Van depremi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet
Transkript
Van depremi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet
Van depremi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramý kutlama törenleri çerçevesinde tören geçiþi, resepsiyon gibi kutlama faaliyetlerinin yapýlmamasýna iliþkin Baþbakanlýk Genelgesi Resmi Gazete'de yayýmlandý. Genelgede, 23 Ekim 2011'de Van ili ve çevresinde meydana gelen deprem felaketi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramý kutlama törenlerinin sadece çelenk koyma ve tebrikleri kabul törenleri þeklinde icra edilmesinin; tören geçiþi, resepsiyon gibi diðer kutlama faaliyetlerinin yapýlmamasýnýn uygun görüldüðü kaydedildi. 3’DE Kürecik Yardýmlaþma ve Dayanýþma Derneði öncülüðünde toplanan Kürecikliler bölgelerine kurulacak olan füze kalkaný sistemine karþý çýktý. Dernek Baþkaný Ercan Kýsacýk, ABD’nin NATO þemsiyesi altýnda kuracaðý füze kalkanýyla Ýsrail’i koruma altýna alacaðýný ileri sürdü. AK Parti iktidarýnýn bu projeye topraklarýný açarak halk düþmanlýðý yaptýðýný öne süren Kýsacýk, "Þimdilerde her fýrsatta Ýsrail’e tavýr alarak yaptýrým uyguladýðýný söyleyen Baþbakan Erdoðan, bu projeyle Ortadoðu halklarýnýn can düþmaný Siyanizme kalkan oluyor" dedi. Dernek Baþkaný Kýsacýk kurulacak olan sismenin bölge halkýna zarar vereceðini öne sürerken þunlarý söyledi: "Bölgemize kurulmak istenen füze kalkaný, yayacaðý radyoaktif maddeler nedeniyle insan ve doða üzerindeki tahribat yaratacaktýr. 2’DE Doðu Anadoluda 23 Ekim 2011 Pazar günü saat 13.41'de Richter ölçeðine göre 7,2 büyüklüðünde Van Tabanlý merkezli deprem yaþayan Van ve Erciþ halkýna Hacýbektaþ’ta yardým kampanyasý baþlatýldý. Hacýbektaþ Lisesi Sivil Savunma Kulübü öðrencileri, Hacýbektaþ Lisesi öðrencilerinin velilerinden ve Hacýbektaþ halkýndan saðladýðý yardýmlarý koliler halinde Van’a gönderilmek üzere kargoya verdiler. Hacýbektaþ Lisesi Sivil Savunma Kulübü Öðrencileri, “Türkiye çeþitli fay hatlarý ile depremler kuþaðýnda yer alan bir coðrafya üzerinde. Bizler bu gerçekle yaþamayý, hayatýmýzý deprem bilinciyle þekillendirmeyi öðrenmeliyiz. Ülkemizde yaþayacaðýmýz konutlarý depreme dayanýklý ve fay hatlarýndan uzak zemin incelemesi yapýlmýþ alanlara yapmalýyýz. 3’DE Ýstanbul ve Urfa'da dün (28 Ekim) yapýlan Kürdistan Topluluklar Birliði (KCK) operasyonu adý altýnda, Türkiye Yayýncýlar Birliði Yayýmlama Özgürlüðü Komitesi Baþkaný ve Evrensel gazetesi yazarý Ragýp Zarakolu da gözaltýna alýndý. Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü'ne baðlý polislerin dün BDP Ýstanbul Siyaset Akademisi'nin yaný sýra birçok adrese yaptýðý baskýnlarýn yaný sýra Mersin, Muðla ve Yalova'da toplam 42 kiþi gözaltýna alýnmýþtý. 5’DE 8’DE Ev dekorasyonunun önemli aksesuarlarýndan birisi olan mozaik lambalar Avanos'ta ilk defa Ekol Sanat Atölyesinde satýþa sunuldu. Bu felaket göz göre göre gelmiþti. Savaþ geliyorum demiþti ve ateþkesin sona ereceði çoktan belliydi. Zira AKP “karþý tarafý” “din kardeþiyiz onlar Zerdüþt” hamlesi ile bölmeye, zayýflatmaya, tasfiye etmeye yeltenmiþ, ancak bu hamlesi tutmamýþtý. Seçim dönemi Blok adaylarýna yapýp ettiklerini bile sayýp döksek “siyasete” ne nebze “siyasetle” karþýlýk verdiklerini bir kerede ve zorlanmadan anlarýz herhalde. Saða sola dayýlanmak, Davos’ta “van minut” çekmek, elinden ödül aldýklarýnýn iktidarý sallanmaya baþlayýnca arkasýndan atýp tutmak, aðabeylik tasladýklarý katliamlarla iktidarlarýna tutunurken alkýþlamak ve gidiþatlarý kötüye sarýnca dümen bükmek gibi “ilkeli” dýþ politikadan baþý dönen iktidar ve hempalarý memleket dahilinde de burnu büyüklükle nedamet beklerken. “Karþý tarafýn burnunun sürtülmesi” politikasýna geri dönülürken. Tam bu esnada o haber geldi. Yirmi dört genç adam hayatýný kaybetti. Ateþkes dönemini siyasetle ve müzakere ile deðerlendirmekten yana olmayanlar, o çocuklarý oraya gönderenler, gönderilmelerine izin verenler, ne bekliyorlardý savaþtan? Bomba altýndaki “diðer tarafýn” güller atmasýný mý? Davulla zurnayla savaþa yollanan çocuklarýn ruhen, bedenen sakatlanmadan yahut tabut içine girmeden evlerine dönmelerini mi? Savaþtan bunu mu bekliyorlardý? Savaþ çýðlýklarý atanlarý, savaþ mevzu bahis olduðunda o sýrýtýk suratlarý ile ekranlarda belirenleri o sýrtlanlarý coþkuyla alkýþlayýp bekledikleri sonuç bu muydu? Savaþtan bu beklenir mi? Bu aptallýk yetmedi kara operasyonu baþladý. 1983 den bu yana sayabildiðim on beþ büyük kara ve hava harekatýnýn aynýsý. 1983 den bu yana ayný þeyi yapýp farklý sonuç bekleyenler bekleyedurdular o farklý sonuçlarý Sokaklara dökülen kalabalýklar “þehitler ölmez vatan bölünmez” diye höykürdüler. Yýllardýr yaptýklarý gibi. “terörü kýnama” etkinlikleri organize ettiler birileri. Yeni ve tüketilmeye hazýr yeni ölüler bulduklarýna nerdeyse memnun. Bu ölümler üzerinden kendi “Türklük”lerinin coþkusu içinde. Ezildikleri ne varsa, ve artýk öteki olan “Kürt”ten daha üstün olduklarýný teyit ettiler. En bayaðý laflarý edip kendi aralarýnda en ilkel duygularýný coþturdular karþýlýklý. Sürgün, imha, soykýrým gibi yepyeni(!) çözüm önerilerini yarýþtýrdýlar sosyal medya üzerinden. Bu insanlarýn arasýnda yaþamayý hazmedemeyen yaným bir mazaret aradý bu nebze düþmeye. Belki aralarýndan gerçekten kayýplarý olanlar vardý? O kaybýn acýsý ve öfkesinden mi bu aptallýk? Van Depremi üzerine yorum yapanlar bu son þüphe kýrýntýmý da alýp götürdüler. En bayaðý düþünceleri ekrandan dillendirip, insanlarýn en ufak bir mahremiyet ve güven duygusu yok olana kadar ruhlarýný emenler, en ufak bir yeteneði, bilgisi, ve hatta emeði olmadan, senin benim yýllýk kazancýmýzý bir günde katlayanlar. Ýþte onlar insanýn düþünmeye zahmet etmeden ilk aklýna geleni, öðretileni yumurtlayýp alkýþ toplama, parsayý kapma becerisini Van Depremi dolayýsýyla da sergileyiverdiler. Az tuhaf kaçtý tabii. Keþke yalnýz onlarýn aptallýðý olsaydý aðýzlarýndan çýkan. Ama o büyük savaþ korosu ile bu konuþan aðýzlar arasýnda maalesef derin bir bað var. Gençlerin ölümleri ile yetinmeyip deprem gibi bir olay karþýsýnda, oradaki ölümlerden bile kendine pay çýkaran aþaðýlýk olma hali onlarý birbirine baðlýyor. Kalpleri ruhlarý ve akýllarý çalýnmýþ yahut baþkalarýný aþaðýlayýp kendilerini bir an yüceltmek için kalplerini trampa etmiþler. Arkalarýný en güçlüye dayadýklarý anda onun davulunu çalmanýn emniyeti içindeler. Naðme fark etmiyor. Þimdi de insanlar canlarýnýn derdindeyken siyaset peþindeler. BDP’li belediyeleri nasýl devre dýþý tutalým kaygýsý güdüyorlar sevgili hükümetleri ile birlikte. Maðdur olan insanlara yardým etmek için zamanla yarýþmanýz yetmiyor bir de 1999 daki kadar kötü bir devlet organizasyonunun etkin engelleme çabasý ile uðraþýn. Bu durumda yapmasý gereken hiçbir þeyi becerememiþ/becermemiþ bir devlet yardýmý nasýl yapmamamýz gerektiðini bize söylüyor. Kayýplarýn acýsýna ortak, elinde avucunda olaný, yüreðini ve emeðini paylaþma derdindeki hepimize kolay gelsin. Mikail PELÝT Kürecik Yardýmlaþma ve Dayanýþma Derneði öncülüðünde toplanan Kürecikliler bölgelerine kurulacak olan füze kalkaný sistemine karþý çýktý. Dernek Baþkaný Ercan Kýsacýk, ABD’nin NATO þemsiyesi altýnda kuracaðý füze kalkanýyla Ýsrail’i koruma altýna alacaðýný ileri sürdü. AK Parti iktidarýnýn bu projeye topraklarýný açarak halk düþmanlýðý yaptýðýný öne süren Kýsacýk, "Þimdilerde her fýrsatta Ýsrail’e tavýr alarak yaptýrým uyguladýðýný söyleyen Baþbakan Erdoðan, bu projeyle Ortadoðu halklarýnýn can düþmaný Siyanizme kalkan oluyor" dedi. Dernek Baþkaný Kýsacýk kurulacak olan sismenin bölge halkýna zarar vereceðini öne sürerken þunlarý söyledi: "Bölgemize kurulmak istenen füze kalkaný, yayacaðý radyoaktif maddeler nedeniyle insan ve doða üzerindeki tahribat yaratacaktýr. Aðaçlar kuruyacak, sular zehirlenecek ve kanser vakalarý artacaktýr. Bölgemizde yaþamýn sürdürülebilmesi olanaklarý ortadan kaybolacaktýr. Kurulmasý planlanan kalkan kan, gözyaþý ve ölümler getirmekten baþka bir iþe yaramayacaktýr." Bu arada 19 Kasým’da Malatya’da kapsamlý bir eylem planlandýðý açýklandý. Eylem devam ederken füze kalkanýnýn kurulacaðý askeri üsse kamyonlarýn gittiði görüldü. (DHA) Baþbakan Yardýmcýsý Beþir Atalay, inanýlmasý güç bir skandala imza attý, yurtdýþýndan gelen yardýmlarý neden geri çevirdiklerine dair þu sözleri sarf etti: "Ýlk anda kendi potansiyelimizi görmek istedik. Bizim ekiplerimiz yeterli olduðundan dýþarýdan destek istemedik"! Van'daki deprem bir haftasýný doldurmak üzereyken, hükümet dalga geçmeye devam ediyor. Önce Maliye Bakaný Mehmet Þimþek'in "Deprem paralarýný harcadýk" açýklamalarýný dinleyen Türkiye kamuoyu, þimdi de Baþbakan Yardýmcýsý Beþir Atalay'ýn neresinden tutulacaðý bilinmeyen sözlerine maruz kaldý. Van'daki depremle ilgili bilgiler veren Atalay, bölgede yaþanan ve televizyonlara da yansýyan bazý yaðma görüntülerini "arýzi" olarak nitelendirirken, hükümetin uzunca bir süre Van'ý unutmuþ olmasýna hiç deðinmedi. "Arama kurtarma çalýþmalarýnda hiçbir aksama olmamýþtýr" iddiasýnda bulunan Atalay'ýn skandal sözleri ise bunun ardýndan geldi. "Ýlk anda kendi potansiyelimizi görmek istedik. Bizim ekiplerimiz yeterli olduðundan dýþarýdan destek istemedik." Bunu söyleyen, hükümetin baþbakan yardýmcýsý. Recep Tayyip Erdoðan'ýn bile, mecburen "Ýlk 24 saatte baþarýsýzdýk" itirafý yapmak zorunda kalmasýndaki "samimiyet", Atalay'ýn söylediklerinden sonra artýk kuþkuludur. Daha dün, Meksikalý kurtarma ekibi resmen Erciþ'ten kovuldu. 28 Ekim Cuma günü de mi "ilk 24 saatte" sayýlýyor? Atalay'ýn, devletin yapmasý gereken görevleri, "Depremin en iyi tarafý yardýmlaþma duygusunu artýrmýþ olmasý" demesi de ayrýca tuhaflýk. "Birlik ve beraberlik" duygusunun enkaz altýnda kalan yurttaþlarýmýzýn kanýyla mý ortaya çýkmasýný istemektedir Atalay? Oysa, Türkiye toplumunun bir bölümünde ortaya çýkan ýrkçý, faþist ve dinci tepkiler, tam tamýna hükümetin "ilk 24 saatte" Van'ý unutmuþ olmasýndan kaynaklanýyor. Arama-kurtarma ekiplerinin yetersizliði, Kýzýlay'ýn "çadýr yok" itirafý ve benzeri ihmaller çok yazýldý, çizildi. Bütün bunlar olurken, "Hükümet istifa!" demek, "teröristlik" ile eþ tutuldu. (soL) Ýstanbul ve Urfa'da dün (28 Ekim) yapýlan Kürdistan Topluluklar Birliði (KCK) operasyonu adý altýnda, Türkiye Yayýncýlar Birliði Yayýmlama Özgürlüðü Komitesi Baþkaný ve Evrensel gazetesi yazarý Ragýp Zarakolu da gözaltýna alýndý. Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü'ne baðlý polislerin dün BDP Ýstanbul Siyaset Akademisi'nin yaný sýra birçok adrese yaptýðý baskýnlarýn yaný sýra Mersin, Muðla ve Yalova'da toplam 42 kiþi gözaltýna alýnmýþtý. tarafýndan servis edilmiþti. Dün gözaltýna alýnanlar arasýnda Muðla Datça'da gözaltýna alýnýp Ýstanbul'a getirilen Marmara Üniversitesi Ýktisadi ve Ýdari Bilimler Fakültesi'nde öðretim üyesi ve BDP Parti Meclis üyesi Prof. Dr. Büþra Ersanlý'da vardý. Ayný zamanda BDP'nin Anayasa Komisyonu'nda da yeralan Ersanlý, yeni anayasa çalýþmalarý kapsamýnda AKP heyetinin 10 Ekim'de görüþtüðü BDP'liler arasýnda bulunuyordu. OÐLU DA TUTUKLANMIÞTI Gözaltýna alýnanlar arasýnda Zarakolu'nun yaný sýra BDP Baðcýlar Ýlçe Örgütü üyesi ve Kül-Der yöneticilerinden Nizam Özmen de bulunuyor. Özmen'in, depremzedeler için Ýstanbul'dan Van'a götürülen Ragýp Zarakolu'nun oðlu Deniz Zarakolu da 4 Ekim'de Ýstanbul'da yapýlan KCK operasyonunda gözaltýna alýnmýþtý. Bilgi Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi doktorasý yapan Deniz Zarakolu, 7 Ekim günü tutuklanmýþtý. (Bianet) yardým kamyonundan indirilerek gözaltýna alýndýðý bildirildi. Gözaltý listesinin 70 kiþiden oluþtuðu bilgisi dün Cihan Haber Ajansý Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Hasan KANKAL Van depremi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramý kutlama törenleri çerçevesinde tören geçiþi, resepsiyon gibi kutlama faaliyetlerinin Ezelden övmüþtüm yine överim 1964’te övdüm Nevþehir seni Göreme gazetesinde yayýnlandý þiirim Her zaman överim Nevþehir seni yapýlmamasýna iliþkin Baþbakanlýk Genelgesi Resmi Gazete'de yayýmlandý. Genelgede, 23 Ekim 2011'de Van ili ve çevresinde meydana gelen deprem felaketi nedeniyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramý kutlama törenlerinin sadece çelenk koyma ve tebrikleri kabul törenleri þeklinde icra edilmesinin; tören geçiþi, resepsiyon gibi diðer kutlama faaliyetlerinin yapýlmamasýnýn uygun görüldüðü kaydedildi. Alýnan karar gereði, bugün öðlen yapýlacak çelenk koyma ve yarýn sabah vilayetlerde yapýlacak tebrik törenleri dýþýndaki, resmi geçit dahil tüm etkinlikler iptal edildi. Okullardaki törenler de yapýlmayacak. Traktörüme arabama parça olursun Hastamýn derdine çare bulursun Hacýbektaþ’ a da el uzatýrsan Her zaman överim Nevþehir seni Gelsen de Hacýbektaþ’ý yakýndan görsen Çukur yollarýmýza asfaltlar döksen Ýlçene sahip çýkýp özen göstersen Her zaman överim Nevþehir seni Þair Haydar Kaim senin bir ferdin Hacýbektaþ geride kaldý o benim derdim Fakültemize de özen gösterin Her zaman överim Nevþehir seni TEÞEKKÜR Nevþehir ilinin Kýrþehir Caddesi birinci Km.sinin Nevþehir, Gülþehir arasýnda olan mesafeye Hacýbektaþ Veli bulvarý adý verilmesine tüm Hacýbektaþ halký adýna Sayýn Valimize, Belediye baþkanýna yerel yönetim üyelerine teþekkür ederim ve bütün Nevþehirlilere hayýrlý olmasýný yüce Allahtan aþký niyaz ederim. hatlarý ile depremler kuþaðýnda yer alan bir coðrafya üzerinde. Bizler bu gerçekle yaþamayý, hayatýmýzý deprem bilinciyle þekillendirmeyi öðrenmeliyiz. Ülkemizde yaþayacaðýmýz konutlarý depreme dayanýklý Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Cuma Onur ÞAHÝN Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Hüseyin KAÝM Hacýbektaþ'ta patlayan lastiðini deðiþtirmek için sürücüsünün yol kenarýna çektiði otomobile, ön tekerlek lastiði patladýðý iddia edilen kamyon çarptý. Kazada otomobilde bulunan ve gözleri görmediði belirtilen Halit Yurdaþen öldü, 5 kiþi yaralandý. Hacýbektaþ Kayseri yönüne giden Osman Özdoðan yönetimindeki 38 SZ 323 plakalý otomobilin, Kýzýlaðýl beldesi yakýnlarýnda lastiði patladý. Sürücü Özdoðan, lastiði deðiþtirmek için otomobili yolun saðýna çekti. Bu sýrada ayný yönde giden Ahmet Gültekin yönetimindeki 41 HN 633 plakalý kamyon, iddiaya göre ön tekerlek lastiðinin patlamasý sonucu kontrolden çýkarak park halindeki otomobile arkadan çarptý. Kazada otomobilde bulunan Halit Yurdaþen (39) olay yerinde yaþamýný yitirirken, otomobil sürücüsü Osman Özdoðan, eþi Þerife Özdoðan (35), çocuklarý Erol (9) ve Emin Özdoðan (3) ile kamyon þoförü Ahmet Gültekin yaralandý. Yaralýlar, olay yerine gelen 112 ambulanslarýyla Kayseri Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi'ne kaldýrýlarak tedavi altýna alýndý. Kazayla ilgili soruþturmaya baþlandý. Doðu Anadoluda 23 Ekim 2011 Pazar günü saat 13.41'de Richter ölçeðine göre 7,2 büyüklüðünde Van Tabanlý merkezli deprem yaþayan Van ve Erciþ halkýna Hacýbektaþ’ta yardým kampanyasý baþlatýldý. Hacýbektaþ Lisesi Sivil Savunma Kulübü öðrencileri, Hacýbektaþ Lisesi öðrencilerinin velilerinden ve Hacýbektaþ halkýndan saðladýðý yardýmlarý koliler halinde Van’a gönderilmek üzere kargoya verdiler. Hacýbektaþ Lisesi Sivil Savunma Kulübü Öðrencileri, “Türkiye çeþitli fay ve fay hatlarýndan uzak zemin incelemesi yapýlmýþ alanlara yapmalýyýz. Deprem anýnda ve sonrasý için nasýl davranacaðýmýzý, pratik tatbikatlarla iyice kavramalý deprem bilinci oluþturmalýyýz. Deprem sonrasý da deprem bölgesindeki insanlara yardým ve dayanýþmanýn önemini, gerekliliðini tartýþmasýz her an yerine getirecek örgütlenmeler de bulunmalýyýz. Bu duygu ve düþüncelerle deprem bölgesindeki vatandaþlarýmýza geçmiþ olsun deriz. Yakýnlarýný kaybedenlerin acýsýný paylaþýrýz. Baþlarýsaðolsun.” Dediler. Hacýbektaþ Lisesi Sivil Savunma Kulübü öðrencilerimizi bu anlamlý yardým kampanya çalýþmalarýndan dolayý kutlarýz. Hacýbektaþ Lisesi öðrencilerinin ve velilerinin yardým kampanyasýna verdikleri desteðe teþekkür ederiz. Hayýr televizyonu televizyon artýk yeni bir liberal kapitalist yönetim biçimi olarak ortaya çýkmýþ ve yeni sosyal rollere ve iliþkilere soyunmuþtur. Yaptýðý bir nevi, kapitalizmin fazlalýklarýný vergiden muaf hayýrsever olarak yeniden daðýtmaktýr Fatma ÜLGEN 26 Ekim 2011 akþamý Kanal D'nin baþlattýðý ve ardýndan ATV, Star, Fox, NTV, Kanaltürk, CNN Türk, Beyaz TV, Fenerbahçe TV ve Beykent Üniversitesi televizyonlarý ile pek çok yerel televizyonun (bazý radyo istasyonlarýnýn) iþbirliðiyle ulus çapýnda bir telethon (baðýþ toplamak için düzenlenen uzun televizyon programý) düzenlendi. Saatler içinde yaklaþýk 62 milyon Türk lirasý deðerinde rekor baðýþ toplandý. Bir gece evvel Samanyolu TV'nin tek baþýna düzenlediði yardým gecesinde beþ saatte 65 milyon toplandýðýný gözardý edemesek de, 26 Ekim telethonu Türk medya tarihinde bir ilki gerçekleþtirdi. Türkiye'de ilk kez bu kadar çok TV kanalý ve radyo yardým amaçlý ortak yayýn yaptý. PostKemalist dönemin ideolojik fay hatlarý boyunca yeniden yapýlanmýþ olan medya oligarþimizin rekabeti bir yana, "millet" olarak kurgulanmýþ hayali cemaatlerin yeniden üretiminde televizyonun oynadýðý rolün ve birkaç saat içinde gösterebileceði etkinin altýný çizmesi bakýmýndan önemli sayýlabilecek düzeyde bir telethon oldu. Son birkaç aydýr Kürt sorununda içinden geçtiðimiz gergin günler, su anda tüm savaþ ve propaganda aygýtlarýyla eyleme geçirilmiþ olan sýnýr ve sýnýr ötesi operasyonlar ve deprem sonrasýnda, özellikle, sosyal medya aðlarýnda kendini açýða vurmuþ banal milliyetçiliðimiz ve ýrkçýlýðýmýz düþünüldüðünde, kanýmca, çok baþarýlý bir akþam oldu. Van depreminin enkazý etrafýnda ateþler yakýp, bu ülkenin Cumhuriyet tarihinin baþýndan beri yok saydýðý vatandaþlarýný nefretle yerden yere vuranlara yine en iyi cevap Türkiye'nin vicdanýný henüz yitirmemiþ vatandaþlarýndan geldi. Kürt sorunu baðlamýnda, ana ivmesini 80'li yýllarýn Anadolu'dan Görünüm programlarýyla (TRT) kazanmýþ ve son yýllarda ekranlarýný sadece savaþ sýnýr ötesi operasyon, þehit cenazesi ve cansýz PKK'lý bedenlerle donatabilmiþ olan þiddet ve melankoli televizyonu, karþýmýza bir sosyal barýþ aktörü olarak çýkabildi. Bu medya olayýnýn ilk ideolojik okumasýnýn, içinden geçtiðimiz karanlýk günler baðlamýnda, bu olmasý gerektiðini düþünüyorum. Ancak, bu tarihi medya olayý alternatif bir çözümlemeyi de gerekli kýlýyor: Özellikle, Amerika Birleþik Devletleri'nde (ABD) son yýllarda reality televizyonunun bir alt türü olan 'Charity TV'nin ("Hayýr Televizyonu") politik rasyoneli hakkýndaki akademik çözümlemelerin konumuz açýsýndan aydýnlatýcý olduðunu düþünüyorum. Neoliberal Toplumun Yeni Yönetim Aygýtý Antonio Gramsci "Hapishane Defterleri ve Mektuplar" adlý eserinde, politik sorunlarýn, kültürel sorunlar olarak yeniden kodlandýðýnda ve böylece gizlendiðinde "çözümsüz" kýlýnacaklarýna kanaat getirir. Son otuz yýldýr neoliberal kuþatmanýn enkazý altýnda kalmýþ olan hayatlarýmýzýn her sektöründeki sorunlarýmýzýn kitle iletiþim aygýtlarý ve onlarýn ideolojik metinleri tarafýndan kültürel olarak yeniden kodlandýðý bir devreden geçmeye devam ediyoruz. 70'li yýllarýn sonunda egemenliðini kurgulamaya baþlamýþ olan ve kendisini, sosyal adalet sorunlarýndan çekilmiþ, mali disiplini merkeze alarak küçülmüþ bir devlet modeli, özelleþtirme (temel insan hakký olan eðitim, saðlýk ve konut sahipliði dahil) ve piyasa fundamentalizmi ile tanýmlamýþ olan bu politik- ekonomik doktrinin devlet aygýtlarýna nüfuz ediþi ve toplumsal asimilasyonu her coðrafyada ayný þartlar ve metotlarla gerçekleþmedi. Ancak, David Harvey'in altýný çizdiði gibi, egemenliðini her yerde demokratik konsensus ve yeterli popüler rýzanýn üretilmesi yoluyla kurdu. Harvey, Naomi Klein'in bir Hollywoodvari korku dozunda kurguladýðý Þok Doktrini tezlerinin tersine, demokratik konsensus argümanýnda ýsrar eder. Þili'de Allende'nin devrilmesini (11 Eylül 1973) periferide yapýlmýþ bir ilk deney olarak kabul eder (12 Eylül 1980 ihtilalini de bu deneylere ekleyebiliriz. Görünüþe bakýlýrsa büyük deneyler için Eylül ayý tercih edilmiþ). 70'li yýllarýn sonundan itibaren þirket (corporation), medya, üniversite ve sivil toplum kuruluþlarýyla baþlayýp, daha sonra siyasi partileri ve en sonunda devlet aygýtlarýný fetheden politikekonomik doktrinin, 'sosyal adalet' sorunuyla zaten 68'den beri gerginlik yaþayan 'bireysel özgürlükleri' merkezine alarak estirdiði ideolojik rüzgârlara dikkatimizi çeker. Televizyon, ilk olarak ABD'de, özellikle 2000'li yýllarýn baþýndan itibaren ciddi sosyal sorunlara çare bulan ve sosyal ihtiyaçlar konusunda kaynak daðýlýmýný gerçekleþtiren, þirket hayýrseverliðini, bireysel hayýrseverliði ve kiþisel sorumluðu en ciddi sorunlara ve hatta doðal afetlere bile çare bulacak güçlü egemen deðerler ve erdemler topluluðu olarak yeniden kodlayan bir kuruluþ olarak ortaya çýkýþýný ancak neoliberal doktrinin politik ve kültürel ikliminde anlamlandýrabiliyoruz. Bu iklimde ''iyi vatandaþ'', temelleri ekonomik altyapýda olan sosyal sorunlarýný bireysel sorunlarý ve sorumluluðu, hatta kendi baþarýsýzlýklarý, eksiklikleri olarak içselleþtirmiþ hayýrsever ve þefkatli vatandaþtýr. Örneðin, Doç. Dr. Necmi Erdoðan'ýn, Tanýl Bora, Aksu Bora, Ýlknur Üstün ile Türkiye'de beyaz yakalý iþsizliði analiz ettikleri çalýþmalarý ''Boþuna mý Okuduk'' (Iletisim Yayýnlarý) üzerine Birgün'e vermiþ olduðu bir demeçte dikkat çektiði husus konumuz açýsýndan oldukça aydýnlatýcýdýr: "...bizim yaptýðýmýz görüþmelerde en çarpýcý nokta, son krizin etkilerinin hâlâ devam ettiði ve iþsizlik rakamlarýnýn çok ciddi olduðu bir dönemde araþtýrma yaptýðýmýz halde, diplomalý iþsizlerdeki öfke yokluðuydu; iktidara, siyasal yapýlara, iktisat politikalarýna veya sermayeye dönük bir öfkeyle nadiren karþýlaþmamýzdý. Hakim olan eðilim yer yer krizden, istihdam veya eðitim politikalarýndan yakýnmalar olsa da çeþitli anlamlarýyla sistemi suçlamaktan veya sisteme itiraz etmekten uzak bir dille konuþmak, iþsizliði kendi bireysel hayat hikayesi, kendi CV'si, baþarýlarý veya baþarýsýzlýklarý çerçevesinde düþünmeye meyletmekti. ''Ýlginç bir nokta, bizim doðrudan siyasal aidiyetle ilgili sorularýmýza verilen cevaplar haricinde, siyasal süreçlere pek de atýfta bulunulmamasýydý. Hakim eðilim öfke veya itiraz deðil. Kendini sorumlu tutma veya kendi kiþisel özellikleri, beceri veya beceriksizlikleri ekseninde düþünmekti. Ýþsizliðin nasýl tecrübe edildiði büyük ölçüde ideolojik-politik süreçler tarafýndan belirleniyor. Yani insanlara iþsizliðin nedenlerini sorduðumuzda ya da kendi iþsizlik hikâyelerini anlatmasýný istediðimizde politik referanslardan uzak bir biçimde konuþuyor olmalarý durumunun kendisi bu ideolojik-politik süreçlerin ürünü." Þüphesiz bu ideolojik-politik süreçlerinin tümünün demokratik yollarla üretimini kitle iletiþim araçlarýnýn etkisine atfedemeyiz. Ancak, 21.yüzyýlýn baþýndan itibaren Hayýr Televizyonu'nun ABD'de güçlü bir sosyal aktör olarak çýktýðýný görüyoruz. Bu televizyonun neoliberal doktrinin ihtiyacý olan rýza üretimini kültürel olarak nasýl gerçekleþtirdiðine kýsaca bakmak, yeni felaketlere gebe fay hatlarý üzerinde yayýlmýþ coðrafyamýzda neoliberal doktrinin uygun buldugu belli deðerleri referans alarak yeniden kodlanmakta olan sosyoekonomik sorunlarýmýzýn, milli birlik, bütünlük ve kardeþlik temalý sentimental aþkýnlýk içinde kaybolup gitmemesine belki bir nebze yardýmcý olacaktýr. Bugün ABD'de yüzbinlerce kiþinin saðlýk (Miracle Worker, Three Wishes), konut (Extreme Makeover Home Edition, Town Haul, Mobile Home Disasters), okul aidatý ve masraflarý (The Scholar, Three Wishes), ulaþým (Pimp My Ride), afet yardýmý (Three Wishes Home Edition), yiyecek, giyecek ve diðer temel ihtiyaçlar (Random One, Renovate My Family) için reality televizyonuna baþvurduðunu biliyoruz. 1950'lerden beri "game show" programlarý da muhtaç yarýþmacýlara ciddi para yardýmlarý, çeþitli ödüller ve imkanlar saðlamýþ olsa da, bugün "Hayýr Televizyonu" adý altýnda incelediðimiz genre'nin (türün) artýk sosyal ihtiyaçlarýn yönetiminde ciddi bir uzmanlaþmaya ve prosfesyonelleþmeye yönelmiþ olduðunu görüyoruz. Reality televizyonu konusunda çalýþan Laurie Ouellette, bu genre'nýn kurguladýðý yeni hayýrseverlik kültürünün artýk deregulasyon ve sosyal yardým reformuyla kurumsal dayanýþma içinde olduðunun altýný çizer. Hayýr televizyonu fenomenini, basit ideolojik tanýmlamalar ya da okumalarla anlayamayýz; Oulette'ye göre, bu televizyon artýk yeni bir liberal kapitalist yönetim biçimi olarak ortaya çýkmýþ ve yeni sosyal rollere ve iliþkilere soyunmuþtur. Yaptýðý bir nevi, kapitalizmin fazlalýklarýný (surplus) vergiden muaf hayýrsever olarak yeniden daðýtmaktýr. En azýndan Amerika'da bu genre'nýn artýk tam anlamýyla bir sosyal güvenlik kurumu gibi çalýþtýðýný iddia etmek abartý olmaz. Hayýr televizyonu dediðimizde önümüze çýkan en önemli kurulus ABC networku ve onun diðer pek çok hayýr programýna kültürel þablon olmuþ, Aralýk 2003'ten beri yayýnlanmakta olan en popüler programý Extreme Makeover Home Edition (EMHE). EMHE, konut sorunlarýna çare arayanlardan haftada ortalama 15 bin baþvuru alýyor. Ýhtiyaçlarýna koþulan aileler çoðunlukla ciddi saðlýk ve sosyal güvenlik sorunu olan aileler. Program boyunca, EMHE'nin tasarým ekibinin inþaattan, ev eþyasýna, elektronikten peyzaj hizmetlerine kadar yüzlerce þirketle birlikte evleri nasýl yenilediðini seyrediyoruz. Bu seyir sýrasýnda kameralar sýklýkla bu firmalarýnýn logo ve isimlerine zumlanýyor. Program sonunda, seyirciler, ABC'nin sitesinde bu firmalarýn daha detaylý bilgilerinin bulunduðu ve reklamlarýnýn yapýldýðý "As Featured" [programda göründüðü gibi"] sayfasýna davet ediliyor. EMHE'dan yardým almaya hak kazanan "model vatandaþlar", neoliberal vatandaþlýðýn ideallerine uyan vatandaþlar: Küçük ve orta ölçekli servis iþletmelerinde yetersiz saðlýk sigortasýyla þikayet etmeden çalýþýyorlar. Çocuk ve yaþlý bakýmý ya da engelli aile bireylerinin bakýmý sorunlarýný aile içi dayanýþma ile halletmeye çalýþýyorlar. Konut sahipliði, kendi kendine yetebilirlik, müteþebbislik ve gönüllü hayýrseverlik programda ödüllendirilen ve yüceltilen erdemler arasýnda. Özellikle, konut sahipliði konusunda programýn pedagojik derslerini vermeyi üstlenmiþ olan Sears (ayný zamanda EMHE'nin en büyük kurumsal ortaklarýndan) "Sears Amerikan Rüyasý" adýný verdiði kampanyasý aracýlýðýyla konut sahipliðinin, din ve aile müessesesi gibi, kriminal eylemlerden finansal sorunlara kadar uzayan sosyal ve ekonomik problemleri en aza indirgeyecek bir mekanizma olduðunu savunuyor. Burada özelleþtirmenin siyasi amaçlarýnýn kiþisel sorumluluklarýnýn bilincinde olan örnek vatandaþ modeline eklendiðini görüyoruz. EMHE'yi doðal afet sýrasýnda da devlet kurumlarýný marjinalize eden bir kuruluþ olarak izledik. Katrina felaketinin ardýndan (2005), EMHE pek çok "Fýrtýnadan Sonra" bölümleri yayýnlayarak -Bush yönetiminin de destek ve telkinleriyle, yeniden yapýlanma kaynaklarýnýn özel sektöre çekilmesi için seferber oldu. Bu programlarda, Katrina'nýn enkazý altýndan kalkabilmek için özel ve dini yardýmlaþma vakýflarýnýn katýlýmýnýn, þirket hayýrseverliðinin ve 11 Eylül sonrasýnda da olduðu gibi, bireysel tüketimin milli restorasyon için ne kadar önemli olduðu vurgulandý. Oturup, federal hükümet ve kamu kuruluþlarý beklenmemeliydi. Neoliberal doktrinin disipline ettiði hayýrsever vatandaþlar için, siyasi sorumluluk, "bireysel sorumluluk" ve "kendi cemaatine karþý sorumluluk" olarak yeniden tanýmlandý. Ýyi vatandaþ, soru soran, devleti sorumlu tutan, vergilerini ödeyen vatandaþ deðil, hayýrsever faaliyetlerle kiþisel kaynaklarýný cemaati için mobilize edebilen vatandaþtý. "Van Ýçin Tek Yürek" "Van Ýçin Tek Yürek" telethon'una pek çok inþaat firmasý telefonla baðlanarak hem "milli birlik ve bütünlük" mesajlarý verdiler, hem de büyük baðýþ vaatlerinde bulundular. (Vaatlerde diyoruz, çünkü Ali Saydam'ýn Akþam Gazetesi'nde 28 Ekim günü yayýnlanan yazýsýnda dikkat çektiði husus gerçekleþirse, "...müthiþ bir toplumsal mutabakatla gerçekleþtirilmiþ baðýþ kampanyasýnda toplanan yaklaþýk 70 milyonun 20 milyonu toplanmayacak"). Þirketlerin yöneticileriyle telefon baðlantýlarý kurulduðunda þirket ve marka isimleri baðlantý boyunca ekranda kaldý. Konumuz açýsýndan asýl önemli olan, telethon boyunca empoze edilen "iyi vatandaþ" modeliydi. Kuþkusuz, parasý olmadýðýný, fakat emzirecek sütü olduðunu ifade ederek yayýna katýlan anne hafýzalarýmýzdan uzun zaman silinmeyecek. Bu model annenin gölgesi altýnda, oyuncaklarýný satýp elde ettiði 20 lirayý baðýþlayan çocuklar, emekli maaþýndan önemli bir kýsmý baðýþlayan vatandaþlar, büyük fedakârlýklarla baðýþ yapan engellilerden de haber aldýk... Gece boyunca, asýl alkýþlananlar asgari ücretin 658 lira, açlýk sýnýrýnýn 913 lira (dört kiþilik bir aile için) olduðu ülkemizde tüm güvencesizleþtirmeye raðmen önemli fedakârlýklarda bulunarak baðýþ yapan alt ve orta sýnýf vatandaþlar oldu. Bu satýrlarýn yazýldýðý sýrada, Van'da çöken binalar arasýnda son beþ yýlda yapýlanlarýn neden öne çýktýðý, 21.yy Türkiye'sinde neden hala yurtlarýn, okullarýn ve diðer kamu binalarýnýn, öðrenci ve öðretmenlere mezar olduðu, 1999'dan beri toplanan vergilerin nereye gittiði, 2001 yýlýnda yürürlüðe sokulmuþ olan 4708 sayýlý Yapý Denetim Yasasýnýn hayata geçirilmesi için neden 10 yýl beklendiði gibi temel sorunlarýn etrafýndaki tartýþmalar devam ediyor. Tamam "Ýnþaat ya Resulallah" da ama bu kaçýncý "Azra Bebek"? Çocukken trafik kazalarý sonucu otoyollarda hayatýný kaybetmiþ vatandaþlarýn üzerine örtülmüþ olan gazete kâðýtlarý beni hem ürkütür, hem de incitir, aðrýma giderdi. Görünüþe bakýlýrsa, bundan sonra, depremlerimizin üzerini de Hayýr Televizyonunu ile örteceðiz. Bu da aðrýma gidiyor. (FÜ/HK) *Yrd. Doç. Dr. Fatma Ülgen, Bilkent Üniversitesi (Ankara - BÝA Haber Merkezi) "O DELÝ, KARA ÇOCUK"* AHMET KAYA; "MÜMKÜNSE FARZEDÝN YAÞAMAMIÞTIR…" Ahmet Kaya, bence Baþým Belada albümünün kapaðýndaki fotoðraftan, dünyaya biraz kostak, az buçuk kibirle bakan, tehlikeli þiir okuyan bir adamdý. O fotoðrafta, üzerindeki palto, babamýn uzun yýllar giydiði paltoya handiyse ayný denecek kadar benziyordu. Hayata sataþan bir adamdý Kaya, tekinsiz… Baþým Belada çýktýðýnda yazdý. Çýnarcýk’a gidiyordum o yaz. Mavi Marmara vapurunun üst katýnda mavi tahta masalar ve sandalyeler vardý. Biraya baþladýðýma göre lisede olmalýyým. Tek baþýna, kirpikleri gölgeli bir çocuk. Nasýl unuturum sözleri: “Bizi güllerin iklimi tüketti / Dudaðý yoran bir söze kýrýldýk / O vahþi beyaz at / Alýp baþýný gitti / Bir yaz yaðmuru gibi unutulduk.” Öncesi de var, ortaokul yýllarý, yazlarý bir eczanede çýraklýk etmedeyim. Göksel Aðabey de eczanede kalfa. Sevdiði þarkýlardan bir Kaya seçkisi hazýrlamýþ. Efkârlanýp kapýnýn önüne çýkýyor sonra, bir cigara yakýyor. 85’te Metris’ten çýkmýþ. Herkesten gizlese de bana anlatýrdý. Metrisin Önünde çalarken dalýp gidiyor. Acýlara Tutunmak mümkün müdür? Geçmiyor Günler çalarken anlýyorum; zaman herkes için ayný biçimde akmýyor. Biraz daha mý önceye gitmeliyim yoksa? Babam bir ajanda getirmiþti. Baþkaldýrýyorum albümünü dinlediðim günler. O albümden ilk þarký: Beni Tarihle Yargýla. Upuzun bir Ersin Ergün þiiri. Gülyangýný Ömrümüz, Bir Avuç Þiir, Yeniden Haziran adlý üç tane kitabý vardýr Ergün’ün… 1981-1991 arasýný cezaevinde geçiren bir þairdir: “Hoþçakalýn anýlarýmý býraktýðým insanlar, / Mutluluðu için dövüþtüðüm insanlar, / Yedi bölge, dört deniz, / Yedi iklim, altmýþ yedi þehir, / Okullar, mahalleler, köprüler, tren yollarý... / Deniz kýyýlarý, balýkçý motorlarý, takalar, / Asfalt yolu boyu dizilmiþ fabrikalar…” Nerden aklýma gelmiþti bilmiyorum; ajandama, bir idam mahkûmunun son gecesini anlatan bir oyun yazmaya kalkmýþ, sayfalarý bu þiirden dizelerle doldurmuþtum. Nerdesin ey Ersin Ergün, hayatta mýsýn? Kaya 12 Eylül sonrasýnýn bunca sessiz ortamýnda girmiþtir yaþamýmýza. Sessizlikte bir ses olmuþtur. O yýllar Özal, her fýrsatta demokrasiye geçtiðimizi vurgularken, cezaevlerinde bir dolu insan açlýk grevlerinde ölmekteydi. Müþerref Akay ve onun Türkiye’m adlý þarkýsý; hatýrlar mýsýnýz? O þarký, cezaevlerinde iþkence aracý olarak kullanýlýrken, Kaya’nýn notalarý umuttu. Laf arasýnda, Ahmet Tulgar’ýn Akay ile yaptýðý o eþsiz röportajý herkes okumalý, geçelim. Orhan Gencebay, minibüslerde kadere yanarken, Yazko yeni kurulmuþtu. Sol, sesini çýkarmaya çalýþýyordu. Kaya da Can Dündar’a anlattýðý gibi, hadi oðlum Ahmet, dedi bir gün; bu iþi yapsan yapsan sen yaparsýn. 1985"te ilk albümü Aðlama Bebeðim yayýmlandýðýnda, ortada doðru dürüst Türk popu yokken, listelerin tepelerinde, bir "protest" þarkýcý dolanýyor, böyle bir kavram doðuyordu. Sonra ardý ardýna albümler… Attila Ýlhan’ýn, Can Yücel’in, Hasan Hüseyin’in þiirleri þarký oluyor, dillere düþüyordu. Kaya, yirmi yýl sonra, Sezen Aksu, Barýþ Manço, Zülfü Livaneli gibi bir deðer olacaktý hayatýmýzda; ne yaparsýnýz o yýllarda deðer olmak bugünkü denli kolay deðildi. Zaman istiyordu. Üstelik deðer, eksildiðinde, kendisinden kalan boþluðu hüznün doldurduðu bir þey olmalýydý. Kaya da öyleydi. Rivayet midir bilmem; kaset satan dükkânlarýn camlarýna þöyle yazýlar asýlýrmýþ: “Yabancý Kaset 10.000 TL / Yerli Kaset 8.000 TL / Ahmet Kaya 4.000 TL”… Her türün uzaðýnda durmuþ, kendi dinleyicisini yetiþtirmiþti. Ýnsanlarýn hatýralarýnda, ayrýlýklarýnda, sevinçlerinde, acýlarýnda ne kadar yeriniz varsa; o kadar ayakta duruyorsunuz. Onu bugün bile bunca dinlenir kýlan þeyin sýrrý budur. Zaman, öyle alný açýk olanlara, borcunu öder. Solcusu, saðcýsý, konu o olduðunda ayrýlmaz. Çünkü Ahmet Kaya, buralarýn adamýdýr, ne yapmýþsa yapmýþ, ne demiþse demiþ, ama hep içinden geldiði gibi davranmýþtýr; buralýlar kadar hýrçýn, buralýlar kadar deli; öylesine güzel… Yani buralarýn adamý. Siz ondan, Hep Sonradan’ý dinlediniz mi hiç ya da Yalancý Ayrýlýk’ý. Bir ucu yanýk mendildir. Artýk ne zaman bu ülkeyi anlamýyorum desem o saçma yarýþmalarý izliyorum. Daha dün Türkstar’da birisi Kürtçe þarký okuyordu… Hatta geçen gün TRT 3’de Renklerimiz Seslerimiz gibisinden bir programda yine bir Kürtçe þarký. Ahmet Kaya da 11 Þubat 1999’da yapýlan Magazin Gazetecileri Derneði’nin ödül töreninde buna dair bir þeyler söylemiþti. Kürtçe þarký okuyacaðým, klip çekeceðim benzeri cümleler. Sonra olan oldu. Küçük bir linç giriþimi, önüne geçip kendini çatal býçaða siper eden Mehmet Aslantuð… Ardýndan sahneye Binlerce Dansöz Var’ýn bestecisi Serdar Ortaç çýkýyor; o meþhur Padiþah þarkýsýný þu þekilde deðiþtiriyordu; “Bu devirde kimse sultan deðil padiþah deðil / Bu vatan bizim, ellerin deðil!” Birkaç ay sonra asker kaçaðý olduðunun anlaþýlmasý da ilginçti. Kadýn göbeðinden zeytin yemeðe benzemiyordu ne de olsa bu iþler. Milliyetçi þarkýcýmýz, müzik adamý Ercan Saatçi vardý sonra, Kaya’yý protesto edenlerin arasýnda. Ortaç’ýn padiþahýný andýktan sonra, Saatçi’nin þaheseri Yellenmek Üzerine’yi anýmsamamak ayýptýr. Nasýldý sözler: “Padiþahlar da osurur, senatörler de / hatta genç kýzlar da osurur icabýnda.” Derken uzun süre Atina’dan bildirmiþ Reha Muhtar çýkýyor Memleketim þarkýsýný söyletiyordu herkese. Biliyorlar mýdýr acaba; bu þarký, Mireille Mathieu’nun L"Aveugle adlý parçasýna Fikret Þenes’in (sanýldýðý gibi erkek deðildir Fikret Þenes, zarif bir hanýmdýr; üstelik bu ülkenin en iyi söz yazarlarýndan biridir, geçelim) yazdýðý sözler üzerine kotarýlmýþtýr. Daha hazini, Fransýzca L’Aveugle, kör adam demektir. Kimse o gece, oradaki Ahmet Kaya gerçeðini göremiyordu yani. Kör adamlar; bir kez daha kelimelerin, kaderleri ve kederleri tamamladýðýný söylüyordu. Ertesi gün kampanyalar baþlamýþtý. Berlin’de 1993’te düzenlenen bir konserde, bölünmüþ bir Türkiye haritasýnýn önünde konser verdiðine dair bir fotoðraf yayýmlandý. Eþiyse 20 Ocak 2003’te Akþam gazetesi muhabirine þöyle diyecekti: "O yýl biz hiç yurtdýþýna gitmedik. Öyle bir konser yapmadýk. … Hukukta fotoðraf delil sayýlmaz, çünkü fotomontajdý. Nasýl baþarýlý bir senaryo biliyor musunuz? Ayný gazete 1994"te "bölücü" dediði sanatçýya Altýn Kelebek ödülü verdi." Bu güzel ve yalnýz ülkenin insanlarý arasýnda bir tartýþmadýr aldý yürüdü. Sünnetsizliðinden tutun da, kendini bilmez bir kýro olmasýna bir dolu þey söylendi hakkýnda. Ne Mersedes’e binen dönek solculuðu kaldý; ne de bölücülüðü. Birkaç zaman sonra Oktay Ekþi’nin, Kaya hakkýnda yazdýklarý hele. Faþizmin sýnýr tanýmazlýðý üzerine bir ibret dersi gibiydi: “Ciddiye alsan deðmez. Çünkü hançeresinden çýkan sesin ona para kazandýrmasýndan baþka, insan olarak hiçbir ‘artý’sý olmadýðý fizyonomisinden akan bir tip. Ara sýra ekrana yansýyan görüntüleri zaten, türkü söylemeseydi kötü bir bar fedaisi olurdu dedirtiyor.” Evet Ahmet Aðabey. Sen gideli oluyor bir üç beþ yýl. Senin memleketinde biz seni dinlemeye devam ediyoruz. Hal böyleyken böyle. Mezar taþýnýn üzerindeki Ýstanbul manzarasý kabartmasýný gördüðümde, kirpikleri gölgeli o çocuðu, Mavi Marmara vapuruna uçan eþsiz deniz kokusunu, küçücük kasetçalarýmý, sesini, okuduðun þiirleri anýmsadým da; bu pazar senin için kýrýk dökük bir þey yazayým istedim. Borcumu ödeyebilmek için sana. Serdar Ortaçlar, Ercan Saatçiler hep ortalarda, “olgunluk” çaðlarýný sürüyorlar artýk. Yeniler, onlarý bile aratacak durumda inan. Seni hep dinlediðim o ilk gençlik zamanlarýndan sonra bir dolu müziðe, bir dolu þarkýya takýldým. Yelpaze açýldýkça açýldý. Biliyordum, rüzgârým ancak böyle büyük olabilirdi. Ama sen benim için hep kürkçü dükkâný oldun. Ne zaman raký içmek istesem ya da elimde bir birayla Kadýköy’ün oradaki kayalýklarda otursam, sen vardýn dilimde, hangi þarkýn olursa olsun, fark etmedi. Bu memleket bir gün kendisiyle hesaplaþmayý becerebilirse, seni de deli dolu bir evladý olarak baðrýna basacak Ahmet Aðabey, bu memleket korktuðu her þeyle yüzleþtiðinde… Bir gün, senin o kavruk sesinle söylediðin Doðumgünü’ne, Çek Mustafa Çek’e, Yorgun Demokrat’a, Olmasaydý Sonumuz Böyle’ye kardeþçe eþlik edeceðiz. Sazýný, onunla dövüþür gibi hýrçýnca çalmanýn sebebinin içindeki deniz olduðunu biz de anlayacaðýz bir gün. Vatan, memleket olduðu zaman. O gün… BirGün(5 Ekim 2008) *Attila Ýlhan, Ahmet Kaya’yý böyle tanýmlarmýþ… Yazmadan edemedim. Sayýn baþbakaným baþýn sað olsun Allah geride kalanlarýna uzun ömür versin, anne sevgisi kendi gibi kutsaldýr, Annelerin çocuklarýna verdiði emek hiçbir þeyle ölçülemez. Niye demiþler cennet annelerin ayaðýnýn altýnda diye, Anneler çocuklarý için canýný bile verir ben öyleyim çünkü anneyim. Tayyip bey anneniz seksenin üstünde yaþ yaþamýþ ölüm ölümdür, yaþlýsý genci yok olmaktýr. Ama bir de daha yirmisinde 25’inde gençlerin ölümüne canmý dayanýr, yürek mi dayanýr. Pýrýl pýrýl dünyaya bakan gözler hep gülen yüzler topraða yakýþýrmý. Allah çocuklarýný esirgesin ya çocuklarýndan birini kayýp etseydin gözlerinden yaþ yerine kan akardý. Çünkü evladýn sevgisi gibi sevgi yok acýsý gibi acý yok. Ne anaya benzer ne de babaya. Ben bu sözleri niye söylüyorum. Benim yirmi üç yaþýnda üç yýllýk evli kan kanserinden bir kýzým öldü. Dünyam yýkýldý. Ciðerimin, kalbimin yarýsý öldü, kýzýmla beraber topraða girdi. Bir kýzým bir oðlum daha var ama onlara tam annelik yapabiliyor muyum bilemem o zeki beynim tahrip aldý unutkanlýk hastalýðý baþladý demek ki beynimin yarýsý da Semramla topraða girdi. Allah geride kalan çocuklarýma saðlýklý ömürler versin onlarla kendimi teselli ederek yaþýyorum. Sayýn baþbakaným ya þu askerlere, polislere ne demeli vatan hizmetini yapmak için askere gidiyorlar. 3-5-25 bir anda ya bir bomba ya da bir mayýn yaþamlarýný son ediyor. Benim kýzýmýn ölümüne Allah bir dert verdi, dermansýz öldü diye kendimi teselli etmeye çalýþtým. O askerler þehit oluyorlar gel gör o analarýn babalarýn yüreðine ateþ düþüyor, göz yaþlarý ne ki dünyasý yýkýlýyor. Sayýn baþbakaným bir gün gözlerini yum, düþüncelerinde ve rüyanda oðlun asker, kapýn çalýnsa oðlun þehit oldu deseler ne yaparsýn? Vatan sað olsun dermisin? Ben demem oðlumun yaþamadýðý vataný ne yapayým derim bu vatanýn içinde baþka çocuklarýmda yaþýyor ama yürek yandý analarýn bu kelimeyi söyletir tayip bey. Yukarda da yazdým evlat acýsý ne vatan gibi ne can gibi baþbakaným. Ne yapacaksan yap bu terör naletini durdur tayip bey yurdumuzda kan gövdeyi götürüyor. Aslanlar gibi gençlerimiz ölüyor sen baþka memleketlerdesin bize ne Suriye’den bize ne Mýsýr’dan, bize ne Libya’dan onlar bizim iyimize kötümüze karýþýyorlar mý? Televizyonlardan, gazetelerden duyduðuma göre binlerce insanlarý vatanýmýza alýyorsun, koca çadýr kent kuruyorsun, onlarýn karný azla doyar mý? Daha ne masraflar özel okullar, hocalar, para yardýmlarý. Türkiye’miz çok mu zengin sanki bizim fakirlerimiz bize yeter. Asgari ücret alan zavallý emekliler, fakir hayatý yaþýyorlar. Bizim paramýzý niye onlara harcýyorsun. Þu Arabistan kendi ýrký, kendi komþusu sayýlýr niye onlara yardýmcý olmuyor. Ýnsanlarý memleketine misafir etmiyor Arabistan zengin devlet. Tayyip bey baþbakaným sözlerimde sizi kýracak bir sözlerim varsa özür dilerim. Ben 77 yaþýnda bir nineyim. Depremde hayatýný kayýp edenlere Allahtan rahmet diliyorum, yaralýlara iyilikler, þifalar diliyorum. Geçener otel, pansiyon ve restoran gibi turistik iþletmelerin de otantik görünümlü mozaik lambalar satýn aldýklarýný, önümüzdeki günlerde daha çok çeþitle hizmetlerini geniþleterek sürdürecekleri belirtti. Anadolu'nun farklý renklerinden esinlenilerek hazýrlanan mozaik lambalar otantik mekanlar için de çok iyi bir seçenek olarak deðerlendiriliyor. mozaik lambalar ana gövdesi pirinç olup, camlar ince renkli orijinal renkli ve hepsi el yapýmý ürünler. Aplik, lambader, plafonyer, sarkýt, masa lambasý ve hatta mumluklarýn mevcut olduðu mozaik lambalar, ýþýk yakýldýðý anda ortama kendi rengini ekleyerek mekanýn odak noktasý olmayý baþarýr. Aslýnda ürünlerin üzerinde görülen cam motifler Orta Doðu'da çok uzun bir geçmiþe sahipler ve birçok süslemede kullanýlmýþlardýr. Buna karþýn pirincin üzerindeki eliþi filigran desenlerin anavataný ise Anadolu'dur ve bu teknik aydýnlatmada kullanýlmadan önce sadece kuyumculukta kullanýlýyordu. Avanos'un doðal taþlarý ile birleþtiðinde daha da farklý bir ortam yaratmayý baþaran mozaik lambalar zamanla her evi süsleyecek bir aksesura olarak görülüyor. Sulucakarahöyük/AVANOS Hasan KANKAL Ev dekorasyonunun önemli aksesuarlarýndan birisi olan mozaik lambalar Avanos'ta ilk defa Ekol Sanat Atölyesinde satýþa sunuldu. Rengarenk ýþýltýsýyla yerli ve yabancýlarýn büyük ilgisini çeken parça camlarla süslenmiþ mozaik lambalar pek çok boyutu ve rengiyle uygun fiyatlarýyla Ekol Sanat Atölyesinde alýcýya sunuluyor. Ekol Sanat Atölyesi sahibi Ekrem Geçener büyük ilgi gören mozaik lambalarýn hem bir hediyelik olarak hem de ev dekorasyon aksesuarý olarak kullanýlmak üzere yerli ve yabancýlar tarafýndan satýn alýndýðýný söyledi. Geçtiðimiz cumartesi Ýtalya’nýn baþkenti Roma’da tam 200 bin kiþi ülkelerindeki düzeni protesto etti. Bu gösteri dünyada o gün yapýlan gösterilerin en büyüðü idi. Aslýnda Berlusconi medyasý tarafýndan epeydir iyice uyutulmuþ olan Ýtalyan’larýn bir süredir artýk uyanmaya baþladýklarý söylenebilir. Bir süre önce referandumda saðcý güçler bir yenilgi aldýlar. Referandumda nükleer santraller ve Berlusconi’nin yasamayý kendi çýkarýna kullanmak için yapmak istedikleri deðiþiklikler ezici bir aðýrlýkla reddedildi. Yerel seçimlerde de belediyelerin çoðunu sol ve ekoloji yanlýsý adaylar kazandý. Öfkeliler denilen bu büyük kitle Roma’da ezenlerin ürktüðü bir baþarý elde etti. Ancak bunlarýn içinde kara blok denilen küçük bir azýnlýk uluslar arasý þirketlere ait bazý lüks maðaza ve bankalarý tahrip ettiler ve bazý polis açlarýný ve lüks otomobilleri ateþe verdiler. Bu kiþiler yüzlerini siyah peçelerle örtüyor, siyah tiþörtler giyiyor ve bazýlarý kasklar takýyorlar. Bunlarýn bazýlarý otonom veya anarþist gruplar olabilir, ancak bu davranýþ polisçe tanýnmamak isteyenlerin bir taktiði olarak nitelendiriliyor. Bazýlarý bunlarýn içine ajanlarýn sýzarak barýþçý gösteriyi suçla lekelemek istediklerini de ileri sürüyorlar. Türkiye’de medya ya bu büyük gösteriyi görmezden geldi ya da öfkeli diye tanýmlanan bu hareketin Roma’yý ateþe verdiðini söyleyerek büyük gösteriyi suça bulamaya çalýþtý. Kara blok diye tanýmlanan bu taktiksel davranýþýn da bir tarihi var. Almanya’da 1980’ler öncesinde polisin þiddet kullanmasýna karþý bazý gruplar bu tür davranýþlarý geliþtirmeye baþladýlar. Kanýmca bu tür davranýþlar, kurulu düzenden memnun olan ve hiçbir ülkede yüzde biri geçmeyen azýnlýðýn, orta sýnýflarý ve hatta en altta kalanlarý korkutarak yanlarýna çekmelerine hizmet edebiliyor. Geçen hafta Ýtalya’da idim. Cumartesiyi takip eden dört gün boyunca çoðunluðu baþbakan Berlusconi tarafýndan kontrol edilen Ýtalyan medyasý (ayný Türkiye medyasý gibi) 200 bin kiþi katýlýmlý dev protestoyu deðil, yakýp yýkmalarý gösterdi ve tartýþmalarýn çoðu bu konu üzerinde oldu. Protestolar ve nedenleri bir yana býrakýldý ve bu yakýp yýkmalar eleþtirildi. Böylelikle ezen azýnlýk kendini temize çýkarmaya çalýþtý. Baþta ABD dünyanýn birçok ülkesinde ayný gün içinde benzer gösteriler oldu. Batýlý ülkelerde gençler baþta olmak üzere önemli düzeyde insanýn artýk yönetimlerinin yaptýklarýndan usanç getirdiklerini ve politikalarýný beðenmediklerini görmeye baþladýk. Kendilerine öfkeliler diyen bu gruplar “biz % 99’uz” diyorlar. Amerikalý gençler yüzlerine % 99 yazýyorlar. Amerika’nýn Afganistan ve Irak’ta yürüttüðü savaþýn sadece petrol, silah, tohum vb. þirketlerinin yönetici ve ortaklarýna yarar saðladýðýný, % 99 halkýn bundan zarar gördüðünü artýk anlamaya baþlýyorlar. Kara blok taktikleri yapan gençlerin bazýlarý her ne kadar polisin þiddetine veya çok uluslu þirketlerin sinsi sömürülerine duyduklarý nefreti bu çeþit yakma yýkma davranýþlarý ile ifade ediyorlarsa da bunun egemenlere yaradýðý açýkça görülüyor. ABD’de “Wall Street’i iþgal et” diye isimlendirilen eylemler halk tarafýndan desteklenmektedir. Ekim ayý baþýnda New York’ta yürütülen bir ankette halkýn % 67’si protestocularý desteklemekte, % 87’si ise protesto etme haklarý olduðuna inanmaktadýr. (Reuters, 17 Ekim 2011 ) Bunun altýnda ABD’de gelir daðýlýmýnýn 1980’den bu yana aþýrý derecede bozulmasý da var. ABD’de en yüksek gelire sahip %1 azýnlýk 1980’de tüm gelirin % 9,1’ni elde ederken, bu oran 2006’da % 18,8’e çýkmýþtýr. ABD dünyanýn en geliþmiþ kapitalist ülkesi iken uygulanan tarým ve gýda sistemleri nedeniyle %26’sý obez olan, binlerce insanýn sokaklarda yattýðý bir ülke oldu. 2008 krizinde devlet halktan aldýðý vergileri bankerlere aktardý. Ekonomik liberalizmden söz edenlerin iki yüzlü davranýþlarý açýkça ortaya çýktý. Bunun tepki yaratmamasý beklenemezdi. 28/10/2011 Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn, Van valisine yönelik eleþtirileri cevaplarken Erciþ’te yýkýlan binalar için söylediði “O ruhsatlarý vali mi verdi?” sözü Fatih Çiftçi’yi gündemin üst sýralarýna taþýdý. Geniþletilmiþ il baþkanlarý toplantýsýnda Van Valisi Münir Karaalioðlu’na yönelik eleþtirileri yanýtlayan Erdoðan’ýn iþaret ettiði Eski Erciþ Belediye Baþkanýnýn, AKP Milletvekili Fatih Çiftçi olduðu ortaya çýktý. Çiftçi hakkýnda daha önce “yolsuzluk, görevi kötüye kullanma, imar mevzuatýna aykýrýlýk ve evrakta sahtecilik” gibi ithamlarla suç duyurusunda bulunulmuþtu. Yýkýlan binalarýn ruhsatlarýnýn altýnda imzasý olan Çiftçi, Erciþ’te kurulan ‘kriz masasý’nýn da baþýna geçirildi. SEKÝZ KATLI BÝNALAR Van’da meydana gelen depremde çok sayýda binanýn yerle bir olmasý, yedi ay önce Erciþ Belediye Baþkaný olan AKP’li milletvekili Çiftçi hakkýndaki iddialarý da yeniden gündeme getirdi. Sadece 3 katlý yapýlara izin verilmesi gereken ilçede, son dönemde birçok 7-8 katlý bina yapýldý. Depremde özellikle bu binalarýn yýkýlmasý ve hemen yaný baþýndaki eski yapýlarýn ayakta durmasý da ruhsat verme sürecini de tartýþmaya açtý. Jeoloji Mühendisleri Odasýnýn “Ýmara aykýrý binalarýn yapýlmasýyla yýkým kaçýnýlmazdý” açýklamasý da belediyeyi iþaret ediyordu. Birinci derecede deprem bölgesinde olan ve sadece üç katlý yapýlaþmalara izin verilmesi gereken Erciþ’te çok sayýda 6, 7 ve 8 katlý binalarýn bulunmasý dikkat çekiyor. ÝDDÝALAR BÜYÜK Çiftçi hakkýnda yolsuzluk, görevi kötüye kullanma, imar mevzuatýna aykýrýlýk ve evrakta sahtecilik yaptýðý iddiasýyla birçok mühendislik þirketi 15 Mart 2011’de Erciþ Cumhuriyet Baþsavcýlýðýna suç duyurusunda bulunmuþtu. Ýnþaat alanýnda faaliyet yürüten firmalar suç duyurusu dilekçelerinde, Çiftçi’nin kardeþi A. Çiftçi’nin ve gayri resmi ortaklarýnýn keyfi olarak yasalara aykýrý uygulamalar yaparak, bundan menfaat temin ettikleri yönündeki belgeleri savcýlýða sunmuþtu. Dilekçelerde, Çiftçi’nin belediye baþkanlýðý süresince ailesinin mal varlýðýnýn katlanarak arttýðýna dikkat çekilerek, kamu yararý gözetmeksizin kendisine ait tarým alanlarýný ilçe planýnda ticari alan olarak gösterdiði, ruhsatsýz iþyeri çalýþtýrdýðý, mevcut planda üç kat olan binalarýn keyfi olarak altý kata çýkarýldýðý ifade edilmiþti. ÝHALELER ÜÇ ÞÝRKETE Belediye baþkanlýðýnda, son 7 yýldýr yapýlan tüm ihalelerin 3 þirkete verildiðine, tarým alaný olarak tahsis edilen çok sayýda alanýn imar tadilatý ve ifraz izni verilerek satýldýðýna, þirketlerin A. Çiftçi’nin ortaklýðýyla kurulan þirketler olduðuna dikkat çekilen suç duyurusu dilekçesinde, son 6 yýl içinde yapýlmýþ ihaleler, imar deðiþiklikleri, yapý ruhsatlarý ve alýnan harçlarýn incelenmesi istenmiþti. Ancak konuyla ilgili soruþturma açýlmamýþtý. RUHSATLAR KEYFÝ Van’daki inþaat mühendisleri de Erciþ belediyesinde ruhsatlarýn keyfi bir þekilde verildiðini söylüyor. Mühendisler 3 kat hakký bulunan Erciþ’te yapý müteahhitlerinin kat artýrýmý için tadilat adý altýnda belediyeye baþvurduðunu ve iznin encümenlerin vereceði karara baðlý Pir Sultan Abdal Kültür Derneði üyeleri Ankara’da Yenimahalle Belediyesi’nin cemevi için yer göstermemesi üzerine Belediye’ye ait boþ bir arazide oturma eylemi baþlattý. sayesinde Alevi inançlarýna uygun bir þekilde ölülerin yýkanmasý ve cenazelerinin kaldýrýlmasý için bir yer inþa etmeye baþladýklarýný söyledi. bianet'e konuþan PSAKD Yenimahalle Þube Baþkaný Cevahir Canpolat, Batýkent semtinde 10 yýlý aþkýn süredir cemevi kurulmasý için mücadele verdiklerini vurguladý. 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde belediye baþkaný seçilen CHP'li Yenimahalle Belediye Baþkaný Fethi Yaþar'ýn seçilmeden önce kendilerine Batýkent'e cemevi yapma sözü verdiðini belirten Canpolat, bu sözün yerine getirilmediðini söyledi. Cemevi taleplerinin belediyeye ait yer bulunmadýðý için her seferinde geri çevrildiðini daha sonra ise Batýkent'e cami yapýlmasý için belediyenin yer tahsis ettiðini söyleyen Canpolat, Aleviler Ankara'nýn Yenimahalle Belediyesi'ne baðlý Batýkent semtinde, belediye arazisi olan Yekta Güngör Özden Parký'nda 22 Ekim'den beri cemevi talebiyle direniþ baþlattý. Pir Sultan Abdal Kültür Derneði (PSAKD) üyeleri, çevreden gelen destek olduðunu ifade ederek, “Burada ikna söz konusu, eðer encümenler müteahhit tarafýndan ikna edilirse ya da ‘memnun edilirse’ fazla kata ruhsat verme iþleminin hemen gerçekleþtiðini” söylüyorlar. (Evrensel) FATÝH ÇÝFTÇÝ KÝMDÝR? Adý son günlerde gündeme gelen Fatih Çiftçi, 2004 seçimlerinde ANAP’tan seçilerek Erciþ Belediye baþkaný oldu. 2007 seçimlerinde ise AKP’den aday oldu ve tekrar kazandý. “AKP Genel Merkezinin baskýsý ile milletvekili adayý olduðunu” belirten Çiftçi, 2011 seçimlerinde belediye baþkanlýðýndan istifa ederek AKP’den Van milletvekili seçildi. Çiftçi, simdi Erciþ’te kurulan Kriz Masasý’ný yönetiyor. Enkaz altýndaki depremzedelerin kurtarýlmasý ve yardýmlarýn daðýtýlmasýný AKP’li Fatih Çiftçi organize ediyor. ÇÝFTÇÝ’NÝN DOKUNULMAZLIÐI KALDIRILMALI CHP Genel Baþkan Yardýmcýsý Erdoðan Toprak, yakýn döneme kadar Erciþ Belediye Baþkanlýðý yapan AKP Van Milletvekili Çiftçi’nin dokunulmazlýðý kaldýrýlmasýný istedi. Toprak yaptýðý açýklamada, deprem konusunda Türkiye’nin yapmasý gereken çok þey olduðunu belirterek, “‘Deprem öldürmez bina öldürür’ sözü bugün artýk ‘deprem öldürmez AKP öldürür ve süründür’ sözüne dönüþmüþtür” dedi. Toprak, sözlerine þöyle devam etti: “AKP’nin samimiyetinin ölçüsü, her þeyden önce eski Erciþ Belediye Baþkaný ve þimdiki AKP milletvekili olan kiþinin dokunulmazlýðýnýn kaldýrýlmasý ile baþlamaktadýr. Bu kiþinin dokunulmazlýðý kaldýrýlmadan ve yargýlanmadan AKP’nin söylediði her þey hamasetten öte bir anlam taþýmayacaktýr. Eðer AKP bu kiþinin dokunulmazlýðýný TBMM gündemine getirmezse bunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz getiririz.” bunun üzerine Belediye'ye ait olan bu boþ arazide cemevi kurulmasý için direniþ baþlattýklarýný ifade etti. Batýkent'e cami yapýlmasýna karþý olmadýklarýný, herkesin inancýna saygýlý olduklarýnýn altýný çizen Canpolat, yýllardýr Batýkent'te Alevilerin cemevi talebinin olmasýna raðmen bu talebin görmezlikten gelinmesine artýk sessiz kalamayacaklarý vurguladý. Canpolat, 25 Ekim gecesi iki kiþinin direniþ alanýna gelerek tacizde bulunduðunu da söyledi. Son olarak 30 Ekim Pazar günü saat 19.00'da direniþ alanýnda Cem gerçekleþtireceklerini söyleyen Canpolat, bütün Alevileri ve mücadelelerini destekleyen herkesi Cem'e beklediklerini belirtti. Gökhan Keskin Ankara - BÝA Haber Merkezi Ercan AKBOÐA Ilýsu Barajý sonucu oluþacak baraj gölün çevreye vereceði zarar çok ileri boyutta olacaktýr. Ilýsu Barajý’nýn oluþturacaðý büyük göl, araþtýrmalar yapýlmadýðý için nasýl zengin ve kompleks bir ekosistemi su altýnda býrakacaðý günýþýðýna çýkarýlamamýþ olsa da, birçok çevre kuruluþuna göre Dicle Vadisi bölgenin ekolojisi, flora ve faunasý açýsýndan birinci derecede önemlidir. Bölgemizin iki önemli nehir sisteminden biri olan Fýrat’ýn, kaynaðýndan baþlayarak ülkemiz sýnýrlarý içindeki bölümleri 19752000 yýllarý arasýnda tamamen baraj göllerine dönüþmüþtür. Fýrat üzerindeki barajlarýn yapýmý sürecinde ve sonrasýnda yöredeki doðal hayatýn nasýl etkileneceði o dönemde yeterince sorgulanmamýþ, GAP’ýn ekonomik, sosyal ve mühendislikle ilgili boyutlarý çevresel boyutunu adeta perdelemiþtir. Dolayýsýyla örneðin, Fýrat’a özgü fauna ve flora elemanlarýndan hangi deðerlerin ne oranda kaybedildiði artýk bilinememektedir. Dicle ve Fýrat nehirleri, jeolojik tarihleri itibariyle birçok ortak özelliklerinden dolayý ayný “su sisteminin” öðeleri olarak ele alýnmaktadýr. Bu nedenle, Fýrat üzerindeki barajlarla kaybedilen yaþam formlarýndan bazýlarý halen Dicle’de temsil edilmektedir. Barajlarýn canlýlar ve yaþadýklarý çevre üzerine etkileri çok yönlüdür. Bu etkiler, baraj göllerinin karasal alanlarý iþgal ederek buralarda yaþayan canlýlarýn habitatlarýný yok etmesiyle sýnýrlý kalmamaktadýr. Akarsu sistemleri barajlarla büyük durgun su birikintilerine dönüþmekte, akarsuya uyum saðlamýþ bitki ve hayvan türleri, genellikle artýk tutunamayarak ya ani bir þekilde ya da zaman içerisinde yavaþ yavaþ azalarak yok olmakta; bunlarýn yerini kýsmen, derin ve durgun sulara uygun özellikler gösteren ve çoðunlukla daha yaygýn olan türler almaktadýr. Baraj gölleri doðal kýyýlarý tamamen tahrip etmekte; su düzeyinin istikrarsýz ve deðiþken olmasý nedeniyle, büyük öneme sahip doðal kýyý þeritlerindeki bitki ve hayvan yaþamý artýk desteklenmemektedir. Oysa su ve kara sýnýrýnda yer alan bu alanlardaki sýð bölgeler, sazlýk ve çalýlýk gibi sýk bitki örtüsü ve yumurtlama / yuvalanma alanlarý oluþturmasýyla özellikle böcekler, çeþitli omurgasýz hayvanlar, dolayýsýyla, bunlarla beslenen kuþ, amfibi ve sürüngenler için büyük yaþamsal önemi olan kesimlerdir. Canlý popülasyonlarý, biribirleriyle gen alýþveriþinde bulunabilen türdeþ bireylerden oluþur. Nehirlerde yaþayan türleri bekleyen en önemli tehlikelerden biri, barajlarla, popülasyonlarýn birbiriyle baðlantý olanaðýný yitirmiþ daha küçük popülasyonlara bölünmesidir. Küçülen popülasyonlarda üreme, beslenme, korunma gibi biyolojik iþlevlerin aksadýðý, genetik çeþitliliðin hýzla azaldýðý ve popülasyonlarýn zamanla, önlenemez biçimde yok oluþa sürüklendiði daha önce yaþanmýþ birçok örnekten bilinmektedir. Hasankeyf’de 123 tür kuþ var Yalnýzca Hasankeyf ilçesi ve yakýn çevresini kapsayan bölgenin kuþlarý, yakýn yýllarda araþtýrýlmýþ, yalnýzca bu araþtýrma kapsamýnda yörede 123 kuþ türü gözlenmiþtir (Kýlýç ve ark. 2002, BatmanHasankeyf Avifaunasý.- Dicle Üniversitesi Araþtýrma Projeleri Koordinatörlüðü). Bölgede ayrýca, baþka araþtýrmacýlarca belirlenmiþ ya da daha sonraki dönemlerde gözlenmiþ kuþ türlerinin varlýðý da bilinmektedir. Barajlarýn çevresel etkileri bunlarla sýnýrlý olmayýp, yeraltý suyunun çekilmesi, aþaðý kesimlerdeki nehir yataklarýnýn bozulmasý ve su akýþýnýn istikrarsýzlýðý gibi nedenlerle nehir adalarýnýn yok olmasý, sulu tarýmýn yaygýnlaþmasýyla karasal bölgelerde ani habitat ve iklim deðiþimlerinin ortaya çýkmasý gibi daha nice olumsuz etkiler sayýlabilir. Arýtma tesisi çalýþmalarý ve ötrefikasyon Planlamaya göre 2013 yýlýnda baraj tamamlanýp su tutulacak. Ancak o zamana kadar Ilýsu Baraj Gölü çevresindeki yerleþim yerlerinde arýtma tesisleri sýnýrlý oranda faaliyette olacaklardýr. Bugün sadece Diyarbakýr’ýn mekanik atýk su arýtma tesisi vardýr. Asýl önemli olan biolojik ve kimyasal aþamalardýr ki ötrefikasyon (atýk sular sonucu baraj gölündeki canlýlarýn bir nevi yok olmasý) yaþanmasýn. DÝSKÝ’nin (Diyarbakýr Su Kanalizasyon Ýþletmesi) verdiði bilgiye göre bunun 2013 yýlýna yetiþmesi zor görünüyor. Ayný þekilde Batman’da çok büyük ihtimalle sadece mekanik arýtma yapýlacaktýr, biyolojik arýtma ise çok zor görünüyor. Siirt’te de atýk su arýtma tesisi yapýlmasý çalýþmalarý baþlamýþtýr. Diðer kentler olan Ergani, Batman, Bismil ve Silvan’da herhangi arýtma tesisi henüz yoktur. Þehirlerin yanýnda sulu tarým alanlarýndan da Dicle nehri kirletilmektedir. Ötrefikasyon bir defa Ilýsu Baraj Gölü’nde gerçekleþti mi, bundan dönülmesi imkansýzdýr. Su kalitesinin azalmasý yaþayan halk için (tropikal) hastalýklarýn yaygýnlaþmasý sonucu son derece tehlikelidir. Laðým sularý, sanayi atýklarý, tarýmsal alanlardan gelen atýklar ve çürüyen bitkiler, suda oksijen ihtiyacýný arttýrarak su kirliliðine neden olmaktadýrlar ve suda yaþayan canlýlarýn yaþam alanlarýný kirlilikle kýsaltmaktadýrlar. Ayrýca iþlenmemiþ evsel ve hayvansal atýklarýn nehirlere ve baðlý olarak da duraðan baraj göllerine karýþmasý birçok enfeksiyöz hastalýklarý da birlikte getirmektedir. Bu nedenlerle Hepatit A, Salmonella, ParaTifo, Amipli Dizanteri, Enteritlerin etkenleri de böylece suya karýþabilmekte ve enfeksiyon kaynaðý olmaktadýrlar. Bu durum; kirlenen nehirlerden ya da barajlardan su kullanan yerleþim yerlerinde potansiyel tehlike olarak her zaman görülebilmektedir. Ekonomik çalýþtýrýlma durumu Ilýsu Barajý’nýn birçok diðer baraj gibi en önemli sorunlarýndan biri en fazla 50 yýl ekonomik çalýþtýrýlma durumudur. Bunun nedeni Ilýsu Baraj Gölü’ne yüksek miktarda sediment (kum, toru vs.) bölgenin semiarid olmasýndan da kaynaklý akmasýdýr. Baraj gölüne akacak sedimentin % 95’e kadar bir oranda tutulacaktýr. ÇED raporundaki bilgilere dayanarak baraj gölüne gelen sedimentte geniþ varyasyondan dolayý baraj gölünün kapasitesi kýsa sürede kaybedilebilinmektedir. Burada þunu sormanýn haklýlýðý vardýr: 50 yýl enerji için bu kadar kayýp göze alýnýr mý? Yine önümüzde duran çok önemli ve cevaplandýrýlmamýþ þu soru durmaktadýr: Niye on baraj yeri alternatifi arasýnda Ilýsu seçilmiþtir? ÇEDR þöyle açýklama getiriyor: ‘Baraj ucuza mal edebilmeye elveriþli, vadinin dar yerlerindeki dokuz yer seçeneðini baraj gövdesi burada yapýlýrsa yeraltýndan su kaçar, bunu önlemek için de önemli geçirimsizleþtirme harcamalarý yapmak gerekir gerekçesi ile dýþlamýþ ve Ilýsu’yu seçmiþtir. Ilýsu, geçirimsiz kiltaþlarýndan oluþan Germav Formasyonu’nun yüze çýktýðý bir alanda yer almaktadýr. Bu nedenle gerçekten de baraj yerinde büyük geçirimsizleþtirme uygulamalarý yapýlmasý gerekmeyecektir.’ Ancak, yaklaþýk 300 km2’lik baraj yerinin önemli bir bölümünde Midyat Kireçtaþlarý yüzeylemektedir. Dahasý, bu kireçtaþlarý doðu-batý uzanýmlý eksenler çevresinde kývrýmlar boyunca havzanýn dýþýna da uzanmaktadýr. Yalnýzca jeoloji haritasý boyutunda bakýldýðýnda baraj gölü su tutmaya baþladýðýnda Midyat Kireçtaþý içinden doðuya, Þýrnak yönünde havza dýþýna su kaçma olasýlýðýnýn yüksek olduðu görülmektedir. Üstelik sözü edilen faylar karst geliþimini ve yeraltýsuyu hareketini kolaylaþtýrýcý birer yol olarak bunu þiddetlendirebilecektir. Bu gerçekleþirse, baraj gölünde su tutulabilmesi için kireçtaþýnýn geçirimsizleþtirilmesi için çok geniþ alanlarda önlemler alýnmasý, bir anlamda büyük yeraltý barajlarý kurulmasý gerekebilir. O zaman, çok büyük gövdeli bir baraj inþa etmeyi göze alýnarak kaçýnýldýðý sanýlan sorun daha büyük ölçüde yine projenin önüne dikilir. Kuþkusuz bundan en çok yararlanacak olanlar, yeni ve büyük iþ kalemlerini yapacak olan yükleniciler olacaktýr. Özgür Gündem