu durumda yapmasý
gereken hiçbir þeyi becerememiþ/becermemiþ bir devlet
yardýmý nasýl yapmamamýz gerektiðini bize söylüyor.
Kayýplarýn acýsýna ortak, elinde avucunda olaný, yüreðini
ve emeðini paylaþma derdindeki hepimize kolay gelsin.
Mikail PELÝT
Kürecik Yardýmlaþma ve
Dayanýþma Derneði öncülüðünde
toplanan Kürecikliler bölgelerine
kurulacak olan füze kalkaný sistemine
karþý çýktý. Dernek Baþkaný Ercan
Kýsacýk, ABD’nin NATO þemsiyesi
altýnda kuracaðý füze kalkanýyla Ýsrail’i
koruma altýna alacaðýný ileri sürdü. AK
Parti iktidarýnýn bu projeye topraklarýný
açarak halk düþmanlýðý yaptýðýný öne
süren Kýsacýk, "Þimdilerde her fýrsatta
Ýsrail’e tavýr alarak yaptýrým
uyguladýðýný söyleyen Baþbakan
Erdoðan, bu projeyle Ortadoðu
halklarýnýn can düþmaný Siyanizme
kalkan oluyor" dedi.
Dernek Baþkaný Kýsacýk kurulacak
olan sismenin bölge halkýna zarar
vereceðini öne sürerken þunlarý söyledi:
"Bölgemize kurulmak istenen füze
kalkaný, yayacaðý radyoaktif maddeler
nedeniyle insan ve doða üzerindeki
tahribat yaratacaktýr. Aðaçlar
kuruyacak, sular zehirlenecek ve kanser
vakalarý artacaktýr. Bölgemizde
yaþamýn sürdürülebilmesi olanaklarý
ortadan kaybolacaktýr. Kurulmasý
planlanan kalkan kan, gözyaþý ve
ölümler getirmekten baþka bir iþe
yaramayacaktýr."
Bu arada 19 Kasým’da Malatya’da
kapsamlý bir eylem planlandýðý
açýklandý. Eylem devam ederken füze
kalkanýnýn kurulacaðý askeri üsse
kamyonlarýn gittiði görüldü.
(DHA)
Baþbakan Yardýmcýsý Beþir Atalay,
inanýlmasý güç bir skandala imza attý,
yurtdýþýndan gelen yardýmlarý neden
geri çevirdiklerine dair þu sözleri sarf
etti: "Ýlk anda kendi potansiyelimizi
görmek istedik. Bizim ekiplerimiz
yeterli olduðundan dýþarýdan destek
istemedik"!
Van'daki deprem bir haftasýný
doldurmak üzereyken, hükümet dalga
geçmeye devam ediyor. Önce Maliye
Bakaný Mehmet Þimþek'in "Deprem
paralarýný harcadýk" açýklamalarýný
dinleyen Türkiye kamuoyu, þimdi de
Baþbakan Yardýmcýsý Beþir Atalay'ýn
neresinden tutulacaðý bilinmeyen
sözlerine maruz kaldý.
Van'daki depremle ilgili bilgiler
veren Atalay, bölgede yaþanan ve
televizyonlara da yansýyan bazý yaðma
görüntülerini "arýzi" olarak
nitelendirirken, hükümetin uzunca bir
süre Van'ý unutmuþ olmasýna hiç
deðinmedi. "Arama kurtarma
çalýþmalarýnda hiçbir aksama
olmamýþtýr" iddiasýnda bulunan
Atalay'ýn skandal sözleri ise bunun
ardýndan geldi.
"Ýlk anda kendi potansiyelimizi
görmek istedik. Bizim ekiplerimiz
yeterli olduðundan dýþarýdan destek
istemedik."
Bunu söyleyen, hükümetin
baþbakan yardýmcýsý. Recep Tayyip
Erdoðan'ýn bile, mecburen "Ýlk 24 saatte
baþarýsýzdýk" itirafý yapmak zorunda
kalmasýndaki "samimiyet", Atalay'ýn
söylediklerinden sonra artýk
kuþkuludur. Daha dün, Meksikalý
kurtarma ekibi resmen Erciþ'ten
kovuldu. 28 Ekim Cuma günü de mi
"ilk 24 saatte" sayýlýyor? Atalay'ýn,
devletin yapmasý gereken görevleri,
"Depremin en iyi tarafý yardýmlaþma
duygusunu artýrmýþ olmasý" demesi de
ayrýca tuhaflýk. "Birlik ve beraberlik"
duygusunun enkaz altýnda kalan
yurttaþlarýmýzýn kanýyla mý ortaya
çýkmasýný istemektedir Atalay? Oysa,
Türkiye toplumunun bir bölümünde
ortaya çýkan ýrkçý, faþist ve dinci
tepkiler, tam tamýna hükümetin "ilk 24
saatte" Van'ý unutmuþ olmasýndan
kaynaklanýyor.
Arama-kurtarma ekiplerinin
yetersizliði, Kýzýlay'ýn "çadýr yok" itirafý
ve benzeri ihmaller çok yazýldý, çizildi.
Bütün bunlar olurken, "Hükümet
istifa!" demek, "teröristlik" ile eþ
tutuldu.
(soL)
Ýstanbul ve Urfa'da dün (28 Ekim)
yapýlan Kürdistan Topluluklar Birliði
(KCK) operasyonu adý altýnda, Türkiye
Yayýncýlar Birliði Yayýmlama
Özgürlüðü Komitesi Baþkaný ve
Evrensel gazetesi yazarý Ragýp
Zarakolu da gözaltýna alýndý.
Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü'ne
baðlý polislerin dün BDP Ýstanbul
Siyaset Akademisi'nin yaný sýra birçok
adrese yaptýðý baskýnlarýn yaný sýra
Mersin, Muðla ve Yalova'da toplam
42 kiþi gözaltýna alýnmýþtý.
tarafýndan servis edilmiþti. Dün
gözaltýna alýnanlar arasýnda Muðla
Datça'da gözaltýna alýnýp Ýstanbul'a
getirilen Marmara Üniversitesi Ýktisadi
ve Ýdari Bilimler Fakültesi'nde öðretim
üyesi ve BDP Parti Meclis üyesi Prof.
Dr. Büþra Ersanlý'da vardý. Ayný
zamanda BDP'nin Anayasa
Komisyonu'nda da yeralan Ersanlý,
yeni anayasa çalýþmalarý kapsamýnda
AKP heyetinin 10 Ekim'de görüþtüðü
BDP'liler arasýnda bulunuyordu.
OÐLU DA TUTUKLANMIÞTI
Gözaltýna alýnanlar arasýnda
Zarakolu'nun yaný sýra BDP Baðcýlar
Ýlçe Örgütü üyesi ve Kül-Der
yöneticilerinden Nizam Özmen de
bulunuyor. Özmen'in, depremzedeler
için Ýstanbul'dan Van'a götürülen
Ragýp Zarakolu'nun oðlu Deniz
Zarakolu da 4 Ekim'de Ýstanbul'da
yapýlan KCK operasyonunda gözaltýna
alýnmýþtý. Bilgi Üniversitesi'nde Siyaset
Bilimi doktorasý yapan Deniz Zarakolu,
7 Ekim günü tutuklanmýþtý. (Bianet)
yardým kamyonundan indirilerek
gözaltýna alýndýðý bildirildi.
Gözaltý listesinin 70 kiþiden
oluþtuðu bilgisi dün Cihan Haber Ajansý
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Hasan KANKAL
Van depremi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramý kutlama törenleri
çerçevesinde tören geçiþi, resepsiyon gibi kutlama faaliyetlerinin
Ezelden övmüþtüm yine överim
1964’te övdüm Nevþehir seni
Göreme gazetesinde yayýnlandý þiirim
Her zaman överim Nevþehir seni
yapýlmamasýna iliþkin Baþbakanlýk Genelgesi Resmi Gazete'de
yayýmlandý.
Genelgede, 23 Ekim 2011'de Van ili ve çevresinde meydana gelen
deprem felaketi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramý kutlama
törenlerinin sadece çelenk koyma ve tebrikleri kabul törenleri þeklinde
icra edilmesinin; tören geçiþi, resepsiyon gibi diðer kutlama
faaliyetlerinin yapýlmamasýnýn uygun görüldüðü kaydedildi.
Alýnan karar gereði, bugün öðlen yapýlacak çelenk koyma ve yarýn
sabah vilayetlerde yapýlacak tebrik törenleri dýþýndaki, resmi geçit
dahil tüm etkinlikler iptal edildi. Okullardaki törenler de yapýlmayacak.
Traktörüme arabama parça olursun
Hastamýn derdine çare bulursun
Hacýbektaþ’ a da el uzatýrsan
Her zaman överim Nevþehir seni
Gelsen de Hacýbektaþ’ý yakýndan görsen
Çukur yollarýmýza asfaltlar döksen
Ýlçene sahip çýkýp özen göstersen
Her zaman överim Nevþehir seni
Þair Haydar Kaim senin bir ferdin
Hacýbektaþ geride kaldý o benim derdim
Fakültemize de özen gösterin
Her zaman överim Nevþehir seni
TEÞEKKÜR
Nevþehir ilinin Kýrþehir Caddesi birinci
Km.sinin Nevþehir, Gülþehir arasýnda olan
mesafeye Hacýbektaþ Veli bulvarý adý
verilmesine tüm Hacýbektaþ halký adýna Sayýn
Valimize, Belediye baþkanýna yerel yönetim
üyelerine teþekkür ederim ve bütün
Nevþehirlilere hayýrlý olmasýný yüce Allahtan
aþký niyaz ederim.
hatlarý ile depremler kuþaðýnda yer alan
bir coðrafya üzerinde. Bizler bu gerçekle
yaþamayý, hayatýmýzý deprem bilinciyle
þekillendirmeyi öðrenmeliyiz. Ülkemizde
yaþayacaðýmýz konutlarý depreme dayanýklý
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Cuma Onur ÞAHÝN
Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ
Hüseyin KAÝM
Hacýbektaþ'ta patlayan lastiðini deðiþtirmek
için sürücüsünün yol kenarýna çektiði otomobile,
ön tekerlek lastiði patladýðý iddia edilen kamyon
çarptý. Kazada otomobilde bulunan ve gözleri
görmediði belirtilen Halit Yurdaþen öldü, 5 kiþi
yaralandý.
Hacýbektaþ Kayseri yönüne giden Osman
Özdoðan yönetimindeki 38 SZ 323 plakalý
otomobilin, Kýzýlaðýl beldesi yakýnlarýnda lastiði
patladý. Sürücü Özdoðan, lastiði deðiþtirmek
için otomobili yolun saðýna çekti. Bu sýrada
ayný yönde giden Ahmet Gültekin yönetimindeki
41 HN 633 plakalý kamyon, iddiaya göre ön
tekerlek lastiðinin patlamasý sonucu kontrolden
çýkarak park halindeki otomobile arkadan çarptý.
Kazada otomobilde bulunan Halit Yurdaþen
(39) olay yerinde yaþamýný yitirirken, otomobil
sürücüsü Osman Özdoðan, eþi Þerife Özdoðan
(35), çocuklarý Erol (9) ve Emin Özdoðan (3)
ile kamyon þoförü Ahmet Gültekin yaralandý.
Yaralýlar, olay yerine gelen 112 ambulanslarýyla
Kayseri Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi'ne
kaldýrýlarak tedavi altýna alýndý. Kazayla ilgili
soruþturmaya baþlandý.
Doðu Anadoluda 23 Ekim 2011 Pazar
günü saat 13.41'de Richter ölçeðine göre
7,2 büyüklüðünde Van Tabanlý merkezli
deprem yaþayan Van ve Erciþ halkýna
Hacýbektaþ’ta yardým kampanyasý
baþlatýldý.
Hacýbektaþ Lisesi Sivil Savunma
Kulübü öðrencileri, Hacýbektaþ Lisesi
öðrencilerinin velilerinden ve Hacýbektaþ
halkýndan saðladýðý yardýmlarý koliler
halinde Van’a gönderilmek üzere kargoya
verdiler.
Hacýbektaþ Lisesi Sivil Savunma
Kulübü Öðrencileri, “Türkiye çeþitli fay
ve fay hatlarýndan uzak zemin incelemesi
yapýlmýþ alanlara yapmalýyýz. Deprem
anýnda ve sonrasý için nasýl
davranacaðýmýzý, pratik tatbikatlarla iyice
kavramalý deprem bilinci oluþturmalýyýz.
Deprem sonrasý da deprem bölgesindeki
insanlara yardým ve dayanýþmanýn önemini,
gerekliliðini tartýþmasýz her an yerine
getirecek örgütlenmeler de bulunmalýyýz.
Bu duygu ve düþüncelerle deprem
bölgesindeki vatandaþlarýmýza geçmiþ
olsun deriz. Yakýnlarýný kaybedenlerin
acýsýný paylaþýrýz. Baþlarýsaðolsun.”
Dediler.
Hacýbektaþ Lisesi Sivil Savunma
Kulübü öðrencilerimizi bu anlamlý yardým
kampanya çalýþmalarýndan dolayý kutlarýz.
Hacýbektaþ Lisesi öðrencilerinin ve
velilerinin yardým kampanyasýna verdikleri
desteðe teþekkür ederiz.
Hayýr televizyonu televizyon artýk yeni bir liberal
kapitalist yönetim biçimi olarak ortaya çýkmýþ
ve yeni sosyal rollere ve iliþkilere soyunmuþtur.
Yaptýðý bir nevi, kapitalizmin fazlalýklarýný
vergiden muaf hayýrsever olarak yeniden
daðýtmaktýr
Fatma ÜLGEN
26 Ekim 2011 akþamý Kanal D'nin baþlattýðý
ve ardýndan ATV, Star, Fox, NTV, Kanaltürk,
CNN Türk, Beyaz TV, Fenerbahçe TV ve
Beykent Üniversitesi televizyonlarý ile pek çok
yerel televizyonun (bazý radyo istasyonlarýnýn)
iþbirliðiyle ulus çapýnda bir telethon (baðýþ
toplamak için düzenlenen uzun televizyon
programý) düzenlendi.
Saatler içinde yaklaþýk 62 milyon Türk lirasý
deðerinde rekor baðýþ toplandý. Bir gece evvel
Samanyolu TV'nin tek baþýna düzenlediði yardým
gecesinde beþ saatte 65 milyon toplandýðýný
gözardý edemesek de, 26 Ekim telethonu Türk
medya tarihinde bir ilki gerçekleþtirdi.
Türkiye'de ilk kez bu kadar çok TV kanalý
ve radyo yardým amaçlý ortak yayýn yaptý. PostKemalist dönemin ideolojik fay hatlarý boyunca
yeniden yapýlanmýþ olan medya oligarþimizin
rekabeti bir yana, "millet" olarak kurgulanmýþ
hayali cemaatlerin yeniden üretiminde
televizyonun oynadýðý rolün ve birkaç saat içinde
gösterebileceði etkinin altýný çizmesi bakýmýndan
önemli sayýlabilecek düzeyde bir telethon oldu.
Son birkaç aydýr Kürt sorununda içinden
geçtiðimiz gergin günler, su anda tüm savaþ ve
propaganda aygýtlarýyla eyleme geçirilmiþ olan
sýnýr ve sýnýr ötesi operasyonlar ve deprem
sonrasýnda, özellikle, sosyal medya aðlarýnda
kendini açýða vurmuþ banal milliyetçiliðimiz ve
ýrkçýlýðýmýz düþünüldüðünde, kanýmca, çok
baþarýlý bir akþam oldu.
Van depreminin enkazý etrafýnda ateþler
yakýp, bu ülkenin Cumhuriyet tarihinin baþýndan
beri yok saydýðý vatandaþlarýný nefretle yerden
yere vuranlara yine en iyi cevap Türkiye'nin
vicdanýný henüz yitirmemiþ vatandaþlarýndan
geldi.
Kürt sorunu baðlamýnda, ana ivmesini 80'li
yýllarýn Anadolu'dan Görünüm programlarýyla
(TRT) kazanmýþ ve son yýllarda ekranlarýný
sadece savaþ sýnýr ötesi operasyon, þehit cenazesi
ve cansýz PKK'lý bedenlerle donatabilmiþ olan
þiddet ve melankoli televizyonu, karþýmýza bir
sosyal barýþ aktörü olarak çýkabildi.
Bu medya olayýnýn ilk ideolojik okumasýnýn,
içinden geçtiðimiz karanlýk günler baðlamýnda,
bu olmasý gerektiðini düþünüyorum.
Ancak, bu tarihi medya olayý alternatif bir
çözümlemeyi de gerekli kýlýyor: Özellikle,
Amerika Birleþik Devletleri'nde (ABD) son
yýllarda reality televizyonunun bir alt türü olan
'Charity TV'nin ("Hayýr Televizyonu") politik
rasyoneli hakkýndaki akademik çözümlemelerin
konumuz açýsýndan aydýnlatýcý olduðunu
düþünüyorum.
Neoliberal Toplumun Yeni Yönetim Aygýtý
Antonio Gramsci "Hapishane Defterleri ve
Mektuplar" adlý eserinde, politik sorunlarýn,
kültürel sorunlar olarak yeniden kodlandýðýnda
ve böylece gizlendiðinde "çözümsüz"
kýlýnacaklarýna kanaat getirir.
Son otuz yýldýr neoliberal kuþatmanýn enkazý
altýnda kalmýþ olan hayatlarýmýzýn her
sektöründeki sorunlarýmýzýn kitle iletiþim
aygýtlarý ve onlarýn ideolojik metinleri tarafýndan
kültürel olarak yeniden kodlandýðý bir devreden
geçmeye devam ediyoruz.
70'li yýllarýn sonunda egemenliðini
kurgulamaya baþlamýþ olan ve kendisini, sosyal
adalet sorunlarýndan çekilmiþ, mali disiplini
merkeze alarak küçülmüþ bir devlet modeli,
özelleþtirme (temel insan hakký olan eðitim,
saðlýk ve konut sahipliði dahil) ve piyasa
fundamentalizmi ile tanýmlamýþ olan bu politik-
ekonomik doktrinin devlet aygýtlarýna nüfuz
ediþi ve toplumsal asimilasyonu her coðrafyada
ayný þartlar ve metotlarla gerçekleþmedi.
Ancak, David Harvey'in altýný çizdiði gibi,
egemenliðini her yerde demokratik konsensus
ve yeterli popüler rýzanýn üretilmesi yoluyla
kurdu. Harvey, Naomi Klein'in bir
Hollywoodvari korku dozunda kurguladýðý Þok
Doktrini tezlerinin tersine, demokratik konsensus
argümanýnda ýsrar eder.
Þili'de Allende'nin devrilmesini (11 Eylül
1973) periferide yapýlmýþ bir ilk deney olarak
kabul eder (12 Eylül 1980 ihtilalini de bu
deneylere ekleyebiliriz. Görünüþe bakýlýrsa büyük
deneyler için Eylül ayý tercih edilmiþ).
70'li yýllarýn sonundan itibaren þirket
(corporation), medya, üniversite ve sivil toplum
kuruluþlarýyla baþlayýp, daha sonra siyasi partileri
ve en sonunda devlet aygýtlarýný fetheden politikekonomik doktrinin, 'sosyal adalet' sorunuyla
zaten 68'den beri gerginlik yaþayan 'bireysel
özgürlükleri' merkezine alarak estirdiði ideolojik
rüzgârlara dikkatimizi çeker.
Televizyon, ilk olarak ABD'de, özellikle
2000'li yýllarýn baþýndan itibaren ciddi sosyal
sorunlara çare bulan ve sosyal ihtiyaçlar
konusunda kaynak daðýlýmýný gerçekleþtiren,
þirket hayýrseverliðini, bireysel hayýrseverliði
ve kiþisel sorumluðu en ciddi sorunlara ve hatta
doðal afetlere bile çare bulacak güçlü egemen
deðerler ve erdemler topluluðu olarak yeniden
kodlayan bir kuruluþ olarak ortaya çýkýþýný ancak
neoliberal doktrinin politik ve kültürel ikliminde
anlamlandýrabiliyoruz.
Bu iklimde ''iyi vatandaþ'', temelleri ekonomik
altyapýda olan sosyal sorunlarýný bireysel
sorunlarý ve sorumluluðu, hatta kendi
baþarýsýzlýklarý, eksiklikleri olarak içselleþtirmiþ
hayýrsever ve þefkatli vatandaþtýr.
Örneðin, Doç. Dr. Necmi Erdoðan'ýn, Tanýl
Bora, Aksu Bora, Ýlknur Üstün ile Türkiye'de
beyaz yakalý iþsizliði analiz ettikleri çalýþmalarý
''Boþuna mý Okuduk'' (Iletisim Yayýnlarý) üzerine
Birgün'e vermiþ olduðu bir demeçte dikkat çektiði
husus konumuz açýsýndan oldukça aydýnlatýcýdýr:
"...bizim yaptýðýmýz görüþmelerde en çarpýcý
nokta, son krizin etkilerinin hâlâ devam ettiði
ve iþsizlik rakamlarýnýn çok ciddi olduðu bir
dönemde araþtýrma yaptýðýmýz halde, diplomalý
iþsizlerdeki öfke yokluðuydu; iktidara, siyasal
yapýlara, iktisat politikalarýna veya sermayeye
dönük bir öfkeyle nadiren karþýlaþmamýzdý.
Hakim olan eðilim yer yer krizden, istihdam
veya eðitim politikalarýndan yakýnmalar olsa da
çeþitli anlamlarýyla sistemi suçlamaktan veya
sisteme itiraz etmekten uzak bir dille konuþmak,
iþsizliði kendi bireysel hayat hikayesi, kendi
CV'si, baþarýlarý veya baþarýsýzlýklarý
çerçevesinde düþünmeye meyletmekti.
''Ýlginç bir nokta, bizim doðrudan siyasal
aidiyetle ilgili sorularýmýza verilen cevaplar
haricinde, siyasal süreçlere pek de atýfta
bulunulmamasýydý. Hakim eðilim öfke veya
itiraz deðil. Kendini sorumlu tutma veya kendi
kiþisel özellikleri, beceri veya beceriksizlikleri
ekseninde düþünmekti. Ýþsizliðin nasýl tecrübe
edildiði büyük ölçüde ideolojik-politik süreçler
tarafýndan belirleniyor. Yani insanlara iþsizliðin
nedenlerini sorduðumuzda ya da kendi iþsizlik
hikâyelerini anlatmasýný istediðimizde politik
referanslardan uzak bir biçimde konuþuyor
olmalarý durumunun kendisi bu ideolojik-politik
süreçlerin ürünü."
Þüphesiz bu ideolojik-politik süreçlerinin
tümünün demokratik yollarla üretimini kitle
iletiþim araçlarýnýn etkisine atfedemeyiz. Ancak,
21.yüzyýlýn baþýndan itibaren Hayýr
Televizyonu'nun ABD'de güçlü bir sosyal aktör
olarak çýktýðýný görüyoruz.
Bu televizyonun neoliberal doktrinin ihtiyacý
olan rýza üretimini kültürel olarak nasýl
gerçekleþtirdiðine kýsaca bakmak, yeni felaketlere
gebe fay hatlarý üzerinde yayýlmýþ coðrafyamýzda
neoliberal doktrinin uygun buldugu belli deðerleri
referans alarak yeniden kodlanmakta olan sosyoekonomik sorunlarýmýzýn, milli birlik, bütünlük
ve kardeþlik temalý sentimental aþkýnlýk içinde
kaybolup gitmemesine belki bir nebze yardýmcý
olacaktýr.
Bugün ABD'de yüzbinlerce kiþinin saðlýk
(Miracle Worker, Three Wishes), konut (Extreme
Makeover Home Edition, Town Haul, Mobile
Home Disasters), okul aidatý ve masraflarý (The
Scholar, Three Wishes), ulaþým (Pimp My Ride),
afet yardýmý (Three Wishes Home Edition),
yiyecek, giyecek ve diðer temel ihtiyaçlar
(Random One, Renovate My Family) için reality
televizyonuna baþvurduðunu biliyoruz.
1950'lerden beri "game show" programlarý
da muhtaç yarýþmacýlara ciddi para yardýmlarý,
çeþitli ödüller ve imkanlar saðlamýþ olsa da,
bugün "Hayýr Televizyonu" adý altýnda
incelediðimiz genre'nin (türün) artýk sosyal
ihtiyaçlarýn yönetiminde ciddi bir uzmanlaþmaya
ve prosfesyonelleþmeye yönelmiþ olduðunu
görüyoruz.
Reality televizyonu konusunda çalýþan Laurie
Ouellette, bu genre'nýn kurguladýðý yeni
hayýrseverlik kültürünün artýk deregulasyon ve
sosyal yardým reformuyla kurumsal dayanýþma
içinde olduðunun altýný çizer.
Hayýr televizyonu fenomenini, basit ideolojik
tanýmlamalar ya da okumalarla anlayamayýz;
Oulette'ye göre, bu televizyon artýk yeni bir
liberal kapitalist yönetim biçimi olarak ortaya
çýkmýþ ve yeni sosyal rollere ve iliþkilere
soyunmuþtur.
Yaptýðý bir nevi, kapitalizmin fazlalýklarýný
(surplus) vergiden muaf hayýrsever olarak
yeniden daðýtmaktýr. En azýndan Amerika'da bu
genre'nýn artýk tam anlamýyla bir sosyal güvenlik
kurumu gibi çalýþtýðýný iddia etmek abartý olmaz.
Hayýr televizyonu dediðimizde önümüze
çýkan en önemli kurulus ABC networku ve onun
diðer pek çok hayýr programýna kültürel þablon
olmuþ, Aralýk 2003'ten beri yayýnlanmakta olan
en popüler programý Extreme Makeover Home
Edition (EMHE).
EMHE, konut sorunlarýna çare arayanlardan
haftada ortalama 15 bin baþvuru alýyor.
Ýhtiyaçlarýna koþulan aileler çoðunlukla ciddi
saðlýk ve sosyal güvenlik sorunu olan aileler.
Program boyunca, EMHE'nin tasarým ekibinin
inþaattan, ev eþyasýna, elektronikten peyzaj
hizmetlerine kadar yüzlerce þirketle birlikte
evleri nasýl yenilediðini seyrediyoruz.
Bu seyir sýrasýnda kameralar sýklýkla bu
firmalarýnýn logo ve isimlerine zumlanýyor.
Program sonunda, seyirciler, ABC'nin sitesinde
bu firmalarýn daha detaylý bilgilerinin bulunduðu
ve reklamlarýnýn yapýldýðý "As Featured"
[programda göründüðü gibi"] sayfasýna davet
ediliyor.
EMHE'dan yardým almaya hak kazanan
"model vatandaþlar", neoliberal vatandaþlýðýn
ideallerine uyan vatandaþlar: Küçük ve orta
ölçekli servis iþletmelerinde yetersiz saðlýk
sigortasýyla þikayet etmeden çalýþýyorlar. Çocuk
ve yaþlý bakýmý ya da engelli aile bireylerinin
bakýmý sorunlarýný aile içi dayanýþma ile
halletmeye çalýþýyorlar.
Konut sahipliði, kendi kendine yetebilirlik,
müteþebbislik ve gönüllü hayýrseverlik
programda ödüllendirilen ve yüceltilen erdemler
arasýnda. Özellikle, konut sahipliði konusunda
programýn pedagojik derslerini vermeyi üstlenmiþ
olan Sears (ayný zamanda EMHE'nin en büyük
kurumsal ortaklarýndan) "Sears Amerikan
Rüyasý" adýný verdiði kampanyasý aracýlýðýyla
konut sahipliðinin, din ve aile müessesesi gibi,
kriminal eylemlerden finansal sorunlara kadar
uzayan sosyal ve ekonomik problemleri en aza
indirgeyecek bir mekanizma olduðunu
savunuyor.
Burada özelleþtirmenin siyasi amaçlarýnýn
kiþisel sorumluluklarýnýn bilincinde olan örnek
vatandaþ modeline eklendiðini görüyoruz.
EMHE'yi doðal afet sýrasýnda da devlet
kurumlarýný marjinalize eden bir kuruluþ olarak
izledik. Katrina felaketinin ardýndan (2005),
EMHE pek çok "Fýrtýnadan Sonra" bölümleri
yayýnlayarak -Bush yönetiminin de destek ve
telkinleriyle, yeniden yapýlanma kaynaklarýnýn
özel sektöre çekilmesi için seferber oldu.
Bu programlarda, Katrina'nýn enkazý altýndan
kalkabilmek için özel ve dini yardýmlaþma
vakýflarýnýn katýlýmýnýn, þirket hayýrseverliðinin
ve 11 Eylül sonrasýnda da olduðu gibi, bireysel
tüketimin milli restorasyon için ne kadar önemli
olduðu vurgulandý. Oturup, federal hükümet
ve kamu kuruluþlarý beklenmemeliydi.
Neoliberal doktrinin disipline ettiði hayýrsever
vatandaþlar için, siyasi sorumluluk, "bireysel
sorumluluk" ve "kendi cemaatine karþý
sorumluluk" olarak yeniden tanýmlandý.
Ýyi vatandaþ, soru soran, devleti sorumlu
tutan, vergilerini ödeyen vatandaþ deðil,
hayýrsever faaliyetlerle kiþisel kaynaklarýný
cemaati için mobilize edebilen vatandaþtý.
"Van Ýçin Tek Yürek"
"Van Ýçin Tek Yürek" telethon'una pek çok
inþaat firmasý telefonla baðlanarak hem "milli
birlik ve bütünlük" mesajlarý verdiler, hem de
büyük baðýþ vaatlerinde bulundular. (Vaatlerde
diyoruz, çünkü Ali Saydam'ýn Akþam
Gazetesi'nde 28 Ekim günü yayýnlanan yazýsýnda
dikkat çektiði husus gerçekleþirse, "...müthiþ bir
toplumsal mutabakatla gerçekleþtirilmiþ baðýþ
kampanyasýnda toplanan yaklaþýk 70 milyonun
20 milyonu toplanmayacak"). Þirketlerin
yöneticileriyle telefon baðlantýlarý kurulduðunda
þirket ve marka isimleri baðlantý boyunca ekranda
kaldý.
Konumuz açýsýndan asýl önemli olan, telethon
boyunca empoze edilen "iyi vatandaþ" modeliydi.
Kuþkusuz, parasý olmadýðýný, fakat emzirecek
sütü olduðunu ifade ederek yayýna katýlan anne
hafýzalarýmýzdan uzun zaman silinmeyecek.
Bu model annenin gölgesi altýnda,
oyuncaklarýný satýp elde ettiði 20 lirayý baðýþlayan
çocuklar, emekli maaþýndan önemli bir kýsmý
baðýþlayan vatandaþlar, büyük fedakârlýklarla
baðýþ yapan engellilerden de haber aldýk...
Gece boyunca, asýl alkýþlananlar asgari
ücretin 658 lira, açlýk sýnýrýnýn 913 lira (dört
kiþilik bir aile için) olduðu ülkemizde tüm
güvencesizleþtirmeye raðmen önemli
fedakârlýklarda bulunarak baðýþ yapan alt ve orta
sýnýf vatandaþlar oldu.
Bu satýrlarýn yazýldýðý sýrada, Van'da çöken
binalar arasýnda son beþ yýlda yapýlanlarýn neden
öne çýktýðý, 21.yy Türkiye'sinde neden hala
yurtlarýn, okullarýn ve diðer kamu binalarýnýn,
öðrenci ve öðretmenlere mezar olduðu, 1999'dan
beri toplanan vergilerin nereye gittiði, 2001
yýlýnda yürürlüðe sokulmuþ olan 4708 sayýlý
Yapý Denetim Yasasýnýn hayata geçirilmesi için
neden 10 yýl beklendiði gibi temel sorunlarýn
etrafýndaki tartýþmalar devam ediyor. Tamam
"Ýnþaat ya Resulallah" da ama bu kaçýncý "Azra
Bebek"?
Çocukken trafik kazalarý sonucu otoyollarda
hayatýný kaybetmiþ vatandaþlarýn üzerine
örtülmüþ olan gazete kâðýtlarý beni hem ürkütür,
hem de incitir, aðrýma giderdi. Görünüþe
bakýlýrsa, bundan sonra, depremlerimizin üzerini
de Hayýr Televizyonunu ile örteceðiz. Bu da
aðrýma gidiyor. (FÜ/HK)
*Yrd. Doç. Dr. Fatma Ülgen, Bilkent
Üniversitesi
(Ankara - BÝA Haber Merkezi)
"O DELÝ, KARA ÇOCUK"* AHMET KAYA; "MÜMKÜNSE FARZEDÝN YAÞAMAMIÞTIR…"
Ahmet Kaya, bence Baþým Belada
albümünün kapaðýndaki fotoðraftan,
dünyaya biraz kostak, az buçuk kibirle
bakan, tehlikeli þiir okuyan bir adamdý. O
fotoðrafta, üzerindeki palto, babamýn uzun
yýllar giydiði paltoya handiyse ayný denecek
kadar benziyordu. Hayata sataþan bir adamdý
Kaya, tekinsiz… Baþým Belada çýktýðýnda
yazdý. Çýnarcýk’a gidiyordum o yaz. Mavi
Marmara vapurunun üst katýnda mavi tahta
masalar ve sandalyeler vardý. Biraya
baþladýðýma göre lisede olmalýyým. Tek
baþýna, kirpikleri gölgeli bir çocuk. Nasýl
unuturum sözleri: “Bizi güllerin iklimi tüketti
/ Dudaðý yoran bir söze kýrýldýk / O vahþi
beyaz at / Alýp baþýný gitti / Bir yaz yaðmuru
gibi unutulduk.”
Öncesi de var, ortaokul yýllarý, yazlarý
bir eczanede çýraklýk etmedeyim. Göksel
Aðabey de eczanede kalfa. Sevdiði
þarkýlardan bir Kaya seçkisi hazýrlamýþ.
Efkârlanýp kapýnýn önüne çýkýyor sonra, bir
cigara yakýyor. 85’te Metris’ten çýkmýþ.
Herkesten gizlese de bana anlatýrdý. Metrisin
Önünde çalarken dalýp gidiyor. Acýlara
Tutunmak mümkün müdür? Geçmiyor
Günler çalarken anlýyorum; zaman herkes
için ayný biçimde akmýyor.
Biraz daha mý önceye gitmeliyim yoksa?
Babam bir ajanda getirmiþti.
Baþkaldýrýyorum albümünü dinlediðim
günler. O albümden ilk þarký: Beni Tarihle
Yargýla. Upuzun bir Ersin Ergün þiiri.
Gülyangýný Ömrümüz, Bir Avuç Þiir,
Yeniden Haziran adlý üç tane kitabý vardýr
Ergün’ün… 1981-1991 arasýný cezaevinde
geçiren bir þairdir: “Hoþçakalýn anýlarýmý
býraktýðým insanlar, / Mutluluðu için
dövüþtüðüm insanlar, / Yedi bölge, dört
deniz, / Yedi iklim, altmýþ yedi þehir, /
Okullar, mahalleler, köprüler, tren yollarý...
/ Deniz kýyýlarý, balýkçý motorlarý, takalar,
/ Asfalt yolu boyu dizilmiþ fabrikalar…”
Nerden aklýma gelmiþti bilmiyorum;
ajandama, bir idam mahkûmunun son
gecesini anlatan bir oyun yazmaya kalkmýþ,
sayfalarý bu þiirden dizelerle doldurmuþtum.
Nerdesin ey Ersin Ergün, hayatta mýsýn?
Kaya 12 Eylül sonrasýnýn bunca sessiz
ortamýnda girmiþtir yaþamýmýza. Sessizlikte
bir ses olmuþtur. O yýllar Özal, her fýrsatta
demokrasiye geçtiðimizi vurgularken,
cezaevlerinde bir dolu insan açlýk grevlerinde
ölmekteydi. Müþerref Akay ve onun
Türkiye’m adlý þarkýsý; hatýrlar mýsýnýz? O
þarký, cezaevlerinde iþkence aracý olarak
kullanýlýrken, Kaya’nýn notalarý umuttu. Laf
arasýnda, Ahmet Tulgar’ýn Akay ile yaptýðý
o eþsiz röportajý herkes okumalý, geçelim.
Orhan Gencebay, minibüslerde kadere
yanarken, Yazko yeni kurulmuþtu. Sol, sesini
çýkarmaya çalýþýyordu. Kaya da Can
Dündar’a anlattýðý gibi, hadi oðlum Ahmet,
dedi bir gün; bu iþi yapsan yapsan sen
yaparsýn.
1985"te ilk albümü Aðlama Bebeðim
yayýmlandýðýnda, ortada doðru dürüst Türk
popu yokken, listelerin tepelerinde, bir
"protest" þarkýcý dolanýyor, böyle bir kavram
doðuyordu. Sonra ardý ardýna albümler…
Attila Ýlhan’ýn, Can Yücel’in, Hasan
Hüseyin’in þiirleri þarký oluyor, dillere
düþüyordu. Kaya, yirmi yýl sonra, Sezen
Aksu, Barýþ Manço, Zülfü Livaneli gibi bir
deðer olacaktý hayatýmýzda; ne yaparsýnýz o
yýllarda deðer olmak bugünkü denli kolay
deðildi. Zaman istiyordu. Üstelik deðer,
eksildiðinde, kendisinden kalan boþluðu
hüznün doldurduðu bir þey olmalýydý. Kaya
da öyleydi.
Rivayet midir bilmem; kaset satan
dükkânlarýn camlarýna þöyle yazýlar asýlýrmýþ:
“Yabancý Kaset 10.000 TL / Yerli Kaset
8.000 TL / Ahmet Kaya 4.000 TL”… Her
türün uzaðýnda durmuþ, kendi dinleyicisini
yetiþtirmiþti.
Ýnsanlarýn hatýralarýnda, ayrýlýklarýnda,
sevinçlerinde, acýlarýnda ne kadar yeriniz
varsa; o kadar ayakta duruyorsunuz. Onu
bugün bile bunca dinlenir kýlan þeyin sýrrý
budur. Zaman, öyle alný açýk olanlara,
borcunu öder. Solcusu, saðcýsý, konu o
olduðunda ayrýlmaz. Çünkü Ahmet Kaya,
buralarýn adamýdýr, ne yapmýþsa yapmýþ, ne
demiþse demiþ, ama hep içinden geldiði gibi
davranmýþtýr; buralýlar kadar hýrçýn, buralýlar
kadar deli; öylesine güzel… Yani buralarýn
adamý. Siz ondan, Hep Sonradan’ý dinlediniz
mi hiç ya da Yalancý Ayrýlýk’ý. Bir ucu yanýk
mendildir.
Artýk ne zaman bu ülkeyi anlamýyorum
desem o saçma yarýþmalarý izliyorum. Daha
dün Türkstar’da birisi Kürtçe þarký
okuyordu… Hatta geçen gün TRT 3’de
Renklerimiz Seslerimiz gibisinden bir
programda yine bir Kürtçe þarký. Ahmet
Kaya da 11 Þubat 1999’da yapýlan Magazin
Gazetecileri Derneði’nin ödül töreninde
buna dair bir þeyler söylemiþti. Kürtçe þarký
okuyacaðým, klip çekeceðim benzeri
cümleler. Sonra olan oldu. Küçük bir linç
giriþimi, önüne geçip kendini çatal býçaða
siper eden Mehmet Aslantuð… Ardýndan
sahneye Binlerce Dansöz Var’ýn bestecisi
Serdar Ortaç çýkýyor; o meþhur Padiþah
þarkýsýný þu þekilde deðiþtiriyordu; “Bu
devirde kimse sultan deðil padiþah deðil /
Bu vatan bizim, ellerin deðil!” Birkaç ay
sonra asker kaçaðý olduðunun anlaþýlmasý
da ilginçti. Kadýn göbeðinden zeytin yemeðe
benzemiyordu ne de olsa bu iþler. Milliyetçi
þarkýcýmýz, müzik adamý Ercan Saatçi vardý
sonra, Kaya’yý protesto edenlerin arasýnda.
Ortaç’ýn padiþahýný andýktan sonra,
Saatçi’nin þaheseri Yellenmek Üzerine’yi
anýmsamamak ayýptýr. Nasýldý sözler:
“Padiþahlar da osurur, senatörler de / hatta
genç kýzlar da osurur icabýnda.” Derken
uzun süre Atina’dan bildirmiþ Reha Muhtar
çýkýyor Memleketim þarkýsýný söyletiyordu
herkese. Biliyorlar mýdýr acaba; bu þarký,
Mireille Mathieu’nun L"Aveugle adlý
parçasýna Fikret Þenes’in (sanýldýðý gibi
erkek deðildir Fikret Þenes, zarif bir
hanýmdýr; üstelik bu ülkenin en iyi söz
yazarlarýndan biridir, geçelim) yazdýðý sözler
üzerine kotarýlmýþtýr. Daha hazini, Fransýzca
L’Aveugle, kör adam demektir. Kimse o
gece, oradaki Ahmet Kaya gerçeðini
göremiyordu yani. Kör adamlar; bir kez
daha kelimelerin, kaderleri ve kederleri
tamamladýðýný söylüyordu.
Ertesi gün kampanyalar baþlamýþtý.
Berlin’de 1993’te düzenlenen bir konserde,
bölünmüþ bir Türkiye haritasýnýn önünde
konser verdiðine dair bir fotoðraf
yayýmlandý. Eþiyse 20 Ocak 2003’te Akþam
gazetesi muhabirine þöyle diyecekti: "O yýl
biz hiç yurtdýþýna gitmedik. Öyle bir konser
yapmadýk. … Hukukta fotoðraf delil
sayýlmaz, çünkü fotomontajdý. Nasýl baþarýlý
bir senaryo biliyor musunuz? Ayný gazete
1994"te "bölücü" dediði sanatçýya Altýn
Kelebek ödülü verdi."
Bu güzel ve yalnýz ülkenin insanlarý
arasýnda bir tartýþmadýr aldý yürüdü.
Sünnetsizliðinden tutun da, kendini bilmez
bir kýro olmasýna bir dolu þey söylendi
hakkýnda. Ne Mersedes’e binen dönek
solculuðu kaldý; ne de bölücülüðü. Birkaç
zaman sonra Oktay Ekþi’nin, Kaya hakkýnda
yazdýklarý hele. Faþizmin sýnýr tanýmazlýðý
üzerine bir ibret dersi gibiydi: “Ciddiye alsan
deðmez. Çünkü hançeresinden çýkan sesin
ona para kazandýrmasýndan baþka, insan
olarak hiçbir ‘artý’sý olmadýðý
fizyonomisinden akan bir tip. Ara sýra ekrana
yansýyan görüntüleri zaten, türkü
söylemeseydi kötü bir bar fedaisi olurdu
dedirtiyor.”
Evet Ahmet Aðabey. Sen gideli oluyor
bir üç beþ yýl. Senin memleketinde biz seni
dinlemeye devam ediyoruz. Hal böyleyken
böyle. Mezar taþýnýn üzerindeki Ýstanbul
manzarasý kabartmasýný gördüðümde,
kirpikleri gölgeli o çocuðu, Mavi Marmara
vapuruna uçan eþsiz deniz kokusunu,
küçücük kasetçalarýmý, sesini, okuduðun
þiirleri anýmsadým da; bu pazar senin için
kýrýk dökük bir þey yazayým istedim.
Borcumu ödeyebilmek için sana.
Serdar Ortaçlar, Ercan Saatçiler hep
ortalarda, “olgunluk” çaðlarýný sürüyorlar
artýk. Yeniler, onlarý bile aratacak durumda
inan. Seni hep dinlediðim o ilk gençlik
zamanlarýndan sonra bir dolu müziðe, bir
dolu þarkýya takýldým. Yelpaze açýldýkça
açýldý. Biliyordum, rüzgârým ancak böyle
büyük olabilirdi. Ama sen benim için hep
kürkçü dükkâný oldun. Ne zaman raký içmek
istesem ya da elimde bir birayla Kadýköy’ün
oradaki kayalýklarda otursam, sen vardýn
dilimde, hangi þarkýn olursa olsun, fark
etmedi.
Bu memleket bir gün kendisiyle
hesaplaþmayý becerebilirse, seni de deli dolu
bir evladý olarak baðrýna basacak Ahmet
Aðabey, bu memleket korktuðu her þeyle
yüzleþtiðinde… Bir gün, senin o kavruk
sesinle söylediðin Doðumgünü’ne, Çek
Mustafa Çek’e, Yorgun Demokrat’a,
Olmasaydý Sonumuz Böyle’ye kardeþçe
eþlik edeceðiz. Sazýný, onunla dövüþür gibi
hýrçýnca çalmanýn sebebinin içindeki deniz
olduðunu biz de anlayacaðýz bir gün.
Vatan, memleket olduðu zaman. O gün…
BirGün(5 Ekim 2008)
*Attila Ýlhan, Ahmet Kaya’yý böyle
tanýmlarmýþ… Yazmadan edemedim.
Sayýn baþbakaným baþýn sað olsun Allah geride
kalanlarýna uzun ömür versin, anne sevgisi kendi gibi
kutsaldýr, Annelerin çocuklarýna verdiði emek hiçbir þeyle
ölçülemez. Niye demiþler cennet annelerin ayaðýnýn
altýnda diye, Anneler çocuklarý için canýný bile verir ben
öyleyim çünkü anneyim. Tayyip bey anneniz seksenin
üstünde yaþ yaþamýþ ölüm ölümdür, yaþlýsý genci yok
olmaktýr. Ama bir de daha yirmisinde 25’inde gençlerin
ölümüne canmý dayanýr, yürek mi dayanýr. Pýrýl pýrýl
dünyaya bakan gözler hep gülen yüzler topraða yakýþýrmý.
Allah çocuklarýný esirgesin ya çocuklarýndan birini kayýp
etseydin gözlerinden yaþ yerine kan akardý. Çünkü evladýn
sevgisi gibi sevgi yok acýsý gibi acý yok. Ne anaya benzer
ne de babaya. Ben bu sözleri niye söylüyorum. Benim
yirmi üç yaþýnda üç yýllýk evli kan kanserinden bir kýzým
öldü. Dünyam yýkýldý. Ciðerimin, kalbimin yarýsý öldü,
kýzýmla beraber topraða girdi. Bir kýzým bir oðlum daha
var ama onlara tam annelik yapabiliyor muyum bilemem
o zeki beynim tahrip aldý unutkanlýk hastalýðý baþladý
demek ki beynimin yarýsý da Semramla topraða girdi.
Allah geride kalan çocuklarýma saðlýklý ömürler versin
onlarla kendimi teselli ederek yaþýyorum.
Sayýn baþbakaným ya þu askerlere, polislere ne demeli
vatan hizmetini yapmak için askere gidiyorlar. 3-5-25 bir
anda ya bir bomba ya da bir mayýn yaþamlarýný son ediyor.
Benim kýzýmýn ölümüne Allah bir dert verdi, dermansýz
öldü diye kendimi teselli etmeye çalýþtým. O askerler
þehit oluyorlar gel gör o analarýn babalarýn yüreðine ateþ
düþüyor, göz yaþlarý ne ki dünyasý yýkýlýyor. Sayýn
baþbakaným bir gün gözlerini yum, düþüncelerinde ve
rüyanda oðlun asker, kapýn çalýnsa oðlun þehit oldu deseler
ne yaparsýn? Vatan sað olsun dermisin? Ben demem
oðlumun yaþamadýðý vataný ne yapayým derim bu vatanýn
içinde baþka çocuklarýmda yaþýyor ama yürek yandý
analarýn bu kelimeyi söyletir tayip bey. Yukarda da yazdým
evlat acýsý ne vatan gibi ne can gibi baþbakaným. Ne
yapacaksan yap bu terör naletini durdur tayip bey
yurdumuzda kan gövdeyi götürüyor. Aslanlar gibi
gençlerimiz ölüyor sen baþka memleketlerdesin bize ne
Suriye’den bize ne Mýsýr’dan, bize ne Libya’dan onlar
bizim iyimize kötümüze karýþýyorlar mý? Televizyonlardan,
gazetelerden duyduðuma göre binlerce insanlarý
vatanýmýza alýyorsun, koca çadýr kent kuruyorsun, onlarýn
karný azla doyar mý? Daha ne masraflar özel okullar,
hocalar, para yardýmlarý. Türkiye’miz çok mu zengin
sanki bizim fakirlerimiz bize yeter. Asgari ücret alan
zavallý emekliler, fakir hayatý yaþýyorlar. Bizim paramýzý
niye onlara harcýyorsun. Þu Arabistan kendi ýrký, kendi
komþusu sayýlýr niye onlara yardýmcý olmuyor. Ýnsanlarý
memleketine misafir etmiyor Arabistan zengin devlet.
Tayyip bey baþbakaným sözlerimde sizi kýracak bir
sözlerim varsa özür dilerim.
Ben 77 yaþýnda bir nineyim.
Depremde hayatýný kayýp edenlere Allahtan rahmet
diliyorum, yaralýlara iyilikler, þifalar diliyorum.
Geçener otel, pansiyon ve restoran
gibi turistik iþletmelerin de otantik
görünümlü mozaik lambalar satýn
aldýklarýný, önümüzdeki günlerde daha
çok çeþitle hizmetlerini geniþleterek
sürdürecekleri belirtti.
Anadolu'nun farklý renklerinden
esinlenilerek hazýrlanan mozaik
lambalar otantik mekanlar için de çok
iyi bir seçenek olarak deðerlendiriliyor.
mozaik lambalar ana gövdesi pirinç
olup, camlar ince renkli orijinal renkli
ve hepsi el yapýmý ürünler.
Aplik, lambader, plafonyer, sarkýt,
masa lambasý ve hatta mumluklarýn
mevcut olduðu mozaik lambalar, ýþýk
yakýldýðý anda ortama kendi rengini
ekleyerek mekanýn odak noktasý olmayý
baþarýr. Aslýnda ürünlerin üzerinde
görülen cam motifler Orta Doðu'da
çok uzun bir geçmiþe sahipler ve birçok
süslemede kullanýlmýþlardýr.
Buna karþýn pirincin üzerindeki eliþi
filigran desenlerin anavataný ise
Anadolu'dur ve bu teknik aydýnlatmada
kullanýlmadan önce sadece
kuyumculukta kullanýlýyordu.
Avanos'un doðal taþlarý ile
birleþtiðinde daha da farklý bir ortam
yaratmayý baþaran mozaik lambalar
zamanla her evi süsleyecek bir aksesura
olarak görülüyor.
Sulucakarahöyük/AVANOS
Hasan KANKAL
Ev dekorasyonunun önemli
aksesuarlarýndan birisi olan mozaik
lambalar Avanos'ta ilk defa Ekol Sanat
Atölyesinde satýþa sunuldu. Rengarenk
ýþýltýsýyla yerli ve yabancýlarýn büyük
ilgisini çeken parça camlarla süslenmiþ
mozaik lambalar pek çok boyutu ve
rengiyle uygun fiyatlarýyla Ekol Sanat
Atölyesinde alýcýya sunuluyor. Ekol
Sanat Atölyesi sahibi Ekrem Geçener
büyük ilgi gören mozaik lambalarýn
hem bir hediyelik olarak hem de ev
dekorasyon aksesuarý olarak
kullanýlmak üzere yerli ve yabancýlar
tarafýndan satýn alýndýðýný söyledi.
Geçtiðimiz cumartesi Ýtalya’nýn baþkenti Roma’da
tam 200 bin kiþi ülkelerindeki düzeni protesto etti. Bu
gösteri dünyada o gün yapýlan gösterilerin en büyüðü
idi. Aslýnda Berlusconi medyasý tarafýndan epeydir iyice
uyutulmuþ olan Ýtalyan’larýn bir süredir artýk uyanmaya
baþladýklarý söylenebilir. Bir süre önce referandumda
saðcý güçler bir yenilgi aldýlar. Referandumda nükleer
santraller ve Berlusconi’nin yasamayý kendi çýkarýna
kullanmak için yapmak istedikleri deðiþiklikler ezici bir
aðýrlýkla reddedildi. Yerel seçimlerde de belediyelerin
çoðunu sol ve ekoloji yanlýsý adaylar kazandý.
Öfkeliler denilen bu büyük kitle Roma’da ezenlerin
ürktüðü bir baþarý elde etti. Ancak bunlarýn içinde kara
blok denilen küçük bir azýnlýk uluslar arasý þirketlere ait
bazý lüks maðaza ve bankalarý tahrip ettiler ve bazý polis
açlarýný ve lüks otomobilleri ateþe verdiler. Bu kiþiler
yüzlerini siyah peçelerle örtüyor, siyah tiþörtler giyiyor
ve bazýlarý kasklar takýyorlar. Bunlarýn bazýlarý otonom
veya anarþist gruplar olabilir, ancak bu davranýþ polisçe
tanýnmamak isteyenlerin bir taktiði olarak nitelendiriliyor.
Bazýlarý bunlarýn içine ajanlarýn sýzarak barýþçý gösteriyi
suçla lekelemek istediklerini de ileri sürüyorlar.
Türkiye’de medya ya bu büyük gösteriyi görmezden
geldi ya da öfkeli diye tanýmlanan bu hareketin Roma’yý
ateþe verdiðini söyleyerek büyük gösteriyi suça bulamaya
çalýþtý.
Kara blok diye tanýmlanan bu taktiksel davranýþýn
da bir tarihi var. Almanya’da 1980’ler öncesinde polisin
þiddet kullanmasýna karþý bazý gruplar bu tür davranýþlarý
geliþtirmeye baþladýlar. Kanýmca bu tür davranýþlar,
kurulu düzenden memnun olan ve hiçbir ülkede yüzde
biri geçmeyen azýnlýðýn, orta sýnýflarý ve hatta en altta
kalanlarý korkutarak yanlarýna çekmelerine hizmet
edebiliyor. Geçen hafta Ýtalya’da idim. Cumartesiyi takip
eden dört gün boyunca çoðunluðu baþbakan Berlusconi
tarafýndan kontrol edilen Ýtalyan medyasý (ayný Türkiye
medyasý gibi) 200 bin kiþi katýlýmlý dev protestoyu deðil,
yakýp yýkmalarý gösterdi ve tartýþmalarýn çoðu bu konu
üzerinde oldu. Protestolar ve nedenleri bir yana býrakýldý
ve bu yakýp yýkmalar eleþtirildi. Böylelikle ezen azýnlýk
kendini temize çýkarmaya çalýþtý.
Baþta ABD dünyanýn birçok ülkesinde ayný gün
içinde benzer gösteriler oldu. Batýlý ülkelerde gençler
baþta olmak üzere önemli düzeyde insanýn artýk
yönetimlerinin yaptýklarýndan usanç getirdiklerini ve
politikalarýný beðenmediklerini görmeye baþladýk.
Kendilerine öfkeliler diyen bu gruplar “biz % 99’uz”
diyorlar. Amerikalý gençler yüzlerine % 99 yazýyorlar.
Amerika’nýn Afganistan ve Irak’ta yürüttüðü savaþýn
sadece petrol, silah, tohum vb. þirketlerinin yönetici ve
ortaklarýna yarar saðladýðýný, % 99 halkýn bundan zarar
gördüðünü artýk anlamaya baþlýyorlar. Kara blok taktikleri
yapan gençlerin bazýlarý her ne kadar polisin þiddetine
veya çok uluslu þirketlerin sinsi sömürülerine duyduklarý
nefreti bu çeþit yakma yýkma davranýþlarý ile ifade
ediyorlarsa da bunun egemenlere yaradýðý açýkça
görülüyor.
ABD’de “Wall Street’i iþgal et” diye isimlendirilen
eylemler halk tarafýndan desteklenmektedir. Ekim ayý
baþýnda New York’ta yürütülen bir ankette halkýn %
67’si protestocularý desteklemekte, % 87’si ise protesto
etme haklarý olduðuna inanmaktadýr. (Reuters, 17 Ekim
2011 ) Bunun altýnda ABD’de gelir daðýlýmýnýn 1980’den
bu yana aþýrý derecede bozulmasý da var. ABD’de en
yüksek gelire sahip %1 azýnlýk 1980’de tüm gelirin %
9,1’ni elde ederken, bu oran 2006’da % 18,8’e çýkmýþtýr.
ABD dünyanýn en geliþmiþ kapitalist ülkesi iken
uygulanan tarým ve gýda sistemleri nedeniyle %26’sý
obez olan, binlerce insanýn sokaklarda yattýðý bir ülke
oldu. 2008 krizinde devlet halktan aldýðý vergileri
bankerlere aktardý. Ekonomik liberalizmden söz edenlerin
iki yüzlü davranýþlarý açýkça ortaya çýktý. Bunun tepki
yaratmamasý beklenemezdi.
28/10/2011
Baþbakan Recep Tayyip
Erdoðan’ýn, Van valisine yönelik
eleþtirileri cevaplarken Erciþ’te yýkýlan
binalar için söylediði “O ruhsatlarý vali
mi verdi?” sözü Fatih Çiftçi’yi
gündemin üst sýralarýna taþýdý.
Geniþletilmiþ il baþkanlarý toplantýsýnda
Van Valisi Münir Karaalioðlu’na
yönelik eleþtirileri yanýtlayan
Erdoðan’ýn iþaret ettiði Eski Erciþ
Belediye Baþkanýnýn, AKP Milletvekili
Fatih Çiftçi olduðu ortaya çýktý. Çiftçi
hakkýnda daha önce “yolsuzluk, görevi
kötüye kullanma, imar mevzuatýna
aykýrýlýk ve evrakta sahtecilik” gibi
ithamlarla suç duyurusunda
bulunulmuþtu. Yýkýlan binalarýn
ruhsatlarýnýn altýnda imzasý olan Çiftçi,
Erciþ’te kurulan ‘kriz masasý’nýn da
baþýna geçirildi.
SEKÝZ KATLI BÝNALAR
Van’da meydana gelen depremde
çok sayýda binanýn yerle bir olmasý,
yedi ay önce Erciþ Belediye Baþkaný
olan AKP’li milletvekili Çiftçi
hakkýndaki iddialarý da yeniden
gündeme getirdi. Sadece 3 katlý yapýlara
izin verilmesi gereken ilçede, son
dönemde birçok 7-8 katlý bina yapýldý.
Depremde özellikle bu binalarýn
yýkýlmasý ve hemen yaný baþýndaki eski
yapýlarýn ayakta durmasý da ruhsat
verme sürecini de tartýþmaya açtý.
Jeoloji Mühendisleri Odasýnýn “Ýmara
aykýrý binalarýn yapýlmasýyla yýkým
kaçýnýlmazdý” açýklamasý da belediyeyi
iþaret ediyordu. Birinci derecede
deprem bölgesinde olan ve sadece üç
katlý yapýlaþmalara izin verilmesi
gereken Erciþ’te çok sayýda 6, 7 ve 8
katlý binalarýn bulunmasý dikkat
çekiyor.
ÝDDÝALAR BÜYÜK
Çiftçi hakkýnda yolsuzluk, görevi
kötüye kullanma, imar mevzuatýna
aykýrýlýk ve evrakta sahtecilik yaptýðý
iddiasýyla birçok mühendislik þirketi
15 Mart 2011’de Erciþ Cumhuriyet
Baþsavcýlýðýna suç duyurusunda
bulunmuþtu.
Ýnþaat alanýnda faaliyet yürüten
firmalar suç duyurusu dilekçelerinde,
Çiftçi’nin kardeþi A. Çiftçi’nin ve gayri
resmi ortaklarýnýn keyfi olarak yasalara
aykýrý uygulamalar yaparak, bundan
menfaat temin ettikleri yönündeki
belgeleri savcýlýða sunmuþtu.
Dilekçelerde, Çiftçi’nin belediye
baþkanlýðý süresince ailesinin mal
varlýðýnýn katlanarak arttýðýna dikkat
çekilerek, kamu yararý gözetmeksizin
kendisine ait tarým alanlarýný ilçe
planýnda ticari alan olarak gösterdiði,
ruhsatsýz iþyeri çalýþtýrdýðý, mevcut
planda üç kat olan binalarýn keyfi olarak
altý kata çýkarýldýðý ifade edilmiþti.
ÝHALELER ÜÇ ÞÝRKETE
Belediye baþkanlýðýnda, son 7 yýldýr
yapýlan tüm ihalelerin 3 þirkete
verildiðine, tarým alaný olarak tahsis
edilen çok sayýda alanýn imar tadilatý
ve ifraz izni verilerek satýldýðýna,
þirketlerin A. Çiftçi’nin ortaklýðýyla
kurulan þirketler olduðuna dikkat
çekilen suç duyurusu dilekçesinde, son
6 yýl içinde yapýlmýþ ihaleler, imar
deðiþiklikleri, yapý ruhsatlarý ve alýnan
harçlarýn incelenmesi istenmiþti. Ancak
konuyla ilgili soruþturma açýlmamýþtý.
RUHSATLAR KEYFÝ
Van’daki inþaat mühendisleri de
Erciþ belediyesinde ruhsatlarýn keyfi
bir þekilde verildiðini söylüyor.
Mühendisler 3 kat hakký bulunan
Erciþ’te yapý müteahhitlerinin kat
artýrýmý için tadilat adý altýnda
belediyeye baþvurduðunu ve iznin
encümenlerin vereceði karara baðlý
Pir Sultan Abdal Kültür Derneði
üyeleri Ankara’da Yenimahalle
Belediyesi’nin cemevi için yer
göstermemesi üzerine Belediye’ye ait
boþ bir arazide oturma eylemi baþlattý.
sayesinde Alevi inançlarýna uygun bir
þekilde ölülerin yýkanmasý ve
cenazelerinin kaldýrýlmasý için bir yer
inþa etmeye baþladýklarýný söyledi.
bianet'e konuþan PSAKD
Yenimahalle Þube Baþkaný Cevahir
Canpolat, Batýkent semtinde 10 yýlý
aþkýn süredir cemevi kurulmasý için
mücadele verdiklerini vurguladý. 29
Mart 2009 yerel seçimlerinde belediye
baþkaný seçilen CHP'li Yenimahalle
Belediye Baþkaný Fethi Yaþar'ýn
seçilmeden önce kendilerine Batýkent'e
cemevi yapma sözü verdiðini belirten
Canpolat, bu sözün yerine
getirilmediðini söyledi.
Cemevi taleplerinin belediyeye ait
yer bulunmadýðý için her seferinde geri
çevrildiðini daha sonra ise Batýkent'e
cami yapýlmasý için belediyenin yer
tahsis ettiðini söyleyen Canpolat,
Aleviler Ankara'nýn Yenimahalle
Belediyesi'ne baðlý Batýkent semtinde,
belediye arazisi olan Yekta Güngör
Özden Parký'nda 22 Ekim'den beri
cemevi talebiyle direniþ baþlattý. Pir
Sultan Abdal Kültür Derneði (PSAKD)
üyeleri, çevreden gelen destek
olduðunu ifade ederek, “Burada ikna
söz konusu, eðer encümenler müteahhit
tarafýndan ikna edilirse ya da ‘memnun
edilirse’ fazla kata ruhsat verme
iþleminin hemen gerçekleþtiðini”
söylüyorlar.
(Evrensel)
FATÝH ÇÝFTÇÝ KÝMDÝR?
Adý son günlerde gündeme gelen
Fatih Çiftçi, 2004 seçimlerinde
ANAP’tan seçilerek Erciþ Belediye
baþkaný oldu. 2007 seçimlerinde ise
AKP’den aday oldu ve tekrar kazandý.
“AKP Genel Merkezinin baskýsý ile
milletvekili adayý olduðunu” belirten
Çiftçi, 2011 seçimlerinde belediye
baþkanlýðýndan istifa ederek AKP’den
Van milletvekili seçildi. Çiftçi, simdi
Erciþ’te kurulan Kriz Masasý’ný
yönetiyor. Enkaz altýndaki
depremzedelerin kurtarýlmasý ve
yardýmlarýn daðýtýlmasýný AKP’li Fatih
Çiftçi organize ediyor.
ÇÝFTÇÝ’NÝN DOKUNULMAZLIÐI
KALDIRILMALI
CHP Genel Baþkan Yardýmcýsý
Erdoðan Toprak, yakýn döneme kadar
Erciþ Belediye Baþkanlýðý yapan AKP
Van Milletvekili Çiftçi’nin
dokunulmazlýðý kaldýrýlmasýný istedi.
Toprak yaptýðý açýklamada, deprem
konusunda Türkiye’nin yapmasý
gereken çok þey olduðunu belirterek,
“‘Deprem öldürmez bina öldürür’ sözü
bugün artýk ‘deprem öldürmez AKP
öldürür ve süründür’ sözüne
dönüþmüþtür” dedi. Toprak, sözlerine
þöyle devam etti: “AKP’nin
samimiyetinin ölçüsü, her þeyden önce
eski Erciþ Belediye Baþkaný ve þimdiki
AKP milletvekili olan kiþinin
dokunulmazlýðýnýn kaldýrýlmasý ile
baþlamaktadýr. Bu kiþinin
dokunulmazlýðý kaldýrýlmadan ve
yargýlanmadan AKP’nin söylediði her
þey hamasetten öte bir anlam
taþýmayacaktýr. Eðer AKP bu kiþinin
dokunulmazlýðýný TBMM gündemine
getirmezse bunu Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz getiririz.”
bunun üzerine Belediye'ye ait olan bu
boþ arazide cemevi kurulmasý için
direniþ baþlattýklarýný ifade etti.
Batýkent'e cami yapýlmasýna karþý
olmadýklarýný, herkesin inancýna saygýlý
olduklarýnýn altýný çizen Canpolat,
yýllardýr Batýkent'te Alevilerin cemevi
talebinin olmasýna raðmen bu talebin
görmezlikten gelinmesine artýk sessiz
kalamayacaklarý vurguladý.
Canpolat, 25 Ekim gecesi iki kiþinin
direniþ alanýna gelerek tacizde
bulunduðunu da söyledi.
Son olarak 30 Ekim Pazar günü
saat 19.00'da direniþ alanýnda Cem
gerçekleþtireceklerini söyleyen
Canpolat, bütün Alevileri ve
mücadelelerini destekleyen herkesi
Cem'e beklediklerini belirtti.
Gökhan Keskin
Ankara - BÝA Haber Merkezi
Ercan AKBOÐA
Ilýsu Barajý sonucu oluþacak baraj gölün
çevreye vereceði zarar çok ileri boyutta
olacaktýr. Ilýsu Barajý’nýn oluþturacaðý büyük
göl, araþtýrmalar yapýlmadýðý için nasýl
zengin ve kompleks bir ekosistemi su altýnda
býrakacaðý günýþýðýna çýkarýlamamýþ olsa
da, birçok çevre kuruluþuna göre Dicle
Vadisi bölgenin ekolojisi, flora ve faunasý
açýsýndan birinci derecede önemlidir.
Bölgemizin iki önemli nehir sisteminden
biri olan Fýrat’ýn, kaynaðýndan baþlayarak
ülkemiz sýnýrlarý içindeki bölümleri 19752000 yýllarý arasýnda tamamen baraj
göllerine dönüþmüþtür. Fýrat üzerindeki
barajlarýn yapýmý sürecinde ve sonrasýnda
yöredeki doðal hayatýn nasýl etkileneceði o
dönemde yeterince sorgulanmamýþ, GAP’ýn
ekonomik, sosyal ve mühendislikle ilgili
boyutlarý çevresel boyutunu adeta
perdelemiþtir. Dolayýsýyla örneðin, Fýrat’a
özgü fauna ve flora elemanlarýndan hangi
deðerlerin ne oranda kaybedildiði artýk
bilinememektedir. Dicle ve Fýrat nehirleri,
jeolojik tarihleri itibariyle birçok ortak
özelliklerinden dolayý ayný “su sisteminin”
öðeleri olarak ele alýnmaktadýr. Bu nedenle,
Fýrat üzerindeki barajlarla kaybedilen yaþam
formlarýndan bazýlarý halen Dicle’de temsil
edilmektedir.
Barajlarýn canlýlar ve yaþadýklarý çevre
üzerine etkileri çok yönlüdür. Bu etkiler,
baraj göllerinin karasal alanlarý iþgal ederek
buralarda yaþayan canlýlarýn habitatlarýný
yok etmesiyle sýnýrlý kalmamaktadýr.
Akarsu sistemleri barajlarla büyük
durgun su birikintilerine dönüþmekte,
akarsuya uyum saðlamýþ bitki ve hayvan
türleri, genellikle artýk tutunamayarak ya
ani bir þekilde ya da zaman içerisinde yavaþ
yavaþ azalarak yok olmakta; bunlarýn yerini
kýsmen, derin ve durgun sulara uygun
özellikler gösteren ve çoðunlukla daha
yaygýn olan türler almaktadýr.
Baraj gölleri doðal kýyýlarý tamamen
tahrip etmekte; su düzeyinin istikrarsýz ve
deðiþken olmasý nedeniyle, büyük öneme
sahip doðal kýyý þeritlerindeki bitki ve
hayvan yaþamý artýk desteklenmemektedir.
Oysa su ve kara sýnýrýnda yer alan bu
alanlardaki sýð bölgeler, sazlýk ve çalýlýk
gibi sýk bitki örtüsü ve yumurtlama /
yuvalanma alanlarý oluþturmasýyla özellikle
böcekler, çeþitli omurgasýz hayvanlar,
dolayýsýyla, bunlarla beslenen kuþ, amfibi
ve sürüngenler için büyük yaþamsal önemi
olan kesimlerdir.
Canlý popülasyonlarý, biribirleriyle gen
alýþveriþinde bulunabilen türdeþ bireylerden
oluþur. Nehirlerde yaþayan türleri bekleyen
en önemli tehlikelerden biri, barajlarla,
popülasyonlarýn birbiriyle baðlantý olanaðýný
yitirmiþ daha küçük popülasyonlara
bölünmesidir. Küçülen popülasyonlarda
üreme, beslenme, korunma gibi biyolojik
iþlevlerin aksadýðý, genetik çeþitliliðin hýzla
azaldýðý ve popülasyonlarýn zamanla,
önlenemez biçimde yok oluþa sürüklendiði
daha önce yaþanmýþ birçok örnekten
bilinmektedir.
Hasankeyf’de 123 tür kuþ var
Yalnýzca Hasankeyf ilçesi ve yakýn
çevresini kapsayan bölgenin kuþlarý, yakýn
yýllarda araþtýrýlmýþ, yalnýzca bu araþtýrma
kapsamýnda yörede 123 kuþ türü
gözlenmiþtir (Kýlýç ve ark. 2002, BatmanHasankeyf Avifaunasý.- Dicle Üniversitesi
Araþtýrma Projeleri Koordinatörlüðü).
Bölgede ayrýca, baþka araþtýrmacýlarca
belirlenmiþ ya da daha sonraki dönemlerde
gözlenmiþ kuþ türlerinin varlýðý da
bilinmektedir.
Barajlarýn çevresel etkileri bunlarla sýnýrlý
olmayýp, yeraltý suyunun çekilmesi, aþaðý
kesimlerdeki nehir yataklarýnýn bozulmasý
ve su akýþýnýn istikrarsýzlýðý gibi nedenlerle
nehir adalarýnýn yok olmasý, sulu tarýmýn
yaygýnlaþmasýyla karasal bölgelerde ani
habitat ve iklim deðiþimlerinin ortaya
çýkmasý gibi daha nice olumsuz etkiler
sayýlabilir.
Arýtma tesisi çalýþmalarý ve ötrefikasyon
Planlamaya göre 2013 yýlýnda baraj
tamamlanýp su tutulacak. Ancak o zamana
kadar Ilýsu Baraj Gölü çevresindeki yerleþim
yerlerinde arýtma tesisleri sýnýrlý oranda
faaliyette olacaklardýr. Bugün sadece
Diyarbakýr’ýn mekanik atýk su arýtma tesisi
vardýr. Asýl önemli olan biolojik ve kimyasal
aþamalardýr ki ötrefikasyon (atýk sular
sonucu baraj gölündeki canlýlarýn bir nevi
yok olmasý) yaþanmasýn. DÝSKÝ’nin
(Diyarbakýr Su Kanalizasyon Ýþletmesi)
verdiði bilgiye göre bunun 2013 yýlýna
yetiþmesi zor görünüyor. Ayný þekilde
Batman’da çok büyük ihtimalle sadece
mekanik arýtma yapýlacaktýr, biyolojik
arýtma ise çok zor görünüyor. Siirt’te de
atýk su arýtma tesisi yapýlmasý çalýþmalarý
baþlamýþtýr. Diðer kentler olan Ergani,
Batman, Bismil ve Silvan’da herhangi
arýtma tesisi henüz yoktur. Þehirlerin
yanýnda sulu tarým alanlarýndan da Dicle
nehri kirletilmektedir. Ötrefikasyon bir defa
Ilýsu Baraj Gölü’nde gerçekleþti mi, bundan
dönülmesi imkansýzdýr.
Su kalitesinin azalmasý yaþayan halk
için (tropikal) hastalýklarýn yaygýnlaþmasý
sonucu son derece tehlikelidir. Laðým sularý,
sanayi atýklarý, tarýmsal alanlardan gelen
atýklar ve çürüyen bitkiler, suda oksijen
ihtiyacýný arttýrarak su kirliliðine neden
olmaktadýrlar ve suda yaþayan canlýlarýn
yaþam alanlarýný kirlilikle kýsaltmaktadýrlar.
Ayrýca iþlenmemiþ evsel ve hayvansal
atýklarýn nehirlere ve baðlý olarak da duraðan
baraj göllerine karýþmasý birçok enfeksiyöz
hastalýklarý da birlikte getirmektedir. Bu
nedenlerle Hepatit A, Salmonella, ParaTifo, Amipli Dizanteri, Enteritlerin etkenleri
de böylece suya karýþabilmekte ve
enfeksiyon kaynaðý olmaktadýrlar. Bu
durum; kirlenen nehirlerden ya da
barajlardan su kullanan yerleþim yerlerinde
potansiyel tehlike olarak her zaman
görülebilmektedir.
Ekonomik çalýþtýrýlma durumu
Ilýsu Barajý’nýn birçok diðer baraj gibi
en önemli sorunlarýndan biri en fazla 50 yýl
ekonomik çalýþtýrýlma durumudur. Bunun
nedeni Ilýsu Baraj Gölü’ne yüksek miktarda
sediment (kum, toru vs.) bölgenin semiarid olmasýndan da kaynaklý akmasýdýr.
Baraj gölüne akacak sedimentin % 95’e
kadar bir oranda tutulacaktýr. ÇED
raporundaki bilgilere dayanarak baraj gölüne
gelen sedimentte geniþ varyasyondan dolayý
baraj gölünün kapasitesi kýsa sürede
kaybedilebilinmektedir. Burada þunu
sormanýn haklýlýðý vardýr: 50 yýl enerji için
bu kadar kayýp göze alýnýr mý?
Yine önümüzde duran çok önemli ve
cevaplandýrýlmamýþ þu soru durmaktadýr:
Niye on baraj yeri alternatifi arasýnda Ilýsu
seçilmiþtir?
ÇEDR þöyle açýklama getiriyor: ‘Baraj
ucuza mal edebilmeye elveriþli, vadinin dar
yerlerindeki dokuz yer seçeneðini baraj
gövdesi burada yapýlýrsa yeraltýndan su
kaçar, bunu önlemek için de önemli
geçirimsizleþtirme harcamalarý yapmak
gerekir gerekçesi ile dýþlamýþ ve Ilýsu’yu
seçmiþtir. Ilýsu, geçirimsiz kiltaþlarýndan
oluþan Germav Formasyonu’nun yüze
çýktýðý bir alanda yer almaktadýr. Bu nedenle
gerçekten de baraj yerinde büyük
geçirimsizleþtirme uygulamalarý yapýlmasý
gerekmeyecektir.’
Ancak, yaklaþýk 300 km2’lik baraj
yerinin önemli bir bölümünde Midyat
Kireçtaþlarý yüzeylemektedir. Dahasý, bu
kireçtaþlarý doðu-batý uzanýmlý eksenler
çevresinde kývrýmlar boyunca havzanýn
dýþýna da uzanmaktadýr. Yalnýzca jeoloji
haritasý boyutunda bakýldýðýnda baraj gölü
su tutmaya baþladýðýnda Midyat Kireçtaþý
içinden doðuya, Þýrnak yönünde havza
dýþýna su kaçma olasýlýðýnýn yüksek olduðu
görülmektedir. Üstelik sözü edilen faylar
karst geliþimini ve yeraltýsuyu hareketini
kolaylaþtýrýcý birer yol olarak bunu
þiddetlendirebilecektir. Bu gerçekleþirse,
baraj gölünde su tutulabilmesi için
kireçtaþýnýn geçirimsizleþtirilmesi için çok
geniþ alanlarda önlemler alýnmasý, bir
anlamda büyük yeraltý barajlarý kurulmasý
gerekebilir. O zaman, çok büyük gövdeli
bir baraj inþa etmeyi göze alýnarak
kaçýnýldýðý sanýlan sorun daha büyük ölçüde
yine projenin önüne dikilir. Kuþkusuz
bundan en çok yararlanacak olanlar, yeni
ve büyük iþ kalemlerini yapacak olan
yükleniciler olacaktýr.
Özgür Gündem