SÜTÇÜ KEÇİLERİN BESLENMESİ

Transkript

SÜTÇÜ KEÇİLERİN BESLENMESİ
SÜTÇÜ KEÇİLERİN BESLENMESİ
Prof. Dr. Hakan BİRİCİK
Uludağ Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Zootekni ve Hayvan Besleme Bölümü,
Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AD-BURSA
Süt keçileri diğer hayvan türleri ile karşılaştırıldığında, pahalı olmayan damızlık keçi
veya oğlak fiyatına sahiptir. Ayrıca barınak ve yem gideri ile de genelde kolay yönetilebilir
hayvanlardır. Pek çok girişimci bu özellikleri göz önüne alarak süt keçisi üzerine yatırımlarını
yapmaya karar vermektedirler. Ancak bu yatırımların yapılmasından sonra üretilen süt ve
yavruların nasıl değerlendirileceği ile ilgili planlamalar yeterince iyi yapılmadığı için hayal
kırıklıkları yaşanabilmektedir. Özellikle bütün süt keçisi yatırımcılarının en büyük hayali
dondurmacılara keçi sütü satabilmektir. Bu inancın temelinde dondurmanın keçi sütünden
yapıldığında daha değerli olduğudur. Elbette bu doğrudur, dondurma yapımında keçi sütü
kullanıldığında daha kıymetli ve lezzetli bir dondurma üretilebilmektedir. Ancak dondurma
üreticilerinin neredeyse tamamına yakını keçi sütü ya kullanmıyor veya çok az kullanarak
dondurma yapmaktadırlar. Bu nedenle süt keçisi yatırımcıları süt keçisi üretiminden elde
edecek ürünlerin tamamını pazarda nasıl değerlendirecekleri konusunu yatırım planlama
aşamasında çözmelidirler.
Keçiler, yüksek verimliliğe, kısa gebelik süresine, mevsimsel östrusa, kaliteli süt
kompozisyonu ve iklim şartlarına çok iyi adaptasyon kabiliyeti olan özel fizyolojik karaktere
sahip hayvanlardır.
Süt keçisi yetiştiriciliğinde beslenmenin, vazgeçilmez ve özel bir rolü bulunmaktadır.
Avrupa şartlarında yapılan bir çalışmaya göre süt keçilerinin süt üretim maliyetlerinin
yaklaşık %50 ile %85’ini beslenme maliyetleri almaktadır (Ouin, 1995). Ayrıca beslenme;
keçi üretiminde sürüde patolojik durumların ortaya çıkması ile üreme sistemleri üzerine
doğrudan etkili bir parametredir. Beslenme programlarının yapılmasında mutlaka genetik
karakterlerin, üretim potansiyel ve adaptasyon kabiliyeti gibi faktörlerinde göz önünde
bulundurulması gerekmektedir.
Süt keçileri üzerine 1970 yıllara kadar ekonomik olarak çok fazla üzerinde
durulmamış ve çok fazla araştırma yapılmamıştır. Keçilerin beslenmesi üzerine gereksinim
duyulan bilgilerin pek çoğu sığır veya koyundan uyarlama yapılarak çözüm getirilmeye
çalışılmıştır. Keçi ile ilgili pek çok soru olmasına rağmen bu soruların cevaplarını içerecek
çok fazla kaynak ve araştırma bulunmadığı bildirilmektedir. Ancak 1970 yılından sonra süt
keçisi ve ekonomisi ile ilgili önemli gelişmeler kaydedilmiştir(Morand-Fehr and Boyazoglu,
1999). Keçiler üzerine çok fazla çalışma yapılmamasının diğer bir nedeni de keçi varlığının
gelişmemiş ülkelerde daha fazla olmasıdır. Dünya keçi varlığının sadece %5’ine sahip
gelişmiş ülkelerde keçi besleme üzerine dünyada yapılan çalışmaların %45’i
gerçekleştirilmiştir (Morand-Fehr, 1996). Son 20 yılda gelişmekte olan ülkelerde de hızlı bir
şekilde keçi besleme konusu üzerine uluslararası toplantı ve bilimsel çalışmaların sayısında
önemli artışlar kaydedilmiştir.
Keçilerin Besin Maddesi Gereksinimleri
Keçiler, meraların yanı sıra çalılık yerlerdeki odunumsu bitkiler ile beslenmeyi
severler. Ancak süt keçisi yetiştiriciliğinde özellikle de entansif şartlarda yapılan beslemede
kaliteli kaba ve konsantre yemler ile besleme yapılmaldır. Keçilerin besin maddesi
gereksinimleri yaş, cinsiyet, verim yönü (et veya süt), canlı ağırlık ve fizyolojik durumlarına
göre değişir. Süt keçilerini beslerken temel hedef keçinin özelliklerine göre enerji, protein
mineral ve vitamin gereksinimlerinin doğru bir şekilde karşılanabilmesi olmalıdır. Keçilerin
beslenmesini belirleyen şeylerin başında canlı ağırlıkları gelir. Keçiler canlı ağırlıklarının
belirli bir % değeri kadar kuru maddesi kadar yem tüketirler (NRC 2007). Ayrıca bu tüketimi
yemlerin lezzetliliği ve keçilerin bulundukları fizyolojik dönemlerde önemli rol oynarlar.
Tablo.1. Erişkin bir keçinin besin maddesi gereksinimleri
Kuru Madde Tüketimi
(Vücut Ağırlığının %)
Ham Protein
TDN
(%)
(%)
Yaşama Payı
1.8 - 2.4
7
53
Gebelik
başlangıcı
2.4 - 3.0
9 - 10
53
Gebelik sonu
2.4 - 3.0
13 - 14
53
Laktasyon
2.8 - 4.6
12 - 17
53 - 66
Karbonhidratlar
Yemler ile alınan en önemli karbonhidrat kaynakları sırasıyla selüloz kaynakları,
nişasta ve şekerlerdir. Bunlar rumende mikroorganizmalar tarafından uçucu yağ asitlerine
dönüştürülürler. Normal keçi rasyonları yüksek selüloz içerirler ve bu kaynaklar rumen
mikroorganizmaları tarafından enerjiye çevrilirler. Yemlerin sağlamış olduğu enerji, toplam
sindirilebilir enerji, metabolik enerji, net enerji gibi farklı şekillerde ifade edilebilir(NRC
2007, ARC 1998). Enerji gereksinimi, faklı fizyolojik dönemlerde, yaşama payı, laktasyon,
büyüme durumlarına göre değişkenlik gösterebilir (Tablo 1).
Proteinler
Proteinler, rumende mikroorganizmalar tarafından parçalanarak amonyağa ve
sonrasında da mikrobiyel proteinlere dönüştürülürler. Bu aminoasitler barsaklara geçerek
emilirler ve vücut proteinleri olarak görev alırlar. Kaba yemlerden fiğ, yonca, konsantre
yemlerden ise pamuk tohumu küspesi, kanola küspesi ve soya fasulyesi gibi kaynaklar keçi
rasyonlarında protein kaynakları olarak kullanılabilirler. Keçilerde protein gereksinimi
laktasyon periyodunda, süt verimine göre değişkenlik gösterir. Ayrıca soğuk havalar da bir
miktar protein gereksinimi artar (Tablo 1).
Vitamin ve Mineraller
Keçiler fizyolojik fonksiyonlarının sürekliliği için vitamin ve minerallere gereksinim
duyarlar. Yağda eriyen vitaminler (A,D,E,K) eksiklik belirtileri görülmeden keçi
rasyonlarında bulunması mutlaka sağlanmalıdır. B grubu vitaminleri rumende bulunan
mikroorganizmalar tarafından sentez edilirler. Vitamin C ise immun direncin gelişmesi için
mutlaka ilave olarak sağlanmasında fayda olan vitaminlerdendir.
Mineraller mikro ve makro mineraller olarak sınıflandırılırlar. Kalsiyum, fosfor,
magnezyum, sodyum, sülfür ve klor makro mineralleri mutlaka keçi rasyonlarında yeterince
yer almalıdır. Mikro minerallerden demir, bakır, kobalt, manganez, çinko, iyot, molibden en
fazla keçi rasyonlarında yer alır. Keçilerde üreme, kemik gelişimi ve sinir sistemi gibi
fonksiyonların sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için kalsiyum fosfor oranın 2:1 oranında
sağlanmalıdır. Mineraller ve tuz keçilere serbest bir şekilde verilmesiyle gereksinimler
karşılanabilir. Keçiler yemlerden yeterince bakır alırlar (10-80 ppm), koyunlarda 20 ppm
bakırın toksik etki gösterebileceği bildirilmiştir.
Tablo 2. Keçi rasyonlarında makro ve mikro mineral miktarları
Makro Mineraller (%)
Mikro Mineraller (ppm)
Ca
0.3-0.8
Fe
50-1000
P
0.25-0.4
Cu
10-80
Na
0.2
Co
0.1-10
K
0.8-2
Zn
50-500
Cl
0.2
Mn
0.1-3
S
0.2-0.32
Se
0.1-3
Mg
0.18-0.4
Mo
0.1-3
I
0.5-50
Keçilerde Sindirim
Keçilerde tüm ruminant hayvanlarda olduğu gibi sindirim sisteminde bir farklılık
yoktur. İyi kaliteli kaba yemlerin sindirim sisteminden ortalama geçiş zamanları ile kötü
kaliteli kaba yemlerin sindirim sistemindeki geçiş zamanları bakımından keçilerin kötü
kaliteli kaba yemleri sindirim sistemlerinde daha fazla tuttukları bilinmektedir (Morand-Fehr,
2005). Koyun ve keçiler karşılaştırıldığında iyi kaliteli kaba yemlerin sindirimlerinin benzer
olmasına karşın hücre duvarı bakımından zengin ve az miktarda azot içeren kötü kaliteli kaba
yemlerden daha fazla yararlandıklarını işaret eder.
Keçiler bilindiği üzere çalı ve dalları, tanence zengin kısımları tüketmeyi severler.
Tanenler ruminantlar için kısmen faydalı olsa bile (by pass protein oranını artırmak için
kullanılır) zehirli hatta öldürücü olabilir. Keçilerin tanenlere çok fazla duyarlılığı olmadığı
bildirilmiş olsa da rumendeki proteolitik bakteriler kondense tanenleri sindiremezler (Lee ve
Lee, 2002). Ancak kondense taninlerin azotu bağlayarak rumen sindirimine olumsuz etkisi
rasyona polietilen glikol ilave edilerek ortadan kaldırılabileceği bildirilmiştir (Nguyen Thi ve
ark., 2002).
Keçilerde Kaba Yem Kalitesi
Keçilerin rasyonlarında iyi kaliteli çayır kuru otları gibi kaba yem kaynaklarının yanı
sıra otlatıldıkları alanlarda ince dal ve yapraklar gibi odunumsu bitkisel materyallerde
bulunabilir. Keçiler kaba yemleri kompleks bir karbonhidrat yapıda olan selüloz kaynağı
olarak kullanırlar. Aynı zamanda bu selüloz kaynakları keçi rumenin sağlıklı bir şekilde
çalışması ve rumen mikroorganizmalarının devamlılığı için gereklidir. Mikroplar rumende lif
kaynaklarını bir dizi fermantasyon basamakları sonucunda uçucu yağ asitlerine dönüştürürler,
bu uçucu yağ asitleri de sonuçta glikoza dönüşerek enerji kaynağı olarak kullanılırlar.
Keçiler ruminant türler içerisinde bitkisel materyalleri en iyi sindirecek kabiliyete
sahip hayvanlardır. Bütün kaba yemler sahip oldukları selülozun kompleks yapısına bağlı
olarak ruminantlarda enerji kaynağı olarak kullanılırlar. Bitkiler ne kadar çok odunsu yapı ve
gövde içeriyorsa içerisindeki selülozun kimyasal bağları kuvvetli ve mikropların onları
yapılarından ayrıştırması da bir o kadar zordur.
Kaba yemlerin kalitesi bitkilerin içerisindeki lif içeriğine bağlı olarak değişir.
Bitkilerde lif oranı bitkiler olgunlaştıkça artar. Lif bitkilerin dik durmalarına yardımcı olur.
Bitkiler olgunlaştıkça enerji ve protein oranı düşerken lif oranı artar. Vejatasyonun erken
dönemlerinde bulunan genç bitkiler Rumen mikropları tarafından daha hızlı bir şekilde
parçalanır ve fermente edilirler bu şekilde daha fazla uçucu yağ asidi ve daha yüksek kan
glikozu ortaya çıkar. Keçilerde hem büyüme hem de süt verimi doğrudan kan glikoz düzeyi
ile ilişkilidir. Elbette arpa, mısır gibi konsantre yem kaynakları da önemli bir glikoz kaynağı
olsalar da rumenin sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi için mutlaka kaba yemlerden gelen
selüloz kaynaklarına gereksinim duyulur. Bir kaba yem kaynağının sindirilebilirliği ve
fermente olabilirliği yüksek ise daha fazla enerji verecek demektir. Bilindiği üzere keçiler
meraya ve ağaçlı bölgelere çıkmaya bayılırlar. Keçilere seçme şansı verildiğinde ise tatlı ince
balya otlarını tercih ettikleri bildirilmiştir (Hibma, 2015).
Keçi rasyonlarında önemli oranda protein içerir. Genellikle laktasyonun
başlangıcındaki keçilerde ham protein oranı %17 civarındadır. Kaba yemlerden gelen protein
miktarı ne kadar olduğu kaba yemin protein içeriğine bağlıdır. Genellikle vejatasyonun
başlangıcındaki mera bitkileri % 20 civarında ham protein içerebilirler. Mera mevsimi
ilerledikçe otlarda yaprak kısımların azalırken gövde kısımları oransal olarak artamaya başlar
ve ham protein içerikleri de düşer.
Keçiler şüphesiz en meraklı ve becerikli yem bulucularıdır. Keçiler gereksinim
duydukları zaman etraflarındaki çalı veya odunsu bitkileri çok kolay bir biçimde bulabilirler.
Ancak bu tarz odunsu bitkilerde ve çalılarda daha az enerji ve protein bulunmaktadır. Ayrıca
keçi sahipleri ve keçi çiftliği yöneticileri unutmamalıdır ki eğer verimli bir süt üretimi ve
bunun devamlılığı isteniyorsa kaliteli kaba yemler de sürekli bir biçimde sağlanmalıdır.
Laktasyondaki keçilerin daha çok süt verebilmesi için kötü kaliteli kaba yemlerden
daha fazla yüksek kaliteli kaba yemlerin sağlanması gerekir. Kaba yemler yem
laboratuvarlarında hızlı bir biçimde analizleri gerçekleştirilebilir. Yapılacak analizlerin
çeşidine göre de rasyon değerleri belirlenir. İyi bir rasyon yapılması isteniyorsa yemlerin
analiz değerlerinin bilinmesi gerekir. En yüksek süt verimine iyi dengelenmiş en hesaplı ve en
ucuza dengelenmiş bir rasyon ile gerçekleştirilir. NDF oranı %65’in üzerinde olan kaba
yemler, çok fazla lifli madde, daha az enerji ve sindirilebilirliğe sahiptirler (Tablo 3). Ham
protein içeriği % 12’nin altında bir değerde olması kaba yemin olgunluğunun arttığını işaret
eder. Yüksek verimli keçilerde mutlaka protein gereksinimleri tam bir şekilde karşılanmalıdır.
Ayrıca keçi rasyonlarında Ca ve P oranı da 2:1 oranında olmasına çalışılmalıdır. Bu konuda
yonca kuru otu gibi baklagiller iyi bir kalsiyum kaynağıdırlar. Rasyonda tahıl kullanıldığında
bu oran mutlaka iyi bir şekilde dengelenmelidir.
Keçilerde Silaj Kullanımı
Keçiler vahşi ortamlarında oldukça seçici bir beslenme davranışı gösterirler, her şeyi
yemezler. Keçilerin doğal ortamlarında tükettikleri yemler mevsime bağlı olarak yem kalitesi
bakımından sürekli bir değişkenlik göstermektedir. Silaj özellikle verimde süreklilik istenen
durumlarda çok iyi alternatif bir yem maddesidir. Silaj ile besleme genellikle güvenli
olmasına rağmen bazı riskleri de beraberinde getirmektedir. Silaj ile beslemenin doğasından
kaynaklanan bir risk bulunmaz. Bütün ruminantlar silajları oldukça iyi bir şekilde sindirirler.
Bununla birlikte göz önünde bulundurmamız gereken şey bütün kaba yemler için geçeri olan
besin değeri, fiyatı ve kalitesi gibi faktörler keçileri silaj ile beslerken karar verilmesi gereken
şeylerin başında gelir. Keçilerin beslenmesinde kullanılacak silajların en iyi kalitede olması
gerekir. Kesinlikle çok iyi derecede korunmuş olmalıdırlar. Aksi takdirde keçiler için zararlı
olabilecek ürünlerin ortaya çıkmasına neden olabilir.
Tablo 3.Kaba yemlerin Besin Maddesi İçeriklerinin Karşılaştırılması
Ham
Kuru
Madde %
ME
Mkal/kg
NDF
ADF
Lignin
%
%
%
Protein
%
Buğday Samanı
91
1.48
3.60
77
50
7
Yonca Kuru Otu
90
2.03
17.00
45
32
6
Çayır Kuru Otu
90
1.77
9.8
73
35
5.5
Silaj biçilmesini takiben, silajlık materyalin içerisindeki şeker ve nişastanın
fermantasyon ve asidifikasyonu gerçekleşirken bakteriler silo içerisindeki oksijeni tüketerek
çürümeyi önlemiş olurlar. Asidifikasyon en yüksek seviyeye ulaştığında organik madde sabit
hale geçer, laktik asit üretimine bağlı olarak tatlı bir koku oluşur ve bu şekilde yıllarca
kalabilir. Mısır silajı gibi nişastaca zengin silajların olgunlaşma süreçleri genellikle 21 gün ile
29 gün arasında değişir. Burada en önemli konu silajların su ve hava (oksijen) ile
karşılaşmalarını önlenmesidir. Silajlarda pek çok fermantasyon meydana gelir ve bu
fermantasyon sonucunda iyi bir silajda olmasını istediğimiz asit laktik asit ve daha az da
asetik asittir. İyi bir silajda laktik asit miktarı %10 civarındadır. Silajda olması gereken asetik
asit miktarı ise %2 kadardır. Kötü koku ve çürümenin en büyük sebebi de silajda olmasını
istemediğimiz bütirik asittir(>%1). Silajdaki asetik asit kokusu bariz şekilde laktik asitten
ayrılır, aynı sirke benzeri bir koku oluşmuştur. Silajdaki asetik asit miktarındaki aşırılığın en
büyük sebebi silajın yavaş doldurulması veya aşır kuru madde yüksekliğine bağlı olabilir.
Asetik asit yüksekliği keçiler için aşırı derecede bir risk taşımaz. Ancak organik maddenin
yıkımlanmasına bağlı besin maddesi kayıplarından söz edilebilir. Ayrıca clostridium spp. gibi
bakterilerin üremeleri bakımından da risk oluşturabilir.
Eğer silaj analizinde önemli miktarda bütirik asit varsa bunun en büyük sebebi silajlık
materyalin vaktinden erken, su miktarı yüksek bir zaman aralığında, biçilmiş olduğunu
göstergesidir. Bu silajlarda çok bariz bir çürüme kokusu vardır ve keçilere vermek için
kesinlikle uygun değildir.
Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de en yaygın yapılan silaj mısır
silajıdır. Mısır silajı % 28 ile 35 kuru maddelerde yaygın olarak yapılır. İyi bir nişasta
kaynağıdır. Ot ve yonca silajları da keçi beslemede kullanılabilir. Bu silajların kuru maddesi
yüksek, nişasta düzeyleri mısır silajına göre düşük, silolanması da oldukça güç yem
kaynaklarıdır. Yüksek nemli bir şekilde biçildiklerinde mısır silajından daha kolay bir
biçimde bütirik asit fermantasyonu gelişir. Eğer bir ot ya da yonca silajımız varsa
kullanmadan önce ilk yapmamız gereken şey rengidir. Rengi koyu yeşilden hafif yeşile bir
renk aralığında ise normal kabul edilebilir, eğer silajımız koyu siyah renk almış ise
fermantasyon esnasında yüksek bir ısı meydana gelmiş ve yem olarak kullanılamaz bir
durumdadır. Bu renkteki silaj büyük olasılıkla proteinlerin amonyağa dönüşmesi ile birlikte
oldukça kötü bir şekilde kokmaktadır.
Silaj yapımında en önemli konu yaparken havanın uzaklaştırılması ve kullanıma kadar
hava teması olmamasıdır. Benzer bir durum su içinde geçerlidir. Bu konulara dikkat
edilmediği durumlarda, küf, maya ve listeria gibi mikroorganizmaların üremesi meydana
gelebilmektedir.
Kuru dönemde ve geç laktasyonda olan süt keçilerinin beslenmesinde silajın
kullanılmasına özel önem gösterilmelidir. Keçi çiftliği sahipleri ve yöneticileri doğru bir
şekilde yapılmış silajları ekonomik olduğu sürece korkmadan kullanabilirler. Ancak silajlar
fermente ürünler oldukları için keçi fermente ürünlerinin tatlarını değiştirebilirler.
Keçi için kullanılacak silajlar:
1.
2.
3.
4.
5.
Mutlaka besin maddesi ve mikotoksinler bakımından analizleri yapılmış olmalıdır.
Rasyon dengelenmiş olmalıdır.
Bozulmaya karşı iyi bir yönetim sergilenmelidir.
Küf ve mikotoksin bulunanlar yedirilmemelidir
Şüpheli bir fermantasyon profiline sahip olanlar yedirilmemelidir.
Laktasyonda Bulunan Süt Keçilerinin Beslenmesi
Süt keçisi yetiştiriciliğinde iki temel hedef vardır. Bunlardan bir tanesi yavru ve sayısı
diğeri de süt elde edilmesidir. Sonrasında da sağlıklı bir yavruyu damızlık yönlü yetiştirme
hedefler arasında sayılabilir. Çünkü damızlık keçi yetiştiriciliğinde en önemli gelir
kaynağından bir tanesi süt geliri olurken diğeri de verim yönüne yönelik yetiştirilen oğlak
sayısıdır.
Süt keçilerinin laktasyon döneminde süt veriminin devamlılığının sağlanması için
gereksinimlerinin doğru bir şekilde sağlandığı bir besleme yapılması önemlidir. Ayrıca
beslemenin gereksinimlere uygun bir şekilde yapılmadığı durumlarda süt veriminde en az %
30’lara yakın bir düşme şekillenebilir. Süt keçilerinde laktasyonun kolay bir şekilde
yönetebilmek için yüzer günlük 3 farklı dönem halinde inceleyebiliriz. Özellikle laktasyonun
ilk dönemi diğer dönemlerinden belirgin bir şekilde farklılıklar gösterir. Süt keçilerin
laktasyon süresi uzun da olmuş olsa en yüksek süt verimini laktasyonun ilk 1-2 ayında
verirler. Daha sonra süt verimi yavaş yavaş azalmaya başlar. Doğum ile beraber ilk 6 hafta
canlı ağırlığını hızlı bir şekilde kaybederken gebeliğin son 3 ayında artar. Yem tüketimi ise
vücut ağırlığının aksine oldukça yavaş bir artış içerisindedir. Süt artışına ile birlikte 8. Hafta
da en yüksek seviyesine ulaşır. Daha sonra gebeliğin son 4. ayına kadar düşmeye devam eder
ve sonrasında da sabit kalır (Sutton ve Alderman, 2000). Laktasyonun başlangıcında ilk ayda
haftada 1 kg canlı ağırlık kayıpları meydana gelirken ikinci ayından itibaren haftalık 0.5 kg
canlı ağırlık kayıpları meydana gelir.
Süt keçilerinde ikinci yüz günlük süreç içerisinde süt verimi artışı durmuştur, yem
tüketimi istenen düzeye ulaşmıştır, canlı ağırlık kayıpları durmuş ve artışlar başlamıştır. Bu
dönem mümkün olduğunca süt verimi yüksek düzeyde tutulmaya çalışılır. Keçileri keskin
rasyon değişikliklerinden sakınmalı ve çok fazla stres oluşturacak değişiklikleri yapılmamaya
özen gösterilmelidir. Ayrıca şubat/mart aylarında doğumların yoğun bir şekilde gerçekleştiği
dönemden sonra ikinci yüz günlük dönem yaz aylarına denk gelmektedir. Bu dönemde
keçilerin sıcak stresine karşı korunmasında gerekir. Ayrıca bu dönemin ikinci yarısında sıfat
zamanı da gelmiş olur. Koyunlarda olduğu gibi keçilerde etkin bir kamçılama (Flushing)
yemlemesi yoktur (Camelo ve ark. 2008). Çünkü keçiler bu dönemde hala süt vermektedirler.
Ancak bu dönemde enerji miktarının biraz yükseltilmesi özellikle düşük kondisyonlu ve ilkine
tohumlanacak çebiçlerde etkin bir sonuç alınma olasılığını artırabilir.
Süt keçilerinde son yüz günlük periyotta en önemli problem azalan süt verimine göre
rasyonun herhangi bir değişiklik göstermeden verilmeye devam edilmesine bağlı aşırı kilo
alınmasıdır. Keçiler dördüncü ayından itibaren ise aylık 1.2 ile 2.2 kg canlı ağırlık kazançları
meydana gelebilir. Bu dönemde keçiler süt verimlerine göre beslenmeli ve enerjice zengin
yoğun yem miktarları azaltılmalıdır. Bu dönemde büyük oranda gebe olan keçiler yavaş yavaş
kuruya çıkarma hazırlıkları yapılır. Sütleri azalan keçiler tekli sağıma geçilebilir.
Gebe keçiler gebeliklerinin son 2-3 ayında kuruya çıkarılırlar. Bu dönemde özellikle
ilkine gebe kalan keçiler özenli bir şekilde beslenmelidir. Keçiler bu dönemde hem gebe hem
de büyümeye devam etmektedirler. Gereğinden fazla verilecek enerji yağlanma ve güç
doğumlara sebep olacaktır. Ayrıca tam tersi durumlarda ise özellikle gebeliğin 90-110. günleri
civarında yetersiz besleme ile düşen kan glikoz düzeyi yavru atmalarına sebep olabilir. Bu
tarz yavru atmalara stres abortları olarak isimlendirilir. Gebe keçilerde düşük kan glikoz
seviyesi fötal adrenal bezlerde hiper aktiviteye yol açıyor. Bu durumda abort etkeni olan
östrojen seviyesini artırır ve fötüsün erken atılmasına neden olur. Gebeliğin 110.gününden
sonra fötal adrenal bezler daha yavaş bir çalışma içerisindedir. Bununla birlikte maternal
hiperadrenalism yetersiz besleme ve düşü kan glikoz düzeyi sonucunda ölüm veya fetüs
otolizi meydana gelebilmektedir. Bu şekilde oluşan abort ile gebe keçi kendini yetersiz
beslemeye karşı korumuş olacak ve keçi büyük olasılıkla yaşamına devam edecektir.
Kuru dönemi ilk 40-45 gün, geriye kalan süreci de son 15-20 gün olarak iki farklı
dönem halinde değerlendirebiliriz. Bunlardan ilkinde çok fazla yoğun yem verilmeden
işkembe dinlendirilir ve aşırı kilo aldırılmaz. Ancak kondisyonu kötü olan keçiler bir miktar
konsantre yem bakımından takviye edilerek beslenebilir. Kuru dönemin son 15-20 gününde
ise yavaş yavaş konsantre yem miktarı artırılır, kaba yem miktarı azaltılır. Bu dönemde en
uygun kaba yem iyi kaliteli çayır kuru otlarıdır. Konsantre yem olarak da doğumdan sonra
kullanılacak süt yemine (kalsiyum seviyesi dengelenmiş) yakın bir birleşimde olan yem
karışımı yavaş yavaş artırılarak verilmeye başlanır. Doğum locasına alınan gebe keçiler
yaklaşık 700 ile 800 g arasında konsantre yem tüketebiliyor olmalıdırlar. Bu besleme ile
doğum öncesi ve sonrasında özellikle ikizlik oranı yüksek sürülerde kan glikozundaki
düşüklüğe bağlı olarak şekillenebilen gebelik toksemisine karşı etkin bir koruma sağlanmış
olacaktır. Ayrıca işkembe yoğun yeme alışacak ve doğum sonra süt veriminin de artması bu
şekilde sağlanmış olacaktır. Bu dönemde küflü ve kızışmış yemlerden sakınılmalıdır. Yonca
kuru otu gibi baklagil kaba yemleri bu dönemde yoğun bir şekilde kullanılmamalıdır.
Keçilerde Sıcak Stresi
Keçiler sıcak stresine maruz kaldıkları zaman sindirim sistemleri ve yem tüketimleri
değişime uğramaktadır (Morand-Fehr ve Doreau 2001). Olağanüstü şartlarda keçiler daha az
su tüketmektedirler. Genelde sıcak stresine adapte olmuş keçiler kısa ama çok sayıda öğün ile
beslenirken, rumen fermantasyonundan kaynaklanacak ısı artışını da gece yayılarak
gerçekleştirmektedir. Ferreira ve ark. (2002) keçilerin 1 kg kuru madde tüketimi için gerekli
olan su miktarı koyunlardan daha az olduğunu ve enerjice zengin rasyonların tüketiminde
düşük enerjili rasyonlara göre daha az su gereksinimi olduğunu tespit etmiştir. Sıcak stresinde
su tüketimi kısıtlamasının etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada, kontrol grubunda herhangi bir
ortam veya su değişikliği yapılmaksızın deneme grubunda kuru madde alımlarına göre su
tüketim miktarları düzenlenmiştir (Kaliber, 2012). Çebiçler sırasıyla 2, 3 ve 4 litre olmak
üzere su verilmiş, buna bağlı yem tüketimi ve canlı ağırlık artışları gözlenmiştir. Çalışma
sonucunda keçilerin tükettiği su miktarı azaldıkça yem tüketimi ve canlı ağırlıkta azalma
meydana gelmektedir(Tablo 4). Süt keçisi beslenmesinde sıcak stresine karşı en etkin çözüm
rasyonların enerji yoğunluğunun artırılmasıdır.
Tablo.4. Su kısıtlamasının etkisi (Kaliber, 2012)
Kontrol 7.4 l /gün
Yem
g/gün
tüketimi 1605.2 a
Canlı
Ağırlık 0.90a
Değişimi g
2 l/gün
3 l/gün
4 l/gün
1394.3 c
1432.7 c
1518.8 b
-1.55d
-1.06c
-0.69b
Keçilerde Süt Yağını Etkileyen Faktörler
Keçilerde süt yağı yüzdesi ve miktarı beslenmeye bağlı faktörler tarafından etkilenebilir.
Bu faktörler arasında en önemlileri 1-rasyon içerisindeki selüloz olmayan karbonhidratların,
kaynağı, miktarı ve konsantrasyonu, 2-yem kaynaklarının partikül büyüklükleri, 3-rasyona
yağ ilavesi, yağ asidi kompozisyonu, fiziksel özellikleri ve miktarı, 4-trans 10, cis 12 konjuge
linoleik asit varlığı sayılabilir.
Lifli maddeler ve yapısal olmayan karbonhidratlar
Süt sığırlarında (Emery, 1988) ve koyunlarda (Pulina ve ark. 2006) rasyondaki NDF ile
süt yağı arasında pozitif bir korelasyon bulunduğu bildirilmektedir. Keçiler üzerine yapılan
çalışmalar incelendiğinde rasyonun NDF içeriği ile süt yağı arasında doğrudan bir bağlantı
olmadığı belirlenmiştir. Buna karşın Santini ve ark. (1992) laktasyonun başlangıcındaki
yüksek verimli süt keçilerinde rasyonun ADF içeriğinin %14’ten %26’ya çıkardıklarında süt
yağının %2.48’den %3.32’ye çıktığını belirlemişlerdir. Bu çalışmada süt verimi önemli
ölçüde azalmamış fakat süt yağı sentezi için gerekli olan ADF miktarı rasyonda %14’ten az
olması durumunda yetersiz kalmıştır. Keçi rasyonlarında ADF’den kaynaklanan bu etkinin
sadece yüksek verimde değil orta verimde (2 kg/gün, Mele ve ark. 2005) ve düşük verimde
(0.5 kg/gün, Kawas ve ark. 1991) de gözlendiği bildirilmiştir.
Tablo 5. Rasyon ADF içeriğinin süt bileşimine etkisi (Santini ve ark 1992)
% ADF
14
18
22
26
KMT* kg/g
2.86
2.67
3.00
3.00
ADF Tüketimi g
402
491
683
770
Vücut ağırlığı kg
63.9
63.0
65.3
62.0
Süt verimi kg/g
4.27
4.05
3.92
3.67
Süt yağ %
2.48
3.09
3.19
3.32
Süt Protein %
2.89
2.78
2.85
2.84
Süt yağ g/gün
105
124
127
124
Süt Protein g/gün
123
112
111
103
P
*
*
**
*KMT: Kuru Madde Tüketimi, P<0.01,**P<0.05
Süt yağ içeriği yemde kaba konsantre oranından da etkilenebilmektedir. Morand Fehr ve
Sauvant (1980) gebeliğin son döneminde başlayan konsantre yem ilavelerinin erken laktasyon
döneminde de devam etmesiyle birlikte hem süt verimi hem de süt yağ veriminde bir artış
olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmada kaba yem kaynağı olarak adlibitum olarak yonca kuru otu
verilirken ilave olarak 600 g/gün konsantre yem (tane yem, kepek, soay f. Küspesi, yer fıstığı
yağı, vitamin ve mineral) gebeliğin son 6 haftasından itibaren verilmiştir. Bu çalışmada süt
yağı +%11, süt verimi de +%36 oranında artmıştır.
Tablo 6. Keçilerde partikül büyüklüğünün süt verimi ve bileşimine etkisi (Lu,1987)
Partikül Büyüklükleri
2.37 mm
P
3.87 mm
8 hafta
Süt g/gün
1408
1459
%Yağ
4.2
4.6
%Protein
3.3
3.3
%4 YDS*
1450
1590
0.1
0.1
12 hafta
Süt g/gün
1261
1351
%Yağ
4.7
5.1
%Protein
3.5
3.5
%4 YDS*
1394
1574
0.1
*YDS: yağa göre düzeltilmiş süt verimi
Yem maddelerinin partikül büyüklükleri
Yem kaynaklarının kalitesi yapılarındaki yapısal karbonhidratların kompozisyonu ve
partikül büyüklükleri ile doğrudan ilişkilidir. İlk defa doğum yapacak Alpine keçilerde
yapılan bir çalışmada, keçiler yüksek konsantre rasyonlar ile beslenmişler, kaba yem olarak
da çayır kuru otunu da 2.38 ile 3.87 mm olacak şekilde serbest biçimde vermişlerdir(Lu,
1987). Çalışma sonucunda partikül büyüklüğünün artışına bağlı olarak daha fazla süt yağı ve
süt yağına göre düzeltilmiş süt verimine ulaşılmıştır.
Rasyonlarına yağ ilavesi
Keçilerde rasyonlara yağ ilavesi veya günlük olarak rasyon ile almış olduğu yağ
miktarı arttıkça süt yağ miktarı, laktasyon dönemi ve yağın kalitesine göre, artmaktadır
(Chillard ve ark. 2003).
Tablo.7 Keçilerde rasyona yağ ilavesinin süt verimi ve kompozisyonuna etkisi (Chilliard ve
ark. 2003)
Yağ Kaynağı
Hayvansal Yağ
Süt Verimi
Yağ
Protein
kg/gün
g/kg
g/kg
+0.38
+1.0
+2.0
Gelaye ve Amoah,
1988
+0.21
+5.2
+0.3
Rousselot
1995
+0.42
+4.9
+1.3
Rouel ve ark. 2000
+0.30
+4.2
+2.4
Rouel ve ark. 2000
(%5 ilave)
Kalsiyum Yağ
(%3 palm yağ)
Ayçiçeği Yağ
ve
ark.
(%3.4 ilave)
Keten Tohumu Yağı
(%3.4 ilave)
Keçi sütünde bulunan dallanmış yağ asitleri
Keçi sütünde caproic asid (6:0), caprylic asid (8:0) ve capric asid(10:0) keçi sütüne
özgü dallanmış yağ asitleridir. Bu yağ asitleri keçi sütüne özgü tadı ve kokusunu verir. Aynı
zamanda dallanmış yağ asitleri kanser hücrelerine karşı antikarsijenik özellikleri olmasından
dolayı özel bir ilgi çekmektedir. Keçi süt yağının erime noktasını da değiştiren önemli bir
faktördür (Vlaeminck ve ark. 2006)
Keçilerde Süt Proteinini Etkileyen Faktörler
Keçilerde süt proteini rasyonun enerjisi, rasyonun protein içeriği ve tanen içeren
bitkiler tarafından etkilenir.
Rasyonun enerjisi
Rasyona doğru karbonhidrat kaynaklarının ilavesi ile rumende meydana gelen
amonyak miktarı azalır, mikrobiyel protein miktarı artar. Rumene doğru karbonhidrat
kaynaklarının ilavesi ile yüksek derecede rumen yıkılabilirliğine sahip protein kaynakları ile
birlikte rumen mikroorganizmaları artacak ve bakteriyel azot kullanımı da buna bağlı olarak
artış gösterecektir. Artan Rumen mikrobiyel verimlilik ile de keçilerin amino asit gereksinimi
azalacak ve meme bezleri tarafından azotun etkin kullanımı artacaktır. Sonuç olarak rumende
eriyebilir karbonhidratların azot kaynakları ile dengeli bir şekilde sağlanmış olması toplam süt
proteinini artırmaktadır.
Rasyonun Protein içeriği
Araştırıcılar rasyonun ham protein içeriğinin süt proteinin etkilemediğini ifade
etmektedirler (Hadjipanayiotu ve Photiou, 1995). Bununla birlikte rasyonların ham protein
içeriği %14’ten %17’ye doğru çıktıkça süt protein %’si, toplam süt protein miktarı
değişmeksizin, artmaktadır. Protein yıkılabilirliği ile ilgili süt proteini etkileri üzerine tek
başına etki göstermediği, esansiyel amino asit içeriğine bağlı olarak değişkenlik gösterdiği
ifade edilmektedir.
Tanen içeren yemlerin süt proteini üzerine etkisi
Keçilerin otlaklarında tanince zengin bitkilerin olduğu bilinmektedir. Yüksek derecede
tanen içeren bitkiler rumen sindirimi ve mikrobiyel aktivitesini, bakteriyel sindirimi ve
barsaklara geçen amino asitlerin miktarını azaltırlar. Bu etkiler keçi rasyonlarına polietilen
glikol verilerek bu etkiler ortadan kaldırılabileceği ifade edilmektedir (Nguyen Thi ve ark.,
2002). Bu etkinin kalkması ile yüksek süt verimi ve kompozisyonu elde edilebilir.
Sonuç olarak süt keçilerinin beslenmesinde dikkat edilecek noktalar aşağıdaki şekilde
sıralanabilir;
-
Süt keçilerinin çok iyi mera koşulları sağlanmadığı takdirde mutlaka intensif
şartlarda beslenmelidir.
Rasyonların enerji/protein oranları gereksinimler göz önüne alınarak yapılmalı,
ADF içeriği rasyonda %18 veya daha yüksek olmalı, istikrarlı bir süt üretimi
ve %3’ün üzerinde süt yağı için
Kaba yem konsantre yem oranı rumen sağlığı ve %3’ün üzerinde bir süt yağı
için 45/55 oranında
Kaba yemin partikül büyüklüğü olarak yaklaşık 3 cm ve yukarısındaki
partiküller çiğneme aktivitesini uyarabilirler
Çalıkların bol olduğu meralarda rasyona polyetilen glikol ilavesi süt verimi ve
proteinini artırır
Aşırı protein ilavelerinden sakınılmalıdır. Proteinin fazlasının da atılması için
ilave enerjiye gereksinim vardır.
Keçilerin mikotoksin içeren yemleri kesinlikle tüketmeleri önlenmelidir
Çevre kirliği alanlarından uzak tutulmalıdır.
Kaynaklar
1. Camelo, A., Valencia, E., Rodríguez, A., Randel, P.F. (2008) Effects of flushing with two
energy levels on goat reproductive performance. Livestock Research for Rural Development
20 (9).
2. Celi P., A.D. Trana, S. Claps;Effects of perinatal nutrition on lactational performance,
metabolic and hormonal profiles of dairy goats and respective kids. Small Ruminant Research
79 (2008) 129–136.
3. Chilliard Y, Ferlay A, Rouel J, Lamberet G (2003) A review of nutritional and physiological
factors affecting goat milk lipid synthesis and lipolysis. J Dairy Sci 86, 1751-70.
4. Emery, R.S.(1988) Milk fat depression and the influence of diet on milk composition. The
veterinary Clincs of North America. Food Animal Practice 4, 289-305.
5. Ferreira, A.V., Hoffman, L.C., Schoeman, S.J., Sheridan, R., (2002). Water intake of Boer
goats and mutton merinos receiving either a low or high energy feedlot diet. Small Rumin.
Res. 43, 245– 248.
6. Gelaye, S., Amoah. E. A., (1988). Energy requirement of lactating goats. J. Anim. Sci.
66(Suppl. 1):39–40.
7. Hadjipanayiotu, M., Photiou, A.(1995). Effects of protein source and level on performance of
lactating Damascus goats in nagative energy balance. Small Rum. Res. 21, 203-211.
8. Haenlein, G.F.W. (1996). Status and prospects of the dairy goat industry in the United States.
Journal of Animal Science. Vol. 74, No. 5. p. 1173-1181.
9. Hibma, J.;http://www.dairygoatjournal.com/90/balancing_caprine_diet_around_forage_quality/
10. Kaliber, M. (2012). Kısıtlı Su Olanaklarının Keçilerde Sıcaklık Düzenleme Mekanizması
(Termoregülasyon) ve Davranış Üzerine Etkileri, Ç.Üniv. Fen Bilimleri Ens., Yüksek Lisans
Tezi, Adana.
11. Kawas JR., Lopes J., Danelon, DL, Lu, CD. (1991) Influence forage to concentrate ratios on
intake, digestibility, chewing and milk production of dairy goats. Acta Veterinaria Brunensis
68, 253-258.
12. Lee, H., Lee, I., (2002). A study on the dry matter yield and nutritive values of wildKorean
lespedeza (Lespedeza stipulacea Maxim.). Asian–Australasian J. Anim. Sci. 15, 396–400.
13. Lu, C.D(1987) Implication of forage particle length on chewing activites and milk production
in dairy goats. Journal of Dairy Sci. 70, 1411-1416.
14. Mele, M., Serra, A., Rafanelli, MR., Conte, G., Secchiari, P., (2005) Effectof forage
concentrate ratio and soybean oil suplementation on milk yield and quality from dairy goats.
Italian J. Anim. Sci. 4 (spp 2), 392-394.
15. Mohrand F., Sauvant, D.(1980). Composition and yield of goat milk as affected by nutritional
maniplation. J. of Dairy Sci. 63, 1671-1680.
16. Morand-Fehr, P., (1996). Sp´ecificit´e des sources et des besoins d’information dans le secteur
caprin et strat´egie `a adopter. Tintenna-Les dossiers Cirval October, 77–82.
17. Morand-Fehr, P., Boyazoglu, J., (1999). Present state and future outlook of the small ruminant
sector. Small Rumin. Res. 34, 175–188.
18. Morand-Fehr, P., Doreau, M.,(2001). Ingestion et digestion chez les ruminants soumis `a un
stress de chaleur. INRA Prod. Anim. 14, 15–27.
19. Morand-Fehr, P (2005);Recent developments in goat nutrition and application: A Review.
Small Ruminant Research 60 25–43.
20. Ouin, S., 1995. Elevages caprins en Poitou-Charentes: ´evolution desr´esultats techniques et
´economiques des ´elevages. INRA Prod. Anim. 10, 317–326.
21. Pulina, G., Nudda, A., Battacone, G.Cannas, A. (2006) Effects of nutrution on sheep mik
content of fat , protein, somatic cell caount, aromatic compunds and undesirable substances.
Animal Feed Sc. and Tech. 131, 255-291.
22. Raghavendra, B., Shinde, A.K., Vaithiyanathan, S., Sankhyan, S.K., Verma, D.L., 2003.
Effect of polyethylene glycol-6000 on nutrient intake, digestion and growth of kids browsing
Prosopis cineraria. Anim. Feed Sci. Technol. 101, 45–54.
23. Rouel, J., F. Bocquier, and Y. Chilliard. 2000. Effet de la nature de la ration de base et de la
comple´mentation sur les performances de la che`vre laitie`re in 7th Int. Conf. on Goats,
Tours, France, 15–21 May 2000. Tome 1:142–144.
24. Rousselot, M. C., C. B. Broqua, C. de Araujo, and L. P. Borgida.1995. Effets des fibres et des
matie`res grasses prote´ge´es sur la composition du lait de che`vre. Ann. Zootech.
44(Suppl.):376.
25. Santini, A.A.K., Lu, CD. Potchoiba, MJ., Fernandez JM.(1992) Dietary fibre and milk yield,
mastication, digestion and rate of passage in goats fed alfalfa hay. J. Dairy Sci. 75, 209-219.
26. Sutton J.D. , Alderman G.. (2000) ;The energy and protein requirements of pregnant and
lactating dairy goatsThe Agriculture and Food Research Council report. Livestock Production
Science 64 3 –8.
27. Vlaeminck, B., V. Fievez, S. Tamminga, R. J. Dewhurst, A. van Vuuren, D. De Brabander,
D. Demeyer. (2006). Milk odd- and branched-chain fatty acids in relation to the 560 rumen
fermentation pattern. J. Dairy Sci. 89: 3954–3964.